Yasemin KARADENİZ Normal 25669 2 14 2012-06-28T15:08:00Z 2012-06-28T15:08:00Z 133 83584 476433 3970 1117 558900 14.00 Clean Clean false 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false TR X-NONE X-NONE 0 nk 0 nk

 

 

 

 

 

 

YASAMA DÖNEMİ                 CİLT                YASAMA YILI

              24                                19                            2

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

 

96’ncı Birleşim

18 Nisan 2012 Çarşamba

 

 

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

 

 

   I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’nın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

2.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, Kutlu Doğum Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, yaşam hakkı ihlallerine ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, sağlık çalışanlarına yapılan saldırılara ve Doktor Ersin Arslan’ın hayatını kaybetmesine ilişkin açıklaması

2.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Burdur ilindeki olumsuz hava koşulları nedeniyle zarara uğrayan üreticilerin mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

3.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın, Turizm Haftası’na ve Muğla’daki olumsuz hava koşulları nedeniyle zarara uğrayan üreticilerin mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

4.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, sağlık çalışanlarına yapılan saldırılara ve Doktor Ersin Arslan’ın hayatını kaybetmesine ilişkin açıklaması

5.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, deprem sonrası Kütahya Simav’daki duruma ilişkin açıklaması

6.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, sağlık çalışanlarına yapılan saldırılara ve Doktor Ersin Arslan’ın hayatını kaybetmesine ilişkin açıklaması

7.- Manisa Milletvekili Muzaffer Yurttaş’ın, Kutlu Doğum Haftası’na ve Doktor Ersin Arslan’ın uğradığı saldırı sonucu hayatını kaybetmesine ilişkin açıklaması

8.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, sağlık çalışanlarına yapılan saldırılara ve Doktor Ersin Arslan’ın hayatını kaybetmesine ilişkin açıklaması

9.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, sağlık çalışanlarına yapılan saldırılara ve Doktor Ersin Arslan’ın hayatını kaybetmesine ilişkin açıklaması

10.-  Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, sağlık çalışanlarına yapılan saldırılara ve Doktor Ersin Arslan’ın hayatını kaybetmesine ilişkin açıklaması

11.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu ve arkadaşlarının vermiş olduğu genel görüşme önergesinin önemine ilişkin açıklaması

12.- Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz’ın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın Ceylanpınar’la ilgili ifadelerine ilişkin açıklaması

13.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz’ın bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Murat Bozlak ve 21 milletvekilinin, Türkiye'de giderek artan işsizliğin nedenleri ve gerekli çözüm yollarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/246)

2.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken ve 21 milletvekilinin, Diyarbakır ili bütçesinin onaylanmaması sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/247)

3.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 21 milletvekilinin, kamuoyunda "deprem vergileri" olarak bilinen, 26/11/1999 tarih ve 4481 sayılı Kanun’la ihdas edilen ve daha sonra muhtelif kanunlarla yenilenen vergilerin nasıl ve nereye harcandığı konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/248)

B) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Savunma ve İçişleri Komisyonları üyelerinden oluşan bir heyetin, Kosova Meclisi İçişleri, Güvenlik ve Kosova Güvenlik Gücü Denetim Komisyonlarının vaki davetine icabetle Kosova’ya resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/843)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Cevdet Erdöl’ün, 25 Nisan 2012 tarihinde düzenlenecek 23 Nisan Avrupa Çocuk Parlamentosu etkinliğine katılmak üzere Brüksel’e gitmesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/844)

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

 

1.- BDP Grubunun, 13 Nisan 2012 tarihinde Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşlarının yerel basının karşılaştığı sorunların araştırılması amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 18/4/2012 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- CHP Grubunun, 17/4/2012 tarihinde Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu ve arkadaşlarının son dönemlerde Suriye'de meydana gelen karışıklıklar ile ilgili vermiş olduğu genel görüşme önergesinin, Genel Kurulun 18/4/2012 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- AK PARTİ Grubunun, gündemdeki sıralama ile  Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin önerisi

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 92'nci yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın kutlanması, günün anlam ve öneminin belirtilmesi amacıyla Genel Kurulda özel bir görüşme yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 2012 Pazartesi günü saat 14.00'te toplanmasına; bu toplantıda yapılacak görüşmelerde siyasi parti grupları başkanlarına ve grubu bulunmayıp da Mecliste üyesi bulunan siyasi partinin genel başkanına onar dakika süreyle söz verilmesine ve bu birleşimde başka konuların görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLAR-DAN GELEN DİĞER İŞLER

 

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

 

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

2.- Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180)

3.- Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Orman Köylülerinin Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi); Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporları (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S. Sayısı: 198)

 

4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat’ın; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in; 5275 Sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun”da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (2/241, 2/84) (S.Sayısı: 136)

5.- Güneydoğu Asyada Dostluk ve İşbirliği Andlaşmasını Değiştiren Üçüncü Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/590) (S. Sayısı: 208)

6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Arasında UNDP-İstanbul Uluslararası Kalkınmada Özel Sektör Merkezinin (IICPSD) Kuruluşu ile İlgili Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/511) (S. Sayısı: 119)

7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi Arasında Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi Sekretaryasına Dair Evsahibi Ülke Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/582) (S. Sayısı: 220)

8.- Eşyanın Sınırlardaki Kontrollerinin Uyumlaştırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşmenin Uluslararası Karayolu Taşımacılığına İlişkin Sınır Geçiş İşlemlerinin Kolaylaştırılması Başlıklı 8 Numaralı Ekinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/350) (S. Sayısı: 74)

9.- Bozulabilir Gıda Maddelerinin Uluslararası Taşımacılığı ve Bu Taşımacılık Faaliyetinde Kullanılacak Özel Ekipmana İlişkin Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/415) (S. Sayısı: 77)

10.- Karayolu Trafiği Konvansiyonu ile Bu Konvansiyonu Tamamlayıcı Avrupa Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/296) (S. Sayısı: 139)

11.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz'ın; Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 13 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/603, 2/398, 2/402, 2/486) (S.Sayısı: 222)

 

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

X.- OYLAMALAR

1.- Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı’nın 12’nci maddesinin oylaması

2.- Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı’nın tümünün oylaması

3.- Güneydoğu Asyada Dostluk ve İşbirliği Andlaşmasını Değiştiren Üçüncü Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Arasında UNDP-İstanbul Uluslararası Kalkınmada Özel Sektör Merkezinin (IICPSD) Kuruluşu ile İlgili Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi Arasında Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi Sekretaryasına Dair Evsahibi Ülke Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı’nın oylaması

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, spor uzmanı olarak görev yapan personelin mağduriyetinin giderilmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile Gençlik ve Spor Bakanından soruları ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/4702), (7/4779) 

2.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, çiftçilerin yabancı sermayeli bankalardan kredi kullanımına ve yapılan haciz işlemlerine ilişkin Maliye Bakanından sorusu ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/4744)

3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Türkiye’de gerçekleştirilecek U-20 Dünya Futbol Şampiyonasına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/4785)

4.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Türk Lirasının yeni simgesine ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı  (7/4820)

5.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin-Ardanuç’ta Halkbank şubesi açılmasına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/5167)

6.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, Esnaf ve Sanatkârlar Kredi Kooperatifleri aracılığı ile kredi kullanımında yüksek faiz oranı, komisyon ve teminat istenmesinden kaynaklanan mağduriyete ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/5484)

7.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, 2003-2011 yılları arasında Başbakanlığa tahsis edilen örtülü ödeneğe ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/5594)

8.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın, Başbakanlığa alınan bir uçağa ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/5598)

9.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın, Bakanlar Kurulu üyeleri tarafından kullanılan özel uçakların maliyeti, giderleri ve kullanım alanlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/5723)

10.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Genel Kurul salonu elektronik sistemine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/6026)

11.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, TBMM’de görev yapan polis memurlarının çalışma usullerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/6027)


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.03’te açılarak iki oturum yaptı.

 

Erzurum Milletvekili Oktay Öztürk, Erzurum Aşkale’deki Karasu-2 Hidroelektrik Santralinde 5 işçinin hayatını kaybetmesi ve sonrasındaki kurtarma çalışmalarında yaşanan ihmallere,

Ağrı Milletvekili Mehmet Kerim Yıldız, Ağrı’nın 94’üncü kurtuluş yıl dönümüne,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

 

Malatya Milletvekili Mustafa Şahin’in, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümünün 19’uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşmasına Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç cevap verdi.

 

Kütahya Milletvekili Alim Işık, 16 Nisan 2012 tarihinde Kütahya’da yaşanan depreme ve 19 Mayıs 2011 tarihindeki depremden bu yana birçok vatandaşın mağduriyetinin giderilemediğine,

Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş, 17 Nisan köy enstitülerinin kuruluş yıl dönümüne,

Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, Kutlu Doğum Haftası’na,

Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz, norm kadro uygulaması nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisi personelinin durumuna,

İstanbul Milletvekili Melda Onur, Erzurum Aşkale’deki Karasu-2 Hidroelektrik Santralinde kurtarma çalışmalarındaki mühendislik hatalarına,

 

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Ağrı’nın kurtuluş yıl dönümüne, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümünün 19’uncu yıl dönümüne ve Hamit Fendoğlu’nun ölüm yıl dönümüne,

İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan, İstanbul Sarıyer Zekeriyaköy’de Emlak Konuta ait 500 dönümlük arazinin bir bölümünün inşaata açılması nedeniyle ne kadar ağaç kesileceğini öğrenmek istediğine,

Iğdır Milletvekili Pervin Buldan, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümünün 19’uncu yıl dönümüne,

İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel, İstanbul Bahçelievler’de toplu olarak işten çıkarılan işçilerin durumuna,

Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Kutlu Doğum Haftası’na ve 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümünün 19’uncu yıl dönümüne,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

 

Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 21 milletvekilinin, noterlik hizmetlerinin ücretlendirilmesi ve noterlerin sorunlarının (10/243),

BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın, ülkemizde yüksek oranlarda gerçekleşen kız çocuğu evliliklerinin (10/244),

Muş Milletvekili Demir Çelik ve 21 milletvekilinin, Türkiye'de meydana gelen trafik kazalarının nedenlerinin (10/245),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin, Ukrayna Parlamentosu Dışişleri Komisyonu Başkanı Oleh Bilorus'un vaki davetine icabetle Ukrayna'ya resmî bir ziyaret gerçekleştirmesine,

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek'in, Varşova'da düzenlenecek olan Avrupa Birliği Parlamento Başkanları Konferansı’na katılmak üzere Polonya'ya gitmesine,

İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkereleri kabul edildi.

 

CHP Grubunun, 28/10/2011 tarihinde Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve arkadaşlarının orman köylülerinin ve ormancılık kooperatiflerinin sorunlarının araştırılması ve çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu (120 sıra no.lu) Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 17/4/2012 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

 

İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, (2/125) esas numaralı 2954 Sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi kabul edilmedi.

 

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Nevruz Bayramı kutlamaları ile eğitim sistemine ilişkin kanun teklifine karşı yapılan protesto gösterilerinin yasaklandığı ve bu gösterilere katılanlara yönelik polisin orantısız güç kullandığı iddiasıyla İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesinin (11/11) gündeme alınması yapılan ön görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

 

Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın Aydın eski milletvekilleri İsmet Sezgin ve Nahit Menteşe’yle ilgili ifadelerine,

Adıyaman Milletvekili Salih Fırat, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in medyaya yansıyan bazı davranış ve ifadelerine,

Mardin Milletvekili Ahmet Türk,

Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan,

Muş Milletvekili Sırrı Sakık,

İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in Kürt halkının inançlarına hakaret ettiğine;

Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in ifadelerinin Kürt halkının inançlarıyla ilgili olmadığına,

Batman Milletvekili Ayla Akat Ata, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in BDP’li kadın milletvekilleriyle ilgili ifadelerine,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

 

Alınan karar gereğince, 18 Nisan 2012 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere 19.03’te birleşime son verildi.

 

 

Meral AKŞENER

 

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

 

 

 

 

 

Muhammet Bilal MACİT

Bayram ÖZÇELİK

Mustafa HAMARAT

 

 

İstanbul

Burdur

Ordu

 

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

II.- GELEN KÂĞITLAR

                No: 129

18 Nisan 2012 Çarşamba

 

Teklifler

1.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün; Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/501) (Milli Savunma; İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

2.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka ve 20 Milletvekilinin; Yılmaz Güney Sinema Müzesi Kurulmasına Dair Kanun Teklifi (2/502) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/04/2012)      

3.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş'ın; Milli Eğitim Temel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/503) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2012)  

Raporlar

1.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz’ın; Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 13 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri  ile  Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/603, 2/398, 2/402, 2/486) (S. Sayısı: 222) (Dağıtma tarihi: 18/04/2012) (GÜNDEME)

2.- Manisa Milletvekili Uğur Aydemir ve 21 Milletvekilinin; Bazı Kanunlar ile Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin ve 10 Milletvekilinin; Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim Gök ve Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun ile 5 Milletvekilinin; Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve 8 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/476, 2/386, 2/475, 2/482) (S. Sayısı: 223) (Dağıtma tarihi: 18/04/2012) (GÜNDEME)

3.- Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Hakkında Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/596) (S. Sayısı: 221) (Dağıtma tarihi: 18/04/2012) (GÜNDEME)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Murat Bozlak ve 21 Milletvekilinin, işsizlik sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/246) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/10/2011)

2.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken ve 21 Milletvekilinin, Diyarbakır ili bütçesinin onaylanmaması sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/247) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/10/2011)

3.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 21 Milletvekilinin, 17 Ağustos 1999 depreminden sonra getirilen vergilerinin kullanımının araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/248) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/10/2011)

18 Nisan 2012 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96’ncı Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz Manisa’nın sorunları hakkında söz isteyen Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay’a aittir.

Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, her zaman olduğu gibi, Genel Kurul ilk açıldığında ciddi manada bir uğultu oluyor. Sayın milletvekilleri, değerli arkadaşlarım, sohbetlerinize dışarıda devam ederseniz gerçekten çok sevineceğim.

Buyurun Sayın Akçay.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’nın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Manisa’nın bazı sorunlarını dile getirmek üzere söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle ifade etmek isterim ki Manisa hak ettiği kamu yatırımlarını maalesef alamamaktadır. Manisa tarımsal üretimde Türkiye’de 1’inciyken tarımsal yatırımlarda 22’nci sıradadır; nüfus bakımından 13’üncü sıradayken eğitim yatırımlarında 29’uncu, sağlık yatırımlarında 32’nci sırada gelmektedir. Yüz ölçümü bakımından 18’inci sıradayken ulaştırma yatırımlarında 47’nci sıradadır.

AKP döneminde yeterince kamu veya özel yatırım yapılıp istihdam yaratılamadığı için düne kadar göç alan Manisa, artık, göç vermeye başlamıştır. Son bir yılda Manisa’nın nüfusu 40 bin kişi azalmıştır, bu nedenle Manisa’nın çıkaracağı milletvekili sayısı da 10’dan 9’a düşmüştür. Manisa’da 2.458 öğretmen açığı vardır ve ilk ve ortaöğretimde 770 dersliğe ihtiyaç bulunmaktadır. Celal Bayar Üniversitesinde 200 akademik personel açığı vardır.

Bornova-Turgutlu-Salihli, Salihli-Gölmarmara-Akhisar, Soma-Akhisar, Manisa-Akhisar-Balıkesir ve Kula-Salihli yolu tam on yıldır hâlâ tamamlanamamıştır. On yılda 124 kilometrelik Demirci-Salihli yolunun ancak 32 kilometresi tek şerit hâlinde yapılabilmiştir, geri kalan yerlerin bir kısmının kamulaştırmaları dahi yapılamamıştır.

Her seçim öncesi söz verilen 400 yataklı Manisa Bölge Hastanesi hâlâ yapılamamıştır ve sürüncemede kalmıştır. Manisa’da 30 bine yakın tarihî eser depolarda bekletilmektedir ve acilen müze yapılmalıdır. Yine, 1.500 dekarlık arsasıyla hazineye intikal ettirilen Akhisar Sigara Fabrikası hâlâ ekonomiye kazandırılamamıştır.

Sofralık siyah zeytinin yüzde 35’i, yeşil zeytinin yüzde 75’i Akhisar’da üretilmektedir. Zeytinyağına destekleme primi ödenirken sofralık zeytine destekleme primi verilmediği için Akhisarlı zeytin üreticileri destekten mahrumdur. Ziraat Bankasından çiftçilerin ancak yüzde 1’i, en fazla yüzde 2’si işletme kredisine ulaşabilmektedir, o da, ekim dikim döneminde kredi için başvuran çiftçiler bu kredileri zamanında alamamaktadır. Hükûmetin yanlış tarım politikaları yüzünden Manisalı çiftçilerimiz zor günler geçirmektedir. 23 bin çiftçimizin Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine 894 milyon Türk lirası borcu vardır ve pek çok çiftçi hakkında da icrai işlem başlatılmıştır.

Üretimin arttığı yıllarda üzüm fiyatları düşmektedir. Arz fazlası olduğunda, bu fazlalılığı alıp stoklayacak bir mekanizma oluşturulmalı ve çekirdeksiz kuru üzüm mutlaka desteklenmelidir. 2011 üzüm hasadının gecikmesi, fiyatların geç açıklanması, olgunlaşmamış üzümlerin ihraç edilmesi ve ihracat teşvikinin düşük olması nedeniyle sezon başında 1 lira 10 kuruş olan sofralık üzüm fiyatı 40 kuruşa kadar düşmüştür. Başta Alaşehir ve Sarıgöl olmak üzere, sofralık üzüm üreticileri mağdur olmuştur.

GAP ve DAP kapsamında 25 ile özel hayvancılık desteği verilirken, hayvancılık bakımından 5’inci sıradaki Manisa’ya bu destek verilmemektedir. Başta Demirci, Selendi, Köprübaşı, Gölmarmara ve Gördes’teki köylerimiz olmak üzere, köylerin büyük çoğunluğunda köy meraları belirlenmemiştir. Köy meraları acele belirlenip ıslah çalışmaları yapılmalıdır. Bu gidişle, neredeyse bölgede hayvancılık bitecektir.

Her seçim öncesi AKP tarafından Selendi’ye yüksekokul sözü verilmesine rağmen, seçimden sonra bu vaatler unutulmaktadır.

Selendi’de 21 bin metrekarelik olan alan üzerine inşa edilen 9 bin metrekareli kapalı alanlı tütün işleme depoları 2009 yılından beri atıl bir şekilde beklemektedir ve bir an evvel ekonomiye kazandırılmalıdır.

Yine 2008’de Selendi elektrik şebekelerinin yer altına alınması programa alınmış ancak 2009 seçimlerinde belediyeyi Milliyetçi Hareket Partisi kazanınca bu proje iptal edilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Soma Termik Santralindeki baca gazı    filtrelerinin yenilenmemesi nedeniyle, Soma’da  hava kirliliği oranı ve kanser hastası sayısı dünya standartlarından 4 kat fazladır.

Değerli milletvekilleri, sürem bittiği için ancak bu kadar ifade edebildim.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Hükûmet adına Orman ve Su İşleri Bakanı Sayın Veysel Eroğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Milletvekilimiz Erkan Akçay’ın konuşmasına cevap vermek üzere ben söz aldım.

Özellikle Manisa’yla alakalı kamu yatırımlarının az olduğundan bahsetti Sayın Vekilimiz, yapılmadığından bahsetti ama ben geçen yıl sonuna kadar olan Manisa’ya sadece merkezî hükûmetin yaptığı yatırımları kısaca sizlere arz edeceğim.

2011 yılı sonuna kadar Manisa’mıza tam 2 milyar 842 milyon 366 bin Türk lirası, bu yılla beraber yaklaşık 3,2 milyar TL’lik yatırım yapılmıştır ki Manisa diğer illere göre en önde olan illerden birisidir. Bakın, bunlar arasında, Bakanlığımız şu ana kadar 420 milyon TL’lik yatırım yaptı Çevre ve Orman Bakanlığı ve Orman ve Su İşleri Bakanlığı ama bu sene biz Manisa’da yatırımlarda hamle yılı ilan ettik. Ben zaten mayıs ayı içinde giderek orada yeniden temel atacağım, açılış tarihlerini de ilan edeceğiz.

Bakın, 2003-2011 yılları arasında tamamlanan tesislerden birkaç örnek vermek istiyorum: Gördes Barajı’nı tamamladık. Gördes Barajı sadece İzmir’e yılda 59,5 milyon metreküp su vermekle kalmayacak, şu anda dev sulama hatları yapılıyor, aynı zamanda Manisa’mızda önemli sulama alanlarını sulayacak. Alaşehir sulamasının şebekesini tamamen yeniledik. Ayrıca, Alaşehir sulamasının ikinci kısmı talep edildi, onu da yeniledik. Kula Göleti ve sulaması tamamlandı. Merkezde Yuntdağı Köseler Göleti ve sulaması ikmal edildi, tamamen bitirdik. Kırkağaç’ta Bakır Göleti ve sulaması talep edilmiş -önemli bir yer, hakikaten, kavunlarıyla meşhur- orada da Bakır Göleti ve sulamasını tamamladık. Böylece, 4.490 dekar tarım arazisini sulamaya açtık.

Ayrıca, Manisa’da taşkınlarla mücadele ediyoruz. Şu ana kadar 24 tane dere ıslahını tamamladık. Bu tesislerle 37.150 dekar alanı tamamen taşkınlardan koruduk. 4 ilçe, 4 belde, 11 mahalle ve 3 köy, taşkınlar ve sel baskınlarından korunmuştur. Ayrıca, vatandaşlarımız 2 tane de köprü talep etti, hatta ben de DSİ’ye talimat verdim, köprü bizim vazifemiz olmamakla beraber, biz oraya köprü de inşa ettik, onu da özellikle vurgulamak istiyorum.

Tabii, bunları ben saymak istemiyorum çünkü çok sayıda var. Ayrıca, inşaatı devam eden 22 adet büyük projemiz var Sayın Vekilim. Bir kere, bunlardan birisi, Gördes sol sahil sulaması, Sarıgöl sulaması isale kanalı tamamlaması. Ayrıca, Gediz yan dereleri ıslahı 4’üncü kısım, 17 tane iş kalemi var burada, 17 kalem. Sarıgöl Bahadırlar ve Güneydamları Karal Deresi taşkın ve rusubat kontrol tesisi, Sarıgöl ilçesi Çanakçı Ağıllı dere ıslahı, Turgutlu ilçesi Karaçalı Deresi ıslahı, Güneşli Barajı. Bakın, temel attık, açılış tarih ve saati var, Vekilimi de o tarihte bekliyorum. Kula için içme suyu problemi vardı, sert su olduğu iddia ediliyordu, şu anda testler bitti. Kula’nın içme suyu şu anda tertemiz, memba suyu gibi, Kula ilçemize de su veriliyor. Hatta, onun açılışını da yapamadık, inşallah, bir açılış merasimine gideceğim. Alaşehir Kavaklıdere Göleti, Gördes Doğanpınar Göleti, Kırkağaç Aydıncık Göleti, Kırkağaç’ta Çaltıcak Göleti, Kula’da Bebekli Göleti, Kula Çelengöz Göleti, Merkez’de Pelitalan Göleti, Selendi’de Ayanlar Göleti. Ayrıca, Ahmetli ilçe merkezinin Ahmetli Çayı ıslahı, Bakırçay havzası taşkın koruma tesisi, 2 tane işimiz var. “Taşkın Koruma Tesisi” adıyla Gediz havzasında büyük bir eylem seferberliği yapıyoruz, tam 9 tane iş yapıyoruz. Kula ilçe merkezi Kurt Deresi ıslahı, Soma ilçe merkezi Bakırçay ıslahı, bir de Gediz havzasında taşkın rusubat kontrol olmak üzere 2 tane işimiz de var, bunları tamamlıyoruz.

Ayrıca Manisa için, Sayın Vekilim, şöyle özel bir çalışma yaptık: Biliyorsunuz, Manisa’da yer altı suları kullanılıyor ama bunlar, modern sulama sistemleri, damlama veyahut yağmurlama olsun diye, Özel İdareye para aktardık. Manisa Özel İdaresine, biz, geçen yıl sonunda, 4 milyon 400 bin TL ödenek aktardık ama bunun ucu açık; özel idare projeleri yaptıkça destek vereceğiz, o da “kapalı sistem” dediğimiz, borulu, yer altı suyu sulamasını yapacak.

Projesi devam eden 6 tane işimiz var şu anda, bunlar bittiği anda ihalesi yapılacak. Salihli Yeşilkavak Barajı -sulama barajı bu- ve bir de Manisa ilinde, GÖL-SU kapsamında, birinci kısımda 8 göletin projesi yapılıyor. Ayrıca, ikinci bölge göletlerinde 5 tane gölet, tekrar, ikinci kısımda 2 gölet olmak üzere çok sayıda gölet var. Ayrıca Güneşli sulamasının projesi yapılıyor, bir de Gördes sol sahil sulamasının projesi yapılıyor. Bunların paraları hazır, projeler bittiği zaman hemen inşaata başlayacağız.

Planlaması devam eden çok sayıda iş var ama ben burada bir müjde vermek istiyorum: Manisa’mıza “Bin Günde Bin Gölet” kapsamında -bakın, Sayın Vekilim dikkat edin- tam 45 adet gölet ve modern sulama tesisini yapacağız. Bunların hazırlıkları yapıldı. Şimdi 8 tanesi inşa hâlinde. Bunların, müsaade ederseniz, ismini vereyim ki kayıtlara girsin. Manisalılar da herhâlde bizi dinliyorlardır. Gördes’te Doğanpınar Göleti, inşaatı devam ediyor; Kırkağaç’ta Çaltıcak Göleti, merkezde Pelitalan Göleti, Kırkağaç’ta Aydıncık Göleti, Kula Çelengöz Göleti, Alaşehir’de Kavaklıdere Göleti -ve sulamalar dâhil tabii- Selendi’de Ayanlar Göleti ve Kula’da Bebekli Göleti’nin, bunların şu anda inşaatları devam ediyor, inşallah önümüzdeki yıl bunları tamamen bitireceğiz.

Ayrıca, “Bin Günde Bin Gölet” çerçevesinde, projesi devam eden 15 tane gölet ve sulaması var. Alaşehir’de Kemaliye Göleti sulaması, Alaşehir’de Örencik Göleti sulaması, Kırkağaç’ta Küçükdere Göleti ve sulaması, Kula’da Dutluca Göleti sulaması, Kula’da Saraçlar Göleti ve sulaması, Kula’da Yurtbaşı Göleti sulaması, merkez Maldan Sarısu Göleti ve sulaması; yine, merkezde İlyasçılar Göleti sulaması, Soma Yağcılı Göleti ve sulaması, merkezde Bağyolu Göleti sulaması, Alaşehir’de Gülpınar Göleti sulaması, gene, Alaşehir’de Toygarlı Göleti sulaması, Kula’da Konurca Göleti sulaması, Soma’da Çavdır Göleti sulaması, Alaşehir’de Şahyar Göleti sulaması.

Şimdi planlaması biten 5 tane var, onların da projesini yaptırıyoruz. Bunlar:

1- Saruhanlı Güvenlik Göleti ve sulaması

2- Gördes Karayağcı Göleti ve sulaması

3- Demirci’de Durhasan Göleti ve sulaması

4- Kırkağaç’ta Çamlık Göleti ve sulaması

5- Merkezde Akgedik Göleti ve sulaması.

Planlaması devam eden 12 tane var, isterseniz onları da okuyabilirim ama herhâlde bu kadar çok işten siz de belki de çok… Ama okumak istiyorum ki vatandaşlarımız bizi dinliyor, çünkü burada okuduklarımız bizim için sözdür, bizim için senettir.

Planlaması yapılan 12 tane de gölet ve sulaması var:

Demirci’de Ayvaalan Göleti sulaması, Demirci’de Güveli Göleti sulaması, Demirci’de Hüdük Göleti sulaması, Demirci Kılavuzlar Göleti sulaması, Köprübaşı Döğüşören Göleti ve sulaması, Kula’da Emre Göleti sulaması, Kula Eroğlu Göleti ve sulaması. Benim soyadımla alakası yok, onun ismi öyle. Merkezde Belen Yenice Göleti ve sulaması, Salihli’de Çaypınar Göleti sulaması, Kırkağaç’ta Çobanlar Göleti sulaması, Demirci’de Alaağaç Göleti ve sulaması, Alaşehir’de Horzum Alayaka Göleti ve sulaması.

İlk incelemesi yapılan da 5 tane var, bunların da isimlerini ben isterseniz veririm.

Yani bakın, şu ana kadar hakikaten, biz, 2012’yi sulama ve baraj, göletlerde Manisa’da hamle yılı olarak ilan ettik. Hep beraber zaten bunlar… Daha da talep varsa onları da yapmak bizim boynumuzun borcudur.

Efendim sadece tabii DSİ çalışmıyor. Orman Genel Müdürlüğümüz, burada bakın, 2011 yılı sonuna kadar seferberlik kapsamında 807.910 dekar arazide çalışma yaparak 28 milyon adet fidanı toprakla buluşturdu. İnşallah bu sene de 127 bin dekar arazide çalışma yapacağız. Yani neticede Manisa’da biz 4 tane kent ormanı, 1 adet bal ormanı, 18 adet orman içi dinlenme yeri kurduk, onu da özetle belirteyim.

Ayrıca ORKÖY, orada, geçen yıl sonuna kadar –bu yıl 5 kat artırıyoruz- 3.148 aileye 10.292.817 TL ferdî proje kredisi verdi. Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel Müdürlüğümüz 2 adet tabiat parkı ilan etti, bunlardan biri Mesir Tabiat Parkı -Manisa’nın hemen yanında ben de açılışa gelmiştim- diğeri Süreyya Tabiat Parkı. Bir de orada Spil Dağ, çok önemli -burada herkese duyurmak istiyorum- bilhassa turizm açısından çok önemli. Spil Dağı’na giden her hasta iyileşerek dönüyor yani -gerçekten- Spil Dağ muhteşem bir dağ, muhteşem bir alan. Biz burada uzun devreli gelişme planını hazırladık, hatta çok açık bir şekilde ihale ettik. Eğer Manisalılardan, iş adamlarından, turizmcilerden talep varsa fevkalade memnun oluruz.

Meteoroloji Genel Müdürlüğümüz, genelde her ile 4-5 tane otomatik meteoroloji ölçüm istasyonu kuruyor iken Manisa’da tam 17 adet otomatik meteoroloji ölçüm istasyonu var. Manisa’nın hangi ilçesinde? Merkezde, Salihli’de, Alaşehir’de, Demirci’de, Köprübaşı’nda, Akhisar’da, Akhisar meydan, Spil Dağ, Turgutlu, Soma, Gördes, Saruhanlı, Kula, Gölmarmara, Manisa-Çakmak Orman Bölge Müdürlüğü sahası, Manisa merkez kent ormanı ve Akhisar da Kavakalanı’nda tam 17 adet otomatik meteoroloji ölçüm istasyonu var. Yani buradan bir Manisalı benim kardeşimin -dünyanın neresinde- ister Amerika’da, ister Kanada, ister Avrupa’da, ister Japonya’da olsun İnternet’e girip o esnada Soma’da veya Alaşehir’deki hava durumunu, iklim durumunu, yağış var mı yok mu, sıcaklığa varıncaya kadar her şeyi görmesi mümkün.

Ayrıca, ben Çevre ve Orman Bakanıyken Manisa’nın ilçelerine çevre açısından çok büyük destek verdik. Bir defa, katı atık, atık su gibi altyapı projeleri için belediyelere tamamen hibe olarak Bakanlığın fonlarından 6.363.578 TL maddi destekte bulunuldu. Bunlardan 8 tane belde ve ilçeye de, özel sıkıştırmalı çöp taşıma aracı da verdiğimizi ben ifade etmek istiyorum.

Şimdi, Sağlık Bakanlığına gelince: Efendim, Sağlık Bakanlığımız 238 milyon TL geçen yıl sonuna kadar -bu sene hariç- Manisa’ya yatırım yaptı. Bakın 3 tane devlet hastanesi açtık mı? 40 tane sağlık tesisini hizmete açtık.

Ali ÖZ (Mersin) – Hizmete açtık, hizmete açtık (!) Şiddet gören insanlar ne olacak?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Ancak yeni açılacak yerle ilgili hatta biz Sağlık Bakanlığımıza dedik ki: Çok muhteşem bir yer istiyorsanız ormanlık alandan dahi vermeye hazırız, ne gerekiyorsa sağlık için biz de elimizden gelen gayreti göstereceğiz Sayın Vekilim. Hep beraber çalışarak Manisa’ya ne yapılacaksa birlikte yapalım.

Millî Eğitim Bakanlığımız, bakın, Manisa’mıza 2.933 derslik açmış, 90.051.789 TL’lik yatırım yapmış.

Ulaştırma Bakanlığı… Az önce siz Ulaştırma Bakanlığından bahsettiniz. Efendim Manisa’ya ulaşmak bir meseleydi ama şu anda Manisa’ya ulaşmak çok kolay. Bakın 274 kilometre Manisa ili…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Nereden kolay Sayın Bakan, Afyon’dan mı kolay? Kütahya’dan gidin bakalım.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Efendim peki ben gideyim…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Kütahya’dan nasıl kolay?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Şimdi Sayın Vekilim, 274 kilometre… Kütahya’yı ben söyledim, tekrar bana Kütahya defterini açtırma sevgili hemşehrim.

ALİM IŞIK (Kütahya) – “Kolay” demeyin öyle, Kütahya’dan kolay değil.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Fahri hemşehriyiz, hem Simav’dan dolayı hem Kütahya’dan dolayı fahri hemşehriyiz. Şimdi Kütahya defterini açtırma bana.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Biraz sonra açacağız, biraz sonra açacağız.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Şimdi tam 274 kilometre bölünmüş yol yapılmış. TOKİ, daha önce Manisa’da TOKİ var mıydı? Yoktu ama şu anda TOKİ bakın 390 milyon TL’lik yatırım yapmış. O 26 adet TOKİ projesi kapsamında 3.340 adet konut inşa ediliyor. Bunların yüzde 90’ı bitti.

Şimdi tarımdan bahsetti. Evet tarım Manisa’da çok önemli, hakikaten, ben de kabul ediyorum, daha da önem vermemiz lazım ama Tarım Bakanlığımız da bakın 2003 yılından günümüze 948 milyon TL’lik tarımsal destek vermiş yani bu hakikaten önemli bir şey. Ayrıca KÖYDES, BELDES kapsamında bildiğim kadarıyla 80 milyon TL kadar -takriben söylüyorum onu- KÖYDES köylülere yol, kanalizasyon ve diğer içme suyu temini maksadıyla KÖYDES ve BELDES’te küçük köyler için bu kapsamda yaklaşık 80 milyon TL geçen yıl sonuna kadar para verildi. Ayrıca SUKAP kapsamında -ben de takip ediyorum- belediyelerin birtakım altyapı çalışmaları için –SUKAP- yaklaşık 650 milyon TL ayrıldı. Manisa’da da -pek çok; şu anda onun listesini alamadım ama- Gediz Eylem Planı çerçevesinde -biliyorsunuz bizim eylem planımız var, bunu takip ediyoruz- Manisa’ya da özel bir ayrıcalık Gediz dolayısıyla yapıldı. Bunu da dikkatlerinize arz etmek istiyorum.

Efendim, yani özetle şunu söylüyorum: Manisa’mız, tabii çok önemli, şehzadeler şehri, benim de çok sevdiğim bir ilimiz. Dolayısıyla, buraya yapılacak şeylerde eksik varsa, olabilir, yüzde yüz her şeyin yapıldığını söylemek mümkün değil ama yapılanları görmek de lazım. Zaten yaptıklarımız yapacaklarımızın da teminatı. Bir talep varsa Sayın Vekilim, bunları birlikte, elbette -ben de bu bölgenin de hizmetkârı olarak- ne gerekiyorsa yaparız inşallah.

Ben bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim, hürmetlerimi arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündem dışı ikinci söz, Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın İhsan Özkes’e aittir.

Buyurun Sayın Özkes.

2.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, Kutlu Doğum Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kutlu Doğum Haftası nedeniyle söz almış bulunuyorum. Sevgili Peygamberimize gelen yüce dinimiz İslam’ın temeli tevhittir yani Allah’ın birliğidir. Bu nedenledir ki kula kulluk etmek, kula kulluğa zorlamak, Allah’la kul arasına girmek, inancı tartmak, dini daraltmak şirktir; şirk ise en büyük zulümdür. İman kalptedir ve kalpteki imanı ancak Allah bilir. İnsanların kalplerini yarıp bakarcasına inançlarıyla ilgili laf etmek Müslüman işi değildir. Dünyanın geçici menfaatine göz dikerek Müslümanlara dinsizlik yaftası vuranlar, kıyamet gününde asıl kendilerinin hüsranda olduklarını anlayacaklardır.

Sayın milletvekilleri, bin dört yüz yıl önce Hazreti Muhammed eleştirilebiliyordu, kendisine görüşünün yanlış olabileceği söylenebiliyordu. Hazreti Muhammed de bu uyarılara kulak veriyor, kendi kararından vazgeçip halkın görüşüne tabi oluyordu. 2012 yılında adında “cumhuriyet” olan ve demokrasi denilen bir yönetimde kimseyi dinlemeyen, bildiğini okuyan, istişareye ve uzlaşıya kapalı bir anlayış nasıl izah edilebilir? Uzlaşıya, diyaloğa mesafeli duranlar bilmelidir ki ilahlık iddiasında bulunan Firavun bile istişare ederdi. Uzlaşının olmadığı bir yönetim istibdaddır, zulümdür; böyle bir ülkenin insanları da açık hava hapishanesindedir. Mehmet Akif’in dediği gibi “Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem.” Haksızlık karşısında susanlar dilsiz şeytandırlar. Hazreti Ömer’in dediği gibi “Analarının hür doğurduğu insanlar köleleştirilemez.”

Sayın milletvekilleri, Hazreti Muhammed kral peygamber değil, kul peygamberdi. Yanında heyecanlanan bir delikanlıya “Arkadaş titreme, ben kral değilim, kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum.” demişti. Açlıktan karnına taş bağlardı, vücudunda üzerinde uyuduğu hasırın izleri oluşurdu, yırtılan elbisesini kendisi dikerek giyerdi. Bugün, Peygamber’imizin yediğinden yemeyen, giydiğinden giymeyen, oturduğu yerde oturmayan ve Peygamber ahlakından nasibi bulunmayan ama Peygamber’i de dilinden düşürmeyenleri Allah ıslah etsin.

Sayın milletvekilleri, Hazreti Muhammed, devlet malı bir deveden aldığı tüy parçasına işaret ederek “Bu tüy de devlet mallarından bir maldır. Aşırılan bir tüy bile devlet malına hıyanet edenler için kıyamette utançtır ve ateştir.” demiştir. Devlet malını aşıranların cenaze namazlarını kılmamıştır. Kıyamet Günü’nde Allah’ın, kul hakkına karışmayacağını söylemiştir. Yetim hakkı yiyenlerin karınlarına cehennem ateşi doldurdukları bildirilmiştir. Kul hakkını küçümseyenler Peygamber’in yolunda değil, şeytanın yolundadırlar.

Sayın milletvekilleri, Kutlu Doğum Haftası etkinliklerine kendilerinden başkasının katılmasından rahatsızlık duyanlar var. Burası bizim alanımız, bizim sahamız, siz de nereden çıktınız dercesine kızgınlıklarını ortaya koyanlar var. Dinle, imanla, Peygamberle, Kur'an’la ilgili sahayı tekellerinde tutarcasına âdeta “Burası yasak bölge, girilmez.” tabelası asmak isteyenler var. Allah’ın dinini, Allah’ın kullarından sakınanlar var. Peygamber’imizin âlemlere rahmet olarak gönderildiğini kabullenemeyenler var. Âdeta oyuncağı elinden alınacak korkusuyla hırçınlaşan çocuklar gibi davrananlar bilsinler ki iyinin asıl sahibi yüce Allah’tır.

Kutlu Doğum programlarını siyasi miting havasına dönüştürmek, kâinat ve ötesi kadar evrensel olan yüce İslam’ı siyasi partilerin şemsiyesi altına hapsetmeye çalışmak gaflettir, dalalettir. Ana teması kardeşlik olan Kutlu Doğum Haftası’nda dahi kin, intikam ve ihtiras tohumları ekmeye tam gaz yola devam edenler, Peygamber’imizin “Birbirinize kin gütmeyiniz, haset etmeyiniz, yüz çevirmeyiniz. Ey Allah’ın kulları, kardeş olunuz.” emrine bile kulak tıkadılar çünkü kulakları vardır, duymazlar; kalpleri vardır, anlamazlar; gözleri vardır, görmezler.

Sayın milletvekilleri, kardeşliğin temeli sevmektir, yaratılanı Yaradan’dan ötürü sevmektir. Hazreti Ali’nin dediği gibi, insanları ya dinde kardeş ya da yaratılışta eş bilmektir. Tüm canlıları Allah’ın aile fertleri saymaktır. Diğer bir deyişle vahdetivücut olabilmektir. Yunus Emre şöyle der: “Sevelim, sevilelim, bu dünya kimseye kalmaz.”

Bu duygularla hepinize saygılar sunuyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özkes.

Gündem dışı üçüncü söz, yaşam hakkı ihlalleri hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu’na aittir.

Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, yaşam hakkı ihlallerine ilişkin gündem dışı konuşması

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, dün Antep’te yaşamını menfur bir saldırı sonucu yitiren Doktor Ersin Arslan’ı rahmetle anıyorum. Tüm ailesine ve tüm hekim camiasına başsağlığı diliyorum ve sabır diliyorum.

Mecliste Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuda vermiş olduğu bir araştırma önergesi var, sağlık çalışanlarına yönelik yapılan saldırıların araştırılması noktasında verilmiş bir araştırma önergesi var, hatta birden fazla araştırma önergesi var. Bir an evvel Meclisin bu konu etrafında etraflıca bir araştırma yapması lazım, bu konuyu gündeme alması lazım, zira bu sorun sadece bir korumayla geçiştirilecek bir sorun değil, aynı zamanda bir eğitim sorunu, bir zihniyet sorunu; Meclisin bir an evvel bu sorunla ilgili olarak bir çalışma yapması lazım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben yaşam hakkıyla ilgili konuşacaktım, ancak dün Mecliste değildim, Malatya’daydım ve tutanakları dün akşam okudum, okuduktan sonra da yaşam hakkıyla ilgili konuşma yapmayı kendime zül buldum, çünkü artık Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve Türkiye'nin bir insan hakları kategorisi olarak İdris Naim Şahin sorunu var. Gerçekten tek başına bir kategori oluşturuyor Sayın Bakan. Yani ben dün bu tutanakları okurken, insan haklarıyla biraz ilgili olan bir insanın duyabileceği bir biçimde yüzüm kızardı, utandım bu tutanaklardan gerçekten. Yani bu Meclisin kürsüsünden bir inancı, bir dini ve bir halkı nasıl bu şekilde aşağılarsınız, nasıl yok sayarsınız, nasıl nefret söylemi içerisinde bu sözleri söylersiniz?

Tutanaklar burada. Özellikle doğu ve güneydoğudan gelen arkadaşlarımın, Kürtlere yönelik bu söylem konusunda bir tutum almasını rica ediyorum, Adalet ve Kalkınma Partisindeki milletvekillerinden özellikle rica ediyorum.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Kürtlere değil, PKK’ya yönelik!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Okuyacağım buradan, okuyacağım. Bir daha okuyacağım, bir daha kayıtlara girsin. Bir daha kayıtlara girsin.

Bu nefret söylemi çok tehlikeli bir zihin dünyasını yansıtıyor. Bu sorun, bir gensoruyla çözülecek bir sorun değildir -üç tane gensoru verildi- bu bir zihniyet sorunudur. Bu zihniyet sorununu bu Meclis çözmelidir. Böyle bir bakan Türkiye'de iç işlerini yönetemez. Kendi yurttaşlarını aşağılayan, bir dini aşağılayan, bir inancı aşağılayan bir bakanın, Türkiye'de bakanlık yapmaması lazım, bu Meclisin istifaya davet etmesi lazım. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar) Biz, Sayın Bakanı Avrupa Parlamentosundan gelen çağrı üzerine mi istifaya davet edeceğiz?

Yarın öbür gün göreceksiniz, sizlere sesleniyorum, ilerleme raporunda da bu sözler yer alacak ve Avrupa Parlamentosundan da bu Parlamentoya yönelik eleştiri gelecek. Nefret söylemi bütün dünyada   kabul edilmiş suç türüdür, Avrupa ülkelerinin tümünde var ama sadece bizde yok nefret söylemine ilişkin suç tanımı; sadece bizde yok.

BİLAL UÇAR (Denizli) – Hangi söylem?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Okuyacağım, size şimdi başka bir şey okuyacağım, iyi dinleyin.

Ceza Yasası’nın 216’ncı maddesi… Bu tutanakları da okuyun. Belki dün burada yoktunuz, sadece yoklama için geliyorsunuz.

BİLAL UÇAR (Denizli) – Hayır, hayır.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - İlk önce bunu bir okuyun, tamam mı? Tutanakları okuyun, sonra da şu maddeyi bir okuyun, 216’ncı madde: “Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse.” Kim bu? İdris Naim Şahin. Aynen bu, tarifi 216’ncı maddede. Eğer bu kürsünün dokunulmazlığı olmasa aleyhine binlerce suç duyurusu gelir bir halkı, Kürt halkını aşağıladığı için, bu cumhuriyetin yurttaşlarını aşağıladığı için, bir inancı, Yezidileri ve Zerdüştleri, o inanca sahip olan insanları aşağıladığı için. Tabii bu gücü Sayın Başbakandan alıyor, Başbakan da bunu yaptı sağda solda. Başbakan yapmasaydı belki kendisi bu gücü almazdı. Ama bu yeterli değil, bu 216’ncı madde yeterli değil. İnanıyorum ki, bu Meclis bu dönemde bir nefret söylemi yasası çıkaracaktır, yeni anayasada da İdris Naim Şahinlerden bu kürsüyü korumak için kürsü dokunulmazlığında “Nefret söylemi hariç” diyeceğiz bir daha İdris Naim Şahin gibiler bu kürsüde hiçbir halkı, hiçbir inancı aşağılamasınlar diye.

Teşekkür ediyorum. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanrıkulu.

10 arkadaşımıza 60’ıncı maddeye göre söz vereceğim.

Sayın Şandır…

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, sağlık çalışanlarına yapılan saldırılara ve Doktor Ersin Arslan’ın hayatını kaybetmesine ilişkin açıklaması

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak başta doktorlar olmak üzere sağlık çalışanlarına yapılan saldırıları kınıyoruz. İnsanlara şifa vermek, şifa dağıtmak için gecesini gündüzüne katan bu insanlara bir acının, bir öfkenin sonunda, bir yanlış anlamanın sonunda oluşan saldırıları kabul edebilmek mümkün değil. Dolayısıyla, bu konuda alınması gereken tedbirlerin Hükûmetçe alınmasını, Meclisimizin de bizim Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak da verdiğimiz “araştırma komisyonu kurulsun” önergesini dikkate alarak, böyle bir komisyon kurup bunun sebeplerinin tespiti, çözümlerinin, tedbirlerinin de belirlenmesi için bir komisyon kurulmasını faydalı gördüğümüzü ifade ediyor, teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN – Sayın Özkan.

2.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Burdur ilindeki olumsuz hava koşulları nedeniyle zarara uğrayan üreticilerin mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün, Ankara’da olduğu gibi hava koşulları Burdur ilinde de aşırı rüzgârdan sonra fırtınaya dönüşmüştür. Burdur Çeltikçi ilçesi Bağsaray kasabasında seralar harap olmuş, ağaçlar yıkılmıştır. Önümüzdeki günlerde hasar tespiti yapılacaktır. Ancak, TARSİM tarım sigortaları, çiftçilerin yüzde 40 oranında mal varlığı zarar görürse ödeme yapmaktadır. Vatandaşlarımız, doğal afetlerde görülen zarar oranında devlet desteği istemektedir. Bu konuda Hükûmet olarak bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?

Sayın Bakanımız var, soruna çözüm bulurlarsa memnun olurum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Maalesef ama o size cevap veremez; kendi kendinize şimdi gelip konuşursunuz.

Sayın Erdoğan.

3.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın, Turizm Haftası’na ve Muğla’daki olumsuz hava koşulları nedeniyle zarara uğrayan üreticilerin mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Özellikle, bu hafta Turizm Haftası; Muğla ilimizdeki turizmcilerimize ve Türkiye’nin değişik yerlerinde turizmden geçimini sağlayanlara verimli, kazançlı bir turizm sezonu diliyorum.

İkincisi: Şu anda ilimizde devam etmekte olan şiddetli lodostan dolayı özellikle sera üreticilerimiz, meyve ve sebze üreticilerimiz ciddi zararlarla karşı karşıyadır. Çeşitli sebeplerle tarım sigortaları bunun çoğunu karşılayamamaktadır. Bu konuda Hükûmetin acilen tedbir almasının faydalı olacağını şimdiden ileterek gerekli tespitlerin yapılmasının sağlanmasını talep ediyoruz.

Üçüncüsü: Muğla ilimiz, teşvik uygulamasında 1’inci bölge olarak belirlenmiştir. Bu, özellikle mermerciler ve tarımsal üretim yapanlarla ilgili olarak herhangi bir ayrım yapılmadan, Muğla’nın her bakımdan gelişmiş olarak tespit edilmesi ve teşvik uygulamasında 1’inci bölge olması, bundan sonra Muğla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yeniçeri.

4.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, sağlık çalışanlarına yapılan saldırılara ve Doktor Ersin Arslan’ın hayatını kaybetmesine ilişkin açıklaması

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Son zamanlarda sağlık mensuplarına karşı saldırılar giderek artmaktadır. Bu bağlamda, Gaziantep’te Doktor Ersin Arslan, hasta yakını tarafından bıçaklanarak katledildi. Kendisine Cenabıallah’tan rahmet, yakınlarına ise sabır ve başsağlığı diliyorum. Rahmetli Doktor Ersin Arslan’a yapılan saldırıyı da lanetliyorum.

Yaşananlar cehaletin, gafletin ürünü olsa da son zamanlarda doktorlara karşı yapılan saldırılarda iktidar yetkililerinin tutumlarının da çok büyük bir payı vardır. Son zamanlarda sağlık personeline yapılan saldırılarda doktorların toplum nezdindeki itibarlarını infaz eden konuşmaların önemli rolü var. Doktoru âdeta bıçak parasıyla özdeşleştiren açıklama ve konuşmalar bizzat yetkililer tarafından yapılmaktadır. Doktorları “sadece para ile çalışan insanlar” olarak gösteren konuşmalar da olmaktadır. AK PARTİ İktidarı sağlık alanında attığı adımları meşrulaştırmak için sağlık personelini suçlayan bir tutum içine girmektedir. Sağlık Bakanlığı hemşire, doktor ya da sağlık personeli ithal etmeyi bir kenara bırakıp sağlık personelinin güvenliğini ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Işık…

5.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, deprem sonrası Kütahya Simav’daki duruma ilişkin açıklaması

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

19 Mayıs 2011 tarihinden bu yana devam eden Simav depremi sarsıntıları son üç gündür vatandaşı ciddi anlamda tedirgin etmektedir, ancak Hükûmetin kılı dahi kıpırdamamaktadır. On bir aydır hastanesi yapılmayan bir ilçe şu anda çok büyük bir tehdit altındadır. Hükûmetin ilgili bakanlıklarını mutlaka bölgedeki depremi araştıracak bir teknik ekibi derhâl oraya göndermeye ve bu konuya eğilmeye davet ediyorum.

Ayrıca, söz konusu ilçeyi diğer illere ve kendi iline bağlayan Kütahya-Gediz-Simav-Manisa yolu, Simav-Bursa yolu mutlaka programa alınarak derhâl bitirilmelidir. Hükûmetin harekete geçmesi için Simav’ın tamamının ölmesi mi beklenmektedir? Buradan bir kez daha sesleniyorum: Derhâl bölgedeki depremle ilgilenecek bir ekibin oraya gitmesi gerekiyor.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Öz…

6.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, sağlık çalışanlarına yapılan saldırılara ve Doktor Ersin Arslan’ın hayatını kaybetmesine ilişkin açıklaması

ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bugün Türk tıbbının kara günlerinden biri. Görevi başında dün Gaziantep’te uğradığı saldırı sonucu hayatını kaybeden hekim arkadaşımız Ersin Arslan’ı rahmetle anıyor, kederli ailesine ve sağlık çalışanlarına başsağlığı diliyorum.

Sözlü ve fiilî şiddetin artışından, sağlık çalışanlarına sahip çıkmayan, şiddete karşı mücadelede gerekli desteği vermeyen iktidarın da sorumlu olduğunu düşünüyorum. Uygulanan sağlık politikasının hekim ve hastayı nasıl karşı karşıya getirdiğini artık görmek gerektiğine inanıyorum. Bu konuda bir komisyon kurma gereği olduğu açıktır. Tek taraflı haklardan bahsederseniz, hekim ve sağlık çalışanını yok sayarsanız bu acı olaylarla karşılaşmanız kaçınılmaz olacaktır diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Yurttaş…

7.- Manisa Milletvekili Muzaffer Yurttaş’ın, Kutlu Doğum Haftası’na ve Doktor Ersin Arslan’ın uğradığı saldırı sonucu hayatını kaybetmesine ilişkin açıklaması

MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) – Sayın Başkan, âlemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kutlu doğumunun 1.441’inci yılını milletçe birlik, beraberlik ve sevinç içinde kutlamaktayız. Kutlu Doğum Haftası’nın kutlanmasındaki en büyük amaç, yüce dinimiz İslam’ı ve onun Peygamberi Hazreti Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’i iyi anlayıp idrak edebilmektir. İnsanlığı içinde bulunduğu karanlık dünyadan kurtarmak, onlara kılavuzluk yaparak yollarını aydınlatmak üzere ışıklar saçan bir kandil olarak seçilmiş ve vazifelendirilmiş olan Sevgili Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)’in dünyayı teşriflerinin kutlandığı Kutlu Doğum Haftası’nın saygıdeğer milletimize, İslam âlemine ve tüm insanlığa barış, sevgi, huzur ve hayırlar getirmesini dilerim.

Ayrıca, bir sağlık çalışanı olarak, Gaziantep Avukat Cengiz Gökçek Devlet Hastanesinde on yedi yaşındaki bir hasta yakını tarafından menfurca öldürülen göğüs cerrahi uzmanı Doktor Ersin Arslan’a Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve meslektaşımız eşine sabır ve başsağlığı diliyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaplan…

8.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, sağlık çalışanlarına yapılan saldırılara ve Doktor Ersin Arslan’ın hayatını kaybetmesine ilişkin açıklaması

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Son zamanlarda sağlık emekçilerine, doktorlara yönelik saldırıların arttığını görüyoruz. Gaziantep’te yaşamını yitiren Doktor Ersin Arslan’a Allah’tan rahmet diliyorum, ailesine başsağlığı diliyorum.

Ancak sağlık sisteminden kaynaklanan bu sorunları Meclisin mercek altına almasında ve bütün parti gruplarının bu konuda uzlaşarak, bu konuda alınacak önlemlerin bir araştırma komisyonu kurulmak suretiyle ele alınmasında büyük yarar görüyoruz. Çünkü dün bu olayı konuşurken, bugün sabah İzmir’den aldığım bir haberde benzer bir saldırı olayı yine gündeme geldi, Allah’tan yaşam ihlali yok ama bu saldırılar her gün her yerde yaşanıyor ve bu konuda Meclisin bir önlem alması gerektiğini düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Tüzel…

9.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, sağlık çalışanlarına yapılan saldırılara ve Doktor Ersin Arslan’ın hayatını kaybetmesine ilişkin açıklaması

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, Sağlıkta Dönüşüm Programı ve paralı sağlık hizmeti yurttaşı mutsuz eden, sağlık emekçisinin canını alır bir hâldedir. Sağlık hizmetinden canı yananlar bunun sorumlusu olarak sağlık emekçisini görmekte, öfkesini, şiddetini hekime, sağlık emekçisine yöneltmektedir. Ne yazık ki, dün Antep’te genç bir uzman hekim Doktor Ersin Arslan böyle bir hasta yakınının şiddetine uğrayarak hayatını kaybetmiştir. Sağlık hizmetlerinin eşit, nitelikli, sağaltıcı, gerektiği gibi verilmemesinin sorumlusu olarak hekimin görülmesi Hükûmetin kabahatidir. Sözü alan Hükûmet yetkililerinin sağlık çalışanlarını aşağılaması ve aksaklıklardan sorumlu göstermeleri, bu kışkırtmada önemli rol oynamıştır. Sağlık emekçileri yarın iş bırakacaklardır. Umarız ki bu tepki halkın da desteğini alarak sağlıklı yaşam hakkımızın savunulmasını ve Hükûmetin ayrımcı, paralı, özelleştirmeci sağlık yaklaşımından vazgeçmesini sağlar. Sağlık Bakanı da sağlık emekçilerinin ve örgütlerinin uyarılarına kulak tıkamaktan vazgeçmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN –Sayın Demirel…

10.-  Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, sağlık çalışanlarına yapılan saldırılara ve Doktor Ersin Arslan’ın hayatını kaybetmesine ilişkin açıklaması

RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bütün arkadaşlarımın ifade ettiği gibi sayın doktor arkadaşımızın vefatından elbette ki hepimiz üzüntü duyuyoruz ama öncelikle Sayın Sağlık Bakanının bu olayı “Bir şiddet.” diye tanımlamasını şiddetle reddediyorum. Bu bir şiddet değil, bu bir cinayettir. Sağlık Bakanı bu konudaki ifadesini düzeltmelidir. Ve bu yalnızca Sağlık Bakanının yaptığı uygulamalardan değil, İçişleri Bakanlığının da sağlık çalışanları başta olmak üzere kamu çalışanlarının iş güvenliğini sağlayamamalarından kaynaklı bir problem olup bu konunun bir an önce Meclis gündemine alınmasını ve bu konuda bir araştırma komisyonu kurulmasını öneriyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Murat Bozlak ve 21 milletvekilinin, Türkiye'de giderek artan işsizliğin nedenleri ve gerekli çözüm yollarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/246)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye'deki giderek artan işsizliğin nedenleri ve gerekli çözüm yollarının bulunması hususunda Anayasanın 98 inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

Gerekçe:

Türkiye'de işsizlik sorunu can yakıcı bir biçimde var olmaya devam etmektedir. Resmî işsizlik oranları yıllarca yüzde 10'lar seviyesinde yapısal bir özellik kazanmışken, krizin etkisi ile birlikte yüzde 14-15 düzeylerine çıkmış durumdadır.

8 Haziran 2010 tarihinde gerçekleştirilen Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısında (EKK) "Ulusal İstihdam Stratejisi" taslağında işsizliğin yüzde 10'luk kısmının yapısal bir olgu olduğu kabul edilmektedir. Kısa vadeli amaç konjonktürel etkinin giderilmesi olarak -ki bu oran yüzde 4'tür- belirlenmiştir.

Bu durum hükûmetin başarısızlığının itirafı olduğu kadar krizin teğet geçtiği söyleminin de gerçeklerden ne kadar uzak olduğunun bir göstergesidir. Hükûmet 2 milyon 200 bin işsizi yapısal işsiz olarak görmekte; bu durumu âdeta kanıksatmaya çalışmakta; krizin yarattığı bir olgu olarak açığa çıkan 1 milyon 264 bin işsizi ise dönemsel bir olgu olarak kabul etmektedir.

2010 dönemini Mart dönemi kapsayan Hanehalkı İşgücü Anketi sonuçlarına göre işsizlik oranı yüzde 13,7 olmuştur. 2008 yılında ilgili dönemde yaklaşık 2,5 milyon olan işsiz sayısı, yine, son açıklanan resmî verilere göre yaklaşık 3,5 milyondur. İşsiz sayımız 2 yılda yüzde 35 artış göstermiştir.

Geçici bir işte çalışanların sayısı aynı dönem için 2009 yılında 1 milyon 35 bin iken, 2010 yılında 1 milyon 255 bin düzeyine ulaşmıştır. Güvencesiz ve geleceğinden endişeli olan bu kesimin sayısındaki artış ise 220 bindir.

Türkiye'de her 10 kişiden sadece 1'i geçici bir işte çalıştığı hâlde, işsizlerin yüzde 31'ini geçici işlerde çalıştığı için işsiz kalanlar oluşturmaktadır. Bu hâlde olanların sayısı 1 milyon 83 bindir. İşten çıkarıldığı için işsiz kalanların toplam içindeki payı azalmakla birlikte hâlâ 653 bin kişi işten atılmış ve iş bulamamıştır. Yine bu dönemde işten ayrılanların oranı geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre 346 binden 360 bine yükselmiştir.

TÜİK Hanehalkı İşgücü Anketi Mart dönemi verilerine göre eksik istihdam rakamlarında da artış görünmektedir. Buna göre esas işinde ve diğer işinde/işlerinde toplam olarak 40 saatten daha az süre çalışmış olan ve 1 saat çalışmış olsa bile istihdamda sayılanlarla, aynı nedenlerle istihdamda görünen ancak iş bakanların yani gizli işsizlerin de sayısında 154 bin kişilik artış gerçekleşmiştir.

İşsizlik verilerinin düşük görünmesinin nedenlerinden biri de, çaresizlik nedeniyle kentten kırsal alana iş gücündeki kaymadır. Mart 2010 dönemi için kırdaki istihdam geçen yılın aynı dönemine göre 610 bin kişi artış göstererek 7 milyon 375 bine ulaşmıştır.

İşsizlerin arasında 1 yıldan fazladır işsiz olanların sayısında da artış yaşanmıştır. Geçtiğimiz yıl 820 bin olan kronik işsizlere bu yıl, kriz döneminde işsiz kalmış 124 bin kişi daha katılmış ve toplam işsizler arasında kronik işsizlerin oranı yüzde 21'den yüzde 28'e ulaşmıştır.

Yine 2004 yılında sayısı 1 milyon 100 bin olan işe başlamaya hazır olup son 3 aydır çeşitli nedenlerle iş arama kanallarından birini kullanmayan ve bu nedenle işsiz sayılmayanların sayısı, 2010 yılının Mart döneminde 2 milyon 225 bin düzeyindedir.

Tanımlama nedeniyle işsiz sayılmayan, söz konusu 2 milyon 225 bin işsizi dâhil ettiğimizde, geniş tanımlı işsizlik oranlarına ulaşılmaktadır. Bu hesaplamaya göre işsiz sayısı 3 milyon 438 binden 5 milyon 663 bine yükselmekte, işsizlik oranı ise yüzde 13,7'den yüzde 20,66'ya çıkmaktadır.

Geniş tanımlı işsizlik verilerine çeşitli nedenlerle tam zamanlı çalışamayanlardan oluşan, eksik istihdam sayılarını ilave ettiğimizde, işsiz ve yetersiz istihdam edilenlerin, toplam istihdama oranı yüzde 25,51'i bulmaktadır.

1) Murat Bozlak                              (Adana)

2) Pervin Buldan                             (Iğdır)

3) Hasip Kaplan                              (Şırnak)

4) Sırrı Sakık                                   (Muş)

5) Halil Aksoy                                 (Ağrı)

6) Ayla Akat Ata                             (Batman)

7) İdris Baluken                               (Bingöl)

8) Hüsamettin Zenderlioğlu             (Bitlis)

9) Emine Ayna                                (Diyarbakır)

10) Nursel Aydoğan                        (Diyarbakır)

11) Altan Tan                                                  (Diyarbakır)

12) Adil Kurt                                   (Hakkâri)

13) Esat Canan                                (Hakkâri)

14) Sırrı Süreyya Önder                  (İstanbul)

15) Sebahat Tuncel                          (İstanbul)

16) Mülkiye Birtane                        (Kars)

17) Erol Dora                                                  (Mardin)

18) Ertuğrul Kürkcü                        (Mersin)

19) Demir Çelik                               (Muş)

20) İbrahim Binici                           (Şanlıurfa)

21) Nazmi Gür                                (Van)

22) Özdal Üçer                                (Van)

 

2.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken ve 21 milletvekilinin, Diyarbakır ili bütçesinin onaylanmaması sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/247)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Diyarbakır İl Genel Meclisinin 2011 yılı için oluşturduğu bütçe 68 milyon TL'dir. Söz konusu bütçe on bir defa valilik oluruna sunulduğunda on birinde de ret cevabı alınmıştır. Bu durum da Diyarbakır İl Genel Meclisinin Diyarbakır halkına hizmet götürmesinde sıkıntılar yaşanmasına neden olmaktadır. Valilik makamının söz konusu bütçeyi her defasında reddetmesinin nedeni il genel meclisinin; valilik makamının kendi hesabına aktarmayı planladığı 1,8 milyon TL özel bütçe miktarını azaltması ve bu farkı bütçede yatırımlar kalemine aktarmasıdır. Bu durum Diyarbakır halkının uzun süredir hizmet alamamasına sebep olmuştur. Bu durumun araştırılması varsa yasal sıkıntıların belirlenmesi ve hizmet yolunun açılması amacıyla Anayasa'nın 98’inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

Gerekçe:

Diyarbakır İl Genel Meclisinin hazırlayıp onaya sunduğu bütçeleri valilik makamı on bir defa reddetmiştir. Bu kadar ret tarihte görülmemiştir. Valiliğin bütçeyi reddetmesinin temel sebebi kendi makamına bağlı olan harcamaların düşük bir miktar olarak il genel meclisi bütçesinde yer almasıdır. Bu bütçe toplam 68 milyon TL'dir. 68 milyonluk bütçeden vali kendi özel kalemi Temsil Ağırlama Giderleri için talep ettiği pay 1.800 000 TL iken, 1800 yerleşim biriminin yatırım hizmetleri için önerdiği pay 3 800 000 TL'dir. Bu durum açıkça valilik makamının hizmet ve yönetişim alanındaki perspektifini ortaya koymaktadır. Buna ek olarak valilik makamının yönetim anlayışını ortaya koyan bir başka örnek de; il genel meclisi bünyesindeki kadın hakları, kadın-erkek eşitliği ve insan hakları komisyonlarının bütçelerinde kısıtlamaya gitmek istemesidir. Aynı valinin bir önceki görev yeri olan Çorum'da ise bütçelerin hem isim ve numaralandırılması hem de reddedilme durumunun dayatılmaması ise valinin şahsında düşündürücüdür. Oysaki bütçenin hazırlanması aşamasında, il özel idaresi genel sekreteri, millî  eğitim yetkilileri, il özel idaresi daire başkanları ve ilgili kurum müdürleri ile birlikte çalışılarak AKP’li üyelerin de desteği ile oy birliği ile ortak mutabakat sonucu bütçeye son şekli verilmesine rağmen vali keyfiyetçi davranarak 5302 sayılı yasanın 15. maddesine istinaden 11. defa yeniden görüşülmek üzere meclise iade etmektedir. Sürecin bu noktaya gelmesine sebep olan esas neden 5302 sayılı yasanın 15. maddesinin iptal edilen fıkrasıdır. Daha önce il genel meclisi tarafından alınan karar 15. maddeye göre vali tarafından ancak bir kez yeniden görüşülmek üzere meclise iade edilebiliyordu. İkinci kez meclis kararında ısrarcı olduğunda vali kararı onaylamak zorundaydı. Ancak bunu yargıya götürme yetkisine sahipti. 2008'de Anayasa Mahkemesi tarafından yargıya götürme fıkrası iptal edilince valinin meclis kararlarını iadesi ucu açık hale gelmiştir. 2005'te çıkarılan 5302 sayılı yasa uygulamasında bütçe il genel meclisleri tarafından hazırlanır ve valilik makamları tarafından onaylanır. Fakat Diyarbakır örneğinde görülen ise zıt bir uygulamadır.

Türkiye'nin birçok ilinde eğitime ayrılan %20'lik Kanuni pay Meclis tarafından projelendirilip isimlendirilirken vali Diyarbakır İl Genel Meclisinin belirlediği okulları kabul etmeyerek ayrılan ödeneğin Millî Eğitim karma hesabına aktarılması gerektiğini iddia etmektedir. Oysa Millî Eğitim 222 sayılı yasanın 76 ve 79 nolu maddelerine bakıldığında durum açıkça ortaya çıkmaktadır.

Son olarak valilikten gelen bütçe taslağında yatırıma ayrılan pay Millî Eğitim dâhil %28 iken, il genel meclisi yaptığı çalışma ile abartılı cari harcamaları uygun bir seviyeye çekilerek yatırıma ayrılan payı %50 civarına çıkarmıştır. (2010 yılı bütçesinde yatırıma ayrılan pay %56 olup bu oran Sayıştay müfettişleri tarafından takdirle karşılanmıştır. Ve artırılarak sürdürülmesi tavsiye edilmiştir.)

Tüm bu sorunların giderilmesi açısından Meclis Araştırması açılıp Diyarbakır halkının hizmet almasının önü açılmalıdır. Valilik harcamalarının asgari düzeyde şekillenmesinin ve yatırımların önünün açılması gerekmektedir. Bunun yanında 15. maddenin iptal edilen fıkrası yerine yeni bir düzenleme getirilerek bu belirsizliğin önüne geçilmesi durumu da incelenmelidir. Ayrıca encümen yapısının 6 atanmış ve 5 seçilmiş üyeden oluşması demokrasi ve sivilleşme acısından incelenmesi gereken bir durumdur. Diyarbakır halkının uzun süredir hizmet alamaması ve valilik makamının yasal boşluğu kullanması duruma aciliyet kazandırmaktadır.

1) İdris Baluken                               (Bingöl)

2) Pervin Buldan                             (Iğdır)

3) Hasip Kaplan                              (Şırnak)

4) Sırrı Sakık                                   (Muş)

5) Murat Bozlak                              (Adana)

6) Halil Aksoy                                 (Ağrı)

7) Ayla Akat Ata                             (Batman)

8) Hüsamettin Zenderlioğlu             (Bitlis)

9) Emine Ayna                                (Diyarbakır)

10) Nursel Aydoğan                        (Diyarbakır)

11) Altan Tan                                                  (Diyarbakır)

12) Adil Kurt                                   (Hakkâri)

13) Esat Canan                                (Hakkâri)

14) Sırrı Süreyya Önder                  (İstanbul)

15) Sebahat Tuncel                          (İstanbul)

16) Mülkiye Birtane                        (Kars)

17) Erol Dora                                                  (Mardin)

18) Ertuğrul Kürkcü                        (Mersin)

19) Demir Çelik                               (Muş)

20) İbrahim Binici                           (Şanlıurfa)

21) Nazmi Gür                                (Van)

22) Özdal Üçer                                (Van)

3.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 21 milletvekilinin, kamuoyunda "deprem vergileri" olarak bilinen, 26/11/1999 tarih ve 4481 sayılı Kanun’la ihdas edilen ve daha sonra muhtelif kanunlarla yenilenen vergilerin nasıl ve nereye harcandığı konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/248)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kamuoyunda "Deprem Vergileri" olarak bilinen, 26.11.1999 tarih, 4481 sayılı Kanunla ihdas edilen ve daha sonra muhtelif kanunlarla yenilenen, depremler nedeniyle meydana gelen kayıpları gidermeye dönük vergilerin nasıl ve nereye harcandığı konusunda bir Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

Gerekçe:

17 Ağustos 1999 ve 12 Kasım 1999 tarihlerinde Marmara bölgesi ve civarında meydana gelen depremlerin ardından, depremin yol açtığı ekonomik kayıpları gidermek amacıyla 26.11.1999 tarih ve 4481 sayılı Kanun çıkarılmıştır. Bu kanunla Ek Gelir Vergisi, Ek Kurumlar Vergisi, Ek Emlak Vergisi, Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi,  Özel İletişim Vergisi ve Özel İşlem Vergisi ihdas edilmiştir. Bunlardan Özel İşlem Vergisi 2004 yılına kadar uygulanmış, Özel İletişim Vergisi de sürekli hâle gelmiştir. Sadece 1999-2004 yılları arasında bu vergilerin toplamının yirmi milyar liradan fazla olduğu ifade edilmektedir.

Deprem için konulan bu özel vergiler halktan toplanmış ve devletin gelir hanesine yazılmıştır. Ancak depreme özel olan bu gelirlerin zamanla amaç dışı biçimde bütçe açıklarını kapatmaya yönelik kullanıldığı yolunda tereddütler ortaya çıkmıştır.

Hal böyle iken, 23 Ekim 2011 tarihinde meydana gelen Van Depreminin ardından Başbakanlıkça 2011/16 sayılı Genelge çıkarılarak 25 Ekim 2011 tarih 28095 sayılı Resmî Gazetede yayınlanmış ve depremde zarar gören vatandaşlarımızın yaralarının bir an evvel sarılması amacıyla yardım kampanyası başlatılmıştır.

Bu arada vatandaşlarımızın gönüllü yardımları devam etmektedir.

1999 yılından bu yana depremden oluşacak yaraları sarmak amacıyla toplanan vergilerin miktarının ne olduğu, nasıl ve hangi amaçlar için kullanıldığı, amaç dışı kullanılıp kullanılmadığının tespiti için bir Meclis Araştırma Komisyonunun kurulması ve bu yolla kaynakların doğru kullanılıp kullanılmadığının Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından denetlenmesi, amaca aykırı kullanımın önlenmesi açısından önem taşımaktadır.

Bu nedenle Meclis araştırması açılmasını gerekli görüyoruz.

Saygılarımızla.

1) Bülent Tezcan                              (Aydın)

2) Aykan Erdemir                            (Bursa)

3) Mahmut Tanal                             (İstanbul)

4) Muhammet Rıza Yalçınkaya       (Bartın)

5) Ali Rıza Öztürk                           (Mersin)

6) Ali Sarıbaş                                                  (Çanakkale)

7) Mehmet Volkan Canalioğlu        (Trabzon)

8) Ramazan Kerim Özkan               (Burdur)

9) İhsan Özkes                                (İstanbul)

10)  Gürkut Acar                             (Antalya)

11) Şafak Pavey                              (İstanbul)

12) Sedef Küçük                              (İstanbul)

13) İzzet Çetin                                 (Ankara)

14) Müslim Sarı                              (İstanbul)

15) Emre Köprülü                           (Tekirdağ)

16) Ferit Mevlüt Aslanoğlu             (İstanbul)

17) Ümit Özgümüş                          (Adana)

18) Uğur Bayraktutan                      (Artvin)

19) Dilek Akagün Yılmaz               (Uşak)

20) Nurettin Demir                          (Muğla)

21) İlhan Demiröz                           (Bursa)

22) Ali Özgündüz                            (İstanbul)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerine alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- BDP Grubunun, 13 Nisan 2012 tarihinde Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşlarının yerel basının karşılaştığı sorunların araştırılması amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 18/4/2012 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

18.04.2012

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu'nun 18.04.2012 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantısında, toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                          Hasip Kaplan

                                                                                                                Şırnak

                                                                                                     Grup Başkan Vekili

Öneri:

13 Nisan 2012 tarihinde, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşları tarafından (908 sıra nolu), yerel basının karşılaştığı sorunların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 18.04.2012 Çarşamba günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisi Grup önerisinin lehinde, Mersin Milletvekili Sayın Ertuğrul Kürkcü, Aydın Milletvekili Sayın Bülent Tezcan; aleyhinde, Eskişehir Milletvekili Sayın Salih Koca, İstanbul Milletvekili Sayın Tülay Kaynarca.

İlk söz, Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisinin lehinde, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’ye aittir.

Buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; bu önerge, esasen, Türkiye’de demokrasiyle ilgili bir sürecin parçası olarak görülmeli çünkü yerel medyayla, yerel basınla demokrasi arasında organik bir bağ var. Türkiye’deki demokrasi kıtlığını dikkatle değerlendirdiğimizde, aslında, merkeziyetçi idare, merkeziyetçi hâkimiyet şeklinin kaçınılmaz bir biçimde bir merkeziyetçi medyanın oluşumuna yol açtığı ve yerel medyanın bu merkez medyanın bir kopyası, bir prototipi olarak çalışageldiği görülebilir, görülmelidir.

Aslında, Türkiye’de gazeteciliğin doğuşu da çok büyük ölçüde bir devlet pratiği olarak ortaya çıkmıştır. Esasen, Türkiye’de yayınlanan ilk gazete Resmî Gazete’dir ve Türkiye’de cumhuriyet döneminde de kurulan gazetelerin büyük çoğunluğu, çok büyük ölçüde, ya Millî Mücadeleyi tanıtmak ya da merkezî hükûmetin politikalarını takdim etmekle meşgul olmuşlardır. Ancak aradan yüz yıla yakın bir zaman geçtikten sonra, şimdi yerel medya giderek daha çok Türkiye’de bir demokrasi dinamiği işlevi yüklenebilecekken, merkez medya ve kamu medyası karşısında son derece güdük bir rol oynamaktadır; öte yandan, bunun kimi sonuçları da vardır.

Fakat yerel medyanın bir imkân içerdiğini görmeliyiz. Yerel medya, hem radyolar hem gazeteler hem televizyonlar olsun… Çünkü Türkiye’de 5 bini aşkın devirli yerel yayın var, bini aşkın yerel radyo ve televizyon var, 200 civarında da ulusal ve bölgesel televizyon var. Bu yerel yayınların en önemli özellikleri, bunların merkezî finans kurumlarına, merkez medyaya göre daha az bağımlı olmalarıdır; bunların yayınlanmaları çok büyük bir maliyet gerektirmez, kendilerini sürdürmeleri bakımından yeterli kaynağa ulaşıyor olmaları onların işini görebilir. Dolayısıyla banka krize girince, bankayla hükûmetin arası bozulunca, yerel medyanın, 28 Şubatta ve ondan sonra gördüğümüz gibi, patır kütür çökmesi, sahiplerinin hapishaneyi boylaması, orada çalışan gazetecilerin işsiz kalması ve aslında o yayın organlarının büyük finans kuruluşlarının elinde bir silah olduğunun ortaya çıkması gibi kusurlardan nispeten bağışık olduklarını söyleyebiliriz. Yerel medya, eninde sonunda, bölgedeki iş insanlarına, küçük ölçekli sermayeye şöyle ya da böyle borçludur ama onlardan da yığınla reklam alacağı vardır, dolayısıyla genel olarak kendini bu bakımdan bağımsız kılacak imkânlara, göreli bir bağımsızlığa çok daha fazla sahiptir.

Ancak bununla birlikte yerel medyanın kendini sürdürmek ve kendini merkez medyayla kendi bulunduğu bölgede rekabet edebilir kılmak, bir ilgi odağı hâline gelmek, kendisini yenilemek, içeriğini zenginleştirmek, içeriğini çoğulculaştırmak bakımından önemli ölçüde kamu desteğine ihtiyacı vardır. Yerel medya ne yazık ki Türkiye’deki mevzuat gereğince bir ticarethane olarak görülmektedir ve bütün ticarethanelerin tabi kılındıkları her türlü vergi ve sair mali yükümlülüklerle baş başadırlar, öte yandan basın organı sayılabilmek için de sahip olmaları gereken şu kadar sayıda sarı basın kartlı gazeteci çalıştırmak bakımından son derece büyük kısıtlarla karşı karşıyadırlar çünkü sarı basın kartlı gazeteci aslında bugün yaygın medyada da eser miktarda bulunmaktadır. Genel olarak iş sözleşmeleri 212 sayılı Kanun üzerinden değil genel iş sözleşmeleri olarak yapıldığından, kıdemli gazeteciler dışında yani gazeteciliğe 1960’larda, 70’lerde başlayanlar dışında bugün Türkiye’de sarı basın kartlı gazeteci de yoktur. Bütün bu nedenlerle, yerel medyanın merkez medyayla rekabet edebilmesi, yaşar kalabilmesi hem bir yandan bir demokratik ihtiyaçtır, demokrasi ihtiyacıdır hem de öte yandan onun kamusal alandan destek görmesi gerekir.

Şimdi, elbette şu soru sorulabilir: Kamu alanından destek alacaksa bir yayın organı nasıl olacak da bağımsız kalacaktır? Tabii, bu sorunun cevabı açık. Bu kamu fonlarının dağıtımı bakımından, esasen yerel medya meslek kuruluşlarının yönetici belirleyici rol oynayacağı bir kurulun da ihdası gerekir, yoksa bugünkü gibi gidecek olursa, Basın İlan Kurumunun kaynak dağıtımı sürecinde ortaya çıkan bütün eşitsizlikler bu şart altında da ortaya çıkabilir. Bu nedenle, yerel medyanın içerdiği demokrasi imkânlarını göz önünde tutarak, aslında Meclisimizin, yerel medyanın gelişmesi ve güçlenmesi, çoğulculaşması, kalitesinin yükselmesi, özgürlük alanlarının genişlemesi, ifade alanlarının çoğalması, yurttaşlarımızın her birinin sadece medyanın birer tüketicisi değil aynı zamanda ona müdahil olan, onun içeriğini belirleme gücüne sahip kılınan interaktif bir ilişki içerisinde yerel medyayla birlikte dönüşmesini de sağlamak Meclisin ilgi alanında olmalıdır. Fakat bu sorunların acaba Meclisimiz farkında mıdır? Basın-Yayın Genel Müdürlüğünün ilgisi dışında -ki bu ilgi genellikle ruhsatlandırma, istatistikleme ya da Basın İlan Kurumunun ilan dağıtması- Türkiye’de kamunun yerel medyayla olumlu bir ilişki içerisinde olduğunu… Kapasite geliştirme, çalışacak gazetecilerin kalitelerini yükseltme, iletişim fakültesi mezunlarının yerel medyada çalışabilir olmasını sağlama bakımından bir genel ilgiye, kamu ilgisine ihtiyaç olduğu açıktır ancak bunların hiçbiri ortada yoktur.

İşin doğrusu, bu durumun anlamını ve değerini bence en iyi bilebilecek durumda olan parti Adalet ve Kalkınma Partisidir çünkü Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Belediye Başkanlığı adaylığı sırasında merkez medya Tayyip Erdoğan’dan başka herkesi Belediye Başkanlığına layık görür ve desteklerken sadece yerel yayınlar Tayyip Erdoğan’ın Belediye Başkanı olabileceğini fark etmiş ve onunla böyle bir ilişki kurmuşlardı. Şimdi, tabii, bunun nimetlerini tattıktan sonra merkez medyanın bağrına yerleşmek, onu kontrol altına almak, onunla birlikte bütün medyayı bir çeşit sustalı maymuna çevirme çabaları, aslında, bu medyanın içerdiği merkezden uzaklık, yerel demokrasi kapasitesi bakımından ne kadar büyük bir ihmalle, ne kadar büyük bir unutkanlık ile malul olunduğunu gösteriyor.

Hükûmet ilgi duysun ya da duymasın, bence Meclis, yerel medyanın, yerel gazete, radyo ve televizyonların birer demokrasi dinamiği olduğunu, Türkiye’de yurttaşın kendi sesinin kendisi aracılığıyla topluma duyurulabilmesini sağlayacak tedbirleri almanın… Sadece bunun değil kamu medyasının da çok büyük ölçüde yerel katkılara açık hâle getirilmesi, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunun yerel yayınlarının mümkün olduğu nispette yerel medyanın imkânlarından beslenmesi, böylelikle yerel medyanın Türkiye’de yurttaşın söz ve ses hakkı sahibi olabildiği, kendi sesini kitlelere duyurabildiği en önemli merkezlerden biri olması sağlanabilir.

Doğrusu, gündelik hayattan siyasete kadar yerel medyanın sahip olduğu kapasiteyi belki de en iyi açıklayan örneği, bir yerel medya projesi sürdürürken Ordulu bir yerel radyo yöneticisinden duymuştum. Bir yurttaş, pazarda ineğini kaybedip, hemen en yakındaki radyoya gelip “İneğimi kaybettim, rengi şudur, boynuzu şöyleydi, kuyruğu böyleydi.” dedikten on beş dakika sonra ineğini bulabilmişti.

O yüzden, sevgili arkadaşlar, ineğini kaybetmek telafi edilebilir fakat özgürlüğü kaybetmek telafi edilemez. O yüzden, kendi özgürlüğümüzü seslendirmek, bunu ifade etmek, bunun için açık mecralara sahip bulunabilmek için, yerel medyanın desteklenmesi ve güçlenmesi için önerimizi desteklemenizi istiyorum.

Çok teşekkür ederim. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kürkcü.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ilk söz Eskişehir Milletvekili Sayın Salih Koca’ya aittir.

Buyurun Sayın Koca. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SALİH KOCA (Eskişehir) – Sayın Başkanım, değerli milletvekillerim; ben de sözlerimin başında, Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle, yüce milletimizin Kutlu Doğum Haftası’nı kutluyorum.

Ayrıca, ülkemizde özellikle İstanbul, Eskişehir, Konya gibi illerimiz başta olmak üzere fırtına olayları şu anda baş göstermiş durumda. Bu vesileyle, zarar gören vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi buradan iletiyor ve bu zararın en hafif bir şekilde kapatılması konusunu temenni ediyorum.

BDP’nin yerel basının sorunlarıyla ilgili vermiş olduğu araştırma önergesi aleyhinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Demokrasinin güçlenmesinde, şeffaflık ilkesinin geçerli olmasında basınımızın önemini kimse yadsıyamaz. Bu kapsamda, basın ve medyanın halkın sağlıklı bilgilendirilmesinde üstlendiği görev teşvik edilerek daha da sürdürülebilir hâle getirilmelidir.

AK PARTİ olarak yerel basınımıza yerelin bilinmesi açısından önem atfediyoruz. Türkiye’de, hepimizin bildiği gibi, ekonomiden sağlığa, eğitimden ulaşıma kadar her alanda büyük gelişmeler sağlanıyor. Elbette gerek yaygın basın gerekse yerel basınımız da bu anlamda yenileniyor. Çağdaş yayıncılık anlayışını benimseyen, etik kurallara uygun, objektif yayın yapan, halkımızın takdirini kazanmaya devam ediyor.

Yerel basınımızın sorunlarının başında maddi sorunların geldiği ifade ediliyor. Hükûmetimiz döneminde yasayla yapılan değişiklikler sonucunda yerel basının maddi yönden güçlendirilmesi yönünde adımlar atılmış ve yerel basının çalışmaları bu anlamda kolaylaştırılmıştır.

Yine, 6112 sayılı Kanun düzenlenirken, yerel ve bölgesel radyo ve televizyonların sorunları da dikkate alınarak, reklam gelirleriyle ilgili olarak yüzde 5 olan Üst Kurul payları yüzde 3’e düşürülmüş ve yerel medyamıza sağlanan bu imkânlar bu şekilde artırılmıştır.

Yine, Basın Kartı Yönetmeliği’nde yapılan bir değişiklikle birlikte, bir defaya mahsus olmak üzere, ilkokul mezunu arkadaşlarımıza da basın kartı alması imkânı sağlanmış ve bu anlamda da belirli bir mağduriyet ortadan kaldırılmıştır.

Ayrıca, Basın İlan Kurumuna katılacak Anadolu gazetecileri temsilci üye sayısı 1’den 3’e çıkarılarak yerel basınımızın bu anlamda temsil gücü de artırılmış durumdadır.

Yerel medyamızın sesinin tüm dünyaya duyurulması açısından, TRT Anadolu kanalında yayınlanan “Anadolu’nun Sesi” programı da Hükûmetimizin yerel medyaya vermiş olduğu önemin bir göstergesidir diye düşünüyorum.

Yerel basınımızın güçlenmesini önemsiyor ve Hükûmetimizce yapılan bu çalışmaların artarak devam edeceğini gönül rahatlığıyla ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Koca.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin lehinde son söz Aydın Milletvekili Sayın Bülent Tezcan’a aittir.

Buyurun Sayın Tezcan. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi tarafından verilen, yerel basının sorunlarının incelenmesi, araştırılması, çözüm önerilerinin araştırılması konulu Meclis araştırma önergesini görüşüyoruz.

Değerli arkadaşlar, hemen hemen birçoğumuz, buraya, Parlamento sıralarına gelmeden önce, şöyle veya böyle, bulunduğumuz bölgede siyaset yaptık. İlçe örgütlerinde çalıştık, il örgütlerinde çalıştık, siyasetin belli kesimlerinde görev aldık. Şöyle o günlere dönüp bir bakalım istiyorum; siyaseti nerede öğrendiğimize bir bakalım, basınla ilişkilerin nasıl kurulabileceği konusunda eğitimimizi nereden aldığımıza bir bakalım.

Bu çerçevede baktığımızda eminim hepiniz şunu göreceksiniz: Yerel basınla ilgili birçok şey söyleyebiliriz, yerel basın hakkında akademik birçok şey söyleyebiliriz, araştırmaya dayalı birçok şey söyleyebiliriz ama kendi kişisel siyasal tarihimize dönüp baktığımızda şunu göreceğiz ki hepimiz, yerel basın siyasetçilerin staj yeridir. Staj yaptığımız yerlerdir oralar; oralarda siyasetin stajını yaptık, oralarda basın açıklamasının nasıl yapılacağını öğrendik, oralarda basın toplantısının nasıl yapılacağını öğrendik. Daha bizim sesimizi Türkiye basınına taşıyacak kadar meşhur isimlere sahip değilken, bulunduğumuz bölgede bizi tanıtanlar o basın kahramanlarıydı, yerel basın çalışanlarıydı, yerel gazetelerdi. Şimdi, bu Meclis araştırma önergesi önümüze geldiğinde ilk bunu düşündüm, bu aklıma geldi. Evet, yerel basın, demokrasilerin yerel unsurlarıdır, yerel anlamda en önemli unsurlarından birisidir. Bütün sıkıntılarına rağmen, bütün zorluklarına rağmen çok önemli bir unsurudur demokrasinin, hem yerel demokrasinin hem de o bölgede genel demokrasiye katkıda bulunma sürecinde ama hepsinden öte, bizim için, siyasetçiler için çok özel bir önemi vardır. Yerel basın, yerel siyasetin okuludur arkadaşlar; siyasetin okuludur, orada öğrendik birçok şeyi. Onun için, hiçbir şey için olmasa dahi, sırf bu sebeple yerel basına borcumuz var değerli milletvekili arkadaşlar.

Şimdi, birçok ünlü, büyük, tanınmış gazetecilere dönüp baktığınızda önemli bir bölümünün yerel basın tecrübesi olduğunu görürsünüz. Yerel basın, bir anlamda yerel demokrasinin unsuruyken, oradaki denetim mekanizmalarının önemli bir ifade aracıyken, aynı zamanda yaygın medyaya kadro yetiştiren bir okuldur. Genel medyada, genel basında görev yapan gazetecilerin ilk eğitim yaptığı, mürekkebi tanıdığı, kâğıdı tanıdığı, yazmayı, dili, üslubu okuduğu, geliştirdiği yerlerdir ve aynı zamanda, hâlâ bugün genel basının önemli haber kaynaklarından birisidir.

Dikkat edin, çok önemli, çok ciddi iddiaları, aslında, başlangıçta yerel basında, o küçücük, zorla çıkarılan gazetelerin köşelerinde görürsünüz ve bir süre sonra, orada atılan tohum, Türkiye’de önemli bir haber olarak yaygın medyanın gündemine düşer.

Değerli arkadaşlar, bu zorluklar altında bu kadar ciddi görev yapan yerel basının sorunlarına hepimiz sahip çıkma konusunda borçluyuz. Bakın, biraz önce beni tesadüfen, bu konunun görüşüleceğiyle hiç ilgisi yokken bir yerel gazeteci arkadaşım aradı Aydın’dan. Gazeteci arkadaşım bir şey sormak için aradı. Orada bir panel yapılmış, panelde, panele katılan konuşmacı, milletvekillerinin çok kitap okuyup okumadığı konusunda bir beyanda bulunmuş; aradı, bunu sordu. Yani biz burada, Parlamentoda görev yaparken oradaki yerel gazeteci arkadaşımız yerel siyasetle ilgili Ankara’yla Aydın arasında hâlâ köprü olma görevini sürdürüyor. Bizden beyanat alıyor. Eminim diğer milletvekili arkadaşlarımızı da aradı, onlardan da beyanat aldı.

Değerli arkadaşlar, bu noktada yerel basının bu kahramanları ciddi problemler içerisindeler. Bakın, yerel gazetelere dönüp bir bakalım. Yerel gazetelerde, yerel basında aslında patron ve işçi ilişkisi iç içe geçmiştir. Öyle çok büyük sermaye sahibi gazete patronlarıyla onların yanında çalışan işçiler çerçevesinde ayrımın çok yaşandığı yerler değildir; hem patron hem işçidir aynı zamanda. Vergi borcunu ödemekte zorlanan, kâğıt parasını ödemekte zorlanan, matbaa giderlerini ödemekte zorlanan, personel çalıştırma konusunda ciddi zorluklar yaşayan birçok gazeteci arkadaş tanıyoruz. Seçim dönemleri yaklaştığında birazcık yüzleri güler, bayram zamanları birazcık yüzleri güler, yılbaşı zamanları birazcık yüzleri güler ama onun dışında, o arkadaşlarımız, günlük geçimlerini sağlamak ve nafakalarını çıkarmak konusunda dahi ciddi zorluklarla karşı karşıyadırlar. Çalışanlarının ücretleri düşüktür, çalıştıranın geliri düşüktür ve böyle bir açmaz içerisinde, çalışanla çalıştıran, karşılıklı, birbiriyle hem de hiçbir sektörde belki görülemeyecek dayanışma örneği göstererek, o gazeteleri her gün bir sonraki güne yetiştirmeye çalışırlar.

Değerli arkadaşlar, sigortasız işçi çalıştırmanın, güvencesiz işçi çalıştırmanın en yaygın olduğu sektörlerden biridir yerel basın. İcra takipleri, haciz tehdidi altında en fazla sıkıntı çeken iş sahiplerinden biridir yerel basın çalışanları ve çalıştıranları.

Değerli arkadaşlar, ekonomik sorunlar yerel basının çok önemli sorunlarının başında geliyor ama sadece tabii ki ekonomik sorunlarla sınırlı kalmıyor yerel basında çalışanların problemi, ciddi teknik sorunlar var. Özellikle teknolojinin hızla geliştiği, haber almanın, haber yaymanın hızla geliştiği ve rekabetin bu süreçte çok hızlı, çok yoğun biçimde yaşandığı basın sektöründe, iletişim teknolojilerinin çok hızlı geliştiği basın sektöründe yerel basının kısıtlı bütçe imkânlarıyla bu süreçte ayakta kalabilmesi çok zor. Onları ayakta tutan, gelirlerini garanti altına alan en önemli kaynak kamu ilanları, kamusal kaynaklar, ilan ve reklam gelirleri. Eğer bunların dağıtımı sürecinde de adaletli bir dağıtım sistemi kurmayıp, doğrudan doğruya siyasal mülahazalara dayalı, yakınlık uzaklık eksenine göre bir dağıtım mekanizması kurarsanız yerel basının artık hiç nefes alabilecek hâli kalmaz.

Değerli arkadaşlar, işletme büyüklüğü açısından baktığınızda, yerel basın organları, kuruluşları büyük ölçüde ya esnaf işletmesi boyutundadır ya da KOBİ kapsamındadır, KOBİ boyutundadır. Bu çerçevede, yerel basının özel olarak hem ekonomik anlamda hem teknolojik anlamda teşvik edilmesi, desteklenmesi bir zorunluluktur. Bu -tekrar başta söylediğim konuya dönüyorum- öncelikle demokrasinin gelişmesi için bir zorunluluktur, demokrasinin, dördüncü kuvvet dediğimiz basının yerel anlamda yerel ayağının güçlendirilmesi için bir zorunluluktur ama hepsinden öte, biz siyasetçilerin ilk siyaset okulunu okuduğumuz, ilk stajımızı yaptığımız bölgemizdeki yerel siyaset alanında yerel basına olan borcumuzdan dolayı bunu yapmak yükümlülüğündeyiz. Bu nedenle, Barış ve Demokrasi Partisinin yerel basının sorunlarının araştırılması doğrultusundaki önergesine destek veriyoruz. Lehine görüş bildiriyorum.

Hepinize teşekkür ederim.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tezcan.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin aleyhinde son söz İstanbul Milletvekili Sayın Tülay Kaynarca’ya aittir.

Buyurun Sayın Kaynarca. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Saygıdeğer Başkanım, çok değerli milletvekillerimiz; BDP grup önerisi aleyhine görüş bildirmek üzere söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki yerel basının sorunları vardır ama sadece maddi sorunlar, maddi destekle çözülebilecek sorunlar değildir bunlar. Bu sorunların birçoğu yerel basın enflasyonundan kaynaklanmaktadır. Her mesleğin bağlı bulunduğu bir meslek örgütü vardır, basın sektöründe de olduğu gibi ancak diğer mesleklerde bir kişinin o mesleği yapabilmesi için  mesleki eğitim mecburiyeti aranırken, bir meslek odasına kaydı veya meslek kuruluşuna kaydı zorunluyken -ustalık belgesi gibi, herhangi bir belge alımı gibi- basında bu tür şartlar asla yoktur.

Gazete çıkarabilmek, yasal değişikliklerle ve teknolojinin getirdiği imkânlarla son derece kolaylaşmıştır. Bu sevinilecek bir durum gibi görünmesine rağmen, aslında beraberinde birçok sorunu da getirmiştir. Bilgili bilgisiz, yeterli yetersiz, eğitimli eğitimsiz herkes ama istisnasız herkes, eline fotoğraf makinesini alıp istediği takdirde bu mesleği icra edebilmektedir. Bu nedenle yerel gazeteci sayısında –altını çiziyorum- niteliksiz artış olmuş, nitelikli gazeteci sayısı da üzülerek ifade ediyorum ki azalmıştır. 2 veya 3 gazetenin ancak yeterli olabileceği, maddi olarak kendini ancak geçindirebileceği bir alanda bakıyoruz ki 20-30’a yakın yerel basın gazetesinin olduğu bir alan. Dolayısıyla bu da bir şekilde yetersiz olmaktadır, devamında birçok mesleki problemi getirmektedir.

Bir de teknoloji gelişti, artık İnternet gazeteciliği de var. Bakınız, bu sabah bir haber sitesini dinliyorum, televizyonda gazete haberlerinden alıntılar yapıyor. Görüntü itibarıyla “vatandaş gazeteciliği” diye bir kavram da oluşmaya başladı. Bir ilimizdeki görüntüleri kendi şivesiyle ulusal genel bir yayın organında vatandaş kendi aktarıyor. Bunu uygulayan, anlatan spiker de bu şekliye veriyor. Yani bir tarafta İnternet haberciliği, bir tarafta “vatandaş gazeteciliği” diye oluşan yeni bir kavram, bir taraftaysa -az önce de ifade ettim- eğitimli ya da eğitimsiz, bir anda çok ciddi rakamlara ulaşmış yerel basın artışı. Durum tıpkı özel radyolarda olduğu noktaya gelmiştir, o da şu: Hatırlarsanız, yüzlerce radyo bir anda yayına girmişti ve bu yayın itibarıyla frekans karmaşaları da ortaya çıkmıştı.

Dolayısıyla yerel gazetelerin birçoğunun künyesine baktığımızda imtiyaz sahibi, yazı işleri müdürü, haber müdürü gibi akraba isimlerinin de oluştuğunu görmekteyiz. Yapılacak yasal değişikliklerle bunun da önüne geçilmesini, yerel gazetelere belirli bir sayıda eleman çalıştırma, gazete basımıyla ilgili bilgisayar ve cihazlara sahip olma zorunluluğu getirilmesi, iletişim fakültesi mezunu veya üniversite mezunu veya ilgili mesleki eğitimi alma şartı, belli sayıda sigortalı elaman çalıştırma gibi, bunların sayısı arttırılabilir. Özünde şunu ifade etmeyi gerekli görüyorum: Yasal statüye kavuşturulmalı bütün bu ifade ettiklerim ama elbette bununla beraber maddi destek de sağlanmalıdır, ama bununla ilgili çalışmalar var.

Geriye dönüp baktığımızda 22 ve 23’üncü Dönemde birçok yasal düzenlemenin yapıldığını ve maddi kaynak sağlamaya yönelik adımlar atıldığını da görmekteyiz. Mesela 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nda 4964 sayılı Yasa’yla yapılan değişiklikle yerel basına maddi yönden katkı sağlayabilmek, güçlendirebilmek hedeflenmiştir, bu İhale Kanunu’ndaki değişiklikle. Yine, özel radyolar ve özel televizyonlarla ilgili yerel ve bölgesel yayın yapan, bununla ilgili de 6112 sayılı Kanun düzenlenirken dikkate alınmış bazı maddeler vardır ki bir tanesi reklam geliriyle ilgili yüzde 5 üst kurul payının yüzde 3’e indirilmesiyle ilgilidir, yani o bölgesel yayın organlarına destek sağlama amacını gütmektedir.

Yine, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün kendi bütçesinde, yıllık bütçesinde yerel basına ciddi katkı sunduğunu da görmekteyiz. Bunlar, mesleki eğitimle ilgili çalışmalar, fotoğrafçılık, haber tekniklerini öğretme gibi eğitim seminerleriyle alakalı.

Bir başkası, Anadolu’da gazetelere haber kaynağı sağlama adına, Anadolu’nun Sesi, yine TRT Anadolu’yla ilgili yayınlar, kendi seslerini tüm Türkiye'ye duyurabilme gibi Yine, Basın Kartı Yönetmeliği’nde yerel basın mensuplarının mağduriyetini düzenleyebilme, düzeltebilmeyle ilgili maddeler gibi. Yani Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün de yine yerel basına ve bölgesel yayın organlarına yönelik düzenlemeleri mevcuttur.

Değerli arkadaşlar, çok kıymetli milletvekillerimiz; ben bu duygu ve düşünceleri ifade ettikten sonra, bugünkü gündemin, Genel Kurul gündeminin yoğunluğuna, çalışmalarına geçen hafta başladığımız 2/B Yasa Tasarısı’nın tamamlanmasıyla ilgili bugün yapılacak görüşmelere dikkat çekme nedeniyle, BDP grup önerisi aleyhine söz belirttiğimi ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaynarca.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisini…

III.- Y O K L A M A

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MUHARREM İNCE (Yalova) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Yoklama isteniyor.

Sayın İnce, Sayın Öztürk, Sayın Soydan, Sayın Köprülü, Sayın Güven, Sayın Eyidoğan, Sayın Akova, Sayın Orhan, Sayın Tanal, Sayın Yılmaz, Sayın Acar, Sayın Topal, Sayın Özdemir, Sayın Karaahmetoğlu, Sayın Tayan, Sayın Köktürk, Sayın Ağbaba, Sayın Güneş, Sayın Aksünger, Sayın Gümüş, Sayın Havutça.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.39


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.53

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Tanju ÖZCAN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin oylanmasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yeniden elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- BDP Grubunun, 13 Nisan 2012 tarihinde Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşlarının yerel basının karşılaştığı sorunların araştırılması amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 18/4/2012 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- CHP Grubunun, 17/4/2012 tarihinde Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu ve arkadaşlarının son dönemlerde Suriye'de meydana gelen karışıklıklar ile ilgili vermiş olduğu genel görüşme önergesinin, Genel Kurulun 18/4/2012 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

18.04.2012

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu; 18.04.2012 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                         Muharrem İnce

                                                                                                               Yalova

                                                                                                     Grup Başkan Vekili

Öneri

Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu ve arkadaşları tarafından, 17.04.2012 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına "Son dönemlerde Suriye'de meydana gelen karışıklıklar" ile ilgili verilmiş olan Genel Görüşme Önergesinin, (4 sıra no.lu) Genel Kurul'un bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 18.04.2012 Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz, Adana Milletvekili Sayın Faruk Loğoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Loğoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN FARUK LOĞOĞLU (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Suriye konusunda genel görüşme talebimizle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Suriye sorunu bugün…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, çok önemli bir konuyu konuşuyoruz ama arkadaşların hiç alakası yok. Lütfen uyarır mısınız. Bakanlar dâhil.

BAŞKAN – Evet, Sayın İnce’yi duydunuz sayın milletvekilleri. Uyardığım zaman da sonra kulak burun boğaz mütehassısına görünmem gerektiğini söylüyorsunuz. Hiçbirinizi mutlu edemedim şu Mecliste.

Sayın Loğoğlu, buyurun lütfen.

OSMAN FARUK LOĞOĞLU (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Süreyi düzeltin Sayın Başkan.

BAŞKAN – Otuz saniye geçti efendim.

OSMAN FARUK LOĞOĞLU (Devamla) – Suriye sorunu bugün ülkemizin gündeminde en ön sırada ve sürekli yer alan önemli bir konudur. Ulusal güvenliğimizi, ekonomik ve ticari çıkarlarımızı, toplumsal hayatımızı doğrudan etkileyen ve olumsuz etkileri giderek büyüyen bir meseledir. Ancak bizi bekleyen asıl ve en büyük tehlike ise komşu ülkeyle savaş tehlikesidir. Bu tehlikenin mutlaka bertaraf edilmesi gerekmektedir. Türk halkı savaşa karşıdır. Türk halkı Suriye halkıyla savaşmak değil onlara barış ve istikrar getirmek istemektedir. İşte, bu nedenle bu hayati mesele karşısında yüce Meclisimizin halkımız adına duruşunu belli etmesi lazımdır. Genel görüşme talebimizin gerçek amacı, Hükûmetin yanlış ve eksik bulduğumuz Suriye politikasını bu noktada eleştirmek değildir. Bu eleştirileri yaptık, eleştirmeye de devam edeceğiz. Ancak buradaki amacımız, Türkiye’nin selametini sağlamak, ülkemizi ve halkımızı sonuçları sadece felaket olabilecek bir çatışma çizgisinden çıkarmak, barış yolunda tutmaktır. Yüce Meclisimizin ulusal güvenlik ve çıkarlarımıza sahip çıktığını gösterme zamanıdır. Bu doğrultuda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak yüce Meclisimizde temsil edilen bütün siyasi partilerin imzalayacağı bir ortak deklarasyon önerisi hazırlamış ve Sayın Meclis Başkanımızın talimatlarıyla gruplara iletmiştik. Şimdi, önce bu ortak deklarasyon önerimizi okuyacağım, sonra da gerekçesini sizlerle kısaca paylaşacağım.

Önerinin başlangıcı:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Suriye’deki gelişmeleri dikkat ve artan kaygıyla izlemektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları, özgürlükler, fırsat eşitliği ve onurlu yaşamın evrensel değerler olarak Arap halklarının da özlem, talep ve hakları olduğu inancıyla kardeş Suriye halkının yanındadır. Suriye’nin, bağımsızlık, egemenlik, toprak bütünlüğü ve ulusal birliğinin korunarak Suriye halkının barış ve istikrar içinde yaşaması ilkesi esastır ve uluslararası toplum bu esasa göre hareket etmelidir. Dolayısıyla, şiddete son verilmesi, ülkede normalleşmeye yönelik olarak yönetim ile muhalefet arasında siyasi bir süreç başlatılması ve muhtaç olan insanlara yardım sağlanması öncelikli hedefler olmalıdır. “Yurtta sulh, cihanda sulh.” ülküsüne bağlı Türkiye Büyük Millet Meclisi;

1) Bölgemizde yeni bir savaşa yol açacağı için Suriye’ye dışarıdan müdahale edilmesine karşıdır. Böyle bir girişim Suriye’ye barış getirmeyecektir, tam aksine, çatışmaları derinleştirip uzatacak ve daha fazla can kaybına yol açacaktır. Savaş Türkiye’ye ve bölgeye felaket getirecektir.

2) Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyini Suriye konusunda uluslararası toplum tarafından atılacak her türlü adımın tek meşruiyet kaynağı olarak görmektedir. Uçuşa yasak bölge, tampon bölge ve insani koridorlar oluşturmak için de Güvenlik Konseyinden yetki almak zorunludur. Bunun dışındaki oluşumların işlevi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde ortak bir irade oluşmasına katkı yapmakla sınırlı tutulmalıdır. 

3) Bu bağlamda, Güvenlik Konseyinin 14 Nisan 2012 tarihinde oy birliğiyle aldığı kararı memnuniyetle karşılamaktadır. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ile Arap Liginin Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan’ın barış planına destek veren bu karar ateşkesi denetlemek üzere Suriye’ye askerî gözlemciler göndermeyi öngörmektedir. Bunların bir kısmı Suriye’ye varmıştır.  Karar, ülkedeki şiddetin bütünüyle durması için her iki tarafa da çağrı yapmakta ve hem Suriye makamları hem silahlı muhalif gruplarca yapılan insan hakları ihlallerini kınamaktadır. 

4) Kofi Annan’ın girişimini umutla desteklemekte ve planın bütün unsurlarıyla hayata geçirilmesini istemektedir.

5) Suriye’de barış ve istikrarın sağlanmasına yönelik her girişimin başarıya ulaşması için yönetime olduğu kadar muhalif unsurlara da sorumluluk düştüğüne inanmaktadır.  Şiddet çözüm yolu değildir.  Günün sonunda yine diyalog, müzakere ve uzlaşma gerekecektir.  

6) Suriye’nin içinde bulunduğu derin krizden çıkış yolunun Suriye halkının özgür iradesiyle belirlenmesi gerektiğini, yönetimin ve ülkenin geleceğine karar vermek hak ve yetkisinin münhasıran Suriye halkına ait olduğunu bütün dünyaya önemle hatırlatmaktadır. Dışarıdan gelecek baskılar Suriye’nin iç işlerine karışmak olacak ve Suriye halkının kendi geleceğini belirleme hak ve iradesini zedeleyecektir.

7) Bölge gücü ve Suriye’yle yakın ve yoğun bağları bulunan bir kardeş ve komşu olması sıfatıyla Türkiye’nin ağırlığını kullanarak ilgili diğer güçleri, özellikle Suriye’nin komşuları ile ülke üzerinde ayrı nüfuzu olan Rusya Federasyonu ve İran’ı barış ve istikrar hedefleri doğrultusunda devreye sokmasının yararlı ve gerekli olduğunu değerlendirmektedir.

 Suriye sadece Türkiye’nin meselesi olmadığı gibi Türkiye’nin tek başına çözebileceği bir mesele de değildir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, bölge ülkelerini ve tüm dünyayı, Suriye halkının meşru beklentilerinin yanında yer almaya ve onların özgürlük, iyi yönetim, onurlu yaşam, eşitlik ve adalet taleplerini hayata geçirecek, barış ve uzlaşıyı teşvik edecek adımlar atmaya davet eder. Bununla beraber, Suriye yönetimi ile muhalif unsurları da öncelikle şiddete son vererek ülkelerinin kaderine ortaklaşa sahip çıkmaya çağırır.

Suriye’nin istikrar ve huzura kavuşması Türkiye’nin ulusal güvenliği, bölge barış ve istikrarının gereğidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Suriye konusunu yakından izlemeye ve meseleye yapıcı katkılarını gündeme getirmeye devam edecektir. Bu, önerimizin sonu oluyor.

Şimdi, kısaca, niçin bu ortak deklarasyonu önerdik? Sayın milletvekilleri, ortak deklarasyon önerimiz Türkiye Büyük Millet Meclisinin Suriye konusundaki tutumunu kaydetmek amacıyla kaleme alınmıştır. Yüce Meclisin bu hayati konuda devrede olduğunu ve olmak istediğini, olması gerektiğini göstermektedir.

Deklarasyon, Hükûmetin manevra sahasını genişletmekte, komşu ülkeye müdahale yönündeki her türlü baskının bertaraf edilmesi imkânını Hükûmete vermektedir varsa böyle bir baskı Hükûmet üzerinde. Üstelik önerimizin, Hükûmetin mevcut politikası çerçevesinde bile karşı çıkmasını gerektirecek bir unsur içermediğini düşünmekteyiz.

Bu itibarla, yüce Meclisin bu ortak deklarasyonla halkımızın kaygılarını gidermesi ve dünya kamuoyuna net bir mesaj vermesi ülkemizin yüksek çıkarlarının gereğidir. Bu mümkün olmayacaksa, genel görüşme talebimizin kabul edilerek o görüşme neticesinde bir bildiri kabul etmemizin halkımıza karşı borcumuz ve görevimiz olduğunu değerlendiriyoruz.

Bu düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Loğoğlu.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ilk söz İstanbul Milletvekili Sayın Levent Tüzel’e aittir.

Buyurun Sayın Tüzel.

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bağımsız vekil olmanın bir kaderi, aslında desteklediğimiz bir önerinin aleyhinde usulen söz alıyoruz ama elbette Suriye’ye dönük emperyalist planlar, müdahale hazırlıkları, Türkiye’ye biçilen rol ve bu konuda elbette Meclis iradesi, halk iradesi ve buralarda bu konunun konuşulması, bir genel görüşme konusu yapılması mutlaka gerekiyor.

Bir yıldan bu yana Suriye konuşuluyor. Kuzey Afrika’dan bu tarafa halk hareketlerinin gelip Suriye’de bir özgürlük ve demokrasi arayışına dayandığı hepimizin bildiği bir gerçek. Ancak bölgede yerleşmek isteyen emperyalist güçlerin peşine takılan bir Türkiye yönetimi, AKP Hükûmetinin buradaki politikaları, son derece, halkımızın, ülkemizin çıkarlarına ters ve bu tersliği her geçen gün görüyoruz. Annan Planı’na dahi razı olmayan, buna karşı çıkan Hükûmet dış politikada tökezlemiştir ve yalnız kalmıştır ama bütün buna rağmen iddialarından, ısrarlarından, mevcut rejimi benimsemediğini… Ve çok açık bir şekilde, en son Çin gezisinde Sayın Başbakan’ın NATO’yu göreve davet ederek bir müdahale çağırısında bulunması büyük bir aymazlıktır diye düşünüyorum.

Önceki gün Hatay’da halkla bir toplantı yaptım ve oradakilerin gözlemlerini de paylaştığımızda, aslında büyük bir kaygı yaşamaktalar; oradaki hısımları, dostları, ilişki içerisinde olduklarıyla geleceklerinden endişe etmekteler. Ortada bir manipülasyon olduğu çok açık bir gerçek. Psikolojik bir harekâtın yaratıldığı ve gerçeklerin bizlere doğru yansıtılmadığı konusunda ciddi kaygılar ve şüpheler var. En son, mülteci kampında gazeteci Tayfun Talipoğlu’nun yapmış olduğu röportaj çok çarpıcı bilgiler vermiştir bizlere, yani oraya gelen büyük bir çoğunluğun gerçekte çatışmalardan kaçmadığı, bir şekilde Türkiye devletinin onlara iş, vatandaşlık, daha iyi bir yaşam alanı sunmak vaatleriyle, âdeta kandırılarak o alana getirildikleri söylenmektedir, bu iddialar vardır.

Daha da vahimi, önceki gün yine -Vatan gazetesinde bir haber olan ve İngiliz Times gazetesinden yapılan bir alıntı- Türkiye'nin sınırında, Asi Nehri’nin bu tarafında, Kızılay çadırları içerisinde, adı “Özgür Suriye Ordusu” olan birtakım gruplarla, halkın desteğini alıp almadığı belli olmayan ve her an için karışıklık ve müdahale niyetleri besleyen bu gruplarla yapılan röportajlar, çekilen görüntüler ve bunların ateşkes kararına kafası bozularak gidip Suriye’de sınır karakollarına ateş açtıkları bilgileri gazeteye yansımıştır ve Türkiye devleti, Hükûmeti bu şekilde, Suriye muhaliflerine destek olmak adına böylesi tehlikeli, emperyalist diplomasiyi çağrıştıran ama uluslararası hukukla da bağdaşmayacak çok açık bir uluslararası suç teşkil eden bir siyaset tarzı izlemektedir. Ne adına? Bölge devleti olmak adına, büyük devlet olmak adına. Biz artık butik devlet olmayacakmışız, her yerde namımız, adımız yürüyecekmiş.

Sayın Başbakan Suriye’deki bu görüntüleri gördüğünde insanlık ve birtakım vicdan duygularına sahip oluyor ama bu görüntüleri arayıp bulmak için oralara gitmeye gerek yok, Türkiye'nin sınırları içerisinde yaşanan görüntülere… Örneğin yeni yıla iki gün kala yaşanmış Roboski köyündeki bir katliam hâlâ aydınlatılmış, hâlâ açıklanmış, hâlâ devlet adına, Hükûmet adına bir yanıt verilmiş, açıklama getirilmiş durumda değil. Dolayısıyla, bunlar inandırıcı değil. Türkiye halkından birtakım şeyleri gizlemek, saklamak doğru değil. Suriye’ye, orada yaşayan Suriye halklarının geleceğine müdahale etmek, onların kaderlerini belirleme hakkına, kendi yönetimlerini belirleme hakkına müdahale etmek, onaylanabilecek, kabul edilebilecek bir şey değil. Asıl tehlikeli olanı tabii ki bölgede Kürt halkının orada yeni statü edinmiş olmasını -yeni statüler anayasal vatandaşlık, benzeri gibi şeyler- Türkiye'nin, kendi meselesi gibi görmesi, kendisi için bir tehdit sayması, bunlar son derece yanlış politikalar, bunlardan vazgeçilmeli ve tabii ki Meclisimiz, Hükûmet ne yapmak istiyor, bunu çok iyi bir şekilde görmeli ve anlamalı.

Ben bu meseleye değindikten sonra bir başka konuya değinmek istiyorum. Dün burada yaşadığımız manzaralar, bir zihniyetin, bir hükûmet politikasının, aslında, İçişleri Bakanı üzerinden bizlere, kamuoyuna, vekillere yansımasıdır.

Şimdi, ne konuşuldu dün? “Nevroz” kutlamalarındaki yaşanan kargaşa ve burada İçişleri Bakanlığının sorumluluğu, bir diğer taraftan da, Ankara’da gösteri yapmak isteyen, eğitim yasasına, sendikalar yasasına karşı sesini duyurmak isteyen sendikaların yürüyüşüne izin verilmemesi ve işte, bildik görüntüler; gaz bombaları, coplamalar, gözaltılar, tutuklamalar. Diyor ki İçişleri Bakanı: “Bütün bunlardan biz mesul değiliz. Asıl bu manzaralara sebebiyet verenler gensoru önergesini … bulunan, düşüncede olan insanlar.” diye çok açık, vekiller de hedef gösterildi.

Şimdi, toplantı, gösteri yürüyüşleri hakkı anayasal bir hak, yasal düzenlemeleri var ama bu gösteri hakkı, AKP Hükûmeti ve Bakanın keyfiyetine göre -AKP eleştirisi varsa, AKP binalarına dönük bir ses duyurma varsa- bu kesinlikle kabul edilmemekte ve yasakla karşılaşmakta ve hiç utanmadan, sıkılmadan da kamu emekçilerine, işçi sendikalarına “Meclisi işgal edecekler.” diyerek bu yasaklama kararı veriliyor.

Diğer taraftan “nevroz” görüntüleri açısından da, çok açık o manzaraların -yani ağaç yakıldı, otobüsler yakıldı, işte şuralar…- bütün bu manzaraların nedeni, aslında, İçişleri Bakanının, yasal bir hakkı, bir bayram hakkını fiilen, kendi elindeki yetkileri kötüye kullanarak, bir genelgeyle, valiliklere gönderdiği genelgeyle yasaklaması, halkı provoke etmesidir.

Ben Kazlıçeşme’deydim, kimse zorla, bir baskıyla, Bakanın iddia ettiği gibi bir dayatmayla oraya gitmiş değildir, herkes kendi ulusal kıyafetlerini giymiş, kendi gönlünce dileklerini, duygularını paylaşmak üzere oraya gitmişti, böyle bir görüntü kesinlikle yoktu ama bizim gördüğümüz bir şey vardı ve basında da yer aldı, polis araçlarından halka ateş eden manzaralar vardı. Dolayısıyla, bu istenmeyen manzaraların, bütün bu tabloların sorumlusu bu yasaklama kararını veren Bakanın bizatihi kendisiydi. Şimdi, Bakan, bütün bunlardan sonra hâlâ “Gaz bombası zararsızdır.” diyebiliyor. Oysaki, o gün, Hacı Zengin, daha önceki 10 yurttaş gibi benzer şekilde gaz bombasından etkilenerek kalp krizi geçirmiş ve hayatını yitirmiştir. Dolayısıyla, onun ölümünde olduğu gibi, aynı şekilde polis memurunun ölümünde de bu ortamı yaratan, bu sorumsuzluğu gösteren aslında Hükûmettir.

Şimdi, burada milletvekillerinin “nevroz” kutlamalarına dönük halk toplantılarını, yapmış oldukları halk toplantılarını halkı kışkırtıcı birtakım toplantılar olarak sunması Sayın Bakanın son derece büyük bir aymazlıktır. Yani Bakan istiyor ki buradaki milletvekilleri kendi istediği tarzda konuşsun ve istediği tarzda konuştuğu ölçüde siyaset yapma hakkı olsun, bu kabul edilemez.

Biz, dün, ne yazık ki, yine, Hocalı katliamını kınama mitinginde konuşulan türden bir konuşma yaptığını gördük ki bu kafa, aslında, polis kafası. Bu kafayla siyaset yapmak, devlet yönetmek… İşte, gördüğümüz manzara ortada, halkın duyguları, inancı, kültürü, ibadeti, kutsal saydığı ne değer varsa hepsi yerle bir edildi.

Değerli milletvekilleri, bu ülke laik bir ülke mi değil mi, buna karar verelim. Ben bu ülkenin laik bir ülke olduğuna inanıyor idim ya da bize böyle söyleniyordu ama burada, Sayın Bakan, kim inanç sahibi, kim inançsız, kim hangi dinden, bunları sorgulama hakkını ve bunları aşağılama hakkını kendinde gördü, bu kabul edilemez.

Bunların yapıldığı zaman nedir? Sizce son derece değerli olan Kutlu Doğum Haftası. Ana teması nedir bunun da? Kardeşliktir. Böyle mi kardeşlik hukuku sağlanacak, böyle mi vatandaşın hakkı, hukuku korunacak? Bunlar kabul edilebilecek bir şey değildir. Dolayısıyla, yani Sayın Bakan “Kürt’ün cebinde para, tarlasında ürün, yaylasında hayvan, şehrinde fabrika olmamışsa, bütün bunların sorumlusu -bugünkü BDP milletvekillerini, siyasetçilerini işaret ederek- sizlersiniz.” diyor. Gerçekten insanın inanası gelmiyor. Bütün bunların olmamasının nedeni “özgürlük” diyen, “ana dilim” diyen, “siyaset yapma hakkı” diyen Kürt’ün karşısına savaşla, topla, tüfekle çıkmaktır. Bütün bu kayıpların arkasında bu politika vardır. Dolayısıyla, bugün oralara verilecek teşviklerle bunları gidermek mümkün değildir, bunları yerine getirmek, sağlamak mümkün değildir. Bu tablonun neden olduğunu hep birlikte sorgulamalıyız. Böyle bir zihniyetin, böyle bir politika anlayışının…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ama hiç böyle bir usulümüz yok Sayın Tüzel, gerçekten.

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) – Verebilirsiniz aslında, diğer başkan vekili verebiliyor.

BAŞKAN – Ama veremem işte.

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) – Sözümün son cümleleri…

BAŞKAN - Anladım da…

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) – Tamamlayayım.

BAŞKAN – Çok teşekkür ediyorum. Yapmayın… Yani öyle bir sistemimiz yok.

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Size teşekkür ederim, sağ olun.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde Iğdır Milletvekili Sayın Sinan Oğan.

Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına, Suriye konusundaki fikirlerimizi arz etmek üzere huzurunuzdayım.

Bundan öncesinde bir hususa değinmek istiyorum müsaadenizle. Polisimiz dağa kaldırıldı, kaymakamımız dağa kaldırıldı, öğretmenimiz dağa kaldırıldı, Hükûmetin sesi çıkmadı. Maalesef bugünlerde doktorlarımız da hastanede öldürülmektedir. Hükûmetin bir an önce bu konuya el atmasını bekliyoruz Meclis olarak ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak.

Değerli milletvekilleri, bugün Türkiye'nin en önemli gündem maddesi nedir? Sayın Başbakanın konuşmasına baktığınız zaman, Sayın Cumhurbaşkanının konuşmasına baktığınız zaman, Sayın Dışişleri Bakanının konuşmasına baktığınız zaman Türkiye'nin en önemli gündem maddesi Suriye’dir. Bölgesel gündemin de bir numaralı maddesi Suriye’dir. Peki hâl böyleyken eminim ki siz biraz sonraki oylamada Suriye konusunun yüce Mecliste görüşülmesine karşı çıkacaksınız. Eğer Sayın Başbakan Suriye konusuna bu kadar önem veriyorsa, eğer Sayın Dışişleri Bakanı Suriye konusuna bu kadar önem veriyorsa, eğer bu kadar önemliyse ve Cumhurbaşkanımız bu konuda yurt içinde, yurt dışında demeçler veriyorsa, bu konu niye Mecliste görüşülmesin? Bu konu Mecliste görüşülürken AKP sıraları niye bu kadar boş olsun?

Eğer size bakarak karar verecek olursak, bu demektir ki Suriye konusu önemli bir gündem maddesi değil. Eğer Suriye konusu önemli bir gündem maddesi değilse biz niye savaşın eşiğine geldik Suriye’yle? Bu, Amerika için önemli bir gündem maddesidir. Bu, küresel güçler için önemli bir gündem maddesidir ama sizin bu hâlinize baktığım zaman görüyorum ki bu, Türkiye için önemli bir gündem maddesi değil. Zira, biraz sonra, siz bunun gündeme alınmaması yönünde karar vereceksiniz. Muhalefetten gelen her türlü kararı reddettiğiniz gibi, bunu da reddedeceksiniz. Muhalefet iyi şeyi de gündeme getirse, kötü bir şeyi de gündeme getirse, siz otomatik olarak bunu reddediyorsunuz. Bari Suriye konusunda siz bir önerge verin, biz destekleyelim, burada, Mecliste Suriye konusunu görüşelim. Eğer bu, milletin Meclisiyse, millet bizi buraya seçmiş veya sizi buraya seçmişse, memleketin doğrudan ilgilendiği konuları, memleketin güvenliğiyle ilgili konuları görüşmemizi istiyorsa, bu konuyu burada yüce Meclis tarafından ele almak durumundayız, görüşmek durumundayız. Yok, eğer “Biz irademizi sadece Sayın Başbakanın iki dudağının arasına bıraktık.” diyorsanız -ki görüntü onu göstermektedir- o zaman yapacak bir şey yok sizin adınıza maalesef.

Suriye meselesi Büyük Orta Doğu Projesi meselesidir değerli arkadaşlar. Büyük Orta Doğu Projesi’nin herhâlde burada detaylarına girmeye gerek yok, birçoğunuz bir şekilde duymuşsunuzdur. AK PARTİ milletvekilleri de yakından biliyordur çünkü Sayın Başbakan onun “Eş Başkanı”dır, kendi ifadesidir bu.

Büyük Orta Doğu Projesi, Ilımlı İslam Projesi’yle beraber, İslam’ı ılımlılaştıran, başka bir formaya sokan bir projedir ve bu projenin temelindeki asıl hedef İsrail’in bölgede güvenliğini sağlamaktır; bizim 9 vatandaşımızı katleden İsrail’in güvenliğini sağlamaktır, Gazze’de Müslümanlara zulmeden İsrail’in güvenliğini sağlamaktır. Eğer amacınız buysa, amacınız İslam dünyasını bölmek, parçalamak, İslam dünyasını Batı emperyalizminin ayakları altına sermekse bu millet buna izin vermez, Türk milleti sizin bunu yapmanıza izin vermez, bundan emin olunuz. Biz bu filmi çok öncesinde görmüştük. “Arap baharı” diye ifade edilen, süslü cümlelerle ifade edilen konu aslında turuncu devrimlerin bir devamıdır. Turuncu devrimleri Balkanlarda görmüştük, turuncu devrimleri daha önce Gürcistan’da, daha önce Ukrayna’da görmüştük. Metotlarının nasıl olduğunu gayet iyi biliyoruz, turuncu devrimlerin arkasında kimlerin olduğunu da gayet iyi biliyoruz, Soros’un buradaki rolünü de gayet iyi biliyoruz ve sizin de bugün Arap devrimlerinin içerisindeki rolünüzü de gayet iyi biliyoruz.

Tabii, hiç düşündünüz mü, Arap baharının neticesinde ne olacağını hiç düşündünüz mü? Suriye’de devrimcilik oynuyorsunuz, Suriye’de rejim yıkıldıktan sonra sizin payınıza, bizim payımıza, millet olarak Türk milletinin payına ne düşecek? Ben ifade edeyim, bugün hep beraber mücadele ettiğimiz KCK düşecektir, PKK’nın silah zoruyla yapmaya çalıştığı KCK düşecektir bizim payımıza. Suriye’de rejim değişikliği sonrasında bir Kürt oluşumu ortaya çıkacaktır, Suriye’nin toprak bütünlüğü -bugün Irak’ta olduğu gibi- tehdit altına girecektir. Amacınız bu mudur? Irak’ın bölünmesinden sonra amacınız Suriye’yi de mi bölmektir? O zaman KCK’yla niye mücadele ediyorsunuz? Beraber çalışıyorsunuz, onlar içeriden, siz dışarıdan KCK’yı gerçekleştirmeye çalışıyorsunuz. Daha önce de ifade etmiştik, tekrar ifade ediyorum, elbette ki halkına karşı -kim olursa olsun- silah kullananları kınayacağız, diktatörizmin her türlüsünü kınayacağız, darbelerin her türlüsünü kınayacağız, Arap coğrafyasındaki diktatörleri de kınayacağız, bugün Türkiye’yi götürmeye çalıştıkları, sizin götürmeye çalıştığınız sivil diktatörlüğü de kınayacağız ama bütün bunları yaparken tekrar tekrar oturup düşünmemiz lazım. Bu işten bizim payımıza ne düşecek? Suriye’de yapmaya çalıştığınız bu devrim sonrasında İsrail’in temel hedefi olan “Büyük Kürdistan”ı kurma konusunda nasıl bir gayret içerisinde olduğunu görmüyorsunuz. Hiç olmazsa bu konuşmaları dikkate alın, hiç olmazsa milletin Meclisteki iradesine saygılı olun ve bu meseleyi burada enine boyuna tartışalım. Ne yapılacaksa hep beraber karar verilmesi lazım, ne yapılacaksa Meclis tarafından karar verilmesi lazım. Bugün maalesef, Suriye’de bir oldubittiyle karşı karşıya getirilip, savaşın eşiğine, Türk milleti, Türk devleti getirilmiş durumdadır. Altı ay önce bunu ifade ediyorduk “Bir oldubittiyle karşı karşıya getirilip savaşa sokulacağız.” diyorduk, bugün maalesef, bu konuda, AKP Hükûmeti epey bir yol almış durumdadır.

Yeri gelmişken şunu ifade edeyim: Suriye’deki kayıp gazeteciler konusunda da bizim bu konuyu bütün meselelerin dışında tutup kayıp gazeteciler konusuna da el atmamız lazım. Nasıl ki PKK’nın dağa kaldırdığı kaymakamı, polisi, öğretmeni unuttuysanız, Suriye’deki kayıp gazetecileri de unutup Amerika Birleşik Devletleri’nin BOP’u gerçekleştireceği bir Truva atına İslam dünyasında dönüşmemeniz lazım, Türkiye’yi bu kadar ucuz harcamamanız lazım. Bu işin neticesinde, Ermenistan İsrail arasına Türkiye'nin Türk dünyasıyla bağını koparacak bir Kürdistan’ın kurulması planlanmaktadır. Her şeyi bir tarafa bırakın, Türk milleti size bir Kürdistan kurasınız diye yetki vermemiştir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim de buna izin vermeyeceğimizin, her fırsatta, her ortamda karşınızda olacağımızın bilincinde olmanızı bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

Tabii, bu arada şunu da söylemek lazım: Van depreminde kışın en soğuk günlerinde insanlarımız o çadırlarda soğuk altında kalırken yetiştirilemeyen, onlara, Van depreminde kendi vatandaşımıza sunamadığımız konteyner evlerin bugün Suriyeli göçmenlere fazlasıyla sunulduğunu da Türk milleti görmektedir. Elbette ki Türkiye, Türk devleti büyük bir devlettir, bize gelenlere kucağımızı açacağız ancak önceliğimizin her zaman kendi vatandaşlarımız olduğunu da gözlerden uzak tutmayacağız.

Esad sonrasının ne olacağının da AKP tarafından oturulup değerlendirilmesi lazım. Biz Esad sonrası ne olacağını gayet net bir şekilde görüyoruz. Bunu bir kendinize sorun, bir dakikanızı ayırın, kendinize sorun. Esad’ı devirmeye çalışıyorsunuz. Diktatörse kendi halkı devirsin. Ama Esad sonrasında bölünecek bir Suriye’nin Türkiye’ye neye mal olacağının hesabının kitabının iyi yapılması lazım. Ve bu çerçevede, nasıl ki Irak’ta Irak Türkmenlerini unutup Mesut Barzani’nin peşine düştüyseniz, korkarım ki Suriye’de de maalesef, Suriye Türklerini daha bugünden unutmuş durumdasınız. Suriye’de bütün bunlar yaşanırken tek muhatabınız, maalesef ki tek muhatabınız küresel güçlerin oradaki piyonları olmuştur. Suriye Türkmenleri, Suriye Türkleri hiçbir şekilde sizin gündeminizde bulunmamaktadır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Oğan.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde son söz İstanbul Milletvekili Sayın Metin Külünk’e aittir.

Buyurun Sayın Külünk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri en kalbî duygularla selamlıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle dün Antep’te menfur bir saldırıya kurban giden doktor kardeşimizi de bir kere daha rahmetle anıyorum.

Tabii ki dünya sistemi yeniden yapılanıyor. Özellikle bu sistemin yapılanmasında bölgemizde gerçekleşen her hadise başlı başına bir önem ifade ediyor. Aralık 2010’da Tunus’ta başlayan Arap baharı süreci Cebelitarık’tan Hürmüz’e kadar tüm kuzey Afrika ve Orta Doğu coğrafyasında, halkların, gecikmiş olarak otokratik ve diktatöryel yönetimlere karşı demokrasi, özgürlük ve refah taleplerinin yükselmesinin adı olmuştur.

Tunus’tan Mısır’a, Libya’dan Suriye’ye, Yemen’e kadar tüm bölgede elli altmış yıldır tek aile ya da bürokratik rejimler altında yaşayan insanlar, dünyalılaşmak ve de tarihin yeniden parçası olmak adına bayrak açtılar ve bu uğurda mücadeleleri doğrultusunda kendi topraklarında şehitler verdiler, bayraklar yükselttiler. Amaçları, artık kaderlerini kendilerinin çizmesi, birkaç kişinin dudağından çıkacak söze bakmamaktı ve nihayet başardılar. Çünkü, bu coğrafyanın da hakkıydı özgürlük, bu coğrafyanın da hakkıydı demokrasi, bu coğrafyanın da hakkıydı zenginlik. Dünya refahından bu coğrafya da hak ettiği payı alma hakkına sahipti.

920 kilometrelik bir sınırı paylaştığımız komşumuz, akraba ilişkilerimizin olduğu Suriye’de halk, onlarca yıldır Esad rejiminin zulmü ve baskısı altında yaşadıktan sonra, özgürlük, demokrasi ve refah talebini meydanlarda barışçıl bir şekilde gündeme getirdi. Türkiye’nin, bu sürece, halkın taleplerine şüphesiz sessiz kalması mümkün değildi ve bu uğurda Suriye yönetiminin…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Neye göre?

METİN KÜLÜNK (Devamla) …barışçıl şartlarda Esad’ın ve de yönetiminin halkının taleplerine pozitif cevap vermesi için tüm diplomatik girişimleri gerçekleştirdi. Sayın Başbakanımız ve de Dışişleri Bakanımızın Esad ile yaptığı tüm görüşmelerde “Halkının taleplerine ilgisiz kalma, Suriye’nin de dünya sisteminin bir parçası olması yolunda özgürlük, refah ve de demokrasi yolunda varması gereken hedeflere varması için atman gereken adımları at.” tavsiyesini, halkının taleplerine ilgisiz kalmayarak Türkiye bunları diplomatik olarak ifade etti, etmeye de devam ediyor.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Basında ne gün çıktı böyle bir şey? Ne zaman çıktı? Yalan söylemeyin ya!

METİN KÜLÜNK (Devamla) –  Türkiye'nin derdi Suriye’yle savaşmak değil.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Başbakandan hiç böyle bir şey duymadık biz bir sene öncesine varıncaya kadar.

METİN KÜLÜNK (Devamla) – Türkiye'nin derdi, Hama’da, Humus’ta, Şam’da Suriye halkının yükselen talebine karşı komşuluk hakkını gözeterek Suriye’deki diktatörlere “Bu halkın taleplerine ilgisiz kalma, kendini dönüştürmek hakkıdır. Bu, bizim komşuluk hakkımızdır…”

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Irak’a niye ses çıkarmadınız?

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Üç beş ay öncesine kadar hiç böyle bir şey duymadık Başbakandan. Metin, üç beş ay öncesine kadar böyle bir şey duyulmadı!

METİN KÜLÜNK (Devamla) – Dün Suriye’yle ilişkilerimiz diplomatik anlamda gayet barışçıl bir şekilde devam ediyordu. Sizler de iyi biliyorsunuz ki, uluslararası ilişkiler dinamiktir.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Üç beş ay öncesine kadar beraber Bakanlar Kurulu toplantısı yapılıyordu.

METİN KÜLÜNK (Devamla) – Uluslararası ilişkilerde ülkelerin menfaatleri esastır.  Uluslararası ilişkilerde duygusallık olmaz.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Suriye’yle uluslararası ilişkiler Türkiye'nin menfaatine mi şimdi?

METİN KÜLÜNK (Devamla) – Uluslararası ilişkilerde sabitlik olmaz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk de Misakımillî’yi Lazkiye’den itibaren çizmişti…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Halep’i alacak mısınız yani? Halep’i alacak mısınız, Halep’i?

METİN KÜLÜNK (Devamla) –  …ama döndü, sonra bu ülkede yeniden bir devlet inşa etmek, bu topraklarda yeniden bir devleti inşa etmek adına bugünkü mevcut Misakımillî sınırlarımızı çizdi ve bize bu ülkeyi armağan etti.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Niye Musul’u almadınız? “Misakımillî” diyorsunuz…

METİN KÜLÜNK (Devamla) – Saygıdeğer milletvekilleri, ne var ki Suriye’deki taleplerin akıbeti otuz yıl önce baba Esad’ın Hama’da, Humus’ta yaşattıklarıyla aynıydı; yine şiddet, yine katliam, yine gözyaşı, yine kan Suriye halkına reva görülmüştü.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Musul’u niye almadınız, Musul’u?

METİN KÜLÜNK (Devamla) – Türkiye olarak tarihî, kültürel ve sosyal yakınlığımız olan, akrabalık bağımızın olduğu ve uzun bir sınırı paylaştığımız Suriye’yle ilişkilerimizi…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Irak’taki Türkmenler ne oldu? Akrabamız değil mi?

METİN KÜLÜNK (Devamla) – …bizim için diri tutmak hep önde gelen bir mesele olarak var olmuştur, var olmaya da devam edecektir. Suriye halkının taleplerine yüksek sesle “Barış içerisinde cevap ver.” demeye devam edeceğiz.

Suriye ne zaman bize dost elini uzatmışsa ona aynı şekilde karşılık verdik ama gerektiğinde…

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Kucaklaşmadınız mı Başbakanınızla?

METİN KÜLÜNK (Devamla) - …ne  zaman kendi halkına karşı hasmane tutum takınmış ise de buna karşı da tavizsiz bir politika izledik, izlemeye de devam edeceğiz. Hama katliamının olduğu, Humus katliamının olduğu o günleri hatırlıyorum. O gün Türkiye’yi yönetenler eğer Baba Esad’a karşı sesini biraz yükseltebilseydi Hama’da ve Humus’ta binlerce Suriyeli kardeşimiz o gece rahmete, rahmana belki ermeyebilirdi ama onlar şehit oldular. Bu nedenle son bir yıla kadar Suriye’yle uluslararası dinamiklerin bir neticesi olarak Türkiye’nin uygulamaya koyduğu aktif dış politika bağlamında iki ülkenin de kazançlı çıkacağı ilişkileri Suriye halkının kazancı olarak hep gördük, hep geliştirdik. Tüm bu ilişkileri geliştirirken Hama’yı unutmadık, Humus’u da unutmadık. Bir daha başka Hama’lar yaşanmasın diye biz politikalarımızı sürdürdük. Türkiye’nin demokrasi, özgürlük, zenginlik eksenli, insan haklarını esas alan duruşu Suriye’yle olan ilişkilerinin de merkezindeydi. Bizim Suriye’de işimiz yok da Rusya’nın ne işi var? Bizim Suriye’de ilişkimiz yok da komşu İran’ın ne işi var? Bizim Suriye’de ilişkimiz yok da taa Asya’dan Çin’in ne işi var?

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Metin, Amerika’yı da kat, Amerika’yı! Amerika’yı katamıyor musun?

METİN KÜLÜNK (Devamla) - Yanı başımızdaki  Suriye’nin, en uzun sınırımızın olduğu Suriye’nin meselesi… (Gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

METİN KÜLÜNK (Devamla) – …bizi ilgilendirmeyecek de, Sovyetlerin sıcak denizlere inme derdinin merkezine oturacak da, Çin’in Akdeniz’de var olma iddiasının karşılığı olacak da, İran’ın Akdeniz’de var olma iddiasının karşılığı olacak da... (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Yapmayın ya! Hangi Rusya’dan bahsediyorsun?

METİN KÜLÜNK (Devamla) - … yanı başımızdaki bu coğrafyadaki kadim medeniyet geleneğinin varisi olan Türkiye Cumhuriyeti devletinin Suriye diye bir derdi olmayacak! Bunu siz vicdanınıza, bunu hissiyatınıza sığdırabiliyor musunuz? Türkiye’nin…

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Çin’e de savaş açalım Çin’e! Doğu Türkistan’ı unutmayın, Doğu Türkistan’ı.

METİN KÜLÜNK (Devamla) - Bakın arkadaşlar, Sovyetlerin sıcak denizlere inme mücadelesini unutmayın. Tarsus’a savaş gemilerini indirmesini unutmayın. (Gürültüler)

BAŞKAN – Muhterem milletvekilleri…

METİN KÜLÜNK (Devamla) - İran’ın Hürmüz’den çıkıp Doğu Akdeniz’e savaş gemilerini çıkarmasını unutmayın. Çin’in yeniden Afrika ve Orta Doğu politikası doğrultusunda Suriye’de var olma mücadelesini unutmayın.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Doğu Türkistan’a da gidelim, Doğu Türkistan’a…

METİN KÜLÜNK (Devamla) - Bütün bunlar varken, bizim nerede duracağımızın kararını Türkiye Cumhuriyeti devletinin menfaatleri belirlemiştir, bu milletin bekası belirlemiştir. Bu coğrafyadaki hiçbir meseleye, bugüne kadar olmadığı gibi bundan sonra da ilgisiz kalmayacağız, kalmamaya da devam edeceğiz.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Ermenileri çıkarın Karabağ’dan, Ermenileri.

METİN KÜLÜNK (Devamla) - Türkiye’nin demokrasi, özgürlük, zenginlik, insan haklarını esas alan duruşu, Suriye’yle olan ilişkilerde merkez olmaya devam edecektir. (MHP ve CHP sıralarından gürültüler)

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Dağlık Karabağ’dan Ermenileri çıkarın önce.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, boş yere bağırmayın, insicamını bozamıyorsunuz Sayın Hatibin.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bozmaya çalışıyoruz Sayın Başkan, bozamıyoruz!

BAŞKAN – Yapamıyorsunuz, açıldı, daha iyi açıldı.

METİN KÜLÜNK (Devamla) – Bu bağlamda, ne zamanki Esad rejimi kendi halkına silah doğrultmaktan vazgeçer, Suriye’yi demokrasiyle tanıştırır, can almaktan vazgeçerse…

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – 1 milyon Azeri nerede biliyor musun? Irak’ta Türkmen kalmadı.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Libya’yı tanıştırdınız, Mısır’ı tanıştırdınız, şimdi Suriye’ye geldi sıra, değil mi?

METİN KÜLÜNK (Devamla) - …Türkiye de bu anlamdaki barışçıl yollardan bu sürecin dönüşmesine olan katkısını devam ettirecektir.

Türkiye’nin Esad rejimiyle ilişkilerinin temelinden sarsılmasının nedeni, Suriye’de katledilen kardeşlerimizdir, katleden Esad yüzünden bu ilişkiler zedelenmiştir.

O olaylardan önce, Sayın Başbakanımız ve Dışişleri Bakanımız önce iyi ilişkileri kullanarak…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Amerikan askerleri Irak’ta Müslüman kadınların ırzına geçerken Amerikan askerine başarılar dilediniz, o neydi?

METİN KÜLÜNK (Devamla) - …her zaman Suriye yönetimi yetkilileriyle görüşerek bir an önce demokrasiyle tanış olmasını istemiştir. Bu doğrultuda, Türkiye önce bölgesel, ardından da Birleşmiş Milletler nezdinde uluslararası girişimlerde bulunarak Suriye’de akan kanın son bulması için üzerine düşeni yapmıştır, yapmaya da devam edecektir.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Amerikan askeri Iraklı Müslümanın ırzına geçerken siz burada zevk aldınız, aynı zevki paylaştınız Amerikan askeriyle!

METİN KÜLÜNK (Devamla) - Bir gün, inanıyorum ki, Suriye halkı da demokrasiyle ve özgürlükle tanışacaktır.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Külünk.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Amerikan askeriyle aynı zevki paylaştınız Iraklı Müslüman kadına tecavüz ederken!

BAŞKAN – Şimdi Sayın Külünk yerine oturdu. (MHP sıralarından gürültüler)

Sayın İnce’nin bir talebi var, onu dinleyeceğim, bağırırsanız duyamam.

Sayın Külünk’ün böyle daha hızlı bir şekilde açılmasına sebep oldunuz, devam ettirmeyin.

Buyurun Sayın İnce.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, genel görüşmeyi ve Meclisin bir bildiri yayınlamasını çok önemsedik. Onun için, konunun önemi nedeniyle, oylamadan önce, Grup Başkan Vekili olarak sizden kısa bir söz istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

11.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu ve arkadaşlarının vermiş olduğu genel görüşme önergesinin önemine ilişkin açıklaması

MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dün Danışma Kuruluna Sayın Faruk Loğoğlu gitti grubumuz adına ve bir bildiriyi tüm siyasi parti gruplarına verdi. Yani bildirinin bir yaptırımı yok ama bu Mecliste defalarca herhangi bir önemli konu üzerinde parti grupları anlaşarak bildiri yayınlamışlardır.

Bizim talebimiz şudur: 59’a göre Hükûmetin gelip burada bilgi vermesi, siyasi parti gruplarının da onar dakika konuşması gerekliydi, Hükûmet bunu yapmıyor. E, genel görüşme açtırmak istiyoruz, bunu da yapmıyor. Meclis devre dışı kalmış. Yani çocuklarımız askere gidecek mi? Memleket savaşa girecek mi? Çocuklarımız, bu askerler Suriye’ye gidecek mi? Türk Silahlı Kuvvetleri yurt dışına çıkacak mı? Yabancı silahlı kuvvetler Türkiye’ye gelecek mi? Bütün bunlar Meclisin işidir, Mecliste bunlar görüşülmüyor.

Yani biz diyoruz ki: Dışişleri Bakanı gelsin buraya bilgi versin. Bir parmak işaretiyle gidip fotoğraf çektiriyor ama Büyük Millet Meclisinin talebine uyarak gelip burada bize bilgi vermiyor.

Değerli milletvekilleri, Meclisin bildiri yayınlamasından daha doğal ne olabilir? Burada herkes konuştu, herkes görüşünü söyledi. Şimdi, biraz sonra yine sizlerin oylarıyla, AKP’nin oylarıyla bu genel görüşme isteği reddedilecek. Hesap verilmelidir. Eğer önemliyse konu kapalı oturum yapılmalıdır. Biz burada figüran değiliz. Yani çocuklarına paralı askerlik yaptıranlar, çocuklarına bedelli askerlik yaptıranlar, çürük raporu alanlar bu memleketin gariban çocuklarını savaşa gönderecek, bize gelip bilgi vermeyecek. Bunu kabul etmiyoruz, bu doğru değildir, bu uygulama doğru değildir. Hükûmeti İç Tüzük 59’a göre Meclise gelip bilgi vermeye davet ediyoruz.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- CHP Grubunun, 17/4/2012 tarihinde Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu ve arkadaşlarının son dönemlerde Suriye'de meydana gelen karışıklıklar ile ilgili vermiş olduğu genel görüşme önergesinin, Genel Kurulun 18/4/2012 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan...

BAŞKAN - ...okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 18/04/2012 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından...

SIRRI SAKIK (Muş) – Ben de söz istemiştim, bundan önce istemiştim ama...

BAŞKAN – Hayır, ben... Affedersiniz.

SIRRI SAKIK (Muş) – Estağfurullah.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi, Sayın Başkan, AKP’nin grup önerisi... Bakın, İç Tüzük’ün 52’nci maddesi çok açık, diyor ki: “Bir kanun teklif ve tasarısının kırk sekiz saat geçmeden önce gündeme alınmasını ilgili komisyon başkanı ve Hükûmet ister.” Bakın, çok açık bu. Yani 52’nci maddeyi okuyun. Dolayısıyla yani bunu defalarca söyledik. Bu AKP’li grup başkan vekilleri hiç mi okuma yazma bilmiyorlar? “Efendim, uygulama böyle.” O zaman İç Tüzük’ün 52’nci maddesini kaldırın. Böyle uygulama olmaz. İç Tüzük’ün 52’nci maddesinde açık hüküm var, diyor ki: “Bir komisyon raporu kırk sekiz saat geçmeden gündeme alınamaz.” Alınabilmesi için komisyon başkanı ve Hükûmet teklif edecek. Bunlar 52’nci maddeye göre değil 49’un sekizinci fıkrasına göre alıyorlar. Sekizinci fıkra ancak gündeme girmiş kanun tasarı ve teklifleriyle ilgili raporların sırasını değiştirmesidir.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sıra almış.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet, sıra almış ama 52’nci madde kırk sekiz saat geçmeden…

BAŞKAN – Anladım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama bunu uygulayın Sayın Başkanım yani İç Tüzük’ün açık hükmü.

BAŞKAN – Şimdi, bakın, artık teamül hâline gelmiş bir konu bu Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama işleme koymayın efendim bu öneriyi.

BAŞKAN – Ben de sizi dinledim, tutanaklara da geçti.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama efendim, işleme koymayın İç Tüzük hükmüne göre.

BAŞKAN – Şimdi, müsaade ederseniz devam edelim.

Adalet ve Kalkınma…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama Sayın Başkan, nasıl… Yani siz İç Tüzük’e bağlı değil misiniz? İç Tüzük hükmünü okuyun, 52’nci maddede eğer başka bir alternatif varsa... İç Tüzük’ü eğer rafa kaldırırsanız o zaman nasıl bu Meclisi yönetirsiniz? Efendim, çok açık seçik. Diyor ki: “İlgili komisyon başkanı veya Hükûmet ister.” İlgili komisyon da Hükûmet de istemediğine göre grup önerisi olarak bunu işleme koyamazsınız efendim yani çok açık efendim.

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, kürsüde söz verin.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani okuma yazması olan herkes bunu bilir. Çok açık efendim yani madde çok açık.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, bunu daha önce konuştuk, tartıştık.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tartışma olur mu? İç Tüzük hükmü açık yahu!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Senin okuma yazman var ama sekizinci…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şu İç Tüzük’ü oku, İç Tüzük’ü, 52’nci maddeyi oku. 49’uncu maddeyle ilgisi yok bunun, o gündeme girmiş ve sıraya girmiş için.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, bu konu daha önce de tartışıldı, üzerinde bir mutabakat yok aslında. İç Tüzük 52’ye göre ancak komisyon burada kırk sekiz saati doldurmadan…

BAŞKAN – Ben grup başkan vekillerini arkaya davet ediyorum. Her seferinde aynı şey oluyor.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.43


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.57

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri, bir teklifin dağıtımından itibaren kırk sekiz saat geçmeden gündeme alınmasını içeren grup önerisini İç Tüzük’ün 49’uncu maddesine göre işleme almak Parlamento teamüllerine uygundur. Bu uygulama, güçlü bir teamül olarak devam edegelmiştir. Daha önce, 19/4/2010 ve 31/01/2012 tarihlerinde de bu konuda usul tartışması açılmış ve uygulamaya devam edilmiştir.

Öneriyi okutuyorum:

3.- AK PARTİ Grubunun, gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 18.4.2012 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                                     Mustafa Elitaş

                                                                                                          Kayseri

                                                                                       AK PARTİ Grup Başkan Vekili

Öneri:

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan 220, 74, 77 ve 139 sıra sayılı kanun tasarılarının bu kısmın sırasıyla 7, 8, 9 ve 10 uncu sıralarına ve bastırılarak dağıtılan 222 ve 223 sıra sayılı kanun tasarısı ve teklifinin 48 saat geçmeden Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 11 ve 12 nci sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun; 18 Nisan 2012 Çarşamba günkü birleşiminde 222 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar; 222 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin bu birleşimde tamamlanamaması halinde 19 Nisan 2012 Perşembe günkü birleşiminde bu işin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalara devam edilmesi,

Genel Kurulun 18 ve 19 Nisan 2012 Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde gece 24.00'te günlük programın tamamlanamaması halinde günlük programın tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi,

Genel Kurulun, 18 Nisan 2012 Çarşamba günkü birleşiminde 222 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanması halinde, 19 Nisan 2012 Perşembe günü çalışmaması,

Önerilmiştir.

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz, Bursa Milletvekili Sayın Hüseyin Şahin’de.

Buyurun Sayın Şahin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; Adalet ve Kalkınma Partimizin grup önerisinin lehinde söz almış bulunmaktayım.

Gündemimizin yoğun olması ve çıkacak kanun tekliflerinin veya Hükûmet tasarılarının önümüzde çok yoğun bir şekilde milletimiz tarafından çıkartılması beklenmektedir. Bu yüzden çalışma saatlerimizin özellikle bu hafta ve önümüzdeki hafta saat 24.00’e kadar uzatılmasını öngören teklifimizin lehinde olduğumuzu belirtir, hepinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ilk söz Antalya Milletvekili Sayın Gürkut Acar’da.

Buyurun Sayın Acar. (CHP sıralarından alkışlar)

GÜRKUT ACAR (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu getirilmiş olan teklif, aslında gecikmiş bir teklif ama özünde bir şeyi değiştirmeyen bir teklif.

Değerli arkadaşlarım, biz yeni parlamenterleriz. Buraya gelirken Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma düzenini böyle düşünmemiştik, böyle görmemiştik, böyle hayal etmemiştik. Buradaki çalışma düzeni aslında tam bir düzensizlik. Burada sabahın 5.45’ine kadar çalışan bir Meclis verimli bir Meclis değildir arkadaşlar, yapılmış olan çalışmalar verimli çalışmalar değildir.

Değerli arkadaşlarım, burada bu teklifle değiştirilen fazla bir şey de yok. Bizim Meclisin çalışması aslında tamamıyla iktidar partisinin, hatta iktidar partisini de demiyorum, Sayın Başbakanın bizatihi talimatlarıyla yürümektedir. Biz burada sabahlara kadar çalıştırılıyoruz. Burada, herhangi bir şekilde, bir koltukta uyuklama imkânı bile bulmadan sabahın saat 5.45’lerine kadar Mecliste insanlarımız çalışıyor. Bunun uluslararası anlaşmalarla, insan haklarıyla ve verimlilikle hiçbir ilgisi yoktur. Bunun yeniden düzenlenmesi, çalışma saatlerinin sabah saatlerine kaydırılması ve Meclisin yeniden bir çalışma düzenine sokulması lazım. Tabii, bizim Meclisimizin çalışma saatlerini düşünürken Türkiye’deki gündemin de nasıl aktığına bir bakmamız gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye’de birçok olay var ama bunların birçoğu Meclise gelmiyor. Burada, değerli arkadaşlarım, özellikle Balbay meselesi var, tutuklu milletvekilleri meselesi var, tutuklu gazeteciler meselesi var, tutuklu öğrenciler var ve sırf iktidarı eleştirdi diye üniversiteden atılan 7 bin tane öğrencinin durumu var, bütün bunların tartışılması ve Meclis gündeminde görüşülmesi lazım, ancak biz bunları görüşemiyoruz. Ama bunlardan çok daha önemli bir şey daha var değerli arkadaşlarım, Türkiye’de Meclis gündemi saptırılmaktadır, gündem saptırması vardır. Geçtiğimiz günlerde “4+4+4” adıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmiş olan yasanın tartışmaları bitmeden yeniden başka tartışmalar ortaya atılmıştır.

Değerli arkadaşlarım, öncelikle 4+4+4’ün gündeme getirilmesi lazım ve gündemden de düşürülmemesi lazım. Çünkü bu yasa ile ilköğretim dört yıla indirilmiştir; eskiden beş yıldı, sonra sekiz yıla çıktı, sonra AKP’nin bu kabulüyle dört yıla indi. Meclis kararıyla kabul edilmiş bu kanuna göre, kız çocuklarımıza dört yılı bitirdiğinde diplomasını vereceğiz. Sonra o kız çocuklarına ne diyeceğiz arkadaşlar? Diyeceğiz ki: “Bu dört yılın sonunda diplomanı aldın, şimdi evine git, evinde açık öğretim yoluyla ortaokulu bitir.” Arkadaşlar, bunun fiilen uygulanamayacağı ortadadır ve uygulanamayacaktır. Son zamanlarda, özellikle dün ve evvelsi gün Sayın Başbakanı ve Sayın Cumhurbaşkanı reklam spotlarıyla kamu reklamı olarak televizyonlara çıkıp “Kız çocuklarımız okusun.” dediğinde hep bu aklıma geldi. Bir taraftan kız çocukları okusun diye televizyonlara çıkıyorsunuz, söylüyorsunuz ama bir taraftan da kız çocuklarının okumasını önlemek için 4+4+4 yasasını getiriyorsunuz.

Benim korkum şudur ki, bu yasayla geçmişte uygulanmış olanlar bir kez daha uygulanacaktır. Nedir bu geçmişte uygulanmış olanlar? Eğer iktidar geçmişte bir kamu kurumunu yeni bir şekle sokmak istiyorsa o kamu kurumunu tıkamıştır. Yargıtayı tıkamıştır, Yargıtayda 1,5 milyon dosya birikmiştir çünkü Yargıtaydaki davaları yürüten hâkimlerden emekli olanlar olmuştur; uzun bir süre, bir buçuk yıla yakın bu atamalar yapılmamış ve Yargıtay tıkandıktan sonra, 1,5 milyon dosya biriktikten sonra “Bakınız, yargı yürümüyor, o hâlde yargı reformu yapalım.” diye yargı bağımlı hâle getirilmiştir. Aynı şey şimdi bu 4+4+4 yasasında da olabilir diye düşünüyorum. Çünkü ikinci 4’te mutlaka açık öğretim yoluyla evlerde yapılan bu eğitim yapılamayacak ve o zaman iktidar çıkacak, geçmişte getirdiği gibi “Bunu yerel yönetimlere devredelim, biz bu işi yapamadık.” diyecek.

Değerli arkadaşlarım, onun da Türkiye’de ne anlama geldiğini herkes bilmektedir. Sadece bu değil, bunun dışında dört adım atmıştır iktidar. Bir tanesi, Kur’an kurslarında on iki olan Kur’an kurslarına gitme yaşını kaldırmıştır, sıfıra indirmiştir. Değerli arkadaşlarım, bunun kaldırılması Türkiye’de yedi yaşındaki çocukların hiç pedagojik eğitim görmemiş olan hacıların, hocaların eline teslim edilmesi demektir ki bu yedi yaşından itibaren o rahlede eğitim gören insanların daha sonraki durumlarını yüce Meclisin takdirine bırakıyorum.

Değerli arkadaşlarım, ilkokullara Arapça dersi konmuştur. Arapça dersi neden konmuştur diye ben merak ediyorum. Bu ülkede harf inkılabı, harf devrimi yapılmıştır, Latin harfleri alınmıştır. Arapçada sesli harfler yoktur, a, e, ı, o, ü harfleri yoktur. Olmadığı için de vuruşturmak suretiyle Türkçeye uydurulmak istenmiştir ama bunun Türkçeye uygun olmadığı yüz yıla yakın bir süreyle her yerde tartışılmıştır ve sonuçta da bu kaldırılıp Latin alfabesine geçilmiştir ama her şeyi geri döndürdüğü gibi AKP bunu da geri döndürmenin yerini bulmuştur. Şimdi, soldan sağa doğru yazan bir Latin alfabesi yerine sağdan sola doğru da yazılan bir alfabenin olduğunu ilkokulda çocukların beyinlerine işleyeceğiz.

Değerli arkadaşlarım, bunun gibi, ilkokullara seçimlik ders konulması da Türkiye’yi temelinden yaralayacak bir olaydır çünkü seçen çocuklar, -yedi yaşında, dokuz yaşındaki çocuklar- onu seçmesini bilmeyeceklerdir. Babaları seçecektir ama bir süre sonra onu seçenler, din eğitimi dersini seçenler seçmeyenlere “kâfir” diye bakacaktır, babalarını, analarını da “kâfirlikle” suçlayacaktır ve bu bölünme, bu dinli-dinsiz ayrımı ta ilkokuldan itibaren gündeme gelecektir. Bu çok tehlikeli bir çatışmayı beraberinde getirecektir.

Değerli arkadaşlarım, işte, beş yaşında, yedi yaşında çocuklarımızın geleceklerini hiç de iyi görmüyorum ben. Bu nedenle, bütün bu adımları -dört tane- adımı attıktan sonra AKP, bu gündemi değiştirmeye, bunları hazmettirmeye, toplumda zaman kazanmaya, bunları arka plana atmaya çalışıyor. Bunun… Bakıyoruz, neyi arka plana atmak için ne getirdi gündeme? Hemen bunların arkasından 12 Eylül davası açıldı, 12 Eylül tartışmaları başlatıldı, toplum bununla bir süre meşgul edildi. Olmadı, arkasından bu sefer Deniz Feneri davası geldi. Kravatım da gördüğünüz gibi… Deniz Feneri davası AKP’nin yumuşak karnıdır. Onu da Almanya’daki yargıçların ve mahkemenin kabulünün tam tersine bir şekilde “Burada dolandırıcılık yoktur, örgüt yoktur.” diye getirildi ama 3 tane savcısı değiştirildikten sonra bu getirildi ve arkasından 28 Şubat davası getirildi, onunla meşgul edildi. Arkasından Mehmet Ağar’ın mahkûmiyeti olayı geldi.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye’de gündem saptırılmakta. AKP Türkiye Cumhuriyeti’ni başka bir devlete dönüştürme, “ılımlı İslam devleti” adı altında teokratik bir yapıya dönüştürme temelini, altyapısını attıktan sonra şimdi bunu topluma unutturmaya çalışıyor. Unutmayacağız, unutturmayacağız.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL AYDIN (Bursa) – Rüya görüyorsun, rüya! Uyan!

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Acar.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin lehinde, Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş.

Buyurun Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Gaziantep’te meydana gelen, bir doktora, sağlık görevlisine, arkadaşımıza yapılan saldırıyı şiddetle ve nefretle kınıyorum; ailesine başsağlığı diliyorum, merhuma Allah’tan rahmet diliyorum. Fakat değerli milletvekili arkadaşlarımız kısa konuşmalarında bu konuyu intikal ettirirken, böylesine bir meseleyi dile getirirken Hükûmeti ve Sağlık Bakanlığını sorumlu tutmaları ve bu konu üzerinden bir siyaset devşirmeye çalışmalarının da üzücü olduğunu ifade etmek istiyorum.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Muhalefet mi sorumlu?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Çünkü bu yaşanan olay hepimizin yüreğini sızlatmıştır. Ama şunu da açıkça söylüyorum ki eğer milletvekili arkadaşlarımız, siyasi parti grupları bu konuda kararlı ve ciddilerse, önümüzdeki hafta bu konuyla ilgili, sağlık çalışanlarının çalışma ortamları ve onlara yapılan saldırılarla ilgili -salı günü araştırma komisyonu kurmak üzere- bizim milletvekili arkadaşlarımız bu konuda araştırma komisyonu kurulmasıyla ilgili önergelerini hazırlıyorlar. Diğer siyasi partilerimize de buradan teklif ediyoruz, o konuyla ilgili araştırma komisyonu kurulması hakkındaki önergelerini verdikleri takdirde, salı günü biz bu konuyu gündeme alacağız ve komisyonun kurulmasıyla ilgili meseleyi tartışacağız. Ama bir konuyu gündeme getirirken, lanetlenecek bir olayı ortaya atarken Hükûm etimize, Bakanlığımıza karşı yapılan bu saldırılarda, eleştirilerde kantarın topuzunun kaçtığını ve haksız olduğu ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bizim getirdiğimiz Danışma Kurulu önerisinde... Bildiğiniz gibi geçen haftadan yarım kalan, 2/B yasası diye tanımlanan orman arazilerinin kullanılmasıyla ilgili yasanın 4’üncü maddesini geçen hafta bitirmiştik. Tamamı 29 madde. İki bölüm hâlinde görüşeceğiz. Bu kanunun bitmesinden sonra 5 tane uluslararası sözleşme var. O uluslararası sözleşmelerin görüşmelerine devam edeceğiz, sonra 222 sıra sayılı Kanun Tasarısı var. Bu kanun tasarısında 2 tane üniversitemizin adının değiştirilmesiyle ilgili kanun teklifi var. Buradan birincisi Bilecik’teki üniversitemize Şeyh Edebali Üniversitesi adının getirilmesi, ikincisi de Gaziantep’teki Gazi Kent Üniversitesinin Hasan Kalyoncu Üniversitesi şeklinde isminin değiştirilmesini öngörüyoruz.

Siyasi parti gruplarımız çerçevesinde grup başkan vekillerimizle yaptığımız konuşmada bugün bu kanunlarının tamamını bitirebildiğimiz takdirde –grup önerimizde de okundu dinlediğiniz kadarıyla- grup önerimizde de ifade edildiği gibi yarın çalışmama, bitmediği takdirde perşembe günü bu kanun tasarısı ve tekliflerini görüşmek üzere Genel Kurulun çalışmasını istiyoruz.

Değerli milletvekilleri, biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın Milletvekilim, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma usul ve esaslarının bitime kadar olmasıyla ilgili eleştiri yaptı. Haklı olabilir ama bu eleştiride şunu da ifade etmesinde gerek vardı ki, biz bu grup önerisini getirirken siyasi parti grup başkan vekillerimizle hem Danışma Kurulunda, toplanamayan Danışma Kurulunda, Sayın Meclis Başkanımızın huzurunda siyasi parti temsilcileriyle bu konuyu paylaştık. Dedik ki: “Bugün bitirebilirsek bugün Genel Kurulu tatil edelim çünkü yaklaşık 30 madde, 35 madde civarında bir kanun tasarısı var, bunları bitirelim ama grup önerilerinizi getirmeyin.” Arkadaşlarımız da haklı olarak “Bizim gündeme getirmeye çalıştığımız, kamuoyuyla paylaşmak istediğimiz grup önerilerimiz var; o grup önerilerini Genel Kurulda tartışacağız, kamuoyunu bununla bilgilendireceğiz.” dediler. O kendi takdirleridir. Bu konuda söyleyeceğim bir şey söz konusu değil.

Ama bugün aldığımız karar gereğince, eğer bugün saydığımız 2/B yasası 25 maddelik kısım, 5 tane uluslararası sözleşme ki bunun 3 tanesinde mutabıkız, diğerlerini belki atlayabiliriz ya da görüşebiliriz, 2 tanesi, kırmızı gündemin 5’inci ve 6’ncı sırasında olan ile 163’üncü sıradakini mutabıkız. İlave ettiğimiz 2 tane daha var. Onlarla da eğer gruplar konuşmadığı takdirde, bugün 5 uluslararası sözleşmeyi ve üniversitelerin isminin değiştirilmesiyle ilgili tasarıyı görüştükten sonra Genel Kurulu kapatacağız, bitmediği takdirde yarın devam edeceğiz.

Biraz önce konuşan değerli milletvekili arkadaşımız, bu grup önerisinin aleyhinde konuşurken 4+4+4 millî eğitim yasasıyla ilgili, hakikaten vicdanları sızlatan, hiç de olmayan bir meseleyi gündeme getirdi. Yerimde otururken cevap versem mi vermesem mi diye de düşündüm. Çünkü hiç alakası olmayan, Türkiye’nin yapısını değiştirmekle ilgili, bazı insanları dinsizlikle suçlamakla ilgili ifadeleri kullanmaya çalıştı ama milletimizin büyük bir çoğunluğu… Hatta Kutlu Doğum Haftası’nda Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun gerçekten takdir ettiğimiz, beğendiğimiz o konuşmasının paralelinde bizim örneğimiz ve örnek almamız gereken şahsiyetin, Hazreti Peygamberimiz’in hayatı, yaşam tarzı ve ahlakı olduğuyla ilgili süreci anlattıktan sonra, bizim bu kanun teklifimizdeki ortaya koyduğumuz 4+4+4 sistemindeki uygulamanın, Sayın Kılıçdaroğlu’nun Kutlu Doğum Haftası’ndaki söylediği görüşlerle paralel olduğunu da ifade etmek istiyorum. Açıkçası, başka konularla başka kulvarlara çekmeyle ilgili düşünceyi burada daha fazlasıyla tartışmak istemiyorum. Deniz Feneriyle ilgili konu Avrupa’daki mahkemelerde görüldü, ne şekilde olduğu devam ediyor, Türkiye'deki mahkemelerde de devam ediyor. Mahkeme sürecindeki bir meseleyi temcit pilavı gibi sürekli olarak buraya getirmek ve… Bu konuda kim varsa, kim ahlaksızlık yapmışsa, kim yolsuzluk yapmışsa, kim hırsızlık yapmışsa, AK PARTİ’lisi, CHP’lisi, MHP’lisi, BDP’lisi, hangi partiden olursa olsun veya bağımsız olsun ya da partisiz olsun, onları lanetliyorum ve yargının en iyi şekilde, en ağır şekilde de ceza vermesini talep ediyorum ama bir meseleyi, siyasette gündem bulamayıp uzun yıllardır tartışılan bir meseleyi, Türkiye'de yargı aşamasına gelmiş bir meseleyi sürekli AK PARTİ’yle ilişkilendirmeye çalışmak, AK PARTİ’yi bu konuda karalamak, çamur atmaya çalışmak açıkçası yakışıksız bir durumdur diye ifade ediyorum. Sürekli gündeme geliyor, sürekli sayın bakanlarımız, Başbakanımız ve bizler bu konunun gerçeğini ifade etmeye çalışıyoruz. Yargı aşamasında eğer onlara yargı bir ceza verecekse diyecek bir şeyimiz yok ama bunu AK PARTİ’yle ilişkilendirmek büyük bir haksızlıktır, siyasi etiğin de dışına çıkan bir süreçtir. Başlangıçta söyleyebilirsiniz ama bunu sürekli olarak gündeme getirmek ve AK PARTİ’yi yolsuzluklarla itham etmek açıkçası biraz da vicdanları sızlatıyor.

Bakın değerli milletvekilleri, dokuz buçuk yıllık AK PARTİ İktidarı döneminde eğer yolsuzluk yapılsaydı 6.100 kilometrelik duble yollar 15 bin kilometreye ulaşır mıydı?

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Yapma!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – AK PARTİ İktidarından önceki dönemlerde 70 sente muhtaç olunmuş, başka yerlerden, IMF’den, Dünya Bankasından kaynak bulabilmek için, ekonominin çarkını yürütebilmek için uğraş verildiği dönemden, bugün, demir yollarını, hızlı trenleri getirebilir miydik; hastaneleri, 170 bin okulu, derslikleri açabilir miydik; öğrencilerimizin okulları açıldığı andan itibaren masalarında kitaplarını bulmasına imkân verebilir miydik; 65 tane üniversite yerine 170’e yakın üniversitenin açılmasını nasıl yapabilirdik Allah aşkına? Bizim aldığımızda Türkiye Cumhuriyeti’nin kasası bolluk bir şekilde değildi ki. Kasanın hâli belli, hazinenin durumu belli, Merkez Bankasının kaynakları belli, Türkiye'nin borçları belli. Türkiye, kamu borçlanma gereği yüzde 17’lerde olduğu sürede ve reel faizlerin yüzde 40’lara çıktığı bir süreçte Türkiye'nin yatırım yapma imkânı yokken, bugün güven ve istikrarla birlikte, dirayetli ve kararlı bir iktidarın başta olmasıyla birlikte faiz oranlarının aşağıya düşmesi ve enflasyon canavarının artık konuşulmaz hâle geldiği bir süreçte Türkiye'nin kaynaklarının…

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Yahu, enflasyonu kaçta aldınız Sayın Elitaş?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - …millet için kullanılmaya başladığı…

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Enflasyonu kaçta aldınız, onu söyle.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - …bir süreci ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Bizim çalıştığımız dönemde, bizim iktidarımızın olduğu dönemde, biz, kamunun kaynaklarıyla millete hizmet etmek için gayret gösteriyoruz, uğraşıyoruz.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Yüzde 28’de enflasyonu aldınız, hâlâ iki haneli rakamlarda.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Açıkçası, yapılan bir işle ilgili, yargı safhasında olan bir meseleyle ilgili AK PARTİ İktidarını suçlamak haksızlıktır, vicdanları sızlatan bir durumdur. Değerli milletimiz zaten bu konuyu değerlendiriyor. Ne zaman seçim olsa ne zaman sandık milletimizin önüne gitse, sürekli olarak artarak AK PARTİ İktidarına “evet” oylarını devam ettiriyor. Yapılan en son anketlerde de görüyoruz ki AK PARTİ’ye gönül vermiş vatandaşlarımızın oranı sürekli olarak artmakta.

Bu vesileyle Genel Kurul gündemi hakkında sizlere bilgi verdim.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Millet borçlarımı ödeyemem diye korkuyor, öyle korkutuyorsunuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Elitaş.

Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin aleyhinde son söz Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır’a aittir.

Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hızla söyleyeyim, öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir şekil şartını yerine getiriyoruz. Gerçekten, iktidar partisinin önerisiyle Meclisimizin, Genel Kurulumuzun gündemi, çalışma programı her defasında değişiyor. O değişikliğin konuşulması da, maalesef, işte bu kadar zaman alıyor.

Tabii bu kürsüye çıkınca Sayın Elitaş, yine, on dakikayı son saniyesine kadar konuşuyor ve geriye dönüyor geçmişi suçluyor, kendini anlatabilmek, övebilmek için de her şeyi, bildiğimiz her şeyi söylüyor. Dolayısıyla, Meclise ve millete haksızlık oluyor. Bunlar, ne milletin meselesi ne bu Genel Kurulun meselesi. Meclis, kendi çalışma programını kendi yöneticileri arasında yapabilmeli, Danışma Kurulunda kararlaştırılmalı ama öyle bir şey ki Meclis çalışmaya göre değil, çalışmamaya göre şekillenmiş bir İç Tüzük’ümüz var maalesef.

Şimdi, biliyorsunuz, geçen haftadan kalma bir Danışma Kurulu kararımız var. Burada hem görüşeceğimiz konuların sıralaması var hem de çalışacağımız süreler var. Geçen hafta kararlaştırdık -ki bir aylık bir süreyi kararlaştırdık hatta, bir haftalık da değil- “Salı günleri 15.00-20.00, çarşamba ve perşembe günleri de 14.00-20.00 çalışacağız.” diye birlikte kararlaştırdık. Bunu da Sayın Elitaş teklif etti, biz de “Olur, başla göz üstüne.” dedik. Ama aradan bir gün, iki gün bile geçmeden, şimdi bitime kadar, önce 23.00’e kadar, sonra da bitime kadar.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bunları biraz önce birlikte konuştuk, biliyorsunuz Sayın Şandır.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Gerekçesini de söyledi, bizimle de mutabakata vardı ama netice itibarıyla parmakların aklı yok, parmaklara verilen talimat neyse onun gerçekleşeceğini bildiğimiz için çok fazla da itiraz etmedik.

Değerli arkadaşlar, Sayın Elitaş’ın da kabul ettiği gibi, muhalefet partileri olarak biz Hükûmetin gündemine itiraz etmiyoruz, takdir onun, millet onu seçmiş, milletin sorunlarını çözmekle görevli o. Dolayısıyla gündemi belirleme yetkisi var. Ama bir de milletin gündemi var. Milletin gündemini de dile getirmek muhalefetin görevi. Çünkü millet oyunu verdi, iktidar kendi gündemini takip ediyor. Bugün burada görüştüğümüz konular milletin birincil derecede gündemi değil.

Bakın, buradan sizlere de telefonlar geliyor. Bugün, bu ev eşyasının haczedilememesiyle ilgili kanun tasarısı, teklifleri hâlâ komisyonda bekliyor. Milletin, yani kurbağanın gözü çatladıktan sonra sizin kanun çıkartmanızın ne anlamı var? Millet evine gidemiyor. Eşyası haczedilmiş. Yani o çocukların yaşadığı travmayı yok sayarak, burada keyfekeder, böyle nutuk atmak adına, bu milletin zamanını çalma hakkınız var mı?

Sayın Başbakan iki de bir nutuk atıyor, bakanlarınız nutuk atıyor “Şehit yakınlarına ikinci istihdamı vereceğiz.” diye. İki yıldır konuşuyorsunuz. Geçen gün yine nutuk attı “Yirmi maddelik değişiklik yapıyoruz.” diye. Getirin bu kanunu, milletin gündemi bu. Şehit yakınları geçen gün sizin grubunuzu da ziyaret etti, yine söz verdiniz ama başka şeyler konuşuyorsunuz.

Bir başka şey: Yani bu tutuklu milletvekilleriyle ilgili durum içinize siniyor mu? Bir yılı dolduruyoruz neredeyse ama milletin iradesiyle seçilmiş milletvekilleri hâlâ demir parmaklıkların arkasında bekliyorlar. Bunlara bir çözüm üretmek bu Meclisin, bu Hükûmetin görevi değil mi? Ama bunlar sizin gündeminizde değil, siz başka işlerle…

4/C’liler konusu… On yılı dolduruyorsunuz neredeyse, kamu çalışanları arasında çok ciddi bir adaletsizliğin adresi olan bu 4/C’lilere, 4/B’lilere yani aynı işi yapmasına rağmen farklı ücrete, farklı statüye tabi olan insanlara bu muamele zulüm değil mi? Gelin bunu düzeltelim. Hayır, başka işlerle meşgulsünüz.

Bir başka şey: Bu kanun hükmündeki kararnameler, Anayasa’nın amir hükmüdür, hemen Genel Kurula getirilip görüşülmesi lazım ama bütün ısrarımıza rağmen getirmiyorsunuz. Yani ülkeyi kanunlarla değil, kanun hükmündeki kararnamelerle yönetiyorsunuz.

Sayıştay raporları orada bekliyor, getirmiyorsunuz; Anayasa’nın amir hükmü var, Genel Kurulda görüşülmesi lazım, yapmıyorsunuz.

Tekrar söylüyorum: Yani toplumdan, toplum kesimlerinden öyle özel sorunları olanlar var ki, mesela bu özel güvenlik görevlilerinin sorunlarını, özlük haklarını… Sayın Bakanın ifadesiyle “Bir zulüm yönetimi.” diyor, “Taşeron işçilerinin uğradığı muamele, özlük hakları bir zulüm yönetimi, bu, zulüm yasası.” diyor. Sayın Bakan söylüyor bunu, gelin bunu düzeltelim.

Değerli arkadaşlar, demokrasimizin ilk adımı olan muhtarların çok ciddi sorunları var. Geçen gün yine Hükûmetten bir beyanat: “Mahalle muhtarlıklarını kaldıracağız.” Binlerce muhtar nasıl olacağını bilmiyor.

Belediyelerin sorunları var.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gazetenin yazdığı yanlış şeyleri Hükûmete söylüyorsunuz.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Anladım ama sizden kaynaklanıyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gazete haberleri…

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Tekzip edin o zaman Sayın Elitaş.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Söylüyorsunuz, sonra da yalanlıyorsunuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Genel Başkan Yardımcısı konuyu yalanladı, biz “Öyle bir şey yok.” dedik.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Netice itibarıyla -bakın, tekrar ifade ediyorum- Hükûmetin gündemine uymak sizin mecburiyetiniz grup başkan vekilleri olarak, eyvallah, getireceksiniz. Sayın Başbakan birazdan emredebilir bir başka kanunu buraya getirirsiniz, buna bizim çaremiz yok, sizin de dayanma gücünüz yok ama milletin gündemini burada konuşmak muhalefetin görevi. Biz de grup önerileriyle, Danışma Kurulu grup önerileriyle ısrarla onları buraya getireceğiz ve görüşeceğiz.

Bir başka şey arkadaşlar, bu Suriye konusu çok önemli. Sayın Metin Külünk burada heyecanlı bir konuşma yaptı ama talihsiz de bir konuşma yaptı. “Suriye’de Rusya’nın işi nedir?” diye sordu ama Amerika’yı soramadı, Fransa’yı soramadı. Bizim de itiraz ettiğimiz hadise bu. Bu coğrafya bizim coğrafyamız. Bu coğrafyaya, bu coğrafyanın dışından yapılan müdahalelere taşeronluk yapmak Türkiye’ye yakışmaz. İtiraz ettiğimiz hadise bu ve ısrarla söylüyoruz: Gelin, bu konuda genel görüşme kapsamından önce Hükûmet bir bilgi versin, neler oluyor? Gidip Çin’e bilgi veriyorsunuz, Suudi Arabistan’a bilgi veriyorsunuz, dağa, taşa bilgi veriyorsunuz; millete, milletin vekillerine bilgi vermiyorsunuz. Suriye konusu, Suriye’yle ilgili Türkiye'nin, Hükûmetinizin politikası, tavrı bana göre Türkiye'nin en önemli gündem maddesi çünkü geleceği belirleyecek.

Ben Hataylıyım, Mersin Milletvekiliyim. Size bir şey söyleyeyim: Hatay’ın doğu hudutlarında PKK kampları kuruldu devletin bilgisi altında. Yani otuz yıldır Irak’ın kuzeyindeki PKK kamplarıyla boğuşan, baş edemeyen Türkiye'nin önüne, şimdi, uyguladığınız politikalarla yeni bir bela, yeni bir sorun geliyor. Gelin, bunu konuşalım. Hükûmet gelsin, burada bilgi versin, bilgilenelim, biz de endişelerimizi ifade edelim.

Dolayısıyla, AKP Grubunun getirmiş olduğu bu önerge, bu Danışma Kurulu önerisi muhtemel yarın değişecektir, üzerinde çok fazla da konuşmaya gerek yok. “Eğer gündemi bitirebilirseniz.” diyor Sayın Elitaş… 2/B yasası bana göre çok önemli bir yasa, üzerinde müzakere etmemiz lazım, yani şekil şartı değil, müzakere etmemiz lazım. O müzakereyi kısa sürede tamamlarız umuduna da kapılmamak lazım, acele de etmemek lazım, gerekiyorsa bir hafta tartışmak lazım. Onun için bu gece hangi saate kadar çalışırız bilmiyorum ama kabul edilecek AKP önerisiyle bitime kadar, yani angarya usulü. Ne zaman biter? Belli değil. Yoruluncaya, yıkılıncaya kadar devam edeceğiz. Size kolaylıklar diliyorum ama burada olun, yoklamayla, karar yeter sayısıyla hepinizi burada tutacağız. Bunu da size arz ederim.

Hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.

Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Savunma ve İçişleri Komisyonları üyelerinden oluşan bir heyetin, Kosova Meclisi İçişleri, Güvenlik ve Kosova Güvenlik Gücü Denetim Komisyonlarının vaki davetine icabetle Kosova’ya resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/843)

                        18 Nisan 2012

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Kosova Meclisi İçişleri, Güvenlik ve Kosova Güvenlik Gücü Denetim komisyonlarının vaki davetine icabetle, Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Savunma ve İçişleri Komisyonlarının üyelerinden oluşan heyetin Kosova’ya resmî bir ziyarette bulunması öngörülmektedir.

Söz konusu heyetin anılan davete katılması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 6’ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                                            Cemil Çiçek

                                                                                              Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                               Başkanı

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğerini okutuyorum:

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkanım, biraz önce AKP Grup Başkan Vekili…

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Cevdet Erdöl’ün, 25 Nisan 2012 tarihinde düzenlenecek 23 Nisan Avrupa Çocuk Parlamentosu etkinliğine katılmak üzere Brüksel’e gitmesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/844)

                        “18 Nisan 2012

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Cevdet Erdöl’ün…”

BAŞKAN – Hiç duymuyorum…

KAMER GENÇ (Tunceli) - Müsaade ederseniz…

“… 25 Nisan 2012 tarihinde düzenlenecek 23 Nisan Avrupa Çocuk Parlamentosu…”

KAMER GENÇ (Tunceli) – AKP Grup Başkan Vekili, yaptığı konuşmasında…

“… etkinliğine katılmak üzere Brüksel’e gitmesi…”

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, bir dakika… Kâtip niye okuyor? Bıraksın efendim.

BAŞKAN – Bitirsin, sizi dinleyeceğim, bitirsin.

“ …hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 9’uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                                           Cemil Çiçek

                                                                                             Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                              Başkanı”

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, biraz önce AKP önerisi üzerinde konuşan Mustafa Elitaş, bu Deniz Feneri’yle ilgili yalan konuşulduğunu, iftira atıldığını… Hâlbuki çok açık seçik bu konuları dile getiren benim. Hatta fener taşıyorum biliyorsunuz, şu kirli feneri taşıyorum. Bakın, bu fener de çok kirlenmiş. Yani bu fener temiz oluncaya kadar da bunun peşini bırakmayacağım.

Şimdi diyor ki… Ama müsaade ederseniz, iftira atıyor, bir sataşma var, söz istiyorum efendim.

BAŞKAN – Şahsınızla ilgili hiçbir şey söylemedi, ben çok dikkatle dinledim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, hayır, ben yerimden dinledim.

BAŞKAN – O zaman tutanakları getirteceğim çünkü adınız geçmedi.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama yani bu saatten sonra söz verin efendim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, sataşma yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, burada çıkıp da halkın karşısında yalan şeyler söylüyor.

BAŞKAN – Yani bakın, sataşmadan söz alabilmeniz için şeyleri göreceğim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, bir sataşma yok. Bunu bir temcit pilavı gibi getirmeyi söylüyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bakın, Sayın Başkan, 400 bin euro Almanya’dan Tayyip Erdoğan’ın oğlunun bacanağının hesabına para gelmiş, daha çok şeyler var.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yargı aşamasında olan bir şeyi burada konuşmanın…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani Zekeriya Karaman’ın oğluyla Tayyip Erdoğan’ın oğlu bacanaklar.

BAŞKAN – Anladım, anladım, anladım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Onun adına 400 bin euro gelmiş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Böyle bir usul var mı Sayın Başkan?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Niye yok efendim? Sen söyledin, ben de cevap vereceğim.

BAŞKAN – Ne yapayım Sayın Elitaş, yani ne yapalım?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Kamer Bey ne diyorsa doğrudur.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bakın, iftira attı bize. Yani iftira attı, diyor ki…

BAŞKAN – Sayın Başkan, böyle bir usul var mı?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Deniz Feneri’nde 3 tane savcıyı niye görevden aldınız? Onları tutuklayan savcıları niye görevden aldınız?

BAŞKAN – Sayın Genç, tamamdır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Niye hakkında soruşturma açıyorsunuz? Savcılara görev yaptırmıyorsunuz, hâkimlere görev yaptırmıyorsunuz.

Sayın Başkanım, bir şey söyleyeyim mi efendim?

BAŞKAN – Anladım Sayın Genç, hepsi de girdi. Tutanak getirteceğim.

Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyoruz, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Sayın Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır’ın; Orman Köylülerinin Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Sayın Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Sayın Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi); Osmaniye Milletvekili Sayın Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır’ın; Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Orman Köylülerinin Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi); Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporları (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S. Sayısı: 198) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

12/4/2012 tarihli 94’üncü Birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının birinci bölümünde yer alan 4’üncü maddesi kabul edilmişti.

Şimdi, birinci bölümde yer alan diğer maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

5’inci maddede üç önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Orman Köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi ve Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin satışı hakkında kanun tasarısının 5. Maddesinin 2. Fıkrasında yer alan “Orman Genel Müdürlüğü tarafından Devlet ormanı olarak derhal ağaçlandırılır" ibaresinin “Orman Genel Müdürlüğü tarafından Devlet ormanı olarak bir yıl içinde ağaçlandırılır. " şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali Öz

 

Mesut Dedeoğlu

 

Mehmet Şandır

 

Mersin

 

Kahramanmaraş

 

Mersin

 

 

Seyfettin Yılmaz

 

Emin Çınar

 

 

 

Adana

 

Kastamonu

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Tasarının 5 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının sonuna "2/A alanlarından ormana dönüştürülmesi mümkün olan yerler de Orman Genel Müdürlüğünün talebi üzerine Hazine adına tescil edilerek bu genel müdürlüğe tahsis edilir. Muhdesat için 2/B alanlarındaki gibi işlem yapılır" hükmünün eklenmesini arz ve teklif ederiz.

M. Akif Hamzaçebi                      Selahattin Karaahmetoğlu                       Ramis Topal

 

İstanbul

 

Giresun

 

Amasya

 

 

R. Kerim Özkan

 

Vahap Seçer

 

İlhan Demiröz

 

 

Burdur

 

Mersin

 

Bursa

 

 

 

 

Osman Kaptan

 

 

 

 

 

 

Antalya

 

 

 

BAŞKAN – Şimdiki önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

198 sıra sayılı kanun tasarısının 5'inci maddesinin 3'üncü fıkrasında yer alan "veya bitişiğinde bulunan" ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

İbrahim Binici

 

Levent Tüzel

 

Demir Çelik

 

Şanlıurfa

 

İstanbul

 

Muş

 

Sebahat Tuncel

 

Pervin Buldan

 

Erol Dora

 

İstanbul

 

Iğdır

 

Mardin

 

 

Hasip Kaplan

 

Ayla Akat

 

 

 

Şırnak

 

Batman

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bu önergemizde orman köylülerini korumak için bir teklif sunduk, takdir yüce Meclisin.

Ancak, burada bir iki hususu sayın Genel Kurulun dikkatine sunmak istiyorum. Çünkü milletin iradesi, milletin seçtiği milletvekilleri ve milletin adına görev yapan milletvekilleriyle ilgili, dün, İçişleri Bakanı bu kürsüde “Milletvekillerini gizlice dinliyorum.” diye itiraf etti, ikrar etti. Suçüstü, cürmümeşhut; bu kürsüde, bu mikrofonda, canlı yayında yakalandı. Şimdi, bu suçtur arkadaşlar, ağır bir suçtur, Watergate skandalından beter bir suçtur. Ya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Yüce Divana sevki için iddianamesini bu kürsü beyanlarını alarak derhâl yerine getirmeli ya da Meclis soruşturması açılarak Yüce Divana sevkinin yapılması lazım bu Bakanın. Evet, yüzde 10 imza gerekiyor. Bizim Barış ve Demokrasi ve blok milletvekili olarak 30 tane milletvekilimiz var, tutuklu vekillerimiz var; sayımız yetmiyor. Ana muhalefetin sayısı yetiyor. Meclis soruşturması açılarak Yüce Divana sevkinin iddianamesinin bu Meclis kürsüsünde okunması gerekiyor. Bu tarihî konuda bir uyarıda bulundum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Soruşturmaya gerek yok, kendisi itiraf etti zaten.

HASİP KAPLAN (Devamla) – İtiraf etti ama Mecliste bunun iddianamesini muhalefet partileri yazmak zorundadır.

Yine, bizim Nusaybin Mitanni Kültür Merkezindeki bir sembolü, tarihimizi, kültürümüzü, binlerce yıllık, çok dilli, çok kültürlü zenginliğimizi, mozaiğimizi, bir sembolümüzü alarak, burada “İşte bunlar Zerdüşt dini.” diye ahkâm kesen bir bakan gördük. Sayın Bakana soruyorum; Artukoğlu Üniversitesinin Kürt dili bölümüne bir gitsin aynı sembolü görecektir. Senin üniversitelerinde de aynı sembol var; tarihin, kültürün, eğitimin olduğu her yerde de bu semboller var. Hiç kimse bu sembolleri tarihimizden, kültürümüzden alıp götüremez. Bunu da burada bir hatırlatma olarak yapmak istedim.

Fakat, en vahimi, en berbatı, gerçekten üzülerek dinlediğim bir olay; bir resim gösterdi burada Bakan, iki kişi, kim olduğu belli değil. Bir resim ve burada işte bir domuzu boğazlıyorlar. Bu domuz üzerinden de “Hristiyan veya Müslümanlık dışındaki dinlere özendiriyorlar, Müslümanlıktan soğutuyorlar.” diye bir propaganda yaptı. Eğer domuz siyasetine gelirse, bu Mecliste en son konuşması gereken AK PARTİ hükûmetleridir. “Niye?” diyeceksiniz arkadaşlar; bu domuz siyasetini burada yapan Bakanın bilgisi olmayabilir ama Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına sorsaydı, AK PARTİ hükûmetleri döneminde 87 tane domuz çiftliği kurduklarını kendileri görecekti. Domuz çiftliklerini 87 tane kurmakla kalmadılar, 1 milyon adet domuz üretimi AK PARTİ hükûmetleri zamanında yapıldı ve size enteresan olarak bu üretimlerin yapıldığı sadece yirmi-yirmi beş tane il sayacağım. Bu illere iyi bakın: Kocaeli, Manisa, Erzincan, Eskişehir, Kastamonu, Çorum, Isparta, Kayseri, Mersin, Bilecik, Adana, Denizli, Bursa, Burdur, Afyon. Bunların hiçbirinin içinde… Doğu, güneydoğuda bir domuz çiftliği yoktur.

Bir halka, özellikle Kürt halkına din öğretmeye kalkmak, din sömürüsü yapmak… Din üzerinden burada palavra sıkanların bir gerçeği daha görmesi gerekiyor: Bu hazırlanan yönetmeliklerde, Meclis komisyonuna verilen dilekçelerde Tarım Bakanlığının itirafları var. Burada, domuz çiftliklerini nasıl kurup özendirdiklerini, üniversitelere kaç ton domuz eti satıldığını açık açık itiraf ediyor.

Bakın, sadece o değil, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, şu gördüğünüz İngilizce metinle Avrupa Birliğine rapor vermişti. Bakın, Tarım ve Orman Bakanlığı AK PARTİ’nin, şu yönetmelikte 4’üncü madde çiftlik hayvanları içinde domuzu içine almıştır, kapsama almıştır, özendirmiştir. Yani, inançlarıyla tezat, yaptıklarıyla tezat, söyledikleriyle tezat, milleti kandırma politikalarının domuz işletmelerinden nasıl döndüğünü öğrenmek istiyorlarsa çiğ kırmızı etle ilgili tamimlerine baksınlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bakın, kapsam içinde nasıl ki domuz, yaban domuzu ve diğer hayvanları yine AK PARTİ hükûmetlerinin resmileştirdiğini görürler. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Şimdi sadece o değil…

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Domuz siyaseti yapmayın arkadaşlar. Domuz siyasetinden size hayır gelmez. Yalanınız da açığa çıkar, burada  söyledikleriniz de gelir gelir sizi bulur diyorum, bir daha hatırlatmada bulunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN –  Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Tasarının 5 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının sonuna "2/A alanlarından ormana dönüştürülmesi mümkün olan yerler de Orman Genel Müdürlüğünün talebi üzerine Hazine adına tescil edilerek bu genel müdürlüğe tahsis edilir. Muhdesat için 2/B alanlarındaki gibi işlem yapılır" hükmünün eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                        Ramazan Kerim Özkan (Burdur) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN –  Buyurun Sayın Demiröz. (CHP sıralarından alkışlar)

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;  görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Kamuoyunda 2/B arazileri olarak bilinen ve Anayasa’mızın 169 ve 170’inci maddelerinde yer alan tanımla, 31/12/1981 tarihinden önce orman vasfını kaybetmiş olması nedeniyle orman sınırları dışına çıkarılmış olan araziler yaklaşık kırk iki yıldır Türkiye'nin gündeminde.

Devlet ile vatandaşın kucaklaşması bizim en büyük dileğimiz. Bir dileğimiz ve teklifimiz de bu tasarının barış yasası olması ancak tasarının Anayasa’mızın 169 ve 170’inci maddelerine aykırılık oluşturduğu çünkü 2/B alanlarının orman köylüsünün kalkındırılması için kullanılması gerektiği ve satış işlemlerinin yapılmasının yanlış olduğu kanaati oldukça fazla. Bu nedenle “barış yasası” olarak ifade ettiğimiz bu tasarı orman köylüleri çilesine dönüşmesin diyoruz.

Bunu söylerken komisyonda da ifade ettiğimiz gibi Anayasa’nın ilgili maddelerini, öncelik olarak daha geniş kitleleri ilgilendiren, sorunları çözen bir yasa olsun. 2/B sorununu çözelim derken orman köylüsü gibi yoksulluğu devletin raporlarına girmiş, tespit edilmiş, bir zamanlar ORKÖY Genel Müdürlüğü olan orman köylülerine “rayiç bedel” diyerek uygulamanın yanlış olduğunu bir kez daha hatırlatmak isterim.

Bir şey daha hatırlatmak istiyorum değerli milletvekilleri, rayiç bedelin çok yüksek olduğunun altını bir kez daha çizmek istiyorum. AKP’li arkadaşlar da bunu gördüğü için rayiç bedelin yüzde 50’sinin satış bedeli olması yönünde önerge verdiler. Hâlbuki biz bu konuda emlak vergisini dikkate alarak gruplandırma yapılmasını istememize rağmen kabul edilmedi.

Burada size bir konuya daha açıklık getirmek istiyorum. Alt komisyonda, arkadaşlar, bu rayiç bedelinin ifadesi yüzde 70’ti. Daha sonra komisyonumuza bu yüzde olarak geldi ama ben görüyorum ki az önce grup başkan vekilimize gelen önergede 6’ncı maddeyle tekrar yüzde 70’e çıkarıyorsunuz yani bu kadar bir tutarsızlığın niçin  olduğunu, bu çiftçilerin bu köylülerin, orman köylülerinin  neden düşünülmediğini de bir kez daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Neden bunu ifade ediyorum? Bursa’mızda 2.715 parsel sayısında 54 milyon 875 bin metrekare 2/B alanı var. Burada bu alanların ilgililer tarafından satın alınabilmesi dileğimizdir. Dilerim rant uğruna bu alanlar başka maksatla kişi veya kuruluşların eline geçmez. 2/A uygulamasının zor olacağını 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2’nci maddesinin (a) fıkrasına göre orman sınırları dışına çıkartılacak yerler hakkında 1984 yılında çıkan yönetmelik olmasına rağmen bugüne kadar Sayın Bakanın da komisyonda ifade ettiği gibi örnek olarak sadece bir köy var yani şunun altını çizmek istiyoruz: Orman alanı içerisindeki yerleşmiş köylüleri orman sınırları dışına çıkarmanın çok zor olduğunu ifade etmek istiyoruz.

Süreci iyi kullanmak anlamında altını çizmek istediğim bir konu ise orman köylülerinin kalkındırılması ve desteklenmesi Anayasa’nın 170’inci maddesine rağmen Çevre ve Şehircilik Bakanlığının takdirine kaldığını ifade etmek istiyorum. Nedeni şu: Elde edilecek gelirin büyük bir kısmı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının bütçesine aktarıldığından komisyonlarda da ifade ettiğimiz gibi bu Bakanlığın inisiyatifine kalmıştır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığına verilen yetki bugün MİT Kanunu’yla yetkileri donatılan Sayın Başbakan da bile yoktur. Neden burada Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bu kadar yetki verildiğini de anlamakta zorluk çekiyorum.

Hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Orman Köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi ve Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin satışı hakkında kanun tasarısının 5. Maddesinin 2. Fıkrasında yer alan “Orman Genel Müdürlüğü tarafından Devlet ormanı olarak derhal ağaçlandırılır" ibaresinin “Orman Genel Müdürlüğü tarafından Devlet ormanı olarak bir yıl içinde ağaçlandırılır. " şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Ali Öz (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öz.(MHP sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Orman köylülerinin gelir seviyesinin yükseltilmesi ve hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan alanların yani 2/B kanununun değerlendirilmesi hususu, şüphesiz ülkemizin çözüm bekleyen, sosyal boyutu büyük, önemli konularından birisi olduğu inkâr edilemez bir gerçektir.

Burada şu soruyu hep beraber kendimize sormak zorundayız: Bu kanun tasarısıyla orman köylüleri bu kanundan beklediklerini bulabilecekler mi? En önemlisi, bu kanun tasarısının orman varlığımızın artmasına katkısı olacak mı? Bu konularda yeni kanun tasarısında kesin belirlemeler var mı? Yeni kanun tasarısıyla ekonomik krizin etkilerini azaltmak için bütçeye kaynak yaratma amacı öne mi çıkıyor, yoksa yeni rant alanlarının fırsatı mı ortaya çıkacak?

İlk uygulamanın başladığı 1974 yılından 2007 yılı sonuna kadar 2/B uygulamalarıyla 473.419 hektar alan orman sınırları dışına çıkarılmıştır. 2/B uygulama çalışmaları, kadastro çalışmaları tamamlandığında yaklaşık 600 bin hektar olacağı tahmin edilmektedir.

Gerekçeye bakıldığında, orman köylüleri, sembolik olarak değil, hak ettiği desteklemeyi görecek, refah seviyesi yükselen orman köylülerinin ormanlar üzerindeki sosyal baskısı sona erecek, 2/A uygulamalarıyla yerinde kalkınması mümkün olmayan hiçbir köy yerinde kalmayacak, özel ağaçlandırmaların kredilendirilmesinde hiçbir sıkıntı kalmayacak, yeni orman alanları kurulması hususunda hiçbir kaynak sıkıntısı yaşanmayacak, kısacası elde edilen kaynaklar orman köylümüze ve ormanlarımıza altın çağ yaşatacak diyesi geliyor insanın. Değerli milletvekilleri, orman köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi tasarının ruhu olması gerekirken bu tasarıyla komik bir oranda kaynak aktarmak suretiyle orman ve orman köylüsüne gereken önem verilmemiştir.

Satış bedellerinin tespitine yönelik bazı endişelerimiz bulunmaktadır. Bunlardan birisi, yasa tasarısı ne kadar iyi hazırlanırsa hazırlansın uygulama iyi olmazsa istenilen amaca ulaşılamayacağı gerçeğiyle, bu yasanın uygulanmasındaki kritik husus rayiç bedelinin tespitidir. Rayiç bedelini millî emlak müdürleri veya mal müdürlerinin başkanlık yaptıkları komisyonlar belirleyecektir. Geçmiş uygulamalar göstermiştir ki bu idarece belirlenen rayiç bedeller genelde yüksek olduğundan ihale suretiyle satışa çıkartılan taşınmazlara çoğu kez alıcı çıkmamaktadır. Birkaç ihalede alıcı çıkmayan taşınmazlar için yeniden daha düşük bedel üzerinden rayiç bedel belirlenerek satışa çıkarılacaktır. Birbirine sınır ancak ayrı ayrı ilçelere bağlı köylerdeki taşınmaz rayiçleri bazen 2 kat, 3 kat farklı tespit edebileceklerdir. Kanunun 6’ncı maddesinde idarece tespit edilen satış bedelini itiraz ve dava konusu yapmaksızın kabul edenlere satış yapılacağı belirtilmiştir. Öte yandan İstanbul dâhil birçok yerde emlak vergisi değerleri rayiç değerin üzerindedir.

Mademki bu düzenleme ülkemizde çok önemli ve kangren hâline gelmiş önemli bir problemi çözecek olan âdeta tasfiye niteliğinde bir yasadır, o zaman bu yasanın uygulanabilirliğinin de çok yüksek olması gerekir. Aksi takdirde bu yasa belirli yerlerdeki problemi çözecek durumda düzenlenir ise bu problemin sona ermesi bir tarafa, eskisinden daha karmaşık ve içinden çıkılamayacak yeni sorunlara yol açabileceğini unutmamak gerekir.

Şimdi, soruyorum sizlere: Anamur Ormancık, Bozyazı Dereköy, Aydıncık Karadere, Gülnar Eski Yörük, Silifke Mağara, Mut Narlıdere, Erdemli Toros, Tarsus Keşli köyünün bulunduğu yerler gibi köylerde yaşayan vatandaşımıza atasından, dedesinden beri kullandığı bu yerleri rayiç değer veya yarı fiyatıyla satmaya kalkarsanız hüsrana uğrarsınız; “Almazlarsa başka şekilde değerlendiririz.” de diyemezsiniz çünkü oralara başkasının gelip sahip olması, başka bir deyişle kullanmaya kalkması hukuken mümkün olsa bile fiilî olarak mümkün değildir. Zira, bu durumda sosyal barışı da bozarsınız. Onun için, düzenlemede, belirttiğim köylere benzer alanlardaki bahse konu 2/B alanlarını mutlaka kullanıcısına vermenin yolunu iyi düşünerek bulmak zorundayız. Bu alanların hak sahipleri zaten çoğunlukla fakir orman köylüsüdür. Dolayısıyla, zaten fakir olan bu kesimin desteklenmesi esprisine uygun olarak sembolik bir bedel belirlenmelidir. Bu rayiç değerinin yüzde 10 veya yüzde 20’si kadar olabilir. Başvuru bedeli 500 TL’ye düşürülmeli, vadeli satış süresi de dört yıl değil on yıl olarak düzenlenmelidir.

2/B arazilerinin dağılımı incelendiğinde, 216.640 hektarı kıyı şeridindeki rantı yüksek arazileri kapsadığı görülmektedir. Bu kapsam dışında kalan, özellikle orman vasfını yitirmiş araziler çiftçilerimize, yörenin orman köylüsüne ve kooperatiflerine rayiç bedeli üzerinden kıymet takdiri yapılarak satılmalıdır diyor, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim, karar yeter sayısı istemiştik.

BAŞKAN – Peki, duymadım ben onu, şimdi maddede arayacağım.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.54
DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.10

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96’ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

198 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, maddeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet burada.

6’ncı madde üzerinde dört önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin dördüncü fıkrasının sonunda geçen  "ellisidir." ibaresinin "yetmişidir." şeklinde, aynı maddenin sekizinci fıkrasının ikinci ve dördüncü cümlelerinin ise aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

 

Yusuf Başer

 

Hilmi Bilgin

 

Kayseri

 

Yozgat

 

Sivas

 

İsmail Tamer

 

Muzaffer Çakar

 

M. Naci Bostancı

 

Kayseri

 

Muş

 

Amasya

 

Murat Yıldırım

 

Mehmet Doğan Kubat

 

Nureddin Nebati

 

Çorum

 

İstanbul

 

İstanbul

 

 

Harun Karaca

 

Yaşar Karayel

 

 

 

İstanbul

 

Kayseri

 

“Satış bedelinin tamamının peşin ödenmesi hâlinde yüzde yirmi, en az yarısının ödenmesi hâlinde yüzde on oranında indirim uygulanır ve bu bedeller idarece yapılan yazılı tebligat tarihinden itibaren en geç üç ay içinde ödenir."

"Peşinat alınmadan yapılan taksitle satışlarda ise, satış bedelinin yüzde onu yapılan yazılı tebligat tarihinden itibaren en geç üç ay içinde, kalanı ise belediye ve mücavir alan sınırları içinde en fazla üç yılda altı eşit taksitte, belediye ve mücavir alan sınırları dışında ise en fazla dört yılda sekiz eşit taksitte faizsiz olarak ödenir."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Tasarının 6 ncı maddesinin (4) numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesi ile (13) numaralı fıkranın madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Akif Hamzaçebi

 

Vahap Seçer

 

İlhan Demiröz

 

İstanbul

 

Mersin

 

Bursa

 

Selahattin Karaahmetoğlu

 

Ramis Topal

 

Ramazan Kerim Özkan

 

Giresun

 

Amasya

 

Burdur

 

 

 

Osman Kaptan

 

 

 

 

 

Antalya

 

 

"4) Hak sahiplerine doğrudan satılacak taşınmazlarda aşağıdaki hükümler uygulanır:

a) Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde olan, üzerinde konut bulunan taşınmazlar; hak sahibinin satışa konu taşınmazın bulunduğu büyükşehir belediyesi ve/veya belediye sınırları içerisinde başkaca konutunun bulunmaması halinde emlak vergisi değeri üzerinden, diğer hak sahiplerine rayiç bedel üzerinden satılır.

b) Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde olan ve üzerinde tarım ve hayvancılık amaçlı bina ve tesisler ile sanayi, ticaret, vb. işyeri amaçlı bina ve tesisler bulunan taşınmazlar; esnaf ile tarım ve hayvancılık faaliyetinde bulunanlara emlak vergisi değeri, diğerlerine rayiç bedel üzerinden satılır.

c) Belediye ve mücavir alan sınırları dışında bulunan, münhasıran bahçe ya da tarım veya hayvancılık amacıyla kullanılan taşınmazlar hak sahiplerine emlak vergi değeri üzerinden satılır.

d) Orman köyü sınırları içerisinde bulunan taşınmazlar orman köylülerine bedelsiz olarak devredilir.

Bu fıkranın (c) ve (d) bentlerine göre; münhasıran tarım veya hayvancılık amacıyla kullanıldığı için hak sahiplerine emlak vergi değeri üzerinden satılan taşınmazlar ile orman köyü sınırları içerisinde bulunan ve münhasıran yerleşim veya tarım ya da hayvancılık amacıyla kullanıldığı için hak sahiplerine bedelsiz olarak devredilen taşınmazların tapu kütüklerine, satış ve devir işlemi sırasında, on yıl süreyle satış ve devir amacı dışında kullanılamayacağı yönünde şerh konulur."

TBMM BAŞKANLIĞINA

198 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesinde yer alan 1 ve 2 nci bendinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Sebahat Tuncel

 

Hasip Kaplan

 

Ayla Akat Ata

 

İstanbul

 

Şırnak

 

Batman

 

Pervin Buldan

 

Erol Dora

 

Abdullah Levent Tüzel

 

Iğdır

 

Mardin

 

İstanbul

 

 

 

Demir Çelik

 

 

 

 

 

Muş

 

 

BAŞKAN – Şimdiki önergeyi okutup, işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı "Orman köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi ve hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi ile hazineye ait tarım arazilerinin satışı" hakkındaki kanun tasarısının 6. maddesinin 1, 2, 3, 4, 5 ve 8. fıkrasının aşağıdaki gibi düzenlenmesini, 13. fıkrasının metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Şandır

 

S. Nevzat Korkmaz

 

Seyfettin Yılmaz

 

 

Mersin

 

Isparta

 

Adana

 

 

Erkan Akçay

 

Prof. Dr. Tunca Toskay

 

Adnan Şefik Çirkin

 

 

Manisa

 

Antalya

 

Hatay

 

 

 

 

Sadir Durmaz

 

 

 

 

 

 

Yozgat

 

 

 

Madde 6- (1) 2/B alanlarında bulunan taşınmazlar hakkında bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce düzenlenen güncelleme listelerine veya kadastro tutanaklarına ya da kesinleşmiş mahkeme kararlarına göre oluşturulan tapu kütüklerinin beyanlar hanesine göre; bu taşınmazların 31/12/2011 tarihinden önce kullanıcısı ve/veya üzerindeki muhdesatın sahibi olarak gösterilen kişilerden bu taşınmazları satın almak için süresi içerisinde ve idarece tespit edilen satış bedelini ödeyenler bu kanuna göre hak sahibi sayılır. Ancak, hak sahibi sayılanların bedele itiraz hakları saklıdır.

(2) 2/B alanlarında bulunan taşınmazlar hakkında bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra düzenlenecek güncelleme listelerine veya kadastro tutanaklarına ya da kesinleşmiş mahkeme kararlarına göre oluşturulacak tapu kütüklerinin beyanlar hanesine göre; bu taşınmazların 31/12/2011 tarihinden önce kullanıcısı ve/veya üzerindeki muhdesatın sahibi olarak gösterilecek kişilerden bu taşınmazları satın almak için süresi içerisinde idareye başvuran ve idarece tespit edilen satış bedelini ödeyenler hak sahibi sayılırlar. Ancak hak sahibi sayılanların bedele itiraz hakları saklıdır.

(3) Ancak, idare kayıtlara göre hak sahibi olduğunu belirlediği kişilere yazılı olarak hak sahibi olduklarını ve başvuru hakları bulunduğunu bildirir. Yukarıda belirlenen süreler kendilerine tebligat yapılan kişiler için tebellüğ tarihinden itibaren işlemeye başlar.

(4) Hak sahiplerine yapılacak doğrudan satışlarda Orman Kanununun 31. madde kapsamına giren köy mülki hudutları içerisinde satış bedeli, rayiç bedelin yüzde 15 i, 32. madde kapsamına giren köy mülki hudut içerisinde %25 i, diğer yerlerde %50 sidir.

(5) Başvuru sahiplerinden satış bedellerine mahsup edilmek üzere, belediye ve mücavir alan sınırları içinde olan yerler için bin Türk Lirası dışında olan yerler için iki yüz Türk Lirası başvuru bedeli alınarak ilgililer adına emanet hesabına kaydedilir.

(8) Satış bedeli peşin veya taksitle ödenebilir. Peşin satışlarda satış bedeline yüzde yirmi indirim uygulanır ve bu bedel idarece yapılan yazılı tebligat tarihinden itibaren en geç üç ay içinde ödenir. Tebliğ edilen satış bedeline itiraz hakkı saklıdır.

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Adana Milletvekili Sayın Seyfettin Yılmaz, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, burada “Altmış-yetmiş yıldır kangren hâline gelmiş bir sorunu Mecliste grubu bulunan üç siyasi partinin ittifakıyla çözmenin mutluluğunu yaşıyoruz.” diye ifade etmiştim daha önceki görüşmelerde. Evet, Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu problemin çözümünde ortak aklı işleterek milletin beklentileri noktasında bir çalışmanın ve gayretin içerisine girdik. Fakat burada şunu ifade etmek istiyorum: Şimdi, 2/B alanları bugünün meselesi değildir. Bu dededen toruna geçmiş yerleri orman köylüleri yaklaşık altmış-yetmiş yıldır, elli yıldır, seksen yıldır, otuz yıldır, kırk yıldır sürüyor, ekiyor ve biçiyor. Komisyonda alt komisyon kurduk. Alt komisyonun Başkanı Mehmet Erdoğan ve üyeleri orada ittifak yaptık, yüzde 70’i yüzde 50’ye çektik. Ana komisyonda yine ittifakla -AK PARTİ’nin komisyon üyeleri, MHP’nin komisyon üyeleri ve CHP’nin komisyon üyeleri- yüzde 50… Biz bu yüzde 50’nin bile yüksek olduğunu söylerken ne yazık ki Adalet ve Kalkınma Partisinin Sayın Grup Başkan Vekili Elitaş, Kayseri Milletvekili; yine Yozgat milletvekili, yine Kayseri milletvekili, yine Kayseri milletvekili… Buralarda 2/B alanları yok. Ben Adana Orman Bölge Müdürlüğü yaptım, Kayseri vilayeti bana bağlı. Şimdi burada elinizi vicdanınıza koyun, orman köylülerinin yiyecek ekmeği yok. İçinizde orman köyünden gelen milletvekilleri var, bire bir konuştum. Ben kendim de orman köylüsüyüm ve burada belki birçok milletvekilinin kökeni orman köylüsüdür. Vicdan sahibi milletvekilleriyle bunu yüzde 50’ye çekerken kendi ilinde 2/B olmayan milletvekillerinin imzasıyla bunu yüzde 70’e çıkarıyorsunuz. Bunu nasıl izah edeceksiniz bu köylülere? Mutlaka ya hazineden ya Maliye Bakanlığından bir talimat geldi. Bu işler talimatla olmaz. Bakın, Orman Bakanı burada, Orman Bakanlığının yetkilileri burada. Benim babam orman muhafaza memuru, orman köylüsü çocuğuyum. Osmaniye milletvekili var, Adana var, Kastamonu var, bütün orman köylerinin, Muğla’sından Mersin’e kadar milletvekilleri var. Dağların ardında gecenin on ikisinde, birinde orman yangını çıktığı zaman orman teşkilatından önce oraya yetişen orman köylüsüdür. Oradaki ormanları bugüne kadar koruyanlar orman köylüleridir.

Ben bu teşkilatta şeflik yaptım, işletme müdürlüğü yaptım, bölge müdürlüğü yaptım. Emin olun dört gün, beş gün aç, susuz, o dağlarda o yangınlarla mücadele eden orman köylüleridir. Bugüne kadar oraları koruyanlar orman köylüleridir. Bakın, gezin, seçim bölgelerinize gidin, orman köylülerinin ekonomik imkânları zaten yetersiz. Ya Allah aşkına, şimdi soruyorum bunu: Komisyonda iş birliği yaptık, görüş birliği yaptık, bu nereden çıktı? İlinde 2/B’si olmayan 5-6 milletvekili, başta da Grup Başkan Vekiliniz olmak üzere imzalayarak yüzde 50’yi yüzde 70’e çıkarırsanız bunu gittiğiniz seçim bölgesinde köylülere nasıl izah edeceksiniz? Buradan soruyorum. Bakın, orman köylerinin yoğun olduğu milletvekillerine bir daha sesleniyorum: Elinizi vicdanınıza koyun. Yani yetmiş yıldır dedesinden miras kalmış, dedesinden miras kalan yeri rayiç bedelinin yüzde 70’iyle satacaksınız. Bakın, bizim önergemiz var. Milliyetçi Hareket Partisi olarak diyoruz ki: Orman içi köylerde rayiç bedelin yüzde 15’i, orman köyü kenarlarında yani 32’nci madde kapsamına giren köylerde yüzde 25’ine satalım. Şimdi, siz getiriyorsunuz yüzde 70’ine ve cebinde 5 kuruş parası olmayan… Allah rızası için ya, her hafta ben gidiyorum o köylere Feke’sinden Saimbeyli’sine, Tufanbeyli’sine kadar. Aynı şeyi tarım arazilerinin satışında da getireceksiniz. Yani hem söyleyeceksiniz, “Fakir fukara, garip gureba.” diyeceksiniz, tamam mı, ondan sonra da fakir fukaraya, garip gurebaya dedesinden kalan, atasından kalan, cebinde çay parası olmayan… Gidin köy kahvesine, bakın, bunları dinlersiniz. Çay ısmarlayamadığı için… Kahvede doluşan köylülerle karşı karşıyayız. Bunlar sizin oy deponuz. Yani vicdanlarınıza sesleniyorum: Birileri talimat verebilir, birileri “Bunu yüzde 70’e çıkarın.” diyebilir, Grup Başkan Vekiliniz de getirebilir ama elleriniz kalkarken orman köylülerinden ve çiftçilerden yana kalksın. Bunun vebalini taşıyamazsınız. Bunu samimiyetimle söylüyorum. Vicdan sahibi milletvekilleri, alt komisyonda tartıştık bunu, yüzde 50’nin bile yüksek olduğunu söylediler. Ana komisyonda “yüzde 50” dedik. Ne oldu da yüzde 70’e getiriyorsunuz Sayın Elitaş? Önerge çıktığı zaman gelin, anlatın. Kayseri benim bölgemdi. Kayseri’de 2/B yok. Ama orman köylüsü bunu alamayacak; alamayacak ve rantçılara satacak. Bununla da size oy veren orman köylülerinin vebalini taşımak zorunda kalırsınız.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM BAŞKANLIĞINA

198 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesinde yer alan 1 ve 2 nci bendinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Erol Dora (Mardin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Dora, buyurun.

EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 198 sıra sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; topluma sayısız yararlar sağlayan ve kamu yararı gözetilerek yönetilmesi zorunlu olan orman ekosistemleri ülkemizin en önemli doğal varlıklarından birisidir ve binlerce canlı organizmanın bir arada yaşadığı ve birbirini etkilediği bir yaşam birliğidir. Doğal dengeyi herhangi bir yerinden bozmakla orman ekosistemlerinin sürekliliği de tehlikeye atılmaktadır. Ülkemizde ne yazık ki orman ekosistemlerinin bu özelliğini dikkate almayan ormancılık politikaları, orman ekosistemlerine, orman sayılan yerlere ve devlet ormancılığı düzenine bireysel, ekonomik ve siyasal çıkarlarla yaklaşmaktadır.

2/B arazileri tartışmasına konu olan yerlerin hemen hemen tümü önceleri devlet ormanı iken, ormansızlaştırılıp işgal edilmiş yerlerdir. Yasa tasarısı, daha önce de Anayasa Mahkemesi tarafından Anayasa’ya aykırı bulunan düzenlemeleri bir kez daha getirmekte, Anayasa’nın 169 ve 170’inci maddeleri ile Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarına aykırı olarak, devlet ormanı sayılan yerler ile tarımsal amaçlarla kullanılan ve kullanılabilecek hazine arazilerinin işgal edilmesini özendirmektedir. Bu amaçla 12 milyon dönüm arazi ormancılık düzeni dışına çıkarılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 470 bin hektarın üzerindeki 2/B arazilerinin yüzde 4,7'si şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim alanlarıdır. Bu yönü ile yasa tasarısı 17 bin orman köyünde yaşayan 9 milyon kişiyi yakından ilgilendirmektedir. Ayrıca, tasarının 5’inci maddesinde uygulamaların devlet ormanları bitişiğindeki köyler halkını da kapsayacak biçimde yapılması öngörülmüştür. Bu da çok daha fazla orman köylüsünün mağdur edileceği anlamına gelmektedir.

Yasa tasarının 2’nci maddesinde getirilen tanımla 2/B arazileri de gecekondu veya kentsel dönüşüm projeleri uygulanacak alanlar arasına alınmıştır. Bu projeleri yapabilecek kurumlar arasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yanı sıra TOKİ, ilgili büyükşehir belediyeleri ve diğer belediyeler sayılmıştır. Böylelikle iktidara, henüz yapılaşmamış ve tarımsal amaçlarla da kullanılmayan yaklaşık 3 milyon dönüm 2/B arazisinde yeni rant alanları yaratma olanağı sağlanmaktadır.

Sosyal devlet olmanın en büyük görevlerinden biri yaşanabilir bir çevre için yeni orman alanlarını oluşturma görevidir ancak tasarının “Yeni orman alanlarının tesisi, Devlet ormanları içinde veya bitişiğinde bulunan köyler halkının desteklenmesi, gelirler, harcamalar ve muafiyetler” başlığı altındaki 10’uncu maddesinde yeni orman alanlarının oluşturulmasına yönelik hiçbir düzenleme yapılmamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili meslek odalarının şiddetle karşı çıktığı (İnşaat Mühendisleri Odası, Türkiye Ormancılar Kooperatifleri Birliği vesaire) 2/B arazilerinin işgalcilere ve bu arazilerin rantına el koymak isteyenlere satılmasını sağlayacak söz konusu yasa tasarısı, ormanlarımızın daraltılmasına yol açan eylemleri de özendirebilecektir. Dolayısıyla bu tasarı, kamusal varlıklarımızın korunması, artırılması ve geliştirilmesi, sosyal hukuk devletinin ödünsüz olarak yaşama geçirilmesi ilkelerine aykırıdır diyor, hepinizi yeniden saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dora.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Tasarının 6 ncı maddesinin (4) numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesi ile (13) numaralı fıkranın madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Mehmet Akif Hamzaçebi (İstanbul) ve arkadaşları

"4) Hak sahiplerine doğrudan satılacak taşınmazlarda aşağıdaki hükümler uygulanır:

a) Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde olan, üzerinde konut bulunan taşınmazlar; hak sahibinin satışa konu taşınmazın bulunduğu büyükşehir belediyesi ve/veya belediye sınırları içerisinde başkaca konutunun bulunmaması halinde emlak vergisi değeri üzerinden, diğer hak sahiplerine rayiç bedel üzerinden satılır.

b) Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde olan ve üzerinde tarım ve hayvancılık amaçlı bina ve tesisler ile sanayi, ticaret, vb. işyeri amaçlı bina ve tesisler bulunan taşınmazlar; esnaf ile tarım ve hayvancılık faaliyetinde bulunanlara emlak vergisi değeri, diğerlerine rayiç bedel üzerinden satılır.

c) Belediye ve mücavir alan sınırları dışında bulunan, münhasıran bahçe ya da tarım veya hayvancılık amacıyla kullanılan taşınmazlar hak sahiplerine emlak vergi değeri üzerinden satılır.

d) Orman köyü sınırları içerisinde bulunan taşınmazlar orman köylülerine bedelsiz olarak devredilir.

Bu fıkranın (c) ve (d) bentlerine göre; münhasıran tarım veya hayvancılık amacıyla kullanıldığı için hak sahiplerine emlak vergi değeri üzerinden satılan taşınmazlar ile orman köyü sınırları içerisinde bulunan ve münhasıran yerleşim veya tarım ya da hayvancılık amacıyla kullanıldığı için hak sahiplerine bedelsiz olarak devredilen taşınmazların tapu kütüklerine, satış ve devir işlemi sırasında, on yıl süreyle satış ve devir amacı dışında kullanılamayacağı yönünde şerh konulur."

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz şu an için.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurun lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarıya ruhunu veren maddeyi konuşuyoruz. 2/B arazilerinin hangi bedel üzerinden, hangi şartlarla, hangi taksit süreleriyle, peşin mi veya taksitli mi olarak satılacağını bu madde düzenliyor.

Hatırlanacaktır, iktidar partisi, daha doğrusu Hükûmet, Türkiye Büyük Millet Meclisine getirmiş olduğu ilk tasarıda satış bedelini rayiç bedelin yüzde 70’i olarak öngörmüştü. Daha sonra ilgili Komisyonda yapılan görüşmeler sonucunda bu bedelin yanlış olduğuna kanaat getirdiler ve satış bedelini rayiç bedelin yüzde 50’si olarak belirlediler. Şimdi, biraz önce okunan iktidar partisi önergesinden anlaşılıyor ki yüzde 70’ten yüzde 50’ye doğru indirim yönünde atılmış adımdan iktidar partisi vazgeçiyor, “Pişman olduk, biz tekrar bu bedeli yüzde 70’e çıkaracağız.” diyor. Bir kere, bu samimiyetle bağdaşmıyor. Hareket ettiğiniz noktanın yanlış olduğunu siz de biliyorsunuz, rayiç bedeli esas alıyorsunuz ama bunu esas almanın yanlış olduğunu görerek “Bunun bari yüzde 70’ini alalım.” demiştiniz, sonra bunun da yanlış olduğuna kanaat getirdiniz, onu yüzde 50’ye indirdiniz. Şimdi “Tekrar pişman olduk, biz bunu yüzde 70’e çekiyoruz.” derseniz siz doğrusu bu işi bilmiyorsunuz demektir, vatandaşın sahada, alanda, köyünde, şehirde, evinde, dükkânında yaşadığı sorunu bilmiyorsunuz demektir.

Bizim önergemiz gayet açık ve net. Sorun, iktidar partisinin ve Hükûmetin konuyu sağlıklı değerlendirememesinden, vatandaşın durumunu bilmemesinden kaynaklanmaktadır. Biz diyoruz ki: “Orman köylüsüne bu araziler bedelsiz verilsin.” Çünkü orman köylüsü şehirde yaşayan vatandaşımızdan daha farklı, yüzlerce yıldır bu araziyi kullanıyor, kendi malı olarak görüyor, atasından, dedesinden kendisine miras kalan bir varlık olarak görüyor; o hâlde “Kendisine hayvancılığı ve tarımı da teşvik amacıyla bu arazileri bedelsiz devredelim.” diyoruz.

Bu tasarı, 1983 yılında, rahmetli Turgut Özal’ın Başbakanlığı döneminde çıkarılmış olan 2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun’u da yürürlükten kaldırıyor. Daha bir iki gün önce, rahmetli Özal’ın ölüm yıl dönümü nedeniyle kendisini andık, iktidar partisi, Hükûmet adına burada çok güzel konuşmalar yapıldı. E, öte taraftan, onun döneminde yürürlüğe girmiş olan bir kanunu yürürlükten kaldırırken onun yerine getirdiğiniz bu tasarıda orman köylüsünü destekleme adına tek bir hüküm getirmiyorsunuz. Bu tasarıda, 7 milyon orman köylüsünü ilgilendiren, onları destekleyen tek bir hüküm yoktur; varsa bu konuşmayı keseceğim, bundan sonraki maddelerde de konuşmayacağım; böyle bir hüküm yok. “Gelirlerin bir bölümü Orman ve Su İşleri Bakanlığına verilecek, onu da Orman ve Su İşleri Bakanlığı köylüye verecek.” diyorsunuz ama kanunda böyle bir şey yazmıyor. Orman ve Su İşleri Bakanlığının bu parayı nasıl kullanacağı meçhul.

Yine, biz, orman köylüsü dışında, şehirde yapıları olan vatandaşlarımız için de ikili bir sistem getiriyoruz, diyoruz ki: “Şehirdeki yapıyı konut olarak vatandaşımız kendisi kullanıyor ise -yani bu binada kendisi yaşıyor ise; yakınları, aileleri, kiraya verdiği bir dairesi de olabilir, önemli olan kendisinin bu binada olmasıdır- bu binanın arsasını kendisine emlak vergi değeri üzerinden verelim ama bu binayı yatırım amaçlı kullanıyor ise o vatandaş -yani on iki ay kullanmıyor ise- İstanbul Boğazı’nda oturup da hafta sonu veya yazın kullanıyor ise buna rayiç  bedelden satış yapalım.” Gayet açık, net. Öte taraftan, bu arazilerin bir bölümünü boş olarak elinde tutan kişiler var. Neden herkese yüzde 70? Yani o adam yatırım için burayı tutuyor, ona neden “rayiç bedel” demekten kaçınıyorsunuz da işsiz vatandaşımızın ödeyeceği rayiç bedelin yüzde 70’iyle o kişiye yine yüzde 70 oranındaki bir bedel ödemede eşitliyorsunuz? Bütün bunlar haksızlıktır, bunlar doğru değildir.

Bütün İstanbul, bütün Türkiye, Türkiye'nin altmış sekiz ili bu tasarıyı bekliyor ama biraz sonra kabul edileceğini tahmin ettiğim iktidar partisi önergesiyle iktidar partisinin gözünde vatandaşın olmadığı anlaşılmaktadır. Bunu vatandaşlarımın ve Genel Kurulun bilgisine sunuyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin dördüncü fıkrasının sonunda geçen "ellisidir." ibaresinin "yetmişidir." şeklinde, aynı maddenin sekizinci fıkrasının ikinci ve dördüncü cümlelerinin ise aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları

“Satış bedelinin tamamının peşin ödenmesi halinde yüzde yirmi, en az yarısının ödenmesi halinde yüzde on oranında indirim uygulanır ve bu bedeller idarece yapılan yazılı tebligat tarihinden itibaren en geç üç ay içinde ödenir."

"Peşinat alınmadan yapılan taksitle satışlarda ise, satış bedelinin yüzde onu yapılan yazılı tebligat tarihinden itibaren en geç üç ay içinde, kalanı ise belediye ve mücavir alan sınırları içinde en fazla üç yılda altı eşit taksitte, belediye ve mücavir alan sınırları dışında ise en fazla dört yılda sekiz eşit taksitte faizsiz olarak ödenir."

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Elitaş, buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz alan arkadaşımız “AK PARTİ Grup Başkan Vekili imzasını atmış, Kayseri milletvekilleri de bu imzayı atmışlar. O bölgede orman yoktur…”

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Orman değil, 2/B. Tutanakta var.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Milletvekilimiz “2/B arazisi yoktur…” Ben de “Orman yoktur.” diye anlamıştım, Sayın Milletvekili düzeltti çünkü Kayseri de dâhil olmak üzere Orman Bölge Müdürlüğünü yapmış, hemen şehrimizin içinde.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Ben çok iyi biliyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Orman köyümüzün olduğunu da biliyordur herhâlde.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Adım adım bilirim, 29 hektar.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın değerli arkadaşlar…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – 2/B var mı, onu açıkla. 2/B var mı?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın değerli arkadaşlar, 2/B dediğimiz olay, ormanın, vatandaşın, 75 milyon milletimizin arazilerinin ormanlar kesilerek el konulması hadisesidir. Doğru mu?

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Doğrudur, evet. Cevap vereceğim, cevap hakkı doğdu.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Şimdi, bu orman arazilerinde 75 milyonun hakkı vardır. 75 milyonun hakkını biz 75 milyona teslim etmek istiyoruz. Bu kanun, ilk defa 1937 yılında Orman Kanunu çıktığında öylesine radikal kararlar alınmış ki ormanla yapılan mücadelede, ormanların kesilmesi insanı müebbet hapse götürecek şekilde cezaları… Ondan önce serbest bırakılmış 1937 yılında ama 1937 yılındaki serbest bırakma ormanların talan edilmesiyle karşı karşıya kalınca 1945 yılında aşırı derecede radikal bir kanun çıkarılmış, ormanlarla ilgili yapılacak her türlü düzenleme müebbet hapse götürecek ağır şekilde de cezalarla cezalandırılmış.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yok öyle bir şey.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakınız, değerli milletvekilleri…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – O devletleştirme yasası. Yanlış biliyorsunuz devletleştirme yasası o. Yani yasayı doğru söyleyin.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – O başka bir şey.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, devletleştirme yasası…

Bakın, değerli milletvekilleri, daha önceki dönemlerde yapılan yanlışlıklar ortaya konulmuş. Şimdi, dededen kalma arazi varsa, bu dededen kalma arazilerin zaten tapusu kendininse bedelsiz olarak veriyoruz. Orman köylüleriyle…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – 2/B’yi yanlış tarif ediyorsunuz ya, Bakan düzeltsin bari.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – 2/B yasasının içinde zaten bu, yasanın içinde.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Sayın Başkan, yanlış biliyorsunuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Eğer araziler dededen kalma arazilerse, tapusu varsa, Orman Bakanlığı bunu mahkeme ettiyse, hazine arazileriyle ilgili yapılan düzenleme varsa -bu düzenleme geçen maddeler içerisinde vardı- bunlar bedelsiz olarak veriliyor.

ALİ ÖZ (Mersin) – “Para lazım.” de, çık ya!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, değerli milletvekilleri, yapılan arazi -yanlış hatırlamıyorsam- 400 bin hektar civarında bir arazi bu kapsamın içerisinde. Orman vasfı içerisinde bulunan, orman köylülerinin kullanımı içerisinde bulunan arazilerin rayiç bedel metrekareleri 25 kuruş, 30 kuruş; toplam elde edilecek hasılat içerisindeki değerin yüzde 2’si, yüzde 3’ü. Yani yüzde 2’lik, yüzde 3’lük kısım orman köylülerimizin kullanımı içerisindeyken diğer kısım eğer denize nazır bölgelerde ise, emsal bedelleri çok yüksekse, prim yapan bir yerdeyse, bunu yüzde 50’ye düşürüp rayiç bedelden 75 milyonun faydalanmasını engellemek vicdan sahibi milletvekillerinin oylarıyla yapılacak bir iş midir?

ALİ ÖZ (Mersin) – Ayırsaydınız o zaman.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Yanlış biliyorsunuz Sayın Elitaş, Hükûmet düzeltsin, yanlış biliyorsunuz, bilen biri konuşsun. 

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, değerli milletvekilleri, burada Sayın Milletvekili, Komisyon üyesi arkadaşlarımızı “Vicdan sahibi” olarak kullandı; Hükûmeti yüzde 70’i getirerek “vicdansız” gibi çıktı ama herhâlde o dil sürçmesidir diye düşünüyorum.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Dil sürçmesidir, düzeltirim şimdi.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Grup Başkan Vekili olarak da beni “vicdansız” ve imza atan milletvekillerini “vicdansız” diye ifade etti.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Vicdana havale ettim. Düzelteceğim, söz hakkı istiyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Peki, vicdana havale etti.

Benim vicdanım müsterih, benim vicdanım rahat. Açıkçası, bundan yüzde 70…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Yok ki senin Kayseri’de, yani Kayseri’de yok ki 2/B, senin vicdanın müsterih olacak tabii.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Rayiç bedelin yüzde 70’e düşmesiyle ilgili konuda, yüzde 70’in ödenmesiyle ilgili konuda Millî Emlak Genel Müdürlüğü…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Senin için “vicdansız” diyorlar Sayın Elitaş!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –...Türkiye’yi genel olarak değil, karış karış, birim birim değerlendirerek bu rayiç bedele ulaştı. Niye? Tüyü bitmedik yetimin hakkı yedirilmesin diye.

Bazı şeylerde hatalar yok mudur? Olabilir, mükemmeli yapmamız mümkün değil ama yapılan, rayiç bedelle ilgili Millî Emlak Genel Müdürlüğünün yaptığı düzenlemenin gerçeğe çok yakın olduğunu, yatkın olduğunu ifade etmek istiyorum. Buradan elde edilecek gelir hepimizin olacak.

Yani orman köylüleri üzerinden siyaset yaparak belirli bölgelerdeki, Türkiye’nin rant kazanmış belirli bölgelerindeki büyük arazilerin başkalarının eline geçmesine, uygun fiyatlarla, ucuz fiyatlarla eline geçmesine imkân verecek söylemlerde de bulunmamak gerekir. Siyaseti yaparken 75 milyonun hakkını değerlendirmek gerekir.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Orman yapalım oraları, ihya edelim o zaman.

ALİ ÖZ (Mersin) – Çevre ve Şehircilik Bakanlığına vermeyelim o zaman; orman yapalım, ağaçlandıralım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bir de değerli milletvekilleri, bakın, peşinatla ilgili bir konu getirdik. Eğer hak sahipleri bunun tamamını peşin ödedikleri takdirde satış bedelinden yüzde 20 ilaveyle indirim hakkı alabiliyorlar, yarısını peşin ödedikleri takdirde satış bedelinin yüzde 10’u civarında ilave bir indirim hakkı alıyorlar.

Bu düzenlemenin, verdiğimiz önergenin doğru olduğunu ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Şu önergeyi oylarınıza sunayım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Bana sataşma var Sayın Başkanım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sataşma yok, isim vermedim.

BAŞKAN – Tamam canım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Buyurun Sayın Şandır.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Efendim, teknik bir konuda konuyu bilmeyen arkadaşımız konuştu, yanlış konuştu. Bu konuyu Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu içerisinde gayet iyi bilen eski Sayın Genel Müdür var.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Sayın Şandır bizim grubumuzla ilgili konuyu… Yani bir siyasi parti grup başkan vekiline yakışan bir tavır değil.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Şey değil ama doğru konuşmuyor, yanlış konuşuyor, yanlış bilgi veriyor. Dolayısıyla, bilen konuşsun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Efendim, yanlış varsa tutanaklarda zaten o iş.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Meseleyi aydınlatmak açısından söylüyorum. Vatandaşımız üzülüyor.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Bana sataşma olduğunu düşünüyorum, söz istiyorum.

BAŞKAN –Sayın Şandır, sizin söyledikleriniz tutanaklara geçti.

Sayın Yılmaz, ne diyorsunuz siz?

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Bana vicdansızlıkla ilgili ve konuyu bilmemekle ilgili iddiaları da var, onları düzelteceğim müsaade ederseniz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Düzeltti efendim ben konuşurken. “‘Vicdansız’ değil, ‘Vicdanınıza sorun.’ dedim.” dedi.

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Yılmaz, “vicdansız” dediğinizi söyledi, ben dikkatle izledim.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Konuyu bilmemekle suçladı beni Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bir saniye… Onu söylüyorum. Sonra siz öyle demediğinizi söyleyince bu defa o onu düzeltti.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Konuyu bilmemekle suçladı.

BAŞKAN – Şimdi, biz bu işi uzatmayalım. Haydi buyurun, iki dakika size ben klasik olarak vereyim, siz de lütfen sataşmaya meydan vermeyin.

Buyurun.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Elitaş iyi bir siyasetçidir yani onlara bir şey demem ama herkesin uzmanlık alanında konuşmasında ve kurumları doğru bilgilendirmesinde fayda var.

Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekili, orman arazileri, buralar nereden çıktı? Buralar nereden çıktı? Ormanlık alanlardan çıktı. Anayasa’mızın amir hükümlerinin, 169 ve 170’in bağlayıcı hükümleri var yani buradan elde edilecek kaynakların yine ormanlarda kullanılması gerekir. Anayasa Mahkemesinin kararları var ve bu noktada 170’inci madde, Anayasa’nın 170’inci maddesi orman köylülerini koruma altına almış.

Ben şunu söylüyorum: Bakın, sizin Yahyalı bölgesinde ormanlar daha çok yoğun ve Develi’nin bir kısmında daha yoğun. Diğer yerlerde de, Ali Dağı’nda da sizin Büyükşehir Belediye Başkanıyla binlerce hektar alanda ağaçlandırma projemiz var, oraları da ağaçlandırmaya çalışıyoruz, onu da belirteyim. Ama ben şunu söylemek istiyorum: Bakın, burada birçok, orman köyünden olan milletvekilleri var. Buradaki köyler şehre saatlerce uzak, evinden çıktığı zaman eli ormana değiyor, ayağı ormana değiyor. Yıllar itibarıyla evinden çıktığında 1 metrekare arazisi olmamış. Buralarda ne yapmış bu vatandaş? 40’larda, 30’larda açmış, oğlu bilmiyor bugün onun ormandan açıldığını. Kadastro gitmiş, ormandan 2/B olarak çıkarmış ve altmış-yetmiş yıldır sürdüğü yeri şimdi biz devlet olarak diyoruz ki: “Rayiç bedelin yüzde 70’iyle sana, al...”

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Alamazsa ne yapacak?

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Alamazsa ne yapacaksınız? Alamayacak, bakın alamayacak, göreceksiniz, onu söylüyorum. Kayseri’de 29 hektar -bakın, burada bilgileri alırsanız, arkada Orman Genel Müdürü var eski, bilir, 29 hektar- ben adım adım bilirim Kayseri’yi, orman köylerini. Alamayacak, alamayacak, ben onu söylüyorum. Yazık değil mi? Orman köylüleri, emin olun, burada ormanları koruyan ana unsurdur. Orman yangını olduğu zaman ilk giden o, onu söylüyorum. Siz, şimdi, tutup bunun hakkını İstanbul’a, Ankara’ya veriyorsunuz. Sizde yanlışlık yok, bunları Orman Bakanının savunması lazım ama ne yazık ki bu tasarının sahibi olmasına rağmen, Orman Bakanı bu tasarının hiçbir yerinde yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Çıksın, cevap versin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Olur mu? Orada…

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Cevaplasın, sorularımız var.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Orman Köylülerinin Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi); Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporları (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S. Sayısı: 198) (Devam)

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 7’de üç önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman Köylülerinin (2B Arazileri) Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı'nın 7. Maddesinin adında ve içeriğinde geçen "2 /A" ibarelerinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

A. Levent Tüzel

 

Demir Çelik

 

Hasip Kaplan

 

İstanbul

 

Muş

 

Şırnak

 

 

Ertuğrul Kürkcü

 

Erol Dora

 

 

 

Mersin

 

Mardin

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısının;

“2/B belirtmelerinin terkini ve iade edilecek taşınmazlar" başlıklı;

7'nci maddenin 4'üncü fıkrasının son satırında yer alan;….. Bu taşınmazların yerine, idarece belirlenen ve ilgililerince itiraz ve dava konusu etmeksizin kabul edilen rayiç bedelleri ödenebilir veya rayiç bedellerine uygun taşınmazlar verilebilir.

Cümlesinin;

……. Bu taşınmazların yerine, idarece belirlenen ve ilgililerince itiraz ve dava konusu etmeksizin kabul edilen rayiç bedelleri ödenebilir veya öncelikle aynı il sınırları içerisinde rayiç bedellerine uygun "taşınmazlardan" en az üç yer önerilir. Hak sahibi önerilen bu üç yerden birini tercih etme hakkına sahiptir. Hak sahibi tarafından tercih edilen taşınmaz verilir.

şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz

 

Durmuşali Torlak

 

Kemalettin Yılmaz

 

Seyfettin Yılmaz

 

İstanbul

 

Afyonkarahisar

 

Adana

 

Lütfü Türkkan

 

Yusuf Halaçoğlu

 

Oktay Öztürk

 

Kocaeli

 

Kayseri

 

Erzurum

BAŞKAN – Şimdiki önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte Olan Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısının 7 nci Maddesinin birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki ibarenin eklenmesi ile Aşağıdaki Fıkra Eklenmiştir.

“(5) 1980 yılı öncesi ilgili komisyonlarda 2 B alanı olarak ilan edilen ve hâlen konut, bağ-bahçe ve tarım arazisi olarak kullanılan ve orman adına tescil edilmesi yönünde infaz edilmemiş mahkeme kararı bulunan alanlar da bu yasa kapsamında hak sahiplerine satılır. Daha önce yapılan orman kadastrosu çalışmaları sonucu, orman sınırları dışında kaldığı için 6831 Sayılı Orman Kanununun 3302 Sayılı Kanunla değişik 2 nci maddesinin B bendi uygulaması ile orman sınırı dışına çıkartılma işlemi yapılmayan, aksine, tapulama çalışmaları doğrultusunda tapusu verilen, ancak daha sonra maliye hazinesince açılan dava nedeniyle "orman sınırları dışında kaldığı halde, orman bütünlüğünü bozduğu gerekçesi ile" tapuları iptal edilen taşınmazlar hakkında bu kanunun yürürlüğe girmesine müteakip en geç altı ay içinde orman sınırları dışına çıkartma işlemi yapılır ve bu yerler tapu sahiplerine ücretsiz olarak terkin edilir."

 

Mehmet Şeker

 

Mahmut Tanal

 

Ali Sarıbaş

 

Gaziantep

 

İstanbul

 

Çanakkale

 

Adnan Keskin

 

Haluk Ahmet Gümüş

 

Vahap Seçer

 

Denizli

 

Balıkesir

 

Mersin

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ  BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Akif Hamzaçebi, kim konuşacak?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Ali Sarıbaş.

BAŞKAN – Sayın Sarıbaş, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 198 sıra sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesinde değişiklik yapılması önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Sayın milletvekilleri, gerçekten şu anda mağdur olan ve uygulanmasında büyük yarar olan bu maddenin, bu verdiğim teklifin göz önüne alınmasını özellikle rica ediyorum çünkü burada da -sizlere de ulaşmıştır, bana da ulaşan- Çanakkale’de, Ayvacık’tan tutun başka ilçelerimiz ve tüm orman olan her yerde, özellikle orman kadastrosu dışında kalan ve özellikle de orman olmamış, orman vasfını yitirmiş arazileri insanların satın alması ve kullanırken de tekrar orman idaresinin bu araziler hakkında orman bütünlüğünü bozuyor anlamında bir mahkemenin içtihat kararlarına göre insanlarımızın elinden, köylülerimizin ya da emekli olmuş insanların tarla ve arsa olarak ellerine aldıkları, para vererek aldıkları veya köylülerin şimdi bu kendi tapularını kullandıkları ve orada üretim yaptıkları tarlaların ellerinden tapularının alınmasıdır.

Şimdi, burada, 2/B ve özellikle de Türkiye’de köylülerimizin mağduriyetini ya da bu konudaki haklarının verilmesi anlamını taşıyan bu yasa var. Ama bir taraftan da insanlarımız orman dışına çıkarılmış, orman vasfını yitirmiş ama tek suçları gerçekten de orman olarak dikilmeyen ve kendilerinin de, şu anda köylülerimizin gerçekten içinde çalıştığı ve üretim yaptığı hâlâ, tapuları hazineye geçmesine rağmen, burada geçimlerini sağladığı, insanların tapularının geri verilmesinin bir hak gaspının geriye verilmesi anlamına geleceğini söylemeye çalışıyorum. Eğer burada bir hakkı, bir hukuku teslim etmek istiyorsak, eğer Türkiye’de tarım ve ormanla ilgili gerçekten doğru bir anlayışı sergilemek istiyorsak, buradaki mağdur olan, ellerinden tapusu alınan ve orman idaresinin de özellikle buraların, orman vasıflarını tekrar yerine getirmek adına da ormanın buraya dikim sahalarını tekrar getirmediği bu bölgelerinin mutlaka bir incelemeyle ve altı ay süre zarfında tekrar bunların tapularının ücretsiz olarak geriye götürülmesinin, bu gaspın bence geri verilmesi anlamıdır.

Türkiye’de özellikle yiyecek ve tarımın, bu anlamda köylülerimizin kente göçmesini istemiyorsak, bugün mağdur olan -burada tapularını gördünüz- gerçekten, Ayvacık’tan tutun, Çanakkale’de ve Türkiye’de orman olan her yerde, burada davaların sürdüğü ve geri almak için davaların devam ettiği ve paraları verilmiş tapuların hazine tarafından bir içtihatla geri verildiği bu hakkın mutlaka bu yasada değerlendirilmesi gerekiyor. Çünkü bunu düzeltmezsek, bunu düzeltmediğimiz anda, bu arazilerin hâlâ orada kalmasını sağlarsak, bir taraftan parayla satacağımız bu 2/B’de arazilerin geriye dönüşümünü sağlarken, gelir sağlarken orada, tekrar hazineye verdiğimiz ormanların içerisinde, vasfı sayılmayan, orman alanı vasfını yitirmesine rağmen, orada kalan insanların tapularını gasbediyorsak, burada bir dengesizlik, burada köylülerimiz arasında ya da mağduriyetleri arasında insanların bu mağduriyetini gidermemiş sayılırız.

Buradaki tüm milletvekili arkadaşlarımız gerçekten buradaki haksızlığı gidermek istiyorlarsa bu kanun tasarısının desteklenmesini istiyorum çünkü o zaman, gerçekten, tecelli eden, tapularının tekrar geri verilmesi talebiyle… Şu anda Türkiye’de binlerce insanın bu konuda, gerçekten, tapularına el konulmuştur ve burada çok mağduriyet vardır.

Bunların tekrar köylülerimize ve hak sahiplerine geri verilmesinin bir vicdan sorumluluğu içerisinde olduğumuz duygusuyla ben Türkiye Büyük Millet Meclisindeki tüm milletvekillerimizin bunu sağlayacağı inancındayım. Eğer verilmezse bu kanunun özüne ve ruhuna aykırı hareket etmiş oluruz. Gerçekten, insanların, mülkün çok önemli olduğu, özel mülkiyetin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ALİ SARIBAŞ (Devamla) – Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısının;

“2/B belirtmelerinin terkini ve iade edilecek taşınmazlar" başlıklı;

7'nci maddenin 4'üncü fıkrasının son satırında yer alan;….. Bu taşınmazların yerine, idarece belirlenen ve ilgililerince itiraz ve dava konusu etmeksizin kabul edilen rayiç bedelleri ödenebilir veya rayiç bedellerine uygun taşınmazlar verilebilir.

Cümlesinin;

……. Bu taşınmazların yerine, idarece belirlenen ve ilgililerince itiraz ve dava konusu etmeksizin kabul edilen rayiç bedelleri ödenebilir veya öncelikle aynı il sınırları içerisinde rayiç bedellerine uygun "taşınmazlardan" en az üç yer önerilir. Hak sahibi önerilen bu üç yerden birini tercih etme hakkına sahiptir. Hak sahibi tarafından tercih edilen taşınmaz verilir.

şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz

        Lütfü Türkkan (Kocaeli) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Türkkan. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

CHP Grubu da alkışladı.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Şimdi AKP Grubu da alkışlar, hep beraber alkışlamış oluruz.

MUAMMER GÜLER (Mardin) – Biz de alkışlayalım.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Peki, teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli üyeler; biraz evvel, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Elitaş, bizim orman konusunda çok ciddi deneyimi olan, bilgisi olan arkadaşımız Seyfettin Yılmaz’ın konuşmasına istinaden yaptığı konuşmada tüyü bitmemiş yetim hakkından bahsetti: “Biz onları yememek için bu yüzde 70’lerde tutuyoruz.” Bana göre, tüyü bitmemiş yetim hakkından en son bahsedecek olan parti sizsiniz. Bunun kitabı yazılsa, ön sözünü size yazdırırlar. Gerçekten. Sebebi ne biliyor musunuz? Sayın Başbakanın deyimiyle ifade ediyorum size: Daha önceki dönemde bakanlık yapan Sayın Tüzmen nerede? Sayın Pepe nerede? Sayın Unakıtan nerede? Sayın Enerji Bakanı nerede? “Bunlar, yolsuzluktan dolayı adları birtakım sıkıntılara karıştı diye biz bunları aday göstermedik.” diyen bir Başbakanımız var mı? Ekonominin kalbine yolsuzluk yapanları yerleştirmişsiniz siz. Onların da daha sonra farkına varıp görevden aldığınızı ifade etmişsiniz. Dolayısıyla “Bu tüyü bitmemiş yetim işinden bir geri durun.” diyeceğim öncelikle.

Bu yüzde 70’e çıkan bedellerle ilgili size bir şey söylemek istiyorum. Bu yüzde 70 meselesi iki açıdan çok sıkıntılı. Bir tanesi, orman köylüsü hakikaten bunu alamayacak, bunu arada rant getirenler almaya çalışacak. Türkiye’deki alım gücünün git gide azalması nedeniyle cari açığın giderilmesinde kaynak olarak görülen bu 2/B orman satışı gerekli başarıyı yakalayamaz, aynı bedellide olduğu gibi. Bedellide tahmin edilen 400 binlerdi; normal müracaat ne kadar bilmiyorum şimdi, yüzde 10’u oldu mu? Bunda da aynı sıkıntı olur. Dolayısıyla maksat hasıl olmayabilir. Diğer taraftan, hakikaten yetim hakkını birilerine yedirmiş olursunuz, buna alet olmuş olursunuz. Lütfen bundan geriye durun.

Ben bir başka konuya geçeceğim. Arkadaşlar “Orman konusunu ormana bırakalım, ormancıya bırakalım.” dediler. Ben Türkiye'nin Suriye’yle ilgili meselesinde bugün Metin Külünk’ün yaptığı konuşmaya devam edeceğim.

Bakın, ben size bir şey söyleyeceğim: “El Cezire” diye bir televizyon var, dünyada nereye gittiyse orası karışıyor. Tunus’a gitti, Tunus karıştı; Suriye’ye gitti, Suriye karıştı; Libya’ya gitti, Libya karıştı. Zannediyor musunuz siz El Cezire Türkiye’de de bir büro açmadı? İlk büroyu nereye açtı Türkiye’de? Diyarbakır’a. Evet, El Cezire’nin ilk bürosu Diyarbakır’da.

Şimdi, buradan bir başka konuya geçeceğim, bir başka derken aslında birbiriyle bağlantılı ikinci bir konuya daha geçeceğim. Amerika Birleşik Devletleri tarafından fonlanan iki tane radyo var Arap dünyasına yönelik yayın yapan; El Hurra ve Sava. El Hurra “özgür kadın” demek. Sava da pop müzik yayını yapan haber kanalı ama Arap gençleri arasında çok ciddi bir şekilde izlenen bir radyo kanalı.

“Bu iki radyonun konumuz El Cezire’yle ne ilişkisi var?” diyenlere bir şey hatırlatmak istiyorum: El Cezire’nin ve Sava’nın Ankara temsilcisi aynı kişi, adresleri de aynı yerde. Türkiye’de yabancı servislerin çöplüğü hâline gelen bu ortamda Suriye gibi bir ülkeye savaş açmak nereden aklımıza geldi, onu da bilmiyorum.

CELAL ADAN (İstanbul) – Açamazlar, açamazlar!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Böyle bir şansımızın da olmadığına, ben Sayın Celal Adan’a katılıyorum. Türkiye, Amerika “Evet” demeden, parya hâline getirdiğiniz bu ülke Suriye’ye savaş açamaz. Amerika’da bir başkanlık seçimi var. Bu başkanlık seçimi öncesi Amerika’nın Suriye’ye savaş açacağını mümkün değil düşünemezsiniz ama bütün bunların gündeme gelmesindeki en önemli neden nedir? İki haftadır hiç konuşamadığımız petrol zammı, doğal gaz zammı, elektrik zammını herkes unuttu, millet daldı Suriye’ye, millet daldı -efendime söyleyeyim- diğer konulara, üstünü örttünüz. Türkiye’de fukara fakir yine kaçak elektrik kullanmaya devam edecek sayenizde.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Sayın Konuşmacı ismimi hitap ederek sataştı.

BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Nöbet değişiminin ne olduğunu bilmediği için arkadaşımız herhâlde bu ifadeyi kullandı.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Başbakanın ifadesi.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Başbakanın ifadesi, Başbakanın…

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Diğer bakanların bu şekilde olduğunu ifade ettim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Tekzip ediyor, anlaşıldı!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Başbakan söyledi yani  “Bu arkadaşlar yolsuzluğa karışmış.” diye ifade etti. 

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Dinle bir dakika, ne söyleyeceğimi anla.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) –  Başbakanın ifadesi.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sayın Başbakan kimi söylediyse zaten hedefine gitmiştir o işler. AK PARTİ İktidarı döneminde, biraz önce anlattım, grup önerimizi ifade ederken de söyledim, dedim ki: “Eğer bu ülkede hırsızlık olsaydı, yolsuzluk olsaydı, Hükûmet tarafından yapılmış bu işler olsaydı 6.100 kilometrelik duble yollar 15 bin kilometreye çıkmazdı.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Ne alakası var?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Daha oraya gelmedik!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Otoyollar yapılmazdı, hızlı trenler yapılmazdı.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Üstünü örtmeye çalışıyorsunuz!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Amerika’dan ithal edilmiş bakan getirilmezdi. Amerika’dan bakan ithal ettiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Onlar yapılmazdı.”

OKTAY VURAL (İzmir) – Bir şey yapmazsan zaten olmaz ki yapacaksın ki olacak!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Şimdi, bu milletin değerleri, bu milletin alın teri millete hizmet olarak geri geliyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yol yapacaksın ki yolsuzluk olsun!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bugün vatandaşımızın yüzde 96’sı sağlık sisteminden faydalanıyor. Bugün 170 bin derslik ilave edilmiş.

Bakın, değerli milletvekilleri, biraz önce değerli arkadaşımızın ifade ettiği çok önemli bir konu var. Eğer devlet çalışsaydı, devleti idare eden hükûmetler çalışmış olsaydı Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü çalışır bu milletin tapusu kadastral faaliyetlerle herkese verilmiş olurdu.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - On yıldır iktidardasınız, on yıldır.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - AK PARTİ İktidarına gelene kadar seksen yıllık dönemde Türkiye’nin ancak yüzde 40’lık bir kısmı kadastral çalışmalara tabi tutulmuş. Büyük bir çoğunluğunu biz yaptık.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Gene yanlış biliyorsun, gene yanlış söylüyorsun Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Eğer devlet çalışsaydı zilyetlik kısmına girmeyecekti mesela genel müdürünün, bölge müdürünün  olduğu bir ilde eğer Kayseri’deki orman köylerindeki araziler kadastral çalışmalar daha önceden yapılmış olsaydı o köylüler 1981’deki haritada zilyet değildir diye olmazdı.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - On yıldır niye yapmadınız?

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Kayseri’de bizden önce yapıldı Sayın Elitaş, gene yanlış bilgi vermişler size.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Şunu söylüyorum  Sayın Türkkan: Siz Türkiye’nin gelişmesiyle ilgili bir konuda bir harf olarak yer alamazsınız ama AK PARTİ… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Orman Köylülerinin Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi); Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporları (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S. Sayısı: 198) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman Köylülerinin (2B Arazileri) Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı'nın 7. Maddesinin adında ve içeriğinde geçen "2 /A" ibarelerinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                       Levent Tüzel (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

Sayın Tüzel, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, bu yasayla birlikte yeni bir fırsat siyasetinin örneğini hep birlikte yaşıyoruz. Çok açık bir şekilde mağdur edilmiş ya da işgalci yerine konulan orman köylülerinin durumuna el uzatmak adına yeniden yağmanın, rantın, yolsuzluğun önünü açacak bir yasa ve biz bütün halk güçleri olarak buna karşı mücadele etmemiz gerekir. Ne yazık ki, BDP dışında muhalefet partileri de bütün bu yasanın eksiklerine, açıklarına eleştiri getirerek ama desteklemek beyanında bulunmuşlardır.

Bu yasayla birlikte aslında Hükûmet eliyle yeni bir insanlık suçu işleniyor demek yanlış olmayacaktır. Tabii, adı bize her zamanki gibi şirin gözüküyor yani destek, kalkındırma, bir sahip çıkma şeklinde ama adı başka, niyeti başka, söz başka, başlık başka. 17 bin orman köyünde yaşayan 9 milyonu ilgilendirdiği söylense de aslında bütün ülkenin geleceğini tehdit etmekte. Çok açık, orman alanları tahrip edilmekte, talan edilmekte, ekosistem ciddi bir saldırıyla karşı karşıya bırakılmakta. Bu konuda en çok söz söyleyebilecek emek örgütleri, meslek örgütleri, orman köylülerinin kooperatifleri, ormanlara sahip çıkma platformunun dedikleri, eleştirileri, önerileri dikkate alınmamıştır. Amaç köylüyü desteklemek, yeni orman alanları oluşturmak değil, bakanlık eliyle yandaş belediye ve bazı müteahhitleri kalkındırmak, onlara ucuz arsa temin etmektir.

Şimdi, kamusal varlıkların satış ve özelleştirilmesinde sıra orman, tarım arazilerine gelmiştir. Gelirlerin yüzde 90’ının Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından afet işlerinde kullanılacağı, kentsel dönüşüm içinde değerlendirileceği söylenmektedir ama buna da güvenmek mümkün değil. Biraz önce Hükûmet partisinden grup başkan vekili ormanlar üzerinde 75 milyonun hakkını 75 milyona teslim etmek adına bu çabalar içerisinde olduklarını söylemekte ama keşke buna inanabilsek. Ne yazık ki böyle bir sicil, böyle bir geçmiş ortada yok. Dolayısıyla bu yasayla orman işgalleri ve kıyı yağmacılığı şeklindeki yasa dışılığa yasallık kazandırılmakta, âdeta teşvik edilmektedir.

Burada önergeyle birlikte satış miktarının da artırıldığını öğreniyoruz. Yoksul orman köylüsü tarım arazilerini yüzde 70 bedel karşılığı nasıl satın alacak? Yani bunun adına “destekleme” nasıl diyebiliyorsunuz? Aslında, orman köylüleri için yeni tarım alanları açmak değil, bulundukları alanlardan, sırf bu satın alamama nedeniyle kovulmaları söz konusu olacaktır. Düşünebiliyor musunuz, yoksul orman köylüsüyle bu kıyıları yağmalamış olan lüks işletme, konut ve ticari işletme sahipleri aynı muameleye tabi tutulacak.

Tabii, bir de bilime ne kadar bu yasada yer veriliyor, değer veriliyor? Bu da son derece önemli. Bilimsel gerçekler çarpıtılmakta. Orman mühendisleri örgütleri söylüyor… Yani “yararı olmayan orman alanları” diye bir kavram olabilir mi? Yararı olmayan orman alanları; bundan söz edilemez. Dolayısıyla tarım yapılması mümkün olan yerin orman yapılamamasından da söz edilemez. Doğa düşmanlığı ve rant sevdası el ele olunca, amaç satmak ve rant olunca her şey mübah. Sayın Bakan burada, daha önceden de kendisine soru olarak yöneltmiştik, bilim çevrelerine Hükûmet ve bakanlar eliyle çok açık bir saldırı var. Geçenlerde bir gazeteyi ziyaret ettiğinde verdiği demeç bunun bir devamı şeklinde. Buna bir açıklama getirmek gerekir. Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Profesör Beyza Üstün’e… Yani bu insanlar halk adına, bilim adına ülkenin toprağını, suyunu, deresini, yaşam alanlarını savunuyorlar, buna uygun açıklamalar yapıyorlar ama bunlar, işte, enerji şirketlerinin ortaya saldığı birtakım kişiler olarak iddiada bulunuluyor, tehdit ediliyor, bilirkişiler kontrol altına alınmak isteniyor.

Şimdi, değerli milletvekilleri, istenirse 2/B alanı yeniden orman olarak korunabilir. Çünkü 410 bin hektar alanın 22 bin hektarı yapılaşmış durumdadır ama niyet yok ve çok açık, orman kadastrosu bitmeden de bu yasa çalışması getirilmiştir. Aslında, bütün yasalarda olduğu gibi kaptıkaçtı mantığıyla hareket edilmekte, açıkça rant ve seçim hesaplarıyla hareket edilmektedir. Tarım arazileri tehdit altındadır. Biz, bütün halkımız, bütün emekçiler bu yağmaya, bu ranta karşı ülkeye, tarım alanlarına, ormanlarına sahip çıkmak durumundayız.

Anayasa’yı delmek âdetten oldu. Bu yasada da Anayasa delinmektedir, 169, 170’inci maddeler ormanların korunmasına dair. Kanun önündeki eşitlik prensibi delinmektedir. İdarenin eylem ve işlemlerine karşı dava açma hakkı ortadan kaldırılmaktadır.

O nedenle, bu yasa geri çekilmelidir diyorum, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yetersayısı Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tüzel.

Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Muhteremler, kabul ettiniz mi? (AK PARTİ sıralarından “Ettik” sesleri) Ettiniz.

Kabul etmeyenler… Edilmiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Şimdi, 8’inci maddede 4 adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum -Sayın Genç açısından da söyleyeyim- en aykırısından yola çıkıp diğerlerini sırasıyla işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısının 8 inci maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde geçen "talebin intikal tarihinden itibaren en geç on beş gün içinde" ibaresinin fıkra metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

 

Yusuf Başer

 

Ramazan Can

 

 

Kayseri

 

Yozgat

 

Kırıkkale

 

 

Yaşar Karayel

 

İsmail Tamer

 

Muzaffer Çakar

 

 

Kayseri

 

Kayseri

 

Muş

 

 

M. Naci Bostancı

 

Mehmet Doğan Kubat

 

Harun Karaca

 

 

Amasya

 

İstanbul

 

İstanbul

 

 

 

Nureddin Nebati

 

Hilmi Bilgin

 

 

 

 

İstanbul

 

Sivas

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Orman Köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi ve Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin satışı hakkında kanun tasarısının 8. Maddenin 2. Fıkrasında en geç on beş gün ibaresinin en geç üç ay içinde şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Şandır

 

Mesut Dedeoğlu

 

Ali Öz

 

Mersin

 

Kahramanmaraş

 

Mersin

 

 

Seyfettin Yılmaz

 

Emin Çınar

 

 

 

Adana

 

Kastamonu

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman Köylülerinin (2B Arazileri) Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı'nın "proje Alanlarının Belirlenmesi ve bu Alanda Kalan Taşınmazların Değerlendirilmesi"ne dair 8. Maddede yer alan, "TOKİ ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı" madde fıkralarından çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

A. Levent Tüzel

 

Hasip Kaplan

 

Ertuğrul Kürkcü

 

İstanbul

 

Şırnak

 

Mersin

 

 

Erol Dora

 

Demir Çelik

 

 

 

Mardin

 

Muş

 

BAŞKAN – Şimdiki önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Tasarının 8nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Vahap Seçer

 

İlhan Demiröz

 

Selahattin Karaahmetoğlu

 

Mersin

 

Bursa

 

Giresun

 

Ramis Topal

 

R. Kerim Özkan

 

Osman Kaptan

 

Amasya

 

Burdur

 

Antalya

 

 

Ensar Öğüt

 

Haluk Eyidoğan

 

 

 

Ardahan

 

İstanbul

 

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Eyidoğan, buyurun lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 198 sıra sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin kanundan çıkarılması hakkında konuşacağım.

Bu kanunda, başka bir kanuna atfen tabii, çok sayıda “bilim ve fen” sözcüğü kullanılıyor. Bu kanunda bilim ve fennin yeri yok, lütfen bu kanundan “bilim ve fen” sözcüklerini çıkarınız.

8’inci madde 2’nci maddedeki “proje alanı” tanımı üzerine hazırlanmış bir madde yani kentsel dönüşüm projeleri üzerine. “Proje alanı” şöyle adlandırılıyor: “2/B alanlarını ve proje bütünlüğünü sağlamak amacıyla gerektiğinde bu alanların dışında kalan yerleri de kapsayan ve sınırları Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı veya ilgili büyükşehir ya da diğer belediyelerce belirlenen Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onaylanan gecekondu veya kentsel dönüşüm projesi uygulanacak alanlar.” Yani bu maddede anlatılanların tarım köylüsünün, orman köylüsünün kalkınması konusuyla ne alakası var? Hiçbir alakası yok. Bu kanunun özellikle bu maddesinde üç aktör var: Bakan -Çevre ve Şehircilik Bakanı- TOKİ veya belediye. Aynı, afet riski altındaki alanların dönüşümü yasa tasarısında olduğu gibi. Bakın, 2/B yasasında 27 kez Çevre ve Şehircilik Bakanlığı vazediliyor, 3 kez TOKİ söyleniyor, 6 kez de Orman ve Su İşleri Bakanlığından bahsediliyor. Peki, afet riski altındaki alanlardaki dönüşüm yasasında ne oluyor? Orada da 25 kez TOKİ’den bahsediliyor. Yani şimdi, bu yasanın özellikle bu maddesinde ve diğer maddelerde niye bu kadar Çevre ve Şehircilik Bakanlığı geçiyor? Demek ki bu yasa taslağı 2/B’yi kentsel dönüşüme altlık yapmak için yazılmış, öyle anlaşılıyor.

Şimdi, bakın, size bir rapordan, bir kurumun -ciddi bir kurumun- raporundan aktarma yapacağım, okuyorum: “İnşaat sektörünün 2012 yılında gelişim hızını devam ettirmesi için 2/B yasası, yabancılara mülk satışı ve kentsel dönüşüm projeleri kritik öneme sahiptir. Bu kritik unsurların devreye girmesi durumunda içeride inşaat sektöründe hareketliliğin ciddi oranda artması beklenmelidir, aksi durumda ise inşaat sektörünün 2012 yılında hız kestiği görülebilir.” diyor. Yani 2/B yasası, yabancılara mülk satışı ve kentsel dönüşüm projeleri bir araya getiriliyor. Kentsel Dönüşüm Yasası, 2/B yasası ve diğer, Yabancılara Mülk Satışı Yasası eş, birbirine paralel gidiyor. Buradan da 2/B yasasının ağırlıklı olarak ne maksada hizmet ettiği hakkında bir fikir çıkarabilirsiniz.

Şimdi, kanunda verilen yetkiye bakınız, madde 8, fıkra 3: “Aynı proje alanı için birden fazla teklif olması hâlinde öncelik sıralaması TOKİ, büyükşehir belediyeleri ve belediyeler olmak üzere değerlendirme yapılır.” diyor. Durum bu. Yerelde ne kadar demokratik bir madde ve kanun (!)

Madde 8, fıkra 5’te ise, proje alanı sahibi idareden bahsediliyor. Kim bu idare? TOKİ.

Şimdi, iktidarın amacı köylüsünü kalkındırmak falan değildir. “Orman köylüsü” lafı burada asıl amacı örtmek için bir paravan olarak kullanılıyor. Amaç, bu arazileri yerli, yabancı yatırımcılara satıp yapılaşmış yerlerdeki plansız yapılardan para toplamak. Ülkedeki 2/B satışlarından hesaplanan para ne kadar? Onların söylediğine göre 26 milyar TL. Bunun 16 milyarı, yani yüzde 62’si yalnızca İstanbul’da. Buradan da anlaşılıyor ki bu yasa, ağırlıklı olarak büyük kentlerdeki 2/B alanlarına, yapılaşmamış orman arazilerine yönelik olacak.

Bununla ilgili olarak orman ve tarım köylüsünü kalkındırma süsü verilen bu yasanın orman alanlarını haksız şekilde ranta açan 8’inci maddesinin geri çekilmesini istiyoruz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman Köylülerinin (2B Arazileri) Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı'nın "Proje Alanlarının Belirlenmesi ve Bu Alanda Kalan Taşınmazların Değerlendirilmesi"ne dair 8. maddede yer alan, "TOKİ ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı" madde fıkralarından çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

        Demir Çelik (Muş) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çelik.

DEMİR ÇELİK (Muş) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; 198 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na ilişkin, partimin ve şahsımın düşüncelerini ifade etmek için huzurlarınızdayım.

Orman vasfını yitirmiş alanların terk edilmesi ya da “Orman Köylülerinin Kalkınmalarının” başlığını taşıyan Kanun Tasarısı’nı görüştüğümüzden bu yana ifade etmeye çalıştığımız şekliyle, aslında görünürde, mağdur olan bir kesimin, yani köylünün, orman içi köylüsünün bir kısım sorun ve problemlerini iyileştirme iyi niyetini hissettiren, o anlamıyla beklentilere cevap olunabileceği duygusunu yaratan bir girişim. Yıllardır çözüme kavuşturulamamış, çözülememiş bu sorunun çözülme adımının atılıyor olması anlaşılır ancak orman köylüsüne hoş görünerek, 9 milyon civarındaki mağdurun bir kısım beklentilerini yerine getireceği umudunu yaratarak yapılmak istenen, tam da bu maddede ifade edilmek istendiği şekliyle, proje alanı belirlemesiyle uluslararası tröstlere, finans kurumlarına ve sermayeye kıyılarımızın, ortak mirasımız diyebileceğimiz değerli alanların satışına yol açmaktır, imkân vermektir.

Düşünülen şey, yüzyıllardır içinde bulunduğu orman mekânını ekip biçen, yaşamını idame ettirmeye çalışan, mağdur dediğimiz bu kesimin koşullarını iyileştirmek değil. Böyle olmuş olsaydı, rayiç bedelinin olmaması, bizatihi, karşılıksız bu alanların orman köylüsüne terkinin düşünülmesi gerekirken rayiç bedelini yüzde 50’de tutmak isteyen muhalefetin anlayışına rağmen yüzde 70’lere çıkaran, o anlamıyla da bu alanların bu mağdur ve yoksul halk kesimleri tarafından satın alınamayacağını öngören iktidar, doğası gereği, öncelikle inisiyatifi Çevre ve Şehircilik Bakanlığına; yetinmeyip, büyükşehir belediyesine ve belediyelere; onları da yine merkezî Hükûmetin inisiyatifi dâhilinde Bakanlar Kurulunun ilgili yönetmeliklerine tabi tutarak şekillendirmek istemiştir. Buradan da anlaşılacağı üzere, yakın zamanda güzelim sınırlarımızı turizm adına, yerleşme adına ya da bir kısım olanak ve imkân sahibi vatandaşlarımızın yazlık, tatil imkânlarına sunmak üzere yapılandan farklı olmayacaktır.

O nedenle, hepimizin ortak değeri olan bu alanların “proje alanına dönüştürülmesi” gibi bir ibare, her şeyden önce yapmak istediğimiz ve toplumda iyi niyet temelinde uyandırdığımız hissiyatın karartılmasına, yok edilmesine yol açmış olacaktır. Bundan vazgeçmeli ve hepimizin geleceği olan, ekosistemimizin olmazsa olmazı noktasında önemli rol ve görev gören bu ormanlar şayet vasfını yitirmişse bile tarafınızın bunların nitelikli alanlara dönüştürülmesi yönlü bir çabanın içerisinde olması gerekirken ve bu işin kendisi bizatihi insani, ahlaki ve etik bir noktadayken bir şekliyle kötü niyetli insanların yapmak istediğine alet olmak, onların işlerini kolaylaştıran bir anlayış içerisinde olmak kabul edilebilir bir durum değildir. O nedenle, toplumumuzun yüzde 15’i civarının işsiz olduğu, yoksulluğun, sefaletin had safhada olduğu bir noktada satılmak istenen, satışa sunulacak olan vasfını yitirmiş bu alanlarda benim mağdur köylümün, mazlum halkımın hiç ama hiçbir faydası, çıkarı olmayacaktır. Aksine, parası olanın yani özür diliyorum, düdüğü olanın düdüğünü çaldığı bir döneme hep beraber imza atmış olacağız. Bu, bizim halk iradesi olma noktasında övündüğümüz söylemimizin arkasında durmadığımızın, onu boşa çıkardığımızın da bir ön adımı olacaktır.

Buna “dur” denilmesi dileklerimi ifade ediyor, bu maddenin kendisinin bir bütün olarak, değilse bile “Proje alanı” söyleminden “Bizatihi orman köylüsünün yararlandırılması” eksenli bir söyleme dönüştürülerek yeni şeklinin verilmesi dileklerimle saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı'nın 8. Maddesinin 2. Fıkrasında en geç on beş gün ibaresinin en geç üç ay içinde şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Seyfettin Yılmaz (Adana) ve arkadaşları.

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Şandır, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, televizyonlar kapandı. Artık, burada propaganda yapmak, halka oynamak imkânı falan yok. Böyle bir şey aklınıza gelmesin diye söylüyorum, gelmesin efendim. Ama inanınız ki işte 7 milyon oldukları ifade ediliyor. 21 bin adet orman içi ve kenarı köyü ilzam eden bir konu. Ayrıca, kamu kaynaklarının kullanılması açısından 75 milyonu ilgilendiren… Çünkü Sayın Elitaş’ın demin ifade ettiği gibi bu arazilerde tüm milletin hakkı var.

Bir sorunun önemini belirleyen temel faktörlerden biri yaşadığı süreçtir. Toplumun bu kadar çok kesimini ilgilendirecek ve bu kadar uzun süre sorun hâline gelecek böyle bir sorunun çözümünü konuşuyoruz. 7 milyon insanı, bir anlamda 75 milyon insanı ve tüm Türkiye’yi ilgilendiren ve yaklaşık işte seksen yıldan bu yana da devam eden, yani Orman Kanunu’nun çıktığı tarihten bu yana, ormanların devletleştirilmesi dönemi de dâhil, devletle millet arasında kan davasına dönüşen, hasım hâline getiren… Sayın Genel Müdürüm, atıfta bulunuyoruz, kusura bakmayın, şahsınızı ilzam etmek değil ama iyi bildiğiniz için size atıfta bulunuyoruz. Bir zamanlar orman suçuyla ilgili yılda 50 bin dosya mahkemelere intikal ederdi. 50 bin insanı, çocuklarıyla, aileleriyle, yakınlarıyla yüz binlerce insanı ilgilendiren bir konuya çözüm üretiyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu çözüme daha önce birçok defa teşebbüs edilmiş, siyasi iktidarlar tarafından gerçekleştirilememiş, üretilememiş. AKP İktidarı döneminde de teşebbüs edilmiş, olmamış. Daha önceki dönemde teşebbüs edildi, bir miktar 2/B arazisi satıldı ama bu satışa imza koyan bürokratların birçoğu hapse düştü. Yani konu doğru tanzim edilmediği için hem vatandaşın sorununu çözmedi hem bu konuda irade koyan siyaseti zora soktu hem de bunu tanzim eden, uygulayan bürokratı zora soktu. Bugün görüştüğümüz kanun, böyle sıradan, burada sürekli görüştüğümüz kanunlara benzemez bir kanun. Yani Anayasa değişikliği kadar önemli bir kanun görüşüyoruz. Öyle birbirimizle akıl yarışı yapmaya, birbirimize nutuk atmaya hiç gerek yok. Adına siyaset yaptığımız bu toplumun bir sorununu çözmek için buradayız ama bu çözümü doğru yapmak mecburiyetindeyiz değerli arkadaşlar.

Ben komisyonlarda konuştum, Sayın Bakan davet etti, makamında gittik özel görüşlerimizi de ifade ettik. Alt komisyonda, çok bilinçli bir şekilde, yani uygulamadan gelen Sayın Seyfettin Yılmaz katkı vermeye çalıştı, Sayın Nusret Bayraktar katkı vermeye çalıştı, Sayın Akif Hamzaçebi, CHP katkı vermeye çalıştı ama acıyarak söylüyorum, yani içim acıdığı için söylüyorum, bir ortak aklı üretemedik çünkü muhatabımız olan siyaset konuyu bilmiyor, bilen de bu heyetin içinde yok. Sayın Bakanı ilzam etsin diye söylemiyorum. Sayın Bakan siyasi iradesini ortaya koymuş, bu sorun çözülecek ama önüne gelen metnin üzerinde yürüyor, onun neyi getirdiğini, ne anlam taşıdığını, hangi sorunlara sebep olacağını bilebildiğini söyleyebilmesi mümkün değil, demin Sayın Elitaş’ın 2/B nutku attığı gibi bir hadise. Yine üzülerek söylüyorum, bilen de Komisyonda yok.

Değerli arkadaşlar, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, biz bu kanunun çıkmasına destek vereceğiz, bir kişinin sorununu çözüyorsa bile onu kazanç göreceğiz ama bu kanun tam çıkmalı, doğru çıkmalı; çıkmadığı takdirde, çözdüğü sorundan daha büyük sorunlara sebep olacak. Bunları burada her maddede verdiğimiz önergelerle, bilmenin sorumluluğunda gelip sizlere arz edeceğiz. Takdir sizindir. Bu kanunu doğru çıkartalım, müzakere yapalım. Değerli milletvekilleri, müzakere yapalım.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler…  Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısının 8 inci maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde geçen "talebin intikal tarihinden itibaren en geç on beş gün içinde" ibaresinin fıkra metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ  BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.

Gerekçe:

Hükümetimizin sevk ettiği Kanun Tasarısında; Tasarının 6 ncı maddesinde belirtilen hak sahiplerine, hak sahibi olabilmeleri ve doğrudan satın alma hakkından yararlanabilmeleri için başvuru süresi üç ay olarak öngörülmüş, bu süreye paralel olarak da, Tasarının 8 inci maddesinde; proje alanlarının teklifi, onaylanması ve bu alanda kalan taşınmazların ilgili idarelere devri konusunda düzenleme yapılmıştır.

Ancak, Kanun Tasarısının Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda yapılan görüşmeleri sırasında; hak sahiplerinin başvuru süresi, 2/B çalışması yapılan alanlar için üç aydan altı aya çıkartılmıştır.

Komisyonda Tasarıda yapılan bu değişikliklerle; Tasarıda, proje alanında kalan taşınmazların ilgili idarelere devri konusunda öngörülen kurgu ve düzen olumsuz yönde etkilenmiş ve Tasarıdan beklenilen bazı amaçları gerçekleştirmekten uzaklaşılmıştır.

Açıklanan sebeplerle, Önerge ile; Tasarının 8 inci maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde geçen "talebin intikal tarihinden itibaren en geç on beş gün içinde" ibaresi fıkra metninden çıkartılmak suretiyle yukarıda belirtilen sakıncaların giderilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9’uncu maddede iki önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na

Görüşülmekle olan, 198 sıra sayılı Orman Köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi ve Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin satışı hakkında kanun tasarısının 9. Maddenin 1. Fıkrasında yer alan “Bu konuyla ilgili davalarda yürütmeyi durdurma ve tedbir kararı verilemez" ifadesinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Şandır

 

Nevzat Korkmaz

 

Mesut Dedeoğlu

 

Mersin

 

Isparta

 

Kahramanmaraş

 

Mehmet Erdoğan

 

Emin Çınar

 

Seyfettin Yılmaz

 

Muğla

 

Kastamonu

 

Adana

BAŞKAN – Şimdiki önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısının 9 uncu maddesine aşağıdaki (6) numaralı fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

M. Akif Hamzaçebi                           Vahap Seçer                                        Turhan Tayan

           İstanbul                                        Mersin                                                  Bursa

                        Mehmet Ali Ediboğlu                        Rahmi Aşkın Türeli

                                    Hatay                                                İzmir

"(6) 6831 sayılı Orman Kanununun 2 nci maddesi gereğince, Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin belirlenmesi ve değerlendirilmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin satışına ilişkin iş ve işlemler tamamlanıncaya kadar Orman Genel Müdürlüğü ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü kadastro komisyonlarında görevli olanlar ile Maliye Bakanlığı Millî Emlak Genel Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilatı personeline ayda 100 saati geçmemek üzere fazla çalışma ücreti ödenir."

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarı yasalaştığı takdirde üç kurum çok büyük bir iş yükünün altına girecektir. Millî Emlak Genel Müdürlüğü, Orman Genel Müdürlüğü ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, iki yıl süreyle, 2/B arazileri olsun 2/A arazileri olsun veya hazineye ait tarım arazileri olsun, bunlarla ilgili satış veya diğer işlemler nedeniyle çok büyük bir yükün altına girecektir. Bu teşkilatı, bu kurumları bu kadar büyük bir yükün altına sokarken, kendilerine, onun karşılığı olarak değerlendirilemeyecek ölçüde bile olsa bir nakdî ödemenin yapılmasını zorunlu buluyoruz. Önergemiz bu amaçla, bu kurumların personeline ayda yüz saati geçmemek üzere, işlemler sonuçlanıncaya kadar -ki kanun bunu iki yıl olarak öngörmüş- bir fazla mesai ücretinin ödenmesini öngörmektedir. Gerçekte bu kurumların, özellikle de Millî Emlak Genel Müdürlüğünün merkez ve taşra teşkilatının yaşadığı sorunlar bir fazla mesai ücreti ödemesiyle çözümlenemeyecek kadar veya onunla hafife alınamayacak kadar büyüktür.

Maliye Bakanlığının bugüne kadar, daha doğrusu, AKP Hükûmetinin kanun hükmünde kararnamelerle yapmış olduğu düzenlemeye kadar herkese örnek olan örgütlenme yapısı bugün, maalesef, diğer bakanlıklara, diğer kurumlara örnek olamayacak bir şekle dönüştürülmüştür. Maliye Bakanlığının hâlâ bütün kurumlar için örnek olan, örnek olduğuna inandığım ve hâlâ var olduğuna inandığım “iş ahlakı”, “iş disiplini” gibi kavramlar yanında örnek olması gereken örgütlenme yapısı, maalesef, bugün için örnek değildir.

Maliye Bakanlığında teftiş ve denetim kavramı yok edilmiştir, Maliye Teftiş Kurulu ortadan kaldırılmıştır. Genel müdürlük düzeyinde Millî Emlak Genel Müdürlüğü ve Muhasebat Genel Müdürlüğünde kontrolörlük teşkilatları kaldırılmak suretiyle denetim yok edilmiştir. Bununla da yetinilmemiş, taşraya uzanılmış ve taşrada millî emlak denetmenleri ve muhasebe denetmenleri de ortadan kaldırılmıştır. Bu son derece yanlış bir uygulamadır.

Bu önerge vesilesiyle bu kadar önemli bir konuyu değerlendirme imkânımız yok, zaman buna izin vermiyor. Ancak, şunu söylemek isterim: Hükûmet iki tane kanun hükmünde kararname çıkardı. Birincisi, 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, biraz önce söylediğim, denetmen ve kontrolörlük teşkilatlarını kaldıran ve bu kurumlarda, bu kurullarda görev yapan personeli “uzman” olarak düzenleyen kanun hükmünde kararname; diğeri de 666 sayılı “eşit işe eşit ücret” olarak değerlendirilen veya öyle anılan kararname. Her iki kanun hükmünde kararname de Maliye Bakanlığının defterdarlık teşkilatında görev yapan personelini maalesef gözden çıkarmıştır, onları hak ettiği konuma taşımamıştır. Merkez teşkilatında “maliye uzmanı” adı altında yapılan düzenlemeler, buna bağlı olarak yapılan özlük hakkı düzenlemeleri defterdarlık teşkilatından esirgenmiştir. Defterdarlık teşkilatındaki millî emlak uzmanları, muhasebe uzmanları, millî emlak denetmenleri, muhasebe denetmenleri, maalesef, ücret yönünden, özlük hakları yönünden yerinde saymıştır. Merkez teşkilatında maliye uzmanı olarak düzenlenen bir kısım uzmanlıklar aşağı yukarı 1.500 TL civarında bir ücret artışını elde edebilirken, taşra teşkilatında, defterdarlık teşkilatında, millî emlak denetmenleri, muhasebe denetmenleri ücret olarak yerinde saymıştır, bunlara hiçbir şey verilmemiştir. Bunların sorununu çözmeye yönelik olarak bir önergemiz tasarının ilerleyen maddelerinde gelecek. Tabii ki komisyon çoğunluğunu gerektiren düzenlemelerdir, onlarda Komisyonun desteğini talep edeceğiz. Ancak, bu vesileyle, bu maddede, bu kurumların personeline, asgari olarak bu tasarının getireceği yükün karşılığı olmasa dahi, o çekeceği zahmetlerin bir nebze karşılığı olarak değerlendirilebilecek bir fazla mesai ücretinin ödenmesini zorunlu görüyoruz. Bu vesileyle bu önergeyi sizlerin takdirine sunuyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na

Görüşülmekle olan, 198 sıra sayılı Orman Köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi ve Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin satışı hakkında kanun tasarısının 9. Maddenin 1. Fıkrasında yer alan “Bu konuyla ilgili davalarda yürütmeyi durdurma ve tedbir kararı verilemez" ifadesinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Mehmet Erdoğan (Muğla) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Erdoğan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, tabii 2/B kanunu Meclise gelince aslında “Bölgemizdeki, Muğla ilimizdeki birçok hemşehrimizin 2/B’yle ilgili sorunu çözülecek.” diye sevindik ama tasarı şekillendikçe umudumuz, hevesimiz kursağımızda  kalmaya başladı. Özellikle biraz önce verilen önergeyle rayiç bedelin yüzde 50’si olarak Komisyonda belirlenen satış fiyatı yüzde 50’den yüzde 70’e çıkartıldı. AKP İktidarı döneminde sürekli fakirleşen gariban köylü vatandaşlarımızın bu fiyatlarla bu arazileri almaları maalesef mümkün değil çünkü köylümüz artık, kendi ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanıyor.

Şimdi, Muğla ilimizde bir başka sorun var. Muğla ilimizin deniz kıyısına olan sınırları çok fazla, çok güzel koylarımız var. Bu koylara bakan köylerde 2/B’yle ilgili çok ciddi miktarda araziler var. Duyumlarımıza göre, denizi gören alanlardaki rayiç bedeller çok yüksek. 100 bin ile 300 bin lira arasında rayiç bedeller konuşuluyor. Bunlar ne kadar doğrudur, ne kadar değildir, bugüne kadar çeşitli uyarılarımıza rağmen yetkililer tarafından gerek Maliye Bakanlığı gerek Orman Bakanlığı hiçbir açıklama yapmadılar, insanlar panik hâlinde bekliyorlar.

Şimdi, biz, bu kanunun 12’nci maddesindeki “Kıyıya 5 kilometre mesafedeki alanlar satılmaz.” hükmüyle, bu belirlenen, duyduğumuz rayiç bedelleri, ikisini birden düşündüğümüzde başka bir endişeye kapılıyoruz. Endişemiz şu: Şimdi bu belirlenen çok yüksek rayiç bedellerle kıyıdaki alanları orada yaşayan köylülerin satın alması mümkün değil. O zaman ne olacak? Üstü kapalı olarak bu köylerimizde yaşayan vatandaşlarımız tehcire tabi tutulacak. Yıllardır babadan, dededen kalan köylerinden, parayı yatırıp yerlerini alamadıkları için -2/B kanununa göre, bu çıkacak kanuna göre- ayrılmak zorunda kalacaklar. Ondan sonra bu yerler ne olacak? Hazineye kalacak. 12’nci maddeye göre 5 kilometre mesafedeki yerler de satılmayacağına göre, sizler bunu yandaşlarınıza peşkeş çekeceksiniz.

Şimdi, arkadaşlar, başlangıçta bu kanun orayı kullanan vatandaşın derdini çözmek için gündeme geldi ama bu, Muğla’yla ilgili sorun, bütün kıyı bandındaki köylerimizi, koylarımızı ilgilendirecek, bütün vatandaşlarımızı ilgilendirecek. O yerleri tahsis ettiğiniz vatandaşlarla orada yaşayan, dededen, babadan o yerlere, 2/B arazilerine sahip vatandaşlar karşı karşıya gelecek. Hiç aklımıza gelmeyen sorunlara sebep olacaksınız yani sorun çözelim derken bu bölgede yaşayan vatandaşlarımızla  bu arazileri tahsis alacak vatandaşları karşı karşıya getirip Türkiye’de şimdiye kadar devletine, milletine bağlı olarak yaşamış olan, bu kıyı bandında hiçbir gün devlete karşı gelmemiş, vergisini zamanında ödemiş, her işini zamanında yapmış, devlete karşı mükellefiyetlerinde hiç sorun yaşamamış bu insanlarla devleti ve oraya gönderdiğiniz yandaşlarınızı karşı karşıya getireceksiniz.

Vakit varken, şimdiden –ben bunu bir defa, geçen hafta, daha önceki görüşmeler sırasında uyardım- bu bölgelerdeki fiyatları köylünün alabileceği makul seviyeye çekin. Eğer bunu çekmezseniz ortaya çıkacak sorunların hepsinden sorumlusunuz. Şimdi, diyorsunuz ki: “Efendim, bu 2/B’lerde yetimin, fakirin fukaranın, herkesin hakkı var, bizim de hakkımız var.”

Arkadaşlar, o bölgelerde, o koylarda yaşayan insanlar, otuz sene önce, elli sene önce Türkiye'nin en mahrum yerlerinde yaşıyorlardı, elektrikleri yoktu, yolları yoktu, suları yoktu, arabaları yoktu, okula gelir giderken onlar çok daha, bizim diğer köylerimize göre, zor şartlarda gelip gidiyorlardı. Ben, bu sorunun, tekrar, buradan, zaman geçmeden çözülmesini talep ediyorum.

Sayın Bakanım, eğer buraların fiyatları belirlenirken makul seviyede fiyatlar belirlenmezse, 100 bin lira, 300 bin lira gibi fiyatlar belirlenirse ki… Ben, geçen hafta bu köylerimizden birisine gittim, Gökbel köyüne gittim. Gökbel köyündeki vatandaşlarımız “Yüzde 50’ye göre, peşin ödeme indirimi de dâhil olmak üzere 80 bin lira ödememiz gerekiyor. Biz, maliyecilerle gittik görüştük.” dediler.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – 100 bin çok büyük bir rakam. Rakamlarda yanlışlık var. 100 TL olmasın.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – 100 bin TL diyorum, 100 bin TL, dönümüne. Bunlar açıklanınca ben bunu burada gelip zatıalinize tekrar göstereceğim. Eğer bu fiyatlar bu şekilde belirlenirse siz zaten Muğla’nın hiçbir  köyüne gidemezsiniz Sayın Bakanım.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Ben zaten Muğla’ya geleceğim.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Tamam.

Teşekkür ediyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime yarım saat ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.45


BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.20

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96’ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 92'nci yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın kutlanması, günün anlam ve öneminin belirtilmesi amacıyla Genel Kurulda özel bir görüşme yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 2012 Pazartesi günü saat 14.00'te toplanmasına; bu toplantıda yapılacak görüşmelerde siyasi parti grupları başkanlarına ve grubu bulunmayıp da Mecliste üyesi bulunan siyasi partinin genel başkanına onar dakika süreyle söz verilmesine ve bu birleşimde başka konuların görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

 

Danışma Kurulu Önerisi

No: 23                                                                                                                      Tarih: 17/04/2012

Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 92'nci yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması, günün anlam ve öneminin belirtilmesi amacıyla Genel Kurulda özel bir görüşme yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 2012 Pazartesi günü saat 14:00'te toplanması, bu toplantıda yapılacak görüşmelerde siyasi parti grupları başkanlarına ve grubu bulunmayıp da Mecliste üyesi bulunan siyasi partinin genel başkanına 10'ar dakika süreyle söz verilmesi ve bu Birleşimde başka konuların görüşülmemesinin Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca önerilmiştir.

 

 

 

Cemil Çiçek

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

Başkanı

 

Mustafa Elitaş

Muharrem İnce

 

Adalet ve Kalkınma Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi

 

Grubu Başkanvekili

Grubu Başkanvekili

 

 

 

 

Mehmet Şandır

Pervin Buldan

 

Milliyetçi Hareket Partisi

Barış ve Demokrasi Partisi

 

Grubu Başkanvekili

Grubu Başkanvekili

                                                                                       

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

198 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Orman Köylülerinin Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi); Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporları (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S. Sayısı: 198) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

10’uncu madde üzerinde dört önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısının 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Yusuf Başer

Ramazan Can

 

Kayseri

Yozgat

Kırıkkale

 

Yaşar Karayel

İsmail Tamer

Muzaffer Çakar

 

Kayseri

Kayseri

Muş

 

M. Naci Bostancı

Mehmet Doğan Kubat

Harun Karaca

 

Amasya

İstanbul

İstanbul

“2) Bu Kanunun uygulamasından elde edilen gelirlerin yüzde üçünü geçmemek üzere Bakanlar Kurulunca belirlenecek miktar, genel bütçe gelir ve gider hesaplarıyla ilişkilendirilmeksizin tahsilini takip eden ay sonuna kadar yatırım amacıyla kullanılmak üzere Vakıflar Genel Müdürlüğü muhasebe birimi hesabına ödenir. Kalan tutarın yüzde doksanını geçmemek üzere Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenen orana karşılık gelen bölümü, ilgili yıl genel bütçesinin (B) işaretli cetvelinde özel gelir, kalanı ise gelir olarak öngörülür ve gelir gerçekleşmesine bağlı olarak özel gelir veya gelir kaydedilir."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

198 sıra sayılı kanun tasarısının 10' uncu maddesinin 2 inci fıkrasında yer alan "yüzde doksanını geçmemek üzere" ifadesi çıkarılarak "en az yüzde yetmişi olmak üzere" ifadesinin eklenmesini,

10 uncu maddeye aşağıdaki bendin eklenmesini,

“Orman genel müdürlüğü yeni orman alanlarının oluşturulması için çalışmalar yapar ve her yıl 2B arazilerinden elde edilen gelirin en az yüzde ellisi olmak üzere bütçeyi yeni orman arazilerin oluşturulması için kullanır."

arz ve teklif ederiz.

Abdullah Levent Tüzel

 

Demir Çelik

Sebahat Tuncel

İstanbul

 

Muş

İstanbul

Pervin Buldan

 

Ayla Akat Ata

İbrahim Binici

Iğdır

 

Batman

Şanlıurfa

 

 

Hasip Kaplan

 

 

 

Şırnak

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin satışı hakkında kanun tasarısının 10. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen “Bu kanun uygulanmasından elde edilen gelirlerin yüzde doksanını geçmemek üzere" ibaresindeki “yüzde doksan yerine yüzde ellisini geçmemek üzere" değiştirilmesi ve buna bağlı olarak aynı maddenin 3. Fıkrasında özel gelir olarak tahmin edilen yüzde ellilik tutar karşılığının Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bütçesinde afet riski altındaki alanların dönüştürülmesinde kullanılmak üzere özel olarak öngörülür şeklinde genel bütçenin (B) işaretli cetvele gelir kaydedilir. Diğer yüzde ellilik tutar karşılığının ise Orman Genel Müdürlüğü bütçesinde gerekli ödenek ön görülür şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Seyfettin Yılmaz

Ali Öz

Emin Çınar

 

Adana

Mersin

Kastamonu

 

Mesut Dedeoğlu

Mehmet Şandır

Sadir Durmaz

 

Kahramanmaraş

Mersin

Yozgat

BAŞKAN – Şimdiki önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Tasarının “Yeni orman alanlarının tesisi, Devlet ormanlarının içinde veya bitişiğinde bulunan köyler halkının desteklenmesi, gelirler, harcamalar ve muafiyetler” başlıklı 10. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Vahap Seçer

İlhan Demiröz

Selahattin Karaahmetoğlu

 

Mersin

Bursa

Giresun

 

Ramis Topal

Ramazan Kerim Özkan

Osman Kaptan

 

Amasya

Burdur

Antalya

 

Yeni orman alanlarının tesisi, Devlet ormanları içinde veya bitişiğinde bulunan köyler halkının desteklenmesi, gelirler, harcamalar ve muafiyetler

Madde 10

1) Orman Genel Müdürlüğü, Devlet ormanları içinde ve bitişiğinde oturan köyler halkının geçim seviyesinin yükseltilmesi için gerekli tedbirleri alır. Bu maksatla sağlanacak işletme araç ve gereçleri ile gerekli diğer girdiler hibe veya kredi desteği yolu ile karşılanır.

2) Bu kanunun uygulanmasından elde edilen gelirler genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir. Bu gelirlerin;

a) Yüzde kırkı, orman köylülerinin kalkınması ile orman alanlarının ıslah/ihyası ve yeni orman alanlarının oluşturulması

b) Yüzde otuzu gecekondu bölgeleri ve 2/B arazileri üzerindeki yerleşim yerlerinin alt yapısının yapılması ve iyileştirilmesi ile şehirlerdeki yapıların depreme karşı güçlendirilmesi

c) Yüzde otuzu ise; hayvancılığın desteklenmesi ile devlet üniversitelerinin geliştirilmesi ve desteklenmesi

Amacıyla kullanmak üzere, ayrıldıkları oranlar kadar ilgili idarelerin bütçelerine gerekli ödenek öngörülür. Bu ödeneklerden belirtilen hizmetlerin yürütülmesi için gerektiğinde genel bütçe kapsamındaki diğer kamu idarelerine ödenek, diğer idarelere ise kaynak aktarabilir.

Bu kanun hükümlerinin uygulanmasında yapılacak satış, tescil, devir, kayıt, terkin, düzeltme, ifraz, tevhit, cins değişikliği ve ipotek işlemleri ile bunlara bağlı ve tamamlayıcı nitelikteki işlemler veraset ve intikal vergisinden, 492 sayılı kanun ile 26/5/1981 tarihli ve 2664 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu kapsamında alınan harçlardan, bu işlemler nedeniyle düzenlenecek kağıtlar damga vergisinden ve genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerince alınan ücretlerden muaftır.

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Özkan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bakın burada, bu verdiğimiz önergede adaleti sağlıyoruz, ormandan elde edeceğimiz geliri paylaştırıyoruz yani bir adalet uygulamak istiyoruz. Sizin yaptığınız kanunda gelirlerin yüzde 10’u Orman ve Su İşleri Bakanlığına, yüzde 90’ı Çevre ve Şehircilik Bakanlığına veriliyor. Bizse bunu yüzde 40, 30, 30 oranında… Hem orman köylüsünü koruyoruz hem üniversiteleri koruyoruz hem orman köylüsünün altyapısını oluşturuyoruz, Şehir ve Çevre Bakanlığını koruyoruz, hayvancılığı geliştiriyoruz, üniversitelerimize destek veriyoruz yani adalet sağlıyoruz. Bu önergemiz bunu kapsıyor.

Değerli arkadaşlarım, zaten şunu söyledim, ben komisyonda da söyledim: “Ahmak oğlu verir malı veresiye, kafesteki kuşu salıverir gelesiye.” Kafesteki kuş bizim. Bu kuş bizim ama bu kuşu biz alıyoruz, Orman Bakanlığı bu işle iştigal ediyor, ormanları yıllarca korumuş, çalışmış, eziyetini çekmiş ama alıyoruz bunu “Ben yiyemedim, sen ye kardeşim.” deyip Çevre ve Şehircilik Bakanlığına veriyoruz.

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Kentsel dönüşüm yapacaklar.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Kentsel dönüşüm anlamında. Zaten onun bir eli yağda, bir eli balda. Aydın gibi, dağlarından yağ akıyor, ovasından bal akıyor. Geliri var, haksız bir rekabet yapıyor. Geliri yerinde. Yani böyle bir kurumu, niçin bunu koydunuz bunu anlayabilmiş değiliz.

Değerli arkadaşlarım, ayrıca “Hayvancılığı geliştirelim.” diyoruz. Orman köylüsü zaten fakir. Eskiden ORKÖY vardı onu da kaldırdık. ORKÖY 4 tane inek verirdi, orman köylüsü onun sütünü sağar, buzağısını elde eder, buzağısını dana yapar, besler, beside satar onunla çocuğunun düğününü yapar, çocuğunun okul harcını çıkarırdı. Onu da mahrum ediyoruz. En fakir kesim, 7 milyonlardan bahsediyoruz. Bu orman köylüsünü niçin korumuyoruz?

Rayiç değerle ilgili komisyonda biz gayet güzel şeyler yaptık, yüzde 70’i değil, yüzde 50’sini dile getirdik. Komisyon kabul etti. Bakın, Komisyon Başkanı küstü gitti, burada yok şu anda. Mehmet Bey oturmuş yanına. Sayın Bakanımın da içi almıyor bunu.

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Gelecek, gelecek.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Gelecek de nerede? Biz bunu beraber kararlaştırmadık değerli arkadaşlarım. Fakat komisyon üyeleri arkadaşlar -burada fotoğrafını çektim- şurada oturdular, şu köşede, Ali Babacan’ı ikna edemediler. Antalya milletvekili, İstanbul milletvekili, İzmir milletvekili, iktidar milletvekilleri, Komisyon Başkanı oturdu burada bir saat Ali Babacan’la pazarlık etti. “70” diye diretti. Ya bu köylü zaten perişan, alacak adamlar perişan. “Kan çıkar.” diyor vatandaş. “Taştı burası, 2/B alanı taştı. O taşı temizledim, taşı sırtımda taşıdım, su getirdim, elektrik getirdim. Ben buradan geçimimi sağlıyorum. Bu rayiç değerle satılacak olursa ben burayı alamam. Alacak adamı da vururum, cinayet çıkar.” diyor. İsmen söylüyor adam. “Ben altmış beş yaşındayım, çekinmeden bu cinayeti işlerim. Alacak adam anasından doğduysa, gelsin, karşıma çıksın.” diyor. Biz de sizi uyarıyoruz. Bu rayiç değer çok pahalı değerli arkadaşlarım. Onun için, bu 12’nci maddede bir önergemiz var, onu da kabul etmenizi diliyorum. Gerçekten, bu 2/B’den açılan yerler çok zor durumdadır.

Ben Tevfik Fikret’in bir şiirinin son iki dörtlüğünü sizlerle paylaşmak istiyorum. Üzerine düşen alsın bu dörtlüğü:

“Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Verir zavallı memleket, verir ne varsa, malını

Vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini

Bütün ferağ-ı halini, olanca şevk-i balini.

Hemen yutun düşünmeyin haramını, helalini...

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!

Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak!

Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak,

Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak...

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!”

Tevfik Fikret çok güzel anlatmış. Üstüne, hissesine düşenler alsın diyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Önergemizin kabulünü istiyorum değerli arkadaşlarım.  Biz, burada, gerçekten adalet sağlıyoruz. Orman köylüsü korunuyor, orman köylüsünün altyapısı korunuyor. Şehircilik Bakanlığımız korunuyor, üniversitelerimiz korunuyor, devlet üniversitelerimiz korunuyor. O bilim yuvalarına buradan bir ışık yakıyoruz. Ne diyorduk üniversitelerimizle ilgili? “Hamamı var kurnası yok, davulu var zurnası yok.” Bu göndereceğiniz gelir, o üniversitelere hem hamam olacak hem davul olacak hem zurnası olacak hem kurnası olacak.

Bu duygularla hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na

Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin satışı hakkında kanun tasarısının 10. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen “Bu kanun uygulanmasından elde edilen gelirlerin yüzde doksanını geçmemek üzere" ibaresindeki "yüzde doksan yerine yüzde ellisini geçmemek üzere" değiştirilmesi ve buna bağlı olarak aynı maddenin 3. Fıkrasında özel gelir olarak tahmin edilen yüzde ellilik tutar karşılığının Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bütçesinde afet riski altındaki alanların dönüştürülmesinde kullanılmak üzere özel olarak öngörülür şeklinde genel bütçenin (B) işaretli cetvele gelir kaydedilir. Diğer yüzde ellilik tutar karşılığının ise Orman Genel Müdürlüğü bütçesinde gerekli ödenek ön görülür şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Şandır, buyurun.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, öncelikle saygılar sunuyorum.

Sözümüze kaldığımız yerden devam etmek istiyorum. Bu kanunun artık eksikliklerini tamamlamak çok mümkün değil çünkü inat ediyorsunuz. Bir müzakere değil, bir dayatma içerisindesiniz. Yani şunun için söylüyorum: Milliyetçi Hareket Partisi bu kanuna destek vereceğini ilk günden ifade etti, hatta paralel kanun teklifi verdi. Bildiğim kadarıyla söylüyorum, kendi beyanlarını kendileri ifade ederler, Cumhuriyet Halk Partisi de bu kanunla ilgili kanun teklifi verdi ve ilk günden ifade etti ki “Biz bunu destekliyoruz.” Gerekçemiz de çok açık, yani yıllara sari ve gerçekten kangren hâline gelen bir sorunun çözümü noktasında, muhalefet partileri olarak biz engelleyici değil, destekleyici bir misyon üstleniyoruz, bir anlayış içerisindeyiz. Ancak eksik çıkmamalı, yani bu uzlaşma heba edilmemeli değerli milletvekilleri. Her defasında temin edemediğimiz bir uzlaşmayı, Sayın Bakan, Sayın Hükûmet heba etmemeli, bir inat uğruna heba etmemeli. Bu kanun eksik çıkıyor.

Bakın değerli arkadaşlar, bu konuyla ilgili daha önce Anayasa Mahkemesinin iptal kararları var, ilan edilmiş gerekçeleri var. Nedir o hadise? Anayasa’nın 170’inci maddesindeki “değerlendirme” kelimesinin bu kanunda da anlaşıldığına Anayasa Mahkemesi “Anayasa’ya aykırıdır” diye hüküm koyuyor. Sizin, şimdi, bu “değerlendirme” kelimesini açmadan, onu yorumlamadan, onu değiştirmeden bu kanunun başına “Orman köylülerinin kalkındırılmaları için 2/B arazilerinin değerlendirmesi”ni yazmanız bir şey ifade etmez çünkü işte bu madde -yani bir anlamda suçüstü yakalanıyorsunuz- bu arazileri orman köylerinin kalkındırılması için değerlendirmiyor, başka kaynaklara aktarmak için değerlendiriyorsunuz.

Şimdi, eğer Anayasa Mahkemesi hukukla hükmedecekse, gerçekten Anayasa Mahkemesi ise dün öyle, bugün böyle demeyecektir. Dün iptal ettiği gerekçeler ortadayken -yani “değerlendirme” kelimesinin “satma” şeklinde anlaşılmasını kendi gerekçeleriyle reddetmiştir ve kanunu iptal etmiştir- şimdi, siz, bu noktada hiçbir şey olmayacakmış gibi “değerlendirme” kelimesine dayalı olarak bir kanun çıkartıyorsunuz ama yaptığınız değerlendirmede elde ettiğiniz gelirleri, Anayasa 170’e tam taban tabana zıt kullanıyorsunuz. Ne yapıyorsunuz? Buradan kazanılan paraların yüzde 90’ını kentsel dönüşüme aktarıyorsunuz. Yok böyle bir imkân. Bu Anayasa’da yok böyle bir imkân değerli arkadaşlar. Hukuk değişir, Allah kanunu değil ama hukuku hukukun içinde kalarak değiştirmek gerekir. Eğer Türkiye bir hukuk devletiyse… Yani ben size söylüyorum: Biz bu kanunu destekliyoruz ama bu kanun Anayasa Mahkemesine giderse bu gerekçelerle iptal edilir, gelin bunu düzeltelim. Bir irade beyanı olarak söylüyorum: Milliyetçi Hareket Partisi 50 milletvekiliyle size destek vermeye hazır, gelin Anayasa’nın 170’inci maddesindeki “değerlendirme” kelimesini doğru tanımlayalım ve bu 2/B sorununu çözelim. Ama bizim bu uzlaşma beyanımızı da yok sayarak siz “Bizim sayısal çoğunluğumuz var, biz bunu çıkaracağız.” derseniz kanunu kanun dışı yollarla değiştirmiş olursunuz. Bu doğru değil değerli arkadaşlar. Dolayısıyla, Milliyetçi Hareket Partisi olarak söylüyoruz; televizyonlar kapalı, ne şovundayız ne akıl ne laf yarışındayız ama eğer ciddi bir iş yapıyorsak, bana göre, cumhuriyet tarihinin en önemli bir uzlaşmasıyla, böyle, kemikleşen… Biraz sonraki önergelerde bu kanunun uygulanmasından doğacak muhtemel sorunları da burada konuşacağız.

Bilmenin sorumluluğunda, bilginin sorumluluğunda, uygulamadan gelen bir insan olmanın sorumluluğunda sizleri uyarıyoruz: Doğru iş yapalım, düzgün iş yapalım. Sürekli olarak bu Meclisi kanun değişiklikleriyle meşgul etmeye de hakkınız yok, milletin zamanını çalıyorsunuz. Sürekli, yaptığınız kanunları henüz daha uygulamaya başlamadan değiştiriyorsunuz. Türk Ticaret Kanunu’nu birlikte değiştirdik, şimdi uygulamaya başlamadan önce yeniden değiştireceksiniz.

Dolayısıyla, Sayın Bakana, sayın iktidar partisi grubu yönetimine tekrar açık yüreklilikle teklif ediyorum: Gelin bu kanunu doğru düzgün çıkaralım, milletin sorunlarını çözelim.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

  198 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu maddesinin 2 nci fıkrasında yer alan "yüzde doksanını geçmemek üzere" ifadesi çıkarılarak "en az yüzde yetmişi olmak üzere" ifadesinin eklenmesini,

10 uncu maddeye aşağıdaki bendin eklenmesini,

“Orman genel müdürlüğü yeni orman alanlarının oluşturulması için çalışmalar yapar ve her yıl 2B arazilerinden elde edilen gelirin en az yüzde ellisi olmak üzere bütçeyi yeni orman arazilerin oluşturulması için kullanır."

arz ve teklif ederiz.

        Abdullah Levent Tüzel (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet…

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür Sayın Başkan.

Zaten, Komisyon ve Hükûmet katılsaydı şaşacaktım arkadaşlar. 

Şimdi, hakikaten, bu 2/B Yasası var ya tam bir orman kanunu! Orman kanunu nedir biliyor musunuz halk dilinde? Garip bir durum var ya.

Arkadaşlar, şimdi, bu maddeleri hakikaten okuyor musunuz? Sayın Çevre ve Orman Bakanı…

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Orman ve Su İşleri Bakanı, Sayın Vekilim.

HASİP KAPLAN (Devamla) – …madem ormandan sen sorumlusun, ormana bak. Madem siz sorumlusunuz siz ormana bakın. Eğer Çevre ve Şehircilik Bakanı orman dikecekse, apartman dikmeyecekse onu Orman Bakanı yapalım, sizi Çevre ve Kent Bakanı yapalım. Yani bu maddede ormanı Çevre ve Kentleşme Bakanına veriyorsunuz, böyle bir şey olur mu arkadaşlar ya?

Bırakın onu, ormanda tarım da vardır, “tarıma elverişli arazi” diyoruz, Tarım, Hayvancılık Bakanı nerede? O da yok. Hepsini nereye bağlıyorlar? Yap-işlet-devret, TOKİ’ye bağlanıyor. Adrese bakın, dikkat edin.

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – 3’üncü köprü…

HASİP KAPLAN (Devamla) – Özelleştirme TOKİ’ye bağlanıyor -dikkat edin- Afet Yasası, kentsel dönüşüm TOKİ’ye bağlanıyor. Ormanlar yapılacak, satılacak, parası alınacak, parasıyla yeni orman yapılacak, Orman Bakanına değil TOKİ’ye bağlanıyor.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Suriye’ye de TOKİ girsin o zaman!

HASİP KAPLAN (Devamla) – Şimdi, dikkat edin ama arkadaşlar, bu TOKİ cumhuriyeti midir arkadaşlar ya? TOKİ kime bağlı? Başbakana.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Para, para, para…

HASİP KAPLAN (Devamla) – TOKİ ne? İhale yapamasın… TOKİ yerel yönetim dinlemez, plan dinlemez, proje dinlemez, yerel yönetimleri dinlemez, yerel seçilmiş, yerel iktidarları, yerel millî iradeyi tanımaz. Kim yapar? TOKİ yapar, istediği yere istediği binayı diker, istediği yerde yapar, ihaleyi de adamına verir, adamını bulmakta da maharetlidir.

Sevgili AKP’liler, niye bu kadar parayı çok seviyorsunuz, niçin?

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Bitirdiler!

HASİP KAPLAN (Devamla) – Başbakanın görevi hükûmetin, kabinenin başı olmaktır. Başbakan niye Hükûmet olarak müteahhitlik yapıyor, söyler misiniz? Bu kadar bakan var! İşte Orman ve Su İşleri Bakanı… Bakanlığını yapsın. Ne işi var Başbakanın TOKİ’sinin Sayın Bakan Veysel Bey’in alanında? Şimdi, onu anlayalım.

Bakın, şimdi, burada sapla samanı iyicene karıştırdınız. İnanın hukuku da karıştırdınız. Başbakanın görevi bakanlar komitesine başkanlık etmektir. Başbakan her tarafı özelleştiriyor, memleketin ihalesini, limanını, karasularını, akarsularını, dağlarını her şeyini özelleştiriyor, satıyorsunuz. İyi de kardeşim, bu TOKİ devlet kurumu değil mi? Siz kamulaştırma mı yapıyorsunuz, devletleştirme mi yapıyorsunuz? Onu da yanlış yaparsınız yaparsanız çünkü yapanlar iyi, doğru yapıyor.

Bakın, Arjantin’de enerji açığı var, bir bakıyor ki enerji ithalatında petrol şirketleri numara çekiyor, hepsinin yakasına yapışıyor, millîleştiriyor hepsini. Ondan sonra da hizaya çekiyor. Enerji politikası dünyada böyle sağlanıyor. Siz ne yapıyorsunuz? Vatandaşın elindeki ormandan bozma 3 kuruşluk, 3 dönümlük arsasına göz dikiyorsunuz, ona el koyuyorsunuz, onun da bedelini yüzde 50’den 70’e çıkarıyorsunuz, vatandaşın malını gasbediyorsunuz, ecri misil haraç alıyorsunuz, sonra da verirken üstüne de ceza yağdırıyorsunuz, diyorsunuz: “Alırsınız yüzde 70.” Gariban orman köylüsü yüzde 70’i nereden bulacak? Bunun anlamı şudur: Siz alamazsınız, biz alacak adam buluruz.

Bunu bırakın, bu yanlış. Bu akçeli işler, bu paralı işler kirli işlerdir, rant işleridir. İçinde yolsuzluk vardır, içinde taşeron vardır, içinde müteahhit vardır. Başbakan eğer dünya lideri olmak istiyorsa konutla, ihaleyle, rantla, komisyonla uğraşmaz. Bir ülkenin başbakanı bunların başını da kendine bağlamaz. Artık “TOKİ cumhuriyeti”dir bunun adı. Türkiye Cumhuriyeti’nin ismini “TOKİ cumhuriyeti” olarak… Niye her şey TOKİ’ye bağlanıyor, sorar mısınız? Hiç sorgulamıyor musunuz, niye TOKİ? Her şey TOKİ’ye bağlanıyor. Şimdi, Bakanlıkların hepsinin yetkisini al, getir TOKİ’ye bağla. Ya, bu TOKİ’nin denetimi var mı? Meclis Sayıştay üzerinden yapıyor mu? Yapamıyor.

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Yapı denetimi de yok, mali denetimi de yok.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Yapı denetimi yok, bütçe üzerinden denetimi yok, bütçe kaleminde harcaması yok, alımı denetlenemiyor, satımı denetlenemiyor. Bu para işleri, akçe işleri kirli işlerdir arkadaşlar.

Türkiye TOKİ cumhuriyeti değildir, onu da hatırlatalım tekrar. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 Görüşülmekte   olan   198   Sıra   Sayılı   Orman   Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısının 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları

2) Bu Kanunun uygulamasından elde edilen gelirlerin yüzde üçünü geçmemek üzere Bakanlar Kurulunca belirlenecek miktar, genel bütçe gelir ve gider hesaplarıyla ilişkilendirilmeksizin tahsilini takip eden ay sonuna kadar yatırım amacıyla kullanılmak üzere Vakıflar Genel Müdürlüğü muhasebe birimi hesabına ödenir. Kalan tutarın yüzde doksanını geçmemek üzere Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenen orana karşılık gelen bölümü, ilgili yıl genel bütçesinin (B) işaretli cetvelinde özel gelir, kalanı ise gelir olarak öngörülür ve gelir gerçekleşmesine bağlı olarak özel gelir veya gelir kaydedilir."

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet, katılıyor musunuz?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önerge ile; Vakıflar Genel Müdürlüğünün yapmakla yükümlü olduğu kamu hizmetlerini daha iyi şekilde yerine getirebilmesi için, bu Kanunun uygulamasından elde edilen gelirlerin yüzde üçünü geçmemek üzere Bakanlar Kurulunca belirlenecek miktarın, genel bütçe gelir ve gider hesaplarıyla ilişkilendirilmeksizin tahsilini takip eden ay sonuna kadar yatırım amacıyla kullanılmak üzere bu Genel Müdürlüğün muhasebe birimi hesabına ödenmesi öngörülmek suretiyle, bu Genel Müdürlüğün mali açıdan güçlendirilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge çerçevesi içinde madde 10’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 11’de üç adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısının 11 inci maddesinin on altıncı fıkrasında yer alan "lehine irtifak hakkı tesis edilmesi" ibaresinden sonra gelmek “ve muhafaza ormanı olması” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

 

Yusuf Başer

 

Ramazan Can

 

Kayseri

 

Yozgat

 

Kırıkkale

 

Yaşar Karayel

 

İsmail Tamer

 

Muzaffer Çakar

 

Kayseri

 

Kayseri

 

Muş

 

Hilmi Bilgin

 

Mehmet Naci Bostancı

 

Mehmet Doğan Kubat

 

Sivas

 

Amasya

 

İstanbul

 

 

Nureddin Nebati

 

Harun Karaca

 

 

 

İstanbul

 

İstanbul

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısının;

"Diğer işlemler" başlıklı;

11 inci maddenin onüçüncü fıkrasının; Hak sahipliğine esas tarihin tespiti konusunda tereddüt olması halinde hak sahipliği, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce bildirilen bilgi ve belgelere göre, bunun mümkün olmaması halinde "başvuru sahipleri tarafından ibraz edilen kamu kurum ve kuruluşlarınca verilen ya da kamu kurum ve kuruluşlarına yapılan ödemelere ait belgelere göre" idarece belirlenir

şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Seyfettin Yılmaz                            Ali Uzunırmak                                  D. Ali Torlak

             Adana                                           Aydın                                             İstanbul

                                    Ali Öz                                            Celal Adan

                                    Mersin                                              İstanbul

BAŞKAN – Şimdiki önergeyi okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Tasarının 11’inci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

          Mehmet Akif Hamzaçebi                 Vahap Seçer                     İlhan Demiröz

                        İstanbul                                   Mersin                                Bursa

                   Mehmet Şeker                         Haydar Akar                       Oğuz Oyan

                      Gaziantep                                 Kocaeli                                İzmir

“(11) Bu Kanun kapsamında yapılan devir ve satışlarda esas alınan bedel emlak vergisi ve harç matrahlarının tespitinde dikkate alınmaz. Emlak vergisi değeri harca esas değer olarak kabul edilir."

BAŞKAN – Komisyon katılıyor musunuz?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor musunuz?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Oyan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

OĞUZ OYAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; niçin böyle bir önerge? Aslında, esas olan bu rayiç değer meselesiydi ama rayiç değer konusunda geri adım atılmadığına göre hiç olmazsa burada özellikle orman köylüsü açısından bakarsanız, bu kanun kapsamındaki devir ve satışlarda esas alınan bedeli emlak vergisi değeri olarak alırsanız ödeme gücü ilkesini dikkate almış olursunuz. Aslında yüzde 70’ine, rayicin yüzde 70’ine satarken ödeme ilkesini asla dikkate almıyorsunuz, zengin, fakir herkese aynı şeyi uyguluyorsunuz. Ama burada ödeme gücü ilkesinin hiç olmazsa vergi karşısındaki sorumluluk bakımından, emlak vergisi ve tapu harçları konusunda dikkate alınmasını öneriyoruz. Umarım bu kadarına razı olursunuz.

Değerli arkadaşlarım, bu görüştüğümüz tasarı tamamen paracı bir tasarıdır, tamamen rantçı bir yaklaşımla orman köylüsünün sorunlarına sözde çözüm getirecektir. Biz 2003 yılında 22’nci Yasama Döneminde Anayasa’nın 169 ve 170’inci maddelerinin değişikliğini burada görüşürken komisyonlardan itibaren üç tane önerge vermiştik. Bunlardan bir tanesi, orman köylüsüne bu toprakların, arazilerin bedelsiz devriydi. İkincisi, diğer alanlardan, üzerinde konut, villa, turistik tesis, vesaire, neyse olmuş olanlardan elde edilecek gelirlerden kaybedilen alan kadar -o zaman “500 bin hektar” deniyordu, şimdi 410 bin hektar olarak- alanın ağaçlandırılması ikinci önerimizdi ve üçüncüsü de elde edilen gelirden orman kadastrosunun tamamlanması idi. Üç tane önerimiz vardı, üçüne de “hayır” dediniz ve o Anayasa değişikliği gerçekleşmedi. Şimdi aradan dokuz yıl geçmiş, karşımıza aynı rantçı, paracı yaklaşımla çıkıyorsunuz. Yani tek derdiniz, bir, başta bütçe açıklarını yamamak, ikincisi de yüzde 90’ını Çevre ve Şehircilik Bakanlığına, tabii, TOKİ’ye aktararak oradan büyük rantlar peşine gitmek. Şimdi, sadece mart ayında 5,5 milyar açık veren bir bütçeden bahsediyoruz. Buradan elde edilecek gelir, bu yılın, muhtemelen sadece 2012’nin bütçe açığını karşılamaya yetecektir.  Yani bir yılın bütçe açığını orman köylüsünün sırtına yıkarak karşılamayı düşünüyorsunuz. Bu, hakka, adalete sığar mı? Bu ne biçim vergi önünde eşitlik? Anayasa’nın 73’üncü maddesi var, ödeme gücü ilkesi. Nerede sizin, Adalet ve Kalkınma Partisinin “adalet” tarafı; tabii nerede “kalkınma” tarafı? Bu kanunun adında “orman köylülerinin kalkındırılmasının desteklenmesi” var. Bu tasarıda, Allah aşkına, orman köylülerinin kalkındırılmasına dönük somut bir şey var mı? Olsa olsa, o yüzde 10 içinde kaldı ki köy nakilleri, bilmem ne üzerinden harcanacak şeyler de var, hiçbir somutluk yok. Kaldı ki köylünün buradaki talebi “Buradan elde edilecek gelirle bize, orman köylüsüne de kalkınmamız için destek sağlanmasın.” değil, sağlanmasını talep etmiyor. Orman köylüsünün talebi gayet basit: “Bu rayiç değer olursa ben bunu satın alamam, dolayısıyla bunu başkaları, üçüncü şahıslar elimden alır.” Yani onlarca yıldır zilyetlik olarak işlediği alanları kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu bir dolaylı vergi gibidir, ödeme gücü ilkesi hiç dikkate alınmadan ve rayiç değerleri… Benim bildiğim birçok örnek var. Metrekaresi 10 liradan 80 liraya kadar mesela bir köyün örneği, 10 dönüm tarlası olan birisi, metrekare üzerinden hesapla 100 milyar ile 800 milyar gibi ödemeler karşısında, bırakın yüzde 70’ini yüzde 10’u deseniz bile, bunu ödeyemeyecek durumda. Yani siz, burada gerçekten orman köylüsüyle alay ediyorsunuz. Aslında bu, orman köylülerini topraksız bırakmanın ve onları yeni kentlere göç kervanlarına katmanın bir aracı olacaktır.

Bu tasarının bu şekliyle size hayırlı olmayacağını düşünüyoruz. Dolayısıyla hayırlı bir iş yapmak istiyorsanız, hiç olmazsa şu önergeye bir “evet” deyin, daha sonra da bence tasarıyı geri çekip bu rayiç bedel meselesini bir daha bir değerlendirin.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısının;

"Diğer işlemler" başlıklı;

11 inci maddenin on üçüncü fıkrasının; Hak sahipliğine esas tarihin tespiti konusunda tereddüt olması halinde hak sahipliği, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce bildirilen bilgi ve belgelere göre, bunun mümkün olmaması halinde "başvuru sahipleri tarafından ibraz edilen kamu kurum ve kuruluşlarınca verilen ya da kamu kurum ve kuruluşlarına yapılan ödemelere ait belgelere göre" idarece belirlenir.

şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

D. Ali Torlak (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan?

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ  BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Seyfettin Yılmaz, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun tasarısına başlarken geneli üzerinde konuşma yaptığımda milletin beklentileri doğrultusunda, kangren hâline gelmiş bu meseleyi bir anlayış içerisinde, bir iş birliği içerisinde üç grup olarak çözmenin gayreti içerisinde olduğumuzu belirttik ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak “evet” oyu vereceğimizi ifade ettik fakat ısrarla belirtiyoruz: Bakın, bu kanun tasarısının adı “Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi” ne yazık ki orman köylülerinin kalkınmaları burada yok.

Şimdi, burası, bu yerler, ormandan kaybedilen yerler tekrar ormana kazandırılmalı. Nasıl kazandırılmalı? Yani buradaki kaynakların, ormanla iç içe yaşayan orman köylülerimizin kalkındırılması ve orman varlığımızın artırılmasıyla ormanlarımızın rehabilitasyonunda kullanılması gerekiyordu fakat bakıyorum, ardı ardına verilen önergelere, geneline baktığınızda, orman teşkilatı ve ormanlarımız bu tasarıda yer almıyor. Şimdi, Sayın Bakandan bir açıklama da görmedik. Yani kanun tasarısının sahibi olarak komisyonlardan beri Orman Bakanı geliyor, bugün de Orman Bakanı burada ama ciddi ve doyurucu bir açıklamayla karşı karşıya kalmadık. Ben, Sayın Bakandan birtakım açıklamalar bekliyorum, birtakım sorular sordum.

Şimdi, bakın, orman teşkilatı yaklaşık yüz yetmiş beş yıllık geleneğe sahip bir teşkilat. Erozyonla kontrol noktasında, kumul ağaçlandırılması noktasında, ormanların korunması noktasında tarihî görevler ifa etti. Bütün baskılara rağmen, göçlere rağmen, bugün İstanbul’un yüzde 50’si hâlâ ormanlarla kaplıysa ormancıların özverili çalışmalarının neticesidir.

CELAL ADAN (İstanbul) – Suyu da ormancılara bağlı, suyu da.

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Evet.

Şimdi, bu bakanlığın adı Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve iştigal alanının yaklaşık yüzde 75-80’i ormanlarla ilgili ama ne yazık ki bu tasarıda ormanlarımız ve orman köylülerimiz olmadığı gibi, Orman ve Su İşleri Bakanlığında da ormancı yok.

Şimdi, ben size soruyorum değerli milletvekilleri: Ormancıların olmadığı bir yerde, sürdürülebilir ormancılık politikasını nasıl geliştireceksiniz? Bakanın iyi niyetine güvenerek, samimiyetine inanarak, defalar kere söyledim, dedim ki: Siz suda uzman olabilirsiniz ama Allah rızası için, şu ormancıları değerlendirin yani makamlara getirmek istiyorsanız gene sizin siyasi görüşünüze yakın insanları getirin ama ormancıları getirin. Ormancılık katında orman mühendisi yok yani böyle bir bakanlıkla nereye varabileceğiz değerli milletvekilleri? Nereye varabileceğiz?

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – TOKİ’ye varacağız.

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Ve ondan sonra, bu tasarıda, ormancıların, ormanların ve orman köylülerinin hakkını savunacak kimseyi ne yazık ki bulamıyoruz.

Şimdi bakın, buradan, Sayın Bakanın cevaplandırması için 4-5 tane soruyu art arda sıralayacağım ve cevap bekleyeceğim. Sayın Bakan, bunları cevaplandırmadığınız müddetçe, kamuoyunun kafasında soru işaretleri oluşuyor. Bunları, çıkın, açık yüreklilikle cevaplayın.

Bir tanesi, geçen konuşmamda söyledim, ormanlara gelir kaydedilirken, Kemerburgaz’daki maden ocaklarında 20-25 trilyon ormanlara gelir sağlanırken, bunu Büyükşehir Belediyesine verdiniz ve akrabanız olduğu iddia edilen bir şahıs, soy ismi sizle aynı, onu da bu toprak dökümünün başına getirdiniz. Peki, buradan kimler rant sağladı? Bunun cevabını istiyorum Sayın Bakan.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Vermiyor ki, iki senedir vermiyor.

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – İkinci sorum: Gazi yerleşkesiyle ilgili ifade ettim, bakın…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Kaç puanlık soru?

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Bir saniye dinleyin.

Gazi yerleşkesiyle ilgili, Plan ve Bütçe Komisyonunda tutanakları vardır, dedim ki “Burayı birilerine mi vereceksiniz, 1’inci dereceden 3’üncü derece sit alanına çeviriyorsunuz? Cevabı var tutanaklarda, bakabilirsiniz: “Biz, depreme dayanıklılık için burada birtakım düzenlemeler yapacağız.” Evet, şimdi… Daha sonra da dedi ki “Buraya Başbakanlık talip oldu.” Doğrudur, Başbakanlığa veriyorsunuz. Peki, buradan soruyorum: Bu süre içerisinde Gazi yerleşkesine kaç trilyonluk yatırım yaptınız? Sayın Elitaş olsaydı hani “Biz fakir fukaranın, garip gurebanın, tüyü bitmemiş yetimin hakkını koruyorduk.” diyordu ya bunun Başbakanlığa verileceğini bile bile, bu çalışmaların altyapılarını hazırlarken, yıkılacak olan binalara niye onlarca trilyonluk harcama yaptınız?

Üçüncü sorum: 16 tane bölge müdürlüğü açtınız. Sizinle her platformda tartışmaya hazırım, bir tane haklı gerekçesini söyleyin. Dikili, kuru şeklinde 16 tane Bakanlık bölge müdürlüğü açtınız, bir tane açma gerekçenizi ifade edin.

Yine, şu Adalet ve Kalkınma merkezinin arazisini niye verdiniz? Bir açıklayın da hem kendi milletvekilleriniz bu konuyu bilsin hem de kamuoyu bu konuyu bilsin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Yine, Bakanlığınızda müşavirleri 28’den 130’a çıkardınız, 130’a. Bu müşavirler ne iş yapar ve Türkiye'nin nerelerine gönderiyorsunuz bunları? Bu soruların cevabını Sayın Bakandan bekliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısının 11 inci maddesinin on altıncı fıkrasında yer alan "lehine irtifak hakkı tesis edilmesi" ibaresinden sonra gelmek üzere “ve muhafaza ormanı olması” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

        Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılıyoruz Başkanım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Fıkrada yer alan düzenlemeye muhafaza ormanı niteliği de eklenerek fıkranın tereddüde yer vermeyecek şekilde daha açık olarak yazılması amaçlanmıştır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, o kadar süratli okudu ki hiçbir şey anlamıyoruz efendim. Böyle bir şey olur mu? Yani bunları milletin gözünden kaçırmak için böyle süratli okunur mu? Biraz doğru dürüst okusun.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge çerçevesi içinde madde 11’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

 Madde 12’de üç adet önerge vardır -siz de biraz yavaş okuyun- sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı tasarının 12.nci maddesinin (3). fıkrasından ‘belediye ve mücavir alan sınırları içinde bulunan yerler' ibaresinin çıkarılmasını, aynı fıkradaki 'beş bin metre' ibaresinin ‘bin metre’, ‘beş yüz metreden' ibaresinin de 'yüz metreden' olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Hasan Hüseyin Türkoğlu              Seyfettin Yılmaz                    Mehmet Şandır

                   Osmaniye                                  Adana                                   Mersin

                Oktay Öztürk                      Kemalettin Yılmaz                     Erkan Akçay

                    Erzurum                            Afyonkarahisar                            Manisa

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Tasarının 12'nci maddesine aşağıdaki dokuzuncu fıkranın eklenmesi ile diğer fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Mehmet Akif Hamzaçebi                      Mehmet Şeker                         Vahap Seçer

                  İstanbul                                        Gaziantep                                 Mersin

                                           Haydar Akar                            İlhan Demiröz

                                               Kocaeli                                       Bursa

"(9) Bu Kanuna göre satılan tarım arazileri on yıl süre ile tarım dışı amaçlarla kullanılamaz. Bu husus tapu kütüğünün beyanlar hanesine yazılır. Bu süre sonunda tarım dışı amaçla kullanım Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından alınacak izne tâbidir."

BAŞKAN – Şimdiki önergeyi okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısının 12 nci maddesinin;

a) İkinci fıkrasının birinci cümlesinin sonunda geçen "ellisidir." ibaresinin "yetmişidir." şeklinde değiştirilmesini,

b) Onuncu fıkrasının başına "Denizli İli, Beyağaç ve Kale İlçeleri sınırları içerisinde bulunan ve" ibaresinin eklenmesini ve aynı fıkranın son cümlesinde geçen "bu taşınmazlardan belediye ve mücavir alan sınırları dışında bulunanların " ibaresinin "bu taşınmazların" şeklinde değiştirilmesini,

c) Sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini,

arz ve teklif ederiz.

     Mustafa Elitaş                                Mehmet Yüksel                                Nurcan Dalbudak

          Kayseri                                            Denizli                                               Denizli

                                    Bilal Uçar                                        Nihat Zeybekci

                                      Denizli                                                 Denizli

(12) Mülkiyeti Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne ait olan, hali hazırda gerçek kişiler tarafından kullanılan Konya İli, Sarayönü İlçesi, Konuklar Tarım İşletmesi Müdürlüğü ile Adana İli, Ceyhan İlçesi, Çukurova Tarım İşletmesi Müdürlüğü uhdesinde bulunan ve işletme bütünlüğünü bozmayan arazilerin kullanıcıları tarafından; bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde adı geçen Genel Müdürlüğe başvurulması ve geriye dönük beş yıllık ecrimisil bedelinin ödenmesi kaydıyla, bu araziler anılan Genel Müdürlük tarafından belirlenen rayiç bedelin yüzde yetmişi üzerinden ve bu Kanunda belirtilen satış ve ödeme şartlarıyla kullanıcılarına doğrudan satılır. Birden fazla kullanıcısı bulunan ve bu maddeye göre kullanıcılarına doğrudan satılacak olan arazilerin ifrazı halinde yüzölçümünün 5403 sayılı Kanunda belirtilen bölünemez büyüklüğün altına düşmesi durumunda, bu araziler; 5403 sayılı Kanunda belirtilen bölünemez büyüklüğün altına düşmemek kaydıyla, diğer kullanıcıların yazılı olarak muvafakat vermesi durumunda talep eden kullanıcılarına doğrudan satılabilir."

BAŞKAN – Komisyon katılıyor musunuz?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN –  Gerekçeyi okur musunuz?

Gerekçe:

Önerge ile;

a) Tasarının 12 nci maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinin sonunda geçen “ellisidir." ibaresinin "yetmişidir." şeklinde değiştirilmesi suretiyle, Tasarının Hükümetimizin sevk ettiği şekliyle korunması amaçlanmıştır.

b) Ayrıca, Tasarının 12 nci maddesinin onuncu fıkrası kapsamında kalan taşınmazlar sadece Denizli İli, Beyağaç İlçesine Çamlık ve Cumhuriyet Mahalleleri ile Pınarönü, Sazak ve Kızılağaç Köyleri ve Kale İlçesine bağlı Kayabaşı Köyü sınırları içerisinde kalan taşınmazları kapsadığından, bu fıkranın uygulanacağı yerlerin açıkça belirtilmesi amacıyla; Tasarının 12 nci maddenin onuncu fıkrasının başına "Denizli İli, Beyağaç ve Kale İlçeleri sınırları içerisinde bulunan ve" ibaresinin eklenmesi ve aynı fıkranın son cümlesinde geçen "bu taşınmazlardan belediye ve mücavir alan sınırları dışında bulunanların" ibaresinin "bu taşınmazların" şeklinde değiştirilmesi amaçlanmıştır.

c) Diğer taraftan, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne (TİGEM) bağlı Konya İli, Sarayönü İlçesinde faaliyet gösteren Konuklar Tarım İşletmesi Müdürlüğünün bulunduğu bölgede 1950'li yıllarda yapılan kadastro çalışmalarında bir kısım araziler tapuda TİGEM adına tescil edilmiş, bir kısım arazilerin ise, kadastro sırasında yapılan itirazlar nedeniyle tapudaki malik haneleri açık bırakılmıştır.

Bu arazilerin bulunduğu köylerdeki gerçek kişiler, arazilerin kendilerine ait olduğunu belirterek kullanmaya devam etmişler ve TİGEM aleyhine tapu iptali ve tescil davaları açmışlardır, bu davalar TİGEM lehine sonuçlanmış, TİGEM'de bu kişiler aleyhine men'i müdahale ve ecrimisil davaları açmıştır. Davaların TİGEM lehine sonuçlanmasını müteakip, bu araziler TİGEM'ce kullanıcıları kişilere kiraya verilmiştir. Bu durumda olan 157 kişiyle 5 yıllık kira sözleşmeleri yapılmıştır. TİGEM tarafından bu arazileri kullanan kişiler aleyhine açılan 238 dava mevcut bulunmakta ve bu davaların sonucuna göre kira sözleşmeleri yapılmasına devam edilmektedir.

TİGEM tarafından, kadastro tespitinden bu güne kadar bahse konu arazileri hiçbir şekilde fiilen kullanamamış olup, bu araziler halen vatandaşlarca kullanılmaktadır.

Yine,  Adana  İli,  Ceyhan  İlçesinde  faaliyet  gösteren  Çukurova Tarım İşletmesi Müdürlüğünün kullanımında olan 159 ada 1 parsel numaralı arazinin tamamı 8.180.879,34 m² olup, bu arazi 3646 sayılı Kanun gereğince TİGEM adına tapuya tescil edilmiştir. Ancak, bu arazinin 4.665.712 m²'lik kısmı TİGEM tarafından kullanılmakta ve TİGEM'in arazi bütünlüğü içerisinde yer almaktadır. Diğer 3.514.667 m²'lik kısmı ise TİGEM'in kullanımı dışındadır. Bu kısım Yeşilova Köyünde mukim kişilerin (109 kişi) tasarrufunda bulunmaktadır.

Gerek Konuklar Tarım İşletmesi Müdürlüğü ve gerekse Çukurova Tarım İşletmesinin yukarıda belirtilen arazilerine TİGEM hiçbir şekilde fiilen hâkim olamamış, bu araziler komşu köylüler tarafından uzun yıllardan beri kullanılmaktadır. Bu araziler adı geçen İşletmelerin bütünlüğünü bozmayan arazilerdir.

Her iki İşletmenin sınır komşusu olan köylerde yaşayan ve gelir düzeyleri düşük olan bu insanların yıllardan beri fiilen kullanmış oldukları arazilerde kiracı konumuna düşmeleri sosyal bir sorun olarak değerlendirilmektedir.

TİGEM; Devlet Üretme Çiftlikleri, Hara ve İnekhanelerin 1983 yılında bir çatı altında toplanması ile kurulmuş, mülkiyeti bu kuruluşlara ve Hazineye ait olup da bu kuruluşların kullanımında bulunan araziler TİGEM'e devredilmiştir. Bu arazilerin TİGEM adına tapuya tescil edilmesi ve devre muvafakat edilmesi sürecinde çevre köylülerce kullanılan ve fiili durum olarak ortaya çıkan her iki İşletmeye ait bu sorun dikkatlerden kaçmıştır.

TİGEM bu arazileri fiilen kullanmadığı için bir üretim kaybına uğramayacağı gibi, köy sakinleri ile de olumlu ilişkiler içerisinde olacaktır. Yasal anlamda bu arazileri kullananlar lehine bir hak iktisabı doğmamış olmasına rağmen, kullandıkları arazilerin Devletçe ellerinden alındığı yönündeki algılamaları, yasal olmasa bile hukuki ve sosyal anlamda haklı bir tepki olarak değerlendirilmelidir.

Açıklanan sebeplerle, Önerge ile, Tasarının 12 nci maddesinin sonuna eklenen fıkra ile de; uzun yıllardan bu yana TİGEM'e ait söz konusu arazileri kullanan kişiler ile TİGEM arasındaki ihtilafların, TİGEM'in mülkiyetinde olan bu arazilerin bedelini kullanan kişilerden alarak bu arazilerin kullanıcılarına doğrudan satılarak sonlandırılması, bu şekilde anılan arazileri kullanan vatandaşların uzun yıllardan beri devam eden mağduriyetlerinin önüne geçilmesi ve ayrıca, bu arazilerin mülkiyet sorunlarının çözüme kavuşturulması amaçlanmıştır.

BAŞKAN –  Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Tasarının 12'nci maddesine aşağıdaki dokuzuncu fıkranın eklenmesi ile diğer fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

"(9) Bu Kanuna göre satılan tarım arazileri on yıl süre ile tarım dışı amaçlarla kullanılamaz. Bu husus tapu kütüğünün beyanlar hanesine yazılır. Bu süre sonunda tarım dışı amaçla kullanım Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından alınacak izne tâbidir."

M. Akif Hamzaçebi (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın İlhan Demiröz.

BAŞKAN – Sayın Demiröz, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Vallahi CHP Grubunun en yüksek alkışladığı kişisiniz.

Buyurun.

Çetele tutuyorum…

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 198 sıra sayılı Tasarı’nın 12’nci maddesinde vermiş olduğumuz önerge hakkında konuşmak üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, AKP İktidarının, her zaman olduğu gibi, yasa içerisinde yasayla ilgisi olmayan konuları dâhil etmedeki hünerini bir kez daha 2/B teklifinin içerisine tarım alanlarının satışını da koymuş olmasıyla görmekteyiz. Neden söylüyorum? 2/B kapsamında 410 bin hektar büyüklüğünde arazi olmasına rağmen hazineye ait tarım arazilerinin, satılacak tarım arazilerinin miktarı 925 bin hektardır.

Değerli arkadaşlar, 2/B arazilerinin yapılan çalışmalara göre yalnızca yüzde 4,7’si yapılaşmış, yüzde 33,2’si ise tarımsal amaçlarla kullanılmaktadır. 300 bin hektar arazide ise herhangi bir amaçla kullanılma durumu söz konusu değildir. Burada neyi ifade etmek istiyorum? Hazineye ait tarım arazilerinin tasarı gerçekleştiğinde hak sahibi olacakların ve bu arazileri satın alabileceklerin daha sonra bu arazileri ne yapacakları bilinmemektedir. Çok daha önemlisi, satıştan sonra tarım yapıp yapmayacakları konusunda herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Önergemizdeki “Satıştan sonra on yıl süreyle tarım dışı amaçlarla kullanılmaz.” ibaresinin tapuya konmasını istiyoruz.  Bunu şunun için istiyoruz değerli arkadaşlar: Bu arazilerin satılması hâlinde… Zaten satılıyor, Millî Emlak bunları zaten satıyor. Bu yasaya koymakla bunun bugün çok zor durumda olan köylülerimizin buraları almama durumunda başkalarının eline geçecek. En azından hiç olmazsa on yıl süreyle tapuya şerh koymak suretiyle tarım dışı amaçlarda kullanılmamasını sağlamamız gerekir. Bunu şunun için söylüyorum: Her gün biz sanayileşmeyle, kentleşmeyle, işgalle, erozyonla tarım topraklarını kaybediyoruz. Bir santimetrekare toprağın oluşum süresindeki yüz binlerce yıl dikkate alındığında artan nüfus ve gıda ihtiyacı doğrultusunda tarım alanlarının korunmasının ne kadar önemli olduğunun altını bir kez daha çizmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, buradan bir başka konuya gelmek istiyorum. Ben Bursa’da il genel meclisinde grup başkan vekilliği yaptım. Orada da arkadaşlarımızla beraber komisyonlarda çalışmalar yapardık, aynı burada Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda olduğu gibi. Biz Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda alt komisyonda ve diğer komisyonda bu rayiç bedellerinin yüksekliğini dikkate alarak bunun yüzde 50 olmasını ifade ettik ama gelin görün ki siz bu komisyondaki çalışan arkadaşların emeğine, çalışmalarına hiç saygı gösterilmeden bugün gelen bir telefon veya gelen bir talimat doğrultusunda bunları tekrar yüzde 70’e çıkarıyorsunuz. O zaman Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonundaki arkadaşlarımızın, bizim suçumuz ne? Emeğimizin karşılığı bu mu olmalıydı? Bu arkadaşları hiçe saymak kimin haddine olduğunu da ifade etmek istiyorum.

 Ve devam ediyorum arkadaşlar. Yine aynı şekilde bu 2/B arazilerinin, benden önceki arkadaşların da ifade ettiği gibi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığıyla ilgili olduğunu ifade etmek istiyorum.

Evet, Kentsel Dönüşüm, Afet yasalarının 9’uncu maddesinde ifade edildiği gibi ne olacak? Bu tarım alanlarında eğer siz araziyle ilgili, TOKİ’yle ilgili bir karar aldığınız zaman, hiçbir zaman Tarım Kanunu’yla ilgili, Toprak Koruma Kanunu’yla ilgili, Kıyı Kanunu’yla ilgili, Mera Kanunlarıyla ilgili bunlara itiraz etme şansınız yok. Yani istediğiniz her yerde, TOKİ istediği tarım alanında, birinci sınıf, ikinci sınıf, sulanan, sulanmayan diye  bakmamak şartıyla istediğini yapacak. Bu derece, bu şekildeki bir tasarının yanlış olduğunu, böyle kanun teklifi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) - …kanunlaştığı takdirde çiftçilerimizin çok sıkıntıya düşeceğini belirtiyor, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Demiröz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı tasarının 12.nci maddesinin (3). fıkrasından ‘belediye ve mücavir alan sınırları içinde bulunan yerler' ibaresinin çıkarılmasını, aynı fıkradaki 'beş bin metre' ibaresinin ‘bin metre’, ‘beş yüz metreden' ibaresinin de 'yüz metreden' olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                           Erkan Akçay  (Manisa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 198 sıra sayılı Tasarı’nın 12’nci maddesi üzerine verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, öncelikle ifade etmek istiyorum ki, bu 12’nci maddenin tasarının tümüyle ve 2/B arazileriyle hiçbir alakası yoktur, bu ayrı bir özel düzenlemedir. Bu madde 4070 sayılı Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun’da bazı değişiklikler yapıyor. 4070 sayılı Kanun 1995 yılından bu yana yürürlükte olan bir kanundur ve şu anda talepte bulunduğu hâlde işlemleri henüz tamamlanmamış ve süreci devam eden pek çok talep vardır. 4070 sayılı Kanun’a göre, 1995 yılından bu yana yaklaşık 26 bin parça, 306 bin dekar ve 245 milyon lira civarında hazineye ait tarım arazisi satılmıştır.

Şimdi, bu 12’nci madde ile alıcı bakımından daha iyi şartlarda satış imkânları getiriliyor. Bu yüzden, ilk bakışta ve esas olarak, 12’nci maddede getirilen düzenlemeleri olumlu bulmak mümkündür ancak bu defa, eski usulle arazi alanların önemli bir kısmı kendilerini biraz kandırılmış veya enayi yerine konulmuş hissine kapılmaktadırlar.

4070 sayılı Kanun’un en önemli zaafı, hazine arazilerini kullanan kişilerin durumlarını iyi tespit edememesi ve arazileri kullanımın şartlarının dikkate alınmamasıdır. Bu arazileri atadan, dededen kalma bir şekilde kullananlar olduğu gibi, yine bir şekilde hazine adına tescil edilmeden evvel satın alanlar da bulunmaktadır. Bu arazilerin içinde, tapulama sorunları nedeniyle hazineye intikal edenler olduğu gibi, ayrıca sayısı azımsanamayacak oranda cingöz hazine işgalcileri de bulunmaktadır.

Hazineye ait tarım arazilerini kullananlar içinde hiç toprağı olmayan yoksul çiftçiler bulunduğu gibi, malı mülkü yerinde varlıklı kişiler de bulunmaktadır. Aslında, bu kanunun, yoksul ve ekip dikecek arazisi olmayan muhtaç çiftçiyi gözeten, belirli miktarda tarım arazisini muhtaç çiftçiye bedelsiz veren bir uygulamasının olması gerekirdi. Ancak bu düzenlemelerde böyle bir husus yoktur.

“2/B sorununu çözeyim.” derken, hazineye ait tarım arazilerinin kullanıcılarına satışını yeniden düzenlerken eşitlik ve adalet ilkelerine uygun hareket etme mecburiyetimiz vardır, hak ve nefaseti ve insafı gözetmek gerekmektedir.

“Herkes için yüzde 50 rayiç bedel.” diyerek eşitliğin sağlandığını söylemek mümkün değildir. Kaldı ki biraz önce yine iktidar partisinin verdiği bir önergeyle, “yüzde 50 rayiç bedel” “yüzde 70 rayiç bedel” olarak değiştirildi. Demek hâlâ tereddüt ediliyor ve bunu da fevkalade yanlış buluyoruz. Yani bu, hak ve nefaseti kullanmayan, muhtaç durumda olan, hiçbir arazisi olmadığı hâlde hazineye ait tarım arazilerini kullanan çiftçilerin durumunu hiç dikkate almamaktadır.

Eşitlik, aynı hukuki konumda olanlara aynı hukuk kurallarının uygulanmasıdır. Farklı hukuki konumda ise onlara da ona göre farklı hukuki durumun uygulanması gerekir.

Şimdi, yürürlükteki 4070 sayılı Kanun’la bu getirilen 12’nci maddeyi bir mukayese ettiğimizde şunları görüyoruz: Eski düzenlemede “…takdir edilecek bedelin tamamı üzerinden doğrudan satılabileceği” hükmü vardı, şimdiki düzenlemede yüzde 70 üzerinden getiriliyor.

Yine, 4070 sayılı Kanun’un 7’nci maddesindeki hazineye ait tarım arazilerini satın alacak kişilerin 2002 tarihinden önce beş yıl süreyle bu arazileri fiilen kullanma şartı, 12’nci maddeyle üç yıla indiriliyor.

Yine, 4070’in 7’nci maddesinde “…satış yapılabilmesi için birikmiş kira ve ecri misil borçlarının asıllarının yüzde 20 fazlasıyla ödenmesi şarttır.” denirken, bu düzenlemeyle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) - …ecri misil alınmayacağını ve tahakkuk eden ecri mislin de terkin edileceğini belirtiyor.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Ben teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının 12’nci maddesinin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir önerge vardır, önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgili kanun tasarısının 12’nci maddesinin açık oylama şeklinde yapılmasını arz ve teklif ederiz.

Mehmet Şandır? Burada.

D. Ali Torlak? Burada.

Celal Adan? Burada.

Seyfettin Yılmaz? Burada.

Kemalettin Yılmaz? Burada.

Hasan Hüseyin Türkoğlu? Burada.

Alim Işık? Burada.

Ali Öz? Burada.

Murat Başesgioğlu? Burada.

Necati Özensoy? Burada.

Sümer Oral? Burada.

Mustafa Kalaycı? Burada.

Lütfü Türkkan? Burada.

Emin Çınar? Burada.

Faruk Bal? Burada.

Yusuf Halaçoğlu? Burada.

Erkan Akçay? Burada.

Özcan Yeniçeri? Burada.

Ali Uzunırmak? Burada.

Mehmet Erdoğan? Burada.

Cemalettin Şimşek? Burada.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince açık oylama elektronik cihazla yapılacaktır.

Oylama için üç dakika süre vereceğim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 198 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 12’nci maddesinin açık oylama sonucu:

“Oy sayısı      :     217

Kabul             :     192

Ret                 :        25 (x)

 

                            Kâtip Üye                                                          Kâtip Üye

                       Bayram Özçelik                                            Muhammet Bilal Macit

                              Burdur                                                              İstanbul”

Böylece, madde kabul edilmiştir.

Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm 13’üncü maddenin 1’den 10’uncu fıkraya kadar tüm fıkraları ve geçici madde 1 dâhil 13 ila 16’ncı maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde gruplar adına söz isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Osmaniye Milletvekili Sayın Hasan Hüseyin Türkoğlu.

Buyurun Sayın Türkoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; 198 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınızdayım; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Müzakere ettiğimiz 198 sıra sayılı tasarı arazi bakımından üç ana unsura sahiptir: Bunlardan birincisi, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2’nci maddesinin (a) ve (b) bentleridir. Tasarıyla 2/A kapsamındaki araziler Orman Genel Müdürlüğünün tasarrufuna geçmektedir. Bu araziler orman köylülerinin yerleşmesine tahsis edilmek istenmektedir. 2/B arazileri ise Maliye Bakanlığı tasarrufuna geçmekte ve bu Bakanlık tarafından bedeli karşılığında satışa sunulacaktır.

Orman Kanunu’nun 2’nci maddesinin (b) bendinde 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini kaybetmiş araziler ile şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim alanlarının orman sınırları dışına çıkarılmasını öngörmektedir. Bu tasarı ile bu alanların öncelikle kullanıcılarına ve diğer şahıslara rayiç bedelin yüzde 70’i ile satışını mümkün kılmaktadır. Benzer bir düzenleme, Anayasa Mahkemesi tarafından, hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin satılamayacağı, imar ve ihya edilerek orman köylülerine tahsis edilmesi gerekçesiyle bozulmuş idi.

Milliyetçi Hareket Partisi, tasarının 2/B arazilerine ilişkin bölümünün eksik ve yanlış yönlerinin giderilmesi hâlinde amaca ulaşabileceğini düşünmektedir. Anayasa’nın 169 ve 170’inci maddeleri düzenlenmeden bu tasarının Anayasa’ya uygun olamayacağı gerçeğini kabul etmemiz gerekir. Hem Anayasa’nın 169’uncu maddesinin ikinci fıkrasındaki devlet ormanlarının mülkiyet konusu olamayacağı hususu hem de 170’inci maddenin birinci fıkrasındaki ilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen yerlerin ihya edilerek orman köylülerine tahsisi hususu bu tasarıyı yasalaşması hâlinde sekteye uğratacaktır.

Bu açıdan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, hem tasarıya hem de öncelikle Anayasa değişikliği için iş birliğine hazır olduğumuzu ve bu tasarının Anayasa değişikliği ile hedefe ulaşabileceğini, hukuki olacağını sizlerle paylaşmak isteriz.

Diğer yandan 2/B arazileri için öngörülen bedel rayiç bedelin yüzde 70’idir. Bu oran rantı yüksek yerler ve rantı yüksek kullanımlar için makul gelebilir. Örneğin İstanbul gibi bir yerde 2/B arazisine ev yapmış insanlar arazinin üzerine ev, villa kondurmuşsa bu bedel makul olabilir ama Çukurova'da, Antalya'da, Mersin'de, Karadeniz'de 2/B statüsünde bir yeri elli-altmış yıldır narenciye bahçesi, zeytinlik, fındıklık olarak kullanan, zaten tarım kesiminin muhatap olduğu sıkıntılara boğulmuş çiftçimiz için ortaya çıkacak rakamlar ne ödenebilir ne de makul olacaktır. O zaman bu rayiç bedel oranının, orman köylülerine yapılan satışta mutlaka aşağılara çekilmesi, yüzde 15-25 seviyelerine indirilmesi hakkaniyetin bir gereği olacaktır. Aksi hâlde, yıllardır kullandığı 2/B arazisini rayiç bedelin yüzde 70’ini ödeyemeyen köylümüz bu araziyi satın alamaz ve Maliye Bakanlığı başka bir şahsa satış yapar. Ondan sonra ortaya çıkacak ihtilafları ve diğer sıkıntıları yargı çözebilirse çözsün. Yol yakın ve vakit var iken bu hususu doğru düzgün yapmamız gerekir.

Bu tasarının getirdiği ikinci düzenleme ise hazineye ait tarım arazilerinin satışı hususudur. 31/12/2011 tarihi itibarıyla son üç yıldır hazineye ait tarım arazilerini kiralayan ya da kullanan hak sahiplerine rayiç bedelin yüzde 70’i karşılığında satış düzenlemesi getirilmektedir. Türk çiftçisi tarihinin en sıkıntılı dönemini yaşamaktadır. On yıldır uygulanan yanlış tarım politikaları yüzünden çiftçi ailesi sayısı gittikçe azalmaktadır. Mazot, gübre, fide, fidan, tohum, ilaç derken dünyanın en yüksek maliyetiyle tarım yapan bu insanlara, yıllardır kullandıkları, üretime dâhil ettikleri arazileri rayiç bedelin yüzde 70’iyle satacaksınız. Çiftçi zar zor geçimini sağlarken, hatta kuru soğana muhtaç bırakılmışken bu arazileri bu orandan alabileceklerini düşünmek saflıktan başka bir şey olamaz. Rayiç bedel oranının yüzde 70 seviyesinden mutlaka çok daha aşağılara çekilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; tasarının arazilerle ilgili getirdiği üçüncü husus, yayla alanlarına ilişkin düzenlemedir. Türk kültürünün önemli unsurlarından biri olan yaylaya gitme geleneği yüzyıllardır Anadolu'da görülen, yaşanan, araştırmalara konu olmuş bir olgudur. Özellikle sıcak bölgelerde, küresel ısınmayla ve şehir yaşamından, sıcaktan ve gürültüden kaçmanın elzem olduğu zamanlarda Türk insanı yaylalara sığınmıştır. Yüksek yerlerde ve çoğunlukla orman içi, kenarı olan yaylalar yıllar içinde artan nüfus ve rağbetle beraber bir şehir havasına bürünmüş yerleşim alanları olmuştur. Senenin belli bir döneminde kent nüfuslarını aratmayan kalabalığa sahip olan yaylalara, devlet, sağlık hizmetini, jandarma ile güvenlik hizmetini, cami ve imam ile din hizmetini, kara yolu, elektrik, su, kanalizasyon ve toplu taşıma hizmetlerini bile sunmuştur. Ama bir husus bugüne kadar düzenlenmemiştir, o husus da: Yaylalarda insanların oturduğu evlerin, kamuya ait bazı tesislerin üzerinde durduğu orman arazileri. 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 17’nci maddesi ve 93’üncü maddesi çerçevesinde orman arazisi üzerinde saydığım bina ve tesisleri yapmak suç olarak düzenlenmiştir.

Cumhuriyetin kuruluşundan önce, Orman Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce var olan yaylacılık, yayla evleri suç unsuru hâline gelmiştir. Bu çerçevede, Karadeniz'de, Ege’de, Akdeniz’de on binlerce yayla evi sahibi insan ise suçlu durumuna düşmüştür.

Sadece seçim bölgem olan Osmaniye'de merkezde “Zorkun, Fenk” Kadirli'de “Bağdaş, Elmalı” Düziçinde “Dumanlı, MezdağıHasanbeyli’deAlmanpınarı” gibi yaylalarda en az 30 bin yayla evi hukuki bir problem teşkil etmektedir. Çözüm makamı olarak müracaat edilen siyaset kurumu bugüne kadar bu soruna yasal düzenleme anlamında bir teşebbüste bulunmamıştır.

Sayın Veysel Eroğlu, Bakan olarak, bir çok yerde olduğu gibi Osmaniye'de de bu yakınmaların muhatabı olmuştur. Aslında, söz vermiş olmalarına rağmen, bu tasarının Meclise gönderilen ilk hâline yayla konusu dâhil edilmemiştir. Grup Başkan Vekilimiz Sayın Mehmet Şandır ile bu konuda sitemlerimizi kendilerine iletip hazırlamış olduğumuz yayla ve yaylacılık kanun teklifimizden bahsettik ve Sayın Bakanın, Sayın Komisyon Başkanının rızaları ile ilk defa “yaylacılık, yayla alanı” gibi konular bu tasarının 13’üncü maddesine dâhil edilmiştir. Bu noktada, Sayın Bakan ve Komisyon Başkanı ile Komisyonun saygıdeğer üyelerine, bakanlıkların değerli bürokratlarına teşekkürü bir borç bildiğimi ifade etmek istiyorum.

Ancak, bu yayla alanları ile ilgili 13’üncü maddeye konularak 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 17’nci maddesine eklenen fıkra, bu hâliyle sorunu kökten çözen bir düzenleme değildir. Hazırlamış olduğumuz yayla ve yaylacılık kanunu teklifinden farklı olarak bu tasarının içindeki düzenleme, Bakanlar Kurulu kararı ile yayla alanı ilan edilen yerlerdeki -müsadere edilenler dâhil- tüm bina ve tesisleri Orman Genel Müdürlüğü demirbaşına almakta, bu bina ve tesislerin kullanıcılarına, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'na göre rayiç bedel üzerinden kiraya verilmesini öngörmektedir. Yani yaylalarda var olan bina ve tesisler Orman Genel Müdürlüğü envanterine dâhil olmakta, orman idaresi tarafından bu bina ve tesisler, 2886 sayılı İhale Kanunu mucibince ihale yoluyla kiraya verilmektedir. Bu düzenleme, bu hâliyle sorunun tam çözümü anlamına gelmemektedir. Öncelikle, üç-dört nesildir kullanılan yayla evini hiç kimse, orman idaresine devretmeye ve kiracı olarak orada oturmaya razı değildir. Üstelik İhale Kanunu çerçevesinde yapılacak ihale herkese açık olmalıdır, rekabet sağlanmalıdır. “Orman idaresince kiraya verilebilir.” hükmü çerçevesinde ihaleyle kiraya verilen taşınmazların “açıklık ve rekabet” ilkeleri çerçevesinde kullanıcısının alacağını hiç kimse garanti edemez. Aksini yani “Kullanıcısına ihale ile vereceğiz, garanti ederiz.” derseniz, bunun adı ihaleye fesattan başka bir şey olmaz.

Diğer yandan, orman idaresi ihale yoluyla kiraya verebilir ise bazı bina ve tesisleri kiraya da vermeyebilir. Bu ayrımı kim, nasıl, neye göre yapacak? Kiracı ve mal sahibi arasındaki hukuk gereği, bir gün şartlar değişir ise, idare kiracısını değiştirmek ister ise ne olacak?

Saygıdeğer milletvekilleri, mevzuata yeni giren bu düzenlemenin görebildiğim eksikleri bunlardır. Yayla ve Yaylacılık Kanun Teklifi’mizde bu sorunları gideren ibareler var idi. Öncelikle ifade etmeliyim ki Anayasa’nın 169’uncu maddesi gereği, mülkiyet konusu olamayan orman arazilerinin yayla alanı ve yayla evine zemin olmasının imkânı vardır. 2/B arazilerinin satışı kafamızda ne kadar soru işareti uyandırıyorsa, orman arazisi üzerinde, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 826 ve devam eden maddeleri çerçevesinde, üst hakkı tesis etmek o kadar Anayasa’ya uygundur.

Bahsettiğim Medenî Kanun hükümleri mülkiyet söz konusu olmadan irtifak hakkı tesisine imkân vermekte ve yukarıda bahsettiğim tüm sıkıntıları ortadan kaldırmaktadır. 13’üncü maddeye ilişkin olarak vereceğimiz önergeyle bu husus hem Anayasa’ya hem de vatandaşın isteğine uygun hâle gelecektir. Böylece, ormanla barışık, ormancıyla barışık tüm yaylacılar bu Meclise, milletvekillerine, sorunu çözdüğü için şükran duygularını ifade edeceklerdir. Eğer bu düzenlemeyi mevcut hâliyle yasalaştırır isek, inanın, yağı, tuzu, unu karıştırıp pişirmeden servis etmiş olacağız. Gelin bunu vatandaşa çiğ çiğ, hamur olarak değil, mis gibi kokan bir kömbe gibi sunalım.

Bu duygu ve düşüncelerle tasarının hayırlara vesile olmasını diliyor, Türk milletinin milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türkoğlu.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Osman Kaptan.

Buyurun Sayın Kaptan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA OSMAN KAPTAN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 198 sıra sayılı 2/B Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, biz bu 2/B’nin çözümü için son on yıldır mücadele ediyoruz, kangren olan bu sorun çözülsün diyoruz. 2002 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi de, AKP de “2/B sorununu çözeceğiz.” diye halka söz verdik. 2002 seçimleri sonrası CHP olarak biz “2/B’lik arazileri ekene, biçene, üzerine ev yapana, Osmanlıdan beri tapusu olana yani yedi sülalesinden kalana parasız verelim.” dedik. AKP ise “Çayın taşıyla çayın kuşunu vuracağız, buraları 25 milyar dolara satacağız.” dedi mi? Dedi.

2004’te eski Orman Bakanı Osman Pepe, Kepez’de boş bir tapuyu göstererek “İşte, bu nedir? Tapu. Burası nedir? Boş. Şimdi senin adını yazıvereceğiz seçimden sonra.” dedi fakat ne hikmetse bugünlere kadar yazılmadı. Halka da gidip “Bu 2/B’yi biz çıkaracaktık ama Cumhuriyet Halk Partisi engel oldu.” dendi mi? Dendi. 2/B sorunu olan vatandaşlar ise “Şu sorun çözülsün de isterse paralı olsun.” demek zorunda kaldı. Biz orman köylüsüne “Yapmayın, etmeyin, perişan olursunuz.” dedik. “Bu paraları ödeyemezsiniz. İktidar sizi rezil eder, parası olana satar, Hükûmetin dinî, imanı para.” dedik, anlatamadık. Şimdi kimin orman köylüsünü düşündüğü, kimin parayı düşündüğü ortaya çıktı.

Komisyonda rayiç bedel yüzde 70’ten yüzde 50’ye indirilmişti. Sayın Bakan, şimdi bunun yüzde 70’e tekrar çıkarılması da neyin nesidir; bunu anlamış değiliz. Zaten “Yüzde 50’yi ödeyemiyoruz.” diye perişan olan köylüler şimdi yüzde 70’i nasıl ödeyecekler; ben bunu anlamış değilim.

Değerli arkadaşlarım, 2/B konusunda Antalya’da Yörükler ayakta. Alanya’nın Değirmendere köyünden ve diğer orman köylerinden, Kemer’in Ulupınar’ından, Beycik’inden, Geyik Pınarı’ndan, velhasıl Kaş’tan Gazipaşa’ya kadar Yörükler, Tahtacılar, Türkmenler, muhtarlar, herkes ayakta, “Rayiç bedel yüksek.” diye bas bas bağırıyorlar.

Orman köylüleri, -geçenlerde buraya geldiler, bugünlerde yine muhtarlar buralarda- sadece Antalya’dan değil, bütün Toroslar’dan yani Muğla’dan başlayıp Antalya’dan, Mersin’den, Adana’dan, Osmaniye’den, Maraş’tan, Malatya’dan ta Bitlis’e kadar bütün Toroslar’daki köylüler, orman köylüleri bu konudan şikâyetçi. Onların korkuları yurtlarının, ev yaptıkları topraklarının ellerinden alınmasıdır, “Bizim buraları parayla alacak gücümüz yok.” diyorlar.

Antalya’nın Değirmendere köyündeki kocası ölmüş, seksen yaşındaki bir teyzemiz bakın ne diyor: “9 çocuğum var. 2000 yılında 350 liraya 2/B’lik yerlerin tapularını alan komşularımız varken o zaman durduruldu, şimdi 35 bin liraya satılmak isteniyor. Bu, Allah’tan reva mı? Zaten zar zor geçiniyoruz.” 1912 yılına ait Osmanlı tapusu olan Ayşe Teyze’ye saygılar sunuyoruz, ellerinden öpüyoruz. Diyor ki: “Benim Osmanlıdan tapum var.”

Peki, sevgili arkadaşlarım, her şeyde Osmanlı ile övünürken Osmanlının tapusunu niye kabul etmiyoruz? Yani bunu aklım almıyor!

Sayın arkadaşlarım, yine, Alanya Elikesik köyünde 2/B’lik arazilerin dönümü 40 ile 120 bin lira arasında. Ne kadar da indirim yapılırsa yapılsın köylünün alması imkânsız. Orman köylüsüne bedelsiz verilmesini ya da emlak vergisi değeri üzerinden verilmesini istiyor oranın köylüleri.

Alanya’daki, Kepez’deki tapuları iptal olan hemşehrilerimiz yine ayakta.

Sayın milletvekilleri, Yörükler için, Tahtacılar için, Türkmenler için at, avrat, silah kadar toprak da önemlidir. Yani dağ, taş, ova demeden yıllarca göçmüş ve avuç içi kadar bir yeri var, orayı yurt bulmuş, onun elinden alınmasını istemez insanlarımız. Yani “Senin paran yok, sen burayı alamadın, bir başkasına satacağım.” demek de akla, mantığa ters gelmektedir. Zaten göçmekten bıkmış olan bu insanlar ölür de yurdundan vazgeçmez diyoruz. 2/B’yi çözeceğiz derken kan çıkmasına da neden olmayalım.

Sayın milletvekilleri, Unakıtan’ın Boğaz’daki 2/B’lik arazisiyle Toros’taki Yörüklerin 2/B’lik arazisi elbette bir tutulmamalıdır. Üzerine fabrika yapılan, villa yapılan yerle üzerine çadır kurulan yerler aynı değildir. Sayın arkadaşlarım, Jean Jacques Rousseau demiş ki: “Kim bir toprağı çalıyla çırpıyla çevirmiş, ‘Burası benimdir.’ demiş, orası onun özel mülkiyeti olmuştur.” Bizim Yörüklerin yaptığı bu değil, Jean Jacques Rousseau’nun dediği gibi değil; Yörükler çaresizlikten, mecburiyetten ormana sığınmışlardır, yoksa ormanı işgal etmemişlerdir, onlar ormanların devlet kadar sahipleridir, koruyucularıdır, bekçileridir.

Sayın Bakan, Toros köylüleri -ben Maliye Bakanının olmasını isterdim burada çünkü para işi var Sayın Bakanım, siz zaten veriyorsunuz- vergi kaçakçısı değildir, naylon faturacı hiç değildir, AKP zengini de değildir; bunların gemileri de yoktur, Antalya’yı mahveden taş ocakları, HES’leri, maden ocakları da yoktur. Yörüklerin eskiden keçileri, koyunları, develeri vardı, sayenizde onlar da bitti, şimdi de bir avuç içi kadar olan toprakları da ellerinden alınacak. Bu insanlar zaten zar zor geçiniyor. Toros köylüsü diyor ki: “Biz AKP’ye oy verdik, bundan sonra ders vereceğiz.” Çok öfkeli durumdalar, benden söylemesi arkadaşlar. Geçenlerde Antalya-Isparta yolunu kestiklerini herhâlde biliyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, Yörük’ün ayranını kabartmayalım, Yörük’ün obasını, ocağını söndürmeyelim, yurdunu, vatanını tekrar kendilerine satmayalım. Yörüklerin velhasıl kafasının tasını attırmayalım. Atatürk boşuna dememiş “Yörüklerin Toroslarda tek bir çadırında duman tütüyor, tütmeye de devam ediyorsa Türkiye Cumhuriyeti devleti güvence altındadır.” diye. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

Sayın arkadaşlar, Yörükler diyor ki: “Bizim cumhuriyetimizi, Atatürk’ümüzü yok sayanları biz de yok sayarız.” Edebali ne demiş? “Yaşatalım insanı ki devlet de yaşasın.” Biz, onun için, Toros’taki orman köylülerini yaşatalım ki devlet de yaşasın diyoruz. “Olur mu?” diyeceksiniz. Olur. “Parasız verelim.” diyoruz biz. “Olur mu?” diyeceksiniz. Olur. Niye? CHP olmasa “one minute” dediğiniz İsrail’e Suriye sınırındaki 510 kilometre uzunluğundaki mayınlı araziyi nasıl verecektiyseniz, bu orman köylülerimize de bunları vermemiz gerekir diye düşünüyorum.

Sayın arkadaşlarım, orman köylüleri ormanların bekçisidir. Bu bekçiliğin de bir bedeli olmalıdır. Boğaz’daki değil, kıyıdaki değil, Toroslardaki toprak parasız verilmelidir veyahut da vergi beyanı üzerinden verilmelidir. Hükûmet zaten KİT’leri, sitleri, okulları sattı, şimdi sıra ormana geldi. Bizim Antalya’da 45 bin hektar yer 2/B’lik; bunun üçte 1’i tapulu -yani Kepez bölgesi- geriye kalıyor 30 bin hektar. 30 bin hektarın 26 bin hektarının kadastrosu yapılmış, hemen satılmaya hazır, 100 bin, 120 bin, 130 bin ama alacak yok. Efendim, 3 bin hektarının da kadastro çalışmaları devam ediyor. Yaklaşık 15 bin hektarı ise kişilerin tapulu malı iken, bir kısmında tapuların üzerine 2/B şerhi konulmuş, bu kanunla şerhler kaldırılacak, parasız verilecek diyoruz. Bir kısmında ise tapu iptal davası açılıp devam eden davalar durdurulacak, onlar için de iyi. Bir kısmında ise davası bitip hazineye geçen araziler sahiplerine parasız iade edilecek, Antalya Kepez Mazıdağı ve Kütükçü’de olduğu gibi. Kepez’deki vatandaşlarımızın yerlerini zamanında satan devlet, tapularını veren devlet, tapularını iptal ettiren yine devlet! Dahası var, hazine, kendisine ihaleyle satıp bedelini aldığı tapuların bile iptal bedeli için davalar açmış, bedelini iade etmeden tapular iptal edilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN KAPTAN (Devamla) - Vatandaşımızın atalarından kalan kırk-elli yıllık tapuları iptal edilmiştir.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kaptan.

OSMAN KAPTAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum ben de Sayın Başkan.

Arkadaşlar, bu konu önemli bir konu yani böyle bir kısa zamanda bitirilmemesi gereken ve sanıyorum, bu 2/B konusu bu Hükûmetin başına bayağı ciddi sorunlar çıkaracaktır.

Teşekkür ederim, hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Sayın Demir Çelik. (BDP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

BDP GRUBU ADINA DEMİR ÇELİK (Muş) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi şahsım ve partim adına saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümüne ilişkin düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun ve yasa değişen toplumsal dinamiklerin açığa çıkardığı bir kısım meşru, demokratik talepleri karşılamak için, onların ihtiyacı olan bir  kısım hakların siyaseten ve hukuken güvence altına alınması için çıkarılır. Bu anlamıyla, bir: Toplumsal ihtiyaç eksenli olmalıdır, toplumsal ihtiyaç odaklı olmalıdır. İki: Evrensel hukukla örtüşen, onunla bizatihi paralellik arz eden, çelişmeyen bir nitelikte ve özellikte olmalıdır. Bu iki parametreyle yaklaşacak olursak ya da bu iki parametreyi dikkate alarak mevcut, var olan, çıkarılmak istenen yasa teklifine ya da kanun teklifine yaklaştığımızda paradoksu, çelişkiyi, açmazları görmek mümkündür. Bu anlamıyla da yapılmak istenenin çok da meşruiyet arz eden bir nitelikte ve özellikte olmadığı açıktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Orman Vasfını Yitiren Alanların Dönüştürülmesi Kanun Tasarısı aslında, risk altındaki alanların kentsel dönüşüm projesine ya da kanun tasarısı ve teklifine ön hazırlık mahiyeti ve içeriğini taşımaktadır. Yani, hepimizin ortak değeri ve malı olan yani toplumun ve kamunun bizatihi çıkarına dayalı olan bir alanı bir kısım ilişkilerin odağına oturtmak, ona hizmet edecek bir anlayışa peşkeş çekmek anlamına gelebilecek bir yaklaşım görülmektedir.

Bu anlamıyla, yapılmak istenen ya da getirilmek istenen kanun tasarısına ilişkin dört ana eksende ya da parametrede, neden karşı çıktığımızı da ifade etmek istiyorum.Bizim dışımızdaki  üç siyasal partinin ya da Meclisimizin üç siyasi partisinin üzerinde uzlaşmaya karar verdiği bir kanunda bizim neden geri kaldığımızı ifade etmeye çalışacağım.

Birincisi, orman dediğiniz şey, insanlık tarihinden çok daha eski, ekosistemin en temel parametresidir, en temel olgusudur. Orman, bizatihi hayatın yeniden şekillendirilmesi ve sürdürülmesi için bir yanıyla oksijen-karbondioksit dengesinin, öbür yanıyla su-hava sirkülasyonu ve dengesinin ama aynı zamanda barındırdığı canlı organizmayla bizatihi yeniden yaşamın şekillendirilmesinin ana kaynağıdır. Hele hele Türkiye olarak  üzerinde bulunduğumuz enlem ve boylamlar itibarıyla yüzde 80 ormanlık alan potansiyeline sahipken bugün geldiğimiz yüzde 27’ler oranındaki ormanlık alanlarımızın nitelikleri de göz önünde bulundurulduğunda, var olanı korumak, yitirdiğimizi kazanmak ve topluma mal edip yeniden geliştirmek gibi bir sorunla karşı karşıyayız ama burada yaptığımız, bunu geliştireceğimize, dönüştüreceğimize, var olanı da yeni kentsel alanlara dönüştürülecek bir kısım rantiyer mekânlara dönüştürmek istiyoruz. Bu doğru değildir, bu ahlaki ve insani değildir.

İkincisi: Bu kanun teklifi hazırlanmadan önce, gerekse de hazırlandıktan sonra ve Meclise taşınmadan önce, günümüz demokrasisinin temel parametresi olan diyalog ve müzakere es geçilmiştir. Bilim insanı, meslek odaları, sendikalar, bu yasadan etkilenecek olan toplum dinamiklerinin düşünceleri, önermeleri, açmazları, sıkıntıları göz ardı edilerek, onlara rağmen, otoriter ve merkeziyetçi devlet anlayışının geçmişte yaptığına benzer bir algı ve anlayışla, bu toplumu hiçleştiren bir anlayışla bu soruna yaklaşıldığından dolayı sıkıntılıdır, o anlamıyla da toplum ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak bir niteliktedir. Yarın öbür gün çok daha ciddi düzeyde bir dirençle, bir siyasal sorunla kendimizi karşı karşıya bulur hâlde olabiliriz ya da yasama organı faaliyetinin asli işlerinden böylesi palyatif bir kısım çözümlerle sorunu gündemleştiriyor olmaktan dolayı da tarih karşısında bizatihi sıkıntılı bir pozisyon ve durumla karşı karşıya kalabiliriz.

Üçüncüsü: Meclis açıldığından beri, demokratik ve sivil bir anayasayı inşa etmek, oluşturmak noktasında Uzlaşma Komisyonuyla yol almışken ve önümüzdeki birkaç ay içerisinde bunun yazılımı başlayacakken, 75 milyonu yani bir bütün olarak toplumun tümünü ilgilendiren bu ve benzeri yasa teklifleri ya da kanunlar, yapmak istediğimiz anayasanın ruhuna, özüne uyumlu, eş güdümlü, paralel, onu besleyen, ondan beslenen olmalıdır. Ama biz hem “Demokratik, sivil bir anayasa yapacağız.” diyoruz hem toplumun dinamiklerini hiçleştiren, ötekileştiren, onu sürece katmadan merkezî otorite olarak önce Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, daha sonra TOKİ, Bakanlar Kurulu ve Başbakana bağlı ve bağımlı bir alan, bir mekân oluşturuyoruz. Hani demokratik anayasa, nerede olacak? Bu demokratik Anayasa’yla yaptığımız bu kanun teklifinin uyumu nasıl sağlanacak? Keza, ortadan kaldırmak istediğimiz, antidemokratik olduğu noktasında hemfikir olduğumuz darbe Anayasasının bile 69’uncu ve 70’inci maddeleri, mevcut yapmak istediğimizle çelişen, dolayısıyla Anayasa Mahkemesinden geçmişte olduğu gibi geriye dönmesi mümkün olan bir duruma neden imza atalım?

Bununla birlikte, bizim, aslında ve üzerinde en çokça durduğumuz, yıllardır mağdur olan orman içi köylüsü olarak ifade edilen bir kısım toplum dinamiğinin beklentilerini ve umudunu sömürmeye dönük, onların beklentilerini yapacakmışız imajını ve umudunu taşıyarak aslında yapmak istediğimiz, daha çok kıymet arz eden kıyı şeritlerimiz, sahil kentlerimiz ve bizatihi uluslararası turizme de açık alanların bir şekliyle uluslararası finans kurumlarına ve onların yapmak istediği bir kısım projelerine ön ayak olmaktır.

Bu anlamıyla, 9 milyonluk orman içi köylüsünün çıkarının olmadığı, onların bizatihi işlettiği, geliştirdiği ve mekân olarak yaşamsal alana dönüştürdüğü bu alanları yeniden rayiç bedelinin yüzde 70’i üzerinden onlara satmakla mağduru ikinci kez mağdur etmiş olacağız. Bununla da yetinmeyeceğiz, bağ, bahçe, fıstıklık, fındıklık, zeytinlik olarak tahsis edilen ya da belirtilen 2/B alanları, keza, mera, otlak, yaylak olarak yine bizatihi hayvancılığın ve tarımın yürütülmesi için önem arz eden bu alanların korunup geliştirilmesi, bizim olduğu kadar insanlığın da temel ihtiyaçları olan bir kısım girdilerin hayata geçirilmesi açısından da önem arz eden alanlardır.

Biz, vasfını yitiren ormanlık alanların satışına imza atmış olmakla kalmıyoruz, bu alanların da yani bağın, bahçenin, fındıklığın, zeytinliğin, meranın, otlaklığın ve yaylanın da hazineye devrini ve hazine üzerinden satışını da sağlayarak hepimizin olan, hepimizin geleceğini ilgilendiren bu alanları yine sermayenin, yine finansın hizmetine sunmuş, onlara satmış olmakla geleceğimizi de, geleceğimizin ortak mirası olan alanları da yitirmiş, kaybetmiş olacağız.

Bu denli önemli bir olgu, bu denli önemli bir sorun birkaç saate sığdırılamayacak kadar değerli ve kıymetlidir. Yeniden üzerinde yoğunlaşıp tartışılmaya muhtaç bir konudur.

Bu duygularla hepinizi bir kez daha saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN –  Teşekkür ederim Sayın Çelik.

AK PARTİ Grubu adına Osmaniye Milletvekili Sayın Suat Önal.

Buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA SUAT ÖNAL (Osmaniye) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, üzerinde görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısı ile devlet ile milletin yıllardır ihtilaflı olduğu ve kronikleşmiş bir sorun olarak ortada duran önemli bir konuyu daha çözüme kavuşturmuş olacağız. Kamuoyunda “2/B yasası” olarak da algılanan bu yasa, devlet ile milletin on yıllardır ihtilaflı olduğu bir alanın düzenlenmesi, devlet ile milleti barıştırma projesidir.

Yine bu yasa “Millet devlet içindir.” anlayışı yerine “Devlet millet içindir.” anlayışının bir yansımasıdır. Artık, vatandaşlarımız, ekip biçtiği, barındığı, çocuklarına gelecek olarak gördüğü alanları gönül rahatlığıyla sahiplenebilecektir. İşte bu nedenle, aziz milletimizin vekilleri olarak, milletimizin beklentilerine cevap veren ve onların mağduriyetini gidermekle birlikte kamunun da hakkını gözeten böyle bir yasal düzenlemeyi hep birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirmekle çok önemli bir hizmet yaptığımızı vurgulayarak halkımıza karşı sorumluluğumuzu yerine getirmiş olmanın huzurunu da taşıdığımızı ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, bu yasa, 31 Aralık 1981 tarihinden önce orman niteliğini tam olarak kaybetmiş bütün alanların hazine adına orman sınırları dışına çıkarılması uygulamasıdır. Yıllardan beri tartışılan ve sosyal bir sorun olarak karşımıza çıkan mülkiyet problemi devlet ile vatandaşı olumsuz olarak karşı karşıya getirmiştir. 2/B yasalaştığında bu sorun çözülecek, devlet ile 2/B kapsamında hak sahibi arasındaki ihtilaflar bitecektir.

Bu yasayla, geçmiş dönemlerden bu yana tapulu mülkü olup, çeşitli nedenlerle tapusu iptal edilip 2/B’ye dönüşen alanlar ve tarım alanları hak sahiplerine iade edilecektir. Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından satılacak 2/B alanların 2 katı kadar ağaçlandırma ve ormanlaştırma çalışması gerçekleştirilecektir. Yani 2/B yasası, orman alanının daraltılması değil, tam tersi, orman özelliğini kaybetmiş alanların hak sahiplerine satışı karşılığı 2 kat ormanlaştırma faaliyeti ile orman alanlarının zenginleştirilmesi işlemidir. Her zaman olduğu gibi insanı siyasetin merkezine taşıyarak “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” felsefesiyle hareket eden ve insan odaklı akılcı politikalar üreten Hükûmetimizin kanun tasarısı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine taşımış olduğu bu yasa çerçevesinde 2/B olarak tespit edilen alanların halka satışından elde edilecek gelirler yine ülkemizin kalkınması ve yeni genç orman alanlarının oluşturulması için harcanacaktır. Burada şu hususu da belirtmeliyim ki muhalefet partilerinin de bu toplumsal problemin çözümü için kanun teklifi vererek bu sorunun çözümüne katkıda bulunmaları memnun edici bir durumdur.

Değerli milletvekilleri, 2/B arazilerinin satışıyla elde edilecek gelirlerin yüzde 10’u yeni orman alanlarının oluşturulmasında ve orman köylülerinin kalkındırılmasında, kalan yüzde 90’ı da ülkemizin kanayan yarası olan çarpık kentleşmeye karşı tüm ülkede yapılacak kentsel dönüşüm projeleri ile modern şehirlerin inşasında kullanılacaktır. Kısaca, büyük bir sosyal problem çözüme kavuşurken, diğer yandan da elde edilecek kaynakla ülkemizin orman kapasitesi arttırılıp sağlıklı konutlar, sağlıklı kentler oluşturulacaktır.

Yine bu yasanın 13’üncü maddesi ile de yaylacılarımızın yıllardır çözümünü merakla beklediği, kronik bir vaka olarak ortada duran problemler de çözülmekte ve vatandaşlarımız devlete karşı suç işliyor olmaktan kurtarılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, sizin de bildiğiniz gibi, yazın hava sıcaklığının çok yüksek olduğu birçok bölgemizde yaylacılık bir kültür olup çok uzun yıllara dayanan bir geçmişe sahiptir. Ancak bu kültürel yaşam tarzı, keyfiyetten ziyade, sağlıklı bir yaşam sürdürülebilmesi açısından bir zorunluluk hâline dönüşmüştür. Özellikle milletvekili olduğum Osmaniye ilinin de yer aldığı Akdeniz Bölgesi’nde yaz mevsiminde sıcaklık zaman zaman gölgede 45 dereceyi aşmaktadır. Bu sıcaklığa bir de nem eklendiğinde nefes almak bile zorlaşmakta ve bu mevsimde özellikle yaşlı nüfusta ölüm olaylarına sık sık rastlanmaktadır. Bu nedenle insanlar, yıllardır bu sıcaklardan kurtulabilmek için dağlara, orman içindeki serin yaylalara çıkarak yaz mevsimini yaylalarda geçirmektedirler. Özellikle Akdeniz havzasında yaşayan halkın serinlemek için çıktığı bu yaylalar, son yıllarda yerel orman teşkilatlarının en büyük problemi hâline gelmiştir. Zira, ülkenin birçok yerinde halkın yaylalık alanlarda yapmış olduğu meskenler nedeniyle haklarında Orman Yasası’na muhalefetten adli ve cezai işlemler yapılmış ve verilen çok sayıda müsadere kararı mevcuttur.

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – İnsanlar bin yıldır yaylaya çıkıyorlar. Yaylaya da mı çıkmasınlar?

SUAT ÖNAL (Devamla) - Bakın, ilimiz Osmaniye ile ilgili elimde Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığının bir istatistiki verisini sizlerle paylaşmak istiyorum. 6831 sayılı Kanun’un 93’üncü maddesine muhalefetten, 2010 ve 2011 yılları yoğunluklu olmak üzere, açılan kamu davası sayısı 1.324 olup, bu kamu davaları neticesinde 1.205 kişi ceza almıştır. Şu anda ceza mahkemelerinde bulunan derdest dosya sayısı 119, ceza mahkemelerinde kesinleşen dosya sayısı 732, Yargıtayda temyiz aşamasında bulunan dosya sayısı da 465’tir. Bu sadece Osmaniye ilinde olmayıp diğer illerde de benzer şekildedir.

Ülkemizin birçok yerinde orman sınırları içinde kalan ve mahkeme konusu olan meskenlerin oluşturduğu yayla alanlarına devletin kendi birimleri tarafından yol, su, elektrik, telefon gibi altyapı hizmetleri yapılmış, cami, sağlık ocağı, güvenlik hizmetleri gibi sosyal hizmetler de sunulmuştur. Yani devlet vatandaşlarının ormanlardaki yaylalıklarda yazın geçici bir süreyle barınmalarını şimdiye kadar zımnen kabullenmiş, vatandaş da mevcut yasalara göre suç işliyor olduğunun farkında bile olmamıştır. İşte, büyük bir sosyal problem olarak mevcudiyetini devam ettiren bu sorunun Anayasa'nın 169’uncu ve 170’inci amir hükümleri de dikkate alınarak çözümü noktasında, 6831 sayılı Kanun’un 17’nci maddesinin birinci fıkrası değiştirilerek, vatandaşlarımıza yaylalardan meşru zeminlerde faydalanma imkânı getirilmektedir.

Yine, ayrıca bu yasa ile üniversitelerimizin kampüs alanı ihtiyaçlarına da çözüm sunulmakta ve bozuk orman alanlarında üniversitelerin yerleşke kurmasına izin verilerek bu ihtiyaçlar karşılanabilmektedir.

Halkımız için çok önem arz eden ve milletimizin duasını almamıza vesile olacak bu yasanın ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor, bu sorunun çözümüne vermiş oldukları kanun teklifiyle katkıda bulunan Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna da ayrıca teşekkür ediyor, hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şimdi, Hükûmet adına Orman ve Su İşleri Bakanı Sayın Veysel Eroğlu, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Milletvekillerinin yorulduğu anlaşılıyor.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Hayır, yorulmadık.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, çok kıymetli milletvekilleri; ben de kısaca “2/B” adıyla anılan, mezkûr kanun tasarısı hakkında görüşlerimi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim.

Efendim, evvela şunu ifade edeyim: Hakikaten bu kangren olmuş bir mesele. 2/B kangren olmuş bir mesele ve yıllardan beri bu meseleyi çözmek için pek çok hükûmet uğraşmış ama çözülememiş. Ben de 2007 yılı sonunda -ağustos ayında- Çevre ve Orman Bakanı olduğum zaman bu meseleyi çözmek için hemen kolları sıvadım ancak şunu gördüm: Meseleyi çözmek mümkün değil çünkü kangren olmuş; tespitler yapılamamış, 2/B alanlarının sınırları belli değil. Bu alandaki Tapu Kadastro, hazine ve Milli Emlak adına kadastro ve tescil işlemleri yapılamamış.

Dolayısıyla, malum olduğu üzere, “Önce bunun altyapısını hazırlayalım.” diye, Tapu Kadastro Kanunu’nda değişiklik yapılmasına dair bir kanun teklifi getirdik. Hakikaten, şu anda, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü, Orman Genel Müdürlüğü ve Milli Emlak Genel Müdürlüğü yani üç tane bakanlık gece gündüz çalışmak suretiyle, bu kanun tasarısını Meclise Hükûmet olarak getirdik.

Ben gruplara da ayrıca teşekkür ediyorum. Bu kanun tasarısı hazırlanırken burada gerek Sayın Şandır’ın gerekse Sayın Hamzaçebi’nin kendilerinden görüş aldık, onların özellikle birtakım görüşlerini de kanuna yansıttık. Ayrıca, desteklerinden dolayı çok teşekkür ediyorum.

Hakikaten bu meselenin çözülmesi gerekiyordu ama bu mesele niye çözülmemiş? Sebebi şu: Bir kere, orman kadastrosu tamamlanmamıştı, ayrıca, ormanların tapusu yoktu. İlk defa biz, gerçekten gece gündüz çalışarak şu anda orman kadastrosunun yüzde 90’ını tamamladık. Hatta, ormanların tapusunun alınmasıyla alakalı Tapu Kadastro Genel Müdürlüğümüzle çalışma yaparak şu ana kadar yaklaşık 13 milyon hektarının yani yaklaşık olarak yüzde 60’ının tapusunu da aldık ve “2014 yılı sonuna kadar ormanların tamamının tapusu alınacaktır.” diye ben arkadaşlara talimat verdim. Hakikaten bu yoğun bir çalışma. Düşünün, 2002 yılında yüzde 5’inin ancak kadastrosu yapılmış bir durumdan, biz kısa zamanda, 2014 yılı sonuna kadar ormanların tamamının tapusunu alacağız. Eğer ormanların tapusu olsaydı, şu anda “2/B” diye bir mesele olmayacaktı. Meselenin özü budur.

Peki, biz ne yapıyoruz? Bakın, şu anda hakikaten orman teşkilatımız gece gündüz çalışıyor; ben onlarla gurur duyuyorum. Bakın, bütün dünyada orman varlığı hem alan olarak hem de “odun serveti” dediğimiz servet olarak azalırken, Türkiye’de -bundan gurur duymamız lazım- hem ormanların alanı hem de odun serveti artmaktadır.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bendeki kitap tam tersini söylüyor.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Ben size mesela şunu vereyim: 1972 yılında orman varlığı alanı 20,2 milyon hektar iken 2011 yılında 21,6 milyon hektara ulaşmıştır. Hakikaten bu çok önemlidir ve şu anda şunu da ifade edeyim: 936 milyon metreküp olan odun serveti bugün, 2010 yılı sonunda 1 milyar 400 milyon metreküpe ulaşmıştır. Bunlar gerçekten çok önemli.

Malum olduğu üzere, seferberlik kapsamında büyük çalışmalar yapıyoruz. Şu ana kadar, 2011 yılı sonuna kadar -dört yılda hedefimizi aştık- yaklaşık 2 milyon hektarlık alanda ağaçlandırma ve orman ıslahını gerçekleştirdik. 2012 yılı sonunda planladığımız hedef 2,3 milyon hektardı ama -Allah’a şükür- 2,3’ü de aşacağız; 2,4 milyon hektarla inşallah hedefimizi aşmış olacağız. Bunlar çok önemli.

Fidan üretimi 117 milyon adetten… 2011 yılında 519 milyon adet fidan ürettik ve bu sene arkadaşlara talimat verdim “700 milyon adet fidan üreteceksiniz.” diye. Dile kolay, 700 milyon adet fidan üreteceğiz. Bunu özellikle belirtmek istiyorum.

Sadece açık alanları ağaçlandırmıyoruz. Bakın, kara yollarını ağaçlandırıyoruz. 7.382 kilometre kara yolu ağaçlandırması ile yaklaşık 5,1 milyon adet fidan dikmişiz kara yollarının etrafına. 2.237 kilometre köy yolu ağaçlandırdık. 21.453 adet okul bahçesini ağaçlandırdık, hatta “Okullar Hayat Bulsun” diye, böyle büyük bir projemiz var. Hastane ve sağlık ocağı bahçesi: 1.025 adet hastane ve sağlık ocağını ağaçlandırdık. 1.102 adet ibadethane, mabetleri ağaçlandırdık. Mezarlıkları ağaçlandırıyoruz. 2.698 adet mezarlık ağaçlandırıldı.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Mezarlıklar ormanlık alan değil Sayın Bakan. Mezarlıklar ormanlık alan mı?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Hatta Atatürk Orman Çiftliği’ne geçmiş yıllarda da milletvekillerimizin adına ağaç diktik, bugün de sizlerin adına ağaç diktik.

Efendim, özellikle… İlk defa, bakın, “Ceviz Eylem Planı” diye plan yoktu. Şu anda hedefimiz 13 bin hektarlık alanda, Türkiye’de, Ceviz Eylem Planı’yla muazzam bir seferberlik başlattık. Ayrıca badem, 19 bin hektarlık alanda Badem -seferberlik- Eylem Planı… Bunlar daha önce yoktu.

Ayrıca, ormanlarda endüstriyel odun üretimi 4 misli arttı. 13,5 milyon metreküp endüstriyel odun ürettik 2011 yılında. Nereden nereye…

Bunun dışında, “odun dışı” dediğimiz tıbbi aromatik bitkiler konusunda hakikaten büyük bir çalışma içindeyiz. Bakın, 2003 yılında 47,5 milyon dolarlık ihracat yapılırken 2011 yılında 280 milyon dolara çıktı. Bunlar yeterli değil. “Kent ormanları” diye bir mefhum yoktu, 101 tane kent ormanı, 105 tane bal ormanı kurduk. Yani bunlar hakikaten ormancılık adına gurur duyacağımız hususlardır.

Ben, bu arada birkaç soru var, onlar hakkında bilgi vermek istiyorum: Efendim, özellikle hafriyat döküm alanları için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına döküm alanı verdiğimize dair birtakım sorular geldi. Bakın, bu konuda rakamlara lütfen dikkat edin. Efendim, 1996 ile 2009 yılları arasında toprak döküm alanları ihale ediliyordu ve bunları firmalar alıp… Neticede, tam on üç yılda alınan parayı size söylüyorum: On üç yılda bizim sadece, ihale suretiyle aldığımız, döküm alanlarından aldığımız miktar 30 milyon 150 bin 292 TL. Ama bunların ağaçlandırması, diğer hizmetler, bakım, takip işleri için biz 20 milyon 239 bin 956 TL harcamışız. Net ele geçen para on üç yılda –lütfen bunu dikkatlice takip edin- 9 milyon 910 bin 336 lira. On üç yılda ele geçen para bu. Orman teşkilatı işi gücü bırakmış, hafriyat dökümü ile uğraşıyor. Daha sonra zaten Büyükşehir Kanunu’nda -kanun çıkmış- hafriyat döküm alanlarının takibi, bunların denetlenmesi işi büyükşehirlere verilmiş. Biz dedik ki: “Zaten bu konuda…”

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Siz verdiniz Sayın Bakan.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Müsaade edin... Müsaade edin...

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Siz verdiniz yani, kim verdi? “Verilmiş.” derken gökten zembille inmedi.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Efendim, müsaade edin. Ben sizi dinledim.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Ama cevap verin. Orada kimler aldı onu? Şahısları söyleyin, şahısları.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Kimlerin aldığını söyleyeceğim. Müsaade et de konuşayım. Ben sizi dinledim.

“Madencilik faaliyetlerinin sona ermesi neticesinde idareye teslim edilen veya terk edilen doğal yapısı bozulmuş orman alanları rehabilite edilir. Rehabiliteye hazırlık maksadıyla bu alanların orman yetiştirilmek üzere inşaat, yıkıntı ve hafriyat atıkları ile doldurularak ağaçlandırılmaya hazır hâle getirilmesi için büyükşehir mücavir alanlarında büyükşehir belediyelerine, diğer yerlerde ise il ve ilçe belediyelerine bedel karşılığında verilir.” denmiş.

Peki, biz ne yapmışız? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına bakın şu ana kadar verdiğimiz alanlarla ilgili, daha az bir alan vermişiz. Biz ihale olarak 9 milyon 919 bin 681 metrekare alan vermişiz on üç yılda, Büyükşehre ise 2 milyon 416 bin 755 metrekarelik alan vermişiz. Fakat ne kadar para almışız net? 29 milyon 373 bin 113 TL Büyükşehirden kasamıza para gelmiş. Düşünün.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Yeğeniniz de o işin başında mıydı, onu bir açıklayın.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Bakın, ayrıca…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Yeğeninizi o işin başına atadınız mı, atamadınız mı?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - …daha az alandan bir yılda çok daha büyük gelir, on üç yıllık gelirin 3 katını biz sadece Büyükşehirden bir yılda almışız. Kaldı ki sadece İstanbul Büyükşehir Belediyesine vermiyoruz, talep eden bütün belediyelere veriyoruz.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Kardeşinizin oğlunu o işin başına getirdiniz mi, getirmediniz mi Sayın Bakan? Türker Eroğlu…

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Peki, ben söyleyeyim: Türker Eroğlu benim yeğenim. On beş yıllık çevre mühendisi. Orada hafriyat, döküm alanıyla alakası yok.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Şimdi. O zaman? O zaman?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Tamamen çöp ve tıbbi atık dediğimiz hastane atıklarıyla ilgili kısmen, bir müdür vekili olarak görev yapıyor. On beş yıllık çevre mühendisi.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Hayır, Özel Kalemden memuriyete başlattınız.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz, soru-cevap işlemi yapacağız.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Bunu da dikkatlerinize…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) – Evet, çok teşekkür ediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hakikat bu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Karabük Milletvekili Sayın Osman Kahveci.

Sayın Kahveci, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OSMAN KAHVECİ (Karabük) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 198 sıra sayılı orman köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi ve hazine adına orman sınırlarının dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi ile ilgili kanun tasarısının ikinci bölümü üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Otuz yedi yıllık bir bürokrat, özellikle bu konuların mutfağında çalışmış birisi olarak ve bir orman köylüsü çocuğu olarak, gerçekten, 2/B’nin böylesi tartışılarak son sürecinin yaşanmasından fevkalade mutlu olduğumu ifade etmek istiyorum.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Yüzde 70’le satılmasından da memnun musun?

OSMAN KAHVECİ (Devamla) – Evet, orman arazilerinin…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Söyle, onu da alkışlayalım hadi. Yüzde 70’le satılmasından memnun musun?

OSMAN KAHVECİ (Devamla) – Ben onu da açıklayacağım, ona da geleceğim.

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, yapmayın, lütfen. Beş dakikalık süre var.

OSMAN KAHVECİ (Devamla) – Evet, orman azalmalarının… 2/B konuşulurken geneldeki temeli orman azalmalarıdır. Evet, orman azalmalarının en temel nedeni insandır. İnsanlarımız, tarım alanı kazanmak ve yerleşmek için ormanlara müdahale etmişlerdir. Bazı ülkelerde hâlen 2/B olayı devam etmekteyken ülkemizde 2/B süreci son on yıl içerisinde bitirilmiş ve ormanlarımız usulsüz müdahalelerden arınarak, Türkiye, orman varlığını artıran dünyada nadir ülkelerden birisi hâline gelmiştir. Gerçekten, bu konuda Türk halkının duyarlılığına ve orman teşkilatımızın gayretli çalışmalarına ve aziz milletimize bir kere daha teşekkür ediyoruz.

Evet, ülkemizde cumhuriyet dönemi öncesinden günümüze kadar gerçekten çeşitli şekillerde ormanlara müdahale olmuş ve devlet bu müdahalelere hukuksal bir çözüm bulmak için birçok düzenlemeler yapmıştır. İlk düzenleme 1937 yılında 3116 sayılı Kanun’la başlamıştır. Bunun arkasından ilk anayasal düzenleme de 1970 yılında 1961 Anayasası’nın 131’inci maddesinin değiştirilmesiyle birlikte 2/B konusu Anayasa’mızda da yer alarak, buna anayasal bir çözüm başlama süreci de 1970 yılında başlamış. Arkasından, bu Anayasa’nın değişikliğine paralel olarak, 1973 yılında 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2’nci maddesi 1744 sayılı Kanun’la değiştirilmek suretiyle, günümüze kadarki, 81 Anayasası’na kadarki gelen süreçte orman dışına çıkartılan yerlerin hukuksal adı “2’nci madde alanları” olarak geçmiştir. 1982 Anayasası’nın değiştirilmesiyle 169 ve 170’inci maddelerine ilave yapılmakla birlikte 2/B süreci yirmi yıl daha ileriye atılmak suretiyle 31/12/1981 tarihi milat alınmış ve o tarihten önceki çıkartılan yerlerde 2/B olarak şu anda konuştuğumuz olay gerçekleşmiştir. Ancak 82 Anayasası’nda, şu anda konuşmakta olduğumuz kanunda da bahsedildiği gibi, bir özellik getirilmiştir. Ancak, bir daha hatırlatalım: 61 Anayasası’nda ilk defa “Orman alanları daraltılamaz.”a istisna getirilmiştir, “Orman alanları daraltılamaz.”dan sonra “ancak” diyerek 2’nci madde getirilmiş; 82 Anayasası’nda nitelik yitirilmeksizin de orman sınırları dışına çıkarma getirilmiştir. Bizim 6831 sayılı Kanun’da “2/A” olarak adlandırdığımız ve bugün konuşmakta olduğumuz 198 sıra sayılı Kanun’un 4’üncü maddesinde zikredilen olayda bu şekilde tarihsel bir süreç yaşanmıştır.

Evet, 2/B’lerle ilgili, gerçekten, uzun süre, buradaki muhalefetten milletvekili arkadaşlarımızla, ormancı arkadaşlarımızla, sivil toplum örgütleriyle de bu konu birçok kereler konuşulmuş ve gerçekten, bugün bu kanun tasarısının bu yüce Parlamentoya muhalefet partilerimizin de konsensüsüyle gelmiş olması ve böylesi bir anlayış birliği içerisinde bu noktaya gelinmiş olunmasından fevkalade mutlu olduğumu ifade etmek istiyorum.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Süreniz bitiyor, şu yüzde 70’i açıklayın, yüzde 70’i.

OSMAN KAHVECİ (Devamla) – Bu kanunda 2/B arazileri… Şu andaki, elimizdeki mevcut duruma göre 410 bin hektar 2/B arazisi var. Bakın, 2/B arazilerinin yüzde 5’i ilçe, belde ve yerleşim alanı. Ancak, eğer bir kaynaktan bahsediliyorsa…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN KAHVECİ (Devamla) – Yani bu kaynakların en çoğu da bu yüzde 5’lik alanlardır, yaklaşık yüzde 80’i bile bu yüzde 5’lik alan. Diğer alanlarda da, gerçekten, kırsal alandaki vatandaşlarımızın arazileri burada… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Vekilim, kuliste mi açıklayacaksın?

OSMAN KAHVECİ (Devamla) -  Farklı açıklanan kırsal alan ve orman köylerimizin, kırsal alan ve orman köylerimizin rayiçlerinin beklenildiği gibi veya söylendiği gibi olmadığını da ifade etmek istiyorum. Bunu böyle söyleyeyim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Süreniz yetmedi.

OSMAN KAHVECİ (Devamla) – Bu 2/B alanları içerisinde villalar,  birçok  yerleşim yerleri, sanayi alanları var.

BAŞKAN –Sayın Kahveci, çok oldu biteli.

OSMAN KAHVECİ (Devamla) – Vakit bitti, bitiremedim, arkadaşların sorularına cevap veremedim.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Vekilim, kuliste mi açıklayacaksın bu yüzde 70 işini?

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim Sayın Kahveci.

OSMAN KAHVECİ (Devamla) – Kayseri’deki 2/B alanlarıyla ilgili, Kayseri’deki 2/B alanları da 3.116 hektardır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Yaa, bu tarafta oturan muhterem milletvekilleri, ben orada kimseyi -bir şey söyleyeceğim, sizle ilgili değil, hepsiyle ilgili- istiskal etmiyorum, “Oturun.” demiyorum, bana kızıyorsunuz, işte öyle olur.

Teşekkür ederim size.

Şimdi, son söz, İstanbul Milletvekili Sayın Durmuş Ali Torlak’ın. (MHP sıralarından alkışlar)

Alkış oranına bakacağım.

Buyurun. 

D. ALİ TORLAK (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının ikinci bölümü üzerine şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin ilk Orman Yasası 1937 yılında 3116 sayı ile yürürlüğe girdi. Bu yasayla vatandaşlara orman içinden tapu hakkı tanındı, daha sonra 1945 yılında çıkan 4775 sayılı Kanun ile de tüm ormanlar devletleştirilmiştir. 4775 sayılı Kanun döneminde yapılan kadastro çalışmalarında, dönem itibarıyla mevcut olmayan teknoloji ve imkânsızlıklardan kaynaklanan hatalar neticesinde bazı hak sahiplerinin tarım arazileri orman olarak tescil edildiğinden sorun bugüne kadar devam etmiştir. Daha sonra da yapılan çalışmalar ile bu araziler her ne kadar orman dışına çıkarılsa da hazine üzerine tescil edildiğinden, esas malik olan vatandaşların birçoğu kendi topraklarında işgalci konumuna gelmişlerdir.

6831 sayılı Orman Kanunu ile 1956 yılında yeniden ele alınan orman mevzuatı, 1986'da 3302 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik kapsamında, Kanun’un 2’nci maddesinin (b) fıkrasında “1981'den önce orman vasfını kaybetmiş arazi” şeklinde bir tanım getirilerek sorunu çözme yönünde ciddi bir adım atıldığı görülmektedir. Ancak bu tanım ile istenen sonuç maalesef alınamamıştır.

Günümüze gelindiğinde ise, mevzuatlarımızda yer alan ancak uygulama yeterliliği kalmamış birçok kanun maddesi bulunmaktadır. Dolayısıyla, görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısının, az önce bahsettiğim süreçlerde yaşanan sorunların tekrar yaşanmaması için, Anayasa’nın 170’inci maddesinde yer alan amaçların gerçekleştirilmesini sağlayacak yeni uygulama kanunu özelliğinde olması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, kanun tasarısının geneline baktığımızda, hakkaniyet ve eşitlik ilkesinin gözetilmeyerek, köylerdeki arsa, tarla ve bahçe olarak kullanılan 2/B alanlarının satışı ile şehirlerdeki alanlar arasında belirgin bir ayrım yapılmamıştır. Ayrıca, orman içi köylerde yaşayan ve geçimini buralarda kıt kanaat sağlayan vatandaşlarımızın gelir durumlarının dikkate alınmadığı görülmektedir. Bununla birlikte, hak sahipliğini belirleyecek unsurların hiçbir suistimale yer verilmeyecek şekilde kanun metninde belirtilmemesi birçok haksız ve yanlış uygulamalara neden olacak sonuçlar doğuracaktır. Diğer taraftan, hak arama özgürlüğüne getirilen engeller “hukuk devleti” ilkesine aykırılık teşkil etmekte, birçok mağduriyetlere ve anlaşmazlıklara yol açacak mahiyet taşımaktadır.

Bu tespitlerden sonra, kanun tasarısı ile ilgili olarak, başta İstanbul'un Beykoz, Ümraniye, Şile, Çekmeköy, Tuzla, Kartal, Sultanbeyli ilçeleri olmak üzere, Türkiye'nin dört bir yanında 2/B alanları ıslah imar planı uygulamalarına konu olmuş ve gecekondu sahiplerine satılmıştır. Bu uygulamalar yıllarca sürmüştür. Hatalı olarak orman dışına çıkarıldığı saptanan yerlerin yeniden orman içine alınması konusunda sorunlar yaşanmıştır. Bu kapsamda Orman Genel Müdürlüğü tarafından ülke genelinde ormanlık alan olarak tespit edilen alanlardan İstanbul’da bulunan kısmının yüzde 90’ının tapuya tescili hâlâ yapılmamıştır. Dolayısıyla orman ve yeşil alanların varlığının korunması ve güvenliğinin sağlanması konusunda bu kanun tasarısı kapsamında ülkemizde ilk önlem alınması gereken il İstanbul’dur.

Değerli milletvekilleri, İstanbul’un her iki yakasında orman alanları İstanbul’un kuzeyinde toplanmıştır. İstanbul’da 1950’lerden sonra büyük artış gösteren nüfus iç göçle birlikte ormanları tehdit eder duruma gelmiştir. Bu nedenle, İstanbul’daki hızlı nüfus artışı ve kırsal alanlardan kente olan göç nedeniyle ormanlar ve tarım yapılan alanlar büyük baskı altındadır. On sekiz yıldan bu yana aynı kadrolar tarafından yönetilen İstanbul’da kaçak yapılaşma nedeniyle ormanlar ve hazine arazileri üzerinde baskı artarak sürerken, bu baskılara karşı gerekli önlemler alınmayarak ormanlık alanların yok oluşu âdeta teşvik edilmiştir.

Sayın Bakanım, vaktimizin çok olmadığını biliyorum ancak bugün gelen bir faksı sizlerle paylaşmak istiyorum. 1.100 tane orman köylüsü arkadaşımıza, 2002’de mahkeme kararıyla alınan karar çerçevesinde, bundan bir ay evvel Beykoz Orman İşletmesi tarafından yerlerinin boşaltılması noktasında bir tebligat yapılmıştır. Biz buradan o insanlarımızın adına bu tebligatların en azından bu kanun çıkıncaya kadar durmasında fayda mütalaa ediyoruz.

Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Torlak.

Soru-cevap işlemine geçiyorum.

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biraz önce kürsüde konuşan Bakan yanlış bilgi verdi. Şimdi, bu İstanbul’daki Kumburgaz ormanlarının… Eskiden orası maden sahasıydı, orada madenler çıkarıldıktan sonra -orman idaresine bağlıydı- buraya toprak dökülüyordu, hafriyat dökülüyordu. Sonra bu Bakan 2007’de Bakan olunca özellikle bir kanun çıkardı, orayı İstanbul Belediyesine tahsis etti ve o hafriyatlar İstanbul Belediyesi adına oraya döküldü ve milyar dolar seviyesinde paralar alındı.

O şube müdürlüğüne de soyismi kendi soyismi olan bir kişi getirdi.

Şimdi, öğrenmek istiyorum: Biraz önce dedi ki “9 milyon lira biz İstanbul Belediyesinden aldık.”

Bence bu doğru bir şey değil çünkü kanunla oranın gelirini İstanbul Belediyesine verdiniz. Şimdiye kadar İstanbul Belediyesi ondan ne kadar para aldı?

İkincisi, bu daha önce AKP Genel Merkezinin olduğu yerde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Başkan.

Sayın Bakan şöyle bir cümle sarf etti: “Türkiye orman bakımından dünyanın zengin ülkeleri arasındadır.”

Benim elimde orman hukuku var. Orman hukuku ile ilgili burada -bu kitap yeni baskı- orman zenginliği açısından dünyada biz İran’dan, Irak’tan, Suriye’den ilerideyiz, doğru ancak Avrupa ülkelerinin tamamından gerideyiz. Biraz önce söylediğiniz bu yanlış bilgiyi düzeltir misiniz? Bu, bir.

İkincisi, Türkiye’de hiç orman alanı olmayan ilimiz var mıdır?

Üçüncüsü, orman tanımına giren bir yeri orman sınırı dışına çıkarma yetkisi orman kadastro komisyonuna aittir. Bu anlamda, İstanbul ili Sultanbeyli ilçesi Hasanpaşa Mahallesi’ni niçin orman alanı dışına çıkarmadınız?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Türkoğlu…

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, Adana Aladağ Gökçeköyü mevkisinde Doğansuyu (HES) Hidroelektrik Santrali Barajı devam etmekte. Bana gelen bir ihbara göre santral sahası açılmakta, bu sahadan kaynaklanan binlerce metreküp hafriyat Seyhan Nehri’ne dökülmektedir. Bu hafriyat içinde patlayıcı madde artıkları dâhil birçok zararlı materyal bulunmaktadır.

Seyhan Nehri hem Çukurova’nın sulaması hem de çok daha önemlisi, Adana ilinin içme suyu için kullanılmaktadır. İnsan hayatını doğrudan ve dolaylı olarak etkileyecek olan bu yasa dışı durum doğru mudur? Herhangi bir ihbar, inceleme ve karar söz konusu mudur?

Bir de, dün Meclisten çıkarken gördüm -size ait olduğunu söylediler- çok güzel bir makam arabası almışsınız, Allah kaza bela vermesin, 06 RDK 46 plakası. Eğer zatıalinizin kullandığı araç ise, duyduğuma göre, bu, Almanların en prestijli markası BMW’nin en üst modeli bir araba ve yıllık kirasının 287 bin lira olduğuna ilişkin çok abartılı bir rakam duydum. Doğru mudur, değil midir?

BAŞKAN – Sayın Halaman

ALİ HALAMAN (Adana) – Başkanım, ben böyle bir şey yaptığınız için teşekkür ediyorum

BAŞKAN – Estağfurullah.

ALİ HALAMAN (Adana) – Aslında gündüz Enerji Bakanımız da buradaydı, Orman Bakanımız da buradaydı. Ben birlikte yakalayıp bir soru sormak veya bir konuyu açmak istedim ama böyle bir fırsatı şu an yakalamış olduk.

BAŞKAN – Kusura bakmayın.

ALİ HALAMAN (Adana) – Ben bunun için de teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – İlk ona vermiştik.

ALİ HALAMAN (Adana) – Ben şöyle söylüyorum Sayın Bakanımıza: Yaptığı hizmetlerden dolayı teşekkür ediyorum. Kayseri’den Adana’ya kadar Seyhan Irmağı gidiyor, bir tarafı da Maraş’tan geliyor. Adana’nın üst taraflarında, bu Seyhan Irmağı üzerinde elli tane HES projesi verildi, yani lisansları verildi, teslim edildi. Bundan dolayı da birtakımı işletmeye açıldı, birtakımında kazalar meydana geldi, 12 insanımız Hakk’ın rahmetine kavuştu, 6’sının ölüsü bulunmadı hâlâ. Siz Çaycuma’ya gittiniz ama bir türlü o taraflara gelmediniz. Sorumun birisi bu.

İkincisi: “Saimbeyli” diye bir ilçesi var Adana’nın. Bu Saimbeyli’nin içinden Seyhan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – İkinci sorunuzu bana verirseniz…

BAŞKAN - Sayın Onur…

MELDA ONUR (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, orman görünce 2/B, su görünce de HES aklınıza geliyor, bu konuya hiç değinmeyeceğim ama çok güzel süslü laflar ettiniz, bir sürü rakam dinliyoruz burada da… Aşkale’de DSİ göletinin içinde TEDAŞ’ın trafolarını gördüğümde ben bu anlatılanlara nasıl güveneceğim? Bu konuyla ilgili ne yaptınız? 5 kişinin canının hesabını kimden soracağız? Enerji Bakanlığı Orman Bakanlığından mı, Orman Bakanlığı Enerji Bakanlığından mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Dinçer…

CELAL DİNÇER (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım .

Sayın Bakanım, günümüzde hayvan haklarının ne kadar gündemde olduğunu zatıaliniz çok iyi bilmektedir. Kartal Belediye Başkanlığı bir hayvan barınağı yapmak istemektedir. Defalarca orman teşkilatına yaptığı müracaatlar sırf muhalefet partisinden olduğu için reddedilmektedir. Kartal Aydos Ormanı’nda ormanlık vasfını kaybetmiş alanda niçin böyle bir yer tahsis edilmiyor?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Demiröz…

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakana sormak istiyorum: Bursa’da 2 bine yakın, daha önce tapu ve kadastro veya imar mevzuatına göre tapu almış ama daha sonra orman sınırları içerisinde kaldığı ifade edilerek tapuları iptal edilmiş vatandaşlarımızın olduğunu biliyoruz. Acaba, Türkiye genelinde bu rakam ne kadardır? Bunlar da 2/B’nin dışında kaldığına göre, bu yasayla bu arkadaşların durumlarının çözülmesi mümkün müdür? Çünkü Komisyonda kabul edilen yüzde 50’yi yüzde 70’e çıkaran ve Komisyonu hiçe sayan bu durumun burada da düzeltilmesi mümkün müdür?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, İstanbul’da önemli miktarda 2/B arazisinin önceki hükûmetlerinizde görev yapan bir Orman Bakanına ait olduğu iddiaları doğru mudur? Doğru ise ne kadarlık arazi bu Sayın Bakana veya yakınlarına verilecektir? Bundan bir Orman Bakanı olarak vicdanınız sızlamakta mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Şandır…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, cevabınızın kayda geçmesi amacıyla soruyorum: 4785’e göre devletleştirilen ormanların sahiplerine iadesinde birçok adaletsizlikler yaşandı, bu kanunda bunu düzeltmediniz. Bunun için bir düzenleme düşünüyor musunuz?

İkinci konu: Tapu iptal davaları var. Vatandaşın hiç kusurunun olmadığı konularda tapuları iptal edildi, şimdi arazileri de ellerinden alınıyor, bir sürü de ceza yazıyorlar. Bu konuda 2/B arazisi olup tapusu iptal edilenlere hak sağlıyorsunuz ama 2/B arazisi olmayan tapu iptal davalarında herhangi bir sonucunuz, bu kanunda düzenlemeniz yok. Bunlarla ilgili bir düzenleme yapacak mısınız? Cevabınızın kayda geçmesi için bunları sordum Sayın Bakan.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurunuz.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Önce Sayın Genç’in sorusu vardı. Bir kere şunu özellikle ifade edeyim: Bu tamamen, büyükşehir belediyelerine, büyükşehir olmayan yerlerde diğer belediyelere, hatta ilçe belediyelerine hafriyat döküm alanlarının verilmesi çıkarılan bir kanun neticesinde, bunu özellikle belirtmek istiyorum. Yani bu kanunda 10 Haziran 2010 tarihinde 5995’e 19’uncu madde, Maden Kanunu’nun 19’uncu maddesine göre veriliyor, bu maksatla veriyoruz. Sadece İstanbul Büyükşehire değil, talep eden bütün belediyelere veriyoruz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Büyük rant orada var.

ORMAN VE SU İŞLERİ  BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Şimdi, şunu söyleyeyim: Bakın, burada, elimde rakamlar var. Ben hatta bazı hususları da tam açıklayamadım sürem sınırlı olduğu için. Az önce tekrar söyledim ben. Daha önce, 1996 yılından 2009 yılına, yani bu kanun çıkıncaya kadar yaklaşık olarak kırk sekiz adet ihale yapılmış. Yani Bölge Müdürlüğünce yapılan -İstanbul’dan bahsediyorum- ve alan olarak da 72 milyon 788 bin 499 metrekarelik bir alan tahsis edilmiş.

KAMER GENÇ (Tunceli) – O para ormana gidiyor.

ORMAN VE SU İŞLERİ  BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Ormana gidiyor tabii.

Bu maksatla, yaklaşık olarak 30 milyon 150 bin 292 TL ihale edilen işlerden dolayı para alınmış ama bununla ilgili masraf yapılmış. Yani bunların takibi, ağaçlandırma gideri… Bu ağaçlandırmayı onlar yapmamış biz yapmışız, orman teşkilatı yapmış.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Son zamanlarda arttı Sayın Bakan, son zamanlarda.

ORMAN VE SU İŞLERİ  BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Ayrıca, bunun dışında ihaleye verilen alanlarla ilgili denetim ve görevlendirilen elemanlar var, genel birtakım giderler var. Bütün bunların hesaplarını arkadaşlar yaptı. Bunların toplam miktarı 20 milyon 239 bin 956 lira, çıktığımız zaman on üç yılda net gelir 9 milyon 910 bin 336 TL, on üç yılda. Hâlbuki biz, Büyükşehire çok daha az bir alan vermişiz. Verdiğimiz alan 2 milyon 416 bin 755 metrekare. Bizim sadece bir buçuk yılda aldığımız para, Büyükşehir Belediyesinden Bakanlığın kasasına, Orman Genel Müdürlüğünün kasasına giren miktar 29 milyon 373 bin 113 TL.

Ayrıca, bunun dışında, belediyenin yapacağı işler var, bunların beş yıllık bakımı…

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Büyükşehir Belediyesi kimlere verdi? Kimler rant sağladı?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - …ağaçlandırılması, büyük boylu fidanların dikilmesi de belediyenin mesuliyetinde, onlar da hariç. Yani burada, geçmişte, orman teşkilatı işini gücünü bırakmış, hafriyat peşinde koşmuş. Ben, bunu yasakladım. Şu anda çok daha para, on üç yılda alınan paranın 3 katını biz Büyükşehirden bir yılda aldık. Ayrıca, orman teşkilatı, doğru dürüst işine bakıyor. İstanbul’da ağaçlandırılan… Geçen sene, 2011 yılında, 1 milyon 300 bin adet fidan dikildi. Artık, orman teşkilatı asli işini yapıyor.

Efendim, Sayın Tanal’ın sualine cevap vermek istiyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Neyse, gönderirseniz, bu söylediklerinizle karşılaştırırız, doğru mu yanlış mı.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Ben, Türkiye'nin orman açısından zengin ülke olduğunu söylemedim. Özellikle orman varlığının, odun serveti, alan olarak arttığını, pek çok ülkede orman varlığı azalırken arttığını söyledim, onu ifade ettim. Şimdi, tabii ki çok, yüzde 1-2 orman varlığı olan illerimiz var. Biz, orman teşkilatını güçlendirdik ve bütün bölgelere şu talimatı verdik: Eskiden orman teşkilatı sadece ormanlık alanda çalışırken şu anda ağalandırılacak bütün alanlarda, açık alanlarda, hatta yol kenarlarında ve hazineye ait arazilerde çalışma yapabiliyor.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Onlar ormanlık alan değil, mezarlıkları ormanlık alan sayıyorsunuz.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Hatta, bazı yerlerde, ıslah edilmesi mümkün olmayan 3’üncü sınıf meraları dahi çıkarıp onları ağaçlandırıyor. Özetle bunu belirtmek istiyorum.

Sayın Türkoğlu, HES’lerle ilgili, şu ana kadar bana böyle bir ihbar gelmedi ama onu alayım lütfen, hemen yarın onunla ilgili konuyu takip edeceğim. Size bu konuda bilgi vereceğim.

Sayın Halaman’ın

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim, makam aracı… Makam aracı…

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Makam aracıyla ilgili olarak, ben şu ana kadar… O makam aracı bana ait değil, benim şu anda…

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Çok dedikodu var.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Tamam, dedikodu, demek ki günahımı alıyorsunuz. Benim makam aracım kiralık, çok eski bir araç, onu özellikle belirtmek istiyorum. Hâlâ iki yıldır…

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Yıllık kirası ne kadar?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yıllık kirasını söyle.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Efendim, şu anda kiralamadık, kiralayınca söyleriz. Şu anda eski arabayı kullanıyorum.

Ayrıca, Sayın Türkoğlu’yla ilgili söyledim.

Sayın Halaman’la ilgili: Efendim, HES projesiyle ilgili yani bakın, şunu ifade edeyim: Bu HES’ler Türkiye için olmazsa olmaz, elektriğin sigortası, kendi millî kaynağımız. Bunların belki otuz kırk yıl önce tamamlanması lazımdı. Su akmış, biz bakmışız. Dolayısıyla, bu HES’lerin yapılması lazım ama yanlış yapan olursa bunları cezalandırıyoruz.

Gelelim, Adana’daki kazaya: Tabii, üzüldük, orada bir kaza oldu ama özel sektör tarafından yapılan bir kaza.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Amerika’da 400 tane HES kapatıldı ya doğayı tahrip ediyor diye.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Çaycuma’da köprü çöktü. Bu kaza esnasında başka arkadaşlar gitti ama ben Çaycuma’ya köprü meselesi dolayısıyla orada -kendim nehir konusunda uzmanım- minibüsün bulunması konusunda, özellikle akımlardan istifade ederek yardımcı olmak için gittim ve gittiğimizin hemen akşamı da minibüs bulundu. Allah onlara rahmet eylesin, yakınlarına da başsağlığı diliyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sen o arabaların beyaz olanından mı kiraladın?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Sayın Onur, efendim, bu HES bize ait diye bu trafo bize ait değil. Yani netice itibarıyla bu TEDAŞ’a ait bir şey. TEDAŞ, görevlileri görevlendirmiş; bir ihmalleri varsa gerekli idari yaptırım yapılıyor.

MELDA ONUR (İstanbul) – Niye trafolar gölün içinde? Onu anlamadık.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –Onu TEDAŞ’a soracaksınız, o benimle alakalı değil. 

MELDA ONUR (İstanbul) – Nasıl alakalı değil?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Yani orada göl HES’e ait diye bütün suçu HES’e yüklemek gibi, böyle bir yanlışlık olur mu?

MELDA ONUR (İstanbul) – HES’e yüklemiyoruz. Bakın, orada bir mühendislik hatası var.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Sayın Dinçer, hayvan barınağı konusunda, biz yerleşim alanlarına yakın olmayan, rahatsız edilmeyecek alanları veriyoruz. Eğer Kartal Belediye Başkanlığı uygun bir alan talep ederse… Esasen hayvan barınakları konusunda Büyükşehir Belediyesi topluca bir çözüm bulmak istedi. Esasen biz, biliyorsunuz, büyükşehirler dışında diğer belediyelerde hem küpeleme hem kısırlaştırma hem de aşılama maksadıyla bütün belediyelere -muhalefet belediyeleri de var- talep edilen bütün destekleri gönderdik. Bu konuda -konuyu inceleyeceğim- bana herhangi bir talep gelmedi.

BAŞKAN – Toparlayabilirseniz, süreniz doldu.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Hemen toparlıyorum efendim.

Sayın Demiröz’ün sorusuyla ilgili olarak, Bursa’daki tapularla ilgili…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Diğerlerine, efendim, müsaade ederseniz yazılı olarak cevap vereceğim.

BAŞKAN – Yazılı olarak verirsiniz.

Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, 13’üncü maddenin 10 fıkrası ayrı maddeler olarak görüşülecektir.

Madde 13’ün, 1’inci fıkrasında üç önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 13. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “mahalle ve köylerde muhtarlıkça” ibaresinin “mahalle muhtarlığı ve köy muhtarlığı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Seyfettin Yılmaz                        Mehmet Şandır                     Nevzat Korkmaz

                    Adana                                      Mersin                                   Isparta

          Kemalettin Yılmaz              Hasan Hüseyin Türkoğlu                Oktay Öztürk

            Afyonkarahisar                             Osmaniye                                Erzurum

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı kanun tasarısının 13. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “mahalle ve köylerde muhtarlıkça” ibaresinin “mahallelerde ve köylerde muhtarlıklarca” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Vahap Seçer                         R. Kerim Özkan                         İlhan Demiröz

                 Mersin                                     Burdur                                       Bursa

                           Selahattin Karaahmetoğlu                    Haluk Eyidoğan

                                         Giresun                                        İstanbul

BAŞKAN – Şimdiki önergeyi okutup, işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

198 sıra sayılı kanun tasarısının 13’üncü maddesinin 1. fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             Pervin Buldan                         Hasip Kaplan                          Levent Tüzel

                     Iğdır                                      Şırnak                                   İstanbul

               Demir Çelik                         Sebahat Tuncel                       İbrahim Binici

                     Muş                                     İstanbul                                 Şanlıurfa

                                      Ayla Akat                            Sırrı Süreyya Önder

                                        Batman                                        İstanbul

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Önder, buyurun.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Burada öncelikle Türk ırkı aşağılandı Sayın Bakan tarafından; bir Türk olarak bu nefsime ağır geldi, bunu düzelterek başlayayım. “Su akar Türk bakar”, Türk’ün alıklığına, aptallığına delalet etmez. Türk’ün kadim, tabiatla kurduğu ilişkideki hürmetine, dikkatine ve rikkatine delalet eder.  Onlar sizden daha geri zekâlı değillerdi. (BDP, CHP ve MHP sıralarından alkışlar) Su aktığı zaman bunun bir dünya sistemi olduğunu, bunun çocuklarından miras olduğunu, geleceğe korunarak bırakılması gereken  bir şey olduğunu bildiği için Türk bakmış. Yani sizdeki zekâ onda yok mu? Türk’ü bu şekilde aşağılıyorsunuz. Halkların aşağılanması bahsindeki dikkatimizi Türklerde de göstermek zorundayız.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU  (Afyonkarahisar) –  Ben aşağılamadım, öyle bir şey yok. Öyle bir şey olabilir mi?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Ben konuşmamı  bitireyim Sayın Bakan, sonra cevap verirsiniz.

“HES” dediğiniz mesele, bakın, Amerika’da bunlar imha ediliyorlar artık. Niye? Geleceği sabote ediyorlar da o yüzden. “HES” dediğiniz mesele Sayın Bakan, yeni bu neoliberal sistem artık dünyada borçlanma tekelini elinde bulundurmak demektir. Paradigma böyle çalıştığı için bugün yapılıyor. Yani sizin ihraç malınız, yani emperyalizmin bu ülkede fonlarını kullanabilme şartı… “Bak, ben buranın köylüsünün önümüzdeki elli yıl bana bu elektriği kullanıp para ödeyecek, bu borçlanma tekelini ben almışım.” HES budur. Bakın, en basit bir şekilde -halkın anlamayacağı hiç bir şey yok- budur. Borçlanma tekelini kurup sistemi bununla pazarlamaktır, ikincisi de bu. HES konusunda da yanlış bilgilendiriyorsunuz.

Bugün  bir mera kanunu geçti. Bir şeyi de yine kadirşinaslık adına belirtmek istiyorum: Yüzde 50’nin yüzde 70’e çıkmasını Komisyonda ben destekledim, “Yüzde 170 olsun hatta” dediğimi hatırlıyorum, bunu da belirteyim ama bir istisnayla “Tarım köylüsüne bunu bilabedel verelim, bunun yollarını arayalım ya da ödeyebileceği kudrete göre bir düzenleme yapalım.” dedim. Bundan Yörüklere siz nasıl hesap verirsiniz, onu siz düşünün. Yani sizin de seçmeniniz var, MHP’nin de, inşallah ileride bizim de olur.

Şimdi, Yörükler sizi oraya koymazlar çünkü yüzde 70… Zaten kapalı köy ekonomisi, onların parayla tanışıklıkları bile yok, yağı verip tuz alıyor, hâlen böyle bir trampayla yaşıyorlar. Buna da dikkatinizi çekiyorum.

Bugün bir mera kanunu geçti, Komisyonda görüşüldü.

Bakın arkadaşlar, ameller niyetlere göredir, tersi bir diyalektik de geçerlidir. Hadise şu: Getirilen mera kanununda daha önce sizin düzenlediğiniz, şimdi revize istediğiniz şey şunu öngörüyor, diyor ki: “Yüzde 1 yapılaşma, yüzde 1 taban oturumlu yapılaşma meralarda yapılabilir.” Bir de yabancı dille terimler koymuştunuz, bugün itiraz ettim, “Padok” diyor. “Padok ne?” dedik Hükûmet temsilcisine, “Hayvanların gezinti alanı.” dedi. E, hayvanların gezinti alanı yazın. Çünkü numara o değil. Padok, oralarda özel hipodromlar, özel at çiftlikleri kurulacak. Numara bu, gullep böyle dönüyor. Adına  padok” dedi mi, yarın öbür gün özel bir hipodrom kurulacak oraya, diyecek ki “İşte yasada yazıyor.” E, padoku da ben anlamıyorum. Sonra, sağ olsun, Başkan dedi ki kökeni de Rumcaymış, etimolojik kökeni. Bunda beis görmüyorsunuz, Kürtçe bir şey dedik mi caz yapıyorsunuz. Bunu da dikkatlerinize sunuyorum, üç ya da dört.

Şimdi, merada şunu önerdim, yetimin hakkı için, torunlarınızın hakkı için ve hırsız var mı yok mu belli olması için şunu önerdim: “Taban yüzde 1” diyorsunuz, “Bakanlar Kurulu kararıyla bu 2 katına çıkarılabilir.” diyorsunuz. 100 dönümlük bir yere 1 dönüm yapılaşma. Bu memlekette 1 metreden büyük hayvan yoktur dedim. Hadi de ki 1 metre de bizden 2 metre, zürafa buralarda yetişmediğine göre, yarım metre de bizden gelin irtifakı, kat yüksekliğini de sınırlayalım. Taban oturum alanını yazıyorsunuz da yasaya niye yüksekliği yazmıyorsunuz? Merayı vereceksiniz, yarın öbür gün adam diyecek ki, mutasavver hırsızlar diyecek ki “Kardeşim, aha burada bak, gel, yüzde 1’ine kurmuşum ama 100 metre kurmuşum.” Ne diyeceksiniz? Yasal mı yasal, ahlaki mi? Haşa!

Onun için, gelin arkadaşlar, bu konuda, gerçekten, ben bunu değiştirelim dedim. Kim bağırırsa hırsız odur, kim bağırırsa hırsız odur. Bunu da tekrar dikkatlerinize sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Tamam.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Karar yeter sayısı… Evet, doğru söylüyor.

BAŞKAN – Tamam.

Şeddeli oldu, şeddeli… 

Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.55
 ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 23.08

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96’ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

198 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 13’üncü maddesinin 1’inci fıkrası üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Sırrı Süreyya Önder ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Sayın Bakan, buyurun.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Efendim, özellikle HES’lerle alakalı bazı iddialarda bulunuldu, bunlar doğru değil. HES’ler, bu ülke için özellikle elektriğin bir sigortası. HES’lerin yapılmasının ben geç kaldığını iddia ettim, iddiam budur ve bu konuda da herkes müttefiktir. Dolayısıyla, bu HES’leri keyif için yapmıyoruz, Türkiye hakikaten enerjide dışa bağımlı, ülke, enerjisinin yüzde 73’ünü dışarıdan sağlıyor. Cari açığın aşağı yukarı tamamı enerji ithalatından kaynaklanıyor. Dolayısıyla, kendi yerli kaynaklarımızı kullanmamız gerektiğini ifade ediyorum.

Ayrıca, enerji çeşitliliği, arz güvenliği açısından HES’lere büyük bir zaruret var. Bütün dünyada HES’ler teşvik ediliyor, hatta yenilenebilir enerji kaynağı olarak da takdir ediliyor. Bunu arz etmek istedim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı kanun tasarısının 13. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “mahalle ve köylerde muhtarlıkça” ibaresinin “mahallelerde ve köylerde muhtarlıklarca” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                   Vahap Seçer (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Seçer, buyurun.

VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

198 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 13’üncü maddesinin 1’inci fıkrasına ilişkin verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, buraya çıkan, bu konuyla ilgili görüş belirten hem iktidar partisine mensup hatip arkadaşlarım, milletvekili arkadaşlarım hem de Milliyetçi Hareket Partisinden arkadaşlarım, bu kanun teklifinin, grupların verdiği kanun teklifinin -Hükûmet tasarısının- bütün grupların uzlaşmasıyla, konsensüsüyle Parlamentodan geçeceği yönünde görüş beyan ettiler.

Bu, komisyona geldiğinde “Arkadaş, bu önemli bir konu.” dedik. Nihayetinde, gerçekten toplumun önemli bir kesimini ilgilendiriyor.

Sayın Başkan, konsantre olamıyorum gecenin bu saatinde. Arkadaşlarım sürekli konuşuyorlar. Sesimle de ayırttıramadım.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Hatip konsantre olamıyor.

VAHAP SEÇER (Devamla) – Benim konsantrasyon sorunum var özellikle gecenin geç saatlerinde.

BAŞKAN – Buyurun.

VAHAP SEÇER (Devamla) – Şimdi, efendim, dedik ki: “Bir alt komisyon oluşturalım. Sayın Bakan da, sayın iktidar partisine mensup Komisyon üyeleri de, muhalefet partisine mensup milletvekilleri de yardımcı olsunlar. Anlaşarak, uzlaşarak bu kanun tasarısını kanunlaştıralım, yüce Parlamentodan geçirelim.” İşte Komisyon Başkanımız burada, Sayın Orman ve Su İşleri Bakanımız burada. Biz de dedik ki: “Tabii ki muhalefet olarak elimizden geleni yapalım.” Orada, muhalefet olarak, bazı değişiklikler konusunda talepkâr olduk, tasarıyla ilgili bazı maddeler konusunda görüş beyan ettik ve netice itibarıyla, hülasa, bu kanun teklifi yüce Parlamentoya geldi. Ve dedik ki: “Biz bu kanun teklifine ‘Evet.’ oyu kullanacağız. Eksikleri vardır, gedikleri vardır. Genel Kurulda da bu konuda bu eksikleri, gedikleri vereceğimiz önergelerle destekleyeceğiz; değişti değişti, değişmedi ne âlâ. Ama nihayetinde, biz, bu kanun teklifine ‘Evet.’ oyu vereceğiz.”

Şimdi, bakıyoruz, komisyonlarda konuşulan, anlaşılan, yapılan birtakım değişiklikler Parlamentoda Genel Kurul görüşmeleri sırasında gerisin geri alınıyor yani toplum adına, bu konuyla muhatap vatandaşlar adına büyük mücadeleler, müzakereler, tartışmalar sonucu elde ettiğimiz kazanımları tekrar kaybetmiş oluyoruz, geriye dönüyoruz.

Şimdi, ben, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda görev yapan milletvekili arkadaşlarıma sesleniyorum: Efelikte kalleşlik olmaz. Şimdi, orada oturduk, anlaştık, orada konuştuk. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar) Dedik ki: “Arkadaş, uygunu budur. Özellikle bu konunun temel maddelerinden bir tanesi, 2/B alanlarının satış fiyatlarıdır, satış bedelleridir.” Bu konuda oturduk anlaştık.

“Rayiç bedel yüksek.” dendi. Orijinal metinde satış bedeli rayiç bedelin yüzde 70’iydi, o da yüksek bulundu. Arkadaş, sizler çıktınız önerge verdiniz bu konuda. Biz emlak vergisi üzerinde durduk, “Orman köylüsüne bu alanlar bedava verilsin.” dedik. “Hayır.” dediniz, “O da olmaz.” Gittiniz önerge verdiniz, bize de “Sizler de bize destek olunuz muhalefet olarak.” dediniz ve biz olduk.

Şimdi, bakın, yürütme, yasamayı emri altına almış. Komisyonda görev yapan parlamenter arkadaşlarım yasamayı temsil ediyor, Sayın Bakan yürütmeyi temsil ediyor. Kusura bakmayın, siz, yürütmenin iki dudağı arasından çıkacak emirlere göre “Evet.” veya “Hayır.” diyorsunuz. Bu bir parlamentoya yakışmıyor.

Ben milletvekili arkadaşlarıma söylüyorum ve bundan sonra Komisyona getireceğiniz herhangi bir yasada ciddi sıkıntılar yaşatacağız size. Ben sizin yerinizde olsam, Hükûmetin bu tutumuna karşı Komisyondan istifa ederim arkadaş. Olmaz böyle bir şey! Siz bizi aldattınız. Biz bunun karşısında da kalmayacağız, bunun altında da kalmayacağız. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

Tekrar söylüyoruz: Yanlış yapıyorsunuz; bu satış bedelleriyle vatandaşlar bu alanları alamazlar, paraları bunlara yetmez, gelirleri bunlara yetmez.

Bakın, “Bu tasfiye kanunu.” dedik, “Bu barış kanunu.” dedik, bu ortaya çıktı ki mali bir kanun. Mesele para toplamak, mesele buradan para almak ve bunu Çevre ve Şehircilik Bakanlığına pas etmek; bütün gayenin bu olduğu anlaşılıyor.

Dolayısıyla, kimse çıkıp burada kandırmasın. Biz sosyal bir meseleyi çözüyoruz. Sizin bütün meseleniz bu alanları paraya dönüştürmek ve hazineye gelir elde etmek.

Teşekkür ediyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 13. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “mahalle ve köylerde muhtarlıkça” ibaresinin “mahalle muhtarlığı ve köy muhtarlığı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

S. Nevzat Korkmaz (Isparta) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önceki Hatip arkadaş, Komisyonda milletvekilleri arasında sağlanan mutabakatın satış bedelleriyle alakalı olarak nasıl Genel Kurulda bozulduğundan bahsetti. Ben de konuşmamda hak sahibi sayılma ile ilgili görmüş olduğum noksanlıkları belirtmek istiyorum.

Hak sahibi sayılmanın üç kriteri var. Nedir bunlar? 2/B alanlarındaki taşınmazın Aralık 2011 tarihinden önce kullanıcısı ve/veya üzerindeki muhdesâtın sahibi olduğu tapu kütüklerinin beyanlar hanesinde gösterilen kişi olmak, süresi içerisinde idareye başvurmak ve idarece belirlenen satış bedelini itiraz ve dava konusu etmeksizin kabul etmek. Birinci kriterin uygulanmasında 2/B alanlarının geçirdiği hukuki süreç dikkate alındığında, aynı tapu kütüklerinin beyanlar hanesinde gösterilenler ile yasal hakkı oluşmuş ancak yasal sürecin özellikleri bakımından beyanlar hanesinde gösterilmeyenler arasında büyük bir adaletsizlik doğacaktır. Ayrıca, Anayasa Mahkemesinin 89, 93 ve 2002 tarihli kararları da dikkate alındığında, başvuranların hak sahibi olup olmayacakları da son derece tartışmalıdır.

İkinci kriter ile ilgili olarak şu hususun da dikkate alınması gerekmektedir: Hak sahiplerinin hak sahibi olduğu, idare tarafından kayıtlara dayalı olarak bilinmektedir. Devletin kayıtlarına göre hak sahibi olduğu kesin olan bir kişinin, herhangi bir sebeple belirlenen süre içerisinde başvuru yapamaması sebebiyle hakkını kaybetmesine bir hukuk devletinde nasıl rıza gösterilecektir? Bunun için idari kayıtlara göre hak sahibi olanlara bir tebligat çıkarmak gerekmez mi? En ücra köy ve mezralarda oturan, özellikle malul, yaşlı ya da dul hak sahibi vatandaşlarımızın bu düzenlemeden haberdar olamayabileceği gibi bir kaygı taşıyorum. Hele hele bu arazilerin yer altı ya da yer üstü zenginliklerle donanmış ya da rantı çok yüksek sahalar içerisinde olabileceği düşünüldüğünde birilerinin şu anda bu arazilere sahip olmak için kenarda beklediklerini görür gibiyim. Bu işler yapılırken arkada ciddi haksızlıklar, adaletsizlikler tortusu da bırakmamak lazım. Ayrıca, bu kişiler için belirlenen başvurma sürelerinin kişilerin yazılı tebligatı tebellüğ ettikleri tarihten itibaren başlatılması gerekmektedir. Böyle bir düzenlemeyle hazinenin vatandaşların haklarına hukuksuz olarak el koyması da engellenecektir.

Bu düzenlemedeki sorunlar bundan ibaret değil değerli arkadaşlar. Başvuru sürelerini düzenleyen diğer maddelerinde de bu sorunlar kendisini göstermekte. Birinci bölümün 7’nci maddesi 1’inci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde ve 3’üncü fıkrasında hakkın kullanımı hak düşürücü sürelere bağlanmıştır. Böyle bir haksızlığı ve hukuksuzluğu gidermek için idarenin kayıtlara göre hak sahibi olduğu bilinen kişileri yazılı olarak haberdar etmesi, bildirimde bulunması uygun olacaktır. Üçüncü kriter de, idarece belirlenen satış bedelini itiraz ve dava konusu etmeksizin kabul etmektir. Hiçbir hukuk devletinde vatandaşa yasayla böyle bir dayatma yapılamaz. Bu düzenlemeyle idarenin teklifini kabul etmeyenler doğrudan satış hakkından yararlanamayacaklar. İdare “Benim teklifimi kabul etmek zorundasın, benim teklifimi kabul etmezsen itiraz edemez, yargıya gidemezsin.” diyor.

Değerli AKP milletvekilleri, hatırlayınız, 2010 Anayasa referandumunda “Hiçbir idari işlemi yargı denetimi dışında bırakmıyoruz, uyarma ve kınama cezaları da dâhil.” diye propaganda yaptınız. Bakın, şimdi büyük bir çelişki içerisindesiniz. Vatandaşların anayasal hak arama hürriyetini sınırlandırıyorsunuz. Bu kimin haddine düşer, hakikaten merak ediyorum. Demokrasi ve adalet talebiniz ipleri elinize geçirinceye kadar mıydı? 13’üncü fıkra da aynı, 1’inci ve 2’nci fıkra gibi idarenin dayatmasını düzenlemektedir. Üç kriter de tamamen bir dayatmadır.

Tasarı yasalaşmaya doğru giderken bu hususları sizlerle paylaşmak ve hak sahipliği açısından bazı haksızlıkların önüne geçmek için Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına bu uyarıcı konuşmayı yapmayı bir vazife bildim. Bu uyarılar doğrultusunda gerekli tedbirlerin alınacağı ümidini muhafaza ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Madde 13/1’inci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın Halaman, buyurun.

ALİ HALAMAN (Adana) – Başkanım, ben teşekkür ediyorum.

Devamını söylemek istedim. Adana’nın ilçesi Saimbeyli. Saimbeyli’nin bir Pağnık köyü var, eski adı. Şimdi, bu Pağnık köyünün yerleşim alanına 2 tane HES yapılıyor. Yani vize verilmiş, ruhsat verilmiş. Bu köylü bunları dava etmiş, davayı kazanmış. Şimdi, bu kamulaştırma adına bu şirket, firma, kim alıyorsa, bunların hesabına para yatırmış. “Biz bu inşaata devam edeceğiz.” demiş. Yürütmenin durdurulmasına rağmen, mahkemenin reddedilmesine rağmen o köyü oradan kaldırıp başka yere yerleştirmenin, o güzel köye HES kurmanın ne anlamı var? Az daha uzağa yapsanız olmaz mı Sayın Bakanım?

BAŞKAN – Madde 13/2’nci fıkrada bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı kanun tasarısının 13. maddesinin 2 fıkrasında yer alan “bunlara bitişik” ibaresinin “bunlarla yan yana” şeklinde değiştirilmesi arz ve teklif ederiz.

       Ramazan Kerim Özkan                   Celal Dinçer                             Haluk Eyidoğan

                    Burdur                                   İstanbul                                       İstanbul

               Kamer Genç                   Kemal Değirmendereli              Selahattin Karaahmetoğlu

                    Tunceli                                    Edirne                                        Giresun

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Selahattin Karaahmetoğlu…

BAŞKAN – Buyurun.

SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi partim, şahsım ve ülkemizin dört bir yanında ayakta kalabilmek için direnen orman köylüleri adına saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa’mız da orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin orman köylülerince kullanılabileceğini belirtmekte fakat 2/B arazileri, köylülerin yerleşimi, tarım faaliyetleri için kullanılamamaktadır. 2011 genel seçimleri öncesi partimizin Barış Projesi önerisiyle AKP’nin Meclise sunduğu teklif örtüşmüyor. Biçimsel olarak aynı görünüyor, içerik olarak farklılık gösteriyor. Seçim öncesi AKP’nin böyle bir projesi olmadığını da ayrıca belirtmek isterim. Hazırladığımız çözüm önerilerindeki vatandaşın çıkarını esas alan anlayışımız ile iktidar partisinin bu konuda “nasıl bir rant yaratırım” beklentisi, iki partinin temel farklılığını ortaya koymaktadır.

Orman köylülerinin kalkındırılma ve desteklenmesi beklentisiyle satış bedelleri belirlenirken zengin-yoksul ayırımı gözetilerek bir düzenleme yapılmalıdır. Yoksul orman köylüsü, ekonomik durumlarından ötürü söz konusu satıştan yararlanamayacaktır. Hatta kullanmakta olduğu toprakları ekonomik gücü olanlara kaptırmak zorunda kalacak ve bu, toplumda sosyal sorunlar yaratacaktır.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak “2/B Barış Projesi” adını verdiğimiz düzenleme ise mülkiyet kavgasına son vermeyi hedeflemektedir. Bizim Barış Proje’miz ile iktidarın tasarısı arasında ciddi anlayış farkı ortaya çıkmaktadır. Bizim önerimizde söz konusu yerlerin orman köylülerine bedelsiz olarak verilmesi öngörülmektedir.

Bu kanun tasarısıyla orman köylülerinin mahkemeye başvurma hakkı elinden alınmıştır çünkü bu tasarı, geçmişteki ve gelecekteki paylaşıma kılıf hazırlamaktadır. Oysa bizim 12 Haziran seçimleri öncesinde getirdiğimiz proje, AKP’nin getirdiği ranta ve paylaşıma değil, bir barış projesine dayanmaktadır. Toplu yerleşimin olmadığı 2/B alanlarını proje uygulamaları kapsamına sokarak yapılaşmaya açmak yasanın ruhuyla ters düşmektedir. “2/B alanları” ibaresinden önce “toplu yerleşimin olduğu” ibaresini ekleme önerimiz Komisyon çalışmalarında reddedilmiştir. AKP’nin önerdiği bu yasa, sosyal devlet anlayışına, orman köylülerinin anayasal haklarının korunması ilkesine, 7 milyon vatandaşımız ile devlet arasında oluşan hukuki sorunların çözümlenmesi anlayışına uygun bir düzenleme değildir. Mevcut sorunları çözme yerine yeni rant sağlama anlayışıyla hazırlanmış düzenleme söz konusudur.

2/B arazileri satışından elde edilecek gelirler Çevre ve Şehircilik Bakanlığına, dolayısıyla yüzde 90’ı TOKİ’ye, yüzde 10’u da Orman ve Su İşleri Bakanlığına kalmaktadır. Böylece, yandaş müteahhitlerin yeni işleri, yeni kazançları teminat altına alınmaktadır. Afet riski taşıyan alanların kentsel dönüşüm yasasıyla ilgili yasa teklifi görüşmelerinde 2/B Yasası kesinleşmeden buradan gelecek gelirlerin TOKİ’ye kaynak olarak sunulması hem yüce Meclisi hem de milletvekillerini ciddiye almamaktır, yüzde 50 oyun verdiği şımarıklıkla demokratik davranış biçimlerini reddetmektir. AKP’yi önce yüce Meclise, sonra kendi milletvekillerine, onları da kendilerine, daha sonra da tüm milletvekillerine saygılı olmaya davet ediyorum.

Değerli milletvekilleri, bizim 2/B Yasası’ndan anladığımız, imar affı değildir; ormanlarımızın yağmalanması ve talan edilmesi de değildir; “yasa” adı altında orman kanunlarını uygulamak hiç değildir.

Sözlerimi yüce Meclisi selamlayarak bitiriyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz efendim.

BAŞKAN – Yoklama talebi vardır.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Özkan, Sayın Tunay, Sayın Seçer, Sayın Dinçer, Sayın Gümüş, Sayın Akar, Sayın Tanal, Sayın Demiröz, Sayın Genç, Sayın Onur, Sayın Fırat, Sayın Önder, Sayın Kaleli, Sayın Toprak, Sayın Moroğlu, Sayın Erdoğan, Sayın Karaahmetoğlu, Sayın Korkmaz, Sayın Yeniçeri.

 Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Orman Köylülerinin Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi); Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporları (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S. Sayısı: 198) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Madde 13/2’nci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 13/3’üncü fıkrada bir önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı kanun tasarısının 13 maddesinin 3 fıkrasında yer alan “Zeminde tespit ve tesis edilir” ibaresinin “Zeminlerde tespit ve tesis edilir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Vahap Seçer                                     R. Kerim Özkan                            Celal Dinçer

              Mersin                                                Burdur                                       İstanbul

                                   Osman Kaptan                                  Haluk Eyidoğan

                                        Antalya                                              İstanbul

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Seçer, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

VAHAP SEÇER (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

198 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 13’üncü maddesinin 3’üncü fıkrasında verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım.

Değerli arkadaşlarım, az önce Sayın Bakan Sayın Önder’in HES’lerle ilgili eleştirisine cevap verdi. Elbette ki Türkiye enerji açığını yenilenebilir enerji kaynaklarıyla karşılamalı, elbette ki Türkiye’deki şu anda rekor seviyedeki 77 milyar dolarlık cari açığın temel sebeplerinden bir tanesinin enerji ithalatı olduğunu biliyoruz.

Şimdi, mesele HES’lerde şu: Elbette ki Türkiye'nin hidrolik kaynakları kullanılsın. Yalnız, bakın, dikkat edin, yaklaşık olarak 2 bin tane HES lisansı verilmiş. Eli çantalılar, bu işin ticaretini yapanlar… Bu işte bilim falan filan yok, yani ekolojik dengeymiş, tabiatmış, can suyu meselesiymiş, işin teknik koşullarını da kimsenin dikkate aldığı yok. Çevre etki değerlendirme raporlarıymış, kimsenin bunları dikkate aldığı yok. 

Şimdi, bakın, HES bölgelerine gidin, ciddi anlamda bir çevre katliamı görürsünüz, ciddi anlamda bir orman katliamı görürsünüz. Orada inşaat yapıyor, adam alıyor hafriyatını tarım alanlarına boşaltıyor, tarım alanlarını rezil ediyor. Daha önce çıktılar dediler ki: “Can suyu diye bir kavram yoktu…” Ondan sonra baktılar ki gerçekten ekolojik dengeye önemli zararlar veriyorlar, belirli oranlarda can suyu şartı getirdiler. Şimdi onu da kaldırdılar, bölgesel can suyu tespiti yaptılar. Yani HES’lerde, Allah aşkına bakın “kimin eli kimin cebinde” oynanıyor, denetim hak getire. 200’den fazla şu anda devam eden HES inşaatı var, bunları kimler denetliyor, Sayın Bakan da bilmiyor.

Geçenlerde Adana’da Gökdere Köprü Barajı’nda bir kaza meydana geldi. Orada baraj rezerv alanına su alınmaya başlandı. Tabii ki kontrol yeterli değil, su depolanmaya başlayınca kapağa baskı yaptı ve orada çalışan 10 tane işçi kayboldu, bunların 6’sının cesedine ulaşıldı, hâlâ 4’ünün cesedine ulaşılmış değil. Bu konuda ne yaptı Bakanlık? Daha önce bir yönetmelik çıkardı, dedi ki: “Bu denetimleri biz özel şirketlere verelim. Bunu da nasıl yapalım? Yapıyı yapan müteahhit firmalar kendi denetim firmalarını kendileri bulsunlar ve denetim firmalarının bedelini kendileri ödesin.” Şimdi, anlayışa bakabilir misiniz: Ben yapımcı firmayım, beni denetleyecek firmayı kendim buluyorum ve bedelini kendim ödüyorum. Tabii, sivil toplum örgütleri, meslek odaları bunu yargıya taşıdı, Danıştay yürütmeyi durdurdu. Bakanlık yine durmadı, bu konuyla ilgili ikinci bir yönetmelik çıkarttı yine içeriği bu bağlamda olan. Yine yargıya gidildi meslek odaları tarafından ve Danıştay ikinci kez yürütmeyi durdurma kararı aldı. Bugün yapılan baraj inşaatlarında, bugün yapılan HES inşaatlarında bu yapıları kimlerin denetlediğini, ben iddia ediyorum, Bakanlık dahi bilmiyor.

Şimdi, DSİ’nin yaptığı inşaatlarda, DSİ’nin yaptığı bu projelerde böyle kazalar oluyor mu? “Çok şükür böyle kazalar olmuyor.” Sayın Bakanın beyanatı bu. Şimdi, niçin DSİ’nin yaptığı projelerde, inşaatlarda bu tip kazalar olmuyor? Çünkü DSİ ciddi bir kuruluş. Cumhuriyet tarihinde binlerce insan yetiştirmiş, teknik eleman yetiştirmiş, mühendis yetiştirmiş, kadrolarında çok değerli elemanları var. DSİ kamu kuruluşu, DSİ’nin vahşi bir kâr etme arzusu da yok özel sektör gibi. Siz özel sektörün vahşi kâr etme duygusuna ket vurabilir misiniz, gem vurabilir misiniz? Adam orada hesabını yapar, en fazla, en maksimum kârı nasıl elde eder, öyle projeler uygulamaya koyar. Kaza olur, bela olur, sağlam inşaat olur, çürük inşaat olur, onun pek derdinde değildir. Hırsızı kontrol altında tutamazsınız, evinizin kapısını açık bırakırsanız, pencerenizi açık bırakırsanız bir taraftan girer, oraları kapalı tutarsanız bacadan girer.

Şimdi, siz bu özel sektörün yaptığı, yapı şirketlerinin, müteahhit firmaların yaptığı bu inşaatları yeterli derecede kontrol edemezseniz işte böyle kazalar meydana gelir. Bu konuda DSİ’nin en kısa sürede devreye girmesi lazım. Bunlar oyuncak işler değil, büyük projeler. Bu konuda Bakanlığın daha hassas davranmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Madde 13, (3)’üncü fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 13, (4)’üncü fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 13, (5)’inci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 13, (6)’ncı fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 13, (7)’nci fıkrada bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Kanun Tasarısının 13. Maddesinin 7. Fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve Geçici 10. Maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

      Hasan Hüseyin Türkoğlu               Seyfettin Yılmaz                    Mehmet Şandır

                  Osmaniye                                   Adana                                  Mersin

                   Faruk Bal                         Kemalettin Yılmaz                   Ali Uzunırmak

                     Konya                              Afyonkarahisar                            Aydın

(7) 6831 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Devlet ormanları içinde bu ormanların korunması, istihsal ve imarı ile alakalı olarak yapılacak her nevi bina ve tesisler müstesna olmak üzere; otlatma planı yapılan alanlarda yıllık otlatma suresi dâhilinde hayvanların planlı otlatılmasını sağlayan, gecelemesini emniyet altına alan ve dağılmalarını engelleyen geçici çevirmeler şeklinde düzenlemeler dışında, her çeşit bina, ağıl ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması, tarla açılması, işlenmesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi yasaktır. Ancak, devlet ormanlarında 31/12/2011 tarihinden önce toplu yerleşimin bulunduğu; yaylak ve otlak olarak kullanılan alanlar içindeki yerler ile yılın belirli dönemlerinde geleneksel yaylacılık maksadıyla yerleşim yeri olarak kullanılan alanlar kullanım bütünlüğü de dikkate alınarak Orman Genel Müdürlüğünce tespit edilir. Tespit edilen bu alanlardan uygun görülenler Orman ve Su İşleri Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu Kararı ile yayla alanı olarak ilan edilir. İlan edilen yayla alanlarında 31.12.2011 tarihinden evvel yapılmış olan her türlü bina ve tesisler mevcut hâliyle vaziyet planına alınırlar. Yayla alanlarında bulunan bina ve tesisler Orman Genel Müdürlüğü tarafından tespit edilecek bedel karşılığında kullanıcılara 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ilgili maddeleri çerçevesinde üst hakkı şeklinde tahsis edilirler. Elde edilecek gelir Orman Genel Müdürlüğü Döner Sermayesine gelir kaydedilir. Yayla alanlarındaki bina ve tesislerin kullanıcıları orman idaresince tespit edilir, ilgili kaymakamlık ve muhtarlıkça bir ay süreyle ilan edilir. Bu süre içinde yapılan itirazlar bir ay içinde orman idaresinde mevcut bilgi ve belgelere göre, bunun mümkün olmaması hâlinde başvuru sahiplerinin elindeki bilgi ve belgelere göre sonuçlandırılarak ilgililere bildirilir. Kullanıcısı tespit edilen bina ve tesisler vaziyet planına göre kullanıcısına, tespit tarihinden itibaren bir yıl içinde talebi hâlinde Orman Genel Müdürlüğünce tespit edilen bedel karşılığında tahsis edilir. Kullanıcıları tarafından tahsis talebinde bulunulmayan bina ve tesisler ise yıkılır. Tahsis edilen bina ve tesislere ilişkin, ilgili kurumlarca orman idaresine bildirilen eksiklerin tamamlanması yönünde kullanıcıya tebligat yapılarak en geç bir yıl içinde eksikliğin giderilmesi istenir. Eksikliklerin giderilmemesi hâlinde yapılan tahsis işlemi iptal edilir. İlgili zarar ve hukuki sorumluluk kullanıcıya aittir. Yayla alanı olarak ilan edilen yerlerde orman idaresince nüfus yoğunluğu, yöresel ihtiyaç ve sosyal problemler dikkate alınarak gerekli her tür ve ölçekte planlar Orman Genel Müdürlüğünce yapılır veya yaptırılır. Yapılan bu planlar Orman ve Su İşleri Bakanlığınca onaylanır. Yayla alanlarında mevcut bina ve tesislerin kullanıcı tarafından iki yıl içinde planlara uygun hâle getirilmesi istenir. Aksi hâlde tahsis işlemi iptal edilir. Yayla alanlarına ilişkin iş ve işlemler yönetmelikle belirlenir."

“Bu madde çerçevesinde Bakanlar Kurulu Kararıyla yayla alanı olarak ilan edilen yerlerde bulunan bina ve tesislerden dolayı açılmış olan davalar açılmamış sayılır."

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ  BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

Buyurun Sayın Türkoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 13’üncü maddesiyle ilgili olarak vermiş olduğumuz değişiklik önergesi kapsamında söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu önergenin çok uzun olduğunu biliyorum. Aslında, bu önergeyle değiştirmek istediğimiz fıkra tasarının içerisinde Hükûmet tarafından Meclise getirildiğinde yoktu çünkü yaylayla ilgili, yayla sorunlarıyla ilgili bu düzenlemeler maalesef bugüne kadar ele alınmamış ve Anadolu’nun özellikle sıcak coğrafyalarında -biraz evvel iktidar partisinin Osmaniye milletvekili arkadaşımızın da ifade ettiği gibi- yıllardan beri birikmiş bir sorun idi ve milletvekili olduktan sonra da Osmaniye ilinde bilhassa, bu hususla ilgili olarak vatandaşların çok yoğun yakınmalarına muhatap olduk. Bu çerçevede bir kanun teklifi hazırladık ancak hem Osmaniye kamuoyu hem de Hükûmet nezdinde, Genel Müdürlük nezdinde yaptığımız girişimler neticesinde “2/B yasasının içerisinde bu konu düzenlenecek. Lütfen, bununla ilgili herhangi bir şey yapmayın, yapmaya ihtiyaç yok.” denildi ancak 2/B yasa tasarısı üyesi olduğum İçişleri Komisyonunda tali olarak ele alındığında gördük ki bu düzenleme, yayla düzenlemesi tasarının içerisinde getirilmemiş. Bu sefer, biz, Grup Başkan Vekilimiz Sayın Mehmet Şandır Beyefendi’yle beraber Orman ve Su İşleri Bakanımızdan rica ettik, sağ olsunlar anlayış gösterdiler, Komisyon Başkanı da anlayış gösterdiler ve benim hazırlamış olduğum yayla ve yaylacılık kanun teklifimiz bir önerge şeklinde komisyon çalışmaları sırasında bu tasarının içerisine dâhil edildi. Bu açıdan hem Komisyona hem de Sayın Bakana teşekkür ediyoruz ancak bu tasarının içerisinde biraz evvel okunan hâliyle, önergemizin okunan hâliyle bu tasarı gerçekleşmez ise bu sorun çözülmez çünkü yayla alanları içerisindeki kamuya ait ya da özel şahıslara ait bina ve tesisler tasarıyla Orman Genel Müdürlüğü envanterine alınıyor, demirbaşına kaydediliyor ve vatandaşa ihale yoluyla kiraya verilmek isteniyor. Biz bunun Medeni Kanun çerçevesinde “üst hakkı” şeklinde düzenlenmesinin uygun olacağını düşünüyoruz ve bu konuda bir önerge verdik, önergemizin mahiyeti bu. Eğer bu şekilde olmaz ise ihale yoluyla kiraya verecek olan Orman Genel Müdürlüğü düzenlemesi vatandaşın ihtiyacını gideremeyecek, bunu sizinle paylaşmak durumundayız. Diğer taraftan, mahkemelerde binlerce dosya var, dava dosyası. Eğer o dava dosyalarını düşürecek bir düzenleme yapmaz isek yine sorunu çözmüş olmayız.

Tabii, bu mülkiyet konusuyla ilgili, Anayasa’nın 169’uncu maddesi çerçevesinde orman arazilerinin mülkiyet konusu olamayacağı hususu çerçevesinde yapılan tartışmalar, görüşmeler sırasında bize hep dendi ki: “Efendim, mülkiyet konusunu lütfen getirmeyin, bu, Anayasa’ya aykırı.” Özellikle, Orman Genel Müdürlüğü bürokrasisi Sayın Bakanı bu konuda bilgilendiriyorlar ve bir türlü Sayın Bakanı biz istediğimiz noktaya getiremedik ama bakın, elimde 2634 sayılı Turizmi Teşvik Yasası var. Bu Yasa’nın 8’inci maddesi şöyle bir hüküm içeriyor, diyor ki 8’inci maddede ki, bu, 5761 sayılı Kanun’la 2008 yılında eklenmiş, düzenlenmiş bir madde, değiştirilmiş bir madde: “Hazine mülkiyetinde yeterli alanın bulunmadığı durumlarda, 6831 sayılı Orman Kanunu’na göre orman sayılan yerlerden, sağlık turizmine yönelik fizik tedavi tesisleri, termal turizme yönelik jeotermal kaynakları bulunan yerler, kış turizmi kapsamında pist uzunluğu yeterli yerler, eko-turizm kapsamında yer alan yerler, golf turizmine yönelik yerler, kıyıların coğrafi ve fiziksel yapısı nedeniyle kumsallarından yararlanılacak yerler, kruvaziyer ve yat gibi deniz turizmine yönelik yerler, uluslararası yarışmaların yapılabileceği yerler…” gibi yerler orman dahi olsa üst kullanım hakkı çerçevesinde insanlara tahsis ediliyor. Şimdi, kanunla eğer “üst hakkı” şeklinde değil de kira usulüyle yapacak olursanız ortaya şöyle bir tercih çıkıyor bu işe karar verecek iktidar çoğunluğu olarak sizlere: Golf turizmi için orman arazilerini turizm yatırımcısına tahsis ediyorsunuz ama yüzlerce yıldır yayla olarak ev yaptırdığı, orman arazisinde ev yaptıran vatandaşın bu talebini reddetmiş oluyorsunuz. Yani aslında bu önergemizi reddetmek suretiyle küresel sermayeye “Evet.” ama bu vatanın gerçekten öz evlatlarına “Hayır.” demiş olacaksınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) – Bu çerçevede, önergemizin kabulünü istirham ediyor, Türk milletinin milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türkoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Madde 13 (7)’nci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 13 (8)’inci fıkrada bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Tasarının 13’üncü maddesinin sekizinci fıkrasının Tasarı metninden çıkarılması ile diğer fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

            M. Akif Hamzaçebi               Mehmet Ali Susam                    Celal Dinçer

                     İstanbul                                    İzmir                                  İstanbul

                İlhan Demiröz                       Mahmut Tanal                    Haluk Eyidoğan

                       Bursa                                   İstanbul                                İstanbul

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmet tasarısında olmayan bu madde Komisyon görüşmeleri sırasında tasarıya eklenmiştir. Bu maddenin tasarıdan çıkarılmasını öneriyoruz.

Ormanları korumakla görevli olan bir Sayın Bakanın böyle bir maddeye onay vermemesi gerekir. Hem ormanları koruma adına burada birçok güzel cümle söyleyeceksiniz hem de ormanlarda yapılaşmanın yolunu açacaksınız. Bu nedenle, bu madde tasarıdan mutlaka çıkarılmalıdır.

Görünüşte masum bir madde, gerçekte masum olmayan bir maddedir. Bizim Anayasa’mız, 1982 Anayasası her ne kadar yerden yere vuruluyor ise de güzel hükümlere sahiptir, bazı güzel hükümleri vardır. Ormanları korumakla ilgili hükmü bunlardan başlıcasıdır. Anayasa’mızın 169’uncu maddesi ormanların korunmasını düzenler, ormanların korunmasında kamu yararı olduğunu ortaya koyar. Yine, bu çerçevede, Orman Kanunu’nun 17’nci maddesi ormanlarda yapılması zorunlu bulunan bazı kamu tesislerini düzenler, bunlara hangi şartlarda, nasıl izin verileceğini düzenler. Örneğin bir ormandan enerji hattı, ulaşım hattı, yol, petrol boru hattı, doğal gaz hattı, haberleşme hattı geçecek ise bunda kamu yararı olması nedeniyle ormanlardan geçişine izin verileceğini düzenler. Bu maddeye, daha sonraları, devlete ait eğitim, sağlık, spor tesislerinin de ormanlarda yapılmasında kamu yararı ve zaruret olması hâlinde izin verileceğini düzenlemesi eklenmiştir. Ama Anayasa’mızın 169’uncu maddesi üstün kamu yararının ormanları korumak olduğunu düzenler. Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarına bakıldığında, en son Turizmi Teşvik Kanunu’na ilişkin iptal kararının gerekçelerine bakıldığında, ormanları koruma yönündeki Anayasa düzenlemesinin üstün kamu yararına dayandığını, bu nedenle diğer kamu yararı olan kamu tesislerinin yapımına ilişkin olarak yapılacak yasamada ormanların korunmasının öncelikli olduğunu söyler.

Bu madde diyor ki, Orman Kanunu’nun 17’nci maddesine ilave olarak nitelendirebileceğimiz 6831 sayılı Kanun’un ek 9’uncu maddesine bir hüküm ilave etmek suretiyle, ormanlarda yükseköğretim kurumlarının, Kredi ve Yurtlar Kurumunun yükseköğretim kurumlarına ilişkin tesisler ve yurtlar kurabileceğini düzenliyor. Devlete ait üniversiteleri kapsamına almak suretiyle böyle bir sınır da çiziyor. Yani o zaman sormak gerekir, üniversiteler yapıyor ise neden devlete ait üniversiteler? Niye özel vakıf üniversiteleri burada yok? Asıl eleştiri noktam bu değil aslında. Yani üniversite yapımında kamu yararı var ise bu kamu yararı sadece devlete ait üniversitede mi vardır? Hayır, vakıf üniversitesinde de o zaman kamu yararı vardır. O zaman, ne yapacaksınız ileride? Bir madde değişikliği getireceksiniz, diyeceksiniz ki: “Vakıf üniversitelerine de izin verelim.” Bunun sınırı yok, bu genişleyecek. Esas olan, ormanları korumaktır. Üniversite Türkiye'nin her yerinde, Türkiye coğrafyasının her yerinde yapılabilir. Bunun için illa ormanı yapılaşmaya açmak şart değil ama Sayın Bakanda ben buna şaşırmıyorum. Sayın Bakan, hazineye ait özel ağaçlandırma alanlarını dahi Orman Kanunu’nun 17’nci maddesindeki yapılaşmalara açan bir yönetmelik düzenlemesi yapmıştır. Yasaya rağmen, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kabul etmiş olduğu İmar Kanunu’na bir madde eklenmesini öngören o yasaya rağmen hazineye ait özel ağaçlandırma alanları yapılaşmaya açılmıştır. İmar Kanunu’na eklenen madde diyor ki: “Hazineye ait özel ağaçlandırma alanları, projesine göre ağaçlandırıldığı takdirde herhangi bir şekilde yapılaşma amacıyla imar planına konu edilemez.” Yani, bir üniversite de yapamazsınız orada, okul da yapamazsınız, çünkü hazine onu ülkenin orman varlığını artırmak amacıyla kiraya vermiştir ve bu nedenle ağaçlandırılmıştır. Şimdi, Sayın Bakanın bu anlayışı, ormanları yok eden, ormanları feda eden bir anlayıştır.

Maddede bir hüküm daha var, güya sınır getiriyor, diyor ki: “O ormanlık alanlarda yapılacak bu tesislerle ilgili olarak yapılaşma alanı ormanlık alanın, tahsise konu alanın yüzde 15’ini geçemez.” “Ama” diyor, “Garaj, havuz, otopark vesaire gibi tesisler hariç.” Olağanüstü genişletmiş durumda.

Madde, ormanları tahrip eden bir maddedir, bu nedenle tasarıdan çıkarılmasını öneriyoruz.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Madde 13 (8)’inci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 13 (9)’uncu fıkrada bir önerge vardır; okutup, işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Tasarının 13’üncü maddesinin dokuzuncu fıkrasının Tasarı metninden çıkarılması ile diğer fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

           M. Akif Hamzaçebi                R. Kerim Özkan                         Celal Dinçer

                    İstanbul                                 Burdur                                   İstanbul

           Mehmet Ali Susam                  İlhan Demiröz                       Haluk Eyidoğan

                       İzmir                                    Bursa                                    İstanbul

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CELAL DİNÇER (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 198 sıra sayılı kanun teklifinin 13’üncü maddesinin üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Kanun teklifinin, esasında, anayasa değişikliği yapılmadan görüşülmesinin biz başından itibaren Anayasa’ya aykırı olduğunu  belirtmiş ve bu konudaki çekincemizi dile getirmiştik. Yani bu hâliyle bu kanun yasalaşırsa Anayasa’ya aykırı olacaktır çünkü 1981’den sonraki yapılaşmalar veya 1981’den sonra orman alanı dışına çıkarılmış alanların özel mülkiyete konu edilmesi Anayasa’mız gereği mümkün değildir. Bunu defalarca dile getirdik ama söylediklerimizin hiçbirisi dikkate alınmadı. Birçok madde üzerinde değişiklik önergeleri verdik, bunlar da dikkate alınmadı.

Şimdi, bu kanunun artık son maddelerine geldik. Hiç olmazsa bu maddede lütfen elinizi vicdanınıza koyunuz, bu sakıncalı maddeyi bu tekliften çıkarmamıza yardımcı olunuz.

13’üncü maddenin 9’uncu fıkrasındaki açıkça Anayasa’ya aykırı olan bu hükmü tekliften çıkaralım. Niçin? Çünkü bu maddede: Tapuda kişiler adına kayıtlı iken, orman sınırları içerisinde kaldığı gerekçesiyle tapuları iptal edilen yerler üzerinde bulunan ve 31/12/2011 tarihinden önce müsaderesine karar verilen fabrika, ticarethane niteliğindeki tesisler yirmi dokuz yıllığına kiraya verilebilecektir.

Anayasa’mıza göre ormanlarımızda hiçbir şekilde kalıcı tesisler ve ticarethaneler, fabrikalar yapılamaz. Orman alanlarında gecelemeye mahsus geçici çevirmeler dışında her çeşit bina ve ağıl yapılması bu kanunla yasaklanıyor ama ne yazık ki fabrika yapılmasına izin veriliyor.

İktidarın millî servetlerimizi tarumar etme politikası sadece ormanlarla sınırlı değil. Biraz evvel bir üyemiz, bir milletvekilimiz dile getirdiler, bugün İçişleri Komisyonunda görüştüğümüz Mera Kanunu’nda değişiklik öngören kanun tasarısında da meralarımız kırk dokuz yıllığına, yanlış duymadınız, kırk dokuz yıllığına -yabancılar dâhil- parası olanlara kiraya verilebilecektir. Kiraya verilecek alanlarda metrekare limiti de yoktur. Daha da tehlikelisi, kiraya verilen bu alanların yüzde 1’ine kadar tesis yapılabilecektir yani düşünün, 200 hektarlık bir merayı kiralayacak bir şahıs veya şirketler 20 bin metrekarelik bir alana bina yapabileceklerdir. Bu, Bakanlar Kurulu kararıyla 2 katına kadar çıkarılabilecektir.

Bu tesisler, dikkat ediniz, meralara yapılacak bu tesisler kanunda “barınma ihtiyacını karşılamak üzere” şeklinde dercedilmiştir. Büyük bir sakıncadır yani orman alanlarımızdan sonra meralarımız da peşkeş çekilecektir.

Görüştüğümüz bu teklifle, Anayasa’mızın 169 ve 170’inci maddelerine aykırı olarak orman köylülerine hiçbir destek verilmiyor. Hiçbir destek sağlamayan iktidar, yeni hazırladığı Mera Kanunu’ndaki değişiklikle de parası olanlara meraları kiralayarak yeni bir yağma ve rant alanı sağlayacaktır. Gene köylüler mağdur edilecektir.

Biz kısaca 2/B diye tabir ettiğimiz bu yasa teklifinden elde edilecek gelirlerin yurt yapılmasında kullanılmasını ve orman köylülerinin kalkındırılmasında kullanılmasını talep etmiştik. İktidar ise elde edilen gelirleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığına devrederek sadece “dostlar alışverişte görsün” hesabı işte bu alanlarda eğitim amaçlı üniversitelerin, devlet üniversitelerinin yapılmasını müsaade edebilmektedir. Bu teklif ile orman alanlarına yapılacak binaların tavan alanı da yüzde 15 olarak sınırlanmıştır.

Dikkatinizi tekrar çekmek istiyorum.

Evet, söz hakkım bittiği için çok fazla konuşamayacağım. Ama hâlen İzmir Karaburun’da köylülerin çektiği sıkıntıları da dikkatinize sunmak istiyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dinçer.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Madde 13 (9)’uncu fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 13 (10)’uncu fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 14’te iki önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısının 14 üncü maddesinin ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini ve müteakip fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Mustafa Elitaş                             İsmail Tamer                             Yusuf Başer

                  Kayser                                       Kayseri                                     Yozgat

           Muzaffer Çakar                           Ramazan Can                           Naci Bostancı

                    Muş                                       Kırıkkale                                   Amasya

            Yaşar Karayel                          Nureddin Nebati                         Harun Karaca

                  Kayseri                                      İstanbul                                    İstanbul                      

"(3) 2924 sayılı Kanun hükümlerine göre 2/A alanlarına nakline ve yerleştirilmesine karar verilen ve halen işlemleri devam eden orman içi veya bitişiği köyler halkına ilişkin iskân işlemleri, Orman ve Su İşleri ile Çevre ve Şehircilik Bakanlıklarınca müştereken yürütülür. Bu köyler halkının yeni iskân edileceği alanda hak sahiplerine verilecek bina, arsa ve arazilerin bedelleri peşin veya yirmi yıl içinde ve yıllık eşit taksitlerle faizsiz olarak tahsil edilir. Bu köyler halkından hak sahibi olanlardan anlaşma yapanların nakledildikleri Devlet ormanı içinde veya bitişiğinde kalan taşınmazları ile bunların karşılığı olarak yerleştirilecekleri yerlerden kendilerine iskânen verilecek taşınmazların tapudaki devir ve tescil işlemleri karşılıklı olarak yapılır."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte   olan   198   Sıra   Sayılı   Orman   Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi   ve   Hazine   Adına   Orman   Sınırları   Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısının 14’üncü maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

   M. Akif Hamzaçebi                          İlhan Demiröz                                  Kamer Genç

            İstanbul                                          Bursa                                             Tunceli

                                  Vahap Seçer                                      Kazım Kurt

                                      Mersin                                            Eskişehir

“Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde bulunan ve 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman vasfını kaybetmesine rağmen, 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanunla değişik 2 nci maddesinin (B) bendi uygulaması ile Hazine adına orman sınırı dışına çıkartılma işlemi henüz yapılamayan yerlerin orman kadastrosu ve 6831 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (B) bendi uygulaması ile 3402 sayılı Kanunun ek 4 üncü maddesine göre kadastro çalışması, öncelikle büyükşehir belediyesi olan yerlerden başlanılmak üzere en geç bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç bir yıl içinde tamamlanır. Bu yerler de, bu Kanun hükümlerine göre değerlendirilir."

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurun. 

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı, başlangıcından bugüne kadar oldukça önemli değişikler geçirdi; iktidar partisi ve Hükûmet tutarlı bir politika izleyemedi, izlemedi. Satış bedeli olarak rayiç bedelin yüzde 70’i olarak öngörülmüş iken, Komisyonda yapılan görüşmeler sırasında rayiç bedelin yüzde 50’si olarak bir düzeltme yapıldı, Genel Kurulda bundan vazgeçildi, rayiç bedelin tekrar yüzde 70’i olarak bir satış bedeli öngörüldü. Yine beş yılda on eşit taksitte bedelin ödenmesi imkânı mevcut iken, belediye sınırları içerisindeki taşınmazlar için üç yılda altı eşit taksitte ödenmesi düzenlemesi getirildi. Yani Hükûmet, iktidar partisi komisyonda verdiği sözleri tutmamıştır. Bu, ayakları üstünde duramamaktır. Yani bu yakışmıyor. Milyonlarca insanı ilgilendiren bir tasarıda “Bedeli indirdim.” diyeceksiniz, sonra “Vazgeçtik, bedeli yükselttik.” diyeceksiniz. Böyle bir şeyin kabulü mümkün değil.

İkinci olarak söyleyeceğim şu: Tasarı, 2/A arazileri, 2/B arazileri ve hazineye ait tarım arazilerinin satışını düzenliyor. Ancak öyle mahalleler, öyle ilçeler var ki orman arazileriyle 2/B arazileri iç içe girmiş durumda. Yani yapılaşma hem 2/B arazisinde olmuş hem orman arazisinde olmuş. Sultanbeyli ilçesi bunların çok güzel bir örneğidir. Örneğin, bu ilçemizdeki Hasanpaşa Mahallesi’nde iki yapı var, hem ormanlık alanda hem 2/B alanında yapı var. Mahalledeki sokağın bir tarafı hukuken orman sayılıyor, öbür tarafı 2/B sayılıyor. Şimdi, sokağın bir tarafını çözerken öbür tarafını çözmemek olmaz.

Bu önergemiz, 31/12/1981 tarihi itibarıyla orman vasfını kaybetmiş olması nedeniyle şu veya bu şekilde orman sınırı dışına çıkarılmamış olan bu tip arazilerdeki yapılaşmanın mülkiyet sorununu çözmeyi hedefliyor. Bu kadar samimi bir önergedir ama inanıyorum ki Sayın Bakan buna “Hayır.” diyecektir, iktidar partisi de “Hayır.” diyecektir. Neden? Çünkü halkın yararına bir önergedir, sahada tespit edilmiş olan bir sorunu çözmeye yönelik olan bir önergedir. Sizin sahayla hiçbir ilginiz yok kusura bakmayın.

Biz, İstanbul’da, 2/B projesini Beykoz’da, Sultanbeyli’de, oralarda açıkladığımız zaman, Sayın Başbakan Beykoz’da bir hastanenin açılışından hareketle Çekmeköy, Sancaktepe, Sultanbeyli’den geçti, bütün buralarda halka hitap etti. Biz dedik ki: “Emlak vergi değerinden vatandaşımıza verelim.” Sayın Başbakan dedi ki: “Benim vatandaşım hanımının kolundaki bileziği satar, bunu alır.” Şimdi, bu tasarı ona dönüşmüştür. Vatandaşımız hanımının kolundaki bileziği satacaktır ama gene de bunu almaya güç yetiremeyecektir.

Biz Sultanbeyli’de 2/B projesini açıklarken sizin 2/B afişleriniz Levent’te Bağdat Caddesi’ndeki billboardları süslüyordu. Siz, bu kadar gerçeklerden uzaksınız.

İşte, size meydan okuyorum: Hadi, bu önergeyi kabul edin, Sultanbeyli’nin Hasanpaşa Mahallesi’nin sorununu çözelim.

Teşekkür ederim, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler..: Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısının 14 üncü maddesinin ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini ve müteakip fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları

"(3) 2924 sayılı Kanun hükümlerine göre 2/A alanlarına nakline ve yerleştirilmesine karar verilen ve halen işlemleri devam eden orman içi veya bitişiği köyler halkına ilişkin iskân işlemleri, Orman ve Su İşleri ile Çevre ve Şehircilik Bakanlıklarınca müştereken yürütülür. Bu köyler halkının yeni iskân edileceği alanda hak sahiplerine verilecek bina, arsa ve arazilerin bedelleri peşin veya yirmi yıl içinde ve yıllık eşit taksitlerle faizsiz olarak tahsil edilir. Bu köyler halkından hak sahibi olanlardan anlaşma yapanların nakledildikleri Devlet ormanı içinde veya bitişiğinde kalan taşınmazları ile bunların karşılığı olarak yerleştirilecekleri yerlerden kendilerine iskânen verilecek taşınmazların tapudaki devir ve tescil işlemleri karşılıklı olarak yapılır."

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılıyoruz Başkanım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun:

Gerekçe

Bu Kanun Tasarısı ile yürürlükten kaldırılan 2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre; halen Balıkesir İli sınırları içerisinde bulunan bir orman içi köyün (köy halkının) Bursa İli sınırları içerisinde bulunan bir 2/A alanına nakli ve yerleştirmesi çalışması yürütülmektedir. 2924 sayılı Kanuna ve bu Kanunun uygulanmasını göstermek üzere yürürlüğe konulan ikincil mevzuata göre; bu köyler halkının yeni iskân edileceği alanda hak sahiplerine verilecek ve borçlandırılacak olan bina, arsa ve arazilerin bedellerinin peşin veya yirmi yıl içinde ve yıllık eşit taksitlerle faizsiz olarak tahsil edileceği, bu köyler halkından hak sahibi olanlardan anlaşma yapanların nakledildikleri Devlet ormanı içinde veya bitişiğinde kalan taşınmazları ile bunların karşılığı olarak yerleştirilecekleri yerlerden kendilerine iskânen verilecek taşınmazların tapudaki devir ve tescil işlemlerinin ise karşılıklı olarak yapılacağı yönünde düzenlemeler bulunmaktadır. Tasarıda; hâlen devam eden bu nakil ve yerleştirme işlemleri için ayrı bir düzenleme öngörülmediğinden, bu işlemler de Tasarıyla getirilen genel düzenlemelere tabi olacak ve dolaysıyla da bu düzenlemeler, kazanılmış hakları olan vatandaşlarımızın mağduriyetlerine ve dolayısıyla haksızlıklara sebebiyet verecek ve bu çalışmayı akamete uğrayacaktır.

Açıklanan sebeplerle, önerge ile; 2924 sayılı Kanun hükümlerine göre 2/A alanlarına nakline ve yerleştirilmesine karar verilen ve halen işlemleri devam eden orman içi veya bitişiği köyler halkına ilişkin iskân işlemlerinin Orman ve Su İşleri ile Çevre ve Şehircilik Bakanlıklarınca müştereken yürütüleceği öngörülerek bu konuda oluşabilecek tereddütlerin giderilmesi ve ayrıca, 2924 sayılı Kanunda ve bu Kanunun uygulanmasına ilişkin ikincil mevzuatta öngörüldüğü gibi; bu köyler halkının yeni iskân edileceği alanda hak sahiplerine verilecek bina, arsa ve arazilerin bedellerinin peşin veya yirmi yıl içinde ve yıllık eşit taksitlerle faizsiz olarak tahsil edilmesine, bu köyler halkından hak sahibi olanlardan anlaşma yapanların nakledildikleri Devlet ormanı içinde veya bitişiğinde kalan taşınmazları ile bunların karşılığı olarak yerleştirilecekleri yerlerden kendilerine iskânen verilecek taşınmazların tapudaki devir ve tescil işlemleri karşılıklı olarak yapılmasına imkân sağlanması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 14’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 1’de bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarı’nın Geçici 1 inci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

          M. Akif Hamzeçebi                    Celal Dinçer                    Kemal Değirmendereli

                   İstanbul                                 İstanbul                                     Edirne

                Kamer Genç                      Mustafa Moroğlu                     R. Kerim Özkan

                    Tunceli                                    İzmir                                      Burdur

“(2) Bu kanun uyarınca kendilerine satış ve devir işlemi yapılan kişilerin isimleri ile satın aldıkları taşınmazın yüzölçümü ve satış bedeli satış ve devir tarihinden itibaren üç ay içerisinde Orman ve Su İşleri Bakanlığının internet sayfasında bir yıl süre ile duyurulur.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 198 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın geçici 1’inci maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Önergemiz şu: Aslında, bu kanunun altında çok rant var, çok şaibe var. İşte, birtakım önergeler veriliyor bu saatte, kanunlar komisyonlara geliyor. Ama öteden beri iktidar partisinin, özellikle grup başkan vekilleri, burada çok böyle rant kapısını açan, suistimale elverişli hükümler taşıyan, son anlarda korsan önergeler verirler. Bu önergeleri zaten divan kâtibi de ağzında yuvarlar, böyle geçer. Biz de bilmiyoruz burada ne geldiğini. Onun için, diyoruz ki, yani burada verilen önergelerin bir kısmında tabii iktidar partisi mensupları ve kendilerine yakın kişilere bu devlet malının daha rahat transfer edilmesini sağlayacak hükümler getiriyorlar. Ben daha önce de burada konuştum, dedim ki: “Bir hüküm getirelim -yani siz verin bir önergeyi- bu 2/B arazilerini politikacılar almasın, milletvekilleri almasın.” Çünkü buradaki amaç hakikaten orman köylüsüne, fakir fukaraya öteden beri kullandığı araziyi  vermekse, o zaman o paralelde ve o şekilde bir kanun çıkarmamız lazım. Ama eğer bunun amacı o değilse… Bizim gördüğümüz kadarıyla bunun amacı şu: Devletin, özellikle deniz kıyılarında, İstanbul’da, özellikle Sarıyer ve birçok sahillerde çok zengin 2/B arazisinden, hatta birçok geçmişte Unakıtan’ın da kapattığı söylendiği bir 50 dönümlük, 100 dönümlük arazilerden bahsedildi, Tayyip Bey’in çevresinin kapattığı birtakım büyük arazilerden bahsedildi. Bunun önüne geçmek için diyoruz ki şuraya bir hüküm ilave edelim. Diyoruz ki bunları kim almışsa Orman Bakanlığı bunu İnternet sitesinde yayınlasın. O zaman kimse diyemez ki ya şunu bu aldı, bu bunu aldı. Biz de iddia olarak diyemeyiz ki… Hakikaten siz de dediniz ki “Orman köylüsü için bu kanunu çıkarıyoruz.” siz de almamışsınız, dolayısıyla almadığınıza göre, biz doğrusunu söylemişiz. Ama bunun esası o değil.

Bakın, yani, işte KİT’lerin özelleştirmesinde görüyoruz. Devletin en kıymetli mallarını, mülklerini getirip kendi yandaşlarınıza bedava veriyorsunuz. İstanbul’da yapılan o imar değişikliklerinde ne suistimaller döndüğünü biliyoruz.

Burada Orman Bakanı sıfatıyla oturan kişiye sorduk. Eskiden bu toprak döküm sahaları orman idaresine aitti. Buradan büyük paralar alıyordu orman idaresi. Buradan aldığı paralar kanalıyla pekâlâ yeni yeni orman alanları ıslah ediliyordu. Niye durup dururken, sen buraya Bakan olarak geldikten sonra, bu toprak döküm sahalarını getirdin İstanbul Büyükşehir Belediyesine verdin ve Büyükşehir Belediyesinin o şubesinin de başına kendisine yakın, kendi soy ismini taşıyan birisini getirdin? Bunlara cevap verilmiyor. Doğru dürüst cevap verilmiyor. Devri iktidarınızda denetim kaldırıldı arkadaşlar. Ne yapılıyorsa herkesin yanına kâr kalıyor.

Şimdi, Söğütözü’nde 3.600 metrekarelik bir alan vardı. Bu eskiden orman idaresine ait bir alandı. Daha önce bunu başkası kullanıyordu ve orman idaresine ait olduğu tespit edilmişti fakat sonra AKP Genel Merkezi buraya kurulunca, sonra burası Ankara Belediyesince otopark alanı hâline getirildi. Orman idaresi de buna itiraz etmedi. Tabii soru soruyoruz. Sorulara da cevap verilmediğine göre oranın AKP tarafından bedava kullanıldığı söyleniyor ve bize de bu konuda ciddi bilgiler geldi. Kaç defa sorduk, bize cevap vermiyorlar. Böyle bir şey olur mu yani şimdi devletin orman arazisi eskiden başkası tarafından kullanılırken burası orman arazisidir diye iddiada bulunacaksınız, mahkeme karar verecek, sonradan bir süre sonra burayı park alanı ilan edeceksiniz, AKP Genel Merkezi oraya kurulduğu için orada bedava kullanacak. Bu devlet malını bu kadar çok seviyorsunuz. Yav yazık birader, yani burada birçok insanın hakkı var. Bu kadar devlet malını severek bunları ceplere doldurmanın da insanlara çok fazla hayır getirmeyeceğine inanmanız gerekir. Bunun için, eğer hakikaten dürüst bir kanun çıkardığınız iddiasındaysanız bu önergemizi kabul edin ve diyelim ki burada bu arazileri alanı da Orman Bakanlığı kendi İnternet sitesinde yayınlasın, burada görsün herkes; kaç lirayla alındı, kaç dönüm arazi alındı, kim aldı, Kamer Genç mi aldı, Tayyip Erdoğan mı aldı, Mustafa Elitaş mı aldı, bunları orada görsün herkes. Değil mi? Bundan niye çekiniyorsunuz? İşte şeffaflık budur, dürüstlük de budur. Yani ille… Ne ise şimdi bu saatte fazla ileri, başka şeyler söylemeyeyim de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Eğer kabul edersiniz bana göre isabetli bir yol getirmiş oluruz.

Saygılar efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

Şimdi…

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz…

BAŞKAN – Bir saniye, ederim, buradayız.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Geçici Madde 1’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi, Sayın Bakan, buyurun, ne diyorsunuz?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Müsaade ederseniz, Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; esasen hak sahipleri ilan ediliyor. Bu araziler artık bize ait değil, Millî Emlak ve hazineye ait. Dolayısıyla, hazine tarafından kendi sitelerinde kimlerin aldığı, hak sahiplerinin kimler olduğu ilan ediliyor; bir.

İkinci husus, Sayın Başbakanımızın veya yakınlarının orada herhangi bir şeyi, arazisi yoktur. 2/B’ye benim de herhangi bir…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Görelim işte.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Benim veya yakınlarımın da 2/B’ye ait arazilerim yoktur. Onu zaten göreceksiniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Görelim oradan.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Müsaade edin.

İkinci husus, rayiç bedelle ilgili itirazlar oldu. Buna da açıklık getirmek istiyorum izninizle. Efendim, Millî Emlak Genel Müdürlüğünce parseller bazında belirlenmiş olan rayiç bedeller hak sahiplerine bildirilmeden önce herhangi bir yanlış yapılmaması için…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, neye istinaden söz verdiniz?

BAŞKAN - Tamam, tamam.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, söz vermeye hakkınız yok. Önerge oylandı.

BAŞKAN – Tamam, tamamlıyor. Tamamlıyor.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – …tek tek, bu, Genel Müdürlükçe tekrar tekrar kontrol edilmektedir.

BAŞKAN – Tamam Sayın Bakan.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Bu maksatla parsellerin koordinatlı verileri ve değerleri coğrafi bilgi sistemi…

(Mikrofon Başkan tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakanım, tamam.

Sayın Elitaş, buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Sayın Milletvekili konuşurken, Mustafa Elitaş’ın mı arsası, arazisi vardır…

BAŞKAN – Yok yok, öyle demedi.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Burada sataşma yok Sayın Başkan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ve bir de önergelerle ilgili, “Grup başkan vekilleri son anda önerge getiriyorlar, kime hangi menfaatleri temin ettikleri belli olmuyor.” diye ifade etti. Kanunun bu görüşmesi sırasında birileri…

BAŞKAN – Ha, o başka ama arazi alınmasıyla ilgili herhangi bir sataşma yok orada, onu söyleyeyim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, “Grup başkan vekilleri son anda önerge veriyorlar, bu verdikleri önergelerin kimlere rant sağladığı belli olmuyor.” diye bir ifade etti.

BAŞKAN – Buyurun.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tutanaklarda yer alması adına söylüyorum. Şimdi, Konuşmacı burada “Grup başkan vekilleri son anda önergeler veriyor, bu kanunlar da kime rant temin ediyor bilmiyoruz.” diyorlar. Tutanaklarda olması açısından anında söz almak istedim.

Bakın, benim imzam olan önergelerde, en son önergede Balıkesir ilindeki bir köy halkının Bursa’ya nakliyle ilgili yapılan çalışmaların hızlandırılmasıyla ilgili bir konu…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben onu kastetmedim ki, başkasını kastettim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Az önceki, 14’üncü maddeyle ilgili önerge.

İki: 6’ncı maddeyle ilgili verdiğimiz önerge de rayiç bedellerin yüzde 50’siyle olan kısmın yüzde 70 olarak ödenmesiyle ilgili bir önerge. Burada eğer kanun tasarısı Komisyondan geçtiği gibi kabul edilmiş olsaydı, biz birilerine “Yüzde 50’yle alın kardeşim.” derken “Yüzde 70’le almanız lazım.” diyoruz, burada kime rant var? İkincisi: Lehine irtifak hakkı tesis edilmesi ve muhafaza ormanı olmasıyla ilgili teknik bir düzenlemeyi yapıyoruz verdiğimiz önergede.

Yine, bir önergede, 50’si olan kısmının 70’ine çıkması… Artı, Denizli ili Beyağaç ve Kale ilçeleri sınırları içerisindeki bulunanlarla ilgili, oradaki vatandaşlarımızın sıkıntısı ortaya çıkmış. Denizli milletvekili arkadaşlarımız geldiler, “Bu problemi çözelim.” diye ifade ettiler. Benim Denizli’de 1 santimetrekare toprağım yok, başkalarının var mı bilmiyorum.

İkincisi: Yine aynı önergede, TİGEM’le ilgili, vatandaşın sıkıntıya düştüğü TİGEM arazisiyle ilgili ecri misille olan problemi ortaya çıkaran bir önerge.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Niye zamanında vermiyorsunuz, Komisyonda vermiyorsunuz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ve yine bu önergelerimizde “yüzde 50’si” ibaresinin “rayiç bedelin yüzde 50” ibaresinin “yüzde 70”e çıkması ve ayrıca peşin alan vatandaş varsa peşinatla ilgili yüzde 20, satış bedelinin yüzde 20’si peşinat iskontosu, yarısını peşin ödeyen vatandaşımız varsa yüzde 10 peşinat iskontosu uygulanmasıyla ilgili bir önerge, burada, kime bir rant temin edebilir? Açıkçası bunu kamuoyunun bilgilerine sunuyor, saygılar sunuyorum (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – TİGEM’le ilgili Ceylanpınar da var, Ceylanpınar’ı da çözün.  TİGEM’le ilgili Ceylanpınar da var.

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Sayın Başkan, bir düzeltme yapabilir miyim?

BAŞKAN – Yapmayın Allah aşkına! Şimdi yani bu, öyle bir uzar ki. Müsaade… Siz de “etmiyorum” dediniz geçti, gitti, tamam.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Biz önergeleri çektik, siz hâlâ konuşuyorsunuz.

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Aydınlatacağım.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Orman Köylülerinin Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi); Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporları (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S. Sayısı: 198) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yeni geçici madde ihdasına dair bir önerge vardır. Malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle, önergeyi okutup komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 14 üyesi ile katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı “Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı”na aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

  Mehmet Akif Hamzaçebi                  İlhan Demiröz                               Haluk Eyidoğan

               İstanbul                                       Bursa                                            İstanbul

                                 Haydar Akar                                    Vahap Seçer

                                     Kocaeli                                             Mersin

“Geçici Madde 2- Maliye Bakanlığı Taşra Teşkilatında Defterdarlık Uzmanlarının aylık net maaşları, 2020 yılına kadar 3.600,00 TL olarak ödenir. Ancak, memur maaş katsayılarında yapılacak düzenleme neticesinde 2020 yılından önce 3.600,00 TL’ye ulaşması hâlinde ulaştığı tarihten itibaren hesaplanacak tutar üzerinden ödeme yapılır.”

BAŞKAN – Komisyonun salt çoğunluğu var mı? 14 kişi var mıdır arkadaşlar?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Yok Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Yok.

“Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?” sorusuna “Hayır.” cevabını aldık.

Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.

Madde 15’te iki önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 15. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 15.- Bu kanun yayımı tarihinden 30 gün sonra yürürlüğe girer.

         Vahap Seçer                                 İlhan Demiröz                                 Celal Dinçer

              Mersin                                            Bursa                                           İstanbul

                             Haluk Ahmet Gümüş                            Mustafa Moroğlu

                                       Balıkesir                                                İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 sayılı Kanun Tasarısının yürürlük başlıklı 15. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Hasan Hüseyin Türkoğlu                      Mehmet Şandır                             Seyfettin Yılmaz

           Osmaniye                                         Mersin                                           Adana

                                    Oktay Öztürk                                 Kemalettin Yılmaz

                                        Erzurum                                        Afyonkarahisar

“Madde 15- (1) Bu Kanun yayımından 6 ay sonra yürürlüğe girer.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz, buyurun.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kanunun artık son maddelerine geldik. Ben üzülerek bir şeyi ifade etmek istiyorum, sizlerle paylaşmak istiyorum. Şimdi, Sayın Bakan buraya çıktı, on dakika söz aldı. Ben veya Genel Kurul da sandı ki bu kanun tasarısıyla ormanlarımıza ne katkı konacak, orman köylülerimize ne katkı konacak, bunun olumlu ve olumsuz yönlerini eleştirirken bir baktık ki reklamlar kısmına girdik.

Bakın, değerli milletvekilleri, “Dünyada orman varlığını artıran ender ülkelerden bir tanesi Türkiye’dir.” diyoruz fakat burada kerameti kendimizde bulmamızın çok bir mantığı yok. Orman varlığımızın artmasının nedeni nüfus hareketliliği ve sosyal politikalardır. Nedir? İşte, içimizde Kastamonu’dan, Bolu’dan, Zonguldak’tan, Karabük’ten ve Anadolu’nun çeşitli yerlerinden milletvekillerimiz var. Bu yerlerde daha önceden nüfusun büyük çoğunluğu köylerde yaşadığı için ormanlarda açmalar yapmış. Bunlar zaman içerisinde İstanbul, Ankara gibi büyükşehirlere göç etmişler, bu yerleri terk etmişler ve bu yerlerde kendiliğinden uçan tohumlar neticesinde ormanlar oluşmuş.

AHMET YENİ (Samsun) – Kendi kendiliğinden, öyle mi?

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Bu bir realite. Bak, şimdi sen teknik konuyu bilmiyorsun, orada Orman Genel Müdürü…

AHMET YENİ (Samsun) – Kendi kendine mi oluşmuş yani?

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Evet, kendiliğinden oluşuyor. Bak, sen konuyu bilmiyorsun, bilmediğin konuya yerinden müdahale etme.

AHMET YENİ (Samsun) – Bizim köyde orman var!

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Her şeye müdahale eder o, onun bilmediği şey yoktur.

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Tohumlar uçarak yan tarafta, boş bulduğu yerde genç fidanlar gelir, fırça gibi gençlikler gelir. Bunları bilmiyorsan oturduğun yerden cevap vermeyeceksin.

İkincisi, bakın, bir şey söyleyeceğim…

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Bilmediği şey yoktur, her şeyi bilir o!

AHMET YENİ (Samsun) – Samsun’da yeni ağaç dikilmiş.

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Dinleyin, dinleyin, önce dinlemesini bilin.

Şimdi, kadastro çalışmaları ve amenajman planları yapıldıkça orman alanları çıkar. İşte Elitaş burada, Kayseri’nin orman alanı, kadastro çalışmaları yapıldıktan sonra 100 bin hektardan 200 bin hektara çıktı. Bu yeni bir ağaçlandırma değil, mevcut ormanlar tespit edilmemiş fakat kadastro çalışmaları yapılınca bu ortaya çıkıyor, bunlardan da artıyor.

Bir üçüncüsü de nedir? İşte, yüz yetmiş beş yıllık geleneğe sahip orman teşkilatının özverili çalışmalarının neticesinde de ormanlarımızdaki artıştır. Bunların adını doğru koymak lazım.

Bakın, şimdi bir şey ifade edeceğim, aynen Meclis tutanağından okuyorum, Sayın Bakan çıktı, diyor ki: “Ayrıca 19 bin hektar da badem başlattık, bunlar bizden önce yoktu.” Sayın Bakan, Türkiye'nin diğer taraflarına hiç gitmeyeceğim; Ankara’da -Bakanlık merkezi- şu İmrahor’a bir gidin, Kırkkonaklar’a gidin, Hüseyingazi’ye gidin, Pursaklar’a gidin, orada binlerce hektarlık badem ormanlarını göreceksiniz. 1992’de Ankara’da Orman İşletme Şefiyken, benim şeflik yaptığım dönemde 100 bin, 200 binin üzerinde badem ağacı dikildi yani 1984, 1985’lerden itibaren burada yeşil kuşak çerçevesi içerisinde milyonlarca fidan dikildi. Yani “Bizle başlıyor.” demişsiniz, size yanlış bilgi veriliyor. Hatta Söğütözü’ndeki Bakanlığınızın penceresinden bir bakın, Gazi Orduevi’nin arkası var, orada badem ağaçlarını göreceksiniz. Ne zaman dikilmiş? 1983’te, 1984’te, 1985’te, 1990’da. Yani sizle başlamıyor, bizle başlıyor.

Ceviz, aynı şekilde, gidin, Türkiye ormanlarında -Orman Genel Müdürü burada- bir sürü görebilirsiniz.

Bal ormanı… Bal ormanlarıyla ilgili, akasya ağacına kadar Türk ormancısı milyonlarca ağaç dikti. Türkiye’nin çam balının yüzde 90’ı Muğla ormanlarından karşılanıyor. Yani yeni bir şeyler yapmayı anlatıyorsunuz, şimdi bunlara gerek yok. Bunları doğru tespit etmemiz lazım. Türkiye’deki sosyal hareketlilik ormanların lehine gelişirken bunları doğru tespit edersek doğru sonuca varırız.

Ben söylediğimde haklılık payına varıyorum yani Ankara’da dizinizin dibindeki bademleri görmüyorsunuz, yeni bir eylem planı başlatmış gibi, yeni bir badem seferberliği başlatmış gibi millete burada anlatıyorsunuz. Ben 1991’de 100 binin üzerinde diktim, kayıtlarınızda vardır, bakın. 1982’de, 1983’te başladı bunlar. İşte, ormancılarla çalışmazsanız Bakanlık katında bu tür hataları yapmaya devam edersiniz.

Son olarak şunu söyleyeceğim: Sayın Bakana hodri meydan çekiyorum. Bakın, biraz önce “Büyükşehir Belediyesi 29 milyon lira ödedi.” dedi.

Değerli milletvekilleri, metreküpü ne kadar biliyor musunuz İstanbul’da? Tarife bedeli -bu, Orman Genel Müdürlüğünün ve Orman Bölge Müdürlüğünün belirlediği- 30, 40 kuruş. Bu, piyasada bunun 10 ile 20 katı arasında gidiyor. Yani ne demektir? Eğer sizin rakamlarınıza göre Orman Genel Müdürlüğüne 29 milyon lira para alınmışsa demek ki bunun piyasadaki hacmi 300 trilyon ile 600 trilyon civarıdır. Bu noktada -eğer kendinize güveniyorsanız- gelin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - …tarafsız Meclis araştırması yapalım, hodri meydan, bunları inceleyelim. Var mısın Sayın Bakan, hodri meydan! Tarafsız Meclis araştırması, buyurun, kendinize güveniyorsanız. (MHP sıralarından alkışlar)

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Çok cüzi para…

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 15. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 15: Bu kanun yayımı tarihinden 30 gün sonra yürürlüğe girer.

                                                       Vahap Seçer (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ  BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Seçer, buyurun.

VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

15’inci maddede verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Değerli arkadaşlarım, görüşmenin sonuna geldik. Bu kanun şahsen benim içime sinmedi, dolayısıyla bu düzenlemeye “evet” oyu kullanamayacağız. Başta bütün grupların ortak fikirlerine hitap eden bir düzenleme olmuş olsaydı elbette ki bizler de bu kanun tasarısına “evet” diyecektik. Bu, şu anlama gelmez: Biz bu meselenin, özellikle bu tasarının içerisindeki temel sorun olan 2/B meselesinin çözülmesi taraftarıyız, yalnız bu şekilde değil. Bu tasarı böylece buradan geçecek, biliyoruz, ama bakın bunun büyük sıkıntıları olacak. Bu meseleyle ilgili bütün sorunları bu tasarı çözmeyecek. Tekrar ediyorum: Bu satış bedelleriyle bu araziler gerçek hak sahipleri tarafından alınamayacak. Tasarının komisyondan çıktığı hâliyle bugün burada kanunlaşacak hâli arasında vatandaşın yönünden baktığınız zaman geriye gidiş var, bunun altını çizerek söylüyorum. Satış bedeli rayiç bedelin yüzde 50’siydi, buraya geldi, yüzde 70’i oldu. Ödeme şekli beş yılda on taksitti, burada “üç yılda altı taksit”, “dört yılda sekiz taksit” şeklinde tekrar düzenlendi.

Ayrıca pek söz etmedik ama hazineye ait tarım alanları var, yani üreticilerin üzerinde tarımsal üretim yaptığı alanlar var, onların da satış bedelleri 2/B alanlarıyla aynı kategoride değerlendirildi. Arkadaşlar, sosyal sınıflar içerisinde en yoksul kesim Türkiye’de, bir, orman köylüsüdür; iki, tarımsal üretim yapan çiftçi kesimidir. Dolayısıyla, kimse kusura bakmasın. Burada özellikle tarımsal üretimin yoğun yapıldığı yerlerden gelen milletvekili arkadaşlarım var. Üreticiler bu fiyatlarla, hele hele mal müdürlüklerinin, defterdarlıkların yüksek rayiç bedel tespitiyle bu arazilerini, yani üzerinde tarımsal faaliyet yaptıkları hazineye ait arazileri alma şansına sahip değiller. Dolayısıyla, bunlar daha çok bu hak sahiplerinin değil, rant sahiplerinin eline geçecek. Buradan uyarmak istiyorum, tutanaklara bu söylediklerimin geçmesini istiyorum. Umut ediyorum, önümüzdeki süreçte biz yanılırız, gerçek hak sahipleri, hem 2/B alanlarında hem de üzerinde tarımsal faaliyet olan hazine arazilerinde hak sahipleri bu alanları alırlar ama böyle olmayacak, tekrar söylüyorum.

Ayrıca, çok enteresan bir durum var. Sayın Orman ve Su Bakanı Orman Genel Müdürlüğü lehine muhalefetin vermiş olduğu tüm önergeleri reddetti. Bu, gerçekten yaman bir çelişki. Bakın, şimdi, bu uygulamadan elde edilecek gelirin sadece ve sadece yüzde 10’luk kısmı Orman Genel Müdürlüğüne aktarılacak.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yüzde 10 da değil, yüzde 3.

VAHAP SEÇER (Devamla) – Sayın Şandır, oraya geleceğim.

Bu toplam gelirin yüzde 10’uyla yeni orman alanları yaratılacak, orman köylüsü kalkındırılacak, 2/A alanlarının, 2/B alanlarının en az 2 katı verimsiz ormanlar ihya edilecek vesaire vesaire. Şimdi, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olduk. Ne oldu? Buraya geldi, bu uygulamadan elde edilecek gelirin yüzde 3’lük kısmı da şimdi Vakıflar Genel Müdürlüğüne gidecek. Gerçekten hayret ediyorum. Yani böyle bir şey olabilir mi? Burada Sayın Orman ve Su Bakanı kendi Genel Müdürlüğüne, kendine bağlı Genel Müdürlüğe bu uygulamadan daha çok gelir için uğraşması gerekirken buna aykırı tavır içerisinde oluyor. Bunu anlamam mümkün değil.

Ayrıca, umut ediyorum, bu düzenleme -bütün gruplar emek verdi ama- Anayasa duvarına çarpmaz, bütün bu emeklerimiz boşa gitmez diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler… Kabul etmeyenler…  Kabul edilmemiştir.

Madde 15’i oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler…  Kabul etmeyenler…  Kabul edilmiştir.

Madde 16’da iki önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Tasarının 16. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Mehmet Şandır                       Hasan Hüseyin Türkoğlu                       Seyfettin Yılmaz

             Mersin                                         Osmaniye                                            Adana

                                   Oktay Öztürk                                      Erkan Akçay

                                       Erzurum                                              Manisa

“Madde 16 - (1) Bu Kanun hükümlerini Maliye Bakanı yürütür”

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarı’nın 16 ncı maddesindeki “Bakanlar Kurulu” ibaresinin “Orman ve Su İşleri ve Maliye Bakanları” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   M. Akif Hamzaçebi                             Vahap Seçer                                   Osman Kaptan

             İstanbul                                           Mersin                                             Antalya              

                         Selahattin Karaahmetoğlu                           İlhan Demiröz

                                       Giresun                                                Bursa

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ORMAN VE SU İŞLERİ  BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının bu son maddesi nedeniyle Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini bir kez daha derli toplu bir şekilde sizlere sunmak amacıyla kürsüye çıktım.

Tasarının tümüne ilişkin konuşmamda bir şeyi ifade etmiştim. Bu 2/B arazilerine ilişkin mülkiyet sorununun çözülmesini Cumhuriyet Halk Partisi olarak arzu ettiğimizi belirtmiştim. Hükûmetin getirmiş olduğu tasarı bizim beklentilerimizi karşılamamış olsa dahi kendi düşüncelerimizi, kendi projemizi bu tasarının önüne koymayacağımızı, bu şekliyle dahi biz bu tasarıya destek vereceğimizi ifade ettim.

(AK PARTİ sıralarından “ama” sesi)

Hayır, “ama” diye bir şey söylemeyeceğim.

Değerli milletvekilleri, Anayasa’nın 170’inci maddesinde bir değişiklik yapılması zorunludur. Anayasa’nın 170’inci maddesi, 31/12/1981 tarihi itibarıyla orman özelliğini kaybetmiş olması nedeniyle orman sınırı dışına çıkarılmış olan yerlerin ancak ve ancak orman köylüsüne tahsis edilebileceğini ve onların yararlanması amacıyla kullanılabileceğini düzenliyor yani satışa izin vermiyor. Sayın Orman ve Su İşleri Bakanımız diyor ki: “Ben, Anayasa’nın o hükmünü öyle anlamıyorum, bir engel yok.” Önemli olan, Sayın Bakanın nasıl anladığı değil, benim nasıl anladığım değil, sizin nasıl anladığınız değil; önemli olan, bu maddeyi Anayasa Mahkemesi nasıl yorumluyor. Bugüne kadar açılmış olan davalarda, bu maddenin satışa izin vermemesi nedeniyle, Anayasa Mahkemesi, eski hükûmetlerin yapmış olduğu satışa ilişkin bütün düzenlemeleri iptal etmiştir. Dolayısıyla, bu kanunun sıhhati açısından, buradan geçmiş olabilir bu kanun, bu gece geçecektir ama sonrasında Anayasa’nın 170’inci maddesinde bir değişiklik şarttır. Bunu uzlaşmayla yapabileceğimizi ifade etmiştim, bir kez daha ifade ediyorum. Gelin, önümüzdeki hafta, bir uzlaşmayla, bir küçük değişikliği Anayasa’nın 170’inci maddesine koyalım. Birinci ifade edeceğim konu budur.

EROL KAYA (İstanbul) – Anayasa Mahkemesi…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Sayın Milletvekili, istiyorsanız daha sonra gelin, size bunları söyleyeyim. Bakın, bunu yasanın önüne engel olarak koymayacağımızı ifade ettim.

İkinci konu, Anayasa Mahkemesine bunu götürme gibi bir düşüncemiz yok. Mademki Sayın Milletvekili buradan bir söz söyledi. Sonuçta, düşündüğümüz gibi olmasa dahi bir çözüm üretiyorsa buna engel olmuyoruz. Anayasa Mahkemesine götürme şeklinde bir düşüncemiz de kesinlikle yoktur; onu da ifade ediyorum.

Bakın, tasarıya ne kadar iyi niyetle yaklaştığımızı söylüyorum ama siz, vatandaşın sorunundan uzaklaştınız. Bunu, alanda görev yapmış olan, 2/B arazilerinde yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarını yakinen bilen milletvekili arkadaşlarımız gayet iyi biliyor. Bunun onların da içine sindiği kanaatinde değilim. İnanıyorum ki önümüzdeki dönemde siz bu yasada değişiklikler getireceksiniz buraya. İnşallah yanılırım, yanılmayı arzu ederim ama yanılacağımı sanmıyorum. Siz buraya bu yasada değişiklik yapmak üzere çeşitli kanun tasarıları ve teklifleri getireceksiniz. İnşallah, bizim dediğimiz noktaya geç de olsa gelmiş olursunuz.

Orman köylüsünü destekleme adına hiçbir şey yoktur burada. Orman Köylüsünün Desteklenmesi Hakkındaki Kanun’u yürürlükten kaldırıyorsunuz ama 7 milyon orman köylüsü için bir cümlelik, bir kelimelik destek düzenlemesi burada yoktur. Yazıktır, yazıktır; 7 milyon orman köylüsünü bir kenara koyuyorsunuz.

Sultanbeyli örneğini verdim, Sultanbeyli bir semboldür. Sancaktepe’si vardır, Beykoz’u vardır, Anadolu’su vardır, İzmir’i vardır, Ümraniye’si vardır, Üsküdar’ı vardır, Avrupa yakası vardır; Türkiye'nin 68 ili var, bakın. Bütün bunlara rağmen, düşündüklerimiz olmamasına rağmen, bu tasarıya engel olucu bir çalışma yapmadık burada, destek verdik, iyileştirilmesi yönünde çalışmalar yaptık. Yine de engelleme yönünde hiçbir çalışmamız olmadı, olmayacaktır ama bu, tasarının iyi olduğu anlamına gelmeyecektir. Lütfen, buradan bir ders çıkarın bu akşam. Bu tasarı üzerinde oturup düşünün, seçim bölgelerinize gittiğinizde vatandaşlarla konuşun, “Doğru mu yaptık?” diye onlara sorun; alacağınız cevabı burada konuşalım.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Tasarı, eksikliklerine karşın hayırlı olsun diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Tasarının 16. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

“Madde 16 - (1) Bu Kanun hükümlerini Maliye Bakanı yürütür.”

BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Şandır.

Hayırlısıyla bitiriyoruz, hadi bakalım.

Buyurun.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Değerli arkadaşlar, bu kanun Maliyenin kanunu. Bu kanunu Maliye yürütecek. Hiç heveslenmeyin; Hükûmetin, Orman Bakanlığının falan hiç ilgisi yok bu kanunla. Bu kanun bütünüyle Maliyenin kanunu. İnanıyorum ki ormancıların bile bir müdahalesi olmamıştır. Burada Sayın Bakanın oturması bu kanunun ormancılarla ilgili olduğunu göstermez, bu kanun Maliyenin kanunudur. Bu kanun para kanunu. Bu kanun, yani, birtakım haklı haksız, tabii kamu kaynaklarını haksız yere kullananların bedelini ödemesini emreden bir kanun, bu yönüyle haklı bir kanun, bu yönüyle çıkması gereken bir kanun.

Bir başka yönüyle, yılların getirdiği mülkiyet sorununu çözdüğü için çıkması gereken bir kanun. Bu anlamda Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, ilk başından bu yana bir irade beyanı olarak bu kanunun çıkmasına destek vereceğimizi ifade ettik. Hatta bu konuyla ilgili Hükûmetin tasarısından çok daha önce kanun teklifi de verdik, bilerek verdik. Orman Mühendisleri Odasına hazırlattığımız, bu konuda çalışmış, mülkiyet şubesinde, dairesinde çalışmış arkadaşlarımıza hazırlattığımız, gerçekten bu konuda, yani burada ismini anmam gereken o Mülkiyet Dairesi Başkanı İsmet Şen’in emeği var bu kanunda. Yani Sayın Bakanın Maliyeye hazırlattığı kanun, gerçekten birçok eksiklikleriyle ve sonuçları itibarıyla sorun çözmekten çok daha öte sorun üretecek bir şekilde çıkıyor. Çok farkında değilsiniz ama yarın bölgelerinizde seçmenleriniz yakanıza yapışacak, çözmeyecek sorunu.

Değerli arkadaşlar, samimiyetle söylüyorum, televizyonlar kapalı, bizi kimse de dinlemiyor, ama yarın bu ilan edildiğinde, hak sahibi diye ilan ettiğiniz adam alamayacak bu arazileri. Yıllardır bedel ödemeden üretim yapıp çoluk çocuğunu beslediği bu toprakları, şimdi Maliye dikilecek kapısına “Ya satın alacaksın ya da ben burayı başkasına satacağım.” diyecek. Yani, milletin başına bir dert açtınız, farkında değilsiniz. Yarın bu millet diyecek ki ben satın alamıyorum. Rayiç değerlerin belirlenmesinde idarenin görevlileri yetkili olacak. Dolayısıyla bu kanun eksik çıkıyor, yanlış çıkıyor, sorun çözmekten çok daha öte sorun üreten bir kanun olarak çıkıyor, sonuçlarından siz sorumlusunuz, uygulamadan… Yani bu kanunun çıkmasına biz destek vereceğiz, bizim vereceğimiz destek çıkıp çıkmamasına engel olmayacak. Sizin oylarınızla bu kanun çıkacak, siz uygulayacaksınız, sonuçlarından siz sorumlusunuz. Tutanaklara geçmesi için söylüyorum: Bu kanun çok doğrudan Anayasa’ya aykırı bir kanundur. Çok doğrudan söylüyorum, hukukçular var burada; Adalet Komisyonu Başkanı, Anayasa Komisyonu Başkanı  burada. Yani, 2001 yılında Anayasa Mahkemesinin kararı ortadayken sizin Hükûmetiniz döneminde çıkartılan kanun da oradan döndü. Dolayısıyla bu kanun eksikli çıkıyor, yetersiz çıkıyor. Sorun çözücü değil bu kanun.

Bir başka şey: Bakın değerli arkadaşlar, kanunlar adaleti temin etmeli. Bir yerin sorununu çözerken diğer yerin sorununu çözmezse olmaz. Adalet duygusunu zedelerseniz olmaz.

Şimdi, 4785, devletleştirme kanunu… Milletin elindeki, hatta köylerin elindeki ormanları devlet bir gün karar vermiş, “Devletleştirdim.” demiş.  “Gel paranı al.” Ödememiş parasını.

Şimdi, bu arazileri sahiplerine iade etmek durumundasınız, bunu iade etmeden siz devletle orman içi köylüsü arasındaki husumeti kaldıramazsınız. Onu çözmüyor bu kanun, söylüyoruz.

Tapu iptal davası… Kadastro komisyonları çalışmış adama tapusunu vermiş. O tapunun üzerine gitmiş adam bağ kurmuş, bahçe kurmuş, ev yapmış. Şimdi, gitmiş ormancı “Burası ormandır.” diye tutmuş zaptı, tapusu iptal edilmiş. Kardeşim yani nasıl devlet bu? Kendi verdiğiniz tapuya kendiniz saygı göstermemişsiniz. Bu kanun bunu da çözmüyor, tapu iptal davalarını da çözmüyor. Kadastro yanlış yapılmış, birçok mahkeme kararı var, Orman Genel Müdürlüğünün raporları var, gerçekten yanlış. O yanlış kadastro çalışmalarının üzerine köy kurulmuş, köy. İstanbul Bahçeköy’de böyle koca bir mahalle var; yanlış kadastrodan, mahkeme kararıyla tespit edilmiş yanlış kadastrodan dolayı bir mağduriyet var. Bu kanun onu da çözmüyor.

Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, kanun hayırlı olsun ama sonuçlarından siz sorumlusunuz. Bu kanun eksik çıkıyor, yanlış çıkıyor, sorun çözecek değil, sorunu artıracak şekilde çıkıyor.

Yine de hayırlı olmasını diliyor, gecenin bu saatinde yüce Meclise saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Kabul edilmiştir. 

BAŞKAN – Kim dedi onu yüksek sesle beni şaşırtmak üzere?

Sayın Yeniçeri…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, sizi kimse şaşırtamaz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bize göre kabul edilmiştir, bize göre, şaşırtmak niyetiyle söylemedi.

BAŞKAN – Vallahi Sayın Yeniçeri şaşırttı ama tabii bu iş bitecek, dışarıda da görüşeceğiz. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

Evet, madde 16’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İç Tüzük 86’ya göre oyunun rengini söylemek üzere kanunun lehinde ilk söz Kayseri Milletvekili Sayın İsmail Tamer’e aittir.

Buyurun Sayın Tamer. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Vallahi kocaman bir alkış oldu gecenin bu saatinde.

Buyurun.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde lehte konuşmak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ayrıca dün bir doktor arkadaşımızın hunharca öldürülmesini de kınıyor, aileye de başsağlığı diliyorum.

Ülkemizde yaşanan hızlı sanayileşme ve gelişme sonucu 1961 Anayasası’yla ortaya çıkan, 15/10/1961 tarihinden önce tarım alanları ve toplu yerleşim alanlarına dönüşen orman alanlarının orman sınırları dışına çıkarılması düzenlemesi olmuştu. 1982 Anayasası’yla 170’inci maddenin birinci fıkrasındaki düzenlemeyle de orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin ne şekilde değerlendirileceğine ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. Buna göre 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş yerlerin değerlendirilmesi, orman içinde veya bitişiğindeki köylerin kalkındırılması, ormanların bütünlüğünün korunması, gözetilmesi ve işletilmesi köylülerin devletle iş birliği arasındaki ilişkinin kurulması, yine bilim-fen olarak orman olarak muhafaza öngörülmeyen yerlerin tespiti, bunların devlet eliyle yapılması zorunluluk hâline gelmiştir. Akdeniz, Ege, Marmara bölgelerinde orman kadastro işlemleri tamamlanmış olup Hatay ile İstanbul arasında kalan, orman dışarısına çıkarılan, toplam yüz ölçümü 190 bin hektar olarak bulunan yerler narenciye, muz, zeytinlik, seracılık, kısaca tarım alanı olarak kullanılmaya başlanmıştır. 31/12/1981 tarihinden önce ve bu tarihten günümüze kadar bilim, teknik, fen bakımından orman niteliğini kaybetmiş olan tarla, bağ ve zeytinlik 410 bin hektar kadardır. Bu alanlar on ilâ otuz yıldır hiçbir bedel ödemeden kullanıcıların tasarrufu altındadırlar, gayrikanuni olarak da birbirlerine alınıp satılabilmektedir. Ormana geri dönüşümü mümkün olmayan bu arazilerin çarpık yapılaşması söz konusudur ve yüksek maliyetler getirmektedir. Devlet ayrıca vergi almamaktadır. Vatandaşlar arasında ise uzun süreli ihtilaflar meydana getirmiştir. Tüm bu problemlerin çözülebilmesi için yeni bir kanuna ihtiyaç vardır. O açıdan bu kanunu yapmış buluyoruz. Buna göre bu alanların satılmasını öngören bir rayiç bedel üzerinden satılabilme hakkı getirilmiştir. Sağlanacak mali kaynak önce nakledilen orman köylülerine harcanacak, daha sonra yeni ormanların yapılması sağlanacaktır. Ayrıca hazineye ait tarım arazileri usul ve esaslar içerisindeki 1995 tarihli 4070 sayılı Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkındaki Kanun’un yürürlükten kaldırılarak bu arazilerin satışına ilişkin usul ve esasları yeniden belirlemek amacındadır.

Kanunun memleketimize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Elitaş, size teşekkür ederim.

Aleyhte İstanbul Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu… Yok.

Sayın Tanal, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Başkan.

İyi akşamlar hepinize sayın milletvekilleri.

Değerli arkadaşlar, Balıkesir ve Konya’nın sınırları içerisinde bulunan TİGEM’le ilgili düzenleme yapıldı ama Şanlıurfa’dan 10 tane AK PARTİ’li milletvekili arkadaşım var, keşke arkadaşlarım, Ceylanpınar’da yaşayan 22 tane köyle ilgili, TİGEM’le ilgili düzenlemeyi de yapmış olsaydınız, bu alkışları Şanlıurfa Ceylanpınar’da yaşayan, TİGEM’in içerisinde bulunan 22 tane köy için de alkışlamış olsaydınız.

Biraz önce Sayın Grup Başkan Vekilimiz dedi ki: “Gerçekten eksik düzenleme yaptınız.” Evet, gerçekten çok eksik düzenlemeler yaptınız yani burada Şanlıurfalı vatandaşlarımıza sizin üvey evlat muamelesi görmeniz doğru bir hadise değil. Şanlıurfa Ceylanpınar ilçesinde bulunan yirmi iki tane köyde elektrik yok, yol yok, su yok, okul yok. Sayın Kamer Genç’in taşımış olduğu o deniz feneri değil, el feneriyle oradaki insanlar akşamları aydınlanıyor yani bu anlamda Ceylanpınar’ın gerçekten büyük bir katkıya ihtiyacı var. Öncelikle yerleşim alanında Balıkesir ve Konya TİGEM’le ilgili yapılan düzenlemeye Ceylanpınar’ın da ihtiyacı vardı.

İkinci bir husus, orman alanlarının dışına çıkarılan yerlerle alakalı olarak Orman Kadastro Müdürlüğü Komisyonunun yapmış olduğu tespitler sonucunda ancak 2/B anlamında orman sınırları dışına çıkmaktadır. Burada İstanbul ilimizin Sultanbeyli ilçemizin Hasanpaşa Mahallesi’nde 392 tane konut var değerli arkadaşlar. 392 konutta toplam yaşayan insan sayısı 7 bin. Bu mahallede elektrik var, su var, yol var, kaldırım var, ana cadde var, ev telefonları var ancak burası bugüne kadar hep orman alanının içerisinde görünmekte. Vatandaş kime güvenip kime inanması lazım? Vatandaş devlete inanması lazım, kurumlara inanması lazım.

Sultanbeyli ilçesi 1987 yılında belediye oldu. 1989 yılından bugüne kadar, AKP’nin devamı niteliğindeki siyasi parti temsilcileri tarafından belediye başkanlığı olarak idare edilmiş durumda.

Eğer, bugün, Sultanbeyli’nin Hasanpaşa Mahallesi mağdur ediliyor ise sizin yapmış olduğunuz tatbikat ve uygulamalardan kaynaklanıyor. Sizi burada Sultanbeyli ilçesine şikâyet ediyorum, Ceylanpınar ilçesine şikâyet ediyorum; hem Sultanbeyli’nin hakkını yerine getirmediniz hem de Ceylanpınar’ın hakkını yerine getirmediniz, Ceylanpınar’ı mağdur ettiniz.

Hepinize iyi geceler diliyorum. Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim Sayın Tanal.

60’a göre söz veriyorum, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

12.- Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz’ın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın Ceylanpınar’la ilgili ifadelerine ilişkin açıklaması

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Saygıdeğer Başkanım, değerli arkadaşlar; konuşmacı arkadaşımız, tabii Ceylanpınar konusunu gündeme getirdi ancak bir hususu atladığı kanaatindeyim.

Geçtiğimiz dönem, KİT Komisyonunda TİGEM’in hesapları görüşülürken Ceylanpınar konusu gündeme gelmiş ve KİT Komisyonu üyeleri iktidarıyla muhalefetiyle bizzat Ceylanpınar’a gitmiş, inceleme yapmış ve Ceylanpınar’a özgü olarak da tüm milletvekili arkadaşlarımız bir kanun teklifi hazırlayarak Meclis Genel Kuruluna sunmuşlar ve bu kanun teklifi de tüm partilerimizin oy birliğiyle Meclis Genel Kurulumuzda kabul edilmiştir. Bunu, sizlerin ve kamuoyunun bilgisine sunuyorum.

Teşekkür ediyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Eksik bilgi; doğru bilgiyi vereyim izin verirseniz hemen.

BAŞKAN – Oturun, size de… Şimdi eşitliği sağlıyorum.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Siz yoktunuz o zaman.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Efendim, tutanaklar var. Özür dilerim, okuma özürlü…

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Siz var mıydınız orada?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Hayır efendim, KİT Komisyonunun üyesiyim ben de.

BAŞKAN – Sayın Akar… Sayın Akar, avukat mısınız? Ben bir şey…

Sayın Tanal, “Oturursanız size bir dakikalık, 60’a göre, eşitliği sağlamak üzere bir adet söz veriyorum.” dedim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Hah, tamam.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ben de söz istiyorum efendim; KİT Komisyonu üyesiyim, ben de söz istiyorum.

BAŞKAN – O zaman Tanal’a veremem, size veririm. Öyle olmaz. Aa! Şaşırdınız iyice. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Tanal.

13.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz’ın bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın AKP temsilcisinin savunması: “Efendim, siz o dönem milletvekili değildiniz.” Sorumlu olan bir milletvekilinin önceki tutanakları, Mecliste önceki yapılan çalışmaları inceleyip okuması lazım. Onu inceleyen bir kişiyim.

Aynı zamanda, orayla ilgili -Sayın Canikli burada yok ama- Sayın Canikli’nin, yine onun imzasıyla o dönem bir araştırma önergesi verilmiş durumda. Orada o kanun çalışmaları yapılmış ancak her ne kadar evrak üzerinde kanun olmuş olsa dahi, oradaki 22 tane köy yine mağdur durumda, onların sorunları çözülmemiş durumda, o kanun hâlen yok, o vatandaş mağdur.

BAŞKAN – Tamam.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – O kanunu çıkarın gösterin. Yani o köylü mağdur, mağduriyeti aynen devam ediyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan…

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Sayın Başkan, bir cümle söyleyeceğim.

BAŞKAN - Yok, artık yeter. Olmaz, olmaz… KİT Komisyonunda halledin işinizi. Yok yok…

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Hayır, arkadaşın geçen dönem milletvekili olmadığı…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, KİT Komisyonu Başkanı yanıltıyor. Hâlâ bunu konuşuyoruz orada. Yanıltıyor burada.

BAŞKAN - Sizin ikinizi birden dışarıya davet ediyorum; lütfen ikiniz orada halleşin. Yapmayın Allah aşkına gecenin bu saatinde.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Orman Köylülerinin Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi); Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporları (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S. Sayısı: 198) (Devam)

BAŞKAN - İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bir…

BAŞKAN – İki de değil, bir dakika veriyorum, haydi bakalım.

Bir dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 198 sıra sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:

 

“Kullanılan oy sayısı   :      256       

Kabul                          :      249       

Ret                              :          1       

Çekimser                     :          6 (x)

 

                            Kâtip Üye                                                Kâtip Üye

                       Bayram Özçelik                                  Muhammet Bilal Macit

                              Burdur                                                    İstanbul”            

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı, uğurlu olsun.

4’üncü sırada yer alan İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Doğan Kubat’ın; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kırklareli Milletvekili Sayın Turgut Dibek’in; 5275 Sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun”da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine başlayacağız.

4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat’ın; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in; 5275 Sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun”da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (2/241, 2/84) (S. Sayısı: 136)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 01.04

 

 


YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 01.16

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96’ncı Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

5’inci sırada yer alan Güneydoğu Asyada Dostluk ve İşbirliği Andlaşmasını Değiştiren Üçüncü Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

5.- Güneydoğu Asyada Dostluk ve İşbirliği Andlaşmasını Değiştiren Üçüncü Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/590) (S. Sayısı: 208) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 208 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

GÜNEYDOĞU ASYADA DOSTLUK VE İŞBİRLİĞİ ANDLAŞMASINI DEĞİŞTİREN ÜÇÜNCÜ

 PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 23 Temmuz 2010 tarihinde Hanoi’de imzalanan “Güneydoğu Asya’da Dostluk ve İşbirliği Andlaşması’nı Değiştiren Üçüncü Protokol”ün beyan ile birlikte  onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

 

BAŞKAN – Güneydoğu Asyada Dostluk ve İşbirliği Andlaşmasını Değiştiren Üçüncü Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı       :   207

Kabul                              :     207 (x)

 

                                Kâtip Üye                                                   Kâtip Üye

                            Bayram Özçelik                                    Muhammet Bilal Macit

                                   Burdur                                                      İstanbul”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

6’ncı sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Arasında UNDP-İstanbul Uluslararası Kalkınmada Özel Sektör Merkezinin (IICPSD) Kuruluşu ile İlgili Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Arasında UNDP-İstanbul Uluslararası Kalkınmada Özel Sektör Merkezinin (IICPSD) Kuruluşu ile İlgili Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/511) (S. Sayısı: 119) (xx)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.

Komisyon raporu 119 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KALKINMA PROGRAMI ARASINDA UNDP-İSTANBUL ULUSLARARASI KALKINMADA ÖZEL SEKTÖR MERKEZİNİN (IICPSD) KURULUŞU İLE İLGİLİ ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 11 Mart 2011 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Arasında UNDP-İstanbul Uluslararası Kalkınmada Özel Sektör Merkezinin (IICPSD) Kuruluşu ile İlgili Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Arasında UNDP-İstanbul Uluslararası Kalkınmada Özel Sektör Merkezinin (IICPSD) Kuruluşu ile İlgili Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı      :  235

Kabul                             :   235 (x)

 

                               Kâtip Üye                                                          Kâtip Üye

                          Bayram Özçelik                                           Muhammet Bilal Macit

                                 Burdur                                                             İstanbul”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

7’nci sıraya alınan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi Arasında Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi Sekretaryasına Dair Evsahibi Ülke Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi Arasında Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi Sekretaryasına Dair Evsahibi Ülke Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/582) (S. Sayısı: 220) (xx)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 220 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın Yusuf Halaçoğlu.

Buyurun Sayın Halaçoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakika.

MHP GRUBU ADINA YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, çok uzun konuşmayacağım, sadece yirmi dakika konuşacağım.

Şimdi, tabii, gerçekten birçok tartışmanın falan meydana geldiği kanunları görüşüyoruz ama…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bak, uzun konuşanları Başkan dışarı çağırıyor.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Yok, ben uzun konuşmayacağım, yirmi dakika konuşacağım.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Türk cumhuriyetleriyle bağlantılı gerçekleştirdiği gerçekten çok hayırlı bir anlaşmayı konuşuyoruz. Çok daha önceden olması gereken bir anlaşmaydı çünkü aşağı yukarı bağımsızlıklarına kavuştukları andan itibaren bu cumhuriyetlerle çok yakın ilişki kuran bir kurumun başkanıydım ve değişik sahalarda onlarla yaptığımız araştırmalarda gerçekten böyle bir iş birliği anlaşmasına da şiddetle ihtiyaç vardı. Nitekim 1994 yılında “Türk Dünyası Araştırmaları Kongresi” adıyla bir kongre düzenlemiştik. Cumhuriyetler daha yeni kurulmuşlardı, bağımsızlıklarına kavuşmuşlardı, eski Sovyet rejimi düşünceleri hâlâ hâkimdi, tabii, araştırmalarda da aynı düşünceler hâkimdi. Bu çerçeve içerisinde yaptığımız bu Kongre’de şunu gördük her şeyden önce: Hangi dilde anlaşacağız, bu çok önemliydi. İlginçti ki mesela Kırgızistan’a gittiğimizde Kırgızistan’da Kırgızca konuşan bilim adamı neredeyse yoktu yani Kırgız Türkçesiyle konuşan bilim adamı yoktu. Türk devletlerinin bir araya geldiği bir kongrede İngilizce konuşmak istemedik, dolayısıyla dedik ki: “Türkçe olsun ama gerektiğinde değişik lehçelerde hiç olmazsa bir çeviri konusu da meydana gelsin.” Ve bu şekilde yaptığımız Kongre sonrasında şu kararı aldık, dedik ki: “Ortak bir Türk tarihi yazalım. Bu Türk tarihi bütün Türk dünyasında ders kitaplarında da ortak ana kaynak olsun ve bunun üzerine bir tarih inşa edilsin.” Ve iki yıllık bir uğraşıdan sonra bir tarih yazdık. Evet, bir tarih yazdık ancak sürekli rejimdeki değişiklikler sebebiyle yazılan bu tarih bir türlü basılamadı ve sürekli değiştirildi rejimin gereği olarak, oradaki rejimin gelişmesine bağlı olarak değişti ve dolayısıyla elimizde kaldı. Ondan sonra da bu konuda bir teşebbüste bulunamadık fakat şunu yaptık: Bakın, değerli milletvekilleri, “Türk tarihi” diyoruz ama Türk tarihinde gerçekten bilmediğimiz o kadar çok konu var ki, Türk tarihinin o kadar boş kalmış alanları var ki hayretler içerisinde kalırsınız. Şöyle ki: Mesela, hepiniz aşağı yukarı şunu bilirsiniz: İşte, ilk yazılı kaynaklarımız Orhun Abideleridir ama öyle değil. Milattan önce 1200 yılına ait Çin Han Hanedanlığı tarihleri var yani Çin imparatorlarının tuttukları günlükler var. Bu günlüklerde Hunlarla ilgili pek çok bilgi var. Bunları üç yüz yirmi altı cilt olarak Türkiye’ye getirttik. Eski Çince ile yazıldığı için, Türkiye’de eski Çinceyi bilen insan sayısı çok azdı. Üç ekip kurduk, bunları çevirtmeye başladık ve hakikaten de, iki cilt hâlinde -geri kalanını maalesef ben ayrıldığım için yapamadık- Hun dönemi ile Göktürk dönemini bastık. Gerçekten ilginç bilgiler vardı burada.

Buna bağlı olarak da biz dedik ki: “Arkeolojik kazılara girişelim.” Orta Asya’da en önemli yerleşim yerlerimizden biri “Tanrı Dağları” dediğimiz Kırgızistan’daki 3.100 metre yükseklikteki bölgelerdi. Burada “Son Köl” denilen yerde bir arkeolojik kazı yaptık. İlginç olan şey şuydu; “kurgan” denilen mezarları kazdık, bu kurganlarda ulaştığımız sonuç şuydu: Yatan yani mezara konulmuş olan kişinin atı da beraber gömülmüştü, yanındaydı. İlginç olan şunlara rastladık: Mesela -Anadolu’da belki birçoğunuz bilirsiniz- hanım mezarlarının, iskeletlerinin üzerinde, tam göğüs kısmının üzerinde bildiğimiz bıçaklara rastladık. Bunlar namus için göğüs üstünde bulundurulur. Hâlâ Anadolu’da aynı düşünce, gelenek vardır. Düşünebiliyor musunuz, milattan önce 1200 yılından kalan aynı geleneğin devam ettiği sonucu ortaya çıktı. Tabii, atın nasıl ehlileştirilip kullanıldığı sonucu ortaya çıktı; eyer, üzengi gibi değişik kültür varlıklarımız…

bölgesinde aynı arkeolojik kazıyı yaptık. Kırım bölgesinde, bizim “Akkerman” dediğimiz yerde ve Kırım’ın iç bölümlerinde arkeolojik kazılar yaptık. Buradan elde ettiklerimizden, hakikaten, Türk tarihinin uçsuz bucaksız ve araştırılmamış bir konu olduğu sonucu ortaya çıktı. Yine… (Gürültüler)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İstemiyorlar.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Ama o zaman birazcık sessiz olursanız daha memnun olacağım.

TÜLAY BAKIR (Samsun) – Biz sizi dinliyoruz.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Dinlediğinizi biliyorum.

Şimdi, bunların ötesinde ilginç olan şey şuydu: Çin tarihinde, “Chin-Su” tarihi denilen tarihte ilginç bir bilgiye rastladık. Bu bilgi şuydu, şöyle söylüyor milattan önce 2000 yılına ait bir kayıt: “Boylar hâlinde Köymen dağlarında yaşarlardı. Kışın çok şiddetli bir soğuk oldu. İçlerinden en büyük oğul bir ateş yaktı, ısındılar ve hayatta kaldılar. Onu kendilerine başbuğ seçip, ona ‘Türk’ unvanını verdiler.” Bakın, Çin tarihlerinde ilk “Türk” adının geçtiği yıl 2000, milattan önce 2000 yılı. Nitekim, bu gibi kaynakların, kayıtların tümünün bir araya getirilmesi, bir sekretarya kurulması ve bunun Türkiye’de olması daha da önemli. Bir dokümantasyon merkezinin oluşturulması son derece önemli. Çünkü pek çok dünya arşivinde bilgiler bulunduğu gibi, kitaplar da yer almaktadır ve bunları bir araya getirdiğimiz takdirde ancak, böyle bir sekretarya çerçevesinde oluşturulacak bir Türk dünyası akademisiyle ortak bir metodolojiye ulaşmak ve bu metodolojiyle bu kültür değerlerini ortaya koymamız mümkün olacaktır.

İkinci olan bir konu da şuydu: Şimdi, Türk tarihi, gerçekten, Çin Denizi’nden başlayan, Japon Denizi’nden başlayan ama Adriyatik değil, Atlas Okyanusu’na kadar giden, diğer taraftan Afrika’da Somali’ye kadar uzanan -bütün Arabistan’ı içine aldıktan başka- bir yapıya sahipti. Bunun için bu coğrafyada Türk kültür varlıkları envanteri çıkarmamız gerekiyordu, yani en eski dönemlerden en yakın dönemlere kadar oluşturulmuş mimari yapıların bir envanterinin çıkarılması lazımdı. Biz bu envantere başladık, Kazakistan’da, Kırgızistan’da, Azerbaycan’da yapmamızın dışında, Suriye’de, Lübnan’da, Mısır’da, Tunus’ta bu envanteri yaptık, Balkanların aşağı yukarı tümünü bitirdik ama sonuna ulaşamadık. Düşünebiliyor musunuz ki bu kadar çok devlet kurmuş, bu kadar zengin bir tarihe sahip bir milletin ortaya koymuş olduğu kültür varlıklarının hâlâ envanteri çıkmamıştır, yoktur. Dolayısıyla, böyle bir sekreteryanın başkanlığında bunun yapılması hâlinde, gerçekten en eskiye kadar uzanan kültür varlıklarımıza ulaşmak mümkün olacaktır, elde etmiş olacağız bunu.

Şimdi, bu çerçeve içerisinde şunları söylemek istiyorum bir de: Değerli milletvekilleri, Türk tarihi diyoruz, Türk tarihi derken bir şeyi hep gözden uzak tutuyoruz. Yani Cumhurbaşkanlığı forsunda 16 devlet var, büyük imparatorluklar biliyorsunuz ama bunun içerisinde Safeviler yok, Memlûk Devleti yok. Bu iki devleti kattığınız zaman, 18 büyük devlet kurmuş bir millet olarak ortaya çıkacağız.

Burada şunu özellikle belirtmek isterim: Büyük imparatorluklar kuran milletler ırkçı olamazlar. Niçin olamazlar? İmparatorluk kuramazlar ırkçı olurlarsa çünkü imparatorluklar millî devlet değildir; çok milletli, çok dilli, çok kültürlü devletlerdir. Dolayısıyla bütün bunların tümünü düşünecek olursanız -ki Türk cihan hâkimiyeti mefkûresinin zaten temelinde de bu yatmaktadır ve bütün dünyayı yönetmek mefkûresi vardır- böyle bir düşünceye sahip olan milletlerin -ki hele emperyalist değillerse Türkler gibi- emperyalist olmaları hâlinde, zaten bugün dünyanın her tarafında Türkçe konuşuluyor olması lazımdı, neredeyse bütün Balkanların Müslüman olması lazımdı. Aslında öyle bir şey olmadığını hepiniz biliyorsunuz. Öyleyse, burada şunu özellikle belirtmemiz lazım: Türk medeniyeti, Türk kültürü ırkçı olma imkânını size vermiyor. Dolayısıyla, işte, Ermeni soykırımı iddiasında bulunanlardan tutun da başka birtakım, Türkleri emperyalist gösterenlerin hepsinin, aslında bu anlayış içerisinde bile baksalar tarihimize, Türklerin soykırımcı olamayacaklarını, dolayısıyla ırkçı olmadıkları için soykırımcı olamayacaklarını görmeleri gerekir.

Nitekim, bakın, Osmanlı Devleti’nde “Dârülaceze” dediğimiz bir kuruluş oluşturulmuş. Dârülaceze yani âcizlerin, düşkünlerin kapısı. Her dine mensup insanın korunup gözetildiği bir kuruluş burası ama bunun temeli nereye dayanıyor biliyor musunuz? Ta Göktürklere kadar dayanıyor. Göktürklerde, Orhun Abidelerini düşünürseniz, şöyle söyler: “Yukarıda mavi gök, aşağıda yağız yer yaratıldıkta, ikisi arasında kişioğlu oldu.” der, yani “İnsan yaratıldı.” der, yani sadece insana vurgu yapar. Onu Kâşgarlı Mahmud’da da görürsünüz, Selçuklularda da görürsünüz, Şeyh Edebali’de de görürsünüz. Hani “Ey oğul, insana değer ver ki devlet yaşasın.” diyorsunuz ya siz “devlet yaşasın” demiyor orada, “Ey oğul, insana değer ver ki devlet yücelsin.” diyor çünkü insana değer verirseniz devlet yücelir, insanlarla yücelir, insan unsuruyla devlet yücelir, kanunlarla değil. İyi insan yetiştirmek, liyakat sahibi insan yetiştirmek gerekir.

Nitekim, bizde, Türkiye Cumhuriyeti’nde bile olmayan, Osmanlı’da olan bir kanundan bahsedeyim. Fatih döneminde çıkarılmış Teşrifat Kanunu var, yani “şereflendirme” anlamında bir kanun var. Bu Kanun, hangi göreve hangi kişilerin, hangi görevleri yerine getirdikten sonra gelebileceklerini belirtmiş. Yani şeyhülislam olabilmeniz için bir müftünün getirilmesi söz konusu değil, Rumeli kazaskeri olmak veya oradan mazûl olmak mecburiyeti var. Defterdar olmak için yine mesela başhalife olmak zorunluluğu var. Hâlbuki, bizde ne oluyor, şimdi Türkiye’de? Üniversiteden bir profesör olduğu gibi getirilip müsteşarlığa oturtuluyor, Başbakanlık Müsteşarlığına. O, onu öğreninceye kadar en az bir sene geçiyor. Yanlış yapıyor, doğru yapıyor, bir sürü problemlerle karşılaşıyor. Hâlbuki, bunun bir kuralı olsa bunlar olmayacak. İşte, aslında bütün Türk dünyasındaki kültürü bir araya topladığımızda çok farklı bir yapı meydana gelecektir.

Evet, burada ben sözlerime son vereceğim ama şunu özellikle ifade ediyorum: (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlar, burası Türkiye Cumhuriyeti ve eğer bu ülkenin geleceğini aydınlık hâle getirmek istiyorsak geçmişimizi iyi bilmek zorundayız, doğru olarak bilmek zorundayız çünkü geçmişini iyi bilen milletler, geleceklerinde, düşülen hatalara tekrar düşmeyecektir. Dolayısıyla, eski sadece eski olduğu için değil, tarih sadece tarihle övünmek için değil, tecrübe kaynağı olarak belirlemek için öğretilir ve bunun için ilmi yapılır bunun.

Türk dünyası, inşallah, ileride Özbekistan ve Türkmenistan da bunun içerisine katılır, Kıbrıs da bunun içerisine katılır ve daha geniş bir Türk dünyası, jeopolitik ve stratejik bir konuma sahip, enerji merkezlerinin tam odak noktası olan, dünyada geleceği parlak olan bir coğrafyanın mümessilleri olarak birlik hâline gelir ve dünyada söz sahibi hâline gelir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Halaçoğlu.

Soru-cevap işlemine geçiyorum.

Sayın Tanal, buyurun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Başkan.

1) Sayın Bakan, Ergene Nehri zehir akıyor, ne zaman temizlenecek? Trakya Ergene havzasında hangi tarihten itibaren Ergene suyu temizlenmiş olarak tarım sulanacak?

2) Atatürk Barajı’nın sınırı olan illerde, Adıyaman ve Şanlıurfa il ve ilçelerinde, pis atık sular arıtılmadan baraja akıtılmakta. Bu ne zaman temizlenecek ve bununla ilgili ne gibi önlem alacaksınız?

3) İstanbul’un bazı semtlerinde kontörlü su satılmakta, önce para tahsil edilmekte, sonra su verilmekte. Bu, yaşam hakkı anlamında insan hakkının ihlali değil midir?

4) Şaşal şişelerde satılan sularda periyodik olarak kontrol yapılıyor mu sağlık açısından? Eğer yapılıyor ise bunun sonuçları nelerdir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özkan, buyurun.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, sizi buradan bulmuşken, hafta sonunda Afyonkarahisar Tarım Fuarı’ndaydım. Orada, Şuhutlu, Çaylı, Bolvadinli, Dinarlı, Emirdağlı hemşehrilerinizle beraber oldum. Onlar şu konuyu iletmemi istedi, özellikle besiciler, diyorlar ki: “Biz besiyi 16 liraya mal ediyoruz ama şu anda Et ve Balık Kurumu 14 liraya kesim yapıyor. Her kiloda 2 lira zararımız var. Sayın Bakan bunu biliyor mu? Ayrıca, beslediğimiz düveleri, dişi hayvanları 7 ile 11 lira arasında kesiyoruz, bunları da 14’le 15 lira arasında mal ediyoruz. Bu konuları Sayın Bakanla paylaşırsan memnun oluruz.” Ben de Mecliste tüm milletvekillerinin huzurunda hemşehrilerimizin, kayınçılarımın sorunlarını sizlerle paylaşıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Dinçer…

CELAL DİNÇER (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, Erzincan-Kemah arasında yapılması planlanan hidroelektrik santrali ne durumdadır? İhale edilmesine rağmen, üç senedir hiçbir çalışma yoktur. Bu konuda, iptal edilip edilmediği konusunda bilgi istiyorum. Arz ederim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Efendim, Ergene’yle ilgili eylem planı yürürlükte şu anda. Tabii, oradaki belediyeler bu arıtma tesislerini yapamadıkları için biz yapıyoruz ve -büyük bir eylem planı- şu anda seferberlik hâlinde Devlet Su İşleri ve SUKAP kapsamında arıtma tesisleri yapılıyor. Katı atık bertaraf tesisleri, dere ıslahları, bütün baraj göletler yapılıyor; merak etmeyin.

İkinci husus… Diğer konularda da yazılı olarak cevap vereceğim size.

Sayın Özkan, tamam, besi ve düveyle ilgili haberleri aldım; hemşehrilerime iletebilirsiniz.

Sayın Dinçer, size de Erzincan-Kemah arasındaki HES’in son durumunu da yazılı olarak bildireceğim.

Teşekkür ederim, sağ olun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Efendim, zaman var daha, sorularımız var efendim.

BAŞKAN – Tabii, hayhay, buyurun Sayın Tanal. Buyurun, tabii…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Tasarıyla ilgili soru sorması lazım ama böyle olmaz ki!

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, bu Çaycuma’da köprü yıkılmıştı. Türkiye’deki bu köprülerin hangi süreyle periyodik olarak denetimi yapılmakta? Bununla ilgili, aynı şekilde yıkılma tehlikesi olan köprüler var mıdır?

İkinci sorum: Çaycuma’daki köprünün yıkılması nedeniyle devlet kusurludur. Bu kusur nedeniyle vefat eden vatandaşlarımızın ailesine Anayasa’nın 125’inci maddesi uyarınca tazminat ödenmesi gerekmektedir. Bu anlamda tazminat ödemeyi düşünüyor musunuz?

BAŞKAN – Sayın Gümüş, buyurunuz.

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Teşekkür ederim.

Orta Asya’yla ilgili, en azından Türk dili konuşan ülkelerle ilgili bir çalışma yapılıyor. Dünyada, özellikle Orta Asya’da ulaşım ağları bittiği zaman, Çin’in burasıyla ilgili birtakım hedefleri var, Orta Asya’yla entegre olmak istiyor. Bu entegrasyon olduktan sonra ne Orta Asya kültürüyle entegrasyonu düşünebiliriz ne de Uygur meselesiyle ilgili bir entegrasyonu düşünebiliriz. Türk kültürünün buralarda en azından korunabilmesi için bir an önce bu bölgeyle ekonomik entegrasyonun ülkemiz ve Karadeniz ülkeleri açısından gerçekleştirilmesi gerekir. Bu konuyla ilgili çalışmalar var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Çaycuma’da eski bir köprü yıkıldı. Esasen onun yanına yeni bir köprü yapılmış ancak o özellikle kullanılmaya devam etmiş. Ancak, yıkılma sebebine baktığımız zaman, gerçekten o günlerde büyük bir sel baskını, feyezan neticesinde yıkıldığı anlaşılıyor. Temelinin oyulması neticesinde tabyanın çökmesi durumu söz konusu. Tabii, burada gerekli idari ve cezai yönden tahkikat yapılıyor. Tahkikat neticesine göre, bir kusur varsa gerekli tazminatlar verilir.

Sayın Gümüş’ün Çin’le alakalı söylediği hususla ilgili, tabii ki Dışişleri Bakanlığımız ve Başbakanlığımız bu konuda çalışma yapıyor. Yani, özellikle Çin’in gelecekte Orta Asya’daki birtakım emellerini biliyoruz tabii ki. Elbette o konuda birtakım çalışmalar yapılıyor, onun farkındayız. Bu konuda zaten, az önce geçen anlaşmaların temelinde de bu yatıyor biliyorsunuz. Onu da dikkatlerinize arz ediyorum.

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Sayın Bakanım, Çin Hazar bölgesine ulaşmış olacak ve dünyanın dengesi tamamen değişecek.

BAŞKAN – Zamanımız var Sayın Gümüş, girin, açalım, hayhay.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Diğer köprülerle ilgili denetimler de yapılıyor mu Sayın Bakan?

BAŞKAN – Buyurun.

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Sayın Bakanım, bu gerçekleştirildiği zaman Çin Hazar bölgesine Orta Asya üzerinden ulaşmış olacak ve dünyanın tüm dengeleri değişecek. Bu konuda bizim hiçbir çalışmamız yok gibi gözüküyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Tanal, buyurunuz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Bakanım, yani bu Türkiye’deki diğer köprülerle ilgili denetimler kimin yetkisinde? Kimin denetlemesi lazım? Periyodik olarak köprülerin denetlenmesi gerekmiyor mu? O anlamda o soruya cevap verebilirseniz sevinirim efendim.

BAŞKAN –  Sayın Halaçoğlu, buyurunuz.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, ben bir şeyi merak ediyorum: Beş yüz senelik Osmanlı köprüleri yıkılmıyor da niye şimdi bizim yaptıklarımız yıkılıyor? Yani o koca koca köprüler, on altı gözlü, yirmi gözlü köprüler yıkılmıyor ama yeni yapılan köprülerin hepsi çöküp gidiyor.

Şimdi, o zaman bunda bir terslik var. Beş yüz senelik köprü yıkılmıyor, altmış senelik köprü yıkılıyor, yerle bir oluyor. Biraz daha dikkatli mühendislik çizgileri çizilse herhâlde daha iyi olacak. Ne diyorsunuz?

BAŞKAN –  Sayın Demir…

NURETTİN DEMİR (Muğla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Sayın Bakanım, Fethiye Sarayköy’de iki grup insana farklı uygulamalar yapılıyor. Şöyle ki: 2/B arazilerinde evlerini yapanlar için  5 bin ila 10 bin arasında ceza kesiliyor, kendi arazisi üzerine ev yapanlara ise bin lira ceza kesiliyor. Buradaki farklı uygulamaların nedeni sizce nedir? Bu insanların mağduriyeti giderilecek mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN –  Sayın Kacır

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkanım, bu aşamada sorulacak sorular yasanın anlaşılması için sorulur. Gündemin “Sözlü Sorular” maddesinde değiliz. Soru soran arkadaşların buna riayet etmesi, en azından Genel Kurula saygının bir gereğidir.

Arz ederim. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) 

BAŞKAN –  Sayın Onur…

MELDA ONUR (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Çaycuma’daki eski köprünün patlak olan yüzeyinin asfalt döşenerek onarıldığının fotoğrafları Çaycuma Belediyesinin sitesinde var. Bu ne kadar doğru bir onarımdır? Eski bir köprünün üzerine yüklü araçları sokmak ve üzerini asfalt döşemekle onardığınızı mı düşünüyorsunuz? Ayrıca, nehrin aksının değişmesine dönük birtakım raporlar vardı. Neden dere ıslah çalışması yerine ikinci bir köprü yapmayı tercih ettiniz?

BAŞKAN –  Sayın Tanal, buyurun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Efendim, AKP temsilcisi biraz önce “Konuyla ilgili soru sorulması.” dedi ama bunlar Parlamentonun bir faaliyetidir ve bunlar halkımızın çok ciddi sorunları. Köprü halkımızın sorunu ve yıkılan köprü nedeniyle 15 tane insanımız hayatını kaybetmiş durumda. Yani buna sabır gösteremeyen bir iktidar anlayışını takdirlerinize bırakıyorum.

Teşekkür ederim.

Sayın Bakan…

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Efendim, şunu ifade edeyim: Köprüleri kim yaptıysa o denetliyor. Esasen Karayollarında genelde köprülerle ilgili birim var, bunlar sürekli denetliyor. O kadar çok sayıda var ki yani şu anda duble yollar yapılmasıyla bu sayılar daha da arttı. Karayolları denetliyor şu anda. Ama tabii ki sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde bazen bu şekilde köprü yıkılmaları olabiliyor. Birtakım felaketler, tabii afetler, sel baskınları sebebiyle dünyanın her tarafında yıkıldığını görüyoruz. Denetimi Karayolları yapıyor.

Eski köprüyle ilgili durum: Şu anda orada teknik elemanlar tahkikat yapıyor. Tahkikat neticesine göre karar verilecek. Burada, neden yıkıldı, sebebi nedir, bunların tamamı inceleniyor. Ben de bizzat Sayın Binali Yıldırım’la beraber oraya gittim. Hatırlarsanız, geçtiğimiz perşembe günü ben oradaydım. Hatta bazı arkadaşlar da “2/B’de bulunmadı.” diye tenkit etmişler ama ben, böyle bir görev için orada olduğumu ifade etmek istiyorum.

Tabii ki şunu da söylememde fayda var: Sayın Hanımefendi’nin de ifade ettiği üzere, orada dere ıslahlarıyla hiçbir alakası yok. Dere ıslahının yapılıp yapılmamasıyla alakalı değil köprünün yıkılması, tamamen, orada feyezan neticesinde, köprü ayaklarının oyulması neticesinde ayakların çökmesi ve böylece tabliyenin de çökmesi neticesinde böyle bir kaza ortaya çıkmıştır.

Sayın Halaçoğlu’na gelince… Tabii ki köprüler, Osmanlı köprüleri yıkılmıyor diye bir şey değil,  bazı köprüler yıkılıyor yani.

YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Hangisi yıkıldı?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Bu, köprünün statiğine göre, duruma göre, üzerindeki yüklere göre değişiyor. Tabii, takdir edersin ki şu anda yükler geçmişe göre çok daha farklı; geçmişte belki tek araba geçiyordu ama şu anda neredeyse 15-20 tonluk kamyonlar geçiyor. Onu da dikkate almak gerektiği kanaatimdeyim.

Tekirdağ’daki 2/B’deki rayiçler, kesilen cezalar hakkında bilgim yok. Orasıyla ilgili net bilgi verirseniz bana yazılı, ben de size yazılı olarak tam cevap veririm.

Hepinize çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE TÜRK DİLİ KONUŞAN ÜLKELER İŞBİRLİĞİ KONSEYİ ARASINDA TÜRK DİLİ KONUŞAN ÜLKELER İŞBİRLİĞİ KONSEYİ SEKRETARYASINA DAİR EVSAHİBİ ÜLKE ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 27/12/2011 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi Arasında Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi Sekretaryasına Dair Evsahibi Ülke Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE  3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre vereceğim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi Arasında Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi Sekretaryasına Dair Evsahibi Ülke Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

"Kullanılan oy sayısı     :    244

Kabul                             :    244 (x)

                           Kâtip Üye                                                         Kâtip Üye

                      Bayram Özçelik                                          Muhammet Bilal Macit

                             Burdur                                                            İstanbul”

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

8’inci sıraya alınan, Eşyanın Sınırlardaki Kontrollerinin Uyumlaştırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşmenin Uluslararası Karayolu Taşımacılığına İlişkin Sınır Geçiş İşlemlerinin Kolaylaştırılması Başlıklı 8 Numaralı Ekinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

8.- Eşyanın Sınırlardaki Kontrollerinin Uyumlaştırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşmenin Uluslararası Karayolu Taşımacılığına İlişkin Sınır Geçiş İşlemlerinin Kolaylaştırılması Başlıklı 8 Numaralı Ekinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/350) (S. Sayısı: 74)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

9’uncu sıraya alınan, Bozulabilir Gıda Maddelerinin Uluslararası Taşımacılığı ve Bu Taşımacılık Faaliyetinde Kullanılacak Özel Ekipmana İlişkin Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

9.- Bozulabilir Gıda Maddelerinin Uluslararası Taşımacılığı ve Bu Taşımacılık Faaliyetinde Kullanılacak Özel Ekipmana İlişkin Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/415) (S. Sayısı: 77)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

10’uncu sıraya alınan, Karayolu Trafiği Konvansiyonu ile Bu Konvansiyonu Tamamlayıcı Avrupa Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

10.- Karayolu Trafiği Konvansiyonu ile Bu Konvansiyonu Tamamlayıcı Avrupa Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/296) (S. Sayısı: 139)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

11’inci sıraya alınan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker ile  Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz’ın; Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 13 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

11.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz'ın; Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 13 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/603, 2/398, 2/402, 2/486) (S. Sayısı: 222) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 222 sıra sayısı ile bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde gruplar adına söz isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Özcan Yeniçeri.

Buyurun Sayın Yeniçeri. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakikadır.

MHP GRUBU ADINA ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hiç ısrar etmeyin, çok kısa konuşacağım, hiç uzatmayacağım. Yani sizin ısrarınız fazla, beni dinlemek istiyorsunuz ama ben size fazla konuşmayacağım.

222 sıra sayılı Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Söylemiyle eylemi, düşündüğüyle yaptığı arasında uygunluk, tutarlılık alametidir. İnsanlar, ancak inandıklarına başkalarını inandırabilirler. Değerler üzerinden siyaset de yapılmaz. Ortak değerler müşterek vefayı hak ederler. Manaları ortak olanların davranışlarının da ortak olması beklenir. Bir millete mal olmuş, bir kültürün temsilcisi olmuş ve bir imparatorluğun kuruluş mayasını mayalamış insanlar her türden saygıya layıktır. Tarihi, inançları ve değerleri hercümerç edilmiş, süreklilikleri ve bağlantıları kopmuş toplumları bir arada tutacak sihirli formül yoktur. Toplumlar, ancak değerlerini, birikimlerini, deneyimlerini sürekli kılarak varlıklarını ve birlikteliklerini sürdürebilirler.

İşte, bugün üzerinde konuştuğumuz Şeyh Edebali gibi bir büyük dava adamının, büyük bir iman adamının isminin Bilecik Üniversitesine verilmesi böyle bir bağlantının en somut işareti olacaktır. Bunu söylemeden geçemeyeceğim, diyor ki Edebali: “Ananı ve atanı say. Bil ki bereket büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını kaybedersen yeşilken çorak olur çöllere dönersin.” Ve diyor ki: “Şu 3 kişiye yani cahiller arasındaki âlime, zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken itibarını kaybedene acı. Unutma ki yüksekte yer tutanlar aşağıdaki kadar emniyetli değillerdir.” Herhâlde iktidarda yer tutanlar muhalefettekiler kadar emniyetli değillerdir demek istiyor. İşte, eba ecdadımız bunları o günden bugüne bize vasiyet etmiş. Şeyh Edebali her şeyden önce halkın edebini, imanını, töresini, sorunlarını içselleştirip çağlardan çağlara aktaran bir iman adamıdır. Bu yönü itibarıyla, işte, bunu düşünerek ben de bu Şeyh Edebali isminin “Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi” olarak verilmesini teklif ettim ve bunu reddettiniz, bunu reddettiniz. Şimdi, bunu nasıl reddettiğinizi kendi kendinize bir sormanızı diliyorum ve bu önergem Komisyonda AKP’li Komisyon üyelerinin oylarıyla reddedildi. Aradan yirmi gün geçtikten sonra bu arkadaşlarımız, AKP’li Komisyon üyeleri Bilecik Üniversitesinin adının “Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi” olarak değiştirilmesini kabul ettiler.

Yirmi gündeki bu değişikliğinizi kutluyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Nurettin Demir konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Demir, buyurun lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA NURETTİN DEMİR (Muğla) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; gecenin bu saatinde sizleri tabii, sevgiyle, sabırla beklettiğim için teşekkür ediyorum.

Biliyorsunuz, dün çok elim bir kaza oldu, bir cinayet işlendi. Gaziantep’te bir hekim arkadaşımız yirmi sekiz yaşında maalesef arkadan bıçaklanarak öldürüldü. Tabii, hekime Allah’tan rahmetler diliyorum, ailesine de, sağlık çalışanlarına da başsağlığı diliyorum.

Sayın Başkan, biliyorsunuz bu üniversite isim meselesi oldukça sıkıntılı geçti. Dört üniversitenin ismi, ya değiştirildi ya da yenilendi. Bizim Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak ve milletvekilleri olarak Muğla Üniversitesi için vermiş olduğumuz isim değişikliği teklifi maalesef Komisyonda dikkate alınmadı. Muğla Üniversitesi, biliyorsunuz, kampüsü oldukça geniş, Ege Bölgesi’nin en güzel üniversitelerinden bir tanesi. 26-27 bin civarında öğrenci şu anda eğitim görüyor ve Sıtkı Koçman büyük destekler sağlamış, yaklaşık olarak 80-100 trilyonu bulan bir desteğiyle gerçekten İzzet Abant Üniversitesinden sonra…

BAŞKAN – İzzet Baysal…

NURETTİN DEMİR (Devamla) – Evet, Bolu…

Yaklaşık olarak o üniversiteden sonra en büyük kaynağı sağlayan Sıtkı Koçman maalesef isminin Muğla Üniversitesine verilmesi konusunda basında ve sürekli istekte bulunmasına rağmen bu teklifimiz dikkate alınmamıştır. Tabii ki, keşke bu saygın insanımızın ismini Muğla Üniversitesine de vermiş olsaydık çok iyi olacaktı.

Ben bu konuda gerekenin yapılmamasından çok üzgünüm. Hem Komisyonda teklif olarak verdik hem de burada, Genel Kurulda öneri olarak, teklif olarak getirmiştik. Muğla Üniversitesinin bu isim değişikliği maalesef yapılamadı.

Muğla Üniversitesi, yaklaşık 27 bin civarında öğrencisi var, 10 fakültesi, 12 yüksekokulu olan bir üniversite.

Ben özellikle eğitim konusundaki son zamanlarda yaşadıklarımızın, “4+4+4” konusunda Türkiye’nin ve ülkemizin çekmiş olduğu sıkıntılar, tartışmalar gerçekten kamuoyunda oldukça olumsuz konulara, gündemlere geldi.

Sayın milletvekillerim, ben özellikle bu konuya burada değinmek ve özellikle iktidar partisinin milletvekilleri olarak bu konulara muhalefetin de tekliflerini dikkate almalarını beklerdim. Konuyu uzatmak istemiyorum. Bu konuya özellikle burada sizin dikkatinizi çekmek, Meclisin dikkatini çekmek konusunda söz aldım. Umarım, bundan sonraki süreçlerde Muğla Üniversitesinin ismine gerçekten bu değerli insanın adının verilmesi konusundaki çabalarımızı, devam edecek olan çabalarımızı Meclisimizin dikkate alacağını düşünerek, beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. İyi akşamlar. (Alkışlar)

BAŞKAN – Soru sormak isteyen var mı? Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK

YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- 28/3/1983 tarihli ve 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

“MEF Üniversitesi

EK MADDE 144- İstanbul’da İbrahim Arıkan Eğitim ve Bilim Araştırmaları Destekleme Vakfı tarafından 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun vakıf yükseköğretim kurumlarına ilişkin hükümlerine tabi olmak üzere, kamu tüzel kişiliğine sahip MEF Üniversitesi adıyla bir vakıf üniversitesi kurulmuştur.

Bu Üniversite, Rektörlüğe bağlı olarak;

a) Eğitim Fakültesinden,

b) Mühendislik ve Mimarlık Fakültesinden,

c) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden,

ç) Hukuk Fakültesinden,

d) Meslek Yüksekokulundan,

e) Fen Bilimleri Enstitüsünden,

f) Sosyal Bilimler Enstitüsünden,

oluşur.”

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- 2809 sayılı Kanunun ek 86 ncı maddesinin başlığı ve birinci fıkrasında yer alan “Bilecik Üniversitesi” ibareleri “Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi” şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

Madde 3’ü okutuyorum:

MADDE 3- 2809 sayılı Kanunun ek 107 nci maddesinin başlığı ve birinci fıkrasında yer alan “Gazikent Üniversitesi” ibareleri “Hasan Kalyoncu Üniversitesi” olarak değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

Madde 4’ü okutuyorum:

MADDE 4- 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun eki (II) sayılı cetvelin “Yükseköğretim Kurulu, Üniversiteler ve Yüksek Teknoloji Enstitüleri” bölümünün 80 inci sırası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“80) Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi”

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

Madde 5’i okutuyorum:

MADDE 5- 21/12/2011 tarihli ve 6260 sayılı 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu, 2/9/1983 tarihli ve 78 sayılı Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Bilecik Üniversitesine yapılmış olan atıflar Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesine yapılmış sayılır.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

Madde 6’yı okutuyorum:

MADDE 6- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

Madde 7’yi okutuyorum:

MADDE 7- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Allah hayırlı etsin.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 92’nci yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın kutlanmasıyla, günün önem ve anlamının belirtilmesi amacıyla yapılacak görüşmeler için 23 Nisan 2012 Pazartesi günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 02.13