DÖNEM:
24 CİLT: 20 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
101’inci
Birleşim
2 Mayıs 2012 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip
üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Eskişehir Milletvekili
Salih Koca’nın, Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası'na ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Gazi Yerleşkesi'ne
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycı’nın, yeni teşvik sistemi ve Konya'daki yatırımlara ilişkin
gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Isparta Milletvekili S.
Nevzat Korkmaz’ın, toplumlarda sanatın yaşatılması ve sanatçının desteklenmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
2.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, 2/B nedeniyle İstanbul'un bazı ilçelerindeki taşınmazların
rayiç bedellerinin halkı ve yüksek sesle bağıran pazarcılara ceza kesilmesinin
esnafı mağdur ettiğine ilişkin açıklaması
3.- İstanbul Milletvekili
Kadir Gökmen Öğüt’ün, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü ile 6 Mayıs Deniz Gezmiş,
Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idam edilişinin 40'ıncı yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
4.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'ne ilişkin
açıklaması
5.- Adıyaman Milletvekili
Salih Fırat’ın, Adıyaman'da çiftçilerin sulama sorunlarına ilişkin açıklaması
6.- Muş Milletvekili Demir
Çelik’in, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'ne ilişkin açıklaması
7.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Millî Eğitim Bakanlığının Okul Sütü Projesi
kapsamında dağıttığı sütlerden dolayı yaşanan zehirlenme olaylarına ilişkin
açıklaması
8.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana'nın Kozan ilçesine giden bir düğün
minibüsünün Seyhan Irmağı'na düşmesine ilişkin açıklaması
9.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, yeni teşvik sisteminin gıda, tarım ve hizmet sektörünü
kapsamadığına, bu nedenle Kütahya dâhil birçok Anadolu ilinin zarar göreceğine
ve Simav’da yaşanan depreme ilişkin açıklaması
10.- Adana Milletvekili
Muharrem Varlı’nın, Millî Eğitim Bakanlığının Okul Sütü Projesi kapsamında
dağıttığı sütlerden dolayı yaşanan zehirlenme olaylarına ilişkin açıklaması
11.- Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydın’ın, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'ne ilişkin açıklaması
12.- Aydın Milletvekili
Bülent Tezcan’ın, Aydın’da portakal üreticilerinin zor durumda olduğuna ilişkin
açıklaması
13.- Mersin Milletvekili
Ali Öz’ün, Türk Silahlı Kuvvetlerine mensup üst düzey rütbelilere verilen maaş
zammının astsubaylara ve uzman çavuşlara verilmediğine ve Mersin Tekmen’de
tarım ürünlerinin tarlada heba olduğuna ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili
Oktay Vural ve 21 milletvekilinin, hayvancılık sektörünün sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/262)
2.- Adana Milletvekili Ali Halaman ve 21 milletvekilinin, kamyoncu-nakliyeci esnafının
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/263)
3.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Türkiye'de tükenmekte olan su ürünleri
sektörünün, yok olan su ürünlerinin ve okullardan mezun olup da iş bulamayan su
ürünleri mühendislerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/264)
B) Tezkereler
1.- Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan'ın, Nükleer Güvenlik Zirvesi'ne katılmak ve görüşmelerde bulunmak üzere
23-29 Mart 2012 tarihlerinde Güney Kore ve İran'a yaptığı resmî ziyarete
katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/847)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, 15/1/2012
tarihinde Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve arkadaşlarının kamuoyunda
"faili meçhul cinayetler" olarak bilinen cinayetlerin araştırılması
amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 2/5/2012
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun, 18/4/2012
tarihinde Adana Milletvekili Ümit Özgümüş ve
arkadaşlarının 5 Nisan 2012 tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
açıklanan yeni teşvik paketi konusunda vermiş olduğu Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 2/5/2012 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
3.- AK PARTİ Grubunun,
gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin önerisi
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlara Üye Seçimi
1.- (10/236, 237, 238, 239)
esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç'in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
2.- Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180)
3.- Tapu Kanunu ve Kadastro
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunç'un; 3402 Sayılı Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/557, 2/267) (S. Sayısı: 228)
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Zeytinbağı beldesinin adının Tirilye olarak değiştirilmesine ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı İdris Naim Şahin’in cevabı (7/4044) (Ek cevap)
2.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, 2003-2012 yıllarında TBMM Başkanları ile bunlara eşlik eden
milletvekilleri ve bürokratların yurtdışı seyahatlerine ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/5347)
3.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün, Esenyurt’taki bir inşaat şantiyesinde
meydana gelen iş kazasına ve iş kazalarına karşı alınması gereken önlemlere
ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in
cevabı (7/5470)
4.- İstanbul Milletvekili
Erdoğan Toprak’ın, engelli istihdamına ve engellilerin sorunlarına ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/5505)
5.- Bitlis Milletvekili
Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Bitlis’in işsizlik
sorununa ve kalıcı istihdam amacıyla yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/5507)
6.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Gediz’deki Yunuslar Belediyesinde bir araç satışında usulsüzlük
yapıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in
cevabı (7/5530)
7.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Simav depreminden etkilenen vatandaşların vergi ve prim
borçlarının ertelenmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in
cevabı (7/5545)
8.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, K1 yetki belgesi ücretlerine,
K1 yetki belgesi alma
şartlarının değiştirilmesine,
K1 yetki belgesinin
iptalinin yol açtığı sorunların giderilmesine,
İlişkin soruları ve
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı (7/5571),
(7/5572), (7/5573)
9.- İzmir Milletvekili Musa
Çam’ın, PTT Genel Müdürlüğü tarafından alınan araçların il ve ilçelere
dağılımına ilişkin sorusu ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırım’ın cevabı (7/5574)
10.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Bakanlığın eşya ve yük
taşımacılığında çıkardığı mesleki yeterlilik belgelerinin kullanımına ilişkin
sorusu ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
(7/5581)
11.- İstanbul Milletvekili
Aykut Erdoğdu’nun, bazı illerde düzenlenmesi planlanan alışveriş festivallerine
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/5584)
12.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği
anlaşmalarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın
cevabı (7/5632)
13.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, madencilik sektöründe istihdam edilenlere, sektörün sorunlarına
ve denetimine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın cevabı (7/5636)
14.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, 2/B arazilerine ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/5681)
15.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği
anlaşmalarına ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
(7/5709)
16.- Trabzon Milletvekili
Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, FİSKOBİRLİK’e sağlanan Devlet desteğinin
durdurulmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı (7/5729)
17.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, Balıkesir-Çanakkale bölgesindeki çalışmalara ilişkin
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/5772)
18.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, 6111 sayılı Kanun’la borçlarını
yeniden yapılandıran kişilerden bu borçlarını ödeyemeyenlerin borçlarının
yeniden yapılandırılıp yapılandırılmayacağına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek’in cevabı (7/5832)
19.- Gaziantep Milletvekili
Edip Semih Yalçın’ın, Gaziantep’te doğal gaz dağıtımını üstlenen bir firmayla
ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın cevabı (7/5940)
20.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, maden teknikeri unvanının Maden Kanunu ile ilgili yönetmelikte
yer almamasından kaynaklanan mağduriyete ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/5941)
21.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Kandıra’da eskiyen elektrik trafolarının kaldırılmasına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı
(7/5943)
22.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz’ın, 2002’den bu güne benzin fiyatlarına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/5944)
23.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, Uluslararası Manisa Mesir Festivali’ne ayrılan ödeneğin
artırılmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
cevabı (7/5971)
24.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, egzoz emisyon denetimlerinin sıklaştırılmasına ve LNG
otobüsler alınmasına yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/6086)
25.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Körfez’deki kötü koku nedeniyle yaşanan mağduriyete ve
yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın
cevabı (7/6087)
26.- Tekirdağ Milletvekili
Candan Yüceer’in, Çorlu’da bir katı atık bertaraf tesisi kurulacağı iddiasına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı
(7/6088)
27.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Dereköy’de
kurulması planlanan maden işletmesinin çevreye vereceği zarara ilişkin sorusu
ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/6089)
28.- Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlu’nun, İran’dan ve Libya’dan yapılan petrol ithalatına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/6091)
29.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, enerji ve petrol fiyatlarındaki artışa ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/6092)
30.- Manisa Milletvekili
Hasan Ören’in, İran ve Libya’dan petrol ithalat politikasındaki değişikliğe
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı
(7/6093)
31.- Manisa Milletvekili
Hasan Ören’in, elektrik ve doğalgaza yapılan zamlara ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/6094)
32.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Habur Gümrük Kapısında personel ihtiyacına ilişkin
sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/6120)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
14.00’te açılarak sekiz oturum yaptı.
Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlu, bölgemizdeki gelişmeler ve Suriye konusunda gündem dışı açıklamada
bulundu; CHP İstanbul Milletvekili Osman Taney
Korutürk, MHP Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık, AK PARTİ Adana Milletvekili Ömer Çelik grupları
adına, İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel de şahsı adına aynı konuda
görüşlerini belirttiler.
Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun
milletvekillerine,
Ankara Milletvekili
Emrullah İşler, İstanbul Milletvekili Osman Taney
Korutürk’ün şahsına,
İstanbul Milletvekili Osman
Taney Korutürk, Ankara Milletvekili Emrullah İşler’in şahsına,
Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır, Adana Milletvekili Ömer Çelik’in MHP Grubuna,
Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ, Adana Milletvekili Ömer Çelik’in CHP Grubuna,
İstanbul Milletvekili Sırrı
Süreyya Önder, Adana Milletvekili Ömer Çelik’in BDP Grubuna,
Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlu, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın
şahsına,
İzmir Milletvekili Oktay
Vural, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun MHP Grubuna,
Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun şahsına,
Sataşmaları nedeniyle birer
konuşma yaptılar.
İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi,
Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlu,
İstanbul Milletvekili Sırrı
Süreyya Önder’in bazı ifadelerine ilişkin birer açıklamada bulundular.
İstanbul Milletvekili Şirin
Ünal, Pilotlar Günü’ne,
Trabzon Milletvekili Mehmet
Volkan Canalioğlu, Trabzon’un sorunları ve göç konusuna,
Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak, özel idarenin Aydın’ın Çine ilçesine bağlı altı
köyde yaptığı satışlara,
İlişkin gündem dışı birer
konuşma yaptılar.
Bartın Milletvekili
Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 20 milletvekilinin, Amasra Taşkömürü İşletme
Müessesesinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin 500
kelimeden fazla olması nedeniyle özeti (10/259),
Aydın Milletvekili Bülent
Tezcan ve 21 milletvekilinin, yüksek yargılama harçlarının ortaya çıkardığı
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/260),
Bolu Milletvekili Tanju
Özcan ve 24 milletvekilinin, orman köylüleri ve ormancılık kooperatiflerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/261),
Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
İstanbul Milletvekili Haluk
Eyidoğan,
İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel,
Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı,
26 Nisan 1986 tarihinde
Çernobil Nükleer Güç Santralinde meydana gelen kazanın yıl dönümüne;
Trabzon Milletvekili Safiye
Seymenoğlu, Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan
Canalioğlu’nun gündem dışı konuşmasına,
İlişkin birer açıklamada
bulundular.
BDP Grubunun, 6/4/2012
tarihinde Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşlarının
yanlış politikalar nedeniyle ortaya çıkan cari açığın araştırılması amacıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu (869 sıra no.lu),
CHP Grubunun, 16/12/2011
tarihinde Sinop Milletvekili Engin Altay ve arkadaşlarının termik santraller ve
Gerze'de kurulması planlanan termik santralin insan sağlığına, tarıma ve
çevreye vereceği zararların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğu (179 sıra no.lu),
Meclis araştırması
önergelerinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 26/4/2012 Perşembe günlü bugünkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerileri yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının;
1’inci sırasında yer alan
ve görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci
maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),
2’nci sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesi
kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kabul edilen, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı
ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun (1/569) (S.
Sayısı: 180),
Görüşmeleri, Komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
3’üncü sırasında yer alan
ve görüşmeleri yarım kalan, Manisa Milletvekili Uğur Aydemir ve 21
Milletvekilinin; Bazı Kanunlar ile Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin ve 10
Milletvekilinin; Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim
Gök ve Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun ile 5
Milletvekilinin; Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve 8 Milletvekilinin
Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun
(2/476, 2/386, 2/475, 2/482) (S. Sayısı: 223) görüşmeleri tamamlanarak kabul
edildi.
4’üncü sırasında yer alan,
İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat’ın; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in; 5275 Sayılı
“Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun”da
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (2/241, 2/84) (S. Sayısı: 136) yapılan
görüşmelerden sonra kabul edildi.
İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın
CHP Grubuna,
Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi’nin AK PARTİ Grubuna,
İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın
şahsına,
Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi’nin şahsına,
Sataşmaları nedeniyle birer
konuşma yaptılar.
İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın
bazı ifadelerine karşı gösterdiği tepki ve söylediği sözlerden dolayı özür
dilediğine,
Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi’nin bazı ifadelerinden üzüntü duyduğuna,
İlişkin birer açıklamada
bulundular.
Alınan karar gereğince, 2
Mayıs 2012 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime 00.49’da son
verildi.
Sadık
YAKUT |
Başkan
Vekili |
|
Muhammet Rıza YALÇINKAYA Bayram
ÖZÇELİK Özlem YEMİŞÇİ |
Bartın
Burdur
Tekirdağ
|
Kâtip Üye Kâtip Üye Kâtip Üye |
II.- GELEN KÂĞITLAR
No: 136
30 Nisan 2012 Pazartesi
Teklifler
1.- Adana Milletvekili Turgay
Develi'nin; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/524) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
2.- İstanbul Milletvekilleri Celal
Dinçer ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/525) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; Milli Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/04/2012)
3.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt
ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Türkiye Radyo-Televizyon
Kurumu Gelirleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/526)
(Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/04/2012)
4.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt
ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Ceza Muhakemesi
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/527) (Adalet
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/04/2012)
Sözlü
Soru Önergeleri
1.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in,
bir Ergenekon Davası sanığının evinde bulunan CD’ye ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/1624) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/04/2012)
2.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali
Ediboğlu’nun, ülkemizde 2011 yılındaki toplam sağlık giderlerine ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1625) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2012)
3.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, 2003-2012 yılları arasında elektrik sayaçları
mühürlenen ve hakkında icra takibi başlatılan abone sayısı ile son bir yıldaki
kaçak elektrik kullanımına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1626) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/04/2012)
4.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, aile hekimliği muayenelerinden ve emeklilerden
sağlıkta katkı payı alınmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1627) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/04/2012)
5.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, 2003-2012 yılları arasında gerçekleşen elektrik
ve doğal gaz zamlarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1628) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/04/2012)
6.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali
Susam’ın, TÜİK Başkanının bir açıklamasına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1629) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
7.- İstanbul Milletvekili Celal
Dinçer’in, İstanbul’da bir lisede dönem ödevi olarak verildiği iddia edilen bir
kitaba ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1630) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18/04/2012)
8.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, yeni yapılan Elmalı Devlet Hastanesinin
yeterliliğine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1631)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
9.- İstanbul Milletvekili Fatma Nur
Serter’in, Çankaya’da bir ilköğretim okulunun öğretmenler odasında görüntü ve
ses kaydı alındığı iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1632) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
10.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Şırnak ve Elazığ illerine bağlı ilçe ve köylerin sokak aydınlatmasına
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1633) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/04/2012)
11.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan
Canalioğlu’nun, Trabzon’un 2012 Teşvik Planında 3. Bölgeye dahil edilmesinin
hatalı olduğu iddiasına ilişkin Ekonomi Bakanından sözlü soru önergesi (6/1634)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/04/2012)
12.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın, kamu kurum ve kuruluşlarındaki boş engelli kadrolarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1635) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/04/2012)
Yazılı
Soru Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın, Şanlıurfa-Bozova Kaymakamının intiharı ile ilgili bazı iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6392) (Başkanlığa geliş tarihi:
12/04/2012)
2.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in,
MKE’de çalışan işçilerin bir siyasi partiye bilgisi dışında üye yapıldığı
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6393) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/04/2012)
3.- Eskişehir Milletvekili Kazım
Kurt’un, Tepebaşı-Aşağısöğütönü TOKİ siteleri
sakinlerinin sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6394)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/04/2012)
4.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, Diyanet İşleri Türk İslam Birliğinin Köln’de
devam eden cami inşaatına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6395)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/04/2012)
5.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, Diyanet İşleri Türk İslam Birliğinin yurt
dışındaki inşaatlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6396)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/04/2012)
6.- Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk’ün, PKK ile görüşmelerle ilgili bazı beyanlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6397) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/04/2012)
7.- Adana Milletvekili Osman Faruk
Loğoğlu’nun, yurt dışındaki Türk ve Osmanlı mimarisinin korunmasına ve
Kâbe’deki revakların yıkılmasının önlenmesi için yapılan çalışmalara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6398) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2012)
8.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulut’un, açıköğretim ve üniversite sınavlarının bazı
ilçelerde de yapılmasına yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6399) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2012)
9.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, Üsküdar’daki bir cami inşaatı ile ilgili bazı
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6400) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/04/2012)
10.- Kırklareli Milletvekili Mehmet
Siyam Kesimoğlu’nun, Trakya bölgesindeki toprak satışına ve kurulan hayvan
çiftliklerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6401) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16/04/2012)
11.- Tunceli Milletvekili Hüseyin
Aygün’ün, MİT bünyesinde çalıştığı iddia edilen Mahmut Yıldırım’ın
yakalanmasına yönelik çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/6402) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2012)
12.- Ankara Milletvekili Emine Ülker
Tarhan’ın, Türkiye’nin BOP ve GOP çerçevesinde eş başbakanlık görevini
yürüttüğü iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6403)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2012)
13.- Ankara Milletvekili Emine Ülker
Tarhan’ın, engellilerin kamu kurum ve kuruluşlarında istihdamına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6404) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2012)
14.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, Kâbe’deki Osmanlı revaklarının yıkılacağı
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6405) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/04/2012)
15.- Denizli Milletvekili Adnan
Keskin’in, Ziraat Bankasının tarımsal üretim ve besicilik kredisi
kullandırmadaki bir uygulamasına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
yazılı soru önergesi (7/6406) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/04/2012)
16.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
yeni teşvik sistemine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/6407) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2012)
17.- İzmir Milletvekili Erdal Aksünger’in, RTÜK Başkanı ve Başkanvekilinin oturdukları
lojmanlara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi
(7/6408) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/04/2012)
18.- İzmir Milletvekili Erdal Aksünger’in, Basın, Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü
için kiralanan hizmet binasına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/6409) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/04/2012)
19.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Sincan 1 Nolu F
Tipi Cezaevinde avukat görüşme odalarına kamera konulmasına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6410) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/04/2012)
20.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Binici’nin, 6291 sayılı Kanundan yararlanabilecek hükümlülere ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6411) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/04/2012)
21.- Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan’ın, 2002-2012 yıllarında toplumsal olaylarda polise mukavemet
gerekçesiyle ve polis aleyhine açılan davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6412) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2012)
22.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, kamu görevlilerinin sendikalaşma oranına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6413)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2012)
23.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in,
SGK’da son dönemde yapılan atamalara ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6414) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/04/2012)
24.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü bünyesinde çalışan işçilerin sorunlarına
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6415)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2012)
25.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
ülkemizde yabancı gerçek ve tüzel kişilere satılan taşınmazlara ilişkin Çevre
ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6416) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/04/2012)
26.- Tunceli Milletvekili Hüseyin
Aygün’ün, İstanbul’da arsa tahsis bedeli ödenen bazı parsellerin hak
sahiplerine ikinci kez satılmasından kaynaklanan mağduriyete ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6417) (Başkanlığa geliş tarihi:
16/04/2012)
27.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın, AİHM’ye açılan davalara ve bunların sonucu ödenen tazminatlara
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6418) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/04/2012)
28.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik
Çirkin’in, İsrail’in Kırıkhan mevkiinde bulunan askeri tesislere casus amaçlı
insansız hava aracı gönderdiği iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6419) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2012)
29.- Eskişehir Milletvekili Kazım
Kurt’un, Bursa Eskişehir Bilecik Kalkınma Ajansının Eskişehir’deki
faaliyetlerine ilişkin Ekonomi Bakanından yazılı soru önergesi (7/6420)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/04/2012)
30.- Eskişehir Milletvekili Kazım
Kurt’un, yatırım destek ofislerine ilişkin Ekonomi Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6421) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/04/2012)
31.- Adana Milletvekili Ümit Özgümüş’ün, illerin ve bölgelerin sosyo-ekonomik
gelişmişlik sıralaması çalışmasına ilişkin Ekonomi Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6422) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/04/2012)
32.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
yeni teşvik sistemine ilişkin Ekonomi Bakanından yazılı soru önergesi (7/6423)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2012)
33.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğüne bağlı Bor İşletmelerinde çalışan
taşeron firma işçilerinin bazı sorunlarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6424) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2012)
34.- Van Milletvekili Nazmi Gür’ün, Van
depremi sonrasında gelen elektrik faturaları nedeniyle yaşanan mağduriyete
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6425)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2012)
35.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Tarımsal Yayımı Geliştirme Projesi kapsamında
yapılacak personel alımına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6426) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2012)
36.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
yeni teşvik sisteminde tüm gıda ve tarımsal yatırımların destek kapsamı dışında
bırakılmasına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6427) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2012)
37.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulut’un, zeytinyağı desteklemelerine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6428) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2012)
38.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulut’un, zeytin alanlarının tahrip edilmemesi ve korunması için alınan
önlemlere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6429) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2012)
39.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Binici’nin, Şanlıurfa Merkez’e bağlı bir köyde yaşanan sorunlara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6430) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/04/2012)
40.- Kırklareli Milletvekili Mehmet
Siyam Kesimoğlu’nun, Erzurum’da yaşanan bir olaya ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6431) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2012)
41.- İstanbul Milletvekili Melda
Onur’un, Suriyeli mülteciler için kurulan kamplara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6432) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2012)
42.- İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil’in, İstanbul
Belediyesi Şehir Tiyatroları Yönetmeliğinde yapılan değişikliğe ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6433) (Başkanlığa geliş tarihi:
16/04/2012)
43.- Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan’ın, 2002-2012 yılları arasında toplumsal olaylar nedeniyle gerçekleşen
gözaltı ve soruşturmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6434) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2012)
44.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları
Yönetmeliğinde yapılan değişikliklere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6435) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2012)
45.- İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil’in, İstanbul
Belediyesi Şehir Tiyatroları Yönetmeliğinde yapılan değişikliğe ilişkin Kültür
ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6436) (Başkanlığa geliş tarihi:
16/04/2012)
46.- Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet
Gümüş’ün, üstün zekâlı ve yetenekli bireylerin eğitimine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6437) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/04/2012)
47.- İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncel’in, ataması yapılmayan öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6438) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/04/2012)
48.- Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan’ın, Bakanlığa bağlı okullardaki kooperatif ve kantinlere ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6439) (Başkanlığa geliş tarihi:
16/04/2012)
49.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulut’un, öğretmen atamalarına ve atanamayan öğretmenlerin mağduriyetine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6440) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/04/2012)
50.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulut’un, Milli Eğitim Müdürlükleri Yönetmeliğinde yer alan eğitim
denetmenleriyle ilgili bir hükme ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6441) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2012)
51.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulut’un, öğretmenlerin ders saatleri içeresinde proje ve zorunlu toplantılara
katılması nedeniyle derslerin boş geçmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6442) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2012)
52.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, 666 Sayılı KHK sonrası farklı ek tazminat ödenen
personele ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6443)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2012)
53.- Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk’ün, Akdeniz’de ABD, İsrail ve Yunanistan’a ait kuvvetlerin yaptığı ortak
tatbikata ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6444)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2012)
54.- Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk’ün, Kürecik Radar İstasyonuna İsrailli personelin atandığı iddialarına
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6445) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16/04/2012)
55.- Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk’ün, Doğu Akdeniz’de ABD ile İsrail tarafından gerçekleştirilen
tatbikatla ilgili İsrail’de yayın yapan bir haber sitesinde yayınlanan habere
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6446) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16/04/2012)
56.- Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk’ün, Anadolu Kartalı Tatbikatında Türk savaş uçaklarının ABD tarafından
izlenip izlenmediğine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6447) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2012)
57.- Eskişehir Milletvekili Kazım
Kurt’un, DSİ’nin son on yıl içinde Eskişehir’de yaptığı ihalelere ilişkin Orman
ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6448) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/04/2012)
58.- Eskişehir Milletvekili Kazım
Kurt’un, Orman Bölge Müdürlüğünün son on yıl içinde Eskişehir’de yaptığı
ihalelere ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6449)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/04/2012)
59.- İstanbul Milletvekili Erdoğan
Toprak’ın, orman yangınlarına ve orman yangınları ile mücadeleye ilişkin Orman
ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6450) (Başkanlığa geliş tarihi:
16/04/2012)
60.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in,
ülkemizdeki hemşire açığına ve sözleşmeli hemşire uygulamasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6451) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2012)
61.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel’in, merkez ve taşra teşkilatında çalışan personele ve nakillerine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6452) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/04/2012)
62.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, Kocaeli-Beylikbağı’na sağlık merkezi
yapılıp yapılmayacağına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6453)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2012)
63.- Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan’ın, 2002-2012 yılları arasında toplumsal olaylarda yaşanan ölüm ve
yaralanmalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6454)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2012)
64.- Eskişehir Milletvekili Kazım
Kurt’un, Devlet Demir Yollarının son on yıl içinde Eskişehir’de yaptığı
ihalelere ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6455) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/04/2012)
65.- Eskişehir Milletvekili Kazım
Kurt’un, Karayolları 4. Bölge Müdürlüğünün son on yıl içinde Eskişehir’de
yaptığı ihalelere ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6456) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/04/2012)
66.- Manisa Milletvekili Hasan Ören’in,
Soma’da yurtiçi taşıma yetki belgesinin verilmemesine ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/6457) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13/04/2012)
67.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulut’un, PTT şubelerinin güvenliğine ve işlemlerde kredi kartı kullanımına
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6458) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2012)
68.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel’in, 2012’nin ilk üç ayında kurulan ve tasfiye edilen şirket sayısına
ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6459) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16/04/2012)
69.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
ülkemizde evlilik yaşının yükseldiği ve erken boşanmaların arttığı iddialarına
ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6460)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2012)
70.- İstanbul Milletvekili Gürsel
Tekin’in, yurt dışından ithal edilen araçlardan alınan özel tüketim vergisine
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6461) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/04/2012)
Süresi
İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
İstanbul’da deprem için belirlenen toplanma ve çadır kurma alanlarında
alışveriş merkezleri ve lüks siteler bulunduğu iddiasına ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4860)
2.- Aydın Milletvekili Bülent
Tezcan’ın, Afganistan’da bulunan Türk askerlerine ve Kabil’de düşen Türk
helikopterine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5467)
3.- İstanbul Milletvekili Osman Oktay
Ekşi’nin, bir bakan hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/5468)
4.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, kamu kurum ve kuruluşlarına ait internet
sitelerinden Atatürk’ün resimlerinin ve bazı sözlerinin kaldırıldığı
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5471)
5.- Adıyaman Milletvekili Salih
Fırat’ın, Afganistan’da düşen Türk helikopterine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/5472)
6.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın, Şanlıurfa-Bozova’daki bazı köylerin ulaşım sorunlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5473)
7.- Tokat Milletvekili Orhan Düzgün’ün,
Suriyeli mülteciler için kurulan kamplara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/5474)
8.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik
Çirkin’in, Hatay’da meydana gelen heyelana ve Hatay esnafının sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5477)
9.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulut’un, Milli Eğitim Bakanlığının uygulamalarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/5478)
10.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
Suriye sınırında bir tampon bölge oluşturulacağı iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5479)
11.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
CIA Başkanının ülkemizi ziyareti ve ardından yaşanan gelişmelere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5480)
12.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Uludere köylülerinin bir klip çalışmasında yer
almamaları için baskı yapıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/5481)
13.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, Türkiye-Suriye ilişkilerine ve Suriyeli
sığınmacılara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5482)
14.- Kırklareli Milletvekili Mehmet
Siyam Kesimoğlu’nun, Amerika’da yapıldığı iddia edilen bir görüşmeye ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/5483)
15.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
2002-2012 yılları arasında Türkiye’nin iç ve dış borç stoklarına ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/5485)
16.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
MİT heyeti ile PKK yöneticileri arasında yapıldığı iddia edilen gizli görüşmelere
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/5486)
17.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan
Köktürk’ün, Mardin’de iptal edilen kadınların istihdama katılımı konulu panele
ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5493)
18.- Tekirdağ Milletvekili Emre
Köprülü’nün, çadırlarda yaşayan Roman vatandaşlara ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5494)
19.- Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün,
sosyal yardımlarda yaşanan sıkıntılara ve Adana’da yaşanan bir olaya ilişkin
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5495)
20.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
Karaman’da kurulacak olan çimento fabrikası ve klinker tesisine ilişkin Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/5496)
21.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulu’nun, Teknoloji Geliştirme Bölgelerine ilişkin Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/5497)
22.- Manisa Milletvekili Hasan Ören’in,
Turgutlu OSB’de bir firmaya tahsis edilen parsel ile ilgili iddialara ilişkin
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/5498)
23.- Manisa Milletvekili Hasan Ören’in,
Turgutlu OSB’de bir parselin tahsisiyle ilgili iddialara ilişkin Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/5499)
24.- Manisa Milletvekili Hasan Ören’in,
Turgutlu OSB’de bir parselin tahsisiyle ilgili iddialara ilişkin Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/5500)
25.- Manisa Milletvekili Hasan Ören’in,
Turgutlu OSB’de bir firmaya tahsis edilen parsel ile ilgili iddialara ilişkin
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/5501)
26.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel’in, sağlık hizmet sunucularına yapılan usulsüz ödeme iddialarına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5502)
27.- Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk’ün, iş kazalarına karşı alınması gereken önlemlere ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5503)
28.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi
Baydar’ın, inşaat sahalarında çalışan işçilerin iş güvenliğine ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5504)
29.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, yatılı ve burslu öğrencilerin sağlık ve tedavi
hizmetlerinin SGK’ye devri sonucu yaşanan sorunlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5506)
30.- Eskişehir Milletvekili Kazım
Kurt’un, Eskişehir’e yapılan ve yapılacak yatırımlara ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5520)
31.- Eskişehir Milletvekili Kazım
Kurt’un, köylerin bazı sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5521)
32.- Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak’ın, çiftçilere yapılan destekleme ödemelerine
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5522)
33.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, 2011 yılı büyükbaş hayvan desteklemelerine
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5523)
34.- Adıyaman Milletvekili Salih
Fırat’ın, sözleşme fazlası tütünlerin satış şartlarına ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5524)
35.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
toprak reformu ve tarla içi geliştirme hizmetlerine yönelik çalışmalara ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5525)
36.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
bazı bölgelerde tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin gerilediği iddialarına
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5526)
37.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
tarımsal yatırım ve desteklemelerde iller arasında ayrımcılık yapıldığı
iddialarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5527)
38.- İstanbul Milletvekili Erdoğan
Toprak’ın, bal üretimi, ithalatı ve arı ölümlerine ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5528)
39.- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu’nun, Osmaniye Ticaret ve Sanayi Odasıyla ilgili
iddialara ve yapılan idari işlemlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5529)
40.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi
Baydar’ın, 2011 yazından bu yana ele geçirilen kaçak içki miktarına ve bu
konuda alınan önlemlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5531)
41.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi
Baydar’ın, terör örgütü tarafından kaçırılan bir polis memurunun maaşının
kesildiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5532)
42.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi
Baydar’ın, PKK terör örgütü tarafından kaçırılan vatandaşlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5533)
43.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi
Baydar’ın, Sivas’ta yaşanan olaylarla ilgili davanın zamanaşımına uğramasını
protesto edenlere müdahale edilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5534)
44.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Nevruz kutlamalarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5535)
45.- Kırklareli Milletvekili Mehmet
Siyam Kesimoğlu’nun, bir kişinin gözaltında şiddete maruz kaldığı iddialarına
ve 2002-2012 yılları arasında karakollarda meydana gelen şiddet olaylarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5536)
46.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, 2002-2012 yılları arasında kullanılan ve stokta
bulunan gaz bombası ve biber gazlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5537)
47.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, Gaziantep’teki bazı evlerin işaretlendiği
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5538)
48.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
Bakanlık bünyesinde özürlü kadrosunda çalışan fakülte ve yüksekokul mezunu
personele ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5540)
49.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, akaryakıt üzerinden alınan KDV ve ÖTV
miktarlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5541)
50.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, araç satışlarında alınan KDV ve ÖTV
miktarlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5542)
51.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulut’un, yüksek vergi oranlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5543)
52.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
Simav depreminde görev yapan ve deprem bölgesinde çalışan kamu görevlilerinin
mağduriyetine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5544)
53.- Tekirdağ Milletvekili Bülent
Belen’in, sağlık meslek liselerinde görevli öğretmenlerin ilave eğitim öğretim
tazminatı almasına yönelik çalışmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5546)
54.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, ders kitaplarının yazımındaki usulsüzlük iddialarına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5547)
55.- Aydın Milletvekili Metin Lütfü
Baydar’ın, Kırklareli’nde bir ilköğretim okulunda yaşandığı iddia edilen
cezalandırmaya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5548)
56.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi
Baydar’ın, 2002-2012 yılları arasında okullarda meydana gelen taciz olaylarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5549)
57.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van’da deprem sonrasında öğrencilerin
yaşadığı mağduriyete ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5550)
58.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Sivas Cumhuriyet Üniversitesinde öğrenciler
arasında yaşanan bazı olaylara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5551)
59.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
Kütahya’daki bir lisenin pansiyon ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5552)
60.- Eskişehir Milletvekili Kazım
Kurt’un, Konya’da meydana gelen uçak kazalarına ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5553)
61.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, bir askerin ölümüne ve 1990-2012 yılları
arasında Bitlis’te meydana gelen intihar vakalarına ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5554)
62.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, bir askerin ölümüne ve son 20 yıl içinde
TSK’da meydana gelen intihar vakalarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5555)
63.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın, Şanlıurfa-Bozova’daki bazı köylerin su sorununa ilişkin Orman ve Su
İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5557)
64.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulu’nun, Özel İşlem Vergisinin kaldırılacağı yönündeki açıklamasına
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5570)
65.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, duble yolların yapımına ve bu yollardaki
bozulmalara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5575)
66.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Bitlis Havaalanının yapımına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/5576)
67.- Adıyaman Milletvekili Salih
Fırat’ın, Göksu Köprüsünün yeniden yapılması ya da güçlendirilmesine ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/5577)
68.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan
Köktürk’ün, Devrek-Yeniçağa arasındaki duble yolda yaşanan sorunlara ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/5578)
69.- İstanbul Milletvekili Sabahat Akkiray’ın, Bakanlığa bağlı bazı işletmelerin VIP
salonlarında bulundurulan gazetelere ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5579)
70.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali
Ediboğlu’nun, kamyoncu esnafının ekonomik zorluklar nedeniyle yaşadığı
mağduriyete ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5580)
71.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
Suriye sınırında bir tampon bölge oluşturulacağı iddialarına ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5583)
72.- İstanbul Milletvekili Aykut
Erdoğdu’nun, bazı illerde düzenlenmesi planlanan alışveriş festivallerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5585)
No: 137
2 Mayıs 2012 Çarşamba
Tasarılar
1.- Gümrük İşbirliği
Konseyinin Gümrük İşbirliği Konseyini Kuran Sözleşmede Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Tavsiye Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı (1/608) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/04/2012)
2.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Tarımsal İşbirliği Konulu
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/609)
(Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/04/2012)
3.- Türkiye Cumhuriyeti
Milli Savunma Bakanlığı ile Birleşik Arap Emirlikleri Silahlı Kuvvetleri Genel
Karargahı Arasında Savunma Sanayi İş Birliği Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/610) (Milli Savunma ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/04/2012)
Teklifler
1.- İzmir Milletvekili Musa
Çam'ın; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/528)
(Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; Adalet ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/03/2012)
2.- İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer'in; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/529) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2012)
3.- Cumhuriyet Halk Partisi
Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Terörle
Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/530) (İçişleri
ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
4.- Tekirdağ Milletvekili
Emre Köprülü ve Konya Milletvekili Atilla Kart'ın; 5682 Sayılı Pasaport
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/531) (İçişleri
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
5.- İstanbul Milletvekilleri
Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Hukuk Muhakemeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/532) (Adalet Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/04/2012)
6.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır'ın; Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/533) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; Milli Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/04/2012)
7.- Cumhuriyet Halk Partisi
Grup Başkanvekili Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin; 1111 Sayılı Askerlik
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/534) (Milli Savunma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/04/2012)
8.- İstanbul Milletvekili
Sedef Küçük'ün; 394 Sayılı Hafta Tatili Hakkında
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/535) (İçişleri
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/04/2012)
9.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal'ın; Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/536) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24/04/2012)
10.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal'ın; Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/537) (Adalet ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/04/2012)
11.- İzmir Milletvekili
Oğuz Oyan'ın; İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/538) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/04/2012)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Başbakanlık Yatırım ve Tanıtım Ajansı ile ilgili
bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6462) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/04/2012)
2.- İstanbul Milletvekili
İhsan Özkes’in, ahıra dönüştürülen cami bulunup
bulunmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6463) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18/04/2012)
3.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkan’ın, önlisans mesleki eğitim
mezunlarının kısa dönem askerlik uygulamasından faydalanmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6464) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
4.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkan’ın, Karaçal Barajında oluşan
çatlaklara ve aynı mevkide bulunan mermer ocağının yol açtığı olumsuzluklara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6465) (Başkanlığa geliş tarihi:
18/04/2012)
5.- İstanbul Milletvekili
İhsan Özkes’in, Fatih Sultan Mehmet namazgah
minberine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6466) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/04/2012)
6.- Hatay Milletvekili
Hasan Akgöl’ün, üretim girdi maliyetlerinin artması nedeniyle çiftçilerin
yaşadıkları sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6467)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
7.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Çanakkale Yenice-Balıkesir Gönen
karayoluna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6468) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/04/2012)
8.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, Abdal Musa Türbesinin yakınlarında
madencilik faaliyetlerine izin verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6469) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
9.- Çanakkale Milletvekili
Ali Sarıbaş’ın, Türk Silahlı Kuvvetlerine yapıldığı iddia edilen maaş zammına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6470) (Başkanlığa geliş tarihi:
18/04/2012)
10.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, Seydişehir’de aşırı yağış ve don nedeniyle çiftçilerin
mağduriyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6471) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18/04/2012)
11.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Anadolu Ajansının internet
sitesinden kurucusunun Mustafa Kemal Atatürk olduğu ibaresinin kaldırılmasına
ve Ajansın yönetimi ile ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6472) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
12.- Çanakkale Milletvekili
Mustafa Serdar Soydan’ın, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarına ve
yapılan yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6473)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
13.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, bir hükümlünün yabancı bir ülkeye iltica etme girişimlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6474) (Başkanlığa geliş tarihi:
18/04/2012)
14.- İstanbul Milletvekili
İhsan Özkes’in, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından
bastırılan kitaplara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6475)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
15.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran’ın, 2004 ve 2012 yıllarında yaptığı açıklamalarda çelişki olduğu
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6476) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/04/2012)
16.- Tekirdağ Milletvekili
Faik Öztrak’ın, dördüncü yatırım teşvik paketine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6477) (Başkanlığa geliş tarihi:
18/04/2012)
17.- Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akova’nın, Kaz Dağlarında maden aranması için verilen izinlere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6478) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/04/2012)
18.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, protesto eylemlerine katılan öğrencilere
uygulanan yaptırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6479)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/04/2012)
19.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkan’ın, okullarda uygulamaya başlanacak olan okul sütü
projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6480) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/04/2012)
20.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, özelleştirilen şeker fabrikaları
için tespit edilen bedellere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6481)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/04/2012)
21.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, özelleştirilen şeker fabrikaları
için yapılan ihalelerle ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6482) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/04/2012)
22.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, kamu kurum ve kuruluşlarında özürlü
istihdamına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6483) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/04/2012)
23.- İstanbul Milletvekili
İhsan Özkes’in, partisinin genişletilmiş il
başkanları toplantısında söylediği bazı sözlere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6484) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/04/2012)
24.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, engellilerin istihdamı ve istihdam verilerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6485) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/04/2012)
25.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Dikmen Vadisinde gecekondu yıkımı sırasında polisin orantısız
güç uyguladığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6486)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/04/2012)
26.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Güney Marmara Bölgesi için
yapılacak sanayi, tarım ve turizm yatırımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6487) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/04/2012)
27.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, Güney Kıbrıs Rum Kesiminin Doğu Akdeniz’de petrol ve doğal gaz
aramasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6488) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/04/2012)
28.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, köprü ve üstgeçitlerin denetimine ve Çaycuma’da yaşanan
felaketin sorumlularına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6489)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/04/2012)
29.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, yeni eğitim sistemi ile ilgili farklı açıklamalara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6490) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/04/2012)
30.- Antalya Milletvekili
Osman Kaptan’ın, Anadolu Ajansının resmi web sitesinden, kurucusunun Mustafa
Kemal Atatürk olduğu ibaresinin kaldırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6491) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/04/2012)
31.- Balıkesir Milletvekili
Gürkut Acar’ın, Ankara Radyosu yöneticileri ile
ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı
soru önergesi (7/6492) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
32.- İzmir Milletvekili
Oğuz Oyan’ın, Diyarbakır Vakıflar Bölge Müdürlüğünün
bazı yapım, onarım ve restorasyon işi ihalesinde usulsüzlük bulunduğu
iddialarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi
(7/6493) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
33.- İstanbul Milletvekili
Erdoğan Toprak’ın, kamu spotu reklamları ile ilgili bazı iddialara ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/6494)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/04/2012)
34.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, bankalarda işlem sıra numarası alınırken bankanın kartına
sahip müşterilere öncelik verilmesi uygulamasının yasal dayanağına ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/6495) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/04/2012)
35.- Bursa Milletvekili
Sena Kaleli’nin, belediyelerin iç ve dış borçlarına ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/6496) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/04/2012)
36.- Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlu’nun, Balyoz Davası ile ilgili bazı kanıtlar hakkındaki inceleme
raporuna ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6497) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/04/2012)
37.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, Genelkurmay Karargâhında yapılan hakimler ile savcıların
katıldığı bir brifinge ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6498)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/04/2012)
38.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, 2002-2012 yılları arası yurtiçi ve yurtdışında görevlendirme
yapılan hakim ve savcılara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6499) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/04/2012)
39.- İzmir Milletvekili
Rıza Türmen’in, ulusal mevzuatın Avrupa Konseyi
Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi ile
uyumlaştırılmasına yönelik çalışmalara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6500) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
40.- Bursa Milletvekili
Sena Kaleli’nin, başta kadınlara yönelik olanlar olmak üzere son on yıllık
sosyal kamu harcamalarının GSYİH’ye oranına ilişkin
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6501) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18/04/2012)
41.- Denizli Milletvekili
Adnan Keskin’in, sosyal yardımlaşma fonu hesaplarına ve yapılan bir konferansa
ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6502)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/04/2012)
42.- İstanbul Milletvekili
Süleyman Çelebi’nin, tekstil sektöründe iflas eden şirketlere ve işsiz kalan
işçilerin mağduriyetine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6503) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
43.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, Sağlık Uygulama Tebliğinde çölyak
hastalarının kullandığı gıdaların bir kısmının geri ödeme listesinden
çıkartılmasından kaynaklanan mağduriyete ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6504) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
44.- İstanbul Milletvekili
Süleyman Çelebi’nin, sinema ve televizyon sektöründe çalışanların sorunlarına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6505)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
45.- İstanbul Milletvekili
Süleyman Çelebi’nin, işçilerin sendikal haklarının engellendiği iddiasına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6506)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/04/2012)
46.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, 657 Sayılı DMK’da ve emeklilik
sürelerinde değişiklik yapılacağı iddialarına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6507) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/04/2012)
47.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel’in, Zonguldak-Çaycuma’da Filyos Deresi
üzerindeki bir köprüde meydana gelen kazaya ve HES inşaatlarının olumsuz
etkilerine ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6508)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/04/2012)
48.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, Elmalı Devlet Hastanesinin yeri
karşılığında yeni bir hastane yapılmasına ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6509) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
49.- Bitlis Milletvekili Husamettin Zenderlioğlu’nun,
Bitlis’in Zeydan Mahallesinde meydana gelen heyelana ve alınan tedbirlere
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6510)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/04/2012)
50.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Dursunbey’deki bir kömür madeni
sahasının kimyasal atık tesisine dönüştürüleceği iddiasına ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6511) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/04/2012)
51.- İstanbul Milletvekili
Müslim Sarı’nın, Maltepe sahili düzenleme çalışmalarına ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6512) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/04/2012)
52.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Niğde-Akkaya Barajında yaşanan kirliliğe ilişkin Çevre ve
Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6513) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/04/2012)
53.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Seyitömer Termik Santralinin
özelleştirileceği iddiasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6514) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/04/2012)
54.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, EÜAŞ Genel Müdürlüğüne bağlı işletmelerdeki taşeron işçilerin
sorunlarına ve sözleşmeleriyle ilgili usulsüzlük iddialarına ilişkin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6515) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/04/2012)
55.- İzmir Milletvekili
Alaattin Yüksel’in, elektriğe yapılan zamlara ve Elektrik Piyasası Dengeleme ve
Uzlaştırma Yönetmeliği ile ilgili sorunlara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6516) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
56.- Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akova’nın, doğalgazla elektrik üretimine ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6517) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/04/2012)
57.- İstanbul Milletvekili
Müslim Sarı’nın, Beykoz’da çocuk parklarına ve yeşil alanlara BAZ istasyonları
kurulacağı iddialarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6518) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/04/2012)
58.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Van’da depremzedelere kesilen yüksek miktarlı elektrik
faturalarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6519) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/04/2012)
59.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, KYK’da
bir şiir dinletisine katılım konusunda memurlara baskı yapıldığı iddialarına
ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/6520) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18/04/2012)
60.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, son on yılda çeşitli disiplin cezalarına
çarptırılan üniversite öğrencilerine ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6521) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/04/2012)
61.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, hayvansal jelatin ithalatına ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6522) (Başkanlığa geliş tarihi:
17/04/2012)
62.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkan’ın, TİGEM’in damızlık yetiştirme kapasitesine ve merinos
koyunu yetiştiriciliğinin desteklenmemesine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6523) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
63.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Hilal Kaplan’ın, ihraç edilen sebze ve narenciye ürünlerinin denetimine
ve Rusya tarafından iade edilen ürünlere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6524) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
64.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Susam’ın, tarımsal ilaçların emsal olarak ruhsatlandırılması
uygulamasına ve ihraçtan iade gıdaların yurtiçi tüketiminin önlenmesine ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6525) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18/04/2012)
65.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane’nin, Kars’ta tarım ve hayvancılığın
desteklenmesine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6526) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
66.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane’nin, Kars Doğu Sınır Kapısının ne
zaman açılacağına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6527) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
67.- İstanbul Milletvekili
Müslim Sarı’nın, Esnaf ve Sanatkârlar Kooperatifleri yönetim kademesinde
bulunanların özlük haklarına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6528) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/04/2012)
68.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, belediye sınırları içerisinde kalan mahalle
muhtarlıklarının kaldırılacağı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6529) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/04/2012)
69.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Simav-Bahtıllı Belediyesi ile ilgili
yolsuzluk iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6530)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
70.- Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlu’nun, uzman erbaş ve uzman jandarmaların sorunlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6531) (Başkanlığa geliş tarihi:
17/04/2012)
71.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, Çukurova Üniversitesine ait bir alana polisin
girmesine ve zor kullanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6532) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
72.- Antalya Milletvekili
Yıldıray Sapan’ın, PKK terör örgütü tarafından esir alınan vatandaşlara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6533) (Başkanlığa geliş tarihi:
18/04/2012)
73.- İstanbul Milletvekili
Erdoğan Toprak’ın, ülkemizde ateşli silah kullanımı nedeniyle yaşanan
mağduriyete ve alınan önlemlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6534) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
74.- İstanbul Milletvekili
Melda Onur’un, Büyükçekmece’de bir mahallenin güvenlik sorunlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6535) (Başkanlığa geliş tarihi:
18/04/2012)
75.- Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Binici’nin, BDP milletvekillerinin dinlendiği iddiasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6536) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/04/2012)
76.- Hatay Milletvekili
Mehmet Ali Ediboğlu’nun, PKK terör örgütü tarafından kaçırılan bazı
vatandaşlarımıza ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6537)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/04/2012)
77.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, protesto eylemlerine katılan öğrencilere
uygulanan yaptırımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6538) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/04/2012)
78.- Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlu’nun, Giresun Valiliğinin güvenlik amacıyla zorunlu
kamera sistemi kurulması kararına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6539) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/04/2012)
79.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında atanan üst düzey bürokratlara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6540) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/04/2012)
80.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, İstanbul’da bir film çekimi sırasında tarihi mekanların zarar
görmesine ve ilgili izinlerin alınıp alınmadığına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6541) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
81.- Batman Milletvekili
Ayla Akat Ata’nın, Mor Kiryakus Manastırı’nın
restorasyon çalışmalarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6542) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
82.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürk’ün, Filyos Antik Kenti kazısına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6543) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19/04/2012)
83.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Başbakana ve bakanlara verilen hediyelere ve Rüşvet ve
Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun uygulamasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6544) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/04/2012)
84.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, kapalı alanlarda tütün kullanımına kesilen para cezalarına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6545) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/04/2012)
85.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Nisan 2012’de yapılan
YGS’deki bir sorunun yanlış olduğu iddiasına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6546) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/04/2012)
86.- Adana Milletvekili Ali
Halaman’ın, kademeli eğitim ve öğretim sisteminin
uygulanmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6547)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/04/2012)
87.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Ayvalık İlçe Milli Eğitim
Müdürlüğünün ilçedeki tüm öğretmenlere uyarı yazısı göndermesine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6548) (Başkanlığa geliş tarihi:
18/04/2012)
88.- İstanbul Milletvekili
Fatma Nur Serter’in, Sincan Anadolu İmam Hatip Lisesinde yaşandığı iddia edilen
bazı olaylara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6549)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
89.- Batman Milletvekili
Ayla Akat Ata’nın, Mustafa Kemal Üniversitesinde öğrencilerin bir banka ile
anlaşma yapmaya zorlandığı iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6550) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
90.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürk’ün, boşaltılan Çaycuma Lisesinin akıbetine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6551) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/04/2012)
91.- Adana Milletvekili Ali
Halaman’ın, Suriye sınırında tampon bölge ve barış
koridoru kurulacağı iddiasına ve mayınların temizlenmesine ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6552) (Başkanlığa geliş tarihi:
17/04/2012)
92.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Seyitömer Termik Santralinin
özelleştirileceği iddiasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6553) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/04/2012)
93.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel’in, çölyak hastalarının askerlik hizmeti
sırasında yaşadıkları sorunlara ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6554) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
94.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Seyhan Kavşak Sondaj Kampının heyelan riski taşıyan
bir bölgede bulunduğu iddiasına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6555) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/04/2012)
95.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Balıkesir’deki sulama projelerinin
sorunlarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6556)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
96.- Muş Milletvekili Demir
Çelik’in, Muş Ovasında nehir taşkınları nedeniyle yaşanan mağduriyete ve alınan
önlemlere ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6557)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
97.- Muğla Milletvekili
Nurettin Demir’in, Orman Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan bir genelgeye
ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6558) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19/04/2012)
98.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Eser Danışoğlu’nun, Bern Sözleşmesine aykırı
olarak bazı hayvan türlerinin bazı özel parklarda kullanılmasına ilişkin Orman
ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6559) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/04/2012)
99.- Bursa Milletvekili
Turhan Tayan’ın, Doğancı Barajını kirleten mermer ve taş ocaklarına ilişkin
Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6560) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/04/2012)
100.- İstanbul Milletvekili
Kadir Gökmen Öğüt’ün, Melen Suyu Projesine ilişkin Orman ve Su İşleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6561) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/04/2012)
101.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, doku nakli ameliyatı sırasında bir hastanın hayatını
kaybetmesi ile ilgili soruşturma yapılıp yapılmadığına ve doku nakli ile ilgili
mevzuata ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6562) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/04/2012)
102.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydar’ın, şiddete maruz kalan sağlık çalışanlarına ve alınan
önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6563) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18/04/2012)
103.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şeker’in, şiddete maruz kalan doktor ve diğer sağlık
çalışanlarına ve bu konuda alınması gereken önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6564) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
104.- Bitlis Milletvekili Husamettin Zenderlioğlu’nun,
Bitlis-Hizan’da sağlık hizmetlerinde yeterliliğe ve yapılan yatırımlara ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6565) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/04/2012)
105.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane’nin, Bakanlığın uyuşturucu
bağımlılarını ve akıl hastalarını kayıt altına alacağı iddiasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6566) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/04/2012)
106.- Muğla Milletvekili
Nurettin Demir’in, laboratuvarlarda çalışan sağlık personelinin çalışma
şartlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6567) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19/04/2012)
107.- Muğla Milletvekili
Nurettin Demir’in, Fethiye’ye bağlı bir beldenin hastane ihtiyacına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6568) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/04/2012)
108.- Muğla Milletvekili
Nurettin Demir’in, aile hekimliği uygulamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6569) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/04/2012)
109.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, telefonunun dinlenip dinlenilmediğine
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6570) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
110.- İstanbul Milletvekili
Sırrı Süreyya Önder’in, internet erişimine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/6571) (Başkanlığa geliş tarihi:
18/04/2012)
111.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Şanlıurfa GAP Havalimanına verilen uluslararası statünün
kaldırılmasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6572) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/04/2012)
112.- İstanbul Milletvekili
Süleyman Çelebi’nin, tekstil sektöründe iflas eden şirketlere ve işsiz kalan işçilerin
mağduriyetine ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6573) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
113.- İstanbul Milletvekili
Süleyman Çelebi’nin, tekstil sektöründe iflas eden şirketlere ve işsiz kalan
işçilerin mağduriyetine ilişkin Ekonomi Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6574) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/04/2012)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili
Oktay Vural ve 21 Milletvekilinin, hayvancılık sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/262) (Başkanlığa geliş tarihi:
01/11/2011)
2.- Adana Milletvekili Ali Halaman ve 21 Milletvekilinin, kamyoncu-nakliyeci esnafının
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/263) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01/11/2011)
3.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 20 Milletvekilinin, su ürünleri sektörünün ve su ürünleri
mühendislerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/264) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/11/2011)
2 Mayıs 2012 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 101’inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri beşer
dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükûmetin cevap süresi yirmi
dakikadır.
Gündem dışı ilk söz, Yunus
Emre Kültür ve Sanat Haftası münasebetiyle söz isteyen Eskişehir Milletvekili
Sayın Salih Koca’ya aittir.
Buyurun Sayın Koca. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Eskişehir Milletvekili Salih Koca’nın, Yunus Emre Kültür ve
Sanat Haftası'na ilişkin gündem dışı konuşması
SALİH KOCA (Eskişehir) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1890 yılından bu yana tüm dünyada emek
ve dayanışmanın günü olarak kutlanan 1 Mayıs İşçi Bayramı ülkemizde de büyük
bir coşkuyla kutlandı. Dün gerçekleşen kutlamalar yasaklardan arınmış, esnafın
ve çalışanların kabusu olmaktan çıkmış, gerçek bir bayram niteliğindeydi.
Bizler de bu vesileyle işçilerimizin bayramını bir kez daha kutluyoruz.
Başkentte, İstanbul Taksim
Meydanı’nda, Bursa’da, Diyarbakır’da ve ülke genelinde halkımızın özlediği kavgasız
1 Mayısın coşkuyla kutlanmasını sağlayan, bunun için yasa çıkartan, 1 Mayısı
resmî tatil ilan eden, kutlamalara uzun yıllardan sonra bakan ve genel başkan
düzeyinde katılımlar sağlayarak, hepsinden ötesi 1 Mayısı bir demokrasi şöleni
hâline getiren başta Sayın Başbakanımız olmak üzere Hükûmetimize ve yüce
Meclisimize teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Dün, Türkiye, AK PARTİ
İktidarı döneminde her alanda sağlanan aydınlanmanın 1 Mayıs için de sağlanmış
olmasının haklı kıvancını yaşamıştır. Tarihin acı hatıraları üzerine bir sünger
daha çekilmiştir.
Farklı kültürleri,
inançları, ırkları, dilleri, aslından uzaklaştırmadan bir arada yaşatmış
Anadolu insanı bu medeni vasfını hâlâ devam ettirdiğini dosta düşmana
göstermiştir. Bu noktada pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış olan bu
coğrafya, kadim kültürlerin nesilden nesile
aktarılmasıyla dünyanın kültür merkezlerinden biri hâline gelmiş ve o
kültürlerin damıtılarak geleceğe aktarılması neticesinde elde edilen sevgi ve
barış medeniyetinin en büyük temsilcisi olmuştur.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Başkanım, Hatibi dinlemek istiyoruz, gürültüden duyamıyoruz.
BAŞKAN – Değerli
arkadaşlarım, uğultudan Hatibi duyamıyoruz. Lütfen…
SALİH KOCA (Devamla) - Bu
ev sahipliğinin manevi temsilcilerden birisi de Eskişehir’in Sarıköy’ünden çıkan Yunus Emre’dir. Saf ve duru bir
ifadeyle İslam’ın ahlak anlayışını anlatan Yunus, sevginin ve barışın şairidir.
Yunus, sevgi ve barış
söylemiyle yaşadığı dönemin ağır şartları altında bunalan bir halkın sesi olmuş
ve yok olmak üzere olan bir ahlak anlayışını tekrar yeşertmiştir. Bu anlamda
Yunus’un sevgi felsefesi kutsal bir nitelik taşır.
Yunus’un sevgi terkibi,
İslam membasından sulanmış, tasavvuf imbiğinden
geçmiş, ilim ateşinde dem bulmuş, şiirsel bir anlatım ile tatlandırılmıştır.
Böylece her yüzyıla hitap eden evrensel bir mesaj hâlini almıştır.
Yunus'un şiirleriyle
gönüllerde oluşturduğu huzur iklimi, bu felsefenin, hayatın her alanında etkili
olması gerektiğini bizlere gösteriyor. Bu nedenle Yunus felsefesinin
nesillerimize ders olarak anlatılması, geleceğimizin sağlıklı bir şekilde inşa
edilmesi açısından da önemlidir.
Tüm çağlara hitap eden
Yunus “Biz kimseye kin tutmayız, kamu alem birdir bize” dizesi ile eşitlik
ilkesini; “Yaratılanı hoş gör Yaratandan ötürü” dizesi ile tevazuyu
ve hoşgörüyü; “Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım, sevelim sevilelim, dünya
kimseye kalmaz” dizesi ile de kardeşliği ve barışı anlatmıştır.
Bugün Türkiye'nin
"Medeniyetler ittifakı" tezi ile Dünya barışına sağladığı katkının
ana prensibini Yunus 13’üncü Yüzyılda şöyle ifade etmiştir: “Yetmiş iki millete
bir göz ile bakmayan/ Halka müderris olsa, hakikate asidir.”
Bugün, 22 ülkede Türk
dilini, kültürünü ve sanatını, kısaca Türkiye’mizi tanıtmak amacıyla
bilgilendirme ve eğitim çalışmaları yapan vakfın ismi Yunus Emre olarak
seçilmiştir. Yunus Emre isminin seçilmesi Türkiye’nin dış politikasının sevgi
ve barış eksenli olduğunun da bir işaretidir.
Eskişehir’de Valiliğimiz
öncülüğünde bu anlamda önemli aktiviteler yürütülmektedir. Mayıs ayının ilk
haftasını Uluslararası Eskişehir Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası olarak
kutluyoruz. Bu yıl da 6 Mayısa kadar aynı kutlamalara devam edeceğiz.
"Barış ve sevgi"nin sözcüsü olan Yunus Emre Haftası’na tüm
Eskişehirlileri ve Yunus dostlarını davet ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Koca.
Gündem dışı ikinci söz Gazi
Yerleşkesi hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Aylin Nazlıaka’ya aittir.
Buyurun Sayın Nazlıaka. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın,
Gazi Yerleşkesi'ne ilişkin gündem dışı konuşması
AYLİN NAZLIAKA (Ankara) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün 1 Mayıs İşçi
Bayramı’ydı. Bu vesileyle tüm emekçilerimizin bayramını bir kez daha kutluyor
ve Türkiye'de emeğin hak ettiği yere ulaşacağı günleri umut ediyorum.
Bu arada, kürsüye bir
fidanla birlikte çıktım. Önümüzde önemli bir gün daha var, 6 Mayıs.
Dolayısıyla, 6 Mayısta kaybettiğimiz 3 fidanımızı da buradan anmak istiyorum.
“Adaletsizce ve haksızca darağacına gönderilen 3 fidanımıza yani Deniz
Gezmiş’e, Yusuf Aslan’a, Hüseyin İnan’a da buradan selam olsun.” diyorum
arkadaşlar. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)
Ben, Gazi Yerleşkesi’yle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Size
Gazi Yerleşkesi’yle ilgili olarak yaşamış
olduklarımızı kısaca anlatmaya çalışacağım. Gazi Yerleşkesi, bildiğiniz gibi
Ankara’nın akciğeri, ormancılığın da kültürel hafızasıdır. Ulu Önder Mustafa
Kemal Atatürk’ün yeşil bir başkent hayalinin de gerçekleşmiş olduğu kısıtlı bir
arazidir Gazi Yerleşkesi. Aynı zamanda burası Atatürk’ün bize mirasıdır,
vasiyetnamesinde yer alan bir yerdir.
Maalesef Gazi Yerleşkesi
seçimlerden kısa bir süre sonra, 1’inci derece doğal ve tarihî sit alanı
olmaktan çıkartılıp 3’üncü derece sit alanına yani her türlü yapılaşmaya açık
olan bir sit alanına dönüştürülmüştür. Ben, bunun üzerine derhâl Sayın Bakana,
Sayın Veysel Eroğlu’na bir soru önergesi verdim ve buranın Başbakanlık Konutu
yapılmasına yönelik bazı şeyler duyduğumuzu, bunun doğru olup olmadığını sordum
fakat Sayın Bakan o dönemde böyle bir iş ve işlem yapılmadığını ifade etti. Bu
cevapla ikna olmadım, onun üzerine Plan ve Bütçe görüşmelerine katıldım kasım
ayında, aynı soruyu tekrar sordum Sayın Bakana. Sayın Bakan benzer bir yanıt
verdi ve arkasından da “Benim sözüm senettir.” dedi. Şimdi ben Sayın Bakanın
sözünün senet olduğuna ve bu senedin de karşılıksız olmadığına inanmak
istiyorum değerli arkadaşlar.
Ancak, bunun hemen
akabinde, medyada yine Gazi Yerleşkesi’yle ilgili
haberler ayyuka çıkınca kendisine bir önerge daha verdim. Bu kez daha detaylı
bir önergeydi; yedi soru sordum, maalesef yedi soruya sadece bir cümleyle,
geçiştirerek cevap vermişti ve ne cevap verdiğinin de pek anlaşılabilir
olduğunu söylemek mümkün değil. Bunun üzerine bir basın toplantısı yaptık ve bu
basın toplantısını yaptığımız günün sabahında Gazi Yerleşkesi’ne
gittik, Orman Genel Müdürlüğünün arazisinin içerisine iki tane fidan ektik.
Maalesef çok hazin bir olaya şahit olduk; biz oradan ayrıldıktan çok kısa bir
süre sonra bizim diktiğimiz fidanların büyük bir hınçla yerinden koparılmış
olduğuna şahit olduk. Yani bir ormancının ormana ihanet ettiğine ve sözde
ormancıların fidana nasıl saldırdığına hep birlikte tanıklık etmiş olduk
maalesef. Bütün bunlar yetmedi, bunun akabinde, 27 Nisan 2012 tarihinde, yani
geçtiğimiz cuma günü Gazi Yerleşkesi’nin kentsel
dönüşüm alanına dâhil edildiği bilgisini aldık. Buradan da, zaten burada daha
öncesinde de duyduğumuz, aldığımız duyumlardaki gibi, Gazi Yerleşkesi’nin
Başbakanlık konutuna dönüştürüleceğiyle ilgili bilgiyi bir nevi teyit etmiş
olduk.
Şimdi, değerli milletvekili
arkadaşlarım, geçmişine saygı duymayan, geleceğe değil ranta yatırım yapan
zihniyet öyle anlaşılıyor ki buraya bir ak konut yapacak, bunu anlamış
bulunuyoruz. Ancak şu konuyu belki açığa kavuşturmak lazım: Bugüne kadar biz bu
konuyu dile getirirken hep buranın Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün mirası
olduğunu söylüyorduk. Sanıyorum sizler yanlış anladınız. Mirasyediler olarak
siz orayı, bölüşülebilir, paylaşılabilir, ranta dönüştürülebilir bir arazi
olarak anladınız. Onun için, bir de size sizin anlayacağınız dilde anlatmaya
çalışayım:
Değerli milletvekilleri,
burası miras değildir, burası bir emanettir ve Sayın Bakan, emanete hıyanet
olmaz. Bunu bir kez daha sizlere hatırlatmak istiyorum ve diyorum ki: Sayın
Bakan sanıyorum buradan ayrıldı. Sayın Bakana aslında bir fidan hediye etmek
istiyordum. Bu fidanı, aslında bir nevi özgürlüğü tattırmak istediğimiz çınar
fidanını Gazi Yerleşkesi’ne dikmesini talep edecektim
ama kendisi ayrıldığı için sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Nazlıaka.
Gündem dışı üçüncü söz,
yeni teşvik sistemi ve Konya’daki yatırımlar hakkında söz isteyen Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’ya aittir.
Buyurun Sayın Kalaycı.
3.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, yeni teşvik sistemi ve
Konya'daki yatırımlara ilişkin gündem dışı konuşması
MUSTAFA KALAYCI (Konya) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeni teşvik sistemi ve Konya’daki
yatırımlar hakkında söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Yeni açıklanan teşvik
sisteminde 2009 yılında uygulamaya konulan sistemin ana çatısının önemli ölçüde
korunduğu, bazı ilaveler ve uygulanan desteklerin süreleri, oranları gibi
konularda değişikliklerin yapıldığı görülmektedir. Buna göre, bölgesel
teşviklerin illerin gelişmişlik sıralamasına göre altı bölgede verilmesi
öngörülmüş, yeni olarak, hangi ilde yapılırsa yapılsın, yüksek destek verilecek
öncelikli yatırımlar ve stratejik yatırımlar belirlenmiştir.
Mevcut dört bölgeli teşvik
sisteminde üçüncü bölgede yer alan Konya’ya, altı bölgeli yeni sistemde ikinci
bölgede yer verildiği açıklanmıştır. Hükûmet, Konya’yı kâğıt üzerinde ikinci
bölgeye sıçratmıştır. Hâlbuki Konya nüfus bakımından daha önce 4’üncü büyük
ilimiz iken, AKP döneminde 7’nciliğe kadar gerilemiştir. 100’ün üzerinde
beldesinin nüfusu 2 binin altına düştüğünden köye dönüştürülmesi öngörülmüş, 28
ilçesinin birçoğu mahrumiyet yeri hâline gelmiş durumdadır. Soruyorum: İkinci
bölgeyi tercih ettiğine göre, Konya hızlı gelişerek mi kan kaybediyor? 2004
yılında yürürlüğe konulan 5084 sayılı Kanun’la yıllarca büyük mağduriyet
yaşayan Konya’yı yeni teşvik sistemi yine mağdur edecek, 2009 yılında elde
ettiği kazanımları da elinden alınacaktır. Bu sistem “Bölgesel teşvik
kapsamında Konya’ya yatırım gelmesin.” demekle eş değer niteliktedir. Bu sistem
Konyalı girişimcilerin bile çevre illere yatırım yapmasına yol açacaktır.
Ekonomi Bakanı “300
kilometre hızla gitmesi gereken Konya, 120 kilometre hızla gidiyor.” demişti.
Bu sistemde AKP Hükûmeti Konya’ya 50 kilometre hız tahdidi getirmiş olmuyor mu?
Bir KOBİ merkezi olan ve düzenli sanayi altyapısıyla farklı sektörlerde
yatırımcıya birçok avantaj sağlayan Konya’nın hızını kesen AKP Hükûmetinin
uygulamaları değil midir? Zaten sivil havaalanı, dış çevre yolu, şehir içi
çağdaş ulaşım, otoyol, KOP Eylem Planı gibi kamu hizmet ve yatırımlarından
beklentisi bir türlü karşılanmayan Konya’ya şimdi de özel sektör yatırımlarına
takoz olacak bir sistem uygulamaya konulmaktadır.
Konya’da turizm yatırımları
da engellenmektedir. AKP Hükûmetince 20 ilde 28 adet kültür ve turizm koruma ve
geliştirme bölgesi belirlenmesine karşın bu iller arasında Konya
bulunmamaktadır. Dolayısıyla, turizm yatırımlarında yeni sisteme göre verilecek
beşinci bölge teşviklerinden mahrum bırakılmaktadır. Konya’da kültür ve turizm
yönünden önem taşıyan hiçbir yer bulamamak Konya’ya hakarettir, en başta da
Hazreti Mevlânâ’ya saygısızlıktır. Bugün, Mevlânâ Müzesi en fazla ziyaretçisi
bulunan yerler arasındadır. Konya’nın başta kent merkezi olmak üzere, turizm
yönünden önem arz eden yöreleri kültür ve turizm koruma ve geliştirme bölgesi
ilan edilmeli ve böylelikle beşinci bölge desteklerinden yararlanacak turizm
yatırımlarının gelmesi sağlanmalıdır. Bölgesel teşvik sisteminde en azından
mevcut konumunu muhafaza edecek şekilde Konya’nın üçüncü bölgede yer alması
sağlanmalıdır. Zira, illerin altı ayrı bölgede sınıflandırılmasına dayanak
yapılan Kalkınma Bakanlığının illerin ve bölgelerin sosyoekonomik gelişmişlik
sıralaması araştırması çalışması hâlâ yayınlanmamıştır. Bu çalışmayı niye
yayınlamıyorsunuz? Neyi gizliyorsunuz? İllerin kişi başına millî gelirleri belirlenmiş
midir? Güncel millî gelir düzeyleri belli olmadan illerin sosyoekonomik
gelişmişliğinin belirlenmesi ne kadar sağlıklı olur? Bu çalışma tümüyle yeni
bir araştırmaya dayanmamaktadır. Zaten, bir önceki 2003 çalışmasının üzerine
bazı ilaveler yapılarak yenilendiği açıklanmıştır ancak 2003 çalışmasına göre
illerin gelişmişlik sıralamasında Konya 26’ncı sırada olup gelişmişlik
derecesine göre belirlenen beş gruptan üçüncü grupta yer almıştır. O hâlde,
Konya hangi değişkenler açısından bir sıçrama yapmıştır ki şimdi altı bölgeden
ikinci bölgede yer almıştır? Konya’ya yapılan haksızlık mutlaka giderilmelidir.
Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Kalaycı.
Sisteme giren
arkadaşlarımıza sırasıyla birer dakika söz vereceğim.
Birinci sırada Sayın
Korkmaz.
Buyurun Sayın Korkmaz.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, toplumlarda sanatın
yaşatılması ve sanatçının desteklenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İnsanları eşrefi mahlukat
yapan ruhsal ihtiyaçları vardır. Sanat yüzyıllardır bu ihtiyaçları gideren
kurumlardan birisidir. Toplumdan estetik değerleri kaldırdığınız zaman tatsız
tuzsuz bir insan yığınıyla karşılaşırsınız. Bu yüzden toplumlarda sanatı
yaşatmak lazım. Elbette, bunu idrak etmek için de devlet adamı olmak lazım.
Sanatçı sıra dışı insandır. Bu yönüdür onu üretken kılan. Atatürk boşuna
dememiş “Başbakan da olabilirsiniz ama sanatçı asla.” diye. Dolayısıyla, sanata
meydan okumak sıradan insanların işi olamaz.
Diğer yandan, sanata
aktarılan para Sayın Başbakanın babasının parası değildir.
Mürebbiyeliğe gelince: On
yıldır insanların gözüne sokarcasına parmağını sallayıp tehdit eden, hakaret
eden, her gün bir şekilde toplumu geren bizzat Başbakanın kendisidir. Sayın
Başbakanın meddahlığını yaptığı orta oyunları biliriz. Senaryolarını Batı
emperyalizminin yazdığı birçok filmde de esas oğlan olarak seyrettik! Yani iyi
tanırız Sayın Erdoğan’ı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
– İnşallah her platformda sanatçıları istismar eden, Sayın Erdoğan’a methiyeler
düzen bir kısım sanatçılar da iyi tanımıştır diyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Tanal…
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, 2/B nedeniyle
İstanbul'un bazı ilçelerindeki taşınmazların rayiç bedellerinin halkı ve yüksek
sesle bağıran pazarcılara ceza kesilmesinin esnafı mağdur ettiğine ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Teşekkür ederim Başkan.
İstanbul ili Beykoz ilçesi,
Sultanbeyli ilçesi, Şile, Üsküdar, Pendik, Tuzla ilçelerinde 2/B nedeniyle
yapılan taşınmazların rayiç bedelleri yoksul olan halkımızı mağdur etmektedir,
bu anlamda yeni bir çalışmanın yapılmasını Hükûmete öneriyorum.
İkincisi: Pazarcı esnafımız
pazara giden vatandaşın okuma yazması olmadığı için, okuma yazma bilmeyen
vatandaşların ürün fiyatlarını öğrenebilmesi için yüksek sesle çağırdığında
esnafa ceza kesilmektedir. Esnaf bu konuda mağdurdur, bu uygulamadan
vazgeçilmesini talep ediyorum.
Üçüncüsü: Yine, pazar saat
19.00’da kapanıyor, bu anlamda hem vatandaş
mağdur hem de esnaf mağdur. Bu uygulamadan da vazgeçilmesini talep
ediyorum.
Saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler.
Sayın Öğüt…
3.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, 1 Mayıs Emek ve
Dayanışma Günü ile 6 Mayıs Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idam
edilişinin 40'ıncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
1 Mayıs Emek ve Dayanışma
Günü dün Türkiye'nin her yerinde 100 binlerin katılımıyla kutlandı. İşçi ve
emekçilerimizle birlikte omuz omuza yürüdük. 1977 yılında 37 kişinin hayatını
kaybettiği kanlı olaylardan sonra Taksim Meydanı’nda 3’üncü kez yapılan
kutlamalarda anlamlı mesajlar verildi. Kutlamanın ana talebi 77’de öldürülen 37
kişinin katillerinin bulunmasıydı.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ayrıca
önümüzdeki pazar, 6 Mayıs günü 68 kuşağı önderlerinden Deniz Gezmiş ve Yusuf
Arslan ve Hüseyin İnan’ın idam edilişinin 40’ıncı yıl dönümü olacak. O idam
sadece 12 Mart faşist darbesinin değil tüm karşı çıkmalara rağmen Meclisin de
eseri olmuştur. 3 gencin idam kararı TBMM sıralarında oturan Adalet
Partililerin “3’e 3, bizden 3 gitti, sizden de 3 gidecek.” bağrışmaları
arasında 11 Mart 72 tarihinde onaylanmıştır. Meclisin bu kararını tekrar gözden
geçirerek bu gençlerin iadeyi itibarlarının verilmesini talep ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öğüt.
Sayın Şandır…
4.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'ne ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Çok teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak biz, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü, tüm
çalışanlarımızın, işçilerimizin, memurlarımızın yani ekmeğini emeğiyle kazanan
tüm insanlarımızın bu güzel bayramını ve onların emeklilerinin bayramını
yürekten kutluyoruz. Onlara sağlık diliyoruz, huzur diliyoruz, daha yüksek
düzeyde refah diliyoruz ve onların iş güvenliği, işçi güvenliği yasasının da
bir an önce çıkmasını talep ediyoruz.
Tüm çalışanlarımıza bu
bayram dolayısıyla saygılar, sevgiler sunuyoruz.
Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Şandır.
Sayın Fırat…
5.- Adıyaman Milletvekili Salih Fırat’ın, Adıyaman'da çiftçilerin
sulama sorunlarına ilişkin açıklaması
SALİH FIRAT (Adıyaman) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
1 Mayıs Emek Bayramı’nı
kutluyorum, tüm emekçi kardeşlerime saygılar sunuyorum.
Ayrıca, yıllardır
hükûmetler Adıyaman’da sulama projelerini bitiremediler. Çiftçi kardeşlerimiz
kendi imkânlarıyla sondaj kuyuları açtılar, bu sondaj kuyularından tarlalarını
sulamaya başladılar ancak elektrik ücretlerini ödeyemediklerinden dolayı şu an
Adıyaman’da yaklaşık 400-500 kişi tarlasını sulayamıyor. Yaklaşık 300-400 bin
dönüm arazi kuraklıkla karşı karşıya. Hükûmetin, özellikle çiftçilerin tarımsal
sulamada kullandığı elektriğe bir çare bulması gerekiyor, sübvansiyonda
bulunması gerekiyor. Aksi takdirde çiftçilerimiz aç ve sefalet içindedirler.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Çelik…
6.- Muş Milletvekili Demir Çelik’in, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma
Günü'ne ilişkin açıklaması
DEMİR ÇELİK (Muş)-
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Dün 1 Mayıs Uluslararası
İşçi ve Emekçilerin Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü’ydü. Taksim Meydanı’nda
yüz binlerin, kimliği, dili, dini, ırkı, mezhebi fark etmeksizin “insanım”
diyen, adalet, eşitlik, özgürlük arayışı içerisinde olan milyonların, omuz
omuza, birlikte ortak vatanda nasıl yaşanacağının bizatihi tanıklığına şahitlik
ettik.
Umuyor ve diliyorum,
onların açtığı yol bize ufuk tutacaktır ve ortak demokratik vatanda
kimliklerin, kültürlerin özgürleştirildiği demokratik cumhuriyeti birlikte inşa
ederiz.
Teşekkürler.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Çelik.
Sayın Sakık…
7.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın,
Millî Eğitim Bakanlığının Okul Sütü Projesi kapsamında dağıttığı sütlerden
dolayı yaşanan zehirlenme olaylarına ilişkin açıklaması
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, ben de
teşekkür ediyorum.
Bugün Millî Eğitim
Bakanlığımızın bir süt kampanyası vardı. Dakika bir gol bir! Hemen,
Diyarbakır’da, Edirne’de ve Sivas’ta çocuklarımız sütten zehirlendi ve oradaki
yetkililerin açıklaması daha da perişan bir hâldeydi, çocukların
psikolojisinden kaynaklı bir zehirlenme olduğunu söylüyorlar. Aslında o
yetkililerin psikolojilerini bir an önce kendilerinin gözden geçirmesi gerekir
ve bir an önce de o ihaleyi alan firmalarla ilgili gerçekten yetkili kurulların
bir soruşturma başlatmaları gerektiğini düşünüyorum.
İkincisi, dün dünyanın dört
bir tarafında 1 Mayıs kutlamaları vardı. Gerçekten, halklara dokunmadan nasıl 1
Mayısın kutlandığını dün, iktidarın yetkililerinin ve polislerin bir ders
konusu olarak alması gerektiğini düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Muş) - Çünkü
İstanbul’da milyonlarca insan “… …”(*) diyordu.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sakık.
Sayın Halaman…
8.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Adana'nın Kozan ilçesine giden bir düğün minibüsünün Seyhan Irmağı'na düşmesine
ilişkin açıklaması
ALİ HALAMAN (Adana) – Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Adana’nın Kozan ilçesine
giderken bir düğün minibüsünde bulunan 5 kişi -Saimbeyli ilçesi Himmetli
köyünden- Seyhan Irmağı’na düşerek boğuldu. Ben Himmetli köyüne “Allah rahmet
eylesin.” diyorum.
Kazanın sebebiyeti kara
yollarından kaynaklanıyor. Ulaştırma Bakanlığımızın bu konuyla ilgilenmesini
rica ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Halaman.
Sayın Işık…
9.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, yeni teşvik sisteminin
gıda, tarım ve hizmet sektörünü kapsamadığına, bu nedenle Kütahya dâhil birçok
Anadolu ilinin zarar göreceğine ve Simav’da yaşanan depreme ilişkin açıklaması
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, Hükûmetin
âdeta bir mucize gibi kamuoyunun gündemine sunduğu yeni teşvik sistemi,
maalesef, gıda, tarım ve hizmetler sektörünü kapsamamaktadır. Bu nedenle,
Kütahya dâhil birçok Anadolu ili bu teşvik sisteminden âdeta zarar görecektir.
Diğer taraftan, Kütahya ili
daha önceki mevcut sistemde 4 bölgenin 3’üncü bölgesinde yer alırken yani yüzde
75’lik dilimdeyken yeni sistemde 6 bölgenin 4’üncü bölgesine itilmiştir yani
yüzde 65’lik dilime kaydırılmıştır. Bu haksızlığın giderilmesi ve Kütahya
ilinin en az 5’inci bölgeye alınmasını buradan talep ediyorum.
Bir diğer konu, son
günlerde Simav’da yaşanan depremler devam etmektedir. Dün yaptığım
ziyaretlerde, Simav Şenköy beldesi, Söğüt köyü ve
İnlice köyü sakinleri Hükûmetin ilgisizliğine âdeta feryat etmektedirler.
Buradan ilgilileri bir kez daha göreve davet ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİM IŞIK (Kütahya) - Orada
bir feryat vardır, orada bir can kaybı vardır, bunun duyulmasını istiyoruz.
(*)
Bu bölümde, Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Işık.
Sayın Varlı…
10.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Millî Eğitim
Bakanlığının Okul Sütü Projesi kapsamında dağıttığı sütlerden dolayı yaşanan
zehirlenme olaylarına ilişkin açıklaması
MUHARREM VARLI (Adana) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hükûmetin süt üreticilerini
desteklemek gayesiyle başlattığı okullara süt verme kampanyasında süt
üreticileri hiçbir kazanç elde edemedikleri gibi -yem maliyetinin, diğer girdi
ve maliyetlerin altında ezilerek- süt fiyatları da beklenenin çok altında
olmasına rağmen, bu işi alan, ihaleyi alan firmalar çok yüklü miktarda para
kazanmalarına rağmen, acaba tarihi geçmiş süt mü veya paketleme esnasında
yapılan bir hata mı, bugün Türkiye'nin değişik illerinde okullardaki çocukların
zehirlendiğiyle ilgili haberler var. Adana’da da bu tip haberler var, Adana’da
da hastaneye müracaat eden çocuklarımız var. Hükûmetin bunu yeniden gözden
geçirmesi, ihaleyi alan firmalarla ilgili gerekli işlemi başlatması lazım.
Süt üreticileri eğer
desteklenmek isteniyorsa yem girdilerinin, diğer maliyetlerin düşürülmesi süt
üreticilerine destek verecektir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Aydın...
11.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, 1 Mayıs Emek ve
Dayanışma Günü'ne ilişkin açıklaması
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Dün 1 Mayıs Emek ve
Dayanışma Günü yurdumuzda büyük bir sağduyu ve sükûnet içerisinde kutlandı.
1977’leri, kanlı, çatışmalı, baskıcı devlet anlayışının kendini gösterdiği 1
Mayıslar tarihine bakarsak bugünün değerini daha iyi anlarız diye düşünüyorum.
Geçmişteki bütün olumsuzlukların, üzücü olayların aksine, bayram tadında, huzur
ve dayanışma içinde kutlanması demokrasimizin aldığı mesafeyi göstermesi
bakımından da önemlidir. Tüm bunları AK PARTİ Hükûmetiyle birlikte ülkemizin
normalleşmesi, demokratikleşmesinden ayrı değerlendiremeyiz. İşçinin refah
seviyesi arttığı gibi, demokrasimiz ve siyaset kurumu güçlenmiştir.
2009 yılında 1 Mayısı resmî
tatil ilan eden bu yüce Meclis ve AK PARTİ’dir.
1935’te 1 Mayıs resmî tatil ilan edilmiş ancak 1981’de darbeciler tarafından
kaldırılmıştır. AK PARTİ, bu ülkede darbelerin izlerini silmek, ülkemizi tüm
kurum ve yapısıyla birlikte demokratik, modern dünya devletleri içerisinde üst
sıralara taşımak için çalışmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Aydın.
Sayın Tezcan...
12.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan’ın, Aydın’da portakal
üreticilerinin zor durumda olduğuna ilişkin açıklaması
BÜLENT TEZCAN (Aydın) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, portakal
üreticisi çok zor durumda. Özellikle Aydın’ın Kuyucak ilçesinde 3 bin ton
portakal üreticinin elinde kaldı, pazar bulamıyor. Suriye krizi nedeniyle
ihracatın durması portakal üreticisini perişan hâle düşürdü. Şu anda alımlar
durdu, 3 bin ton portakalı satamayan çiftçiler, belki de yakında, Allah
muhafaza, intihar etmekle karşı karşıya kalacaklar. Onun için, Tarım
Bakanlığını ve Hükûmeti bu portakalın alınması ve değerlendirilmesi konusunda
acilen önlem almaya çağırıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Tezcan.
Sayın Öz…
13.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, Türk Silahlı Kuvvetlerine
mensup üst düzey rütbelilere verilen maaş zammının astsubaylara ve uzman
çavuşlara verilmediğine ve Mersin Tekmen’de tarım ürünlerinin tarlada heba
olduğuna ilişkin açıklaması
ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Nisan ayında Bakanlar
Kurulundan çıkan bir kararnameyle Türk Silahlı Kuvvetlerine mensup üst düzey
rütbelilere verilen maaş zammı sessiz sedasız astsubaylara ve uzman çavuşlara
verilmedi. Bu konuda özellikle Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu alt
kademesindekilerin ciddi rahatsızlığı var. Maliye Bakanının ve Millî Savunma
Bakanının bu konuya bir an önce önlem alması gerekmekte, onlar da ciddi
beklenti içerisindeler.
Bir diğer sıkıntı da
özellikle seçim bölgem olan Mersin’den sık sık gelen bir telefon “Tekmen
bölgesinde bugünlerde salatalığı 100 kuruşa, patlıcanı 1 TL’ye bile
satamıyoruz.” diyorlar. Özellikle tarım çalışanlarının, bu işçilerin
emeklerinin karşılığını alamadan tarlada heba olan ürünlerine bir çözüm bulmak
gerektiği kanaatindeyim. Hükûmeti duyarlı olmaya davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Öz.
Sayın milletvekilleri,
gündem dışı konuşmalar tamamlanmıştır, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural ve 21 milletvekilinin,
hayvancılık sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/262)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde hayvancılık
sektörünün sorunlarının giderek artması nedeniyle, hayvancılıkta sağlıklı,
istikrarlı ve uzun vadeli politikaların izlenmesi, canlı hayvan
yetiştiricilerinin problemlerinin çözüme kavuşturulması, sorunların
araştırılarak, alınması gereken tedbirlerin ortaya konması için, Anayasanın 98.
İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması yapılmasını arz ve
teklif ederiz.
Gerekçe:
Türkiye ekonomisinin en
önemli sacayaklarından birini hayvancılık oluşturmaktadır. Ülkemizde pek çok
aile, iklim ve arazi şartlarına uygun olarak küçükbaş ve büyükbaş hayvan
yetiştiriciliği sayesinde geçimini sağlamaktadır.
Ancak, son dönemlerde
hayvan sayısındaki düşüş göz önüne alındığında, hayvan üreticilerini zor bir
sürecin beklediği görülmektedir. Kanatlı sayısını hariç tutarsak bütün çiftlik
hayvan sayılarında 1980 yılından itibaren çok keskin bir azalmanın meydana
geldiğini görüyoruz. İnsan nüfusumuz sürekli artarken, sığır sayısı yaklaşık 16
milyondan 11 milyona, koyun sayısı 48 milyondan 24 milyona, keçi sayısı 15
milyondan 5 milyona ve manda sayısı 1 milyondan 80 binlere kadar inmiştir. Bu
rakamlar bizlere hayvancılıkla ilgili acil önlemler alınması gerektiğini
göstermektedir.
Oysaki, FAO rakamlarına
bakıldığında Türkiye'de yaşanan bu durumun aksine dünyadaki sığır, manda, keçi
sayıları her geçen yıl artmakta, yalnızca koyun sayıları sabit kalma eğilimi
göstermektedir.
Rakamlardan da anlaşıldığı
üzere, özellikle izlenen yanlış politikalar yüzünden ülkemizde hayvancılık daha
da zor bir dönemece girmiş bulunmaktadır. Son dönemdeki ithal hayvanlar yoluyla
arzın karşılanması politikası bu işin tuzu biberi olmuş, hayvansal üretim büyük
oranda azalmıştır. Türkiye İstatistik Kurumu verileri 2011 yılı Ağustos ayı
kırmızı et üretimi toplamının bir önceki yılın aynı ayına göre % 18 oranında
azaldığını göstermektedir. Bu rakamlar bize ülkemizin hayvan yetiştiriciliği konusunda
oldukça kötü bir noktaya gelindiğini göstermesi açısından kayda değerdir.
Hayvansal ürünler gibi
stratejik öneme sahip ürünlerde piyasada bir istikrarın olmayışı,
yetiştiricinin maliyetlerini karşılayacak fiyat istikrarına sahip olmaması en
büyük sorunlardan biri olarak ortaya çıkmaktadır. Hayvancılıkta desteklerin
zamanında verilmemesi ve verilen desteklerin azalması, destek mekanizmasındaki
farklılıklar, kontrolsüz hayvan ve hayvansal ürün ithalatları, yem
fiyatlarındaki artışlar gibi nedenlerle yetiştirici hayvancılıktan
uzaklaştırılmıştır. Bölgeye uygun yetiştirme sistemlerinin belirlenmemesi, mera
varlığının azalması, doğal kaynaklardan yeterince faydalanmama ve çevre
koşullarının iyileştirilmemesi, kurbanlık hayvanlarla ilgili yerli üreticilerin
gözetilmesini sağlayacak tedbirlerin alınmaması da Türkiye'de hayvancılığın
belli başlı sorunları olarak karşımıza çıkmaktadır.
Hayvancılıkta bu
politikasızlık 2007-2008 yıllarında da süt fiyatlarının aşırı düşmesini
beraberinde getirmiş ve yetiştirici, damızlık hayvanını kesime göndermek
zorunda kalmıştır. Bu müdahale edilemeyen süreç de, bugünkü durumun önemli
nedenlerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ülkemizde hayvancılık
sektörünün sorunlarının giderek artması nedeniyle, hayvancılıkta sağlıklı, istikrarlı
ve uzun vadeli politikaların izlenmesi, canlı hayvan yetiştiricilerinin
problemlerinin çözüme kavuşturulması, sorunların araştırılarak, alınması
gereken tedbirlerin ortaya konması için, Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105.
maddeleri gereğince Meclis Araştırması yapılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Oktay Vural (İzmir)
2) Münir Kutluata (Sakarya)
3) Seyfettin Yılmaz (Adana)
4) Mustafa Erdem (Ankara)
5) Alim Işık (Kütahya)
6) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
7) Oktay Öztürk (Erzurum)
8) Enver Erdem (Elazığ)
9) Bülent Belen (Tekirdağ)
10) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
11) Mehmet Erdoğan (Muğla)
12) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
13) Emin Çınar (Kastamonu)
14) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
15) Özcan Yeniçeri (Ankara)
16) Zühal Topcu (Ankara)
17) Sadir Durmaz (Yozgat)
18) Koray Aydın (Trabzon)
19) Murat Başesgioğlu (İstanbul)
20) Celal Adan (İstanbul)
21) Edip Semih Yalçın (Gaziantep)
22) Bahattin Şeker (Bilecik)
2.- Adana Milletvekili Ali Halaman ve 21
milletvekilinin, kamyoncu-nakliyeci esnafının sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/263)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Kamyoncu-nakliyeci
esnafının sorunlarının araştırılarak, alınacak tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla, Anayasanın 98 inci İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince
Meclis Araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.
Gerekçe:
Taşımacılık faaliyeti,
insanlık tarihi kadar eski, teknolojik gelişmelere bağlı olarak şekillenen,
sosyal, kültürel ve ekonomik yönü olan bir olgudur.
1950’li yılların başlarında
karayolları yatırımlarına verilen siyasi destekle, karayolları taşımacılığı ön
plana çıkarak önem kazanmış, bu gelişme ise sektörde daha örgütlü olmayı
düzenli ve sistemli çalışma düzenini gerekli kılmıştır.
Karayolları taşımacılık
sektörümüz 1970'li yıllardan itibaren hızla gelişme göstermiş ve bugün
Avrupa'nın en fazla kamyon TIR sayısına sahip olan ülke konumuna getirmiştir.
Bugün kamyon sayımız 750 bine ulaşırken, ülkemizde yurt içi eşya
taşımacılığının yüzde 92'si karayolu ile gerçekleşmektedir.
Günümüzde hemen hemen her
sektörde yaşanan ekonomik sıkıntılar yoksulluk ve işsizliği artırmış, bu
olumsuz gelişmelerden en fazla etkilenen kesimlerden biri de kamyoncu esnaf
olmuştur.
Yurt içi ve yurt dışı
karayolu taşımacılığı yapan firmalarımız bile yüksek girdi fiyatları ve
akaryakıt fiyatları ile baş edemez durumda iken, bireysel kamyonculuk ise bitme
noktasındadır.
Nakliyeci-kamyoncu esnaf
yıkıcı bir rekabet ortamında çoğu kez düşük ücretle hatta mazot parasına taşıma
yapma zorunda kalmaktadır. Mazot fiyatlarındaki büyük artışlar, nakliye
fiyatına bile yansıtılamamaktadır.
Gelir vergisi, motorlu
taşıtlar vergisi, araç muayenesi, egzoz pulu, yeni araçlarda ÖTV, geçici vergi
gibi bir çok vergi çeşidi ile boğuşan ve Bağ-Kur
primini ödeyemeyen kamyoncu esnafına, K1, C2, SCR gibi yetki belgelerinin
ücretlerinin çok yüksek olması ayrı bir
maliyet getirmektedir.
Yurt içi taşımacılık yapan
bireysel kamyoncuya yapılan uygulamalar ile yurt dışı çıkışı olan ya da deniz
yoluyla taşımacılık yapanlar arasındaki uygulamalar da bir biriyle
çelişmektedir. Bu kadar olumsuz çalışma şartlarına dayanamayan kamyoncu esnafı
bir bir tükenmektedir.
Kamyoncu esnafının vergi ve
sigorta primlerinin yeniden ele alınması, kilometre başına fiyat hesabı
getirilmesi, nakliye ücretlerine tonaj ve kilometre hesabını baz alarak
standart bir ölçü belirlenmesi ve kayıt dışılığın önlenmesi adına çıkarılan
denetimlere etkin bir şekilde devam edilmesi gibi bir çok haklı talebinin
değerlendirilmesi gerekmektedir.
Ayrıca taşıt pulu taksit
sayısının artırılması, birikmiş vergi borçlarının yeniden yapılandırılması,
kamyoncu esnafına nefes aldıracaktır.
Yukarıda sayılan
gerekçelerle Kamyoncu-nakliyeci esnafının sorunlarının çözümü için alınacak
tedbirleri belirlemek amacıyla Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105.
maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasının yerinde olacağı kanısını
taşımaktayız.
1) Ali Halaman (Adana)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Bülent Belen (Tekirdağ)
4) Mustafa Kalaycı (Konya)
5) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
6) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
7) Alim Işık (Kütahya)
8) Necati Özensoy (Bursa)
9) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
10) Oktay Öztürk (Erzurum)
11) Durmuş Ali Torlak (İstanbul)
12) Sinan Oğan (Iğdır)
13) Mehmet Günal (Antalya)
14) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
15) Reşat Doğru (Tokat)
16) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
17) Edip Semih Yalçın (Gaziantep)
18) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
19) Sadir Durmaz (Yozgat)
20) Seyfettin Yılmaz (Adana)
21) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
22) Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
3.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin,
Türkiye'de tükenmekte olan su ürünleri sektörünün, yok olan su ürünlerinin ve
okullardan mezun olup da iş bulamayan su ürünleri mühendislerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/264)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye'de her geçen gün tükenmekte
olan su ürünleri sektörünün yok olan su ürünlerinin ve okullardan mezun olup da
iş bulamayan, su ürünleri mühendislerinin sorunlarının araştırılarak, alınması
gereken tedbirler konusunda, Anayasanın 98. Türkiye Büyük Millet Meclisi
içtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
Gerekçe:
Bilindiği üzere balık ve
diğer su ürünlerinin insan beslenmesinde büyük önemi ve rolü bulunmaktadır.
Özellikle balık eti, içermiş olduğu proteinin biyolojik değerinin yüksek olması
nedeniyle vazgeçilmez bir besindir. Balık eti, aynı zamanda proteininden en çok
faydalanılan besin türüdür. İnsan vücudu bu proteinin yüzde 93'ünden
faydalanır. Bu oran kırmızı etlerde ve diğer beyaz etlerde çok düşüktür.
Nesillerin sağlıklı beslenmesinde balık ve su ürünlerinin tedarik edilmesi
insan sağlığı açısından elzemdir.
Ülkemizde kırmızı et
fiyatlarındaki sert dalgalanmalar, kanatlı etinde meydana gelen hastalıklar
nedeniyle yurttaşların sağlıklı beslenmesinde başvurdukları en önemli
kaynaklardan birisi de balık ve su ürünleridir. Gelişmiş ülkelerde beslenmenin
vazgeçilmezi olarak görülen balık ve su ürünlerinin kesintisiz tedariki için
devlet tarafından destekleniyor olması konunun önemini göstermesi açısından
çarpıcıdır.
Yarım ada olan ülkemiz;
sahip olduğu denizel alan, doğal ve baraj gölleri ile akarsuları ile balıkçılık
ve su ürünleri açısından önemli potansiyele sahip olup bu potansiyelin
değerlendirilmesi için ülkemizde bugüne kadar 20'nin üstünde su ürünleri
fakültesi ve 20 civarında su ürünleri meslek yüksek okulu açılmıştır. Bu
fakülte ve meslek yüksek okullarının önemli bir bölümü sektörün gelişimine
paralel olarak 90'lı yıllarda açılmıştır. Aynı zamanda bir çoğu Ziraat
Fakülteleri bünyesinde kurulmuş ya da zootekni bölümünden doğmuştur.
Dünya ticaretine yön veren
ülkemizin de taraf olduğu Dünya Ticaret Örgütü'nde de durum farklı değildir.
Balıkçılık ve su ürünleri yetiştiriciliği ticaretini ve devlet desteklerini
düzenleyen kurallar tarım ve hayvancılıktan ayrı olarak ele alınmaktadır.
Teknolojinin de
gelişmesiyle, su ürünleri mühendisleri balık hastalıkları ve gıda işleme
alanlarında oldukça kaliteli ve nitelikli eğitim almak fırsatını
yakalamışlardır. Özellikle hastalıklar konusunda balık ve su ürünleri odaklı
olarak çalışarak veteriner hekimlerden çok daha iyi noktada oldukları kuşku
götürmez bir gerçektir. Oysa Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile diğer
devlet kurum ve kuruluşlarında su ürünleri mühendislerinin çalışması gereken
alanlarda veteriner hekim, ziraat mühendisi ve gıda mühendislerinin
çalıştırıldıkları üzüntüyle gözlenmektedir.
Bu vesile ile altını tekrar
çizerek vurgulamak isterim ki, su ürünleri mühendislerinin Bakanlık bünyesinde
görevlendirilmesi Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü'nün taşra teşkilatlarında
Balıkçılık ve Su Ürünleri Şubelerinin açılmasına bağlıdır. Şubelerin açılması
için ise farklı meslek dallarına verilmiş olan yetkilerin bilimsel kanıtları
ışığı altında tekrar su ürünleri mühendislerine iadesi ile olacaktır.
Tüm bu gerekçeler göz önüne
alınarak araştırma önergemiz hazırlanmıştır.
1) Reşat Doğru (Tokat)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Mehmet Şandır (Mersin)
4) Murat Başesgioğlu (İstanbul)
5) Sümer Oral (Manisa)
6) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
7) Sinan Oğan (Iğdır)
8) Ali Öz (Mersin)
9) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
10) Celal Adan (İstanbul)
11) Muharrem Varlı (Adana)
12) Özcan Yeniçeri (Ankara)
13) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
14) Ali Uzunırmak (Aydın)
15) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
16) Sadir Durmaz (Yozgat)
17) Koray Aydın (Trabzon)
18) Mustafa Erdem (Ankara)
19) Emin Çınar (Kastamonu)
20) D. Ali Torlak (İstanbul)
21) Yıldırım Tuğrul Türkeş (Ankara)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi, Başbakanlığın
Anayasa’nın 82’nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
B) Tezkereler
1.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Nükleer Güvenlik Zirvesi'ne
katılmak ve görüşmelerde bulunmak üzere 23-29 Mart 2012 tarihlerinde Güney Kore
ve İran'a yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/847)
20/04/2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Nükleer Güvenlik Zirvesine katılmak ve görüşmelerde bulunmak
üzere, 23-29 Mart 2012 tarihlerinde Güney Kore ve İran'a yaptığım resmî
ziyarete ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun
görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre
gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Ömer Çelik Adana
Milletvekili
Yalçın Akdoğan Ankara
Milletvekili
BAŞKAN – Başbakanlık tezkeresini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Tezkere kabul edilmiştir.
Şimdi, Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün
19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, 15/1/2012
tarihinde Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve arkadaşlarının kamuoyunda
"faili meçhul cinayetler" olarak bilinen cinayetlerin araştırılması
amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 2/5/2012
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
02.05.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun 02.05.2012 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel
Kurul'un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Pervin
Buldan
Iğdır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
15 Ocak 2012 tarihinde, Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve
arkadaşları tarafından verilen (448 sıra nolu),
Kamuoyunda "Faili Meçhul Cinayetler" olarak bilinen cinayetlerin
araştırılması amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis
Araştırma Önergesinin, Genel Kurul'un bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak, 02.05.2012 Çarşamba günlü birleşiminde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Barış ve Demokrasi Partisi
Grubunun önerisi üzerinde, lehte olmak suretiyle, Pervin Buldan, Iğdır
Milletvekili; Rıza Türmen, İzmir Milletvekili;
aleyhinde, Mehmet Doğan Kubat, İstanbul Milletvekili; Adem Tatlı, Giresun
Milletvekili söz istemişlerdir.
Şimdi, Sayın Pervin Buldan, Iğdır Milletvekili.
Buyurun Sayın Buldan. (BDP sıralarından alkışlar)
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, aslında geçen dönem de Parlamentoda görev
yaptığımız sırada bu konuya ilişkin sürekli araştırma önergelerimizi gündeme
getirmemize rağmen, ne yazık ki, AKP Hükûmetinin bu konudaki duyarsızlığı
ortada, verdiğimiz her araştırma önergesi AKP Grubu tarafından ne yazık ki
reddediliyor. Bu dönem tekrar bu konudaki ısrarımızı, bu konudaki en azından
duyarlılığımızı sizlerle ve kamuoyuyla paylaşmak adına ve beklenilen çözüm
önerilerini gündeme getirmek açısından tekrar, bu dönem, faili meçhul
cinayetlerle ilgili vermiş olduğumuz araştırma önergelerini gündeme getirmek ve
bu konudaki duyarlılığı sağlamak adına bir kez daha söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Evet, değerli arkadaşlar, faili meçhul cinayetlerin, kayıpların ve
yargısız infazların bir an önce araştırılması ve sorumluların yargılanması
Türkiye'nin aslında en önemli meselelerinden bir tanesi ve ne yazık ki bu
mesele çok fazla gündemde olmasa bile Barış ve Demokrasi Partisi olarak biz bu
konuda üzerimize düşen sorumluluğu her zaman yerine getirmek adına bir kez daha
bugün Genel Kurulda bu konuyu gündeme aldık.
Değerli arkadaşlar, çok büyük acıların yaşandığı bir dönemden
bahsediyoruz, 1990’lı yıllar, 1995’e kadar olan dönem yani o konsept içerisinde
Türkiye’de binlerce insan yaşamını yitirdi, kaybedildi ve hâlâ kendisinden
haber alınamayan binlerce insanımız var. Dolayısıyla bu konunun bir an önce AKP
Grubu tarafından da gündeme alınması ve araştırma komisyonunun bir an önce
kurulması talebimiz var. Şimdiye kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu
konuda üç tane komisyon kurulmuş, biri Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma
Komisyonu, biri Susurluk Komisyonu, bir diğeri de Uğur Mumcu Cinayetini
Araştırma Komisyonu ama ne yazık ki bu komisyonlar belli bir süre çalışmışlar
ama belli bir süreden sonra da bir tıkanıklık yaşanmış ve bu komisyonlar
işlevsiz hâle gelmiş ama çok bir şey kaybettiğimizi düşünmüyorum, en azından
şimdi bile bu konuyu gündemimize alıp bir araştırma komisyonu kurabilirsek
dışarıda beklentisi olan binlerce insanın en azından vicdanının rahatlaması
açısından önemli olduğunu düşünüyoruz. Tabii ki dışarıda insanların, faili
meçhul cinayete kurban giden insanların yakınları, yine kaybedilen insanların
yakınları, yargısız infazlarda yaşamını yitiren insanların yakınlarının bir
beklentileri var ve bunların bir talepleri de var.
Geçtiğimiz dönem, Başbakanın İstanbul’da kayıp yakınlarıyla yapmış
olduğu bir toplantı vardı. Bu toplantıda, kayıp yakınları taleplerini Sayın
Başbakana iletmişlerdi. Ben, bu talepleri, buradan bir kez daha sizlere
hatırlatmak isterim:
Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde özel bir yasayla
gözaltında kayıpları araştırmak için bağımsız bir komisyonun kurulması, yine
insanlığa karşı işlenen suçlara dair devlet sırrı olarak saklanan belge ve
bilgilerin kamuoyuna açıklanması, kaybedilen kişilerin ailelerine gerçeği
öğrenme hakkını tanıyan Birleşmiş Milletlerin Bütün Kişilerin Zorla
Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme’nin derhâl imzalanması ve
yürürlüğe konulması, gözaltında kayıp ve faili meçhul bırakılmış cinayetlerin
Türkiye Ceza Kanunu’nda “İnsanlığa karşı suçlar” başlığı altında düzenlenmesi,
bu suçların yargılanmasında devlet sırrı ve zaman aşımı savunmasına yer
verilmemesini sağlayacak yasal düzenlemelerin yapılması, yine gözaltında
kayıplara dair soruşturma dosyalarının yeniden açılması ve etkili soruşturma yapılmasının
önündeki engellerin kaldırılması, gözaltında kayıp ailelerinin kimlik tespitine
yarayan genetik bilgilerin depolandığı, ücretsiz hizmet veren bağımsız bir
merkezin oluşturulması, adli tıp ve mezarlıklar müdürlükleri kayıtlarında
kimliği belirsiz olarak gösterilen cesetlere ilişkin bilgilerin ilgili
kurumlara, savcılıklara, başvuran ailelere ve kamuoyuna açıklanması, toplu
mezarlar ve ölüm kuyularının açılması ve incelenmesi sırasında bugüne kadar
uygulanan ve delillerin karartılmasına yol açan ilkel yöntemlerin terk edilerek
Birleşmiş Milletlerin Minnesota Protokolü çerçevesinde bilimsel esaslara uygun
inceleme ve delil toplanması için eğitim ve ekipman sağlanması, toplu
mezarların bağımsız uzmanlarca oluşturulan komisyonlarca açılması, kayıplar ve
faili meçhul cinayetler gerçeğiyle yüzleşilebilmesi
için kayıp yakınları ve insan hakları örgütleri ile diyalog başlatılması gibi,
çok makul ve demokratik talepler var ve bu taleplerin bir an önce dikkate
alınması gerektiğini ifade ediyoruz. Biz her seferinde buraya, Genel Kurula bu
konuyu getiriyoruz ama ne yazık ki AKP Hükûmeti, AKP Grubu her seferinde bu
konuyu reddediyor.
Mehmet Ağar olayına değinmeden geçemeyeceğim tabii ki. Özellikle
“Ben devlet adına bin operasyon yaptım.” diyen Mehmet Ağar şu anda Aydın
Yenipazar Cezaevinde ve özel olarak hazırlanmış bir cezaevine konuldu. Çete
oluşturmaktan beş yıl ceza aldı ama bunun sadece iki yılını cezaevinde
geçirecek.
Şunu ifade etmek isterim: Tabii ki Mehmet Ağar kendisi de ifade
ediyor, “Ben devlet adına bin operasyon yaptım.” diyor ve bin operasyonun
içerisinde Türkiye’de yaşanan bu 17 bine yakın faili meçhul cinayetten belki
bin tanesi var ama Mehmet Ağar’ın cezasının bu olmaması gerektiğini ifade etmek
istiyorum.
Tabii bununla birlikte, Tansu Çiller’in bugün hâlâ yargılanmamış
olmasını, Türkiye'nin aslında demokratik gelişimine bir darbe olarak görmek
gerekiyor çünkü Tansu Çiller’in de bir dönemin karanlık olaylarında parmağı
olduğu ve Kürt iş adamlarının katledilmesi konusunda açıklama yaptığı, “PKK’ye yardım
eden Kürt iş adamlarının listesi elimizde, bunlardan hesap soracağız.”
demesiyle birlikte Türkiye’de özellikle iş adamlarına yönelik faili meçhul
cinayetlerin başladığı da bir gerçek. Dolayısıyla, bu insanların en azından
yargı önüne çıkarılması, yargılanması ve gerekli cezalara çarptırılması
konusunun mutlaka gündeme alınması gerektiğini ifade ediyorum.
Bu vesileyle, vermiş olduğumuz araştırma önergesinin bütün
grupların oylarıyla kabul edileceği ümidini taşıyarak Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Buldan.
Gruplar adına ikinci konuşmacı, AK PARTİ Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Mehmet Doğan Kubat.
Buyurun Sayın Kubat. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkanım, çok değerli
milletvekilleri; BDP Grubunun faili meçhullerle ilgili önergesinin gündemin ön
sıralarına alınarak görüşülmesine ilişkin verdiği öneri aleyhinde söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Bu konu daha önce defaatle gündeme geldi
geçen dönem, bu dönemde de en az 3-4 defa geldi ve biz orada esasen faili
meçhul cinayetlerin, karanlıkta kalmış olayların, hepsinin aydınlatılmasının
yanında olduğumuzu, zaten uygulamalarımızın da bu yönde olduğunu defaatle ifade ettik. Ve yine o konuşmalar da dikkatle
incelendiği takdirde görülecektir ki bizim bu konudaki temel farklılığımızın
yöntem noktasında olduğunu söylemiştik. Yani biz, “Karanlıkta kalmış faili
meçhullerin üzerine gitmeyelim, bunları araştırmayalım. Bunların yaptığı yanına
kâr kalsın.” anlayışını kesinlikle reddettiğimizi ifade etmiştik.
Dolayısıyla, bugün de durduğumuz nokta aynı noktadır. Orada
savunduğumuz tezi burada da tekrarlamak isterim. İç Tüzük’ümüze
göre “İnsan Hakları Komisyonu” adı altında kurulmuş insan hakları ihlallerini
incelemekle görevli bir ihtisas komisyonumuz var ve bu komisyonda bütün siyasi
partilerimizin temsilcileri var. Bu komisyon, önüne gelen, gerek ihbar gerekse
şikâyet yoluyla gelen somut vakaları derinleştirerek alt komisyonları
marifetiyle inceleyip olayların üzerine gidebilmekte ve gerçekten bunlardan bir
kısmından çok önemli sonuçlar almaktadır.
Şimdi, ülkede, Sabahattin Ali’den bugüne kadar 70’li yıllarda,
işte, profesörlerin, Abdi İpekçi, gazeteci yazarların 80’li yıllarda, 90’lı
yıllar, özellikle 90-93 arası bu tür karanlık olayların yoğunlaştığını artık
yüce Meclis çok iyi biliyor ve bunların temel olarak gerekçelerinin aslında
siyasi iktidarı, huzuru yıpratmak için, yok etmek için bir kaotik ortam veya
bir kısım darbelere meşruiyet zemini oluşturmak için bir kısım karanlık ellerin
bu tetikleri çektirdiğini, karanlık olayları yaşattığını o zaman da
söylemiştik.
Şimdi, değerli arkadaşlar, önergede dile getirilen birkaç somut
olay var, onlara kısaca temas etmek istiyorum: Şemdinli olayından bahsediliyor
önergede ve bu olayın üzerine gidilmediğini, gerek yasama gerekse yargı
tarafından olayın küllendirildiği noktasında bir itham var. Sanırım, şimdi
söyleyeceğim veriler Meclisin İnternet sitesinde de var. Burada bir eksiklik
olabilir çünkü önerge eski tarihli. Benim şu anda, son bir saat içerisinde
yaptığım araştırmada elde ettiğim, Komisyonumuzun… Şemdinli olayı 2005 yılında
cereyan ettikten sonra tabii, konu basının ve Türk toplumunun, toplumumuzun
gündemine girmesiyle birlikte yargı anında olaya müdahale etti, bunu hepimiz
biliyoruz. Bu yargının olaya el atmasına paralel olarak da İnsan Hakları
Komisyonumuz bir alt komisyon kurdu. O komisyonun Hakkâri Şemdinli inceleme
raporu şu anda elimde, Meclisin İnternet sitesinde var. Bu basit, oraya giderek
mülki makamları, olaya karışmış failleri, Hakkâri Şemdinli’deki seçilmiş
belediye başkanlarımızı, idari yetkilileri yani orada bu olaya ışık tutabilecek
bilgisi kim varsa bunlarla ilgili bir ön inceleme yaptı. Ancak bu esnada, 2005
yılında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, Anavatan Partisi Grubu ve bizim grubumuz
adına (10/322, 323 ve 324) numaralı araştırma önergeleri verilmek suretiyle bu
Şemdinli olayının özel olarak araştırma komisyonu marifetiyle de araştırılması
gerekliliği ifade edilince Meclis bu komisyonun kurulmasına karar veriyor ve bu
alt komisyon, İnsan Hakları bünyesindeki
alt komisyonda bu komisyon kurulduğu için, doğal olarak “Bu daha derinlemesine
inceleme yapacaktır.” diyerek görevi bırakıyor.
Şimdi, önergede, bu komisyon raporunun kamuoyuna açıklanmadığı,
kamuoyundan gizlendiği iddia ediliyor.
Değerli milletvekilleri, 22’nci Dönem (10/322, 323, 324) sıra
sayılı Hakkâri merkez, Yüksekova ve Şemdinli ilçelerinde meydana gelen
olayların araştırılması amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu raporunu
hazırlıyor. Bu komisyon 23 Kasım 2005’te kuruluyor. Üç ay görev yapıyor. Fakat
o dönemde, seçim öncesi bu komisyon raporu Meclis Başkanlığımıza tevdi
edildikten sonra Genel Kurulun gündemine getirilmesi ve doğal olarak Meclis
Genel Kurulunda görüşülmesi gerekiyor. Ancak komisyonun yaptığı çalışma
neticesi hazırlamış olduğu bu rapor Meclis Başkanlığına tevdi edilmekle
birlikte o dönem seçimlerin araya girmesi neticesinde, tıpkı kanunlarda olduğu
gibi, dönemi bittikten sonra kadük hâle geldiği için, o komisyon raporu
maalesef yüce Genel Kurulda müzakereye açılamıyor. Ama şu anda Meclisimizin
“tbmm.gov.tr” sitesinde komisyon raporları bölümüne girildiği vakit bu 700
sayfalık rapora ulaşılma imkânı olduğu… Yani bunu niçin söyledim? Gerek yasama
gerekse buradaki komisyonlarımızın yaptığı faaliyetler neticesi elde etmiş
olduğu veriler can acıtıcı, can yakıcı olsa da bunları kamuoyundan gizleme gibi
bir niyeti yok. Bunlar şeffaf biçimde, demokratik bir toplum olmanın gereği olarak
kamuoyunun bilgilerine sunuluyor. Şimdi, bu rapor şu anda İnternet sitemizde
var.
Gelelim olayın bir başka boyutuna. Şimdi, bugüne kadar devlet
içerisinde durumdan vazife çıkartan bir kısım kamu görevlilerinin iç ve dış
bağlantılarla bu karanlık olaylara imza attığını, bu tetiği sıktığını veya
sıktırdığını artık herkes biliyor ama sadece bu yönüyle faili meçhulleri
tanımlamanın ve sadece bu devletin içerisindeki bir kısım karanlık kişilerin bu
işleri işlemesinin sanki bütün devlet
mekanizmasını suçlu gibi algılamaya yol açacak bir tezin de yanlış olduğunu
ifade etmek isterim. Suçlu kim ise, hangi kurumda olduğuna bakılmaksızın -bu,
yargıda da olabilir; siyaset kurumunda da olabilir, askeriyede de olabilir,
poliste de olabilir- velhasıl hangi kesimin içerisinde olursa olsun bireylerin
işlediği suçların, onların temsil ettiği kurumlara mal edilmesi de yanlıştır.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Devlet adına yapılıyor Sayın Kubat.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Faili meçhullerin devlet adına
yapılmasını iddia edenlerin elbette savunacağı bir koz olabilir.
LEYLA ZANA (Diyarbakır) – Döneme ilişkin devletin konseptiydi.
Nasıl bireylere…
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Tabii bu savunma mekanizması
refleksiyle ben bunu devlet… Çünkü “Terörle mücadele ediyorum.” diyor, “ben
devletimi korumak için” diyor ama…
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Devlet politikası hâline geldi 90-95 yıllarında.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Şöyle bakmak lazım değerli
milletvekilleri: Yani devlet, bir insana “Sen şu bombayı al, şu tüfeği al, şu
silahı al, git işte şunları, yargı bunların hakkından gelemiyor, sen bunların
hakkından gel.” diyebilir mi? Yani bu…
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Devletin en üst mekanizmalarında görev
yapan insanlar, Başbakandan tutun emniyet genel müdürüne kadar Sayın Kubat.
Biraz gerçekleri görün lütfen.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Diyelim ki denilse bile böyle bir
şey, zaten yargı derhâl bunların üzerine gidiyor. Bakın, siyaset kurumu 700
sayfa rapor hazırlamış. Bunun içerisinde sizlerin de gözlemcileri var. Yani bu
olayları aydınlatma niyetiyle bu işlemler yapılıyor.
Şimdi, İnsan Hakları Komisyonumuzun, terörden kaynaklanan yaşam
hakkının ihlallerini araştırmak amacıyla kurduğu bir alt komisyon var. Bu
komisyona bireysel başvurular geliyor ve bunun üzerine olayların üzerine gidiliyor.
Mesela Yeşil kod Mahmut Yıldırım’ın, faili meçhullerle ilgili, özellikle
Güneydoğu’da bilinen, maruf, komisyona bir başvuru var ve bu komisyon derhâl
gerekli araştırmaları, incelemeleri yaptıktan sonra Elazığ Cumhuriyet
Başsavcılığına başvuruda bulundu ve söz konusu şahısla ilgili ilk defa yakalama
kararı çıktı. Yani bu da komisyonumuzun marifetiyle oldu. Yine Kemal Burkay’ın,
İbrahim Güçlü’nün komisyona gelerek, Güneydoğu’da ve
yurt dışında bir kısım insanların terör örgütü tarafından faili meçhul şekilde
infaz edildiğine dair -alt komisyon raporlarında sizlerin de üyelerinin olduğu
bu komisyonda- beyanları üzerine Komisyon bunları kayıtlarının altına aldı,
Diyarbakır ve Ankara…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Geçmişle yüzleşmeye hazırız; devlet de,
örgüt de, halk da herkes… Yeter ki “Evet.” deyin, herkes ne yapıyorsa çıksın
ortaya.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Sayın Başkanım, bir dakika süre…
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kubat.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) – Peki. Söz uzun.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Şimdi önergenin lehinde Sayın Rıza Türmen,
İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Türmen. (CHP ve BDP
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hocam, şu mahkeme kararlarından tek tek
say da biraz hukukçular da feyzalsın.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, faili meçhuller Türkiye'nin kanayan bir
yarasıdır. Faili meçhullere baktığımız zaman sadece 1990-2011 yılları arasında
1.901 faili meçhul cinayet vardır ortada. Faili meçhullerin bu kadar çok
olmasının yanında bir de tabii çok geniş bir mağdur ailesi topluluğu vardır. Bu
kaybolan kişilerin aileleri yaşamaktadır ve bu kişiler büyük bir güvensizlik,
büyük bir korku ve belirsizlik içinde yaşamaktadırlar. Biz Türkiye Büyük Millet
Meclisi olarak bunlara bir mesaj vermek, olumlu bir mesaj vermek zorundayız.
“İnsan Hakları Komisyonu var, İnsan Hakları Komisyonu baksın.” deniyor. Bu aynı
şey değildir efendim, İnsan Hakları Komisyonu şimdiye kadar hiçbir şey
yapmamıştır bu konuda, kamuoyuna hiçbir mesaj verememiştir. Zaten bu faili
meçhuller, diğer insan hakları ihlallerinden daha başka özellikler taşıyan,
başka türlü bir soruşturma tekniğine ihtiyaç gösteren olaylardır. “İnsan
Hakları Komisyonu vardır.” diye bunu geçiştirmek aslında faili meçhul
cinayetleri göz ardı etmekten başka bir şey değildir.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak 7 tane önerge verdik Meclis
araştırması açılsın diye. Bunlardan 1 tanesi geçen döneme ait, 6 tanesi bu
döneme aittir. Bu önergelerin, bu Meclis araştırması komisyonu açılması
önergelerinin hepsi AKP oylarıyla reddedilmiştir.
Faili meçhullerin Türkiye’ye verdiği zararları görmek istiyorsanız
bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına bakmak yeterlidir. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında bu konuda Türkiye aleyhine alınmış pek çok
sayıda ihlal kararı vardır. Türkiye bu konuda devlet olarak kendi üstüne düşeni
yerine getirmediği için çok sayıda, büyük miktarlarda tazminat ödemiştir ve
bunu ödemeye devam etmektedir. Tabii, faili meçhullerin üstüne gitmediğimiz
için, faili meçhulleri sadece 1990’ların başındaki bir olay, geçmişe ait bir
olay olarak görmek de yanlış olur. Üstüne gidilmediği için bugün de faili
meçhuller devam etmiştir. İşte, en son örneği Hrant
Dink olayıdır.
Şimdi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına baktığınızda
faili meçhullerle ilgili bazı önemli ipuçları görürsünüz. Bizim yapacağımız
soruşturmayı da bu bakımdan yürütmek gerekir. Bir kere, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinde eğer devletin sorumluluğunu iddia ediyorsanız, devlet tarafından
öldürüldüğünü iddia ediyorsanız bunu somut delillerle göstermek zorundasınız
ama faili meçhuller bakımından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu kararını
değiştirmiştir. Eğer devlet denetiminde uzun süre kalmış bir kişi varsa ve bu
kişiden hiçbir haber alınamıyorsa uzun süre, burada karine bu kişinin devlet
tarafından öldürüldüğüdür. Bunun tersini ispat etme yükümlülüğü devlete
düşmektedir. Devlet kendi denetiminde -gözaltında ya da tutukluyken- kaybolan
bu kişinin kendisi tarafından öldürülmediğini gayet somut delillerle kanıtlamak
zorundadır.
Devletin bir başka yükümlülüğü şudur: Devlet, faili meçhul
karşısında etkili bir soruşturma yürütmek zorundadır. Etkili bir soruşturma,
hemen başlatılan, derhâl başlatılan ve her türlü incelemeyi kapsayan, tanık
dinlemeyi, kroki çizmeyi, balistik muayeneyi, otopsi raporlarını, barut
izlerini, her türlü şeyi kapsayan bir soruşturmadır. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin Türkiye aleyhine verdiği kararların pek çoğu Türkiye'nin etkili
bir soruşturma yürütmemesinden kaynaklanmıştır. Türkiye böyle bir soruşturma
yürütmediği için, soruşturma dosyaları genellikle boş kaldığı için orada
mahkûmiyet kararı çıkmıştır. Yani burada kimin öldürüldüğü de önemli değildir,
kim öldürülürse öldürülsün fakat devletin yükümlülüğü bunu aydınlatmayı, bu
kişileri yargı önüne çıkarmayı amaçlayan, oraya yönelik bir soruşturmanın
yürütülmesidir. Oysa, Türkiye’deki uygulama tam tersinedir, etkili soruşturma
yürütülmemiştir, üstelik devlet kol kanat germiştir, faili meçhul cinayetler
halının altına süpürülmüştür. Bu nedenle, işte, bugün mağdur ailelerin ıstırabı
çok büyük boyutlarda devam etmektedir. Bu nedenle bugün hâlâ bu konu canlı
olarak yaşamaktadır. Geçmişe ait bir cinayet değil, hâlâ canlı olarak yaşayan
bir olayla karşı karşıyayız.
Devletin bir başka yükümlülüğü, faili meçhullerle ilgili, bu gibi
olaylarla ilgili zaman aşımına meydan vermemektir. Zaman aşımına meydan
vermemek için devlet otoriteleri, yargıçları, güvenlik otoriteleri her türlü
özeni, her türlü dikkati göstermek zorundadırlar. Bizde ise tam tersi
olmaktadır; devlet zaman aşımına uğramayı önlemeyi değil, zaman aşımına
uğramayı teşvik etmektedir, bunun için yol açmaktadır. Yani ya efendim
görevliler bir türlü yargı önüne çıkarılamamaktadır ya da yargılanacak
bulunamamaktadır ya da bulunsa bile yargı öylesine uzun sürmektedir ki cezadan
kurtulmaktadır. Tabii, devletin bu tür tutumu faili meçhulleri de teşvik
etmiştir. Yani bilinmektedir ki, devlet memuru bir suç işlediği takdirde bu
suçu ceza almadan atlatabilecektir. Bu bilincin yerleşmesi, bu anlayışın
yerleşmesi devlet otoritesi bakımından, insan hakları bakımından çok büyük bir
yanlıştır, çok büyük bir gedik açmaktadır Türkiye’nin insan hakları profilinde.
Bundan sonra ne yapmak lazım? Bundan sonra yapılacak şeyler
bellidir, bir araştırma komisyonu kurulması lazım. Bu araştırma komisyonu,
Meclisin İnsan Hakları Komisyonundan farklı çalışacak, teker teker bütün faili
meçhulleri dinleyecek, teker teker bunların üstüne gidecek, bu olayların neden
ortaya çıkarılmadığını, bu olayların altında ne yattığını ortaya çıkaracak
tarafsız bir komisyon olmalıdır. Bu komisyonun nasıl kurulacağı konusu ayrı bir
çalışma konusudur, bunu da görüşebiliriz, bu konuda da inceleme yapabiliriz, bunun
için bir ön çalışma yapabiliriz ama böyle bir komisyona ihtiyaç vardır. Böyle
bir komisyonu İnsan Hakları Komisyonu var diye elinizin tersiyle bir tarafa
itmek insan hakları karşısında büyük bir duyarsızlık göstermektir. Eğer insan
hakları konusunda bir duyarlılık varsa, eğer her şey siyasetten ibaret değilse
Türkiye’de, eğer Anayasa’nızda “Türkiye, insan haklarına saygılı bir
devlettir.” diyorsanız bu faili meçhul cinayetlerin üstüne gitmek zorundasınız,
bunun için bir komisyon kurmak zorundasınız.
Türkiye başka neler yapabilir? Türkiye, örneğin, Birleşmiş
Milletler Kayıplar Sözleşmesi’ne taraf olabilir. Türkiye bu sözleşmeye taraf
olmamıştır. Niye taraf olmamıştır? Belli değildir ya da bellidir. Bu gibi
sözleşmelere taraf olursanız çünkü, birtakım yükümlülükler üstlenirsiniz, faili
meçhuller konusunda daha başka türlü bir tutum almak zorunda kalırsınız, o
yüzden taraf olmamaktadır. Onun yanında, Türkiye, Uluslararası Ceza Mahkemesi
statüsüne taraf olmalıdır. Türkiye niçin bütün dünyanın, bütün Avrupa’nın taraf
olduğu Uluslararası Ceza Mahkemesi statüsüne taraf olmamaktadır? Bunun hiçbir
izahı yoktur. Bunun yanında, tabii, mutlaka zaman aşımının bu gibi olaylarda
uygulanmamasını sağlaması gerekir Türkiye'nin. Bunun için bir kanun
değişikliğiyle bu gibi olaylarda zaman aşımına yer olmadığının kabul edilmesi
çok yararlı olacaktır.
Faili meçhul cinayetler bakımından şöyle bir durum daha vardır:
Bunun mağdurları soruşturmanın etkisiz olduğunu öğrendiklerinden altı ay içinde
her zaman Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidebilirler. Ne zaman öğrenmişlerse
savcıya bir dilekçe verip, savcıdan “Hiçbir şey olmuyor.” diye cevap aldıktan
sonra altı ay içinde her zaman Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitmeleri
imkânı vardır. Onun için cinayetlerin, faili meçhullerin geçmişte kalmış olması
bugün hâlâ Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yolunun tamamen kapandığı anlamına
gelmez ama önemli olan şudur: Türkiye, insan hakları konusunda, bu Meclisimiz
insan hakları konusunda duyarlı bir Meclisse, eğer siyasi partilerimiz bu konuda
bir endişe taşıyorsa, bir kaygı taşıyorsa böyle bir araştırma komisyonunun
kurulmasına mutlaka ihtiyaç vardır.
Bütün bu nedenlerle, Barış ve Demokrasi Partisinin verdiği Meclis
araştırması yolundaki önergeyi desteklemekteyiz.
Çok teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP ve BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Ben teşekkür ederim Sayın Türmen.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin aleyhinde son
konuşmacı Adem Tatlı, AK PARTİ Grubu Giresun Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ADEM TATLI (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün kutladığımız 1 Mayıs İşçi Bayramı’nın ülkemize ve milletimize
hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Bugün, Tapu Kanunu’nda ve Kadastro Kanunu’nda değişiklik
yapılmasına ilişkin kanun tasarısını görüşeceğimizden BDP grup önerisine
katılamayacağımızı belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Karar yeter sayısı istiyorum Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tatlı.
Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun önergesini kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.14
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.23
BAŞKAN: Başkan Vekili
Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK
BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
101’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunmamıştı.
Şimdi, öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Öneri kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün
19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
2.- CHP Grubunun, 18/4/2012
tarihinde Adana Milletvekili Ümit Özgümüş ve
arkadaşlarının 5 Nisan 2012
tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan yeni teşvik paketi
konusunda vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 2/5/2012
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
02.05.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunda; 02.05.2012 Çarşamba günü (Bugün) oy birliği
sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Emine
Ülker Tarhan
Ankara
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Adana Milletvekili Ümit Özgümüş ve
arkadaşları tarafından, 18.04.2012 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına "5 Nisan 2012 tarihinde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
tarafından açıklanan "Yeni Teşvik Paketi" konusunda verilmiş olan
Meclis Araştırma Önergesinin, (382 sıra nolu) Genel
Kurul’un bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
02.05.2012 Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerinde dört
arkadaş söz istemişler. Lehinde olmak suretiyle Ümit Özgümüş,
Kenan Tanrıkulu; aleyhinde Lütfi Elvan, Demir Çelik.
Şimdi, lehte olmak suretiyle, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Ümit Özgümüş, Adana Milletvekili.
Buyurun Sayın Özgümüş. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Son elli yıl içerisinde Türkiye’de onlarca teşvik yasası çıkarıldı.
Bugüne kadar çıkarılan teşvik yasalarının tamamı yanlıştı. Çünkü teşvik
yasalarına bakarsanız, bir önceki teşvik yasasında yarım kalan tesislerin,
yarım kalan işletmelerin tamamlanması maddesi vardır. Bu süreç içerisinde hep
toptancı teşvikler verildi. Yani zaman zaman kalkınmada öncelikli yöre teşviki
gibi teşvikler verildi, bölgesel teşvik verildi ama orada nelerin yapılacağı
belirtilmedi. Ya da zaman zaman sektörel teşvikler
verildi ama o sektörlerin, uygun olan sektörlerin hangi bölgede yapılacağı
belirtilmediği için bugüne kadar yapılan teşvikler, uygulamaya konulan
teşvikler ne yazık ki amacına ulaşamadı.
2004 yılında AKP Hükûmetinin çıkardığı 5084 sayılı Teşvik Yasası
cumhuriyet tarihinin en kötü, en amaçsız ve en fazla kaynak israf eden, komşu
iller arasında haksız rekabet yaratan, bir tarafta istihdamı biraz artırırken
komşu ilde işsizlik yaratan bir teşvik yasasıydı ve bugüne kadar hâlâ daha
yaraları ne yazık ki sarılamadı. Çünkü teşvik verilen komşu illerde doğrudan
maliyet unsuru teşvikler verildiği için o ilde yeni yatırım yapılırken, aynı
konuda, bitişik ildeki sanayi tesisleri ne yazık ki battı, iflas etti.
Şimdi, bir süre önce, 2012 yılında bütün bu hatalardan arınmış
yeni bir teşvik yasasının çıkacağı ve bunun hazırlıklarının yapıldığı söylendi.
Gerçeği söylemek gerekirse umutlandık çünkü daha önce 5084 sayılı teşvik
yasasında bu kadar ağır hasar, ondan sonra çıkan 2008’de uygulamaya konulan
teşvik yasasının da amacına ulaşmamasından dolayı bu teşvik yasasının daha
doğru, daha verimli, daha üretken olacağını bekliyorduk. Süre uzadıkça 2012’nin
ocak ayında açıklanacak, olmadı martta açıklanacak, olmadı nisanda Sayın
Başbakan açıklayacak. Dedik ki: “Herhâlde eksikleri tamamlanıyor.” Ama son
açıklanan teşvik uygulaması da ne yazık ki hayal kırıklığı yarattı. Bir önceki
teşvik yasasının biraz makyajlanmış, biraz boyanmış, biraz şekli değiştirilmiş
hâlinden farklı değil. Birkaç tane yenilik getirmişler, birkaç tane değişiklik
getirmişler. Daha önceki teşvik yasası dört bölgeye ayrılmışken, yeni
uygulamada altı bölgeye çıkarılmış. Bir de yeni olarak stratejik ve büyük
yatırımlar teşviki var ki bu doğru. Ama bunun yanında yine hayati yanlış var,
hayati yanlış şu: Bu teşviklerde -daha önceki dönemde çok söyledik- doğrudan
komşu iller arasında haksız bir rekabet yaratacak, maliyeti etkileyecek,
maliyet unsuru teşvikler verilmesin; arazi, arsa verilsin, binanın
masraflarının bir kısmı sübvanse edilsin; yatırım indirimi getirilsin ki
getirilmiş; katma değer vergisi istisnası getirilsin ama doğrudan maliyeti
etkileyen teşvikler verdiğiniz zaman komşu iller arasında haksız rekabet
yaratırsınız dedik ve bu teşvik yasasında da ne yazık ki yine aynı şekilde
doğrudan maliyeti ilgilendiren, etkileyen teşvikler getirildi.
Değerli arkadaşlar, şimdi daha önce bölge sınıflamasından il
sınıflamasına çıktığı söyleniyor bu teşvik yasasında. Neye göre yapılmış?
Ekonomi Bakanımız Sayın Zafer Çağlayan açıklıyor, diyor ki: “TÜİK, 61 kriteri
ortaya koyan sosyoekonomik gelişmişlik kriterine göre il sınıflaması yaptı.”
Peki, nerede bu sosyoekonomik gelişmişlik kriterleri? Nerede bu sıralama?
Kriterler ne ve bunu neye göre yaptınız? Neden açıklanmaz bugüne kadar? Hiçbir
yerde yok. Bakın, 61 kriterin içerisinde sosyoekonomik gelişmişlik kriterinin
temel direği olması gereken iki tane konu var: Bir tanesi, illere göre
gayrisafi yurt içi hasıla rakamları; iki illere göre kişi başı yurt içi hasıla
rakamları. Bunlar, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından en son 2003 yılında
yayınlandı. 2003 yılından sonra bu konuda, illerin gayrisafi yurt içi hasıla ve
kişi başı gayrisafi yurt içi hasıla rakamları konusunda hiçbir açıklama, hiçbir
bilgi ve hiçbir çalışma yok.
“Acaba bunlar yapılıyor da biz mi bilmiyoruz.” dedik. Kalkınma
Bakanımızdan sorduk, TÜİK’in bağlı olduğu
Bakanımızdan, dedik ki: “2002-2011 yılları arasında iller itibarıyla gayrisafi
yurt içi hasıla rakamları nedir?” Dedik ki: “Aynı dönem içerisinde iller
itibarıyla kişi başı gayrisafi yurt içi hasıla rakamları nedir ve yine bunlar
kadar önemli olan, bir kentin teşvikini de belirleyecek, kalkınma stratejisini
de belirleyecek iller itibarıyla iktisadi faaliyet kollarına göre rakamlar
nedir?”
Değerli arkadaşlar, 2012 yılında 184 milyon lira bütçesi olan TÜİK
adına Bakanın verdiği cevabı, bizim soru önergemize verdiği cevabı okuyorum:
“İl bazında gayrisafi yurt içi hasıla, il bazında kişi başı gayrisafi yurt içi
hasıla ve il bazında iktisadi faaliyet kollarına göre gayrisafi yurt içi hasıla
rakamları bulunmamaktadır.”
Koca TÜİK, iller itibarıyla gayrisafi yurt içi hasılayı ve kişi başı
gayrisafi yurt içi hasıla rakamlarını hesaplayamıyor. İnternetten
bakabilirsiniz, ayrıntılı hikâye var orada, yeterli kaynak bulamamış. 184
milyon lira bütçesiyle Türkiye ekonomisinin gelişmesinin, stratejinin, teşvikin
temeli olması gereken TÜİK, ne yazık ki bu rakamları yayınlayamıyor.
Peki, yayınlayamazsa o zaman illerin sınıflamasını neye göre
yapıyorsunuz? Tamamıyla subjektif. Yukarıda iki kişi
oturuyor, Başbakan, Ekonomi Bakanı, kalkınmadan sorumlu Bakan oturup illeri
sınıflandırıyorlar.
Bakın, düne kadar, bu teşvik uygulaması açıklanıncaya kadar Adana
ve Mersin aynı bölgede, gerek teşvikte gerek kalkınma ajansında aynı bölgede.
Bu uygulama ortaya çıktığında Adana ikinci bölgede kalıyor, Mersin üçüncü
bölgede.
Sayın Ekonomi Bakanına sorduk: “Acaba Mersin’in üçüncü bölge
olması sizin oradan milletvekili seçilmenizin sonucu mu? Yoksa başka kriterler
varsa bunları da ortaya koyun.” diye.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, burada asıl önemli olan hata,
iller itibarıyla yapılan hatalar ya da iller itibarıyla sakatlıklar şunlar:
Şimdi şurada teşvik haritası var. Bakın, Adana ve Kayseri 2’nci bölgede. Hemen
Adana ve Kayseri’ye komşu olan Osmaniye, Kahramanmaraş, Niğde, Aksaray,
Kayseri’nin kuzeyindeki Yozgat 5’inci bölgede. Mevzuat şunu söylüyor, yeni teşvik
uygulaması: “Eğer bir bölgede yapacağınız yatırımı organize sanayi bölgesinde
yaparsanız bir alt bölgenin teşviklerinden yararlanırsınız.” Yani saydığım
iller, Osmaniye, Kahramanmaraş, Niğde, Aksaray, Yozgat gibi illerde yapılacak
olan yatırımlar eğer organize sanayi bölgesinde yapılacaksa 6’ncı bölgenin
teşvikinden yararlanacak. Yani Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, Siirt, Şırnak,
Hakkâri ile aynı teşviklerden yararlanacak! Yabancı veya yerli herhangi bir
yatırımcının geldiğini düşünün. Burada 6’ncı bölgenin teşvikleri varken,
Çankırı’da varken, Yozgat’ta, Aksaray, Niğde, Maraş, Osmaniye’de varken kalkıp
da yatırımını Şırnak’a, Siirt’e, Hakkâri’ye yapar mı? Böyle bir mantıksızlık
olur mu? Böyle ezberci bir teşvik anlayışı olur mu?
Başka bir şey daha var: Adana’nın Ceyhan ilçesi var, tekstil
konusunda çok ileri gitmiş, büyük fabrikaları olan bir bölge ilçemiz. Şimdi,
hemen 20 kilometre içerisindeki Osmaniye, organize sanayi bölgesinde yapılacak
olan yatırımlarda 6’ncı bölgenin teşviklerinden yararlanacak. Bu, şu anlama
geliyor: 1 tek işçinin üzerindeki teşvik 6’ncı bölgede 400 lira civarında, 401
lira. Demek ki 200 kişi çalıştıran 20 kilometre mesafedeki iki firma arasındaki
maliyet farkı, devletin oradaki firmaların cebine koyduğu rakam 80 bin lira.
Böyle olunca oralarda yeni istihdam belki yaratılabilir ama yaratıldığı
istihdam kadar da Adana gibi, Kayseri gibi, Konya gibi, Isparta gibi illerde
yeni işsizliğe yol açar. Teşvik uygulaması Bakanlar Kurulundan geçmeden önce
bütün bunların hepsinin araştırılması gerekir, ortaya konması gerekir ve
bunların yanlışlarından dönülmesi gerekir. Bugünkü araştırma önergesini
özellikle onun için verdik. Bu siyasi bir araştırma önergesi değil, tamamıyla
ekonomik ve kaynaklarımızı doğru kullanma adına verdiğimiz bir teşvik.
Ne olması gerekir? Ne olması gerektiği konusunda -zamanım kalmadı
ama- kalkınma ajanslarıyla ilgili bir araştırma önergesi daha verdik, o,
gündeme geldiği zaman ne olması gerektiğini somut biçimde ortaya koyacağız ama
eğer bu araştırma önergesini kabul ederseniz, o zaman geçmiş teşviklerin
hataları ortaya çıkar, çok daha verimli bir araştırma ortaya çıkar.
Bu hangi ilde neyin, hangi konuların destekleneceği konusunda
Sayın Çağlayan dört-beş gün önce gazetenin birisine demeç verdi, dedi ki:
“Bunları belirleyeceğiz.” Teşvikin uygulama tarihi 1/1/2012. Nisan ayında Sayın
Bakan diyor ki: “Hangi ilde hangi yatırımı teşvik edeceğimizi belirleyeceğiz.”
Yani Avrupalıların söylediği gibi: “Türkler önce ateş eder, ondan sonra nişan
alır.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özgümüş.
Süreniz doldu efendim.
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Devamla) – Gelin bu önergeyi kabul edelim,
hatalarımızdan dönelim.
Tekrar saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde, aleyhinde olmak
üzere, Karaman Milletvekili Sayın Lütfi Elvan.
Buyurun Sayın Elvan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFİ ELVAN (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben
de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşvik sistemi, sadece bizim hükûmetlerimiz döneminde başlatılan
bir sistem değil, geçmişten beri tüm hükûmetler döneminde uygulanan bir yöntem.
Aynı zamanda, dünyaya baktığımızda, gelişmiş birçok ülkede bu tür
mekanizmaların uygulandığını görüyoruz.
Peki, kullanılan enstrümanlar nelerdir, bunlara baktığımızda da ya
kamu alacaklarından vazgeçeceksiniz ya da kamu kaynağı vereceksiniz. İki tür
yöntem kullanılıyor ve dünyanın neresine giderseniz gidin kullanılan yöntemler,
enstrümanlar hemen hemen benzer enstrümanlardır. Ancak dünyadaki uygulamalara
baktığımızda teşvik sistemlerinin dünyada çok başarılı olmadığını görüyoruz.
Birçok ülkede teşvik sistemleri uygulanmasına rağmen oldukça başarısız sonuçlar
verdiğini görüyoruz. Bunlardan bir tanesi, örnek: İtalya’da iki bölge arasında
çok ciddi gelişmişlik farkı var, bu bölgelerden birini İtalya geliştirmek
istiyor, çok önemli yatırımlar, destekler sağlıyor özellikle kamu yatırımları
açısından ve bir süre sonra o dikilen fabrikalar, o yapılan fabrikalar atıl duruma
geliyor ve literatürde buna “çöldeki katedraller” diyorlar. Buna benzer birçok
uygulama geçmişte de oldu, özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne verilen AK
PARTİ iktidarları öncesi birçok destek maalesef gerçekleşemedi.
Teşvik sistemini başarılı kılan, anlamlı kılan en önemli unsur
entegre bir yaklaşımla sorunun üzerine gitmektir. Nedir bu entegre bir
yaklaşım? Sadece vergisel desteklerle, birtakım hibe destekleriyle veyahut
kredilerde yapılan birtakım indirimlerle siz teşvik sistemini başarılı kılamazsınız.
Teşvik sisteminin başarılı olabilmesi için eğitimden sağlığa, insan
altyapısından ulaşım hizmetlerine kadar birçok alanda entegre bir yaklaşım
benimsemek durumundasınız. İşte, Türkiye’de de AK PARTİ hükûmetleri döneminde
tamamlayıcı, entegre bir yaklaşım benimsenmiştir. Bir taraftan altyapı
yatırımları güçlendirilmeye çalışılmış, diğer taraftan eğitime, özellikle insan
kaynaklarının geliştirilmesine ağırlık verilmiş ve diğer taraftan da teşvik
sistemi uygulanmaya çalışılmıştır.
Şimdi, AK PARTİ öncesi iktidarların teşvik sistemine yaklaşımına
baktığımızda işte bu entegre yaklaşımın sergilenmediğini görüyoruz. Sadece
vergisel birtakım indirimlerle, yatırım yeri tahsisiyle bir bölgeye, bir ile
yatırım çekmeniz mümkün değildir değerli arkadaşlar, önce insan kaynaklarını
geliştirmek zorundasınız. Peki, biz ne yaptık? Aktif iş gücü programları
başlattık. KOSGEB bünyesinde onlarca program ortaya koyduk ve bu programlarla o
işletmelerin altyapısını güçlendirecek olan insan kaynağını daha verimli
kılacak olan yatırımlara girdik, desteklere girdik.
Diğer taraftan, SODES gibi, Sosyal Destek Programı gibi, kalkınma
ajansları gibi, bizatihi yerelden koordine edilen uygulamaları ortaya koyduk ve
bununla beraber, yine kırsal kalkınma alanında, ARGE destekleri alanında,
eğitim alanında birçok yeni destek mekanizmaları oluşturduk. İşte, bu
mekanizmaların tamamlayıcısı olarak da bu teşvik sistemini sunduk. Eğer biz
bugüne kadar başarılı isek, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki ihracat oranını
yüzde 1’den yüzde 5,1’e yükseltmiş isek ve Anadolu’daki birçok ilimizin
sosyoekonomik gelişmişlik düzeyini önemli ölçüde yukarı çekmiş isek, bu
yaklaşıma borçluyuz diye düşünüyorum.
Şimdi, bazı eleştiriler geldi, bunlara cevap vermek istiyorum
müsaade ederseniz. Bunlardan bir tanesi: “Bu illerin sosyoekonomik gelişmişlik
sıralaması neye göre belirlendi? Efendim, 2003 yılında illerin sosyoekonomik
sınıflandırması, sıralaması belirlendi ve bu amaçla 58 ayrı değişken
kullanıldı, ama bugünkü yöntem neden böyle, neden bölge bazında değil, neden il
bazında?”
Değerli arkadaşlar, en son yapılan çalışma, yine bildiğiniz gibi
2003 yılındaki illerin sosyoekonomik gelişmişlik sıralaması araştırmasıydı, ama
2011 yılında başlayan ve bu yıl tamamlanan güncellemeyle, illerin sosyoekonomik
gelişmişlik sıralaması yeniden belirlenmiştir; burada da 61 farklı
sosyoekonomik değişken kullanılmıştır.
Burada gayrisafi yurt içi hasıladan ve bunun bilinmediğinden
bahsedildi, özellikle illerin gelişmişlik düzeyleri açısından gayrisafi yurt
içi hasılanın önemli olduğu zikredildi.
Değerli arkadaşlar, bakın, size bir şey söyleyeyim. Bir bilim
adamımız şunu söylüyor, özellikle gelişmişlik üzerinde çalışan bir bilim
adamımız diyor ki: “Ben bir ülkenin gelişmişlik düzeyine bakarken sadece
gayrisafi yurt içi hasılasına bakmam. Benim bakmış olduğum konu, bakılması
gereken konu, o ülkedeki insan kaynaklarının ne kadar gelişmiş olduğudur.”
Dolayısıyla, biz gelişmişlik düzeyine bakarken hem ekonomik göstergelere
bakacağız hem sosyal göstergelere bakacağız hem demografik göstergelere
bakacağız ve bir bütün olarak sistemi değerlendireceğiz. İşte illerin
sosyoekonomik gelişmişlik sıralamalarını belirlerken biz bunu yaptık, 61 ayrı
değişken kullandık. Bu değişkenlere baktığımızda, bu değişkenler arasında
istihdam göstergelerimiz var, rekabetçi ve yenilikçi kapasite göstergelerimiz
var, mali göstergelerimiz var, demografik göstergelerimiz var, eğitim
göstergelerimiz var, sağlık göstergelerimiz var, özellikle ulaşım açısından
önem taşıyan erişebilirlik göstergelerimiz var, IT
teknolojilerinin de ne kadar geliştiğini düşündüğünüzde bu tür göstergelerin
son derece önemli olduğunu düşünüyoruz.
Bir diğer unsur yaşam kalitesi. Yaşam kalitesi alanında da önemli
göstergeler yine illerin sosyoekonomik gelişmişlik sıralaması çalışmasına dâhil
edilmiştir.
Bu sıralama belirlenirken hiçbir zaman hiçbir şekilde herhangi bir
ile ayrıcalık tanınmamıştır değerli arkadaşlar. Sosyoekonomik gelişmişlik
sıralaması çalışmasında çıkan sonuç neyse altı ayrı bölgeye ayrılmış ve bu
bölgelere göre de bir destek sistemi, destek mekanizması geliştirilmiştir.
Kullanılan verilere baktığımızda da, ağırlıklı olarak 2009 ve 2010
yılı verileri kullanılmıştır. Sadece birkaç gösterge için ise 2008 ve 2011 yılı
verileri kullanılmıştır.
Devlet Planlama Teşkilatının eskiden beri devam eden bir geleneği
var, illerin sosyoekonomik gelişmişlik sıralaması çalışmasını yaptıktan sonra
bunu bir kitap hâline getiriyor. Bakın, şu görmüş olduğunuz kitapçık, 2003 yılı
illerin sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasını detaylarıyla ortaya koyan ve
illeri ayrı ayrı, bölgeleri ayrı ayrı analiz eden bir çalışma. Şu anda Kalkınma
Bakanlığımız bu çalışmaları yürütüyor yani illerin elbette sosyoekonomik
gelişmişlik sıralaması belirlendi ama bunun bir kitapçık hâline getirilmesi ve
düzgün, düzenli bir şekilde illerin, bölgelerin yapılarının ortaya konulması bu
kitapçıkla sağlanacaktır.
Diğer bir eleştiri “Efendim, neden bölge değil de il?”
Şimdi, değerli arkadaşlar, size şunu soruyorum: Kayseri, Sivas,
Yozgat, bizim “Düzey 2” dediğimiz bölge kapsamında yer alan üç ilimiz.
Yozgat’ın sosyoekonomik gelişmişlik düzeyiyle Kayseri’nin sosyoekonomik
gelişmişlik düzeyi bir mi? Elbette bir değil. Biz Yozgat’a, Sivas’a Kayseri’den
daha fazla destek vermek zorundayız. Biz adaletli olmak zorundayız.
Evet, Osmaniye örneği de öyle. Eğer Osmaniye 5’inci bölgede ise,
Osmaniye ilimiz sosyoekonomik gelişmişlik açısından istenilen düzeyde değil.
Biz, bu bölgelerimizin gelişmesini, kalkınmasını istiyoruz, bölgeler arası
gelişmişlik farklarımızın azalmasını istiyoruz. Yine biz, belirli sektörlerde
rekabet gücümüzün artmasını istiyoruz.
Yine, ithal ettiğimiz birçok ürünün Türkiye’de, kendi ülkemizde
üretilmesi yönünde desteklerin verilmesini istiyoruz. İşte, yapılan düzenleme
bundan ibarettir.
Biz, eğer gelişmiş bir ille gelişmişlik düzeyi daha düşük olan bir
ili yan yana koyarsak, geri kalmış ile destek sağlamak mümkün mü? Biz
kalkınacaksak hep beraber kalkınacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LÜTFİ ELVAN (Devamla) – Efendim, A ilimiz kalkınsın, B ilimiz
kalkınmasın; böyle bir şey söz konusu olamaz.
Ben hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Elvan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde son konuşmacı,
aleyhte olmak suretiyle, Muş Milletvekili Sayın Demir Çelik.
Buyurun.
DEMİR ÇELİK (Muş) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisinin yeni teşvik paketine ilişkin araştırma
önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ekonomi, bir toplumun olmazsa olmazı noktasında toplumun kendisini
üretebilmesi, sürdürebilmesi için önemli bir kriterdir. Bu yönüyle teşvikler de
tarih boyunca sadece Türkiye’de değil, dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi
coğrafyamızda da Osmanlıdan beri uygulanmıştır, uygulanacaktır da. Cumhuriyet
hükûmetleri tarafından onlarca kez teşvik paketleriyle ülkenin kalkınmışlığını
hızlandırma yönlü bir kısım girişimler, amacına uygun düzeyde yapılmadığından
kaynaklı olarak kaynakların heba edilmesine, öngörülen amaçtan uzaklaşmasına da
neden olmuştur.
Bir teşvikte öngörülen, beklenen temel kriterler şunlar olmalıdır
diye düşünüyoruz:
1) Yatırımı ve istihdamı öngörmeli, teşvik etmeli.
2) Uluslararası rekabeti geliştirici nitelikte olmalı.
3) Yoksulluğu, işsizliği giderecek nitelikte ve özellikte olmalı.
4) Bölgeler ve iller arası gelişmişlik farkını gideren, onların
gayrisafi millî hasılası dâhil olmak üzere insani yaşam endeksini niteliksel
olarak değiştiren, dönüştüren boyutta olmalıdır.
Ancak, getirilmek istenen yeni teşvik yasasını bu kriterler
nezdinde incelemek istediğimizde bunlardan çok uzak, günümüz demokrasisinin
katılımcı özelliğini es geçen, Bakanlığın ilgili bürokratlarının masa üstü
çalışmalarına dayalı bir çalışmanın ürünü ve eseri olarak görmek mümkün.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son on yılda AKP Hükûmeti
tarafından bu ve benzeri çalışmalar, her seferinde bir oldubittiye getirildiği
için uygulanan uygulama yanlışlıkları neticesinde öz eleştiri vererek, toplumun
temel eleştirilerini dikkate alarak yeniyi uygulamayı hedefleyeceğine, yazboz
tahtasına dönüştürülen bir pratiğe dönüşüyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu, özellikle birçok alanda
olduğu gibi ekonomik teşviklerin uygulandığı “Doğu, Güneydoğu Anadolu” olarak
adlandırılan Kürt coğrafyasında geçmiş teşviklerin nelere mal olduğunu, neleri
değiştirip dönüştürdüğünü görmek noktasında da gerçekten bir kısım talihsiz
örneklere şahit gelmek mümkün. Birçok ilimizde geçmiş hükûmetler tarafından
verilen teşvikler amacına uygun kullanılmadığından, binaları iskelet fakat
teşvikten yararlanan sermayedarların, ilgili teşviklerini Türkiye'nin
metropollerinde, batı yakasında yeni üretim alanlarına dönüştürdüğü gibi bir
gerçekle yüzleşmeniz mümkündür.
Siz, birkaç yıl öncesinde “kalkınma ajansları” adı altında birkaç
ili yan yana getirip illerin gelişmişlik düzeyinin birbirine yakın olma
kriterini esas alarak bir kalkınmayı önünüze koymuştunuz. Bugün, kalkınma
ajansları üzerinden beklenmesi gereken verimliliği almamış olacaksınız ki ondan
vazgeçmiş, illeri esas alan, illere indirgenen bir teşvik yasasıyla illeri esas
almaya çalışıyorsunuz. Burada da yine unuttuğunuz bir gerçeklik, bir realite
var: İllerin sadece gayrisafi millî hasıladan aldığı paydan ya da kişi başına
düşen millî gelirdeki paydan hareketle gelişmişlik düzeyi ele alınamaz;
gelişmişlik düzeyini belirleyen sosyoekonomik, tarihsel, kültürel
birikimleriyle beraber ele alındığında ancak anlamlı ve değerli olur. Siz, o
ilde, o bölgede yaşayan insanların yaşam endeksini niteliksel olarak
değiştiremeyecekseniz, değer katamayacaksanız, yeniden üretebilmek adına onu
bir şekliyle destekleyecek bir politikadan yoksunsanız, sadece geçmiş
hükûmetlerde olduğuna benzer, hükûmete yakın olan, yerel ve taşradaki ayağı
pozisyonunda olan siyasal aktörlerin faydalanmasına dönük bir teşvikle, ancak
bireyin, küçük bir odağın ve kesimin zenginleşmesine, buna karşın toplumun
yoksullaşmasına, kaybetmesine neden olacaksınız. Hâlbuki, teşvikte esas olan,
insanların satın alabilme gücünü yükseltmektir, onları mutlu etmektir, zengin
etmektir ama söz konusu olan teşvik bunlardan uzak. Çünkü yapılmak istenen ya
da en azından kamuoyuna duyurulmak istenen, bu niteliklerden uzak yeni bir Çin
endüstriyel sanayisini bu bölgelerde yaratmaktır. Buradan da örgütsüz,
sendikasız, emek yoksunu bölge insanlarını, halklarını düşük ücretlerle kölevari çalıştırmaktır. İnsanları, yatırım adına toplumun
ve sistemin olanaklarını onlara sunacaksınız, onların yarattığı fabrikalarda,
atölyelerde çalıştırmak durumunda kaldığınız ya da çalışmak zorunda kalan
insanları ise asgari ücrete mahkûm kılacaksınız, sendikasız bırakacaksınız,
örgütlü toplum olmanın gereği olarak hak ve taleplerinin elde edilmesi
mücadelesinden de alıkoyacaksınız. Bu doğru değil. Bu yapılmak istenen,
otoriter zihniyetin kendisine yakın olanı desteklediği, güç verdiği, katkı
verdiği, kendisi dışındakini de hiçleştirip yok saydığı bir anlayışın, bir
zihniyetin ürünüdür ki doksan yıldır duyduğumuz bu rahatsızlığın çözümü, her
seferinde, iktidar partisinden muhalefet partisine, herkesin çıkıp “Vesayet
rejiminden kurtulalım.” dediği, tekçi, katı merkeziyetçi, otoriter devlet
zihniyeti yerine demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü bir toplumu yaratmaktan
geçer. Buna dair bir duyarlılık olması gerekirken, buna dönük bir çalışma esas
alınması gerekirken uluslararası neoliberal ekonomik
politikaların ülkemizde ulaşamadığı bölgelerde ve yerellerde hidroelektrik
santrallerinde yaptığımız gibi, nükleer santrallerde yapmaya çalıştığımız gibi
ya da birçok bölgede temelini atıp bir şekliyle üretim ve istihdamdan
yararlanacağı vaadinde bulunduğumuz ama bölgeyi de, ili de, o bölge ve ilde
yaşayan insanları da kalkındıramadığımız geçmiş örnek pratiklerimizin benzeri
bir yaklaşımla bu sorunun üstesinden gelemeyiz.
Bu açıdan, evet, Türkiye, dünyanın 16’ncı ekonomik gelişmişlik
durumu ve olanağını yakalamışken ama insani yaşam endeksi itibarıyla 92’nci
sıradayken bu paradoksu, bu makas aralığını gideren, daraltan, toplum lehine,
toplumu zenginleştiren enine boyuna bir ekonomik politika olmazsa olmazdı.
Yapılması gereken, yüzde 15’ler civarındaki işsizlik rakamını geriye çeken,
insanların açlık sınırı olan 970 rakamlarının çok altındaki asgari ücreti
yükseltip onları iş ve olanak sahibi yapmaya dönük bir yatırım ve istihdam
çalışması öngörülmesi gerekirken, yoksulluk sınırı olan 3.500 civarındaki
rakamdan yoksun olan 25 milyon insanımızın açlık, yoksulluk sorununu gidermeye
dönük bir teşvik yasası anlamlıydı, değerliydi. Ancak Hükûmet, her şeyde olduğu
gibi bu temel talepleri es geçen, dikkate almayan, kendine özgü, kendisiyle
ilgili olan kısmını esasına almıştır. Bu açıdan da buradan dönülmesi
gerektiğini düşünüyor, Cumhuriyet Halk Partisinin buna dönük verdiği araştırma
önergesi nezdinde, cumhuriyet tarihi boyunca verilen tüm teşvik yasalarının ya
da teşvik kanunlarının neleri getirip götürdüğünün araştırılması önergesini
desteklediğimizi belirtiyor, bu konuda desteklerinize muhtaç olduğumuzu ifade
ediyor, teşekkürlerimi sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelik.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Tanrıkulu.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Teşvik sistemleri, fiziki kaynaklar, insan gücü, teknolojinin
etkin ve verimli kullanılmasını hem özendirmek hem de çoğaltmak için
kullanılırlar ve bunu yaparken de ülke gerçeklerini, ülkenin içinde bulunduğu
potansiyeli ve kaynakları da iyi değerlendirmek ve gözetlemek zorundadır. Ancak
Türkiye, 1980 sonrasında çok değişik teşvik sistemleri uygulayagelmiştir ama
bunlardan 2002 sonrasındaki teşviklere toptan baktığımız zaman, Adalet ve
Kalkınma Partisi hükûmetlerinin bu, dördüncü teşvik paketidir.
İlginç olan şudur: Bütün diğer paketlerde olduğu gibi bu pakette
de bölgesel farklılıkların giderileceği ve yatırımların özendirileceği, teşvik
edileceği belirtilmektedir. Bütün bunlara rağmen, bundan önceki diğer üç
pakette de olduğu gibi, maalesef bölgesel dengesizliklerin yeterince
giderilemediğini de görüyoruz. Bu dört teşvik paketinin uygulamasına -bugünkünü
de koyarsak- baktığımız zaman, çoğunlukla Marmara Bölgesi’nin, daha sonra
Akdeniz Bölgesi’nin, sonra İç Anadolu ve Karadeniz Bölgesi’nin yatırımlardan ve
katma değerden büyük ölçüde pay aldığını görürüz.
Değerli arkadaşlar, bu paketin dört bileşeni vardır, kendi içinde
bir amaç fonksiyonu vardır ve temel hedefleri vardır ancak iktisadi politika
yönünden baktığımız zaman, iktisadi politika araçlarıyla bu amaç fonksiyonunun
ve hedeflerin birbiriyle uyumlu ve çakışır vaziyette olması gerekir ancak bu
pakette iktisadi politika araçları yönünden bunun sağlanamadığını görüyoruz.
Yeni teşvik paketini diğerinden farklı kılan, altı bölgeye
ayrılmış olması -diğerlerinde dört bölgeydi ve daha öncekiler il sistemindeydi-
ve ayrıca bir de “stratejik yatırım” diye yeni bir unsurun katılmaya
çalışıldığını görüyoruz ancak bu altı bölgeye şöyle pratikte baktığımız zaman
değerli milletvekilleri, aslında Ankara’nın batısından itibaren, yukarıdan yani
kuzeyden Muğla’ya kadar olan -İstanbul, Kocaeli dâhil, Bursa dâhil, İzmir
dâhil- bir bölge olduğunu görürüz. Bunlar 8 tane ildir; diğer 73 ilimiz de
“diğer bölge” diye tabir edeceğimiz bölge hâline gelmiştir bu teşvik paketiyle.
Böyle baktığımız zaman, zaten bu birinci grupta saydığımız
bölgeler ticari kredilerin yüzde 80’ini, katma değerin yüzde 50’sini, nüfusun
yüzde 40’ını içinde barındırmaktadır. Dolayısıyla, teşvik paketi zaten kendi
içerisinde bölgesel bir ayrıştırma yapmıştır ki bunu nasıl kapatacağını, bu
bölgesel farklılıkların nasıl giderileceğini de bu paketin içerisinde maalesef
gene göremiyoruz. Eğer bu teşvik paketi, bu bizim ayırdığımız tarzda, birinci
bölge gibi diğer bölgeleri yapacaksa, bunu bir şekilde paketin içerisindeki
araçlarda da söylemeliydi, kendi içerisinde belirtmesi gerekirdi.
Değerli arkadaşlar, bir de bir stratejik kavram var. Bu stratejik
kavram, aslında, ekonomi açısından baktığımız zaman, çokça da ortaya konulup
aydınlatılmamış bir kavramdır. Ne stratejiktir, neye göre stratejiktir? Bu
konunun aslında hem üreticiler hem tüketici hem de ekonomi bilimi açısından
ortaya konması gerekirdi, neyin stratejik olduğu. Döviz kazandırıcı, verimli,
etkin bir yatırım stratejik bir yatırım mıdır? Öyleyse bu yatırımlar nasıl
projelendirilecektir ve neye göre tespit edilecektir? Bu paketin içerisinde, maalesef,
buna dair envanterleri ve bilgi birikimini de göremiyoruz. Mesela ben size bir
stratejik yatırım söyleyeyim 57’nci Hükûmet döneminden: 2000 yılında Ford
yatırımı, Ford’un Türkiye’ye gelip araba üretmesi için yapılan yatırım bir
stratejik yatırımdır ve doğru bir yatırımdır. O günden bugüne kadar bu ayarda,
yani Türkiye yeni bir Ford fabrikası kuracak bir yatırımı maalesef ne teşvik
etmiştir ne de kurabilmiştir.
Şimdi, bu teşviklerin bir de fayda-maliyet hesaplarının olması
lazım. Şimdi, buna baktığımız zaman, burada da hangi metodun kullanıldığını,
hangi sistemden bu fayda-maliyet analizinin çıkarıldığını da göremiyoruz
değerli milletvekilleri. Bu konuyla ilgili en yakın açıklamayı Sayın Maliye
Bakanı yapmış. Maliye Bakanı diyor ki, tam olarak da söyleyemiyor: “Bu paketin
genel olarak tutarı 2 milyar lira. Ancak birtakım gelen farklı yerlerden
gelirlerle 1,5-1,6 milyara kadar düşebilir.” “2012 yılına hiçbir yükü yok.”
diyor, 2013 yılından itibaren bunun bir yük getireceğini söylüyor ama bununla
ilgili olarak yani bu altı bölgede illerin neye göre tespit edildiğine dair, 61
değişkenin ne olduğuna dair de bir bilgi yok. Evet, doğru, eski adıyla Devlet
Planlama Teşkilatı -şimdi mevta oldu, Kalkınma Bakanlığına dönüştü- o kurum
bunları yapıyordu ama o kurumdan sonra Kalkınma Bakanlığının bürokratları bu 61
kriteri neye göre tespit etti, bu henüz kamuoyuyla paylaşılmış bir unsur da
değil değerli milletvekilleri.
Bu paketin belki de en önemli eksikliklerinden biri, yıllarca, göz
bebeğimiz gibi, sanayileşmede teşvik ettiğimiz ve gene, 2000 yılında kanununu
çıkarttığımız organize sanayi bölgeleridir değerli milletvekilleri. Bakın, bu
teşvik sistemi de maalesef OSB’lerdeki yatırımları yeterince teşvik
edememektedir. OSB’lerdeki yatırımların, bir önceki teşvik bölgesi sisteminden
ziyade, azami teşvikten yararlanması gerekirdi. Bir örnek vereyim: Kendi ilim
İzmir, hemen yirmi beş dakika mesafede Manisa iliyle ciddi bir şekilde sıkıntı
içerisindedir ve yatırımcı neye göre tespit edip neye göre yatırımını yapacağı
noktasında da mütereddit kalmaktadır. Dolayısıyla OSB’lere yönelik stratejik
anlamda destekler bu paketin içerisinde yer almamaktadır. Lojistik
maliyetlerini düşürücü ayrıntılar var mıdır? Yoktur. Bilim ve teknoloji
açısından yeni bir girişim getirilmiş midir? Maalesef getirilmemiştir. Finans
sisteminin derinleşmesi finansa ulaşım noktasında yeni bir unsur vermekte
midir? Vermemektedir.
Yeni paket ithal ikameci bir anlayış sergiliyor. Bizim iktisat
eğitimimize başladığımız zaman, dünyanın terk ettiği ama Türkiye’de moda olan
bir yaklaşımdı bu ithal ikameci yaklaşım. Baktığınız zaman, ithalata önem
verilen sektörlerin Türkiye’de yapılanması ve teşvik edilmesine yönelik bir
yaklaşım tarzı. Peki, birden fazla, birbirine benzeyen ve aynı bölgede yatırım
yapma isteği çıkarsa bu projeler nasıl tespit edilecektir ve neye göre
seçilecektir? Bu da, maalesef, bu paketin içerisinde bulunmamaktadır. Yani
proje seçimi kamuya açık, şeffaf ve hesap verebilir olmak zorundadır.
Açıklanmasının üstünden neredeyse bir ay geçmiştir ama ne Resmî Gazete’de ayrıntılar yayımlanmıştır ne de konuyla ilgili
bakanların açıklamaları birbirini tutmaktadır. Bir bakan açıklamasına göre bu
teşviklerin başlangıcını geçen seneye götürmektedir, bir başkası bu senenin
başına götürmektedir ama galiba bu konuda en son sözü Sayın Başbakan
söyleyecektir. Dolayısıyla konuyla ilgili hazırlanan ne bürokrat ne teknokrat
ne de ekonomi yönetimindeki kişiler doğru bir bilgiyle kamuoyuna açıklama
yapmaktadırlar.
Bu teşvik paketiyle ilgili çok beklentiler var değerli
milletvekilleri. Cari açığı azaltacağına, döviz kurunu düzelteceğine, kamu
kesimi finansman dengesini düzelteceğine dair birtakım açıklamalar var. Bunlar
o kadar iyi niyetli açıklamalar ki sadece niyet belirtmekten öteye
gitmemektedirler çünkü bunun içerisinde hiçbir somut açıklama, bilgi ve belge
maalesef yoktur. Bölgesel teşvik farklılıkları giderilecekse bu nasıl
olacaktır, göçler tersine nasıl döndürülecektir, bunlar ne şekilde olacaktır,
bununla ilgili maalesef hiçbir bilgi yoktur.
Önce sanayi envanterinin düzgün çıkarılması gerekir. Sanayi
envanteriniz sizi sanayi stratejisine götürecektir, sanayi politikanız
olacaktır, o da bir büyüme stratejisini getirecektir. Bu teşvik sisteminde
-Türkiye’de olmayan bir şey- Türkiye’nin ekonomik büyüme stratejisi de yoktur.
Dolayısıyla bunların faturasını vatandaşımızın ödeyeceğini düşünüyoruz ve bu
teşviklerin tamamı ya hazineye gelecek olan vergilerden yahut da yeniden
salınacak olan vergilerden sağlanacaktır.
Değerli milletvekilleri, bu düşüncelerle, Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisini desteklediğimizi belirtir, hepinize tekrar saygılarımızı
sunarız. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanrıkulu.
Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre vermiş olduğu önerisi
üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün
19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
3.- AK PARTİ Grubunun,
gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Danışma Kurulu’nun 02.05.2012 Çarşamba günü (bugün) yaptığı
toplantıda siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından,
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel
Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Ahmet
Aydın
Adıyaman
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmında bulunan 228 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın
3’üncü sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesi,
Genel Kurulun;
2 Mayıs 2012 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde saat 23.00’e
kadar;
3 Mayıs 2012 Perşembe günkü birleşiminde ise 155 sıra sayılı kanun
tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
3 Mayıs 2012 Perşembe günkü birleşiminde, gece 24.00’te günlük
programın tamamlanamaması hâlinde, günlük programın tamamlanmasına kadar,
çalışmalara devam edilmesi
önerilmiştir.
BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi üzerinde,
lehinde olmak suretiyle, Bursa Milletvekili Sayın Hüseyin Şahin.
Buyurun Sayın Şahin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
hepinize hayırlı günler diliyorum.
Özellikle dün kutladığımız 1 Mayıs İşçi Bayramı’nın Türk
ekonomisine büyük değer üreten ve ihracatımızın, millî gelirimizin
artırılmasında çok büyük emekleri olan tüm işçilere hayırlı uğurlu olmasını
dileyerek, sağlıklı, kazasız belasız iş günleri geçirmelerini yüce Allah’tan
niyaz ediyorum.
AK PARTİ grup önerimizin, çalışma saatlerimizi ve programımızı
düzenleyen, bu akşam saat 23.00’e kadar, yarın da 228 ve 155 sıra sayılı
kanunların bitimine kadar çalışmamızın lehinde olduğumuzu belirtir, hepinizi
saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şahin.
İkinci konuşmacı, aleyhinde olmak üzere, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Şandır.
Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayın Hüseyin Şahin kadar kısa konuşmak gerekiyor çünkü çok alkış aldı, örnek
alınması gerekir.
Ben de Grup Başkan Vekiline takılıyorum yani bu milletin önüne iş
koyun, böyle boş işlerle meşgul etmeyin milleti ki millet çalışsın. Şu Genel
Kurulumuzun hâline bakın.
Değerli arkadaşlar, işte her hafta başı yaşadığımızı bu hafta hafta ortasında yaşıyoruz; yeniden gündem belirliyoruz,
yeniden çalışma süreleri belirliyoruz; yine gündemde sıralar atlatılıyor,
arkadakiler öne çekiliyor. Dolayısıyla, kendi değerimize, kendi ciddiyetimize
kendi elimizle darbe vuruyoruz ama takdir iktidar partisinin, ihtiyaç böyle.
“Hükûmetin takdirinden sual sorulmaz.” diye bir beyan vardır. Dolayısıyla,
bugün böyle. Yarın hangi kanunu getirecekleri belli değil, yarın da bir Danışma
Kurulu gelebilir. “Gelmeyecek.” diyor Sayın Aydın ama hiç belli olmaz, yarın
bir yerlerden bir şeyler söylerler, nöbetçi Grup Başkan Vekili olarak buraya
bir başka konu getirebilirsiniz. Yadırgamıyoruz, takdir sizin, karar sizin. Biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, milletin, halkımızın beklediği sorunların
çözümü için hukuk kurma görevlisi olan bu Mecliste ciddiyetle, samimiyetle ve
mümkün olabilen en büyük gayretle çalışmayı her zaman ifade ediyoruz, her zaman
da çalışacağımızı söylüyoruz ve sizi, gerçekten ülkenin ve milletin gündemini
tartışmaya davet ediyoruz. Burada Hükûmetin gündemindeki kanunları
tartışıyoruz, aslında milletin gündemindeki kanunları tartışmamız lazım.
Değerli milletvekilleri, işin şakası bir yana, bakın, bugün
önünüze getirilen kanun, Tapu Kanunu. Bizim halkımızla, milletimizle, ülkemizle
hiç ilgisi yok. Yabancıların Türkiye'den arazi satın almalarına dayalı bir
kanunu getiriyorsunuz burada. Bu, milletin gündemi değil, milletin umurunda
değil. Milletin gündeminde çok önemli konular var. Her gün koridorlarda sorunlarını
anlatmak için çırpınan insanlarla karşılaşıyoruz.
Bugün iki heyet geldi bana; sizlere de gitmiştir. Bakın, bu
atanamayan öğretmenler meselesini, bütün konuşmamıza rağmen, istiskal
ediyorsunuz, dikkate almıyorsunuz. Hatta Sayın Bakan “Mecbur muyuz sizi
atamaya?” diye beyanlarda bulunuyor. Ama sayıları 100 bini, 150 bini, 200 bini
geçen atanamayan öğretmenler… Okutmuşsunuz. Okumuş olmanın güvenciyle kendisine
bir dünya kurmanın hazırlığını yapmış bu insanları öğretmen olarak bile
atamıyorsunuz.
Bugün yine bir başka şey: Her sene mayıs ayında yapılan
müracaatları bu sene, böyle, hızlıca nisan ayına aldınız. Bu devlet memuru olma
sınavının süresini geçirenler Meclis koridorlarını dolduruyor. Yani “Şunu, bu
süreyi biraz daha uzatın, neticede biz de müracaat edelim, ekmeğimizi
kazanalım, sınava girelim, kazanırsak biz de memur olalım.” diye uğraşan
insanlar var, siyaset kurumu, özellikle iktidar partisi çözüm üretmek sorumlusu
olarak bunu dikkate almıyor.
Bir başka şey: Değerli arkadaşlar, yine anlamakta zorlanıyorum, bu
üçüncü yargı paketiyle Meclis komisyonlarına gelen İcra İflas Kanunu’ndaki
değişikliği Allah aşkına niye bekletiyorsunuz? Yani insanların evinin,
eşyasının haczedilmesini önleyen, bizim de teklifimizin olduğu, Hükûmetin de
teklifinin olduğu bir kanun Adalet Komisyonunda bekliyor. Niye bekletiyorsunuz?
Yani bu bir yanlışsa bu yanlışı düzeltmek noktasında bu Meclis bir çözüm
üretmek mecburiyetinde değil mi? Ama onu getirmiyorsunuz, yabancıların
ülkemizden toprak satın almasını burada kanunlaştırıyorsunuz. Sizi milletime
şikâyet ediyorum, sizi Allah’a şikâyet ediyorum. Bu değil buranın görevi,
buranın görevi bu milletin sorunlarına hukuk çözümü üretmek ama görüyorsunuz
işte, saat kaç oldu, hâlâ biz ne gündeme geçebiliyoruz ne de milletin gündemini
tartışabiliyoruz.
Bir başka şey: “Bu tutuklu milletvekillerinin sorunu benim
değildir.” diyen Sayın Başbakanı insafa davet ediyorum. Bu sorun Türkiye’nin
sorunu, bu sorun demokrasinin sorunu. Milletin iradesi bugün tutuklu,
haklarında daha hüküm yok, suçlu olup olmadıkları belli değil ama bu insanları
“Kaçacaklar.”, “Delilleri karartacaklar.” gibi gülünç bir iddiayla içeride
tutuyorsunuz. Çözüm? Gelin beraber üretelim. Bu sorun Meclisin sorunu, gelin
birlikte üretelim.
“Efendim, teklif getirin.” Getirdik teklifi, gelin bunu konuşalım,
milletin gündemi bu.
Değerli arkadaşlar, bir başka şey: Şiddet bugün toplumda çok hâkim
bir unsur hâline geldi; kadın şiddet görüyor, öğretmen şiddet görüyor, sağlık
çalışanları şiddet görüyor ve her gün televizyonları kaplıyor.
Bakın, çok acı bir şey söyleyeyim: Biz bu sağlık çalışanlarına
şiddetin sebep ve sonuçlarının incelenmesi için ocak ayında bir Meclis
araştırması önergesi verdik ve buraya gündeme getirdik, “Gündeme alınsın,
üzerinde görüşülsün.” dedik. Reddettiniz, reddettiniz arkadaş. Gaziantep’te bir
doktor öldürüldü, sonra kendiniz de aynı araştırma önergesini verdiniz, burada
bir komisyon kurduk. Yani bu milletin önceliklerini, milletin ihtiyaçlarını
belirlemek acziyet midir? Niye belirlenemiyor? Bunu
muhalefet partisi söyleyince, doğruyu muhalefet söyleyince, doğru, doğru
olmaktan mı çıkıyor? Şimdi, geldiniz, bu komisyonun kurulmasına karar verdiniz.
Toplum şiddetin altında kıvranıyor, öğretmen şiddet görüyor, kamu çalışanı
şiddet görüyor. Dün bayramını kutladık ama hâlâ bir iş güvenliği yasasını,
işçinin can güvenliği yasasını getiremedik buraya.
Arkadaşlar, dolayısıyla ben tekrar söylüyorum: Milletin gündemini
tartışmak mecburiyetindeyiz, milletin gündemine öncelik vermek
mecburiyetindeyiz. Hükûmetin gündemine saygı duyuyorum ama bu Hükûmet bu
milletin hükûmeti, dolayısıyla bu milletin gündemini buraya getirmesi lazım.
Ama her hafta başı bir bakıyoruz ki bir yerlerden bir talep geliyor;
komisyonların gündemi değişiyor, Genel Kurulun gündemi değişiyor ve burası,
böyle, çocuk oyuncağı gibi, gayriciddi… Yani bir yeri küçümsemek, birilerini
ilzam etmek için söylemiyorum ama bize yakışmaz bir tavır içerisindeyiz.
Bu sebeple bir başka işe daha dokunmam gerekiyor: Taşeron
işçileri. Sayın Bakanın ifadesiyle söylüyorum: “Zulüm sistemi” diyor, zulüm,
yani bu taşeron işçilerine uygulanan muamele zulüm uygulaması. Özel güvenlik
görevlilerinin can güvenlikleri tehlikede ama uygulanan muamele zulüm.
Dolayısıyla, bunları düzenlemek, bunlarla ilgili hukuku kurmak buranın görevi;
getirin, bunları yapalım diyoruz.
Ayrıca, dış politikadaki gelişmeler gerçekten dehşet verici. Geçen
hafta Sayın Bakanın buradaki beyan veya bilgi verme gayreti maalesef burayı
azarlama noktasına geldi ve ne bilgilendik ne bir ortak akıl üretmek imkânımız
oldu. Ama dış politika, iç politikayı belirleyen bir temel faktör olarak bu
Meclisin gündemine maalesef gelmiyor ve konuşmuyoruz.
Dolayısıyla, takdir sizin, hangi gündemi istiyorsanız onu
konuşalım. Zaten, Sayın Aydın, kendiniz çalıp kendiniz oynuyorsunuz. Muhalefet
varmış ne anlam, yokmuş ne anlam! Dolayısıyla, gündeminiz size hayırlı olsun.
Biz her şeye rağmen, bu anlayışınıza ret oyu vereceğiz, aleyhte
bir oy vereceğiz.
Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Şandır.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi üzerinde, lehte
olmak suretiyle, Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın.
Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben de hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, biz bugün gündemi getirmeden önce yine çok değerli
muhalefet partilerinin grup başkan vekilleriyle de görüştük “Bugün şöyle bir
gündemi görüşeceğiz.” diye, kendilerinin de bilgileri var.
Öncelikle ben şunu ifade etmek isterim ki: Tabii, bu Parlamento
hakikaten yüce bir parlamento ve milletin bütün sorunlarının çözüm mercisi, çözüm yeridir. Biz de bu bilinçle hareket ederek,
milletin tüm sorunlarını burada çözmek adına gündeme getiriyoruz ve gündemde de
hep birlikte çalışarak yasal düzenlemeleri yapıyoruz.
Dolayısıyla, küçümsememek lazım değerli arkadaşlar. Gerçekten,
milletin gündeminde olan ne ise AK PARTİ’nin
gündeminde olan da odur.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Yabancılara toprak satışı mı şu anda
gündem?
AHMET AYDIN (Devamla) – Bizim gündemimiz milletimizin gündemi,
bizim rotamız milletin rotası. Biz, milletin hedef gösterdiği noktalarda,
sorunların olduğu hususlarda çözüm ne ise o çözümü burada da yasalaştırmak
suretiyle yerine getiriyoruz.
Tabii, çok değerli Grup Başkan Vekili arkadaşımız birtakım
hususlardan bahsetti. Birçoğunu aslında çözdük, birçoğunu da çözmeye gayret
ediyoruz. Bakın, komisyon gündemleri dolu. Adalet Komisyonundan bahsetti. Şu
anda Adalet Komisyonu bir taraftan görüşüyor, başka komisyonlar görüşüyor,
burada Genel Kurul çalışıyor ve biz hem komisyonlarımızı hem de bu yüce Meclisi
yine milletin kendisine, emrine amade ettik ve bu millet adına hem komisyondaki
arkadaşlarımız hem burada çalışan milletvekili arkadaşlarımız gece gündüz
demeden çalışmaya devam ediyorlar.
Bu manada da biz, tabii,
çalışma saatleri bu hafta 20.00’de bitiyordu, “Yetmez.” dedik. Niye “Yetmez.”
dedik? “Bu sorunları çözmek adına daha çok çalışalım.” diyoruz. Dolayısıyla,
“Bugün 23.00’e kadar çalışalım, yarın gündemimizdeki kanunları bitirene kadar
çalışalım.” dedik ve bu manada da değerli arkadaşlar, çalışma sürelerini de
artırıyoruz çünkü, zira, dün 1 Mayıs nedeniyle resmî tatildi ve Meclisi
çalıştıramadık. Ben, bu vesileyle, tekrardan tüm işçi, emekçi, çalışan
kardeşlerimizin bayramını tebrik ediyorum. İnşallah, daha iyi çalışma şartları
içerisinde olması adına, onların da gündemindeki hususları çözmek adına, yine
bu Parlamento hareket edecektir, hareket etmeye de devam ediyor.
Tabii, İcra ve İflas Yasası’ndan bahsedildi. Bugün, şu anda,
Adalet Komisyonunda, alt komisyonda görüşülmeye devam eden çok ciddi bir yargı
paketi var. Bir taraftan demokratikleşme adına çok esaslı düzenlemeler
getiriyor, bir taraftan da hep şikâyet ettiğimiz, yargının hızlı çalışamaması
olayı noktasında ciddi çözümler getiriyor. Yargıyı daha hızlandırmak adına,
demokratik manada çok esaslı düzenlemelerin olduğu bir yargı paketi ve bu
paket, geçici maddelerle birlikte yaklaşık 100 maddeyi bulabilecek olan bir
paket ve burada sadece İcra ve İflas yok, ceza mevzuatında esaslı değişiklikler
getiriyor, yine aynı şekilde, idari yargıda esaslı değişiklikler getiriyor. Çok
çeşitli kanunlarda birden esaslı değişiklikler getiriyor ve çok geniş kapsamlı
bir paket ve dolayısıyla, bir kısmını ayırıp görüşmek mümkün olmuyor.
Dolayısıyla, bu paketi, demokratik olan bu paketi, yargıyı hızlandıracak olan
bu paketi, bir bütün olarak inşallah önümüzdeki günlerde Adalet Komisyonundan
geçtikten sonra, en kısa zamanda yine Genel Kurulda huzurlarınıza getireceğiz.
Hem yargımızın daha hızlı çalışması, daha güçlü bir şekilde çalışması ve daha
demokratik bir Türkiye açısından da çok esaslı değişiklikler olacak.
Yine, komisyonlarımızda, diğer komisyonlarımızda da bekleyen
birçok önemli husus var. Onlar da çalışılıyor, onlar da komisyon aşamasını
bitirdikten sonra burada, Genel Kurulda hep birlikte çalışacağız.
Değerli arkadaşlar, tabii ki dedik ya bizim sorunumuz milletin
sorunu, milletin sorunu neyse bizim sorunumuz aynı sorundur ve milletin
gündeminde olan hususları burada el birliğiyle çözmek durumundayız. Bakın,
bugün –tabii, kısmen bahsetti- Tapu ve Kadastro Kanunu’nda bir değişiklik
öngören bir yasa tasarısını görüşeceğiz. Bu yasa tasarısını 23.00’e kadar bitirebilir
isek bitecek, olmadı yarın. Yarın, en nihayetinde, o kanunla birlikte,
Eskişehir’in 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti yapılması hakkında bir kanun
tasarısı var ki bunda da yine muhalefet partileriyle de bir uzlaşı var, bu
konuda da bir sorun yok.
Tapu Kanunu’yla alakalı olarak da sanki ülke toprakları peşkeş
çekiliyormuş gibi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor, bu çok yanlış bir
algıdır. Bakın, değerli arkadaşlar, 1934’ten 2006’ya kadar -ta 34’te başlamış-
yabancı uyruklu kişilerin Türkiye’de mülk edinmesiyle ilgili zaten mevcut
düzenleme var; böyle bir şey var, yeni icat etmiyoruz bunu. 1934’ten 2006’ya
kadar 30 hektara kadar var ve 30 hektardan sonra da hükûmetin izniyle limitsiz
bir şekilde artırabiliyorsunuz; 60, 70, 80.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Anayasa Mahkemesi iptal etmiş ama.
AHMET AYDIN (Devamla) – 2006’ya kadar böyle, 2006’da 2,5 hektara
düşürüyoruz. Şimdi, tabii ki ülke menfaatlerinin gerektirdiği hususlarda, yine
aynı şekilde, burada esaslı değişiklikler öngören birtakım hususlar getiriyoruz
ki bunu da Bakanlar Kuruluyla sınırlıyoruz, artık limitsiz de olmayacak.
Yine, yabancı uyruklu, yabancı sermayeli tüzel kişilerle alakalı
düzenlemeler var. Anayasa Mahkememizin iptal ettiği bir hususu yeniden burada
düzenliyoruz. Birçok hususu burada düzenleyeceğiz ve tapu sicilinin de düzenli
tutulması adına, yine, mirasçılık belgesi verilmesiyle ilgili esaslı
değişiklikler var.
Aynı şekilde, Eskişehir gerçekten hepimiz için önemli olan bir
kültür sanat şehridir aynı zamanda ve Eskişehir ilimizin 2013 Türk Dünyası
Kültür Başkenti yapılmasını arzu ediyoruz, bu önemli bir şeydir. Tüm
Eskişehirlilere de şimdiden hayırlı olsun diyorum, tebrik ediyorum, gerçekten
çok önemli bir husus. Eskişehir’imiz adına da güzel bir kanun tasarısını,
üzerinde uzlaştığımız bu tasarıyı da hep birlikte inşallah geçireceğiz.
Değerli arkadaşlar, şundan emin olun: Milletin sorunu ne ise AK PARTİ’nin sorunu odur. Milletin gündemi ne ise bizim
gündemimiz odur. Rotamız milletin rotasıdır. Başkaları başka yerleri rota
edinebilir ama biz milletin rotasından, milletin çizmiş olduğu istikametten
şaşmadık, şaşmayacağız.
Tekrar, grup önerimizin lehinde olduğumu ifade ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi üzerinde, aleyhte olmak
suretiyle, Balıkesir Milletvekili Sayın Namık Havutça.
Buyurun Sayın Havutça. (CHP sıralarından alkışlar)
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
AKP grup önerisi aleyhinde söz aldım. Grubum adına hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Sayın AKP Sözcüsü arkadaşım “Biz milletin
gündeminde olan konuları gündeme getiriyoruz.” diyor ama biz aynı düşüncede
değiliz. Türkiye'nin gündeminde yabancılara mülk satışıyla ilgili halkımızın
bir talebi yok. Şu anda Türk halkının talebi, dün 1 Mayısta İstanbul’da,
Ankara’da alanlarda toplumu ayrıştırmaya yönelik izlediğiniz, ücretlilerin,
memurların, çalışanların haklarını gasbeden
politikalarınıza karşı bir talep var; halkımızın talebi bu.
Bakın, 12 Eylül 1980’de Türkiye'nin nüfusu 42 milyon, sendikalı
işçi sayımız 5 milyon 700 bin. Türkiye'nin nüfusu, 2012, 72 milyon, sendikalı
işçi sayımız sadece 560 bin değerli AKP’li arkadaşlarım. Türkiye sizin
politikalarınızla, o şikâyet ettiğiniz, 12 Eylül ürünü dediğiniz Anayasa’yla
ilgili hangi… Darbe anayasasını şikâyet ediyorsunuz ama onun meyvelerinden
yemeye de devam ediyorsunuz. Türk halkının gündeminde bunlar var.
Bakın, Türk halkının gündeminde işsizlik var, Türk halkının
gündeminde yoksulluk var. Öğretmenlerin gündeminde, yoksulluk sınırın altında,
açlık sınırında alınan ücretler var. Atanamayan öğretmenlerimiz intihar ediyor
yollarda, her gün bunun şeyleri var. Bu ıstırabı duyuyor musunuz değerli
arkadaşlar?
Türkiye'nin gündeminde, yabancılara mülk satışı aklının kenarından
bile geçmiyor. Siz hangi milletin gündeminden bahsediyorsunuz? Sizin gündeminiz
şu: Plan Bütçe Komisyonunda görüşülürken burada ifade ettik, sizin gündeminizde
şu anda Türkiye'nin rekor düzeydeki -cumhuriyet tarihinin rekoru- 300 milyar
dolar cari açığı var. Sizin derdiniz, Maliye Bakanının derdi cari açığı
kapatmak. Siz hangi gündemden bahsediyorsunuz?
Çiftçiler dünyanın en pahalı mazotunu kullanıyor. Az önce çeltik
üreticileri Gönen’den arıyor, geçen yıl DSİ’nin kanallarından kullandıkları su
dönüm başına 27,5 lira, şu anda DSİ’nin belirlediği rakam 130 Türk lirası.
Değerli arkadaşlarım, siz hangi gündemden bahsediyorsunuz? Köylü
bitti, perişan. Tarım Bakanımız kalkmış, dünyanın bir başka yerinde ucuz mısır
arıyor, ucuz çeltik arıyor, ucuz buğday arıyor. Ya, sen bu ülkenin Tarım Bakanı
mısın, sen dışarıdan ithalat bakanı mısın, sen kimsin? Böyle bir politika olur
mu? Köylü bitmiş, perişan vaziyette, çeltik üreticisi tarlasına gidecek mazotu
koyamıyor traktörüne, traktörünü satıyor, haczedilmiş -az önce arkadaşımız
rakamları verdi- perişan hâle gelmiş, sen gelmişsin bize yabancılara mülk
satışının milletin gündemi olduğunu söylüyorsun. Sen kimi kandırıyorsun? Burada
milleti kandıramazsın.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Milleti kimse kandıramaz.
NAMIK HAVUTÇA (Devamla) – Yabancılara mülk satışı büyük sermayenin
size dayattığı bir dayatmadır. Siz hangi milletin gündeminden bahsediyorsunuz?
(CHP sıralarından alkışlar) Dayatıyorlar size, işte 300 milyar dolar açığınız
var, onu dayatıyorlar size. Siz kimi kandırıyorsunuz?
Bakın değerli arkadaşlarım, AKP lideri, sık sık ve zaman zaman,
Sayın Tayyip Erdoğan, CHP’yi ve CHP dönemlerini karalıyor, karalarken de şu
ifadeleri kullanıyor: “CHP’nin tek parti diktatörlüğünde ne yapıldı Allah
aşkına?” diyor. “CHP’ye soruyorum, yahu senin bu memlekete dikili bir ağacın
var mı? Bu cibilliyetsiz partinin bu ülkeye hiçbir katkısı olmamıştır.” diyor.
“CHP İktidarında şu ülkede bir taş üstüne taş konuldu mu?” diyor. “Biz bu
CHP’nin cemaziyelevvelini de biliriz, hiçbir
eserleri, emekleri yoktur.” diyor. Hatta bazen de hakarete varan bir çizgide
“Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri.” diyor ve bize atfen, CHP’ye
atfen, kamuoyunun önünde bize bunları söylüyor.
Değerli arkadaşlarım, bakın, buradan CHP’nin büyük kurucusu, bu
ülkenin kurucusu, ulusal bağımsızlık mücadelemizin önderi, eşsiz kahraman
Atatürk döneminde ve o İnönü döneminde eğer bu ülkeye çakılan çiviler olmasaydı
şu anda Türkiye, Anadolu falan yerinde olmazdı. Siz hangi çividen
bahsediyorsunuz?
Bakın, hemen sayayım, bir çırpıda: CHP döneminde, Atatürk ve İnönü
döneminde… 1923 ve 1950 arasını biz, Cumhuriyet Halk Partisi yönetmiş. Hani o
AKP’li sözcü arkadaşlarımız ikide birde “Saltanat kalktı ama saltanatçı anlayış
devam etti.” falan diyor ve bizi de Suriye’deki Baas
Partisiyle ilişkilendiriyor. Şimdi, dünyanın hangi diktatör ülkesinde, 1950
yılında, serbest, eşit ve özgür seçimlerle kendi iktidarını bir başka iktidara
devreden bir diktatör var mı dünyada? Böyle bir diktatörlük var mı arkadaşlar?
Yaptıklarına gelince: Eğer AKP’nin bugün sata sata bitiremediği ne
varsa Türkiye’de biz yaptık, Cumhuriyet Halk Partisi yaptı. 1950’ye kadar bu
ülkeyi biz yönettik. 1950’den sonra da sadece sosyal demokratlar, elli yıllık,
1950’den çok partili sisteme geçtikten sonra elli yıllık süreçte Türkiye’yi az
böyle, kenarından köşesinden iki ya da iki buçuk yıl yönettik biz. Eğer bugün
Türkiye’de demokrasi eksik ve aksaksa, eğer Türkiye’nin ekonomisi 19 defa
IMF’ye teslim edildiyse, bu ülkede 40 bin yurttaşımızı Türk-Kürt çatışmalarında
kaybettiysek, bu ülkede demokrasi en ağır darbeleri yediyse bunda CHP’nin
hiçbir sorumluluğu yok. Bu ülkeyi 1950’den beri siz ve sizin gibi, sizin
anlayışınızda insanlar yönetti. Uğur Mumcu sizin döneminizde öldürüldü, Ahmet
Taner Kışlalı o dönemde öldürüldü. Hangi demokrasiden bahsediyorsunuz?
AHMET AYDIN (Adıyaman) - İnanıyor musun söylediklerine?
NAMIK HAVUTÇA (Devamla) - Bakın yaptıklarına, bu dönemde siyaseten
yaptıklarımızı söylemiyorum, ekonomik olarak söylüyorum: 1924, Devlet
Demiryolları kuruldu; 1924, Türkiye İş Bankası kuruldu; 1924, Türkiye
Cumhuriyeti ilk madenî parayı çıkardı; 1925, Adana Mensucat Fabrikası kuruldu;
1925, ilk cumhuriyet altını basıldı; 1925, şeker fabrikaları kuruldu; 1926,
Eskişehir Uçak Bakım Fabrikası kuruldu; 1928, Anadolu Demiryolu Şirketi
kuruldu; 1928, Ankara Çimento Fabrikası açıldı; 1928, Malatya Elektrik Santrali
açıldı; 1929, Haydarpaşa Limanı alındı; Paşabahçe Fabrikası kuruldu; 1931, Tekel
Genel Müdürlüğü kuruldu; Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası kuruldu; Devlet
Sanayi Odası, İzmir Rıhtım, Eskişehir Şeker, Sümerbank, Hava Yolları, Halk
Bankası, Selüloz Fabrikası, Etibank, Türkiye şeker fabrikaları, İzmir kâğıt
fabrikaları, SEKA, Ziraat Bankası, yani ne varsa, o kadar çok ki listeler çok,
sayamıyorum.
Bakın, bunların hepsi Türkiye Cumhuriyeti’nde Cumhuriyet Halk
Partisi İktidarı döneminde yapıldı. Biz, o Büyük Atatürk’ün ve İnönü’nün bize
bıraktığı bu onurlu, şerefli defterle övünüyoruz, gurur duyuyoruz ve her
platformda “İyi ki varsınız.” diyoruz. Bizim mirasımız bu, sizin mirasınız.
Sizleri de bizim gibi görüyoruz aslında, siz de hepimiz aynı ülkenin, aynı
büyük çınarın kolları ve dallarıyız ama bu ülkeyi...
Sayın Başbakan soruyor: “Siz kimsiniz?” diyor. Biz buyuz işte
arkadaşlar. Siz kimsiniz peki, kimin mirasçısı? Millî görüşün sahibi Erbakan’ın
çocukları ne yapıyor şu anda? O, gizli kasalarına giren, mercimek davasından
giren paranın mahkemeleşmesini yapıyor. Biz ne
yapıyoruz? Biz, Büyük Atatürk’ün miras olarak bıraktığı mirası halkımızın onuru
ve onurlu sayfalarında göğsümüzde altın bir madalya olarak taşıyoruz ve
taşımaya da devam edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar) Siz de taşıyın.
AKP’li arkadaşlara tavsiyemiz: Yabancılara mülk satışı, toprak
satışı Türk halkının gündeminde yok değerli arkadaşlar.
Bakın, biz bu ülkede hepimiz aynı sosyal sınıfların insanlarıyız.
Hepimiz köylerimizden çiftçi çocuğu, sığırtmaç çocuğu bu ülkede, bu ülkenin
onurlu Parlamentosunda onurla görev yapıyorsak Büyük Atatürk ve İnönü
sayesinde, ulusal kurtuluş mücadelemizin, cumhuriyetimizin o değerli insanları
sayesinde, bize bıraktıkları siyasal miras sayesinde yapıyoruz. Aksi hâlde
-burada ne Mehmet Metiner arkadaşım- hiçbirimiz bu Parlamentonun sıralarında
olamazdık. Eğer Türkiye’de eksik de olsa, aksak da olsa 56 İslam ülkesi
arasında demokrasiyi yaşayan tek bir ülke olarak varsak Büyük Önder’imiz
sayesinde ve demokrasiyi buraya taşıyanlar sayesindedir. O nedenle biz diyoruz
ki: Yabancılara toprak satışını, bu yasayı çıkarmayın. Gelin, vatan namustur,
toprak namustur, bu ülkenin oluk oluk kan akıtarak
Sakarya’da, Dumlupınar’da, Çanakkale’de, her tarafta, Sevr haritasını yırtarak,
Lozan’la ulusal bağımsızlık mücadelesiyle onurlu Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran
bir insan olarak, hepimiz bunun mirasçıları olarak gelin, bu yasayı geri çekin,
halkın gündemine dönelim.
Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Havutça.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi, öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.
VIII.- SEÇİMLER
A)
Komisyonlara Üye Seçimi
1.- (10/236, 237, 238, 239)
esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi
BAŞKAN – Ülkemizde demokrasiye müdahale eden tüm darbe ve
muhtıralar ile demokrasiyi işlevsiz kılan diğer bütün girişim ve süreçlerin tüm
boyutları ile araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
kurulan (10/236, 237, 238, 239) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
üyeliklerine siyasi parti gruplarınca gösterilen adayların listesi bastırılıp
sayın üyelere dağıtılmıştır.
Şimdi, listeyi okutup oylarınıza sunacağım.
Adı, Soyadı Seçim Çevresi
AK
Parti (10)
Mehmet Naci Bostancı Amasya
İdris Şahin Çankırı
Cengiz Yavilioğlu Erzurum
Nimet Baş İstanbul
Feyzullah Kıyıklık İstanbul
Mustafa Şentop İstanbul
Şirin Ünal İstanbul
Yaşar Karayel Kayseri
İdris Bal Kütahya
Selçuk Özdağ Manisa
CHP
(4)
Ahmet Toptaş Afyonkarahisar
Mehmet Şeker Gaziantep
Süleyman Çelebi İstanbul
Ali Rıza Öztürk Mersin
MHP
(2)
Özcan Yeniçeri Ankara
Atila Kaya İstanbul
BDP
(1)
Sırrı Süreyya Önder İstanbul
BAŞKAN – Listeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi, Meclis Araştırması Komisyonuna seçilmiş bulunan sayın
üyelerin, 2/5/2012 Çarşamba günü yani bugün saat 18.00’de Ana Bina 2 no.lu kapı
girişi, B 1’inci kat, 475 no.lu salonda toplanarak Başkan, Başkan Vekili, Sözcü ve Kâtip seçimini
yapmalarını rica ediyorum. Komisyonun toplantı yer ve saati ayrıca plazma
ekranda ilan edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru
önergelerini görüşmüyor, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç'in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç'in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada yer alan, Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan, Tapu Kanunu ve Kadastro Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunç’un; 3402 Sayılı Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
3.- Tapu Kanunu ve Kadastro
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunç'un; 3402 Sayılı Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/557, 2/267) (S. Sayısı: 228) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 228 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen, gruplar adına, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Alim Işık, Kütahya Milletvekili.
Buyurun Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
(x) 228 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan 228 sıra sayılı Tapu Kanunu ve Kadastro
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz aldım.
Başta “Böyle bir kanuna kısa süre içerisinde neden ihtiyaç
duyuldu?” bu soruyu Sayın Bakana sormakla başlayacağım konuşmama çünkü en son
Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde 2008 yılı Temmuz ayında böyle
bir düzenleme yapılmış ve o düzenlemenin ardından yabancıların Türkiye’den mülk edinmesine dair
yüz ölçümünün binde 5’yle sınırlanan hüküm ilçe merkezlerinde yüz ölçümün ve
nazım imar planlarının yüzde 10’una çıkarılarak ciddi bir patlama yaşanmıştı.
Yabancılara mülk satışıyla ilgili 5 Mayıs 2009 tarihinde yine
tarafımdan yapılan bir gündem dışı konuşmayla konunun vahameti yüce Meclisin
bilgilerine sunulmuş ve onun ardından da zamanın Bayındırlık ve İskan Bakanı
Sayın Mustafa Demir tarafından yaptığım konuşmaya cevaben Hükûmet adına verilen
değerlendirmelerden birkaç paragrafı sizlerle paylaşmak istiyorum. O gün
yaptığım konuşmada da ifade ettiğim gibi, yabancıların taşınmaz edinmesini
sağlayan yasal düzenlemeleri kısaca özetleyerek, 1924 yılında 442 sayılı Köy
Kanunu’nun 87’nci maddesiyle yabancı gerçek ve tüzel kişilerin köylerde
taşınmaz edinmesinin yasaklandığını ifade etmiştim. 1934 yılında bugünkü
anlamda taşınmaz edinmeyi sağlayan ilk düzenleme 2644 sayılı Tapu Kanunu’yla
yabancıların en fazla 30 hektara kadar araziye sahip olabilmelerinin önü
açılmış, 1984 ve 1986 yıllarında o günkü Anavatan İktidarı tarafından çıkarılan
ve taşınmaz edinmede karşılıklılık ilkesini kaldıran kanunlar Anayasa
Mahkemesinin ilgili kararlarıyla iptal edilmiştir yani ilk kez 84 ve 86
yıllarında karşılıklılık ilkesinin kaldırıldığı düzenleme Türkiye’nin gündemine
o gün gelmiş ama Anayasa Mahkemesi bu düzenlemeleri Anayasa’ya aykırı bulduğu
ve karşılıklılık ilkesinin uluslararası hukukta zedelendiği göz önüne alınarak
iptal edilmiştir.
Bundan sonra uzun süre bu konuyla ilgili bir değişiklik yapılmamış
ama Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının 2002 yılı seçimlerinin arkasından
tek başına Türkiye’yi yönetmeye başlamasıyla hemen yine benzer düzenleme
kamuoyunun gündemine getirilmiş ve bu dönemde, 2003 yılında 4875 ve 4916 sayılı
kanunlarla yabancı yatırımcılara ait gerçek ve tüzel kişilerin Türkiye’de
taşınmaz edinmesi serbest bırakılmış, 442 sayılı Köy Kanunu’nun 87’nci
maddesiyle, Tapu Kanunu’nun en fazla 30 hektar sınırının yer aldığı 36’ncı
maddesi yürürlükten kaldırılmış ama şükürler olsun ki, Anayasa Mahkemesi yine
bu düzenlemeleri 2005 yılında iptal ederek bu tehlikenin önünü kapatmıştır.
2005 yılından bu yana yine bazı girişimlerde bulunulmuş ancak
Anayasa Mahkemesi bir türlü aşılamamıştır.
Son olarak, 3 Temmuz 2008 tarih ve 5782 sayılı Kanun’la, yabancı
uyruklu gerçek kişilerin merkez ilçe ve ilçeler bazında uygulama imar planı ve
mevzi imar planı sınırları içerisinde kalan toplam alanların yüz ölçümünün
yüzde 10’una kadar kısmında taşınmaz edinebilmeleri ve tüzel kişiliğe sahip
şirketlerin taşınmaz mülkiyeti edinebilmelerine imkân tanınmıştır. Bu düzenleme
hâlen yürürlükteki düzenlemedir.
Şimdi, 2008 yılındaki bu düzenlemenin ardından, özellikle turizm
bölgeleri başta olmak üzere ülkemizin kıyı kesimlerinde çok ciddi taşınmaz
satışları yapılmış ve yapılan bu satışlar sonunda ülkemizin önemli bir bölümü
yabancı gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetine geçirilmiştir.
Değerli milletvekilleri, yine o dönem itibarıyla resmî dönemin
Bayındırlık ve İskan Bakanı Sayın Faruk Nafız Özak’ın
konuya ilişkin önergelerimize verdiği yazılı cevaplardaki verileri dikkate
alarak sizlerle bu satışların miktarını paylaşmak istiyorum. 31/3/2009 tarihi
itibarıyla o güne kadar gerçekleşen toplam 44 milyon 479 bin 191 metrekarelik
taşınmaz satışının yüzde 76’sı Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde
gerçekleşmiş yani 2003-2009 döneminde gerçekleşmiştir. Her ne kadar cumhuriyet
tarihinden beri yabancılara satışın mümkün olduğu ve 30 hektara kadar… Biraz
önce de Sayın Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili tarafından bu
kürsüde dile getirildiği gibi “Herkese açık oldu, daha sonra Hükûmetimiz döneminde
bu 2,5 hektara düşürüldü, dolayısıyla şimdi eskisini yeni getiriyoruz.” gibi
son derece mülayim gerekçelerle bu kanun sunulmaya çalışılsa da gerçekler
göstermiştir ki Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde -2009 yılı
itibarıyla söylüyorum- yapılan satışların yaklaşık yüzde 80’i o dönemlere
rastlamaktadır, geriye kalan yüzde 20’si ondan önceki seksen dört yıllık
cumhuriyet tarihine aittir, şimdi bu tespiti bir yapmamız lazım. Daha sonraki
dönemde yani 2008 yılında yapılan satışların, düzenlemenin arkasından
gerçekleşen satışlara bakıldığında, tasarıyla ilgili muhalefet şerhlerinde de
yer aldığı gibi özellikle 2002-2011 -2012 hariçtir- yılları arasında yabancı
gerçek ve tüzel kişilere yapılan toplam 136 milyon 527 bin 787 metrekarelik
satış dikkate alındığında bugüne kadar yapılmış olan söz konusu satışların
yüzde 90’a yakını Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde olmuştur. Bu
konuyla ilgili dönemin bakanlarına ve bugünkü Maliye Bakanı da dâhil olmak
üzere, “Yabancı gerçek ve tüzel kişilere yapılan satışlardan Türkiye
Cumhuriyeti hazinesi ne kadar para elde etmiştir?” diye sorduğumuzda hiçbir
cevap alınamamıştır değerli milletvekilleri. Bunu saklamakta ne hikmet vardır,
bir türlü anlayamıyoruz.
Buradan soruyorum: Sayın Bakanım, son veriler nedir? Cumhuriyet
tarihi boyunca yabancı gerçek ve tüzel kişilere satılmış tüm taşınmazların
bugün tarihi itibarıyla yüce Meclise bilgilerini verirseniz çok memnun oluruz.
İkincisi: Maliye Bakanlığı bazı verileri size gönderiyor, diyor
ki: “Bu konuda elde edilen gelirler, ilgili bakanlıktan ancak öğrenilebilir.”
Şimdi size bir kez daha soruyorum: Bugüne kadar, özellikle Adalet ve Kalkınma
Partisi hükûmetleri döneminde yabancı gerçek ve tüzel kişilere yapılan
satışlardan Türkiye Cumhuriyeti devletinin hazinesine ne kadar para girmiştir?
Bu paralar nerelerde harcanmıştır? Bu konuda yüce Meclisi bilgilendirmenizi
özellikle istirham ediyorum.
Şimdi, bu kanuna neden ihtiyaç duyuldu? Geçmiş on yıllık dönemde
elde edilen bu paralar demek ki yetmedi ki, şimdi, bu yüzde 10 yüz ölçümü
sınırlaması kaldırılıyor. En önemlisi de mütekabiliyet esasına dayalı olan,
bizim vatandaşlarımızın da başka ülkelerdeki taşınmaz edinimini sınırlayan bir
düzenleme getiriliyor. Şimdi, siz, yabancıların Türkiye’de mülk edinmesiyle ilgili
mevcut düzenlemeyi kaldırır, buradaki karşılıklılık ilkesini yok ederseniz
artık cebine parayı koyan… Tarım arazisi, sit alanı, turizm alanı hiç fark
etmiyor, “Bastır parayı al mülkü.” şekline dönüştürdüğünüz bu düzenlemeyle, bu
ülkede yaşayan 75 milyonun hakkını birilerine satamazsınız.
Sayın Bakanım, mevcut Kanun’un, 2644 sayılı Tapu Kanunu’nun
35’inci maddesi, 2003 ve 2005 yılındaki değişikliklerden sonra, sizin de çok
iyi bildiğiniz gibi, yabancı uyruklu gerçek kişiler karşılıklı olmak ve kanuni
sınırlamalara uyulmak kaydıyla toplam yüz ölçümü 2,5 hektarı geçemeyecek
şekilde sınırlandırma getirmiştir. Şimdi, siz, getirilen bu tasarısıyla,
“karşılıklı olmak” ilkesini ortadan kaldırıyorsunuz, 2,5 hektarı da 30 hektara
kadar çıkarıyorsunuz, ayrıca Bakanlar Kuruluna da yetki veriyorsunuz, 60
hektara kadar yani 600 dönüme kadar, bir başka deyişle 600 bin metrekareye
kadar bir kişiye Türkiye toprakları üzerinden mülk edinme hakkı veriyorsunuz.
Bunun gerekçesini lütfen bize açıklayınız.
Şimdi, size hangi uluslararası güçler, şirketler, oluşumlar “Şu
kıyı bölgelerinde yüzde 10 sınırına dayandık, mevcut Kanun’daki 2,5 hektar
sınırı bize sıkıntılar çıkarıyor, yeni alanları bize satın.” diye talepte
bulunduysa lütfen bunu açıklayınız. Böyle bir şeyi bu yüce Meclisin
kabullenmesi mümkün değildir ama sizin geldiğiniz noktada size para lazım ve
kısa sürede hemen kasaya girecek nakit para lazım, bunun için de en kolay yol
hazır bekleyen yabancı müşterilerdir. Bu müşterilere “Buyurun toprağı alın,
parayı bize verin, biz de şu cari açığı kapatalım, tarım alanı, sit alanı bizim
için fark etmez, buyurun, hayırlı olsun.” diyecekseniz buna bu yüce Meclis
geçit vermeyecektir. Milliyetçi Hareket Partisi bu konuda sonuna kadar bu
düzenlemenin karşısındadır. Bize haklı gerekçeyi bu yüce Mecliste açıklamak
zorundasınız. Neden bu sınırı deliyorsunuz, kendi Hükûmetiniz döneminde, 2008
yılında, o günkü itirazlarımıza rağmen getirdiğiniz bu düzenlemeyi şimdi dört
yıl sonra tekrar niçin bu yüce Meclisin gündemine getirdiniz, bunu bize
açıklamanız lazım.
Şimdi, o günkü Sayın Bakan -kendisinin şahsiyetine ve kişiliğine,
devlet adamlığına saygım sonsuzdur- Mustafa Demir Bey, bizim konuyu bu şekilde
gündeme getirmemizin ardından bazı açıklamalarda bulunmuş ve demiştir ki: “Biz,
Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde getirilen değişikliklerle
ülkeyi başkalarına pazarlayan bir anlayışı kesinlikle kabul etmiyoruz.
Yaptığımız düzenlemelerde şu esasları getirdik: Karşılıklı olmak ve yine kanuni
sınırlamalara uyulmak kaydıyla, yabancı uyruklu gerçek kişilerin ülke genelinde
edinebileceği taşınmaz miktarını 2,5 hektara düşürdük. İki: Yabancı uyruklu
gerçek kişiler sadece imar planı olan yerlerde, konut ve iş yeri olarak ayrılan
alanlarda taşınmaz mal edinebilmektedirler.” Yani imar planının dışında
taşınmaz mal edinemiyorlar. Bunu Sayın Bakan söylüyor, bu düzenlemelerle,
kendilerinin yaptığı düzenlemelerle bunu sağladığını söylüyor ama şimdi, aynı
Bakanın bağlı bulunduğu partinin yeni Hükûmetinin yeni bakanları “Bakanlar
Kuruluna yetki verin, biz bu yaptığımız değişiklikten duyduğumuz pişmanlığı
ortadan kaldıralım.” diyorlar.
Bunun bir izahı var mı Sayın Bakan? Şimdi, aynı Hükûmetin Bakanı
“Biz, bu düzenlemelerle Türkiye'de bazı şeyleri garanti altına aldık.” diyor.
Saygı duyuyorum. En azından şimdiye kadar bazı şeylerin önüne geçilmiştir ama
şimdi, siz, bu düzenlemeyle, Dışişleri Bakanının görüşüne dâhi gerek duymadan,
Hükûmet tasarısı olarak gelen düzenlemede bir iki bakanlığın görüşüne dayanarak
sınırsız mülk edinmeye imkân tanıyan düzenleme getiriyorsunuz. Komisyonda,
iktidar partisine muhalefet partilerinin çok aşırı tepkisini dikkate alarak bu
birkaç bakanlığı Bakanlar Kuruluna dönüştürüyorsunuz.
Değerli Bakanım, eğer siz bu ülkenin bir evladıysanız -inanıyorum,
hassasiyetinize de güveniyorum- bu düzenlemeden vazgeçiniz. Böyle bir
düzenlemeyi sizin vicdanınızın kabul etmesi mümkün değildir.
Şimdi, kişiler, sınırsız, 30 hektar kişi başına, 60 hektara kadar
yani 600 dönüme kadar mülk edinebilecek. Orman ve göl arazileri dâhil olmak üzere
yüz ölçümünün yüzde 10’una çıkarıyorsunuz. Bakınız, daha önceki Hükûmetiniz
imar planının yüzde 10’uyla sınırlama getirirken, şimdi “toplam yüz ölçümünün
yüzde 10’una kadar” diyerek, kapıda bekleyen, sınıra dayanmış, parayı cebine
koymuş Türkiye’den toprak almak isteyen vatandaşlara, yabancı gerçek ve tüzel
kişilere sınırsız kapı açıyorsunuz. Bunu kabul etmemiz mümkün değil.
Sayın Bakan yine devam ediyor: “Kendi ülkelerinin kanunlarına göre
kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketleri ancak özel kanun hükümleri
çerçevesinde taşınmaz mülkiyeti ve taşınmazlar üzerinde sınırlı ayni hak
edinebiliyorlar.” diye övünüyor ama şimdi siz yaptığınız bu düzenlemelerle
-36’ncı madde ve 35’inci maddedeki yeni düzenlemelerle- yabancı ortaklı
şirketlerin yüzde 50’nin üzerindeki pay sahibi olanlarının tamamının, istenilir
şekilde yine yukarıdaki sınırlamalar içerisinde olmak kaydıyla mülk edinmesine
imkân tanıyorsunuz.
Ne çabuk değişti üç buçuk yılda bu fikriniz? Geçen dönem böyleydi,
şimdi getirdiniz bunları, yeniden bu düzenlemeyle kamuoyunun gündemine
getiriyorsunuz ve bunun gerçek amacını kamuoyundan gizliyorsunuz.
Devam ediyor: “Karşılıklılığın tespitinde hukuki ve fiilî durum
esas alınır.” Yani ülkeler arasındaki karşılıklılık esasında hem hukuki hem de
-o yetmez- fiilî durum esas alınır. “Bu ilkenin kişilere toprak mülkiyeti
hakkının tanınmadığı ülke uyruklularına uygulanmasında, yabancı devletin
taşınmaz ediniminde kendi vatandaşlarına tanıdığı hakların Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarına tanınması esastır.” diyor Sayın Bakan, doğru söylüyor. Şimdi siz
geliyorsunuz, karşılıklılık ilkesini ortadan kaldırıyorsunuz ve Türk vatandaşı
olup da başka ülkelerde mülk edinme hakkına sahip olan insanlarımızın bu
hakkını sınırlıyorsunuz.
Şimdi, İsrail sizin vatandaşınıza mülk edindiriyor mu?
Edindirmiyor. Ama siz İsrail’e “Gel kardeşim, mayın yasasıyla veremediğimiz
arazileri, bastır parayı şimdi al.” diyorsunuz. Kusura bakmayın, bunun anlamı
budur. İsrail’de siz mülk edinemezken, herhangi bir sınır tanımadan
mütekabiliyet esasıyla ortadan kaldırdıktan sonra İsrailli iş adamına, şirket
sahibine, vatandaşına “Hayır, sen Türkiye’den mal satın alamazsın.” diyebilecek
misiniz?
Şimdi, “Millî menfaatleri dikkate almak kaydıyla” diye bir madde
koymuşsunuz. Ben size soruyorum: Şu anda Türkiye Hükûmetinin Suriye’yle olan
savaş eşiğine gelmiş sebepler millî menfaati midir, değil midir? Size göre
millî menfaat başka, Cumhuriyet Halk Partisine göre başka, Milliyetçi Hareket
Partisine göre başka veya Barış ve Demokrasi Partisine göre başka olabilir. Bu
sizin gerekçenizin kuvvetli olduğu anlamına gelmez. Dolayısıyla bu subjektiftir, bunun ortadan kaldırılması lazım.
Devam ediyor Sayın Bakan, özetle birçok konulara değinmiş ve “Buna
göre, yabancı gerçek kişilerin taşınmaz edinimi, uygulama ve mevzi imar planı
alanlarda konut ve iş yeri yapımına ayrılmış yerlerle sınırlandırılmış
olduğundan tarımsal alanlarda taşınmaz edinmeleri mümkün değildir.” diyor Sayın
Bakan Mustafa Demir. Doğru söylüyor ama şimdi Sayın Bakan Bayraktar diyor ki:
“Bunları kaldıralım. Bunlar bizim önümüzü bağladı.” Yani imar planı, uygulama
planı olan alanlarda konut ve iş yeriyle sınırlandırmayalım. Gelsin vatandaş,
istediği gibi bar mı açacak, pavyon mu açacak, başka bir yerde mi kullanacak,
gelsin alsın. Tarım alanına engel koymayalım. GAP alanlarını, bastırsın İsrail
parayı, alsın. Dolayısıyla Suriye üzerindeki oyunlarla beraber biz böylece
savaşta alamazsak, Amerika’nın bize verdiği görev gereği orada bu problemi
çözemezsek mayınlı araziler dâhil olmak üzere Amerika ve İsrail bastırsın
parayı, koridoru açsın, İran’a kadar ulaşsın, oradan da Çin’le olan problemini
çözsün. Bunun Türkçesi bu Sayın Bakan.
Siz, vatan evladı olarak bu yüce Meclisin her milletvekili gibi bu
konuya hassas bir insansınız. Ama böyle bir düzenlemeyi buraya getirmekle
gerçekten bizim kafamızda bazı soru işaretleri uyandırmaya başladınız.
Yabancıya olan mülk satışını yeniden düzenleyen bu kanun, açık söylüyorum, eğer
bu Meclisten sizin zorlamanızla, Hükûmetin zorlamasıyla geçerse bu millete
haksızlık yapılmış olur.
Bu duygu ve düşüncelerle tekrar yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum
ve kanunun karşısında olduğumuzu açıkça belirtiyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.
İkinci konuşmacı, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak
Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.
Buyurun Sayın Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 228 sıra sayılı Yasa Tasarısı ve Teklifi üzerinde Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz aldım.
Tabii, bu yasaya baktığımız zaman, Anayasa Mahkemesinin iptal
ettiği daha önceki bir yasa; geliyor, bugün bu yasa düzeltilecek, ona uygun bir
yasa çıkartılacak ama tam tersi yapılıyor. Yani Anayasa Mahkemesinin verdiği
kararlar ve hukuka uygun yeni bir yasa süreci yerine bu kararların iptali bir
fırsat biliniyor, “Bu iptalden de bir şeyler çıkarabilir miyiz?” Yani yasayı
uydurmak varken, uydurmak yerine, uydurukçu bir anlayışla “Daha çok nasıl kendi
gündemimize, daha çok para, daha çok kendi politikamıza uygun bir yasa
çıkarırız?” Buradaki olay bu.
Şimdi, yabancılara mülk satışı… Güzel. Yabancılar zaten bir ülkeye
tankla topla giremedikleri zaman sermaye yoluyla giriyorlar. Sermaye yoluyla
girerken kendi ülkelerinde ödemedikleri vergileri gittikleri ülkelerde daha
düşük vergi olarak veriyorlar. Örneğin, bir Fransız, bir Alman firması kendi
ülkesinde yüzde 50’nin altında bir vergiyle çalışamaz. Onun için, gelir
merkezlerini İstanbul’da kurar. Hükûmetiniz de kalfalık döneminde yüzde 35 olan
kurumlar vergisini yüzde 20’ye indirir çünkü sıcak paraya ihtiyaç vardır.
Likidite denen olay cari açık için en ihtiyaç konu. Arkasından da o şirketler
gelir, burada yüzde 20 vergiyle holdingler bankalara ortak olur, finans
merkezlerine girer. Ondan sonra bir bakıyorsunuz bunlar farklı alanlara girmeye
başlamışlar. Nasıl? Özelleştirme. Önce satımlar oradan, özelleştirme alanından.
Sonra enerji alanından. Enerjiye de, özelleştirmeye de öyle girmiyorlar, devlet
garantisi istiyorlar. Uyanıklar. Çünkü biliyorlar hükûmetlerin de ömürleri var
yani ilelebet payidar olmuyorlar. Gidecek hükûmetler bir gün, yeni bir iktidar
gelecek, bu yanlışlara “dur” diyecek. En az on beş, yirmi beş yıl devlet
garantisi istiyorlar. Sonra yap-işlet-devret yasaları çıkıyor. Yap-işlet-devret
yasalarıyla daha önce kırk dokuz yıllığına kiraya veriliyordu topraklar, bu
sefer tescil, tapu, terkin, limanlar, akarsular, madenler, ormanlar, ülkenin en
kıymetli yeri parası olana gidiyor.
Parası olanın dini imanı önemli değil, etnisitesi
de önemli değil. Para denen olay parayla beraber her şeyi satın alabilir. Onun
için, bu vatan uğrunda istediği kadar burada “vatan, millet, sakarya” edebiyatı yapın, bugüne kadar yapılan hep satmak
üzerinden gidiyor.
Bu yasa ne getiriyor? Bu yasa çok garip bir durum getiriyor.
Bakın, Türkiye’nin gündeminde yok bunlar. Bakıyorsunuz 1934, Tapu Kanunu 36.
Onu en iyi Erol Dora bilir. Azınlıklara nasıl acımasızca uygulamış iktidarlar
bugüne kadar, AKP İktidarına kadar, tek parti rejiminden AKP İktidarına kadar.
Gidin, Yunanistan’dan bir vatandaşın Türkiye’nin bir kıyı
şeridinden bir karış -buradan gitmiş olsa bile- arazi alma şansı yok.
Hassasiyet, devlet güvenliği ve genelgelerle MGK’nın, askerî istihbaratın
“gizli” kaydıyla bunlar hep reddedilmiştir. Avukat olanlarınız bilir,
açmışsınızdır tapu tescil davalarını, bunların hepsi bu gerekçeyle
reddedilmiştir. Rumlar için öyle yapılmıştır. Ermeniler için, Van’da birisi bir
otel işletmek istemiştir, o otelin bile ruhsatı verilmemiştir. Yine başkaları
için bu söz konusu. En son mayın yasasında, işte ekolojik tarım için, bilmem ne
tarımı için mayın alanları asıl toprak sahipleri dururken İsrail’deki
şirketlere, Amerikalı şirketlere verilecekti.
Şimdi, bakıyoruz, bu yasayla ne oluyor? Miktarlar artırılıyor ve
en önemlisi arkadaşlar “karşılıklılık” denen hukuk ilkesi -mütekabiliyet
Osmanlıcası- mütekabiliyeti kaldırıyorsunuz, yani Suudi Arabistan’dan bir şeyh
gelip senin ülkende Boğaz’da istediği villayı parayı basıp alabilir, özel mülkümdür
der, hiçbiriniz giremezsiniz ama siz gidip Suudi Arabistan’da bir çadır
alamazsınız, bir çadır yeri alamazsınız. O zaman bu eşitlik olmadı. Ben, bunu
Suudi Arabistan üzerinden verdim, bu Fransa da olabilir, yani İtalya da
olabilir.
Biliyorsunuz bir mülk yasası çıktı, yabancılara belli bir oran
konmamıştı. Bir baktık, bizim müstesna turizm beldesi ilan edilen işte
Balat’ta, Fener’de, Fatih’te, Sultanahmet’te, Eminönü’nde, Beyoğlu’nda
birdenbire 15-20 kat arsa fiyatları arttı, birdenbire o harabeler kıymete
bindi. Sonra Galataport olayı geldi, daha da arttı.
Sonra “Yüzde 10 olan bu sınırlamayı nasıl kaldırabiliriz?” tartışmaları
başladı. Tapuya bakıldı, en çok da İtalyanlar ve İngilizler rağbet etmiş, arada
da Almanlar biraz almış.
Sonra şöyle bakıyorsunuz, yine Türkiye’den azınlıkların mülk
sahibi olduğu durumlarda yurt dışına gitmişse “Eşhası mütegayyibe”
deyip bunların mülklerinin hazineye geçirilmesi olayı var. Bu yakın zamana
kadar bu kararlar da sürdü, hâlbuki onlar bu ülkede yaşayan, nüfusu olan,
vatandaşlık belgesi, cüzdanı olan insanlardı. Onlar da eşhası mütegayyibe oldular. Sonra “metruk yer” dediler. Metruk
yerler nerede var? Tarihî yerlerde var, İzmir’de var, Mersin’de var, Adana’da
var, İstanbul’da var. Bu Afet Yasası da yarın biterse bu metruk hâllerin,
binaların durumu da belli; yirmi yıl zilyeti olan
götürecek. İşin basiti bu.
Bunu şöyle bir formüle edin bakayım: Enerjide nükleer santral,
termik santral, maden kömürü, taş kömürüne bağlı santraller olayı, devlet
garantisi… Buradan devlet garantisi istiyor. Yani adam, zaten kâr edeceksin,
niye devletin garantisini istiyorsun? Yok. “Elektriği şu kadar sentten yirmi
sene alacaksın.” diyorsun. Sonra bu yetmiyor; nükleer santrali Mersin’e
kuruyorsun, Sinop’a kuruyorsun, taş kömürünü Zonguldak’a kuruyorsun, Çinlileri
davet ediyorsun, Rusları davet ediyorsun. Diğer ülkeler nükleer santralleri
terk ederken siz ona yöneliyorsunuz.
Sonra, kamu-özel sektör ortaklığını getiriyorsunuz. Kamu-özel
sektör ortaklığını getirirken 2023’e kadar iktidar olacağınızı varsayıyorsunuz.
İhalesiz satış yapıyorsunuz. Dikkat edin. Yani size bu milletin iradesinin
garantisini millet verdi mi 2023’e kadar? Hadi, önümüzde üç tane seçim var.
Tamam, uzun dönemli bir iktidar döneminiz var, bunu inkâr etmiyoruz, on yıl az
bir zaman değil iktidarlar için ama 2023’e, 100’üncü yıla kadar bu millet size
açık çek mi verdi, açık bono mu verdi size? Milletin iradesi bir defada döner,
bir seçimde döner. Bir seçimde iktidar olanı da yerin dibine indirebiliyor,
yüzde 1’lerin altına düşürdüğü yakın tarihimizde görüldü.
E, şimdi, ihalesiz satış kamu-özel ortaklığına 2023’e kadar
müstesna. İyi, o da güzel. 2/B Yasası gündemde. Orman köylüleriyle konuşuyorum,
hiçbirisinin cebinde 5 kuruş yok; kendi arazileri ormana gitmiş, hazineye,
ceplerinde para yok. O zaman gidip müteahhitlerle mi anlaşsınlar? Niye o zaman
devlet bunlara bir kredi, bir imkân, bir olanak, bir taksit, bir şey tanımadı?
Hiçbirinin cebinde kendi arazisini alacak para yok; o bir.
İkincisi, turizm bölgelerinde Antalya, Mersin, İstanbul başta
olmak üzere, çok büyük paralar… O kadar parayı kimin cebinde bıraktınız Allah
aşkına? Kimin cebinde bu para kaldı; işçinin mi, emekçinin mi, memurun mu,
çiftçinin mi, bakkalın mı, esnafın mı, taşımacının mı, küçük sanayicinin mi?
Hangisinin cebinde büyük rakamları telaffuz edebileceğiniz bir para bıraktınız
ki on yıllık iktidarınız döneminde? Burada en çok vergi verenler, gelir vergisi
rekortmeni olanlar 17 tane banka, 28 tane de holding. Arkası devam ediyor
tabii.
Yap-işlet-devlet… Yine gelecek şirketler. Hangi şirketler? Yabancı
şirketler. Ne yapacaklar? Üçüncü köprüyü yapacaklar. Nerede yapacaklar?
Boğaz’da yapacaklar. Ne oldu? Diğer bankalar krediyi çekti. Üçüncü köprüyü kim
yapacak? “Vallahi biz yapacağız, paramız pulumuz var ya.” Olsun… “Yüzde 51 biz
olacağız, yüzde 49,9 da…” Olabilir, devrik bir diktatörün paraları, hazineleri,
milyarları bir yerde olabilir. Gelir bir şirket olur o da. O şirket diktatör
adına gelir, Türkiye o sermayenin ortağı olur; o şirketler evlenirler, şirket
evlilikleri olur; o şirket de devletle evlenir, çok evlilik olur; çok evlilik
de istediği yerde gayrimenkulü kapar, istediği yerde araziyi kapar, istediği
yerde 600 dönümü, 60 hektarı götürür.
Şimdi, bu anlayışın Türk ekonomisini büyütüyor anlayışı olmadığını
hepimizin görmesi lazım. Yap-işlet-devrette devlet
hazinesi olan ormanların tescili var -tescil arkadaşlar- satış, yabancıya satış
var, bırakın onu, kırk dokuz yıllık kiralama var.
Şimdi, bunun üzerinden bakıyorsunuz, hemen Türkiye’nin puanı
düşürülüyor bu arada -dikkat edin bu üç güne- büyümede risk, ihracatta azalma,
enflasyon ve şeyde yükselme… Bir bakıyorsunuz, yükselme kredisinde, ihracatta
sıkıntı var. Hükûmetin çok sıcak paraya ihtiyacı var, bunun acelesini yapıyor,
bunun gündeminin peşinde. Belli ki cari açığı bir türlü telaffuz etmiyor.
Ekonomi Bakanı Sayın Babacan diyor ki: “Evet, küresel krizi aştık, büyüdük ama
yan etkileri var.” Evet, her acı ilacın yan etkisi vardır ama buradaki yan etki
adamı kötürüm eder, memleketi kötürüm ediyor, buradaki yan etkiyi görmüyoruz.
“Yan etki” denildiği zaman yüzde 80 vergi veren işçinin, emekçinin, vatandaşın
cebine, geçimine, gelirine bakacaksanız, yani çok uzağa değil, dün 1 Mayıs
alanlarına dolan milyonların özlemlerine ve taleplerine bakacaksınız. 1 milyona
yakın insan Taksim Meydanı’nda, milyonlarca insan Ankara’dan Diyarbakır’a kadar
her alanda ne haykırıyordu 1 Mayıs meydanında? Evet, gördük, Türkiye'nin
görmediği bir şeyi de gördük; Sarkozy gibi Tandoğan Meydanı’nda miting
yaptınız, Bakan da gitti orada konuştu. Bakan, yüreği elverseydi Sıhhiye’ye
gelseydi; muhalefet, sivil toplum, bütün renkler oradaydı. Sarkozy gibi
tekdüze, tek tip demokrasi uygulanıyor. Arkadaşlar, dünyanın neresinde
sendikalar iktidarla 1 Mayısı kutlar? Bana bir örnek verebilir misiniz
Sarkozy’den başka? Yok.
1 Mayısı da resmî size kutlattık ya, bu da bize oh olsun ha,
muhalefet olarak. Her gün bizim gözümüze biber gazı sıktınız. 2009 yılında
yediğim biber gazlarının haddi hesabı yoktu, cebimde limonlarla dolaşıyordum.
Bugün keşke elimde olsa Bakana da bir limon verebilseydim 1 Mayısta, o kaygıyı
o da yaşayabilseydi. Ama…
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Bayram gibi kutladık, bayram yaptık.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Bayram değil; işçinin, emekçinin birlik,
mücadele ve dayanışma gününü siz yine bayram diye zannediyorsunuz. Bayram
değil; bayram gönüllerdeki bayramdır, emekçi kardeşlerin dayanışmasıdır,
dillerin özgürlüğüdür, kimliklerin özgürlüğüdür, cinslerin özgürlüğüdür, farklı
halkların özgürlüğüdür, halkların kardeşliğidir, milyonların meydanlarda
coşarak yan yana yürümesidir, solcuyla İslam’ın yan yana yürümesidir. İşte
İstanbul Taksim Meydanı’nda gördünüz “Mülk Allah’ındır.” dedi, siz de bundan
ders alın. Mülk Allah’ındır, ekmek de, adalet de lazım yanında arkadaşlar.
Bunun örneklerini çok verebiliriz. Hükûmetin yasakladığı sekiz sene boyunca
size “Ya, bu yasaklanmaz. Kenan Evren bunu yaptı. Bundan vazgeçin.” diyene
kadar sekiz yılı kaybettik. Şimdi size başka gerçekleri anlatmak için yılları
tüketiyoruz.
1 Mayıs alanlarında şunu gördünüz: Halkların kardeşliği orada
yankılanıyordu, sesleniyordu, türküler renk renkti, Kardeş Türküler Taksim
Meydanı’ndaydı; Türkçesiyle, Kürtçesiyle, Lazcasıyla, Arapçasıyla,
Çerkezcesiyle ve herkes birlikte halay çekiyordu. Tabii ki bunu anlamak için
içten inanmak lazım. “Şemmame” türküsüyle Karadeniz
düğünlerinde, Trakya düğünlerinde, Ege’de, Akdeniz’de, İç Anadolu’da halay
çekiliyorsa, Kürtçe orijinli olan “cane cane” türküsünde de bütün Türkiye halay çekiyorsa bu
ülkenin de ortak değerleri vardır. Buna, yasaklara karşı duran sivil toplumun,
sendikaların, derneklerin, halkın, farklı kesimlerin, inançların, cinsel
tercihlerin, dinlerin, mezheplerin hepsinin beraber olduğu bir meydanı düşünün,
o renklerini düşünün, o seslerini düşünün, o çok sesliliğini, çok kültürlülüğünü,
çok dilliliğini. İşte böyle bir manzara Türkiye'nin geleceğini yeniden bir
anayasada şekillendirdiği zaman bir anlam ifade edebilir.
Bunları anlamak için, şu getirilen yabancılara mülk satışı var ya,
bu mülkleri yabancılara satacağınıza gelin, bu milyonların, bu emekçilerin,
işsizliğin, yoksulluğun belini kırmak için birlikte işleyelim, birlikte bu
ülkenin geleceğini, kendi imkânını, parasını, toprağını, cebini burada
yaşatalım. Gerçek olan ekonomik politika budur. Gerçek ekonomik politikada böyle
düşünmediğiniz zaman yabancıların gözü sadece İstanbul’da, Diyarbakır’da,
Mersin’de, Trabzon’da olmaz, toprağın her karışında olur.
Evet, muhalefet olarak 1 Mayıslarda ses verdik. Verdiğimiz ses,
hoşgörünün, birliğin, dayanışmanın, özgürlüğün, eşitliğin, adaletin sesiydi.
Bakın, biz, bu tür etkinlikleri size de inşallah yaşatmanın coşkusunu
yaşıyoruz. Size de 1 Mayısı kutlattık ya size daha neler kutlatacağız, size
daha neler, türküler söylettireceğiz, bakın göreceksiniz. Bu muhalefetin
kıymetini bileceksiniz arkadaşlar. Bu muhalefet onurlu bir mücadele veriyor. Ve
saat 14.00’te bütün Türkiye meydanlarında bir dakika boyunca “Faşizme karşı
omuz omuza!” sloganlarını atan milyonları da buradan selamlıyorum Meclis
kürsüsünden. Bu coşku, doğru adresi on ikiden vurmuştur, şaşmamıştır
arkadaşlar, şaşmamıştır.
Bakın, zamanımız az, Türkiye notu niye düştü, niye paraya ihtiyaç
var, onlara girmeyeceğim ama ya şu süt meselesi ne arkadaşlar?
VAHAP SEÇER (Mersin) – Çocukları zehirlediler.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Şu süt meselesi… Bakın -Diyarbakır,
Sivas, Antalya, Kırıkkale, Samsun, Adana, Konya, Edirne- 776 kişiyi
zehirlemişsiniz. Kim bu sütleri sipariş verdi? Kim zehirliyor bu çocukları?
Sayın Bakan diyor ki: “Hassasiyetleri varmış, bazılarının midesi almamış,
bazılarının alerjisi varmış.” Yapmayın arkadaşlar! Tabii ki ana sütü gibi
olmaz, hele hele devlet sütü olunca, Hükûmet sütü olunca, kaynağını iyi
araştırmak gerekiyor. O kaynağı araştıracaksınız, o şirketleri
araştıracaksınız, o siparişleri araştıracaksınız, o üzerindeki tüketim
maddelerini araştıracaksınız. Ustalık kabinesinde -Marshall yardımıyla eskiden
süttozu veriliyordu bizim ilkokul dönemlerimizde- siz de 2012’de “Likit süt
veriyoruz.” diye hava atamayacaksınız. Çok açık söyleyeyim, hava atma şansınız
yok, Twitter’a şimdiden dalga konusu oldunuz
“Devletin sütü bozuk çıktı.” diyor Twitter’da, dikkat
etin, uyarıyoruz, bu işin üstüne gidin, sakın ha göz ardı etmeyin diyoruz.
Ret oyumuz olacaktır, ret oyu kullanıyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Kaplan, teşekkür ederim.
Gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ali İhsan
Köktürk, Zonguldak Vekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Köktürk, buyurun.
CHP GRUBU ADINA ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yabancılara toprak satışını düzenleyen Tapu ve
Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Tasarısı’nın geneli
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, yabancılara toprak satışının tarihsel
sürecine baktığımızda, yabancıların ülkemizde taşınmaz edinmeleri konusuna ilk
kez Osmanlı İmparatorluğu’nun gerileme döneminde yabancıların dayatmasıyla
çıkarılan Islahat Fermanı’nda değinildiğini ve yine yabancıların dayatmasıyla
1868 yılında yabancı gerçek kişilerin ülkemizde mülk edinmelerine olanak
tanındığını görüyoruz. Osmanlı Devleti ilk kez 1854 yılında dış borçlanmalara
başlamış ve 1874 yılına kadar tam 15 kez dış borçlanma gerçekleştirmiştir.
İngiltere Hükûmeti, o dönemde, borçların ödenmesi görüşmeleri sırasında Osmanlı
Devleti’ne yabancılara mülk satışının önündeki tüm engellerin kaldırılması
konusunda dayatmalarda bulunmuştur. Bu baskıların ve dayatmaların sonucu
olarak, ilk kez 1868 yılında yabancı gerçek kişilere Osmanlı topraklarında mülk
edinme hakkı tanınmıştır. Ancak, yabancılara mülk satışı Osmanlı maliyesinin
toparlanmasını sağlamamış, Avrupa devletlerinin Osmanlı hazinesine el koymasını
yani Düyunu Umumiye İdaresi’nin kurulmasını engelleyememiştir. Bu tarihsel
süreci, ders almamız gereken bu tarihsel süreci öncelikle Genel Kurulun
dikkatine sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, bu süreç, hepimizin bildiği gibi, Ulusal
Kurtuluş Savaşı’mızla durdurulmuş ve ülke topraklarımız üzerinde tam bağımsız,
laik, demokratik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. Cumhuriyeti kuranlar,
toprağın sadece bir mülkiyet sorunu olmadığının ve egemenliğin asli unsuru
olduğunun bilinci içerisinde 1924 yılında yürürlüğe koydukları 442 sayılı Köy
Kanunu’nun 87’nci maddesiyle yabancıların köylerde taşınmaz edinmesini
yasaklamışlar ve yine 1934 yılında çıkardıkları Tapu Yasası’nın 35’inci
maddesiyle yani bugün değiştirmeye
çalıştığımız maddeyle yabancı tüzel kişiliklerin mülk edinmelerine engellemeler
getirmişler ve ayrıca, o dönemlerde mütekabiliyet ilkesini yani karşılıklılık
ilkesini temel ilke olarak korumuşlardır. Ancak 12 Eylül 1980 darbesinden sonra
iktidara gelen anlayışın uygulamış olduğu politikalarla yabancı sermayeyi
ülkemize çekme gerekçelerinin arkasına saklanılarak ülke topraklarımızın
hoyratça yabancılara peşkeş çekilmesinin önü açılmış ve bu anlayış yeniden devreye sokulmuştur.
Değerli milletvekilleri, 1984 yılında mütekabiliyet şartı
aranmaksızın yabancı gerçek ve tüzel kişilerin ülkemizde toprak edinmeleri
konusunda Bakanlar Kuruluna yetki verilmesine yönelik düzenleme getirilmiş ve
yine aynı düzenlemeyle yabancı gerçek ve tüzel kişilerin mütekabiliyet şartı aranmaksızın
köylerimizde de toprak edinmelerine olanak tanınmış, ancak ulusal çıkarlarımıza
aykırı bu 3029 sayılı Yasa Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Aynı
Hükûmet akabinde 3278 sayılı Yasa’yı çıkartarak aynı mahiyetteki düzenlemeleri
yeniden getirmiş, ancak bu Yasa da yine Anayasa Mahkemesi tarafından iptal
edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu iptal kararlarına rağmen Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmeti tarafından 2003 ve 2005 tarihlerinde gerçekleştirilen
benzer mahiyetteki düzenlemeler hakkında da Anayasa Mahkemesi tarafından iptal
kararları verilmiştir. AKP tarafından 2008 yılında yeni bir düzenleme
gerçekleştirilmiş ve bu düzenlemenin değiştirilmesine yönelik Anayasa
Mahkemesince iptal edilen düzenlemeleri de içeren, hükümleri içeren yeni bir
düzenleme Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilmiştir. Bugün Türkiye Büyük
Millet Meclisinde, daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen
hükümleri içeren bu düzenleme maalesef görüşülmektedir.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz tasarıya
baktığımızda, maalesef yabancıya toprak satışındaki her türlü sınırlamaların
ortadan kaldırıldığı açıkça görülmektedir. 2644 sayılı Tapu Kanunu’nun bugün
yürürlükte olan 35’inci maddesinin 1’inci fıkrasında yabancı uyruklu gerçek
kişilere satılacak topraklar için karşılıklı olmak ve kanuni sınırlamalara
uyulmak, iş yeri veya mesken olarak kullanmak,
uygulama imar planı veya mevzii
imar planı içerisinde bu amaçlarla ayrılıp tescil edilmek, ülke genelinde
edinebileceği taşınmazlar ile bağımsız ve sürekli nitelikte ayni hakların
toplam yüz ölçümü 2,5 hektarı geçmemek, merkez ilçe ve ilçeler bazında uygulama
imar planı ve mevzii imar planı alanları içerisinde kalan toplam yüz ölçümün
yüzde 10’unu aşmaması koşulları getirilmişken, bu tasarının, şu an getirilen,
35’inci maddeyi değiştiren 1’inci maddesiyle karşılıklılık şartı
kaldırılmaktadır, iş yeri ve mesken olarak kullanmak şartı kaldırılmaktadır,
uygulama imar planı veya mevzii imar planı içerisinde bu amaçlarla ayrılıp
tescil edilmek şartı kaldırılmaktadır, yabancıların ülke genelinde
edinebileceği taşınmazların toplam yüz ölçümü 2,5 hektardan 30 hektara
çıkartılmakta, 60 hektara yani 600 dönüme çıkartılması konusunda Bakanlar
Kuruluna yetki verilmektedir, merkez ilçe ve ilçeler bazında uygulama imar
planı ve imar planı içerisinde kalan alanların toplam yüzde 10’unu aşmamak
şartı kaldırılarak çok daha geniş bir tanımlamayla sadece ilçeler bazında yüz
ölçümün yüzde 10’unu aşmamak hükmü getirilmektedir.
Kısaca, yeni tasarıda 35’inci maddenin mevcut düzenlemesindeki
koşulların veya sınırlamaların miktarı dışındaki tamamı kaldırılmakta,
yabancılara satılacak toprak miktarlarının çok büyük bir oranda miktarları
yükseltilmekte, artırılmakta, imar planı ve mevzi imar planı sınırı içerisinde
kalan toplam alanların yüz ölçümünün yüzde 10’unu aşmama şartı kaldırılarak
“İlçe yüz ölçümünün yüzde 10’unu aşmama.” gibi son derece geniş bir tanımlama
getirilmekte ve tüm yetkiler Bakanlar Kuruluna devredilmektedir. Dolayısıyla bu
tasarının amacının, ulus devletimizin sınırları içerisinde kalan her yerin,
ölçüsüz ve ön koşulsuz olarak Bakanlar Kurulu kararıyla, karşılıklılık şartı
dahi aramadan, tarım alanları da dâhil olmak üzere yabancıya toprak
satılabilmesinin önünü açmak olduğu görülmektedir.
Değerli milletvekilleri, öncelikle görüşmekte olduğumuz tasarıya,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasamız ve önceki Anayasa Mahkemesi kararları ışığında
baktığımızda, bu tasarı Türkiye Cumhuriyeti Anayasamıza açıkça aykırıdır.
Anayasa Mahkememiz karşılıklılık şartının önemini 13/6/1985 günlü, 1984/14
esas, 1985/7 karar sayılı Karar’ında açıkça belirtmiştir. Bu Karar’a göre
“Ülke, devletin asli ve maddi unsurlarından birisidir. Ülke olmadan devlet
olmaz. Toprak edinme konusundaki mütekabiliyetin başka konulardaki
mütekabiliyet esasından farklı yönü, devletin ülke denilen asli, maddi
unsuruyla olan ilişkisidir. Söz konusu ilişki bu noktada farklı düşünce
hassasiyetleri zorunlu kılmaktadır.” Dolayısıyla, devletler hukukunun temeli
olan karşılıklılık ilkesinden vazgeçmek, bu prensipten vazgeçmek, Anayasa’mızın
başlangıç kısmında ifadesini bulan, Türkiye Cumhuriyeti’nin, devletler
ailesinin eşit, onurlu bir üyesi olduğuna yönelik Anayasa hükmüne açıkça
aykırılık oluşturmaktadır. Keza, devletler arası ilişkilerde karşılıklılık
esası, devletlerin ülkeleri üzerindeki egemenlik haklarının doğal sonucudur.
Devletler hukukunun en temel prensibi olan karşılıklılık ilkesinden vazgeçmek,
devletin egemenliğinden vazgeçmesiyle eş anlamlıdır.
Ulusal Kurtuluş Savaşı sürecinde bağımsızlığımız ve egemenliğimiz
için yüz binlerce şehit verdiğimiz dikkate alındığında maalesef getirilen bu
düzenlemeyle Adalet ve Kalkınma Partisi için ülke egemenliğinin ve ülke
bağımsızlığının bir anlam ifade etmediği açıkça görülmektedir.
Değerli milletvekilleri, yine Anayasa Mahkemesinin 4916 sayılı
Kanun’la ilgili 14/03/2005 gün ve 2003/70 esas, 2005/14 sayılı Kararı’na göre,
hukuk devletinin belirtilen işlevlerinin yaşama geçirilebilmesi için ülkenin
bütünlüğü, güvenliği, coğrafi özellikleri, stratejik konum ve öncelikleri gözetilerek
yabancıların alacağı taşınmazın yeri, arazi, arsa veya bina olmasının
getireceği farklılıklar ile satın almanın amacı, koşulları ve devirde uyulacak
usul ve esaslar gibi hususların yasada belirtilmesi gerekir. Yani Anayasa
Mahkemesinin açık kararına göre, yabancılara toprak satışı söz konusu olduğunda
bu satışın koşulları, sınırlamaları arsa veya iş yeri olması, bina olması gibi
hususların teker teker yasada belirtilerek ayrıntılı olarak düzenlenmesi
gerekir.
Bunların yasada düzenlenmiş olması ülke bütünlüğü ve egemenliğiyle
doğrudan ilgili olduğunda duraksama bulunmayan, yabancıların taşınmaz edinimi
konusunda yetki devrine yol açacağı gibi, yasaların açık, anlaşılabilir,
sınırları belirli kurallar içermesi gereğinin hukuk güvenliğinin gerçekleşmesi
için ön koşul kabul edildiği hukuk devleti ilkesine de açıkça aykırı
düşmektedir.
Bu nedenle, kanuni sınırlara uyulmak ve ülke menfaatlerinin
gerektirdiği hâllerde gibi son derece muğlak, az önce Milliyetçi Hareket
Partisi sözcüsünün de ifade ettiği gibi, son derece subjektif
bir kavrama yer verilmesi, Anayasa Mahkemesi kararlarından da açıkça
anlaşıldığı üzere, yasama yetkisinin devredilmezliği
ilkesine aykırı olarak yürütme organına genel, sınırsız, esasları ve çerçevesi
belirsiz bir yetki devri yapıldığını göstermektedir. Dolayısıyla bu açıdan
bakıldığında getirilen düzenlemenin Anayasa’nın 7’nci maddesinde yer alan
yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine açıkça
aykırı olduğu görülmektedir.
Değerli milletvekilleri, şayet, yargı kararları, hukuki kararlar
siyasi konjonktüre göre değişiyorsa, siyasi iktidara göre değişmiyorsa daha
doğrusu, siyasal iktidara veya siyasi partilere göre yargı kararları farklılık
arz etmiyorsa bu düzenlemenin bugün, Anayasa Mahkemesinin açık iptal kararları
ışığında Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmemesi gerekir. Şimdi, burada o
zaman bir soru aklımıza gelmektedir: 2010 yılında gerçekleştirilen
referandumdan sonra Anayasa Mahkemesinin yapısının değişme süreci göz önünde
tutulduğunda, acaba blok listeyle oluşturulan, atama suretiyle oluşturulan
yüksek yargı göz önünde bulundurularak mı bu yasalar Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündemine yeniden taşınmaktadır?
Değerli milletvekilleri, ayrıca bu tasarı iş yeri ve mesken olma
koşullarını kaldırdığı gibi, imar planı içerisinde olma ve bu amaçlarla tescil
edilme şartlarını kaldırdığı gibi buralardan çıkartılan genel sonuç itibarıyla
tarım alanlarının satılmasının da önünü açmaktadır. Küresel kuraklık olgusunun
bilim insanlarınca sıkça dillendirildiği bir süreçte ülkemizin gıda güvenliği
açısından tarım alanlarımızın, meralarımızın, sulanabilir su havzalarımızın
korunması büyük önem arz etmektedir. Bundan yedi sekiz yıl kadar önce tarımda
kendi kendisine yeten yedi sekiz ülkeden birisiyken 2009 yılına gelindiğinde
sadece 10 milyar dolarlık tarım ürünü ithal etmek zorunda kalan, bugün 100’e
yakın ülkeden tarım ürünü ithal eden bir ülke konumuna düşen, başta yağlı
tohumlar olmak üzere tarım ve hayvancılıkta dış ülkelere bağımlı bir noktaya
taşınan ülkemizin, tarım ve hayvancılığımızı ayağa kaldırmak için önlemler
alması gerekirken sulanabilir tarım alanlarımızın yabancıların eline geçmesine
neden olabilecek ve bu alandaki bağımlılığımızı daha da artıracak bir
düzenlemenin Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmesini ülke çıkarlarıyla
izah edebilmenin, ülke yararlarıyla izah edebilmenin, kamu yararıyla izah
edebilmenin hiçbir şekilde olanağı yoktur.
Değerli milletvekilleri, yabancılara toprak satış konusuna dünya
ülkeleri açısından bakıldığında da Fransa, Almanya, Lüksemburg gibi ülkelerin
dışında kalan çoğu ülkelerde, o ülkelerin koşullarına göre değişen, ülkeden
ülkeye değişen, o ülke çıkarlarına göre değişen sınırlamalar olduğunu
görüyoruz.
Bu tasarı yasalaştığında ülkemizden toprak satın alabilecek…
Örneğin İsrail’de toprakların büyük bir bölümü, yaklaşık yüzde 92’lik bir
bölümü devlete aittir. Bırakın yabancılara toprak satmayı, kendi vatandaşlarına
dahi toprak mülkiyeti tanımamaktadır.
Yine, az önce Sayın Kaplan’ın ifade ettiği gibi, Körfez
ülkelerinden bırakın taşınmaz satın almayı, bugün Türk vatandaşı orada çakıl
taşı bile satın alamamaktadır.
Yine, bunun dışındaki Avrupa Birliğine giren eski Demirperde
ülkeleri, Avrupa Birliğine geçiş sürecinde yedi yıl gibi, on bir yıl gibi, on
dört yıl gibi geçiş sürecini, yani yabancılara toprak satışında on dört yıla
varan geçiş süreçlerini Avrupa Birliğine kabul ettirmişlerdir. Bu konunun
arkasında hassasiyetle durmuşlar ve ülke millî gelirinin Avrupa düzeyine
gelinceye kadarki aşamada, yedi yıla varan, on bir yıla varan, on dört yıla varan
geçiş süreçlerini, Avrupa Birliğinin karşısında dik durarak kabul
ettirmişlerdir.
Değerli milletvekilleri, diğer taraftan ülkemiz, gerek coğrafi
gerek sosyal gerekse ekonomik yapısıyla son derece özel bir konumdadır. Avrupa
ve Asya kıtaları arasında bir köprü durumunda bulunması ve Avrupa ile petrol
ülkeleri arasında yer alan stratejik topraklara sahip olması, ülkemizi son
derece önemli bir hâle getirmektedir.
Yine, ülkemiz, dünyanın kimi din mensuplarının vaat edilmiş
toprakların mensupları olarak nitelendirdikleri arazilere sahip olduğu gibi, az
önce de ifade ettiğim üzere, küresel kuraklık olgusu göz önünde
bulundurulduğunda, su kaynaklarına ve her çeşit tarımsal üretime uygun verimli
topraklara sahip bir ülkedir. Nitekim milyarlarca dolar harcadığımız
Türkiye'nin en büyük, dünyanın en büyük dokuz projesinden biri olan Güneydoğu
Anadolu Projesi de bu nitelikteki toprakları kapsamaktadır.
Türkiye'nin jeopolitik bakımdan dünyada son derece önemli bir
konumda olması, dünyanın en duyarlı bölgelerine yakınlığı, büyük devletlerin
çıkar çatışmalarının kavşak noktasında bulunması, yabancılara toprak satışında
geniş boyutlu bir değerlendirmeyi zorunlu kılmaktadır. Böyle bir çerçeve
içerisinde konu ele alındığında ülke ve millet bölünmez bütünlüğü ve devletin
geleceği açısından da sağlıklı bir değerlendirme yapmak gerekmektedir. Bu
konudaki sınırlamaların gerçekçi bir şekilde saptanması, Anayasa Mahkememizin
kararlarında da belirtildiği gibi, ülkemiz açısından vazgeçilmesi mümkün
olmayan nefsi müdafaa, meşru müdafaa niteliğindedir.
Emperyalizme karşı büyük bir mücadeleyle kurulan cumhuriyetimizin
sınırlarının belirlendiği Lozan Anlaşması’nın pek çok ülke tarafından
benimsenmediği, Sevr haritalarının uluslararası toplantılarda masalara
sürüldüğü, üniter yapımıza karşı saldırıların
olabildiğince arttığı bir siyasal konjonktürde Dicle ve Fırat Havzasına yönelik
hesaplar, Fas’tan Çin sınırına kadar 22 ülkenin sınırlarının değişeceğine
yönelik ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın
söylemleri ve Büyük Ortadoğu Projesi gibi projeler birlikte
değerlendirildiğinde yabancılara toprak satışındaki ölçülü sınırlandırmalar
sadece paranoya olarak nitelendirilemez.
Her türlü ırkçı anlayışa karşı olmak ve Büyük Önderimiz Mustafa
Kemal Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış.” anlayışını ödünsüz benimsemekle
birlikte, emperyalizmin sadece adının değiştiği ancak tüm dünyadaki enerji
kaynaklarına, su kaynaklarına ve tarım alanlarına sahip çıkma hedefinden asla
vazgeçmediği bir süreçte yabancılara toprak satışının hassasiyeti asla göz ardı
edilemez.
Değerli milletvekilleri, sonuç olarak, insan haklarına paralel
olarak başka ülkede yabancıya ölçülü bir şekilde mülkiyet veya sınırlı
ayni hak tanınması uluslararası siyasi,
ekonomik ve sosyal ilişkilerin kazandırdığı ivmenin bilim ve teknolojideki
gelişmelerin, artan ulaşım ve iletişim olanaklarının doğal bir sonucudur. Bunda
herhangi bir tereddüt söz konusu değildir. Ancak 2003 yılına kadar, seksen
yıllık cumhuriyet tarihinde, toplam 12 milyon metrekare olan yabancılara toprak
satışı, AKP’nin geride bıraktığımız on yıllık iktidarına baktığımızda,
2002-2011 yılları arasında toplam 136 milyon metrekareye ulaşmıştır.
Dolayısıyla seksen yılda satılan toprak parçasının neredeyse 11 katı AKP’nin on
yıllık iktidarı döneminde gerçekleşmiştir.
Bu tasarıyla, yabancılara toprak satışının daha da vahim ve geri
dönülemez bir noktaya taşındığı açıktır. Bu tasarıyla, ülkemizin geleceği,
çocuklarımızın geleceği âdeta ipotek altına alınmaktadır. Dolayısıyla az önce
de ifade ettiğim gibi, böyle bir uygulamada…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) – … Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
ulusal çıkarların varlığından ve kamu yararından söz edilmesinin mümkün
olmadığını ifade ediyorum ve bu duygu ve düşüncelerle tasarının reddi yönünde
oy kullanacağımızı ifade ederek, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Köktürk.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Karaman Milletvekili
Sayın Mevlüt Akgün.
Buyurun Sayın Akgün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEVLÜT AKGÜN (Karaman) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz 228 sıra sayılı Tapu Kanunu ve
Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı üzerinde AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bugün ülkemizde sıkça tartışılan ve
kamuoyunu meşgul eden yabancılara mülk satışı konusunu yeniden düzenleyen ve
Tapu Kanunu’nda değişiklik öngören kanun tasarısını görüşüyoruz.
Türkiye’de yabancıların taşınmaz mal edinmesi yeni düzenlemeye
konu bir husus değildir. Cumhuriyet tarihi boyunca kurulan bütün hükûmetler
döneminde yabancılara mülk satışı yasal mevzuat uyarınca yapılmıştır. Hatta
ülkemizde yabancıların taşınmaz mal edinmesine yönelik yapılan ilk düzenleme
Osmanlı dönemine aittir. 8 Haziran 1868 tarihli Kanun ile daha o tarihte
yabancılara taşınmaz edinme hakkı tanınmıştır. Lozan Barış Anlaşması’nda ahde
dayalı bir mütekabiliyet sistemi getirilmiştir.
Yine Lozan Barış Anlaşması’ndan yedi ay sonra Köy Kanunu’nun
87’nci maddesi ile yabancılara köy sınırları içerisinde taşınmaz alımını
yasaklayan düzenleme yapılmıştır. Cumhuriyetimizin kurulmasından sonra, hem de
soğuk savaş döneminin şartlarında, 1934 yılında yabancılara mülk satışını
düzenleyen ilk yasa çıkarılmıştır. 1934 tarih ve 2644 sayılı Tapu Kanunu’nun 35
ve 36’ncı maddeleri ile yabancı gerçek kişilere, karşılıklı olmak ve kanuni
sınırlamalara uymak kaydı ile, 30 hektara kadar taşınmaz edinme hakkı
getirilmiştir. Bu Kanun’da taşınmazın niteliğine yönelik herhangi bir sınırlama
da bulunmamaktadır, sadece 442 sayılı Köy Kanunu’nda köylerimizin o
tarihlerdeki eğitim, sosyal, kültürel ve ekonomik durumları, ulaşım ve iletişim
imkânları dikkate alınarak köy sınırları içerisinde yabancıların mülk
edinmesine yasak getirilmiştir. Bu tarihten sonra da 1984 tarihli 3029 sayılı
Kanun, 1986 tarihli 3278 sayılı Kanun, 2003 tarihli 4875 sayılı Kanun ve yine
2003 tarihli 4916 sayılı Kanun, 2005 tarihli 5444 sayılı Kanun ve yine 2008
tarihli 5782 sayılı kanunlar ile yabancı gerçek ve tüzel kişilerin ülkemizde
taşınmaz edinmesine ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. Yapılan bu altı
düzenlemenin tamamı Anayasa Mahkemesince, değişik gerekçelerle, iptal edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi genel olarak iptal gerekçelerinde:
1) Mütekabiliyet şartının aranmaması,
2) Yürütme organına belirsiz ve sınırsız yetki devri yani yasama
yetkisinin devri,
3) Hukuk devletinde hukuki düzenlemelerin daha açık, net ve
anlaşılabilir nitelikte olması gibi değişik gerekçelerle yasal düzenlemeleri
iptal etmiştir.
Değerli arkadaşlarım, ancak yabancı gerçek kişilerin ülkemizde
taşınmaz mal edinmesine baktığımız zaman her dönemde bu uygulamanın devam
ettiği görülecektir, şöyle ki: Cumhuriyetimizin kurulduğu günden AK PARTİ
İktidarına kadar yani 18/11/2002 tarihine kadar, Türk asıllı yabancılar hariç
olmak üzere, yabancılara 8.780 arazi ve 8.226 adet konut satışı yapılmıştır. Bu
tarihten sonra AK PARTİ İktidarı ile siyasi ve ekonomik istikrar döneminin
sağlanması, ülkemizin ekonomide büyük gelişmeler kaydetmesi, dış politikada
aktif ve başarılı bir politika izleyerek ülkemizin itibarının hızla artması
gibi nedenlerle Türkiye bir fırsatlar ülkesi olarak görülmüş, ülkemize yatırım
yapmak isteyen yabancıların sayısı hızla artmıştır. İktidarımız döneminde, 2002
yılından bu yana, yabancılara 24.993 arazi ve 74.819 adet konut satışı
gerçekleştirilmiştir. Yani cumhuriyet tarihi boyunca yabancı şahıslara, Türk
asıllılar da dâhil, yapılan toplam arazi satışı miktarı 10.260 hektardır.
Mevcut tasarıya baktığımızda, Anayasa Mahkemesi tarafından daha
önceki iptal kararlarında yer alan endişelerin büyük ölçüde giderildiğini
görmek mümkündür. Muhalefet partilerimiz tarafından Komisyon görüşmeleri
sırasında karşılıklılık, mütekabiliyet ilkesine yer verilmemesinin Anayasa’nın
başlangıç bölümüne aykırı olduğu ve diğer taraftan, Bakanlar Kuruluna
sınırlama, yasaklama ve durdurma konusunda sınırsız yetki verilmesi nedeniyle
tasarının Anayasa’nın 16 ve 35’inci maddelerine aykırılık teşkil ettiği ve bu
nedenle Anayasa’ya aykırılık itirazı ileri sürülmüştür. Ayrıca, yine muhalefet
partilerimiz tarafından, yabancılara sınırsız bir şekilde taşınmaz ve sınırlı
ayni hak edinmelerinin önünün açıldığı ve bunun da millî menfaatlerimize aykırı
olduğu itirazı dile getirilmiştir. Bu itirazlar Komisyonumuzda detaylı olarak
ele alınmış ve kabul görmemiştir. Şöyle ki: Öncelikle, getirilen tasarı ile
ülkemiz topraklarının sınırsız bir şekilde yabancılara satılması söz konusu
değildir. Bu konuda, ilçe bazında yüz ölçümün yüzde 10’unu geçmemek ve kişi
bazında ülke genelinde 30 hektarı aşmamak şartı aranmaktadır. Yapısız
taşınmazlarla ilgili olarak da yapısız taşınmaz alan yabancı kişinin iki yıl
içerisinde proje geliştirmek ve süresi içerisinde yatırım yapmak şartı
aranmaktadır. Diğer yandan, yabancı şahısların ve yabancı yatırımların
Türkiye’de taşınmaz edinmeleriyle ilgili olarak Anayasa’mızda izin verici ya da
yasaklayıcı tarzda herhangi bir kural yer almamaktadır. Ayrıca, yürürlükteki
Anayasa’mızda karşılıklılık ilkesini benimseyen somut bir temel norm da
bulunmamaktadır. Her ne kadar muhalefet partilerimiz Anayasa Mahkemesinin iptal
kararlarındaki gerekçelere atıfta bulunmakta ise de iptal kararlarındaki
gerekçeler kuşkusuz uygulayıcılara ve yasama organına ışık tutar ve bu anlamda
yardımcı birer hukuk kaynağıdır, ancak gerekçelerin yasama organını bağlayıcı
otoritesi bulunmadığı gibi bir Anayasa kuralı da ihdas edemez.
Değerli arkadaşlarım, Anayasa’nın 10, 16 ve 35’inci maddelerine
baktığımız zaman yabancıların mülk edinmesinde karşılıklılık şartının
bulunmadığı açıkça anlaşılacaktır. Anayasa’mızın 35’inci maddesinde herkesin
mülkiyet ve miras hakkına sahip olduğu ve bu hakların ancak kamu yararı
amacıyla kanunla sınırlanabileceği hükme bağlanmış, yabancılar açısından ayrıca
bir karşılıklılık koşulu aranması gerektiğine yer verilmemiştir. Yine,
Anayasa’mızın 16’ncı maddesinde temel hak ve hürriyetlerin yabancılar için
milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla sınırlanabileceği belirtilmesine
rağmen karşılıklılık konusunda bu maddede de belli bir hüküm yer almamaktadır.
Anayasa koyucu yabancıların mülkiyet edinmesi konusunda karşılıklılık
aranmasını bir ön şart olarak aramış olsaydı dilekçe hakkını düzenleyen
Anayasa’nın 74’üncü maddesinde olduğu gibi açıkça hükme bağlardı. Anayasa’mızda
karşılıklılık esası bir koşul olarak yer almadığından bu konu siyasi bir tercih
ve yerindelik sorunudur ve bu nedenle her zaman vazgeçilebilir, kaldı ki
karşılıklılık milletlerarası eşitliğin de bize göre temel şartı değildir. Bize
göre milletlerarası ilişkilerde eşitliğin kıstası mütekabiliyet değil,
bağımsızlıktır, eşitlik ancak bağımsız olan devletler arasında söz konusu
olabilir.
Bugün birçok Batı Avrupa ülkesi karşılık şartı aramaksızın
yabancının taşınmaz mal edinmesine müsaade etmektedir. Ülkemizin millî
menfaatlerinin gerektirdiği durumlarda bu şarttan vazgeçmek ülkemizin elini
zayıflatan bir durum değil, aksine güçlendiren bir husus olacaktır. Öyle anlık
uluslararası gelişmeler olabilir ki karşılıklılık ilkesi gerçekleştiği hâlde
bazı ülke vatandaşlarına mülk satışının önlenmesinde ülkemizin yararı
bulunabilir, örneğin Suriye’yle bugün yaşanan gelişmeler gibi. Bazen de
karşılıklılık şartı bulunmadığı hâlde dost ve kardeş bazı ülkelerin vatandaşlarına
taşınmaz satılmasında ülkemizin menfaati olabilir. Örneğin, bugün, bu nedenle,
Kazakistan, Azerbaycan veya Körfez ülkeleri gibi ilişkilerimizin dostane olduğu
bazı ülkelerin vatandaşlarına taşınmaz satışı yapılamamaktadır. Bu konularda
millî menfaatlerimize uygun olarak karar almak için Bakanlar Kuruluna yetki
verilmesi isabetli bir düzenlemedir. Bu hâliyle tasarıda getirilen model,
Türkiye'ye karşılıklılık ilkesinden daha güçlü ve stratejik bir fırsat
sunmaktadır.
Diğer yandan, tasarıyla Bakanlar Kuruluna verilen yetkiler, yasama
yetkisinin devrilmezliği ilkesini ortadan
kaldırmamaktadır. Zira, Bakanlar Kurulunun yürütme görevine giren konularda,
kanunlarda belirtilen sınırlara uymak kaydıyla takdir hakkının kullanılması
yasama yetkisinin devri anlamına gelmez. Ayrıca bu husus, Anayasa'nın 16’ncı
maddesindeki temel hak ve özgürlüklerin, yabancılar için, milletlerarası hukuka
uygun olarak kanunla sınırlanabileceği kuralına da aykırılık teşkil etmez.
Tasarıya baktığımızda, Bakanlar Kuruluna verilen yetkinin açık bir
biçimde sınırlandığını görmekteyiz. Şöyle ki: Tasarının 35’inci maddesinde,
“kanuni sınırlamalara uymak”, “ülke menfaatlerinin gerektirdiği hâller”,
“taşınmaz edinimi için ilçe bazında yüz ölçümünün yüzde 10’unu geçmemek”, “kişi
başına ülke genelinde edinilebilecek taşınmazlar için ve bağımsız ve sınırlı
ayni hakların toplam yüz ölçümünün 30 hektarı geçmemesi” gibi sınırlamalar yer
almaktadır.
Bunun dışında, Bakanlar Kurulu, yabancı gerçek kişiler ile yabancı
ülkelerde kendi kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret
şirketlerinin taşınmaz ve sınırlı ayni hak edinimlerini ülke, kişi, coğrafi
bölge, süre, sayı, oran, tür, nitelik, yüz ölçümü ve miktar olarak
belirleyebilir, sınırlandırabilir, kısmen veya tamamen durdurabilir ve yasaklayabilir.
Bu konuda, millet iradesinin yegâne temsilcisi Türkiye Büyük
Millet Meclisinden güvenoyu almış olan Bakanlar Kuruluna güvenmek demokrasinin
gereğidir diye düşünüyorum. Bu milletin seçtiği her hükûmet, ülkemizin millî
menfaatlerine uygun davranacaktır.
Tasarıyla getirilen önemli bir yenilik de yapısız taşınmazlarla
ilgilidir. Yabancı kişileri doğrudan yatırıma yönlendirmek için, bu kişiler
satın aldıkları yapısız taşınmazda geliştireceği projeyi iki yıl içerisinde
ilgili bakanlığın onayına sunmak zorundadır. İlgili bakanlıkça başlama ve
bitirilme süresi belirlenerek onaylanan proje, tapu kütüğünün “beyanlar”
hanesine kaydedilmek üzere taşınmazın bulunduğu tapu müdürlüğüne gönderilecek
ve projenin süresi içerisinde gerçekleşip gerçekleşmediği, ilgili bakanlıkça
takip edilecektir. Bu düzenlemeyle, tarım arazileri konusundaki endişe
giderilmiş olmaktadır.
Bu madde hükümlerine aykırı olarak edinilen veya edinim amacına
aykırı kullanılan veya süresi içerisinde projeleri gerçekleştirmeyenlerle
ilgili olarak Maliye Bakanlığınca, ilgili taşınmazın tasfiyesi hükümleri
uygulanacaktır.
Bu hükümlere baktığımızda, bir taraftan Bakanlar Kuruluna verilen
yetkinin açıkça sınırlarının gösterildiği, diğer taraftan da yabancıların
taşınmaz edinmesi ile ilgili olarak oluşan yasal, siyasi, sosyal ve ekonomik
endişelerin giderildiği görülecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yabancı uyruklu kişilerin
Türkiye’de edinebilecekleri taşınmazlar, bağımsız ve sürekli nitelikteki
sınırlı ayni hakların toplam alanı ülke genelinde kişi başına 30 hektardır. Bu
miktarı 2 katına kadar artırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir. 30 hektarlık
sınırlama aslında yeni bir düzenleme değildir. Şöyle ki: 1934 tarihinde
yürürlüğe giren 2644 sayılı Tapu Kanunu, yabancı uyruklu gerçek kişilerin
ülkemizde edinebileceği alanı 30 hektar olarak belirlemişti. Hatta, 30 hektarın
üzerindeki edinimlerde sınır belirlenmeksizin Bakanlar Kuruluna açık ve
belirsiz yetki verilmekteydi. Bu düzenleme, 2006 yılında yapılan yeni
düzenlemeye kadar devam etmiştir. Yani tasarı, 1934-2006 yılları arasındaki 30
hektar uygulamasına geri dönmüştür.
Bugün bilim ve teknolojideki gelişmeler, artan ulaşım ve iletişim
olanakları, ekonomik, sosyal ve siyasi ilişkilerde beliren yeni yapılanmalar,
uluslararası ilişkilerdeki yoğunluk, sınırların neredeyse ortadan kalkması,
uluslararası sermayenin güç kazanması yabancı yatırımcılara mülk edinme
hakkının tanınmasını zorunlu kılmaktadır. Yabancı kişilere taşınmaz mal
ediniminin tanınması bugün modern dünyada doğal bir gereklilik olarak
görülmektedir. Ancak ülkelerce çeşitli nedenlerle sınırlandırma getirilmesi de
o derece kabul görmektedir. Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Ek 1
No.lu Protokolü’nün 1’inci maddesine göre de yabancı kişilerin mülkiyet hakkı
kısıtlanabilmektedir. Avrupa Birliği ülkelerindeki uygulamalara baktığımızda,
Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, İspanya, Belçika, Hollanda gibi gelişmiş
ülkelerde yabancıların taşınmaz edinmesine genellikle herhangi bir sınırlama
getirilmediği görülmektedir. Bunun dışında Danimarka, İrlanda, Avusturya,
Portekiz, Yunanistan, Polonya, İsveç, Estonya, Slovakya, Finlandiya gibi
ülkelerde yabancılara taşınmaz satışının kabul edildiği ancak değişik
sınırlamalara tabi tutulduğu görülmektedir. Türkiye de, Avrupa Birliği ülkelerinde
olduğu gibi, yabancılara taşınmaz mal edinimini tanıyan ancak bazı koşullarla
sınırlandıran bir sisteme sahiptir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 2’nci maddesiyle
Tapu Kanunu’nun 36’ncı maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Bu madde ile
uluslararası sermaye şirketleri madde kapsamına alınmaktadır. Bu şirketler ana
sözleşmelerinde belirtilen faaliyet konularını yürütmek üzere taşınmaz
mülkiyeti veya sınırlı ayni hak edinebilir ve kullanabilirler. Bu şirketlerin
güvenlik bölgelerinde taşınmaz mülkiyeti edinimleri Genelkurmay Başkanlığının
ya da yetkilendireceği komutanlıkların veya valiliklerin iznine bağlanmıştır.
Yapılacak değerlendirmede ülke güvenliğine uygunluk esas alınacaktır. Ayrıca,
bu madde ile taşınmaz rehini tesisinde veya taşımaz rehininin paraya çevrilmesi
kapsamındaki mülkiyet edinimlerinde, şirket birleşmelerinden ve bölünmelerinden
doğan taşınmaz edinimlerinde ve özel yatırım bölgelerindeki taşınmaz mülkiyeti
ve sınırlı ayni hak edinimlerinde bu maddedeki sınırlamalar uygulanmayacaktır.
Ayrıca, bankalarla ilgili olarak 5411 sayılı Bankacılık Kanunu çerçevesinde
kredi olarak sayılan işlemler nedeniyle alacaklarının tahsili amacıyla
edindikleri taşınmazlarda da bu madde uygulanmayacaktır. Ancak bankalar
alacaklarına mahsuben almak zorunda kaldıkları taşınmazları üç yıl içerisinde
elden çıkarmak zorundadırlar. Yine, bu madde hükümlerine aykırı şekilde
edinildiği veya kullanıldığı tespit edilen taşınmazlar ve sınırlı ayni haklar
Maliye Bakanlığınca tasfiye işlemine tabi tutulacaktır.
Tasarının 3’üncü maddesiyle Tapu Kanunu’na ek bir madde
eklenmiştir. Tapu sicillerinin düzenli tutulması, bu sicillerin güvenilir
olması ve gerçeği yansıtması devletin görevidir. Bu nedenle, ölüm tarihinden
itibaren en geç iki yıl içerisinde miras intikalinin gerçekleşmemesi hâlinde
tapu müdürlüğüne mirasçılık belgesi almak üzere yargıya müracaat etme hakkı
getirilmiştir. Tapu müdürlüğü mirasçılık belgesine göre sicil kayıtlarını el
birliği mülkiyeti şeklinde tescil ederek güncelleştirilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de yabancıların
taşınmaz edinmesi 1934 yılından beri her zaman mümkün olduğu hâlde bu konu
siyasi söylemlerle haksız bir şekilde kamuoyuna taşınmaktadır. “Ülke satılıyor,
topraklarımız elden gidiyor.” gibi aslı olmayan ifadelerle mesele
çarpıtılmaktadır. Özellikle seçim dönemlerinde gittiğimiz her yerde bu tür olumsuz propagandalar
karşımıza çıkmaktadır. Ancak seçimlerde hakem aziz milletimizdir. Milletimizin
adalet duygusu, tecrübesi, tarihî ve siyasi birikimi ve vicdan terazisi, AK PARTİ’nin bu konuda attığı adımların ülke menfaatleri
doğrultusunda olduğunu göstermektedir.
Türkiye bugün ekonomideki başarısıyla dünyada adından sıkça söz
ettiren bir ülkedir. Sağlıkta, eğitimde, ulaşımda ve her alanda yapılan yatırımlarla
dünyanın 16’ncı büyük ekonomisi hâline gelmiştir. Bölgesinin en güçlü ülkesi
olan Türkiye aynı zamanda dünyanın etkili siyasi aktörlerinden biri hâline
gelmeyi başarmıştır.
Bütün bu başarılarımızı dikkate alarak kendimize güvenmemiz ve
geleceğe umutla bakmamız gerekir diye düşünüyorum. Gereksiz korkular, boş
paranoyalardan kurtularak ülkemizi her alanda güçlü, güvenilir ve yabancı
yatırımlar için daha cazip bir ülke hâline getirmek hepimiz için önemlidir diye
düşünüyorum. İnanıyorum ki, Türkiye, 2023 yılında dünyanın en güçlü on
ülkesinden biri olmayı başaracak güçtedir. Kaldı ki mülkiyet hakkının kişiye
sağladığı hukuki imkânlar özel hukuk imkânları olup bu hakkın sağladığı
tasarruf türleri devletin o taşınmaz üzerindeki hükümranlık hakkını ortadan
kaldırmaz. Bu nedenle, Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları içerisinde kaldığı
sürece bir taşınmaz mal ister Türk vatandaşlarına isterse de yabancı sermayeli
Türk şirketlerine veya yabancılara ait olsun burada Türk devletinin egemenliği
devam edecektir.
Bu düşüncelerle, tasarının hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akgün.
Tasarının tümü üzerinde gruplar adına görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi şahısları adına Sayın Oktay Vural, İzmir Milletvekili.
Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çok değerli milletvekilleri, bugün aslında çok önemli bir konuyu
görüşüyoruz. Biraz önce AKP Grubu adına konuşma yapan Değerli Milletvekilinin
ifade ettiği gibi hafife alınacak bir konu değildir. Dolayısıyla, biz bunlar
söylendi, bu oyu aldık, şu oyu aldık… Bugün eğer İsrail’in kurulduğu topraklar
parayla satın alınmışsa, oraya birtakım devletler kurulmuşsa, bu konuda “Ee ne var canım, işte sırf zenginlik olsun diye sattık.”
diyenlerin, şimdi nasıl lanetle anıldığını bütün ecdadımız bilmektedir.
Dolayısıyla bu tip stratejik konularda milletin menfaatini dikkate almak lazım.
Özellikle çoğunluk partisinin değerli milletvekillerine ve ona oy
veren değerli vatandaşlarıma sesleniyorum, basite alınacak bir konuda
konuşmuyoruz. Son derece stratejik bir konudur. Dolayısıyla bir ekonomik gücün
yabancıların eline geçmesi ve yabancılaşmasının siyasi sonuçları olmuştur,
tarihte de olmuştur. Biraz önce bir başka değerli milletvekilinin ifade ettiği
gibi, Osmanlı İmparatorluğu zamanında gelir getiren birtakım değerlerin
yabancılaşması ve bu yabancılaşma sonucunda ekonomik gücün yabancılara girmesi
ve bunun siyasi sonuçları getirdiği tarihimizde yazıldı.
Bu bakımdan, “Toprağa ne olacak? Alacak, götürecek mi?” Toprağı
alacak, götürecek değil ama gücü, ekonomik gücün siyasal sonuçları doğurduğunu
tarih yazıyor. O bakımdan, bu tip konularda bu tür polemiklere ihtiyaç yok.
Bugün, üretim kaynaklarının yabancılaşması dünyanın her yerinde takip
edilmektedir. Bugün, eğer bankaların önemli bir kısmı yabancı ise, bu
bankaların verdiği krediler yoluyla kendi sanayisini nasıl desteklediği konusu
millî bir konu olarak hepiniz tarafından tartışılıyor. Sayın Başbakan bile
söylüyordu. “Nedir bu bankalar, niye vermiyor KOBİ’lere?” diye şikâyetlerde
bulunuyordu. Onun için, millî gücün unsurlarının, esasının toplumun fertleri
elinde olması esas olmalıdır. Bu yönüyle bakıldığı zaman, İstanbul Menkul Kıymetler
Borsası yüzde 74’ü yabancılara ait, sıcak para 120 milyar dolara ulaşmış,
ithalat görülüyor, üretiminiz yabancılaşmış. Karar verebiliyor musunuz? İthalat
maalesef üretimi kuşattığı için, bugün, cari açığı azaltmak için bir sürü
tedbir almak zorunda kalıyorsunuz. Bunun elbette siyasi sonuçları olmaktadır.
Bakın, tasarruf oranımız, yüzde 24’ten yüzde 12’ye düştü ve
bununla yabancıların -sıcak para- gelmesini düşük kur-yüksek faizle
destekledik; kaynaklarımız aşındı. Ne olur canım, ne gerek var bunlarla niye
demiyorsunuz? Şimdi “Cari açığı azaltmak için tedbir almamız gerekir.”
diyorsunuz. İşte aynı örnek: Toprakları satın, bir şey olmazmış! Bal gibi olur!
Bu, ekonomik gücü eline geçirenlerin Türkiye’ye nasıl bir siyasi dayatma
yapabileceği hususu, nasıl kendi menfaatleri için başka ülkelere müdahale
ettiklerini gayet iyi görüyoruz. Birtakım stratejik şirketlerin stratejik
rezervleri, petrol için bu coğrafyayı düzenleyenlerin toprak konusunda da
siyasal gücü kontrol etmek istememesinin bir sebebi olabilir mi? O bakımdan,
bütün bu gelişmelerin sağlıklı değerlendirilmesi gerekmektedir. Böyle bir
mirasyedi gibi, olanı satalım, şunu satalım! Suyu sattınız; sularınız Pepsi’cilerin, Cola’cıların eline
geçti, ne olacak?
Bu şekilde millî piyasalar oluşmaz. Bu şekilde, küreselleşme
sürecinde rekabet gücü olan bir Türkiye oluşmaz. Sayın milletvekili diyor ki:
“Bakanlar Kuruluna güvenmek lazım.” Hukuka güvenmek lazım. Bakanlar Kurulu
gelip geçici, dolayısıyla Türkiye'nin kaderi bir bakanlar kuruluna güven
esasına değil, hukuk esasına göre yapılır. Arzumuz, isteğimiz nedir? Diyoruz
ki: “Hukuki ve fiilî mütekabiliyet olsun.” Değerli arkadaşlarım, hukuki ve
fiilî mütekabiliyet dikkate alınarak bunları geliştirin.
Ve bu yönüyle bakıldığı zaman toprak satışı konusu önümüzdeki
dönemin en önemli alanlarından biridir. Bakın değerli arkadaşlarım, petrol
rezervleri üzerinde oyun oynayan büyük güçler bu rezervleri şirket envanterine
geçirdikten sonra o ülkelerin düzeni üzerinde oyunlar oynamaya başladılar.
Oralarda hâkimiyet alanlarını oluşturmanın asıl amacı, enerji kaynaklarının
kaynağında güvenli bölge hâline dönüştürmektir. Bugün, geldiğimiz dünyada da
önümüzdeki dönemde önemli ölçüde gıda güvenliği, gıda ihtiyacı özellikle Orta
Doğu ülkeleri için önemli bir sorundur. Bugün, dünyanın çeşitli yerlerinde Arap
şehirleri ve Orta Doğu ülkeleri büyük arazileri almakta, bu büyük arazileri
işlemek suretiyle kendi ülkelerinin gıda güvenliğini sağlamaktadır.
Dolayısıyla, bugün bu konularla ilgili gelişmelerin stratejik
boyutu dikkate alınmadan değerlendirilmesi yanlıştır. Onun için bu toprakları
biz işleyelim, onun için bu toprakları da benim çiftçilerim işlesin; ürünlerini
satalım onlara. Bu toprakların fakir bekçisi olmayalım; arzumuz, isteğimiz
budur. Yeter artık! Sayın Başbakan diyor: “Öz yurdunda garip, öz yurdunda
parya!” Necip Fazıl’ın şiirini okuyor ama bugün geldiğimiz bu noktada öz
yurdunda garip, öz yurdunda parya oluyor çiftçiler. Ne olacak, bu toprakları
kim ekecek, kim biçecek? Onun için, bu konularla ilgili, özellikle toprak satışı
olmak üzere, bunu mütekabiliyet esası ve Türkiye'nin stratejik ihtiyaçlarını
dikkate almadan “Şuna güvenmek lazım, buna güvenmek lazım.” diye bir yaklaşımla
değerlendirmek mümkün değil.
Size şimdi 19 Aralık 2011 tarihinde huzurlarınızda yaptığımız bir
tartışmayı burada ifade etmek istiyorum, özellikle AKP’li milletvekili
arkadaşlarıma. O gün, orada merkezî yönetim bütçe kanununun son maddesini
görüştüğümüz zaman, yine burada mülkiyet satışı konusu gelmişti. Vatan toprağı…
O gün, ben, şunları söylüyorum:
“Oktay Vural (Devamla) – Biraz önce, Nurettin Bey… Değerli
milletvekilleri, bakın, burada ‘Vatan toprağı satılıyor.’ filan şu meseleler…
Vatan toprağı gayriciddiye alınabilecek bir konu değildir…” Vaat edilmiş
topraklar falan gibi ben eleştirilerde bulunuyorum ve AKP’nin 2003 yılında
çıkarttığı mütekabiliyeti kaldıran, daha doğrusu Anayasa Mahkemesi tarafından
iptal edilen süreci anlatıyorum ve Sayın Canikli, bizim eleştirilerimiz
üzerine, AKP Hükûmeti “Efendim, ülkeler, mütekabiliyet, karşılıklılık esasına
göre bunları yapmıştır.” deyince “Söz veriyor musunuz?” dedim. “Mütekabiliyet
esasına göre yapılacağına söz veriyor musunuz? Ben bunu bir söz olarak
alıyorum.” dedim. Sonra, Sayın Canikli, yine, burada “Öyle söylemedim, öyle
demedim.” diye söyledi yani mütekabiliyet esasını dikkate almayacaklarını
söyledi ama değerli milletvekilleri, bakın, burada, Sayın Canikli’nin verdiği
bir söz var, bu sözü size okumak istiyorum: “Geleceğe yönelik olarak nasıl
olması gerektiği ya da mütekabiliyetle ilgili yapılan tartışmalar bu kapsam
dışındadır... Sayın Başkan, ben şuna inanıyorum yani bir yabancının
mütekabiliyet şartı olsun ya da olmasın konut alması, Türkiye’de yaşamak
amacıyla konut almasında hiç sakınca görmüyorum… Sadece toprak kavramına
şiddetle karşıyım.” diyor.
Değerli arkadaşlarım, bunları ayırmak lazım. Genel ifadeyle
bunları değerlendirmek doğru değil. Ben de oradan “Doğru değil sayın
milletvekilleri, bu yanlış bir gidişat, lütfen müdahale edin.” diye size
sesleniyorum. “Nurettin Canikli (Giresun) – Çünkü Sayın Vural benim adımı ifade
ederek gelecekle ilgili, mütekabiliyetle ilgili bir düzenleme geldiği zaman,
daha doğrusu mütekabiliyet şartı aranmaksızın toprak satışı konusu… Toprak
demeyelim ‘Gayrimenkul satışı konusu…” Diyor ki: “Toprak dışındaki gayrimenkul
satışını mütekabiliyet esasına göre düzenleyelim.” “Toprakta kesin söz
veriyorum.” diyor, “söz veriyorum” diyor. Bunu kim söylüyor? O zaman, AKP Grup
Başkan Vekili Sayın Nurettin Canikli söylüyor bu eleştirilerimize karşılık.
Dolayısıyla, burada “Gayrimenkul satışıyla ilgili, konut satışı, şunlar,
bunlarla ilgili satışlar yapılırken, özellikle bizim her alanda mütekabiliyet
aramamız gerekir.” ifademize rağmen, Sayın Canikli “Bu, toprak konusunda
olmalı.” sözünü vermişti ama bugün, bakalım bu sözler AKP Grubu tarafından
nasıl değerlendirilecek, bu sözler yerine getirilecek mi getirilmeyecek mi?
Yoksa “Sözler geçmişte söyleniyor,
havada uçuyor.” diye bakarsak değerli kardeşlerim, unutmayalım ki tutanaklar
şehadet ettiği kadar, gözler ve kulaklar da şehadet edecektir.
O bakımdan, mütekabiliyet şartı kaldırılmadan bu esaslar dâhilinde
bir düzenleme yapılmasının, fiilî ve hukuki mütekabiliyet esaslarına göre
toprak satışlarının dikkate alınmasının daha doğru olacağını ifade ediyor ve bu
düzenlemeye karşı olduğumuzu belirtiyor, hepinize saygılarımı arz ediyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Vural.
Şimdi, Hükûmet adına Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Erdoğan
Bayraktar.
Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; yüce Meclise sevk edilen Tapu Kanunu ve
Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı sebebiyle
huzurlarınızdayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere, yüz altmış beş yıllık geçmişi ve birikimi ile 22
bölge, 957 tapu ve 81 kadastro müdürlüğünden oluşan teşkilatıyla mülkiyet
bilgilerini üretip arşivleyen Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğümüz.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, genel anlamda, taşınmaz malların
sınırlarını arazi ve harita üzerinde belirtip hukuki durumlarını tespit etmek
suretiyle, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun öngördüğü tapu sicilini kurmak,
mekânsal bilgi sisteminin altyapısını oluşturmak hedefi doğrultusunda
çalışmalarını yürütmektedir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, son sekiz yıl itibarıyla
yürüttüğü projelerle ülkemizin kısa, orta ve uzun vadede büyümesine katkı
sağlayacak önemli adımlar atmıştır. Bu çerçevede, Türkiye kadastrosunun
tamamlanması projesiyle 2004 yılından bu yana 13 bine yakın birimin kadastro
çalışması bitirilmiştir. 2004 öncesinde yılda ortalama 350 birimin kadastrosu
yapılırken, hükûmetlerimiz döneminde yıllık ortalama 1.750 birimde kadastro
çalışması yapılabilmiştir. Mülkiyet kadastrosunu bitirme oranımız yüzde 99,5
seviyelerinin üzerine çıkmıştır. Kadastro çalışmalarındaki devlete olan maliyet
200 milyon TL azaltılmış, yine bu çalışmalar sırasında toplanan harçlarla 150
milyon TL harç ve vergi geliri sağlanmıştır. Bu projeyle mülkiyetlerin
belirlenmesi sağlanmış, ihtilaflar büyük ölçüde giderilmiş, devlete ve
vatandaşa ait gayrimenkul envanterleri netleştirilmiştir. Vergi kayıpları
önlenmiş, düzenli kentleşmenin altlığı oluşturulmuştur ve yatırım ortamı
iyileştirilmiştir. Avrupa Birliği sürecinde işleyen bir arazi kayıt sistemi
oluşturularak “Mekânsal Bilgi Sistemleri” adlı çalışmalara da katkı
sağlanmıştır. Harita Bilgi Bankası Projesi’yle bakanlıklara, kamu kurum ve
kuruluşları ile belediyelere, üretimi planlanan, devam eden ya da tamamlanan
harita bilgilerini kaydetmeleri zorunluluğu getirilmiştir.
Türkiye Ulusal GPS -yani konum belirleme sistemi- Ağı ile tüm
Türkiye genelinde yirmi dört saat gerçek zamanlı ölçü yapmaya yani coğrafi
konumu santimetre duyarlılığında belirlemeye ve mevcut haritaları uluslararası
koordinat sistemine dönüştürmeye imkân tanıyan yeni bir sistem oluşturulmuştur.
Yılda 75 milyon TL tasarruf sağlayan bu proje sayesinde tüm Türkiye genelinde
ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde GPS kullanılarak santimetre doğruluğunda
coğrafi bilgiler elde edilebilmektedir.
Yürüttüğümüz bir diğer çalışma olan Tapu Arşiv Sistemi Projesi ile
de Osmanlı döneminden beri korunan tarihî değeri haiz ülkemiz ve yirmi beş
ülkenin tarihî ve stratejik öneme sahip taşınmaz mal kayıtları yok olmaktan
kurtarılarak uzun yıllar yaşatılması ve istifade edilebilmesi sağlanmıştır.
Projeyle Osmanlı arşiv belgelerinin en son teknoloji kullanılarak görüntüleri
ve mikrofilmleri alınmış, araştırmacıların aslına uygun olarak dijital ortamda
kolayca bu belgelere ulaşabilmesi sağlanmıştır.
Saygıdeğer milletvekilleri, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğümüzün
yürüttüğü bir diğer çalışma ise 2/B kadastrosudur. 2005 yılında yürürlüğe giren
5304 sayılı Yasa’yla yapılan değişiklik sonucu tesis kadastrosu kapsamında
yaklaşık 8.692 birimde 74 bin kilometrekare orman alanının kadastrosu
tamamlanmıştır.
Halk dilinde “2/B” diye adlandırılan, bilim ve fen bakımından
orman niteliğini kaybeden yerlerin hazine adına orman sınırları dışına
çıkarılması işlemi de orman kadastrosunun yine bir parçasıdır. Bu kapsamda da,
yine, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 203 bin hektarlık alanın kadastrosunu
bitirmiş ve 2/B kapsamında satışa hazır hâle getirmiştir. Ayrıca, 1.993 birimde
de 193 bin hektarlık sahada çalışmalar bitirilmek üzeredir. 93 bin hektarlık
alanda da yol, dere, tapulu şahıs parselleri isabet eden alanların olduğu
tespit edilmiş ve bunların düzeltilmesi cihetine gidilmektedir.
Değerli milletvekilleri, yürüttüğümüz en temel e-devlet
projelerinden biri olan Tapu ve Kadastro Bilgi Sistemi Projemiz yani TAKBİS ile
Türkiye genelinde tapu ve kadastro kayıtlarının bilgisayar ortamına
aktarılması, tüm faaliyetlerin bilgisayar sistemi üzerinden yürütülmesi,
böylece, gerek özel gerekse kamu taşınmaz mallarının etkin biçimde takip ve
kontrolünün yapılması, ilgili kurum ve kuruluşlarca mülkiyete ilişkin her türlü
sorgulamaların yapılabilmesi sağlanmıştır.
Yine, TAKBİS ile kesin, şeffaf, güncelleşmiş, denetlenebilir bir
tapu sistemi oluşturulmaktadır. TAKBİS ile tapu ve kadastro birimlerindeki
yaklaşık 1.300 çeşit işlemde vatandaşlarımıza güvenilir, güncel ve hızlı bir
şekilde hizmet sunumu sağlanmaktadır. Proje kapsamında bugün itibarıyla tüm
tapu bilgileri bilgisayar ortamına alınmış ve TAKBİS, 957 tapu müdürlüğümüzde kullanılır
hâle gelmiştir. Şu an itibarıyla kurumlara on-line
veri paylaşımı yapılabilmektedir. Bunun yanında, yapacağımız çalışmalarla on-line veri paylaşımı gayrimenkulle ilgili olan herkese
yaygınlaştırılacaktır. TAKBİS’le birlikte işlem
yoğunluğu fazla olan tapu müdürlüklerinde vatandaşa verilen hizmet kalitesinin
yükseltilmesi ile personelimizin çalışma ve iş üretme kapasitelerinin
artırılması amacıyla on-line randevu, numaratörlük başvuru ve SMS bilgilendirme sistemi
uygulamalarına başlanmıştır. Bu sayede vatandaşlarımızın tapu harçlarını bir
defada ödeyebilmesi ve tapuya gittiğinde tapu işlemlerinin tamamını
bitirebilmesi sağlanmıştır.
Yine, TAKBİS’le birlikte tapu bilgileri
e-devlet kapısından vatandaşlarımıza sunulmaya başlanmıştır. Vatandaşlarımız bilgisayara
girmek suretiyle kendilerine ait taşınmazların tüm bilgilerine
ulaşabilmektedirler. Bu sistem sayesinde, vatandaşlarımız, taşınmazlarının
bulunduğu şehirlerinin krokisini ve arsalarının bulunduğu konumda bulunan her
türlü gayrimenkul bilgilerini coğrafi bilgilerini içerecek şekilde bilgi
edinebilmektedirler.
2011 yılı içerisinde çıkardığımız Yetki Alanı Dışında Kayıtlı
Bulunan Taşınmazlarla İlgili Tapu İşlemlerinin Yapılmasına İlişkin Usul ve
Esaslar Hakkındaki Yönetmelik’le vatandaşlarımız, artık, satış, ipotek ve
tapuya dair işlemlerini tapunun bulunduğu tapu dairesine gitmeden başka bir
ilden tapu dairesinden de yapabilmektedirler. Bu işlemler 2012 sonu itibarıyla
tüm yurdumuzda yaygın hâle getirilecektir. Ayrıca, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın
Türkiye’deki taşınmazlarına yönelik işlemlerini de yürütebilmek için yine aynı
şekilde düzenlemeler yapılabilmekte. Yurt dışındaki vatandaşlarımız
büyükelçiliklere gitmek suretiyle Türkiye’deki gayrimenkullerine dair
işlemleri, alım, satım, ipotek yapma gibi işlemleri yürütebilecektir.
Yine, geçen yıl şubat ayında başlattığımız tapu ve kadastro
verilerinin sayısal olarak toplanmasına ve bire bir ile uyumlaştırılmasına
olanak tanıyan web tabanlı uygulama yazılımı olan kadastro veri konsolidasyonu
çalışmalarına ağustos ayından itibaren yapılan veri girişleri ile Türkiye’de
bulunan 60 milyon parselden 40 milyon parselin parsel kadastrosu verileri
elektronik ortama taşınmıştır.
Tapu müdürlüklerimize yönelik başlattığımız hizmet takip masası
uygulaması ile de tapu müdürlüklerimizde artık vatandaşlarımıza çok daha
çağdaş, modern hizmet verilebilmektedir.
Yapılan bu iyileştirme çalışmalarından ve vatandaşlarımızın
memnuniyet ölçümlemelerinden yaptığımız araştırmalarda vatandaş memnuniyetinin
yüzde 96’lara çıktığı görülmektedir. Bunu inşallah yüzde 100’e çıkartacağız.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Vatandaş bize tam tersini söylüyor Sayın
Bakan.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) –
Yaptığımız anketlerden elde ettiğimiz memnuniyet oranı yüzde 96’dır.
Çok değerli milletvekilleri, yürüttüğümüz bir diğer proje olan
Tapu ve Kadastro Modernizasyon Projesi ile kadastro harita ve bilgilerinin
güncellenmesi yapılarak pafta ve teknik arşiv verileri bilgisayar ortamına
aktarılacaktır. 1/5.000 ve daha büyük ölçekli orta foto harita üretimi, taşra
birimlerimize yönelik model ofis tasarımı ve yapımı, gayrimenkul değerlerinin
tespiti ve kayıt altına alınmasına yönelik politikalar böylece belirlenecektir.
Bu sistem 2012 yılı içerisinde 220 müdürlüğümüz, 2013 yılı sonu itibarıyla da
tüm tapu birimlerimizde yaygınlaştırılmış olacaktır.
Bugün itibarıyla kalite yönünden de tapu müdürlüklerimiz kalite
yönetim sistemi belgesi almaktadır. Bu çalışmalarda da yüzde 90
seviyelerindeyiz.
Yine, bugün huzurlarınıza getirmiş olduğumuz yabancılara taşınmaz
mal satımıyla ilgili düzenlemeye baktığımız zaman, yabancı uyruklu gerçek ve
tüzel kişilerin ülkemizdeki tapu ve kadastroyla ilgili işlemlerini yapmak,
Türkiye Cumhuriyeti uyruklu gerçek veya tüzel kişilerin yurt dışındaki
taşınmazlarıyla ilgili hak ve menfaatlerini korumak, devletler arası emlak
müzakerelerine katılmak görevi, yine, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne
verilmiştir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Avrupa Birliği müzakereleri
çerçevesinde “Sermayenin Serbest Dolaşımı” faslı kapsamındaki yabancıların
ülkemizde taşınmaz edinimi konusunda da sorumlu bulunmaktadır. Bugün dünyaya
baktığımızda, artık uluslararası sermaye dünyanın yaklaşık 195-200 ülkesine
girebilmektedir, bir şekilde girebilmektedir. Gayrimenkul satımı konusunda,
taşınmaz edinimi konusunda yabancı sermayeyi, uluslararası sermayeyi ülkesine
en çok getirebilen ülkelerin bugün dünyada en gelişmiş ülkeler olduğunu, en öz
güvenli ülkeler olduğunu, en bağımsız ülkeler olduğunu ve dünya çapında da en söz
sahibi ülkeler olduğunu görmekteyiz. Biz, bugün, huzurunuza getirdiğimiz yasa
değişikliğiyle, gayrimenkul satışında çok önemli bir değişiklik yapmıyoruz.
Zaten şu anda ülkemizde, gerek Türkiye’de kurulan yabancı sermayeli
şirketlerden gerekse kendi ülkelerinde kendi kanunlarına göre kurulan
şirketlerden yüzde 51’i Türklere ait olan ve yönetimi Türklere ait olan
şirketlerin Türkiye’de taşınmaz edinimi konusunda -ki bundan önceki Anayasa
Mahkemesi tarafından da geçen ve uluslararası anlaşmalara da bağlı olan yapı
itibarıyla- bir değişiklik bulunmamaktadır. Sadece, gerçek kişilerin taşınmaz
edinimleriyle ilgili bir değişiklik yapılmaktadır. Burada da mütekabiliyet
şartı kesinlikle kaldırılmamaktadır, aksine, mütekabiliyet şartı çok daha
netleştirilmektedir. Yani Türkiye’de özellikle 2000…
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Bakan, nerede var bu madde? Öyle bir
şey yok. Nereden çıkarıyorsunuz bunu!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Yasanın
ruhuna baktığımız zaman, yasanın lafzına baktığımız zaman, yasanın anlamına
baktığımız zaman, burada yetki Bakanlar Kuruluna verilmektedir. Yabancı gerçek
kişilerin, hangi gerçek kişilerin ülkemizde gayrimenkul alabilecekleri, hangi
şartlarda alabilecekleri konusunda yetki Bakanlar Kuruluna verilmektedir. Bakanlar
Kurulu daimîdir, bu ülke var oldukça Bakanlar Kurulu da var olacaktır. Bakanlar
Kurulu, hükûmet demektir. Bakanlar Kurulu, siyasi iradenin oluşturduğu hükûmet
demektir.
Bu bakımdan, biz ülke menfaatleri doğrultusunda, Türkiye'nin
kazandığı öz güven sebebiyle, Körfez’deki petrol sebebiyle oluşan fazla
sermayenin artık Türkiye’ye yönelme ihtiyacı sebebiyle… Zaten 1 Temmuz
itibarıyla tek kişi gelip Türkiye’de şirket kuracak ve uluslararası anlaşmalara
göre bu şirket, Türkiye’de kurulan şirket Türkiye'nin Ticaret Kanunu’na tabi
olarak Türkiye’den gayrimenkul alabilecek. Ama sermaye daha rahat aksın diye,
daha büyük yatırımlar yapılsın diye biz Bakanlar Kuruluna yetki vermek
suretiyle bunu basitleştiriyoruz, yoksa mütekabiliyeti kesinlikle
kaldırmıyoruz. Ülkemize daha çok sermaye gelsin, gidip şirket kurarak, gidip
ticaret odalarında veyahut da SPK gibi kurumlarda uğraşmasın diye, ülkemizin
kanunlarının tahtında bu ülkede gayrimenkul taşınmaz alımını biraz daha fazla
kayıt altına alıyoruz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bugüne kadar kayıt altında değil miydi
Sayın Bakan?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Yine,
arazilerde ve arsalarda getirdiğimiz çok önemli bir şart var, diyoruz ki: Arsa
ve araziyi 30 hektara kadar alsın. Zaten 1934 yılında çıkan kanunda bu vardı.
Biz bunu şarta bağlıyoruz; iki yıl içerisinde, almış olduğu arsada ve arazide
yapacağı projeyi getirip yapmazsa ve projeye başlamazsa Maliye Bakanlığı resen,
ödediği parayı iade etmek suretiyle bunu hazine adına tescil edebilecektir.
Bu bakımdan, bu yasada, diğer taraftan, şirketlerle ilgili
yaptığımız düzenlemeleri de biraz daha netleştirdik. Askerî yasak bölgelerde,
stratejik bölgelerde, ülkemiz bakımından önemli bölgelerde tamamen bunu
Dışişleri Bakanlığından yapılacak analizlerle ve Bakanlar Kurulunun vereceği
yetki çerçevesinde, ancak o ülkenin vatandaşları gelip ülkemizden gayrimenkul
alacak. Bu kanun çıkmakla hemen bugünden yarına yabancı uyruklu gerçek
kişilerin ülkemizden gelip gayrimenkul almaları söz konusu değildir. Ayrıca bu
çalışma, tüm dünya ülkelerindeki gayrimenkul satışları incelenerek yapılmıştır.
Ankara Üniversitesiyle yapmış olduğumuz çok ciddi bir çalışma sonucu bu yasa
taslağını hazırladık, tasarı hâline getirdik ve sizlere takdim ettik.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bu çalışmanın sonucunu beklemediniz Sayın
Bakan.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) –
Burada yaptığımız şudur: Öz güveni yüksek, Almanya gibi, İspanya gibi,
İngiltere gibi, Amerika gibi ülkelerin yapmış olduğu satışlar incelenmiştir. İngiltere’de
gayrimenkul satışları intifa hakkına bağlıdır, doksan dokuz yıllığına
verilmektedir ama bir kısım tapu da verebilmektedir. Tapu verilen yerlerde
hiçbir şart yoktur. İntifa haklarında da yine hiçbir şart aranmamaktadır.
Almanya’dan, pasaportunuzu cebinize koyun, oturma müsaadesi olsun olmasın,
gidip oradan gayrimenkul alabilirsiniz. İspanya, son sekiz yılda 350 milyar
dolar gayrimenkul satışından…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Suriye’de alabiliyor muyuz? Irak’ta
alabiliyor muyuz? İran’da alabiliyor muyuz? Bana örneklerini verir misiniz?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) –
Saygıdeğer milletvekilleri…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – İsrail’de alabiliyor muyuz? O örnekleri
de verin bir zahmet.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Amerika’nın eyaletlerinde
alabiliyor musunuz Sayın Bakan?
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bana İran’ı söyleyin, Suriye’yi
söyleyin, Irak’ı söyleyin, Libya’yı söyleyin,
Lübnan’ı söyleyin, Cezayir’i söyleyin, Tunus’u söyleyin. Lütfen yani
sizden rica ediyorum Sayın Bakan, yakışmıyor…
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) –
Saygıdeğer milletvekilleri, ifade ettim, yine yüce heyetinize ifade
etmek istiyorum, arz etmek istiyorum: Taşınmaz mal satışında mutaassıp
davranmayan, ülke menfaatleri doğrultusunda, uluslararası sermayenin çekilmesi
doğrultusunda, uluslararası sermayenin yatırım yapması doğrultusunda ülke
menfaatlerini öne alarak, ülkenin stratejik bölgelerini, askerî yasak
bölgelerini ve ülkenin konumunu öne alarak bunu serbest bırakan ülkeler bugün
öz güveni en yüksek olan ülkelerdir, bugün kendine güveni en yüksek olan
ülkelerdir, dünyada en büyük söz sahibi ülkelerdir. Bu ülkeler, saydığımız
zaman, kimlerdir?
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Siz bunu onlara satmayacaksınız ki. Siz
bunu kısıtlayan ülkelere satacaksınız.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) –
Bunu da az önce ifade ettim, yine ifade ederim ama gayrimenkul satışını
kısıtlayan ülkeler, bugün petrol zengini de olsa, bugün altın zengini de olsa,
bugün ekonomik bakımdan kalkınamamış ülkelerdir. Biz artık Avrupa’yla
bütünleşmek istiyoruz, dünyayla bütünleşmek istiyoruz.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Toprak satarak Osmanlı kalkınmamış
Sayın Bakan. Siz nasıl kalkınacaksınız?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI
ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Türkiye artık gelişmiş bir ülkedir. Bugün
dünya sermayesi güvenli bir liman olan Türkiye’ye akmak istemektedir. Bugün bu
kanunun çıkacağının duyulmasından sonra sadece daire alımı için -rakam belki
yanlış olabilir ama- bine yakın daire için kapora
verilmiştir. Yabancılar gelsin hem yatırım yapsın hem ülkemizde ikamet etsin
hem ülkemize daha çok turist gelsin diye bunu yapıyoruz ama ülkemizin
menfaatlerini, ülkemizin stratejik konumunu, ülkemizin tarihten gelen
sorumluluğunu da dikkate alarak bu kanunu meriyete koyacağız.
Bu bakımdan, bu kanunu sizin yüce takdirinize sunuyorum. Çıkacak,
Meclisin vereceği karar doğrultusunda, biz de vatanımıza, milletimize,
gayrimenkul satışı noktasında ülkemiz menfaatleri neyi gerektiriyorsa o
doğrultuda yapacağımızı sizlere ifade etmek istiyorum.
En içten saygılarımı sunuyorum ve teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Şimdi, şahısları adına Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz Tunç.
Buyurun Sayın Tunç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tapu
Kanunu ve Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’nın
tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısıyla, yabancıların taşınmaz
edinimini düzenleyen Tapu Kanunu’nun 35’inci ve 36’ncı maddelerinde değişiklik
önerilmektedir. Ayrıca yine tasarıyla birleştirilen ve tarafımca verilen kanun
teklifiyle de Kadastro Kanunu’nun 13’üncü maddesinde Anayasa Mahkemesinin
Medeni Kanun’un 713’üncü maddesinde düzenlenen sahibi yirmi yıl önce ölmüş
taşınmazların olağanüstü zaman aşımını düzenleyen maddedeki iptal hükmü
nedeniyle değişiklik önerilmektedir.
Anayasa Mahkemesi, haklı olarak, mülkiyet hakkını ihlal ettiği
gerekçesiyle sahibi yirmi yıl önce ölen taşınmazların, olağanüstü zaman aşımı
yoluyla kazanılamayacağı yönünde bir karar vermiştir. Mirasçı, miras bırakanın
ölümüyle mülkiyeti bir bütün olarak ve yasa gereği kazanmaktadır. Mirasçılar
tapuya tescilden önce taşınmazın malikidirler. Bu nedenle Medeni Kanun’un
713’üncü maddesiyle uyumu sağlamak açısından Kadastro Kanunu’nun 13’üncü
maddesindeki “ölmüş veya” kelimesinin madde metninden çıkarılması zarureti
vardı. Tasarıyla teklif birleştirilerek bu yönde de bir değişiklik
yapılmaktadır. Burada Medeni Kanun ve Kadastro Kanunu arasındaki farklılık
nedeniyle uygulamada mahkemeler farklı farklı kararlar vermeye başlamışlardı.
Bu karışıklığın önlenmesi açısından da önemli bir madde.
Değerli milletvekilleri, Tapu Kanunu’nun yabancılara taşınmaz
satışıyla ilgili değişiklik öngören maddeleriyle ilgili olarak öncelikle şunu
ifade etmek istiyorum: Her konuda olduğu gibi, görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısı hakkında da çarpıtmanın yapıldığını görmekteyiz. Ülke topraklarının
yabancılara satılmasının yolunun açıldığı, bunun Anayasa’ya aykırı olduğu,
vatan topraklarının yabancıların istilasına uğradığı yönünde eleştiriler
yapılmaktadır.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Dört tane Anayasa Mahkemesi kararı
var; ben mi verdim, mahkeme verdi.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bu eleştiriler
haksız eleştirilerdir, hiçbir hukuki dayanağı bulunmamaktadır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Okudun mu bunu sen? Mahkeme kararı…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Anayasa Mahkemesi kararı…
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Yabancılara toprak satışı ülkemizde AK
PARTİ İktidarıyla başlamamıştır. 1934-2006 yılları arasında yabancı uyruklu
gerçek kişilerin ülkemizde edinebileceği alan karşılıklı olmak şartıyla 30
hektar olarak belirlenmiş ve bu miktarı geçen alanları edinebilmeleri hükûmet
iznine bağlı kılınmıştır. 1934-2006 yılları arasında hükûmet tarafından izin
verilmek şartıyla yabancı uyruklu gerçek kişilerin genel olarak sınırsız bir
şekilde taşınmaz edinim hakkı bulunmaktaydı. 2006 yılında yapılan değişiklikle,
yabancı uyruklu gerçek kişilerin ülke genelinde edinebileceği taşınmazlar ile
bağımsız ve sürekli nitelikte sınırlı ayni hakların toplam yüz ölçümü 2,5
hektara düşürülmüştür.
Yabancılara taşınmaz satışıyla ilgili rakamlara baktığımızda,
burada tasarıya karşı çıkan arkadaşlarımızın partilerinin iktidar oldukları
dönemlerde de bu satışlar yapılmış, binlerce dönüm taşınmaz yabancılar
tarafından edinilmiştir. Yabancıya taşınmaz satışı yeni bir durum değildir.
Bugün bu konuda AK PARTİ’yi eleştirenler, kendi
iktidar oldukları dönemlerde milyonlarca metrekare araziyi yabancılara
satmışlardır.
ALİM IŞIK (Kütahya) – 126 milyonu sizin döneminizde satıldı, yapma
bunu ya!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Mademki yabancıya taşınmaz satışı ülkeyi
satmakla eş değer…
ALİM IŞIK (Kütahya) – Yapma bunu kardeşim, böyle demeyin ya!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Biz demiyoruz, siz söylüyorsunuz, o zaman
siz neden sattınız? “Biz az sattık.” diyebilirsiniz.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Onu size yazıp verenler kimse, doğru baksın
rakamlara.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Bu durum, önceki iktidarların taşınmazları
satmak istememesi ya da burada ifade ettikleri gibi “Vatan toprakları
kutsaldır.” anlayışından kaynaklanmamaktadır.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Rakamları versene sen.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Eğer öyle olsaydı, Milliyetçi Hareket
Partisi dönemlerinde de CHP dönemlerinde de milyonlarca metrekare arsayı
satmazdınız.
Geleceği güvenin olmadığı, istikrarın olmadığı, demokrasisi zayıf,
ekonomisi çökmüş, krizlerle boğuşan, bankaları hortumlanan bir ülkede siz
olsanız taşınmaz satın alır mısınız?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Deniz Fenerinden de bahset biraz
Deniz Fenerinden.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - AK PARTİ İktidarında önceki iktidarlar
döneminden çok daha farklı bir durum söz konusu değerli milletvekilleri.
Türkiye'nin istikrarlı bir şekilde büyümesi, turizmde ve sanayide kalkınması ve
yabancı yatırımcı için güvenli bir liman olması, taşınmaz alımı için ülkemizi
cazip kılmaktadır. Bu satışların büyük çoğunluğunun turizm amaçlı olduğunu
görmekteyiz. Son yılların istikrar ve güven ülkesi Türkiye’de tatil yapmak
isteyenlerin, tatil bölgelerinde daire satın almak isteyenlerin sayısının
giderek arttığını hep birlikte görmekteyiz.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Sorun yok, alıyorlar işte.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Hemen Antalya milletvekillerimizden bunu
öğrenebilirsiniz.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) – O zaman bir sorun yok daire alıyorlar,
tarlaları niye satıyoruz?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, yabancı ülkelerde
de 4 milyon vatandaşımız var ve yüz binlerce vatandaşımız yabancı ülkelerde
taşınmaz ediniyorlar. Yabancının ülkemizde taşınmaz satın almasına karşı
çıkmak, Türk vatandaşlarının da yabancı ülkelerde taşınmaz satın almasına karşı
çıkmak anlamına gelmiyor mu?
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Gelmiyor. O 4 milyonun 3 milyonu
Almanya’da yaşıyor. Suriye’de mi yaşıyor, Irak’ta mı yaşıyor, Ürdün’de mi
yaşıyor?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Tapusu yabancıda da olsa satılan taşınmaz,
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindedir, Türkiye Cumhuriyeti tapusudur. Kimse
onu cebine koyup kendi ülkesine götüremez çünkü dışarıda geçerliliği yoktur.
Tapusu yabancıda da olsa yabancı sermayeye ait bir fabrikada Türk vatandaşları,
Türk işçileri çalışmaktadır. Yabancı ticaret şirketleri, Türk şirketleriyle
ortaklık kurmaktadır, ülkemize katma değer ve istihdam sağlamaktadır. Buna
karşı çıkmak, ülkemizin lehine bir durum değildir.
Değerli milletvekilleri, mülkiyet hakkı ile devletin egemenlik
hakkını birbirine karıştırmamamız gerekir. Yabancının mülkiyetinde olan tapu,
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde devletin egemenliği altındadır. “Vatan
toprakları satılıyor.” propagandasının tutmadığını, vatandaşlarımızın bu tür
sloganlara itibar etmediğini artık görmüş olmalısınız.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – İsrail devleti nasıl kuruldu Değerli
Arkadaşım?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarıyla kanuni sınırlamalara uyulmak kaydıyla ülke menfaatlerinin
gerektirdiği hâllerde Bakanlar Kurulunca belirlenen ülkelerin vatandaşı olan
yabancı uyruklu gerçek kişilere Türkiye’de taşınmaz ve sınırlı ayni hak edinme
imkânı tanınmaktadır. Ancak bu kişilerin ülke genelinde edinebilecekleri
taşınmazların toplam yüz ölçümünün 30 hektarı geçemeyeceği, ilçe yüz ölçümünün
de yüzde 10’unu geçemeyeceği ve Bakanlar Kurulunun ülke menfaatlerinin
gerektirdiği hâllerde bu miktarı 2 katına çıkarmaya yetkili olduğu şeklinde
düzenleme yapılmaktadır. 1934’ten 2006 yılına kadar olan dönemde yabancılara
taşınmaz satışının bir üst sınırı bulunmazken, 30 hektardan fazla satışa
sınırsız bir şekilde Bakanlar Kurulu izin verebilirken getirilen düzenlemeyle
Bakanlar Kurulunun 30 hektarı en fazla 2 katına kadar çıkarabileceği, ilçe
sınırlarının da yüzde 10’unu geçemeyeceği yönünde sınırlama getirilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa’nın “Yabancıların
durumu” başlıklı 16’ncı maddesinde temel hak ve hürriyetlerin yabancılar için
milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla sınırlanabileceği hüküm altına
alınmış, “Mülkiyet hakkı” başlıklı 35’inci maddesinde de herkesin mülkiyet ve
miras haklarına sahip olduğu ve bu hakların ancak kamu yararı amacıyla kanunla
sınırlanabileceği öngörülmüştür.
Diğer taraftan, uluslararası sermayeli şirketlerin taşınmaz
mülkiyeti ve sınırlı ayni hak edinimleri, Tapu Kanunu’nun 36’ncı maddesinde
2008 yılında yapılan değişiklikle hüküm altına alınmıştır. 2008 tarihli kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten bugüne kadar uluslararası sermayeli şirketlerin ve
uygulayıcıların karşılaştıkları sorunların çözülmesine yönelik yapılan
değişiklik yerinde bir değişikliktir, ülkemiz menfaatinedir. Yabancı sermayenin
ülkemize çekilmesine, istihdamın artmasına yönelik olan bu değişikliğe karşı
çıkmanın doğru olmadığı kanaatindeyim. Yabancıların sınırsız bir şekilde
taşınmaz ve sınırlı ayni hak edinebilmelerinin önünün açıldığı ve bunun da
millî menfaatlerle bağdaşır bir yanının bulunmadığı yönündeki eleştirilere
katılmamız mümkün değildir.
Tasarının maddelerine baktığımız zaman, sınırlamaların da net bir
şekilde gösterildiğini görüyoruz. Bunlardan ilki “kanuni sınırlamalara uymak”,
ikincisi ise “ülke menfaatlerinin gerekleri” şeklinde belirtilmiştir.
Tasarının Anayasa’ya aykırı olduğu iddialarının da geçerli
olmadığını belirtmek istiyorum. Yürürlükteki Anayasa’mızda yabancılara taşınmaz
satışında karşılıklılık ilkesini öngören bir düzenleme bulunmamaktadır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Başlangıç hükümlerinde var, orayı bir
okur musunuz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Anayasa Mahkemesi de yorum yoluyla norm
üretemeyeceği ve bu yetkinin yalnızca yasama organına ait olması nedeniyle,
Anayasa’ya ve Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırılık iddialarının bir
geçerliliği bulunmamaktadır.
Ülkemizde taşınmaz edinebilecek ülke vatandaşları belirlenirken konjonktürel durum da Bakanlar Kurulu tarafından dikkate
alınacaktır.
Tasarı ülkemizin yararına ve gerekli bir tasarıdır. Hayırlı
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tunç.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.
Sisteme girmiş olan arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.
Birinci sırada Sayın Şandır, Mersin Milletvekili.
Buyurun efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, tabii, Sayın Bakanın olması lazımdı, bu sorum
onaydı ama siz de cevap verirsiniz.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Ben de
cevap vereyim mühendis olarak.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Getirdiğiniz kanunla, Türkiye
yüzölçümünün yüzde 10’unun yabancı uyruklu kişilere ve şirketlere
satılabileceğini hukuk hâlinde getiriyorsunuz.
Burada getirdiğiniz kanunda “taşınmaz mal” diyorsunuz. Bu
“taşınmaz” kelimesinin içerisine tarla, dağ, bağ, bahçe, yani toprak giriyor
mu, girmiyor mu? Yani ülkenin tarım topraklarını da satacak mıyız? Değerli
madenlerini de para verene satacak mıyız? Böyle bir imkân var mı?
İkinci sorum da, mütekabiliyet esasına göre toprak satışına önem
vermeyen yani çevremizde mütekabiliyet esasını uygulamayan hangi ülkeler
vardır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
1- Sayın Bakan, Anayasa Komisyonunun bu kanunla ilgili görüşü nedir?
Tali komisyon olarak görevlendirilmiş olmasına rağmen, Anayasa Komisyonu bu
kanunla ilgili neden görüş bildirmemiştir?
2- Tasarı kanunlaştığında hangi illerimizden ne kadar büyüklükte
arazi ya da taşınmaz satılacak ve bu satıştan toplam hazineye ne kadar gelir
elde edilecektir?
3- Suriye sınırındaki arazi satışı gerçekleşecek mi? İsrail’in bu
konudaki girişimlerine “dur” diyebilecek misiniz?
4- Mütekabiliyet esasının kalkmadığını söyledi Sayın Bakan. Bu
tasarının neresinde mütekabiliyet esasının devam ettiğine yönelik bir cümle
vardır? Söylerseniz memnun olurum.
Teşekkürler.
BAŞKAN- Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın Tezcan… Yok.
Sayın Tanal…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Başkan.
Sayın Bakana:
1- Bir hektar kaç dönümdür? Yasada getirmiş olduğunuz 30 hektar,
kaç dönüme karşılık gelmektedir?
2- Suriye, Tunus, Irak, İran, Yemen, Suudi Arabistan ve İsrail’de
mütekabiliyet esası aranıyor mu, aranmıyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tanal.
Sayın Halaman…
ALİ HALAMAN (Adana) – Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanımıza şöyle bir soru soruyorum: Bu borçtan dolayı,
satmaktan dolayı geçmiş dönemlerde, Osmanlı döneminde Ruslara karşı İngiltere
Kıbrıs’ı istedi, o günün şartlarında Kıbrıs verildi. Sonra, şimdiki ekonomik
sıkıntılardan dolayı da Yunanlılar kendi adalarını Suudi Arabistan’a satmaya
çalışıyor, bir kısmını da satıyor. Ben, acaba Türkiye’de ekonomik bir
sıkıntıdan dolayı mı on senedir gündeme gelmeyen kanun, bugün gündeme geldi
diyorum? Bizim bilmediğimiz bir sıkıntı mı var ekonomide?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Halaman.
Sayın Atıcı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, milletin gözünün içine baka baka memleketi
satıyorsunuz. Biz “Bunlar memleketi satar.” demiştik; hayaldi gerçek oldu!
Şimdi, kalkmışsınız, buradaki konuşmalarınızla çeşitli bahaneler
uyduruyorsunuz. Bu bahanelerle de memleketi satmadığınızı söylüyorsunuz.
Açıkça, bu memleketi sattığınızı buradan haykırıyorum ve bunu kınıyorum.
İkinci konu: Sürekli Türkiye’nin her yerinden haberler geliyor.
Sütten zehirlenen çocuk sayısı binleri geçti. Sadece Adana’da binin üzerinde.
Millî Eğitim Bakanı çıkmış, alerjiden bahsediyor.
Şimdi, bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün olur. Bu ülkenin bir
Sağlık Bakanı yok mu? Binlerce çocuk sütten zehirlendi, kırılıyor; Bakanın bir
tek açıklaması yok.
Sağlığa bakışınız bu mudur? Sizin sağlık sorumluluğunuz bu mudur
Allah aşkına?
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Atıcı.
Sayın Eyidoğan.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tapu, kadastro çalışmalarında bu ülkede her zaman ülke koordinat
sistemi eksiklikleri ve yanlışlıkları sorun olmuştur.
TAKBİS sisteminin gerçekleştirilebilmesi için öncelikle mülkiyet
sınırlarının bilgisayar ortamına aktarılması, sayısallaştırılarak aktarılması
gerekmektedir. Mülkiyet sınırları sayısallaştırılması ancak bir standart
belirlemeyle olur. Ancak bu, belirlemeye çalışılmışsa da teknik ve hukuki
ilişkisi tam olarak belirlenememiştir. Uygulamalarda hata sınırı formülleri
kullanılabilir durumda değildir.
Bu kanun çerçevesinde yapılan çalışmalarda ülke koordinat
sistemine standart getirme sorununu çözdünüz mü, çözecek misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Eyidoğan.
Sayın Varlı.
MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, iki hafta önce 2/B ve hazine arazilerinin satışıyla
ilgili bir yasa çıkardınız ve Komisyonda rayiç bedelinin yüzde 50 oranı kabul
edilmesine rağmen burada bir önergeyle yüzde 70’e çektiniz, üç yıla düşürdünüz.
Bu yasayla, çiftçinin zaten bu arazileri alması mümkün değil.
Şimdi, bir yasa daha çıkarıyorsunuz, bu yasayla çiftçinin elindeki
tarlaların yabancıların eline geçmesini mi öngörüyorsunuz yani böyle bir
hazırlık içerisinde misiniz? Çiftçi sizin çıkardığınız bu yasayla tarla alamayacak,
hazine arazisini alamayacak. E, bu tarlaları kim alacak? Çıkardığınız yasayla
yabancılar gelip alacak, para sahipleri alacak.
Şimdi, Sayın Bakan konuşmasında Almanya’yla, İngiltere’yle
karşılaştırdı. Ya, Allah aşkına, İngiltere’nin ekonomisiyle, Almanya’nın
ekonomisiyle bizim ekonomimiz bir mi? Kaç tane çiftçimiz, kaç tane insanımız
Alman’la, İngiliz’le yarışabilecek güçte ki siz Almanlarla, İngilizlerle bizi
karşılaştırıyorsunuz? Düpedüz, bu, yabancılara mülk satışının önünü açmaktır,
çiftçinin tarlasını yabancıya satmaktır; başka bir anlam ifade etmiyor.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Varlı.
Sayın Ekşi…
OSMAN OKTAY EKŞİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana sormak istiyorum: Karşılıklılık esası, bilindiği
gibi, bağımsız ve egemen devletlerin çok hassasiyetle savunduğu bir
uluslararası enstrümandır. Şimdi, bu yasayla bu kozu kullanmaktan vazgeçen
Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının, gelecek kuşakların “Ülkemizi parsel parsel yabancılara satarken vicdanınız sızlamadı mı?”
şeklindeki sorusuna vereceği yanıt var mı?
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ekşi.
Sayın Özel…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Bakan, sorulara cevap vermesi gereken
anda burada değil, o yüzden Sayın Bakana, Bakanlar Kurulunun bir üyesi olarak…
Sayın Ömer Dinçer, geçen dönemki Bakanlığında tüm sağlık
çalışanlarını, hastaları, vatandaşları hayatından bezdirmişti, daha sonra Millî
Eğitim Bakanı olduğunda hep birlikte çocuklarımız için endişelendik gerçekten.
19 Mayıs törenlerini iptal ettiğinde kendisine sorduğum yazılı soru önergesine
cevap verdikten ve “Orada, diğer bayramlarla ilgili bir düzenleme
düşünmüyoruz.” dedikten üç gün sonra diğer bütün bayramlarla ilgili düzenleme
yapacağını ifade etti. Lise öğrencilerinin altı dersten kaldığı durumda sınıf
geçmelerini düzenledi. Lise öğrencilerine evlilik iznini düzenleyen hazırlıklar
içinde kendisi ve bugün binlerce öğrencimiz daha ilk günden, Cumhuriyet Halk
Partisinin bir sosyal projesini aşırma sırasında -ki bu aşırma meselesi tanıdık
gelecek- zehirlendi. Bakan bunun sorumluluğunu üstlenmek yerine, âdeta, şu anda
salonda bulunan Sayın Maliye Bakanının zamlara “güncelleme” dediği gibi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …apaçık zehirlenmeye “Bu bir zehirlenme
değil, hazımsızlık ya da hassasiyettir.” demektedir. Sayın Bakanı yüce Türk
milletine şikâyet ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Kuşoğlu.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu mütekabiliyetle ilgili madde 3 kere Anayasa
Mahkemesinden döndü biliyorsunuz. Bu yeni şekli, mevcut Anayasa Mahkemesi
kararlarına uygun mudur? Bir.
İkincisi: 300 hektar 300 bin metrekare yapıyor. Burada 900 daire
yapılabilir, 900 daire. Bu, bir gerçek kişi için çok büyük bir rakam. Bunu
Bakanlar Kurulu 2 katına kadar da çıkarma yetkisine sahip. Bu ne amaçla
getiriliyor, bunu anlamakta zorluk çekiyoruz, bunun farkında mısınız?
AB müktesebatına uyum için bir proje hazırlatılmıştı, Ankara
Üniversitesi ve TÜBİTAK’a bir yetki verilmişti. Bu henüz beklenmedi, bu çok
pahalı bir projeydi, sonucu beklenmeden neden bu çalışma yapıldı?
Bir de 36’ncı maddedeki, tapuya verilen yetkiyi tapu kullanmakta
zorluk çekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Tapu idaresi “Bu yetkiyi kullanamam.”
diyor.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kuşoğlu.
Sayın Bakan.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Sayın
Başkanım, özellikle bu süt zehirlenmesinden başlayarak sorulara cevap vermek
istiyorum. Bugün zaten Bakanlar Kurulunda bu konu, sütle alakalı husus gündeme
geldi. Esasen sütlerde bozukluktan kaynaklanan bir husus olmadığı, bazı
çocuklarda süte karşı alerji olduğu için…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ne zaman tahlil ettiniz efendim?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –
“Alerjiden kaynaklı” şeklinde ifade edildi ama konu…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bakanlar Kurulu ne zaman tahlil etti sütü?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Müsaade
eder misiniz.
Konu üzerinde…
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sayın Bakan, ben çocuk hekimiyim. Binlerce
çocukta alerji olmaz.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –
Efendim, bir müsaade edin.
Zaten Sağlık Bakanımız konuya muttali oldu ve konuyu ele alıyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sütler sağlam, çocuklar mı bozuk? Onu mu
ifade ediyorsunuz?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Müsaade
eder misiniz.
Yani, gerçekten Millî Eğitim Bakanlığımızın bütün çocuklara süt
vermesi gerçekten takdir edilecek bir husustur.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Peki, İzmir Belediyesi veriyor, hakkında
dava açtınız siz. İzmir Belediyesi verdiği için hakkında dava açtınız siz!
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Bu
arada, bazen ufak tefek hususlar olabilir. Birinci husus bu.
İkinci husus da, 19 Mayıs törenleriyle ilgili zaten Millî Eğitim
Bakanımız gerekli cevabı vermiştir yani…
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sayın Bakan, bu zehirlenmenin sorumluluğunu
almak zorundasınız bakın, bu bir alerjik durum olmaz.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Müsaade
eder misiniz…
BAŞKAN – Sayın Atıcı, dinlemeyecekseniz…
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Ben, bir çocuk hekimiyim, sizi bu şekilde
konuşmaktan da men ediyorum. Çıksın Sağlık Bakanı hekim olarak konuşsun,
bizimle konuşsun.
BAŞKAN – Sayın Atıcı, lütfen…
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –
Efendim, lütfen, cevap veriyoruz yani.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sağlık Bakanı cevap verecek.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Duruma
muttali olduk, Sağlık Bakanı da, Hükûmetimiz de meseleye el attı, bundan daha
başka ne söyleyeyim.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Bakan, dua edin, o çocuklardan birisi
ölmesin.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Bunun
dışında, Sayın Varlı, özellikle 2/B’yle alakalı Komisyondaki teklifin yüzde
70’e çekildiğini ifade etti. Bakın, burada yabancıların eline geçmesi diye bir
şey söz konusu değil, hak sahiplerine verilecek.
Bakın, 2/B’yle ilgili hak sahipleri belirlendi, onların dışında
herhangi birisine satılmayacak, onlar alacaklar. Keza, biliyorsunuz, tarım
arazilerinin satışında da kullanan kişilere verilecek bunlar, hak sahibi olan
kişilere. Bunu özellikle belirtmek istiyorum.
MUHARREM VARLI (Adana) – Tamam, kullanana verilecek de Sayın
Bakanım, kullanan nasıl alacak bu şartlarda ya? Rayiç bedel 5-6 milyar lira,
nasıl alacak ya, neyle alacak?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –
Efendim, ikincisi, Sayın Eyidoğan…
MUHARREM VARLI (Adana) – Yüzde 70’i kaç lira yapar biliyor
musunuz?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –
Efendim, müsaade edin, cevap veriyoruz.
MUHARREM VARLI (Adana) - 6 milyarın yüzde 70’i kaç lira yapar
biliyor musunuz?
BAŞKAN – Sayın Varlı, dinleyelim lütfen.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Şimdi,
efendim, bakın, bunu daha önce de izah ettik. Hükûmet teklifi neydi? “Rayiç
bedelin yüzde 70’i satış bedeli olsun.” diye teklif edildi, peşin ödenmesi
hâlinde, tamamını peşin öderse yüzde 20 de ayrıca tenzilat yapılacak…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sizdeki para onlarda yok ki! Sizde olan
para vatandaşta var mı?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Peki,
tamam da, parası yoksa taksitle alacak. Hatta biliyorsunuz…
MUHARREM VARLI (Adana) – Sayın Bakan, bu, düpedüz, çiftçi bu
tarlayı alamasın, başkaları alsın, başkaları faydalansın diye… Başka bir manası
yok bunun!
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Sayın
Vekilim, müsaade edin.
Sayın Başkanım, ben dinledim herhâlde nezaket gösterip…
BAŞKAN – Arkadaşlar, soru sordunuz, cevabı bir dinleyin lütfen.
Buyurun.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Siz bir
soru sordunuz, cevap istiyorsanız cevap veriyoruz, sizin canınızın istediği
gibi cevap verecek hâlimiz yok herhâlde, doğruları söyleyeceğiz.
MUHARREM VARLI (Adana) – Estağfurullah canım, estağfurullah, öyle
bir cevap istemeye falan hakkımız yok bizim!
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Şimdi,
müsaade edersen…
Bakın, 2/B’yle ilgili olarak yüzde 50’si ödense dahi,
hatırlarsanız rayiç bedelin yüzde 50 ödenmesi hâlinde yüzde 70’i, ayrıca yüzde
10 tenzilat yapılacak yarısının ödenmesi hâlinde.
MUHARREM VARLI (Adana) – Yani bir laf var da burada söylenmez
şimdi o laf Sayın Bakan.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Eğer
taksitle alacak ise üç yılda, gecikme cezası yani faiz almadan ödeneceğini
ifade ettik.
Efendim, Sayın Eyidoğan, bakın
-özellikle ben de bir inşaat mühendisi olarak- Türkiye'de hakikaten Tapu
Kadastronun kaydettiği mesafeyi takdir etmek lazım. Bakın, eskiden Tapu
Kadastro Genel Müdürlüğündeki işlemler çok yavaş yürüyordu ama şu anda müşteri
memnuniyeti -az önce Sayın Bakanımız da ifade etti- yüzde 96’ya ulaşmıştır.
Yani “tahtel sıfır” dediğimiz sıfırdan yüzde 96’ya
yükselmiştir ve ülkedeki bütün koordinat sistemi oturtulmuştur.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Ne zaman sıfırdı Sayın Bakan, onu bir söyler
misiniz? Ne zaman sıfırdı?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Ve
TAKBİS sistemi gerçekten mükemmel bir şekilde çalışmaktadır.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Yani 2003’te sıfır mıydı?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Ayrıca,
şu anda bir de…
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Koordinat sistemi çözüldü mü Sayın
Bakan?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –
Koordinat sistemi de tamamen çözüldü, nirengiler tespit edildi, poligonların
hepsi tespit edildi. Gerçekten çok sağlıklı bir şekilde, Tapu Kadastro çok
modern cihazlarla mücehhez bir kurum hâline geldi.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Alan hata formülleri hâlâ yok.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Lütfen,
bakın, bu konuda arkadaşlarımız size detaylı da -Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü
ki ben de onlardan sunum aldım, konuyu biliyorum- ve gerçekten arzu edilirse
vekillerimize bu konuda sunum yapabilirler.
Bunun dışında, efendim, Sayın Atıcı diyor ki… Memleketi sattığımız
falan yok efendim. Zaten bu konuda satışlar daha önce de vardı biliyorsunuz.
Biz, hatta şu anda bazı tahditler getiriyoruz; bu bir.
İkincisi: Mütekabiliyet esasından bahsedildi. Efendim, zaten
Bakanlar Kuruluna, hangi devlete satılacağı, hangi devletin tebaasına
satılacağı konusunda da yetki veriyorsunuz. Herhâlde Bakanlar Kuruluna, bu
Hükûmete bu Meclisin güvenmesi gerekir diye düşünüyorum.
Sayın Halaman der ki: “Osmanlı döneminde
işte Kıbrıs satıldı. Yunanistan’da ekonomik kriz var. Acaba Türkiye de ekonomik
krize mi düştü?” Öyle bir şey yok. Türkiye, Allaha şükür… Bugün Merkez Bankası
sunum yaptı, hakikaten, Türkiye'deki ekonomik gelişmelerden gurur duyduk.
Bakın, Almanya da dâhil, kamu borcunun gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde
90-95’e, Amerika’da yüzde 110’a çıkmışken, kamu borcunun gayrisafi hasılaya
oranı yüzde 38’lere indi yani.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Kredi notu niye aşağıya düştü Sayın Bakan?
MAHMUT TANAL (İstanbul) – İcra dosyaları niye artıyor?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) -Bakın,
büyüme…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Vatandaşın borcu niye artıyor Sayın Bakan?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) -Yani
bunu iddia edemezsiniz, Türkiye’de büyüme…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Vatandaş açlıktan niye intihar ediyor?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) -
Görüyorsunuz Çin’den sonra dünyada ikinci büyüme oranına ulaştık. Ayrıca, OECD
ülkeleri içerisinde en büyük büyümeye sahip biz değil miyiz? İşsizlik oranları
azalmıyor mu?
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Vatandaşın cebine bakın.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
-Dolayısıyla, Türkiye’deki ekonomi güçlüdür, onu özellikle belirtmek istiyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Vatandaşın buzdolabında süt yok, süt!
BAŞKAN – Sayın Tanal, lütfen… Lütfen…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bakın, biraz önce dedi ki Sayın Bakan:
“Vatandaş süt görmemiş. O yüzden alerji yapıyor.”
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Evet,
müsaade eder misiniz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Süt yok vatandaşın dolabında.
BAŞKAN – Lütfen dinleyin… Soru sordunuz, lütfen dinleyin Sayın
Tanal.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –
Efendim, niye rahatsız oluyorsunuz?
BAŞKAN – Lütfen, rica ediyorum.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) -Şimdi,
Sayın Tanal, “1 hektar kaç dönüm?” dedi. Şimdi, dönümden ziyade… Dönüm, ülkede
değişik yerlerde değişik şekilde kabul ediliyor. Bazı yerlerde “1 dekar, 1
dönüm” olarak kabul ediliyor yani bin metrekare.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bilimsel ne yapıyor, onu söyler misiniz.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Bakın,
1 hektar 10 bin metrekaredir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – “10” ne kadar?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – 1
hektar 10 bin metrekare. Artık gerisini siz hesap edin.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Peki, 30 dönüm yaptınız, kaç dönüm
yapıyor tam 30 hektar?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Yani 30
hektar…
BAŞKAN – Yani onu sonra sorun. Bu karşılıklı olacak şey değil,
lütfen.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Az mı bu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – 10
hektar, sizin şeyinizde 10 dönüm, daha doğrusu, dekar kullanmak lazım. İlmî
açıdan 1 dekar bin metrekare, 1 hektar 10 bin metrekaredir, gerisini hesap
edin.
“Dönüm” tabiri pek kullanılmıyor çünkü bölgeden bölgeye dönümün
kaç metrekare olduğu belli değil. Bakın orada milletvekilimiz var, Burdur’da 1
dönüm yaklaşık 2 bin metrekare, bizim memlekette 2.500- 3 bin metrekare. O
bakımdan, bunu dekar olarak söylemek lazım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sizin memleketi bırakın, bilimsel bir
şeyi söyleyin.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –
Efendim, Sayın Işık, tabii, tasarı kanunlaştıktan sonra ne kadar toprak
satılacağını şu anda söylemek mümkün değildir yani. O zaman, ileriki tarihlerde
söylersiniz.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Şu ana kadar size müracaat etmiş olanlar ne
kadar Sayın Bakan; onu söyleyin yeter.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Diğer
hususları da söyledik. Geri kalan hususları da özellikle…
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sözü verilip de şu ana kadar müracaat
edenleri söylerseniz yeterli.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –
Anlamadım?
Evet, geri kalan birkaç husus var; onlara da Sayın Bakanımız cevap
verecek son anda kendisi geldiği için.
Ben de teşekkür ediyorum hepinize efendim, sağ olun.
BAŞKAN – Teşekkürler.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Taşınmazın içerisine tarla, tarım arazisi
giriyor mu?
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bayraktar.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milletvekilimiz Sayın Kuşoğlu’nun sorusunun
cevabına yetişebildim.
Bilindiği üzere, yabancıların taşınmaz mal edinimi konusunda,
sayın milletvekilimizin de ifade ettiği gibi, Ankara Üniversitesiyle birlikte
Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü uzun yıllardan beri, uzun zamandan beri bir
çalışma yapıyor. Bu çalışma hâlen devam ediyor ama verilerini devamlı alıyoruz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, Tüzük’e
göre bir bakan cevap verir, böyle yedek bakan olmaz ki! Tüzük’te
açık hüküm var.
BAŞKAN – Kim diyor “olmaz” diye Sayın Tanal? Bakanlar isterlerse…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ama öyle yedek olur mu? Kim baştaysa o
cevap verecek Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Rica ediyorum yani, müsaade edin de Meclisi biz
yönetelim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ben Tüzük’e
göre konuşuyorum ama.
BAŞKAN – Bir dakika durmuyorsunuz oturduğunuz yerde.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ama Tüzük tatbik edilmiyor Sayın Başkan.
BAŞKAN – Lütfen Sayın Tanal, lütfen…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Tüzük tatbik edilmiyor.
BAŞKAN – Lütfen efendim, lütfen! Soru sordunuz, cevap veriyorlar.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bakanın yedeği olmaz. Cevap verenin
yedeği olmaz.
BAŞKAN – Zamanını öldürüyorsunuz Sayın Meclisin. Lütfen!
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Cevap verenin yedeği olmaz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Rica ediyorum yani… Lütfen…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Olmaz bu. Kim yeterli bakansa o cevap
verecek o zaman.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Tamam,
biz veririz efendim.
BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bakanın yedeği olmaz!
BAŞKAN – Beyler, ne yapmamız lazım?
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Tüzük’ü
uygulamamız lazım.
BAŞKAN – Tüzüğü uygulayacaksak sizin susmanız gerekiyor Bakan
konuşurken. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sizin Tüzük’e
göre hareket etmeniz lazım önce.
BAŞKAN – Rica ediyorum yani… Rica ediyorum…
Evet, buyurun Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Efendim,
bu çalışmalar hâlen devam etmektedir fakat Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü
yabancıların taşınmaz edinimine dair araştırmasını sadece Ankara Üniversitesi
ile sınırlı bırakmamış, tüm dünyadaki yabancıların mülk edinimini çok ciddi
şekilde incelemiştir. Türkiye’nin Avrupa Birliği müktesebatı, Avrupa Birliği
ile bütünleşmesi, dünya ile bütünleşmesi, Amerika’nın gayrimenkul satışları,
Avrupa’daki gelişmiş ülkelerin gayrimenkul satışları çok ciddi şekilde analiz
edilmiştir.
Tabii ki her ülke kendi coğrafi konumuna, kendi stratejik konumuna
göre gayrimenkul satışlarında birtakım kısıtlamalar getirmiştir. Biz de bu
kısıtlamaları getiriyoruz ama şunu ben özellikle vurgulamak istiyorum: Şu anda
herhangi bir yabancı ülke, Avrupa’da, Yunanistan’dan da olsun, Polonya’dan da
olsun, nereden olursa olsun, gayrimenkul edinebilir bir şekilde; ya bankayla
girer ya serbest bölgeye girer ya şirket kurarak girer veyahut da oradaki bir
gayrimenkul sahibini borçlandırarak oraya girer ve gayrimenkul edinebilir.
Uluslararası sermayenin serbest dolaşımı artık teşvik
edilmektedir. Kim bunu en iyi beceriyorsa o sermayeyi ülkesine getiriyor ve o
ülke kalkınmasını tamamlıyor. Biz yabancılara mülk satışında mütekabiliyet
şartını daha ince eleyip sık dokuyabilmek için Bakanlar Kuruluna yetki
veriyoruz. Ülkemizin menfaatleri doğrultusunda stratejik bölgeler, askerî yasak
bölgeler, önemi haiz bölgeler nerelerse oralarda kısıtlama getireceğiz. Yine
burada verilen örnekler gibi, herhangi bir bölgemizin topyekûn sahip olunması
imkânı yoktur; maksimum yüzde 10’a kadar bir ilçeden alma imkânı vardır ve
bunun da kısıtlanma imkânları var, yöre olarak kısıtlanma imkânları var. Yine,
bir gayrimenkulü -metrekare olarak- ham bir gayrimenkulü yani işlenmemiş bir
gayrimenkulü…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) - …aldığı
zaman, iki yıl içerisinde burada ülke menfaatleri doğrultusunda bir yatırım
yapılmazsa da hazinenin direkt olarak bunu resen geri alma imkânı vardır.
Yasada bunu tadat ediyor.
Peki, çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bakanım, ben de teşekkür ediyorum, sağ olun.
Değerli arkadaşlar, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Tarhan, Sayın Köktürk, Sayın Seçer, Sayın Dibek,
Sayın Şeker, Sayın Akar, Sayın Tanal, Sayın Özel, Sayın Özgümüş,
Sayın Serindağ, Sayın Dinçer, Sayın Genç, Sayın
Özkan, Sayın Eyidoğan, Sayın Acar, Sayın Kuşoğlu,
Sayın Kaplan, Sayın Özkes, Sayın Yılmaz, Sayın Çetin,
Sayın Susam, Sayın Öğüt, Sayın Küçük, Sayın Sarıbaş.
Değerli arkadaşlar, elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Tapu Kanunu ve Kadastro
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunç'un; 3402 Sayılı Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/557, 2/267) (S. Sayısı: 228)
(Devam)
BAŞKAN – Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
Saat sekize kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.09
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.05
BAŞKAN: Başkan Vekili
Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK
BEYAZ (Diyarbakır), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
101’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
228 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Tasarının 1’inci maddesini okutuyorum:
TAPU KANUNU VE KADASTRO
KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
İLİŞKİN KANUN TASARISI
MADDE 1- 22/12/1934 tarihli ve 2644 sayılı Tapu Kanununun 35 inci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 35- Kanuni sınırlamalara uyulmak kaydıyla,
uluslararası ikili ilişkiler yönünden ve ülke menfaatlerinin gerektirdiği hallerde
Bakanlar Kurulu tarafından belirlenen ülkelerin vatandaşı olan yabancı uyruklu
gerçek kişiler Türkiye'de taşınmaz ve sınırlı ayni hak edinebilirler. Yabancı
uyruklu gerçek kişilerin edindikleri taşınmazlar ile bağımsız ve sürekli
nitelikteki sınırlı ayni hakların toplam alanı, ilçe yüzölçümünün yüzde onunu
ve kişi başına ülke genelinde otuz hektarı geçemez. Bakanlar Kurulu kişi başına
ülke genelinde edinilebilecek miktarı 2 katına kadar artırmaya yetkilidir.
Yabancı ülkelerde kendi ülkelerinin kanunlarına göre kurulan tüzel
kişiliğe sahip ticaret şirketleri ancak özel kanun hükümleri çerçevesinde
taşınmaz ve sınırlı ayni hak edinebilirler. Bu ticaret şirketleri dışındakiler
taşınmaz edinemez ve lehlerine sınırlı ayni hak tesis edilemez. Bu ticaret şirketleri
ile yabancı uyruklu gerçek kişiler lehine taşınmaz rehni
tesisinde bu maddede yer alan sınırlamalar uygulanmaz.
Bakanlar Kurulu, ülke menfaatlerinin gerektiği hallerde yabancı
uyruklu gerçek kişiler ile yabancı ülkelerde kendi ülkelerinin kanunlarına göre
kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketlerinin taşınmaz ve sınırlı ayni hak
edinimlerini; ülke, kişi, coğrafi bölge, süre, sayı, oran, tür, nitelik, yüzölçüm ve miktar olarak belirleyebilir,
sınırlandırabilir, kısmen veya tamamen durdurabilir veya yasaklayabilir.
Yabancı uyruklu gerçek kişiler ve yabancı ülkelerde kendi
ülkelerinin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketleri,
satın aldıkları yapısız taşınmazda geliştireceği projeyi iki yıl içinde ilgili
Bakanlığın onayına sunmak zorundadır. İlgili Bakanlıkça başlama ve bitirilme
süresi belirlenerek onaylanan proje tapu kütüğünün beyanlar hanesine
kaydedilmek üzere taşınmazın bulunduğu tapu müdürlüğüne gönderilir. Onaylanan
projenin süresi içinde gerçekleştirilmediği ilgili Bakanlıkça takip edilir.
Askeri yasak bölgeler, askeri güvenlik bölgeleri ile stratejik
bölgelere ait harita ve koordinat değerleri bu Kanunun yürürlük tarihinden
itibaren en geç bir yıl içinde ve bu yerlere ait değişiklik kararlarına ait
harita ve koordinat değerleri değişikliklerin yapıldığı tarihten itibaren bir
ay içinde Millî Savunma Bakanlığınca, özel güvenlik bölgeleri ve değişiklik
kararlarına ait harita ve koordinat değerleri ise İçişleri Bakanlığınca aynı
sürede Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu Bakanlığa verilir. Bu
Kanunun yürürlük tarihinden itibaren bir yıl sonra bu fıkra uyarınca gönderilen
belge ve bilgilere göre tapu işlemleri yürütülür.
Bu madde hükümlerine aykırı olarak edinilen, edinim amacına aykırı
kullanıldığı ilgili Bakanlık ve idarelerce tespit edilen süresi içinde
ilgili Bakanlığa başvurulmayan veya süresi içinde projeleri
gerçekleştirilmeyenler ile bu maddenin birinci fıkrası kapsamında sınırlamalar
dışında miras yoluyla edinilen taşınmazlar ve sınırlı ayni haklar, Maliye
Bakanlığınca verilecek bir yılı geçmeyen süre içinde maliki tarafından tasfiye
edilmediği takdirde tasfiye edilerek bedele çevrilir ve bedeli hak
sahibine ödenir."
BAŞKAN – 1’inci madde
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
Celal Adan.
Buyurun Sayın Adan. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA CELAL ADAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Şimdi, bu tasarı gündeme geldiğinde gerçekten Milliyetçi Hareket
Partimizin grup çalışmalarında bize hep altı doldurulmayan, karşılığı olmayan
bir siyaset anlayışının benimsenmediği söylendi. Dolayısıyla biz de Adalet
Komisyonunun birer üyesi olarak üniversiteleri aradık “Dünyada bunlar nasıl
oluyor?” diye araştırınca karşımıza fakir fukaranın, garibanın parasının nasıl
harcandığı ortaya çıktı. Bana bir hoca -Mahir Hoca senin de seveceğin, benim de sevdiğim, herkesin
sevdiği- dedi ki: “Biz 2008’den beri
bütün dünyayı dolaşarak araştırma yapıyoruz, bunu niye getirdiler, bu toprak
satışını niye getirdiler? Bizim 3 trilyon 400 milyar harcamamız var şimdiye
kadar.”
“Peki, Hoca, ne zaman biter?” dedim ben “Bir sene daha devam
eder.” dedi. Geldik alt komisyona, iyi niyetle dedik ki: “Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; işte TÜBİTAK, Gazi Üniversitesi, Ankara Üniversitesi bir çalışma
yapıyor.” Bunun üzerine, Değerli Başkan döndü, Tapu Kadastro Genel Müdürüne
sordu, dedi ki: “Arkadaş, sizin böyle bir harcamanız var mı?” “Var.” dedi.
“Peki, ne kadar harcandı?” O da “3 trilyon 400 milyar lira harcandı.” dedi.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli milletvekilleri “3
trilyon 400 milyar para harcayıp onun sonucunu beklemeden hangi vicdanla siz bu
tasarıyı Türkiye'nin gündemine getiriyorsunuz?” sorusunu sorduğumda bana
söyleyeceğiniz bir laf var mı?
İki, bu çalışmalar bittiyse Adalet Komisyonu üyelerine bu
çalışmaların nasıl olduğu noktasında bir bilgi verme zorunluluğu yok mu? “3
trilyon 400 milyar lira kimin babasının parası da bu çalışmayı bizden
saklıyor?” deme hakkımız yok mu?
Dolayısıyla biraz evvel “Baştan bana söz verin. Ben çıkar bunu
anlatırsam bu çalışmalar bitmeden Sayın Bakan, Hükûmet, bu tasarıyı alır
götür.” Bu 3 trilyon 400 milyara 1 trilyon daha harcayacaklar bir sene daha
devam ettiğine göre, 2008’den itibaren. “Bu tasarıyı alır götürürler,
üniversitelerimizin yaptığı doğru çalışmayı getirirler. O çalışmalara göre, bu
mesele dünyada nasıl dizayn ediliyor buna bakarız.” dedim. Bunu söylediğimizde
Adalet ve Kalkınma Partisinin bir kısım milletvekilleri de bundan çok
etkilendiler.
Şimdi, Tapu Kadastro Bölge Müdürü 3 trilyon 400 milyar lira
harcamış Hükûmetin haberi yok. Bir acelecilik var. MÜSİAD’da
Sayın Başbakanı dinliyordum ben. Gerçekten milletimizin değerleriyle
örtüşmeyen, milleti küçük gören, milletin değerlerini alaşağı eden dayatmacı,
darbeci bir zihniyet var. 28 Şubat da bütün değerleri altüst etti. Dünyada,
yeryüzünde görülmemiş zulümler yapıldı. 6 milyon insan hain ilan edildi,
onların yok edileceği üzerine birtakım esaslar kuruldu.
Başbakan MÜSİAD toplantısında bir meseleyi dile getirdi, dedi ki:
“Vurgun yapanlar var, talan yapanlar var.” O talanların nasıl yapıldığını
biliyoruz. 28 Şubatta, muhafazakâr bütün iş adamlarının bordrolu yönetimlerinde
generaller vardı. Emekli generallerin hepsi süper memur oldular, işe girdiler o
süreçte. Dolayısıyla haklıdır, vurgun var, talan var. Peki, bunlar nasıl
yargılanacak diye oturdum baktım, araştırdım. Biraz evvel, çok çalışkan,
Türkiye’de siyaset anlayışı Türkiye’ye güç veren Alim Işık Hoca’ya dedim ki:
“Hocam, 2004’te neredeydin?” 2004 yılında 312’nci madde değiştirilir iken
yapılan bir değişiklik var: “Şiddet ve tehdit unsuru darbe destekçileri müebbet
hapisle cezalandırılır.” Adalet ve Kalkınma Partisi, tasarı tartışılırken cebir
ve tehdidi, 312’nin bütünlüğü içinde fikir suçlularını da işin içine alır
endişesiyle tehdidi kaldırmış, şiddeti koymuş. “Cebir ve şiddet uygulayarak
darbeye destek verir.” ifadesi kullanmış. Oysa bir medya grubu, dünyanın en
iğrenç metotlarını kullanarak 28 Şubata taşeronluk yapıyordu. Özel sektörün
belli unsurları, borsayla oynayıp kaldırıyorlardı. Şu maddeye göre hiç kimseyi
sanık sandalyesine oturtamazsınız. Bir acelecilik var, bir tez canlılık var,
iktidara yakışmıyor. 350 milletvekiline yakın, yüzde 50 oy, biraz daha araştıracak,
fakirin fukaranın, gurebanın hakkını koruyacak
tasarıları bu Meclisin önüne getirecek.
Şimdi de 3 trilyon 400 milyar. 3 trilyon 400 milyara 1 trilyon
daha koy -çünkü daha devam ediyor bunun projesi- 4 trilyon 400 milyar. Ben
şimdi ne diyeyim? Yani bu tasarıyla ilgili söyleyeceğim çok şeyler var ama bu
memleketin 4 trilyonunu harcayıp bu çalışmaların sonucu bizim önümüze gelmeden
bu tasarıyı getirmenize doğrusu ben anlam veremiyorum.
Ayrıca, bu karşılıklılık esası tartışılırken, Komisyonda bazı arkadaşlar
dediler ki: “Ya, Müslüman ülkelerin içinde para var, onlar gelecek. Dolayısıyla
buna niye itiraz ediyorsunuz?” Müslüman ülkelerden gelen paraya herhangi bir
itiraz söz konusu değil. Gelsin, biz bundan ziyadesiyle memnuniyet duyarız
ancak burada uyguladığınız dış politikaya göre Ahmedinejad
Sultanahmet Camii’ne geldi, Türkiye de yaşayan bir siyasi parti lideri kadar
destek gördü. Şimdi, Malatya’da kurulan sistemden sonra Ahmedinejad’la
düşmanız, ne yaptığımız belli değil. Siz Maliki’ye uğruyorsunuz o her gün
Maliki’yle beraber... Dolayısıyla Irak öyle, Suriye öyle.
Cenabıallah nasip etti, ben Mekke’ye
gittim ama her dönüşümde Allah’a dua ediyordum “Şu Kralın sarayı ne zaman
yıkılacak başına?” diye, utanıyordum yani orada. Dolayısıyla o Kralla arkadaşlık,
dostluk, o parayla ilişki Müslüman ilişkisi ise Allah öyle bir Müslüman
ilişkisini bu millete nasip etmesin. Hak yiyen, hukuk yiyen, zalim, ne
yaptıkları belli olmayan insanların paralarından da bize bir hayır gelmez.
Fakat siz bu 4 trilyonun hesabını vermek mecburiyetindesiniz. Bu 4
trilyon parayı, bu meseleyi iyi araştırmak üzere getirdiyseniz o araştırmanın
fotokopisini bize dağıtmanız lazım, o araştırmayı birisinin gelip burada
okuması lazım. Eğer tez canlılık yapıp oradan benim bunu söyleyeceğimi bilerek
birtakım bilgileri hocalardan alıp geldiyseniz bende de hocaların yaptığı
açıklama var, şurada: “Daha bir sene çalışmamız devam edecek. Çünkü
toparlayamadık, yapamadık.” şeklinde.
Türk milletinin önünü açmak, geleceğe daha güvenli bakılması için
Parlamentomuzun yaptığı çalışmalarda bir dayatmayla karşı karşıyayız.
Anayasa Komisyon Başkanı Burhan Kuzu’dan teyit aldığım için
söylüyorum, diyor ki: “Parlamenter sistem denetimin olmadığı sistemdir. Ayrıca,
eğer siyaset olgusu güçlü oluşmuş ise karar ve kanun çıkarma gücünden istifade
ederek tek parti yönetimini yaratır.”
Şimdi, ben size bir şey söyleyeyim, ondan sonra da sözlerime son
vereyim. Hepinizle bir konuyu paylaşmak istiyorum: Güçlüsünüz, kuvvetlisiniz,
rüzgâr gibi ezip geçiyorsunuz. Önümüzdeki günlerde bir savcı “Bu Habur’da ne
oldu?” diye bir iddianame hazırlasa, bundan, idamdan kendini kurtaracak
Bakan, Başbakan var mı? Gerilla
elbiseleriyle otobüslerin önüne çıktılar. Savcı yalvarıyor sanığa, diyor ki:
“Doğru konuş.” Ben bunu burada söylemeyeceğim, sanığın söylediğini, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin kürsüsünde o alçakça iradeyi tarif etmeye bile tenezzül
etmem. Dolayısıyla bu kanunlar, bu tasarılar önümüzdeki günler değişik bir
şekilde bize zaman kaybına vesile olmasın, sanıklardan vazgeçelim, tekrar
sanıklar doğmasın. Daha araştırılarak, daha güçlü bir şekilde her konuyu
hazırlayıp getirirseniz Milliyetçi Hareket Partisi emin olun Türkiye’yi
büyütecek, geliştirecek her meseleyi çok iyi araştırarak destek vermeye
hazırdır.
Bu vesileyle hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Adan.
1’inci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın
Vahap Seçer, Mersin Milletvekili.
Sayın Seçer, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
228 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi hakkında
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Bugün, çocuklarımız adına önemli bir gelişme yaşandı.
Biliyorsunuz, Millî Eğitim Bakanlığı ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının
ortak yürüttüğü bir proje vardı, Okul Sütü Projesi. “Okul Sütü Akıl Küpü” bu
sloganla yola çıkılarak çocuklarımıza bu proje kapsamında günlük belirli bir
miktarda süt dağıtılacak, onların dengeli beslenmesine katkı sunulacak. Ama
bugün dakika bir gol bir, bismillah, bu uygulama başlıyor ve yurdun muhtelif
yerlerinde sadece bir ilde ya da birkaç ilde değil Samsun’da, Konya’da,
Adana’da, Kırıkkale’de, Edirne’de, Antalya’da, Sivas’ta, vesaire birçok yerde
çocuklarda bir zehirlenme belirtisi ortaya çıkıyor. Bunlar olabilecek
şeylerdir. Muhtelif yerlerde, bir yerde, iki yerde olsa, belki o bölgede bu
dağıtımı yapan, süt dağıtımını yapan gıda şirketinde bir sıkıntı olabilir
diyebilirim ama şimdi bakıyorsunuz birçok yerde var ve Hükûmetin açıklamasına
bakın: “Bu alerjik bir mesele.” diyor.
Şimdi, az önce arkadaşım söyledi, yani bu kadar cehalet ancak
tahsille mümkün olur. Bakın, yani burada Hükûmetin suçu yok, yetkili
kurumların, Bakanlığın suçu yok da çocukların mı suçu var?
Efendim, çocuklar hazımsızlık yaşıyormuş, çocukların alerjisi
varmış. Ee, tabii, çocuklarımız fakir, yoksul
insanların çocukları, demek ki gerçekten sizin sayenizde -ki son on yıldır bu ülkeyi
siz yönetiyorsunuz- süt tüketmekten mahrum kalmış. Tabii, mideler alışık
olmayan bir gıdayla karşı karşıya kalınca, işte böyle alerjik vakalar ortaya
çıkıyor. Sizin bu savunmanızdan bu sonuç ortaya çıkıyor.
HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) – Ne alakası var!
OSMAN ÇAKIR (Düzce) – Bu da konuşma mı ya!
VAHAP SEÇER (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, çok önemli bir kanun
tasarısını görüşüyoruz.
Şimdi, buraya bazı arkadaşlarım oturuyor, dikkate almıyorum,
söyleyecek sözümüz çok ama bir söze bakmak lazım söz mü diye; devamını getirmek
istemiyorum. Buraya oturuyor arkadaşlarımız, bu arkadaşlarımızı kürsüde de
görmek mümkün değil, burada konuşan hatiplere sürekli laf atıyorlar, sürekli
laf atıyorlar, dinlemesini de bilmiyorlar, ama insicamımızı bozamazsınız, biz
yine de fikirlerimizi söylemeye devam edeceğiz.
Önemli bir tasarı görüşüyoruz. Bu düzenlemeyle ilgili kanunun daha
önceki ilgili maddesi ile bu yeni düzenleme arasında önemli bir değişiklik söz
konusu. Temel değişikliklerden biri mütekabiliyet, karşılıklılık esasının
yabancıların mülk edinmesi konusunda ortadan kaldırılması. En önemli konulardan
bir tanesi yabancıların edineceği mülkte ölçeğin, kotanın ya da sınırın
yükseltilmesi; 2,5 dekar alanın 30 dekara ve Bakanlar Kurulu kararıyla da bunun
60 dekara kadar çıkması demek.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hektar.
VAHAP SEÇER (Devamla) – Hektar, düzeltiyorum hektar.
Şimdi, tarımsal üretimle uğraşan arkadaşlarımız bilir, 2,5 hektar
25 dönüme tekabül eder, 30 hektar 300 dönüme, 60 hektar 600 dönüme yani
ortalama verimli bir üretim alanında, toprakta bunun karşılığı, 600 dekarın
karşılığı en az, minimum 300 ton buğday üretimi demektir, verimli bir toprakta
minimum 300 ton buğday üretimi demektir, minimum 600 ton, 700 ton mısır üretimi
demektir. Bunlar önemli üretim kalemleri, temel hububat üretimleri, Türkiye'nin
önemli ithalat kalemleri olduğu için bu örnekleri veriyorum.
Dolayısıyla, böyle bir ihtiyaç neden hasıl oldu yani niçin? Sayın
Bakan savunmasını yaparken “Yabancı yatırımcı gelsin.” Başımız üzerine, elbette
ki küresel dünyada, küresel ekonomik düzende artık sermayenin transferi,
sermayenin sınırları aşması bir gereklilik değil bir zorunluluk hâline gelmiş.
Buna katılıyoruz, bu anlayışa katılıyoruz ama şimdi, dikkat edin Türkiye, hinterland olarak baktığınız zaman, jeopolitik olarak
baktığınız zaman, coğrafi konum olarak baktığınız zaman, ekolojik yapı olarak
baktığınız zaman, tarım toprakları olarak baktığınız zaman çok önemli bir
coğrafyada yer alıyor.
Türkiye'nin yaklaşık olarak 28 milyon hektar tarım alanı var.
Bunun 24-24,5-25 milyon hektarı tarımsal üretimde kullanılabiliyor yıllara göre
değişmek kaydıyla ve sadece 8,5 milyon hektarda sulu tarım yapabiliyoruz ve
bunun da sadece yaklaşık olarak 5 milyon hektarı şu anda suya kavuşmuş ve
yüksek verim aldığımız topraklar. Daha bir 4 milyon hektara, yaklaşık olarak
3,5-4 milyon hektara sulama yatırımları yapmalıyız ki bu arazilerde yüksek
verimi sağlayabilelim.
Bunları niçin anlatıyorum? Türkiye, nüfus açısından da ekonomik
açıdan da hızla gelişen bir ülke. Nüfusunuz artıyor, tabii ki gıdaya gereksinim
artıyor. Refah düzeyiniz artıyor, bunu siz de iddia ediyorsunuz, Türkiye'nin
geçen yılki gayrisafi millî hasılası 750 milyar dolarları aşmış; yani 1 trilyon
TL’nin üzerinde, 1,2 trilyon TL gibi bir gayrisafi millî hasılaya ulaşmışız.
Bunu, sizin uyguladığınız ekonomik modelin, ekonomik sisteminin mükemmelliği
adına, övgü adına söylemiyorum.
Şimdi, görünürde dal budak yerinde ama meyve yok, ağacın üzerinde
meyve yok. Yani kapasite olarak ekonominiz mükemmel seviyelerde ama gelir
dağılımında adalete bakıyorsunuz, orada AKP İktidarı sınıfta kalıyor.
Şimdi, 10 bin dolar, 12 bin dolar kişi başına düşen gayrisafi
millî hasıla; siz inanıyor musunuz? Her Türk bireyi, her Türk ferdi yılda
cebine bırakın 10 bin doları, 12 bin doları, 1.000 dolar, 1.000 doları gören
vatandaşımın sayısı kaç? Türkiye’de 1 milyondan fazla vatandaşım gece yatağına
aç giriyor. Türkiye’deki toplam ganimetin, toplam kaynaklardan elde edilen
ganimetin yüzde 80’ini yüzde 20 nüfus paylaşıyor, yüzde 20 ganimeti de yüzde 80
nüfus paylaşıyor. Böyle bir yaman çelişki var.
Dolayısıyla bu hinterlant üzerinde tarım toprakları önemlidir,
dünyanın her tarafında artık tarım toprakları önemlidir. Bakın, özellikle
Körfez ülkeleri, petrol satıp dolar kazanan, parayı da nereye harcayacağını
bilemeyen Körfez ülkeleri; Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Katar, Suudi
Arabistan üçüncü dünya ülkelerinden, Kamboçya’dan toprak alıyor, Sudan’dan,
Endonezya’dan gidiyor toprak satın alıyor. Çünkü tükettiği temel gıdanın yüzde 90’nı,
yüzde 95’i ithal, buna döviz ödüyor. Öyle bir an gelebilir ki… 2008 gıda
krizini hatırlatmak istiyorum, bazı ürünleri Türkiye, ithal etmek istedi, dünya
piyasalarına çıktı, dünya pazarlarına çıktı, dünya pazarlarında satın alacak
ürün bulamadı. Çünkü herkes önünü görmüştü, dünyanın büyük tahıl üreticileri
bile, büyük ihracatçı tahıl ülkeleri bile ihracatlarını durdurmuşlardı. Biz
satışlarımızı durduruyoruz; nihayetinde dünyayı bir sıkıntı bekliyor, açlık
tehlikesi bekliyor. Dolayısıyla kendi vatandaşlarının bu sıkıntıdan minimum
etkilenmesi için ihracatlarını durdurdular. Şunu anlatmaya çalışıyorum: Öyle
bir an gelir ki cebinizde para olabilir, milyon dolarlar olabilir, hazineniz
dolu olabilir ama yurttaşınızın, vatandaşınızın karnını doyurmak için dünyadan
temel gıda maddelerini bulma şansına sahip olmayabilirsiniz.
Değerli arkadaşlarım, bu düzenlemede anlayamadığım bir konu var.
Şimdi, yetki Bakanlar Kuruluna veriliyor. “İkili ilişkiler”, “ülke
menfaatleri”, bunlar subjektif kavramlar yani bir
hükûmete göre Suriye’yle ikili ilişkiler önemli olabilir, ülke menfaatleri
olabilir, o ülke dost olabilir ama bir başka hükûmet için, bir başka Bakanlar
Kurulunu temsil eden şahsiyetler için aynı anlayış olmayabilir. Dolayısıyla bu
düzenleme baştan sona yanlıştır. Tekrar söylüyorum, burada bir paranoya
içerisinde “Aman, yabancı sermaye ülkeme gelmesin. Aman, Türkiye’den hiçbir şey
yabancı uluslararası sermaye gruplarına satılmasın, onlarla iş yapmayalım. Ülke
elden gitti, ülke bölündü.” Böyle bir anlayış içerisinde kesinlikle değilim ama
Türkiye’de bu anlamda politikaları uygularken rasyonel olmak zorundasınız,
akılcı olmak zorundasınız.
Bu yanlış bir düzenleme, bu düzenlemeye Cumhuriyet Halk Partisi
olarak ret oyu vereceğimizi bildiriyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Seçer.
Şimdi şahıslar adına Bursa Milletvekili Sayın Hakan Çavuşoğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 228
sıra sayılı Tapu Kanunu ve Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısı’nın çerçeve 1’inci maddesi hakkında şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri, üzerinde söz aldığım değişiklik tasarısının
çerçeve 1’inci maddesi ile 2644 sayılı Tapu Kanunu’nun 35’inci maddesinde
değişiklik yapılmaktadır. Söz konusu değişiklik tasarısı ile bir yandan yabancı
gerçek kişilerin Türkiye’de taşınmaz edinebilmelerinin şartları yeniden
düzenlenmekte, diğer yandan da yabancı ülkelerde kendi ülkelerinin kanunlarına
göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketlerinin öngördükleri projeleri
gerçekleştirmek kaydıyla yapısız taşınmaz edinmelerinin önü açılmaktadır.
Gerçekten de getirilen bu değişiklik ile yabancı bir gerçek kişinin Türkiye’de
taşınmaz edinebilmesi, meri kanunda öngörülen karşılıklılık ilkesinin aksine
kanuni sınırlamalara uyulmak kaydıyla, uluslararası ikili ilişkiler yönünden ve
ülke menfaatlerinin gerektirdiği hâllerde hangi devlet vatandaşlarına
sağlanacağı Bakanlar Kurulunun yetkisine bırakılmaktadır.
Her ne kadar meri maddede yer alan karşılıklılık ilkesi yeni
düzenlemede aranmamakta ise de bu konuda ortaya çıkan tereddüt ve endişeler
tasarıya derc edilen diğer mekanizmalarla
giderilmektedir. Nitekim, Bakanlar Kurulu, uluslararası ikili ilişkiler ve ülke
menfaatlerini nazara alarak hangi devlet vatandaşlarına mülk satılamayacağını
belirleyebilecek ve yine askerî yasak bölgeler, askerî güvenlik bölgeleri,
stratejik bölgeler içerisinde yer alan taşınmazlar hakkında Millî Savunma
Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü taşınmazların
stratejik durumunu tespit edecek, tapuda işlem bu değerlendirmeler ışığında
sağlanacaktır. Bu nedenle, muhalefetin sırf karşılıklılık ilkesine yaslanarak
Bakanlar Kurulunun ülke menfaatleriyle ilgili kararlarında daha az güvenilir
olduğuna ilişkin yaklaşımı, ön yargılı ve sorunlu bir yaklaşımdır. Bakanlar
Kurulu yürütme organıdır, yasama ve de yargı erkine göre daha az güvenilir
değildir. Kaldı ki, tasarıdaki model, Türkiye’ye karşılıklılık ilkesinden daha
güçlü ve stratejik bir fırsat sunmaktadır. Hâl böyle olunca, tasarı, bu hâliyle
daha fazla ülke yararınadır.
Öte yandan, yürürlükteki Anayasa’mızda karşılıklılık ilkesini
benimseyen somut bir temel norm bulunmamaktadır. Bu durumda ne yasama organı ne
de Anayasa Mahkemesi yorum yoluyla bir referans norm üretemezler. Yine
Anayasa’mızın “Mülkiyet hakkı” başlıklı 35’inci maddesinde herkesin mülkiyet ve
miras hakkına sahip olduğu ve bu hakların ancak kamu yararı amacıyla kanunla
sınırlanabileceği hükme bağlanmış, yabancılar açısından ayrıca bir
karşılıklılık koşulunun aranması gerektiğine yer verilmemiştir.
Hâlbuki, Anayasa koyucu karşılıklılık ilkesinin uygulanmasını
öngördüğü durumlarda bu hususu ilgili Anayasa hükmüne açıkça dercetmiştir. Örneğin, Anayasa koyucu dilekçe hakkının
hükme bağlandığı 74’üncü maddesinde “Karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla”
ibaresine yer vermek suretiyle bu konudaki iradesini açıkça kullanmıştır.
Bu durumda, Anayasa koyucu yabancıların mülk edinmesinde
karşılıklılık esasının uygulanmasını isteseydi aynen 74’üncü maddede olduğu
gibi Anayasa’mızın “Mülkiyet hakkı” başlıklı 35’inci maddesinde de açıkça bu
ibareye yer vermesi gerekirdi.
Bu nedenle, tüm bu açıklamalarımızdan da anlaşılacağı üzere
yabancıların mülk edinmesini düzenleyen kanunda karşılıklılık prensibine yer
verilmesi anayasal bir zorunluluk değildir, zaten buna da gerek yoktur,
Bakanlar Kurulu kanuni sınırlamalara uymak kaydıyla uluslararası konjonktüre,
ikili ilişkilere, karşılıklı menfaatlere ve ülkenin millî menfaatlerine uygun
olarak hangi devletlerin vatandaşlarına mülk satılmayacağını tayin
edebilecektir.
Sayın milletvekilleri, bu değişiklik tasarısının temelinde yatan
neden ülkemizin gelişmişlik seviyesini artırmak, milletimizin refah seviyesini
yükseltmektir. Milletin derdiyle dertlenen partimiz ülkemizi zenginleştirmek,
milletimizin hak ettiği yaşam standardını onlara sağlamak niyetindedir.
Hâl böyle olmakla birlikte birileri çıkıp bu yasa nedeniyle yine
“Vatan topraklarının satıldığını”, “Ülkemiz topraklarının yabancılara peşkeş
çekildiğini” iddia edecekler ve etmektedirler.
GÜRKUT ACAR (Antalya) – Yalan mı, yalan mı? Doğrusu o, doğrusu o!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Artık bu kabil yaklaşımların
milletimiz nezdinde hiçbir karşılığı yoktur.
GÜRKUT ACAR (Antalya) – Ülkenin taşını toprağını satıyorsunuz
yabancılara.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Nitekim, iktidarımıza yönelik bu tür
yaklaşımlar…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – … önceden de dillendirilmiş ancak
milletimiz bu yaklaşımlara itibar etmeyerek sandıkta bu tür isnatlarda
bulunanları cezalandırmıştır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sandığa giderken “satacağız” dediniz mi?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Bu vesileyle tasarının hayırlı
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çavuşoğlu.
Şahısları adına ikinci konuşmacı Kayseri Milletvekili Sayın Yusuf
Halaçoğlu.
Buyurun Sayın Halaçoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bu yasaya göre, Türkiye genelinde kişi başına 30 hektar arazi satılacağı
belirtiliyor, 60 hektara kadar da Bakanlar Kurulunun çıkarma yetkisi var.
“Türkiye genelinde satılacak arazi miktarı yüzde 10’u geçemeyecek.” deniyor,
yani Türkiye'nin 78 bin kilometrekarelik alanı satılacak, yani yüzde 10’u; bu,
Konya gibi iki büyük vilayet toprağı demektir. Konya, biliyorsunuz, 40 bin
kilometrekare toprağa sahip. Konya gibi iki büyük arazinin satılması Türkiye’ye
ne kazandıracak? Hangi menfaatler? Refah düzeyini nasıl yükseltecek? Bunu iyi
değerlendirmek gerekir.
Geçmiş dönemde İsrail’in nasıl kurulduğunu bir hatırlatmak
istiyorum. İsrail nasıl kurulmuştu? Filistin’de satın aldıkları topraklar
üzerine kurulmuştu. Yine, II. Abdülhamit döneminde Sarıçam’dan Gavur Dağları’na
kadar olan bölgede de 650 bin dönüm arazi Ermeniler tarafından satın alınmıştı.
II. Abdülhamit bunu devletleştirmek suretiyle, kamulaştırmak suretiyle burada
bir devlet kurulmasını engelledi, tıpkı İsrail’de olduğu gibi.
Şimdi, burada şunu öğrenmek istiyorum: Bu kadar arazinin yani her
vilayette yüzde 10, Türkiye genelinde de 78 bin kilometrekare arazinin
satılması hangi sebebe dayanmaktadır? Acaba Van’da kurulması düşünülen, bundan
daha önceki hükûmetler döneminde, 250 villa ve Amerikan emeklilerine satılması
düşünülen villa gibi mi düşünülüyor? Yani Ermeni açılımı dolayısıyla Ermenilere
açıkça satamadığınız araziyi Ermenilere mi satacaksınız? Amerika Birleşik
Devletleri vatandaşı olan insanlara kısıtlama getiremezsiniz. Ne kadarını
satacaksınız? Bunu nasıl kullanacaksınız? Acaba, bununla bağlantılı olarak,
tarım arazisinde uğraşan çiftçilerin elde ettikleri ürünü maliyetlerinin
altında ancak satmaları dolayısıyla, tarım arazilerinin satışını da bu şekilde
kolaylaştırmak mı istiyorsunuz? Daha akla pek çok konu gelebilir. Şimdi, bakın,
biraz fantezi gibi gelmesin. Kişi mülkiyeti hiçbir hukuk tarafından ortadan
kaldırılamaz. Devletlere ait mülkiyet bir şekilde bir başka devletin işgaliyle
ortadan kaldırılabilir ama kişi mülkiyetini hiçbir şekilde ortadan
kaldıramazsınız. Dolayısıyla, yarın, Türkiye Cumhuriyeti’nde meydana gelecek
olaylarda böyle bir imkânı bu kişiler kazanabilecek midir? Yani Ağrı Dağı’nı
satın alabilecekler mi?
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Alabilecek, engel yok.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Dolayısıyla, bunları göz önüne almanız
gerekir. Bu, tarihte olmamış şey değildir. Tekrar ediyorum, II. Abdülhamit’e
“Kızıl Sultan” unvanı sırf Yahudilere toprak satmamasından dolayı verilmiştir.
Az önce söylediğim gibi, Sarıçam’dan Gavur Dağları’na kadar 650 bin dönüm arazi
satın alınmıştır Ermeniler tarafından ve Amerikan finansmanıyla alınmıştır.
Gidin, Ceyhan tapu kayıtlarında bunları görebilirsiniz, benim elimde kayıtları
var. Dolayısıyla, bu işi yaparken bunun muhakkak ki ciddi şekilde ele alınması
gerekir. Zira, siz iyi niyetle yola çıkmış da olabilirsiniz ama yarın, gelip
buradan arazi alacaklar. Bakın, 600 dönüm araziden bahsediliyor, sadece 300
dönüm değil. Yani bunu 60 hektara çıkarma yetkisine sahip Bakanlar Kurulu. 30
hektarlık arazi bile 300 dönüm yapar. 10 kişi gelir, 300’er dönüm arazi alır, 3
bin dönüm yapar.
Değerli arkadaşlar, ülkemiz dünyada organik tarım yapılabilecek
neredeyse yegâne ülke hâline gelmiştir. Kayseri’de Yeşilhisar’da 34 bin dönüm
arazi satın alınmıştır. Kim tarafından? Yahudiler tarafından alınmıştır. Nasıl
almışlardır? Türkler üzerinden almışlardır bir sözleşme imzalayarak. Sadece
Yeşilhisar’dan bahsediyorum. Dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu ülke şöyle veya
böyle, bir şekilde “refah düzeyi” veya “şu, bu” ad altında birilerine peşkeş
çekilmesin. Yanlış atılan adım sonra başımıza büyük belalar açar. Devlet
yönetmek kolay bir iş değildir, onun sorumluluğunu da taşımak zorundasınız.
Yarın da bunun huzuru mahşerde hesabını vereceksiniz, hem de millet karşısında
ayrıca.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Halaçoğlu.
Şimdi, madde üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapacağız.
Sisteme girmiş olan arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Köktürk…
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Bakan, şimdi size AKP Grup
Başkan Vekili Sayın Canikli’nin sözlerini okuyorum, Sayın Canikli diyor ki: “En
çok toprak satışı ne zaman biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Ne zaman biliyor
musunuz? İnönü zamanında satıldı arkadaşlar. Evet, bunu söyleyebiliyor musunuz
‘Bu toprakları, bu vatanı İnönü sattı.’ diyebiliyor musunuz?”
Oysa sizin bir soru önergemize verdiğiniz yanıta göre, İsmet İnönü
zamanında satılan toprak parçası topu topu 345.905
metrekaredir. Oysaki yine sizin verdiğiniz yanıta göre, AKP’nin on yıllık
iktidarı döneminde satılan toprak parçası tam 136 milyon metrekaredir.
Şimdi, sorum şu Sayın Bakan: Sizin verileriniz mi yanlıştır, bize
verdiğiniz cevaplar mı yanlıştır? Yoksa Sayın Canikli, Lozan Kahramanı İsmet
İnönü’ye göz göre göre iftira mı atmaktadır?
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köktürk.
Sayın Tanal…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Başkan.
Sayın Bakan şöyle bir cümle sarf etti: “Yabancıların mülk alışı
yabancı sermayenin gelişi anlamında yararlıdır.” dedi. Peki, eğer gerçek
amacınız yabancı sermayenin gelmesiyse şu yabancı sermayenin önündeki engelleri
neden kaldırmıyorsunuz?
Şu haklar:
1) Fikrî hakların korunmasına ilişkin engeller.
2) Hukuk sistemine olan güvensizlik.
3) Kayıt dışı ekonomi.
4) Kurumsal yönetim ilkelerinin işlerliğinin sağlanması.
5) Etik ilkelerin sistemde yer bulmasının sağlanması gerekir.
Bu saydığım ilkeleri niye düzeltmiyorsunuz da özellikle
yabancılara mülk satışını getiriyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tanal.
Sayın Yüksel…
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) – Sayın Bakan, iki gündür İzmir’de birisi
5 şiddetinde olmak üzere 60 adet deprem olmuştur. Van depreminden sonra
“Birinci derecede riskli bölge.” diye sizin de ilan ettiğiniz ve “Önce
İzmir’den başlayacağız.” dediğiniz kentsel dönüşüme… İzmir’in 9 adet kentsel
dönüşüm projesini on dört aydır Bakanlar Kurulunda niye onaylamıyorsunuz?
Ankara’nınkileri bir günde geçirirken, bugüne kadar 27 adet onayladığınız
kentsel dönüşüm projesi içinde 1 MHP, 26 AKP belediyelerine ait projeler
varken, ortalama onaylanma süresi on beş günken on dört aydır İzmir’in kentsel
dönüşüm projelerini niye onaylamıyorsunuz?
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yüksel.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, hâlen ülkemizde Suriye uyruklu gerçek ve tüzel
kişilere ait ne kadar yani ne büyüklükte taşınmaz bulunmaktadır? Bu kanun
yürürlüğü girdikten sonra bunların da satışı yapılabilecek midir?
İkincisi: Şimdiye kadar Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri
döneminde yabancı gerçek ve tüzel kişilere yapılan satışların net miktarı nedir
ve bu satışlar karşılığında Türkiye Cumhuriyeti devleti hazinesine toplam ne
kadar para girmiştir ve bu para nerede harcanmıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın Uzunırmak…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, son günlerde televizyonlarda bu kentsel dönüşümle
ilgili reklam var.
1) Böyle bir reklama niçin ihtiyaç duyuyorsunuz?
2) Bu reklamlar için ne kadar para ödenmiştir?
3) Beni çok hayrete düşüren bir beyanınız oldu, “Yaşam hakkı
mülkiyet hakkından daha önemlidir.” gibi. Yaşam hakkının mülkiyet hakkından
daha önemli olduğu rejimlerin adı demokrasi olamaz. İnsan haklarının, liberal
ekonominin ve birtakım unsurların değerlendirilmediği bir sistemde ancak
mülkiyet hakkı ortadan kaldırılabilir. Dolayısıyla, o rejimler totaliter
rejimlerdir. Acaba Türkiye’de veya zihniyetinizde buraya doğru bir gidiş mi
var? Vatandaşın mülkiyet hakkını birtakım hakların gerisine düşürmenin çok
tehlikeli bir gidiş olduğu kanaatini taşıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Uzunırmak.
Sayın Halaçoğlu…
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, ben sadece bir şeyi öğrenmek istiyorum, örnek olmak
üzere onu soruyorum: Suriye vatandaşları Türkiye’de ne kadar taşınmaz mülk
edinmişlerdir? Bunun miktarı nedir? Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Tanal, tekrar mı söz istiyorsunuz?
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim.
Süre olduğu için, özür dilerim.
Hatay topraklarında Suriye vatandaşlarına arazimiz satılmıyor,
satışı yasak 1062 sayılı Yasa uyarınca. Peki bu yasayla bunu delmiş olmuyor
muyuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Bakan, buyurun efendim.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Çok
teşekkür ederim.
Sayın Köktürk, “Sayın Nurettin Canikli ‘En çok toprak satışı Sayın
İnönü döneminde olmuştur’ dedi. Bu yanlıştır, bunun için ne diyorsunuz?”
ifadesini kullandı.
Efendim, zaten yabancı ülke vatandaşlarının diğer ülkelerde toprak
talebi veya gayrimenkul talebi özellikle 1990’lı yıllardan sonra artmıştır ve
ülkemizde de bu talep 2003, 2004 yıllarından sonra ciddi şekilde artmıştır.
Bunları mukayese ettiğimiz zaman, tabii ki bu son dönemlerdeki gayrimenkul
satışı, gerek daire bazında, dükkân bazında ve arsa, arazi bazında bu dönem
daha fazladır. Özellikle bunu belirtmek isterim, teşekkür ederim.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Yani doğru değil o zaman değil mi
Sayın Bakanım? Yani Canikli’nin sözleri doğruyu yansıtmıyor.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – O, şey
olarak, yani dönemin getirdiği rakamları o döneme göre söylemiştir. Yani bu
dönemin durumu değişmiştir.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) – Hayır öyle bir şey söylemedi Sayın
Bakan, “gerçeğe aykırı” demek istiyorsunuz.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Şartlar
tamamen, dünyanın konjonktürü değişmiştir.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Şimdi Sayın Bakan, bakın, verdiği
rakam kaç biliyor musunuz; “70 milyon metrekare” diyor Canikli. Ya, bu göz göre
göre iftira!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın
Mahmut Tanal, “Yabancıların Türkiye’den mülk alışı yabancı sermaye girişidir
diyorsunuz, Sayın Bakan böyle ifade etti; fakat yabancıların, yabancı
sermayenin girişi için gerekli şartları oluşturmuyorsunuz.” diyor.
Yabancı sermayenin girişi için her türlü şartları oluşturuyoruz.
Yani Avrupa Birliğine girme, Avrupa Birliğiyle bütünleşme şartları içerisinde 1
Temmuzda yürürlüğe girecek olan Ticaret Kanunu’nda, SPK mevzuatıyla, maliye
mevzuatıyla, kurumlar vergisinde yaptığımız mevzuatla, gelir vergisinde yaptığımız
mevzuatla tamamen dünya standartlarında, dünya ölçeğinde ve şeffaflığı daha çok
artırmakla, hesap verebilirliği daha çok artırmakla yabancı sermaye girişini de
ayrıca teşvik etmekte olduğumuzu ifade etmek isterim.
Sayın Yüksel, “İzmir’de 5 şiddetinde deprem oldu, siz de ilk
kentsel dönüşüme İzmir’den başlanacağını ifade etmiştiniz. İzmir’le ilgili 9
adet kentsel dönüşüm dosyası var, bunlar on dört aydır bekliyor…” Bunların
-zannediyorum- 5 tanesini imzaladık, belki çok kısa bir süre içerisinde Sayın
Cumhurbaşkanımızdan imza alınıp İzmir’e gönderilecektir bunlar. Esas İzmir
Büyükşehir Belediyesinin istediği önemli kentsel dönüşümleri belki de
imzalamıştır, birkaç gün içerisinde göndereceğiz, özellikle ifade etmek
istiyorum.
Sayın Işık: “Hâlen ülkemizde Suriye uyruklu ne kadar taşınmaz
var?” Bunu yazılı olarak cevaplayabilirim. Yabancıların aldığı -arkadaş burada
getirdi, bunu yazılı olarak takdim
edelim size- son gayrimenkulleri de yazılı verelim daha sağlıklı olur, yanımda
var fakat yazılı olarak takdim edeyim.
Sayın Uzunırmak’ın “Kentsel dönüşüm
reklamlarının sebebi?” Efendim, bu tabii ki kentsel dönüşümdür hepinizin de
ifade ettiği gibi. Bizim yüce Meclise takdim ettiğimiz ve 12 maddesi bu Meclis
tarafından görüşülen ve kabul edilen yasa tasarısının ismi “Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüşümü”dür. Bu kanunla afet
riski taşıyan binalar hakkında yeni bir düzenleme getirmek istiyoruz. Bu bir
kentsel dönüşümdür, kentsel dönüşüm yasasıdır. Ama bu kentsel dönüşüm yasasının
ana eksenine afeti koyuyoruz. Deprem, heyelan, çığ, yangın gibi afetleri
koyuyoruz. Bu bakımdan biz vatandaşımızın konuyu daha iyi anlaması için,
vatandaşımızın desteğini daha çok almak için böyle bir tanıtım yapıyoruz. Bu
tanıtım kamu spotudur ve bunun için herhangi bir para ödenmemektedir.
Yine, biz bu ifadelerimizle, ben kendi ifadelerimde mülkiyet
hakkının anayasal bir hak olduğunu, hakların en önemlisi olduğunu devamlı
vurguluyorum. Ama tabii ki hayat hakkı, insanın yaşam hakkının daha önemli
olduğunu söylüyorum. İnsanların mülkiyet hakkını koruyabilmesi için,
insanlarımızın mülkiyetlerini koruyabilmek için Anayasa’nın bize verdiği
sorumluluk, yetki ve görev doğrultusunda insanlarımızın malları yok olmasın
diye, insanlarımızın canları yok olmasın diye böyle bir yasayı gündeme getiriyoruz
ve önce, beraber…
AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Torunlarınızın yüzüne bakamayacaksınız!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Ama biraz önce… Hayat hakkı, yaşama hakkı ve onunla birlikte, onun kadar
önemli olan mülkiyet hakkını önemsiyoruz, bu yasayı onun için getirdik.
Yine, Halaçoğlu’nun Suriye vatandaşlarıyla ilgili sorduğu soru
var, yazılı olarak cevap vereceğim.
Yine Sayın Tanal’ın ikinci kez sorduğu Hatay topraklarında
Suriyelilere satış… O kanun geçerlidir, o kanuna dikkat edeceğiz.
Saygıyla arz ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Madde üzerinde üç önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına
göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 228 sıra sayılı yasa tasarı ve teklifinin 1 inci
maddesinde madde 35 in 2. fıkrasında “çerçevesinde” ibaresinden sonra
“karşılıklılık ilkesi” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan Pervin
Buldan İbrahim
Binici |
Şırnak
Iğdır Şanlıurfa |
Sırrı
Sakık Ertuğrul
Kürkcü Demir
Çelik |
Muş
Mersin
Muş
|
BAŞKAN – Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Bu
önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde
kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 228 sayılı tasarının 1. maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oktay
Vural Nevzat
Korkmaz Alim
Işık |
İzmir
Isparta Kütahya |
Enver
Erdem Ali Halaman Mehmet
Şandır |
Elâzığ
Adana
Mersin
|
TBMM Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 228 sıra sayılı Tapu Kanunu ve Kadastro
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 1. maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Saygılarımızla.
Turgut
Dibek Bülent
Tezcan Ömer Süha
Aldan |
Kırklareli
Aydın Muğla |
Ali İhsan
Köktürk Dilek Akagün Yılmaz Ali
Rıza Öztürk |
Zonguldak Uşak Mersin |
Namık
Havutça Ali Serindağ Vahap
Seçer |
Balıkesir
Gaziantep
Mersin |
Ümit
Özgümüş |
Adana
|
BAŞKAN – Sayın Komisyon, son okunan…
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) –
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Katılamıyorsunuz.
Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Alim Işık efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının 1’inci maddesinin tasarı metninden çıkartılması
yönünde verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Tekrar hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bir kez daha söylüyorum: İktidara
geldiğinde “Babalar gibi satarız. Biz Türkiye’yi pazarlamak için iktidara
geldik.” diyen Sayın Başbakan ve Maliye Bakanına bugünlere kadar ne kadar arazi
satıldığını defalarca sorduk ama söylemediler, eldeki rakamlara baktığınız
zaman görürsünüz. Cumhuriyet tarihi boyunca yapılmış olan tüm arazi
satışlarının yüzde 90’ından fazlası AKP İktidarı döneminde satılmıştır. Bu
maddeyle hazır kapıya gelmiş paralarını demetleyip Türkiye’ye vermek üzere
bekleyenlere zemin hazırlanmaktadır. Bunun vebalinden bu dünyada ve öbür
dünyada kurtulmanız mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, bakınız 2009 yılında vermiş olduğumuz bir
önergeye Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek’in 03.08.2009 tarihli cevabı:
“Suriye uyruklu gerçek ve tüzel kişilere ait Adana, Aydın, Bitlis, Diyarbakır,
Elâzığ, Gaziantep, Hatay, İstanbul, İzmir, Kahramanmaraş, Kayseri, Kilis,
Kocaeli, Malatya, Mardin, Mersin, Şanlıurfa ve Şırnak illerimizde toplam
-söylüyorum dikkat edin- 159.732.345,68 metrekare olmak üzere 6.794 adet
taşınmaz bulunmaktadır.”
Değerli milletvekilleri, gözünüzü açın, 2009 yılına kadar bu.
Bugüne kadar belki bu 170 milyon metrekare. Şimdi anladınız mı Sayın Başbakanın
niçin Suriye’yle uğraştığını?
Değerli milletvekilleri, bu yasaya bu hâliyle olur vermeniz
hâlinde inanıyorum ömür boyu vicdanınız sızlayacaktır. Bunun tasarı metninden
derhâl çıkartılması lazım Sayın Bakan.
Siz 2,5 hektarı şimdi 60 hektara çıkarıyorsunuz ve hiçbir sınır tanımadan
insanların gelip Türkiye’nin her yerinden mal mülk edinebilmesinin yolunu
açıyorsunuz, ondan sonra da çıkıyorsunuz buraya diyorsunuz ki: “Bunda ne zarar
var?”
Değerli milletvekilleri, 160 milyon metrekare sadece Suriyeli
taşınmaz var burada. 136 milyon metrekare de -biraz önce ifade edildi- son on
yılda başkalarına sattıklarınız var. Toplayın bunları, Türkiye’nin yüzde 10’unu
kimlere verdiğinizi görünüz. Ben sizi bir kez daha uyarıyorum. Bu yasa, şimdiye
kadar bu Meclise getirdiğiniz yasalar içerisinde belki de en tehlikelisi ve
sizi ömür boyu vebalden kurtaramayacak bir yasadır.
Sayın Bakanım, ben, sizlerin hassasiyetine bir kez daha
güvendiğimi söylemek istiyorum ama her şeye rağmen siz eğer “Ben bakanlıktan
olurum ama bu kanunu çıkarırım.” derseniz, Sayın Başbakan kanunu çıkardıktan
sonra zaten sizi bakanlıktan alır, bundan emin olunuz.
Değerli milletvekilleri, bakınız, 1995 yılından bu yana Türk’ten
yabancıya, yabancıdan yabancıya ve yabancıdan Türk’e satılan malların
miktarları ve değerleri var burada. Yine 26/2/2009 tarihli önergemize Sayın
Faruk Nafız Özak’ın 24/4/2009 tarihinde verdiği
cevabı paylaşıyorum sizlerle: İlk kez 1995 yılında -ondan öncesindekiler demek
ki çok önemli değil- toplam 2.180 işlem yapılmış ve 162 bin lira Türk’ten
yabancıya mal satışı olmuş; 96’da 2.176 adet işlem yapılmış, Türk’ten yabancıya
2 milyon 347 bin liralık satış yapılmış; 97’de 505 işlemde 282.879 TL alınmış;
98’de Türk’ten yabancıya 721 işlemde 978 bin TL’lik yapılmış; 98’den 2002’ye
kadar herhangi bir satış yok. 2002’de yabancıdan yabancıya işlem var; 2003’ten
itibaren Türk’ten yabancıya, 2004, 2005 ve 2006 yıllarında olmak üzere
-toplamını söylüyorum- tam 558 milyon TL’lik satış yapılmış döneminizde. Asıl
patlama 2008’deki değişiklikten sonra oldu. Onların resmî rakamları elimizde
olmadığı için açıklayamıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu paralar nerelere harcandı, bu
paralarla kimlere neler yapılıyor? Dolayısıyla, bu kanundan sonra, eğer böyle
geçerse bu düzenlemeden sonra bu memlekette neler olabileceğini hep beraber
göreceksiniz.
Önergemize desteğinizi bekliyor, saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.
Aynı mahiyetteki diğer önerge sahiplerinden Vahap Seçer, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
228 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesinde verdiğimiz
değişiklik önergesi hakkında söz aldım.
Geçtiğimiz dönemde, sanıyorum 2008 yılında, Türkiye-Suriye
sınırındaki mayınlı arazilerin temizlenmesiyle ilgili bir kanun tasarısı vardı.
O konu yüce Parlamentoda çok tartışıldı, bir buçuk ay Türkiye gündemini meşgul
eden bir konuydu. Hepsi hepsi 205 bin dekar civarında
bir arazinin üzerindeki mayınlar temizlenecek. Bunun karşılığında, hizmet
bedeli karşılığında bu arazilerin kullanım hakkı bu üstlenici firmaya temizleme
bedeli olarak verilecekti. Biz o zaman iktidar olarak bu meseleye karşı çıktık.
Karşı çıkmamızın nedeni, az önce yine söz aldığımda söyledim, saiklerdi. Türkiye'nin hem stratejik olarak sınır
bölgesinde yer alan önemli bir arazisi. Biliyorsunuz, Türkiye’nin en uzun kara
sınırı Suriye sınırıdır. Yaklaşık olarak o alanlar da 500 küsur kilometrelik
bir alan ve 200 küsur dekar araziydi.
Şimdi, anlamakta gerçekten güçlük çekiyoruz, devri iktidarınızda,
özellikle stratejik olarak gerçekten bu alanların niçin yabancı şirketlere uzun
süreli kiralanması ya da satılması konusunda bu kadar gayret sarf ediyorsunuz?
Az önce Sayın Adan, Milliyetçi Hareket Partisi İstanbul
Milletvekili, bu konuyla aslında ilgili kurumların, Bakanlığın, acaba dünyada
bu işler nasıl oluyor yani diğer ülkeler yabancılara mülk satışı konusunda
nasıl yasal düzenlemeler yapıyorlar, bu konunun araştırılması için yaklaşık
olarak 4 trilyon gibi bir para harcandığını ve bu çalışmaların da hâlâ devam
ettiğini söyledi. Şimdi, burada da bir çelişki söz konusu; siz bir konuda para
harcayacaksınız, zaman harcayacaksınız, çalışma yapacaksınız ama o araştırmanın
neticesini beklemeden o konuyla ilgili tasarrufta bulunacaksınız. Şimdi, Sayın
Bakanın bunları açıklaması gerekiyor.
Bu bir tesadüf mü? Geçtiğimiz haftalarda, orman vasfını yitirmiş
alanların yani orman rejimi dışına çıkarılan alanların satışıyla ilgili bir
düzenleme yapıldı. Aynı düzenleme içerisinde hazineye ait olan, üzerinde
tarımsal faaliyet olan alanların da bu düzenlemeyle beraber satışının önü
açıldı. Yine, komisyonlardan çıktı, afet riski altındaki alanların
dönüştürülmesiyle yani kamuoyunda bilindiği adıyla kentsel dönüşümle ilgili bir
kanun tasarısı çalışması var; bu, yüce Parlamentoya indi, daha sonra geri
çekildi. Akabinde böyle bir düzenleme geliyor, yabancılara mülk satışıyla
ilgili bir düzenleme geliyor. Bütün bu sıralama, bu kronoloji acaba bu
yasaların ardı ardına yüce Meclise gelmesi bir tesadüf mü yoksa bu bilinçli
olarak yapılan düzenlemeler mi? Bu konuda da Sayın Bakanın bizleri aydınlatması
gerekiyor.
İnsanın aklına şu geliyor: Acaba bu konuda Türkiye’de ciddi
yatırımlar yapacak yani bu kanundan dolayı 30 hektar ya da 60 hektar alanlar
alıp 2/B alanları olabilir bu alanlar ya da hazine alanları olabilir… Bazı
yabancı firmalar Hükûmeti bu konuda uyarıyor, “Bir an önce bu yasal
düzenlemeleri yapın da biz Türkiye’ye gelelim, bu alanlarda yatırım yapalım.”
diye bir gayret içerisinde mi? Sayın Bakanın bunları ortaya koyması lazım. Yani
bana sorarsanız, bunlar masumane yapılan birtakım düzenlemeler, tesadüfen,
işte, 2/B düzenlemesi, hazine alanlarının satışı, kentsel dönüşümle ilgili düzenleme,
yabancılara mülk satışı, bunların art arda gelmesi tesadüfi değildir.
Zaten bu düzenlemenin asıl temel maddesi 1’inci maddedir,
önergemizde bu maddenin yasa metninden çıkartılmasını talep ediyoruz, yüce
Meclisin desteğini bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Seçer.
Sayın milletvekilleri, aynı mahiyetteki iki önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler reddedilmiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 228 sıra sayılı yasa tasarı ve teklifinin 1 inci
maddesinde madde 35 in 2. fıkrasında “çerçevesinde” ibaresinden sonra
“karşılıklılık ilkesi” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sırrı Sakık
konuşacak efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Aslında İstiklal Marşı’mız “Korkma, sönmez”le
başlar, ama ne hikmetse hepimiz korkuyla, yani bütün kurumlarımızda korku var,
bugün, burada bu yasa görüşülürken de korkular pompalayarak, acaba bu ülke
gidiyor mu?
Gerçekten Sayın Bakanım, bu ülkeyi satıyor muyuz? Ne yapıyoruz?
Yani ben bir miktar muhalefeti izlerken, sizin açınızdan, ya, vallaha bir yirmi yıl daha böyle gidecek çünkü, hayatın
realitesine ters politikalar üretenler halkın realitesine uygun bir duruş
sergileyemezler. Şimdi, eleştirilerimiz olacak. Mesela bakın, biz ne istiyoruz?
Biz, bu maddede karşılıklı yani uluslararası hukukun uygulanmasını istiyoruz.
Yani eğer bir ülkeyle anlaşma yapmak istiyorsanız karşılıklı olmalıdır ama bu
yapılmıyor. Avrupa ülkelerinde böyle bir sözleşme var, bunu yapıyoruz. Şimdi,
biz Avrupa’da mal, mülk sahibi olabiliyoruz ama burada olanlara da “Hayır, ülke
elimizden gidiyor…” Bu korkularla nereye kadar gideceğiz?
İlk kez mesela çok insani bir slogan gördüm -vallahi televizyondan
izlerken de, çok iyi etmişsiniz- içinde mal yok, mülk yok, insanın hayatına
dair bir şey var: “Yaşam hakkı mülkiyet hakkından kutsaldır.” Ama bu
Parlamentoda bakıyoruz: “Aman aman, nereye gidiyorsunuz? Acaba Sovyetlere doğru
mu gidiyorsunuz?” Yahu, içinde insan var ve insanın olduğu bir yerde bundan
daha kutsal bir şey yok. Eski Çek Cumhurbaşkanı diyordu ki: “Topraklar,
sınırlar, hiçbiri kutsal değildir; kutsal olan tek şey insandır.” İnsana dair
bir sloganı televizyondan görüyorsak, bu bizi mutlu etmelidir ama hâlâ
1930’lardaki Rus savcıların mantığıyla hayatı dizayn edersek bu ülkeye yazık
ederiz. Yani hayat değişiyor, ülkeler değişiyor, insanların ülküsü değişiyor,
biz hâlen içinde insan olan bir slogandan korkuyoruz, hâlâ dönüyoruz: “Acaba bu
ülke nereye doğru gidiyor?” Vallahi, bu politikalarla ülkeyi AKP’nin insafına
bırakacağız, AKP bir yirmi yıl daha bu ülkeyi yönetecek ve biz muhalefet
olarak, aslında üç muhalefet partisi de kendisine sorular ve sualler
sormalıdır: “Ne oluyor Allah aşkına? Bunların oylarında niye artış var da bizim
oylarımızda artış yok?” Demek ki, politikalarımızda bir miktar… Biz
politikalarımızı yeniden gözden geçirmeliyiz. Bu politikaları gözden geçirmek
zorundadır muhalefet partileri yani salt sloganlara dair bir siyaset artık
olmuyor ve bitmiyor yani biz, burada, daha çok halkların buluşabileceği bir
Türkiye yaratabiliriz. Bu Türkiye’yi yaratırken de korkularımıza esir
olmamalıyız diye düşünüyoruz ve biz onun için diyoruz ki, bu sözleşmede, 1’inci
maddede, yani “karşılıklılık ilkesi” ibaresinin eklenmesini istiyoruz. Eğer bir
ülke buradan mal, mülk, toprak sahibi olacaksa biz de kendi ülkelerinde mal,
mülk, toprak sahibi olabilmeliyiz. İşte bu noktada AKP’ye de görevler düşüyor.
Bu önergemize olumlu oy kullanınız. İlk kez bir uzlaşı kültürü sergileyiniz.
Bakın, biz diğer partiler gibi demiyoruz; “Aman aman ülke
bölünüyor, gidiyor, ülkeyi satıyorsunuz…” Ya burası gerçekten bir muz
cumhuriyeti midir? Yani burada bir miktar mal, mülk sahibi olacak diğer
devletler bu ülkeyi gerçekten işgal mi edecekler? Bu ülkeyi gerçekten bir başka
noktaya mı götürecekler?
Vallahi bu tutanakları bir on yıl sonra bizim çocuklarımız okuduğu
zaman, eminim ki, dönüp bize diyecekler ki “Ya bizim babalarımız, bizim
amcalarımız gerçekten onlar nerede yaşıyorlardı?” Hayattan insanlar bu kadar
kopuk olmamalıdır diye düşünüyoruz.
Ben önergemize olumlu oy kullanacağınızı umut ediyor, hepinize iyi
akşamlar diliyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sakık.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – 2’nci maddeyi okutuyorum:
Madde 2- 2644 sayılı Kanunun 36 ncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 36-
29/5/2009 tarihli ve 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 28 inci maddesi
kapsamındaki kişiler hariç olmak üzere yabancı uyruklu gerçek kişilerin,
yabancı ülkelerin kanunlarına göre kurulmuş tüzel kişilerin ve uluslararası
kuruluşların yüzde elli veya daha fazla oranda hissesine sahip oldukları veya
yönetim hakkını haiz kişilerin çoğunluğunu atayabilme veya görevden alabilme
yetkisine sahip oldukları Türkiye'de kurulu tüzel kişiliğe sahip şirketler, ana
sözleşmelerinde belirtilen faaliyet konularını yürütmek üzere taşınmaz mülkiyeti
veya sınırlı ayni hak edinebilir ve kullanabilirler.
Birinci fıkrada belirtilen şirketlerin Türkiye'de kurulu başka bir
şirkete doğrudan veya dolaylı olarak ortak olması durumunda, yabancı
yatırımcının ortak olunan şirketteki nihai ortaklık oranının yüzde elli veya
daha fazla olması halinde; yabancı yatırımcıların, taşınmaz maliki yerli
sermayeli şirketlerin hisselerinin yüzde elli veya daha fazlasını doğrudan veya
dolaylı olarak edinmesi ve taşınmaz maliki mevcut yabancı sermayeli şirketlerde
yabancı yatırımcıların ortaklık oranının hisse devri sonucunda yüzde elli veya
daha fazlasına ulaşması durumunda da aynı esaslar geçerlidir.
18/12/1981 tarihli ve 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve
Güvenlik Bölgeleri Kanunu hükümleri saklı kalmak kaydıyla bu şirketlerin,
askeri yasak bölgeler, askeri güvenlik bölgeleri ve aynı Kanunun 28 inci
maddesi çerçevesinde belirlenen bölgelerdeki taşınmaz mülkiyeti edinimleri
Genelkurmay Başkanlığının ya da yetkilendireceği komutanlıkların; özel güvenlik
bölgelerindeki taşınmaz mülkiyeti edinimleri ise taşınmazın bulunduğu yerdeki
valiliğin iznine tabidir. Bu fıkra kapsamında yapılacak değerlendirmelerde,
edinimin ülke güvenliğine uygunluğu esas alınır.
Bu madde kapsamı dışında kalan yabancı sermayeli şirketler, yerli
sermayeli şirketlerin tabi olduğu hükümler çerçevesinde taşınmaz mülkiyeti ve
sınırlı ayni hak edinebilir ve kullanabilirler.
Taşınmaz rehni tesisinde, taşınmaz rehninin paraya çevrilmesi kapsamındaki mülkiyet
edinimlerinde, şirket birleşmelerinden ve bölünmelerinden doğan taşınmaz
mülkiyeti ve sınırlı ayni hak naklinde, organize sanayi bölgeleri, endüstri
bölgeleri, teknoloji geliştirme bölgeleri ve serbest bölgeler gibi özel yatırım
bölgelerindeki taşınmaz mülkiyeti ve sınırlı ayni hak edinimlerinde ve ilgili
mevzuata göre belli sürede elden çıkarma zorunluluğunun devam etmesi kaydıyla
bankaların, 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu çerçevesinde
kredi olarak sayılan işlemler nedeniyle ya da alacaklarını tahsil amacıyla
edindikleri taşınmazlarda bu madde hükümleri uygulanmaz.
Bu madde kapsamında edinilen taşınmazların kullanımı, valiliklerce
tapu kayıtları çerçevesinde belli aralıklarla izlenir.
Bu madde hükümlerine aykırı şekilde edinildiği veya kullanıldığı
tespit edilen taşınmazlar ve sınırlı ayni haklar, Maliye Bakanlığınca verilecek
süre içinde maliki tarafından tasfiye edilmediği takdirde tasfiye edilerek
bedele çevrilir ve bedeli hak sahibine ödenir.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, ilgili kurum ve
kuruluşların görüşlerinin alınmasını müteakip Ekonomi Bakanlığı tarafından
çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.”
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına birinci konuşmacı,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Şandır.
Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar )
MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Önemli bir kanun görüşüyoruz, bize göre önemli çünkü ülke
topraklarının yabancılara satışıyla ilgili bir hukuk kuruyoruz. Burada çok
önemli sözler, hatta çok ağır da sözler söylendi. Ben Sayın Bakanı izledim,
kişiliğine saygı duyuyorum ama meseleye cevap vermekten çok Tapu Kadastro Genel
Müdürlüğünün çalışmalarını bize anlattı.
Hemen sözlerimin başında, Sayın Bakan, Tapu Kadastro Genel
Müdürlüğüyle ilgili geçen sene çıkarttığımız teşkilat yasasında Tapu Kadastro
Genel Müdürlüğü çalışanlarına döner sermayeden pay verilmedi. Bu kadar başarılı
çalıştığını ifade ettiğiniz bu çalışanlara hakkının verilmesini, bu kanun
sebebiyle, sizden talep ediyorum.
Değerli arkadaşlar, görüştüğümüz kanun, kendi ifadesiyle, ülke yüz
ölçümünün yüzde 10’unun yabancılara, yabancı uyruklulara satılmasıyla ilgili
bir kanun. Değiştirilen kanun, 2006 tarihinde değiştirilen kanun sizin
hazırladığınız kanundu; o kanunu değiştiriyorsunuz. Orada, yabancılara
satılacak alanlar imar görmüş alanlar yani tanımlanmış alanlardı ama şimdi
-öyle bir cüret mi diyelim, başka ne söyleyeceksek- çok doğrudan diyorsunuz ki:
“İlçe hudutlarının yüzde 10’unu yabancı uyruklulara satabilirsiniz.”
Taşınmazların -sordum cevabı gelmedi- “taşınmaz” derken yalnız gayrimenkul
binalar falan değil, tüm taşınmazların yani tarlasıyla, bağıyla, bahçesiyle,
madeniyle, yaylasıyla, kıyısıyla, ormanıyla yani devlete ve özel şahıslara ait
tüm toprakların parasını ödedikleri takdirde yabancılara satılabileceğine dair
bir kanun çıkartıyoruz değerli arkadaşlar.
Çok acı bir tesadüf Sayın Bakanım -hani siz çok seviyorsunuz,
“Resmin tümünü görün.” diye- şimdi, öyle şeyler birleşti, tesadüfler bir araya
geldi ki insan şu soruyu soruyor: 2/B yasası çıktı, buradan canhıraş
çığlıklarla bağırıyoruz -2/B yasasının sahibi Sayın Bakan da burada- diyoruz
ki: Bu 2/B yasasıyla siz hazine arazilerinin ve ormandan çıkarılıp hazineye
devredilmiş ama vatandaşımızın kullanımında olan arazilerin satımını amir hüküm
hâline getirdiniz ve vatandaşa bir süre vereceksiniz, diyeceksiniz ki: Şu kadar
sürede, gel, kullandığın hazine arazisini, kullandığın 2/B arazisini satın al.
Ee, alamayacak! Canhıraş
çığlıklarla bağırıyoruz, alamayacak. Alamayacak değerli arkadaşlar, ne İstanbul
Sultanbeyli’deki daire sahibi vatandaşımız o rayiç bedellerle alabilecek ne de
sahillerdeki veya ovalardaki hazine arazisini kullanan vatandaşlarımız bu
arazileri alabilecek.
Şimdi, getirdiğiniz bu tapu kanunuyla vatandaşın alamayacağı bu
hazine arazilerini, 2/B arazilerini, işte, yabancı sermaye, güvenilir ülke…
Arkadaşımız övünerek söyledi: “Türkiye çok güvenilir; dolayısıyla Körfez
sermayesi Türkiye’ye akmak istiyor, yabancı sermaye Türkiye’ye gelmek istiyor.”
Şimdi, Türkiye’ye gelecek yabancı sermayeye, siz, vatandaşın
alamadığı arazileri mi satmayı planlıyorsunuz, vatandaşın alamayacağı hazine
arazilerini mi satmak istiyorsunuz? Bunlar çok ağır sorular Sayın Bakanım,
tutanaklara geçsin diye söylüyorum, şov olsun diye değil veya televizyonda
vatandaşlar izlemiyor bizi. Ama gerçekten, bu kanunun kapsamı, devlete ve özel
mülkiyete ait arazilerin yabancı uyruklular tarafından, Bakanlar Kurulunun
kararıyla… Yetkisi var. Türkiye’yi özel inisiyatifler yönetmiyor Sayın Bakanım,
hukuk yönetiyor. Bakanlar Kurulunun hangi kritere bağlı… Ülke çıkarları… Hangi
ülke çıkarları veya belirlenmiş ülkeler… Dün Suriye’yle dosttunuz. Ben bildiğim
için söylüyorum. Suriye, Suriyeli yöneticiler ısrarla Türkiye’den işte villa
satın almaya çalışıyorlardı, e bugün Suriye ile düşmansınız. Yani inisiyatife
bırakılmış subjektif değerlendirmelerle siz ülke
topraklarının yabancılara satışını hukukileştiremezsiniz. Ülkeyi Hükûmete
duyulan öz güven değil, hukuk yönetmelidir. Çıkarttığınız hukukla getirdiğiniz
hususta, devlete ait arazilerin ve özel mülkiyete ait arazilerin parasını veren
yabancılara satılabileceğine amir hukuk getirmektesiniz. Efendim, keyfimiz
istedi, iptal ederiz, kamulaştırırız; öyle bir hak da yok. İşte Kıbrıs’ta
yaşadığımız hadiseyi, üstüne tazminatlar da ödeyerek nasıl vatandaşlardan veya
birilerinden savaş sonrası aldığımız arazileri hangi bedellerle geri iade
ettiğimizi hep beraber yaşıyoruz.
Değerli milletvekilleri, bakın, size bir hadise anlatmak istiyorum:
Siyasetçi veya devlet adamına bugün yaşananı anlayabilmek ve “Neler oluyor?”
sorusuna doğru cevap verebilmek için veya geleceği doğru öngörebilmek için
geçmişe bakmasını tavsiye ederim çünkü geçmiş yaşandı; sebepleriyle,
sonuçlarıyla derdest edildi; bizim ders almamız için raflarda bizi bekliyor.
Geçmişte biz bu hadiseyi yaşadık Sayın Bakan. Siz de çok iyi biliyorsunuz.
Geçmişte biz yabancılara arazi satılması hadisesini yaşadık; 1857, 1867 Arazi
Kanunnamesi. Biliyorsunuz, Islahat Fermanı Paris Barış Anlaşması öncesi 28
Şubat 1856’da imzalandığında orada amir bir hüküm vardı. Bir; Osmanlının
gayrimüslim tebaasının eşit vatandaş hukukuna kavuşturulması -o gün için
devletin kuruluş hukukunu değiştiriyordu bu- ve bu Islahat Fermanı’nın altına
imza koyan o günün Sadrazamı Ali Paşa öldüğünde Fatih Camisi’ndeki cenaze
töreninde vatandaşlar, cemaat helallik vermemişlerdi. İkinci getirilen husus,
yabancıların Türkiye’den arazi kullanmasını, satın almasını imkân hâline
getiriyordu. Sultan Abdülmecit, bunun çok yanlış olduğunu o günün uleması, o
günün devlet adamları kendisine ifade ettiklerinde ayak sürüdü; ayak sürüdü ama
Avrupalı, Islahat Fermanı ile Türkiye’ye tanıdığı bu topraklarının bütünlüğüne
müteselsil kefil olma taahhüdünden vazgeçti ve başladı Türkiye’ye saldırmaya.
Bunun üzerine, Abdülmecit Han padişahlıktan ayrıldıktan sonra, rahmetli
olduktan sonra yerine geçen Abdülaziz’e yeniden dayattılar. 1858 -yanlış
hatırlamıyorsam- kanunnamesiyle yabancıların mülk almasını, mülkiyet almasını
hukuk hâline getirdiler, 7 Safer 1858 Arazi Kanunnamesi. Buna göre yabancılar
Osmanlı mülkünden arazi alabileceklerdi. Aldılar arazileri.
Bakın, size bazı rakamları söyleyeyim Sayın Bakan: Bu kanunname
çıktığından hemen sonra… İsimleri de var burada, Orhan Kurmuş Hoca’nın kitabından
detayını okuyabilirsiniz, diyor ki: Mesela, A. D. Clarke
isimli bir yabancı Kuşadası’nda 72 bin dönüm; Meredith,
Aydın’da 12 bin dönüm; işte bir başkası, Tire’de 1.556 dönüm; Maltass, 122.592 dönüm. Yani bunları uzun uzun anlatıyor ve
toplam olarak 6 milyon dönüm (dekar) arazi yabancılara çok kısa sürede satıldı.
Biliyor musunuz değerli
İzmir milletvekilleri, İzmir’e “Gâvur İzmir” denmesinin sebebi mülkiyet
meselesidir. Mülkiyeti yabancıların eline geçtiği için İzmir’e “Gâvur İzmir”
deniliyor. Dolayısıyla, olmaz. Sayın Sırrı Sakık yok,
“korkma” diyor. Evet, korkmayalım ama biz tarihte bunu yaşadık.
Değerli AKP milletvekilleri, sizin daha iyi anlayacağınız bir
üslupla söyleyeyim: Müslüman aynı çukura iki defa düşerse sorumluluk kendine
aittir. Bizim atalarımız tarihte bu çukura düştü. Bedeli, devletimizi yıktılar.
Yani siyaset olsun diye, şov olsun diye, muhalefet siyaseti olsun diye
söylemiyorum. Tarihte biz bunu yaşadık, içinizde tarihçiler var, yazılı
kitaplar var. Bir ülkenin mülkiyetini yabancılara satmak egemenlik. Birazdan
onu da arz edeceğim. Egemenlik, mülkiyetin siyasi sonucu arkadaşlar. İsrail’in
kuruluşunu size tekrar hatırlatırım. Sultan Abdülhamit’in İsraillilere verdiği
cevabı size tekrar hatırlatırım. E şimdi, getirdiğiniz kanunla siz…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – …Türkiye'nin yüzde 10’unu satmayı kanun
hâline getiriyorsunuz. Bu doğru olmuyor, masum değil. Buna devam edeceğiz
arkadaşlar.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Gruplar adına ikinci konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Dilek Akagün Yılmaz, Uşak Milletvekili.
Buyurun Sayın Yılmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
228 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi hakkında konuşmak üzere söz
almış bulunuyorum.
Bütün konuşmacıların söylemiş olduğu gibi, bugün, tarihî öneme
sahip bir yasayı görüşüyoruz, gerçekten de çok önemli. Ben, birkaç tane
konuşmacının sözlerine buradan bir yanıt vermek istiyorum, kendi düşüncelerimi
aktarmak istiyorum.
Yılmaz Tunç “Bu toprakları sattığımız takdirde onlar sırtlayıp
götürmeyecekler, o topraklar yine bu ülke sınırları içerisinde kalacak.” dedi.
Ama diğer konuşmacıların da söylediği gibi, Yılmaz Bey, İsrail de sırtlayıp
götürmedi, orada yeni bir devlet kurdu. Bunu dikkate almanız gerekiyordu, sizin
gibi hukukçu bir arkadaşımızın bunu neden dikkate almadığını anlayamadım,
açıkça söyleyeyim.
Bunun yanında, şu söylendi: “Daha önceki yıllarda da satışlar
vardı, daha önceki yıllardaki satışlara neden ses çıkarmıyorsunuz?”
Arkadaşlar, cumhuriyet döneminde 2002 yılına kadar yapılan
satışları, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının bize dağıttığı bilgi notlarından
ben çıkardım: 795 hektar, 2002 yılına kadar. Ancak 2002 yılı sonrası yani AKP
dönemindeki toplam satış miktarı ise 3.394 hektar. Şimdi, ne öneriyorsunuz
arkadaşlar? 1 kişiye 60 hektara kadar satışı öneriyorsunuz. Şimdi, bu
cumhuriyet dönemindeki ve daha sonra sizin döneminizdeki on yıllık süreci de
bir tarafa bırakacak şekilde, 1 kişiye 60 hektarlık toprak satışını
savunuyorsunuz. Bunu hangi akla uydurarak savunuyorsunuz? Gerçekten, bunu ben
anlayabilmiş değilim.
Bunun yanında, Sayın Bakan diğer ülkelerden örnekler verdi. Bu
ülkelerdeki toprak satışlarının bir gelişmişlik örneği olduğunu, bu nedenle de
bizim de bu gelişmiş ülkelere ayak uydurabilmemiz için de bu toprak satışlarına
izin vermemiz gerektiğini söyledi. Şimdi, ben şöyle bir baktım yine Bakanlığın
bize dağıttığı bilgi notlarından. Avusturya’da mütekabiliyet şartı aranıyor, el
değiştirmek için kurumlarından izin isteniyor. Danimarka’da beş yıldan beri
yerleşik yabancı olunması gerekiyor, Adalet Bakanlığından izin alınması
gerekiyor ve sadece bir konut için izin alınabiliyor. İtalya’da yine
mütekabiliyet şartı var, sahillerde ve tarihsel kültürel değeri olan pek çok
yerde satış yasakları var. Yunanistan’da
zaten sınırlar sonsuz derecede, adalarda Adriyatik’ten Ege Denizi’ne kadar
bölümlerde yabancılara mülk satışları yasak, ayrıca bakanlıktan yine izin
alınması gerekiyor. Şimdi, bu örnekleri söylemeyerek, bütün ülkelerde sanki
sınırsız toprak satışları varmış gibi söylenmesini ve buradaki, Genel Kuruldaki
arkadaşlarımızın da yanıltılmasını doğru görmüyorum ben. Öncelikle bu konulara
değinmek istedim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yabancılara toprak
satışındaki sınırlamaları ve mütekabiliyet ilkesini kaldıran ve sadece Bakanlar
Kurulunun yetkisine bırakan bu tasarının Anayasa’ya aykırılığını komisyonlarda
defalarca dile getirdik. Anayasa Mahkemesinin bu konuda çok sayıda kararı
olduğunu, bu kararlara ve Anayasa’ya aykırı bu tasarıda ısrar edilmesinin
ülkemizin toprak bütünlüğünü tehlikeye atacağını ısrarla anlattık. Toprağını
kaybeden bir ulusun varlığını sürdüremeyeceğini, bu tasarının Türk ulusu olarak
bir var olma ya da yok olma kararı vereceğimiz bir tasarı olduğunu ısrarla
söyledik, ancak ne yazık ki, komisyonda bu ısrarlı söylemlerimiz hiç dikkate
alınmadı.
Sayın milletvekilleri, bu ülkede yoksulluk olabilir, insanlar
karnını zor doyuruyor olabilir; antidemokratik pek çok uygulama, faşizm
olabilir; milletvekillerimiz hukuka aykırı bir şekilde cezaevlerinde tutsak
olabilir, bunların hepsinin çözümü vardır. Millet olarak daha çok çalışır,
yanlış ekonomik kararları düzeltir ve yoksulluğu, açlığı yok edebiliriz. Bu
ülkenin demokrasiden yana olan insanları daha çok çalışır ve bu ülkede
demokrasiyi getirebiliriz. Milletvekillerimizin ve cezaevlerinde tutsak olan
insanlarımızın elbette çektiği acı bir gün sona erecektir, insanlarımız
özgürlüğüne kavuşacaktır. Bunların hepsi bu ülkede bir gün düzelebilecek,
düzelmesi gereken şeylerdir. Ancak sevgili arkadaşlar, vatan toprakları
elimizden çıktığında, ölçüsüz ve sınırsız olarak yabancılara satıldığında,
üzerinde yaşayacağımız vatan kalmadığında bundan geriye dönüş yoktur.
Yabancılara sınırsız satılan ülke topraklarının geriye alınması uluslararası
hukuk gereği mümkün değildir.
Bu ülke topraklarında pek çok komşu ülkenin ve emperyalizmin gözü
olduğunu, boğazlar ve güneydoğu gibi dünyada stratejik öneme sahip
topraklarımız olduğunu görmezden gelerek yabancılara toprak satışını bu denli
sınırsız kabul etmemiz, bu vatan topraklarını gözden çıkardığımız anlamına
gelecektir.
Sayın milletvekilleri, komisyonda bize Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı tarafından bilgi notunda yer alan bir sözü burada sizlerle paylaşmak
istiyorum. Bu sözde -biraz önce Bakan kendisi de yine tekrar etti aynı sözleri-
“Ülkemizde yabancılar tarafından edinilmiş taşınmaz sayısı 100 bin civarında
olup, bu sayının fazlalığı o ülkenin kendine olan öz güveninin bir yansıması
olacaktır.” deniyor. Bu nasıl bir sözdür arkadaşlar, ne anlama gelmektedir?
Yani ülkenin bütün toprakları satıldığında, biz, öz güveni çok yüksek ancak yok
olan bir ulus mu olacağız, bu mu denilmek isteniyor? Bu sözü ve ardındaki
anlayışı şiddetle kınıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; konuşmak üzere söz aldığım
tasarının 2’nci maddesiyle, Tapu Kanunu 36’ncı maddesi değiştirilmektedir. Bu
değişiklikle, yabancı gerçek ve tüzelkişilerin yüzde 50 ve daha fazla hisse
sahibi oldukları Türkiye’de kurulu şirketlerin mal edinimlerinde tek sınır, ana
sözleşmelerinde belirtilen faaliyet konuları olarak getirilmektedir. Bunun
dışında hiçbir miktar sınırlaması, Bakanlar Kurulu kararı, yatırımlarının kontrolü
ve yer olarak sınırlama yoktur. Nedir arkadaşlar bu ana sözleşmedeki konu
sınırlaması? Bunu sınırlama olarak kabul etmek mümkün müdür?
Ayrıca yine taşınmaz rehni tesisinde, rehnin paraya çevrilmesi sonucu elde edilecek taşınmaz
mallarda organize sanayi bölgeleri, endüstri bölgeleri, teknoloji geliştirme
bölgeleri ve serbest bölgelerdeki mal edinimlerinde gerçek ya da tüzel kişilere
hiçbir sınırlama getirilmemektedir.
Bankaların ipotekli malları alacağa mahsuben almalarındaki
sınırlama ise Bankacılık Kanunu’nun atıf yaptığı bir yönetmelik ile
geçiştirilmiş, bu maddeye üç yıl içinde bankaların bu taşınmazları elden
çıkarmalarına ilişkin bir ek madde konulması yönündeki önergemiz de
reddedilmiştir.
Yani, yatırımcılara olanak sağlanması gerekçesi ile yabancı
şirketlerin, mal alımlarındaki sınırlamalar neredeyse tümüyle kaldırılmış,
taşınmaz rehinlerinde ise hiçbir sınırlama getirilmemiştir.
Yani “Sınırlama getiriyoruz, Bakanlar Kurulu kararıyla bunları
kontrol edeceğiz.” gibi sözler lafügüzaftır. Bu maddede bu sınırlamaların tümü
kaldırılmıştır arkadaşlar.
Şu anda yürürlükte olan Tapu Kanunu’nun 36’ncı maddesinde yabancı
ortaklı şirketlerin tasfiyesinde, sahibi oldukları taşınmazlarla ilgili olarak
35’inci madde hükümlerinin uygulanacağı belirtilmesine rağmen getirilen
değişiklikle bu sınırlama da rafa kaldırılmaktadır.
Yani, yabancı ortaklı şirketler tasfiye edildiğinde Türkiye'deki
taşınmazların edinilmesindeki 30 hektar sınırlaması, Bakanlar Kurulunca
belirlenen ülke sınırlaması, yüzde 10 yüzölçümü sınırlaması ve yatırım yapma
gibi sınırlamalar aranmayacak, bu taşınmazlar doğrudan o ülke vatandaşlarının
mal varlığı hâline gelecektir.
Yani arkadaşlar, asıl işin püf noktası 36’ncı maddede. Tüm
sınırlamalar bu maddede kaldırılmıştır. Yani hepinizin dikkatini çekiyorum:
“Yabancılara, yatırım yapmak sözü itibarıyla ve bu konuda yabancılara
topraklarımızı açacağız, yatırımlarını alacağız.” derken hiçbir sınırlamaya yer
verilmemiştir. Bu sınırsız toprak satışlarına burada eğer sizler de onay
verirseniz, çok tarihî ama gerçekten de çok ciddi hataları olan bir kararı
almış olacaksınız.
AKP Grubundaki milletvekili arkadaşlarıma soruyorum: İstediğiniz
bu mudur arkadaşlar? Bu ülke topraklarının sınırsız bir şekilde yabancılara
peşkeş çekilmesi midir?
Bugün burada hepimizi tarihî bir sorumluluk bekliyor. Bu ülke
toprakları büyük mücadeleler sonucunda ve Kurtuluş Savaşı şehitlerimizin
kanıyla, canıyla emperyalist işgalden kurtarılmıştır. O gün zor yoluyla bu
toprakları zapt etmeyi başaramayan emperyalistlere şimdi yapacağımız bu yasayla
altın tepsi içinde bu toprakları satacak mıyız ya da ülke topraklarına sahip
çıkıp, bu ülke topraklarını parçalatmadan, alnımızın akıyla, vicdan
rahatlığıyla çocuklarımıza teslim edebilecek miyiz?
İşte böylesi tarihî bir karar verdiğimizin bilinciyle oylarını
kullanmayı ve bu tasarıya tümüyle ret vermelerini tüm milletvekillerinden talep
ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
Şimdi, madde üzerinde şahısları adına Ali İhsan Yavuz, Sakarya
Milletvekili.
Sayın Yavuz, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ İHSAN YAVUZ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
228 sıra sayılı Tapu ve Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı’nın 2’nci maddesi hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Söz konusu yasa tasarısıyla 2644 sayılı Kanun’un 36’ncı maddesi
değiştirilmiştir. Bu tasarının yasalaşması hâlinde, yabancı ülkelerin
kanunlarına göre kurulmuş tüzel kişilerin ve uluslararası kuruluşların yüzde 50
veya daha fazla oranda hisselerine sahip oldukları veya yönetim hakkını haiz
kişilerin çoğunluğunu atayabilme veya görevden alabilme yetkisine sahip
oldukları Türkiye'de kurulu tüzel kişiliğe sahip şirketler, ana sözleşmelerinde
belirtilen faaliyet konularını yürütmek üzere taşınmaz mülkiyeti veya sınırlı
ayni hak edinebilecekler ve kullanabilecektir.
Söz konusu bu şirketlerin Türkiye’de kurulu başka bir şirkete
ortak olması durumunda yabancı yatırımcının ortak olunan şirketteki nihai
ortaklık oranının yüzde 50 veya daha fazla olması hâlinde de aynı esaslar
geçerlidir ancak bu tüzel kişilerin taşınmaz mülkiyeti veya sınırlı ayni hak
edinebilmelerine elbette belli sınırlamalar da getirilmiştir. Örneğin birinci
fıkrada bu şirketlerin sadece ana sözleşmelerinde belirtilen faaliyet
konularını yürütmek üzere bu hakkı kullanabilecekleri ifade edilmiştir. Ayrıca
üçüncü fıkrada 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanun hükümleri saklı kalmak kaydıyla bu
şirketlerin askerî yasak bölgeler, askerî güvenlik bölgeleri ve aynı kanunun
28’inci maddesi çerçevesinde “Belirlenen bölgelerdeki taşınmaz mülkiyet
edinimleri Genelkurmay Başkanlığının ya da yetkilendireceği komutanlıkların,
özel güvenlik bölgelerindeki taşınmaz mülkiyet edinimleri ise taşınmazın
bulunduğu yerdeki valiliğin iznine tabidir. Bu fıkra kapsamında yapılacak
değerlendirmelerde edinimin ülke güvenliğine uygunluğu esas alınır.”
denilmiştir.
Yine altıncı fıkrada belirtildiği üzere bu madde kapsamında
edinilen taşınmazların kullanımı, valiliklerce tapu kayıtları çerçevesinde
belli aralıklarla izlenecektir.
Yedinci fıkrada ise bu madde hükümlerine aykırı şekilde edinildiği
veya kullanıldığı tespit edilen taşınmazlar ve sınırlı ayni hakların, Maliye
Bakanlığınca verilecek süre içinde maliki tarafından tasfiye edilmediği
takdirde tasfiye edilerek bedele çevrileceği ve bu bedelin de hak sahibine
ödeneceği hükmüne yer verilmiştir.
Bu kanunun yasalaşması durumunda 5901 sayılı Kanun’un 28’inci
maddesi kapsamında doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle
Türk vatandaşlığını kaybedenler ve bu kişilerin kendileriyle birlikte işlem
gören çocukları, taşınmaz edinimi açısından Türk vatandaşlarına sağlanan
haklardan aynen yararlanabilecekler ve bu kişiler bu çerçevede yabancı uyruklu
gerçek kişi olarak değerlendirilmeyecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, içine kapanan,
kendisine güven duymayan ve gelişmelere ayak uyduramayan bir noktadan son on
yıldır hızlı bir şekilde uzaklaşmaya başlamış, küreselleşen dünyada en aktif ve
en etkin bir şekilde rol üstlenir duruma gelmiş, bizi biz yapan değerlerden
kopmadan çağın gereklerine uygun, aktif ve dinamik bir anlayış içinde geleceğe
yürümektedir.
GÜRKUT ACAR (Antalya) – Vatanı satarak…
ALİ İHSAN YAVUZ (Devamla) - Ülkemiz yıllarca içine hapsedildiği
korku, kaygı ve güvensizlik cenderesinden kurtulmak, kabuğunu kırmak, ön
yargılardan sıyrılmak, geniş bir perspektif ve güçlü bir vizyon ile yoluna
devam etmek durumundadır. Türkiye son on yıldır bu anlayış içinde her alanda
hızlı bir yükseliş trendini yakalamış, bu ve benzeri yasal düzenlemeleri de bu
anlayış içinde peş peşe çıkartmaya başlamıştır.
GÜRKUT ACAR (Antalya) – Uluslararası kredi notumuz düştü
sayenizde.
ALİ İHSAN YAVUZ (Devamla) - Görüşmekte olduğumuz Tapu ve Kadastro
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’nın yasalaşmasını ve
ülkemiz için hayırlı olmasını temenni
ediyor, bir kez daha yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Aradan zaman geçtikten sonra lanetle
anılırsanız hiç şaşmayın.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yavuz.
Şahısları adına ikinci konuşmacı Sayın Ali Uzunırmak,
Aydın Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Uzunırmak.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, sarhoşluğun adı hiçbir zaman cesaret
olamaz. Ülkede gelişen hadiseleri eğer mantık olarak derinlemesine incelemediğinizde,
doğru, bir sarhoşluğunuz var ama bu sarhoşluk…
TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Akıl tutulması…
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) - Akıl tutulması, doğru söylüyorsunuz.
Önce sayın milletvekillerinden şunu rica ediyorum: Acaba
Türkiye’deki yabancı sermayenin işlevleri, yabancı sermayenin kazanımları ve
niteliği hakkında bir analiz yaptınız mı? Elbette ki sermaye kalkınma için çok
önemli, yabancı sermayenin gelmesi bir ülke için de önemli ama bu sermayenin
geliş şartları ve bu sermayenin işlevleri hakkında ve hele hele ülkemiz
açısından birtakım analizleri yaptığınızda bugünkü büyümenin, ekonomik
rakamların, gelişmenin maalesef Türk vatandaşının ve Türkiye'nin aleyhine
olduğunu göreceksiniz.
Değerli milletvekilleri, hele hele bugün, birtakım mantık, işte
güçlü olma, kendine güven gibi izah edilmeye çalışılan hadiseler Hükûmetin
gerekçeleri değil değerli arkadaşlar. Hükûmetin gerekçesi, cari açığı finanse
etmek, kapatmak ve kamu finansmanının yaklaşmakta olan krizini önleyebilme
telaşıdır. Bu telaştan bugün bunları satıyoruz, kendimize güvenden falan değil. Siz, zengin, kendine güvenen, gelişmiş
bir iş adamının gayrimenkul sattığını gördünüz mü? Güveninden dolayı,
gelişmişliğinden dolayı sattığını gördünüz mü? Sıkıştığı zaman elinden malı
çıkarır veya sıkışmaya yakın çıkarır.
Değerli milletvekilleri, bu mantık içerisinde sizlerle bir şeyi
çok açık ve net paylaşmak istiyorum: Sayın Başbakan Çin gezisinde bir şeyler
söyledi, Çinlilere dedi ki: “Niye Türkiye’den Çin’e ithalat yapıyorsunuz?
Gelin, Türkiye’de doğrudan yatırım yapın.” Yani buradaki Türk yerleşik
vatandaşının mermer ihracatının köküne kibrit suyu salmak istedi. Buradaki
yerleşik Türk vatandaşının alın teriyle ürettiği, sermayesi, emeği, enerjisi,
ham maddesi, her şeyi Türk vatandaşının olan ihraç ürünlerini doğrudan yatırım
yaparak “Gel.” dedi Çinliye “Sen bunları al götür Çin’e” dedi. Bu bir
gaflettir. Sen hem bir yandan cari açık hem bir yandan Türkiye’deki işsizlik ve
birtakım problemlerle boğuşma iddiasında olacaksın hem de doğrudan buraya
yabancı yatırımı çekmek için Türk'ün elinden alıp işi bir yabancıya vermeye
katlanabileceksin. Ne adına? Cari açığı kapatma adına.
Değerli milletvekilleri, büyüme Türkiye’de neyle finanse
edilmektedir? Tüketim ve ithalata dayalı, tüketim ve ithalattan alınan yüksek
vergilerle Türkiye’de kamu finansmanı da finanse edilmektedir. İşte, bugün o vergiler alınamadığı zaman Türkiye’de
kamu finansmanı krize girecektir ve o kamu finansmanının krizini finanse
edebilmek, zaman kazanabilmek için AKP maalesef, başka gerekçeler göstererek
bugün Türkiye’de bu satışları yapmaktadır. Satışlar olabilir mi? Elbette ki,
dünyada bu satışlar nasıl olmuşsa Türkiye’de de olabilir ama bunlar neden
kaynaklanmaktadır? Bunlar şundan kaynaklanmaktadır değerli arkadaşlar: Avrupa
Birliğine girmek isteniliyor. Avrupa Birliğine girildiğinde elbette ki eğer bir
Avrupa Birliği vatandaşının Avrupa Birliğine girmiş bir Türkiye’de mülkiyet
hakkı olmuyorsa seni almazlar. Başka gerekçeler söyleyin bizlere, o zaman biz
diyelim ki: “Ha, bu, akla mantığa yatkın.” Ama “Bizim kendimize öz güvenimiz
geldi, yok, başka bir şey oldu, şu oldu, bu oldu…” Onlar fasaryadır değerli
arkadaşlar.
Ama bir şeyi sizlerle paylaşmak istiyorum: Avrupa’da oturan
akrabalarınız, dostlarınız, eşiniz, arkadaşınız varsa sorun. Oralardaki bizim
vatandaşlarımızın, bizim, Türkiye’de anladığımız manada mülkiyet hakkı yok
değerli arkadaşlar, onlar intifalarla, kullanım haklarıyla mülkiyet edinmiş
durumdadırlar ve birçoğu böyledir. Bunları incelediğiniz zaman Sayın Bakan eğer
Türkiye’de hakikaten bu gibi meseleleri halletmek istiyorsanız, oralardaki
model araştırmalarını esas alacaksanız bugün, bu aceleyle geçirmeyin bu
kanunları. Bu aceleyle geçirdiğiniz kanunlar sizin öz güveninizden falan
kaynaklanmıyor, gerçekleri söyleyin, lütfen gerçekleri söyleyin. Yarın bölünmüş
olduğunda dahi Türkiye, dışarıda kalmış, yabancı sayılmış birtakım insanların
mülkiyet haklarının korunması için bu kanunların çıktığını da acaba bir şüphe
mi diye sizlerle paylaşmak istiyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Uzunırmak.
Şimdi, madde üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapacağız. Sisteme girmiş olan arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Varlı, buyurun.
MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan az önce -Sayın Eroğlu da burada- 2/B’yle alakalı hem
Genel Kurulu hem milletimizi yanıltacak şeyler söyledi; sanki milletimiz,
çiftçimiz çok zenginmiş de çok iyi üretiyormuş, kazanıyormuş gibi. İşte,
efendim, yüzde 50 peşin verdiği zaman şu kadar daha indirim yapacağız. Ya,
yüzde 50’yi bırak, sizin koyduğunuz peşinatı verecek çiftçi kaç tane çıkar bu
ülkede? Siz, düpedüz, 2/B’yi çıkarttınız, bu toprakları, arazileri nasılsa bu
çiftçi, köylü alamaz, ardından da bu yasayı çıkartıyorsunuz… Bunu söylerken de
bir muhalefet milletvekili zihniyetiyle söylemiyorum, lütfen yanlış anlamayın,
bir çiftçi olarak, yüreği yanan bir çiftçi olarak söylüyorum. Bu toprakları ne
yazık ki çiftçi alamayacak, yabancılar gelip bu toprakları alacak, o zaman da
bu ülkede kan dökülür Sayın Bakan, bunun vebali de sizin üzerinize olur, ömür
boyu, hatta öbür dünyada da bunun hesabını veremezsiniz. Lütfen bundan
vazgeçin.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Varlı.
Sayın Köktürk…
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Bakan, AKP İktidarı
döneminde, ülke bağımsızlığımızın güvencesi olan temel sanayi kuruluşlarımız,
bankalarımız, madenlerimiz, limanlarımız, pek çok ulusal varlığımız haraç mezat
özelleştirilmiş, yabancılaştırılmıştır. 35 milyar dolarlık özelleştirme
yapılması tarafınızca övünç konusu yapılmıştır, ancak buna rağmen Adalet ve
Kalkınma Partisi İktidarı döneminde iç borcumuz, dış borcumuz, cari açığımız
cumhuriyet tarihinin rekorlarını kırmaktadır. Getirdiğiniz bu yasa, artık
satacak bir şeyimiz kalmadığı için sıranın ülke topraklarına geldiğini mi
göstermektedir?
Yine, diğer sorum şudur: Getirdiğiniz bu tasarının temel amacı,
ekonomi çevrelerince dillendirildiği gibi, ekonomik başarılarınızla
kapatamadığınız cari açığı, devlet egemenliğinin asli maddi unsuru olan ülke
topraklarımızın satılarak kapatılması mı amaçlanmaktadır?
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Köktürk.
Sayın Yüksel.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) – Sayın Başkan, bugün 9 ilde 900
öğrencimiz, çocuğumuz Bakanlığın dağıttığı sütten zehirlenerek hastanelik
olmuştur; önce ailelerine geçmiş olsun der, çocuklarımıza acil şifa dilerim.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, yedi yıldır milyonlarca bardak
pastörize sütü öğrencilere dağıtmıştır ve hiçbir sorun yaşanmamıştır.
İzmir Büyükşehir Belediyesi besin değeri yüksek pastörize süt
dağıtıyor, siz, Bakanlık besin değeri düşük UHT süt dağıtıyorsunuz. İzmir 200
cc sütü üreticiden ihalesiz 37 kuruşa satın alırken, siz sanayiciden ihale
yoluyla 53 kuruşa satın aldınız. İzmir’de süt projesinden kamu zararı
oluşturduğu için soruşturma geçiren İzmir Büyükşehir Belediyesi, 37 kuruşa
alırken siz 53 kuruşa alıyorsunuz. Acaba kim kamu zararı oluşturmaktadır?
İzmir’de üretici kooperatiflerinden aldığı için belediye, süt
piyasasını da dengelemektedir. Tire Süt Kooperatifi bugün hâlen 79 kuruş…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın
Yüksel.
Sayın Kurt…
KAZIM KURT (Eskişehir) – Sayın Başkanım, Sayın Bakan; öğretmenler
de ölüyor, doktorlar öldürülüyor,
okullarda verilen sütlerden de çocuklarımız zehirleniyor ve siz vatan
topraklarını yabancılara satmanın planını, programını yapıyorsunuz.
Bu 2’nci maddeyle değiştirilen 36’ncı maddeye göre uluslararası
şirketlerin alabileceği sınır miktar nedir? Bunu öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kurt.
Sayın Acar…
GÜRKUT ACAR (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Suriye sınırında bulunan ve bir İsrail firmasına
mayınlardan temizleme karşılığı kırk dokuz yıllığına verdiğiniz topraklarımızın
satışı, yargı kararıyla, CHP tarafından önlendi. Şimdi, mütekabiliyet
tanımaksızın, ülkenin yüzölçümünün yüzde 10’unu satıyorsunuz. Buna “vatanı
satmak” denmez de ne denir? 1934’ten bu satışları başlatıyorsunuz. 1934’te ne
kadar toprak satılmış, sizin iktidarda bulunduğunuz on yıl içinde ne kadar
toprak satılmış? Açık ve kesin olan bir şey var ki, 2/B arazilerini yabancılara
satma projesini uygulamaktasınız. Bunun ileride hesabının çok ağır olacağını
düşünebiliyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Tanal…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Başkan.
İnternet’lere düşen haberlere göre,
çocuklarımıza dağıtılan sütlerin 2005 tarihli olduğu söyleniyor. Eğer bu haber
doğru ise acaba deposunda geçmiş tarihli süt bulunan firmayı kurtarmak için mi
bu ihale yapılıp bu eski tarihli süt, çocuklarımıza dağıtılmıştır? Eğer bu, bu
şekildeyse onurlu, namuslu bir bakanın istifa etmesi gerekir. İstifayı düşünür
mü?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, buyurun.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Varlı’nın 2/B ile ilgili hem rayiç bedellerin hem de
rayiç bedelin yüzde 70’inin ve peşinatın çok yüksek olduğu, bunu fakir
fukaranın alamayacağı ve bunların daha sonra yabancılara satılacağı noktasında
sorusu var.
Efendim, biz yasayı oluştururken rayiç bedellere baktık. Peşin
ödendiği zaman artı yüzde 20 daha bir indirim var yüzde 70’ten sonra;
zannediyorum yüzde 56’sına geliyor rayiç bedelin. Fakat –Bakan arkadaşım da
burada- tabii, biz bunu vatandaşın durumunu, arazinin durumunu, şehirlerin
durumunu, köylerin durumunu inceleyerek yaptık ve vatandaşımızın menfaati
doğrultusunda üç sene ve dört sene vadeyle de yaptık. Buna vatandaşımızın çok
talep göstereceği ve kullanıcılar tarafından bu arazilerin alınacağı, çok rahat
alınacağı noktasında tespitlerimiz var. Yüzde 1 noktasında belki bir ihtilaf
olabilir, yüzde 1 ve 2’ye çıkacağını da zannetmiyorum. Bizim de çalışmalarımız,
tespitlerimiz bu noktadadır.
Saygıyla arz ederim.
Sayın Köktürk “Temel sanayi kuruluşlarını özelleştirdiniz.
Özelleştirdiğiniz hâlde yine ekonomide sıkıntı var. Bu tasarının esas gayesi,
cari açığı kapatmaktır.” dedi.
Şimdi, çok değerli milletvekilleri, Türkiye’de ve dünyada,
ekonomisi belli düzeye gelmiş ülkelerin tamamında yabancı sermaye bir şekilde
gelip taşınmaz mal alabilmektedir. Bu -siz de burada gösterdiğiniz kitaptan,
yine arkadaşlarım da bana gösterdi- bizim de yaptığımız incelemelerde çok net
bir şekilde bellidir. Hem Avrupa Birliği müktesebatı çerçevesinde hem de
sermayenin serbest dolaşımının kriterleri noktasında ve bizim ülkemizde şu anda
geçerli olan Petrol Kanunu, Turizmi Teşvik Kanunu, Endüstri Bölgeleri Kanunu
gibi özel kanunlar sebebiyle yine mülk edinilebilmektedir. Bunların -Anayasa’ya da bazıları için
gidilmemiştir- Anayasa Mahkemesine gidilenleri için de Anayasa Mahkemesi
bunları iptal etmemiştir; çünkü dünyanın konjonktürü böyle ve şu anda 36’ncı
maddeyle de biz yeni bir şey getirmiyoruz, 36’ncı maddeyi daha anlaşılır hâle
getiriyoruz yani dilini sadeleştiriyoruz. Zaten Türkiye’de kurulan yabancı
şirketlerin gayrimenkul alımı var ama biz burada yine şirketin kuruluş kanununa
göre işlevini yerine getirmezse bu gayrimenkule el koyma şartını da
getiriyoruz. Burada aslında milletvekili arkadaşlarımızın dediği diğer ülkeler…
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Hollanda’da toprağımız var mı?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) -
“İtalya’da, İspanya’da, Avusturya’da kısıtlamalar var.” diyor, bizde de aynı
kısıtlamalar var arkadaşlar. Aynı kısıtlamaları getiriyoruz, diyoruz ki:
“Stratejik bölgeler, askerî yasak bölgeler ve ülke güvenliğinin gerektirdiği
hâllerde kısıtlama imkânlarını koymak şartıyla…” Bunlar yasada çok açık bir
şekilde tadat edilmiş, bunlar var, bunları da…
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Kim kısıtlayacak Sayın Bakan?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) - Biz de
sizinle aynı duyarlılık içerisindeyiz. Aslında burada her gruptan
arkadaşlarımızın söylediği, dil bakımından farklıyız. Diyorsunuz ki: “Yabancı
sermaye gelsin.” Hepiniz aynı şeyi söylüyorsunuz, “Yabancı sermayeye karşı
değiliz, gelsin.”
ALİM IŞIK (Kütahya) – Yatırım yapsın Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) - Bakınız
çok güzel…
ALİM IŞIK (Kütahya) – Mal mülk alarak değil, gelsin yatırım
yapsın.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) - Değerli
arkadaşlar, arkadaşlar arz edeyim size. Arz edeyim, bakınız…
ALİM IŞIK (Kütahya) – Bankayı alsın, araziyi alsın, böyle bir şey
mi olur?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) - Müsaade
ederseniz arz edeyim. Bir arz edeyim, müsaade edin Sayın Alim Bey.
Şimdi, efendim, bakınız hem gerçek kişilerin alımlarında hem
şirketlerin alımlarında yatırım yapma şartı çok açıkça var, bunu bu yasaya
koyuyoruz çok güzel bir şekilde, diyoruz ki: “İki sene içerisinde yatırım
yapacağı projeyi getirmez ve işe başlamazsa direkt alacağımızı kanuna
koyuyoruz.” Takrirde bu var, takrirde tapu alırken….
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – 36’ncı maddede yok Sayın Bakan öyle
bir sınırlama.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) - Efendim,
tapu alırken takrirde, bunu kendisine söyleyeceğiz takrir sırasında. “Siz bu
gayrimenkulü alıyorsunuz, iki yıl içerisinde bu arazide, bu arsada yatırım
yapmazsanız bunu senin elinden alacağız.” Şirketlerde de var, orada okursanız
var. Takrirde bunu söyleyeceğiz. Şirketlerde de aynı şekilde var, burada bizim…
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Projeyi sunacak Sayın Bakan
yatırımı yapmayacak, yatırımı yapmayacak.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) - Peki,
yatırımı yabancı vatandaş nasıl gelip yapacak? Biz eğer bunu yapmazsak bu
sadece… Mülkiyet hakkı başka şeydir, istiklal başka şeydir, hürriyet başka
şeydir. Biz vize koyabiliriz, biz her ülkeye vize koyarız.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Vize koyabilirsiniz de başka adam
gelir.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) - Vize
koyabiliriz, biz her ülkenin vatandaşının burada aldığı gayrimenkulü de
arkadaşlar gerektiği zaman baraj yapacağımız zaman, okul yapacağımız zaman…
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – 36’ncı maddede yok Sayın Bakan böyle
bir sınırlama.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Neye vize koyuyorsunuz?
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – 2’nci maddede hiçbir sınırlama yok
Sayın Bakan.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Amerika Birleşik Devletleri’ne vize
koyacaksınız öyle mi?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – O
bakımdan rahat olun, siz bizi destekleyin, merak etmeyin.
BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ederim.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Yarın öbür gün siz o koltukta
olmazsanız kime güveneceğiz?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Yarın başkalarına lanet okudukları
gibi size de okurlarsa, tarih öyle yazarsa ne yapacaksınız?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi madde üzerinde dört önerge
vardır. Bunları geliş sırasına göre okutacağım, aykırılık sırasına göre de
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 228 sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 2.
maddesi ile değiştirilen 2644 sayılı Kanunun 36. maddesinin dördüncü fıkrasında
yer alan “Bu madde” ibaresinin “Yukarıdaki fıkralar” şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Aydın Mehmet Doğan
Kubat Metin Külünk |
Adıyaman İstanbul İstanbul |
Tülay
Kaynarca Ayşenur
İslam |
İstanbul Sakarya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 228 sıra sayılı yasa tasarı ve teklifinin 2 nci maddesinde madde 36 nın 1 nci fıkrasında “şirketler” ibaresinden sonra “karşılıklılık
ilkesi” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan Pervin
Buldan İbrahim
Binici |
Şırnak Iğdır Şanlıurfa |
Sırrı
Sakık Ertuğrul
Kürkcü Demir
Çelik |
Muş Mersin Muş |
BAŞKAN – Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Bu
önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde
kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 228 sayılı tasarının 2. maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Nevzat
Korkmaz Oktay
Vural Alim
Işık |
Isparta İzmir Kütahya |
Enver
Erdem Mehmet
Şandır Ali Halaman |
Elâzığ Mersin Adana |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 228
sıra sayılı Tapu Kanunu ve Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun tasarısının 2. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
talep ederiz.
Turgut
Dibek Bülent
Tezcan Ömer Süha
Aldan |
Kırklareli Aydın Muğla |
Ali İhsan
Köktürk Dilek Akagün Yılmaz Ali
Rıza Öztürk |
Zonguldak Uşak Mersin |
Namık
Havutça Ali Serindağ Vahap
Seçer |
Balıkesir Gaziantep Mersin |
Mahmut
Tanal Ümit Özgümüş |
İstanbul Adana |
BAŞKAN – Sayın Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Sayın Şandır, buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Değerli arkadaşlar, korkuları kaşıyarak
siyaset yapmak doğru değil ancak yaşanmışları da yok saymak yani cüret ötesi
bir davranış. Biz bunu yaşadık geçmişte. Tekrar arz ediyorum: Islahat
Fermanı’nı imzalayan Osmanlının son dönem en başarılı sadrazamı Âli Paşa’nın,
Arazi Kanunnamesi’ni yani yabancı uyrukluların toprak
satın almasını imzaladığı için ve eşit vatandaşlık hukukuna “evet” dediği için
cenazesine helallik verilmedi. Bu yetmedi yabancılara, Arazi Mülkiyeti
Kanunu’nu 1867’de Sultan Abdülaziz çıkardı, kapıcısı tarafından kör bıçakla
boğazlandı. Bunları tarihimizde yaşadık. Bunlar da yetmedi, yirmi yıl sonra,
1877’de Düyunu Umumiye ile Osmanlının tüm maliyesine el koydular, bunu
biliyorsunuz. Bu Arazi Satışı Kanunnamesi çok tehlikeli, geleceği açısından…
Yani Sayın Bakan “Biz buradayız, Hükûmete güvenmiyor musunuz?”
Eyvallah ama bugün bu. Bundan yüz elli yıl önce, 1867’de yaşanan hadiseleri
bugün hayırla yâd etmiyoruz Sayın Bakan, bugün hayırla yâd etmiyoruz. İşte
İsrail!
Yani özel mülkiyetin ortadan kaldırılması bir insan hakları
meselesi. İşte, size arz ettim, çok kısa sürede, 1867’den sonra beş-altı yıl
içerisinde yalnız İzmir’in çevresinde 6 milyon dekar arazi yabancıların eline
geçmiş, İzmir’in yarısı yabancıların eline geçmiş, “Gâvur İzmir” denilmiş.
Şimdi, yarın yabancılar, yabancı ülkeler kendi vatandaşlarının
mülkiyetini ve hukukunu korumak için Türkiye’ye bir müdahaleyi öngörürlerse…
Bugün iyi günümüz, kötü günümüzün de geleceğini varsaymak mecburiyetindesiniz.
Siyaset adamı geleceği öngörmek mecburiyetinde. Eğer geleceği doğru
öngöremezseniz o gelecek sizi kuşatır, parmağınızı bile kımıldatamazsınız,
gelecek nesiller sizi hayırla yâd etmez. Sayın Bakan, endişemiz ve korkumuz bu,
yoksa bir niyet okuması, efendim, bir duygu sorgulaması yapmıyoruz ama tarih
yaşanmış, ders alınması için bizi bekliyor, tarihte biz bunu yaşadık değerli
arkadaşlar. Eksik olan ne? Daha önce de arazi satıldı. Mevcut mevzuata göre de
bunu engellemek mümkün değil. Eksik olan, mütekabiliyet esasını kaldırmış
olmanızdır. Mütekabiliyet esasını kaldırdınız mı bu işin çivisini
çıkartırsınız, geçmişte yaşadığımız hadiseyi bize yaşatırsınız.
Sayın Bakanım, getirdiğiniz hadisede üretim alanlarının da satışına
müsaade ediyorsunuz. Eskiden Köy Kanunu vardı, tarla satılamazdı. Arazi
satılırdı, ev satılırdı, mülk satılırdı ama ekilen, sürülen toprağı
satamazsınız. Şimdi onu da getiriyorsunuz, hem de 60 hektar yani 600 dönüm, her
kişi. 600 dönüm bizim memleketimizde ağanın kullanabildiği arazi miktarıdır,
600 dönüm az bir hadise değil.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Uluslararası ağalar gelecek.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Dolayısıyla siz üretim araçlarını da
satıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, dikkatinizi bir şeye çekmek istiyorum: Bakın,
bugün ülkemizde yaklaşık 23-24 milyon çalışan var, bunun büyük kısmı hizmet
sektöründe. Üretim sektöründe çalışanların 5 milyona yakını asgari ücretle
çalışıyor; taşeron işçileri, özel şirket işçileri. Yani Türk insanının emeğini de
satıyorsunuz. Şimdi, üretim aracını yani tarlasını da sattığınız takdirde bu
topraklarda maraba durumuna düşeriz. Evet, toprağı alıp gitmezler Sayın Tunç,
toprağı götürecek hâlleri yok ama senin köylün o kendi atasından kalan
toprağında yabancının marabası olarak çalışır. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Olmaz, olmaz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Yani “Olmaz.” demenin bir anlamı yok,
yaşadık bunu, geçmişte yaşandı bu değerli arkadaşlar.
Mütekabiliyet esası kalmak kaydıyla egemenlik hakkına bir saldırı
olmaz ama mütekabiliyet esası, uluslararası hukuk veya işte, güçlü devletin
hukuku odur. Yabancı sana ne uyguluyorsa sen de yabancıya uygularsın, güçlülük
budur ama bunu yapmaz da “Açığımı kapatacağım. Ben güçlü devletim, öz güvenim var,
haydi buyurun.” derseniz yağmaya uğrarsınız. Bizden uyarması. Tutanaklara
girsin diye söylüyorum.
Hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde Sayın Tanal.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri;
kürsüye çıkan arkadaşlarımız “Efendim, halkımız bizim talep ve isteklerimiz
doğrultusunda yüzde 49 oy verdi.” dediler ama keşke seçim beyannamenizde “Biz 30 dekara kadar, Bakanlar Kurulu
kararıyla 60 dekara kadar taşınmazları satacağız…” Halk o zaman size oy verir
miydi vermez miydi?
ALİM IŞIK (Kütahya) – Hektar, hektar; 600 hektara kadar.
MAHMUT TANAL (Devamla) – Hektar.
Yani aşağı yukarı bu da 600 dönüme tekabül ediyor. O zaman
gerçekten halkın size oy verip vermediğini ölçmüş olurduk. Eğer hâlen kendinize
güveniyor iseniz bunun referanduma gitmesi gerekir, en doğrusu da bu olur.
Şimdi, söz alan arkadaşlarımızın çoğu gerçekleri saptırdılar.
Neden saptırdılar? Anayasa Mahkemesi, bugüne kadar -1984 tarihli 14 sayılı
Kararı, 1985 tarihli 659 sayılı Kararı, 1986 tarihli 18 sayılı Kararı-
yabancılara mülk satışını hangi gerekçelerden dolayı iptal etmiş? Mütekabiliyet
esasından dolayı. Mütekabiliyet esası nerede yer alıyor? Anayasa’mızın
“Başlangıç” bölümünde “Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli
bir üyesi olarak…” Bu ibareye dayalı olarak iptal ediyor. Aynen gerekçeyi
okuyorum: “Yabancı gerçek ve tüzel kişilere sınırlı ayni hakların da diğer
haklar gibi karşılıklılık ilkesi esas alınarak tanınmasını gerektirir. Aksi
durumda, Türkiye Cumhuriyeti’nin kendi gerçek ve tüzel kişilerine yabancı bir
devletin tanımadığı hakları, bu yabancı devletin gerçek kişilerine veya yabancı
devletin ülkesinde bu ülkenin kanunlarına göre kurulmuş tüzel kişiliğe sahip
ticaret şirketlerine tanıması anlamına gelir. Bu da hak tanıdığımız ülke ile
eşit olmayan bir konuma girmemize yol açar.” diyor değerli arkadaşlar. Yani “Bu
anlamda mütekabiliyet esası yok, bu anlamda serbesttir.” Bu, külliyen doğru bir
bilgi değil, hakikatleri saptırmanın dışında başka bir şey değil değerli
arkadaşlar.
Bir başka iptal nedeni: “Toprak, bir ülkenin kurucu ögesidir.
Yabancılara satışa ilişkin esas ve usuller yasayla belirlenmelidir.
Karşılıklılık ilkesi egemenlik hakkının uluslararası ilişkide yansımış temel
bir ilkesidir, bu ilkeden ödün verilmez. Her konuda Bakanlar Kuruluna yetki
devri yapılamaz, takdir hakkı bırakılamaz. Yabancıların nerelerde, ne miktar,
kaç adet, hangi amaçla, hangi koşullarla taşınmaz edinebileceğinin açık ve net
yazılması gerekir.” Olayımıza baktığımız zaman, burada bu şekilde bir düzenleme
yok, tamamen müphem.
Bir başka husus: “Efendim, biz kendimize güvenelim, yabancılar
mülk alsın.” Esasen gizlenmek istenen, perdelenmek istenen husus şu:
Kalkınmanın, büyümenin ve kaynak açığını gidermenin üç yolu var.
1) Para basmak, parayı bastınız.
2) Borçlanmak, borçlandınız.
3) Yabancı sermayeyi temin edebilmek için gayrimenkulleri
satabilmek.
Yani burada, borçlanma suretiyle başaramadınız, para basarak
başaramadınız. Cari açığı başarabilmenin yolu, bu geçici dönemi aşabilmenin
yolu, ancak biz ne yapabiliriz, gayrimenkulleri satarak bu işi aşabileceğinizi
düşünüyorsunuz. Bu anlamda, doğru bir yolda değilsiniz. Eğer gerçekten yabancı
sermayeyi çekmek istiyor iseniz, cazip bir ülke hâline dönüştürmek
istiyorsanız, yapılması gereken üç şey var.
Bir: Siyasi istikrar. Ülkenin siyasi istikrarı olmadan yabancı
sermaye gelmez. Siyasi istikrar ülkede var mı? Size muhalif olan herkesi
cezaevine kapattınız. Sanatçılar vardı, efendim, “Biz maaşını ödüyoruz. Nasıl
bunlar bizi eleştirebilir?” Sanatçı sizin işçiniz değil, siz sanatçının
işvereni değilsiniz.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Sanatçı takla attı, bir de bu var.
MAHMUT TANAL (Devamla) – Sanatçı özgür düşünür. Sanatçı topluma
yön verendir. Sanatçı doğru gidişatı uyarandır.
Bu anlamda, ikinci bir husus: İktisadi istikrarın olması gerekir.
Kendiniz biraz önce itiraf ettiniz, efendim, “Çocuklara dağıtılan süte
çocukların alerjisi var çünkü bugüne kadar süt içmemişler.” dediniz. Bundan
daha vahim bir şey olabilir mi? Yani demek ki yabancı sermayenin gelmemesinin
bir nedeni de iktisadi istikrar da yok.
Üçüncüsü: Kâr marjı yüksek olmalıdır ki gelebilsin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) – E, kâr marjı anlamında, bu kadar
rüşvetin, yolsuzluğun diz boyu olduğu bir ülkede kâr marjı olabilir mi? (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanal.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı Sayın Başkan… Karar
yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Tamam, isteyebilirsiniz. Allah Allah,
niye bağırıyorsunuz ki?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bırak oyalamayı, gereğini yap.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Sesimizi duyuralım diye bağırdık ya.
BAŞKAN – Şimdi, efendim, aynı mahiyetteki iki önergeyi oylarınıza
sunacağım, ancak karar yeter sayısını arayacağım.
Önergeleri kabul edenler… Kabul etmeyenler…
TURGUT DİBEK (Kırklareli) –
Yok Başkan, yok. Maç da bitti aslında ama neredeler?
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Efendim, bakanların kimin adına vekâlet
aldığını bir söylesinler ama.
BAŞKAN – Bir saniye efendim. (CHP ve MHP sıralarından “Yok, yok.”
sesleri)
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkanım, yok yani, yok.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) – 80 kişi var, 80.
BAŞKAN – Şimdi, 2 kâtip üye arasında anlaşmazlık var, sisteme
girerek oylama yapacağım.
İki önergenin oylaması için sistemle oylama yapıyoruz, buyurun
efendim.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki iki önergenin oylamasında önergeler
kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Diğer önergeyi okutuyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, orada oturan AKP’li Kâtip
Üyenin gözü görmüyor mu, 50 tane adam geldi buraya!
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Yeter sayı var.
BAŞKAN – Sayın Genç, oturun lütfen, oturun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kaç oy çıktı Başkan?
BAŞKAN – Kaç oy çıktığını sorarsınız efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Soruyorum efendim, kaç oy çıktı?
BAŞKAN – 166 oy çıktı, öğrendiniz mi efendim? Ne biçim iştir bu
ya!
ALİM IŞIK (Kütahya) – Ne zaman çıktı?
BAŞKAN – Lütfen yerinize oturun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 100’den fazla kişi içeriye girdi koşa koşa,
görmedik mi!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Keyfî yönetiyorsun, keyfî, öyle olmaz!
TURGUT DİBEK (Kırklareli) – 30 kişi girdi Başkan, 30 kişi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı ne demek? O anda kaç kişi
var diye bakıyoruz, 50 tane var. Böyle
bir şey olur mu?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 228 sıra sayılı yasa tasarı ve teklifinin 2 nci maddesinde madde 36 nın 1 nci fıkrasında “şirketler” ibaresinden sonra “karşılıklılık
ilkesi” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, bir kere, soy isimlerimizin hepsini
yanlış biliyorsunuz. “Özel” benim soyadım. Herkesinkini yanlış söylüyorsunuz.
BAŞKAN – Yanlış söyleyen
sensin!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sen benim soyadımı benden iyi mi bileceksin?
BAŞKAN – İşte burada arkadaş, yani okuduklarımızı da mı
öğrenmeyeceksiniz?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bu Meclisi doğru yönetmeyi öğren.
İnsanlarda vicdan varsa doğruluk da vardır, vicdan yoksa doğruluk yok ya!
BAŞKAN – Sayın Komisyon,
okunan önergeye katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Sakık, kim konuşacak?
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın
Kaplan konuşacaklar.
BAŞKAN – Sayın Kaplan,
buyurun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Değerli arkadaşlar –bunu, bilmem, daha
önceki dönemde anlatmıştım- bizde çok anlatılır bir olaydır, “şambalot” şirketi olayı. “şambalot”
Kürtçe’de “kestane” demek. Kestane şirketi
-bilinmeyen bir dil olarak da geçebilirsiniz artık- 3-5 ortaklı bir şirket.
Bunlar ortaklık yapıyor, hayvan alıyorlar, satıyorlar Antep’te, başka yerde.
10’a alıp, 9’a peşin satıyorlardı. Sonra da zarar ettiler, iflas ettiler. Böyle
bir vakanın hikâyesidir.
Şimdi, şirketler gelecek, Türkiye’de mülk edinecekler. Her ülkenin
şirketler hukuku farklıdır. Avrupa Birliği
üyesi olan ülkelerin bir denetimi vardır, o da Lüksemburg Adalet Divanı Ekonomi
Mahkemesinde bu denetim yapılır, bir tek denetim orada var. Yargısal denetim
orada var, siyasi denetimi de Bakanlar Komitesinde var. Onun dışındaki ülkelere
gelince, hepsinin hukuki statüsü “şambalot”
şirketinden farksızdır; hiçbirisinin güvencesi yoktur, hiçbirisinin vergisel
denetimi, mali denetimi mümkün değildir.
Şimdi, böylesi birisi gelip Türkiye’de, Türkiye’den ortaklar da
bulup, aynı parayla, yüzde 51’ini Türkiye’deki ortaklardan oluşturur, yüzde
49’unu kendi oluşturur, gelir burada mülk edinir. 60 hektara kadar da mümkün
bu. On-on beş tane de böyle şirket kurduğu zaman 6-7 bin, 10 bin dönüme çıkar.
Şimdi, bazı ilçelerde yüzde 10. İlçeden ilçeye fark var. Bazı ilçeler
vardır, nüfusu 5 bin bile değildir ama Mersin’in Akdeniz ilçesi de ilçedir,
Adana’nın Seyhan ilçesi de ilçedir, İstanbul’un Kadıköy’ü de ilçedir. Hadi
buyurun şimdi. “İlçelerin yüzde 10’u” dediğiniz zaman, birinde binlerce dönüm
olur, birinde de birkaç yüz metrekare olabilir. Burada bir ölçü yok.
Burada dikkatinizi çekmek istiyorum çünkü bütün ilçelerin
sınırları oluşturulurken tamamen siyasi saiklerle,
seçim saikleriyle, bilmem ne saikleriyle
ilçe sınırları çizilmiş. Bir bakıyorsunuz bir ilçenin nüfusu 600-700 bindir,
arazi alan genişliğine bakıyorsunuz iki üç vilayetinkinden büyüktür.
Biliyorsunuz, yüzün üstünde ilçemiz illerinden büyüktür.
Şimdi, siz böyle bir kategoride hangi kriteri, hakkaniyeti
uygulayacaksınız, tutturacaksınız? Şimdi, burada, şirket hisseleri devir
olabilir, batabilir, tasfiye olabilir, iflas edebilir; iflas ettiği zaman bunu
nasıl çözeceksiniz?
Şimdi, Sayın Bakanın iyi niyetine, ekibinin de iyi niyetine,
insafına bırakırsa yasama, yasama görevini yapmış sayılmaz arkadaşlar. İyi
niyetle korunacak bir konu değil, hukukla korunur. Türk Ticaret Kanunu’nu da
yeni yaptık. Daha TÜBİTAK’ın çalışmaları tamamlanmadı, uygulama alanları
netleşmedi kadastrosal olarak. Böyle bir sıkıntılı
durumda bir güvence, bir denetim gerekliliği var.
Hatırlayın, “Bağımsız Türkiye” mitinglerinden bugüne gelindiğini
iyi bir düşünün veya o gün bu sloganı söyleyenlerle bugün o gün farklı
düşünenlerin geldiği noktayı da iyi düşünün. O gün “Bağımsız Türkiye” sloganını
atanlar -işte Deniz Gezmişlerin 6 Mayısta, dört gün sonra ölüm yıl dönümü var-
bedelini ödediler, Türkiye için, “Bağımsız Türkiye” dedikleri için. O zamanlar
“Bağımsız Türkiye” diyenlere karşı çıkanlar, benzer zihniyetleri. Şimdi sermaye
dolaşmıyor mu? Para dolaşmıyor mu? Dünya küreselleşmedi mi? Ufalmadı mı?
Elbette ki bunların hepsi oldu ama bir yandan bunun garantisini, hukuki,
mahalli, siyasi açıdan garantisini de yasama oluşturmak zorunda. Bizim buradaki
uyarımız bu, başka bir nedeni yok. Yoksa Seyşel
Adalarından, Togo Cumhuriyeti’nden bütün şirketler de buraya gelir. Böyle bir
keşmekeşe de izin vermemek gerekir diye düşünüyoruz.
BAŞKAN – Sayın Kaplan, teşekkür ediyorum.
Sayın Kaplan ve arkadaşlarının önerge…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN - O zaman isimleri tespit edelim lütfen: Özkes, Tarhan, Köktürk, Havutça, Dibek, Erdoğdu, Serindağ, Değirmendereli, Özgümüş,
Çıray, Dinçer, Haydar Akar, Ferit Mevlüt
Aslanoğlu, Eyidoğan…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Eyidoğan, Eyi…
BAŞKAN – Ben duydum, siz duymadıysanız bilmiyorum. “Eyidoğan” dedik, oldu mu?
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, sinirlenme ne olur.
BAŞKAN - …Gürkut Acar, Kurt, Öz, Özkan,
Tanal, Koç.
Arkadaşlar, şimdi elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, size gelen pusulaları
yüksek sesle okuyabilir misiniz, başkasının adına pusula gelebiliyor.
BAŞKAN – Usul neyse o yapılır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – İşte, usulü söylüyorum ben de Sayın
Başkan.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Okuyun, var mı buradakiler; pusula
gönderenler var mı, bir bakalım.
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Pusulaları okuyun Başkan, pusulaları, var
mı yok mu?
BAŞKAN – Şimdi, efendim, bana verilen bilgi şu: Cihazda toplantı
yeter sayısı varsa, pusulaları yok saysanız bile, olduğu için bunların okunması
söz konusu değil. Dolayısıyla, şimdi, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Tapu Kanunu ve Kadastro
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Bartın Milletvekili
Yılmaz Tunç'un; 3402 Sayılı Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/557, 2/267) (S. Sayısı: 228)
(Devam)
BAŞKAN - Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 228 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 2.
maddesiyle değiştirilen 2644 sayılı Kanunun 36. maddesinin dördüncü fıkrasında
yer alan “Bu madde” ibaresinin “Yukarıdaki fıkralar” şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Aydın (Adıyaman) ve arkadaşları
BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) –
Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Gerekçe...
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
4. fıkra ile ilk üç fıkraya getirilen istisnalar düzenlendiğinden
konuya açıklık getirilmesi bu önerge ile amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2’nci madde kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- 2644 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 1- Ölüm tarihinden itibaren en geç iki yıl içinde
tapu sicilinde miras intikalinin gerçekleşmemesi halinde tapu müdürlüğü,
mirasçılık belgesi düzenlenmesi için yargıya başvurabilir. Tapu müdürlüğü
mirasçılık belgesine göre tapu sicili kayıtlarını elbirliği mülkiyeti şeklinde
tescil ederek güncelleştirir. Tapu müdürlüğünün bu yetki kapsamındaki başvuruları
her türlü gider, vergi, resim veya harçtan muaftır."
BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Ümit Özgümüş. Yalnız, Sayın Özgümüş’ün
bir de şahsı adına söz istemesi var, ikisini birleştiriyoruz.
Süreniz on beş dakika.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Adana) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Yabancıya mülk satışı, arsa satışı konusu, benim için,
milletvekili olmadan önce de, Sanayi Odası Başkanlığı yaptığım dönemde de çok
önemli bir konuydu ve sürekli olarak bu konunun üzerinde çalışıyorduk ve bu
süre içerisinde çocuklarımızın geleceği, ülkenin geleceği adına, yabancıya
satılan her bir toprak parçası, her bir mülkiyet benim vücudumdan koparılan bir
parça gibiydi ve biz “Nasıl yaparız da mütekabiliyete rağmen, mütekabiliyet
şartı olmasına rağmen yabancıya toprak satışının, mülkiyet satışının önüne
geçeriz?” diye düşünürken, çabalarken, bugün önümüze mütekabiliyet şartının
kaldırılması ve yabancıya arsa, arazi satışının önünün açılması maddesi geldi.
Değerli arkadaşlar, bakın, daha önce bu kürsüye çıktığım zaman
söylemiştim “Kürsüye her çıktığımda bir şeyden bahsedeceğim.” diye.
“Türkiye'nin ekonomisinin, Türkiye'nin önündeki en önemli sorun cari açık.”
demiştim. Cari açıktan dolayı Türkiye başını belalardan kurtaramaz.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Sayın Başkanım, Hatibi dinleyemiyoruz.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Hatibin insicamı da bozuluyor,
uyarmanız lazım Başkanım.
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Devamla) –
Onlar dinlemesin, halkımız dinler; yarın dinler, bugün dinlemezse yarın
dinletiriz, sosyal medyayı kullanırız.
Değerli arkadaşlar, daha önce mütekabiliyet olmasına rağmen,
“Yabancıya arsa satışının önüne nasıl geçeriz?”in
peşindeydik. Ama daha önce söylemiştim “Cari açık, cari açık, cari açık… Cari
açık kapatılmazsa veya kapatılma sürecine girmezse eğer, bu ülkenin başı
beladan kurtulmaz.” diye.
Bakın, daha önce söyledim, sürekli olarak, hâlâ, şu anda halkımızı
kandırmak adına ihracat rakamları açıklanıyor ve bir türlü ithalat rakamı
açıklanmıyor. 2002’yi kriz yılı sayarsak, kriz yılının devamı sayarsak, 2003
yılında 36 milyar dolar ihracattan 135 milyar dolara getirdiniz ve bunu sürekli
olarak cumhuriyet tarihinin rekoru olarak açıkladınız, ama öte yandan 2003 yılında
56 milyar dolar olan ithalatı da 240 milyar dolara getirdiniz. 2011 yılında dış
ticaret açığı 105 milyar dolar. Bunun bir kısmı turizm geliriyle, bir kısmı da
yabancı müteahhit gelirleriyle kapandı ama cari açığımız hâlâ, 2011 yılı
itibarıyla 77 milyar dolar. İşte, Türkiye'nin başını belaya sokan ve bugün
önümüze yabancıya arsa satışının önündeki engelleri kaldırmak üzere gelen yasa
bunun sonucu.
Mütekabiliyet varken zaten yabancıya arsa satılıyordu. Biraz önce
bazı arkadaşlarımız mütekabiliyet şartının kaldırılmamasını ve yabancıya
satışının ancak mütekabiliyetle olmasını savundu.
Değerli arkadaşlar, neyi değiştirdi mütekabiliyet varken? Yani Abu
Dhabi’yle, Dubai’yle, İsrail’le, Birleşik Arap
Emirlikleri’ndeki diğer emirliklerle, Arabistan’la mütekabiliyet anlaşması
yapsanız ne olacak? Ya da daha önce yaptınız ne oldu?
Bakın, size bir rakam vereyim, iki üç sene önceki rakamla
söylüyorum. Abu Dhabi’nin önümüzdeki süreçte tarım
alanları almak üzere kurduğu bir kamu kuruluşu var, Abu Dhabi
Investment Authority. Bunun
bütçesi 785 milyar dolar. Adamların elinde 785 milyar dolar var ama toprak yok,
çöl var, kum var; sizin elinizde tarım toprakları var, turizm toprakları var,
koylar var ama paranız yok. Mütekabiliyet olsa ne yazar, olmasa ne yazar? Zaten
geçmişte mütekabiliyet olduğu dönem de Türkiye'deki toprak satışlarının arttığı
dönem. Bakın, şu elimdeki liste Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün ve Sayın
Bakanın bir soru önergesine verdiği cevabın içerisinden gelen resmî rakamlar.
Daha önceki yıllarda yani 94, 95, 96 yıllarında satılan miktar 403 bin
metrekare, 447 bin metrekare, 332 bin metrekareyken; AKP İktidarında, 2002’de 1
milyon 280 bin metrekare, 2003’te 1 milyon 800 bin, 2004’te 4 milyon, 2005’te 3
milyon 388 bin, 2006’da 6 milyon 200 bin diye gidiyor ve 2011’de 18 milyon
metrekareye geliyor.
Değerli arkadaşlar, cumhuriyet tarihi boyunca satılan 89 milyon
metrekare arsanın sadece 82 milyon metrekaresi sizin iktidarınız döneminde
satıldı. Bunlar devletin resmî rakamları.
Bundan bir süre önce Bakanımız müjde veriyor, diyor ki:
“Mütekabiliyeti kaldırıyoruz.” Bunu müjde gibi sunuyor. Burada bir başka
yaptığım konuşmada şunu söylemiştim: Bu satılan arazilerden ve
gayrimenkullerden gelen paralar da Türk halkına, Türkiye’ye dünyanın güveni ve
doğrudan yabancı sermayenin gelişi olarak aktarılıyordu. Bu, aslında övünülecek
bir şey değil; bu, aslında utanılacak bir şey. Ürettiğiniz malı satamıyorsunuz,
sanayi mamullerini satamıyorsunuz, tarım mamullerini satamıyorsunuz,
turizminizi satamıyorsunuz, topraklarınızı satıyorsunuz ve ondan sonra da bu
Türkiye ekonomisine güvenden bahsediyorsunuz.
Bu kürsüde şunu iddia etmiştim, demiştim ki: “2007 Türkiye’ye en
çok yabancı sermayenin geldiği yıldır, 20 milyar dolar geldi, verin yetkiyi
bana 200 milyar dolar getireyim.” Bu yasayla, buna benzer yasayla 200 milyar
dolar getiririm. Tek başına Topkapı Sarayı 200 milyar dolar eder. Bunun
neresiyle övüneceğiz? Bu yasa doğru bir yasa değil.
Bakın, biraz önce biraz kısık seslerle işte “Türkiye’ye yabancı
sermaye gelecek, üretim yapacak.” filan dendi ama mütekabiliyet yasasının
kaldırılmasıyla ilgili şu andaki Hükûmetimizin bakanlarından gelen bütün
demeçleri basından takip edin, hepsinin demeçlerinde şu var: “8 milyar dolar
gelecek”, “7 milyar dolar gelecek.”
Değerli arkadaşlar, bu yasa, Türkiye’de üretimi artırmak, tarımı
artırmak, yeni yatırımlar kurmak amacıyla değil, sadece ve sadece cari açığın
kapatılmasına yönelik, döviz açığının kapatılmasına yönelik bir yasadır ve
yanlıştır ve çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği adına çok yanlış bir
karardır.
Tabii, burada kanıma dokunan şeyler de var. Bakın, basından gidin,
inceleyin. Çinliler hopluyor şimdi, basında çıkıyor; diyor ki, Çinliler:
“Türkiye, Mütekabiliyet Yasası’nı kaldırıyor.” ve Çin’de çok büyük sermayeli
emlak şirketleri Türkiye topraklarını pazarlamak üzere büyük kampanyalar
açtılar. Büyük reklam kampanyaları açtılar; kanıma dokunan bu. Oradaki
uluslararası ticaret şirketleri Türkiye’de üretilen biberi, Türkiye’deki
buğdayı, Türkiye’deki pamuğu pazarlamak üzere sevinmiyorlar, Türkiye’de
üretilen sanayi mamullerini pazarlamak üzere sevinmiyorlar. Türkiye’de
mütekabiliyet kalkıyor, artık top atan tüccarın malı gibi bizim topraklarımızı
pazarlamak üzere kampanyalar ve reklam kampanyaları açıyorlar.
Değerli arkadaşlar, bakın, toprak satışının, yabancıya mülkiyet
satışının çok önemli sakıncaları var. Bir konuşmamda zaman çok dar olduğu için
birkaç cümleyle bahsettim. Şimdi, dedim ki o zaman, yabancılar Türkiye’ye
geliyor. Alanya’da, Antalya’da, Datça’da, Fethiye’de arsa alıyor. Bunu mantıklı
bulabiliriz yabancılar açısından, bizim açımızdan değil. GAP bölgesinden de
arazi alıyor, Hatay bölgesinden de alıyor; onları da kendileri açısından
mantıklı sayabiliriz ama onlar açısından baktığımız zaman Yozgat’ta,
Kırşehir’de, Orta Anadolu bölgesinde, bizim bilmediğimiz yerlerden niye toprak
aldıklarını çok fazla şu anda bilemiyoruz. Kırşehir’de 2 milyon 695 bin
metrekare, Batman’da 2 milyon, Kayseri’de 2 milyon, Yozgat’ta 2 milyon,
Tekirdağ’da 1 milyon 900 bin gibi araziler.
Peki, değerli arkadaşlar, burada sadece İç Anadolu’da bir arazi
olmanın dışında, orada önümüzdeki süreçte değerli madenler çıkabilir mi?
Onların teknolojisi şu anda bizden daha önce onları tespit etme imkânına sahip
olabilir mi? Ve tespit etmeye, onlardan dolayı bunların üzerine gidiyor
olabilir mi? (CHP sıralarından alkışlar) Şu anda bizim MTA’nın teknolojisi
yetmiyorsa yirmi sene sonra oradan çok kıymetli madenler çıkarsa oturup
dövünmeyecek miyiz?
Bakın, bizim milletvekilimiz Sayın Oktay Ekşi soru önergesi vermişti,
demişti ki: “Ordu ilinin sahillerindeki kumlarda stratejik önem taşıyan nadir
toprak elementleri demir mineraliyle uranyum tespit edildiği doğru mudur?”
MTA’dan gelen cevap: “Şöyledir, böyledir, tenörü
düşüktür.” filan. Ama gerçekten onlarda uranyum varsa ya da biraz önce saydığım
illerde, şu anda, gelecekte dünyanın en önemli yakıtı olabilecek bor madenleri
varsa ne olacak o zaman? Bundan bir ay önce Adana’nın Aladağ bölgesinde 3
milyar dolar değerinde krom tespit edildi. Eğer oradaki arazileri yabancıya
satmış olsaydınız, tarla fiyatına, kıraç tarla fiyatına satmış olsaydınız
-oradan 4 milyar dolarlık, 3 milyar dolarlık krom çıktı- şimdi yabancıların
elinde olacaktı. İşte önemli sakıncalardan bir tanesi bu.
ALİM IŞIK (Kütahya) - Sayın Vekilim hatırlatma. İki hafta sonra da
bor gelecek, aman hatırlatma bunlara, hazırlanıyorlar.
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Devamla) - Kıyıların satışı: İstediğiniz kadar siz
ilçelerin yüzde 10’uyla sınırlayın, Alanya’da, Antalya’da, Datça’da, Fethiye’de
sahilden içeriye doğru 300 metre mesafedeki, 400 metre mesafedeki kuşağı
sattıktan sonra geri kalan sizin olsun. Bu tempoyla gidilirse otuz sene, kırk
sene sonra bu toprakların çocukları denizi göremez. Maliye Bakanı ya da onu
savunanlar “Ben havaalanında sırtına toprak almış, ev almış götüren turist
görmedim.” diyor. Gülünecek bir şey değil. Otuz sene, kırk sene sonra denizi
göremeyiz. Bakın, şu anda Belediye Seçimleri Yasası’nı değiştirirseniz,
Antalya’da şu anda Almanlar belediye başkanı olur; Datça’da, Fethiye’de
İngilizler olur. Mersin bölgesindeki bir bloku olduğu gibi Ruslar aldı. Bu
süreç devam ederse Orta Anadolu’ya yerleşirsiniz.
Daha önemli bir şey var, gıda arzı güvenliği, sürekli bunu
söylüyorum, petrolden çok daha önemli. Şu anda küresel ısınmadan dolayı toprağı
olmayan bütün ülkeler sermaye biriktirip tarım toprakları almaya çalışıyor.
Elbette, toprağı buradan götürmezler ama otuz sene sonra, elli sene sonra bizim
çocuklarımız o tarlalarda üretilen ürünler tırlara yüklenirken arkasından bakar
ve aç kalırlar.
Değerli arkadaşlar, bir başka şey daha var, bakın, “Türkiye öyle
itibarlı, böyle itibarlı.” diye sürekli olarak burada konuşuyorsunuz, “Sayın
Başbakan dünyanın gıpta ettiği Başbakan.” diye konuşuyorsunuz, “Ekonomimiz
şöyle, böyle.” diye konuşuyorsunuz ama bir de bunun itibar meselesi var. Bugün,
dünyada itibarlı hiçbir ülke toprağını satmıyor ve toprağını kiraya da
vermiyor. Toprağı sattığınız zaman ya da kiraya verdiğiniz zaman, bir defa
gelişmiş ülkeler liginden bir alt lige düşüyorsunuz, itibar da kaybediyorsunuz.
Biraz önce konuşan arkadaşımız “Avrupa’da birçok ülke toprağını satıyor.” dedi.
Bu bilgiler doğru bilgiler değil. Yıllarca bunların hepsini tek tek inceledik.
Şu anda, Avrupa’da, bakın ben size söyleyeyim, Macaristan’da, Çek
Cumhuriyeti’nde, Slovakya’da arsa satışı yasak; Polonya’da 2016 yılında, şimdi
bitiyor ama devam edip etmeyecekleri belli değil; Bulgaristan’da,
Hırvatistan’da yasak; İspanya’da sadece daireleri satıyorlar, toprak satışı,
tarım toprağı satışı yasak; İsrail’de bırakın yabancıya kendi ülkesinin
vatandaşlarına bile vermiyor. Şimdi satamadığınız yerleri kiraya
veriyorsunuz. Bu,
itibarsızlaşmadır. Türkiye Cumhuriyeti’ni bu duruma düşürmeye hakkınız yok. Şu
anda dünyada toprağını kiraya veren, işleyemeyen ülkeler Uganda, Sudan, Mali.
Ama Sudan bile, şu anda geri kalmış hâliyle topraklarını satmıyor ve tarımı
öğreninceye kadar, gen teknolojisini öğreninceye kadar topraklarını kiraya
veriyor; onun da yüzde 70’inin dışarıya çıkmasına izin verip, yüzde 30’unu
kendi ülkesinin halkına bırakma şartı getiriyor. Türkiye’yi topraklarını
satarak ve kiraya vererek bir alt lige düşürmeye kimsenin de hakkı olmadığını
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, toprak satmak bir politika olabilir; çok
liberalsinizdir, topraklarınızı satarsınız ama bunu açıkça yaparsınız. Bakın,
şimdi, bundan bir, bir buçuk ay önce 18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma Günü
vardı. Okuyayım buradan size Sayın Başbakanın konuşması: “Akif’in ifadesiyle
sıksan ‘şüheda fışkıracak’ bu topraklar aziz şehitlerimizin hatırasıyla huzur ve
emniyet içerisindedir. Elbette şehitlerimizi ebediyen hatırlayacak, onların
mirasına da aynı şekilde sahip çıkacağız.” Burada Başbakana cevap vermek benim
görevim değil, bunu Türk halkının değerlendirmesine bırakıyorum. Başbakan
Yardımcımız da anlatıyor. Ondan sonra diyor ki: “ ‘Canı, cananı, bütün varımı
alsın da Hüda/ Etmesin tek vatanımdan beni dünyada
cüda.’ dizelerinin de belirttiği gibi canımızdan, malımızdan vazgeçebiliriz ama
asla vatanımızdan vazgeçmeyiz.”
Geçiyor musunuz, geçmiyor musunuz? Vatanı satıyor musunuz,
satmıyor musunuz? (CHP sıralarından alkışlar)
“Alsan da dünyaları, verme vatanı.” diyor. Bırakın dünyaları,
çantayla döviz getirene vatanı satıyor musunuz, satmıyor musunuz?
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Hangi vatanı? Kim satıyor? O senin fikrin.
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, tarih sizi
dostlarını satanlar olarak yazdı; Müslümanları sattınız Irak’ta, dostunuz
Kaddafi’yi sattınız Libya’da, dostunuz Esad’ı sattınız Suriye’de. Şimdi, hiç
olmazsa, tarihe kendi vatanını satan bir parti olarak geçmemenizi öneriyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özgümüş.
Şimdi, söz sırası şahsı adına İzmir Milletvekili Sayın Ali Aşlık’ın? Yok.
Şimdi, konuşmacılar tamamlandığına göre on dakikalık soru-cevap
işlemi yapacağız.
3’üncü madde üzerinde söz alan, sisteme giren arkadaşlarımıza
sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Alim Işık.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bilindiği gibi birçok ilimizde yabancı ortaklı
bankalar kredi kartı ya da yakıt kartı dağıtarak çiftçilere arazilerinin ipotek
edilmesi karşılığında birkaç yıldır bu borçlanmayı yaptırdılar, şimdi de
borcunu ödeyemeyen çiftçilerin arazilerine el koymaya başladılar.
Bu kanundan sonra yabancı ortaklı bankalar Türk çiftçisinden
aldıkları ipotek karşılığındaki arazileri yabancılara satabilecekler mi?
Birinci sorum bu.
İkinci sorum: 2003 yılından bu yana AKP iktidarları döneminde
Kalkınma ve Ekonomi bakanlıklarının resmî verilerine göre net gayrimenkul
gelirinin yaklaşık 20 milyar TL olduğu görülüyor, 20 milyar TL. Kalkınma
Bakanlığı ve Ekonomi Bakanlığının verilerine göre 2003’ten bu yana net
gayrimenkul geliri olarak 20 milyar TL civarında bir gelir görünüyor. Bu gelir
nereye harcandı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİM IŞIK (Kütahya) - Bir diğer sorum: Hangi illerimizden ne
miktarda arazi satıldı? En fazla hangisidir?
BAŞKAN – Sayın Işık, teşekkür ederim.
Sayın Kurt…
KAZIM KURT (Eskişehir) – Sayın Başkan, Sayın Bakanım; biraz önce
sordum, yanıt alamadım.
36’ncı madde düzenlemesine göre yapılacak işlem sonucunda çok
uluslu şirketlerin, yabancı sermayeli şirketlerin Türkiye’de alacağı arazinin
sınırı nedir efendim?
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kurt.
Sayın Varlı…
MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, sizinle bir türlü anlaşamıyoruz. Ben tutanaklara
geçmesi açısından bir daha söylüyorum: Çiftçi şu anda gübre ve mazot
girdileriyle kendi hayatını idame ettirmekten âciz hâldeyken, siz, bu
fiyatlarla, yüzde 70 oranda bedelle çiftçinin bu arazileri nasıl alacağını
hesap ediyorsunuz? Bunu lütfen bir açıklar mısınız. Burada Ziraat Bankası
desteği vermeyi düşünüyor musunuz çiftçilere? Çiftçiler eğer bu toprakları
alamazlarsa bu toprakları yabancılar gelip satın alacak. Az önceki konuşmacının
da belirttiği gibi, dünyanın gelecekteki en önemli ihtiyacı gıda. Türkiye’de de
toprak var, çiftçilik var, gıda üretmek üzere her şey mevcut ama siz ne yazık
ki bu toprakların yabancılara satılmasına göz yumuyorsunuz bu yasayla.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Varlı.
Sayın Köktürk…
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Birinci sorum: Sayın Bakan,
yabancılara toprak satışında karşılıklılık ilkesinin kaldırılmasına yönelik
Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarına rağmen hangi anlayış ve güvenceyle bu
tasarı yeniden Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna getirilmiştir?
İkinci sorum: Bu tasarı yasalaşırsa aramızda karşılıklılık
ilişkisi bulunmayan, kendi ülkesinde bırakın yabancılara toprak satmayı, kendi
vatandaşlarına mülkiyet hakkı tanımayan İsrail devleti ülkemizden toprak satın
alabilecek midir?
Üçüncü sorum: Mayınlardan temizlenmesi karşılığında kırk dokuz
yıllığına İsrail’e verilmesi gündeme gelen ancak Anayasa Mahkemesi iptal ettiği
için verilemeyen 540 kilometre uzunluğundaki arazinin İsrail’e devri bu kanun
kapsamında mı gerçekleştirilecektir?
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Köktürk.
Sayın Tanal…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, borcunuz olmaz ise Salacak’taki yeni satın aldığınız
villanızı satar mısınız, bağınızı, bahçenizi satar mısınız? Sattığınızda
komşularınız sizin için ne düşünür? Bu durumda komşularımız nezdinde
itibarımızın sarsılacağını nazara almıyor musunuz? Toprak satışından sonra sıra neyin satışına gelecek?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Acar…
GÜRKUT ACAR (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakandan soruyorum: Türkiye'nin kredi notunun düşürüldüğü
doğru mudur uluslararası finansman kuruluşları tarafından? Bu, ekonominin iyi
gittiğini mi göstermektedir? Ekonomi iyi gitmiyorsa bugüne kadar AKP’nin
ekonominin iyi gittiğine ilişkin efsanevi bir şekilde estirmiş olduğu rüzgâr
doğru mudur ve siz bu ekonominin burada uluslararası finansman kuruluşları
tarafından bu şekilde notunun düşürülmesini, kredi notunun düşürülmesini bu
vatanı satarak mı karşılayacaksınız?
BAŞKAN – Sayın Halaman…
ALİ HALAMAN (Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanımıza şöyle bir soru sormak istiyorum: Adana’nın merkez
ilçesi var, Sarıçam. Bu ilçe yeni kuruldu, nüfusu 100 bin. Dolayısıyla,
belediye, kaymakamlık yeni şekilleniyor, biçimleniyor. Buradaki merkez binalar
da on yıllık-on beş yıllık bahçeli binalar, hepsi ruhsatlı. Şimdi, belediye
“Afet riski taşıyor. Bu merkezde çok güzel belediye binası olur.” diyerek oradaki
mahallede oturan ev sahiplerine, maliklere “Hadi buradan siz göçün.” diyor. Bu
doğru bir şey mi? Sayın Bakanım himmet buyursun bu Sarıçam Belediyesine, böyle
bir yerleşim için başka bir yer bulsun, belediye binasını oraya yaptırsınlar.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, buyurun.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; “Yabancıların birçok ilimizde, ilçemizde
çiftçilere borç vererek ipotek yaptıkları gayrimenkuller, bu kanundan sonra
acaba o yabancılar tarafından tapulanacak mı?” bir soru.
İkinci soru, aynı arkadaşın: “20 milyar gayrimenkul gelirini
nereye harcadınız?” şeklinde.
Şimdi, tabii, bunlar spesifik sorular. Çiftçilerin borcu,
alacak-borç dengesi içerisinde oluşan bir olaydır. Hangi şartlarla borç almış,
hangi şartlarla borç vermiş, bunu çiftçi kendisi bilir ve alacaklı kendisi
bilir. Bunlar bizim kanunlar çerçevesinde oluşması gereken hususlar.
Türkiye'nin gelirleri bütçe disiplini içerisinde harcanıyor. Bugün
bizim bütçe disiplinimiz, bütün Türkiye tarafından, kredi kuruluşları
tarafından, dünya tarafından, Avrupa Birliği tarafından takdir edilmektedir. Bu
bakımdan bütçe açıktır, bunu yüce Meclisin takdirine de sunuyoruz. Bu şekilde
arz ederim.
Şimdi, zaten eğer bu alacaklı kuruluşlar bankaysa bankalar
gayrimenkulleri belli bir süre sonra ellerinden çıkarmak zorunda, tutamazlar
ellerinde, kanunda bu açık şekilde belli.
Sayın Varlı’nın sorusu: “Şu anda çiftçi zor durumda, mazot
parasını ödeyemiyor. 2/B sebebiyle arazileri nasıl alacak?”
Şimdi, çok değerli arkadaşlar, tabii, bu Mecliste 550 arkadaşız,
hepimizin aynı fikirde olmasını bekleyemeyiz. İktidarla muhalefetin de aynı
fikirde olmasını bekleyemeyiz. Tabii ki biz muhalefete saygılıyız, muhalefetin
söylediklerinden hem ders alacağız hem hisse alacağız hem de bilgi alacağız, bu
doğru bir şey ama iktidar burada karar verecek çünkü eğer biz iktidar olarak
burada verdiğimiz kararları uygulayamazsak millete hesap veremeyiz. O zaman
millet bize derdi ki “Ya biz o zaman muhalefeti iktidara getirirdik, sizi
iktidara getirmezdik.” Tabii, size cevap vereceğiz ama esas bizim cevap
vermemiz gereken halktır, millettir. Halk bizi iktidara getirdi, o zaman
muhalefetin dediğini yapacağız.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Biz de halk adına soruyoruz!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – O zaman
millet ne oluyor yani vatandaşa ne diyeceğiz?
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Kimin adına soruyoruz, halkın adına
soruyoruz.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Vatandaşa
ne diyeceğiz? Bizim esas sorumlu olduğumuz kişiler halkımızdır,
vatandaşımızdır, vatanımızdır.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Bakan, siz halka “Biz arazileri
satacağız.” dediniz mi?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Bu bakımdan,
size saygı duyarız, sizin dediklerinizi dinleriz, sizden hisse alırız fakat
vatandaş bizden 2/B’nin hallolmasını istiyor.
MUHARREM VARLI (Adana) – Bize saygı duymayın, çiftçiye saygı duyun
Sayın Bakan. Bize ne saygı duyacaksınız! Biz saygı duyulması için sormuyoruz ki
bunları.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
İstatistik yaptık, araştırma yaptık, vatandaş memnun, vatandaş fiyattan da
memnun. Vatandaş diyor ki: “Ben burayı yirmi yıldır, on beş yıldır, on yıldır
kullanıyorum; burayı bana sat, ben de tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemeyim. Bu
benim kullandığım arazide Iğdır’ın köyündekinin, Hakkâri’nin köyündekinin de,
her taraftakinin hakkı var. Ben vereyim hazineye bu para gitsin, o parayla da
devlet hizmet yapsın.” istiyor. Vatandaş böyle düşünüyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Bakan, Salacak’la ilgili soruya
cevap verir misiniz?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Bizim
yaptığımız tespit budur ve biz de bunları çok makul değer üzerinden, peşin
olursa rayicin yüzde 56’sı bedeli üzerinden satacağız. Vatandaş da bundan
memnundur, siz de bundan mutmain olun.
Şimdi, efendim, karşılıklılık ilkesi doğrudur. Yani bizim
devletimiz, vatanımız, milletimiz, dünya milletleri arasında şerefli bir
millettir, Anayasa’da bu tadat edilmiştir. Biz de buna dikkat ederek, burada
zaten şirketlerle ilgili bugün birkaç kez ifade etmeye çalıştım, tüm dünyada
dünya milletleriyle beraber, ortaklaşa, Birleşmiş Milletler kararları, Avrupa
Birliği kararları, dünya ekonomi kararlarıyla beraber hareket eden, kalkınma
iddiası içerisinde olan tüm ülkelerde gidip gayrimenkul alabilirsiniz.
Yunanistan bundan iki ay evvel adalarını satmaya kalktı. Şimdi, efendim, bunu
şirket kurarsınız, bir şekilde alırsınız. Bizim burada yaptığımız, mütekabiliyet
şartını sıkı hâle getirmektir. Eğer bizim ülkemizin menfaati varsa… Bizim
menfaatimize olmayan, ülke, devlet ve ülke vatandaşları, eğer bizim ülkemizle
pozisyonu iyi değilse o ülkenin vatandaşı gelip bizim buradan gayrimenkul
alamaz. A, B, C diye bunu ayırmaya gerek yok. Ülkemizin menfaatlerini hep
beraber, sizin kadar biz de düşünürüz. Sakın bundan kuşkunuz olmasın. Eğer
bizim için sakıncalıysa zaten bu kullanılabilir alanın maksimum yüzde 10’una
kadar alacak, bundan fazla almayacak. Toplu hâlde bir devletin kurulmasının bu
yolla gelmesinin imkân ve ihtimali yok. Böyle bir şeyi matematik olarak hesap
yaptığımız zaman bu satışla, gayrimenkul satışıyla… Zaten diyoruz: “Yatırım
yapacaksın. Eğer yatırım yapmazsan iki sene içerisinde bu gayrimenkulü senin elinden
alırım.”
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yatırım demiyorsunuz, “Proje
hazırlayın.” diyorsunuz, proje.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Ve bunu
hem 30 hektarla sınırlıyoruz hem yüzde 10’la. Birkaç tane makas var, kıstas
var. Ayrıca, Bakanlar Kurulu, stratejik bölgelerde, diyelim ki bir
vilayetimizin bir bölgesinden, önemli gördü, baktı ki aynı insanlar oradan
gayrimenkul alıyorlar, o zaman orada biz satışı durdurabiliriz, Bakanlar Kurulu
yetkili buna. Bir Bakanlar Kurulu bunları yapmayacak da ne yapacak? Bir
hükûmetin görevi nedir, kabinenin görevi nedir? Bu ülkenin menfaatlerini
kollamak. Bunun için, siz, gönlünüz mutmain olsun; bu, ülkemize yabancıların
gelmesi, turistlerin gelmesi, sermayenin gelmesi, uluslararası sermayenin gelmesi
için getirdiğimiz bir yasadır.
Tekrar teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sorularımıza yazılı mı cevap
vereceksiniz Sayın Bakan?
MUHARREM VARLI (Adana) – Ceyhan’daki verimli arazi toplam arazinin
yüzde 10’u ancak. Toplam arazinin yüzde 10’u ancak verimli arazi zaten.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Madde üzerinde iki önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 228 sıra sayılı yasa tasarı ve teklifinin 3 ncü maddesinde “ölüm tarihinden itibaren” ibaresinden
sonra, “mirasçılara durumu bildirmek üzere” ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Hasip Kaplan Pervin
Buldan İbrahim
Binici |
Şırnak Iğdır Şanlıurfa |
Sırrı
Sakık Ertuğrul
Kürkcü Demir
Çelik |
Muş Mersin Muş |
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
228 sıra sayılı Tapu Kanunu ve Kadastro Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 3. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Saygılarımızla.
Turgut
Dibek Bülent
Tezcan Ali İhsan
Köktürk |
Kırklareli Aydın Zonguldak |
Ali Rıza
Öztürk Dilek Akagün Yılmaz Ömer
Süha Aldan |
Mersin Uşak Muğla |
Namık
Havutça Ali Serindağ Vahap
Seçer |
Balıkesir Gaziantep Mersin |
Ümit
Özgümüş |
Adana |
BAŞKAN – Komisyon katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
Sayın Serindağ, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Önergemizin mahiyeti, bu maddenin tasarı metninden çıkarılmasıdır,
çünkü biz bu tasarının Anayasa’ya aykırı olduğunu düşünüyoruz.
Sayın Başkan, şimdi saat 23.00, biz burada bu tasarıyı
görüşüyoruz. Millet bizim ne yaptığımızı bilmiyor, ne görüştüğümüzü bilmiyor,
çünkü ekranı saat 19.00’dan sonra karartıyorsunuz ve biz şimdi, kendi
kendimize, efendim, bir şeyler anlatmaya gayret ediyoruz. Ne söylersek
söyleyelim bunun nazarıitibara alınmayacağına da biliyoruz.
Şimdi, biz yabancılara mülk satışını görüşüyoruz ve Sayın Bakan
diyor ki: “Bu şekilde biz uluslararası sermayeyi Türkiye’ye çekeceğiz.”
Uluslararası sermayeyi nasıl çekersiniz? Yatırım ortamını iyileştirirsiniz,
yatırımcıları Mısır’a göndermezsiniz, Mısır’da yatırım yapın demezsiniz,
Türkiye’de yatırımı teşvik edersiniz, yatırım ortamını iyileştirirseniz yabancı
sermaye gelir. Yabancı sermaye gelsin, yatırım yapsın, üretim yapsın, istihdam
sağlasın ona biz taraftarız ama varlıklarımızı, toprağımızı, mülkümüzü
yabancılara satarak siz yabancı sermayeyi çekmiş olmazsınız.
Şimdi, sanki bu konu çok önemliymiş gibi bu gece yarısı bunu
görüşüyoruz. AKP’nin 2023 vizyonu vardı, neydi? 2023’te 10’uncu büyük ekonomi
olacaktık. Öyle mi? Bugüne kadar diyordunuz ki: “Biz 16’ncı büyük ekonomiyiz.”
Şimdi, 18’inci büyük ekonomisiniz, biliyor musunuz bunu? Biliyorsunuz değil mi? Ama bunu
söylemiyorsunuz, bunu söylemiyorsunuz.
İki, S&P ne yaptı? Kredi notunu pozitiften durağana çevirdi.
Niye söylemiyorsunuz bunu? Nasıl 2023’e kadar 10’uncu büyük ekonomi olacağız?
Devam ediyorum…
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) – Ergenekoncu…
Ergenekoncu…
RECEP ÖZEL (Isparta) – O zaman görüşürüz…
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) –
Beyefendi bunlar ne yapıyorlar? Efendim, ya deve ölür ya deveci ölür ya
bilmem ne olur meselesi var ya, ona göre işlem yapıyorlar. Daha ne oldu? Nisan
ayı ihracat rakamları açıklandı. Ne oldu? Geçen seneye göre ihracat yüzde 3
düştü. Bundan haberiniz var mı? Bunu niye dile getirmiyorsunuz?
Değerli arkadaşlarım, Türkiye’de konuşulması gerekeni biz
konuşmuyoruz. Konuşulması gerekeni konuşmuyorsunuz, sahte, yapay gündemler
yaratıyorsunuz. Türkiye’yi adım adım savaşa sürüklüyorsunuz, bunu milletin
gözünden saklıyorsunuz.
Sayın Dışişleri Bakanı ne diyor biliyor musunuz, “Bizim Suriye
politikasının ne kadar yerinde olduğunu görmek için gidin Tunus sokaklarını
gezin, Kahire sokaklarını gezin, Libya sokaklarını gezin.” diyor.
Şimdi, biz zannediyoruz ki Sayın Davutoğlu Türkiye Dışişleri
Bakanıdır, Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanıdır. O zaman gidecek, nereye
bakacak biliyor musunuz, nerede halkı soracak biliyor musunuz, Gaziantep’e
gidecek, Hatay’a gidecek, Adana’ya gidecek, Mersin’e gidecek yani oradaki halka
Türkiye'nin Suriye politikasının yerinde olup olmadığını söyleyecek. Hiç sade
vatandaşa sormasın, burada iddia ediyorum, AKP’lilere sorsun, il başkanına, il
yönetimine, sayın milletvekillerine sorsunlar, nasıl görüyorlar.
Gaziantep’in Suriye politikasından zararı yıllık 1 milyar dolar,
evet, yıllık 1 milyar dolar. Bunu herkes dile getiriyor. Bunun hesabını,
değerli arkadaşlarım, size soracaklar, bunun hesabını size soracaklar.
Şimdi, gene, biz, yapay gündemle uğraşıyoruz, önemli konuları
gündeme getirmiyoruz. OECD’nin yeni yaptırdığı bir araştırma var değerli
arkadaşlarım. Bu rapora göre, Türkiye, çocukların aile ve okul dönemindeki
eğitimleri açısından 34 ülke arasında sonuncu, 34 ülke arasında sonuncu. On
sekiz-yirmi dört aralığındaki gençlerin sadece yüzde 52,8’i eğitim hayatına
devam ediyor. Slovenya’da yüzde kaç biliyor musunuz? 95,8.
Değerli arkadaşlarım, bizim bunları görüşmemiz lazım. Daha dün YGS
sınavları yapıldı. Siz 4+4+4’le Türkiye'nin eğitim politikasını tarumar
ettiniz, hiçbir hazırlığınız olmadan bu sistemi getirdiniz. Dokuz yaşındaki
çocuğa ilkokulu bitirtiyorsunuz. Dünyanın hiçbir ülkesinde yok… Dünyanın hiçbir
ülkesinde yok.
HÜSEYİN ÜZÜLMEZ (Konya) – Yüzde 100’ü eğitime katılsın istiyoruz.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) – Siz bunları bilmezsiniz, siz başka
şeyleri bilirsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Serindağ.
Sayın Serindağ ve arkadaşlarının
önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmemiştir.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür etmem için lütfen
izin verin efendim.
BAŞKAN - Müsaade edin…
Hiç kimseye vermedim.
Sayın Serindağ, lütfen… Süreniz bitti,
lütfen…
Diğerini okuyun lütfen…
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) – Efendim, ben sizden ek süre istemiyorum.
BAŞKAN – Hayır, hayır, süreniz bitti efendim, kusura bakmayın,
otomatik…
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Otomatik…
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) – Sizin adil olmanız lazım, size
yakışmıyor!
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen…
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) – Size yakışmıyor!
BAŞKAN – Lütfen yerinize oturun.
Diğer önergeyi okuyun:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına.
Görüşülmekte olan 228 sıra sayılı yasa tasarı ve teklifinin 3 üncü
maddesinde “ölüm tarihinden itibaren” ibaresinden sonra, “mirasçılara durumu
bildirmek üzere” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutun, kimse yok.
Gerekçe:
Ölüm tarihinden sonra mirasçıların durumdan bilgilendirilmesi ve
mülkiyet haklarını kullanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, çalışma süremizin sonuna geldik.
Dolayısıyla kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 3 Mayıs 2012 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak
üzere Birleşimi kapatıyorum.