DÖNEM:
24 YASAMA
YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 24
121’inci
Birleşim
19 Haziran 2012 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler
tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI
1.- Muğla Milletvekili Ali
Boğa’nın, 10 Haziran 2012 tarihinde Muğla Fethiye’de meydana gelen depreme
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat’ın, yurt dışında yaşayan vatandaşların oy
kullanmasına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Kahramanmaraş’ın ormanlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Sadık Yakut’un, Hakkâri’de 8 askerin şehit olmasına ve 16 askerin
yaralanmasına ilişkin konuşması
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili
Oktay Vural’ın, Hakkâri’nin Dağlıca bölgesinde 8 askerin, Hatay Belen’de 1
askerin şehit olmasına, Hükûmetin sınır ötesi operasyon yetkisini etkinlikle
kullanması gerektiğine ve ülkücü ve milliyetçilerin imanını sorgulayan anlayışı
kınadığına ilişkin açıklaması
2.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, Hakkâri’nin Dağlıca bölgesinde 8 askerin terör örgütü
tarafından şehit edilmesine ve terörle özgürlüklerin inşa edilemeyeceğine
ilişkin açıklaması
3.- Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan’ın, Hatay’da, Hakkâri’nin Dağlıca bölgesinde ve Şanlıurfa
Cezaevinde hayatını kaybedenlere ve Hükûmetin silahlı çatışmayı sonlandıracak
tedbirleri birinci sırada gündeme alması gerektiğine ilişkin açıklaması
4.- Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydın’ın, Yüksekova Yeşiltaş Karakoluna PKK terör örgütü tarafından
saldırı girişiminde bulunulması sonucu çıkan çatışmada 8 askerin şehit olmasına
ve 19 askerin yaralanmasına, terörün son bulması için her türlü tedbirin
alınacağına ilişkin açıklaması
5.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, Hakkâri’de ölenlere, Hükûmet ve Meclis olarak
çatışmaya son verecek adımlar atmak gerektiğine ve son günlerde cezaevlerinde
yaşanan olaylara ilişkin açıklaması
6.- Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli’nin, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapanların gece
çalışmaları nedeniyle izinli sayılmalarına ilişkin açıklaması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- BDP Grubu adına Grup
Başkan Vekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın, Dersim olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/319)
2.- BDP Grubu adına Grup
Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, kadına yönelik fiziksel,
ekonomik, siyasal ve benzeri her türlü şiddetin kadın sağlığı üzerinde
yarattığı etkilerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/320)
3.- BDP Grubu adına Grup
Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, ülkemizde yaşanan kadınlara
yönelik cinayetlerin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/321)
B) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, (2/458) esas numaralı Şehit Yakınları ile Gazilerin Toplumsal ve
Ekonomik Durumlarının İyileştirilmesi ile Bazı Kanun ve KHK’lerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/53)
VIII.-
ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun,
gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden
düzenlenmesine; 26 Haziran 2012 Salı günkü birleşimde sözlü sorular ve diğer
denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine;
27 Haziran 2012 Çarşamba günkü birleşimde de sözlü soruların görüşülmemesine;
279, 287 ve 280 sıra sayılı kanun tasarılarının İç Tüzük’ün 91’inci maddesine
göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
IX.-
SEÇİMLER
A) Komisyonlara Üye Seçimi
1.- (10/49, 113, 118, 252,
253, 254, 255, 256, 257 ve 258) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna
üye seçimi
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu Tasarısı ile Erzincan Milletvekili Muharrem Işık’ın; Meslek Hastalıkları
ve İşçi Sağlığı Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporları (1/605, 2/490) (S. Sayısı:
277)
XI.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Süleyman Çelebi ve 6
milletvekilinin tasarının başlığının değiştirilmesine ve bu doğrultuda tasarı
metninde geçen bir ibarenin tüm metinde değiştirilmesine yönelik önergelerini
İç Tüzük’ün 87’nci maddesine uygun bulmadığından işleme almaması nedeniyle Başkanın
tutumu hakkında
XII.-
OYLAMALAR
1.- İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu Tasarısı’nın oylaması
XIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Ali Sami Yen Stadı’nın bulunduğu taşınmaza ilişkin Başbakandan
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/6932)
2.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, hal kayıt sistemine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı
Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/7020)
3.- Trabzon Milletvekili
Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, gümrük muayene memurlarının denetmen ve denetmen
yardımcılığı kadrolarına geçişlerinin engellenmesine ilişkin sorusu ve Gümrük
ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/7022)
4.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar’ın, eski model araçlardan yüksek oranda vergi alınacağı iddialarına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/7050)
5.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Habur Sınır Kapısındaki yoğunluğa ilişkin Başbakandan sorusu ve
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/7148)
6.- Antalya Milletvekili
Tunca Toskay’ın, muhtaç aylığı bağlananlara ve burs verilen öğrencilere ilişkin
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/7149)
7.- Adana Milletvekili
Muharrem Varlı’nın, 2002-2012 yılları arasında Adana’da yapılan yatırımlara ve
ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar’ın cevabı (7/7178)
8.- Erzincan Milletvekili
Muharrem Işık’ın, Refahiye ilçesinde bulunan Gülen ve Dumanlı ormanlarında
sarıçam ağacı kesiminde kıyım yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/7249)
9.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Kütahya Asker Hastanesinin kapatılacağı yönündeki iddialara
ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı (7/7275)
10.- Adana Milletvekili
Muharrem Varlı’nın, 2002-2012 yılları arasında Adana’da yapılan yatırımlara ve
ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcı’nın cevabı (7/7277)
11.- Erzincan Milletvekili
Muharrem Işık’ın, yabancılara toprak satışına ve bunun doğuracağı sorunlara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı
(7/7293)
12.- Manisa Milletvekili
Hasan Ören’in, Hal Kayıt Sistemi uygulamasına ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/7319)
13.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Habur Sınır Kapısındaki yoğunluğa ilişkin sorusu ve
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/7320)
14.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Habur Sınır Kapısına atama yapılması planlanan boş
kadrolara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı
(7/7321)
15.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, 20-25 Nisan 2012 tarihlerinde Habur Sınır Kapısından
giriş-çıkış yapan kişi sayısına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı
Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/7322)
16.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, 20-25 Nisan 2012 tarihlerinde Sarp Sınır Kapısından
giriş-çıkış yapan kişi sayısına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı
Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/7323)
17.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Arhavi Çay Fabrikasında olası bir kazının yol açabileceği
sorunlara ve fabrikanın taşınmasına yönelik taleplere ilişkin sorusu ve Çevre
ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/7337)
18.- Bursa Milletvekili
Sena Kaleli’nin, Bursa’da son 5 yılda kiralanan kadastro harici arazilere
ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın
cevabı (7/7353)
19.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, yabancılara taşınmaz satışının doğuracağı sorunlara ilişkin
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/7369)
20.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, 2011-2012 yıllarında yaş sebze meyve üretimi ve ihracatına,
Seracılığa ve bunun
kapasitesinin artırılmasına,
Sera üretici birliklerini
teşvik edici çalışmalara,
Sera ürünlerinin fiyatını
belirleyecek bir müdahale kuruluşu oluşturulup oluşturulmayacağına,
Seraların ve sera
ürünlerinin eksikliklerinin giderilmesine yönelik çalışmalara,
Ülkemizdeki seracılığın
sorunlarını azaltmaya yönelik çalışmalara,
Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçları nedeniyle
cezaevlerine giren çiftçilere,
Yozgat Milletvekili Sadir
Durmaz’ın, Yozgat’ta don ve sel olaylarından dolayı çiftçilerin yaşadıkları
mağduriyetlerin giderilmesine,
Tekirdağ Milletvekili
Candan Yüceer’in, Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerinden kredi alan
üreticilerin borçlarına,
İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2009-2011 yılları arasında hizmet alımı yoluyla
çalıştırılan personele ve özlük haklarına,
2009-2011 yılları arasında
Ziraat Bankasından ve Tarım Kredi Kooperatiflerinden alınan üretici
kredilerine,
İlişkin soruları ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/7375), (7/7376),
(7/7377), (7/7378), (7/7379), (7/7380), (7/7381), (7/7382), (7/7383), (7/7384),
(7/7385)
21.- Mersin Milletvekili
Ali Öz’ün, muz ithalatında üç firmaya ayrıcalık yapıldığı iddialarına ilişkin
sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/7386)
22.- Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycı’nın, Konya’da kapatılan askerlik şubelerine ilişkin sorusu ve
Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı (7/7404)
23.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, sanat ve sanatçıyla ilgili görüşlerine ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/7414)
24.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, koruma altında bulunan çocukların bağlı kurum
ve kuruluşlarda istihdamına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/7448)
25.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in, İstanbul ve Ankara’da hava kirliliğinin önlenmesine yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın
cevabı (7/7449)
26.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, Malatya ilini de kapsayan Bölge Çevre Düzeni Planına ilişkin
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/7450)
27.- İstanbul Milletvekili
Osman Oktay Ekşi’nin, Sivas-Koyulhisar-Ortakent yöresinde faaliyette bulunan
madencilik şirketiyle ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/7451)
28.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, İngilizlerin Türkiye’de satın aldığı gayrimenkul
miktarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın
cevabı (7/7452)
29.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, koruma altında bulunan çocukların bağlı kurum
ve kuruluşlarda istihdamına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcı’nın cevabı (7/7473)
30.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, orman yangınlarına ve alınan önlemlere ilişkin
sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/7517)
31.- Kırklareli
Milletvekili Mehmet S. Kesimoğlu’nun, Lüleburgaz’da yapılması planlanan
projelere ilişkin Başbakandan sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
(7/7549)
32.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Şanlıurfa ilinde çarpık kentleşme ve ulaşım sorunlarını çözmek
için planlanan projelere ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar’ın cevabı (7/7575)
33.- İstanbul Milletvekili
Melda Onur’un, İstanbul’daki Tekel Likör Fabrikasının yıkım kararına ilişkin
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/7576)
34.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar’ın, Batı Akdeniz Kalkınma Ajansının yaptığı gezilere ve desteklenen
projelere ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/7616)
35.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, iklim değişikliklerinin önlenmesine ve sürdürülebilir
kalkınmanın gerçekleşmesine yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/7643)
36.- İstanbul Milletvekili
Faik Tunay’ın, inşaat yapımında geçici ustalık yetki belgesine sahip olanların
çalıştırılabilmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar’ın cevabı (7/7732)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.05’te açılarak on iki oturum yaptı.
Birinci, İkinci, Üçüncü, Dördüncü, Beşinci, Altıncı,
Yedinci, Sekizinci, Dokuzuncu Oturum
Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmak, Aydın’ın büyükşehir yapılmasına yönelik Hükûmet yetkililerinin
açıklamalarına,
Balıkesir Milletvekili Ayşe
Nedret Akova, Balıkesir’in bütünşehir olmasına,
Bolu Milletvekili Ali
Ercoşkun, Bolu’daki gelişmelere,
İlişkin gündem dışı birer
konuşma yaptılar.
İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel, Adalet ve Kalkınma Partisi Sözcüsü Hüseyin Çelik’in BDP
ve blok güçlerini “Kürtçü ırkçılar” olarak nitelendirmesini kınadığına ve AK
PARTİ’nin Kürtleri kendi hakları üzerinde söz söyleyebilen bir halk olarak
görmediğine,
Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba, Malatya ilinin Kuluncak ve Arguvan ilçelerindeki adliyelerin
kapatılmasına,
Elâzığ Milletvekili Enver
Erdem, Türkiye’de meydana gelme ihtimali yüksek olan muhtemel depremlerle ilgili
Hükûmetin tedbir alıp almadığını öğrenmek istediğine,
Aydın Milletvekili Bülent
Tezcan, Aydın ilinin Didim ilçesinin Türkiye’nin en temiz kenti yarışmasında
1’inci olmasına ve yaz nüfusu yoğun olan yerlere kış nüfusuna göre değil de yaz
nüfusuna göre kaynak aktarılması gerektiğine,
Adana Milletvekili Ali
Halaman, Hükûmetin ortaya koyduğu yerelleşme hedefiyle sosyal ve siyasi yıkım
yapmasını, tarihî ilçeleri yok etmesini kınadığına,
Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan, Batum Havaalanı’na Ankara’dan uçuşların iptal edilmesinin
mağduriyete sebep olduğuna ve Artvin ilinin Ardanuç ve Arhavi ilçelerindeki
adliyelerin kapatılmasına,
Isparta Milletvekili S.
Nevzat Korkmaz, Isparta’da dört ilçe adliyesinin kapatılmasına,
Uşak Milletvekili Dilek
Akagün Yılmaz, Uşak ilinin Karahallı ve Ulubey ilçelerindeki adliyelerin
kapatılmasına,
İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi, 25 Mayıs 2012’de Kayseri Pınarbaşı İlçe Emniyet
Müdürlüğüne yapılan saldırıda yaralanan İsmail Sakın’ın hayatını kaybettiğine
ve Türkiye’nin en temiz kenti yarışmasında 1’inci olan Didim Belediyesini
kutladığına,
İstanbul Milletvekili
Nureddin Nebati, Türkiye Büyük Millet Meclisi Yerleşkesi içinde trafik
kurallarına tam ve düzgün olarak uyulması gerektiğine,
İlişkin birer açıklamada
bulundular.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlık Divanının 13/6/2012 tarih ve 26 sayılı Kararı ile
Tacikistan-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Mahmadali Vatanov
başkanlığındaki bir heyetin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının konuğu
olarak ülkemize resmî bir ziyarette bulunmasının uygun bulunduğuna ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi Genel Kurulun bilgisine
sunuldu.
Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlu ve 19 milletvekilinin, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesinin
sorunlarının (10/316),
BDP Grubu adına Grup Başkan
Vekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın, Dersim olaylarında kaybolduğu iddia edilen kız çocuklarının
akıbetlerinin (10/317),
BDP Grubu adına Grup Başkan
Vekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın, Şeyh Sait ve arkadaşları, Seyit Rıza ve arkadaşları ile Saidi
Nursi’nin mezar yerlerinin nerede olduğunun (10/318),
Araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında yer alan
ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun
olarak görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156) görüşmeleri, Komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
2’nci sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu Tasarısı ile Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ve Anayasa Komisyonu Raporlarının (1/626) (S. Sayısı:
276) görüşmelerine devam edilerek ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlandı.
İstanbul Milletvekili Ayşe
Nur Bahçekapılı, Elâzığ Milletvekili Enver Erdem’in kullandığı bazı ifadeler
için AK PARTİ Grubundan özür dilemesi gerektiğine,
Elâzığ Milletvekili Enver
Erdem, kullanmış olduğu bazı ifadeleri düzelttiğine,
Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlu, İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu’nun bazı ifadelerine,
Iğdır Milletvekili Sinan
Oğan, İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu’nun bazı ifadelerine,
İstanbul Milletvekili
Burhan Kuzu, Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın bazı ifadelerine,
İstanbul Milletvekili Sırrı
Süreyya Önder, Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın bazı ifadelerine,
İlişkin birer açıklamada
bulundular.
Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in Adalet ve Kalkınma Partisine,
Tunceli Milletvekili Kamer
Genç, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın şahsına,
Sataşmaları nedeniyle birer
konuşma yaptılar.
Birleşime saat 23.36’da beş
dakika ara verildi.
Meral
AKŞENER
Başkan
Vekili
Bayram ÖZÇELİK Muhammet
Bilal MACİT
Burdur İstanbul
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Onuncu, On Birinci, On İkinci Oturum
Gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
2’nci sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesi kabul edilen, Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu Tasarısı ile Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ve Anayasa Komisyonu Raporlarının (1/626) (S. Sayısı:
276) görüşmelerine devam edilerek,
4’üncü sırasında yer alan,
Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin Adına Filistin Kurtuluş Örgütü Arasındaki
Geçici Serbest Ticaret Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına Dair 1/2011 Sayılı
Ortak Komite Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/472) (S. Sayısı: 98),
5’inci sırasında yer alan,
Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin Ulusal Yönetimi Lehine Filistin Kurtuluş
Örgütü Arasındaki Geçici Serbest Ticaret Anlaşması ile Kurulan Ortak Komitenin
Anlaşmaya Ek Menşeli Ürünler Kavramının Tanımı ve İdari İşbirliği Yöntemlerine
İlişkin 2/2010 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/592) (S. Sayısı: 255),
Yapılan açık oylamadan
sonra kabul edildi.
3’üncü sırasında yer alan
ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi kabul
edilen, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı ile Erzincan Milletvekili
Muharrem Işık’ın; Meslek Hastalıkları ve İşçi Sağlığı Kanun Teklifi ile Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporlarının (1/605, 2/490) (S. Sayısı: 277) tümü üzerindeki görüşmeleri
tamamlandı, maddelerine geçilmesi kabul edildi.
İzmir Milletvekili Oktay
Vural, Meclisin atık su gideri inşaatında göçük olduğuna ve Nadir Kekilli adlı
işçinin göçük altında kaldığına,
İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi, Meclisin atık su gideri inşaatında çalışan ve göçük
altında kalan işçinin hayatını kaybettiğine,
İlişkin birer açıklamada
bulundular.
Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Sadık Yakut, göçük altında kalarak hayatını kaybeden Nadir Kekilli’nin
yakınlarına başsağlığı dileğinde bulunduğuna ilişkin bir konuşma yaptı.
Isparta Milletvekili S.
Nevzat Korkmaz, üniversite sınavına girecek öğrencilere başarılar dilediğine ve
Babalar Günü’nü kutladığına ilişkin bir açıklamada bulundu.
Alınan karar gereğince, 19
Haziran 2012 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere 02.40’da birleşime son
verildi.
Sadık
YAKUT
Başkan
Vekili
Bayram ÖZÇELİK Muhammet
Bilal MACİT
Burdur İstanbul
Kâtip Üye Kâtip
Üye
II. - GELEN KÂĞITLAR
No:
168
15 Haziran 2012 Cuma
Teklifler
1.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in; Tekirdağ İlinde Karacakılavuz Adı ile Bir İlçe Kurulması
Hakkında Kanun Teklifi (2/668) (Plan ve Bütçe ile İçişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
2.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in; Tekirdağ İlinde Karaağaç Adı ile Bir İlçe Kurulması Hakkında
Kanun Teklifi (2/669) (Plan ve Bütçe ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 08.06.2012)
3.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in; Tekirdağ İlinde Yeniçiftlik Adı ile Bir İlçe Kurulması
Hakkında Kanun Teklifi (2/670) (Plan ve Bütçe ile İçişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
4.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in; Tekirdağ İlinde Mürefte Adı ile Bir İlçe Kurulması Hakkında
Kanun Teklifi (2/671) (Plan ve Bütçe ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 08.06.2012)
5.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in; Tekirdağ İlinde Gümüşsultan Adı ile Bir İlçe Kurulması
Hakkında Kanun Teklifi (2/672) (Plan ve Bütçe ile İçişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
6.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in; Tekirdağ İlinde Kozyörük Adı ile Bir İlçe Kurulması Hakkında
Kanun Teklifi (2/673) (Plan ve Bütçe ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 08.06.2012)
7.- Tekirdağ Milletvekili Bülent
Belen’in; Tekirdağ İlinde Barbaros Adı ile Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun
Teklifi (2/674) (Plan ve Bütçe ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08.06.2012)
8.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in; Tekirdağ İlinde Büyükyoncalı Adı ile Bir İlçe Kurulması
Hakkında Kanun Teklifi (2/675) (Plan ve Bütçe ile İçişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
9.- Manisa Milletvekili
Hasan Ören’in; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/676) (Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler; Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
10.- Hatay Milletvekili
Mehmet Ali Ediboğlu’nun; 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/677) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler;
Plan ve Bütçe ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
11.- Muğla Milletvekili
Nurettin Demir’in; Turgutreis Adıyla Bir İlçe Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifi
(2/678) (Plan ve Bütçe ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.06.2012)
Raporlar
1.- Türkiye İnsan Hakları
Kurumu Kanunu Tasarısı ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Raporu (1/589)
(S. Sayısı: 279) (Dağıtma tarihi: 15.08.2012) (GÜNDEME)
2.- Kolluk Gözetim
Komisyonu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile İçişleri Komisyonu Raporları (1/584) (S.
Sayısı: 280) (Dağıtma tarihi: 15.08.2012) (GÜNDEME)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Kırklareli Milletvekili
Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, hakkında açılan bir davayla ilgili bazı iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6187)
2.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı’nın, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı internet sitesinden vatandaşların
siyasi parti üyeliklerine ulaşıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/6195)
3.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, eski bir büyükşehir belediye başkan yardımcısının bir Bakan
hakkındaki bazı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6203)
4.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, hükümlü terör örgütü liderinin Devlete aylık maliyetine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6206)
5.- Hatay Milletvekili
Adnan Şefik Çirkin’in, 663 Sayılı KHK ile araştırmacı kadrosuna atananların
özlük haklarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6365)
6.- Bursa Milletvekili
Turhan Tayan’ın, mermer ocaklarının çevreye verdiği zarara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6366)
7.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Bakanlık Merkez teşkilatında yapılan personel atamalarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6367)
8.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, 663 Sayılı KHK sonrası gerçekleştiği iddia edilen uygulamalara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6368)
9.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Tam Gün Yasası ve sözleşmeli çalışma modeline ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6369)
10.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, İstanbul’da İl ve İlçe Sağlık Müdürlüğüne yapılan
atamalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6370)
11.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, İstanbul’daki hastanelere yapılan başhekim atamalarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6371)
12.- Bartın Milletvekili
Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, MS hastalığına ve kök hücre merkezlerine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6372)
13.- Bursa Milletvekili
Sena Kaleli’nin, Bursa’daki sağlık yatırımlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6373)
14.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır’da kalp uzmanı doktor ihtiyacına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6374)
15.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, Bingöl’de sağlık hizmetlerine erişimde yaşanan sorunlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6375)
No:
169
18 Haziran 2012 Pazartesi
Tasarı
1.- Türk
Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/630) (Plan ve Bütçe;
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Adalet
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.06.2012)
Teklif
1.- Manisa Milletvekili Recai Berber ve
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ile 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/679) (Adalet; Anayasa; İçişleri;
Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler;
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.06.2012)
Rapor
1.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S.
Sayısı: 287) (Dağıtma tarihi: 18.06.2012) (GÜNDEME)
Sözlü Soru
Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın, Şanlıurfa’da tahsil edilen sulama birlikleri aidatlarına ilişkin
Orman ve Su İşleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1875) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04.06.2012)
2.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in,
Diyanet İşleri Başkanının kürtaj ve sezaryen konusundaki tutumuna ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1876) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.06.2012)
3.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
yerel yönetimlerde sözleşmeli olarak çalıştırılan personele ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1877) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05.06.2012)
4.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan geçici işçilerin sorunlarına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1878) (Başkanlığa
geliş tarihi: 05.06.2012)
5.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
KİT’lerde sözleşmeli olarak çalışan personelin mağduriyetine ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1879) (Başkanlığa geliş tarihi:
05.06.2012)
6.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
Kütahya’nın yeni teşvik sisteminde 4. bölgede yer almasına ilişkin Ekonomi
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1880) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2012)
7.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
yeni teşvik sistemine ilişkin Ekonomi Bakanından sözlü soru önergesi (6/1881)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2012)
8.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
2002-2012 dönemine ait ihracatın ithalatı karşılama oranlarına ve ihracat
içindeki yerli katkı paylarının düştüğü iddialarına ilişkin Ekonomi Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1882) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2012)
9.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
ithalat ve ihracat verilerine ilişkin Ekonomi Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1883) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2012)
10.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Erzurum ve Iğdır ovalarındaki sulama kanallarının bakım ve onarımına
ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1884) (Başkanlığa
geliş tarihi: 05.06.2012)
11.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Çıldır Aktaş Sınır Kapısı güzergâhında yol yapımı için
gerçekleştirilen istimlakların bedellerinin ödenmesine ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1885) (Başkanlığa geliş tarihi:
05.06.2012)
12.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Muş-Bulanık’taki sulama kanallarının bakım ve onarımına ilişkin Orman
ve Su İşleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1886) (Başkanlığa geliş tarihi:
05.06.2012)
13.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın, Zeytinburnu Küçük Sanayi Sitesindeki dükkânların yıkım kararına
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1887) (Başkanlığa
geliş tarihi: 05.06.2012)
14.- İstanbul Milletvekili Umut
Oran’ın, öğretmenlere ilave seminer çalışması için ek ders ücreti ödenip
ödenmeyeceğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1888)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2012)
15.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Arpaçay’daki bir köyün yol ve kanalizasyon sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1889) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
16.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Arpaçay’daki bir köyün yol ve köprü sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1890) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
17.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Arpaçay’daki bir köyün sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1891) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
18.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Arpaçay’daki bir köyün sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1892) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
19.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Kars’ta bir köye şehitlik yapılmasına ilişkin Milli Savunma Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1893) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
20.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Arpaçay’daki bir köyün sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1894) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
21.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Arpaçay’daki bir köy okulunun sorunlarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1895) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
22.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Arpaçay’daki bir köyün yol, köprü ve aydınlatma sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1896) (Başkanlığa geliş tarihi:
07.06.2012)
23.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Arpaçay’daki bir köyün yaylasının yol, su ve elektrik sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1897) (Başkanlığa geliş tarihi:
07.06.2012)
24.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Arpaçay’daki bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1898) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
25.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Arpaçay’daki bir köyün yol, köprü, aydınlatma ve kanalizasyon sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1899) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07.06.2012)
26.- Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in, karakola ifadeye götürülen üç kişiyle ilgili iddialara ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1900) (Başkanlığa geliş tarihi:
07.06.2012)
27.- İstanbul Milletvekili Celal
Dinçer’in, organ kaçakçılığının önlenmesine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1901) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
28.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun,
Bilgi Güvenliği Kanun Tasarısıyla ilgili çalışmalara ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/1902) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
29.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
KPSS-2010 sonuçlarına göre yapılacak lisans mezunu atamalarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1903) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
30.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
bir finans kurumunun tasfiye sürecinde vatandaşların yaşadığı mağduriyete
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1904) (Başkanlığa geliş tarihi:
08.06.2012)
Yazılı
Soru Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncel’in, Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası
Sözleşmenin imzalanmaması ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/8115) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.06.2012)
2.- Tekirdağ Milletvekili Faik
Öztrak’ın, değerli taş ihracatında meydana gelen artışın nedenlerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8116) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.06.2012)
3.- Gaziantep Milletvekili Mehmet
Şeker’in, örtülü ödenekten yapılan harcamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/8117) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.06.2012)
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi’nin, Trabzon-Araklı’da çöp toplama alanı olarak kiralanan bir alana
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8118) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.06.2012)
5.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulut’un, memurların ekonomik sıkıntılarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/8119) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2012)
6.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulut’un, polislerin özlük haklarının düzeltilmesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/8120) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2012)
7.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın,
Suudi Arabistan ve Brunei Krallarının ziyaretleri sırasında verdikleri
hediyelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8121) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05.06.2012)
8.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/8122) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2012)
9.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, AB Bakanlığı tarafından hazırlanan bir broşüre ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8123) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2012)
10.- İstanbul Milletvekili Umut
Oran’ın, Şanlıurfa’da açılışı yapılan tesislerle ilgili bir açıklamasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8124) (Başkanlığa geliş tarihi:
05.06.2012)
11.- İstanbul Milletvekili Umut
Oran’ın, THY’nin insan kaynakları yönetimini yürüten firmaya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8125) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2012)
12.- Erzincan Milletvekili Muharrem
Işık’ın, Mavi Marmara baskını sonrası Türk-İsrail ilişkilerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8126) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2012)
13.- Tunceli Milletvekili Hüseyin
Aygün’ün, THY’de greve katılan işçilerin işten atılmalarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/8127) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2012)
14.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in,
Manisa’daki Katı Atık Depolama Alanına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/8128) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2012)
15.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, Artvin’de inşaatı devam eden cezaevine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8129) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2012)
16.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın,
bazı ilçelerdeki adliye teşkilatlarının kaldırılacağı iddialarına ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/8130) (Başkanlığa geliş tarihi:
05.06.2012)
17.- Batman Milletvekili Ayla Akat’ın,
son yıllardaki gözaltı ve tutuklama oranlarına, bu oranların yaşa ve cinsiyete
göre dağılımına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/8131)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2012)
18.- Adana Milletvekili Ali
Demirçalı’nın, gezici mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarına ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/8132) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05.06.2012)
19.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in,
genel sağlık sigortasında uygulamada yaşanan sorunlara ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/8133) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05.06.2012)
20.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan
Canalioğlu’nun, Trabzon-Araklı’da yapılması planlanan katı atık toplama
projesine ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/8134)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.06.2012)
21.- Muğla Milletvekili Nurettin
Demir’in, Bodrum’da bir kıyı bölgesinin imara açılacağı iddialarına ilişkin
Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/8135) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05.06.2012)
22.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet
Toptaş’ın, TEDAŞ Genel Müdürüyle ilgili bazı iddialara ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/8136) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.06.2012)
23.- Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk’ün, TEDAŞ Genel Müdürü tarafından verilen iftar yemeğine ilişkin Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/8137) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05.06.2012)
24.- İstanbul Milletvekili Aykut
Erdoğdu’nun, Karaman Belediyesinin çeşitli konulardaki faaliyetlerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8138) (Başkanlığa geliş tarihi:
04.06.2012)
25.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulut’un, Balıkesir-Altınova beldesinin ilçe olmasına yönelik çalışmalara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8139) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05.06.2012)
26.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin bir mahalleye yatırım yapmadığı
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8140)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2012)
27.- Samsun Milletvekili Ahmet İhsan
Kalkavan’ın, biber gazı kullanımının yol açtığı sorunlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8141) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2012)
28.- Kırklareli Milletvekili Mehmet
Siyam Kesimoğlu’nun, kürtaj yasağına karşı gösteri yapan kadınlara polis
müdahalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8142)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2012)
29.- Aydın Milletvekili Bülent
Tezcan’ın, gözaltında işkence ve kötü muamele vakalarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8143) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2012)
30.- Aydın Milletvekili Bülent
Tezcan’ın, biber gazından dolayı hayatını kaybeden vatandaşlara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8144) (Başkanlığa geliş tarihi:
05.06.2012)
31.- Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk’ün, Silifke Kültür Merkezi inşaatına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8145) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.06.2012)
32.- Muğla Milletvekili Nurettin
Demir’in, Kissebükü’nde yapılan otel inşaatına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8146) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2012)
33.- Muğla Milletvekili Nurettin
Demir’in, Bodrum’da jeotermal su kaynağı bulunması sonucu bölgede yeni
yatırımların yapılacağı ve bu yapılaşmanın çevreye zarar vereceği iddialarına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/8147) (Başkanlığa
geliş tarihi: 05.06.2012)
34.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın,
Bolu’da otopark amaçlı kazı yapılan alanda tarihi eserler ortaya çıkmasına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/8148) (Başkanlığa
geliş tarihi: 05.06.2012)
35.- Osmaniye Milletvekili Hasan
Hüseyin Türkoğlu’nun, Orman ve Su İşleri Bakanlığına makam aracı olarak
kullanılmak üzere taşıt kiralama izni verilmesine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8149) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2012)
36.- Osmaniye Milletvekili Hasan
Hüseyin Türkoğlu’nun, THY’nin sponsorluk anlaşmalarına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8150) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2012)
37.- İstanbul Milletvekili Umut
Oran’ın, havacılık sektörüne getirilen grev yasağına ve THY yönetimi ile ilgili
bazı iddialara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/8151)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2012)
38.- Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk’ün, Mersin’in kamu gelirleri ve giderleri içerisindeki payına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/8152) (Başkanlığa geliş tarihi:
05.06.2012)
39.- Ankara Milletvekili Zühal
Topcu’nun, ÖSYM’nin 6287 sayılı Kanunda yapılan değişikliği uygulamakta
geciktiği iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8153) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2012)
40.- Osmaniye Milletvekili Hasan
Hüseyin Türkoğlu’nun, 2011-2012 eğitim-öğretim yılında görevlendirilen ücretli
öğretmen sayısına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8154)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2012)
41.- Samsun Milletvekili Cemalettin
Şimşek’in, Bakanlık personeline ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8155) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2012)
42.- İstanbul Milletvekili Sırrı
Süreyya Önder’in, Erzurum’un bir köyündeki öğretmen açığına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8156) (Başkanlığa geliş tarihi:
05.06.2012)
43.- İstanbul Milletvekili Sırrı
Süreyya Önder’in, yeni eğitim sistemi kapsamında ilköğretim okulları
binalarının ilkokul ve ortaokul olarak sınıflandırılmasında uygulanan ölçütlere
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8157) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05.06.2012)
44.- Samsun Milletvekili Ahmet İhsan
Kalkavan’ın, öğretmen maaşlarına, norm kadro sayısına ve atanamayan
öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8158)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2012)
45.- Yalova Milletvekili Muharrem
İnce’nin, Bakanlık bünyesinde çalıştırılan kadrosuz usta öğreticilerin yıllık
izin haklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8159)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2012)
46.- Osmaniye Milletvekili Hasan
Hüseyin Türkoğlu’nun, kullandığı makam araçlarına ilişkin Orman ve Su İşleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8160) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2012)
47.- Ankara Milletvekili Aylin
Nazlıaka’nın, orman yangınlarına ve buna karşı alınan önlemlere ilişkin Orman
ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8161) (Başkanlığa geliş tarihi:
05.06.2012)
48.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan
Canalioğlu’nun, HES Projelerinde vatandaşların baskı altına alındığı
iddialarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8162)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2012)
49.- İstanbul Milletvekili Melda
Onur’un, EPDK’nın acele kamulaştırma yetkisine ve HES projelerine ilişkin Orman
ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8163) (Başkanlığa geliş tarihi:
05.06.2012)
50.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, Borçka-Artvin karayolunun asfaltlanma yöntemine ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/8164)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.06.2012)
51.- Yalova Milletvekili Muharrem
İnce’nin, aşırı yük nedeniyle kamyoncu esnafına kesilen idari para cezalarına
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8165) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.06.2012)
52.- Samsun Milletvekili Cemalettin
Şimşek’in, Samsun-Ankara demiryoluna ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/8166) (Başkanlığa geliş tarihi:
05.06.2012)
53.- Denizli Milletvekili Adnan
Keskin’in, Acıpayam-Dalaman yolunun yapım çalışmalarına ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/8167) (Başkanlığa
geliş tarihi: 05.06.2012)
54.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
Kuzey Afrika ve Arap ülkelerindeki gelişmelerin Türk şirketlerine olumsuz
etkisine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/8168) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2012)
55.- Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk’ün, özel yetkili mahkemelerle ilgili bir açıklamasına ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/8169) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04.06.2012)
56.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali
Ediboğlu’nun, Suriye’de kaçırılan 11 Lübnanlı’nın Türkiye’de olduğu iddialarına
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8170) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05.06.2012)
57.- Samsun Milletvekili Cemalettin
Şimşek’in, Samsun’daki spor tesislerinin sayısına ilişkin Gençlik ve Spor
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8171) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2012)
58.- Giresun Milletvekili Selahattin
Karaahmetoğlu’nun, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı taşıyan kenelerle
mücadeleye ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8172) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2012)
59.- İstanbul Milletvekili Sırrı
Süreyya Önder’in, KPSS ile Bakanlığa memur olarak atanan bir kişinin göreve
başlatılmadığı iddialarına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8173) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2012)
60.- Giresun Milletvekili Selahattin
Karaahmetoğlu’nun, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8174) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2012)
61.- Muş Milletvekili Demir Çelik’in,
Türkiye’deki Cemevlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8175)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06.06.2012)
62.- Bingöl Milletvekili İdris
Baluken’in, üniversite ve yurtlarda bazı öğrencilere yönelik artan saldırılara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8176) (Başkanlığa geliş tarihi:
06.06.2012)
63.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Binici’nin, mezarlıkta yapılmak istenen anma etkinliğinde TEM Şube Müdürünün
kullandığı iddia edilen usluba ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/8177) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.06.2012)
64.- İstanbul Milletvekili İhsan
Özkes’in, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının bir gazete ilanına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8178) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.06.2012)
65.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan
Köktürk’ün, Suudi Arabistan Kralının 2007’deki ziyareti sırasında verdiği
hediyelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8179) (Başkanlığa geliş
tarihi: 06.06.2012)
66.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan
Köktürk’ün, Bülent Arınç’a suikast iddiasıyla başlatılan soruşturmanın
akıbetine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8180) (Başkanlığa geliş
tarihi: 06.06.2012)
67.- Erzurum Milletvekili Oktay
Öztürk’ün, Başbakan’ın öğretmenlerle ilgili bir açıklamasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8181) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.06.2012)
68.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, İzmit-Arızlı konutlarında yaşayan depremzedelerin mağduriyetlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8182) (Başkanlığa geliş tarihi:
06.06.2012)
69.- İzmir Milletvekili Mustafa
Moroğlu’nun, bir AK PARTİ Grup Başkanvekilinin şike davası klasöründe yer
aldığı iddia edilen ifadelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/8183) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
70.- Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk’ün, Uludere olayı ile ilgili açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/8184) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
71.- Tokat Milletvekili Orhan
Düzgün’ün, özel yetkili mahkemelerin yetkilerinin kısıtlanmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8185) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
72.- İstanbul Milletvekili Umut
Oran’ın, yeni Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe gireceği tarih konusunda yaşanan
tereddüde ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8186) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07.06.2012)
73.- İstanbul Milletvekili Aykut
Erdoğdu’nun, bir inşaat şirketine kamu kredisi kullandırılıp
kullandırılmadığına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/8187) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
74.- Kırklareli Milletvekili Turgut
Dibek’in, bazı kamu kurum ve kuruluşlarındaki görevlerinden ayrıldıktan sonra
2531 sayılı Kanuna aykırı faaliyette bulunanlara ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/8188) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07.06.2012)
75.- İstanbul Milletvekili Umut
Oran’ın, Hasdal Cezaevindeki tutuklulara ait olduğu iddia edilen ses
kayıtlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/8189) (Başkanlığa
geliş tarihi: 07.06.2012)
76.- Eskişehir Milletvekili Kazım
Kurt’un, iddianamelerin niteliğine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8190) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
77.- Eskişehir Milletvekili Kazım
Kurt’un, bir sanatçı hakkında başlatılan soruşturmaya ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8191) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
78.- Eskişehir Milletvekili Kazım
Kurt’un, yazı işleri müdürlüğü için yapılan görevde yükselme sınavını
kazanmasına rağmen atanamayan personele ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8192) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
79.- Hatay Milletvekili Mevlüt
Dudu’nun, Erzin’in hakim, savcı ve personel eksikliğine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8193) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
80.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, ceza infaz koruma memurlarının çalışma sürelerine ve özlük
haklarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/8194) (Başkanlığa
geliş tarihi: 07.06.2012)
81.- İstanbul Milletvekili Bihlun
Tamaylıgil’in, SHÇEK’de kalan çocuklara, hizmet veren personele ve yurt
sayısına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8195) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.06.2012)
82.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
kamuda özürlülerin istihdamına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8196) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.06.2012)
83.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
özürlü memur seçme sınavında kopya verildiği ve haksızlık yapıldığı iddialarına
ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/8197)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06.06.2012)
84.- Kars Milletvekili Mülkiye
Birtane’nin, Ilısu Barajı inşaatında çalışan işçilerin maaşlarını alamadıkları
iddiasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8198) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.06.2012)
85.- İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncel’in, Ulusal İstihdam Stratejisi Planındaki kadın istihdamı politikasına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/8199)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06.06.2012)
86.- Kırklareli Milletvekili Turgut
Dibek’in, şeref aylığı alan şehit aileleri ve gaziler için tedavilerinde
kullanılan ilaçlarda fark ücreti alınmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8200) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.06.2012)
87.- Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet
Gümüş’ün, havacılık hizmetlerine grev yasağı getirilmesine ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/8201) (Başkanlığa geliş
tarihi: 06.06.2012)
88.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, iş kazalarına ve işçi ailelerine yapılan yardımlara ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/8202) (Başkanlığa geliş
tarihi: 06.06.2012)
89.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğüt’ün, maden ocaklarında iş güvenliğinin sağlanmasına yönelik çalışmalara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/8203)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
90.- Ankara Milletvekili İzzet
Çetin’in, Türkiye’nin ILO Sözleşmesine aykırı faaliyetlerine ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/8204) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07.06.2012)
91.- Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet
Gümüş’ün, basın çalışanlarının sorunlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8205) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
92.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, İsrail’in Kıbrıs Rum Kesimine asker yerleştirmek istediği
iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8206)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06.06.2012)
93.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, Yunanistan’ın Eşek ve Bulamaç adalarını işgal ettiği iddialarına
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8207) (Başkanlığa geliş
tarihi: 06.06.2012)
94.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün
Yılmaz’ın, Arap Baharının Türk vatandaşlarına ve firmalarına etkisine ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8208) (Başkanlığa geliş tarihi:
07.06.2012)
95.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, petrol varil fiyatındaki düşüşün pompa fiyatlarına yansımamasına
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/8209)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06.06.2012)
96.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi
Baydar’ın, Aydın’daki jeotermal kuyulara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8210) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
97.- Kırklareli Milletvekili Turgut
Dibek’in, EPDK’daki görevinden ayrıldıktan sonra 2531 sayılı Kanuna aykırı
faaliyette bulunanlara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8211) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
98.- İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncel’in, Malatya-Yeşilyurt’ta kiraz sineği ile mücadelede Ziraat Odasının
yetersiz kaldığı iddialarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8212) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.06.2012)
99.- Bursa Milletvekili Necati
Özensoy’un, Bursa’da çiftçilerin dolu ve doğal afet nedeniyle yaşadığı
mağduriyete ve alınan önlemlere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8213) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.06.2012)
100.- Yozgat Milletvekili Sadir
Durmaz’ın, Yerköy’de dolu afetinden mağdur olan çiftçilerin borçlarına ödeme
kolaylığı getirilmesine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/8214) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.06.2012)
101.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Urfa isotunun geliştirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8215) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07.06.2012)
102.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın
Türeli’nin, Güzelbahçe’de bir köyde dolu ve yangın nedeniyle üreticilerin
yaşadığı mağduriyetin giderilmesine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8216) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
103.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi
Baydar’ın, Aydın’da jeotermal kuyularının çevresindeki bahçelere ve tarla
ürünlerine verdiği zarara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/8217) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
104.- Kırklareli Milletvekili Turgut
Dibek’in, TAPDK’daki görevinden ayrıldıktan sonra 2531 sayılı Kanuna aykırı
hareket ettiği iddia edilen kişilere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8218) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
105.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
Özkan’ın, ülkemizdeki süt üretimi ile ilgili verilere ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8219) (Başkanlığa geliş tarihi:
07.06.2012)
106.- Muş Milletvekili Demir Çelik’in,
24 Mayıs 2012’de Varto’da yapılan bir askeri operasyona ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8220) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.06.2012)
107.- Kars Milletvekili Mülkiye
Birtane’nin, Kars’ın bir mahallesindeki su kesintisine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8221) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.06.2012)
108.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, Yunanistan’ın Eşek ve Bulamaç adalarını işgal ettiği iddialarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8222) (Başkanlığa geliş tarihi:
06.06.2012)
109.- Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlu’nun, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının bazı gazetelere ilan
vermediği iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8223)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06.06.2012)
110.- Yozgat Milletvekili Sadir
Durmaz’ın, Yozgat İl Özel İdaresi bütçesinden 2003 yılından bugüne kadar
ilçelere yapılan yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8224) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.06.2012)
111.- Gaziantep Milletvekili Edip Semih
Yalçın’ın, Şahinbey Belediyesinin bir mahkeme kararına uymadığı iddialarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8225) (Başkanlığa geliş
tarihi: 06.06.2012)
112.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, Tunceli’de PKK tarafından işçilerin kaçırıldığı iddialarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8226) (Başkanlığa geliş tarihi:
06.06.2012)
113.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın
Türeli’nin, İlk Kurşun Tepesinin tahrip edilmesine ve alınan önlemlere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8227) (Başkanlığa geliş tarihi:
07.06.2012)
114.- Adana Milletvekili Seyfettin
Yılmaz’ın, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğünün sahnelediği eserlere
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/8228) (Başkanlığa
geliş tarihi: 06.06.2012)
115.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Ergani’deki Hz. Zülkifl Peygamber’in makamına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8229) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
116.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, 2011 yılında tiyatro, belgesel, film ve çeşitli yayınlara yapılan
yardım miktarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8230) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
117.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, 2011 yılı Kültür Bakanlığı yayınlarına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8231) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
118.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın
Türeli’nin, İlk Kurşun Anıtı ve çevresinin sit alanı ilan edilmesine ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/8232) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07.06.2012)
119.- Hatay Milletvekili Mevlüt
Dudu’nun, İssos Harabelerinde yapılan çalışmalara ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8233) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
120.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu’nun, subay, astsubay, hakim ve savcıların maaş artış
oranlarının ilan edilmemesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8234) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
121.- Kırklareli Milletvekili Turgut
Dibek’in, Kamu İhale Kurumundaki görevinden ayrıldıktan sonra 2531 sayılı
Kanuna aykırı faaliyette bulananlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8235) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
122.- Tekirdağ Milletvekili Candan
Yüceer’in, örgün eğitime devam edemeyen engelli çocukların eğitim giderlerinin
kesilmesine neden olan yönetmeliğe ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8236) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.06.2012)
123.- Adana Milletvekili Ali Demirçalı’nın,
Alo 147 hattında yapılan görüşmelere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/8237) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.06.2012)
124.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, öğretmen maaşlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8238) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.06.2012)
125.- Yozgat Milletvekili Sadir
Durmaz’ın, Yozgat’ta çürük raporu verilen bir okulun yerine yeni okulun ne
zaman yapılacağına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8239) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.06.2012)
126.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, Kosova’da Türk öğrencilerine verilen özel kontenjanın
kaldırılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8240)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06.06.2012)
127.- Van Milletvekili Nazmi Gür’ün,
Başkale Meslek Yüksek Okulu inşaatına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/8241) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
128.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, 2012-2013 yıllarında açılacak imam hatip okullarının illere göre
dağılımına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8242)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
129.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, 2012-2013 öğretim yılında açılması planlanan sağlık meslek liselerine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8243) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07.06.2012)
130.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, il merkezindeki İstiklal İlköğretim Okulunun bahçe duvarına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8244) (Başkanlığa geliş tarihi:
07.06.2012)
131.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Diyarbakır Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8245) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
132.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın,
2012-2013 öğrenim yılı içinde yeni açılacak turizm ve otelcilik meslek
liselerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8246)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
133.- Samsun Milletvekili Ahmet İhsan
Kalkavan’ın, Samsun’da bir okulun kapanmasına rağmen Bakanlığın sitesinde yer
aldığı iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8247) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
134.- Sinop Milletvekili Engin
Altay’ın, 12 yıllık kademeli eğitim sistemini tanıtmak amacıyla hazırlanan
kitapçığa ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8248)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
135.- Antalya Milletvekili Gürkut
Acar’ın, 12 yıllık kademeli eğitim sistemini tanıtmak amacıyla hazırlanan
kitapçığa ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8249)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
136.- Yozgat Milletvekili Sadir
Durmaz’ın, Yozgat’ta Er Eğitim Birliği açılıp açılmayacağına ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/8250) (Başkanlığa geliş tarihi:
06.06.2012)
137.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, 2002-2011 yılları arasında İsrail’den ya da İsrailli firmalardan alınan
askeri malzemelere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8251) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
138.- İstanbul Milletvekili Umut
Oran’ın, Hasdal ve Hadımköy cezaevlerindeki tutuklulara ait olduğu iddia edilen
ses kayıtlarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/8252)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
139.- Bursa Milletvekili Turhan
Tayan’ın, Uludağ Milli Parkı giriş ücretlerine ilişkin Orman ve Su İşleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8253) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.06.2012)
140.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, orman yangınları için alınan tedbirlere ilişkin Orman ve Su
İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8254) (Başkanlığa geliş tarihi:
06.06.2012)
141.- Kastamonu Milletvekili Emin
Çınar’ın, Kastamonu Orman Bölge Müdürlüğüne yangın elemanı alımına ilişkin
Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8255) (Başkanlığa geliş
tarihi: 06.06.2012)
142.- Muş Milletvekili Demir Çelik’in,
ülkemizdeki Türkçe bilmeyen vatandaşların sağlık hizmeti alırken yaşadıkları
sıkıntılara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8256) (Başkanlığa
geliş tarihi: 06.06.2012)
143.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, Kartepe’deki bir polikliniğin kapatılmasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8257) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.06.2012)
144.- Adana Milletvekili Seyfettin
Yılmaz’ın, Çukurova Bölgesine hizmet verecek olan havaalanı için yapılan
kamulaştırmaya ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/8258) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.06.2012)
145.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi
Baydar’ın, bölünmüş yol yenileme çalışmalarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/8259) (Başkanlığa geliş tarihi:
07.06.2012)
146.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın
Türeli’nin, yol genişletme çalışmalarında İlk Kurşun Tepesinden toprak alınmasına
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8260) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
147.- İzmir Milletvekili Birgül Ayman
Güler’in, Kemalpaşa Lojistik Köyü ve İstanbul-İzmir Otoyol Projelerinin
uygulanmasında yaşanan sorunlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8261) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
148.- Kırklareli Milletvekili Turgut
Dibek’in, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumundan ayrılıp 2531 sayılı Kanuna
aykırı faaliyette bulunanlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8262) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
149.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, basında yer alan bir açıklamasına ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/8263) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07.06.2012)
150.- Kırklareli Milletvekili Turgut
Dibek’in, Şeker Kurumundaki görevinden ayrıldıktan sonra 2531 sayılı Kanuna
aykırı faaliyette bulunanlara ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8264) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
151.- Ankara Milletvekili Sinan Aydın
Aygün’ün, İran’a altın ihracatındaki artışa ilişkin Ekonomi Bakanından yazılı
soru önergesi (7/8265) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
152.- Muş Milletvekili Demir Çelik’in,
Muş, Bitlis, Hakkari ve Van illerinde Karayolları Genel Müdürlüğünde çalışan
taşeron işçilere ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8266) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.06.2012)
153.- Osmaniye Milletvekili Hasan
Hüseyin Türkoğlu’nun, THY’nin uçuşlarında dağıtıldığı iddia edilen broşürlere
ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/8267) (Başkanlığa
geliş tarihi: 06.06.2012)
154.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın
Türeli’nin, İzmir’deki tarihi Alsancak Stadının AVM veya iş merkezi yapılacağı
iddialarına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/8268)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
155.- Kırklareli Milletvekili Turgut
Dibek’in, Rekabet Kurumundaki görevlerinden ayrıldıktan sonra 2531 sayılı
Kanuna aykırı faaliyette bulunanlara ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8269) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.06.2012)
156.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, Artvin’in gelişmişlik düzeyine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/8270) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
157.- İzmir Milletvekili Aytun
Çıray’ın, Okul Sütü Akıl Küpü Projesi kapsamındaki sütlere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/8271) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
158.- Hakkâri Milletvekili Adil
Kurt’un, GAP’ın ne zaman bitirileceğine ve GAP Eylem Planına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8272) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
159.- Mersin Milletvekili Ertuğrul
Kürkçü’nün, özel bir TV kanalında yayınlanan bazı programlara ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/8273) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08.06.2012)
160.- Mersin Milletvekili Ertuğrul
Kürkçü’nün, RTÜK’ün internet sitesinden bildirdiği yayın yasaklarına ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/8274)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
161.- Mersin Milletvekili Ertuğrul
Kürkçü’nün, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında
Kanunun uygulanmasına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı
soru önergesi (7/8275) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
162.- Mersin Milletvekili Ertuğrul
Kürkçü’nün, özel bir TV kanalında yayınlanan bazı programlara ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/8276) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08.06.2012)
163.- Mersin Milletvekili Ertuğrul
Kürkçü’nün, RTÜK’ün faaliyetlerine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent
Arınç) yazılı soru önergesi (7/8277) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
164.- Mersin Milletvekili Ertuğrul
Kürkçü’nün, medya grupları ve prodüksiyon şirketlerinde çalışanların sayısına
ve özlük haklarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/8278) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
165.- Mersin Milletvekili Ertuğrul
Kürkçü’nün, RTÜK’ün medya hizmet sağlayıcılarının belirlenen sayılara uygun personel
istihdam edip etmediklerinin denetlemesine ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/8279) (Başkanlığa geliş tarihi:
08.06.2012)
166.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulu’nun, ülkemize göç eden Türk vatandaşlarına emeklilikte zorunlu göç
şartı getirilmesi nedeniyle yaşanan mağduriyete ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/8280) (Başkanlığa geliş tarihi:
08.06.2012)
167.- Manisa Milletvekili Hasan
Ören’in, gazilerin özlük haklarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8281) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
168.- Konya Milletvekili Faruk Bal’ın,
Konya’da iklim şartları nedeniyle çiftçilerin yaşadığı mağduriyetin
giderilmesine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8282) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
169.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel’in, Mahmudiye’deki TİGEM Anadolu Tarım İşletmesinin atıklarının Seydi
Suyuna karıştığı iddialarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8283) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
170.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel’in, şap hastalığına ve hastalığın önlenmesi için alınan tedbirlere
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8284)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
171.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Okul Sütü Projesi kapsamında süt dağıtımının bazı ilçelerde bira
reklamı bulunan araçlarla yapıldığı iddialarına ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8285) (Başkanlığa geliş tarihi:
08.06.2012)
172.- Muğla Milletvekili Mehmet
Erdoğan’ın, ikinci el oto alım satımı yapan galerilerin şehir merkezinden uzağa
taşınmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8286)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
173.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Binici’nin, Şanlıurfa Merkeze bağlı bir köydeki elektrik, kanalizasyon, yol
bakım ve onarım çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8287) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
174.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Binici’nin, Şanlıurfa Merkeze bağlı bir köydeki içme suyu ve kanalizasyon
sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8288) (Başkanlığa
geliş tarihi: 08.06.2012)
175.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Binici’nin, Şanlıurfa Merkeze bağlı bir köyde yaşanan yol, elektrik, okul ve
lojman sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8289)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
176.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Binici’nin, Şanlıurfa Merkeze bağlı bir köydeki cami, kanalizasyon şebekesi ve
okul binasının yenilenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8290) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
177.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, yeni teşvik sisteminde illerin teşvik bölgelerine göre dağılımına
ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/8291) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08.06.2012)
178.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu
Özbolat’ın, Kahramanmaraş’ın sosyo-ekonomik gelişmişliğinin gerilemesine
ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/8292) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08.06.2012)
179.- Hatay Milletvekili Refik
Eryılmaz’ın, 1995’ten günümüze Hatay’da Hazineye ait tarım arazilerinin
satışına ve getirilen yasaklara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8293) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
180.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu
Özbolat’ın, 2003-2011 yıllarında Kahramanmaraş’ta hakkında banka borçları
nedeniyle icra takibi başlatılan vatandaşlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/8294) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
181.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Tarsus’taki okul, öğrenci ve öğretmen sayılarına ve bunların yeni
eğitim sistemi kapsamında yeterliliklerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8295) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
182.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Silifke’deki okul, öğrenci ve öğretmen sayılarına ve bunların yeni
eğitim sistemi kapsamında yeterliliklerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8296) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
183.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Mut’taki okul, öğrenci ve öğretmen sayılarına ve bunların yeni
eğitim sistemi kapsamında yeterliliklerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8297) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
184.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Gülnar’daki okul, öğrenci ve öğretmen sayılarına ve bunların yeni
eğitim sistemi kapsamında yeterliliklerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8298) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
185.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Erdemli’deki okul, öğrenci ve öğretmen sayılarına ve bunların yeni
eğitim sistemi kapsamında yeterliliklerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8299) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
186.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Çamlıyayla’daki okul, öğrenci ve öğretmen sayılarına ve bunların
yeni eğitim sistemi kapsamında yeterliliklerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8300) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
187.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Bozyazı’daki okul, öğrenci ve öğretmen sayılarına ve bunların yeni
eğitim sistemi kapsamında yeterliliklerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8301) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
188.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Aydıncık’taki okul, öğrenci ve öğretmen sayılarına ve bunların yeni
eğitim sistemi kapsamında yeterliliklerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8302) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
189.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Anamur’daki okul, öğrenci ve öğretmen sayılarına ve bunların yeni
eğitim sistemi kapsamında yeterliliklerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8303) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
190.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Yenişehir’deki okul, öğrenci ve öğretmen sayılarına ve bunların yeni
eğitim sistemi kapsamında yeterliliklerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8304) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
191.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Toroslar’daki okul, öğrenci ve öğretmen sayılarına ve bunların yeni
eğitim sistemi kapsamında yeterliliklerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8305) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
192.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Mezitli’deki okul, öğrenci ve öğretmen sayılarına ve bunların yeni
eğitim sistemi kapsamında yeterliliklerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8306) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
193.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Akdeniz’deki okul, öğrenci ve öğretmen sayılarına ve bunların yeni
eğitim sistemi kapsamında yeterliliklerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8307) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
194.- Muğla Milletvekili Mehmet
Erdoğan’ın, öğretmenlerin sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/8308) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
195.- İzmir Milletvekili Hülya
Güven’in, 12 yıllık zorunlu eğitim kapsamında liselere ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8309) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
196.- Muğla Milletvekili Mehmet
Erdoğan’ın, Milas’ta bir köyde maden arama çalışmaları nedeniyle yaşanan
sorunlara ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8310)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
197.- Muğla Milletvekili Mehmet
Erdoğan’ın, Yatağan Termik Santralinin atıklarının ve küllerinin biriktirildiği
atık gölünden kaynaklanan mağduriyete ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8311) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
198.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, hacı adaylarının seyahat acentelerine dağıtımında haksızlıklar
yapıldığı iddialarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı
soru önergesi (7/8312) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
199.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, hakkında tasfiye kararı alınan bir finans kurumunun mudilerinin
sorunlarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/8313) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
200.- Batman Milletvekili Ayla Akat’ın,
yasadışı kürtajla ilgili verilere ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin
sağlanmasına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8314) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
201.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplan’ın, İzmit Körfezindeki kirliliğe ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8315) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
202.- İzmir Milletvekili Hülya
Güven’in, Yatırım Teşvik Sistemine ilişkin Ekonomi Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8316) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
203.- Hakkâri Milletvekili Adil
Kurt’un, sözleşmeli er ve erbaş alımlarına ve terör nedeniyle şehit olanların
sayısının açıklanmadığı iddialarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/8317) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2012)
204.- Hakkâri Milletvekili Adil
Kurt’un, yargılaması devam eden bir davayla ilgili bir milletvekilinin
beyanlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/8318) (Başkanlığa
geliş tarihi: 08.06.2012)
Süresi
İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, su faturalarına yansıtılan sabit kalemlerin, gelir seviyesine göre
belirlenip belirlenmeyeceğine ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6257)
2.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Darrüşafaka Cemiyeti Tüzüğünde yapılan değişiklikle sunulan imkânlardan
yararlanabilmek için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı şartının getirilmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6904)
3.- Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı’nın, Konya İlinin bölgelere göre teşvik uygulamasındaki yerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6905)
4.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, KPSS personel alımında sonradan eklenen bölümlere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6907)
5.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, YGS ve KPSS’nin kaldırılması ile ilgili çalışmalara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6908)
6.- Ankara Milletvekili Aylin
Nazlıaka’nın, 2007-2012 yılları arasında ele geçirilen uyuşturucu miktarına ve
madde bağımlılığına karşı alınan önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6911)
7.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Okul Sütü Akıl Küpü Projesi kapsamında okullarda dağıtılan
sütler nedeniyle öğrencilerin zehirlendiği iddialarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6912)
8.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba’nın, Malatya Battalgazi alt geçidi yapımı nedeniyle mahalle sakinlerinin
yaşadığı mağduriyete ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6913)
9.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002-2012 yılları arasında Başbakanlık Merkez ve taşra
teşkilatında görev yapan ve emekli olan personele ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/6914)
10.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba’nın, yasaklı kitap, CD, albüm ve filmlere ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/6915)
11.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba’nın, Kürecik Radar Üssüne ve burada bulunan askerlere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6916)
12.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün,
ekmek üretimindeki suistimalleri önlemeye yönelik çalışmalara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6917)
13.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın,
şoför esnafının yaşadığı sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6918)
14.- Adana Milletvekili Ali
Demirçalı’nın, Çukurova Üniversitesi Narenciye Gen Bahçesi’nin Bilim ve
Teknoloji Üniversitesi yapılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6919)
15.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba’nın, Malatya-Ankara çevre yolu üzerine yapılan AVM’nin araç ve yaya
trafiğine olumsuz etkisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6920)
16.- Tokat Milletvekili Orhan
Düzgün’ün, Okul Sütü Projesinin ilk gününde yaşanan sütten zehirlenmelere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6921)
17.- Gaziantep Milletvekili Edip Semih
Yalçın’ın, Hancağız Barajında meydana gelen bir kazaya ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6924)
18.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
2002-2012 yılları arasında yürütülen yolsuzlukla mücadele stratejisine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6925)
19.- İstanbul Milletvekili İhsan
Özkes’in, 1950-2011 yılları arasında yıkılan cami, mescit, mektep ve
medreselere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6928)
20.- İstanbul Milletvekili İhsan
Özkes’in, İstanbul Kaptan-ı Derya Halil Paşa Camiinin yerinde bir muhallebici
dükkanının bulunduğu iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6929)
21.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın, polis memurlarının özlük haklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6930)
22.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın, Başbakan ve Bakanların danışmanlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6931)
23.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün,
Balâ’da TİGEM’e ait bir tarım arazisinin özel bir işletmeye kiralanmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6933)
24.- Muğla Milletvekili Nurettin
Demir’in, Okul Sütü Projesi kapsamında süt dağıtımı ihalelerine ve bazı
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6934)
25.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın,
Okul Sütü Projesi kapsamında süt dağıtımı ihalelerine ve bazı iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6935)
26.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
Özkan’ın, Okul Sütü Projesi kapsamında dağıtılan sütlerle ilgili bazı iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6936)
27.- Bursa Milletvekili Necati
Özensoy’un, Okul Sütü Projesi kapsamında dağıtılan sütlere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6937)
28.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulut’un, Okul Sütü Projesi kapsamında dağıtılan sütün denetimine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6938)
29.- İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncel’in, İsrail’e Manavgat Şelalesinden su satışını içeren ticari anlaşmanın
gündeme alınıp alınmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6939)
30.- Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet
Gümüş’ün, mevsimlik işçilerin sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6940)
31.- Antalya Milletvekili Gürkut
Acar’ın, Antalya’da yapılacak olan EXPO 2016 organizasyonuna ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6941)
32.- Muğla Milletvekili Tolga
Çandar’ın, Muğla-Marmaris-Turgut Köyünde bulunan bir otelle ilgili bazı
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6942)
33.- Bursa Milletvekili Sena
Kaleli’nin, MİT’in 1 Mayıs 1977 tarihli olayla ilgili raporuna ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6944)
34.- Tunceli Milletvekili Hüseyin
Aygün’ün, Batman’daki bir Ermeni Kilisesinin çöp alanı olarak kullanıldığı
iddialarına ve ülkemizdeki farklı grupların ibadet ve ibadethanelerine yönelik
taleplerine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/6945)
35.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın,
yurtdışında yaşayan Türk vatandaşlarına yönelik çalışmalara ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/6946)
36.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
2002-2012 yılları arasında yürütülen yolsuzlukla mücadele stratejisine ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/6947)
37.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu’nun, TRT’nin personel sayısına ve gelir kaynaklarına ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/6948)
38.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
2002-2012 yılları arasında yürütülen yolsuzlukla mücadele stratejisine ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/6949)
39.- Ankara Milletvekili Zühal
Topcu’nun, öğretmen atamaları nedeniyle ailelerin yaşadığı mağduriyete ilişkin
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6959)
40.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel’in, Eskişehir Zihinsel Özürlü Kadınlar Bakım ve Rehabilitasyon Merkezinde
bakım hizmeti alan engellilere ve çalışan personele ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6960)
41.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
2002-2012 yılları arasında Bakanlıkça yürütülen yolsuzlukla mücadele stratejisine
ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/6961)
42.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
bir vatandaşımızın incelemeli elektrikli araç patenti almasına ilişkin Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/6962)
43.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, ülkemizde 2007-2011 yılları arasında meydana gelen iş kazalarına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6963)
44.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, 657 Sayılı Kanun uyarınca 4-C statüsünde çalışan personelin özlük
haklarına ve 2007-2011 yılları itibarıyla kamuya atanan toplam 4-C’li personel
sayısına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6964)
45.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, Bakanlıkta son beş yıl içerisinde müşavirlik kadrosuna atanan
personele ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6965)
46.- Manisa Milletvekili Hasan Ören’in,
ücretli öğretmenlerin SGK primlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6966)
47.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
2002-2012 yılları arasında Bakanlıkça yürütülen yolsuzlukla mücadele
stratejisine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6967)
48.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın, İstanbul ve Şanlıurfa illerinin nüfus istatistiklerine ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6968)
49.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın, Şişli’de Sosyal Güvenlik Kurumuna ait olan arsanın satışına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6969)
50.- Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet
Gümüş’ün, orta ve küçük işletmelerde iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6970)
51.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, Bakanlıkta son beş yıl içerisinde müşavir kadrosuna atanan
personele ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6977)
52.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel’in, meslek mensubu olmayanların büyükelçi olarak atanmasına ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6978)
53.- Tunceli Milletvekili Hüseyin
Aygün’ün, 2009 yılında Hollanda’da kaçırılan bir Türk vatandaşının akıbetine
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6979)
54.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın,
Füze Kalkanı Sistemi kapsamında istihbarat bilgilerinin İsrail ile
paylaşılacağı iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6980)
55.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
2002-2012 yılları arasında Bakanlıkça yürütülen yolsuzlukla mücadele
stratejisine ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6981)
56.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
2002-2012 yılları arasında Bakanlıkça yürütülen yolsuzlukla mücadele
stratejisine ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/7021)
57.- İstanbul Milletvekili Atila
Kaya’nın, Başakşehir İlçesindeki çarpık yapılaşmaya ve ruhsatsız bir binaya
işyeri açma ruhsatı verildiği iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/7023)
58.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, Bakanlıkta, son beş yıl içerisinde müşavir kadrosuna atanan
personele ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7024)
59.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu’nun, TMK kapsamında yargılanan çocuklardan tazminat talebine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7025)
60.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, Kocaeli’ndeki bir belediye başkanının Kur’an-ı Kerim’in içerisine
kendi resmini koyarak dağıttırdığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7026)
61.- Kırklareli Milletvekili Mehmet
Siyam Kesimoğlu’nun, valiliklerin resmi internet sitelerinden Atatürk’e ait
resimlerin ve sözlerin kaldırıldığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7027)
62.- Kırklareli Milletvekili Mehmet
Siyam Kesimoğlu’nun, polislerin sosyal medyada örgütlenmelerinin genelgeyle
organize suç kapsamına alındığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/7028)
63.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu’nun, polis tarafından gözaltına alınan bir asker kişinin
sağlık kontrolleri sırasında kaçarken hayatını kaybettiği iddiasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7029)
64.- İstanbul Milletvekili Ali
Özgündüz’ün, Kuzey Ankara Kentsel Dönüşüm Projesine ve proje kapsamında yıkılan
camilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7030)
65.- İstanbul Milletvekili Umut
Oran’ın, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen halkoyunları
etkinliklerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7031)
66.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın,
Tuzluca’nın kanalizasyon sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7032)
67.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın,
Kars’taki yol çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7033)
68.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın,
Iğdır-Kars çevresinde PKK’nın eylemlerine karşı alınacak önlemlere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7034)
69.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
2002-2012 yılları arasında Bakanlıkça yürütülen yolsuzlukla mücadele
stratejisine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7035)
70.- Tekirdağ Milletvekili Candan
Yüceer’in, Çorlu’da suç oranlarının artmasına ve alınan önlemlere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7036)
71.- Batman Milletvekili Ayla Akat
Ata’nın, Batman’a izinli olarak gelen bir askerin ölümüne ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7037)
72.- Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı’nın, Konya’nın Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgeleri arasında
yer almamasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7039)
73.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu
Özbolat’ın, Hacı Bektaş Veli Müzesinde açılması düşünülen hediyelik eşya
reyonlarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/7042)
74.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, Bakanlıkta, son beş yıl içerisinde müşavir kadrosuna atanan
personele ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/7048)
75.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
2002-2012 yılları arasında Bakanlıkça yürütülen yolsuzlukla mücadele
stratejisine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/7049)
76.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
ortaöğretim ders müfredatındaki değişikliklerden kaynaklanan sorunlara ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7051)
77.- Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk’ün, 19 Mayıs kutlamalarına yönelik Danıştay kararı hakkındaki bir açıklamasına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7052)
78.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, öğretmen açığına ve atanamayan öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7053)
79.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın,
öğretmenlerin ve akademisyenlerin maaşlarına ve ek ödemelerinde artış yapılıp
yapılmadığına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7054)
80.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, üniversitelerde akademik personel açığına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7055)
81.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, Bakanlıkta, son beş yıl içerisinde müşavir kadrosuna atanan
personele ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7056)
82.- Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlu’nun, 2003 yılından bugüne kadar ÖSYM Başkanlığı tarafından yapılan
sınavlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7057)
83.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, öğretmenlerin güvenliğinin sağlanması hususunda alınan
tedbirlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7058)
84.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Dershanelerin kapatılması ile ilgili çalışmalara ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7059)
85.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel’in, 2012 KPSS başvurularında ek süre taleplerine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7060)
86.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, okullarda başlatılan Okul Sütü Projesi kapsamında yaşanan sorunlara
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7061)
87.- Manisa Milletvekili Hasan Ören’in,
ücretli çalıştırılan öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7062)
88.- Tekirdağ Milletvekili Candan
Yüceer’in, Tekirdağ’ın eğitim alanındaki ihtiyaçlarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7063)
89.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi
Baydar’ın, mekatronik alanıyla ilgili lisans düzeyinde eğitim veren bölümlere
ve liselere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7064)
90.- İstanbul Milletvekili Abdullah
Levent Tüzel’in, yıkım kararı alınan Çaycuma Anadolu Lisesi eski binasının ve
yeni yapılacak okul binasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7065)
91.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın,
Okul Sütü Projesi kapsamında dağıtılan sütlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7066)
92.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın,
Tuzluca’ya bağlı bir köyün okul sorununa ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/7067)
93.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın,
Türk Cumhuriyetleri ve toplulukları için önemli günlerin ders kitaplarında yer
almasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7068)
94.- Ankara Milletvekili Zühal
Topcu’nun, 2012 YGS sınavı sonuçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/7069)
95.- Ankara Milletvekili Zühal
Topcu’nun, KPSS başvuru süresinin kısıtlı olması nedeniyle yaşanan sorunlara
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7070)
96.- Ankara Milletvekili Zühal
Topcu’nun, öğretmenlere yönelik şiddete ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/7071)
97.- Ankara Milletvekili Zühal
Topcu’nun, Bakanlık müşavirliği kadrosuna atanan üst düzey yöneticilere ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7072)
98.- Ankara Milletvekili Zühal
Topcu’nun, öğretmen açığına ve öğretmen atamalarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7073)
99.- Ankara Milletvekili Zühal
Topcu’nun, Fen-Edebiyat Fakültesi öğrencilerine verilen pedagojik formasyon
hakkının kaldırılması sonucu doğacak sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7074)
100.- Ankara Milletvekili Zühal
Topcu’nun, özür grubuna bağlı yer değiştirmelere ve öğretmenlerin aile
birliğinin korunmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7075)
101.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, 2002-2012 yılları arasında Bakanlıkça yürütülen yolsuzlukla mücadele
stratejisine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7076)
102.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın, öğretmen atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7077)
103.- Antalya Milletvekili Gürkut
Acar’ın, bazı üniversitelerde kapatılan fakülteler nedeniyle akademik
personelin yaşadığı kadro sorununa ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7078)
104.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Duran Bulut’un, Bilim ve Sanat Merkezlerinde görev yapan öğretmenlere kadro
verilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7079)
105.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Duran Bulut’un, ücretli öğretmenlerin mağduriyetine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7080)
106.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Duran Bulut’un, öğretmenlerin uzman yardımcılığı sınavına girmesine getirilen
sınırlamaya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7081)
107.- Bursa Milletvekili Kemal
Ekinci’nin, Okul Sütü Projesi kapsamındaki ihalelere ve zehirlenme iddialarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7082)
108.- Amasya Milletvekili Ramis
Topal’ın, öğretmen atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7083)
109.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, Bakanlıkta, son beş yıl içerisinde müşavir kadrosuna atanan
personele ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7084)
110.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, 2002-2012 yılları arasında Bakanlıkça yürütülen yolsuzlukla mücadele
stratejisine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7085)
111.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın, Anıtkabir ziyaretçi sayısının internet sitesinde yayınlanması
uygulamasının kaldırılmasına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7087)
112.- İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncel’in, zorunlu askerlik hizmetine ve cinsel yönelimi farklı olan kişilerin
askerlikten muaf tutulma koşullarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/7088)
113.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, Bakanlıkta, son beş yıl içerisinde müşavir kadrosuna atanan
personele ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7089)
114.- Gaziantep Milletvekili Mehmet
Şeker’in, Belkıs Pompaj Sulama İstasyonunda oluşan hasara ve hasar nedeniyle
çiftçilerin mağduriyetine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7090)
115.- Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün,
Gediz Nehrinin ıslahına ve bölgede selden zarar gören çiftçilerin sorunlarına
ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7091)
116.- İstanbul Milletvekili Abdullah
Levent Tüzel’in, Akköy 2. HES Projesinin çevreye verdiği zararlara ilişkin
Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7093)
117.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, su ile ilgili kurum ve çalışmalara ilişkin Orman ve Su İşleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7094)
118.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın,
Tuzluca ilçesindeki su kesintilerine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7095)
119.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, 2002-2012 yılları arasında Bakanlıkça yürütülen yolsuzlukla mücadele
stratejisine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7096)
120.- Balıkesir Milletvekili Ayşe
Nedret Akova’nın, Akarsu Sulama Göleti Projesine ilişkin Orman ve Su İşleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7097)
121.- Balıkesir Milletvekili Namık
Havutça’nın, Gönen Ovasındaki çeltik üreticilerinin sulama sorunlarına ilişkin
Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7098)
122.- İzmir Milletvekili Birgül Ayman
Güler’in, İzmir’de bir taş ocağı işletmesinin üretim yaptığı yer ile ruhsatına
konu yer arasında farklılık olduğu iddiasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/7112)
123.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, Bakanlıkta son beş yıl içeresinde müşavir kadrosuna atanan
personele ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7113)
124.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, 2002-2012 yılları arasında Bakanlıkça yürütülen yolsuzlukla mücadele
stratejisine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7114)
125.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, 2002-2012 yılları arasında yürütülen yolsuzlukla mücadele stratejisine
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/7116)
126.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, 2002-2012 yılları arasında yürütülen yolsuzlukla mücadele stratejisine
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/7117)
127.- İstanbul Milletvekili Erdoğan
Toprak’ın, doğal afetlere karşı alınan önlemlere ve bir Bakanlık kurulması
ihtiyacına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7119)
128.- Eskişehir Milletvekili Kazım
Kurt’un, 2. Dünya Savaşı sırasında Topkapı Sarayındaki tarihi eserlerin özel
korunma yöntemlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7121)
129.- Gaziantep Milletvekili Ali
Serindağ’ın, Başbakan ve Dışişleri Bakanının bazı görüşme ve çalışmalarını
İstanbul’da yapmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7122)
130.- İstanbul Milletvekili İhsan
Özkes’in, Türkiye Diyanet Vakfına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/7123)
131.- İstanbul Milletvekili İhsan
Özkes’in, Türkiye Diyanet Vakfında çalışan Diyanet İşleri Başkanlığı emekli
personeline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7124)
132.- İstanbul Milletvekili İhsan
Özkes’in, 2002 yılından itibaren TDV’nin bazı harcamaları ile TDV aracılığıyla
kesilen hayvanlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7125)
133.- İstanbul Milletvekili İhsan
Özkes’in, Türkiye Diyanet Vakfının yurtiçinde ve yurtdışında 2011 yılında
yaptığı nakdi ve ayni yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/7126)
134.- İstanbul Milletvekili İhsan
Özkes’in, Düzce Çilimli kanalizasyonunun içme suyuna karıştığı iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7127)
135.- İstanbul Milletvekili İhsan
Özkes’in, Türkiye Diyanet Vakfına ait cami sayısına ve illere göre dağılımına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7128)
136.- İstanbul Milletvekili İhsan
Özkes’in, Üsküdar’da 1992-1999 yıllarında inşaatına başlanan ve açılan cami,
mescid ve Kur’an kurslarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7129)
137.- Erzincan Milletvekili Muharrem
Işık’ın, Suriyeli sığınmacılara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/7130)
138.- İstanbul Milletvekili Ali
Özgündüz’ün, 28 Şubat 1997 tarihindeki MGK toplantı tutanaklarının
açıklanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7131)
139.- İzmir Milletvekili Aytun
Çıray’ın, Okul Sütü Projesi kapsamında dağıtılan sütlere ve bazı iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7132)
140.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin
Zenderlioğlu’nun, Tatvan ilçe merkezinde bazı mahallelerin afet bölgesi
kapsamına alınmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7133)
141.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün,
Bel-Beton AŞ’nin özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/7134)
142.- Bursa Milletvekili İlhan
Demiröz’ün, Okul Sütü Projesi kapsamında dağıtılan sütlere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/7135)
143.- Antalya Milletvekili Gürkut
Acar’ın, Gökçeler Barajına ve Manavgat’da yapımı süren bir HES çalışmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7136)
144.- Antalya Milletvekili Gürkut
Acar’ın, Kamu yararına çalışan dernek ve vakıflara yapılan bağışların gelir
vergisinden düşülmesi uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/7137)
145.- İstanbul Milletvekili Binnaz
Toprak’ın, Sultanbeyli’de bir mahallenin isminin değiştirilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7138)
146.- Ankara Milletvekili İzzet
Çetin’in, TOKİ tarafından yaptırılan konutların yönetimine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/7139)
147.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Kamu kurumlarında boş bulunan engelli kadrolarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7140)
148.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, ülkemizdeki Suriyeli muhalif mültecilerin toplam sayılarına ve yapılan
harcamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7141)
149.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde yapılan bazı atamalarda KPSS
belgesi ve yeterlilik belgesi aranmadığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/7142)
150.- İstanbul Milletvekili Umut
Oran’ın, Başkanlık sistemi ile ilgili tartışmalara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/7143)
151.- Sivas Milletvekili Malik Ecder
Özdemir’in, TRT’nin gelir ve giderleri ile özelleştirip özelleştirilmeyeceğine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7144)
152.- İstanbul Milletvekili Şafak
Pavey’in, 12 Haziran 2011 ile 9 Mayıs 2012 tarihleri arasında terör nedeniyle
hayatını kaybeden ve yaralananlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/7145)
153.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın, 2010 yılında Kral Faysal Vakfı tarafından verilen ödüllere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7146)
154.- Ankara Milletvekili Levent
Gök’ün, Melih Gökçek’in bir sosyal paylaşım sitesindeki bazı açıklamalarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7147)
155.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Simav depremi nedeniyle yaşanan mağduriyete ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/7151)
156.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Simav depreminde zarar gören binalara ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/7152)
157.- Gaziantep Milletvekili Mehmet
Şeker’in, şiddet gören ve koruma tedbiri uygulanan kadınlara ilişkin Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/7160)
158.- Tunceli Milletvekili Hüseyin
Aygün’ün, Diyanet İşleri Başkanlığı ile imzalanan işbirliği protokolünün
kapsamına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7161)
159.- Antalya Milletvekili Tunca
Toskay’ın, çocuk yoksulluğu oranlarına ve bununla mücadele etmek için yürütülen
projelere ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7162)
160.- Adana Milletvekili Muharrem
Varlı’nın, 2002-2012 yılları arasında Adana’da yapılan yatırımlara ve ayrılan
ödenek miktarına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7163)
161.- İstanbul Milletvekili Şafak
Pavey’in, Özürlü Memur Seçme Sınavı sonrası yapılacak atamalara ilişkin Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/7164)
162.- İstanbul Milletvekili Kadir
Gökmen Öğüt’ün, Engelliler Kanununun gerektirdiği düzenlemelere ilişkin Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/7165)
163.- Adana Milletvekili Muharrem
Varlı’nın, 2002-2012 yılları arasında Adana’da yapılan yatırımlara ve ayrılan
ödenek miktarına ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7166)
164.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, esnaf ve sanatkârların sorunlarına ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7167)
165.- Ankara Milletvekili İzzet
Çetin’in, Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/7168)
166.- Adana Milletvekili Osman Faruk
Loğoğlu’nun, bir şirketin işçilerle imzalamak istediği sözleşmenin şartlarına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/7169)
167.- Balıkesir Milletvekili Haluk
Ahmet Gümüş’ün, Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/7170)
168.- Adana Milletvekili Muharrem
Varlı’nın, 2002-2012 yılları arasında Adana’da yapılan yatırımlara ve ayrılan
ödenek miktarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7171)
169.- İstanbul Milletvekili Şafak
Pavey’in, Özürlü Memur Seçme Sınavı sonrası yapılacak atamalara ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/7172)
170.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu’nun, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7183)
171.- Diyarbakır Milletvekili Nursel
Aydoğan’ın, Türkiye-Suriye arasında yapılan anlaşmalara ve Suriye haber ajansı
SANA’da yer alan bazı haberlere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7184)
172.- Adana Milletvekili Muharrem
Varlı’nın, 2002-2012 yılları arasında Adana’da yapılan yatırımlara ve ayrılan
ödenek miktarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7188)
173.- Bingöl Milletvekili İdris
Baluken’in, Bingöl’ün enerji alanında yaşadığı sorunlara ilişkin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/7189)
174.- Kırklareli Milletvekili Mehmet
Siyam Kesimoğlu’nun, PKK terör örgütü tarafından kaçırılan vatandaşlarımıza
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7207)
175.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu’nun,
Hatay’daki Suriye’den gelen sığınmacılarla ilgili bazı iddialara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7208)
176.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi
Baydar’ın, Didim İlçesinde Alevi vatandaşların evlerinin işaretlendiği
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7209)
177.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba’nın, Doğanşehir İlçesine ne zaman kaymakam atanacağına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7210)
178.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba’nın, Malatya İl Özel İdaresinden gönderilen personele ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7211)
179.- İzmir Milletvekili Erdal
Aksünger’in, Didim’de Alevi vatandaşların evlerinin işaretlendiği iddialarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7212)
180.- Antalya Milletvekili Gürkut
Acar’ın, Akseki İlçesinin su sorununa ve İbradı İlçesinin sınır değişikliğine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7213)
181.- İstanbul Milletvekili Müslim
Sarı’nın, Ankara’da Emniyet Parkına inşa edilen reklam panosuna ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7214)
182.- Hatay Milletvekili Mevlüt
Dudu’nun, polislerin çalışma şartları ve özlük haklarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7215)
183.- Adana Milletvekili Muharrem
Varlı’nın, Adana’da kesilen trafik cezalarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7216)
184.- Adana Milletvekili Muharrem
Varlı’nın, 2002-2012 yılları arasında Adana’da yapılan yatırımlara ve ayrılan
ödenek miktarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7217)
185.- Antalya Milletvekili Tunca
Toskay’ın, Antalya’da son 10 yıl içinde uyuşturucu madde bağımlılığı
dolayısıyla ölen ve tedavi gören kişilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/7218)
186.- İstanbul Milletvekili Umut
Oran’ın, 4 Mayıs 2012 tarihinde Çağlayan’da yaşanan olaylara ve emniyet
güçlerinin müdahalelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7219)
187.- Tekirdağ Milletvekili Emre
Köprülü’nün, polisin plastik mermi kullanımına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7220)
188.- Trabzon Milletvekili Mehmet
Volkan Canalioğlu’nun, Trabzon Meydan Parkında kaldırılan bazı büstlere ve bir
panoya ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/7222)
189.- Ankara Milletvekili Sinan Aydın
Aygün’ün, Ayasofya Camisinin ibadete açılmasına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7226)
190.- Kırklareli Milletvekili Mehmet
Siyam Kesimoğlu’nun, PKK terör örgütü tarafından kaçırılan kamu görevlilerinin
mali ve sosyal haklarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7228)
191.- Yozgat Milletvekili Sadir
Durmaz’ın, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonundan kullandıkları kredileri
geri ödeyemeyen vatandaşlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7230)
192.- Muğla Milletvekili Ömer Süha
Aldan’ın, 2-B arazileri için belirlenen fiyatlara ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7232)
193.- Adıyaman Milletvekili Salih
Fırat’ın, Okul Sütü Projesi kapsamında dağıtılan sütlerle ilgili bazı iddialara
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7233)
194.- Eskişehir Milletvekili Kazım
Kurt’un, okul sütü nedeniyle yaşanan zehirlenmelere ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7234)
195.- Eskişehir Milletvekili Kazım
Kurt’un, öğretmenlere yönelik artan şiddet olaylarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7235)
196.- Antalya Milletvekili Gürkut
Acar’ın, Gazipaşa İlçesinde fakülte ve ortaöğretim kurumları açılması talebine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7236)
197.- İstanbul Milletvekili Müslim
Sarı’nın, İmam Hatip Liseleri okul ve öğrenci sayıları ile mezunların iş
sahalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7237)
198.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, 2012 YGS sonrası adayların başarısızlık, nedenlerine ve sınava
katılmayan adaylara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7238)
199.- Adana Milletvekili Muharrem
Varlı’nın, 2002-2012 yılları arasında Adana’da yapılan yatırımlara ve ayrılan
ödenek miktarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7239)
200.- Antalya Milletvekili Tunca
Toskay’ın, Antalya’da ilköğretim ve ortaöğretim okullarında bulunan güvenlik
görevlisi sayısına ve alınan güvenlik önlemlerine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7240)
201.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Okul Sütü Projesi kapsamında yapılan ihalelere, ihale şartlarına ve
ihaleyi kazanan firmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7241)
202.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Okul Sütü Projesiyle ilgili bazı iddialara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7242)
203.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, öğretmen atamalarında resim ve müzik öğretmenlerine ayrılan
kontenjanın yeterliliğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7243)
204.- İstanbul Milletvekili Şafak
Pavey’in, ÖMSS’ye göre yapılacak öğretmen atamalarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7244)
205.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Mardin’den Trabzon’a atanan bir kamu görevlisine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7245)
206.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Trabzon ve Diyarbakır’da bulunan sağlık meslek lisesi ve öğrenci
sayısına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7246)
207.- İstanbul Milletvekili İhsan
Özkes’in, Düzce’nin bazı ilçelerinin kanalizasyon arıtma tesisinin
bulunmamasına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7247)
208.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin
Zenderlioğlu’nun, Bitlis’in içme suyu sorununa ve bu konudaki çalışmalara
ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7248)
209.- Adana Milletvekili Muharrem
Varlı’nın, 2002-2012 yılları arasında Adana’da yapılan yatırımlara ve ayrılan
ödenek miktarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7250)
210.- İstanbul Milletvekili Erdoğan
Toprak’ın, şehir içi trafiğinde kamyonlardan kaynaklanan sorunlara ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/7262)
211.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın, Şanlıurfa-Hilvan’da 2005 yılı öncesinde Karayolları Bölge Müdürlüğü
tarafından yapılan kamulaştırmaya ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7263)
212.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba’nın, Malatya-Battalgazi Alt Geçidi inşaatından kaynaklanan mağduriyete
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7264)
213.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu’nun, İDO’nun özelleştirilmesi ile ilgili bazı iddialara
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7265)
214.- Balıkesir Milletvekili Ayşe
Nedret Akova’nın, Balıkesir-Körfez bölünmüş yol yapımına ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/7266)
215.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, Borçka İlçesi ile bazı köyler arasında yaşanan ulaşım sorununa
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7267)
216.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, Çardak-Elbistan yoluna ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/7268)
217.- Adana Milletvekili Muharrem
Varlı’nın, 2002-2012 yılları arasında Adana’da yapılan yatırımlara ve ayrılan
ödenek miktarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/7269)
218.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, milletvekillerinin telefon görüşmelerinin yasadışı yollarla
dinletildiği iddiasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7270)
219.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, Doğu Karadeniz’e demiryolu yapılmasına ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/7271)
220.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Kızıltepe’de çevre yolu yapımı için yürütülen çalışmalara ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/7272)
221.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Silvan’a çevre yolu yapılıp yapılmayacağına ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/7273)
222.- Antalya Milletvekili Tunca
Toskay’ın, 1992’den itibaren dış borç servis miktarlarına ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/7274)
223.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Doğu ve Güneydoğu İllerinde istihdam edileceği iddia edilen din
görevlilerine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru
önergesi (7/7278)
224.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, 2012 ÖMSS sonuçlarına göre istihdam edilecek engelli personel
sayısına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7280)
225.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel’in, Zihinsel Engelli Bakım ve Rehabilitasyon Merkezlerine ve bu
merkezlerden bakım hizmeti alan engellilere ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7281)
226.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın,
çocuklara yönelik cinsel istismarın önlenmesine ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/7282)
227.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın,
uçucu madde bağımlılığının önlenmesine ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7283)
228.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, 2002-2012 yılları arasında Bakanlıkça yürütülen yolsuzlukla mücadele
stratejisine ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7284)
229.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, 2002-2012 yılları arasında Bakanlıkça yürütülen yolsuzlukla mücadele
stratejisine ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/7285)
230.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, 2002-2012 yılları arasında Bakanlıkça yürütülen yolsuzlukla mücadele
stratejisine ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7286)
No:
170
19 Haziran 2012 Salı
Tasarılar
1.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Ekvator Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/631)
(Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
2.- Türkiye Cumhuriyeti ve
Gürcistan Arasında Ahıska-Borçka Enterkonneksiyon Hattı Yoluyla Sınır Ötesi
Elektrik Ticaretine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/632) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
3.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallık Hükümeti Arasında
Savunma Sanayi Alanında İşbirliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı (1/633) (Milli Savunma ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
4.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Ekvator Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültürel ve Eğitsel
İşbirliği Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/634) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
5.- Türkiye-Tunus Ortaklık
Konseyinin Tarım Ürünlerinde Taviz Değişimi Hakkındaki Protokol II’nin A ve B
Tablolarının Değiştirilmesine İlişkin 2/2012 Sayılı Kararının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/635) ( Plan ve Bütçe; Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
6.- Türkiye Cumhuriyeti
Dışişleri Bakanlığı ile Karadağ Dışişleri Bakanlığı Arasında İşbirliği
Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/636)
(Dışişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
7.- Sağlık Bakanlığı ve
Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı (1/637) (Plan ve Bütçe ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.06.2012)
8.- Sermaye Piyasası Kanunu
Tasarısı (1/638) (Adalet; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.06.2012)
9.- EXPO 2016 Antalya Kanun
Tasarısı (1/639) ( Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; İçişleri; Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
19.06.2012)
Teklifler
1.- Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün’ün; Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/680) (Plan ve Bütçe ile Milli Savunma Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.06.2012)
2.- Tekirdağ Milletvekili
Bülent Belen’in; Tekirdağ İlinde Ergene Adı ile Bir İlçe Kurulması Hakkında
Kanun Teklifi (2/681) (Plan ve Bütçe ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12.06.2012)
3.- Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 4
Milletvekilinin; 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/682) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2012)
4.- Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 4
Milletvekilinin; 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/683) (Plan ve Bütçe ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.06.2012)
5.- İzmir Milletvekili
Hülya Güven ve 42 Milletvekilinin; Devlet Memurları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/684) (Avrupa Birliği Uyum; Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2012)
6.- Erzincan Milletvekili
Muharrem Işık’ın; 1219 Sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına
Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/685) (Plan ve Bütçe
ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.06.2012)
7.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in; Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/686) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.06.2012)
8.- Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycı ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ile 20 Milletvekilinin; Kamuda Aynı İşi Yapmakla
Birlikte Farklı Statüde Çalışanların Memur veya Sürekli İşçi Kadrolarına
Atanması Amacıyla Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/687) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.06.2012)
9.- Iğdır Milletvekili
Sinan Oğan’ın; Iğdır İline Bağlı Halfeli Adıyla Bir İlçe Kurulmasına Yönelik
Kanun Teklifi (2/688) (Plan ve Bütçe ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14.06.2012)
10.- İstanbul
Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Gürsel Tekin’in; Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/689)
(Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
11.- Sinop Milletvekili
Engin Altay ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili
Muharrem İnce ile 30 Milletvekilinin; Boyabat Adıyla Yeni Bir İl Kurulması
Hakkında Kanun Teklifi (2/690) (Plan ve Bütçe ile İçişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2012)
12.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer’in; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Devlet
Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/691) (Adalet
ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.06.2012)
13.- Muğla Milletvekili
Nurettin Demir’in; Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Yasası, Köy Kanunu ile
Şehir ve Kasabalarda Mahalle Muhtar ve İhtiyar Heyetleri Teşkiline Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/692) (İçişleri; Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15.06.2012)
14.- İzmir Milletvekili
Erdal Aksünger’in; 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk
Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/693) (Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15.06.2012)
15.- Ankara Milletvekili
Bülent Kuşoğlu’nun; Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/694) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15.06.2012)
16.- Kahramanmaraş
Milletvekili Nevzat Pakdil’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyelerinin Ödenek,
Yolluk ve Emeklilerine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/695) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.06.2012)
17.- Antalya Milletvekili
Sadık Badak ve Erzurum Milletvekili Cengiz Yavilioğlu ile 1 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/696) (Anayasa;
Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19.06.2012)
18.- İstanbul Milletvekili
Şirin Ünal ve Çankırı Milletvekili Hüseyin Filiz ile 1 Milletvekilinin; Harp
Akademileri Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/697) (Plan ve Bütçe ile Milli Savunma Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19.06.2012)
19.- Adana Milletvekili
Mehmet Şükrü Erdinç ve Amasya Milletvekili Avni Erdemir’in; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/698) (İçişleri; Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19.06.2012)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- BDP Grubu adına Grup
Başkanvekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın, Dersim olaylarının araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/319) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2011)
2.- BDP Grubu adına Grup
Başkanvekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, kadına yönelik şiddet
olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/320) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/11/2011)
3.- BDP Grubu adına Grup
Başkanvekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, kadınlara yönelik cinayet
olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/321) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/11/2011)
19 Haziran 2012 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 121’inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 10
Haziran 2012 tarihinde Muğla Fethiye’de meydana gelen deprem hakkında söz
isteyen Muğla Milletvekili Ali Boğa’ya aittir.
Buyurun Sayın Boğa. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Muğla Milletvekili Ali Boğa’nın, 10 Haziran 2012 tarihinde
Muğla Fethiye’de meydana gelen depreme ilişkin gündem dışı konuşması
ALİ BOĞA (Muğla) – Sayın
Başkan, değerli milletvekillerim; hepinizi en derin sevgilerimle selamlıyorum.
Bugün 10 Haziran 2012
tarihinde Fethiye ilçe merkezli olarak meydana gelen 6 şiddetindeki depremle
ilgili gündem dışı konuşma talebinde bulunmuştum. Ancak sabahın erken
saatlerinde Hakkâri’den gelen 8 şehidimizin haberi yüreğimizi burktu, maalesef
cümleler boğazımızda düğümlendi. Bu çerçevede 8 şehidimize Cenabıallah’tan
rahmet dilerken, aziz Türk milletine, 8 şehidimizin ailelerine Allah’tan sabır
ve başsağlığı temenni ediyorum. Milletimiz her zor günde bir araya geldiği
gibi, terörün destekçisi olanlarla birlikte terörün kendisini de lanetleyerek
yok etmeye muktedirdir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizin bildiği gibi, 10 Haziran günü, ben kendim de kendi
ilçem olan Fethiye’deyken, saat 15.44’te 6 şiddetinde bir depreme yakalandık.
Depremin Ölüdeniz açıklarında, 35 kilometre mesafede olduğu Kandilli Rasathanesi
tarafından açıklandı. Fethiye’de depreme bina içinde yakalanan hemşehrilerimizi
de ciddi manada korkutan depremi Allah’a şükürler olsun ki hiçbir can kaybı,
yıkım, hasar vermeden atlatmış durumdayız; esas, depremin sonucunda sevindirici
olan tarafı bu. Ancak depremin ardından, depremi takip eden günlerde bir
tsunami korkusu aşılanmaya ya da söylenti şeklinde çıkmaya başlayınca, tsunami
meydana gelmedi ama -biliyorsunuz tsunami denizde meydana geliyor- korku
tsunamisi oluştu ve hiçbir şey olmadığı hâlde insanlarımız geceyi sokakta
geçirmek zorunda kaldılar.
Hepinizin bildiği gibi,
Muğla ve Fethiye turizm alanında çok önemli katkıları olan bir yöremiz. Tabii,
tsunami olacağı korkusu ve depremin korkusu olunca, dış rezervasyonlarda
olmamakla birlikte, iç turizm rezervasyonlarında iptaller oldu. Ancak depremden
sonra hem Kaymakamlık hem de resmî kuruluşlar nezdinde yapmış olduğum
temaslarda şunu gördüm: Hem devletimiz hem Hükûmetimiz bölgeye duyarlı olarak
yaklaşmış, ilgili bakanlarımız ilgili birimleri arayarak durum hakkında bilgi
istemişlerdir, birçok milletvekilimiz de benim bölgede olduğumu bildikleri için
arayıp geçmiş olsun dileklerinde bulunmuşlardır, hepsine teşekkür ediyoruz.
Bildiğiniz gibi, hem
Fethiye 1957 yılında önemli bir deprem geçirmiş ve tamamen yıkılarak yeniden
inşa edilmiş bir ilçemiz hem de ülkemiz 1999 yılında önemli bir deprem yaşamış
durumdadır. O bakımdan, biz, depremlerle beraber yaşamaya, depremlere uygun
yapıları imal etmeye devam etmek durumundayız. Fethiye’deki deprem sonunda herhangi
bir yıkımın olmaması sevindiricidir ancak Kaymakamlığımızın da teşebbüsüyle Kaş
ile Köyceğiz arasını içine alacak cep bir deponun oluşturulmasına ihtiyaç
olduğu görülmüştür. Eğer kış gününde olsaydı, çadır talepleri, sıfırıncı
dakikada ne yapacağımızın stratejisine hazır olmadığımız için belki bir sıkıntı
yaşayabilirdik ama bu dönemde o bölgeye bir cep depo oluşturulması ve ilk üç
dört saatlik ihtiyaca cevap verebilecek bir yapının geliştirilmesine ihtiyaç
olduğu görülmüştür.
Bu çerçevede, Allah’ın milletimizi
daha büyük depremlerden korumasını, daha büyük afetlerden korumasını dileyerek
konuşmama son veriyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum, hemşehrilerime de
geçmiş olsun dileklerinde bulunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı ikinci söz,
yurt dışında yaşayan vatandaşların oy kullanması hakkında söz isteyen
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’a aittir.
Buyurun Sayın Özbolat. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, yurt dışında
yaşayan vatandaşların oy kullanmasına ilişkin gündem dışı konuşması
DURDU ÖZBOLAT
(Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın oy kullanmaları hakkında gündem dışı söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sabahleyin aldığımız…
Dağlıca’da yine 8 şehit, 16 yaralı askerimizin olması bizi derinden üzmüştür.
Kürt sorununun çözümü için konuşulduğu bugünlerde, böyle bir dönemde böyle bir
olayın olması ayrıca üzüntü vericidir. Şehitlerimizin ailelerine başsağlığı,
yaralılara şifalar diliyorum.
Sabahleyin bir telefon daha
geldi Elbistan Sulama Birliğimizden. Elbistan Ovası Türkiye’nin dördüncü büyük
ovası ve sulu bir ova. Ne yazık ki elektrik borçlarından dolayı Akedaş oradaki
sulama birliğinin elektriğini keserek, Afşin-Koçova köyü başta olmak üzere,
tarımla ilgili vatandaşlarımızı son derece mağdur etmiştir. Bu durumun
düzeltilmesi gerekiyor.
Ayrıca, dört cezaevinde
isyan haberi ve cezaevlerindeki kapasitenin büyük boyutlara ulaşmasının, 126
bine yakın tutuklu ve mahkûma kapasitelerinin yetmemesinin cezaevlerinde artık
isyana neden olduğunu görmek… 13 vatandaşımızın öldüğü, 5 vatandaşımızın yaralı
olduğu Urfa’daki bu sıkıntılı durumu da sizinle paylaşmak istiyorum.
148 adliyenin
kapatıldığını, buna Nurhak ve Hacıbektaş adliyelerinin de dâhil olduğunu
gördüğümüzde ayrıca bir üzüntü…
Özel yetkili savcıların 12
Eylül adaletini aratacak şekilde artık yazarlardan, çizerlerden, ordudan,
askerden iş adamlarına doğru yöneldiğini görmek, özel yetkili mahkemelerin
kaldırılmasıyla ilgili sürecin ne kadar haklı ve doğru olduğunu gösteriyor.
Artık özel yetkililer sokaktaki iş adamlarına yöneldiler.
9 Mayıs 2012 tarihinde yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımızın oy kullanmalarıyla ilgili kanuni düzenleme
gerçekleşti. Birçok eksiğinin olmasına rağmen, yurt dışında 5,5 milyon insanımızın
yaşadığını düşünürsek ve 2 milyon 800 bine yakın vatandaşımızın seçmen olduğu
hesaplanırsa, bu kanunun ne kadar önemli ve gerekli olduğu ortaya çıkar.
Yalnız, vatandaşlarımıza sadece seçme hakkının verilmesi ama seçilmeye yönelik
bir düzenlemenin olmaması büyük bir eksikliktir.
Değerli arkadaşlar, 95
yılında bu kadar seçmenimiz içerisinde 87 bin, 99’da 66 bin, 2002’de 115 bin,
2007’de 228 bin, 2011 seçimlerinde de 129 bin vatandaşımız ancak oy
kullanabilmiştir. Bu sayının en az 2,5 milyona ulaşabilmesi mümkün ama
vatandaşlarımızın Türkiye’deki Parlamentoda görev yapacak milletvekillerini
sadece seçmek gibi bir derdinin de olmadığını bilmemiz gerekiyor. Onun için
-sadece 550 kişilik Parlamentomuz var ve seçmen sayımız aşağı yukarı 50 milyon-
2 milyon 800 bin seçmenin yurt dışında olduğu, yaşadığı düşünülürse, buna bir
düzenleme yapmamız gerektiği inancındayım.
Sık sık yurt dışına
gittiğimiz için, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın bu konuyla ilgili son
derece muzdarip olduklarını bilmenizi istiyorum. En azından 25 milletvekilinin
Avrupa milletvekili gibi değerlendirilerek, Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızın
seçilebilmesinin de önünü açmamız gerekiyor. Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımız,
şu veya bu nedenle, yaşadıkları ülkede hem kendi sıkıntılarını hem de ülkemizin
sıkıntılarını ne yazık ki yeteri kadar dile getiremiyorlar. Elçiliklerimizin ve
Avrupa’daki yaşadıkları ülkenin sıkıntılarını giderebilecek en az bir 25
kişilik Avrupa milletvekilliği, hem Avrupa’ya giriş sürecinde Türkiye’ye çok
katkı sağlayacaktır hem de Avrupa’da yaşamak zorunda kalan vatandaşlarımızın
Avrupa’daki siyasi partilerle bir uyum içerisinde çalışabilecekleri, siyasi
partilerin bir öneride bulunacakları bir hâle dönüştürülmelidir.
Yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımız, şu veya bu nedenle yaşadıkları ülkede asimilasyon
politikalarına direnebildikleri kadar direniyorlar ama nerede olurlarsa
olsunlar yürekleri Türkiye’de atıyor.
Ben Kahramanmaraş
Milletvekili olarak 150 bine yakın vatandaşımızın Avrupa’da olduğunu dikkate
alarak şunu sizinle paylaşmak istiyorum: Değerli arkadaşlar, bu 9 Mayısta
gerçekleştirdiğimiz yurt dışındaki vatandaşlarımızın oy kullanmasının önünün
açılması son derece olumlu ama aynı zamanda, orada oy kullanacak
vatandaşlarımızın Türkiye’de siyaset yapmalarının da önünü açmak zorundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
DURDU ÖZBOLAT (Devamla) –
Ben bunun en kısa zamanda giderileceğine inanıyorum ve böyle bir fırsatı
verdiğiniz için de teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı üçüncü söz,
Kahramanmaraş’ın ormanları hakkında söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlu’na aittir.
Buyurun Sayın Dedeoğlu.
(MHP sıralarından alkışlar)
3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Kahramanmaraş’ın
ormanlarına ilişkin gündem dışı konuşması
MESUT DEDEOĞLU
(Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bugün sabahleyin, hepimizin
malumları olduğu üzere, doğuda 8 tane askerimiz şehit olmuş, 16 tane askerimiz
maalesef yaralanmıştır. Yine evlere ateş düşmüştür, ocaklara ateş düşmüştür,
yine anaların içi yanmıştır, Türk milletinin içi yanmıştır. Temenni ediyorum ki
bu son olay olur ve buradan şunu diyorum Adalet ve Kalkınma Partisinin tüm
milletvekillerine, Parlamentoya, Bakanlar Kurulumuza, Başbakan Tayyip
Erdoğan’a: Yeter artık! Bu terör bitsin. Buna, burada, bu noktayı koyalım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kahramanmaraş, Ahır Dağı’nın eteklerinde kurulmuş, Akdeniz
Bölgesi’nin iklimini taşıyan ve her tarafı ormanlarla kaplı bir şehrimiz ama
maalesef, kırk sekiz saat önce Kahramanmaraş Ahır Dağı eteklerinde bulunan
Kazma bağlarında, Kazma yaylalarında çok büyük bir orman yangını çıktı. İlk
etapta, yangının ilk çıktığı dakikalarda yangın mahallindeydim. Sayın Bakanımızı
aradım, sağ olsun yakın ilgi gösterdi. Helikopterler ve uçak yangın bölgesine
intikal etti ama maalesef, yangını söndürmeye gücümüz yetmedi, Kahramanmaraş’ın
gücü yetmedi, uçaklarımızın gücü yetmedi. Çünkü daha önceden öngörülen, olmazsa
olmazlarımızın arasında bulunan orman yollarımız maalesef açılmamış; ikinci bir
durum, orman yollarımız açılmadığından dolayı, Kahramanmaraş itfaiyemizin çok
büyük gayretleri olmasına rağmen, yangın arazözleri ve yangın, itfaiye ekipleri
ormanın içine giremediler. Hava karardıktan sonra uçaklar ve helikopterimiz
çalışmaz oldu, gece görüş mesafesiyle ilgili. Sonuç itibarıyla, Orman Bölge
Müdürlüğümüzün de büyük gayretlerine rağmen, maalesef yangına en ufak bir
müdahalesi söz konusu olamadı; o güzelim, yüzlerle ifade edilen çam
ağaçlarımız, ormanlarımız, tabiat güzelliğimiz, Kazma bölgesindeki bu
güzellikler maalesef yok olmak zorunda. Hepimizin içi yandı, yüreğimiz sızladı.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kahramanmaraş’ımızın bu orman yangınıyla ilgili gerçekten çok
büyük mücadele verildi ama maalesef, Sayın Bakanımızın da devreye girmesiyle
–üzülerek söylüyorum- yangına müdahale söz konusu olmadı, yangın yirmi dört
saat sonra kendiliğinden söndü.
Kahramanmaraş’ın
problemleri yalnız orman yangınlarıyla ilgili değil, birçok problemleri var.
Bunların en başında gelen yol problemimiz, okul problemlerimiz, eğitim
problemlerimiz, üniversitemizin hâlâ eksik kadroları ve inşaatlarıyla ilgili
ödenek sıkıntılarımız hâlâ devam etmektedir.
Yine, Kahramanmaraş’ımızın
en büyük sıkıntılarından bir tanesi, tüm ilçelerimizde bulunan, bir tarım
memleketi olan Kahramanmaraş’ın sulama birliklerinin elektrik borçlarından
dolayı suyu tarlalarına götürememekten kaynaklanıyor. Bugün, tohumları ekilmiş
ama maalesef, tarlalarını sulayamadıklarından dolayı çiftçimiz perişan
durumdadır.
Yine, keza, kuzey
bölgemizde özellikle teröristlere karşı büyük mücadele gösteren korucularımızın
durumu hepinizin malumlarıdır.
Onunla beraber
Kahramanmaraş’ımızın en büyük problemlerinden bir tanesi de hâlâ köylerimizde
su yok. Andırın’ın Torlar köyüne ve bölgesindeki on bir köyümüze bugün, 2012
tarihi itibarıyla, su gitmemekte; ilçe merkezlerinden köylere su gitmektedir.
Kahramanmaraş’ın yine en
büyük problemlerinden bir tanesi, yakında yürürlüğe girecek olan teşvik
kanunuyla ilgili problemimizdir. 1984 yılında Kahramanmaraş’a verilen
teşviklerle bugün 106 bin sigortalıya iş istihdamı sağlayan Kahramanmaraşlı
müteşebbislerin, maalesef, önümüzdeki dönemde çıkacak olan bu teşviklerle
Kahramanmaraş’a hiçbir katkı sağlamayacağı göz önündedir. Çünkü
Kahramanmaraş’ın organize sanayi bölgesi yok, mevcut olan organize sanayi
bölgesi de askeriyenin hudutları içerisindedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MESUT DEDEOĞLU (Devamla) –
Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Dedeoğlu.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’un, Hakkâri’de 8
askerin şehit olmasına ve 16 askerin yaralanmasına ilişkin konuşması
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, 8 askerimiz şehit oldu, 16 yaralımız var. Söylenecek söz yok;
Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum.
20 arkadaşımız söz
istediler, ancak sadece sayın grup başkan vekillerine söz vereceğim. Süre sınırlaması
da yok efendim.
Sayın Vural, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Hakkâri’nin Dağlıca
bölgesinde 8 askerin, Hatay Belen’de 1 askerin şehit olmasına, Hükûmetin sınır
ötesi operasyon yetkisini etkinlikle kullanması gerektiğine ve ülkücü ve
milliyetçilerin imanını sorgulayan anlayışı kınadığına ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Millî ve manevi
değerlerimize ve bunları koruyan güvenlik güçlerimize bölücü saldırıların
yoğunlaştığını müşahede ediyoruz. Bu hain, kalleş saldırılar maalesef
Dağlıca’da 8 canımızı aldı, Belen’de 1 canımızı aldı. Ateş Türk milletinin
ocağına düşmüştür, sadece şehit ailelerinin ocağına değil. Bu bakımdan
“Şehitler ölmez, vatan bölünmez.” demeye devam edeceğiz ve bölücülerin tuzağına
milletimizi düşürmeyeceğiz.
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 2007 yılından bu yana aldığı ve kahir ekseriyetle Hükûmete verdiği
sınır ötesi operasyon yetkisinin de etkinlikle ve ivedilikle kullanılması
gerektiğini ifade etmek istiyorum. Bu şehitlerimizin vebali bu yetkiyi
kullanmayanların üstünde olacaktır.
Bir hususu da Sayın Başkan,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına burada Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunun bilgisine arz etmek istiyorum. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
olarak, parti olarak kırk üç yıllık şeref ve haysiyetle yürüttüğümüz bir siyasi
mücadelenin temsilcileri olarak 51 milletvekiliyle bugün Türkiye Büyük Millet
Meclisindeyiz. Bugün burada Milliyetçi Hareket Partisi milletvekillerinin
arkasında bu şerefli mücadeleyi yürütmüş yüz binlerce mücadele adamı, asırları
aşan bir fikir ve siyaset, devlet ve millet anlayışı vardır. Ülkücü ve
milliyetçi hareket olarak, “Nizamı Âlem İlâyi Kelimetullah” anlayışı içinde can
veren, kan veren, emek döken, fedakârlık eden, Türk-İslam davasını
bayraklaştıran kadrolarımızın Fatiha konusunda imanını sorgulayan Müslüman Türk
milletinin izan, idrak ve insaf ölçüsüne aykırı anlayışı kınıyorum.
Bu mücadele sırasında
camiden çıkarken kurşunlanan, okuluna giderken bombalanan, işkenceye maruz
bırakılan ülkücü ve milliyetçi düşünceye sahip insanlarımıza bu yakıştırmalar
ancak ve ancak milletimizin millî ve manevi değerlerine karşı bir niyet ve
duruşu ifade etmektedir. İman ve inançlarımıza çirkefçe yapılan bu iftiraların
şirke hizmet ettiği açıktır. Haksız yere idama giderken yazdığı mektubun bir
kısmını okuyup “Mustafalar ölür fakat milliyetçilik fikri ve mücadelesi ölmez.
Yaşasın yolunda canımı verdiğim Türk milliyetçiliği. Zafer her zaman
Cenabıallah’a inananlarındır.” diyen kısmını okumaktan imtina edenlerin hangi
istismar arayışında olduğunu onlara yapılan yakıştırma bir kez daha ortaya
koymuştur. Fatiha suresinde “Bizi doğru yola, nimete erdirdiğin kimselerin,
gazaba uğramayanların, sapmayanların yoluna eriştir.” diyen yüce iradenin hükmü
doğrultusunda, İslam coğrafyasını ve idrakini değiştirmeye yönelik küresel
projelerin taşeronluğuna ve jandarmalığına soyunanlarla mücadele etmeye devam
edeceğiz.
Ülkücü ve milliyetçilerin
imanını sorgulama hadsizliğine saplanan, Fatiha suresinin anlamını bilmekten
uzak bu zihniyeti, Türk milletinin millî ve manevi değerlerini temsil eden
Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevi vicdanına havale ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın İnce…
2.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Hakkâri’nin Dağlıca
bölgesinde 8 askerin terör örgütü tarafından şehit edilmesine ve terörle
özgürlüklerin inşa edilemeyeceğine ilişkin açıklaması
MUHARREM İNCE (Yalova) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biz de Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak, Hakkâri Yüksekova Dağlıca Karakolu’nda vatani görevini
yapmakta iken terör örgütü tarafından şehit edilen 8 askerimize Allah’tan
rahmet diliyoruz; yakınlarının, ulusumuzun ve hepimizin başı sağ olsun diyoruz.
Şu unutulmasın ki, bu ülke
sayısız evladını bu vatanın birliği ve bütünlüğünü korumak için kaybetti. Terör
ve hain pusularla yeryüzünde özgürlükler, kardeşlikler inşa edilememiştir,
edilemez de. O nedenle, terörü destekleyenler, terörle kendilerine bir dava
inşa edenler eninde sonunda kaybedecektir. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
olarak, tekrar şehitlerimize rahmet, yaralılarımıza acil şifa diliyoruz.
Ailelerin, ulusumuzun, silahlı kuvvetlerimizin başı sağ olsun diyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Kaplan…
3.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Hatay’da, Hakkâri’nin
Dağlıca bölgesinde ve Şanlıurfa Cezaevinde hayatını kaybedenlere ve Hükûmetin
silahlı çatışmayı sonlandıracak tedbirleri birinci sırada gündeme alması
gerektiğine ilişkin açıklaması
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Hatay’da, Hakkâri’de, Dağlıca’da ve dün Şanlıurfa’da 20’yi aşkın yurttaşımızı
yitirdik. Bu acı hepimizin. Bu acıda gözyaşının ne rengi var ne dili var ne
kimliği var. Bin yıldır kardeşlik hukuku içinde yaşayan kardeşin, otuz yıldır
süren çatışma sürecini sonlandırma görevi ve sorumluluğu siyaset kurumunundur,
bu Meclisindir, hepimizindir; bu ateşi söndürme görevi hepimizindir. Artık söz
zamanı değil, icraat zamanıdır, sonuç alma zamanıdır.
Biz bugün grup
toplantımızda da açıkladık, buradan tekrar yeniliyorum, tekrarlıyorum: PKK
bundan sonra tüm silahlı –ki daha önce de bu açıklamayı bu kürsüden yapmıştık-
faaliyetlerine derhâl son vermelidir. Hükûmet, yetkililer, operasyonel olarak
silahlı çatışmayı sonlandıracak ve silahı susturacak, ölümü sonlandıracak en
acil tedbirleri bu Mecliste birinci sıra gündeme alarak görüşmelidir. “Birinci
sıra gündeme” diyorum. Türkiye’nin en acil gündemi bu olmalı. Eğer ki biz bu
silahları susturmadığımız takdirde, siyasal demokratik bir süreçle 21’inci
yüzyıl Türkiyesi’nin toplumsal sözleşmesini, yeni anayasasını, kardeşlik
hukukunu, eşitlik hukukunu, adalet hukukunu hayata geçirme şansımız da yoktur.
Bunun birinci şartı, ölümlerin, acıların, derhâl ama derhâl son bulmasıdır. Kim
ki Allah’ını seviyorsa, vicdan sahibiyse, bu ateşin söndürülmesi için elinden
geleni yapmalıdır. Oylarıyla bize bu vekâleti veren halkımız, hepsi “Artık
yeter.” diyor. Otuz sene -Yüzyıl savaşları bile otuz sene sürmedi- bu ülkenin
içinde otuz yıldır süren bu çatışma süreci konusunda artık ne hamaset
nutuklarının zamanıdır ne kınamaların. Artık somut adımlarla, somut çözümlerle,
Meclisin iradesi –ki bugün en yüksek iradeyle Meclis, seçmeni, halkı, millî
iradeyi temsil ediyor- bu olayı siyasi bir süreçle, demokratik bir süreçle,
barışçıl bir süreçle sonlandırma şansına, fırsatına sahiptir. Bu konuda bütün
partilere çağrıda bulunuyoruz: Artık bunu gündemimizin birinci maddesine
alalım. Çatışmasız, silahsız, ölümsüz bir süreç içinde, yeni bir anayasayla
kardeşliği, bu Meclisin, bu yüce kuruluş çatısı altındaki felsefesine uygun
yeni bir kardeşlik hukukunu kalıcılaştırmak üzere hepimize görev düşüyor.
Allah’tan rahmet diliyoruz,
yaralılara şifa diliyoruz, ailelere sabır diliyoruz. Kardeşin kardeşini
öldürmesinin de son bulmasını diliyoruz. Bunu da hiçbir siyasi partinin,
siyaseten nemalanmamak, kullanmamak üzere son bulmasını istiyoruz. Bu çağrımız
yürektendir, samimidir. Bütün kardeşlerimize, bütün milletvekillerine: “Bu
konuda artık, gelin, bu Mecliste bir adım atalım. Bu ateşi söndürelim.”
diyoruz. Kırlangıç hareketi gibi -Nemrut’un ateşini söndüren- gagasındaki bir
damla suyu bile taşıyan bir hareketi bu Meclis gerçekleştirebilir. “75 milyonun
sesi, istenirse, bir haftada olabilir, bir haftada bunları susturabiliriz.”
diyoruz. Herkesi bu konuda kardeşliğe davet, barışa davet, hep birlikte çözüme
davet ediyoruz. Bu çağrım içtendir, samimidir. Bütün partilerin de böyle
düşündüğünü farz ediyorum, varsayıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Aydın…
4.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Yüksekova Yeşiltaş
Karakoluna PKK terör örgütü tarafından saldırı girişiminde bulunulması sonucu
çıkan çatışmada 8 askerin şehit olmasına ve 19 askerin yaralanmasına, terörün son
bulması için her türlü tedbirin alınacağına ilişkin açıklaması
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli Başkanım, değerli
milletvekilleri; Türkiye ne zaman rahata, huzura ve barışa kavuşacakken, ne
zaman terörün son bulması için somut adımlar atılmaya başlanırken maalesef hain
bir olayla karşılaşıyoruz. Terör örgütü ve onu destekleyenler süreci akamete
uğratmak için maalesef başka olaylarla karşımıza çıkıyorlar.
Yine, aynı şekilde, 19
Haziran 2012 Salı günü, bugün sabaha karşı Yüksekova Yeşiltaş Karakoluna PKK
terör örgütü mensuplarınca haince saldırı girişiminde bulunulmuş, çıkan
çatışmada maalesef 8 askerimiz şehit düşmüş ve 19 askerimiz yaralanmıştır.
Bölgede operasyonlar hâlen devam etmektedir. İlk belirlemelere göre, 10
terörist etkisiz hâle getirilmiştir. 19 yaralı askerimizden 5’i Van’a sevk
edilmiş olup 14 askerimizin tedavileri de devam etmektedir. Şehitlerimize
Allah’tan rahmet diliyoruz; yakınlarına ve aziz milletimize başsağlığı
diliyoruz; yaralılara da acil şifalar diliyoruz.
Terör örgütüyle mücadele en
etkin ve kararlı bir şekilde devam edecektir. Bu vesileyle, terörü bir kez daha
lanetliyoruz ve terörün son bulması için gereken her türlü tedbirin alınacağını
ve bu manada da bütün siyasi unsurların da samimi davranmaları gerektiğini
ifade etmek istiyoruz. Bu acı hepimizin acısı, 75 milyonun acısı ve bu acının
son bulması adına da, bu millet adına da, burada da siyasi partilerin bunun
üzerinde siyaset yapmadan samimi bir şekilde bir araya gelmeleri ve bu şiddet
ortamının son bulmasını bizler de arzu ediyoruz.
Bu vesileyle, bir kez daha,
tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz, milletimizin başı sağ olsun
diyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Grubu olmayan
milletvekilleri adına Sayın Tüzel, buyurun.
5.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, Hakkâri’de
ölenlere, Hükûmet ve Meclis olarak çatışmaya son verecek adımlar atmak
gerektiğine ve son günlerde cezaevlerinde yaşanan olaylara ilişkin açıklaması
ABDULLAH LEVENT TÜZEL
(İstanbul) – Sayın Başkan, Hakkâri’de ölen gençlerimizin haberi halkımızı derin
üzüntüye boğmuştur. Ben de halkımıza baş sağlığı ve sabırlar diliyorum.
Bitmeyen bu acıların son
bulması için laf dolandırmak değil, Hükûmet ve Meclis olarak halkın isteklerine
yanıt verecek bir çalışma yapmak, çatışmaya son verecek adımlar atmak artık
kaçınılmazdır.
Urfa Cezaevinde koşullara
isyan eden 18-34 yaş arasındaki 15 mahpusun ölümü ve Adana, Osmaniye, Antep
Cezaevindeki isyanlar Bakanlığa ve Hükümete bir uyarıdır. Katliama dönüşen
ölümler, hak arayan, isteyen herkesi tutuklayarak sindirmeyi yol bilen ve
ülkeyi toplama kampına dönüştüren bir diktatörlüğün aynasıdır cezaevleri. 60
binden 130 bine çıkan mahpus sayısı AKP Hükûmetinin karnesidir. Bozuk düzen suç
üretmektedir. Hükûmet işkencehaneye dönüşen, kapasitesinin 3 katında nüfus
barındıran ve bu acımasızlığa isyan edenlerin yanıp köz olmasına göz yumulan bu
cezaevlerinin yerine yenisini yapmayı değil, insanları işe, barışa, özgürlüğe
kavuşturacak bir çalışma yapıp derhâl halka hesap vermelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz…
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın
Başkan, bizlerin de var söz talepleri, kısa açıklamalarımız var.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, baştan açıklamasını yaptım efendim. Lüften…
SİNAN OĞAN (Iğdır) –
Böylesi bir günde milletvekillerinin söz hakkını niye kısıyorsunuz?
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Böylesi bir günde bu sözü kısmamalısınız Sayın Başkan.
BAŞKAN – Ben açıklamasını
yaptım efendim.
SİNAN OĞAN (Iğdır) – Neyin
açıklamasını yapıyorsunuz Sayın Başkan? Bari böylesi bir günde yapmayın Allah
aşkına yahu!
BAŞKAN – Sayın Oğan, böyle
bir usulümüz yok.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
– On dakika geç başlasak ne olur?
SİNAN OĞAN (Iğdır) – Yani
bir dakika sözü çok mu görüyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın Oğan, grup
başkan vekillerine söz vereceğimi ve sınırlama olmayacağını söyledim. Her grup
başkan vekili…
SİNAN OĞAN (Iğdır) –
Böylesi bir günde yapmayın bunu!
BAŞKAN – 20 kişi girdi, ne
yapalım Sayın Oğan?
ALİM IŞIK (Kütahya) – Ne
yapalım 20 kişiyse…
BAŞKAN – Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Dersim olaylarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/319)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
1937-1938 yıllarında,
bugünkü adı Tunceli olan Dersim’de Tedip ve Tenkil uygulanmıştı.
Büyük acıların yaşanmasına
mal olan, bugüne kadar üzeri örtülmek istenen bu olayın her yönüyle gün yüzüne
çıkması için, Anayasa’nın 98’inci, İçtüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca
bir Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan Hasip
Kaplan
Grup
Başkanvekili Grup
Başkanvekili
Gerekçe:
25 Aralık 1935 tarihinde
Dersim bölgesine özel çıkarılan “Tunceli Kanunu” esas alınarak, 4 Mayıs 1937
tarihli Bakanlar Kurulu Kararıyla bugünkü adı Tunceli olan Dersim’e, Tedip ve
Tenkil gerçekleştirilmişti.
Türk Dil Kurumu sözlüğüne
göre, Tedip: Uslandırma, yola getirme, terbiye etme, Tenkil: Uzaklaştırma,
herkese örnek olacak ceza verme, düşmanı ve zararlı kişileri topluca ortadan
kaldırma olarak tanımlanmıştır.
Bölge insanı yaşananı büyük
bir felaket olarak adlandırmakla birlikte, on binlerce insanın katledildiğini,
binlerce insanın sürgüne gönderildiğini, yüzlerce köyün yakılıp yıkıldığını
anlatmaktadır.
Bugüne kadar olayla ilgili
devlet arşivleri açılmadığı için öldürülen insan sayısı net olarak
bilinmemektedir. Ancak Necip Fazıl Kısakürek “Din Mazlumları” adlı eserinde
Dersim harekâtında en az 50 bin kişinin katledildiğini, yaşananın eşine
rastlanmayan bir felaket olduğunu yazmaktadır.
Dışişleri Bakanlığı da
yapmış olan, Dersim direniş önderlerinden Seyit Rıza ve arkadaşlarının da
idamını organize edip tanıklık etmiş İhsan Sabri Çağlayangil bir röportajında;
“Mağaralara iltica etmişlerdi. Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların içinde
bunlar fare gibi zehirlendi. Yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler.
Kanlı bir harekât oldu. Dersim davası da bitti.” demektedir.
Orgeneral Muhsin Batur
anılarında, hayatının Dersim’de geçen zaman dilimi için, bir utanç vesilesi
sayarak anlatamayacağını yazıyor.
Her ne kadar Dersim insanı
tarafından biliniyorsa da, olayın üzerindeki sis perdesi kaldırılmamış, olay
kamuoyuna açıklanmamış, aradan 72 yıl geçmiş olmasına rağmen arşivler
açılmamıştır.
Tedip ve Tenkile neden
gerek duyuldu? Tedip ve Tenkil yıllarında Dersim’de neler yaşandı? Kaç insan
öldürüldü? Bunun ne kadarı kadın, yaşlı ve çocuktu? 1937 yılının Kasım ayında
Elâzığ’da idam edilen Seyit Rıza ve beraberindeki yedi arkadaşının mezarları
nerededir? Tedip ve Tenkili planlayıp hayata geçirenler kimlerdi? Ne kadar
insan sürgüne gönderildi? Yetim ve öksüz kalmış kaç kız subaylar tarafından
hangi batı illerine götürüldü? Ülke ve halk çıkarı ve yararı açısından günümüze
yansıyan sonuçları nedir?
Gecikmiş olsa da, başta
Dersimliler olmak üzere kamuoyunun bu soruların cevabını bilmesi gerekmektedir.
On binlerce insanın ölümüne
mal olan, “İnsanlığa karşı işlenmiş bir suç” olarak kabul görülmesi gereken
Dersim katliamının gerçek yüzünün açığa çıkarılması, geleceğe aydınlık bir
dünya bırakmak, geçmişte yaşananların çocuklarımıza bir yük olarak miras
kalmaması için, Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde bir Araştırma
Komisyonunun kurulması zorunlu hâle gelmiştir.
Gereğini arz ve teklif
ederiz.
2.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan’ın, kadına yönelik fiziksel, ekonomik, siyasal ve benzeri her türlü
şiddetin kadın sağlığı üzerinde yarattığı etkilerin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/320)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı’na
Kadına yönelik fiziksel,
ekonomik, siyasal vb. her türlü şiddetin kadın sağlığı üzerinde yarattığı
etkilerinin araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması için Anayasanın 98.
İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.
Pervin
Buldan
Grup
Başkan Vekili
Gerekçe:
Kadına karşı şiddet değişik
boyutlarıyla günümüzün en ciddi sosyal problemlerinden biri olarak ön plana
çıkmaktadır. Türkiye’de uygulanan politikaların bütüncül bir niteliğinin
olmaması, toplumsal cinsiyet politikalarının ulusal siyasetin öncelikli konusu olmamasından
kaynaklı kadınlara ve çocuklara yönelik şiddeti önleme anlamında herhangi etkin
bir çalışma yapılmamaktadır. Ayrıca ülkemizde devletin bağımsız kadın
hareketinin ve sivil toplum örgütlerinin birikim ve deneyimlerinden
yararlanılmaması sorunların çözümü noktasında bir ilerleme sağlanamamasına
neden olmuştur.
Başbakanlık tarafından
kadınlara ve çocuklara yönelik genelgeler yayınlanmıştır. Fakat görülmektedir
ki uygulama anlamında herhangi bir ilerleme kat edilmemiş, kadınlara ve
çocuklara yönelik şiddet hâlâ ülkenin gündeminde yer alan konu olarak
kalmıştır. Toplumsal bir gerçek olan şiddet olgusu, tüm toplumlarda olduğu gibi
ülkemizde de önemle üzerinde durulması gereken bir sorundur. Gündelik yaşamın
pek çok boyutunda ve farklı biçimlerde karşımıza çıkan şiddet olgusu, kadınları
özellikle de onların sağlıklarını önemli ölçüde tehdit etmekte diğer bir
deyişle onların fiziksel, psikolojik vb. şiddete uğramaları, sağlık açısından
ciddi sorunların yaşanmasına neden olabileceği bilinmektedir. Kadın sağlığını
etkileyen önemli faktörlerden biri de hiç şüphesiz şiddet faktörüdür. Ülkemizde
de şiddete en çok kadınlar ve çocuklar uğramaktadır.
Kadına yönelik şiddetin en
önemli sebebini toplumsal yapıdaki erkek egemen ideoloji oluşturmaktadır. Söz
konusu erkek egemen ideoloji her alanda olduğu gibi siyasal, sosyal ve ekonomik
olarak şiddeti doğurmakta ve meşrulaştırmaktadır. Ne yazık ki, son zamanlarda
çok vahim olaylar olan kulakları, burnu kesilen kadınlar, hamile iken dövülen
ve öldürülen kadın haberleri basına ve kamuoyuna yansımıştır. Kadına yönelik
şiddetin bu kadar ürkütücü sonuçlar doğurması acil ve uygulanabilir önlemlerin
hayata geçirilmesini zorunlu kılmaktadır.
Kadına yönelik şiddet
olayları, üzücü olan ölüm vakaları ile sonuçlandığı gibi, ölüm vakası dışındaki
olaylar ise kadının bundan sonraki yaşam sürecinde hem fiziksel olarak hem de
psikolojik olarak derin izler bırakabilmektedir. Hatta bu durum kadının ilerleyen
süreç içerisinde ciddi tıbbi sorunlarla karşılaşmasına neden olmaktadır. Diğer
yandan fiziksel, cinsel, ekonomik ve duygusal şiddet sonucu depresyona giren
kadınlar, aynı şiddetle yeniden karşılaşmamak için tek çözüm olarak intiharı
düşünmekte veya intihar adı altında öldürülmektedir.
Yine kadınlar, aile içinde
ve dışında fiziksel şiddete maruz kaldığı gibi, ekonomik anlamda da şiddete
maruz kaldıkları bilinmektedir. Kadına uygulanan ekonomik şiddet, ev içinde
kadının maddi olarak erkeğe bağımlı kalması, aile gelirinin kullanılmasında söz
sahibi olmaması, çalışıyorsa parasına el konulması yani kısaca erkeğin parayı
kendi tekelinde bulundurulması ile ifade edilirken, ev dışında çalışan kadınlar
da ciddi olarak ekonomik şiddete maruz kaldığı bilinmektedir. Özel alanda
çalışan kadının yaşadığı ekonomik şiddet, kadının kayıt dışı işlerde çalışması,
sosyal güvenceden faydalanmaması, mevsimlik ve yarı zamanlı çalışması olarak
bilinmektedir. Ayrıca, kadınların görünmeyen emeği, ücretsiz ev içi işleri de
eklenmektedir. Kamusal alanda ise karar alıcı, yönetici, örgütleyici konumlara
çok az sayıda ve çok zor gelebilmeleri olarak ifade edilebilmektedir.
Ekonomik anlamda
yoksullaştırılan kadınlar, kendi kişisel hak ve özgürlüklerinin farkında
olamadıkları gibi uğramış oldukları ekonomik şiddet ve onun sonucunda ortaya
çıkan sağlık sorunları ekonomik yetersizlikten dolayı giderilememektedir.
Kadının yoksullaşması, kendisinin ve çocuğunun eğitim, beslenme, sağlık ve
yaşam hakkını engelleyeceği açıktır. İnsanların en temel haklarından biri olan
sağlık hakkı olmasına rağmen, kadınlar bu haklardan yoksun bırakılmaktadır.
3.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan’ın, ülkemizde yaşanan kadınlara yönelik cinayetlerin nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/321)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde yaşanan kadın
cinayetlerinin nedenlerinin araştırılarak, bu konuda mevcut hukuksal
düzenlemelere ve imzalanan Uluslararası Sözleşmelere işlerlik kazandıracak,
gerekli mekanizmaların oluşturulması yönündeki hususların tespiti amacıyla
Anayasa’nın 98’inci İç Tüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan
Grup
Başkan Vekili
Gerekçe:
Çoğu namus ve töre cinayeti
olarak adlandırılan kadın cinayetleri, toplumda olağan karşılanan bir olgu
hâline gelmiştir. Ülkemizde yargı, kadın sorunlarına karşı yeterli duyarlılığı
göstermezken; kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık, düzenlemelerle de ortadan
kalkmamakta ve kadın cinayetleri her yıl bir önceki yıla göre artarak devam
etmektedir. Kadın haklarına ilişkin olarak günümüzde alınan kararlar ve
uygulanan politikalar kâğıt üzerinde kalırken, ataerkil zihniyetin rahatsızlık
uyandırmaması, kadına yönelik şiddete karşı önlem alınmasının da önüne geçiyor.
Türkiye tarafından 1985 yılında onaylanan Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı
Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi öncelikli olmak üzere, bu konuda
imzalana sözleşmelerin, iç hukukta dikkate alınması yönünde başarı
sağlanamamıştır. Ülkemizde, her üç kadından biri şiddete maruz kalırken,
belediyeler sığınak açma yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Türk Ceza Kanunu
ve ilgili diğer kanunlarda yapılan düzenlemelerin çoğu kâğıt üzerinde kalırken,
bu düzenlemeler, görünür, bilinir ve uygulanır kılınmadığı için bir ifade
bulmamıştır. Ülkemizde, ayrımcılığı ve kadın haklarını korumayı içeren
düzenlemeler hakkında, kadınlarda bilinç oluşturma ve farkındalık oluşturan
mekanizmalar yetersizken, kadınların bu hakları kullanmaya yönelik
başvurularına karşı da son derece duyarsız kalınmaktadır. Yasa uygulayıcıların,
kadına yönelik ayırımcılık ve şiddetle mücadelede yeterli ölçüde bilinç sahibi
olmaması, yasaları da işlevsiz kılmaktadır diyebiliriz. Bu tespit yalnızca
spekülatif bir görüş değildir. Yakın zamanda AİHM, verdiği bir kararla da, bu
tespiti güçlendirirken, ülkemizdeki yargının kadına yönelik ayrımcılık ve
şiddete karşı duyarsızlığına hükmetmiş ve ülkemiz Avrupa’da kadını korumadığı
için mahkûm olan ilk ülke olmuştur. Bu karar da göstermiştir ki, dünyanın her
yerinde yaşanan kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık
ülkemizde de vahim bir boyuta ulaşmıştır. Ülkemizde, hükûmetlerin, kadına karşı
şiddeti ve ayrımcılığı önlemek adına, devlet politikası olarak devreye koyduğu
düzenlemeler, bu trajik sonucu değiştirecek ve önleyecek güçte olmadığı,
yaşanan cinayetlerle de kesinlik kazanmaktadır. Bütünlüklü bir yasal sistem ve
bu sistemi hayata geçirecek siyasi irade olmadıkça, kadın örgütlerinin tek
başına verdiği mücadele mevcut durumu değiştirmede yetersiz kalacaktır.
Hükûmetler, kadına yönelik şiddeti ve ayrımcılığı önleyecek mekanizmaları
devreye koymak yerine, kadının aile içindeki rolünü pekiştiren araçları ön
plana çıkararak bu konudaki çıkmaza katkı sunmaktadırlar. Nitekim şiddete maruz
kalan kadınların çoğu ilgili makamlara yaptıkları başvurularda, yetkililerce,
kendilerine ailedeki geleneksel rolün hatırlatıldığı ve şikâyetlerinden
vazgeçilmesi yönünde telkinlerde bulunulduğunu ifade etmektedirler. Bu yönlü
telkinlerin, karakoldaki görevli memurlardan tutalım da kimi hâkimlere kadar
şiddetle mücadelede bir yönteme dönüştürülmesi, kadını âdeta ölümün ve şiddetin
kucağına itmektedir. Kadının geleneksel rolünden uzaklaşmış olması, mahkemelerde,
kadına yönelik şiddet davalarında, çoğu zaman şiddet uygulayanın haklı
görülmesine gerekçe gösterilmektedir. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel
Müdürlüğü tarafından, 2008 yılında yapılan “Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi
Şiddet Araştırması”nın sonuçlarına göre, kentte yaşayan kadınların yüzde
40,3’ü, kırsal kesimde yaşayan kadınların da yüzde 46,6’sı, Türkiye genelinde
ise, kadınların yüzde 41,9’u eşi veya birlikte olduğu kişilerden fiziksel ya da
cinsel şiddete maruz kaldığını ortaya koymaktadır. Fatma Babatlı, Özlem Şahin,
Kadriye Kayaş, Dilek Saner ve daha yüzlerce kadın resmî kurumlardan koruma
istemesine rağmen korunmamış ve eşleri ya da yakınları tarafından öldürülerek,
namus cinayetine kurban gitmiştir.
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Danışma Kurulunun bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VIII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun
çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 26 Haziran 2012 Salı günkü
birleşimde sözlü sorular ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun
tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; 27 Haziran 2012 Çarşamba günkü
birleşimde de sözlü soruların görüşülmemesine; 279, 287 ve 280 sıra sayılı
kanun tasarılarının İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
Tarih:
19/06/2012
Danışma Kurulunun
19/06/2012 Salı günü yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun
onayına sunulması uygun görülmüştür.
Cemil Çiçek
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Adalet ve Kalkınma Partisi
Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Nurettin Canikli Muharrem
İnce
Giresun Yalova
Milliyetçi Hareket
Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Oktay Vural Hasip
Kaplan
İzmir Şırnak
Öneriler:
Bastırılarak dağıtılan 287
sıra sayılı kanun tasarısının 48 saat geçmeden Gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 4 üncü sırasına, yine
bu kısımda bulunan 279, 274, 275 ve 280 sıra sayılı kanun tasarılarının ise bu
kısmın sırasıyla 3, 5, 6 ve 7 nci sıralarına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
19 Haziran 2012 Salı günkü
(bugün) birleşiminde sözlü sorular ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek,
gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesi ve bu birleşiminde 277 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
20 Haziran 2012 Çarşamba
günkü birleşiminde 287 sıra sayılı kanun tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
21 Haziran 2012 Perşembe
günkü birleşiminde 280 sıra sayılı kanun tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
280 Sıra sayılı kanun
tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin 21 Haziran 2012 Perşembe günkü
birleşimde tamamlanamaması halinde Genel kurulun; Haftalık çalışma günlerinin
dışında 22 Haziran 2012 Cuma günü saat 14.00’te toplanması ve bu birleşimde
“Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer
alan 280 sıra sayılı kanun tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar;
Yukarıda belirtilen birleşimlerde
gece 24.00’de günlük programların tamamlanamaması halinde günlük programların
tamamlanmasına kadar;
26 Haziran 2012 Salı günkü
birleşiminde 15.00-20.00 saatleri arasında,
27 ve 28 Haziran 2012
Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde ise 14.00-20.00 saatleri arasında,
çalışmalarını sürdürmesi,
26 Haziran 2012 Salı günkü
birleşiminde sözlü sorular ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek,
gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesi,
27 Haziran 2012 Çarşamba
günkü birleşiminde ise sözlü soruların görüşülmemesi,
279, 287 ve 280 Sıra sayılı
kanun tasarılarının İçtüzüğün 91. maddesine göre Temel Kanun olarak görüşülmesi
ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması;
önerilmiştir.
279 Sıra Sayılı Türkiye
İnsan Hakları Kurumu Kanunu Tasarısı
(1/589)
Bölümler Bölüm
Maddeleri Bölümdeki
Madde
Sayısı
1. Bölüm 1
ila 14 üncü maddeler 14
15
ila 24 üncü maddeler (Çerçeve 22 nci
maddenin
birinci, ikinci,
2. Bölüm 15
üçüncü,
dördüncü ve beşinci fıkraları ile
geçici
1 inci madde dahil)
Toplam Madde Sayısı 29
287 Sıra Sayılı Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı (1/484)
Bölümler Bölüm
Maddeleri Bölümdeki
Madde
Sayısı
1. Bölüm 1
ila 7 nci maddeler 7
8
ila 13 üncü maddeler (Geçici 1 ve 8
2. Bölüm
2
nci madde dahil)
Toplam Madde Sayısı 15
280 Sıra Sayılı
Kolluk Gözetim Komisyonu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
(1/584)
Bölümler Bölüm
Maddeleri Bölümdeki
Madde
Sayısı
1. Bölüm 1
ila 7 nci maddeler 7
8
ila 11 inci maddeler (Çerçeve 9 uncu
2. Bölüm maddenin
birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü 8
fıkraları
ile geçici 1 inci madde dahil)
Toplam Madde Sayısı 15
BAŞKAN – Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İç Tüzük’ün 37’nci
maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, (2/458) esas numaralı
Şehit Yakınları ile Gazilerin Toplumsal ve Ekonomik Durumlarının
İyileştirilmesi ile Bazı Kanun ve KHK’lerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/53)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı’na
(2/458) esas numaralı kanun
teklifim, Başkanlığınızca komisyona havale edildiği tarihten itibaren 45 gün
geçtiği halde ilgili komisyonca görüşülüp sonuçlandırılmamıştır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 37 nci maddesi uyarınca kanun teklifimin doğrudan Genel
Kurul gündemine alınması için gereğini arz ve talep ederim.
Umut
Oran
İstanbul
BAŞKAN – Teklif sahibi Umut
Oran, İstanbul Milletvekili.
Sayın Oran, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
UMUT ORAN (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün Genel Kuruldayız.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir görevi var, milletvekili olarak bizlerin de
bir görevi var; halkımızın sorunlarını çözmek ve vatandaşlarımıza hizmet etmek
bizim en önemli görevimiz. Bazen günlük siyaseti bir yana bırakıp ulusal
sorunlar için el ele vermemiz gerekiyor. Bunu neden söylüyorum? Daha bu sabah
Türkiye’nin güneydoğusundan, Hakkâri’den, Hatay’dan acı haberler aldık.
Şehitlerimiz var, onlarca yaralımız var.
Bakın, geçen hafta pazar
günü Babalar Günü’ydü. Son bir yılda yüzlerce şehidimizin çocukları bu Babalar
Günü’nü babasız geçirdiler. Babasızlığın ne demek olduğunu ben de çok iyi
biliyorum, ben de babamı on bir yıl önce kaybettim. Ateş düştüğü yeri yakıyor.
Şehit olan on binlerce Mehmetçik’in ailesi… Onlar için, baktığınız zaman
Babalar Günü yas günü demek. Şehitlerimizin, gazilerimizin gösterdiği görev
bilincini biz de onlara karşı göstermek zorundayız.
Değerli arkadaşlar, bakın,
bu teklifi şehit ve gazi yakınlarıyla görüşerek, onlarla konuşarak, onlarla
birlikte hazırladık. Partimden arkadaşlarımın da bu konuyla ilgili verdiği
teklifler var. Maalesef bugüne kadar gündeme alınmadılar. Amacımız, biraz olsun
onların sıkıntılarını gidermek, onların yaralarına merhem olmak, onların
dertlerine derman olabilmek. Benim vermiş olduğum bu teklif, Meclise
sunulduğundan itibaren tam üç aydır Meclisin, Komisyonun tozlu raflarında
maalesef bekliyor. Şimdi on yedi maddelik bu yasa teklifi sizlerin önünde.
Bakın, bu teklif neler getiriyor?
Öncelikle, malullere ve
şehitlerimizin dul ve yetimlerine ödenen aylıklar artırılacak. Bir işte
çalışsalar bile, Kore ve Kıbrıs Barış Harekâtı gazilerine şeref aylığı
bağlanacak. Kamu kurum ve kuruluşlarının personel alımlarında yüzde 1 yerine
yüzde 2, şehit düşenlerin yakını ile malullere veya malul yakınlarına yer
verilecek. Şehit veya malul eşi ya da çocuklarının yanı sıra kardeşlerinin de
kamuda çalışmasının önü açılacak. Yani ne olacak? Bekâr olan şehitlerin
ailelerinin de mağduriyeti giderilmiş olacak. Terörle mücadele sırasında şehit
olanların bakmakla yükümlü oldukları yakınları ve engelli kardeşlerinin tedavileri
ücretsiz olarak karşılanacak ve terörle mücadele sırasında yaralanan er ve
erbaşlara ödenen tazminat otuz altı aya çıkacak. Yine şehit yakınlarına ve
malullere faizsiz konut kredisi verilecek. Üstelik TOKİ’den öncelikle konut
alabilecekler ve kira yardımı on değil, on beş yıl yapılacak ve böyle devam
ediyor, on yedi maddelik bir teklif.
Bakın, değerli
arkadaşlarım, şehit ve gazilerimizin yaşadıkları mağduriyeti yok etmek bizim
elimizde. Lafa geldiği zaman, hep beraber “Türkiye güçlü bir ülkedir.” diyoruz.
Bu ülkeyi güçlü yapan, gözünü kırpmadan bu ülke için canını veren on binlerce
şehidimizin, gazimizin fedakârlığıdır, onların cesaretidir, onların vatan
aşkıdır.
Değerli arkadaşlarım, ne
birbirimize siyaset yapalım ne de birbirimizi kandıralım. Söz konusu olan insan
hayatı ise bir sürü yetimin, acılı ailelerin geleceğinin her şeyden önemli
olması lazım, gerisi teferruat.
Sayın Başbakanın 20 Martta
müjdelediği, sonra da unutulan tasarıyla bu teklif de hemen hemen aynı ikisini
karşılaştırdığınız zaman. Gelin, o tasarıyı da beklemekle vakit kaybetmeyelim,
şimdi bu adımı hep beraber atalım. Bakın, şu anda milyonlarca vatandaşımız bizi
izlemekte. İstersek bugün bile bu yasayı bir saatte geçirebiliriz. Ben “Vatan
sana canım feda.” deyip “Vatan sağ olsun.” diyenlerin sesine kulak vereceğinize
inanıyorum. Gelin, bir ezberi bozun, bari bugün artık hep beraber bunu yapalım.
Elleri “evet” için kaldırın, hep birlikte bu yasayı gündeme alalım, bir büyük
yaraya hep beraber merhem olalım.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Bir milletvekili adına
Ensar Öğüt, Ardahan Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) –
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; sözlerime başlamadan önce şehitlerimizi
saygıyla anıyorum, onlara Allah’tan rahmet diliyorum, ailelerine ve milletimize
başsağlığı diliyorum.
Değerli arkadaşlar,
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Umut Oran’ın şehit yakınları ile gazilerin
ekonomik durumlarının iyileşmesi için vermiş olduğu kanun teklifi üzerine söz
aldım.
Bugün Türkiye’nin anaları
ağlıyor, Türkiye ağlıyor, insanlık adına insanlar ağlıyor. Büyük Millet Meclisi
çatısı ne yazık ki buna çaresiz kalmış, seyirci oluyor. Bu seyirci olmaktan
artık kurtulmamız lazım.
Bugün grup başkan
vekillerinin mesajlarını dinledim, çok güzel mesajlar veriyorlar ama bir araya
gelip konuşmamız lazım. Bakın, ben bu Büyük Millet Meclisi kürsüsünden şunu
söylüyorum: Biz 550 milletvekili, halkın temsilcisi, parti genel
başkanlarımızla beraber, grup başkan vekillerimizle beraber herkesle bir araya
gelip, oturup, konuşup çözmezsek Amerika yarın veya Birleşmiş Milletler veya
başka uluslararası kuruluşlar devreye girdiği zaman Türkiye’yi bölecek konuma
getirirler. Gelin, onlar müdahale etmeden, kimse müdahale etmeden, biz kendi
sorunumuzu kendimizle çözeriz. Biz neyi paylaşamıyoruz arkadaşlar? Türkiye’de
75 milyon insan var, Türkiye’nin her tarafında özgürce kaynaşmışlar; kız almış,
kız vermişler, birbirleriyle kaynaşmışlar, şehit olmuşlar, gazi olmuşlar,
birlikte tasasını, kıvancını yaşamışlar değerli arkadaşlar.
Büyük Millet Meclisindeki
parti genel başkanları veya Büyük Millet Meclisinin dışındaki parti genel
başkanları, özür diliyorum, ne iş yaparlar kardeşim? Ben şimdi merak ediyorum,
Türk milleti adına konuşuyorum, bu genel başkanlar bizim başkanlarımızdır,
bunlar kendi aralarında oturup niye konuşup bu işi çözmüyorlar kardeşim? Yani
her gün şehit gelecek, biz de gelip buradan ağıt yakacağız, olmuyor değerli
arkadaşlarım. Eğer, Edirne’den Ardahan’a kadar bu ülkenin bütünlüğünü
istiyorsak, bu ülkenin bütünlüğünü isteyen arkadaşlarımız Büyük Millet
Meclisine halk tarafından seçilmiş gelmişlerse, halk istiyor bunu kardeşim,
halk! Burada hangi parti olursa olsun ayrım yapmayacağız. “Efendim, 500 trilyon
para gitti, 500 milyar dolar para gitti, 30 bin insanımız öldü, otuz yıldır
bilmem ne oldu.” Bırakın bunları ya! Bir insanımız dahi ölse Büyük Millet
Meclisi ondan sorumludur. Ama biz, lütfen, dinliyoruz, haber verir gibi, hava
raporu verir gibi, şehitler geliyor, şehit haberleri geliyor, Büyük Millet
Meclisi oturduğu yerde hiç sesini çıkaramıyor. Yani ya genel başkanlarımızı
zorlayalım, gelsinler otursunlar ya da Büyük Millet Meclisinde özgür irademizi
kullanarak milletvekilleri, gelin burada bir soruşturma açtıralım, gelin burada
bir kovuşturma açtıralım, gelin burada bir tartışma açalım. Niye bu sorunu
çözemiyoruz arkadaşlar? Yani bırakacağız illa Amerika el atacak, illa bir başka
ülke el atacak, illa uluslararası kuruluşlar el atacak, ondan sonra da onlar el
attığı zaman Türkiye bölünür değerli arkadaşlar. Türkiye’yi bölmeden,
Türkiye’nin bütünlüğünü sağlamak için, şehitlerimize ve gazilerimize saygımızı
biraz olsun artırmamız için, Türk milletine biraz olsun saygımızı artırmak
için, mutlak surette bir araya gelmemiz lazım. Bunu, Sayın Genel Başkanımız
Kılıçdaroğlu başlattı.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
– Hükûmet terörle mücadele konusunda destek istedi de muhalefet vermedi mi?
Sorumlu Türkiye Büyük Millet Meclisi mi?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) –
Evet, siz de şimdi randevu verin, MHP de randevu versin, Sayın Genel Başkanımız
gelsin, konuşsunlar, hep beraber konuşalım.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
– Ne konuşacağız kardeşim!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Neyi
konuşacağız?
MUHARREM VARLI (Adana) –
Sizin çözmeye gücünüz yeter Ensar Bey! Çözün, oturun çözün.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
– Terörle mücadele konusunda sonuna kadar varız, müzakerede yokuz.
MUHARREM VARLI (Adana) –
Oturun çözün, oturun çözün.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) –
Bakın, mücadeleyle de birlikte…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
– Müzakerede olmayacağız.
BAŞKAN – Sayın Korkmaz,
lütfen…
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Ya,
MHP’liler, benim lafımı kesmeyin. Şimdi, millet bizi duymuyor.
MUHARREM VARLI (Adana) –
Senin ağzın düzgün konuşmuyor ki Ensar Bey.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) –
Şimdi, siz müdahale etmeyin. Bakın, ne diyorum: Bakın, bu ülkenin bölünmez
bütünlüğünü sağlamamız için, mutlak surette, bizi seçen halkın temsilcileri
olarak bir araya gelip konuşalım diyorum. Başka ne konuşuyoruz? (MHP
sıralarından gürültüler)
MUHARREM VARLI (Adana) –
Seni seçen halk sana o yetkiyi verdiyse ne engelliyor sizi?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
– Oslo’daki müzakere masasını…
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Bir
dakika… O, Oslo’daki müzakere masasını da konuşalım. Bakın, onu kabul
etmiyoruz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
– Müzakere masasını Oslo’da kurmuşsun, Ankara’da kurmuşsun; ne fark eder?
BAŞKAN – Sayın Korkmaz,
lütfen…
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, yirmi saniyem kaldı.
MUHARREM VARLI (Adana) –
Ya, oturun çözün beraber, oturun çözün. Bize ne söylüyorsunuz kardeşim!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Biz
Oslo’daki müzakereyi de kabul etmiyoruz. O, Türkiye’yi bölen müzakeredir, onu
kesinlikle reddediyoruz ama şunu söyleyeyim…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
– Üç cümlenizin bir tanesi “Analar ağlamasın.” oldu.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) –
Büyük Millet Meclisi olarak biz gazilerimize ve şehitlerimize saygılı olarak
onların ekonomik durumunu değerlendirecek, güçlendirecek bu kanun teklifinin
kabul edilmesini arz ediyoruz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Gündemin “Seçim” kısmına
geçiyoruz.
IX.- SEÇİMLER
A) Komisyonlara Üye Seçimi
1.- (10/49, 113, 118, 252, 253, 254, 255, 256, 257 ve 258) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi
BAŞKAN – Sağlık
çalışanlarına yönelik artan şiddet olaylarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/49, 113, 118, 252, 253, 254, 255,
256, 257 ve 258) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine siyasi
parti gruplarınca gösterilen adayların listeleri bastırılıp sayın üyelere
dağıtılmıştır. Şimdi listeyi okuyup oylarınıza sunacağım.
Sağlık Çalışanlarına
Yönelik Artan Şiddet Olaylarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Üyelikleri Aday
Listesi
(10/49, 113, 118, 252, 253,
254, 255, 256, 257, 258)
Adı Soyadı Seçim
Çevresi
AK PARTİ (10)
Necdet Ünüvar Adana
Muhammed Murtaza Yetiş Adıyaman
Mehmet Kerim Yıldız Ağrı
İlknur İnceöz Aksaray
Semiha Öyüş Aydın
Kemalettin Aydın Gümüşhane
İsmail Tamer Kayseri
Mustafa Baloğlu Konya
Muzaffer Yurttaş Manisa
Mahmut Kaçar Şanlıurfa
CHP (4)
Mehmet Hilal Kaplan Kocaeli
Aytuğ Atıcı Mersin
Nurettin Demir Muğla
Candan Yüceer Tekirdağ
MHP (2)
Ali Öz Mersin
Cemalettin Şimşek Samsun
BDP (1)
İdris Baluken Bingöl
BAŞKAN – Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Meclis araştırması
komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin, 19/6/2012 Salı günü (bugün) saat
18.00’de, Halkla İlişkiler Binası B-Blok 2’nci kat 4’üncü Bankoda bulunan 10
numaralı Meclis araştırması komisyonları toplantı salonunda toplanarak, başkan,
başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi yapmalarını rica ediyorum.
Komisyonun toplantı yeri ve
saati ayrıca plazma ekranda ilan edilmiştir.
Alınan karar gereğince
sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin
“Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına
geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan, İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı ile Erzincan Milletvekili Muharrem
Işık’ın; Meslek Hastalıkları ve İşçi Sağlığı Kanun Teklifi ile Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı ile Erzincan
Milletvekili Muharrem Işık’ın; Meslek Hastalıkları ve İşçi Sağlığı Kanun
Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporları (1/605, 2/490) (S. Sayısı: 277) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve
Hükûmet? Yerinde.
14/06/2012 tarihli 120’nci
Birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine gö-re temel kanun olarak görüşülen
tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmişti.
Şimdi, birinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 23’üncü
maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Erol Dora, Mardin
Milletvekili.
BDP GRUBU ADINA EROL DORA
(Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 277 sıra sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu Tasarısı üzerinde Barış ve Demokrasi Partisinin düşüncelerini
ifade etmek üzere söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce,
Hakkâri ve Hatay’da hayatlarını kaybeden gençlerimize Allah’tan rahmet,
ailelerine başsağlığı diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum. Ayrıca,
Urfa Cezaevinde isyan sonrası çıkan olaylarda yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet,
yakınlarına başsağlığı, yaralı mahkûmlara acil şifalar diliyorum.
Önceki konuşmalarımızda da
adalet sisteminde ciddi sıkıntılar olduğunu defalarca belirtmiştim. Tutuklama
istisnai bir tedbirdir, asıl olan tutuksuz yargılanmadır. Oysa görüyoruz ki
ülkemizde tutuklama bir tedbir olmanın ötesinde peşin verilen bir ceza yöntemi
olarak uygulanmaktadır. Bu tablo bile Türkiye’de ağır bir baskı ve tutuklama
rejimi olduğunun açık bir göstergesidir. Bu zihniyet algısından dolayı
cezaevleri, kapasitelerinin 3 katı, 4 katı tutuklu ve hükümlü barındırmaktadır.
İnsani yaşam koşullarının olmadığı, insan onurunun ayaklar altına alındığı
cezaevlerinde mahkûmların dayanacak gücü kalmamıştır. Görüldüğü gibi her gün
bir başka cezaevinde isyan çıkmaktadır. Böyle devam ederse çıkmaya devam
edecektir. Çözüm yeni cezaevleri yapmak değil çarpık adalet sisteminin bir an
önce düzeltilmesi ve gerekli düzenlemelerin yapılmasıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tüm dünyada sanayinin geldiği son evrede sağlık, güvenlik ve
çevre üçlüsünün birbirinden ayrılamayacağı, bu bağlamda ilişkilerin kaynağı
olarak görülen işletmenin öneminin yadsınamayacağı ve koruyucu, önleyici
tedbirlerin planlama aşamasından başlayarak alınması gerektiği açıktır. Bu
nedenle, sosyal güvenlik, toplumun tüm bireyleri için temel bir hak, bunu
gerçekleştirmek ise devlet için anayasal görevdir.
Anayasa’nın 60’ıncı
maddesinde “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği
sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.” biçiminde tabir edilen
amir hüküm, sosyal güvenliğin kamu hukuku içinde yer aldığını ve bu kamu
hizmetini yürütmesinin devlete görev olarak verildiğini belirtir.
İş güvenliğinin yalnızca
bireysel bir hak olmanın ötesinde toplumsal bir hak olduğu açık bir gerçektir.
Bu hakları düzenleyen ILO sözleşmeleri, Avrupa Sosyal Şartı, Avrupa Sosyal
Güvenlik Kodu ve Avrupa Güvenlik Sözleşmesi, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara
İlişkin Uluslararası Sözleşme, Temel Sosyal Haklar Sözleşmesi gibi çok sayıda
uluslararası belge mevcuttur.
Anayasal zorunluluğun
yanında, devletin bu sözleşme ve anlaşmaların gerekliliklerini yerine getirmesi
gerekmektedir. Örneğin, 50’den az işçi çalıştıran iş yerlerinde de iş sağlığı
ve güvenliği kurallarının kurulması yasalarla güvence altına alınmalıdır. İş
sağlığı ve iş güvenliği hizmetleri bütün iş yerlerini ve tüm çalışanları
kapsamalı, sektör ve kurum farkı gözetilmeksizin tüm iş yerleri için geçerli
olmalıdır.
(x)
277 S. Sayılı Basmayazı 14/06/2012 tarihli 120’nci Birleşim Tutanağı’na
eklidir.
Kurulların eğitilmiş ve
yetkilendirilmiş kişilerden oluşturulması sağlanmalı ve tarafların eşit sayıda
temsil edildiği demokratik yapılar olarak düzenlenmeli, tavsiye değil yaptırım
gücüne sahip kurullara dönüştürülmelidir.
İş sağlığı ve iş güvenliği
hizmetlerinin sunumu için belirli işçi sayısı aranmamalı, uygulamalar devlet
memurları, kendi hesabına çalışanlar, tarım kesimi gibi yaptığı iş ve
çevresinden etkilenen tüm çalışma hayatını kapsamalıdır.
Meslek hastalıklarına
ilişkin çalışmalar geliştirilmeli, meslek hastalıkları hastaneleri işlevine
uygun olarak yapılandırılmalı ve yaygınlaştırılmalıdır. Bugün meslek
hastalıklarının tanınması ve önlenmesi sadece proje bazlı çalışmalarla
sağlanmaya çalışılmaktadır. Öncelikle meslek hastalığı tanısının konması
mevzuatı sadeleştirilmeli ve başta meslek hastalıkları hastaneleri, üniversite
hastaneleri ve her ilde en az bir tane olmak üzere eğitim ve araştırma
hastaneleri tarafından meslek hastalığı tanısı konması sağlanmalıdır. Silikozis
örneğinden ders çıkarılmalıdır. Meslek hastalıklarının önlenmesine ilişkin
kamusal eylem planı bir an önce uygulamaya geçirilmelidir. İş kazası
araştırmaları gerçekçi ve güvenilir olmalıdır. İş yerlerinde kaza ve meslek
hastalıklarına ait bilgiler bir veri tabanında toplanmalı ve bu bilgilerden
ölçme ve değerlendirme amaçlı yararlanılmalıdır. Sigortasız ve sendikasız
çalıştırma önlenmeli, kayıt dışı ekonomi kayıt altına alınmalıdır. Ucuz iş gücü
olarak görülen kadın işçilik üzerindeki tüm olumsuz uygulamalar ve ürkütücü
boyutlara ulaşan çocuk emeği sömürüsü ortadan kaldırılmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; iş kazalarının nedeni ayrı bir yasanın olmaması değildir. Ayrı
bir yasa kazaları kendiliğinden önlemeyecektir. Kazaların asıl nedenleri iş
güvenliğini sağlayacak teşkilat yoksunluğu, iş sağlığı güvenliği, kültürü, işverenlerin
iş sağlığı ve güvenliğine yaklaşımı, denetimdeki yetersizliklerdir.
Sendikasızlığın, taşeronlaşmanın yaygınlaşmasının geçerli bir politika olarak
benimsenmeye devam edildiği durumda iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin
söylenecek sözler yaşamda karşılığını bulamayacaktır.
Tasarıda işveren ve
çalışana ait yükümlülükler ve ceza maddeleri sıralanmış olup bunun dışında
uygulamaya ilişkin somut bir norm görmek mümkün değildir. Aslında bu
yükümlülükler zaten genel hukuk kuralları içinde var olan yükümlülüklerdir. İş
Yasası ve mevzuatında, Borçlar Yasası’nda bu yükümlülükler vardır ve tarafların
kusurları nispetinde sorumlulukları açıktır ancak toplumun ve sosyal tarafların
tasarıdan beklediği amaç çalışanların iş yerindeki tehlikelerle karşılaşma ve
onlara maruz kalma olasılığını en aza indirgemek için oluşturulacak örgütlenme,
normlar ve sürekli gözetimi mümkün kılan bir yapıyı ortaya çıkarmaktır. Ayrıca
yasa tasarısında iş güvenliğinden sorumlu mühendislerin sorumlulukları sayılmış
olmasına karşın, bu sorumluluk karşısında sahip olduğu hak ve yetkiler
düzenlenmemiştir. Alınan sorumluluklara paralel hak ve yetkiyle donatılmayan iş
güvenliğiyle görevli mühendislerden beklenen hizmet gerçekleşemeyecektir.
“İş yeri hekimi ve iş
güvenliği uzmanları, iş sağlığı ve güvenliği risklerinin önlenmesi ile koruyucu
ve önleyici hizmetlerin yürütülmesindeki ihmallerinden dolayı, hizmet
sundukları işverene karşı sorumludurlar.” biçimindeki düzenleme, iş
kazalarından doğacak zararlardan iş güvenliğinden sorumlu mühendislerin sorumlu
tutulacağını düzenlemektedir. Hiçbir objektif kriter konulmadan, subjektif
değerlendirmelerle, hiçbir güvenceye sahip olmayan meslek mensuplarının
zarardan sorumlu tutulması hukuk devleti ilkesine aykırıdır. Devlet ve
işverenlerin sorumluluğu, kiralık işçi konumuna getirilen mühendislere
yüklenecek bu alanla düzenlenemez.
Kamu düzenini, iş
güvenliğini ve işçi sağlığını ilgilendiren bu konunun kamusal hizmet anlayışı
ile ele alınmadığı müddetçe çözümü olanaklı değildir. Her şeyden önce, bireye,
ailesine, toplumsal iş gücü kaybına, işletmeye ve ülke ekonomisine ağır fatura
çıkaran bu konu piyasalaştırılamaz, piyasalaştırılırken dahi hukuksuzluğun
sınırları bu kadar genişletilemez ve gerçeğe aykırı gerekçe üretilemez.
Önemli noktalardan biri,
yasa tasarısında meslek hastalıklarının muğlak, belirsiz ve son derece yetersiz
şekilde ele alınmış olmasıdır. Dolayısıyla, meslek hastalıklarıyla alakalı
çalışmalar geliştirilmeli, ilgili hastaneler tıbbi cihaz, personel ve fiziki
yapı açısından uygun hâle getirilmelidir.
Esnek ve kuralsız
çalışmayı, işçileri başka işverenlere kiralamayı, taşeronlaştırmayı yasal hâle
getiren, fazla mesai ücretlerini, sendikal hak ve yetkileri budayan 4857 sayılı
İş Yasası yerine, bütün tarafların katılımıyla demokratik bir yasa
çıkarılmalıdır. İş mevzuatı, ekseni insan olan çağdaş bir yapıya
kavuşturulmalıdır.
Aslında, ilk yasa tasarısı
olması hasebiyle içerikten bağımsız olarak değerlendirildiğinde, yasanın önemli
bir yerde durduğunu belirtmek gerekiyor. Sözünü ettiğim eksiklerin giderilmesi
için gerekli düzenleme ve değişikliklerin yapılması durumunda, yasa tasarısının
birçok anlamda emek dünyasının ihtiyaçlarını karşılayabileceğini düşünüyor, bu
vesileyle tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz isteyen İzzet Çetin, Ankara Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İZZET ÇETİN
(Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben de Hakkâri
Dağlıca’da şehit düşen vatan evlatlarına Tanrı’dan rahmet, tüm ulusumuza
başsağlığı dileyerek başlamak istiyorum. Yine, yaşamlarını ve canlarını devlete
emanet etmiş tutuklu 12 ve hükümlü 1 kişinin Urfa Cezaevinde yanarak can
vermelerinin vicdanlarımızı ne kadar sızlattığını belirterek, onların da
ailelerine başsağlığı, kendilerine Allah’tan rahmet dileyerek başlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
geçtiğimiz perşembe günü bu yasa görüşülürken Mecliste AKP sıralarında 5
arkadaşımız vardı, bugün de bakıyorum ki 15 arkadaşımız var.
MEHMET DOMAÇ (İstanbul) –
Az saydın, az saydın.
İZZET ÇETİN (Devamla) – 25
diyeyim hadi.
Bu özünde insan olan, insan
sağlığıyla ilgili, insan yaşamıyla ilgili bir yasanın daha baştan temel yasa
olarak getirilmiş olması bir ayıptır ve bu ayıp Bakana ve AKP’ye ait olan bir
ayıptır çünkü her maddesinin ayrı ayrı, insanı ele almayı, insan yaşamını ele
almayı gerektiren ve sorumluluk taşıtan bir kanun tasarısı olmasına rağmen iki
bölüm hâlinde görüşülüyor olması AKP’nin emeğe, emekçiye, çalışanlara, insana,
yurttaşına bakışını ortaya koymaya yetiyor.
Geçtiğimiz günlerde ve
geçtiğimiz dönemlerde Sayın Bakan yapmış olduğu açıklamalarda, dokuz yıllık
dönemde iş kazalarında 10.804 işçinin yaşamını yitirdiğindi, 14.665 kişinin iş
göremez konuma gelip sakat kaldığını ve 735.803 iş kazası meydana geldiğini
söylüyor ama ardından yasa tasarısının tümü üzerine yapılan görüşmelerde “Bu
rakamları nereden buldunuz?” diye soruyor.
Sayın Bakan, bu rakamları
siz açıkladınız ve sorulan yazılı sorulara verdiğiniz yanıtlarda bu rakamlar
açık açık ortada gözüküyor. Bakınız, ben, Sayın Bakana bir soru sordum ve
yıllar itibarıyla ne kadar ölümcül iş kazası olduğunu 17 Ekim tarihi itibarıyla
sorduğumda 2002’de 872, 2003’te 810, 2004’te 841 -uzatmayayım- 2007’de 1.592,
2010’da 1.444 ve toplam 10 bin küsur kişinin dokuz yılda yaşamını yitirdiğini
resmî olarak kendisi verdi ama burada, perşembe günü bunu yalanladı.
Değerli arkadaşlarım, bu
kanun tasarısı, bir kere, ülkemizin iş kazalarında dünyada ve Avrupa’da en ön
sıralarda olmasının bir zorunluluğu olarak ülkemizdeki iş kazalarını, iş
cinayetlerini önlemek amacıyla getirilmiş bir kanun tasarısı değil, yine aynı
şekilde 14.600 kişinin iş göremez konuma gelmiş olmasını önleme amacıyla
getirilmiş bir düzenleme değil, yine 735 bin iş kazasını önleme amacıyla
getirilmiş bir düzenleme değil; bu alanı bir rant alanı olarak gören bir
anlayışın, yeni bir ticari kazanç kapısı olarak kullanmak istediği bir
düzenlemeyi emek sömürüsünü yasallaştırmak için getirdiği bir düzenleme, bunu
yasanın bütününde görmek mümkün.
İlk, birinci bölüm, ben
bölümlerine girip ayrıntılarına çok fazla yer vermek istemiyorum çünkü yasa
-biraz evvel söyledim- tasarısı öz itibarıyla insanı ilişkilendirmesine rağmen
insanı tartışmak, güvenlik önlemlerini almak, işverenlere verilen
yükümlülükleri işverenlerin yerine getirip getirmediğini, kamunun yerine
getirip getirmediğini belirlemekten öte çalışanları da sorumluluğa ortak
etmekten başka bir amaç taşımıyor. Bu yasa bir ihtiyaçtı belki, tüzük olarak
Türkiye’nin belki en güzel, en çağdaş tüzüğünü işlemez hâle getiren bir
zihniyet bunu yasa olarak gündeme getirdi, alanları denetimsiz bıraktı dokuz
yılda, biraz evvel verdiğim rakamlarla iş kazalarını yaşadı bu ülke. Bugün,
çalışanlar Türkiye’nin her yerinde yaşamlarını yitiriyor, madenlerde, maden
ocaklarında, tezgâh başlarında, naylon çadırlarda yaşamını yitiriyor, keşke bu
tasarı onları önleme amacı taşısaydı.
Değerli arkadaşlarım, bu
tasarı iş kazalarını önlemeye, iş cinayetlerini önlemeye yetmeyecek çünkü
Ulusal İstihdam Strateji Belgesi’yle yaşama geçirilmek istenen güvencesiz
çalıştırma biçimleri, esnek çalıştırma, evden çalıştırma, eve iş verme, ödünç
işçilik, işçi kiralama gibi ucuz işçiliği Türkiye’ye reva gören bir anlayış, iş
kazalarına, iş cinayetlerine davetiye çıkaran bir anlayıştır. Bu anlayıştan,
yasa yapsa da, tüzük yapsa da, yönetmelik çıkarsa da iş kazalarını önlemek,
insan sağlığını, çalışma ortamını iyileştirmesini beklemek doğru bir beklenti
olmaz çünkü iş kazalarının büyük bir bölümü yetersiz beslenmeden, düşük
ücretten, eğitimsizlikten ve çalışanları sefalete mahkûm etmekten kaynaklanan
doğal sonuçlar.
Eğer işçilerin yüzde 45’i
bugün asgari ücretle çalışıyorsa, eğer kayıt dışı ekonominiz asgari ücrete de
muhtaç ve ekonominin yüzde 40’ı dolayında seyrediyorsa ve kayıtlarınızda kayıt
dışı alan gözükmüyorsa, demin söylediğimiz rakamları ikiye katlayarak önünüze
iş cinayetlerini koymanız gerekir.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten AKP’nin düzeninde, Davutpaşa’da iş yerinde patlama sonucunda ölen 21
işçi var. Tuzla tersanelerinde sadece AKP döneminde 148 işçinin yaşamını
yitirmesi var. AKP’nin düzeninde, Zonguldak’ta, Afşin’de toprak altında kalan
emekçiler var. Bu düzende, minibüsün kasasına istiflenmiş kadınların sel
sularına kapılıp ölmesi var. Bu düzende, AKP’nin çalışma yaşamının içerisinde,
Adana’da patlayan barajın suyunun sürüklemesi sonucu yaşamını yitiren ve
cesetleri bulunamayan 10 işçi var, Erzurum’da baraj gölünde kaybettiğimiz 5
işçi var. Bu düzende, Esenyurt’ta kara kışta naylon çadırda yanarak can
verenler var. AKP’nin düzeninde, kaçak işçilik uğruna, katır sırtında karın
doyurmaya çalışan ve Uludere’de katledilenler var, Urfa’da canlarını emanet
edenlerin yaşamını yitirmesi var cezaevlerinde. Bu düzende, emek yok, emekçi
yok, demokrasi yok, insan hakları yok ama laf çok, laf ebeliği çok. Sekiz dokuz
yıldan bu yana bu ülkedeki çalışma yaşamını denetimsiz bırakanlar iş
cinayetlerinin baş sorumlusudur.
Değerli arkadaşlarım,
benim, tabii ki, ilk 20 maddeyle ilgili söylemek istediğim çok şey var.
Bakınız, kapsamla ilgili
olarak “Tamamını kapsama aldık.” diyorlar. Doğru söylemiyorlar. Evde
çalışanları bir tarafa bırakıyorum, kendi hesabına çalışanlar yüzde 1 ila yüzde
6,5 oranında kısa vadeli sigorta kolunda prim ödemelerine rağmen,
hastalanmaları hâlinde veya tehlikeye maruz kalmaları hâlinde kendileri kendi
masraflarını karşılamak zorunda kalacakları gibi, iş güvenliği uzmanlarına -işveren
gerekli önlemleri almaz ise- işvereni Bakanlığa şikâyet etmek gibi bir
yükümlülük yükleniyor. Hani, deyim geldi aklıma ama söylemeyeyim. İş güvencesi
olmayan, devlet memuru olmayan herhangi bir uzmanın Bakanlığa şikâyet etmesi
durumunda o patronunu şikâyet eden uzmanı patron iş yerinde tutabilir mi? Biz,
geçtiğimiz dönem Darıca’da bazı fabrikaları gezdik. Radyasyon yayan
işletmelerde radyasyon cihazının başında patronun koyduğu eleman radyasyon
cihazını kontrol ediyor; yani gülerler bu tür tedbirlere. Hiç olmazsa, iş
güvenliği uzmanını ya kamu görevlisi yapınız ya da 2821 sayılı Sendikalar
Kanunu’nda temsilcilere tanınan iş güvencesini onlara da sağlayınız.
Değerli arkadaşlarım, bu
kanunu dokuz yıl süreyle Meclisin gündemine getiremeyenler bu dokuz yıllık süredeki
iş cinayetlerinin sorumlusudur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İZZET ÇETİN (Devamla) – Bu
sorumluluk iki dönem Bakanlık koltuğunda oturan Sayın Bakana da aittir ve o
nedenle de bu yasadaki eksiklikleri gidermekte muhalefet partilerinin
önerilerine de dikkat etmesini diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Cemalettin Şimşek, Samsun Milletvekili.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle ben de
Hakkâri Dağlıca’da şehit düşen, hayatını kaybeden askerlerimize Allah’tan
rahmet, anne babasına, yakınlarına, Türk milletine başsağlığı diliyorum. Ancak
buradan bu gafillere bir şeyi söylemeyi düşünüyorum: Eğer böyle, bu
saldırılarla hedeflerine ulaşabileceklerini düşünüyorlarsa bunun bir ham
hayalden ibaret olduğunu ve Türk milletinin buna asla müsaade etmeyeceğini
buradan ifade etmek istiyorum. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bin
yıllık kardeşliğimizi yaşatacağız, yaşatmak azmindeyiz ve bundan sonuna kadar
da vazgeçmeyeceğiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün burada 277 sıra sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa
Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
görüşlerimizi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi bu
vesileyle saygılarımla selamlarım.
Değerli milletvekilleri,
hepinizin bildiği gibi Türkiye Büyük Millet Meclisi yasama organıdır ve önüne
gelen yasa tasarılarını konuşur, tartışır, Anayasa ve yasalara, hukuka ve imza
koyduğumuz uluslararası sözleşmelere uygun olarak, millet menfaatine, toplum
menfaatine yasa hâline getirir ve yasalaştırır.
Değerli milletvekilleri,
Allah aşkına bir bakın, biz yasalarımızı bu çerçevede mi yapıyoruz, yeteri
kadar konuşabiliyor muyuz, tartışabiliyor muyuz? Türkiye Büyük Millet Meclisi
bu çalışma biçimiyle halkın gözünde sürekli itibar kaybediyor, vatandaşlarımız
Meclisi sadece ilgi odağı olarak kavgalarımızla, tartışmalarımızla hatırlıyor.
Hâlbuki Meclis öncelikli olarak, çıkaracağı yasalarla konuşulmalı, halk
arasında bunlarla değerlendirilmeli ama maalesef halkımız bizi daha çok… Biz
memleketimize gittiğimizde soruyorlar: “Bugün ne tartışma vardı, ne yaptınız?
Gene orada bir şeyler oldu.” diye ama ne yasa çıkarılmış, ne yapılmış onunla
çok fazla ilgilenmiyorlar çünkü onlar da iyice artık anlamışlar ki çıkarılan bu
yasalar Meclisin iradesiyle değil de daha çok, parmakların iradesiyle
çıkarılıyor ve o parmakların akıllarının başkalarının uhdesinde olduğunu da
maalesef biliyorlar.
Değerli milletvekilleri,
özellikle iktidar milletvekilleri arkadaşlarımızı buradan uyarıyorum. Türkiye
Büyük Millet Meclisinin itibarının iade edilmesi sizin elinizdedir. Gazi Meclis
maalesef bu biçimde bir çalışmayı hak etmiyor.
Değerli arkadaşlarım, hep
birlikte görüyor ve izliyoruz, “Komisyonların ve Meclisin gündemine falan yasa
bugün gelecek.” diye beklerken bakıyorsunuz günübirlik olarak değiştirilmiş.
Biz, daha ziyade, gruplarımıza soruyoruz: “Danışma Kurulunda ne karar alındı?
Bu hafta hangi yasalar Meclis gündemine gelecek?” diye. Biz de bu yasalar
konusunda çalışma fırsatı bulalım ve hazırlanarak Meclisimize gelelim diye
düşünüyoruz ancak çoğu kez bize gruptan verilen cevapta, haklı olarak
“Bilemiyoruz bugün ne yasa geleceğini, hangi şeyler konuşulacağını.” deniyor.
Bu artık iyice anlaşılmıştır ki Türkiye Büyük Millet Meclisi, iradesini başka
yerlere teslim etmiş ve o iradeyle burada gündeme gelen konuları daha çok
konuşuyoruz. Ya daha çok dış güçlerin etkisiyle veya işte onların Sayın
Başbakanımızın aracılığıyla buraya gönderdiği ya da Başbakanın iradesiyle
yapılan, yapılacak olan yasalar görüşülüyor; maalesef Meclisin iradesinin dışındadır
bunlar.
Değerli milletvekilleri,
şimdi bu konuyla ilgili, yani ne kadar irademizi kullanıp kullanmadığımızla
ilgili olarak sizlerle bir şey paylaşmak istiyorum. Biliyorsunuz, Sayın
Başbakanımız, 25 Mart 2012 tarihinde Güney Kore’de yapılan uluslararası nükleer
zirvesine katıldı, ardından ülkemize gelmeden ABD Başkanı Obama’nın talimatıyla
İran’a gitti ve İran’ın dinî lideri Hamaney’e iletilmek üzere altı mesaj
götürdü. İsrail istihbaratına yakın bir İnternet sitesi olan Debka’da yer alan
habere göre Başbakan Erdoğan’ın İranlı yetkililerle görüştükten sonra bazı
açıklamaları üzerine İran Meclisi Millî Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu
Başkan Vekili yaptığı cevabi açıklamada “Maalesef, Türk yetkililer yeterince
dürüst değiller, çünkü kendi sözlerini söylemiyorlar. Ankara, bir nevi dünya
emperyalizminin taşeronu ve aracı hâline gelmiştir. Erdoğan ve Türkiye’deki
karar vericiler kendileri karar veremiyor ve onlara dikte edilenleri
yapmaktadırlar.” diyor. Bu, bize en yakın komşumuz olan ülkenin bizim ülkemiz
hakkındaki düşünceleri olması bakımından gerçekten önemlidir. Çünkü “Bölgemizde
lider ülke ve dünyada sözü sayılan ülke, dinlenen ülke olduk.” ifadesinin
burada nasıl yer aldığı bu bakış açısıyla ortaya çıkıyor! Bugün burada bu bakış
açısıyla kim tarafından, nasıl getirildiği belli olmayan “İşte, bizim de bir iş
sağlığı ve güvenliği yasamız var.” demek için bir yasa tasarısını görüşüyoruz.
“AB’ye, ILO normlarına uygun müstakil yasamız var.” demek için gündeme taşınan
bu yasa esasen işçi ölümlerini engelleyecek dinamiklerin önünü maalesef
açmamaktadır. Bu hakkın kullanımı ancak diğer temel haklardan olan yaşama
hakkının özünü ihlal etmeyecek bir ortamın sağlanmasıyla olanaklıdır. Çalışma
hakkının kullanılmasında çalışanın beden bütünlüğünü ve sağlığını bozacak
etkilerden iş yerinin arındırılması esastır. Bu hakkın korunmasında ve
kullanılmasında devlet asli sorumludur. Uluslararası Çalışma Örgütü ve Dünya
Sağlık Örgütü 1950 yılında işçi sağlığı ve iş güvenliğinin tanımını şöyle
yapmıştır: “Tüm mesleklerde işçilerin bedensel, ruhsal, sosyal iyilik
durumlarını en üst düzeye ulaştırmak, bu düzeyde sürdürmek, işçilerin çalışma
koşulları yüzünden sağlıklarının bozulmasını önlemek, işçileri çalıştırılmaları
sırasında sağlığa aykırı etmenlerden oluşan tehlikelerden korumak, özet olarak
işin insana ve her insanın kendi işine uyumunu sağlamak.” Bu tanım sadece
işçiler için değil, bütün çalışanların sağlık ve güvenliklerinin korunmasını
hedef almaktadır.
Değerli milletvekilleri,
“önce insan, önce sağlık, önce iş güvenliği” anlayışını taşımayan bu yasanın
sosyal tarafı olmamız mümkün değildir. Bu tasarı, Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın
dokusuna uygun bir şekilde işçi sağlığı, iş güvenliği hizmetlerini bir pazar
hâline getirmek; sağlık sermayesine yeni bir olanak sunmak, taşeronlaşmayı
özendirmek, sağlık pazarının insafına terk etmek dışında bir özellik
taşımamaktadır. Her yıl iş kazalarında yaşamını yitiren 1.600 çalışanımıza,
genç yaşta silikozisten ve meslek hastalıklarından yaşamını yitiren
insanlarımıza karşı iktidarın sorumluluğu vardır. Resmî istatistiklere göre her
geçen yıl iş kazaları nedeniyle ölümler artıyor. Bu açıdan bakıldığında,
Türkiye, ölümlü iş kazalarında dünyada 3’üncü sırada yer alıyor. Özellikle son
on yılda iş kazaları nedeniyle 10.723 işçi, her yıl ortalama 1.072 işçi,
Türkiye’de her gün ise maalesef 4 işçi kazalar nedeniyle ölüyor, ne yazık ki
önlem alınmıyor.
Değerli milletvekilleri,
meslek hastalıklarında durum daha da vahimdir. Türkiye resmî istatistiklerine
göre meslek hastalıkları az görülmektedir. Dünyada iş kazaları oranı yüzde 44,
meslek hastalıkları oranı ise yüzde 56 iken, Türkiye’de iş kazaları oranının
yüzde 99,3, meslek hastalıkları oranının ise binde 7 olması çok açık bir
çelişki oluşturmaktadır.
Tasarıda meslek
hastalıkları muğlak, belirsiz, son derece yetersiz ele alınmıştır. Ülkemizde
meslek hastalıklarıyla ilgili yaygın bir çalışma yoktur, ciddiye
alınmamaktadır. Çalışanlarımız bazı hastalıkların meslek hastalığı olup
olmadığını dahi bilmemektedir. Dünyada kabul edilmiş birçok meslek hastalığı
maalesef Türkiye tarafından meslek hastalığı olarak kabul edilmemektedir.
Meslek hastalıklarıyla etkin mücadele için yeni tıbbi imkânlar ve yeni sağlık
tesislerinin kurulması gerekirken, son yıllarda meslek hastalıklarına yönelik
mevcut olan İstanbul ve Ankara’daki hastanelerin kaynakları kesilmiş, mesleki
tanı…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Devamla)
- …ve şüphe koyma yetkileri maalesef ellerinden alınmıştır, âdeta “Meslek
hastalıklarını teşhis etmeyin.” denmiştir.
Değerli milletvekilleri,
ben, bu yasanın hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde şahsı adına
söz isteyen Hasan Hüseyin Türkoğlu, Osmaniye Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) – Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; 277 sıra
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı hakkında şahsen söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimi Hakkâri’de ve
Hatay’da yaşanan terör olaylarında şehit olan vatan evlatlarına Cenabıallah’tan
rahmet, kederli ailelerine ve Türk milletine başsağlığı dileyerek başlamak
istiyorum, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
Elinde silahla Türk
milletini ve Türk vatanını bölmek için terör eylemleri gerçekleştiren katil
sürüsü ile müzakere eden melun anlayış ve politikaların sahiplerine de
Cenabıallah’tan akıl ve fikir ihsan etmesini diliyorum.
Terör örgütü mensuplarıyla
bir masanın etrafında birbirlerine iltifat eden Sayın Başbakanın özel
temsilcilerinin yargıya bir gün hesap vereceğine, Sayın Başbakana iltifat eden
terör örgütü üyeliğinden sabıkalı şahsiyetlere iltifat eden Hükûmet üyelerinin
de Türk milletine muhakkak hesap vereceğine olan inancım tamdır.
Diğer yandan, Sayın
Başbakan geçen cuma partisinin Sakarya İl Kongresi’nde yapmış olduğu konuşmada
Türk milliyetçilerinin Fatiha suresini bilmediklerini ifade etmişlerdir. Türk
milliyetçileri eli Kur’ansız, kalbi imansız, kulağı ezansız ve bedeni vatansız
yaşamayı kabul etmeyen insanlardır; referansları Kur’an, hadis ve Türk milletinin
emir ve talepleridir. Anlaşılan o ki, Sayın Başbakan, etrafında bulunan,
dağıttığı rantın peşinde koşan ve kendisini “milliyetçiyim, ülkücüyüm” diye
tanımlayanlarla bizleri karıştırmaktadır.
Aslında, bilmediğimiz
dualar konusunda Sayın Başbakanın kısmen de haklı olduğunu itiraf etmeliyim.
Mesela, Türk milliyetçileri, Sayın Başbakanın yaptığı gibi Afganistan’da,
Irak’ta ve dünyanın diğer bölgelerinde Müslümanları öldüren Amerikan
askerlerinin sağlığı ve sağ salim evlerine dönmeleri için dua etmeyi bilmezler.
Türk milliyetçileri, Türk milletini otuz altı etnik parçaya bölmek için dua
etmeyi bilmezler. Edirne’den Hakkâri’ye, Artvin’den Muğla’ya, Sinop’tan Hatay’a
tüm insanımızın Türk milletini teşkil ederek birlik içinde kalması için dua
ederler. Türk milliyetçileri çoluk çocuk, asker-sivil, genç-yaşlı, korucu,
polis, öğretmen, doktor demeden vatandaşlarımızı katleden teröristler Habur’dan
girerken, “açılım” adı verilen yıkım projesi ortaya atılıp konuşulurken “İyi
şeyler olacak, güzel şeyler olacak, bu tablodan ümitliyim.” gibi ifadelerle dua
etmeyi bilmezler. Onlar, sadece Türk milletinin birliği, Türk vatanının
bölünmez bütünlüğü ve Türk devletinin bekası ve refahı için dua ederler.
Hülasa, Türk milliyetçileri hangi duayı edeceklerini ve hangi duaya “amin”
diyeceklerini bilen insanlardır.
Saygıdeğer milletvekilleri,
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı maalesef bugüne kadar Meclis gündemine
getirilmemiştir. Anayasa’mızın 49’uncu maddesinde devlete, çalışanların hayat
seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek, çalışanları korumak görevi
verilmiştir.
Hem 1948 İnsan Hakları
Evrensel Beyannamesi’nin konuyla ilgili bölümlerinde hem de 1976 Ekonomik
Sosyal ve Kültürel Haklar Anlaşması’nda zikredilmesine rağmen bu tasarı ancak
Haziran 2012’de Meclis gündemine gelebilmiştir. On yıldır hükûmetler kuran AKP,
Meclis çoğunluğu olmasına rağmen bu tasarıyı bugüne kadar gündeme taşımamıştır.
AKP mesaisini, Oslo’da
kırmızı bültenle arananlara, eli silahlı teröristlere, ne idiği belirsiz darbe
davalarına, Anayasa Mahkemesinin istediği şekli almasına, HSYK’nın, emrinde bir
komisyon olmasına ayırmıştır. Bu arada ise çalışanlar, gerekçedeki rakamlara
göre günde ortalama 3 ölüm ve 5 sakatlığa tabi olmuşlardır.
AKP’nin 2004 yılından bu
yana söz ettiği bu tasarı konuşulurken son yıllarda Zonguldak’ta 30 kişi,
Balıkesir Dursunbey’de 13 kişi, Elbistan’da 9 kişi, Adana Kozan’da 10 kişi,
Eskişehir’de 4 kişi, İstanbul Davutpaşa’da 23 kişi, İstanbul AVM’de 11 işçi,
Tuzla tersanelerinde seri ölümler, Ankara OSTİM’de 20 işçinin ölümü söz konusu
olmuştur. Son birkaç yılda başımıza gelen ve bu tasarıyla ilgili ölümlerin
bazıları bunlar. Say say bitmiyor, topla topla bitmiyor. Bu tasarıyı daha evvel
getirseydiniz belki bu ölümlerin bir kısmı olmayacaktı.
Saygıdeğer milletvekilleri,
çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışanları korumak sadece kanun
yapmakla olmuyor. Bakın, hâlâ emniyet mensupları hem mesai saatleri hem de
çalışma şartları açısından tüm kanunlarımıza ve uluslararası sözleşmelere
aykırı olarak çalıştırılmaktadırlar. “12/12” ya da “12/24” gibi izahı olmayan
şekilde çalışmakta ve fazla mesai ücretleri komik bir anlayışla ve rakamla
tahakkuk etmektedir. Başbakan da söz vermiş olmasına rağmen onların taleplerini
yerine getirmemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Devamla) - Her gün mesai arkadaşlarını, maiyetinde çalışan personelini bu
millet için toprağa veren, belki de sırasını bekleyen güvenlik personelinin
sıkıntılarını çözme sözünü Hükûmete hatırlatıyorum.
Tasarının hayırlı olmasını
diliyor, Türk milletinin milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde şahsı adına
söz isteyen Haluk Koç, Samsun Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Hakkâri’de şehit
verdiğimiz vatan evlatları için Allah’tan rahmet diliyorum. Tüm milletimize de,
yakınları başta olmak üzere, başsağlığı diliyorum. Hep, “Bu son olur.” sözüyle,
klişe lafla bitirmek istemiyorum. Gerçekten bu sorunu çözecek, güvenlik
boyutunun ihmal edilmediği, terörle mücadelenin arka plana atılmadığı, kesin
adımların atılacağı gündemlerde bu konuyu tartışmanın yararlı olacağını
bilgilerinize sunmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bir
yasa tasarısıyla karşı karşıyayız. Yasa tasarısı üzerinde beş dakikada bir şey
ifade etmek mümkün değil ama şunu özetleyebilirim. Son on beş yılın, bilhassa
on yılın moda politikaları bize şunu öğretti, şunu gündeme taşıdı: Bir, ulus
devletler tartışılmalıdır. Bu bağlamda, emek artık bağımlıdır, sermaye ise hem
ulusal hem uluslararası boyutta özgürdür. Bu üçlü değerlendirme içerisinde
konuya bakmak lazım. Bunları eğer onaylamıyorsanız, sermayenin özgürlüğünü,
emeğin her açıdan bağımlı olduğunu ve ulus devlet kavramını eğer tartışmaya
açmıyorsanız siz, “Çağın dışındasınız.” “Dünyayı yorumlayamıyorsunuz.”
“Statükocusunuz.” suçlamalarıyla karşı karşıyasınız demektir.
İş ve işçi sağlığı… Değerli
milletvekilleri, sayımız az ama bu Parlamentoda 2002’den beri görev yapan
arkadaşlarım şunu çok iyi anımsayacaklardır: “İş ve işçi sağlığı” dediğimiz
zaman benim aklıma 2003’te görüştüğümüz İş Yasası geliyor, Kamu Yönetimi Reform
Tasarısı geliyor. İş Yasası’nda işçi kavramının, emek kavramının nasıl içinin
boşaltıldığını, nasıl esnek çalışma, ödünç işçi, kiralık işçi, fason işçi,
taşeron işçi kavramlarının bizim bu alanımıza yerleştirildiğini çok iyi
hatırlayacaklardır. Şimdi, içi zaten boşaltılan iş ve işçi kavramının sağlığını
konuşuyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
birbirimizi kandırıyoruz. Yani sermayenin güvenliğini, sermayenin sağlığını her
açıdan sağlamış durumdayız. Şimdi, ölmüş bitmiş iş, emek, işçi kavramlarının
sağlığını burada göstermelik bir yasa tasarısıyla maddeleştirmeye çalışıyoruz.
Maalesef değerli
arkadaşlarım, sermayenin her alanda kâr sağlıklılığı tüm yasal çerçevesiyle
birlikte sağlanmıştır. Son on yılda binlerce işçimizi kaybettik. Binlercesi
sakat kaldı, yaralandı iş kazalarında. Bu konuda siyasi güç, ne yazık ki, ancak
seyirci olabildi; gerekli denetimleri yapmadı, yapamadı, yasal çerçeve
oluşturulamadı. Güvencesiz çalışma, esnek çalışma, iş yeri güvenliği ve işçi
sağlığını güvenceye almama, düşük ücret kavramı, “Dışarıda binlerce insan var
aynı işi daha düşük ücrete yapmak isteyen; beğenmiyorsan çek git.” mantığı,
bütün bunlar bugün için karşı karşıya olduğumuz sorunlar.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, olayın çok boyutu var. Beş dakikada bütün bunları özetlemek mümkün
değil. Ama inanın, sahte demeyeceğim de, illüzyon demokrasisiyle karşı
karşıyayız. Birbirimizi kandırıyoruz. Sizler de iktidar partisi milletvekilleri
olarak belki farkındasınız, belki farkında değilsiniz. Ben, bir muhalefet
milletvekili olarak Meclisin oturduğum arka sıralarından bu illüzyonu çok net
görebiliyorum. Muhalefetle ilgili kısmında tespitlerim oluyor; onu da mert,
yüreklice kendi partim içinde de söylüyorum.
Nasıl bir demokrasi? İleri
demokrasi, güçlü demokrasi, temelli demokrasi, dayanıklı demokrasi, ne derseniz
deyin, getirdiğiniz demokrasi kavramının -bugün için belki nükte gibi olacak
ama- önce bu kavramın demokratikleştirilmesi gerekiyor. Siyasi partilerden
başlayarak diğer alanlara uzanan geniş bir “demokrasinin demokratikleşmesi”
kavramını tartışmaya açmamız gerekiyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çeşitli torba yasalar –demin de söylediğim gibi- konuyla
ilgili yasalar, iş ve işçi sağlığını şimdiye kadar konunun tamamen dışında
bırakmıştır. Burada da taşeronlaşmaya ve sermayeleşmeye uygun bir iş yeri
güvenliği kavramı getirilmeye çalışılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HALUK KOÇ (Devamla) – Bence dayanaksızdır,
eksiktir. Bütün bunların önergelerde tartışılması mümkün olduğunca ele
alınacaktır. Ama sizleri de gelen yasa tasarıları üzerinde gerçekçi olmaya
davet ediyorum. Birbirimizi kandırmadan bu yasama görevini yapmak zorundayız.
Hepinize sevgiler saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi birinci bölümde yer
alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra
ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
Sayın milletvekilleri,
birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.49
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 121’inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
277 sıra sayılı Tasarı’nın
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Sayın milletvekilleri,
İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve 6 milletvekilinin tasarının başlığının
değiştirilmesine ve bu doğrultuda tasarı metninde geçen bir ibarenin tüm
metinde değiştirilmesine yönelik değişiklik önergesi Başkanlığımıza verilmiştir.
Kanun tasarı ve teklifleri
üzerinde verilen değişiklik önergelerine ilişkin hükümler İç Tüzük’ün 87’nci
maddesinde yer almaktadır. 87’nci maddenin birinci fıkrasında “…kanun tasarısı
veya teklifinde bir maddenin reddi, tümünün veya bir maddenin komisyona iadesi,
bir maddenin değiştirilmesi, metne ek veya geçici madde eklenmesi hakkında
milletvekilleri, esas komisyon veya Hükümet değişiklik önergeleri verebilir. Bu
esaslar dairesinde milletvekilleri tarafından Anayasaya aykırılık önergeleri
dahil her madde için yedi önerge verilebilir.” hükümleri yer almaktadır.
Bu düzenlemeden
anlaşılacağı üzere, değişiklik önergelerinin madde bazında belirli bir madde
üzerinde verilmesi gerekmektedir. Bugüne kadarki uygulamalarda da tasarı ve
tekliflerin başlığının değiştirilmesine yönelik önergelerin tasarı ve
tekliflerin 1’inci maddesine bağlı olarak verildiği görülmektedir. Nitekim,
görüştüğümüz tasarının 1’inci maddesi üzerinde verilen iki adet değişiklik
önergesinde tasarı başlığının da değişikliği konu edilmektedir. Ayrıca, kanunun
tüm maddelerini kapsayacak şekilde bir ibarenin tüm metinde değiştirilmesini
öngören bir değişiklik önergesi de 87’nci maddesine uygun düşmemektedir. İç
Tüzük’ün değişiklik önergesiyle ilgili maddesinde yer alan hükümler ve yerleşik
uygulamalar kapsamında konu değerlendirildiğinde, önergenin işleme alınması
mümkün görülmemiştir. Önerge sahiplerinin ve Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
– Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Çelebi.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
– Usul hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN – Efendim?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
– Usul hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
Lehte mi istiyorsunuz
aleyhte mi Sayın Çelebi?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
– Lehinde efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Ruhsar Demirel de aleyhinde…
BAŞKAN – Buyurun.
XI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Süleyman Çelebi ve 6 milletvekilinin tasarının başlığının
değiştirilmesine ve bu doğrultuda tasarı metninde geçen bir ibarenin tüm
metinde değiştirilmesine yönelik önergelerini İç Tüzük’ün 87’nci maddesine
uygun bulmadığından işleme almaması nedeniyle Başkanın tutumu hakkında
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
– Teşekkürler Sayın Başkan.
Öncelikle, işçi sağlığı, iş
güvenliği bütünlüklü bir değişime uğruyor. Maddede değişime uğrama ayrı bir
şey, ayrı bir başlıkta maddenin içeriğinin çok da öncesinde, bütününde bir
değişikliği öngören, sistemi yeniden tanzim eden bir ana başlıkla karşı
karşıyayız.
Geçen burada, Sayın Başkan
sizin Başkanlığınızda, biz bu yasayı görüşürken “Belki konuştuğumuz bu
sıralarda bir iş kazasında bir insan yaşamını yitirmiş olabilir, yitirebilir.”
demiştim ve nitekim de böyle oldu. Tabii öncelikle, Ankara Büyükşehir
Belediyesine bağlı ASKİ şirketinin bir alt işverene verdiği, bir taşerona
verdiği, o taşeronun da bir başka taşerona verdiği, bizim de üç gruptaki
milletvekillerinin şahit olduğu, sabah saat 8.00’de başlayan mesai, gece saat
yaklaşık 11.30’a kadar devam ediyor ve iş kazasından birisini daha yitirmiş
oluyoruz. Adı “iş kazası” oysa iş kazasının çok da ötesinde biz “iş cinayeti”
diyoruz çünkü bir ülkede on beş saat bir insan çalıştırılıyor ve bir ülkede iş
kazalarını önleme konusunda hâlen sığ bakıyor, düz bakıyor ve bu sorunun
çözümüne ilişkin muhalefetin hiçbir önerisi dikkate alınmıyorsa ve burada
tamamen işverenlerin önerilerinin metinde yer aldığı bir düzeye taşınıyorsa bir
kez daha kendimizi sorgulamalıyız.
Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanı Melih Gökçek acaba bu uygulamadan sorumlu mu, değil mi; bunu tartışmaya
ihtiyacımız var. İş sağlığı ve iş güvenliğinden bu kadar kopartılarak “iş
sağlığı” cümlesi yerine şu noktaya geldik: Eskiden biz şöyle bir slogan
atardık: “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek.” Şimdi işverenlerin birliği
sermayeyi yeniyor, bu iş yasasında yeniyor. Bu İşçi Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısı’nda geleceğimiz karartılıyor. Şimdiden uyarıyoruz: Bu yasa sakat, adı
“sakat.” Bu sakatlık ilk önce değiştirilmeden bunun adı değiştirilerek “iş
sağlığı” dediğimizde burada işçi olmayacak, sermaye olacak, sermayenin
çıkarlarını koruyan bir işçi sağlığı ve güvenliği yasası olacak, bunun için
değiştirilmesini öneriyoruz.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Şimdi, tutumum aleyhinde
söz isteyen Ruhsar Demirel, Eskişehir Milletvekili.
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum ve
şehitlerimize Allah’tan rahmet, hepimize sabırlar diliyorum. Bu duruma artık
bir çözüm bulunması için, müzakereden vazgeçip mücadeleye geçmemiz gerektiği
konusunda sanıyorum vicdanlarında herkes hesabını veriyordur.
Bu ilgili konuda bizim de
bir önergemiz var. Biz 1’inci maddede bu başlığın değiştirilmesini ve metin
içindeki konuları ele almıştık. Çünkü önümüzdeki yasa tasarısının adı “İş
Sağlığı.” Oysa bu, iş sağlığını değil, çalışanın sağlığını önceliklemesi gereken
bir durum.
Biliyorsunuz, sanayi
toplumunda “işçi” kavramı daha öndeydi, beden gücüne yönelik çalışmalardan
ötürü. Oysa teknoloji çağındayız, 21’inci yüzyıldayız ve çağın gerekliliği
olarak işçi, memur gibi ayrımlardansa, ister beden ister beyin gücüyle olsun,
tüm çalışanların sağlığının önceliklendiği bir yasa tasarısını Milliyetçi
Hareket Partisi olarak biz öncelikliyor ve önemsiyoruz.
Bu çerçevede verdiğimiz bir
önergemiz bizim de var. 1’inci maddede bunun detaylarını konuşacağız ama ben
yasanın geneli üzerinde de çekincelerimizi koruduğumuzu söylüyorum destek
verecek olmamıza rağmen. Çünkü öncelik, çalışanların hakları, çalışanların
sağlığının korunması. Ergonomi ve işle ilgili güvenlik ve sağlık tedbirlerinin
daha sonra ikincil kazanım olarak ortaya konulması gereken bir süreçteyiz.
Geçtiğimiz hafta perşembe
akşamı yaptığımız yasanın geneli üzerine olan görüşmeler sırasında yaşanan bir
acı olayı hepimiz hatırlıyoruz, burada olanlar en azından hatırlıyorlardır.
Meclisle ilgili bir inşaat sırasında bir işçi hayatını kaybetti. Dolayısıyla
biz zaten Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konuda bir Meclis araştırma
önergesi hazırlıyoruz, ülkemizdeki iş kazaları ve iş güvenliğinin araştırılması
konusunda. Meclisin Genel Kuruluna geldiği zaman bu Meclis araştırma önergemiz,
biz hepinizin destekleyeceğine olan umudumuzu koruyarak tekraren belirtmek
istiyorum ki Milliyetçi Hareket Partisi olarak 1’inci maddede bu konu hakkında
zaten detaylı görüşlerimizi bildireceğiz.
Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Tutumum lehinde söz isteyen
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
– Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ben de öncelikle
şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarına, bütün milletimize
başsağlığı diliyorum. İnşallah, Cenabıhak bu tür acı günleri bir daha bize
göstermez ve milletimizi derinden yaralayan bu tür hadiseler inşallah bir daha
tekrarlamaz.
Değerli arkadaşlar, bu
tartışılan konuyla ilgili olarak Başkanlığın tutumunun lehinde söz aldım.
Nedeni çok açık çünkü İç Tüzük’ün 87’nci maddesine göre verilecek önerge
sayıları belirlenmiştir. Dolaylı ya da doğrudan ya da zımni olarak verilecek
önerge sayıları İç Tüzük’ün 87’nci maddesinde belirtilen sayının üzerine
çıkmasına neden olmamalı.
Biraz önce verilen önerge
eğer işleme konulursa dolaylı olarak bu başlığın isminin geçtiği tüm maddelerin
değiştirilmesi gerekiyor. Hâlbuki, 87’nci maddede çok açık ve net bir şekilde
“…kanun tasarısı veya teklifinde bir maddenin reddi, tümünün veya bir maddenin
komisyona iadesi, bir maddenin değiştirilmesi, metne ek veya geçici madde
eklenmesi hakkında, milletvekilleri, esas komisyon veya Hükümet değişiklik
önergeleri verebilir. Bu esaslar dairesinde milletvekilleri tarafından
Anayasaya aykırılık önergeleri dahil her madde için yedi önerge verilebilir.”
denilmektedir. Dolayısıyla bunun takip edilebilmesi açısından da, mutlaka, her
maddede yapılması önerilen değişikliğin o madde görüşülürken ayrı bir önerge
olarak ya da önergeler olarak verilmesi gerekir. Dolayısıyla biraz önce verilen
bu şekildeki önerge bu kuralı çok açık bir şekilde, net bir şekilde ihlal
ediyor ve Başkanlık da, haklı olarak, 87’nci madde çerçevesinde bu önergeyi
işleme koyamayacağını ifade ediyor. Aksi hâlde, buna benzer yöntemlerle bu
kural uygulanamaz hâle gelir ve her maddede, her maddeyi ilgilendirecek veya
tasarının veya teklifin birçok maddesini ilgilendirecek şekilde bir önerge
verilebilir. Bu şekilde verildiği takdirde gerçekten iş içinden çıkılmaz hâle
ve buradaki konulan kuralın takibini imkânsız kılacak bir hâle gelir. O yüzden,
Başkanlığın zımni olarak 87’nci maddeyi uygulanamaz hâle getiren bu önergeyi
kabul etmesi mümkün değildir ve Başkanlığın bu şekilde ortaya koyduğu yaklaşım
doğru bir yaklaşımdır.
Eğer arzulanıyorsa her
madde geldiğinde, yine, tabii, İç Tüzük hükümleri çerçevesinde ayrı önerge
verilebilir. Önergenin içeriğinin ne olduğunun önemi yok dolayısıyla bu
şekildeki bir önergenin işleme konulması mümkün değildir, Başkanlığın tutumu
doğrudur.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Sayın Başkan, aleyhte söz istiyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
– Aleyhte bitti Sayın Başkan.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Lehte konuştu efendim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
- Aleyhte bitti efendim, iki aleyhte konuşma oldu.
BAŞKAN – İkinci konuşuyor
efendim.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Hakkâri’de şehit edilen
askerlerimizden dolayı büyük bir acı ve ızdırap duyduğumu belirtiyor;
kendilerine Tanrı’dan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum. Acılarını
paylaştığımı da belirtmek istiyorum.
Ama maalesef Türkiye’de bu
acı olayları siyasi iktidar sona erdirmek konusunda en ufak bir çaba
göstermemektedir, bunların üzerinde politika yapmaktadır. Bülent Arınç bugün
diyor ki: “Sayıları çoktu, geldiler, silahları vardı.” Böyle bayağı bir beyanat
verilmez; bu, milletle alay etmek demektir. Bu milletin acılarını paylaşıp
acılarına çare bulunması lazımken siyasi iktidar kendi keyfine bakıyor. Hani
Tayyip Erdoğan Almanya’ya gitmiyordu? Dedi ki: “Askerler şehit oldu. Onun için
gitmiyorum.” O zaman, şu kadar şehit varken, Urfa’da 13 tane vatandaşımız diri
diri yanınca niye acaba Amerika’da, yurt dışında keyfine bakıyor? O zaman,
seyahatini yarım kesip gelmesi lazım.
Şimdi, arkadaşlar, ben bu
AKP’lilere hayret ediyorum. Hangi olay sizin bakanlarınızın bu görevden
ayrılmasına neden oluyor? Şimdi Adalet Bakanlığının makamında oturan kişi… 13
vatandaş bir yanıyor. Geçen gün bir nakil aracında 8 tane vatandaş daha yandı.
Keyfine bakıyor, hiç sorumluluk yok. İnsanda bir vicdan var, bir sorumluluk
duygusu var. Arkadaşlar, bir memlekette 20 tane vatandaş diri diri yanıyor,
sorumlusu Adalet Bakanı; o hâlâ pişkin, yerinde oturuyor. Neyse zamanım da çok
az…
Sayın Başkan, şimdi burada
bir kanun başlığının değiştirilmesiyle ilgili verilen bir önerge… 87’nci
maddede ne diyor? “Kanunlarda veya İçtüzükte aksine bir hüküm yoksa…” Yani
şimdiye kadar böyle bir uygulama oldu mu, olmadı mı, bilmiyoruz. Bir kanunun
başlığı yanlış olursa nasıl düzeltirsiniz?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
– 1’inci maddeyle bağlantılı olarak.
KAMER GENÇ (Devamla) –
Efendim, maddeyle bağlantısı yok. O zaman maddeyle bağlantısı olsa burada
izahınız olmaz. Diyorsunuz ki: “Maddelerde değişiklik olursa…”
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
– Bugüne kadar öyle yaptık.
KAMER GENÇ (Devamla) – Buna
göre, bence, bu önergeyi işleme alırsınız, müzakeresi yapılır, gerekirse kabul
veya reddedilir. Aksi takdirde, siz, başlıktaki bir hatanın önergeyle
düzeltilemeyeceği yönünde burada bir uygulama başlatırsanız, o zaman bu kötü
bir örnek olur. Burada önemli olan akıl ve mantıktır. Yani tamam, İç Tüzük’ü
yapanların her şeyi enine, boyuna düşündükleri düşünülemez. Yani bir kanunun
başlığı eğer metne uymuyorsa -hakikaten bazı kanunlarda bu konularda şey
olabilir- değiştirilir; gerçi şu anda aklıma gelmiyor ama başlık değiştirilmesi
teklif edilebilir, bunu engelleyen bir hüküm yok. Engelleyen bir hüküm
olmadığına göre ve bu müspet bir sonuç doğuracağına göre bence uygulamanızın bu
yolda olması lazım. Yani önergeyi verirler, önerge üzerinde müzakere açılır,
ondan sonra sonuca ulaşılır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) -
Yoksa önergeyi kabul etmezsek çok kötü sonuçları olur, yani daha doğrusu hatalı
sonuç doğurur. Bundan sonraki uygulamalar da böyle olursa, o zaman çok açık ve
seçik hata olan konuları değiştirme imkânımız olmaz.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Tutumumda bir değişiklik
olmamıştır.
Daha önceki açıkladığım
gerekçelerle önergenin işleme alınması mümkün görülmemiştir.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
2.- İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı ile Erzincan
Milletvekili Muharrem Işık’ın; Meslek Hastalıkları ve İşçi Sağlığı Kanun
Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporları (1/605, 2/490) (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN – 1’inci madde
üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 Sıra
Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısı’nın Başlığının “İşçi Sağlığı ve
İş Güvenliği Kanunu Tasarısı” şeklinde değiştirilmesini ve 1. maddesinde yer
alan “iş sağlığı ve güvenliği” ifadesinin yerine “işçi sağlığı ve iş güvenliği”
ifadesinin yazılmasını arz ve teklif ederiz.
İbrahim Binici Erol Dora A. Levent Tüzel
Şanlıurfa Mardin İstanbul
Altan
Tan Sırrı Süreyya
Önder
Diyarbakır İstanbul
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/605)
esas numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısının adının “Çalışan
Sağlığı ve İş Güvenliği Kanunu Tasarısı” ve 1. maddede yer alan “iş sağlığı ve
güvenliği” ibaresinin “çalışan sağlığı ve iş güvenliği” olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mesut Dedeoğlu Nevzat Korkmaz Ruhsar Demirel
Kahramanmaraş Isparta Eskişehir
Ahmet
Duran Bulut Mehmet
Günal
Balıkesir Antalya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277 sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanun Tasarısının 1. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif
ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Levent Gök
Tekirdağ İstanbul Ankara
Uğur Bayraktutan İzzet Çetin Musa Çam
Artvin Ankara İzmir
“Bu Kanunun amacı; iş
kazalarının önlenmesi, işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve
mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi ve geliştirilmesi,
çalışanların korunması için işveren ve çalışanların görev, yetki, sorumluluk,
hak ve yükümlülüklerini düzenlemektir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
– Musa Çam.
BAŞKAN – Musa Çam, İzmir
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın
Başkan, Sayın Bakan, değerli parlamenterler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bugün hayatını
kaybeden askerlerimize Tanrı’dan rahmet ve yaralılara da geçmiş olsun
dileklerimizi iletiyoruz. Bunlardan bir askerimiz de Kütahya Gediz Akkaya
köyünden ve İzmir Buca ilçemizin Yeşilbağlar Mahallesi’nde oturmaktadır. Yarın
toprağa verilecek, kendilerine Tanrı’dan rahmet diliyorum.
Değerli arkadaşlar,
görüşülmekte olan 277 sıra sayılı Kanun Tasarısı, İş Sağlığı ve Güvenliği Tasarısı
olarak önümüze geliyor ama bu kanunun gerçek ismi, 1973 yılında, 1475 sayılı
Kanun ile İşçi Sağlığı ve Güvenliği Yasası’ydı. Bu bir İşçi Sağlığı ve
Güvenliği Yasası’ydı fakat 2003 yılında, AKP’nin iktidara geldiğinin hemen
birinci yılında, 4857 sayılı yeni İş Kanunu’yla birlikte İşçi Sağlığı ve İş
Güvenliği Yasası kaldırıldı, yerine de İş Sağlığı ve Güvenliği olarak
değiştirildi. Böylece burada görülüyor ki AKP’nin işçiye, çalışana baktığı
perspektif ve mantık açık ve net bir şekilde ortada görülüyor.
Şimdi, vermiş olduğumuz
önergeyle kısa bir düzeltme yapıyoruz ve Sayın Bakan ve Komisyon da buna
katılmadığını söylüyor. Ne diyor? Kanun tasarısında diyor ki: “Bu Kanunun
amacı; işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve mevcut sağlık ve
güvenlik şartlarının iyileştirilmesi için işveren ve çalışanların görev, yetki,
sorumluluk, hak ve yükümlülüklerini düzenlenmektir.” Biz buraya, Sayın Bakan,
“iş kazaları”nı getiriyoruz ve “çalışanların korunması”nı getiriyoruz. Siz “iş
kazaları”na karşı değilsiniz. Buna, daha önceki hem Komisyondaki
konuşmalarınızda hem geçtiğimiz Perşembe günü Mecliste yapmış olduğunuz
konuşmada iş kazalarına vurgu yaptınız. Biz bu paragrafa “iş kazaları”nın
eklenmesini getiriyoruz. Bunun hiçbir maliyeti, hiçbir külfeti yoktur ve bu
maddeye mutlaka eklenmesi gerekiyor ama siz buna “Hayır.” diyorsunuz ve
okumadan buna “Hayır.” diyorsunuz.
Ama son yıllarda, değerli
arkadaşlar, madenlerde yaşanan ölümlerin çoğunun özelleştirme, taşeron maden
ocaklarında yaşandığı dikkatlerden kaçmıyor. Madenlerdeki taşeron, alt işveren
uygulamalarının ve özelleştirmenin ölümleri artırdığı bir gerçektir. Ancak
Hükûmet bu itirazlara kulaklarını kapatıp meseleye kader ve fıtrat üzerinden
yaklaşıyor.
30 maden işçisinin yaşamını
yitirdiği 2010’daki iş cinayetinin ardından bölgeyi ziyaret eden Sayın Başbakan
ölümleri madencilik mesleğinin fıtratına ve kadere bağlamış ve inanılması zor
bir üslupla şunları söylemişti arkadaşlar: “Kader konusu malum çevrelerde hemen
istismar konusu yapılmaya başlandı. Ben kaza ve kadere inanmayı anlatmadım. Bu
konuda sizin meşrebinizi ve cibilliyetinizi de biliyorum. Benim anlattığım şey
şu: Bu mesleğin fıtratında bu var. Grizu patlaması dünyanın her yerinde oluyor.
Tutturdular taşeron, taşeron, taşeron...” diye Sayın Başbakan söylüyor. “Senin
kazaya, kadere imanın yoksa o ayrı mesele zaten. Onu ben seninle tartışacak
değilim, onu git sen Diyanet İşleri Başkanı ile konuş, benimle konuşma. Benim
söylediğim mesele başka. Yani bu olayın fıtratında bu var, kaderinde bu var.”
Yani Türkiye’deki iş kazalarını ve iş güvencesinin olmadığı yerlerdeki ölümleri
Sayın Başbakan bu ülkede bir fıtrata bağlıyor ve bir kadere bağlıyor
arkadaşlar.
Geçtiğimiz Perşembe günü
Sayın Çelebi burada konuşurken söyledi, “Her an burada biz konuşurken bir iş
kazası olabilir.” dedi ve Meclisin kanalizasyonunu bağlayan iş yerinde çalışan
yirmi dört yaşındaki Nadir Kekilli kardeşimiz, burada, Meclisin hemen dibinde
hayatını kaybetti arkadaşlar.
Şimdi, biz iş kazasında
hayatını kaybeden Nadir Kekilli’yi burada hem anmak hem de maddeye iş
kazalarını eklemek istiyoruz ama sayın Komisyon ve Sayın Bakan buna “Hayır.”
diyor. Bunu doğru bulmuyoruz arkadaşlar. Neden eklenmesin? Niçin eklenmesin?
Sayın Bakanın burada çıkıp bunu söylemesi gerekiyor.
Sayın Bakandan önceki Sosyal
Güvenlik Bakanı Sayın Dinçer, madende ölenlerden sonra “Güzel öldüler. Bu
konuda ben acı çekmediklerini ve fiziki olarak da güzel öldüklerini buradan
rahatlıkla söyleyebilirim” dediği o meşum konuşmasında taşeron sistemine toz
kondurmuyor ve özel sektörde meydana gelen kazaların kamudan daha düşük
olduğunu iddia ediyor Sayın Bakan.
Yine Sayın Dinçer,
hastaneden otopsi yapılmadan alelacele ailelere verilen ve karışan cenazeler
için “İlk 19 madencimizin bedeninde herhangi bir yanık yoktu, güzel öldüler. 8
madencimizde ise hafif yanıklar vardı, onların kimlik tespitlerinde sorunlar
yaşandı. Maden işçileri ailelerine teslim edildi, aileler huzur içinde. Sadece
2 madencimize ulaşamadık, onlara da ulaşabilmek için çaba harcıyoruz” diyor.
Yani buradaki madenlerdeki ölümü de “Son derece iyi öldüler” diyebiliyor.
Sayın Bakan da “İş kazası
meydana geliyor, meydana gelen iş kazası, size samimiyetimle söylüyorum,
çalışma hayatından sorumlu bir bakan olarak yüreğimi titretiyor. Omuzlarıma
öyle bir yük biniyor ki…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSA ÇAM (Devamla) - …o gün
yerin altına geçmek istiyorum” diyor Sayın Bakanımız. Madem ki yerin altına
geçmek istiyorsunuz Sayın Bakan, bu cümleyi lütfen düzeltin ve önergemizi kabul
edin diyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/605)
esas numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısının adının “Çalışan
Sağlığı ve İş Güvenliği Kanunu Tasarısı” ve 1. maddede yer alan “iş sağlığı ve
güvenliği” ibaresinin “çalışan sağlığı ve iş güvenliği” olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mesut
Dedeoğlu (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Ruhsar Demirel, Eskişehir Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dünyanın gelişmiş
ülkelerinde ileri demokrasinin olduğu, insan haklarının ileri düzeyde ifade
edildiği ülkelerin iş hayatıyla ilgili kanunlarda öncelikler neler? İş hayatına
bağlı meslek hastalıklarının, kazaların, sağlıkla ilgili önceliklerin önemsendiği
ve öne konulduğu yasalar var o ülkelerde. İşte bu sebeple de biz Grubumuz
adına, çalışanların sağlığının önceliklendiği; çalışmanın, işin değil, çalışan
insanların hayatının önceliklendiği bir yasa tasarısı olmasını arzu etmemiz
itibarıyla böyle bir önerge vermiştik. Peki, biz bu önergeyi verdik de, Sayın
Bakan başta olmak üzere Hükûmetin bakanları buna nasıl karşı çıkıyorlar, ben
anlamakta güçlük çekiyorum çünkü 2008 yılındaki Seul Deklarasyonu başta olmak
üzere, Eylül 2011’de imzaladığınız İstanbul Deklarasyonunda da ifadesini bulan
cümleler itibarıyla “İş kazası ve hastalıklarının önlenmesi iş hayatı için
önceliklidir.” ibaresine imza attınız Sayın Bakan. Çalışanların sağlık ve
güvenliğini korumak amacıyla güçlü ve etkin bir sistem kurma maddesinin altına
imza attınız. Önceliğin sadece iş kazalarının önlenmesi değil, çalışanların
iyilik ve refahını artıran bir kültürün yaratılmasına verilmesi konusunda da
imzanız var. Bütün bu imzalarınızı ya tekzip ediyorsunuz ya da… Ben başka bir
şey söylemek istemiyorum bunun yorumu için.
Sayın Bakan, değerli Adalet
ve Kalkınma Partisi milletvekilleri; Seul Deklarasyonu 2008 yılında
Hükûmetimizdeki ilgili bakanlar tarafından imzalanmış bir deklarasyon. İstanbul
Deklarasyonu da -Sayın Bakanın- her zaman gururla da ifade ediyoruz, hepimiz bir
Türk olarak bunu ifade ediyoruz, 19. İş Sağlığı Güvenliği Kongresinin ülkemizde
düzenlenmesi itibarıyla yayınlanmış bir deklarasyon. Bu iki deklarasyon
birbiriyle bağlantılı olup bunlarda -az önce de ifade ettiğim gibi- çalışma
hayatı değil, çalışılan iş değil, çalışan insanların sağlığı önceliklenmiş
deklarasyonlardır ve sonuçta açıklanmış maddelere Hükûmetimiz taraf olmuştur.
Uluslararası sözleşmeler yalnızca imzalanmakla ifade edilmez, bunların hayata
ne kadar geçirildiği, yaşam pratiğimizde ne kadar yer aldığı çok önemli çünkü
bu deklarasyonlara imza atarken çalışma bakanları birebir şu sorumluluğu da
üstleniyorlar: Ülkemizde bu konuyu ulusal gündemde tutmayı, bu konuda toplumsal
duyarlılık sağlama konusunda çalışma yapmayı da öncelikliyorlar.
Ulusal gündemimizde bu konu
var mı? Evet, var, hem de perşembe günü yasayı konuşurken tam da burada,
kürsüde “Şu anda bile bazı çalışanlar canlarından oluyorlar.” derken olan bir
durum vardı. Dolayısıyla biz bu konudaki önergemizin, Sayın Bakan, Hükûmet adına
ve Komisyon üyeleri tarafından neden reddedildiğini anlamakta güçlük çekiyoruz.
Ya imzalarınızı tekzip ediyorsunuz ya da başka bir sebep olmalı bunda çünkü bu
ülkede çalışanların iyilik ve refahını artırma konusunda pek bir gayret
gösterilmediğinin en somut delili yapılan bir istatistik: Yüzde 71 çalışanımız
mutsuz. “Mutsuzum” diyen çalışanlarınızın olduğu yerde, yalnızca çalışan
insanları reddedip çalışma hayatındaki maddi varlıkların güvenliğini ele alan,
yalnızca ergonomiyi, bu tür şeyleri öne alan bir yasa tasarısı 21’inci yüzyıl
Türkiyesi’ne yakışmıyor. 21’inci yüzyıl Türkiyesi, çalışanların haklarını
koruyan, çalışanların sağlıklarını öncelikleyen bir yasayı hak ediyor.
Bu çerçevede, ben, sizleri
tekrar önergemize destek vermeye davet ediyor, teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 Sıra
Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısı’nın Başlığının “İşçi Sağlığı ve
İş Güvenliği Kanunu Tasarısı” şeklinde değiştirilmesini ve 1. maddesinde yer
alan “iş sağlığı ve güvenliği” ifadesinin yerine “işçi sağlığı ve iş güvenliği”
ifadesinin yazılmasını arz ve teklif ederiz.
A.
Levent Tüzel (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Levent Tüzel, İstanbul Milletvekili.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL
(İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; evet, önümüze
getirilen tasarının gerçek isminin “işçi sağlığı ve güvenliği” olarak
değiştirilmesine dönük söz almış bulunuyorum.
Öncelikle Hükûmet ve
hizmetindeki sermaye sınıfı, ülkemizdeki iş cinayetlerinden sorumluluğunu bu
yasayla ortadan kaldırmayacaktır. Özellikle yasanın görüşülmeye başladığı
saatlerde Mecliste kanalizasyon çalışmasında 1 işçinin hayatını kaybetmiş
olması bu gerçekliği göstermektedir. Bu cinayetlerin yaşanmasında işçi
maliyetlerini düşürmek ve üretimin verimliliğini sağlamak adına kârlarından
kısmayan, gerekli tedbirleri ve çalışma koşullarını sağlamayan kapitalistlerin
sorumluluğu açıktır. On yılda on bin ölümün gösterdiği gerçeklik de AKP
İktidarının ve Hükûmetinin bu sistem için çalıştığıdır.
Bakın hatırlayalım ülkemizdeki önemli, altı
çizilen iş cinayetleri: Bugüne kadar tersanede 151 işçinin ölümü, Davutpaşa’da
ve Ostim’de gerçekleşen patlamalar, Bursa, Balıkesir’deki maden kazaları, Bursa
Tekstil Fabrikasında bir yılbaşı gecesi üzerine kapı kapatıldığı için yanarak
ölen 5 işçi kadın, İkitelli’de selde minibüsün içerisinde ölen 8 işçi kadın;
Adana’da, Giresun’da, Erzurum’da barajda, gölette ölenler, Maraş’ta hâlen
toprak altında yatan 9 işçi, Esenyurt’ta çadırda yanan 11 işçi, liste bu
şekilde uzatılabilinir. Peki bütün bunlarda nedir eksik olan yani yasanın
yokluğu mudur eksiklik? Gerçek olan aslında bu bozuk düzende işçinin hayatının
beş para etmemesi, insanlık onuru diye bir kavramın tanınmamasıdır. O nedenle
de iktidar sözcüleri bu iş cinayetleri olduğunda “Kaderdir, işlerinin
gereğidir, üzgünüz, güzel öldüler.” diyerek göz yumdular ve suçların üzeri
bilerek örtüldü. Önce insan değil, önce iş ve kâr diyerek çıkan bu yasanın keza
işçiyi değil işi esas alarak ad konulan bir yasanın işçiye sağlık ve güvenlik
getirmesi mümkün değildir ve aslında bugün yaşanan hiçbir soruna, hiçbir yaraya
da merhem olmayacağını görmemiz gerekiyor. O nedenle de bu yasa tasarısı
hazırlandığında işçiler, emekçiler ve onların örgütleri, meslek örgütleri bu
yasayı onaylamamıştır. İşte, bu siyaset ve yönetim anlayışı, özellikle bugün
gündemimizde olan “uçuş güvenliği ve yolcunun hayatı” diyerek direnenlerin grev
hakkını gasp etmiş, o da yetmemiş, 305 işçiyi işinden etmiştir, hava iş
kolundan söz ediyorum. Şimdi, acımasızca bu koşullarda kaldırılan uçaklarda
çalıştırılan hava yolu emekçilerinin sağlığından ya da güvenliğinden nasıl söz
edilebilecektir?
İşçilerin, emekçilerin
istediği, ILO’ya ya da AB’ye hoşluk olsun diye, laf olsun diye bir yasa
çıkartmak değil, göstermelik yasalar değildir. Sadece sonucunu konuşuyoruz yani
ölümleri, sakatlanmaları ve yaralanmaları. Aslında bütün bir üretim ve hizmet
sürecini, çalışma sürecini konuşmak ve bunu örgütlemek zorundayız, yani çalışma
sürelerinden emeklilik yaşına kadar geçen bütün bir dönemi konuşmak zorundayız.
Bakın, değerli
milletvekilleri, ekonomik büyüme ile övünenler bunun ölen canlar ve yoksullaşan
hayatlar pahasına olduğunu bilmez mi? İş kazalarının büyüyen sektörde ve
özellikle Hükûmetin teşvik verdiği sektörlerde olduğunu, taşeron, kuralsız,
örgütsüz çalıştırmanın acımasız piyasa koşullarına terk edilen alanlarda
olduğunu ve işsizlik koşullarında ölümüne çalışmayı göze alan işçilerin bununla
karşılaştığını bilmemiz gerekiyor. O nedenle, sorumluluğu işverene değil işçiye
yükleyen bu mantık, üstüne üstlük bu alanı ticari bir piyasaya dönüştürmüştür.
Değerli milletvekilleri, bu
illüzyona aldanmayacağız. İşçi sınıfımız ve emekçiler sermayenin kölelik
arzularına boyun eğmeyecektir. Emeğin hakkını alacağı, insanca yaşanılır,
sağlıklı ve güvenceli bir çalışma hayatı için gücümüzü birleştireceğiz, alanlarda
sağlığımıza, onurumuza geleceğimize sahip çıkacağız.
Teşekkür ederim. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanın kısa bir
açıklama talebi vardır, İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesine göre.
Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Ben de bütün şehitlerimize
Allah’tan rahmet diliyorum, milletimize başsağlığı temennisinde bulunuyorum.
Şimdi, üç grubumuz burada
yasanın başlığıyla ilgili, yani “İş Sağlığı ve Güvenliği” başlığı altında
görüştüğümüz bu tasarıyla ilgili değerlendirmelerde bulundular. Bunun “Çalışan
sağlığı ve güvenliği” şeklinde değiştirilmesi veya “İşçi sağlığı, güvenliği”
şeklinde ele alınması şeklinde önerileri oldu.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Çalışma hayatı bir bütün olarak ele
alınmalı, bütün unsurlarını içermeli. Şimdi “İş sağlığı ve güvenliği” dediğiniz
zaman işçiyi de, çalıştıranı da, çalışanı da, iş yerini de içine alan bir
tanımlamadır ve uluslararası bir tanımlama olduğu için biz bu tanımlamayı
yasanın başına koymuş bulunuyoruz, birincisi bu.
FATMA NUR SERTER (İstanbul)
– Uluslararası tanımlama değil. Hayır, uluslararası değil, yanlış.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – İkincisi “Çalışan sağlığı” diye dediğiniz
zaman, o zaman işvereni dikkate almamış oluyorsunuz.
İZZET ÇETİN (Ankara) –
Tüccar siyasetin gereği!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – İş yerini dikkate almamış oluyorsunuz. “İşçi
sağlığı” dediğiniz zaman memur ve diğer unsurları dikkate almamış oluyorsunuz.
Bu gerekçelerden dolayı “İş sağlığı ve güvenliği” tanımlaması bir işletmede
bunların tümünü içerdiği için “İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa Tasarısı” diye
huzurlarınıza gelmiş bulunuyor.
Bir diğer konu da İstanbul
Deklarasyonu son derece önemli. 19’uncu İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi
Türkiye tarafından gerçekleştirilmiş son derece önemli bir kongre. Seul
Kongresine atıfta bulunarak İstanbul Deklarasyonu’nda kabul edilen bazı
hususlar var, bakanlar olarak biz bunları imzaladık. Ne dedik orada? İş sağlığı
ve güvenliğini ülkemizde daha canlı, daha diri bir şekilde tutma sözünü verdik
ve bununla ilgili mevzuat düzenlemesi yapacağımızı söyledik. Biz de hemen, bir
yıl geçmeden, bu yasayla ilgili çalışmamızı tamamladık, huzurlarınıza getirdik,
yani İstanbul Deklarasyonu’nun gereğini yaptık. Burada bir çelişkinin
olmadığını belirtmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
1’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
2’nci madde üzerinde dört
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısının 2 nci maddesinin ikinci
fıkrasının (a) bendinde geçen “askeri” ifadesinin madde metninden çıkarılması
ve aynı fıkraya aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Ahmet Aydın Mine Lök Beyaz
Giresun Adıyaman Diyarbakır
Salih
Koca Emin
Önen
Eskişehir Şanlıurfa
“d) Hükümlü ve tutuklulara
yönelik infaz hizmetleri sırasında, iyileştirme kapsamında yapılan işyurdu,
eğitim, güvenlik ve meslek edindirme faaliyetleri,”
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/605)
esas numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısının 2 inci maddesinin 2
inci fıkrasının c) bendinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Mesut Dedeoğlu Nevzat Korkmaz Ruhsar Demirel
Kahramanmaraş Isparta Eskişehir
Ahmet
Duran Bulut Mehmet
Günal
Balıkesir Antalya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277 sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanun Tasarısının 2. maddesinin ikinci fıkrasının (c) ve (ç) bentlerinin
metinden çıkartılmasını teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Nurettin Demir
Tekirdağ İstanbul Muğla
Dr. Aytun Çıray Uğur Bayraktutan Levent Gök
İzmir Artvin Ankara
İzzet
Çetin Musa
Çam
Ankara İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 Sıra
Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısı’nın kapsamına dair 2. maddesinin
ikinci fıkrasının tüm bentleriyle birlikte madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İbrahim Binici Erol Dora A.Levent Tüzel
Şanlıurfa Mardin İstanbul
Altan Tan Sırrı Süreyya Önder Sebahat Tuncel
Diyarbakır İstanbul İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Sebahat Tuncel, İstanbul Milletvekili.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 277 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci
maddesi üzerine verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten önemli bir konuyu
konuşuyoruz, Türkiye açısından ciddi anlamda bir problem alanı hâline gelmiş iş
sağlığı ve güvenliği konusunda. Biraz önceki maddede aslında bu tartışıldı,
“işçi sağlığı ve güvenliği” olması gerekirken, ne yazık ki “iş sağlığı ve
güvenliği” olarak kabul edildi.
Burada bir yaklaşım
farklılığı var. Bu kürsüde çoğu zaman ifade ettik, meseleye nasıl bakıyorsanız,
hangi zihniyetle bu yasayı hazırladıysanız ona göre de politikalar
oluşturursunuz ya da yasanın genelini ona göre hazırlarsınız. Dolayısıyla,
burada, gerçekten, hani, işçilerin sağlığını, güvenliğini, yaşam hakkını
güvence altına alacak bir düzenlemeden ziyade, yine Hükûmetin her zaman
bildiğimiz gibi neoliberal politikalar çerçevesinde, biraz da Avrupa Birliğinin
uyarıları çerçevesinde, nasıl olur da bu alanda sömürüyü biraz daha
hızlandırabiliriz, burada, diyelim işçilerin, emekçilerin hak ve özgürlük
mücadelesi yerine, işçileri ve emekçileri daha çok çalıştırıp, üzerinden nasıl
daha çok rant elde edebiliriz yaklaşımı çok net, bu aşılmadığı sürece de ne
yazık ki yasalar işçiler lehine, emekçiler lehine bir sonuç elde edemiyor.
Şimdi, biz, bu maddeye
ilişkin, mesela diyelim ki iş sağlığının herkes için bir hak olduğunu, aynı
zamanda bir birey hakkı değil toplumsal hak olduğunu ifade ediyoruz ve buradaki
çekincelerin ya da bazılarının kaldırılmasının uygun olmadığını, özellikle bu
konuda bütün alanlarda, mutlaka, nerede çalışıyorsa çalışsın işçilerin
sağlığını, güvenliğini garanti altına alacak uygulamaların yapılması
gerektiğini düşünüyoruz. Bu bir sorumluluk, yani sosyal devlet olmanın gereği
bu.
Diğer bir konu, aslında
kapitalist bir perspektiften baktığınızda bile, siz çalışanı eğer mutlu
edemiyorsanız, onun yaşamını garanti altına alamıyorsanız, onun emeğinin
karşılığını veremiyorsanız, oradan, üretimden bir şey bekleyemezsiniz. Dikkat
ederseniz ya da bu konuda Hükûmet bir araştırma yapsın, bir araştırma komisyonu
kuralım, sosyal haklarını tamamen sağlayan, iş güvenliği ve iş sağlığı
sağlanmış yerlerdeki işçilerin üretime katılımıyla, bu haklardan yoksun olan,
daha zor koşullarda çalışan insanların üretime katılımını araştırsın,
kapitalist bir perspektiften bakınca bile bu mesele önemlidir yani sen önce
işçine, memuruna ödeyeceksin ki, buradaki üretimi de geliştirebilesin. Avrupa
da bu meseleyi tartışıyor. Mesela Avrupa, artık iş yeri demokrasisini
tartışıyor. Mesele sadece işçiler üzerinden nasıl sömürü yapabilirim değil,
işçileri bu sürece nasıl dâhil edebilirim, patronla işçiyi nasıl
yakınlaştırabilirim, üretim sürecini nasıl daha etkin bir hâle getirebilirim
tartışmaları yürütüyor. Biz, hâlâ burada ölümleri konuşuyoruz. Şimdi, burada
konuşurken bile birçok alanda -inşaatta olabilir, Tuzla tersanelerinde
olabilir, fabrikalarda olabilir, tekstil sektöründe olabilir- iş kazaları
yaşanıyor belki de.
Şimdi, burada bu konuda,
diyelim ki, bazı alanları bunun dışında tutarak iş sağlığı ve iş güvenliği
konusunda bir karar alıyoruz.
Mesela ev eksenli çalışan
kadınlar meselesi ciddi anlamda problem çünkü ev eksenli daha çok kadınlar
çalışıyor. Bu konuda Meclis gruplarına da önerilerde bulundular, dediler ki:
“Bizim hiçbir güvence hakkımız yok, zaten kayıtlı çalışmıyoruz, yaşadığımız
alanda çok ciddi sorunlar var, sağlık sorunları yaşıyoruz.” İmece diye bir
kurum var bu konuda çalışan, yine başka alanlarda, Ev Eksenli Çalışanlar
Sendikası var. Onların ifade ettiğine göre, her yıl onlarca kadın bu alanda
ciddi anlamda sorun yaşıyor ve bunlar sesini bile duyuramıyor. Şimdi, siz bunu
kapsam dışında bırakmışsınız.
Yine, küçük atölyelerde,
tekstil atölyelerinde çalışan insanlar var. Bunlar da diyelim ki, bu kapsam
içerisinde birçok alanda sorunlarla karşılaşıyorlar, bunu da kapsam dışında
tutuyorsunuz. Bu, doğru bir yaklaşım değil. Madem bir kanun çıkaracağız,
gerçekten işçilerin sağlığından bahsediyoruz, gerçekten emekçilerin hak ve
özgürlük mücadelesine en azından bir katkı sunmak istiyoruz, o zaman doğru
düzgün bir yasa çıkaralım.
Sayın Bakan, biz biliyoruz,
AKP Hükûmeti her şeye ekonomik noktadan bakıyor. Bu noktadan bile bakarsanız bu
önemli.
Diğer bir konu, buradaki
problem alanı, aslında, diyelim ki, bu iş sağlığı ve iş güvenliği meselesini
asıl yüklenicilere vermemek ve taşeronlara vermek ya da buradan yeni bir
istihdam alanı açmak, bunun sorumluluğunu taşeron firmalara vermek. Aslında,
Türkiye’de özellikle Tuzla tersanelerinde gördük ki, taşeronlaşma işçilerin
sağlığı açısından, emeğinin karşılığını almak açısından problemli bir şey. Bunu
asıl yükleniciye vermediğimiz sürece ciddi anlamda sorunlarla karşılaşacağız.
Bunun da bir kenara not edilmesi gerekiyor çünkü özellikle taşeron firmaların
çoğu ya akrabasını çalıştırıyor ya diyelim ki, kendi çevresindeki insanları
çalıştırıyor. Onlarla da kısmen anlaşıyor, bu konuda sorun yapmıyor ve
sorumluluk üstlenmiyor.
Şimdi bunun denetimi nasıl
olacak? Yarın gerçekten bu alanda, orada uzman doktor var mı yok mu
tartışmalarının nasıl yapılacağı önemli diye düşünüyorum ve umarım önergemize
destek verirsiniz.
Teşekkür ederim. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının 2. maddesinin ikinci
fıkrasının (c) ve (ç) bentlerinin metinden çıkartılmasını teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Candan
Yüceer (Tekirdağ) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen?
MUHARREM İNCE (Yalova) –
Sayın Çıray.
BAŞKAN – Buyurun.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir ülkeyi medeni kılan en önemli unsurlardan
bir tanesi iş güvenliğidir. Türkiye’nin bu konuda sergilediği manzara maalesef
ülkemiz için utanç vericidir. Türkiye, gayrisafi millî hasıla açısından G-20
ülkeleri arasındadır ama iş kazaları açısından Cezayir ve El Salvador’dan sonra
dünya üçüncüsüdür. Nitekim Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 2011
yılındaki iş kazalarını sorgulayan iki farklı yazılı, sözlü önergesine iki
farklı cevap vermesi de bunun göstergesidir. 2011 yılında iş kazalarında
ölenlerin toplam sayısı bir cevaba göre 587, bir cevaba göre 1.563’tür.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye’de insanlar ölmektedir. İş kazalarında ölmektedir, hapishane yangınlarında
ölmektedir. Bu sabah da -Allah rahmet eylesin- şehitler vererek, şehitler
olarak ölmektedir. Yani bir yandan, siz, yaşayanları yaşatamayacaksınız, diğer
yandan çıkıp, ceninin hayat hakkından söz ederek bir riyakârlık yapacaksınız.
Şimdi, son yirmi dört
saatte 8 şehit verdik. Bu 8 şehit, toplam, 2002 yılında ölen güvenlik gücü
sayısından 2 misli fazladır. Ne yazık ki 2002 senesinde, AKP büyük bir fırsatı
heba etmiştir. 2002 senesinde, defakto olarak terör bitmişti, kaybettiğimiz
güvenlik görevlisi sayısı 6’ydı, Apo “Devletime, milletime yardım etmeye
hazırım, benim annem zaten Türk’tü” diye beyanatlarda bulunuyordu. Tam dört yıl
sırtüstü yattıktan sonra, o dönemde oturup terör örgütüyle pazarlık etmedikten
sonra, tam dört yıl sonra birdenbire ortaya çıktı ve Sayın Başbakan Kürt
sorununu açıkladı Diyarbakır’da. 2002’den 2004, 2005 yılına kadar AKP
iktidarları, Güneydoğu’da terörü kalıcı olarak sonlandırmak adına ekonomik ve
sosyal olarak hiçbir şey yapmadı değerli arkadaşlar. Sonra, 2004-2005 yılında
Kürt sorunundan söz eden Başbakan, bu sabah terör sorunundan söz etmeye
başladı, “Kürt sorunu yok.” demeye başladı. Doğrusu, ilk defa, Sayın Leyla
Zana’yla aynı noktada buluştular. Sayın Zana da verdiği beyanatta Kürt sorunu
olduğunu kabul etmediğini ifade etti. Belli ki yine bir yerlerde Barzani’yle ve
dış gözlemcilerle yeni bir pazarlık ortamının başlamış olduğu anlaşılıyor.
Yalnız -eskiden olduğu gibi- bir yandan devlet görevlilerini pazarlığa
göndereceksiniz bir yandan da sırf anayasal görevlerini yapmak için, kimseyi
öldürmek için değil, sadece Anayasa emrettiği için Güneydoğu’ya gidip görev
yapmak isteyenlerin, gençlerimizin ölümüne sessiz kalacaksınız ve ölmelerine
neden olan siyaseti yapacaksınız.
Bakın, Sayın Demirtaş bugün
bir açıklama yapmış, diyor ki: “PKK her türlü siyasal eylemi bıraksın.” Bir
taraftan 8 kişinin ölümüne neden olacak, şehit olmasına neden olacak saldırı,
bir taraftan da Sayın Demirtaş’ın PKK’ya verdiği talimat. Peki, bunun anlamı
nedir ben size söyleyeyim mi? Bu, PKK’nın muzaffer bir ordu edası içerisinde,
patronun kim olduğunu göstermek için verilmiş bir beyanattır. “Sizin
durduramadığınızı biz durdurabiliriz.” diye verilmiş bir beyanattır. Bunun için
içiniz rahat mı, bilmiyorum.
Değerli arkadaşlar, toplumu
ayrıştırdınız, zannettiniz ki ayrıştırdığınız bu toplumu ümmetçi bir anlayışla
birleştireceksiniz ama yanıldınız, 2002’deki fırsatı kaçırdınız. Üzülerek
söylüyorum ki, tarihe kayıt düşmek için söylüyorum ki 2023 projeniz bugünden
itibaren çökmüştür, ekonomik olarak çökmüştür, siyasi olarak çökmüştür. Allah
size akıl fikir versin, çünkü sizin için hayat hakkı sadece bir propaganda
malzemesinden öteye bir anlam ifade etmiyor.
Hepinize sevgi ve
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Çıray.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/605)
esas numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısının 2 inci maddesinin 2
inci fıkrasının c) bendinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Ruhsar
Demirel (Eskişehir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Ruhsar Demirel, Eskişehir Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına verdiğimiz bu önergeyle istisnalar içinde bulunan “Ev hizmetleri”
fıkrasının çıkarılmasını istemiştik. Ben bu konudaki açıklamaları yapmak üzere
huzurunuzdayım.
Efendim, aslında, Sayın
Bakanın Bütçe Kanun Tasarısı için 14 Aralık 2011 günü bastırıp bütün dağıttığı
metni açarsanız eğer -elinde olanlar-42’nci sayfada Sayın Bakana ait şöyle bir
cümle var: “Bütün çalışanları kapsayan iş sağlığı ve güvenliği kanunu taslağının
en kısa sürede yasalaşmasını hedeflemekteyiz.” diyor Sayın Bakan. Biz de işte
bu cümleden olmak üzere “Madem bütün çalışanlar kapsam içinde olacak, öyleyse
ev hizmetlerinde çalışanlar niye kapsam dışı kalsın?” diye bu önergeyi verdik.
Ancak kendilerinin bütçe nedeniyle dağıttıkları kitapçıktaki “Tüm çalışanlar
kapsam içine alınacak.” ifadelerini şu anda “Katılamıyoruz.” diyerek tekzip
etmiş bulunuyorlar.
Ayrıca, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak, ev işlerinde çalışan -kayıt dışı çalışma ki bunların
çoğunluğu- bu kişilerle ilgili bir Meclis araştırma önergemiz var bizim
Mecliste bekleyen. Bu önergemiz eğer kabul edilip de gündeme gelse ve bir
araştırma yapılsaydı görülecekler şuydu: Ev hizmetlerinde çalışanların
çoğunluğu kadın ve bu kadınların pek çoğu kayıt dışı çalışan kadınlar.
Geçtiğimiz yıl tahminen 51 tane kadının ev hizmetlerinde çalışırken hayatını
kaybettiğine dair gazetelerden toplanmış haberler var. İşte, kadınların bu
kadar hayatını tehlikeye attıkları, kayıt dışı, güvencesiz ve çok ucuz bir
fiyata çalıştırıldıkları bu ev hizmetleri tam da toplumsal cinsiyet ayrımına
vurgu yapan bir durumda.
Bu sebeple de ben, yine,
Çalışma Bakanlığına ait bir kitapçıktan cümleler okumak istiyorum size:
“Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik
faaliyetleri desteklemeyi amaçlamaktadır. Türkiye’nin mevzuatını, AB’nin
çalışma hayatında toplumsal cinsiyet eşitliği mevzuatı ile desteklemek,
toplumsal cinsiyet eşitliği müktesebatı ile uyumlaştırmak Bakanlığımızın
sorumluluğudur.” şeklinde Bakanlığınızca yayınlanmış kitapçıklarda sizlerin
kabulüyle yayınlanmış yazılar var. Efendim, “Bu kitapçıklar yayınlanıyor,
nasılsa kimse okumuyor.” diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Gördüğünüz gibi
çok ciddiyetle okuyoruz, altlarını çiziyoruz hatta ve buralarda toplumsal
cinsiyete çok ciddi vurgular var. Tekraren söylüyorum, ev hizmetlerinde
çalışanların büyük bir kısmı kadınların oluşturduğu bir grup ve bu kadınlar iş
güvencesiz, gelecek güvencesiz olarak çalışıyorlar. İstisnadan çıkarılması, bu
ülkede kayıt dışı çalışan kadınlarımızın can güvenliği başta olmak üzere,
hayata dair farklı güvenceleri elde etmeleri adına önemli ve bu önemlilik tam
da AB’ye uyum için çıkarılmak istenen bazı tasarılara toplumsal cinsiyet
gözlüğüyle bakmak adına çok daha değerli bir anlam kazanıyor diye düşünüyorum.
Ben yüce heyetinizden bu
önergeye, bu açıklamalardan sonra bir kez daha düşünüp destek vermenizi rica
ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısının 2 nci maddesinin ikinci
fıkrasının (a) bendinde geçen “askeri” ifadesinin madde metninden çıkarılması
ve aynı fıkraya aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
“d) Hükümlü ve tutuklulara
yönelik infaz hizmetleri sırasında, iyileştirme kapsamında yapılan işyurdu,
eğitim, güvenlik ve meslek edindirme faaliyetleri,”
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
– Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Çalışmaları hususunda
kendine özel düzenlemeler bulunan bu çalışanların Kanun kapsamında bulunması
ile yaşanacak karışıklık ve mükerrer uygulamalar giderilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
3’üncü madde üzerinde üç
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesi birinci
fıkrasının (m) bendinde yer alan “kuruluşları” ibaresinden sonra gelmek üzere,
“,organize sanayi bölgeleri” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli İlknur Denizli Salih Koca
Giresun İzmir Eskişehir
Mehmet Doğan Kubat Osman Kahveci Ercan Candan
İstanbul Karabük Zonguldak
Ahmet
Haldun Ertürk
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/605) esas numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesine aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Reşat Doğru Nevzat
Korkmaz Ruhsar
Demirel
Tokat Isparta Eskişehir
Mesut Dedeoğlu Ahmet Duran Bulut Mehmet Günal
Kahramanmaraş Balıkesir Antalya
Ali
Öz
Mersin
ş) İş Yeri Hemşiresi; 6283 sayılı Hemşirelik Kanununa göre
hemşirelik mesleğini icra etmeye yetkili, iş sağlığı ve güvenliği alanında
görev yapmak üzere Bakanlıkça yetkilendirilmiş iş yeri hemşireliği belgesine
sahip hemşire/sağlık memurunu,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277 sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanun Tasarısının Tanımlar başlıklı 3. maddesinin (b), (d), (i), (n), (ş)
bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi ve (t) bendinin eklenmesini teklif
ediyoruz.
Saygılarımızla.
Uğur Bayraktutan İzzet Çetin Sedef Küçük
Artvin Ankara İstanbul
Süleyman Çelebi Dr.Candan Yüceer Levent Gök
İstanbul Tekirdağ Ankara
Musa
Çam
İzmir
“b) Çalışan: Kendi özel
kanunlarındaki statülerine bakılmaksızın kamu veya özel işyerlerinde istihdam
edilen yahut çalışan istihdam etmeksizin kendi nam ve hesabına mal veya hizmet
üretimi yapan gerçek kişiyi,”
“d) Eğitim Kurumu: İşyeri
hekimliği, iş güvenliği uzmanlığı ve işyeri hekimi dışındaki diğer sağlık
personelinin eğitimlerini vermek üzere Bakanlık tarafından yetkilendirilen
kurum ve kuruluşlar ile üniversiteler ve meslek kuruluşları tarafından bu iş
için oluşturulan birimleri,”
“i) İşyeri hekimi: İş
sağlığı ve güvenliği alanında görev yapmak üzere meslek kuruluşu tarafından
yetkilendirilen ve Bakanlıkça tescil edilen, işyeri hekimliği belgesine sahip
hekimi,”
“n) Ortak sağlık ve
güvenlik birimi: 50 ve daha az çalışanı olan işyerlerine iş sağlığı güvenliği
hizmeti sunmak üzere gerekli donanım ve personele sahip, Bakanlıkça
yetkilendirilen kamu kurum ve kuruluşları ile hizmet alan işverenler tarafından
ortaklaşa kurulan birimi,”
“ş) Teknik eleman: Teknik
Öğretmen, fizikçi ve kimyager unvanına sahip olanlar ile üniversitelerin
Çalışma Ekonomisi ve Endüstriyel İlişkiler Bölümü ile iş sağlığı ve güvenliği
programı mezunlarını,”
“t) Meslek kuruluşu: Bu
kanunda belirtilen işlerin yürütülmesinde görev alanların üye olmakla yükümlü
bulundukları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarını,”
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Sedef Küçük, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 277 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
3’üncü maddesi üzerinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu gece sabaha karşı
yapılan menfur saldırıda hayatını kaybeden şehitlerimize Allah’tan rahmet,
yakınlarına başsağlığı, yaralı askerlerimize acil şifalar diliyorum. Tüm
ülkemizi yasa boğan bu çirkin saldırıyı şiddetle kınıyorum.
Ayrıca, geçtiğimiz hafta
sonunda, devletin sorumluluğu altında olan, tutuklu da olsalar, hükümlü de
olsalar canları devlet korumasına emanet edilen yurttaşlarımız yanarak can
verdiler. Bu elim olayda hayatlarını kaybeden yurttaşlarımıza da Allah’tan
rahmet, yakınlarına sabır diliyorum. Olayın tüm yönlerinin ve bu cinayetlerde
sorumluluğu olanların bir an önce ortaya çıkarılması gerekmektedir.
Biliyorsunuz, bu kanunun
görüşmeleri sırasında da yeni hizmet binası inşaatında meydana gelen kazada bir
işçimizi kaybettik. Bu, ülkemizin iş güvenliği açısından katetmesi gereken çok
yolu olduğunu ortaya koymaktadır. Kaybettiğimiz işçimize de Allah’tan rahmet
diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre ülkemizde kadınların iş gücüne
katılım oranı yüzde 28,8’dir, işsizlik oranı ise yüzde 11,3’tür. Bu oranların,
OECD ülkeleri, AB ülkeleri, gelişmiş ülkeler arasında en kötü oranlar olduğunu
söylememe herhâlde gerek yoktur, bunu zaten hepimiz biliyoruz.
Maalesef konu kadınlar,
insan hakları, basın özgürlüğü ve hukukun üstünlüğü olunca ülkemizin
uluslararası karnesi hep kırık notlarla dolu oluyor. Bu durumu kanıksamış
olanlar da olabilir ancak bir cumhuriyet kadını, bir birey olarak ben bu duruma
çok üzüldüğümü ve alışamadığımı belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
konuşmamın başında da belirtmiştim, her 3 kadından 1’i iş gücüne katılmaktadır.
Günümüzle karşılaştırma yapılabilmesi için bir örnek vermek istiyorum: 1970
yılında çalışabilecek kadın nüfusunun yüzde 54’ü çalışma hayatına aktif olarak
katılmaktaydı. Bahsettiğim, gelişmiş bir Avrupa ülkesi değil, 1970’lerin
Türkiyesi. Bu istatistikler kadınlarımızın bugün çok ciddi bir istihdam sorunu
yaşadıklarını göstermektedir.
Gayet tabii ki bundan daha
olumsuz örnekler vardır. Örneğin, DPT’nin bir araştırmasında hane halkı
reislerinin yani erkeklerin yüzde 76’sı, kadının ailedeki en önemli görevinin
ev işi ve çocuk bakımı olduğunu ifade etmişlerdir. Ne yazık ki bu zihniyet ve
bu anlayış, bugün de en yetkili ağızlar tarafından ortaya konulmaktadır. Bir
taraftan kadınlara “3 çocuk, 5 çocuk doğurun.” denilmekte, diğer taraftan kreş
açılması konusunda devlet üzerine düşeni yapmamaktadır. Bu, kadınlara “Siz
çalışmayın, evde oturun, çocuk bakın, eşinize hizmet edin.” demekle eş
değerdir. Buna rağmen, çalışmak isteyen kadınların önemli bir kısmı, yaklaşık
yüzde 71’i kayıt dışı çalışmak zorunda kalmaktadır. Herhangi bir iş kolunda
sendikalı olmaya kalktıkları an işlerinden olanlar da kadınlardır. Bir kriz
sırasında ilk işten çıkarılanlar da kadınlardır. Üst düzey kamu yöneticiliği
yapmaları esirgenenler de kadınlardır. 81 il içerisinde yalnızca 1 kadın vali
olması, üst düzey yöneticilerin yalnızca yüzde 13 buçuğunun kadın olması size
makul geliyor mu? Anlaşılan o ki toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin kurbanı olan
kadınlar, iş yaşamı içinde de ikinci sınıf görülmektedirler.
Toplumsal cinsiyet
eşitliğini sağlamak, imzamız olan uluslararası sözleşmelerle üstlendiğimiz bir
yükümlülüktür. Bu, eğitim hakkından kız çocuklarımızın tam olarak
yararlandırılmasıyla mümkün olacaktır. Bu, toplumsal zihniyet kalıplarının
kırılması ile mümkün olacaktır. Ancak, her şeyden önce bu, kadınların temel
hakkı olan gelir karşılığı çalışma hakkının tanınması ile mümkün olacaktır.
Yüce heyetinizin, hangi
kanunu tartışırsa tartışsın bu hususu dikkate alacağına inanıyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/605)
esas numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesine
aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Reşat
Doğru (Tokat) ve arkadaşları
ş) İş Yeri Hemşiresi; 6283
sayılı Hemşirelik Kanununa göre hemşirelik mesleğini icra etmeye yetkili, iş
sağlığı ve güvenliği alanında görev yapmak üzere Bakanlıkça yetkilendirilmiş iş
yeri hemşireliği belgesine sahip hemşire/sağlık memurunu,
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Sayın Başkanım, uygun
bir düzenleme olmakla birlikte, Komisyon çoğunluğumuz olmadığı için
katılamıyoruz ama uygun bir düzenlemedir. Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen?
ALİ ÖZ (Mersin) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Halk sağlığı hemşireliği
kapsamında, sağlığı koruma ve geliştirme kavramları temelinde; işyerlerinde
sağlığı koruma geliştirme, kaza ve meslek hastalıklarını önleme, çalışma
yaşamında riskli bireyler ve girişimler, çalışma ortamındaki riskler ve
değerlendirme gibi öncelikli konular yer almaktadır. Dünyada ve ülkemizde
işyerlerinde hemşireler yer almakta ve temel sağlık elemanı olarak görev
yapmaktadır. Bu teklifle iş sağlığı hemşiresi tanımının tasarı metnine
eklenmesi ve başta kreşler ve okullar olmak üzere tüm işyerlerinde işyeri
hemşireliğinin uygulamaya geçirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesi birinci
fıkrasının (m) bendinde yer alan “kuruluşları” ibaresinden sonra gelmek üzere,
“,organize sanayi bölgeleri” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Uygun bir düzenlemedir
Sayın Başkanım. Çoğunluğumuz yoktur, katılamıyoruz ancak takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Toplulaştırılmış
işyerlerinde daha etkin hizmet verileceği düşüncesiyle eklenmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergeler
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
4’üncü madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının 4. maddesinin 1 nolu
fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Levent Gök
Tekirdağ İstanbul Ankara
İzzet Çetin Musa Çam Uğur Bayraktutan
Ankara İzmir Artvin
Özgür
Özel
Malatya
c) İş sağlığı ve güvenliği
yönünden çalışanların da görüş ve katılımıyla risk değerlendirmesi yapar veya
yaptırır.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Özgür Özel, Manisa Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlarken Hakkâri
ve Hatay’da şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet, acılı ailelerine de
başsağlığı diliyorum.
Albert Camus “Bir ülkeyi
tanımak için o ülkede insanlar nasıl ölüyor ona bakınız.” demiş. Bu ülkede
insanların nasıl öldüğüne bakarsak Sayın Başkan, önlenemeyen trafik kazalarında
dünyada yapılan her 2 trafik kazasından 1’ini yapan 10 az gelişmiş ülkenin
arasında Türkiye.
Devletin korumasındaki
cezaevlerinde suçlulukları ispatlanmamış tutukluların bile cayır cayır yandığı
bir ülke Türkiye.
Millî ya da gayrimillî
olsun istihbarat hatalarından dolayı kendi jetlerinin kendi vatandaşlarını
vurarak öldürdüğü bir ülke Türkiye ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde İş
Sağlığı ve İş Güvenliği Yasa Tasarısı görüşülürken hem de Meclisin yan
tarafında Meclisin kanalizasyon işlerini yapan, bütün sorumluluğun aslında
ASKİ’nin Ankara Su Kanalizasyon İşlerine ait olduğu ama iktidar partisinin
geldiği günden beri teşvik ettiği ve taşeronun taşeronunun çalıştırdığı, iş
güvencesinden mahrum ve son derece sıkıntılı şartlarda saatlerce süren
yorgunluğun üzerine çalışan işçilerin tam da bu tasarı burada görüşülürken
göçük altında kalıp da öldüğü bir ülke Türkiye.
Perşembeyi cumaya bağlayan
gece bizler bu kanunun geneli üzerinde görüşmelere başladığımızda bu talihsiz
kazada kaybettiğimiz Nadir Kekilli, benim de fahri milletvekilliği görevini
üstlendiğim Osmaniye’nin Kadirli ilçesinde yaşayan yirmi dört yaşında bir vatandaşımız,
orada yaşayan bir ailenin burada ekmeğini arayan bir çocuğuydu. Nadir
Kekilli’yle birlikte o gece çukura giren, göçük altında kalan ve tesadüfen
üzerine düşen kalınca bir parça sayesinde hayatı kurtulan Mehmet Çoban, Nadir
Kekilli’yle birlikte neredeyse otuz altı saattir hiç uyumadan çalıştıklarını
anlattı bize.
Biz Osmaniye’de aileyi
ziyaret ettik. Acılı ailenin geçim şartlarıyla ilgili anlattığı ve bu işe olan
muhtaçlıklarıyla anlattıkları hepinizin yüreğini burkacak nitelikteydi.
Nadir İzmir’de, Mehmet ise
İstanbul’da aynı şirketin benzer işlerinde çalıştılar. O gün sabahleyin acilen
Ankara’ya çağırıldı. Yirmi dört saatlik yorgunluğun üstüne biri İzmir’den, biri
İstanbul’dan yolculuk yaptılar, buraya kadar geldiler ve saat sekizde de o
çukurun içine girdiler. Ertesi sabah saat sekizde Meclis bu işin bitmesini
istiyordu ve “Çok yorgunuz, uykusuzuz, bu işi yapamayız.” demelerine rağmen
ustabaşıları onları dinlemedi, “Bu iş sabaha kadar bitecek.” dedi. Başlarında
baretleri yoktu, içeride aydınlatma eksikti, güvenliği alınması gereken
duvarlar yapılmamıştı ve yan tarafta trafiğin kapatılması gerekirdi
vibrasyondan, titreşimden dolayı çökme olmasın diye ama trafik de akmaya devam
ediyordu. Göz göre göre bu 2 arkadaş ölüm çukuruna gitti ve içlerinden bir
tanesi burada hepimizin yüreklerini dağlayan bir biçimde… Hep birlikte
kendisinin arkasından rahmet okuyoruz, iyi dileklerimizi ailelerine iletiyoruz.
Ama taşeronlaşma, daha
düşük ücretle çalıştırmanın, karın tokluğuna çalıştırmanın, işçi haklarını yok
sayarak çalıştırmanın, kıdem ve ihbar tazminatsız çalıştırmanın, insan değil,
âdeta köle çalıştırmanın adıdır. Bu sistem, çalışma ilişkilerini güvensizleştiren,
çalışma saatlerini esnekleştiren, kuralsızlığı kural, kanunsuzluğu kanun kılan
katil bir sistemdir. Esnek, kuralsız, kayıtsız, uzun ve taşeronda çalışma,
çıkardığınız kanunun adı ne olursa olsun işçinin sağlığını ve güvenliğini
korumaz, korusa korusa işverenin biraz daha kâr etmesini, işçiyi biraz daha
sömürmesini sağlar. İşte böyle bir durumla karşı karşıyayız.
İş güvenliği ve işçi
sağlığı meselesiyle ilgili bu taslağa muhalefet olarak çok olumlu katkılar
sunmak istedik, bu katkılarımız minimal düzeyde kaldı. Tam, kanun bizim karşı
oyumuza rağmen Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edildiğinde, Komisyonumuzda
görev alan bütün milletvekillerine birer çanta geldi Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığından. Çantanın içinden böyle bir kuka çıktı. Bu aslında bir flash disk
ama kukanın üzerinde yazıyor ki -İngilizce yazıyor- “Sağlıklı, güvenli iş yeri
alanı; sağlıklı iş yeri alanı.” Sayın Bakanım, böyle uyarılar tehlikenin olduğu
yerlere konur; “ıslak zemin” dersiniz, “Bir şey dışarıdan düşebilir.” dersiniz,
böyle bir şey konur. “Dikkat, bu iş yeri sağlıklıdır.” diye bir uyarı olmaz.
Ama Türkiye’de, gerçekten, sağlıklı ve güvenli bir iş yeriyle ilgili bir şey
bulunursa buraya işaret koymak lazım. Ben, herhâlde, burası öyledir diye
koyacaktım ama Sayın Salim Uslu’nun buraya yaptığı taarruzlardan sonra herhâlde
artık bu kürsü de o kadar güvenli değil.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
5’inci madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının 5. Maddesinin (b)
bendinin “kaçınılması mümkün olmayan riskleri analiz etmek ve riskli işlerde çalışanları
bu işten katiyen uzak tutmak veya çalışma sürelerini kısaltmak” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr.Candan Yüceer Süleyman Çelebi Ali Rıza Öztürk
Tekirdağ İstanbul Mersin
Levent Gök İzzet Çetin Musa Çam
Ankara Ankara İzmir
Uğur
Bayraktutan
Artvin
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının
5’inci maddesinde verilen önerge üzerinde söz aldım, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bugün
Türkiye’de “iş kazası” denilen olayların aslında cinayet olduğunu söylersek
abartı sayılmaz çünkü Türkiye bu konuda derecelere sahiptir; dünyada üçüncü,
Avrupa’da birinci konumdadır.
Aslında, “kaza” hepimizin
bildiği gibi, gerçekleşmesi önceden öngörülemeyen ve dolayısıyla,
gerçekleşmemesi için herhangi bir önlem alınması olanağı bulunmayan bir riskin
gerçekleşmiş olması hâlidir. Oysa Türkiye’de “iş kazası” adı altında yaşanan
cinayetlerin pek çoğunda önceden gerçekleşmesi tahmin edilemeyen herhangi bir
risk söz konusu değildir. Bile bile, bağıra bağıra olaylar olmakta, insanlar
ölmekte ama, bundan önceki Çalışma Bakanımızın söylediği gibi, güzel güzel
ölmektedir. Hâlâ bugün, Afşin Elbistan’da, 2’si mühendis olmak üzere 10 kişi
toprak altındadır. Zonguldak’ta 17 Mayıs 2010’da meydana gelen kazada, 2’si
maden mühendisi olmak üzere, 30 emekçiden 2 tanesi gerçekten aylar sonra
kurtarılmıştır.
Değerli arkadaşlarım, bugün
işçiler, çalışanlar iş kazasının nedeni değil, korumasız tarafıdırlar. Bugün,
çalışan, üretim sürecinin parası ödenerek kolayca tedarik edilebilen bir unsuru
hâline getirilmiştir. Bugün, çalışanın değeri emeğinin fiyatıyla ölçüldüğünden,
çalışanın bir insan olarak taşıdığı yaşama hakkı bu üretim sürecinde dikkate
alınmamaktadır. Türkiye’de bugüne kadar, üretim, işletme çıkarları, bireysel
çıkarlar, üretim için üretim her zaman iş güvenliği ve işçi sağlığından önce
gelmiştir. AKP İktidarında sorun daha da büyümüştür. AKP İktidarında uygulanan
neoliberal politikalarda özelleştirme, taşeronlaştırma, işletme kârları,
ihracat ve benzeri olgular temel başarı ölçütleri olarak ele alınmış, hiçbir
şekilde bu unsurların arka planında üreticiye, yani emeğe, çalışana yer
verilmemiştir. Üretim sürecinin merkezine insan konulmadığı için, işçi sağlığı
sorunu toplumun genel sağlığının bir parçası olarak görülmediği için sorun
yanlış bir temelde tartışılmıştır.
Gerçekten bugün yapılması
gereken, iş kazalarını basit bir sağlık sorunu veya üretime ilişkin teknik bir
mesele olarak görmemektir. İş kazasını, insanla ilgili, sosyal yanı ağır basan
bir sorun olarak görmek gerekmektedir. Bu nedenle, iş kazası ve meslek
hastalıklarının sosyallikten soyutlanarak teknik bir sürecin yol açtığı sağlık
sorunu olarak görülmemesi gerekir. Üretim sürecinin merkezine insan ve çalışan
konulmadığı sürece, işçi sağlığı sorunu toplumun genel sağlığının bir parçası
olarak görülmediği sürece sorun yanlış bir temelde tartışılıyor demektir. Bu
nedenle iş kazası ve meslek hastalıklarının sosyallikten soyutlanarak teknik
bir sürecin yol açtığı sağlık sorunları olarak ele alınmaması gerekir.
Değerli milletvekilleri,
işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunu önemsediğimiz için ve Türkiye’de
gerçekten işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yaşanan kazalar, üretim
kayıpları, yaralılar ve iş günü kayıpları “korkunç facia” denilebilecek
boyutlara eriştiği için 23’üncü Dönemde Meclis araştırması açılması istemiyle
bir önerge vermiştim ama bu önergemiz kabul görmedi. 24’üncü Dönemde de yine bu
önergeyi verdik.
Bugün gerçekten Türkiye’de
artık işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda alınacak önlemler maliyet artırıcı
unsurlar olarak görülmektedir ve işverenler sürekli korunmaktadır, mevcut yasal
mevzuatlar bile uygulanmamaktadır ve bunların denetimi de yapılmamaktadır.
1976 yılında staj için
Zonguldak Havzası’na gittiğimde kafam basınçlı boruya çarpmıştı. Ben çıkardım
bareti, baktım kafamda bir şey var mı diye, bir maden çavuşu bana “Kafana
bakma, stim borusuna bir şey olmuş mu ona bak çünkü burada insanın canı stim
borusundan daha değerli değildir.” dedi.
Ben çalışanların da insan
olduğu gerçeğini unutmamamız dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
6’ncı madde üzerinde üç
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin birinci
fıkrasının (e) bendinin madde metninden çıkarılmasını ve aynı maddenin üçüncü
fıkrasında yer alan “görevlendirilmesi gereken” ibaresinin “görevlendirilen”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet Doğan Kubat Enver Yılmaz
Giresun İstanbul İstanbul
Salih Koca Fevai Arslan Osman Çakır
Eskişehir Düzce Düzce
Ali Şahin Mustafa Hamarat İsmail Aydın
Gaziantep Ordu Bursa
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277 sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanun Tasarısının 6. maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri ile
ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş; ikinci fıkradan sonra gelmek üzere
bir fıkra eklenmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Salih Fırat
Tekirdağ İstanbul Adıyaman
Levent Gök Uğur Bayraktutan Musa Çam
Ankara Artvin İzmir
“(a) İşveren; mesleki risklerin önlenmesi ve bu risklerden
korunulmasına yönelik çalışmaları da kapsayacak işçi sağlığı ve iş güvenliği
hizmetini sunmak için; çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerinde (A) sınıfı,
tehlikeli sınıfta yer alan işyerinde en az (B) sınıfı, az tehlikeli sınıfta yer
alan işyerinde en az (C) sınıfı belgeye sahip iş güvenliği uzmanı ile bütün
tehlike sınıflarında yer alan işyerlerinde işyeri hekimi, işyeri hemşiresi ve
işyerinin büyüklüğüne göre diğer sağlık personeli görevlendirir. 50’den az
çalışanı olan işyerlerinden, bünyesinde bu vasıflara sahip personel bulunmayan
işyerleri ile çalışan istihdam etmeksizin kendi nam ve hesabına mal veya hizmet
üretimi yapanlar bu hizmetin tamamını veya bir kısmını ortak sağlık ve güvenlik
birimlerinden alabilirler.”
“(b) İşveren işçi sağlığı ve güvenliğinin kendisine yüklediği
yükümlülükleri yerine getirmek amacıyla araç, gereç, sağlık hizmetinin sunumuna
uygun mekan veya sağlık birimi ve zaman gibi gerekli bütün ihtiyaçları
karşılar.”
“(2) 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu
kapsamındaki kamu kurum ve kuruluşlarından çalıştırdığı personel sayısının
azlığı sebebiyle bünyesinde gerekli personeli çalıştırma yükümlülüğü
olmayanlar, işçi sağlığı hizmetlerini Sağlık Bakanlığına ait kuruluşlardan
doğrudan alırlar. Tam zamanlı personel istihdamı gerekmeyen hallerde ilgili
personel kısmi zamanlı olarak istihdam edilebilir.”
“İşyerlerinden, çok tehlikeli sınıfta 500, tehlikeli sınıfta 750
ve az tehlikeli sınıfta yer alanlardan 1000 ve daha fazla çalışanı olan
işyerlerinin tam süre işyeri hekimi istihdam etmesi zorunludur.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/605) esas numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu Tasarısının 6’ncı maddesinin 3. fıkrasının tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mesut Dedeoğlu Ruhsar Demirel Ali Öz
Kahramanmaraş Eskişehir Mersin
Erkan
Akçay Mehmet
Günal
Manisa Antalya
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Ali Öz, Mersin Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle, bugün tüm ulusumuzu yasa boğan, Hakkâri ve Hatay’da
menfur saldırılar sonucunda hayatını kaybeden şehitlerimizi rahmetle anıyor,
yaralılara acil şifalar diliyorum. Türk milletinin başı sağ olsun.
Görüşmekte olduğumuz İş
Sağlığı ve Güvenliği Yasa Tasarısı’nda eleştirdiğimiz ana konulardan bir tanesi
şu: Bu kanun yapılırken esas alınması gereken işçi sağlığı ise, işçi sağlığının
korunup geliştirilebilmesi için iş yeri hekimi, iş güvenliği uzmanı, iş yeri
hemşiresi ve iş yeri sağlık ve güvenlik biriminde görevlendirilecek diğer
personelin hak, yetki ve sorumluluğunun özellikle işverenden bağımsızlıklarını
sağlayacak, bu suretle etkin görev yapmalarının önünü açacak olan iş güvence
sistemlerinden hiçbirinin kanun tasarısında yer bulmamış olmasını önemle
vurgulamak gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, iş
FFyeri hekimini getirip koyuyoruz. İş yerinde bir hekim arkadaş çalışıyor.
Bunun patronu işveren olduğu sürece, bunun maaşını işveren ödediği sürece
burada iş sağlığının üstünde işçi sağlığını ön planda tutmasının mümkün
olmadığını ifade etmek istiyorum. Yine kanunun bazı maddelerinde iş yerlerinde
iş sağlığını ve işçi sağlığını koruyabilme adına 3’üncü maddede vermiş
olduğumuz, Hükûmetin ve Genel Kurulun kabul etmiş olduğu iş yeri hemşiresinin
mutlak surette istihdam edilmesi gerekiyor.
Bu kanunun geneline
baktığımız zaman, çoğunun işverenin lehine olduğu, işverenlerin isteklerinin
çoğunun kanun maddelerinde yer bulduğunu maalesef üzülerek görüyoruz.
Dolayısıyla asıl amacın iş sağlığı, ötesinde işçi sağlığı merkezine odaklanacak
olursa kanunun bugünkü hâliyle kabul edilebilir olmuş olmasına rağmen, hâlâ
eksik çoğu yerinin olduğunu ifade etmek gerekmektedir.
Özellikle belirttiğimiz
şeylerden bir tanesi şu: İş yeri hekimliğinin ve iş yerinde çalışacak olan
hemşirelerin işverenle bağını kesmeden, istediğimiz kadar iyi madde yapalım,
istediğimiz kadar iyi kanun düzenleyelim, sonuçta bu, ülkemiz için bozuk bir
sicile sahip olduğumuz iş kazalarından ve meslek hastalıkları ölümlerinden
ülkemizi kurtaracak bir durum olmayacaktır. Dolayısıyla gerek iş kazalarını
azaltmak gerekse meslek hastalıklarına maruziyeti önleme adına iş yerinde
eğitimi ön plana alan, iş yerinin ortamının ve çalışanların maruziyetleri
noktasında aydınlatıcı bilgi vermesiyle sorumluluk içerisinde olan bu
elemanların mutlak suretle iş yerlerinde istihdam edilmesi gerekmektedir.
Tam Gün süresiyle sadece
bir iş yeri hekiminin bu sorumlulukların hepsinin üstünden gelmesi mümkün
değildir. Hele ki bir de burada çalıştırdığınız iş yeri hekimi maaşını alma
bakımından yani ekonomik bakımdan işverene mahkûmsa buradan çok ciddi sonuçlar,
çok olumlu sonuçlar çıkmayacağı aşikârdır. Komisyonlarda görüşülürken de
özellikle iş sağlığı güvenlik merkezinde bu işin temelinde yatan, bu işin
tabana doğru yayılımını hızlandıracak olan, eğitimini verecek olan buradaki
hekimlerin sosyal haklarının düzenlenmesi noktasında da ısrarla vurgulamalar
yapmıştık. Tekrar komisyona geldiğinde, Maliyenin reddetmesi neticesinde bazı
önergelerin geri çekilmesiyle, burada çalışacak olanların maalesef bu ekonomik
düzenlemeden mahrum bırakılacağı endişesine kapıldık. Umarım ki ilerleyen
maddelerde, özelikle iş sağlığı ve güvenliği merkezinde istihdamında zorlanılan
iş yeri hekimlerinin ekonomik ve özlük haklarının iyileştirilmesi sağlanır,
dolayısıyla da buradan başlayacak olan, tüm sanayide ve ekonomide önemli yer
tutan iş merkezlerine, iş alanlarına ve işverenlere nelerin, nasıl yapılacağı
noktasındaki bilgi dalga dalga yayılır. Dolayısıyla da bu bilinçle, iş
kazalarının ve meslek hastalıklarının önüne geçilmesi noktasında faydalı işler
yapılmış olacağı kanaatindeyim. Dolayısıyla, iş yerinde sadece iş yeri hekimi
sorumluluğuna işi bırakmadan aynı zamanda iş yerinin önleyici hekimlik görevini
de yapan iş yeri hemşireliği, iş hijyeni uzmanı noktasında da çalışmalar yapılmasına
ihtiyaç olduğunu ifade ediyor, yetersiz olmakla beraber gündeme alınmış
olmasını bile önemsediğimiz bu kanunun memleketimize hayırlı olmasını temenni
eder, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının 6. maddesinin birinci
fıkrasının (a) ve (b) bentleri ile ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş; ikinci fıkradan sonra gelmek üzere bir fıkra eklenmesini arz ve
teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Candan
Yüceer (Tekirdağ) ve arkadaşları
“(a) İşveren; mesleki
risklerin önlenmesi ve bu risklerden korunulmasına yönelik çalışmaları da
kapsayacak işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetini sunmak için; çok tehlikeli
sınıfta yer alan işyerinde (A) sınıfı, tehlikeli sınıfta yer alan işyerinde en
az (B) sınıfı, az tehlikeli sınıfta yer alan işyerinde en az (C) sınıfı belgeye
sahip iş güvenliği uzmanı ile bütün tehlikeli sınıflarında yer alan
işyerlerinde işyeri hekimi, işyeri hemşiresi ve işyerinin büyüklüğüne göre
diğer sağlık personeli görevlendirir. 50’den az çalışanı olan işyerlerinden,
bünyesinde bu vasıflara sahip personel bulunmayan işyerleri ile çalışan
istihdam etmeksizin kendi nam ve hesabına mal veya hizmet üretimi yapanlar bu
hizmetin tamamını veya bir kısmını ortak sağlık ve güvenlik birimlerinden
alabilirler.”
“(b) İşveren işçi sağlığı
ve güvenliğinin kendisine yüklediği yükümlülükleri yerine getirmek amacıyla
araç, gereç, sağlık hizmetinin sunumuna uygun mekan veya sağlık birimi ve zaman
gibi gerekli bütün ihtiyaçları karşılar.”
“(2) 4/1/2002 tarihli ve
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamındaki kamu kurum ve kuruluşlarından
çalıştırdığı personel sayısının azlığı sebebiyle bünyesinde gerekli personeli
çalıştırma yükümlülüğü olmayanlar, işçi sağlığı hizmetlerini Sağlık Bakanlığına
ait kuruluşlardan doğrudan alırlar. Tam zamanlı personel istihdamı gerekmeyen
hallerde ilgili personel kısmi zamanlı olarak istihdam edilebilir.”
“İşyerlerinden, çok
tehlikeli sınıfta 500, tehlikeli sınıfta 750 ve az tehlikeli sınıfta yer
alanlardan 1000 ve daha fazla çalışanı olan işyerlerinin tam süre işyeri hekimi
istihdam etmesi zorunludur.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Salih Fırat, Adıyaman Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
SALİH FIRAT (Adıyaman) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 277 sıra sayılı Yasa
Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerinde değişiklik önergesi vermiş bulunmaktayım.
Önerge üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce,
bugün Hakkâri ilimizde şehit olan askerlerimize ve yine, cumartesi günü
Şanlıurfa Cezaevinde çıkan yangında canlı olarak yanan vatandaşlarımıza
Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum.
Ne yazık ki ülkemizde
insanlar yaşamlarını yitirmeden önlem almak imkânsız hâle gelmiştir.
Cezaevlerindeki koşulların insanca yaşama elverişli olmadığı, gerek sivil
toplum örgütleri gerekse de meslek odaları tarafından rapor edilmiş olmasına
rağmen, Bakanlık tarafından hiçbir düzenleme yapılmamıştır.
Bu olaya ilişkin olarak
Sayın Adalet Bakanı, ihmal ve kusuru olanlar hakkında gerekli yaptırımların uygulanacağını ve üzerinin
örtülmesinin söz konusu olamayacağını söylemiştir. Sayın Bakan sorumlu arıyor.
Ben, buradan sorumluyu kendisine söyleyeyim: Sorumlu, Ergenekon ve KCK
operasyonları adı altında, seçilmiş kadroları ve sizin gibi düşünmeyen herkesi
cezaevlerinde tutsak ederek cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayısını
kapasitenin neredeyse 3 katı fazlasına çıkaran siz ve mensubu olduğunuz
Hükûmettir. Tabip odalarının ve baroların tüm uyarılarına rağmen önlem almayan
Bakanlığınız bu ölümlerin sorumlusudur. Bu yüzden, Sayın Adalet Bakanının
derhâl istifa etmesi gerekmektedir.
Evet, biraz önce de
belirttiğim gibi, insanlar yaşamlarını yitirmeden yasal düzenlemeler
yapmıyoruz, gerekli tedbirleri almıyoruz. Bu tasarı da ancak binlerce işçimiz
öldükten sonra gündeme gelmiştir. Ancak yine de içi boş bir tasarıdır. Ne yazık
ki verilen kayıplar yeterli olmamış gibi “Yürürlük” maddesinde şu
denilmektedir: Bir ila iki yıl daha geçecek. Yani bir ve iki yıl içinde daha
binlerce işçimiz ölecek ki ondan sonra bu yasa tasarısı uygulamaya geçsin.
Ayrıca, sağlık hizmetinin
bir ekip hizmeti olduğu gerçeğinden hareketle, iş yeri hekiminin yanı sıra iş
yeri hemşiresinin de çalışan sağlığı hizmeti sunan ekip içinde bulunması
gerekli görülmüştür.
Yine, tasarının 6’ncı
maddesindeki “mekân” ibaresi muğlak bir ifade olduğundan ve iş yerindeki sağlık
birimini tam karşılayamadığından, değişiklik önergemizde “mekân veya sağlık
birimi” ifadesi kullanılmıştır.
Tasarının 6’ncı maddesinin
2’nci fıkrasında, Kamu İhale Kanunu kapsamındaki kamu kurum ve kuruluşlarının,
iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini, Sağlık Bakanlığına ait döner sermayeli
kuruluşlardan doğrudan alabileceği gibi 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümleri
çerçevesinde de alabileceği belirtildiğinden, suiistimale açık bir durum
oluşturulmaktadır. Bu hizmetin alımında kamu yararı gözetilmeyecek, yandaşlar
tarafından kurulan özel sağlık birimlerinden bu hizmet alınacaktır. Bu nedenle,
değişiklik önergemizde, yeterli sayıda çalışanı bulunan kamu kurum ve
kuruluşlarında gerekli personeli bünyesinde bulundurma zorunluluğu, yeterli
sayıda çalışanı olmayan kamu kurum ve kuruluşlarında ise doğrudan Sağlık
Bakanlığından hizmet alınması suretiyle yürütülebileceği öngörülmüştür.
Ayrıca, vermiş bulunduğumuz
değişiklik önergesinde, tehlike derecesine göre tam süre iş yeri hekimi
istihdam etmesi zorunlu olan iş yerleri belirlenmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu
yasada “işçi” kelimesinden korkulmuştur. Tamamen sermayeyi korumaya yönelik bir
yasadır. “İşçi” kelimesinden korkmamamız gerekiyor. Bakın, bir deyim vardır,
“Cana gelen, mala gelsin.” deyimi vardır. Bu, atasözü hâlinde yerleşmiştir
ülkemizde, ama ne yazık ki, bu yasada “Mala gelen, cana gelsin” göz önüne
alınmıştır. O yüzden öncelik olarak işçi sağlığı göz önüne alınmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
tasarının, iş sağlığı ve güvenliği açısından gerçek amaca hizmet edebilmesi
için bu değişiklik teklifi verilmiştir. Hepinizin, siyasi kaygıları bir tarafa
bırakarak, esas olanın insan ve insan sağlığı olduğunu gözetip, değişiklik önergemize
kabul oyu vermenizi bekliyor, hepinizi saygı ile selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin birinci
fıkrasının (e) bendinin madde metninden çıkarılmasını ve aynı maddenin üçüncü
fıkrasında yer alan “görevlendirilmesi gereken” ibaresinin “görevlendirilen”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılıyoruz efendim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
– Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıda kurgulanan ortak
sağlık ve güvenlik birimlerinin yapısının korunması ve kurgulanan yapının
serbest rekabet şartlarında devam ettirilmesi amaçlanmıştır. Ayrıca üçüncü
fıkranın uygulamasındaki tereddütleri gidermek için söz konusu ifadede değişiklik
yapılmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
7’nci madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısın 7. Maddesinin (b)
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını ve üçüncü fıkrasından sonra gelmek
üzere aşağıdaki (4) nolu fıkranın eklenmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr.Candan Yüceer Süleyman Çelebi Uğur Bayraktutan
Tekirdağ İstanbul Artvin
Levent Gök Musa Çam İzzet Çetin
Ankara İzmir Ankara
“(4) bu fıkra kapsamında iş
sağlığı ve güvenliği hizmeti verecek kuruluşların tespitinde 4734 Sayılı Kamu
İhale Kanunu hükümleri uygulanır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Uğur Bayraktutan…
BAŞKAN – Uğur Bayraktutan,
Artvin Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) –
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 277 sıra numaralı
İşçi Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı’nın 7’nci maddesindeki önerge
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce
-bütün milletvekilleri dile getirdiler- dün sabaha karşı yapılan menfur
saldırıda hayatlarını kaybeden kıdemli çavuş Ali Gümüş, piyade onbaşı Cahit
Kılıç, piyade onbaşı İsa Sayın, piyade er Umut Bulut, piyade er Ali Yasin Erosmanoğlu,
piyade er Mustafa Türkmen, piyade er Yaşar Doymuş, ulaştırma er Samet Bütün’ü,
bütün şehitlerimizi saygıyla anıyorum, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Bütün ailelerin acılarını yürekten paylaşıyorum.
Burada kanun tasarısının
7’nci maddesine bir dördüncü fıkra eklenmesiyle ilgili söz aldım, bu fıkrada
da, “Bu fıkra kapsamında iş sağlığı ve güvenliği hizmeti verecek kuruluşların
tespitinde 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümleri uygulanır.” ibaresinin bu
maddeye eklenmesini talep ediyoruz. Buradaki gerekçemiz de şudur: Teklif ile,
10 işçiden az çalışanı bulunan işyerleri açısından verilecek destek
hizmetlerini sunacak kuruluş veya şirketlerin tespitinde objektif kriterlerin
oluşturulabilmesi ve rekabetin sağlanabilmesi amacıyla şirketlerle Bakanlık
arasındaki sözleşmelerin Kamu İhale Kanunu hükümleri ve kriterleri çerçevesinde
belirlenmesini teklif etmekteyiz değerli arkadaşlarım.
Şimdi bunu yapmamızdaki, bu
teklifte bulunmamızdaki amaç şudur: Özellikle -biraz önce milletvekili
arkadaşlarım da bahsettiler- son on yıldaki yani iktidarınız dönemindeki iş
kazalarında, ölümlü iş kazalarında 11 bin kişiye yakın canı kaybetmiş
bulmaktayız. Bu, ortalama yıl başına 1.100 ölüm demektir. Bunu eğer gün başına
böldüğümüz zaman hemen hemen her gün 4 kişiyi iş kazalarında bu ülkede kurban
etmekteyiz değerli arkadaşlarım.
İş kazaları sonucunda malul
kalanları karşılaştırdığımız zaman 2003 yılında 1.452 rakamı söz konusuyken,
2011 yılında -ne yazık ki bu rakam neredeyse yüzde 100 artmış- 2.086 rakamıyla
karşı karşıya kalmaktayız. 2003 yılında 860 işçiyi iş kazalarında kaybetmişken,
bugün 2011 yılında 1.563 kişi, neredeyse yüzde 100’e yakın bir artışla karşı
karşıya kalmaktayız.
Avrupa ülkeleriyle bunları
karşılaştırdığımız zaman, değerli arkadaşlarım, 83 milyon nüfuslu Almanya’da
2010 yılında ölümlü iş kazası sonucu meydana gelen kayıp 519. Düşünebiliyor
musunuz? 83 milyon nüfuslu Almanya’da sadece 519 kişi 2010 yılında iş kazası
sonucu ölümle kaybediliyor. 64 milyon nüfuslu olan İngiltere’de ise 489 kişi iş
kazaları sonucunda hayatını kaybediyor. Yine 17 milyon nüfusu olan Hollanda’da
iş kazası sonucu 2010 yılındaki ölüm sayısı 106. Bu konuda eğer bir rekortmen
sıralaması yaparsak Avrupa’da ne yazık ki 1’inciyiz, bunun dışında da dünyada
3’üncüyüz yani iş güvenliği açısından ne kadar büyük bir sıkıntıyla karşı
karşıya kaldığımızı göstermesi açısından ilginç bir örnektir.
Bu iş kazalarının daha çok
yoğun olduğu yerler: Tersanelerde, madenlerde, inşaat sektöründe ve özellikle
hidroelektrik santralleriyle ilgili olarak inşaat işletmelerinde
karşılaşmaktayız. Bu nedenle, bu iş kazalarının meydana gelmesindeki temel
neden, iş kazalarının artmasındaki temel neden, birincisi kuralsızlık, ikincisi
güvencesizlik, üçüncüsü ise dikkatsizlik ve en önemlisi de kayıtsız
çalışmaktır.
Buradaki tabii, esas, temel
argümanlardan bir tanesi de taşeronlaşmadır. Taşeron firmalar, kâr etmenin yolunu
iş gücü maliyetlerini düşürmekte görmektedirler ve bu nedenle de iş gücü
maliyetlerini düşürmek için de bazı yolları kendilerine göre mübah saymakta ve
bu yollara göre hareket etmektedirler.
Bu yollar nelerdir? Ki
bunlar çalışma hayatı boyunca incelemeler ve araştırmalar sonucunda, özellikle
de Cumhuriyet Halk Partisinin yapmış olduğu araştırmalar sonucunda ortaya
konulan tespitlerimizdir: Bunlardan bir tanesi uzun çalışma saatleridir değerli
arkadaşlarım. Uzun çalışma saatleri nedeniyle… Biraz önce değerli milletvekili
arkadaşım, Manisa Milletvekilim Özgür Özel de burada en son ölüm olayıyla
ilgili, Meclisteki çalışmayla ilgili, ölüm olayındaki tespitinde de haklıdır, o
da uzun çalışma saatlerinden kaynaklanan bir olaydır. Diğer olay ise uzun
çalışma saatlerine rağmen düşük ücretle olan karşılığıdır. Taşeron firmalar ne
yazık ki bu şekildeki çalışma yöntemlerini denemekte, bu çalışma yöntemleri
nedeniyle de iş kazalarına acil, daha doğrusu davetiye çıkartmaktadır. Biz,
ülkemizde sıfır iş kazasını öngörecek bir yasal düzenlemeyi, gerekli altyapının
oluşmasını talep etmekteyiz. İnşallah önümüzdeki dönemde iş kazalarını minimum
düzeye indiririz, temennimiz ve talebimiz budur. Bu nedenle biraz önce sözlerimde
ifade etmiş olduğum 7’nci maddeye dördüncü fıkranın eklenmesi konusundaki
önergemizi tekrarlıyorum. Bu konuda desteğinizi bekliyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunacağım ancak yoklama talebi var.
Sayın Hamzaçebi, Sayın
Çelebi, Sayın Tezcan, Sayın Öğüt, Sayın Ağbaba, Sayın Düzgün, Sayın Tayan,
Sayın Kuşoğlu, Sayın Dibek, Sayın Güven, Sayın Kaleli, Sayın Akar, Sayın
Toprak, Sayın Onur, Sayın Soydan, Sayın Korutürk, Sayın Tunay, Sayın Koç, Sayın
Acar ve Sayın Öz.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime bir saat ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 18.51
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.56
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 121’inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - 7’nci madde
üzerinde Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
2.- İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı ile Erzincan
Milletvekili Muharrem Işık’ın; Meslek Hastalıkları ve İşçi Sağlığı Kanun
Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporları (1/605, 2/490) (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
277 sıra sayılı Tasarı’nın
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
7’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
8’inci madde üzerinde üç
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 Sıra
Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısının 8 inci maddesinin dördüncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet Doğan Kubat Salih Koca
Giresun İstanbul Eskişehir
İlknur Denizli Sevim Savaşer Türkan Dağoğlu
İzmir İstanbul İstanbul
İlyas
Şeker
Kocaeli
“(4) Çalışanın ölümü veya
maluliyetiyle sonuçlanacak şekilde vücut bütünlüğünün bozulmasına neden olan iş
kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesinde ihmali tespit edilen işyeri
hekimi veya iş güvenliği uzmanının yetki belgesi askıya alınır.”
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 Sıra
Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısı’nın 8. Maddesi 2. Fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(2) İşyeri hekimi ve iş
güvenliği uzmanları görevlendirildikleri işyerinde iş sağlığı ve güvenliğiyle
ilgili alınması gereken tedbirleri işveren ve işveren vekiline usul ve
yöntemleri yönetmelikle belirlenmiş yazılı olarak bildirir; bildirilen
hususlardan hayati tehlike arz edenlerin işveren veya işveren vekili tarafından
işin durdurularak giderilmesi önerilir. İşveren veya vekili, işin durdurulması
ve uygunsuzlukları gidermemesi nedeniyle oluşabilecek tüm zararlardan
sorumludur.
Hasip Kaplan Levent Tüzel Sebahat Tuncel
Şırnak İstanbul İstanbul
Erol
Dora Pervin
Buldan
Mardin Iğdır
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının 8. Maddesinin birinci
fıkrasından sonra gelmek üzere ekteki fıkranın ilavesini; dördüncü, beşinci,
altıncı, yedinci ve sekizinci fıkralarında ekteki değişikliklerin yapılmasını
teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman
Çelebi Levent Gök
Tekirdağ İstanbul Ankara
İzzet Çetin Bülent Kuşoğlu Uğur Bayraktutan
Ankara Ankara Artvin
Musa
Çam
İzmir
“İşyeri hekimi ve iş
güvenliği uzmanının işveren tarafından işten çıkartılmasında, akdin feshine
ilişkin sebep üç gün içinde ilgili meslek kuruluşuna bildirilir. İşveren
tarafından gösterilen fesih sebebi meslek kuruluşu tarafından haklı bulunursa iş
akdi feshedilmiş sayılır. Bu gereklilik yerine getirilmeden akdin feshi halinde
ilgili personele, geçersiz ve haksız feshe bağlanan hukuki sonuçlar ile sahip
olduğu diğer haklarının yanı sıra altı aylık brüt ücreti işveren tarafından
tazminat olarak ödenir. Bu tazminat Damga Vergisi hariç herhangi bir kesintiye
tabi tutulmaz”
“(4) İş Kazası veya meslek
Hastalığı sonucu ölüm olayı meydana gelen işyerinde, bu ölümde kasdı veya asli
kusuru tespit edilen işyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanının yetki belgesi
aksi mahkeme kararıyla hükme bağlanmadığı sürece askıya alınır.”
“(5) İş Güvenliği
uzmanlarının görev alabilmeleri için çok tehlikeli sınıfta yer alan
işyerlerinde (A) sınıfı, tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde en az (B)
sınıfı, az tehlikeli sınıfta yeralan işyerlerinde ise en az (C) sınıfı iş
güvenliği uzmanlığı belgesine sahip olmaları şartı aranır.”
“(6) 50 ve daha fazla
çalışanı olan işyerlerinde işveren, işyeri sağlık ve güvenlik birimi kurmakla
yükümlüdür.”
“(7) Kamu kurum ve
kuruluşlarında ilgili mevzuata göre çalıştırılan işyeri hekimi veya iş
güvenliği uzmanı olma niteliğini haiz personel, gerekli belgeye sahip olmaları
ve görevlendirmeye muvafakat etmeleri şartıyla asli görevlerinin yanında,
belirlenen çalışma süresine riayet ederek, çalışmakta oldukları kurumda veya
üst yöneticinin onayı ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarında
görevlendirilebilirler. Bu şekilde görevlendirilecek personele görev yaptığı
her saat için (300) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı
tutarında ilave ödeme hizmet alan kurum tarafından yapılır. Bu ödemeden damga
vergisi hariç herhangi bir kesinti yapılmaz. Bu durumdaki görevlendirmede
personelin yapacağı fazla çalışma bakımından İş Kanunundaki sınırlamalara
uyulur.”
“(8) İşyeri hekimlerinin
işyeri sağlık ve güvenlik birimleri ile ortak sağlık ve güvenlik birimlerinde
görevlendirilmelerinde 6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununun 5 inci
maddesine göre gerekli onayın alınmış olması gerekir. Kamu kurum ve
kuruluşlarında görevli işyeri hekimleri ve diğer sağlık personelinin, mesai
saatleri dışında bu Kanuna göre yapacağı işler sağlık personelinin tam süre
çalışmasına ilişkin mevzuatın dışındadır.”
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Bülent Kuşoğlu, Ankara Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) –
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı’nın 8’inci maddesi
üzerine verdiğimiz önergeyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Hepinize
saygılar sunarım.
Terörün bugün olduğu gibi hemen
her gün can aldığı, trafik kazalarının çok üst düzeyde olduğu, iş kazalarının
yılda ortalama 60-70 bin olduğu bir ülkede yaşıyoruz ve nihayet bir İş Sağlığı
ve Güvenliği Kanunu Tasarısı’nı görüşüyoruz. İnşallah, bu tasarının yürürlüğe
girmesinden sonra iş kazalarında önemi ölçüde düşüş olur ama sadece kanunla bu
konunun önlenebileceğini düşünmüyorum, kimsenin de düşündüğünü sanmıyorum; bu
konuda bir bilinç oluşturulması lazım, eğitim çalışmalarının daha yoğun
oluşturulması lazım, yapılması lazım. Bu konuyla ilgili olarak da Avrupa
Komisyonu tarafından hazırlanan ve her yıl Türkiye ilerleme raporlarında
belirtilen, 2011 İlerleme Raporu’nda da özellikle belirtilen, 19’uncu fasılda
yer alan, “Sosyal Politika ve İstihdam” başlığında yer alan eleştiriler -ki en
kabarık bölümü tutuyor 19’uncu fasıl- inşallah bundan sonra zayıflayacaktır
yani bundan sonra bu bölümle ilgili çok fazla eleştiri belki gelmeyecektir. Ama
bunun, daha önce görüştüğümüz Toplu Görüşme Yasası’nı toplu sözleşmeye
çevirdiğimizde olduğu gibi bir fiyaskoyla da sonuçlanmamasını diliyorum, çok
önemli bir konu çünkü bu. Bunun hak ettiği yeri alması lazım, toplumda, iş
hayatında gerektiği gibi bir etkiyi sağlaması lazım.
Bizim 8’inci maddeyle
ilgili önerimiz şu: 8’inci madde çok önemli, “İşyeri hekimleri ve iş güvenliği
uzmanları” başlığını taşıyor. 1’inci fıkraya şöyle bir ilavede bulunulmasını
öneriyoruz ki önemli: “İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının işveren
tarafından işten çıkartılmasında, akdin feshine ilişkin sebep üç gün içinde ilgili
meslek kuruluşuna bildirilir. İşveren tarafından gösterilen fesih sebebi meslek
kuruluşu tarafından haklı bulunursa iş akdi feshedilmiş sayılır. Bu gereklilik
yerine getirilmeden akdin feshi halinde ilgili personele, geçersiz ve haksız
feshe bağlanan hukuki sonuçlar ile sahip olduğu diğer haklarının yanı sıra altı
aylık brüt ücreti işveren tarafından tazminat olarak ödenir. Bu tazminat Damga
Vergisi hariç herhangi bir kesintiye tabi tutulmaz.”
Bunun önemli bir sebebi var
çünkü ILO’nun 161 sayılı Sözleşmesi ve 112 sayılı Tavsiye Kararı’nda da bu konu
belirtilmiş. İş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili görev yapanların, iş yeri
hekimlerinin ve iş yeri uzmanlarının bağımsızlığı çok temel bir kriter, çok
önemli bir husus. Bu konuyla ilgili olarak bağımsızlıklarının sağlanabilmesi
için ücret ödeyenin yani işverenin etkisinde kalmamaları lazım. Bu olmadığı
durumda sistemin amacına ulaşması da mümkün değil. Özellikle bu hususu
vurgulamak istiyorum.
Bir önerimiz de… Yine,
4’üncü fıkrada şöyle bir değişiklik yapıyoruz: İş yeri hekimi veya iş yeri
güvenliği uzmanının yetki belgesinin aksi mahkeme kararı ile hükme bağlanmadığı
sürece askıya alınması ile ilgili. Bunu da önemli görüyoruz.
Önergemizin 5’inci
fıkrasıyla kanunla düzenlenmesi gereken ibarenin aynı zamanda muğlak olması nedeniyle
metinden çıkarılmasını özellikle talep ediyoruz. Kanunla düzenlenmesi gereken
bir husus -önemlidir Sayın Bakanım, sizin de dikkatinizi çekmek isterim- ve
muğlak bir ifade.
Yine, kamu kurumunda kurum
tabibi olarak görev yapan kişilerin ayrıca iş yeri hekimliği sorumluluğu
taşımalarına ilişkin görevlendirmenin de başka kurumdaki görevlendirme gibi
personelin muvafakatiyle olması gerektiğini teklif ediyoruz.
Yine, tasarıda seksen saat
olarak öngörülen fazla mesai ücretinin üç yüz saate çıkarılmasını teklif
ediyoruz. Bu da önemli bir husus.
Değerli arkadaşlarım, bu
8’inci madde önemli, bizim önergemizde belirttiğimiz hususlar da çok önemli.
Özellikle dikkate almanızı hassaten rica ediyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 Sıra
Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısı’nın 8. Maddesi 2. Fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
2) İşyeri hekimi ve iş
güvenliği uzmanları görevlendirildikleri işyerinde iş sağlığı ve güvenliğiyle
ilgili alınması gereken tedbirleri işveren ve işveren vekiline usul ve
yöntemleri yönetmelikle belirlenmiş yazılı olarak bildirir; bildirilen
hususlardan hayati tehlike arz edenlerin işveren veya işveren vekili tarafından
işin durdurularak giderilmesi önerilir. İşveren veya vekili, işin durdurulması
ve uygunsuzlukları gidermemesi nedeniyle oluşabilecek tüm zararlardan
sorumludur.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Sebahat Tuncel, İstanbul Milletvekili.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önerge üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten bugün önemli bir
yasa tasarısını görüşüyoruz. Özellikle işçiler, bu alanda çalışma yürüten sivil
toplum örgütleri bu tasarının yasalaşmasını istiyor ve bu konuda özellikle
işçilerin sağlığını, güvenliğini sağlayabilecek bir kanun olmasını önemsiyoruz
ama bunu yaparken de muhalefetin de görüş ve önerilerinin mutlaka dikkate
alınması gerektiğini düşünüyoruz. Ben, tabii, uzun süredir, iki dönemdir bu
Parlamentodayım, bir gün muhalefetin görüşlerinin dikkate alındığını görmedim.
Genelde komisyon katılmıyor, bakanlık da katılamıyor bu duruma nedense.
Komisyonlarda da genelde bu işler konuşulmuyor. O yüzden de sadece iktidarın
çıkarttığı şeyler oluyor. Sonuçta biz burada iyi şeyleri birlikte yapabiliriz,
bunu hangi partinin yaptığı meselesi önemli değil. Bizim verdiğimiz bu önerge
de buna dair bir şey, bu 8’inci madde önemli çünkü. İş sağlığı ve iş güvenliği
meselesinde bu kanun tasarısı daha çok işveren üzerinden yani işçi sağlığını,
iş güvenliğini sağlama konusunu daha çok işverenler üzerinden yapmaya çalışıyor
ama bunun denetimi yeterince yapılmadığı için, bu konuda kanun çıkarılmış ama
işçi ölümlerini engelleyemiyoruz, iş kazalarını engelleyemiyoruz. O açıdan,
bunda birinci derecede devletin sorumlu olması gerekir. Bizim verdiğimiz önerge
biraz da devletin sorumluluğunu artıran bir nokta.
Biraz önce de ifade
etmiştik, özellikle taşeronlaşma çok ciddi bir sorun. “Tehlike arz eden işler”
diye ifade edilen birçok iş kolunda taşeron firmalar çalışıyor ve bunun
denetimi yok, devlet ciddi anlamda denetlemiyor; bu ciddi bir sorun. Geçen
dönem mesela Tuzla tersanelerinde yaşanan işçi ölümlerine ilişkin bir araştırma
komisyonu kuruldu burada. O araştırma komisyonunun içerisinde ben de yer
alıyordum. Gittik, araştırma yaptık, oradaki durumları tespit ettik ama aynı
anda Yalova’da tersaneler inşa ediliyordu. Orada yaşanan, Tuzla tersanesinde
yaşanan sorunların çözüm önerileri ne yazık ki Yalova’da uygulanmadı çünkü
Yalova’da inşaat başlamıştı, biz orada patronları korumak zorundaydık!
Dolayısıyla işçiler üzerinden bir şey gerçekleşmedi, hâlâ orada iş kazaları
sorunu var. Bu birinci problem. Yani biz önümüzdeki süreçte bir daha işçi
kazalarının, iş kazalarının yaşanmamasının, sağlıklı koşulların sağlanmasının
tedbirini almak durumundayız. O açıdan, kazalar olduktan sonra tedbir almak,
üzerinde ağlamak, söz söylemek önemli değil. Bu kürsüye gelen her milletvekili,
tam da bu kanun konuşulurken yanı başımızda 1 işçinin öldüğünü ifade etti.
Dolayısıyla, bunun olmaması için öncesinde önlemini almak durumundayız. Bunun
için de sağlıklı iş koşullarını sağlamak önemli.
Bunun için yapılması
gereken şeylerden birisi örgütlenme özgürlüğü sevgili arkadaşlar, Türkiye’de
olmayan bir konu. En son Türk Hava Yolları işçilerinde gördük ki örgütlenme
özgürlüğü yok, grev hakkı bile yok. Greve mi çıkıyorsunuz, itiraz mı
ediyorsunuz, o zaman “Sizi işten atarız.” diye tehdit ediliyor. Başka iş
kollarında da öyle. Yine, sendikalaşmada iki alan var: Bir yandan, devlete
bağlı bir sendika; diğer yandan, daha demokratik bir alandaysa, o açıdan da
sendikal mücadeleyi de engelleyen, birbirine engel gören bir politika var.
Buradan bir kez daha bu örgütlenme özgürlüğüne dikkat çekmek istiyorum. Neden?
Çünkü işçiler bilinçlendiği sürece kendi hakkını arayacak. Bu konuda
uygulanmıyorsa bu, örneğin iş sağlığı konusunda gerekli tedbirler alınmıyorsa,
itiraz edecek, hukuki işlemleri başlatacak. Şimdi, bunu bilmeyen işçi, bunu,
patronun insafına bırakılmış olarak görüyor. O açıdan sendikal mücadelenin
böyle bir yönü var, işçileri bilinçlendirme, ortak mücadeleyi geliştirme
konusunda. Bunlar gerçekleşmediği için de işçi ölümleri, iş kazaları çok daha
fazla gerçekleşiyor.
Diğer bir konu: Gerçekten,
diyelim ki bu kazaları önlemek bizim temel sorumluluğumuz. Eğer gerçekten
demokratik bir Türkiye istiyorsak ve öyle övündüğümüz gibi dünyanın 16’ncı
büyük ekonomisine -şimdi 17’nciyiz diyoruz- ulaşmak istiyorsak, o zaman,
öncelikle bu ekonomiyi üretenlerin yaşam koşullarını düzeltmekle, yaşam hakkını
güvence altına almakla bu mümkün olacaktır. Aksi takdirde, sadece Avrupa
Birliğine uyum normları çerçevesinde bu yasaları çıkarmak zorunda kalacağız.
Bir kez daha şunun altını
çizmek istiyoruz: Avrupa Birliği istediği için değil, ILO sözleşmesi,
uluslararası sözleşmelere tabii ki uyalım ama bu bizim ihtiyacımız olduğu için,
daha güvenli bir ortamda işçilerimizin çalışmasını istediğimiz için, yaşam
hakkını önemsediğimiz için bu kanunları çıkarmak durumundayız, aksi takdirde
gerçekten bir anlamı olmuyor bizim açımızdan.
Bir kez daha şunu ifade
etmek istiyorum: Umarım bir daha iş kazalarıyla, işçi ölümleriyle karşı karşıya
kalmayız.
Bu önerimize de destek
verirsiniz diye umuyoruz.
Hepinize iyi akşamlar
diliyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 Sıra
Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısının 8 inci maddesinin dördüncü
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
“(4) Çalışanın ölümü veya
maluliyetiyle sonuçlanacak şekilde vücut bütünlüğünün bozulmasına neden olan iş
kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesinde ihmali tespit edilen işyeri
hekimi veya iş güvenliği uzmanının yetki belgesi askıya alınır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Efendim, uygun görüşle
takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılıyoruz efendim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
– Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu düzenlemeyle, iş sağlığı
ve güvenliği alanında işverene tavsiyelerde bulunan işyeri hekimleri ile iş
güvenliği uzmanlarının sundukları bu hizmetin bir sonucu olarak yetkileri
çerçevesinde, işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ile ilgili yükümlülüğünün
tamamı işverene ait olsa da, bu profesyonellerin uzmanlık alanıyla ilgili
sorumluluklarını da ortaya koyacak mevcut hükmün, çalışanın ölümünün yanında
maluliyetiyle sonuçlanan olaylarda da uygulanması şeklinde genişletilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
9’uncu madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısının 9. maddesinin birinci
fıkrasına ve ikinci fıkrasına aşağıdaki cümlelerin sırasıyla eklenmesini arz ve
teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Uğur Bayraktutan
Tekirdağ İstanbul Artvin
İzzet Çetin Levent Gök Musa Çam
Ankara Ankara İzmir
Haluk
Koç
Samsun
“İşyerlerinin tehlike
sınıfının tespitine ilişkin tebliğe yapılacak itirazlar, iş mahkemelerine
yapılır.”
“İşyerinde yapılan asıl
işin dışında bağımsız ünite, birimlerde veya atölyelerde daha tehlikeli sınıfta
yeralan bir iş yapılıyorsa bu durumda o atölye, ünite veya birim için girdiği
tehlike sınıfı esas alınır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Haluk Koç, Samsun Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 9’uncu
maddesindeki önergeyle ilgili söz aldım. Saygıyla selamlıyorum hepinizi.
Kişisel söz hakkım
sırasında da bazı açıklamalarda bulunmuştum. Bu önergenin içeriğinden çok, ben
bazı kavramlar üzerinde durmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, artık
çok açık bir şekilde tartışmak, konuşmak zorundayız, o da şu: “Devlet” olarak
tanımladığımız aygıt, ne yazık ki, küreselleşmenin son on yıllık bölümünde
sermayenin talepleri doğrultusunda son dönüşümlerini tamamlamaya çalışmaktadır.
Bu yasaya konu olan kavramlar da bu dönüşüme katkı sunacak değişikliklerdir.
Birçok kanun söylemiştim, İş Yasası, Kamu Yönetimi Reformu Tasarısı, bu
sermayeyi ihya eden, güya korumaya dönük ama demokrasinin en temel unsurlarını
göz ardı eden torba yasalar, işçi sağlığı ve güvenliği hizmetleri ile birlikte
iş yeri hekimi, iş güvenliği uzmanı istihdamını gereksiz harcama olarak
yorumlarken sermayenin sorumluluğunu hep hafifletmeye çalıştılar. İş yeri
sağlık hizmetleriyle birlikte iş yeri hekimi ve iş güvenliği eğitimleri de
serbest piyasa anlayışı ile taşeron şirketlere bırakıldı. Bu konuda piyasa
koşulları olgunlaştırıldı ve şimdi de son imza atılmak isteniyor. Burada
mesleki kitle örgütlerinin hiçbirinin temel görüşleri göz önüne, maalesef,
alınmadı.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, demokrasinin sorgulandığı bir dönemden geçiyoruz. Demin de söyledim,
bugün sizler “ileri demokrasi” olarak tanımlıyorsunuz, bazı Avrupa ülkelerinde
de “güçlü demokrasi” artık “temelli demokrasi” olarak tarif ediliyor fakat buna
baktığımız zaman, insanlar parlamenter demokrasiyi, temsilî demokrasiyi
sorgulamaya başlıyorlar. Nasıl sorguluyorlar? Oylarıyla yürütmeye getirdikleri
iradelerin, kendi talepleri doğrultusunda, kendi çıkarları doğrultusunda
çalışmadıklarını görüyorlar yani uluslararası finans merkezlerinin, güçlü
şirketlerin CEO’larının, yönetim kademelerinin, devletlerinin iktidar yapıları
içerisinde birebir yürütmenin içinde olduğunu görüyorlar ve yıllardır
oluşturdukları sosyal kazanımların, hakların, yavaş yavaş, kendi getirdikleri,
oylarıyla getirdikleri iktidarlar tarafından ellerinden alındığını görüyorlar.
Dikkat edin, Avrupa’da yapılan tüm seçimlerde -buna Fransa’daki parlamento
seçimlerinin ikinci turu da dâhil- katılımların yüzde 50’ler civarında olduğu
görülüyor ve oy tercihlerinde -Fransa’daki sistem çoğunluk sistemi olduğu için
Sosyalist Partinin egemenliği söz konusu ama- uç partilere yani ırkçı
partilere, dışlamacı partilere insanlar tepki oylarını yöneltiyorlar.
Değerli arkadaşlarım, şu
soru hep soruldu: “Demokrasiyi güçlü kılmak için devlet aygıtını esnetmemiz
lazım, gevşetmemiz lazım. Devlet olarak tarif ettiğimiz kurumların mutlaka
güçsüzleştirilmesi lazım ki bizim tarif ettiğimiz demokrasi güçlenebilsin.”
Bütün yaşadıklarımızdan
sonra insanlar bu sisteme karşı artık inançlarını yitirmeye başladılar. Bizde
de aynı tartışmalar olacak. İnsanlar oy verdiler, üç dönemdir size oy verdiler
fakat verdikleri oylarla sosyal haklarının yavaş yavaş ellerinden gittiğini
görmeye başladılar. Burada yapılması gereken… Oluşturdukları iradelerin
parlamentolarda -demin de vurguladım- finans çevrelerinin ve yüksek gelirli,
kâr amaçlı şirketlerin yönlendirmeleriyle, reçeteleriyle, tavsiyeleriyle,
gerekirse siyasi yaptırımlarıyla karşı karşıya kaldığını gördüler.
Şimdi, burada, bu kanunla
ilgili kişisel söz hakkım sırasında da söylemiştim, maalesef katılımcı bir
kanun tasarısıyla karşı karşıya değiliz. Son Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın bu
alandaki tamamlayıcı bir rolü karşımıza çıkıyor. Ne yaparsak yapalım yani akan
suyun geriye dönmesi söz konusu değildir. Bir süreç yaşıyoruz, “Devleti
zayıflatıp demokrasiyi güçlendirmek” kavramının terse döndüğü bir döneme
giriyoruz. Demokrasi güçlenecek, insan hakları, özgürlükler temelinde
güçlenecek ama bu, finans çevrelerinin, uluslararası büyük sermaye çevrelerinin
güdümünde devlet karar alarak, kanun çıkartarak değil, halkın taleplerini
mutlaka yasama hayatına geçirerek güçlenecek. Yani güçlü demokrasi için güçlü
devlet aygıtı tekrar kurulacak.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
10’uncu madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının 10. Maddesinin birinci
fıkrasının ilk cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi İzzet Çetin
Tekirdağ İstanbul Ankara
Haydar Akar Musa Çam Levent Gök
Kocaeli İzmir Ankara
Uğur
Bayraktutan Ali
Demirçalı
Artvin Adana
“İşveren, çalışanların
katılımıyla iş sağlığı ve güvenliği yönünden risk değerlendirmesi yapmak veya
yaptırmak zorundadır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Haydar Akar, Kocaeli Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, bugün yaşanan olaydan dolayı
hayatlarını kaybeden askerlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı
diliyorum. Yaralı askerlerimize de acil şifalar diliyorum.
İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu Tasarısı’nın 10’uncu maddesinde vermiş olduğum önerge üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İş kazalarında dünya
3’üncüsü, Avrupa 1’incisi olan, ortalama her dakikada 1 iş kazasının meydana
geldiği ve her gün 1 işçimizin hayatını kaybettiği bir ülkede yaşıyoruz. Bunlar
kayıtlara giren iş kazaları ve bir o kadar da kayıtlara girmeyen iş kazaları
mevcuttur. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik bir soru
önergesine cevaben, Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına göre, 2002 yılından 2011
yılına kadar 735.803 iş kazasının meydana geldiğini ve 10.804 kişinin öldüğünü
belirtmiş.
Türkiye son yıllarında
birbiri ardına yaşanan iş kazalarıyla sarsılmakta olup Tuzla tersanesi ve maden
ocakları başta olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanında yaşanan iş kazalarında
her yıl yüzlerce yurttaşımız hayatını yitirirken binlerce yurttaşımız ise sakat
kalmaktadır. Şubat ayında Adana’nın Kozan ilçesine bağlı Ergenuşağı köyü
mevkisinde Gökdere Köprü Barajı tüneli kapağının patlaması sonucu 10 işçi
yaşamını yitirdi, bunlardan 5’inin hâlâ cesedine ulaşılamadı. Nisan ayında
Erzurum’da baraj göletinde 5 TEDAŞ işçisi göz göre göre yaşamını yitirdi, AKP
Hükûmeti sadece bakmakla yetindi. Kazaların yaşandığı iş yerlerinin ortak
noktası, iş güvenliğinin göz ardı edildiği, denetimin hiç uygulanmadığı,
sendikalaşmanın olmadığı, taşeronluğun yaygınlaştığı işletmeler olmalarıdır.
Kamu işletmeciliği
anlayışının gerilemesi, sendikalaşma oranının düşmesi işçi sağlığı ve iş
güvenliği konusunun kronik bir sorun hâline dönüşmesine neden olmuştur. Bu
sorunlar çığ gibi büyürken, Hükûmetiniz sorunları çözmediği gibi, sorunların
çözümü için çıkardığını iddia ettiğiniz yasaları da uygulamayarak, on yıllık
İktidarınız boyunca iş kazalarının artmasına yol açtınız. AKP Hükûmeti 2004
yılında bir yönetmelik çıkararak kendi çıkardığı iş yasasını baypas etti.
Çıkarılan yönetmelik Türk Tabipleri Birliği, Türk Mühendisler ve Mimarlar
Birliğinin görüş ve önerilerini dikkate almadığından, Danıştay 10. Dairesi
tarafından birçok maddesi iptal edildi. AKP Hükûmeti, yönetmeliğin iptalinin
ardından, yasaya uygun yönetmelik yapmak yerine, 2008 yılı içerisinde 4857
sayılı İş Kanunu’nda değişikliğe gitmiştir. Bu değişiklik açık biçimde yargı
kararını işlevsiz bırakmak için yapıldı. Yönetmeliğin yasaya uygun şekilde
düzenlenmesi yerine, yasalar yönetmeliğe uydurulmak istendi. Bu yöntem, AKP
Hükûmetinin on yıllık iktidar pratiği olup, yapılan, hukuk devleti olmanın
ilkelerine aykırı olduğu gibi, demokratik yaşamın gerekleriyle asla
örtüşmemiştir. Böylelikle, AKP Hükûmeti, kendi döneminde çıkardığı bir yasanın
gereğini yapmak yerine, ikinci kez değiştirmek gibi trajikomik bir durumla
karşı karşıya kalmıştır. Şimdi yıl 2012. AKP Hükûmeti yeniden bir düzenleme
yapıyor ve kanun yapılırken, yine bu işin olmazsa olmazı olan başta Türk
Tabipleri Birliği olmak üzere, meslek örgütleri ve sendikalar yine bu işin
içinde yoklar. Bu yasa bu hâliyle çıkarsa, korkarım ki işçi sağlığı ve
güvenliği kavramı iş sağlığı ve güvenliği kavramına indirilecektir. Bu yasa
işçi sağlığı için değil, işverenlerin önlem almamalarının yolunu açmak için
çıkarılmaktadır. Bu yasa sorunları azaltmayacak, daha çok, sorunların sorumlusu
olarak çalışanları, iş güvenliği uzmanlarını ve iş yeri hekimlerini suçlayacak
şekilde hazırlanmış bir yasadır.
Değerli milletvekilleri,
İşçi Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı’nda denetimin özel kuruluşlar
tarafından gerçekleştirilmesi gibi bir süreçle karşı karşıyayız. Bu süreç
aslında biraz Yapı Denetim Kanunu’na da benziyor. Binaların denetimi nasıl özel
firmalar tarafından sağlanıyorsa işçi sağlığı ve güvenliği denetimi de bu
şekilde sağlanmak istenmektedir. Yani bozacının şahidi şıracı olmaktadır.
Denetim özelleştirilerek ciddi bir rant alanı yaratılmak istenmektedir. AKP her
şeyi metalaştırdığı gibi işçi sağlığı ve güvenliğini de metalaştırmakta ve işçi
sağlığı ve güvenliğini bir hizmet olarak görmektedir. Oysa işçi sağlığı ve
güvenliği bir hizmet değildir, bir haktır. Eğitim ve sağlık nasıl bir hak ise
güvenli bir şekilde çalışmak da bir haktır. “Hak” dediğimiz zaman oraya devlet
otoritesinden başka bir otoriteyi koyamazsınız, “hizmet” derseniz, koyarsınız.
Zaten, AKP’nin yanılgısı da burada başlıyor. Sağlıklı ve güvenli bir çalışma
düzeninin kurulmasının kamusal bir sorumluluk olduğu akıldan çıkarılmamalıdır.
Bu konu, kâr mantığı üzerine kurulmuş ticari işletmelerin sorumluluğuna
bırakılmamalıdır.
Değerli milletvekilleri,
yasa her yönüyle eksik ve sakattır. Bütün çalışanların iş sağlığı ve güvenliği
kapsamına alındığı, sağlık ve güvenlik önlemleriyle ilgili çalışanların
sınırının kaldırıldığı yönünde açıklamalar gerçek dışıdır. Zira, kamu
çalışanları kapsam dışı bırakılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Devamla) –
Keza “Bu kanun, çalışan istihdam etmeksizin kendi nam ve hesabına mal ve hizmet
üretimi yapanlar hakkında uygulanmaz.” ibaresiyle kendi nam ve hesabına
çalışanları istisnalar içerisinde saymaktadır.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
– Yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunacağım ancak yoklama talebi var, onu yerine getireceğim.
Sayın Çelebi, Sayın Tezcan,
Sayın Gümüş, Sayın Akar, Sayın Özgümüş, Sayın Moroğlu, Sayın Karaahmetoğlu,
Sayın Köktürk, Sayın Öner, Sayın Dibek, Sayın Genç, Sayın Güven, Sayın Serter,
Sayın Tayan, Sayın Demiröz, Sayın Kaleli, Sayın Yüksel, Sayın Koç, Sayın
Ekinci, Sayın Soydan.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
2.- İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı ile Erzincan
Milletvekili Muharrem Işık’ın; Meslek Hastalıkları ve İşçi Sağlığı Kanun
Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporları (1/605, 2/490) (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
11’inci madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının 11. Maddesine aşağıdaki
(d) fıkrasının eklenmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Bülent Tezcan
Tekirdağ İstanbul Aydın
İzzet Çetin Uğur Bayraktutan Musa Çam
Ankara Artvin İzmir
Levent
Gök
Ankara
(d) İşveren, acil durumla
ilgili çalışmalar konusunda işçileri bilgilendirir ve yukarıdaki fıkralar
uyarınca yapılan acil durum planlarını ilgili İl Çalışma Müdürlüğü’ne onaya
sunar.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Bülent Tezcan, Aydın Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TEZCAN (Aydın) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı’nı görüşüyoruz.
Değerli arkadaşlar, “iş
sağlığı”, “işçi sağlığı”, “iş güvenliği” gibi kavramlar söz konusu olduğunda
eskiden bu yana akla ilk gelen şey, maliyet unsurunun artacağı kaygısı ve
tereddütleridir. Özellikle iş çevrelerinde ve iş çevrelerinin sözcüsü olan
kesimlerde, iş sağlığı, işçi sağlığı, iş güvenliği, aynı zamanda arkasından
maliyet unsurunu artıran bir unsur olarak kabul edilip ilk tasarruf edilmesi
düşünülen şey işçi sağlığı, iş güvenliği için harcanacak giderler olarak
anlaşılagelmiştir. Bugüne kadar mevzuatımızda iş güvenliğini düzenleyen
hükümlere bakarken de bu çerçevede bakılmıştır maalesef. Değerli arkadaşlar,
bugün görüşmekte olduğumuz, Genel Kurulun önüne gelen tasarıda da ne yazık ki
bu anlayıştan vazgeçmiş değiliz. İş güvenliği hâlâ bir maliyet unsuru olarak
görülmekte ve emek, üründe, üretimde ilk vazgeçilecek, ilk tasarruf edilecek
maliyet unsuru olarak kabul edilmektedir.
Değerli arkadaşlar, Türkiye
on yıllık AKP İktidarı döneminde iş kazalarında dünyada 3’üncü, Avrupa’da
1’inci ülke statüsüne yükselmiş, düşünebiliyor musunuz. 1’inciliği
kaptırmadığımız şey emekle ilgili utanmamız gereken bir 1’incilik. Dünyada
3’üncü, Avrupa’da 1’inci ülke durumuna gelmişiz.
Değerli arkadaşlar, nasıl
oldu bu? On yıllık AKP devri iktidarında güvencesiz çalışma yöntemleri
sistematik olarak yerleştirildi. İş hayatına, kamudan özel sektöre kadar
güvencesiz çalışmayı özel olarak yerleştiriyoruz.
Değerli arkadaşlar -daha
yakın zamanda- Esenyurt’ta, gurbete gitmiş, çocuğunun ekmek parasını getirmek
üzere çalışan ve üst üste istiflenmiş bir küçücük hücre gibi odada elektrik
ocağıyla ısınmaya çalışan 11 işçi cayır cayır yandı. Bu kanunu, iş güvenliğini…
Gerçekten bir insanın, emekçinin, çalışanın sağlıklı koşullarda yaşaması
anlayışından vazgeçtiğiniz için o 11 kişi, 11 işçi cayır cayır yandı.
Değerli arkadaşlar -bakın
çok ilginç- o işçilerin ölümüne sebep olan işveren, Sayın Başbakanın elinden
plaket almış, ödül almış, başarı plaketi almış yani AKP İktidarı, Esenyurt’ta
iş güvenliği önlemini almadığı için yanarak ölen 11 işçiyi yakan işverene,
Başbakan elinden başarı plaketi vererek tarihe geçmiş bir iktidar olacak.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
– Ne başarı plaketi?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) –
Şimdi, sizin bu anlayışla getirdiğiniz iş güvenliği yasasını görüşüyoruz.
Değerli arkadaşlar,
sendikal örgütlenmenin önünü açmadığınız sürece, güçlü sendikalar
yaratmadığınız sürece, sendikal mücadeleye, işçi sınıfının örgütlü mücadelesine
tahammül edemediğiniz sürece, iktidar kontrolünde sendikalar yarattığınız
sürece iş güvenliğini hayata geçirmek mümkün değildir. Soruyorum sizlere:
Kimler denetleyecek? Örgütlü bir işçi sınıfı sendikası olmadığı sürece, örgütlü
bir işçi sınıfı olmadığı sürece, sendikal mücadele olmadığı sürece işçinin
güvence içerisinde çalışma koşullarını kimler denetleyecek?
Değerli arkadaşlar, AKP
İktidarı, iktidar döneminde 12 Eylül döneminden gelen grev yasaklarını dahi az
görüp hava yolları işletmesinde grev yasağı getiren bir anlayışla bakıyor işçi
sınıfına. İşçi sınıfına, emeğe bu anlayışla bakan, emeğe karşı gözleri kör,
kulakları sağır, dili tutulmuş bir iktidarın iş güvencesi sağlaması mümkün
değildir.
Hepinize saygılar
sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
12’nci madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277 sıra
numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının 12. Maddesine aşağıdaki (3)
Nolu fıkranın eklenmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi F. Nur Serter
Tekirdağ İstanbul İstanbul
Uğur Bayraktutan Musa Çam Levent Gök
Artvin İzmir Ankara
İzzet
Çetin
Ankara
(3) Ciddi, yakın ve
önlenemeyen tehlikenin meydana gelmesi durumunda veya böyle bir tehlike
riskinin ortaya çıktığı durumlarda çalışanlar, Kurula veya kurulun bulunmadığı
durumlarda doğrudan işverene başvurarak tahliye edilmelerini talep ederler.
İşverenin çalışanların veya Kurulun bu talebini yerine getirmemesi ve
çalışanların bu nedenle zarar görmesi halinde ayrıca cezai sorumluluğu ortaya
çıkar ve yetkili mahkemece re’sen ele alınır.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Nur Serter, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
FATMA NUR SERTER (İstanbul)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, sözlerime başlarken önce Sayın
Bakanı ve Komisyon üyelerini kutlamak istiyorum çünkü iş sağlığı gibi Türkçede
hiçbir karşılığı olmayan, hiçbir anlam ifade etmeyen bir kavramı cansiparane
bir biçimde savundular, gerçekten kutluyorum onları. Tabii bu savunmayı
yaparken Sayın Bakan şöyle bir söz söyledi, dedi ki: “Biz uluslararası
kriterlere göre bu kavramı kullanıyoruz.” Oysa uluslararası kriterler dediğimiz
ya da terminoloji dediğimiz tarafa gözümüzü çevirdiğimizde “iş sağlığı” diye
bir kavramın bulunmadığını görüyoruz. 2011 yılında bir kongre yapıldı
İstanbul’da. Bu kongrede kongrenin İngilizce çevirisinde, ambleminde kullanılan
kavramın Türkçe karşılığı “Çalışmada, işte, iş yaşamında sağlık ve güvenlik”tir
çünkü işin sağlığı olmaz. İşin sağlığı diye olaya baktığınız zaman da karşınıza
çıkacak olan tablo çalışanı görmezden gelen, iş yerinin verimliliğini, iş gücü
kaybını öne çıkaran bir anlayıştır. Özetle bu anlayışın tercümesi işçiyi insan
olarak değil bir üretim aracı olarak kabul eden anlayıştır. O nedenle burada
1’inci maddeden itibaren verilen bütün önergeleri “katılmıyoruz” ya da
“katılamıyoruz” diye reddedenlerin hangi amaçla bir yasa hazırladıkları da
kamuoyunun gözünde çok net bir hâle gelmiştir. AKP’nin gündeminde işçi yoktur,
AKP’nin gündeminde çalışan yoktur, onun sağlığı yoktur, onun güvenliği yoktur,
çalışanın değil işin güvenliği vardır. İşte bu zihniyet Türkiye’de iş
kazalarında Türkiye’nin Avrupa şampiyonluğunu ilan etmesinin de nedeni
olmuştur.
Şimdi gözümüzü çeviriyoruz
ve bakıyoruz, nereye bakıyoruz? Dünya Sağlık Örgütüne bakıyoruz, Uluslararası
Çalışma Örgütüne bakıyoruz, “Acaba orada çalışanların güvenliğiyle ilgili nasıl
bir düzenleme, nasıl bir tanımlama getirilmiş?” diye bakıyoruz ve şunu
görüyoruz: Çalışanın, işçinin güvenliğinden söz eden, onun sağlığından söz eden
anlayış sadece onun bedeninin sağlığıyla yetinmiyor, onun bedenini tehlike ve
risklere karşı korumakla yetinmiyor, onun psikolojisini esas alıyor, onun
sosyal ihtiyaçlarını esas alıyor çünkü onu bir insan olarak görüyor. İşte bizde
olmayan ama gelişmiş Batı toplumlarında olan çalışana bakış açısı budur. İşte
bu nedenle Batı toplumları işin insana, insanın işe uygunluğuna dönük
çalışmalar yapıyorlar. Aslında bu çalışmalar yeni mi? Yeni değil.
Değerli arkadaşlar, bu
kavramlar çalışma yaşamına 19’uncu yüzyılda geldi, “çalışmanın
insanileştirilmesi” kavramıdır bu, çalışanın bir üretim aracı olarak değil, bir
insan olarak görülmesi anlayışıdır bu ama 21’inci yüzyılda Türkiye’de biz ‘iş
sağlığı” diyoruz, çalışanı yok kabul ediyoruz. Bu gerçekten kınanacak bir
durumdur ve böylesine fırsatların yaratıldığı bir yasa görüşmesinde keşke bu
fırsatı yakalayıp bu kanunun adını da biraz insancıllaştırsaydı AKP diyorum.
Değerli arkadaşlar, şimdi,
iş kazası hiç kuşkusuz bütün dünyanın sorunu. Dünyada 15 saniye içerisinde 1
işçi iş kazası sonucu ölüyor, 15 saniye içinde 160 işçi iş kazasına kurban
oluyor. Ama Batı toplumları ne yapıyor? Bunları azaltmanın yollarını arıyor.
Şimdi, Türkiye’de en son
rakam olarak 1.563 kişi 2011 yılında iş kazasından yaşamını kaybetmiş. Peki,
Batı toplumlarındaki durum nedir?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FATMA NUR SERTER (Devamla)
– Türkiye Almanya’nın 4 katıdır, Hollanda ve Avusturya’ya baktığımızda
Türkiye’deki iş kazaları onların 15 katıdır ve bu yasa hiçbir şeye çözüm
getirmeyecektir.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
13’üncü madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının 13. Maddesinin 4 nolu
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Uğur Bayraktutan
Tekirdağ İstanbul Artvin
İzzet Çetin Levent Gök Musa Çam
Ankara Ankara İzmir
“Çalışanlar, talep
etmelerine rağmen gerekli tedbirlerin alınmadığı durumlarda, tabi oldukları
kanun hükümlerine bakılmaksızın bu maddeye göre çalışmadığı dönemde fiilen
çalışmış sayılır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Candan Yüceer, Tekirdağ Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) –
Ben de sözlerime başlamadan önce -menfur saldırıda Dağlıca’da 8 şehidimiz oldu,
16 yaralımız var- şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılarımıza acil
şifa diliyorum, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum. Bununla
birlikte, Şanlıurfa’da âdeta cinnet geçirtilerek 13 tutuklumuz, hükümlümüz
yanarak can verdi, onlara da Allah rahmet eylesin.
Evet, çalışanın vücut
bütünlüğünü ve yaşamını tehdit eden durumlarda çalışmaktan kaçınma hakkı iş
hukukunda yer alır ve bir hak olarak tanımlanır. İşçinin bu hakkı
kullanabilmesi için olası tehlikeler yakın, ciddi ve hayati olması
gerekmektedir. Tasarıda ele alınan bu kavramlar yakın, ciddi ve önlenemez
olarak yeniden ele alınmıştır.
Tasarıda, çalışanın
çalışmama hakkını kullanması ve iş yerinden ayrılması hâlleri ayrıştırılmıştır.
Birinci hâlde tehlikenin yakın ve ciddi olması belirtilirken, ikinci hâlde
ayrıca önlenemez olduğu belirtilmiştir. Tasarının çalışmaktan kaçınma hakkını
düzenleyen maddesine göre, işçiler ciddi ve yakın tehlikeyi tespit ettiklerinde
iş sağlığı ve iş güvenliği kuruluna gidecek, kurulun olmadığı yerde işverene
gidecek ve bu tedbirlerin eğer alınmadığı durumlarda çalışmaktan kaçınma
hakkını kullanabilecek ve kendileri daha güvenli bir yere gidebilecekler.
Tasarının çalışmaktan
kaçınma hakkını düzenleyen bu maddesi âdeta bunu işlevsiz hâle getiriyor. Ciddi
ve yakın tehlikeyi işçi nasıl tespit edecek? Bunu etti, bunu işverene gidip
nasıl söyleyecek? “Evet, ben bu tehlikeyi tespit ettim ve ben çalışmıyorum.” mu
diyecek? Bildiğiniz gibi, 50’nin üzerinde çalışanı olan iş yerlerinde, bu
tasarıyla iş sağlığı ve iş güvenliği kurulu var. Dolayısıyla, kurul yerine,
daha çok gideceği yer işveren. Peki, işverenin tutumu işçiye karşı nasıl
olacak?
Gerçekten, değerli milletvekilleri,
elinizi vicdanınıza koyun. Bu gerçekten uygulanabilir bir durum mu, yapılabilir
mi? İşveren ne diyecek işçiye? “Kapı burada, çalışmama hakkın var.” diyecek.
Peki, bu gerçeği bile bile işçi işverene gidip “Ben çalışmıyorum.” diyebilecek
mi? Ülke gerçeğinde işini kaybetmemek uğruna ölümler yaşanırken bu kararı iş
güvencesi olmayan işçiye bırakmak onu ölüme bırakmakla aynıdır.
Hâlihazırda mevcut
uygulamada temsilciye bu hakkı veriyoruz, bu konuda kurula temsilci başvuruyor,
şimdi ise bu değişmekte. Sendika temsilcisini muhatap almadıkça verilmiş gibi
duran hakları kullanmaya kalkanların işlerini kaybedecekleri ortada.
İkinci hâlde ise tehlikenin
yakın, ciddi ve önlenemez olduğu nasıl tespit edilecek? Bunun anlamı, “Olay
vuku bulmaya başlamış olacak.” anlamına gelmekte yani iş işten geçmiş…
Dolayısıyla, yasanın önleme amacı tazmin amacı olarak değişecek. Örneğin
Esenyurt’ta alışveriş merkezinde yanarak ölen işçiler o alanı nasıl terk
edecek? Gerçekten bu doğru bir mantık değil. Eğer gerçekten insanımıza,
yaşamına, sağlığına önem veriyorsak gelin, hep beraber bunu değiştirelim.
Tasarının ilgili maddesinde
geçen hükümlerden daha ileri bir hak, 4857 sayılı Kanun’un 83’üncü maddesinde
“İşçilerin hakları” adı altında zaten dokuz yıldır var ama işçiler bunları
kullanamıyorlar. Yani birbirimizi, kendimizi kandırmanın bir anlamı yok.
Yapıyormuş, gibiymiş gibi yapmanın bir anlamı da yok. Ülkemizin gerçekten
uygulanabilir, akılcı, insani bir iş sağlığı, iş güvenliği kanununa ihtiyacı
var. Zaten bunu biz uyguluyor olabilseydik dokuz yıldır, Tekirdağ’da, Tuzla’da,
Esenyurt’ta, Zonguldak’ta, Adana’da iş kazaları meydana gelmez ve binlerce
çalışanımız hayatını kaybetmezdi.
Çalışmaktan kaçınma hakkını
düzenleyen maddede çok sayıda muallakta kalan durumlar da söz konusu. Örneğin
“Kurul kararını acilen toplanarak verir.” diyor. Bu süre bir saat mi, yirmi
dört saat mi, bir hafta mı belli değil. Peki, işverenin işçinin talebi
doğrultusunda karar vermesi belirtiliyor ama aleyhte karar verdiğinde durumun
nasıl olacağı belli değil.
Değerli arkadaşlar,
tasarıyla ilgili diğer bir sıkıntı da iş sözleşmesiyle çalışanların, özel
sektörde çalışanların talepleri yerine getirilmediğinde iş sözleşmesini
feshedebilir denmesindedir. Bunu kim göze alıp da iş sözleşmesini feshedebilir?
İşiyle sağlığı arasında bir tercih yapmaya zorlanan işçinin tercihi bu işsizlik
ortamında işi olacağından, biz, zaten iş sağlığı ve güvenliğini fiilen
uygulamaktan uzak duracağız. Dolayısıyla bu maddenin başlığını bence
“Çalışmaktan kaçınma hakkı” değil, olsa olsa “ister çalış, ister çalışma hakkı”
olarak değiştirmek gerek.
Dolayısıyla verdiğimiz
önergenin değerlendirilip, ben, gereken düzenlemenin yapılmasını ve gerçekten
bize yakışan bir iş sağlığı, iş güvenliği kanununun hazırlanmasını diliyorum,
hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler..: Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
14’üncü madde üzerinde iki
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/605)
esas numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısının 14 üncü maddesinin (2)
inci fıkrasının a) ve b) bendi ile (4) üncü fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mesut Dedeoğlu Nevzat Korkmaz Ruhsar Demirel
Kahramanmaraş Isparta Eskişehir
Ahmet Duran Bulut Mehmet Günal Sinan Oğan
Balıkesir Antalya Iğdır
a) İş kazalarını kazadan
sonraki yirmi dört saat içinde,
b) Sağlık hizmeti
sunucuları veya işyeri hekimi tarafından kendisine bildirilen meslek
hastalıklarını, öğrendiği tarihten itibaren yirmi dört saat içinde
Sosyal Güvenlik Kurumuna
bildirir.
(4) Sağlık hizmeti
sunucuları kendilerine intikal eden iş kazalarını, yetkilendirilen sağlık
hizmeti sunucuları ise meslek hastalığı tanısı koydukları vakaları en geç yirmi
dört saat içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının 14. maddesinin ikinci
fıkrasının son cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve ikinci, üçüncü
ve dördüncü fıkralarından sonra gelmek üzere ekteki fıkraların eklenmesini
teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Ali Sarıbaş
Tekirdağ İstanbul Çanakkale
Aytuğ Atıcı Muharrem Işık Bülent Tezcan
Mersin Erzincan Aydın
Dr.
Aytun Çıray
İzmir
“Sosyal Güvenlik Kurumuna
bildirir. İşveren iş kazasını yetkili kolluk kuvvetlerine ise derhal bildirir.
İş kazasının derhal öğrenilemeyeceği hallerde ise öğrenildiği anda bildirir.”
Her il merkezinde, kamu
hastanelerinden en az birinde, yeterli personel ve altyapı olanaklarına haiz,
ücretsiz hizmet sunan bir meslek hastalıkları polikliniği kurulur. Bu
polikliniklere işçiler doğrudan başvurabilir.”
“Bir hastalığın meslek
hastalığı olduğuna, meslek hastalıkları polikliniğinde görevli tabipler
tarafından oluşturulan ya da içinde bu tabiplerin de yer aldığı sağlık kurulu
tarafından karar verilir. Karar için, hastalığın tespiti ve işçinin hastalığın
mesleki maruziyet sonucu doğduğunu beyanı yeterlidir. Bu rapor, sağlık kuruluşu
tarafından, en geç on gün içinde, meslek hastalığı sebebiyle yapılması gereken
iş ve işlemlerin yerine getirilmesi için Sosyal Güvenlik Kurumuna gönderilir.”
“Meslek hastalığı
polikliniğinde çalışan tabiplere, aynı hastanede emsallerine ödenen aylıktan
daha az ödeme yapılmaz. Aradaki fark kendilerine ek ödeme olarak ödenir. Bu
ödeme hiçbir kesintiye tabi tutulmaz.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı’nın 14’üncü maddesinin ikinci fıkrasının
son cümlesinin değiştirilmesi üzerine verdiğimiz değişiklik önergesini
değiştirmeyeceğinizi bile bile huzurlarınıza getirmiş bulunuyorum. Bu vesileyle
alın terine saygı duyan ve gerçekten işçi dostu olan milletvekillerini de
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle Hakkâri’de şehit
olan askerlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Özellikle ana babalarının ve
sevenlerinin acısını paylaşıyorum.
Şanlıurfa Cezaevinde
yaşamını yitirenleri de rahmetle anıyorum. Bu arada, cezaevlerinde yaşanan
olaylardan, insanlık dışı olaylardan dolayı utanıyorum. Utanma duygusu kalmamış
olanları da şiddetle kınıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
değişiklik önergemizde ne diyoruz? Biraz olaya insani açıdan bakacak olursanız
aslında bu önergeye “hayır” demenizin mümkün olmadığını siz de göreceksiniz ama
ne hikmetse yine elleriniz “hayır” diye kalkacak. Şimdiden belli olan bir şey.
Diyoruz ki: “İşveren iş
kazasını yetkili kolluk kuvvetlerine derhâl bildirir, bildirmelidir.” Böyle bir
kaza önemli. “Her il merkezinde, kamu hastanelerinden en az birinde, yeterli
personel ve altyapı olanaklarına haiz, ücretsiz hizmet sunan bir poliklinik
açılsın.” diyoruz. Buna nasıl “hayır” diyebilirsiniz, bilmiyorum. Yani her ilde
bir tane poliklinik açılsın, meslek hastalıklarına baksın diyoruz.
Bir de meslek
hastalıklarının tanımı konusunda problemler var. Meslek hastalıkları
polikliniğinde görevli olan tabipler bir sağlık kurulu oluştursunlar, meslek
hastalıklarını incelesinler, -çünkü bu konuda bir uzmanlık alanı yok-
otursunlar bu hastalık meslek hastalığıdır veya değildir desinler.
Şimdi, bunlar, bakın,
muhalefetin yapıcı eleştirileri. Yani bu kanun zaten çok geç kalmış bir kanun.
Geç kaldığı hâlde istediğimiz şekilde çıkmayan bir kanun. Ama her zaman çıkıp
burada özellikle grup başkan vekilleriniz diyor ki: “Muhalefetten yapıcı
eleştiri bekliyoruz.” İşte yapıcı eleştiri. Bakın, ses tonumuz güzel, sizlere
bağırıp çağırmıyoruz, kızmıyoruz. Diyoruz ki: “Gelin, bir meslek polikliniği
kuralım.” Sayın Canikli, buna nasıl “hayır” diyeceksiniz, gerçekten merak ediyorum.
Meslek hastalığına bakan
tabiplere de yani performansı dayatmayalım, onlara da ortalamadan bir şey
verelim ki adam gibi herkes çalışsınlar.
Niye bunları söylüyorum,
biliyor musunuz? Çünkü Anayasa emrediyor. Anayasa diyor ki 49’uncu maddesinde:
“Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir. Devlet, çalışanların hayat seviyesini
yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları korumak ve çalışmayı
desteklemek üzere gerekli tedbirleri alır.” İşte bunun için mecbursunuz bu
önergeye “Evet.” demeye; başka çareniz yok eğer Anayasa’ya inanıyorsanız.
“Devlet, işçi-işveren ilişkilerinde çalışma barışının sağlanmasını
kolaylaştırıcı tedbirler alır.” diyor. Sonra, bunu dediği hâlde Anayasa’yı
yapanlar bununla yetinmiyor, daha da pekiştirmek üzere kalkıyor, bir de 56’ncı
maddeyi koyuyor, diyor ki: “Devlet, herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı
içinde sürdürmesini sağlar, insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak
iş birliğini gerçekleştirir.” İşte, iş birliğini yapmanızı öneriyoruz, “Gelin,
bu önergeye ‘Evet.’ deyin.” diyoruz.
Anayasa’mızda bu maddelerin
yer alması Anayasa’nın çalışma hayatına verdiği önemi gösteriyor, verdiği
değeri gösteriyor. Peki, gerçekten durum böyle mi? Ne yazık ki değil.
Uygulamaya baktığımızda, ölüm emekçiye (iş cinayetleri) meslek hastalığı yine
emekçiye ve meslek sakatlıkları yine emekçiye düşüyor, yani: “Sana sevdanın
yolları patron, bana da kurşunlar!” Buradan anlaşılacağı gibi sorun aslında
yasada filan değil, siz bu yasayı değiştirseniz de zihniyeti değiştirmedikten
sonra çok bir şey değiştirmiyor. Ama gelin, yasayı da hiç olmazsa iyi
değiştirelim, iyi kurgulayalım ki bu işçi kardeşlerimiz gerçekten bu meslek
hastalıklarından ciddi ızdırap çekmesinler.
Bakın, iş kazaları
konusundaki karnemizi burada birçok arkadaşım söyledi, Avrupa 1’incisiyiz.
Keşke olmasak, talihsiz bir birincilik. 2002’yle 2011 yılları arasında -bakın,
uydurmuyorum- tam 735.803 bildirilen iş kazası var. Bunlarda da 10.297 kişi
ölmüş. Ama bakın, bu rakamlar gerçekleri de tam olarak yansıtmıyor çünkü iş kazasına
bağlı ikincil ölümleri buraya yazmamışız çünkü ikincil ölümlerin bildirimi
zorunlu değil. Bingöl’ün Karlıova ilçesinde silikozis hastalığından can çekişen
ve ölen insanlar buraya dâhil değil. Gelin, bunlara bir yardım eli uzatalım,
bunu biraz daha geliştirelim ve bu önergemizi kabul edin ve biraz daha insani
boyuta taşıyalım.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunacağım ancak yoklama talebi var, onu yerine getireceğim.
Sayın Akar, Sayın Çelebi,
Sayın Atıcı, Sayın Öğüt, Sayın Dinçer, Sayın Akagün Yılmaz, Sayın Yüceer, Sayın
Özgümüş, Sayın Moroğlu, Sayın Karaahmetoğlu, Sayın Öz, Sayın Aksünger, Sayın
Dibek, Sayın Ediboğlu, Sayın Güven, Sayın Özkoç, Sayın Serter, Sayın Fırat,
Sayın Işık, Sayın Aygün.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
2.- İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı ile Erzincan
Milletvekili Muharrem Işık’ın; Meslek Hastalıkları ve İşçi Sağlığı Kanun
Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporları (1/605, 2/490) (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/605)
esas numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısının 14 üncü maddesinin (2)
inci fıkrasının a) ve b) bendi ile (4) üncü fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mesut
Dedeoğlu (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
a) İş kazalarını kazadan
sonraki yirmi dört saat içinde,
b) Sağlık hizmeti sunucuları
veya işyeri hekimi tarafından kendisine bildirilen meslek hastalıklarını,
öğrendiği tarihten itibaren yirmi dört saat içinde
Sosyal Güvenlik Kurumuna
bildirir.
(4) Sağlık hizmeti
sunucuları kendilerine intikal eden iş kazalarını, yetkilendirilen sağlık
hizmeti sunucuları ise meslek hastalığı tanısı koydukları vakaları en geç yirmi
dört saat içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Ruhsar Demirel, Eskişehir Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
olarak verdiğimiz önerge hakkında söz almış bulunuyorum.
Ben önce yaşanmış bir
öyküyü hatırlatmak istiyorum size. Perşembe günü burada bu yasa tasarısının
genelini konuşurken biz, tesadüfen bir iş kazası öğrendik. O iş kazasını biz
nasıl öğrendik biliyor musunuz? Teknoloji sayesinde. Çünkü, Meclise yakın olan
bu iş kazası İnternet sitelerine düşmüştü. İnternet haberlerinde, son dakikada,
“Türkiye Büyük Millet Meclisi inşaatında göçük var ve bir işçi göçük altında.”
diye yazıyordu. Saat 12’yi biraz geçmişti ki bir haber aldık, göçük altındaki
işçi vefat etmişti yani gün cumaydı. Eğer tasarıda öngörüldüğü gibi, üç iş günü
içinde haber veriliyor olsa idi ilgili yerlere, ta bugün akşama kadar vakti
olabilecekti. Oysa gördüğünüz gibi, teknoloji çağında işverenin haber vermesini
beklemeden, saniyeler içinde bütün iş kazaları İnternet üzerinden hepimizin cep
telefonlarına, laptop’larına, televizyonlara, ekranlara, her yere ulaşıyor.
Böylesi bir teknoloji çağındayız.
Ya da başka bir haber: 11
Mart 2012’de Esenyurt’taki çadırda 11 işçi vefat etti biliyorsunuz ve bu
işçiler vefatlarından dakikalar sonra e-devlet üzerinden Sosyal Güvenlik
Kurumuna girişleri yapılan işçilerdi, hatırlıyorsunuz sanıyorum yani öldükten
sonra sosyal güvenceleri olabilen işçilerin ölmelerinden itibaren veya bir
hastalığa yakalandıktan sonra en az üç iş günü sonra bildirimlerinin
yapılmasını bu devirde hangi mantıklı akıl alabilir?
Sayın milletvekilleri,
teknoloji çağındayız, bizler bazı bildirimleri yapmasak bile basın mensupları
ya da amatör kameralar pek çok kazayı, pek çok iş kazasını, meslek hastalığına
sahip pek çok insanın görüntüsünü ekranlara, elimizdeki telefonlara
iletiyorlar. Dolayısıyla e-devlet’e geçmekle övünen bir ülkeyiz biz, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığının zaten, SGK başta olmak üzere, e-devlet’le ilgili
çalışmaları her zaman hepimizin bilgisi dâhilinde.
Anlattığım bu iki öyküden
sonra Milliyetçi Hareket Partisi olarak iş kazalarının yirmi dört saat içinde,
iş yeri hekimi tarafından meslek hastalıklarının da fark edildikten sonra yirmi
dört saat içinde bildirilmesini önemsiyoruz çünkü iş kazaları mükerrer
olabilir, yaşanan bir iş kazasından sonra o iş yerinde üç gün içinde bir daha
iş kazası olmayacağını hiçbirimiz garanti edemeyiz veya bir meslek hastalığına
yakalanıyorsa, iş yerindeki bu meslek hastalığının bulaşıcı olup olmadığını
hiçbirimiz bilemeyiz. Bu tür sebeplerden ötürü -ve teknoloji çağındayız,
e-devlet’in içindeyiz- bizim önergemizin gerekçelerinden biri, hem insanların
sağlıklarıyla ilgili konuların bir an önce devletin istatistiklerine girerek
tedbirlerinin alınması hem de iş kazalarının önlenmesi adına maddi risklerin
önlenebilmesiydi.
Bu iki örnekle yani
geçtiğimiz perşembe gününü cumaya bağlayan gece yarısından sabaha kadar süren
göçüğün altında kalan işçinin vefatı haberinin saniyeler içinde hepimizin
bilgisine ulaşmasını hem de Esenyurt’ta 11 işçinin ölümüyle yaşanan, sosyal
güvenceye öldükten sonra kavuşan işçileri hatırlatarak hafızalarınızı tazelemek
istedim. Ama bunlar kadar, ölümlerinden sonra işleri rast gitmeyenler de var.
Kim bilir Türkiye’nin herhangi bir yerinde sayıları 11 olmayan, belki 1 işçinin
vefatıyla sonlanan iş kazaları var hiçbirimizin fark etmediği, hiçbirimizin
duymadığı, hiçbirimizin görmediği. Dolayısıyla, vefatların, iş kazalarının,
meslek hastalıklarının sayılarıyla ya da basına düşüşleriyle değil, her birinin
önemli olduğunun, her bir çalışanımızın ne kadar değerli olduğunun, insanımızın
canının ne kadar önemli olduğunun bir göstergesi olarak önergemize destek
vermenizi istiyoruz. Bu konuyu ben vicdanlarınıza havale ediyorum.
Çok teşekkürler. Sağ olun.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 21.09
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.24
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 121’inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
277 sıra sayılı Tasarı’nın
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
15’inci madde üzerinde dört
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısının 15 inci maddesi üçüncü
fıkrasında yer alan “işyeri dışında hizmet veren” ibaresinin “hizmet alınan”
ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet Doğan Kubat Salih Koca
Giresun İstanbul Eskişehir
Bilal Macit Şirin Ünal İsmail Güneş
İstanbul İstanbul Uşak
Hamza Dağ İlknur Denizli Fatih Şahin
İzmir İzmir Ankara
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının 15. maddesinin ikinci
fıkrasının başındaki “Tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan” ibaresinin metinden
çıkartılması, üçüncü fıkrasındaki sağlık raporları kelimesinden önce “işe
giriş” ibaresinin eklenmesini, dördüncü fıkrasının başına “İşe giriş muayenesi
de dahil olmak üzere” ibaresinin eklenmesini teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Celal Dinçer Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi
İstanbul Tekirdağ İstanbul
İzzet Çetin Levent Gök Musa Çam
Ankara Ankara İzmir
Uğur
Bayraktutan
Artvin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/605) esas numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu Tasarısının 15 inci maddesinin (5) inci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mesut Dedeoğlu Nevzat Korkmaz Ruhsar Demirel
Kahramanmaraş Isparta Eskişehir
Ahmet Duran Bulut Mehmet Günal Ali Öz
Balıkesir Antalya Mersin
(5) Sağlık muayenesi yaptırılan çalışanın özel hayatı ve
itibarının korunması açısından sağlık bilgileri gizli tutulur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 277 Sıra Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun
Tasarısı’nın 15. maddesinin 4. Fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederim.
Sebahat Tuncel Pervin Buldan Erol Dora
İstanbul Iğdır Mardin
Hasip
Kaplan Levent
Tüzel
Şırnak İstanbul
(4) Sağlık gözetiminden
doğan maliyet ve bu gözetimden kaynaklı her türlü ek maliyet İşverence
karşılanır, çalışana yansıtılamaz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen?
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) –
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Sağlık gözetiminin
sağlanması birçok işveren için yüklü bir maliyet olarak görülmektedir. Bu kanun
tasarısı ile beraber gözetimden doğan maliyet işverence karşılanırken, ek
maliyetler adı altında çalışanlar masrafa uğratılabilir. Dolayısıyla madde
metninin yukarıdaki gibi değiştirilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/605)
esas numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısının 15 inci maddesinin (5)
inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş) ve
arkadaşları
(5) Sağlık muayenesi
yaptırılan çalışanın özel hayatı ve itibarının korunması açısından sağlık
bilgileri gizli tutulur.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılıyoruz efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıdaki değişiklik
teklifi ile hasta hakları yönetmeliğinin 21 inci maddesi paralelinde “hastanın
mahremiyetine saygı gösterilmesi ve hastanın, sağlık durumu ile ilgili tıbbi
değerlendirmelerin gizlilik içerisinde yürütülmesi”nin sağlanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının 15. maddesinin ikinci
fıkrasının başındaki “Tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan” ibaresinin
metinden çıkartılması, üçüncü fıkrasındaki sağlık raporları kelimesinden önce
“işe giriş” ibaresinin eklenmesini, dördüncü fıkrasının başına “İşe giriş
muayenesi de dahil olmak üzere” ibaresinin eklenmesini teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Celal
Dinçer (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Celal Dinçer, İstanbul Milletvekili.
CELAL DİNÇER (İstanbul) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri,
277 sıra sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı’nın 15’inci maddesi
üzerinde CHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Hakkâri’de menfur saldırıda
hayatlarını kaybeden 8 vatan evladımıza Tanrı’dan rahmet, yakınlarına
başsağlığı diliyorum.
Bilindiği üzere, insanlık
tarihinin geçirdiği evreler sonucu çalışma hakkı, temel insan hakkı olarak
kabul edilmiştir. Ancak bu hakkın tek başına soyut olarak kabulünün bir anlam
ifade etmediğini de yaşanan deneyimler göstermiştir. Bu hakkın kullanılması,
ancak diğer temel haklardan olan yaşam hakkının özünü ihlal etmeyecek bir
ortamın sağlanmasıyla olanaklıdır. Bu hakkın korunmasında, kullanılmasında
devlet asli sorumludur ama gerçekler öyle midir? İşverenlerin üretimi artırma
ve ucuz iş gücü sağlama düşüncesi, bunun yanı sıra işçilerin geçimlerini
sağlamak için uzun süre çalışmaları, iş kazaları ve meslek hastalıklarının
ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ülkemizde iş kazalarının tırmanmasının
ardındaki temel neden, kuralsız, güvencesiz, sendikasız ve kayıtsız çalışma
biçimlerinin son on yılda hızla yaygınlaşmış olmasıdır.
Evet, Türkiye’de, işçi
ölümleri, işçi cinayetleri artmaya devam etmektedir; işçilerin patronların kâr
hırslarına kurban edilmesi devam etmektedir. Tersanelerde, madenlerde, inşaat
sektöründe ve özellikle HES inşaatlarında ölümlü iş kazaları, esnekleşme ve
taşeronlaşmadan kaynaklanmıştır. Bu durum, bu acı tablo, Türkiye’de “iş
güvenliği” deyince insanların aklına ne yazık ki sadece ve sadece baret
getirmektedir. Ülkemizde bırakın iş güvenliğine yatırım yapmayı, para
harcamamak için sağlıksız şartlarda çalışmayı göze alan onlarca kuruluş vardır.
Amele pazarından işe aldıkları bu insanların sağlıkları, yaralanmaları, ölmüş
olmaları onlar için çok da önemli değildir. Yüce Meclisimizdeki stenograflar
dahi günde on sekiz-yirmi saat çalışmaktadır, bunu dahi biz görmezlikten
geliyoruz. Yasama organı olarak bizlerin çabası ve mücadelesi, çalışanların iş
yerindeki tehlikelerle karşılaşma olasılığını en aza indirmek için
oluşturulacak örgütlenme, normlar ve sürekli gözetimi mümkün kılan bir yapıyı
ortaya çıkarmaktır.
Görüşmekte olduğumuz bu
tasarının bu hâliyle, sorunlu bir sistem üzerinden, çalışanların sağlığı ve
güvenliği alanında yaşanan sorunları çözebilmesi ve arzu edilen normlara ve
hedeflere ulaşabilmesi çok zordur. İktidarın Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduğu
yasa tasarısı, işçi sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili, çalışma ortamını
iyileştirecek çok fazla değişiklikler getirmemektedir. İş sağlığı ve
güvenliğini daha fazla piyasa koşullarına terk etmektedir. İhtilal
dönemlerinden kalan iş yasalarının savunulacak bir tarafı yoktur, bu hükümlerin
de savunulacak bir tarafı yoktur.
Komisyonda son dakika
önergeleriyle tasarıda yapılan değişikliklerle yasanın yürürlük tarihinin az
tehlikeli işlerde iki yıl sonraya ertelenmesi, iş yeri hekiminin tam gün
çalıştığı yerlerde sağlık personeli çalıştırılmasından kaçınılması, eğitim
sürelerinin fazla çalışmadan sayılmaması gibi durumlar geriye götüren
hükümlerdir. Hiçbir net çerçeve belirtmeksizin pek çok temel alanın
yönetmeliklerle düzenlenecek olması da gene geriye giden bir düzenlemedir.
Anlaşılan o ki kaybettiğimiz onca cana rağmen, çalışanların sağlığı ve
güvenliği sermayenin ve taşeron firmaların kâr hırsına kurban edilmek
istenmektedir.
CHP için yaşam hakkı en
temel insan hakkıdır. İş kazalarından önce düşünülmesi gereken, insan hayatının
hesaplanamaz değeridir. Hiçbir maliyet insan hayatının üzerinde değildir.
Cumhuriyet Halk Partisi için iş kazalarına karşı alınacak önlemlerin özünde bu
bakış açısı yer almaktadır. Cumhuriyet Halk Partisi, insana, emeğe verdiği
değer, bu alandaki geçmişten bugüne çabaları ve mücadelesiyle, emekçilerin
sağlığı ve güvenliğinde “Önce insan.” diyen bir yarın için iş kazalarının bir
cinayet olduğunu anlatmaya devam edecektir.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısının 15 inci maddesi üçüncü
fıkrasında yer alan “işyeri dışında hizmet veren” ibaresinin “hizmet alınan”
ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL GÜVENLİK KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılıyoruz efendim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
– Gerekçe Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Uygulamada sözleşme yapılan
OSGB’lerden hizmet alınacağı için yanlış anlaşılma ve yorumlara sebep olmamak
üzere redaksiyon yapılmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen üç önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
16’ncı madde üzerinde üç
önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 277 Sıra
Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısı’nın 16. Maddesinin 2.
Fıkrasındaki c bendinde bulunan “çalışan temsilcilerinin” ibaresinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Sebahat Tuncel Pervin Buldan Erol Dora
İstanbul Iğdır Mardin
Levent
Tüzel Hasip
Kaplan
İstanbul Şırnak
c) ... “çalışanların”
ulaşmasını sağlar.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/605)
esas numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısının 16 ncı maddesinin (1)
inci fıkrasının c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesin arz ve teklif
ederiz.
Mesut Dedeoğlu Nevzat Korkmaz Ruhsar Demirel
Kahramanmaraş Isparta Eskişehir
Alim Işık Mehmet Günal Ahmet Duran Bulut
Kütahya Antalya Balıkesir
c) İlk yardım, olağan dışı durumlar, afetler ve yangınla mücadele
ve tahliye işleri konusunda görevlendirilen kişiler.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277 sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanun Tasarısının 16. Maddesinin 2 Nolu fıkrasının (b) ve (c) bentlerinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Sakine Öz Uğur Bayraktutan Dr. Candan Yüceer
Manisa Artvin Tekirdağ
Süleyman Çelebi Levent Gök Musa Çam
İstanbul Ankara İzmir
İzzet
Çetin
Ankara
b) Başka işyerlerinden
çalışmak üzere kendi işyerine gelen çalışanların birinci fıkrada belirtilen
bilgileri almalarını sağlar.
c) Risk değerlendirmesi, iş
sağlığı ve güvenliği ile ilgili koruyucu ve önleyici tedbirler, ölçüm, analiz,
teknik kontrol, kayıtlar, raporlar ve teftişten elde edilen bilgilere, destek
elemanları ile çalışan temsilcilerinin ulaşmasını sağlar, toplu sözleşme
kapsamındaki işyerlerinde talep edildiği takdirde bunların birer nüshasını
yetkili sendikaya da vermekle yükümlüdür.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen?
Sakine Öz, Manisa
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
SAKİNE ÖZ (Manisa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı’nın
16’ncı maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biz burada bugün işçilerin
yaşama hakkını konuşuyoruz yani en temel insan hakkını. Yükselen refah
seviyesine karşın işçi ölümlerinin önüne geçilememesi, insanlığın karşı karşıya
kaldığı en büyük çelişkilerden biridir.
ILO kaynaklarına göre, her
yıl 1,8 milyon kadın ve erkek, 12 bin çocuk işçi iş kazaları ve meslek
hastalıkları dolayısıyla hayatını kaybetmektedir. Türkiye’deki tablo yüz karası
olarak nitelendirilecek durumdadır. Her gün ortalama 3 işçinin yaşamını
yitiriyor olması, yaşananların birer cinayet olduğunu ortaya koyuyor.
Cumhuriyet Halk Partisi
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün önergesine yanıt veren Sayın Bakan
tüyler ürpertici tabloyu ortaya koydu. 2002-2011 yılları arasında meydana gelen
735.803 iş kazasında 10.804 kişinin yaşamını yitirdiğini açıkladı. Buna 2012’de
kaybettiğimiz emekçiler dâhil değildir.
Dikkat ederseniz, bu
yıllarda iktidarda hep AKP vardı. Bir başka deyişle, AKP, işçi sağlığıyla
ilgili tasarıyı hazırlayana kadar 11 bine yakın insan ölmüştür. Ne yazık ki
Türkiye’de iş kazalarının birçoğunun kayıt altına alınamıyor olması da
meselenin büyüklüğünü görmemize engel oluyor. 83 milyon nüfusa sahip Almanya’da
yılda 800 binden fazla kaza rapor edilirken 74 milyon nüfusa sahip Türkiye’de
bu sayı 70 bin civarındadır.
Geçen hafta bölgemde bir
işçi kardeşimden telefon aldım, iş kazasında yaralanmış ama bunu
belgelendirebilmek için ne yapması gerektiğini soruyor. Yani Türkiye’de işçi,
iş kazasından sonra da çoğu zaman yapayalnız.
Sayın milletvekilleri, ev
hizmetlerinde çalışanlar bu kanunda neden yok? Oysa onlar “Ev işçisiyiz, toz
bezi değil.” diyerek seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Farkındaysanız medyada
sık sık cam silerken düşüp yaşamını yitiren temizlik işçilerinden bahsediliyor.
Onları görmezlikten gelmeye hakkımız yok. Bu artık klasikleşmiş bir AKP yasa
yapım mantığıdır. Kadın örgütlerine sormadan kadınlar hakkında yasa hazırlamaya
çalışıyorsunuz, eğitimcilere sormadan eğitim sistemi değiştiriyorsunuz, çalışma
koşulları hakkında fikri bile olmadığı emekçileri iş güvenliği şemsiyesine
almıyorsunuz. Yalnızca ev hizmetlerinde çalışanlar değil kendi hesabına
çalışanlar da yok ama onlar aslında en çok korunması gerekenler arasında.
Söz aldığım 16’ncı maddede
işverenin iş yerinde karşılaşılacak sağlık ve güvenlik riskleri konusunda
işçileri bilgilendirmesinden bahsediliyor. Neden yalnızca riskler konusunda
bilgilendiriliyor? Riskleri ortadan kaldıracak ya da en aza indirecek şekilde bilgilendirmesi
gerekmez mi? Bu basit üslup farkı bile AKP’nin bu konuya işçinin değil
sermayenin ve patronun gözlüğüyle baktığını gösteriyor.
Sayın milletvekilleri,
tasarıda bir piyasa mantığı göze çarpıyor oysa insanlığın geldiği bu noktada bu
kadar çok işçinin her gün canını yitirmesi zaten bir örümcek ağı gibi her yanı
saran piyasa mantığından kaynaklanıyor.
Tasarıda hekimlik
hizmetlerinin esas olarak piyasaya yaptırılması öngörülüyor. Meslek
örgütlerinin devreye konulması gereken eğitimler için yeni bir sektör
oluşturuluyor. Eğer işçilerin canları her şeye piyasa mantığıyla bakarak
korunsaydı milyonlarca doların kazanıldığı madencilik, gemi yapımı, inşaat gibi
sektörlerde işçi ölümlerinin önüne geçilirdi oysa kazanılan milyonlar giden bir
ayağı, giden bir kolu ve maalesef giden bir canı geri getirmiyor. Son olarak
Türkiye Büyük Millet Meclisinde atık su çalışması yürüten işçilerden biri olan
Nadir Kekilli’nin artık geri gelmeyeceği gibi.
Önce insan yaşamı, önce
işçi güvenliği diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar
yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunacağım ancak karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler…
Kabul etmeyenler…
Elektronik cihazla oylama
yapacağız.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/605)
esas numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısının 16 ncı maddesinin (1)
inci fıkrasının c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mesut
Dedeoğlu (Kahramanmaraş)ve arkadaşları
c) İlk yardım, olağan dışı
durumlar, afetler ve yangınla mücadele ve tahliye işleri konusunda
görevlendirilen kişiler.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Alim Işık, buyurun.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 277 sıra sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı’nın 16’ncı maddesinde vermiş olduğumuz
önergenin Sayın Komisyon ve Hükûmet tarafından kabul edilmiş olması nedeniyle
kendilerine teşekkür ediyorum. Yerinde bir önergeydi. Ancak bu vesileyle bir
iki konuyu da Sayın Bakana iletmek durumundayım, söz almamın sebebi de odur.
Başta, Hakkâri Dağlıca’da
hayatlarını kaybeden ve birisi de Kütahya Gediz doğumlu 8 askerimizin şehadete
erişmiş olması nedeniyle kendilerine Allah’tan rahmet, aziz milletimize
başsağlığı diliyorum, yaralı askerlerimize de acil şifalar temenni ediyorum.
Değerli milletvekilleri, üç
gün önce PKK terör örgütü elebaşısının twitter hesabından verdiği mesajların
arkasından bu şehitlerimizin verilmesi çok dikkate değerdir. Mesajda aynen,
elebaşı kendisine verilen sözlerin yerine getirilmesi hâlinde iki ayda
gerillayı dağdan indirebileceğini söylüyordu. Eminim hepiniz bu mesajları
okudunuz. Bu twitter hesabı kimin adına kayıtlıdır? Bu mesajları elebaşısı
İmralı’dan nasıl vermektedir? Ve verdiği mesajların ardından üç gün sonra bu
şehitlerimiz neden verilmiştir? Bunu hepinizin düşünmesini ve takdirlerinizi
buna göre vermenizi temenni ediyorum.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri, özellikle iş güvenliğinin konuşulduğu böyle bir yasa
tasarısında, bugün taşeron işçilerinin sıkıntısını bir kez de Sayın Bakana bu
kürsüden örnekle hatırlatmak istiyorum. Bugün şu saatte, Kütahya ili Tavşanlı
ilçesi Tunçbilek Termik Santrali’nde Şanlıurfalı bir taşeron şirketinin
çalıştırdığı 173 kişiden 9 kişiye işten çıkarılma tehdidi yağdırılmış ve sözlü
olarak yapılan bu tehdidin arkasından işten çıkarılma yazılarının postaya
verildiği Ankara’dan bildirilmiştir. Gerekçe ise açık senet imzalamadıkları,
tarihsiz istifa dilekçesine imza atmadıkları ve geriye yönelik herhangi bir
alacaklarının bulunmadığına dair ibranameye imza atmadıkları için 9 kişiden
başlamışlardır, 173 kişinin 173’ünün de işten çıkartılma tehdidi söz konusudur.
Sayın Bakanım, bu ülkede
işe başlayan bir insanın taşeron işçisi olarak -Maliye Bakanlığının verdiği
rakamlara göre- ülkemize maliyeti tam 2.047 liradır aylık. Bin lirayı -sosyal
güvenlik primleri dâhil asgari ücretle beraber- bu işçilere vermeyi çok gören
taşeronlardan yana Hükûmetin herhangi bir işlem yapmamasını gerçekten esefle
karşılıyorum. Defalarca size bu konuyu aktarmamıza rağmen, bugüne kadar bu
taşeron işçiliği sistemine bir çözüm getirilememiştir. Şu anda Tavşanlı’da,
sosyal patlamanın eşiğine gelmiş bir işçi kitlesi ve aileleri vardır. Bir hafta
on gün önce Sayın Enerji Bakanlığındaki bürokratlarla bu işi görüşmüş ve geçici
olarak bu işçilerin işten çıkarılmamasını sağlamış idik ama bugün ne yazık ki
on gün aradan sonra bu tertiple 9 kişinin kapı önüne bırakılması gerçekten bu
ülkeye yakışan bir durum değildir.
Özellikle bu taşeron
işçiliği konusunda sizlerin üzerine düşeceğinize olan inancımı bir kez daha
belirtmek istiyorum, bu vesileyle hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 277 Sıra
Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısı’nın 16. Maddesinin 2.
Fıkrasındaki c bendinde bulunan “çalışan temsilcilerinin” ibaresinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Sebahat
Tuncel (İstanbul) ve arkadaşları
c) ... “çalışanların”
ulaşmasını sağlar.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYON BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Sebahat Tuncel, İstanbul Milletvekili.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz önerge üzerine söz
almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun tasarısı
görüşülürken demokratik bir işleyişten bahsettik. Gerçekten iş yeri
demokrasisi, iş yerinde üretimin arttırılması açısından, yine işçilerin bu
sürece daha güçlü katılımı açısından önemli. Bu başlık, “Çalışanların
bilgilendirilmesi” başlığı. Çalışanları daha çok temsilciler aracılığıyla
bilgilendirmek bir yöntem, ancak bir aracı ortaya koymadan, direkt çalışanların
kendilerinin bilgilendirilmesi bu sürecin daha demokratik işlemesi açısından
önemli. Çünkü çoğu zaman sadece temsilciler üzerinde olduğunda o iş yerinde
çalışanlar kendi sorunlarını da direkt aktaramıyor, yaşadığı problemleri de
aktaramıyor. O açıdan, “çalışanların” ibaresinin eklenmesini önemli buluyoruz.
Yani aracı kullanmadan direkt işverenin bu alanda işçilerle temas etmesi
sorunların giderilmesi açısından da önemli.
Sayın milletvekilleri,
gerçekten Türkiye’de işçi sınıfının sorunları sadece iş kazalarıyla veya işçi
ölümleriyle anlatılabilecek bir durum değil. Özellikle, diyelim ki, kapitalist
toplumun gereği olarak iş yerlerinde yaşanan sorunlar ya da ekonomik krizin ilk
vurduğu kişiler genelde yoksul emekçi insanlar oluyor, Türkiye de bunu
yaşayanlardan birisi. Özellikle Avrupa’da ekonomik krizin yaşanmasıyla birlikte
dünya genelinde bir işsizlik sorunu var, ekonomik olarak insanların istihdam
alanlarında yaşanan sorunlar var. Buna rağmen bu sorunları çözmeye çalışan bir
gerçeklik var ama Türkiye’de durum biraz farklı. Görece olarak sanki çok iyi
bir noktadaymış gibi bir yansıma var ama pratikte yine işçilerin yaşadığı
sorunlara baktığımızda durum çok farklı. İşçiler çoğu zaman güvencesiz, esnek
çalışmaya maruz bırakılmak durumunda kalıyor. Birçok insan diyelim ki gerçekten
işsiz, özellikle üniversite mezunları iş bulamıyor. Yani diyelim ki “Ataması
yapılmayan öğretmenler” diye bir gerçek var bu ülkede. Öğretmenlerin intihar
ettiği yaklaşımları ortada.
Yine, Kampana Deri işçileri
var İstanbul’da, dört yüz elli üç gündür direniyorlar. Bu insanlar işten
çıkartılmış, hiçbir haklarını alamamışlar. Hey Tekstil işçileri direniyor. Yine
Türk Hava Yolları işçilerini ifade ettik, bunlar çok güncel olduğu için. Yine,
Nokia’nın işçilerinin işten çıkartılacağı gibi tartışmalar var. Yani her geçen
gün aslında küçük ya da büyük ölçekli iş yerlerinde işçiler işten çıkartılıyor;
hem de hiçbir sosyal güvencesi sağlanmadan, hakları verilmeden. Bu işçiler de
direnerek hakkını almaya çalışıyorlar. Bu önemli bir durum. Yani bunu görmeden
Türkiye’de gerçekten işçilerin hak ve özgürlük mücadelesine anlam vermek mümkün
değil.
Bu açıdan, yine örgütlenme
meselesi önemli bir konu. Eğer işçiler örgütleniyorsa, sendikalarda… Ki bu
sendikalaşma, aslında, AKP Hükûmetinin Avrupa Birliği uyum sürecinde söz
verdiği konulardan birisidir. Çünkü işçilerin örgütlenmesi bu temelde önemli
bir konu ama Türkiye’de örgütlenme özgürlüğü yok. Bir özgürlük var, Hükûmetin
politikalarına “Evet” diyeceksen, ona itiraz etmeyeceksen orada sendikal
örgütlenme içerisinde olabilirsin. Ama onun dışında, muhalifsen, gerçekten
Hükûmetin politikalarını eleştiriyorsan, buna itiraz ediyorsan örgütlenme
hakkın yok. Hatta, bunun için operasyonlara maruz kalabiliyorsun.
En son KESK üyeleri,
özellikle kadın üyelerinin tutuklanması buna temel bir örnek. Kadın sekreterler
tutuklandı. Oradaki temel sorun oradaki kadınların gerçekten kadın bilinciyle
örgütlenmiş olması. Dikkat edin, Türkiye’de sendikal örgütlenmede kadınların neredeyse
ismi yok denecek kadar az. KESK bu konuda bir adım ileride. KESK yönetiminde de
kadın sekreterler, on beşe yakın kadın tutuklandı. Yani muhalifseniz iş yerinde
çalışan, sesini duyuran sendikalar her zaman için dışında tutuluyor. İşte,
toplu sözleşme görüşmelerinin ya da işçilerin sorunlarını, emekçilerin
sorunlarını birlikte tartışma konusunda sıkıntı. Ya onlar işte kendilerini
sokakta ifade etmek durumunda kalıyorlar… Bu önemli bir konu diye düşünüyoruz.
Oysa demokrasilerde farklılıkları dinleyebilme ve farklılıklarla birlikte iş
yürütebilme temel özelliklerden birisidir. Bu sağlanmadığı sürece siz
istediğiniz kadar işçiler üzerinde yasal düzenlemeler yapın, bu gerçek
olmayacaktır çünkü kendinize göre düzenleme yapmış oluyorsunuz. İşçilerin, emekçilerin
taleplerine göre değil, daha iyi yaşam koşullarına göre değil, siz kendinize
göre düzenlemiş olursunuz.
Sayın milletvekilleri, şu
bir gerçektir ki: İnsanlar yaşadığı sorunları en iyi kendisi bilir. O yüzden
mutlaka çalışma alanının her alanında sürece katılmaları önemlidir.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
17’nci madde üzerinde iki
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olan (1/605)
esas numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısının 17 nci maddesinin (1)
inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mesut Dedeoğlu Nevzat Korkmaz Ruhsar Demirel
Kahramanmaraş Isparta Eskişehir
Ahmet
Duran Bulut Mehmet
Günal
Balıkesir
Antalya
(1) İşveren, çalışanların iş sağlığı ve güvenliği, toplumsal
cinsiyet eşitliği ve mobbing (duygusal saldırı) eğitimlerini almasını sağlar.
Eğitimler özellikle; işe başlamadan önce, çalışma yeri veya iş değişikliğinde,
iş ekipmanının değişmesi halinde veya yeni teknoloji uygulanması halinde
verilir. Eğitimler, değişen ve ortaya çıkan yeni risklere uygun olarak
yenilenir, gerektiğinde ve düzenli aralıklarla tekrarlanır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277 sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanun Tasarısının 17. Maddesinin 7 Nolu fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Hülya Güven
Tekirdağ İstanbul İzmir
Musa Çam Uğur Bayraktutan İzzet Çetin
İzmir Artvin Ankara
Levent
Gök
Ankara
“(7) Bu madde kapsamında
verilecek eğitimin maliyeti çalışanlara yansıtılamaz. Eğitimlerde geçen süre
çalışma süresinden sayılır. Eğitim sürelerinin haftalık çalışma süresinin
üzerinde olması hâlinde, bu süreler fazla sürelerle çalışma veya fazla çalışma
olarak değerlendirilir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe
Maddedeki düzenleme ile
işveren tarafından verilen eğitimlerin çalışma süreleri içerisinde verilmesini
aksi takdirde fazla süreli veya fazla çalışma olarak değerlendirilmesi teklif
edilmektedir. Uygulamada genellikle işverenler eğitimleri işçilerin hafta tatilleri
günlerine ayarlamakta veya günlük çalışma sürelerinin sonunda
gerçekleştirmektedirler. Çalışma nedeniyle yorulmuş olan dinlenme hakkını
kullanması gereken işçinin bunun yerine eğitime katılması halinde en azından
tazmin niteliğinde fazla mesai ücretine hak kazanması teklif edilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/605)
esas numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı’nın 17 nci maddesinin (1)
inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mesut
Dedeoğlu (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
(1) İşveren, çalışanların
iş sağlığı ve güvenliği, toplumsal cinsiyet eşitliği ve mobbing (duygusal
saldırı) eğitimlerini almasını sağlar. Eğitimler özellikle; işe başlamadan
önce, çalışma yeri veya iş değişikliğinde, iş ekipmanının değişmesi halinde
veya yeni teknoloji uygulanması halinde verilir. Eğitimler, değişen ve ortaya çıkan
yeni risklere uygun olarak yenilenir, gerektiğinde ve düzenli aralıklarla
tekrarlanır.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Mesut Dedeoğlu, Kahramanmaraş Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MESUT DEDEOĞLU
(Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 277 sıra sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı’nın 17’nci maddesi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun görüşlerini belirtmek üzere şahsım adına söz aldım. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Konuşmalarıma başlamadan
önce, geçtiğimiz dönemlerde Afşin-Elbistan Termik Santrali’nde kaybettiğimiz 9
tane görev şehidimizi de rahmetle anıyorum.
Değerli milletvekilleri,
“psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, rahatsız etme veya sıkıntı verme”
anlamında kullanılan ve Türkçede “psikolojik taciz” olarak tanımlanan mobbing,
ülkemizde çalışma hayatının en önemli sorunlarından biri hâline gelmiştir.
Çalışma yaşamında her zaman var olan fakat görmezden gelinen psikolojik taciz,
bugün, çok sayıda çalışanın kabusu olmaya devam etmektedir.
Avrupa Birliği ülkelerinde
psikolojik taciz oranları yüzde 2 ile 15 arasında değişirken ülkemizde özel
sektör çalışanlarının yüzde 86’sı ve kamu çalışanlarının yüzde 69’u psikolojik
tacize uğramaktadırlar.
Kamuda psikolojik mobbing,
genelde istifaya zorlamak, tayin işlemine karşı dava açılmasını önlemek,
görevden almadan önce gözdağı vermek, görevden alınanların mahkeme kararıyla
göreve dönüşünü önlemek, görevden alındıktan sonra veya tayin edildikten sonra mahkeme
kararıyla önceki görevine dönenleri istifaya zorlamak için kullanılmaktadır.
Psikolojik taciz, kâr amacı
gütmeyen kuruluşlarda, okullarda, sağlık sektöründe ve üniversitelerde daha
yaygın bir şekilde görülmektedir. Yüksek işsizlik oranları ve dolayısıyla
çalışanın değersiz görülmesi, sendikalaşmanın yetersiz olması ve kamuda taşeron
işçiliğinin artması son yıllarda ülkemizde psikolojik tacizi artırmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; iş yerinde psikolojik mobbinge maruz kalan çalışanın öz güveni
kaybolmakta, verimliliği ve performansı düşmekte, ruh sağlığı bozulmakta, hatta
yaşadığı strese bağlı ağır depresyon yaşayan mağdurların bazıları intihar
teşebbüsünde bile bulunmaktadırlar.
Psikolojik taciz ile
donanımlı insanlar iş gücü piyasası dışına itilmekte, çalışma azmi yok
edilmektedir. Kamudaki başarılı çalışanlar psikolojik taciz nedeniyle işten
ayrılmakta ya da yeteneğiyle alakasız birimlerde çalıştırılmaktadır, bu nedenle
işler aksamakta, hatalı işlemler çoğalmakta, vatandaş kamu hizmetlerini
zamanında alamamaktadır. Yanlış işlemler nedeniyle kamuya pek çok dava
açılmakta, kaybedilen davalar nedeniyle devlet büyük miktarlarda tazminat
ödemektedir.
657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu’nda ve İş Kanunu’nda psikolojik taciz açık ve seçik olarak
tanımlanmadığı için psikolojik taciz mağdurları şikâyet konusunda çekimser
davranmaktadırlar.
4483 sayılı Memur ve Diğer
Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun’a göre, psikolojik taciz
mağduru dava açmak için başvurduğunda, savcı, hakkında suç duyurusunda bulunan
yöneticilerin bir üst amirinden izin almak zorunda kalmaktadır. Amirin izin
vermemesi mağduru daha da sıkıntıya sokmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizde psikolojik mobbing mağdurlarının sürekli teknik ve
psikolojik destek alabileceği merkezler dahi bulunmamaktadır. Psikolojik taciz
mağdurlarının şikâyetlerini inceleyen ve sonuçlandıran aracı bir kurum da
bulunmamaktadır. Ayrıca, iş yerlerinde psikolojik taciz kapsamında yürütülen
soruşturmalar, kurum içinde ve konunun uzmanı olmayan kişiler tarafından
yürütülmektedir. Türk Ceza Kanunu’nda psikolojik tacizin açık bir tanımı
yapılmadığı için, davalar sürüncemede kalmaktadır. Bilgi Edinme Hakkı Kanunu
uyarınca başvuran psikolojik taciz mağdurlarına bilgi ve belgeler bazı kamu
görevlilerince kasıtlı olarak verilmemektedir.
Psikolojik mobbing
mağdurları yasal yollara başvurma veya şikâyet etmeme konusunda seçim yapmaya
zorlanmaktadır. Psikolojik taciz yapıldığı için şikâyette veya müracaatta
bulunanlarla tanıkların korunmasına yönelik yasal düzenleme olmadığı için,
şikâyet ve müracaat edenlerle tanıkların iş akdi feshedilmekte veya başka yere
geçici ya da daimî olarak tayin edilmektedir. İş yerlerinde mobbingin
önlenmesine yönelik yasal düzenlemelere ihtiyaç bulunmaktadır.
Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler…Madde kabul edilmiştir.
18’inci madde üzerinde bir
adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısının 18 inci maddesinin birinci
fıkrasına “işyerlerinde” ibaresinden sonra gelmek üzere “varsa işyeri yetkili
sendika temsilcilerine yoksa” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Süleyman Çelebi Haydar Akar Özgür Özel
İstanbul Kocaeli Manisa
Celal
Dinçer Kadir Gökmen
Öğüt
İstanbul İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
İşyeri sendika
temsilcilerinin de bilgilendirme hakkından faydalanmaları sağlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
19’uncu madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının 19. Maddesine aşağıdaki
(3) ve (4) Nolu fıkraların eklenmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Musa Çam Süleyman Çelebi Turgut Dibek
İzmir İstanbul Kırklareli
İzzet Çetin Dr. Candan Yüceer Uğur Bayraktutan
Ankara Tekirdağ Artvin
Levent
Gök
Ankara
(3) Çalışanlara yukarıdaki
eğitimlerin ve bilgilendirilmelerin yapılmadığı durumlarda bu yükümlülüklerini
yerine getirmeleri istenemez. Bu nedenle cezalandırılamazlar.
(4) Çalışanların iş
kazalarına uğramaları durumunda, sağlık hizmeti sunucularına başvuru esnasında
veya tedavileri esnasında bu durumu beyan etmeleri halinde veya bu durumun
yetkililerce tespit edilmesi halinde durum Sağlık Hizmeti sunucusu tarafından
derhal SGK’ya bildirilir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek. (CHP sıralarından alkışlar)
TURGUT DİBEK (Kırklareli) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar,
sözlerime başlamadan önce ben de şehitlerimiz için birkaç söz söylemek
istiyorum. Dün Hatay’da bir askerimiz, bir evladımız yaralanmıştı, kaybettik.
Bu sabah da maalesef, Hakkâri’de 8 evladımızı kaybettik. 9 askerimiz bir günde,
yirmi dört saatte maalesef şehit oldu. Vatan sağ olacak ama maalesef onlar
artık aramızda olmayacak. Onlara Allah’tan rahmet diliyorum. Tabii, en büyük
acıyı aileleri çekecek; anne-baba, kardeşler, yakınlar, eş, çocuklar, en büyük
acıyı onlar yaşayacak, onlara da Allah’tan sabırlar diliyorum.
Bir de Urfa ile ilgili
söylemek istediklerim var. Aslında önerge üzerinde konuşmayacağım yani önergeye
zaman kalmayacak diye düşünüyorum ama Urfa’dan bahsetmek istiyorum:
Ben Urfa’yla seçim öncesi
de ilgilenmiştim -Urfa’nın tüm ilçelerine gittim- partimizin, Cumhuriyet Halk
Partisinin Urfa sorumlusuydum dolayısıyla Urfa’yla ilgili gerçekleri biliyorum.
Yaşadığımız bu elim olay yani cezaevindeki olay, tabii, trajik bir olay ama
olayın bir arka yüzü var. Yani Urfa nasıl bir kent? Urfa’da ne oluyor?
Sayın Bakan, biliyorsunuz,
geçen dönem Bursa’nın milletvekiliydi, bu dönem Urfa’nın milletvekili. Değerli
arkadaşlar, Urfa’nın 12 milletvekili var; 10’u iktidar grubundan yani AKP’den,
2 milletvekili de BDP’den.
Şimdi, Urfa cezaevinde 13
vatandaşımız yanarak hayatını kaybetti. Yani o olayı irdelemekten öte Urfa’yı
biraz irdelemek istiyorum çünkü onunla bağlantılı olduğunu ben görüyorum
değerli arkadaşlar.
Bakın, Urfa’yı gezdiğimde,
sekiz ilçesini de gezdiğimde şöyle bir şey gördüm. Yani, resmî rakamlara
bakarsanız, Sayın Valinin o tarihteki açıklamalarıdır bunlar: Urfa’da 350 bin
kişi okuryazar değil. 650 bin kişi Urfa’da ilköğretimi bitirmemiş. Urfa’daki
çocuklarımız okula gidiyorlar. Her birimizin evlatları okula gidiyor,
ilköğretime gidiyor, liseye gidiyor, Urfa’daki çocuklar dört ay ya da üç ay
gidiyorlar. Eylül, ekim, kasım, okulla alakaları yok veya marttan sonra, nisan,
mayıs, haziran, okulla alakaları yok.
“Nereye gidiyor?” bu
çocuklar diye sorarsanız her biriniz biliyorsunuz, çevre illere gidiyorlar,
çalışmaya gidiyorlar, pancar çapalamaya gidiyorlar, değişik yerlere gidiyorlar.
Değerli arkadaşlar, Urfa’da
bir GAP Projesi var. Siz iktidara geldiğinizden bu yana karınca hızıyla
gidiyorsunuz, her yıl yüzde 1. Sayın Vali diyor ki: “Eğer böyle giderse -GAP
Projesi’nin hayata geçişi- yetmiş yedi yıl sonra bitecek.”
Bozova ilçesine gitmiştim
-ilçeleri geziyoruz bu arada, dolaşıyoruz, vatandaşlarımızla da sohbet
edeceğiz- partimizin ilçe binasını ziyarete gittim, binanın tam karşısında
banka var, Ziraat Bankası var. Bankanın önü çok kalabalık. Kadınlar
bekliyorlar. Öğle saati. Tabii, merak ettim. Partiye girmeden önce dedim ki arkadaşlara,
ilçe başkanımıza, il başkanımıza: “Bu bankanın önündeki vatandaşlarımız ne
bekliyorlar böyle?” Dedi ki: “Öğle arası, çocuk parası yani o öğrenciler için
verdiğiniz bir 20 lira var. O parayı almak üzere bekliyorlar. Banka tatil
olduğu için arada, orada bekliyorlar.” “Durun, partiye gitmeyelim.” dedim.
Beraber yanlarına gittim. Kendileriyle konuştum. Tabii, çekiniyorlar baştan ama
sonra onlarla güzel iletişim kurduk, sohbet ettik. “Burada ne yapıyorsunuz, ne
bekliyorsunuz?” dedim, “İşte, çocuklarımız için bize ödeme yapılacak.” dediler.
“Ne kadar?” “20 lira.” “Nereden geliyorsunuz?” diye sordum bir bayana:
“Köyden.” “Kaç para verdin minibüse?” “2 lira.” “Nasıl döneceksin?”
“Minibüsle.” “Ne kadar vereceksin?” “2 lira.” Etti 4 lira. 20’den 4’ü çıkar; 16
lira. “16 lira için bekliyorsun burada.” Onlara aile sigortasından bahsetmiştim
ve gerçekten de orada kendileri de hak verdiler.
Ama değerli arkadaşlar,
oyları severler… Süre bittiği için… Aslında söyleyeceğim o kadar çok şey var.
Ama şunu söyleyeyim. Bakın, bir söz var, bunu sizler de biliyorsunuz: İnsanları
kandırmak, aldatmak insanları kandırılmış, aldatılmış olduklarına inandırmaktan
çok daha kolay.
Maalesef şu oluyor: Siz
kolay olanı yapıyorsunuz, biz de zor olanla uğraşıyoruz. Yani Urfa’nın gerçeği
bu. Değerli arkadaşlar, bu gerçek karşısında o cezaevindeki olayı yaşamamak
mümkün değildi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
TURGUT DİBEK (Devamla) -
Geçen hafta Perşembe günü Sayın Canikli’nin odasında Ticaret Kanunu’yla ilgili
konuşuyorduk. Belki fark etmedi. Aslında Ticaret Kanunu’nun önümüzdeki hafta
gelecek olan maddeleri var, bir uzlaşma arıyoruz ama Hasip Kaplan da, Sayın
Kaplan da oradaydı. Biz Urfa’dan ve cezaevinden bahsettik, Urfa Cezaevinden
bahsettik. Ben dedim ki: “Urfa Cezaevi yanıyor…” Geçen perşembeden
bahsediyorum. “Yanıyor…”
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
TURGUT DİBEK (Devamla) -
“Urfa’da olay olacak.” diye biz kendi aramızda konuştuk. Bunu görmek lazım,
bunu görmemek için kör olmak lazım. Bunu da bilgilerinize sunmak istedim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
20’nci madde üzerinde iki
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 Sıra
Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısı’nın 20. Maddesinin 1. Fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Sebahat Tuncel Pervin Buldan Erol Dora
İstanbul Iğdır Mardin
Levent
Tüzel Hasip
Kaplan
İstanbul Şırnak
a) İki ile elli arasında çalışanı bulunan işyerlerinde 2,
b) Elli bir ile yüz arasında çalışanı bulunan işyerlerinde 4,
c) Yüz bir ile beş yüz arasında çalışanı bulunan işyerlerinde 6,
d) Beş yüz bir ile bin arasında çalışanı bulunan işyerlerinde 8,
e) Bin bir ile iki bin arasında çalışanı bulunan işyerlerinde 10,
f) İki bin bir ile üzeri çalışanı bulunan işyerlerinde 12.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277 sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanun Tasarısının 20. Maddesinin birinci fıkrası ile beşinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Musa Çam Dr. Candan Yüceer Kadir Gökmen Öğüt
İzmir Tekirdağ İstanbul
Süleyman Çelebi Ali Serindağ Mahmut Tanal
İstanbul Gaziantep İstanbul
Uğur Bayraktutan Levent Gök İzzet Çetin
Artvin Ankara Ankara
“(1) İşveren; işyerinin
değişik bölümlerindeki riskler ve çalışan sayılarını göz önünde bulundurarak
dengeli dağılıma özen göstermek kaydıyla, çalışanlar arasında yapılacak seçimle
aşağıda belirtilen sayılarda çalışan temsilcilerini görevlendirir. Seçimlere ve
çalışan temsilcilerinin görev, yetki ve sorumlulukları, görev süreleri ve
görevlerinden dolayı teminatlarına ilişkin hususlar Bakanlıkça bir yönetmelikle
düzenlenir. Çalışanların seçme ve seçilme hakları kısıtlanamaz.”
“(5) İşyerinde yetkili
sendika bulunması halinde, işyeri sendika temsilcileri çalışan temsilcisi
olarak da görev yapabileceklerine ilişkin hususlar toplu iş sözleşmeleri ile
düzenlenebilir.”
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Sayın Başkan, önergeyi geri çekiyoruz.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önergesini geri çekmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 Sıra
Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısı’nın 20. Maddesinin 1. Fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Sebahat
Tuncel (İstanbul) ve arkadaşları
a) İki ile elli arasında
çalışanı bulunan işyerlerinde 2,
b) Elli bir ile yüz
arasında çalışanı bulunan işyerlerinde 4,
c) Yüz bir ile beş yüz
arasında çalışanı bulunan işyerlerinde 6,
d) Beş yüz bir ile bin
arasında çalışanı bulunan işyerlerinde 8,
e) Bin bir ile iki bin
arasında çalışanı bulunan işyerlerinde 10,
f) İki bin bir ile üzeri
çalışanı bulunan işyerlerinde 12.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
İşyerinin yönetimine,
risklerin belirlenmesine katılım anlamında endüstriyel demokrasinin gerekleri
yapılmalıdır. İşyerlerinde çalışanların seslerinin daha fazla çıkması, yönetime
daha fazla katılmaları endüstriyel demokrasinin gereğidir. Dolayısıyla çalışanların
daha fazla sayıda ve daha fazla güçlü şekilde temsilcilerini çıkarma hakları
bulunmalıdır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge Kabul
edilmemiştir.
Sayın Komisyonun bir
redaksiyon talebi vardır.
Buyurun.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Sayın Başkanım, beşinci
fıkranın son kelimesi sehven “yapabilir” olarak kayda alınmıştır, “yapar”
şeklinde değiştirilmesini talep ediyorum.
BAŞKAN – Redaksiyonla
birlikte maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde
kabul edilmiştir.
21’inci madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının 21. maddesinin ekteki
gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Mehmet Hilal Kaplan
Tekirdağ İstanbul Kocaeli
Uğur Bayraktutan İzzet Çetin Levent Gök
Artvin Ankara Ankara
Musa
Çam
İzmir
“Ulusal İş Sağlığı ve
Güvenliği Konseyi
(1) Bakanlığın ilgili
kuruluşu olarak kurulmuş olan Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi aşağıdaki
üyelerden oluşur:
a) En çok üyeye sahip ilk
üç işçi sendikasından gönderilecek birer temsilci,
b) En çok üyeye sahip ilk
üç kamu çalışanları sendikasından gönderilecek birer temsilci,
c) TİSK, TOBB, TESK,
Türkiye Ziraat Odaları Birliği, Türk Tabipleri Birliği, Türk Mimar Mühendis
Odaları Birliği, Türk Hemşireler Derneğinden gönderilecek birer temsilci.
d) İş Sağlığı ve Güvenliği
alanında düzenli ve sürekli çalışmaları olan sivil toplum kuruluşları içinden
Konsey tarafından seçilecek bir temsilci,
e) YÖK tarafından,
üniversitelerde, iş sağlığı ve güvenliği alanında çalışmalar yapan öğretim
üyeleri arasından seçilecek bir temsilci,
f) Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı Müsteşarı,
g) Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğünden bir temsilci,
h) İş Teftiş Kurulu
Başkanlığından bir temsilci,
i) Sağlık Bakanlığı, Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı ile Devlet Personel Dairesi Başkanlığından birer
temsilcinin katılımı ile oluşur.
(2) Kurumlar, seçecekleri
asıl üye sayısı kadar yedek üye de belirler. Üyelerin görev süresi üç yıldır.
Kurul toplantılarına üst üste iki kez mazeretsiz olarak katılmayanların üyeliği
düşer. (d) bendinde belirtilen üye Konseyin ilk toplantısında seçilir.
(3) Konseyin görevleri
şunlardır:
a) İş sağlığı ve güvenliği
ulusal politikasının hazırlanmasına esas olmak üzere çalışmalar yapmak,
b) Bu politikaların
yürütülmesi için sosyal tarafların katılımına olanak veren çalışma programları
hazırlamak,
c) Belirlenen ulusal
politik hedefler doğrultusunda;
i. Sosyal tarafların,
meslek kuruluşlarının, sivil toplum örgütlerinin kendi üyelerine yönelik
çalışmalar yapmasını, eğitimler düzenlemesini özendirmek ve desteklemek,
ii. İş Sağlığı ve Güvenliği
Kurulları, İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimleri, Ortak Sağlık ve Güvenlik
Birimlerinin çalışmalarının eşgüdümünü sağlamak,
iii. İş Sağlığı ve
Güvenliği Kurullarının yıllık çalışma raporlarını incelemek, sonuçlarını
değerlendirip; yön gösterici çalışmalar ve yayınlar yapmak.
iv. İş sağlığı ve güvenliği
bilincinin geliştirilmesi için işyerlerine ve topluma yönelik çalışmaları
yapmak,
d) Mevzuattaki
eksikliklerin giderilmesi ve ilgili mevzuatın, iş sağlığı ve güvenliği alanında
uluslararası sözleşmelere ve Avrupa Birliği direktiflerine uyumlu hale
getirilmesi için çalışmalar yapmak, bu alanda Çalışma Bakanlığı tarafından
hazırlanacak her türlü mevzuata ilişkin uygun görüş vermek,
e) İş Sağlığı ve Güvenliği
alanında çalışmalar yapmak, veriler toplamak ve gerekli gördüğü alanlarda
çalışma grupları oluşturmak.
(4) Konsey tarafından
alınan kararlar bütün kişi ve kurumlar bakımından bağlayıcıdır.
(5) Konsey en yaşlı üyenin
başkanlık ettiği ilk toplantısında, gizli oyla bir Başkan, bir Başkanvekili ve
bir genel sekreter seçer. Bu görevlere seçilenler, emsallerine sağlanan özlük
hakları tam olarak verilmek suretiyle kurumlarından ücretli izinli sayılırlar.
Bunların görev süresi üç yıldır. Konseyi Başkan, yokluğunda Başkan vekili
temsil eder. Konseyin görevleriyle ilgili iş ve işlemlerin takibi Genel
Sekreter tarafından yapılır.
(6) Konsey her üç ayda bir
olmak üzere yılda en az dört kez toplanır. Kararlar salt çoğunlukla alınır.
Oyların eşitliği halinde konu yeniden müzakere edilerek oylanır, eşitliğin
bozulmaması halinde bir sonraki toplantıya bırakılır. Ayrıca en az beş konsey
üyesinin yazılı isteği halinde olağanüstü olarak toplanır.
(7) Konseyin çalışmalarını
yürütebilmesi için gerekli personel, bina, araç ve gereçler Bakanlık tarafından
sağlanır.
(8) Çalışma usul ve
esaslarına ilişkin diğer ayrıntıları içeren yönetmelik Konsey tarafından
hazırlanır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Mehmet Hilal Kaplan, Kocaeli Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET HİLAL KAPLAN
(Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 277 sıra sayılı İş Sağlığı
ve Güvenliği Kanunu Tasarısı’nın 21’inci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge
doğrultusunda söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve tutuklu tüm
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce,
Dağlıca’da hain saldırı sonucu yaşamını yitiren şehitlerimizi rahmetle anıyor,
milletimizin başı sağ olsun diyorum.
Ülkemizde iş kazaları ve
meslek hastalıkları sonucu meydana gelen ölümleri ve kayıpları azaltmak mümkün
mü? Mümkün. Bunu Sayın Bakan Perşembe günkü konuşmasında da ifade etti. Ancak
bunu Adalet ve Kalkınma Partisinin anlayışıyla yapmak pek olası gözükmüyor.
Çünkü Adalet ve Kalkınma Partisinin yönetim anlayışı toplumda öyle bir algı
oluşturdu ki bu algıyı değiştirmeden bunların önüne geçmek olası değil. Nedir
oluşturduğu bir algı? Türkiye’de işçiyi işverenle karşı karşıya getirip, işçiyi
işverenin düşmanı ve sermayenin sürekli karşısında olan, onu yok etmeye çalışan
ve çalışma ortamının huzurunu bozan bir konuma getirdi. Adalet ve Kalkınma
Partisinin anlayışına göre, “işçilerin bir araya gelmesini engellemek lazım,
örgütlenmelerini engellemek lazım, sendikalaşmalarını engellemek lazım
gerektiğine inanıyorlar.” İşçiler sendikalaşıp örgütlenerek demokratik
taleplerini ifade ettiklerinde de gerektiğinde şiddet, baskı unsuru oluşturarak
sindirme politikasına giriyorlar. Bunu, Tekel işçilerinin direnişinde, Eğitim-Sen
sendikalarının direnişinde sıkça yaşadık. Hatta iktidar partisine kalırsa
Türkiye’deki iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu meydana gelen OECD
ülkeleri içerisinde 5-10 kat fazla olan ölümlerin asıl nedeni de işçilerdir.
Ancak istatistikler öyle demiyor. Bakın size bir örnek vermek istiyorum,
TÜİK’in raporlarından 2002 yılı verileri: Türkiye’de 2002 yılında iş kazaları
ve meslek hastalığı sonucu meydana gelen iş gücü kaybı 1 milyon 830 iş günüdür.
Aynı yıl yani 2002 yılında sizlerin korktuğu “İşçiler grev yapacak.” dediğiniz,
grevi bir yasal hak olarak vermediğiniz ve her zaman ürktüğünüz grevlerden
dolayı kaybolan iş günü sayısı 45 bindir. Takdirinize bırakıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi
işçilere böyle bakarken işverene farklı mı bakıyor? Biraz anlatmak istiyorum:
İşverene “Serbest piyasa ekonomisi var, üret ve rekabet et.” diyor. Sayın
Bakan, Türkiye’de 1 milyon 426 bin iş yeri olduğunu söylüyor. Bunun yaklaşık
yüzde 98’inin 50’nin altında işçi çalıştıran yerler olduğunu yani KOBİ’ler olduğunu
söylüyor. Böyle bir ortamda KOBİ’lere rekabet etme şansını nasıl veriyorsunuz?
Destek oranlarını artırmıyorsunuz, kredilendirme ve teşviki yetersiz
kılıyorsunuz, KOBİ’lerden vergileri maksimum düzeyde tutarken rekabet etmesini
istiyorsunuz. Nasıl rekabet edecek işveren? Tabii ki bunlara diyeceksiniz ki:
“Maliyetleri düşürün.” Zaten Sayın Bakanın, Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı’nda da iş gücü maliyetlerinin azaltılması konusunda açıklaması var. Ne
yapacak peki işveren maliyeti düşürmek için? İş güvenliğinin sağlanması için
gerekli tedbirleri almamaya başlayacak. Makinenin yenilenmesi mi gerekiyor?
Erteleyecek. Fabrika ortamında gürültünün ya da iş emisyonunun, gazların
çalışanlara verdiği zararın tespitlerini mi yapması gerekiyor? Erteleyecek. Çalışanların
sağlığını korumaya yönelik koruyucu tedbirleri ve iş güvenliği tedbirlerini mi
alması gerekiyor? Erteleyecek. Çalışanlara, doğaya, çevreye üretimden
kaynaklanan zararlı maddelerin salınımını azaltmaya yönelik olanların hepsini
erteliyor. Nasıl maliyeti düşürecek? Çalışanları kadrodan çıkararak,
taşeronlaştırarak, sosyal haklarını kısarak. “Esnek çalışma” adı altında
çalışma saatlerini on iki saat, on dört saate kadar çıkararak bunları yapmaya
çalışıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET HİLAL KAPLAN
(Devamla) – Sanıyorum bir başka maddede devamını ifade edeceğim.
Teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
22’nci madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının 22. Maddesindeki elli
ve daha fazla işçi sayısının otuz olarak değiştirilmesini ve (1) Nolu fıkrasına
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ediyoruz.
Selahattin Karaahmetoğlu Dr. Candan Yüceer Mehmet Ali Ediboğlu
Giresun Tekirdağ Hatay
Hasan Akgöl Uğur Bayraktutan Süleyman Çelebi
Hatay Artvin İstanbul
İzzet Çetin Levent Gök Musa Çam
Ankara Ankara İzmir
“Çalışan sayısının otuzun
altına düşmesi durumunda da Kurul, görevini yapmaya devam edebilir, buna
ilişkin toplu iş sözleşmelerine hükümler konulabilir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Selahattin Karaahmetoğlu, Giresun Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU
(Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanun Tasarısı hakkında söz almış bulunmaktayım. Hakkâri Dağlıca’da
kaybettiğimiz şehitlerimize, Şanlıurfa Cezaevinde yanarak yaşamlarını yitiren
yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.
İş Sağlığı ve Güvenliği
Yasa Tasarısı, iş sağlığı ve güvenliği. Kimin için iş sağlığı güvenliği? İşçi
için mi iş sağlığı güvenliği, işveren için mi iş sağlığı ve güvenliği? Sadece
yasa tasarısının içeriğine bakmaksızın iş sağlığı ve güvenliği ifadesi,
Hükûmetin, gerçekten, sermayeden yana bir düzenleme yaptığının çok bariz
göstergesidir. Evet, AKP tüm yasaları genelde çalışanlardan, emekçilerden yana
değil işverenden ve sermayeden yana çıkarmaktadır.
İleri demokrasi
söylemleriyle bazı şeyler saklanmaya, örtülmeye çalışılmaktadır. İleri demokrasi
sağlayabilmemiz için toplumsal ilerleme gerekmektedir. Toplumsal ilerleme,
üretim güçlerinin gelişmesinin ölçüsüdür yani işçilerin gelişmesinin ölçüsüdür;
işçilerin kullandığı araçların, gereçlerin, makinenin, teknolojinin kendi
sağlığını güvence altına alması için yapılan bir teminat olmalıdır. Ne yazık ki
bu ülkede bu anlamda ileri demokrasiden söz etmek mümkün değildir. İleri
demokrasinin olması için işçilerin alım gücünün, yaşam standartlarının ve
ekonomik kapasitelerinin yüksek olması ve dolayısıyla da bu anlamda kendi özgür
iradeleriyle kimliklerini yaşama yansıtmaları gerekmektedir. Ülkemizde ne yazık
ki böyle bir şey söz konusu değildir çünkü işçilerin aldığı ücretler yoksulluk
sınırının altındadır. Böyle bir ortamda ileri demokrasinin olduğunu söylemek,
demokratik haklardan söz etmek olası değildir. Daha fazla kâr hırsının,
sermayenin kârını daha da artırma konusundaki gözü dönmüşlüğünün faturasını
güvenliksiz, korunaksız, tedbirsiz çalışanlar canlarıyla ödemektedir.
Bilimsel araştırmalar iş
kazalarını önlemek amacıyla alınacak tedbirlerin maliyetinin aslında iş
kazalarıyla ortaya çıkan maddi kayıplardan daha yüksek olmadığını
göstermektedir. İşverenin maliyetleri azaltma isteğinin yanında işçisinin
canının önemi bizim gibi ülkelerde kalmadığı ortadadır. Ne yazık ki iş
kazalarında Avrupa’da 1’inci olduğumuzu, dünyanın 3’üncüsü olduğumuzu
konuşmacılar da bu kürsüden beyan ettiler. Dünyanın en ileri demokrasisinde de
en geri devletinde de bunun sorumlusu, iş kazalarının sorumlusu devlettir.
İş kazalarında ölüm
oranları son on yılda ikiye katlanmış, yılda 800 civarında olan ölüm
istatistikleri 1.600’lere fırlamıştır. İktidarın “kalkınma” ve “ileri
demokrasi” hedefleriyle örtüşüp örtüşmediği kendilerine muhalefet olarak her
daim sorulması gerekir. Bu acı ve ürkütücü tablo “Cihan devleti”, “Görülmemiş
kalkınma”, “İleri demokrasi” gibi yakıştırmaların gerçek ve karanlık yüzünü tüm
çıplaklığıyla açığa çıkarmaktadır. Oysa gelişmiş ülkelerde alınan etkin
önlemler sonucu, ölümlü iş kazası sayısı her geçen yıl biraz daha
azaltılmıştır. On yıllık AKP İktidarında yaklaşık 11 bin işçi iş kazalarında
hayatını kaybetmiştir yani her yıl yaklaşık 1.100 işçi yaşamını kaybediyor. Her
gün ortalama 4 işçi iş kazaları nedeniyle yaşamını yitirirken 6 işçi de iş göremez
hâle gelmektedir. Bu sayılar yalnızca resmî kayıtlara geçenleri göstermektedir.
Sosyal Güvenlik Kurumu
verileri yalnızca 10 milyon sigortalı işçiyi kapsamaktadır. Buna karşılık,
toplam istihdam yaklaşık 24 milyondur. Sigortasız çalışan kesimde…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU
(Devamla) – …daha da fazla iş kazası olmaktadır.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
23’üncü madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının 23. Maddesinin (2) Nolu
fıkrasının ilk cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümlenin eklenmesini
arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Musa Çam Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi
İzmir Tekirdağ İstanbul
Dilek Akagün Yılmaz Uğur Bayraktutan İzzet Çetin
Uşak Artvin Ankara
Levent
Gök
Ankara
“Yönetim, kendi bünyesinde
bir İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu oluşturmakla yükümlüdür.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Dilek Akagün Yılmaz, Uşak Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, Hakkâri’de şehit düşen 8 askerimiz
ve Urfa’da canını veren 13 mahkûm için hem yakınlarına hem de tüm ulusumuza
başsağlığı diliyorum, yaralı askerlerimize de acil şifalar diliyorum. Ancak bu
olayların olmasına neden olan AKP’nin terör karşısındaki acziyeti nedeniyle ve
canları devlete teslim edilmiş olan, devlete emanet edilmiş olan mahkûmların
ölümüne engel olunamaması nedeniyle AKP İktidarını esefle kınıyorum ve bunların
son olmasını diliyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı pek çok yetersizliği
ve muğlaklığı içinde barındırmaktadır. Tasarının gerekçesinde uluslararası
anlaşmalara atıf yapılmış, bu anlaşmalarda sadece silahlı kuvvetler, polis
teşkilatı ve sivil savunma faaliyetlerinde istisnalar getirildiği belirtilmiş
ve tasarının bu taahhütleri karşıladığı iddia edilmiştir ancak tasarının 2’nci
maddesinde, ev hizmetlerinde çalışanlar ve kendi nam ve hesabına çalışanlar
kapsam dışı bırakılmıştır. Neden? Uluslararası anlaşmalarda bu konuda bir hüküm
yoktur. Bu sınırlama nedendir? Lütfen, Sayın Bakan bunun cevabını versin.
Tasarının “Tanımlar”
maddesinde “Genç çalışan” “on beş yaşını bitirmiş on sekiz yaşını doldurmamış
çalışan” olarak tarif edilmektedir. İmzaladığımız uluslararası anlaşmalarda ve
İş Yasası’nda ise en küçük çalışma yaşı on dört olarak belirtilmiştir. Daha
küçük yaşta çocuk çalıştıran işverenler ise cezalandırılmaktadır.
Hâl böyleyken Millî Eğitim
Yasası’nda, ikinci dört yılı bitiren on üç yaşındaki çocuğun mesleki eğitime
yönlendirilmesi yani çırak olabilmesinin yolu açılmıştır.
Evet, Sayın Bakan, on üç
yaşındaki çocuğu iş yerine çıraklığa nasıl göndereceksiniz? Uluslararası
platformlarda, çocuk işçiliğinin önünü açtığınızı nasıl savunacaksınız? On üç
yaşındaki çocuğu çırak olarak çalıştıran işvereni cezalandıracak mısınız? Bu
soruların cevabını Sayın Bakandan bekliyoruz.
Bu tasarının 38’inci
maddesiyle, İş Kanunu’nun 85, 87 ve 88’inci maddeleri yürürlükten kaldırılıyor.
Yani on altı yaşından küçük ve kadın işçilerin tehlikeli ve ağır işlerde
çalışma yasağını kaldırıyorsunuz. On dört yaşındaki çocukların çalışmalarını
sınırlandıran ve denetleyen maddeyi kaldırıyorsunuz. Gebe ve emzikli kadınların
çalışmalarını sınırlandıran ve iş yerinde kreş açma yükümlülüğünü getiren
maddeyi kaldırıyorsunuz. Peki, bunların yerine ne koyuyorsunuz? Kocaman bir
hiç. O zaman bu yasanın neresi daha iyi? Siz, İş Kanunu ile kazanılmış olan hakları
ortadan kaldırıyorsunuz sayın AKP Grubu milletvekilleri.
Trajik maddelerden bir
tanesi de 6’ncı madde. İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini, belirlenen
niteliklere ve belgeye sahip olması hâlinde işverenin kendisinin
yürütebileceğine ilişkin bir düzenleme getirilmiştir. Nerede görülmüştür iş
yerinde çalışanları risklerden koruma konusunda güvenlik hizmetleri birimi
kurulacak, bunu da işveren yapacak? O zaman bu birimin kurulmasının anlamı
nedir, daha doğrusu, bu maddenin bir anlamı var mıdır?
Yine, benzer bir düzenleme
22’nci maddede söz konusudur. İş yerindeki iş sağlığı ve güvenliği kurulu
işveren tarafından oluşturuluyor. Ardından da, bu kurulun işçi sağlığı ve
güvenliğiyle ilgili kararlarını işverenin uygulayacağı belirtiliyor. Bu kurulun
bağımsız ve gerçekçi kararlar alması mı bekleniyor? Bu mümkün müdür? O zaman,
konulan bu maddenin göz boyamadan başka bir anlamı var mıdır?
Yine, 20’nci maddede, iş
yerinde çalışan temsilcinin çalışanlar tarafından seçilemediği takdirde
işverence atanacağı belirtiliyor. Bir kere, çalışan temsilci çalışanlarca neden
seçilemesin? Ancak gerçekte istenen, seçilen değil de atanan bir temsilci. İşte
size bir göz boyama maddesi daha. İşverence atanan çalışan temsilcinin, iş
yerindeki tehlike kaynağının ve riskin azaltılmasını işverenden isteyeceği
belirtiliyor. Bir cesaretle temsilci bunu istedi, işveren yapmadı, var mı bunun
bir yaptırımı? Yok. O zaman bu maddenin de bir anlamı yok. Oysaki yapılması
gereken, iş yerinde çalışanların kendi aralarından seçecekleri kurulun ve
çalışan temsilcinin, iş güvenliği önlemlerinin alınması konusunda yetkili
olmasıdır. Bu temsilcilerin ise işverene karşı işten çıkarmalar konusunda
güvenceye kavuşturulması ve tazminat gibi yaptırımlarla korunmalarıdır.
Yine, söz almış olduğum
23’üncü maddede de birden fazla işverenin olduğu iş yerlerinde ya da sanayi
siteleri gibi, iş hanları gibi iş yerlerinde de iş güvenliği kurulunun
oluşturulması gerektiğini düşünüyoruz. Bu kurulda yine çalışanların
temsilcilerinin olması gerekiyor. Bu önerilere de dikkat edilmediği takdirde
Bakanlığa bildirimde bulunması gerekiyor. Çalışan temsilcilerinin olmadığı
hiçbir kurulun anlamı yoktur diye düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
III. - YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunacağım ancak bir yoklama talebi var, onu yerine getireceğim.
Sayın Akar, Sayın Çelebi,
Sayın Dinçer, Sayın Öğüt, Sayın Tanal, Sayın Çetin, Sayın Öz, Sayın Eyidoğan,
Sayın Acar, Sayın Dibek, Sayın Özkoç, Sayın Serter, Sayın Fırat, Sayın Işık,
Sayın Ekinci, Sayın Kaplan, Sayın Demiröz, Sayın Korutürk, Sayın Kaleli, Sayın
Güven.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
2.- İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı ile Erzincan
Milletvekili Muharrem Işık’ın; Meslek Hastalıkları ve İşçi Sağlığı Kanun
Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporları (1/605, 2/490) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm 32’nci maddeye
bağlı (a), (b) ve (c) bentleri ile geçici 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 ve 8’inci
maddeler dâhil 24 ila 40’ıncı maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Muharrem Işık, Erzincan
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
– Sayın Başkan, soru-cevap hakkımız vardı, onu tanımadınız.
İZZET ÇETİN (Ankara) –
Kestirmeden gidiyorsun Başkan.
BAŞKAN – Sayın Işık, bir
saniye…
Soru-cevap işlemi ikinci
bölümde yapılacak. Birinci bölümde soru talebi yoktu.
Buyurun Sayın Işık.
CHP GRUBU ADINA MUHARREM
IŞIK (Erzincan) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümünün tümü üzerinde söz almış
bulunmaktayım, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Ben de öncelikle
Dağlıca’daki şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor, yaralıların bir an önce
şifaya kavuşmalarını diliyorum.
Değerli milletvekilleri, bu
bölümde daha çok nasıl ceza kesileceği, ceza kesmek için kimin yetkili
kılınacağı, iş yeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarına belge verilip
verilmeyeceği, belgelerin iptal edilmesi üzerine maddeler koyulmuş. Ayrıca
hangi firmalar nasıl cezalandırılacak…
Tabii, burada anlamadığımız
şey… 250 tane iş müfettişimiz var şu anda sahada görev yapan. Bunların teftişi
nasıl kavuşturacaklarını düşünmemiz lazım. Bununla ilgili maddeler koyulmuş.
Ayrıca alkol kullananların,
uyuşturucu madde kullananların… Ki, ne işi var gündüzleri alkol kullanıp işe
gelmesinde? Bunlara verilecek cezalarla ilgili maddeler getirilmiş.
Tabii, buradaki maddelerden
en önemli şeylerden bir tanesi tabip odaları ve Türkiye Mimarlar Mühendisler
Odaları tamamen kapsam dışında bırakılmış. Hiçbir yetkileri yok artık. Tamamen
Bakanlık bu yetkileri eline almış.
Göreve geldiğinizden beri
tabii odalara karşı, özellikle size karşı olan odalara karşı bir savaş açtınız.
Odaları yok etmek için elinizden gelen her türlü fırsatı kullandınız. Bu yasada
da maalesef asıl işin içinde olması gereken meslek örgütlerini tamamen kapsam
dışına bıraktınız. Tabii, odaları, sendikaları yok ederek eğer bu yasada
başarılı olacağınızı sanıyorsanız hiç başarılı olunmaz, muhakkak sivil toplum
kuruluşlarının içinde olması gerekiyor.
Tabii, en fazla kazaların
olduğu küçük işletmelerde iş yeri hekimi ve iş yeri güvenlik uzmanı bulundurma
zorunluluğunu da çıkarıp kamu olarak kendimizin sağlayacağını söylüyorsunuz.
Bunda da büyük ihtimalle yine başarısızlık olacak çünkü iş yeri hekimi, aile
hekimi olarak gideceğini veya toplum sağlığı merkezinde çalışanların gideceğini
düşünüyoruz. Bunların da ne kadar zaman ayıracağı, nasıl gideceği malum,
bilgilerinize sunmamız lazım.
Tabii, bütün konuşmacıların
söylediği gibi bu ülkedeki en önemli sorunun sigortasız, sendikasız taşeron
işçi çalıştırılması olduğunu ve en önemlisinin de kayıt dışılık olduğunu
biliyoruz. Bunu her seferinde söylememize rağmen maalesef hiç ciddiye
alınmıyor. Kayıt dışılık önlenmeden, sendikasızlaşmanın önündeki engeller ve
taşeron işçilik kaldırılmadan ölümlerin önlenemeyeceğini hepimizin bilmesi
gerekiyor.
İş Sağlığı ve İş Güvenliği
Meclisi işçi ölümleri konusunda aşırı ve hızlı çalışma, önlemsizlik,
taşeronlaşmanın etkisine dikkat çekiyor. Tabii, biz, 2005’ten beri
tartıştığımız bu yasayı, maalesef 11 Esenyurt’taki iş kazasına giden, iş
cinayetine giden canlar olmasaydı herhâlde iktidarınızın son üç yılında da yine
getirmeyi düşünmüyordunuz ama burada önemli olan nokta… Tabii bugün şaşırdım
MHP’nin verdiği üç önergeyi kabul etmenize ama bütün konuşmalara rağmen, bütün
önergelere rağmen, hiçbir muhalefetin önergesini kabul etmemenizi de, bizim
burada milletvekili olarak sanki bir tek nokta veya virgül düzeltmenin
görevimiz olmasını da doğru karşılamıyorum.
Tabii, iktidarınız
döneminde on yılda 59 bin tutuklu ve mahkûm sayısını 126 bine çıkardınız, tabii
rekor kırdınız burada. Bu rekoru kırarken de size emanet edilen canları
koruyamadınız. En son, biliyorsunuz Urfa’daki 250 kişinin kalması gereken
cezaevine 1.050 kişiyi tıkıştırıp 8 kişilik koğuşa da 18 kişiyi koyarak 13
canın yanarak ölmesine sebep oldunuz.
Buradaki önemli olan nokta
şu, benim gelmek istediğim nokta: Bu iş binalarını, adliye saraylarını, diğer
kamu kurumlarını ve özel şirketiniz olan, inşaat şirketiniz olan TOKİ’nin iş
yaparken firmalarla, özellikle yetkili firmalarla, televizyonda gördüğümüz zaman
yetkililer “Altı ay, sekiz ay, daha önce yapın.” diye pazarlık yapıyor. Tabii,
niye yapıyor? Bir an önce bu yapılar bitsin ki siyasi şovunuzu yapasınız diye.
Ama bu tabii ne demek oluyor? Bu demektir ki, işverene şunu söylüyorsunuz, iş
yapan insana: “Bu insanları gece gündüz çalıştır, hızlı çalıştır, hiç
dinlenmelerine fırsat verme, gerekiyorsa canları çıkana kadar çalıştır ama bir
an önce bu işi bitir.” Bunun sonucu olarak da tabii bir sürü ölümlü kazalar
meydana gelmektedir. Bunu gören HES’çiler, inşaatçılar ne yapacak? Daha fazla
para kazanmak için, yatırımlarını daha bir an önce kâra geçirmek için tabii ki
daha hızlı çalıştıracak, daha fazla ölümler de meydana gelmiş olacak.
Tabii sürekli
ezberlediğimiz bir konu var, sürekli diyoruz ki: “İş kazalarının yüzde 98’i,
meslek hastalıklarının yüzde 100’ü önlenir.” Tabii ne hikmetse hep bu iş
kazalarını da yüzde 2’lik kader kısmına, takdiriilahi kısmına bırakıyoruz,
geçiştiriyoruz.
Meslek hastalıklarındaki
durum daha da kötü. Meslek hastalıklarındaki sayıyı da doğrusu bilmiyoruz tabii
ne kadar olduğunu çünkü kayıt dışılıktan dolayı bunu maalesef tam bilmiyoruz.
Meslek hastalıklarını önleyebiliriz ama bunu önlerken de atmamız gereken
adımlar var. Biliyorsunuz, 2009 yılına kadar kot taşlama işi serbest bırakılmıştı,
2009’da yasakladık, bu zamana kadar yasaklamadığımız için bir sürü silikozis
hastası olmuştu. Ne zamanki eğer sermayenin kâr etmesini, çıkarlarını
düşünmezsek, o zaman biz bu şeyleri önlemeye başlarız.
Ok Meydanı Araştırma
Hastanesinde patoloji laboratuvarında, çalışan kişilerden alınan kan ve idrar
tahlilleri yapıldığı zaman, ksilen ve formaldehit oranı çok yüksek çıkmaktadır.
Bu madde solunum yolu hastalıklarına, çarpıntıya, akciğer hastalıklarına, karaciğer
hastalıklarına, akciğer kanserine sebep olmaktadır. Tabii bu da, yine meşhur
olan Sağlıkta Dönüşüm Projesi’nin performansa dayalı getirdiği, sağlık
çalışanlarına en büyük eziyet. Bununla ilgili hem de hastanede olması ve burada
hiçbir tedbirin alınmaması da tartışılması gereken bir konu.
İş yeri hekimlerine ve iş
yeri uzmanlıklarına mesleklerini yaparken garanti getirdiğini söylüyorsunuz ama
sonuçta patronun emrinde çalışan kişilerin, onlara ne diyeceği, nasıl karşı
gelecekleri de tartışılması gereken konulardan biri.
Risk algılaması konusu en
önemli konulardan bir tanesi. Tanımlamak gerekirse “risk algısı” en basit
ifadeyle, spesifik bir kaza ya da tehlikeli olay meydana gelme olasılığı ve
bizi ne derecede ilgilendirdiği ya da subjektif bir değerlendirmesidir ama
bizde gerçekçi olmayan iyimserlik yani “Bir şey olmaz, bu da geçer.” gibi
olayların olması ve daha bir iyimser davranmamız bizim kazalara sebep olmamıza
neden oluyor. Bu yüzden bunlara kesinlikle önlem almamız gerekiyor. Tabii ILO
diyor ki veya bizim iş yasalarımız: “Muhakkak çalışanı bilgilendirmek esastır.”
Ama bilgilendirme işini de işverene vermesinin maalesef başarısızlığı
getireceğini düşünmekteyiz.
Bu yasada aslında olması
gereken şey, yetkinin tamamen devlete, tabip odasına ve mimarlar odasına
bırakılmasıydı, güçlü bir sendikanın yapılması gerekiyordu. İş yerine temsilci
atayacağız ama temsilci eğer güçlü bir sendika yoksa patrona karşı hiçbir şey
yapamayacağı için maalesef başarılı olunamayacaktır.
Ayrıca, biliyorsunuz, yine
arkadaşlarımız söylediler, iş kazalarının daha çoğu küçük, 10’dan veya 50’den
aşağı işçi çalıştıran yerlerde meydana gelmekte. En fazla 1-3 işçi çalıştıran
yerlerde yüzde 41 oranında görülmekte, 50’nin altında çalıştıran yerlerde
toplamda yüzde 71 oranında görülmekte. Buna yönelik de tedbirler almamız
gerekiyor. Oraları kendi denetlememizde fayda başarılı olunacağını
düşünemiyorum.
Meslek hastalıklarında ise
durum daha kötü. Bunda en önemli sorun kayıt dışılık. Meslek hastalıkları
kapsamının da çok geniş olduğunu biliyoruz. Örneğin Erzurum’da TEDAŞ işçileri,
taşeron işçileri donarak öldü. Buna da iş kazası diyeceğiz ama soğuktan donarak
öldükleri için meslek hastalığına sokmamız gerekiyor. Gece çalışan insanlarda
koroner kalp hastalığı daha fazla görülmekte, bunları da meslek hastalığı içine
sokmamız gerekiyor. Bunları sokmadığımız zaman yüzde 100 nasıl önleyeceğiz?
Buna göre insana değer vermemiz gerekiyor, bunu çok iyi kategorize etmemiz
gerekiyor.
Ayrıca, çok bilinen meslek
hastalıklarında önce bir başarı sağlamamız gerekiyor ki diğerlerinde de
başarılı olalım. Örneğin kot taşlamayı yasaklarsak büyük ölçüde silikozisi
önleriz, asbest kullanımını yasaklarsak asbestozu önleriz. Ama bunları yapmak
için de, dediğim gibi, önce işverenden yana değil çalışandan yana olmamız
gerekiyor.
Tabii, burada yapmamız
gereken şey… İşte, altın madeni arayanların siyanürle arama yapmasına izin
veriyoruz, nükleer santrallerin kurulmasına izin veriyoruz, nişasta bazlı şeker
üretimini yüzde 35 artırıyoruz, Kürecik’e füze üssü kurulmasına izin veriyoruz.
Erzincan’da Doğusan Kiremit Fabrikamız var, burayı borsa spekülatörlerine
peşkeş çekiyoruz ama kanserojen olan eternitin üretimine izin veriyoruz.
Bunları ciddiye almazsak nasıl önleyeceğiz? Tuzla’da önlem almıyoruz, madende
ölenlere maalesef sahip çıkmıyoruz, onların nasıl korunmaları gerektiği yönünde
bir çalışma yapmıyoruz. En basiti, diş teknisyenleri yine sağlıkta dönüşümün
büyük bir sonucu olarak silikozis hastalığına yakalanmaktalar. Bunların çoğu,
biliyorsunuz, artık merdiven altında iş yapmaktalar. Bunlarla ilgili çaba
harcamadığımız zaman maalesef başarılı olamıyoruz.
Ayrıca, bugün nihayet
gelebildi, biliyorsunuz, kamu çalışanları da bu yasaya girdi. İki aydır
sağlıkta yaşanan şiddeti görüşmek için bekliyoruz. Bugün tam ben söyleyecektim,
bugün geldi komisyonun kurulması için… Yani demek ki bizde yapacağımız bir şey
olması için illa ki kötü bir şeyin olması gerektiği görülmekte.
Özellikle meslek hastalığı
hastanelerinin yeniden eski durumuna getirilmesi gerekiyor. Eğer bu olmazsa
yine başarılı olmaz ve her şehirde muhakkak çok iyi donatılmış bir polikliniğin
açılması gerekiyor. Özellikle o bölgede görülen hastalıklara yönelik olarak
polikliniklerin açılması lazım. Aile hekimliği işiyle ve toplum sağlığı merkezi
hekimleriyle bu işi çözemeyiz.
Son olarak, Titanik
kaptanının söylediği bir laf var, onu okuyacağım: “Hayatım boyunca edindiğim
tecrübeler arasında iş kazaları hakkında konuşmaya değer herhangi bir durumla
karşılaşmadım. Tüm hayatım boyunca denizde sadece bir kez sorunlu gemi gördüm.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUHARREM IŞIK (Devamla) –
Bundan başka da ne bir gemi kazası gördüm ne de gemi kazası sonucu meydana
gelen felaket durumunu yaşadım.” (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.54
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.07
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 121’inci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
277 sıra sayılı Tasarı’nın
ikinci bölümü üzerindeki görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
İkinci bölüm üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Mehmet Günal, Antalya
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET
GÜNAL (Antalya) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle, menfur terör saldırısında şehit olan
askerlerimize Allah’tan rahmet, bütün Türk milletine ve yakınlarına başsağlığı
diliyorum.
Maalesef, bir taraftan bazı
projeler devam ettirilmeye çalışılırken sorun da devam ediyor. Terörle mücadele
etmek yerine müzakere edince de böyle sonuçlar devam edebiliyor. Herkesin, bu
sorunun bir bölücü terör sorunu olduğuna dikkatini çekerek tasarının bu bölümü
üzerine değerlendirmeler yapacağım.
Değerli arkadaşlar, burada
iş sağlığı ve güvenliği konuşuluyor ama geçtiğimiz haftalarda bütün
çalışanlarla ilgili sendika kanunlarını konuştuk, grev yasaklarını konuştuk.
Yani grevsiz, toplu sözleşmesiz sendikacılığı bir taraftan konuşurken aslında
bir çelişkili durum üzerinde tartışıyoruz. Bunu yaparken de, yine, birçok
konuda olduğu gibi işin esasını gözden kaçırarak yapıyoruz çünkü temel hak
yaşama hakkı olduğuna göre sağlıklı yaşama da bunun tamamlayıcı bir unsurudur.
Dolayısıyla çalışma hakkının kullanılmasında bütün bu etkilerin yani bedensel
bütünlüğün ve sağlığımızı bozacak etkilerin iş yerinde olmaması gerekiyor ve
bununla ilgili önlemlerin de alınması gerekiyor. Tabii, bunu alacak olan da
devlet. Sosyal devlet olmanın gereği olarak insanların yaşama hakkını koruyup
garanti altına alma sorumluluğu devletin sorumluluğundadır.
Tanıma baktığınız zaman
-bütün şartları içeren- Dünya Sağlık Örgütü ve Uluslararası Çalışma Örgütünün
tanımında bedensel, ruhsal, sosyal bütün bu seviyedeki iyilik düzeylerini,
refah düzeylerini en üst seviyeye ulaştırmaktan bahsediyor. Biz, baktığımız
zaman, bir taraftan ekonomik refahını sağlayacağı grev yasağını ortadan
kaldıralım, kamu çalışanlarının toplu sözleşmesini yapmayalım, işçilerin diğer
taraftan güvenlikleriyle ilgili önlemleri, bütün fizyolojisine, psikolojisine
uygun iş yeri şartlarını değerlendirmeden böyle bir şeyi yapmamız çok sağlıklı
gözükmüyor maalesef. Aslında, buraya baktığımız zaman, tabii tüm çalışanların
-onun için kamu çalışanlarını da söyledim, onların da- iş güvenliğinin ve
sağlığının, çalışmasının, iyi bir şekilde verim alınmasının uygun olduğu
ortamlarda gerçekleştirilmesi gerekiyor. Peki, burada diğer, ev hizmetlerinde
çalışanlar, sigortasız çalışanlar, örneğin esnafların kendi iş yerlerinde çalışmaları,
bunlarla ilgili önlem var mı? Yok. Sayıya sınır getirdiğimiz zaman getireceği
birtakım olumsuz etkilerle ilgili çalışma var mı? “Efendim, işte şu kısıtı
getirelim, bunu artıralım.” dediğimiz zaman, diğer KOBİ’lerle ilgili önlemler
alınacak çalışmalar var mı? Tabii burada belli şeylerin çıkarılıyor olması, bu
konunun önemsenmesi, bununla ilgili kanun çıkarılıyor olması bir şeydir ama bu
kanunu çıkarırken de eskilerin tabiriyle “Efradını cami, ağyarını mâni.” yani
bütün hususları içeren bir tasarı sunulması gerekiyor. Bir taraftan, bir sürü
kanun çıkardık, istihdam teşviki diye torba kanunlar çıkardık değerli
arkadaşlar. Burada, maalesef, iş kazaları devam etti, Çalışma Bakanlığı da
buradaki sadece bazı hususları dikkate alarak günü kurtarmaya yönelik bazı
açıklamalar yaptı. Bir de bakıyoruz, bunların eğitimi taşeronlaştırılmaya
çalışılıyor. AKP Hükûmetinin yaptığı en kötü şeylerden birisi bu. Hem
çalışanların hem de birtakım hizmetlerin karşılanmasındaki sistemin artık
taşeronlaşmaya doğru dönüşmesi genel bir şey hâline geldi. Maalesef, her olayda
olduğu gibi, buraya da bir sermaye olarak bakılıyor ve burada pazarlaşma
sağlanmaya çalışılıyor. Burada yapılan bu çalışmalar özel sektörün, yani
taşeronlaşmaya doğru gidişin önünü açan, sermayeyi teşvik eden bir yapıya doğru
gidiyor ama burada öncelikli olan, ekonomik öncelik değil, önce iş sağlığı ve
güvenliği olması gerek. Yani buradan kimin para kazandığı, nasıl olduğu, bu
sektörün ekonomisinin ne olduğu değil öncelik, bu çalışanların sağlığının ve iş
güvenliğinin sağlanması gerekiyor.
Ben, enteresan bir şekilde,
arkadaşların verdiği istatistiklere baktım, yani ölümlü iş kazalarında Türkiye
dünyada 3’üncü sırada yer alıyormuş. Tabii, Sayın Bakan başka bilgiler verirse
bilemiyorum. Son on yılda 10 binden fazla insan, işçimiz iş kazalarında ölmüş.
Yani neredeyse her gün 4 işçi iş kazaları nedeniyle -eğer bunu ortalamaya
vurursak- ölüyor. Birçok şeyleri burada tartıştık, gördük, tersanelerde
yaşanan, madenlerde yaşanan kazalar sonrası tartışmaları yaptık ama sıcağı
sıcağına yaptıktan sonra bunlar kaldı.
Maalesef, bir de diğer bir
husus var bu iş sağlığının dışında, asıl, güvenlik kısmının ötesinde meslek
hastalıklarıyla ilgili, Türkiye’de de çok geri durumdayız. Özellikle, dünyada
kabul edilen birçok meslek hastalığı Türkiye’de meslek hastalığı olarak kabul
edilmiyor. Bildirimlere baktığımız zaman da yine trajik bir şekilde duruyor.
Yani o bildirimlerde ya bir eksiklik var ya o meslek hastalıklarıyla ilgili
tespitlerde bir eksiklik var veya bunun hukuki sorumluluklarından kaçmak için
olanlar da bildirilmiyor. Bir aksaklık var çünkü dünya ortalamasına baktığımız
zaman buradakilere de bakınca maalesef, burada gerekli kontrollerin yapılmadığı
ve meslek hastalığıyla ilgili mücadele edilecek şekilde bu altyapının
oluşturulmadığı görülüyor ve burada da tabii, az önce söylemiş olduğum ticari
anlayış, yani bir parasal anlayış ön plana çıkıyor. O zaman kimin bu konuda
denetimleri yapacağını da özel sektör aracılığıyla eğitimlerini,
sertifikasyonunu yapacak çalışmaları da özel sektör aracılığıyla yapınca insan
kaygısı, insan sağlığı ve güvenliği kaygısından ziyade burada ticari bir kaygı
ön plana çıkmış oluyor. Bu eksikliklerin giderilmesi gerekiyor. Yani amacımız
burada işletmeleri korumak veya verimliliği artırmak, kâr payını artırmak
değil, o işin yapıldığı ortamın sağlıklı, güvenli olmasını sağlamak. Eğer insan
unsurunu öne alan, önce insanı düşünen bir sistem oluşturmazsak, bir süre
sonra, kim bunu denetler, kim eğitim verir, kim sertifikasyon verir, bunu hangi
şirkete versek daha doğru olur diye onları düşünmeye başlayan bir sistem
geliştirmiş oluyoruz. Onun için, öncelikle insanı ön plana alan, iş sağlığı ve
güvenliği önlemlerini ön plana alan, işverenlerin de tabii ki kurallara
uymasını sağlayacak bir düzenleme yapılması gerekiyor. Devletin koruyucu
fonksiyonu tabii ki bunu düzenleyecek ama öncelikle o çalışanların iş
güvenliğini ve sağlığını sağlayacak önlemleri almak zorundadır diye
düşünüyorum. Çünkü baktığımız zaman, buradaki eksiklikleri az önce esas
itibarıyla belirttim. Neden eksik çıkar? Bütün kanunlarda olduğu gibi eğer
muhalefeti yok sayarsak, eğer bununla ilgili meslek kuruluşlarını yok sayarsak,
buraya bakıyorum, tabii ki bir kısmı buraya dercedilmiştir, kısmen imkânı
olanlar yapılmıştır, gerisi kalmıştır denilebilir ama bu hususla ilgili olan,
Tabipler Birliğinin açıklamaları var, işveren kuruluşlarının var, işçi
temsilcilerinin, işçi sendikalarının var, herkesin bu konudaki görüşleri var.
Anlaşılıyor ki bunlarla tam bir uyum içerisinde ve onların taleplerini dikkate
alıp dengeleyebilecek bir şekilde bir çalışma yapılmadığı burada görülüyor.
Dolayısıyla, maalesef, bir
genel olarak bakış açısı sorunuyla yine karşı karşıyayız. Diğer kanunlarda
olduğu gibi, işi tamamıyla materyalleştiren, insanı öncelemeyen, sistemde
birtakım aksaklıkları çözeceğiz derken yeni aksaklıklara yol açabilecek bir çalışma
yapılmış görünüyor. Tabii, gelen önergelerden bazılarını Sayın Bakan az önce
söyledi “Kabul ettik.” diye, tabii ki eksiklikler düzeltilince kabul ediliyor.
Önceki gün verdiğimiz önergelerde de aceleyle geçtiği için ve süzgeçten
geçmediği için maalesef bunlar oluyor. Şu anda, Plan ve Bütçe Komisyonuna bir
torba kanun tasarısı geldi, daha biz görüşmeye başlamadan, sürekli olarak yeni
tekliflerin geldiğini görüyoruz. Hükûmetten gelmesi gereken tasarılar,
maalesef, birkaç milletvekili arkadaşımızın imzasıyla teklif diye geliyor.
Dolayısıyla, bu yanlışlar devam edecektir.
Özü itibarıyla işçi
sağlığını, iş sağlığını ve güvenliğini ön plana alan bir tasarı olmaktan
uzaktır ama bazı önergelerle düzeltilirse daha iyi olur diye düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Sebahat Tuncel, İstanbul
Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA SEBAHAT
TUNCEL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 277 sıra sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerine Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Hükûmetin 3 Ekim 2005
tarihinde Avrupa Birliğine tam üyelik için yaptığı başvurudan sonra müzakere
sürecinin başlatılmasıyla birlikte işçi sağlığı ve iş güvenliği konusundaki
uyum çalışmalarına başlanmıştır. Müzakere süreci, Avrupa Birliği ve ILO normlarına
uyum sağlama zorunluluğu getirmekteydi. Uyum süreci, sadece iş sözleşmesiyle
tanımlananları değil, tüm çalışanları kapsayan, müstakil düzenlemeleri gerekli
ve zorunlu görmüştü. Avrupa Birliğinin çevre direktifiyle birlikte ILO’nun İş
Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin 155 ve İş Sağlığı Hizmetlerine
İlişkin 161 sayılı sözleşmelerine uyumu ile taslak Aralık 2005 tarihinde
hazırlanmış, ilk dönem. Bu taslak, ilk, işçilerle, emekçilerle tartışmak yerine
ya da meslek örgütleriyle tartışmak yerine, Hükûmet tarafından sermaye
örgütlerine gönderilmiş ve bu taslak şeklini alıp bugün önümüze getirilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
hepimiz biliyoruz ki işçi ölümlerinde Türkiye dünya 3’üncüsü. Bu vahim durumu,
işçi sağlığının ve güvenliğinin detaylı… Sendikalarla ve bu alanda çalışan
örgütlerle, dünya standartlarının belirlediği ILO sözleşmeleriyle uyumlu
yasaların çıkarılması, ölümlerin önlenmesi adına çok büyük adım olacaktır.
Ölümle sonuçlanan iş kazalarının iş gücüne oranında birçok sektörde Çin’i bile sollayarak
1’inci sıraya oturmuş bir ülkeden bahsettiğimizi unutmamak gerekiyor. Bu
tasarıyı görüşürken de hep bunu aklımızın bir köşesinde tutmak iyi olur diye
düşünüyoruz.
İşin garip yanı, sürekli
olarak ekonomik büyüme oranlarıyla övünülen ülkemizde iş güvenliği de benzer
şekilde büyümemekte, aksine, yıllar geçtikçe iş kazalarının sayısı da
artmaktadır. Türkiye’nin yüzde 8,5 büyüdüğü dönemde ölümcül iş kazaları daha
fazla artarak büyümüştür. Odaların ve sendikaların verilerine göre bu dönemde
yüzde 8,5 büyümenin, verilerin olduğu dönemde iş kazaları yüzde 15 artmıştır.
Türkiye’nin yüzde 4,8 küçüldüğü yani 2009 yılında ise iş kazaları raporlara
göre daha az olmuştur. Dolayısıyla büyüme olarak belirtilen, aslında, işçilerin
ölümleriyle gerçekleştirilen sermaye artırımlarından başka bir şey değildir.
Sonuç olarak “daha çok kâr, daha çok işçi ölümü” sloganı AKP Hükûmeti
tarafından benimsenmektedir. Söylem olarak böyle ifade edilmese de pratik
sonuçlar bize bunu göstermektedir.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanının açıkladığı verilere göre 2002-2011 arasında iş kazalarında ölen
işçilerin sayısının toplam 10.297 olduğu ifade edilmiştir. 2012 yılında ilk
dört ayında toplam 250 işçi yaşamını yitirmiştir. Ocak ayında 62, şubatta 42, martta
59 ve nisan ayında 87 iş kazası olmuş ve işçiler yaşamını yitirmiş. AKP
döneminde artan HES baraj yapımları esnasında 2002 yılının ilk beş ayında ise
30’a yakın işçi HES inşaatlarında yaşamını yitirmiştir.
Sayın milletvekilleri,
sosyal hak ihlalleri raporlarının 2011 yılı verilerine göre iş kazalarında ölen
işçi sayısı 641 iken iş kazalarında ölümcül ağır yaralanan kişi sayısı 668
olmuştur. Toplam 1.309 kişi ölümcül iş kazası geçirmiş, bunların yarısı iş
kazası geçirdiği gün hayatını kaybetmiştir. İş kazalarında kayıtlara geçen
diğer veri ise 2.166’dır. Bu rakamlar 2010 yılına göre yüzde 15’lik bir artış
göstermiştir. Rakamların da ortaya koyduğu resme göre Türkiye’de büyümenin
bedelini hep işçiler öder durumdadır.
Sayın milletvekilleri, her
ölümcül 4 iş kazasından 1’isi inşaat sektöründe gerçekleşiyor Türkiye’de. 5 iş
kazasından 1’isi de imalat sanayisinde meydana gelmektedir. Bu iki sektörü
3’üncü sırada madencilik sektörü izlemektedir. 4’üncü sırayı ise mevsimlik
tarım işçileri almaktadır. İmalat sanayisindeki ölümlerin ezici bir çoğunluğu
organize sanayi sitelerinde meydana gelmektedir.
Sanayiyi organize etmekten
işçilerin ölümünü organize eder bir durum meydana gelmiştir ne yazık ki.
Yangın, patlama, elektrik kaçağı belli başlı ölüm nedenleri arasındadır.
Türkiye’de her sektörde işçi ölümleri had safhada iken taşeronlaşmanın yüksek
olduğu inşaat, gemi yapımı, imalat sanayisi gibi iş kollarında iş kazaları ve
işçi ölümlerinin çok daha yüksek olduğunu belirtmek isteriz.
AKP Hükûmeti döneminde
gerek özel sektörde gerekse kurallı çalışmanın kalesi sayılan kamuda taşeronluk
ve esnek istihdam biçimleri hızla yaygınlaşmaktadır. Başta eğitim ve sağlık
sektörü olmak üzere belediyelerden KİT’lere kadar pek çok alanda emekçiler en
ağır şartlarda ve güvencesiz çalışma yaşamına dâhil edilmiştir. Çoğu üniversite
mezunu yüz binlerce kişi kamu personeli sınavlarında kadrolu bir iş için çaba
sarf ederken kamuda istihdamın önemli bir kısmı güvencesiz, kuralsız çalışma
biçimleri ve hizmet alımı yani taşeron yoluyla sağlanmaktadır.
DİSK’in taşeronlaşma
raporuna göre, özellikle inşaat, maden, gemi inşası gibi sektörler iş kazaları
ve taşeron uygulamaların yoğun olduğu alanlardır. Örneğin gemi inşası
sektöründe istihdam edilen toplam 35.042 işçinin sadece 10.013’ü asıl işverenle
çalışmakta, kalan 25.029’u alt işverence çalıştırılmaktadır. Bir diğer ifadeyle
ise yüzde 71’i alt işveren tarafından istihdam edilmektedir. Bu son derece
korkutucu bir orandır. İnşaat sektörü ise neredeyse taşeronların eline geçmiş
durumdadır. Temizlik, yemek, güvenlik, ulaştırma, depolama ve haberleşme ve
benzeri hizmetler gibi pek çok sektörde artık taşeronlaşmaya gidilmiştir.
Bunun haricinde sanayi
sektöründe bir fabrika içerisinde üretimin usulsüz olarak pek çok taşeron
şirkete bölündüğü görülmektedir. Tuzla tersanelerinde bu çok yoğun yaşanan bir
durum. Devlet memurları hariç kayıtlı iş gücünün en iyi ihtimalle yüzde 30’u
yani 3 milyona yakın işçi bu taşeron şirketlerin güvencesiz çalışanı
durumundadır. Dolayısıyla iş sağlığı ve iş güvenliği aslında tam da bu
alanlarda ciddi anlamda sorun yaşamaktadır. Alt işveren bu sorumluluğu
üstlenmemektedir. Belki bugün çıkartılacak bu yasayla kısmen bu sorunlar
çözülüyor gibi olacak ama bunun eğer denetimi güçlü yapılmazsa, bu anlamda
buradaki koşullar yerine getirilmezse ne yazık ki işçi katliamları devam
edecektir, iş cinayetleri devam edecektir.
Sayın milletvekilleri,
Türkiye’nin diğer bir sorunu ise çocuk işçiliğidir. DİSK’in açıkladığı rapora
göre dünyada her 5 çocuktan 1’i çalışırken Türkiye’de her 2 çocuktan 1’i
çalışmakta. Dünya genelinde 306 milyon çocuk işçi bulunurken Türkiye’de 1
milyon çocuk işçi bulunmaktadır. 5 ila 17 arası toplam çalışan çocukların oranı
yüzde 49’u bulmaktadır Türkiye’de. Çocuk işçiliğinin tarımdaki çözülmenin
ardından sanayiye kaydığı bilinmektedir. 1994 yılında yüzde 16’lık olan oran
çocuk işçiliğinde 2006 yılında yüzde 28’e kadar ulaşmıştır. ILO verilerine göre
Türkiye, çocuk işçi çalıştırmada Çin, Hindistan, Venezuela, Brezilya,
Endonezya, Kenya ve Tayland’dan sonra sekizinci sıradadır. Türkiye ILO’nun dünyadaki
çocuk işçiliğinin en kötü koşullarının ortadan kaldırılması için acil eylem
planı olan 182 sayılı Sözleşme’nin tarafı olmuş bir ülke olarak bunun gereğini
yerine getirmesini beklemektedir. On beş yaşından küçüklerin çalıştırılmasının
önüne geçilecek tedbirler derhâl alınmalı, dünyada çocuk işçiliğinin en kötü
biçimi olarak kabul edilen tarım, imalat sanayisi gibi alanları içeren on beş
alanda acil eylem planları gerçekleştirmek durumundadır.
Sayın milletvekilleri,
tabii ki bu tasarıyla başından beri ifade ettik aslında muhalefetin bir anlamı
var mı diye insan düşünüyor. Hani bu iktidar koltuklarının boş olduğunu
düşündüğünde, sadece el kaldırmak için ya da karar yeter sayısı istendiğinde
buraya gelen milletvekillerini düşündüğümüzde ne kadar acaba bu işe duyarlıyız
diye doğrusu merak ediyoruz. Ama bu bizim yaşamımızı da etkileyen ve ciddi
anlamda bizim önümüze engel olan bir yasa tasarısını burada görüşüyoruz. Bu
yasa tasarısı umarım bundan sonra işçilerin, emekçilerin yaşamlarını biraz daha
kolaylaştıracak bir yasa tasarısı olur diye düşünüyorum.
Son olarak şunu ifade etmek
istiyorum: Evet Hükûmetin, buradaki muhalefetin sorunu işçilerin, emekçilerin
sorunlarını çözmek; onların hem örgütlenme özgürlüğü üzerinde hem yaşam
haklarını hem de hak ve özgürlüklerini güvence altına alacak düzenlemeler yapmak
durumundadır. Bunu sadece yapmak için yapmak değil, bunun kurallarını da,
yaşama nasıl uygulayacağınızı da ifade etmek önemlidir. Bir kez daha altını
çizmek istiyoruz, ölümler olduktan sonra yapacak ne yazık ki hiçbir şey yok,
Türkiye’de çok yeterince ölüm var zaten, önemli olan ölümler olmadan, kazalar
olmadan önleyici tedbirler alabilmektir. Bu kanun tasarısı umuyorum ki bu
tedbirleri almaya yeterli olacaktır.
Hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde şahsı adına
söz isteyen Mesut Dedeoğlu, Kahramanmaraş Milletvekili.
MESUT DEDEOĞLU
(Kahramanmaraş) – Konuşmayacağım.
BAŞKAN – İsmail Tamer,
Kayseri Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İSMAİL TAMER (Kayseri) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce Dağlıca’da
şehit olan Mehmetçiklerimize Allah’tan rahmetler diliyorum. Yine aynı şekilde
Şanlıurfa’da cezaevinde yanarak hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza da
Allah’tan rahmetler diliyorum.
Değerli milletvekilleri, İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı’nın ikinci bölümünde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Anayasa’nın 49’uncu maddesi
“Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir. Devlet, çalışanların hayat seviyesini
yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları korumak ve çalışmayı
desteklemek üzere gerekli tedbirleri alır.” der. Yine Anayasa’nın 56’ncı
maddesi “Devlet, herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini
sağlar.” der.
İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası
Tasarısı, 1948 Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde
herkesin çalışma mesleğini seçme, adil ve uygun koşullarda bir çalışma hakkını
tanımakla yükümlülük altına almıştır. Türkiye’de mevcut 4857 sayılı İş Kanunu
kapsamında işveren ile sözleşme dâhilinde çalışan işçiler arasında sınırlı bir
yapı söz konusudur.
Ülkemizde çalışanların bir
kısmı İş Kanunu kapsamı dışında kalmış, dolayısıyla mevzuat kapsamına
girmemiştir. İşçiyle işveren kavramı da değişiklikler göstermiştir. Tabii, tüm
bunların yanında, (AB) Avrupa Birliğiyle uyum yasaları çerçevesi içerisinde de
iş sağlığı güvenliğini düzenleyen daha kapsamlı bir yasanın çıkarılması zorunlu
kılınmıştır.
Avrupa Birliği 1989 yılında
EEC Çerçeve Direktifi yayınlamıştır; bu direktif hem kamuyu hem de özel sektörü
içerisine almaktadır. Özel sektör de sanayi, tarım, ticaret, idari işler,
eğitim, kültür vesaire gibi tüm bölümleri kapsamaktadır ancak çok özel olarak
silahlı kuvvetler ile polis teşkilatları bunların dışında tutulmuştur.
Yukarıda belirtilen
uluslararası sözleşmelerde, yine 4857 sayılı İş Kanunu ile ülkemizde
çalışanların büyük bir kesiminin iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinden yoksun
olduğunu biraz önce de söylemiştim. Ülkemizde iş sağlığı güvenliği 2009
verilerine göre günde 176 kişi kaza geçirmekte, 3 ila 4 kişi hayatını
kaybetmekte, 5 kişi de yine iş göremez hâle gelmektedir. Tabii, dürüstçe şunu
ifade etmek lazım ki, kayıt dışını ortaya koyarsak bu kanunun ne kadar önemli
olduğunu burada tekrar ifade etmekte fayda var.
Önemle üzerinde duracağımız
bir başka konu da, Türkiye’de iş yerlerinin büyük bir kısmı KOBİ’lerde
bulunmaktadır, yüzde 99,7’si KOBİ çatısı altında bulunmaktadır. Bunların, yine
çalışanların yüzde 83,8’i KOBİ’lerde çalışmakta, aynı zamanda iş kazalarının yüzde
83’ü de yine buralarda olmaktadır.
ILO verilerine göre
ülkelerde iş kazası ve meslek hastalıkları nedeniyle ekonomik kayıplar,
gayrisafi yurt içi hasılasına göre yüzde 4’ünü oluşturmaktadır. Bu rakam
Türkiye’de 2010 cari fiyatlarına göre -iş kazaları ve meslek hastalıklarıyla
beraber göz atacak olursak- toplam 44 milyar civarındadır. Tüm bunlar bize,
ekonomiyle ilgili ne kadar önemli kayıpların olduğunu ifade edebilmektedir.
İşte biz, bu kanun ile tüm
bu gibi olumsuzlukları ortadan kaldırmayı planlıyoruz. Bu kanunun hayata
geçmesinden sonra memleketimiz adına hayırlar getirmesini diliyor, hepinize
saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Şimdi, on beş dakika
süreyle bölüm üzerinde soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Yılmaz, buyurun.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben konuşmamda da sormuştum
Sayın Bakana, uluslararası anlaşmalara atıf yapıyoruz, uluslararası
anlaşmalarda iş güvenliği kapsamı dışında bırakılan kurumlar polis teşkilatı,
bu sivil savunma faaliyetleri ve silahlı kuvvetler. Onun dışında, biz neden ev
hizmetleri ve kendi nam ve hesabına çalışanlarla ilgili iş güvenliği konularını
kapsam dışı tutuyoruz? Sayın Bakan, bu konudaki görüşünüzü öğrenmek istiyorum.
Yine geçen gün sormuştum
ben, siz “genç çalışan”ı on beş yaş olarak değerlendiriyorsunuz ancak Millî
Eğitim Yasası’nda on üç yaşındaki çocuğu çıraklığa gönderme gibi bir durum söz
konusu. Bu durumda bunu nasıl açıklıyorsunuz? Uluslararası anlaşmalara ve İş
Yasası’na aykırı bir düzenleme olmayacak mı?
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Dinçer…
Sayın Fırat…
SALİH FIRAT (Adıyaman) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, tabii ki
Türkiye’de yıllardan sonra bir İş Sağlığı ve İş Güvenliği Yasası’nın çıkarılması
iyi bir şey ancak bu yasanın içeriğine baktığımız zaman işçi sağlığı konusunda
ciddi eksiklikler olduğunu görüyoruz. Özellikle 6’ncı maddede belirtilen
işveren, iş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı konusunda, “eğer kendisi
yetenekliyse veya belgesi varsa bu konuyu üstlenebilir” deniyor. Hiçbir işveren
kendi kendini şikâyet etmez, kendi kendini denetlemez. Hiçbir yerde böyle
değildir. Türkiye’de de değildir, dünyada da böyle değildir. Dolayısıyla bunda
sıkıntı olacağı kanaatindeyim. Siz, bu yasanın bu konuya çözüm getireceğine
inanıyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Çetin…
İZZET ÇETİN (Ankara) –
Sayın Bakan, bugün basına yansıyan haberlere göre, Türk Hava Yollarında “meşru
eylem yaptı” diye iş akdi feshedilen 305 işçinin geriye döndürülmesi için
yapmış olduğunuz görüşmelerde Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı Topçu’ya laf
geçiremediğiniz ve bu işin olumsuz sonuçlandığı yazılıyor. Türk Hava Yolları
Yönetim Kurulu Başkanı sizden daha üst bir görevde midir; bir?
İkincisi: Daha önce bu
yasalarda da zaman zaman işverenlerin baskısına ve bazı bakanların yasa
tasarılarına imza koymamasını aşamadınız. Bu konulardaki başarısızlığınızı
kabul ediyor musunuz, gereğini yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Kaplan…
MEHMET HİLAL KAPLAN
(Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, iki sorum
var. Birincisi: İş yeri hekimlerinin muayene ücretleri sonrasında, yazılan
reçetelerin eczanelerden tahsili esnasında 3 Türk lirası katkı payı kesilmektedir.
Devletin, iş yeri hekimlerine bu anlamda bir katkısı olmadığını, iş yeri
hekimlerinin ücretlerinin işveren tarafından verildiğini göz önünde
bulundurursak hangi gerekçeyle 3 Türk lirası katkının kesildiğini reçeteden
öğrenmek istiyorum?
İkincisi: Bu yasa
tasarısında da ifade edildiği gibi, Türkiye de meslek hastalıkları yönünden
Avrupa Birliği standartlarından çok uzak ve yetersiz. Bu nedenle de bunu
gidermek anlamında iş yeri hekimlerine bir ön tanı ve tanı koyma yetkisiyle
Avrupa parametrelerini yakalamak gibi bir düşünce hasıl olduğu kanaatindeyim.
Bu, yapay değil mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Acar…
GÜRKUT ACAR (Antalya) –
Sayın Bakanım, işçilerin iş sağlığıyla ve güvenliğiyle ilgili görüşme yapıyoruz
ama bize gelen rakamlar da sizin verdiğiniz rakamlar da gerçekten çok kötü.
Türkiye’de iş kazaları sonucu ölümlerde El Salvador ve Cezayir’den sonra dünya
3’üncüsü olduğumuz doğru mudur?
Ayrıca, 2002-2011 yılları
arasında 735.803 iş kazası olmasını neyle açıklıyorsunuz?
Son sorum da Sayın Bakan:
İstanbul tersanelerinde ne gibi tedbirler aldınız? İstanbul tersanelerindeki
ölümler artık son bulacak mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Eyidoğan…
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) –
Teşekkür ediyorum Başkan.
Dün İstanbul Fatih Sultan
Mehmet Köprüsü ve Haliç Köprüsü bakım ve asfaltlama çalışmaları başladı.
Çalışma üç ay sürecek. Trafik tam anlamıyla felç ve bugün de devam ediyor.
İstanbul toplu ulaşımı, özellikle deniz ulaşımı hazırlıksız yakalandı, sorun
afete dönüştü. Deniz otobüsleri, vapur, tekne, feribot yetmedi. Bu bakıma
alınma programı aylarca önceden belliydi. Bu bilindiği hâlde Boğaz’ın ve
Marmara’nın Avrupa ve Anadolu Yakası’nda deniz ulaşımı kapasite artırımı neden
yapılmadı? Pendik, Maltepe, Kartal, Yenikapı araba vapuru iskeleleri neden
kullanılmıyor? Çok geç de olsa, her iki yaka arasında deniz ulaşım
kapasitesinin artırımı için bir trafik yönetim planı var mı? İstanbul Valisi ve
İBB arasında bir koordinasyon anlaşması var mı? İstanbul için üç ay boyunca bir
trafik acil durum yönetimi veya kriz yönetimi planı yapılmasını öneriyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Demiröz…
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanıma sormak
istiyorum.
Tasarının kapsamında tüm
çalışanları içereceği ifade edilmekteydi. Ancak istihdama yüzde 25, gayrisafi
yurt içi hasılaya yüzde 9 katkı veren tarım sektöründeki tarım işçileri neden
bu kapsam içerisinde yok; onu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Kaleli…
SENA KALELİ (Bursa) –
Teşekkür ediyorum.
İş güvenliği ve iş sağlığı
konusunda yeterli denetim yapıldığına inanıyor musunuz? Bu konuda son on yılda
kaç iş yeri denetlenmiştir? Bu denetimler sonunda hangi yaptırımlar
uygulanmıştır? Denetim yapan eleman sayısı yeterli midir?
Ülkemizde iş kazaları
nedeniyle kaybedilen toplam iş günü kaybının ekonomiye maliyeti 2011 yılı için
yaklaşık 50 milyar TL civarındadır. Bakanlığımızın iş güvenliği ve iş sağlığı
faaliyetleri için ayırdığı bütçe ne kadardır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Tanal…
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Teşekkür ederim Başkan.
İş güvenliği uzmanı,
çalıştığı iş yerini denetlemek zorunda. İş Kanunu’nun 25’inci maddesi uyarınca,
çalışan kişinin işverene sadakatle bağlı olma yükümlülüğü var. Bunu bununla
nasıl bağdaştırabiliyorsunuz?
İkinci sorum: İş güvenliği
yasasında stajyer ve çıraklarla ilgili iş güvenliği nedeniyle işi bırakma,
kaçınma hakkı var. İş Kanunu’nda bu olduğu hâlde getirmiş olduğunuz düzenlemede
stajyer ve çıraklarla ilgili yok. Bunu nasıl karşılarsınız?
Üçüncü sorum: İşten kaçınma
hakkı yasamızda üç şekilde düzenlenmiş: 1) Yasal grev. 2) Güvenlik nedeni. 3)
Ücretin zamanında ödenmemesi. Grev yasal anlamda bir hak olduğu hâlde bunu
yasayla engellemek ahlaki midir?
Son sorum: Türkiye’de
Bakanlıkta kaç kişi ağır iş yerlerini denetleme belgesi almıştır?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Işık…
Son soru.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Başkan.
Sayın Bakan, bilindiği gibi
maden işletmelerinde denetim görevini yapan mühendis veya diğer deneticiler
işverenin verdiği parayla bu denetimleri yapmaktadırlar. Bu düzenleme aslında
maden işletmelerinde haklı bir denetimi engellemektedir. Bu kapsamda 2011 ve
2012 yıllarında maden işletmelerinde meydana gelen kaza veya göçükler sonucu
hayatını kaybeden işçilerimizin cesetlerinin hâlâ çıkarılamadığını bilmekteyiz.
Kahramanmaraş, Zonguldak ve
Kütahya gibi illerimizde göçük altında kalan işçilerimizin kaçının sigortası
vardı? Bunların ailelerinin mağduriyetinin giderilmesi konusunda Bakanlıkça
nasıl bir tedbir alınmıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
“Ev hizmetleri neden kapsam
dışı?” diye ifade ediliyor. Bunu aslında birkaç kere ifade ettik. 89/391 sayılı
Direktif gereği; bir. İkincisi: İş akdi oluşmuş değil, yani çalışan ve
çalıştıran, işveren ve işçi pozisyonu olmadığından.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
– Niye olmasın Sayın Bakan, neden olmasın?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Bakınız, “ev hizmetlerinde çalışan” diyoruz ya
ev hizmetlerinde çalışanlarda -ağırlıklı da kadınlardan bahsediyoruz- kayıt
dışı bir uygulama söz konusu. Bununla ilgili farklı bir düzenleme içerisinde
olduğumuzu, istihdam bürolarını bu konuda devreye koymamız gerektiğini daha
önceki soru-cevap bölümünde ifade etmiş idim. Aksi takdirde, part-time
çalışmayla ilgili, mevzuatımızdaki bu eksiklikler giderilmediği sürece kayıt
dışılık ve dolayısıyla bu iş akdinin olmamasından kaynaklanan bu yasanın
kapsamına girmeme durumu devam edecek.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
– İş akdi vardır Sayın Bakan, sürekli iş akdi değil sadece.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Bunun çözümü için istihdam bürolarıyla ilgili
bir çalışmamızın olduğunu ifade etmek istiyorum. Ayrıca 89/391 sayılı Direktif
gereği de tablonun bu olduğunu ifade edeyim.
İkincisi: “iş sağlığı,
güvenliği” kavramıyla ilgili burada birçok değerlendirme yapıldı. Sanki “iş
sağlığı, güvenliği” konusunu Hükûmet olarak biz bu yasayla getirmişiz gibi bir
algı oluştu. Bu, doğru değil. Değerli arkadaşlar, 24/08/2000 tarihinde yani
rahmetli Ecevit’in döneminde kanun hükmünde kararname ile Bakanlığımızın da
teşkilat yasasında çok önemli değişiklikler yapılıyor. Bunlardan bir tanesi:
“İşçi Sağlığı Daire Başkanlığı” diye bilinen, o gün uygulamada olan bir birimin
“İş Sağlığı, Güvenliği Genel Müdürlüğü” olarak değiştirildiğini belirtmek
istiyorum. Yani bunu da, o günün Hükûmeti ki o gün hükûmette olan Milliyetçi
Hareket Partisi bugün Parlamentoda; bizim kanaatimize göre, o günkü bu
düzenlemenin doğru olduğu inancı içerisindeyiz. Nitekim, daha sonra, kanun
hükmünde kararnameyi Anayasa Mahkemesi iptal edince boşlukta kalan bu
düzenlemeler daha sonra 2003 yılında aynıyla, yani Bakanlığın Teşkilat Yasası
çerçevesindeki bu yapılanma, bizim dönemimizde yürürlüğe girmiş oldu.
Dolayısıyla İşçi Sağlığı Daire Başkanlığı, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel
Müdürlüğüne dönüşmüş oldu.
Şimdi “Amerika Birleşik
Devletleri’nde nedir?” diye sorarsanız bunun karşılığı? Amerika Birleşik
Devletleri İş Sağlığı Güvenliği Yasası 1970 yılında yürürlüğe girmiş. Birçok
ülke var ama İngiltere İş Sağlığı Güvenliği Yasası 1974, Burkina Faso İş
Sağlığı Güvenliği Yasası 1985 tarihinde yürürlüğe girmiş. Dolayısıyla, yasa
tasarısının ismi üzerinde çok farklı değerlendirmeler yapıldığı için bunları
belirtmek ve aydınlığa kavuşturmak açısından ifade etmek ihtiyacı duydum.
Bunun dışında, işçi sağlığı
yetki belgesi varsa işveren de bu yetkiyi kullanabilir. Bu da AB uygulamaları
çerçevesinde yapılan bir düzenlemedir.
Türk Hava Yollarıyla ilgili
bir soru soruldu. Türk Hava Yollarıyla ilgili, Yönetim Kurulu Başkanıyla bugün
de görüşmemizi yaptık, görüşmelerimizi sürdürüyoruz ama konu yargıya intikal
ettirilmiş ve iki tarafın da, yargıya intikal ettirilmesinden dolayı yaşanan
bir süreç var, o süreçle ilgili tarafların görüşleri var. Biz de, bir ara
bulucu boyutuyla görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Umarım, sağlıklı bir şekilde
neticelenir ama bu süreç içerisinde herkes, yasal çerçevede bir davranış
sergilediğini ifade ediyor. Sendika aynı şeyi söylerken, Türk Hava Yolları
yönetimi de diyor ki: “Bu, bir grevin neticesi değildi.” Yani “Toplu sözleşme
neticesi bir greve gitmenin neticesinde oluşan bir tablo değil, aksine mevcut
mevzuatımıza, sendikal mevzuatımıza aykırı, grev dışı, kanunsuz bir eylemdir.”
şeklinde yorumu iki taraf da mahkemeye götürmüş bulunuyor. Yargı neticesini
beklemek durumundayız.
İZZET ÇETİN (Ankara) –
Sorunu yaratan sizsiniz Sayın Bakan, işçiler değil ki! Sorun yarattınız, sorunu
çözeceksiniz. Bir sürü işçiyi ekmeğinden ettiniz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Çalışma Bakanlığı olarak biz üzerimize düşeni
yapıyoruz.
Bir diğer konu, bu yaş
konusu. Şimdi bu yasa ile İş Kanunu’nun 85’inci maddesini kaldırıyoruz. Burada
85’inci madde ağır ve tehlikeli işlerde çalışacaklarla ilgili hükümler
içeriyor. Bunu kaldırıyoruz ve on beş yaşını bitirip on sekiz yaşından gün
almamış olanlarla ilgili hükümleri 71’inci maddeye dercediyoruz.
Orada iki husus var. Bir:
Mevcut düzenleme “tehlikeli”, “az tehlikeli” ve “çok tehlikeli” diye bir
tanımlama getiriyor. Yani 85’teki “ağır ve tehlikeli işler”e karşılık olarak
mevcut şu andaki İş Sağlığı ve Güvenliği Tasarısı’ndaki düzenleme, “az
tehlikeli”, “tehlikeli” ve “çok tehlikeli” tanımlamasına kavuşuyor. Burada
“tehlikeli ve çok tehlikeli işlerle ilgili mesleki eğitim zorunluluğu” yine
korunuyor. Bunun yanında, on beş yaşını doldurup on sekiz yaşından gün almamış
olan gençlerimizle ilgili, bunların hangi işlerde çalışacaklarının da
yönetmelikle düzenlenmesi gereği düzenleniyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Bunlar kesinlikle tehlikeli ve çok tehlikeli
işlerde çalıştırılmayacaklardır, bunu da belirtiyor.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
– Var mı tasarıda?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Tabii, birçok konu var, onları da diğerleriyle
beraber yazılı olarak takdim edeceğimi ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
İkinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer
alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra
ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
24’üncü madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının 24. Maddesinin (3) Nolu
fıkrasının ilk cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümlenin eklenmesini
arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Uğur Bayraktutan
Tekirdağ İstanbul Artvin
İzzet Çetin Levent Gök Musa Çam
Ankara Ankara İzmir
Gürkut
Acar
Antalya
“Bu tür işyerlerinin
denetimi Bakanlık müfettişlerince de yapılır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Antalya Milletvekili Gürkut Acar. (CHP sıralarından alkışlar)
GÜRKUT ACAR (Antalya) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 277 sıra sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu Tasarısı’nın 24’üncü maddesiyle ilgili önergemiz üzerinde söz aldım.
Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce,
Dağlıca’daki 8 tane şehidimizi, Hakkâri’deki 1 şehidimizi ve Urfa’da can veren
13 tane mahpusu -onları da- saygıyla anıyorum ve içimiz kan ağlıyor,
üzüntülerimi belirtmek istiyorum. Hadi, terör hepimizin başının belasıdır,
bütün partiler için bunu söylüyorum ama değerli arkadaşlar, cezaevlerindeki bu
ağır koşulların, inanılmaz, tahammül edilmez koşulların öldürmüş olduğu 13
kişiye gerçekten çok daha fazla dikkat etmemiz lazım çünkü dünyanın hiçbir
ülkesinde böyle bir şey olduğu zaman bir adalet bakanı, bu işten sorumlu olan insan,
yerinde oturmaz; istifasını sunar, gider.
Değerli arkadaşlarım,
lütfen, bunu ciddiye almanızı rica ediyorum. Bu, dünyada eşi emsali görülmedik
bir olaydır ve cezaevlerindeki koşullar gittikçe kötüleşmektedir. Ben biliyorum
ki içinizde belki de bu hapishanelerde yatmış olanlar vardır ve o şartların ne
kadar kötü olduğunu takdir etmenizi istiyorum.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bu 24’üncü madde denetimle ilgili bir madde. Aslında Türkiye’de
her alanda yeterli bir deneyim ve birikim var ama Türkiye’de kurallara uyma ve
uygulama kararlılığı ve denetim eksikliği var. En önemli eksiklik belki de
denetim konusunda yaşanmaktadır. Denetim bağımsız olacak, denetim elemanları,
müfettişler bağımsız olacak, güvence içinde çalışacaklar ama maalesef, böyle
bir yapı yok.
AKP döneminde denetim
konusunun giderek daha da zayıfladığı ortadadır değerli arkadaşlarım. Tüm kamu
kurumları altüst edilirken teftiş sistemi de neredeyse işlevsiz hâle getirildi.
Köklü teftiş kurulları kapatıldı. Bakın, en önemli ve en yüksek, en şeffaf
denetim kurumlarından biri Başbakanlık Yüksek Denetleme Kuruluydu, artık yok.
Ne oldu? Kapatıldı, iktidarın oylarıyla seçilen Sayıştayın içinde eritildi.
Soruşturmalarında Hükûmete
yakın kişilere dokunan, bulgulara ulaşan ve bunları yazan müfettişlerin
kendileri soruşturma konusu oldu. Müfettişler kamudan yana olmak zorundadır ve
kendilerini güvencede hissetmeleri gerekir ama tam tersi oldu, müfettişlik kurumu
yıpratıldı, yok edildi.
Değerli milletvekilleri,
AKP denetimden hep kaçtı. Bakın, bu ülkedeki yolsuzlukların, düzensizliklerin,
iş kazalarının en büyük sebebi denetimsizliktir, denetim eksikliğidir. Bakın,
bu Hükûmet yolsuzlukla mücadele için bir strateji belgesi hazırladı, orada
deniliyor ki: “Denetimlerde, soruşturmalarda izin durumu gözden geçirilecek.”
Kamu nedense bunu bir türlü yapmıyor. Başbakanın, bakanların istemediği bir
kişiyi bırakın soruşturmayı, mahkemeye çıkarmak bile imkânsız hâle geldi. Böyle
denetim olur mu?
Yerel yönetimlerde
görüyoruz, muhalefet partilerinin yönetimde olduğu belediyelerde müfettişler
eksik olmuyor. Ankara ve İstanbul büyükşehir belediyelerindeyse, AKP’li
belediyelerdeyse soruşturma izni verilmiyor. Her şeyde olduğu gibi, denetim
sistemi de AKP’lileştirilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, peki,
bu denetimsizliğin iş yaşamına yansıması nedir? İş kazalarıdır, işçi
ölümleridir, sakat kalan işçilerdir ve kayıt dışı çalışmalardır. On yılda
10.804 ölüm yaratılmıştır. Türkiye’nin en önemli sorunu kayıt dışılıktır. Bu on
yılda kayıt dışılıkla ilgili bir mesafe alındı mı? Siz kayıt dışı çalışmanın
yaygın olduğu bir yerde iş sağlığını ve güvenliğini nasıl sağlayacaksınız?
Resmî kayıtlarda olmayan insanın sağlığı ve güvenliği olur mu değerli
arkadaşlarım? Öncelikle yapılması gereken, kayıt dışılığın önlenmesi ve
örgütlü, sendikalı çalışmanın koşullarının yaratılmasıdır. Sonra, objektif
ölçülerle objektif denetimleri yapacaksınız. Bu yapıyı kurmadığınız sürece
Türkiye’nin iş kazaları ve işçi ölümleri sıralamasındaki yerini değiştirmek
mümkün olmaz.
Değerli arkadaşlar,
önergemiz ile askerî iş yerlerinde de objektif sistemin geçerli kılınması
amaçlanmaktadır. Teftiş sistemi bağımsız olmalıdır. Millî Savunma Bakanlığına
bağlı müfettişlerin denetimi yerine Çalışma Bakanlığı müfettişlerinin de
bunları denetlemesine olanak sağlanmalıdır.
Bu düşüncelerle önergenin
kabul edilmesini diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
25’inci madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının 25. Maddesinin 1 inci
bendinin “ İşyerindeki bina ve eklentilerde, çalışma yöntem ve şekillerinde
veya iş ekipmanlarında çalışanlar için hayati tehlike oluşturan bir husus
tespit edildiğinde; bu tehlike giderilinceye kadar, hayati tehlikenin niteliği
ve bu tehlikeden doğabilecek riskin etkileyebileceği alan ile çalışanlar
dikkate alınarak, işyerinin tamamında iş durdurulur....” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Uğur Bayraktutan
Tekirdağ İstanbul Artvin
İlhan Demiröz Musa Çam Levent Gök
Bursa İzmir Ankara
İzzet
Çetin
Ankara
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen İlhan Demiröz, Bursa Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 277 sıra sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı’nın 25’inci maddesiyle ilgili vermiş
olduğumuz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan, ben
de Hakkâri Dağlıca’da kaybettiğimiz şehitlerimizi ve Urfa’da yitirdiğimiz
vatandaşlarımızı saygıyla anıyor, kederli ailelerine başsağlığı diliyorum,
yaralılara acil şifalar dilediğimi ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
dünyada ve Türkiye’de meydana gelen hızlı sanayileşme ve teknolojik gelişmeler
ile doğru orantılı olarak, özellikle iş yerinde çalışan kişilerin güvenliğiyle
ilgili sorunlar da açığa çıkmıştır. Bu nedenle, birtakım önlemler önceden
alınarak iş yerini daha da güvenli bir hâle getirmek için iş güvenliği
hepimizce oldukça önem taşımaktadır ancak başka önemli bir konunun altını
çizerek örnek vermek istiyorum: İş güvencesi yoksa, tekrar ediyorum, iş
güvencesi yoksa, işin güvenliğinin de ne anlama geleceğini bir sormak
istiyorum.
Buna Bursa’dan bir örnekle
devam etmek istiyorum çünkü Bursa’da bir fabrikamız var, Orhangazi’de,
fabrikanın ismini daha sonra isterlerse verebilirim. Bu fabrikamız 2000 yılında
işverenin işlerinin bozulması nedeniyle borç aldığı bir finans kuruluşuna
devredilmiş. İşveren, kendi iş yerinde, maalesef makinelerini, bütün her şeyini
devrederek kiracı durumuna düşmüş. Şu anda, 14 Mayıs 2012 tarihinde fabrikaya
el konulmuş, üretimi durdurmuşlar, iş yerinin satılması için müşteri
bekliyorlar ancak burada, değerli arkadaşlar, 200 işçinin akıbeti maalesef
bilinmemekte. Devir yapılırken nasıl bir sözleşmeyle işçi haklarının devredildiği
bilinmiyor, kıdem tazminatlarının ödenip ödenmeyeceği maalesef bilinmemekte.
TEKSİF Sendikasına üye olan bu arkadaşlarımızın sorunlarının nasıl
çözüleceğini, A ve B firmalarının hangi işçi arkadaşlarımızı muhatap alacağını
öğrenmek istiyoruz. Sayın Bakanımızdan da bu konuda -gerçi şu anda Urfa
Milletvekili ama Bursa’yı gayet iyi bildiği için- yardım beklediğimizi, bu işçi
arkadaşlarımızın şu anda, 14 Mayıstan itibaren grev yaptıklarını da ifade etmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
önergemizde de sadece bir cümlenin değişikliği vardı ama maalesef, hemen
“Hükûmet katılıyor mu?”, “Katılmıyor.” “Komisyon katılıyor mu?”, “Katılmıyor.”
Söylediğimiz bir kelime. Nedir bu kelime? “İş yerinin tamamında iş durdurulur.”
Neden? Eğer iş yerinde bir binayla ilgili, kimyasal atıklarla ilgili herhangi
bir sıkıntı varsa, hayati bir tehlike oluşturuyorsa niye burada kısmen
durduralım? Kısmen durdurduğunuz zaman biliniz ki o iş yerindeki o sıkıntılar
giderilmeyecek. O zaman bu iş yerinde bu sıkıntıların giderilebilmesi için bu
maddenin bu şekilde olmasının ve iş yerinde tamamen işlerin durdurulmasının
gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Son olarak da -ben ziraat
yüksek mühendisiyim- bugün tarımda yüzde 25 istihdama katkı veren ve gayrisafi
yurt içi hasılaya yüzde 9 katkı veren tarım sektöründeki işçilerin neden bu
kapsama alınmadığını öğrenmek istiyoruz. Sadece bu tarım işçileriyle ilgili
olarak değil, bir de bu tarım işçilerinin, geçici olarak, bu arkadaşların
çalışma şartlarının ne kadar zor olduğunun, hangi koşullarda yapıldığının da
göz önüne alınarak bu iş güvenliği yasasıyla ilgili gereğinin yapılmasını
düşünüyor…
Arkadaşlarımız, Sayın İzzet
Bey ve diğer arkadaşlar Sayın Bakanı bulmuşken sorular soruyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) –
Olsun, biz tutanaklara geçecek şekilde anlattık.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
26’ncı madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının 26. Maddesinin a, b, c,
ç, d, e, f, g, ğ, h, ı, i, j, k, l, m, n bentlerinde yer alan ceza
miktarlarının her birinin 4 katına çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Oğuz Oyan Nurettin Demir Süleyman Çelebi
İzmir Muğla İstanbul
Dr. Candan Yüceer Uğur Bayraktutan İzzet Çetin
Tekirdağ Artvin Ankara
Levent
Gök Musa Çam
Ankara İzmir
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Oğuz Oyan, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
OĞUZ OYAN (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu konuştuğumuz konu, 2003 yılında burada İş
Kanunu olarak gündemimize geldi, onun beşinci bölümünü teşkil ediyordu. 2003
yılından itibaren bu düzenleme yürürlükte ama Türkiye’de bütün bir 2000’li
yıllar boyunca, bütün bir AKP dönemince iş kazalarının arttığı, meslek
hastalıklarının arttığı dönemden geçtik, ne yazık ki başarılı olamadı. O zamanki
bütün eleştirilerimiz böylece haklılık kazandı bir kez daha.
Şimdi, aslında meselenin
temelinde birkaç yapısal neden var. Bir tanesi, bütün dünya ülkelerinde,
kapitalist ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de sermayenin kârını azamileştirme,
maksimum kılma hırsı ile iş güvenliği ve meslek hastalıklarını önleme
maliyetleri arasındaki çelişkidir. Bu çelişki, bu çatışma, eğer iş gücünün
örgütlenmesi söz konusu değilse sermaye lehine çözülür. Dolayısıyla da burada
da Türkiye’deki uygulama, özellikle de ucuz iş gücü yaratma felsefesi üzerinden
giden uygulama tam da bu noktayı daha da körüklemiş, daha da perçinlemiştir.
Dolayısıyla, burada öncelikli mesele ya sistemi bir şekilde ehlîleştirmek ya da
işvereni eğitmektir. Öncelikle mesele buradan geçmektedir, yani yaptırımlara
bağlamaktır işvereni, işverenin eğitilmesini sağlamaktır, tabii, işçinin
eğitilmesini buna bağlı olarak düşünmektir.
İkinci mesele, kurumsal
yapıyı yeterli düzeye getirmektir. Yani yasal güvencelerin yetersizliğini
tamamlamak, örgütlenme haklarını, sendikalaşma haklarını engellememek, tam
tersine, desteklemek; dolayısıyla, iş güvenliği ve iş hastalıklarının temel bir
sorun alanını çözmektir.
Üçüncü sorun alanı,
taşeronlaştırmadır, kayıt dışı istihdamdır ve Türkiye’de bu oranlar çok
yüksektir. Bunu önlemeden, kayıt dışılığı önlemeden Türkiye’de yasal
düzenlemelerle iş kazalarının azaltılması olanağı çok kısıtlıdır. Bu konuda
tasarının bize getirdiği bir şey yoktur.
Dördüncüsü, koruyucu ve
önleyici hizmetlerin ve donanımın yetersizliğidir. Türkiye’de çalışma saatleri
çok uzundur, iş kazalarının çok önemli bir nedenidir. Türkiye’de işçiye eğitim
mesai saatleri içinde verilmemektedir çünkü işveren orada sadece iş gücü
verimliliğini düşünmektedir, hâlbuki uzun vadeli düşünse belki bu yanlıştır. Yeterli
bir denetim, yeterli bir işçi konusunda tedbir alma yoktur ve işçinin de işi
kaybetme korkusu çok egemendir.
Bakın, Türk Hava Yolları
grevi… Ki bu grev aslında burada doğrudan doğruya iş ilişkilerine bir müdahale
sonucunda ortaya çıkmıştır. Eğer bu olmasaydı olmayacaktı ama görünüz, bakınız
ki Türkiye’de iş güvenliği sadece çalışma koşullarının içinde değil, çalışma
koşullarını düzenleyen, buradan, yasama organı üzerinden gelen koşullarla da
oluşmakta ve bugün 305 arkadaşımız işini kaybetmiştir. İşini kaybetme korkusu,
işçiyi tedbir almaktan uzaklaştıran ana etkenlerden bir tanesidir ve bunun
sorumlusu da yasa koyucudur, burada AKP İktidarıdır.
Beşinci olarak, denetimin
ve caydırıcılığın yetersizliğidir. Ciddi bir denetim sorunu var. 28 bin iş
yeri, şu an 50’nin üzerinde iş yeri denetim kapsamında ve doğru düzgün
denetlenemiyor. Şimdi burada, bu düzenlemeyle 1 milyon 426 bine çıkıyor. Bunu
nasıl yapacaksınız? Hangi mekanizmalarla yapacaksınız ve nasıl bir caydırıcılık
oluşturacaksınız? Bizim buradaki önergemiz bu caydırıcılığın artması için idari
para cezalarının 4 kat artırılmasını öngörmektedir, belki bir işe yarar diye
onayınıza sunuyoruz.
Tabii şunu da söyleyelim:
Bu denetimin giderek piyasalaştırılması, yeni bir rant kapısı olması, yeni bir
güvencesizlik unsurudur. Bu piyasalaştırma anlayışından kesinlikle vazgeçmek
gerekir. Ne AB uyumu ne ILO sözleşmesi açısından böyle bir talep yoktur.
Dolayısıyla sendikaların, sendikal örgütlenmenin görev almadığı, içinde yer
almadığı bir iş kazaları iş güvencesi yasasının hiçbir anlamı yoktur, hiçbir
uygulanma imkânı yoktur. Bu nedenle de bu tasarının eksik olduğunu düşünüyor,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Komisyonun bir redaksiyon
talebi vardır, buyurun.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Sayın Başkanım, maddi
hata ve mükerrerlik nedeniyle 1’inci fıkranın (ğ) bendinde “17 nci maddesinin bir
ila yedinci fıkralarında belirtilen yükümlülükleri yerine getirmeyen işverene
her bir çalışan için bin Türk Lirası” şeklinde değiştirilmesini ve yine
mükerrerlik ve maddi hata nedeniyle 2’nci fıkrasının ikinci cümlesinin, tüzel
kişiliği varsa hayli hayli düzenlenebilecek olduğundan dolayı 2’nci fıkranın
ikinci cümlesinin “İdari para cezaları tüzel kişiliği bulunmayan kamu kurum ve
kuruluşları adına da düzenlenebilir.” şeklinde değiştirilmesini talep ediyorum.
Arz ederim.
BAŞKAN – Redaksiyonla
birlikte maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde
kabul edilmiştir.
27’nci madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının 27. Maddesinin 3 üncü
fıkrasının kaldırılmasını arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Kadir Gökmen Öğüt
Tekirdağ İstanbul İstanbul
Uğur Bayraktutan Musa Çam Levent Gök
Artvin İzmir Ankara
İzzet
Çetin Özgür
Özel
Ankara Manisa
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Kadir Öğüt, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) – Değerli milletvekilleri, 277 sıra sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu Tasarısı’nın 27’nci maddesi için verdiğimiz önerge üzerinde konuşma
yapacağım. Ancak öncelikle Hakkâri’nin Dağlıca bölgesinde çatışmada şehit olan
8 askerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize sabır ve yaralı
askerlerimize de acil şifalar diliyorum. Ülkemizin başı sağ olsun. Terörün
kalıcı bir şekilde sona erdirilmesi en büyük arzumuzdur. Ayrıca Urfa’da yanarak
ölen vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri “iş
güvenliği ve sağlığı” denince en önemli gruplardan biri de sağlık
emekçileridir. AKP İktidarınca değersizleştirilmeye itilen sağlık çalışanları,
son derece olumsuz şartlarda hizmet vermektedir. Performans uygulamaları,
hizmetin kalitesini düşürdüğü gibi, sağlık çalışanlarının güvenliği ve sağlığı
üzerinde olumsuzluklara yol açmaktadır.
Sonuçlar şunu
göstermektedir ki endikasyon ve tedavilerde ciddi sorunlar yaşanmaktadır.
Ayrıca hasta yığılmaları ve çıkan sonuçlar, sağlık çalışanlarının darp
edilmesine, bazen ölümlere sebep vermektedir. Doktorlar gece gündüz çalışmak
zorunda kalmaktadır. Örneğin, ağız ve diş sağlığı merkezlerinde bir diş hekimi
30 ila 60 hastaya girişimsel olarak bakmaktadır. Dünya standartlarında 15-18
arası girişimsel işlem yapmak gerekmektedir. Hekimler ciddi psikolojik ve
fiziksel sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalmaktadır. Ulusal veri sistemi
incelenerek yapılan bir çalışmada sağlık çalışanlarıyla diğer çalışanların
sağlık sorunları karşılaştırılmış, akut ve kronik sorunların sağlık
çalışanlarında daha yüksek olduğu saptanmıştır. Kas, iskelet sistemlerinde
patolojiler çok fazladır, çalışma ortamları ve iş yükleri nedeniyle en riskli
meslek gruplarının başında gelmektedirler. Bu gruba ait özel bir çalışma grubu
oluşturulmalıdır. Risklerin azaltılması için bir sağlık çalışanları sağlığı
birimleri kurulmalıdır.
Yine, diş hekimliği
fakültesi 4’üncü ve 5’inci sınıf öğrencileri hasta ağzında çalışmakta, her
türlü riskle karşı karşıya kalmakta, karşılığında, bırakın geliri, sosyal
güvenlik sistemine bile dahil edilmemektedirler. Sağlık güvenceleri yoktur.
Fakültelerde doktora yapan öğrencilerimiz yoğun bir şekilde hasta baktıkları
hâlde maaşsız ve sağlık güvencesiz çalışmaktadırlar, ayrıca klinikte iş
tanımları yoktur.
Bir diğer önemli sorun:
Artık herhangi bir sınava tabi olmayan tıp fakültesi son sınıf öğrencileri yani
intern doktorların tam gün hasta bakmalarına rağmen hiçbir ekonomik ve sağlık
güvencelerinin olmamasıdır.
Yine, hemşireler ve hasta
bakıcılar aynı sorunlarla karşı karşıyadır. Bu sorunlarla baş etmek için
örgütlenmek ve sendikalaşmak gerekmektedir ama sendikalaşmanın önündeki
engeller ve kamu çalışanlarına yapılan baskı maalesef örgütlenmeyi
engellemektedir.
Yine, diş hekimlerine çok
önemli hizmet veren diş teknisyenlerinin içinde bulunduğu zor şartlar içler
acısıdır. Son zamanlarda 3 diş teknisyeni silikozis hastalığı yüzünden vefat
etmiştir. Bir kardeşimiz on altı yaşında işe başlamış on dokuz yaşında hayatını
kaybetmiştir. Diğer kaybımız ise yirmi dört yaşındaydı. Ayrıca onlarca
arkadaşımız silikozis hastalığı ile savaşmaktadır. Sebep, ihale yöntemiyle yapılan
iş alımlarında taban fiyat uygulanmamasıdır. İşi alan şirket, elemanları son
derece olumsuz şartlarda çalıştırmakta, laboratuvar denetimleri yeteri kadar
yapılmamaktadır. Kullanılan malzemelerin standardı yoktur, analizi
yapılmamaktadır. Günlük yedi buçuk saat olması gereken çalışma saati iş
bitimine kadar uzatılmaktadır. Havalandırmalar yetersizdir, sağlık taramaları
eksik, sağlık raporu ücretli yapılmaktadır. Tarama ücretsiz ve daha kapsamlı
yapılmalıdır. Meslek içi eğitim yetersizdir. Erken emeklilik ve yıpranma payı
yoktur. Yeniden ruhsatlandırma yapılmalı, ağız ve diş sağlığı ihalelerine
katılan laboratuvarların teknik standartları yükseltilmelidir.
Hepinize iyi akşamlar
diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
28’inci madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/277)
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının 28. Maddesinin (1) Nolu
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Musa Çam Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi
İzmir Tekirdağ İstanbul
Mehmet S. Kesimoğlu Uğur Bayraktutan İzzet Çetin
Kırklareli Artvin Ankara
Levent
Gök
Ankara
(1) İşyerinde alkollü içki
veya uyuşturucu madde kullanmak yasaktır.
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Ahmet Gümüş, Balıkesir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
HALUK AHMET GÜMÜŞ
(Balıkesir) – Sayın Başkan, Sayın Bakan, sayın milletvekilleri; iş kazaları
resmî rakamlara baktığımızda her geçen yıl daha da artıyor, özellikle son on
yılda neredeyse 11 bine yakın insanımızı iş kazası sonucu kaybetmişiz. Bu,
yılda ortalama 1.100, ayda 100, günde ise 3-4 kişinin iş kazası sonucu ölümü
demektir. Bu tablo övünülecek bir tablo değildir. Bazı bakanların,
milletvekillerinin ve bürokratların söylemlerinden bu tabloyla övündüklerine ne
yazık ki tanık oluyoruz.
Hatırlayınız, ne
demişlerdi? “Ne güzel öldüler. Kader, mukadderat.” diyenlere tanık olduk. Bu
şartlar içerisinde tabii ki mukadderattan başka bir şey olmaz.
İş kazası sonucu
hayatlarını kaybeden işçilerimizin cesetlerine ulaşılamayan kazaların bile
mevcut olduğu ülkemizde, sorumlular kıllarını bile kıpırdatmadan duyarsızlık
örnekleri sergilemeye devam ediyorlar. Olacak şey değil. Yaklaşımlar insanın
kanını donduracak aymazlıktan başka bir şey değildir.
Son yıllarda ölümle
sonuçlanan iş kazalarına bakacak olursak, ülkemizde gerçekleşen iş
kazalarındaki vahim tabloyu daha iyi anlamış oluruz.
Bakınız, 11 Şubat 2011’de
Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinde meydana gelen kömür sahasındaki toprak kayması
sonucu 10 işçimiz yaşamını yitirmiş ve hâlen göçük altındaki işçilerimizin
cesetleri çıkarılmamıştır.
Kahramanmaraş kot kumlama
fabrikasında meydana gelen patlama sonucu 4 işçi ölmüş, 9 işçi yaralanmıştır.
2008 yılında İstanbul’da
kaçak bir iş yerinde meydana gelen patlama sonucu 23 işçi ölmüş, İstanbul
Esenyurt’ta bir alışveriş merkezi inşaatında çalışan 11 işçi inşaat alanında
kaldıkları çadırda uyku hâlinde iken yangında yanarak can vermiştir.
Elazığ’da meydana gelen iş
kazasında 5 işçi ölmüş, 2011 yılında Ankara OSTİM sanayi bölgesinde kazan
patlaması sonucu 20 işçi hayatını kaybetmiştir.
Tuzla tersanelerinde üst
üste yaşanan ve sonu gelmeyen ölümlerle sonuçlanan iş kazaları hız kesmeden
devam etmektedir. Maden ocaklarında meydana gelen iş kazaları da aynı şekilde
devam ediyor. Kimilerine göre artık bu ölümler normal bir olay olarak
karşılanmaya başlamıştır.
Bu korkunç ve ciddiye
alınması gereken, yürekleri sızlatan tablo ne yazık ki AKP İktidarının aymaz
politikaları ve uygulamaları sonucu olmuştur. Her geçen gün artarak devam eden,
iş güvenliğini hiçe sayan kuralsız çalışma koşulları, kayıtsız çalışma ve
çalışma sürelerinin uzunluğu iş kazalarının ölümcül olmasını hızlandıran
etkenlerin başında gelmektedir. Son yıllarda yoğunlaşan taşeronluk uygulamaları
da iş kazalarına âdeta davetiye çıkarmaktadır. İş kazaları göz göre göre, işçi
sağlığı ve iş güvenliği kuralları hiçe sayılarak ucuz, kuralsız ve güvencesiz işçi
çalıştırmanın sonucu cinayete dönüşmektedir.
Hâl böyleyken işçi sağlığı
ve iş güvenliğiyle ilgili önlemlerin alınmaması, yeteri kadar denetim ve
yaptırım uygulamalarının yapılmaması bu cinayetlerin artmasına neden
olmaktadır.
AKP, denetlemek, önlem almak
yerine, özellikle son yıllarda ölümlerle sonuçlanan Tuzla’da tersanelerin
ruhsat alımlarını kaldırmıştır. Gerekçe olarak da gemi inşa sanayisinde
uluslararası rekabeti koruma ve işverenlerin desteklenmesini göstermektedir.
Bu uygulamalara benzer
uygulamaları madencilik ve inşaat sektöründe de görmekteyiz. Bu sektörlerdeki
iş kazalarında ülkemiz başı çekmektedir. Çalışma Bakanlığı, bu sektörlerde
meydana gelen iş kazalarına karşı önlem almak, iş yerlerini müfettişler
aracılığı ile denetlemek yerine, bu uygulamayı ortadan kaldırmaktadır.
Ülkemizdeki meslek
hastalıklarına baktığımızda durumun pek iyi olmadığını, yürekler acısı tabloyu
görmekteyiz. İşçi sağlığı ve güvenliğinin önemli bir konusu olan meslek
hastalıklarındaki rakamsal görüntüler bizi yanıltmasın çünkü henüz ülkemizde
meslek hastalıkları ciddiye alınmayarak geniş çaplı bir kayıt sistemi
tutulmamaktadır. Söz konusu iş kazaları ve meslek hastalıkları, insan
kaybımızın yanında, ülke ekonomimize de her yıl trilyonlarca liraya mal
olmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Devamla)
– Dünyada kabul görmüş birçok meslek hastalığı ülkemiz tarafından genel kabul
görmemiştir. Meslek hastalıklarıyla etkin bir şekilde mücadele etmek için
öncelikle tıbbi imkânların sağlanarak
sağlık tesislerinin açılması gerekirken AKP Hükûmeti ne yapıyor? Meslek
hastalıklarına yönelik hizmet veren Ankara ve İstanbul’daki hastanelerin
kaynaklarını kesiyor. Meslek hastalıklarına teşhis koyma görevini elinden
alıyor, âdeta “Meslek hastalıklarını teşhis etmeyin.” diyor.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
29’uncu madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının 29. Maddesinin 2 nci
fıkrasının “Güvenlik raporu hazırlama yükümlülüğü bulunan işveren,
hazırladıkları güvenlik raporlarının içerik ve yeterlilikleri Bakanlıkça ve
ilgili meslek örgütleri tarafından incelenmesini müteakip işyerlerini işletmeye
açabilir.” değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Turgut Dibek
Tekirdağ İstanbul Kırklareli
Musa Çam Uğur Bayraktutan İzzet Çetin
İzmir Artvin Ankara
Levent
Gök
Ankara
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYON BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Turgut Dibek, Kırklareli Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
TURGUT DİBEK (Kırklareli) –
Değerli arkadaşlar, 29’uncu maddeyle ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerinde
söz aldım. Öncelikle saygıyla selamlıyorum sizleri.
Az önce vatandaşlarımız
arıyorlar. Bir vatandaşımız ilginç bir şey söyledi, onu ileteyim size. Meclisi
takip ediyormuş kendisi, diyor ki: “İş sağlığı ve güvenliği kanunu
görüşüyorsunuz ama ben şunu istiyorum sizden: Evlatlarımızın sağlığı ve vatanımızın
güvenliği ne olacak, onu konuşmanız gerekir.” Aslında vatandaşımızın duyarlı
olduğu nokta o şu anda, yaşadığımız süreçten sonra, yani teröristler elini
kolunu sallaya salaya geliyorlar, evlatlarımızı şehit ediyorlar, gidiyorlar; bu
vatan güvensizken, bu vatanın güvenliğini sağlamadan siz neyi konuşuyorsunuz
demek istiyor, bunu da sizlere iletmek istedim.
Az önce konuşurken, konuyla
alakalı değildi… Belki arkadaşlarımız şunu diyebilir: “Ya, Sayın Vekilim, sen
ne anlattın öyle?” Tabii, süre yetmediği için yarım kaldı. Yani Urfa’dan
bahsettim, o cezaevinden, oradaki olaylardan; bir de Urfa’nın genel durumundan
bahsettim. Bağlantı neydi? Bağlantı şuydu, bir cümleyle onu söyleyeyim: Bakın,
öyle bir hâlde siyaset yapmaya çalışıyorsunuz ki oradaki insanları 16 liraya
muhtaç etmişsiniz. O insanlar orada üretmiyorlar, o insanlar kazanamıyorlar. Su
var, toprak var. Suruç’ta insanlar diyorlar ki: “Biz üretmek istiyoruz. Su
getirin bize.” Fakat siz suyu getirmiyorsunuz. “Karınca hızıyla gidiyorsunuz.”
dedim. Yani GAP o bölgedeki sekiz ile hizmet edecek, siz “Hayır.” diyorsunuz,
oy deposu olarak görüyorsunuz. 670 bin insan yeşil kartlı Urfa’da, 670 bin
değerli arkadaşlar. 10 AKP milletvekili var aranızda. Nüfusun yüzde 45’i yeşil
kartlı. O sistem suç üretiyor. O suçtan sonra cezaevine insanları koyarken,
daha doğrusu insanları koyacak cezaevi yetiştiremezsiniz. Bunu anlatmaya
çalışmıştım size. Bu sadece Urfa için geçerli değil, her il için geçerli. Bu
anlayıştan artık vazgeçin.
Ben Sayın Bakanın
samimiyetine inanıyorum, güveniyorum. Yani kendisi iyi niyetli, gerçekten iyi
niyetli. Ama, değerli arkadaşlar, o insanlar üretirse yani ekonomik ilişkiler
değişirse, kazanırsa, bununla belki sizlerin oyları gidebilir, o ayrı mesele
ama Türkiye kazanacaktır. Yani bunu anlatmak istemiştim.
Şimdi, kanunla ilgili, daha
doğrusu maddeyle ilgili şunu belirtmek isterim: Arkadaşlarımız anlatıyorlar
konuyla ilgili olarak, benim de dikkatimi çekiyor; siz de sorguluyorsunuz
mutlaka “Niye biz bu iş kazalarında, ölümlü kazalarda, yaralanmalı kazalarda
hep lideriz, Avrupa’nın lideriyiz?” Dünyada 3, 4, 5; oralarda, gidip geliyoruz,
yani hep böyle kafadayız dünyada. Bunun altında yatan nedir? Rakamlar çok
çarpıcı. Herkes söylüyor, ben bir daha söyleyeyim. Yani siz…
Bugün Adalet Bakanını izliyorum
televizyonlarda, diyor ki: “Geçmişten gelen sorunlarla…” Yahu, on yıldır
iktidardasınız. Sayın Bakan da mı aynı şeyi söylüyor, onu merak ediyorum. Yani
geçmişten gelen konular mıdır? On yıldır, arkadaşlar, bu ülkeyi siz
yönetiyorsunuz. Yönetemeyecekseniz bırakacaksınız, gideceksiniz ama şunu
söyleyemezsiniz: Bir yılda 1.100 kişi, bu insanlar iş kazalarında ölüyorsa…
Resmî rakamlardan bahsediyorum. Arkadaşlarımız bunu üretiyorlar. Yani onlar
daha uzman. Çok iyi niyetle de çalışıyorlar. Günde 3 kişi ölüyor; 3 kişi,
günde. Bu sosyal güvenliğe kayıtlı olan sigortalılardan bahsediyoruz. Onun
dışındaki resmî olmayan rakamlar nedir, onları siz de bilmiyorsunuz, ben de
bilmiyorum.
11 bin kişi on yılda ölmüş
sizin iktidarınızda. Niye ölmüş? Bunun altında yatan nedir? Yani Avrupa’yla biz
boy ölçüşmeye çalışıyoruz, onlarla rekabet etmeye çalışıyoruz. Avrupa
ülkelerinin ortalamalarının 7 katı bizdeki ölümlü kazalar veya iş kazaları, 7
katı. Bunun altında ne yatıyor? Hiç bununla acaba arkadaşlarımız ilgilendiler mi,
düşündüler mi? Daha doğrusu, Sayın Bakan, Hükûmet bu konuda ne düşünüyor?
Şunu diyebilirsiniz: Evet,
bak yol alıyoruz. Bugüne kadar müstakil bir kanunumuz yoktu, iş sağlığı ve
güvenliği konusunda bir kanun çıkarıyoruz. Bugüne kadar işte yönetmeliklerle idare
ediyorduk. Az önce Sayın Hocam da, Oğuz Hocam da belirtti, aslında bir kanun
var, İş Kanunu var, 2003’te çıktı, onun ilgili kısımları var. Bundan sonra bu
iş düzelecek diyebilirsiniz.
Ama, değerli arkadaşlar,
anlayış şu olursa, Adalet Bakanının anlayışı olursa hiçbir şey düzelmez. Adalet
Bakanımız, Komisyonda çalışıyoruz -o da belki iyi niyetli, ayrı mesele. İyi
niyetle zaten işler çözülecek olsa her şey çözülür- ne diyor? “Benim istifamla
sorunlar çözülürse hemen istifa edeyim.” Bu anlayışı yıkmak zorundayız. Sen
istifa et, burada AKP Grubundan bu işi yapacak en az 10 tane adam çıkar, merak
etme.
Şunu bilsin insanlar, bu
görevi yapanlar: Bu sorun çıkarsa, cezaevlerinde yangın çıkarsa Adalet Bakanı
istifa eder. İnanın, o yangınlar çıkmaz zaten, o olaylar olmaz, iş kazaları da
olmaz.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanın kısa bir
açıklama talebi var.
İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesi
gereğince, buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkanım, şimdi, kürsüye çıkan her
hatip, değerli milletvekili arkadaşlarımız -yani hani bir laf var ya, bir deli
bir kuyuya taş attı misali-yasa başladığından beri “Dünyada iş sağlığı,
güvenliği açısından 3’üncü sıradayız…” Yani bu nereden çıktı, ben doğrusu
bilemiyorum ve her hatip de bunu aldı… Kim attı bunu kuyuya, o da belli değil.
Bu bir gazeteden mi çıktı bilemiyorum.
İZZET ÇETİN (Ankara) –
Uluslararası belgelerde var.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Hayır, müsaade edin.
Sormak istiyorum: Irak’ta
iş kazalarında kaç kişinin öldüğüyle ilgili bir veri mi var elinizde?
İZZET ÇETİN (Ankara) – Sen
Irak’la mı kıyaslıyorsun Türkiye’yi? Ayıptır ya!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Çin’de var mı? Afrika ülkeleriyle ilgili var
mı? Güney Amerika’da var mı? Pakistan’la ilgili bir veri mi var?
İZZET ÇETİN (Ankara) –
Uluslararası belgelerde var.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Bangladeş’le ilgili bir veri mi elde ettik?
Yani say sayabildiğin kadar Afrika’dan, Uzak Doğu’dan, Orta Doğu’dan, Orta
Asya’dan.
İZZET ÇETİN (Ankara) –
Onlardan geriye gitti Bakanlığınız döneminde. Kiralık işçiliği dünya yasakladı,
siz…
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Yani bir bilgi kirliliği var, bunu anlatmaya
çalışıyorum, bu doğru değil.
İZZET ÇETİN (Ankara) –
Köleliği getirdiniz, köleliği!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Ben bir soruya cevap veriyorum İzzet Bey.
İZZET ÇETİN (Ankara) – Ama
köleliği getirdiniz, kölelik var mı bu çağda?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Ben başka bir şey söylüyorum. Yani elde bir
veri var, bu veri çerçevesinde diyoruz ki: 3’üncü. Böyle bir şey yok
arkadaşlar.
İZZET ÇETİN (Ankara) –
32’nci maddede göreceğiz az sonra.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Bu doğru bir bilgi değil. Onun için, bunu
düzeltmek için ben söz aldım.
Çok teşekkür ediyorum.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) –
Gerçek rakamları söyleyin Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Son olarak da şunu söyleyeyim: Urfa’da büyük
bir değişim var, büyük bir dönüşüm var. Sık sık gitmenizi de ben şahsen
gönülden arzu ederim o değişimi daha iyi görebilmeniz için.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
30’uncu madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının 30. maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendinin (2), (3), (4) ve (5) numaralı alt bentlerinin ekteki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Uğur Bayraktutan
Tekirdağ İstanbul Artvin
İzzet Çetin Levent Gök Musa Çam
Ankara Ankara İzmir
Özgür
Özel
Manisa
“2) İşyeri sağlık ve
güvenlik birimi ve ortak sağlık ve güvenlik biriminde görev alacak işyeri
hekimi, iş güvenliği, uzmanı ve işyeri hekimi dışındaki diğer sağlık
personelinin nitelikleri, işe alınmaları, görevlendirilmeleri, görev, yetki ve
sorumlulukları, görevlerini nasıl yürütecekleri, işyerinde çalışan sayısı ve
işyerinin yer aldığı tehlike sınıfı gözönünde bulundurularak işyerlerinde
asgari çalışma süreleri, işyerlerindeki tehlikeli hususları nasıl
bildirecekleri ile belgelerinin geçerliliğinin askıya alınması veya iptali,
3) İş sağlığı ve güvenliği
hizmeti sunacak kuruluşların; görev, yetki ve yükümlülükleri
belgelendirilmeleri ve yetkilendirilmeleri ile belge ve yetkilerinin iptali,
sunulacak hizmetler kapsamında yer alan sağlık gözetimi ve sağlık raporları,
kuruluşlarda bulundurulacak personel ve donanım ile bu kuruluşların
denetlenmesi ile belgelerinin geçerliliğinin askıya alınması veya iptali
halinde yapılacak işlemler,
4) İşyeri tehlike sınıfı ve
çalışan sayısına göre; iş sağlığı ve güvenliği hizmeti sunan kişilerin sayısı,
işyerinde verilecek hizmet süresi,
5) İşyeri hekimi, iş
güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi dışındaki diğer sağlık personelinin
eğitimleri, belgelendirilmeleri ve tescilleri, sahip oldukları belgelere göre
hangi işyerlerinde görev alabilecekleri; işyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı ve
işyeri hekimi dışındaki diğer sağlık personeli eğitimi verecek kurumların
belgelendirilmeleri, yetkilendirilmeleri ve bu kuruluşların denetlenmesi ile
belge ve yetkilerinin iptali, eğitim programlarının ve bu programlarda görev
alacak eğiticilerin niteliklerinin belirlenmesi ve belgelendirilmeleri ile
eğiticilerin ve eğitim kurumlarının belgelerinin geçerliliğinin askıya alınması
veya iptali, eğitimlerin sonunda yapılacak sınavlar ve düzenlenecek belgeler
ile bu maddede belirtilen kişi ve kuruluşların belgelendirme, yetkilendirme ve
tescil bedelleri ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılan
yönetmeliklerle düzenlenir. İşyeri hekimleri ve diğer sağlık personeline
ilişkin çıkarılan yönetmelikte Sağlık Bakanlığının ve Türk Tabipleri
Birliğinin; iş güvenliği uzmanlarına ilişkin çıkarılan yönetmelikte Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı ile Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliğinin uygun görüşü
alınır. İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanlarının belgelerinin verilmesine
ilişkin koşulların yitirilmesi halinde ilgili meslek kuruluşu tarafından;
hizmet ve eğitim kurumlarının belge ve yetkileri ise belge veya yetkinin
verilmesine ilişkin koşulların yitirilmiş olması hâlinde Bakanlık tarafından
askıya alınır yahut iptal edilir.”
(3) Bu maddede belirtilen
eğitimlerden sürekli eğitim niteliğinde olanlar, belli süreye yayılan ve kredi
toplanması suretiyle belli bir puana ulaşılmasıyla tamamlanan eğitimler olarak
planlanır.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen, Musa Çam, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın
Başkan, Sayın Bakan, Meclisimizin saygıdeğer üyeleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
277 sıra sayılı İş Sağlığı
ve Güvenliği Kanun Tasarısı’nın 30’uncu maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Şu ana kadar vermiş
olduğumuz önergelerin tamamına ne yazık ki Sayın Komisyon ve Sayın Bakan
-hiçbirisine- katılmadı. Bu nedenle ben maddenin biraz daha ötesine geçerek,
Türk Hava Yollarında yaşanan grevle ilgili biraz önce Sayın Bakanın vermiş
olduğu cevaba birkaç açıklama getirmek istiyorum.
Bildiğiniz gibi, geçtiğimiz
günlerde Türk Hava Yolları grev yasağı kapsamı içerisine alındı. Aslında bunu
İçişleri Komisyonunda görüşürken İçişleri Komisyonu Sayın Başkanına konuyu
ilettik, “Grev yasağına getirilen madde, yasak maddesi İçişleri Bakanının
meselesi değil. Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda görüşülmesi
gerekir iken İçişleri Komisyonunda görüşülmesini doğru bulmuyoruz. Bunu lütfen,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna gönderin.” dedik.
İtfaiyecilerle ilgili konuyu da yine aynı şekilde “Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonuna gönderin.” dememize rağmen, bütün uyarılarımıza
rağmen, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik devre dışı bırakılarak
İçişleri Komisyonunda görüşüldü ve bir gecede yasalaştırıldı burada.
Arkadaşlar, İçişleri
Komisyonunda da uyardık, “Bunu, toplu iş ilişkileri kanunu geliyor, oraya
getirin, orada müzakere edelim, orada konuşalım.” dedik, yine dinlemediniz.
“Bakanlar Kurulunun grev erteleme yetkisi var, hakkı var, bunu yapmayın.” demiş
olmamıza rağmen, uyarılarımıza rağmen ne yazık ki getirdiniz ve en büyük iş
kazasını, Türk Hava Yollarında 305 arkadaşımızın iş akdini feshederek
gerçekleştirmiş oldunuz. Bu da önemli bir başarıdır, bundan dolayı da yönetimi
ve Hükûmeti kutluyorum!
Şimdi, Sayın Bakan, bu
önergeyi veren arkadaşımız Sayın Metin Külünk, sizleri devre dışı bırakarak,
sizleri yok sayarak getirip de yasalaştırmış olduğu bu maddeyi… Kanun teklifini
getiren Sayın Metin Külünk’le ilgili, Can Ataklı 9 Hazirandaki köşesinde şunları
yazıyor: “Grev yasağı getiren maddeyi öneren Metin Külünk adlı milletvekili
İnternet sitesinde “işe alma bürosu” kurarak CV (özgeçmiş) toplamaya başlıyor.”
Yine bir paragraf: “Bu CV’ler THY yönetimine gönderiliyor, iddiaya göre THY
yönetimi attığı kişilerin yerine bu CV’lerden adam toplamaya başlıyor.” Şimdi,
bu kanun teklifini veren arkadaşımızın yapmış olduğu işler.
Yine, 1 Haziran 2012 günü
Gazete Habertürk’te Ünsal Ereke’nin yazmış olduğu haberden paragrafları sizlere
okuyorum:
“Havacılıkta grev yasağı
teklifinin sahibi milletvekili Metin Külünk, okul arkadaşı Burhan Koca’nın
geliştirip Türk Hava Yollarına sattığı Kabin Memurluğu İşe Alım Süreci Yönetim
Sistemi’ne kendi İnternet sitesinden CV toplayarak destek veriyor.
Türk Hava Yolları’nın hâlen
kullandığı ve personel alımı sürecini iki güne indiren Kabin Memurluğu İşe Alım
Süreç Yönetim Sistemi’ni kuran Empatik İnsan Kaynakları Başkanı Burhan
Koca’nın, havacılıkta grev yasağını sona erdiren teklifini son dakikada torba
yasaya ekleyen AK PARTİ İstanbul Milletvekili Metin Külünk’ün üniversiteden
okul arkadaşı olduğu ve sistemi Metin Külünk’ün desteğiyle kurduğu öğrenildi.
Türk Hava Yolları’nın daha
önce bir yıl olan personel işe alım değerlendirme sürecini kısaltan KAMİA’yı
iki yıl kullandığı ve Ekim 2009-Mayıs 2011 döneminde 26 bin 875 kişiyi
değerlendirirken bu sistemi kullandığı öğrenildi. Türk Hava Yolları daha sonra
sistemi Empatik’den satın aldı.
Vekil olduğu için kendisine
çok iş başvurusu yapıldığını ve bunları disipline etmek istediğini belirten
Metin Külünk ‘Benden iş isteyen vatandaş olduğu kadar, eleman isteyen özel
sektör şirketleri bulunuyor. Bu amaçla üniversiteden tanıdığım Burhan Koca
isimli arkadaşımın Empatik şirketiyle dokuz ay önce böyle bir insan kaynakları
projesi hayata geçirdik. Bu başvuruları İnternet sitemde disipline ediyorum’
dedi.
Milletvekili olduğu için
karşılaştıkları sorunlardan birinin istihdam ihtiyaçları olduğunu kaydeden
Külünk şöyle konuştu: ‘Takdir edersiniz ki siyaset kurumu vatandaşın koşulsuz
biçimde bütün problemleriyle iç içe. Karşımıza gelen her vatandaşımızın
istihdam talebine katkı sağlamak adına referans sistemi işlemektedir bu ülkede.
Benim, bir şirket adam aldığı zaman ‘Bu kardeşimizi değerlendirir misiniz.’
deme hakkım var.’” diyor ve böylelikle 305 kişiyi işten attırıyor ama bunun
yanında da işe adam aldırmak için de bir şirket vasıtasıyla CV topluyor ve o
CV’leri Türk Hava Yollarına göndererek o insanların işe alımına katkı veriyor.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) – İŞKUR gibi adammış.
MUSA ÇAM (Devamla) – Şimdi,
bu adalet midir arkadaşlar? Siz, iş hakkını koruduğu için, onun için mücadele
veren insanları işten attırtacaksınız, sonra da bir şirket marifetiyle de CV
toplayıp, onları Türk Hava Yolları yönetimine gönderip o insanların işe
alınması için aracılık yapacaksınız. İşte, AKP’nin, adında “adalet” olan Adalet
ve Kalkınma Partili milletvekili arkadaşımızın yaptığı budur.
Hepinize teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
31’inci madde üzerinde iki
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısının 31 inci maddesinde geçen
“yetki belgelerinin geçerliliğinin” ibaresinden sonra gelmek üzere “doğrudan
veya” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Recep Özel Ramazan Can
Giresun Isparta Kırıkkale
Muzaffer Yurttaş Pelin Gündeş Bakır Mehmet Erdoğan
Manisa Kayseri Gaziantep
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277 sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanun Tasarısının 31. Maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Uğur Bayraktutan
Tekirdağ İstanbul Artvin
İzzet Çetin Levent Gök Musa Çam
Ankara Ankara İzmir
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Candan Yüceer, Tekirdağ Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2007-2012 tarihleri arasında Tuzla
tersanelerimizde 500 işçimiz öldü.
2012 Şubat ayında Adana
Kozan’da baraj kapağının patlaması sonucu 10 işçimiz sulara kapıldı.
Elâzığ Maden ilçesinde 6
işçi öldü, 6 işçi yaralandı.
Esenyurt alışveriş merkezi
inşaatında çalışan 11 işçi uykudayken çadırda yanarak can verdi.
3 Nisan 2012, Erzurum
Aşkale Karasu Baraj Göleti’nin içindeki elektrik direğini tamir için şişme
botla gölete açılan 5 TEDAŞ görevlisi donarak, boğularak öldü.
Benim de bölgem olan
Tekirdağ Malkara’da özel bir kömür ocağında çalışan Osman Buda, dışarıda ucu
açık bırakılan elektrik kablosunun akımına kapılarak yaşamını kaybetti.
Sanayi şehri de olan
Tekirdağ, maalesef, iş kazalarının yoğun yaşandığı bir ildir.
Madenlerde iş kazaları hız
kesmeden devam ediyor. Mayıs 2010’da, Zonguldak’ta 30 madencinin grizu
patlaması sonucu ölümü için Sayın Başbakan “Kader, madencilikte normal.”
demişti. Oysaki bizde kader olan Şili’de kader değildi. Yerin 700 metre
altında, altmış dokuz gün sonra 33 madenci kurtarıldı. Maalesef Maraş’ta
yaşanan göçükten işçi arkadaşlarımızın cesetleri çıkarılamamış durumdadır. 14
Haziranda, geçtiğimiz hafta perşembe günü, Genel Kurulda tam da iş sağlığı, iş
güvenliğini konuşurken, hemen yanı başımızda ASKİ’nin atık su gideri inşaatında
çalışan, yirmi dört yaşında, evlilik hazırlığı yapan Nadir Kekilli göçük
altında kalarak göz göre göre yaşamını yitirdi.
Evet, yılda 1.100 işçinin
iş kazası sonucu öldüğü ülkemizde, bu acı, ürkütücü tablo cihan devletinin,
dünyanın en büyük 16’ncı ekonomisi, kişi başına düşen millî gelirin 10.444
dolar olduğuyla övünen ülkemizin konuşulan değil ama yaşanan gerçekleri. Birçok
konuşmacı tabii ki bu tarihleri, olayları, rakamları verdi ama ben de bir kez
daha hatırlamak, hatırlatmak adına, unutmamak adına, ders çıkartmak adına
tekrar etmek istedim çünkü iş kazaları gerçekten sosyal yanı ağır olan olaylar.
İşçiler iş kazalarının nedeni değil, korunmasız tarafıdır. İşçinin değeri
emeğinin fiyatıyla ölçüldüğünden işçinin bir insan olarak taşıdığı yaşama hakkı
bu üretim sürecinde maalesef dikkate alınmıyor.
Bu olumsuz tablonun en
önemli nedeni, iş sağlığı, iş güvenliği önlemlerinin işverenlerin ezici bir
çoğunluğu tarafından ek maliyet unsuru olarak ele alınması, kurallara
uyulmaması, iş yerine sendika sokulmaması, iş yerlerinin denetlenmemesidir.
İşsizlik, yoksulluk, sefalet koşullarında sendikasız, güvencesiz, esnek, kayıt
dışı çalışmaya mecbur bırakılan işçi sınıfı her gün ölüyor, işçi ocaklarına her
gün ateş düşüyor ve görünen o ki düşmeye de devam edecek. Çünkü mevcut iktidar
etkin önlemler almaya yönelik bir politika üretmek yerine, iş sağlığı, iş
güvenliği hizmetlerini serbest piyasaya terk etmeye yönelik bir anlayışı ön
planda tutuyor.
İnsan emeğinin ve
sağlığının değerini bilmeyen bir ülkenin hiçbir alanda gelişemeyeceği açıktır.
İşveren ve devletin sorumluluğu sadece insanlarına iş vermekle sınırlı olamaz,
aynı zamanda çalışma ortamındaki koşulları, sağlık koşullarını, güvenliğini de
sağlamak zorundadır. Yani sorunun çözümü sadece iş yerlerinde tıbbi ve teknik
önlemler alarak sağlanamaz, dolayısıyla bu dar bir çerçeveye sıkıştırılamaz. Bu
anlamda, iş sağlığı güvenliğinin genel sorunlarla bağı koparılmamalıdır. Daha
açık bir ifadeyle, sermayenin çıkarının bütün toplumun çıkarının üstünde
tutulması evrensel insanlık değerlerine açıkça aykırıdır.
Değerli arkadaşlar, iş
sağlığı, iş güvenliği hizmetlerinde o kişinin iş yerinde, oranın çalışanı
olarak kişiler tarafından sunulması önemli çünkü iş yeri hekimliği, iş
güvenliği uzmanlığı profesyonel bir iştir çünkü çalışma hayatı dinamik olduğu
kadar ağır risklerin olduğu bir alandır. İş sağlığı, güvenliği uzmanının, iş
yeri hekiminin orada çalışması, orada işçilerin yaşadığını, hatta yaptığını
yapması lazımdır; dinamik üreten alanı ve bununla paralel değişebilen riskleri,
işçiyi, işi takip etmesi gerekir. Evin içinde olup biteni siz dışarıdan takip
edemezsiniz. Dolayısıyla, mevcut tasarı, iş yeri hekimlerini, iş güvenliği
uzmanını dışarıya çıkarmış, iş yerinde sağlık biriminin kurulmasını engellemiş
ve önemli olan, birinci basamakta bu sorumluluğu yaşayacak, yapacak olan
kişileri dışarı itmiştir. Özellikle meslek odaları, iş güvenliği uzmanları, iş
yeri hekimleri, iş yeri hemşiresi, sağlık memurunu dışarı çıkarmıştır. Bu
konuda tekrar gereğinin yapılması gerekmekte çünkü özellikle meslek odalarının
bu alandaki katkısı tartışmasızdır. Yiğidi öldürelim ama hakkını yemeyelim. Bu
anlamda da siyasi yaklaşmayalım diyorum, hepinizi sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısının 31 inci maddesinde geçen
“yetki belgelerinin geçerliliğinin” ibaresinden sonra gelmek üzere “doğrudan
veya” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
İSG hizmeti sunan kişilerin
yaptıkları fiiller neticesinde sorumlulukların belirlenmesinin
kuvvetlendirilmesi sağlanmıştır.
BAŞKAN – Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
32’nci maddeye bağlı (a)
bendi üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının 32inci maddesinin (a)
bendinin tasarı metninden çıkartılmasını ve diğer bentlerin buna göre teselsül
edilmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Uğur Bayraktutan
Tekirdağ İstanbul Artvin
İzzet Çetin Levent Gök Musa Çam
Ankara Ankara İzmir
Mehmet
Ali Ediboğlu
Hatay
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen İzzet Çetin, Ankara Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Ankara) –
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, biraz
evvel Sayın Bakanımız “İstihdam bürolarıyla ilgili önemli düzenlemeler
yapacağız.” dedi. İşçileri Allah korusun AKP’nin gazabından. Ne diyebilirim ki?
Eğer öyle bir düzenleme varsa bundan sonrası vahim.
Bakınız, elimde üç tane
kitapçıkla çıktım: Birisi, 4857 sayılı İş Kanunu, birisi 15/3/2003 tarihli
Meclis tutanağı, diğeri de bugünkü 277 sıra sayılı belge. Burada, 32’nci
maddenin (a) fıkrasında son İş Kanunu’nun, “4857 sayılı İş Yasası’nın son
cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.” diyor. Yani en son cümleden kısa
bir metin çıkartılmış. Çıkartılan metin, “İşçiye sağlık ve güvenlik risklerine
karşı gerekli eğitimi vermekle yükümlüdür.” Kim? İşveren. Yani işverenin işçiyi
eğitme borcundan kurtarmayı onaylayacaksınız biraz sonra, eğer oylarsanız.
Değerli arkadaşlarım, esasında
7’nci maddesinin (1)’inci fıkrasının son cümlesi. Nedir 7’nci maddesi İş
Kanunu’nun? İlk önce Meclise geliş biçimiyle, kiralık işçilik, ödünç iş
ilişkisi. 4857 sayılı Yasa’nın daha sonra ilgili maddesi 2003’te tekriri
müzakereyle geçici iş ilişkisine çevrildi. İşverenlerin, sizin Ulusal İstihdam
Stratejisi Belgesi’nde Bakanın “Hazırlık yapıyoruz, iyi olacak.” dediği
belgenin içinde, özel istihdam büroları marifetiyle bundan böyle kölelik
düzenini, Orta Çağ’ın çalışma koşullarını Türkiye’ye yeniden getireceksiniz.
Ondan sonra, Bakan “Bunları nereden buluyorsunuz?” diyor. Ya Bakanı uzmanları
kandırıyor, bürokratları kandırıyor ya Bakan gerçekten bu işi bilmiyor.
Bakınız, bunlar Meclisin
tutanaklarında var, buraya getirdim, siz de alabilirsiniz. Kiralık işçiliği,
esasında iki yerde bulmak mümkün değerli arkadaşlar. Bunlardan bir tanesi,
Almanya’nın Berlin şehrinde, bir makine fabrikasında, August Borsig adlı
işveren, ta 1837 yılında, makine fabrikasında işleri bitiremeyince Prusya
ordusundan asker kiralayarak işçilerini tamamlıyor ve kiralık işçilik lügate
öyle giriyor. İkincisi de Osmanlı döneminde Mecelle’de var, icarı adem yani
kiralık adam. Kim kiralıyor? İşveren, bir başka işverene, işçiyi yani insanı
köle gibi kiraya verebiliyor. Bunu düzenlemeyi de Bakan “İyi şeyler yapacağız.”
diye övünç vesilesi yapabiliyor ki bu ayıptır, günahtır. Gerçekten, yani özel
istihdam büroları marifetiyle işçi kiralamayı, kiralık işçiliği, yeniden
4857’den daha vahim konuma getirmek, üstelik de kiralanan işçiye o gittiği iş yerinde
maliyet unsuru gibi görüp de işverenin eğitim vermesini, onun birtakım çalışma
koşullarına karşı önceden uyarlamasını, uyarlama yükümlülüğünü yasadan
çıkarmak, ancak ve ancak kölelik düzeninde işçi çalıştırmayı içine
sindirebilenlere yakışır. Bu ayıptır, günahtır. Yarın sizin çocuklarınız da
işçi olabilir, torunlarınız da işçi olabilir, inşallah da olur buna “Evet.”
diyenlerin çocukları.
Değerli arkadaşlarım,
kıymayın insanlara bu kadar, köle gibi çalıştırmaya izin vermeyin. Yani Bakan
farkında değil ne dediğinin. İşçinin eğitimini masraf diye işverene
yükümlülükten çıkarıyor ve ondan sonra “Bu rakamları nereden buldunuz?” Dokuz
yılda 10 bin küsur kişinin öldüğünü -üstelik kayıt dışı alan buna dâhil değil-
Bakan da biliyor, hepiniz de biliyorsunuz ama “Nereden buluyorsunuz?” Eğer
çalışma düzeni böyle olursa, işçi korumasız, korunaksız, güvencesiz olursa,
işverenlerin, özellikle gözünü kâr hırsı bürümüş işverenlerin insafına terk
edilecek olursa iş kazalarını önlemek ne yasayla ne tüzükle ne yönetmelikle
mümkün olmaz.
Zaten bu yasa da büyük
oranda, büyük bir olasılıkla Anayasa Mahkemesinden geri gelecek çünkü
tüzüklerle yapılması gereken pek çok işi yönetmeliklere bırakacaksınız,
bıraktınız. Yine geri gelsin diye de bilerek böyle yaptınız.
Hiç olmazsa bu maddede o
fıkranın çıkarılmasına izin vermeyiniz diyorum, hepinize sevgiler, saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Çetin.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
32’nci maddeye bağlı (b)
bendi üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının 32. Maddesinin (b)
bendinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Uğur Bayraktutan
Tekirdağ İstanbul Artvin
Gürkut Acar Levent Gök Mehmet Ali Ediboğlu
Antalya Ankara Hatay
Musa
Çam İzzet
Çetin
İzmir Ankara
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Gürkut Acar, Antalya Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
GÜRKUT ACAR (Antalya) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 277 sıra sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu Tasarısı’nın 32/b maddesiyle ilgili önergemiz üzerinde söz aldım,
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ben bu
düzenlemeyi anlamakta zorlanıyorum yani herkes kendini kaybetmiş şekilde içip
içip işe mi gidiyor? Bu alanda bir patlama mı var? Bir kanunla yani bu kanunla
2 kez aynı yasak getiriliyor, bunu anlamak mümkün değil.
28’inci maddeyle bağımlılık
yapan madde yasağı getirildi, iş yerine sarhoş gelmeyi yasakladınız. Yetmedi,
bir de 32’nci maddeyle bunu pekiştirme yani “Tazminatsız, ihbarsız işten de
atılsın.” diye bir madde daha getiriliyor. Yani, 4857 sayılı İş Kanunu’nun
“İşverenin haklı nedenle derhâl fesih hakkı” başlıklı 25’inci maddesinde
84’üncü maddeye aykırı davranmak var. 84’üncü madde ne diyor arkadaşlar? “İş
yerine sarhoş veya uyuşturucu madde almış olarak gelmek ve iş yerinde alkollü
içki veya uyuşturucu madde kullanmak yasaktır.” diyor yani zaten var, zaten
atılacak yani İş Kanunu’nda yasak var. Bu yetmiyor, bu kanuna ayrı bir başlık
hâlinde yasak ekleniyor. O da yetmiyor, bir de bu 32’nci maddeye bu hüküm
ekleniyor. Bunu anlamak mümkün değil. İş Kanunu’ndaki hüküm tazminatsız,
ihbarsız işten çıkarmalar için yeterli olmadı mı ki, bu kanuna da 2 kez
konuluyor? Bence bu da yetmez, her kanuna böyle bir hüküm koyalım değerli
arkadaşlar. Böyle mantıksız bir noktaya geliyoruz.
“Sarhoşluk” kavramı,
değişiklik önergemizde de belirtildiği gibi muğlak bir kavramdır. Sarhoşluğun
sınırı nedir? Bilimsel olarak böyle bir ölçüt var mı? Yani bir akşam
arkadaşıyla bir, iki kadeh içki içen biri ertesi gün işe geldiğinde kanında
alkol çıktığında sarhoş sayılabilecek mi, sayılamayacak mı? İş, mahkemeye
düştüğünde yargı neye göre karar verecek? Yani her işveren, trafik polisi gibi
alkolmetreyle ölçüm mü yapacak? İş sözleşmesini feshederken arkasına bu raporu mu
ekleyecek? Bunun ölçüsü var mı? Ya da iş yerlerindeki iş sağlığı dolaplarında
ya da ecza dolaplarında artık alkolmetre de mi bulunacak? Ya da işçiler kendisi
mi yanında bulunduracak? Eğer bu hüküm kalacaksa bu konuda da bir hükmün buraya
eklenmesi belki de düşünülmelidir.
Değerli arkadaşlar -daha
önce de belirttiğim gibi- her düzenlemeye bir zihin dünyası, bir düşünce yapısı
dayatılıyor, buna dikkatinizi çekiyorum. Bu hüküm de bunlardan birisi. Ülkede
milyonlarca insan işsiz, binlerce insan iş bulma umudunu da kaybetmiş durumda.
Öğretmen adayları atanamadıkları için intihar ediyor. Tablo böyleyken, insanlar
dört elle sarılacak bir iş ararken sanki herkes alkollü bir şekilde işe
gidiyormuş gibi kanun düzenlemesi yapılıyor. Bu konuda bir düzenleme zaten var
ama her yere bu yazılsın, bu anlayış sürekli vurgulansın ki kendi zihin
dünyanız bütün vatandaşların bilinçaltına yerleşsin istiyorsunuz.
Değerli arkadaşlar,
bakınız, kırmızı bölgeler AKP İktidarının gündemindedir. Piknik alanları,
mesire yerlerinde alkol yasağı her geçen gün yaygınlaştırılıyor. Bunun bir adım
ötesi herhâlde turistlere de yasak getirilecektir. Bunu anlamak da kabul etmek
de mümkün değildir.
Bu nedenlerle önergemizin
kabulü konusunda desteklerinizi bekliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
32’nci maddeye bağlı (c)
bendi üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının 32. Maddesinin (c)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
“16 yaşını doldurmuş ve 18
yaşını bitirmemiş gençlerin ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılması yasaktır”
Mehmet Ali Ediboğlu Uğur Bayraktutan Dr. Candan Yüceer
Hatay Artvin Tekirdağ
Süleyman Çelebi İzzet Çetin Levent Gök
İstanbul Ankara Ankara
Musa
Çam
İzmir
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkanım, az önce Hatibin yaptığı
değerlendirme, gerçekten maddeyi tam anlayamamasından kaynaklanan çok farklı
bir değerlendirme yaptı.
Yine biraz önce verilen
önergede, 28’inci maddede iş yerine nasıl geleceği düzenlemesi var iken, o
düzenleme olmasına rağmen yeni bir madde getirildi. Oysa 28’inci maddede
“İşyerine, sarhoş veya uyuşturucu madde almış olarak gelmek ve işyerinde
alkollü içki veya uyuşturucu madde kullanmak yasaktır.” diyor. Önerge veriliyor
“İşyerine sarhoş gelinmez.” deniyor. Zaten var düzenleme.
E, burada şimdi 84’üncü
madde kaldırılıyor İş Kanunu’nda. Onun yerine, atıfta bulunan 25’inci madde var
İş Kanunu’nda. Oradaki kaldırılan hükümler 25’inci maddeye dercediliyor yani
işverenin haklı fesih ile ilgili meydana gelen boşluk 25’inci maddeye
taşınıyor. Konu anlaşılmayınca sanki çok farklı bir şey yapılıyormuş gibi
takdim ediliyor. Onun için, bu önergelere katılamıyoruz. Çok da sağlıklı bir
çalışmanın ürünü önergeler olmadığını maalesef söylemek durumundayım. Burada
değerlendirmek, konuşmak hepimizin, hepinizin hakkıdır, saygı duyuyorum ama
öyle bir takdim oluyor ki sanki ciddi, büyük bir yanlışlık varmış gibi takdim
edildiği için bu düzeltmeyi yapmak durumunda kaldım.
Önergeye katılamıyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önerge üzerinde söz isteyen
Mehmet Ali Ediboğlu, Hatay Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ EDİBOĞLU (Hatay)
– Sayın Başkan, değerli üyeler; 277 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 32’nci
maddesinin (c) bendiyle ilgili önergemiz üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere, insanlık
tarihinin geçirdiği evreler sonu çalışma hakkı temel insan hakkı olarak kabul
edilmiştir. Çalışanın beden bütünlüğünü ve sağlığını bozacak etkilerden iş
yerinin arındırılması ve bu hakkın korunmasında devlet asli sorumludur. Ülkemizde
günde ortalama yüz yetmiş altı iş kazası oluyor. Bu kazalarda her gün 4 kişi
ölüyor, 5 kişi de sakat kalıyor ve ne yazık ki ciddi bir önlem de alınamıyor.
Bu ülkenin Başbakanı da çalışma koşullarının Uluslararası Çalışma Örgütü
standartlarına çıkarılmasını talep eden çalışanlara “Memlekette işsiz çok, bu
koşullarda çalışacak adam da çok.” diye cevap verebiliyor ise ortada
samimiyetsizlik, ciddiyetsizlik ve yaşanan ölümlü iş cinayetlerine yardım ve
yataklık var demektir.
Ülkemiz, AKP’nin sermayeden
yana, işçiyi yok sayan politikaları sayesinde on beş Avrupa Birliği ülkesi
ortalamasının 7 katından daha yüksek bir iş kazası değerine sahiptir. Ülkemizde
iş kazalarının tırmanmasının ardındaki temel neden kuralsız, güvencesiz, sendikasız
ve kayıt dışı çalışma biçimlerinin hızla yaygınlaşmış olmasıdır. Artan iş
kazaları AKP’nin rant odaklı ekonomik büyüme anlayışının da sonucudur. Örneğin,
kişi başına düşen yıllık gelirin 10 bin doları aşması, ancak işçi, memur,
emekli, dul ve yetimlere bu rakamların yansımaması rantiyecilere yönelik bir
büyümenin somut göstergesidir. Buna karşılık biz, üretim odaklı ve hakkaniyete
dayalı yeni bir ekonomik büyüme modeli önermekteyiz. Taşeronlaşma aşırı
boyutlara ulaşmış, en önemlisi ise iç denetim ortadan kaldırılmıştır. Ayrıca,
Hükûmet, İşçi Sağlığı ve Güvenliği Tüzüğü’nü de yürürlükten kaldırmıştır.
Sonuç olarak, işçi sağlığı
ve iş güvenliği alanında yeterli ve kalıcı sonuçlara ulaşabilmek için işten
kaynaklanan kazaları, hastalıkları ya da sağlıkla ilgili diğer sorunları
önlemeye dönük ulusal düzeyde bu tasarıdan farklı bir yaklaşımla sistematik bir
politikanın yaşama geçirilmesi de zorunludur. Tehlike ve riskleri minimum
düzeye indirgemeye çaba sarf edecek bu yaklaşım, kaza ve hastalıkların neden
olduğu yıkımları azaltacak, iş ile ilgili ortam ve koşulları da
iyileştirecektir. Tasarı bu hâliyle kabul edilirse çalışanların sağlığı ve
güvenliği alanında yaşanan sorunları çözebilmesi ve arzu edilen normlara
ulaşabilmesi de mümkün olmayacaktır, var olan sorunların da derinleşmesine
neden olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
çalışanların sağlığı ve güvenliği konusunda piyasa koşullarına bağlı ekonomik
ve faydacı yaklaşım terk edilerek çalışanların sağlığı ve güvenliği yasası
sivil toplum kuruluşlarının görüşlerinin yansıtıldığı bir çerçevede yeniden
düzenlenmelidir. Yapılacak düzenlemede çalışanların ve toplumun sağlığı ve
güvenliği merkeze konulmalı, sistemin en önemli ayaklarını oluşturan iş yeri
hekimi ve iş güvenliği uzmanlarının meslek kuruluşlarıyla bağları da
güçlendirilmelidir. Ayrıca, ağır ve tehlikeli işlerde çalışanların çalışma
koşullarıyla ilgili düzenlemeler yürürlükten tamamen kaldırılmak istenmektedir.
Sonuçları itibarıyla kadınlar ile on sekiz yaş altı gençlerin ve çocukların
ağır ve tehlikeli işlerde çalışmasının önünü açacak niteliktedir.
Saygıdeğer milletvekilleri,
yine DİSK’in bir araştırmasına göre de Türkiye’de 958 bin çocuk işçi var. Geçen
yıl yapılan bir araştırma da Türkiye’de 630 bin çocuk işçinin ise ağır
koşullarda çalıştığını ortaya koyuyor. Bu rakamlar çocuk işçilerin sayısının ülkemizde
hızla artmakta olduğunu da gösteriyor. Hatta 4+4+4 Yasası ile çocuk işçi
sayısının daha da artacağı öngörülüyor.
Ayrıca, 1999’da kabul
edilen Uluslararası Çalışma Örgütünün dünyada çocuk işçiliğinin en kötü
koşullarının ortadan kaldırılması için düzenlediği sözleşmeye Türkiye taraf da
oldu ve bu çerçevede de ülkemizde on beş yaşından küçüklerin çalışması da
yasaklanmıştı. Ancak Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 1’inci maddesine göre on
sekiz yaşından küçük herkesin çocuk olarak kabul edildiği de biliniyor.
Dolayısıyla, on sekiz yaşından küçük, aslında, hiçbir çocuğun çalışma ortamı
içinde bulunmaması da gerekiyor. Gelin görün ki hayat başka türlü akıyor
Türkiye’de, özellikle mevsimlik tarımda ve küçük işletmelerde sürekli
çocukların çalıştırıldığı biliniyor. Sokakta çalıştırılan çocuklar da tıpkı
üçüncü dünya ülkelerinde olduğu gibi görmezden geliniyor.
Çocuk işçiler emek
sömürüsüne en fazla maruz kalan kesim çünkü neredeyse hepsi sigortasız
çalıştırılıyorlar ve ucuz emek gücü olarak tercih ediliyorlar. Anlaşılan o ki
kaybettiğimiz onca cana ve yitirilen sağlığımıza rağmen, çalışanların sağlığı
ve güvenliği, sermayenin baskısı ve taşeron firmaların kâr hırsına kurban
edilmiştir. Yine, bu tasarının ruhu, daha çok kâr ve yine kârdır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın
Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunacağım ancak yoklama talebi vardır, onu yerine getireceğim.
Sayın Özel, Sayın Çelebi,
Sayın Yüceer, Sayın Onur, Sayın Ediboğlu, Sayın Çam, Sayın Oyan, Sayın Dinçer,
Sayın Öz, Sayın Kuşoğlu, Sayın Türeli, Sayın Kaplan, Sayın Acar, Sayın Tanal,
Sayın Demiröz, Sayın Kaleli, Sayın Güven, Sayın Çetin, Sayın Korutürk, Sayın
Serter, Sayın Fırat.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
2.- İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı ile Erzincan
Milletvekili Muharrem Işık’ın; Meslek Hastalıkları ve İşçi Sağlığı Kanun
Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporları (1/605, 2/490) (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
33’üncü maddede bir adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının 33. Maddesinin kanun
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Uğur Bayraktutan
Tekirdağ İstanbul Artvin
Bülent Kuşoğlu Musa Çam Levent Gök
Ankara İzmir Ankara
İzzet
Çetin
Ankara
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Bülent Kuşoğlu, Ankara Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) –
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 277 sıra sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanun Tasarısı’nın 33’üncü maddesinde verdiğimiz bir önergeyle ilgili
söz almış bulunuyorum.
Bir hususa dikkatinizi
çekmek istiyorum değerli milletvekilleri. Şimdi, bu kanun Türkiye’deki tüm iş
yerleriyle ilgili. Türkiye’de ne kadar iş yeri var? Bununla ilgili cevap
verebilecek olan birisi var mı? Ben bazı rakamlar okuyayım: Mesela Sosyal
Güvenlik Kurumuna göre 2012 Nisan ayında 1 milyon 491 bin iş yeri var. TESK’e
bağlı esnaf sayısı, TESK üyesi sayısı 1 milyon 985 bin bu tarihte. Maliye
Bakanlığı kayıtlarına göre 2 milyon 314 bin sadece KDV mükellefi var. Her KDV
mükellefi bir iş yeri aynı zamanda, 2 milyon 314 bin. Kurumlar vergisi
mükellefi 665 bin, gelir vergisi mükellefi -beyannameli olan, ücretli değil- 1
milyon 729 bin, nisan ayı itibarıyla. Odalar Birliğine kayıtlı üye sayısı da 1
milyon 420 bin.
Bakın, çok farklı rakamlar.
2 milyon 300 binlerden 1 milyon 400 binlere kadar değişen, 1 milyon aşağı
yukarı fark eden rakamlar. Şimdi, rakamlar bu kadar birbirinden farklı, iş yeri
sayılarını tam olarak bilmiyoruz ama biz Türkiye’deki bütün iş yerlerini kapsamına
alan bir kanun hazırlıyoruz. Demek ki hazırlığıyla ilgili bazı sıkıntılar söz
konusu oldu. 1 milyon aşağı yukarı fark ediyor. Bu kadar büyük bir farklılık
varken bunun denetimiyle ilgili, iş yeri hekimiyle ilgili, uzmanıyla ilgili
gereken hazırlıkları da yeterince yapamadık demektir, yapamıyoruz demektir,
büyük sıkıntılar uygulamada söz konusu olacak demektir.
Kayıt dışılığın olduğu, çok
büyük olduğu bir ülkedeyiz. En az yüzde 30, yüzde 50’ye vardırıyorlar. Demek ki
buna ilave olarak, bunları da ekleyince, çok daha büyük bir sıkıntı uygulamada
söz konusu olacak. İşte, bu tür kanunları hazırlamadan bizim şunu düşünmemiz
lazım: Maliye Bakanlığının, Gelir İdaresinin, Sosyal Güvenlik Kurumunun,
Çalışma Genel Müdürlüğünün, TSE’nin, hatta TÜİK’in -bunların hepsi iş
yerleriyle ilgili kurumlar- bunların ortak bir kuruma bildirimde bulunması, bir
numara alması, iş yeri numarası alması, bu numaranın da bütün kurumlarda
geçerli olması lazım. Bütün kurumların bilgi işlem merkezlerinin birbiriyle
konuşabilmesi lazım, birbirlerini denetleyebilmesi lazım. Şu anda, Maliye
Bakanlığı ile Sosyal Güvenlik Kurumu birbirini denetleyemiyor, birbirinden
haberi yok. Farklı, şu anda, biraz önce okuduğum gibi sayılar. Böyle olunca da
daha başından itibaren bu yeni çıkaracağımız böyle önemli bir kanunun başarılı
olması şansı olmuyor maalesef. Demek ki projeyle ilgili de bir yetersizlik söz
konusu.
Bir de, kanunun yine 2’nci
maddesinde kapsam ve istisnalar var. İstisnalar arasında, mesela, geçen hafta
yaşadığımız acı olay, Urfa Hapishanesiyle ilgili olarak yaşadığımızı nereye
koyacağız? Şimdi, Urfa, bütün kamu kuruluşları ve özel sektör bu kapsama dâhil,
bu kanun kapsamına dâhil, insanların olduğu, çalıştığı yerler dâhil. Urfa
Hapishanesi de insanların çalıştığı bir yer. En azından gardiyanların, oradaki
memurların güvenliğiyle ilgili, iş güvenliğiyle ilgili bir durum söz konusu.
Dolayısıyla, orada onların yaptıkları işle ilgili bir güvenlik olması lazım.
Mesela, onu bu kapsamda göremiyorum ben. İlgili komisyonda da olmadığım için
hakikaten merak ediyorum. Onun nerede, hapishanelerle ilgili bu sıkıntılı
durumun nerede yer alması gerektiğiyle ilgili bir sorum var Sayın Bakana.
Yine meslek hastalıklarıyla
ilgili, mobbing’le ilgili sıkıntılar söz konusu. Özellikle ruhsal sıkıntıları,
sorunları yeterince kapsamayan bir kanunla karşı karşıyayız. Bunun da kapsama
alınması lazım, mobbing’in de kapsama alınması lazım. Daha detaylı, daha güzel,
daha başarılı bir kanun söz konusu olur. Tabii eğitimde bilinçlendirme de
hepsinden önemli.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
34’üncü maddede iki adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı”nın 34 ncü maddesinin aşağıdaki şekilde,
bu maddeye bağlı olarak Tasarıya ekli cetvellerin ekte gösterildiği şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Şirin Ünal Suat Önal
Kayseri İstanbul Osmaniye
Salih
Koca Oya
Eronat
Eskişehir
Diyarbakır
“Madde 34- Ekli (I), (II)
ve (III) sayılı listelerde yer alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığına ait bölüme eklenmiş, ekli (IV) sayılı listede yer alan kadrolar
iptal edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına ait bölümünden çıkarılmıştır.”
(1) SAYILI LİSTE
KURUMU: ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANLIĞI
TEŞKİLATI: MERKEZ
İHDAS EDİLEN KADROLARIN
Serbest
Kadro
Sınıfı Unvanı Derecesi Adedi Toplam
GİH İş Sağlığı ve
Güvenliği Uzmanı 3 120 120
GİH İş Sağlığı ve
Güvenliği Uzmanı Yardımcısı 8 130 130
GİH Memur 6 20 20
GİH Memur 10 20 20
GİH Veri Hazırlama ve
Kontrol İşletmeni 6 20 20
GİH Veri Hazırlama ve
Kontrol İşletmeni 10 20 20
TH Mühendis 5 10 10
TOPLAM 340 340
(II) SAYILI LİSTE
KURUMU: ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANLIĞI
TEŞKİLATI: TAŞRA
İHDAS EDİLEN KADROLARIN
Serbest
Kadro
Sınıfı Unvanı Derecesi Adedi Toplam
GİH İş Sağlığı ve
Güvenliği Enstitü Müdürü 1 1 1
GİH İş Sağlığı ve
Güvenliği Enstitü Müdür Yardımcısı 1 3 3
TOPLAM 4 4
(III) SAYILI LİSTE
KURUMU: ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI
TEŞKİLATI: DÖNER SERMAYE
İHDAS EDİLEN KADROLARIN
Serbest
Kadro
Sınıfı Unvanı Derecesi Adedi Toplam
GİH Sayman 1 1 1
GİH İşletme Müdürü 1 1 1
GİH Şef 3 2 2
GİH Veri Hazırlama ve
Kontrol İşletmeni 4 2 2
GİH Veri Hazırlama ve
Kontrol İşletmeni 6 5 5
GİH Veznedar 5 1 1
TOPLAM 12 12
(IV) SAYILI LİSTE
KURUMU: ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI
TEŞKİLATI: TAŞRA
İPTAL EDİLEN KADROLARIN
Serbest
Kadro
Sınıfı Unvanı Derecesi Adedi Toplam
GİH İşçi Sağlığı ve İş
Güvenliği Enstitü Müdürü 1 1 1
GİH İşçi Sağlığı ve İş
Güvenliği Enstitü Müdür
Yardımcısı 1 1 1
TOPLAM 2 2
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının 34. Maddesinin kanun
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Uğur Bayraktutan
Tekirdağ İstanbul Artvin
İzzet Çetin Levent Gök Musa Çam
Ankara Ankara İzmir
Muharrem
Işık
Erzincan
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Muharrem Işık, Erzincan Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM IŞIK (Erzincan) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 277 sayılı kanun üzerinde verdiğimiz
önerge üstünde konuşacağım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Tabii, bu madde de 190
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin iş sağlığı ve güvenliği yasasıyla ilgili
olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının merkez kadrolarına ve iş sağlığı
ve güvenliği bölümlerine alınacak personeli belirlemektedir. Burada yaklaşık
360 kişilik bir kadro oluşturulacak. Tabii, son anda yine değişiklikler
yapıldı. Zaten son günlerde gelen yasalarla, bir de önümüzdeki gelen yasalarla
yaklaşık 5 binden fazla yeni kadro daha açılmış oldu. Tabii, bizim görüşümüze
göre, “Bu kadroların bu kadar açılmasına gerek var mı? Elimizdeki özellikle
‘APK’ dediğimiz bölümde bekleyen kişiler buraya aktarılsa olmaz mı?” diye
düşünüyoruz ama maalesef yeni kadroların açılması için her fırsatı
değerlendirmesini de çok iyi biliyorsunuz.
Buradaki, alınırken, tabii
kesinlikle alınacak kişilerin de belirlenmiş olduğuna inanıyoruz biz. Bunlar
yavaş yavaş en iyi yerlere yerleştirileceklerdir. Tabii burada, alınırken,
önemli olan alınan kişilerin tam olarak işin ehli kişiler olması, bunları
yapabilecek kişiler olması çünkü yasada maalesef bir sürü hatalar olduğunu
görüyoruz biz. Bu yapılırken de, eğer işin başına gelen kişiler tam olarak
yeterli olmazlarsa yasanın başarılı olması tabii ki tartışılacak olur. Burada,
biz, adamcılık yapılmamasını umut ediyoruz. Tabii burada nereden çıkıyor? Ben
mesela bir örnek vereceğim: Bir iş için makine teknikeri alınmış. Burada,
alınırken de, şartnamede konulan madde KPSS’de yüzde 70, sözlü sınavında yüzde
30 uygulanacağı söylenmiş. Buraya 45 kişi başvuru yapıyor. Bu 45 kişi en
yüksekten aşağıya doğru sıralanıyor; 1’inci sıradaki arkadaşın KPSS puanı 93,
son sıradaki yani 45’inci sıradaki arkadaşın KPSS puanı da 62 ama tabii yazılı
sınav bittikten sonra… Zaten yazılı yapılmıyor, pardon, KPSS’yle alınıyor. Sözlü
sınav yapıldıktan sonra burada 62 puan alan arkadaşlar giriyor ama KPSS’de 93
puan alan 2 arkadaş maalesef giremiyor. Ben de bunun biraz peşine düştüm, bu
kurumu aradım bayağı. Oradaki yetkili arkadaş en sonunda bana “Sayın Vekilim,
yeter, beni sıktın artık.” der gibi, “Liste geldi.” diye söyledi. Bunun böyle
olacağını düşünüyoruz. O yüzden, inşallah bundan sonra böyle olmaz. Ha, bunun
yapılmasını istemiyorsanız, bu yasanın da başarılı olmasını istiyorsanız bari
denetleyenleri muhalefetten alın, muhalefetten birkaç kişi girsin; müdür de
muhalefetten olsun, personelin de yarısı muhalefetten olsun. Yarın da yasa
başarısız olduğu zaman dersiniz ki: “Muhalefet bunu engellemek için yaptı.”
Tabii, meslek
hastalıklarıyla ilgili benim de bir önergem vardı. Önergenin tabii birçok
kısmı, daha doğrusu hiçbir kısmı ciddiye alınmadı. Burada bizim, amacımız
şuydu: “Eğer meslek hastalıklarında gerekli başarı sağlanırsa bir ülkede iş
kazaları da önlenir.” diye düşündüm ben. Burada, meslek hastalıklarında en
önemli şey sigortalı olma şartının aranması. E, bizim ülkemizde güvencesiz
çalışmanın bu kadar fazla olduğu bir dönemde sigortalılık aranması ve bu
insanların göz göre göre ölüme terk edilmesi mantık işi değil. Bugün
Bingöl’deki hastaların durumunu bilmekteyiz. Bunlardan şu anda 60 kişi çok kötü
durumda ve 15-20 kişi oksijene bağlı olarak yaşamakta. Bunlarla ilgili gerekli
önlemleri almamız gerekiyor diye düşünüyorum. Tabii meslek hastalıklarına
ciddiyet verirken özellikle -bir önceki konuşmamda bitiremedim- meslek
hastalıkları hastanelerinin -üç tane hastanemiz var- performans kurbanı olmadan
ve kadrolarının tekrar kuvvetlendirilerek eski günlerine getirilmesi gerekiyor,
bunların referans hastaneler olması gerekiyor ve her ilde de, o bölgede hangi
hastalık daha sık görülüyorsa onda daha yoğun olmak üzere, kesinlikle
polikliniklerin açılması gerekiyor. Çünkü, bizim, yasada gördüğümüz kadarıyla,
bunun aile hekimlerine bırakılacağı görülmekte, toplum sağlığı merkezi
hekimlerine bırakılacağı görülüyor. İşte bugün Urfa’da yaşadığımız olayda bir
aile hekimi görevlendirilmiş oradaki mahkûmlara bakmak için, ne kadar başarılı
olduğu görüldü. İşi, bu kadar, aile hekimlerinin üzerine yığarak ya da toplum
merkezi hekimlerinin üzerine yıkarak maalesef çözemeyiz. O yüzden, öncelikle
tabip odaları ve Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği -tekrar söylüyorum-
ciddiye alınarak bunların koordinasyonu yapılırsa Sayın Bakanım, daha başarılı
olunacağını düşünüyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı”nın 34 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde,
bu maddeye bağlı olarak Tasarıya ekli cetvellerin ekte gösterildiği şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oya
Eronat (Diyarbakır) ve arkadaşları
“Madde 34- Ekli (I), (II)
ve (III) sayılı listelerde yer alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığına ait bölüme eklenmiş, ekli (IV) sayılı listede yer alan kadrolar
iptal edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına ait bölümünden çıkarılmıştır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
İptal ve ihdas edilen
kadrolar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına ait olduğundan, maddede ve ekli
listelerin bu önerge aracılığıyla değiştirilmesinin daha uygun olacağı
değerlendirilmiştir.
BAŞKAN – Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkanım, bu önergeyi ikinci defa okudunuz ama listeyi, cetveli okumadınız.
BAŞKAN – Birincide okuduk.
OKTAY VURAL (İzmir) –
İkincisinde okutmadınız.
BAŞKAN – İkincide
okutmadım, doğru. Birincide okuttuğum için okunmadı.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Dolayısıyla oyladığınız husus cetvelli husus mu cetvelsiz…
BAŞKAN – “Birincide
okuttuk.” diyorum ben de zaten Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) – Evet,
hangisini oyladık biz, cetvelli olanı mı cetvelsiz olanı mı?
BAŞKAN – Cetvelli olanı
-onu belirttik okurken metinde- oyladık efendim.
35’inci madde üzerinde aynı
mahiyette üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/605)
esas numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısının 35 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mesut Dedeoğlu Nevzat Korkmaz Ruhsar Demirel
Kahramanmaraş Isparta Eskişehir
Ahmet
Duran Bulut Mehmet
Günal
Balıkesir Antalya
Madde 35- 190 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin eki (1) sayılı cetvelin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığına ilişkin Bölümünde; “iş sağlığı ve güvenliği uzmanı” ifadesinden
sonra gelmek üzere “iş hijyeni uzmanı” ile “iş sağlığı ve güvenliği uzman
yardımcısı” ifadesinden sonra gelmek üzere “iş hijyeni uzman yardımcısı”
ifadesi eklenmiştir.
Ek (1) SAYILI cetvele
aşağıdaki kadrolar eklenmiştir.
Sınıf Unvan Derece Serbest Kadro Adedi Toplam
GİH İş
Hijyeni Uzmanı 1 37 37
GİH İş
Hijyeni Uzmanı 4 34 34
GİH İş Hijyeni
Uzman Yard. 7 37 37
Genel Toplam 108
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Bu önergeleri
okutup birlikte işleme alacağım, önerge sahiplerinin istemi hâlinde de
kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan “İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı”nın 35 inci maddesinin tasarıdan
çıkarılmasını ve izleyen maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Şirin Ünal Suat Önal
Kayseri İstanbul Osmaniye
Mehmet Doğan Kubat Salih Koca Oya Eronat
İstanbul Eskişehir Diyarbakır
Diğer önergenin imza sahipleri:
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Mehmet Hilal Kaplan
Tekirdağ İstanbul Kocaeli
İzzet Çetin Levent Gök Musa Çam
Ankara Ankara İzmir
Uğur
Bayraktutan
Artvin
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki
önergelere Sayın Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Mehmet Hilal Kaplan, Kocaeli Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET HİLAL KAPLAN
(Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günün ilk saatlerinde, bu
saatte yine karşınızda olmanın ne kadar sağlıklı olduğunu bilmiyorum,
takdirlerinize bırakıyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
İşçi sağlığı ve iş
güvenliğinin temel dayanaklarından biri olan iş yeri hekimliği ve iş güvenliği
uzmanlarının yasadaki önemine değinmek istiyorum.
Herkesin şunu bilmesini
istiyorum ki, Türkiye’de işçi sağlığı, iş yeri hekimliğiyle ilgili büyük emek
Türk Tabipleri Birliğinindir. Türk Tabipleri Birliğini, işçi sağlığı alanında
mesleki faaliyet gösterme yeterliliği kazandıran temel eğitim sertifika
programıyla yaklaşık 30 bin hekime sertifika programı yaparak iş yeri
hekimliğinin ayrı bir branş dalı olmasında emeği geçtiği için kutluyorum.
İş yeri hekimliğinde esas
olan koruyucu hekimliktir yani çalışanın çalışacağı ortamdan dolayı zarar
görmesini engellemektir. Her ne kadar iş yeri hekimliğinde reçete yazılarak,
ayakta tedavi edilerek hastanelerin yükünün azaltılması hedefleniyorsa da
koruyucu hekimlik asıl hedeftir. Şöyle ki: Bir hekimin işe girerken bir işçinin
işe uygun olup olmadığına, işçinin işe uygunluğuna, işin işçiye uygun olup
olmadığına karar verebilmesi için iş yeri hekiminin o fabrikada üretim
safhasında, ham madde safhasında, üretim safhalarının süreçlerinde ve en son,
zararlı maddelerin süreçlerinde kişilere ne kadar zarar verdiğini bilmesi
lazım. Işığından, neminden, gürültüsünden ve çıkan zararlı maddelerindeki iç
ortamdaki emisyonlarından bilgi sahibi olması lazım.
Geçmiş dönemde, bu yasa
tasarısı hazırlanmadan önce elli ve üzerinde işçi çalıştıran iş yerlerinde bu
yasa böyleydi. İş yeri hekimleri fabrikada bulunuyordu. Fabrikadaki çalışanın
koşullarına, işe uygun olup olmadığına karar veriyorlardı. Hatta belirli bir
süre de, bazı iş yerlerinde yaklaşık üç ay, bazılarında altı ay ve bir yıl gibi
sürelerle periyodik muayene yaparak o işte çalışmasının getirmiş olduğu
zararların olup olmadığını kontrol ediyorlardı. Bugünkü yasa tasarısıyla elli
ve üzerindeki iş yerlerinden bu görev alınarak fabrikaların dışında bir alanda
“ortak sağlık birimi” adı altında piyasalaştırılmaya başlandı. İş yeri hekimi
veya iş güvenliği uzmanının, “ortak sağlık birimi” adı altında -fabrikanın
dışındaki, fabrikayı bilmeyen, üretim aşamasını bilmeyen- üretimden kaynaklanan
olumsuzlukların çalışan üzerindeki etkisini görmeden haftanın belirli günlerinde,
hatta belirli saatlerinde birkaç saat gelerek, reçete yazarak işçi sağlığı ve
iş güvenliğine yönelik tedbirleri alması mümkün değildir. Bu konumuyla zaten iş
kazalarının ve meslek hastalıklarının önüne geçmek de olası değil. Bu
davranışla iş yeri hekimliğinin hekimlik niteliğini ayaklar altına
almaktasınız. İş yeri hekimliğini tabir uygunsa çantacı hâline getirdiniz. Ortak
sağlık birimleri… Özellikle metropol bölgelerinde, bazı arkadaşların bir araya
gelerek 4-5 hekimin oluşturduğu sağlık biriminde, hekim, bir bakıyorsunuz,
sabahleyin bir iki saat İstanbul’da Kartal semtinde, öğleyin Gebze’de bir iş
yerinde, akşam Sultanbeyli’de, böyle elinde bir tansiyon aleti, çantacı
niteliğinde gezerek iş yeri hekimliği yaptığını sanıyor. Bu yöntemle iş yeri hekiminin
niteliğini düşürüyorsunuz. İş yeri hekimi ortam ısısını, nemini, gürültüsünü,
çalışanın ayakta uzun süre kalıp kalmayacağının, neme ve gürültüye maruz kalıp
kalmayacağının tespitini yapmak zorundadır. Biliyorsunuz ki bazı hastalıkların,
özellikle ne zaman oluşacağıyla ilgili tedbirlerin alınması gerektiği
önemlidir. İş yeri hekimliğinin hastalık oluştuktan sonra bir önemi haiz
değildir. Örneğin, uzun süre ayakta çalışan bir kişinin varis hastalığına
yakalanması ya da 80 desibelin üzerindeki bir ortamda uzun süreli çalışması
işitme kaybına neden olacaktır. Amacımız işçinin çalıştığı ortamdan dolayı
hastalanmamasına yardımcı olmakken, bu yöntemle, hastalandıktan sonra bir
sağlık kuruluşuna gitme noktasına gelmektedir.
Zamanımın sınırlı olması
nedeniyle hepinize tekrar sevgi, saygılarımı iletiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Diğer önergenin gerekçesini
okutuyorum:
Gerekçe:
34’üncü ve 35’inci madde
birleştirilecek 34’üncü madde olarak düzenlendiğinden, bu maddenin Tasarı’dan
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler
kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
biraz önce kabul edilen aynı mahiyetteki önergeler 35’inci maddeyi tasarı
metninden çıkardığı için Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve
arkadaşlarının önergesini işlemden kaldırıyorum.
36’ncı madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının 36. Maddesinin kanun
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Dr. Salih Fırat
Tekirdağ İstanbul Adıyaman
Levent Gök Musa Çam İzzet Çetin
Ankara İzmir Ankara
Uğur
Bayraktutan
Artvin
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Önerge üzerinde
söz isteyen Salih Fırat, Adıyaman Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
SALİH FIRAT (Adıyaman) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
görüşülmekte olan 277 sayılı kanunun 36’ncı maddesi üzerinde bir önergemiz var.
O önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Biz bu önergede tabii,
“işçi” kelimesinin kalmasını istiyoruz. Yani Sayın Bakanımız da işçilikten
gelmiştir, içimizde çoğu arkadaşımız işçi olarak çalışmıştır. “İşçi”
kelimesinin anlamına bence hepimizin saygı duyması gerekir. “İşçi” kelimesi
orada kalmalıydı. Ha, “işçi” kelimesi eğer dar kapsamlıysa “çalışan” kelimesi
kullanılabilirdi.
Yine, iş sağlığı ve
güvenliğiyle ilgili bir yasa çıkarıyoruz ancak ne yazık ki Komisyon Başkanımız
da dâhil, içimizde çoğu hekim arkadaş… Şu anki ortamımız bile iş sağlığına ters
düşmektedir. Sağlık şartlarının uygun olmadığı bir ortamda, uygun olmadığı bir
zamanda sağlıkla ilgili bir kanun çıkarmaya çalışıyoruz. Bu kesinlikle
yanlıştır. Komisyon Başkanımız kardiyolog kendisi, Hocamıza saygı duyuyorum,
özellikle koroner kalp hastalıklarının hangi zamanda, hangi saatlerde görülme
oranının yükseldiğini kendileri bize belki açıklayacaklardır. Gecenin bu
saatinden sonra böyle çalışmalar yapılırken, yorgun argın, dikkatin dağıldığı bir
ortamda çalışma yapılırken kalp hastalığı, koroner kalp hastalığı veya kalp
krizi geçirme riski çoğumuzda artacaktır çünkü çoğumuzun yaşı otuz beşin
üstüdür, kalp hastalığı görülme riski artmaktadır. O yüzden, zaten, bu yasa da
yürürlük maddelerinde belirtilmiştir, bir kısmı bir yıl sonra, bir kısmı iki
yıl sonra yürürlüğe girecek. Hâl böyleyken gecenin bu saatinde sıkıştırarak,
hızlıca, yanlışlarla dolu, içi doldurulmayan bir yasa geçiriyoruz, belki iki üç
ay sonra, daha yürürlüğe girmeden bazı hataları göreceğiz ve yeniden bu yasa
karşımıza gelecektir diye düşünüyorum, inşallah böyle olmaz.
Niye böyle diyoruz? Bakın,
özellikle 6’ncı maddede şu söyleniyor: “İşveren, eğer yetki belgesi varsa iş
yeri hekimliği ve iş güvenliği uzmanı görevini kendisi üstlenebilir.” Ayrıca,
8’inci maddede şunu söylüyor: “İş yeri hekimi ya da iş güvenliği uzmanı, o iş
ortamında çalışma koşulları uygun değilse, şartlar kötüyse işvereni uyarır.
İşveren o şartları düzeltmezse Bakanlığa şikâyet eder.” diyoruz. E peki,
işverenin kendisine biz bu görevi verirsek bu işveren kendisini nasıl şikâyet
edecek? Kendisini kime şikâyet edecek? Bakanı nasıl şikâyet edecek? Tamamen
kendisiyle çelişen bir yasa çıkarıyoruz. O yüzden, onunla ilgili önerge verdik,
ne yazık ki kabul edilmedi. Niye edilmedi? Çünkü böyle bir ortamda neye “Evet.”
neye “Hayır.” dediğimizi pek düşünemiyoruz. Sadece grup başkan vekillerimize
veya bakanlarımıza veya komisyon başkanına bakarak “Evet.” veya “Hayır.”
diyoruz.
Arkadaşlar, muhalefet
hiçbir zaman olumlu bir öneri getirmeyecek mi diye düşünüyorsunuz? Hayır, biz
de insanız, biz de çalışıyoruz, bizim de çalışanlarımız var. Elbette ki
insanların çalışma sağlığı için güzel şeyler sunmak için çalışıyoruz, işi
ciddiye alıyoruz. Biz burada sizi bekletmek veya yormak için görev yapmıyoruz
ama diyoruz ki bir yasa çıkarılırken ileride tekrar “Biz bu yasayı, bu hatayı
niye yaptık?” diye bu komisyona, bu yüce divana, yüce heyete getirmeyelim
diyoruz. Bakın, iki sene var daha yürürlüğe girmesi için ama biz gecenin bu
saatinde bu yasayı çıkarıyoruz. O yüzden, tekrardan rica ediyorum, vakit
erkenken sil baştan bunu tekrar bir inceleyelim, gözden geçirelim, uzmanlara
soralım, eksikleri varsa tamamlayalım, fazlalık varsa çıkaralım ama bir yasayı
çıkardığımızda o yasa yıllarca yürürlükte kalabilsin, yıllarca değişme gereği
görülmesin.
Bakanımız demin bazı
sorulara cevap verirken şunu söyledi: “Efendim, Türkiye iş kazaları konusunda
dünyada 3’üncü sırada değil”. Bu bilgi yanlış. Tamam o zaman, madem yanlışsa
biz sizden doğruyu istedik. Türkiye, iş kazaları sıralamasında kaçıncı
sıradadır? Bugün Türkiye’de yılda binin üstünde insanımız iş kazasından
ölmektedir. Bakın, biz “Otuz yıldır terör olayında Türkiye’de 30 bin insan
öldü.” diyoruz, “Bu ateşi söndürelim.” diyoruz. İş kazalarında da otuz yılda 30
binin üstünde insan ölmüştür. Bu da en az terör kadar önemlidir. O yüzden, bu
olayı ciddiye alıp bence çok güzel bir yasa çıkaralım, muhalefetin de fikrine
saygı duyalım.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
MUHARREM VARLI (Adana) –
Sayın Başkan, grev hakkı istiyoruz, grev hakkı. Gecenin bu saatine kadar
çalıştırılır mı! Grev hakkı istiyoruz.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
37’nci madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının 37. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Melda Onur Süleyman Çelebi
Tekirdağ İstanbul İstanbul
İzzet Çetin Uğur Bayraktutan Levent Gök
Ankara Artvin Ankara
Musa
Çam
İzmir
“Yayın zorunluluğu
Ek Madde 2- Türkiye
Radyo-Televizyon Kurumu ile ulusal, bölgesel ve yerel yayın yapan özel
televizyon kuruluşları ve radyolar; ayda en az altmış dakika iş sağlığı ve
güvenliği, çalışma hayatında kayıt dışılığın önlenmesi, sendikal haklar, toplu
sözleşme ve grev hakları, sosyal güvenlik, işçi ve işveren ilişkileri
konularında uyarıcı ve eğitici mahiyette yayınlar yapmak zorundadır. Bu
yayınlar, asgari otuz dakikası 17:00-22:00 saatleri arasında olmak üzere,
08:00-22:00 saatleri arasında yapılır ve yayınların kopyaları her ay düzenli
olarak Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna teslim edilir. Bu saatler dışında
yapılan yayınlar, aylık altmış dakikalık süreye dahil edilmez. Bu programlar,
Bakanlık ve bağlı ve ilgili kuruluşları, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ile
ilgili diğer kamu kurum ve kuruluşları ile bilimsel kuruluşlar, Sendikalar,
kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları veya sivil toplum kuruluşları
tarafından hazırlanır veya hazırlatılır. Hazırlanan programların, Bakanlığın
olumlu görüşü alındıktan sonra Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından radyo
ve televizyonlarda yayınlanması sağlanır.
Bu madde kapsamında yapılan
yayınlar için herhangi bir bedel ödenmez. Bu yayınların ve sürelerinin denetimi
Radyo ve Televizyon Üst Kurulunca yapılır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Melda Onur, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MELDA ONUR (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşmekte olduğumuz iş sağlığı ve güvenliği
yasası, korkarız ki şimdiye kadar mevcut olanı gözetecek ve korumayı sürdürecek
yani şimdiye kadarki düzenleme de işçiyi korumuyordu, bundan sonra da korumayacak,
zira adından belli “iş sağlığı ve güvenliği” yani işçinin sağlığını korumaktan
ziyade işin sürdürülebilirliğini hedeflemiş. Bu başlığın altındaki ana fikir
şudur: “İşçilerin varlığı iş yerinin varlığına armağan olsun. Ölen ölür, kalan
sağlar bizimdir.” Ana fikir bu olduktan sonra vatandaşa istediğiniz eğitimi
verin, faydasız.
Yeni yasa TRT ve diğer özel
televizyon kuruluşlarına ayda en az altmış dakika iş sağlığı ve güvenliği,
çalışma hayatında kayıt dışılığın önlenmesi, sosyal güvenlik, işçi ve işveren
ilişkileri konularında uyarıcı mahiyette yayın yapma zorunluluğu getiriyor.
Güzel ama burada birkaç nokta var: Birincisi, ana fikir yukarıdaki gibi
olduktan sonra bırakın prime-time spotu olarak girmeyi, Seda Sayan anlatsa bile
hatta yüzyılları aşıp Hürrem Sultan’la Kanuni’nin sohbetine bile girse çalışanı
korumaz çünkü esas amaç gerçekten de işçiyi korumak odaklı değil. Zira, öyle
olursa insana rağmen kalkınmadan feragat etmek gerekecek, öyle değil mi?
Önergemizde dedik ki: İşin
sürdürülebilirliği ve işvereni koruyan sağlık ve güvenlik yasasının televizyon
spotlarıyla hiç olmazsa vatandaş “Sendikal hakları nedir? Toplu sözleşme
hakları ve grev hakları nelerdir?” bunları öğrensinler. Öğrenirlerse belki bir
gecede bir torbanın içine atılan düzenlemelerle hakları ellerinden alındığında
bunun ne anlama geldiğini daha iyi anlarlar.
Değerli arkadaşlar, az önce
burada Esenyurt’taki kazadan, kaza değil aslında cinayetten sıklıkla
bahsedildi, AVM’sinde ölen işçilerden söz edildi. 11 tane işçi -biliyorsunuz- yanarak
hayatını kaybetti. Aslında bu ölüm, sayıları artık kafamıza kazılan
yüzlercesinden sadece birkaçı. Bu cinayetler de tıpkı kiralık katil tutar gibi
taşeron firmalara ihale ediliyor, orada da öyle oldu. İnşaatı yapan firma
taşeron tuttu, sonuç, tıpkı o ünlü tekerlemedeki gibi, yandı bitti, kül oldu!
Aynı firma yani AVM’de işçileri yakan firma Bağbaşı HES’i yapıyor yani durdurma
kararına rağmen yapmaya çalışıyor başka bir taşeron şirketle.
Bir başka taşeron faciası
ise biliyorsunuz Aşkale’de yaşandı. Bu arada, 2011 yılında 53 tane işçinin
sadece HES inşaatlarında öldüğünü de burada ilave edelim. Aşkale’yle ilgili
dört ayrı bakana soru önergesi verdik, yanıtlar geliyor. Tamamlanınca yani dört
bakandan gelen yanıtlar tamamlanınca muhtemelen gerçekten de o ünlü tekerleme
çıkacak ortaya. Kedi nerede? Ağaca çıktı. Ağaç nerede? Balta kesti. Balta
nerede? Suya düştü. Su nerede? İnek içti. İnek nerede? Dağa kaçtı. Dağ nerede?
Yandı bitti, kül oldu hikâyesi olacak.
“Ölen ölür, kalan sağlar
bizimdir.” hesabı, ölenler suçlu, kalanlar masum olacak! Nasıl mı? İşte altında
Sayın Bakanımın imzası bulunan soru önergesinin yanıtından bir bölüm. Pek çok
soru sorduk bununla ilgili. Şöyle bir not düşülmüş: “Kazadan 1 gün sonra görevlendirilen
personel tarafından su içerisine hiç girilmeden alternatif hattan enerji
verilmiştir.” Yani ölen işçiler, buz gibi bir günün akşamı, mesai dışında, buz
tutmuş bir gölete Erzurum Belediyesinden temin ettikleri bir havuz bisikletiyle
durumdan vazife çıkararak gitmişlerdir. Sonuç, öyle ya kaderdir,
takdiriilahidir!
Teşekkürler, iyi akşamlar.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
38’inci madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının 38. Maddesinin (ç)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
(ç) 77, 78, 79, 80, 81, 83,
84, 86, 87, 88, 89 ve Geçici 2 nci maddeler,
Dr. Candan Yüceer İzzet Çetin Süleyman Çelebi
Tekirdağ Ankara İstanbul
Levent Gök Sakine Öz Uğur Bayraktutan
Ankara Manisa Artvin
Musa
Çam
İzmir
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen, Sakine Öz Manisa Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
SAKİNE ÖZ (Manisa) –
Türkiye işçi sınıfına selam!
Selam yaratana!
Tohumların tohumuna,
serpilip gelişene selam!
Bütün yemişler
dallarınızdadır.
Beklenen günler, güzel
günlerimiz ellerinizdedir,
Haklı günler, büyük günler,
Gündüzlerinde sömürülmeyen,
gecelerinde aç yatılmayan,
Ekmek, gül ve hürriyet
günleri.
Türkiye işçi sınıfına
selam!
Meydanlarda hasretimizi
haykıranlara,
Toprağa, kitaba, işe
hasretimizi,
Hasretimizi, ay yıldızı
esir bayrağımıza.
Düşmanı yenecek işçi
sınıfımıza selam!
Paranın padişahlığını,
Karanlığını yobazın
Ve yabancının roketini
yenecek işçi sınıfına selam!
Türkiye işçi sınıfına
selam!
Selam yaratana! (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İşçi Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı’nın 38’nci maddesi
üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime dünya şairi Nazım
Hikmet’in dizeleriyle başladım. Nazım, gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde
aç yatılmayan günlerin özlemini dile getiriyor ama aslında bugün birçok işçi
için mutluluk eve sapasağlam dönebilmektir çünkü işçiler izbe yerlerde kot
taşlarken, tersanelerde güvenlikten yoksun koşullarda çalışırken, inşaatlarda
işlerini yapmak için uğraşırken her gün ölümün kıyısında onunla burun
burunalar. İşçiler sağlıksız koşullarda alın teri döküyor ama diğer taraftan
işsizlik tehdidiyle sabretmeye çalışıyorlar yani onlara” İş istersen kelle
fiyatına” deniyor.
Sayın milletvekilleri,
işçilerin sağlık ve güvenlikleriyle ilgili sorunların çözümü işte bu kadar
acildir ve birçok yanlışına, eksiğine rağmen şimdi işçi sağlığı ve güvenliğini
biraz daha güvenceye almaya çalışan bir tasarı hazırlandı ama bu kez de bunun
en önemli hükümlerinin uygulanması sonraya bırakılıyor. Çok tehlikeli işlerde,
örneğin maden işlerinde, örneğin inşaat işlerinde bu kanunun en can alıcı hükümlerini
iki yıl sonraya bırakıyorsunuz. Peki, bu işler devam etmeyecek mi? Bu bir yıl
içinde yaşamlarını yitiren işçilerin vebali kimin olacak? Ben de size buradan
bunları soruyorum. Sizin yaptığınız çok tehlikeli işler neden hemen yürürlüğe
giriyor da işçilerin canlarını korumak için hazırlanan yasanın hükümleri iki yıl
neden bekliyor?
Bakın, bugün 4+4+4
sistemiyle ilgili akıl almaz bir karmaşa var, ne veliler ne öğrenciler ne
yapacağını biliyor, ne öğretmen sayısı yeterli ne bina ne müfredat. “Bu yasayı
en azından bir yıl erteleyin.” diyoruz ama bize kulak vermiyor, hemen yürürlüğe
sokuyorsunuz. Şimdi, hemen yürürlüğe girmesi gereken bir yasa çıkıyor, o da
erteleniyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; milletvekilleri olarak burada bir tasarı üzerinde konuşuyoruz
ama öncelikle bizim kendi çıkardığımız yasaya uymamız gerekir, öyle değil mi? O
hâlde Türkiye Büyük Millet Meclisini neden saat 4’lere kadar çalıştırıyorsunuz?
Burada sadece milletvekilleri mi var? Polisleri, Genel Kurulda görevli
arkadaşlarımızı, bizi izlemekle görevli basın emekçilerini hiç mi düşünmüyorsunuz?
Yani Türkiye Büyük Millet Meclisinde çalışmanın meslek hastalığı uykusuz
kalmak, insanların ailesini hiç görmemesi midir? Ondan sonra “işçi sağlığı”
diyorsunuz. Bakın, bu kapılardan hemen çıkıp gitmeyin, burada çalışan
arkadaşlarımızla dertleşin, ne kadar sıkıntılı olduklarını göreceksiniz. Burada
biz örnek olmazsak çıkardığımız kanuna kim inanır? İktidar partisi
yöneticilerini Türkiye Büyük Millet Meclisinde çalışan arkadaşlarımızı daha
fazla düşünmeye çağırıyoruz. Piyasa mantığının uzağında bir iş, işçi sağlığı
yasasını konuşabileceğimiz günleri bekliyoruz.
Gündüzlerinde sömürülmeyen,
gecelerinde aç yatırılmayan günlerin bir an önce gelmesini diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici Madde 1 üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının Geçici 1. Maddesine “bu
yasada hüküm bulunmayan hallerde 4857 sayılı kanun hükümleri geçerlidir”
şeklindeki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Uğur Bayraktutan
Tekirdağ İstanbul Artvin
Musa Çam Levent Gök Özgür Özel
İzmir Ankara Manisa
İzzet
Çetin
Ankara
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Efendim, arzu edilen bu cümle kabul edildiği zaman maddenin başına mı sonuna mı
eklenecek?
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Özgür Özel, Manisa Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
Türkiye işçi sınıfının
başına gelen son on yıldaki en büyük talihsizlik, şüphesiz Adalet ve Kalkınma
Partisinin iktidarda olmasıdır. Bu iktidar sırasında iş dünyasında, emek
dünyasında, çalışma hayatında gözlenebilen en bariz iki değişim
sendikalaşmanın, sendikal hareketin geriliyor olması ve taşeronlaşmanın artıyor
olmasıdır. Sayın Bakanın en büyük şansı ise Ömer Dinçer gibi bir Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanıyla hem halef selef hem selef halef olmuş olma durumudur.
Sayın Bakan uzlaşmaya açık kişiliğiyle burada dişe dokunacak konularda elbette
bizim önerilerimizi dinlemiyor ama bazen bir virgülün, bir noktanın yerinin
değiştirilmesi noktasında bizim katkılarımıza açık olmasıyla bile buradaki tansiyonu
ayarlamayı başarabiliyor. Oysaki Sayın Ömer Dinçer öyle bir bakanlık yaptı ki
bütün sosyal taraflarla kavga etti; eczacıların, doktorların, diş hekimlerinin,
hemşirelerin, emeklilerin, BAĞ-KUR’luların, işçilerin, hepsinin ahını almakla
öylesine meşguldü ki yapması gereken işleri yapmadı. Bu yapmadığı işler bugün
Sayın Bakanın karşısına çıkıyor ve “Bu yasayı sekiz yıldır niye yapmadınız,
dokuz yıldır niye yapmadınız?” dendiğinde söyleyecek bir şey bulamıyor, sadece
“Geçen dönem biz bu konuda yoğun çalışmalar yaptık, sosyal taraflarla da bu
konuları görüştük, işte bugüne nasipmiş.” diyor. İşte o arada Sayın Ömer
Dinçer’in bütün sosyal taraflarla köprüleri attığı ve herkesi canından
bezdirdiği Bakanlık dönemi var. Bunu açıkça ortaya koymak lazım.
Muhalefet bazen de
hatırlatmaktır, bazen de unutturmamaktır. 2010 yılında Zonguldak’ta yaşanan
grizu patlamasından sonra Sayın Ömer Dinçer şu ifadeleri kullanmıştı: “İlk 19
madencimizin bedeninde herhangi bir yanık yoktu, güzel öldüler. 8 madencimizde
ise hafif yanıklar vardı, onların kimlik tespitlerinde sorunlar yaşandı. Maden
işçileri ailelerine teslim edildi, aileler huzur içindeler.”
Sayın Ömer Dinçer
taşeronlaşmanın tam bir savunucusu ve kusursuz bir sendika düşmanıydı. Sayın
Ömer Dinçer’in altı ayda bir yapılan denetimleri yeterli görmesi ve göçüklerin
denetimsizlikten olmadığını ifade etmesi, kamuya ait işletmelerde meydana gelen
kazalarda özeldekilere göre daha fazla madencinin öldüğünü iddia etmesi,
herhâlde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının tarihinde kara bir leke olarak
yerini aldı ve kendisi taşeron sistemini savunurken şu ifadeleri kullanmıştı:
“Kazanın taşeronla ilgisi yok. Bunu sendikacıların özel sektöre ait madenlerde
örgütlenememelerinden duydukları rahatsızlıktan dolayı tetiklediklerini düşünüyorum.”
Ve Sayın Ömer Dinçer’e
taşeron konusundaki rakamlar sorulduğunda “175 bin taşeron işçisi var.”
ifadesini kullanmıştı. Oysaki hemen birkaç ay sonra aynı bürokratlar Sayın
Faruk Çelik’e 450 bin taşeron işçisinin olduğu bilgisini verdiler. Ama biz
hepimiz biliyoruz ki Türkiye’deki gerçek veriler 6 milyon kişinin iş
güvencesinden yoksun bir şekilde taşeronların elinde ekmekleri için kendi
hayatlarını ve hizmet verdikleri, bazen görev yaptıkları yerdeki kişilerin
hayatlarını da tehlikeye atıyor olmalarından.
“AKP geldi geleli iki şey
oluyor.” dedik. Bir tanesi, sendikalaşma düşüyor, bir tanesi de taşeronlaşma
artıyor. Bu taşeronlaşmanın en çok arttığı iki tane bakanlık var. Bunlardan bir
tanesi Sağlık Bakanlığı. Şu anda Komisyon sıralarında olan Sayın Komisyon
Başkanımızla katıldığımız her yerde sağlıkta taşeronlaşmanın ben ne kadar
berbat bir şey olduğunu anlatırken, zaman zaman Sayın Erdöl de bunun
faziletlerinden bahsediyor. 2003 yılında Sağlık Bakanlığı bünyesinde sadece 11
bin tane taşeron işçi çalışırken 2010 yılı rakamlarına göre bu tam 150 bine
çıkmış durumda. Millî Eğitim Bakanlığı ise 2003 yılıyla 2009 yılları arasında
aldığı 478 bin işçiden 240 bin tanesini taşeron işçi olarak almış durumda.
Sağlıkta taşeron meselesini tartışırken -bizim aramızda bir anekdottur- ben hep
sağlıkta taşeronlaşmanın hangi alanda olursa olsun çok tehlikeli olduğunu
söylerim. Sayın Erdöl de “Ya, temizlik işlerinde taşeron olmasının toplam
sağlık hizmetiyle ne ilgisi var?” der. Bu konuda cevabı… Manisa Akıl Hastanesinde
bir taşeron sağlık işçisinin göreve başladığı gün akıl hastası küçücük bir kıza
tecavüz etmesiyle biz o tartışmayı bitirdik. İnşallah Türkiye de bu taşeron
tartışmasından en kısa sürede sıyrılır. Ve Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında
taşeron işçiliğe son vermiş olacağız.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara
veriyorum sayın milletvekilleri.
Kapanma Saati: 02.00
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 02.14
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 121’inci Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
277 sıra sayılı Tasarı’nın
ikinci bölümü üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Geçici madde 2’de bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının Geçici 2. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
“4857 sayılı Kanunun 77
nci, 78 inci, 79 uncu, 80 inci maddelerine göre yürürlüğe konulan
yönetmeliklerin bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri, bu Kanunda öngörülen
yönetmelikler yürürlüğe girinceye kadar uygulanmaya devam olunur.”
Dr. Candar Yüceer Süleyman Çelebi Uğur Bayraktutan
Tekirdağ İstanbul Artvin
İzzet Çetin Levent Gök Musa Çam
Ankara Ankara İzmir
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkanım, bu düzenleme zaten var. Tekrar
böyle bir önerge vermeye gerek olmadığı için katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Kadir Gökmen Öğüt, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) – Değerli milletvekilleri, 277 sıra sayılı iş sağlığı ve güvenliği
hakkındaki kanunun geçici 2’nci maddesi hakkında görüşlerimi belirteceğim.
Değerli milletvekilleri,
önce, sizlere, Sayın Başbakandan alıntı birkaç cümle aktaracağım. Başbakanımız
diyor ki: “2010 yılında yüzde 8,9 gibi yüksek bir büyüme oranı yakalayan
ülkemiz, bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 11 oranında büyümüş ve dünyada en hızlı
büyüyen ekonomi olmuştur. Geçen yılın mayıs dönemine göre bu yılın aynı
döneminde yaklaşık 1,5 milyon vatandaşımıza istihdam sağlamamız ne kadar
dinamik bir ekonomiye sahip olduğumuzun başka bir göstergesidir.” Bu sözler,
Başbakan Erdoğan’a ait. Malum Sayın Başbakan, sık sık Türk ekonomisinden
bahsetmeyi, rakamlar vermeyi ve Hükûmetin icraatlarıyla övünmeyi seviyor.
Başbakanın sözde dinamik
ekonomi söylemleri asla gerçekleri yansıtmıyor. Yüzde 8,5 büyüme diyeceksiniz,
flüt, cips, şemsiye gibi ipe sapa gelmez ürün kalemleriyle hesaplanan yüzde
10’ları aşan enflasyon açıklayacaksınız, düşük ve orta gelirlinin sepetinde
önemli kalemler ortalama enflasyonun üzerinde çıkacak, cari açık tarihin en
yüksek seviyelerini görecek, bunun adına da “büyüme” diyeceksiniz. Böyle bir büyüme
yok sayın milletvekilleri, bunun adı “büyüme” değil. Hükûmetin çizdiği ekonomik
tablo gerçekleri yansıtmıyor maalesef.
Biliyorsunuz, Sayın
Başbakan her konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisini hedef almayı ihmal etmiyor.
“Muhalefet gerçekleri konuşmuyor, genlerinde doğru konuşmak yok.” diyor. Sayın
milletvekilleri, biz hep gerçekleri söylemeye çalışıyoruz ve gerçekleri söylüyoruz
ekonomiyle ilgili de, diğer konularda da ama söylediklerimiz maalesef Hükûmetin
işine gelmiyor. Birazdan da, Başbakanın istediği gibi resmî istatistiklerle
konuşacağım; malum, “OECD rakamlarıyla konuşun.” diyor. Bunlara da itiraz
olmayacaktır herhâlde ama önce Sayın Başbakanın Türk ekonomisiyle ilgili övünç
dolu sözlerine gelelim.
Sayın milletvekilleri,
Başbakan, konuşmamın başında aktardığım ekonomiyle ilgili sözde başarılarını
geçtiğimiz eylül ayında İstanbul’da gerçekleşen Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği
Kongresi’nin açılış konuşmasında söyledi. Konu iş güvenliğiydi ancak, ekonomik
verileri sıralayan Erdoğan kongreye adını veren iş kazalarına ve işçi
ölümlerine ilişkin tek bir rakamsal bilgi vermedi. O hâlde biz verelim ama
öncesinde, sendikalaşma oranlarına bakalım. Malum, sendikalı değilsen sosyal
güvenlik hakların yok demektir. Yasaları düzenlemek önemlidir ancak bundan daha
da önemlisi, bu yasaların uygulanmasını ve denetimini sağlamaktır. Bu da sadece
iş yerlerinde güçlü bir sendikacılıktan geçer.
OECD’nin son sendikalaşma
verilerine göre Türkiye yüzde 5,9’luk sendikalaşma oranıyla OECD ülkeleri
arasında sonuncu durumdadır. Bu da mı bir şayiadır Sayın Bakanım? Bakınız,
ülkemizin nüfusu 40 milyon iken sendikalı sayısı 2,5 milyondu. Şimdi nüfusumuz
75 milyon, ancak günümüzde 900 bin bile sendikalı yok. Türkiye İstatistik
Kurumu verilerinin rakamları gerçek sendikalı sayısıyla örtüşmemektedir. Ancak
TÜİK’ten yola çıkarak baktığımızda bile durum içler acısıdır. 2011
Türkiyesi’nde sendikaya üye olabilme potansiyeli bulunan en az 18 milyon
çalışan vardır ancak sendikalı sayısı toplamı 2 milyon kişinin çok az
üzerindedir. Bir başka deyişle, ülkemizde sendikalaşma oranı yaklaşık yüzde 12
civarındadır, sorun buradan başlamaktadır. Şimdi, bir de Türkiye’nin iş
kazaları karnesine bakalım: Dünya genelinde iş kazaları oranı yüzde 44 iken
Türkiye’de bu oran yüzde 99,3’tür, bu oranın kazayla açıklanamayacak kadar
büyük olduğunu dikkatinize sunmak istiyorum.
Türkiye’de, ayrıca günde
172 iş kazası meydana geliyor. Uluslararası Çalışma Örgütü ILO Türkiye
temsilciliği, Türkiye’nin iş kazalarında Avrupa 1’incisi, dünya 3’üncüsü
olduğunu açıklıyor, bu, yine ILO verileri Sayın Bakanım.
AKP’nin iş güvenliği
karnesi Çalışma Bakanı Faruk Çelik’in işçi ölümlerine ilişkin önergemize
verdiği yanıtla da ortaya çıkmıştır. AB istatistikleri Türkiye’de ölen
işçilerin oranının AB ortalamasının 7 katı olduğuna işaret ediyor. Bu veriler
içinde kayıt dışı çalışmanın neden olduğu kazaların büyük çoğunluğu yok.
Değerli milletvekilleri,
maalesef, tüm bu ölümlerin ardından bildik sözler söyleniyor, ailelere tazminat
ödeneceği, sorumluların cezasız kalmayacağı hikayesi okunuyor. Bazı kazaları
bizler unutmadık. Biz kadere inanırız. Sigortasız işçi çalıştıran, iş yerine
sendika sokmayan patronların kâr hırsına kader denmez. Bunun adı cinayettir,
cinayete kader denmez.
Saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Geçici madde 3’te bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının Geçici 3. Maddesine
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Musa Çam Uğur Bayraktutan Candan Yüceer
İzmir Artvin Tekirdağ
Süleyman Çelebi İzzet Çetin Levent Gök
İstanbul Ankara Ankara
“Çalışanlar için, 4857
sayılı Kanun ve diğer mevzuat gereği daha önce alınmış bulunan işe giriş veya
iş değişikliğine ilişkin sağlık raporları da bu kanun açısından geçerli kabul
edilir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen, Musa Çam, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; saygıyla selamlıyorum.
Kanunun son maddelerine
geldik, yine bir öneride bulunduk, fakat, gerek Komisyon ve gerekse de Sayın
Bakan önergemizi reddettiler.
Şimdi, AKP’nin on yıllık
iktidarı döneminde İş Kanunu’ndaki düzenlemeler ve çeşitli yasalarla esnekleşme
ve taşeronlaştırma aşırı boyutlara ulaşmıştır. Örneğin, işletme belgesi
alınması hakkında yönetmelik kaldırılmış, 50’den az işçi çalıştıran iş
yerlerinin işletme belgesi alması zorunlu olmaktan çıkartılmış, işçi sağlığı ve
güvenliği tüzüğü işlevselliğini kaybetmiştir. Yeni yapılan yönetmeliklerde asıl
amaç, işçinin değil işletmelerin korunması olmuştur. İş yeri hekimliği ve iş
güvenliğine yönelik mühendislerin görevleri piyasalaştırılmış, mesleki
bağımsızlıkları yok edilmiş, en önemlisi de iş denetimi ortadan kaldırılmıştır.
Orta ve büyük çaplı işletmelerin küçük parçalara ayrılarak yükümlülüklerinden
kaçmalarına göz yuman bir düzenleme getirilmiştir. Yönetmelikler hazırlanırken
sendikaların ve ilgili meslek odalarının görüşleri hiç dikkate alınmamıştır.
Çalışma hayatına esnekliğin, güvencesizliğin ve kuralsızlığın yarattığı bilanço
ortadadır.
AKP nihayet Türkiye Büyük
Millet Meclisine bir yasa tasarısı sunmuştur. Bu tasarı işçi sağlığı, iş
güvenliği ve çalışma ortamını iyileştirecek değişiklikler getirmemektedir.
Taslakta iş yeri hekimleri ve iş güvenliği mühendislerinin mesleki
bağımsızlıkları kaldırılmakta ve mühendisler iş yerine bağımlı hâle
getirilmektedir. Taslak, iş sağlığı ve güvenliğinden sorumlu işçi temsilcisinin
işveren tarafından atanmasını öngörmektedir. Sendikalı iş yerlerinde bile
sendikaların iç denetimi ortadan kaldırılmaktadır. Asıl işlerde bile
taşeronlaşma anlayışına uygun düzenlemeler getirilmektedir. Kanun taslağı iş
güvenliği konusunda kurumsal denetim ve eğitimi büsbütün önemsizleştirmektedir.
Hazırlanan taslakta iş sağlığı ve güvenliği insan odaklı değil, yalnızca bir
maliyet unsuru olarak ele alınmaktadır.
AKP’nin olumsuz
düzenlemeleri bununla da kalmamaktadır. Sınırlı süreli iş sözleşmeleriyle
tekrarlanma imkânı sağlanması söz konusudur. Alt işveren uygulamasına ilişkin
kısıtlamalar hafifletilmektedir, esnek çalışma biçimleri yapılacak
düzenlemelerle yasalaştırılacaktır. Özel istihdam büroları geçici iş ilişkisi
kurabileceklerdir. Asgari ücretlerin belirlenmesinde uygulanmakta olan yaş
farklılaşması yeniden düzenlenecektir. Bu düzenlemeler daha kötü ve daha
kuralsız çalışma koşulları, dolayısıyla daha fazla iş kazası anlamına
gelmektedir.
ILO, 11 işçi başına 1 iş
sağlığı güvenliği müfettişi öngörmektedir. Türkiye’de yaklaşık 40 bin ücretli
başına 1 iş müfettişi düşmektedir. Oysa bu sayı Almanya’da 10 bin, İspanya’da
ise 12 bindir. Kaldı ki çalışma yaşamıyla ilgili mevzuat tarım sektörünü,
hizmet sektörünün bir bölümünü ve KOBİ’lerin tamamına yakınını kapsam dışında
bırakmaktadır.
İş kazaları, üretkenliğin
ve ulusal kaynakların azalmasına yol açmaktadır. Bu kaybı önlemek için
öncelikle etkin bir denetim sistemi kurulmalıdır, iş yeri denetimi kadar
çalışanların güvenlik konusunda eğitilmelerine de önem verilmelidir. Biz de iş
kazalarını engellemek için denetim ve yaptırımların artırılması gerektiği
inancındayız. Bu amaçla işçi sağlığı, meslek hastalığı ve iş güvenliğine
ilişkin mevzuat çağdaşlaştırılmalıdır.
Artan iş kazaları, AKP’nin
rant odaklı ekonomik büyüme anlayışının kaçınılmaz bir sonucudur. Buna karşılık
biz üretim odaklı ve yenilikçi bir ekonomik büyüme modeli önermekteyiz. AKP’nin
ekonomik modelinin temelinde ucuz ve düşük vasıflı iş gücü yatmaktadır.
Emeğinin karşılığını alan ve yüksek vasıflı bir iş gücü yaratmayı
hedeflemekteyiz. İş güvenliği en üst düzeyde ancak böyle bir ekonomide
sağlanabilir.
Bizler için yaşam hakkı, en
temel insan hakkıdır, iş kazalarından önce düşünülmesi gereken insan hayatının
hesaplanamaz değeridir. Hiçbir maliyet insan hayatının üzerinde değildir. İş
kazalarına karşı alınacak önlemlerin özünde bu bakış açısı yer almaktadır
diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Geçici madde 4’te bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının Geçici 4. Maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Uğur Bayraktutan
Tekirdağ İstanbul Artvin
İzzet Çetin Levent Gök Musa Çam
Ankara Ankara İzmir
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Süleyman Çelebi, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
– Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; gecenin bu saatinde özellikle muhalefete
“Yani bize niye bu kadar zulüm çektiriyorsunuz? Niye bu kadar önerge
veriyorsunuz? Niye her maddede konuşma yapıyorsunuz?” (AK PARTİ sıralarından
“Aynen öyle!” sesleri)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
– Öyle demedik.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) –
Öyle deniliyor da onun için. Ben anlatayım Sayın Grup Başkan Vekilim,
anlatayım: Yani derdimiz kendimize zulüm yapmak değil, kendimize işkence yapmak
değil; hele burada saat dokuz buçuktan beri çalışan stenograf arkadaşlarımıza,
kavas arkadaşlarımıza, çaycı arkadaşlarımıza zulüm etmek değil, onları çoluk
çoğundan ayrı tutmak değil. Nasıl bir mantıkla işçi sağlığına, iş güvenliğine
baktığımızı burada bir kez daha gözler önüne seriyoruz çünkü bu yasaya ilişkin
biliyoruz ki birçok önerimiz Komisyonda reddedildi, birçok sosyal tarafın,
meslek örgütlerinin, sendikaların, sivil toplum örgütlerinin bu konudaki önerileri
ellerinin tersiyle itildi.
Şimdi arkadaşlara sordum,
dokuz buçuktan beri burada çalışıyorlar. Sayın Bakan, siz kendi personelinizi
belki yarın izinli sayabilirsiniz ama Sayın Başkanıma da rica ediyorum, Meclis
Başkan Vekilime de rica ediyorum, bu insanların haklarını kim savunacak ve
yarın kaça kadar izin verecekler? (CHP sıralarından alkışlar) Yarın sabahleyin
yine dokuz buçukta içtima, burada olmasını isteyeceğiz. Bu, haksızlık,
vicdansızlık; bu, iş ahlakına da uymuyor. Bu tam bir angarya uygulamasıdır.
Bunu şiddetle protesto ediyorum. Onların bir sendikaları yok. Onlar bir eylem
yapsalar Hava-İş’teki gibi hepsi kapının önüne konulacaklar. Bu kadar
haksızlığa, bu kadar zulme karşı tedbir almak ilk önce bu Meclisin işi.
Peki, biz niye bu saate kadar
bu maddelerde ısrar ediyoruz? Önerilerimize rağmen acaba bir maddede
iyileştirme yapabilir miyiz? Tam tersi, bize bir bal sürülüyor, bir maddede,
iki maddede sözüm ona muhalefetin önerisine katılınıyor ama temel, esas bu
yasanın özünü oluşturan maddelerde ise tam tersi, bloke ediliyor arkadaşlar ve
“katılamıyoruz”, “katılmıyoruz” yaklaşımıyla bütün öneriler reddediliyor.
Bakın, gecenin bu saatinde
ne oluyor? Yeni bir önerge… Vicdanı olan bu önergeyi böyle sunduğumda nereye
gidecek? 39’uncu maddenin düzenlemesi şuydu daha önceki, komisyondan geçen ve
Meclise sevk edilen yasa: “Bir ila dokuz çalışanı bulunan işyerlerinden tehlikeli
veya çok tehlikeli sınıfta yer alanlar için yayımı tarihinden itibaren bir yıl
sonra…” Şimdi, bu alan tamamen değişiyor yeni bir önergeyle ki muhtemelen bu
önerge kabul edilecek çünkü iktidar partisi tarafından veriliyor: “Kamu
kurumlarıyla 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan iş
yerleri için yayımı tarihinden itibaren…” Önce üç yıldı, şimdi yeni bir saat
ayarlamasıyla iki yıla indirildi. Şimdi, bakın, 50 kişiye çıkartıldı 10 kişilik
rakam. Dolayısıyla biz geleceğe bir tarih yazmak adına bu saatlere kadar
buradayız. Buradan iddiayla söylüyorum, Sayın Bakan da bilsin, bu oyları veren
arkadaşlar da bilsin: Bundan sonra artacak olan iş cinayetlerinin, iş
kazalarının sorumlusu muhalefet değil, sizler olacaksınız, buna “Evet” diyenler
olacak ve vicdanen, en azından, rahat uyuyamayacaksınız. Bunu, buradan, bu
kürsüden ifade etme gereği duyuyoruz. Onun için tarihe not düşüyoruz, onun için
bir kez daha bu yasanın iş kazalarını önlemeye, işçi sağlığını ve iş
güvenliğini korumaya yönelik olmadığını ifade ediyor, bir kez daha hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Geçici madde 5’te bir adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının Geçici 5. Maddesinin 2’nci
fıkrasının kanun metninden çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi İzzet Çetin
Tekirdağ İstanbul Ankara
Mahmut Tanal Uğur Bayraktutan Levent Gök
İstanbul Artvin Ankara
Musa
Çam
İzmir
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
Önerge üzerinde söz isteyen
Mahmut Tanal, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
önümüzdeki bu 277 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na baktığımız zaman, bu kanuna
ihtiyaç var mıydı, yok muydu, bunu kaç madde olduğuna bakarsak ve 38’inci
maddede 4857 sayılı İş Kanunu’nda tam 17 madde değiştiriyor. Kanunun kendisi,
geçici ve yürürlük maddesiyle birlikte, onları dışarı atarsak, toplamı da otuz
madde. Peki, otuz madde gerek İş Kanunu’ndaki bu diğer maddeleri değiştirince
eğer İş Kanunu’ndaki maddeler birden fazla madde hâline getirilmemiş olsaydı bu
kanun da gerçekten bu kadar maddede çıkmazdı. Neden? Çünkü 38’inci maddeye baktığımız
zaman İş Kanunu’nun bu hükümleri, peki, İş Kanunu’ndaki hükümler mevcut olan bu
tasarıya göre, çalışanın lehine mi aleyhine mi? Hemen ona da ben izninizle
birkaç cümleyle dikkatinizi çekmek isterim: Örneğin, İş Kanunu’nun 83’üncü
maddesine baktığımız zaman, çalışanların iş güvenliği nedeniyle işten,
çalışmadan kaçınma hakkını düzenlerken orada stajyerler ve çıraklar da bundan
yararlanabiliyor.
Peki, şimdi sormak lazım
Sayın Bakan, burada 13’üncü maddede yazıyor. Burada siz neden çırak ve stajyer
çalışanları bundan yararlandırmadınız?
Yani İş Kanunu, iş
güvenliği, sağlığı yasası kimden yana olur? Çalışandan yana olur. Bu kadar
daraltıcı, bu kadar aleyhine bir hükmün olması neyi ifade eder? Ağır belki
kaçacak ama arkadaşlarımız bazen “işçi düşmanlığı” derler, yani bu maddeyle
“cak”, tam oturuyor gibime geliyor.
Geliyorum, aynı maddelerin
devamı anlamında geliyorum yine, iş kazalarında işveren kaç gün içerisinde İş
Kanunu’nun 77’nci maddesine göre ihbar etmek zorunda? İki gün içerisinde. Amaç
ne? Bir an önce işverenin bu sorumluluğu yerine getirip herhangi alavere
dalavere, herhangi bir değişikliğin yapılmaması amacına yönelik. Peki,
getirdiğiniz bu düzenlemenin 14’üncü maddesinin (2)’nci fıkrasının (a) bendinde
üç gün. Yani burada, getirilen hükümlerle birlikte tamamen işçinin aleyhine
düzenleme olduğu, işçinin hak ve özgürlüklerini daraltıcı mahiyette olduğunu
taşıyor.
Geliyoruz, 39’uncu maddede,
efendim, “Bir ila dokuz çalışanı bulunan işyerlerinden tehlikeli veya çok
tehlikeli sınıfta yer alanlar için yayımı tarihinden itibaren bir yıl sonra.”
İş kazalarında tatil olmaz değerli arkadaşlar. Yani iş kazaları “Ben
geliyorum.” da demez, her an için ne zaman olacağı da belli olmaz. Bu anlamda,
en fazla hangi saatler olur? En fazla zaten işe başlandığı andan itibaren ilk
üç veya dört saat veyahut da son saatlerde olur. Eğer bu saatte çalışan
arkadaşlarımız ve arka sıralarda uyumaya çalışan arkadaşlarımız ağır bir işte
çalışmış olsalardı ne olurdu? Her an için iş kazası yapmaya aday arkadaşlar
olacaklardı. Bu açıdan, gerçekten bu yasa, çalışanın lehine olan bir yasa değil.
Kürsüye gelen tüm
arkadaşlarımız, Şanlıurfa’daki elim kazayla ilgili bir şeyler söylediler ama
oradaki hadisenin hemen başlıca nedenlerini ben size mevcut olan süre
içerisinde söylemeye çalışayım çünkü dün akşam saat üç uçağıyla, ancak üçte
Şanlıurfa’da olabildim, bugün cezaevini dolaştık.
1) Şanlıurfa Cezaevinde
şalvarla cezaevinde bulunmak yasaktır arkadaşlar.
2) Cezaevinde yumurta
kantinde satılmamaktadır değerli arkadaşlar. Yani cezaevine girmek, âdeta,
yumurtayı yemek yasak anlamına geliyor.
Şanlıurfa Cezaevinde sabah,
öğle, akşam, günde birer saat su verilmekte değerli arkadaşlar. Spor yok,
kütüphane yok, sohbet hakkı yok, sosyal bir tesisi yok ve daha ötesi, dışarıdan
götürülen kitapları kargoyla göndermezseniz kitapların hiçbirini içeri almıyorlar.
Peki, kargo parası 10 TL, bazen kitabın kendisi 10 veya 15 TL. Bunların tamamı,
oradaki bu elim olayın meydana gelmesine Birinci Müdürün ta kendisi sebebiyet
olmuş durumda.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) -
Peki, eğer bu, şu anda 6 kişinin yatması gereken yerde 18 kişi yatıyor. Neden
azaldı?
1) Çek Yasası’nda hürriyeti
bağlayıcı ceza, hapis cezası kalktığı için.
2) Denetimli serbestlik
kaldırıldığı için, cezaevlerindeki bu kapasite oranında düşüş var.
Hepinize teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Sayın Canikli, söz
talebiniz var.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde görev yapanların gece çalışmaları nedeniyle izinli
sayılmalarına ilişkin açıklaması
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
– Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Biraz önce yapılan bir
konuşmada, gece çalışmaları nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev
yapan arkadaşlarla ilgili bir husus ifade edildi ve arkadaşımızın çok üzüldüğü
görülüyordu. Kendisini rahatlatmak açısından hem düzeltmek hem de
bilgilendirmek gerekir. Gece saatlerinde çalışan arkadaşlarımız yirmi dört saat
izinli sayılıyorlar Türkiye Büyük Millet Meclisinde, izin kullanıyorlar yani
yirmi dört saate varan sürelerde. Bu arkadaşlarımız yarın sabahleyin, yani
çaycı arkadaşlarımız sabahleyin dokuzda işe başlamayacaklar. Bunu
bilgilendirmiş olalım.
Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
– Stenograflar… Yarın çalışacaklar.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
– “Yirmi dört saate kadar” diyorum.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
2.- İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı ile Erzincan
Milletvekili Muharrem Işık’ın; Meslek Hastalıkları ve İşçi Sağlığı Kanun
Teklifi ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporları (1/605, 2/490) (S. Sayısı: 277) (Devam)
BAŞKAN – Geçici madde 6
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının Geçici 6. Maddesinin
başlığının “İş yeri hekimliği yapan kurum tabipleri ile iş güvenliği
uzmanlarına yapılan ücret ödemeleri” olarak değiştirilmesini ve geçici 6.
Maddenin “Kamu kurum ve kuruluşları ile mahalli idarelerde gerçekleştirilmiş
olan iş yeri hekimliği ve iş sağlığı güvenliği uzmanları ücreti ödemeleri nedeniyle
kamu görevlileri hakkında idari ve mali yargılama ve tatbikat yapılamaz
başlatılanlar işlemden kaldırılır, bu ödemeler geriye tahsil ve tazmin konusu
edilemez” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Hülya Güven Uğur Bayraktutan Dr. Candan Yüceer
İzmir Artvin Tekirdağ
Süleyman Çelebi İzzet Çetin Levent Gök
İstanbul Ankara Ankara
Musa
Çam
İzmir
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkanım, yine burada, kürsüde az önce
Hatip önemli bazı hitaplarda bulundu, ithamlarda bulundu. Mesela “işçi düşmanı”
gibi filan bir ifade, bir kavram kullanıldı. Bu düzenlemelerin tümü çalışma
hayatının önündeki engelleri kaldırmaya dönüktür, bir. Ve özellikle şunu
üzerine basa basa ifade ettiler: “Bu yasanın kapsamında stajyer ve çıraklar
yoktur.” dediler. Aynı böyle söyledi.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
İş Kanunu’nda var.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Şimdi, böyle dediniz…
BAŞKAN – Sayın Bakan,
lütfen, karşılıklı konuşmayın. Lütfen…
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Bakın, İş Kanunu’nda düzenleme var, 83’üncü maddede var.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Şimdi, madde 2: “Bu Kanun; kamu ve özel
sektöre ait bütün işlere ve işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile
işveren vekillerine, çırak ve stajyerler de dâhil olmak üzere tüm çalışanlarına
faaliyet konularına bakılmaksızın uygulanır.”
BÜLENT TURAN (İstanbul) – O
sayfa dağıtılmamış arkadaşlara.
ÜNAL KACIR (İstanbul) –
Orasını okumamışlar.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Çalışmaktan kaçınma hakkı…
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Yani bu kadar, kapsam maddesinde neyi
kapsadığını gayet açıkça ifade ediyor. Dolayısıyla bir yanlış anlaşılma diye
ifade edelim, bir.
İkincisi, bu işverenin üç
gün bildirim meselesi İş Kanunu’nda iki gün, 5510 sayılı Sosyal Güvenlik
Kanunu’nda üç gün olduğu için burada İş Kanunu’nda değişiklik yapılarak Sosyal
Güvenlik Kanunu’na, 5510’a uyumlu hâle getirilmiştir. Bu da böyle bir düzenlemedir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Onu, iki güne getirin.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Efendim iki de… Yani bu konudaki uluslararası
uygulamaları da dikkate aldık. O çerçevede “üç gün” şeklinde değerlendirildi.
Teşekkür ediyorum.
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Değerli Başkanım…
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ya
oku, her tarafını oku, her tarafını.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Hülya Güven, İzmir Milletvekili.
Sayın Güven, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Özür dilerim…
Şimdi, Sayın Bakanım şunu
söylüyor: “Yani bu, çıraklara ve stajyerlere uygulanır…” 13’üncü maddede
çalışmaktan kaçınma hakkını açık ve net yazıyor. İş Kanunu’nda açık ve net,
83’üncü maddede yani tam ona tekabül eden hükümde stajyer ve çıraklar da bundan
yararlanır, açıkça hüküm vardır.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Tanal, kayıtlara geçti.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Yani burada sizin o genel açıklamanız onun tam karşılığı değil.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Tanal, teşekkür
ediyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) –
Genel açıklama değil, genel madde, madde.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Efendim, bilmediğiniz bir hususta söz söylemenizin bir anlamı yok yani…
BAŞKAN – Sayın Tanal
lütfen…
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Oturun lütfen…
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Ama değerli milletvekillerine de söylerseniz sevinirim ben bu konuyu.
BAŞKAN – Sayın Güven,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜLYA GÜVEN (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 277 sıra sayılı İş Sağlığı
ve Güvenliği Kanunu Tasarısı’nın geçici 6’ncı maddesiyle ilgili verdiğimiz
önerge üzerinde söz almış bulunuyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ben sözlerime iktidar
vekillerimize bir soru sorarak başlamak istiyorum. En son 2003 yılında
çıkarılan işçi sağlığı, iş güvenliği yasası olduğu hâlde on yıllık
iktidarlarınız süresince neden her yıl ölümlü iş kazalarında artış oldu, önlem
alınamadı? Yasa çıkarmak gerekiyorsa neden 2012 yılı beklendi, on yıl içinde
çıkarılamaz mıydı? Son on yılda yani sizin iktidarınızda yaklaşık 11 bin işçi
iş kazasında hayatını kaybetti ve hâlâ her gün bir iş kazası yaşıyoruz ve her
gün yine en az 4 kişi ölüyor. Kazalar artık seri cinayetlere dönüştü. 2009
yılında Ostim’deki olayı unutmadık. Bir kaza sonucunda 20 işçi hayatını
kaybetmiş, suçlu olarak da yine işçiler bulunmuştu. Sonradan, işçilere
göstermelik eğitim verildiği belirtilmektedir.
Peki, eğitim ihtiyacı olan
işçiler mi, yoksa sorumlu bakanlıklar mı? Yine Karadon ve Elbistan’ı da
unutmadık. Göçük altında kalan maden işçilerimizi, baraj suları altında kalan,
deniz bisikletinden düşerek donan, çadırda yanan işçilerimizi de unutmadık. Buralarda
da kabahat işçilerin miydi?
Çok yakın, nisan-mayıs
ayında en az 150 işçinin öldüğünü, 600 işçinin de yaralandığını öğreniyoruz.
Ölümler en çok inşaat, maden ve enerji sektöründe. HES göçüklerinin sayısını
ise bilmiyoruz. Nisan ayında Sayın Bakan Veysel Eroğlu’na HES’lerin ve HES
kazalarının sayısını sormuştuk, hâlâ bir yanıt yok. Demek ki boyut basına
yansıdığından ve bildiklerimizden daha da büyük.
Bugüne kadar mevcut yasalar
uygulansaydı, kâğıt üstünde kalmasaydı tüm bu acı olayları yaşamayacaktık.
Acaba, Hükümetimiz, yaralanarak çalışamayacak durumda olanlara aileleriyle
birlikte rahat yaşayabilecekleri desteği veriyor mu? Kaza sonucu bacağını
kaybederek engelli olan işçilerimize koşabilecekleri protezleri veriyor mu,
yoksa akülü sandalye bile vermeyerek eve mi mahkûm ediyor?
Taşeron işçilerin sayısını
artırarak güvencesiz işçi çalıştırmalar devam ettiği sürece ne kazalar ne de
ölümler bitecektir. Sorunun çözümü işçinin eğitimi değil, sorunun çözümü
Hükûmetin işçilerini sahiplenmesi, bağrına basması, onları korumasıdır, hak
arayanları kapı önüne bırakmamasıdır. Hükûmetler hiçbir zaman cezalandırıcı
olmamalıdırlar. Ama on yıldır yaşadıklarımıza bakacak olursak tam tersini
görmekteyiz. Bu durum da AKP Hükûmetinin iyi niyeti diyemeyiz tabii ki.
Cihan devleti olduğumuzdan
bahsediyoruz, ileri demokrasiden bahsediyoruz. Bu söyledikleriniz işçi, mahkûm,
tutuklu ölümleri mi? Bu kadar mı? Değil tabii ki. Memurların, polislerin ve tüm
diğer 657 sayılı Kanun’a tabi personelin durumuna da baktığımız zaman Anayasa’mızın
18’inci maddesi “Angarya yasaktır.” dediği hâlde, 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu’nda şöyle demektedir: “Kurumlar gerektiği takdirde personelini günlük
çalışma saatleri dışında fazla çalışma ücreti vermeksizin çalıştırabilirler.”
Ve bu madde uygulanıyor. Hükûmet işçi ve memurlarına aslında köle muamelesi
yapmaktadır.
Bu arada çok önemli görev
üstlenen işyeri hekimlerinin de ücretlerini yine sınırlıyorsunuz.
Ben sizleri vicdanlarınızla
baş başa bırakıyor, Hakkâri’de şehit olan 8 askerimize, Urfa’da ölen
tutuklulara Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar, yakınlarına sabır
diliyor, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Geçici madde 7 üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının Geçici 7. Maddesinin
kanun metninden çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Hülya Güven F. Nur Serter Uğur Bayraktutan
İzmir İstanbul Artvin
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi İzzet Çetin
Tekirdağ İstanbul Ankara
Musa
Çam Levent
Gök
İzmir Ankara
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Fatma Nur Serter, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; burada işçi sağlığını ve iş güvenliğini
gerçekleştirmek amacıyla bir yasa çalışması üzerinde bu saatlere kadar
çalışmalarımızı sürdürüyoruz ama hepimizin bildiği bir şey var, bu yasa
yetmeyecek. Bu yasa muhalefetin bütün eleştirileri dikkate alınmış olsa bile
zaten yetersiz kalacaktı çünkü bu yasa ve Hükûmetin bugüne kadarki çalışmaları
yüzde 37,5 oranına ulaşan kayıt dışı çalışanları kapsamıyor.
İlginç olan şu ki, TÜİK
kayıt dışı çalışma oranının yüzde 37,5 olduğunu ilan edebiliyor ama Hükûmet
kayıt dışı çalışanları bulup onları kayıt içine alamıyor. Bu yasa elbette yetmeyecek
çünkü tarımda 5 milyon 613 bin çalışanın ancak çok küçük bir kısmını, tarım
işletmelerinde işçi olarak çalışanları kapsıyor ama bunun dışındaki çiftçiyi,
“yardımcı aile efradı” adı altında çalışanın hiçbirini, onların karşı karşıya
bulunduğu riskleri giderecek önlemleri içermiyor. Bu yasa yetmiyor çünkü ev
işlerinde çalışan, ciddi bir risk grubu oluşturanları kapsamıyor. Dolayısıyla
bu yasa aslında ülkede çok küçük bir kesimin iş güvenliğini ve işçi sağlığını
kapsıyor.
Yine bu yasa çok iyi bir şekilde
çıkarılmış olsaydı bile, Türkiye gibi yıllarca sendikalaşmaya emek vermiş ama
sonra, sendikaların artık törpülenme sürecine sokulduğu bir ülkede, elbette ne
iş güvenliğini ne işçi sağlığını karşılamakta yetersiz kalacaktı.
Kuralsızlaştırılmanın bu kadar yaygınlaştırıldığı bir ülkede, taşeronlaşmanın
başını alıp gittiği bir ülkede elbette bu yasa yetersiz kalacaktı.
Bu yasada, aslında meslek
hastalığına ilişkin bir düzenleme yapmanın hiç de anlamı yoktu çünkü Çalışma
Bakanlığı istatistiklerine göre Türkiye bir cennet. Bakın, 2010 yılında 104.678
iş kazası olmuş, bunların içinden 1.213 kişi yaşamını yitirmiş ama sadece 216
kişi meslek hastalığına tutulmuş. Demek ki dünya standartlarına göre meslek
hastalığını aşmış bir ülkeyiz. Çalışma Bakanını bu istatistikleri gerçekçi bir
biçimde yeniden düzenlemeye davet ediyorum.
Yine, bu yasa, Sayın
Bakanın da kendi sözcükleriyle ifade ettiği gibi yüzde 57 oranına ulaşan, iş
kazasında yüzde 57 oranına ulaşan 10 ve daha az sayıda işçi çalıştıran
işletmeleri ne yazık ki koruma altına almıyor. Eğer bir ülkede, iş kazalarında,
10 işçiden az işçi çalıştıran işletmelerin payı yüzde 57’ye ulaşmışsa, bu
yasanın o işletmelere özel bir düzenleme getirmesi gerekiyordu.
Şimdi böyle söyleyip
geçiyoruz: “Canım, 10 işçiden az işçi çalıştıran işletme ne ki.” diye. Oysa,
Türkiye’deki toplam işletme sayısı içinde 10 işçiden az işçi çalıştıran işletme
oranı yüzde 95,6. Demek ki bu yasa, işletmelerin yüzde 96’sının sorunlarını görmezden
geliyor.
2009’da, İşletme Belgesi
Alınmasına Dair Yönetmelik’le bir değişiklik yapıldı ve 50’den az işçi
çalıştıran iş yerlerinin işletme belgesi alma zorunluluğu kaldırıldı.
Değerli arkadaşlar, işletme
belgesi alma zorunluluğunun kaldırılması demek, işletmelerin yüzde 99,4’ünün en
baştan daha denetimin dışına çıkarılması demek. Oysa yasanın giriş bölümüne,
gerekçesine bakıyoruz, bina tasarımından bahsediyor, inşaat güvenliğinden
bahsediyor. Bir de Türkiye gerçeğine bakıyoruz, Türkiye’de işletmelerin…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FATMA NUR SERTER (Devamla)
- …yüzde 99,4’ünün bundan yoksun olduğunu görüyoruz.
Hayırlı olsun diyorum,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Geçici madde 8 üzerinde iki
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısının Geçici 8 inci maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Recep Özel Ramazan Can
Giresun Isparta Kırıkkale
Semiha Öyüş Hilmi Bilgin Türkan Dağoğlu
Aydın Sivas İstanbul
Pelin Gündeş Bakır Yusuf Başer Sevim Savaşer
Kayseri Yozgat İstanbul
M.
Belma Satır İdris
Şahin
İstanbul İstanbul
“(2) Bu Kanuna ekli listelerde ihdas edilen kadrolardan boş
bulunan 20 İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı, 100 İş Sağlığı ve Güvenliği Uzman
Yardımcısı, 40 Memur, 40 Veri Hazırlama ve Kontrol İşletmeni ve 10 Mühendis
kadrosuna, 21/12/2011 tarihli ve 6260 sayılı 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunundaki sınırlamalara tabi olmadan 2012 yılı içinde atama yapılabilir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 1/277 sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanun Tasarısının Geçici 8. Maddesinin kanun metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Musa Çam
Tekirdağ İstanbul İzmir
Mehmet S. Kesimoğlu Uğur Bayraktutan İzzet Çetin
Kırklareli Artvin Ankara
Levent
Gök
Ankara
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Şimdi, ihdas edilen kadrolar var. Bunları
tamamlayan bir madde bu. Bu madde olmadığı zaman ihdas edilen kadroları nasıl
yerine getireceksiniz, nasıl uygulamasını yapacaksınız? Bundan dolayı
katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Candan Yüceer, Tekirdağ Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) –
İş sağlığı, iş güvenliği konusunda gerçekten sağlığı, güvenliği arttıracak her
türlü, çalışma ortamını sağlayacak her türlü öneriye “Evet.” dedik ama maalesef
alt komisyonda olsun, ana komisyonda olsun bizim verdiğimiz bu yöndeki hiçbir
öneriye Bakanlık ve Komisyon tarafından “Evet.” gelmedi, bunu da belirtmek
istiyorum.
Tabii, “iş sağlığı, iş
güvenliği” kavramı sanayi ve teknolojinin gelişimine koşut olarak önem kazandı
ama sanayileşme ve kalkınmanın bedeli, eğitim alamamış, yeterince beslenemeyen,
iş kazasından, meslek hastalıklarından korunamayan, işsiz kalma ve işini
kaybetme korkusu yaşayan, örgütlenmeleri engellenen, sosyal güvenliğinden
endişe eden, on iki saat çalışıp ne eşini ne çocuklarını göremeyen, ne aile ne
sosyal yaşamı kalan mutsuz çalışan bir kesim yaratmak olmamalıdır diye
düşünüyorum.
Çalışanlarımızın,
insanlarımızın refahı, mutluluğu ve sağlığından ödün veren bir sanayileşme ve
kalkınma anlayışı benimsenmemelidir. İnsana, çalışanlarına kıymet veren
gelişmiş ülkelerde, yasal önlemlerle beraber toplumsal eğitim ve
bilinçlendirmelerle oldukça önemli yol alınmış. Ama bizim gibi, çalışanın,
insanın hiçbir kıymetinin olmadığı ülkelerde yara kanamaya devam ediyor ve
korkarım ki bu kabuk bağlamayacak, iyileşemeyecek ve kangrene dönüşecektir.
Çünkü iktidar ekonomik büyüme ve rekabet uğruna, çalışanların sağlığını ve
güvenliğini hiçe sayarak, iş sağlığı, iş güvenliğini piyasalaştırarak tasfiye
etme anlayışı içindedir.
İş kazalarının, konuşmacı
arkadaşlarım belirtti, yüzde 50’si kolaylıkla önlenebiliyor, yüzde 48’i
sistemli bir çalışmayla önlenebiliyor. Yani yüzde 98’i önlenebilir kazalar.
Ancak başka bir deyişle yüzde 2’si gayrikabili içtinap yani önleyemeyeceğimiz
kazalar. İş yerlerinin yüzde 97’si 50’nin altında işçi çalıştıran iş yerlerini
kapsıyor. Ama iş kazalarının yüzde 70’e yakını bu iş yerlerinde meydana
geliyor. E durum böyleyken -talebimiz de bu yöndeydi, önerilerimiz de- İş
Sağlığı İş Güvenliği Kurulu 50 işçinin altında çalıştıran iş yerlerinde olsun.
Ama maalesef mevcut tasarıda buna gerek görülmedi. Tasarıda İş Sağlığı İş
Güvenliği Kurulunun kimlerden oluşacağına dair de bir bilgi yok, bu da
yönetmeliklere bırakıldı. Ama biz biliyoruz ki iş kazaları en çok İSG
Kurullarının (İş Sağlığı Güvenliği Kurullarının) olmadığı küçük işletmelerde
meydana geliyor.
Değerli katılımcılar,
değerli arkadaşlar; meslek hastalığı belli bir süre içinde oluyor yani zamana
yayılıyor, sinsi bir şekilde gelişiyor. Meslek hastalığı istatistiklerinin
ülkemizde az görülmesinin nedeni meslek hastalığı olmadığından değil,
bilinmeyen bir şeyin sayımını yapamadığımızdan. Yani 2010 yılı için çalışan
sayısı ve istatistiksel verilere göre mesleki hastalık beklentisi ortalama
olarak 500 bin ile 1,5 milyon arasındayken, Türkiye’de 2010 yılında saptanan
meslek hastalığı sayısı sadece 533. Yani meslek hastalığında durumumuz içler
acısı. Biz, bu durumu ortadan kaldırmak için, meslek hastalığı saptanmasına
ilişkin olanakların yaygınlaştırılması ve tanının kolaylaştırılması gerekirken
tasarıda resmî istatistiklere meslek hastalığının çok az görülmesine aldanılmış
olacak ki bizim bu konularda önerdiğimiz yeni tıbbi imkânlar ve toksikoloji
laboratuvarı ve il merkezlerinde kamu hastanelerinin en az birinde yeterli
personel ve altyapı olanaklarını haiz ücretsiz hizmet sunan bir meslek
hastalığı polikliniği kurulması Komisyonda reddedilmiştir. Bunun aksine,
Ankara, İstanbul ve Zonguldak’taki meslek hastalıkları hastanesinin kaynakları
kesilmiş, mesleki tanı ve şüphe koyma yetkileri ellerinden alınmıştır. Âdeta
“Meslek hastalığı teşhis etmeyin, başımızı ağrıtmayın.” denmiştir.
Ayrıca, Çalışma Bakanlığına
bağlı İSGÜM’ün bağımsız denetim yapma yetkisi elinden alınmış, işverenlerin
talepleri üzerine para ile ölçüm yapan ticari bir yapı oluşturulmuştur. Benim
bölgem Tekirdağ’da, özellikle sanayinin yoğun olduğu Çerkezköy ve Çorlu’da
organize sanayi bölgeleri kurulurken altyapı çalışmaları yapılıyor, üst yapı
çalışmaları, kara yolları, yollar, itfaiye, karakollar kuruluyor ama
toksikoloji laboratuvarları, meslek hastalıkları polikliniği ya da kanser
araştırma merkezleri kurulmuyor. Yani dolayısıyla bizim bu anlayışı
değiştirmemiz lazım çünkü teşhisi koyamadığınızda ya da geç koyduğunuzda sağlık
açısından da, sosyal haklar açısından da ciddi sorunlar olmakta.
Ben bu yasa tasarısının
sadece “Ayrı bir yasanız var mı? Var.” dedirtecek bir yasa ama sağlık
sisteminde, çalışma hayatında, sağlığı ve güvenliği önleyecek, çalışanın yaşam
koşullarını düzeltecek bir yasa olmadığına inanıyorum ve hiçbir maliyet insan
hayatının sahip olduğu değerin üzerinde değildir diyorum. İş kazalarını
önlemek, ödemekten daha insancıldır ve emek en yüce değerdir diyorum.
Hepinize saygı ve
sevgilerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısının Geçici 8 inci maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
“(2) Bu Kanuna ekli
listelerde ihdas edilen kadrolardan boş bulunan 20 İş Sağlığı ve Güvenliği
Uzmanı, 100 İş Sağlığı ve Güvenliği Uzman Yardımcısı, 40 Memur, 40 Veri
Hazırlama ve Kontrol İşletmeni ve 10 Mühendis kadrosuna, 21/12/2011 tarihli ve
6260 sayılı 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunundaki sınırlamalara tabi
olmadan 2012 yılı içinde atama yapılabilir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılıyoruz efendim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
– Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Yeni ihdas edilen
kadrolara yapılacak atamaların bu Kanunun yürürlük tarihinden önce
yapılabilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, yeni
geçici madde ihdasına dayalı bir önerge vardır. Malumları olduğu üzere
görüşülmekte olan tasarı ve teklife konu kanunun Komisyon metninde bulunmayan
ancak tasarı ve teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin
değiştirilmesini isteyen ve Komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler
üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin
dördüncü fıkrası hükmüdür.
Bu nedenle, önergeyi okutup
Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla (14 üyesiyle) katılırsa
önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt
çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/605)
esas numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısına Geçici 9. Maddenin
aşağıdaki şekilde eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mesut Dedeoğlu Nevzat Korkmaz Ruhsar Demirel
Kahramanmaraş Isparta Eskişehir
Ahmet
Duran Bulut Mehmet
Günal
Balıkesir
Antalya
Geçici Madde 9 -(1) Bu Kanunun yayımı tarihinden önce İş Sağlığı
ve Güvenliği Genel Müdürlüğü ile İş Sağlığı ve Güvenliği Merkez Müdürlüğü
merkez ve taşra teşkilatında fiilen çalışan ve İş Hijyeni Uzman Yardımcılığı’na
atanmak için üniversitelerin gerekli bölümlerinden mezuniyet şartlarını taşıyan
personelden üç yıldan az çalışanlar, İş Hijyeni Uzman Yardımcılığı’na geçmek
istemeleri halinde, KPDS veya eşdeğeri uluslararası bir sınavdan en az C
düzeyinde alınmış sonuç belgesi ile kanunun yayımı tarihinden itibaren iki yıl
içerisinde müracaat etmeleri halinde istek ve durumlarına uygun İş Hijyeni
Uzman Yardımcılığı’na atanabilirler. İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü
ile İş Sağlığı ve Güvenliği Merkez Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilatında
fiilen çalışan ve İş Hijyeni Uzmanlığı’na atanmak için üniversitelerin gerekli
bölümlerinden mezuniyet şartlarını taşıyan ve fiilen İş Sağlığı ve Güvenliği
Genel Müdürlüğü ile İş Sağlığı ve Güvenliği Merkez Müdürlüğü ve taşra
teşkilatında en az üç yıl çalışmış personelden kanunun yürürlülüğe girdiği
tarihten itibaren bir yıl içinde müracaat etmeleri halinde Bakanlıkça yapılacak
sınavdan en az yetmiş ve yukarı puan almış olmak ve 1 yıl içerisinde
hazırlayacakları tezde başarılı olmak kaydı ile bir defaya mahsus olmak üzere
İş Hijyeni Uzmanlığı’na atanabilirler.
BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor
musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Ankara) – Sayın Başkanım, salt çoğunluğumuz yoktur, katılamıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan
önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Madde 39’da iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
Tasarısının “Yürürlük” başlıklı 39 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) ve
(b) bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Muzaffer Yurttaş Şirin Ünal
Giresun Manisa İstanbul
H. Bayram Türkoğlu Mehmet Öntürk Eşref Taş
Hatay Hatay Bingöl
Osman Çakır Ali Aydınlıoğlu Şuay Alpay
Düzce Balıkesir Elâzığ
Ramazan
Can
Kırıkkale
“a) 6, 7 ve 8 inci
maddeler;
1) Kamu kurumları ile
50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için yayımı
tarihinden itibaren iki yıl sonra,
2) 50’den az çalışanı olan
tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için yayımı tarihinden
itibaren bir yıl sonra,
3) Diğer işyerleri için
yayımı tarihinden itibaren altı ay sonra,
b) 9, 31, 33, 34, 35, 36 ve
38 inci maddeleri ile geçici 4, geçici 5, geçici 6, geçici 7, geçici 8 inci
maddeleri yayımı tarihinde,”
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının 39. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Uğur Bayraktutan
Tekirdağ İstanbul Artvin
İzzet Çetin Levent Gök Musa Çam
Ankara Ankara İzmir
Sena
Kaleli
Bursa
“Bu Kanun’un 31, 33, 34,
35, 36, 37, 38, 40 ile Geçici 4, 5, 6, 7 ve 8 inci maddeleri yayımı tarihinde,
diğer maddeleri yayımından altı ay sonra yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
Sayın Komisyon…
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Beş dakika ara alabilir
miyiz Sayın Başkan?
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Usulde böyle bir şey yok.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
– Böyle bir şey olmaz, demin bize yaptırmadınız aynı şeyi.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 03.09
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 03.16
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 121’inci Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum.
277 sıra sayılı Tasarı’nın
ikinci bölümü üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Önerge okunmuştu.
Sayın Komisyon, önergeye
katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Sayın Başkanım,
lütfederseniz bir kez daha önergeyi okutabilir misiniz.
BAŞKAN – Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının 39. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ediyoruz.
Saygılarımızla.
Dr. Candan Yüceer Süleyman Çelebi Uğur Bayraktutan
Tekirdağ İstanbul Artvin
İzzet Çetin Levent Gök Musa Çam
Ankara Ankara İzmir
Sena
Kaleli
Bursa
“Bu Kanun’un 31, 33, 34,
35, 36, 37, 38, 40 ile Geçici 4, 5, 6, 7 ve 8 inci maddeleri yayımı tarihinde,
diğer maddeleri yayımından altı ay sonra yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Sayın Komisyon,
anlaşıldı mı? Buyurun, şimdi katılıyor musunuz, katılmıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Sena Kaleli, Bursa Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
SENA KALELİ (Bursa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 277 sıra sayılı Tasarı’nın
39’uncu maddesiyle ilgili önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Hakkâri Şemdinli
Dağlıca’da yitirdiğimiz şehitlerimize, Şanlıurfa Cezaevinde yanan
yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum, yaralılara da
acil şifalar diliyorum. Ayrıca, iş kazalarında hayatını yitiren tüm
kurbanlarımızı da rahmetle anıyorum. Bundan böyle bu kazaların, bu
önlemsizliklerin olmamasını diliyorum, umuyorum.
Sayın milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosunda seri üretim anlayışıyla yasalar
çıkarıyoruz. Ayırıcı, ayrıştırıcı, rant odaklı, taraflı, tutarsız
politikalardan adalet maalesef çıkmıyor. Hak ve adalet olmayınca bilinç de
yaratsanız, inançlarınıza da sığınsanız insanları yanlış yapmaktan
caydıramazsınız. Testiyi kıranla getiren bir tutulduğunda çözümsüzlük de
kaçınılmazdır.
Değerli milletvekilleri,
adaleti tesis edecek tek kurum devlettir. Kendisi örnek olmayan anlayış
kimseden yaptığı düzenlemelere uyum göstermesini bekleyemez. Hele ki bu
düzenlemeler şeffaf, katılımcı bir anlayışla yapılmıyorsa hiç mi hiç
beklenemez. Balık baştan kokar. Kuralları koyan devletse, uyan da olmalı,
güvenceyi veren de.
İdarelerin ihlalleri,
ihmalleri, kusurları ve sorumsuzlukları da düzenlenmeye ihtiyaç duyar. Devlet,
kaldırımdan yola; açılan çukurdan köprüye, baraj kapağına; kayıt sisteminden
çalıştırma sistemine, örgütlenme özgürlüklerine, haklara kadar sorumluluklarını
yerine getirme davranış biçimini edinmezse istifa kültürü de gelişmez ve
kazanılamaz.
Devlet bir yandan
özelleştirme yapıp hizmetleri alt işverene taşere ederken, diğer yandan bazı
sektörlerde bu sistemi sınırlandırarak çifte standart yaratmaktadır.
Sürdürülebilir rekabet gücü
için sözleşmeli araç da kullanılsa, mülkiyete dayalı performans da geçerli olsa
aslolan insaf ve vicdandır. Kararlı, ilkeli, dirayetli, kurallı, adil kalite
yönetimi anlayışı ve bağımsız denetim olduğunda disiplin sorunu da olmaz. Hak
ve sorumluluk tek taraflı olmaz, herkes birbirinin hak ve sorumluluklarına,
özgürlüklerine aynı sorumluluk ve duyarlılıkla sahip çıkmalıdır, işte demokrasi
tam da budur.
“İzan” dedikçe uzanan anlayış
bizi özgürlükçü demokrasiden ve adaletten uzaklaştırmaktadır.
Devlet, emekli maaşını az
ödemek için işverenin gerçek ücret yerine asgari ücret üzerinden sigorta işlemi
yapmasına göz yummaktadır. İşçi iş kaygısı ve mahkûmiyetten, devletse emeklilik
maaşından tasarruf amacıyla bu yaygın uygulamalara sessiz kalmaktadır. Çoğu
işveren de eksik destekten ötürü bu durumu avantaj gibi görmekte, kayıtsızlığın
kendine verdiği başka zararları fark edememektedir.
Düzenlemeler uygulanmaktan
uzak, herkesi suç işlemeye teşvik eder niteliktedir. Ne zamanki işçi iş kaybı
korkusu yaşamaz, istihdam olanakları artar, iş güvenliği olmayan bir yerde
çalışmayı reddetme bilincine erişirse işte o zaman kazaların da, ölümlerin de
önüne geçmek mümkün olabilecektir. Ancak, emeğin acımasızca sömürüldüğü, hak ve
hukuk arayışının baskı ve tehditle sindirildiği, yargılandığı, iş güvencesinin
olmadığı, sendikaların siyasi partilerin arka bahçesine dönüştürüldüğü
ülkelerde…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SENA KALELİ (Devamla) - …bu
refleksi beklemek şu an için hayaldir. Güvencenin olmadığı yerde güvenlik de
olamaz.
Bu nedenle, kurtarılacak
hayatlar için vicdani sorumluluğumuz gereği bu önergenin kabulünü rica
ediyorum.
Saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 277 sıra
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısının “Yürürlük” başlıklı 39 uncu
maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
“a) 6, 7 ve 8 inci
maddeler;
1) Kamu kurumları ile
50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için yayımı
tarihinden itibaren iki yıl sonra,
2) 50’den az çalışanı olan
tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için yayımı tarihinden
itibaren bir yıl sonra,
3) Diğer işyerleri için
yayımı tarihinden itibaren altı ay sonra,
b) 9, 31, 33, 34, 35, 36 ve
38 inci maddeleri ile geçici 4, geçici 5, geçici 6, geçici 7 ve geçici 8 inci
maddeleri yayımı tarihinde,”
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
- Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
4857 sayılı İş Kanunu
kapsamında yükümlülük sahibi işyerlerinin bu Kanunun yürürlüğe girmesinden
sonra da yükümlülüklerinin aynen devam etmesi sağlanarak, 35 inci madde
tasarıdan çıkarıldığından “Yürürlük” başlıklı madde yeniden düzenlenmektedir.
BAŞKAN – Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
40’ıncı madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 1/277
sıra numaralı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının 40. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Saygılarımızla.
“Bu kanun hükümleri Çalışma
Bakanlığı tarafından yürütülür. Kanun 1 ay içerisinde yürürlüğe girer.”
Dr. Candan Yüceer İzzet Çetin Süleyman Çelebi
Tekirdağ Ankara İstanbul
Levent Gök Uğur Bayraktutan Musa Çam
Ankara Artvin İzmir
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Sayın Başkanım,
katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkanım, müsaadenizle, son maddeye
gelmiş bulunuyoruz.
Çalışma hayatımız açısından
son derece önemli bir tasarı biraz sonra yasalaşacak inşallah. Bu yasa,
müstakil iş sağlığı güvenliği yasası. Gelişmiş ülkeler, böyle önemli bir
düzenlemeyi 1970’li ve 1980’li yıllarda yürürlüğe koymuş bulunmaktadırlar.
Biraz gecikmeli de olsa, yıllardır taraflar arasında gidip gelen bu düzenleme
netice itibarıyla bugün yasalaşmış oluyor.
Bu yasa öncesinde,
bildiğiniz gibi, SGK ile -Sosyal Güvenlik Kurumu- Van depremi ve Simav depremleriyle
ilgili çok önemli yasal düzenlemeyi gerçekleştirmiş idik. Emeklilerimizle
ilgili intibak düzenlemesini birlikte gerçekleştirdik. Kamu Görevlileri
Sendikaları Yasası’nı buradan çıkararak memurlarımızın toplu sözleşme hakkını
elde etmelerini gerçekleştirdik. Bugün de İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa
Tasarısı’nı, bir temel yasayı yasalaştırıyoruz ve inşallah kısa bir süre
içerisinde de -bütün grup başkan vekillerinden istirham ediyorum- toplu iş
ilişkileri yasasını, endüstriyel ilişkilerimiz açısından son derece önemli ve
zamanla yarıştığımız bir yasayı da inşallah eğer yasalaştırabilir isek bu dönem
içerisinde çalışma hayatıyla ilgili çok verimli bir dönemi geçirmiş olacağız.
18 önerge verildi bugün ve
7’si muhalefet partileri tarafından verildi, bunları hep birlikte kabul ettik
ve yasa yürürlüğe girdi. Yasa da teknik bir düzenleme olduğu için, gerçekten
anlaşılmasında zorluklar yaşandı çünkü zaman ayırmak gerekiyor idi, araştırma
konusu… Mesela burada bir cümle kullanıldı “1 ile 10 arasında çalışanları
kapsamıyor.” gibi bir ifade kullanıldı, bu doğru değil. “Stajyerleri
kapsamıyor.” doğru değil. “Çırakları kapsamıyor.” doğru değil. Çırakları,
stajyerleri, “1 ile 10” bütün çalışanları, iş akdi çerçevesinde çalışanların
tümünü kapsayan bir düzenleme, tarım çalışanlarını kapsayan bir düzenleme ve bu
yasanın bu noktaya gelişine katkı sağlayan bütün grup başkan vekillerine, bütün
milletvekillerine çok teşekkür ediyorum, yasanın ülkemize hayırlı olmasını
diliyorum. Sağ olun efendim.
Önergeye katılamıyoruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önerge üzerinde
söz isteyen Süleyman Çelebi, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
– Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; tabii, Sayın Bakanın biraz
önce açıkladığı yasalarla ilgili, ileri demokrasinin ne hâle geldiği konusunda
kendi bakış açısından bir değerlendirmesi oldu. Biz, Kamu Çalışanları Yasası
çıkarken de grevli, toplu sözleşme hakkı doğurmayan bu yasanın sonuçta, en son
“Tahkim Kurulu” diye tanımladığımız kurulda bu yasanın ne hâle geleceğini ifade
etmiştik ve sonra işte yüzde 3,5 - yüzde 4 gibi zamlar telaffuz edildi, sonra,
sözüm ona tarafsız aracı Hakem Kurulu yüzde 4-4 yaptı, çalışanları, kamu
çalışanlarını enflasyon altında ezdi. Yine “emeklilik yasası” diye, bizim
“intibak” diye adlandırdığımız yasa yine burada büyük bir tartışmanın sonucu
çıktı ama emeklilere yeni bir kazanım sağlamış değil.
Geçen burada tartışırken,
yine bu saatte tartışıyorduk, bu saatlerden erken bir zamandı; ben dilerim ve
arzularım, yanılmak da isteriz, grup olarak ve kişi olarak da ben yanılmak
isterim; bu yasa denildiği gibi “iş sağlığı” değil bizim açımızdan, ismini ne
koyarlarsa biz hep buna, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu yasaya muhalefet
edenler olarak “İşçi Sağlığı ve İş Yasası” diyeceğiz. (CHP sıralarından
alkışlar) İsmini değiştirirseniz bu değişmiş olmayacak bizim açımızdan. Bu
yasanın uygulamalarından biz mahcup olmayı dileriz. “Ya çok da güzel olmuş.”
noktasına gelindiğinde “Ya iktidar çok güzel bir şey başardı.” diye bu kürsüde
de konuşuruz ama bunun böyle bir şey olmayacağını, bunun bir yaraya merhem
olmayacağını, hem uygulama tarihi itibarıyla hem birçok maddelerinin iki yıl
sonraya, bazılarının bir yıl sonraya yönelmesi nedeniyle ve uygulama tarihi
itibarıyla, bu yasanın böyle, üzerinde davul çalarak, şenlik yaparak “Güzel
reformlar yaptık.” diyebileceğimiz bir yasa olmadığını bir kez daha buradan ifade
ediyorum.
Özür dileyeceğim bir yer
var. Sizlerden değil, burada çalışan arkadaşlarımdan özür diliyorum. Onlar bu
saate kadar çalıştılar.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Ankara) – Biz de çalıştık Sayın
Çelebi.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) –
Hayır efendim, hayır. Biz yarın, yine söylüyorum, biz yarın, beşte de gelsek
kimse bize hesap sormayacak ama onlara yarın gelmezlerse hesap sorulacak. Onun
için, bir kez daha ifade ediyorum, buradaki kavas arkadaşlarımız açısından da
stenograf arkadaşlar açısından da diğer mesai veren arkadaşlar açısından da
bakıldığında, uygulamanın hiç de böyle olmadığını…(AK PARTİ sıralarından
“önergeye gel” sesleri). Böyle kötü bir yasal düzenleme getirirseniz bizim on
defa, bu konuda mücadele etmek, bizim namus borcumuzdur, işçi sınıfına namus
borcumuzdur. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Böyle değil, böyle değil, biz görevimizi yapıyoruz, biz ihanet etmiyoruz! Bizim
işveren kesiminden gelen arkadaşlarımız bile sınıf kimliğinde durdular, emek
ağırlıklı parti kimliğinde durdular, kendi sınıfını değil, emeğin çıkarlarını
burada savundular; onları da ayrıca kutluyorum. O işveren kimliğiyle Cumhuriyet
Halk Partisi saflarında yer alan ama Cumhuriyet Halk Partisi ilkelerini terk
etmeyen arkadaşlarımızı da kutluyorum.
“Bu yasa hayırlı olsun.”
demek isterim ama bu yasa iş kazalarını önlemeyecek, cinayetleri önlemeyecek.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) –
Onun için de bu yasanın bundan sonraki sorumluluğu İktidara ait olacak diyorum.
(AK PARTİ sıralarından “Yürü, yürü!” sesi)
Siz yürüyün, ben bir yere
yürümem.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) –
Beni yürütecek bir şey varsa o da yine millet iradesidir.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın Çelebi,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler...
MUHARREM İNCE (Yalova) –
Önceden olsaydı polis gönderirdi ama milletvekili olduğu için gönderemiyor.
BAŞKAN – Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Önceden olsaydı polisleri gönderirdin dövdürmeye, şimdi o yetkin yok tabii
senin.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
MUHARREM İNCE (Yalova) –
Çağır istersen polisleri. Eski alışkanlığın vardır Sayın Köksal.
BAŞKAN – Böylece ikinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, İç Tüzük’ün 86’ncı
maddesi gereğince oyunun rengini belirtmek için ve lehte olmak üzere söz
isteyen Nurettin Canikli, Giresun Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
– Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ben şunu çok merak
ediyorum: Biraz önce Bakanımız bilgi verdi. Dünyanın 1970’li yıllarda
uygulamaya koyduğu böyle bir içerikli yasal düzenlemeyi biz bugün yapıyoruz.
Yani 1970’te yoktu, 80’de yoktu, 90’lı yıllarda yoktu. Acaba biraz önceki
konuşmalar böyle bir yasanın hayata geçirilmesi için meydanlarda hiç yapıldı
mı? Takip edildi mi, zorlandı mı hükûmetler? Bu konuda görevli, yetkili
arkadaşlar, organizasyonlar, kurum ve kuruluşlar görevlerini gerçekten
layıkıyla bu dönem içerisinde, böyle bir yasanın, modern yasanın çıkmasını
sağlayacak tarzda yerine getirebildiler mi, yerine getirdiler mi? Bugün burada
konuşuluyor. Otuz yıldan beri acaba bu görev gerçek anlamda yerine getirildi
mi?
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
İş Kanunu’nda var.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– Bu sorunun cevabı son derece önemli. Yapması gerekenler de belli bu işi.
Özellikle bu konuda kendilerine görev verilen, görev talep eden ve işçi
kardeşlerimiz tarafından bu amaçla görevlendirilen kişi, kuruluş ve
organizasyonlar bu görevlerini layıkıyla yerine getirdiler mi? Bana göre,
getiremediler. Neden? Çünkü getirebilmiş olsalardı, gerçekten zorlayabilmiş
olsalardı, gerçekten verilen görevi arkalarındaki güçle hayata geçirebilmiş
olsalardı bugün yasalaştıracağımız -inşallah- benzeri bir yasanın çok daha önce
hayata geçmesi gerekirdi. Dolayısıyla burada biraz önceki yapılan o konuşmayı
kusura bakmayın ben çok fazla anlamlı bir konuşma olarak değerlendirmiyorum.
Otuz yıldan beri, daha önce yapılması gereken konuşmalardı bunlar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Hâlbuki, dünyanın 1970’li
yıllarda hayata geçirdiği yasayı şimdi Hükûmetimiz, birlikte elbette yani sonuç
itibarıyla iktidar ve muhalefetiyle yapıyoruz, eksiği olabilir, yanlışı
olabilir ama bütün genel anlamda bakıldığında çok önemli bir ihtiyacı
gideriyor, bu kesin, tartışmasız.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
– Zaman içinde uygulamada göreceğiz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– Yani “Tüm maddeleri olumsuzdur diyebiliyor musunuz?” Siz de diyemiyorsunuz.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
– Olumsuz…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– Dolayısıyla çıkıp burada eksiklerini, size göre eksik olduğunu düşündüğünüz
yerleri ortaya koyabilirdiniz ama bu tasarının bu aşamaya, yasalaşma aşamasına
getirilmesine katkı sağlayan herkese teşekkür etmeniz gerekirdi çünkü şunu
söyleme imkânınız var mı? Yani bu yasa çıkmasa mevcut meri mevzuat bundan daha
iyi mi? Daha mı güzel? İşçilerin daha mı lehine? Bunu söyleyebiliyor musunuz?
Söyleyemiyorsunuz.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
– Yenilik filan getirmiyor bu yasa.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– O zaman daha lehine bir düzenleme yapılmasını nasıl bu kadar… Engelleme
olarak -kusura bakmayın- ben değerlendiriyorum, sabahtan beri bu yapılıyor.
Elbette eleştireceksiniz ona hiç itirazımız olamaz yani bardağın boş tarafını
göreceksiniz, her türlü eleştiriyi elbette yapacaksınız ama bir tür
engellemedir bu yani eksik gördüklerinizi söyleyip daha iyi, sistemi daha iyiye
götüren hususlarla ilgili de kanaatlerinizi ortaya koymak makul ve normal,
olması gereken bana göre tavır buydu. Ama bakın ne yaptınız? Yani öyle garip
öneriler var ki…
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
– Önerilerimiz oydu, önerilerimiz reddedildi.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– Hayır, biraz önce Sayın Bakanımız da söyledi, muhalefetin de biz yedi
önergesini hep birlikte kabul ettik. Sonuçta yasayı yine hep birlikte yaptık
ama bu tavır doğru değil.
Bakın, değerli arkadaşlar,
çok konuşuldu, çok şey söylendi. Zaman dar, ben birkaç rakam vermek istiyorum.
Bakın yani hep söylendi, burada gerçekten altı somut rakamlarla doldurulamayan,
desteklenemeyen birtakım konuşmalar yapıldı ama ben şimdi rakamlarla
konuşacağım, somut, kesin rakamlarla konuşacağım, hiç kimsenin karşı
çıkamayacağı, itiraz edemeyeceği netlikte rakamlarla konuşacağım.
Bakın, iş kazası sayısı
1992-2002 yılları arasında 1 milyon 3 bin 607 iken -yaklaşık on yıla, on yıllık
bir periyoda tekabül eden bir dönem- 2003-2010 arasında 594 bin 232 değerli
arkadaşlar. Neredeyse yarı yarıya düşmüş.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
– Kaç kişi öldü, onu söyleyin?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– Onu da söyleyeyim, onu söyleyeyim.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
– Söyleyin…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
- Tamam, Süleyman Bey, söyleyeyim.
1992-2002 yılları arasında
ölüm sayısı -yine aynı periyot, karşılaştırma anlamlı olsun diye- 12.357,
2003-2010 arasında 8.838.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
– 10.500 rakamını ben vermedim.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
- Elbette bunlar da yüksek ama ciddi anlamda bir düşüşün olduğu hem kaza
sayısında hem ölümde gerçek rakamlarla ortada. Ha, bu da yeterli değil,
hedefimiz daha da bunları aşağı çekmek, çekeceğiz inşallah. Bu yasadan sonra
göreceksiniz, önümüzdeki dönemlerde bunları hep birlikte göreceğiz ve
izleyeceğiz.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
– 10.880 rakamını Bakan verdi.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
- Dolayısıyla gerçek olan bu, gerçek olan bu.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
– Hayır, 10.880’i hiç anlatmadın, Bakan verdi.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
- Bunlar üzerinde konuşmamız gerekiyor. Bunlar reel şeyler yani birtakım
ideolojik şeyler söylenebilir falan ama bunların eğer datalarla, rakamlarla
desteklenmiyorsa çok fazla bir anlamı yok kusura bakmayın. Biz, gerçeklerle
konuşalım.
Yasanın bu noktaya
gelmesinde katkısı olan herkese, gruplarımıza, bürokrat arkadaşlarımıza,
milletvekillerimize teşekkür ediyoruz.
Ülkemize, iş âlemine ve
emek dünyasına hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) –
Oyunuzun rengini açıklamadınız ama!
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Oyunun rengini belirtmek
için ve aleyhte olmak üzere Oğuz Oyan, İzmir Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
OĞUZ OYAN (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye iş sağlığı ve iş güvenliği alanında
tartışmasız bir biçimde Avrupa ve dünyada talihsiz bir şöhrete sahip. Bunun
sıralamasını Bakana bırakıyorum, üçüncü mü, beşinci mi o takdir etsin ama
Avrupa’da ve OECD ülkeleri arasında birinci; bunda hiçbir tartışma yok.
Dolayısıyla, Türkiye’de geçerli olan, tam anlamıyla bir az gelişmiş
kapitalizmden başka bir şey değildir. Şimdi bu, sizin döneminizde, son on
yılına damgasını vurduğunuz döneminizde değişmemiştir. Sizin verdiğiniz, burada
biraz önce Grup Başkan Vekilinin verdiği 8 bin küsur iş kazasında ölüm sayısı,
sizin verdiğiniz rakam 10.804 olarak bir soruya cevaben. Dolayısıyla bu
rakamlarda herhalde bir anlaşmanız gerekecek.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
– Ay farkı olabilir.
OĞUZ OYAN (Devamla) –
Değerli arkadaşlarım, şimdi bir kere bir sorumluluk taşıyorsunuz. 2003 yılında
4857 sayılı İş Yasası burada görüşüldü, ben buradaydım. Bunun beşinci bölümünü
-biraz önce söylemiştim- bu konuya ayırmıştık. Peki, bu yasanın birçok
yönetmeliğinin vesairenin yürürlüğe girmemesi, Danıştay kararlarına rağmen
uygulanmaması kimin sorumluluğuydu? Yani bu yasanın tam anlamıyla yürürlük
kazanmaması, bu dönemde iş kazalarının önlenememesi, çok yüksek oranda iş
kazaları olan bir az gelişmiş ülke olmaya devam etmemiz kimin sorumluluğunda?
Bu düzenlemeyi yaptınız, bu düzenlemeler yapılırken burada eleştirimizi dile
getirdik, kulak asmadınız. Şimdi gene burada eleştiriler getiriyoruz, hiçbir
tanesini kabul etmiyorsunuz. Bu nasıl uzlaşma kültürü? Bu nasıl bir ortak amaç
için yasama organını çalıştırmak? Şimdi burada tabii, ortak amaç olması çok zor
bu konuda, öyle anlaşılıyor çünkü siz tüccar siyasetçisiniz, çünkü siz önce
sermayeden yanasınız. Önce sermayeden yana olduğunuz içindir ki yaptığınız
işçiyle ilgili her düzenleme de önce sermayenin çıkarlarını savunur. İşte
aramızdaki temel fark budur. Dolayısıyla emek kesiminden, emek sömürüsüyle
tıpkı din sömürüsünde olduğu gibi oy alırsınız ama emek aleyhine yasama
yaparsınız. Tabii, arada bunun makyajı olacaktır, elbette yani biraz da işçi
yanlısı gözükmek gerekecektir yani başka türlü ülke yönetilmiyor ama “tüccar
siyaseti” gibi bir tanımla kendisini sermayeden yana konumlayan az sayıda sağ
iktidar vardır dünyada. Bunu ben Nazilerde bile duyduğumu hatırlamıyorum.
Dolayısıyla bu kadar
sermaye yanlısı bir konum üzerinden kendinizi tanımladıktan sonra şimdi Avrupa
Birliğine karşı dostlar alışverişte görsün tasarısını çıkarıyoruz. Olumlu
yanları yok mu, var mı? Efendim, tamam, 50 üstündeki iş yerlerine 50 altını da
aldık ama yani bunların uygulama zamanı ne zaman olacak? Hangi piyasa
mekanizmaları üzerinden kimlere rant sağlanacak? Onları yeniden getirip buraya
iptal ettirecek ya da erteleyecek miyiz, öteleyecek misiniz? Bunları biliyor
muyuz? Yani burada yarı mamul yasa çıkarıyoruz.
Bu yasanın, burada
çıkardığımız yasanın o kırk sekiz maddesi var geçicilerle birlikte, sadece on
üç maddesi bugün yürürlüğe giriyor yani biz yarı mamul bir yasa yapıyoruz
burada. Bu tasarının üç maddesi bir ila iki yıl sonra yürürlüğe girecek, geri
kalanı da altı ay sonra. Bu arada kim öle, kim kala! Kim bilir bu arada önümüze
ne gibi değişiklik tasarıları getireceksiniz, 5018 sayılı Yasa’da olduğu gibi,
bilmem kaç kere belki erteleyeceksiniz. Yani böyle bir tasarıya bizim olumlu oy
vermemiz mümkün değildir. Hiçbir düzeltme olanağı bulamadık ve yürürlüğü bile
sağlayamadık, iş cinayetlerini önleyeceğine inanmıyoruz. O yüzden oyumuzun
rengi kırmızıdır yani rettir.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Oyan.
Tasarının görüşmeleri
tamamlanmıştır.
Tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı ile Erzincan
Milletvekili Muharrem Işık’ın; Meslek Hastalıkları ve İşçi Sağlığı Kanun
Teklifi açık oylama sonucu:
“Kullanılan oy sayısı :
229
Kabul :
215
Ret : 14(x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Özlem
Yemişçi Muhammet
Rıza Yalçınkaya
Tekirdağ Bartın”
Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 20 Haziran 2012 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 03.48
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.