DÖNEM:
24 CİLT:
19 YASAMA
YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
95’inci Birleşim
17 Nisan 2012 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip
üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMA
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI
1.- Erzurum Milletvekili
Oktay Öztürk’ün, Erzurum Aşkale’deki Karasu-2 Hidroelektrik Santralinde 5
işçinin hayatını kaybetmesi ve sonrasındaki kurtarma çalışmalarında yaşanan
ihmallere ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Ağrı Milletvekili
Mehmet Kerim Yıldız’ın, Ağrı’nın 94’üncü kurtuluş yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Malatya Milletvekili
Mustafa Şahin’in, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümünün 19’uncu yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın
cevabı
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, 16 Nisan 2012 tarihinde Kütahya’da yaşanan depreme ve 19 Mayıs
2011 tarihindeki depremden bu yana birçok vatandaşın mağduriyetinin
giderilemediğine ilişkin açıklaması
2.- Afyonkarahisar
Milletvekili Ahmet Toptaş’ın, 17 Nisan köy enstitülerinin kuruluş yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
3.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, Kutlu Doğum Haftası’na ilişkin açıklaması
4.- Isparta Milletvekili S.
Nevzat Korkmaz’ın, norm kadro uygulaması nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisi
personelinin durumuna ilişkin açıklaması
5.- İstanbul Milletvekili
Melda Onur’un, Erzurum Aşkale’deki Karasu-2 Hidroelektrik Santralinde kurtarma
çalışmalarındaki mühendislik hatalarına ilişkin açıklaması
6.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, Ağrı’nın kurtuluş yıl dönümüne, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut
Özal’ın ölümünün 19’uncu yıl dönümüne ve Hamit Fendoğlu’nun ölüm yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
7.- İstanbul Milletvekili
Haluk Eyidoğan’ın, İstanbul Sarıyer Zekeriyaköy’de Emlak Konuta ait 500
dönümlük arazinin bir bölümünün inşaata açılması nedeniyle ne kadar ağaç
kesileceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
8.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümünün 19’uncu yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
9.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, İstanbul Bahçelievler’de toplu olarak işten çıkarılan
işçilerin durumuna ilişkin açıklaması
10.- Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş’ın, Kutlu Doğum Haftası’na ve 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut
Özal’ın ölümünün 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
11.- Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmak’ın, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın Aydın eski milletvekilleri İsmet
Sezgin ve Nahit Menteşe’yle ilgili ifadelerine ilişkin açıklaması
12.- Adıyaman Milletvekili
Salih Fırat’ın, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in medyaya yansıyan bazı
davranış ve ifadelerine ilişkin açıklaması
13.- Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş’ın, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in ifadelerinin Kürt
halkının inançlarıyla ilgili olmadığına ilişkin açıklaması
14.- Batman Milletvekili
Ayla Akat Ata’nın, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in BDP’li kadın
milletvekilleriyle ilgili ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 21 milletvekilinin, noterlik hizmetlerinin ücretlendirilmesi ve
noterlerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/243)
2.- BDP Grubu adına Grup
Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, ülkemizde yüksek oranlarda
gerçekleşen kız çocuğu evliliklerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/244)
3.- Muş Milletvekili Demir
Çelik ve 21 milletvekilinin, Türkiye’de meydana gelen trafik kazalarının
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/245)
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin, Ukrayna
Parlamentosu Dışişleri Komisyonu Başkanı Oleh Bilorus’un vaki davetine icabetle
Ukrayna’ya resmî bir ziyaret gerçekleştirmesine ilişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/841)
2.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Cemil Çiçek’in, Varşova’da düzenlenecek olan Avrupa Birliği
Parlamento Başkanları Konferansı’na katılmak üzere Polonya’ya gitmesine ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/842)
C) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, (2/125) esas numaralı 2954 Sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/41)
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun,
28/10/2011 tarihinde Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve arkadaşlarının orman
köylülerinin ve ormancılık kooperatiflerinin sorunlarının araştırılması ve
çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 17/4/2012
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.-
GENSORU
A) Ön Görüşmeler
1.- Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Nevruz Bayramı kutlamaları ile eğitim
sistemine ilişkin kanun teklifine karşı yapılan protesto gösterilerinin yasaklandığı
ve bu gösterilere katılanlara yönelik polisin orantısız güç kullandığı
iddiasıyla İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkında gensoru açılmasına ilişkin
önergesi (11/11)
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Mardin Milletvekili
Ahmet Türk’ün, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in Kürt halkının inançlarına
hakaret ettiği gerekçesiyle konuşması
2.- Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan’ın, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in Kürt halkının inançlarına
hakaret ettiğine ve bazı milletvekillerinin telefonlarını dinlettiği
gerekçesiyle konuşması
3.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakık’ın, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in Kürt halkının inançlarına ve
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Bursa Milletvekili Sena
Kaleli’nin, bir kayakçının ölümüne sebebiyet veren kazada gerekli tedbirlerin
alınmadığı iddiasına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın
cevabı (7/3040) (Ek cevap)
2.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bir millî kayakçının antrenman yaparken hayatını
kaybettiği tesisin eksikliklerine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıç’ın cevabı (7/3060) (Ek cevap)
3.- Adıyaman Milletvekili
Salih Fırat’ın, Suriye ile ilişkilerin esnafın mağduriyetine sebep olduğu
iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayan’ın cevabı (7/4811)
4.- Van Milletvekili Nazmi
Gür’ün, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da nesli tükenen kuş türlerine ve alınan
önlemlere ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın
cevabı (7/4859)
5.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Bakanlığa bağlı, ilgili veya ilişkili kurum ve kuruluşlarda
koruma güvenlik görevlisi olarak çalışan personele ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/4870)
6.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Bakanlığa bağlı, ilgili veya ilişkili kurum ve kuruluşlarda
koruma güvenlik görevlisi olarak çalışan personele ilişkin sorusu ve Gençlik ve
Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/4873)
7.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, bir kaymakamla ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı İdris Naim Şahin’in cevabı (7/4883)
8.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Diyarbakır Dicle Vadisi Projesi’ne ilişkin sorusu ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/4894)
9.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, kamuda çalışan avukatların özlük haklarına ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/4902)
10.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Tavşanlı’daki okulların ısıtma sorununa ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/4918)
11.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Bakanlığa bağlı, ilgili ve ilişkili kurum ve kuruluşlarda koruma
güvenlik görevlisi olarak çalışan personele ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/4964)
12.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Bakanlığa bağlı, ilgili veya ilişkili kurum ve kuruluşlara hizmet
sağlayan taşeron firmalara ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/5041)
13.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, bağlı kurumların eğitim ve dinlenme
tesislerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın
cevabı (7/5042)
14.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Pazarcık’taki futbol sahasının çimle
kaplanmasına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı
(7/5045)
15.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, bağlı kurumların eğitim ve dinlenme
tesislerine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı
(7/5046)
16.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, merkez ve taşra teşkilatlarında şehit ve malul
yakınlarının istihdamına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın
cevabı (7/5047)
17.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Edirne Kapıkule Sınır Kapısından yapılan yıllık araç
ve şahıs giriş-çıkışına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcı’nın cevabı (7/5056)
18.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Bakanlığa bağlı, ilgili veya ilişkili kurum ve kuruluşlara hizmet
sağlayan taşeron firmalara ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin
sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/5058)
19.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, bağlı kurumların eğitim ve dinlenme
tesislerine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı
(7/5060)
20.- Antalya Milletvekili
Tunca Toskay’ın, Karakaya Alara Köprüsü’nün ulaşıma kapatılmasına ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in cevabı (7/5068)
21.- Ordu Milletvekili İdris
Yıldız’ın, TOKİ tarafından yapılan konutlara ve TOKİ’nin finansal durumuna
ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın
cevabı (7/5141)
22.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, 2011 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesinden
yaptırılan cami sayısı ile Diyarbakır İl Müftülüğüne bağlı cami ve personel
sayılarına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı
(7/5174)
23.- Samsun Milletvekili
Haluk Koç’un, TOKİ tarafından gerçekleştirilen projelere ve deprem riski
taşıyan bölgelerin durumuna ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/5225)
24.- Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akova’nın, Balya maden işletme sahasındaki zehirli atıklara ilişkin
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/5226)
25.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, PARDUS işletim sistemine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/5228)
26.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Havran’da bir taş ocağının yeniden faaliyete geçtiği
iddialarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın
cevabı (7/5229)
27.- Denizli Milletvekili
İlhan Cihaner’in, Denizli’de doğal gaz dağıtımı yapan firmalara ve doğal gaz
kaçağından kaynaklanan mağduriyete ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/5237)
28.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, Bakanlıkta ve bağlı kuruluşlarında şehit yakınları ve
maluller için ayrılan kadrolara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/5241)
29.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, PARDUS işletim sistemine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/5242)
30.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, Bakanlıkta ve bağlı kuruluşlarında şehit yakınları ve
maluller için ayrılan kadrolara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı
Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/5259)
31.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, Bakanlıkta ve bağlı kuruluşlarında şehit yakınları ve
maluller için ayrılan kadrolara,
- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, PARDUS işletim sistemine,
İlişkin soruları ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/5283), (7/5284)
32.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, Eti Maden İşletmelerinin özelleştirileceği iddialarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın
cevabı (7/5359)
33.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, bağlı kurum ve kuruluşlarda emekliliğe ayrılan
ve ayrılacak personele ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın cevabı (7/5403)
34.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, bor üretimine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/5404)
35.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, bor üretimi ve pazarlamasına ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/5406)
36.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Hopa Gümrük ve Muhafaza Başmüdürlüğünün kapatılma
gerekçesine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı
(7/5415)
37.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, haksız yakalama, arama ve tutuklamalardan dolayı
Hazine’ye açılan davalara ve ödenen tazminatlara ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/5431)
38.- Mersin Milletvekili Ali
Öz’ün, hurda mal alımlarındaki stopajın kaldırılıp kaldırılmayacağına ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/5432)
39.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Gelir Uzmanlığı Özel Sınavına katılamayan
personelin mağduriyetine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in
cevabı (7/5433)
40.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Bursa’da olası bir depreme karşı alınan tedbirlere
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı
(7/5508)
41.- İstanbul Milletvekili
Erdoğan Toprak’ın, fiziksel çevre koşullarının engelliler lehine
iyileştirilmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar’ın cevabı (7/5509)
42.- Adana Milletvekili Ali
Halaman’ın, mesai saatlerinin enerji tasarrufu amacıyla yeniden düzenleneceği
iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın
cevabı (7/5510)
43.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan’ın, Yusufeli ilçesindeki bir köyde yaşanan elektrik
kesintilerine ve alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/5511)
44.- Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akova’nın, bor madenlerini işletme hakkının özel sektöre
devredileceği iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldız’ın cevabı (7/5513)
45.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği
anlaşmalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın cevabı (7/5638)
46.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği
anlaşmalarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın
cevabı (7/5707)
47.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği
anlaşmalarına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı
(7/5708)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.03’te açılarak beş oturum yaptı.
Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Kaçar, Dünya Sağlık Günü’ne,
Muş Milletvekili Demir Çelik, Muş’un sorunlarına,
Adana Milletvekili Ali Demirçalı, Çukurova Üniversitesinin
sorunlarına,
İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim Gök, Şanlıurfa’nın düşman
işgalinden kurtuluşunun 92’nci yıl dönümüne,
Adana Milletvekili Ali Halaman, günlerdir Türkiye Büyük Millet
Meclisinde ana sorunların ötelendiğine,
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Malatya Kürecik’teki üssün ABD
üssü olduğunun anlaşıldığına,
İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel, Hükûmet üyelerinin
üniversite hocalarına, bilim insanlarına karşı tutumlarına,
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu, şehit olan Astsubay
Osman Can Türkgöl’ün cenaze töreninde yaşananlara,
Kütahya Milletvekili Alim Işık, Sağlık Bakanlığında yapılan
tayinler sonucu bir çalışanın intihar etmesine,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve 24
milletvekilinin, yer fıstığı üreticilerinin yaşadığı sıkıntıların, Hükûmetin
uygulamalarından dolayı ortaya çıkan mağduriyetin ve çözüm yollarının (10/240),
Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin ve 19 milletvekilinin, Hatay
ilinin sorunlarının (10/241),
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve 24
milletvekilinin, yaylacılıkla ilgili sıkıntıların, mevzuat ve uygulamalardan
dolayı ortaya çıkan mağduriyetin ve çözüm yollarının (10/242),
Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının;
1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),
2’nci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında
Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu’nun (1/569) (S. Sayısı: 180),
4’üncü sırasında yer alan, İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan
Kubat’ın; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in;
5275 Sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun”da Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve
Adalet Komisyonu Raporlarının (2/241, 2/84) (S. Sayısı: 136)
Görüşmeleri, Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
3’üncü sırasında yer alan, Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun
Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın; Orman Köylülerinin Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi;
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili
Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu Teklifi (Orman
Sınırları Dışına Çıkarılan Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu
Hakkında Kanun Teklifi); Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın; Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporlarının (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S. Sayısı 198)
görüşmelerine devam edilerek 5’inci maddesine kadar kabul edildi.
Görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan
Bangladeş Başbakanı Sheikh Hasina ve beraberindeki heyete Başkanlıkça “Hoş
geldiniz.” denildi.
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in
Bakanlığına ve Başbakana,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in Adalet ve Kalkınma Partisine ve Başbakana,
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli’nin Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanına,
Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli’nin şahsına,
Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Komisyonların olmayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince,
17 Nisan 2012 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere 19.20’de birleşime son
verildi.
Şükran Güldal MUMCU
Başkan
Vekili
Mustafa HAMARAT Fatih
ŞAHİN
Ordu Ankara
Kâtip Üye Kâtip
Üye
II. - GELEN KÂĞITLAR
No:
127
16 Nisan 2012 Pazartesi
Teklif
1.- Muş
Milletvekili Demir Çelik’in; Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun ile
Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/497) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2012)
Sözlü Soru
Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
silah ruhsatı alabilme şartlarında değişikliğe yönelik çalışmalara ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1572) (Başkanlığa geliş tarihi:
04/04/2012)
2.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Türkmen adının derneklerde kullanılmasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1573) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
3.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
belediye başkanlarının görevden uzaklaştırılmasına ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1574) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
4.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, Göksun’daki bir köyün okul ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1575) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
5.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, Göksun’daki bir köyün ilköğretim okulu ihtiyacına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1576) (Başkanlığa geliş tarihi:
04/04/2012)
6.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, elektrik ve doğalgaza yapılan son zamlara ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1577) (Başkanlığa geliş tarihi:
04/04/2012)
7.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun,
Afet Komuta Merkezlerine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) sözlü
soru önergesi (6/1578) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
8.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun,
Tokat ve ilçelerinde kadın sosyal yaşam merkezleri kurulup kurulmayacağına
ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1579)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
9.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun,
baz istasyonlarının insan sağlığına etkilerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1580) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
10.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Adana’daki hastanelerde taşeron firma çalışanlarından sağlık hizmeti
sunulmasında faydalanıldığı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1581) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
11.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, uzaktan eğitim uygulamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1582) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
12.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Adana’daki kanser hastalarına ve onkoloji uzmanı ihtiyacına ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1583) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
13.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, baz istasyonlarının bölge ve illere göre dağılımı ve alınan
önlemlere ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1584) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
14.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Adana ve ilçelerinde aile hekimliği uygulamasına ilişkin Sağlık Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1585) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
15.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
SSPE hastalığına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1586) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04/04/2012)
16.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Ankara-Adana karayoluna ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1587) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
17.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
baz istasyonlarının yerleşim alanlarına kurulmasına ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/1588) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04/04/2012)
18.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
internet kullanım ücretlerine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1589) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
19.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
hemzemin geçitlerde meydana gelen kazalara
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1590) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
20.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
internet kullanıcılarının kota uygulamasından kaynaklanan sorunlarına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/1591)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
21.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Adana ve ilçelerindeki süt fiyatlarına ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1592)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
22.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Adana’daki çiftçilere destekleme çerçevesinde yapılacak ödemelere ilişkin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1593) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/04/2012)
23.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Seyhan Irmağı üzerindeki Göktaş Barajı inşaatına ilişkin Orman ve Su İşleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1594) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
24.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Seyhan Irmağı üzerindeki Kavşak Bendi Barajı inşaatına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1595)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
25.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
bankaların kredi verirken masraf adı altında yaptıkları kesintilere ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) sözlü soru önergesi (6/1596) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04/04/2012)
26.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
bilgisayar programcılığı mezunlarının istihdam sorununa ilişkin Milli Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1597) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
27.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Adana ve ilçelerindeki öğretmen açığına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1598) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
28.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Pozantı Çocuk ve Gençlik Cezaevindeki olaylar ve konuyla ilgili yapılan
çalışmalara ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1599) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04/04/2012)
29.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Bakanlık ve bağlı kuruluşlarda çıkarılan dergilere ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1600) (Başkanlığa geliş tarihi:
04/04/2012)
30.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Adana’daki yüzme havuzunun yüzme milli takımı sporcularının çalışmalarına
elverişliliğine ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru önergesi (6/1601)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
31.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, Göksun’da bir köye yeni bir okul yapılıp yapılmayacağına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1602) (Başkanlığa geliş tarihi:
04/04/2012)
32.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
THY’ye ve diğer hava yolu şirketlerine ait uçak sayısı ve kapasitelerine
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1603) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
33.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Mersin’e yapılması planlanan havalimanına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/1604) (Başkanlığa geliş tarihi:
05/04/2012)
34.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
İl Özel İdaresine ait araç ve makine sayısına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1605) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
35.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Adana ve ilçelerinde yaşanan hırsızlık ve dolandırıcılık olaylarına ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1606) (Başkanlığa geliş tarihi:
05/04/2012)
36.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Bakanlık ve bağlı kuruluşlarda çıkarılan dergilere ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1607) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
37.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
2003-2012 yılları arasında yapılan hastane sayısının illere göre dağılımına
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1608) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/04/2012)
38.- Muğla Milletvekili Mehmet
Erdoğan’ın, Ortaca Devlet Hastanesinin doktor ve sağlık personeli ihtiyacına
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1609) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/04/2012)
39.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu’nun, rafinerilerin ithal ettiği ham petrole ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1610) (Başkanlığa geliş tarihi:
05/04/2012)
Yazılı
Soru Önergeleri
1- Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk’ün, Genel Kurul salonu elektronik sistemine ilişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/6026) (Başkanlığa geliş tarihi:
04/04/2012)
2.- Kırklareli Milletvekili Turgut
Dibek’in, TBMM’de görev yapan polis memurlarının çalışma usullerine ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/6027)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/04/2012)
3.- Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet
Gümüş’ün, iş kolları istatistiklerine ve toplu iş sözleşmesi yapmak için
Bakanlığa başvuran işçi ve işveren sendikalarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/6028) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/04/2012)
4.- Giresun Milletvekili Selahattin
Karaahmetoğlu’nun, terörle mücadeleye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6029) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/04/2012)
5.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, zorunlu eğitim süresini 12 yıla çıkaran kanunla ilgili bir
konuşmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6030) (Başkanlığa geliş
tarihi: 03/04/2012)
6.- Ankara Milletvekili Aylin
Nazlıaka’nın, telefon dinlemelerine ve bazı iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6031) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/04/2012)
7.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, 2005-2011 yılları arasında İzmir’e yapılan TOKİ yatırımlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6032) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
8.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
çocuklara dağıtılan oyuncaklara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6033) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
9.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
gazilik statüsü ile ilgili bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6034) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
10.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Türkiye’nin Afganistan’da faaliyet gösteren Uluslararası
Güvenlik Yardım Kuvveti çerçevesindeki faaliyetlerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6035) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
11.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, MİT mensupları hakkındaki bazı iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6036) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
12.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
399 sayılı KHK’ya tabi sözleşmeli personelin özlük haklarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6037) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
13.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
kamu kurum ve kuruluşlarında sözleşmeli olarak çalıştırılan personele ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6038) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
14.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
akaryakıt fiyatlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6039)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
15.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
Fen Edebiyat Fakültesi mezunlarının istihdam sorunlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6040) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
16.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
632 sayılı KHK hükümlerinden yararlandırılmayan sözleşmeli kamu personeline
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6041) (Başkanlığa geliş tarihi:
04/04/2012)
17.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, bir televizyon kanalında yer alan İran istihbaratı ile ilgili bir
habere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6042) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/04/2012)
18.- Afyonkarahisar Milletvekili
Kemalettin Yılmaz’ın, tarım sektöründe kullanılan motorin, elektrik, tohum vb
girdi maliyetlerinde ÖTV ve KDV’nin kaldırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/6043) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
19.- İstanbul Milletvekili İhsan
Özkes’in, 2002’den bu güne meydana gelen soba zehirlenmelerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6044) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
20.- Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk’ün, elektrik ve doğalgaz fiyatlarına yapılan zamlar ile memur maaşlarına
yapılacak zamma ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6045) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04/04/2012)
21.- İstanbul Milletvekili Sabahat
Akkiray’ın, Manisa-Turgutlu’daki bir ilköğretim okulunda bir imamın dini
kıyafetle ders anlatmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6046)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
22.- Muğla Milletvekili Nurettin
Demir’in, Şanlıurfa-Siverek İlçe Tarım Müdürlüğü binasında çıkan yangına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6047) (Başkanlığa geliş tarihi:
04/04/2012)
23.- Hatay Milletvekili Hasan Akgöl’ün,
elektrik ve doğalgaza yapılan zamlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6048) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
24.- İstanbul Milletvekili Müslim
Sarı’nın, benzin ve motorine yapılan zamlara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6049) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
25.- Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet
Gümüş’ün, Samsun Kız Yetiştirme Yurdundaki çocuk istismarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6050) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
26.- İstanbul Milletvekili İhsan
Özkes’in, Düzce-Tepecik mevkiinin alt yapı sorunlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6051) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
27.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yürütülen ekonomik ve sosyal kalkınma
projelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6052) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/04/2012)
28.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulut’un, üniversite giriş sınavının kaldırılacağı ve hazırlık kurslarının
kapatılacağı yönündeki bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6053) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
29.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulut’un, kamu kurum ve kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği
Esaslarına Dair Genel Yönetmelikte yapılan değişiklikle bazı müdür kadrolarına
atanmada sınav şartının kaldırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6054) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
30.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulut’un, 2/B arazilerinin satışına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6055) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
31.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın,
Erzurum-Aşkale’de 5 kişinin boğularak yaşamını yitirmesiyle ilgili bazı
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6056) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/04/2012)
32.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın,
Hocalı Katliamını protesto mitingine ve temsili kurtuluş törenlerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6057) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
33.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu’nun, 2003-2012 yılları arasında yazılı ve görsel basına
yönelik bazı yasaklara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6058)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
34.- İstanbul Milletvekili Umut
Oran’ın, 2003-2004 yıllarında yapıldığı iddia edilen darbe planlarına ve bu
iddialarla ilgili idari ve adli girişimlere ilişkin Milli Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6059) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
35.- İstanbul Milletvekili Umut
Oran’ın, 2003-2004 yıllarında yapıldığı iddia edilen darbe planlarına ve bu
iddialarla ilgili idari ve adli girişimlere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6060) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
36.- Çanakkale Milletvekili Mustafa
Serdar Soydan’ın, Çanakkale’deki termik santrallere ve çevreye verdiği
zararlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6061) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/04/2012)
37.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Siirt-Baykan’daki Veysel Karani Türbesine ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/6062) (Başkanlığa geliş tarihi:
04/04/2012)
38.- Adana Milletvekili Turgay
Develi’nin, Anadolu Ajansında muhabirlere yöneltildiği iddia edilen bazı
sorulara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi
(7/6063) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
39.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Siirt-Tillo’daki cami, medrese, tekke ve zaviyelerle ilgili yapılan
çalışmalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi
(7/6064) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
40.- İstanbul Milletvekili Süleyman
Çelebi’nin, Kadının Korunmasına ve Ailenin Korunmasına Dair Kanunun
yeterliliğine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6065)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03/04/2012)
41.- Batman Milletvekili Ayla Akat
Ata’nın, bir tutuklunun başka bir cezaevine nakli ve sağlık durumuna ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6066) (Başkanlığa geliş tarihi:
03/04/2012)
42.- Kırklareli Milletvekili Turgut
Dibek’in, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı internet sitesinden vatandaşların
siyasi parti üyeliklerine ulaşıldığı iddialarına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6067) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
43.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba’nın, tez veya kitap yazan hükümlü ve tutukluların ihtiyaçlarına ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6068) (Başkanlığa geliş tarihi:
04/04/2012)
44.- İstanbul Milletvekili Abdullah
Levent Tüzel’in, tutuklu avukatların Avukatlık Kanununun sağladığı
güvencelerden yararlanamadıkları iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6069) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
45.- İstanbul Milletvekili Abdullah
Levent Tüzel’in, avukatların sorunlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6070) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
46.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu’nun, tutuklu ve mahkumların sorunlarına ve cezaevi koşullarına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6071) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/04/2012)
47.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu’nun, telefon dinlemelerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6072) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
48.- İstanbul Milletvekili Süleyman
Çelebi’nin, kadın sığınma evlerine ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6073) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/04/2012)
49.- Osmaniye Milletvekili Hasan
Hüseyin Türkoğlu’nun, Osmaniye’de özürlü ve muhtaç aylığından yararlanan özürlü
sayısı ile özürlü aylığının yeterli olup olmadığına ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6074) (Başkanlığa geliş tarihi:
04/04/2012)
50.- Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet
Gümüş’ün, özürlülerin evde bakımları ile ilgili yapılan ödemelere ilişkin Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6075) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04/04/2012)
51.- İstanbul Milletvekili Süleyman
Çelebi’nin, özelleştirmeler sonrasında 4/C statüsünde çalışan personelin
mağduriyetine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6076) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/04/2012)
52.- Aydın Milletvekili Bülent
Tezcan’ın, köy bekçilerinin sosyal güvenlik haklarına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6077) (Başkanlığa geliş tarihi:
03/04/2012)
53.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
kamuda çalışan geçici işçi ve 4/C’li personele kadro verilip verilmeyeceğine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6078)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
54.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Adana ve ilçelerinde TEDAŞ’a olan borçlarından dolayı elektriği kesilen
okullara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6079)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
55.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel’in, kariyer meslek mensuplarının 657 sayılı Kanuna ekli gösterge
cetveli gereği 3600 ek gösterge hakkından yararlanmalarına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6080) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/04/2012)
56.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun,
kamu çalışanlarının sayısına ve sendikalara katılım oranlarına ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6081) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/04/2012)
57.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
4/C’li personele ve bunların sorunlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6082) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
58.- İstanbul Milletvekili Osman Oktay
Ekşi’nin, gazetecilerin yıpranma payından yararlanmalarına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6083) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/04/2012)
59.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, kamuda işçi olarak çalıştırılan personelin kurumlar arası nakli
konusunda çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6084) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
60.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, SGK’lı çalışanların rahatsızlığı nedeniyle raporlu olmaları
durumunda ücretlerini alamadıkları iddiasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6085) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
61.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, egzoz emisyon denetimlerinin sıklaştırılmasına ve LNG otobüsler
alınmasına yönelik çalışmalara ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6086) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
62.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, Körfez’deki kötü koku nedeniyle yaşanan mağduriyete ve yapılan
çalışmalara ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6087) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
63.- Tekirdağ Milletvekili Candan
Yüceer’in, Çorlu’da bir katı atık bertaraf tesisi kurulacağı iddiasına ilişkin
Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6088) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/04/2012)
64.- Kırklareli Milletvekili Turgut
Dibek’in, Dereköy’de kurulması planlanan maden işletmesinin çevreye vereceği
zarara ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6089)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
65.- İstanbul Milletvekili Haluk
Eyidoğan’ın, son yıllarda inşa edilen yüksekliği 60 metre ve üstü binalar ile
bu binalara uygulanan düzenleme ve denetimlere ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6090) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
66.- Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlu’nun, İran’dan ve Libya’dan yapılan petrol ithalatına ilişkin Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6091) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/04/2012)
67.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, enerji ve petrol fiyatlarındaki artışa ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6092) (Başkanlığa geliş tarihi:
04/04/2012)
68.- Manisa Milletvekili Hasan Ören’in,
İran ve Libya’dan petrol ithalat politikasındaki değişikliğe ilişkin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6093) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/04/2012)
69.- Manisa Milletvekili Hasan Ören’in,
elektrik ve doğalgaza yapılan zamlara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6094) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
70.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın,
akaryakıt, elektrik ve doğalgaz zam oranlarına ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6095) (Başkanlığa geliş tarihi:
05/04/2012)
71.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulu’nun, elektrik ve doğalgaza yapılan zamlara ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6096) (Başkanlığa geliş tarihi:
05/04/2012)
72.- Adana Milletvekili Seyfettin
Yılmaz’ın, İran’a uygulanan petrol ambargosuna ve Libyadan petrol alınacağı
iddiasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6097) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
73.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
elektrik ve doğalgaza yapılan zamlara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6098) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
74.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulut’un, elektrik ve doğalgazın daha düşük fiyatlarla verilmesi konusunda
çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6099) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
75.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulut’un, benzin fiyatlarının düşürülmesi konusunda çalışma yapılıp
yapılmadığına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6100) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
76.- Amasya Milletvekili Ramis
Topal’ın, doğalgaz boru hatlarına ve doğalgaz fiyatlarına ilişkin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6101) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/04/2012)
77.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, 2011 Dünya Üniversitelerarası Kış Oyunları nedeniyle Erzurum’a yapılan
yatırım miktarına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6102) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
78.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, gençlik çalıştayları düzenlenmesine ilişkin Gençlik ve Spor
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6103) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
79.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, 2020 yılı için planlanan olimpiyat ve paralimpik oyunları ile ilgili
projelere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/6104)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
80.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, amatör ve profesyonel spor kulübü ve sporcu sayısına ilişkin Gençlik
ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/6105) (Başkanlığa geliş tarihi:
04/04/2012)
81.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
TAR-GEL projesi kapsamında mühendis ve veteriner hekim istihdamına ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6106) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04/04/2012)
82.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
Kütahya’da Bakanlığa bağlı birimlerdeki tesis ve personel ihtiyacına ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6107) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04/04/2012)
83.- Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün,
ihraç edildikten sonra çeşitli nedenlerle geri gönderilen ve içerisinde tarım
ilacı kalıntısı bulunduğu iddia edilen gıdalara ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6108) (Başkanlığa geliş tarihi:
04/04/2012)
84.- Eskişehir Milletvekili Kazım
Kurt’un, canlı hayvan ve et ithalatına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6109) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
85.- Bursa Milletvekili İlhan
Demiröz’ün, ülkemizdeki bal üretimi, ithalatı ve denetimine ilişkin Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6110) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/04/2012)
86.- İstanbul Milletvekili Erdoğan
Toprak’ın, Atatürk Orman Çiftliği arazisine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6111) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
87.- Aydın Milletvekili Bülent
Tezcan’ın, narenciye üreticisinin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6112) (Başkanlığa geliş tarihi:
04/04/2012)
88.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
domuz eti üretimi ve ihracatına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6113) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
89.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, üzüm üretiminde kimyasal madde kullanıldığı iddiasına ilişkin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6114) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/04/2012)
90.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulut’un, Bakanlığın Okul Sütü Projesiyle ilgili düzenleme ve teşviklerine
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6115)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
91.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Karacadağ pirincinin kalitesinin artırılması için yürütülen çalışmalara
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6116)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
92.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, 2011 yılında ithal edilen bazı ürünlerin miktarına ve bedeline ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6117) (Başkanlığa
geliş tarihi: 05/04/2012)
93.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Bingöl’de hayvancılığın geliştirilmesi için yapılan çalışmalara ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6118) (Başkanlığa
geliş tarihi: 05/04/2012)
94.- Muğla Milletvekili Ömer Süha
Aldan’ın, boya sanayinde kullanılan ürünlerin ithalat ve ihracatına ilişkin
Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6119) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/04/2012)
95.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Habur Gümrük Kapısında personel ihtiyacına ilişkin Gümrük ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6120) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
96.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
uyuşturucu üretimi ve kaçakçılığına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6121) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2012)
97.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Diyarbakır’da uyuşturucu satışı ve kullanımına yönelik çalışmalara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6122) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/04/2012)
98.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Bitlis’e Afet Fonundan gönderilen ödeneğin Güroymak ve Tatvan
Belediyelerine aktarılmamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6123) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
99.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
belediyelerin yıllar itibariyle temsil ağırlama giderlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6124) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
100.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Tokat’ta internet bağımlılığını önlemek için yapılan çalışmalara ve
internet kafelerin denetlenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6125) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
101.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, İstanbul’daki mevcut toplu taşıma araçlarının çevre sağlığına
olumsuz etkilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6126)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
102.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Başbakanın nüfusu 750 bini aşan illerin büyükşehir belediyesi
yapılacağı hakkındaki bir açıklamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6127) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
103.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, Kocaeli’de Plaj Yolu ve Şirintepe’yi bağlayan üstgeçidin zarar
görmesi sonucu yaşanan mağduriyete ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6128) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
104.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, Ankara Büyükşehir Belediyesinin su sayaçlarını okuma sürelerine
ve faturalarda tahsil edilen şube yolu ücretine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6129) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
105.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, Ankara’da ulaşım sorununun çözülmesine katkı sağlayacak
alternatif toplu taşıma araçlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6130) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
106.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali
Ediboğlu’nun, İstanbul’da Hazineye ait yeşil alanda ticari faaliyet
yürütülmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6131)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
107.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Batman’da bir milletvekilinin darp edilmesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6132) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
108.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, 18 Mart 2012 tarihinde Diyarbakır’da trafik memurlarınca kesilen trafik
cezalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6133)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
109.- İstanbul Milletvekili Ali
Özgündüz’ün, Libyalı polis ve polis adaylarının İstanbul’da eğitim aldıkları
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6134)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
110.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet
Toptaş’ın, TÜİK’in işsizlik oranlarını belirlemede kullandığı yöntemlere ve
verilerin sıhhatine ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6135)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
111.- Balıkesir Milletvekili Ayşe
Nedret Akova’nın, 2012’de Balıkesir’e yapılan kamu yatırım tahsisine ilişkin
Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6136) (Başkanlığa geliş tarihi:
05/04/2012)
112.- Tekirdağ Milletvekili Emre
Köprülü’nün, çalınan tarihi eserler ile müze ve ören yerlerinin korunmasına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6137) (Başkanlığa
geliş tarihi: 03/04/2012)
113.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Siirt’in Tillo ve Baykan ilçelerinde inanç turizminin canlandırılması
çalışmalarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6138)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
114.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, Türkiye’nin ulus marka stratejisine ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6139) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
115.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Aizonai Antik Kenti kazı çalışmalarına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6140) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
116.- Muğla Milletvekili Ömer Süha
Aldan’ın, tarihi evlerin restorasyonu için bir fon ayrıldığı iddialarına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6141) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04/04/2012)
117.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, Ermeni soykırımı iddialarını konu alan film ve tiyatro eserlerine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6142) (Başkanlığa
geliş tarihi: 05/04/2012)
118.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, Tescilli Yapılara Yardım Fonundan yararlananlara ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6143) (Başkanlığa geliş tarihi:
05/04/2012)
119.- Kars Milletvekili Mülkiye
Birtane’nin, Kars’taki tarihi yapıların korunması için yapılan çalışmalara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6144) (Başkanlığa
geliş tarihi: 05/04/2012)
120.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel’in, kariyer meslek mensuplarının 657 sayılı Kanuna ekli ek gösterge
cetveli gereği 3600 ek gösterge hakkından yararlanmalarına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6145) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
121.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, 666 sayılı KHK sonrası üniversitelerde görev yapan Genel Sekreter
Yardımcıları, Daire Başkanları ve Hukuk Müşavirlerinin özlük haklarına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6146) (Başkanlığa geliş tarihi:
04/04/2012)
122.- Bursa Milletvekili İlhan
Demiröz’ün, Bakanlıkta çalışan personelin özlük haklarına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6147) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
123.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali
Ediboğlu’nun, Hazine arazilerinin satışına ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6148) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
124.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Özelleştirme İdaresi Başkanlığına bağlı KİT’lerin yönetim kurulu
üyelerinin gelir vergilerini kurumlarından geri aldıkları iddialarına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6149) (Başkanlığa geliş tarihi:
05/04/2012)
125.- Ankara Milletvekili Sinan Aydın
Aygün’ün, yüksek öğrenim harç ve katkı kredilerinin geri ödemelerine ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6150) (Başkanlığa geliş tarihi:
05/04/2012)
126.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, öğretmen atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6151) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
127.- Bursa Milletvekili Necati
Özensoy’un, Yüksek Öğretime Geçiş Sınavına sağlık sorunları nedeniyle alınmayan
öğrencilerin mağduriyetine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6152) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
128.- Kocaeli Milletvekili Hurşit
Güneş’in, FATİH Projesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6153) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
129.- Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün,
bir rektörün sol görüşlü öğretim görevlileri hakkında söylediği iddia edilen
sözlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6154)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
130.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın,
Sincan’daki bir ilköğretim okulunda yaşandığı iddia edilen uygulamalara ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6155) (Başkanlığa geliş tarihi:
04/04/2012)
131.- Mersin Milletvekili Vahap
Seçer’in, sınavların öğrenciler üzerindeki psikolojik etkilerine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6156) (Başkanlığa geliş tarihi:
04/04/2012)
132.- Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün,
Manisa-Turgutlu’daki bir ilköğretim okulunda bir imamın dini kıyafetle ders
anlatmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6157)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
133.- Kars Milletvekili Mülkiye
Birtane’nin, lisans mezunlarının ön lisans düzeyinde KPSS’ye başvurularının
kabul edilmemesinden kaynaklanan mağduriyetlerine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6158) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
134.- Bursa Milletvekili Turhan
Tayan’ın, İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun askeri okulları nasıl etkileyeceğine ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6159) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
135.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba’nın, Kürecik Radar Üssünde görevli personel için konut yapılacağı
iddiasına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6160)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
136.- İzmir Milletvekili Hülya
Güven’in, HES’lerin yapımına ve denetimine ilişkin Orman ve Su İşleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6161) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/04/2012)
137.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Mardin-Kızıltepe’deki Zergan Deresinin ıslahına ilişkin Orman ve Su
İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6162) (Başkanlığa geliş tarihi:
04/04/2012)
138.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Diyarbakır-Ergani’de yapılması planlanan gölet inşaatına ilişkin Orman
ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6163) (Başkanlığa geliş tarihi:
04/04/2012)
139.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Diyarbakır-Çermik’te yapılması planlanan gölet inşaatına ilişkin Orman
ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6164) (Başkanlığa geliş tarihi:
04/04/2012)
140.- Eskişehir Milletvekili Kazım
Kurt’un, sulama amaçlı barajlara ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6165) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
141.- Sakarya Milletvekili Engin
Özkoç’un, Karasu’ya bağlı Limandere beldesindeki köylülerin 2/B arazisinde
bulunan gayrimenkullerinin demiryolu inşaatı nedeniyle kamulaştırılmasından
kaynaklanan mağduriyetlerine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6166) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
142.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın,
Türkiye’de pazarlanan şişelenmiş suların denetimine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6167) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/04/2012)
143.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel’in, 2009-2011 yılları arasında Eskişehir’de gerçekleşen rahim tahliyesi
sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6168) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04/04/2012)
144.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, 112 Acil Yardım telefonlarına verilen cevapların ve acil yardım
araçlarının yeterliliğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6169) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
145.- Muğla Milletvekili Nurettin
Demir’in, kanserojen madde içeren termal kağıtlara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6170) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
146.- İstanbul Milletvekili Müslim
Sarı’nın, Türkiye’ye gelecek yabancı hastalarla ilgili bir açıklamasına ve
Türkiye’deki doktor başına düşen hasta sayısına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6171) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
147.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel’in, Türkiye’de en çok ölüme sebep olan ilk 5 hastalığa ve yapılan
çalışmalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6172) (Başkanlığa
geliş tarihi: 05/04/2012)
148.- Muğla Milletvekili Mehmet
Erdoğan’ın, Muğla’nın Ortaca, Dalaman ve Köyceğiz ilçelerinde bölge hastanesi
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6173) (Başkanlığa
geliş tarihi: 05/04/2012)
149.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Bitlis-Diyarbakır Karayoluna ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/6174) (Başkanlığa geliş tarihi:
04/04/2012)
150.- Eskişehir Milletvekili Kazım
Kurt’un, kırsal kesimde telekomünikasyon hizmetlerinde yaşanan sorunlara
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6175) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
151.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba’nın, Sürgü-Erkenek ve Darende-Ulupınar karayollarında yaşanan sorunlara
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6176) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)
152.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulu’nun, 2002 yılından bugüne İzmir’in mevcut limanları ve liman
projeleriyle ilgili yapılan çalışmalara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/6177) (Başkanlığa geliş tarihi:
05/04/2012)
153.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Bitlis Havaalanı inşaatına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6178) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
154.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Hakkâri-Yüksekova Havaalanı inşaatına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/6179) (Başkanlığa geliş tarihi:
05/04/2012)
155.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Varto-Hınıs yolunun ıslahına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6180) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
156.- Manisa Milletvekili Hasan
Ören’in, Selendi-Simav karayoluna ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6181) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
157.- Balıkesir Milletvekili Ayşe
Nedret Akova’nın, Balıkesir ve çevresindeki karayollarının sorunlarına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/6182)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
158.- Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk’ün, TİKA’nın personeline ve yurtdışı harcamalarına ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/6183) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/04/2012)
Süresi
İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan
Köktürk’ün, 2010 yılı KPSS sorularının çalınmasına ve konuyla ilgili dava
açılıp açılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3768)
2.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in,
hasta hükümlü ve tutukluların sorunları ile cezaevlerindeki sağlık hizmetlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3774)
3.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret
Akova’nın, Antalya’da gerçekleşen bir vakaya ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3798)
4.- Eskişehir Milletvekili Kazım
Kurt’un, Devlet Hastanelerindeki uygulamalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3863)
5.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün,
Balâ Devlet Hastanesinin statüsünün değiştirilmesine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3865)
6.- Kastamonu Milletvekili Emin
Çınar’ın, Ballıdağ Göğüs Hastalıkları Hastanesinin akıbetine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3866)
7.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, Kocaeli Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesindeki sağlık
hizmetlerindeki yeterliliğe ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3867)
8.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, yabancı hekim, hemşire istihdamına ve sağlık personeli açığına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3868)
9.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun,
Tokat’a yapılacak yatırımlara ve bütçeden ayrılan kaynak miktarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3869)
No:
128
17 Nisan 2012 Salı
Teklifler
1.- Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün ve 4 Milletvekilinin; Mahir Çayan, Sinan Kazım Özüdoğru, Hüdai
Arıkan, Ertan Saruhan, Saffet Alp, Sabahattin Kurt, Nihat Yılmaz, Ahmet Atasoy,
Cihan Alptekin, Ömer Ayna İsimlerinin Uygun Görülecek Bazı Kamusal Alanlara Verilmesine
Dair Kanun Teklifi (2/498) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
02/04/2012)
2.- Manisa Milletvekili
Hasan Ören’in; 2954 Sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/499) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 03/04/2012)
3.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın; Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/500) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
04/04/2012)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 21 Milletvekilinin, noterlik hizmetlerinin ücretlendirilmesi ve
noterlerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/243) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27/10/2011)
2.- BDP Grubu adına Grup
Başkanvekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, çocuk evlilikleri sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/244) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/10/2011)
3.- Muş Milletvekili Demir
Çelik ve 21 Milletvekilinin, trafik kazalarının nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/245) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/10/2011)
17 Nisan 2012 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Bayram ÖZÇELİK
(Burdur)
BAŞKAN – Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 95’inci Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN – Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre
vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy
düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde
elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik
personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise
yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter
sayısı vardır.
Görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce 3
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Erzurum Aşkale’deki Karasu-2 Hidroelektrik Santrali’nde 5 işçinin hayatını kaybetmesi
ve sonrasındaki kurtarma çalışmalarında yaşanan ihmallerle ilgili söz isteyen
Erzurum Milletvekili Sayın Oktay Öztürk’e aittir.
Buyurun Sayın Öztürk. (MHP
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri,
Genel Kurul salonunda çok büyük bir uğultu vardır. Ben değerli hatibi dikkatle
dinlemek istiyorum. Lütfen bu gürültüyü keselim.
Buyurun.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Erzurum Milletvekili Oktay Öztürk’ün, Erzurum Aşkale’deki
Karasu-2 Hidroelektrik Santralinde 5 işçinin hayatını kaybetmesi ve
sonrasındaki kurtarma çalışmalarında yaşanan ihmallere ilişkin gündem dışı
konuşması
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) –
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; geçtiğimiz günlerde Erzurum’da
meydana gelen hadiseyle ilgili olarak gündem dışı konuşma aldım, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde hidroelektrik
santralleri denetleyen yasal ve idari bir mekanizma bulunmadığı için
hidroelektrik santraller kurulma aşamasında hidroelektrik santraller kurulma
aşamasında yasal ve ekolojik problemler taşırken, işletme aşamasında bazı
sorunlar çıkarmaktadır.
Erzurum ili Aşkale
ilçesindeki Karasu-2 Hidroelektrik Santrali’nde sekiz aydır son derece ilkel ve
güvensiz bir şekilde su tutulmaktadır. Karasu-2 Hidroelektrik Santrali’nin suyu
kullanım hakkı varken su tutma hakkı yoktur. Bu amaçla yaklaşık bir ay önce
DSİ’ye başvurulmuştur. Karasu-2 Hidroelektrik Santrali bendinin önünde altı köy
bulunmaktadır. Ayrıca bu bendin önünde yüzlerce kişinin yaşadığı Türkiye’nin en
büyük krom ve magnezyum işletmesi de bulunmaktadır ve bu baraj bu hâliyle
insanları ürkütmektedir. Bu vurdumduymazlık netice itibarıyla 5 tane vatandaşımızın
hayatını kaybetmesine sebebiyet verecek kadar ileriye gitmiştir.
Şimdi, bu hadiseyle ilgili
olarak bir yakınını kaybeden kardeşimizin bize gönderdiği mektubu
huzurlarınızda okumak istiyorum çünkü bu hadisenin tamamen vahametini de ortaya
koymaktadır.
“Göletteki elim kaza
3/4/2012 tarihinde yaşandı. Rahmetli Ağabeyim TEDAŞ’ta Aşkale ve köylerine
aralıksız otuz beş yıl usta olarak kar kış demeden, yaz demeden hizmet etti.
Emekliliği dolmasına rağmen yeni alınan elemanların yetişmesi için bir müddet
daha çalışıp emekli olmayı düşünüyordu. Fakat Allah nasip etmedi. Belki de bu
hakkımızda ve kendi hakkında daha hayırlı olandı. Allah hepsine rahmet eylesin.
Biz kadere inanan insanlarız.
3/4/2012 tarihinde olmayan
imkânlar ile müdahale etmişler. Kendi çabalarıyla, AKFEN Hidroelektrik
Santrali’nin su toplama alanında kalan TEDAŞ yüksek gerilim hattı arızalanıyor,
olaydan iki üç gün önce TEMEL Elektrik’e ait taşeron firma elemanları arızayı
gidermek istiyorlar. Ağabeyim her defasında işin riskli ve tehlikeli olduğunu
söyleyip engelliyor fakat daha sonra Erzurum bölgeden ve sanırım idari
yönetimlerden arızanın giderilmesi için baskılar geliyor. Ağabeyim TEDAŞ
Erzurum yetkilisiyle telefonda konuyu görüşüyor. Eğer gerekli ekipman ve
donanım sağlanırsa müdahale edebileceğini, aksi takdirde yapamayacağını beyan
ediyor. Daha sonra nasıl oluyorsa müdahale etme ihtiyacı duyuyor. Ekipman
tedarikine başlıyor. Aşkale Belediyesinden deniz bisikleti alınıyor. Göletin
yüzeyinin o günün şartlarında yüzde 70 alanı buzla kaplı. Deniz bisikletine
biniyorlar, saat takriben 17.30 civarı. Ağabeyim önde buzları kırarak yol
açıyor. Yavaş yavaş gölün ortasına varıyorlar. 17.50 sularında oğluyla telefon
görüşmesi yapıyor, 18.10 sularında merkez Gülören köyü muhtarıyla konuşuyor ve
konuşma son konuşma oluyor.”
Şimdi, bu saatten itibaren
köylüler hadiseyi öğreniyorlar, belediyeye haber veriyorlar, 112 servise,
jandarmaya haber veriyorlar. Hemen yakınlarda helikopter tugayı olmasına rağmen
Malatya’dan helikopter isteniliyor. Hadise 15.30’da cereyan ediyor, 19.20’ye
kadar bu insanlar su üzerinde yaşam mücadelesi veriyorlar. Ben 19.00 sularında
Sayın Valiyi aradığım vakit “Sayın Vali istirahate çekilmiş.” dediler.
Korumasına ısrar edince Valiyle telefonda görüştük, “Arkadaşlarımız olay
yerinde müdahale ediyorlar, gerekeni yapıyorlar.” diye bir cevap aldık ve 19.30
civarında da su üzerinde hiç kalan olmamıştı.
Eğer burada basiretli bir
yetkili olsaydı… Köylüler kendileri anlatıyorlar. Kıyıdan 30 metre ileride bu
hadise cereyan ediyor. Jandarma, polis etrafı sarıyor, kimseyi bırakmıyor.
Belki de yüzme bilenlerin oraya geçip de şambrel atmak suretiyle de bunları
kurtarabileceklerini söylüyorlar ama maalesef orada aklı başında bir yönetici
olmadığı için bu hadise bu şekliyle cereyan ediyor. Bunu dikkatlerinize
sunuyorum.
Ve vatandaş herhangi bir
şey de istemiyor ama biz istiyoruz. Bunların da bundan önce Uludere’deki
insanlarımızın uğradığı felakete eş değer tutulup devletin yardım elinin
uzanmasını istiyoruz.
İşte, bu memleket
insanlarının ziyaretine giden bir bakanın meydana getirdiği hadiseyi de
dikkatinize sunmak istiyorum. İçişleri Bakanı evlere şenlik bir bakan.
Kendisine bakanlığından dolayı, devlet adamına hürmet adına sevgi gösteren…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OKTAY ÖZTÜRK (Devamla) –
…bir Erzurumluya bir devlet adamına asla yakışmayacak iktidar şımarıklığının
kibirlilik meziyetine dönüşmesinin bariz örneğini sergilemesini üzüntü ve
dehşetle izledik. Bunu da dikkatlerinize sunuyorum. Bilsinler ki dadaş iyi oynar,
oynamasını bilir, oynatmasını da bilir, eğer verdiği oylar bu hadiseye
sebebiyet vermişse bu oyları geri almasını da bilir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Öztürk.
Gündem dışı ikinci söz,
Ağrı’nın kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Ağrı Milletvekili Sayın
Mehmet Kerim Yıldız’a aittir.
Buyurun Sayın Yıldız. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Ağrı Milletvekili Mehmet Kerim Yıldız’ın, Ağrı’nın 94’üncü
kurtuluş yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET KERİM YILDIZ (Ağrı)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilimiz Ağrı ve ilçeleri Eleşkirt,
Hamur, Tutak, Patnos, Taşlıçay, Diyadin ve Doğubayazıt’ın 94’üncü kurtuluş yıl
dönümü nedeniyle söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tarihte değişik dönemlerde
düşman işgaline uğrayan Ağrı ilimiz, birlik ve beraberlik içinde verilen
mücadelenin arkasından Rus işgalinden 15 Nisan 1918’de kurtarılmıştır. Üzerinde
yaşadığımız toprakları korumak için canları pahasına mücadele etmiş kahraman
ecdadımızı rahmet ve minnetle anıyorum.
Ayrıca, vefatının 19’uncu
yılında, Türkiye’de değişimin ve dönüşümün öncüsü olan, sivil, demokrat,
mütedeyyin ve özgürlükçü Cumhurbaşkanımız merhum Turgut Özal’a Allah’tan rahmet
diliyorum, mekânı cennet olsun diyorum.
Yine Kutlu Doğum Haftası
nedeniyle, İslam âlemine ve bütün insanlığa barış ve huzur dolu bir dünya
diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; doksan dört yıl önce düşman işgalinden kurtarılan Ağrı ilimiz,
yıllarca az gelişmişliğin getirdiği sorunlardan kurtarılamamış, AK PARTİ’nin
iktidara gelmesiyle birlikte başlayan değişim, dönüşüm ve gelişimden ilimiz de
payını almaya başlamıştır.
Kalkınmanın önündeki
sorunların üstesinden gelebilmek için demokratikleşme, insani gelişme, sermaye
birikimi, adaletli bölüşüm, istikrar ve sürdürülebilirlik sorunlarının
üstesinden gelmek gerekmektedir. Hükûmetlerimizin sorunların çözümü için ortaya
koyduğu sosyal, ekonomik ve siyasal açılımlarla, demokratikleşmeden insan
haklarına, eğitimden sağlığa, tarımdan hayvancılığa, ulaşımdan çevre ve
şehirciliğe, modern konutlardan çağdaş eğitim kurumlarına, yollardan enerji
yatırımlarına ilimizin çehresini değiştirecek birçok yatırım ve açılım
gerçekleştirilmiştir.
Ağrılı hemşehrilerimizin
özlemle beklediği üniversite 2007’de kurulmuş, nitelikli liseler, yeni
hastaneler, bölünmüş yollar, KÖYDES kapsamında köylerimize içme suyu şebekeleri
hükûmetlerimiz döneminde yapılmıştır.
Yine KÖYDES kapsamında
yapılan köy yollarına sıcak asfalt yapılmasına 2011 yılında ilk kez başlanmış
ve uygulanmaya devam edecektir.
Kağızman Caddesi’nin
kamulaştırma işlemleri bitirilmiş, yol genişletme ve asfalt ihalesi 15 Mayısta
yapılacaktır. Bu yaz çalışmalar bitirilecektir inşallah.
İlimizde zorlu geçen kış
koşullarında köy yolları sadece bu kış ortalama 10 kez açılmış, yaklaşık 30 bin
kilometrelik kar mücadelesi yapılmıştır. Bu, Ağrı-Ankara arasını 15 kez gidip
gelmek demektir.
Yine Ağrı Belediyesi, bu
kışın karla mücadelede yolları açmakla kalmamış, iki ayda yaklaşık 20 bin kamyon
karı şehir merkezinin dışına taşımıştır. Bu da göstermektedir ki, bölgemizde
özel idareler ve belediyeler kış şartlarında karla mücadelede ayrı bir mali
desteğe ihtiyaç duymaktadır.
Ağrı Belediyesine bağlı
Fırat, Fatih, Mehmet Akif Ersoy ve Yüzüncü Yıl mahallelerimiz kentsel dönüşüm
programına alınmış olup, Fırat Mahallesinde birinci etap çalışmaları bu yıl
tamamlanarak hak sahiplerine konut teslim edilecektir. İkinci etapta eski
binaların yıkımına başlanmış, yapım ihalesi tamamlanmış ve 2013 sonunda konutların
önemli bir kısmı teslim edilecek duruma gelecektir inşallah.
Ayrıca, belediyemiz
tarafından Ağrı’nın 30 kilometre olan tüm ana caddelerine bu yaz sıcak asfalt
yapılacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri;
Sayın Başbakanımızın
açıkladığı ve iş dünyasının çok olumlu bulduğu, bugüne kadar açıklanan
teşviklerden çok daha kapsamlı olan yeni teşvik paketiyle bölgeler arası
gelişmişlik farkının ortadan kaldırılması, en az gelişmiş bölgelere sağlanan
yatırım desteklerinin artırılması, emek yoğun sektörlerin desteklenerek
işsizliğin azaltılması hedeflenmiştir.
Yeni teşvik sisteminde
sosyoekonomik gelişmişlik düzeyine göre iller 6 bölgeye ayrılmaktadır. 6’ncı
bölgede yer alan 15 ilden bir tanesi de Ağrı ilimizdir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET KERİM YILDIZ
(Devamla) – İlimizde yatırım yapacaklar tüm destek unsurlarından azami miktarda
yararlanabileceklerdir.
Bu arada, bütün Ağrılı ve
Türkiyeli iş adamlarını Ağrı’da yatırım yapmaya teşvik ediyor, çağırıyoruz.
Hepinize saygılar sunarım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Yıldız.
Gündem dışı üçüncü söz,
Sekizinci Cumhurbaşkanımız merhum Turgut Özal’ın ölümünün 19’uncu yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Malatya Milletvekili Sayın Mustafa Şahin’e aittir.
Buyurun Sayın Şahin. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Malatya Milletvekili Mustafa Şahin’in, 8’inci Cumhurbaşkanı
Turgut Özal’ın ölümünün 19’uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı
MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sekizinci Cumhurbaşkanımız, hemşehrimiz, rahmetli Turgut
Özal’ın 19’uncu ölüm yıl dönümü dolayısıyla söz almış bulunuyorum. Herkesi
saygıyla selamlıyorum.
Özellikle Türkiye’yi
ekonomi, ulaşım, teknoloji, altyapı, eğitim, sağlık, sosyal ve kültürel
alanlarda içinde bulunmuş olduğumuz darboğazdan çıkarıp, çağ atlayarak bir
dünya devleti olma yolunda emin adımlarla ilerlemesini sağlayan rahmetli Turgut
Özal bizlere değişimi, yeniliği, teknolojiyi ve tüm bunları yapmak için de
gerekli olan zihinsel devrimleri gerçekleştiren bir devlet büyüğümüz olarak
anımsanmaktadır.
Değerli arkadaşlar, Turgut
Özal radikal bir reformcuydu. Kapalı Türk ekonomisini dünyaya açıp, dışa açık
ekonomik modele geçen, ihracatta cesur bir teşvik politikası uygulayan,
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Projesi’nin mimarı olan, Türkiye’yi doğal gaz ile
tanıştıran, 1984 yılında başlattığı konut seferberliğiyle dar gelirliyi ev
sahibi yaptıran, cumhuriyet tarihinin en büyük projesi olan GAP’ı hayata
geçiren, Atatürk Barajı ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nü çok kısa bir sürede,
rekor bir sürede tamamlayan, Belediyeler Kanunu’nu çıkararak yerel yönetimlerin
yetkilerini artıran, yaptığı turizm hamleleriyle Türkiye’nin Avrupa’nın en iyi
turizm merkezlerinden biri olması için çalışan çağdaş bir dünya lideriydi.
Demokrasiler için gerekli olan üç temel koşulun altını çiziyordu; bunlar
serbest piyasa ekonomisi, din ve vicdan hürriyeti, girişim ve rekabet rahatlığıydı.
Türk Ceza Kanunu’nun 141, 142 ve 163’üncü maddelerini kaldıran, o günkü
statükocuların Kürt meselesini bile öcü olarak gördükleri dönemde “Benim
anneannem de Kürt’tü.” diyerek sahiplenen, Kürtçenin serbest bırakılmasına ve
Kürt sorununun çözümü için “Vuralım, kıralım, bu işi bitirelim.” diyenleri
kışkırtıcı olmakla suçluyor, 21’inci asırda çözümün şiddetle olmayacağını dile
getiriyordu.
Değerli milletvekilleri,
Turgut Özal aramızdan gerçekten zamansız ayrıldı. Türkiye’ye bırakmak istediği
muhteşem değişim ve gelişim erken durdu. Ondan sonra gelenlerin ise onun
mirasını aynı kararlılıkta ve güçte sürdürememesi de ayrı bir üzüntüdür.
Özal’ın her şeyine karşı çıkılıyordu. Hatırlayınız, onun açtığı barajlardan
kurduğu köprülere, ekonomi politikalarına, dış politikadaki ataklarına,
giyimine, sözlerine, kısacası her şeyine karşı çıkılıyor ve “Sana alışamadık.”
deniliyordu ama o “Alışacaksınız.” diyordu. Şimdi, daha iyi anlıyoruz ki karşı
çıkılan ve anlaşılamayan tek şey, aslında onun da adı “yenilik ve değişim” idi.
Özal, zihniyet değişimini öneriyordu, onlar değişime direniyorlardı. O, çağ
atlayan Türkiye öneriyordu, bazıları ise köhnemiş sistemin değişmesine itiraz
ediyorlardı. O, bizlere sivil ve sivil zihniyetli olmayı öğretiyordu, bazıları
bunu “Askerle kavga ediyorsunuz.” diye eleştiriyordu. Statükocuların klasik
devlet anlayışını reddetmişti. Özal, “Devlet baba yoktur, milletine hizmet eden
devlet vardır.” dediğinde, “Babasına karşı çıkan hayırsız evlat.” deniyordu.
Özal yürekliydi, “Evet, iki gömleğimiz var; biri bayramlık biri idamlık.”
diyordu. Kendisine karanlık güç odakları tarafından yapılan o menfur saldırıyı
hatırlarsınız, o anda yaralı olmasına rağmen çıkıp o konuda “Bize bu canı bize
Cenabıallah verdi, onun izni olmadan hiçbir kimse alamaz.” diye gerçekten
mangal yürekli olduğunu bir kez daha ifade ediyordu.
Değerli milletvekilleri,
Turgut Özal’ın ölümüyle ilgili şaibeler hâlen devam etmektedir. Ölümünün
üzerinden on dokuz yıl geçmiş olmasına rağmen, hâlen ölümünün üzerindeki sır
perdesinin kalkmamış olması bizleri derinden üzmektedir. Turgut Özal’ın
cenazesinde küçük kartona elle yazılmış bir pankarttaki ifade dikkatlerden
kaçmadı: Evet, “Dindar ve demokrat Cumhurbaşkanı” deniliyordu. Bu Özal’ın ta
kendisiydi, halkımızın istemiş olduğu gerçek Cumhurbaşkanı modeli işte buydu.
Ayrıca, 17 Nisan 1978
tarihinde, bundan otuz dört yıl önce kendisine posta yoluyla gönderilen bombalı
bir paketle kendisi, gelini ve 2 torunuyla beraber maalesef parçalanarak
Hakk’ın rahmetine kavuşan Malatya’nın efsanevi belediye başkanlarından rahmetli
Hamit Fendoğlu’nun, namı diğer “Hamido”muzun da ölüm yıl dönümüne tekabül eden
bugünde kendisini rahmetle anıyorum, tüm yakınlarına da başsağlığı diliyorum.
Evet, onun da bir faili meçhul olarak tarihin karanlık sayfalarında yer alması
bizi ve Malatyalıları derinden üzmekte. Geçenlerde, Ankara Özel Yetkili
Cumhuriyet Savcısının yapmış olduğu araştırmayı da sonlandıracağını ümit
etmekteyiz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Şahin.
Hükûmet adına Başbakan
Yardımcısı Sayın Bülent Arınç.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT
ARINÇ (Bursa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün Sekizinci Cumhurbaşkanımız
merhum Turgut Özal’ın aramızdan ayrılışının 19’uncu yıl dönümü. Biraz önce
gündem dışı konuşma yapan Malatya Milletvekilimiz Sayın Mustafa Şahin ve
umuyorum ki biraz sonra her grup adına konuşma yapacak değerli arkadaşlarımız
gibi, kendisini milletimize ve ülkemize yapmış olduğu hizmetlerden dolayı
Hükûmetimiz adına saygıyla yâd etmek istiyorum. Rahmetli Özal’a Allah’tan vâsi
rahmet, aziz milletimize de başsağlığı diliyorum.
Sayın milletvekilleri,
merhum Cumhurbaşkanımız Turgut Özal tıpkı bugün bizler gibi bir zamanlar bu
kutsal çatının altında bu koltuklarda siyaset yaptı; milletimizin teveccühüyle
seçilerek bu kutsal göreve gelmek, bu koltuklara oturmak büyük bir onurdur. Bu
koltuklar bazılarına bir şeyler katar, bazıları da oturdukları bu koltuklara
bir anlam kazandırır; merhum Cumhurbaşkanımız Özal, işte bu ikinci gruptaki
insanlardandı. O, kişiliği, karakteri, mücadelesi, azmi, hedefleriyle oturduğu
bütün koltuklara, bulunduğu bütün makamlara büyük bir değer kazandırmıştır.
Sayın milletvekilleri,
merhum Cumhurbaşkanımızın hayat hikâyesi aslında cumhuriyetimizin bir başarı
hikâyesidir. Taşrada görev yapan devlet memuru bir baba ve annenin yokluklar ve
imkânsızlıklar içerisindeki hayatlarından devletin zirvesine uzanan bir yaşam
hikâyesi. İşte bu, cumhuriyetin insanımıza sunmuş olduğu benzersiz bir
imkândır. Merhum Cumhurbaşkanımız -başarılı bir öğrencilik, ardından devlet
memurluğu, bürokraside üst düzey yöneticilik, siyaset ve ardından Başbakanlık
ve Cumhurbaşkanlığı- bulunduğu her görevde işini büyük bir sorumluluk
içerisinde yapmış, devletinin kendisine sağladığı imkânları en iyi bir şekilde
milletinin menfaati ve kalkınması için kullanmıştır.
Sözlerimin başında da
belirttiğim gibi, merhum Cumhurbaşkanımız bulunduğu her ortama ve makama kendi
zekâsını yansıtmış, kendi rengini vermeyi başarmıştır. Ekonominin çöktüğü,
devletin 70 sente muhtaç olduğu bir dönemde ekonomi bürokrasisinin başına geçmiş,
bütün imkânsızlıklara rağmen iflasın eşiğindeki ekonomiyi canlandırmayı
başarmıştır, ancak onun en büyük başarısı siyasette olmuştur. Ben de kendisiyle
az süreli de olsa siyasette birlikte bulunmuştum. 1977 seçimlerinde aday olduğu
İzmir ve bölgesinde günlerce seçim çalışması yaptığım Sayın Özal, çalışma azmi,
insanlarla kurduğu temas ve fikirleriyle beni de derinden etkilemişti.
Seçimlerde milletvekili olmayı başaramamıştı ancak 1983 yılında seçimlere
girerek kimsenin hayal bile edemediği büyük bir başarıya imza atmıştı, Anavatan
Partisi tek başına iktidar olmuştu. Türkiye’nin yaşadığı en acımasız darbe
ortamının ardından, kardeş kavgalarıyla toplumdaki kutuplaşmanın derinleştiği
bir zamanda, kendi tabiriyle “dört eğilimi” aynı masanın etrafına oturtmayı başarmış
ve ülkemize hiç kimsenin tahmin bile edemeyeceği bir barışma ortamı
hazırlamıştı.
Turgut Özal, reformcu
kişiliğe sahip bir misyonun adamıydı. O dönemde, birçok siyasetçinin rüyasını
göremediği hedeflerden bahsediyor, icraatları gerçekleştiriyor ve yeni
kavramları siyaset hayatımıza sokuyordu; “misyon”, “vizyon” ve “icraat”
kavramları Turgut Özal sayesinde siyaset literatürümüze girdi.
Çalışkandı. Onun on yılda
yaptığı icraatların, gerçekleştirdiği reformların yarısını bile, ülkemizde
otuz, kırk yıl siyasette kalıp gerçekleştiremeyen pek çok siyasetçi var.
Dünyayı takip eden vizyoner
bir siyasetçiydi. “21’inci yüzyıl Türk asrı olacaktır.” diye hedef koyuyor,
ülkesini bu yönde hazırlıyordu. Dar kalıplar içerisine sıkıştırılan bir Türkiye
yerine, dünyayla rekabet etmeyi amaçlayan bir Türkiye hayali kuruyordu.
“Küçük olsun benim olsun.”
anlayışı yerine, dünyanın dev ölçekli şirketleriyle yarışa giren bir serbest
ekonomi modelinin temellerini atıyordu. Kalkınma yarışına ülkenin tüm
değerlerini dâhil ediyor, İstanbul’da dar bir çevrenin tekelindeki sermayeyi
Anadolu’nun kılcal damarlarına yayıyordu. Bugün Anadolu sermayesinden, serbest
piyasa ekonomisinden, dünyanın her köşesinde ihracat yapan Türk
müteşebbislerinden bahsedilebiliyorsa bunda Özal’ın büyük katkıları vardır.
Değerli milletvekilleri,
merhum Cumhurbaşkanımız aynı zamanda hürriyetçi bir karaktere sahipti.
Statükonun karşısında, hür düşünce ve yaşamın her alanını kapsayan özgürlük
anlayışıyla duruyordu. İnsanımızın her alanda gelişmesinin önünü tıkayan
yasaklarla cesurca mücadele etmiş, ekonominin, siyasetin, düşüncenin,
inançların önündeki engellerin birçoğunu kaldırmayı başarmıştı. Onun üç
özgürlükle sloganlaştırdığı din ve vicdan hürriyeti, fikir ve ifade hürriyeti,
teşebbüs hürriyeti, bugünkü güçlü Türkiye’yi ayakta tutan en güçlü temel
taşları olmuştur.
Türkiye’nin en temel
sorunlarını ilk kez o cesurca dile getirmiştir. Bugün birçok siyasetçinin
telaffuz etmekten çekindiği Kürt meselesinin çözümü konusunda da ilk ciddi
söylemleri o ifade etmişti.
Değerli milletvekilleri,
merhum Cumhurbaşkanımızın çok kısa sayılacak siyaset hayatında yıktığı tabular,
kaldırdığı yasaklar, çizdiği vizyon, gerçekleştirdiği reformlar ve yaptığı dev
icraatları hakkında saatlerce konuşabiliriz. Şüphesiz, onun yaşadığı dönemde
olduğu gibi hâlâ eleştirenler de olabilir. Ancak o -kendisinden önce ve sonra
birçok siyasetçinin başaramadığı bir özelliği vardı- yaşam biçimi, sohbeti,
samimiyetiyle halkının kalbine dokunmayı başarabilmiştir. Milletinin
değerlerine yüzünü çevirmiş, milletiyle araya mesafe koyan ve tepeden bakan
devletin, sıcak, sevecen, babacan ve şefkatli bir yüzü olmuştur. O, köylüsünden
tarladaki çiftçisine, inşattaki işçisinden devletteki memuruna kadar bütün bir
halka samimiyetle kucak açtı. Milletinin değerlerini küçümseme, yasaklama ve
onlarla çatışma yerine, onlara saygı duymayı, onları sahiplenmeyi tercih etti.
O, milletini çok sevdi, milleti de gönlünde ona, bugüne kadar pek az insana
nasip olacak bir yer açtı. O, milletini anladı, milleti de onu. Bir siyaset
bilimciden, sosyologdan, bilim adamından daha iyi analiz etti.
Sözlerimi, onu ebediyete
uğurlarken gözyaşı döken 100 binlerden sadece bir tanesinin elinde taşıdığı
pankartta yazanlarla sona erdirmek istiyorum: “Demokrat Cumhurbaşkanı, sivil
Cumhurbaşkanı, dindar Cumhurbaşkanı, mekânın cennet olsun.”
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Arınç.
60’ıncı maddeye göre ilk 10
kişiye söz vereceğim.
Sayın Işık…
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, 16 Nisan 2012 tarihinde
Kütahya’da yaşanan depreme ve 19 Mayıs 2011 tarihindeki depremden bu yana
birçok vatandaşın mağduriyetinin giderilemediğine ilişkin açıklaması
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Dün saat 13.10’da bir
dakika arayla Kütahya ili Simav ilçesi merkez olmak üzere ilin birçok ilçesini
etkileyen deprem nedeniyle Simavlı ve Kütahyalı hemşehrilerime bir geçmiş olsun
dileklerimi iletmek istiyorum. Bu vesileyle, 19 Mayıs 2011 tarihinde yaşanan
depremden bu yana birçok vatandaşımızın mağduriyetinin henüz çözülemediği, bir
taraftan Sayın Maliye Bakanı Twitter’la Van depremi için 2 milyar TL bağışta
bulunduğunu ifade ederken bölgeye ilgisiz kalmasını gerçekten anlayabilmiş
değiliz.
Diğer taraftan, Sayın
Sağlık Bakanı on bir aydır bir hastane yerini dahi tespit edememiştir. Allah
korusun, bir sonraki depremde Simav’ın hastanesiz kalması hâlinde bu vebalden
hiçbirimizin kurtulamayacağını ifade ediyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Toptaş…
2.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş’ın, 17 Nisan köy
enstitülerinin kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün 17 Nisan köy
enstitülerinin kuruluş yıl dönümüdür. Köy enstitüleri Anadolu aydınlanmasının
en önemli kurumudur. Bu kurum çok kısa süren bir dönemde de olsa ülkenin her
köşesinde Türk eğitim, kültür, sanat ve bilim alanında önemli atılımların
yapılmasını sağlayan anıt insanlar yetiştirmiştir. Bu bağlamda, köy
enstitülerinin kuruluş ve çalışmalarında önemli katkıları olan, başta İsmet
İnönü, Hasan Âli Yücel, İsmail Hakkı Tonguç ve adını sayamayacağım
aydınlanmanın öncülerini ve köy enstitülerini en derin saygılarımla anıyor,
anıları önünde saygıyla eğiliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Yeniçeri…
3.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Kutlu Doğum Haftası’na
ilişkin açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türk İslam dünyasının Kutlu
Doğum Haftası’nı kutluyor, hayırlara ve barışa vesile olmasını diliyorum. Bütün
Müslümanların ve insanlığın Yüce Peygamberimiz’in yüce ahlakıyla ahlaklanmasını
umut ediyorum. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hazreti Muhammed Mustafa
(sallallahü aleyhi ve sellem)’in doğumu vesilesiyle 1989 yılından beri anmaktan
anlamaya şiarıyla kutlanagelen Kutlu Doğum Haftası’nın bu sene “Hazreti
Peygamber kardeşlik ahlakı ve kardeşlik hukuku” olarak belirlenmesi çok yerinde
olmuştur. Kardeşlik ahlakına riayet ve kardeşlik hukukuna saygı günümüz
insanlığının en önemli sorunları arasındadır.
Yine, çelik ve mekanik
medeniyetin ruhları bir mengene gibi sıkıp lime lime doğradığı çağımızda insanlığın
Yüce Peygamberimizi anlamaya her zamankinden daha fazla ihtiyacı vardır. Rahmet
ve merhamet dini olarak insanlığa gelen İslam’ın kendisi, kardeşlik ahlakı ve
hukukunu bize anlatır. Yüce Peygamberimiz “Birbirinizi sevmedikçe olgun
Müslüman olamazsınız.” diyor. İslam’ın mesajı olan rahmet, merhamet, sevgiyle
bütün insanlığın müşerref olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın Korkmaz…
4.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, norm kadro
uygulaması nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisi personelinin durumuna ilişkin
açıklaması
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
– Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Parlamentomuzun daha etkin
çalışması için emek harcayan ve yıllardır birlikte çalıştığımız Meclis
personelinde son zamanlarda büyük bir huzursuzluk var. Yaklaşık 1.500 personel
ya zorla emekliye sevk ediliyor ya da norm kadro olarak havuza gönderilmeye
çalışılıyor. Bugüne kadar Meclisimize gece gündüz demeden verdikleri emek âdeta
görmezlikten geliniyor. Bu 1.500 arkadaşımızın yaklaşık 480 tanesi zorunlu
emeklilik müracaatında bulunmuş. Nedir bu arkadaşlarımızla derdi Meclis
Başkanlığının merak ediyorum. Gönderilmeye çalışılan bu arkadaşlara ihtiyaç yok
ise son zamanlarda niçin Meclise yüzlerce yeni eleman alınıyor? Eğer Meclisin
personel ihtiyacı varsa bu arkadaşlar neden gönderiliyor? Görüldüğü kadarıyla
Mecliste de AKP zulmü devam ediyor.
Emekli olan arkadaşlarımıza
aileleriyle mutlu, huzurlu ve sağlıklı günler diliyor, havuza gönderilen
arkadaşlara da bugüne kadar olan hizmetleri için, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına teşekkürlerimizi iletiyoruz. Yolları, bahtları açık olsun.
BAŞKAN – Sayın Onur…
5.- İstanbul Milletvekili Melda Onur’un, Erzurum Aşkale’deki
Karasu-2 Hidroelektrik Santralinde kurtarma çalışmalarındaki mühendislik
hatalarına ilişkin açıklaması
MELDA ONUR (İstanbul) –
Teşekkür ederim.
Az önce söz alan
-Aşkale’yle ilgili olarak- milletvekilim kurtarma skandalından söz etti ama
gördüğüm kadarıyla benim, orada kurtarmanın ötesinde başka bir skandal var.
Hazır Hükûmet sıralarında da Bakanı görmüşken şu sorunun cevabını merak
ediyorum: Acaba DSİ göletinin içinde TEDAŞ trafoları nasıl kaldı? Bu nasıl bir
mühendislik hatasıdır?
İkinci olarak, Erzurum,
bilindiği üzere AKP’yi desteklemiş ve ortalamanın üzerinde oy vermiş bir şehir.
Neden cezalandırılıyor? Neden Tortum’daki insanlar cezalandırılıyor, neden
Aşkale’dekiler?
Ve ben AKP’li Erzurumlu
vekillerin, İçişleri Bakanından bir özür talep etmelerini istiyorum çünkü
Türkiye Cumhuriyeti bir sirk alanı değildir ve kimse Bakanın terbiye edeceği
herhangi bir hayvan değildir.
BAŞKAN – Sayın Şandır…
6.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Ağrı’nın kurtuluş yıl
dönümüne, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümünün 19’uncu yıl dönümüne ve
Hamit Fendoğlu’nun ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak biz de öncelikle Ağrılı
vatandaşlarımızın bu zafer gününü yürekten kutluyoruz. Allah bir daha işgal
gibi bir zilleti yaşatmasın. Ağrı’nın kurtuluşunda Hakk’a yürümüş olan tüm
vatandaşlarımıza yüce Allah’tan rahmet diliyorum. Ayrıca, Sekizinci
Cumhurbaşkanımız Turgut Özal’ın ölümünün 19’uncu yılında rahmetli Özal’ı
rahmetle anıyorum. Hamit Fendoğlu büyüğümüzü de rahmetle anıyorum. Allah
taksiratlarını affeylesin, cennetmekân eylesin. Hepsine halkım adına, milletim
adına da teşekkürlerimi sunuyorum.
Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Eyidoğan…
7.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, İstanbul Sarıyer
Zekeriyaköy’de Emlak Konuta ait 500 dönümlük arazinin bir bölümünün inşaata
açılması nedeniyle ne kadar ağaç kesileceğini öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İstanbul Sarıyer
Zekeriyaköy’de 500 dönüm bir arazi var. Köylüden askeriyeye, askeriyeden
hazineye, hazineden TOKİ’ye, TOKİ’den de Emlak Konuta geçen ve 3 Mayısta
ihalesi yapılacak bu 500 dönüm arazinin yapılan planlara göre 120 dönümü
inşaata açılıyor, 0,8 emsal, 6 kata kadar. Bu ormanlık arazide mevcut ağaç
sayısını Sayın Bakanımız biliyor mu? Ne kadar ağaç kesilecek bu orman
bölgesinde?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Buldan…
8.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, 8’inci Cumhurbaşkanı
Turgut Özal’ın ölümünün 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
PERVİN BULDAN (Iğdır) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sekizinci Cumhurbaşkanı
merhum Turgut Özal’ın bugün 19’uncu ölüm yıl dönümü. Ölümü üzerindeki
şaibelerin henüz kalkmadığı, aynı zamanda ölümüyle ilgili soruşturmanın da tam
olarak açıklığa kavuşturulmadığı ve Türkiye’de yaşamın her alanında önemli
katkıları olan, yine Kürt sorununun çözümü noktasında da önemli çalışmaları
olan merhum Turgut Özal’a Allah’tan rahmet, ailesine ve sevenlerine bir kez
daha başsağlığı diliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Tüzel…
9.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, İstanbul
Bahçelievler’de toplu olarak işten çıkarılan işçilerin durumuna ilişkin
açıklaması
ABDULLAH LEVENT TÜZEL
(İstanbul) – Sayın Başkan, İstanbul Bahçelievler’de toplu olarak işten
çıkartılan 420 işçi tam yetmiş gündür dört aylık alacakları ve tazminatlarıyla
direnmeye devam ediyor. Firmanın üretim araçlarını kaçırarak faaliyetini
sürdürmesi karşısında alacaklarının tahsili için uğraşan işçiler Meclisimiz
dâhil her yere başvurmuştu. Bugün öğlen saatlerinde, firmanın üretim yaptığı
yerde kamuoyu oluşturmaya dönük çadırda bekleyen işçilere, işverenin talebi
üzerine, polis saldırmış ve 8 işçi yaralanmıştır. Şimdi, sormak gerekiyor:
Polis teşkilatı patron işverenlerin elinde özel güvenlik görevlisi midir?
Halkın canını, malını emanet ettiği söylenen polis kurumunun görevi, işçinin
hakkını gasp edenlerin rahatını ve emek hırsızlığını mı savunmaktır? İçişleri
Bakanı ve İstanbul Valisi bu duruma açıklık getirmeli ve cevap vermelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Elitaş…
10.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kutlu Doğum
Haftası’na ve 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümünün 19’uncu yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
14-20 Nisan tarihleri
arasında 24’üncüsü düzenlenen Kutlu Doğum Haftası’nın bu seneki teması “Hazreti
Peygamber’in Kardeşlik Ahlakı ve Kardeşlik Hukuku”. Tüm Türk ve İslam âlemine
hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Yine bugün, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin Sekizinci Cumhurbaşkanı, değerli devlet ve siyaset adamı
Turgut Özal’ı ebediyete intikalinin 19’uncu yılında saygı ve rahmetle anıyorum.
Ülkemizin
demokratikleşmesine, Türk ve Türk ekonomisinin dünyayla bütünleşmesine öncülük
eden merhum Turgut Özal, projeleri, idealleri, fikirleri ve hayata geçirdiği
hamlelerle devlet ve toplum zihninde iz bırakmıştır. Merhum Özal’ın uyguladığı
değişim siyaseti, milletimizin refah ve muasır medeniyet seviyesine ulaşması
için yaptığı hizmetlerle, hayırla yâd edilmektedir. Hizmetleri ve devletimize
yerleştirmeye çalıştığı vizyon ile milletimizin kalbinde ayrıcalıklı bir yer
edinmiş önemli bir devlet ve siyaset adamıdır.
Özal, bu aziz milletin
millî ve manevi değerlerine, demokrasiye, hukuka, insanlığın evrensel
kazanımlarına bağlı, çağı yakalamış önemli bir devlet adamıdır. Kendisini saygı
ve rahmetle yâd ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 21 milletvekilinin, noterlik
hizmetlerinin ücretlendirilmesi ve noterlerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/243)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Noter ücretlerinin çok
yüksek olması ve halkın bu ücretler karşısında ödeme sıkıntısı çekmesi,
noterlik hizmetleri etkinliğinin ücretlendirilmesi ve noterlerin sorunlarının
araştırılarak, alınması gereken tedbirler konusunda, Anayasanın 98. Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Gerekçe:
Birçok resmi işlemin noter
aracılığıyla yapıldığı günümüzde noter ücretleri halk tarafından çok yüksek
bulunmaktadır. Vatandaş noterde önlerine çıkan yüksek rakamlardan mağduriyet
yaşamaktadırlar. Bundan dolayı noterlik hizmetleri etkinliğinin ücretlendirilmesi
ve noterlerin sorunlarının araştırılması ve bu sorunların acilen giderilmesi
gerekmektedir.
Ülkemizde asgari ücretle
çalışan 100 binlerce işçimiz bulunmaktadır. Bu işçiler yasal hakları olan
sendikalara bile kayıt olurlarken, sendikaya zorunlu olan sendika üye kayıt
fişini noterden almak zorundadırlar. Bu kayıt fişleri kanun gereği 3-4 kuruma
verilmesi gerektiğinden 4 nüsha olarak hazırlanması zorunluluğu doğmaktadır.
Buradaki her nüsha ödenecek ücretin katlamalı olarak artması demektir.
Veraset ilamları,
vasiyetnameler yeni düzenlemeyle mahkemelerden alınarak noterlere verilmiştir.
Burada halka mali olarak çok daha fazla bir yükümlülük getirilmiş ve halkın
üzerinden yeni gelir kaynağı sağlanmıştır. Maliyetlerin yükseltilmesi yerine,
noterlerin verdiği hizmetlerde nüsha başına değil hizmet fiyatları
belirlenmelidir. Birçok nüsha gereken işlemlerde fiyatlar astronomik rakamlara
ulaşmaktadır. Halkı mağdur etmemek adına yapılan işlemlerde sabit ücret
alınması ekonomik olarak halkı rahatlatacaktır.
Bir başka husus da noter
aracılığıyla emanetlerin saklanmasında da durum farklı değildir. Muhatabına
yani birinci şahsa ulaştırılması gereken çek, senet, kiracının evin anahtarını
bir şekilde ev sahibine ulaştıramaması durumunda değerli eşya adı altında noter
aracılığıyla ulaştırılmasında şu an için günlük ücret 6,74 TL’dir. Bu durumda
değerli eşyanın veya değerli evrakın 50 ya da 100 gün noterde kaldığında
ödemeyi yapana ciddi mali yükümlülük getirmektedir. Bu bir hizmettir ama halkı
büyük mali külfete sokmaktadır.
Buradaki alınan ücretin
nerdeyse 4/1 oranı notere kalmakta diğeri harç ve damga vergi adı altında
yüksek oranlarda maliyeye gitmektedir. Yeni yapılan düzenlemelerle Hükûmet
halkın sırtından yeni bir gelir kaynağı oluşturmuş halk ciddi şekilde noter
ücretleri karşısında mağdur edilmektedir.
Araştırma önergemiz bu
amaçla hazırlanmıştır.
1) Reşat Doğru (Tokat)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
4) Enver Erdem (Elâzığ)
5) Erkan Akçay (Manisa)
6) Emin Çınar (Kastamonu)
7) Sinan Oğan (Iğdır)
8) Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
9) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
10) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
11) Oktay Öztürk (Erzurum)
12) D. Ali Torlak (İstanbul)
13) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
14) Mehmet Erdoğan (Muğla)
15) Celal Adan (İstanbul)
16) Necati Özensoy (Bursa)
17) Seyfettin Yılmaz (Adana)
18) Bülent Belen (Tekirdağ)
19) Sümer Oral (Manisa)
20) Ali Uzunırmak (Aydın)
21) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
22) Oktay Vural (İzmir)
2.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan’ın, ülkemizde yüksek oranlarda gerçekleşen kız çocuğu evliliklerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/244)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde yüksek oranlarda
gerçekleşen kız çocuğu evliliklerinin araştırılarak çocuk istismarına olanak
sağlayan bu evliliklerin gerçekleşmesini önlemek üzere alınabilecek acil
tedbirlerin araştırılarak tespit edilmesi amacıyla Anayasanın 98’inci,
İçtüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için
gereğini arz ederiz.
Pervin
Buldan
Grup
Başkan Vekili
Gerekçe:
Çocukların iradesi baskı
altına alınarak gerçekleştirilen erken yaşta evlilikler çok ciddi bir sorunun
odağını oluşturmaktadır. Birçok karmaşık nedenden kaynaklanan bu sorun hayati
sonuçlar ortaya koymaktadır. Kız çocuğu evlilikleri meydana getirdiği yıkımlar
nedeni ile günümüzde hem çocuk istismarı hem de kadına yönelik şiddet olarak
kabul edilmektedir. Bu evlilik türü ülkemizin yaklaşık olarak bütün
bölgelerinde yaygın olarak gerçekleştirilmektedir. Ataerkil yapı tarafından
normalleştirilerek meşru hâle getirilen kız çocuğu evlilikleri her üç
evlilikten birini kapsayacak derecede yüksek bir orana tekabül etmektedir.
Erken yaşta evlilikler yıkım getirmektedir. Bu kapsamda çocuk gelinlerin
öncelikle eğitim hayatı son bulmaktadır. Erken yaşta evlendirilen kız çocukları
okuldan alınmaktadır ve bu nedenle okuldan ayrılmak zorunda kalan kız çocuğu
sayısı çok ciddi rakamlarla ifade edilmektedir. Bunun yanı sıra çocuk gelinler
ruhsal ve bedensel çöküntü içerisine girmektedirler. Erken yaşta evlendirilen
kız çocukları birçok ruhsal sorun yaşadıkları gibi bedensel olarak da ciddi
sağlık sorunlarının etkisine açık hâle gelmektedirler. Kız çocukları, bedensel
gelişimini tamamlamadan çocuk yaşta anne olmanın beraberinde getirdiği
risklerin mağduru olmaktadırlar. Toplumsal ve ruhsal gelişimini tamamlayamadan
evlendirilen kız çocukları evlilik sonrasında, arkadaşlarından kopma, özgüven
eksikliği, toplumsal faaliyetlere katılımdan uzaklaşma gibi problemler
yaşamaktadırlar. Ve bütün bunların yanı sıra çocuk olmaları nedeniyle yetişkin
istismarına karşı savunmasız olan kız çocukları eşleri tarafından fiziksel,
duygusal, sözel ve hatta cinsel şiddete maruz kalabilmektedirler. Bütün bu
şiddet sarmalının bir sonucu olarak erken yaşta evlendirilen kız çocukları ya
kaybolmakta ya da özkıyım yolunu seçerek yaşamlarına son vermektedirler.
Nitekim kaybolan ve intihar girişiminde bulunan çocukların önemli bir kısmının
erken yaşta evlendirilen kız çocukları olduğu görülmektedir. Türkiye basınında
hemen her gün bu nitelikte gerçekleşen acı olaylar sıklıkla yer almaktadır.
Oysa Türkiye’nin 1949 yılında imzaladığı İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne
göre “Yetişkin her erkeğin ve kadının, ırk, yurttaşlık veya din bakımlarından
herhangi bir kısıtlamaya uğramaksızın evlenme ve aile kurmaya hakkı vardır.
Evlenme sözleşmesi ancak evleneceklerin özgür ve tam iradeleriyle yapılır...”
Ancak çocuk gelinler gerçeği bu ilke ile bağdaşmamaktadır. Kadına Karşı Her
Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ne taraf olan Türkiye “Çocuğun erken
yaşta nişanlanması veya evlenmesi hiçbir şekilde yasal sayılmayacak ve evlenme
asgari yaşının belirlenmesi ve evlenmelerin resmî sicil kaydının mecburi olması
için yasama dâhil gerekli tüm önlemler alınacaktır.” hükmünü kabul etmiştir.
Yine Türkiye’nin taraf olduğu Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 36. maddesinde
“Taraf devletler, esenliğine herhangi bir biçimde zarar verebilecek başka her
türlü sömürüye karşı çocuğu korurlar.” denilmektedir. Ancak, Türkiye
yasalarında kısmi düzenlemeler yapılmış olsa da bugün itibari ile kız çocuğu
evliliklerinin çok yüksek oranlarda gerçekleşmesi devletin üzerine aldığı
sorumlulukları yeterince icra edemediğini göstermektedir. Bu nedenle, çocuk
istismarının bir tezahürü olan kız çocuğu evliliklerinin gerçekleşmesini
önlemek üzere alınabilecek acil tedbirlerin araştırılarak tespit edilmesi
amacıyla bir Meclis araştırma komisyonunun kurulması aciliyet arz etmekle
beraber ülkemiz açısından fayda sağlayacaktır.
3.- Muş Milletvekili Demir Çelik ve 21 milletvekilinin, Türkiye’de
meydana gelen trafik kazalarının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/245)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye’de meydana gelen
trafik kazalarının nedenlerinin araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması
hususunda Anayasanın 98 inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
Gerekçe:
Trafik kazaları ve kazalar
sonucunda meydana gelen ölümler gerek ülkemiz gerekse Avrupa Birliği gündeminde
önemli bir yere sahiptir. Veriler, 2008 yılında Avrupa Birliğinde 1,3 milyon
trafik kazasının meydana geldiğini, 39.000 kişinin trafik kazalarında hayatını
kaybettiğini, 1,6 milyon kişinin ise yaralandığını ortaya koymaktadır.
2009 yılında ülkemizde
meydana gelen toplam trafik kazası sayısı 264.163 olup kazalar sonucu oluşan
ölü sayısı 2.969, yaralı sayısı ise 160.744 olarak kaydedilmiştir. Aynı yıl meydana
gelen kazalar sonucu oluşan maddi hasar miktarı ise 835.190.922 TL olarak
hesaplanmıştır. Buna göre, Türkiye ile Avrupa Birliği genelinde meydana gelen
trafik kazaları sonucunda ortaya çıkan ölüm oranları karşılaştırıldığında
Türkiye’deki oranın Avrupa Birliği ortalamasının oldukça üzerinde olduğu dikkat
çekmektedir.
Veriler, 18 ile 25 yaş
arasındaki gençlerin yol kazalarındaki ölüm oranını yüzde 20 olarak ortaya
koymaktadır. Ayrıca çalışan kişilerin işe gidiş ve gelişleri esnasında yol
kazalarına maruz kalma oranı da oldukça yüksektir.
Dünya Sağlık Örgütü
raporlarına göre; dünya üzerinde her yıl bir milyon 250 bin kişi trafik
kazalarında hayatını kaybetmektedir. Trafik kazaları 15-19 yaş grubu gençlerin
ölüm sebepleri arasında 1’inci, 10-14 ve 20-24 yaş grubu kişilerin ölüm
sebepleri arasında 2’nci sırada yer almaktadır. Bugüne kadar dünya üzerinde
trafik kazalarında ölenlerin sayısı tüm dünya savaşlarında ölenlerin sayısından
fazladır.
Sağlık Bakanlığı verilerine
göre ülkemizde trafik kazalarından ölümler, bilinen tüm ölüm nedenleri arasında
3’üncü sırada yer almaktadır. Ülkemizde son 10 yılda trafik kazaları sebebiyle
ölenlerin resmî sayısı 50.000’in üzerinde, yaralananların sayısı ise bir
milyonun üzerindedir.
Türkiye’de trafik
kazalarında ilk sırayı her yıl olduğu gibi yine İstanbul almıştır. İstanbul
ilinde geçen yıl 10 bin 870’i ölümlü ve yaralanmalı, 39.387’si maddi hasarlı
olmak üzere 50.257 trafik kazası meydana gelmiştir. Kazalarda 241 kişi yaşamını
yitirirken 16.610 kişi yaralanmıştır. İkinci sırada yer alan Ankara’da ise bir
yılda gerçekleşen 35.731 kazada 174 kişi ölmüş, 13.955 kişi yaralanmıştır. Ölü
sayısına göre üçüncü sıradaki Konya’da geçen yıl meydana gelen kazalarda 134,
Antalya’da meydana gelen trafik kazalarında ise 125 kişi hayatını kaybetmiştir.
Trafik polislerinin Türkiye
genelinde yaptıkları denetimlerde 2009 yılında 22.168 yayaya, 4.561.722
sürücüye ve 3.499.267 araç plakasına olmak üzere toplam 8.083.267 adet trafik
cezası tanzim edilmiştir. Sürücü ve yayalara bir yıl içinde 14.732.644’ü peşin,
951.657.167’si ihbarlı olmak üzere toplam 966.389.811 liralık ceza kesilmiştir.
Ayrıca; trafik ekiplerinin
denetimlerinde alkollü araç kullanan 109.192 sürücünün; 100 ceza puanını
dolduran 14.137 sürücünün; 5 kez hız limitini aşan 812 sürücünün; sağlık
şartları değişen 137 sürücünün; Karayolları Trafik Kanunu gereği hüküm giyen 56
sürücü ile hakkında mahkeme kararı bulunan 1.171 sürücünün sürücü belgeleri
geri alınmıştır.
Bu denetimler sonucu
195.550 sürücü Cumhuriyet Savcılığına sevk edilirken 722.069 araç ise belge ve
donanımlarındaki eksiklikler nedeniyle trafikten men edilmiştir.
Yukarıda ifade edilen
denetimler sonucu gerek idari gerekse adli yaptırımlar söz konusu olduğu halde
istenilen caydırıcılık sağlanamamış; kaza, ölüm ve yaralanma oranlarında hiçbir
azalma meydana gelmemiştir.
Bu vesileyle Türkiye’de
meydana gelen trafik kazalarının nedenlerinin ayrıntılı bir şekilde incelenmesi
ve önlenmesine yönelik gerekli çalışmaların yapılması önem arz etmektedir.
1) Demir Çelik (Muş)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Kurt (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Mülkiye Birtane (Kars)
18) Erol Dora (Mardin)
19) Ertuğrul Kürkçü (Mersin)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım:
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu üyelerinden
oluşan bir heyetin, Ukrayna Parlamentosu Dışişleri Komisyonu Başkanı Oleh
Bilorus’un vaki davetine icabetle Ukrayna’ya resmî bir ziyaret
gerçekleştirmesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi
(3/841)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin, Ukrayna
Parlamentosu Dışişleri Komisyonu Başkanı Oleh Bilorus’un vaki davetine icabetle
Ukrayna’ya bir resmî ziyaret gerçekleştirmesi öngörülmektedir.
Söz konusu heyetin Ukrayna
ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun’un 6. maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek’in,
Varşova’da düzenlenecek olan Avrupa Birliği Parlamento Başkanları Konferansı’na
katılmak üzere Polonya’ya gitmesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresi (3/842)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Cemil Çiçek’in, Varşova’da düzenlenecek olan Avrupa Birliği
Parlamento Başkanları Konferansı’na katılmak üzere Polonya’ya gitmesi hususu,
28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 9’uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- CHP Grubunun, 28/10/2011 tarihinde Bolu Milletvekili Tanju
Özcan ve arkadaşlarının orman köylülerinin ve ormancılık kooperatiflerinin
sorunlarının araştırılması ve çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 17/4/2012 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
17/4/2012
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 17/4/2012
Salı günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün
19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz
ederim.
Muharrem
İnce
Yalova
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Bolu Milletvekili Tanju
Özcan ve arkadaşları tarafından, 28.10.2011 tarihinde, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına “Orman köylülerinin ve ormancılık kooperatiflerinin
sorunlarının araştırılması ve çözüm önerilerinin belirlenmesi” amacıyla
verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin, (120 sıra nolu) Genel Kurul’un
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 17.04.2012
Salı günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisinin lehinde, Bolu Milletvekili Sayın Tanju Özcan, Mersin
Milletvekili Sayın Mehmet Şandır; aleyhinde, Karabük Milletvekili Sayın Osman
Kahveci, Kastamonu Milletvekili Sayın Mustafa Gökhan Gülşen konuşacaklardır.
Lehte ilk söz, Bolu
Milletvekili Sayın Tanju Özcan’a aittir.
Buyurun Sayın Özcan. (CHP
sıralarından alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın
Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; daha önce Meclis kürsüsünden
birkaç defa dile getirme şansı bulduğum, bugün de yine dile getirme şansı
bulacağım, orman köylülerinin sıkıntılarıyla ilgili araştırma önergemiz
hakkında söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Arkadaşlar, belki
birçoğunuz farkında değilsiniz, ancak Türkiye’nin yüzde 27’si, mesela benim
seçim bölgem Bolu’nun da yaklaşık yüzde 60’ı ormanlarla kaplı. Türkiye’de
yaklaşık 19 bin orman köyü, 7 milyonu aşkın da orman köylüsü var. Ancak, bugüne
kadar orman köylülerinin sıkıntıları, maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından yeterince ele alınmadı, gündeme getirilmedi.
Değerli milletvekilleri,
orman köylülerinin en önemli sıkıntısı, aslında, Hükûmetin kendilerine bakışı.
Üzülerek ifade ediyorum ki Hükûmetin “orman köylüsünün problemleri” gibi bir
problemi yok, öyle bir derdi yok; dün de yoktu, bugün de yok. Şimdi, ben
buradan orman köylülerine sesleniyorum: Değerli orman köylüleri, AKP sizi üç
seçimdir kandırıyor. Oyunuzu götürüp çuvalla AKP’ye veriyorsunuz, sanıyorsunuz
ki AKP sizden yana. Hep söyledik; hayır, AKP asla sizden yana olmadı, AKP asla
ezilenden yana da olmadı. AKP her zaman zenginden yana oldu, müteahhitten yana
oldu. AKP’nin sadece belediyelerde, sadece kamuda yandaşları, taşeronları
yoktu, AKP’nin ormanda da yandaş müteahhitleri var. Siz zannetmeyin ki AKP’li
yetkililer kara kara “Ne olacak bu orman köylüsünün hâli” diye düşünüyor; onlar
sadece kara kara, orman köylüsünün üç kuruşluk gelirini hangi yandaş müteahhide
peşkeş çeksek diye düşünüyor. Başka bir dertleri falan da yok, bunu bilesiniz.
Sürekli söylüyoruz, orman
köylüsü AKP döneminde hep geriye gitti. Peki abartıyor muyuz değerli
milletvekilleri? Hayır. AKP döneminde orman kooperatiflerinin durumuna şöyle
bir bakalım: Orman kooperatiflerinin geldiği yer belli, sürekli olarak güç
kaybediyor, sürekli olarak ortak kaybediyor. Sebep, AKP’nin örgütlü topluma
bakışı. AKP, orman kooperatiflerinden rahatsız, çünkü orman kooperatifleri
AKP’ye örgütlü toplumu çağrıştırıyor. Eğer insanlar örgütlenip bir araya
gelirse daha güçlü oluyorlar, bunun bilincinde. Eğer insanlar örgütlenip bir
araya gelirlerse haklarını arıyorlar, talep ediyorlar. Böyle olunca da ne
oluyor? Hükûmet bundan rahatsız oluyor. İşte bu yüzden, AKP, kooperatifleri
yasa dışı terör örgütü gibi görüyor neredeyse ve tasfiyesi için de olağanüstü
bir çaba harcıyor.
AKP döneminde orman köylüsü
geriye gitti diyoruz; siz buna itiraz ediyorsunuz. Peki neye itiraz
ediyorsunuz, ben bunu sormak istiyorum? Rakamlar ortada, on yıl önceki vahidi
fiyat neydi, yaz çekimi neydi, kış çekimi neydi, şimdi kaç lira?
Buraya gelmeden önce
Kıbrıscık ilçe başkanımla konuştum, Sayın İbrahim Aytar’la. Sayın Aytar’ın bir
özelliği daha var, aynı zamanda kooperatif başkanı. Dedim ki; “Bugün bu konu
gündeme gelecek, bu sene vahidi fiyatlarla ilgili bana son durumu bir anlatır
mısın.” Bana dedi ki; “30 lira metreküpe, 40 lira veya bilemediniz 50 lira
veriyorlar.”
Değerli milletvekilleri,
orman köylüsünden utanmıyorsunuz, bunun farkındayım; ama en azından Allah’tan
korkun. Dünyanın en pahalı mazotunu kullandırıyorsunuz bu insanlara ve buna karşılık
verdiğiniz vahidi fiyatlara bir bakın. Siz; “Orman Genel Müdürlüğü kâr etsin
ama siz boğaz tokluğuna çalışmaya devam edin, size fazla para haram.”
diyorsunuz.
Şöyle bir kâğıt kalem alın,
isterseniz basit bir hesap yapalım sizlerle birlikte: Orman köylüsü olarak
-aranızda bilen vardır- ağacı keseceksiniz ormana gidip, soyacaksınız, rampaya
çıkartacaksınız, aracınıza yükleyeceksiniz, sonra bunu depoya getirip teslim
edeceksiniz. Kilometrelerce yol katedeceksiniz dünyanın en pahalı mazotuyla,
sonra da kâr etmeyi bekleyeceksiniz. Dünyanın en zor işlerinden bir tanesi bu
ve bu şartlarda orman köylüsünün kâr edebilmesi mümkün değil.
Birazdan, eski Orman Genel
Müdürü buradan konuşacak -şimdi duydum- önergenin aleyhine söz isteyecek.
Muhtemelen “Orman köylüsünün sıkıntısı falan yok, nereden çıktı?” diyecektir,
tıpkı Sayın Bakanın söylediği gibi.
Orman Genel Müdürlüğü bakın
ne yapıyor? Enteresan bir tablo çizeceğim size: Köylü olarak ortalama depoya 50
liradan tomruğu teslim ediyorsunuz. Orman Genel Müdürlüğü aynı tomruğu depodan
metreküpünü 300 liradan satıyor, 6 kat fark var arada. 250 lira kâr ediyor
metreküp bazında ve bunun sonucunda Orman Genel Müdürlüğü Türkiye’nin en çok
kâr eden kamu kuruluşlarından, en çok vergi veren ilk on kamu kuruluşundan biri
oluyor sürekli olarak ve bunun sonucunda da Sayın Osman Kahveci -milletvekili
seçilmeden önce- plaketini Sayın Başbakandan alıyor.
Şimdi ben şunu çok merak
ediyorum orman köylüsünün çok olduğu bir ilin milletvekili olarak: İşin sahibi
Orman Genel Müdürlüğü, işi yapan da orman köylüsü. Orman köylüsü diyor ki: “Ben
alın terimin karşılığını alamıyorum.” Orman Genel Müdürlüğü de diyor ki: “Ben
Türkiye’nin en çok para kazanan, en çok kâr eden kuruluşlarından bir
tanesiyim.” Yani devlet olarak Orman Genel Müdürlüğü vergi verince sağ
cebimizdeki parayı sol cebimize koyuyoruz. Arada da sadece bu paranın sağ
cepten sol cebe gittiğini gören orman köylüsü var. Ya arkadaşlar yazık değil
mi? Orman Genel Müdürlüğü bu kadar kâr edeceğine orman köylüsü de bundan biraz
nasiplense olmaz mı? Orman köylüsünün cebine de üç kuruş para versek, para
girse olmaz mı?
Bakın bir yasa teklifi
verdim, dedim ki: Vahidi fiyat uygulaması şu anda orman işletme müdürlerinin
veya bölge şeflerinin iki dudağı arasında, bunu bir standarda bağlayalım. Ne
yapalım? Bir kural koyalım. Köylü olarak tomruğu siz depoya kaç liraya teslim
ettiniz metreküpünü? 250 liraya mı? Bir sonraki yıl bunun yüzde 50’sini vahidi
fiyat olarak köylüye önerin. Bunu teklif ettim, aranızdan bazı arkadaşlarla da
konuştum “Son derece mantıklı.” dedi ancak komisyona dahi getirmediniz bunu,
komisyona dahi getirmediniz. Ben mücadelemden vazgeçmedim, İç Tüzük 37’ye göre
buraya getirdim, burada size anlattım, hepiniz kafa salladınız dinlerken ama
oylamaya gelince orman köylüsünün aleyhine karar verdiniz, yine elinizi
kaldırdınız.
Arkadaşlar, şunu
söylüyorum: Orman Genel Müdürlüğü kâr ediyorsa orman işini yapan köylü de bu
kârdan nasiplensin. Orman Genel Müdürlüğü zarar ediyorsa köylü de bu zarara
katlansın, buna bir itirazım yok ama on yıldır Osman Kahveci bakıyoruz Sayın
Başbakandan plaket alıyor ama orman köylüsü yerinde saymaya devam ediyor. Bunda
bir gariplik var.
Bir de dikiliden satış
meselesi var. Arkadaşlar, bu dikiliden satış çok önemli. Az önce söyledim,
Hükûmet, alın teriyle çalışan orman köylüsünden yana olmadı, asla da olmadı,
sadece bugün değil geçmişte de olmadı. Ormanı yandaşlara peşkeş çekilecek bir
alan olarak gördü. Her gün buradan acaba kimi zengin edebilirim, nasıl zengin
edebilirim diye düşünmekten başka bir şey yapmadı. Dikiliden satışın esprisi
şu: Ormana taşeron sokmak. Orman Genel Müdürü Bolu’da bizzat anlattı, yeni
Orman Genel Müdüründen bahsediyorum, bizzat bana anlattı: “Artık orman
köylüsüyle uğraşmak zor.” dedi, “Lüzumsuz hâle geldi.” dedi, “İnşallah dikiliden
satışı birkaç yıl içerisinde yüzde 60’lara çıkartacağız Allah’ın izniyle” dedi.
Şimdi, dikiliden satışı
yüzde 60’lara çıkartmak ne demek biliyor musunuz? Köylünün cebine elinizi atıp
o üç kuruşu da köylünün cebinden çekip çıkartmak demek. Dikiliden satışı yüzde
60’a çıkartmak ne demek biliyor musunuz? Bugün orman köylüsü olan vatandaşımızı
taşeronun işçisi hâline getirmek demek. Bunun başka bir açıklaması yok değerli
arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, az önce
söyledim, 7 milyon insanı ilgilendiriyor bu konu. Sayın Bakana gittim -az önce
buradaydı- dedim ki aylar önce, Sayın Bakanım, orman köylüsünün sıkıntılarıyla
ilgili bir çalışma yaptım, size bunu takdim etmek istiyorum. Bana ne cevap
verdi biliyor musunuz Sayın Bakan? “Orman köylüsünün sıkıntısı mı var, o da
nereden çıktı?” dedi.
Arkadaşlar bakın, Sayın
Başbakan diyor ki: “Bu dönemki kabine benim ustalık dönemi kabinem.” Sizin
ormandan sorumlu bakanınız diyor ki: “Orman köylüsünün ne sıkıntısı varmış.
Bunu nereden çıkarttın?” Öyle bir ustalık dönemi kabinesinde öyle bir Orman
Bakanı var ki orman köylüsünün sıkıntısı olduğundan bile bihaber ve siz hâlâ
onun o bakanlık koltuğunda oturmasına müsaade ediyorsunuz, sesinizi dahi
çıkartmıyorsunuz. Bakın hodri meydan. Bolu’yu pilot il kabul edelim. Bu araştırma
önergesini kabul edin. Bolu’nun Mengen’ine gidelim, Kıbrıscık’ına gidelim,
Seben’ine gidelim, yüzde 85 oy aldığınız Gerede’sine gidelim, Mudurnu’suna
gidelim. Oradaki orman köylülerinin kapısını tıklatalım. Toplayalım onları,
diyelim ki: “Sizin orman köylüsü olarak bir sıkıntınız var mı, yok mu?” “Allah
razı olsun hiçbir sıkıntımız yok, Hükûmetimizden çok memnunuz.” derlerse ben
milletvekili mazbatasını burada yırtıp Bolu’ya dönmeye hazırım ama tersini
söylerlerse siz o Bakanı oradan indirmeye hazır mısınız? Bunun cevabını sizden
istiyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. Araştırma önergemin de kabulünü talep ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Özcan.
Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisinin aleyhinde ilk söz, Karabük Milletvekili Sayın Osman Kahveci’ye
aittir.
Buyurun Sayın Kahveci. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN KAHVECİ (Karabük) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin orman köylülerinin sorunlarıyla
ilgili vermiş olduğu araştırma önergesi üzerinde aleyhte söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
ülkemiz orman yönünden zengin değildir. Yüzde 27’si ormanlarla kaplı olan
ülkemizde ormanların yüzde 99,9’u da devlete aittir. Meri mevzuat
ormanlarımızın korunması, işletilmesi ve geliştirilmesi görevini devlete
vermiştir. Ülkemizde 34 bin köy bulunmaktadır. 2011 yılı sayımlarına göre bu
köylerin 21 bini orman köyü olup bu köylerde 7 milyon kişi yaşamaktadır yani
köy nüfusunun yüzde 40’ı orman köylüsüdür. Ülkemizin genelini
değerlendirdiğimizde kırsal kesimde yaşayan insanlarımız millî gelirden en az
pay alan kesimdir. Bunların içinde de en fakir kesim orman köylüsüdür.
Gerçekte mevzuatımızda
orman köyü tanımında “gelir düşüklüğü” diye bir kriter olmamakla birlikte,
fiiliyatta orman köylerinde yaşayanların büyük çoğunluğunun millî gelirden en
az payı alan kesim olduğu gerçeğini de kabul etmeliyiz.
Orman köyü nedir? Orman
hukukuna göre bir köyün mülki hudutlarında orman varsa o köy orman köyüdür.
Gerek Anayasa’mızın 170’inci maddesi ve gerekse 6831 sayılı Orman Kanunu’nun
31, 32, 34 ve 40’ıncı maddeleri orman köylerine ormanlardan faydalanmalarıyla
ilgili birçok haklar vermiştir; orman köylüsünün köylerinde barınmaları için
verilen yapacak ve yakacak ihtiyaçlarının temini başta gelmektedir.
7 milyon orman köylüsünden
50 bin aile, yaklaşık 2 milyon kişi geçimini ormancılıktan sağlamaktadır.
Bunlar, orman işçiliğinde ve orman ürünlerini yetiştirme, toplama ve
pazarlamasını yapmaktadırlar.
Geliştirilen yeni
ormancılık teknikleriyle ormanlarımızdan üretilen orman ürünlerinde son
yıllarda yüzde 100’lere varan üretim artışları olmuş ve orman köylüsüne daha
fazla iş ve aş verilmesi sağlanmıştır. Önceden ormanlarımızdan yıllık 7 milyon
metreküp endüstriyel odun üretimi yapılırken bu rakam son yıllarda 14 milyon
metreküplere çıkarılmıştır. Ancak yanlış anlamaya meydan vermemek için ifade
etmeliyim ki ormanlarımızda yıllık artımımız 28 milyon metreküpten 40 milyon
metreküp/yıla çıkmıştır. Bu da ülkemizdeki ormanlardaki gelişimin bir
yansımadır.
Değerli milletvekilleri,
orman köylüsü enflasyona ezdirilmemiş ve üretim birim fiyatlarına her yıl
enflasyon üzerinde zam yapılmıştır. 2003-2011 yılları arasında toplam enflasyon
yüzde 84,7 olurken orman köylüsüne üretim işçiliğinden verilen fiyat yüzde
106,7 olarak gerçekleşmiştir. Böylece orman köylülerimiz enflasyona
ezdirilmemiş, bilakis enflasyonun 24 puan üzerinde artış sağlanmıştır.
2002 yılında 1 metreküp
tomruğun üretimi ortalama 27 lira iken 2011 yılında 74 liraya çıkmıştır.
Toplamda 2002 yılında orman köylüsüne 253 milyon Türk lira kaynak aktarılırken
2011 yılında 4 kat artarak 1,1 milyar Türk liraya çıkarılmıştır. 2012 yılında
da 1,3 ile 1,4 milyar Türk lira aktarılması beklenmektedir.
Ormanlarımızdaki üretim
işleri orman köylülerimiz veya onların kurdukları orman kooperatifleri
aracılığıyla yapılmaktadır. Şu anda ülkemizde kurulmuş 1.930 adet orman
kooperatifi bulunmaktadır. Orman köylerimize veya orman kooperatiflerine orman
işçiliği yanında baltalıklığın koruya tahvili çalışmalarında üretilen emvalin
yüzde 100’e kadarı köylü pazar satışı olarak kendilerine verildiği gibi
istedikleri takdirde tahsisle dikili ağaç satışı da yapılmaktadır.
Dikili ağaç satışlarında
öncelik orman kooperatiflerinindir. Bu konuda bazı düzenlemeler yapılmak
suretiyle orman kooperatifleri korunmuş ve desteklenmiştir. Örneğin orman
kooperatiflerine dikili ağaç satışlarında yüzde 20 fiyat düşüklüğü
sağlanmıştır. Köylerimiz ve kooperatiflerimiz ürettikleri ürünleri kendileri pazarlamaktadırlar.
Böylece yavaş yavaş orman köylüleri orman idaresinin üretim işçisi olmaktan
daha öteye geçerek üreten ve pazarlayan konumuna geçmeye başlamışlardır. Bunun
sonucu olarak 2002 yılında orman kooperatifleri 100 bin metreküp dikili satış alırken
2011 yılında orman kooperatifleri 1,3 milyon metreküp dikili satış almışlardır.
Değerli milletvekilleri,
orman köylerimiz ve kooperatifler ayrıca ormanlardaki her türlü odun dışı
ürünleri toplayıp pazarlama imkânına da sahiptirler. Bu çerçevede başta defne,
fıstık çamı, kekik, keçiboynuzu, kestane gibi birçok odun dışı ürünleri orman
köylerimiz cüzi bir fiyatla almakta ve bu ürünler orman köylülerimiz ve
kooperatifler tarafından işlenerek piyasaya sunulmaktadır. Örneğin 1 kilogram defneye
3 kuruş devlete öderken köylümüz bunu 1,5 liraya satıyor, fıstık çamına 14
kuruş öderken 4,5 liraya satıyor, kekiğe 3 kuruş öderken 2 liraya satıyor,
kestaneye 15 kuruş öderken 5 liraya satıyor.
Evet, orman teşkilatı bu
ürünlerin daha da artırılması ve çeşitlendirilmesi için birçok eylem planını
hazırlamış ve uygulamaya koymuştur. Birçok ürünlerde artık ülkemiz dünyada
tekel durumundadır, defnede olduğu gibi.
Bu çerçevede,
ormanlarımızdan 2011 yılında 120 bin ton odun dışı orman ürünü toplanmış ve bu ürünlerden
249 milyon dolarlık ihracat yapılmıştır. 2002 yılında odun dışı ürünlerdeki
ihracatımız 47 milyon dolarken 2011 yılında 5 kat artmıştır.
Bunların dışında her türlü
ormancılık faaliyetlerinde orman köylerimize öncelik verilmektedir. Özellikle
ağaçlandırma, bozuk ormanların imar ve ıslahı, erozyon kontrolü çalışmaları,
orman yangınlarıyla mücadele çalışmalarında orman köylerimize öncelik
verilmektedir. Orman köylerinin yol, içme suyu gibi önemli altyapı ihtiyaçları
da Hükûmetimizin uyguladığı KÖYDES Projesi kapsamında yenilenmekte olup orman
köylerimizin büyük çoğunluğunun yolu asfaltlanmıştır. Birçok orman köyünde
artık sokaklar da kilit taşıyla döşenmeye başlanmıştır.
AK PARTİ Hükûmeti olarak
politikamız, şehirde yaşayan halkımızın sahip olduğu tüm sosyal imkânlardan
kırsal alanda yaşayan vatandaşlarımızın da sahip olmasını sağlamaktır, elbette
ki bu konuda da önceliğimiz orman köylerimizdir.
Ormanlarımızı, orman
köylerimizle birlikte koruma ve kollama dengesi içinde sürdürülebilir bir
şekilde işletmek, ormancılık gelirlerinden en fazla payı orman köylerimize
aktararak, orman köylerimizin refah seviyesini artırmak temel ormancılık
politikamızdır.
Bu bağlamda, gelişen
orman-halk ilişkileri neticesinde orman suçlarında büyük bir azalma olmuş,
orman kadastrosunun tamamlanma aşamasında olması da bu süreci desteklemiştir.
Bugün orman köylüsü ile devlet dünden daha barışık bir şekilde, geleceğe
birlikte ve ümitle bakmaktadır, Parlamentonun gündeminde olan kanun da bunun
bir güzel örneği olacaktır.
Az önce, Bolu
Milletvekilimiz Orman Genel Müdürlüğünün bütçesiyle ilgili bazı kritiklerde
bulundu.
Arkadaşlar, açıklayayım:
Orman Genel Müdürlüğünün 2012 yılı bütçesi 4 milyar Türk Lirasıdır. Bunun 2
milyar lirası özel bütçedir. Orman Genel Müdürlüğü her yıl, 2012 yılı için
söylüyorum, 2 milyar lira devletin özel bütçesinden para almaktadır. Dolayısıyla
da her ne kadar döner sermayesi bir miktar bazı fiyat artışları, piyasadaki
odun fiyatı artışlarına göre bilançosunu yıl sonunda kârla kapatsa da bu para
derhâl özel bütçeye gitmekte ve özel bütçeden tekrar para geri dönmektedir.
Sözlerime son verirken, Sekizinci
Cumhurbaşkanımız Turgut Özal’ı da rahmetle anıyor, aziz milletimizin Kutlu
Doğum Haftası’nı da tebrik ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Kahveci.
Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin lehinde Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır.
Buyurun Sayın Şandır.(MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun vermiş olduğu orman köylüsü ve
Ormancılık Kooperatifleri Merkez Birliğinin sorunlarının araştırılması için bir
araştırma komisyonunun kurulmasını talep eden önergenin gündeme alınmasının
lehinde söz almış bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlar,
gerçekten sayın konuşmacıların, Sayın Genel Müdürün de ifade ettiği gibi,
ülkemizin yaklaşık yüzde 10’luk kısmının yaşadığı yani 7-7,5 milyon insanımızın
yaşadığı orman içi ve orman kenarı köylerinin çok sorunları vardır. Bu
memlekette sorunu olmayan kimse yok Sayın Kahveci. Yani yapılan hizmetlere
kimse bir şey söylemiyor, ellerinize sağlık, teşekkür ediyoruz ama bu millet
her şeyin en iyisine layık. Siz de ifade ediyorsunuz, Devlet İstatistik
Kurumunun verilerine göre, Türkiye’de gelir düzeyi en düşük toplum kesimi orman
içi ve kenarında yaşayan köylülerimizdir ve bunlar, değerli arkadaşlar,
hizmetten şeref duyduğum bu insanlar, inanınız ki, bu toplumun en değerli
insanları, en şerefli insanları. Çünkü bütün yokluklara rağmen, çoluk
çocuklarıyla o topraklarda yaşamaya ısrar ediyorlar, inat ediyorlar;
onurlarıyla, atadan, öteden kalan o toprakları ekip, sürüp orada yaşamaya
çalışıyorlar. Bu insanların tabii, düne göre belki sorunları azalmış olabilir
ama bugün yine de birçok sorunları bulunmaktadır.
Özellikle ormancılık
kooperatifleri, gerçekten orman içi ve kenarı köylülerinin kalkındırılmaları
için çok önemli bir örgütlenme modeli ve ciddi de bir boyuta ulaştı. Devletin
ve hükûmetlerin eğer doğru politikaları olsa, orman içi köylülerini
kalkındırmak için bu kooperatifler çok önemli bir imkân ve avantaj ama orman
içi kooperatiflerini orman idaresi bir rakip olarak görünce, bir böyle rekabet
edecek unsur olarak görünce kalkındırmak değil, öldürmemek ama süründürmek
politikalarıyla, maalesef bu kooperatiflerin de birçoğu kapanma noktasına
geldi, birçoğu kapandı. Ben de biliyorum, bu kooperatifler o Toros Dağları’nın
tepesinde kendi imkânlarıyla kurdukları tesisleri kapatmak durumunda kaldılar,
yaşatamadılar.
Bu sebeple söylüyorum, bu
önerge, bana göre önemli bir önerge; yani toplumun yüzde 10’unu ilgilendiren
bir önerge. Ne olur burada bir komisyon kursak ve gitsek bu köylülerimizin, bu
orman içi ve kenarında yaşayan bu güzel insanların sorunlarını Parlamento
olarak araştırsak? Hazırlayacağımız raporu, yaptığımız tespitleri, önerdiğimiz
çözümleri Hükûmetin huzuruna getirsek ve desek ki -Birlikte yapsak bu
çalışmayı- “Şunlar yapılırsa bu insanlara hizmet edilmiş, hizmet verilmiş
olur.” Bunun hiç kimseye bir zararı yoktur.
Değerli milletvekilleri,
bakın, bugün muhtemel bir iki saat ama yarın tamamlamayı planladığımız 6831
sayılı Orman Kanunu’nun 2/B maddesiyle ilgili hukuk düzenlemesini yapıyoruz.
Şimdi, burada “Bu köylülerin sorunları yok.” derken bir iyi niyet gösterisi
olarak çıkaracağımız kanunla -ki bizim de teklifimiz var, Cumhuriyet Halk
Partisinin de teklifi var, Hükûmetin tasarısıyla birleştirildiği ifade ediliyor
ama- yani yarın da konuşacağız, burada bizim tekliflerimizde önerdiğimiz birçok
hususu da yok saydınız, önergelerimizi de yok sayıyorsunuz zaten. Ama eksik bir
kanun çıkarıyoruz, işte orman köylüsünün sorunlarının tartışılmasına vesile
olan bu önerge vesilesiyle de söylüyorum.
Şimdi, orman içi ve kenarı
köylerinin kullandığı hazine arazileri dâhil, ormandan çıkarılmış 2/B arazileri
dâhil bu arazileri bu köylüler, bu insanlar geçimlerini temin edebilmek için
üretimde kullanıyorlar dişleriyle tırnaklarıyla, çoluk ve çocuklarıyla. Bu
arazilerde, inanınız ki hiçbir iktisat, rantabilite, kârlılık, verimlilik
hesabına uymaz orada üretim yapmak ama orada üretim yaparak çoluk çocuğunu
geçindirmeye çalışıyor. Şimdi, bu 2/B yasasında Sayın Bakan ısrarla söyledik:
Yarın rayiç bedel belirlemesinde birçok inisiyatif gelişecek ve ortaya konan
rayiç bedelin yüzde 50’sini bu orman içi köylüsünden isterseniz çıkardığınız kanun
zulme dönüşecek. Bu Türkiye’nin orman içi ve kenarı köyleri İstanbul’un
Sarıyer’i, Bahçeköy’ü değil; Toros Dağlarını, Ege’nin dağ köylerini düşünün;
buralarda insanlar zaten geçimini zor temin ediyor; arazinin 2/B arazisi
olması, hazine arazisi olması çok önemli değil ki; önemli olan o arazinin
ekilip sürülmesi. Ekip süren insanı hiç yoktan şimdi bir bedel ödemeye
zorlarsanız, siz adaleti de temin etmiş olmazsınız, hizmeti de üretmiş
olmazsınız.
“Efendim, Anayasa eşitlik
ilkesi gereği, rayiç bedel belirlenmesi gerekir.” itirazınıza bir çözüm olarak
diyoruz ki: “Orman içi köylülerinin kullandıkları 2/B arazilerinin rayiç
değerlerinin yüzde 15’i oranında bir bedel talep edelim.” Yüzde 50’sini
ödeyemeyecek çünkü. Yani kuzey Anadolu ormancılığı -zengin köylümüz- sorunlu
olmayabilir, çok da bilmiyorum ama güney Anadolu’da, Toros Dağlarında… İnanınız
ki değerli milletvekilleri, siyaset olsun, muhalefet siyaseti olsun diye
söylemiyorum, “Ekmeğini taştan çıkartmak.” dediğimiz hadiseyi gelin Mersin’in
Toros Dağlarında, Adana’nın Toros Dağlarında izleyin. Taşı düzeltiyor, önüne
duvar örüyor, toprak taşıyor, üstüne sera kuruyor, orada sebze ve meyve
yetiştiriyor. Sizin, şimdi, bu insanın bu emeğinin karşılığını ödüllendirmeniz
gerekirken o kullandığı topraktan bedel istemenizin mantık neresinde, adalet
neresinde bunun?
Değerli milletvekilleri,
bakınız, bu ormancılar kahramandırlar. Yani kendilerine emanet ettiğimiz
toplumun, nüfusumuzun yüzde 10’luk kısmını, 7 milyon insanımızı idare ederek
geçimlerini temin ediyorlar. Eğer Orman Kanunu uygulanmış olsa o orman
köylüleri burunlarını bile evlerinden dışarıya çıkartamazlar. Yani, orman
mühendisleri, Orman Genel Müdürlüğü çalışanları, tüm ormancılar o köylülerle
hısım olmuşlar, akraba gibi iç içe yaşıyorlar, birbirlerini idare ederek o
dağlarda o hayatın zorluklarını göğüslüyorlar. Eğer çıkarttığınız kanunlarla bu
ormancıların elini kolunu bağlar, “İlle bunu uygulayacaksınız.” derseniz, şimdi
buradan soruyorum, yarın devamını getireceğiz: “İlan ettiğiniz rayiç değerden
orman köylüsü ektiği, sürdüğü, üzerinde serasının olduğu, evinin olduğu araziyi
satın alamazsa ne yapacaksınız Sayın Bakan; İnternet üzerinden o araziyi
satacak mısınız, isteyene satacak mısınız? Nasıl yapacaksınız onu Sayın Hocam?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Orman köylüsüyle hasım değil, hısımız.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Nasıl yapacaksınız bunu?
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa)
– Toros Dağlarının başına gidip kim alacak orayı?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Hiç öyle değil, hiç öyle değil. Gelin oralara, şimdi nelerin, kimlerin talipli
olduğunu gelin görün. Siz orman içi ve kenarı köyünde… İşte Sayın Kahveci
burada. Nasıl satın alacak?
Şimdi, bu kanunla bir de
hazine arazilerini eklediniz. Adamın kullandığı, çiftçinin, üreticinin
kullandığı hazine arazisini işte “Rayiç değerin yüzde 50 bedeliyle satacağız.”
diyorsunuz. Alamıyorsa ne yapacaksınız? Başkasına satacaksınız. Nasıl
yapacaksınız Sayın Hocam?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Taksit yapıyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Doğrusu şudur değerli arkadaşlar: Devlet, tamam, toplum adına bir kural koyacak
ve bunu uygulayacak. Koyduğunuz kural, uyguladığınız kural eğer adaleti temin
etmiyorsa onun adı zulüm olur.
Değerli arkadaşlar, zulüm
ne kültürümüzde ne inancımızda kabul edilir bir şey değil. Onun için orman içi
köylüsünün problemi vardır, sorunları çoktur ama o onurlu insanlar tüm
sorunlarını aşarak, devletlerine güvenerek, Allah’larına şükrederek, sıkıntıya
da sabrederek orada yaşamaya çalışıyorlar. Şimdi, onları çıkardığımız
kanunlarla zulmetmenin, zora sokmanın bir anlamı yoktur. Bu önerge doğru bir
önergedir, bu önergeyle bir komisyon kurulması bizim de talebimizdir ve bu
sebeple bu önergeye destek vereceğimizi ifade ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Şandır.
Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisinin aleyhinde son söz Kastamonu Milletvekili Sayın Mustafa Gökhan
Gülşen’e aittir.
Buyurun Sayın Gülşen. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA GÖKHAN GÜLŞEN
(Kastamonu) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisi aleyhine söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinde orman köylülerimizin yanlış politikalar
neticesinde mağdur edildikleri iddia edilmektedir. Öncelikle ifade edeyim,
seçim bölgem Kastamonu arazisinin yüzde 60’ı ormanlarla kaplıdır, toplam 1.070
köyümüzün 900’den fazlası da ormanla irtibatlı köylerdir. Dolayısıyla orman
köylülerinin dününü ve bugününü çok yakından biliyorum ve önergede iddia
edildiği gibi, orman köylülerinin dünden daha kötü olduğunun doğru olmadığını
da biliyorum. Bu değerli milletvekilimiz -önerge sahiplerinden- bazı rakamlar
verdi, bazı rakamlarla da bunu desteklemek istiyorum.
2002 yılında -Kastamonu
için bu rakamlar- toplam 600 bin metreküp üretimden orman köylüsünün cebine 10
trilyon civarında bir para giriyordu. 2011 yılı itibarıyla Kastamonu Orman
Bölge Müdürlüğü sınırları dâhilinde üretim 2 milyon metreküpe çıkmış ve bunun karşılığında
150 trilyon lira para orman köylüsüne aktarılmıştır.
Bahsedilen dikili kesim,
2011 rakamları itibarıyla -müteahhitlerden bahsedildi- toplam üretimin yüzde
10’una tekabül etmektedir ki bunu bile çıkardığımızda 2002 rakamlarının 3
katına çıkmıştır üretim. Dolayısıyla, hem üretim 3 katına çıkmış hem de orman
köylüsünün cebine giren para miktarı 15 katına çıkmıştır. Dolayısıyla, dünden
bugüne orman köylüsünün gelir düzeyi artmış, ekonomik imkânları artmıştır.
Benden önceki konuşmacımız,
Karabük Milletvekilimiz ifade etti, KÖYDES Projesi kapsamında -çünkü önergede
geçiyor- orman köylerimizin altyapı çalışmaları da yapılmaktadır, bununla
ilgili sıkıntılar da giderilmektedir.
Bunların yanında, şu anda
gündemimizde olan 2/B yasa tasarısı kapsamında 2/B arazilerin satışından elde
edilecek gelirin bir kısmı da yine orman köylülerimizin kalkındırılmasına
yönelik kullandırılacaktır. Bunu, Orman ve Su İşleri Bakanımız Sayın Veysel
Eroğlu müteaddit defalar ifade etmiştir.
Ayrıca gündemimizde,
İçişleri Bakanımız Sayın İdris Naim Şahin hakkında gensoru önergesinin
görüşülmesi vardır.
Bu sebeplerle, CHP grup
önerisi aleyhinde oy kullanacağımızı bildiriyor, sizleri saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Gülşen.
Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisini oylarınıza sunuyorum…
MUHARREM İNCE (Yalova) –
Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Grup önerisi kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
İç Tüzük’ün 37’nci
maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Önergeyi okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, (2/125) esas numaralı
2954 Sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/41)
12.12.2011
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
14.10.2011 tarih ve 2/125
esas numarası ile Başkanlığınıza gelen ve tarafımdan verilen “2954 Sayılı
Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi” ile ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 37.
maddesine göre işlem yapılması için gereğinin yapılmasını bilgilerinize arz
ederim.
Saygılarımla.
Ali
Özgündüz
İstanbul
BAŞKAN – Evet, teklif
sahibi İstanbul Milletvekili Sayın Ali Özgündüz… Kendisi yok.
Bir milletvekili… İzmir
Milletvekili Sayın Aytun Çıray… Yok.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Gündemin “Özel Gündemde Yer
Alacak İşler” kısmına geçiyoruz.
Bu kısımda yer alan, Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına grup başkan vekilleri Iğdır Milletvekili Sayın
Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan’ın, Nevruz Bayramı
kutlamaları ile eğitim sistemine ilişkin kanun teklifine karşı yapılan protesto
gösterilerinin yasaklandığı ve bu gösterilere katılanlara yönelik polisin
orantısız güç kullandığı iddiasıyla İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin
hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin (11/11) esas numaralı Gensoru
Önergesi’nin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelere başlıyoruz.
VIII.- GENSORU
A) Ön Görüşmeler
1.- Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri
Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Nevruz
Bayramı kutlamaları ile eğitim sistemine ilişkin kanun teklifine karşı yapılan
protesto gösterilerinin yasaklandığı ve bu gösterilere katılanlara yönelik
polisin orantısız güç kullandığı iddiasıyla İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin
hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/11)
BAŞKAN - Hükûmet? Burada.
Önerge daha önce bastırılıp
dağıtıldığı ve Genel Kurulun 10/04/2012 tarihli 92’nci Birleşiminde okunduğu
için tekrar okutmuyorum.
Sayın milletvekilleri,
Anayasa’nın 99’uncu maddesine göre, bu görüşmede, önerge sahiplerinden bir üyeye,
siyasi parti grupları adına birer milletvekiline ve Bakanlar Kurulu adına
Başbakan veya bir bakana söz verilecektir.
Konuşma süreleri, önerge
sahibi için on dakika, gruplar ve Hükûmet için yirmişer dakikadır.
Önerge sahibi Hakkâri
Milletvekili Sayın Adil Kurt, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
ADİL KURT (Hakkâri) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, söz konusu Sayın
İdris Naim Şahin olunca, İçişleri Bakanı olunca insan söze nereden
başlayacağına hakikaten karar veremiyor. Ben de icmalen burada son dönemlerde
-yani tamamını konuşma şansımız yok- akılda kalanlar itibarıyla Sayın Şahin’in
uygulamalarını ve neden bu gensoru önergesini verdiğimizi sizlerle paylaşmaya
çalışacağım.
Öncelikle ben bir karne
açıklamak istiyorum: Bakınız, 2011 yılı içerisinde “dur” ihtarına uymadıkları
için öldürülen sivil vatandaş sayısı 57, yaralanan 130; köy korucularının
ölümlerine sebebiyet verdiği sivil vatandaş sayısı 3, yaralanan 48; sınır
bölgelerinde yaşamlarını yitiren sivil vatandaş sayısı 16, yaralanan 12 -tabii,
buna Roboski dâhil değil- cezaevlerinde 36 ölüm, 11 yaralama; gözaltında
yaşamını yitiren vatandaş sayısı 5; faili meçhullerde yaşamını yitiren kadın
sayısı 1, yaralanan kadın sayısı 3; yaşamını yitiren -faili meçhuller
itibarıyla söylüyorum- erkek sayısı 45, yaralanan 118; bu dönemde yaşamını
yitiren çocuk sayısı 3. Bu verileri daha çoğaltmak mümkün ama ben bunlarla
yetineceğim verileri aktarırken.
Sayın Bakanın son dönemdeki
en büyük incisi gaz bombasıyla ilgilidir; gaz bombasının ölüme sebebiyet
vermediğini ifade ediyor. Tabii ki “Nevroz” olaylarındaki vahşet KESK, EĞİTİM
SEN ve diğer sivil toplum örgütlerinin gerçekleştirdikleri demokratik
eylemlerde Sayın Bakanın talimatıyla polisin hunharca yaklaşımları burada
ayrıca tek tek saymayı gerektirmiyor ama gaz bombasının kullanımı sonucu
yaşamını yitiren vatandaşların isimlerini sizlerle paylaşacağım.
Bakınız, son dönemlerde
sıkça kullanılan gaz bombalarının, Sayın Bakanın iddiasına göre, yaşamı tehdit
edecek, sağlığa zararlı herhangi bir içeriği bulunmuyor.
Bakınız, Hopa’da yaşamını
yitiren Metin Lokumcu elli dört yaşında bir vatandaş, en son “Nevroz”
olaylarında İstanbul’da yaşamını yitiren Hacı Zengin, bunlar gaz bombasıyla…
Başka bir şeyle yaşamlarını yitirmediler. Bakınız, on sekiz aylık Mehmet Uytun
-on sekiz aylık- gaz bombasının kafasına isabet etmesiyle yaşamını yitiren bir
çocuk, on sekiz aylık bir çocuk. Gaz bombasıyla yaşamını yitiren bir kadın,
Hatice İdin. Bunlar bu dönemin verileri.
Değerli arkadaşlar, burada
-fotoğrafını bulamadık ama- Yıldırım Ayhan da bu gaz bombası kullanımı sonucu
göğsüne isabet eden gaz bombasıyla yaşamını yitiren bir başka vatandaş. Ama
eğer İçişleri Bakanının, bu dönemlerin tamamını ifade eden, onların
icraatlarına tercüman olan bir resim istiyorsanız bunu size gösterebilirim.
Sayın Bakan, toplumun
tamamını ayrıştırıcı, kışkırtıcı ve nefret suçu niteliğinde konuşmalarıyla bu
dönemde siyaset literatürüne, siyaset tarihine geçmiş bir bakandır. Bu Bakan
Türkiye’ye yakışan bir bakan değil. Bu üslup Türkiye Cumhuriyeti’ni idare eden
bir Kabine üyesine yakışan bir üslup değildir. Ayrıştırıcı, kendisi gibi
düşünmeyen herkesi düşman algısıyla değerlendiren, düşman gibi yaklaşan bir
tutum ve bu tutumun sahibi eğer bir bakansa buradan bu Meclisin Türkiye’ye
yakıştırmaması gerekiyor.
Sayın Bakanın o kadar çok
icraatını anlatmak mümkün ama en son ressamlarla ilgili yaptığı
değerlendirmeleri, şairlerle ilgili yaptığı değerlendirmeleri ayrıca
değerlendirme konusu yapmıyorum ama bizim değil, yazarların kendisiyle ilgili
yazdıkları şeyleri sizlerle paylaşacağım. Hayır, bu sadece BDP’ye rahatsızlık
veren bir bakan değil. Toplumun değişik kesimlerinin, hatta çok iyi biliyorum,
aklıselim sohbetlerde, iktidar partisi milletvekilleri dâhil, uygulamalarından
kaynaklı rahatsızlıklarını çok rahatlıkla paylaştıkları bu Bakanla ilgili bir
yazarın değerlendirmesi… Yeni Şafak gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu’nun bir
cümlesini sizlerle paylaşacağım: “Kötü ve kaba sağcılığın, soğuk savaş
mantığının, 70’li yılların Komünizmle Mücadele Dernekleri dilinin bu kadar
tehlikeli ve çapsız hâliyle çoktandır karşılaşmamıştık… Ama mesele ‘bakan’da
değil, mesele ‘tercih’te. Soru açık: Tercih bakan tercihi mi yoksa siyasal
tercih mi? Marangoz hatası mı, yoksa marangozun yeni tarzı mı?” Bu, bir yazarın
ifadesi Sayın Bakanla ilgili olarak.
Bir başka yazarın
ifadelerini sizinle paylaşayım, Taraf gazetesinden Emre Uslu’nun Twitter
üzerinden Bakanla ilgili yazdığı bir pasajı sizinle paylaşayım: “Bence İNS -bu
şekilde kendisi tanımlıyor, Sayın Şahin’i kastediyor- acilen inadından vazgeçip
danışmanların yazdığı metinden konuşma yapmalı. ‘Ben irticalen konuşurum.’
derse böyle konuşuyor çünkü.” Yani açıkça yazar şunu söylüyor: “Sayın Bakan,
konuşmayı bilmiyorsunuz, bari birisi sizin elinize bir kâğıt versin, bu kadar
gaf yapmayın.”
Bir başka yazarın, Star
gazetesinden Fehmi Koru’nun görüşünü sizinle paylaşacağım: “Devlet ‘terörle
mücadele’ yürütürken, birileri de teröre destek veriyormuş... Kimmiş mi onlar?
Bakan Şahin’e göre neredeyse herkes. İnsan okurken ürperiyor. Ne kadar yanlış
bir yaklaşım.”
Bu da Fehmi Koru’nun
yaklaşımı, Bakanla ilgili olarak değerlendirmeleri ama en çarpıcı ve bugünü
biraz ifade edecek, Sayın Bakanın da ruh hâlini tarifleyecek cümleyi de -Özgür
Mumcu, Radikal gazetesi yazarından- sizinle paylaşmak istiyorum. Sayın Bakan -biraz
sonra o resmi de sizinle paylaşacağım- Erzurum’a giderken oynuyordu ya,
vatandaşı oynatıyordu ya… Şunu söylüyor: “Herhâlde işçilerin ölümü Bakanı çok
etkilemiş -İşçilerin ölümünü araştırmak için Bakan gidiyor, davul zurna ile
kendisini karşılattırıyor ve vatandaşı oynatıyor. Yazarın değerlendirmesini
sizinle paylaşacağım- üzüntüsünden ne yaptığını bilmiyor. İnsanın, ‘Sayın Bakan
travma sonrası stres bozukluğu mu yaşıyor?’ diyesi geliyor.” diyor. Sizin Bakan
bu; ölümü araştırmaya giderken davul zurnayla kendisini karşılatıyor, vatandaşa
takla attırıyor.
Değerli arkadaşlar, şimdi,
bizim verdiğimiz gensoru önergesine “hayır” demekle sizin Sayın Bakana
kendinizi kabul ettirme şansınız yok. Sayın Bakanın yaklaşımıyla, kendisini
sevip sevmediğinize ancak sizler burada takla atarsanız Sayın Bakan ikna olur
ya da gensoruyu reddetmek için Sayın Bakana burada takla attırmak lazım. Başka
bir şey yapmak, başka bir şey söylemek Sayın İdris Naim Şahin açısından
hakikaten yetersiz kalıyor. Her konuştuğunda nefret, her konuştuğunda kin, her
konuştuğunda toplumu ayrıştıran ve ortalığı kan gölüne çeviren uygulamaların
sahibi bu Kabineye yakışmıyor, Türkiye’ye yakışmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ADİL KURT (Devamla) –
Sizlerden ricamız, bu Parlamentoyu, bu ülkeyi, bu Hükûmeti bu defodan, bu
ayıptan kurtarmak. Normal yaşamına, vekillik yaşamına döndüğünde takla mı atar,
başka bir şey mi yapar, o kendisinin bileceği bir iş. Ama bir Bakanın toplumu
bu kadar ayrıştırıcı bir tutumun içerisinde bulunmasını eğer sizler
hazmediyorsanız takla atmanız gerektiğini ifade etmek isterim.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Gruplar adına ilk söz Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Sayın Sırrı Sakık’a aittir.
Buyurun Sayın Sakık. (BDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
BDP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK
(Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de grubum adına hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Bugün Özal’ın, rahmetli
Özal’ın ölüm yıl dönümü. Aradan on dokuz yıl geçti, kendisine Allah’tan rahmet
diliyoruz ama ölümü bir sır ve bu sır hâlen sırrını koruyor. Buraya zaman zaman
Meclis araştırması önergeleri verdik, bunun araştırılmasını istedik ama ne
hikmetse Parlamento bunu hep reddetti. Ama buradan kamuoyuna tekrar
sesleniyoruz: Biz, Barış ve Demokrasi Partisi olarak bu işin arkasını
bırakmayacağız, tekrar Meclis araştırması önergeleri vereceğiz ve bu sırrın
açığa çıkması için Parlamentoyu göreve davet ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; gelişmiş demokrasilerin en temel ölçüsü düşünce, ifade ve
örgütlenme özgürlüğüdür. Dolayısıyla bir ülkenin sokakları, meydanları,
cezaevleri aynı zamanda o ülkenin demokrasisinin bir aynasıdır. Bir ülke
demokratik normlarla mı yönetiliyor, yoksa otoriter yöntemlerle mi yönetiliyor,
sokaklara, bakarak… Bu konuda sokak bize bir ayna gibi yansıyabilir. Kendisine
yönelik eleştirilere, protestolara tahammülü var mıdır, yok mudur? Eğer varsa,
orada demokrasi vardır; eğer yoksa, orada demokrasiden, özgürlüklerden
bahsedemezsiniz. Bu ülkenin bütün muhaliflerine karşı acımasız bir devlet
terörü vardır. Bu devlet terörünün başında da İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin
vardır. Dolayısıyla İçişleri Bakanı bir ülkenin yönetimidir, vitrinidir ve
aynasıdır. Biz bu vitrinimizi, bu aynamızı uzun süredir görüyoruz ve Türkiye
halkları da görüyor. Bir ülkede iç barışın olup olmadığını, huzurun olup
olmadığını, demokrasi ve özgürlüklerin askıda olup olmadığını o ülkenin
İçişleri Bakanını izleyerek görebilirsiniz. Böylece, bir ülkenin nereye doğru
gittiğini, rotasının ne olduğunu öğrenme şansımız da olur. Öncelikli olarak şu
tespiti yapmamız gerekir: Protesto, gösteri, miting düzenlemek, yürüyüş, hiç
beğenmediğimiz bu 1982 Anayasası’nda bile bir haktır ama ne yazık ki bizim
ülkemizde muhaliflere karşı, özellikle Kürtlere karşı böyle bir hak
kullanılmıyor. Bir keyfiyet vardır, bir despotizm vardır.
Şimdi, İçişleri Bakanının
göreve geldiği günden bugüne kadar yaptıklarına, uygulamalarına birer birer tanıklık
ediyoruz. Biraz önce arkadaşımız bazı alıntılar yaptı; ben de kendisinden bir
iki alıntıyla başlamak istiyorum, ilk göreve geldiği günden bugüne kadar.
Bir saldırı sonucu, Sayın
İçişleri Bakanının bir açıklaması var: “Yangın ya ateşle çıkar ya bombayla
çıkar ya roketle çıkar ya benzinle çıkar. Netice itibarıyla yangın çıkmıştır.”
diyor büyük Türk düşünürü İdris Naim Şahin.
Hemen arkasından -onlarca
var tabii- Kızılay’daki bir patlamada “3 adet, maalesef, vatandaşımızın
-patlamadan dolayı ölenleri “3 adet” olarak değerlendiriyor- can kaybına maruz
kaldığı bilgisi var elimizde.” diyor. “Hedefi eylem yapan tam, en iyi bilir.
Hedef gözetmeden yapılan bir eylemdir.” diyor yine büyük Türk düşünürü İdris
Naim Şahin.
Yine Türkiye Muharip
Gaziler Derneği Ordu Şubesinde -zaten, oraya gittiğinde bütün milliyetçi
duyguları ayaklanıyor, kendisinden geçiyor- “Bedel ağır ödendi. Bu bedeli yok
sayamayız. Bu bedel çocuk oyuncağı değil. Bu işin şakası da olmaz, bu işin
ciddisi de olmaz, hiçbir şey olmaz.” diyor büyük Türk düşünürü İdris Naim
Şahin.
Yine Kürt sorunuyla ilgili
bir açıklaması var: “‘Kürt sorunu’ diyorlar, ‘sorun’, ‘sorun’ diyorlar. Sorun
ne? Ben arıyorum, sorunu bulamıyorum.” diyor yine büyük Türk düşünürü İdris
Naim Şahin. Vallahi, arayan Mevla’sını da bulur, belasını da bulur.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Ordu) – Anlat o zaman.
SIRRI SAKIK (Devamla) –
Eğer, siz hâlen bu ülkede Kürt sorununu arayıp bulamıyorsanız, o zaman siz o
Japonlar, yani savaş döneminde ormana saklanan askerler gibisiniz, dünyadan
haberiniz yok sizin.
Şimdi, bu İçişleri
Bakanımız bir keyfî uygulamayla “Nevroz”u yasakladı. Oysaki AKP İktidarı son
dokuz yılda “Nevroz”lara bir yasak koymadan “Nevroz”lar özgürce kutlanıyordu
ama hiçbir şey de olmuyordu. Bir kararla, bazı il ve ilçelerimizde müsaade bile
alınmış, yani anayasal bir hak olarak müsaade almaya gerek bile yok ama biz bu
ülkenin ötekileri olduğumuz için, bizim yetkili kurullarımız, il, ilçe
teşkilatlarımız gidip başvuruda bulunmuş, oradaki mülki amirler izin vermiş ama
İçişleri Bakanlığı, ikinci bir genelgeyle bu izinleri yok hükmünde saymış ve
her tarafı kana ve şiddete bulandırmıştır. Ve gördük, yaşadık, Sayın İçişleri
Bakanının o uygulamalarından dolayı… Ben ve bir grup arkadaşımız
İstanbul’daydık, bir grup arkadaşımız da Diyarbakır’daydı. Gerekçesi neydi?
“Efendim ‘Nevroz’ kutlamalarında devrimci halk savaşı başlayacak.”
Sayın Bakan, şimdi buradan
size soruyorum: Devrimci halk savaşını başlatmak isteyenler, ayın 18’inde de
başlatır, 20’sinde de başlatır, 21’inde de başlatır, bugün, bu saatte de
başlatırlar. Onun için, devrimci halk savaşı verenler sizden onay alarak bu
kararı vermiyorlar ki. Siz kendinize bir gerekçe aradınız. Sizin korkunuz neydi
biliyor musunuz? Sizin bu politikalarınız iflas etmişti, bu politikalarınızı
Kürt halkı ve Türkiye demokrasi güçleri yerle bir etmişti. Ne oldu
Diyarbakır’da yasakladınız? “Kitleler sokağa çıkmasın.” Ve şunu söylüyordunuz:
“Bakın, bizim uygulamalarımızla Kürtler artık sokağa çıkamıyor, Kürtler
alanlara çıkamıyor.” Ve Kürtler ne yaptı sizin uygulamalarınızı? 18 Martta,
sizin verdiğiniz kararları yok hükmünde saydı. Diyarbakır’da yüz binler yürüdü,
sonradan milyona dönüştü ve “Nevroz”u coşkulu bir şekilde kutladılar ama siz,
bunun öcünü ve intikamını almaya çalıştınız. Siz ne yaptınız? Sonra ne
yaptınız? Cizre’de, talimat verdiniz -Cizre’de görev yapmışsınız, Cizre
halkının sizin üzerinizde emeği vardır, oradan ekmek yediniz- emrinizdeki polisleri
bizim halkımızın üzerine saldırttınız ve en son, ilçe binamızı yerle bir
ettiniz panzerlerle, kurşunlarla, gazlarla ve bombalarla ve İlçe Başkanımız
ağır yaralandı, içeride bulunan bütün arkadaşlarımız ağır şekilde yaralandılar.
Ve sonradan döndünüz, sizin arka ve ön bahçeniz olan medyaya servisler
yaptınız. Sözüm ona, içeriden ateş açılmıştı. Oysaki kamera kayıtlarında,
nereden ateş açıldığına dair siz de, hepimiz de bunu biliyorduk ama siz bu
olaylara kılıf aramaya çalışıyordunuz.
Ve sonra ne oldu?
Batman’da, döndünüz, intikam aldınız. Ne yaptınız Batman’da? Sayın Ahmet
Türk’ün de içinde bulunduğu bir grup milletvekilimiz Batman’da “Nevroz”u
kutlamaya gitti ve orada güvenlik güçleri acımasız bir şekilde saldırdılar.
Bütün il ve ilçelerde oldu. Özellikle Batman’da gidip, bizim seçim otobüsünün
camını kırıp içine bomba attılar. Ve sonra, bütün hayatını barış için adamış
Sayın Ahmet Türk’ü darp ettiniz, gasbettiniz. Bu mu sizin adaletiniz? Hiç mi
demokrasiden pay almadınız? Hiç mi insanlıktan pay almadınız?
Ve sonra, döndünüz, bu
polis şeflerini, oradaki valileri aklamaya çalıştınız. Oysaki burada hep, bütün
grup konuşmalarınızda Sayın Başbakan çıkar, tek parti dönemindeki uygulamaları
eleştirir. Ne der? Dönüp der ki: “Efendim, işte, eskiden, valiler, kaymakamlar,
emniyet müdürleri CHP’nin tek parti döneminde il, ilçe başkanı görevi
yapıyordu.” Peki, ben şimdi size soruyorum: Sizin emrinizdeki valiler,
kaymakamlar, emniyet müdürleri ne görevi yapıyorlar? Size il ve ilçe
teşkilatında görev yapıyorlar. Hatta Mardin’in Nusaybin, pardon, bağışlayın,
Midyat Kaymakamı sizin ilçe binanıza gidip -medyaya da yansıdı- İlçe
Başkanınıza şunu söyledi: “Aman aman, kaleyi kaptırmayın, ben de buradayım.”
Bakın, işte, tek parti dönemindeki parti müfettişleri de aynı şeyi yapıyorlardı
ve siz de aynı şeyi yapıyorsunuz.
Bakın, sayın
milletvekilleri, değerli arkadaşlar; Batman’da Sayın Türk’e bu saldırı
yapılırken bizim İçişleri Bakanından, Parlamentodan, Sayın Başbakandan bir
beklentimiz vardı. Meslektaşınız olan bir milletvekili saldırıya uğruyor. Diğer
milletvekili arkadaşlarımız da saldırıya uğradı ama siz bunu yapacağınıza ne
yaptınız? Döndünüz, polisleri; döndünüz, oradaki amirleri kutladınız, onlara
teşekkür ettiniz.
Bakın, dün akşam
televizyonlarda vardı, “Filistin’e Hoş Geldiniz” kampanyası çerçevesinde
Filistin’e giden Danimarkalı bir eylemcinin yüzüne oradaki bir komutan M16
tüfeğinin dipçiğiyle vuruyor. Aynı gece televizyon kanallarında bu bir haber
oluyor ve sonra derhâl görevden alınıyor. İsrail Başbakanı dönüp diyor ki:
“Böyle bir davranış İsrailli asker ve subayların genel karakteriyle uyuşmaz,
bağdaşmaz. Böyle kişilerin İsrail ordusunda ve İsrail’de yeri yoktur.” Hani
sizin hiç beğenmediğiniz, sürekli eleştirdiğiniz o İsrail’de bile bu demokrasi,
bu hak arama mücadelesi varken, hiçbiriniz dönüp demediniz “Sayın Türk, sizden
özür diliyorum.” ve o polislerle ilgili bir tek işlem yapılmadı. İşte bu da
sizin bir ayıbınız. Bu, Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışmıyor ama size yakışabilir
çünkü siz bir polis şefisiniz, siz öyle davranıyorsunuz. Siz bizim İçişleri
Bakanımız değilsiniz çünkü bizi temsil etmiyorsunuz.
Siz kimleri temsil
ediyorsunuz, bakın oraya da geleceğim: 10 Nisanda Polis Günü vardı, 10 Nisanda
Polis Günü’nde kutlama törenleri vardı. Siz, Çiller’in ruh hâliyle hareket
ediyorsunuz. 10 Nisan Polis Günü’nde tören düzenlenmişti, siz kimleri davet
etmiştiniz? Dün mahkûm olan Mehmet Ağar’ı davet ettiniz. Kimi davet ettiniz?
1990’ların karanlık İçişleri Bakanlığını yapan, o karanlık döneme damgalarını
vuran Nahit Menteşe’yi davet ettiniz. Kimi davet ettiniz? İsmet Sezgin’i davet
ettiniz. Siz aslında ruh dördüzüsünüz, onlarla aynı ruhu taşıyorsunuz; çünkü
siz de dönüyorsunuz, diyorsunuz ki… Bu ülkede emlak edebiyatı yapıyorsunuz,
Tansu Çiller de çakıl taşı edebiyatı yapıyordu. İşte, beslendiğiniz alan bu.
Kürtlerin ne bir çakıl taşına ne de bir karış toprağa ihtiyacı yoktur.
Kürtlerin bir talebi vardır; insanca, eşit koşullarda yaşamak istiyor. Sayın
Bülent Arınç Türk kimliği için ne istiyorsa, Kürt halkı da kendi kimliği için
aynı şeyi istiyor. Onun için çakıl taşı edebiyatıyla, onun için emlak
edebiyatıyla bu işleri geçiştiremezsiniz. Siz, o gün onlarla yeniden
buluştunuz. Hatta o törenlerde Orta Doğu diktatörlerini aratmayacak bir devlet
töreni vardı, kırmızı halılar serilmişti, o dönemin bakanları ve Sayın İdris
Naim Şahin birlikte devlet töreni yapılıyordu orada ve rüzgâr halıyı alıp
götürüyordu, onlarca insan yere yatmış o halıyı tutuyor, Sayın Bakan o halıda
yürüyecek... Size de yakışan buydu Sayın Bakanım, gerçekten de yakışan buydu.
İşte halktan kopuk olmak budur, işte halka düşmanlık etmek de budur.
Şimdi, bakın, İstanbul’u
söylüyorum: İstanbul’da, bir grup milletvekili arkadaşımızla oradaydık.
İstanbul sanki bir kuşatma altındaydı. Her tarafta polis baskısı, polisin
koridoru etrafında insanlar gidip geliyordu ve hiçbir şey olmadan polis gaz
bombası kullandı, polis şiddet uyguladı. Ve büyük bir çoğunluğu kucaklarında
çocuklarla gelmişlerdi oraya. Bir devrimci halk savaşı başlatanlar kucağında
çocuklarla gelmezler kutlama alanlarına. Hatta, o polisin zulmünden,
baskısından kurtulmak için çare yoksa kendisini o soğukta denize elbiseleriyle
birlikte atan insanlara hep birlikte tanıklık ettik.
Sayın Bakan, biz, geçmişten
bugüne kadar, Çiller döneminden sizin döneminize kadar her şeyle karşılaştık.
Evet, topunuzla da, silahınızla da, gaz bombanızla da, kurşununuzla da çünkü
yanı başımızda onlarca mücadele arkadaşımızı yitirdik ama boyun eğmedik. İlk
kez neyle karşılaştık biliyor musunuz? İlk kez İstanbul’da, bu kez ellerinde
bıçaklarla polislerin arasından çıkan insanlar bizim onlarca partili
arkadaşımızı bıçakladılar.
İşte sizin demokrasiniz bu.
Siz bunlarla ilgili bir tek soruşturma yaptınız mı, bir işlem yaptınız mı? Siz
bu ülkenin İçişleri Bakanıysanız ilk önce bunlarla ilgili bir işlem
yapmalısınız. Ama siz bunlarla ilgili de hiçbir işlem yapmadınız Sayın Bakanım
ve sonra döndünüz ne dediniz biliyor musunuz? Döndünüz dediniz ki: “Burada 75
milyon insan var -bu insan, efendim, Kürtleri kastederek- bunları
tükürükleriyle boğarlar.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Ordu) – Hainleri dedim, hainleri…
SIRRI SAKIK (Devamla) –
Şimdi, senin kıstasına göre hain kim bilmiyorum.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Ordu) – Onlar kendilerini iyi bilir!
SIRRI SAKIK (Devamla) – Siz
75 bin insandan bahsettiniz, 75 bin insan. O zaman açıklayın 75 bin insanın kim
olduğunu.
Bakın, bu ülkede kimileri
15 bin, kimileri 20 bin insandan bahseder; Kürtlerin nüfusundan bahsediyorum.
Varsayalım, 10 bin, 15 bin ama vicdan sahibi olan Türkiye demokrasi güçleri
var, Türk halkı var. Bu insanların tükürük özgürlüğünü hiç olmazsa ellerinden
almayın. Bu Kürt halkı ve Türkiye demokrasi güçleri kimlere tüküreceğini çok
iyi bilir Sayın Bakanım. Sizin tükürük kültürünüzü onaylayıp size tepki
vermeyenlere tükürebilirsiniz ama bizim tükürük özgürlüğümüzü de lütfen bizim
elimizden almayın. Bizim dilimize, kimliğimize, halkımıza zulmedenlere biz
tükürmesini çok iyi biliriz Sayın Bakan.
Sonra, siz ne yaptınız
biliyor musunuz? Hocalı katliamına gittiniz, ilk kez devlet düzeyinde bir
törene katıldınız. Orada devlet düzeyinde bir tören yapılıyordu. Orada, evet, o
katliam, insanlığa karşı işlenmiş bir katliamdır. Hiç kimse bunu onaylayamaz
ama kana kan intikam nutukları da atan sizdiniz. Ne yaptığınızı bilmiyordunuz.
O gün orada Hrant Dinkleri katleden Ogün Samastların yol arkadaşlarıyla
beraberdiniz ve intikam alacağınızı söylüyordunuz ve ne yapıyordunuz? Sizin bir
tek beyaz bereniz eksikti. Oradakiler, hepsi topluca Agos gazetesine karşı bir
yürüyüş düzenliyorlardı, Agos’a gideceklerdi ve Sayın Bakan da bunların
başındaydı.
Şimdi, bu Hükûmet, bu
milletvekilleri, vicdan sahibi olan herkes, bu Bakandan hesap sormak gibi bir
hakkı yok mu? Hani halkların ortak hukukundan, vatanından bahseden “Türkiye
Cumhuriyeti ortak halkların cumhuriyetidir.” dediğimizde Ermenilere karşı bu,
Kürtlere karşı bu, size muhalif olan herkese karşı bu politikaları
uyguluyorsunuz.
Bakın, KESK geldi,
Ankara’nın göbeğinde demokratik bir hakkını seslendirmek istiyordu. Ne yaptınız
onlara? Gaz, cop, işkence, polisler saldırdı onlara. Peki Sayın Bakan, acaba
KESK de devrimci halk savaşını mı başlatacaktı? Oysaki siz bütün muhaliflere
karşı düşmansınız.
Bakın Sayın Bakan, bu
ülkede halkların başına musallat olan tarihin karanlık sayfalarına adlarını
yazdıranlar var, Mustafa Muğlalı bunlardan biri, Esat Oktay Yıldıran Diyarbakır
zindanlarında bir cinayet şebekesinin başıydı, Kenan Evrenler, Tansu Çillerler,
Doğan Güreşler, Mehmet Ağarlar. Roboski katliamını yapanlar, hâlen isimlerini
koyamadık. İşte Sayın Bakan, siz isminizi bunların yanına yazdırdınız. Siz
zulümden zalimlerin yanına isminizi yazdırdınız. Siz bu halkın temel
değerlerine saygı göstermediniz. Siz gittiğiniz her yerde, özellikle ırkçı,
milliyetçi dalgaların yükseldiği yerlerde siz gittiniz oralarda onlara mesaj
verdiniz. Çünkü iktidarınızın 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ırkçı,
milliyetçi oylara ihtiyacı olduğu için sizi kullanıyorlar. Bakın, bunların
hepsi gelip geçtiler. Bakın, burada 28 Şubatın mimarları -ilahi adalete bakın-
Sincan’da tank yürüttüler bugün Sincan F Tipi Cezaevinde. Dünya size de kalmaz.
Ya adil olacaksınız çıkıp bu yaptıklarınızdan dolayı bu halktan özür
dileyeceksiniz veyahut da siz isminizi biraz önce saydığım bu zalimlerin yanına
yazdıracaksınız.
Ben son olarak şunu
söylüyorum: Kimi günahlar var affedilir; kimi günahlar var üstü örtülür; kimi
günahlar vardır ki kabir defterine yazılır. Biraz önce bahsettiğim insanların
günahları kabir defterlerine yazıldı. Siz de gelin, artık bu yanlış
politikalarınızdan vazgeçin, günahlarınız kabir defterine yazılmasın.
Peki, ben teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Günal.
MHP GRUBU ADINA MEHMET
GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu konu üzerinde konuşmadan
önce, küçük bir hatırlatma ve kutlama yapıp gündeme geçeceğim.
Öncelikle, Antalya
Milletvekili olarak, kutlanmakta olan Turizm Haftası nedeniyle bütün
turizmcilere başarılı bir sezon diliyorum. Gündem dışı konuşacaktım ama
yoğunluktan sıram gelmediği için onlara da buradan başarılar diliyorum.
Tabii, bu vesileyle,
Bakanımız yok ama Hükûmetin üyelerinden de bir an önce turizm çerçeve yasasını
çıkarmalarını istirham ediyorum. Çünkü sürekli söylemiştim, ilgili bakanlarımız
biliyor: 2007-2012 Eylem Planı vardı, 2012 geldi, hâlen daha çerçeve yasamız
yok, bu vesileyle tekrar hatırlatmış oluyorum. Başarılı bir sezon diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, idrak
ettiğimiz başka bir hafta da Kutlu Doğum Haftası. Peygamber Efendimiz
(sallallahü aleyhi ve sellem)’in doğumunun 1441’inci Yıl Dönümünü kutladık. Bu
vesileyle, bütün inananlar üzerinde şefaatinin olmasını temenni ediyorum. Ancak
burada bu seneki ana tema “Hazreti Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)
kardeşlik hukuku ve kardeşlik ahlakı.” Bugün, burada, bu gensorunun konusu
içerisinde de bu hususu ilgilendiren bazı önemli noktalar var değerli
arkadaşlar.
Peygamber Efendimiz “Ben
ancak güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” diyor. Biz de bu haftanın
temasını “Kardeşlik ahlakı, kardeşlik hukuku.” olarak koymuşuz ve âlemlere
rahmet olarak gönderilen Peygamberimizin doğumunun kutlandığı bu haftaya uygun
olarak birlik, beraberlik, kardeşlik, barış için bazı şeyler yapmamız gerekirken
biz, maalesef ve maalesef sizlerin AKP İktidarı olarak yarattığı ve
palazlandırarak, şımartarak bugüne getirdiği bir bölücü terör sorununun bugün
başka bir uzantısını konuşmak zorunda kalıyoruz.
Değerli arkadaşlar, burada
Meclis Başkanlığına da sormak istiyorum: Yani üstündekine baktım Sayın
Başkanım, nevruz “v” harfiyle, içindekine baktım “w” ile çift “v” ile yazılmış.
Yani biz en küçük bir şeyi götürdüğümüz zaman “İç Tüzük’e aykırı.” diye kabul
etmiyorsunuz, bunu da dikkatlerinize sunuyorum. Yani eğer varsa, artık
yasallaştıysa onu da bilelim. Üstünü düzeltmişler ama içindeki “Nevroz”lar
“çift v” ile duruyor. Bunu da Meclis Başkanlığının, Kanunlar ve Kararların,
Genel Sekreterliğin dikkatine sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, nevruz,
Türk kültüründe, Orta Asya’da ve bu coğrafyada yaşayan insanlar için, “yeni
gün” anlamına geliyor, bütün Türk topluluklarında da buralarda, bu coğrafyada
yaşayan insanlar tarafından da biliniyor; birliği, beraberliği, barışı ifade
ediyor ve hep bayram olarak kutladığımız bir gün. Değişik isimlerle anılıyor,
bizde “Mart Dokuzu” gibi, “Mart Bozumu” gibi, “Gün Dönümü” gibi, “Yıl Dönümü”
gibi isimlerle anılıyor. Bizim 12 hayvanlı eski Türk takvimimizde de yeni yılın
başlangıcı olarak kutlanıyor. Şimdi, böyle bir bayram günü... Hatta Ertuğrul
Gazi Anma Törenleri bile, belli bir süre, Osmanlı’nın sonuna kadar, o gün
içinde kutlanırmış. Yani önemli bir gün, baharın müjdecisi, barışın,
kardeşliğin müjdecisi.
Ulu Önderimiz Mustafa Kemal
Atatürk de ilk cumhuriyetin kuruluşundan önce Meclis varken yine 1922 yılında
Ankara’da nevruz kutlamalarına bizatihi kendisi katılmış. Yani bir barış,
kardeşlik, birlik, beraberlik günü olarak baharın, yeni günün, yeni yılın
müjdecisi olarak kutlanılan bir gün.
Şimdi, peki, nasıl oluyor
da bu samimiyetle uzun yıllar muhafaza ettiğimiz nevruz günü, böyle kırmalar,
dökmeler, yakmalar gibi bazı gösterilere sahne olabiliyor? Yani bu kadar yıl
kutlamışız birlik beraberlik içerisinde, bin yıllardır müşterek kıvanç ve
duyguda, tasada, üzüntüde. Bu köklü kaynaşma fırsatını neden böyle bir kavgaya
dönüştürüyorsunuz?
Tabii ki, burada, bu
bayramımızı, bu güzel bahar bayramını kirletmeye çalışanlar belli yerlerden
cesaret alıyorlar. Sadece kabahati onlarda bulmuyoruz değerli arkadaşlarım.
Eğer siz bu işi hafife almasaydınız yıllardır yapılan şeylerde… Sayın Bakan
burada. Ben Sayın Atalay’ın sözünü hatırlıyorum, bir gösteri yapılıyor, “Şükür
ki can kaybı olmadı.” diyor, cam çerçeve inmiş, bankalar, kamu kurumları, her taraf
yıkılmış, sonra buna şükrediyoruz. Yani böyle bir asayiş, güvenlik anlayışı
olur mu arkadaşlar? Kanuna karşı gelenlere, yapılan eylemlerde gereğini
yapıyorsunuz, Tekel işçilerine gereğini yapıyorsunuz, sendikacılara
yapıyorsunuz. Şurada bizim küçücük bir sataşmamız olduğu zaman başkan vekilleri
hemen kafamıza biniyor, Hükûmetin aleyhinde oldu diye başlıyor, içerisinde
hakaret olmayan unsurlar da bile “İç Tüzük’ün gereğini yaparız.” diyor musunuz?
Diyorsunuz. Peki, nasıl oluyor da ortada kanun dururken bu kadar müsamahakâr
bir şekilde bu olayların bu şekliyle çatışmaya, gerilime, kavgaya dönüşmesine
müsaade ediyorsunuz? Yani kendi güvenliğini sağlayamayan, vatandaşlarının
güvenliğini sağlayamayan, kendisini tehdit ettiren bir devlet, Hükûmet anlayışı
olur mu? Ben utandım onları görünce. Hiç kimsenin sesi çıkmadı. Hükûmete
hakaret oldu, devlete hakaret oldu, devletin büyüklerine hakaret oldu, tehdit
oldu “Bahar geliyor, efendim, şunları yapacağız, şöyle olacak, böyle olacak.”
diye. Bakın, Sayın Genel Başkanımız bunu 21 Mart yani nevruzun olduğu günkü
grup toplantısında şu sözlerle sizlere hatırlatmıştı: “Bakın, tehditlerin hangi
seviyeye ulaştığını sizlere yeniden hatırlatmak için söylüyorum: ‘Müzakereler
başlasın, şayet bir şey yapılmazsa, bahar geliyor. Devlet adım atmazsa, tecrit
bitmezse haberiniz olsun, bahar geliyor.’ diyorlar. ‘Hakkımızı verin,
kimliğimizi verin, ana dilimizi tanıyın, yoksa bahar geliyor. Demokratik
özerkliğimizi verin, anayasal hakkımızı verin, aksi hâlde bahar geliyor.”
Bu dedikleri bahar, bizim
söylediğimiz nevruz, bizim söylediğimiz yeni gün, birlik beraberlik baharı
değil, “Biz artık eylemlere başlıyoruz.” diye tehdit ediyorlar.
Bir devlet, burada bunu
temsil eden Hükûmet, yönetiminde olan Hükûmet bu tehditlere nasıl ses çıkarmaz?
Ondan sonra, dostlar alışverişte görsün misali, bazı açıklamalarla bunları
geçiştiriyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
burada, maalesef ve maalesef bu noktaya gelmelerinde en büyük sorumlu iktidarın
kendisidir. Şimdiye kadar açılım zırvasıyla Habur’da başlayan olay, maalesef
bugünlere kadar gelmemize ve bu cesareti bulmalarına vesile olmuştur. Bir an
önce Hükûmetin bu tavrını değiştirerek biraz daha gerekli önlemleri almasını,
terörle mücadele ile teröristle mücadeleyi farklılaştırarak, bu mücadelenin
ötesinde müzakereleri durdurmasını ve o önlemler alındıktan sonra birtakım
tedbirleri gündeme getirmeyi düşünmesini istirham ediyorum. Aksi takdirde bu
böyle devam edecek, Türkiye Cumhuriyeti devleti, Türk milleti ve devlet
büyükleri tehdit edilmeye devam edecektir.
Şimdi, bunlar böyle olurken
biz neyle uğraşıyoruz? Bakın, burada bir gensoru konuşuluyor. Bakanlarımız
burada, Sayın Başbakan nerede? Sayın Başbakan Çin’de geziyor, Arabistan’da
geziyor, bir yerlerde bir özel ulak olarak haber ulaştırmakla uğraşıyor. Ne
için? Suriye’ye müdahalenin altyapısını oluşturmak için. Şimdi, kendi
kapımızda, içeride can derdimiz varken dışarıdakilere, hem de dolaylı olarak
müdahale etmek için niye bu kadar heveslisiniz?
Sayın Başbakan demiş ki:
“NATO’yu çağıralım.” Ya NATO’ya ne gerek var? Eğer sana bir saldırı varsa
kendin kendini savunamıyor musun? Aciz misin? Ee, tabii, Hakkâri’ye kadar girip
geri gidiyorlar, oraya sıcak takip yapamıyorsun, efendim, bizim konteynerlere
kurşun sekmiş de, bak bıçak kemiğe dayanmış da… Orada dayanmıyor mu, Hakkâri’de
dayanmıyor mu değerli arkadaşlarım? Geçen hafta Cuma günü Manavgat’ta, kendi
memleketimde şehit cenazemiz vardı, Hakkâri’de şehit düşen askerimizin cenazesi
vardı. O ailenin içindeki durumu, o babanın gururlu dik duruşunu, o yaşına rağmen,
“Ben ayakta duracağım.” diyerek Jandarma Genel Komutanımızla ve benimle beraber
yarım saatten fazla o sıcakta yürüyüşünü gördüm. “Ağlamayacağım.” dedi. “Ben
dik duracağım, söz verdim komutana, ben şehit babasıyım.” dedi.
Şimdi, sen ona müdahale
etmiyorsun, sonra kalkıp efendim Suriye’de bıçak kemiğe dayanmış. Bize önce ne
diyordun? “Canım Kardeşim Esat.” diyordun.
Değerli arkadaşlar, önce
kendi terör sorunumuzu, güvenlik ve asayiş sorunumuzu çözüp, iç işlerimizdeki
sorunları çözelim, ondan sonra dışarıya bakalım. Varsa bir şey, uluslararası
bir tepki varsa onları da oturup konuşalım ama durup dururken NATO’yu buraya
davet etmek…
Bu iç güvenliğimizi,
asayişimizi sağlama görevi, Sayın Bakanım orada, kendisinde. Lütfen, artık bu
zırvalara son verelim. Ne ise Türkiye Cumhuriyeti devletinin tavrı onu
gösterin, önce güvenliğimizi sağlayalım, asayişimizi sağlayalım; sonra almamız
gereken ekonomik önlemler, sosyal önlemler varsa onu burada hep beraber alırız
ama orada bölücülüğü tescillenmiş, hüküm giymiş bir cani başının serbest
bırakılması için müzakereler yaparsanız bunu Türk milletine anlatamazsınız.
İsterseniz “Vallahi ben yapmadım, devlet yaptı.” deyin “Yapan şerefsizdir.”
deyin, sonra da dönün “Vallahi ben gönderdim.” deyin; fark etmez, kademe kademe
de anlatsanız Türk milleti buna inanmaz. Bu konu hassas bir konudur. Yapanlar
cezasını çeker. Onun dışında, teröristle orada yaşayan vatandaşlarımızı ayırt
edersiniz, onlara ilişkin ekonomik ve sosyal önlemler gelir, bizler de destek
oluruz ama onlarla müzakere etmek, her ne kadar yarım çark ediliyormuş gibi
görünse de maalesef birlik, beraberliğimize zarar veriyor.
Orada insanlar gelip bizim
askerimizi şehit ederken burada birtakım insanlar… Efendim, Emniyet İstihbarat
şunu dedi, MİT bunu dedi, Başbakan bunu dedi; onu tartışıyoruz. Böyle devlet
yönetimi olur mu? Bu kurumlar arasındaki koordinasyonsuzluk kimin sorunudur?
İçişleri Bakanımız burada, Jandarma kendisine bağlı, emniyet kendisine bağlı,
nasıl oluyor da kimse ne olduğunu bilemiyor; üç gün tahkikat yapılıyor, sonra
bir şeyler bulmaya çalışıyoruz. Lütfen kendimize gelelim! Türkiye Cumhuriyeti
devleti, köklü bir devlettir, devlet geleneği vardır; her sorunun üstesinden
gelir ama duruşumuzu bozmadan, yapılması gereken neyse hep birlikte burada
tartışalım. Çözüm yeri Meclistir, demokrasinin beşiği burasıdır. Sadece
iktidarla da demokrasi olmaz değerli arkadaşlarım. Demokrasi deyince,
muhalefeti de, tüm toplum kesimlerini de, sivil toplum kurumlarını da hepsini
dikkate alarak çözüm bulmak zorundayız. Yani bir taraftan siz, kendi başınıza
yapıyorsunuz; devletin bir biriminin haberi var, diğerinin yok. Sonra, kanun
çıkarıyoruz. Sonra bağırıyorsunuz “Bunun iddiasını ispat etmeyen müfteridir.”
diyorsunuz. Ee, sonra “Vallahi, benim sır küpüm, devletin sır küpü” diyorsunuz.
Şimdi, nasıl olacak bu iş? Yani ben bu konuda İçişleri Bakanımızın da kendi
birimleri içerisinde… Artı, yeni Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı var;
tamam, Terörle Mücadele var ama burada başında olan Başbakan Yardımcımız
geliyor, o da onlara yüz veriyor. Nasıl olacak da bir tavır koyacağız?
Açılımdan sorumlu, şimdi de efendim, Üst Kurul, Danışma Kurulunun sorumlusu.
Bir birliktelik içerisinde önce oturun, Hükûmet içerisinde ne yapacağınıza bir
karar verin. O kurumları toplayın, bir politika oluşturun; yanlışsa da onu
uygulayın canım! Biz her gün bunları takip etmekten açıkçası yorulduk, bıktık
ve ne yaptığınızı da anlayamıyoruz. Her gün farklı bir şeyler ortaya çıkıyor.
Değerli arkadaşlar,
muhalefet olmadan demokrasi olmaz. Herkesi dışlayarak demokrasi olmaz. Ben
yaptım, oldu mantığıyla demokrasi olmaz. Yukarıya getirdiğiniz kanunları
görüyoruz, gülmekten yerlere yatıyor arkadaşlarımız. Plan ve Bütçe Komisyonu
Kanunlar Kararlar Genel Müdürlüğüne döndü. Eline alan bir tane şey getiriyor,
iki milletvekili imzalıyor teklif diye; arkası yok, önü yok, etki analizi yok,
bilmem nesi yok; on sefer değiştiriyoruz. Muhalefetin sesine kulak verin.
Bakın, demokraside bizim
anlayışımız, bütün kurumlarla, bütün kesimlerle ortak diyalog içerisinde,
katılımcı bir demokrasi anlayışıdır. Milliyetçi Hareket Partisi demokrasiyi
önemser. Milliyetçilik ve demokrasiyi ikiz kardeş olarak görür.
Evet, yapılan baskılarda
eğer bir şey varsa, haksızlık, yasa dışılık varsa -İçişleri Bakanı burada,
hukuk burada- onlara mahal vermeden yapması lazım. Aşırılık varsa
soruşturmalarını açması lazım ve kamuoyuna da bunları deklare etmesi lazım;
bireysel hatalar da olabilir, toplu da olabilir. Bizim demokrasi anlayışımızda
insanların temel hak ve özgürlüklerine saygı vardır ama “Demokratik özerklik
istiyorum.” diye bu ülkenin şartları içerisinde, kuralları, kanunları
içerisinde yaşamaktan vazgeçip, “Biz onu da istemiyoruz.” deyip birileri
federasyon istiyor, öbürü bağımsızlık istiyorsa bu demokratik bir hak talebi
olmaz. Bireysel olarak hak ve özgürlükleri talep edebilirsiniz ama kolektif hak
talebinde bulunursanız bu ayrışmadır, bu bölücülüktür, bu bağımsızlık talebi
bölücülük demektir. Onun için, demokrasi, bütün Türk vatandaşlarına aynı eşit
şartlarda hakları, özgürlükleri sağlamak ve onları teminat altına almak
demektir. İşte Milliyetçi Hareket Partisi, adı üzerinde milliyetçi bir
partidir. Demokrasiyi nasıl tanımlıyoruz? Halkın kendi kendini yönetmesi. Halk
ne demek? Milletin bugünkü yaşayan kısmı demek. E, nasıl olur o zaman? Onun
için, Milliyetçi Hareket Partisi demokratik bir partidir ve bütün insanların
eşit olarak ama sadece Hakkâri’nin değil, Antalya’nın Gündoğmuş ve Akseki
ilçelerindeki insanların da gelir düzeyini ve bireysel haklarını,
özgürlüklerini garanti altına almayı, teminat altına almayı taahhüt eder; aksi
takdirde o demokrasi olmaz, o demokrasinin ihlali olur, diğer insanların
haklarının ihlali olur. Burada, bizim milliyetçilik anlayışımız da bazı
kişilerin göstermeye çalıştığı veya suçladığı gibi hiçbir zaman ırkçı temelde
şekillenmez. Biz kapsayıcı, kucaklayıcı, kültür, dil birliğine tasada,
kıvançta, duyguda ortak birliğe, bir millî şuura sahip olan bir partiyiz ve
milliyetçilik anlayışımız da bu anlamda kapsayıcı bir milliyetçiliktir. Biz
“Türk” dediğimiz zaman bütün etnik kökenleri kapsar. “Türk vatandaşı” tabiri
sadece doğumuna bakarak Orta Asya’dan Türk olarak gelmiş olanları kapsamaz,
bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını kapsar. Atatürk’ün söylediği gibi,
“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halka Türk milleti denir.” ve “Ne mutlu Türk’üm
diyene.” diyor, “Türk soyundan olana” demiyor. Ama siz öyle bir hâle geldiniz
ki bu açılımcılara yüz vereceğiz diye…
Değerli arkadaşlar, dün bir
şey duydum, bir kongremizde bir arkadaşımız İstanbul’da söyledi, açıkçası
doğruysa üzüldüm, Sayın İçişleri Bakanımız buradayken söylüyorum. İstanbul’da
bir belediyenin yaptığı Miniatürk vardı, adını “Minyatür Türkiye” olarak
değiştirmişler. Bilmiyorum, yani şu anda hem sormuş olayım… Eğer öyleyse çok
vahimdir. “Türk” kelimesinden niye utanıyorsunuz, niye çekiniyorsunuz
arkadaşlar? Yani, az önce Sayın Genel Başkanımız grupta da söyledi, Darüşşafaka
Cemiyetinin tüzüğündeki maddeyi değiştirmişler, “Türk ve İslam olmak” maddesi
dokunmuş. Ya nasıl olur? Bugün dedim ki size: “Kutlu Doğum Haftası’nı
kutluyoruz.” Peygamber Efendimiz “Güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.”
diyor. Ahlakın birinci şeyi takva kısmı üstünlüğümüz… Ee, peki, nasıl oluyor da
oradan “Türk ve İslam” kaldırılıyor anlamıyorum. Orada olduğu zaman yabancılara
yardım edilmiyor mu, ne oluyor? Bunu anlamakta zorlanıyorum.
Değerli arkadaşlar, tam
tersine, Türk milletinin kurtuluşu işte o “Türk” ve “İslam” kelimelerinin yan
yana gelmesinde bulunur. Biz Türk-İslam ülkücüsüyüz. Geçen haftalarda kendisini
rahmetle andığımız Başbuğ’umuz Alparslan Türkeş, kurucu Genel Başkanımız “Biz
Tanrı Dağı kadar Türk, Hıra Dağı kadar Müslüman’ız.” derdi, “Türklük bedenimiz,
İslamiyet ruhumuzdur. Ruhsuz beden ceset olur.” derdi. Şimdi nasıl oluyor da
birtakım tavizler verebilmek için, bir seçimi garanti altına alabilmek için bu
kadar küçülüyoruz? Türk milletinin kurtuluşunun, sizin de benimsediğiniz gibi
2023 yılında lider ülke olmasının, 2053 yılında süper güç olmasının yolu işte
yeniden o Türk-İslam medeniyetini ihya etmekten geçiyor. Ne zaman İslam
medeniyeti olduk? Türkler İslamiyet’e hizmet etmeye başladığı zaman, ilayi
kelimetullah için cihada gittiği zaman oldu; ilmi, aklı kullandığı zaman oldu.
Ne zaman böyle şeylere düştük, işte o zaman topraklarımızı milyonlarca
kilometrekareden binlere düşürdük. Bizim kurtuluşumuz budur değerli arkadaşlar.
Bırakın bunu. Bizim kardeşliğimiz vardır. Bu Buhara’dan gelen yorumu dikkate
alın, Yesevi anlayışını dikkate alın, Mevlânâ’yı, Yunus Emre’nin söylemlerini
dikkate alın. “Gelin canlar bir olalım.” diyorlar, “Gönülden sevelim.”
diyorlar, “Bir olalım, iyi olalım, diri olalım.” diyorlar. Bu bizim kültürümüz.
Hepsini kucaklamış, bütün inanışları, mezhepleri kucaklamış ama ne zamanki
akıldan, ilimden vazgeçtik zevke, sefaya düştük, böyle bir sonuçla karşılaştık.
Maalesef bu gidişatın
sorumlusu olan Adalet ve Kalkınma Partisini ve Hükûmeti, ben, tekrar bunları
gözden geçirmeye, millî bir duruş sergilemeye çağırıyorum. Eğer bunu yaparlarsa
bizler de arkalarında olacağız. İnşallah, hep birlikte, Türk milletini lider
ülke yapmaya doğru bu çalışmaları gerçekleştireceğiz. Aksi takdirde çok büyük
bir bataklığa saplanmamız kaçınılmazdır.
Tekrar, bu günün anısına
“Peygamberimizin şefaati hepinizin üzerine olsun.” diyor, saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Günal.
Gensoru önergesi üzerinde
diğer gruplarımızdan konuşma yapacak var mı?
MUHARREM İNCE (Yalova) –
Gökhan Günaydın konuşacak.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Gökhan Günaydın, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) –
Sayın Başkan bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN – Bir saniye,
tamamlayayım.
Sayın Ali Uzunırmak, 1’den
fazla kişi girdiği için…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) –
Tutanak çok sonraya düşecek.
BAŞKAN – Anladım ama şimdi
çağırdım. Bir saniye, ben görüşecek insan yok zannetmiştim. Söz vereceğim,
sizden başkası da var.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA GÖKHAN
GÜNAYDIN (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin hakkında verilmiş
gensoru önergesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini sizlerle
paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum.
İdris Naim Şahin, 2002
yılından bu yana Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapan bir milletvekili
yani bugün itibarıyla on yıldır milletvekili olan bir Bakan üzerinde
konuşuyoruz. 2002 ve 2007 yıllarında İstanbul Milletvekili. 2011 yılından
itibaren memleketi olan Ordu’ya transfer edilmiş ve Facebook sayfasında da
“Ordu’ya hayırlı olsun.” diye duyurulmuş. Bence bu hayırlama, değerli
arkadaşlar, sonradan olacakların bir habercisi niteliğindedir çünkü Sayın İdris
Naim Şahin, Ordu’dan milletvekili gösterilmesini kendisi için hayırlı bir iş
olarak değil, Ordu için hayırlı bir iş olarak görmektedir. Düşünsenize,
Ordulular İdris Naim Şahin gibi bir milletvekiline nihayet kavuşacaklardır ve
bunun hayırlaması da Facebook sayfasından Sayın Şahin’in bizatihi kendisine
düşmektedir.
Şimdi, o gün dikkati
çekmemiş bir olay -zaman geçti- 13 Temmuz 2011 tarihinde yani seçimlerden bir
ay sonra Sayın İdris Naim Şahin’i İçişleri Bakanlığı koltuğuna taşıdı. Bugün 17
Nisan 2012; yani değerli arkadaşlar, dokuz ay dört günlük bir bakan hakkında
verilmiş -benim saydığım kadarıyla- ikinci gensoru üzerinde konuşuyoruz. Daha
kaç tanesi verilir bilmiyorum ama şunu itiraf etmek gerekir ki: Türkiye
Cumhuriyeti’nin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a millet sitem etmektedir
ki “Böylesine değerli bir şahsiyeti neden yıllarca bizden sakladınız?”
Çünkü Sayın İdris Naim
Şahin, AKP Genel Sekreterliği dönemindeki o uzun suskunluk döneminin rövanşını
alma kararlılığı içerisindedir. Ben sanmıyorum ki bugün Türkiye Cumhuriyeti’nde
yaşayan ve belirli çağa gelmiş olan yurttaşlardan Sayın Şahin’i tanımayan bir
kişi olabilsin? Yani bu dokuz ay dört günü çok iyi değerlendirmiştir Sayın
Bakan kendisini tanıtma konusunda. Ancak, acaba, bu tanıtma hayırlı bir iş
midir, hayırlı bir şekilde devam etmekte midir, bu biraz tartışma konusu.
Bakın, değerli
arkadaşlarım, benden evvel konuşan arkadaşlar bazı örnekler verdiler, ben
bunları tekrar edecek değilim ama Sayın Başbakanın da “Sürçülisan etmiş.” diye
tanımladığı bir şeyi sizlerle bir paylaşayım: “Tabii, kara harekâtı bugün yarın
başlamış, başlıyor değil. Şartlara göre her an olabilir; bugün olabilir, bir
saat sonra da olabilir. Bunun tarihini vermiş değiliz, verecek de değiliz.
Yapıldığı zaman fark edilir, yapılır mı yapılmaz mı o da değerlendirilir.”
Şimdi, arkadaşlar, anlamaya
çalışıyorum, bir kişinin bu cümleleri peş peşe kurabilmesi için o zihin
dünyasında kurduğu bir olguyu, bir düşünceyi aktarma çabası içerisinde olması
gerekir. Acaba Sayın Bakan konuşmanın şehvetiyle bu cümleleri kurarken topluma
ne mesajı vermeye çalışıyor? Bir İçişleri Bakanı olarak vermek istediği bir
mesaj var da biz mi algılayamıyoruz? Şimdi, açık ki algılayamayanlar arasında
Sayın Başbakan da var çünkü “Sürçülisan etmiş.” diyor. Ancak, bu sürçülisanlar
burada bitmiyor. Ben bir küçük örnek daha vereceğim ve ondan sonra bu bahsi
kapatacağım. Sayın Bakan Muharip Gaziler Derneği Ordu Şubesini ziyaret ediyor
ve diyor ki: “Bedel ağır ödendi. Bu bedeli yok sayamayız. Bu bedel çocuk
oyuncağı değil. Bu işin şakası olmaz, bu işin ciddisi de olmaz, bu işin hiçbir
şeyi olamaz.” Şimdi aynı cümleleri bir daha kurmak istemiyorum. Yani Bakan bir
şey ifade etmek istiyor -yoksa bu cümleleri niye kursun- ama biz bunu
algılamakta biraz güçlük çekiyoruz.
Söyleyecek çok şey var
arkadaşlar ancak biz burada bir fâni olarak Sayın İçişleri Bakanını masaya
yatırıp sadece onun üzerinde konuşacak değiliz. Eğer Türkiye Büyük Millet
Meclisi çatısı altında ciddi bir konuşma yapıyor isek aslında Sayın Şahin’in
temsil ettiği Adalet ve Kalkınma Partisinin içişleri politikası üzerine
birtakım değerlendirmeler, birtakım sözler söyleyebilmeliyiz. Bir kere, toplum,
İçişleri Bakanından Türkiye’nin içinde yaşadığı sorunu, 3152 sayılı Yasa ile
kendisine verilmiş olan görev alanını içselleştirmesini bekler, bu çerçeve
içerisinde olgulara yaklaşmasını, yurttaşlarla bu çerçeve içerisinde sohbet
edebilmesini bekler. Eğer bu içselleştirmeyi yapabilmiş olsaydı Sayın Bakan,
Kızılay’da bombayla havaya uçmuş yurttaşlarımızı adet üzerinden saymaya kalkışmazdı.
Bakın, bu bir sürçülisan değildir çünkü yurttaşa “adet” demek aslında onu bir
insan olarak görme konusunda sıkıntı yaşamak demektir çünkü hukuk fakültesinde
insanlara mislî eşyalarla mislî olmayan eşyalar anlatılır.
Erhan Ar adlı bir çavuşumuz
var. 24 askerimizin şehit olduğu olayda vücut parçalarını bulamıyoruz
askerimizin ve diyor ki Sayın Bakan: “Ceset parçaları bulundu.” Bir şehidi
ceset parçası olarak tanımlayabilmek, İçişleri Bakanının içinde yaşadığı
toplumun hassasiyetlerini ve kendisine verilen görev alanının taşıması gereken
sorumluluğu içselleştiremediğini anlatır. Onun için basit bir söz dizimi
yanlışı üzerinde durmuyoruz.
Eğer Sayın Bakan bu
memlekette yaşayan çoluk çocuğun eksi 20 derece altında o geceleri nasıl
geçirdiğini hissedebiliyor olsaydı çadırı gezerken “saray” esprisi yapamazdı.
Ben televizyonda, birlikte gezdiği Diyanet İşleri Başkanının o saray esprisi
yapılırken gözlerinde nasıl derin bir üzüntü olduğunu görebiliyorum çünkü
oranın saray olmadığını asgari standartlarda hayatı gözleyebilen herkes fark
edebiliyor.
İki tane güncel meseleden
örnek vererek burayı tamamlayacağım. Sayın Bakana göre biber gazı zararlı
değildir. Biber gazı o kadar zararsızdır ki sürekli yeni ihalelerle biber gazı
alınır ve polis de bunu yerli yersiz kullanır. Bakın, Türkiye Cumhuriyeti’nde
bakanlar eğer bir şeyin zararsız olduğunu iddia ediyorlarsa -ki vardı bir
zamanlar radyasyonlu çayın zararsız olduğunu iddia eden Bakan, oturup o çayı
içmişti; sonradan anlaşıldı ki Karadeniz’de o radyasyon çok ciddi zararlar
verdi- ben öneriyorum Sayın Bakana: Gelsin toplumun karşısına, yanına da bir
tane polis arkadaşımızı alsın, biber gazını yarım metreden suratına sıksınlar,
vücudu en azından gözyaşı vermek suretiyle bir tepki gösterecektir. O
gözyaşınız niye akıyor? Çünkü vücudunuz o biber gazına, o zehre bir reaksiyon
gösteriyor. Hele sizin eğer kalp hastalığı gibi, eğer solunum yolları
rahatsızlığı gibi çeşitli sorunlarınız varsa o biber gazı sizin için ölümcül
etkiler yapabiliyor.
Nitekim, değerli
arkadaşlar, on yıllık dönemde 10’un üzerindeki yurttaşımızın, bu ölçüsüz biber
gazı kullanımı nedeniyle yaşamını yitirdiği bağımsız tabip raporlarına geçmiş
durumdadır. Burada “ölçüsüz” derken ne demek istiyorum? Biber gazının ölçüsü mü
olur? Biber gazının tadını, şiddetini bilen bir arkadaşınız olarak söylüyorum:
Eğer biber gazını kullanacaksanız, kamu düzenini bozan, insanların, örneğin
toplanma ve gösteri yürüyüşü yapma hakkına engel olmaya çalışan gruplar varsa,
sokak ortasında cinayet işlemeye şartlanmış gruplar varsa o biber gazlarını
onun için kullanırsınız, o zaman bu kamu yararına bir işlem anlamına gelebilir.
Bakın arkadaşlar,
Erzurum’un Aşkale ilçesinde 5 TEDAŞ görevlisi arkadaşımız, buz tutmuş bir
gölde, kendilerini görevli ve sorumlu sayarak göl bisikletiyle içeriye
giriyorlar, o elektrik arızasını tamir etmeye çalışıyorlar ve deniz bisikleti
ile göle düşüyorlar, cep telefonu görüntülerinden anlıyoruz ki iki saat, o buz
tutmuş gölde, çırpına çırpına ölüyorlar.
Ben önce şunu söyleyeyim:
Ey İçişleri Bakanı, neden o iki saat, o arkadaşlar buz tutmuş gölde
çırpınırken, bir helikopterle kurtarma operasyonu düzenlenemiyor? Acaba bunun
sorumluluğunu kendi içinizde hiç duydunuz mu? Eğer duymuş olsaydınız şu cümleyi
kurmazdınız… Aşkale’ye gidiyorsunuz, Aşkale’den Pasinler’e geçiyorsunuz -arası
en fazla iki saattir- yani bir taziye ziyaretinden sonra iki saatlik başka bir
mesafeye gidiyorsunuz ve orada altmış yaşındaki bir vatandaşımız -adı Mustafa
Boğaçayır- geliyor size “Sayın Bakan, sizi gördüğüme çok sevindim.” diyor.
Herhâlde bir yurttaşın kurabileceği bir sevgi cümlesidir bu: “Sizi gördüğüme
çok sevindim.” Arkadaşlar, böyle bir kibir dünyanın neresinde vardır? Ben
sizlere soruyorum: Hangi diktatöryel ülkede “Sizi gördüğüme çok sevindim.”
diyen bir vatandaşa karşı, bakan falan değil, diktatör “Öyle mi, nereden
anlayayım ben senin sevindiğini? Bir takla at da göreyim.” der? Böyle bir şey
hangi ülkede olabilir sizlerin vicdanlarına sorarım. Güneş gözlüklerinizi takıp
yurttaşa yukarıdan bakarak “Sevindiğini bana anlatmak istiyorsan bir takla at.”
diyebilmek, Türkiye Cumhuriyeti Bakanı olabilecek bir kimsenin söyleyebileceği
bir söz değildir. Altını çizerek söylüyorum: Bu bir söz dizimi yanlışı
değildir; bu bir hayatı okuma meselesidir, bu, yurttaşa karşı duyulan derin kibrin
artık saklanamayacak ifadesidir. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, bugün 17 Nisan 2012.
17 Nisan 1940 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi 3803 sayılı Yasa’yla köy
enstitülerini kurdu. Bu enstitülerde okuyan çocuklar kendi okullarını kendileri
inşa ettiler, kendi buğdaylarını kendileri yetiştirdiler, hem keman çalmayı
öğrendiler hem matematik hesabı yapmayı öğrendiler. Oraya gelmiş bir Başbakana
şeker hastası olduğu için farklı bir menü çıktığı zaman o köy enstitüsünde
çalışan, okuyan öğrenciler “Niye Başbakan bizim yediğimiz menüden yemiyor? Niye
Başbakana başka bir menü çıkartılıyor?” diye soru sordular, sorgu yaptılar.
İşte biz bu köy enstitülerini kapattığımız için, işte bu sorgulayan yurttaş
yerine biat eden yurttaş yetiştirdiğimiz için, Mustafa Boğaçayır size “Sen kim
oluyorsun? Millet benim, sana o vekâleti veren benim. Sen ne hakla bana bu
soruyu soruyorsun?” demedi ve sizin çaldırdığınız çalgıyla oynamaya çalıştı.
(CHP sıralarından alkışlar) Bu, Türkiye’nin içine düşürüldüğü acıklı durumun en
açık ifadesidir.
Değerli arkadaşlar, bir kez
daha söylüyorum: Sadece İçişleri Bakanının kişiliği üzerinden konuşmuyoruz.
Aslında, biz, burada, İçişleri Bakanlığı politikaları üzerinde konuşuyoruz.
Çünkü, örneğin örgütlenme hakkını istedikleri için, örneğin parasız eğitim
istedikleri için, öğrencilerin suratına yarım metreden biber gazı sıkılması,
yirmi dört ay F tipi cezaevlerinde tutulmasına ilişkin bir içişleri
politikasıdır bizim sorgulamamız gereken.
Sayın Başbakan diyor ki:
“Kürt sorunu yoktur, olsa olsa Kürtlerin sorunu vardır.” Hemen arkasından
İçişleri Bakanı o trene atlıyor, diyor ki: “Ben de bakıyorum; Nişantaşı’ndan
bakmıyorum, Şişli’den bakmıyorum, bulunduğum yerden bakıyorum, ‘Kürt sorunu,
Kürt sorunu var.’ diyorlar, ben de bakıyorum, göremiyorum.” Sayın Bakan, eğer
göremiyorsanız, örneğin sizden evvel İçişleri Bakanlığı yapmış, Başbakan
Yardımcılığı yapmış olan kişilere bir sorun bakalım, Atatürk Orman Çiftliğinde
kimlerle ne görüşmeleri yapmışlar? Habur’da ne yaptınız? Bir dikkat edin bakalım,
Hakan Fidan, Emre Taner, Afet Güneş, sık sık el ele tutuşup Oslo’ya tatile
gidiyorlar. Bir merak edin, oralarda ne görüşmeleri yapıyorlarmış bakalım.
Acaba sizin yok saydığınız meseleyi konuşmak için mi, müzakere etmek için mi
oralardalar? Acaba kimlerle yüzde 95 oranında uzlaştınız, anlaştınız? Bu
ikiyüzlü politika daha nereye kadar devam edecek ve daha nereye kadar inkâr
ederek, yok sayarak, diğer taraftan da sonuna kadar müzakere edip Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bilmediği anlaşmaları uluslararası gözlemcilerin emrinde,
huzurunda yerine getirerek daha ne kadar devam edeceksiniz? Bu ikiyüzlü
politika daha nereye kadar sürebilir?
Zamanım azalıyor, birkaç
temel konuya da dikkatinizi çekmek istiyorum.
İçişleri Bakanlığının
görevleri arasında Anayasa’nın ve 3152 sayılı Yasa’nın kendisine verdiği bir
idari vesayet yetkisi vardır. Bu idari vesayet yetkisi keyfî, ucu açık, takdire
bağlı bir yetki değildir, bağlı yetkidir. Yani kamu yararı için, yani hizmetin
bütünlüğü ve devamı için idari vesayet yetkinizi kullanacaksınız.
Size sordum, dedim ki: “Bu
idari vesayet yetkinizi büyükşehir belediyeleri arasında nasıl kullanıyorsunuz?
Bana bunun bir dökümünü verir misiniz?” Döküm geldi. Ben size söyleyeyim: Şu
anda İzmir Büyükşehir Belediyesinde 8 mülkiye müfettişi, 8 Sayıştay denetmeni,
52 vergi denetmeni, -8 özel yetkili savcının görevlendirdiği- bilirkişi, 20 de
müfettiş olmak üzere 96 kişi görev yapıyor. Yani İzmir Büyükşehir Belediye
Başkanı her sabah Belediyenin kapısını bu 100 kişiyle beraber açıyor, 100
kişiyle beraber kapatıyor. Aynı zaman dilimi içerisinde acaba 4 milyonluk
İzmir’i 100 kişiyle denetlerken, 14 milyonluk İstanbul’u kaç kişiyle
denetliyorsunuz? Ben size söyleyeyim: 7 mülkiye müfettişi, 13 Sayıştay
denetmeni, toplam 20 kişiyle. Ankara’yı kaç kişiyle denetliyorsunuz? Toplam 10
kişiyle. Yani özetle, İzmir’e gelince 100, Ankara’ya gelince 10, İstanbul’a
gelince 20. Bunun adına “idari vesayet yetkisi” diyorsunuz, öyle mi? İnsanları
itibarsızlaştırarak, iddianamede bile cebine 5 kuruş para atmadığından emin
olduğunuz, bunu yazamadığınız insanları itibarsızlaştırarak, takvimi 2014’e
ayarlı bir operasyon yürütüyorsunuz ve bunun adına da diyorsunuz ki siz: “İdari
vesayet yetkisi” (CHP sıralarından alkışlar)
Kendi memurunuz ne diyor
biliyor musunuz? Bir polis arkadaşımız diyor ki: “1 Mayısta İstanbul’da gece
ikide Taksim’de görev alacağımız söylendi. Biz zaten bir gün önceden
görevliydik, 1+1 çalışıyorduk. Sabah yedide geldim, ikide başladık Taksim’de
beklemeye. Sabah saat on oldu, insanlar toparlanmaya başladı. Biz bir önceki
günün sabahından beri ayaktayız, sabaha kadar bize ne bir çay verdiler ne bir
su ne bir parça ekmek. Ben en son 13.20’de gelen telefonu hatırlıyorum. Ertesi
sabah beşte işe gitmek için kendi evimde uyandım. Ne zaman eve geldim, önceki
gün ne oldu ne bitti, hatırlamıyorum. Neyse, iş yerine gittim, o ayrı konu.
Bizi ne zaman bıraktılar, biz eve ne zaman gittik -beyinlerimiz bir yerden
sonra kilitlenmiş- hiçbirimiz hatırlamıyoruz. Gittik, bir pastanede kahvaltı
yapalım dedik. Pastanede açık olan televizyonda kendimi gördüm, yerde yatan bir
kadını tekmeliyordum. Ben böyle bir şey yaptığımı hatırlamıyorum bile. Bütün
arkadaşlarım o gün TV’deydi, biri birinin sırtında copu parçalıyor, biri bir
kadını saçlarından sürüklüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) –
Bir dakika uzatma alabilir miyim?
BAŞKAN – Hayır,
alamazsınız.
Teşekkür ederim.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) –
O zaman sözlerimi şöyle tamamlayayım: Bu polis çocukların insanların üzerine
biber gazı sıkması ve yerlerde tekmeleyip yaralaması, sakat bırakması AKP’nin
içişleri politikasının bir parçasıdır. O polis değildir bunu yapan, bunu yapan
validir, bunu yapan İçişleri Bakanıdır. Onun için, bunu tarih affetmeyecek ve
bu yalnızca bir gensoru değil, tarihe düşülen bir kayıt olarak galiba hepimizin
anılarında yaşayacak.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Günaydın.
Sayın Uzunırmak, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
11.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, Muş Milletvekili Sırrı
Sakık’ın Aydın eski milletvekilleri İsmet Sezgin ve Nahit Menteşe’yle ilgili
ifadelerine ilişkin açıklaması
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bir grup konuşmasında,
İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin’le ilgili olan gensoruda, Aydın eski
milletvekilleri ve eski bakanlarımız Sayın İsmet Sezgin ve Nahit Menteşe
hakkında bir ifadede, bir ithamda bulunulmuştur.
Öncelikle, böyle bir
gensoruda, kendilerini savunma imkânı olmayan eski siyasetçilerle ilgili böyle
bir ithamın olmasını kınadığımı ifade etmek istiyorum.
İkinci olarak da,
kendileri, demokrasiye, millete ve devlete hizmet etmiş, darbelere ve
muhtıralara muhatap olmuş önemli siyaset insanlarıdır. Bu insanların bu şekilde
anılmasına katılmadığımı bir Aydın Milletvekili olarak ifade ediyorum ve
tutanaklara geçmesini istiyorum.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Fırat…
12.- Adıyaman Milletvekili Salih Fırat’ın, İçişleri Bakanı İdris
Naim Şahin’in medyaya yansıyan bazı davranış ve ifadelerine ilişkin açıklaması
SALİH FIRAT (Adıyaman) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Vatandaşa takla attıran,
ölenleri adetle sayan, “barış” kelimesini kullanmayan, 75 bin kişiyi hain diye
fişleyip “Tükürükle boğacağım.” diyen, eksi 20 derecede çadırda yaşayanlara
“Sarayda yaşıyorsunuz.” diyen bir Bakan Türkiye’nin kaderi olmamalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.48
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95’inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
İçişleri Bakanı Sayın İdris
Naim Şahin hakkında verilen gensoru önergesinin görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VIII.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler
(Devam)
1.- Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri
Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Nevruz
Bayramı kutlamaları ile eğitim sistemine ilişkin kanun teklifine karşı yapılan
protesto gösterilerinin yasaklandığı ve bu gösterilere katılanlara yönelik
polisin orantısız güç kullandığı iddiasıyla İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin
hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/11) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi söz sırası
Adalet ve Kalkınma Partisi Tekirdağ Milletvekili Sayın Tevfik Ziyaeddin
Akbulut’ta.
Buyurun Sayın Akbulut. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA TEVFİK
ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri
Bakanı Sayın İdris Naim Şahin hakkında Barış ve Demokrasi Partisinin vermiş
olduğu önergenin, gensorunun gündeme alınıp alınmaması konusunda söz almış
bulunuyorum. Partim adına ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben de sözlerime başlarken
-içinde bulunduğumuz hafta Kutlu Doğum Haftası- Rahmet Peygamberi’nin doğum
günü, dolayısıyla kendisini rahmetle, hürmetle anıyorum. Ayrıca, rahmetli
Özal’ın da 19’uncu ölüm yılı, bu nedenle kendisini de, Sekizinci
Cumhurbaşkanımızı da rahmetle anıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
İçişleri Bakanımız hakkında Barış ve Demokrasi Partisi sanırım Kasım ayının
15’inde yine böyle bir gensoru önergesi vermişti. Kuşkusuz, gensoru muhalefetin
en önemli denetim mekanizmalarından birisi ama zamanında ve yerinde
kullanılmalı, yoksa attığınız taş ürküttüğünüz kurbağaya değmiyorsa bu gensoru
önergelerinin de etkisi azalıyor. Dolayısıyla, tabii öte yandan da bu kadar sık
neden veriliyor, verildi? Bir atasözümüz var: “Meyveli ağaç taşlanır.” Demek ki
Sayın Bakanımız gerçekten icraat yapıyor ve eleştiriye sahip oluyor. İcraat
yapan insan kuşkusuz eleştirilir.
Değerli arkadaşlarım,
gensoru önergesini dikkatlice okudum, bazı bölümlerini size hatırlatmakta yarar
görüyorum: “Son on yılda izin verilen ve coşku ile kutlanan Newroz
bayramlarının hiçbirinde olaylar yaşanmamıştır.
Anayasa’nın 34’üncü ve
90’ıncı maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10 ve 11’inci
maddeleri uyarınca önceden izin almadan toplantı ve gösteri hakkı, AB uyum
yasaları ve reformları çerçevesinde temel hak ve hürriyetlerdendir.
AK PARTİ iktidarlarının 10
yılı boyunca, 21 Mart ve haftası içinde partimiz Newroz bayramını kutlamıştır.”
diye devam ediyor, yani “Nevroz”un kutlanmasıyla ilgili daha önceki
uygulamalardan bahsederek.
Aslında arkadaşlar, burada
bu “Nevroz”, “nevruz” meselesi üzerinde durmak istiyorum. Lügatlere baktım,
Kültür Bakanlığı sitelerine girdim. Bu işin doğrusu “nevruz” ve köken
itibarıyla Farsçadan geliyor. “Nev” yeni demek, “ruz” gün demek ve “nevruz” bu
iki kelimenin birleşmesinden oluşan ve “yeni gün” anlamına gelen “nevruz” adı
veriliyor.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; biz Adalet ve Kalkınma Partisi olarak bireysel özgürlükler
olmadan toplumsal özgürlüklerin olamayacağını savunan bir partiyiz. “İnsanı
yaşat ki devlet yaşasın.” ilkesini benimsiyoruz. Yasakları bir bir kaldırmaya
ve tabularla, geçmişimizin karanlık noktalarıyla yüzleşmeye devam ediyoruz.
Gensoruda değinildiği gibi AK PARTİ iktidarlarından önce yıllarca nevruz
kutlamalarına maalesef bu ülkede hiçbir şekilde izin verilmiyordu. Şimdi,
gensoruda da bahsedildiği gibi, yaklaşık on yıldan beri nevruz ülkemizde çok
rahat bir şekilde, alınan güvenlik tedbirleri altında yapılıyor iken neden bu
yıl istenmeyen olaylar oldu hiç bunu sorguluyor muyuz? Bütün dünyada kabul
gören nevruz günü 21 Mart. “Hayır, ben bu günü 21 Martta kutlamayacağım, daha
önce kutlayacağım.” dayatmasından kaynaklanan bir sıkıntı ortaya çıkmıştır.
Bakanlık 21 Mart için her türlü hazırlığı yaptırdı, bilakis kutlanmasını bu
ülkede teşvik etti.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) –
Her yıl bir hafta kutluyoruz Sayın Milletvekili, sadece bu yıl değil yani.
TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Devamla) – Bakın, Sayın Bakanın genelgesinden okuyorum, Sayın Bakan diyor ki
genelgesinde: “Nevruz, yeni bir yılın başlangıcı olarak kabul edilmiş ve 21
Mart günü geçmişten günümüze kadar bayram havasında kutlanmıştır. Bolluk ve
bereketin sembolü olan nevruzun toplum hayatımızda farklı fakat bütünleştirici
fonksiyonları da bulunmaktadır. Nevruz, insanlar arasındaki karşılıklı sevgi ve
saygıyı kuvvetlendirme, dargınlıkları unutturarak insanları kardeşçe
kucaklaştırma, geleneklerin, göreneklerin, inançların sergilendiği bir bayram
olarak karşımıza çıkmaktadır. Nevruzun 21 Mart günü festival havasında
kutlanması amacıyla illerimizde oluşturulan nevruz etkinlikleri düzenleme
heyetleri koordinesinde veya çeşitli siyasi parti ve sivil toplum örgütlerince
miting, şölen ve şenlik adı altında değişik kesimlerin katılımını sağlayacak
şekilde etkinliklerle gerçekleştirilmelidir.”
Teşvik ediyor, bu yıl da en
iyi şekilde kutlanmasını Sayın Bakan arzu ediyor…
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) –
O yüzden mi bu olaylar oldu yani bu kadar teşvik ettiği için.
TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Devamla) - …ve birçok tedbirler bağlamında şunu ifade ediyor: “Gerek ülkemizde
gerekse bütün dünyada özel gün veya bayram kutlamaları belirlenen tarihlerde
yapılmaktadır. Belirlenen tarihler dışında kutlama yapılması o özel günle
ilgili amacın dışına çıkıldığı izlenimi vermektedir. Nevruz günü kutlamalarının
amacına ve anlamına uygun bir şekilde barış ve huzur içerisinde yapılabilmesi
için istihbari çalışmalara ağırlık verilmesini, gerekli emniyet ve güvenlik
tedbirlerinin alınmasını, yasa dışı eylemlere izin verilmeyerek tevessül
edenler hakkında gerekli yasal işlemlerin yapılmasını…” diye, Sayın Bakan,
nevruzun kutlanması yolunda tedbirler alınmasını ifade ediyor ve teşvik edici
bir genelge yayınlıyor.
Sonra ne oldu? Bakın size,
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bir raporunu okuyacağım: “İstanbul’da, nevruz
kutlamaları sırasında çıkan olaylarda çok sayıda toplu taşım aracına büyük
zarar verildi. Olaylar sırasında İETT’nin 14 tanesi metrobüs hattında olmak
üzere diğer hatlarla birlikte 39 otobüsü göstericiler tarafından taşlanarak
büyük hasar gördü. Metrobüs hattında 5 adet iade validatörü, AKBİL cihazı,
güvenlik monosu, 1 adet raket camı, 42 adet üst geçitte ve üst geçit rampasında
bulunan korkuluk camları, E-5 üzeri karşılıklı otobüs durağı camları
göstericiler tarafından kırıldı. Yenikapı’dan Zeytinburnu sahile kadar olan
hatta ise 42 otobüs durağı göstericiler tarafından parçalandı.
Ulaşım AŞ İstanbul Metrosu
hafif tramvay hattında ise 6 tramvay aracına göstericiler tarafından hasar
verildi, vagonların çok sayıda camı kırıldı. Çok sayıda jeton satış makinesi ve
turnikeler kullanılamaz hâle geldi.” Bunun dökümünü yapıyor ve sonuçta
İstanbul’da toplu taşımaya verilen maddi zararın genel toplamı ise yaklaşık 1
milyon -yani eski parayla 1 trilyon- 80 bin TL olarak tespit edildi. Bu,
belediyenin zararları.
Bir de emniyetin, diğer
vatandaşlara, sivil vatandaşlara, otobüslere, iş yerlerine verilen zararla
ilgili bir raporundan bir bölüm okuyacağım: “Alınan tüm tedbirlere rağmen, 18
Mart 2012 Pazar günü, ilimiz Zeytinburnu ilçesi Kazlıçeşme Meydanı’nda ve
ilimiz genelinde meydana gelen olaylarda 111 adet otoda, 81 adet konut ve iş
yerinde -özel şahıslara ait- 56 adet resmî binada ve 45 adet resmî araçta olmak
üzere toplam 293 adet ızrar olayı meydana gelmiş; yapılan bu gösteriler
esnasında toplam 16 polis memuru çeşitli yerlerinden yaralanmıştır. Yapılan
kanunsuz eylemlere güvenlik güçlerince yapılan müdahaleler neticesinde toplam
173 şahıs yakalanmış ve haklarında adli işlemler başlatılmıştır.” diyor. Bu da
emniyetin raporu.
Arkadaşlar, bu yılki, 18
Mart tarihindeki nevruzun bilançosu bu. Şimdi, bu olaylar karşısında polis ne
yapacak?
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Kaç
kişiyi öldürdünüz? Kaç kişiyi yaraladınız? Kaç kişiye işkence ettiniz?
TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Devamla) – Bu olaylar karşısında İçişleri Bakanlığı ne yapacak?
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Tamamlayın eksik yanı! Eksik, eksik!
TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Devamla) – Burada, bu olaylar karşısında eğer polis orantılı güç
kullanmasaydı, eğer bu olaylar karşısında, bu kadar zarar karşısında tehevvüre
kapılsaydı, inanın, çok daha vahim sonuçlar ortaya çıkabilirdi.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, deniliyor ki gensoru önergesinde: “Anayasa’mızın 34’üncü maddesi ve
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10, 11’inci maddeleri gereğince bu tür
toplantılar izin almadan yapılabilir, toplantı, gösteri yürüyüşü hürriyetidir.”
Doğru, toplantı ve gösteri yürüyüşü bir haktır, bir temel haktır; bunun
kullanılması çok önemli. Anayasa’mızın 34’üncü maddesini okuyorum: “Herkes,
önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkına sahiptir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, millî güvenlik,
kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya
başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla
sınırlanabilir.”
Bu, sözünü ettiğim sözleşme
ne diyor? 10’uncu madde, birinci fıkrası: “Herkes görüşlerini açıklama ve
anlatım özgürlüğüne sahiptir…” “Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu
özgürlükler, kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç
işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve
haklarının korunması veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması
için yasayla öngörülen bazı biçim koşullarına, sınırlamalara ve yaptırımlara
bağlanabilir.”
11’inci maddede de yine
aynen buna benzer bir hüküm söz konusu.
Şimdi arkadaşlar, tabii ki
bu temel hak kullanılacak ama bunun kullanımını hem dünyadaki geçerli olan bu
sözleşme hem de Anayasa’mız yasal bazı kullanım haklarına, sınırlamalarına tabi
tutuyor.
Dolayısıyla, şimdi burada bir
hikâye hatırıma geldi: Beynamaza soruyorlar: “Neden namaz kılmıyorsun?” Diyor
ki: “Kur’an’da ‘.…...’(x) var. Yani namaza yaklaşmayın.” “İyi de, bunun bir de
devamı var, ‘……..’(x) Sarhoş, içkili olduğunuz zaman namaza yaklaşmayın.”
dediklerinde, “Ben hafız değilim, o kadarını bilmem.” diyor.
Doğru, şimdi bu bir haktır.
Anayasa’mızda ve diğer uluslararası sözleşmelerde bu temel hak gayet tabii
geçerlidir ama bunun bir de sonrası var, ikinci fıkrası var, üçüncü fıkrası
var. Bu hak, kamu düzeninin, genel sağlığın korunması açısından bütün ülkelerde
yasalarla, genelgelerle sınırlandırılıyor. Ancak bu haklar diğer insanların
yaşantısını olumsuz yönde etkileyebilecek bir hâl aldığı zaman hak olmaktan
çıkıyor ve bir suç hâline maalesef gelebilmektedir.
(x)
Bu bölümlerde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir dilde kelimeler ifade edildi.
İçişleri Bakanı, görevi
dâhilinde emniyet ve asayişin, kamu düzeninin Türkiye’de sağlanmasından sorumlu
bir makamda bulunuyor. Dolayısıyla bu genelge -bana göre her hâlükârda- bu
göreve matuf olarak yayınlanan bir genelgedir, bir karardır.
Şimdi, protesto eylemleri
konusunda KESK’in yaptığı protestolara da biraz değinmek istiyorum: KESK’in
protesto eylemleri konusunda da arkadaşlar, Ankara Valiliğinin bir yasaklama
kararı var. Dolayısıyla bu eğilim için Ankara’ya gelenlere polis, yine bu
yetkisi çerçevesinde gelmemelerini, böyle bir toplantının olmayacağını ifade
ediyor fakat illegal, izinsiz şekilde… Ertelediğini ifade ediyor Ankara
Valiliği, KESK’in müracaatını erteliyor. Buna rağmen -birtakım gruplar- Meclise
yürümeye kalkıyor 3.900 kişilik bir grup. Türkiye Büyük Millet Meclisi
yakınlarında -biliyorsunuz- 1 kilometre yakınında 2911 sayılı Toplantı ve
Gösteri Yürüyüşleri Kanunu gereğince hiçbir toplantı yapılamaz. Polis, Meclise
yürümek isteyen bu kalabalığa -gayet tabii- müdahale ediyor, görevini yerine getiriyor
ve dolayısıyla böyle bir gösteriye izin vermiyor.
Değerli arkadaşlarım, son
yıllarda -gerçekten- Türkiye’nin iç asayişinde çok önemli düzenlemeler söz
konusu oldu.
Bakın, 2006-2011 yılları
arasında altı yıllık dönemde kasten öldürme suçlarında yüzde 50 düzeyinde
azalma, kapkaç suçlarında yüzde 66 oranında azalma, ayrıca oto hırsızlığı, iş
yerinden hırsızlık, otodan hırsızlık ve yankesicilik gibi bireylerin mal
varlığına yönelen suçlarda da ciddi düzeyde azalmalar temin edildiği kayıtlarla
-gerçekten- tespit edilmiştir.
Burada, Sayın Bakanın
-gerçekten- Bakanlığa geldiğinden bugüne en büyük sorunlarımızdan birisi olan
terörle mücadele konusunda çok olumlu sonuçlar alındığını söyleyebilirim. Daha
önce güvenlik güçleri arasındaki bazı kopukluklar giderilerek silahlı
kuvvetlerimizle, emniyetle, jandarmayla beraberce ve bir istihbarat birliği
sağlanarak terörle mücadelede yeni bir konsept geliştirilmiştir ve gerçekten
terörle mücadelede çok başarılı sonuçlar elde edildiğini her gün
televizyonlarda görüyoruz, duyuyoruz.
Dolayısıyla, burada,
değerli arkadaşlarım, benden önceki saygıdeğer konuşmacılar dediler ki: “Sayın
Başbakan neden dünyayı dolaşıyor?” Arkadaş, Sayın Başbakanımız bir dünya
lideri.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Hangi dünyanın yahu, öteki dünyanın mı!
TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Devamla) – Türkiye’nin itibarı için, Türkiye’nin geleceği için ve Türkiye’nin
gerçekten 134 milyarlık bir ihracatı gerçekleştiyse bunun için ve Türkiye’nin
itibarını artırmak için dolaşıyor. Daha önceki, maalesef, başbakanlar gibi
gidip bazı liderlerin önünde el pençe divan durmuyor. Türkiye, bölgesinde çok
itibarlı bir ülke hâline geldi ve dolayısıyla Türkiye’nin sözü alınmadan,
Türkiye’ye sorulmadan büyük ülkeler artık karar veremiyorlar.
Değerli arkadaşlarım, Kürt
sorunu konusuyla ilgili bazı değerlendirmeler oldu. Arkadaşlar, Diyarbakır
meydanında Kürt sorununu daha önceki, bizden önceki liderler gibi halının
altına süpürmeden böyle bir algılama sorununun, ülkemizde böyle bir sorunun
varlığını Sayın Başbakan dile getirmiştir ve bizim dönemimizde böyle bir
sorunun aşılması konusunda çok önemli çalışmalar yapıldı. TRT Şeş’i, özel
birtakım kursların açılması gibi ve bölgenin ekonomik yönden kalkındırılması
konusunda çok ciddi gelişmeler sağlandı.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bu gensoruyla ilgili olarak bir son değerlendirme yapmam gerekirse, Sayın Bakan
bu konuda yasaların kendisine verdiği yetkileri kullanmıştır ve bu yılki nevruz
kutlamaları bir dayatmanın sonucunda “21 Martta değil, biz illa bunu daha önce
kutlarız.” anlayışından kaynaklanmıştır. Türkiye hukuk devletidir arkadaşlar.
Türkiye’de her şey hukuka, Anayasa’ya ve kurallara göre işliyor. Dolayısıyla
“Ben yasayı tanımıyorum, ben istediğim zaman toplantı ve gösteri yürüyüşünü
yaparım veya bana her zaman izin verilmek zorundadır.” gibi bir anlayışa kimse
kapılmamalı çünkü Türkiye’de bu konuda çıkarılmış yasa vardır, 2911 sayılı,
toplantı ve gösteri yürüyüşleri hürriyeti hakkında. Bir haktır bu, ben de kabul
ediyorum, gayet tabii hepimiz kabul ediyoruz, etmek zorundayız. Bu hakkın
kullanımı konusunda, nasıl kullanılacağı konusunda bir yasal düzenleme vardır.
Buna uyulması yolunda Sayın Bakan bir genelge yayınlıyorsa buna tarafların,
kişilerin ve sivil toplum örgütlerinin saygı duyması gerekir. Dolayısıyla gerek
nevruz olaylarında ve gerekse KESK’in eylemlerine getirilen kısıtlamalar bir
yasaklama değil kamu düzeni ve güvenliği amacına, istihbarata dayanarak alınan,
bazı istihbari bilgilere göre bazı yönlendirme, sınırlamalar olup Bakanlığın ve
ilgili valiliklerin yetkisi altındadır. Bu nedenle Sayın İçişleri Bakanı İdris
Naim Şahin hakkında verilen gensoru önergesinin gündeme alınması konusuna
grubumuz olarak ret oyu vereceğimizi bildiriyor, hepinize sevgi ve saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Akbulut.
Hükûmet adına, İçişleri
Bakanı Sayın İdris Naim Şahin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Ordu) – Sayın Başkan, Meclisimizin çok saygıdeğer üyeleri, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Barış ve Demokrasi Partisinin hakkımda vermiş olduğu
3’üncü ve 4’üncü gensoru önergesi vesilesiyle gerçekleştirdiğimiz bu toplantıda
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; önergenin konusunu, biraz önce söz alan, Adalet ve
Kalkınma Partisi adına konuşan Değerli Milletvekilimiz Sayın Akbulut metinden
okuyarak sizlerle ve yüce milletimizle paylaştı. Önerge, özü itibarıyla, geçen
ay ülkemizde ve dünyada yaşanan bir zaman diliminde, 21 Mart öncesi ve
sonrasında, Bakanlık olarak başvurduğumuz nevruz kutlamaları tedbirlerine
itirazı ve ondan bir hafta sonra da bir başka amaçla, işçi sendikalarının,
memur sendikalarının ortaklaşa ve Barış ve Demokrasi Partisinin de yine
muhtemelen desteklediği, Meclisi işgalle sonuçlanacağı ifade edilen toplantı ve
gösteri yürüyüşünün tedbirle karşılanması ve kontrol altında tutulmasına olan
itirazı ve eleştiriyi içeriyor.
Sayın Akbulut konunun
Anayasa’daki, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ndeki karşılığını son derece
anlaşılır bir şekilde ifade ettiler. Ama her zaman olduğu gibi, Barış ve
Demokrasi Partisi bu konularda Anayasa’yı değil, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’ni değil, kendi anladığını, kendi istediğini yapmayı bir hak, bir
özgürlük olarak dile getirmekte ve bunu kullanmaya çalışmaktadır. Bu da tabii
onların varlığının, onların yapısının bir gereğidir, görevlerinin bir gereğidir
esas itibarıyla, doğrusu hiç de yadırgamıyorum.
Değerli milletvekillerimiz,
nevruz, yeni gün, yeni mevsim, bahara merhaba günü ve haftası, hatta ayı.
Yerine göre nisan ayında da kutlanır, coğrafyasına, mevsimine göre mayıs ayında
da kutlanır. Ben biliyorum, Çatalca Bölgesi’nde Kırım’dan göç etmiş bazı İstanbullu
hemşehrilerim “tepreş” adıyla da nevruz gününün devamını kutlarlar. Buna
kimsenin diyeceği hiçbir şey yok. Keşke kutlansa, daha çok kutlansa, 70 milyon,
80 milyon, hep birlikte kutluyor olsak.
Esas itibarıyla insanımız,
bugünü, bu mevsimi, baharı, değişik şekillerde adını koymadan muhakkak ki
kutluyor ve bahar sevincini yaşıyor. Kendi hâlinde, toprağına saygılı, vatanına
saygılı, hukukuna saygılı ve vatandaş hak hukuku çerçevesinde köyünde,
kentinde, şehrinde, her yerde, bu ülkede özel günlerini kutlayan herkese bizim
saygımız var, sevgimiz var. Ama bir nevruz ki bir şeylerin bahanesi yapılmak
isteniyorsa, bir nevruz ki o günlerde sokaklar işgal edilmek, kaldırımlar
sökülmek, otobüs durakları işgal edilmek, otobüsler yakılmak, trenler yakılmak,
ağaçlar yakılmak, insanlar dövülmek, hakaret edilmek ve bu memlekette
şehirlerin huzurunu kaçırmak, güvenliğini altüst etmek ve bir şeyler adına,
bölücü bir örgüt adına “Biz buralardayız.” mesajı verilmek isteniyorsa onun adı
kusura bakılmasın nevruz değil, o, nevruz adına yapılan bir başkaldırı, nevruz
adına yapılan bir fırsatçılık, nevruz adına yapılan bir bölücü faaliyetten
başka bir şey değildir. “Peki, nevruz yapılmadan nereden biliyordunuz da bu
nevruza düzen getirdiniz; ‘21 Martta herkes kutlayabilir ama 18, 19, 20, 22,
23, 25 Martta nevruz adında kutlamalar yapılmayacaktır.’ kararını millî
güvenlik gerekçesiyle, kamu düzeni gerekçesiyle nereden aldınız?” sorusu akla
gelebilir.
Değerli arkadaşlar,
saygıdeğer milletvekilleri; biz bu konuyu, örgütün yani Barış ve Demokrasi
Partisinin sözcülüğünü yaptığı, bir parçası olduğu KCK yani Türkçe anlaşılır
şekliyle, Kürtleri cebren köleleştirme örgütünün aldığı tavsiye kararları,
verdiği talimatları dinleyerek öğrendik, açık söylüyorum dinleyerek öğrendik.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) –
Kimden öğrendiniz Sayın Bakan, açıklayın.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) – Ondan dolayı da bu tedbiri almak durumundaydık. Peki, tedbir
aldık, ne oldu? Tedbir aldık, gene BDP ve uzantıları durmadılar. Yine, masum
insanları bir şekilde kandırarak, korkutarak, bir şekilde teşvik ederek
kanunsuz bir şekilde 18 Marttan itibaren sokaklara dökmeye, meydanlara
indirmeye gayret ettiler. Başardılar mı? Hedefleri itibarıyla başaramadılar.
Burada on bine milyon derseniz Sayın Sakık gibi, başardılar, her zaman olduğu
gibi, her şeyi çarpıtarak, rakamları çarpıtarak konuşmanın örneğinde olduğu
gibi, başarıldı ama bizim aldığımız istihbarata göre başarılamadı.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) –
Başardık Sayın Bakan, sizin yasağınıza rağmen.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) – Peki, ne oldu? Ne oldu o gün? 18 Mart Pazar günü İstanbul’da,
Diyarbakır’da, işte, değerli arkadaşlar, aziz milletim, değerli
milletvekilleri; otobüsler yandı yakıldı. Kimin bu otobüsler? Halkın. Kim
biniyor bu otobüslere? BDP milletvekillerimizin pek bindiğini ben görmedim,
belki biniyorlardır da. Halk biniyor, halk.
PERVİN BULDAN (Iğdır) –
Biniyoruz, biniyoruz, merak etmeyin! Biz halkımızın olduğu yerdeyiz.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) – Başka ne oldu?
SIRRI SAKIK (Muş) – Sen
kırmızı halıda yürü!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) – Başka ne oldu? O gün, evet, Diyarbakır’da haberleşme
cihazlarının araçları, donanımları yakıldı. Masum nevruz kutlamaları!
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Helikopterden attığınız gaz bombalarını göster! Havadan saldırını da göster!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) – Herhâlde bunun üstünden ateş yakıp atlamak üzere yapıldı.
Ne oldu o gün?
PERVİN BULDAN (Iğdır) –
Hacı Zengin katledildi!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) – Ne oldu o gün? İşte, bu ateşler yakıldı. Arabalar yakıldı,
Diyarbakır’da.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Hacı Zengin’i nasıl öldürdüğünüzü de gösterin! Yaraladıklarınızı da gösterin!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) – Ne oldu o gün? Dükkânlara birileri yönlendirildi, masum
esnafın dükkânında tezgâhlar ve malzemeler yerle bir edildi.
Ne oldu o gün? İstanbul’da,
göz bebeğimiz İstanbul’da ağaçlar yakıldı, ağaçlar! Ne zihniyettir bu? Nasıl
bir anlayıştır bu? Nedir bunun gerisindeki anlayış, biraz sonra geleceğim.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) –
Yasakçı zihniyetin ürünüdür! Sizin politikalarınızın sonucudur Sayın Bakan!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) – Ne oldu o gün? Otobüs durakları bu hâle getirildi.
Ne oldu o gün? İşte,
modern, çağdaş otobüs duraklarına taş atıldı, kaldırımlar söküldü.
Ne oldu o gün?
PERVİN BULDAN (Iğdır) –
Hacı Zengin’in resmi de var mı Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) – Evet, evet, bunlar oldu o gün. Biraz da bu tarafa göstereyim.
Ne oldu o gün? İşte, polis
aracına insanlara taş attırıldı. Bu araç kimin? Bu devletin. Bu devlet kimin?
Bu milletin.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bu
devlet sizin, öyle anlaşılıyor!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) – Bunlar nereden alınıyor? Yurt dışından, yurt içinden, her
neyse… Bunlar parayla alınıyor değil mi? Parayla alınıyor. Peki.
Böyle bir nevruz kutlaması.
Eğer istihbaratın gereğini yapmasaydık, bu gösterdiğimiz resimlerin yüzlercesi,
binlercesi…
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa)
– Hiçbiri olmayacaktı, hiçbiri!
PERVİN BULDAN (Iğdır) –
Hiçbiri olmayacaktı!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) – …binlercesi, Türkiye’de yaşadığımız acı gerçek olarak
karşımıza çıkacaktı.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Yasakladınız, saldırdınız.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) - Ne oldu o gün?
HASİP KAPLAN (Şırnak) -
Halkın üzerine saldırdınız, öldürdünüz, bu hâle soktunuz.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) - Ne oldu o günler? Ne oldu o günler değerli arkadaşlarım?
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Gestapo yöntemleri bunlar. Aynen öyle, gestapo yöntemleri uyguladınız.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, o gün ve devamında…
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Özgürlükten ne anlarsınız ki siz!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) - Adana’da, Mersin’de patlayıcılar, el yapımı patlayıcılar,
bombalar bulundu. 21’i için bomba hazırlayan zavallı çocuklardan 1-2 tanesi
elinde patlattı, hayatını kaybetti.
O günler ne oldu? 20 Mart
günü Şırnak’ta, Cizre’de halkı korumak için görev yapan polis memurlarına Barış
ve Demokrasi Partisi binasının hemen dibinden uzun namlulu silahlarla…
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Yalan söylüyorsun. Bakan olarak yalan söylüyorsun.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) - Ben siz değilim. O yalanı siz çok iyi yapıyorsunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Yalan söylüyorsun. MOBESE kameralarını getir, Meclise göster. Yalancısın!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) - …Kalaşnikoflarla ateş edildi.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Ortaya çıkar onları.
BAŞKAN – Sayın Kaplan,
lütfen…
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) – … ve bizim polisimiz…
HASİP KAPLAN (Şırnak) -
Yalancının tekisin!
BAŞKAN – Sayın Kaplan,
lütfen…
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) – Bizim polisimiz, canlı kalkan olarak…
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Yalan söyleyeceğine bul failleri. Niye bulamıyorsun?
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) - … orada ateş edenin önünde bekletilen çocukları vurmamak için
karşı ateşi etmedi.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Öyle mi? Her taraf MOBESE kamerası. Bulsana failleri.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) - Hangisi insanlık? Hangisi çağ dışılık? Hangisi mağara devri
anlayışı? Takdirlerinize sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, BDP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Parti binasına gaz atıp giriyorsun. Haydi bul bakalım. Niye bulamadın? Aciz
misin?
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) - Ve bu polisimiz şehit oldu, şehit oldu o günün akşamı.
Adanalı bir polisimiz, Ahmet Toprakoğlu. Ahmet Toprakoğlu ve diğer
şehitlerimizin hesabını herhâlde biz sizden soracağız. (BDP sıralarından
sürekli sıra kapaklarına vurmalar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Onu
siz öldürdünüz. Failini bulamıyorsanız içinizdedir.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) - Ve bütün bu olaylarda birileri var.
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa)
– Katilsin, katil!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) – Bakınız… (BDP sıralarından sürekli sıra kapaklarına vurmalar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Sizin içinizde olursa bulamazsınız tabii.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) - Şu büyük yuvarlağın içinde elinde molotofkokteyli olan bir
kişi var, şu büyük yuvarlağın içinde molotofkokteyli olan birileri var. Küçük
yuvarlaklara doğru gelirseniz orada, evet… (BDP sıralarından sürekli sıra
kapaklarına vurmalar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Haydi, haydi bul.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) - … şu anda da grupta bulunan bir hanım milletvekili var.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Cizre ilçe binasına nasıl girdin, onu göster.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) - …militanca meydan meydan, toplantı toplantı gezerek Barış ve
Demokrasi Partisi, kanunsuz bütün bu gösterileri, bütün kışkırtmaları teşvik
eden konumda oldular. İsteyerek mi oldular? Hayır, istemeden oldular. Ben
biliyorum; çünkü biz nevruzla ilgili genelgeyi yayınladıktan sonra aralarında
geçen bir diyalog: -İsim vermeyeceğim, milletvekilleri- “Ya iyi ki, yayınladı
şu genelgeyi bu Bakan. Meydan meydan, şehir şehir harap olacaktık. Bir günde bu
işi halledeceğiz. Ne güzel oldu.” diye konuşanlar da onlar. İstemeden
gidiyorlar; çünkü mecburlar, çünkü özgür değiller, bir yerlere bağlılar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, BDP sıralarından sürekli sıra kapaklarına
vurmalar, gürültüler)
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Bir
özgür var, o da sizsiniz!
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa)
– Özgür olmayan sensin!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) – O yer neresi? Sayın Başbakanımızın da dediği gibi “Efendileri
var ve o efendilere bellerinden iple bağlılar. Çekerler dururlar, koyuverirler
gezerler. Emir alırlar yaparlar, emir alırlar dururlar.” (BDP sıralarından
sürekli sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Aynen gestapo gibi yaptın, gestapo! Gestapodan farkınız yoktu o gün.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) - Nitekim bu gensoruyu da bir önceki gibi Sayın Kaplan ve
galiba Sayın Buldan bir verdiler. (BDP sıralarından sürekli sıra kapaklarına vurmalar,
gürültüler)
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Aynen öyle! Aynen öyle! Sizin yüzünüzden…
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) - Sonra ne olduysa vazgeçtiler.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Size mi bağlı? Bayramını kutlamak istemek sizin izninize, keyfinize mi bağlı?
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) - Sonra emir geldi tekrar verdiler ve tekrar biz
huzurlarınızdayız. (BDP sıralarından sürekli sıra kapaklarına vurmalar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) -
Hadi oradan!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) - Barış ve Demokrasi Partisine, doğrusu, parti olarak diyecek
hiçbir şeyim yok. Sayın milletvekillerine… (BDP sıralarından sürekli sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler)
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) –
Diyemezsin zaten!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) - … ülkeye verdikleri ve yaptıkları işler dolayısıyla hiçbir
zaman teşekkür edemeyeceğim, etmeyeceğim. Bir istisna var; o da şu: Şu
gensorular var ya değerli arkadaşlar, bu gensorular için geçen sefer teşekkür
etmemiştim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sen
oyna Bakan, sen oyna!.. Sana öyle diyorlar biliyor musun?
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) - Bu kez iki kez teşekkür ediyorum, çünkü bana, Barış ve
Demokrasi Partisi ve onun arka planını anlatma imkânını, fırsatını verdikleri
için çok çok teşekkürler.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) –
Sizin arka planınızda ne var?
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sen
oyna Bakan, sen oyna! Konuşma, oyna!.. En iyi oynamak sana yakışır! Konuşunca
doğru dürüst konuşamıyorsun!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Barış ve Demokrasi Partisi deyince
aklımıza çok şey gelir. Ama ben çok şeyle sizi meşgul etmek istemiyorum, biraz
az şeylerle -Vakit daralıyor galiba- sizleri bilgilendirmek istiyorum. Geçen
gensoruda anlatmıştım “KCK” diye bir yapı var.
Sayın Günaydın, size de çok
sözüm var ama o yalan bilgilerinizden dolayı.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) –
Bekliyorum!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) - Evet, bakıyorsunuz teşekkür ederim, bir vakit olursa
anlatacağım.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) –
Lütfen ayırın vakit!
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Oynatmayın oynayın Sayın Bakan, daha iyi, daha makbule geçer.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) – Barış ve Demokrasi Partisi, KCK’nın ana sözleşmesine göre
belediyeleriyle ve bütün paralelindeki sivil toplum örgütleriyle bir bütündür
ve hiyerarşik yapıda Barış ve Demokrasi Partisi üstte filan değildir, ortalarda
bir yerdedir. Barış ve Demokrasi Partisinin bağlı bulunduğu, organik bağı
olduğu KCK yapılanması yani bu ülkeyi bölme ve yıkma amaçlı otuz yıldır meşgul
eden meşum, o lanetli yapının uzantısı.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sen
savcı mısın? Bakan mısın, savcı mısın?
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) – Bu yapı nedir? Bu yapının özü nedir? Bugün aziz milletimle ve
siz değerli milletvekilleriyle ben bu yapıyı paylaşmak istiyorum. Mardin
Nusaybin’de BDP tarafından 2008’te yaptırılan Mitanni Kültür Merkezinin
duvarlarındaki Zerdüştlük ve Yezidilik inancına ait semboller…
SIRRI SAKIK (Muş) – Yezidi
sensin, Zerdüşt de sensin!
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Yezid sensin, Yezid sensin biliyor musun? İnançlara hakaret eden, başkasının
inancını aşağılayanlar da aşağılıktır! Aşağılık konuşmalar yapıyorsun! Ayıp be,
utanmaz!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) – Bu yapı nedir? Bu yapı, PKK terör örgütünün öncelikle mensuplarını
İslam dininden uzaklaştırmaya çalışmasına yönelik işte bu fotoğraftır, bu
yapıdır.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sen
daha inançlarla burada dalga geçecek kadar kendinden geçiyorsun.
BAŞKAN – Sayın Kaplan,
lütfen…
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) – Bu yapı nedir? Bu yapı değerli arkadaşlar, PKK terör
örgütünün kandırarak, kaçırarak dağa götürdüğü, sınır ötesine götürdüğü, yurt
dışına götürdüğü, eğittiği insanlara yaşattığı hayatın bir resmidir, bir
şeklidir. Bu yapıda İslam inancı yoktur. Bu yapının tek özü önce Müslüman
olmamak; iki, hiçbir dine mensup olmamaktır, dinsizlik yapısıdır. (BDP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) -
Ne alakası var Sayın Bakan!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) – Alakası şu, şu resme bakarsak görürüz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sen
sahtekârsın! Hem yalancısın hem sahtekârsın!
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) –
Ayıp, ayıp! İnançları bu kadar aşağılamak affedilemez.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) – Bu resme bakarsak görürüz, alakasını görürüz, görürsünüz.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) –
AKP’liler de sizi alkışlıyor. Hani inançlardan yanaydınız, hani?
HASİP KAPLAN (Şırnak) -
Yalancı ve sahtekâr bir bakan. Yakışmıyor size. Yalancı ve sahtekâr!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) – İşte bu yapıda, burada boğazlanan, burada kesilmiş olan
yayladaki bir koyun değil arkadaşlar, örgütün avlayarak kestiği ve mensuplarına
yedirdiği yemeği tavsiye ettiği domuzdur arkadaşlar.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Kürt halkı dindardır. Sivil cuma namazlarında on binler saf tutar. Bu yalancı,
bu sahtekâr burada hakaret ediyor! Kürtlere hakaret ediyor bu sahtekâr!
BAŞKAN – Sayın Kaplan
lütfen… Sayın Kaplan lütfen… (BDP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu yapı inancı yok eden ve benim Kürt
kardeşimin inancını, ahlakını, namusunu rencide eden bir yapıdır. Bu yapıda
sahte namaz vardır, dalga geçerek saf tutma vardır, oruç tutmadan açılan
iftarlar vardır, sahte imamlar vardır… (BDP sıralarından sürekli sıra
kapaklarına vurmalar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Sahtekârın tekisin sen!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) – …sahte paraların cebinde olduğu imamlar vardır.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Sayın Başkan, Sayın Bakana müdahale edin, inançlarla… Kutlu Doğum Haftası’nda
Kürt halkına, Müslüman Kürt halkına hakaret ediyor.
BAŞKAN – Bir saniye…
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Hakaret edemez Sayın Başkan.
BAŞKAN – Bir saniye… Bir
saniye…
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu yapıda Zerdüşt dedelerin torunları
olarak hitap eden birileri vardır.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) –
Bu kadar zavallısın sen!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu yapının özünde Kürtlerin peygamberi
-haşa- Başkan Apo vardır. Bu yapı budur değerli arkadaşlar, aziz milletim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, BDP sıralarından sürekli sıra kapaklarına vurmalar)
PERVİN BULDAN (Iğdır) –
Yazıklar olsun sana!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) – Bu yapıdan, bu yapının uzantısından bu memlekete hiçbir hayır
gelmemiştir.
Ve benim Kürt kardeşim,
otuz yıl boyunca bu yapıdan çok çekmiştir, çok çektirilmiştir. O otuz yılda
tarım ve hayvancılık dibe vurmuştur bu yapı sayesinde, sınır ticareti
yapılamamıştır bu yapı sayesinde, sanayi tesisleri yapılamamıştır bu yapı
sayesinde, girişimciler yatırım yapmamıştır bu yapı sayesinde…
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Bu yapıyla niye görüştünüz?
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) – …ticaret tatile uğramıştır bu yapı sayesinde, kepenkler
sürekli kapatılmıştır bu yapı sayesinde ve “Kapalı kepenklerin hesabını
soracağız.” dediğimizde rahatsız olmuşlardır bu yapı sayesinde.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Bu yapıyla niye uzlaştınız?
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) – Ve kaybedilen canlar, akan kanlar, gözyaşı siz olmasanız,
sizin ardınızdaki o kanlı örgüt olmasaydı, otuz senenin sonunda o bölgedeki
benim Kürt kardeşimin bugün cebinde daha çok para, tarlasında daha çok ürün,
yaylasında daha çok hayvan ve şehrinde daha çok fabrika olacaktı. Bu yok, bunun
hesabını vermek durumundasınız. Bu hesabı yapmak durumundayız. Otuz senede 25
kuruş ne yaptınız yıkmaktan başka, yakmaktan başka; kaldırımları, yolları
tahrip etmekten başka, can almaktan başka ve kan dökmekten başka? (BDP
sıralarından sürekli sıra kapaklarına vurmalar)
Hâlâ vuruyorsunuz. Millet
sizi görüyor, o sıralar milletin sıraları.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bu
milletin iradesiyle geldik, bu milletin iradesiyle!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) – Ama sizin hiçbir şeye gücünüz yetmediği gibi ellerinizle o
sıraları asla kıramazsınız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, BDP sıralarından
sürekli sıra kapaklarına vurmalar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Şahin. Süreniz bitti, teşekkür ederim.
MUHARREM İNCE (Yalova) –
Sayın Bakan, önünde saat var, arkaya bakmana gerek yok, sol köşede.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) –
Süreniz doldu.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Devamla) – Teşekkür ederim.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Sayın Başkanım…
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(İstanbul) – Sayın Başkan, 2 milletvekilinin konuşmasında “İyi ki şöyle, böyle
olmuş.” dediğini söyledi Sayın Bakan, milletvekillerinin telefonunu
dinlettiğini itiraf etti. Bunun kayıtlara aynen böyle geçmesini istiyorum.
Kendi ağzıyla “2 milletvekili birbirleriyle konuşuyorlar.” dedi. Şimdi, o sıradan
inmeden bunun da bir hesabını versin.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Ordu) – Bir dakika bekleteceğim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Bakan.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(İstanbul) – 2 milletvekilinin konuşmasını dinlemeye utanmıyor musun!
SIRRI SAKIK (Muş) – Eğer
biraz onurun varsa açıklarsın şimdi!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(İstanbul) – Buna Meclis Başkanı olarak sizin bir uyarıda bulunmanız lazım.
Siz milletvekillerinin
telefonunu niye dinliyorsunuz; hangi mahkeme kararıyla, hangi yasayla? Açıkla,
söyle, bunu açıkla!
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa)
– Hangi mahkeme kararıyla? Açıkla, açıkla oradan!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(İstanbul) – Söyle bakayım, haydi buyur söyle.
BAŞKAN – Şimdi, Sayın
Önder…
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa)
- Yüreğin varsa söyle!
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Söyle utanmaz adam! Utanmaz adam!
ADİL KURT (Hakkâri) – Sayın
Başkan, bunu açıklamak, izah etmek zorunda.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(İstanbul) – Buyurun söyleyin.
BAŞKAN – Bir saniye…
Şimdi, Sayın Grup Başkan
Vekili bir şey söylüyordu.
Buyurun Sayın Kaplan.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(İstanbul) – Önce Sayın Ahmet Türk.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Önce Sayın Ahmet Türk, sonra grup adına ben alacağım.
BAŞKAN – Sayın Türk,
buyurun.
AHMET TÜRK (Mardin) – Sayın
Başkan, İçişleri Bakanı…
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Sayın Başkanım, bağımsız olarak da…
AHMET TÜRK (Mardin) – Bir
dakika! [AK PARTİ sıralarından alkışlar (!), gürültüler]
BAŞKAN – Duyamıyorum,
lütfen…
Sayın Türk…
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Ağabeyimizdir, yapar, yumruğu yiyen odur, size de dersini verir.
BAŞKAN – Sayın Türk,
buyurun.
AHMET TÜRK (Mardin) – Cuma
namazlarını gündeme getirerek halkımızın inancına hakaret etmiştir. Bunun için
sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Türk,
buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Mardin Milletvekili Ahmet Türk’ün, İçişleri Bakanı İdris Naim
Şahin’in Kürt halkının inançlarına hakaret ettiği gerekçesiyle konuşması
AHMET TÜRK (Mardin) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yıllardan beri bu Parlamentodayım, bugüne
kadar seviyesiz, halkıyla alay eden, inançlarını rencide eden böyle bir
anlayışa, böyle bir konuşmaya şahit olmadım. Sayın Bakanın halkımızdan özür dilemesi
gerekiyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Dinleyin, dinleyin!
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
AHMET TÜRK (Devamla) –
Bakınız, dinleyin lütfen, o cuma namazlarında her ilçede, her ilde 5 bin, 10
bin insan cuma namazlarını kılıyordu. Şimdi…
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Halk
samimi.
AHMET TÜRK (Devamla) –
Evet, samimi, inanarak bunu yapıyordu. Hiç kimse Kürtlere dini öğretemez. Sayın
Bakanımız buraya gelsin, burada bir dinî tartışma yapalım. Bir Fatiha okumasını
biliyor mu? (BDP sıralarından alkışlar) Bir taziyeye gittiği zaman eğer Fatiha
okuyabiliyorsa o zaman bir halkın duygularıyla, inançlarıyla alay etsin
bakalım. Buyurun, buraya gelsin, bir cenazede nasıl bir Fatiha okunur, Bakan
buraya gelsin, bunu söylesin. Sanki kendisi çok dindar! Faşistler, ırkçılar
dindar olamaz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
FERAMUZ ÜSTÜN (Gümüşhane) –
PKK faşist.
AHMET TÜRK (Devamla) –
Dinimizde kardeşlik farklı bir şeydir. Dün Diyanet İşleri Başkanı söyledi,
kardeşlik, hakla hukuktadır. Bir halkın hakkını ve hukukunu gasbederseniz, o
kardeşliğin bir anlamı yok. Eğer kardeşlik istiyorsanız, bin yıldır bu toprakta
yaşayan halkımızın dinine, kültürüne, kimliğine saygı göstereceksiniz. (BDP
sıralarından alkışlar) Kardeşlik böyle sağlanır, farklı türlü sağlanmaz. İnkâr
ederek, reddederek, yok sayarak…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET TÜRK (Devamla) – …bu
ülkede birliği, beraberliği, kardeşliği sağlayamazsınız. Aslında… (AK PARTİ
sıralarından “Otur” sesi)
AYLA AKAT ATA (Batman) –
Haddini bil be! Kime “Otur” diyorsun!
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Terbiyesizlik etmeyin. Terbiyesizlik etmeyeceksiniz. Saygılı olacaksınız,
saygılı!
AHMET TÜRK (Devamla) – …siz
kendinizi… (AK PARTİ ve BDP sıralarından karşılıklı laf atmalar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Milletvekillerine sahip çık Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Onu söyleyemezsin.
AHMET TÜRK (Devamla) –
Bakınız sayın milletvekilleri, Batman’da bir tek insan yokken, bir tek sivil
yokken polisler tarafından… (AK PARTİ sıralarından “Ses gitti.” sesleri)
Terbiyesizlik etmeyin!
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Terbiyesizlik yapmayın!
DURDU OSMAN KASTAL
(Osmaniye) – “Ses gitti.” diyoruz, terbiyesizlik yapmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Türk, ben
sataşmadan söz verdim. Herkese ne kadar zaman veriyorsam, size de onu verdim.
AHMET TÜRK (Devamla) – Şimdi
görüntüler ortada yok. Orada polisler var, orada arabasına bindiğimiz polis
var.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Batman olayını anlatıyor Sayın Başkan.
AHMET TÜRK (Devamla) –
Sayın Bakan diyor ki: “Yumruk atanı bulamıyoruz.” Bu Hükûmetin üç yıldızlı
komiseri var. Oradaki polislerin ifadesini alsın. Arabasına bindiğimiz polis
orada yeter ki bunu araştırsın, ortaya çıkarsın.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Türk.
AHMET TÜRK (Devamla) – Ama
tehdit ederse bunu asla kabul etmeyiz. İçişleri Bakanı böyle devletin gücünü
alarak burada bizi tehdit edemez. Biz hesap sormayı biliriz.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler, BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Türk,
teşekkür ediyorum.
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) –
Hangi hesabı soracaksın? Ne hesabı soracaksın?
AHMET TÜRK (Mardin) –
Terbiyesizlik yapma! Terbiyesizlik yapma!
BAŞKAN – Sayın Kaplan…
ADİL KURT (Hakkâri) – Sayın
Başkan, İçişleri Bakanlığınca bizim hepimizin telefonlarının dinlendiğine
ilişkin başka arkadaş ikrarda bulunmuştur.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Ordu) – Yalan söylüyor!
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın
Başkan, ismimden bahsederek bizzat…
BAŞKAN – Şimdi, birazdan
konuşursanız… Sayın milletvekilleri, müsaade edin…
İDRİS BALUKEN (Bingöl) –
Hangi yetkiyle milletvekilinin telefonlarını dinletiyor? Tutanakları getirterek
ona göre…
BAŞKAN – Şimdi, bu
söylediklerinizin hepsi, Sayın Önder’in başlattığı o konuşmayı devam
ettirenlerin tamamı tutanaklara geçti, bu bir.
Şimdi, sataşmadan Sayın
Türk’e söz verdim, iki.
Müsaade edebilirseniz
şayet, Sayın Kaplan’ı çağıracağım oraya, grubu adına sataşmadan söz alıyor,
doğru mu?
AHMET TÜRK (Mardin) –
Doğrudur.
AYLA AKAT ATA (Batman) –
Sayın Başkanım, milletvekilleri…
BAŞKAN – Onlara bakacağım.
Ara veririm bak, olmaz.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın
Başkanım, ismen zikretti.
BAŞKAN - Ya muhterem,
tamam, otur yerine.
Buyurun.
2.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, İçişleri Bakanı İdris
Naim Şahin’in Kürt halkının inançlarına hakaret ettiğine ve bazı
milletvekillerinin telefonlarını dinlettiği gerekçesiyle konuşması
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Sayın Başkan, adalet ve özgürlük güvenlik güçlerinin ve böylesine sorumsuz bir
bakanın insafına bırakılmayacak kadar kutsaldır. (AK PARTİ sıralarından “Hadi
oradan!” sesleri) Ve taklacı, oynacı, zurnacı ve ne dediğini bilemez bir bakan
bu Kutlu Doğum Haftası’nda gelip milyonlarca Kürt halkının inançlarına burada
hakaret etti. Kutlu Doğum Haftası’nda insan kardeşleriyle kardeşliği
güçlendirir, ayrımcılık yapmaz.
Dilinden, kimliğinden,
inancından dolayı Kürt halkıyla bu kürsüde dalga geçecek cibilliyeti kendinde
gören…
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Kürt
halkıyla değil, PKK’nın…
HASİP KAPLAN (Devamla) -
…cüreti gören bir bakan ustalık kabinenizin en rezil, en rezalet duruşunu
gösteriyor! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
– Düzgün konuş!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, lütfen uyarır mısınız!
BAŞKAN – Sayın Kaplan…
Sayın Kaplan…
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
– Sayın Başkan!
BAŞKAN - Sayın Kaplan…
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Bakın, çok açık söylüyorum. Bu kürsüde bir itirafta bulundu.
BAŞKAN – Sayın Kaplan…
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Sayın Başkanım, ustalıktan şahsını…
BAŞKAN – Bakın, temiz bir
dil kullanacaksınız!
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Lütfen Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Temiz bir dil
kullanacaksınız!
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Sayın Başkanım, bu kürsüden milletvekillerini gizlice dinlediğini ifade etti.
Bu bir suçtur. Watergate skandalından büyük bir itiraftır bu. Kürsüde bu
itirafı etmiştir. Böyle bir itirafta bulunan bir bakan, normal demokrasilerde
bir saniye bakanlık görevinde ve koltuğunda kalamaz.
SONER AKSOY (Kütahya) –
Hadi oradan, hadi!
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Böyle bir bakan yalan söylüyorsa, bir genelge fermanı buyurup her tarafı ateşe
veriyorsa, yasak uyguluyorsa, panzerlerle, bombalarla ilçe binalarına
giriyorsa, insanları böyle sürükleyip işkence ediyorsa, gaz bombalarıyla
çocukları boğuyorsa, bu şekilde insanlarına işkence ediyorsa ve bu şekilde
çocuklarının gözleri fişeklerle bombalanıyorsa, bu fişekler gözlerine
patlıyorsa ve bu bakan “Gaz fişekleri zararsız.” diyorsa, böyle bir bakan kontrolsüz
bir güçtür…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) –
…kamu tehlikesidir, Türkiye tehlikededir, kardeşlik için tehlikelidir, emanet
için tehlikelidir, geleceğimiz için tehlikelidir.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Bu
tehlikeyi sizler alkışlıyorsunuz. Yanlış içindesiniz. Uyarıyoruz sizi. Böyle
bir bakan hiçbir demokraside korunmaz. Bu ayıbı taşımayın diyoruz sizlere.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Kaplan, lütfen…
Sayın Sakık, buyurun siz
de.
3.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, İçişleri Bakanı İdris Naim
Şahin’in Kürt halkının inançlarına ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın
Başkan, ben teşekkür ediyorum.
Şimdi, burada, “Nevroz”
görüşmelerini yaparken bir bilanço verdik: 2 ölü, 178 yaralı, içinde
milletvekili arkadaşlarımızın da bulunduğu birkaç vekil de yaralandı ve 200.014
kişi gözaltına alınmış, 206 kişi tutuklanmış. Bunun hesabını soruyoruz ama o
çıkıyor burada, bu ülkede farklılıklar, farklı inançlar… Bu ülkede sadece
Müslümanlar yaşamıyor. Ben biraz önce oradan bağırdım, sen şusun dedim, ben
bütün inançlardan özür diliyorum. Bütün inançlar kutsaldır. Biz öyle bakıyoruz
ama senin haddine değil Kürtlerin inançlarına dil uzatmak.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Ordu) – Kürtler Müslüman’dır. Kürtler bizim kardeşimizdir. Hepsi
inançlıdır.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Ben
şimdi sana soruyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Senin haddine değil. Haddine değil Kürt halkının dinî inancına dil uzatmak.
SIRRI SAKIK (Devamla) –
Sana soruyorum: Sen Müslüman mısın?
BAŞKAN – Sayın Sakık, Genel
Kurula hitap edin lütfen.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Kürt halkından özür dileyeceksin. Senin haddine değil.
SIRRI SAKIK (Devamla) –
Şimdi sana soruyorum: Allah adına… Allah adına arkandaki… Bakın, bir şey
söyleyeyim.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Ordu) – Sen Kürtler adına konuşamazsın.
SIRRI SAKIK (Devamla) –
Lütfen… Lütfen… Sen döndün, burada dedin ki: “Biz yaptığınız telefon
görüşmelerinden…” Siz hangi milletvekillerinin telefonunu dinlemişseniz, çıkıp
burada açıklamıyorsanız namertsiniz ve alçaksınız siz. (BDP sıralarından
“Bravo” sesleri, alkışlar) Çıkıp açıklayacaksınız.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Aynen öyle.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Ve
siz, Sayın Bakan, bu ülkeyi seviyor musunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, böyle bir usul yok.
SIRRI SAKIK (Devamla) –
Seviyor musunuz? Bayrağı seviyor musunuz? Tayyip Erdoğan’ı seviyor musun?
Soruyorum sana: Seviyor musun?
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Ordu) – Senin gibi değil.
BAŞKAN – Sayın Sakık, Genel
Kurula hitap edin lütfen.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Sen
bütün inançları seviyor musun?
BAŞKAN – Sayın Sakık, Genel
Kurula hitap edin.
SIRRI SAKIK (Devamla) –
Seviyorsan o zaman kalk bir takla at, kalk bir göbek at, senden kurtulalım.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM
ŞAHİN (Ordu) – Bayrağımın altında da takla atarım, milletimin önünde de atarım
ama sizin karşınızda…
SIRRI SAKIK (Devamla) – Sen
zaten taklacı bir Bakansın. Sen bu ülkeye layık değilsin. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Aynen öyle.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Sakık… Sayın
Sakık, lütfen…
SIRRI SAKIK (Devamla) – Sen
bu ülkenin bir baş belasısın. (BDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Aynen öyledir. Size de o yakışıyor yani. Niye taşıyorsunuz böyle bir Bakanı ya?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan…
AYLA AKAT ATA (Batman) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Fitne fesat, ülkeyi birbirine karıştırıyor. Niye bunu… Meclisi birbirine
karıştırıyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Müsaade buyurun.
Bakın, ben şimdi herkese
verdim söz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Ayıp değil mi böyle bir Bakanı taşıyorsunuz? Oynatıyor milleti.
BAŞKAN – Ara vereceğim ama.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ayı
oynatmak yasak. Türkiye’de ayı oynatmak yasak.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Elitaş, bir
saniye…
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Ayıp! Yakışıyor mu size böyle bir Bakan? Utanmıyor musunuz? Millî iradeniz yok
mu? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Elitaş.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
13.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İçişleri Bakanı İdris
Naim Şahin’in ifadelerinin Kürt halkının inançlarıyla ilgili olmadığına ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın İçişleri Bakanımız
hakkında verilen gensoru görüşmeleri sırasında tüm siyasi parti grupları
görüşlerini ifade ettiler. Barış ve Demokrasi Partisi kendi grubu adına
verdikleri önerge doğrultusunda ağır, incitici eleştirilerde bulundular, hatta
hakarete varan sözler ifade ettiler.
SIRRI SAKIK (Muş) – Biz
eleştirdik, hakaret etmedik.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Eleştiriyle inancı, hakareti karıştırma Elitaş. Bir halkın diniyle, inancıyla
alay etmek, hakaret etmek ağırdır, kimse taşıyamaz onu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Ama Sayın Bakanın buradaki açıkladığı belgelerden rahatsız olunca, şu anda bana
yaptıkları gibi, kürsüdeki konuşulan doğruları içlerine sindiremediklerinden…
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) –
Ne belgesi açıklamış Allah aşkına?
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) –
Ne doğrusu ya!
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Hangi doğrudan bahsediyorsunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
…hazmedemediklerinden dolayı konuşmacıyı engellemeye çalıştılar.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Gensoruyla inançları karıştırıp burada fitne fesat konuşan kim?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
En az on dakika süreyle sıraları yumrukladınız. Sabırla dinleyeceksiniz,
hazımla dinleyeceksiniz, eğer bir yanlışlık varsa, farklı bir söylem varsa…
Nitekim Sayın Başkan İç Tüzük’e aykırı olmasına rağmen müsamaha gösterdi,
burada herkese söz verdi ama bu kürsü bir ülkenin bakanına, milletvekiline,
hiçbir insanına hakaret hakkını vermez. Söylediği ifade şu… Kürt halkının
inançlarıyla ilgili değil, bu milletin lanetlediği terör örgütünün inançlarıyla
ilgilidir bütün söyledikleri. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) –
Daha ne desin!
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ne
desin daha! Ayıptır, o Kürtlerin aranızda olması ayıptır!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Burada Kürt halkının temsilcisi siz değilsiniz, Kürt halkının, Kürt
vatandaşlarımızın temsilcisi siz değilsiniz.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) –
Sorun Bakanda değil zaten sizde, Bakanı alkışlayanlarda.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Bu ülkede yaşayan 75 milyon insanın hak ve hukukunu korumak bu ülkenin
iktidarının görevidir. Kalkıp da “Ben Kürt halkının temsilcisiyim.” diye burada
konuşma hakkını size hiç kimse vermiyor.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Evet, evet, size veriyor değil mi!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından “Sırayla hepsi konuşacak mı?” sesi)
Hayır, hayır, hanım
milletvekilleriyle ilgili, bir arkadaş konuşuyor.
Buyurun.
14.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, İçişleri Bakanı İdris
Naim Şahin’in BDP’li kadın milletvekilleriyle ilgili ifadelerine ilişkin
açıklaması
AYLA AKAT ATA (Batman) –
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Tabii, bu kürsüden bugün
söylenenler esasında Türkiye’nin içinde bulunduğumuz süreçte ne kadar vahim bir
yönetimle karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor. Sayın Bakan kendisine verilen
rolü layıkıyla oynuyor, o rolün gereğini yerine getiriyor. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Bugün yürütülen konseptin bir parçasıdır Sayın Bakanın
kullandığı dil ve ortaya koymuş olduğu politika, bugün kullanılan, içinde
bulunduğumuz sürecin, konseptin bir parçasıdır, böyle görüyoruz ve bunun
arkasında bir Hükûmet iradesi olduğunu da biliyoruz ama şunu belirtelim: Sayın
Bakan, siz bu görevde olduğunuz sürece bir sorumluluk altındasınız ve bu
sorumluluğu yerine getirirken de kullandığınız dile dikkat etmek durumundasınız.
Bu ülkede yaşayan farklı kimlikleri, dinleri ve inançları yok sayarak,
aşağılayarak mesafe katetmeniz mümkün değildir; hele hele, bugün 2023 hayalleri
kurarken, Orta Doğu’da sultanlığa soyunurken, bu sürecin bir parçası olma
düşünceniz bu pratikle mümkün değildir.
Bir diğeri: Eğer BDP’li
kadın vekiller hakkında konuşacaksanız, size on defa düşünüp bir defa konuşmayı
tavsiye ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar) BDP’li kadın vekiller hakkında
konuştuğunuzda, bu kadın vekillerin hangi pratiğin içinden geldiklerini ve de
neyle karşı karşıya olduklarını ve bugün bu sıralarda otururken hangi bedelleri
ödeyerek bu sıralarda oturduklarını bileceksiniz.
Sayın Bakanım, bizler, bu
gensoruyu verirken tablonun bu olacağını biliyorduk ama sözümüz bu sıralarda
oturan milletvekillerine değildir, sözümüz size oy veren Türkiye toplumunadır:
Türkiye toplumu bilsin ki sizin herhangi bir sorunu çözme iradeniz yoktur.
Türkiye toplumu bilsin ki sizin acıları yarıştırma üzerinden -acıları paylaşma
değil, acıları yarıştırma üzerinden- var olan sorunu daha da derinleştirme ve
yine, yaşanan acılara katbekat fazlasını katlayarak böyle bir sürece önderlik
etme gibi bir pozisyonunuzun olmadığını Türkiye toplumu bilsin.
Yine, bir kez daha ifade
ediyoruz ki, yazık ve günah, bizler bir parça empatiyle ancak birbirimizle
anlaşabiliriz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
AYLA AKAT ATA (Devamla) –
Bizler, ancak, bu sıralarda oturan milletvekillerinin hangi gerçeklikle
siyasette olduklarının ve “dilim, kültürüm, tarihim” diyen milletvekillerinin
temsiliyeti olduğunu bilmelerini tavsiye ediyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Ata.
VIII.- GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri
Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Nevruz
Bayramı kutlamaları ile eğitim sistemine ilişkin kanun teklifine karşı yapılan
protesto gösterilerinin yasaklandığı ve bu gösterilere katılanlara yönelik
polisin orantısız güç kullandığı iddiasıyla İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin
hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/11) (Devam)
BAŞKAN - İçişleri Bakanı
Sayın İdris Naim Şahin hakkındaki (11/11) esas numaralı gensoru önergesinin
gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, gensoru önergesinin
gündeme alınıp alınmayacağı hususunu oylarınıza sunacağım: Gensoru önergesinin
gündeme alınmasını kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, gensoru
önergesinin gündeme alınması kabul edilmemiştir. [AK PARTİ sıralarından
alkışlar, BDP sıralarından alkışlar(!)]
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Göbek atabilirsiniz!
BAŞKAN – Alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 18 Nisan 2012 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.