YASAMA DÖNEMİ CİLT YASAMA
YILI
24 19 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
96’ncı
Birleşim
18 Nisan 2012 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip
üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’nın sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı
2.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in,
Kutlu Doğum Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, yaşam
hakkı ihlallerine ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,
sağlık çalışanlarına yapılan saldırılara ve Doktor Ersin Arslan’ın hayatını
kaybetmesine ilişkin açıklaması
2.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Burdur ilindeki
olumsuz hava koşulları nedeniyle zarara uğrayan üreticilerin mağduriyetlerinin
giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
3.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın, Turizm Haftası’na ve
Muğla’daki olumsuz hava koşulları nedeniyle zarara uğrayan üreticilerin
mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
4.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin,
sağlık çalışanlarına yapılan saldırılara ve Doktor Ersin Arslan’ın hayatını
kaybetmesine ilişkin açıklaması
5.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
deprem sonrası Kütahya Simav’daki duruma ilişkin açıklaması
6.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, sağlık çalışanlarına yapılan
saldırılara ve Doktor Ersin Arslan’ın hayatını kaybetmesine ilişkin açıklaması
7.- Manisa Milletvekili Muzaffer Yurttaş’ın,
Kutlu Doğum Haftası’na ve Doktor Ersin Arslan’ın uğradığı saldırı sonucu
hayatını kaybetmesine ilişkin açıklaması
8.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın,
sağlık çalışanlarına yapılan saldırılara ve Doktor Ersin Arslan’ın hayatını
kaybetmesine ilişkin açıklaması
9.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, sağlık
çalışanlarına yapılan saldırılara ve Doktor Ersin Arslan’ın hayatını kaybetmesine
ilişkin açıklaması
10.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, sağlık çalışanlarına yapılan saldırılara ve Doktor Ersin
Arslan’ın hayatını kaybetmesine ilişkin açıklaması
11.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Adana Milletvekili
Osman Faruk Loğoğlu ve arkadaşlarının vermiş olduğu genel görüşme önergesinin
önemine ilişkin açıklaması
12.- Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz’ın, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın Ceylanpınar’la ilgili ifadelerine ilişkin
açıklaması
13.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Bilecik Milletvekili
Fahrettin Poyraz’ın bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Murat Bozlak ve 21 milletvekilinin,
Türkiye'de giderek artan işsizliğin nedenleri ve gerekli çözüm yollarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/246)
2.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken ve
21 milletvekilinin, Diyarbakır ili bütçesinin onaylanmaması sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/247)
3.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 21 milletvekilinin,
kamuoyunda "deprem vergileri" olarak bilinen, 26/11/1999
tarih ve 4481 sayılı Kanun’la ihdas edilen ve daha sonra muhtelif kanunlarla
yenilenen vergilerin nasıl ve nereye harcandığı konusunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/248)
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Savunma ve İçişleri
Komisyonları üyelerinden oluşan bir heyetin, Kosova Meclisi İçişleri, Güvenlik
ve Kosova Güvenlik Gücü Denetim Komisyonlarının vaki davetine icabetle
Kosova’ya resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresi (3/843)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Başkanı Cevdet Erdöl’ün, 25 Nisan
2012 tarihinde düzenlenecek 23 Nisan Avrupa Çocuk Parlamentosu etkinliğine
katılmak üzere Brüksel’e gitmesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresi (3/844)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, 13 Nisan 2012 tarihinde Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşlarının yerel basının karşılaştığı
sorunların araştırılması amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun 18/4/2012 Çarşamba günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun, 17/4/2012 tarihinde
Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu ve arkadaşlarının son dönemlerde
Suriye'de meydana gelen karışıklıklar ile ilgili vermiş olduğu genel görüşme
önergesinin, Genel Kurulun 18/4/2012 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
3.- AK PARTİ Grubunun, gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve
saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin önerisi
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 92'nci yıl
dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın kutlanması, günün anlam ve
öneminin belirtilmesi amacıyla Genel Kurulda özel bir görüşme yapılması için
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 2012 Pazartesi günü saat 14.00'te
toplanmasına; bu toplantıda yapılacak görüşmelerde siyasi parti grupları
başkanlarına ve grubu bulunmayıp da Mecliste üyesi bulunan siyasi partinin
genel başkanına onar dakika süreyle söz verilmesine ve bu birleşimde başka konuların
görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLAR-DAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569)
(S. Sayısı: 180)
3.- Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine
Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye
Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın;
Orman Köylülerinin Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi,
Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile
68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi);
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın;
Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporları (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S. Sayısı: 198)
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat’ın; Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in; 5275
Sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun”da
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (2/241, 2/84) (S.Sayısı:
136)
5.- Güneydoğu Asyada Dostluk ve
İşbirliği Andlaşmasını Değiştiren Üçüncü Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/590) (S. Sayısı: 208)
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı Arasında UNDP-İstanbul Uluslararası Kalkınmada Özel Sektör Merkezinin
(IICPSD) Kuruluşu ile İlgili Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/511) (S. Sayısı: 119)
7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türk Dili Konuşan Ülkeler
İşbirliği Konseyi Arasında Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi
Sekretaryasına Dair Evsahibi Ülke Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/582) (S. Sayısı: 220)
8.- Eşyanın Sınırlardaki Kontrollerinin Uyumlaştırılmasına İlişkin
Uluslararası Sözleşmenin Uluslararası Karayolu Taşımacılığına İlişkin Sınır
Geçiş İşlemlerinin Kolaylaştırılması Başlıklı 8 Numaralı Ekinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/350) (S.
Sayısı: 74)
9.- Bozulabilir Gıda Maddelerinin Uluslararası Taşımacılığı ve Bu
Taşımacılık Faaliyetinde Kullanılacak Özel Ekipmana İlişkin Anlaşmaya
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/415) (S. Sayısı: 77)
10.- Karayolu Trafiği Konvansiyonu ile Bu Konvansiyonu Tamamlayıcı
Avrupa Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/296) (S. Sayısı: 139)
11.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker ile
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın; Bilecik Milletvekili Fahrettin
Poyraz'ın; Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 13 Milletvekilinin Benzer
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (1/603, 2/398, 2/402, 2/486) (S.Sayısı: 222)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş’ın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in şahsına sataşması nedeniyle konuşması
X.- OYLAMALAR
1.- Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine
Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye
Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı’nın 12’nci maddesinin
oylaması
2.- Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine
Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye
Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı’nın tümünün oylaması
3.- Güneydoğu Asyada Dostluk ve
İşbirliği Andlaşmasını Değiştiren Üçüncü Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı Arasında UNDP-İstanbul Uluslararası Kalkınmada Özel Sektör Merkezinin
(IICPSD) Kuruluşu ile İlgili Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı’nın oylaması
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türk Dili Konuşan Ülkeler
İşbirliği Konseyi Arasında Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi
Sekretaryasına Dair Evsahibi Ülke Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı’nın oylaması
XI.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
spor uzmanı olarak görev yapan personelin mağduriyetinin giderilmesine ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile Gençlik ve Spor Bakanından soruları ve
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/4702), (7/4779)
2.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, çiftçilerin yabancı
sermayeli bankalardan kredi kullanımına ve yapılan haciz işlemlerine ilişkin
Maliye Bakanından sorusu ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/4744)
3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Türkiye’de
gerçekleştirilecek U-20 Dünya Futbol Şampiyonasına ilişkin sorusu ve Gençlik ve
Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/4785)
4.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
Türk Lirasının yeni simgesine ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan’ın cevabı (7/4820)
5.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın,
Artvin-Ardanuç’ta Halkbank şubesi açılmasına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/5167)
6.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, Esnaf ve
Sanatkârlar Kredi Kooperatifleri aracılığı ile kredi kullanımında yüksek faiz
oranı, komisyon ve teminat istenmesinden kaynaklanan mağduriyete ilişkin sorusu
ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/5484)
7.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, 2003-2011 yılları
arasında Başbakanlığa tahsis edilen örtülü ödeneğe ilişkin Başbakandan sorusu
ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/5594)
8.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın,
Başbakanlığa alınan bir uçağa ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/5598)
9.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın, Bakanlar Kurulu üyeleri
tarafından kullanılan özel uçakların maliyeti, giderleri ve kullanım alanlarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı
(7/5723)
10.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Genel Kurul salonu
elektronik sistemine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/6026)
11.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in,
TBMM’de görev yapan polis memurlarının çalışma usullerine ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/6027)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.03’te
açılarak iki oturum yaptı.
Erzurum Milletvekili Oktay Öztürk,
Erzurum Aşkale’deki Karasu-2 Hidroelektrik Santralinde 5 işçinin hayatını
kaybetmesi ve sonrasındaki kurtarma çalışmalarında yaşanan ihmallere,
Ağrı Milletvekili Mehmet Kerim Yıldız,
Ağrı’nın 94’üncü kurtuluş yıl dönümüne,
İlişkin gündem dışı birer konuşma
yaptılar.
Malatya Milletvekili Mustafa Şahin’in,
8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümünün 19’uncu yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşmasına Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç cevap verdi.
Kütahya Milletvekili Alim
Işık, 16 Nisan 2012 tarihinde Kütahya’da yaşanan depreme ve 19 Mayıs 2011
tarihindeki depremden bu yana birçok vatandaşın mağduriyetinin
giderilemediğine,
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet
Toptaş, 17 Nisan köy enstitülerinin kuruluş yıl dönümüne,
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri,
Kutlu Doğum Haftası’na,
Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz,
norm kadro uygulaması nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisi personelinin
durumuna,
İstanbul Milletvekili Melda Onur,
Erzurum Aşkale’deki Karasu-2 Hidroelektrik Santralinde kurtarma
çalışmalarındaki mühendislik hatalarına,
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır,
Ağrı’nın kurtuluş yıl dönümüne, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümünün
19’uncu yıl dönümüne ve Hamit Fendoğlu’nun ölüm yıl dönümüne,
İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan, İstanbul Sarıyer Zekeriyaköy’de
Emlak Konuta ait 500 dönümlük arazinin bir bölümünün inşaata açılması nedeniyle
ne kadar ağaç kesileceğini öğrenmek istediğine,
Iğdır Milletvekili Pervin Buldan,
8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümünün 19’uncu yıl dönümüne,
İstanbul Milletvekili Abdullah Levent
Tüzel, İstanbul Bahçelievler’de toplu olarak işten çıkarılan işçilerin
durumuna,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Kutlu Doğum Haftası’na ve 8’inci Cumhurbaşkanı
Turgut Özal’ın ölümünün 19’uncu yıl dönümüne,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 21
milletvekilinin, noterlik hizmetlerinin ücretlendirilmesi ve noterlerin
sorunlarının (10/243),
BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili
Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın, ülkemizde yüksek oranlarda gerçekleşen kız
çocuğu evliliklerinin (10/244),
Muş Milletvekili Demir Çelik ve 21
milletvekilinin, Türkiye'de meydana gelen trafik kazalarının nedenlerinin
(10/245),
Araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri
Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin, Ukrayna Parlamentosu Dışişleri
Komisyonu Başkanı Oleh Bilorus'un
vaki davetine icabetle Ukrayna'ya resmî bir ziyaret gerçekleştirmesine,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Cemil Çiçek'in, Varşova'da düzenlenecek olan Avrupa Birliği Parlamento
Başkanları Konferansı’na katılmak üzere Polonya'ya gitmesine,
İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
tezkereleri kabul edildi.
CHP Grubunun, 28/10/2011
tarihinde Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve arkadaşlarının orman köylülerinin ve
ormancılık kooperatiflerinin sorunlarının araştırılması ve çözüm önerilerinin
belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu
(120 sıra no.lu) Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 17/4/2012 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün,
(2/125) esas numaralı 2954 Sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi kabul edilmedi.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Grup Başkan Vekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Nevruz Bayramı kutlamaları ile eğitim
sistemine ilişkin kanun teklifine karşı yapılan protesto gösterilerinin
yasaklandığı ve bu gösterilere katılanlara yönelik polisin orantısız güç
kullandığı iddiasıyla İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkında bir gensoru
açılmasına ilişkin önergesinin (11/11) gündeme alınması yapılan ön
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın
Aydın eski milletvekilleri İsmet Sezgin ve Nahit Menteşe’yle ilgili
ifadelerine,
Adıyaman Milletvekili Salih Fırat,
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in medyaya yansıyan bazı davranış ve
ifadelerine,
Mardin Milletvekili Ahmet Türk,
Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan,
Muş Milletvekili Sırrı Sakık,
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in
Kürt halkının inançlarına hakaret ettiğine;
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in ifadelerinin
Kürt halkının inançlarıyla ilgili olmadığına,
Batman Milletvekili Ayla Akat Ata,
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in BDP’li kadın
milletvekilleriyle ilgili ifadelerine,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Alınan karar gereğince, 18 Nisan 2012
Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere 19.03’te birleşime son verildi.
|
|
Meral
AKŞENER |
|
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
|
|
|
|
|
Muhammet
Bilal MACİT |
Bayram
ÖZÇELİK |
Mustafa
HAMARAT |
|
|
İstanbul |
Burdur |
Ordu |
|
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
II.- GELEN
KÂĞITLAR
No: 129
18 Nisan
2012 Çarşamba
Teklifler
1.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün;
Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/501)
(Milli Savunma; İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/04/2012)
2.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka ve 20 Milletvekilinin; Yılmaz Güney Sinema Müzesi
Kurulmasına Dair Kanun Teklifi (2/502) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/04/2012)
3.- Çanakkale Milletvekili Ali
Sarıbaş'ın; Milli Eğitim Temel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/503) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12/04/2012)
Raporlar
1.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Bilecik Milletvekili
Bahattin Şeker ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Bilecik
Milletvekili Fahrettin Poyraz’ın; Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 13
Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile
Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/603, 2/398,
2/402, 2/486) (S. Sayısı: 222) (Dağıtma tarihi: 18/04/2012) (GÜNDEME)
2.- Manisa Milletvekili Uğur Aydemir ve
21 Milletvekilinin; Bazı Kanunlar ile Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin ve 10
Milletvekilinin; Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim
Gök ve Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun ile 5
Milletvekilinin; Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç ve 8 Milletvekilinin
Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/476,
2/386, 2/475, 2/482) (S. Sayısı: 223) (Dağıtma tarihi: 18/04/2012)
(GÜNDEME)
3.- Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür
Başkenti Hakkında Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (1/596) (S. Sayısı: 221) (Dağıtma tarihi: 18/04/2012)
(GÜNDEME)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Murat Bozlak ve
21 Milletvekilinin, işsizlik sorununun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/246) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/10/2011)
2.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken ve 21 Milletvekilinin, Diyarbakır ili bütçesinin
onaylanmaması sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/247)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/10/2011)
3.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve
21 Milletvekilinin, 17 Ağustos 1999 depreminden sonra getirilen vergilerinin
kullanımının araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/248) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/10/2011)
18 Nisan
2012 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 96’ncı Birleşimini açıyorum.
III.- Y O
K L A M A
BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine
basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik
sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden
yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama
pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz Manisa’nın
sorunları hakkında söz isteyen Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay’a aittir.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından
alkışlar)
Sayın milletvekilleri, her zaman olduğu
gibi, Genel Kurul ilk açıldığında ciddi manada bir uğultu oluyor. Sayın
milletvekilleri, değerli arkadaşlarım, sohbetlerinize dışarıda devam ederseniz
gerçekten çok sevineceğim.
Buyurun Sayın Akçay.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’nın sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Manisa’nın bazı sorunlarını dile getirmek üzere söz aldım. Muhterem heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle ifade etmek isterim ki Manisa
hak ettiği kamu yatırımlarını maalesef alamamaktadır. Manisa tarımsal üretimde
Türkiye’de 1’inciyken tarımsal yatırımlarda 22’nci sıradadır; nüfus bakımından
13’üncü sıradayken eğitim yatırımlarında 29’uncu, sağlık yatırımlarında 32’nci
sırada gelmektedir. Yüz ölçümü bakımından 18’inci sıradayken ulaştırma
yatırımlarında 47’nci sıradadır.
AKP döneminde yeterince kamu veya özel
yatırım yapılıp istihdam yaratılamadığı için düne kadar göç alan Manisa, artık,
göç vermeye başlamıştır. Son bir yılda Manisa’nın nüfusu 40 bin kişi
azalmıştır, bu nedenle Manisa’nın çıkaracağı milletvekili sayısı da 10’dan 9’a
düşmüştür. Manisa’da 2.458 öğretmen açığı vardır ve ilk ve ortaöğretimde 770
dersliğe ihtiyaç bulunmaktadır. Celal Bayar Üniversitesinde 200 akademik
personel açığı vardır.
Bornova-Turgutlu-Salihli, Salihli-Gölmarmara-Akhisar,
Soma-Akhisar, Manisa-Akhisar-Balıkesir ve Kula-Salihli yolu tam on yıldır hâlâ
tamamlanamamıştır. On yılda 124 kilometrelik Demirci-Salihli yolunun ancak 32
kilometresi tek şerit hâlinde yapılabilmiştir, geri kalan yerlerin bir kısmının
kamulaştırmaları dahi yapılamamıştır.
Her seçim öncesi söz verilen 400
yataklı Manisa Bölge Hastanesi hâlâ yapılamamıştır ve sürüncemede kalmıştır.
Manisa’da 30 bine yakın tarihî eser depolarda bekletilmektedir ve acilen müze
yapılmalıdır. Yine, 1.500 dekarlık arsasıyla hazineye intikal ettirilen Akhisar
Sigara Fabrikası hâlâ ekonomiye kazandırılamamıştır.
Sofralık siyah zeytinin yüzde 35’i,
yeşil zeytinin yüzde 75’i Akhisar’da üretilmektedir. Zeytinyağına destekleme
primi ödenirken sofralık zeytine destekleme primi verilmediği için Akhisarlı
zeytin üreticileri destekten mahrumdur. Ziraat Bankasından çiftçilerin ancak
yüzde 1’i, en fazla yüzde 2’si işletme kredisine ulaşabilmektedir, o da, ekim
dikim döneminde kredi için başvuran çiftçiler bu kredileri zamanında
alamamaktadır. Hükûmetin yanlış tarım politikaları yüzünden Manisalı
çiftçilerimiz zor günler geçirmektedir. 23 bin çiftçimizin Ziraat Bankası ve
tarım kredi kooperatiflerine 894 milyon Türk lirası borcu vardır ve pek çok
çiftçi hakkında da icrai işlem başlatılmıştır.
Üretimin arttığı yıllarda üzüm
fiyatları düşmektedir. Arz fazlası olduğunda, bu fazlalılığı
alıp stoklayacak bir mekanizma oluşturulmalı ve çekirdeksiz kuru üzüm mutlaka
desteklenmelidir. 2011 üzüm hasadının gecikmesi, fiyatların geç açıklanması,
olgunlaşmamış üzümlerin ihraç edilmesi ve ihracat teşvikinin düşük olması
nedeniyle sezon başında 1 lira 10 kuruş olan sofralık üzüm fiyatı 40 kuruşa
kadar düşmüştür. Başta Alaşehir ve Sarıgöl olmak üzere, sofralık üzüm
üreticileri mağdur olmuştur.
GAP ve DAP kapsamında 25 ile özel
hayvancılık desteği verilirken, hayvancılık bakımından 5’inci sıradaki
Manisa’ya bu destek verilmemektedir. Başta Demirci, Selendi, Köprübaşı,
Gölmarmara ve Gördes’teki köylerimiz olmak üzere, köylerin büyük çoğunluğunda
köy meraları belirlenmemiştir. Köy meraları acele belirlenip ıslah çalışmaları
yapılmalıdır. Bu gidişle, neredeyse bölgede hayvancılık bitecektir.
Her seçim öncesi AKP tarafından
Selendi’ye yüksekokul sözü verilmesine rağmen, seçimden sonra bu vaatler
unutulmaktadır.
Selendi’de 21 bin metrekarelik olan
alan üzerine inşa edilen 9 bin metrekareli kapalı alanlı tütün işleme depoları
2009 yılından beri atıl bir şekilde beklemektedir ve bir an evvel ekonomiye
kazandırılmalıdır.
Yine 2008’de Selendi elektrik
şebekelerinin yer altına alınması programa alınmış ancak 2009 seçimlerinde
belediyeyi Milliyetçi Hareket Partisi kazanınca bu proje iptal edilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) – Soma Termik
Santralindeki baca gazı
filtrelerinin yenilenmemesi nedeniyle, Soma’da hava kirliliği oranı ve kanser hastası sayısı
dünya standartlarından 4 kat fazladır.
Değerli milletvekilleri, sürem bittiği
için ancak bu kadar ifade edebildim.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Hükûmet adına Orman ve Su İşleri Bakanı
Sayın Veysel Eroğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Sayın Milletvekilimiz Erkan Akçay’ın konuşmasına cevap
vermek üzere ben söz aldım.
Özellikle Manisa’yla alakalı kamu
yatırımlarının az olduğundan bahsetti Sayın Vekilimiz, yapılmadığından bahsetti
ama ben geçen yıl sonuna kadar olan Manisa’ya sadece
merkezî hükûmetin yaptığı yatırımları kısaca sizlere arz edeceğim.
2011 yılı sonuna kadar Manisa’mıza tam
2 milyar 842 milyon 366 bin Türk lirası, bu yılla beraber yaklaşık 3,2 milyar
TL’lik yatırım yapılmıştır ki Manisa diğer illere göre en önde olan illerden
birisidir. Bakın, bunlar arasında, Bakanlığımız şu ana kadar 420 milyon TL’lik
yatırım yaptı Çevre ve Orman Bakanlığı ve Orman ve Su İşleri Bakanlığı ama bu
sene biz Manisa’da yatırımlarda hamle yılı ilan ettik. Ben zaten mayıs ayı
içinde giderek orada yeniden temel atacağım, açılış tarihlerini de ilan
edeceğiz.
Bakın, 2003-2011 yılları arasında
tamamlanan tesislerden birkaç örnek vermek istiyorum: Gördes Barajı’nı
tamamladık. Gördes Barajı sadece İzmir’e yılda 59,5 milyon metreküp su vermekle
kalmayacak, şu anda dev sulama hatları yapılıyor, aynı zamanda Manisa’mızda
önemli sulama alanlarını sulayacak. Alaşehir sulamasının şebekesini tamamen
yeniledik. Ayrıca, Alaşehir sulamasının ikinci kısmı talep edildi, onu da yeniledik.
Kula Göleti ve sulaması tamamlandı. Merkezde Yuntdağı Köseler Göleti ve
sulaması ikmal edildi, tamamen bitirdik. Kırkağaç’ta Bakır Göleti
ve sulaması talep edilmiş -önemli bir yer, hakikaten, kavunlarıyla meşhur-
orada da Bakır Göleti ve sulamasını tamamladık.
Böylece, 4.490 dekar tarım arazisini sulamaya açtık.
Ayrıca, Manisa’da taşkınlarla mücadele
ediyoruz. Şu ana kadar 24 tane dere ıslahını tamamladık. Bu tesislerle 37.150
dekar alanı tamamen taşkınlardan koruduk. 4 ilçe, 4 belde, 11 mahalle ve 3 köy,
taşkınlar ve sel baskınlarından korunmuştur. Ayrıca, vatandaşlarımız 2 tane de
köprü talep etti, hatta ben de DSİ’ye talimat verdim, köprü bizim vazifemiz
olmamakla beraber, biz oraya köprü de inşa ettik, onu da özellikle vurgulamak
istiyorum.
Tabii, bunları ben saymak istemiyorum
çünkü çok sayıda var. Ayrıca, inşaatı devam eden 22 adet büyük projemiz var
Sayın Vekilim. Bir kere, bunlardan birisi, Gördes sol sahil sulaması, Sarıgöl
sulaması isale kanalı tamamlaması. Ayrıca, Gediz yan dereleri ıslahı 4’üncü
kısım, 17 tane iş kalemi var burada, 17 kalem. Sarıgöl Bahadırlar ve Güneydamları Karal Deresi taşkın ve rusubat
kontrol tesisi, Sarıgöl ilçesi Çanakçı Ağıllı dere ıslahı, Turgutlu ilçesi
Karaçalı Deresi ıslahı, Güneşli Barajı. Bakın, temel attık, açılış tarih ve
saati var, Vekilimi de o tarihte bekliyorum. Kula için içme suyu problemi
vardı, sert su olduğu iddia ediliyordu, şu anda testler bitti. Kula’nın içme
suyu şu anda tertemiz, memba suyu gibi, Kula ilçemize de su veriliyor. Hatta, onun açılışını da yapamadık, inşallah, bir açılış
merasimine gideceğim. Alaşehir Kavaklıdere Göleti,
Gördes Doğanpınar Göleti,
Kırkağaç Aydıncık Göleti, Kırkağaç’ta Çaltıcak Göleti, Kula’da Bebekli Göleti, Kula Çelengöz Göleti, Merkez’de Pelitalan Göleti, Selendi’de Ayanlar Göleti.
Ayrıca, Ahmetli ilçe merkezinin Ahmetli Çayı ıslahı, Bakırçay
havzası taşkın koruma tesisi, 2 tane işimiz var. “Taşkın Koruma Tesisi” adıyla
Gediz havzasında büyük bir eylem seferberliği yapıyoruz, tam 9 tane iş
yapıyoruz. Kula ilçe merkezi Kurt Deresi ıslahı, Soma ilçe merkezi Bakırçay ıslahı, bir de Gediz havzasında taşkın rusubat kontrol olmak üzere 2 tane işimiz de var, bunları
tamamlıyoruz.
Ayrıca Manisa için, Sayın Vekilim,
şöyle özel bir çalışma yaptık: Biliyorsunuz, Manisa’da yer altı suları
kullanılıyor ama bunlar, modern sulama sistemleri, damlama veyahut yağmurlama
olsun diye, Özel İdareye para aktardık. Manisa Özel İdaresine, biz, geçen yıl sonunda, 4 milyon 400 bin TL ödenek aktardık ama bunun
ucu açık; özel idare projeleri yaptıkça destek vereceğiz, o da “kapalı sistem”
dediğimiz, borulu, yer altı suyu sulamasını yapacak.
Projesi devam eden 6 tane işimiz var şu
anda, bunlar bittiği anda ihalesi yapılacak. Salihli Yeşilkavak
Barajı -sulama barajı bu- ve bir de Manisa ilinde, GÖL-SU kapsamında, birinci
kısımda 8 göletin projesi yapılıyor. Ayrıca, ikinci
bölge göletlerinde 5 tane gölet, tekrar, ikinci kısımda 2 gölet olmak üzere çok
sayıda gölet var. Ayrıca Güneşli sulamasının projesi yapılıyor, bir de Gördes
sol sahil sulamasının projesi yapılıyor. Bunların paraları hazır, projeler
bittiği zaman hemen inşaata başlayacağız.
Planlaması devam eden çok sayıda iş var
ama ben burada bir müjde vermek istiyorum: Manisa’mıza “Bin Günde Bin Gölet”
kapsamında -bakın, Sayın Vekilim dikkat edin- tam 45 adet gölet ve modern
sulama tesisini yapacağız. Bunların hazırlıkları yapıldı. Şimdi 8 tanesi inşa
hâlinde. Bunların, müsaade ederseniz, ismini vereyim ki kayıtlara girsin.
Manisalılar da herhâlde bizi dinliyorlardır. Gördes’te Doğanpınar
Göleti, inşaatı devam ediyor; Kırkağaç’ta Çaltıcak Göleti, merkezde Pelitalan Göleti, Kırkağaç’ta
Aydıncık Göleti, Kula Çelengöz
Göleti, Alaşehir’de Kavaklıdere Göleti
-ve sulamalar dâhil tabii- Selendi’de Ayanlar Göleti
ve Kula’da Bebekli Göleti’nin, bunların şu anda inşaatları
devam ediyor, inşallah önümüzdeki yıl bunları tamamen bitireceğiz.
Ayrıca, “Bin Günde Bin Gölet”
çerçevesinde, projesi devam eden 15 tane gölet ve sulaması var. Alaşehir’de Kemaliye Göleti sulaması,
Alaşehir’de Örencik Göleti sulaması, Kırkağaç’ta Küçükdere Göleti ve sulaması,
Kula’da Dutluca Göleti sulaması, Kula’da Saraçlar Göleti ve sulaması, Kula’da Yurtbaşı
Göleti sulaması, merkez Maldan Sarısu Göleti ve sulaması; yine, merkezde İlyasçılar
Göleti sulaması, Soma Yağcılı
Göleti ve sulaması, merkezde Bağyolu
Göleti sulaması, Alaşehir’de Gülpınar Göleti sulaması, gene, Alaşehir’de Toygarlı Göleti sulaması, Kula’da Konurca Göleti
sulaması, Soma’da Çavdır Göleti sulaması, Alaşehir’de
Şahyar Göleti sulaması.
Şimdi planlaması biten 5 tane var,
onların da projesini yaptırıyoruz. Bunlar:
1- Saruhanlı Güvenlik Göleti ve sulaması
2- Gördes Karayağcı
Göleti ve sulaması
3- Demirci’de Durhasan
Göleti ve sulaması
4- Kırkağaç’ta Çamlık Göleti ve sulaması
5- Merkezde Akgedik
Göleti ve sulaması.
Planlaması devam eden 12 tane var,
isterseniz onları da okuyabilirim ama herhâlde bu kadar çok işten siz de belki
de çok… Ama okumak istiyorum ki vatandaşlarımız bizi dinliyor, çünkü burada
okuduklarımız bizim için sözdür, bizim için senettir.
Planlaması yapılan 12 tane de gölet ve
sulaması var:
Demirci’de Ayvaalan
Göleti sulaması, Demirci’de Güveli Göleti sulaması, Demirci’de Hüdük
Göleti sulaması, Demirci Kılavuzlar Göleti sulaması, Köprübaşı Döğüşören
Göleti ve sulaması, Kula’da Emre Göleti
sulaması, Kula Eroğlu Göleti ve sulaması. Benim
soyadımla alakası yok, onun ismi öyle. Merkezde Belen Yenice Göleti ve sulaması, Salihli’de Çaypınar
Göleti sulaması, Kırkağaç’ta Çobanlar Göleti sulaması, Demirci’de Alaağaç
Göleti ve sulaması, Alaşehir’de Horzum
Alayaka Göleti ve sulaması.
İlk incelemesi yapılan da 5 tane var,
bunların da isimlerini ben isterseniz veririm.
Yani bakın, şu ana kadar hakikaten,
biz, 2012’yi sulama ve baraj, göletlerde Manisa’da hamle yılı olarak ilan
ettik. Hep beraber zaten bunlar… Daha da talep varsa onları da yapmak bizim
boynumuzun borcudur.
Efendim sadece tabii DSİ çalışmıyor.
Orman Genel Müdürlüğümüz, burada bakın, 2011 yılı sonuna kadar seferberlik
kapsamında 807.910 dekar arazide çalışma yaparak 28 milyon adet fidanı toprakla
buluşturdu. İnşallah bu sene de 127 bin dekar arazide çalışma yapacağız. Yani
neticede Manisa’da biz 4 tane kent ormanı, 1 adet bal ormanı, 18 adet orman içi
dinlenme yeri kurduk, onu da özetle belirteyim.
Ayrıca ORKÖY, orada, geçen yıl sonuna kadar –bu yıl 5 kat artırıyoruz- 3.148 aileye
10.292.817 TL ferdî proje kredisi verdi. Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel
Müdürlüğümüz 2 adet tabiat parkı ilan etti, bunlardan biri Mesir Tabiat Parkı
-Manisa’nın hemen yanında ben de açılışa gelmiştim- diğeri Süreyya Tabiat
Parkı. Bir de orada Spil Dağ, çok önemli -burada
herkese duyurmak istiyorum- bilhassa turizm açısından çok önemli. Spil Dağı’na giden her hasta iyileşerek dönüyor yani
-gerçekten- Spil Dağ muhteşem bir dağ, muhteşem bir
alan. Biz burada uzun devreli gelişme planını hazırladık, hatta çok açık bir
şekilde ihale ettik. Eğer Manisalılardan, iş adamlarından, turizmcilerden talep
varsa fevkalade memnun oluruz.
Meteoroloji Genel Müdürlüğümüz, genelde
her ile 4-5 tane otomatik meteoroloji ölçüm istasyonu kuruyor iken Manisa’da
tam 17 adet otomatik meteoroloji ölçüm istasyonu var. Manisa’nın hangi
ilçesinde? Merkezde, Salihli’de, Alaşehir’de, Demirci’de, Köprübaşı’nda,
Akhisar’da, Akhisar meydan, Spil Dağ, Turgutlu, Soma,
Gördes, Saruhanlı, Kula, Gölmarmara, Manisa-Çakmak Orman Bölge Müdürlüğü
sahası, Manisa merkez kent ormanı ve Akhisar da Kavakalanı’nda
tam 17 adet otomatik meteoroloji ölçüm istasyonu var. Yani buradan bir Manisalı
benim kardeşimin -dünyanın neresinde- ister Amerika’da, ister Kanada, ister
Avrupa’da, ister Japonya’da olsun İnternet’e girip o esnada Soma’da veya
Alaşehir’deki hava durumunu, iklim durumunu, yağış var mı yok mu, sıcaklığa
varıncaya kadar her şeyi görmesi mümkün.
Ayrıca, ben Çevre ve Orman Bakanıyken
Manisa’nın ilçelerine çevre açısından çok büyük destek verdik. Bir defa, katı
atık, atık su gibi altyapı projeleri için belediyelere tamamen hibe olarak
Bakanlığın fonlarından 6.363.578 TL maddi destekte bulunuldu. Bunlardan 8 tane
belde ve ilçeye de, özel sıkıştırmalı çöp taşıma aracı da verdiğimizi ben ifade
etmek istiyorum.
Şimdi, Sağlık Bakanlığına gelince:
Efendim, Sağlık Bakanlığımız 238 milyon TL geçen yıl sonuna
kadar -bu sene hariç- Manisa’ya yatırım yaptı. Bakın 3 tane devlet hastanesi
açtık mı? 40 tane sağlık tesisini hizmete açtık.
Ali ÖZ (Mersin) – Hizmete açtık,
hizmete açtık (!) Şiddet gören insanlar ne olacak?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Devamla) – Ancak yeni açılacak yerle ilgili hatta biz Sağlık Bakanlığımıza
dedik ki: Çok muhteşem bir yer istiyorsanız ormanlık alandan dahi vermeye
hazırız, ne gerekiyorsa sağlık için biz de elimizden gelen gayreti göstereceğiz
Sayın Vekilim. Hep beraber çalışarak Manisa’ya ne yapılacaksa birlikte yapalım.
Millî Eğitim Bakanlığımız, bakın,
Manisa’mıza 2.933 derslik açmış, 90.051.789 TL’lik yatırım yapmış.
Ulaştırma Bakanlığı… Az önce siz
Ulaştırma Bakanlığından bahsettiniz. Efendim Manisa’ya ulaşmak bir meseleydi
ama şu anda Manisa’ya ulaşmak çok kolay. Bakın 274 kilometre Manisa ili…
ALİM
IŞIK (Kütahya) – Nereden kolay Sayın Bakan, Afyon’dan mı kolay? Kütahya’dan
gidin bakalım.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Devamla) – Efendim peki ben gideyim…
ALİM
IŞIK (Kütahya) – Kütahya’dan nasıl kolay?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Devamla) – Şimdi Sayın Vekilim, 274 kilometre… Kütahya’yı ben söyledim, tekrar
bana Kütahya defterini açtırma sevgili hemşehrim.
ALİM
IŞIK (Kütahya) – “Kolay” demeyin öyle, Kütahya’dan kolay değil.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Devamla) – Fahri hemşehriyiz, hem Simav’dan dolayı
hem Kütahya’dan dolayı fahri hemşehriyiz. Şimdi
Kütahya defterini açtırma bana.
ALİM
IŞIK (Kütahya) – Biraz sonra açacağız, biraz sonra açacağız.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Devamla) – Şimdi tam 274 kilometre bölünmüş yol yapılmış. TOKİ, daha önce
Manisa’da TOKİ var mıydı? Yoktu ama şu anda TOKİ bakın 390 milyon TL’lik
yatırım yapmış. O 26 adet TOKİ projesi kapsamında 3.340 adet konut inşa
ediliyor. Bunların yüzde 90’ı bitti.
Şimdi tarımdan bahsetti. Evet tarım Manisa’da çok önemli, hakikaten, ben de kabul ediyorum,
daha da önem vermemiz lazım ama Tarım Bakanlığımız da bakın 2003 yılından
günümüze 948 milyon TL’lik tarımsal destek vermiş yani bu hakikaten önemli bir
şey. Ayrıca KÖYDES, BELDES kapsamında bildiğim kadarıyla 80 milyon TL kadar
-takriben söylüyorum onu- KÖYDES köylülere yol, kanalizasyon ve diğer içme suyu
temini maksadıyla KÖYDES ve BELDES’te küçük köyler
için bu kapsamda yaklaşık 80 milyon TL geçen yıl sonuna
kadar para verildi. Ayrıca SUKAP kapsamında -ben de takip ediyorum-
belediyelerin birtakım altyapı çalışmaları için –SUKAP- yaklaşık 650 milyon TL
ayrıldı. Manisa’da da -pek çok; şu anda onun listesini alamadım ama- Gediz
Eylem Planı çerçevesinde -biliyorsunuz bizim eylem planımız var, bunu takip
ediyoruz- Manisa’ya da özel bir ayrıcalık Gediz dolayısıyla yapıldı. Bunu da
dikkatlerinize arz etmek istiyorum.
Efendim, yani özetle şunu söylüyorum:
Manisa’mız, tabii çok önemli, şehzadeler şehri, benim de çok sevdiğim bir
ilimiz. Dolayısıyla, buraya yapılacak şeylerde eksik varsa, olabilir, yüzde yüz
her şeyin yapıldığını söylemek mümkün değil ama yapılanları görmek de lazım.
Zaten yaptıklarımız yapacaklarımızın da teminatı. Bir talep varsa Sayın
Vekilim, bunları birlikte, elbette -ben de bu bölgenin de hizmetkârı olarak- ne
gerekiyorsa yaparız inşallah.
Ben bu duygularla hepinizi saygıyla
selamlıyorum efendim, hürmetlerimi arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Gündem dışı ikinci söz, Kutlu Doğum
Haftası münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın İhsan Özkes’e aittir.
Buyurun Sayın Özkes.
2.-
İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, Kutlu Doğum
Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması
İHSAN ÖZKES (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kutlu Doğum Haftası nedeniyle söz almış bulunuyorum.
Sevgili Peygamberimize gelen yüce dinimiz İslam’ın temeli tevhittir yani
Allah’ın birliğidir. Bu nedenledir ki kula kulluk etmek, kula kulluğa zorlamak,
Allah’la kul arasına girmek, inancı tartmak, dini daraltmak şirktir; şirk ise
en büyük zulümdür. İman kalptedir ve kalpteki imanı ancak Allah bilir.
İnsanların kalplerini yarıp bakarcasına inançlarıyla ilgili laf etmek Müslüman
işi değildir. Dünyanın geçici menfaatine göz dikerek Müslümanlara dinsizlik
yaftası vuranlar, kıyamet gününde asıl kendilerinin hüsranda olduklarını
anlayacaklardır.
Sayın milletvekilleri, bin dört yüz yıl
önce Hazreti Muhammed eleştirilebiliyordu, kendisine görüşünün yanlış
olabileceği söylenebiliyordu. Hazreti Muhammed de bu uyarılara kulak veriyor,
kendi kararından vazgeçip halkın görüşüne tabi oluyordu. 2012 yılında adında
“cumhuriyet” olan ve demokrasi denilen bir yönetimde kimseyi dinlemeyen,
bildiğini okuyan, istişareye ve uzlaşıya kapalı bir anlayış nasıl izah
edilebilir? Uzlaşıya, diyaloğa mesafeli duranlar bilmelidir ki ilahlık iddiasında
bulunan Firavun bile istişare ederdi. Uzlaşının olmadığı bir yönetim istibdaddır, zulümdür; böyle bir ülkenin insanları da açık
hava hapishanesindedir. Mehmet Akif’in dediği gibi “Zulmü alkışlayamam, zalimi
asla sevemem.” Haksızlık karşısında susanlar dilsiz şeytandırlar. Hazreti
Ömer’in dediği gibi “Analarının hür doğurduğu insanlar köleleştirilemez.”
Sayın milletvekilleri, Hazreti Muhammed
kral peygamber değil, kul peygamberdi. Yanında heyecanlanan bir delikanlıya
“Arkadaş titreme, ben kral değilim, kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum.”
demişti. Açlıktan karnına taş bağlardı, vücudunda üzerinde uyuduğu hasırın
izleri oluşurdu, yırtılan elbisesini kendisi dikerek giyerdi. Bugün,
Peygamber’imizin yediğinden yemeyen, giydiğinden giymeyen, oturduğu yerde
oturmayan ve Peygamber ahlakından nasibi bulunmayan ama Peygamber’i de dilinden
düşürmeyenleri Allah ıslah etsin.
Sayın milletvekilleri, Hazreti
Muhammed, devlet malı bir deveden aldığı tüy parçasına işaret ederek “Bu tüy de
devlet mallarından bir maldır. Aşırılan bir tüy bile devlet malına hıyanet
edenler için kıyamette utançtır ve ateştir.” demiştir. Devlet malını
aşıranların cenaze namazlarını kılmamıştır. Kıyamet Günü’nde Allah’ın, kul
hakkına karışmayacağını söylemiştir. Yetim hakkı yiyenlerin karınlarına
cehennem ateşi doldurdukları bildirilmiştir. Kul hakkını küçümseyenler
Peygamber’in yolunda değil, şeytanın yolundadırlar.
Sayın milletvekilleri, Kutlu Doğum
Haftası etkinliklerine kendilerinden başkasının katılmasından rahatsızlık
duyanlar var. Burası bizim alanımız, bizim sahamız, siz de nereden çıktınız
dercesine kızgınlıklarını ortaya koyanlar var. Dinle, imanla, Peygamberle,
Kur'an’la ilgili sahayı tekellerinde tutarcasına âdeta “Burası yasak bölge,
girilmez.” tabelası asmak isteyenler var. Allah’ın dinini, Allah’ın kullarından
sakınanlar var. Peygamber’imizin âlemlere rahmet olarak gönderildiğini
kabullenemeyenler var. Âdeta oyuncağı elinden alınacak korkusuyla hırçınlaşan
çocuklar gibi davrananlar bilsinler ki iyinin asıl sahibi yüce Allah’tır.
Kutlu Doğum programlarını siyasi miting
havasına dönüştürmek, kâinat ve ötesi kadar evrensel olan yüce İslam’ı siyasi
partilerin şemsiyesi altına hapsetmeye çalışmak gaflettir, dalalettir. Ana
teması kardeşlik olan Kutlu Doğum Haftası’nda dahi kin, intikam ve ihtiras
tohumları ekmeye tam gaz yola devam edenler, Peygamber’imizin “Birbirinize kin
gütmeyiniz, haset etmeyiniz, yüz çevirmeyiniz. Ey Allah’ın kulları, kardeş
olunuz.” emrine bile kulak tıkadılar çünkü kulakları vardır, duymazlar; kalpleri
vardır, anlamazlar; gözleri vardır, görmezler.
Sayın milletvekilleri, kardeşliğin
temeli sevmektir, yaratılanı Yaradan’dan ötürü sevmektir. Hazreti Ali’nin
dediği gibi, insanları ya dinde kardeş ya da yaratılışta eş bilmektir. Tüm
canlıları Allah’ın aile fertleri saymaktır. Diğer bir deyişle vahdetivücut
olabilmektir. Yunus Emre şöyle der: “Sevelim, sevilelim, bu dünya kimseye
kalmaz.”
Bu duygularla hepinize saygılar
sunuyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özkes.
Gündem dışı üçüncü söz, yaşam hakkı
ihlalleri hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Sezgin
Tanrıkulu’na aittir.
Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, yaşam hakkı ihlallerine
ilişkin gündem dışı konuşması
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, dün Antep’te yaşamını menfur
bir saldırı sonucu yitiren Doktor Ersin Arslan’ı rahmetle anıyorum. Tüm
ailesine ve tüm hekim camiasına başsağlığı diliyorum ve sabır diliyorum.
Mecliste Cumhuriyet Halk Partisinin bu
konuda vermiş olduğu bir araştırma önergesi var, sağlık çalışanlarına yönelik
yapılan saldırıların araştırılması noktasında verilmiş bir araştırma önergesi
var, hatta birden fazla araştırma önergesi var. Bir an evvel Meclisin bu konu
etrafında etraflıca bir araştırma yapması lazım, bu konuyu gündeme alması
lazım, zira bu sorun sadece bir korumayla geçiştirilecek bir sorun değil, aynı
zamanda bir eğitim sorunu, bir zihniyet sorunu; Meclisin bir an evvel bu
sorunla ilgili olarak bir çalışma yapması lazım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ben yaşam hakkıyla ilgili konuşacaktım, ancak dün Mecliste değildim,
Malatya’daydım ve tutanakları dün akşam okudum, okuduktan sonra da yaşam
hakkıyla ilgili konuşma yapmayı kendime zül buldum, çünkü artık Türkiye Büyük
Millet Meclisinin ve Türkiye'nin bir insan hakları kategorisi olarak İdris Naim
Şahin sorunu var. Gerçekten tek başına bir kategori oluşturuyor Sayın Bakan.
Yani ben dün bu tutanakları okurken, insan haklarıyla biraz ilgili olan bir
insanın duyabileceği bir biçimde yüzüm kızardı, utandım bu tutanaklardan
gerçekten. Yani bu Meclisin kürsüsünden bir inancı, bir dini ve bir halkı nasıl
bu şekilde aşağılarsınız, nasıl yok sayarsınız, nasıl nefret söylemi içerisinde
bu sözleri söylersiniz?
Tutanaklar burada. Özellikle doğu ve
güneydoğudan gelen arkadaşlarımın, Kürtlere yönelik bu söylem konusunda bir
tutum almasını rica ediyorum, Adalet ve Kalkınma Partisindeki
milletvekillerinden özellikle rica ediyorum.
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Kürtlere
değil, PKK’ya yönelik!
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) –
Okuyacağım buradan, okuyacağım. Bir daha okuyacağım, bir daha kayıtlara girsin.
Bir daha kayıtlara girsin.
Bu nefret söylemi çok tehlikeli bir
zihin dünyasını yansıtıyor. Bu sorun, bir gensoruyla çözülecek bir sorun
değildir -üç tane gensoru verildi- bu bir zihniyet sorunudur. Bu zihniyet
sorununu bu Meclis çözmelidir. Böyle bir bakan Türkiye'de iç işlerini
yönetemez. Kendi yurttaşlarını aşağılayan, bir dini aşağılayan, bir inancı
aşağılayan bir bakanın, Türkiye'de bakanlık yapmaması lazım, bu Meclisin
istifaya davet etmesi lazım. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar) Biz, Sayın
Bakanı Avrupa Parlamentosundan gelen çağrı üzerine mi istifaya davet edeceğiz?
Yarın öbür gün göreceksiniz, sizlere
sesleniyorum, ilerleme raporunda da bu sözler yer alacak ve Avrupa
Parlamentosundan da bu Parlamentoya yönelik eleştiri gelecek. Nefret söylemi
bütün dünyada kabul
edilmiş suç türüdür, Avrupa ülkelerinin tümünde var ama sadece bizde yok nefret
söylemine ilişkin suç tanımı; sadece bizde yok.
BİLAL UÇAR (Denizli) – Hangi söylem?
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) -
Okuyacağım, size şimdi başka bir şey okuyacağım, iyi dinleyin.
Ceza Yasası’nın 216’ncı maddesi… Bu
tutanakları da okuyun. Belki dün burada yoktunuz, sadece yoklama için
geliyorsunuz.
BİLAL UÇAR (Denizli) – Hayır, hayır.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) -
İlk önce bunu bir okuyun, tamam mı? Tutanakları okuyun, sonra da şu maddeyi bir
okuyun, 216’ncı madde: “Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge
bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin
ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse.” Kim bu? İdris Naim Şahin.
Aynen bu, tarifi 216’ncı maddede. Eğer bu kürsünün dokunulmazlığı olmasa
aleyhine binlerce suç duyurusu gelir bir halkı, Kürt halkını aşağıladığı için,
bu cumhuriyetin yurttaşlarını aşağıladığı için, bir inancı, Yezidileri ve
Zerdüştleri, o inanca sahip olan insanları aşağıladığı için. Tabii bu gücü
Sayın Başbakandan alıyor, Başbakan da bunu yaptı sağda solda. Başbakan
yapmasaydı belki kendisi bu gücü almazdı. Ama bu yeterli değil, bu 216’ncı
madde yeterli değil. İnanıyorum ki, bu Meclis bu dönemde bir nefret söylemi
yasası çıkaracaktır, yeni anayasada da İdris Naim Şahinlerden bu kürsüyü
korumak için kürsü dokunulmazlığında “Nefret söylemi hariç” diyeceğiz bir daha
İdris Naim Şahin gibiler bu kürsüde hiçbir halkı, hiçbir inancı aşağılamasınlar
diye.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Tanrıkulu.
10 arkadaşımıza 60’ıncı maddeye göre
söz vereceğim.
Sayın Şandır…
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, sağlık çalışanlarına
yapılan saldırılara ve Doktor Ersin Arslan’ın hayatını kaybetmesine ilişkin
açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
olarak başta doktorlar olmak üzere sağlık çalışanlarına yapılan saldırıları kınıyoruz.
İnsanlara şifa vermek, şifa dağıtmak için gecesini gündüzüne katan bu insanlara
bir acının, bir öfkenin sonunda, bir yanlış anlamanın sonunda oluşan
saldırıları kabul edebilmek mümkün değil. Dolayısıyla, bu konuda alınması
gereken tedbirlerin Hükûmetçe alınmasını, Meclisimizin de bizim Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak da verdiğimiz “araştırma komisyonu kurulsun”
önergesini dikkate alarak, böyle bir komisyon kurup bunun sebeplerinin tespiti,
çözümlerinin, tedbirlerinin de belirlenmesi için bir komisyon kurulmasını
faydalı gördüğümüzü ifade ediyor, teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN – Sayın Özkan.
2.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Burdur ilindeki olumsuz hava koşulları
nedeniyle zarara uğrayan üreticilerin mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bugün, Ankara’da olduğu gibi hava
koşulları Burdur ilinde de aşırı rüzgârdan sonra fırtınaya dönüşmüştür. Burdur
Çeltikçi ilçesi Bağsaray kasabasında seralar harap
olmuş, ağaçlar yıkılmıştır. Önümüzdeki günlerde hasar tespiti yapılacaktır.
Ancak, TARSİM tarım sigortaları, çiftçilerin yüzde 40 oranında mal varlığı
zarar görürse ödeme yapmaktadır. Vatandaşlarımız, doğal afetlerde görülen zarar
oranında devlet desteği istemektedir. Bu konuda Hükûmet olarak bir düzenleme
yapmayı düşünüyor musunuz?
Sayın Bakanımız var, soruna çözüm
bulurlarsa memnun olurum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Maalesef ama o size cevap
veremez; kendi kendinize şimdi gelip konuşursunuz.
Sayın Erdoğan.
3.- Muğla
Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın, Turizm Haftası’na ve Muğla’daki olumsuz hava
koşulları nedeniyle zarara uğrayan üreticilerin mağduriyetlerinin giderilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Özellikle, bu hafta Turizm Haftası;
Muğla ilimizdeki turizmcilerimize ve Türkiye’nin değişik yerlerinde turizmden
geçimini sağlayanlara verimli, kazançlı bir turizm sezonu diliyorum.
İkincisi: Şu anda ilimizde devam
etmekte olan şiddetli lodostan dolayı özellikle sera üreticilerimiz, meyve ve
sebze üreticilerimiz ciddi zararlarla karşı karşıyadır. Çeşitli sebeplerle
tarım sigortaları bunun çoğunu karşılayamamaktadır. Bu konuda Hükûmetin acilen
tedbir almasının faydalı olacağını şimdiden ileterek gerekli tespitlerin
yapılmasının sağlanmasını talep ediyoruz.
Üçüncüsü: Muğla ilimiz, teşvik
uygulamasında 1’inci bölge olarak belirlenmiştir. Bu, özellikle mermerciler ve
tarımsal üretim yapanlarla ilgili olarak herhangi bir ayrım yapılmadan,
Muğla’nın her bakımdan gelişmiş olarak tespit edilmesi ve teşvik uygulamasında
1’inci bölge olması, bundan sonra Muğla…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Yeniçeri.
4.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, sağlık çalışanlarına
yapılan saldırılara ve Doktor Ersin Arslan’ın hayatını kaybetmesine ilişkin
açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Son zamanlarda sağlık mensuplarına
karşı saldırılar giderek artmaktadır. Bu bağlamda, Gaziantep’te Doktor Ersin
Arslan, hasta yakını tarafından bıçaklanarak katledildi. Kendisine Cenabıallah’tan rahmet, yakınlarına ise sabır ve başsağlığı
diliyorum. Rahmetli Doktor Ersin Arslan’a yapılan saldırıyı da lanetliyorum.
Yaşananlar cehaletin, gafletin ürünü
olsa da son zamanlarda doktorlara karşı yapılan saldırılarda iktidar
yetkililerinin tutumlarının da çok büyük bir payı vardır. Son zamanlarda sağlık
personeline yapılan saldırılarda doktorların toplum nezdindeki itibarlarını
infaz eden konuşmaların önemli rolü var. Doktoru âdeta bıçak parasıyla
özdeşleştiren açıklama ve konuşmalar bizzat yetkililer tarafından
yapılmaktadır. Doktorları “sadece para ile çalışan insanlar” olarak gösteren
konuşmalar da olmaktadır. AK PARTİ İktidarı sağlık alanında attığı adımları
meşrulaştırmak için sağlık personelini suçlayan bir tutum içine girmektedir.
Sağlık Bakanlığı hemşire, doktor ya da sağlık personeli ithal etmeyi bir kenara
bırakıp sağlık personelinin güvenliğini ve…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Işık…
5.-
Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, deprem sonrası
Kütahya Simav’daki duruma ilişkin açıklaması
ALİM
IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
19 Mayıs 2011 tarihinden bu yana devam
eden Simav depremi sarsıntıları son üç gündür vatandaşı ciddi anlamda tedirgin
etmektedir, ancak Hükûmetin kılı dahi kıpırdamamaktadır. On bir aydır hastanesi
yapılmayan bir ilçe şu anda çok büyük bir tehdit altındadır. Hükûmetin ilgili
bakanlıklarını mutlaka bölgedeki depremi araştıracak bir teknik ekibi derhâl
oraya göndermeye ve bu konuya eğilmeye davet ediyorum.
Ayrıca, söz konusu ilçeyi diğer illere
ve kendi iline bağlayan Kütahya-Gediz-Simav-Manisa yolu, Simav-Bursa yolu
mutlaka programa alınarak derhâl bitirilmelidir. Hükûmetin harekete geçmesi
için Simav’ın tamamının ölmesi mi beklenmektedir? Buradan bir kez daha
sesleniyorum: Derhâl bölgedeki depremle ilgilenecek bir ekibin oraya gitmesi
gerekiyor.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın Öz…
6.- Mersin
Milletvekili Ali Öz’ün, sağlık çalışanlarına yapılan saldırılara ve Doktor Ersin
Arslan’ın hayatını kaybetmesine ilişkin açıklaması
ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Bugün Türk tıbbının kara günlerinden
biri. Görevi başında dün Gaziantep’te uğradığı saldırı sonucu hayatını kaybeden
hekim arkadaşımız Ersin Arslan’ı rahmetle anıyor, kederli ailesine ve sağlık
çalışanlarına başsağlığı diliyorum.
Sözlü ve fiilî şiddetin artışından,
sağlık çalışanlarına sahip çıkmayan, şiddete karşı mücadelede gerekli desteği
vermeyen iktidarın da sorumlu olduğunu düşünüyorum. Uygulanan sağlık
politikasının hekim ve hastayı nasıl karşı karşıya getirdiğini artık görmek
gerektiğine inanıyorum. Bu konuda bir komisyon kurma gereği olduğu açıktır. Tek
taraflı haklardan bahsederseniz, hekim ve sağlık çalışanını yok sayarsanız bu
acı olaylarla karşılaşmanız kaçınılmaz olacaktır diyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Yurttaş…
7.- Manisa
Milletvekili Muzaffer Yurttaş’ın, Kutlu Doğum
Haftası’na ve Doktor Ersin Arslan’ın uğradığı saldırı sonucu hayatını
kaybetmesine ilişkin açıklaması
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) – Sayın
Başkan, âlemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz Hazreti
Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’in
kutlu doğumunun 1.441’inci yılını milletçe birlik, beraberlik ve sevinç içinde
kutlamaktayız. Kutlu Doğum Haftası’nın kutlanmasındaki en büyük amaç, yüce
dinimiz İslam’ı ve onun Peygamberi Hazreti Muhammed (sallallahü
aleyhi ve sellem)’i iyi anlayıp idrak edebilmektir.
İnsanlığı içinde bulunduğu karanlık dünyadan kurtarmak, onlara kılavuzluk
yaparak yollarını aydınlatmak üzere ışıklar saçan bir kandil olarak seçilmiş ve
vazifelendirilmiş olan Sevgili Peygamberimiz (sallallahü
aleyhi ve sellem)’in dünyayı teşriflerinin kutlandığı
Kutlu Doğum Haftası’nın saygıdeğer milletimize, İslam âlemine ve tüm insanlığa
barış, sevgi, huzur ve hayırlar getirmesini dilerim.
Ayrıca, bir sağlık çalışanı olarak,
Gaziantep Avukat Cengiz Gökçek Devlet Hastanesinde on yedi yaşındaki bir hasta
yakını tarafından menfurca öldürülen göğüs cerrahi uzmanı Doktor Ersin Arslan’a
Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve meslektaşımız eşine sabır ve başsağlığı
diliyorum.
BAŞKAN – Sayın Kaplan…
8.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, sağlık çalışanlarına
yapılan saldırılara ve Doktor Ersin Arslan’ın hayatını kaybetmesine ilişkin
açıklaması
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Son zamanlarda sağlık emekçilerine,
doktorlara yönelik saldırıların arttığını görüyoruz. Gaziantep’te yaşamını
yitiren Doktor Ersin Arslan’a Allah’tan rahmet diliyorum, ailesine başsağlığı
diliyorum.
Ancak sağlık sisteminden kaynaklanan bu
sorunları Meclisin mercek altına almasında ve bütün parti gruplarının bu konuda
uzlaşarak, bu konuda alınacak önlemlerin bir araştırma komisyonu kurulmak
suretiyle ele alınmasında büyük yarar görüyoruz. Çünkü dün bu olayı konuşurken,
bugün sabah İzmir’den aldığım bir haberde benzer bir saldırı olayı yine gündeme
geldi, Allah’tan yaşam ihlali yok ama bu saldırılar her gün her yerde yaşanıyor
ve bu konuda Meclisin bir önlem alması gerektiğini düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Tüzel…
9.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, sağlık çalışanlarına yapılan
saldırılara ve Doktor Ersin Arslan’ın hayatını kaybetmesine ilişkin açıklaması
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) –
Sayın Başkan, Sağlıkta Dönüşüm Programı ve paralı sağlık hizmeti yurttaşı
mutsuz eden, sağlık emekçisinin canını alır bir hâldedir. Sağlık hizmetinden
canı yananlar bunun sorumlusu olarak sağlık emekçisini görmekte, öfkesini,
şiddetini hekime, sağlık emekçisine yöneltmektedir. Ne yazık ki, dün Antep’te
genç bir uzman hekim Doktor Ersin Arslan böyle bir hasta yakınının şiddetine
uğrayarak hayatını kaybetmiştir. Sağlık hizmetlerinin eşit, nitelikli,
sağaltıcı, gerektiği gibi verilmemesinin sorumlusu olarak hekimin görülmesi
Hükûmetin kabahatidir. Sözü alan Hükûmet yetkililerinin sağlık çalışanlarını
aşağılaması ve aksaklıklardan sorumlu göstermeleri, bu kışkırtmada önemli rol
oynamıştır. Sağlık emekçileri yarın iş bırakacaklardır. Umarız ki bu tepki
halkın da desteğini alarak sağlıklı yaşam hakkımızın savunulmasını ve Hükûmetin
ayrımcı, paralı, özelleştirmeci sağlık yaklaşımından vazgeçmesini sağlar.
Sağlık Bakanı da sağlık emekçilerinin ve örgütlerinin uyarılarına kulak
tıkamaktan vazgeçmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN –Sayın Demirel…
10.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in,
sağlık çalışanlarına yapılan saldırılara ve Doktor Ersin Arslan’ın hayatını
kaybetmesine ilişkin açıklaması
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Bütün arkadaşlarımın ifade ettiği gibi
sayın doktor arkadaşımızın vefatından elbette ki hepimiz üzüntü duyuyoruz ama
öncelikle Sayın Sağlık Bakanının bu olayı “Bir şiddet.” diye tanımlamasını
şiddetle reddediyorum. Bu bir şiddet değil, bu bir cinayettir. Sağlık Bakanı bu
konudaki ifadesini düzeltmelidir. Ve bu yalnızca Sağlık Bakanının yaptığı
uygulamalardan değil, İçişleri Bakanlığının da sağlık çalışanları başta olmak
üzere kamu çalışanlarının iş güvenliğini sağlayamamalarından kaynaklı bir
problem olup bu konunun bir an önce Meclis gündemine alınmasını ve bu konuda
bir araştırma komisyonu kurulmasını öneriyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
üç önerge vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Murat Bozlak ve 21 milletvekilinin, Türkiye'de giderek artan
işsizliğin nedenleri ve gerekli çözüm yollarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/246)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'deki giderek artan işsizliğin
nedenleri ve gerekli çözüm yollarının bulunması hususunda Anayasanın 98 inci ve
TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
Gerekçe:
Türkiye'de işsizlik sorunu can yakıcı
bir biçimde var olmaya devam etmektedir. Resmî işsizlik oranları yıllarca yüzde
10'lar seviyesinde yapısal bir özellik kazanmışken, krizin etkisi ile birlikte
yüzde 14-15 düzeylerine çıkmış durumdadır.
8 Haziran 2010 tarihinde
gerçekleştirilen Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısında (EKK) "Ulusal
İstihdam Stratejisi" taslağında işsizliğin yüzde 10'luk kısmının yapısal
bir olgu olduğu kabul edilmektedir. Kısa vadeli amaç konjonktürel
etkinin giderilmesi olarak -ki bu oran yüzde 4'tür- belirlenmiştir.
Bu durum hükûmetin başarısızlığının
itirafı olduğu kadar krizin teğet geçtiği söyleminin de gerçeklerden ne kadar
uzak olduğunun bir göstergesidir. Hükûmet 2 milyon 200 bin işsizi yapısal işsiz
olarak görmekte; bu durumu âdeta kanıksatmaya çalışmakta; krizin yarattığı bir
olgu olarak açığa çıkan 1 milyon 264 bin işsizi ise dönemsel bir olgu olarak
kabul etmektedir.
2010 dönemini Mart dönemi kapsayan Hanehalkı İşgücü Anketi sonuçlarına göre işsizlik oranı
yüzde 13,7 olmuştur. 2008 yılında ilgili dönemde yaklaşık 2,5 milyon olan işsiz
sayısı, yine, son açıklanan resmî verilere göre yaklaşık 3,5 milyondur. İşsiz
sayımız 2 yılda yüzde 35 artış göstermiştir.
Geçici bir işte çalışanların sayısı
aynı dönem için 2009 yılında 1 milyon 35 bin iken, 2010 yılında 1 milyon 255
bin düzeyine ulaşmıştır. Güvencesiz ve geleceğinden endişeli olan bu kesimin
sayısındaki artış ise 220 bindir.
Türkiye'de her 10 kişiden sadece 1'i
geçici bir işte çalıştığı hâlde, işsizlerin yüzde 31'ini geçici işlerde
çalıştığı için işsiz kalanlar oluşturmaktadır. Bu hâlde olanların sayısı 1
milyon 83 bindir. İşten çıkarıldığı için işsiz kalanların toplam içindeki payı
azalmakla birlikte hâlâ 653 bin kişi işten atılmış ve iş bulamamıştır. Yine bu
dönemde işten ayrılanların oranı geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre 346 binden
360 bine yükselmiştir.
TÜİK Hanehalkı
İşgücü Anketi Mart dönemi verilerine göre eksik istihdam rakamlarında da artış
görünmektedir. Buna göre esas işinde ve diğer işinde/işlerinde toplam olarak 40
saatten daha az süre çalışmış olan ve 1 saat çalışmış olsa bile istihdamda
sayılanlarla, aynı nedenlerle istihdamda görünen ancak iş bakanların yani gizli
işsizlerin de sayısında 154 bin kişilik artış gerçekleşmiştir.
İşsizlik verilerinin düşük görünmesinin
nedenlerinden biri de, çaresizlik nedeniyle kentten kırsal alana iş gücündeki
kaymadır. Mart 2010 dönemi için kırdaki istihdam geçen yılın aynı dönemine göre
610 bin kişi artış göstererek 7 milyon 375 bine ulaşmıştır.
İşsizlerin arasında 1 yıldan fazladır
işsiz olanların sayısında da artış yaşanmıştır. Geçtiğimiz yıl 820 bin olan
kronik işsizlere bu yıl, kriz döneminde işsiz kalmış 124 bin kişi daha katılmış
ve toplam işsizler arasında kronik işsizlerin oranı yüzde 21'den yüzde 28'e
ulaşmıştır.
Yine 2004 yılında sayısı 1 milyon 100
bin olan işe başlamaya hazır olup son 3 aydır çeşitli nedenlerle iş arama
kanallarından birini kullanmayan ve bu nedenle işsiz sayılmayanların sayısı,
2010 yılının Mart döneminde 2 milyon 225 bin düzeyindedir.
Tanımlama nedeniyle işsiz sayılmayan,
söz konusu 2 milyon 225 bin işsizi dâhil ettiğimizde, geniş tanımlı işsizlik
oranlarına ulaşılmaktadır. Bu hesaplamaya göre işsiz sayısı 3 milyon 438 binden
5 milyon 663 bine yükselmekte, işsizlik oranı ise yüzde 13,7'den yüzde 20,66'ya
çıkmaktadır.
Geniş tanımlı işsizlik verilerine
çeşitli nedenlerle tam zamanlı çalışamayanlardan oluşan, eksik istihdam
sayılarını ilave ettiğimizde, işsiz ve yetersiz istihdam edilenlerin, toplam
istihdama oranı yüzde 25,51'i bulmaktadır.
1) Murat Bozlak (Adana)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip
Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Halil Aksoy (Ağrı)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) İdris Baluken (Bingöl)
8) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
9) Emine Ayna (Diyarbakır)
10) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
11) Altan Tan (Diyarbakır)
12) Adil Kurt (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal
Üçer (Van)
2.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken ve 21 milletvekilinin,
Diyarbakır ili bütçesinin onaylanmaması sorununun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/247)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Diyarbakır İl Genel Meclisinin 2011
yılı için oluşturduğu bütçe 68 milyon TL'dir. Söz konusu bütçe on bir defa
valilik oluruna sunulduğunda on birinde de ret cevabı alınmıştır. Bu durum da
Diyarbakır İl Genel Meclisinin Diyarbakır halkına hizmet götürmesinde
sıkıntılar yaşanmasına neden olmaktadır. Valilik makamının söz konusu bütçeyi
her defasında reddetmesinin nedeni il genel meclisinin; valilik makamının kendi
hesabına aktarmayı planladığı 1,8 milyon TL özel bütçe miktarını azaltması ve
bu farkı bütçede yatırımlar kalemine aktarmasıdır. Bu durum Diyarbakır halkının
uzun süredir hizmet alamamasına sebep olmuştur. Bu durumun araştırılması varsa
yasal sıkıntıların belirlenmesi ve hizmet yolunun açılması amacıyla Anayasa'nın
98’inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105'inci maddeleri
uyarınca Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.
Gerekçe:
Diyarbakır İl Genel Meclisinin
hazırlayıp onaya sunduğu bütçeleri valilik makamı on bir defa reddetmiştir. Bu
kadar ret tarihte görülmemiştir. Valiliğin bütçeyi reddetmesinin temel sebebi
kendi makamına bağlı olan harcamaların düşük bir miktar olarak il genel meclisi
bütçesinde yer almasıdır. Bu bütçe toplam 68 milyon TL'dir. 68 milyonluk
bütçeden vali kendi özel kalemi Temsil Ağırlama Giderleri için talep ettiği pay
1.800 000 TL iken, 1800 yerleşim biriminin yatırım hizmetleri için önerdiği pay
3 800 000 TL'dir. Bu durum açıkça valilik makamının hizmet ve yönetişim
alanındaki perspektifini ortaya koymaktadır. Buna ek olarak valilik makamının
yönetim anlayışını ortaya koyan bir başka örnek de; il genel meclisi bünyesindeki
kadın hakları, kadın-erkek eşitliği ve insan hakları komisyonlarının
bütçelerinde kısıtlamaya gitmek istemesidir. Aynı valinin bir önceki görev yeri
olan Çorum'da ise bütçelerin hem isim ve numaralandırılması hem de reddedilme
durumunun dayatılmaması ise valinin şahsında düşündürücüdür. Oysaki bütçenin
hazırlanması aşamasında, il özel idaresi genel sekreteri, millî eğitim yetkilileri, il özel idaresi
daire başkanları ve ilgili kurum müdürleri ile birlikte çalışılarak AKP’li
üyelerin de desteği ile oy birliği ile ortak mutabakat sonucu bütçeye son şekli
verilmesine rağmen vali keyfiyetçi davranarak 5302 sayılı yasanın 15. maddesine
istinaden 11. defa yeniden görüşülmek üzere meclise iade etmektedir. Sürecin bu
noktaya gelmesine sebep olan esas neden 5302 sayılı yasanın 15. maddesinin
iptal edilen fıkrasıdır. Daha önce il genel meclisi tarafından alınan karar 15.
maddeye göre vali tarafından ancak bir kez yeniden görüşülmek üzere meclise
iade edilebiliyordu. İkinci kez meclis kararında ısrarcı olduğunda vali kararı
onaylamak zorundaydı. Ancak bunu yargıya götürme yetkisine sahipti. 2008'de
Anayasa Mahkemesi tarafından yargıya götürme fıkrası iptal edilince valinin
meclis kararlarını iadesi ucu açık hale gelmiştir. 2005'te çıkarılan 5302
sayılı yasa uygulamasında bütçe il genel meclisleri tarafından hazırlanır ve
valilik makamları tarafından onaylanır. Fakat Diyarbakır örneğinde görülen ise
zıt bir uygulamadır.
Türkiye'nin birçok ilinde eğitime
ayrılan %20'lik Kanuni pay Meclis tarafından projelendirilip isimlendirilirken
vali Diyarbakır İl Genel Meclisinin belirlediği okulları kabul etmeyerek
ayrılan ödeneğin Millî Eğitim karma hesabına aktarılması gerektiğini iddia
etmektedir. Oysa Millî Eğitim 222 sayılı yasanın 76 ve 79 nolu
maddelerine bakıldığında durum açıkça ortaya çıkmaktadır.
Son olarak valilikten gelen bütçe
taslağında yatırıma ayrılan pay Millî Eğitim dâhil %28 iken, il genel meclisi
yaptığı çalışma ile abartılı cari harcamaları uygun bir seviyeye çekilerek
yatırıma ayrılan payı %50 civarına çıkarmıştır. (2010
yılı bütçesinde yatırıma ayrılan pay %56 olup bu oran Sayıştay müfettişleri
tarafından takdirle karşılanmıştır. Ve artırılarak sürdürülmesi tavsiye
edilmiştir.)
Tüm bu sorunların giderilmesi açısından
Meclis Araştırması açılıp Diyarbakır halkının hizmet almasının önü açılmalıdır.
Valilik harcamalarının asgari düzeyde şekillenmesinin ve yatırımların önünün
açılması gerekmektedir. Bunun yanında 15. maddenin iptal edilen fıkrası yerine
yeni bir düzenleme getirilerek bu belirsizliğin önüne geçilmesi durumu da
incelenmelidir. Ayrıca encümen yapısının 6 atanmış ve 5 seçilmiş üyeden
oluşması demokrasi ve sivilleşme acısından incelenmesi gereken bir durumdur.
Diyarbakır halkının uzun süredir hizmet alamaması ve valilik makamının yasal
boşluğu kullanması duruma aciliyet kazandırmaktadır.
1) İdris Baluken (Bingöl)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip
Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
9) Emine Ayna (Diyarbakır)
10) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
11) Altan Tan (Diyarbakır)
12) Adil Kurt (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal
Üçer (Van)
3.- Aydın
Milletvekili Bülent Tezcan ve 21 milletvekilinin, kamuoyunda "deprem vergileri"
olarak bilinen, 26/11/1999 tarih ve 4481 sayılı
Kanun’la ihdas edilen ve daha sonra muhtelif kanunlarla yenilenen vergilerin
nasıl ve nereye harcandığı konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/248)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kamuoyunda "Deprem Vergileri"
olarak bilinen, 26.11.1999 tarih, 4481 sayılı Kanunla ihdas edilen ve daha
sonra muhtelif kanunlarla yenilenen, depremler nedeniyle meydana gelen kayıpları
gidermeye dönük vergilerin nasıl ve nereye harcandığı konusunda bir Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
Saygılarımızla.
Gerekçe:
17 Ağustos 1999 ve 12 Kasım 1999
tarihlerinde Marmara bölgesi ve civarında meydana gelen depremlerin ardından,
depremin yol açtığı ekonomik kayıpları gidermek amacıyla 26.11.1999 tarih ve
4481 sayılı Kanun çıkarılmıştır. Bu kanunla Ek Gelir Vergisi, Ek Kurumlar
Vergisi, Ek Emlak Vergisi, Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi, Özel İletişim Vergisi ve Özel İşlem Vergisi
ihdas edilmiştir. Bunlardan Özel İşlem Vergisi 2004 yılına kadar uygulanmış,
Özel İletişim Vergisi de sürekli hâle gelmiştir. Sadece 1999-2004 yılları
arasında bu vergilerin toplamının yirmi milyar liradan fazla olduğu ifade
edilmektedir.
Deprem için konulan bu özel vergiler
halktan toplanmış ve devletin gelir hanesine yazılmıştır. Ancak depreme özel
olan bu gelirlerin zamanla amaç dışı biçimde bütçe açıklarını kapatmaya yönelik
kullanıldığı yolunda tereddütler ortaya çıkmıştır.
Hal böyle iken, 23 Ekim 2011 tarihinde
meydana gelen Van Depreminin ardından Başbakanlıkça 2011/16 sayılı Genelge
çıkarılarak 25 Ekim 2011 tarih 28095 sayılı Resmî Gazetede yayınlanmış ve
depremde zarar gören vatandaşlarımızın yaralarının bir an evvel sarılması
amacıyla yardım kampanyası başlatılmıştır.
Bu arada vatandaşlarımızın gönüllü
yardımları devam etmektedir.
1999 yılından bu yana depremden
oluşacak yaraları sarmak amacıyla toplanan vergilerin miktarının ne olduğu,
nasıl ve hangi amaçlar için kullanıldığı, amaç dışı kullanılıp kullanılmadığının
tespiti için bir Meclis Araştırma Komisyonunun kurulması ve bu yolla
kaynakların doğru kullanılıp kullanılmadığının Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından denetlenmesi, amaca aykırı kullanımın önlenmesi açısından önem
taşımaktadır.
Bu nedenle Meclis araştırması
açılmasını gerekli görüyoruz.
Saygılarımızla.
1) Bülent Tezcan (Aydın)
2) Aykan Erdemir (Bursa)
3) Mahmut Tanal (İstanbul)
4) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
5) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
6) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
7) Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
8) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
9) İhsan Özkes (İstanbul)
10)
Gürkut Acar
(Antalya)
11) Şafak Pavey (İstanbul)
12) Sedef Küçük (İstanbul)
13) İzzet Çetin (Ankara)
14) Müslim Sarı (İstanbul)
15) Emre Köprülü (Tekirdağ)
16) Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (İstanbul)
17) Ümit Özgümüş (Adana)
18) Uğur Bayraktutan (Artvin)
19) Dilek Akagün
Yılmaz (Uşak)
20) Nurettin Demir (Muğla)
21) İlhan Demiröz (Bursa)
22) Ali Özgündüz (İstanbul)
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerine alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP
Grubunun, 13 Nisan 2012 tarihinde Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan ve arkadaşlarının yerel basının karşılaştığı sorunların araştırılması
amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 18/4/2012 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
18.04.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun 18.04.2012 Çarşamba
günü (Bugün) yaptığı toplantısında, toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hasip Kaplan
Şırnak
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
13 Nisan 2012 tarihinde, Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşları tarafından
(908 sıra nolu), yerel basının karşılaştığı
sorunların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan
Meclis araştırma önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen
diğer önergelerin önüne alınarak, 18.04.2012 Çarşamba günlü birleşiminde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisi
Grup önerisinin lehinde, Mersin Milletvekili Sayın Ertuğrul Kürkcü,
Aydın Milletvekili Sayın Bülent Tezcan; aleyhinde, Eskişehir Milletvekili Sayın
Salih Koca, İstanbul Milletvekili Sayın Tülay Kaynarca.
İlk söz, Barış ve Demokrasi Partisi
grup önerisinin lehinde, Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkcü’ye
aittir.
Buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Sayın
Başkan, sevgili arkadaşlar; bu önerge, esasen, Türkiye’de demokrasiyle ilgili
bir sürecin parçası olarak görülmeli çünkü yerel medyayla, yerel basınla demokrasi
arasında organik bir bağ var. Türkiye’deki demokrasi kıtlığını dikkatle
değerlendirdiğimizde, aslında, merkeziyetçi idare, merkeziyetçi hâkimiyet
şeklinin kaçınılmaz bir biçimde bir merkeziyetçi medyanın oluşumuna yol açtığı
ve yerel medyanın bu merkez medyanın bir kopyası, bir prototipi
olarak çalışageldiği görülebilir, görülmelidir.
Aslında, Türkiye’de gazeteciliğin
doğuşu da çok büyük ölçüde bir devlet pratiği olarak ortaya çıkmıştır. Esasen,
Türkiye’de yayınlanan ilk gazete Resmî Gazete’dir ve
Türkiye’de cumhuriyet döneminde de kurulan gazetelerin büyük çoğunluğu, çok
büyük ölçüde, ya Millî Mücadeleyi tanıtmak ya da merkezî hükûmetin
politikalarını takdim etmekle meşgul olmuşlardır. Ancak aradan yüz yıla yakın
bir zaman geçtikten sonra, şimdi yerel medya giderek daha çok Türkiye’de bir
demokrasi dinamiği işlevi yüklenebilecekken, merkez medya ve kamu medyası
karşısında son derece güdük bir rol oynamaktadır; öte yandan, bunun kimi
sonuçları da vardır.
Fakat yerel medyanın bir imkân
içerdiğini görmeliyiz. Yerel medya, hem radyolar hem gazeteler hem
televizyonlar olsun… Çünkü Türkiye’de 5 bini aşkın devirli yerel yayın var,
bini aşkın yerel radyo ve televizyon var, 200 civarında da ulusal ve bölgesel
televizyon var. Bu yerel yayınların en önemli özellikleri, bunların merkezî
finans kurumlarına, merkez medyaya göre daha az bağımlı olmalarıdır; bunların
yayınlanmaları çok büyük bir maliyet gerektirmez, kendilerini sürdürmeleri
bakımından yeterli kaynağa ulaşıyor olmaları onların işini görebilir. Dolayısıyla
banka krize girince, bankayla hükûmetin arası bozulunca, yerel medyanın, 28
Şubatta ve ondan sonra gördüğümüz gibi, patır kütür çökmesi, sahiplerinin
hapishaneyi boylaması, orada çalışan gazetecilerin işsiz kalması ve aslında o
yayın organlarının büyük finans kuruluşlarının elinde bir silah olduğunun
ortaya çıkması gibi kusurlardan nispeten bağışık olduklarını söyleyebiliriz.
Yerel medya, eninde sonunda, bölgedeki iş insanlarına, küçük ölçekli sermayeye
şöyle ya da böyle borçludur ama onlardan da yığınla reklam alacağı vardır,
dolayısıyla genel olarak kendini bu bakımdan bağımsız kılacak imkânlara, göreli
bir bağımsızlığa çok daha fazla sahiptir.
Ancak bununla birlikte yerel medyanın
kendini sürdürmek ve kendini merkez medyayla kendi bulunduğu bölgede rekabet
edebilir kılmak, bir ilgi odağı hâline gelmek, kendisini yenilemek, içeriğini
zenginleştirmek, içeriğini çoğulculaştırmak bakımından önemli ölçüde kamu
desteğine ihtiyacı vardır. Yerel medya ne yazık ki
Türkiye’deki mevzuat gereğince bir ticarethane olarak görülmektedir ve bütün
ticarethanelerin tabi kılındıkları her türlü vergi ve sair mali yükümlülüklerle
baş başadırlar, öte yandan basın organı sayılabilmek için de sahip olmaları
gereken şu kadar sayıda sarı basın kartlı gazeteci çalıştırmak bakımından son
derece büyük kısıtlarla karşı karşıyadırlar çünkü sarı basın kartlı gazeteci
aslında bugün yaygın medyada da eser miktarda bulunmaktadır. Genel
olarak iş sözleşmeleri 212 sayılı Kanun üzerinden değil genel iş sözleşmeleri
olarak yapıldığından, kıdemli gazeteciler dışında yani gazeteciliğe 1960’larda,
70’lerde başlayanlar dışında bugün Türkiye’de sarı basın kartlı gazeteci de
yoktur. Bütün bu nedenlerle, yerel medyanın merkez medyayla rekabet edebilmesi,
yaşar kalabilmesi hem bir yandan bir demokratik ihtiyaçtır, demokrasi
ihtiyacıdır hem de öte yandan onun kamusal alandan destek görmesi gerekir.
Şimdi, elbette şu soru sorulabilir:
Kamu alanından destek alacaksa bir yayın organı nasıl olacak da bağımsız
kalacaktır? Tabii, bu sorunun cevabı açık. Bu kamu
fonlarının dağıtımı bakımından, esasen yerel medya meslek kuruluşlarının
yönetici belirleyici rol oynayacağı bir kurulun da ihdası gerekir, yoksa
bugünkü gibi gidecek olursa, Basın İlan Kurumunun kaynak dağıtımı sürecinde
ortaya çıkan bütün eşitsizlikler bu şart altında da ortaya çıkabilir. Bu nedenle, yerel medyanın içerdiği demokrasi imkânlarını göz
önünde tutarak, aslında Meclisimizin, yerel medyanın gelişmesi ve güçlenmesi,
çoğulculaşması, kalitesinin yükselmesi, özgürlük alanlarının genişlemesi, ifade
alanlarının çoğalması, yurttaşlarımızın her birinin sadece medyanın birer
tüketicisi değil aynı zamanda ona müdahil olan, onun içeriğini belirleme gücüne
sahip kılınan interaktif bir ilişki içerisinde yerel medyayla birlikte
dönüşmesini de sağlamak Meclisin ilgi alanında olmalıdır. Fakat bu
sorunların acaba Meclisimiz farkında mıdır? Basın-Yayın Genel Müdürlüğünün
ilgisi dışında -ki bu ilgi genellikle ruhsatlandırma, istatistikleme
ya da Basın İlan Kurumunun ilan dağıtması- Türkiye’de kamunun yerel medyayla
olumlu bir ilişki içerisinde olduğunu… Kapasite geliştirme, çalışacak
gazetecilerin kalitelerini yükseltme, iletişim fakültesi mezunlarının yerel
medyada çalışabilir olmasını sağlama bakımından bir genel ilgiye, kamu ilgisine
ihtiyaç olduğu açıktır ancak bunların hiçbiri ortada yoktur.
İşin doğrusu, bu durumun anlamını ve
değerini bence en iyi bilebilecek durumda olan parti Adalet ve Kalkınma
Partisidir çünkü Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Belediye Başkanlığı adaylığı
sırasında merkez medya Tayyip Erdoğan’dan başka herkesi Belediye Başkanlığına
layık görür ve desteklerken sadece yerel yayınlar Tayyip Erdoğan’ın Belediye
Başkanı olabileceğini fark etmiş ve onunla böyle bir ilişki kurmuşlardı. Şimdi,
tabii, bunun nimetlerini tattıktan sonra merkez medyanın bağrına yerleşmek, onu
kontrol altına almak, onunla birlikte bütün medyayı bir çeşit sustalı maymuna
çevirme çabaları, aslında, bu medyanın içerdiği merkezden uzaklık, yerel
demokrasi kapasitesi bakımından ne kadar büyük bir ihmalle, ne kadar büyük bir
unutkanlık ile malul olunduğunu gösteriyor.
Hükûmet ilgi duysun ya da duymasın,
bence Meclis, yerel medyanın, yerel gazete, radyo ve televizyonların birer
demokrasi dinamiği olduğunu, Türkiye’de yurttaşın kendi sesinin kendisi
aracılığıyla topluma duyurulabilmesini sağlayacak tedbirleri almanın… Sadece
bunun değil kamu medyasının da çok büyük ölçüde yerel katkılara açık hâle
getirilmesi, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunun yerel yayınlarının mümkün
olduğu nispette yerel medyanın imkânlarından beslenmesi, böylelikle yerel
medyanın Türkiye’de yurttaşın söz ve ses hakkı sahibi olabildiği, kendi sesini
kitlelere duyurabildiği en önemli merkezlerden biri olması sağlanabilir.
Doğrusu, gündelik hayattan siyasete
kadar yerel medyanın sahip olduğu kapasiteyi belki de en iyi açıklayan örneği,
bir yerel medya projesi sürdürürken Ordulu bir yerel radyo yöneticisinden
duymuştum. Bir yurttaş, pazarda ineğini kaybedip, hemen en yakındaki radyoya
gelip “İneğimi kaybettim, rengi şudur, boynuzu şöyleydi, kuyruğu böyleydi.” dedikten
on beş dakika sonra ineğini bulabilmişti.
O yüzden, sevgili arkadaşlar, ineğini
kaybetmek telafi edilebilir fakat özgürlüğü kaybetmek telafi edilemez. O
yüzden, kendi özgürlüğümüzü seslendirmek, bunu ifade etmek, bunun için açık
mecralara sahip bulunabilmek için, yerel medyanın desteklenmesi ve güçlenmesi
için önerimizi desteklemenizi istiyorum.
Çok teşekkür ederim. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kürkcü.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
önerisinin aleyhinde ilk söz Eskişehir Milletvekili Sayın Salih Koca’ya aittir.
Buyurun Sayın Koca. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SALİH KOCA (Eskişehir) – Sayın
Başkanım, değerli milletvekillerim; ben de sözlerimin başında, Kutlu Doğum
Haftası münasebetiyle, yüce milletimizin Kutlu Doğum Haftası’nı kutluyorum.
Ayrıca, ülkemizde özellikle İstanbul,
Eskişehir, Konya gibi illerimiz başta olmak üzere fırtına olayları şu anda baş
göstermiş durumda. Bu vesileyle, zarar gören vatandaşlarımıza geçmiş olsun
dileklerimi buradan iletiyor ve bu zararın en hafif bir şekilde kapatılması
konusunu temenni ediyorum.
BDP’nin
yerel basının sorunlarıyla ilgili vermiş olduğu araştırma önergesi aleyhinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Demokrasinin güçlenmesinde, şeffaflık
ilkesinin geçerli olmasında basınımızın önemini kimse yadsıyamaz. Bu kapsamda,
basın ve medyanın halkın sağlıklı bilgilendirilmesinde üstlendiği görev teşvik
edilerek daha da sürdürülebilir hâle getirilmelidir.
AK PARTİ olarak yerel basınımıza
yerelin bilinmesi açısından önem atfediyoruz. Türkiye’de, hepimizin bildiği
gibi, ekonomiden sağlığa, eğitimden ulaşıma kadar her alanda büyük gelişmeler
sağlanıyor. Elbette gerek yaygın basın gerekse yerel basınımız da bu anlamda
yenileniyor. Çağdaş yayıncılık anlayışını benimseyen, etik kurallara uygun,
objektif yayın yapan, halkımızın takdirini kazanmaya devam ediyor.
Yerel basınımızın sorunlarının başında
maddi sorunların geldiği ifade ediliyor. Hükûmetimiz döneminde yasayla yapılan
değişiklikler sonucunda yerel basının maddi yönden güçlendirilmesi yönünde
adımlar atılmış ve yerel basının çalışmaları bu anlamda kolaylaştırılmıştır.
Yine, 6112 sayılı Kanun düzenlenirken,
yerel ve bölgesel radyo ve televizyonların sorunları da dikkate alınarak,
reklam gelirleriyle ilgili olarak yüzde 5 olan Üst Kurul payları yüzde 3’e
düşürülmüş ve yerel medyamıza sağlanan bu imkânlar bu şekilde artırılmıştır.
Yine, Basın Kartı Yönetmeliği’nde
yapılan bir değişiklikle birlikte, bir defaya mahsus olmak üzere, ilkokul
mezunu arkadaşlarımıza da basın kartı alması imkânı sağlanmış ve bu anlamda da
belirli bir mağduriyet ortadan kaldırılmıştır.
Ayrıca, Basın İlan Kurumuna katılacak
Anadolu gazetecileri temsilci üye sayısı 1’den 3’e çıkarılarak yerel
basınımızın bu anlamda temsil gücü de artırılmış durumdadır.
Yerel medyamızın sesinin tüm dünyaya
duyurulması açısından, TRT Anadolu kanalında yayınlanan “Anadolu’nun Sesi”
programı da Hükûmetimizin yerel medyaya vermiş olduğu önemin bir göstergesidir
diye düşünüyorum.
Yerel basınımızın güçlenmesini
önemsiyor ve Hükûmetimizce yapılan bu çalışmaların artarak devam edeceğini
gönül rahatlığıyla ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Koca.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
önerisinin lehinde son söz Aydın Milletvekili Sayın Bülent Tezcan’a aittir.
Buyurun Sayın Tezcan. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Barış ve Demokrasi Partisi tarafından verilen, yerel basının sorunlarının
incelenmesi, araştırılması, çözüm önerilerinin araştırılması konulu Meclis
araştırma önergesini görüşüyoruz.
Değerli arkadaşlar, hemen hemen
birçoğumuz, buraya, Parlamento sıralarına gelmeden önce, şöyle veya böyle,
bulunduğumuz bölgede siyaset yaptık. İlçe örgütlerinde çalıştık, il
örgütlerinde çalıştık, siyasetin belli kesimlerinde görev aldık. Şöyle o
günlere dönüp bir bakalım istiyorum; siyaseti nerede öğrendiğimize bir bakalım,
basınla ilişkilerin nasıl kurulabileceği konusunda eğitimimizi nereden
aldığımıza bir bakalım.
Bu çerçevede baktığımızda eminim
hepiniz şunu göreceksiniz: Yerel basınla ilgili birçok şey söyleyebiliriz,
yerel basın hakkında akademik birçok şey söyleyebiliriz, araştırmaya dayalı
birçok şey söyleyebiliriz ama kendi kişisel siyasal tarihimize dönüp
baktığımızda şunu göreceğiz ki hepimiz, yerel basın siyasetçilerin staj
yeridir. Staj yaptığımız yerlerdir oralar; oralarda siyasetin stajını yaptık,
oralarda basın açıklamasının nasıl yapılacağını öğrendik, oralarda basın toplantısının
nasıl yapılacağını öğrendik. Daha bizim sesimizi Türkiye basınına taşıyacak
kadar meşhur isimlere sahip değilken, bulunduğumuz bölgede bizi tanıtanlar o
basın kahramanlarıydı, yerel basın çalışanlarıydı, yerel gazetelerdi. Şimdi, bu
Meclis araştırma önergesi önümüze geldiğinde ilk bunu düşündüm, bu aklıma
geldi. Evet, yerel basın, demokrasilerin yerel unsurlarıdır, yerel anlamda en
önemli unsurlarından birisidir. Bütün sıkıntılarına rağmen, bütün zorluklarına
rağmen çok önemli bir unsurudur demokrasinin, hem yerel demokrasinin hem de o
bölgede genel demokrasiye katkıda bulunma sürecinde ama hepsinden öte, bizim
için, siyasetçiler için çok özel bir önemi vardır. Yerel basın, yerel siyasetin
okuludur arkadaşlar; siyasetin okuludur, orada öğrendik birçok şeyi. Onun için,
hiçbir şey için olmasa dahi, sırf bu sebeple yerel basına borcumuz var değerli
milletvekili arkadaşlar.
Şimdi, birçok ünlü, büyük, tanınmış
gazetecilere dönüp baktığınızda önemli bir bölümünün yerel basın tecrübesi
olduğunu görürsünüz. Yerel basın, bir anlamda yerel demokrasinin unsuruyken,
oradaki denetim mekanizmalarının önemli bir ifade aracıyken, aynı zamanda
yaygın medyaya kadro yetiştiren bir okuldur. Genel medyada, genel basında görev
yapan gazetecilerin ilk eğitim yaptığı, mürekkebi tanıdığı, kâğıdı tanıdığı,
yazmayı, dili, üslubu okuduğu, geliştirdiği yerlerdir ve aynı zamanda, hâlâ
bugün genel basının önemli haber kaynaklarından birisidir.
Dikkat edin, çok önemli, çok ciddi
iddiaları, aslında, başlangıçta yerel basında, o küçücük, zorla çıkarılan
gazetelerin köşelerinde görürsünüz ve bir süre sonra, orada atılan tohum,
Türkiye’de önemli bir haber olarak yaygın medyanın gündemine düşer.
Değerli arkadaşlar, bu zorluklar
altında bu kadar ciddi görev yapan yerel basının sorunlarına hepimiz sahip
çıkma konusunda borçluyuz. Bakın, biraz önce beni tesadüfen, bu konunun
görüşüleceğiyle hiç ilgisi yokken bir yerel gazeteci arkadaşım aradı Aydın’dan.
Gazeteci arkadaşım bir şey sormak için aradı. Orada bir panel yapılmış,
panelde, panele katılan konuşmacı, milletvekillerinin çok kitap okuyup
okumadığı konusunda bir beyanda bulunmuş; aradı, bunu sordu. Yani biz burada,
Parlamentoda görev yaparken oradaki yerel gazeteci arkadaşımız yerel siyasetle
ilgili Ankara’yla Aydın arasında hâlâ köprü olma görevini sürdürüyor. Bizden
beyanat alıyor. Eminim diğer milletvekili arkadaşlarımızı da aradı, onlardan da
beyanat aldı.
Değerli arkadaşlar, bu noktada yerel
basının bu kahramanları ciddi problemler içerisindeler. Bakın, yerel gazetelere
dönüp bir bakalım. Yerel gazetelerde, yerel basında aslında patron ve işçi
ilişkisi iç içe geçmiştir. Öyle çok büyük sermaye sahibi gazete patronlarıyla
onların yanında çalışan işçiler çerçevesinde ayrımın çok yaşandığı yerler
değildir; hem patron hem işçidir aynı zamanda. Vergi borcunu ödemekte zorlanan,
kâğıt parasını ödemekte zorlanan, matbaa giderlerini ödemekte zorlanan,
personel çalıştırma konusunda ciddi zorluklar yaşayan birçok gazeteci arkadaş
tanıyoruz. Seçim dönemleri yaklaştığında birazcık yüzleri güler, bayram
zamanları birazcık yüzleri güler, yılbaşı zamanları birazcık yüzleri güler ama
onun dışında, o arkadaşlarımız, günlük geçimlerini sağlamak ve nafakalarını
çıkarmak konusunda dahi ciddi zorluklarla karşı karşıyadırlar. Çalışanlarının
ücretleri düşüktür, çalıştıranın geliri düşüktür ve böyle bir açmaz içerisinde,
çalışanla çalıştıran, karşılıklı, birbiriyle hem de hiçbir sektörde belki
görülemeyecek dayanışma örneği göstererek, o gazeteleri her gün bir sonraki
güne yetiştirmeye çalışırlar.
Değerli arkadaşlar, sigortasız işçi
çalıştırmanın, güvencesiz işçi çalıştırmanın en yaygın olduğu sektörlerden
biridir yerel basın. İcra takipleri, haciz tehdidi altında en fazla sıkıntı
çeken iş sahiplerinden biridir yerel basın çalışanları ve çalıştıranları.
Değerli arkadaşlar, ekonomik sorunlar
yerel basının çok önemli sorunlarının başında geliyor ama sadece tabii ki
ekonomik sorunlarla sınırlı kalmıyor yerel basında çalışanların problemi, ciddi
teknik sorunlar var. Özellikle teknolojinin hızla geliştiği, haber almanın,
haber yaymanın hızla geliştiği ve rekabetin bu süreçte çok hızlı, çok yoğun
biçimde yaşandığı basın sektöründe, iletişim teknolojilerinin çok hızlı
geliştiği basın sektöründe yerel basının kısıtlı bütçe imkânlarıyla bu süreçte
ayakta kalabilmesi çok zor. Onları ayakta tutan, gelirlerini garanti altına
alan en önemli kaynak kamu ilanları, kamusal kaynaklar, ilan ve reklam
gelirleri. Eğer bunların dağıtımı sürecinde de adaletli bir dağıtım sistemi
kurmayıp, doğrudan doğruya siyasal mülahazalara dayalı, yakınlık uzaklık
eksenine göre bir dağıtım mekanizması kurarsanız yerel basının artık hiç nefes
alabilecek hâli kalmaz.
Değerli arkadaşlar, işletme büyüklüğü
açısından baktığınızda, yerel basın organları, kuruluşları büyük ölçüde ya
esnaf işletmesi boyutundadır ya da KOBİ kapsamındadır, KOBİ boyutundadır. Bu
çerçevede, yerel basının özel olarak hem ekonomik anlamda hem teknolojik
anlamda teşvik edilmesi, desteklenmesi bir zorunluluktur. Bu -tekrar başta
söylediğim konuya dönüyorum- öncelikle demokrasinin gelişmesi için bir
zorunluluktur, demokrasinin, dördüncü kuvvet dediğimiz basının yerel anlamda
yerel ayağının güçlendirilmesi için bir zorunluluktur ama hepsinden öte, biz
siyasetçilerin ilk siyaset okulunu okuduğumuz, ilk stajımızı yaptığımız
bölgemizdeki yerel siyaset alanında yerel basına olan borcumuzdan dolayı bunu
yapmak yükümlülüğündeyiz. Bu nedenle, Barış ve Demokrasi Partisinin yerel
basının sorunlarının araştırılması doğrultusundaki önergesine destek veriyoruz.
Lehine görüş bildiriyorum.
Hepinize teşekkür ederim.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tezcan.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
önerisinin aleyhinde son söz İstanbul Milletvekili Sayın Tülay Kaynarca’ya
aittir.
Buyurun Sayın Kaynarca. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Saygıdeğer
Başkanım, çok değerli milletvekillerimiz; BDP grup önerisi aleyhine görüş
bildirmek üzere söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki
yerel basının sorunları vardır ama sadece maddi sorunlar, maddi destekle
çözülebilecek sorunlar değildir bunlar. Bu sorunların birçoğu yerel basın
enflasyonundan kaynaklanmaktadır. Her mesleğin bağlı bulunduğu bir meslek
örgütü vardır, basın sektöründe de olduğu gibi ancak diğer mesleklerde bir
kişinin o mesleği yapabilmesi için mesleki eğitim mecburiyeti aranırken,
bir meslek odasına kaydı veya meslek kuruluşuna kaydı zorunluyken -ustalık
belgesi gibi, herhangi bir belge alımı gibi- basında bu tür şartlar asla
yoktur.
Gazete çıkarabilmek, yasal
değişikliklerle ve teknolojinin getirdiği imkânlarla son derece kolaylaşmıştır.
Bu sevinilecek bir durum gibi görünmesine rağmen, aslında beraberinde birçok
sorunu da getirmiştir. Bilgili bilgisiz, yeterli yetersiz, eğitimli eğitimsiz herkes
ama istisnasız herkes, eline fotoğraf makinesini alıp istediği takdirde bu
mesleği icra edebilmektedir. Bu nedenle yerel gazeteci sayısında –altını
çiziyorum- niteliksiz artış olmuş, nitelikli gazeteci sayısı da üzülerek ifade
ediyorum ki azalmıştır. 2 veya 3 gazetenin ancak yeterli olabileceği, maddi
olarak kendini ancak geçindirebileceği bir alanda bakıyoruz ki 20-30’a yakın
yerel basın gazetesinin olduğu bir alan. Dolayısıyla bu da bir şekilde yetersiz
olmaktadır, devamında birçok mesleki problemi getirmektedir.
Bir de teknoloji gelişti, artık
İnternet gazeteciliği de var. Bakınız, bu sabah bir haber sitesini dinliyorum,
televizyonda gazete haberlerinden alıntılar yapıyor. Görüntü itibarıyla
“vatandaş gazeteciliği” diye bir kavram da oluşmaya başladı. Bir ilimizdeki
görüntüleri kendi şivesiyle ulusal genel bir yayın organında vatandaş kendi
aktarıyor. Bunu uygulayan, anlatan spiker de bu şekliye veriyor. Yani bir
tarafta İnternet haberciliği, bir tarafta “vatandaş gazeteciliği” diye oluşan
yeni bir kavram, bir taraftaysa -az önce de ifade ettim- eğitimli ya da
eğitimsiz, bir anda çok ciddi rakamlara ulaşmış yerel basın artışı. Durum tıpkı
özel radyolarda olduğu noktaya gelmiştir, o da şu: Hatırlarsanız, yüzlerce
radyo bir anda yayına girmişti ve bu yayın itibarıyla frekans karmaşaları da
ortaya çıkmıştı.
Dolayısıyla yerel gazetelerin
birçoğunun künyesine baktığımızda imtiyaz sahibi, yazı işleri müdürü, haber
müdürü gibi akraba isimlerinin de oluştuğunu görmekteyiz. Yapılacak yasal
değişikliklerle bunun da önüne geçilmesini, yerel gazetelere belirli bir sayıda
eleman çalıştırma, gazete basımıyla ilgili bilgisayar ve cihazlara sahip olma
zorunluluğu getirilmesi, iletişim fakültesi mezunu veya üniversite mezunu veya
ilgili mesleki eğitimi alma şartı, belli sayıda sigortalı elaman çalıştırma
gibi, bunların sayısı arttırılabilir. Özünde şunu ifade etmeyi gerekli
görüyorum: Yasal statüye kavuşturulmalı bütün bu ifade ettiklerim ama elbette
bununla beraber maddi destek de sağlanmalıdır, ama bununla ilgili çalışmalar
var.
Geriye dönüp baktığımızda 22 ve 23’üncü
Dönemde birçok yasal düzenlemenin yapıldığını ve maddi kaynak sağlamaya yönelik
adımlar atıldığını da görmekteyiz. Mesela 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nda
4964 sayılı Yasa’yla yapılan değişiklikle yerel basına maddi yönden katkı
sağlayabilmek, güçlendirebilmek hedeflenmiştir, bu İhale Kanunu’ndaki
değişiklikle. Yine, özel radyolar ve özel televizyonlarla ilgili yerel ve
bölgesel yayın yapan, bununla ilgili de 6112 sayılı Kanun düzenlenirken dikkate
alınmış bazı maddeler vardır ki bir tanesi reklam geliriyle ilgili yüzde 5 üst
kurul payının yüzde 3’e indirilmesiyle ilgilidir, yani o bölgesel yayın
organlarına destek sağlama amacını gütmektedir.
Yine, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğünün kendi bütçesinde, yıllık bütçesinde yerel basına ciddi katkı
sunduğunu da görmekteyiz. Bunlar, mesleki eğitimle ilgili çalışmalar,
fotoğrafçılık, haber tekniklerini öğretme gibi eğitim seminerleriyle alakalı.
Bir başkası, Anadolu’da gazetelere
haber kaynağı sağlama adına, Anadolu’nun Sesi, yine TRT Anadolu’yla ilgili
yayınlar, kendi seslerini tüm Türkiye'ye duyurabilme gibi Yine, Basın Kartı
Yönetmeliği’nde yerel basın mensuplarının mağduriyetini düzenleyebilme,
düzeltebilmeyle ilgili maddeler gibi. Yani Basın-Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğünün de yine yerel basına ve bölgesel yayın organlarına yönelik
düzenlemeleri mevcuttur.
Değerli arkadaşlar, çok kıymetli
milletvekillerimiz; ben bu duygu ve düşünceleri ifade ettikten sonra, bugünkü
gündemin, Genel Kurul gündeminin yoğunluğuna, çalışmalarına geçen hafta
başladığımız 2/B Yasa Tasarısı’nın tamamlanmasıyla ilgili bugün yapılacak
görüşmelere dikkat çekme nedeniyle, BDP grup önerisi aleyhine söz belirttiğimi
ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Kaynarca.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
önerisini…
III.- Y O
K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Yoklama
istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Yoklama isteniyor.
Sayın İnce, Sayın Öztürk, Sayın Soydan,
Sayın Köprülü, Sayın Güven, Sayın Eyidoğan, Sayın
Akova, Sayın Orhan, Sayın Tanal, Sayın Yılmaz, Sayın Acar, Sayın Topal, Sayın
Özdemir, Sayın Karaahmetoğlu, Sayın Tayan, Sayın Köktürk, Sayın Ağbaba, Sayın Güneş, Sayın Aksünger,
Sayın Gümüş, Sayın Havutça.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum
ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.39
İKİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 15.53
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Tanju ÖZCAN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 96’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- Y O K
L A M A
BAŞKAN - Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu önerisinin oylanmasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi yeniden elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- BDP
Grubunun, 13 Nisan 2012 tarihinde Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan ve arkadaşlarının yerel basının karşılaştığı sorunların araştırılması
amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 18/4/2012 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN - Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- CHP
Grubunun, 17/4/2012 tarihinde Adana Milletvekili Osman
Faruk Loğoğlu ve arkadaşlarının son dönemlerde Suriye'de meydana gelen
karışıklıklar ile ilgili vermiş olduğu genel görüşme önergesinin, Genel Kurulun
18/4/2012 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
18.04.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 18.04.2012 Çarşamba
günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19
uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz
ederim.
Muharrem
İnce
Yalova
Grup
Başkan Vekili
Öneri
Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu
ve arkadaşları tarafından, 17.04.2012 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına "Son dönemlerde Suriye'de meydana gelen karışıklıklar"
ile ilgili verilmiş olan Genel Görüşme Önergesinin, (4 sıra no.lu) Genel
Kurul'un bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
18.04.2012 Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin lehinde ilk söz, Adana Milletvekili Sayın Faruk Loğoğlu’na aittir.
Buyurun Sayın Loğoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
OSMAN FARUK LOĞOĞLU (Adana) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Suriye
konusunda genel görüşme talebimizle ilgili olarak söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Suriye sorunu bugün…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan,
çok önemli bir konuyu konuşuyoruz ama arkadaşların hiç alakası yok. Lütfen uyarır mısınız. Bakanlar dâhil.
BAŞKAN – Evet, Sayın İnce’yi duydunuz
sayın milletvekilleri. Uyardığım zaman da sonra kulak burun boğaz mütehassısına
görünmem gerektiğini söylüyorsunuz. Hiçbirinizi mutlu edemedim şu Mecliste.
Sayın Loğoğlu, buyurun lütfen.
OSMAN FARUK LOĞOĞLU (Devamla) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Süreyi
düzeltin Sayın Başkan.
BAŞKAN – Otuz saniye geçti efendim.
OSMAN FARUK LOĞOĞLU (Devamla) – Suriye
sorunu bugün ülkemizin gündeminde en ön sırada ve sürekli yer alan önemli bir
konudur. Ulusal güvenliğimizi, ekonomik ve ticari çıkarlarımızı, toplumsal
hayatımızı doğrudan etkileyen ve olumsuz etkileri giderek büyüyen bir
meseledir. Ancak bizi bekleyen asıl ve en büyük tehlike ise komşu ülkeyle savaş
tehlikesidir. Bu tehlikenin mutlaka bertaraf edilmesi gerekmektedir. Türk halkı
savaşa karşıdır. Türk halkı Suriye halkıyla savaşmak değil onlara barış ve
istikrar getirmek istemektedir. İşte, bu nedenle bu hayati mesele karşısında
yüce Meclisimizin halkımız adına duruşunu belli etmesi lazımdır. Genel görüşme
talebimizin gerçek amacı, Hükûmetin yanlış ve eksik bulduğumuz Suriye
politikasını bu noktada eleştirmek değildir. Bu eleştirileri yaptık,
eleştirmeye de devam edeceğiz. Ancak buradaki amacımız, Türkiye’nin selametini
sağlamak, ülkemizi ve halkımızı sonuçları sadece felaket olabilecek bir çatışma
çizgisinden çıkarmak, barış yolunda tutmaktır. Yüce Meclisimizin ulusal
güvenlik ve çıkarlarımıza sahip çıktığını gösterme zamanıdır. Bu doğrultuda,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak yüce Meclisimizde temsil edilen bütün siyasi
partilerin imzalayacağı bir ortak deklarasyon önerisi
hazırlamış ve Sayın Meclis Başkanımızın talimatlarıyla gruplara iletmiştik.
Şimdi, önce bu ortak deklarasyon önerimizi okuyacağım,
sonra da gerekçesini sizlerle kısaca paylaşacağım.
Önerinin başlangıcı:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Suriye’deki gelişmeleri dikkat ve artan kaygıyla izlemektedir. Türkiye Büyük
Millet Meclisi, demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları, özgürlükler,
fırsat eşitliği ve onurlu yaşamın evrensel değerler olarak Arap halklarının da
özlem, talep ve hakları olduğu inancıyla kardeş Suriye halkının yanındadır. Suriye’nin,
bağımsızlık, egemenlik, toprak bütünlüğü ve ulusal birliğinin korunarak Suriye
halkının barış ve istikrar içinde yaşaması ilkesi esastır ve uluslararası
toplum bu esasa göre hareket etmelidir. Dolayısıyla, şiddete son verilmesi,
ülkede normalleşmeye yönelik olarak yönetim ile muhalefet arasında siyasi bir
süreç başlatılması ve muhtaç olan insanlara yardım sağlanması öncelikli
hedefler olmalıdır. “Yurtta sulh, cihanda sulh.” ülküsüne bağlı Türkiye Büyük
Millet Meclisi;
1) Bölgemizde yeni bir savaşa yol
açacağı için Suriye’ye dışarıdan müdahale edilmesine karşıdır. Böyle bir
girişim Suriye’ye barış getirmeyecektir, tam aksine, çatışmaları derinleştirip
uzatacak ve daha fazla can kaybına yol açacaktır. Savaş Türkiye’ye ve bölgeye
felaket getirecektir.
2) Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyini Suriye konusunda uluslararası toplum tarafından atılacak her türlü
adımın tek meşruiyet kaynağı olarak görmektedir. Uçuşa yasak bölge, tampon
bölge ve insani koridorlar oluşturmak için de Güvenlik Konseyinden yetki almak
zorunludur. Bunun dışındaki oluşumların işlevi Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinde ortak bir irade oluşmasına katkı yapmakla sınırlı tutulmalıdır.
3) Bu bağlamda, Güvenlik Konseyinin 14
Nisan 2012 tarihinde oy birliğiyle aldığı kararı memnuniyetle karşılamaktadır.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ile Arap Liginin Suriye Özel Temsilcisi
Kofi Annan’ın barış planına destek veren bu karar ateşkesi denetlemek üzere
Suriye’ye askerî gözlemciler göndermeyi öngörmektedir. Bunların bir kısmı
Suriye’ye varmıştır. Karar, ülkedeki
şiddetin bütünüyle durması için her iki tarafa da çağrı yapmakta ve hem Suriye
makamları hem silahlı muhalif gruplarca yapılan insan hakları ihlallerini
kınamaktadır.
4) Kofi Annan’ın girişimini umutla
desteklemekte ve planın bütün unsurlarıyla hayata geçirilmesini istemektedir.
5) Suriye’de barış ve istikrarın
sağlanmasına yönelik her girişimin başarıya ulaşması için yönetime olduğu kadar
muhalif unsurlara da sorumluluk düştüğüne inanmaktadır. Şiddet çözüm yolu değildir. Günün sonunda yine diyalog, müzakere ve
uzlaşma gerekecektir.
6) Suriye’nin içinde bulunduğu derin
krizden çıkış yolunun Suriye halkının özgür iradesiyle belirlenmesi
gerektiğini, yönetimin ve ülkenin geleceğine karar vermek hak ve yetkisinin
münhasıran Suriye halkına ait olduğunu bütün dünyaya önemle hatırlatmaktadır.
Dışarıdan gelecek baskılar Suriye’nin iç işlerine karışmak olacak ve Suriye
halkının kendi geleceğini belirleme hak ve iradesini zedeleyecektir.
7) Bölge gücü ve Suriye’yle yakın ve
yoğun bağları bulunan bir kardeş ve komşu olması sıfatıyla Türkiye’nin
ağırlığını kullanarak ilgili diğer güçleri, özellikle Suriye’nin komşuları ile
ülke üzerinde ayrı nüfuzu olan Rusya Federasyonu ve İran’ı barış ve istikrar
hedefleri doğrultusunda devreye sokmasının yararlı ve gerekli olduğunu
değerlendirmektedir.
Suriye sadece Türkiye’nin meselesi olmadığı
gibi Türkiye’nin tek başına çözebileceği bir mesele de değildir. Türkiye Büyük
Millet Meclisi, bölge ülkelerini ve tüm dünyayı, Suriye halkının meşru beklentilerinin
yanında yer almaya ve onların özgürlük, iyi yönetim, onurlu yaşam, eşitlik ve
adalet taleplerini hayata geçirecek, barış ve uzlaşıyı teşvik edecek adımlar
atmaya davet eder. Bununla beraber, Suriye yönetimi ile muhalif unsurları da
öncelikle şiddete son vererek ülkelerinin kaderine ortaklaşa sahip çıkmaya
çağırır.
Suriye’nin istikrar ve huzura kavuşması
Türkiye’nin ulusal güvenliği, bölge barış ve istikrarının gereğidir. Türkiye
Büyük Millet Meclisi Suriye konusunu yakından izlemeye ve meseleye yapıcı
katkılarını gündeme getirmeye devam edecektir. Bu, önerimizin sonu oluyor.
Şimdi, kısaca, niçin bu ortak deklarasyonu önerdik? Sayın milletvekilleri, ortak deklarasyon önerimiz Türkiye Büyük Millet Meclisinin Suriye
konusundaki tutumunu kaydetmek amacıyla kaleme alınmıştır. Yüce Meclisin bu
hayati konuda devrede olduğunu ve olmak istediğini, olması gerektiğini
göstermektedir.
Deklarasyon, Hükûmetin manevra sahasını
genişletmekte, komşu ülkeye müdahale yönündeki her türlü baskının bertaraf
edilmesi imkânını Hükûmete vermektedir varsa böyle bir baskı Hükûmet üzerinde.
Üstelik önerimizin, Hükûmetin mevcut politikası çerçevesinde bile karşı
çıkmasını gerektirecek bir unsur içermediğini düşünmekteyiz.
Bu itibarla, yüce Meclisin bu ortak deklarasyonla halkımızın kaygılarını gidermesi ve dünya
kamuoyuna net bir mesaj vermesi ülkemizin yüksek çıkarlarının gereğidir. Bu
mümkün olmayacaksa, genel görüşme talebimizin kabul edilerek o görüşme
neticesinde bir bildiri kabul etmemizin halkımıza karşı borcumuz ve görevimiz
olduğunu değerlendiriyoruz.
Bu düşüncelerle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Loğoğlu.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin aleyhinde ilk söz İstanbul Milletvekili Sayın Levent Tüzel’e aittir.
Buyurun Sayın Tüzel.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) –
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bağımsız vekil olmanın bir kaderi, aslında desteklediğimiz bir önerinin
aleyhinde usulen söz alıyoruz ama elbette Suriye’ye dönük emperyalist planlar,
müdahale hazırlıkları, Türkiye’ye biçilen rol ve bu konuda elbette Meclis
iradesi, halk iradesi ve buralarda bu konunun konuşulması, bir genel görüşme
konusu yapılması mutlaka gerekiyor.
Bir yıldan bu yana Suriye konuşuluyor. Kuzey Afrika’dan bu tarafa halk hareketlerinin gelip Suriye’de bir
özgürlük ve demokrasi arayışına dayandığı hepimizin bildiği bir gerçek. Ancak
bölgede yerleşmek isteyen emperyalist güçlerin peşine takılan bir Türkiye
yönetimi, AKP Hükûmetinin buradaki politikaları, son derece, halkımızın,
ülkemizin çıkarlarına ters ve bu tersliği her geçen gün görüyoruz. Annan
Planı’na dahi razı olmayan, buna karşı çıkan Hükûmet dış politikada
tökezlemiştir ve yalnız kalmıştır ama bütün buna rağmen iddialarından,
ısrarlarından, mevcut rejimi benimsemediğini… Ve çok açık bir şekilde, en son
Çin gezisinde Sayın Başbakan’ın NATO’yu göreve davet ederek bir müdahale
çağırısında bulunması büyük bir aymazlıktır diye düşünüyorum.
Önceki gün Hatay’da halkla bir toplantı
yaptım ve oradakilerin gözlemlerini de paylaştığımızda, aslında büyük bir kaygı
yaşamaktalar; oradaki hısımları, dostları, ilişki içerisinde olduklarıyla
geleceklerinden endişe etmekteler. Ortada bir manipülasyon
olduğu çok açık bir gerçek. Psikolojik bir harekâtın yaratıldığı ve gerçeklerin
bizlere doğru yansıtılmadığı konusunda ciddi kaygılar ve şüpheler var. En son,
mülteci kampında gazeteci Tayfun Talipoğlu’nun yapmış olduğu röportaj çok
çarpıcı bilgiler vermiştir bizlere, yani oraya gelen büyük bir çoğunluğun
gerçekte çatışmalardan kaçmadığı, bir şekilde Türkiye devletinin onlara iş,
vatandaşlık, daha iyi bir yaşam alanı sunmak vaatleriyle, âdeta kandırılarak o
alana getirildikleri söylenmektedir, bu iddialar vardır.
Daha da vahimi, önceki gün yine -Vatan
gazetesinde bir haber olan ve İngiliz Times gazetesinden yapılan bir alıntı-
Türkiye'nin sınırında, Asi Nehri’nin bu tarafında, Kızılay çadırları
içerisinde, adı “Özgür Suriye Ordusu” olan birtakım gruplarla, halkın desteğini
alıp almadığı belli olmayan ve her an için karışıklık ve müdahale niyetleri
besleyen bu gruplarla yapılan röportajlar, çekilen görüntüler ve bunların
ateşkes kararına kafası bozularak gidip Suriye’de sınır karakollarına ateş
açtıkları bilgileri gazeteye yansımıştır ve Türkiye devleti, Hükûmeti bu şekilde,
Suriye muhaliflerine destek olmak adına böylesi tehlikeli, emperyalist
diplomasiyi çağrıştıran ama uluslararası hukukla da bağdaşmayacak çok açık bir
uluslararası suç teşkil eden bir siyaset tarzı izlemektedir. Ne
adına? Bölge devleti olmak adına, büyük devlet olmak adına. Biz
artık butik devlet olmayacakmışız, her yerde namımız, adımız yürüyecekmiş.
Sayın Başbakan Suriye’deki bu
görüntüleri gördüğünde insanlık ve birtakım vicdan duygularına sahip oluyor ama
bu görüntüleri arayıp bulmak için oralara gitmeye gerek yok, Türkiye'nin
sınırları içerisinde yaşanan görüntülere… Örneğin yeni yıla iki gün kala
yaşanmış Roboski köyündeki bir katliam hâlâ
aydınlatılmış, hâlâ açıklanmış, hâlâ devlet adına, Hükûmet adına bir yanıt
verilmiş, açıklama getirilmiş durumda değil. Dolayısıyla, bunlar inandırıcı
değil. Türkiye halkından birtakım şeyleri gizlemek, saklamak doğru değil.
Suriye’ye, orada yaşayan Suriye halklarının geleceğine müdahale etmek, onların
kaderlerini belirleme hakkına, kendi yönetimlerini belirleme hakkına müdahale
etmek, onaylanabilecek, kabul edilebilecek bir şey değil. Asıl
tehlikeli olanı tabii ki bölgede Kürt halkının orada yeni statü edinmiş
olmasını -yeni statüler anayasal vatandaşlık, benzeri gibi şeyler- Türkiye'nin,
kendi meselesi gibi görmesi, kendisi için bir tehdit sayması, bunlar son derece
yanlış politikalar, bunlardan vazgeçilmeli ve tabii ki Meclisimiz, Hükûmet ne
yapmak istiyor, bunu çok iyi bir şekilde görmeli ve anlamalı.
Ben bu meseleye değindikten sonra bir
başka konuya değinmek istiyorum. Dün burada yaşadığımız manzaralar, bir
zihniyetin, bir hükûmet politikasının, aslında, İçişleri Bakanı üzerinden
bizlere, kamuoyuna, vekillere yansımasıdır.
Şimdi, ne konuşuldu dün? “Nevroz”
kutlamalarındaki yaşanan kargaşa ve burada İçişleri Bakanlığının sorumluluğu,
bir diğer taraftan da, Ankara’da gösteri yapmak isteyen, eğitim yasasına,
sendikalar yasasına karşı sesini duyurmak isteyen sendikaların yürüyüşüne izin
verilmemesi ve işte, bildik görüntüler; gaz bombaları, coplamalar, gözaltılar, tutuklamalar.
Diyor ki İçişleri Bakanı: “Bütün bunlardan biz mesul değiliz. Asıl bu
manzaralara sebebiyet verenler gensoru önergesini … bulunan, düşüncede olan insanlar.” diye çok açık, vekiller
de hedef gösterildi.
Şimdi, toplantı, gösteri yürüyüşleri
hakkı anayasal bir hak, yasal düzenlemeleri var ama bu gösteri hakkı, AKP
Hükûmeti ve Bakanın keyfiyetine göre -AKP eleştirisi varsa, AKP binalarına
dönük bir ses duyurma varsa- bu kesinlikle kabul edilmemekte ve yasakla
karşılaşmakta ve hiç utanmadan, sıkılmadan da kamu emekçilerine, işçi
sendikalarına “Meclisi işgal edecekler.” diyerek bu yasaklama kararı veriliyor.
Diğer taraftan “nevroz” görüntüleri
açısından da, çok açık o manzaraların -yani ağaç yakıldı, otobüsler yakıldı,
işte şuralar…- bütün bu manzaraların nedeni, aslında, İçişleri Bakanının, yasal
bir hakkı, bir bayram hakkını fiilen, kendi elindeki yetkileri kötüye
kullanarak, bir genelgeyle, valiliklere gönderdiği genelgeyle yasaklaması,
halkı provoke etmesidir.
Ben Kazlıçeşme’deydim,
kimse zorla, bir baskıyla, Bakanın iddia ettiği gibi bir dayatmayla oraya
gitmiş değildir, herkes kendi ulusal kıyafetlerini giymiş, kendi gönlünce
dileklerini, duygularını paylaşmak üzere oraya gitmişti, böyle bir görüntü
kesinlikle yoktu ama bizim gördüğümüz bir şey vardı ve basında da yer aldı,
polis araçlarından halka ateş eden manzaralar vardı. Dolayısıyla,
bu istenmeyen manzaraların, bütün bu tabloların sorumlusu bu yasaklama kararını
veren Bakanın bizatihi kendisiydi. Şimdi, Bakan, bütün bunlardan sonra hâlâ
“Gaz bombası zararsızdır.” diyebiliyor. Oysaki, o gün,
Hacı Zengin, daha önceki 10 yurttaş gibi benzer şekilde gaz bombasından
etkilenerek kalp krizi geçirmiş ve hayatını yitirmiştir. Dolayısıyla, onun
ölümünde olduğu gibi, aynı şekilde polis memurunun ölümünde de bu ortamı
yaratan, bu sorumsuzluğu gösteren aslında Hükûmettir.
Şimdi, burada milletvekillerinin
“nevroz” kutlamalarına dönük halk toplantılarını, yapmış oldukları halk
toplantılarını halkı kışkırtıcı birtakım toplantılar olarak sunması Sayın
Bakanın son derece büyük bir aymazlıktır. Yani Bakan istiyor ki buradaki
milletvekilleri kendi istediği tarzda konuşsun ve istediği tarzda konuştuğu
ölçüde siyaset yapma hakkı olsun, bu kabul edilemez.
Biz, dün, ne yazık ki, yine, Hocalı
katliamını kınama mitinginde konuşulan türden bir konuşma yaptığını gördük ki
bu kafa, aslında, polis kafası. Bu kafayla siyaset yapmak, devlet yönetmek…
İşte, gördüğümüz manzara ortada, halkın duyguları, inancı, kültürü, ibadeti,
kutsal saydığı ne değer varsa hepsi yerle bir edildi.
Değerli milletvekilleri, bu ülke laik
bir ülke mi değil mi, buna karar verelim. Ben bu ülkenin laik bir ülke olduğuna
inanıyor idim ya da bize böyle söyleniyordu ama burada, Sayın Bakan, kim inanç
sahibi, kim inançsız, kim hangi dinden, bunları sorgulama hakkını ve bunları
aşağılama hakkını kendinde gördü, bu kabul edilemez.
Bunların yapıldığı zaman nedir? Sizce son derece değerli olan Kutlu Doğum Haftası. Ana
teması nedir bunun da? Kardeşliktir. Böyle mi kardeşlik hukuku sağlanacak,
böyle mi vatandaşın hakkı, hukuku korunacak? Bunlar kabul edilebilecek bir şey
değildir. Dolayısıyla, yani Sayın Bakan “Kürt’ün cebinde para, tarlasında ürün,
yaylasında hayvan, şehrinde fabrika olmamışsa, bütün bunların sorumlusu
-bugünkü BDP milletvekillerini, siyasetçilerini işaret ederek- sizlersiniz.”
diyor. Gerçekten insanın inanası gelmiyor. Bütün bunların olmamasının nedeni
“özgürlük” diyen, “ana dilim” diyen, “siyaset yapma hakkı” diyen Kürt’ün
karşısına savaşla, topla, tüfekle çıkmaktır. Bütün bu kayıpların arkasında bu
politika vardır. Dolayısıyla, bugün oralara verilecek teşviklerle bunları
gidermek mümkün değildir, bunları yerine getirmek, sağlamak mümkün değildir. Bu
tablonun neden olduğunu hep birlikte sorgulamalıyız. Böyle bir zihniyetin,
böyle bir politika anlayışının…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) -
Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Ama hiç böyle bir usulümüz yok
Sayın Tüzel, gerçekten.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) –
Verebilirsiniz aslında, diğer başkan vekili verebiliyor.
BAŞKAN – Ama veremem işte.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) –
Sözümün son cümleleri…
BAŞKAN - Anladım da…
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) –
Tamamlayayım.
BAŞKAN – Çok teşekkür ediyorum.
Yapmayın… Yani öyle bir sistemimiz yok.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) –
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Size teşekkür ederim, sağ
olun.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin lehinde Iğdır Milletvekili Sayın Sinan Oğan.
Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
SİNAN OĞAN (Iğdır) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına, Suriye konusundaki fikirlerimizi arz
etmek üzere huzurunuzdayım.
Bundan öncesinde bir hususa değinmek
istiyorum müsaadenizle. Polisimiz dağa kaldırıldı, kaymakamımız dağa kaldırıldı,
öğretmenimiz dağa kaldırıldı, Hükûmetin sesi çıkmadı. Maalesef bugünlerde
doktorlarımız da hastanede öldürülmektedir. Hükûmetin bir an önce bu konuya el
atmasını bekliyoruz Meclis olarak ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak.
Değerli milletvekilleri, bugün
Türkiye'nin en önemli gündem maddesi nedir? Sayın Başbakanın konuşmasına
baktığınız zaman, Sayın Cumhurbaşkanının konuşmasına baktığınız zaman, Sayın
Dışişleri Bakanının konuşmasına baktığınız zaman Türkiye'nin en önemli gündem
maddesi Suriye’dir. Bölgesel gündemin de bir numaralı maddesi Suriye’dir. Peki hâl böyleyken eminim ki siz biraz sonraki oylamada
Suriye konusunun yüce Mecliste görüşülmesine karşı çıkacaksınız. Eğer Sayın
Başbakan Suriye konusuna bu kadar önem veriyorsa, eğer Sayın Dışişleri Bakanı
Suriye konusuna bu kadar önem veriyorsa, eğer bu kadar önemliyse ve
Cumhurbaşkanımız bu konuda yurt içinde, yurt dışında demeçler veriyorsa, bu
konu niye Mecliste görüşülmesin? Bu konu Mecliste görüşülürken AKP sıraları
niye bu kadar boş olsun?
Eğer size bakarak karar verecek
olursak, bu demektir ki Suriye konusu önemli bir gündem maddesi değil. Eğer
Suriye konusu önemli bir gündem maddesi değilse biz niye savaşın eşiğine geldik
Suriye’yle? Bu, Amerika için önemli bir gündem maddesidir. Bu, küresel güçler
için önemli bir gündem maddesidir ama sizin bu hâlinize baktığım zaman
görüyorum ki bu, Türkiye için önemli bir gündem maddesi değil. Zira, biraz sonra, siz bunun gündeme alınmaması yönünde
karar vereceksiniz. Muhalefetten gelen her türlü kararı reddettiğiniz gibi,
bunu da reddedeceksiniz. Muhalefet iyi şeyi de gündeme getirse, kötü bir şeyi
de gündeme getirse, siz otomatik olarak bunu reddediyorsunuz. Bari Suriye
konusunda siz bir önerge verin, biz destekleyelim, burada, Mecliste Suriye konusunu
görüşelim. Eğer bu, milletin Meclisiyse, millet bizi buraya seçmiş veya sizi
buraya seçmişse, memleketin doğrudan ilgilendiği konuları, memleketin
güvenliğiyle ilgili konuları görüşmemizi istiyorsa, bu konuyu burada yüce
Meclis tarafından ele almak durumundayız, görüşmek durumundayız. Yok, eğer “Biz
irademizi sadece Sayın Başbakanın iki dudağının arasına bıraktık.” diyorsanız
-ki görüntü onu göstermektedir- o zaman yapacak bir şey yok sizin adınıza
maalesef.
Suriye meselesi Büyük Orta Doğu Projesi
meselesidir değerli arkadaşlar. Büyük Orta Doğu Projesi’nin herhâlde burada
detaylarına girmeye gerek yok, birçoğunuz bir şekilde duymuşsunuzdur. AK PARTİ
milletvekilleri de yakından biliyordur çünkü Sayın Başbakan onun “Eş Başkanı”dır, kendi ifadesidir bu.
Büyük Orta Doğu Projesi, Ilımlı İslam
Projesi’yle beraber, İslam’ı ılımlılaştıran, başka
bir formaya sokan bir projedir ve bu projenin temelindeki asıl hedef İsrail’in
bölgede güvenliğini sağlamaktır; bizim 9 vatandaşımızı katleden İsrail’in
güvenliğini sağlamaktır, Gazze’de Müslümanlara zulmeden İsrail’in güvenliğini
sağlamaktır. Eğer amacınız buysa, amacınız İslam dünyasını bölmek, parçalamak,
İslam dünyasını Batı emperyalizminin ayakları altına sermekse bu millet buna
izin vermez, Türk milleti sizin bunu yapmanıza izin vermez, bundan emin olunuz.
Biz bu filmi çok öncesinde görmüştük. “Arap baharı” diye ifade edilen, süslü
cümlelerle ifade edilen konu aslında turuncu devrimlerin bir devamıdır. Turuncu
devrimleri Balkanlarda görmüştük, turuncu devrimleri daha önce Gürcistan’da,
daha önce Ukrayna’da görmüştük. Metotlarının nasıl olduğunu gayet iyi
biliyoruz, turuncu devrimlerin arkasında kimlerin olduğunu da gayet iyi
biliyoruz, Soros’un buradaki rolünü de gayet iyi
biliyoruz ve sizin de bugün Arap devrimlerinin içerisindeki rolünüzü de gayet
iyi biliyoruz.
Tabii, hiç düşündünüz mü, Arap
baharının neticesinde ne olacağını hiç düşündünüz mü? Suriye’de devrimcilik
oynuyorsunuz, Suriye’de rejim yıkıldıktan sonra sizin payınıza, bizim payımıza,
millet olarak Türk milletinin payına ne düşecek? Ben ifade edeyim, bugün hep
beraber mücadele ettiğimiz KCK düşecektir, PKK’nın silah zoruyla yapmaya
çalıştığı KCK düşecektir bizim payımıza. Suriye’de rejim değişikliği sonrasında
bir Kürt oluşumu ortaya çıkacaktır, Suriye’nin toprak bütünlüğü -bugün Irak’ta
olduğu gibi- tehdit altına girecektir. Amacınız bu mudur? Irak’ın bölünmesinden
sonra amacınız Suriye’yi de mi bölmektir? O zaman KCK’yla
niye mücadele ediyorsunuz? Beraber çalışıyorsunuz, onlar içeriden, siz
dışarıdan KCK’yı gerçekleştirmeye çalışıyorsunuz. Daha önce de ifade etmiştik, tekrar ifade ediyorum, elbette ki
halkına karşı -kim olursa olsun- silah kullananları kınayacağız, diktatörizmin her türlüsünü kınayacağız, darbelerin her
türlüsünü kınayacağız, Arap coğrafyasındaki diktatörleri de kınayacağız, bugün
Türkiye’yi götürmeye çalıştıkları, sizin götürmeye çalıştığınız sivil
diktatörlüğü de kınayacağız ama bütün bunları yaparken tekrar tekrar oturup
düşünmemiz lazım. Bu işten bizim payımıza ne düşecek? Suriye’de yapmaya
çalıştığınız bu devrim sonrasında İsrail’in temel hedefi olan “Büyük Kürdistan”ı kurma konusunda nasıl bir gayret içerisinde
olduğunu görmüyorsunuz. Hiç olmazsa bu konuşmaları dikkate alın, hiç olmazsa
milletin Meclisteki iradesine saygılı olun ve bu meseleyi burada enine boyuna
tartışalım. Ne yapılacaksa hep beraber karar verilmesi lazım, ne yapılacaksa
Meclis tarafından karar verilmesi lazım. Bugün maalesef, Suriye’de bir
oldubittiyle karşı karşıya getirilip, savaşın eşiğine, Türk milleti, Türk devleti
getirilmiş durumdadır. Altı ay önce bunu ifade ediyorduk “Bir oldubittiyle
karşı karşıya getirilip savaşa sokulacağız.” diyorduk, bugün maalesef, bu
konuda, AKP Hükûmeti epey bir yol almış durumdadır.
Yeri gelmişken şunu ifade edeyim:
Suriye’deki kayıp gazeteciler konusunda da bizim bu konuyu bütün meselelerin
dışında tutup kayıp gazeteciler konusuna da el atmamız lazım. Nasıl ki PKK’nın
dağa kaldırdığı kaymakamı, polisi, öğretmeni unuttuysanız, Suriye’deki kayıp
gazetecileri de unutup Amerika Birleşik Devletleri’nin BOP’u
gerçekleştireceği bir Truva atına İslam dünyasında dönüşmemeniz lazım,
Türkiye’yi bu kadar ucuz harcamamanız lazım. Bu işin neticesinde, Ermenistan
İsrail arasına Türkiye'nin Türk dünyasıyla bağını koparacak bir Kürdistan’ın
kurulması planlanmaktadır. Her şeyi bir tarafa bırakın, Türk milleti size bir
Kürdistan kurasınız diye yetki vermemiştir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak
bizim de buna izin vermeyeceğimizin, her fırsatta, her ortamda karşınızda
olacağımızın bilincinde olmanızı bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
Tabii, bu arada şunu da söylemek lazım:
Van depreminde kışın en soğuk günlerinde insanlarımız o çadırlarda soğuk
altında kalırken yetiştirilemeyen, onlara, Van depreminde kendi vatandaşımıza
sunamadığımız konteyner evlerin bugün Suriyeli göçmenlere fazlasıyla
sunulduğunu da Türk milleti görmektedir. Elbette ki Türkiye, Türk devleti büyük
bir devlettir, bize gelenlere kucağımızı açacağız ancak önceliğimizin her zaman
kendi vatandaşlarımız olduğunu da gözlerden uzak tutmayacağız.
Esad sonrasının ne olacağının da AKP
tarafından oturulup değerlendirilmesi lazım. Biz Esad sonrası ne olacağını
gayet net bir şekilde görüyoruz. Bunu bir kendinize sorun, bir dakikanızı
ayırın, kendinize sorun. Esad’ı devirmeye çalışıyorsunuz. Diktatörse kendi
halkı devirsin. Ama Esad sonrasında bölünecek bir Suriye’nin Türkiye’ye neye
mal olacağının hesabının kitabının iyi yapılması lazım. Ve bu çerçevede, nasıl
ki Irak’ta Irak Türkmenlerini unutup Mesut Barzani’nin peşine düştüyseniz,
korkarım ki Suriye’de de maalesef, Suriye Türklerini daha bugünden unutmuş
durumdasınız. Suriye’de bütün bunlar yaşanırken tek muhatabınız, maalesef ki
tek muhatabınız küresel güçlerin oradaki piyonları olmuştur. Suriye
Türkmenleri, Suriye Türkleri hiçbir şekilde sizin gündeminizde bulunmamaktadır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Oğan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin aleyhinde son söz İstanbul Milletvekili Sayın Metin Külünk’e aittir.
Buyurun Sayın Külünk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
METİN KÜLÜNK (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sizleri en kalbî duygularla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin grup
önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle dün Antep’te menfur bir
saldırıya kurban giden doktor kardeşimizi de bir kere daha rahmetle anıyorum.
Tabii ki dünya sistemi yeniden
yapılanıyor. Özellikle bu sistemin yapılanmasında bölgemizde gerçekleşen her
hadise başlı başına bir önem ifade ediyor. Aralık 2010’da Tunus’ta başlayan
Arap baharı süreci Cebelitarık’tan Hürmüz’e kadar tüm kuzey Afrika ve Orta Doğu
coğrafyasında, halkların, gecikmiş olarak otokratik
ve diktatöryel yönetimlere karşı demokrasi, özgürlük
ve refah taleplerinin yükselmesinin adı olmuştur.
Tunus’tan Mısır’a, Libya’dan Suriye’ye,
Yemen’e kadar tüm bölgede elli altmış yıldır tek aile ya da bürokratik rejimler
altında yaşayan insanlar, dünyalılaşmak ve de tarihin
yeniden parçası olmak adına bayrak açtılar ve bu uğurda mücadeleleri
doğrultusunda kendi topraklarında şehitler verdiler, bayraklar yükselttiler.
Amaçları, artık kaderlerini kendilerinin çizmesi, birkaç kişinin dudağından
çıkacak söze bakmamaktı ve nihayet başardılar. Çünkü,
bu coğrafyanın da hakkıydı özgürlük, bu coğrafyanın da hakkıydı demokrasi, bu
coğrafyanın da hakkıydı zenginlik. Dünya refahından bu coğrafya da hak ettiği
payı alma hakkına sahipti.
920 kilometrelik bir sınırı
paylaştığımız komşumuz, akraba ilişkilerimizin olduğu Suriye’de halk, onlarca
yıldır Esad rejiminin zulmü ve baskısı altında yaşadıktan sonra, özgürlük,
demokrasi ve refah talebini meydanlarda barışçıl bir şekilde gündeme getirdi.
Türkiye’nin, bu sürece, halkın taleplerine şüphesiz sessiz kalması mümkün
değildi ve bu uğurda Suriye yönetiminin…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Neye göre?
METİN KÜLÜNK (Devamla) …barışçıl
şartlarda Esad’ın ve de yönetiminin halkının taleplerine pozitif cevap vermesi
için tüm diplomatik girişimleri gerçekleştirdi. Sayın
Başbakanımız ve de Dışişleri Bakanımızın Esad ile yaptığı tüm görüşmelerde
“Halkının taleplerine ilgisiz kalma, Suriye’nin de dünya sisteminin bir parçası
olması yolunda özgürlük, refah ve de demokrasi yolunda varması gereken
hedeflere varması için atman gereken adımları at.” tavsiyesini, halkının
taleplerine ilgisiz kalmayarak Türkiye bunları diplomatik olarak ifade etti,
etmeye de devam ediyor.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Basında ne gün
çıktı böyle bir şey? Ne zaman çıktı? Yalan söylemeyin ya!
METİN KÜLÜNK (Devamla) – Türkiye'nin derdi Suriye’yle savaşmak değil.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Başbakandan hiç
böyle bir şey duymadık biz bir sene öncesine varıncaya kadar.
METİN KÜLÜNK (Devamla) – Türkiye'nin
derdi, Hama’da, Humus’ta,
Şam’da Suriye halkının yükselen talebine karşı komşuluk hakkını gözeterek
Suriye’deki diktatörlere “Bu halkın taleplerine ilgisiz kalma, kendini
dönüştürmek hakkıdır. Bu, bizim komşuluk hakkımızdır…”
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Irak’a niye
ses çıkarmadınız?
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Üç beş ay
öncesine kadar hiç böyle bir şey duymadık Başbakandan. Metin, üç beş ay öncesine
kadar böyle bir şey duyulmadı!
METİN KÜLÜNK (Devamla) – Dün Suriye’yle
ilişkilerimiz diplomatik anlamda gayet barışçıl bir şekilde devam ediyordu.
Sizler de iyi biliyorsunuz ki, uluslararası ilişkiler dinamiktir.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Üç beş ay öncesine
kadar beraber Bakanlar Kurulu toplantısı yapılıyordu.
METİN KÜLÜNK (Devamla) – Uluslararası
ilişkilerde ülkelerin menfaatleri esastır.
Uluslararası ilişkilerde duygusallık olmaz.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Suriye’yle
uluslararası ilişkiler Türkiye'nin menfaatine mi şimdi?
METİN KÜLÜNK (Devamla) – Uluslararası
ilişkilerde sabitlik olmaz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk de Misakımillî’yi
Lazkiye’den itibaren çizmişti…
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Halep’i
alacak mısınız yani? Halep’i alacak mısınız, Halep’i?
METİN KÜLÜNK (Devamla) – …ama döndü, sonra bu ülkede yeniden bir
devlet inşa etmek, bu topraklarda yeniden bir devleti inşa etmek adına bugünkü
mevcut Misakımillî sınırlarımızı çizdi ve bize bu ülkeyi armağan etti.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Niye Musul’u
almadınız? “Misakımillî” diyorsunuz…
METİN KÜLÜNK (Devamla) – Saygıdeğer
milletvekilleri, ne var ki Suriye’deki taleplerin akıbeti otuz yıl önce baba
Esad’ın Hama’da, Humus’ta
yaşattıklarıyla aynıydı; yine şiddet, yine katliam, yine gözyaşı, yine kan Suriye
halkına reva görülmüştü.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Musul’u
niye almadınız, Musul’u?
METİN KÜLÜNK (Devamla) – Türkiye olarak
tarihî, kültürel ve sosyal yakınlığımız olan, akrabalık bağımızın olduğu ve
uzun bir sınırı paylaştığımız Suriye’yle ilişkilerimizi…
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Irak’taki
Türkmenler ne oldu? Akrabamız değil mi?
METİN KÜLÜNK (Devamla) – …bizim için
diri tutmak hep önde gelen bir mesele olarak var olmuştur, var olmaya da devam
edecektir. Suriye halkının taleplerine yüksek sesle “Barış içerisinde cevap
ver.” demeye devam edeceğiz.
Suriye ne zaman bize dost elini
uzatmışsa ona aynı şekilde karşılık verdik ama gerektiğinde…
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) -
Kucaklaşmadınız mı Başbakanınızla?
METİN KÜLÜNK (Devamla) - …ne zaman kendi halkına
karşı hasmane tutum takınmış ise de buna karşı da
tavizsiz bir politika izledik, izlemeye de devam edeceğiz. Hama katliamının
olduğu, Humus katliamının olduğu o günleri hatırlıyorum. O gün Türkiye’yi
yönetenler eğer Baba Esad’a karşı sesini biraz yükseltebilseydi Hama’da ve Humus’ta binlerce
Suriyeli kardeşimiz o gece rahmete, rahmana belki ermeyebilirdi ama onlar şehit
oldular. Bu nedenle son bir yıla kadar Suriye’yle uluslararası dinamiklerin bir
neticesi olarak Türkiye’nin uygulamaya koyduğu aktif dış politika bağlamında
iki ülkenin de kazançlı çıkacağı ilişkileri Suriye halkının kazancı olarak hep
gördük, hep geliştirdik. Tüm bu ilişkileri geliştirirken Hama’yı
unutmadık, Humus’u da unutmadık. Bir daha başka Hama’lar yaşanmasın diye biz politikalarımızı sürdürdük.
Türkiye’nin demokrasi, özgürlük, zenginlik eksenli, insan haklarını esas alan
duruşu Suriye’yle olan ilişkilerinin de merkezindeydi. Bizim Suriye’de işimiz
yok da Rusya’nın ne işi var? Bizim Suriye’de ilişkimiz yok da komşu İran’ın ne
işi var? Bizim Suriye’de ilişkimiz yok da taa
Asya’dan Çin’in ne işi var?
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Metin,
Amerika’yı da kat, Amerika’yı! Amerika’yı katamıyor musun?
METİN KÜLÜNK (Devamla) - Yanı başımızdaki Suriye’nin,
en uzun sınırımızın olduğu Suriye’nin meselesi… (Gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
METİN KÜLÜNK (Devamla) – …bizi
ilgilendirmeyecek de, Sovyetlerin sıcak denizlere inme derdinin merkezine
oturacak da, Çin’in Akdeniz’de var olma iddiasının karşılığı olacak da, İran’ın
Akdeniz’de var olma iddiasının karşılığı olacak da... (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Yapmayın
ya! Hangi Rusya’dan bahsediyorsun?
METİN KÜLÜNK (Devamla) - … yanı başımızdaki bu coğrafyadaki kadim medeniyet geleneğinin
varisi olan Türkiye Cumhuriyeti devletinin Suriye diye bir derdi olmayacak!
Bunu siz vicdanınıza, bunu hissiyatınıza sığdırabiliyor musunuz? Türkiye’nin…
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) -
Çin’e de savaş açalım Çin’e! Doğu Türkistan’ı unutmayın, Doğu Türkistan’ı.
METİN KÜLÜNK (Devamla) - Bakın
arkadaşlar, Sovyetlerin sıcak denizlere inme mücadelesini unutmayın. Tarsus’a
savaş gemilerini indirmesini unutmayın. (Gürültüler)
BAŞKAN – Muhterem milletvekilleri…
METİN KÜLÜNK (Devamla) - İran’ın
Hürmüz’den çıkıp Doğu Akdeniz’e savaş gemilerini çıkarmasını unutmayın. Çin’in
yeniden Afrika ve Orta Doğu politikası doğrultusunda Suriye’de var olma
mücadelesini unutmayın.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) –
Doğu Türkistan’a da gidelim, Doğu Türkistan’a…
METİN KÜLÜNK (Devamla) - Bütün bunlar
varken, bizim nerede duracağımızın kararını Türkiye Cumhuriyeti devletinin
menfaatleri belirlemiştir, bu milletin bekası belirlemiştir. Bu coğrafyadaki
hiçbir meseleye, bugüne kadar olmadığı gibi bundan sonra da ilgisiz
kalmayacağız, kalmamaya da devam edeceğiz.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) –
Ermenileri çıkarın Karabağ’dan, Ermenileri.
METİN KÜLÜNK (Devamla) - Türkiye’nin
demokrasi, özgürlük, zenginlik, insan haklarını esas alan duruşu, Suriye’yle
olan ilişkilerde merkez olmaya devam edecektir. (MHP ve CHP sıralarından
gürültüler)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) -
Dağlık Karabağ’dan Ermenileri çıkarın önce.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, boş
yere bağırmayın, insicamını bozamıyorsunuz Sayın Hatibin.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bozmaya
çalışıyoruz Sayın Başkan, bozamıyoruz!
BAŞKAN – Yapamıyorsunuz, açıldı, daha
iyi açıldı.
METİN KÜLÜNK (Devamla) – Bu bağlamda,
ne zamanki Esad rejimi kendi halkına silah doğrultmaktan vazgeçer, Suriye’yi
demokrasiyle tanıştırır, can almaktan vazgeçerse…
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – 1
milyon Azeri nerede biliyor musun? Irak’ta Türkmen kalmadı.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Libya’yı
tanıştırdınız, Mısır’ı tanıştırdınız, şimdi Suriye’ye geldi sıra, değil mi?
METİN KÜLÜNK (Devamla) - …Türkiye de bu
anlamdaki barışçıl yollardan bu sürecin dönüşmesine olan katkısını devam
ettirecektir.
Türkiye’nin Esad rejimiyle
ilişkilerinin temelinden sarsılmasının nedeni, Suriye’de katledilen
kardeşlerimizdir, katleden Esad yüzünden bu ilişkiler zedelenmiştir.
O olaylardan önce, Sayın Başbakanımız
ve Dışişleri Bakanımız önce iyi ilişkileri kullanarak…
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Amerikan
askerleri Irak’ta Müslüman kadınların ırzına geçerken Amerikan askerine
başarılar dilediniz, o neydi?
METİN KÜLÜNK (Devamla) - …her zaman
Suriye yönetimi yetkilileriyle görüşerek bir an önce demokrasiyle tanış
olmasını istemiştir. Bu doğrultuda, Türkiye önce bölgesel, ardından da
Birleşmiş Milletler nezdinde uluslararası girişimlerde bulunarak Suriye’de akan
kanın son bulması için üzerine düşeni yapmıştır, yapmaya da devam edecektir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Amerikan
askeri Iraklı Müslümanın ırzına geçerken siz burada zevk aldınız, aynı zevki
paylaştınız Amerikan askeriyle!
METİN KÜLÜNK (Devamla) - Bir gün,
inanıyorum ki, Suriye halkı da demokrasiyle ve özgürlükle tanışacaktır.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Külünk.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Amerikan
askeriyle aynı zevki paylaştınız Iraklı Müslüman kadına tecavüz ederken!
BAŞKAN – Şimdi Sayın Külünk yerine
oturdu. (MHP sıralarından gürültüler)
Sayın İnce’nin bir talebi var, onu
dinleyeceğim, bağırırsanız duyamam.
Sayın Külünk’ün böyle daha hızlı bir
şekilde açılmasına sebep oldunuz, devam ettirmeyin.
Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan,
genel görüşmeyi ve Meclisin bir bildiri yayınlamasını çok önemsedik. Onun için,
konunun önemi nedeniyle, oylamadan önce, Grup Başkan Vekili olarak sizden kısa
bir söz istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
11.-
Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Adana Milletvekili Osman Faruk Loğoğlu
ve arkadaşlarının vermiş olduğu genel görüşme önergesinin önemine ilişkin
açıklaması
MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Dün Danışma Kuruluna Sayın Faruk
Loğoğlu gitti grubumuz adına ve bir bildiriyi tüm siyasi parti gruplarına
verdi. Yani bildirinin bir yaptırımı yok ama bu Mecliste defalarca herhangi bir
önemli konu üzerinde parti grupları anlaşarak bildiri yayınlamışlardır.
Bizim talebimiz şudur: 59’a göre
Hükûmetin gelip burada bilgi vermesi, siyasi parti gruplarının da onar dakika
konuşması gerekliydi, Hükûmet bunu yapmıyor. E, genel görüşme açtırmak
istiyoruz, bunu da yapmıyor. Meclis devre dışı kalmış. Yani çocuklarımız askere
gidecek mi? Memleket savaşa girecek mi? Çocuklarımız, bu askerler Suriye’ye
gidecek mi? Türk Silahlı Kuvvetleri yurt dışına çıkacak mı? Yabancı silahlı
kuvvetler Türkiye’ye gelecek mi? Bütün bunlar Meclisin işidir, Mecliste bunlar
görüşülmüyor.
Yani biz diyoruz ki: Dışişleri Bakanı
gelsin buraya bilgi versin. Bir parmak işaretiyle gidip fotoğraf çektiriyor ama
Büyük Millet Meclisinin talebine uyarak gelip burada bize bilgi vermiyor.
Değerli milletvekilleri, Meclisin
bildiri yayınlamasından daha doğal ne olabilir? Burada herkes konuştu, herkes
görüşünü söyledi. Şimdi, biraz sonra yine sizlerin oylarıyla, AKP’nin oylarıyla
bu genel görüşme isteği reddedilecek. Hesap verilmelidir. Eğer önemliyse konu
kapalı oturum yapılmalıdır. Biz burada figüran değiliz. Yani çocuklarına paralı
askerlik yaptıranlar, çocuklarına bedelli askerlik yaptıranlar, çürük raporu
alanlar bu memleketin gariban çocuklarını savaşa gönderecek, bize gelip bilgi
vermeyecek. Bunu kabul etmiyoruz, bu doğru değildir, bu uygulama doğru
değildir. Hükûmeti İç Tüzük 59’a göre Meclise gelip bilgi vermeye davet
ediyoruz.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (CHP
sıralarından alkışlar)
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
CHP Grubunun, 17/4/2012 tarihinde Adana Milletvekili
Osman Faruk Loğoğlu ve arkadaşlarının son dönemlerde Suriye'de meydana gelen
karışıklıklar ile ilgili vermiş olduğu genel görüşme önergesinin, Genel Kurulun
18/4/2012 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır...
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan...
BAŞKAN - ...okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 18/04/2012
Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından...
SIRRI SAKIK (Muş) – Ben de söz
istemiştim, bundan önce istemiştim ama...
BAŞKAN – Hayır, ben... Affedersiniz.
SIRRI SAKIK (Muş) – Estağfurullah.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi, Sayın
Başkan, AKP’nin grup önerisi... Bakın, İç Tüzük’ün
52’nci maddesi çok açık, diyor ki: “Bir kanun teklif ve tasarısının kırk sekiz
saat geçmeden önce gündeme alınmasını ilgili komisyon başkanı ve Hükûmet
ister.” Bakın, çok açık bu. Yani 52’nci maddeyi okuyun. Dolayısıyla yani bunu
defalarca söyledik. Bu AKP’li grup başkan vekilleri hiç mi okuma yazma
bilmiyorlar? “Efendim, uygulama böyle.” O zaman İç Tüzük’ün
52’nci maddesini kaldırın. Böyle uygulama olmaz. İç Tüzük’ün
52’nci maddesinde açık hüküm var, diyor ki: “Bir komisyon raporu kırk sekiz
saat geçmeden gündeme alınamaz.” Alınabilmesi için komisyon başkanı ve Hükûmet
teklif edecek. Bunlar 52’nci maddeye göre değil 49’un sekizinci fıkrasına göre
alıyorlar. Sekizinci fıkra ancak gündeme girmiş kanun tasarı ve teklifleriyle
ilgili raporların sırasını değiştirmesidir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sıra almış.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet, sıra almış
ama 52’nci madde kırk sekiz saat geçmeden…
BAŞKAN – Anladım.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama bunu
uygulayın Sayın Başkanım yani İç Tüzük’ün açık hükmü.
BAŞKAN – Şimdi, bakın, artık teamül
hâline gelmiş bir konu bu Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama işleme
koymayın efendim bu öneriyi.
BAŞKAN – Ben de sizi dinledim,
tutanaklara da geçti.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama efendim,
işleme koymayın İç Tüzük hükmüne göre.
BAŞKAN – Şimdi, müsaade ederseniz devam
edelim.
Adalet ve Kalkınma…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama Sayın
Başkan, nasıl… Yani siz İç Tüzük’e bağlı değil
misiniz? İç Tüzük hükmünü okuyun, 52’nci maddede eğer başka bir alternatif
varsa... İç Tüzük’ü eğer rafa kaldırırsanız o zaman
nasıl bu Meclisi yönetirsiniz? Efendim, çok açık seçik. Diyor ki: “İlgili
komisyon başkanı veya Hükûmet ister.” İlgili komisyon da Hükûmet de
istemediğine göre grup önerisi olarak bunu işleme koyamazsınız efendim yani çok
açık efendim.
AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan,
kürsüde söz verin.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani okuma
yazması olan herkes bunu bilir. Çok açık efendim yani madde çok açık.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkanım, bunu daha önce konuştuk, tartıştık.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Tartışma olur
mu? İç Tüzük hükmü açık yahu!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Senin okuma
yazman var ama sekizinci…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Şu İç Tüzük’ü oku, İç Tüzük’ü, 52’nci
maddeyi oku. 49’uncu maddeyle ilgisi yok bunun, o gündeme girmiş ve sıraya
girmiş için.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan,
bu konu daha önce de tartışıldı, üzerinde bir mutabakat yok aslında. İç Tüzük
52’ye göre ancak komisyon burada kırk sekiz saati doldurmadan…
BAŞKAN – Ben grup başkan vekillerini
arkaya davet ediyorum. Her seferinde aynı şey oluyor.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.43
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 16.57
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 96’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Sayın milletvekilleri, bir teklifin
dağıtımından itibaren kırk sekiz saat geçmeden gündeme alınmasını içeren grup
önerisini İç Tüzük’ün 49’uncu maddesine göre işleme
almak Parlamento teamüllerine uygundur. Bu uygulama, güçlü bir teamül olarak
devam edegelmiştir. Daha önce, 19/4/2010 ve 31/01/2012
tarihlerinde de bu konuda usul tartışması açılmış ve uygulamaya devam
edilmiştir.
Öneriyi okutuyorum:
3.- AK
PARTİ Grubunun, gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve
saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 18.4.2012 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Mustafa
Elitaş
Kayseri
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan 220, 74,
77 ve 139 sıra sayılı kanun tasarılarının bu kısmın sırasıyla 7, 8, 9 ve 10
uncu sıralarına ve bastırılarak dağıtılan 222 ve 223 sıra sayılı kanun tasarısı
ve teklifinin 48 saat geçmeden Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 11 ve 12 nci
sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun; 18 Nisan 2012 Çarşamba
günkü birleşiminde 222 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar; 222 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin bu
birleşimde tamamlanamaması halinde 19 Nisan 2012 Perşembe günkü birleşiminde bu
işin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalara devam edilmesi,
Genel Kurulun 18 ve 19 Nisan 2012
Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde gece 24.00'te günlük programın
tamamlanamaması halinde günlük programın tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesi,
Genel Kurulun, 18 Nisan 2012 Çarşamba
günkü birleşiminde 222 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin
tamamlanması halinde, 19 Nisan 2012 Perşembe günü çalışmaması,
Önerilmiştir.
BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu önerisinin lehinde ilk söz, Bursa Milletvekili Sayın Hüseyin Şahin’de.
Buyurun Sayın Şahin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) – Sayın Başkanım,
çok değerli milletvekili arkadaşlarım; Adalet ve Kalkınma Partimizin grup
önerisinin lehinde söz almış bulunmaktayım.
Gündemimizin yoğun olması ve çıkacak
kanun tekliflerinin veya Hükûmet tasarılarının önümüzde çok yoğun bir şekilde
milletimiz tarafından çıkartılması beklenmektedir. Bu yüzden çalışma
saatlerimizin özellikle bu hafta ve önümüzdeki hafta saat 24.00’e kadar
uzatılmasını öngören teklifimizin lehinde olduğumuzu belirtir, hepinizi
saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu önerisinin aleyhinde ilk söz Antalya Milletvekili Sayın Gürkut Acar’da.
Buyurun Sayın Acar. (CHP sıralarından
alkışlar)
GÜRKUT ACAR (Antalya) – Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu getirilmiş
olan teklif, aslında gecikmiş bir teklif ama özünde bir şeyi değiştirmeyen bir
teklif.
Değerli arkadaşlarım, biz yeni
parlamenterleriz. Buraya gelirken Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma
düzenini böyle düşünmemiştik, böyle görmemiştik, böyle hayal etmemiştik.
Buradaki çalışma düzeni aslında tam bir düzensizlik. Burada sabahın 5.45’ine
kadar çalışan bir Meclis verimli bir Meclis değildir arkadaşlar, yapılmış olan
çalışmalar verimli çalışmalar değildir.
Değerli arkadaşlarım, burada bu
teklifle değiştirilen fazla bir şey de yok. Bizim Meclisin çalışması aslında
tamamıyla iktidar partisinin, hatta iktidar partisini de demiyorum, Sayın
Başbakanın bizatihi talimatlarıyla yürümektedir. Biz burada sabahlara kadar
çalıştırılıyoruz. Burada, herhangi bir şekilde, bir koltukta uyuklama imkânı
bile bulmadan sabahın saat 5.45’lerine kadar Mecliste insanlarımız çalışıyor.
Bunun uluslararası anlaşmalarla, insan haklarıyla ve verimlilikle hiçbir ilgisi
yoktur. Bunun yeniden düzenlenmesi, çalışma saatlerinin sabah saatlerine
kaydırılması ve Meclisin yeniden bir çalışma düzenine sokulması lazım. Tabii,
bizim Meclisimizin çalışma saatlerini düşünürken Türkiye’deki gündemin de nasıl
aktığına bir bakmamız gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye’de birçok
olay var ama bunların birçoğu Meclise gelmiyor. Burada, değerli arkadaşlarım,
özellikle Balbay meselesi var, tutuklu milletvekilleri meselesi var, tutuklu
gazeteciler meselesi var, tutuklu öğrenciler var ve sırf iktidarı eleştirdi
diye üniversiteden atılan 7 bin tane öğrencinin durumu var, bütün bunların
tartışılması ve Meclis gündeminde görüşülmesi lazım, ancak biz bunları
görüşemiyoruz. Ama bunlardan çok daha önemli bir şey daha var değerli
arkadaşlarım, Türkiye’de Meclis gündemi saptırılmaktadır, gündem saptırması
vardır. Geçtiğimiz günlerde “4+4+4” adıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
getirilmiş olan yasanın tartışmaları bitmeden yeniden başka tartışmalar ortaya
atılmıştır.
Değerli arkadaşlarım, öncelikle
4+4+4’ün gündeme getirilmesi lazım ve gündemden de düşürülmemesi lazım. Çünkü
bu yasa ile ilköğretim dört yıla indirilmiştir; eskiden beş yıldı, sonra sekiz
yıla çıktı, sonra AKP’nin bu kabulüyle dört yıla indi. Meclis kararıyla kabul
edilmiş bu kanuna göre, kız çocuklarımıza dört yılı bitirdiğinde diplomasını
vereceğiz. Sonra o kız çocuklarına ne diyeceğiz arkadaşlar? Diyeceğiz ki: “Bu
dört yılın sonunda diplomanı aldın, şimdi evine git, evinde açık öğretim
yoluyla ortaokulu bitir.” Arkadaşlar, bunun fiilen uygulanamayacağı ortadadır
ve uygulanamayacaktır. Son zamanlarda, özellikle dün ve evvelsi gün Sayın
Başbakanı ve Sayın Cumhurbaşkanı reklam spotlarıyla kamu reklamı olarak
televizyonlara çıkıp “Kız çocuklarımız okusun.” dediğinde hep bu aklıma geldi.
Bir taraftan kız çocukları okusun diye televizyonlara çıkıyorsunuz,
söylüyorsunuz ama bir taraftan da kız çocuklarının okumasını önlemek için 4+4+4
yasasını getiriyorsunuz.
Benim korkum şudur ki, bu yasayla
geçmişte uygulanmış olanlar bir kez daha uygulanacaktır. Nedir bu geçmişte
uygulanmış olanlar? Eğer iktidar geçmişte bir kamu kurumunu yeni bir şekle
sokmak istiyorsa o kamu kurumunu tıkamıştır. Yargıtayı
tıkamıştır, Yargıtayda 1,5 milyon dosya birikmiştir
çünkü Yargıtaydaki davaları yürüten hâkimlerden
emekli olanlar olmuştur; uzun bir süre, bir buçuk yıla yakın bu atamalar
yapılmamış ve Yargıtay tıkandıktan sonra, 1,5 milyon dosya biriktikten sonra
“Bakınız, yargı yürümüyor, o hâlde yargı reformu yapalım.” diye yargı bağımlı
hâle getirilmiştir. Aynı şey şimdi bu 4+4+4 yasasında da olabilir diye
düşünüyorum. Çünkü ikinci 4’te mutlaka açık öğretim yoluyla evlerde yapılan bu
eğitim yapılamayacak ve o zaman iktidar çıkacak, geçmişte getirdiği gibi “Bunu
yerel yönetimlere devredelim, biz bu işi yapamadık.” diyecek.
Değerli arkadaşlarım, onun da
Türkiye’de ne anlama geldiğini herkes bilmektedir. Sadece bu değil, bunun dışında
dört adım atmıştır iktidar. Bir tanesi, Kur’an kurslarında on iki olan Kur’an
kurslarına gitme yaşını kaldırmıştır, sıfıra indirmiştir. Değerli arkadaşlarım,
bunun kaldırılması Türkiye’de yedi yaşındaki çocukların hiç pedagojik eğitim
görmemiş olan hacıların, hocaların eline teslim edilmesi demektir ki bu yedi
yaşından itibaren o rahlede eğitim gören insanların daha sonraki durumlarını
yüce Meclisin takdirine bırakıyorum.
Değerli arkadaşlarım, ilkokullara
Arapça dersi konmuştur. Arapça dersi neden konmuştur diye ben merak ediyorum.
Bu ülkede harf inkılabı, harf devrimi yapılmıştır, Latin harfleri alınmıştır.
Arapçada sesli harfler yoktur, a, e, ı, o, ü harfleri yoktur. Olmadığı için de
vuruşturmak suretiyle Türkçeye uydurulmak istenmiştir ama bunun Türkçeye uygun
olmadığı yüz yıla yakın bir süreyle her yerde tartışılmıştır ve sonuçta da bu
kaldırılıp Latin alfabesine geçilmiştir ama her şeyi geri döndürdüğü gibi AKP
bunu da geri döndürmenin yerini bulmuştur. Şimdi, soldan sağa doğru yazan bir
Latin alfabesi yerine sağdan sola doğru da yazılan bir alfabenin olduğunu
ilkokulda çocukların beyinlerine işleyeceğiz.
Değerli arkadaşlarım, bunun gibi,
ilkokullara seçimlik ders konulması da Türkiye’yi temelinden yaralayacak bir
olaydır çünkü seçen çocuklar, -yedi yaşında, dokuz yaşındaki çocuklar- onu
seçmesini bilmeyeceklerdir. Babaları seçecektir ama bir süre sonra onu
seçenler, din eğitimi dersini seçenler seçmeyenlere “kâfir” diye bakacaktır,
babalarını, analarını da “kâfirlikle” suçlayacaktır ve bu bölünme, bu
dinli-dinsiz ayrımı ta ilkokuldan itibaren gündeme gelecektir. Bu çok tehlikeli
bir çatışmayı beraberinde getirecektir.
Değerli arkadaşlarım, işte, beş
yaşında, yedi yaşında çocuklarımızın geleceklerini hiç de iyi görmüyorum ben.
Bu nedenle, bütün bu adımları -dört tane- adımı attıktan sonra AKP, bu gündemi
değiştirmeye, bunları hazmettirmeye, toplumda zaman kazanmaya, bunları arka
plana atmaya çalışıyor. Bunun… Bakıyoruz, neyi arka plana atmak için ne getirdi
gündeme? Hemen bunların arkasından 12 Eylül davası açıldı, 12 Eylül
tartışmaları başlatıldı, toplum bununla bir süre meşgul edildi. Olmadı,
arkasından bu sefer Deniz Feneri davası geldi. Kravatım da gördüğünüz gibi…
Deniz Feneri davası AKP’nin yumuşak karnıdır. Onu da Almanya’daki yargıçların
ve mahkemenin kabulünün tam tersine bir şekilde “Burada dolandırıcılık yoktur,
örgüt yoktur.” diye getirildi ama 3 tane savcısı değiştirildikten sonra bu
getirildi ve arkasından 28 Şubat davası getirildi, onunla meşgul edildi.
Arkasından Mehmet Ağar’ın mahkûmiyeti olayı geldi.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye’de gündem
saptırılmakta. AKP Türkiye Cumhuriyeti’ni başka bir devlete dönüştürme, “ılımlı
İslam devleti” adı altında teokratik bir yapıya dönüştürme temelini,
altyapısını attıktan sonra şimdi bunu topluma unutturmaya çalışıyor.
Unutmayacağız, unutturmayacağız.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
İSMAİL AYDIN (Bursa) – Rüya görüyorsun,
rüya! Uyan!
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Acar.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisinin lehinde, Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş.
Buyurun Sayın Elitaş.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Gaziantep’te meydana gelen,
bir doktora, sağlık görevlisine, arkadaşımıza yapılan saldırıyı şiddetle ve
nefretle kınıyorum; ailesine başsağlığı diliyorum, merhuma Allah’tan rahmet
diliyorum. Fakat değerli milletvekili arkadaşlarımız kısa konuşmalarında bu
konuyu intikal ettirirken, böylesine bir meseleyi dile getirirken Hükûmeti ve
Sağlık Bakanlığını sorumlu tutmaları ve bu konu üzerinden bir siyaset
devşirmeye çalışmalarının da üzücü olduğunu ifade etmek istiyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Muhalefet mi
sorumlu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Çünkü bu yaşanan
olay hepimizin yüreğini sızlatmıştır. Ama şunu da açıkça söylüyorum ki eğer
milletvekili arkadaşlarımız, siyasi parti grupları bu konuda kararlı ve
ciddilerse, önümüzdeki hafta bu konuyla ilgili, sağlık çalışanlarının çalışma
ortamları ve onlara yapılan saldırılarla ilgili -salı günü araştırma komisyonu
kurmak üzere- bizim milletvekili arkadaşlarımız bu konuda araştırma komisyonu
kurulmasıyla ilgili önergelerini hazırlıyorlar. Diğer siyasi partilerimize de
buradan teklif ediyoruz, o konuyla ilgili araştırma komisyonu kurulması
hakkındaki önergelerini verdikleri takdirde, salı günü biz bu konuyu gündeme
alacağız ve komisyonun kurulmasıyla ilgili meseleyi tartışacağız. Ama bir
konuyu gündeme getirirken, lanetlenecek bir olayı ortaya atarken Hükûm etimize, Bakanlığımıza karşı yapılan bu saldırılarda,
eleştirilerde kantarın topuzunun kaçtığını ve haksız olduğu ifade etmek
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bizim
getirdiğimiz Danışma Kurulu önerisinde... Bildiğiniz gibi geçen haftadan yarım
kalan, 2/B yasası diye tanımlanan orman arazilerinin kullanılmasıyla ilgili
yasanın 4’üncü maddesini geçen hafta bitirmiştik. Tamamı 29 madde. İki bölüm
hâlinde görüşeceğiz. Bu kanunun bitmesinden sonra 5 tane uluslararası sözleşme
var. O uluslararası sözleşmelerin görüşmelerine devam edeceğiz, sonra 222 sıra
sayılı Kanun Tasarısı var. Bu kanun tasarısında 2 tane üniversitemizin adının
değiştirilmesiyle ilgili kanun teklifi var. Buradan birincisi Bilecik’teki
üniversitemize Şeyh Edebali Üniversitesi adının getirilmesi, ikincisi de
Gaziantep’teki Gazi Kent Üniversitesinin Hasan Kalyoncu Üniversitesi şeklinde
isminin değiştirilmesini öngörüyoruz.
Siyasi parti gruplarımız çerçevesinde
grup başkan vekillerimizle yaptığımız konuşmada bugün bu kanunlarının tamamını
bitirebildiğimiz takdirde –grup önerimizde de okundu dinlediğiniz kadarıyla-
grup önerimizde de ifade edildiği gibi yarın çalışmama, bitmediği takdirde
perşembe günü bu kanun tasarısı ve tekliflerini görüşmek üzere Genel Kurulun
çalışmasını istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, biraz önce
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın Milletvekilim, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin çalışma usul ve esaslarının bitime kadar olmasıyla ilgili
eleştiri yaptı. Haklı olabilir ama bu eleştiride şunu da ifade etmesinde gerek
vardı ki, biz bu grup önerisini getirirken siyasi parti grup başkan
vekillerimizle hem Danışma Kurulunda, toplanamayan Danışma Kurulunda, Sayın
Meclis Başkanımızın huzurunda siyasi parti temsilcileriyle bu konuyu paylaştık.
Dedik ki: “Bugün bitirebilirsek bugün Genel Kurulu tatil edelim çünkü yaklaşık
30 madde, 35 madde civarında bir kanun tasarısı var, bunları bitirelim ama grup
önerilerinizi getirmeyin.” Arkadaşlarımız da haklı olarak “Bizim gündeme
getirmeye çalıştığımız, kamuoyuyla paylaşmak istediğimiz grup önerilerimiz var;
o grup önerilerini Genel Kurulda tartışacağız, kamuoyunu bununla
bilgilendireceğiz.” dediler. O kendi takdirleridir. Bu konuda söyleyeceğim bir
şey söz konusu değil.
Ama bugün aldığımız karar gereğince,
eğer bugün saydığımız 2/B yasası 25 maddelik kısım, 5 tane uluslararası
sözleşme ki bunun 3 tanesinde mutabıkız, diğerlerini belki atlayabiliriz ya da
görüşebiliriz, 2 tanesi, kırmızı gündemin 5’inci ve 6’ncı sırasında olan ile
163’üncü sıradakini mutabıkız. İlave ettiğimiz 2 tane daha var. Onlarla da eğer
gruplar konuşmadığı takdirde, bugün 5 uluslararası sözleşmeyi ve
üniversitelerin isminin değiştirilmesiyle ilgili tasarıyı görüştükten sonra
Genel Kurulu kapatacağız, bitmediği takdirde yarın devam edeceğiz.
Biraz önce konuşan değerli milletvekili
arkadaşımız, bu grup önerisinin aleyhinde konuşurken 4+4+4 millî eğitim
yasasıyla ilgili, hakikaten vicdanları sızlatan, hiç de olmayan bir meseleyi
gündeme getirdi. Yerimde otururken cevap versem mi vermesem mi diye de
düşündüm. Çünkü hiç alakası olmayan, Türkiye’nin yapısını değiştirmekle ilgili,
bazı insanları dinsizlikle suçlamakla ilgili ifadeleri kullanmaya çalıştı ama
milletimizin büyük bir çoğunluğu… Hatta Kutlu Doğum
Haftası’nda Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun gerçekten
takdir ettiğimiz, beğendiğimiz o konuşmasının paralelinde bizim örneğimiz ve
örnek almamız gereken şahsiyetin, Hazreti Peygamberimiz’in
hayatı, yaşam tarzı ve ahlakı olduğuyla ilgili süreci anlattıktan sonra, bizim
bu kanun teklifimizdeki ortaya koyduğumuz 4+4+4 sistemindeki uygulamanın, Sayın
Kılıçdaroğlu’nun Kutlu Doğum Haftası’ndaki söylediği
görüşlerle paralel olduğunu da ifade etmek istiyorum. Açıkçası, başka
konularla başka kulvarlara çekmeyle ilgili düşünceyi
burada daha fazlasıyla tartışmak istemiyorum. Deniz Feneriyle ilgili konu
Avrupa’daki mahkemelerde görüldü, ne şekilde olduğu devam ediyor, Türkiye'deki
mahkemelerde de devam ediyor. Mahkeme sürecindeki bir meseleyi temcit pilavı
gibi sürekli olarak buraya getirmek ve… Bu konuda kim varsa,
kim ahlaksızlık yapmışsa, kim yolsuzluk yapmışsa, kim hırsızlık yapmışsa, AK PARTİ’lisi, CHP’lisi, MHP’lisi, BDP’lisi,
hangi partiden olursa olsun veya bağımsız olsun ya da partisiz olsun, onları
lanetliyorum ve yargının en iyi şekilde, en ağır şekilde de ceza vermesini
talep ediyorum ama bir meseleyi, siyasette gündem bulamayıp uzun yıllardır
tartışılan bir meseleyi, Türkiye'de yargı aşamasına gelmiş bir meseleyi sürekli
AK PARTİ’yle ilişkilendirmeye çalışmak, AK PARTİ’yi bu konuda karalamak, çamur atmaya çalışmak
açıkçası yakışıksız bir durumdur diye ifade ediyorum. Sürekli gündeme
geliyor, sürekli sayın bakanlarımız, Başbakanımız ve bizler bu konunun
gerçeğini ifade etmeye çalışıyoruz. Yargı aşamasında eğer onlara yargı bir ceza
verecekse diyecek bir şeyimiz yok ama bunu AK PARTİ’yle
ilişkilendirmek büyük bir haksızlıktır, siyasi etiğin de dışına çıkan bir
süreçtir. Başlangıçta söyleyebilirsiniz ama bunu sürekli olarak gündeme
getirmek ve AK PARTİ’yi yolsuzluklarla itham etmek
açıkçası biraz da vicdanları sızlatıyor.
Bakın değerli milletvekilleri, dokuz
buçuk yıllık AK PARTİ İktidarı döneminde eğer yolsuzluk yapılsaydı 6.100
kilometrelik duble yollar 15 bin kilometreye ulaşır
mıydı?
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Yapma!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – AK PARTİ
İktidarından önceki dönemlerde 70 sente muhtaç olunmuş, başka yerlerden,
IMF’den, Dünya Bankasından kaynak bulabilmek için, ekonominin çarkını
yürütebilmek için uğraş verildiği dönemden, bugün, demir yollarını, hızlı
trenleri getirebilir miydik; hastaneleri, 170 bin okulu, derslikleri açabilir
miydik; öğrencilerimizin okulları açıldığı andan itibaren masalarında
kitaplarını bulmasına imkân verebilir miydik; 65 tane üniversite yerine 170’e
yakın üniversitenin açılmasını nasıl yapabilirdik Allah aşkına? Bizim
aldığımızda Türkiye Cumhuriyeti’nin kasası bolluk bir şekilde değildi ki. Kasanın hâli belli, hazinenin durumu belli, Merkez Bankasının
kaynakları belli, Türkiye'nin borçları belli. Türkiye, kamu borçlanma
gereği yüzde 17’lerde olduğu sürede ve reel faizlerin yüzde 40’lara çıktığı bir
süreçte Türkiye'nin yatırım yapma imkânı yokken, bugün güven ve istikrarla
birlikte, dirayetli ve kararlı bir iktidarın başta olmasıyla birlikte faiz
oranlarının aşağıya düşmesi ve enflasyon canavarının artık konuşulmaz hâle
geldiği bir süreçte Türkiye'nin kaynaklarının…
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Yahu,
enflasyonu kaçta aldınız Sayın Elitaş?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - …millet için
kullanılmaya başladığı…
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Enflasyonu
kaçta aldınız, onu söyle.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - …bir süreci
ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Bizim çalıştığımız dönemde, bizim iktidarımızın
olduğu dönemde, biz, kamunun kaynaklarıyla millete hizmet etmek için gayret
gösteriyoruz, uğraşıyoruz.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Yüzde 28’de
enflasyonu aldınız, hâlâ iki haneli rakamlarda.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Açıkçası,
yapılan bir işle ilgili, yargı safhasında olan bir meseleyle ilgili AK PARTİ
İktidarını suçlamak haksızlıktır, vicdanları sızlatan bir durumdur. Değerli
milletimiz zaten bu konuyu değerlendiriyor. Ne zaman seçim olsa ne zaman sandık
milletimizin önüne gitse, sürekli olarak artarak AK PARTİ İktidarına “evet”
oylarını devam ettiriyor. Yapılan en son anketlerde de görüyoruz ki AK PARTİ’ye gönül vermiş vatandaşlarımızın oranı sürekli
olarak artmakta.
Bu vesileyle Genel Kurul gündemi
hakkında sizlere bilgi verdim.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Millet
borçlarımı ödeyemem diye korkuyor, öyle korkutuyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Elitaş.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisinin aleyhinde son söz Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır’a aittir.
Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hızla söyleyeyim, öncelikle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bir şekil şartını yerine getiriyoruz.
Gerçekten, iktidar partisinin önerisiyle Meclisimizin, Genel Kurulumuzun
gündemi, çalışma programı her defasında değişiyor. O değişikliğin konuşulması
da, maalesef, işte bu kadar zaman alıyor.
Tabii bu kürsüye çıkınca Sayın Elitaş, yine, on dakikayı son saniyesine kadar konuşuyor ve
geriye dönüyor geçmişi suçluyor, kendini anlatabilmek, övebilmek için de her
şeyi, bildiğimiz her şeyi söylüyor. Dolayısıyla, Meclise ve millete haksızlık
oluyor. Bunlar, ne milletin meselesi ne bu Genel Kurulun meselesi. Meclis,
kendi çalışma programını kendi yöneticileri arasında yapabilmeli, Danışma
Kurulunda kararlaştırılmalı ama öyle bir şey ki Meclis çalışmaya göre değil,
çalışmamaya göre şekillenmiş bir İç Tüzük’ümüz var
maalesef.
Şimdi, biliyorsunuz, geçen haftadan
kalma bir Danışma Kurulu kararımız var. Burada hem görüşeceğimiz konuların
sıralaması var hem de çalışacağımız süreler var. Geçen hafta kararlaştırdık -ki
bir aylık bir süreyi kararlaştırdık hatta, bir
haftalık da değil- “Salı günleri 15.00-20.00, çarşamba ve perşembe günleri de
14.00-20.00 çalışacağız.” diye birlikte kararlaştırdık. Bunu da Sayın Elitaş teklif etti, biz de “Olur, başla göz üstüne.” dedik.
Ama aradan bir gün, iki gün bile geçmeden, şimdi bitime kadar, önce 23.00’e
kadar, sonra da bitime kadar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bunları
biraz önce birlikte konuştuk, biliyorsunuz Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Gerekçesini
de söyledi, bizimle de mutabakata vardı ama netice itibarıyla parmakların aklı
yok, parmaklara verilen talimat neyse onun gerçekleşeceğini bildiğimiz için çok
fazla da itiraz etmedik.
Değerli arkadaşlar, Sayın Elitaş’ın da kabul ettiği gibi, muhalefet partileri olarak
biz Hükûmetin gündemine itiraz etmiyoruz, takdir onun, millet onu seçmiş,
milletin sorunlarını çözmekle görevli o. Dolayısıyla gündemi belirleme yetkisi
var. Ama bir de milletin gündemi var. Milletin gündemini de dile getirmek
muhalefetin görevi. Çünkü millet oyunu verdi, iktidar kendi gündemini takip
ediyor. Bugün burada görüştüğümüz konular milletin birincil derecede gündemi
değil.
Bakın, buradan sizlere de telefonlar
geliyor. Bugün, bu ev eşyasının haczedilememesiyle ilgili kanun tasarısı,
teklifleri hâlâ komisyonda bekliyor. Milletin, yani kurbağanın gözü çatladıktan
sonra sizin kanun çıkartmanızın ne anlamı var? Millet evine gidemiyor. Eşyası
haczedilmiş. Yani o çocukların yaşadığı travmayı yok
sayarak, burada keyfekeder, böyle nutuk atmak adına,
bu milletin zamanını çalma hakkınız var mı?
Sayın Başbakan iki de bir nutuk atıyor,
bakanlarınız nutuk atıyor “Şehit yakınlarına ikinci istihdamı vereceğiz.” diye.
İki yıldır konuşuyorsunuz. Geçen gün yine nutuk attı “Yirmi maddelik değişiklik
yapıyoruz.” diye. Getirin bu kanunu, milletin gündemi bu. Şehit yakınları geçen
gün sizin grubunuzu da ziyaret etti, yine söz verdiniz ama başka şeyler
konuşuyorsunuz.
Bir başka şey: Yani bu tutuklu
milletvekilleriyle ilgili durum içinize siniyor mu? Bir yılı dolduruyoruz
neredeyse ama milletin iradesiyle seçilmiş milletvekilleri hâlâ demir
parmaklıkların arkasında bekliyorlar. Bunlara bir çözüm üretmek bu Meclisin, bu
Hükûmetin görevi değil mi? Ama bunlar sizin gündeminizde değil, siz başka
işlerle…
4/C’liler
konusu… On yılı dolduruyorsunuz neredeyse, kamu çalışanları arasında çok ciddi
bir adaletsizliğin adresi olan bu 4/C’lilere, 4/B’lilere yani aynı işi yapmasına rağmen farklı ücrete,
farklı statüye tabi olan insanlara bu muamele zulüm değil mi? Gelin bunu
düzeltelim. Hayır, başka işlerle meşgulsünüz.
Bir başka şey: Bu kanun hükmündeki
kararnameler, Anayasa’nın amir hükmüdür, hemen Genel Kurula getirilip
görüşülmesi lazım ama bütün ısrarımıza rağmen getirmiyorsunuz. Yani ülkeyi
kanunlarla değil, kanun hükmündeki kararnamelerle yönetiyorsunuz.
Sayıştay raporları orada bekliyor,
getirmiyorsunuz; Anayasa’nın amir hükmü var, Genel Kurulda görüşülmesi lazım,
yapmıyorsunuz.
Tekrar söylüyorum: Yani toplumdan,
toplum kesimlerinden öyle özel sorunları olanlar var ki, mesela bu özel
güvenlik görevlilerinin sorunlarını, özlük haklarını… Sayın Bakanın ifadesiyle
“Bir zulüm yönetimi.” diyor, “Taşeron işçilerinin uğradığı muamele, özlük
hakları bir zulüm yönetimi, bu, zulüm yasası.” diyor. Sayın Bakan söylüyor
bunu, gelin bunu düzeltelim.
Değerli arkadaşlar, demokrasimizin ilk
adımı olan muhtarların çok ciddi sorunları var. Geçen gün yine Hükûmetten bir
beyanat: “Mahalle muhtarlıklarını kaldıracağız.” Binlerce muhtar nasıl
olacağını bilmiyor.
Belediyelerin sorunları var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gazetenin
yazdığı yanlış şeyleri Hükûmete söylüyorsunuz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Anladım ama
sizden kaynaklanıyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gazete
haberleri…
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Tekzip edin o
zaman Sayın Elitaş.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Söylüyorsunuz,
sonra da yalanlıyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Genel Başkan
Yardımcısı konuyu yalanladı, biz “Öyle bir şey yok.” dedik.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Netice
itibarıyla -bakın, tekrar ifade ediyorum- Hükûmetin gündemine uymak sizin
mecburiyetiniz grup başkan vekilleri olarak, eyvallah, getireceksiniz. Sayın
Başbakan birazdan emredebilir bir başka kanunu buraya getirirsiniz, buna bizim
çaremiz yok, sizin de dayanma gücünüz yok ama milletin gündemini burada
konuşmak muhalefetin görevi. Biz de grup önerileriyle, Danışma Kurulu grup
önerileriyle ısrarla onları buraya getireceğiz ve görüşeceğiz.
Bir başka şey arkadaşlar, bu Suriye
konusu çok önemli. Sayın Metin Külünk burada heyecanlı bir konuşma yaptı ama
talihsiz de bir konuşma yaptı. “Suriye’de Rusya’nın işi nedir?” diye sordu ama
Amerika’yı soramadı, Fransa’yı soramadı. Bizim de itiraz ettiğimiz hadise bu.
Bu coğrafya bizim coğrafyamız. Bu coğrafyaya, bu coğrafyanın dışından yapılan
müdahalelere taşeronluk yapmak Türkiye’ye yakışmaz. İtiraz ettiğimiz hadise bu
ve ısrarla söylüyoruz: Gelin, bu konuda genel görüşme kapsamından önce Hükûmet
bir bilgi versin, neler oluyor? Gidip Çin’e bilgi veriyorsunuz, Suudi
Arabistan’a bilgi veriyorsunuz, dağa, taşa bilgi veriyorsunuz; millete,
milletin vekillerine bilgi vermiyorsunuz. Suriye konusu, Suriye’yle ilgili
Türkiye'nin, Hükûmetinizin politikası, tavrı bana göre Türkiye'nin en önemli
gündem maddesi çünkü geleceği belirleyecek.
Ben Hataylıyım, Mersin Milletvekiliyim.
Size bir şey söyleyeyim: Hatay’ın doğu hudutlarında PKK kampları kuruldu
devletin bilgisi altında. Yani otuz yıldır Irak’ın kuzeyindeki PKK kamplarıyla
boğuşan, baş edemeyen Türkiye'nin önüne, şimdi, uyguladığınız politikalarla
yeni bir bela, yeni bir sorun geliyor. Gelin, bunu konuşalım. Hükûmet gelsin,
burada bilgi versin, bilgilenelim, biz de endişelerimizi ifade edelim.
Dolayısıyla, AKP Grubunun getirmiş
olduğu bu önerge, bu Danışma Kurulu önerisi muhtemel yarın değişecektir,
üzerinde çok fazla da konuşmaya gerek yok. “Eğer gündemi bitirebilirseniz.”
diyor Sayın Elitaş… 2/B yasası bana göre çok önemli
bir yasa, üzerinde müzakere etmemiz lazım, yani şekil şartı değil, müzakere
etmemiz lazım. O müzakereyi kısa sürede tamamlarız umuduna da kapılmamak lazım,
acele de etmemek lazım, gerekiyorsa bir hafta tartışmak lazım. Onun için bu
gece hangi saate kadar çalışırız bilmiyorum ama kabul edilecek AKP önerisiyle
bitime kadar, yani angarya usulü. Ne zaman biter? Belli değil. Yoruluncaya,
yıkılıncaya kadar devam edeceğiz. Size kolaylıklar diliyorum ama burada olun,
yoklamayla, karar yeter sayısıyla hepinizi burada tutacağız. Bunu da size arz
ederim.
Hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Savunma ve İçişleri Komisyonları üyelerinden
oluşan bir heyetin, Kosova Meclisi İçişleri, Güvenlik ve Kosova Güvenlik Gücü
Denetim Komisyonlarının vaki davetine icabetle Kosova’ya resmî bir ziyarette
bulunmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/843)
18
Nisan 2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Kosova Meclisi İçişleri, Güvenlik ve
Kosova Güvenlik Gücü Denetim komisyonlarının vaki davetine icabetle, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Millî Savunma ve İçişleri Komisyonlarının üyelerinden
oluşan heyetin Kosova’ya resmî bir ziyarette bulunması öngörülmektedir.
Söz konusu heyetin anılan davete
katılması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun’un 6’ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğerini okutuyorum:
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkanım,
biraz önce AKP Grup Başkan Vekili…
2.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Başkanı Cevdet Erdöl’ün, 25 Nisan 2012 tarihinde
düzenlenecek 23 Nisan Avrupa Çocuk Parlamentosu etkinliğine katılmak üzere
Brüksel’e gitmesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi
(3/844)
“18
Nisan 2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Cevdet Erdöl’ün…”
BAŞKAN – Hiç duymuyorum…
KAMER GENÇ (Tunceli) - Müsaade
ederseniz…
“… 25 Nisan 2012 tarihinde düzenlenecek
23 Nisan Avrupa Çocuk Parlamentosu…”
KAMER GENÇ (Tunceli) – AKP Grup Başkan
Vekili, yaptığı konuşmasında…
“… etkinliğine
katılmak üzere Brüksel’e gitmesi…”
KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, bir
dakika… Kâtip niye okuyor? Bıraksın efendim.
BAŞKAN – Bitirsin, sizi dinleyeceğim,
bitirsin.
“ …hususu, 28/3/1990
tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 9’uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı”
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan,
biraz önce AKP önerisi üzerinde konuşan Mustafa Elitaş,
bu Deniz Feneri’yle ilgili yalan konuşulduğunu, iftira atıldığını… Hâlbuki çok
açık seçik bu konuları dile getiren benim. Hatta fener taşıyorum biliyorsunuz,
şu kirli feneri taşıyorum. Bakın, bu fener de çok kirlenmiş. Yani bu fener
temiz oluncaya kadar da bunun peşini bırakmayacağım.
Şimdi diyor ki… Ama müsaade ederseniz,
iftira atıyor, bir sataşma var, söz istiyorum efendim.
BAŞKAN – Şahsınızla ilgili hiçbir şey
söylemedi, ben çok dikkatle dinledim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, hayır,
ben yerimden dinledim.
BAŞKAN – O zaman tutanakları
getirteceğim çünkü adınız geçmedi.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama yani bu
saatten sonra söz verin efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkanım, sataşma yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, burada
çıkıp da halkın karşısında yalan şeyler söylüyor.
BAŞKAN – Yani bakın, sataşmadan söz
alabilmeniz için şeyleri göreceğim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkanım, bir sataşma yok. Bunu bir temcit pilavı gibi getirmeyi söylüyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bakın, Sayın
Başkan, 400 bin euro Almanya’dan Tayyip Erdoğan’ın
oğlunun bacanağının hesabına para gelmiş, daha çok şeyler var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yargı
aşamasında olan bir şeyi burada konuşmanın…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani Zekeriya
Karaman’ın oğluyla Tayyip Erdoğan’ın oğlu bacanaklar.
BAŞKAN – Anladım, anladım, anladım.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Onun adına 400
bin euro gelmiş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Böyle bir
usul var mı Sayın Başkan?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Niye yok
efendim? Sen söyledin, ben de cevap vereceğim.
BAŞKAN – Ne yapayım Sayın Elitaş, yani ne yapalım?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Kamer Bey ne
diyorsa doğrudur.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan,
bakın, iftira attı bize. Yani iftira attı, diyor ki…
BAŞKAN – Sayın Başkan, böyle bir usul
var mı?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Deniz Feneri’nde
3 tane savcıyı niye görevden aldınız? Onları tutuklayan savcıları niye görevden
aldınız?
BAŞKAN – Sayın Genç, tamamdır.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Niye hakkında
soruşturma açıyorsunuz? Savcılara görev yaptırmıyorsunuz, hâkimlere görev
yaptırmıyorsunuz.
Sayın Başkanım, bir şey söyleyeyim mi
efendim?
BAŞKAN – Anladım Sayın Genç, hepsi de
girdi. Tutanak getirteceğim.
Alınan karar gereğince sözlü soru
önergelerini görüşmüyoruz, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Sayın Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın
Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli
Milletvekili Sayın Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan, Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.- Afet
Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı:
180)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan, Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır’ın; Orman
Köylülerinin Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi
Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi, Ankara
Milletvekili Sayın Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Sayın Muharrem
İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları Dışına
Çıkarılan Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun
Teklifi); Osmaniye Milletvekili Sayın Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır’ın; Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri
Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.-
Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım
Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın;
Orman Köylülerinin Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi,
Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile
68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi);
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın;
Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporları (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S. Sayısı: 198) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
12/4/2012
tarihli 94’üncü Birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının birinci bölümünde yer
alan 4’üncü maddesi kabul edilmişti.
Şimdi, birinci bölümde yer alan diğer
maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
5’inci maddede üç önerge vardır,
sırasıyla okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Orman
Köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi ve Hazine adına orman sınırları
dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin
satışı hakkında kanun tasarısının 5. Maddesinin 2. Fıkrasında yer alan “Orman
Genel Müdürlüğü tarafından Devlet ormanı olarak derhal ağaçlandırılır"
ibaresinin “Orman Genel Müdürlüğü tarafından Devlet ormanı olarak bir yıl
içinde ağaçlandırılır. " şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Ali Öz |
|
Mesut Dedeoğlu |
|
Mehmet Şandır |
|
Mersin |
|
Kahramanmaraş |
|
Mersin |
|
|
Seyfettin Yılmaz |
|
Emin Çınar |
|
|
|
Adana |
|
Kastamonu |
|
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 198 Sıra Sayılı Tasarının 5 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının sonuna
"2/A alanlarından ormana dönüştürülmesi mümkün olan yerler de Orman Genel
Müdürlüğünün talebi üzerine Hazine adına tescil edilerek bu genel müdürlüğe
tahsis edilir. Muhdesat için 2/B alanlarındaki gibi
işlem yapılır" hükmünün eklenmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi Selahattin
Karaahmetoğlu Ramis Topal
|
İstanbul |
|
Giresun |
|
Amasya |
|
|
R. Kerim Özkan |
|
Vahap Seçer |
|
İlhan Demiröz |
|
|
Burdur |
|
Mersin |
|
Bursa |
|
|
|
|
Osman Kaptan |
|
|
|
|
|
|
Antalya |
|
|
|
BAŞKAN
– Şimdiki önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
198
sıra sayılı kanun tasarısının 5'inci maddesinin 3'üncü fıkrasında yer alan
"veya bitişiğinde bulunan" ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
İbrahim Binici |
|
Levent Tüzel |
|
Demir Çelik |
|
Şanlıurfa |
|
İstanbul |
|
Muş |
|
Sebahat Tuncel |
|
Pervin Buldan |
|
Erol Dora |
|
İstanbul |
|
Iğdır |
|
Mardin |
|
|
Hasip
Kaplan |
|
Ayla Akat |
|
|
|
Şırnak |
|
Batman |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bu önergemizde
orman köylülerini korumak için bir teklif sunduk, takdir yüce Meclisin.
Ancak, burada bir iki hususu sayın Genel Kurulun dikkatine sunmak istiyorum. Çünkü
milletin iradesi, milletin seçtiği milletvekilleri ve milletin adına görev
yapan milletvekilleriyle ilgili, dün, İçişleri Bakanı bu kürsüde
“Milletvekillerini gizlice dinliyorum.” diye itiraf etti, ikrar etti. Suçüstü,
cürmümeşhut; bu kürsüde, bu mikrofonda, canlı yayında yakalandı. Şimdi, bu
suçtur arkadaşlar, ağır bir suçtur, Watergate
skandalından beter bir suçtur. Ya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Yüce Divana
sevki için iddianamesini bu kürsü beyanlarını alarak derhâl yerine getirmeli ya
da Meclis soruşturması açılarak Yüce Divana sevkinin yapılması lazım bu
Bakanın. Evet, yüzde 10 imza gerekiyor. Bizim Barış ve Demokrasi ve blok
milletvekili olarak 30 tane milletvekilimiz var, tutuklu vekillerimiz var;
sayımız yetmiyor. Ana muhalefetin sayısı yetiyor. Meclis soruşturması açılarak
Yüce Divana sevkinin iddianamesinin bu Meclis kürsüsünde okunması gerekiyor. Bu
tarihî konuda bir uyarıda bulundum.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Soruşturmaya
gerek yok, kendisi itiraf etti zaten.
HASİP KAPLAN (Devamla) – İtiraf etti
ama Mecliste bunun iddianamesini muhalefet partileri yazmak zorundadır.
Yine, bizim Nusaybin Mitanni Kültür Merkezindeki bir sembolü, tarihimizi,
kültürümüzü, binlerce yıllık, çok dilli, çok kültürlü zenginliğimizi,
mozaiğimizi, bir sembolümüzü alarak, burada “İşte bunlar Zerdüşt dini.” diye
ahkâm kesen bir bakan gördük. Sayın Bakana soruyorum; Artukoğlu Üniversitesinin
Kürt dili bölümüne bir gitsin aynı sembolü görecektir. Senin üniversitelerinde
de aynı sembol var; tarihin, kültürün, eğitimin olduğu her yerde de bu
semboller var. Hiç kimse bu sembolleri tarihimizden, kültürümüzden alıp
götüremez. Bunu da burada bir hatırlatma olarak yapmak istedim.
Fakat,
en vahimi, en berbatı, gerçekten üzülerek dinlediğim bir olay; bir resim gösterdi
burada Bakan, iki kişi, kim olduğu belli değil. Bir resim ve burada işte bir
domuzu boğazlıyorlar. Bu domuz üzerinden de “Hristiyan veya Müslümanlık
dışındaki dinlere özendiriyorlar, Müslümanlıktan soğutuyorlar.” diye bir
propaganda yaptı. Eğer domuz siyasetine gelirse, bu Mecliste en son konuşması
gereken AK PARTİ hükûmetleridir. “Niye?” diyeceksiniz arkadaşlar; bu domuz
siyasetini burada yapan Bakanın bilgisi olmayabilir ama Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığına sorsaydı, AK PARTİ hükûmetleri döneminde 87 tane domuz çiftliği
kurduklarını kendileri görecekti. Domuz çiftliklerini 87 tane kurmakla
kalmadılar, 1 milyon adet domuz üretimi AK PARTİ hükûmetleri zamanında yapıldı
ve size enteresan olarak bu üretimlerin yapıldığı sadece yirmi-yirmi beş tane
il sayacağım. Bu illere iyi bakın: Kocaeli, Manisa, Erzincan, Eskişehir,
Kastamonu, Çorum, Isparta, Kayseri, Mersin, Bilecik, Adana, Denizli, Bursa,
Burdur, Afyon. Bunların hiçbirinin içinde… Doğu, güneydoğuda bir domuz çiftliği
yoktur.
Bir halka, özellikle Kürt halkına din
öğretmeye kalkmak, din sömürüsü yapmak… Din üzerinden burada palavra sıkanların
bir gerçeği daha görmesi gerekiyor: Bu hazırlanan yönetmeliklerde, Meclis
komisyonuna verilen dilekçelerde Tarım Bakanlığının itirafları var. Burada,
domuz çiftliklerini nasıl kurup özendirdiklerini, üniversitelere kaç ton domuz
eti satıldığını açık açık itiraf ediyor.
Bakın, sadece o değil, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, şu gördüğünüz İngilizce metinle Avrupa
Birliğine rapor vermişti. Bakın, Tarım ve Orman Bakanlığı AK PARTİ’nin, şu yönetmelikte 4’üncü madde çiftlik hayvanları
içinde domuzu içine almıştır, kapsama almıştır, özendirmiştir. Yani,
inançlarıyla tezat, yaptıklarıyla tezat, söyledikleriyle tezat, milleti
kandırma politikalarının domuz işletmelerinden nasıl döndüğünü öğrenmek
istiyorlarsa çiğ kırmızı etle ilgili tamimlerine baksınlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Bakın, kapsam
içinde nasıl ki domuz, yaban domuzu ve diğer hayvanları yine AK PARTİ
hükûmetlerinin resmileştirdiğini görürler. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Şimdi sadece o değil…
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Domuz siyaseti
yapmayın arkadaşlar. Domuz siyasetinden size hayır gelmez. Yalanınız da açığa
çıkar, burada
söyledikleriniz de gelir gelir sizi bulur diyorum, bir daha
hatırlatmada bulunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı
Tasarının 5 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının sonuna "2/A
alanlarından ormana dönüştürülmesi mümkün olan yerler de Orman Genel
Müdürlüğünün talebi üzerine Hazine adına tescil edilerek bu genel müdürlüğe
tahsis edilir. Muhdesat için 2/B alanlarındaki gibi
işlem yapılır" hükmünün eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ramazan
Kerim Özkan (Burdur) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Demiröz. (CHP sıralarından
alkışlar)
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 198 sıra sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine
Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye
Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesi
üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygı
ve sevgiyle selamlıyorum.
Kamuoyunda 2/B arazileri olarak bilinen
ve Anayasa’mızın 169 ve 170’inci maddelerinde yer alan tanımla, 31/12/1981 tarihinden önce orman vasfını kaybetmiş olması
nedeniyle orman sınırları dışına çıkarılmış olan araziler yaklaşık kırk iki
yıldır Türkiye'nin gündeminde.
Devlet ile vatandaşın kucaklaşması
bizim en büyük dileğimiz. Bir dileğimiz ve teklifimiz de bu tasarının barış
yasası olması ancak tasarının Anayasa’mızın 169 ve 170’inci maddelerine
aykırılık oluşturduğu çünkü 2/B alanlarının orman köylüsünün kalkındırılması
için kullanılması gerektiği ve satış işlemlerinin yapılmasının yanlış olduğu kanaati
oldukça fazla. Bu nedenle “barış yasası” olarak ifade ettiğimiz bu tasarı orman
köylüleri çilesine dönüşmesin diyoruz.
Bunu söylerken komisyonda da ifade
ettiğimiz gibi Anayasa’nın ilgili maddelerini, öncelik olarak daha geniş
kitleleri ilgilendiren, sorunları çözen bir yasa olsun. 2/B sorununu çözelim
derken orman köylüsü gibi yoksulluğu devletin raporlarına girmiş, tespit
edilmiş, bir zamanlar ORKÖY Genel Müdürlüğü olan orman köylülerine “rayiç
bedel” diyerek uygulamanın yanlış olduğunu bir kez daha hatırlatmak isterim.
Bir şey daha hatırlatmak istiyorum
değerli milletvekilleri, rayiç bedelin çok yüksek olduğunun altını bir kez daha
çizmek istiyorum. AKP’li arkadaşlar da bunu gördüğü için rayiç bedelin yüzde
50’sinin satış bedeli olması yönünde önerge verdiler. Hâlbuki biz bu konuda
emlak vergisini dikkate alarak gruplandırma yapılmasını istememize rağmen kabul
edilmedi.
Burada size bir konuya daha açıklık
getirmek istiyorum. Alt komisyonda, arkadaşlar, bu rayiç bedelinin ifadesi
yüzde 70’ti. Daha sonra komisyonumuza bu yüzde olarak geldi ama ben görüyorum
ki az önce grup başkan vekilimize gelen önergede 6’ncı maddeyle tekrar yüzde
70’e çıkarıyorsunuz yani bu kadar bir tutarsızlığın niçin olduğunu, bu çiftçilerin bu
köylülerin, orman köylülerinin neden
düşünülmediğini de bir kez daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Neden bunu ifade
ediyorum? Bursa’mızda 2.715 parsel sayısında 54 milyon 875 bin metrekare 2/B
alanı var. Burada bu alanların ilgililer tarafından satın alınabilmesi
dileğimizdir. Dilerim rant uğruna bu alanlar başka
maksatla kişi veya kuruluşların eline geçmez. 2/A
uygulamasının zor olacağını 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2’nci maddesinin (a)
fıkrasına göre orman sınırları dışına çıkartılacak yerler hakkında 1984 yılında
çıkan yönetmelik olmasına rağmen bugüne kadar Sayın Bakanın da komisyonda ifade
ettiği gibi örnek olarak sadece bir köy var yani şunun altını çizmek istiyoruz:
Orman alanı içerisindeki yerleşmiş köylüleri orman sınırları dışına çıkarmanın
çok zor olduğunu ifade etmek istiyoruz.
Süreci iyi kullanmak anlamında altını
çizmek istediğim bir konu ise orman köylülerinin kalkındırılması ve
desteklenmesi Anayasa’nın 170’inci maddesine rağmen Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının takdirine kaldığını ifade etmek istiyorum. Nedeni şu: Elde edilecek
gelirin büyük bir kısmı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının bütçesine
aktarıldığından komisyonlarda da ifade ettiğimiz gibi bu Bakanlığın inisiyatifine kalmıştır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığına
verilen yetki bugün MİT Kanunu’yla yetkileri donatılan Sayın Başbakan da bile
yoktur. Neden burada Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bu kadar yetki verildiğini
de anlamakta zorluk çekiyorum.
Hepinizi saygıyla ve sevgiyle
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Orman
Köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi ve Hazine adına orman sınırları
dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin
satışı hakkında kanun tasarısının 5. Maddesinin 2. Fıkrasında yer alan “Orman
Genel Müdürlüğü tarafından Devlet ormanı olarak derhal ağaçlandırılır"
ibaresinin “Orman Genel Müdürlüğü tarafından Devlet ormanı olarak bir yıl
içinde ağaçlandırılır. " şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Ali Öz (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Öz.(MHP
sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım
Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Orman köylülerinin gelir seviyesinin
yükseltilmesi ve hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan alanların yani
2/B kanununun değerlendirilmesi hususu, şüphesiz ülkemizin çözüm bekleyen,
sosyal boyutu büyük, önemli konularından birisi olduğu inkâr edilemez bir
gerçektir.
Burada şu soruyu hep beraber kendimize
sormak zorundayız: Bu kanun tasarısıyla orman köylüleri bu kanundan
beklediklerini bulabilecekler mi? En önemlisi, bu kanun tasarısının orman
varlığımızın artmasına katkısı olacak mı? Bu konularda yeni kanun tasarısında
kesin belirlemeler var mı? Yeni kanun tasarısıyla ekonomik krizin etkilerini
azaltmak için bütçeye kaynak yaratma amacı öne mi çıkıyor, yoksa yeni rant alanlarının fırsatı mı ortaya çıkacak?
İlk uygulamanın başladığı 1974 yılından
2007 yılı sonuna kadar 2/B uygulamalarıyla 473.419 hektar alan orman sınırları
dışına çıkarılmıştır. 2/B uygulama çalışmaları, kadastro çalışmaları
tamamlandığında yaklaşık 600 bin hektar olacağı tahmin edilmektedir.
Gerekçeye bakıldığında, orman
köylüleri, sembolik olarak değil, hak ettiği desteklemeyi görecek, refah
seviyesi yükselen orman köylülerinin ormanlar üzerindeki sosyal baskısı sona
erecek, 2/A uygulamalarıyla yerinde kalkınması mümkün olmayan hiçbir köy
yerinde kalmayacak, özel ağaçlandırmaların kredilendirilmesinde hiçbir sıkıntı
kalmayacak, yeni orman alanları kurulması hususunda hiçbir kaynak sıkıntısı
yaşanmayacak, kısacası elde edilen kaynaklar orman köylümüze ve ormanlarımıza
altın çağ yaşatacak diyesi geliyor insanın. Değerli
milletvekilleri, orman köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi tasarının
ruhu olması gerekirken bu tasarıyla komik bir oranda kaynak aktarmak suretiyle
orman ve orman köylüsüne gereken önem verilmemiştir.
Satış bedellerinin tespitine yönelik
bazı endişelerimiz bulunmaktadır. Bunlardan birisi, yasa tasarısı ne kadar iyi
hazırlanırsa hazırlansın uygulama iyi olmazsa istenilen amaca ulaşılamayacağı
gerçeğiyle, bu yasanın uygulanmasındaki kritik husus rayiç bedelinin
tespitidir. Rayiç bedelini millî emlak müdürleri veya mal müdürlerinin
başkanlık yaptıkları komisyonlar belirleyecektir. Geçmiş uygulamalar
göstermiştir ki bu idarece belirlenen rayiç bedeller genelde yüksek olduğundan
ihale suretiyle satışa çıkartılan taşınmazlara çoğu kez alıcı çıkmamaktadır.
Birkaç ihalede alıcı çıkmayan taşınmazlar için yeniden daha düşük bedel
üzerinden rayiç bedel belirlenerek satışa çıkarılacaktır. Birbirine sınır ancak
ayrı ayrı ilçelere bağlı köylerdeki taşınmaz rayiçleri bazen 2 kat, 3 kat
farklı tespit edebileceklerdir. Kanunun 6’ncı maddesinde idarece tespit edilen
satış bedelini itiraz ve dava konusu yapmaksızın kabul edenlere satış
yapılacağı belirtilmiştir. Öte yandan İstanbul dâhil birçok yerde emlak vergisi
değerleri rayiç değerin üzerindedir.
Mademki bu düzenleme ülkemizde çok
önemli ve kangren hâline gelmiş önemli bir problemi çözecek olan âdeta tasfiye
niteliğinde bir yasadır, o zaman bu yasanın uygulanabilirliğinin de çok yüksek
olması gerekir. Aksi takdirde bu yasa belirli yerlerdeki problemi çözecek
durumda düzenlenir ise bu problemin sona ermesi bir tarafa, eskisinden daha
karmaşık ve içinden çıkılamayacak yeni sorunlara yol açabileceğini unutmamak
gerekir.
Şimdi, soruyorum sizlere: Anamur
Ormancık, Bozyazı Dereköy, Aydıncık Karadere, Gülnar Eski Yörük, Silifke Mağara, Mut Narlıdere,
Erdemli Toros, Tarsus Keşli köyünün bulunduğu yerler
gibi köylerde yaşayan vatandaşımıza atasından, dedesinden beri kullandığı bu
yerleri rayiç değer veya yarı fiyatıyla satmaya kalkarsanız hüsrana uğrarsınız;
“Almazlarsa başka şekilde değerlendiririz.” de diyemezsiniz çünkü oralara
başkasının gelip sahip olması, başka bir deyişle kullanmaya kalkması hukuken
mümkün olsa bile fiilî olarak mümkün değildir. Zira,
bu durumda sosyal barışı da bozarsınız. Onun için, düzenlemede, belirttiğim
köylere benzer alanlardaki bahse konu 2/B alanlarını mutlaka kullanıcısına
vermenin yolunu iyi düşünerek bulmak zorundayız. Bu alanların hak sahipleri
zaten çoğunlukla fakir orman köylüsüdür. Dolayısıyla, zaten fakir olan bu
kesimin desteklenmesi esprisine uygun olarak sembolik bir bedel
belirlenmelidir. Bu rayiç değerinin yüzde 10 veya yüzde 20’si kadar olabilir.
Başvuru bedeli 500 TL’ye düşürülmeli, vadeli satış süresi de dört yıl değil on
yıl olarak düzenlenmelidir.
2/B arazilerinin dağılımı
incelendiğinde, 216.640 hektarı kıyı şeridindeki rantı
yüksek arazileri kapsadığı görülmektedir. Bu kapsam dışında kalan, özellikle
orman vasfını yitirmiş araziler çiftçilerimize, yörenin orman köylüsüne ve
kooperatiflerine rayiç bedeli üzerinden kıymet takdiri yapılarak satılmalıdır
diyor, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Karar
yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim,
karar yeter sayısı istemiştik.
BAŞKAN – Peki, duymadım ben onu, şimdi
maddede arayacağım.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.54
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 18.10
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 96’ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
198 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
5’inci maddesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, maddeyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Tasarının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
6’ncı madde üzerinde dört önerge
vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin
dördüncü fıkrasının sonunda geçen
"ellisidir." ibaresinin "yetmişidir." şeklinde, aynı
maddenin sekizinci fıkrasının ikinci ve dördüncü cümlelerinin ise aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Elitaş |
|
Yusuf Başer |
|
Hilmi Bilgin |
|
Kayseri |
|
Yozgat |
|
Sivas |
|
İsmail Tamer |
|
Muzaffer Çakar |
|
M. Naci Bostancı |
|
Kayseri |
|
Muş |
|
Amasya |
|
Murat Yıldırım |
|
Mehmet Doğan Kubat |
|
Nureddin Nebati |
|
Çorum |
|
İstanbul |
|
İstanbul |
|
|
Harun Karaca |
|
Yaşar Karayel |
|
|
|
İstanbul |
|
Kayseri |
|
“Satış
bedelinin tamamının peşin ödenmesi hâlinde yüzde yirmi, en az yarısının
ödenmesi hâlinde yüzde on oranında indirim uygulanır ve bu bedeller idarece
yapılan yazılı tebligat tarihinden itibaren en geç üç ay içinde ödenir."
"Peşinat
alınmadan yapılan taksitle satışlarda ise, satış bedelinin yüzde onu yapılan
yazılı tebligat tarihinden itibaren en geç üç ay içinde, kalanı ise belediye ve
mücavir alan sınırları içinde en fazla üç yılda altı eşit taksitte, belediye ve
mücavir alan sınırları dışında ise en fazla dört yılda sekiz eşit taksitte
faizsiz olarak ödenir."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 198 Sıra Sayılı Tasarının 6 ncı maddesinin (4)
numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesi ile (13) numaralı fıkranın
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Akif Hamzaçebi |
|
Vahap Seçer |
|
İlhan Demiröz |
|
İstanbul |
|
Mersin |
|
Bursa |
|
Selahattin Karaahmetoğlu |
|
Ramis
Topal |
|
Ramazan Kerim Özkan |
|
Giresun |
|
Amasya |
|
Burdur |
|
|
|
Osman Kaptan |
|
|
|
|
|
Antalya |
|
|
"4) Hak sahiplerine doğrudan
satılacak taşınmazlarda aşağıdaki hükümler uygulanır:
a) Belediye ve mücavir alan sınırları
içerisinde olan, üzerinde konut bulunan taşınmazlar; hak sahibinin satışa konu
taşınmazın bulunduğu büyükşehir belediyesi ve/veya belediye sınırları içerisinde
başkaca konutunun bulunmaması halinde emlak vergisi değeri üzerinden, diğer hak
sahiplerine rayiç bedel üzerinden satılır.
b) Belediye ve mücavir alan sınırları
içerisinde olan ve üzerinde tarım ve hayvancılık amaçlı bina ve tesisler ile
sanayi, ticaret, vb. işyeri amaçlı bina ve tesisler bulunan taşınmazlar; esnaf
ile tarım ve hayvancılık faaliyetinde bulunanlara emlak vergisi değeri,
diğerlerine rayiç bedel üzerinden satılır.
c) Belediye ve mücavir alan sınırları
dışında bulunan, münhasıran bahçe ya da tarım veya hayvancılık amacıyla
kullanılan taşınmazlar hak sahiplerine emlak vergi değeri üzerinden satılır.
d) Orman köyü sınırları içerisinde
bulunan taşınmazlar orman köylülerine bedelsiz olarak devredilir.
Bu fıkranın (c) ve (d) bentlerine göre;
münhasıran tarım veya hayvancılık amacıyla kullanıldığı için hak sahiplerine
emlak vergi değeri üzerinden satılan taşınmazlar ile orman köyü sınırları
içerisinde bulunan ve münhasıran yerleşim veya tarım ya da hayvancılık amacıyla
kullanıldığı için hak sahiplerine bedelsiz olarak devredilen taşınmazların tapu
kütüklerine, satış ve devir işlemi sırasında, on yıl süreyle satış ve devir
amacı dışında kullanılamayacağı yönünde şerh konulur."
TBMM BAŞKANLIĞINA
198 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesinde yer alan 1 ve 2 nci
bendinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Sebahat Tuncel |
|
Hasip
Kaplan |
|
Ayla Akat Ata |
|
İstanbul |
|
Şırnak |
|
Batman |
|
Pervin Buldan |
|
Erol Dora |
|
Abdullah Levent Tüzel |
|
Iğdır |
|
Mardin |
|
İstanbul |
|
|
|
Demir Çelik |
|
|
|
|
|
Muş |
|
|
BAŞKAN
– Şimdiki önergeyi okutup, işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 198 sıra sayılı "Orman köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi ve
hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi ile
hazineye ait tarım arazilerinin satışı" hakkındaki kanun tasarısının 6.
maddesinin 1, 2, 3, 4, 5 ve 8. fıkrasının aşağıdaki gibi düzenlenmesini, 13.
fıkrasının metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Şandır |
|
S. Nevzat Korkmaz |
|
Seyfettin Yılmaz |
|
|
Mersin |
|
Isparta |
|
Adana |
|
|
Erkan Akçay |
|
Prof. Dr. Tunca Toskay |
|
Adnan Şefik Çirkin |
|
|
Manisa |
|
Antalya |
|
Hatay |
|
|
|
|
Sadir
Durmaz |
|
|
|
|
|
|
Yozgat |
|
|
|
Madde 6- (1) 2/B alanlarında bulunan
taşınmazlar hakkında bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce düzenlenen güncelleme
listelerine veya kadastro tutanaklarına ya da kesinleşmiş mahkeme kararlarına
göre oluşturulan tapu kütüklerinin beyanlar hanesine göre; bu taşınmazların 31/12/2011 tarihinden önce kullanıcısı ve/veya üzerindeki muhdesatın sahibi olarak gösterilen kişilerden bu
taşınmazları satın almak için süresi içerisinde ve idarece tespit edilen satış
bedelini ödeyenler bu kanuna göre hak sahibi sayılır. Ancak, hak sahibi
sayılanların bedele itiraz hakları saklıdır.
(2) 2/B alanlarında bulunan taşınmazlar
hakkında bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra düzenlenecek güncelleme
listelerine veya kadastro tutanaklarına ya da kesinleşmiş mahkeme kararlarına
göre oluşturulacak tapu kütüklerinin beyanlar hanesine göre; bu taşınmazların 31/12/2011 tarihinden önce kullanıcısı ve/veya üzerindeki muhdesatın sahibi olarak gösterilecek kişilerden bu
taşınmazları satın almak için süresi içerisinde idareye başvuran ve idarece
tespit edilen satış bedelini ödeyenler hak sahibi sayılırlar. Ancak hak sahibi
sayılanların bedele itiraz hakları saklıdır.
(3) Ancak, idare kayıtlara göre hak
sahibi olduğunu belirlediği kişilere yazılı olarak hak sahibi olduklarını ve
başvuru hakları bulunduğunu bildirir. Yukarıda belirlenen süreler kendilerine
tebligat yapılan kişiler için tebellüğ tarihinden itibaren işlemeye başlar.
(4) Hak sahiplerine yapılacak doğrudan
satışlarda Orman Kanununun 31. madde kapsamına giren köy mülki hudutları
içerisinde satış bedeli, rayiç bedelin yüzde 15 i, 32. madde kapsamına giren
köy mülki hudut içerisinde %25 i, diğer yerlerde %50 sidir.
(5) Başvuru sahiplerinden satış
bedellerine mahsup edilmek üzere, belediye ve mücavir alan sınırları içinde
olan yerler için bin Türk Lirası dışında olan yerler için iki yüz Türk Lirası
başvuru bedeli alınarak ilgililer adına emanet hesabına kaydedilir.
(8) Satış bedeli peşin veya taksitle
ödenebilir. Peşin satışlarda satış bedeline yüzde yirmi indirim uygulanır ve bu
bedel idarece yapılan yazılı tebligat tarihinden itibaren en geç üç ay içinde
ödenir. Tebliğ edilen satış bedeline itiraz hakkı saklıdır.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Adana Milletvekili Sayın
Seyfettin Yılmaz, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, burada “Altmış-yetmiş yıldır
kangren hâline gelmiş bir sorunu Mecliste grubu bulunan üç siyasi partinin
ittifakıyla çözmenin mutluluğunu yaşıyoruz.” diye ifade etmiştim daha önceki
görüşmelerde. Evet, Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi ve
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu problemin çözümünde ortak aklı işleterek
milletin beklentileri noktasında bir çalışmanın ve gayretin içerisine girdik.
Fakat burada şunu ifade etmek istiyorum: Şimdi, 2/B alanları bugünün meselesi
değildir. Bu dededen toruna geçmiş yerleri orman köylüleri yaklaşık
altmış-yetmiş yıldır, elli yıldır, seksen yıldır, otuz yıldır, kırk yıldır
sürüyor, ekiyor ve biçiyor. Komisyonda alt komisyon kurduk. Alt komisyonun
Başkanı Mehmet Erdoğan ve üyeleri orada ittifak yaptık, yüzde 70’i yüzde 50’ye
çektik. Ana komisyonda yine ittifakla -AK PARTİ’nin
komisyon üyeleri, MHP’nin komisyon üyeleri ve CHP’nin komisyon üyeleri- yüzde
50… Biz bu yüzde 50’nin bile yüksek olduğunu söylerken ne yazık ki Adalet ve
Kalkınma Partisinin Sayın Grup Başkan Vekili Elitaş,
Kayseri Milletvekili; yine Yozgat milletvekili, yine Kayseri milletvekili, yine
Kayseri milletvekili… Buralarda 2/B alanları yok. Ben Adana Orman Bölge
Müdürlüğü yaptım, Kayseri vilayeti bana bağlı. Şimdi burada elinizi vicdanınıza
koyun, orman köylülerinin yiyecek ekmeği yok. İçinizde orman köyünden gelen
milletvekilleri var, bire bir konuştum. Ben kendim de orman köylüsüyüm ve
burada belki birçok milletvekilinin kökeni orman köylüsüdür. Vicdan sahibi
milletvekilleriyle bunu yüzde 50’ye çekerken kendi ilinde 2/B olmayan milletvekillerinin
imzasıyla bunu yüzde 70’e çıkarıyorsunuz. Bunu nasıl izah edeceksiniz bu
köylülere? Mutlaka ya hazineden ya Maliye Bakanlığından bir talimat geldi. Bu
işler talimatla olmaz. Bakın, Orman Bakanı burada, Orman Bakanlığının
yetkilileri burada. Benim babam orman muhafaza memuru, orman köylüsü çocuğuyum.
Osmaniye milletvekili var, Adana var, Kastamonu var, bütün orman köylerinin,
Muğla’sından Mersin’e kadar milletvekilleri var. Dağların ardında gecenin on
ikisinde, birinde orman yangını çıktığı zaman orman teşkilatından önce oraya
yetişen orman köylüsüdür. Oradaki ormanları bugüne kadar koruyanlar orman
köylüleridir.
Ben bu teşkilatta şeflik yaptım,
işletme müdürlüğü yaptım, bölge müdürlüğü yaptım. Emin olun dört gün, beş gün
aç, susuz, o dağlarda o yangınlarla mücadele eden orman köylüleridir. Bugüne
kadar oraları koruyanlar orman köylüleridir. Bakın, gezin, seçim bölgelerinize
gidin, orman köylülerinin ekonomik imkânları zaten yetersiz. Ya Allah aşkına,
şimdi soruyorum bunu: Komisyonda iş birliği yaptık, görüş birliği yaptık, bu
nereden çıktı? İlinde 2/B’si olmayan 5-6 milletvekili, başta da Grup Başkan
Vekiliniz olmak üzere imzalayarak yüzde 50’yi yüzde 70’e çıkarırsanız bunu
gittiğiniz seçim bölgesinde köylülere nasıl izah edeceksiniz? Buradan soruyorum.
Bakın, orman köylerinin yoğun olduğu milletvekillerine bir daha sesleniyorum:
Elinizi vicdanınıza koyun. Yani yetmiş yıldır dedesinden miras kalmış,
dedesinden miras kalan yeri rayiç bedelinin yüzde 70’iyle satacaksınız. Bakın,
bizim önergemiz var. Milliyetçi Hareket Partisi olarak diyoruz ki: Orman içi
köylerde rayiç bedelin yüzde 15’i, orman köyü kenarlarında yani 32’nci madde
kapsamına giren köylerde yüzde 25’ine satalım. Şimdi, siz getiriyorsunuz yüzde
70’ine ve cebinde 5 kuruş parası olmayan… Allah rızası için ya, her hafta ben
gidiyorum o köylere Feke’sinden Saimbeyli’sine, Tufanbeyli’sine kadar. Aynı
şeyi tarım arazilerinin satışında da getireceksiniz. Yani hem söyleyeceksiniz,
“Fakir fukara, garip gureba.” diyeceksiniz, tamam mı,
ondan sonra da fakir fukaraya, garip gurebaya
dedesinden kalan, atasından kalan, cebinde çay parası olmayan… Gidin köy
kahvesine, bakın, bunları dinlersiniz. Çay ısmarlayamadığı için… Kahvede
doluşan köylülerle karşı karşıyayız. Bunlar sizin oy deponuz. Yani vicdanlarınıza
sesleniyorum: Birileri talimat verebilir, birileri “Bunu yüzde 70’e çıkarın.”
diyebilir, Grup Başkan Vekiliniz de getirebilir ama elleriniz kalkarken orman
köylülerinden ve çiftçilerden yana kalksın. Bunun vebalini taşıyamazsınız. Bunu
samimiyetimle söylüyorum. Vicdan sahibi milletvekilleri, alt komisyonda
tartıştık bunu, yüzde 50’nin bile yüksek olduğunu söylediler. Ana komisyonda
“yüzde 50” dedik. Ne oldu da yüzde 70’e getiriyorsunuz Sayın Elitaş? Önerge çıktığı zaman gelin, anlatın. Kayseri benim
bölgemdi. Kayseri’de 2/B yok. Ama orman köylüsü bunu alamayacak; alamayacak ve rantçılara satacak. Bununla da size oy veren orman
köylülerinin vebalini taşımak zorunda kalırsınız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM BAŞKANLIĞINA
198 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesinde yer alan 1 ve 2 nci
bendinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erol Dora (Mardin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Dora, buyurun.
EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 198 sıra sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun
Tasarısı üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
topluma sayısız yararlar sağlayan ve kamu yararı gözetilerek yönetilmesi
zorunlu olan orman ekosistemleri ülkemizin en önemli doğal varlıklarından
birisidir ve binlerce canlı organizmanın bir arada yaşadığı ve birbirini
etkilediği bir yaşam birliğidir. Doğal dengeyi herhangi bir yerinden bozmakla
orman ekosistemlerinin sürekliliği de tehlikeye atılmaktadır. Ülkemizde ne
yazık ki orman ekosistemlerinin bu özelliğini dikkate almayan ormancılık
politikaları, orman ekosistemlerine, orman sayılan yerlere ve devlet
ormancılığı düzenine bireysel, ekonomik ve siyasal çıkarlarla yaklaşmaktadır.
2/B arazileri tartışmasına konu olan
yerlerin hemen hemen tümü önceleri devlet ormanı iken, ormansızlaştırılıp işgal
edilmiş yerlerdir. Yasa tasarısı, daha önce de Anayasa Mahkemesi tarafından
Anayasa’ya aykırı bulunan düzenlemeleri bir kez daha getirmekte, Anayasa’nın
169 ve 170’inci maddeleri ile Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarına aykırı
olarak, devlet ormanı sayılan yerler ile tarımsal amaçlarla kullanılan ve
kullanılabilecek hazine arazilerinin işgal edilmesini özendirmektedir. Bu
amaçla 12 milyon dönüm arazi ormancılık düzeni dışına çıkarılmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
470 bin hektarın üzerindeki 2/B arazilerinin yüzde 4,7'si şehir, kasaba ve köy
yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim alanlarıdır. Bu yönü ile yasa
tasarısı 17 bin orman köyünde yaşayan 9 milyon kişiyi yakından
ilgilendirmektedir. Ayrıca, tasarının 5’inci maddesinde uygulamaların devlet
ormanları bitişiğindeki köyler halkını da kapsayacak biçimde yapılması
öngörülmüştür. Bu da çok daha fazla orman köylüsünün mağdur edileceği anlamına
gelmektedir.
Yasa tasarının 2’nci maddesinde
getirilen tanımla 2/B arazileri de gecekondu veya kentsel dönüşüm projeleri
uygulanacak alanlar arasına alınmıştır. Bu projeleri yapabilecek kurumlar
arasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yanı sıra TOKİ, ilgili büyükşehir
belediyeleri ve diğer belediyeler sayılmıştır. Böylelikle iktidara, henüz
yapılaşmamış ve tarımsal amaçlarla da kullanılmayan yaklaşık 3 milyon dönüm 2/B
arazisinde yeni rant alanları yaratma olanağı
sağlanmaktadır.
Sosyal devlet olmanın en büyük
görevlerinden biri yaşanabilir bir çevre için yeni orman alanlarını oluşturma
görevidir ancak tasarının “Yeni orman alanlarının tesisi, Devlet ormanları
içinde veya bitişiğinde bulunan köyler halkının desteklenmesi, gelirler, harcamalar
ve muafiyetler” başlığı altındaki 10’uncu maddesinde yeni orman alanlarının
oluşturulmasına yönelik hiçbir düzenleme yapılmamıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ilgili meslek odalarının şiddetle karşı çıktığı (İnşaat Mühendisleri Odası,
Türkiye Ormancılar Kooperatifleri Birliği vesaire) 2/B arazilerinin işgalcilere
ve bu arazilerin rantına el koymak isteyenlere
satılmasını sağlayacak söz konusu yasa tasarısı, ormanlarımızın daraltılmasına
yol açan eylemleri de özendirebilecektir. Dolayısıyla bu tasarı, kamusal
varlıklarımızın korunması, artırılması ve geliştirilmesi, sosyal hukuk
devletinin ödünsüz olarak yaşama geçirilmesi ilkelerine aykırıdır diyor,
hepinizi yeniden saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dora.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı
Tasarının 6 ncı maddesinin (4) numaralı fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesi ile (13) numaralı fıkranın madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi (İstanbul) ve
arkadaşları
"4) Hak sahiplerine doğrudan
satılacak taşınmazlarda aşağıdaki hükümler uygulanır:
a) Belediye ve mücavir alan sınırları
içerisinde olan, üzerinde konut bulunan taşınmazlar; hak sahibinin satışa konu
taşınmazın bulunduğu büyükşehir belediyesi ve/veya belediye sınırları
içerisinde başkaca konutunun bulunmaması halinde emlak vergisi değeri
üzerinden, diğer hak sahiplerine rayiç bedel üzerinden satılır.
b) Belediye ve mücavir alan sınırları
içerisinde olan ve üzerinde tarım ve hayvancılık amaçlı bina ve tesisler ile
sanayi, ticaret, vb. işyeri amaçlı bina ve tesisler bulunan taşınmazlar; esnaf
ile tarım ve hayvancılık faaliyetinde bulunanlara emlak vergisi değeri,
diğerlerine rayiç bedel üzerinden satılır.
c) Belediye ve mücavir alan sınırları
dışında bulunan, münhasıran bahçe ya da tarım veya hayvancılık amacıyla
kullanılan taşınmazlar hak sahiplerine emlak vergi değeri üzerinden satılır.
d) Orman köyü sınırları içerisinde
bulunan taşınmazlar orman köylülerine bedelsiz olarak devredilir.
Bu fıkranın (c) ve (d) bentlerine göre;
münhasıran tarım veya hayvancılık amacıyla kullanıldığı için hak sahiplerine
emlak vergi değeri üzerinden satılan taşınmazlar ile orman köyü sınırları
içerisinde bulunan ve münhasıran yerleşim veya tarım ya da hayvancılık amacıyla
kullanıldığı için hak sahiplerine bedelsiz olarak devredilen taşınmazların tapu
kütüklerine, satış ve devir işlemi sırasında, on yıl süreyle satış ve devir
amacı dışında kullanılamayacağı yönünde şerh konulur."
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz şu an için.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurun
lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarıya ruhunu veren maddeyi
konuşuyoruz. 2/B arazilerinin hangi bedel üzerinden, hangi şartlarla, hangi
taksit süreleriyle, peşin mi veya taksitli mi olarak satılacağını bu madde
düzenliyor.
Hatırlanacaktır, iktidar partisi, daha
doğrusu Hükûmet, Türkiye Büyük Millet Meclisine getirmiş olduğu ilk tasarıda
satış bedelini rayiç bedelin yüzde 70’i olarak öngörmüştü. Daha sonra ilgili
Komisyonda yapılan görüşmeler sonucunda bu bedelin yanlış olduğuna kanaat
getirdiler ve satış bedelini rayiç bedelin yüzde 50’si olarak belirlediler.
Şimdi, biraz önce okunan iktidar partisi önergesinden anlaşılıyor ki yüzde
70’ten yüzde 50’ye doğru indirim yönünde atılmış adımdan iktidar partisi
vazgeçiyor, “Pişman olduk, biz tekrar bu bedeli yüzde 70’e çıkaracağız.” diyor.
Bir kere, bu samimiyetle bağdaşmıyor. Hareket ettiğiniz noktanın yanlış
olduğunu siz de biliyorsunuz, rayiç bedeli esas alıyorsunuz ama bunu esas
almanın yanlış olduğunu görerek “Bunun bari yüzde 70’ini alalım.” demiştiniz,
sonra bunun da yanlış olduğuna kanaat getirdiniz, onu yüzde 50’ye indirdiniz.
Şimdi “Tekrar pişman olduk, biz bunu yüzde 70’e çekiyoruz.” derseniz siz
doğrusu bu işi bilmiyorsunuz demektir, vatandaşın sahada, alanda, köyünde,
şehirde, evinde, dükkânında yaşadığı sorunu bilmiyorsunuz demektir.
Bizim önergemiz gayet açık ve net.
Sorun, iktidar partisinin ve Hükûmetin konuyu sağlıklı değerlendirememesinden,
vatandaşın durumunu bilmemesinden kaynaklanmaktadır. Biz diyoruz ki: “Orman
köylüsüne bu araziler bedelsiz verilsin.” Çünkü orman köylüsü şehirde yaşayan
vatandaşımızdan daha farklı, yüzlerce yıldır bu araziyi kullanıyor, kendi malı
olarak görüyor, atasından, dedesinden kendisine miras kalan bir varlık olarak
görüyor; o hâlde “Kendisine hayvancılığı ve tarımı da teşvik amacıyla bu
arazileri bedelsiz devredelim.” diyoruz.
Bu tasarı, 1983 yılında, rahmetli
Turgut Özal’ın Başbakanlığı döneminde çıkarılmış olan 2924 sayılı Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun’u da yürürlükten
kaldırıyor. Daha bir iki gün önce, rahmetli Özal’ın ölüm yıl dönümü nedeniyle
kendisini andık, iktidar partisi, Hükûmet adına burada çok güzel konuşmalar
yapıldı. E, öte taraftan, onun döneminde yürürlüğe girmiş olan bir kanunu
yürürlükten kaldırırken onun yerine getirdiğiniz bu tasarıda orman köylüsünü
destekleme adına tek bir hüküm getirmiyorsunuz. Bu tasarıda, 7 milyon orman
köylüsünü ilgilendiren, onları destekleyen tek bir hüküm yoktur; varsa bu
konuşmayı keseceğim, bundan sonraki maddelerde de konuşmayacağım; böyle bir
hüküm yok. “Gelirlerin bir bölümü Orman ve Su İşleri Bakanlığına verilecek, onu
da Orman ve Su İşleri Bakanlığı köylüye verecek.” diyorsunuz ama kanunda böyle
bir şey yazmıyor. Orman ve Su İşleri Bakanlığının bu parayı
nasıl kullanacağı meçhul.
Yine, biz, orman köylüsü dışında,
şehirde yapıları olan vatandaşlarımız için de ikili bir sistem getiriyoruz,
diyoruz ki: “Şehirdeki yapıyı konut olarak vatandaşımız kendisi kullanıyor ise
-yani bu binada kendisi yaşıyor ise; yakınları, aileleri, kiraya verdiği bir
dairesi de olabilir, önemli olan kendisinin bu binada olmasıdır- bu binanın
arsasını kendisine emlak vergi değeri üzerinden verelim ama bu binayı yatırım
amaçlı kullanıyor ise o vatandaş -yani on iki ay kullanmıyor ise- İstanbul
Boğazı’nda oturup da hafta sonu veya yazın kullanıyor ise buna rayiç bedelden satış
yapalım.” Gayet açık, net. Öte taraftan, bu arazilerin
bir bölümünü boş olarak elinde tutan kişiler var. Neden herkese yüzde 70? Yani
o adam yatırım için burayı tutuyor, ona neden “rayiç bedel” demekten
kaçınıyorsunuz da işsiz vatandaşımızın ödeyeceği rayiç bedelin yüzde 70’iyle o
kişiye yine yüzde 70 oranındaki bir bedel ödemede eşitliyorsunuz? Bütün bunlar
haksızlıktır, bunlar doğru değildir.
Bütün İstanbul, bütün Türkiye,
Türkiye'nin altmış sekiz ili bu tasarıyı bekliyor ama biraz sonra kabul edileceğini
tahmin ettiğim iktidar partisi önergesiyle iktidar partisinin gözünde
vatandaşın olmadığı anlaşılmaktadır. Bunu vatandaşlarımın ve Genel Kurulun
bilgisine sunuyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin
dördüncü fıkrasının sonunda geçen "ellisidir." ibaresinin
"yetmişidir." şeklinde, aynı maddenin sekizinci fıkrasının ikinci ve
dördüncü cümlelerinin ise aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
“Satış bedelinin tamamının peşin
ödenmesi halinde yüzde yirmi, en az yarısının ödenmesi halinde yüzde on
oranında indirim uygulanır ve bu bedeller idarece yapılan yazılı tebligat
tarihinden itibaren en geç üç ay içinde ödenir."
"Peşinat alınmadan yapılan
taksitle satışlarda ise, satış bedelinin yüzde onu yapılan yazılı tebligat
tarihinden itibaren en geç üç ay içinde, kalanı ise belediye ve mücavir alan
sınırları içinde en fazla üç yılda altı eşit taksitte, belediye ve mücavir alan
sınırları dışında ise en fazla dört yılda sekiz eşit taksitte faizsiz olarak
ödenir."
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu
önergeye?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Elitaş,
buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz alan arkadaşımız “AK PARTİ Grup Başkan Vekili imzasını atmış,
Kayseri milletvekilleri de bu imzayı atmışlar. O bölgede orman yoktur…”
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Orman değil,
2/B. Tutanakta var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Milletvekilimiz “2/B arazisi yoktur…” Ben de “Orman yoktur.” diye anlamıştım,
Sayın Milletvekili düzeltti çünkü Kayseri de dâhil olmak üzere Orman Bölge
Müdürlüğünü yapmış, hemen şehrimizin içinde.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Ben çok iyi
biliyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Orman
köyümüzün olduğunu da biliyordur herhâlde.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Adım adım
bilirim, 29 hektar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın
değerli arkadaşlar…
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – 2/B var mı,
onu açıkla. 2/B var mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın
değerli arkadaşlar, 2/B dediğimiz olay, ormanın, vatandaşın, 75 milyon
milletimizin arazilerinin ormanlar kesilerek el konulması hadisesidir. Doğru
mu?
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Doğrudur,
evet. Cevap vereceğim, cevap hakkı doğdu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Şimdi, bu
orman arazilerinde 75 milyonun hakkı vardır. 75 milyonun hakkını biz 75 milyona
teslim etmek istiyoruz. Bu kanun, ilk defa 1937 yılında Orman Kanunu çıktığında
öylesine radikal kararlar alınmış ki ormanla yapılan mücadelede, ormanların
kesilmesi insanı müebbet hapse götürecek şekilde cezaları… Ondan önce serbest
bırakılmış 1937 yılında ama 1937 yılındaki serbest bırakma ormanların talan
edilmesiyle karşı karşıya kalınca 1945 yılında aşırı derecede radikal bir kanun
çıkarılmış, ormanlarla ilgili yapılacak her türlü düzenleme müebbet hapse
götürecek ağır şekilde de cezalarla cezalandırılmış.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yok öyle bir
şey.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakınız,
değerli milletvekilleri…
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – O
devletleştirme yasası. Yanlış biliyorsunuz devletleştirme yasası o. Yani yasayı
doğru söyleyin.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – O başka bir
şey.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın,
devletleştirme yasası…
Bakın, değerli milletvekilleri, daha
önceki dönemlerde yapılan yanlışlıklar ortaya konulmuş. Şimdi, dededen kalma
arazi varsa, bu dededen kalma arazilerin zaten tapusu kendininse bedelsiz
olarak veriyoruz. Orman köylüleriyle…
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – 2/B’yi
yanlış tarif ediyorsunuz ya, Bakan düzeltsin bari.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – 2/B
yasasının içinde zaten bu, yasanın içinde.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Sayın Başkan,
yanlış biliyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Eğer
araziler dededen kalma arazilerse, tapusu varsa, Orman Bakanlığı bunu mahkeme
ettiyse, hazine arazileriyle ilgili yapılan düzenleme varsa -bu düzenleme geçen
maddeler içerisinde vardı- bunlar bedelsiz olarak veriliyor.
ALİ ÖZ (Mersin) – “Para lazım.” de, çık
ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın,
değerli milletvekilleri, yapılan arazi -yanlış hatırlamıyorsam- 400 bin hektar
civarında bir arazi bu kapsamın içerisinde. Orman vasfı
içerisinde bulunan, orman köylülerinin kullanımı içerisinde bulunan arazilerin
rayiç bedel metrekareleri 25 kuruş, 30 kuruş; toplam elde edilecek hasılat
içerisindeki değerin yüzde 2’si, yüzde 3’ü. Yani yüzde 2’lik, yüzde 3’lük kısım
orman köylülerimizin kullanımı içerisindeyken diğer kısım eğer denize nazır
bölgelerde ise, emsal bedelleri çok yüksekse, prim yapan bir yerdeyse, bunu
yüzde 50’ye düşürüp rayiç bedelden 75 milyonun faydalanmasını engellemek vicdan
sahibi milletvekillerinin oylarıyla yapılacak bir iş midir?
ALİ ÖZ (Mersin) – Ayırsaydınız o zaman.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Yanlış
biliyorsunuz Sayın Elitaş, Hükûmet düzeltsin, yanlış
biliyorsunuz, bilen biri konuşsun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın,
değerli milletvekilleri, burada Sayın Milletvekili, Komisyon üyesi
arkadaşlarımızı “Vicdan sahibi” olarak kullandı; Hükûmeti yüzde 70’i getirerek
“vicdansız” gibi çıktı ama herhâlde o dil sürçmesidir diye düşünüyorum.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Dil
sürçmesidir, düzeltirim şimdi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Grup Başkan
Vekili olarak da beni “vicdansız” ve imza atan milletvekillerini “vicdansız”
diye ifade etti.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Vicdana
havale ettim. Düzelteceğim, söz hakkı istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Peki,
vicdana havale etti.
Benim vicdanım müsterih, benim vicdanım
rahat. Açıkçası, bundan yüzde 70…
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Yok ki senin
Kayseri’de, yani Kayseri’de yok ki 2/B, senin vicdanın müsterih olacak tabii.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Rayiç
bedelin yüzde 70’e düşmesiyle ilgili konuda, yüzde 70’in ödenmesiyle ilgili
konuda Millî Emlak Genel Müdürlüğü…
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Senin için
“vicdansız” diyorlar Sayın Elitaş!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –...Türkiye’yi
genel olarak değil, karış karış, birim birim değerlendirerek bu rayiç bedele ulaştı.
Niye? Tüyü bitmedik yetimin hakkı yedirilmesin diye.
Bazı şeylerde hatalar yok mudur?
Olabilir, mükemmeli yapmamız mümkün değil ama yapılan, rayiç bedelle ilgili
Millî Emlak Genel Müdürlüğünün yaptığı düzenlemenin gerçeğe çok yakın olduğunu,
yatkın olduğunu ifade etmek istiyorum. Buradan elde edilecek gelir hepimizin
olacak.
Yani orman köylüleri üzerinden siyaset
yaparak belirli bölgelerdeki, Türkiye’nin rant
kazanmış belirli bölgelerindeki büyük arazilerin başkalarının eline geçmesine,
uygun fiyatlarla, ucuz fiyatlarla eline geçmesine imkân verecek söylemlerde de
bulunmamak gerekir. Siyaseti yaparken 75 milyonun hakkını değerlendirmek
gerekir.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) –
Orman yapalım oraları, ihya edelim o zaman.
ALİ ÖZ (Mersin) – Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına vermeyelim o zaman; orman yapalım, ağaçlandıralım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bir de
değerli milletvekilleri, bakın, peşinatla ilgili bir konu getirdik. Eğer hak
sahipleri bunun tamamını peşin ödedikleri takdirde satış bedelinden yüzde 20
ilaveyle indirim hakkı alabiliyorlar, yarısını peşin ödedikleri takdirde satış
bedelinin yüzde 10’u civarında ilave bir indirim hakkı alıyorlar.
Bu düzenlemenin, verdiğimiz önergenin
doğru olduğunu ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın
Başkanım…
BAŞKAN – Şu önergeyi oylarınıza
sunayım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum…
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Bana sataşma
var Sayın Başkanım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sataşma yok,
isim vermedim.
BAŞKAN – Tamam canım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Efendim,
teknik bir konuda konuyu bilmeyen arkadaşımız konuştu, yanlış konuştu. Bu
konuyu Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu içerisinde gayet iyi bilen eski Sayın
Genel Müdür var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, Sayın Şandır bizim grubumuzla ilgili konuyu… Yani bir siyasi parti grup
başkan vekiline yakışan bir tavır değil.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Şey değil ama
doğru konuşmuyor, yanlış konuşuyor, yanlış bilgi veriyor. Dolayısıyla, bilen
konuşsun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Efendim,
yanlış varsa tutanaklarda zaten o iş.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Meseleyi
aydınlatmak açısından söylüyorum. Vatandaşımız üzülüyor.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Bana sataşma
olduğunu düşünüyorum, söz istiyorum.
BAŞKAN –Sayın Şandır, sizin
söyledikleriniz tutanaklara geçti.
Sayın Yılmaz, ne diyorsunuz siz?
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Bana
vicdansızlıkla ilgili ve konuyu bilmemekle ilgili iddiaları da var, onları
düzelteceğim müsaade ederseniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Düzeltti
efendim ben konuşurken. “‘Vicdansız’ değil, ‘Vicdanınıza sorun.’ dedim.” dedi.
BAŞKAN – Şimdi, Sayın Yılmaz,
“vicdansız” dediğinizi söyledi, ben dikkatle izledim.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Konuyu
bilmemekle suçladı beni Sayın Başkan.
BAŞKAN – Bir saniye… Onu söylüyorum.
Sonra siz öyle demediğinizi söyleyince bu defa o onu düzeltti.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Konuyu
bilmemekle suçladı.
BAŞKAN – Şimdi, biz bu işi uzatmayalım.
Haydi buyurun, iki dakika size ben klasik olarak
vereyim, siz de lütfen sataşmaya meydan vermeyin.
Buyurun.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Elitaş iyi bir
siyasetçidir yani onlara bir şey demem ama herkesin uzmanlık alanında
konuşmasında ve kurumları doğru bilgilendirmesinde fayda var.
Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekili, orman
arazileri, buralar nereden çıktı? Buralar nereden çıktı? Ormanlık alanlardan
çıktı. Anayasa’mızın amir hükümlerinin, 169 ve 170’in bağlayıcı hükümleri var
yani buradan elde edilecek kaynakların yine ormanlarda kullanılması gerekir.
Anayasa Mahkemesinin kararları var ve bu noktada 170’inci madde, Anayasa’nın
170’inci maddesi orman köylülerini koruma altına almış.
Ben şunu söylüyorum: Bakın, sizin
Yahyalı bölgesinde ormanlar daha çok yoğun ve Develi’nin bir kısmında daha
yoğun. Diğer yerlerde de, Ali Dağı’nda da sizin Büyükşehir Belediye Başkanıyla
binlerce hektar alanda ağaçlandırma projemiz var, oraları da ağaçlandırmaya
çalışıyoruz, onu da belirteyim. Ama ben şunu söylemek istiyorum: Bakın, burada
birçok, orman köyünden olan milletvekilleri var. Buradaki köyler şehre
saatlerce uzak, evinden çıktığı zaman eli ormana değiyor, ayağı ormana değiyor.
Yıllar itibarıyla evinden çıktığında 1 metrekare arazisi olmamış. Buralarda ne
yapmış bu vatandaş? 40’larda, 30’larda açmış, oğlu bilmiyor bugün onun ormandan
açıldığını. Kadastro gitmiş, ormandan 2/B olarak çıkarmış ve altmış-yetmiş
yıldır sürdüğü yeri şimdi biz devlet olarak diyoruz ki: “Rayiç bedelin yüzde
70’iyle sana, al...”
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Alamazsa ne
yapacak?
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Alamazsa
ne yapacaksınız? Alamayacak, bakın alamayacak, göreceksiniz, onu söylüyorum.
Kayseri’de 29 hektar -bakın, burada bilgileri alırsanız, arkada Orman Genel
Müdürü var eski, bilir, 29 hektar- ben adım adım bilirim Kayseri’yi, orman
köylerini. Alamayacak, alamayacak, ben onu söylüyorum. Yazık değil mi? Orman
köylüleri, emin olun, burada ormanları koruyan ana unsurdur. Orman yangını
olduğu zaman ilk giden o, onu söylüyorum. Siz, şimdi, tutup bunun hakkını
İstanbul’a, Ankara’ya veriyorsunuz. Sizde yanlışlık yok, bunları Orman
Bakanının savunması lazım ama ne yazık ki bu tasarının sahibi olmasına rağmen,
Orman Bakanı bu tasarının hiçbir yerinde yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Çıksın,
cevap versin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Olur mu?
Orada…
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) –
Cevaplasın, sorularımız var.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım
Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın;
Orman Köylülerinin Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi,
Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile
68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi);
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın;
Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporları (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S. Sayısı: 198) (Devam)
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 7’de üç önerge vardır, sırasıyla
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman
Köylülerinin (2B Arazileri) Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım
Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı'nın 7. Maddesinin adında ve
içeriğinde geçen "2 /A" ibarelerinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
A. Levent Tüzel |
|
Demir Çelik |
|
Hasip
Kaplan |
|
İstanbul |
|
Muş |
|
Şırnak |
|
|
Ertuğrul Kürkcü |
|
Erol Dora |
|
|
|
Mersin |
|
Mardin |
|
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 198 Sıra Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Ve Hazine
Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye
Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısının;
“2/B
belirtmelerinin terkini ve iade edilecek taşınmazlar" başlıklı;
7'nci
maddenin 4'üncü fıkrasının son satırında yer alan;…..
Bu taşınmazların yerine, idarece belirlenen ve ilgililerince itiraz ve dava
konusu etmeksizin kabul edilen rayiç bedelleri ödenebilir veya rayiç
bedellerine uygun taşınmazlar verilebilir.
Cümlesinin;
…….
Bu taşınmazların yerine, idarece belirlenen ve ilgililerince itiraz ve dava
konusu etmeksizin kabul edilen rayiç bedelleri ödenebilir veya öncelikle aynı
il sınırları içerisinde rayiç bedellerine uygun "taşınmazlardan" en
az üç yer önerilir. Hak sahibi önerilen bu üç yerden birini tercih etme hakkına
sahiptir. Hak sahibi tarafından tercih edilen taşınmaz verilir.
şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz
|
Durmuşali
Torlak |
|
Kemalettin Yılmaz |
|
Seyfettin Yılmaz |
|
İstanbul |
|
Afyonkarahisar |
|
Adana |
|
Lütfü Türkkan |
|
Yusuf Halaçoğlu |
|
Oktay Öztürk |
|
Kocaeli |
|
Kayseri |
|
Erzurum |
BAŞKAN – Şimdiki önergeyi okutup işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte Olan Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında
Kanun Tasarısının 7 nci Maddesinin birinci fıkrasının
sonuna aşağıdaki ibarenin eklenmesi ile Aşağıdaki Fıkra Eklenmiştir.
“(5) 1980 yılı öncesi ilgili
komisyonlarda 2 B alanı olarak ilan edilen ve hâlen konut, bağ-bahçe ve tarım
arazisi olarak kullanılan ve orman adına tescil edilmesi yönünde infaz
edilmemiş mahkeme kararı bulunan alanlar da bu yasa kapsamında hak sahiplerine
satılır. Daha önce yapılan orman kadastrosu çalışmaları
sonucu, orman sınırları dışında kaldığı için 6831 Sayılı Orman Kanununun 3302
Sayılı Kanunla değişik 2 nci maddesinin B bendi
uygulaması ile orman sınırı dışına çıkartılma işlemi yapılmayan, aksine,
tapulama çalışmaları doğrultusunda tapusu verilen, ancak daha sonra maliye
hazinesince açılan dava nedeniyle "orman sınırları dışında kaldığı halde,
orman bütünlüğünü bozduğu gerekçesi ile" tapuları iptal edilen taşınmazlar
hakkında bu kanunun yürürlüğe girmesine müteakip en geç altı ay içinde orman
sınırları dışına çıkartma işlemi yapılır ve bu yerler tapu sahiplerine ücretsiz
olarak terkin edilir."
|
Mehmet Şeker |
|
Mahmut Tanal |
|
Ali Sarıbaş |
|
Gaziantep |
|
İstanbul |
|
Çanakkale |
|
Adnan Keskin |
|
Haluk Ahmet Gümüş |
|
Vahap Seçer |
|
Denizli |
|
Balıkesir |
|
Mersin |
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Akif Hamzaçebi, kim
konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Ali Sarıbaş.
BAŞKAN – Sayın Sarıbaş, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; 198 sıra sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi
ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı’nın 7’nci
maddesinde değişiklik yapılması önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Sayın milletvekilleri, gerçekten şu
anda mağdur olan ve uygulanmasında büyük yarar olan bu maddenin, bu verdiğim
teklifin göz önüne alınmasını özellikle rica ediyorum çünkü burada da -sizlere
de ulaşmıştır, bana da ulaşan- Çanakkale’de, Ayvacık’tan tutun başka
ilçelerimiz ve tüm orman olan her yerde, özellikle orman kadastrosu dışında
kalan ve özellikle de orman olmamış, orman vasfını yitirmiş arazileri
insanların satın alması ve kullanırken de tekrar orman idaresinin bu araziler
hakkında orman bütünlüğünü bozuyor anlamında bir mahkemenin içtihat kararlarına
göre insanlarımızın elinden, köylülerimizin ya da emekli olmuş insanların tarla
ve arsa olarak ellerine aldıkları, para vererek aldıkları veya köylülerin şimdi
bu kendi tapularını kullandıkları ve orada üretim yaptıkları tarlaların
ellerinden tapularının alınmasıdır.
Şimdi, burada, 2/B ve özellikle de
Türkiye’de köylülerimizin mağduriyetini ya da bu konudaki haklarının verilmesi
anlamını taşıyan bu yasa var. Ama bir taraftan da
insanlarımız orman dışına çıkarılmış, orman vasfını yitirmiş ama tek suçları
gerçekten de orman olarak dikilmeyen ve kendilerinin de, şu anda köylülerimizin
gerçekten içinde çalıştığı ve üretim yaptığı hâlâ, tapuları hazineye geçmesine
rağmen, burada geçimlerini sağladığı, insanların tapularının geri verilmesinin
bir hak gaspının geriye verilmesi anlamına geleceğini söylemeye çalışıyorum.
Eğer burada bir hakkı, bir hukuku teslim etmek istiyorsak, eğer Türkiye’de
tarım ve ormanla ilgili gerçekten doğru bir anlayışı sergilemek istiyorsak,
buradaki mağdur olan, ellerinden tapusu alınan ve orman idaresinin de özellikle
buraların, orman vasıflarını tekrar yerine getirmek adına da ormanın buraya
dikim sahalarını tekrar getirmediği bu bölgelerinin mutlaka bir incelemeyle ve
altı ay süre zarfında tekrar bunların tapularının ücretsiz olarak geriye
götürülmesinin, bu gaspın bence geri verilmesi anlamıdır.
Türkiye’de özellikle yiyecek ve
tarımın, bu anlamda köylülerimizin kente göçmesini istemiyorsak, bugün mağdur
olan -burada tapularını gördünüz- gerçekten, Ayvacık’tan tutun, Çanakkale’de ve
Türkiye’de orman olan her yerde, burada davaların sürdüğü ve geri almak için
davaların devam ettiği ve paraları verilmiş tapuların hazine tarafından bir
içtihatla geri verildiği bu hakkın mutlaka bu yasada değerlendirilmesi gerekiyor.
Çünkü bunu düzeltmezsek, bunu düzeltmediğimiz anda, bu arazilerin hâlâ orada
kalmasını sağlarsak, bir taraftan parayla satacağımız bu 2/B’de arazilerin
geriye dönüşümünü sağlarken, gelir sağlarken orada, tekrar hazineye verdiğimiz
ormanların içerisinde, vasfı sayılmayan, orman alanı vasfını yitirmesine
rağmen, orada kalan insanların tapularını gasbediyorsak,
burada bir dengesizlik, burada köylülerimiz arasında ya da mağduriyetleri
arasında insanların bu mağduriyetini gidermemiş sayılırız.
Buradaki tüm milletvekili
arkadaşlarımız gerçekten buradaki haksızlığı gidermek istiyorlarsa bu kanun
tasarısının desteklenmesini istiyorum çünkü o zaman, gerçekten, tecelli eden,
tapularının tekrar geri verilmesi talebiyle… Şu anda Türkiye’de binlerce
insanın bu konuda, gerçekten, tapularına el konulmuştur ve burada çok
mağduriyet vardır.
Bunların tekrar köylülerimize ve hak
sahiplerine geri verilmesinin bir vicdan sorumluluğu içerisinde olduğumuz
duygusuyla ben Türkiye Büyük Millet Meclisindeki tüm milletvekillerimizin bunu
sağlayacağı inancındayım. Eğer verilmezse bu kanunun özüne ve ruhuna aykırı
hareket etmiş oluruz. Gerçekten, insanların, mülkün çok önemli olduğu, özel
mülkiyetin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
ALİ SARIBAŞ (Devamla) – Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısının;
“2/B belirtmelerinin terkini ve iade
edilecek taşınmazlar" başlıklı;
7'nci maddenin 4'üncü fıkrasının son
satırında yer alan;….. Bu taşınmazların yerine,
idarece belirlenen ve ilgililerince itiraz ve dava konusu etmeksizin kabul
edilen rayiç bedelleri ödenebilir veya rayiç bedellerine uygun taşınmazlar
verilebilir.
Cümlesinin;
…….
Bu taşınmazların yerine, idarece belirlenen ve ilgililerince itiraz ve dava
konusu etmeksizin kabul edilen rayiç bedelleri ödenebilir veya öncelikle aynı
il sınırları içerisinde rayiç bedellerine uygun "taşınmazlardan" en
az üç yer önerilir. Hak sahibi önerilen bu üç yerden birini tercih etme hakkına
sahiptir. Hak sahibi tarafından tercih edilen taşınmaz verilir.
şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz
Lütfü
Türkkan (Kocaeli) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Türkkan. (MHP ve
CHP sıralarından alkışlar)
CHP Grubu da alkışladı.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Şimdi AKP
Grubu da alkışlar, hep beraber alkışlamış oluruz.
MUAMMER GÜLER (Mardin) – Biz de
alkışlayalım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Peki,
teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli üyeler; biraz
evvel, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Elitaş,
bizim orman konusunda çok ciddi deneyimi olan, bilgisi olan arkadaşımız
Seyfettin Yılmaz’ın konuşmasına istinaden yaptığı konuşmada tüyü bitmemiş yetim
hakkından bahsetti: “Biz onları yememek için bu yüzde 70’lerde tutuyoruz.” Bana
göre, tüyü bitmemiş yetim hakkından en son bahsedecek olan parti sizsiniz.
Bunun kitabı yazılsa, ön sözünü size yazdırırlar. Gerçekten. Sebebi ne biliyor
musunuz? Sayın Başbakanın deyimiyle ifade ediyorum size: Daha önceki dönemde
bakanlık yapan Sayın Tüzmen nerede? Sayın Pepe nerede? Sayın Unakıtan nerede?
Sayın Enerji Bakanı nerede? “Bunlar, yolsuzluktan dolayı adları birtakım
sıkıntılara karıştı diye biz bunları aday göstermedik.” diyen bir Başbakanımız var
mı? Ekonominin kalbine yolsuzluk yapanları yerleştirmişsiniz siz. Onların da
daha sonra farkına varıp görevden aldığınızı ifade etmişsiniz. Dolayısıyla “Bu
tüyü bitmemiş yetim işinden bir geri durun.” diyeceğim öncelikle.
Bu yüzde 70’e çıkan bedellerle ilgili
size bir şey söylemek istiyorum. Bu yüzde 70 meselesi iki açıdan çok sıkıntılı.
Bir tanesi, orman köylüsü hakikaten bunu alamayacak, bunu arada rant getirenler almaya çalışacak. Türkiye’deki alım gücünün
git gide azalması nedeniyle cari açığın giderilmesinde kaynak olarak görülen bu
2/B orman satışı gerekli başarıyı yakalayamaz, aynı bedellide olduğu gibi.
Bedellide tahmin edilen 400 binlerdi; normal müracaat ne kadar bilmiyorum
şimdi, yüzde 10’u oldu mu? Bunda da aynı sıkıntı olur. Dolayısıyla maksat hasıl olmayabilir. Diğer taraftan, hakikaten yetim hakkını
birilerine yedirmiş olursunuz, buna alet olmuş olursunuz. Lütfen bundan geriye
durun.
Ben bir başka konuya geçeceğim.
Arkadaşlar “Orman konusunu ormana bırakalım, ormancıya bırakalım.” dediler. Ben
Türkiye'nin Suriye’yle ilgili meselesinde bugün Metin Külünk’ün yaptığı
konuşmaya devam edeceğim.
Bakın, ben size bir şey söyleyeceğim:
“El Cezire” diye bir televizyon var, dünyada nereye gittiyse orası karışıyor.
Tunus’a gitti, Tunus karıştı; Suriye’ye gitti, Suriye karıştı; Libya’ya gitti,
Libya karıştı. Zannediyor musunuz siz El Cezire Türkiye’de de bir büro açmadı?
İlk büroyu nereye açtı Türkiye’de? Diyarbakır’a. Evet, El
Cezire’nin ilk bürosu Diyarbakır’da.
Şimdi, buradan bir başka konuya
geçeceğim, bir başka derken aslında birbiriyle bağlantılı ikinci bir konuya
daha geçeceğim. Amerika Birleşik Devletleri tarafından fonlanan iki tane radyo
var Arap dünyasına yönelik yayın yapan; El Hurra ve Sava. El
Hurra “özgür kadın” demek. Sava da pop müzik yayını yapan haber kanalı
ama Arap gençleri arasında çok ciddi bir şekilde izlenen bir radyo kanalı.
“Bu iki radyonun konumuz El Cezire’yle
ne ilişkisi var?” diyenlere bir şey hatırlatmak istiyorum: El Cezire’nin ve
Sava’nın Ankara temsilcisi aynı kişi, adresleri de aynı yerde. Türkiye’de
yabancı servislerin çöplüğü hâline gelen bu ortamda Suriye gibi bir ülkeye
savaş açmak nereden aklımıza geldi, onu da bilmiyorum.
CELAL ADAN (İstanbul) – Açamazlar,
açamazlar!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Böyle bir
şansımızın da olmadığına, ben Sayın Celal Adan’a
katılıyorum. Türkiye, Amerika “Evet” demeden, parya hâline getirdiğiniz bu ülke
Suriye’ye savaş açamaz. Amerika’da bir başkanlık seçimi var. Bu başkanlık
seçimi öncesi Amerika’nın Suriye’ye savaş açacağını mümkün değil düşünemezsiniz
ama bütün bunların gündeme gelmesindeki en önemli neden nedir? İki haftadır hiç
konuşamadığımız petrol zammı, doğal gaz zammı, elektrik zammını herkes unuttu,
millet daldı Suriye’ye, millet daldı -efendime söyleyeyim- diğer konulara, üstünü
örttünüz. Türkiye’de fukara fakir yine kaçak elektrik kullanmaya devam edecek
sayenizde.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ
olun. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, Sayın Konuşmacı ismimi hitap ederek sataştı.
BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Nöbet değişiminin ne olduğunu bilmediği
için arkadaşımız herhâlde bu ifadeyi kullandı.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Başbakanın
ifadesi.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Başbakanın
ifadesi, Başbakanın…
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Diğer
bakanların bu şekilde olduğunu ifade ettim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Tekzip ediyor,
anlaşıldı!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Başbakan
söyledi yani “Bu arkadaşlar yolsuzluğa
karışmış.” diye ifade etti.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Dinle bir
dakika, ne söyleyeceğimi anla.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Başbakanın ifadesi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sayın
Başbakan kimi söylediyse zaten hedefine gitmiştir o işler. AK PARTİ İktidarı
döneminde, biraz önce anlattım, grup önerimizi ifade ederken de söyledim, dedim
ki: “Eğer bu ülkede hırsızlık olsaydı, yolsuzluk olsaydı, Hükûmet tarafından
yapılmış bu işler olsaydı 6.100 kilometrelik duble
yollar 15 bin kilometreye çıkmazdı.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Ne alakası var?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Daha oraya
gelmedik!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Otoyollar
yapılmazdı, hızlı trenler yapılmazdı.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Üstünü
örtmeye çalışıyorsunuz!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Amerika’dan
ithal edilmiş bakan getirilmezdi. Amerika’dan bakan ithal ettiniz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Onlar yapılmazdı.”
OKTAY VURAL (İzmir) – Bir şey yapmazsan
zaten olmaz ki yapacaksın ki olacak!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Şimdi, bu
milletin değerleri, bu milletin alın teri millete hizmet olarak geri geliyor.
OKTAY VURAL (İzmir) – Yol yapacaksın ki
yolsuzluk olsun!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bugün vatandaşımızın
yüzde 96’sı sağlık sisteminden faydalanıyor. Bugün 170 bin derslik ilave
edilmiş.
Bakın, değerli milletvekilleri, biraz
önce değerli arkadaşımızın ifade ettiği çok önemli bir konu var. Eğer devlet
çalışsaydı, devleti idare eden hükûmetler çalışmış olsaydı Tapu Kadastro Genel
Müdürlüğü çalışır bu milletin tapusu kadastral
faaliyetlerle herkese verilmiş olurdu.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - On yıldır
iktidardasınız, on yıldır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - AK PARTİ
İktidarına gelene kadar seksen yıllık dönemde Türkiye’nin ancak yüzde 40’lık
bir kısmı kadastral çalışmalara tabi tutulmuş. Büyük
bir çoğunluğunu biz yaptık.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Gene yanlış
biliyorsun, gene yanlış söylüyorsun Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Eğer devlet
çalışsaydı zilyetlik kısmına girmeyecekti mesela genel müdürünün, bölge müdürünün olduğu bir
ilde eğer Kayseri’deki orman köylerindeki araziler kadastral
çalışmalar daha önceden yapılmış olsaydı o köylüler 1981’deki haritada zilyet
değildir diye olmazdı.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - On yıldır niye
yapmadınız?
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Kayseri’de
bizden önce yapıldı Sayın Elitaş, gene yanlış bilgi
vermişler size.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Şunu söylüyorum Sayın
Türkkan: Siz Türkiye’nin gelişmesiyle ilgili bir konuda bir harf olarak yer
alamazsınız ama AK PARTİ… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım
Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın;
Orman Köylülerinin Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi,
Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile
68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi);
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın;
Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporları (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S. Sayısı: 198) (Devam)
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman
Köylülerinin (2B Arazileri) Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım
Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı'nın 7. Maddesinin adında ve
içeriğinde geçen "2 /A" ibarelerinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Levent Tüzel
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
Sayın Tüzel, buyurun. (BDP sıralarından
alkışlar)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, bu yasayla birlikte yeni bir
fırsat siyasetinin örneğini hep birlikte yaşıyoruz. Çok açık bir şekilde mağdur
edilmiş ya da işgalci yerine konulan orman köylülerinin durumuna el uzatmak
adına yeniden yağmanın, rantın, yolsuzluğun önünü
açacak bir yasa ve biz bütün halk güçleri olarak buna karşı mücadele etmemiz
gerekir. Ne yazık ki, BDP dışında muhalefet partileri de bütün bu yasanın eksiklerine,
açıklarına eleştiri getirerek ama desteklemek beyanında bulunmuşlardır.
Bu yasayla birlikte aslında Hükûmet
eliyle yeni bir insanlık suçu işleniyor demek yanlış olmayacaktır. Tabii, adı
bize her zamanki gibi şirin gözüküyor yani destek, kalkındırma, bir sahip çıkma
şeklinde ama adı başka, niyeti başka, söz başka, başlık başka. 17 bin orman
köyünde yaşayan 9 milyonu ilgilendirdiği söylense de aslında bütün ülkenin
geleceğini tehdit etmekte. Çok açık, orman alanları tahrip
edilmekte, talan edilmekte, ekosistem ciddi bir saldırıyla karşı karşıya
bırakılmakta. Bu konuda en çok söz söyleyebilecek emek örgütleri, meslek
örgütleri, orman köylülerinin kooperatifleri, ormanlara sahip çıkma
platformunun dedikleri, eleştirileri, önerileri dikkate alınmamıştır. Amaç
köylüyü desteklemek, yeni orman alanları oluşturmak değil, bakanlık eliyle
yandaş belediye ve bazı müteahhitleri kalkındırmak,
onlara ucuz arsa temin etmektir.
Şimdi, kamusal varlıkların satış ve
özelleştirilmesinde sıra orman, tarım arazilerine gelmiştir. Gelirlerin yüzde
90’ının Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından afet işlerinde kullanılacağı,
kentsel dönüşüm içinde değerlendirileceği söylenmektedir ama buna da güvenmek
mümkün değil. Biraz önce Hükûmet partisinden grup başkan vekili ormanlar üzerinde
75 milyonun hakkını 75 milyona teslim etmek adına bu çabalar içerisinde
olduklarını söylemekte ama keşke buna inanabilsek. Ne yazık ki böyle bir sicil,
böyle bir geçmiş ortada yok. Dolayısıyla bu yasayla orman işgalleri ve kıyı
yağmacılığı şeklindeki yasa dışılığa yasallık kazandırılmakta, âdeta teşvik
edilmektedir.
Burada önergeyle birlikte satış
miktarının da artırıldığını öğreniyoruz. Yoksul orman köylüsü tarım arazilerini
yüzde 70 bedel karşılığı nasıl satın alacak? Yani bunun adına “destekleme”
nasıl diyebiliyorsunuz? Aslında, orman köylüleri için yeni tarım alanları açmak
değil, bulundukları alanlardan, sırf bu satın alamama nedeniyle kovulmaları söz
konusu olacaktır. Düşünebiliyor musunuz, yoksul orman köylüsüyle bu kıyıları
yağmalamış olan lüks işletme, konut ve ticari işletme sahipleri aynı muameleye
tabi tutulacak.
Tabii, bir de bilime ne kadar bu yasada
yer veriliyor, değer veriliyor? Bu da son derece önemli. Bilimsel
gerçekler çarpıtılmakta. Orman mühendisleri örgütleri söylüyor… Yani “yararı
olmayan orman alanları” diye bir kavram olabilir mi? Yararı olmayan orman
alanları; bundan söz edilemez. Dolayısıyla tarım yapılması mümkün olan yerin
orman yapılamamasından da söz edilemez. Doğa düşmanlığı ve rant
sevdası el ele olunca, amaç satmak ve rant olunca her şey mübah.
Sayın Bakan burada, daha önceden de kendisine soru olarak yöneltmiştik, bilim
çevrelerine Hükûmet ve bakanlar eliyle çok açık bir saldırı var. Geçenlerde bir
gazeteyi ziyaret ettiğinde verdiği demeç bunun bir devamı şeklinde. Buna bir
açıklama getirmek gerekir. Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Profesör
Beyza Üstün’e… Yani bu insanlar halk adına, bilim adına ülkenin toprağını,
suyunu, deresini, yaşam alanlarını savunuyorlar, buna uygun açıklamalar
yapıyorlar ama bunlar, işte, enerji şirketlerinin ortaya saldığı birtakım
kişiler olarak iddiada bulunuluyor, tehdit ediliyor, bilirkişiler kontrol
altına alınmak isteniyor.
Şimdi, değerli milletvekilleri,
istenirse 2/B alanı yeniden orman olarak korunabilir. Çünkü 410 bin hektar
alanın 22 bin hektarı yapılaşmış durumdadır ama niyet yok ve çok açık, orman
kadastrosu bitmeden de bu yasa çalışması getirilmiştir. Aslında, bütün
yasalarda olduğu gibi kaptıkaçtı mantığıyla hareket edilmekte, açıkça rant ve seçim hesaplarıyla hareket edilmektedir. Tarım
arazileri tehdit altındadır. Biz, bütün halkımız, bütün emekçiler bu yağmaya,
bu ranta karşı ülkeye, tarım alanlarına, ormanlarına
sahip çıkmak durumundayız.
Anayasa’yı delmek âdetten oldu. Bu
yasada da Anayasa delinmektedir, 169, 170’inci maddeler ormanların korunmasına
dair. Kanun önündeki eşitlik prensibi delinmektedir. İdarenin eylem ve
işlemlerine karşı dava açma hakkı ortadan kaldırılmaktadır.
O nedenle, bu yasa geri çekilmelidir
diyorum, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar
yetersayısı Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tüzel.
Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.
7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Muhteremler, kabul ettiniz mi? (AK PARTİ sıralarından “Ettik” sesleri) Ettiniz.
Kabul etmeyenler… Edilmiştir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şimdi, 8’inci maddede 4 adet önerge
vardır, sırasıyla okutuyorum -Sayın Genç açısından da söyleyeyim- en
aykırısından yola çıkıp diğerlerini sırasıyla işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısının 8 inci maddesinin ikinci fıkrasının birinci
cümlesinde geçen "talebin intikal tarihinden itibaren en geç on beş gün
içinde" ibaresinin fıkra metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Elitaş |
|
Yusuf Başer |
|
Ramazan Can |
|
|
Kayseri |
|
Yozgat |
|
Kırıkkale |
|
|
Yaşar Karayel |
|
İsmail Tamer |
|
Muzaffer Çakar |
|
|
Kayseri |
|
Kayseri |
|
Muş |
|
|
M. Naci Bostancı |
|
Mehmet Doğan Kubat |
|
Harun Karaca |
|
|
Amasya |
|
İstanbul |
|
İstanbul |
|
|
|
Nureddin Nebati |
|
Hilmi Bilgin |
|
|
|
|
İstanbul |
|
Sivas |
|
|
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 198 sıra sayılı Orman Köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi ve Hazine
adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi ile Hazineye
ait tarım arazilerinin satışı hakkında kanun tasarısının 8. Maddenin 2.
Fıkrasında en geç on beş gün ibaresinin en geç üç ay içinde şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Şandır |
|
Mesut Dedeoğlu |
|
Ali Öz |
|
Mersin |
|
Kahramanmaraş |
|
Mersin |
|
|
Seyfettin Yılmaz |
|
Emin Çınar |
|
|
|
Adana |
|
Kastamonu |
|
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 198 Sıra Sayılı Orman Köylülerinin (2B Arazileri) Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun
Tasarısı'nın "proje Alanlarının Belirlenmesi ve bu Alanda Kalan
Taşınmazların Değerlendirilmesi"ne dair 8.
Maddede yer alan, "TOKİ ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı" madde fıkralarından
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
A. Levent Tüzel |
|
Hasip
Kaplan |
|
Ertuğrul Kürkcü |
|
İstanbul |
|
Şırnak |
|
Mersin |
|
|
Erol Dora |
|
Demir Çelik |
|
|
|
Mardin |
|
Muş |
|
BAŞKAN – Şimdiki önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı
Tasarının 8nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Vahap Seçer |
|
İlhan Demiröz |
|
Selahattin Karaahmetoğlu |
|
Mersin |
|
Bursa |
|
Giresun |
|
Ramis
Topal |
|
R. Kerim Özkan |
|
Osman Kaptan |
|
Amasya |
|
Burdur |
|
Antalya |
|
|
Ensar Öğüt |
|
Haluk Eyidoğan |
|
|
|
Ardahan |
|
İstanbul |
|
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Eyidoğan,
buyurun lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 198 sıra sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin
kanundan çıkarılması hakkında konuşacağım.
Bu kanunda, başka bir kanuna atfen
tabii, çok sayıda “bilim ve fen” sözcüğü kullanılıyor. Bu kanunda bilim ve
fennin yeri yok, lütfen bu kanundan “bilim ve fen” sözcüklerini çıkarınız.
8’inci madde 2’nci maddedeki “proje
alanı” tanımı üzerine hazırlanmış bir madde yani kentsel dönüşüm projeleri
üzerine. “Proje alanı” şöyle adlandırılıyor: “2/B alanlarını
ve proje bütünlüğünü sağlamak amacıyla gerektiğinde bu alanların dışında kalan
yerleri de kapsayan ve sınırları Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Toplu Konut
İdaresi Başkanlığı veya ilgili büyükşehir ya da diğer belediyelerce belirlenen
Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onaylanan gecekondu veya kentsel dönüşüm
projesi uygulanacak alanlar.” Yani bu maddede anlatılanların tarım köylüsünün,
orman köylüsünün kalkınması konusuyla ne alakası var? Hiçbir alakası yok. Bu
kanunun özellikle bu maddesinde üç aktör var: Bakan -Çevre ve Şehircilik
Bakanı- TOKİ veya belediye. Aynı, afet riski altındaki alanların dönüşümü yasa
tasarısında olduğu gibi. Bakın, 2/B yasasında 27 kez Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı vazediliyor, 3 kez TOKİ söyleniyor, 6 kez de Orman ve Su İşleri
Bakanlığından bahsediliyor. Peki, afet riski altındaki alanlardaki dönüşüm
yasasında ne oluyor? Orada da 25 kez TOKİ’den bahsediliyor. Yani şimdi, bu
yasanın özellikle bu maddesinde ve diğer maddelerde niye bu kadar Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı geçiyor? Demek ki bu yasa taslağı 2/B’yi kentsel dönüşüme
altlık yapmak için yazılmış, öyle anlaşılıyor.
Şimdi, bakın, size bir rapordan, bir
kurumun -ciddi bir kurumun- raporundan aktarma yapacağım, okuyorum: “İnşaat
sektörünün 2012 yılında gelişim hızını devam ettirmesi için 2/B yasası,
yabancılara mülk satışı ve kentsel dönüşüm projeleri kritik öneme sahiptir. Bu
kritik unsurların devreye girmesi durumunda içeride inşaat sektöründe
hareketliliğin ciddi oranda artması beklenmelidir, aksi durumda ise inşaat
sektörünün 2012 yılında hız kestiği görülebilir.” diyor. Yani 2/B yasası,
yabancılara mülk satışı ve kentsel dönüşüm projeleri bir araya getiriliyor.
Kentsel Dönüşüm Yasası, 2/B yasası ve diğer, Yabancılara Mülk Satışı Yasası eş,
birbirine paralel gidiyor. Buradan da 2/B yasasının ağırlıklı olarak ne maksada
hizmet ettiği hakkında bir fikir çıkarabilirsiniz.
Şimdi, kanunda verilen yetkiye bakınız,
madde 8, fıkra 3: “Aynı proje alanı için birden fazla teklif olması hâlinde
öncelik sıralaması TOKİ, büyükşehir belediyeleri ve belediyeler olmak üzere
değerlendirme yapılır.” diyor. Durum bu. Yerelde ne kadar demokratik bir madde
ve kanun (!)
Madde 8, fıkra 5’te ise, proje alanı
sahibi idareden bahsediliyor. Kim bu idare? TOKİ.
Şimdi, iktidarın amacı köylüsünü
kalkındırmak falan değildir. “Orman köylüsü” lafı burada asıl amacı örtmek için
bir paravan olarak kullanılıyor. Amaç, bu arazileri yerli, yabancı
yatırımcılara satıp yapılaşmış yerlerdeki plansız yapılardan para toplamak.
Ülkedeki 2/B satışlarından hesaplanan para ne kadar? Onların söylediğine göre
26 milyar TL. Bunun 16 milyarı, yani yüzde 62’si yalnızca İstanbul’da. Buradan
da anlaşılıyor ki bu yasa, ağırlıklı olarak büyük kentlerdeki 2/B alanlarına,
yapılaşmamış orman arazilerine yönelik olacak.
Bununla ilgili olarak orman ve tarım
köylüsünü kalkındırma süsü verilen bu yasanın orman alanlarını haksız şekilde ranta açan 8’inci maddesinin geri çekilmesini istiyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman
Köylülerinin (2B Arazileri) Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım
Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı'nın "Proje Alanlarının
Belirlenmesi ve Bu Alanda Kalan Taşınmazların Değerlendirilmesi"ne
dair 8. maddede yer alan, "TOKİ ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı"
madde fıkralarından çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Demir
Çelik (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Çelik.
DEMİR ÇELİK (Muş) – Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; 198 sıra sayılı Kanun Tasarısı’na
ilişkin, partimin ve şahsımın düşüncelerini ifade etmek için huzurlarınızdayım.
Orman vasfını yitirmiş alanların terk
edilmesi ya da “Orman Köylülerinin Kalkınmalarının” başlığını taşıyan Kanun
Tasarısı’nı görüştüğümüzden bu yana ifade etmeye çalıştığımız şekliyle, aslında
görünürde, mağdur olan bir kesimin, yani köylünün, orman içi köylüsünün bir
kısım sorun ve problemlerini iyileştirme iyi niyetini hissettiren, o anlamıyla
beklentilere cevap olunabileceği duygusunu yaratan bir girişim. Yıllardır
çözüme kavuşturulamamış, çözülememiş bu sorunun çözülme adımının atılıyor
olması anlaşılır ancak orman köylüsüne hoş görünerek, 9 milyon civarındaki
mağdurun bir kısım beklentilerini yerine getireceği umudunu yaratarak yapılmak
istenen, tam da bu maddede ifade edilmek istendiği şekliyle, proje alanı
belirlemesiyle uluslararası tröstlere, finans kurumlarına ve sermayeye
kıyılarımızın, ortak mirasımız diyebileceğimiz değerli alanların satışına yol
açmaktır, imkân vermektir.
Düşünülen şey, yüzyıllardır içinde
bulunduğu orman mekânını ekip biçen, yaşamını idame ettirmeye çalışan, mağdur
dediğimiz bu kesimin koşullarını iyileştirmek değil. Böyle olmuş olsaydı, rayiç
bedelinin olmaması, bizatihi, karşılıksız bu alanların orman köylüsüne terkinin
düşünülmesi gerekirken rayiç bedelini yüzde 50’de tutmak isteyen muhalefetin
anlayışına rağmen yüzde 70’lere çıkaran, o anlamıyla da bu alanların bu mağdur
ve yoksul halk kesimleri tarafından satın alınamayacağını öngören iktidar,
doğası gereği, öncelikle inisiyatifi Çevre ve
Şehircilik Bakanlığına; yetinmeyip, büyükşehir belediyesine ve belediyelere;
onları da yine merkezî Hükûmetin inisiyatifi dâhilinde Bakanlar Kurulunun
ilgili yönetmeliklerine tabi tutarak şekillendirmek istemiştir. Buradan da
anlaşılacağı üzere, yakın zamanda güzelim sınırlarımızı turizm adına, yerleşme
adına ya da bir kısım olanak ve imkân sahibi vatandaşlarımızın yazlık, tatil
imkânlarına sunmak üzere yapılandan farklı olmayacaktır.
O nedenle, hepimizin ortak değeri olan
bu alanların “proje alanına dönüştürülmesi” gibi bir ibare, her şeyden önce
yapmak istediğimiz ve toplumda iyi niyet temelinde uyandırdığımız hissiyatın
karartılmasına, yok edilmesine yol açmış olacaktır. Bundan
vazgeçmeli ve hepimizin geleceği olan, ekosistemimizin olmazsa olmazı
noktasında önemli rol ve görev gören bu ormanlar şayet vasfını yitirmişse bile
tarafınızın bunların nitelikli alanlara dönüştürülmesi yönlü bir çabanın
içerisinde olması gerekirken ve bu işin kendisi bizatihi insani, ahlaki ve etik
bir noktadayken bir şekliyle kötü niyetli insanların yapmak istediğine alet
olmak, onların işlerini kolaylaştıran bir anlayış içerisinde olmak kabul
edilebilir bir durum değildir. O nedenle, toplumumuzun yüzde 15’i
civarının işsiz olduğu, yoksulluğun, sefaletin had safhada olduğu bir noktada
satılmak istenen, satışa sunulacak olan vasfını yitirmiş bu alanlarda benim
mağdur köylümün, mazlum halkımın hiç ama hiçbir faydası, çıkarı olmayacaktır.
Aksine, parası olanın yani özür diliyorum, düdüğü olanın düdüğünü çaldığı bir
döneme hep beraber imza atmış olacağız. Bu, bizim halk iradesi olma noktasında
övündüğümüz söylemimizin arkasında durmadığımızın, onu boşa çıkardığımızın da
bir ön adımı olacaktır.
Buna “dur” denilmesi dileklerimi ifade
ediyor, bu maddenin kendisinin bir bütün olarak, değilse bile “Proje alanı”
söyleminden “Bizatihi orman köylüsünün yararlandırılması” eksenli bir söyleme
dönüştürülerek yeni şeklinin verilmesi dileklerimle saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısı'nın 8. Maddesinin 2. Fıkrasında en geç on beş
gün ibaresinin en geç üç ay içinde şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Seyfettin
Yılmaz (Adana) ve arkadaşları.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Şandır, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, televizyonlar kapandı.
Artık, burada propaganda yapmak, halka oynamak imkânı falan yok. Böyle bir şey
aklınıza gelmesin diye söylüyorum, gelmesin efendim. Ama inanınız ki işte 7
milyon oldukları ifade ediliyor. 21 bin adet orman içi ve kenarı köyü ilzam
eden bir konu. Ayrıca, kamu kaynaklarının kullanılması açısından 75 milyonu
ilgilendiren… Çünkü Sayın Elitaş’ın demin ifade
ettiği gibi bu arazilerde tüm milletin hakkı var.
Bir sorunun önemini belirleyen temel
faktörlerden biri yaşadığı süreçtir. Toplumun bu kadar çok kesimini
ilgilendirecek ve bu kadar uzun süre sorun hâline gelecek böyle bir sorunun
çözümünü konuşuyoruz. 7 milyon insanı, bir anlamda 75 milyon insanı ve tüm
Türkiye’yi ilgilendiren ve yaklaşık işte seksen yıldan bu yana da devam eden,
yani Orman Kanunu’nun çıktığı tarihten bu yana, ormanların devletleştirilmesi
dönemi de dâhil, devletle millet arasında kan davasına dönüşen, hasım hâline
getiren… Sayın Genel Müdürüm, atıfta bulunuyoruz, kusura bakmayın, şahsınızı
ilzam etmek değil ama iyi bildiğiniz için size atıfta bulunuyoruz. Bir zamanlar
orman suçuyla ilgili yılda 50 bin dosya mahkemelere intikal ederdi. 50 bin
insanı, çocuklarıyla, aileleriyle, yakınlarıyla yüz binlerce insanı
ilgilendiren bir konuya çözüm üretiyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu çözüme daha önce
birçok defa teşebbüs edilmiş, siyasi iktidarlar tarafından
gerçekleştirilememiş, üretilememiş. AKP İktidarı döneminde de teşebbüs edilmiş,
olmamış. Daha önceki dönemde teşebbüs edildi, bir miktar 2/B arazisi satıldı
ama bu satışa imza koyan bürokratların birçoğu hapse düştü. Yani konu doğru
tanzim edilmediği için hem vatandaşın sorununu çözmedi hem bu konuda irade
koyan siyaseti zora soktu hem de bunu tanzim eden, uygulayan bürokratı zora
soktu. Bugün görüştüğümüz kanun, böyle sıradan, burada sürekli görüştüğümüz
kanunlara benzemez bir kanun. Yani Anayasa değişikliği kadar önemli bir kanun
görüşüyoruz. Öyle birbirimizle akıl yarışı yapmaya, birbirimize nutuk atmaya
hiç gerek yok. Adına siyaset yaptığımız bu toplumun bir sorununu çözmek için
buradayız ama bu çözümü doğru yapmak mecburiyetindeyiz değerli arkadaşlar.
Ben komisyonlarda konuştum, Sayın Bakan
davet etti, makamında gittik özel görüşlerimizi de ifade ettik. Alt komisyonda, çok bilinçli bir şekilde, yani uygulamadan gelen
Sayın Seyfettin Yılmaz katkı vermeye çalıştı, Sayın Nusret Bayraktar katkı
vermeye çalıştı, Sayın Akif Hamzaçebi, CHP katkı vermeye çalıştı ama acıyarak
söylüyorum, yani içim acıdığı için söylüyorum, bir ortak aklı üretemedik çünkü
muhatabımız olan siyaset konuyu bilmiyor, bilen de bu heyetin içinde yok. Sayın
Bakanı ilzam etsin diye söylemiyorum. Sayın Bakan siyasi iradesini ortaya
koymuş, bu sorun çözülecek ama önüne gelen metnin üzerinde yürüyor, onun neyi
getirdiğini, ne anlam taşıdığını, hangi sorunlara sebep olacağını bilebildiğini
söyleyebilmesi mümkün değil, demin Sayın Elitaş’ın
2/B nutku attığı gibi bir hadise. Yine üzülerek söylüyorum, bilen de Komisyonda
yok.
Değerli arkadaşlar, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, biz bu kanunun çıkmasına destek vereceğiz, bir kişinin sorununu
çözüyorsa bile onu kazanç göreceğiz ama bu kanun tam çıkmalı, doğru çıkmalı;
çıkmadığı takdirde, çözdüğü sorundan daha büyük sorunlara sebep olacak. Bunları
burada her maddede verdiğimiz önergelerle, bilmenin sorumluluğunda gelip
sizlere arz edeceğiz. Takdir sizindir. Bu kanunu doğru çıkartalım, müzakere
yapalım. Değerli milletvekilleri, müzakere yapalım.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısının 8 inci maddesinin ikinci fıkrasının birinci
cümlesinde geçen "talebin intikal tarihinden itibaren en geç on beş gün
içinde" ibaresinin fıkra metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş
(Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
– Katılıyoruz Sayın Başkan.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Hükümetimizin sevk ettiği Kanun
Tasarısında; Tasarının 6 ncı maddesinde belirtilen
hak sahiplerine, hak sahibi olabilmeleri ve doğrudan satın alma hakkından
yararlanabilmeleri için başvuru süresi üç ay olarak öngörülmüş, bu süreye
paralel olarak da, Tasarının 8 inci maddesinde; proje alanlarının teklifi,
onaylanması ve bu alanda kalan taşınmazların ilgili idarelere devri konusunda
düzenleme yapılmıştır.
Ancak, Kanun Tasarısının Tarım, Orman
ve Köyişleri Komisyonunda yapılan görüşmeleri
sırasında; hak sahiplerinin başvuru süresi, 2/B çalışması yapılan alanlar için
üç aydan altı aya çıkartılmıştır.
Komisyonda Tasarıda yapılan bu
değişikliklerle; Tasarıda, proje alanında kalan taşınmazların ilgili idarelere
devri konusunda öngörülen kurgu ve düzen olumsuz yönde etkilenmiş ve Tasarıdan
beklenilen bazı amaçları gerçekleştirmekten uzaklaşılmıştır.
Açıklanan sebeplerle, Önerge ile; Tasarının 8 inci maddesinin ikinci fıkrasının birinci
cümlesinde geçen "talebin intikal tarihinden itibaren en geç on beş gün
içinde" ibaresi fıkra metninden çıkartılmak suretiyle yukarıda belirtilen
sakıncaların giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
9’uncu maddede iki önerge vardır,
sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Görüşülmekle olan, 198 sıra sayılı
Orman Köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi ve Hazine adına orman
sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi ile Hazineye ait tarım
arazilerinin satışı hakkında kanun tasarısının 9. Maddenin 1. Fıkrasında yer alan
“Bu konuyla ilgili davalarda yürütmeyi durdurma ve tedbir kararı
verilemez" ifadesinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Şandır |
|
Nevzat Korkmaz |
|
Mesut Dedeoğlu |
|
Mersin |
|
Isparta |
|
Kahramanmaraş |
|
Mehmet Erdoğan |
|
Emin Çınar |
|
Seyfettin Yılmaz |
|
Muğla |
|
Kastamonu |
|
Adana |
BAŞKAN
– Şimdiki önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 198 sıra sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine
Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye
Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısının 9 uncu maddesine
aşağıdaki (6) numaralı fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Vahap Seçer Turhan Tayan
İstanbul Mersin Bursa
Mehmet Ali Ediboğlu Rahmi Aşkın Türeli
Hatay İzmir
"(6) 6831 sayılı Orman Kanununun 2
nci maddesi gereğince, Hazine adına orman sınırları
dışına çıkarılan yerlerin belirlenmesi ve değerlendirilmesi ile Hazineye ait
tarım arazilerinin satışına ilişkin iş ve işlemler tamamlanıncaya kadar Orman
Genel Müdürlüğü ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü kadastro komisyonlarında
görevli olanlar ile Maliye Bakanlığı Millî Emlak Genel Müdürlüğü merkez ve
taşra teşkilatı personeline ayda 100 saati geçmemek üzere fazla çalışma ücreti
ödenir."
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarı yasalaştığı takdirde üç kurum
çok büyük bir iş yükünün altına girecektir. Millî Emlak Genel Müdürlüğü, Orman
Genel Müdürlüğü ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, iki yıl süreyle, 2/B
arazileri olsun 2/A arazileri olsun veya hazineye ait tarım arazileri olsun,
bunlarla ilgili satış veya diğer işlemler nedeniyle çok büyük bir yükün altına
girecektir. Bu teşkilatı, bu kurumları bu kadar büyük bir yükün altına
sokarken, kendilerine, onun karşılığı olarak değerlendirilemeyecek ölçüde bile
olsa bir nakdî ödemenin yapılmasını zorunlu buluyoruz. Önergemiz bu amaçla, bu
kurumların personeline ayda yüz saati geçmemek üzere, işlemler sonuçlanıncaya
kadar -ki kanun bunu iki yıl olarak öngörmüş- bir fazla mesai ücretinin
ödenmesini öngörmektedir. Gerçekte bu kurumların, özellikle de Millî Emlak
Genel Müdürlüğünün merkez ve taşra teşkilatının yaşadığı sorunlar bir fazla
mesai ücreti ödemesiyle çözümlenemeyecek kadar veya onunla hafife alınamayacak
kadar büyüktür.
Maliye Bakanlığının bugüne kadar, daha
doğrusu, AKP Hükûmetinin kanun hükmünde kararnamelerle yapmış olduğu
düzenlemeye kadar herkese örnek olan örgütlenme yapısı bugün, maalesef, diğer
bakanlıklara, diğer kurumlara örnek olamayacak bir şekle dönüştürülmüştür.
Maliye Bakanlığının hâlâ bütün kurumlar için örnek olan, örnek olduğuna
inandığım ve hâlâ var olduğuna inandığım “iş ahlakı”, “iş disiplini” gibi
kavramlar yanında örnek olması gereken örgütlenme yapısı, maalesef, bugün için
örnek değildir.
Maliye Bakanlığında teftiş ve denetim
kavramı yok edilmiştir, Maliye Teftiş Kurulu ortadan kaldırılmıştır. Genel
müdürlük düzeyinde Millî Emlak Genel Müdürlüğü ve Muhasebat Genel Müdürlüğünde
kontrolörlük teşkilatları kaldırılmak suretiyle denetim yok edilmiştir. Bununla
da yetinilmemiş, taşraya uzanılmış ve taşrada millî emlak denetmenleri ve
muhasebe denetmenleri de ortadan kaldırılmıştır. Bu son derece yanlış bir
uygulamadır.
Bu önerge vesilesiyle bu kadar önemli
bir konuyu değerlendirme imkânımız yok, zaman buna izin vermiyor. Ancak, şunu
söylemek isterim: Hükûmet iki tane kanun hükmünde kararname çıkardı. Birincisi,
659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, biraz önce söylediğim, denetmen ve
kontrolörlük teşkilatlarını kaldıran ve bu kurumlarda, bu kurullarda görev
yapan personeli “uzman” olarak düzenleyen kanun hükmünde kararname; diğeri de
666 sayılı “eşit işe eşit ücret” olarak değerlendirilen veya öyle anılan
kararname. Her iki kanun hükmünde kararname de Maliye Bakanlığının defterdarlık
teşkilatında görev yapan personelini maalesef gözden çıkarmıştır, onları hak
ettiği konuma taşımamıştır. Merkez teşkilatında “maliye uzmanı” adı altında
yapılan düzenlemeler, buna bağlı olarak yapılan özlük hakkı düzenlemeleri
defterdarlık teşkilatından esirgenmiştir. Defterdarlık teşkilatındaki millî
emlak uzmanları, muhasebe uzmanları, millî emlak denetmenleri, muhasebe
denetmenleri, maalesef, ücret yönünden, özlük hakları yönünden yerinde saymıştır.
Merkez teşkilatında maliye uzmanı olarak düzenlenen bir kısım uzmanlıklar aşağı
yukarı 1.500 TL civarında bir ücret artışını elde edebilirken, taşra
teşkilatında, defterdarlık teşkilatında, millî emlak denetmenleri, muhasebe
denetmenleri ücret olarak yerinde saymıştır, bunlara hiçbir şey verilmemiştir.
Bunların sorununu çözmeye yönelik olarak bir önergemiz tasarının ilerleyen
maddelerinde gelecek. Tabii ki komisyon çoğunluğunu gerektiren düzenlemelerdir,
onlarda Komisyonun desteğini talep edeceğiz. Ancak, bu vesileyle, bu maddede,
bu kurumların personeline, asgari olarak bu tasarının getireceği yükün
karşılığı olmasa dahi, o çekeceği zahmetlerin bir nebze karşılığı olarak
değerlendirilebilecek bir fazla mesai ücretinin ödenmesini zorunlu görüyoruz. Bu
vesileyle bu önergeyi sizlerin takdirine sunuyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Görüşülmekle olan, 198 sıra sayılı
Orman Köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi ve Hazine adına orman
sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi ile Hazineye ait tarım
arazilerinin satışı hakkında kanun tasarısının 9. Maddenin 1. Fıkrasında yer
alan “Bu konuyla ilgili davalarda yürütmeyi durdurma ve tedbir kararı
verilemez" ifadesinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Erdoğan (Muğla) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Erdoğan, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, tabii 2/B kanunu Meclise gelince
aslında “Bölgemizdeki, Muğla ilimizdeki birçok hemşehrimizin
2/B’yle ilgili sorunu çözülecek.” diye sevindik ama tasarı şekillendikçe
umudumuz, hevesimiz kursağımızda kalmaya başladı. Özellikle biraz önce
verilen önergeyle rayiç bedelin yüzde 50’si olarak Komisyonda belirlenen satış
fiyatı yüzde 50’den yüzde 70’e çıkartıldı. AKP İktidarı döneminde sürekli
fakirleşen gariban köylü vatandaşlarımızın bu fiyatlarla bu arazileri almaları
maalesef mümkün değil çünkü köylümüz artık, kendi ihtiyaçlarını bile
karşılamakta zorlanıyor.
Şimdi, Muğla ilimizde bir başka sorun
var. Muğla ilimizin deniz kıyısına olan sınırları çok fazla, çok güzel
koylarımız var. Bu koylara bakan köylerde 2/B’yle ilgili çok ciddi miktarda
araziler var. Duyumlarımıza göre, denizi gören alanlardaki rayiç bedeller çok
yüksek. 100 bin ile 300 bin lira arasında rayiç bedeller konuşuluyor. Bunlar ne
kadar doğrudur, ne kadar değildir, bugüne kadar çeşitli uyarılarımıza rağmen
yetkililer tarafından gerek Maliye Bakanlığı gerek Orman Bakanlığı hiçbir
açıklama yapmadılar, insanlar panik hâlinde bekliyorlar.
Şimdi, biz, bu kanunun 12’nci
maddesindeki “Kıyıya 5 kilometre mesafedeki alanlar satılmaz.” hükmüyle, bu
belirlenen, duyduğumuz rayiç bedelleri, ikisini birden düşündüğümüzde başka bir
endişeye kapılıyoruz. Endişemiz şu: Şimdi bu belirlenen çok yüksek rayiç
bedellerle kıyıdaki alanları orada yaşayan köylülerin satın alması mümkün
değil. O zaman ne olacak? Üstü kapalı olarak bu köylerimizde yaşayan
vatandaşlarımız tehcire tabi tutulacak. Yıllardır babadan, dededen kalan
köylerinden, parayı yatırıp yerlerini alamadıkları için -2/B kanununa göre, bu
çıkacak kanuna göre- ayrılmak zorunda kalacaklar. Ondan sonra bu yerler ne
olacak? Hazineye kalacak. 12’nci maddeye göre 5 kilometre mesafedeki yerler de
satılmayacağına göre, sizler bunu yandaşlarınıza peşkeş çekeceksiniz.
Şimdi, arkadaşlar, başlangıçta bu kanun
orayı kullanan vatandaşın derdini çözmek için gündeme geldi ama bu, Muğla’yla
ilgili sorun, bütün kıyı bandındaki köylerimizi, koylarımızı ilgilendirecek,
bütün vatandaşlarımızı ilgilendirecek. O yerleri tahsis ettiğiniz vatandaşlarla
orada yaşayan, dededen, babadan o yerlere, 2/B arazilerine sahip vatandaşlar
karşı karşıya gelecek. Hiç aklımıza gelmeyen sorunlara sebep olacaksınız yani
sorun çözelim derken bu bölgede yaşayan vatandaşlarımızla bu arazileri tahsis alacak
vatandaşları karşı karşıya getirip Türkiye’de şimdiye kadar devletine,
milletine bağlı olarak yaşamış olan, bu kıyı bandında hiçbir gün devlete karşı
gelmemiş, vergisini zamanında ödemiş, her işini zamanında yapmış, devlete karşı
mükellefiyetlerinde hiç sorun yaşamamış bu insanlarla devleti ve oraya
gönderdiğiniz yandaşlarınızı karşı karşıya getireceksiniz.
Vakit varken, şimdiden –ben bunu bir
defa, geçen hafta, daha önceki görüşmeler sırasında uyardım- bu bölgelerdeki
fiyatları köylünün alabileceği makul seviyeye çekin. Eğer bunu çekmezseniz ortaya
çıkacak sorunların hepsinden sorumlusunuz. Şimdi, diyorsunuz ki: “Efendim, bu
2/B’lerde yetimin, fakirin fukaranın, herkesin hakkı var, bizim de hakkımız
var.”
Arkadaşlar, o bölgelerde, o koylarda
yaşayan insanlar, otuz sene önce, elli sene önce Türkiye'nin en mahrum
yerlerinde yaşıyorlardı, elektrikleri yoktu, yolları yoktu, suları yoktu,
arabaları yoktu, okula gelir giderken onlar çok daha, bizim diğer köylerimize
göre, zor şartlarda gelip gidiyorlardı. Ben, bu sorunun, tekrar, buradan, zaman
geçmeden çözülmesini talep ediyorum.
Sayın Bakanım, eğer buraların fiyatları
belirlenirken makul seviyede fiyatlar belirlenmezse, 100 bin lira, 300 bin lira
gibi fiyatlar belirlenirse ki… Ben, geçen hafta bu köylerimizden birisine
gittim, Gökbel köyüne gittim. Gökbel
köyündeki vatandaşlarımız “Yüzde 50’ye göre, peşin ödeme indirimi de dâhil
olmak üzere 80 bin lira ödememiz gerekiyor. Biz, maliyecilerle gittik
görüştük.” dediler.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – 100 bin çok büyük bir rakam. Rakamlarda yanlışlık var. 100
TL olmasın.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – 100 bin TL
diyorum, 100 bin TL, dönümüne. Bunlar açıklanınca ben bunu burada gelip zatıalinize tekrar göstereceğim. Eğer bu fiyatlar bu şekilde
belirlenirse siz zaten Muğla’nın hiçbir köyüne gidemezsiniz Sayın Bakanım.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Ben zaten Muğla’ya geleceğim.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Tamam.
Teşekkür ediyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime yarım saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.45
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 20.20
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 96’ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 92'nci yıl dönümünün ve Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın kutlanması, günün anlam ve öneminin belirtilmesi
amacıyla Genel Kurulda özel bir görüşme yapılması için Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 23 Nisan 2012 Pazartesi günü saat 14.00'te toplanmasına; bu
toplantıda yapılacak görüşmelerde siyasi parti grupları başkanlarına ve grubu
bulunmayıp da Mecliste üyesi bulunan siyasi partinin genel başkanına onar
dakika süreyle söz verilmesine ve bu birleşimde başka konuların görüşülmemesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No: 23 Tarih: 17/04/2012
Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kuruluşunun 92'nci yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının
kutlanması, günün anlam ve öneminin belirtilmesi amacıyla Genel Kurulda özel
bir görüşme yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 2012
Pazartesi günü saat 14:00'te toplanması, bu toplantıda
yapılacak görüşmelerde siyasi parti grupları başkanlarına ve grubu bulunmayıp
da Mecliste üyesi bulunan siyasi partinin genel başkanına 10'ar dakika süreyle
söz verilmesi ve bu Birleşimde başka konuların görüşülmemesinin Genel Kurulun
onayına sunulması Danışma Kurulunca önerilmiştir.
|
|
Cemil Çiçek |
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
|
Başkanı |
|
Mustafa Elitaş |
Muharrem İnce |
|
Adalet ve Kalkınma Partisi |
Cumhuriyet Halk Partisi |
|
Grubu Başkanvekili |
Grubu Başkanvekili |
|
|
|
|
Mehmet Şandır |
Pervin Buldan |
|
Milliyetçi Hareket Partisi |
Barış ve Demokrasi Partisi |
|
Grubu Başkanvekili |
Grubu Başkanvekili |
BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
198 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım
Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın;
Orman Köylülerinin Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi,
Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile
68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi);
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın;
Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporları (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S. Sayısı: 198) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
10’uncu madde üzerinde dört önerge
vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısının 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Elitaş |
Yusuf Başer |
Ramazan Can |
|
Kayseri |
Yozgat |
Kırıkkale |
|
Yaşar Karayel |
İsmail Tamer |
Muzaffer Çakar |
|
Kayseri |
Kayseri |
Muş |
|
M. Naci Bostancı |
Mehmet Doğan Kubat |
Harun Karaca |
|
Amasya |
İstanbul |
İstanbul |
“2)
Bu Kanunun uygulamasından elde edilen gelirlerin yüzde üçünü geçmemek üzere
Bakanlar Kurulunca belirlenecek miktar, genel bütçe gelir ve gider hesaplarıyla
ilişkilendirilmeksizin tahsilini takip eden ay sonuna kadar yatırım amacıyla
kullanılmak üzere Vakıflar Genel Müdürlüğü muhasebe birimi hesabına ödenir.
Kalan tutarın yüzde doksanını geçmemek üzere Bakanlar Kurulu kararıyla
belirlenen orana karşılık gelen bölümü, ilgili yıl genel bütçesinin (B)
işaretli cetvelinde özel gelir, kalanı ise gelir olarak öngörülür ve gelir
gerçekleşmesine bağlı olarak özel gelir veya gelir kaydedilir."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
198
sıra sayılı kanun tasarısının 10' uncu maddesinin 2 inci fıkrasında yer alan
"yüzde doksanını geçmemek üzere" ifadesi çıkarılarak "en az
yüzde yetmişi olmak üzere" ifadesinin eklenmesini,
10
uncu maddeye aşağıdaki bendin eklenmesini,
“Orman
genel müdürlüğü yeni orman alanlarının oluşturulması için çalışmalar yapar ve
her yıl 2B arazilerinden elde edilen gelirin en az yüzde ellisi olmak üzere
bütçeyi yeni orman arazilerin oluşturulması için kullanır."
arz
ve teklif ederiz.
Abdullah Levent Tüzel |
|
Demir Çelik |
Sebahat Tuncel |
İstanbul |
|
Muş |
İstanbul |
Pervin Buldan |
|
Ayla Akat Ata |
İbrahim Binici |
Iğdır |
|
Batman |
Şanlıurfa |
|
|
Hasip
Kaplan |
|
|
|
Şırnak |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine adına orman sınırları
dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin
satışı hakkında kanun tasarısının 10. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen “Bu
kanun uygulanmasından elde edilen gelirlerin yüzde doksanını geçmemek
üzere" ibaresindeki “yüzde doksan yerine yüzde ellisini geçmemek üzere"
değiştirilmesi ve buna bağlı olarak aynı maddenin 3. Fıkrasında özel gelir
olarak tahmin edilen yüzde ellilik tutar karşılığının Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı bütçesinde afet riski altındaki alanların dönüştürülmesinde
kullanılmak üzere özel olarak öngörülür şeklinde genel bütçenin (B) işaretli
cetvele gelir kaydedilir. Diğer yüzde ellilik tutar karşılığının
ise Orman Genel Müdürlüğü bütçesinde gerekli ödenek ön görülür şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Seyfettin Yılmaz |
Ali Öz |
Emin Çınar |
|
Adana |
Mersin |
Kastamonu |
|
Mesut Dedeoğlu |
Mehmet Şandır |
Sadir
Durmaz |
|
Kahramanmaraş |
Mersin |
Yozgat |
BAŞKAN – Şimdiki önergeyi okutup işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı
Tasarının “Yeni orman alanlarının tesisi, Devlet ormanlarının içinde veya
bitişiğinde bulunan köyler halkının desteklenmesi, gelirler, harcamalar ve
muafiyetler” başlıklı 10. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Vahap Seçer |
İlhan Demiröz |
Selahattin Karaahmetoğlu |
|
Mersin |
Bursa |
Giresun |
|
Ramis
Topal |
Ramazan Kerim Özkan |
Osman Kaptan |
|
Amasya |
Burdur |
Antalya |
Yeni orman alanlarının tesisi, Devlet
ormanları içinde veya bitişiğinde bulunan köyler halkının desteklenmesi,
gelirler, harcamalar ve muafiyetler
Madde 10
1) Orman Genel Müdürlüğü, Devlet
ormanları içinde ve bitişiğinde oturan köyler halkının geçim seviyesinin
yükseltilmesi için gerekli tedbirleri alır. Bu maksatla sağlanacak işletme araç
ve gereçleri ile gerekli diğer girdiler hibe veya kredi desteği yolu ile
karşılanır.
2) Bu kanunun uygulanmasından elde
edilen gelirler genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir. Bu
gelirlerin;
a) Yüzde kırkı, orman köylülerinin
kalkınması ile orman alanlarının ıslah/ihyası ve yeni orman alanlarının
oluşturulması
b) Yüzde otuzu gecekondu bölgeleri ve
2/B arazileri üzerindeki yerleşim yerlerinin alt yapısının yapılması ve
iyileştirilmesi ile şehirlerdeki yapıların depreme karşı güçlendirilmesi
c) Yüzde otuzu ise; hayvancılığın
desteklenmesi ile devlet üniversitelerinin geliştirilmesi ve desteklenmesi
Amacıyla kullanmak üzere, ayrıldıkları
oranlar kadar ilgili idarelerin bütçelerine gerekli ödenek öngörülür. Bu
ödeneklerden belirtilen hizmetlerin yürütülmesi için gerektiğinde genel bütçe
kapsamındaki diğer kamu idarelerine ödenek, diğer idarelere ise kaynak
aktarabilir.
Bu kanun hükümlerinin uygulanmasında
yapılacak satış, tescil, devir, kayıt, terkin, düzeltme, ifraz, tevhit, cins
değişikliği ve ipotek işlemleri ile bunlara bağlı ve tamamlayıcı nitelikteki
işlemler veraset ve intikal vergisinden, 492 sayılı kanun ile 26/5/1981 tarihli ve 2664 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu
kapsamında alınan harçlardan, bu işlemler nedeniyle düzenlenecek kağıtlar damga
vergisinden ve genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerince alınan ücretlerden
muaftır.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Özkan, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bakın burada, bu verdiğimiz önergede
adaleti sağlıyoruz, ormandan elde edeceğimiz geliri paylaştırıyoruz yani bir
adalet uygulamak istiyoruz. Sizin yaptığınız kanunda gelirlerin yüzde 10’u
Orman ve Su İşleri Bakanlığına, yüzde 90’ı Çevre ve Şehircilik Bakanlığına
veriliyor. Bizse bunu yüzde 40, 30, 30 oranında… Hem orman köylüsünü koruyoruz
hem üniversiteleri koruyoruz hem orman köylüsünün altyapısını oluşturuyoruz,
Şehir ve Çevre Bakanlığını koruyoruz, hayvancılığı geliştiriyoruz,
üniversitelerimize destek veriyoruz yani adalet sağlıyoruz. Bu önergemiz bunu
kapsıyor.
Değerli arkadaşlarım, zaten şunu
söyledim, ben komisyonda da söyledim: “Ahmak oğlu verir malı veresiye,
kafesteki kuşu salıverir gelesiye.” Kafesteki kuş bizim. Bu kuş bizim ama bu
kuşu biz alıyoruz, Orman Bakanlığı bu işle iştigal ediyor, ormanları yıllarca
korumuş, çalışmış, eziyetini çekmiş ama alıyoruz bunu “Ben yiyemedim, sen ye
kardeşim.” deyip Çevre ve Şehircilik Bakanlığına veriyoruz.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Kentsel
dönüşüm yapacaklar.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Kentsel
dönüşüm anlamında. Zaten onun bir eli yağda, bir eli balda. Aydın gibi,
dağlarından yağ akıyor, ovasından bal akıyor. Geliri var, haksız bir rekabet
yapıyor. Geliri yerinde. Yani böyle bir kurumu, niçin bunu koydunuz bunu
anlayabilmiş değiliz.
Değerli arkadaşlarım, ayrıca
“Hayvancılığı geliştirelim.” diyoruz. Orman köylüsü zaten
fakir. Eskiden ORKÖY vardı onu da kaldırdık. ORKÖY 4 tane inek verirdi,
orman köylüsü onun sütünü sağar, buzağısını elde eder, buzağısını dana yapar,
besler, beside satar onunla çocuğunun düğününü yapar, çocuğunun okul harcını
çıkarırdı. Onu da mahrum ediyoruz. En fakir kesim, 7 milyonlardan bahsediyoruz.
Bu orman köylüsünü niçin korumuyoruz?
Rayiç değerle ilgili komisyonda biz
gayet güzel şeyler yaptık, yüzde 70’i değil, yüzde 50’sini dile getirdik.
Komisyon kabul etti. Bakın, Komisyon Başkanı küstü gitti, burada yok şu anda.
Mehmet Bey oturmuş yanına. Sayın Bakanımın da içi almıyor bunu.
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Gelecek,
gelecek.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Gelecek
de nerede? Biz bunu beraber kararlaştırmadık değerli arkadaşlarım. Fakat
komisyon üyeleri arkadaşlar -burada fotoğrafını çektim- şurada oturdular, şu
köşede, Ali Babacan’ı ikna edemediler. Antalya milletvekili, İstanbul
milletvekili, İzmir milletvekili, iktidar milletvekilleri, Komisyon Başkanı
oturdu burada bir saat Ali Babacan’la pazarlık etti. “70” diye diretti. Ya bu
köylü zaten perişan, alacak adamlar perişan. “Kan çıkar.” diyor vatandaş.
“Taştı burası, 2/B alanı taştı. O taşı temizledim, taşı sırtımda taşıdım, su
getirdim, elektrik getirdim. Ben buradan geçimimi sağlıyorum. Bu rayiç değerle
satılacak olursa ben burayı alamam. Alacak adamı da vururum, cinayet çıkar.”
diyor. İsmen söylüyor adam. “Ben altmış beş yaşındayım, çekinmeden bu cinayeti
işlerim. Alacak adam anasından doğduysa, gelsin, karşıma çıksın.” diyor. Biz de
sizi uyarıyoruz. Bu rayiç değer çok pahalı değerli arkadaşlarım. Onun için, bu
12’nci maddede bir önergemiz var, onu da kabul etmenizi diliyorum. Gerçekten,
bu 2/B’den açılan yerler çok zor durumdadır.
Ben Tevfik Fikret’in bir şiirinin son
iki dörtlüğünü sizlerle paylaşmak istiyorum. Üzerine düşen alsın bu dörtlüğü:
“Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha
sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar
yiyin!
Verir zavallı memleket, verir ne varsa,
malını
Vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini
Bütün ferağ-ı halini, olanca şevk-i balini.
Hemen yutun düşünmeyin haramını,
helalini...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha
sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar
yiyin!
Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın
giderayak!
Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan
ocak!
Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar
sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış,
çanak çanak...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha
sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar
yiyin!”
Tevfik Fikret çok güzel anlatmış.
Üstüne, hissesine düşenler alsın diyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Önergemizin kabulünü istiyorum değerli
arkadaşlarım. Biz, burada, gerçekten
adalet sağlıyoruz. Orman köylüsü korunuyor, orman köylüsünün altyapısı korunuyor.
Şehircilik Bakanlığımız korunuyor, üniversitelerimiz korunuyor, devlet
üniversitelerimiz korunuyor. O bilim yuvalarına buradan bir ışık yakıyoruz. Ne
diyorduk üniversitelerimizle ilgili? “Hamamı var kurnası yok, davulu var
zurnası yok.” Bu göndereceğiniz gelir, o üniversitelere hem hamam olacak hem
davul olacak hem zurnası olacak hem kurnası olacak.
Bu duygularla hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine adına orman sınırları
dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin
satışı hakkında kanun tasarısının 10. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen “Bu
kanun uygulanmasından elde edilen gelirlerin yüzde doksanını geçmemek
üzere" ibaresindeki "yüzde doksan yerine yüzde ellisini geçmemek
üzere" değiştirilmesi ve buna bağlı olarak aynı maddenin 3. Fıkrasında
özel gelir olarak tahmin edilen yüzde ellilik tutar karşılığının Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı bütçesinde afet riski altındaki alanların
dönüştürülmesinde kullanılmak üzere özel olarak öngörülür şeklinde genel
bütçenin (B) işaretli cetvele gelir kaydedilir. Diğer
yüzde ellilik tutar karşılığının ise Orman Genel Müdürlüğü bütçesinde gerekli
ödenek ön görülür şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Şandır, buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, öncelikle
saygılar sunuyorum.
Sözümüze kaldığımız yerden devam etmek
istiyorum. Bu kanunun artık eksikliklerini tamamlamak çok mümkün değil çünkü
inat ediyorsunuz. Bir müzakere değil, bir dayatma içerisindesiniz. Yani şunun
için söylüyorum: Milliyetçi Hareket Partisi bu kanuna destek vereceğini ilk
günden ifade etti, hatta paralel kanun teklifi verdi. Bildiğim kadarıyla
söylüyorum, kendi beyanlarını kendileri ifade ederler, Cumhuriyet Halk Partisi
de bu kanunla ilgili kanun teklifi verdi ve ilk günden ifade etti ki “Biz bunu
destekliyoruz.” Gerekçemiz de çok açık, yani yıllara sari ve gerçekten kangren
hâline gelen bir sorunun çözümü noktasında, muhalefet partileri olarak biz
engelleyici değil, destekleyici bir misyon
üstleniyoruz, bir anlayış içerisindeyiz. Ancak eksik çıkmamalı, yani bu uzlaşma
heba edilmemeli değerli milletvekilleri. Her defasında temin edemediğimiz bir
uzlaşmayı, Sayın Bakan, Sayın Hükûmet heba etmemeli, bir inat uğruna heba
etmemeli. Bu kanun eksik çıkıyor.
Bakın değerli arkadaşlar, bu konuyla
ilgili daha önce Anayasa Mahkemesinin iptal kararları var, ilan edilmiş
gerekçeleri var. Nedir o hadise? Anayasa’nın 170’inci maddesindeki “değerlendirme”
kelimesinin bu kanunda da anlaşıldığına Anayasa Mahkemesi “Anayasa’ya
aykırıdır” diye hüküm koyuyor. Sizin, şimdi, bu “değerlendirme” kelimesini
açmadan, onu yorumlamadan, onu değiştirmeden bu kanunun başına “Orman
köylülerinin kalkındırılmaları için 2/B arazilerinin değerlendirmesi”ni
yazmanız bir şey ifade etmez çünkü işte bu madde -yani bir anlamda suçüstü
yakalanıyorsunuz- bu arazileri orman köylerinin kalkındırılması için
değerlendirmiyor, başka kaynaklara aktarmak için değerlendiriyorsunuz.
Şimdi, eğer Anayasa Mahkemesi hukukla
hükmedecekse, gerçekten Anayasa Mahkemesi ise dün öyle, bugün böyle
demeyecektir. Dün iptal ettiği gerekçeler ortadayken -yani “değerlendirme”
kelimesinin “satma” şeklinde anlaşılmasını kendi gerekçeleriyle reddetmiştir ve
kanunu iptal etmiştir- şimdi, siz, bu noktada hiçbir şey olmayacakmış gibi
“değerlendirme” kelimesine dayalı olarak bir kanun çıkartıyorsunuz ama
yaptığınız değerlendirmede elde ettiğiniz gelirleri, Anayasa 170’e tam taban
tabana zıt kullanıyorsunuz. Ne yapıyorsunuz? Buradan kazanılan paraların yüzde
90’ını kentsel dönüşüme aktarıyorsunuz. Yok böyle bir
imkân. Bu Anayasa’da yok böyle bir imkân değerli arkadaşlar. Hukuk değişir,
Allah kanunu değil ama hukuku hukukun içinde kalarak değiştirmek gerekir. Eğer
Türkiye bir hukuk devletiyse… Yani ben size söylüyorum: Biz bu kanunu
destekliyoruz ama bu kanun Anayasa Mahkemesine giderse bu gerekçelerle iptal
edilir, gelin bunu düzeltelim. Bir irade beyanı olarak söylüyorum: Milliyetçi
Hareket Partisi 50 milletvekiliyle size destek vermeye hazır, gelin Anayasa’nın
170’inci maddesindeki “değerlendirme” kelimesini doğru tanımlayalım ve bu 2/B
sorununu çözelim. Ama bizim bu uzlaşma beyanımızı da yok sayarak siz “Bizim
sayısal çoğunluğumuz var, biz bunu çıkaracağız.” derseniz kanunu kanun dışı
yollarla değiştirmiş olursunuz. Bu doğru değil değerli arkadaşlar. Dolayısıyla,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak söylüyoruz; televizyonlar kapalı, ne
şovundayız ne akıl ne laf yarışındayız ama eğer ciddi bir iş yapıyorsak, bana
göre, cumhuriyet tarihinin en önemli bir uzlaşmasıyla, böyle, kemikleşen… Biraz
sonraki önergelerde bu kanunun uygulanmasından doğacak muhtemel sorunları da
burada konuşacağız.
Bilmenin sorumluluğunda, bilginin
sorumluluğunda, uygulamadan gelen bir insan olmanın sorumluluğunda sizleri
uyarıyoruz: Doğru iş yapalım, düzgün iş yapalım. Sürekli olarak bu Meclisi
kanun değişiklikleriyle meşgul etmeye de hakkınız yok, milletin zamanını
çalıyorsunuz. Sürekli, yaptığınız kanunları henüz daha uygulamaya başlamadan
değiştiriyorsunuz. Türk Ticaret Kanunu’nu birlikte değiştirdik, şimdi
uygulamaya başlamadan önce yeniden değiştireceksiniz.
Dolayısıyla, Sayın Bakana, sayın
iktidar partisi grubu yönetimine tekrar açık yüreklilikle teklif ediyorum:
Gelin bu kanunu doğru düzgün çıkaralım, milletin sorunlarını çözelim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
198 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu maddesinin 2 nci fıkrasında yer alan "yüzde doksanını geçmemek
üzere" ifadesi çıkarılarak "en az yüzde yetmişi olmak üzere"
ifadesinin eklenmesini,
10 uncu maddeye aşağıdaki bendin
eklenmesini,
“Orman genel müdürlüğü yeni orman
alanlarının oluşturulması için çalışmalar yapar ve her yıl 2B arazilerinden
elde edilen gelirin en az yüzde ellisi olmak üzere bütçeyi yeni orman
arazilerin oluşturulması için kullanır."
arz
ve teklif ederiz.
Abdullah
Levent Tüzel (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet…
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaplan. (BDP
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür Sayın
Başkan.
Zaten, Komisyon ve Hükûmet katılsaydı
şaşacaktım arkadaşlar.
Şimdi, hakikaten, bu 2/B Yasası var ya
tam bir orman kanunu! Orman kanunu nedir biliyor musunuz halk dilinde? Garip
bir durum var ya.
Arkadaşlar, şimdi, bu maddeleri
hakikaten okuyor musunuz? Sayın Çevre ve Orman Bakanı…
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Orman ve Su
İşleri Bakanı, Sayın Vekilim.
HASİP KAPLAN (Devamla) – …madem
ormandan sen sorumlusun, ormana bak. Madem siz sorumlusunuz siz ormana bakın.
Eğer Çevre ve Şehircilik Bakanı orman dikecekse, apartman dikmeyecekse onu
Orman Bakanı yapalım, sizi Çevre ve Kent Bakanı yapalım. Yani bu maddede ormanı
Çevre ve Kentleşme Bakanına veriyorsunuz, böyle bir şey olur mu arkadaşlar ya?
Bırakın onu, ormanda tarım da vardır,
“tarıma elverişli arazi” diyoruz, Tarım, Hayvancılık Bakanı nerede? O da yok.
Hepsini nereye bağlıyorlar? Yap-işlet-devret, TOKİ’ye bağlanıyor. Adrese bakın,
dikkat edin.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – 3’üncü
köprü…
HASİP KAPLAN (Devamla) – Özelleştirme
TOKİ’ye bağlanıyor -dikkat edin- Afet Yasası, kentsel dönüşüm TOKİ’ye
bağlanıyor. Ormanlar yapılacak, satılacak, parası alınacak, parasıyla yeni
orman yapılacak, Orman Bakanına değil TOKİ’ye bağlanıyor.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) –
Suriye’ye de TOKİ girsin o zaman!
HASİP KAPLAN (Devamla) – Şimdi, dikkat
edin ama arkadaşlar, bu TOKİ cumhuriyeti midir arkadaşlar ya? TOKİ kime bağlı?
Başbakana.
ALİM
IŞIK (Kütahya) – Para, para, para…
HASİP KAPLAN (Devamla) – TOKİ ne? İhale
yapamasın… TOKİ yerel yönetim dinlemez, plan dinlemez, proje dinlemez, yerel
yönetimleri dinlemez, yerel seçilmiş, yerel iktidarları, yerel millî iradeyi
tanımaz. Kim yapar? TOKİ yapar, istediği yere istediği binayı diker, istediği
yerde yapar, ihaleyi de adamına verir, adamını bulmakta da maharetlidir.
Sevgili AKP’liler, niye bu kadar parayı
çok seviyorsunuz, niçin?
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Bitirdiler!
HASİP KAPLAN (Devamla) – Başbakanın
görevi hükûmetin, kabinenin başı olmaktır. Başbakan niye Hükûmet olarak müteahhitlik yapıyor, söyler misiniz? Bu kadar bakan var!
İşte Orman ve Su İşleri Bakanı… Bakanlığını yapsın. Ne işi var Başbakanın
TOKİ’sinin Sayın Bakan Veysel Bey’in alanında? Şimdi, onu anlayalım.
Bakın, şimdi, burada sapla samanı
iyicene karıştırdınız. İnanın hukuku da karıştırdınız. Başbakanın görevi
bakanlar komitesine başkanlık etmektir. Başbakan her tarafı özelleştiriyor,
memleketin ihalesini, limanını, karasularını, akarsularını, dağlarını her
şeyini özelleştiriyor, satıyorsunuz. İyi de kardeşim, bu TOKİ devlet kurumu
değil mi? Siz kamulaştırma mı yapıyorsunuz, devletleştirme mi yapıyorsunuz? Onu
da yanlış yaparsınız yaparsanız çünkü yapanlar iyi, doğru yapıyor.
Bakın, Arjantin’de enerji açığı var,
bir bakıyor ki enerji ithalatında petrol şirketleri numara çekiyor, hepsinin
yakasına yapışıyor, millîleştiriyor hepsini. Ondan sonra da hizaya çekiyor.
Enerji politikası dünyada böyle sağlanıyor. Siz ne yapıyorsunuz? Vatandaşın
elindeki ormandan bozma 3 kuruşluk, 3 dönümlük arsasına göz dikiyorsunuz, ona
el koyuyorsunuz, onun da bedelini yüzde 50’den 70’e çıkarıyorsunuz, vatandaşın
malını gasbediyorsunuz, ecri misil haraç alıyorsunuz,
sonra da verirken üstüne de ceza yağdırıyorsunuz, diyorsunuz: “Alırsınız yüzde
70.” Gariban orman köylüsü yüzde 70’i nereden bulacak? Bunun anlamı şudur: Siz
alamazsınız, biz alacak adam buluruz.
Bunu bırakın, bu yanlış. Bu akçeli
işler, bu paralı işler kirli işlerdir, rant işleridir.
İçinde yolsuzluk vardır, içinde taşeron vardır, içinde müteahhit
vardır. Başbakan eğer dünya lideri olmak istiyorsa konutla, ihaleyle, rantla, komisyonla uğraşmaz. Bir ülkenin başbakanı bunların
başını da kendine bağlamaz. Artık “TOKİ cumhuriyeti”dir
bunun adı. Türkiye Cumhuriyeti’nin ismini “TOKİ cumhuriyeti” olarak… Niye her
şey TOKİ’ye bağlanıyor, sorar mısınız? Hiç sorgulamıyor musunuz, niye TOKİ? Her
şey TOKİ’ye bağlanıyor. Şimdi, Bakanlıkların hepsinin yetkisini al, getir
TOKİ’ye bağla. Ya, bu TOKİ’nin denetimi var mı? Meclis Sayıştay üzerinden
yapıyor mu? Yapamıyor.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Yapı
denetimi de yok, mali denetimi de yok.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Yapı denetimi
yok, bütçe üzerinden denetimi yok, bütçe kaleminde harcaması yok, alımı
denetlenemiyor, satımı denetlenemiyor. Bu para işleri, akçe işleri kirli
işlerdir arkadaşlar.
Türkiye TOKİ cumhuriyeti değildir, onu
da hatırlatalım tekrar. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198
Sıra Sayılı Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım
Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısının 10 uncu maddesinin ikinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş
(Kayseri) ve arkadaşları
2) Bu Kanunun uygulamasından elde
edilen gelirlerin yüzde üçünü geçmemek üzere Bakanlar Kurulunca belirlenecek
miktar, genel bütçe gelir ve gider hesaplarıyla ilişkilendirilmeksizin
tahsilini takip eden ay sonuna kadar yatırım amacıyla kullanılmak üzere
Vakıflar Genel Müdürlüğü muhasebe birimi hesabına ödenir. Kalan tutarın yüzde
doksanını geçmemek üzere Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenen orana karşılık
gelen bölümü, ilgili yıl genel bütçesinin (B) işaretli cetvelinde özel gelir,
kalanı ise gelir olarak öngörülür ve gelir gerçekleşmesine bağlı olarak özel
gelir veya gelir kaydedilir."
BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet, katılıyor musunuz?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge ile;
Vakıflar Genel Müdürlüğünün yapmakla yükümlü olduğu kamu hizmetlerini daha iyi
şekilde yerine getirebilmesi için, bu Kanunun uygulamasından elde edilen
gelirlerin yüzde üçünü geçmemek üzere Bakanlar Kurulunca belirlenecek miktarın,
genel bütçe gelir ve gider hesaplarıyla ilişkilendirilmeksizin tahsilini takip
eden ay sonuna kadar yatırım amacıyla kullanılmak üzere bu Genel Müdürlüğün
muhasebe birimi hesabına ödenmesi öngörülmek suretiyle, bu Genel Müdürlüğün
mali açıdan güçlendirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge çerçevesi içinde
madde 10’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Madde 11’de üç adet önerge vardır,
sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısının 11 inci maddesinin on altıncı fıkrasında yer
alan "lehine irtifak hakkı tesis edilmesi" ibaresinden sonra gelmek
“ve muhafaza ormanı olması” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Elitaş |
|
Yusuf Başer |
|
Ramazan Can |
|
Kayseri |
|
Yozgat |
|
Kırıkkale |
|
Yaşar Karayel |
|
İsmail Tamer |
|
Muzaffer Çakar |
|
Kayseri |
|
Kayseri |
|
Muş |
|
Hilmi Bilgin |
|
Mehmet Naci Bostancı |
|
Mehmet Doğan Kubat |
|
Sivas |
|
Amasya |
|
İstanbul |
|
|
Nureddin Nebati |
|
Harun Karaca |
|
|
|
İstanbul |
|
İstanbul |
|
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 198 Sıra Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Ve Hazine
Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye
Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısının;
"Diğer
işlemler" başlıklı;
11
inci maddenin onüçüncü fıkrasının; Hak sahipliğine
esas tarihin tespiti konusunda tereddüt olması halinde hak sahipliği, Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğünce bildirilen bilgi ve belgelere göre, bunun mümkün
olmaması halinde "başvuru sahipleri tarafından ibraz edilen kamu kurum ve
kuruluşlarınca verilen ya da kamu kurum ve kuruluşlarına yapılan ödemelere ait
belgelere göre" idarece belirlenir
şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Seyfettin Yılmaz Ali Uzunırmak D. Ali Torlak
Adana Aydın İstanbul
Ali Öz Celal
Adan
Mersin İstanbul
BAŞKAN – Şimdiki önergeyi okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı
Tasarının 11’inci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Vahap Seçer İlhan Demiröz
İstanbul Mersin Bursa
Mehmet Şeker Haydar Akar Oğuz Oyan
Gaziantep Kocaeli İzmir
“(11) Bu Kanun kapsamında yapılan devir
ve satışlarda esas alınan bedel emlak vergisi ve harç matrahlarının tespitinde
dikkate alınmaz. Emlak vergisi değeri harca esas değer olarak kabul
edilir."
BAŞKAN – Komisyon katılıyor musunuz?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor musunuz?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Oyan, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
OĞUZ OYAN (İzmir) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; niçin böyle bir önerge? Aslında, esas olan bu rayiç
değer meselesiydi ama rayiç değer konusunda geri adım atılmadığına göre hiç
olmazsa burada özellikle orman köylüsü açısından bakarsanız, bu kanun
kapsamındaki devir ve satışlarda esas alınan bedeli emlak vergisi değeri olarak
alırsanız ödeme gücü ilkesini dikkate almış olursunuz. Aslında yüzde 70’ine,
rayicin yüzde 70’ine satarken ödeme ilkesini asla dikkate almıyorsunuz, zengin,
fakir herkese aynı şeyi uyguluyorsunuz. Ama burada ödeme gücü ilkesinin hiç
olmazsa vergi karşısındaki sorumluluk bakımından, emlak vergisi ve tapu
harçları konusunda dikkate alınmasını öneriyoruz. Umarım bu kadarına razı
olursunuz.
Değerli arkadaşlarım, bu görüştüğümüz
tasarı tamamen paracı bir tasarıdır, tamamen rantçı
bir yaklaşımla orman köylüsünün sorunlarına sözde çözüm getirecektir. Biz 2003
yılında 22’nci Yasama Döneminde Anayasa’nın 169 ve 170’inci maddelerinin
değişikliğini burada görüşürken komisyonlardan itibaren üç tane önerge
vermiştik. Bunlardan bir tanesi, orman köylüsüne bu toprakların, arazilerin
bedelsiz devriydi. İkincisi, diğer alanlardan, üzerinde
konut, villa, turistik tesis, vesaire, neyse olmuş olanlardan elde edilecek
gelirlerden kaybedilen alan kadar -o zaman “500 bin hektar” deniyordu, şimdi
410 bin hektar olarak- alanın ağaçlandırılması ikinci önerimizdi ve üçüncüsü de
elde edilen gelirden orman kadastrosunun tamamlanması idi. Üç tane önerimiz
vardı, üçüne de “hayır” dediniz ve o Anayasa değişikliği gerçekleşmedi. Şimdi
aradan dokuz yıl geçmiş, karşımıza aynı rantçı, paracı
yaklaşımla çıkıyorsunuz. Yani tek derdiniz, bir, başta bütçe açıklarını
yamamak, ikincisi de yüzde 90’ını Çevre ve Şehircilik Bakanlığına, tabii,
TOKİ’ye aktararak oradan büyük rantlar peşine gitmek.
Şimdi, sadece mart ayında 5,5 milyar açık veren bir bütçeden bahsediyoruz.
Buradan elde edilecek gelir, bu yılın, muhtemelen sadece 2012’nin bütçe açığını
karşılamaya yetecektir. Yani bir yılın
bütçe açığını orman köylüsünün sırtına yıkarak karşılamayı düşünüyorsunuz. Bu,
hakka, adalete sığar mı? Bu ne biçim vergi önünde eşitlik? Anayasa’nın 73’üncü
maddesi var, ödeme gücü ilkesi. Nerede sizin, Adalet ve Kalkınma Partisinin
“adalet” tarafı; tabii nerede “kalkınma” tarafı? Bu kanunun adında “orman
köylülerinin kalkındırılmasının desteklenmesi” var. Bu tasarıda, Allah aşkına,
orman köylülerinin kalkındırılmasına dönük somut bir şey var mı? Olsa olsa, o
yüzde 10 içinde kaldı ki köy nakilleri, bilmem ne üzerinden harcanacak şeyler
de var, hiçbir somutluk yok. Kaldı ki köylünün buradaki talebi “Buradan elde
edilecek gelirle bize, orman köylüsüne de kalkınmamız için destek sağlanmasın.”
değil, sağlanmasını talep etmiyor. Orman köylüsünün talebi gayet basit: “Bu
rayiç değer olursa ben bunu satın alamam, dolayısıyla bunu başkaları, üçüncü
şahıslar elimden alır.” Yani onlarca yıldır zilyetlik olarak işlediği alanları
kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu bir dolaylı vergi gibidir, ödeme
gücü ilkesi hiç dikkate alınmadan ve rayiç değerleri… Benim bildiğim birçok
örnek var. Metrekaresi 10 liradan 80 liraya kadar mesela bir köyün örneği, 10
dönüm tarlası olan birisi, metrekare üzerinden hesapla 100 milyar ile 800
milyar gibi ödemeler karşısında, bırakın yüzde 70’ini yüzde 10’u deseniz bile,
bunu ödeyemeyecek durumda. Yani siz, burada gerçekten orman köylüsüyle alay
ediyorsunuz. Aslında bu, orman köylülerini topraksız bırakmanın ve onları yeni
kentlere göç kervanlarına katmanın bir aracı olacaktır.
Bu tasarının bu şekliyle size hayırlı
olmayacağını düşünüyoruz. Dolayısıyla hayırlı bir iş yapmak istiyorsanız, hiç
olmazsa şu önergeye bir “evet” deyin, daha sonra da bence tasarıyı geri çekip
bu rayiç bedel meselesini bir daha bir değerlendirin.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısının;
"Diğer işlemler" başlıklı;
11 inci maddenin on üçüncü fıkrasının;
Hak sahipliğine esas tarihin tespiti konusunda tereddüt olması halinde hak
sahipliği, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce bildirilen bilgi ve belgelere
göre, bunun mümkün olmaması halinde "başvuru sahipleri tarafından ibraz
edilen kamu kurum ve kuruluşlarınca verilen ya da kamu kurum ve kuruluşlarına
yapılan ödemelere ait belgelere göre" idarece belirlenir.
şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
D. Ali Torlak (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan?
BAŞKAN – Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Seyfettin Yılmaz,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun tasarısına başlarken geneli
üzerinde konuşma yaptığımda milletin beklentileri doğrultusunda, kangren hâline
gelmiş bu meseleyi bir anlayış içerisinde, bir iş birliği içerisinde üç grup
olarak çözmenin gayreti içerisinde olduğumuzu belirttik ve Milliyetçi Hareket
Partisi olarak “evet” oyu vereceğimizi ifade ettik fakat ısrarla belirtiyoruz:
Bakın, bu kanun tasarısının adı “Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi” ne yazık ki orman köylülerinin kalkınmaları burada yok.
Şimdi, burası, bu yerler, ormandan
kaybedilen yerler tekrar ormana kazandırılmalı. Nasıl kazandırılmalı? Yani
buradaki kaynakların, ormanla iç içe yaşayan orman köylülerimizin
kalkındırılması ve orman varlığımızın artırılmasıyla ormanlarımızın rehabilitasyonunda kullanılması gerekiyordu fakat bakıyorum,
ardı ardına verilen önergelere, geneline baktığınızda, orman teşkilatı ve
ormanlarımız bu tasarıda yer almıyor. Şimdi, Sayın Bakandan bir açıklama da
görmedik. Yani kanun tasarısının sahibi olarak komisyonlardan beri Orman Bakanı
geliyor, bugün de Orman Bakanı burada ama ciddi ve doyurucu bir açıklamayla
karşı karşıya kalmadık. Ben, Sayın Bakandan birtakım açıklamalar bekliyorum,
birtakım sorular sordum.
Şimdi, bakın, orman teşkilatı yaklaşık
yüz yetmiş beş yıllık geleneğe sahip bir teşkilat. Erozyonla kontrol
noktasında, kumul ağaçlandırılması noktasında, ormanların korunması noktasında
tarihî görevler ifa etti. Bütün baskılara rağmen, göçlere rağmen, bugün
İstanbul’un yüzde 50’si hâlâ ormanlarla kaplıysa ormancıların özverili
çalışmalarının neticesidir.
CELAL ADAN (İstanbul) – Suyu da
ormancılara bağlı, suyu da.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Evet.
Şimdi, bu bakanlığın adı Orman ve Su
İşleri Bakanlığı ve iştigal alanının yaklaşık yüzde 75-80’i ormanlarla ilgili
ama ne yazık ki bu tasarıda ormanlarımız ve orman köylülerimiz olmadığı gibi,
Orman ve Su İşleri Bakanlığında da ormancı yok.
Şimdi, ben size soruyorum değerli milletvekilleri:
Ormancıların olmadığı bir yerde, sürdürülebilir ormancılık politikasını nasıl
geliştireceksiniz? Bakanın iyi niyetine güvenerek, samimiyetine inanarak,
defalar kere söyledim, dedim ki: Siz suda uzman olabilirsiniz ama Allah rızası
için, şu ormancıları değerlendirin yani makamlara getirmek istiyorsanız gene
sizin siyasi görüşünüze yakın insanları getirin ama ormancıları getirin.
Ormancılık katında orman mühendisi yok yani böyle bir bakanlıkla nereye
varabileceğiz değerli milletvekilleri? Nereye varabileceğiz?
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – TOKİ’ye
varacağız.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Ve ondan
sonra, bu tasarıda, ormancıların, ormanların ve orman köylülerinin hakkını
savunacak kimseyi ne yazık ki bulamıyoruz.
Şimdi bakın, buradan, Sayın Bakanın cevaplandırması
için 4-5 tane soruyu art arda sıralayacağım ve cevap bekleyeceğim. Sayın Bakan,
bunları cevaplandırmadığınız müddetçe, kamuoyunun kafasında soru işaretleri
oluşuyor. Bunları, çıkın, açık yüreklilikle cevaplayın.
Bir tanesi, geçen konuşmamda söyledim,
ormanlara gelir kaydedilirken, Kemerburgaz’daki maden ocaklarında
20-25 trilyon ormanlara gelir sağlanırken, bunu Büyükşehir Belediyesine
verdiniz ve akrabanız olduğu iddia edilen bir şahıs, soy ismi sizle aynı, onu
da bu toprak dökümünün başına getirdiniz. Peki, buradan kimler rant sağladı? Bunun cevabını istiyorum Sayın Bakan.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Vermiyor ki, iki
senedir vermiyor.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – İkinci
sorum: Gazi yerleşkesiyle ilgili ifade ettim, bakın…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Kaç puanlık
soru?
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Bir saniye
dinleyin.
Gazi yerleşkesiyle ilgili, Plan ve
Bütçe Komisyonunda tutanakları vardır, dedim ki “Burayı birilerine mi
vereceksiniz, 1’inci dereceden 3’üncü derece sit alanına çeviriyorsunuz? Cevabı
var tutanaklarda, bakabilirsiniz: “Biz, depreme dayanıklılık için burada
birtakım düzenlemeler yapacağız.” Evet, şimdi… Daha sonra da dedi ki “Buraya
Başbakanlık talip oldu.” Doğrudur, Başbakanlığa veriyorsunuz. Peki, buradan
soruyorum: Bu süre içerisinde Gazi yerleşkesine kaç trilyonluk yatırım
yaptınız? Sayın Elitaş olsaydı hani “Biz fakir
fukaranın, garip gurebanın, tüyü bitmemiş yetimin
hakkını koruyorduk.” diyordu ya bunun Başbakanlığa verileceğini bile bile, bu
çalışmaların altyapılarını hazırlarken, yıkılacak olan binalara niye onlarca
trilyonluk harcama yaptınız?
Üçüncü sorum: 16 tane bölge müdürlüğü
açtınız. Sizinle her platformda tartışmaya hazırım, bir tane haklı gerekçesini
söyleyin. Dikili, kuru şeklinde 16 tane Bakanlık bölge müdürlüğü açtınız, bir
tane açma gerekçenizi ifade edin.
Yine, şu Adalet ve Kalkınma merkezinin
arazisini niye verdiniz? Bir açıklayın da hem kendi milletvekilleriniz bu
konuyu bilsin hem de kamuoyu bu konuyu bilsin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Yine,
Bakanlığınızda müşavirleri 28’den 130’a çıkardınız, 130’a. Bu müşavirler ne iş
yapar ve Türkiye'nin nerelerine gönderiyorsunuz bunları? Bu soruların cevabını
Sayın Bakandan bekliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısının 11 inci maddesinin on altıncı fıkrasında yer
alan "lehine irtifak hakkı tesis edilmesi" ibaresinden sonra gelmek
üzere “ve muhafaza ormanı olması” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılıyoruz Başkanım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Fıkrada yer alan düzenlemeye muhafaza
ormanı niteliği de eklenerek fıkranın tereddüde yer vermeyecek şekilde daha
açık olarak yazılması amaçlanmıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, o
kadar süratli okudu ki hiçbir şey anlamıyoruz efendim. Böyle bir şey olur mu?
Yani bunları milletin gözünden kaçırmak için böyle süratli okunur mu? Biraz
doğru dürüst okusun.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge çerçevesi içinde
madde 11’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Madde 12’de üç adet önerge vardır -siz de
biraz yavaş okuyun- sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı
tasarının 12.nci maddesinin (3). fıkrasından ‘belediye
ve mücavir alan sınırları içinde bulunan yerler' ibaresinin çıkarılmasını, aynı
fıkradaki 'beş bin metre' ibaresinin ‘bin metre’, ‘beş yüz metreden' ibaresinin
de 'yüz metreden' olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasan Hüseyin Türkoğlu Seyfettin Yılmaz Mehmet Şandır
Osmaniye Adana Mersin
Oktay Öztürk Kemalettin Yılmaz Erkan Akçay
Erzurum Afyonkarahisar Manisa
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 198 Sıra Sayılı Tasarının 12'nci maddesine aşağıdaki dokuzuncu fıkranın eklenmesi
ile diğer fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Mehmet Şeker Vahap Seçer
İstanbul Gaziantep Mersin
Haydar
Akar İlhan
Demiröz
Kocaeli Bursa
"(9) Bu Kanuna göre satılan tarım
arazileri on yıl süre ile tarım dışı amaçlarla kullanılamaz. Bu husus tapu
kütüğünün beyanlar hanesine yazılır. Bu süre sonunda tarım dışı amaçla kullanım
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından alınacak izne tâbidir."
BAŞKAN – Şimdiki önergeyi okutup,
işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısının 12 nci maddesinin;
a) İkinci fıkrasının birinci cümlesinin
sonunda geçen "ellisidir." ibaresinin "yetmişidir."
şeklinde değiştirilmesini,
b) Onuncu fıkrasının başına
"Denizli İli, Beyağaç ve Kale İlçeleri sınırları içerisinde bulunan
ve" ibaresinin eklenmesini ve aynı fıkranın son cümlesinde geçen "bu
taşınmazlardan belediye ve mücavir alan sınırları dışında bulunanların "
ibaresinin "bu taşınmazların" şeklinde değiştirilmesini,
c) Sonuna aşağıdaki fıkranın
eklenmesini,
arz
ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Mehmet Yüksel Nurcan Dalbudak
Kayseri Denizli Denizli
Bilal Uçar Nihat Zeybekci
Denizli Denizli
(12) Mülkiyeti Tarım İşletmeleri Genel
Müdürlüğüne ait olan, hali hazırda gerçek kişiler tarafından kullanılan Konya
İli, Sarayönü İlçesi, Konuklar Tarım İşletmesi Müdürlüğü ile Adana İli, Ceyhan
İlçesi, Çukurova Tarım İşletmesi Müdürlüğü uhdesinde bulunan ve işletme
bütünlüğünü bozmayan arazilerin kullanıcıları tarafından; bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren altı ay içinde adı geçen Genel Müdürlüğe başvurulması
ve geriye dönük beş yıllık ecrimisil bedelinin
ödenmesi kaydıyla, bu araziler anılan Genel Müdürlük tarafından belirlenen
rayiç bedelin yüzde yetmişi üzerinden ve bu Kanunda belirtilen satış ve ödeme
şartlarıyla kullanıcılarına doğrudan satılır. Birden
fazla kullanıcısı bulunan ve bu maddeye göre kullanıcılarına doğrudan satılacak
olan arazilerin ifrazı halinde yüzölçümünün 5403 sayılı Kanunda belirtilen
bölünemez büyüklüğün altına düşmesi durumunda, bu araziler; 5403 sayılı Kanunda
belirtilen bölünemez büyüklüğün altına düşmemek kaydıyla, diğer kullanıcıların
yazılı olarak muvafakat vermesi durumunda talep eden kullanıcılarına doğrudan
satılabilir."
BAŞKAN – Komisyon katılıyor musunuz?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okur musunuz?
Gerekçe:
Önerge ile;
a) Tasarının 12 nci
maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinin sonunda geçen “ellisidir."
ibaresinin "yetmişidir." şeklinde değiştirilmesi suretiyle, Tasarının
Hükümetimizin sevk ettiği şekliyle korunması amaçlanmıştır.
b) Ayrıca, Tasarının 12 nci maddesinin onuncu fıkrası kapsamında kalan taşınmazlar
sadece Denizli İli, Beyağaç İlçesine Çamlık ve Cumhuriyet Mahalleleri ile Pınarönü, Sazak ve Kızılağaç Köyleri ve Kale İlçesine bağlı
Kayabaşı Köyü sınırları içerisinde kalan taşınmazları kapsadığından, bu fıkranın
uygulanacağı yerlerin açıkça belirtilmesi amacıyla; Tasarının 12 nci maddenin onuncu fıkrasının başına "Denizli İli,
Beyağaç ve Kale İlçeleri sınırları içerisinde bulunan ve" ibaresinin
eklenmesi ve aynı fıkranın son cümlesinde geçen "bu taşınmazlardan belediye
ve mücavir alan sınırları dışında bulunanların" ibaresinin "bu
taşınmazların" şeklinde değiştirilmesi amaçlanmıştır.
c) Diğer taraftan, Tarım İşletmeleri
Genel Müdürlüğüne (TİGEM) bağlı Konya İli, Sarayönü İlçesinde faaliyet gösteren
Konuklar Tarım İşletmesi Müdürlüğünün bulunduğu bölgede 1950'li yıllarda
yapılan kadastro çalışmalarında bir kısım araziler tapuda TİGEM adına tescil
edilmiş, bir kısım arazilerin ise, kadastro sırasında yapılan itirazlar
nedeniyle tapudaki malik haneleri açık bırakılmıştır.
Bu arazilerin bulunduğu köylerdeki
gerçek kişiler, arazilerin kendilerine ait olduğunu belirterek kullanmaya devam
etmişler ve TİGEM aleyhine tapu iptali ve tescil davaları açmışlardır, bu
davalar TİGEM lehine sonuçlanmış, TİGEM'de bu kişiler aleyhine men'i müdahale ve ecrimisil
davaları açmıştır. Davaların TİGEM lehine sonuçlanmasını müteakip, bu araziler
TİGEM'ce kullanıcıları kişilere kiraya verilmiştir. Bu durumda olan 157 kişiyle
5 yıllık kira sözleşmeleri yapılmıştır. TİGEM tarafından bu arazileri kullanan
kişiler aleyhine açılan 238 dava mevcut bulunmakta ve bu davaların sonucuna
göre kira sözleşmeleri yapılmasına devam edilmektedir.
TİGEM tarafından, kadastro tespitinden
bu güne kadar bahse konu arazileri hiçbir şekilde fiilen kullanamamış olup, bu
araziler halen vatandaşlarca kullanılmaktadır.
Yine,
Adana İli, Ceyhan
İlçesinde faaliyet gösteren
Çukurova Tarım İşletmesi Müdürlüğünün kullanımında olan 159 ada 1 parsel
numaralı arazinin tamamı 8.180.879,34 m² olup, bu arazi 3646 sayılı Kanun
gereğince TİGEM adına tapuya tescil edilmiştir. Ancak, bu arazinin 4.665.712
m²'lik kısmı TİGEM tarafından kullanılmakta ve TİGEM'in arazi bütünlüğü
içerisinde yer almaktadır. Diğer 3.514.667 m²'lik kısmı ise TİGEM'in kullanımı
dışındadır. Bu kısım Yeşilova Köyünde mukim kişilerin (109 kişi) tasarrufunda
bulunmaktadır.
Gerek Konuklar Tarım İşletmesi
Müdürlüğü ve gerekse Çukurova Tarım İşletmesinin yukarıda belirtilen
arazilerine TİGEM hiçbir şekilde fiilen hâkim olamamış, bu araziler komşu
köylüler tarafından uzun yıllardan beri kullanılmaktadır. Bu araziler adı geçen
İşletmelerin bütünlüğünü bozmayan arazilerdir.
Her iki İşletmenin sınır komşusu olan
köylerde yaşayan ve gelir düzeyleri düşük olan bu insanların yıllardan beri
fiilen kullanmış oldukları arazilerde kiracı konumuna düşmeleri sosyal bir
sorun olarak değerlendirilmektedir.
TİGEM; Devlet Üretme Çiftlikleri, Hara
ve İnekhanelerin 1983 yılında bir çatı altında toplanması ile kurulmuş,
mülkiyeti bu kuruluşlara ve Hazineye ait olup da bu kuruluşların kullanımında
bulunan araziler TİGEM'e devredilmiştir. Bu arazilerin TİGEM adına tapuya
tescil edilmesi ve devre muvafakat edilmesi sürecinde çevre köylülerce
kullanılan ve fiili durum olarak ortaya çıkan her iki İşletmeye ait bu sorun
dikkatlerden kaçmıştır.
TİGEM bu arazileri fiilen kullanmadığı
için bir üretim kaybına uğramayacağı gibi, köy sakinleri ile de olumlu
ilişkiler içerisinde olacaktır. Yasal anlamda bu arazileri kullananlar lehine
bir hak iktisabı doğmamış olmasına rağmen, kullandıkları arazilerin Devletçe
ellerinden alındığı yönündeki algılamaları, yasal olmasa bile hukuki ve sosyal
anlamda haklı bir tepki olarak değerlendirilmelidir.
Açıklanan sebeplerle, Önerge ile, Tasarının 12 nci maddesinin
sonuna eklenen fıkra ile de; uzun yıllardan bu yana TİGEM'e ait söz konusu
arazileri kullanan kişiler ile TİGEM arasındaki ihtilafların, TİGEM'in
mülkiyetinde olan bu arazilerin bedelini kullanan kişilerden alarak bu
arazilerin kullanıcılarına doğrudan satılarak sonlandırılması, bu şekilde
anılan arazileri kullanan vatandaşların uzun yıllardan beri devam eden
mağduriyetlerinin önüne geçilmesi ve ayrıca, bu arazilerin mülkiyet
sorunlarının çözüme kavuşturulması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı
Tasarının 12'nci maddesine aşağıdaki dokuzuncu fıkranın eklenmesi ile diğer
fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(9) Bu Kanuna göre satılan tarım
arazileri on yıl süre ile tarım dışı amaçlarla kullanılamaz. Bu husus tapu
kütüğünün beyanlar hanesine yazılır. Bu süre sonunda tarım dışı amaçla kullanım
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından alınacak izne tâbidir."
M. Akif Hamzaçebi (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın İlhan Demiröz.
BAŞKAN – Sayın Demiröz, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Vallahi CHP Grubunun en yüksek
alkışladığı kişisiniz.
Buyurun.
Çetele tutuyorum…
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
198 sıra sayılı Tasarı’nın 12’nci maddesinde vermiş olduğumuz önerge hakkında
konuşmak üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, AKP
İktidarının, her zaman olduğu gibi, yasa içerisinde yasayla ilgisi olmayan
konuları dâhil etmedeki hünerini bir kez daha 2/B teklifinin içerisine tarım
alanlarının satışını da koymuş olmasıyla görmekteyiz. Neden söylüyorum? 2/B
kapsamında 410 bin hektar büyüklüğünde arazi olmasına rağmen hazineye ait tarım
arazilerinin, satılacak tarım arazilerinin miktarı 925 bin hektardır.
Değerli arkadaşlar, 2/B arazilerinin
yapılan çalışmalara göre yalnızca yüzde 4,7’si yapılaşmış, yüzde 33,2’si ise
tarımsal amaçlarla kullanılmaktadır. 300 bin hektar arazide ise herhangi bir
amaçla kullanılma durumu söz konusu değildir. Burada neyi ifade etmek
istiyorum? Hazineye ait tarım arazilerinin tasarı gerçekleştiğinde hak sahibi
olacakların ve bu arazileri satın alabileceklerin daha sonra bu arazileri ne
yapacakları bilinmemektedir. Çok daha önemlisi, satıştan sonra tarım yapıp
yapmayacakları konusunda herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Önergemizdeki
“Satıştan sonra on yıl süreyle tarım dışı amaçlarla kullanılmaz.” ibaresinin
tapuya konmasını istiyoruz. Bunu şunun
için istiyoruz değerli arkadaşlar: Bu arazilerin satılması hâlinde… Zaten
satılıyor, Millî Emlak bunları zaten satıyor. Bu yasaya koymakla bunun bugün
çok zor durumda olan köylülerimizin buraları almama durumunda başkalarının
eline geçecek. En azından hiç olmazsa on yıl süreyle tapuya şerh koymak
suretiyle tarım dışı amaçlarda kullanılmamasını sağlamamız gerekir. Bunu şunun
için söylüyorum: Her gün biz sanayileşmeyle, kentleşmeyle, işgalle, erozyonla
tarım topraklarını kaybediyoruz. Bir santimetrekare toprağın oluşum süresindeki
yüz binlerce yıl dikkate alındığında artan nüfus ve gıda ihtiyacı doğrultusunda
tarım alanlarının korunmasının ne kadar önemli olduğunun altını bir kez daha
çizmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, buradan bir başka
konuya gelmek istiyorum. Ben Bursa’da il genel meclisinde grup başkan vekilliği
yaptım. Orada da arkadaşlarımızla beraber komisyonlarda çalışmalar yapardık,
aynı burada Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda
olduğu gibi. Biz Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonunda alt komisyonda ve diğer komisyonda bu rayiç bedellerinin
yüksekliğini dikkate alarak bunun yüzde 50 olmasını ifade ettik ama gelin görün
ki siz bu komisyondaki çalışan arkadaşların emeğine, çalışmalarına hiç saygı
gösterilmeden bugün gelen bir telefon veya gelen bir talimat doğrultusunda
bunları tekrar yüzde 70’e çıkarıyorsunuz. O zaman Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonundaki arkadaşlarımızın, bizim suçumuz
ne? Emeğimizin karşılığı bu mu olmalıydı? Bu arkadaşları hiçe saymak kimin
haddine olduğunu da ifade etmek istiyorum.
Ve devam ediyorum arkadaşlar. Yine aynı
şekilde bu 2/B arazilerinin, benden önceki arkadaşların da ifade ettiği gibi,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığıyla ilgili olduğunu ifade etmek istiyorum.
Evet, Kentsel Dönüşüm, Afet yasalarının
9’uncu maddesinde ifade edildiği gibi ne olacak? Bu tarım alanlarında eğer siz
araziyle ilgili, TOKİ’yle ilgili bir karar aldığınız zaman, hiçbir zaman Tarım
Kanunu’yla ilgili, Toprak Koruma Kanunu’yla ilgili, Kıyı Kanunu’yla ilgili,
Mera Kanunlarıyla ilgili bunlara itiraz etme şansınız yok. Yani istediğiniz her
yerde, TOKİ istediği tarım alanında, birinci sınıf, ikinci sınıf, sulanan,
sulanmayan diye
bakmamak şartıyla istediğini yapacak. Bu derece, bu şekildeki bir
tasarının yanlış olduğunu, böyle kanun teklifi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) - …kanunlaştığı
takdirde çiftçilerimizin çok sıkıntıya düşeceğini belirtiyor, hepinize saygı ve
sevgilerimi sunuyorum. Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Demiröz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı
tasarının 12.nci maddesinin (3). fıkrasından ‘belediye
ve mücavir alan sınırları içinde bulunan yerler' ibaresinin çıkarılmasını, aynı
fıkradaki 'beş bin metre' ibaresinin ‘bin metre’, ‘beş yüz metreden' ibaresinin
de 'yüz metreden' olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 198 sıra sayılı Tasarı’nın 12’nci maddesi üzerine
verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle
ifade etmek istiyorum ki, bu 12’nci maddenin tasarının tümüyle ve 2/B
arazileriyle hiçbir alakası yoktur, bu ayrı bir özel düzenlemedir. Bu madde
4070 sayılı Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun’da bazı
değişiklikler yapıyor. 4070 sayılı Kanun 1995 yılından bu yana yürürlükte olan
bir kanundur ve şu anda talepte bulunduğu hâlde işlemleri henüz tamamlanmamış
ve süreci devam eden pek çok talep vardır. 4070 sayılı Kanun’a göre, 1995
yılından bu yana yaklaşık 26 bin parça, 306 bin dekar ve 245 milyon lira
civarında hazineye ait tarım arazisi satılmıştır.
Şimdi, bu 12’nci madde ile alıcı
bakımından daha iyi şartlarda satış imkânları getiriliyor. Bu yüzden, ilk
bakışta ve esas olarak, 12’nci maddede getirilen düzenlemeleri olumlu bulmak
mümkündür ancak bu defa, eski usulle arazi alanların önemli bir kısmı
kendilerini biraz kandırılmış veya enayi yerine konulmuş hissine
kapılmaktadırlar.
4070 sayılı Kanun’un en önemli zaafı,
hazine arazilerini kullanan kişilerin durumlarını iyi tespit edememesi ve
arazileri kullanımın şartlarının dikkate alınmamasıdır. Bu arazileri atadan,
dededen kalma bir şekilde kullananlar olduğu gibi, yine bir şekilde hazine
adına tescil edilmeden evvel satın alanlar da bulunmaktadır. Bu arazilerin
içinde, tapulama sorunları nedeniyle hazineye intikal edenler olduğu gibi,
ayrıca sayısı azımsanamayacak oranda cingöz hazine işgalcileri de
bulunmaktadır.
Hazineye ait tarım arazilerini
kullananlar içinde hiç toprağı olmayan yoksul çiftçiler bulunduğu gibi, malı
mülkü yerinde varlıklı kişiler de bulunmaktadır. Aslında, bu kanunun, yoksul ve
ekip dikecek arazisi olmayan muhtaç çiftçiyi gözeten, belirli miktarda tarım
arazisini muhtaç çiftçiye bedelsiz veren bir uygulamasının olması gerekirdi.
Ancak bu düzenlemelerde böyle bir husus yoktur.
“2/B sorununu çözeyim.” derken,
hazineye ait tarım arazilerinin kullanıcılarına satışını yeniden düzenlerken
eşitlik ve adalet ilkelerine uygun hareket etme mecburiyetimiz vardır, hak ve
nefaseti ve insafı gözetmek gerekmektedir.
“Herkes için yüzde 50 rayiç bedel.”
diyerek eşitliğin sağlandığını söylemek mümkün değildir. Kaldı ki biraz önce
yine iktidar partisinin verdiği bir önergeyle, “yüzde 50 rayiç bedel” “yüzde 70
rayiç bedel” olarak değiştirildi. Demek hâlâ tereddüt ediliyor ve bunu da
fevkalade yanlış buluyoruz. Yani bu, hak ve nefaseti kullanmayan, muhtaç
durumda olan, hiçbir arazisi olmadığı hâlde hazineye ait tarım arazilerini
kullanan çiftçilerin durumunu hiç dikkate almamaktadır.
Eşitlik, aynı hukuki konumda olanlara
aynı hukuk kurallarının uygulanmasıdır. Farklı hukuki konumda ise onlara da ona
göre farklı hukuki durumun uygulanması gerekir.
Şimdi, yürürlükteki 4070 sayılı
Kanun’la bu getirilen 12’nci maddeyi bir mukayese ettiğimizde şunları
görüyoruz: Eski düzenlemede “…takdir edilecek bedelin tamamı üzerinden doğrudan
satılabileceği” hükmü vardı, şimdiki düzenlemede yüzde 70 üzerinden
getiriliyor.
Yine, 4070 sayılı Kanun’un 7’nci maddesindeki
hazineye ait tarım arazilerini satın alacak kişilerin 2002 tarihinden önce beş
yıl süreyle bu arazileri fiilen kullanma şartı, 12’nci maddeyle üç yıla
indiriliyor.
Yine, 4070’in 7’nci maddesinde “…satış
yapılabilmesi için birikmiş kira ve ecri misil borçlarının asıllarının yüzde 20
fazlasıyla ödenmesi şarttır.” denirken, bu düzenlemeyle…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) - …ecri misil
alınmayacağını ve tahakkuk eden ecri mislin de terkin edileceğini belirtiyor.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Devamla) – Ben teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının 12’nci
maddesinin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir önerge vardır,
önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgili kanun tasarısının 12’nci
maddesinin açık oylama şeklinde yapılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır? Burada.
D. Ali Torlak? Burada.
Celal Adan? Burada.
Seyfettin Yılmaz? Burada.
Kemalettin Yılmaz? Burada.
Hasan Hüseyin Türkoğlu? Burada.
Alim
Işık? Burada.
Ali Öz? Burada.
Murat Başesgioğlu? Burada.
Necati Özensoy? Burada.
Sümer Oral? Burada.
Mustafa Kalaycı? Burada.
Lütfü Türkkan? Burada.
Emin Çınar? Burada.
Faruk Bal? Burada.
Yusuf Halaçoğlu? Burada.
Erkan Akçay? Burada.
Özcan Yeniçeri? Burada.
Ali Uzunırmak?
Burada.
Mehmet Erdoğan? Burada.
Cemalettin Şimşek? Burada.
Açık oylamanın şekli hakkında Genel
Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince açık oylama elektronik
cihazla yapılacaktır.
Oylama için üç dakika süre vereceğim.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – 198 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 12’nci maddesinin açık oylama sonucu:
“Oy
sayısı : 217
Kabul : 192
Ret : 25 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Bayram Özçelik Muhammet
Bilal Macit
Burdur İstanbul”
Böylece, madde kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm 13’üncü maddenin 1’den
10’uncu fıkraya kadar tüm fıkraları ve geçici madde 1 dâhil 13 ila 16’ncı
maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde gruplar adına söz
isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Osmaniye Milletvekili Sayın
Hasan Hüseyin Türkoğlu.
Buyurun Sayın Türkoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) – Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; 198 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin
görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınızdayım; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Müzakere ettiğimiz 198 sıra sayılı
tasarı arazi bakımından üç ana unsura sahiptir: Bunlardan birincisi, 6831
sayılı Orman Kanunu’nun 2’nci maddesinin (a) ve (b) bentleridir. Tasarıyla 2/A
kapsamındaki araziler Orman Genel Müdürlüğünün tasarrufuna geçmektedir. Bu
araziler orman köylülerinin yerleşmesine tahsis edilmek istenmektedir. 2/B
arazileri ise Maliye Bakanlığı tasarrufuna geçmekte ve bu Bakanlık tarafından
bedeli karşılığında satışa sunulacaktır.
Orman Kanunu’nun 2’nci maddesinin (b)
bendinde 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen
bakımından orman niteliğini kaybetmiş araziler ile şehir, kasaba ve köy
yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim alanlarının orman sınırları dışına
çıkarılmasını öngörmektedir. Bu tasarı ile bu alanların öncelikle
kullanıcılarına ve diğer şahıslara rayiç bedelin yüzde 70’i ile satışını mümkün
kılmaktadır. Benzer bir düzenleme, Anayasa Mahkemesi tarafından, hazine adına
orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin satılamayacağı, imar ve ihya edilerek
orman köylülerine tahsis edilmesi gerekçesiyle bozulmuş idi.
Milliyetçi Hareket Partisi, tasarının
2/B arazilerine ilişkin bölümünün eksik ve yanlış yönlerinin giderilmesi
hâlinde amaca ulaşabileceğini düşünmektedir. Anayasa’nın 169 ve 170’inci
maddeleri düzenlenmeden bu tasarının Anayasa’ya uygun olamayacağı gerçeğini
kabul etmemiz gerekir. Hem Anayasa’nın 169’uncu maddesinin ikinci fıkrasındaki
devlet ormanlarının mülkiyet konusu olamayacağı hususu hem de 170’inci maddenin
birinci fıkrasındaki ilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında yarar
görülmeyen yerlerin ihya edilerek orman köylülerine tahsisi hususu bu tasarıyı
yasalaşması hâlinde sekteye uğratacaktır.
Bu açıdan, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, hem tasarıya hem de öncelikle Anayasa değişikliği için iş birliğine
hazır olduğumuzu ve bu tasarının Anayasa değişikliği ile hedefe
ulaşabileceğini, hukuki olacağını sizlerle paylaşmak isteriz.
Diğer yandan 2/B arazileri için
öngörülen bedel rayiç bedelin yüzde 70’idir. Bu oran rantı
yüksek yerler ve rantı yüksek kullanımlar için makul gelebilir. Örneğin İstanbul gibi bir yerde 2/B arazisine ev yapmış insanlar
arazinin üzerine ev, villa kondurmuşsa bu bedel makul olabilir ama Çukurova'da,
Antalya'da, Mersin'de, Karadeniz'de 2/B statüsünde bir yeri elli-altmış yıldır
narenciye bahçesi, zeytinlik, fındıklık olarak kullanan, zaten tarım kesiminin
muhatap olduğu sıkıntılara boğulmuş çiftçimiz için ortaya çıkacak rakamlar ne
ödenebilir ne de makul olacaktır. O zaman bu rayiç bedel oranının, orman
köylülerine yapılan satışta mutlaka aşağılara çekilmesi, yüzde 15-25
seviyelerine indirilmesi hakkaniyetin bir gereği olacaktır. Aksi hâlde,
yıllardır kullandığı 2/B arazisini rayiç bedelin yüzde 70’ini ödeyemeyen
köylümüz bu araziyi satın alamaz ve Maliye Bakanlığı başka bir şahsa satış
yapar. Ondan sonra ortaya çıkacak ihtilafları ve diğer sıkıntıları yargı
çözebilirse çözsün. Yol yakın ve vakit var iken bu hususu doğru düzgün yapmamız
gerekir.
Bu tasarının getirdiği ikinci düzenleme
ise hazineye ait tarım arazilerinin satışı hususudur. 31/12/2011
tarihi itibarıyla son üç yıldır hazineye ait tarım arazilerini kiralayan ya da
kullanan hak sahiplerine rayiç bedelin yüzde 70’i karşılığında satış
düzenlemesi getirilmektedir. Türk çiftçisi tarihinin en sıkıntılı dönemini
yaşamaktadır. On yıldır uygulanan yanlış tarım politikaları yüzünden çiftçi
ailesi sayısı gittikçe azalmaktadır. Mazot, gübre, fide, fidan, tohum, ilaç
derken dünyanın en yüksek maliyetiyle tarım yapan bu insanlara, yıllardır
kullandıkları, üretime dâhil ettikleri arazileri rayiç bedelin yüzde 70’iyle
satacaksınız. Çiftçi zar zor geçimini sağlarken, hatta kuru soğana muhtaç
bırakılmışken bu arazileri bu orandan alabileceklerini düşünmek saflıktan başka
bir şey olamaz. Rayiç bedel oranının yüzde 70 seviyesinden mutlaka çok daha
aşağılara çekilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; tasarının arazilerle ilgili getirdiği üçüncü husus, yayla
alanlarına ilişkin düzenlemedir. Türk kültürünün önemli unsurlarından biri olan
yaylaya gitme geleneği yüzyıllardır Anadolu'da görülen, yaşanan, araştırmalara
konu olmuş bir olgudur. Özellikle sıcak bölgelerde, küresel ısınmayla ve şehir
yaşamından, sıcaktan ve gürültüden kaçmanın elzem olduğu zamanlarda Türk insanı
yaylalara sığınmıştır. Yüksek yerlerde ve çoğunlukla orman içi, kenarı olan
yaylalar yıllar içinde artan nüfus ve rağbetle beraber bir şehir havasına
bürünmüş yerleşim alanları olmuştur. Senenin belli bir döneminde kent nüfuslarını
aratmayan kalabalığa sahip olan yaylalara, devlet, sağlık hizmetini, jandarma
ile güvenlik hizmetini, cami ve imam ile din hizmetini, kara yolu, elektrik,
su, kanalizasyon ve toplu taşıma hizmetlerini bile sunmuştur. Ama bir husus
bugüne kadar düzenlenmemiştir, o husus da: Yaylalarda insanların oturduğu
evlerin, kamuya ait bazı tesislerin üzerinde durduğu orman arazileri. 6831
sayılı Orman Kanunu’nun 17’nci maddesi ve 93’üncü maddesi çerçevesinde orman
arazisi üzerinde saydığım bina ve tesisleri yapmak suç olarak düzenlenmiştir.
Cumhuriyetin kuruluşundan önce, Orman
Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce var olan yaylacılık, yayla evleri suç
unsuru hâline gelmiştir. Bu çerçevede, Karadeniz'de, Ege’de, Akdeniz’de on
binlerce yayla evi sahibi insan ise suçlu durumuna düşmüştür.
Sadece seçim bölgem olan Osmaniye'de
merkezde “Zorkun, Fenk”
Kadirli'de “Bağdaş, Elmalı” Düziçinde “Dumanlı, Mezdağı” Hasanbeyli’de “Almanpınarı” gibi yaylalarda en az 30 bin yayla evi hukuki
bir problem teşkil etmektedir. Çözüm makamı olarak müracaat edilen siyaset
kurumu bugüne kadar bu soruna yasal düzenleme anlamında bir teşebbüste
bulunmamıştır.
Sayın Veysel Eroğlu, Bakan olarak, bir çok yerde olduğu gibi Osmaniye'de de bu yakınmaların
muhatabı olmuştur. Aslında, söz vermiş olmalarına rağmen, bu tasarının Meclise
gönderilen ilk hâline yayla konusu dâhil edilmemiştir. Grup Başkan Vekilimiz
Sayın Mehmet Şandır ile bu konuda sitemlerimizi kendilerine iletip hazırlamış
olduğumuz yayla ve yaylacılık kanun teklifimizden bahsettik ve Sayın Bakanın,
Sayın Komisyon Başkanının rızaları ile ilk defa “yaylacılık, yayla alanı” gibi
konular bu tasarının 13’üncü maddesine dâhil edilmiştir. Bu noktada, Sayın
Bakan ve Komisyon Başkanı ile Komisyonun saygıdeğer üyelerine, bakanlıkların
değerli bürokratlarına teşekkürü bir borç bildiğimi ifade etmek istiyorum.
Ancak, bu yayla alanları ile ilgili
13’üncü maddeye konularak 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 17’nci maddesine eklenen
fıkra, bu hâliyle sorunu kökten çözen bir düzenleme değildir. Hazırlamış olduğumuz yayla ve yaylacılık kanunu teklifinden farklı
olarak bu tasarının içindeki düzenleme, Bakanlar Kurulu kararı ile yayla alanı
ilan edilen yerlerdeki -müsadere edilenler dâhil- tüm bina ve tesisleri Orman
Genel Müdürlüğü demirbaşına almakta, bu bina ve tesislerin kullanıcılarına,
2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'na göre rayiç bedel üzerinden kiraya
verilmesini öngörmektedir. Yani yaylalarda var olan bina ve tesisler
Orman Genel Müdürlüğü envanterine dâhil olmakta, orman
idaresi tarafından bu bina ve tesisler, 2886 sayılı İhale Kanunu mucibince
ihale yoluyla kiraya verilmektedir. Bu düzenleme, bu hâliyle sorunun tam çözümü
anlamına gelmemektedir. Öncelikle, üç-dört nesildir kullanılan yayla evini hiç
kimse, orman idaresine devretmeye ve kiracı olarak orada oturmaya razı
değildir. Üstelik İhale Kanunu çerçevesinde yapılacak ihale herkese açık
olmalıdır, rekabet sağlanmalıdır. “Orman idaresince kiraya verilebilir.” hükmü
çerçevesinde ihaleyle kiraya verilen taşınmazların “açıklık ve rekabet”
ilkeleri çerçevesinde kullanıcısının alacağını hiç kimse garanti edemez. Aksini
yani “Kullanıcısına ihale ile vereceğiz, garanti ederiz.” derseniz, bunun adı
ihaleye fesattan başka bir şey olmaz.
Diğer yandan, orman idaresi ihale
yoluyla kiraya verebilir ise bazı bina ve tesisleri kiraya da vermeyebilir. Bu
ayrımı kim, nasıl, neye göre yapacak? Kiracı ve mal sahibi arasındaki hukuk
gereği, bir gün şartlar değişir ise, idare kiracısını değiştirmek ister ise ne
olacak?
Saygıdeğer milletvekilleri, mevzuata
yeni giren bu düzenlemenin görebildiğim eksikleri bunlardır. Yayla ve
Yaylacılık Kanun Teklifi’mizde bu sorunları gideren
ibareler var idi. Öncelikle ifade etmeliyim ki Anayasa’nın 169’uncu maddesi
gereği, mülkiyet konusu olamayan orman arazilerinin yayla alanı ve yayla evine
zemin olmasının imkânı vardır. 2/B arazilerinin satışı kafamızda ne kadar soru
işareti uyandırıyorsa, orman arazisi üzerinde, 4721 sayılı Türk Medenî
Kanunu’nun 826 ve devam eden maddeleri çerçevesinde, üst hakkı tesis etmek o
kadar Anayasa’ya uygundur.
Bahsettiğim Medenî Kanun hükümleri
mülkiyet söz konusu olmadan irtifak hakkı tesisine imkân vermekte ve yukarıda
bahsettiğim tüm sıkıntıları ortadan kaldırmaktadır. 13’üncü maddeye ilişkin
olarak vereceğimiz önergeyle bu husus hem Anayasa’ya hem de vatandaşın isteğine
uygun hâle gelecektir. Böylece, ormanla barışık, ormancıyla barışık tüm
yaylacılar bu Meclise, milletvekillerine, sorunu çözdüğü için şükran
duygularını ifade edeceklerdir. Eğer bu düzenlemeyi mevcut hâliyle yasalaştırır
isek, inanın, yağı, tuzu, unu karıştırıp pişirmeden servis etmiş olacağız.
Gelin bunu vatandaşa çiğ çiğ, hamur olarak değil, mis gibi kokan bir kömbe gibi
sunalım.
Bu duygu ve düşüncelerle tasarının
hayırlara vesile olmasını diliyor, Türk milletinin milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Türkoğlu.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Antalya Milletvekili Sayın Osman Kaptan.
Buyurun Sayın Kaptan. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OSMAN KAPTAN (Antalya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 198 sıra
sayılı 2/B Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri, biz bu 2/B’nin
çözümü için son on yıldır mücadele ediyoruz, kangren olan bu sorun çözülsün
diyoruz. 2002 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi de, AKP de “2/B sorununu
çözeceğiz.” diye halka söz verdik. 2002 seçimleri sonrası CHP olarak biz “2/B’lik arazileri ekene, biçene, üzerine ev yapana,
Osmanlıdan beri tapusu olana yani yedi sülalesinden kalana parasız verelim.”
dedik. AKP ise “Çayın taşıyla çayın kuşunu vuracağız, buraları 25 milyar dolara
satacağız.” dedi mi? Dedi.
2004’te eski Orman Bakanı Osman Pepe,
Kepez’de boş bir tapuyu göstererek “İşte, bu nedir? Tapu. Burası nedir? Boş.
Şimdi senin adını yazıvereceğiz seçimden sonra.” dedi fakat ne hikmetse
bugünlere kadar yazılmadı. Halka da gidip “Bu 2/B’yi biz çıkaracaktık ama
Cumhuriyet Halk Partisi engel oldu.” dendi mi? Dendi. 2/B sorunu olan
vatandaşlar ise “Şu sorun çözülsün de isterse paralı olsun.” demek zorunda
kaldı. Biz orman köylüsüne “Yapmayın, etmeyin, perişan olursunuz.” dedik. “Bu
paraları ödeyemezsiniz. İktidar sizi rezil eder, parası olana satar, Hükûmetin dinî,
imanı para.” dedik, anlatamadık. Şimdi kimin orman köylüsünü düşündüğü, kimin
parayı düşündüğü ortaya çıktı.
Komisyonda rayiç bedel yüzde 70’ten
yüzde 50’ye indirilmişti. Sayın Bakan, şimdi bunun yüzde 70’e tekrar
çıkarılması da neyin nesidir; bunu anlamış değiliz. Zaten “Yüzde 50’yi
ödeyemiyoruz.” diye perişan olan köylüler şimdi yüzde 70’i nasıl ödeyecekler;
ben bunu anlamış değilim.
Değerli arkadaşlarım, 2/B konusunda
Antalya’da Yörükler ayakta. Alanya’nın Değirmendere köyünden ve diğer orman
köylerinden, Kemer’in Ulupınar’ından, Beycik’inden, Geyik Pınarı’ndan,
velhasıl Kaş’tan Gazipaşa’ya kadar Yörükler, Tahtacılar, Türkmenler, muhtarlar,
herkes ayakta, “Rayiç bedel yüksek.” diye bas bas bağırıyorlar.
Orman köylüleri, -geçenlerde buraya
geldiler, bugünlerde yine muhtarlar buralarda- sadece Antalya’dan değil, bütün Toroslar’dan yani Muğla’dan başlayıp Antalya’dan,
Mersin’den, Adana’dan, Osmaniye’den, Maraş’tan, Malatya’dan ta Bitlis’e kadar
bütün Toroslar’daki köylüler, orman köylüleri bu
konudan şikâyetçi. Onların korkuları yurtlarının, ev yaptıkları topraklarının
ellerinden alınmasıdır, “Bizim buraları parayla alacak gücümüz yok.” diyorlar.
Antalya’nın Değirmendere köyündeki
kocası ölmüş, seksen yaşındaki bir teyzemiz bakın ne diyor: “9 çocuğum var.
2000 yılında 350 liraya 2/B’lik yerlerin tapularını
alan komşularımız varken o zaman durduruldu, şimdi 35 bin liraya satılmak
isteniyor. Bu, Allah’tan reva mı? Zaten zar zor geçiniyoruz.” 1912 yılına ait
Osmanlı tapusu olan Ayşe Teyze’ye saygılar sunuyoruz, ellerinden öpüyoruz.
Diyor ki: “Benim Osmanlıdan tapum var.”
Peki, sevgili arkadaşlarım, her şeyde
Osmanlı ile övünürken Osmanlının tapusunu niye kabul etmiyoruz? Yani bunu aklım
almıyor!
Sayın arkadaşlarım, yine, Alanya
Elikesik köyünde 2/B’lik arazilerin dönümü 40 ile 120
bin lira arasında. Ne kadar da indirim yapılırsa yapılsın köylünün alması
imkânsız. Orman köylüsüne bedelsiz verilmesini ya da emlak vergisi değeri
üzerinden verilmesini istiyor oranın köylüleri.
Alanya’daki, Kepez’deki tapuları iptal
olan hemşehrilerimiz yine ayakta.
Sayın milletvekilleri, Yörükler için,
Tahtacılar için, Türkmenler için at, avrat, silah kadar toprak da önemlidir.
Yani dağ, taş, ova demeden yıllarca göçmüş ve avuç içi kadar bir yeri var,
orayı yurt bulmuş, onun elinden alınmasını istemez insanlarımız. Yani “Senin
paran yok, sen burayı alamadın, bir başkasına satacağım.” demek de akla,
mantığa ters gelmektedir. Zaten göçmekten bıkmış olan bu insanlar ölür de
yurdundan vazgeçmez diyoruz. 2/B’yi çözeceğiz derken kan çıkmasına da neden
olmayalım.
Sayın milletvekilleri, Unakıtan’ın
Boğaz’daki 2/B’lik arazisiyle Toros’taki Yörüklerin
2/B’lik arazisi elbette bir tutulmamalıdır. Üzerine
fabrika yapılan, villa yapılan yerle üzerine çadır kurulan yerler aynı
değildir. Sayın arkadaşlarım, Jean Jacques Rousseau
demiş ki: “Kim bir toprağı çalıyla çırpıyla çevirmiş, ‘Burası benimdir.’ demiş,
orası onun özel mülkiyeti olmuştur.” Bizim Yörüklerin yaptığı bu değil, Jean Jacques Rousseau’nun dediği gibi değil; Yörükler
çaresizlikten, mecburiyetten ormana sığınmışlardır, yoksa ormanı işgal
etmemişlerdir, onlar ormanların devlet kadar sahipleridir, koruyucularıdır,
bekçileridir.
Sayın Bakan, Toros köylüleri -ben
Maliye Bakanının olmasını isterdim burada çünkü para işi var Sayın Bakanım, siz
zaten veriyorsunuz- vergi kaçakçısı değildir, naylon faturacı hiç değildir, AKP
zengini de değildir; bunların gemileri de yoktur, Antalya’yı mahveden taş
ocakları, HES’leri, maden ocakları da yoktur.
Yörüklerin eskiden keçileri, koyunları, develeri vardı, sayenizde onlar da
bitti, şimdi de bir avuç içi kadar olan toprakları da ellerinden alınacak. Bu
insanlar zaten zar zor geçiniyor. Toros köylüsü diyor ki: “Biz AKP’ye oy
verdik, bundan sonra ders vereceğiz.” Çok öfkeli durumdalar, benden söylemesi arkadaşlar.
Geçenlerde Antalya-Isparta yolunu kestiklerini herhâlde biliyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, Yörük’ün ayranını
kabartmayalım, Yörük’ün obasını, ocağını söndürmeyelim, yurdunu, vatanını
tekrar kendilerine satmayalım. Yörüklerin velhasıl kafasının tasını
attırmayalım. Atatürk boşuna dememiş “Yörüklerin Toroslarda tek bir çadırında
duman tütüyor, tütmeye de devam ediyorsa Türkiye Cumhuriyeti devleti güvence
altındadır.” diye. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
Sayın arkadaşlar, Yörükler diyor ki: “Bizim
cumhuriyetimizi, Atatürk’ümüzü yok sayanları biz de yok sayarız.” Edebali ne
demiş? “Yaşatalım insanı ki devlet de yaşasın.” Biz, onun için, Toros’taki
orman köylülerini yaşatalım ki devlet de yaşasın diyoruz. “Olur
mu?” diyeceksiniz. Olur. “Parasız verelim.” diyoruz biz. “Olur
mu?” diyeceksiniz. Olur. Niye? CHP olmasa “one minute” dediğiniz İsrail’e Suriye sınırındaki 510 kilometre
uzunluğundaki mayınlı araziyi nasıl verecektiyseniz, bu orman köylülerimize de
bunları vermemiz gerekir diye düşünüyorum.
Sayın arkadaşlarım, orman köylüleri
ormanların bekçisidir. Bu bekçiliğin de bir bedeli olmalıdır. Boğaz’daki değil,
kıyıdaki değil, Toroslardaki toprak parasız verilmelidir veyahut da vergi
beyanı üzerinden verilmelidir. Hükûmet zaten KİT’leri, sitleri, okulları sattı,
şimdi sıra ormana geldi. Bizim Antalya’da 45 bin hektar yer 2/B’lik; bunun üçte 1’i tapulu -yani Kepez bölgesi- geriye
kalıyor 30 bin hektar. 30 bin hektarın 26 bin hektarının kadastrosu yapılmış,
hemen satılmaya hazır, 100 bin, 120 bin, 130 bin ama alacak yok. Efendim, 3 bin
hektarının da kadastro çalışmaları devam ediyor. Yaklaşık 15 bin hektarı ise
kişilerin tapulu malı iken, bir kısmında tapuların üzerine 2/B şerhi konulmuş,
bu kanunla şerhler kaldırılacak, parasız verilecek diyoruz. Bir kısmında ise
tapu iptal davası açılıp devam eden davalar durdurulacak, onlar için de iyi.
Bir kısmında ise davası bitip hazineye geçen araziler sahiplerine parasız iade
edilecek, Antalya Kepez Mazıdağı ve Kütükçü’de olduğu gibi. Kepez’deki
vatandaşlarımızın yerlerini zamanında satan devlet, tapularını veren devlet,
tapularını iptal ettiren yine devlet! Dahası var, hazine, kendisine ihaleyle
satıp bedelini aldığı tapuların bile iptal bedeli için davalar açmış, bedelini
iade etmeden tapular iptal edilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OSMAN KAPTAN (Devamla) - Vatandaşımızın
atalarından kalan kırk-elli yıllık tapuları iptal edilmiştir.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Kaptan.
OSMAN KAPTAN (Devamla) – Teşekkür
ediyorum ben de Sayın Başkan.
Arkadaşlar, bu konu önemli bir konu
yani böyle bir kısa zamanda bitirilmemesi gereken ve sanıyorum, bu 2/B konusu
bu Hükûmetin başına bayağı ciddi sorunlar çıkaracaktır.
Teşekkür ederim, hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına Muş Milletvekili Sayın Demir Çelik. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
BDP GRUBU ADINA DEMİR ÇELİK (Muş) –
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi şahsım ve partim adına
saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
ikinci bölümüne ilişkin düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kanun ve yasa değişen toplumsal dinamiklerin açığa çıkardığı bir kısım meşru,
demokratik talepleri karşılamak için, onların ihtiyacı olan bir kısım hakların siyaseten ve hukuken
güvence altına alınması için çıkarılır. Bu anlamıyla, bir: Toplumsal ihtiyaç
eksenli olmalıdır, toplumsal ihtiyaç odaklı olmalıdır. İki: Evrensel hukukla
örtüşen, onunla bizatihi paralellik arz eden, çelişmeyen bir nitelikte ve
özellikte olmalıdır. Bu iki parametreyle yaklaşacak olursak ya da bu iki
parametreyi dikkate alarak mevcut, var olan, çıkarılmak istenen yasa teklifine
ya da kanun teklifine yaklaştığımızda paradoksu, çelişkiyi, açmazları görmek
mümkündür. Bu anlamıyla da yapılmak istenenin çok da meşruiyet arz eden bir
nitelikte ve özellikte olmadığı açıktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Orman Vasfını Yitiren Alanların Dönüştürülmesi Kanun Tasarısı aslında, risk
altındaki alanların kentsel dönüşüm projesine ya da kanun tasarısı ve teklifine
ön hazırlık mahiyeti ve içeriğini taşımaktadır. Yani, hepimizin ortak değeri ve
malı olan yani toplumun ve kamunun bizatihi çıkarına dayalı olan bir alanı bir
kısım ilişkilerin odağına oturtmak, ona hizmet edecek bir anlayışa peşkeş
çekmek anlamına gelebilecek bir yaklaşım görülmektedir.
Bu anlamıyla, yapılmak istenen ya da
getirilmek istenen kanun tasarısına ilişkin dört ana eksende ya da parametrede,
neden karşı çıktığımızı da ifade etmek istiyorum.Bizim
dışımızdaki üç siyasal partinin ya da
Meclisimizin üç siyasi partisinin üzerinde uzlaşmaya karar verdiği bir kanunda
bizim neden geri kaldığımızı ifade etmeye çalışacağım.
Birincisi, orman dediğiniz şey,
insanlık tarihinden çok daha eski, ekosistemin en temel parametresidir, en
temel olgusudur. Orman, bizatihi hayatın yeniden şekillendirilmesi ve
sürdürülmesi için bir yanıyla oksijen-karbondioksit dengesinin, öbür yanıyla
su-hava sirkülasyonu ve dengesinin ama aynı zamanda
barındırdığı canlı organizmayla bizatihi yeniden yaşamın şekillendirilmesinin
ana kaynağıdır. Hele hele Türkiye olarak üzerinde bulunduğumuz enlem ve
boylamlar itibarıyla yüzde 80 ormanlık alan potansiyeline sahipken bugün
geldiğimiz yüzde 27’ler oranındaki ormanlık alanlarımızın nitelikleri de göz
önünde bulundurulduğunda, var olanı korumak, yitirdiğimizi kazanmak ve topluma
mal edip yeniden geliştirmek gibi bir sorunla karşı karşıyayız ama burada
yaptığımız, bunu geliştireceğimize, dönüştüreceğimize, var olanı da yeni kentsel
alanlara dönüştürülecek bir kısım rantiyer mekânlara
dönüştürmek istiyoruz. Bu doğru değildir, bu ahlaki ve insani değildir.
İkincisi: Bu kanun teklifi
hazırlanmadan önce, gerekse de hazırlandıktan sonra ve Meclise taşınmadan önce,
günümüz demokrasisinin temel parametresi olan diyalog ve müzakere es
geçilmiştir. Bilim insanı, meslek odaları, sendikalar, bu
yasadan etkilenecek olan toplum dinamiklerinin düşünceleri, önermeleri,
açmazları, sıkıntıları göz ardı edilerek, onlara rağmen, otoriter ve merkeziyetçi
devlet anlayışının geçmişte yaptığına benzer bir algı ve anlayışla, bu toplumu
hiçleştiren bir anlayışla bu soruna yaklaşıldığından dolayı sıkıntılıdır, o
anlamıyla da toplum ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak bir niteliktedir. Yarın
öbür gün çok daha ciddi düzeyde bir dirençle, bir siyasal sorunla kendimizi
karşı karşıya bulur hâlde olabiliriz ya da yasama organı faaliyetinin asli
işlerinden böylesi palyatif bir kısım çözümlerle
sorunu gündemleştiriyor olmaktan dolayı da tarih
karşısında bizatihi sıkıntılı bir pozisyon ve durumla karşı karşıya
kalabiliriz.
Üçüncüsü: Meclis açıldığından beri,
demokratik ve sivil bir anayasayı inşa etmek, oluşturmak noktasında Uzlaşma
Komisyonuyla yol almışken ve önümüzdeki birkaç ay içerisinde bunun yazılımı
başlayacakken, 75 milyonu yani bir bütün olarak toplumun tümünü ilgilendiren bu
ve benzeri yasa teklifleri ya da kanunlar, yapmak istediğimiz anayasanın
ruhuna, özüne uyumlu, eş güdümlü, paralel, onu besleyen, ondan beslenen
olmalıdır. Ama biz hem “Demokratik, sivil bir anayasa
yapacağız.” diyoruz hem toplumun dinamiklerini hiçleştiren, ötekileştiren, onu
sürece katmadan merkezî otorite olarak önce Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, daha
sonra TOKİ, Bakanlar Kurulu ve Başbakana bağlı ve bağımlı bir alan, bir mekân
oluşturuyoruz. Hani demokratik anayasa, nerede olacak? Bu demokratik
Anayasa’yla yaptığımız bu kanun teklifinin uyumu nasıl sağlanacak? Keza,
ortadan kaldırmak istediğimiz, antidemokratik olduğu noktasında hemfikir
olduğumuz darbe Anayasasının bile 69’uncu ve 70’inci maddeleri, mevcut yapmak
istediğimizle çelişen, dolayısıyla Anayasa Mahkemesinden geçmişte olduğu gibi
geriye dönmesi mümkün olan bir duruma neden imza atalım?
Bununla birlikte, bizim, aslında ve
üzerinde en çokça durduğumuz, yıllardır mağdur olan orman içi köylüsü olarak
ifade edilen bir kısım toplum dinamiğinin beklentilerini ve umudunu sömürmeye
dönük, onların beklentilerini yapacakmışız imajını ve umudunu taşıyarak aslında
yapmak istediğimiz, daha çok kıymet arz eden kıyı şeritlerimiz, sahil kentlerimiz
ve bizatihi uluslararası turizme de açık alanların bir şekliyle uluslararası
finans kurumlarına ve onların yapmak istediği bir kısım projelerine ön ayak
olmaktır.
Bu anlamıyla, 9 milyonluk orman içi
köylüsünün çıkarının olmadığı, onların bizatihi işlettiği, geliştirdiği ve
mekân olarak yaşamsal alana dönüştürdüğü bu alanları yeniden rayiç bedelinin
yüzde 70’i üzerinden onlara satmakla mağduru ikinci kez mağdur etmiş olacağız. Bununla da yetinmeyeceğiz, bağ, bahçe, fıstıklık, fındıklık,
zeytinlik olarak tahsis edilen ya da belirtilen 2/B alanları, keza, mera,
otlak, yaylak olarak yine bizatihi hayvancılığın ve tarımın yürütülmesi için
önem arz eden bu alanların korunup geliştirilmesi, bizim olduğu kadar
insanlığın da temel ihtiyaçları olan bir kısım girdilerin hayata geçirilmesi
açısından da önem arz eden alanlardır.
Biz, vasfını yitiren ormanlık alanların
satışına imza atmış olmakla kalmıyoruz, bu alanların da yani bağın, bahçenin,
fındıklığın, zeytinliğin, meranın, otlaklığın ve yaylanın da hazineye devrini
ve hazine üzerinden satışını da sağlayarak hepimizin olan, hepimizin geleceğini
ilgilendiren bu alanları yine sermayenin, yine finansın hizmetine sunmuş,
onlara satmış olmakla geleceğimizi de, geleceğimizin ortak mirası olan alanları
da yitirmiş, kaybetmiş olacağız.
Bu denli önemli bir olgu, bu denli
önemli bir sorun birkaç saate sığdırılamayacak kadar değerli ve kıymetlidir.
Yeniden üzerinde yoğunlaşıp tartışılmaya muhtaç bir konudur.
Bu duygularla hepinizi bir kez daha
saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelik.
AK PARTİ Grubu adına Osmaniye
Milletvekili Sayın Suat Önal.
Buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA SUAT ÖNAL
(Osmaniye) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında
Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, üzerinde
görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısı ile devlet ile milletin yıllardır
ihtilaflı olduğu ve kronikleşmiş bir sorun olarak ortada duran önemli bir
konuyu daha çözüme kavuşturmuş olacağız. Kamuoyunda “2/B yasası” olarak da
algılanan bu yasa, devlet ile milletin on yıllardır ihtilaflı olduğu bir alanın
düzenlenmesi, devlet ile milleti barıştırma projesidir.
Yine bu yasa “Millet devlet içindir.”
anlayışı yerine “Devlet millet içindir.” anlayışının bir yansımasıdır. Artık,
vatandaşlarımız, ekip biçtiği, barındığı, çocuklarına gelecek olarak gördüğü
alanları gönül rahatlığıyla sahiplenebilecektir. İşte bu nedenle, aziz
milletimizin vekilleri olarak, milletimizin beklentilerine cevap veren ve
onların mağduriyetini gidermekle birlikte kamunun da hakkını gözeten böyle bir
yasal düzenlemeyi hep birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirmekle çok
önemli bir hizmet yaptığımızı vurgulayarak halkımıza karşı sorumluluğumuzu
yerine getirmiş olmanın huzurunu da taşıdığımızı ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bilindiği
gibi, bu yasa, 31 Aralık 1981 tarihinden önce orman niteliğini tam olarak
kaybetmiş bütün alanların hazine adına orman sınırları dışına çıkarılması
uygulamasıdır. Yıllardan beri tartışılan ve sosyal bir sorun olarak karşımıza
çıkan mülkiyet problemi devlet ile vatandaşı olumsuz olarak karşı karşıya
getirmiştir. 2/B yasalaştığında bu sorun çözülecek, devlet ile 2/B kapsamında
hak sahibi arasındaki ihtilaflar bitecektir.
Bu yasayla, geçmiş dönemlerden bu yana
tapulu mülkü olup, çeşitli nedenlerle tapusu iptal edilip 2/B’ye dönüşen
alanlar ve tarım alanları hak sahiplerine iade edilecektir. Orman ve Su İşleri
Bakanlığı tarafından satılacak 2/B alanların 2 katı kadar ağaçlandırma ve
ormanlaştırma çalışması gerçekleştirilecektir. Yani 2/B yasası, orman alanının
daraltılması değil, tam tersi, orman özelliğini kaybetmiş alanların hak
sahiplerine satışı karşılığı 2 kat ormanlaştırma faaliyeti ile orman
alanlarının zenginleştirilmesi işlemidir. Her zaman olduğu
gibi insanı siyasetin merkezine taşıyarak “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.”
felsefesiyle hareket eden ve insan odaklı akılcı politikalar üreten
Hükûmetimizin kanun tasarısı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine taşımış
olduğu bu yasa çerçevesinde 2/B olarak tespit edilen alanların halka satışından
elde edilecek gelirler yine ülkemizin kalkınması ve yeni genç orman alanlarının
oluşturulması için harcanacaktır. Burada şu hususu da belirtmeliyim ki
muhalefet partilerinin de bu toplumsal problemin çözümü için kanun teklifi
vererek bu sorunun çözümüne katkıda bulunmaları memnun edici bir durumdur.
Değerli milletvekilleri, 2/B
arazilerinin satışıyla elde edilecek gelirlerin yüzde 10’u yeni orman
alanlarının oluşturulmasında ve orman köylülerinin kalkındırılmasında, kalan
yüzde 90’ı da ülkemizin kanayan yarası olan çarpık kentleşmeye karşı tüm ülkede
yapılacak kentsel dönüşüm projeleri ile modern şehirlerin inşasında
kullanılacaktır. Kısaca, büyük bir sosyal problem çözüme kavuşurken, diğer
yandan da elde edilecek kaynakla ülkemizin orman kapasitesi arttırılıp sağlıklı
konutlar, sağlıklı kentler oluşturulacaktır.
Yine bu yasanın 13’üncü maddesi ile de
yaylacılarımızın yıllardır çözümünü merakla beklediği, kronik bir vaka olarak
ortada duran problemler de çözülmekte ve vatandaşlarımız devlete karşı suç
işliyor olmaktan kurtarılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, sizin de
bildiğiniz gibi, yazın hava sıcaklığının çok yüksek olduğu birçok bölgemizde
yaylacılık bir kültür olup çok uzun yıllara dayanan bir geçmişe sahiptir. Ancak
bu kültürel yaşam tarzı, keyfiyetten ziyade, sağlıklı bir yaşam
sürdürülebilmesi açısından bir zorunluluk hâline dönüşmüştür. Özellikle
milletvekili olduğum Osmaniye ilinin de yer aldığı Akdeniz Bölgesi’nde yaz
mevsiminde sıcaklık zaman zaman gölgede 45 dereceyi aşmaktadır. Bu sıcaklığa
bir de nem eklendiğinde nefes almak bile zorlaşmakta ve bu mevsimde özellikle
yaşlı nüfusta ölüm olaylarına sık sık rastlanmaktadır. Bu nedenle insanlar,
yıllardır bu sıcaklardan kurtulabilmek için dağlara, orman içindeki serin
yaylalara çıkarak yaz mevsimini yaylalarda geçirmektedirler. Özellikle Akdeniz
havzasında yaşayan halkın serinlemek için çıktığı bu yaylalar, son yıllarda
yerel orman teşkilatlarının en büyük problemi hâline gelmiştir. Zira, ülkenin birçok yerinde halkın yaylalık
alanlarda yapmış olduğu meskenler nedeniyle haklarında Orman Yasası’na
muhalefetten adli ve cezai işlemler yapılmış ve verilen çok sayıda müsadere
kararı mevcuttur.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – İnsanlar
bin yıldır yaylaya çıkıyorlar. Yaylaya da mı çıkmasınlar?
SUAT ÖNAL (Devamla) - Bakın, ilimiz
Osmaniye ile ilgili elimde Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığının bir istatistiki
verisini sizlerle paylaşmak istiyorum. 6831 sayılı Kanun’un 93’üncü maddesine
muhalefetten, 2010 ve 2011 yılları yoğunluklu olmak üzere, açılan kamu davası
sayısı 1.324 olup, bu kamu davaları neticesinde 1.205 kişi ceza almıştır. Şu
anda ceza mahkemelerinde bulunan derdest dosya sayısı 119, ceza mahkemelerinde
kesinleşen dosya sayısı 732, Yargıtayda temyiz
aşamasında bulunan dosya sayısı da 465’tir. Bu sadece Osmaniye ilinde olmayıp
diğer illerde de benzer şekildedir.
Ülkemizin birçok yerinde orman
sınırları içinde kalan ve mahkeme konusu olan meskenlerin oluşturduğu yayla
alanlarına devletin kendi birimleri tarafından yol, su, elektrik, telefon gibi
altyapı hizmetleri yapılmış, cami, sağlık ocağı, güvenlik hizmetleri gibi
sosyal hizmetler de sunulmuştur. Yani devlet vatandaşlarının ormanlardaki yaylalıklarda yazın geçici bir süreyle barınmalarını
şimdiye kadar zımnen kabullenmiş, vatandaş da mevcut yasalara göre suç işliyor
olduğunun farkında bile olmamıştır. İşte, büyük bir sosyal problem olarak
mevcudiyetini devam ettiren bu sorunun Anayasa'nın 169’uncu ve 170’inci amir
hükümleri de dikkate alınarak çözümü noktasında, 6831 sayılı Kanun’un 17’nci
maddesinin birinci fıkrası değiştirilerek, vatandaşlarımıza yaylalardan meşru
zeminlerde faydalanma imkânı getirilmektedir.
Yine, ayrıca bu yasa ile
üniversitelerimizin kampüs alanı ihtiyaçlarına da çözüm sunulmakta ve bozuk
orman alanlarında üniversitelerin yerleşke kurmasına izin verilerek bu
ihtiyaçlar karşılanabilmektedir.
Halkımız için çok önem arz eden ve
milletimizin duasını almamıza vesile olacak bu yasanın ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını temenni ediyor, bu sorunun çözümüne vermiş oldukları kanun
teklifiyle katkıda bulunan Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grubuna da ayrıca teşekkür ediyor, hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Şimdi, Hükûmet adına Orman ve Su İşleri
Bakanı Sayın Veysel Eroğlu, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Milletvekillerinin yorulduğu
anlaşılıyor.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Hayır,
yorulmadık.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, çok kıymetli milletvekilleri; ben de kısaca
“2/B” adıyla anılan, mezkûr kanun tasarısı hakkında görüşlerimi arz etmek üzere
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim.
Efendim, evvela şunu ifade edeyim: Hakikaten
bu kangren olmuş bir mesele. 2/B kangren olmuş bir mesele ve yıllardan beri bu
meseleyi çözmek için pek çok hükûmet uğraşmış ama çözülememiş. Ben de 2007 yılı
sonunda -ağustos ayında- Çevre ve Orman Bakanı olduğum zaman bu meseleyi çözmek
için hemen kolları sıvadım ancak şunu gördüm: Meseleyi çözmek mümkün değil
çünkü kangren olmuş; tespitler yapılamamış, 2/B alanlarının sınırları belli
değil. Bu alandaki Tapu Kadastro, hazine ve Milli Emlak adına kadastro ve
tescil işlemleri yapılamamış.
Dolayısıyla, malum olduğu üzere, “Önce
bunun altyapısını hazırlayalım.” diye, Tapu Kadastro Kanunu’nda değişiklik
yapılmasına dair bir kanun teklifi getirdik. Hakikaten, şu anda, Tapu Kadastro
Genel Müdürlüğü, Orman Genel Müdürlüğü ve Milli Emlak Genel Müdürlüğü yani üç
tane bakanlık gece gündüz çalışmak suretiyle, bu kanun tasarısını Meclise
Hükûmet olarak getirdik.
Ben gruplara da ayrıca teşekkür
ediyorum. Bu kanun tasarısı hazırlanırken burada gerek Sayın Şandır’ın gerekse Sayın Hamzaçebi’nin kendilerinden görüş aldık,
onların özellikle birtakım görüşlerini de kanuna yansıttık. Ayrıca,
desteklerinden dolayı çok teşekkür ediyorum.
Hakikaten bu meselenin çözülmesi
gerekiyordu ama bu mesele niye çözülmemiş? Sebebi şu: Bir kere, orman
kadastrosu tamamlanmamıştı, ayrıca, ormanların tapusu yoktu. İlk defa biz,
gerçekten gece gündüz çalışarak şu anda orman kadastrosunun yüzde 90’ını
tamamladık. Hatta, ormanların tapusunun alınmasıyla
alakalı Tapu Kadastro Genel Müdürlüğümüzle çalışma yaparak şu ana kadar
yaklaşık 13 milyon hektarının yani yaklaşık olarak yüzde 60’ının tapusunu da
aldık ve “2014 yılı sonuna kadar ormanların tamamının tapusu alınacaktır.” diye
ben arkadaşlara talimat verdim. Hakikaten bu yoğun bir çalışma. Düşünün, 2002
yılında yüzde 5’inin ancak kadastrosu yapılmış bir durumdan, biz kısa zamanda,
2014 yılı sonuna kadar ormanların tamamının tapusunu alacağız. Eğer ormanların
tapusu olsaydı, şu anda “2/B” diye bir mesele olmayacaktı. Meselenin özü budur.
Peki, biz ne yapıyoruz? Bakın, şu anda
hakikaten orman teşkilatımız gece gündüz çalışıyor; ben onlarla gurur
duyuyorum. Bakın, bütün dünyada orman varlığı hem alan olarak hem de “odun
serveti” dediğimiz servet olarak azalırken, Türkiye’de -bundan gurur duymamız
lazım- hem ormanların alanı hem de odun serveti artmaktadır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bendeki kitap
tam tersini söylüyor.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Devamla) - Ben size mesela şunu vereyim: 1972 yılında orman varlığı alanı 20,2
milyon hektar iken 2011 yılında 21,6 milyon hektara ulaşmıştır. Hakikaten bu
çok önemlidir ve şu anda şunu da ifade edeyim: 936 milyon metreküp olan odun
serveti bugün, 2010 yılı sonunda 1 milyar 400 milyon metreküpe ulaşmıştır.
Bunlar gerçekten çok önemli.
Malum olduğu üzere, seferberlik
kapsamında büyük çalışmalar yapıyoruz. Şu ana kadar, 2011 yılı sonuna kadar
-dört yılda hedefimizi aştık- yaklaşık 2 milyon hektarlık alanda ağaçlandırma
ve orman ıslahını gerçekleştirdik. 2012 yılı sonunda planladığımız hedef 2,3
milyon hektardı ama -Allah’a şükür- 2,3’ü de aşacağız; 2,4 milyon hektarla
inşallah hedefimizi aşmış olacağız. Bunlar çok önemli.
Fidan üretimi 117 milyon adetten… 2011
yılında 519 milyon adet fidan ürettik ve bu sene arkadaşlara talimat verdim
“700 milyon adet fidan üreteceksiniz.” diye. Dile kolay, 700 milyon adet fidan
üreteceğiz. Bunu özellikle belirtmek istiyorum.
Sadece açık alanları ağaçlandırmıyoruz.
Bakın, kara yollarını ağaçlandırıyoruz. 7.382 kilometre kara yolu
ağaçlandırması ile yaklaşık 5,1 milyon adet fidan dikmişiz kara yollarının
etrafına. 2.237 kilometre köy yolu ağaçlandırdık. 21.453 adet okul bahçesini
ağaçlandırdık, hatta “Okullar Hayat Bulsun” diye, böyle büyük bir projemiz var.
Hastane ve sağlık ocağı bahçesi: 1.025 adet hastane ve sağlık ocağını
ağaçlandırdık. 1.102 adet ibadethane, mabetleri ağaçlandırdık. Mezarlıkları
ağaçlandırıyoruz. 2.698 adet mezarlık ağaçlandırıldı.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Mezarlıklar
ormanlık alan değil Sayın Bakan. Mezarlıklar ormanlık alan mı?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Devamla) - Hatta Atatürk Orman Çiftliği’ne geçmiş yıllarda da
milletvekillerimizin adına ağaç diktik, bugün de sizlerin adına ağaç diktik.
Efendim, özellikle… İlk defa, bakın,
“Ceviz Eylem Planı” diye plan yoktu. Şu anda hedefimiz 13 bin hektarlık alanda,
Türkiye’de, Ceviz Eylem Planı’yla muazzam bir seferberlik başlattık. Ayrıca
badem, 19 bin hektarlık alanda Badem -seferberlik- Eylem Planı… Bunlar daha
önce yoktu.
Ayrıca, ormanlarda endüstriyel odun
üretimi 4 misli arttı. 13,5 milyon metreküp endüstriyel odun ürettik 2011 yılında.
Nereden nereye…
Bunun dışında, “odun dışı” dediğimiz
tıbbi aromatik bitkiler konusunda hakikaten büyük bir
çalışma içindeyiz. Bakın, 2003 yılında 47,5 milyon dolarlık ihracat yapılırken
2011 yılında 280 milyon dolara çıktı. Bunlar yeterli değil. “Kent ormanları”
diye bir mefhum yoktu, 101 tane kent ormanı, 105 tane bal ormanı kurduk. Yani
bunlar hakikaten ormancılık adına gurur duyacağımız hususlardır.
Ben, bu arada birkaç soru var, onlar
hakkında bilgi vermek istiyorum: Efendim, özellikle hafriyat döküm alanları
için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına döküm alanı verdiğimize dair
birtakım sorular geldi. Bakın, bu konuda rakamlara lütfen dikkat edin. Efendim,
1996 ile 2009 yılları arasında toprak döküm alanları ihale ediliyordu ve
bunları firmalar alıp… Neticede, tam on üç yılda alınan parayı size söylüyorum:
On üç yılda bizim sadece, ihale suretiyle aldığımız, döküm alanlarından
aldığımız miktar 30 milyon 150 bin 292 TL. Ama bunların ağaçlandırması, diğer
hizmetler, bakım, takip işleri için biz 20 milyon 239 bin 956 TL harcamışız.
Net ele geçen para on üç yılda –lütfen bunu dikkatlice takip edin- 9 milyon 910
bin 336 lira. On üç yılda ele geçen para bu. Orman teşkilatı işi gücü bırakmış,
hafriyat dökümü ile uğraşıyor. Daha sonra zaten Büyükşehir Kanunu’nda -kanun
çıkmış- hafriyat döküm alanlarının takibi, bunların denetlenmesi işi
büyükşehirlere verilmiş. Biz dedik ki: “Zaten bu konuda…”
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Siz verdiniz
Sayın Bakan.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Devamla) – Müsaade edin... Müsaade edin...
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Siz verdiniz
yani, kim verdi? “Verilmiş.” derken gökten zembille inmedi.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Devamla) – Efendim, müsaade edin. Ben sizi dinledim.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Ama cevap
verin. Orada kimler aldı onu? Şahısları söyleyin, şahısları.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Devamla) – Kimlerin aldığını söyleyeceğim. Müsaade et de konuşayım. Ben sizi
dinledim.
“Madencilik faaliyetlerinin sona ermesi
neticesinde idareye teslim edilen veya terk edilen doğal yapısı bozulmuş orman
alanları rehabilite edilir. Rehabiliteye
hazırlık maksadıyla bu alanların orman yetiştirilmek üzere inşaat, yıkıntı ve
hafriyat atıkları ile doldurularak ağaçlandırılmaya hazır hâle getirilmesi için
büyükşehir mücavir alanlarında büyükşehir belediyelerine, diğer yerlerde ise il
ve ilçe belediyelerine bedel karşılığında verilir.” denmiş.
Peki, biz ne yapmışız? İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığına bakın şu ana kadar verdiğimiz alanlarla
ilgili, daha az bir alan vermişiz. Biz ihale olarak 9 milyon 919 bin 681
metrekare alan vermişiz on üç yılda, Büyükşehre ise 2 milyon 416 bin 755
metrekarelik alan vermişiz. Fakat ne kadar para almışız net? 29 milyon 373 bin
113 TL Büyükşehirden kasamıza para gelmiş. Düşünün.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Yeğeniniz de
o işin başında mıydı, onu bir açıklayın.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Devamla) - Bakın, ayrıca…
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Yeğeninizi o
işin başına atadınız mı, atamadınız mı?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Devamla) - …daha az alandan bir yılda çok daha büyük gelir, on üç yıllık
gelirin 3 katını biz sadece Büyükşehirden bir yılda almışız. Kaldı ki sadece
İstanbul Büyükşehir Belediyesine vermiyoruz, talep eden bütün belediyelere
veriyoruz.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Kardeşinizin
oğlunu o işin başına getirdiniz mi, getirmediniz mi Sayın Bakan? Türker Eroğlu…
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Devamla) – Peki, ben söyleyeyim: Türker Eroğlu benim yeğenim. On beş yıllık
çevre mühendisi. Orada hafriyat, döküm alanıyla alakası yok.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Şimdi. O
zaman? O zaman?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Devamla) - Tamamen çöp ve tıbbi atık dediğimiz hastane atıklarıyla ilgili
kısmen, bir müdür vekili olarak görev yapıyor. On beş yıllık çevre mühendisi.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Hayır, Özel
Kalemden memuriyete başlattınız.
BAŞKAN – Sayın Yılmaz, soru-cevap
işlemi yapacağız.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Devamla) – Bunu da dikkatlerinize…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Devamla) – Evet, çok teşekkür ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hakikat bu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Karabük Milletvekili Sayın Osman
Kahveci.
Sayın Kahveci, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OSMAN KAHVECİ (Karabük) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 198 sıra sayılı orman köylülerinin kalkınmalarının
desteklenmesi ve hazine adına orman sınırlarının dışına çıkarılan yerlerin
değerlendirilmesi ile ilgili kanun tasarısının ikinci bölümü üzerine şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Otuz yedi yıllık bir bürokrat,
özellikle bu konuların mutfağında çalışmış birisi olarak ve bir orman köylüsü
çocuğu olarak, gerçekten, 2/B’nin böylesi tartışılarak son sürecinin
yaşanmasından fevkalade mutlu olduğumu ifade etmek istiyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Yüzde
70’le satılmasından da memnun musun?
OSMAN KAHVECİ (Devamla) – Evet, orman
arazilerinin…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Söyle,
onu da alkışlayalım hadi. Yüzde 70’le satılmasından memnun musun?
OSMAN KAHVECİ (Devamla) – Ben onu da
açıklayacağım, ona da geleceğim.
BAŞKAN – Sayın Korkmaz, yapmayın,
lütfen. Beş dakikalık süre var.
OSMAN KAHVECİ (Devamla) – Evet, orman
azalmalarının… 2/B konuşulurken geneldeki temeli orman azalmalarıdır. Evet,
orman azalmalarının en temel nedeni insandır. İnsanlarımız, tarım alanı
kazanmak ve yerleşmek için ormanlara müdahale etmişlerdir. Bazı ülkelerde hâlen
2/B olayı devam etmekteyken ülkemizde 2/B süreci son on yıl içerisinde
bitirilmiş ve ormanlarımız usulsüz müdahalelerden arınarak, Türkiye, orman
varlığını artıran dünyada nadir ülkelerden birisi hâline gelmiştir. Gerçekten,
bu konuda Türk halkının duyarlılığına ve orman teşkilatımızın gayretli
çalışmalarına ve aziz milletimize bir kere daha teşekkür ediyoruz.
Evet, ülkemizde cumhuriyet dönemi
öncesinden günümüze kadar gerçekten çeşitli şekillerde ormanlara müdahale olmuş
ve devlet bu müdahalelere hukuksal bir çözüm bulmak için birçok düzenlemeler
yapmıştır. İlk düzenleme 1937 yılında 3116 sayılı Kanun’la başlamıştır. Bunun
arkasından ilk anayasal düzenleme de 1970 yılında 1961 Anayasası’nın 131’inci
maddesinin değiştirilmesiyle birlikte 2/B konusu Anayasa’mızda da yer alarak,
buna anayasal bir çözüm başlama süreci de 1970 yılında başlamış. Arkasından, bu
Anayasa’nın değişikliğine paralel olarak, 1973 yılında 6831 sayılı Orman
Kanunu’nun 2’nci maddesi 1744 sayılı Kanun’la değiştirilmek suretiyle, günümüze
kadarki, 81 Anayasası’na kadarki gelen süreçte orman dışına çıkartılan yerlerin
hukuksal adı “2’nci madde alanları” olarak geçmiştir. 1982 Anayasası’nın
değiştirilmesiyle 169 ve 170’inci maddelerine ilave yapılmakla birlikte 2/B
süreci yirmi yıl daha ileriye atılmak suretiyle 31/12/1981
tarihi milat alınmış ve o tarihten önceki çıkartılan yerlerde 2/B olarak şu
anda konuştuğumuz olay gerçekleşmiştir. Ancak 82 Anayasası’nda, şu anda
konuşmakta olduğumuz kanunda da bahsedildiği gibi, bir özellik getirilmiştir.
Ancak, bir daha hatırlatalım: 61 Anayasası’nda ilk defa “Orman alanları daraltılamaz.”a istisna getirilmiştir, “Orman alanları daraltılamaz.”dan sonra “ancak”
diyerek 2’nci madde getirilmiş; 82 Anayasası’nda nitelik yitirilmeksizin de
orman sınırları dışına çıkarma getirilmiştir. Bizim 6831 sayılı Kanun’da “2/A”
olarak adlandırdığımız ve bugün konuşmakta olduğumuz 198 sıra sayılı Kanun’un
4’üncü maddesinde zikredilen olayda bu şekilde tarihsel bir süreç yaşanmıştır.
Evet, 2/B’lerle ilgili, gerçekten, uzun
süre, buradaki muhalefetten milletvekili arkadaşlarımızla, ormancı
arkadaşlarımızla, sivil toplum örgütleriyle de bu konu birçok kereler
konuşulmuş ve gerçekten, bugün bu kanun tasarısının bu yüce Parlamentoya
muhalefet partilerimizin de konsensüsüyle gelmiş
olması ve böylesi bir anlayış birliği içerisinde bu noktaya gelinmiş
olunmasından fevkalade mutlu olduğumu ifade etmek istiyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Süreniz
bitiyor, şu yüzde 70’i açıklayın, yüzde 70’i.
OSMAN KAHVECİ (Devamla) – Bu kanunda
2/B arazileri… Şu andaki, elimizdeki mevcut duruma göre 410 bin hektar 2/B
arazisi var. Bakın, 2/B arazilerinin yüzde 5’i ilçe, belde ve yerleşim alanı.
Ancak, eğer bir kaynaktan bahsediliyorsa…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OSMAN KAHVECİ (Devamla) – Yani bu kaynakların
en çoğu da bu yüzde 5’lik alanlardır, yaklaşık yüzde 80’i bile bu yüzde 5’lik
alan. Diğer alanlarda da, gerçekten, kırsal alandaki vatandaşlarımızın
arazileri burada… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın
Vekilim, kuliste mi açıklayacaksın?
OSMAN KAHVECİ (Devamla) - Farklı açıklanan kırsal alan ve orman
köylerimizin, kırsal alan ve orman köylerimizin rayiçlerinin beklenildiği gibi
veya söylendiği gibi olmadığını da ifade etmek istiyorum. Bunu böyle söyleyeyim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Süreniz
yetmedi.
OSMAN KAHVECİ (Devamla) – Bu 2/B
alanları içerisinde villalar, birçok yerleşim
yerleri, sanayi alanları var.
BAŞKAN –Sayın Kahveci, çok oldu biteli.
OSMAN KAHVECİ (Devamla) – Vakit bitti,
bitiremedim, arkadaşların sorularına cevap veremedim.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın
Vekilim, kuliste mi açıklayacaksın bu yüzde 70 işini?
BAŞKAN – Çok teşekkür ederim Sayın
Kahveci.
OSMAN KAHVECİ (Devamla) – Kayseri’deki
2/B alanlarıyla ilgili, Kayseri’deki 2/B alanları da 3.116 hektardır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Yaa,
bu tarafta oturan muhterem milletvekilleri, ben orada kimseyi -bir şey
söyleyeceğim, sizle ilgili değil, hepsiyle ilgili- istiskal etmiyorum, “Oturun.”
demiyorum, bana kızıyorsunuz, işte öyle olur.
Teşekkür ederim size.
Şimdi, son söz, İstanbul Milletvekili
Sayın Durmuş Ali Torlak’ın. (MHP sıralarından alkışlar)
Alkış oranına bakacağım.
Buyurun.
D. ALİ TORLAK (İstanbul) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun tasarısının ikinci bölümü üzerine şahsım adına söz
aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin
ilk Orman Yasası 1937 yılında 3116 sayı ile yürürlüğe girdi. Bu yasayla
vatandaşlara orman içinden tapu hakkı tanındı, daha sonra 1945 yılında çıkan
4775 sayılı Kanun ile de tüm ormanlar devletleştirilmiştir. 4775 sayılı Kanun
döneminde yapılan kadastro çalışmalarında, dönem itibarıyla mevcut olmayan
teknoloji ve imkânsızlıklardan kaynaklanan hatalar neticesinde bazı hak
sahiplerinin tarım arazileri orman olarak tescil edildiğinden sorun bugüne
kadar devam etmiştir. Daha sonra da yapılan çalışmalar ile bu araziler her ne
kadar orman dışına çıkarılsa da hazine üzerine tescil edildiğinden, esas malik
olan vatandaşların birçoğu kendi topraklarında işgalci konumuna gelmişlerdir.
6831 sayılı Orman Kanunu ile 1956
yılında yeniden ele alınan orman mevzuatı, 1986'da 3302 sayılı Kanun ile
yapılan değişiklik kapsamında, Kanun’un 2’nci maddesinin (b) fıkrasında
“1981'den önce orman vasfını kaybetmiş arazi” şeklinde bir tanım getirilerek
sorunu çözme yönünde ciddi bir adım atıldığı görülmektedir. Ancak bu tanım ile
istenen sonuç maalesef alınamamıştır.
Günümüze gelindiğinde ise,
mevzuatlarımızda yer alan ancak uygulama yeterliliği kalmamış birçok kanun
maddesi bulunmaktadır. Dolayısıyla, görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısının,
az önce bahsettiğim süreçlerde yaşanan sorunların tekrar yaşanmaması için, Anayasa’nın
170’inci maddesinde yer alan amaçların gerçekleştirilmesini sağlayacak yeni
uygulama kanunu özelliğinde olması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, kanun
tasarısının geneline baktığımızda, hakkaniyet ve eşitlik ilkesinin
gözetilmeyerek, köylerdeki arsa, tarla ve bahçe olarak kullanılan 2/B
alanlarının satışı ile şehirlerdeki alanlar arasında belirgin bir ayrım
yapılmamıştır. Ayrıca, orman içi köylerde yaşayan ve geçimini buralarda kıt
kanaat sağlayan vatandaşlarımızın gelir durumlarının dikkate alınmadığı
görülmektedir. Bununla birlikte, hak sahipliğini belirleyecek unsurların hiçbir
suistimale yer verilmeyecek şekilde kanun metninde
belirtilmemesi birçok haksız ve yanlış uygulamalara neden olacak sonuçlar
doğuracaktır. Diğer taraftan, hak arama özgürlüğüne getirilen engeller “hukuk
devleti” ilkesine aykırılık teşkil etmekte, birçok mağduriyetlere ve
anlaşmazlıklara yol açacak mahiyet taşımaktadır.
Bu tespitlerden sonra, kanun tasarısı
ile ilgili olarak, başta İstanbul'un Beykoz, Ümraniye, Şile, Çekmeköy, Tuzla, Kartal, Sultanbeyli ilçeleri olmak üzere,
Türkiye'nin dört bir yanında 2/B alanları ıslah imar planı uygulamalarına konu
olmuş ve gecekondu sahiplerine satılmıştır. Bu uygulamalar yıllarca sürmüştür.
Hatalı olarak orman dışına çıkarıldığı saptanan yerlerin yeniden orman içine
alınması konusunda sorunlar yaşanmıştır. Bu kapsamda Orman Genel Müdürlüğü
tarafından ülke genelinde ormanlık alan olarak tespit edilen alanlardan
İstanbul’da bulunan kısmının yüzde 90’ının tapuya tescili hâlâ yapılmamıştır.
Dolayısıyla orman ve yeşil alanların varlığının korunması ve güvenliğinin
sağlanması konusunda bu kanun tasarısı kapsamında ülkemizde ilk önlem alınması
gereken il İstanbul’dur.
Değerli milletvekilleri, İstanbul’un
her iki yakasında orman alanları İstanbul’un kuzeyinde toplanmıştır.
İstanbul’da 1950’lerden sonra büyük artış gösteren nüfus iç göçle birlikte
ormanları tehdit eder duruma gelmiştir. Bu nedenle, İstanbul’daki hızlı nüfus
artışı ve kırsal alanlardan kente olan göç nedeniyle ormanlar ve tarım yapılan
alanlar büyük baskı altındadır. On sekiz yıldan bu yana aynı kadrolar
tarafından yönetilen İstanbul’da kaçak yapılaşma nedeniyle ormanlar ve hazine
arazileri üzerinde baskı artarak sürerken, bu baskılara karşı gerekli önlemler
alınmayarak ormanlık alanların yok oluşu âdeta teşvik edilmiştir.
Sayın Bakanım, vaktimizin çok
olmadığını biliyorum ancak bugün gelen bir faksı sizlerle paylaşmak istiyorum.
1.100 tane orman köylüsü arkadaşımıza, 2002’de mahkeme kararıyla alınan karar
çerçevesinde, bundan bir ay evvel Beykoz Orman İşletmesi tarafından yerlerinin
boşaltılması noktasında bir tebligat yapılmıştır. Biz buradan o insanlarımızın
adına bu tebligatların en azından bu kanun çıkıncaya kadar durmasında fayda
mütalaa ediyoruz.
Yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Torlak.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Genç…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biraz önce kürsüde konuşan Bakan yanlış
bilgi verdi. Şimdi, bu İstanbul’daki Kumburgaz ormanlarının… Eskiden orası
maden sahasıydı, orada madenler çıkarıldıktan sonra -orman idaresine bağlıydı-
buraya toprak dökülüyordu, hafriyat dökülüyordu. Sonra bu Bakan 2007’de Bakan
olunca özellikle bir kanun çıkardı, orayı İstanbul Belediyesine tahsis etti ve
o hafriyatlar İstanbul Belediyesi adına oraya döküldü ve milyar dolar
seviyesinde paralar alındı.
O şube müdürlüğüne de soyismi kendi soyismi olan bir
kişi getirdi.
Şimdi, öğrenmek istiyorum: Biraz önce
dedi ki “9 milyon lira biz İstanbul Belediyesinden aldık.”
Bence bu doğru bir şey değil çünkü
kanunla oranın gelirini İstanbul Belediyesine verdiniz. Şimdiye kadar İstanbul
Belediyesi ondan ne kadar para aldı?
İkincisi, bu daha önce AKP Genel
Merkezinin olduğu yerde…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Tanal…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür
ederim Başkan.
Sayın Bakan şöyle bir cümle sarf etti:
“Türkiye orman bakımından dünyanın zengin ülkeleri arasındadır.”
Benim elimde orman hukuku var. Orman
hukuku ile ilgili burada -bu kitap yeni baskı- orman zenginliği açısından
dünyada biz İran’dan, Irak’tan, Suriye’den ilerideyiz, doğru ancak Avrupa
ülkelerinin tamamından gerideyiz. Biraz önce söylediğiniz bu yanlış bilgiyi
düzeltir misiniz? Bu, bir.
İkincisi, Türkiye’de hiç orman alanı
olmayan ilimiz var mıdır?
Üçüncüsü, orman tanımına giren bir yeri
orman sınırı dışına çıkarma yetkisi orman kadastro komisyonuna aittir. Bu
anlamda, İstanbul ili Sultanbeyli ilçesi Hasanpaşa Mahallesi’ni niçin orman
alanı dışına çıkarmadınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Türkoğlu…
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, Adana Aladağ Gökçeköyü mevkisinde Doğansuyu (HES) Hidroelektrik Santrali Barajı devam
etmekte. Bana gelen bir ihbara göre santral sahası açılmakta, bu sahadan
kaynaklanan binlerce metreküp hafriyat Seyhan Nehri’ne dökülmektedir. Bu
hafriyat içinde patlayıcı madde artıkları dâhil birçok zararlı materyal
bulunmaktadır.
Seyhan Nehri hem Çukurova’nın sulaması
hem de çok daha önemlisi, Adana ilinin içme suyu için kullanılmaktadır. İnsan
hayatını doğrudan ve dolaylı olarak etkileyecek olan bu yasa dışı durum doğru
mudur? Herhangi bir ihbar, inceleme ve karar söz konusu mudur?
Bir de, dün Meclisten çıkarken gördüm
-size ait olduğunu söylediler- çok güzel bir makam arabası almışsınız, Allah
kaza bela vermesin, 06 RDK 46 plakası. Eğer zatıalinizin
kullandığı araç ise, duyduğuma göre, bu, Almanların en prestijli markası
BMW’nin en üst modeli bir araba ve yıllık kirasının 287 bin lira olduğuna
ilişkin çok abartılı bir rakam duydum. Doğru mudur, değil midir?
BAŞKAN – Sayın Halaman…
ALİ HALAMAN (Adana) – Başkanım, ben
böyle bir şey yaptığınız için teşekkür ediyorum
BAŞKAN – Estağfurullah.
ALİ HALAMAN (Adana) – Aslında gündüz
Enerji Bakanımız da buradaydı, Orman Bakanımız da buradaydı. Ben birlikte
yakalayıp bir soru sormak veya bir konuyu açmak istedim ama böyle bir fırsatı
şu an yakalamış olduk.
BAŞKAN – Kusura bakmayın.
ALİ HALAMAN (Adana) – Ben bunun için de
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – İlk ona vermiştik.
ALİ HALAMAN (Adana) – Ben şöyle
söylüyorum Sayın Bakanımıza: Yaptığı hizmetlerden dolayı teşekkür ediyorum.
Kayseri’den Adana’ya kadar Seyhan Irmağı gidiyor, bir tarafı da Maraş’tan
geliyor. Adana’nın üst taraflarında, bu Seyhan Irmağı üzerinde elli tane HES
projesi verildi, yani lisansları verildi, teslim edildi. Bundan dolayı da
birtakımı işletmeye açıldı, birtakımında kazalar meydana geldi, 12 insanımız
Hakk’ın rahmetine kavuştu, 6’sının ölüsü bulunmadı hâlâ. Siz Çaycuma’ya gittiniz
ama bir türlü o taraflara gelmediniz. Sorumun birisi bu.
İkincisi: “Saimbeyli” diye bir ilçesi
var Adana’nın. Bu Saimbeyli’nin içinden Seyhan…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – İkinci sorunuzu bana verirseniz…
BAŞKAN - Sayın Onur…
MELDA ONUR (İstanbul) – Teşekkür
ederim.
Sayın Bakan, orman görünce 2/B, su
görünce de HES aklınıza geliyor, bu konuya hiç değinmeyeceğim ama çok güzel
süslü laflar ettiniz, bir sürü rakam dinliyoruz burada da… Aşkale’de DSİ göletinin içinde TEDAŞ’ın trafolarını gördüğümde ben bu
anlatılanlara nasıl güveneceğim? Bu konuyla ilgili ne yaptınız? 5 kişinin
canının hesabını kimden soracağız? Enerji Bakanlığı Orman Bakanlığından mı,
Orman Bakanlığı Enerji Bakanlığından mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Dinçer…
CELAL DİNÇER (İstanbul) – Teşekkür
ederim Sayın Başkanım .
Sayın Bakanım, günümüzde hayvan
haklarının ne kadar gündemde olduğunu zatıaliniz çok
iyi bilmektedir. Kartal Belediye Başkanlığı bir hayvan barınağı yapmak
istemektedir. Defalarca orman teşkilatına yaptığı müracaatlar sırf muhalefet
partisinden olduğu için reddedilmektedir. Kartal Aydos Ormanı’nda ormanlık
vasfını kaybetmiş alanda niçin böyle bir yer tahsis edilmiyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Demiröz…
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakana sormak istiyorum: Bursa’da
2 bine yakın, daha önce tapu ve kadastro veya imar mevzuatına göre tapu almış
ama daha sonra orman sınırları içerisinde kaldığı ifade edilerek tapuları iptal
edilmiş vatandaşlarımızın olduğunu biliyoruz. Acaba, Türkiye genelinde bu rakam
ne kadardır? Bunlar da 2/B’nin dışında kaldığına göre, bu yasayla bu
arkadaşların durumlarının çözülmesi mümkün müdür? Çünkü Komisyonda kabul edilen
yüzde 50’yi yüzde 70’e çıkaran ve Komisyonu hiçe sayan bu durumun burada da
düzeltilmesi mümkün müdür?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Işık…
ALİM
IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, İstanbul’da önemli
miktarda 2/B arazisinin önceki hükûmetlerinizde görev yapan bir Orman Bakanına
ait olduğu iddiaları doğru mudur? Doğru ise ne kadarlık arazi bu Sayın Bakana
veya yakınlarına verilecektir? Bundan bir Orman Bakanı olarak vicdanınız
sızlamakta mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Şandır…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Teşekkür
ederim.
Sayın Bakan, cevabınızın kayda geçmesi
amacıyla soruyorum: 4785’e göre devletleştirilen ormanların sahiplerine
iadesinde birçok adaletsizlikler yaşandı, bu kanunda bunu düzeltmediniz. Bunun
için bir düzenleme düşünüyor musunuz?
İkinci konu: Tapu iptal davaları var.
Vatandaşın hiç kusurunun olmadığı konularda tapuları iptal edildi, şimdi
arazileri de ellerinden alınıyor, bir sürü de ceza yazıyorlar. Bu konuda 2/B
arazisi olup tapusu iptal edilenlere hak sağlıyorsunuz ama 2/B arazisi olmayan
tapu iptal davalarında herhangi bir sonucunuz, bu kanunda düzenlemeniz yok.
Bunlarla ilgili bir düzenleme yapacak mısınız? Cevabınızın kayda geçmesi için
bunları sordum Sayın Bakan.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurunuz.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Önce Sayın Genç’in sorusu vardı. Bir
kere şunu özellikle ifade edeyim: Bu tamamen, büyükşehir belediyelerine,
büyükşehir olmayan yerlerde diğer belediyelere, hatta ilçe belediyelerine
hafriyat döküm alanlarının verilmesi çıkarılan bir kanun neticesinde, bunu
özellikle belirtmek istiyorum. Yani bu kanunda 10 Haziran 2010 tarihinde 5995’e
19’uncu madde, Maden Kanunu’nun 19’uncu maddesine göre veriliyor, bu maksatla
veriyoruz. Sadece İstanbul Büyükşehire değil, talep
eden bütün belediyelere veriyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Büyük rant orada var.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
– Şimdi, şunu söyleyeyim: Bakın, burada, elimde rakamlar var. Ben hatta bazı
hususları da tam açıklayamadım sürem sınırlı olduğu için. Az önce tekrar
söyledim ben. Daha önce, 1996 yılından 2009 yılına, yani bu kanun çıkıncaya
kadar yaklaşık olarak kırk sekiz adet ihale yapılmış. Yani Bölge Müdürlüğünce
yapılan -İstanbul’dan bahsediyorum- ve alan olarak da 72 milyon 788 bin 499
metrekarelik bir alan tahsis edilmiş.
KAMER GENÇ (Tunceli) – O para ormana
gidiyor.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
– Ormana gidiyor tabii.
Bu maksatla, yaklaşık olarak 30 milyon
150 bin 292 TL ihale edilen işlerden dolayı para alınmış ama bununla ilgili
masraf yapılmış. Yani bunların takibi, ağaçlandırma gideri… Bu ağaçlandırmayı
onlar yapmamış biz yapmışız, orman teşkilatı yapmış.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Son zamanlarda
arttı Sayın Bakan, son zamanlarda.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
– Ayrıca, bunun dışında ihaleye verilen alanlarla ilgili denetim ve
görevlendirilen elemanlar var, genel birtakım giderler var. Bütün bunların
hesaplarını arkadaşlar yaptı. Bunların toplam miktarı 20 milyon 239 bin 956
lira, çıktığımız zaman on üç yılda net gelir 9 milyon 910 bin 336 TL, on üç
yılda. Hâlbuki biz, Büyükşehire çok daha az bir alan
vermişiz. Verdiğimiz alan 2 milyon 416 bin 755 metrekare. Bizim sadece bir
buçuk yılda aldığımız para, Büyükşehir Belediyesinden Bakanlığın kasasına,
Orman Genel Müdürlüğünün kasasına giren miktar 29 milyon 373 bin 113 TL.
Ayrıca, bunun dışında, belediyenin
yapacağı işler var, bunların beş yıllık bakımı…
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Büyükşehir
Belediyesi kimlere verdi? Kimler rant sağladı?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) - …ağaçlandırılması, büyük boylu fidanların dikilmesi de
belediyenin mesuliyetinde, onlar da hariç. Yani burada, geçmişte, orman
teşkilatı işini gücünü bırakmış, hafriyat peşinde koşmuş. Ben, bunu yasakladım.
Şu anda çok daha para, on üç yılda alınan paranın 3 katını biz Büyükşehirden
bir yılda aldık. Ayrıca, orman teşkilatı, doğru dürüst işine bakıyor.
İstanbul’da ağaçlandırılan… Geçen sene, 2011 yılında, 1 milyon 300 bin adet
fidan dikildi. Artık, orman teşkilatı asli işini yapıyor.
Efendim, Sayın Tanal’ın sualine cevap
vermek istiyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Neyse,
gönderirseniz, bu söylediklerinizle karşılaştırırız, doğru mu yanlış mı.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) - Ben, Türkiye'nin orman açısından zengin ülke olduğunu
söylemedim. Özellikle orman varlığının, odun serveti, alan olarak arttığını,
pek çok ülkede orman varlığı azalırken arttığını söyledim, onu ifade ettim.
Şimdi, tabii ki çok, yüzde 1-2 orman varlığı olan illerimiz var. Biz, orman
teşkilatını güçlendirdik ve bütün bölgelere şu talimatı verdik: Eskiden orman
teşkilatı sadece ormanlık alanda çalışırken şu anda ağalandırılacak bütün alanlarda,
açık alanlarda, hatta yol kenarlarında ve hazineye ait arazilerde çalışma
yapabiliyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Onlar
ormanlık alan değil, mezarlıkları ormanlık alan sayıyorsunuz.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) - Hatta, bazı yerlerde, ıslah
edilmesi mümkün olmayan 3’üncü sınıf meraları dahi çıkarıp onları
ağaçlandırıyor. Özetle bunu belirtmek istiyorum.
Sayın Türkoğlu, HES’lerle
ilgili, şu ana kadar bana böyle bir ihbar gelmedi ama onu alayım lütfen, hemen
yarın onunla ilgili konuyu takip edeceğim. Size bu konuda bilgi vereceğim.
Sayın Halaman’ın…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim,
makam aracı… Makam aracı…
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) - Makam aracıyla ilgili olarak, ben şu ana kadar… O makam aracı
bana ait değil, benim şu anda…
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Çok
dedikodu var.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) - Tamam, dedikodu, demek ki günahımı alıyorsunuz. Benim makam
aracım kiralık, çok eski bir araç, onu özellikle belirtmek istiyorum. Hâlâ iki
yıldır…
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) –
Yıllık kirası ne kadar?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Yıllık kirasını
söyle.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) - Efendim, şu anda kiralamadık, kiralayınca söyleriz. Şu anda
eski arabayı kullanıyorum.
Ayrıca, Sayın Türkoğlu’yla ilgili
söyledim.
Sayın Halaman’la
ilgili: Efendim, HES projesiyle ilgili yani bakın, şunu ifade edeyim: Bu HES’ler Türkiye için olmazsa olmaz, elektriğin sigortası,
kendi millî kaynağımız. Bunların belki otuz kırk yıl önce tamamlanması lazımdı.
Su akmış, biz bakmışız. Dolayısıyla, bu HES’lerin
yapılması lazım ama yanlış yapan olursa bunları cezalandırıyoruz.
Gelelim, Adana’daki kazaya: Tabii,
üzüldük, orada bir kaza oldu ama özel sektör tarafından yapılan bir kaza.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Amerika’da 400
tane HES kapatıldı ya doğayı tahrip ediyor diye.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) - Çaycuma’da köprü çöktü. Bu kaza esnasında başka arkadaşlar
gitti ama ben Çaycuma’ya köprü meselesi dolayısıyla orada -kendim nehir
konusunda uzmanım- minibüsün bulunması konusunda, özellikle akımlardan istifade
ederek yardımcı olmak için gittim ve gittiğimizin hemen akşamı da minibüs
bulundu. Allah onlara rahmet eylesin, yakınlarına da başsağlığı diliyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sen o arabaların
beyaz olanından mı kiraladın?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Sayın Onur, efendim, bu HES bize ait diye bu trafo bize ait
değil. Yani netice itibarıyla bu TEDAŞ’a ait bir şey. TEDAŞ, görevlileri
görevlendirmiş; bir ihmalleri varsa gerekli idari yaptırım yapılıyor.
MELDA ONUR (İstanbul) – Niye trafolar
gölün içinde? Onu anlamadık.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) –Onu TEDAŞ’a soracaksınız, o benimle alakalı değil.
MELDA ONUR (İstanbul) – Nasıl alakalı
değil?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) - Yani orada göl HES’e ait diye
bütün suçu HES’e yüklemek gibi, böyle bir yanlışlık
olur mu?
MELDA ONUR (İstanbul) – HES’e yüklemiyoruz. Bakın, orada bir mühendislik hatası
var.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Sayın Dinçer, hayvan barınağı konusunda, biz yerleşim
alanlarına yakın olmayan, rahatsız edilmeyecek alanları veriyoruz. Eğer Kartal
Belediye Başkanlığı uygun bir alan talep ederse… Esasen hayvan barınakları
konusunda Büyükşehir Belediyesi topluca bir çözüm bulmak istedi. Esasen biz,
biliyorsunuz, büyükşehirler dışında diğer belediyelerde hem küpeleme
hem kısırlaştırma hem de aşılama maksadıyla bütün belediyelere -muhalefet
belediyeleri de var- talep edilen bütün destekleri gönderdik. Bu konuda -konuyu
inceleyeceğim- bana herhangi bir talep gelmedi.
BAŞKAN – Toparlayabilirseniz, süreniz
doldu.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Hemen toparlıyorum efendim.
Sayın Demiröz’ün sorusuyla ilgili
olarak, Bursa’daki tapularla ilgili…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Diğerlerine, efendim, müsaade ederseniz yazılı olarak cevap
vereceğim.
BAŞKAN – Yazılı olarak verirsiniz.
Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, 13’üncü maddenin 10 fıkrası ayrı maddeler olarak görüşülecektir.
Madde 13’ün, 1’inci fıkrasında üç
önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 13.
maddesinin 1. fıkrasında yer alan “mahalle ve köylerde muhtarlıkça” ibaresinin
“mahalle muhtarlığı ve köy muhtarlığı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Seyfettin Yılmaz Mehmet Şandır Nevzat Korkmaz
Adana Mersin Isparta
Kemalettin Yılmaz Hasan Hüseyin Türkoğlu Oktay Öztürk
Afyonkarahisar Osmaniye Erzurum
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı kanun
tasarısının 13. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “mahalle ve köylerde
muhtarlıkça” ibaresinin “mahallelerde ve köylerde muhtarlıklarca” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Vahap Seçer R. Kerim Özkan İlhan Demiröz
Mersin Burdur Bursa
Selahattin
Karaahmetoğlu Haluk Eyidoğan
Giresun İstanbul
BAŞKAN – Şimdiki önergeyi okutup,
işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
198 sıra sayılı kanun tasarısının
13’üncü maddesinin 1. fıkrasının tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Pervin Buldan Hasip
Kaplan Levent
Tüzel
Iğdır Şırnak İstanbul
Demir Çelik Sebahat Tuncel İbrahim Binici
Muş İstanbul Şanlıurfa
Ayla Akat Sırrı Süreyya Önder
Batman İstanbul
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Önder, buyurun.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Burada öncelikle Türk ırkı aşağılandı
Sayın Bakan tarafından; bir Türk olarak bu nefsime ağır geldi, bunu düzelterek
başlayayım. “Su akar Türk bakar”, Türk’ün alıklığına, aptallığına delalet
etmez. Türk’ün kadim, tabiatla kurduğu ilişkideki hürmetine, dikkatine ve
rikkatine delalet eder. Onlar sizden
daha geri zekâlı değillerdi. (BDP, CHP ve MHP sıralarından alkışlar) Su aktığı
zaman bunun bir dünya sistemi olduğunu, bunun çocuklarından miras olduğunu,
geleceğe korunarak bırakılması gereken bir şey olduğunu bildiği için Türk
bakmış. Yani sizdeki zekâ onda yok mu? Türk’ü bu şekilde aşağılıyorsunuz.
Halkların aşağılanması bahsindeki dikkatimizi Türklerde de göstermek
zorundayız.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) – Ben aşağılamadım, öyle bir şey yok. Öyle bir
şey olabilir mi?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Ben konuşmamı bitireyim
Sayın Bakan, sonra cevap verirsiniz.
“HES” dediğiniz mesele, bakın,
Amerika’da bunlar imha ediliyorlar artık. Niye? Geleceği sabote ediyorlar da o
yüzden. “HES” dediğiniz mesele Sayın Bakan, yeni bu neoliberal
sistem artık dünyada borçlanma tekelini elinde bulundurmak demektir. Paradigma
böyle çalıştığı için bugün yapılıyor. Yani sizin ihraç malınız, yani
emperyalizmin bu ülkede fonlarını kullanabilme şartı… “Bak, ben buranın
köylüsünün önümüzdeki elli yıl bana bu elektriği kullanıp para ödeyecek, bu
borçlanma tekelini ben almışım.” HES budur. Bakın, en basit bir şekilde -halkın
anlamayacağı hiç bir şey yok- budur. Borçlanma tekelini kurup sistemi bununla
pazarlamaktır, ikincisi de bu. HES konusunda da yanlış bilgilendiriyorsunuz.
Bugün
bir mera kanunu geçti. Bir şeyi de yine kadirşinaslık adına
belirtmek istiyorum: Yüzde 50’nin yüzde 70’e çıkmasını Komisyonda ben
destekledim, “Yüzde 170 olsun hatta” dediğimi hatırlıyorum, bunu da belirteyim
ama bir istisnayla “Tarım köylüsüne bunu bilabedel
verelim, bunun yollarını arayalım ya da ödeyebileceği kudrete göre bir
düzenleme yapalım.” dedim. Bundan Yörüklere siz nasıl hesap verirsiniz, onu siz
düşünün. Yani sizin de seçmeniniz var, MHP’nin de, inşallah ileride bizim de
olur.
Şimdi, Yörükler sizi oraya koymazlar
çünkü yüzde 70… Zaten kapalı köy ekonomisi, onların parayla tanışıklıkları bile
yok, yağı verip tuz alıyor, hâlen böyle bir trampayla yaşıyorlar. Buna da
dikkatinizi çekiyorum.
Bugün bir mera kanunu geçti, Komisyonda
görüşüldü.
Bakın arkadaşlar, ameller niyetlere
göredir, tersi bir diyalektik de geçerlidir. Hadise şu: Getirilen mera
kanununda daha önce sizin düzenlediğiniz, şimdi revize istediğiniz şey şunu
öngörüyor, diyor ki: “Yüzde 1 yapılaşma, yüzde 1 taban oturumlu yapılaşma
meralarda yapılabilir.” Bir de yabancı dille terimler koymuştunuz, bugün itiraz
ettim, “Padok” diyor. “Padok ne?” dedik Hükûmet temsilcisine, “Hayvanların
gezinti alanı.” dedi. E, hayvanların gezinti alanı yazın. Çünkü numara o değil.
Padok, oralarda özel hipodromlar, özel at çiftlikleri kurulacak. Numara bu, gullep böyle dönüyor. Adına
“padok” dedi mi, yarın öbür gün özel bir
hipodrom kurulacak oraya, diyecek ki “İşte yasada yazıyor.” E, padoku da ben anlamıyorum. Sonra, sağ olsun, Başkan dedi ki
kökeni de Rumcaymış, etimolojik kökeni. Bunda beis görmüyorsunuz, Kürtçe bir
şey dedik mi caz yapıyorsunuz. Bunu da dikkatlerinize sunuyorum, üç ya da dört.
Şimdi, merada şunu önerdim, yetimin
hakkı için, torunlarınızın hakkı için ve hırsız var mı yok mu belli olması için
şunu önerdim: “Taban yüzde 1” diyorsunuz, “Bakanlar Kurulu kararıyla bu 2
katına çıkarılabilir.” diyorsunuz. 100 dönümlük bir yere 1 dönüm yapılaşma. Bu
memlekette 1 metreden büyük hayvan yoktur dedim. Hadi de ki 1 metre de bizden 2
metre, zürafa buralarda yetişmediğine göre, yarım metre de bizden gelin
irtifakı, kat yüksekliğini de sınırlayalım. Taban oturum alanını yazıyorsunuz
da yasaya niye yüksekliği yazmıyorsunuz? Merayı vereceksiniz, yarın öbür gün
adam diyecek ki, mutasavver hırsızlar diyecek ki “Kardeşim, aha burada bak,
gel, yüzde 1’ine kurmuşum ama 100 metre kurmuşum.” Ne diyeceksiniz? Yasal mı
yasal, ahlaki mi? Haşa!
Onun için, gelin arkadaşlar, bu konuda,
gerçekten, ben bunu değiştirelim dedim. Kim bağırırsa hırsız odur, kim
bağırırsa hırsız odur. Bunu da tekrar dikkatlerinize sunuyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan,
karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Tamam.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Karar
yeter sayısı… Evet, doğru söylüyor.
BAŞKAN – Tamam.
Şeddeli oldu, şeddeli…
Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.55
ALTINCI OTURUM
Açılma
Saati: 23.08
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 96’ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
198 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
13’üncü maddesinin 1’inci fıkrası üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Sırrı
Süreyya Önder ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmemiştir.
Tasarının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Sayın Bakan, buyurun.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Efendim, özellikle HES’lerle
alakalı bazı iddialarda bulunuldu, bunlar doğru değil. HES’ler,
bu ülke için özellikle elektriğin bir sigortası. HES’lerin
yapılmasının ben geç kaldığını iddia ettim, iddiam budur ve bu konuda da herkes
müttefiktir. Dolayısıyla, bu HES’leri keyif için
yapmıyoruz, Türkiye hakikaten enerjide dışa bağımlı, ülke, enerjisinin yüzde
73’ünü dışarıdan sağlıyor. Cari açığın aşağı yukarı tamamı enerji ithalatından
kaynaklanıyor. Dolayısıyla, kendi yerli kaynaklarımızı kullanmamız gerektiğini
ifade ediyorum.
Ayrıca, enerji çeşitliliği, arz
güvenliği açısından HES’lere büyük bir zaruret var.
Bütün dünyada HES’ler teşvik ediliyor, hatta
yenilenebilir enerji kaynağı olarak da takdir ediliyor. Bunu arz etmek istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı kanun
tasarısının 13. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “mahalle ve köylerde
muhtarlıkça” ibaresinin “mahallelerde ve köylerde muhtarlıklarca” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Vahap Seçer (Mersin)
ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Seçer, buyurun.
VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
198 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
13’üncü maddesinin 1’inci fıkrasına ilişkin verdiğimiz değişiklik önergesi
hakkında söz almış bulunmaktayım.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, buraya
çıkan, bu konuyla ilgili görüş belirten hem iktidar partisine mensup hatip
arkadaşlarım, milletvekili arkadaşlarım hem de Milliyetçi Hareket Partisinden
arkadaşlarım, bu kanun teklifinin, grupların verdiği kanun teklifinin -Hükûmet
tasarısının- bütün grupların uzlaşmasıyla, konsensüsüyle
Parlamentodan geçeceği yönünde görüş beyan ettiler.
Bu, komisyona geldiğinde “Arkadaş, bu
önemli bir konu.” dedik. Nihayetinde, gerçekten toplumun önemli bir kesimini
ilgilendiriyor.
Sayın Başkan, konsantre
olamıyorum gecenin bu saatinde. Arkadaşlarım sürekli konuşuyorlar.
Sesimle de ayırttıramadım.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın
Hatip konsantre olamıyor.
VAHAP SEÇER (Devamla) – Benim konsantrasyon sorunum var özellikle gecenin geç saatlerinde.
BAŞKAN – Buyurun.
VAHAP SEÇER (Devamla) – Şimdi, efendim,
dedik ki: “Bir alt komisyon oluşturalım. Sayın Bakan da, sayın iktidar
partisine mensup Komisyon üyeleri de, muhalefet partisine mensup
milletvekilleri de yardımcı olsunlar. Anlaşarak, uzlaşarak bu kanun tasarısını
kanunlaştıralım, yüce Parlamentodan geçirelim.” İşte Komisyon Başkanımız
burada, Sayın Orman ve Su İşleri Bakanımız burada. Biz de dedik ki: “Tabii ki
muhalefet olarak elimizden geleni yapalım.” Orada, muhalefet olarak, bazı
değişiklikler konusunda talepkâr olduk, tasarıyla
ilgili bazı maddeler konusunda görüş beyan ettik ve netice itibarıyla, hülasa,
bu kanun teklifi yüce Parlamentoya geldi. Ve dedik ki: “Biz bu kanun teklifine
‘Evet.’ oyu kullanacağız. Eksikleri vardır, gedikleri vardır. Genel Kurulda da
bu konuda bu eksikleri, gedikleri vereceğimiz önergelerle destekleyeceğiz;
değişti değişti, değişmedi ne âlâ. Ama nihayetinde,
biz, bu kanun teklifine ‘Evet.’ oyu vereceğiz.”
Şimdi, bakıyoruz, komisyonlarda
konuşulan, anlaşılan, yapılan birtakım değişiklikler Parlamentoda Genel Kurul
görüşmeleri sırasında gerisin geri alınıyor yani toplum adına, bu konuyla
muhatap vatandaşlar adına büyük mücadeleler, müzakereler, tartışmalar sonucu
elde ettiğimiz kazanımları tekrar kaybetmiş oluyoruz, geriye dönüyoruz.
Şimdi, ben, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda görev yapan milletvekili
arkadaşlarıma sesleniyorum: Efelikte kalleşlik olmaz. Şimdi, orada oturduk,
anlaştık, orada konuştuk. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar) Dedik ki:
“Arkadaş, uygunu budur. Özellikle bu konunun temel maddelerinden bir tanesi,
2/B alanlarının satış fiyatlarıdır, satış bedelleridir.” Bu konuda oturduk
anlaştık.
“Rayiç bedel yüksek.” dendi. Orijinal
metinde satış bedeli rayiç bedelin yüzde 70’iydi, o da yüksek bulundu. Arkadaş,
sizler çıktınız önerge verdiniz bu konuda. Biz emlak vergisi üzerinde durduk, “Orman
köylüsüne bu alanlar bedava verilsin.” dedik. “Hayır.” dediniz, “O da olmaz.”
Gittiniz önerge verdiniz, bize de “Sizler de bize destek olunuz muhalefet
olarak.” dediniz ve biz olduk.
Şimdi, bakın, yürütme, yasamayı emri
altına almış. Komisyonda görev yapan parlamenter arkadaşlarım yasamayı temsil
ediyor, Sayın Bakan yürütmeyi temsil ediyor. Kusura bakmayın, siz, yürütmenin
iki dudağı arasından çıkacak emirlere göre “Evet.” veya “Hayır.” diyorsunuz. Bu
bir parlamentoya yakışmıyor.
Ben milletvekili arkadaşlarıma
söylüyorum ve bundan sonra Komisyona getireceğiniz herhangi bir yasada ciddi
sıkıntılar yaşatacağız size. Ben sizin yerinizde olsam, Hükûmetin bu tutumuna
karşı Komisyondan istifa ederim arkadaş. Olmaz böyle bir şey! Siz bizi
aldattınız. Biz bunun karşısında da kalmayacağız, bunun altında da
kalmayacağız. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
Tekrar söylüyoruz: Yanlış yapıyorsunuz;
bu satış bedelleriyle vatandaşlar bu alanları alamazlar, paraları bunlara
yetmez, gelirleri bunlara yetmez.
Bakın, “Bu tasfiye kanunu.” dedik, “Bu
barış kanunu.” dedik, bu ortaya çıktı ki mali bir kanun. Mesele para toplamak,
mesele buradan para almak ve bunu Çevre ve Şehircilik Bakanlığına pas etmek;
bütün gayenin bu olduğu anlaşılıyor.
Dolayısıyla, kimse çıkıp burada kandırmasın.
Biz sosyal bir meseleyi çözüyoruz. Sizin bütün meseleniz bu alanları paraya
dönüştürmek ve hazineye gelir elde etmek.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 13.
maddesinin 1. fıkrasında yer alan “mahalle ve köylerde muhtarlıkça” ibaresinin
“mahalle muhtarlığı ve köy muhtarlığı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
S. Nevzat Korkmaz (Isparta) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Korkmaz, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Biraz önceki Hatip arkadaş, Komisyonda
milletvekilleri arasında sağlanan mutabakatın satış bedelleriyle alakalı olarak
nasıl Genel Kurulda bozulduğundan bahsetti. Ben de konuşmamda hak sahibi
sayılma ile ilgili görmüş olduğum noksanlıkları belirtmek istiyorum.
Hak sahibi sayılmanın üç kriteri var. Nedir bunlar? 2/B alanlarındaki taşınmazın
Aralık 2011 tarihinden önce kullanıcısı ve/veya üzerindeki muhdesâtın
sahibi olduğu tapu kütüklerinin beyanlar hanesinde gösterilen kişi olmak,
süresi içerisinde idareye başvurmak ve idarece belirlenen satış bedelini itiraz
ve dava konusu etmeksizin kabul etmek. Birinci kriterin
uygulanmasında 2/B alanlarının geçirdiği hukuki süreç dikkate alındığında, aynı
tapu kütüklerinin beyanlar hanesinde gösterilenler ile yasal hakkı oluşmuş
ancak yasal sürecin özellikleri bakımından beyanlar hanesinde gösterilmeyenler
arasında büyük bir adaletsizlik doğacaktır. Ayrıca, Anayasa Mahkemesinin 89, 93
ve 2002 tarihli kararları da dikkate alındığında, başvuranların hak sahibi olup
olmayacakları da son derece tartışmalıdır.
İkinci kriter
ile ilgili olarak şu hususun da dikkate alınması gerekmektedir: Hak
sahiplerinin hak sahibi olduğu, idare tarafından kayıtlara dayalı olarak
bilinmektedir. Devletin kayıtlarına göre hak sahibi olduğu kesin olan bir
kişinin, herhangi bir sebeple belirlenen süre içerisinde başvuru yapamaması
sebebiyle hakkını kaybetmesine bir hukuk devletinde nasıl rıza gösterilecektir?
Bunun için idari kayıtlara göre hak sahibi olanlara bir tebligat çıkarmak
gerekmez mi? En ücra köy ve mezralarda oturan, özellikle malul, yaşlı ya da dul
hak sahibi vatandaşlarımızın bu düzenlemeden haberdar olamayabileceği gibi bir
kaygı taşıyorum. Hele hele bu arazilerin yer altı ya da yer üstü zenginliklerle
donanmış ya da rantı çok yüksek sahalar içerisinde
olabileceği düşünüldüğünde birilerinin şu anda bu arazilere sahip olmak için
kenarda beklediklerini görür gibiyim. Bu işler yapılırken arkada ciddi
haksızlıklar, adaletsizlikler tortusu da bırakmamak lazım. Ayrıca, bu kişiler
için belirlenen başvurma sürelerinin kişilerin yazılı tebligatı tebellüğ
ettikleri tarihten itibaren başlatılması gerekmektedir. Böyle bir düzenlemeyle
hazinenin vatandaşların haklarına hukuksuz olarak el koyması da
engellenecektir.
Bu düzenlemedeki sorunlar bundan ibaret
değil değerli arkadaşlar. Başvuru sürelerini düzenleyen diğer maddelerinde de
bu sorunlar kendisini göstermekte. Birinci bölümün 7’nci maddesi 1’inci
fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde ve 3’üncü fıkrasında hakkın kullanımı hak düşürücü
sürelere bağlanmıştır. Böyle bir haksızlığı ve hukuksuzluğu gidermek için
idarenin kayıtlara göre hak sahibi olduğu bilinen kişileri yazılı olarak
haberdar etmesi, bildirimde bulunması uygun olacaktır. Üçüncü kriter de, idarece belirlenen satış bedelini itiraz ve dava
konusu etmeksizin kabul etmektir. Hiçbir hukuk devletinde vatandaşa yasayla
böyle bir dayatma yapılamaz. Bu düzenlemeyle idarenin teklifini kabul
etmeyenler doğrudan satış hakkından yararlanamayacaklar. İdare “Benim teklifimi
kabul etmek zorundasın, benim teklifimi kabul etmezsen itiraz edemez, yargıya
gidemezsin.” diyor.
Değerli AKP milletvekilleri,
hatırlayınız, 2010 Anayasa referandumunda “Hiçbir idari işlemi yargı denetimi
dışında bırakmıyoruz, uyarma ve kınama cezaları da dâhil.” diye propaganda
yaptınız. Bakın, şimdi büyük bir çelişki içerisindesiniz. Vatandaşların
anayasal hak arama hürriyetini sınırlandırıyorsunuz. Bu kimin haddine düşer,
hakikaten merak ediyorum. Demokrasi ve adalet talebiniz ipleri elinize
geçirinceye kadar mıydı? 13’üncü fıkra da aynı, 1’inci ve 2’nci fıkra gibi
idarenin dayatmasını düzenlemektedir. Üç kriter de
tamamen bir dayatmadır.
Tasarı yasalaşmaya doğru giderken bu
hususları sizlerle paylaşmak ve hak sahipliği açısından bazı haksızlıkların
önüne geçmek için Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına bu uyarıcı konuşmayı
yapmayı bir vazife bildim. Bu uyarılar doğrultusunda gerekli tedbirlerin
alınacağı ümidini muhafaza ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Madde 13/1’inci fıkrayı oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın Halaman,
buyurun.
ALİ HALAMAN (Adana) – Başkanım, ben
teşekkür ediyorum.
Devamını söylemek istedim. Adana’nın ilçesi Saimbeyli. Saimbeyli’nin bir Pağnık köyü var, eski adı. Şimdi, bu Pağnık
köyünün yerleşim alanına 2 tane HES yapılıyor. Yani vize verilmiş, ruhsat
verilmiş. Bu köylü bunları dava etmiş, davayı kazanmış. Şimdi, bu kamulaştırma
adına bu şirket, firma, kim alıyorsa, bunların hesabına para yatırmış. “Biz bu
inşaata devam edeceğiz.” demiş. Yürütmenin durdurulmasına rağmen, mahkemenin
reddedilmesine rağmen o köyü oradan kaldırıp başka yere yerleştirmenin, o güzel
köye HES kurmanın ne anlamı var? Az daha uzağa yapsanız olmaz mı Sayın Bakanım?
BAŞKAN – Madde 13/2’nci fıkrada bir
önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı kanun
tasarısının 13. maddesinin 2 fıkrasında yer alan “bunlara bitişik” ibaresinin
“bunlarla yan yana” şeklinde değiştirilmesi arz ve teklif ederiz.
Ramazan Kerim Özkan Celal Dinçer Haluk Eyidoğan
Burdur İstanbul İstanbul
Kamer Genç Kemal Değirmendereli Selahattin Karaahmetoğlu
Tunceli Edirne Giresun
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Selahattin Karaahmetoğlu…
BAŞKAN – Buyurun.
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi partim, şahsım ve ülkemizin
dört bir yanında ayakta kalabilmek için direnen orman köylüleri adına saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Anayasa’mız da orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin orman köylülerince
kullanılabileceğini belirtmekte fakat 2/B arazileri, köylülerin yerleşimi,
tarım faaliyetleri için kullanılamamaktadır. 2011 genel seçimleri öncesi
partimizin Barış Projesi önerisiyle AKP’nin Meclise sunduğu teklif örtüşmüyor.
Biçimsel olarak aynı görünüyor, içerik olarak farklılık gösteriyor. Seçim
öncesi AKP’nin böyle bir projesi olmadığını da ayrıca belirtmek isterim.
Hazırladığımız çözüm önerilerindeki vatandaşın çıkarını esas alan anlayışımız
ile iktidar partisinin bu konuda “nasıl bir rant
yaratırım” beklentisi, iki partinin temel farklılığını ortaya koymaktadır.
Orman köylülerinin kalkındırılma ve desteklenmesi
beklentisiyle satış bedelleri belirlenirken zengin-yoksul ayırımı gözetilerek
bir düzenleme yapılmalıdır. Yoksul orman köylüsü, ekonomik durumlarından ötürü
söz konusu satıştan yararlanamayacaktır. Hatta kullanmakta olduğu toprakları
ekonomik gücü olanlara kaptırmak zorunda kalacak ve bu, toplumda sosyal
sorunlar yaratacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak “2/B
Barış Projesi” adını verdiğimiz düzenleme ise mülkiyet kavgasına son vermeyi
hedeflemektedir. Bizim Barış Proje’miz ile iktidarın tasarısı arasında ciddi
anlayış farkı ortaya çıkmaktadır. Bizim önerimizde söz konusu yerlerin orman
köylülerine bedelsiz olarak verilmesi öngörülmektedir.
Bu kanun tasarısıyla orman köylülerinin
mahkemeye başvurma hakkı elinden alınmıştır çünkü bu tasarı, geçmişteki ve
gelecekteki paylaşıma kılıf hazırlamaktadır. Oysa bizim 12 Haziran seçimleri
öncesinde getirdiğimiz proje, AKP’nin getirdiği ranta
ve paylaşıma değil, bir barış projesine dayanmaktadır. Toplu yerleşimin
olmadığı 2/B alanlarını proje uygulamaları kapsamına sokarak yapılaşmaya açmak
yasanın ruhuyla ters düşmektedir. “2/B alanları” ibaresinden önce “toplu
yerleşimin olduğu” ibaresini ekleme önerimiz Komisyon çalışmalarında
reddedilmiştir. AKP’nin önerdiği bu yasa, sosyal devlet anlayışına, orman köylülerinin
anayasal haklarının korunması ilkesine, 7 milyon vatandaşımız ile devlet
arasında oluşan hukuki sorunların çözümlenmesi anlayışına uygun bir düzenleme
değildir. Mevcut sorunları çözme yerine yeni rant
sağlama anlayışıyla hazırlanmış düzenleme söz konusudur.
2/B arazileri satışından elde edilecek
gelirler Çevre ve Şehircilik Bakanlığına, dolayısıyla yüzde 90’ı TOKİ’ye, yüzde
10’u da Orman ve Su İşleri Bakanlığına kalmaktadır. Böylece, yandaş müteahhitlerin yeni işleri, yeni kazançları teminat altına
alınmaktadır. Afet riski taşıyan alanların kentsel dönüşüm yasasıyla ilgili
yasa teklifi görüşmelerinde 2/B Yasası kesinleşmeden buradan gelecek gelirlerin
TOKİ’ye kaynak olarak sunulması hem yüce Meclisi hem de milletvekillerini
ciddiye almamaktır, yüzde 50 oyun verdiği şımarıklıkla demokratik davranış
biçimlerini reddetmektir. AKP’yi önce yüce Meclise, sonra kendi
milletvekillerine, onları da kendilerine, daha sonra da tüm milletvekillerine
saygılı olmaya davet ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bizim 2/B
Yasası’ndan anladığımız, imar affı değildir; ormanlarımızın yağmalanması ve
talan edilmesi de değildir; “yasa” adı altında orman kanunlarını uygulamak hiç
değildir.
Sözlerimi yüce Meclisi selamlayarak
bitiriyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan, yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN – Yoklama talebi vardır.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Özkan, Sayın
Tunay, Sayın Seçer, Sayın Dinçer, Sayın Gümüş, Sayın Akar, Sayın Tanal, Sayın
Demiröz, Sayın Genç, Sayın Onur, Sayın Fırat, Sayın Önder, Sayın Kaleli, Sayın
Toprak, Sayın Moroğlu, Sayın Erdoğan, Sayın
Karaahmetoğlu, Sayın Korkmaz, Sayın Yeniçeri.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve
yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım
Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın;
Orman Köylülerinin Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi,
Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile
68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi);
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın;
Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporları (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S. Sayısı: 198) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Madde 13/2’nci fıkrayı oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 13/3’üncü fıkrada bir önerge
vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı kanun
tasarısının 13 maddesinin 3 fıkrasında yer alan “Zeminde tespit ve tesis
edilir” ibaresinin “Zeminlerde tespit ve tesis edilir” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Vahap Seçer R. Kerim Özkan Celal Dinçer
Mersin Burdur İstanbul
Osman Kaptan Haluk Eyidoğan
Antalya
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Seçer, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
VAHAP SEÇER (Mersin) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
198 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
13’üncü maddesinin 3’üncü fıkrasında verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında
söz almış bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlarım, az önce Sayın
Bakan Sayın Önder’in HES’lerle ilgili eleştirisine
cevap verdi. Elbette ki Türkiye enerji açığını yenilenebilir enerji
kaynaklarıyla karşılamalı, elbette ki Türkiye’deki şu anda rekor seviyedeki 77
milyar dolarlık cari açığın temel sebeplerinden bir tanesinin enerji ithalatı
olduğunu biliyoruz.
Şimdi, mesele HES’lerde
şu: Elbette ki Türkiye'nin hidrolik kaynakları kullanılsın. Yalnız, bakın,
dikkat edin, yaklaşık olarak 2 bin tane HES lisansı verilmiş. Eli çantalılar,
bu işin ticaretini yapanlar… Bu işte bilim falan filan yok, yani ekolojik dengeymiş, tabiatmış, can suyu meselesiymiş, işin
teknik koşullarını da kimsenin dikkate aldığı yok. Çevre etki değerlendirme
raporlarıymış, kimsenin bunları dikkate aldığı yok.
Şimdi, bakın, HES bölgelerine gidin,
ciddi anlamda bir çevre katliamı görürsünüz, ciddi anlamda bir orman katliamı
görürsünüz. Orada inşaat yapıyor, adam alıyor hafriyatını tarım alanlarına
boşaltıyor, tarım alanlarını rezil ediyor. Daha önce çıktılar dediler ki: “Can
suyu diye bir kavram yoktu…” Ondan sonra baktılar ki gerçekten ekolojik dengeye önemli zararlar veriyorlar, belirli
oranlarda can suyu şartı getirdiler. Şimdi onu da kaldırdılar, bölgesel can
suyu tespiti yaptılar. Yani HES’lerde, Allah aşkına
bakın “kimin eli kimin cebinde” oynanıyor, denetim hak getire. 200’den fazla şu
anda devam eden HES inşaatı var, bunları kimler denetliyor, Sayın Bakan da
bilmiyor.
Geçenlerde Adana’da Gökdere Köprü
Barajı’nda bir kaza meydana geldi. Orada baraj rezerv alanına su alınmaya
başlandı. Tabii ki kontrol yeterli değil, su depolanmaya başlayınca kapağa
baskı yaptı ve orada çalışan 10 tane işçi kayboldu, bunların 6’sının cesedine
ulaşıldı, hâlâ 4’ünün cesedine ulaşılmış değil. Bu konuda ne yaptı Bakanlık?
Daha önce bir yönetmelik çıkardı, dedi ki: “Bu denetimleri biz özel şirketlere
verelim. Bunu da nasıl yapalım? Yapıyı yapan müteahhit
firmalar kendi denetim firmalarını kendileri bulsunlar ve denetim firmalarının
bedelini kendileri ödesin.” Şimdi, anlayışa bakabilir misiniz: Ben yapımcı
firmayım, beni denetleyecek firmayı kendim buluyorum ve bedelini kendim
ödüyorum. Tabii, sivil toplum örgütleri, meslek odaları bunu yargıya taşıdı,
Danıştay yürütmeyi durdurdu. Bakanlık yine durmadı, bu konuyla ilgili ikinci
bir yönetmelik çıkarttı yine içeriği bu bağlamda olan. Yine yargıya gidildi
meslek odaları tarafından ve Danıştay ikinci kez yürütmeyi durdurma kararı aldı.
Bugün yapılan baraj inşaatlarında, bugün yapılan HES inşaatlarında bu yapıları
kimlerin denetlediğini, ben iddia ediyorum, Bakanlık dahi bilmiyor.
Şimdi, DSİ’nin yaptığı inşaatlarda,
DSİ’nin yaptığı bu projelerde böyle kazalar oluyor mu? “Çok şükür böyle kazalar
olmuyor.” Sayın Bakanın beyanatı bu. Şimdi, niçin DSİ’nin yaptığı projelerde,
inşaatlarda bu tip kazalar olmuyor? Çünkü DSİ ciddi bir
kuruluş. Cumhuriyet tarihinde binlerce insan yetiştirmiş, teknik eleman
yetiştirmiş, mühendis yetiştirmiş, kadrolarında çok değerli elemanları var. DSİ
kamu kuruluşu, DSİ’nin vahşi bir kâr etme arzusu da yok özel sektör gibi. Siz
özel sektörün vahşi kâr etme duygusuna ket vurabilir misiniz, gem vurabilir
misiniz? Adam orada hesabını yapar, en fazla, en maksimum kârı nasıl elde eder,
öyle projeler uygulamaya koyar. Kaza olur, bela olur, sağlam inşaat olur, çürük
inşaat olur, onun pek derdinde değildir. Hırsızı kontrol altında tutamazsınız,
evinizin kapısını açık bırakırsanız, pencerenizi açık bırakırsanız bir taraftan
girer, oraları kapalı tutarsanız bacadan girer.
Şimdi, siz bu özel sektörün yaptığı,
yapı şirketlerinin, müteahhit firmaların yaptığı bu
inşaatları yeterli derecede kontrol edemezseniz işte böyle kazalar meydana
gelir. Bu konuda DSİ’nin en kısa sürede devreye girmesi lazım. Bunlar oyuncak
işler değil, büyük projeler. Bu konuda Bakanlığın daha hassas davranmasını
diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Madde 13, (3)’üncü fıkrayı oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 13, (4)’üncü fıkrayı oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 13, (5)’inci fıkrayı oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 13, (6)’ncı
fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Madde 13, (7)’nci
fıkrada bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 13. Maddesinin 7. Fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve
Geçici 10. Maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Hasan Hüseyin Türkoğlu Seyfettin Yılmaz Mehmet Şandır
Osmaniye Adana Mersin
Faruk Bal Kemalettin Yılmaz Ali Uzunırmak
Konya Afyonkarahisar Aydın
(7) 6831 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Devlet ormanları içinde bu
ormanların korunması, istihsal ve imarı ile alakalı olarak yapılacak her nevi
bina ve tesisler müstesna olmak üzere; otlatma planı yapılan alanlarda yıllık
otlatma suresi dâhilinde hayvanların planlı otlatılmasını sağlayan,
gecelemesini emniyet altına alan ve dağılmalarını engelleyen geçici çevirmeler
şeklinde düzenlemeler dışında, her çeşit bina, ağıl ve hayvanların barınmasına
mahsus yerler yapılması, tarla açılması, işlenmesi, ekilmesi ve orman içinde
yerleşilmesi yasaktır. Ancak, devlet ormanlarında 31/12/2011 tarihinden önce toplu yerleşimin bulunduğu;
yaylak ve otlak olarak kullanılan alanlar içindeki yerler ile yılın belirli
dönemlerinde geleneksel yaylacılık maksadıyla yerleşim yeri olarak kullanılan
alanlar kullanım bütünlüğü de dikkate alınarak Orman Genel Müdürlüğünce tespit
edilir. Tespit edilen bu alanlardan uygun görülenler Orman ve Su İşleri
Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu Kararı ile yayla alanı olarak ilan
edilir. İlan edilen yayla alanlarında 31.12.2011 tarihinden evvel yapılmış olan
her türlü bina ve tesisler mevcut hâliyle vaziyet planına alınırlar. Yayla
alanlarında bulunan bina ve tesisler Orman Genel Müdürlüğü tarafından tespit
edilecek bedel karşılığında kullanıcılara 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun
ilgili maddeleri çerçevesinde üst hakkı şeklinde tahsis edilirler. Elde
edilecek gelir Orman Genel Müdürlüğü Döner Sermayesine gelir kaydedilir. Yayla
alanlarındaki bina ve tesislerin kullanıcıları orman idaresince tespit edilir,
ilgili kaymakamlık ve muhtarlıkça bir ay süreyle ilan edilir. Bu süre içinde yapılan
itirazlar bir ay içinde orman idaresinde mevcut bilgi ve belgelere göre, bunun
mümkün olmaması hâlinde başvuru sahiplerinin elindeki bilgi ve belgelere göre
sonuçlandırılarak ilgililere bildirilir. Kullanıcısı tespit edilen bina ve
tesisler vaziyet planına göre kullanıcısına, tespit tarihinden itibaren bir yıl
içinde talebi hâlinde Orman Genel Müdürlüğünce tespit edilen bedel karşılığında
tahsis edilir. Kullanıcıları tarafından tahsis talebinde bulunulmayan bina ve
tesisler ise yıkılır. Tahsis edilen bina ve tesislere ilişkin, ilgili
kurumlarca orman idaresine bildirilen eksiklerin tamamlanması yönünde
kullanıcıya tebligat yapılarak en geç bir yıl içinde eksikliğin giderilmesi
istenir. Eksikliklerin giderilmemesi hâlinde yapılan tahsis işlemi iptal edilir.
İlgili zarar ve hukuki sorumluluk kullanıcıya aittir. Yayla alanı olarak ilan
edilen yerlerde orman idaresince nüfus yoğunluğu, yöresel ihtiyaç ve sosyal
problemler dikkate alınarak gerekli her tür ve ölçekte planlar Orman Genel
Müdürlüğünce yapılır veya yaptırılır. Yapılan bu planlar Orman ve Su İşleri
Bakanlığınca onaylanır. Yayla alanlarında mevcut bina ve tesislerin kullanıcı
tarafından iki yıl içinde planlara uygun hâle getirilmesi istenir. Aksi hâlde
tahsis işlemi iptal edilir. Yayla alanlarına ilişkin iş ve işlemler
yönetmelikle belirlenir."
“Bu madde çerçevesinde Bakanlar Kurulu
Kararıyla yayla alanı olarak ilan edilen yerlerde bulunan bina ve tesislerden
dolayı açılmış olan davalar açılmamış sayılır."
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz.
Buyurun Sayın Türkoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Türk milletinin
saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 13’üncü maddesiyle ilgili olarak vermiş olduğumuz değişiklik
önergesi kapsamında söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu önergenin çok uzun olduğunu
biliyorum. Aslında, bu önergeyle değiştirmek istediğimiz
fıkra tasarının içerisinde Hükûmet tarafından Meclise getirildiğinde yoktu
çünkü yaylayla ilgili, yayla sorunlarıyla ilgili bu düzenlemeler maalesef
bugüne kadar ele alınmamış ve Anadolu’nun özellikle sıcak coğrafyalarında
-biraz evvel iktidar partisinin Osmaniye milletvekili arkadaşımızın da ifade
ettiği gibi- yıllardan beri birikmiş bir sorun idi ve milletvekili olduktan
sonra da Osmaniye ilinde bilhassa, bu hususla ilgili olarak vatandaşların çok
yoğun yakınmalarına muhatap olduk. Bu çerçevede bir kanun teklifi
hazırladık ancak hem Osmaniye kamuoyu hem de Hükûmet nezdinde, Genel Müdürlük
nezdinde yaptığımız girişimler neticesinde “2/B yasasının içerisinde bu konu
düzenlenecek. Lütfen, bununla ilgili herhangi bir şey yapmayın, yapmaya ihtiyaç
yok.” denildi ancak 2/B yasa tasarısı üyesi olduğum İçişleri Komisyonunda tali
olarak ele alındığında gördük ki bu düzenleme, yayla düzenlemesi tasarının
içerisinde getirilmemiş. Bu sefer, biz, Grup Başkan Vekilimiz Sayın Mehmet
Şandır Beyefendi’yle beraber Orman ve Su İşleri Bakanımızdan rica ettik, sağ
olsunlar anlayış gösterdiler, Komisyon Başkanı da anlayış gösterdiler ve benim hazırlamış
olduğum yayla ve yaylacılık kanun teklifimiz bir önerge şeklinde komisyon
çalışmaları sırasında bu tasarının içerisine dâhil edildi. Bu açıdan hem
Komisyona hem de Sayın Bakana teşekkür ediyoruz ancak bu tasarının içerisinde
biraz evvel okunan hâliyle, önergemizin okunan hâliyle bu tasarı gerçekleşmez
ise bu sorun çözülmez çünkü yayla alanları içerisindeki kamuya ait ya da özel
şahıslara ait bina ve tesisler tasarıyla Orman Genel Müdürlüğü envanterine alınıyor, demirbaşına kaydediliyor ve vatandaşa
ihale yoluyla kiraya verilmek isteniyor. Biz bunun Medeni Kanun çerçevesinde
“üst hakkı” şeklinde düzenlenmesinin uygun olacağını düşünüyoruz ve bu konuda
bir önerge verdik, önergemizin mahiyeti bu. Eğer bu şekilde olmaz ise ihale
yoluyla kiraya verecek olan Orman Genel Müdürlüğü düzenlemesi vatandaşın
ihtiyacını gideremeyecek, bunu sizinle paylaşmak durumundayız. Diğer taraftan,
mahkemelerde binlerce dosya var, dava dosyası. Eğer o dava dosyalarını
düşürecek bir düzenleme yapmaz isek yine sorunu çözmüş olmayız.
Tabii, bu mülkiyet konusuyla ilgili,
Anayasa’nın 169’uncu maddesi çerçevesinde orman arazilerinin mülkiyet konusu
olamayacağı hususu çerçevesinde yapılan tartışmalar, görüşmeler sırasında bize
hep dendi ki: “Efendim, mülkiyet konusunu lütfen getirmeyin, bu, Anayasa’ya
aykırı.” Özellikle, Orman Genel Müdürlüğü bürokrasisi Sayın Bakanı bu konuda
bilgilendiriyorlar ve bir türlü Sayın Bakanı biz istediğimiz noktaya
getiremedik ama bakın, elimde 2634 sayılı Turizmi Teşvik Yasası var. Bu Yasa’nın 8’inci maddesi şöyle bir hüküm içeriyor, diyor ki
8’inci maddede ki, bu, 5761 sayılı Kanun’la 2008 yılında eklenmiş, düzenlenmiş
bir madde, değiştirilmiş bir madde: “Hazine mülkiyetinde yeterli alanın
bulunmadığı durumlarda, 6831 sayılı Orman Kanunu’na göre orman sayılan
yerlerden, sağlık turizmine yönelik fizik tedavi tesisleri, termal turizme
yönelik jeotermal kaynakları bulunan yerler, kış turizmi kapsamında pist
uzunluğu yeterli yerler, eko-turizm kapsamında yer alan yerler, golf turizmine
yönelik yerler, kıyıların coğrafi ve fiziksel yapısı nedeniyle kumsallarından
yararlanılacak yerler, kruvaziyer ve yat gibi deniz
turizmine yönelik yerler, uluslararası yarışmaların yapılabileceği yerler…”
gibi yerler orman dahi olsa üst kullanım hakkı çerçevesinde insanlara tahsis
ediliyor. Şimdi, kanunla eğer “üst hakkı” şeklinde değil de kira usulüyle
yapacak olursanız ortaya şöyle bir tercih çıkıyor bu işe karar verecek iktidar
çoğunluğu olarak sizlere: Golf turizmi için orman arazilerini turizm
yatırımcısına tahsis ediyorsunuz ama yüzlerce yıldır yayla olarak ev
yaptırdığı, orman arazisinde ev yaptıran vatandaşın bu talebini reddetmiş
oluyorsunuz. Yani aslında bu önergemizi reddetmek suretiyle küresel
sermayeye “Evet.” ama bu vatanın gerçekten öz evlatlarına “Hayır.” demiş
olacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) – Bu
çerçevede, önergemizin kabulünü istirham ediyor, Türk milletinin
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Türkoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 13 (7)’nci
fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Madde 13 (8)’inci fıkrada bir önerge
vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı
Tasarının 13’üncü maddesinin sekizinci fıkrasının Tasarı metninden çıkarılması
ile diğer fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Mehmet Ali Susam Celal Dinçer
İstanbul İzmir İstanbul
İlhan Demiröz Mahmut Tanal Haluk Eyidoğan
Bursa İstanbul İstanbul
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmet tasarısında olmayan bu madde
Komisyon görüşmeleri sırasında tasarıya eklenmiştir. Bu maddenin tasarıdan
çıkarılmasını öneriyoruz.
Ormanları korumakla görevli olan bir
Sayın Bakanın böyle bir maddeye onay vermemesi gerekir. Hem ormanları koruma
adına burada birçok güzel cümle söyleyeceksiniz hem de ormanlarda yapılaşmanın
yolunu açacaksınız. Bu nedenle, bu madde tasarıdan mutlaka çıkarılmalıdır.
Görünüşte masum bir madde, gerçekte
masum olmayan bir maddedir. Bizim Anayasa’mız, 1982 Anayasası her ne kadar
yerden yere vuruluyor ise de güzel hükümlere sahiptir, bazı güzel hükümleri
vardır. Ormanları korumakla ilgili hükmü bunlardan başlıcasıdır.
Anayasa’mızın 169’uncu maddesi ormanların korunmasını düzenler, ormanların
korunmasında kamu yararı olduğunu ortaya koyar. Yine, bu çerçevede, Orman
Kanunu’nun 17’nci maddesi ormanlarda yapılması zorunlu bulunan bazı kamu
tesislerini düzenler, bunlara hangi şartlarda, nasıl izin verileceğini
düzenler. Örneğin bir ormandan enerji hattı, ulaşım hattı, yol, petrol boru
hattı, doğal gaz hattı, haberleşme hattı geçecek ise bunda kamu yararı olması
nedeniyle ormanlardan geçişine izin verileceğini düzenler. Bu maddeye, daha
sonraları, devlete ait eğitim, sağlık, spor tesislerinin de ormanlarda
yapılmasında kamu yararı ve zaruret olması hâlinde izin verileceğini
düzenlemesi eklenmiştir. Ama Anayasa’mızın 169’uncu maddesi üstün kamu
yararının ormanları korumak olduğunu düzenler. Anayasa Mahkemesinin çeşitli
kararlarına bakıldığında, en son Turizmi Teşvik Kanunu’na ilişkin iptal
kararının gerekçelerine bakıldığında, ormanları koruma yönündeki Anayasa
düzenlemesinin üstün kamu yararına dayandığını, bu nedenle diğer kamu yararı
olan kamu tesislerinin yapımına ilişkin olarak yapılacak yasamada ormanların
korunmasının öncelikli olduğunu söyler.
Bu madde diyor ki, Orman Kanunu’nun
17’nci maddesine ilave olarak nitelendirebileceğimiz 6831 sayılı Kanun’un ek
9’uncu maddesine bir hüküm ilave etmek suretiyle, ormanlarda yükseköğretim
kurumlarının, Kredi ve Yurtlar Kurumunun yükseköğretim kurumlarına ilişkin
tesisler ve yurtlar kurabileceğini düzenliyor. Devlete ait üniversiteleri
kapsamına almak suretiyle böyle bir sınır da çiziyor. Yani o zaman sormak
gerekir, üniversiteler yapıyor ise neden devlete ait üniversiteler? Niye özel
vakıf üniversiteleri burada yok? Asıl eleştiri noktam bu değil aslında. Yani
üniversite yapımında kamu yararı var ise bu kamu yararı sadece devlete ait
üniversitede mi vardır? Hayır, vakıf üniversitesinde de o zaman kamu yararı
vardır. O zaman, ne yapacaksınız ileride? Bir madde değişikliği getireceksiniz,
diyeceksiniz ki: “Vakıf üniversitelerine de izin verelim.” Bunun sınırı yok, bu
genişleyecek. Esas olan, ormanları korumaktır. Üniversite Türkiye'nin her
yerinde, Türkiye coğrafyasının her yerinde yapılabilir. Bunun için illa ormanı
yapılaşmaya açmak şart değil ama Sayın Bakanda ben buna şaşırmıyorum. Sayın
Bakan, hazineye ait özel ağaçlandırma alanlarını dahi Orman Kanunu’nun 17’nci
maddesindeki yapılaşmalara açan bir yönetmelik düzenlemesi yapmıştır. Yasaya
rağmen, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kabul etmiş olduğu İmar Kanunu’na bir
madde eklenmesini öngören o yasaya rağmen hazineye ait özel ağaçlandırma
alanları yapılaşmaya açılmıştır. İmar Kanunu’na eklenen madde diyor ki:
“Hazineye ait özel ağaçlandırma alanları, projesine göre ağaçlandırıldığı
takdirde herhangi bir şekilde yapılaşma amacıyla imar planına konu edilemez.”
Yani, bir üniversite de yapamazsınız orada, okul da yapamazsınız, çünkü hazine
onu ülkenin orman varlığını artırmak amacıyla kiraya vermiştir ve bu nedenle ağaçlandırılmıştır.
Şimdi, Sayın Bakanın bu anlayışı, ormanları yok eden, ormanları feda eden bir
anlayıştır.
Maddede bir hüküm daha var, güya sınır
getiriyor, diyor ki: “O ormanlık alanlarda yapılacak bu tesislerle ilgili
olarak yapılaşma alanı ormanlık alanın, tahsise konu alanın yüzde 15’ini
geçemez.” “Ama” diyor, “Garaj, havuz, otopark vesaire gibi tesisler hariç.”
Olağanüstü genişletmiş durumda.
Madde, ormanları tahrip eden bir
maddedir, bu nedenle tasarıdan çıkarılmasını öneriyoruz.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Madde 13 (8)’inci fıkrayı oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 13 (9)’uncu fıkrada bir önerge
vardır; okutup, işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı
Tasarının 13’üncü maddesinin dokuzuncu fıkrasının Tasarı metninden çıkarılması
ile diğer fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi R. Kerim Özkan Celal Dinçer
İstanbul Burdur İstanbul
Mehmet Ali Susam İlhan Demiröz Haluk Eyidoğan
İzmir Bursa İstanbul
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CELAL DİNÇER (İstanbul) – Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
198 sıra sayılı kanun teklifinin 13’üncü maddesinin üzerinde vermiş olduğumuz
önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifinin, esasında, anayasa
değişikliği yapılmadan görüşülmesinin biz başından itibaren Anayasa’ya aykırı olduğunu belirtmiş ve
bu konudaki çekincemizi dile getirmiştik. Yani bu hâliyle bu kanun yasalaşırsa
Anayasa’ya aykırı olacaktır çünkü 1981’den sonraki yapılaşmalar veya 1981’den
sonra orman alanı dışına çıkarılmış alanların özel mülkiyete konu edilmesi
Anayasa’mız gereği mümkün değildir. Bunu defalarca dile getirdik ama
söylediklerimizin hiçbirisi dikkate alınmadı. Birçok madde üzerinde değişiklik
önergeleri verdik, bunlar da dikkate alınmadı.
Şimdi, bu kanunun artık son maddelerine
geldik. Hiç olmazsa bu maddede lütfen elinizi vicdanınıza koyunuz, bu sakıncalı
maddeyi bu tekliften çıkarmamıza yardımcı olunuz.
13’üncü maddenin 9’uncu fıkrasındaki
açıkça Anayasa’ya aykırı olan bu hükmü tekliften çıkaralım. Niçin? Çünkü bu
maddede: Tapuda kişiler adına kayıtlı iken, orman sınırları içerisinde kaldığı
gerekçesiyle tapuları iptal edilen yerler üzerinde bulunan ve 31/12/2011 tarihinden önce müsaderesine karar verilen
fabrika, ticarethane niteliğindeki tesisler yirmi dokuz yıllığına kiraya
verilebilecektir.
Anayasa’mıza göre ormanlarımızda hiçbir
şekilde kalıcı tesisler ve ticarethaneler, fabrikalar yapılamaz. Orman
alanlarında gecelemeye mahsus geçici çevirmeler dışında her çeşit bina ve ağıl
yapılması bu kanunla yasaklanıyor ama ne yazık ki fabrika yapılmasına izin
veriliyor.
İktidarın millî servetlerimizi tarumar
etme politikası sadece ormanlarla sınırlı değil. Biraz evvel bir üyemiz, bir
milletvekilimiz dile getirdiler, bugün İçişleri Komisyonunda görüştüğümüz Mera
Kanunu’nda değişiklik öngören kanun tasarısında da meralarımız kırk dokuz
yıllığına, yanlış duymadınız, kırk dokuz yıllığına -yabancılar dâhil- parası
olanlara kiraya verilebilecektir. Kiraya verilecek alanlarda metrekare limiti de
yoktur. Daha da tehlikelisi, kiraya verilen bu alanların yüzde 1’ine kadar
tesis yapılabilecektir yani düşünün, 200 hektarlık bir merayı kiralayacak bir
şahıs veya şirketler 20 bin metrekarelik bir alana bina yapabileceklerdir. Bu,
Bakanlar Kurulu kararıyla 2 katına kadar çıkarılabilecektir.
Bu tesisler, dikkat ediniz, meralara
yapılacak bu tesisler kanunda “barınma ihtiyacını karşılamak üzere” şeklinde dercedilmiştir. Büyük bir sakıncadır yani orman
alanlarımızdan sonra meralarımız da peşkeş çekilecektir.
Görüştüğümüz bu teklifle, Anayasa’mızın
169 ve 170’inci maddelerine aykırı olarak orman köylülerine hiçbir destek
verilmiyor. Hiçbir destek sağlamayan iktidar, yeni hazırladığı Mera
Kanunu’ndaki değişiklikle de parası olanlara meraları kiralayarak yeni bir
yağma ve rant alanı sağlayacaktır. Gene köylüler
mağdur edilecektir.
Biz kısaca 2/B diye tabir ettiğimiz bu
yasa teklifinden elde edilecek gelirlerin yurt yapılmasında kullanılmasını ve
orman köylülerinin kalkındırılmasında kullanılmasını talep etmiştik. İktidar
ise elde edilen gelirleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığına devrederek sadece
“dostlar alışverişte görsün” hesabı işte bu alanlarda eğitim amaçlı
üniversitelerin, devlet üniversitelerinin yapılmasını müsaade edebilmektedir.
Bu teklif ile orman alanlarına yapılacak binaların tavan alanı da yüzde 15
olarak sınırlanmıştır.
Dikkatinizi tekrar çekmek istiyorum.
Evet, söz hakkım bittiği için çok fazla
konuşamayacağım. Ama hâlen İzmir Karaburun’da köylülerin çektiği sıkıntıları da
dikkatinize sunmak istiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dinçer.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Madde 13 (9)’uncu fıkrayı oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 13 (10)’uncu fıkrayı oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 14’te iki önerge vardır,
sırasıyla okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısının 14 üncü maddesinin ikinci fıkrasından sonra gelmek
üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini ve müteakip fıkraların buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş İsmail Tamer Yusuf Başer
Kayser Kayseri Yozgat
Muzaffer Çakar Ramazan Can Naci Bostancı
Muş Kırıkkale Amasya
Yaşar Karayel Nureddin Nebati Harun Karaca
Kayseri İstanbul İstanbul
"(3) 2924 sayılı Kanun hükümlerine
göre 2/A alanlarına nakline ve yerleştirilmesine karar verilen ve halen
işlemleri devam eden orman içi veya bitişiği köyler halkına ilişkin iskân
işlemleri, Orman ve Su İşleri ile Çevre ve Şehircilik Bakanlıklarınca
müştereken yürütülür. Bu köyler halkının yeni iskân edileceği alanda hak
sahiplerine verilecek bina, arsa ve arazilerin bedelleri peşin veya yirmi yıl
içinde ve yıllık eşit taksitlerle faizsiz olarak tahsil edilir. Bu köyler
halkından hak sahibi olanlardan anlaşma yapanların nakledildikleri Devlet
ormanı içinde veya bitişiğinde kalan taşınmazları ile bunların karşılığı olarak
yerleştirilecekleri yerlerden kendilerine iskânen
verilecek taşınmazların tapudaki devir ve tescil işlemleri karşılıklı olarak
yapılır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198
Sıra Sayılı Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve
Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan
Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında
Kanun Tasarısının 14’üncü maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi İlhan Demiröz Kamer Genç
İstanbul Bursa Tunceli
Vahap Seçer Kazım
Kurt
Mersin Eskişehir
“Belediye ve mücavir alan sınırları
içerisinde bulunan ve 31/12/1981 tarihinden önce bilim
ve fen bakımından orman vasfını kaybetmesine rağmen, 6831 sayılı Kanunun 3302
sayılı Kanunla değişik 2 nci maddesinin (B) bendi
uygulaması ile Hazine adına orman sınırı dışına çıkartılma işlemi henüz
yapılamayan yerlerin orman kadastrosu ve 6831 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (B) bendi uygulaması ile 3402 sayılı Kanunun
ek 4 üncü maddesine göre kadastro çalışması, öncelikle büyükşehir belediyesi
olan yerlerden başlanılmak üzere en geç bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren en geç bir yıl içinde tamamlanır. Bu yerler de, bu Kanun hükümlerine
göre değerlendirilir."
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı, başlangıcından bugüne kadar
oldukça önemli değişikler geçirdi; iktidar partisi ve Hükûmet tutarlı bir
politika izleyemedi, izlemedi. Satış bedeli olarak rayiç bedelin yüzde 70’i
olarak öngörülmüş iken, Komisyonda yapılan görüşmeler sırasında rayiç bedelin
yüzde 50’si olarak bir düzeltme yapıldı, Genel Kurulda bundan vazgeçildi, rayiç
bedelin tekrar yüzde 70’i olarak bir satış bedeli öngörüldü. Yine beş yılda on
eşit taksitte bedelin ödenmesi imkânı mevcut iken, belediye sınırları
içerisindeki taşınmazlar için üç yılda altı eşit taksitte ödenmesi düzenlemesi
getirildi. Yani Hükûmet, iktidar partisi komisyonda verdiği sözleri
tutmamıştır. Bu, ayakları üstünde duramamaktır. Yani bu yakışmıyor. Milyonlarca
insanı ilgilendiren bir tasarıda “Bedeli indirdim.” diyeceksiniz, sonra
“Vazgeçtik, bedeli yükselttik.” diyeceksiniz. Böyle bir şeyin kabulü mümkün
değil.
İkinci olarak söyleyeceğim şu: Tasarı,
2/A arazileri, 2/B arazileri ve hazineye ait tarım arazilerinin satışını
düzenliyor. Ancak öyle mahalleler, öyle ilçeler var ki orman arazileriyle 2/B
arazileri iç içe girmiş durumda. Yani yapılaşma hem 2/B arazisinde olmuş hem
orman arazisinde olmuş. Sultanbeyli ilçesi bunların çok güzel bir örneğidir.
Örneğin, bu ilçemizdeki Hasanpaşa Mahallesi’nde iki yapı var, hem ormanlık
alanda hem 2/B alanında yapı var. Mahalledeki sokağın bir tarafı hukuken orman
sayılıyor, öbür tarafı 2/B sayılıyor. Şimdi, sokağın bir tarafını çözerken öbür
tarafını çözmemek olmaz.
Bu önergemiz, 31/12/1981
tarihi itibarıyla orman vasfını kaybetmiş olması nedeniyle şu veya bu şekilde
orman sınırı dışına çıkarılmamış olan bu tip arazilerdeki yapılaşmanın mülkiyet
sorununu çözmeyi hedefliyor. Bu kadar samimi bir önergedir ama inanıyorum ki
Sayın Bakan buna “Hayır.” diyecektir, iktidar partisi de “Hayır.” diyecektir.
Neden? Çünkü halkın yararına bir önergedir, sahada tespit edilmiş olan bir
sorunu çözmeye yönelik olan bir önergedir. Sizin sahayla hiçbir ilginiz yok
kusura bakmayın.
Biz, İstanbul’da, 2/B projesini
Beykoz’da, Sultanbeyli’de, oralarda açıkladığımız zaman, Sayın Başbakan
Beykoz’da bir hastanenin açılışından hareketle Çekmeköy,
Sancaktepe, Sultanbeyli’den geçti, bütün buralarda
halka hitap etti. Biz dedik ki: “Emlak vergi değerinden vatandaşımıza verelim.”
Sayın Başbakan dedi ki: “Benim vatandaşım hanımının kolundaki bileziği satar,
bunu alır.” Şimdi, bu tasarı ona dönüşmüştür. Vatandaşımız hanımının kolundaki
bileziği satacaktır ama gene de bunu almaya güç yetiremeyecektir.
Biz Sultanbeyli’de 2/B projesini
açıklarken sizin 2/B afişleriniz Levent’te Bağdat Caddesi’ndeki billboardları süslüyordu. Siz, bu kadar gerçeklerden
uzaksınız.
İşte, size meydan okuyorum: Hadi, bu
önergeyi kabul edin, Sultanbeyli’nin Hasanpaşa Mahallesi’nin sorununu çözelim.
Teşekkür ederim, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Hamzaçebi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler..: Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısının 14 üncü maddesinin ikinci fıkrasından sonra
gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini ve müteakip fıkraların buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
"(3) 2924 sayılı Kanun hükümlerine
göre 2/A alanlarına nakline ve yerleştirilmesine karar verilen ve halen
işlemleri devam eden orman içi veya bitişiği köyler halkına ilişkin iskân
işlemleri, Orman ve Su İşleri ile Çevre ve Şehircilik Bakanlıklarınca
müştereken yürütülür. Bu köyler halkının yeni iskân edileceği alanda hak
sahiplerine verilecek bina, arsa ve arazilerin bedelleri peşin veya yirmi yıl
içinde ve yıllık eşit taksitlerle faizsiz olarak tahsil edilir. Bu köyler
halkından hak sahibi olanlardan anlaşma yapanların nakledildikleri Devlet
ormanı içinde veya bitişiğinde kalan taşınmazları ile bunların karşılığı olarak
yerleştirilecekleri yerlerden kendilerine iskânen
verilecek taşınmazların tapudaki devir ve tescil işlemleri karşılıklı olarak
yapılır."
BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılıyoruz Başkanım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun:
Gerekçe
Bu Kanun Tasarısı ile yürürlükten
kaldırılan 2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi
Hakkında Kanun hükümlerine göre; halen Balıkesir İli sınırları içerisinde
bulunan bir orman içi köyün (köy halkının) Bursa İli sınırları içerisinde bulunan
bir 2/A alanına nakli ve yerleştirmesi çalışması yürütülmektedir. 2924 sayılı Kanuna ve bu Kanunun uygulanmasını göstermek üzere
yürürlüğe konulan ikincil mevzuata göre; bu köyler halkının yeni iskân
edileceği alanda hak sahiplerine verilecek ve borçlandırılacak olan bina, arsa
ve arazilerin bedellerinin peşin veya yirmi yıl içinde ve yıllık eşit
taksitlerle faizsiz olarak tahsil edileceği, bu köyler halkından hak sahibi
olanlardan anlaşma yapanların nakledildikleri Devlet ormanı içinde veya
bitişiğinde kalan taşınmazları ile bunların karşılığı olarak
yerleştirilecekleri yerlerden kendilerine iskânen
verilecek taşınmazların tapudaki devir ve tescil işlemlerinin ise karşılıklı
olarak yapılacağı yönünde düzenlemeler bulunmaktadır. Tasarıda; hâlen
devam eden bu nakil ve yerleştirme işlemleri için ayrı bir düzenleme
öngörülmediğinden, bu işlemler de Tasarıyla getirilen genel düzenlemelere tabi
olacak ve dolaysıyla da bu düzenlemeler, kazanılmış hakları olan
vatandaşlarımızın mağduriyetlerine ve dolayısıyla haksızlıklara sebebiyet
verecek ve bu çalışmayı akamete uğrayacaktır.
Açıklanan sebeplerle, önerge ile; 2924 sayılı Kanun hükümlerine göre 2/A alanlarına
nakline ve yerleştirilmesine karar verilen ve halen işlemleri devam eden orman
içi veya bitişiği köyler halkına ilişkin iskân işlemlerinin Orman ve Su İşleri
ile Çevre ve Şehircilik Bakanlıklarınca müştereken yürütüleceği öngörülerek bu
konuda oluşabilecek tereddütlerin giderilmesi ve ayrıca, 2924 sayılı Kanunda ve
bu Kanunun uygulanmasına ilişkin ikincil mevzuatta öngörüldüğü gibi; bu köyler
halkının yeni iskân edileceği alanda hak sahiplerine verilecek bina, arsa ve
arazilerin bedellerinin peşin veya yirmi yıl içinde ve yıllık eşit taksitlerle
faizsiz olarak tahsil edilmesine, bu köyler halkından hak sahibi olanlardan
anlaşma yapanların nakledildikleri Devlet ormanı içinde veya bitişiğinde kalan
taşınmazları ile bunların karşılığı olarak yerleştirilecekleri yerlerden
kendilerine iskânen verilecek taşınmazların tapudaki
devir ve tescil işlemleri karşılıklı olarak yapılmasına imkân sağlanması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 14’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1’de bir önerge vardır,
okutup işleme alıyorum.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan Tasarı’nın Geçici 1
inci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzeçebi Celal Dinçer Kemal Değirmendereli
İstanbul İstanbul Edirne
Kamer Genç Mustafa Moroğlu R.
Kerim Özkan
Tunceli İzmir Burdur
“(2) Bu kanun uyarınca kendilerine
satış ve devir işlemi yapılan kişilerin isimleri ile satın aldıkları taşınmazın
yüzölçümü ve satış bedeli satış ve devir tarihinden itibaren üç ay içerisinde
Orman ve Su İşleri Bakanlığının internet sayfasında bir yıl süre ile
duyurulur.”
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Genç, buyurunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 198 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın geçici 1’inci
maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Önergemiz şu: Aslında, bu kanunun
altında çok rant var, çok şaibe var. İşte, birtakım
önergeler veriliyor bu saatte, kanunlar komisyonlara geliyor. Ama öteden beri
iktidar partisinin, özellikle grup başkan vekilleri, burada çok böyle rant kapısını açan, suistimale
elverişli hükümler taşıyan, son anlarda korsan önergeler verirler. Bu
önergeleri zaten divan kâtibi de ağzında yuvarlar, böyle geçer. Biz de
bilmiyoruz burada ne geldiğini. Onun için, diyoruz ki, yani burada verilen
önergelerin bir kısmında tabii iktidar partisi mensupları ve kendilerine yakın
kişilere bu devlet malının daha rahat transfer edilmesini sağlayacak hükümler
getiriyorlar. Ben daha önce de burada konuştum, dedim ki: “Bir hüküm getirelim
-yani siz verin bir önergeyi- bu 2/B arazilerini politikacılar almasın,
milletvekilleri almasın.” Çünkü buradaki amaç hakikaten orman köylüsüne, fakir
fukaraya öteden beri kullandığı araziyi vermekse, o zaman o paralelde ve o
şekilde bir kanun çıkarmamız lazım. Ama eğer bunun amacı o değilse… Bizim
gördüğümüz kadarıyla bunun amacı şu: Devletin, özellikle deniz kıyılarında,
İstanbul’da, özellikle Sarıyer ve birçok sahillerde çok zengin 2/B arazisinden,
hatta birçok geçmişte Unakıtan’ın da kapattığı söylendiği bir 50 dönümlük, 100
dönümlük arazilerden bahsedildi, Tayyip Bey’in çevresinin kapattığı birtakım
büyük arazilerden bahsedildi. Bunun önüne geçmek için diyoruz ki şuraya bir
hüküm ilave edelim. Diyoruz ki bunları kim almışsa Orman Bakanlığı bunu
İnternet sitesinde yayınlasın. O zaman kimse diyemez ki ya şunu bu aldı, bu
bunu aldı. Biz de iddia olarak diyemeyiz ki… Hakikaten siz de dediniz ki “Orman
köylüsü için bu kanunu çıkarıyoruz.” siz de almamışsınız, dolayısıyla
almadığınıza göre, biz doğrusunu söylemişiz. Ama bunun esası o değil.
Bakın, yani, işte KİT’lerin
özelleştirmesinde görüyoruz. Devletin en kıymetli mallarını, mülklerini getirip
kendi yandaşlarınıza bedava veriyorsunuz. İstanbul’da yapılan o imar
değişikliklerinde ne suistimaller döndüğünü
biliyoruz.
Burada Orman Bakanı sıfatıyla oturan
kişiye sorduk. Eskiden bu toprak döküm sahaları orman idaresine aitti. Buradan
büyük paralar alıyordu orman idaresi. Buradan aldığı paralar kanalıyla pekâlâ
yeni yeni orman alanları ıslah ediliyordu. Niye durup dururken, sen buraya
Bakan olarak geldikten sonra, bu toprak döküm sahalarını getirdin İstanbul
Büyükşehir Belediyesine verdin ve Büyükşehir Belediyesinin o şubesinin de
başına kendisine yakın, kendi soy ismini taşıyan birisini getirdin? Bunlara
cevap verilmiyor. Doğru dürüst cevap verilmiyor. Devri iktidarınızda denetim
kaldırıldı arkadaşlar. Ne yapılıyorsa herkesin yanına kâr kalıyor.
Şimdi, Söğütözü’nde
3.600 metrekarelik bir alan vardı. Bu eskiden orman idaresine ait bir alandı.
Daha önce bunu başkası kullanıyordu ve orman idaresine ait olduğu tespit
edilmişti fakat sonra AKP Genel Merkezi buraya kurulunca, sonra burası Ankara
Belediyesince otopark alanı hâline getirildi. Orman idaresi de buna itiraz
etmedi. Tabii soru soruyoruz. Sorulara da cevap verilmediğine göre oranın AKP
tarafından bedava kullanıldığı söyleniyor ve bize de bu konuda ciddi bilgiler
geldi. Kaç defa sorduk, bize cevap vermiyorlar. Böyle bir şey olur mu yani
şimdi devletin orman arazisi eskiden başkası tarafından kullanılırken burası
orman arazisidir diye iddiada bulunacaksınız, mahkeme karar verecek, sonradan
bir süre sonra burayı park alanı ilan edeceksiniz, AKP Genel Merkezi oraya
kurulduğu için orada bedava kullanacak. Bu devlet malını bu kadar çok
seviyorsunuz. Yav yazık birader, yani burada birçok
insanın hakkı var. Bu kadar devlet malını severek bunları ceplere doldurmanın
da insanlara çok fazla hayır getirmeyeceğine inanmanız gerekir. Bunun için, eğer hakikaten dürüst bir kanun çıkardığınız
iddiasındaysanız bu önergemizi kabul edin ve diyelim ki burada bu arazileri alanı
da Orman Bakanlığı kendi İnternet sitesinde yayınlasın, burada görsün herkes;
kaç lirayla alındı, kaç dönüm arazi alındı, kim aldı, Kamer Genç mi aldı,
Tayyip Erdoğan mı aldı, Mustafa Elitaş mı aldı,
bunları orada görsün herkes. Değil mi? Bundan niye çekiniyorsunuz? İşte
şeffaflık budur, dürüstlük de budur. Yani ille… Ne ise şimdi bu saatte fazla
ileri, başka şeyler söylemeyeyim de…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Eğer kabul edersiniz
bana göre isabetli bir yol getirmiş oluruz.
Saygılar efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.
Şimdi…
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz…
BAŞKAN – Bir saniye, ederim, buradayız.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Geçici Madde 1’i oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi, Sayın Bakan, buyurun, ne
diyorsunuz?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Müsaade ederseniz, Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
esasen hak sahipleri ilan ediliyor. Bu araziler artık bize ait değil, Millî
Emlak ve hazineye ait. Dolayısıyla, hazine tarafından kendi sitelerinde kimlerin
aldığı, hak sahiplerinin kimler olduğu ilan ediliyor; bir.
İkinci husus, Sayın Başbakanımızın veya
yakınlarının orada herhangi bir şeyi, arazisi yoktur. 2/B’ye benim de herhangi
bir…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Görelim işte.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Benim veya yakınlarımın da 2/B’ye ait arazilerim yoktur. Onu
zaten göreceksiniz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Görelim oradan.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Müsaade edin.
İkinci husus, rayiç bedelle ilgili itirazlar
oldu. Buna da açıklık getirmek istiyorum izninizle. Efendim, Millî Emlak Genel
Müdürlüğünce parseller bazında belirlenmiş olan rayiç bedeller hak sahiplerine
bildirilmeden önce herhangi bir yanlış yapılmaması için…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan,
neye istinaden söz verdiniz?
BAŞKAN - Tamam, tamam.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, söz
vermeye hakkınız yok. Önerge oylandı.
BAŞKAN – Tamam, tamamlıyor. Tamamlıyor.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – …tek tek, bu, Genel Müdürlükçe tekrar tekrar kontrol
edilmektedir.
BAŞKAN – Tamam Sayın Bakan.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Bu maksatla parsellerin koordinatlı verileri ve değerleri
coğrafi bilgi sistemi…
(Mikrofon Başkan tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bakanım, tamam.
Sayın Elitaş,
buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, Sayın Milletvekili konuşurken, Mustafa Elitaş’ın
mı arsası, arazisi vardır…
BAŞKAN – Yok yok, öyle demedi.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Burada sataşma
yok Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ve bir de
önergelerle ilgili, “Grup başkan vekilleri son anda önerge getiriyorlar, kime
hangi menfaatleri temin ettikleri belli olmuyor.” diye ifade etti. Kanunun bu
görüşmesi sırasında birileri…
BAŞKAN – Ha, o başka ama arazi alınmasıyla
ilgili herhangi bir sataşma yok orada, onu söyleyeyim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, “Grup başkan vekilleri son anda önerge veriyorlar, bu verdikleri
önergelerin kimlere rant sağladığı belli olmuyor.”
diye bir ifade etti.
BAŞKAN – Buyurun.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tutanaklarda yer alması adına söylüyorum.
Şimdi, Konuşmacı burada “Grup başkan vekilleri son anda önergeler veriyor, bu
kanunlar da kime rant temin ediyor bilmiyoruz.”
diyorlar. Tutanaklarda olması açısından anında söz almak istedim.
Bakın, benim imzam olan önergelerde, en
son önergede Balıkesir ilindeki bir köy halkının Bursa’ya nakliyle ilgili
yapılan çalışmaların hızlandırılmasıyla ilgili bir konu…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben onu
kastetmedim ki, başkasını kastettim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Az önceki,
14’üncü maddeyle ilgili önerge.
İki: 6’ncı maddeyle ilgili verdiğimiz
önerge de rayiç bedellerin yüzde 50’siyle olan kısmın yüzde 70 olarak
ödenmesiyle ilgili bir önerge. Burada eğer kanun tasarısı Komisyondan geçtiği
gibi kabul edilmiş olsaydı, biz birilerine “Yüzde 50’yle alın kardeşim.” derken
“Yüzde 70’le almanız lazım.” diyoruz, burada kime rant
var? İkincisi: Lehine irtifak hakkı tesis edilmesi ve muhafaza ormanı olmasıyla
ilgili teknik bir düzenlemeyi yapıyoruz verdiğimiz önergede.
Yine, bir önergede, 50’si olan kısmının
70’ine çıkması… Artı, Denizli ili Beyağaç ve Kale ilçeleri sınırları
içerisindeki bulunanlarla ilgili, oradaki vatandaşlarımızın sıkıntısı ortaya
çıkmış. Denizli milletvekili arkadaşlarımız geldiler, “Bu problemi çözelim.”
diye ifade ettiler. Benim Denizli’de 1 santimetrekare toprağım yok,
başkalarının var mı bilmiyorum.
İkincisi: Yine aynı önergede, TİGEM’le
ilgili, vatandaşın sıkıntıya düştüğü TİGEM arazisiyle ilgili ecri misille olan
problemi ortaya çıkaran bir önerge.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Niye zamanında
vermiyorsunuz, Komisyonda vermiyorsunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ve yine bu
önergelerimizde “yüzde 50’si” ibaresinin “rayiç bedelin yüzde 50” ibaresinin
“yüzde 70”e çıkması ve ayrıca peşin alan vatandaş varsa peşinatla ilgili yüzde
20, satış bedelinin yüzde 20’si peşinat iskontosu,
yarısını peşin ödeyen vatandaşımız varsa yüzde 10 peşinat iskontosu
uygulanmasıyla ilgili bir önerge, burada, kime bir rant
temin edebilir? Açıkçası bunu kamuoyunun bilgilerine sunuyor, saygılar
sunuyorum (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) – TİGEM’le
ilgili Ceylanpınar da var, Ceylanpınar’ı da çözün. TİGEM’le ilgili Ceylanpınar da var.
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Sayın Başkan, bir düzeltme yapabilir miyim?
BAŞKAN – Yapmayın Allah aşkına! Şimdi
yani bu, öyle bir uzar ki. Müsaade… Siz de “etmiyorum” dediniz geçti, gitti,
tamam.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Biz önergeleri
çektik, siz hâlâ konuşuyorsunuz.
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Aydınlatacağım.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım
Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın;
Orman Köylülerinin Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi,
Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile
68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi);
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın;
Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporları (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S. Sayısı: 198) (Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yeni
geçici madde ihdasına dair bir önerge vardır. Malumları olduğu üzere,
görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde
bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir
maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı
önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu
nedenle, önergeyi okutup komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt
çoğunlukla, 14 üyesi ile katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi
işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı
“Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım
Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı”na
aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi İlhan Demiröz Haluk
Eyidoğan
İstanbul Bursa İstanbul
Haydar Akar Vahap Seçer
Kocaeli Mersin
“Geçici Madde 2- Maliye Bakanlığı Taşra
Teşkilatında Defterdarlık Uzmanlarının aylık net maaşları, 2020 yılına kadar
3.600,00 TL olarak ödenir. Ancak, memur maaş katsayılarında yapılacak düzenleme
neticesinde 2020 yılından önce 3.600,00 TL’ye ulaşması hâlinde ulaştığı
tarihten itibaren hesaplanacak tutar üzerinden ödeme yapılır.”
BAŞKAN – Komisyonun salt çoğunluğu var
mı? 14 kişi var mıdır arkadaşlar?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Yok Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Yok.
“Komisyon, önergeye salt çoğunlukla
katılıyor musunuz?” sorusuna “Hayır.” cevabını aldık.
Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılmamış olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Madde 15’te iki önerge vardır,
sırasıyla okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 15. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirmesini arz ve teklif
ederiz.
Madde
15.- Bu kanun yayımı tarihinden 30 gün sonra yürürlüğe girer.
Vahap Seçer İlhan Demiröz Celal Dinçer
Mersin Bursa İstanbul
Haluk Ahmet Gümüş Mustafa Moroğlu
Balıkesir İzmir
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 198 sayılı Kanun Tasarısının yürürlük başlıklı 15. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasan Hüseyin Türkoğlu Mehmet Şandır Seyfettin
Yılmaz
Osmaniye Mersin Adana
Oktay Öztürk Kemalettin
Yılmaz
Erzurum Afyonkarahisar
“Madde 15- (1) Bu Kanun yayımından 6 ay
sonra yürürlüğe girer.”
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Yılmaz, buyurun.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kanunun artık son maddelerine geldik.
Ben üzülerek bir şeyi ifade etmek istiyorum, sizlerle paylaşmak istiyorum.
Şimdi, Sayın Bakan buraya çıktı, on dakika söz aldı. Ben veya Genel Kurul da
sandı ki bu kanun tasarısıyla ormanlarımıza ne katkı konacak, orman
köylülerimize ne katkı konacak, bunun olumlu ve olumsuz yönlerini eleştirirken
bir baktık ki reklamlar kısmına girdik.
Bakın, değerli milletvekilleri,
“Dünyada orman varlığını artıran ender ülkelerden bir tanesi Türkiye’dir.”
diyoruz fakat burada kerameti kendimizde bulmamızın çok bir mantığı yok. Orman
varlığımızın artmasının nedeni nüfus hareketliliği ve sosyal politikalardır.
Nedir? İşte, içimizde Kastamonu’dan, Bolu’dan, Zonguldak’tan, Karabük’ten ve
Anadolu’nun çeşitli yerlerinden milletvekillerimiz var. Bu yerlerde daha
önceden nüfusun büyük çoğunluğu köylerde yaşadığı için ormanlarda açmalar
yapmış. Bunlar zaman içerisinde İstanbul, Ankara gibi büyükşehirlere göç
etmişler, bu yerleri terk etmişler ve bu yerlerde kendiliğinden uçan tohumlar
neticesinde ormanlar oluşmuş.
AHMET YENİ (Samsun) – Kendi
kendiliğinden, öyle mi?
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Bu bir
realite. Bak, şimdi sen teknik konuyu bilmiyorsun, orada Orman Genel Müdürü…
AHMET YENİ (Samsun) – Kendi kendine mi
oluşmuş yani?
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Evet,
kendiliğinden oluşuyor. Bak, sen konuyu bilmiyorsun, bilmediğin konuya yerinden
müdahale etme.
AHMET YENİ (Samsun) – Bizim köyde orman
var!
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Her şeye
müdahale eder o, onun bilmediği şey yoktur.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Tohumlar
uçarak yan tarafta, boş bulduğu yerde genç fidanlar gelir, fırça gibi
gençlikler gelir. Bunları bilmiyorsan oturduğun yerden cevap vermeyeceksin.
İkincisi, bakın, bir şey söyleyeceğim…
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Bilmediği şey
yoktur, her şeyi bilir o!
AHMET YENİ (Samsun) – Samsun’da yeni
ağaç dikilmiş.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Dinleyin,
dinleyin, önce dinlemesini bilin.
Şimdi, kadastro çalışmaları ve
amenajman planları yapıldıkça orman alanları çıkar. İşte Elitaş
burada, Kayseri’nin orman alanı, kadastro çalışmaları yapıldıktan sonra 100 bin
hektardan 200 bin hektara çıktı. Bu yeni bir ağaçlandırma değil, mevcut
ormanlar tespit edilmemiş fakat kadastro çalışmaları yapılınca bu ortaya
çıkıyor, bunlardan da artıyor.
Bir üçüncüsü de nedir? İşte, yüz yetmiş
beş yıllık geleneğe sahip orman teşkilatının özverili çalışmalarının
neticesinde de ormanlarımızdaki artıştır. Bunların adını
doğru koymak lazım.
Bakın, şimdi bir şey ifade edeceğim,
aynen Meclis tutanağından okuyorum, Sayın Bakan çıktı, diyor ki: “Ayrıca 19 bin
hektar da badem başlattık, bunlar bizden önce yoktu.” Sayın Bakan, Türkiye'nin
diğer taraflarına hiç gitmeyeceğim; Ankara’da -Bakanlık merkezi- şu İmrahor’a bir gidin, Kırkkonaklar’a
gidin, Hüseyingazi’ye gidin, Pursaklar’a
gidin, orada binlerce hektarlık badem ormanlarını göreceksiniz. 1992’de
Ankara’da Orman İşletme Şefiyken, benim şeflik yaptığım dönemde 100 bin, 200
binin üzerinde badem ağacı dikildi yani 1984, 1985’lerden itibaren burada yeşil
kuşak çerçevesi içerisinde milyonlarca fidan dikildi. Yani “Bizle başlıyor.”
demişsiniz, size yanlış bilgi veriliyor. Hatta Söğütözü’ndeki
Bakanlığınızın penceresinden bir bakın, Gazi Orduevi’nin arkası var, orada
badem ağaçlarını göreceksiniz. Ne zaman dikilmiş? 1983’te,
1984’te, 1985’te, 1990’da. Yani sizle başlamıyor, bizle başlıyor.
Ceviz, aynı şekilde, gidin, Türkiye
ormanlarında -Orman Genel Müdürü burada- bir sürü görebilirsiniz.
Bal ormanı… Bal ormanlarıyla ilgili,
akasya ağacına kadar Türk ormancısı milyonlarca ağaç dikti. Türkiye’nin çam
balının yüzde 90’ı Muğla ormanlarından karşılanıyor. Yani yeni bir şeyler
yapmayı anlatıyorsunuz, şimdi bunlara gerek yok. Bunları doğru tespit etmemiz
lazım. Türkiye’deki sosyal hareketlilik ormanların lehine gelişirken bunları
doğru tespit edersek doğru sonuca varırız.
Ben söylediğimde haklılık payına
varıyorum yani Ankara’da dizinizin dibindeki bademleri görmüyorsunuz, yeni bir
eylem planı başlatmış gibi, yeni bir badem seferberliği başlatmış gibi millete
burada anlatıyorsunuz. Ben 1991’de 100 binin üzerinde diktim, kayıtlarınızda
vardır, bakın. 1982’de, 1983’te başladı bunlar. İşte, ormancılarla
çalışmazsanız Bakanlık katında bu tür hataları yapmaya devam edersiniz.
Son olarak şunu söyleyeceğim: Sayın
Bakana hodri meydan çekiyorum. Bakın, biraz önce “Büyükşehir Belediyesi 29
milyon lira ödedi.” dedi.
Değerli milletvekilleri, metreküpü ne
kadar biliyor musunuz İstanbul’da? Tarife bedeli -bu, Orman Genel Müdürlüğünün
ve Orman Bölge Müdürlüğünün belirlediği- 30, 40 kuruş. Bu, piyasada bunun 10
ile 20 katı arasında gidiyor. Yani ne demektir? Eğer sizin rakamlarınıza göre
Orman Genel Müdürlüğüne 29 milyon lira para alınmışsa demek ki bunun piyasadaki
hacmi 300 trilyon ile 600 trilyon civarıdır. Bu noktada -eğer kendinize
güveniyorsanız- gelin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - …tarafsız
Meclis araştırması yapalım, hodri meydan, bunları inceleyelim. Var mısın Sayın
Bakan, hodri meydan! Tarafsız Meclis araştırması, buyurun, kendinize
güveniyorsanız. (MHP sıralarından alkışlar)
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Çok cüzi para…
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 15. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Madde 15: Bu kanun yayımı tarihinden 30
gün sonra yürürlüğe girer.
Vahap Seçer (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Seçer, buyurun.
VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
15’inci maddede verdiğimiz değişiklik
önergesi hakkında söz aldım. Değerli arkadaşlarım, görüşmenin sonuna geldik. Bu
kanun şahsen benim içime sinmedi, dolayısıyla bu düzenlemeye “evet” oyu
kullanamayacağız. Başta bütün grupların ortak fikirlerine hitap eden bir
düzenleme olmuş olsaydı elbette ki bizler de bu kanun tasarısına “evet”
diyecektik. Bu, şu anlama gelmez: Biz bu meselenin, özellikle bu tasarının
içerisindeki temel sorun olan 2/B meselesinin çözülmesi taraftarıyız, yalnız bu
şekilde değil. Bu tasarı böylece buradan geçecek, biliyoruz, ama bakın bunun
büyük sıkıntıları olacak. Bu meseleyle ilgili bütün sorunları bu tasarı
çözmeyecek. Tekrar ediyorum: Bu satış bedelleriyle bu araziler gerçek hak
sahipleri tarafından alınamayacak. Tasarının komisyondan çıktığı hâliyle bugün
burada kanunlaşacak hâli arasında vatandaşın yönünden baktığınız zaman geriye
gidiş var, bunun altını çizerek söylüyorum. Satış bedeli rayiç bedelin yüzde
50’siydi, buraya geldi, yüzde 70’i oldu. Ödeme şekli beş yılda on taksitti,
burada “üç yılda altı taksit”, “dört yılda sekiz taksit” şeklinde tekrar
düzenlendi.
Ayrıca pek söz etmedik ama hazineye ait
tarım alanları var, yani üreticilerin üzerinde tarımsal üretim yaptığı alanlar
var, onların da satış bedelleri 2/B alanlarıyla aynı kategoride değerlendirildi.
Arkadaşlar, sosyal sınıflar içerisinde en yoksul kesim Türkiye’de, bir, orman
köylüsüdür; iki, tarımsal üretim yapan çiftçi kesimidir. Dolayısıyla, kimse
kusura bakmasın. Burada özellikle tarımsal üretimin yoğun yapıldığı yerlerden
gelen milletvekili arkadaşlarım var. Üreticiler bu fiyatlarla, hele hele mal
müdürlüklerinin, defterdarlıkların yüksek rayiç bedel tespitiyle bu
arazilerini, yani üzerinde tarımsal faaliyet yaptıkları hazineye ait arazileri
alma şansına sahip değiller. Dolayısıyla, bunlar daha çok bu hak sahiplerinin
değil, rant sahiplerinin eline geçecek. Buradan
uyarmak istiyorum, tutanaklara bu söylediklerimin geçmesini istiyorum. Umut
ediyorum, önümüzdeki süreçte biz yanılırız, gerçek hak sahipleri, hem 2/B
alanlarında hem de üzerinde tarımsal faaliyet olan hazine arazilerinde hak
sahipleri bu alanları alırlar ama böyle olmayacak, tekrar söylüyorum.
Ayrıca, çok enteresan bir durum var.
Sayın Orman ve Su Bakanı Orman Genel Müdürlüğü lehine muhalefetin vermiş olduğu
tüm önergeleri reddetti. Bu, gerçekten yaman bir çelişki. Bakın, şimdi, bu
uygulamadan elde edilecek gelirin sadece ve sadece yüzde 10’luk kısmı Orman
Genel Müdürlüğüne aktarılacak.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yüzde 10 da
değil, yüzde 3.
VAHAP SEÇER (Devamla) – Sayın Şandır,
oraya geleceğim.
Bu toplam gelirin yüzde 10’uyla yeni
orman alanları yaratılacak, orman köylüsü kalkındırılacak, 2/A alanlarının, 2/B
alanlarının en az 2 katı verimsiz ormanlar ihya edilecek vesaire vesaire. Şimdi, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan
olduk. Ne oldu? Buraya geldi, bu uygulamadan elde edilecek gelirin yüzde 3’lük
kısmı da şimdi Vakıflar Genel Müdürlüğüne gidecek. Gerçekten hayret ediyorum.
Yani böyle bir şey olabilir mi? Burada Sayın Orman ve Su Bakanı kendi Genel
Müdürlüğüne, kendine bağlı Genel Müdürlüğe bu uygulamadan daha çok gelir için
uğraşması gerekirken buna aykırı tavır içerisinde oluyor. Bunu anlamam mümkün
değil.
Ayrıca, umut ediyorum, bu düzenleme
-bütün gruplar emek verdi ama- Anayasa duvarına çarpmaz, bütün bu emeklerimiz
boşa gitmez diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Madde 15’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 16’da iki önerge vardır,
sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı
Tasarının 16. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Şandır Hasan Hüseyin Türkoğlu Seyfettin
Yılmaz
Mersin Osmaniye Adana
Oktay Öztürk Erkan
Akçay
Erzurum Manisa
“Madde
16 - (1) Bu Kanun hükümlerini Maliye Bakanı yürütür”
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Tasarı’nın 16 ncı maddesindeki “Bakanlar Kurulu”
ibaresinin “Orman ve Su İşleri ve Maliye Bakanları” olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Vahap Seçer Osman Kaptan
İstanbul Mersin Antalya
Selahattin
Karaahmetoğlu İlhan
Demiröz
Giresun Bursa
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının bu son maddesi nedeniyle
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini bir kez daha derli toplu bir
şekilde sizlere sunmak amacıyla kürsüye çıktım.
Tasarının tümüne ilişkin konuşmamda bir
şeyi ifade etmiştim. Bu 2/B arazilerine ilişkin mülkiyet sorununun çözülmesini
Cumhuriyet Halk Partisi olarak arzu ettiğimizi belirtmiştim. Hükûmetin getirmiş
olduğu tasarı bizim beklentilerimizi karşılamamış olsa dahi kendi düşüncelerimizi,
kendi projemizi bu tasarının önüne koymayacağımızı, bu şekliyle dahi biz bu
tasarıya destek vereceğimizi ifade ettim.
(AK PARTİ sıralarından “ama” sesi)
Hayır, “ama” diye bir şey
söylemeyeceğim.
Değerli milletvekilleri, Anayasa’nın
170’inci maddesinde bir değişiklik yapılması zorunludur. Anayasa’nın 170’inci
maddesi, 31/12/1981 tarihi itibarıyla orman özelliğini
kaybetmiş olması nedeniyle orman sınırı dışına çıkarılmış olan yerlerin ancak
ve ancak orman köylüsüne tahsis edilebileceğini ve onların yararlanması
amacıyla kullanılabileceğini düzenliyor yani satışa izin vermiyor. Sayın Orman
ve Su İşleri Bakanımız diyor ki: “Ben, Anayasa’nın o hükmünü öyle anlamıyorum,
bir engel yok.” Önemli olan, Sayın Bakanın nasıl anladığı değil, benim nasıl
anladığım değil, sizin nasıl anladığınız değil; önemli olan, bu maddeyi Anayasa
Mahkemesi nasıl yorumluyor. Bugüne kadar açılmış olan davalarda, bu maddenin
satışa izin vermemesi nedeniyle, Anayasa Mahkemesi, eski hükûmetlerin yapmış
olduğu satışa ilişkin bütün düzenlemeleri iptal etmiştir. Dolayısıyla, bu
kanunun sıhhati açısından, buradan geçmiş olabilir bu kanun, bu gece geçecektir
ama sonrasında Anayasa’nın 170’inci maddesinde bir değişiklik şarttır. Bunu
uzlaşmayla yapabileceğimizi ifade etmiştim, bir kez daha ifade ediyorum. Gelin,
önümüzdeki hafta, bir uzlaşmayla, bir küçük değişikliği Anayasa’nın 170’inci
maddesine koyalım. Birinci ifade edeceğim konu budur.
EROL KAYA (İstanbul) – Anayasa
Mahkemesi…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Sayın
Milletvekili, istiyorsanız daha sonra gelin, size bunları söyleyeyim. Bakın,
bunu yasanın önüne engel olarak koymayacağımızı ifade ettim.
İkinci konu, Anayasa Mahkemesine bunu
götürme gibi bir düşüncemiz yok. Mademki Sayın Milletvekili buradan bir söz
söyledi. Sonuçta, düşündüğümüz gibi olmasa dahi bir çözüm üretiyorsa buna engel
olmuyoruz. Anayasa Mahkemesine götürme şeklinde bir düşüncemiz de kesinlikle
yoktur; onu da ifade ediyorum.
Bakın, tasarıya ne kadar iyi niyetle
yaklaştığımızı söylüyorum ama siz, vatandaşın sorunundan uzaklaştınız. Bunu,
alanda görev yapmış olan, 2/B arazilerinde yaşayan vatandaşlarımızın
sorunlarını yakinen bilen milletvekili arkadaşlarımız gayet iyi biliyor. Bunun
onların da içine sindiği kanaatinde değilim. İnanıyorum ki önümüzdeki dönemde
siz bu yasada değişiklikler getireceksiniz buraya. İnşallah yanılırım,
yanılmayı arzu ederim ama yanılacağımı sanmıyorum. Siz buraya bu yasada
değişiklik yapmak üzere çeşitli kanun tasarıları ve teklifleri getireceksiniz.
İnşallah, bizim dediğimiz noktaya geç de olsa gelmiş olursunuz.
Orman köylüsünü destekleme adına hiçbir
şey yoktur burada. Orman Köylüsünün Desteklenmesi Hakkındaki Kanun’u
yürürlükten kaldırıyorsunuz ama 7 milyon orman köylüsü için bir cümlelik, bir
kelimelik destek düzenlemesi burada yoktur. Yazıktır, yazıktır; 7 milyon orman
köylüsünü bir kenara koyuyorsunuz.
Sultanbeyli örneğini verdim,
Sultanbeyli bir semboldür. Sancaktepe’si vardır,
Beykoz’u vardır, Anadolu’su vardır, İzmir’i vardır, Ümraniye’si vardır,
Üsküdar’ı vardır, Avrupa yakası vardır; Türkiye'nin 68 ili var, bakın. Bütün
bunlara rağmen, düşündüklerimiz olmamasına rağmen, bu tasarıya engel olucu bir
çalışma yapmadık burada, destek verdik, iyileştirilmesi yönünde çalışmalar
yaptık. Yine de engelleme yönünde hiçbir çalışmamız olmadı, olmayacaktır ama
bu, tasarının iyi olduğu anlamına gelmeyecektir. Lütfen, buradan bir ders
çıkarın bu akşam. Bu tasarı üzerinde oturup düşünün, seçim bölgelerinize
gittiğinizde vatandaşlarla konuşun, “Doğru mu yaptık?” diye onlara sorun;
alacağınız cevabı burada konuşalım.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Tasarı, eksikliklerine karşın hayırlı
olsun diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Hamzaçebi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı
Tasarının 16. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
“Madde 16 - (1) Bu Kanun hükümlerini
Maliye Bakanı yürütür.”
BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU
BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Şandır.
Hayırlısıyla bitiriyoruz, hadi bakalım.
Buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Değerli
arkadaşlar, bu kanun Maliyenin kanunu. Bu kanunu Maliye yürütecek. Hiç
heveslenmeyin; Hükûmetin, Orman Bakanlığının falan hiç ilgisi yok bu kanunla. Bu kanun bütünüyle Maliyenin kanunu. İnanıyorum ki
ormancıların bile bir müdahalesi olmamıştır. Burada Sayın Bakanın oturması bu
kanunun ormancılarla ilgili olduğunu göstermez, bu kanun Maliyenin kanunudur. Bu kanun para kanunu. Bu kanun, yani, birtakım haklı haksız,
tabii kamu kaynaklarını haksız yere kullananların bedelini ödemesini emreden
bir kanun, bu yönüyle haklı bir kanun, bu yönüyle çıkması gereken bir kanun.
Bir başka yönüyle, yılların getirdiği
mülkiyet sorununu çözdüğü için çıkması gereken bir kanun. Bu anlamda Milliyetçi
Hareket Partisi olarak biz, ilk başından bu yana bir irade beyanı olarak bu
kanunun çıkmasına destek vereceğimizi ifade ettik. Hatta bu konuyla ilgili
Hükûmetin tasarısından çok daha önce kanun teklifi de verdik, bilerek verdik.
Orman Mühendisleri Odasına hazırlattığımız, bu konuda çalışmış, mülkiyet
şubesinde, dairesinde çalışmış arkadaşlarımıza hazırlattığımız, gerçekten bu
konuda, yani burada ismini anmam gereken o Mülkiyet Dairesi Başkanı İsmet
Şen’in emeği var bu kanunda. Yani Sayın Bakanın Maliyeye hazırlattığı kanun,
gerçekten birçok eksiklikleriyle ve sonuçları itibarıyla sorun çözmekten çok
daha öte sorun üretecek bir şekilde çıkıyor. Çok farkında değilsiniz ama yarın
bölgelerinizde seçmenleriniz yakanıza yapışacak, çözmeyecek sorunu.
Değerli arkadaşlar, samimiyetle
söylüyorum, televizyonlar kapalı, bizi kimse de dinlemiyor, ama yarın bu ilan
edildiğinde, hak sahibi diye ilan ettiğiniz adam alamayacak bu arazileri.
Yıllardır bedel ödemeden üretim yapıp çoluk çocuğunu beslediği bu toprakları,
şimdi Maliye dikilecek kapısına “Ya satın alacaksın ya da ben burayı başkasına
satacağım.” diyecek. Yani, milletin başına bir dert açtınız, farkında
değilsiniz. Yarın bu millet diyecek ki ben satın alamıyorum. Rayiç değerlerin belirlenmesinde
idarenin görevlileri yetkili olacak. Dolayısıyla bu kanun eksik çıkıyor, yanlış
çıkıyor, sorun çözmekten çok daha öte sorun üreten bir kanun olarak çıkıyor,
sonuçlarından siz sorumlusunuz, uygulamadan… Yani bu kanunun çıkmasına biz
destek vereceğiz, bizim vereceğimiz destek çıkıp çıkmamasına engel olmayacak.
Sizin oylarınızla bu kanun çıkacak, siz uygulayacaksınız, sonuçlarından siz
sorumlusunuz. Tutanaklara geçmesi için söylüyorum: Bu kanun çok doğrudan
Anayasa’ya aykırı bir kanundur. Çok doğrudan söylüyorum, hukukçular var burada;
Adalet Komisyonu Başkanı, Anayasa Komisyonu Başkanı burada. Yani, 2001 yılında Anayasa
Mahkemesinin kararı ortadayken sizin Hükûmetiniz döneminde çıkartılan kanun da
oradan döndü. Dolayısıyla bu kanun eksikli çıkıyor, yetersiz çıkıyor. Sorun
çözücü değil bu kanun.
Bir başka şey: Bakın değerli
arkadaşlar, kanunlar adaleti temin etmeli. Bir yerin sorununu çözerken diğer
yerin sorununu çözmezse olmaz. Adalet duygusunu zedelerseniz olmaz.
Şimdi, 4785, devletleştirme kanunu…
Milletin elindeki, hatta köylerin elindeki ormanları devlet bir gün karar
vermiş, “Devletleştirdim.” demiş. “Gel
paranı al.” Ödememiş parasını.
Şimdi, bu arazileri sahiplerine iade
etmek durumundasınız, bunu iade etmeden siz devletle orman içi köylüsü
arasındaki husumeti kaldıramazsınız. Onu çözmüyor bu kanun, söylüyoruz.
Tapu iptal davası… Kadastro
komisyonları çalışmış adama tapusunu vermiş. O tapunun üzerine gitmiş adam bağ
kurmuş, bahçe kurmuş, ev yapmış. Şimdi, gitmiş ormancı “Burası ormandır.” diye
tutmuş zaptı, tapusu iptal edilmiş. Kardeşim yani nasıl devlet bu? Kendi
verdiğiniz tapuya kendiniz saygı göstermemişsiniz. Bu kanun bunu da çözmüyor,
tapu iptal davalarını da çözmüyor. Kadastro yanlış yapılmış, birçok mahkeme
kararı var, Orman Genel Müdürlüğünün raporları var, gerçekten yanlış. O yanlış
kadastro çalışmalarının üzerine köy kurulmuş, köy. İstanbul Bahçeköy’de böyle
koca bir mahalle var; yanlış kadastrodan, mahkeme kararıyla tespit edilmiş
yanlış kadastrodan dolayı bir mağduriyet var. Bu kanun onu da çözmüyor.
Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, kanun
hayırlı olsun ama sonuçlarından siz sorumlusunuz. Bu kanun eksik çıkıyor,
yanlış çıkıyor, sorun çözecek değil, sorunu artıracak şekilde çıkıyor.
Yine de hayırlı olmasını diliyor,
gecenin bu saatinde yüce Meclise saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Kabul
edilmiştir.
BAŞKAN – Kim dedi onu yüksek sesle beni
şaşırtmak üzere?
Sayın Yeniçeri…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, sizi kimse şaşırtamaz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bize göre
kabul edilmiştir, bize göre, şaşırtmak niyetiyle söylemedi.
BAŞKAN – Vallahi Sayın Yeniçeri şaşırttı
ama tabii bu iş bitecek, dışarıda da görüşeceğiz. (AK PARTİ, CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
Evet, madde 16’yı oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İç Tüzük 86’ya göre oyunun rengini
söylemek üzere kanunun lehinde ilk söz Kayseri Milletvekili Sayın İsmail
Tamer’e aittir.
Buyurun Sayın Tamer. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Vallahi kocaman bir alkış oldu gecenin
bu saatinde.
Buyurun.
İSMAİL TAMER (Kayseri) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
tümü üzerinde lehte konuşmak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ayrıca dün bir doktor arkadaşımızın
hunharca öldürülmesini de kınıyor, aileye de başsağlığı diliyorum.
Ülkemizde yaşanan hızlı sanayileşme ve
gelişme sonucu 1961 Anayasası’yla ortaya çıkan, 15/10/1961
tarihinden önce tarım alanları ve toplu yerleşim alanlarına dönüşen orman
alanlarının orman sınırları dışına çıkarılması düzenlemesi olmuştu. 1982
Anayasası’yla 170’inci maddenin birinci fıkrasındaki düzenlemeyle de orman
sınırları dışına çıkarılan yerlerin ne şekilde değerlendirileceğine ilişkin
düzenlemeler yapılmıştır. Buna göre 31/12/1981
tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş
yerlerin değerlendirilmesi, orman içinde veya bitişiğindeki köylerin
kalkındırılması, ormanların bütünlüğünün korunması, gözetilmesi ve işletilmesi
köylülerin devletle iş birliği arasındaki ilişkinin kurulması, yine bilim-fen
olarak orman olarak muhafaza öngörülmeyen yerlerin tespiti, bunların devlet
eliyle yapılması zorunluluk hâline gelmiştir. Akdeniz, Ege, Marmara
bölgelerinde orman kadastro işlemleri tamamlanmış olup Hatay ile İstanbul
arasında kalan, orman dışarısına çıkarılan, toplam yüz ölçümü 190 bin hektar
olarak bulunan yerler narenciye, muz, zeytinlik, seracılık, kısaca tarım alanı
olarak kullanılmaya başlanmıştır. 31/12/1981
tarihinden önce ve bu tarihten günümüze kadar bilim, teknik, fen bakımından
orman niteliğini kaybetmiş olan tarla, bağ ve zeytinlik 410 bin hektar
kadardır. Bu alanlar on ilâ otuz yıldır hiçbir bedel ödemeden kullanıcıların
tasarrufu altındadırlar, gayrikanuni olarak da birbirlerine alınıp
satılabilmektedir. Ormana geri dönüşümü mümkün olmayan bu arazilerin çarpık
yapılaşması söz konusudur ve yüksek maliyetler getirmektedir. Devlet ayrıca
vergi almamaktadır. Vatandaşlar arasında ise uzun süreli ihtilaflar meydana
getirmiştir. Tüm bu problemlerin çözülebilmesi için yeni bir kanuna ihtiyaç
vardır. O açıdan bu kanunu yapmış buluyoruz. Buna göre bu alanların satılmasını
öngören bir rayiç bedel üzerinden satılabilme hakkı getirilmiştir. Sağlanacak
mali kaynak önce nakledilen orman köylülerine harcanacak, daha sonra yeni
ormanların yapılması sağlanacaktır. Ayrıca hazineye ait tarım arazileri usul ve
esaslar içerisindeki 1995 tarihli 4070 sayılı Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkındaki Kanun’un yürürlükten kaldırılarak bu arazilerin satışına
ilişkin usul ve esasları yeniden belirlemek amacındadır.
Kanunun memleketimize hayırlı ve uğurlu
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Elitaş,
size teşekkür ederim.
Aleyhte İstanbul Milletvekili Sayın
Ferit Mevlüt Aslanoğlu… Yok.
Sayın Tanal, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür
ederim Başkan.
İyi akşamlar hepinize sayın
milletvekilleri.
Değerli arkadaşlar, Balıkesir ve
Konya’nın sınırları içerisinde bulunan TİGEM’le ilgili düzenleme yapıldı ama
Şanlıurfa’dan 10 tane AK PARTİ’li milletvekili
arkadaşım var, keşke arkadaşlarım, Ceylanpınar’da yaşayan 22 tane köyle ilgili,
TİGEM’le ilgili düzenlemeyi de yapmış olsaydınız, bu alkışları Şanlıurfa
Ceylanpınar’da yaşayan, TİGEM’in içerisinde bulunan 22 tane köy için de
alkışlamış olsaydınız.
Biraz önce Sayın Grup Başkan Vekilimiz
dedi ki: “Gerçekten eksik düzenleme yaptınız.” Evet, gerçekten çok eksik
düzenlemeler yaptınız yani burada Şanlıurfalı vatandaşlarımıza sizin üvey evlat
muamelesi görmeniz doğru bir hadise değil. Şanlıurfa Ceylanpınar ilçesinde
bulunan yirmi iki tane köyde elektrik yok, yol yok, su yok, okul yok. Sayın
Kamer Genç’in taşımış olduğu o deniz feneri değil, el feneriyle oradaki
insanlar akşamları aydınlanıyor yani bu anlamda Ceylanpınar’ın gerçekten büyük
bir katkıya ihtiyacı var. Öncelikle yerleşim alanında Balıkesir ve Konya
TİGEM’le ilgili yapılan düzenlemeye Ceylanpınar’ın da ihtiyacı vardı.
İkinci bir husus, orman alanlarının
dışına çıkarılan yerlerle alakalı olarak Orman Kadastro Müdürlüğü Komisyonunun
yapmış olduğu tespitler sonucunda ancak 2/B anlamında orman sınırları dışına
çıkmaktadır. Burada İstanbul ilimizin Sultanbeyli ilçemizin Hasanpaşa
Mahallesi’nde 392 tane konut var değerli arkadaşlar. 392 konutta toplam yaşayan
insan sayısı 7 bin. Bu mahallede elektrik var, su var, yol var, kaldırım var,
ana cadde var, ev telefonları var ancak burası bugüne kadar hep orman alanının
içerisinde görünmekte. Vatandaş kime güvenip kime inanması lazım? Vatandaş devlete inanması lazım, kurumlara inanması lazım.
Sultanbeyli ilçesi 1987 yılında
belediye oldu. 1989 yılından bugüne kadar, AKP’nin devamı niteliğindeki siyasi
parti temsilcileri tarafından belediye başkanlığı olarak idare edilmiş durumda.
Eğer, bugün, Sultanbeyli’nin Hasanpaşa
Mahallesi mağdur ediliyor ise sizin yapmış olduğunuz tatbikat ve uygulamalardan
kaynaklanıyor. Sizi burada Sultanbeyli ilçesine şikâyet ediyorum, Ceylanpınar
ilçesine şikâyet ediyorum; hem Sultanbeyli’nin hakkını yerine getirmediniz hem
de Ceylanpınar’ın hakkını yerine getirmediniz, Ceylanpınar’ı mağdur ettiniz.
Hepinize iyi geceler diliyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Çok teşekkür ederim Sayın
Tanal.
60’a göre söz veriyorum, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
12.-
Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz’ın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın
Ceylanpınar’la ilgili ifadelerine ilişkin açıklaması
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Saygıdeğer
Başkanım, değerli arkadaşlar; konuşmacı arkadaşımız, tabii Ceylanpınar konusunu
gündeme getirdi ancak bir hususu atladığı kanaatindeyim.
Geçtiğimiz dönem, KİT Komisyonunda TİGEM’in
hesapları görüşülürken Ceylanpınar konusu gündeme gelmiş ve KİT Komisyonu
üyeleri iktidarıyla muhalefetiyle bizzat Ceylanpınar’a gitmiş, inceleme yapmış
ve Ceylanpınar’a özgü olarak da tüm milletvekili arkadaşlarımız bir kanun
teklifi hazırlayarak Meclis Genel Kuruluna sunmuşlar ve bu kanun teklifi de tüm
partilerimizin oy birliğiyle Meclis Genel Kurulumuzda kabul edilmiştir. Bunu,
sizlerin ve kamuoyunun bilgisine sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Eksik bilgi;
doğru bilgiyi vereyim izin verirseniz hemen.
BAŞKAN – Oturun, size de… Şimdi
eşitliği sağlıyorum.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Siz
yoktunuz o zaman.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Efendim,
tutanaklar var. Özür dilerim, okuma özürlü…
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Siz var
mıydınız orada?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Hayır efendim,
KİT Komisyonunun üyesiyim ben de.
BAŞKAN – Sayın Akar… Sayın Akar, avukat
mısınız? Ben bir şey…
Sayın Tanal, “Oturursanız size bir
dakikalık, 60’a göre, eşitliği sağlamak üzere bir adet söz veriyorum.” dedim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür
ederim, teşekkür ederim.
BAŞKAN – Hah, tamam.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ben de söz
istiyorum efendim; KİT Komisyonu üyesiyim, ben de söz istiyorum.
BAŞKAN – O zaman Tanal’a veremem, size
veririm. Öyle olmaz. Aa! Şaşırdınız iyice. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Tanal.
13.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz’ın
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın AKP temsilcisinin savunması:
“Efendim, siz o dönem milletvekili değildiniz.” Sorumlu olan bir
milletvekilinin önceki tutanakları, Mecliste önceki yapılan çalışmaları
inceleyip okuması lazım. Onu inceleyen bir kişiyim.
Aynı zamanda, orayla ilgili -Sayın
Canikli burada yok ama- Sayın Canikli’nin, yine onun imzasıyla o dönem bir
araştırma önergesi verilmiş durumda. Orada o kanun çalışmaları yapılmış ancak
her ne kadar evrak üzerinde kanun olmuş olsa dahi, oradaki 22 tane köy yine
mağdur durumda, onların sorunları çözülmemiş durumda, o kanun hâlen yok, o
vatandaş mağdur.
BAŞKAN – Tamam.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – O kanunu
çıkarın gösterin. Yani o köylü mağdur, mağduriyeti aynen devam ediyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan…
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Sayın
Başkan, bir cümle söyleyeceğim.
BAŞKAN - Yok, artık yeter. Olmaz,
olmaz… KİT Komisyonunda halledin işinizi. Yok yok…
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Hayır,
arkadaşın geçen dönem milletvekili olmadığı…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan,
KİT Komisyonu Başkanı yanıltıyor. Hâlâ bunu konuşuyoruz orada. Yanıltıyor
burada.
BAŞKAN - Sizin ikinizi birden dışarıya
davet ediyorum; lütfen ikiniz orada halleşin. Yapmayın Allah aşkına gecenin bu
saatinde.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım
Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın;
Orman Köylülerinin Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi,
Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile
68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi);
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın;
Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporları (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S. Sayısı: 198) (Devam)
BAŞKAN - İkinci bölümde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli hakkında Genel
Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Oylama için…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bir…
BAŞKAN – İki de değil, bir dakika
veriyorum, haydi bakalım.
Bir dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – 198 sıra sayılı Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları
Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:
“Kullanılan
oy sayısı : 256
Kabul : 249
Ret : 1
Çekimser : 6 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Bayram Özçelik Muhammet Bilal
Macit
Burdur İstanbul”
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Hayırlı, uğurlu olsun.
4’üncü sırada yer alan İstanbul
Milletvekili Sayın Mehmet Doğan Kubat’ın; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kırklareli
Milletvekili Sayın Turgut Dibek’in; 5275 Sayılı “Ceza
ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun”da
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu ve Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
4.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat’ın; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in; 5275 Sayılı
“Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun”da
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (2/241, 2/84) (S. Sayısı: 136)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 01.04
YEDİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 01.16
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 96’ncı Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
5’inci sırada yer alan Güneydoğu Asyada Dostluk ve İşbirliği Andlaşmasını
Değiştiren Üçüncü Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
5.-
Güneydoğu Asyada Dostluk ve İşbirliği Andlaşmasını Değiştiren Üçüncü Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/590) (S.
Sayısı: 208) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 208 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?
Yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
GÜNEYDOĞU ASYADA DOSTLUK VE İŞBİRLİĞİ
ANDLAŞMASINI DEĞİŞTİREN ÜÇÜNCÜ
PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 23 Temmuz 2010 tarihinde
Hanoi’de imzalanan “Güneydoğu Asya’da Dostluk ve İşbirliği Andlaşması’nı
Değiştiren Üçüncü Protokol”ün beyan ile birlikte onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Güneydoğu Asyada
Dostluk ve İşbirliği Andlaşmasını Değiştiren Üçüncü
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu:
“Kullanılan
oy sayısı : 207
Kabul : 207
(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Bayram Özçelik Muhammet
Bilal Macit
Burdur İstanbul”
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
6’ncı sırada yer alan Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Arasında
UNDP-İstanbul Uluslararası Kalkınmada Özel Sektör Merkezinin (IICPSD) Kuruluşu
ile İlgili Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
6.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Arasında
UNDP-İstanbul Uluslararası Kalkınmada Özel Sektör Merkezinin (IICPSD) Kuruluşu
ile İlgili Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/511) (S. Sayısı: 119) (xx)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.
Komisyon raporu 119 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen
yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KALKINMA PROGRAMI ARASINDA
UNDP-İSTANBUL ULUSLARARASI KALKINMADA ÖZEL SEKTÖR MERKEZİNİN (IICPSD) KURULUŞU
İLE İLGİLİ ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 11 Mart 2011 tarihinde
Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı Arasında UNDP-İstanbul Uluslararası Kalkınmada Özel Sektör
Merkezinin (IICPSD) Kuruluşu ile İlgili Anlaşma”nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Arasında UNDP-İstanbul Uluslararası
Kalkınmada Özel Sektör Merkezinin (IICPSD) Kuruluşu ile İlgili Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan
oy sayısı : 235
Kabul : 235 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Bayram Özçelik Muhammet
Bilal Macit
Burdur İstanbul”
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
7’nci sıraya alınan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi Arasında Türk Dili
Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi Sekretaryasına Dair Evsahibi
Ülke Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
7.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi
Arasında Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi Sekretaryasına Dair Evsahibi Ülke Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/582) (S. Sayısı: 220)
(xx)
BAŞKAN – Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 220 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın Yusuf
Halaçoğlu.
Buyurun Sayın Halaçoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
MHP GRUBU ADINA YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, çok uzun
konuşmayacağım, sadece yirmi dakika konuşacağım.
Şimdi, tabii, gerçekten birçok
tartışmanın falan meydana geldiği kanunları görüşüyoruz ama…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bak, uzun
konuşanları Başkan dışarı çağırıyor.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Yok, ben
uzun konuşmayacağım, yirmi dakika konuşacağım.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Türk
cumhuriyetleriyle bağlantılı gerçekleştirdiği gerçekten çok hayırlı bir
anlaşmayı konuşuyoruz. Çok daha önceden olması gereken bir anlaşmaydı çünkü
aşağı yukarı bağımsızlıklarına kavuştukları andan itibaren bu cumhuriyetlerle
çok yakın ilişki kuran bir kurumun başkanıydım ve değişik sahalarda onlarla
yaptığımız araştırmalarda gerçekten böyle bir iş birliği anlaşmasına da
şiddetle ihtiyaç vardı. Nitekim 1994 yılında “Türk Dünyası Araştırmaları
Kongresi” adıyla bir kongre düzenlemiştik. Cumhuriyetler daha yeni
kurulmuşlardı, bağımsızlıklarına kavuşmuşlardı, eski Sovyet rejimi düşünceleri
hâlâ hâkimdi, tabii, araştırmalarda da aynı düşünceler hâkimdi. Bu çerçeve
içerisinde yaptığımız bu Kongre’de şunu gördük her şeyden önce: Hangi dilde
anlaşacağız, bu çok önemliydi. İlginçti ki mesela Kırgızistan’a gittiğimizde
Kırgızistan’da Kırgızca konuşan bilim adamı neredeyse yoktu yani Kırgız
Türkçesiyle konuşan bilim adamı yoktu. Türk devletlerinin bir araya geldiği bir
kongrede İngilizce konuşmak istemedik, dolayısıyla dedik ki: “Türkçe olsun ama
gerektiğinde değişik lehçelerde hiç olmazsa bir çeviri konusu da meydana
gelsin.” Ve bu şekilde yaptığımız Kongre sonrasında şu kararı aldık, dedik ki:
“Ortak bir Türk tarihi yazalım. Bu Türk tarihi bütün Türk dünyasında ders
kitaplarında da ortak ana kaynak olsun ve bunun üzerine bir tarih inşa
edilsin.” Ve iki yıllık bir uğraşıdan sonra bir tarih yazdık. Evet, bir tarih
yazdık ancak sürekli rejimdeki değişiklikler sebebiyle yazılan bu tarih bir
türlü basılamadı ve sürekli değiştirildi rejimin gereği olarak, oradaki rejimin
gelişmesine bağlı olarak değişti ve dolayısıyla elimizde kaldı. Ondan sonra da
bu konuda bir teşebbüste bulunamadık fakat şunu yaptık: Bakın, değerli
milletvekilleri, “Türk tarihi” diyoruz ama Türk tarihinde gerçekten
bilmediğimiz o kadar çok konu var ki, Türk tarihinin o kadar boş kalmış
alanları var ki hayretler içerisinde kalırsınız. Şöyle ki: Mesela, hepiniz
aşağı yukarı şunu bilirsiniz: İşte, ilk yazılı kaynaklarımız Orhun Abideleridir
ama öyle değil. Milattan önce 1200 yılına ait Çin Han Hanedanlığı tarihleri var
yani Çin imparatorlarının tuttukları günlükler var. Bu günlüklerde Hunlarla
ilgili pek çok bilgi var. Bunları üç yüz yirmi altı cilt olarak Türkiye’ye
getirttik. Eski Çince ile yazıldığı için, Türkiye’de eski Çinceyi bilen insan
sayısı çok azdı. Üç ekip kurduk, bunları çevirtmeye başladık ve hakikaten de,
iki cilt hâlinde -geri kalanını maalesef ben ayrıldığım için yapamadık- Hun
dönemi ile Göktürk dönemini bastık. Gerçekten ilginç bilgiler vardı burada.
Buna bağlı olarak da biz dedik ki:
“Arkeolojik kazılara girişelim.” Orta Asya’da en önemli yerleşim yerlerimizden
biri “Tanrı Dağları” dediğimiz Kırgızistan’daki 3.100 metre yükseklikteki
bölgelerdi. Burada “Son Köl” denilen yerde bir
arkeolojik kazı yaptık. İlginç olan şey şuydu; “kurgan” denilen mezarları
kazdık, bu kurganlarda ulaştığımız sonuç şuydu: Yatan yani mezara konulmuş olan
kişinin atı da beraber gömülmüştü, yanındaydı. İlginç olan şunlara rastladık:
Mesela -Anadolu’da belki birçoğunuz bilirsiniz- hanım mezarlarının,
iskeletlerinin üzerinde, tam göğüs kısmının üzerinde bildiğimiz bıçaklara
rastladık. Bunlar namus için göğüs üstünde bulundurulur. Hâlâ Anadolu’da aynı
düşünce, gelenek vardır. Düşünebiliyor musunuz, milattan önce 1200 yılından
kalan aynı geleneğin devam ettiği sonucu ortaya çıktı. Tabii, atın nasıl
ehlileştirilip kullanıldığı sonucu ortaya çıktı; eyer, üzengi gibi değişik
kültür varlıklarımız…
Oş
bölgesinde aynı arkeolojik kazıyı yaptık. Kırım bölgesinde, bizim “Akkerman” dediğimiz yerde ve Kırım’ın iç bölümlerinde
arkeolojik kazılar yaptık. Buradan elde ettiklerimizden, hakikaten, Türk
tarihinin uçsuz bucaksız ve araştırılmamış bir konu olduğu sonucu ortaya çıktı.
Yine… (Gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
İstemiyorlar.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Ama o zaman
birazcık sessiz olursanız daha memnun olacağım.
TÜLAY BAKIR (Samsun) – Biz sizi
dinliyoruz.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) –
Dinlediğinizi biliyorum.
Şimdi, bunların ötesinde ilginç olan
şey şuydu: Çin tarihinde, “Chin-Su” tarihi denilen
tarihte ilginç bir bilgiye rastladık. Bu bilgi şuydu, şöyle söylüyor milattan
önce 2000 yılına ait bir kayıt: “Boylar hâlinde Köymen dağlarında yaşarlardı.
Kışın çok şiddetli bir soğuk oldu. İçlerinden en büyük oğul bir ateş yaktı,
ısındılar ve hayatta kaldılar. Onu kendilerine başbuğ seçip, ona ‘Türk’
unvanını verdiler.” Bakın, Çin tarihlerinde ilk “Türk” adının geçtiği yıl 2000,
milattan önce 2000 yılı. Nitekim, bu gibi kaynakların,
kayıtların tümünün bir araya getirilmesi, bir sekretarya kurulması ve bunun
Türkiye’de olması daha da önemli. Bir dokümantasyon
merkezinin oluşturulması son derece önemli. Çünkü pek çok dünya arşivinde
bilgiler bulunduğu gibi, kitaplar da yer almaktadır ve bunları bir araya
getirdiğimiz takdirde ancak, böyle bir sekretarya çerçevesinde oluşturulacak
bir Türk dünyası akademisiyle ortak bir metodolojiye
ulaşmak ve bu metodolojiyle bu kültür değerlerini ortaya koymamız mümkün
olacaktır.
İkinci olan bir konu da şuydu: Şimdi,
Türk tarihi, gerçekten, Çin Denizi’nden başlayan, Japon Denizi’nden başlayan
ama Adriyatik değil, Atlas Okyanusu’na kadar giden, diğer taraftan Afrika’da
Somali’ye kadar uzanan -bütün Arabistan’ı içine aldıktan başka- bir yapıya
sahipti. Bunun için bu coğrafyada Türk kültür varlıkları envanteri
çıkarmamız gerekiyordu, yani en eski dönemlerden en yakın dönemlere kadar
oluşturulmuş mimari yapıların bir envanterinin çıkarılması lazımdı. Biz bu envantere başladık, Kazakistan’da, Kırgızistan’da,
Azerbaycan’da yapmamızın dışında, Suriye’de, Lübnan’da, Mısır’da, Tunus’ta bu
envanteri yaptık, Balkanların aşağı yukarı tümünü bitirdik ama sonuna
ulaşamadık. Düşünebiliyor musunuz ki bu kadar çok devlet kurmuş, bu kadar
zengin bir tarihe sahip bir milletin ortaya koymuş olduğu kültür varlıklarının
hâlâ envanteri çıkmamıştır, yoktur. Dolayısıyla, böyle
bir sekreteryanın başkanlığında bunun yapılması
hâlinde, gerçekten en eskiye kadar uzanan kültür varlıklarımıza ulaşmak mümkün
olacaktır, elde etmiş olacağız bunu.
Şimdi, bu çerçeve içerisinde şunları
söylemek istiyorum bir de: Değerli milletvekilleri, Türk tarihi diyoruz, Türk
tarihi derken bir şeyi hep gözden uzak tutuyoruz. Yani Cumhurbaşkanlığı forsunda
16 devlet var, büyük imparatorluklar biliyorsunuz ama bunun içerisinde Safeviler yok, Memlûk Devleti yok. Bu iki devleti
kattığınız zaman, 18 büyük devlet kurmuş bir millet olarak ortaya çıkacağız.
Burada şunu özellikle belirtmek
isterim: Büyük imparatorluklar kuran milletler ırkçı olamazlar. Niçin
olamazlar? İmparatorluk kuramazlar ırkçı olurlarsa çünkü imparatorluklar millî
devlet değildir; çok milletli, çok dilli, çok kültürlü devletlerdir. Dolayısıyla bütün bunların tümünü düşünecek olursanız -ki Türk
cihan hâkimiyeti mefkûresinin zaten temelinde de bu yatmaktadır ve bütün
dünyayı yönetmek mefkûresi vardır- böyle bir düşünceye sahip olan milletlerin
-ki hele emperyalist değillerse Türkler gibi- emperyalist olmaları hâlinde,
zaten bugün dünyanın her tarafında Türkçe konuşuluyor olması lazımdı, neredeyse
bütün Balkanların Müslüman olması lazımdı. Aslında öyle bir şey
olmadığını hepiniz biliyorsunuz. Öyleyse, burada şunu özellikle belirtmemiz
lazım: Türk medeniyeti, Türk kültürü ırkçı olma imkânını size vermiyor.
Dolayısıyla, işte, Ermeni soykırımı iddiasında bulunanlardan tutun da başka
birtakım, Türkleri emperyalist gösterenlerin hepsinin, aslında bu anlayış
içerisinde bile baksalar tarihimize, Türklerin soykırımcı olamayacaklarını,
dolayısıyla ırkçı olmadıkları için soykırımcı olamayacaklarını görmeleri
gerekir.
Nitekim,
bakın, Osmanlı Devleti’nde “Dârülaceze” dediğimiz bir
kuruluş oluşturulmuş. Dârülaceze yani âcizlerin,
düşkünlerin kapısı. Her dine mensup insanın korunup gözetildiği bir kuruluş
burası ama bunun temeli nereye dayanıyor biliyor musunuz? Ta Göktürklere kadar
dayanıyor. Göktürklerde, Orhun Abidelerini düşünürseniz, şöyle söyler:
“Yukarıda mavi gök, aşağıda yağız yer yaratıldıkta,
ikisi arasında kişioğlu oldu.” der, yani “İnsan yaratıldı.” der, yani sadece
insana vurgu yapar. Onu Kâşgarlı Mahmud’da
da görürsünüz, Selçuklularda da görürsünüz, Şeyh Edebali’de de görürsünüz. Hani
“Ey oğul, insana değer ver ki devlet yaşasın.” diyorsunuz ya siz “devlet
yaşasın” demiyor orada, “Ey oğul, insana değer ver ki devlet yücelsin.” diyor
çünkü insana değer verirseniz devlet yücelir, insanlarla yücelir, insan
unsuruyla devlet yücelir, kanunlarla değil. İyi insan yetiştirmek, liyakat
sahibi insan yetiştirmek gerekir.
Nitekim,
bizde, Türkiye Cumhuriyeti’nde bile olmayan, Osmanlı’da olan bir kanundan
bahsedeyim. Fatih döneminde çıkarılmış Teşrifat Kanunu var, yani
“şereflendirme” anlamında bir kanun var. Bu Kanun, hangi göreve hangi
kişilerin, hangi görevleri yerine getirdikten sonra gelebileceklerini belirtmiş.
Yani şeyhülislam olabilmeniz için bir müftünün getirilmesi söz konusu değil,
Rumeli kazaskeri olmak veya oradan mazûl olmak
mecburiyeti var. Defterdar olmak için yine mesela başhalife
olmak zorunluluğu var. Hâlbuki, bizde ne oluyor, şimdi
Türkiye’de? Üniversiteden bir profesör olduğu gibi getirilip müsteşarlığa
oturtuluyor, Başbakanlık Müsteşarlığına. O, onu öğreninceye kadar en az bir
sene geçiyor. Yanlış yapıyor, doğru yapıyor, bir sürü problemlerle
karşılaşıyor. Hâlbuki, bunun bir kuralı olsa bunlar
olmayacak. İşte, aslında bütün Türk dünyasındaki kültürü bir araya
topladığımızda çok farklı bir yapı meydana gelecektir.
Evet, burada ben sözlerime son
vereceğim ama şunu özellikle ifade ediyorum: (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, burası Türkiye Cumhuriyeti ve eğer bu ülkenin geleceğini
aydınlık hâle getirmek istiyorsak geçmişimizi iyi bilmek zorundayız, doğru
olarak bilmek zorundayız çünkü geçmişini iyi bilen milletler, geleceklerinde,
düşülen hatalara tekrar düşmeyecektir. Dolayısıyla, eski sadece eski olduğu
için değil, tarih sadece tarihle övünmek için değil, tecrübe kaynağı olarak
belirlemek için öğretilir ve bunun için ilmi yapılır bunun.
Türk dünyası, inşallah, ileride
Özbekistan ve Türkmenistan da bunun içerisine katılır, Kıbrıs da bunun
içerisine katılır ve daha geniş bir Türk dünyası, jeopolitik ve stratejik bir
konuma sahip, enerji merkezlerinin tam odak noktası olan, dünyada geleceği
parlak olan bir coğrafyanın mümessilleri olarak birlik hâline gelir ve dünyada
söz sahibi hâline gelir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Halaçoğlu.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Tanal, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür
ederim Başkan.
1) Sayın Bakan, Ergene Nehri zehir
akıyor, ne zaman temizlenecek? Trakya Ergene havzasında hangi tarihten itibaren
Ergene suyu temizlenmiş olarak tarım sulanacak?
2) Atatürk Barajı’nın sınırı olan
illerde, Adıyaman ve Şanlıurfa il ve ilçelerinde, pis atık sular arıtılmadan
baraja akıtılmakta. Bu ne zaman temizlenecek ve bununla ilgili ne gibi önlem
alacaksınız?
3) İstanbul’un bazı semtlerinde
kontörlü su satılmakta, önce para tahsil edilmekte, sonra su verilmekte. Bu,
yaşam hakkı anlamında insan hakkının ihlali değil midir?
4) Şaşal
şişelerde satılan sularda periyodik olarak kontrol yapılıyor mu sağlık
açısından? Eğer yapılıyor ise bunun sonuçları nelerdir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Özkan, buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, sizi buradan bulmuşken,
hafta sonunda Afyonkarahisar Tarım Fuarı’ndaydım. Orada, Şuhutlu, Çaylı,
Bolvadinli, Dinarlı, Emirdağlı hemşehrilerinizle
beraber oldum. Onlar şu konuyu iletmemi istedi, özellikle besiciler, diyorlar
ki: “Biz besiyi 16 liraya mal ediyoruz ama şu anda Et ve Balık Kurumu 14 liraya
kesim yapıyor. Her kiloda 2 lira zararımız var. Sayın Bakan bunu biliyor mu?
Ayrıca, beslediğimiz düveleri, dişi hayvanları 7 ile 11 lira arasında
kesiyoruz, bunları da 14’le 15 lira arasında mal ediyoruz. Bu konuları Sayın
Bakanla paylaşırsan memnun oluruz.” Ben de Mecliste tüm milletvekillerinin
huzurunda hemşehrilerimizin, kayınçılarımın
sorunlarını sizlerle paylaşıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Dinçer…
CELAL DİNÇER (İstanbul) – Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, Erzincan-Kemah arasında
yapılması planlanan hidroelektrik santrali ne durumdadır? İhale edilmesine
rağmen, üç senedir hiçbir çalışma yoktur. Bu konuda, iptal edilip edilmediği
konusunda bilgi istiyorum. Arz ederim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Efendim, Ergene’yle ilgili eylem planı yürürlükte şu anda.
Tabii, oradaki belediyeler bu arıtma tesislerini yapamadıkları için biz
yapıyoruz ve -büyük bir eylem planı- şu anda seferberlik hâlinde Devlet Su
İşleri ve SUKAP kapsamında arıtma tesisleri yapılıyor. Katı atık bertaraf
tesisleri, dere ıslahları, bütün baraj göletler yapılıyor; merak etmeyin.
İkinci husus… Diğer konularda da yazılı
olarak cevap vereceğim size.
Sayın Özkan, tamam, besi ve düveyle
ilgili haberleri aldım; hemşehrilerime
iletebilirsiniz.
Sayın Dinçer, size de Erzincan-Kemah
arasındaki HES’in son durumunu da yazılı olarak
bildireceğim.
Teşekkür ederim, sağ olun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Efendim,
zaman var daha, sorularımız var efendim.
BAŞKAN – Tabii, hayhay, buyurun Sayın
Tanal. Buyurun, tabii…
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Tasarıyla
ilgili soru sorması lazım ama böyle olmaz ki!
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın
Başkanım, bu Çaycuma’da köprü yıkılmıştı. Türkiye’deki bu köprülerin hangi
süreyle periyodik olarak denetimi yapılmakta? Bununla ilgili, aynı şekilde
yıkılma tehlikesi olan köprüler var mıdır?
İkinci sorum: Çaycuma’daki köprünün
yıkılması nedeniyle devlet kusurludur. Bu kusur nedeniyle vefat eden
vatandaşlarımızın ailesine Anayasa’nın 125’inci maddesi uyarınca tazminat
ödenmesi gerekmektedir. Bu anlamda tazminat ödemeyi düşünüyor musunuz?
BAŞKAN – Sayın Gümüş, buyurunuz.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) –
Teşekkür ederim.
Orta Asya’yla ilgili, en azından Türk
dili konuşan ülkelerle ilgili bir çalışma yapılıyor. Dünyada, özellikle Orta
Asya’da ulaşım ağları bittiği zaman, Çin’in burasıyla ilgili birtakım hedefleri
var, Orta Asya’yla entegre olmak istiyor. Bu entegrasyon olduktan sonra ne Orta Asya kültürüyle
entegrasyonu düşünebiliriz ne de Uygur meselesiyle ilgili bir entegrasyonu
düşünebiliriz. Türk kültürünün buralarda en azından korunabilmesi için bir an
önce bu bölgeyle ekonomik entegrasyonun ülkemiz ve
Karadeniz ülkeleri açısından gerçekleştirilmesi gerekir. Bu konuyla ilgili
çalışmalar var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Bakan…
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Çaycuma’da eski bir
köprü yıkıldı. Esasen onun yanına yeni bir köprü yapılmış ancak o özellikle
kullanılmaya devam etmiş. Ancak, yıkılma sebebine baktığımız zaman, gerçekten o
günlerde büyük bir sel baskını, feyezan neticesinde yıkıldığı anlaşılıyor. Temelinin oyulması neticesinde tabyanın çökmesi durumu söz konusu. Tabii,
burada gerekli idari ve cezai yönden tahkikat yapılıyor. Tahkikat neticesine
göre, bir kusur varsa gerekli tazminatlar verilir.
Sayın Gümüş’ün Çin’le alakalı söylediği
hususla ilgili, tabii ki Dışişleri Bakanlığımız ve Başbakanlığımız bu konuda
çalışma yapıyor. Yani, özellikle Çin’in gelecekte Orta Asya’daki birtakım
emellerini biliyoruz tabii ki. Elbette o konuda birtakım çalışmalar yapılıyor,
onun farkındayız. Bu konuda zaten, az önce geçen anlaşmaların temelinde de bu
yatıyor biliyorsunuz. Onu da dikkatlerinize arz ediyorum.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Sayın
Bakanım, Çin Hazar bölgesine ulaşmış olacak ve dünyanın dengesi tamamen
değişecek.
BAŞKAN – Zamanımız var Sayın Gümüş,
girin, açalım, hayhay.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Diğer köprülerle
ilgili denetimler de yapılıyor mu Sayın Bakan?
BAŞKAN – Buyurun.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – Sayın
Bakanım, bu gerçekleştirildiği zaman Çin Hazar bölgesine Orta Asya üzerinden
ulaşmış olacak ve dünyanın tüm dengeleri değişecek. Bu konuda bizim hiçbir
çalışmamız yok gibi gözüküyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Tanal, buyurunuz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın
Bakanım, yani bu Türkiye’deki diğer köprülerle ilgili denetimler kimin
yetkisinde? Kimin denetlemesi lazım? Periyodik olarak köprülerin denetlenmesi
gerekmiyor mu? O anlamda o soruya cevap verebilirseniz sevinirim efendim.
BAŞKAN – Sayın Halaçoğlu, buyurunuz.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, ben bir şeyi merak
ediyorum: Beş yüz senelik Osmanlı köprüleri yıkılmıyor da niye şimdi bizim
yaptıklarımız yıkılıyor? Yani o koca koca köprüler, on altı gözlü, yirmi gözlü
köprüler yıkılmıyor ama yeni yapılan köprülerin hepsi çöküp gidiyor.
Şimdi, o zaman bunda bir terslik var.
Beş yüz senelik köprü yıkılmıyor, altmış senelik köprü yıkılıyor, yerle bir
oluyor. Biraz daha dikkatli mühendislik çizgileri çizilse herhâlde daha iyi
olacak. Ne diyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın Demir…
NURETTİN DEMİR (Muğla) – Teşekkür
ederim Başkanım.
Sayın Bakanım, Fethiye Sarayköy’de iki
grup insana farklı uygulamalar yapılıyor. Şöyle ki: 2/B arazilerinde evlerini
yapanlar için 5
bin ila 10 bin arasında ceza kesiliyor, kendi arazisi üzerine ev yapanlara ise
bin lira ceza kesiliyor. Buradaki farklı uygulamaların nedeni sizce nedir? Bu
insanların mağduriyeti giderilecek mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Kacır…
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkanım,
bu aşamada sorulacak sorular yasanın anlaşılması için sorulur. Gündemin “Sözlü
Sorular” maddesinde değiliz. Soru soran arkadaşların buna riayet etmesi, en
azından Genel Kurula saygının bir gereğidir.
Arz ederim. (AK PARTİ sıralarından
“Bravo” sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Onur…
MELDA ONUR (İstanbul) – Teşekkür
ederim.
Çaycuma’daki eski köprünün patlak olan
yüzeyinin asfalt döşenerek onarıldığının fotoğrafları Çaycuma Belediyesinin
sitesinde var. Bu ne kadar doğru bir onarımdır? Eski bir köprünün üzerine yüklü
araçları sokmak ve üzerini asfalt döşemekle onardığınızı mı düşünüyorsunuz?
Ayrıca, nehrin aksının değişmesine dönük birtakım raporlar vardı. Neden dere
ıslah çalışması yerine ikinci bir köprü yapmayı tercih ettiniz?
BAŞKAN – Sayın Tanal, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Efendim, AKP
temsilcisi biraz önce “Konuyla ilgili soru sorulması.” dedi ama bunlar
Parlamentonun bir faaliyetidir ve bunlar halkımızın çok ciddi sorunları. Köprü
halkımızın sorunu ve yıkılan köprü nedeniyle 15 tane insanımız hayatını
kaybetmiş durumda. Yani buna sabır gösteremeyen bir iktidar anlayışını
takdirlerinize bırakıyorum.
Teşekkür ederim.
Sayın Bakan…
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Efendim, şunu ifade edeyim: Köprüleri kim yaptıysa o
denetliyor. Esasen Karayollarında genelde köprülerle ilgili birim var, bunlar
sürekli denetliyor. O kadar çok sayıda var ki yani şu anda duble
yollar yapılmasıyla bu sayılar daha da arttı. Karayolları denetliyor şu anda.
Ama tabii ki sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde bazen bu şekilde
köprü yıkılmaları olabiliyor. Birtakım felaketler, tabii afetler, sel
baskınları sebebiyle dünyanın her tarafında yıkıldığını görüyoruz. Denetimi
Karayolları yapıyor.
Eski köprüyle ilgili durum: Şu anda
orada teknik elemanlar tahkikat yapıyor. Tahkikat neticesine göre karar
verilecek. Burada, neden yıkıldı, sebebi nedir, bunların tamamı inceleniyor.
Ben de bizzat Sayın Binali Yıldırım’la beraber oraya gittim. Hatırlarsanız,
geçtiğimiz perşembe günü ben oradaydım. Hatta bazı arkadaşlar da “2/B’de
bulunmadı.” diye tenkit etmişler ama ben, böyle bir görev için orada olduğumu
ifade etmek istiyorum.
Tabii ki şunu da söylememde fayda var:
Sayın Hanımefendi’nin de ifade ettiği üzere, orada dere ıslahlarıyla hiçbir
alakası yok. Dere ıslahının yapılıp yapılmamasıyla alakalı değil köprünün
yıkılması, tamamen, orada feyezan neticesinde, köprü ayaklarının oyulması neticesinde
ayakların çökmesi ve böylece tabliyenin de çökmesi neticesinde böyle bir kaza
ortaya çıkmıştır.
Sayın Halaçoğlu’na gelince… Tabii ki
köprüler, Osmanlı köprüleri yıkılmıyor diye bir şey değil, bazı köprüler yıkılıyor yani.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Hangisi
yıkıldı?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Bu, köprünün statiğine göre, duruma göre, üzerindeki yüklere
göre değişiyor. Tabii, takdir edersin ki şu anda yükler geçmişe göre çok daha
farklı; geçmişte belki tek araba geçiyordu ama şu anda neredeyse 15-20 tonluk
kamyonlar geçiyor. Onu da dikkate almak gerektiği kanaatimdeyim.
Tekirdağ’daki 2/B’deki rayiçler,
kesilen cezalar hakkında bilgim yok. Orasıyla ilgili net bilgi verirseniz bana
yazılı, ben de size yazılı olarak tam cevap veririm.
Hepinize çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE TÜRK DİLİ KONUŞAN ÜLKELER İŞBİRLİĞİ KONSEYİ ARASINDA
TÜRK DİLİ KONUŞAN ÜLKELER İŞBİRLİĞİ KONSEYİ SEKRETARYASINA DAİR EVSAHİBİ ÜLKE
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 27/12/2011
tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türk Dili
Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi Arasında Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği
Konseyi Sekretaryasına Dair Evsahibi Ülke Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre vereceğim.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi Arasında Türk Dili Konuşan
Ülkeler İşbirliği Konseyi Sekretaryasına Dair Evsahibi
Ülke Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı açık
oylama sonucu:
"Kullanılan
oy sayısı : 244
Kabul
: 244 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Bayram Özçelik Muhammet
Bilal Macit
Burdur İstanbul”
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
8’inci sıraya alınan, Eşyanın
Sınırlardaki Kontrollerinin Uyumlaştırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşmenin
Uluslararası Karayolu Taşımacılığına İlişkin Sınır Geçiş İşlemlerinin Kolaylaştırılması
Başlıklı 8 Numaralı Ekinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
8.-
Eşyanın Sınırlardaki Kontrollerinin Uyumlaştırılmasına İlişkin Uluslararası
Sözleşmenin Uluslararası Karayolu Taşımacılığına İlişkin Sınır Geçiş
İşlemlerinin Kolaylaştırılması Başlıklı 8 Numaralı Ekinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/350) (S.
Sayısı: 74)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
9’uncu sıraya alınan, Bozulabilir Gıda
Maddelerinin Uluslararası Taşımacılığı ve Bu Taşımacılık Faaliyetinde
Kullanılacak Özel Ekipmana İlişkin Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
9.-
Bozulabilir Gıda Maddelerinin Uluslararası Taşımacılığı ve Bu Taşımacılık
Faaliyetinde Kullanılacak Özel Ekipmana İlişkin Anlaşmaya Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/415) (S.
Sayısı: 77)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
10’uncu sıraya alınan, Karayolu Trafiği
Konvansiyonu ile Bu Konvansiyonu Tamamlayıcı Avrupa Anlaşmasına Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
10.-
Karayolu Trafiği Konvansiyonu ile Bu Konvansiyonu Tamamlayıcı Avrupa
Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/296) (S. Sayısı: 139)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
11’inci sıraya alınan, Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay
Vural’ın; Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz’ın; Gaziantep Milletvekili
Mehmet Erdoğan ve 13 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile
Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
11.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker ile Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili
Oktay Vural'ın; Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz'ın; Gaziantep
Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 13 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/603,
2/398, 2/402, 2/486) (S. Sayısı: 222) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 222 sıra sayısı ile
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde gruplar adına
söz isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın
Özcan Yeniçeri.
Buyurun Sayın Yeniçeri. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
MHP GRUBU ADINA ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hiç ısrar etmeyin, çok kısa
konuşacağım, hiç uzatmayacağım. Yani sizin ısrarınız fazla, beni dinlemek
istiyorsunuz ama ben size fazla konuşmayacağım.
222 sıra sayılı Kanun Tasarısı hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Söylemiyle eylemi, düşündüğüyle yaptığı
arasında uygunluk, tutarlılık alametidir. İnsanlar, ancak inandıklarına başkalarını
inandırabilirler. Değerler üzerinden siyaset de yapılmaz. Ortak değerler
müşterek vefayı hak ederler. Manaları ortak olanların davranışlarının da ortak
olması beklenir. Bir millete mal olmuş, bir kültürün temsilcisi olmuş ve bir
imparatorluğun kuruluş mayasını mayalamış insanlar her türden saygıya layıktır.
Tarihi, inançları ve değerleri hercümerç edilmiş, süreklilikleri ve
bağlantıları kopmuş toplumları bir arada tutacak sihirli formül yoktur.
Toplumlar, ancak değerlerini, birikimlerini, deneyimlerini sürekli kılarak
varlıklarını ve birlikteliklerini sürdürebilirler.
İşte, bugün üzerinde konuştuğumuz Şeyh
Edebali gibi bir büyük dava adamının, büyük bir iman adamının isminin Bilecik
Üniversitesine verilmesi böyle bir bağlantının en somut işareti olacaktır. Bunu
söylemeden geçemeyeceğim, diyor ki Edebali: “Ananı ve atanı say. Bil ki bereket
büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını kaybedersen yeşilken çorak olur
çöllere dönersin.” Ve diyor ki: “Şu 3 kişiye yani cahiller arasındaki âlime,
zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken itibarını kaybedene acı. Unutma ki
yüksekte yer tutanlar aşağıdaki kadar emniyetli değillerdir.” Herhâlde
iktidarda yer tutanlar muhalefettekiler kadar emniyetli değillerdir demek
istiyor. İşte, eba ecdadımız bunları o günden bugüne
bize vasiyet etmiş. Şeyh Edebali her şeyden önce halkın edebini, imanını,
töresini, sorunlarını içselleştirip çağlardan çağlara aktaran bir iman
adamıdır. Bu yönü itibarıyla, işte, bunu düşünerek ben de bu Şeyh Edebali
isminin “Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi” olarak verilmesini teklif ettim ve
bunu reddettiniz, bunu reddettiniz. Şimdi, bunu nasıl reddettiğinizi kendi
kendinize bir sormanızı diliyorum ve bu önergem Komisyonda AKP’li Komisyon
üyelerinin oylarıyla reddedildi. Aradan yirmi gün geçtikten sonra bu
arkadaşlarımız, AKP’li Komisyon üyeleri Bilecik Üniversitesinin adının “Bilecik
Şeyh Edebali Üniversitesi” olarak değiştirilmesini kabul ettiler.
Yirmi gündeki bu değişikliğinizi
kutluyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Nurettin Demir
konuşacak.
BAŞKAN – Sayın Demir, buyurun lütfen.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NURETTİN DEMİR (Muğla) –
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; gecenin bu saatinde sizleri tabii,
sevgiyle, sabırla beklettiğim için teşekkür ediyorum.
Biliyorsunuz, dün çok elim bir kaza
oldu, bir cinayet işlendi. Gaziantep’te bir hekim arkadaşımız yirmi sekiz
yaşında maalesef arkadan bıçaklanarak öldürüldü. Tabii, hekime Allah’tan
rahmetler diliyorum, ailesine de, sağlık çalışanlarına da başsağlığı diliyorum.
Sayın Başkan, biliyorsunuz bu
üniversite isim meselesi oldukça sıkıntılı geçti. Dört üniversitenin ismi, ya
değiştirildi ya da yenilendi. Bizim Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak ve
milletvekilleri olarak Muğla Üniversitesi için vermiş olduğumuz isim
değişikliği teklifi maalesef Komisyonda dikkate alınmadı. Muğla Üniversitesi,
biliyorsunuz, kampüsü oldukça geniş, Ege Bölgesi’nin en güzel
üniversitelerinden bir tanesi. 26-27 bin civarında öğrenci şu anda eğitim
görüyor ve Sıtkı Koçman büyük destekler sağlamış, yaklaşık olarak 80-100
trilyonu bulan bir desteğiyle gerçekten İzzet Abant Üniversitesinden sonra…
BAŞKAN – İzzet Baysal…
NURETTİN DEMİR (Devamla) – Evet, Bolu…
Yaklaşık olarak o üniversiteden sonra
en büyük kaynağı sağlayan Sıtkı Koçman maalesef isminin Muğla Üniversitesine
verilmesi konusunda basında ve sürekli istekte bulunmasına rağmen bu teklifimiz
dikkate alınmamıştır. Tabii ki, keşke bu saygın insanımızın ismini Muğla
Üniversitesine de vermiş olsaydık çok iyi olacaktı.
Ben bu konuda gerekenin yapılmamasından
çok üzgünüm. Hem Komisyonda teklif olarak verdik hem de burada, Genel Kurulda
öneri olarak, teklif olarak getirmiştik. Muğla Üniversitesinin bu isim
değişikliği maalesef yapılamadı.
Muğla Üniversitesi, yaklaşık 27 bin
civarında öğrencisi var, 10 fakültesi, 12 yüksekokulu olan bir üniversite.
Ben özellikle eğitim konusundaki son
zamanlarda yaşadıklarımızın, “4+4+4” konusunda Türkiye’nin ve ülkemizin çekmiş
olduğu sıkıntılar, tartışmalar gerçekten kamuoyunda oldukça olumsuz konulara,
gündemlere geldi.
Sayın milletvekillerim, ben özellikle
bu konuya burada değinmek ve özellikle iktidar partisinin milletvekilleri
olarak bu konulara muhalefetin de tekliflerini dikkate almalarını beklerdim.
Konuyu uzatmak istemiyorum. Bu konuya özellikle burada sizin dikkatinizi
çekmek, Meclisin dikkatini çekmek konusunda söz aldım. Umarım, bundan sonraki
süreçlerde Muğla Üniversitesinin ismine gerçekten bu değerli insanın adının
verilmesi konusundaki çabalarımızı, devam edecek olan çabalarımızı Meclisimizin
dikkate alacağını düşünerek, beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. İyi
akşamlar. (Alkışlar)
BAŞKAN – Soru sormak isteyen var mı?
Yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
YÜKSEKÖĞRETİM
KURUMLARI TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 28/3/1983
tarihli ve 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununa aşağıdaki ek
madde eklenmiştir.
“MEF Üniversitesi
EK MADDE 144- İstanbul’da İbrahim
Arıkan Eğitim ve Bilim Araştırmaları Destekleme Vakfı tarafından 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun vakıf yükseköğretim kurumlarına ilişkin hükümlerine
tabi olmak üzere, kamu tüzel kişiliğine sahip MEF Üniversitesi adıyla bir vakıf
üniversitesi kurulmuştur.
Bu Üniversite, Rektörlüğe bağlı olarak;
a) Eğitim Fakültesinden,
b) Mühendislik ve Mimarlık
Fakültesinden,
c) İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesinden,
ç) Hukuk Fakültesinden,
d) Meslek Yüksekokulundan,
e) Fen Bilimleri Enstitüsünden,
f) Sosyal Bilimler Enstitüsünden,
oluşur.”
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 2809 sayılı Kanunun ek 86 ncı maddesinin başlığı ve birinci fıkrasında yer alan
“Bilecik Üniversitesi” ibareleri “Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi” şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 3’ü okutuyorum:
MADDE 3- 2809 sayılı Kanunun ek 107 nci maddesinin başlığı ve birinci fıkrasında yer alan “Gazikent Üniversitesi” ibareleri “Hasan Kalyoncu
Üniversitesi” olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 4’ü okutuyorum:
MADDE 4- 10/12/2003
tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun eki (II) sayılı
cetvelin “Yükseköğretim Kurulu, Üniversiteler ve Yüksek Teknoloji Enstitüleri”
bölümünün 80 inci sırası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“80) Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi”
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 5’i okutuyorum:
MADDE 5- 21/12/2011
tarihli ve 6260 sayılı 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu, 2/9/1983 tarihli
ve 78 sayılı Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname ile 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve
Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Bilecik Üniversitesine yapılmış olan
atıflar Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesine yapılmış sayılır.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 6’yı okutuyorum:
MADDE 6- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 7’yi okutuyorum:
MADDE 7- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Allah hayırlı etsin.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 92’nci yıl dönümünün ve
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın kutlanmasıyla, günün önem ve anlamının
belirtilmesi amacıyla yapılacak görüşmeler için 23 Nisan 2012 Pazartesi günü
saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 02.13