Nuri İPEK Normal Nuri İPEK 2 0 2012-07-17T09:24:00Z 2012-07-17T09:24:00Z 62 38434 219074 1825 513 256995 14.00 false 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false TR X-NONE X-NONE 0 nk 0 nk

 

DÖNEM: 24                          CİLT: 19                        YASAMA YILI: 2

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

95’inci Birleşim

17 Nisan 2012 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

I.  - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. - GELEN KÂĞITLAR

III.  - YOKLAMA

IV.   - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Erzurum Milletvekili Oktay Öztürk’ün, Erzurum Aşkale’deki Karasu-2 Hidroelektrik Santralinde 5 işçinin hayatını kaybetmesi ve sonrasındaki kurtarma çalışmalarında yaşanan ihmallere ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Ağrı Milletvekili Mehmet Kerim Yıldız’ın, Ağrı’nın 94’üncü kurtuluş yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Malatya Milletvekili Mustafa Şahin’in, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümünün 19’uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, 16 Nisan 2012 tarihinde Kütahya’da yaşanan depreme ve 19 Mayıs 2011 tarihindeki depremden bu yana birçok vatandaşın mağduriyetinin giderilemediğine ilişkin açıklaması

2.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş’ın, 17 Nisan köy enstitülerinin kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

3.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Kutlu Doğum Haftası’na ilişkin açıklaması

4.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, norm kadro uygulaması nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisi personelinin durumuna ilişkin açıklaması

5.- İstanbul Milletvekili Melda Onur’un, Erzurum Aşkale’deki Karasu-2 Hidroelektrik Santralinde kurtarma çalışmalarındaki mühendislik hatalarına ilişkin açıklaması

6.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Ağrı’nın kurtuluş yıl dönümüne, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümünün 19’uncu yıl dönümüne ve Hamit Fendoğlu’nun ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

7.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, İstanbul Sarıyer Zekeriyaköy’de Emlak Konuta ait 500 dönümlük arazinin bir bölümünün inşaata açılması nedeniyle ne kadar ağaç kesileceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

8.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümünün 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

9.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, İstanbul Bahçelievler’de toplu olarak işten çıkarılan işçilerin durumuna ilişkin açıklaması

10.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kutlu Doğum Haftası’na ve 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümünün 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

11.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın Aydın eski milletvekilleri İsmet Sezgin ve Nahit Menteşe’yle ilgili ifadelerine ilişkin açıklaması

12.- Adıyaman Milletvekili Salih Fırat’ın, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in medyaya yansıyan bazı davranış ve ifadelerine ilişkin açıklaması

13.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in ifadelerinin Kürt halkının inançlarıyla ilgili olmadığına ilişkin açıklaması

14.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in BDP’li kadın milletvekilleriyle ilgili ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 21 milletvekilinin, noterlik hizmetlerinin ücretlendirilmesi ve noterlerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/243)

2.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, ülkemizde yüksek oranlarda gerçekleşen kız çocuğu evliliklerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/244)

3.- Muş Milletvekili Demir Çelik ve 21 milletvekilinin, Türkiye’de meydana gelen trafik kazalarının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/245)

B) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin, Ukrayna Parlamentosu Dışişleri Komisyonu Başkanı Oleh Bilorus’un vaki davetine icabetle Ukrayna’ya resmî bir ziyaret gerçekleştirmesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/841)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek’in, Varşova’da düzenlenecek olan Avrupa Birliği Parlamento Başkanları Konferansı’na katılmak üzere Polonya’ya gitmesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/842)

C) Önergeler

1.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, (2/125) esas numaralı 2954 Sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/41)

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- CHP Grubunun, 28/10/2011 tarihinde Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve arkadaşlarının orman köylülerinin ve ormancılık kooperatiflerinin sorunlarının araştırılması ve çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 17/4/2012 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VIII.- GENSORU

A) Ön Görüşmeler

1.- Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Nevruz Bayramı kutlamaları ile eğitim sistemine ilişkin kanun teklifine karşı yapılan protesto gösterilerinin yasaklandığı ve bu gösterilere katılanlara yönelik polisin orantısız güç kullandığı iddiasıyla İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/11)

 

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Mardin Milletvekili Ahmet Türk’ün, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in Kürt halkının inançlarına hakaret ettiği gerekçesiyle konuşması

2.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in Kürt halkının inançlarına hakaret ettiğine ve bazı milletvekillerinin telefonlarını dinlettiği gerekçesiyle konuşması

3.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in Kürt halkının inançlarına ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin, bir kayakçının ölümüne sebebiyet veren kazada gerekli tedbirlerin alınmadığı iddiasına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/3040) (Ek cevap)

2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bir millî kayakçının antrenman yaparken hayatını kaybettiği tesisin eksikliklerine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/3060) (Ek cevap)

3.- Adıyaman Milletvekili Salih Fırat’ın, Suriye ile ilişkilerin esnafın mağduriyetine sebep olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/4811)

4.- Van Milletvekili Nazmi Gür’ün, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da nesli tükenen kuş türlerine ve alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/4859)

5.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlığa bağlı, ilgili veya ilişkili kurum ve kuruluşlarda koruma güvenlik görevlisi olarak çalışan personele ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/4870)

6.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlığa bağlı, ilgili veya ilişkili kurum ve kuruluşlarda koruma güvenlik görevlisi olarak çalışan personele ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/4873)

7.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, bir kaymakamla ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in cevabı (7/4883)

8.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır Dicle Vadisi Projesi’ne ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/4894)

9.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, kamuda çalışan avukatların özlük haklarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/4902)

10.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Tavşanlı’daki okulların ısıtma sorununa ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/4918)

11.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlığa bağlı, ilgili ve ilişkili kurum ve kuruluşlarda koruma güvenlik görevlisi olarak çalışan personele ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/4964)

12.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlığa bağlı, ilgili veya ilişkili kurum ve kuruluşlara hizmet sağlayan taşeron firmalara ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/5041)

13.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, bağlı kurumların eğitim ve dinlenme tesislerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/5042)

14.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Pazarcık’taki futbol sahasının çimle kaplanmasına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/5045)

15.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, bağlı kurumların eğitim ve dinlenme tesislerine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/5046)

16.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, merkez ve taşra teşkilatlarında şehit ve malul yakınlarının istihdamına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/5047)

17.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Edirne Kapıkule Sınır Kapısından yapılan yıllık araç ve şahıs giriş-çıkışına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/5056)

18.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlığa bağlı, ilgili veya ilişkili kurum ve kuruluşlara hizmet sağlayan taşeron firmalara ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/5058)

19.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, bağlı kurumların eğitim ve dinlenme tesislerine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/5060)

20.- Antalya Milletvekili Tunca Toskay’ın, Karakaya Alara Köprüsü’nün ulaşıma kapatılmasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in cevabı (7/5068)

21.- Ordu Milletvekili İdris Yıldız’ın, TOKİ tarafından yapılan konutlara ve TOKİ’nin finansal durumuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/5141)

22.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, 2011 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesinden yaptırılan cami sayısı ile Diyarbakır İl Müftülüğüne bağlı cami ve personel sayılarına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/5174)

23.- Samsun Milletvekili Haluk Koç’un, TOKİ tarafından gerçekleştirilen projelere ve deprem riski taşıyan bölgelerin durumuna ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/5225)

24.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, Balya maden işletme sahasındaki zehirli atıklara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/5226)

25.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, PARDUS işletim sistemine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/5228)

26.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, Havran’da bir taş ocağının yeniden faaliyete geçtiği iddialarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/5229)

27.- Denizli Milletvekili İlhan Cihaner’in, Denizli’de doğal gaz dağıtımı yapan firmalara ve doğal gaz kaçağından kaynaklanan mağduriyete ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/5237)

28.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Bakanlıkta ve bağlı kuruluşlarında şehit yakınları ve maluller için ayrılan kadrolara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/5241)

29.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, PARDUS işletim sistemine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/5242)

30.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Bakanlıkta ve bağlı kuruluşlarında şehit yakınları ve maluller için ayrılan kadrolara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/5259)

31.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Bakanlıkta ve bağlı kuruluşlarında şehit yakınları ve maluller için ayrılan kadrolara,

- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, PARDUS işletim sistemine,

İlişkin soruları ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/5283), (7/5284)

32.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Eti Maden İşletmelerinin özelleştirileceği iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/5359)

33.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, bağlı kurum ve kuruluşlarda emekliliğe ayrılan ve ayrılacak personele ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/5403)

34.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bor üretimine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/5404)

35.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, bor üretimi ve pazarlamasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/5406)

36.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Hopa Gümrük ve Muhafaza Başmüdürlüğünün kapatılma gerekçesine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/5415)

37.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, haksız yakalama, arama ve tutuklamalardan dolayı Hazine’ye açılan davalara ve ödenen tazminatlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/5431)

38.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, hurda mal alımlarındaki stopajın kaldırılıp kaldırılmayacağına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/5432)

39.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Gelir Uzmanlığı Özel Sınavına katılamayan personelin mağduriyetine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/5433)

40.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa’da olası bir depreme karşı alınan tedbirlere ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/5508)

41.- İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın, fiziksel çevre koşullarının engelliler lehine iyileştirilmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/5509)

42.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, mesai saatlerinin enerji tasarrufu amacıyla yeniden düzenleneceği iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/5510)

43.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Yusufeli ilçesindeki bir köyde yaşanan elektrik kesintilerine ve alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/5511)

44.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, bor madenlerini işletme hakkının özel sektöre devredileceği iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/5513)

45.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği anlaşmalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/5638)

46.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği anlaşmalarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/5707)

47.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği anlaşmalarına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/5708)


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.03’te açılarak beş oturum yaptı.

Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Kaçar, Dünya Sağlık Günü’ne,

Muş Milletvekili Demir Çelik, Muş’un sorunlarına,

Adana Milletvekili Ali Demirçalı, Çukurova Üniversitesinin sorunlarına,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim Gök, Şanlıurfa’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 92’nci yıl dönümüne,

Adana Milletvekili Ali Halaman, günlerdir Türkiye Büyük Millet Meclisinde ana sorunların ötelendiğine,

Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Malatya Kürecik’teki üssün ABD üssü olduğunun anlaşıldığına,

İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel, Hükûmet üyelerinin üniversite hocalarına, bilim insanlarına karşı tutumlarına,

Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu, şehit olan Astsubay Osman Can Türkgöl’ün cenaze töreninde yaşananlara,

Kütahya Milletvekili Alim Işık, Sağlık Bakanlığında yapılan tayinler sonucu bir çalışanın intihar etmesine,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve 24 milletvekilinin, yer fıstığı üreticilerinin yaşadığı sıkıntıların, Hükûmetin uygulamalarından dolayı ortaya çıkan mağduriyetin ve çözüm yollarının (10/240),

Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin ve 19 milletvekilinin, Hatay ilinin sorunlarının (10/241),

Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve 24 milletvekilinin, yaylacılıkla ilgili sıkıntıların, mevzuat ve uygulamalardan dolayı ortaya çıkan mağduriyetin ve çözüm yollarının (10/242),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının;

1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),

2’nci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında  Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun (1/569) (S. Sayısı: 180),

4’üncü sırasında yer alan, İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat’ın; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in; 5275 Sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun”da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporlarının (2/241, 2/84) (S. Sayısı: 136)

Görüşmeleri, Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

3’üncü sırasında yer alan, Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Orman Köylülerinin Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi); Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporlarının (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S. Sayısı 198) görüşmelerine devam edilerek 5’inci maddesine kadar kabul edildi.

Görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan Bangladeş Başbakanı Sheikh Hasina ve beraberindeki heyete Başkanlıkça “Hoş geldiniz.” denildi.

Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in Bakanlığına ve Başbakana,

Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in Adalet ve Kalkınma Partisine ve Başbakana,

İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanına,

Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin şahsına,

Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.

Komisyonların olmayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince, 17 Nisan 2012 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere 19.20’de birleşime son verildi.

 

                                                   Şükran Güldal MUMCU

                                                           Başkan Vekili

 

        Mustafa HAMARAT                                                              Fatih ŞAHİN

                    Ordu                                                                              Ankara                 

                Kâtip Üye                                                                        Kâtip Üye

II. - GELEN KÂĞITLAR

                                                                                                                                                No: 127

16 Nisan 2012 Pazartesi

Teklif

1.- Muş Milletvekili Demir Çelik’in; Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun ile Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/497) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/04/2012)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, silah ruhsatı alabilme şartlarında değişikliğe yönelik çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1572) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

2.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Türkmen adının derneklerde kullanılmasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1573) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

3.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, belediye başkanlarının görevden uzaklaştırılmasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1574) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

4.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Göksun’daki bir köyün okul ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1575) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

5.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Göksun’daki bir köyün ilköğretim okulu ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1576) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

6.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, elektrik ve doğalgaza yapılan son zamlara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1577) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

7.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Afet Komuta Merkezlerine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) sözlü soru önergesi (6/1578) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

8.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat ve ilçelerinde kadın sosyal yaşam merkezleri kurulup kurulmayacağına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1579) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

9.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, baz istasyonlarının insan sağlığına etkilerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1580) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

10.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana’daki hastanelerde taşeron firma çalışanlarından sağlık hizmeti sunulmasında faydalanıldığı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1581) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

11.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, uzaktan eğitim uygulamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1582) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

12.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana’daki kanser hastalarına ve onkoloji uzmanı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1583) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

13.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, baz istasyonlarının bölge ve illere göre dağılımı ve alınan önlemlere ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/1584) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

14.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana ve ilçelerinde aile hekimliği uygulamasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1585) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

15.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, SSPE hastalığına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1586) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

16.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Ankara-Adana karayoluna ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/1587) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

17.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, baz istasyonlarının yerleşim alanlarına kurulmasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/1588) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

18.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, internet kullanım ücretlerine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/1589) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

19.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, hemzemin geçitlerde meydana gelen kazalara  ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/1590) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

20.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, internet kullanıcılarının kota uygulamasından kaynaklanan sorunlarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/1591) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

21.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana ve ilçelerindeki süt fiyatlarına ilişkin  Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1592) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

22.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana’daki çiftçilere destekleme çerçevesinde yapılacak ödemelere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1593) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

23.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Seyhan Irmağı üzerindeki Göktaş Barajı inşaatına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1594) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

24.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Seyhan Irmağı üzerindeki Kavşak Bendi Barajı inşaatına ilişkin Orman ve Su İşleri  Bakanından sözlü soru önergesi (6/1595) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

25.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, bankaların kredi verirken masraf adı altında yaptıkları kesintilere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) sözlü soru önergesi (6/1596) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

26.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, bilgisayar programcılığı mezunlarının istihdam sorununa ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1597) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

27.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana ve ilçelerindeki öğretmen açığına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1598) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

28.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Pozantı Çocuk ve Gençlik Cezaevindeki olaylar ve konuyla ilgili yapılan çalışmalara ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1599) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

29.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Bakanlık ve bağlı kuruluşlarda çıkarılan dergilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1600) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

30.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana’daki yüzme havuzunun yüzme milli takımı sporcularının çalışmalarına elverişliliğine ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru önergesi (6/1601) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

31.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Göksun’da bir köye yeni bir okul yapılıp yapılmayacağına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1602) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

32.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, THY’ye ve diğer hava yolu şirketlerine ait uçak sayısı ve kapasitelerine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/1603) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

33.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Mersin’e yapılması planlanan havalimanına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/1604) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

34.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, İl Özel İdaresine ait araç ve makine sayısına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1605) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

35.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana ve ilçelerinde yaşanan hırsızlık ve dolandırıcılık olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1606) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

36.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Bakanlık ve bağlı kuruluşlarda çıkarılan dergilere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1607) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

37.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, 2003-2012 yılları arasında yapılan hastane sayısının illere göre dağılımına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1608) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

38.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın, Ortaca Devlet Hastanesinin doktor ve sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1609) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

39.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, rafinerilerin ithal ettiği ham petrole ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1610) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

Yazılı Soru Önergeleri

1- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Genel Kurul salonu elektronik sistemine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/6026) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

2.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, TBMM’de görev yapan polis memurlarının çalışma usullerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/6027) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/04/2012)

3.- Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş’ün, iş kolları istatistiklerine ve toplu iş sözleşmesi yapmak için Bakanlığa başvuran işçi ve işveren sendikalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6028) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/04/2012)

4.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, terörle mücadeleye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6029) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/04/2012)

5.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, zorunlu eğitim süresini 12 yıla çıkaran kanunla ilgili bir konuşmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6030) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/04/2012)

6.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, telefon dinlemelerine ve bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6031) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/04/2012)

7.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, 2005-2011 yılları arasında İzmir’e yapılan TOKİ yatırımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6032) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

8.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, çocuklara dağıtılan oyuncaklara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6033) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

9.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, gazilik statüsü ile ilgili bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6034) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

10.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Türkiye’nin Afganistan’da faaliyet gösteren Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvveti çerçevesindeki faaliyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6035) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

11.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, MİT mensupları hakkındaki bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6036) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

12.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, 399 sayılı KHK’ya tabi sözleşmeli personelin özlük haklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6037) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

13.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, kamu kurum ve kuruluşlarında sözleşmeli olarak çalıştırılan personele ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6038) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

14.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, akaryakıt fiyatlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6039) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

15.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Fen Edebiyat Fakültesi mezunlarının istihdam sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6040) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

16.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, 632 sayılı KHK hükümlerinden yararlandırılmayan sözleşmeli kamu personeline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6041) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

17.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, bir televizyon kanalında yer alan İran istihbaratı ile ilgili bir habere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6042) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

18.- Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, tarım sektöründe kullanılan motorin, elektrik, tohum vb girdi maliyetlerinde ÖTV ve KDV’nin kaldırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6043) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

19.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, 2002’den bu güne meydana gelen soba zehirlenmelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6044) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

20.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, elektrik ve doğalgaz fiyatlarına yapılan zamlar ile memur maaşlarına yapılacak zamma ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6045) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

21.- İstanbul Milletvekili Sabahat Akkiray’ın, Manisa-Turgutlu’daki bir ilköğretim okulunda bir imamın dini kıyafetle ders anlatmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6046) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

22.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir’in, Şanlıurfa-Siverek İlçe Tarım Müdürlüğü binasında çıkan yangına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6047) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

23.- Hatay Milletvekili Hasan Akgöl’ün, elektrik ve doğalgaza yapılan zamlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6048) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

24.- İstanbul Milletvekili Müslim Sarı’nın, benzin ve motorine yapılan zamlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6049) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

25.- Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş’ün, Samsun Kız Yetiştirme Yurdundaki çocuk istismarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6050) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

26.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, Düzce-Tepecik mevkiinin alt yapı sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6051) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

27.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yürütülen ekonomik ve sosyal kalkınma projelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6052) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

28.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, üniversite giriş sınavının kaldırılacağı ve hazırlık kurslarının kapatılacağı yönündeki bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6053) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

29.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, kamu kurum ve kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmelikte yapılan değişiklikle bazı müdür kadrolarına atanmada sınav şartının kaldırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6054) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

30.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, 2/B arazilerinin satışına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6055) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

31.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Erzurum-Aşkale’de 5 kişinin boğularak yaşamını yitirmesiyle ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6056) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

32.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Hocalı Katliamını protesto mitingine ve temsili kurtuluş törenlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6057) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

33.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2003-2012 yılları arasında yazılı ve görsel basına yönelik bazı yasaklara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6058) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

34.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, 2003-2004 yıllarında yapıldığı iddia edilen darbe planlarına ve bu iddialarla ilgili idari ve adli girişimlere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6059) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

35.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, 2003-2004 yıllarında yapıldığı iddia edilen darbe planlarına ve bu iddialarla ilgili idari ve adli girişimlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6060) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

36.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan’ın, Çanakkale’deki termik santrallere ve çevreye verdiği zararlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6061) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

37.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Siirt-Baykan’daki Veysel Karani Türbesine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/6062) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

38.- Adana Milletvekili Turgay Develi’nin, Anadolu Ajansında muhabirlere yöneltildiği iddia edilen bazı sorulara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/6063) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

39.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Siirt-Tillo’daki cami, medrese, tekke ve zaviyelerle ilgili yapılan çalışmalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/6064) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

40.- İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi’nin, Kadının Korunmasına ve Ailenin Korunmasına Dair Kanunun yeterliliğine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6065) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/04/2012)

41.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, bir tutuklunun başka bir cezaevine nakli ve sağlık durumuna ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6066) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/04/2012)

42.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı internet sitesinden vatandaşların siyasi parti üyeliklerine ulaşıldığı iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6067) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

43.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, tez veya kitap yazan hükümlü ve tutukluların ihtiyaçlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6068) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

44.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, tutuklu avukatların Avukatlık Kanununun sağladığı güvencelerden yararlanamadıkları iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6069) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

45.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, avukatların sorunlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6070) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

46.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, tutuklu ve mahkumların sorunlarına ve cezaevi koşullarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6071) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

47.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, telefon dinlemelerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6072) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

48.- İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi’nin, kadın sığınma evlerine ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6073) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/04/2012)

49.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Osmaniye’de özürlü ve muhtaç aylığından yararlanan özürlü sayısı ile özürlü aylığının yeterli olup olmadığına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6074) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

50.- Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş’ün, özürlülerin evde bakımları ile ilgili yapılan ödemelere ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6075) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

51.- İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi’nin, özelleştirmeler sonrasında 4/C statüsünde çalışan personelin mağduriyetine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6076) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/04/2012)

52.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan’ın, köy bekçilerinin sosyal güvenlik haklarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6077) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/04/2012)

53.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, kamuda çalışan geçici işçi ve 4/C’li personele kadro verilip verilmeyeceğine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6078) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

54.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana ve ilçelerinde TEDAŞ’a olan borçlarından dolayı elektriği kesilen okullara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6079) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

55.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, kariyer meslek mensuplarının 657 sayılı Kanuna ekli gösterge cetveli gereği 3600 ek gösterge hakkından yararlanmalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6080) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

56.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, kamu çalışanlarının sayısına ve sendikalara katılım oranlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6081) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

57.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, 4/C’li personele ve bunların sorunlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6082) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

58.- İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, gazetecilerin yıpranma payından yararlanmalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6083) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

59.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, kamuda işçi olarak çalıştırılan personelin kurumlar arası nakli konusunda çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6084) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

60.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, SGK’lı çalışanların rahatsızlığı nedeniyle raporlu olmaları durumunda ücretlerini alamadıkları iddiasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6085) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

61.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, egzoz emisyon denetimlerinin sıklaştırılmasına ve LNG otobüsler alınmasına yönelik çalışmalara ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6086) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

62.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Körfez’deki kötü koku nedeniyle yaşanan mağduriyete ve yapılan çalışmalara ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6087) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

63.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in, Çorlu’da bir katı atık bertaraf tesisi kurulacağı iddiasına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6088) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

64.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Dereköy’de kurulması planlanan maden işletmesinin çevreye vereceği zarara ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6089) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

65.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, son yıllarda inşa edilen yüksekliği 60 metre ve üstü binalar ile bu binalara uygulanan düzenleme ve denetimlere ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6090) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

66.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, İran’dan ve Libya’dan yapılan petrol ithalatına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6091) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

67.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, enerji ve petrol fiyatlarındaki artışa ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6092) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

68.- Manisa Milletvekili Hasan Ören’in, İran ve Libya’dan petrol ithalat politikasındaki değişikliğe ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6093) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

69.- Manisa Milletvekili Hasan Ören’in, elektrik ve doğalgaza yapılan zamlara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6094) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

70.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın, akaryakıt, elektrik ve doğalgaz zam oranlarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6095) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

71.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, elektrik ve doğalgaza yapılan zamlara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6096) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

72.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, İran’a uygulanan petrol ambargosuna ve Libyadan petrol alınacağı iddiasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6097) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

73.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, elektrik ve doğalgaza yapılan zamlara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6098) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

74.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, elektrik ve doğalgazın daha düşük fiyatlarla verilmesi konusunda çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6099) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

75.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, benzin fiyatlarının düşürülmesi konusunda çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6100) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

76.- Amasya Milletvekili Ramis Topal’ın, doğalgaz boru hatlarına ve doğalgaz fiyatlarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6101) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

77.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, 2011 Dünya Üniversitelerarası Kış Oyunları nedeniyle Erzurum’a yapılan yatırım miktarına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/6102) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

78.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, gençlik çalıştayları düzenlenmesine ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/6103) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

79.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, 2020 yılı için planlanan olimpiyat ve paralimpik oyunları ile ilgili projelere ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/6104) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

80.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, amatör ve profesyonel spor kulübü ve sporcu sayısına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/6105) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

81.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, TAR-GEL projesi kapsamında mühendis ve veteriner hekim istihdamına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6106) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

82.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’da Bakanlığa bağlı birimlerdeki tesis ve personel ihtiyacına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6107) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

83.- Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün, ihraç edildikten sonra çeşitli nedenlerle geri gönderilen ve içerisinde tarım ilacı kalıntısı bulunduğu iddia edilen gıdalara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6108) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

84.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, canlı hayvan ve et ithalatına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6109) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

85.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün, ülkemizdeki bal üretimi, ithalatı ve denetimine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6110) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

86.- İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın, Atatürk Orman Çiftliği arazisine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6111) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

87.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan’ın, narenciye üreticisinin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6112) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

88.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, domuz eti üretimi ve ihracatına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6113) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

89.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, üzüm üretiminde kimyasal madde kullanıldığı iddiasına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6114) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

90.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Bakanlığın Okul Sütü Projesiyle ilgili düzenleme ve teşviklerine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6115) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

91.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Karacadağ pirincinin kalitesinin artırılması için yürütülen çalışmalara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6116) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

92.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, 2011 yılında ithal edilen bazı ürünlerin miktarına ve bedeline ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6117) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

93.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Bingöl’de hayvancılığın geliştirilmesi için yapılan çalışmalara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6118) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

94.- Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan’ın, boya sanayinde kullanılan ürünlerin ithalat ve ihracatına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6119) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

95.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Habur Gümrük Kapısında personel ihtiyacına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6120) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

96.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, uyuşturucu üretimi ve kaçakçılığına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6121) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2012)

97.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır’da uyuşturucu satışı ve kullanımına yönelik çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6122) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

98.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Bitlis’e Afet Fonundan gönderilen ödeneğin Güroymak ve Tatvan Belediyelerine aktarılmamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6123) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

99.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, belediyelerin yıllar itibariyle temsil ağırlama giderlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6124) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

100.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta internet bağımlılığını önlemek için yapılan çalışmalara ve internet kafelerin denetlenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6125) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

101.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, İstanbul’daki mevcut toplu taşıma araçlarının çevre sağlığına olumsuz etkilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6126) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

102.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Başbakanın nüfusu 750 bini aşan illerin büyükşehir belediyesi yapılacağı hakkındaki bir açıklamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6127) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

103.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli’de Plaj Yolu ve Şirintepe’yi bağlayan üstgeçidin zarar görmesi sonucu yaşanan mağduriyete ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6128) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

104.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Ankara Büyükşehir Belediyesinin su sayaçlarını okuma sürelerine ve faturalarda tahsil edilen şube yolu ücretine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6129) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

105.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Ankara’da ulaşım sorununun çözülmesine katkı sağlayacak alternatif toplu taşıma araçlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6130) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

106.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu’nun, İstanbul’da Hazineye ait yeşil alanda ticari faaliyet yürütülmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6131) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

107.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Batman’da bir milletvekilinin darp edilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6132) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

108.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, 18 Mart 2012 tarihinde Diyarbakır’da trafik memurlarınca kesilen trafik cezalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6133) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

109.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, Libyalı polis ve polis adaylarının İstanbul’da eğitim aldıkları iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6134) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

110.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş’ın, TÜİK’in işsizlik oranlarını belirlemede kullandığı yöntemlere ve verilerin sıhhatine ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6135) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

111.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, 2012’de Balıkesir’e yapılan kamu yatırım tahsisine ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6136) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

112.- Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü’nün, çalınan tarihi eserler ile müze ve ören yerlerinin korunmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6137) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/04/2012)

113.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Siirt’in Tillo ve Baykan ilçelerinde inanç turizminin canlandırılması çalışmalarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6138) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

114.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Türkiye’nin ulus marka stratejisine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6139) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

115.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Aizonai Antik Kenti kazı çalışmalarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6140) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

116.- Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan’ın, tarihi evlerin restorasyonu için bir fon ayrıldığı iddialarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6141) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

117.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Ermeni soykırımı iddialarını konu alan film ve tiyatro eserlerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6142) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

118.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Tescilli Yapılara Yardım Fonundan yararlananlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6143) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

119.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, Kars’taki tarihi yapıların korunması için yapılan çalışmalara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6144) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

120.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, kariyer meslek mensuplarının 657 sayılı Kanuna ekli ek gösterge cetveli gereği 3600 ek gösterge hakkından yararlanmalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6145) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

121.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, 666 sayılı KHK sonrası üniversitelerde görev yapan Genel Sekreter Yardımcıları, Daire Başkanları ve Hukuk Müşavirlerinin özlük haklarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6146) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

122.- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz’ün, Bakanlıkta çalışan personelin özlük haklarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6147) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

123.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu’nun, Hazine arazilerinin satışına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6148) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

124.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Özelleştirme İdaresi Başkanlığına bağlı KİT’lerin yönetim kurulu üyelerinin gelir vergilerini kurumlarından geri aldıkları iddialarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6149) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

125.- Ankara Milletvekili Sinan Aydın Aygün’ün, yüksek öğrenim harç ve katkı kredilerinin geri ödemelerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6150) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

126.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, öğretmen atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6151) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

127.- Bursa Milletvekili Necati Özensoy’un, Yüksek Öğretime Geçiş Sınavına sağlık sorunları nedeniyle alınmayan öğrencilerin mağduriyetine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6152) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

128.- Kocaeli Milletvekili Hurşit Güneş’in, FATİH Projesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6153) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

129.- Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün, bir rektörün sol görüşlü öğretim görevlileri hakkında söylediği iddia edilen sözlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6154) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

130.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Sincan’daki bir ilköğretim okulunda yaşandığı iddia edilen uygulamalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6155) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

131.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, sınavların öğrenciler üzerindeki psikolojik etkilerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6156) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

132.- Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün, Manisa-Turgutlu’daki bir ilköğretim okulunda bir imamın dini kıyafetle ders anlatmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6157) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

133.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, lisans mezunlarının ön lisans düzeyinde KPSS’ye başvurularının kabul edilmemesinden kaynaklanan mağduriyetlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6158) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

134.- Bursa Milletvekili Turhan Tayan’ın, İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun askeri okulları nasıl etkileyeceğine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6159) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

135.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Kürecik Radar Üssünde görevli personel için konut yapılacağı iddiasına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6160) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

136.- İzmir Milletvekili Hülya Güven’in, HES’lerin yapımına ve denetimine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6161) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/04/2012)

137.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Mardin-Kızıltepe’deki Zergan Deresinin ıslahına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6162) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

138.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır-Ergani’de yapılması planlanan gölet inşaatına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6163) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

139.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır-Çermik’te yapılması planlanan gölet inşaatına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6164) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

140.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, sulama amaçlı barajlara ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6165) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

141.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Karasu’ya bağlı Limandere beldesindeki köylülerin 2/B arazisinde bulunan gayrimenkullerinin demiryolu inşaatı nedeniyle kamulaştırılmasından kaynaklanan mağduriyetlerine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6166) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

142.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Türkiye’de pazarlanan şişelenmiş suların denetimine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6167) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/04/2012)

143.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, 2009-2011 yılları arasında Eskişehir’de gerçekleşen rahim tahliyesi sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6168) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

144.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, 112 Acil Yardım telefonlarına verilen cevapların ve acil yardım araçlarının yeterliliğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6169) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

145.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir’in, kanserojen madde içeren termal kağıtlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6170) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

146.- İstanbul Milletvekili Müslim Sarı’nın, Türkiye’ye gelecek yabancı hastalarla ilgili bir açıklamasına ve Türkiye’deki doktor başına düşen hasta sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6171) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

147.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Türkiye’de en çok ölüme sebep olan ilk 5 hastalığa ve yapılan çalışmalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6172) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

148.- Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın, Muğla’nın Ortaca, Dalaman ve Köyceğiz ilçelerinde bölge hastanesi ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6173) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

149.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Bitlis-Diyarbakır Karayoluna ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/6174) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

150.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, kırsal kesimde telekomünikasyon hizmetlerinde yaşanan sorunlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/6175) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

151.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Sürgü-Erkenek ve Darende-Ulupınar karayollarında yaşanan sorunlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/6176) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

152.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, 2002 yılından bugüne İzmir’in mevcut limanları ve liman projeleriyle ilgili yapılan çalışmalara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/6177) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

153.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Bitlis Havaalanı inşaatına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/6178) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

154.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Hakkâri-Yüksekova Havaalanı inşaatına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/6179) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

155.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Varto-Hınıs yolunun ıslahına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/6180) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

156.- Manisa Milletvekili Hasan Ören’in, Selendi-Simav karayoluna ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/6181) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

157.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, Balıkesir ve çevresindeki karayollarının sorunlarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/6182) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)

158.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, TİKA’nın personeline ve yurtdışı harcamalarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/6183) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, 2010 yılı KPSS sorularının çalınmasına ve konuyla ilgili dava açılıp açılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3768)

2.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, hasta hükümlü ve tutukluların sorunları ile cezaevlerindeki sağlık hizmetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3774)

3.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, Antalya’da gerçekleşen bir vakaya ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/3798)

4.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, Devlet Hastanelerindeki uygulamalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3863)

5.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Balâ Devlet Hastanesinin statüsünün değiştirilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3865)

6.- Kastamonu Milletvekili Emin Çınar’ın, Ballıdağ Göğüs Hastalıkları Hastanesinin akıbetine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3866)

7.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesindeki sağlık hizmetlerindeki yeterliliğe ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3867)

8.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, yabancı hekim, hemşire istihdamına ve sağlık personeli açığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3868)

9.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’a yapılacak yatırımlara ve bütçeden ayrılan kaynak miktarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3869)

                                                                                                                                                No: 128

17 Nisan 2012 Salı

Teklifler

1.- Tokat Milletvekili Orhan Düzgün ve 4 Milletvekilinin; Mahir Çayan, Sinan Kazım Özüdoğru, Hüdai Arıkan, Ertan Saruhan, Saffet Alp, Sabahattin Kurt, Nihat Yılmaz, Ahmet Atasoy, Cihan Alptekin, Ömer Ayna İsimlerinin Uygun Görülecek Bazı Kamusal Alanlara Verilmesine Dair Kanun Teklifi (2/498) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/04/2012)

2.- Manisa Milletvekili Hasan Ören’in; 2954 Sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/499) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/04/2012)

3.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın; Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/500) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/04/2012)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 21 Milletvekilinin, noterlik hizmetlerinin ücretlendirilmesi ve noterlerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/243) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/10/2011)

2.- BDP Grubu adına Grup Başkanvekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, çocuk evlilikleri sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/244) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/10/2011)

3.- Muş Milletvekili Demir Çelik ve 21 Milletvekilinin, trafik kazalarının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/245) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/10/2011)

17 Nisan 2012 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95’inci Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

Görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Erzurum Aşkale’deki Karasu-2 Hidroelektrik Santrali’nde 5 işçinin hayatını kaybetmesi ve sonrasındaki kurtarma çalışmalarında yaşanan ihmallerle ilgili söz isteyen Erzurum Milletvekili Sayın Oktay Öztürk’e aittir.

Buyurun Sayın Öztürk. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, Genel Kurul salonunda çok büyük bir uğultu vardır. Ben değerli hatibi dikkatle dinlemek istiyorum. Lütfen bu gürültüyü keselim.

Buyurun.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Erzurum Milletvekili Oktay Öztürk’ün, Erzurum Aşkale’deki Karasu-2 Hidroelektrik Santralinde 5 işçinin hayatını kaybetmesi ve sonrasındaki kurtarma çalışmalarında yaşanan ihmallere ilişkin gündem dışı konuşması

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; geçtiğimiz günlerde Erzurum’da meydana gelen hadiseyle ilgili olarak gündem dışı konuşma aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizde hidroelektrik santralleri denetleyen yasal ve idari bir mekanizma bulunmadığı için hidroelektrik santraller kurulma aşamasında hidroelektrik santraller kurulma aşamasında yasal ve ekolojik problemler taşırken, işletme aşamasında bazı sorunlar çıkarmaktadır.

Erzurum ili Aşkale ilçesindeki Karasu-2 Hidroelektrik Santrali’nde sekiz aydır son derece ilkel ve güvensiz bir şekilde su tutulmaktadır. Karasu-2 Hidroelektrik Santrali’nin suyu kullanım hakkı varken su tutma hakkı yoktur. Bu amaçla yaklaşık bir ay önce DSİ’ye başvurulmuştur. Karasu-2 Hidroelektrik Santrali bendinin önünde altı köy bulunmaktadır. Ayrıca bu bendin önünde yüzlerce kişinin yaşadığı Türkiye’nin en büyük krom ve magnezyum işletmesi de bulunmaktadır ve bu baraj bu hâliyle insanları ürkütmektedir. Bu vurdumduymazlık netice itibarıyla 5 tane vatandaşımızın hayatını kaybetmesine sebebiyet verecek kadar ileriye gitmiştir.

Şimdi, bu hadiseyle ilgili olarak bir yakınını kaybeden kardeşimizin bize gönderdiği mektubu huzurlarınızda okumak istiyorum çünkü bu hadisenin tamamen vahametini de ortaya koymaktadır.

“Göletteki elim kaza 3/4/2012 tarihinde yaşandı. Rahmetli Ağabeyim TEDAŞ’ta Aşkale ve köylerine aralıksız otuz beş yıl usta olarak kar kış demeden, yaz demeden hizmet etti. Emekliliği dolmasına rağmen yeni alınan elemanların yetişmesi için bir müddet daha çalışıp emekli olmayı düşünüyordu. Fakat Allah nasip etmedi. Belki de bu hakkımızda ve kendi hakkında daha hayırlı olandı. Allah hepsine rahmet eylesin. Biz kadere inanan insanlarız.

3/4/2012 tarihinde olmayan imkânlar ile müdahale etmişler. Kendi çabalarıyla, AKFEN Hidroelektrik Santrali’nin su toplama alanında kalan TEDAŞ yüksek gerilim hattı arızalanıyor, olaydan iki üç gün önce TEMEL Elektrik’e ait taşeron firma elemanları arızayı gidermek istiyorlar. Ağabeyim her defasında işin riskli ve tehlikeli olduğunu söyleyip engelliyor fakat daha sonra Erzurum bölgeden ve sanırım idari yönetimlerden arızanın giderilmesi için baskılar geliyor. Ağabeyim TEDAŞ Erzurum yetkilisiyle telefonda konuyu görüşüyor. Eğer gerekli ekipman ve donanım sağlanırsa müdahale edebileceğini, aksi takdirde yapamayacağını beyan ediyor. Daha sonra nasıl oluyorsa müdahale etme ihtiyacı duyuyor. Ekipman tedarikine başlıyor. Aşkale Belediyesinden deniz bisikleti alınıyor. Göletin yüzeyinin o günün şartlarında yüzde 70 alanı buzla kaplı. Deniz bisikletine biniyorlar, saat takriben 17.30 civarı. Ağabeyim önde buzları kırarak yol açıyor. Yavaş yavaş gölün ortasına varıyorlar. 17.50 sularında oğluyla telefon görüşmesi yapıyor, 18.10 sularında merkez Gülören köyü muhtarıyla konuşuyor ve konuşma son konuşma oluyor.”

Şimdi, bu saatten itibaren köylüler hadiseyi öğreniyorlar, belediyeye haber veriyorlar, 112 servise, jandarmaya haber veriyorlar. Hemen yakınlarda helikopter tugayı olmasına rağmen Malatya’dan helikopter isteniliyor. Hadise 15.30’da cereyan ediyor, 19.20’ye kadar bu insanlar su üzerinde yaşam mücadelesi veriyorlar. Ben 19.00 sularında Sayın Valiyi aradığım vakit “Sayın Vali istirahate çekilmiş.” dediler. Korumasına ısrar edince Valiyle telefonda görüştük, “Arkadaşlarımız olay yerinde müdahale ediyorlar, gerekeni yapıyorlar.” diye bir cevap aldık ve 19.30 civarında da su üzerinde hiç kalan olmamıştı.

Eğer burada basiretli bir yetkili olsaydı… Köylüler kendileri anlatıyorlar. Kıyıdan 30 metre ileride bu hadise cereyan ediyor. Jandarma, polis etrafı sarıyor, kimseyi bırakmıyor. Belki de yüzme bilenlerin oraya geçip de şambrel atmak suretiyle de bunları kurtarabileceklerini söylüyorlar ama maalesef orada aklı başında bir yönetici olmadığı için bu hadise bu şekliyle cereyan ediyor. Bunu dikkatlerinize sunuyorum.

Ve vatandaş herhangi bir şey de istemiyor ama biz istiyoruz. Bunların da bundan önce Uludere’deki insanlarımızın uğradığı felakete eş değer tutulup devletin yardım elinin uzanmasını istiyoruz.

İşte, bu memleket insanlarının ziyaretine giden bir bakanın meydana getirdiği hadiseyi de dikkatinize sunmak istiyorum. İçişleri Bakanı evlere şenlik bir bakan. Kendisine bakanlığından dolayı, devlet adamına hürmet adına sevgi gösteren…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OKTAY ÖZTÜRK (Devamla) – …bir Erzurumluya bir devlet adamına asla yakışmayacak iktidar şımarıklığının kibirlilik meziyetine dönüşmesinin bariz örneğini sergilemesini üzüntü ve dehşetle izledik. Bunu da dikkatlerinize sunuyorum. Bilsinler ki dadaş iyi oynar, oynamasını bilir, oynatmasını da bilir, eğer verdiği oylar bu hadiseye sebebiyet vermişse bu oyları geri almasını da bilir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

Gündem dışı ikinci söz, Ağrı’nın kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Ağrı Milletvekili Sayın Mehmet Kerim Yıldız’a aittir.

Buyurun Sayın Yıldız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- Ağrı Milletvekili Mehmet Kerim Yıldız’ın, Ağrı’nın 94’üncü kurtuluş yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET KERİM YILDIZ (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilimiz Ağrı ve ilçeleri Eleşkirt, Hamur, Tutak, Patnos, Taşlıçay, Diyadin ve Doğubayazıt’ın 94’üncü kurtuluş yıl dönümü nedeniyle söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tarihte değişik dönemlerde düşman işgaline uğrayan Ağrı ilimiz, birlik ve beraberlik içinde verilen mücadelenin arkasından Rus işgalinden 15 Nisan 1918’de kurtarılmıştır. Üzerinde yaşadığımız toprakları korumak için canları pahasına mücadele etmiş kahraman ecdadımızı rahmet ve minnetle anıyorum.

Ayrıca, vefatının 19’uncu yılında, Türkiye’de değişimin ve dönüşümün öncüsü olan, sivil, demokrat, mütedeyyin ve özgürlükçü Cumhurbaşkanımız merhum Turgut Özal’a Allah’tan rahmet diliyorum, mekânı cennet olsun diyorum.

Yine Kutlu Doğum Haftası nedeniyle, İslam âlemine ve bütün insanlığa barış ve huzur dolu bir dünya diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; doksan dört yıl önce düşman işgalinden kurtarılan Ağrı ilimiz, yıllarca az gelişmişliğin getirdiği sorunlardan kurtarılamamış, AK PARTİ’nin iktidara gelmesiyle birlikte başlayan değişim, dönüşüm ve gelişimden ilimiz de payını almaya başlamıştır.

Kalkınmanın önündeki sorunların üstesinden gelebilmek için demokratikleşme, insani gelişme, sermaye birikimi, adaletli bölüşüm, istikrar ve sürdürülebilirlik sorunlarının üstesinden gelmek gerekmektedir. Hükûmetlerimizin sorunların çözümü için ortaya koyduğu sosyal, ekonomik ve siyasal açılımlarla, demokratikleşmeden insan haklarına, eğitimden sağlığa, tarımdan hayvancılığa, ulaşımdan çevre ve şehirciliğe, modern konutlardan çağdaş eğitim kurumlarına, yollardan enerji yatırımlarına ilimizin çehresini değiştirecek birçok yatırım ve açılım gerçekleştirilmiştir.

Ağrılı hemşehrilerimizin özlemle beklediği üniversite 2007’de kurulmuş, nitelikli liseler, yeni hastaneler, bölünmüş yollar, KÖYDES kapsamında köylerimize içme suyu şebekeleri hükûmetlerimiz döneminde yapılmıştır.

Yine KÖYDES kapsamında yapılan köy yollarına sıcak asfalt yapılmasına 2011 yılında ilk kez başlanmış ve uygulanmaya devam edecektir.

Kağızman Caddesi’nin kamulaştırma işlemleri bitirilmiş, yol genişletme ve asfalt ihalesi 15 Mayısta yapılacaktır. Bu yaz çalışmalar bitirilecektir inşallah.

İlimizde zorlu geçen kış koşullarında köy yolları sadece bu kış ortalama 10 kez açılmış, yaklaşık 30 bin kilometrelik kar mücadelesi yapılmıştır. Bu, Ağrı-Ankara arasını 15 kez gidip gelmek demektir.

Yine Ağrı Belediyesi, bu kışın karla mücadelede yolları açmakla kalmamış, iki ayda yaklaşık 20 bin kamyon karı şehir merkezinin dışına taşımıştır. Bu da göstermektedir ki, bölgemizde özel idareler ve belediyeler kış şartlarında karla mücadelede ayrı bir mali desteğe ihtiyaç duymaktadır.

Ağrı Belediyesine bağlı Fırat, Fatih, Mehmet Akif Ersoy ve Yüzüncü Yıl mahallelerimiz kentsel dönüşüm programına alınmış olup, Fırat Mahallesinde birinci etap çalışmaları bu yıl tamamlanarak hak sahiplerine konut teslim edilecektir. İkinci etapta eski binaların yıkımına başlanmış, yapım ihalesi tamamlanmış ve 2013 sonunda konutların önemli bir kısmı teslim edilecek duruma gelecektir inşallah.

Ayrıca, belediyemiz tarafından Ağrı’nın 30 kilometre olan tüm ana caddelerine bu yaz sıcak asfalt yapılacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;

Sayın Başbakanımızın açıkladığı ve iş dünyasının çok olumlu bulduğu, bugüne kadar açıklanan teşviklerden çok daha kapsamlı olan yeni teşvik paketiyle bölgeler arası gelişmişlik farkının ortadan kaldırılması, en az gelişmiş bölgelere sağlanan yatırım desteklerinin artırılması, emek yoğun sektörlerin desteklenerek işsizliğin azaltılması hedeflenmiştir.

Yeni teşvik sisteminde sosyoekonomik gelişmişlik düzeyine göre iller 6 bölgeye ayrılmaktadır. 6’ncı bölgede yer alan 15 ilden bir tanesi de Ağrı ilimizdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET KERİM YILDIZ (Devamla) – İlimizde yatırım yapacaklar tüm destek unsurlarından azami miktarda yararlanabileceklerdir.

Bu arada, bütün Ağrılı ve Türkiyeli iş adamlarını Ağrı’da yatırım yapmaya teşvik ediyor, çağırıyoruz.

Hepinize saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldız.

Gündem dışı üçüncü söz, Sekizinci Cumhurbaşkanımız merhum Turgut Özal’ın ölümünün 19’uncu yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Malatya Milletvekili Sayın Mustafa Şahin’e aittir.

Buyurun Sayın Şahin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Malatya Milletvekili Mustafa Şahin’in, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümünün 19’uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı

MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sekizinci Cumhurbaşkanımız, hemşehrimiz, rahmetli Turgut Özal’ın 19’uncu ölüm yıl dönümü dolayısıyla söz almış bulunuyorum. Herkesi saygıyla selamlıyorum.

Özellikle Türkiye’yi ekonomi, ulaşım, teknoloji, altyapı, eğitim, sağlık, sosyal ve kültürel alanlarda içinde bulunmuş olduğumuz darboğazdan çıkarıp, çağ atlayarak bir dünya devleti olma yolunda emin adımlarla ilerlemesini sağlayan rahmetli Turgut Özal bizlere değişimi, yeniliği, teknolojiyi ve tüm bunları yapmak için de gerekli olan zihinsel devrimleri gerçekleştiren bir devlet büyüğümüz olarak anımsanmaktadır.

Değerli arkadaşlar, Turgut Özal radikal bir reformcuydu. Kapalı Türk ekonomisini dünyaya açıp, dışa açık ekonomik modele geçen, ihracatta cesur bir teşvik politikası uygulayan, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Projesi’nin mimarı olan, Türkiye’yi doğal gaz ile tanıştıran, 1984 yılında başlattığı konut seferberliğiyle dar gelirliyi ev sahibi yaptıran, cumhuriyet tarihinin en büyük projesi olan GAP’ı hayata geçiren, Atatürk Barajı ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nü çok kısa bir sürede, rekor bir sürede tamamlayan, Belediyeler Kanunu’nu çıkararak yerel yönetimlerin yetkilerini artıran, yaptığı turizm hamleleriyle Türkiye’nin Avrupa’nın en iyi turizm merkezlerinden biri olması için çalışan çağdaş bir dünya lideriydi. Demokrasiler için gerekli olan üç temel koşulun altını çiziyordu; bunlar serbest piyasa ekonomisi, din ve vicdan hürriyeti, girişim ve rekabet rahatlığıydı. Türk Ceza Kanunu’nun 141, 142 ve 163’üncü maddelerini kaldıran, o günkü statükocuların Kürt meselesini bile öcü olarak gördükleri dönemde “Benim anneannem de Kürt’tü.” diyerek sahiplenen, Kürtçenin serbest bırakılmasına ve Kürt sorununun çözümü için “Vuralım, kıralım, bu işi bitirelim.” diyenleri kışkırtıcı olmakla suçluyor, 21’inci asırda çözümün şiddetle olmayacağını dile getiriyordu.

Değerli milletvekilleri, Turgut Özal aramızdan gerçekten zamansız ayrıldı. Türkiye’ye bırakmak istediği muhteşem değişim ve gelişim erken durdu. Ondan sonra gelenlerin ise onun mirasını aynı kararlılıkta ve güçte sürdürememesi de ayrı bir üzüntüdür. Özal’ın her şeyine karşı çıkılıyordu. Hatırlayınız, onun açtığı barajlardan kurduğu köprülere, ekonomi politikalarına, dış politikadaki ataklarına, giyimine, sözlerine, kısacası her şeyine karşı çıkılıyor ve “Sana alışamadık.” deniliyordu ama o “Alışacaksınız.” diyordu. Şimdi, daha iyi anlıyoruz ki karşı çıkılan ve anlaşılamayan tek şey, aslında onun da adı “yenilik ve değişim” idi. Özal, zihniyet değişimini öneriyordu, onlar değişime direniyorlardı. O, çağ atlayan Türkiye öneriyordu, bazıları ise köhnemiş sistemin değişmesine itiraz ediyorlardı. O, bizlere sivil ve sivil zihniyetli olmayı öğretiyordu, bazıları bunu “Askerle kavga ediyorsunuz.” diye eleştiriyordu. Statükocuların klasik devlet anlayışını reddetmişti. Özal, “Devlet baba yoktur, milletine hizmet eden devlet vardır.” dediğinde, “Babasına karşı çıkan hayırsız evlat.” deniyordu. Özal yürekliydi, “Evet, iki gömleğimiz var; biri bayramlık biri idamlık.” diyordu. Kendisine karanlık güç odakları tarafından yapılan o menfur saldırıyı hatırlarsınız, o anda yaralı olmasına rağmen çıkıp o konuda “Bize bu canı bize Cenabıallah verdi, onun izni olmadan hiçbir kimse alamaz.” diye gerçekten mangal yürekli olduğunu bir kez daha ifade ediyordu.

Değerli milletvekilleri, Turgut Özal’ın ölümüyle ilgili şaibeler hâlen devam etmektedir. Ölümünün üzerinden on dokuz yıl geçmiş olmasına rağmen, hâlen ölümünün üzerindeki sır perdesinin kalkmamış olması bizleri derinden üzmektedir. Turgut Özal’ın cenazesinde küçük kartona elle yazılmış bir pankarttaki ifade dikkatlerden kaçmadı: Evet, “Dindar ve demokrat Cumhurbaşkanı” deniliyordu. Bu Özal’ın ta kendisiydi, halkımızın istemiş olduğu gerçek Cumhurbaşkanı modeli işte buydu.

Ayrıca, 17 Nisan 1978 tarihinde, bundan otuz dört yıl önce kendisine posta yoluyla gönderilen bombalı bir paketle kendisi, gelini ve 2 torunuyla beraber maalesef parçalanarak Hakk’ın rahmetine kavuşan Malatya’nın efsanevi belediye başkanlarından rahmetli Hamit Fendoğlu’nun, namı diğer “Hamido”muzun da ölüm yıl dönümüne tekabül eden bugünde kendisini rahmetle anıyorum, tüm yakınlarına da başsağlığı diliyorum. Evet, onun da bir faili meçhul olarak tarihin karanlık sayfalarında yer alması bizi ve Malatyalıları derinden üzmekte. Geçenlerde, Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısının yapmış olduğu araştırmayı da sonlandıracağını ümit etmekteyiz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şahin.

Hükûmet adına Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bugün Sekizinci Cumhurbaşkanımız merhum Turgut Özal’ın aramızdan ayrılışının 19’uncu yıl dönümü. Biraz önce gündem dışı konuşma yapan Malatya Milletvekilimiz Sayın Mustafa Şahin ve umuyorum ki biraz sonra her grup adına konuşma yapacak değerli arkadaşlarımız gibi, kendisini milletimize ve ülkemize yapmış olduğu hizmetlerden dolayı Hükûmetimiz adına saygıyla yâd etmek istiyorum. Rahmetli Özal’a Allah’tan vâsi rahmet, aziz milletimize de başsağlığı diliyorum.

Sayın milletvekilleri, merhum Cumhurbaşkanımız Turgut Özal tıpkı bugün bizler gibi bir zamanlar bu kutsal çatının altında bu koltuklarda siyaset yaptı; milletimizin teveccühüyle seçilerek bu kutsal göreve gelmek, bu koltuklara oturmak büyük bir onurdur. Bu koltuklar bazılarına bir şeyler katar, bazıları da oturdukları bu koltuklara bir anlam kazandırır; merhum Cumhurbaşkanımız Özal, işte bu ikinci gruptaki insanlardandı. O, kişiliği, karakteri, mücadelesi, azmi, hedefleriyle oturduğu bütün koltuklara, bulunduğu bütün makamlara büyük bir değer kazandırmıştır.

Sayın milletvekilleri, merhum Cumhurbaşkanımızın hayat hikâyesi aslında cumhuriyetimizin bir başarı hikâyesidir. Taşrada görev yapan devlet memuru bir baba ve annenin yokluklar ve imkânsızlıklar içerisindeki hayatlarından devletin zirvesine uzanan bir yaşam hikâyesi. İşte bu, cumhuriyetin insanımıza sunmuş olduğu benzersiz bir imkândır. Merhum Cumhurbaşkanımız -başarılı bir öğrencilik, ardından devlet memurluğu, bürokraside üst düzey yöneticilik, siyaset ve ardından Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı- bulunduğu her görevde işini büyük bir sorumluluk içerisinde yapmış, devletinin kendisine sağladığı imkânları en iyi bir şekilde milletinin menfaati ve kalkınması için kullanmıştır.

Sözlerimin başında da belirttiğim gibi, merhum Cumhurbaşkanımız bulunduğu her ortama ve makama kendi zekâsını yansıtmış, kendi rengini vermeyi başarmıştır. Ekonominin çöktüğü, devletin 70 sente muhtaç olduğu bir dönemde ekonomi bürokrasisinin başına geçmiş, bütün imkânsızlıklara rağmen iflasın eşiğindeki ekonomiyi canlandırmayı başarmıştır, ancak onun en büyük başarısı siyasette olmuştur. Ben de kendisiyle az süreli de olsa siyasette birlikte bulunmuştum. 1977 seçimlerinde aday olduğu İzmir ve bölgesinde günlerce seçim çalışması yaptığım Sayın Özal, çalışma azmi, insanlarla kurduğu temas ve fikirleriyle beni de derinden etkilemişti. Seçimlerde milletvekili olmayı başaramamıştı ancak 1983 yılında seçimlere girerek kimsenin hayal bile edemediği büyük bir başarıya imza atmıştı, Anavatan Partisi tek başına iktidar olmuştu. Türkiye’nin yaşadığı en acımasız darbe ortamının ardından, kardeş kavgalarıyla toplumdaki kutuplaşmanın derinleştiği bir zamanda, kendi tabiriyle “dört eğilimi” aynı masanın etrafına oturtmayı başarmış ve ülkemize hiç kimsenin tahmin bile edemeyeceği bir barışma ortamı hazırlamıştı.

Turgut Özal, reformcu kişiliğe sahip bir misyonun adamıydı. O dönemde, birçok siyasetçinin rüyasını göremediği hedeflerden bahsediyor, icraatları gerçekleştiriyor ve yeni kavramları siyaset hayatımıza sokuyordu; “misyon”, “vizyon” ve “icraat” kavramları Turgut Özal sayesinde siyaset literatürümüze girdi.

Çalışkandı. Onun on yılda yaptığı icraatların, gerçekleştirdiği reformların yarısını bile, ülkemizde otuz, kırk yıl siyasette kalıp gerçekleştiremeyen pek çok siyasetçi var.

Dünyayı takip eden vizyoner bir siyasetçiydi. “21’inci yüzyıl Türk asrı olacaktır.” diye hedef koyuyor, ülkesini bu yönde hazırlıyordu. Dar kalıplar içerisine sıkıştırılan bir Türkiye yerine, dünyayla rekabet etmeyi amaçlayan bir Türkiye hayali kuruyordu.

“Küçük olsun benim olsun.” anlayışı yerine, dünyanın dev ölçekli şirketleriyle yarışa giren bir serbest ekonomi modelinin temellerini atıyordu. Kalkınma yarışına ülkenin tüm değerlerini dâhil ediyor, İstanbul’da dar bir çevrenin tekelindeki sermayeyi Anadolu’nun kılcal damarlarına yayıyordu. Bugün Anadolu sermayesinden, serbest piyasa ekonomisinden, dünyanın her köşesinde ihracat yapan Türk müteşebbislerinden bahsedilebiliyorsa bunda Özal’ın büyük katkıları vardır.

Değerli milletvekilleri, merhum Cumhurbaşkanımız aynı zamanda hürriyetçi bir karaktere sahipti. Statükonun karşısında, hür düşünce ve yaşamın her alanını kapsayan özgürlük anlayışıyla duruyordu. İnsanımızın her alanda gelişmesinin önünü tıkayan yasaklarla cesurca mücadele etmiş, ekonominin, siyasetin, düşüncenin, inançların önündeki engellerin birçoğunu kaldırmayı başarmıştı. Onun üç özgürlükle sloganlaştırdığı din ve vicdan hürriyeti, fikir ve ifade hürriyeti, teşebbüs hürriyeti, bugünkü güçlü Türkiye’yi ayakta tutan en güçlü temel taşları olmuştur.

Türkiye’nin en temel sorunlarını ilk kez o cesurca dile getirmiştir. Bugün birçok siyasetçinin telaffuz etmekten çekindiği Kürt meselesinin çözümü konusunda da ilk ciddi söylemleri o ifade etmişti.

Değerli milletvekilleri, merhum Cumhurbaşkanımızın çok kısa sayılacak siyaset hayatında yıktığı tabular, kaldırdığı yasaklar, çizdiği vizyon, gerçekleştirdiği reformlar ve yaptığı dev icraatları hakkında saatlerce konuşabiliriz. Şüphesiz, onun yaşadığı dönemde olduğu gibi hâlâ eleştirenler de olabilir. Ancak o -kendisinden önce ve sonra birçok siyasetçinin başaramadığı bir özelliği vardı- yaşam biçimi, sohbeti, samimiyetiyle halkının kalbine dokunmayı başarabilmiştir. Milletinin değerlerine yüzünü çevirmiş, milletiyle araya mesafe koyan ve tepeden bakan devletin, sıcak, sevecen, babacan ve şefkatli bir yüzü olmuştur. O, köylüsünden tarladaki çiftçisine, inşattaki işçisinden devletteki memuruna kadar bütün bir halka samimiyetle kucak açtı. Milletinin değerlerini küçümseme, yasaklama ve onlarla çatışma yerine, onlara saygı duymayı, onları sahiplenmeyi tercih etti. O, milletini çok sevdi, milleti de gönlünde ona, bugüne kadar pek az insana nasip olacak bir yer açtı. O, milletini anladı, milleti de onu. Bir siyaset bilimciden, sosyologdan, bilim adamından daha iyi analiz etti.

Sözlerimi, onu ebediyete uğurlarken gözyaşı döken 100 binlerden sadece bir tanesinin elinde taşıdığı pankartta yazanlarla sona erdirmek istiyorum: “Demokrat Cumhurbaşkanı, sivil Cumhurbaşkanı, dindar Cumhurbaşkanı, mekânın cennet olsun.”

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arınç.

60’ıncı maddeye göre ilk 10 kişiye söz vereceğim.

Sayın Işık…

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, 16 Nisan 2012 tarihinde Kütahya’da yaşanan depreme ve 19 Mayıs 2011 tarihindeki depremden bu yana birçok vatandaşın mağduriyetinin giderilemediğine ilişkin açıklaması

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Dün saat 13.10’da bir dakika arayla Kütahya ili Simav ilçesi merkez olmak üzere ilin birçok ilçesini etkileyen deprem nedeniyle Simavlı ve Kütahyalı hemşehrilerime bir geçmiş olsun dileklerimi iletmek istiyorum. Bu vesileyle, 19 Mayıs 2011 tarihinde yaşanan depremden bu yana birçok vatandaşımızın mağduriyetinin henüz çözülemediği, bir taraftan Sayın Maliye Bakanı Twitter’la Van depremi için 2 milyar TL bağışta bulunduğunu ifade ederken bölgeye ilgisiz kalmasını gerçekten anlayabilmiş değiliz.

Diğer taraftan, Sayın Sağlık Bakanı on bir aydır bir hastane yerini dahi tespit edememiştir. Allah korusun, bir sonraki depremde Simav’ın hastanesiz kalması hâlinde bu vebalden hiçbirimizin kurtulamayacağını ifade ediyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Toptaş…

2.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş’ın, 17 Nisan köy enstitülerinin kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün 17 Nisan köy enstitülerinin kuruluş yıl dönümüdür. Köy enstitüleri Anadolu aydınlanmasının en önemli kurumudur. Bu kurum çok kısa süren bir dönemde de olsa ülkenin her köşesinde Türk eğitim, kültür, sanat ve bilim alanında önemli atılımların yapılmasını sağlayan anıt insanlar yetiştirmiştir. Bu bağlamda, köy enstitülerinin kuruluş ve çalışmalarında önemli katkıları olan, başta İsmet İnönü, Hasan Âli Yücel, İsmail Hakkı Tonguç ve adını sayamayacağım aydınlanmanın öncülerini ve köy enstitülerini en derin saygılarımla anıyor, anıları önünde saygıyla eğiliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Yeniçeri…

3.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Kutlu Doğum Haftası’na ilişkin açıklaması

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türk İslam dünyasının Kutlu Doğum Haftası’nı kutluyor, hayırlara ve barışa vesile olmasını diliyorum. Bütün Müslümanların ve insanlığın Yüce Peygamberimiz’in yüce ahlakıyla ahlaklanmasını umut ediyorum. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hazreti Muhammed Mustafa (sallallahü aleyhi ve sellem)’in doğumu vesilesiyle 1989 yılından beri anmaktan anlamaya şiarıyla kutlanagelen Kutlu Doğum Haftası’nın bu sene “Hazreti Peygamber kardeşlik ahlakı ve kardeşlik hukuku” olarak belirlenmesi çok yerinde olmuştur. Kardeşlik ahlakına riayet ve kardeşlik hukukuna saygı günümüz insanlığının en önemli sorunları arasındadır.

Yine, çelik ve mekanik medeniyetin ruhları bir mengene gibi sıkıp lime lime doğradığı çağımızda insanlığın Yüce Peygamberimizi anlamaya her zamankinden daha fazla ihtiyacı vardır. Rahmet ve merhamet dini olarak insanlığa gelen İslam’ın kendisi, kardeşlik ahlakı ve hukukunu bize anlatır. Yüce Peygamberimiz “Birbirinizi sevmedikçe olgun Müslüman olamazsınız.” diyor. İslam’ın mesajı olan rahmet, merhamet, sevgiyle bütün insanlığın müşerref olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Korkmaz…

4.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, norm kadro uygulaması nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisi personelinin durumuna ilişkin açıklaması

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Parlamentomuzun daha etkin çalışması için emek harcayan ve yıllardır birlikte çalıştığımız Meclis personelinde son zamanlarda büyük bir huzursuzluk var. Yaklaşık 1.500 personel ya zorla emekliye sevk ediliyor ya da norm kadro olarak havuza gönderilmeye çalışılıyor. Bugüne kadar Meclisimize gece gündüz demeden verdikleri emek âdeta görmezlikten geliniyor. Bu 1.500 arkadaşımızın yaklaşık 480 tanesi zorunlu emeklilik müracaatında bulunmuş. Nedir bu arkadaşlarımızla derdi Meclis Başkanlığının merak ediyorum. Gönderilmeye çalışılan bu arkadaşlara ihtiyaç yok ise son zamanlarda niçin Meclise yüzlerce yeni eleman alınıyor? Eğer Meclisin personel ihtiyacı varsa bu arkadaşlar neden gönderiliyor? Görüldüğü kadarıyla Mecliste de AKP zulmü devam ediyor.

Emekli olan arkadaşlarımıza aileleriyle mutlu, huzurlu ve sağlıklı günler diliyor, havuza gönderilen arkadaşlara da bugüne kadar olan hizmetleri için, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına teşekkürlerimizi iletiyoruz. Yolları, bahtları açık olsun.

BAŞKAN – Sayın Onur…

5.- İstanbul Milletvekili Melda Onur’un, Erzurum Aşkale’deki Karasu-2 Hidroelektrik Santralinde kurtarma çalışmalarındaki mühendislik hatalarına ilişkin açıklaması

MELDA ONUR (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Az önce söz alan -Aşkale’yle ilgili olarak- milletvekilim kurtarma skandalından söz etti ama gördüğüm kadarıyla benim, orada kurtarmanın ötesinde başka bir skandal var. Hazır Hükûmet sıralarında da Bakanı görmüşken şu sorunun cevabını merak ediyorum: Acaba DSİ göletinin içinde TEDAŞ trafoları nasıl kaldı? Bu nasıl bir mühendislik hatasıdır?

İkinci olarak, Erzurum, bilindiği üzere AKP’yi desteklemiş ve ortalamanın üzerinde oy vermiş bir şehir. Neden cezalandırılıyor? Neden Tortum’daki insanlar cezalandırılıyor, neden Aşkale’dekiler?

Ve ben AKP’li Erzurumlu vekillerin, İçişleri Bakanından bir özür talep etmelerini istiyorum çünkü Türkiye Cumhuriyeti bir sirk alanı değildir ve kimse Bakanın terbiye edeceği herhangi bir hayvan değildir.

BAŞKAN – Sayın Şandır…

6.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Ağrı’nın kurtuluş yıl dönümüne, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümünün 19’uncu yıl dönümüne ve Hamit Fendoğlu’nun ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak biz de öncelikle Ağrılı vatandaşlarımızın bu zafer gününü yürekten kutluyoruz. Allah bir daha işgal gibi bir zilleti yaşatmasın. Ağrı’nın kurtuluşunda Hakk’a yürümüş olan tüm vatandaşlarımıza yüce Allah’tan rahmet diliyorum. Ayrıca, Sekizinci Cumhurbaşkanımız Turgut Özal’ın ölümünün 19’uncu yılında rahmetli Özal’ı rahmetle anıyorum. Hamit Fendoğlu büyüğümüzü de rahmetle anıyorum. Allah taksiratlarını affeylesin, cennetmekân eylesin. Hepsine halkım adına, milletim adına da teşekkürlerimi sunuyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Eyidoğan…

7.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, İstanbul Sarıyer Zekeriyaköy’de Emlak Konuta ait 500 dönümlük arazinin bir bölümünün inşaata açılması nedeniyle ne kadar ağaç kesileceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İstanbul Sarıyer Zekeriyaköy’de 500 dönüm bir arazi var. Köylüden askeriyeye, askeriyeden hazineye, hazineden TOKİ’ye, TOKİ’den de Emlak Konuta geçen ve 3 Mayısta ihalesi yapılacak bu 500 dönüm arazinin yapılan planlara göre 120 dönümü inşaata açılıyor, 0,8 emsal, 6 kata kadar. Bu ormanlık arazide mevcut ağaç sayısını Sayın Bakanımız biliyor mu? Ne kadar ağaç kesilecek bu orman bölgesinde?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Buldan…

8.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümünün 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sekizinci Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal’ın bugün 19’uncu ölüm yıl dönümü. Ölümü üzerindeki şaibelerin henüz kalkmadığı, aynı zamanda ölümüyle ilgili soruşturmanın da tam olarak açıklığa kavuşturulmadığı ve Türkiye’de yaşamın her alanında önemli katkıları olan, yine Kürt sorununun çözümü noktasında da önemli çalışmaları olan merhum Turgut Özal’a Allah’tan rahmet, ailesine ve sevenlerine bir kez daha başsağlığı diliyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Tüzel…

9.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, İstanbul Bahçelievler’de toplu olarak işten çıkarılan işçilerin durumuna ilişkin açıklaması

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, İstanbul Bahçelievler’de toplu olarak işten çıkartılan 420 işçi tam yetmiş gündür dört aylık alacakları ve tazminatlarıyla direnmeye devam ediyor. Firmanın üretim araçlarını kaçırarak faaliyetini sürdürmesi karşısında alacaklarının tahsili için uğraşan işçiler Meclisimiz dâhil her yere başvurmuştu. Bugün öğlen saatlerinde, firmanın üretim yaptığı yerde kamuoyu oluşturmaya dönük çadırda bekleyen işçilere, işverenin talebi üzerine, polis saldırmış ve 8 işçi yaralanmıştır. Şimdi, sormak gerekiyor: Polis teşkilatı patron işverenlerin elinde özel güvenlik görevlisi midir? Halkın canını, malını emanet ettiği söylenen polis kurumunun görevi, işçinin hakkını gasp edenlerin rahatını ve emek hırsızlığını mı savunmaktır? İçişleri Bakanı ve İstanbul Valisi bu duruma açıklık getirmeli ve cevap vermelidir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Elitaş…

10.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kutlu Doğum Haftası’na ve 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümünün 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

14-20 Nisan tarihleri arasında 24’üncüsü düzenlenen Kutlu Doğum Haftası’nın bu seneki teması “Hazreti Peygamber’in Kardeşlik Ahlakı ve Kardeşlik Hukuku”. Tüm Türk ve İslam âlemine hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

Yine bugün, Türkiye Cumhuriyeti devletinin Sekizinci Cumhurbaşkanı, değerli devlet ve siyaset adamı Turgut Özal’ı ebediyete intikalinin 19’uncu yılında saygı ve rahmetle anıyorum.

Ülkemizin demokratikleşmesine, Türk ve Türk ekonomisinin dünyayla bütünleşmesine öncülük eden merhum Turgut Özal, projeleri, idealleri, fikirleri ve hayata geçirdiği hamlelerle devlet ve toplum zihninde iz bırakmıştır. Merhum Özal’ın uyguladığı değişim siyaseti, milletimizin refah ve muasır medeniyet seviyesine ulaşması için yaptığı hizmetlerle, hayırla yâd edilmektedir. Hizmetleri ve devletimize yerleştirmeye çalıştığı vizyon ile milletimizin kalbinde ayrıcalıklı bir yer edinmiş önemli bir devlet ve siyaset adamıdır.

Özal, bu aziz milletin millî ve manevi değerlerine, demokrasiye, hukuka, insanlığın evrensel kazanımlarına bağlı, çağı yakalamış önemli bir devlet adamıdır. Kendisini saygı ve rahmetle yâd ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 21 milletvekilinin, noterlik hizmetlerinin ücretlendirilmesi ve noterlerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/243)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Noter ücretlerinin çok yüksek olması ve halkın bu ücretler karşısında ödeme sıkıntısı çekmesi, noterlik hizmetleri etkinliğinin ücretlendirilmesi ve noterlerin sorunlarının araştırılarak, alınması gereken tedbirler konusunda, Anayasanın 98. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

Gerekçe:

Birçok resmi işlemin noter aracılığıyla yapıldığı günümüzde noter ücretleri halk tarafından çok yüksek bulunmaktadır. Vatandaş noterde önlerine çıkan yüksek rakamlardan mağduriyet yaşamaktadırlar. Bundan dolayı noterlik hizmetleri etkinliğinin ücretlendirilmesi ve noterlerin sorunlarının araştırılması ve bu sorunların acilen giderilmesi gerekmektedir.

Ülkemizde asgari ücretle çalışan 100 binlerce işçimiz bulunmaktadır. Bu işçiler yasal hakları olan sendikalara bile kayıt olurlarken, sendikaya zorunlu olan sendika üye kayıt fişini noterden almak zorundadırlar. Bu kayıt fişleri kanun gereği 3-4 kuruma verilmesi gerektiğinden 4 nüsha olarak hazırlanması zorunluluğu doğmaktadır. Buradaki her nüsha ödenecek ücretin katlamalı olarak artması demektir.

Veraset ilamları, vasiyetnameler yeni düzenlemeyle mahkemelerden alınarak noterlere verilmiştir. Burada halka mali olarak çok daha fazla bir yükümlülük getirilmiş ve halkın üzerinden yeni gelir kaynağı sağlanmıştır. Maliyetlerin yükseltilmesi yerine, noterlerin verdiği hizmetlerde nüsha başına değil hizmet fiyatları belirlenmelidir. Birçok nüsha gereken işlemlerde fiyatlar astronomik rakamlara ulaşmaktadır. Halkı mağdur etmemek adına yapılan işlemlerde sabit ücret alınması ekonomik olarak halkı rahatlatacaktır.

Bir başka husus da noter aracılığıyla emanetlerin saklanmasında da durum farklı değildir. Muhatabına yani birinci şahsa ulaştırılması gereken çek, senet, kiracının evin anahtarını bir şekilde ev sahibine ulaştıramaması durumunda değerli eşya adı altında noter aracılığıyla ulaştırılmasında şu an için günlük ücret 6,74 TL’dir. Bu durumda değerli eşyanın veya değerli evrakın 50 ya da 100 gün noterde kaldığında ödemeyi yapana ciddi mali yükümlülük getirmektedir. Bu bir hizmettir ama halkı büyük mali külfete sokmaktadır.

Buradaki alınan ücretin nerdeyse 4/1 oranı notere kalmakta diğeri harç ve damga vergi adı altında yüksek oranlarda maliyeye gitmektedir. Yeni yapılan düzenlemelerle Hükûmet halkın sırtından yeni bir gelir kaynağı oluşturmuş halk ciddi şekilde noter ücretleri karşısında mağdur edilmektedir.

Araştırma önergemiz bu amaçla hazırlanmıştır.

1) Reşat Doğru                          (Tokat)

2) Mehmet Şandır                      (Mersin)

3) Hasan Hüseyin Türkoğlu      (Osmaniye)

4) Enver Erdem                         (Elâzığ)

5) Erkan Akçay                         (Manisa)

6) Emin Çınar                            (Kastamonu)

7) Sinan Oğan                           (Iğdır)

8) Adnan Şefik Çirkin               (Hatay)

9) Mesut Dedeoğlu                    (Kahramanmaraş)

10) Emin Haluk Ayhan             (Denizli)

11) Oktay Öztürk                      (Erzurum)

12) D. Ali Torlak                       (İstanbul)

13) Kemalettin Yılmaz               (Afyonkarahisar)

14) Mehmet Erdoğan                 (Muğla)

15) Celal Adan                          (İstanbul)

16) Necati Özensoy                   (Bursa)

17) Seyfettin Yılmaz                  (Adana)

18) Bülent Belen                        (Tekirdağ)

19) Sümer Oral                          (Manisa)

20) Ali Uzunırmak                    (Aydın)

21) Ahmet Duran Bulut             (Balıkesir)

22) Oktay Vural                        (İzmir)

2.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, ülkemizde yüksek oranlarda gerçekleşen kız çocuğu evliliklerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/244)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde yüksek oranlarda gerçekleşen kız çocuğu evliliklerinin araştırılarak çocuk istismarına olanak sağlayan bu evliliklerin gerçekleşmesini önlemek üzere alınabilecek acil tedbirlerin araştırılarak tespit edilmesi amacıyla Anayasanın 98’inci, İçtüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini arz ederiz.

                                                                                                                            Pervin Buldan

                                                                                                                        Grup Başkan Vekili

Gerekçe:

Çocukların iradesi baskı altına alınarak gerçekleştirilen erken yaşta evlilikler çok ciddi bir sorunun odağını oluşturmaktadır. Birçok karmaşık nedenden kaynaklanan bu sorun hayati sonuçlar ortaya koymaktadır. Kız çocuğu evlilikleri meydana getirdiği yıkımlar nedeni ile günümüzde hem çocuk istismarı hem de kadına yönelik şiddet olarak kabul edilmektedir. Bu evlilik türü ülkemizin yaklaşık olarak bütün bölgelerinde yaygın olarak gerçekleştirilmektedir. Ataerkil yapı tarafından normalleştirilerek meşru hâle getirilen kız çocuğu evlilikleri her üç evlilikten birini kapsayacak derecede yüksek bir orana tekabül etmektedir. Erken yaşta evlilikler yıkım getirmektedir. Bu kapsamda çocuk gelinlerin öncelikle eğitim hayatı son bulmaktadır. Erken yaşta evlendirilen kız çocukları okuldan alınmaktadır ve bu nedenle okuldan ayrılmak zorunda kalan kız çocuğu sayısı çok ciddi rakamlarla ifade edilmektedir. Bunun yanı sıra çocuk gelinler ruhsal ve bedensel çöküntü içerisine girmektedirler. Erken yaşta evlendirilen kız çocukları birçok ruhsal sorun yaşadıkları gibi bedensel olarak da ciddi sağlık sorunlarının etkisine açık hâle gelmektedirler. Kız çocukları, bedensel gelişimini tamamlamadan çocuk yaşta anne olmanın beraberinde getirdiği risklerin mağduru olmaktadırlar. Toplumsal ve ruhsal gelişimini tamamlayamadan evlendirilen kız çocukları evlilik sonrasında, arkadaşlarından kopma, özgüven eksikliği, toplumsal faaliyetlere katılımdan uzaklaşma gibi problemler yaşamaktadırlar. Ve bütün bunların yanı sıra çocuk olmaları nedeniyle yetişkin istismarına karşı savunmasız olan kız çocukları eşleri tarafından fiziksel, duygusal, sözel ve hatta cinsel şiddete maruz kalabilmektedirler. Bütün bu şiddet sarmalının bir sonucu olarak erken yaşta evlendirilen kız çocukları ya kaybolmakta ya da özkıyım yolunu seçerek yaşamlarına son vermektedirler. Nitekim kaybolan ve intihar girişiminde bulunan çocukların önemli bir kısmının erken yaşta evlendirilen kız çocukları olduğu görülmektedir. Türkiye basınında hemen her gün bu nitelikte gerçekleşen acı olaylar sıklıkla yer almaktadır. Oysa Türkiye’nin 1949 yılında imzaladığı İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne göre “Yetişkin her erkeğin ve kadının, ırk, yurttaşlık veya din bakımlarından herhangi bir kısıtlamaya uğramaksızın evlenme ve aile kurmaya hakkı vardır. Evlenme sözleşmesi ancak evleneceklerin özgür ve tam iradeleriyle yapılır...” Ancak çocuk gelinler gerçeği bu ilke ile bağdaşmamaktadır. Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ne taraf olan Türkiye “Çocuğun erken yaşta nişanlanması veya evlenmesi hiçbir şekilde yasal sayılmayacak ve evlenme asgari yaşının belirlenmesi ve evlenmelerin resmî sicil kaydının mecburi olması için yasama dâhil gerekli tüm önlemler alınacaktır.” hükmünü kabul etmiştir. Yine Türkiye’nin taraf olduğu Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 36. maddesinde “Taraf devletler, esenliğine herhangi bir biçimde zarar verebilecek başka her türlü sömürüye karşı çocuğu korurlar.” denilmektedir. Ancak, Türkiye yasalarında kısmi düzenlemeler yapılmış olsa da bugün itibari ile kız çocuğu evliliklerinin çok yüksek oranlarda gerçekleşmesi devletin üzerine aldığı sorumlulukları yeterince icra edemediğini göstermektedir. Bu nedenle, çocuk istismarının bir tezahürü olan kız çocuğu evliliklerinin gerçekleşmesini önlemek üzere alınabilecek acil tedbirlerin araştırılarak tespit edilmesi amacıyla bir Meclis araştırma komisyonunun kurulması aciliyet arz etmekle beraber ülkemiz açısından fayda sağlayacaktır.

3.- Muş Milletvekili Demir Çelik ve 21 milletvekilinin, Türkiye’de meydana gelen trafik kazalarının nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/245)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye’de meydana gelen trafik kazalarının nedenlerinin araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması hususunda Anayasanın 98 inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

Gerekçe:

Trafik kazaları ve kazalar sonucunda meydana gelen ölümler gerek ülkemiz gerekse Avrupa Birliği gündeminde önemli bir yere sahiptir. Veriler, 2008 yılında Avrupa Birliğinde 1,3 milyon trafik kazasının meydana geldiğini, 39.000 kişinin trafik kazalarında hayatını kaybettiğini, 1,6 milyon kişinin ise yaralandığını ortaya koymaktadır.

2009 yılında ülkemizde meydana gelen toplam trafik kazası sayısı 264.163 olup kazalar sonucu oluşan ölü sayısı 2.969, yaralı sayısı ise 160.744 olarak kaydedilmiştir. Aynı yıl meydana gelen kazalar sonucu oluşan maddi hasar miktarı ise 835.190.922 TL olarak hesaplanmıştır. Buna göre, Türkiye ile Avrupa Birliği genelinde meydana gelen trafik kazaları sonucunda ortaya çıkan ölüm oranları karşılaştırıldığında Türkiye’deki oranın Avrupa Birliği ortalamasının oldukça üzerinde olduğu dikkat çekmektedir.

Veriler, 18 ile 25 yaş arasındaki gençlerin yol kazalarındaki ölüm oranını yüzde 20 olarak ortaya koymaktadır. Ayrıca çalışan kişilerin işe gidiş ve gelişleri esnasında yol kazalarına maruz kalma oranı da oldukça yüksektir.

Dünya Sağlık Örgütü raporlarına göre; dünya üzerinde her yıl bir milyon 250 bin kişi trafik kazalarında hayatını kaybetmektedir. Trafik kazaları 15-19 yaş grubu gençlerin ölüm sebepleri arasında 1’inci, 10-14 ve 20-24 yaş grubu kişilerin ölüm sebepleri arasında 2’nci sırada yer almaktadır. Bugüne kadar dünya üzerinde trafik kazalarında ölenlerin sayısı tüm dünya savaşlarında ölenlerin sayısından fazladır.

Sağlık Bakanlığı verilerine göre ülkemizde trafik kazalarından ölümler, bilinen tüm ölüm nedenleri arasında 3’üncü sırada yer almaktadır. Ülkemizde son 10 yılda trafik kazaları sebebiyle ölenlerin resmî sayısı 50.000’in üzerinde, yaralananların sayısı ise bir milyonun üzerindedir.

Türkiye’de trafik kazalarında ilk sırayı her yıl olduğu gibi yine İstanbul almıştır. İstanbul ilinde geçen yıl 10 bin 870’i ölümlü ve yaralanmalı, 39.387’si maddi hasarlı olmak üzere 50.257 trafik kazası meydana gelmiştir. Kazalarda 241 kişi yaşamını yitirirken 16.610 kişi yaralanmıştır. İkinci sırada yer alan Ankara’da ise bir yılda gerçekleşen 35.731 kazada 174 kişi ölmüş, 13.955 kişi yaralanmıştır. Ölü sayısına göre üçüncü sıradaki Konya’da geçen yıl meydana gelen kazalarda 134, Antalya’da meydana gelen trafik kazalarında ise 125 kişi hayatını kaybetmiştir.

Trafik polislerinin Türkiye genelinde yaptıkları denetimlerde 2009 yılında 22.168 yayaya, 4.561.722 sürücüye ve 3.499.267 araç plakasına olmak üzere toplam 8.083.267 adet trafik cezası tanzim edilmiştir. Sürücü ve yayalara bir yıl içinde 14.732.644’ü peşin, 951.657.167’si ihbarlı olmak üzere toplam 966.389.811 liralık ceza kesilmiştir.

Ayrıca; trafik ekiplerinin denetimlerinde alkollü araç kullanan 109.192 sürücünün; 100 ceza puanını dolduran 14.137 sürücünün; 5 kez hız limitini aşan 812 sürücünün; sağlık şartları değişen 137 sürücünün; Karayolları Trafik Kanunu gereği hüküm giyen 56 sürücü ile hakkında mahkeme kararı bulunan 1.171 sürücünün sürücü belgeleri geri alınmıştır.

Bu denetimler sonucu 195.550 sürücü Cumhuriyet Savcılığına sevk edilirken 722.069 araç ise belge ve donanımlarındaki eksiklikler nedeniyle trafikten men edilmiştir.

Yukarıda ifade edilen denetimler sonucu gerek idari gerekse adli yaptırımlar söz konusu olduğu halde istenilen caydırıcılık sağlanamamış; kaza, ölüm ve yaralanma oranlarında hiçbir azalma meydana gelmemiştir.

Bu vesileyle Türkiye’de meydana gelen trafik kazalarının nedenlerinin ayrıntılı bir şekilde incelenmesi ve önlenmesine yönelik gerekli çalışmaların yapılması önem arz etmektedir.

1) Demir Çelik                        (Muş)

2) Pervin Buldan                     (Iğdır)

3) Hasip Kaplan                      (Şırnak)

4) Sırrı Sakık                          (Muş)

5) Murat Bozlak                      (Adana)

6) Halil Aksoy                        (Ağrı)

7) Ayla Akat Ata                    (Batman)

8) İdris Baluken                      (Bingöl)

9) Hüsamettin Zenderlioğlu    (Bitlis)

10) Emine Ayna                      (Diyarbakır)

11) Nursel Aydoğan               (Diyarbakır)

12) Altan Tan                          (Diyarbakır)

13) Adil Kurt                          (Hakkâri)

14) Esat Canan                        (Hakkâri)

15) Sırrı Süreyya Önder         (İstanbul)

16) Sebahat Tuncel                 (İstanbul)

17) Mülkiye Birtane                (Kars)

18) Erol Dora                          (Mardin)

19) Ertuğrul Kürkçü               (Mersin)

20) İbrahim Binici                   (Şanlıurfa)

21) Nazmi Gür                        (Van)

22) Özdal Üçer                       (Van)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım:

B) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin, Ukrayna Parlamentosu Dışişleri Komisyonu Başkanı Oleh Bilorus’un vaki davetine icabetle Ukrayna’ya resmî bir ziyaret gerçekleştirmesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/841)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin, Ukrayna Parlamentosu Dışişleri Komisyonu Başkanı Oleh Bilorus’un vaki davetine icabetle Ukrayna’ya bir resmî ziyaret gerçekleştirmesi öngörülmektedir.

Söz konusu heyetin Ukrayna ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 6. maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                                             Cemil Çiçek

                                                                                               Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek’in, Varşova’da düzenlenecek olan Avrupa Birliği Parlamento Başkanları Konferansı’na katılmak üzere Polonya’ya gitmesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/842)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek’in, Varşova’da düzenlenecek olan Avrupa Birliği Parlamento Başkanları Konferansı’na katılmak üzere Polonya’ya gitmesi hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 9’uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                                             Cemil Çiçek

                                                                                               Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- CHP Grubunun, 28/10/2011 tarihinde Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve arkadaşlarının orman köylülerinin ve ormancılık kooperatiflerinin sorunlarının araştırılması ve çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 17/4/2012 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

                                                                                                              17/4/2012

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu; 17/4/2012 Salı günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                          Muharrem İnce

                                                                                                                 Yalova

                                                                                                       Grup Başkan Vekili

Öneri:

Bolu Milletvekili Tanju Özcan ve arkadaşları tarafından, 28.10.2011 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına “Orman köylülerinin ve ormancılık kooperatiflerinin sorunlarının araştırılması ve çözüm önerilerinin belirlenmesi” amacıyla verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin, (120 sıra nolu) Genel Kurul’un bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 17.04.2012 Salı günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde, Bolu Milletvekili Sayın Tanju Özcan, Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır; aleyhinde, Karabük Milletvekili Sayın Osman Kahveci, Kastamonu Milletvekili Sayın Mustafa Gökhan Gülşen konuşacaklardır.

Lehte ilk söz, Bolu Milletvekili Sayın Tanju Özcan’a aittir.

Buyurun Sayın Özcan. (CHP sıralarından alkışlar)

TANJU ÖZCAN (Bolu) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; daha önce Meclis kürsüsünden birkaç defa dile getirme şansı bulduğum, bugün de yine dile getirme şansı bulacağım, orman köylülerinin sıkıntılarıyla ilgili araştırma önergemiz hakkında söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Arkadaşlar, belki birçoğunuz farkında değilsiniz, ancak Türkiye’nin yüzde 27’si, mesela benim seçim bölgem Bolu’nun da yaklaşık yüzde 60’ı ormanlarla kaplı. Türkiye’de yaklaşık 19 bin orman köyü, 7 milyonu aşkın da orman köylüsü var. Ancak, bugüne kadar orman köylülerinin sıkıntıları, maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yeterince ele alınmadı, gündeme getirilmedi.

Değerli milletvekilleri, orman köylülerinin en önemli sıkıntısı, aslında, Hükûmetin kendilerine bakışı. Üzülerek ifade ediyorum ki Hükûmetin “orman köylüsünün problemleri” gibi bir problemi yok, öyle bir derdi yok; dün de yoktu, bugün de yok. Şimdi, ben buradan orman köylülerine sesleniyorum: Değerli orman köylüleri, AKP sizi üç seçimdir kandırıyor. Oyunuzu götürüp çuvalla AKP’ye veriyorsunuz, sanıyorsunuz ki AKP sizden yana. Hep söyledik; hayır, AKP asla sizden yana olmadı, AKP asla ezilenden yana da olmadı. AKP her zaman zenginden yana oldu, müteahhitten yana oldu. AKP’nin sadece belediyelerde, sadece kamuda yandaşları, taşeronları yoktu, AKP’nin ormanda da yandaş müteahhitleri var. Siz zannetmeyin ki AKP’li yetkililer kara kara “Ne olacak bu orman köylüsünün hâli” diye düşünüyor; onlar sadece kara kara, orman köylüsünün üç kuruşluk gelirini hangi yandaş müteahhide peşkeş çeksek diye düşünüyor. Başka bir dertleri falan da yok, bunu bilesiniz.

Sürekli söylüyoruz, orman köylüsü AKP döneminde hep geriye gitti. Peki abartıyor muyuz değerli milletvekilleri? Hayır. AKP döneminde orman kooperatiflerinin durumuna şöyle bir bakalım: Orman kooperatiflerinin geldiği yer belli, sürekli olarak güç kaybediyor, sürekli olarak ortak kaybediyor. Sebep, AKP’nin örgütlü topluma bakışı. AKP, orman kooperatiflerinden rahatsız, çünkü orman kooperatifleri AKP’ye örgütlü toplumu çağrıştırıyor. Eğer insanlar örgütlenip bir araya gelirse daha güçlü oluyorlar, bunun bilincinde. Eğer insanlar örgütlenip bir araya gelirlerse haklarını arıyorlar, talep ediyorlar. Böyle olunca da ne oluyor? Hükûmet bundan rahatsız oluyor. İşte bu yüzden, AKP, kooperatifleri yasa dışı terör örgütü gibi görüyor neredeyse ve tasfiyesi için de olağanüstü bir çaba harcıyor.

AKP döneminde orman köylüsü geriye gitti diyoruz; siz buna itiraz ediyorsunuz. Peki neye itiraz ediyorsunuz, ben bunu sormak istiyorum? Rakamlar ortada, on yıl önceki vahidi fiyat neydi, yaz çekimi neydi, kış çekimi neydi, şimdi kaç lira?

Buraya gelmeden önce Kıbrıscık ilçe başkanımla konuştum, Sayın İbrahim Aytar’la. Sayın Aytar’ın bir özelliği daha var, aynı zamanda kooperatif başkanı. Dedim ki; “Bugün bu konu gündeme gelecek, bu sene vahidi fiyatlarla ilgili bana son durumu bir anlatır mısın.” Bana dedi ki; “30 lira metreküpe, 40 lira veya bilemediniz 50 lira veriyorlar.”

Değerli milletvekilleri, orman köylüsünden utanmıyorsunuz, bunun farkındayım; ama en azından Allah’tan korkun. Dünyanın en pahalı mazotunu kullandırıyorsunuz bu insanlara ve buna karşılık verdiğiniz vahidi fiyatlara bir bakın. Siz; “Orman Genel Müdürlüğü kâr etsin ama siz boğaz tokluğuna çalışmaya devam edin, size fazla para haram.” diyorsunuz.

Şöyle bir kâğıt kalem alın, isterseniz basit bir hesap yapalım sizlerle birlikte: Orman köylüsü olarak -aranızda bilen vardır- ağacı keseceksiniz ormana gidip, soyacaksınız, rampaya çıkartacaksınız, aracınıza yükleyeceksiniz, sonra bunu depoya getirip teslim edeceksiniz. Kilometrelerce yol katedeceksiniz dünyanın en pahalı mazotuyla, sonra da kâr etmeyi bekleyeceksiniz. Dünyanın en zor işlerinden bir tanesi bu ve bu şartlarda orman köylüsünün kâr edebilmesi mümkün değil.

Birazdan, eski Orman Genel Müdürü buradan konuşacak -şimdi duydum- önergenin aleyhine söz isteyecek. Muhtemelen “Orman köylüsünün sıkıntısı falan yok, nereden çıktı?” diyecektir, tıpkı Sayın Bakanın söylediği gibi.

Orman Genel Müdürlüğü bakın ne yapıyor? Enteresan bir tablo çizeceğim size: Köylü olarak ortalama depoya 50 liradan tomruğu teslim ediyorsunuz. Orman Genel Müdürlüğü aynı tomruğu depodan metreküpünü 300 liradan satıyor, 6 kat fark var arada. 250 lira kâr ediyor metreküp bazında ve bunun sonucunda Orman Genel Müdürlüğü Türkiye’nin en çok kâr eden kamu kuruluşlarından, en çok vergi veren ilk on kamu kuruluşundan biri oluyor sürekli olarak ve bunun sonucunda da Sayın Osman Kahveci -milletvekili seçilmeden önce- plaketini Sayın Başbakandan alıyor.

Şimdi ben şunu çok merak ediyorum orman köylüsünün çok olduğu bir ilin milletvekili olarak: İşin sahibi Orman Genel Müdürlüğü, işi yapan da orman köylüsü. Orman köylüsü diyor ki: “Ben alın terimin karşılığını alamıyorum.” Orman Genel Müdürlüğü de diyor ki: “Ben Türkiye’nin en çok para kazanan, en çok kâr eden kuruluşlarından bir tanesiyim.” Yani devlet olarak Orman Genel Müdürlüğü vergi verince sağ cebimizdeki parayı sol cebimize koyuyoruz. Arada da sadece bu paranın sağ cepten sol cebe gittiğini gören orman köylüsü var. Ya arkadaşlar yazık değil mi? Orman Genel Müdürlüğü bu kadar kâr edeceğine orman köylüsü de bundan biraz nasiplense olmaz mı? Orman köylüsünün cebine de üç kuruş para versek, para girse olmaz mı?

Bakın bir yasa teklifi verdim, dedim ki: Vahidi fiyat uygulaması şu anda orman işletme müdürlerinin veya bölge şeflerinin iki dudağı arasında, bunu bir standarda bağlayalım. Ne yapalım? Bir kural koyalım. Köylü olarak tomruğu siz depoya kaç liraya teslim ettiniz metreküpünü? 250 liraya mı? Bir sonraki yıl bunun yüzde 50’sini vahidi fiyat olarak köylüye önerin. Bunu teklif ettim, aranızdan bazı arkadaşlarla da konuştum “Son derece mantıklı.” dedi ancak komisyona dahi getirmediniz bunu, komisyona dahi getirmediniz. Ben mücadelemden vazgeçmedim, İç Tüzük 37’ye göre buraya getirdim, burada size anlattım, hepiniz kafa salladınız dinlerken ama oylamaya gelince orman köylüsünün aleyhine karar verdiniz, yine elinizi kaldırdınız.

Arkadaşlar, şunu söylüyorum: Orman Genel Müdürlüğü kâr ediyorsa orman işini yapan köylü de bu kârdan nasiplensin. Orman Genel Müdürlüğü zarar ediyorsa köylü de bu zarara katlansın, buna bir itirazım yok ama on yıldır Osman Kahveci bakıyoruz Sayın Başbakandan plaket alıyor ama orman köylüsü yerinde saymaya devam ediyor. Bunda bir gariplik var.

Bir de dikiliden satış meselesi var. Arkadaşlar, bu dikiliden satış çok önemli. Az önce söyledim, Hükûmet, alın teriyle çalışan orman köylüsünden yana olmadı, asla da olmadı, sadece bugün değil geçmişte de olmadı. Ormanı yandaşlara peşkeş çekilecek bir alan olarak gördü. Her gün buradan acaba kimi zengin edebilirim, nasıl zengin edebilirim diye düşünmekten başka bir şey yapmadı. Dikiliden satışın esprisi şu: Ormana taşeron sokmak. Orman Genel Müdürü Bolu’da bizzat anlattı, yeni Orman Genel Müdüründen bahsediyorum, bizzat bana anlattı: “Artık orman köylüsüyle uğraşmak zor.” dedi, “Lüzumsuz hâle geldi.” dedi, “İnşallah dikiliden satışı birkaç yıl içerisinde yüzde 60’lara çıkartacağız Allah’ın izniyle” dedi.

Şimdi, dikiliden satışı yüzde 60’lara çıkartmak ne demek biliyor musunuz? Köylünün cebine elinizi atıp o üç kuruşu da köylünün cebinden çekip çıkartmak demek. Dikiliden satışı yüzde 60’a çıkartmak ne demek biliyor musunuz? Bugün orman köylüsü olan vatandaşımızı taşeronun işçisi hâline getirmek demek. Bunun başka bir açıklaması yok değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, az önce söyledim, 7 milyon insanı ilgilendiriyor bu konu. Sayın Bakana gittim -az önce buradaydı- dedim ki aylar önce, Sayın Bakanım, orman köylüsünün sıkıntılarıyla ilgili bir çalışma yaptım, size bunu takdim etmek istiyorum. Bana ne cevap verdi biliyor musunuz Sayın Bakan? “Orman köylüsünün sıkıntısı mı var, o da nereden çıktı?” dedi.

Arkadaşlar bakın, Sayın Başbakan diyor ki: “Bu dönemki kabine benim ustalık dönemi kabinem.” Sizin ormandan sorumlu bakanınız diyor ki: “Orman köylüsünün ne sıkıntısı varmış. Bunu nereden çıkarttın?” Öyle bir ustalık dönemi kabinesinde öyle bir Orman Bakanı var ki orman köylüsünün sıkıntısı olduğundan bile bihaber ve siz hâlâ onun o bakanlık koltuğunda oturmasına müsaade ediyorsunuz, sesinizi dahi çıkartmıyorsunuz. Bakın hodri meydan. Bolu’yu pilot il kabul edelim. Bu araştırma önergesini kabul edin. Bolu’nun Mengen’ine gidelim, Kıbrıscık’ına gidelim, Seben’ine gidelim, yüzde 85 oy aldığınız Gerede’sine gidelim, Mudurnu’suna gidelim. Oradaki orman köylülerinin kapısını tıklatalım. Toplayalım onları, diyelim ki: “Sizin orman köylüsü olarak bir sıkıntınız var mı, yok mu?” “Allah razı olsun hiçbir sıkıntımız yok, Hükûmetimizden çok memnunuz.” derlerse ben milletvekili mazbatasını burada yırtıp Bolu’ya dönmeye hazırım ama tersini söylerlerse siz o Bakanı oradan indirmeye hazır mısınız? Bunun cevabını sizden istiyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Araştırma önergemin de kabulünü talep ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özcan.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk söz, Karabük Milletvekili Sayın Osman Kahveci’ye aittir.

Buyurun Sayın Kahveci. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OSMAN KAHVECİ (Karabük) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin orman köylülerinin sorunlarıyla ilgili vermiş olduğu araştırma önergesi üzerinde aleyhte söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz orman yönünden zengin değildir. Yüzde 27’si ormanlarla kaplı olan ülkemizde ormanların yüzde 99,9’u da devlete aittir. Meri mevzuat ormanlarımızın korunması, işletilmesi ve geliştirilmesi görevini devlete vermiştir. Ülkemizde 34 bin köy bulunmaktadır. 2011 yılı sayımlarına göre bu köylerin 21 bini orman köyü olup bu köylerde 7 milyon kişi yaşamaktadır yani köy nüfusunun yüzde 40’ı orman köylüsüdür. Ülkemizin genelini değerlendirdiğimizde kırsal kesimde yaşayan insanlarımız millî gelirden en az pay alan kesimdir. Bunların içinde de en fakir kesim orman köylüsüdür.

Gerçekte mevzuatımızda orman köyü tanımında “gelir düşüklüğü” diye bir kriter olmamakla birlikte, fiiliyatta orman köylerinde yaşayanların büyük çoğunluğunun millî gelirden en az payı alan kesim olduğu gerçeğini de kabul etmeliyiz.

Orman köyü nedir? Orman hukukuna göre bir köyün mülki hudutlarında orman varsa o köy orman köyüdür. Gerek Anayasa’mızın 170’inci maddesi ve gerekse 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 31, 32, 34 ve 40’ıncı maddeleri orman köylerine ormanlardan faydalanmalarıyla ilgili birçok haklar vermiştir; orman köylüsünün köylerinde barınmaları için verilen yapacak ve yakacak ihtiyaçlarının temini başta gelmektedir.

7 milyon orman köylüsünden 50 bin aile, yaklaşık 2 milyon kişi geçimini ormancılıktan sağlamaktadır. Bunlar, orman işçiliğinde ve orman ürünlerini yetiştirme, toplama ve pazarlamasını yapmaktadırlar.

Geliştirilen yeni ormancılık teknikleriyle ormanlarımızdan üretilen orman ürünlerinde son yıllarda yüzde 100’lere varan üretim artışları olmuş ve orman köylüsüne daha fazla iş ve aş verilmesi sağlanmıştır. Önceden ormanlarımızdan yıllık 7 milyon metreküp endüstriyel odun üretimi yapılırken bu rakam son yıllarda 14 milyon metreküplere çıkarılmıştır. Ancak yanlış anlamaya meydan vermemek için ifade etmeliyim ki ormanlarımızda yıllık artımımız 28 milyon metreküpten 40 milyon metreküp/yıla çıkmıştır. Bu da ülkemizdeki ormanlardaki gelişimin bir yansımadır.

Değerli milletvekilleri, orman köylüsü enflasyona ezdirilmemiş ve üretim birim fiyatlarına her yıl enflasyon üzerinde zam yapılmıştır. 2003-2011 yılları arasında toplam enflasyon yüzde 84,7 olurken orman köylüsüne üretim işçiliğinden verilen fiyat yüzde 106,7 olarak gerçekleşmiştir. Böylece orman köylülerimiz enflasyona ezdirilmemiş, bilakis enflasyonun 24 puan üzerinde artış sağlanmıştır.

2002 yılında 1 metreküp tomruğun üretimi ortalama 27 lira iken 2011 yılında 74 liraya çıkmıştır. Toplamda 2002 yılında orman köylüsüne 253 milyon Türk lira kaynak aktarılırken 2011 yılında 4 kat artarak 1,1 milyar Türk liraya çıkarılmıştır. 2012 yılında da 1,3 ile 1,4 milyar Türk lira aktarılması beklenmektedir.

Ormanlarımızdaki üretim işleri orman köylülerimiz veya onların kurdukları orman kooperatifleri aracılığıyla yapılmaktadır. Şu anda ülkemizde kurulmuş 1.930 adet orman kooperatifi bulunmaktadır. Orman köylerimize veya orman kooperatiflerine orman işçiliği yanında baltalıklığın koruya tahvili çalışmalarında üretilen emvalin yüzde 100’e kadarı köylü pazar satışı olarak kendilerine verildiği gibi istedikleri takdirde tahsisle dikili ağaç satışı da yapılmaktadır.

Dikili ağaç satışlarında öncelik orman kooperatiflerinindir. Bu konuda bazı düzenlemeler yapılmak suretiyle orman kooperatifleri korunmuş ve desteklenmiştir. Örneğin orman kooperatiflerine dikili ağaç satışlarında yüzde 20 fiyat düşüklüğü sağlanmıştır. Köylerimiz ve kooperatiflerimiz ürettikleri ürünleri kendileri pazarlamaktadırlar. Böylece yavaş yavaş orman köylüleri orman idaresinin üretim işçisi olmaktan daha öteye geçerek üreten ve pazarlayan konumuna geçmeye başlamışlardır. Bunun sonucu olarak 2002 yılında orman kooperatifleri 100 bin metreküp dikili satış alırken 2011 yılında orman kooperatifleri 1,3 milyon metreküp dikili satış almışlardır.

Değerli milletvekilleri, orman köylerimiz ve kooperatifler ayrıca ormanlardaki her türlü odun dışı ürünleri toplayıp pazarlama imkânına da sahiptirler. Bu çerçevede başta defne, fıstık çamı, kekik, keçiboynuzu, kestane gibi birçok odun dışı ürünleri orman köylerimiz cüzi bir fiyatla almakta ve bu ürünler orman köylülerimiz ve kooperatifler tarafından işlenerek piyasaya sunulmaktadır. Örneğin 1 kilogram defneye 3 kuruş devlete öderken köylümüz bunu 1,5 liraya satıyor, fıstık çamına 14 kuruş öderken 4,5 liraya satıyor, kekiğe 3 kuruş öderken 2 liraya satıyor, kestaneye 15 kuruş öderken 5 liraya satıyor.

Evet, orman teşkilatı bu ürünlerin daha da artırılması ve çeşitlendirilmesi için birçok eylem planını hazırlamış ve uygulamaya koymuştur. Birçok ürünlerde artık ülkemiz dünyada tekel durumundadır, defnede olduğu gibi.

Bu çerçevede, ormanlarımızdan 2011 yılında 120 bin ton odun dışı orman ürünü toplanmış ve bu ürünlerden 249 milyon dolarlık ihracat yapılmıştır. 2002 yılında odun dışı ürünlerdeki ihracatımız 47 milyon dolarken 2011 yılında 5 kat artmıştır.

Bunların dışında her türlü ormancılık faaliyetlerinde orman köylerimize öncelik verilmektedir. Özellikle ağaçlandırma, bozuk ormanların imar ve ıslahı, erozyon kontrolü çalışmaları, orman yangınlarıyla mücadele çalışmalarında orman köylerimize öncelik verilmektedir. Orman köylerinin yol, içme suyu gibi önemli altyapı ihtiyaçları da Hükûmetimizin uyguladığı KÖYDES Projesi kapsamında yenilenmekte olup orman köylerimizin büyük çoğunluğunun yolu asfaltlanmıştır. Birçok orman köyünde artık sokaklar da kilit taşıyla döşenmeye başlanmıştır.

AK PARTİ Hükûmeti olarak politikamız, şehirde yaşayan halkımızın sahip olduğu tüm sosyal imkânlardan kırsal alanda yaşayan vatandaşlarımızın da sahip olmasını sağlamaktır, elbette ki bu konuda da önceliğimiz orman köylerimizdir.

Ormanlarımızı, orman köylerimizle birlikte koruma ve kollama dengesi içinde sürdürülebilir bir şekilde işletmek, ormancılık gelirlerinden en fazla payı orman köylerimize aktararak, orman köylerimizin refah seviyesini artırmak temel ormancılık politikamızdır.

Bu bağlamda, gelişen orman-halk ilişkileri neticesinde orman suçlarında büyük bir azalma olmuş, orman kadastrosunun tamamlanma aşamasında olması da bu süreci desteklemiştir. Bugün orman köylüsü ile devlet dünden daha barışık bir şekilde, geleceğe birlikte ve ümitle bakmaktadır, Parlamentonun gündeminde olan kanun da bunun bir güzel örneği olacaktır.

Az önce, Bolu Milletvekilimiz Orman Genel Müdürlüğünün bütçesiyle ilgili bazı kritiklerde bulundu.

Arkadaşlar, açıklayayım: Orman Genel Müdürlüğünün 2012 yılı bütçesi 4 milyar Türk Lirasıdır. Bunun 2 milyar lirası özel bütçedir. Orman Genel Müdürlüğü her yıl, 2012 yılı için söylüyorum, 2 milyar lira devletin özel bütçesinden para almaktadır. Dolayısıyla da her ne kadar döner sermayesi bir miktar bazı fiyat artışları, piyasadaki odun fiyatı artışlarına göre bilançosunu yıl sonunda kârla kapatsa da bu para derhâl özel bütçeye gitmekte ve özel bütçeden tekrar para geri dönmektedir.

Sözlerime son verirken, Sekizinci Cumhurbaşkanımız Turgut Özal’ı da rahmetle anıyor, aziz milletimizin Kutlu Doğum Haftası’nı da tebrik ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kahveci.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır.

Buyurun Sayın Şandır.(MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun vermiş olduğu orman köylüsü ve Ormancılık Kooperatifleri Merkez Birliğinin sorunlarının araştırılması için bir araştırma komisyonunun kurulmasını talep eden önergenin gündeme alınmasının lehinde söz almış bulunmaktayım.

Değerli arkadaşlar, gerçekten sayın konuşmacıların, Sayın Genel Müdürün de ifade ettiği gibi, ülkemizin yaklaşık yüzde 10’luk kısmının yaşadığı yani 7-7,5 milyon insanımızın yaşadığı orman içi ve orman kenarı köylerinin çok sorunları vardır. Bu memlekette sorunu olmayan kimse yok Sayın Kahveci. Yani yapılan hizmetlere kimse bir şey söylemiyor, ellerinize sağlık, teşekkür ediyoruz ama bu millet her şeyin en iyisine layık. Siz de ifade ediyorsunuz, Devlet İstatistik Kurumunun verilerine göre, Türkiye’de gelir düzeyi en düşük toplum kesimi orman içi ve kenarında yaşayan köylülerimizdir ve bunlar, değerli arkadaşlar, hizmetten şeref duyduğum bu insanlar, inanınız ki, bu toplumun en değerli insanları, en şerefli insanları. Çünkü bütün yokluklara rağmen, çoluk çocuklarıyla o topraklarda yaşamaya ısrar ediyorlar, inat ediyorlar; onurlarıyla, atadan, öteden kalan o toprakları ekip, sürüp orada yaşamaya çalışıyorlar. Bu insanların tabii, düne göre belki sorunları azalmış olabilir ama bugün yine de birçok sorunları bulunmaktadır.

Özellikle ormancılık kooperatifleri, gerçekten orman içi ve kenarı köylülerinin kalkındırılmaları için çok önemli bir örgütlenme modeli ve ciddi de bir boyuta ulaştı. Devletin ve hükûmetlerin eğer doğru politikaları olsa, orman içi köylülerini kalkındırmak için bu kooperatifler çok önemli bir imkân ve avantaj ama orman içi kooperatiflerini orman idaresi bir rakip olarak görünce, bir böyle rekabet edecek unsur olarak görünce kalkındırmak değil, öldürmemek ama süründürmek politikalarıyla, maalesef bu kooperatiflerin de birçoğu kapanma noktasına geldi, birçoğu kapandı. Ben de biliyorum, bu kooperatifler o Toros Dağları’nın tepesinde kendi imkânlarıyla kurdukları tesisleri kapatmak durumunda kaldılar, yaşatamadılar.

Bu sebeple söylüyorum, bu önerge, bana göre önemli bir önerge; yani toplumun yüzde 10’unu ilgilendiren bir önerge. Ne olur burada bir komisyon kursak ve gitsek bu köylülerimizin, bu orman içi ve kenarında yaşayan bu güzel insanların sorunlarını Parlamento olarak araştırsak? Hazırlayacağımız raporu, yaptığımız tespitleri, önerdiğimiz çözümleri Hükûmetin huzuruna getirsek ve desek ki -Birlikte yapsak bu çalışmayı- “Şunlar yapılırsa bu insanlara hizmet edilmiş, hizmet verilmiş olur.” Bunun hiç kimseye bir zararı yoktur.

Değerli milletvekilleri, bakın, bugün muhtemel bir iki saat ama yarın tamamlamayı planladığımız 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2/B maddesiyle ilgili hukuk düzenlemesini yapıyoruz. Şimdi, burada “Bu köylülerin sorunları yok.” derken bir iyi niyet gösterisi olarak çıkaracağımız kanunla -ki bizim de teklifimiz var, Cumhuriyet Halk Partisinin de teklifi var, Hükûmetin tasarısıyla birleştirildiği ifade ediliyor ama- yani yarın da konuşacağız, burada bizim tekliflerimizde önerdiğimiz birçok hususu da yok saydınız, önergelerimizi de yok sayıyorsunuz zaten. Ama eksik bir kanun çıkarıyoruz, işte orman köylüsünün sorunlarının tartışılmasına vesile olan bu önerge vesilesiyle de söylüyorum.

Şimdi, orman içi ve kenarı köylerinin kullandığı hazine arazileri dâhil, ormandan çıkarılmış 2/B arazileri dâhil bu arazileri bu köylüler, bu insanlar geçimlerini temin edebilmek için üretimde kullanıyorlar dişleriyle tırnaklarıyla, çoluk ve çocuklarıyla. Bu arazilerde, inanınız ki hiçbir iktisat, rantabilite, kârlılık, verimlilik hesabına uymaz orada üretim yapmak ama orada üretim yaparak çoluk çocuğunu geçindirmeye çalışıyor. Şimdi, bu 2/B yasasında Sayın Bakan ısrarla söyledik: Yarın rayiç bedel belirlemesinde birçok inisiyatif gelişecek ve ortaya konan rayiç bedelin yüzde 50’sini bu orman içi köylüsünden isterseniz çıkardığınız kanun zulme dönüşecek. Bu Türkiye’nin orman içi ve kenarı köyleri İstanbul’un Sarıyer’i, Bahçeköy’ü değil; Toros Dağlarını, Ege’nin dağ köylerini düşünün; buralarda insanlar zaten geçimini zor temin ediyor; arazinin 2/B arazisi olması, hazine arazisi olması çok önemli değil ki; önemli olan o arazinin ekilip sürülmesi. Ekip süren insanı hiç yoktan şimdi bir bedel ödemeye zorlarsanız, siz adaleti de temin etmiş olmazsınız, hizmeti de üretmiş olmazsınız.

“Efendim, Anayasa eşitlik ilkesi gereği, rayiç bedel belirlenmesi gerekir.” itirazınıza bir çözüm olarak diyoruz ki: “Orman içi köylülerinin kullandıkları 2/B arazilerinin rayiç değerlerinin yüzde 15’i oranında bir bedel talep edelim.” Yüzde 50’sini ödeyemeyecek çünkü. Yani kuzey Anadolu ormancılığı -zengin köylümüz- sorunlu olmayabilir, çok da bilmiyorum ama güney Anadolu’da, Toros Dağlarında… İnanınız ki değerli milletvekilleri, siyaset olsun, muhalefet siyaseti olsun diye söylemiyorum, “Ekmeğini taştan çıkartmak.” dediğimiz hadiseyi gelin Mersin’in Toros Dağlarında, Adana’nın Toros Dağlarında izleyin. Taşı düzeltiyor, önüne duvar örüyor, toprak taşıyor, üstüne sera kuruyor, orada sebze ve meyve yetiştiriyor. Sizin, şimdi, bu insanın bu emeğinin karşılığını ödüllendirmeniz gerekirken o kullandığı topraktan bedel istemenizin mantık neresinde, adalet neresinde bunun?

Değerli milletvekilleri, bakınız, bu ormancılar kahramandırlar. Yani kendilerine emanet ettiğimiz toplumun, nüfusumuzun yüzde 10’luk kısmını, 7 milyon insanımızı idare ederek geçimlerini temin ediyorlar. Eğer Orman Kanunu uygulanmış olsa o orman köylüleri burunlarını bile evlerinden dışarıya çıkartamazlar. Yani, orman mühendisleri, Orman Genel Müdürlüğü çalışanları, tüm ormancılar o köylülerle hısım olmuşlar, akraba gibi iç içe yaşıyorlar, birbirlerini idare ederek o dağlarda o hayatın zorluklarını göğüslüyorlar. Eğer çıkarttığınız kanunlarla bu ormancıların elini kolunu bağlar, “İlle bunu uygulayacaksınız.” derseniz, şimdi buradan soruyorum, yarın devamını getireceğiz: “İlan ettiğiniz rayiç değerden orman köylüsü ektiği, sürdüğü, üzerinde serasının olduğu, evinin olduğu araziyi satın alamazsa ne yapacaksınız Sayın Bakan; İnternet üzerinden o araziyi satacak mısınız, isteyene satacak mısınız? Nasıl yapacaksınız onu Sayın Hocam?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Orman köylüsüyle hasım değil, hısımız.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Nasıl yapacaksınız bunu?

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Toros Dağlarının başına gidip kim alacak orayı?

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Hiç öyle değil, hiç öyle değil. Gelin oralara, şimdi nelerin, kimlerin talipli olduğunu gelin görün. Siz orman içi ve kenarı köyünde… İşte Sayın Kahveci burada. Nasıl satın alacak?

Şimdi, bu kanunla bir de hazine arazilerini eklediniz. Adamın kullandığı, çiftçinin, üreticinin kullandığı hazine arazisini işte “Rayiç değerin yüzde 50 bedeliyle satacağız.” diyorsunuz. Alamıyorsa ne yapacaksınız? Başkasına satacaksınız. Nasıl yapacaksınız Sayın Hocam?

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Taksit yapıyoruz.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Doğrusu şudur değerli arkadaşlar: Devlet, tamam, toplum adına bir kural koyacak ve bunu uygulayacak. Koyduğunuz kural, uyguladığınız kural eğer adaleti temin etmiyorsa onun adı zulüm olur.

Değerli arkadaşlar, zulüm ne kültürümüzde ne inancımızda kabul edilir bir şey değil. Onun için orman içi köylüsünün problemi vardır, sorunları çoktur ama o onurlu insanlar tüm sorunlarını aşarak, devletlerine güvenerek, Allah’larına şükrederek, sıkıntıya da sabrederek orada yaşamaya çalışıyorlar. Şimdi, onları çıkardığımız kanunlarla zulmetmenin, zora sokmanın bir anlamı yoktur. Bu önerge doğru bir önergedir, bu önergeyle bir komisyon kurulması bizim de talebimizdir ve bu sebeple bu önergeye destek vereceğimizi ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde son söz Kastamonu Milletvekili Sayın Mustafa Gökhan Gülşen’e aittir.

Buyurun Sayın Gülşen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSTAFA GÖKHAN GÜLŞEN (Kastamonu) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhine söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinde orman köylülerimizin yanlış politikalar neticesinde mağdur edildikleri iddia edilmektedir. Öncelikle ifade edeyim, seçim bölgem Kastamonu arazisinin yüzde 60’ı ormanlarla kaplıdır, toplam 1.070 köyümüzün 900’den fazlası da ormanla irtibatlı köylerdir. Dolayısıyla orman köylülerinin dününü ve bugününü çok yakından biliyorum ve önergede iddia edildiği gibi, orman köylülerinin dünden daha kötü olduğunun doğru olmadığını da biliyorum. Bu değerli milletvekilimiz -önerge sahiplerinden- bazı rakamlar verdi, bazı rakamlarla da bunu desteklemek istiyorum.

2002 yılında -Kastamonu için bu rakamlar- toplam 600 bin metreküp üretimden orman köylüsünün cebine 10 trilyon civarında bir para giriyordu. 2011 yılı itibarıyla Kastamonu Orman Bölge Müdürlüğü sınırları dâhilinde üretim 2 milyon metreküpe çıkmış ve bunun karşılığında 150 trilyon lira para orman köylüsüne aktarılmıştır.

Bahsedilen dikili kesim, 2011 rakamları itibarıyla -müteahhitlerden bahsedildi- toplam üretimin yüzde 10’una tekabül etmektedir ki bunu bile çıkardığımızda 2002 rakamlarının 3 katına çıkmıştır üretim. Dolayısıyla, hem üretim 3 katına çıkmış hem de orman köylüsünün cebine giren para miktarı 15 katına çıkmıştır. Dolayısıyla, dünden bugüne orman köylüsünün gelir düzeyi artmış, ekonomik imkânları artmıştır.

Benden önceki konuşmacımız, Karabük Milletvekilimiz ifade etti, KÖYDES Projesi kapsamında -çünkü önergede geçiyor- orman köylerimizin altyapı çalışmaları da yapılmaktadır, bununla ilgili sıkıntılar da giderilmektedir.

Bunların yanında, şu anda gündemimizde olan 2/B yasa tasarısı kapsamında 2/B arazilerin satışından elde edilecek gelirin bir kısmı da yine orman köylülerimizin kalkındırılmasına yönelik kullandırılacaktır. Bunu, Orman ve Su İşleri Bakanımız Sayın Veysel Eroğlu müteaddit defalar ifade etmiştir.

Ayrıca gündemimizde, İçişleri Bakanımız Sayın İdris Naim Şahin hakkında gensoru önergesinin görüşülmesi vardır.

Bu sebeplerle, CHP grup önerisi aleyhinde oy kullanacağımızı bildiriyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gülşen.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Grup önerisi kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Önergeyi okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) Önergeler

1.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, (2/125) esas numaralı 2954 Sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/41)

                                                                                                                          12.12.2011

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

14.10.2011 tarih ve 2/125 esas numarası ile Başkanlığınıza gelen ve tarafımdan verilen “2954 Sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi” ile ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 37. maddesine göre işlem yapılması için gereğinin yapılmasını bilgilerinize arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                                        Ali Özgündüz

                                                                                                                             İstanbul

BAŞKAN – Evet, teklif sahibi İstanbul Milletvekili Sayın Ali Özgündüz… Kendisi yok.

Bir milletvekili… İzmir Milletvekili Sayın Aytun Çıray… Yok.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmına geçiyoruz.

Bu kısımda yer alan, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına grup başkan vekilleri Iğdır Milletvekili Sayın Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan’ın, Nevruz Bayramı kutlamaları ile eğitim sistemine ilişkin kanun teklifine karşı yapılan protesto gösterilerinin yasaklandığı ve bu gösterilere katılanlara yönelik polisin orantısız güç kullandığı iddiasıyla İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin (11/11) esas numaralı Gensoru Önergesi’nin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelere başlıyoruz.

VIII.- GENSORU

A) Ön Görüşmeler

1.- Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Nevruz Bayramı kutlamaları ile eğitim sistemine ilişkin kanun teklifine karşı yapılan protesto gösterilerinin yasaklandığı ve bu gösterilere katılanlara yönelik polisin orantısız güç kullandığı iddiasıyla İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/11)

BAŞKAN - Hükûmet? Burada.

Önerge daha önce bastırılıp dağıtıldığı ve Genel Kurulun 10/04/2012 tarihli 92’nci Birleşiminde okunduğu için tekrar okutmuyorum.

Sayın milletvekilleri, Anayasa’nın 99’uncu maddesine göre, bu görüşmede, önerge sahiplerinden bir üyeye, siyasi parti grupları adına birer milletvekiline ve Bakanlar Kurulu adına Başbakan veya bir bakana söz verilecektir.

Konuşma süreleri, önerge sahibi için on dakika, gruplar ve Hükûmet için yirmişer dakikadır.

Önerge sahibi Hakkâri Milletvekili Sayın Adil Kurt, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)

ADİL KURT (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, söz konusu Sayın İdris Naim Şahin olunca, İçişleri Bakanı olunca insan söze nereden başlayacağına hakikaten karar veremiyor. Ben de icmalen burada son dönemlerde -yani tamamını konuşma şansımız yok- akılda kalanlar itibarıyla Sayın Şahin’in uygulamalarını ve neden bu gensoru önergesini verdiğimizi sizlerle paylaşmaya çalışacağım.

Öncelikle ben bir karne açıklamak istiyorum: Bakınız, 2011 yılı içerisinde “dur” ihtarına uymadıkları için öldürülen sivil vatandaş sayısı 57, yaralanan 130; köy korucularının ölümlerine sebebiyet verdiği sivil vatandaş sayısı 3, yaralanan 48; sınır bölgelerinde yaşamlarını yitiren sivil vatandaş sayısı 16, yaralanan 12 -tabii, buna Roboski dâhil değil- cezaevlerinde 36 ölüm, 11 yaralama; gözaltında yaşamını yitiren vatandaş sayısı 5; faili meçhullerde yaşamını yitiren kadın sayısı 1, yaralanan kadın sayısı 3; yaşamını yitiren -faili meçhuller itibarıyla söylüyorum- erkek sayısı 45, yaralanan 118; bu dönemde yaşamını yitiren çocuk sayısı 3. Bu verileri daha çoğaltmak mümkün ama ben bunlarla yetineceğim verileri aktarırken.

Sayın Bakanın son dönemdeki en büyük incisi gaz bombasıyla ilgilidir; gaz bombasının ölüme sebebiyet vermediğini ifade ediyor. Tabii ki “Nevroz” olaylarındaki vahşet KESK, EĞİTİM SEN ve diğer sivil toplum örgütlerinin gerçekleştirdikleri demokratik eylemlerde Sayın Bakanın talimatıyla polisin hunharca yaklaşımları burada ayrıca tek tek saymayı gerektirmiyor ama gaz bombasının kullanımı sonucu yaşamını yitiren vatandaşların isimlerini sizlerle paylaşacağım.

Bakınız, son dönemlerde sıkça kullanılan gaz bombalarının, Sayın Bakanın iddiasına göre, yaşamı tehdit edecek, sağlığa zararlı herhangi bir içeriği bulunmuyor.

Bakınız, Hopa’da yaşamını yitiren Metin Lokumcu elli dört yaşında bir vatandaş, en son “Nevroz” olaylarında İstanbul’da yaşamını yitiren Hacı Zengin, bunlar gaz bombasıyla… Başka bir şeyle yaşamlarını yitirmediler. Bakınız, on sekiz aylık Mehmet Uytun -on sekiz aylık- gaz bombasının kafasına isabet etmesiyle yaşamını yitiren bir çocuk, on sekiz aylık bir çocuk. Gaz bombasıyla yaşamını yitiren bir kadın, Hatice İdin. Bunlar bu dönemin verileri.

Değerli arkadaşlar, burada -fotoğrafını bulamadık ama- Yıldırım Ayhan da bu gaz bombası kullanımı sonucu göğsüne isabet eden gaz bombasıyla yaşamını yitiren bir başka vatandaş. Ama eğer İçişleri Bakanının, bu dönemlerin tamamını ifade eden, onların icraatlarına tercüman olan bir resim istiyorsanız bunu size gösterebilirim.

Sayın Bakan, toplumun tamamını ayrıştırıcı, kışkırtıcı ve nefret suçu niteliğinde konuşmalarıyla bu dönemde siyaset literatürüne, siyaset tarihine geçmiş bir bakandır. Bu Bakan Türkiye’ye yakışan bir bakan değil. Bu üslup Türkiye Cumhuriyeti’ni idare eden bir Kabine üyesine yakışan bir üslup değildir. Ayrıştırıcı, kendisi gibi düşünmeyen herkesi düşman algısıyla değerlendiren, düşman gibi yaklaşan bir tutum ve bu tutumun sahibi eğer bir bakansa buradan bu Meclisin Türkiye’ye yakıştırmaması gerekiyor.

Sayın Bakanın o kadar çok icraatını anlatmak mümkün ama en son ressamlarla ilgili yaptığı değerlendirmeleri, şairlerle ilgili yaptığı değerlendirmeleri ayrıca değerlendirme konusu yapmıyorum ama bizim değil, yazarların kendisiyle ilgili yazdıkları şeyleri sizlerle paylaşacağım. Hayır, bu sadece BDP’ye rahatsızlık veren bir bakan değil. Toplumun değişik kesimlerinin, hatta çok iyi biliyorum, aklıselim sohbetlerde, iktidar partisi milletvekilleri dâhil, uygulamalarından kaynaklı rahatsızlıklarını çok rahatlıkla paylaştıkları bu Bakanla ilgili bir yazarın değerlendirmesi… Yeni Şafak gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu’nun bir cümlesini sizlerle paylaşacağım: “Kötü ve kaba sağcılığın, soğuk savaş mantığının, 70’li yılların Komünizmle Mücadele Dernekleri dilinin bu kadar tehlikeli ve çapsız hâliyle çoktandır karşılaşmamıştık… Ama mesele ‘bakan’da değil, mesele ‘tercih’te. Soru açık: Tercih bakan tercihi mi yoksa siyasal tercih mi? Marangoz hatası mı, yoksa marangozun yeni tarzı mı?” Bu, bir yazarın ifadesi Sayın Bakanla ilgili olarak.

Bir başka yazarın ifadelerini sizinle paylaşayım, Taraf gazetesinden Emre Uslu’nun Twitter üzerinden Bakanla ilgili yazdığı bir pasajı sizinle paylaşayım: “Bence İNS -bu şekilde kendisi tanımlıyor, Sayın Şahin’i kastediyor- acilen inadından vazgeçip danışmanların yazdığı metinden konuşma yapmalı. ‘Ben irticalen konuşurum.’ derse böyle konuşuyor çünkü.” Yani açıkça yazar şunu söylüyor: “Sayın Bakan, konuşmayı bilmiyorsunuz, bari birisi sizin elinize bir kâğıt versin, bu kadar gaf yapmayın.”

Bir başka yazarın, Star gazetesinden Fehmi Koru’nun görüşünü sizinle paylaşacağım: “Devlet ‘terörle mücadele’ yürütürken, birileri de teröre destek veriyormuş... Kimmiş mi onlar? Bakan Şahin’e göre neredeyse herkes. İnsan okurken ürperiyor. Ne kadar yanlış bir yaklaşım.”

Bu da Fehmi Koru’nun yaklaşımı, Bakanla ilgili olarak değerlendirmeleri ama en çarpıcı ve bugünü biraz ifade edecek, Sayın Bakanın da ruh hâlini tarifleyecek cümleyi de -Özgür Mumcu, Radikal gazetesi yazarından- sizinle paylaşmak istiyorum. Sayın Bakan -biraz sonra o resmi de sizinle paylaşacağım- Erzurum’a giderken oynuyordu ya, vatandaşı oynatıyordu ya… Şunu söylüyor: “Herhâlde işçilerin ölümü Bakanı çok etkilemiş -İşçilerin ölümünü araştırmak için Bakan gidiyor, davul zurna ile kendisini karşılattırıyor ve vatandaşı oynatıyor. Yazarın değerlendirmesini sizinle paylaşacağım- üzüntüsünden ne yaptığını bilmiyor. İnsanın, ‘Sayın Bakan travma sonrası stres bozukluğu mu yaşıyor?’ diyesi geliyor.” diyor. Sizin Bakan bu; ölümü araştırmaya giderken davul zurnayla kendisini karşılatıyor, vatandaşa takla attırıyor.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bizim verdiğimiz gensoru önergesine “hayır” demekle sizin Sayın Bakana kendinizi kabul ettirme şansınız yok. Sayın Bakanın yaklaşımıyla, kendisini sevip sevmediğinize ancak sizler burada takla atarsanız Sayın Bakan ikna olur ya da gensoruyu reddetmek için Sayın Bakana burada takla attırmak lazım. Başka bir şey yapmak, başka bir şey söylemek Sayın İdris Naim Şahin açısından hakikaten yetersiz kalıyor. Her konuştuğunda nefret, her konuştuğunda kin, her konuştuğunda toplumu ayrıştıran ve ortalığı kan gölüne çeviren uygulamaların sahibi bu Kabineye yakışmıyor, Türkiye’ye yakışmıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ADİL KURT (Devamla) – Sizlerden ricamız, bu Parlamentoyu, bu ülkeyi, bu Hükûmeti bu defodan, bu ayıptan kurtarmak. Normal yaşamına, vekillik yaşamına döndüğünde takla mı atar, başka bir şey mi yapar, o kendisinin bileceği bir iş. Ama bir Bakanın toplumu bu kadar ayrıştırıcı bir tutumun içerisinde bulunmasını eğer sizler hazmediyorsanız takla atmanız gerektiğini ifade etmek isterim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gruplar adına ilk söz Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Sayın Sırrı Sakık’a aittir.

Buyurun Sayın Sakık. (BDP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakika.

BDP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de grubum adına hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Bugün Özal’ın, rahmetli Özal’ın ölüm yıl dönümü. Aradan on dokuz yıl geçti, kendisine Allah’tan rahmet diliyoruz ama ölümü bir sır ve bu sır hâlen sırrını koruyor. Buraya zaman zaman Meclis araştırması önergeleri verdik, bunun araştırılmasını istedik ama ne hikmetse Parlamento bunu hep reddetti. Ama buradan kamuoyuna tekrar sesleniyoruz: Biz, Barış ve Demokrasi Partisi olarak bu işin arkasını bırakmayacağız, tekrar Meclis araştırması önergeleri vereceğiz ve bu sırrın açığa çıkması için Parlamentoyu göreve davet ediyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; gelişmiş demokrasilerin en temel ölçüsü düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğüdür. Dolayısıyla bir ülkenin sokakları, meydanları, cezaevleri aynı zamanda o ülkenin demokrasisinin bir aynasıdır. Bir ülke demokratik normlarla mı yönetiliyor, yoksa otoriter yöntemlerle mi yönetiliyor, sokaklara, bakarak… Bu konuda sokak bize bir ayna gibi yansıyabilir. Kendisine yönelik eleştirilere, protestolara tahammülü var mıdır, yok mudur? Eğer varsa, orada demokrasi vardır; eğer yoksa, orada demokrasiden, özgürlüklerden bahsedemezsiniz. Bu ülkenin bütün muhaliflerine karşı acımasız bir devlet terörü vardır. Bu devlet terörünün başında da İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin vardır. Dolayısıyla İçişleri Bakanı bir ülkenin yönetimidir, vitrinidir ve aynasıdır. Biz bu vitrinimizi, bu aynamızı uzun süredir görüyoruz ve Türkiye halkları da görüyor. Bir ülkede iç barışın olup olmadığını, huzurun olup olmadığını, demokrasi ve özgürlüklerin askıda olup olmadığını o ülkenin İçişleri Bakanını izleyerek görebilirsiniz. Böylece, bir ülkenin nereye doğru gittiğini, rotasının ne olduğunu öğrenme şansımız da olur. Öncelikli olarak şu tespiti yapmamız gerekir: Protesto, gösteri, miting düzenlemek, yürüyüş, hiç beğenmediğimiz bu 1982 Anayasası’nda bile bir haktır ama ne yazık ki bizim ülkemizde muhaliflere karşı, özellikle Kürtlere karşı böyle bir hak kullanılmıyor. Bir keyfiyet vardır, bir despotizm vardır.

Şimdi, İçişleri Bakanının göreve geldiği günden bugüne kadar yaptıklarına, uygulamalarına birer birer tanıklık ediyoruz. Biraz önce arkadaşımız bazı alıntılar yaptı; ben de kendisinden bir iki alıntıyla başlamak istiyorum, ilk göreve geldiği günden bugüne kadar.

Bir saldırı sonucu, Sayın İçişleri Bakanının bir açıklaması var: “Yangın ya ateşle çıkar ya bombayla çıkar ya roketle çıkar ya benzinle çıkar. Netice itibarıyla yangın çıkmıştır.” diyor büyük Türk düşünürü İdris Naim Şahin.

Hemen arkasından -onlarca var tabii- Kızılay’daki bir patlamada “3 adet, maalesef, vatandaşımızın -patlamadan dolayı ölenleri “3 adet” olarak değerlendiriyor- can kaybına maruz kaldığı bilgisi var elimizde.” diyor. “Hedefi eylem yapan tam, en iyi bilir. Hedef gözetmeden yapılan bir eylemdir.” diyor yine büyük Türk düşünürü İdris Naim Şahin.

Yine Türkiye Muharip Gaziler Derneği Ordu Şubesinde -zaten, oraya gittiğinde bütün milliyetçi duyguları ayaklanıyor, kendisinden geçiyor- “Bedel ağır ödendi. Bu bedeli yok sayamayız. Bu bedel çocuk oyuncağı değil. Bu işin şakası da olmaz, bu işin ciddisi de olmaz, hiçbir şey olmaz.” diyor büyük Türk düşünürü İdris Naim Şahin.

Yine Kürt sorunuyla ilgili bir açıklaması var: “‘Kürt sorunu’ diyorlar, ‘sorun’, ‘sorun’ diyorlar. Sorun ne? Ben arıyorum, sorunu bulamıyorum.” diyor yine büyük Türk düşünürü İdris Naim Şahin. Vallahi, arayan Mevla’sını da bulur, belasını da bulur.

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) – Anlat o zaman.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Eğer, siz hâlen bu ülkede Kürt sorununu arayıp bulamıyorsanız, o zaman siz o Japonlar, yani savaş döneminde ormana saklanan askerler gibisiniz, dünyadan haberiniz yok sizin.

Şimdi, bu İçişleri Bakanımız bir keyfî uygulamayla “Nevroz”u yasakladı. Oysaki AKP İktidarı son dokuz yılda “Nevroz”lara bir yasak koymadan “Nevroz”lar özgürce kutlanıyordu ama hiçbir şey de olmuyordu. Bir kararla, bazı il ve ilçelerimizde müsaade bile alınmış, yani anayasal bir hak olarak müsaade almaya gerek bile yok ama biz bu ülkenin ötekileri olduğumuz için, bizim yetkili kurullarımız, il, ilçe teşkilatlarımız gidip başvuruda bulunmuş, oradaki mülki amirler izin vermiş ama İçişleri Bakanlığı, ikinci bir genelgeyle bu izinleri yok hükmünde saymış ve her tarafı kana ve şiddete bulandırmıştır. Ve gördük, yaşadık, Sayın İçişleri Bakanının o uygulamalarından dolayı… Ben ve bir grup arkadaşımız İstanbul’daydık, bir grup arkadaşımız da Diyarbakır’daydı. Gerekçesi neydi? “Efendim ‘Nevroz’ kutlamalarında devrimci halk savaşı başlayacak.”

Sayın Bakan, şimdi buradan size soruyorum: Devrimci halk savaşını başlatmak isteyenler, ayın 18’inde de başlatır, 20’sinde de başlatır, 21’inde de başlatır, bugün, bu saatte de başlatırlar. Onun için, devrimci halk savaşı verenler sizden onay alarak bu kararı vermiyorlar ki. Siz kendinize bir gerekçe aradınız. Sizin korkunuz neydi biliyor musunuz? Sizin bu politikalarınız iflas etmişti, bu politikalarınızı Kürt halkı ve Türkiye demokrasi güçleri yerle bir etmişti. Ne oldu Diyarbakır’da yasakladınız? “Kitleler sokağa çıkmasın.” Ve şunu söylüyordunuz: “Bakın, bizim uygulamalarımızla Kürtler artık sokağa çıkamıyor, Kürtler alanlara çıkamıyor.” Ve Kürtler ne yaptı sizin uygulamalarınızı? 18 Martta, sizin verdiğiniz kararları yok hükmünde saydı. Diyarbakır’da yüz binler yürüdü, sonradan milyona dönüştü ve “Nevroz”u coşkulu bir şekilde kutladılar ama siz, bunun öcünü ve intikamını almaya çalıştınız. Siz ne yaptınız? Sonra ne yaptınız? Cizre’de, talimat verdiniz -Cizre’de görev yapmışsınız, Cizre halkının sizin üzerinizde emeği vardır, oradan ekmek yediniz- emrinizdeki polisleri bizim halkımızın üzerine saldırttınız ve en son, ilçe binamızı yerle bir ettiniz panzerlerle, kurşunlarla, gazlarla ve bombalarla ve İlçe Başkanımız ağır yaralandı, içeride bulunan bütün arkadaşlarımız ağır şekilde yaralandılar. Ve sonradan döndünüz, sizin arka ve ön bahçeniz olan medyaya servisler yaptınız. Sözüm ona, içeriden ateş açılmıştı. Oysaki kamera kayıtlarında, nereden ateş açıldığına dair siz de, hepimiz de bunu biliyorduk ama siz bu olaylara kılıf aramaya çalışıyordunuz.

Ve sonra ne oldu? Batman’da, döndünüz, intikam aldınız. Ne yaptınız Batman’da? Sayın Ahmet Türk’ün de içinde bulunduğu bir grup milletvekilimiz Batman’da “Nevroz”u kutlamaya gitti ve orada güvenlik güçleri acımasız bir şekilde saldırdılar. Bütün il ve ilçelerde oldu. Özellikle Batman’da gidip, bizim seçim otobüsünün camını kırıp içine bomba attılar. Ve sonra, bütün hayatını barış için adamış Sayın Ahmet Türk’ü darp ettiniz, gasbettiniz. Bu mu sizin adaletiniz? Hiç mi demokrasiden pay almadınız? Hiç mi insanlıktan pay almadınız?

Ve sonra, döndünüz, bu polis şeflerini, oradaki valileri aklamaya çalıştınız. Oysaki burada hep, bütün grup konuşmalarınızda Sayın Başbakan çıkar, tek parti dönemindeki uygulamaları eleştirir. Ne der? Dönüp der ki: “Efendim, işte, eskiden, valiler, kaymakamlar, emniyet müdürleri CHP’nin tek parti döneminde il, ilçe başkanı görevi yapıyordu.” Peki, ben şimdi size soruyorum: Sizin emrinizdeki valiler, kaymakamlar, emniyet müdürleri ne görevi yapıyorlar? Size il ve ilçe teşkilatında görev yapıyorlar. Hatta Mardin’in Nusaybin, pardon, bağışlayın, Midyat Kaymakamı sizin ilçe binanıza gidip -medyaya da yansıdı- İlçe Başkanınıza şunu söyledi: “Aman aman, kaleyi kaptırmayın, ben de buradayım.” Bakın, işte, tek parti dönemindeki parti müfettişleri de aynı şeyi yapıyorlardı ve siz de aynı şeyi yapıyorsunuz.

Bakın, sayın milletvekilleri, değerli arkadaşlar; Batman’da Sayın Türk’e bu saldırı yapılırken bizim İçişleri Bakanından, Parlamentodan, Sayın Başbakandan bir beklentimiz vardı. Meslektaşınız olan bir milletvekili saldırıya uğruyor. Diğer milletvekili arkadaşlarımız da saldırıya uğradı ama siz bunu yapacağınıza ne yaptınız? Döndünüz, polisleri; döndünüz, oradaki amirleri kutladınız, onlara teşekkür ettiniz.

Bakın, dün akşam televizyonlarda vardı, “Filistin’e Hoş Geldiniz” kampanyası çerçevesinde Filistin’e giden Danimarkalı bir eylemcinin yüzüne oradaki bir komutan M16 tüfeğinin dipçiğiyle vuruyor. Aynı gece televizyon kanallarında bu bir haber oluyor ve sonra derhâl görevden alınıyor. İsrail Başbakanı dönüp diyor ki: “Böyle bir davranış İsrailli asker ve subayların genel karakteriyle uyuşmaz, bağdaşmaz. Böyle kişilerin İsrail ordusunda ve İsrail’de yeri yoktur.” Hani sizin hiç beğenmediğiniz, sürekli eleştirdiğiniz o İsrail’de bile bu demokrasi, bu hak arama mücadelesi varken, hiçbiriniz dönüp demediniz “Sayın Türk, sizden özür diliyorum.” ve o polislerle ilgili bir tek işlem yapılmadı. İşte bu da sizin bir ayıbınız. Bu, Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışmıyor ama size yakışabilir çünkü siz bir polis şefisiniz, siz öyle davranıyorsunuz. Siz bizim İçişleri Bakanımız değilsiniz çünkü bizi temsil etmiyorsunuz.

Siz kimleri temsil ediyorsunuz, bakın oraya da geleceğim: 10 Nisanda Polis Günü vardı, 10 Nisanda Polis Günü’nde kutlama törenleri vardı. Siz, Çiller’in ruh hâliyle hareket ediyorsunuz. 10 Nisan Polis Günü’nde tören düzenlenmişti, siz kimleri davet etmiştiniz? Dün mahkûm olan Mehmet Ağar’ı davet ettiniz. Kimi davet ettiniz? 1990’ların karanlık İçişleri Bakanlığını yapan, o karanlık döneme damgalarını vuran Nahit Menteşe’yi davet ettiniz. Kimi davet ettiniz? İsmet Sezgin’i davet ettiniz. Siz aslında ruh dördüzüsünüz, onlarla aynı ruhu taşıyorsunuz; çünkü siz de dönüyorsunuz, diyorsunuz ki… Bu ülkede emlak edebiyatı yapıyorsunuz, Tansu Çiller de çakıl taşı edebiyatı yapıyordu. İşte, beslendiğiniz alan bu. Kürtlerin ne bir çakıl taşına ne de bir karış toprağa ihtiyacı yoktur. Kürtlerin bir talebi vardır; insanca, eşit koşullarda yaşamak istiyor. Sayın Bülent Arınç Türk kimliği için ne istiyorsa, Kürt halkı da kendi kimliği için aynı şeyi istiyor. Onun için çakıl taşı edebiyatıyla, onun için emlak edebiyatıyla bu işleri geçiştiremezsiniz. Siz, o gün onlarla yeniden buluştunuz. Hatta o törenlerde Orta Doğu diktatörlerini aratmayacak bir devlet töreni vardı, kırmızı halılar serilmişti, o dönemin bakanları ve Sayın İdris Naim Şahin birlikte devlet töreni yapılıyordu orada ve rüzgâr halıyı alıp götürüyordu, onlarca insan yere yatmış o halıyı tutuyor, Sayın Bakan o halıda yürüyecek... Size de yakışan buydu Sayın Bakanım, gerçekten de yakışan buydu. İşte halktan kopuk olmak budur, işte halka düşmanlık etmek de budur.

Şimdi, bakın, İstanbul’u söylüyorum: İstanbul’da, bir grup milletvekili arkadaşımızla oradaydık. İstanbul sanki bir kuşatma altındaydı. Her tarafta polis baskısı, polisin koridoru etrafında insanlar gidip geliyordu ve hiçbir şey olmadan polis gaz bombası kullandı, polis şiddet uyguladı. Ve büyük bir çoğunluğu kucaklarında çocuklarla gelmişlerdi oraya. Bir devrimci halk savaşı başlatanlar kucağında çocuklarla gelmezler kutlama alanlarına. Hatta, o polisin zulmünden, baskısından kurtulmak için çare yoksa kendisini o soğukta denize elbiseleriyle birlikte atan insanlara hep birlikte tanıklık ettik.

Sayın Bakan, biz, geçmişten bugüne kadar, Çiller döneminden sizin döneminize kadar her şeyle karşılaştık. Evet, topunuzla da, silahınızla da, gaz bombanızla da, kurşununuzla da çünkü yanı başımızda onlarca mücadele arkadaşımızı yitirdik ama boyun eğmedik. İlk kez neyle karşılaştık biliyor musunuz? İlk kez İstanbul’da, bu kez ellerinde bıçaklarla polislerin arasından çıkan insanlar bizim onlarca partili arkadaşımızı bıçakladılar.

İşte sizin demokrasiniz bu. Siz bunlarla ilgili bir tek soruşturma yaptınız mı, bir işlem yaptınız mı? Siz bu ülkenin İçişleri Bakanıysanız ilk önce bunlarla ilgili bir işlem yapmalısınız. Ama siz bunlarla ilgili de hiçbir işlem yapmadınız Sayın Bakanım ve sonra döndünüz ne dediniz biliyor musunuz? Döndünüz dediniz ki: “Burada 75 milyon insan var -bu insan, efendim, Kürtleri kastederek- bunları tükürükleriyle boğarlar.

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) – Hainleri dedim, hainleri…

SIRRI SAKIK (Devamla) – Şimdi, senin kıstasına göre hain kim bilmiyorum.

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) – Onlar kendilerini iyi bilir!

SIRRI SAKIK (Devamla) – Siz 75 bin insandan bahsettiniz, 75 bin insan. O zaman açıklayın 75 bin insanın kim olduğunu.

Bakın, bu ülkede kimileri 15 bin, kimileri 20 bin insandan bahseder; Kürtlerin nüfusundan bahsediyorum. Varsayalım, 10 bin, 15 bin ama vicdan sahibi olan Türkiye demokrasi güçleri var, Türk halkı var. Bu insanların tükürük özgürlüğünü hiç olmazsa ellerinden almayın. Bu Kürt halkı ve Türkiye demokrasi güçleri kimlere tüküreceğini çok iyi bilir Sayın Bakanım. Sizin tükürük kültürünüzü onaylayıp size tepki vermeyenlere tükürebilirsiniz ama bizim tükürük özgürlüğümüzü de lütfen bizim elimizden almayın. Bizim dilimize, kimliğimize, halkımıza zulmedenlere biz tükürmesini çok iyi biliriz Sayın Bakan.

Sonra, siz ne yaptınız biliyor musunuz? Hocalı katliamına gittiniz, ilk kez devlet düzeyinde bir törene katıldınız. Orada devlet düzeyinde bir tören yapılıyordu. Orada, evet, o katliam, insanlığa karşı işlenmiş bir katliamdır. Hiç kimse bunu onaylayamaz ama kana kan intikam nutukları da atan sizdiniz. Ne yaptığınızı bilmiyordunuz. O gün orada Hrant Dinkleri katleden Ogün Samastların yol arkadaşlarıyla beraberdiniz ve intikam alacağınızı söylüyordunuz ve ne yapıyordunuz? Sizin bir tek beyaz bereniz eksikti. Oradakiler, hepsi topluca Agos gazetesine karşı bir yürüyüş düzenliyorlardı, Agos’a gideceklerdi ve Sayın Bakan da bunların başındaydı.

Şimdi, bu Hükûmet, bu milletvekilleri, vicdan sahibi olan herkes, bu Bakandan hesap sormak gibi bir hakkı yok mu? Hani halkların ortak hukukundan, vatanından bahseden “Türkiye Cumhuriyeti ortak halkların cumhuriyetidir.” dediğimizde Ermenilere karşı bu, Kürtlere karşı bu, size muhalif olan herkese karşı bu politikaları uyguluyorsunuz.

Bakın, KESK geldi, Ankara’nın göbeğinde demokratik bir hakkını seslendirmek istiyordu. Ne yaptınız onlara? Gaz, cop, işkence, polisler saldırdı onlara. Peki Sayın Bakan, acaba KESK de devrimci halk savaşını mı başlatacaktı? Oysaki siz bütün muhaliflere karşı düşmansınız.

Bakın Sayın Bakan, bu ülkede halkların başına musallat olan tarihin karanlık sayfalarına adlarını yazdıranlar var, Mustafa Muğlalı bunlardan biri, Esat Oktay Yıldıran Diyarbakır zindanlarında bir cinayet şebekesinin başıydı, Kenan Evrenler, Tansu Çillerler, Doğan Güreşler, Mehmet Ağarlar. Roboski katliamını yapanlar, hâlen isimlerini koyamadık. İşte Sayın Bakan, siz isminizi bunların yanına yazdırdınız. Siz zulümden zalimlerin yanına isminizi yazdırdınız. Siz bu halkın temel değerlerine saygı göstermediniz. Siz gittiğiniz her yerde, özellikle ırkçı, milliyetçi dalgaların yükseldiği yerlerde siz gittiniz oralarda onlara mesaj verdiniz. Çünkü iktidarınızın 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ırkçı, milliyetçi oylara ihtiyacı olduğu için sizi kullanıyorlar. Bakın, bunların hepsi gelip geçtiler. Bakın, burada 28 Şubatın mimarları -ilahi adalete bakın- Sincan’da tank yürüttüler bugün Sincan F Tipi Cezaevinde. Dünya size de kalmaz. Ya adil olacaksınız çıkıp bu yaptıklarınızdan dolayı bu halktan özür dileyeceksiniz veyahut da siz isminizi biraz önce saydığım bu zalimlerin yanına yazdıracaksınız.

Ben son olarak şunu söylüyorum: Kimi günahlar var affedilir; kimi günahlar var üstü örtülür; kimi günahlar vardır ki kabir defterine yazılır. Biraz önce bahsettiğim insanların günahları kabir defterlerine yazıldı. Siz de gelin, artık bu yanlış politikalarınızdan vazgeçin, günahlarınız kabir defterine yazılmasın.

Peki, ben teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Günal.

MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu konu üzerinde konuşmadan önce, küçük bir hatırlatma ve kutlama yapıp gündeme geçeceğim.

Öncelikle, Antalya Milletvekili olarak, kutlanmakta olan Turizm Haftası nedeniyle bütün turizmcilere başarılı bir sezon diliyorum. Gündem dışı konuşacaktım ama yoğunluktan sıram gelmediği için onlara da buradan başarılar diliyorum.

Tabii, bu vesileyle, Bakanımız yok ama Hükûmetin üyelerinden de bir an önce turizm çerçeve yasasını çıkarmalarını istirham ediyorum. Çünkü sürekli söylemiştim, ilgili bakanlarımız biliyor: 2007-2012 Eylem Planı vardı, 2012 geldi, hâlen daha çerçeve yasamız yok, bu vesileyle tekrar hatırlatmış oluyorum. Başarılı bir sezon diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, idrak ettiğimiz başka bir hafta da Kutlu Doğum Haftası. Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)’in doğumunun 1441’inci Yıl Dönümünü kutladık. Bu vesileyle, bütün inananlar üzerinde şefaatinin olmasını temenni ediyorum. Ancak burada bu seneki ana tema “Hazreti Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kardeşlik hukuku ve kardeşlik ahlakı.” Bugün, burada, bu gensorunun konusu içerisinde de bu hususu ilgilendiren bazı önemli noktalar var değerli arkadaşlar.

Peygamber Efendimiz “Ben ancak güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” diyor. Biz de bu haftanın temasını “Kardeşlik ahlakı, kardeşlik hukuku.” olarak koymuşuz ve âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimizin doğumunun kutlandığı bu haftaya uygun olarak birlik, beraberlik, kardeşlik, barış için bazı şeyler yapmamız gerekirken biz, maalesef ve maalesef sizlerin AKP İktidarı olarak yarattığı ve palazlandırarak, şımartarak bugüne getirdiği bir bölücü terör sorununun bugün başka bir uzantısını konuşmak zorunda kalıyoruz.

Değerli arkadaşlar, burada Meclis Başkanlığına da sormak istiyorum: Yani üstündekine baktım Sayın Başkanım, nevruz “v” harfiyle, içindekine baktım “w” ile çift “v” ile yazılmış. Yani biz en küçük bir şeyi götürdüğümüz zaman “İç Tüzük’e aykırı.” diye kabul etmiyorsunuz, bunu da dikkatlerinize sunuyorum. Yani eğer varsa, artık yasallaştıysa onu da bilelim. Üstünü düzeltmişler ama içindeki “Nevroz”lar “çift v” ile duruyor. Bunu da Meclis Başkanlığının, Kanunlar ve Kararların, Genel Sekreterliğin dikkatine sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, nevruz, Türk kültüründe, Orta Asya’da ve bu coğrafyada yaşayan insanlar için, “yeni gün” anlamına geliyor, bütün Türk topluluklarında da buralarda, bu coğrafyada yaşayan insanlar tarafından da biliniyor; birliği, beraberliği, barışı ifade ediyor ve hep bayram olarak kutladığımız bir gün. Değişik isimlerle anılıyor, bizde “Mart Dokuzu” gibi, “Mart Bozumu” gibi, “Gün Dönümü” gibi, “Yıl Dönümü” gibi isimlerle anılıyor. Bizim 12 hayvanlı eski Türk takvimimizde de yeni yılın başlangıcı olarak kutlanıyor. Şimdi, böyle bir bayram günü... Hatta Ertuğrul Gazi Anma Törenleri bile, belli bir süre, Osmanlı’nın sonuna kadar, o gün içinde kutlanırmış. Yani önemli bir gün, baharın müjdecisi, barışın, kardeşliğin müjdecisi.

Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk de ilk cumhuriyetin kuruluşundan önce Meclis varken yine 1922 yılında Ankara’da nevruz kutlamalarına bizatihi kendisi katılmış. Yani bir barış, kardeşlik, birlik, beraberlik günü olarak baharın, yeni günün, yeni yılın müjdecisi olarak kutlanılan bir gün.

Şimdi, peki, nasıl oluyor da bu samimiyetle uzun yıllar muhafaza ettiğimiz nevruz günü, böyle kırmalar, dökmeler, yakmalar gibi bazı gösterilere sahne olabiliyor? Yani bu kadar yıl kutlamışız birlik beraberlik içerisinde, bin yıllardır müşterek kıvanç ve duyguda, tasada, üzüntüde. Bu köklü kaynaşma fırsatını neden böyle bir kavgaya dönüştürüyorsunuz?

Tabii ki, burada, bu bayramımızı, bu güzel bahar bayramını kirletmeye çalışanlar belli yerlerden cesaret alıyorlar. Sadece kabahati onlarda bulmuyoruz değerli arkadaşlarım. Eğer siz bu işi hafife almasaydınız yıllardır yapılan şeylerde… Sayın Bakan burada. Ben Sayın Atalay’ın sözünü hatırlıyorum, bir gösteri yapılıyor, “Şükür ki can kaybı olmadı.” diyor, cam çerçeve inmiş, bankalar, kamu kurumları, her taraf yıkılmış, sonra buna şükrediyoruz. Yani böyle bir asayiş, güvenlik anlayışı olur mu arkadaşlar? Kanuna karşı gelenlere, yapılan eylemlerde gereğini yapıyorsunuz, Tekel işçilerine gereğini yapıyorsunuz, sendikacılara yapıyorsunuz. Şurada bizim küçücük bir sataşmamız olduğu zaman başkan vekilleri hemen kafamıza biniyor, Hükûmetin aleyhinde oldu diye başlıyor, içerisinde hakaret olmayan unsurlar da bile “İç Tüzük’ün gereğini yaparız.” diyor musunuz? Diyorsunuz. Peki, nasıl oluyor da ortada kanun dururken bu kadar müsamahakâr bir şekilde bu olayların bu şekliyle çatışmaya, gerilime, kavgaya dönüşmesine müsaade ediyorsunuz? Yani kendi güvenliğini sağlayamayan, vatandaşlarının güvenliğini sağlayamayan, kendisini tehdit ettiren bir devlet, Hükûmet anlayışı olur mu? Ben utandım onları görünce. Hiç kimsenin sesi çıkmadı. Hükûmete hakaret oldu, devlete hakaret oldu, devletin büyüklerine hakaret oldu, tehdit oldu “Bahar geliyor, efendim, şunları yapacağız, şöyle olacak, böyle olacak.” diye. Bakın, Sayın Genel Başkanımız bunu 21 Mart yani nevruzun olduğu günkü grup toplantısında şu sözlerle sizlere hatırlatmıştı: “Bakın, tehditlerin hangi seviyeye ulaştığını sizlere yeniden hatırlatmak için söylüyorum: ‘Müzakereler başlasın, şayet bir şey yapılmazsa, bahar geliyor. Devlet adım atmazsa, tecrit bitmezse haberiniz olsun, bahar geliyor.’ diyorlar. ‘Hakkımızı verin, kimliğimizi verin, ana dilimizi tanıyın, yoksa bahar geliyor. Demokratik özerkliğimizi verin, anayasal hakkımızı verin, aksi hâlde bahar geliyor.”

Bu dedikleri bahar, bizim söylediğimiz nevruz, bizim söylediğimiz yeni gün, birlik beraberlik baharı değil, “Biz artık eylemlere başlıyoruz.” diye tehdit ediyorlar.

Bir devlet, burada bunu temsil eden Hükûmet, yönetiminde olan Hükûmet bu tehditlere nasıl ses çıkarmaz? Ondan sonra, dostlar alışverişte görsün misali, bazı açıklamalarla bunları geçiştiriyoruz.

Değerli arkadaşlarım, burada, maalesef ve maalesef bu noktaya gelmelerinde en büyük sorumlu iktidarın kendisidir. Şimdiye kadar açılım zırvasıyla Habur’da başlayan olay, maalesef bugünlere kadar gelmemize ve bu cesareti bulmalarına vesile olmuştur. Bir an önce Hükûmetin bu tavrını değiştirerek biraz daha gerekli önlemleri almasını, terörle mücadele ile teröristle mücadeleyi farklılaştırarak, bu mücadelenin ötesinde müzakereleri durdurmasını ve o önlemler alındıktan sonra birtakım tedbirleri gündeme getirmeyi düşünmesini istirham ediyorum. Aksi takdirde bu böyle devam edecek, Türkiye Cumhuriyeti devleti, Türk milleti ve devlet büyükleri tehdit edilmeye devam edecektir.

Şimdi, bunlar böyle olurken biz neyle uğraşıyoruz? Bakın, burada bir gensoru konuşuluyor. Bakanlarımız burada, Sayın Başbakan nerede? Sayın Başbakan Çin’de geziyor, Arabistan’da geziyor, bir yerlerde bir özel ulak olarak haber ulaştırmakla uğraşıyor. Ne için? Suriye’ye müdahalenin altyapısını oluşturmak için. Şimdi, kendi kapımızda, içeride can derdimiz varken dışarıdakilere, hem de dolaylı olarak müdahale etmek için niye bu kadar heveslisiniz?

Sayın Başbakan demiş ki: “NATO’yu çağıralım.” Ya NATO’ya ne gerek var? Eğer sana bir saldırı varsa kendin kendini savunamıyor musun? Aciz misin? Ee, tabii, Hakkâri’ye kadar girip geri gidiyorlar, oraya sıcak takip yapamıyorsun, efendim, bizim konteynerlere kurşun sekmiş de, bak bıçak kemiğe dayanmış da… Orada dayanmıyor mu, Hakkâri’de dayanmıyor mu değerli arkadaşlarım? Geçen hafta Cuma günü Manavgat’ta, kendi memleketimde şehit cenazemiz vardı, Hakkâri’de şehit düşen askerimizin cenazesi vardı. O ailenin içindeki durumu, o babanın gururlu dik duruşunu, o yaşına rağmen, “Ben ayakta duracağım.” diyerek Jandarma Genel Komutanımızla ve benimle beraber yarım saatten fazla o sıcakta yürüyüşünü gördüm. “Ağlamayacağım.” dedi. “Ben dik duracağım, söz verdim komutana, ben şehit babasıyım.” dedi.

Şimdi, sen ona müdahale etmiyorsun, sonra kalkıp efendim Suriye’de bıçak kemiğe dayanmış. Bize önce ne diyordun? “Canım Kardeşim Esat.” diyordun.

Değerli arkadaşlar, önce kendi terör sorunumuzu, güvenlik ve asayiş sorunumuzu çözüp, iç işlerimizdeki sorunları çözelim, ondan sonra dışarıya bakalım. Varsa bir şey, uluslararası bir tepki varsa onları da oturup konuşalım ama durup dururken NATO’yu buraya davet etmek…

Bu iç güvenliğimizi, asayişimizi sağlama görevi, Sayın Bakanım orada, kendisinde. Lütfen, artık bu zırvalara son verelim. Ne ise Türkiye Cumhuriyeti devletinin tavrı onu gösterin, önce güvenliğimizi sağlayalım, asayişimizi sağlayalım; sonra almamız gereken ekonomik önlemler, sosyal önlemler varsa onu burada hep beraber alırız ama orada bölücülüğü tescillenmiş, hüküm giymiş bir cani başının serbest bırakılması için müzakereler yaparsanız bunu Türk milletine anlatamazsınız. İsterseniz “Vallahi ben yapmadım, devlet yaptı.” deyin “Yapan şerefsizdir.” deyin, sonra da dönün “Vallahi ben gönderdim.” deyin; fark etmez, kademe kademe de anlatsanız Türk milleti buna inanmaz. Bu konu hassas bir konudur. Yapanlar cezasını çeker. Onun dışında, teröristle orada yaşayan vatandaşlarımızı ayırt edersiniz, onlara ilişkin ekonomik ve sosyal önlemler gelir, bizler de destek oluruz ama onlarla müzakere etmek, her ne kadar yarım çark ediliyormuş gibi görünse de maalesef birlik, beraberliğimize zarar veriyor.

Orada insanlar gelip bizim askerimizi şehit ederken burada birtakım insanlar… Efendim, Emniyet İstihbarat şunu dedi, MİT bunu dedi, Başbakan bunu dedi; onu tartışıyoruz. Böyle devlet yönetimi olur mu? Bu kurumlar arasındaki koordinasyonsuzluk kimin sorunudur? İçişleri Bakanımız burada, Jandarma kendisine bağlı, emniyet kendisine bağlı, nasıl oluyor da kimse ne olduğunu bilemiyor; üç gün tahkikat yapılıyor, sonra bir şeyler bulmaya çalışıyoruz. Lütfen kendimize gelelim! Türkiye Cumhuriyeti devleti, köklü bir devlettir, devlet geleneği vardır; her sorunun üstesinden gelir ama duruşumuzu bozmadan, yapılması gereken neyse hep birlikte burada tartışalım. Çözüm yeri Meclistir, demokrasinin beşiği burasıdır. Sadece iktidarla da demokrasi olmaz değerli arkadaşlarım. Demokrasi deyince, muhalefeti de, tüm toplum kesimlerini de, sivil toplum kurumlarını da hepsini dikkate alarak çözüm bulmak zorundayız. Yani bir taraftan siz, kendi başınıza yapıyorsunuz; devletin bir biriminin haberi var, diğerinin yok. Sonra, kanun çıkarıyoruz. Sonra bağırıyorsunuz “Bunun iddiasını ispat etmeyen müfteridir.” diyorsunuz. Ee, sonra “Vallahi, benim sır küpüm, devletin sır küpü” diyorsunuz. Şimdi, nasıl olacak bu iş? Yani ben bu konuda İçişleri Bakanımızın da kendi birimleri içerisinde… Artı, yeni Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı var; tamam, Terörle Mücadele var ama burada başında olan Başbakan Yardımcımız geliyor, o da onlara yüz veriyor. Nasıl olacak da bir tavır koyacağız? Açılımdan sorumlu, şimdi de efendim, Üst Kurul, Danışma Kurulunun sorumlusu. Bir birliktelik içerisinde önce oturun, Hükûmet içerisinde ne yapacağınıza bir karar verin. O kurumları toplayın, bir politika oluşturun; yanlışsa da onu uygulayın canım! Biz her gün bunları takip etmekten açıkçası yorulduk, bıktık ve ne yaptığınızı da anlayamıyoruz. Her gün farklı bir şeyler ortaya çıkıyor.

Değerli arkadaşlar, muhalefet olmadan demokrasi olmaz. Herkesi dışlayarak demokrasi olmaz. Ben yaptım, oldu mantığıyla demokrasi olmaz. Yukarıya getirdiğiniz kanunları görüyoruz, gülmekten yerlere yatıyor arkadaşlarımız. Plan ve Bütçe Komisyonu Kanunlar Kararlar Genel Müdürlüğüne döndü. Eline alan bir tane şey getiriyor, iki milletvekili imzalıyor teklif diye; arkası yok, önü yok, etki analizi yok, bilmem nesi yok; on sefer değiştiriyoruz. Muhalefetin sesine kulak verin.

Bakın, demokraside bizim anlayışımız, bütün kurumlarla, bütün kesimlerle ortak diyalog içerisinde, katılımcı bir demokrasi anlayışıdır. Milliyetçi Hareket Partisi demokrasiyi önemser. Milliyetçilik ve demokrasiyi ikiz kardeş olarak görür.

Evet, yapılan baskılarda eğer bir şey varsa, haksızlık, yasa dışılık varsa -İçişleri Bakanı burada, hukuk burada- onlara mahal vermeden yapması lazım. Aşırılık varsa soruşturmalarını açması lazım ve kamuoyuna da bunları deklare etmesi lazım; bireysel hatalar da olabilir, toplu da olabilir. Bizim demokrasi anlayışımızda insanların temel hak ve özgürlüklerine saygı vardır ama “Demokratik özerklik istiyorum.” diye bu ülkenin şartları içerisinde, kuralları, kanunları içerisinde yaşamaktan vazgeçip, “Biz onu da istemiyoruz.” deyip birileri federasyon istiyor, öbürü bağımsızlık istiyorsa bu demokratik bir hak talebi olmaz. Bireysel olarak hak ve özgürlükleri talep edebilirsiniz ama kolektif hak talebinde bulunursanız bu ayrışmadır, bu bölücülüktür, bu bağımsızlık talebi bölücülük demektir. Onun için, demokrasi, bütün Türk vatandaşlarına aynı eşit şartlarda hakları, özgürlükleri sağlamak ve onları teminat altına almak demektir. İşte Milliyetçi Hareket Partisi, adı üzerinde milliyetçi bir partidir. Demokrasiyi nasıl tanımlıyoruz? Halkın kendi kendini yönetmesi. Halk ne demek? Milletin bugünkü yaşayan kısmı demek. E, nasıl olur o zaman? Onun için, Milliyetçi Hareket Partisi demokratik bir partidir ve bütün insanların eşit olarak ama sadece Hakkâri’nin değil, Antalya’nın Gündoğmuş ve Akseki ilçelerindeki insanların da gelir düzeyini ve bireysel haklarını, özgürlüklerini garanti altına almayı, teminat altına almayı taahhüt eder; aksi takdirde o demokrasi olmaz, o demokrasinin ihlali olur, diğer insanların haklarının ihlali olur. Burada, bizim milliyetçilik anlayışımız da bazı kişilerin göstermeye çalıştığı veya suçladığı gibi hiçbir zaman ırkçı temelde şekillenmez. Biz kapsayıcı, kucaklayıcı, kültür, dil birliğine tasada, kıvançta, duyguda ortak birliğe, bir millî şuura sahip olan bir partiyiz ve milliyetçilik anlayışımız da bu anlamda kapsayıcı bir milliyetçiliktir. Biz “Türk” dediğimiz zaman bütün etnik kökenleri kapsar. “Türk vatandaşı” tabiri sadece doğumuna bakarak Orta Asya’dan Türk olarak gelmiş olanları kapsamaz, bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını kapsar. Atatürk’ün söylediği gibi, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halka Türk milleti denir.” ve “Ne mutlu Türk’üm diyene.” diyor, “Türk soyundan olana” demiyor. Ama siz öyle bir hâle geldiniz ki bu açılımcılara yüz vereceğiz diye…

Değerli arkadaşlar, dün bir şey duydum, bir kongremizde bir arkadaşımız İstanbul’da söyledi, açıkçası doğruysa üzüldüm, Sayın İçişleri Bakanımız buradayken söylüyorum. İstanbul’da bir belediyenin yaptığı Miniatürk vardı, adını “Minyatür Türkiye” olarak değiştirmişler. Bilmiyorum, yani şu anda hem sormuş olayım… Eğer öyleyse çok vahimdir. “Türk” kelimesinden niye utanıyorsunuz, niye çekiniyorsunuz arkadaşlar? Yani, az önce Sayın Genel Başkanımız grupta da söyledi, Darüşşafaka Cemiyetinin tüzüğündeki maddeyi değiştirmişler, “Türk ve İslam olmak” maddesi dokunmuş. Ya nasıl olur? Bugün dedim ki size: “Kutlu Doğum Haftası’nı kutluyoruz.” Peygamber Efendimiz “Güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” diyor. Ahlakın birinci şeyi takva kısmı üstünlüğümüz… Ee, peki, nasıl oluyor da oradan “Türk ve İslam” kaldırılıyor anlamıyorum. Orada olduğu zaman yabancılara yardım edilmiyor mu, ne oluyor? Bunu anlamakta zorlanıyorum.

Değerli arkadaşlar, tam tersine, Türk milletinin kurtuluşu işte o “Türk” ve “İslam” kelimelerinin yan yana gelmesinde bulunur. Biz Türk-İslam ülkücüsüyüz. Geçen haftalarda kendisini rahmetle andığımız Başbuğ’umuz Alparslan Türkeş, kurucu Genel Başkanımız “Biz Tanrı Dağı kadar Türk, Hıra Dağı kadar Müslüman’ız.” derdi, “Türklük bedenimiz, İslamiyet ruhumuzdur. Ruhsuz beden ceset olur.” derdi. Şimdi nasıl oluyor da birtakım tavizler verebilmek için, bir seçimi garanti altına alabilmek için bu kadar küçülüyoruz? Türk milletinin kurtuluşunun, sizin de benimsediğiniz gibi 2023 yılında lider ülke olmasının, 2053 yılında süper güç olmasının yolu işte yeniden o Türk-İslam medeniyetini ihya etmekten geçiyor. Ne zaman İslam medeniyeti olduk? Türkler İslamiyet’e hizmet etmeye başladığı zaman, ilayi kelimetullah için cihada gittiği zaman oldu; ilmi, aklı kullandığı zaman oldu. Ne zaman böyle şeylere düştük, işte o zaman topraklarımızı milyonlarca kilometrekareden binlere düşürdük. Bizim kurtuluşumuz budur değerli arkadaşlar. Bırakın bunu. Bizim kardeşliğimiz vardır. Bu Buhara’dan gelen yorumu dikkate alın, Yesevi anlayışını dikkate alın, Mevlânâ’yı, Yunus Emre’nin söylemlerini dikkate alın. “Gelin canlar bir olalım.” diyorlar, “Gönülden sevelim.” diyorlar, “Bir olalım, iyi olalım, diri olalım.” diyorlar. Bu bizim kültürümüz. Hepsini kucaklamış, bütün inanışları, mezhepleri kucaklamış ama ne zamanki akıldan, ilimden vazgeçtik zevke, sefaya düştük, böyle bir sonuçla karşılaştık.

Maalesef bu gidişatın sorumlusu olan Adalet ve Kalkınma Partisini ve Hükûmeti, ben, tekrar bunları gözden geçirmeye, millî bir duruş sergilemeye çağırıyorum. Eğer bunu yaparlarsa bizler de arkalarında olacağız. İnşallah, hep birlikte, Türk milletini lider ülke yapmaya doğru bu çalışmaları gerçekleştireceğiz. Aksi takdirde çok büyük bir bataklığa saplanmamız kaçınılmazdır.

Tekrar, bu günün anısına “Peygamberimizin şefaati hepinizin üzerine olsun.” diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günal.

Gensoru önergesi üzerinde diğer gruplarımızdan konuşma yapacak var mı?

MUHARREM İNCE (Yalova) – Gökhan Günaydın konuşacak.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Gökhan Günaydın, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan bir şey söyleyeceğim.

BAŞKAN – Bir saniye, tamamlayayım.

Sayın Ali Uzunırmak, 1’den fazla kişi girdiği için…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Tutanak çok sonraya düşecek.

BAŞKAN – Anladım ama şimdi çağırdım. Bir saniye, ben görüşecek insan yok zannetmiştim. Söz vereceğim, sizden başkası da var.

Buyurun.

CHP GRUBU ADINA GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin hakkında verilmiş gensoru önergesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini sizlerle paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum.

İdris Naim Şahin, 2002 yılından bu yana Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapan bir milletvekili yani bugün itibarıyla on yıldır milletvekili olan bir Bakan üzerinde konuşuyoruz. 2002 ve 2007 yıllarında İstanbul Milletvekili. 2011 yılından itibaren memleketi olan Ordu’ya transfer edilmiş ve Facebook sayfasında da “Ordu’ya hayırlı olsun.” diye duyurulmuş. Bence bu hayırlama, değerli arkadaşlar, sonradan olacakların bir habercisi niteliğindedir çünkü Sayın İdris Naim Şahin, Ordu’dan milletvekili gösterilmesini kendisi için hayırlı bir iş olarak değil, Ordu için hayırlı bir iş olarak görmektedir. Düşünsenize, Ordulular İdris Naim Şahin gibi bir milletvekiline nihayet kavuşacaklardır ve bunun hayırlaması da Facebook sayfasından Sayın Şahin’in bizatihi kendisine düşmektedir.

Şimdi, o gün dikkati çekmemiş bir olay -zaman geçti- 13 Temmuz 2011 tarihinde yani seçimlerden bir ay sonra Sayın İdris Naim Şahin’i İçişleri Bakanlığı koltuğuna taşıdı. Bugün 17 Nisan 2012; yani değerli arkadaşlar, dokuz ay dört günlük bir bakan hakkında verilmiş -benim saydığım kadarıyla- ikinci gensoru üzerinde konuşuyoruz. Daha kaç tanesi verilir bilmiyorum ama şunu itiraf etmek gerekir ki: Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a millet sitem etmektedir ki “Böylesine değerli bir şahsiyeti neden yıllarca bizden sakladınız?”

Çünkü Sayın İdris Naim Şahin, AKP Genel Sekreterliği dönemindeki o uzun suskunluk döneminin rövanşını alma kararlılığı içerisindedir. Ben sanmıyorum ki bugün Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan ve belirli çağa gelmiş olan yurttaşlardan Sayın Şahin’i tanımayan bir kişi olabilsin? Yani bu dokuz ay dört günü çok iyi değerlendirmiştir Sayın Bakan kendisini tanıtma konusunda. Ancak, acaba, bu tanıtma hayırlı bir iş midir, hayırlı bir şekilde devam etmekte midir, bu biraz tartışma konusu.

Bakın, değerli arkadaşlarım, benden evvel konuşan arkadaşlar bazı örnekler verdiler, ben bunları tekrar edecek değilim ama Sayın Başbakanın da “Sürçülisan etmiş.” diye tanımladığı bir şeyi sizlerle bir paylaşayım: “Tabii, kara harekâtı bugün yarın başlamış, başlıyor değil. Şartlara göre her an olabilir; bugün olabilir, bir saat sonra da olabilir. Bunun tarihini vermiş değiliz, verecek de değiliz. Yapıldığı zaman fark edilir, yapılır mı yapılmaz mı o da değerlendirilir.”

Şimdi, arkadaşlar, anlamaya çalışıyorum, bir kişinin bu cümleleri peş peşe kurabilmesi için o zihin dünyasında kurduğu bir olguyu, bir düşünceyi aktarma çabası içerisinde olması gerekir. Acaba Sayın Bakan konuşmanın şehvetiyle bu cümleleri kurarken topluma ne mesajı vermeye çalışıyor? Bir İçişleri Bakanı olarak vermek istediği bir mesaj var da biz mi algılayamıyoruz? Şimdi, açık ki algılayamayanlar arasında Sayın Başbakan da var çünkü “Sürçülisan etmiş.” diyor. Ancak, bu sürçülisanlar burada bitmiyor. Ben bir küçük örnek daha vereceğim ve ondan sonra bu bahsi kapatacağım. Sayın Bakan Muharip Gaziler Derneği Ordu Şubesini ziyaret ediyor ve diyor ki: “Bedel ağır ödendi. Bu bedeli yok sayamayız. Bu bedel çocuk oyuncağı değil. Bu işin şakası olmaz, bu işin ciddisi de olmaz, bu işin hiçbir şeyi olamaz.” Şimdi aynı cümleleri bir daha kurmak istemiyorum. Yani Bakan bir şey ifade etmek istiyor -yoksa bu cümleleri niye kursun- ama biz bunu algılamakta biraz güçlük çekiyoruz.

Söyleyecek çok şey var arkadaşlar ancak biz burada bir fâni olarak Sayın İçişleri Bakanını masaya yatırıp sadece onun üzerinde konuşacak değiliz. Eğer Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında ciddi bir konuşma yapıyor isek aslında Sayın Şahin’in temsil ettiği Adalet ve Kalkınma Partisinin içişleri politikası üzerine birtakım değerlendirmeler, birtakım sözler söyleyebilmeliyiz. Bir kere, toplum, İçişleri Bakanından Türkiye’nin içinde yaşadığı sorunu, 3152 sayılı Yasa ile kendisine verilmiş olan görev alanını içselleştirmesini bekler, bu çerçeve içerisinde olgulara yaklaşmasını, yurttaşlarla bu çerçeve içerisinde sohbet edebilmesini bekler. Eğer bu içselleştirmeyi yapabilmiş olsaydı Sayın Bakan, Kızılay’da bombayla havaya uçmuş yurttaşlarımızı adet üzerinden saymaya kalkışmazdı. Bakın, bu bir sürçülisan değildir çünkü yurttaşa “adet” demek aslında onu bir insan olarak görme konusunda sıkıntı yaşamak demektir çünkü hukuk fakültesinde insanlara mislî eşyalarla mislî olmayan eşyalar anlatılır.

Erhan Ar adlı bir çavuşumuz var. 24 askerimizin şehit olduğu olayda vücut parçalarını bulamıyoruz askerimizin ve diyor ki Sayın Bakan: “Ceset parçaları bulundu.” Bir şehidi ceset parçası olarak tanımlayabilmek, İçişleri Bakanının içinde yaşadığı toplumun hassasiyetlerini ve kendisine verilen görev alanının taşıması gereken sorumluluğu içselleştiremediğini anlatır. Onun için basit bir söz dizimi yanlışı üzerinde durmuyoruz.

Eğer Sayın Bakan bu memlekette yaşayan çoluk çocuğun eksi 20 derece altında o geceleri nasıl geçirdiğini hissedebiliyor olsaydı çadırı gezerken “saray” esprisi yapamazdı. Ben televizyonda, birlikte gezdiği Diyanet İşleri Başkanının o saray esprisi yapılırken gözlerinde nasıl derin bir üzüntü olduğunu görebiliyorum çünkü oranın saray olmadığını asgari standartlarda hayatı gözleyebilen herkes fark edebiliyor.

İki tane güncel meseleden örnek vererek burayı tamamlayacağım. Sayın Bakana göre biber gazı zararlı değildir. Biber gazı o kadar zararsızdır ki sürekli yeni ihalelerle biber gazı alınır ve polis de bunu yerli yersiz kullanır. Bakın, Türkiye Cumhuriyeti’nde bakanlar eğer bir şeyin zararsız olduğunu iddia ediyorlarsa -ki vardı bir zamanlar radyasyonlu çayın zararsız olduğunu iddia eden Bakan, oturup o çayı içmişti; sonradan anlaşıldı ki Karadeniz’de o radyasyon çok ciddi zararlar verdi- ben öneriyorum Sayın Bakana: Gelsin toplumun karşısına, yanına da bir tane polis arkadaşımızı alsın, biber gazını yarım metreden suratına sıksınlar, vücudu en azından gözyaşı vermek suretiyle bir tepki gösterecektir. O gözyaşınız niye akıyor? Çünkü vücudunuz o biber gazına, o zehre bir reaksiyon gösteriyor. Hele sizin eğer kalp hastalığı gibi, eğer solunum yolları rahatsızlığı gibi çeşitli sorunlarınız varsa o biber gazı sizin için ölümcül etkiler yapabiliyor.

Nitekim, değerli arkadaşlar, on yıllık dönemde 10’un üzerindeki yurttaşımızın, bu ölçüsüz biber gazı kullanımı nedeniyle yaşamını yitirdiği bağımsız tabip raporlarına geçmiş durumdadır. Burada “ölçüsüz” derken ne demek istiyorum? Biber gazının ölçüsü mü olur? Biber gazının tadını, şiddetini bilen bir arkadaşınız olarak söylüyorum: Eğer biber gazını kullanacaksanız, kamu düzenini bozan, insanların, örneğin toplanma ve gösteri yürüyüşü yapma hakkına engel olmaya çalışan gruplar varsa, sokak ortasında cinayet işlemeye şartlanmış gruplar varsa o biber gazlarını onun için kullanırsınız, o zaman bu kamu yararına bir işlem anlamına gelebilir.

Bakın arkadaşlar, Erzurum’un Aşkale ilçesinde 5 TEDAŞ görevlisi arkadaşımız, buz tutmuş bir gölde, kendilerini görevli ve sorumlu sayarak göl bisikletiyle içeriye giriyorlar, o elektrik arızasını tamir etmeye çalışıyorlar ve deniz bisikleti ile göle düşüyorlar, cep telefonu görüntülerinden anlıyoruz ki iki saat, o buz tutmuş gölde, çırpına çırpına ölüyorlar.

Ben önce şunu söyleyeyim: Ey İçişleri Bakanı, neden o iki saat, o arkadaşlar buz tutmuş gölde çırpınırken, bir helikopterle kurtarma operasyonu düzenlenemiyor? Acaba bunun sorumluluğunu kendi içinizde hiç duydunuz mu? Eğer duymuş olsaydınız şu cümleyi kurmazdınız… Aşkale’ye gidiyorsunuz, Aşkale’den Pasinler’e geçiyorsunuz -arası en fazla iki saattir- yani bir taziye ziyaretinden sonra iki saatlik başka bir mesafeye gidiyorsunuz ve orada altmış yaşındaki bir vatandaşımız -adı Mustafa Boğaçayır- geliyor size “Sayın Bakan, sizi gördüğüme çok sevindim.” diyor. Herhâlde bir yurttaşın kurabileceği bir sevgi cümlesidir bu: “Sizi gördüğüme çok sevindim.” Arkadaşlar, böyle bir kibir dünyanın neresinde vardır? Ben sizlere soruyorum: Hangi diktatöryel ülkede “Sizi gördüğüme çok sevindim.” diyen bir vatandaşa karşı, bakan falan değil, diktatör “Öyle mi, nereden anlayayım ben senin sevindiğini? Bir takla at da göreyim.” der? Böyle bir şey hangi ülkede olabilir sizlerin vicdanlarına sorarım. Güneş gözlüklerinizi takıp yurttaşa yukarıdan bakarak “Sevindiğini bana anlatmak istiyorsan bir takla at.” diyebilmek, Türkiye Cumhuriyeti Bakanı olabilecek bir kimsenin söyleyebileceği bir söz değildir. Altını çizerek söylüyorum: Bu bir söz dizimi yanlışı değildir; bu bir hayatı okuma meselesidir, bu, yurttaşa karşı duyulan derin kibrin artık saklanamayacak ifadesidir. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, bugün 17 Nisan 2012. 17 Nisan 1940 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi 3803 sayılı Yasa’yla köy enstitülerini kurdu. Bu enstitülerde okuyan çocuklar kendi okullarını kendileri inşa ettiler, kendi buğdaylarını kendileri yetiştirdiler, hem keman çalmayı öğrendiler hem matematik hesabı yapmayı öğrendiler. Oraya gelmiş bir Başbakana şeker hastası olduğu için farklı bir menü çıktığı zaman o köy enstitüsünde çalışan, okuyan öğrenciler “Niye Başbakan bizim yediğimiz menüden yemiyor? Niye Başbakana başka bir menü çıkartılıyor?” diye soru sordular, sorgu yaptılar. İşte biz bu köy enstitülerini kapattığımız için, işte bu sorgulayan yurttaş yerine biat eden yurttaş yetiştirdiğimiz için, Mustafa Boğaçayır size “Sen kim oluyorsun? Millet benim, sana o vekâleti veren benim. Sen ne hakla bana bu soruyu soruyorsun?” demedi ve sizin çaldırdığınız çalgıyla oynamaya çalıştı. (CHP sıralarından alkışlar) Bu, Türkiye’nin içine düşürüldüğü acıklı durumun en açık ifadesidir.

Değerli arkadaşlar, bir kez daha söylüyorum: Sadece İçişleri Bakanının kişiliği üzerinden konuşmuyoruz. Aslında, biz, burada, İçişleri Bakanlığı politikaları üzerinde konuşuyoruz. Çünkü, örneğin örgütlenme hakkını istedikleri için, örneğin parasız eğitim istedikleri için, öğrencilerin suratına yarım metreden biber gazı sıkılması, yirmi dört ay F tipi cezaevlerinde tutulmasına ilişkin bir içişleri politikasıdır bizim sorgulamamız gereken.

Sayın Başbakan diyor ki: “Kürt sorunu yoktur, olsa olsa Kürtlerin sorunu vardır.” Hemen arkasından İçişleri Bakanı o trene atlıyor, diyor ki: “Ben de bakıyorum; Nişantaşı’ndan bakmıyorum, Şişli’den bakmıyorum, bulunduğum yerden bakıyorum, ‘Kürt sorunu, Kürt sorunu var.’ diyorlar, ben de bakıyorum, göremiyorum.” Sayın Bakan, eğer göremiyorsanız, örneğin sizden evvel İçişleri Bakanlığı yapmış, Başbakan Yardımcılığı yapmış olan kişilere bir sorun bakalım, Atatürk Orman Çiftliğinde kimlerle ne görüşmeleri yapmışlar? Habur’da ne yaptınız? Bir dikkat edin bakalım, Hakan Fidan, Emre Taner, Afet Güneş, sık sık el ele tutuşup Oslo’ya tatile gidiyorlar. Bir merak edin, oralarda ne görüşmeleri yapıyorlarmış bakalım. Acaba sizin yok saydığınız meseleyi konuşmak için mi, müzakere etmek için mi oralardalar? Acaba kimlerle yüzde 95 oranında uzlaştınız, anlaştınız? Bu ikiyüzlü politika daha nereye kadar devam edecek ve daha nereye kadar inkâr ederek, yok sayarak, diğer taraftan da sonuna kadar müzakere edip Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilmediği anlaşmaları uluslararası gözlemcilerin emrinde, huzurunda yerine getirerek daha ne kadar devam edeceksiniz? Bu ikiyüzlü politika daha nereye kadar sürebilir?

Zamanım azalıyor, birkaç temel konuya da dikkatinizi çekmek istiyorum.

İçişleri Bakanlığının görevleri arasında Anayasa’nın ve 3152 sayılı Yasa’nın kendisine verdiği bir idari vesayet yetkisi vardır. Bu idari vesayet yetkisi keyfî, ucu açık, takdire bağlı bir yetki değildir, bağlı yetkidir. Yani kamu yararı için, yani hizmetin bütünlüğü ve devamı için idari vesayet yetkinizi kullanacaksınız.

Size sordum, dedim ki: “Bu idari vesayet yetkinizi büyükşehir belediyeleri arasında nasıl kullanıyorsunuz? Bana bunun bir dökümünü verir misiniz?” Döküm geldi. Ben size söyleyeyim: Şu anda İzmir Büyükşehir Belediyesinde 8 mülkiye müfettişi, 8 Sayıştay denetmeni, 52 vergi denetmeni, -8 özel yetkili savcının görevlendirdiği- bilirkişi, 20 de müfettiş olmak üzere 96 kişi görev yapıyor. Yani İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı her sabah Belediyenin kapısını bu 100 kişiyle beraber açıyor, 100 kişiyle beraber kapatıyor. Aynı zaman dilimi içerisinde acaba 4 milyonluk İzmir’i 100 kişiyle denetlerken, 14 milyonluk İstanbul’u kaç kişiyle denetliyorsunuz? Ben size söyleyeyim: 7 mülkiye müfettişi, 13 Sayıştay denetmeni, toplam 20 kişiyle. Ankara’yı kaç kişiyle denetliyorsunuz? Toplam 10 kişiyle. Yani özetle, İzmir’e gelince 100, Ankara’ya gelince 10, İstanbul’a gelince 20. Bunun adına “idari vesayet yetkisi” diyorsunuz, öyle mi? İnsanları itibarsızlaştırarak, iddianamede bile cebine 5 kuruş para atmadığından emin olduğunuz, bunu yazamadığınız insanları itibarsızlaştırarak, takvimi 2014’e ayarlı bir operasyon yürütüyorsunuz ve bunun adına da diyorsunuz ki siz: “İdari vesayet yetkisi” (CHP sıralarından alkışlar)

Kendi memurunuz ne diyor biliyor musunuz? Bir polis arkadaşımız diyor ki: “1 Mayısta İstanbul’da gece ikide Taksim’de görev alacağımız söylendi. Biz zaten bir gün önceden görevliydik, 1+1 çalışıyorduk. Sabah yedide geldim, ikide başladık Taksim’de beklemeye. Sabah saat on oldu, insanlar toparlanmaya başladı. Biz bir önceki günün sabahından beri ayaktayız, sabaha kadar bize ne bir çay verdiler ne bir su ne bir parça ekmek. Ben en son 13.20’de gelen telefonu hatırlıyorum. Ertesi sabah beşte işe gitmek için kendi evimde uyandım. Ne zaman eve geldim, önceki gün ne oldu ne bitti, hatırlamıyorum. Neyse, iş yerine gittim, o ayrı konu. Bizi ne zaman bıraktılar, biz eve ne zaman gittik -beyinlerimiz bir yerden sonra kilitlenmiş- hiçbirimiz hatırlamıyoruz. Gittik, bir pastanede kahvaltı yapalım dedik. Pastanede açık olan televizyonda kendimi gördüm, yerde yatan bir kadını tekmeliyordum. Ben böyle bir şey yaptığımı hatırlamıyorum bile. Bütün arkadaşlarım o gün TV’deydi, biri birinin sırtında copu parçalıyor, biri bir kadını saçlarından sürüklüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) – Bir dakika uzatma alabilir miyim?

BAŞKAN – Hayır, alamazsınız.

Teşekkür ederim.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) – O zaman sözlerimi şöyle tamamlayayım: Bu polis çocukların insanların üzerine biber gazı sıkması ve yerlerde tekmeleyip yaralaması, sakat bırakması AKP’nin içişleri politikasının bir parçasıdır. O polis değildir bunu yapan, bunu yapan validir, bunu yapan İçişleri Bakanıdır. Onun için, bunu tarih affetmeyecek ve bu yalnızca bir gensoru değil, tarihe düşülen bir kayıt olarak galiba hepimizin anılarında yaşayacak.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günaydın.

Sayın Uzunırmak, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

11.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın Aydın eski milletvekilleri İsmet Sezgin ve Nahit Menteşe’yle ilgili ifadelerine ilişkin açıklaması

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bir grup konuşmasında, İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin’le ilgili olan gensoruda, Aydın eski milletvekilleri ve eski bakanlarımız Sayın İsmet Sezgin ve Nahit Menteşe hakkında bir ifadede, bir ithamda bulunulmuştur.

Öncelikle, böyle bir gensoruda, kendilerini savunma imkânı olmayan eski siyasetçilerle ilgili böyle bir ithamın olmasını kınadığımı ifade etmek istiyorum.

İkinci olarak da, kendileri, demokrasiye, millete ve devlete hizmet etmiş, darbelere ve muhtıralara muhatap olmuş önemli siyaset insanlarıdır. Bu insanların bu şekilde anılmasına katılmadığımı bir Aydın Milletvekili olarak ifade ediyorum ve tutanaklara geçmesini istiyorum.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Fırat…

12.- Adıyaman Milletvekili Salih Fırat’ın, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in medyaya yansıyan bazı davranış ve ifadelerine ilişkin açıklaması

SALİH FIRAT (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Vatandaşa takla attıran, ölenleri adetle sayan, “barış” kelimesini kullanmayan, 75 bin kişiyi hain diye fişleyip “Tükürükle boğacağım.” diyen, eksi 20 derecede çadırda yaşayanlara “Sarayda yaşıyorsunuz.” diyen bir Bakan Türkiye’nin kaderi olmamalıdır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.48


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin hakkında verilen gensoru önergesinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- GENSORU (Devam)

A) Ön Görüşmeler (Devam)

1.- Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Nevruz Bayramı kutlamaları ile eğitim sistemine ilişkin kanun teklifine karşı yapılan protesto gösterilerinin yasaklandığı ve bu gösterilere katılanlara yönelik polisin orantısız güç kullandığı iddiasıyla İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/11) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi söz sırası Adalet ve Kalkınma Partisi Tekirdağ Milletvekili Sayın Tevfik Ziyaeddin Akbulut’ta.

Buyurun Sayın Akbulut. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin hakkında Barış ve Demokrasi Partisinin vermiş olduğu önergenin, gensorunun gündeme alınıp alınmaması konusunda söz almış bulunuyorum. Partim adına ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben de sözlerime başlarken -içinde bulunduğumuz hafta Kutlu Doğum Haftası- Rahmet Peygamberi’nin doğum günü, dolayısıyla kendisini rahmetle, hürmetle anıyorum. Ayrıca, rahmetli Özal’ın da 19’uncu ölüm yılı, bu nedenle kendisini de, Sekizinci Cumhurbaşkanımızı da rahmetle anıyorum.

Değerli arkadaşlarım, İçişleri Bakanımız hakkında Barış ve Demokrasi Partisi sanırım Kasım ayının 15’inde yine böyle bir gensoru önergesi vermişti. Kuşkusuz, gensoru muhalefetin en önemli denetim mekanizmalarından birisi ama zamanında ve yerinde kullanılmalı, yoksa attığınız taş ürküttüğünüz kurbağaya değmiyorsa bu gensoru önergelerinin de etkisi azalıyor. Dolayısıyla, tabii öte yandan da bu kadar sık neden veriliyor, verildi? Bir atasözümüz var: “Meyveli ağaç taşlanır.” Demek ki Sayın Bakanımız gerçekten icraat yapıyor ve eleştiriye sahip oluyor. İcraat yapan insan kuşkusuz eleştirilir.

Değerli arkadaşlarım, gensoru önergesini dikkatlice okudum, bazı bölümlerini size hatırlatmakta yarar görüyorum: “Son on yılda izin verilen ve coşku ile kutlanan Newroz bayramlarının hiçbirinde olaylar yaşanmamıştır.

Anayasa’nın 34’üncü ve 90’ıncı maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10 ve 11’inci maddeleri uyarınca önceden izin almadan toplantı ve gösteri hakkı, AB uyum yasaları ve reformları çerçevesinde temel hak ve hürriyetlerdendir.

AK PARTİ iktidarlarının 10 yılı boyunca, 21 Mart ve haftası içinde partimiz Newroz bayramını kutlamıştır.” diye devam ediyor, yani “Nevroz”un kutlanmasıyla ilgili daha önceki uygulamalardan bahsederek.

Aslında arkadaşlar, burada bu “Nevroz”, “nevruz” meselesi üzerinde durmak istiyorum. Lügatlere baktım, Kültür Bakanlığı sitelerine girdim. Bu işin doğrusu “nevruz” ve köken itibarıyla Farsçadan geliyor. “Nev” yeni demek, “ruz” gün demek ve “nevruz” bu iki kelimenin birleşmesinden oluşan ve “yeni gün” anlamına gelen “nevruz” adı veriliyor.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; biz Adalet ve Kalkınma Partisi olarak bireysel özgürlükler olmadan toplumsal özgürlüklerin olamayacağını savunan bir partiyiz. “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” ilkesini benimsiyoruz. Yasakları bir bir kaldırmaya ve tabularla, geçmişimizin karanlık noktalarıyla yüzleşmeye devam ediyoruz. Gensoruda değinildiği gibi AK PARTİ iktidarlarından önce yıllarca nevruz kutlamalarına maalesef bu ülkede hiçbir şekilde izin verilmiyordu. Şimdi, gensoruda da bahsedildiği gibi, yaklaşık on yıldan beri nevruz ülkemizde çok rahat bir şekilde, alınan güvenlik tedbirleri altında yapılıyor iken neden bu yıl istenmeyen olaylar oldu hiç bunu sorguluyor muyuz? Bütün dünyada kabul gören nevruz günü 21 Mart. “Hayır, ben bu günü 21 Martta kutlamayacağım, daha önce kutlayacağım.” dayatmasından kaynaklanan bir sıkıntı ortaya çıkmıştır. Bakanlık 21 Mart için her türlü hazırlığı yaptırdı, bilakis kutlanmasını bu ülkede teşvik etti.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Her yıl bir hafta kutluyoruz Sayın Milletvekili, sadece bu yıl değil yani.

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Devamla) – Bakın, Sayın Bakanın genelgesinden okuyorum, Sayın Bakan diyor ki genelgesinde: “Nevruz, yeni bir yılın başlangıcı olarak kabul edilmiş ve 21 Mart günü geçmişten günümüze kadar bayram havasında kutlanmıştır. Bolluk ve bereketin sembolü olan nevruzun toplum hayatımızda farklı fakat bütünleştirici fonksiyonları da bulunmaktadır. Nevruz, insanlar arasındaki karşılıklı sevgi ve saygıyı kuvvetlendirme, dargınlıkları unutturarak insanları kardeşçe kucaklaştırma, geleneklerin, göreneklerin, inançların sergilendiği bir bayram olarak karşımıza çıkmaktadır. Nevruzun 21 Mart günü festival havasında kutlanması amacıyla illerimizde oluşturulan nevruz etkinlikleri düzenleme heyetleri koordinesinde veya çeşitli siyasi parti ve sivil toplum örgütlerince miting, şölen ve şenlik adı altında değişik kesimlerin katılımını sağlayacak şekilde etkinliklerle gerçekleştirilmelidir.”

Teşvik ediyor, bu yıl da en iyi şekilde kutlanmasını Sayın Bakan arzu ediyor…

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – O yüzden mi bu olaylar oldu yani bu kadar teşvik ettiği için.

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Devamla) - …ve birçok tedbirler bağlamında şunu ifade ediyor: “Gerek ülkemizde gerekse bütün dünyada özel gün veya bayram kutlamaları belirlenen tarihlerde yapılmaktadır. Belirlenen tarihler dışında kutlama yapılması o özel günle ilgili amacın dışına çıkıldığı izlenimi vermektedir. Nevruz günü kutlamalarının amacına ve anlamına uygun bir şekilde barış ve huzur içerisinde yapılabilmesi için istihbari çalışmalara ağırlık verilmesini, gerekli emniyet ve güvenlik tedbirlerinin alınmasını, yasa dışı eylemlere izin verilmeyerek tevessül edenler hakkında gerekli yasal işlemlerin yapılmasını…” diye, Sayın Bakan, nevruzun kutlanması yolunda tedbirler alınmasını ifade ediyor ve teşvik edici bir genelge yayınlıyor.

Sonra ne oldu? Bakın size, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bir raporunu okuyacağım: “İstanbul’da, nevruz kutlamaları sırasında çıkan olaylarda çok sayıda toplu taşım aracına büyük zarar verildi. Olaylar sırasında İETT’nin 14 tanesi metrobüs hattında olmak üzere diğer hatlarla birlikte 39 otobüsü göstericiler tarafından taşlanarak büyük hasar gördü. Metrobüs hattında 5 adet iade validatörü, AKBİL cihazı, güvenlik monosu, 1 adet raket camı, 42 adet üst geçitte ve üst geçit rampasında bulunan korkuluk camları, E-5 üzeri karşılıklı otobüs durağı camları göstericiler tarafından kırıldı. Yenikapı’dan Zeytinburnu sahile kadar olan hatta ise 42 otobüs durağı göstericiler tarafından parçalandı.

Ulaşım AŞ İstanbul Metrosu hafif tramvay hattında ise 6 tramvay aracına göstericiler tarafından hasar verildi, vagonların çok sayıda camı kırıldı. Çok sayıda jeton satış makinesi ve turnikeler kullanılamaz hâle geldi.” Bunun dökümünü yapıyor ve sonuçta İstanbul’da toplu taşımaya verilen maddi zararın genel toplamı ise yaklaşık 1 milyon -yani eski parayla 1 trilyon- 80 bin TL olarak tespit edildi. Bu, belediyenin zararları.

Bir de emniyetin, diğer vatandaşlara, sivil vatandaşlara, otobüslere, iş yerlerine verilen zararla ilgili bir raporundan bir bölüm okuyacağım: “Alınan tüm tedbirlere rağmen, 18 Mart 2012 Pazar günü, ilimiz Zeytinburnu ilçesi Kazlıçeşme Meydanı’nda ve ilimiz genelinde meydana gelen olaylarda 111 adet otoda, 81 adet konut ve iş yerinde -özel şahıslara ait- 56 adet resmî binada ve 45 adet resmî araçta olmak üzere toplam 293 adet ızrar olayı meydana gelmiş; yapılan bu gösteriler esnasında toplam 16 polis memuru çeşitli yerlerinden yaralanmıştır. Yapılan kanunsuz eylemlere güvenlik güçlerince yapılan müdahaleler neticesinde toplam 173 şahıs yakalanmış ve haklarında adli işlemler başlatılmıştır.” diyor. Bu da emniyetin raporu.

Arkadaşlar, bu yılki, 18 Mart tarihindeki nevruzun bilançosu bu. Şimdi, bu olaylar karşısında polis ne yapacak?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Kaç kişiyi öldürdünüz? Kaç kişiyi yaraladınız? Kaç kişiye işkence ettiniz?

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Devamla) – Bu olaylar karşısında İçişleri Bakanlığı ne yapacak?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Tamamlayın eksik yanı! Eksik, eksik!

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Devamla) – Burada, bu olaylar karşısında eğer polis orantılı güç kullanmasaydı, eğer bu olaylar karşısında, bu kadar zarar karşısında tehevvüre kapılsaydı, inanın, çok daha vahim sonuçlar ortaya çıkabilirdi.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, deniliyor ki gensoru önergesinde: “Anayasa’mızın 34’üncü maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10, 11’inci maddeleri gereğince bu tür toplantılar izin almadan yapılabilir, toplantı, gösteri yürüyüşü hürriyetidir.” Doğru, toplantı ve gösteri yürüyüşü bir haktır, bir temel haktır; bunun kullanılması çok önemli. Anayasa’mızın 34’üncü maddesini okuyorum: “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.”

Bu, sözünü ettiğim sözleşme ne diyor? 10’uncu madde, birinci fıkrası: “Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir…” “Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı biçim koşullarına, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir.”

11’inci maddede de yine aynen buna benzer bir hüküm söz konusu.

Şimdi arkadaşlar, tabii ki bu temel hak kullanılacak ama bunun kullanımını hem dünyadaki geçerli olan bu sözleşme hem de Anayasa’mız yasal bazı kullanım haklarına, sınırlamalarına tabi tutuyor.

Dolayısıyla, şimdi burada bir hikâye hatırıma geldi: Beynamaza soruyorlar: “Neden namaz kılmıyorsun?” Diyor ki: “Kur’an’da ‘.…...’(x) var. Yani namaza yaklaşmayın.” “İyi de, bunun bir de devamı var, ‘……..’(x) Sarhoş, içkili olduğunuz zaman namaza yaklaşmayın.” dediklerinde, “Ben hafız değilim, o kadarını bilmem.” diyor.

Doğru, şimdi bu bir haktır. Anayasa’mızda ve diğer uluslararası sözleşmelerde bu temel hak gayet tabii geçerlidir ama bunun bir de sonrası var, ikinci fıkrası var, üçüncü fıkrası var. Bu hak, kamu düzeninin, genel sağlığın korunması açısından bütün ülkelerde yasalarla, genelgelerle sınırlandırılıyor. Ancak bu haklar diğer insanların yaşantısını olumsuz yönde etkileyebilecek bir hâl aldığı zaman hak olmaktan çıkıyor ve bir suç hâline maalesef gelebilmektedir.

                        

(x) Bu bölümlerde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir dilde kelimeler ifade edildi.

İçişleri Bakanı, görevi dâhilinde emniyet ve asayişin, kamu düzeninin Türkiye’de sağlanmasından sorumlu bir makamda bulunuyor. Dolayısıyla bu genelge -bana göre her hâlükârda- bu göreve matuf olarak yayınlanan bir genelgedir, bir karardır.

Şimdi, protesto eylemleri konusunda KESK’in yaptığı protestolara da biraz değinmek istiyorum: KESK’in protesto eylemleri konusunda da arkadaşlar, Ankara Valiliğinin bir yasaklama kararı var. Dolayısıyla bu eğilim için Ankara’ya gelenlere polis, yine bu yetkisi çerçevesinde gelmemelerini, böyle bir toplantının olmayacağını ifade ediyor fakat illegal, izinsiz şekilde… Ertelediğini ifade ediyor Ankara Valiliği, KESK’in müracaatını erteliyor. Buna rağmen -birtakım gruplar- Meclise yürümeye kalkıyor 3.900 kişilik bir grup. Türkiye Büyük Millet Meclisi yakınlarında -biliyorsunuz- 1 kilometre yakınında 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu gereğince hiçbir toplantı yapılamaz. Polis, Meclise yürümek isteyen bu kalabalığa -gayet tabii- müdahale ediyor, görevini yerine getiriyor ve dolayısıyla böyle bir gösteriye izin vermiyor.

Değerli arkadaşlarım, son yıllarda -gerçekten- Türkiye’nin iç asayişinde çok önemli düzenlemeler söz konusu oldu.

Bakın, 2006-2011 yılları arasında altı yıllık dönemde kasten öldürme suçlarında yüzde 50 düzeyinde azalma, kapkaç suçlarında yüzde 66 oranında azalma, ayrıca oto hırsızlığı, iş yerinden hırsızlık, otodan hırsızlık ve yankesicilik gibi bireylerin mal varlığına yönelen suçlarda da ciddi düzeyde azalmalar temin edildiği kayıtlarla -gerçekten- tespit edilmiştir.

Burada, Sayın Bakanın -gerçekten- Bakanlığa geldiğinden bugüne en büyük sorunlarımızdan birisi olan terörle mücadele konusunda çok olumlu sonuçlar alındığını söyleyebilirim. Daha önce güvenlik güçleri arasındaki bazı kopukluklar giderilerek silahlı kuvvetlerimizle, emniyetle, jandarmayla beraberce ve bir istihbarat birliği sağlanarak terörle mücadelede yeni bir konsept geliştirilmiştir ve gerçekten terörle mücadelede çok başarılı sonuçlar elde edildiğini her gün televizyonlarda görüyoruz, duyuyoruz.

Dolayısıyla, burada, değerli arkadaşlarım, benden önceki saygıdeğer konuşmacılar dediler ki: “Sayın Başbakan neden dünyayı dolaşıyor?” Arkadaş, Sayın Başbakanımız bir dünya lideri.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hangi dünyanın yahu, öteki dünyanın mı!

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Devamla) – Türkiye’nin itibarı için, Türkiye’nin geleceği için ve Türkiye’nin gerçekten 134 milyarlık bir ihracatı gerçekleştiyse bunun için ve Türkiye’nin itibarını artırmak için dolaşıyor. Daha önceki, maalesef, başbakanlar gibi gidip bazı liderlerin önünde el pençe divan durmuyor. Türkiye, bölgesinde çok itibarlı bir ülke hâline geldi ve dolayısıyla Türkiye’nin sözü alınmadan, Türkiye’ye sorulmadan büyük ülkeler artık karar veremiyorlar.

Değerli arkadaşlarım, Kürt sorunu konusuyla ilgili bazı değerlendirmeler oldu. Arkadaşlar, Diyarbakır meydanında Kürt sorununu daha önceki, bizden önceki liderler gibi halının altına süpürmeden böyle bir algılama sorununun, ülkemizde böyle bir sorunun varlığını Sayın Başbakan dile getirmiştir ve bizim dönemimizde böyle bir sorunun aşılması konusunda çok önemli çalışmalar yapıldı. TRT Şeş’i, özel birtakım kursların açılması gibi ve bölgenin ekonomik yönden kalkındırılması konusunda çok ciddi gelişmeler sağlandı.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu gensoruyla ilgili olarak bir son değerlendirme yapmam gerekirse, Sayın Bakan bu konuda yasaların kendisine verdiği yetkileri kullanmıştır ve bu yılki nevruz kutlamaları bir dayatmanın sonucunda “21 Martta değil, biz illa bunu daha önce kutlarız.” anlayışından kaynaklanmıştır. Türkiye hukuk devletidir arkadaşlar. Türkiye’de her şey hukuka, Anayasa’ya ve kurallara göre işliyor. Dolayısıyla “Ben yasayı tanımıyorum, ben istediğim zaman toplantı ve gösteri yürüyüşünü yaparım veya bana her zaman izin verilmek zorundadır.” gibi bir anlayışa kimse kapılmamalı çünkü Türkiye’de bu konuda çıkarılmış yasa vardır, 2911 sayılı, toplantı ve gösteri yürüyüşleri hürriyeti hakkında. Bir haktır bu, ben de kabul ediyorum, gayet tabii hepimiz kabul ediyoruz, etmek zorundayız. Bu hakkın kullanımı konusunda, nasıl kullanılacağı konusunda bir yasal düzenleme vardır. Buna uyulması yolunda Sayın Bakan bir genelge yayınlıyorsa buna tarafların, kişilerin ve sivil toplum örgütlerinin saygı duyması gerekir. Dolayısıyla gerek nevruz olaylarında ve gerekse KESK’in eylemlerine getirilen kısıtlamalar bir yasaklama değil kamu düzeni ve güvenliği amacına, istihbarata dayanarak alınan, bazı istihbari bilgilere göre bazı yönlendirme, sınırlamalar olup Bakanlığın ve ilgili valiliklerin yetkisi altındadır. Bu nedenle Sayın İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkında verilen gensoru önergesinin gündeme alınması konusuna grubumuz olarak ret oyu vereceğimizi bildiriyor, hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akbulut.

Hükûmet adına, İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun.

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) – Sayın Başkan, Meclisimizin çok saygıdeğer üyeleri, değerli milletvekili arkadaşlarım; Barış ve Demokrasi Partisinin hakkımda vermiş olduğu 3’üncü ve 4’üncü gensoru önergesi vesilesiyle gerçekleştirdiğimiz bu toplantıda hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; önergenin konusunu, biraz önce söz alan, Adalet ve Kalkınma Partisi adına konuşan Değerli Milletvekilimiz Sayın Akbulut metinden okuyarak sizlerle ve yüce milletimizle paylaştı. Önerge, özü itibarıyla, geçen ay ülkemizde ve dünyada yaşanan bir zaman diliminde, 21 Mart öncesi ve sonrasında, Bakanlık olarak başvurduğumuz nevruz kutlamaları tedbirlerine itirazı ve ondan bir hafta sonra da bir başka amaçla, işçi sendikalarının, memur sendikalarının ortaklaşa ve Barış ve Demokrasi Partisinin de yine muhtemelen desteklediği, Meclisi işgalle sonuçlanacağı ifade edilen toplantı ve gösteri yürüyüşünün tedbirle karşılanması ve kontrol altında tutulmasına olan itirazı ve eleştiriyi içeriyor.

Sayın Akbulut konunun Anayasa’daki, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ndeki karşılığını son derece anlaşılır bir şekilde ifade ettiler. Ama her zaman olduğu gibi, Barış ve Demokrasi Partisi bu konularda Anayasa’yı değil, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni değil, kendi anladığını, kendi istediğini yapmayı bir hak, bir özgürlük olarak dile getirmekte ve bunu kullanmaya çalışmaktadır. Bu da tabii onların varlığının, onların yapısının bir gereğidir, görevlerinin bir gereğidir esas itibarıyla, doğrusu hiç de yadırgamıyorum.

Değerli milletvekillerimiz, nevruz, yeni gün, yeni mevsim, bahara merhaba günü ve haftası, hatta ayı. Yerine göre nisan ayında da kutlanır, coğrafyasına, mevsimine göre mayıs ayında da kutlanır. Ben biliyorum, Çatalca Bölgesi’nde Kırım’dan göç etmiş bazı İstanbullu hemşehrilerim “tepreş” adıyla da nevruz gününün devamını kutlarlar. Buna kimsenin diyeceği hiçbir şey yok. Keşke kutlansa, daha çok kutlansa, 70 milyon, 80 milyon, hep birlikte kutluyor olsak.

Esas itibarıyla insanımız, bugünü, bu mevsimi, baharı, değişik şekillerde adını koymadan muhakkak ki kutluyor ve bahar sevincini yaşıyor. Kendi hâlinde, toprağına saygılı, vatanına saygılı, hukukuna saygılı ve vatandaş hak hukuku çerçevesinde köyünde, kentinde, şehrinde, her yerde, bu ülkede özel günlerini kutlayan herkese bizim saygımız var, sevgimiz var. Ama bir nevruz ki bir şeylerin bahanesi yapılmak isteniyorsa, bir nevruz ki o günlerde sokaklar işgal edilmek, kaldırımlar sökülmek, otobüs durakları işgal edilmek, otobüsler yakılmak, trenler yakılmak, ağaçlar yakılmak, insanlar dövülmek, hakaret edilmek ve bu memlekette şehirlerin huzurunu kaçırmak, güvenliğini altüst etmek ve bir şeyler adına, bölücü bir örgüt adına “Biz buralardayız.” mesajı verilmek isteniyorsa onun adı kusura bakılmasın nevruz değil, o, nevruz adına yapılan bir başkaldırı, nevruz adına yapılan bir fırsatçılık, nevruz adına yapılan bir bölücü faaliyetten başka bir şey değildir. “Peki, nevruz yapılmadan nereden biliyordunuz da bu nevruza düzen getirdiniz; ‘21 Martta herkes kutlayabilir ama 18, 19, 20, 22, 23, 25 Martta nevruz adında kutlamalar yapılmayacaktır.’ kararını millî güvenlik gerekçesiyle, kamu düzeni gerekçesiyle nereden aldınız?” sorusu akla gelebilir.

Değerli arkadaşlar, saygıdeğer milletvekilleri; biz bu konuyu, örgütün yani Barış ve Demokrasi Partisinin sözcülüğünü yaptığı, bir parçası olduğu KCK yani Türkçe anlaşılır şekliyle, Kürtleri cebren köleleştirme örgütünün aldığı tavsiye kararları, verdiği talimatları dinleyerek öğrendik, açık söylüyorum dinleyerek öğrendik.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Kimden öğrendiniz Sayın Bakan, açıklayın.

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) – Ondan dolayı da bu tedbiri almak durumundaydık. Peki, tedbir aldık, ne oldu? Tedbir aldık, gene BDP ve uzantıları durmadılar. Yine, masum insanları bir şekilde kandırarak, korkutarak, bir şekilde teşvik ederek kanunsuz bir şekilde 18 Marttan itibaren sokaklara dökmeye, meydanlara indirmeye gayret ettiler. Başardılar mı? Hedefleri itibarıyla başaramadılar. Burada on bine milyon derseniz Sayın Sakık gibi, başardılar, her zaman olduğu gibi, her şeyi çarpıtarak, rakamları çarpıtarak konuşmanın örneğinde olduğu gibi, başarıldı ama bizim aldığımız istihbarata göre başarılamadı.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Başardık Sayın Bakan, sizin yasağınıza rağmen.

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) – Peki, ne oldu? Ne oldu o gün? 18 Mart Pazar günü İstanbul’da, Diyarbakır’da, işte, değerli arkadaşlar, aziz milletim, değerli milletvekilleri; otobüsler yandı yakıldı. Kimin bu otobüsler? Halkın. Kim biniyor bu otobüslere? BDP milletvekillerimizin pek bindiğini ben görmedim, belki biniyorlardır da. Halk biniyor, halk.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Biniyoruz, biniyoruz, merak etmeyin! Biz halkımızın olduğu yerdeyiz.

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) – Başka ne oldu?

SIRRI SAKIK (Muş) – Sen kırmızı halıda yürü!

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) – Başka ne oldu? O gün, evet, Diyarbakır’da haberleşme cihazlarının araçları, donanımları yakıldı. Masum nevruz kutlamaları!

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Helikopterden attığınız gaz bombalarını göster! Havadan saldırını da göster!

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) – Herhâlde bunun üstünden ateş yakıp atlamak üzere yapıldı.

Ne oldu o gün?

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Hacı Zengin katledildi!

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) – Ne oldu o gün? İşte, bu ateşler yakıldı. Arabalar yakıldı, Diyarbakır’da.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hacı Zengin’i nasıl öldürdüğünüzü de gösterin! Yaraladıklarınızı da gösterin!

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) – Ne oldu o gün? Dükkânlara birileri yönlendirildi, masum esnafın dükkânında tezgâhlar ve malzemeler yerle bir edildi.

Ne oldu o gün? İstanbul’da, göz bebeğimiz İstanbul’da ağaçlar yakıldı, ağaçlar! Ne zihniyettir bu? Nasıl bir anlayıştır bu? Nedir bunun gerisindeki anlayış, biraz sonra geleceğim.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Yasakçı zihniyetin ürünüdür! Sizin politikalarınızın sonucudur Sayın Bakan!

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) – Ne oldu o gün? Otobüs durakları bu hâle getirildi.

Ne oldu o gün? İşte, modern, çağdaş otobüs duraklarına taş atıldı, kaldırımlar söküldü.

Ne oldu o gün?

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Hacı Zengin’in resmi de var mı Sayın Bakan?

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) – Evet, evet, bunlar oldu o gün. Biraz da bu tarafa göstereyim.

Ne oldu o gün? İşte, polis aracına insanlara taş attırıldı. Bu araç kimin? Bu devletin. Bu devlet kimin? Bu milletin.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bu devlet sizin, öyle anlaşılıyor!

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) – Bunlar nereden alınıyor? Yurt dışından, yurt içinden, her neyse… Bunlar parayla alınıyor değil mi? Parayla alınıyor. Peki.

Böyle bir nevruz kutlaması. Eğer istihbaratın gereğini yapmasaydık, bu gösterdiğimiz resimlerin yüzlercesi, binlercesi…

İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Hiçbiri olmayacaktı, hiçbiri!

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Hiçbiri olmayacaktı!

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) – …binlercesi, Türkiye’de yaşadığımız acı gerçek olarak karşımıza çıkacaktı.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yasakladınız, saldırdınız.

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Ne oldu o gün?

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Halkın üzerine saldırdınız, öldürdünüz, bu hâle soktunuz.

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Ne oldu o günler? Ne oldu o günler değerli arkadaşlarım?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Gestapo yöntemleri bunlar. Aynen öyle, gestapo yöntemleri uyguladınız.

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, o gün ve devamında…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Özgürlükten ne anlarsınız ki siz!

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Adana’da, Mersin’de patlayıcılar, el yapımı patlayıcılar, bombalar bulundu. 21’i için bomba hazırlayan zavallı çocuklardan 1-2 tanesi elinde patlattı, hayatını kaybetti.

O günler ne oldu? 20 Mart günü Şırnak’ta, Cizre’de halkı korumak için görev yapan polis memurlarına Barış ve Demokrasi Partisi binasının hemen dibinden uzun namlulu silahlarla…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yalan söylüyorsun. Bakan olarak yalan söylüyorsun.

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Ben siz değilim. O yalanı siz çok iyi yapıyorsunuz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yalan söylüyorsun. MOBESE kameralarını getir, Meclise göster. Yalancısın!

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - …Kalaşnikoflarla ateş edildi.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ortaya çıkar onları.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen…

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) – … ve bizim polisimiz…

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Yalancının tekisin!

BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen…

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) – Bizim polisimiz, canlı kalkan olarak…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yalan söyleyeceğine bul failleri. Niye bulamıyorsun?

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - … orada ateş edenin önünde bekletilen çocukları vurmamak için karşı ateşi etmedi.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Öyle mi? Her taraf MOBESE kamerası. Bulsana failleri.

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Hangisi insanlık? Hangisi çağ dışılık? Hangisi mağara devri anlayışı? Takdirlerinize sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, BDP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Parti binasına gaz atıp giriyorsun. Haydi bul bakalım. Niye bulamadın? Aciz misin?

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Ve bu polisimiz şehit oldu, şehit oldu o günün akşamı. Adanalı bir polisimiz, Ahmet Toprakoğlu. Ahmet Toprakoğlu ve diğer şehitlerimizin hesabını herhâlde biz sizden soracağız. (BDP sıralarından sürekli sıra kapaklarına vurmalar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Onu siz öldürdünüz. Failini bulamıyorsanız içinizdedir.

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Ve bütün bu olaylarda birileri var.

İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Katilsin, katil!

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) – Bakınız… (BDP sıralarından sürekli sıra kapaklarına vurmalar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sizin içinizde olursa bulamazsınız tabii.

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Şu büyük yuvarlağın içinde elinde molotofkokteyli olan bir kişi var, şu büyük yuvarlağın içinde molotofkokteyli olan birileri var. Küçük yuvarlaklara doğru gelirseniz orada, evet… (BDP sıralarından sürekli sıra kapaklarına vurmalar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Haydi, haydi bul.

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - … şu anda da grupta bulunan bir hanım milletvekili var.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Cizre ilçe binasına nasıl girdin, onu göster.

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - …militanca meydan meydan, toplantı toplantı gezerek Barış ve Demokrasi Partisi, kanunsuz bütün bu gösterileri, bütün kışkırtmaları teşvik eden konumda oldular. İsteyerek mi oldular? Hayır, istemeden oldular. Ben biliyorum; çünkü biz nevruzla ilgili genelgeyi yayınladıktan sonra aralarında geçen bir diyalog: -İsim vermeyeceğim, milletvekilleri- “Ya iyi ki, yayınladı şu genelgeyi bu Bakan. Meydan meydan, şehir şehir harap olacaktık. Bir günde bu işi halledeceğiz. Ne güzel oldu.” diye konuşanlar da onlar. İstemeden gidiyorlar; çünkü mecburlar, çünkü özgür değiller, bir yerlere bağlılar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, BDP sıralarından sürekli sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Bir özgür var, o da sizsiniz!

İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Özgür olmayan sensin!

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) – O yer neresi? Sayın Başbakanımızın da dediği gibi “Efendileri var ve o efendilere bellerinden iple bağlılar. Çekerler dururlar, koyuverirler gezerler. Emir alırlar yaparlar, emir alırlar dururlar.” (BDP sıralarından sürekli sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Aynen gestapo gibi yaptın, gestapo! Gestapodan farkınız yoktu o gün.

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Nitekim bu gensoruyu da bir önceki gibi Sayın Kaplan ve galiba Sayın Buldan bir verdiler. (BDP sıralarından sürekli sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Aynen öyle! Aynen öyle! Sizin yüzünüzden…

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Sonra ne olduysa vazgeçtiler.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Size mi bağlı? Bayramını kutlamak istemek sizin izninize, keyfinize mi bağlı?

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Sonra emir geldi tekrar verdiler ve tekrar biz huzurlarınızdayız. (BDP sıralarından sürekli sıra kapaklarına vurmalar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Hadi oradan!

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Barış ve Demokrasi Partisine, doğrusu, parti olarak diyecek hiçbir şeyim yok. Sayın milletvekillerine… (BDP sıralarından sürekli sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Diyemezsin zaten!

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - … ülkeye verdikleri ve yaptıkları işler dolayısıyla hiçbir zaman teşekkür edemeyeceğim, etmeyeceğim. Bir istisna var; o da şu: Şu gensorular var ya değerli arkadaşlar, bu gensorular için geçen sefer teşekkür etmemiştim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sen oyna Bakan, sen oyna!.. Sana öyle diyorlar biliyor musun?

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Bu kez iki kez teşekkür ediyorum, çünkü bana, Barış ve Demokrasi Partisi ve onun arka planını anlatma imkânını, fırsatını verdikleri için çok çok teşekkürler.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Sizin arka planınızda ne var?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sen oyna Bakan, sen oyna! Konuşma, oyna!.. En iyi oynamak sana yakışır! Konuşunca doğru dürüst konuşamıyorsun!

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Barış ve Demokrasi Partisi deyince aklımıza çok şey gelir. Ama ben çok şeyle sizi meşgul etmek istemiyorum, biraz az şeylerle -Vakit daralıyor galiba- sizleri bilgilendirmek istiyorum. Geçen gensoruda anlatmıştım “KCK” diye bir yapı var.

Sayın Günaydın, size de çok sözüm var ama o yalan bilgilerinizden dolayı.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Bekliyorum!

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) - Evet, bakıyorsunuz teşekkür ederim, bir vakit olursa anlatacağım.

GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Lütfen ayırın vakit!

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Oynatmayın oynayın Sayın Bakan, daha iyi, daha makbule geçer.

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) – Barış ve Demokrasi Partisi, KCK’nın ana sözleşmesine göre belediyeleriyle ve bütün paralelindeki sivil toplum örgütleriyle bir bütündür ve hiyerarşik yapıda Barış ve Demokrasi Partisi üstte filan değildir, ortalarda bir yerdedir. Barış ve Demokrasi Partisinin bağlı bulunduğu, organik bağı olduğu KCK yapılanması yani bu ülkeyi bölme ve yıkma amaçlı otuz yıldır meşgul eden meşum, o lanetli yapının uzantısı.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sen savcı mısın? Bakan mısın, savcı mısın?

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) – Bu yapı nedir? Bu yapının özü nedir? Bugün aziz milletimle ve siz değerli milletvekilleriyle ben bu yapıyı paylaşmak istiyorum. Mardin Nusaybin’de BDP tarafından 2008’te yaptırılan Mitanni Kültür Merkezinin duvarlarındaki Zerdüştlük ve Yezidilik inancına ait semboller…

SIRRI SAKIK (Muş) – Yezidi sensin, Zerdüşt de sensin!

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yezid sensin, Yezid sensin biliyor musun? İnançlara hakaret eden, başkasının inancını aşağılayanlar da aşağılıktır! Aşağılık konuşmalar yapıyorsun! Ayıp be, utanmaz!

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) – Bu yapı nedir? Bu yapı, PKK terör örgütünün öncelikle mensuplarını İslam dininden uzaklaştırmaya çalışmasına yönelik işte bu fotoğraftır, bu yapıdır.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sen daha inançlarla burada dalga geçecek kadar kendinden geçiyorsun.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen…

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) – Bu yapı nedir? Bu yapı değerli arkadaşlar, PKK terör örgütünün kandırarak, kaçırarak dağa götürdüğü, sınır ötesine götürdüğü, yurt dışına götürdüğü, eğittiği insanlara yaşattığı hayatın bir resmidir, bir şeklidir. Bu yapıda İslam inancı yoktur. Bu yapının tek özü önce Müslüman olmamak; iki, hiçbir dine mensup olmamaktır, dinsizlik yapısıdır. (BDP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Ne alakası var Sayın Bakan!

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) – Alakası şu, şu resme bakarsak görürüz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sen sahtekârsın! Hem yalancısın hem sahtekârsın!

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Ayıp, ayıp! İnançları bu kadar aşağılamak affedilemez.

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) – Bu resme bakarsak görürüz, alakasını görürüz, görürsünüz.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – AKP’liler de sizi alkışlıyor. Hani inançlardan yanaydınız, hani?

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Yalancı ve sahtekâr bir bakan. Yakışmıyor size. Yalancı ve sahtekâr!

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) – İşte bu yapıda, burada boğazlanan, burada kesilmiş olan yayladaki bir koyun değil arkadaşlar, örgütün avlayarak kestiği ve mensuplarına yedirdiği yemeği tavsiye ettiği domuzdur arkadaşlar.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Kürt halkı dindardır. Sivil cuma namazlarında on binler saf tutar. Bu yalancı, bu sahtekâr burada hakaret ediyor! Kürtlere hakaret ediyor bu sahtekâr!

BAŞKAN – Sayın Kaplan lütfen… Sayın Kaplan lütfen… (BDP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu yapı inancı yok eden ve benim Kürt kardeşimin inancını, ahlakını, namusunu rencide eden bir yapıdır. Bu yapıda sahte namaz vardır, dalga geçerek saf tutma vardır, oruç tutmadan açılan iftarlar vardır, sahte imamlar vardır… (BDP sıralarından sürekli sıra kapaklarına vurmalar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sahtekârın tekisin sen!

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) – …sahte paraların cebinde olduğu imamlar vardır.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, Sayın Bakana müdahale edin, inançlarla… Kutlu Doğum Haftası’nda Kürt halkına, Müslüman Kürt halkına hakaret ediyor.

BAŞKAN – Bir saniye…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hakaret edemez Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bir saniye… Bir saniye…

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu yapıda Zerdüşt dedelerin torunları olarak hitap eden birileri vardır.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Bu kadar zavallısın sen!

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu yapının özünde Kürtlerin peygamberi -haşa- Başkan Apo vardır. Bu yapı budur değerli arkadaşlar, aziz milletim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, BDP sıralarından sürekli sıra kapaklarına vurmalar)

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Yazıklar olsun sana!

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) – Bu yapıdan, bu yapının uzantısından bu memlekete hiçbir hayır gelmemiştir.

Ve benim Kürt kardeşim, otuz yıl boyunca bu yapıdan çok çekmiştir, çok çektirilmiştir. O otuz yılda tarım ve hayvancılık dibe vurmuştur bu yapı sayesinde, sınır ticareti yapılamamıştır bu yapı sayesinde, sanayi tesisleri yapılamamıştır bu yapı sayesinde, girişimciler yatırım yapmamıştır bu yapı sayesinde…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bu yapıyla niye görüştünüz?

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) – …ticaret tatile uğramıştır bu yapı sayesinde, kepenkler sürekli kapatılmıştır bu yapı sayesinde ve “Kapalı kepenklerin hesabını soracağız.” dediğimizde rahatsız olmuşlardır bu yapı sayesinde.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bu yapıyla niye uzlaştınız?

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) – Ve kaybedilen canlar, akan kanlar, gözyaşı siz olmasanız, sizin ardınızdaki o kanlı örgüt olmasaydı, otuz senenin sonunda o bölgedeki benim Kürt kardeşimin bugün cebinde daha çok para, tarlasında daha çok ürün, yaylasında daha çok hayvan ve şehrinde daha çok fabrika olacaktı. Bu yok, bunun hesabını vermek durumundasınız. Bu hesabı yapmak durumundayız. Otuz senede 25 kuruş ne yaptınız yıkmaktan başka, yakmaktan başka; kaldırımları, yolları tahrip etmekten başka, can almaktan başka ve kan dökmekten başka? (BDP sıralarından sürekli sıra kapaklarına vurmalar)

Hâlâ vuruyorsunuz. Millet sizi görüyor, o sıralar milletin sıraları.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bu milletin iradesiyle geldik, bu milletin iradesiyle!

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) – Ama sizin hiçbir şeye gücünüz yetmediği gibi ellerinizle o sıraları asla kıramazsınız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, BDP sıralarından sürekli sıra kapaklarına vurmalar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şahin. Süreniz bitti, teşekkür ederim.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Bakan, önünde saat var, arkaya bakmana gerek yok, sol köşede.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Süreniz doldu.

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkanım…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Başkan, 2 milletvekilinin konuşmasında “İyi ki şöyle, böyle olmuş.” dediğini söyledi Sayın Bakan, milletvekillerinin telefonunu dinlettiğini itiraf etti. Bunun kayıtlara aynen böyle geçmesini istiyorum. Kendi ağzıyla “2 milletvekili birbirleriyle konuşuyorlar.” dedi. Şimdi, o sıradan inmeden bunun da bir hesabını versin.

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) – Bir dakika bekleteceğim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – 2 milletvekilinin konuşmasını dinlemeye utanmıyor musun!

SIRRI SAKIK (Muş) – Eğer biraz onurun varsa açıklarsın şimdi!

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Buna Meclis Başkanı olarak sizin bir uyarıda bulunmanız lazım.

Siz milletvekillerinin telefonunu niye dinliyorsunuz; hangi mahkeme kararıyla, hangi yasayla? Açıkla, söyle, bunu açıkla!

İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Hangi mahkeme kararıyla? Açıkla, açıkla oradan!

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Söyle bakayım, haydi buyur söyle.

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Önder…

İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) - Yüreğin varsa söyle!

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Söyle utanmaz adam! Utanmaz adam!

ADİL KURT (Hakkâri) – Sayın Başkan, bunu açıklamak, izah etmek zorunda.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Buyurun söyleyin.

BAŞKAN – Bir saniye…

Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekili bir şey söylüyordu.

Buyurun Sayın Kaplan.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Önce Sayın Ahmet Türk.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Önce Sayın Ahmet Türk, sonra grup adına ben alacağım.

BAŞKAN – Sayın Türk, buyurun.

AHMET TÜRK (Mardin) – Sayın Başkan, İçişleri Bakanı…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkanım, bağımsız olarak da…

AHMET TÜRK (Mardin) – Bir dakika! [AK PARTİ sıralarından alkışlar (!), gürültüler]

BAŞKAN – Duyamıyorum, lütfen…

Sayın Türk…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ağabeyimizdir, yapar, yumruğu yiyen odur, size de dersini verir.

BAŞKAN – Sayın Türk, buyurun.

AHMET TÜRK (Mardin) – Cuma namazlarını gündeme getirerek halkımızın inancına hakaret etmiştir. Bunun için sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Türk, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Mardin Milletvekili Ahmet Türk’ün, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in Kürt halkının inançlarına hakaret ettiği gerekçesiyle konuşması

AHMET TÜRK (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yıllardan beri bu Parlamentodayım, bugüne kadar seviyesiz, halkıyla alay eden, inançlarını rencide eden böyle bir anlayışa, böyle bir konuşmaya şahit olmadım. Sayın Bakanın halkımızdan özür dilemesi gerekiyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Dinleyin, dinleyin!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

AHMET TÜRK (Devamla) – Bakınız, dinleyin lütfen, o cuma namazlarında her ilçede, her ilde 5 bin, 10 bin insan cuma namazlarını kılıyordu. Şimdi…

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Halk samimi.

AHMET TÜRK (Devamla) – Evet, samimi, inanarak bunu yapıyordu. Hiç kimse Kürtlere dini öğretemez. Sayın Bakanımız buraya gelsin, burada bir dinî tartışma yapalım. Bir Fatiha okumasını biliyor mu? (BDP sıralarından alkışlar) Bir taziyeye gittiği zaman eğer Fatiha okuyabiliyorsa o zaman bir halkın duygularıyla, inançlarıyla alay etsin bakalım. Buyurun, buraya gelsin, bir cenazede nasıl bir Fatiha okunur, Bakan buraya gelsin, bunu söylesin. Sanki kendisi çok dindar! Faşistler, ırkçılar dindar olamaz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

FERAMUZ ÜSTÜN (Gümüşhane) – PKK faşist.

AHMET TÜRK (Devamla) – Dinimizde kardeşlik farklı bir şeydir. Dün Diyanet İşleri Başkanı söyledi, kardeşlik, hakla hukuktadır. Bir halkın hakkını ve hukukunu gasbederseniz, o kardeşliğin bir anlamı yok. Eğer kardeşlik istiyorsanız, bin yıldır bu toprakta yaşayan halkımızın dinine, kültürüne, kimliğine saygı göstereceksiniz. (BDP sıralarından alkışlar) Kardeşlik böyle sağlanır, farklı türlü sağlanmaz. İnkâr ederek, reddederek, yok sayarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET TÜRK (Devamla) – …bu ülkede birliği, beraberliği, kardeşliği sağlayamazsınız. Aslında… (AK PARTİ sıralarından “Otur” sesi)

AYLA AKAT ATA (Batman) – Haddini bil be! Kime “Otur” diyorsun!

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Terbiyesizlik etmeyin. Terbiyesizlik etmeyeceksiniz. Saygılı olacaksınız, saygılı!

AHMET TÜRK (Devamla) – …siz kendinizi… (AK PARTİ ve BDP sıralarından karşılıklı laf atmalar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Milletvekillerine sahip çık Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Onu söyleyemezsin.

AHMET TÜRK (Devamla) – Bakınız sayın milletvekilleri, Batman’da bir tek insan yokken, bir tek sivil yokken polisler tarafından… (AK PARTİ sıralarından “Ses gitti.” sesleri)

Terbiyesizlik etmeyin!

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Terbiyesizlik yapmayın!

DURDU OSMAN KASTAL (Osmaniye) – “Ses gitti.” diyoruz, terbiyesizlik yapmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Türk, ben sataşmadan söz verdim. Herkese ne kadar zaman veriyorsam, size de onu verdim.

AHMET TÜRK (Devamla) – Şimdi görüntüler ortada yok. Orada polisler var, orada arabasına bindiğimiz polis var.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Batman olayını anlatıyor Sayın Başkan.

AHMET TÜRK (Devamla) – Sayın Bakan diyor ki: “Yumruk atanı bulamıyoruz.” Bu Hükûmetin üç yıldızlı komiseri var. Oradaki polislerin ifadesini alsın. Arabasına bindiğimiz polis orada yeter ki bunu araştırsın, ortaya çıkarsın.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türk.

AHMET TÜRK (Devamla) – Ama tehdit ederse bunu asla kabul etmeyiz. İçişleri Bakanı böyle devletin gücünü alarak burada bizi tehdit edemez. Biz hesap sormayı biliriz.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler, BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Türk, teşekkür ediyorum.

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – Hangi hesabı soracaksın? Ne hesabı soracaksın?

AHMET TÜRK (Mardin) – Terbiyesizlik yapma! Terbiyesizlik yapma!

BAŞKAN – Sayın Kaplan…

ADİL KURT (Hakkâri) – Sayın Başkan, İçişleri Bakanlığınca bizim hepimizin telefonlarının dinlendiğine ilişkin başka arkadaş ikrarda bulunmuştur.

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) – Yalan söylüyor!

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, ismimden bahsederek bizzat…

BAŞKAN – Şimdi, birazdan konuşursanız… Sayın milletvekilleri, müsaade edin…

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Hangi yetkiyle milletvekilinin telefonlarını dinletiyor? Tutanakları getirterek ona göre…

BAŞKAN – Şimdi, bu söylediklerinizin hepsi, Sayın Önder’in başlattığı o konuşmayı devam ettirenlerin tamamı tutanaklara geçti, bu bir.

Şimdi, sataşmadan Sayın Türk’e söz verdim, iki.

Müsaade edebilirseniz şayet, Sayın Kaplan’ı çağıracağım oraya, grubu adına sataşmadan söz alıyor, doğru mu?

AHMET TÜRK (Mardin) – Doğrudur.

AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Başkanım, milletvekilleri…

BAŞKAN – Onlara bakacağım. Ara veririm bak, olmaz.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkanım, ismen zikretti.

BAŞKAN - Ya muhterem, tamam, otur yerine.

Buyurun.

2.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in Kürt halkının inançlarına hakaret ettiğine ve bazı milletvekillerinin telefonlarını dinlettiği gerekçesiyle konuşması

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, adalet ve özgürlük güvenlik güçlerinin ve böylesine sorumsuz bir bakanın insafına bırakılmayacak kadar kutsaldır. (AK PARTİ sıralarından “Hadi oradan!” sesleri) Ve taklacı, oynacı, zurnacı ve ne dediğini bilemez bir bakan bu Kutlu Doğum Haftası’nda gelip milyonlarca Kürt halkının inançlarına burada hakaret etti. Kutlu Doğum Haftası’nda insan kardeşleriyle kardeşliği güçlendirir, ayrımcılık yapmaz.

Dilinden, kimliğinden, inancından dolayı Kürt halkıyla bu kürsüde dalga geçecek cibilliyeti kendinde gören…

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Kürt halkıyla değil, PKK’nın…

HASİP KAPLAN (Devamla) - …cüreti gören bir bakan ustalık kabinenizin en rezil, en rezalet duruşunu gösteriyor! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Düzgün konuş!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, lütfen uyarır mısınız!

BAŞKAN – Sayın Kaplan… Sayın Kaplan…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan!

BAŞKAN - Sayın Kaplan…

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bakın, çok açık söylüyorum. Bu kürsüde bir itirafta bulundu.

BAŞKAN – Sayın Kaplan…

HASİP KAPLAN (Devamla) – Sayın Başkanım, ustalıktan şahsını…

BAŞKAN – Bakın, temiz bir dil kullanacaksınız!

HASİP KAPLAN (Devamla) – Lütfen Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Temiz bir dil kullanacaksınız!

HASİP KAPLAN (Devamla) – Sayın Başkanım, bu kürsüden milletvekillerini gizlice dinlediğini ifade etti. Bu bir suçtur. Watergate skandalından büyük bir itiraftır bu. Kürsüde bu itirafı etmiştir. Böyle bir itirafta bulunan bir bakan, normal demokrasilerde bir saniye bakanlık görevinde ve koltuğunda kalamaz.

SONER AKSOY (Kütahya) – Hadi oradan, hadi!

HASİP KAPLAN (Devamla) – Böyle bir bakan yalan söylüyorsa, bir genelge fermanı buyurup her tarafı ateşe veriyorsa, yasak uyguluyorsa, panzerlerle, bombalarla ilçe binalarına giriyorsa, insanları böyle sürükleyip işkence ediyorsa, gaz bombalarıyla çocukları boğuyorsa, bu şekilde insanlarına işkence ediyorsa ve bu şekilde çocuklarının gözleri fişeklerle bombalanıyorsa, bu fişekler gözlerine patlıyorsa ve bu bakan “Gaz fişekleri zararsız.” diyorsa, böyle bir bakan kontrolsüz bir güçtür…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) – …kamu tehlikesidir, Türkiye tehlikededir, kardeşlik için tehlikelidir, emanet için tehlikelidir, geleceğimiz için tehlikelidir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Bu tehlikeyi sizler alkışlıyorsunuz. Yanlış içindesiniz. Uyarıyoruz sizi. Böyle bir bakan hiçbir demokraside korunmaz. Bu ayıbı taşımayın diyoruz sizlere.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan, lütfen…

Sayın Sakık, buyurun siz de.

3.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in Kürt halkının inançlarına ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, ben teşekkür ediyorum.

Şimdi, burada, “Nevroz” görüşmelerini yaparken bir bilanço verdik: 2 ölü, 178 yaralı, içinde milletvekili arkadaşlarımızın da bulunduğu birkaç vekil de yaralandı ve 200.014 kişi gözaltına alınmış, 206 kişi tutuklanmış. Bunun hesabını soruyoruz ama o çıkıyor burada, bu ülkede farklılıklar, farklı inançlar… Bu ülkede sadece Müslümanlar yaşamıyor. Ben biraz önce oradan bağırdım, sen şusun dedim, ben bütün inançlardan özür diliyorum. Bütün inançlar kutsaldır. Biz öyle bakıyoruz ama senin haddine değil Kürtlerin inançlarına dil uzatmak.

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) – Kürtler Müslüman’dır. Kürtler bizim kardeşimizdir. Hepsi inançlıdır.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Ben şimdi sana soruyorum.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Senin haddine değil. Haddine değil Kürt halkının dinî inancına dil uzatmak.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Sana soruyorum: Sen Müslüman mısın?

BAŞKAN – Sayın Sakık, Genel Kurula hitap edin lütfen.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Kürt halkından özür dileyeceksin. Senin haddine değil.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Şimdi sana soruyorum: Allah adına… Allah adına arkandaki… Bakın, bir şey söyleyeyim.

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) – Sen Kürtler adına konuşamazsın.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Lütfen… Lütfen… Sen döndün, burada dedin ki: “Biz yaptığınız telefon görüşmelerinden…” Siz hangi milletvekillerinin telefonunu dinlemişseniz, çıkıp burada açıklamıyorsanız namertsiniz ve alçaksınız siz. (BDP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Çıkıp açıklayacaksınız.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Aynen öyle.

SIRRI SAKIK (Devamla) - Ve siz, Sayın Bakan, bu ülkeyi seviyor musunuz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, böyle bir usul yok.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Seviyor musunuz? Bayrağı seviyor musunuz? Tayyip Erdoğan’ı seviyor musun? Soruyorum sana: Seviyor musun?

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) – Senin gibi değil.

BAŞKAN – Sayın Sakık, Genel Kurula hitap edin lütfen.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Sen bütün inançları seviyor musun?

BAŞKAN – Sayın Sakık, Genel Kurula hitap edin.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Seviyorsan o zaman kalk bir takla at, kalk bir göbek at, senden kurtulalım.

İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) – Bayrağımın altında da takla atarım, milletimin önünde de atarım ama sizin karşınızda…

SIRRI SAKIK (Devamla) – Sen zaten taklacı bir Bakansın. Sen bu ülkeye layık değilsin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Aynen öyle.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Sakık… Sayın Sakık, lütfen…

SIRRI SAKIK (Devamla) – Sen bu ülkenin bir baş belasısın. (BDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Aynen öyledir. Size de o yakışıyor yani. Niye taşıyorsunuz böyle bir Bakanı ya?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Fitne fesat, ülkeyi birbirine karıştırıyor. Niye bunu… Meclisi birbirine karıştırıyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Müsaade buyurun.

Bakın, ben şimdi herkese verdim söz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ayıp değil mi böyle bir Bakanı taşıyorsunuz? Oynatıyor milleti.

BAŞKAN – Ara vereceğim ama.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ayı oynatmak yasak. Türkiye’de ayı oynatmak yasak.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Elitaş, bir saniye…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ayıp! Yakışıyor mu size böyle bir Bakan? Utanmıyor musunuz? Millî iradeniz yok mu? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

13.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in ifadelerinin Kürt halkının inançlarıyla ilgili olmadığına ilişkin açıklaması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın İçişleri Bakanımız hakkında verilen gensoru görüşmeleri sırasında tüm siyasi parti grupları görüşlerini ifade ettiler. Barış ve Demokrasi Partisi kendi grubu adına verdikleri önerge doğrultusunda ağır, incitici eleştirilerde bulundular, hatta hakarete varan sözler ifade ettiler.

SIRRI SAKIK (Muş) – Biz eleştirdik, hakaret etmedik.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Eleştiriyle inancı, hakareti karıştırma Elitaş. Bir halkın diniyle, inancıyla alay etmek, hakaret etmek ağırdır, kimse taşıyamaz onu.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ama Sayın Bakanın buradaki açıkladığı belgelerden rahatsız olunca, şu anda bana yaptıkları gibi, kürsüdeki konuşulan doğruları içlerine sindiremediklerinden…

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Ne belgesi açıklamış Allah aşkına?

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Ne doğrusu ya!

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hangi doğrudan bahsediyorsunuz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …hazmedemediklerinden dolayı konuşmacıyı engellemeye çalıştılar.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Gensoruyla inançları karıştırıp burada fitne fesat konuşan kim?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – En az on dakika süreyle sıraları yumrukladınız. Sabırla dinleyeceksiniz, hazımla dinleyeceksiniz, eğer bir yanlışlık varsa, farklı bir söylem varsa… Nitekim Sayın Başkan İç Tüzük’e aykırı olmasına rağmen müsamaha gösterdi, burada herkese söz verdi ama bu kürsü bir ülkenin bakanına, milletvekiline, hiçbir insanına hakaret hakkını vermez. Söylediği ifade şu… Kürt halkının inançlarıyla ilgili değil, bu milletin lanetlediği terör örgütünün inançlarıyla ilgilidir bütün söyledikleri. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Daha ne desin!

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ne desin daha! Ayıptır, o Kürtlerin aranızda olması ayıptır!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Burada Kürt halkının temsilcisi siz değilsiniz, Kürt halkının, Kürt vatandaşlarımızın temsilcisi siz değilsiniz.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Sorun Bakanda değil zaten sizde, Bakanı alkışlayanlarda.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bu ülkede yaşayan 75 milyon insanın hak ve hukukunu korumak bu ülkenin iktidarının görevidir. Kalkıp da “Ben Kürt halkının temsilcisiyim.” diye burada konuşma hakkını size hiç kimse vermiyor.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Evet, evet, size veriyor değil mi!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ sıralarından “Sırayla hepsi konuşacak mı?” sesi)

Hayır, hayır, hanım milletvekilleriyle ilgili, bir arkadaş konuşuyor.

Buyurun.

14.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in BDP’li kadın milletvekilleriyle ilgili ifadelerine ilişkin açıklaması

AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Tabii, bu kürsüden bugün söylenenler esasında Türkiye’nin içinde bulunduğumuz süreçte ne kadar vahim bir yönetimle karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor. Sayın Bakan kendisine verilen rolü layıkıyla oynuyor, o rolün gereğini yerine getiriyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bugün yürütülen konseptin bir parçasıdır Sayın Bakanın kullandığı dil ve ortaya koymuş olduğu politika, bugün kullanılan, içinde bulunduğumuz sürecin, konseptin bir parçasıdır, böyle görüyoruz ve bunun arkasında bir Hükûmet iradesi olduğunu da biliyoruz ama şunu belirtelim: Sayın Bakan, siz bu görevde olduğunuz sürece bir sorumluluk altındasınız ve bu sorumluluğu yerine getirirken de kullandığınız dile dikkat etmek durumundasınız. Bu ülkede yaşayan farklı kimlikleri, dinleri ve inançları yok sayarak, aşağılayarak mesafe katetmeniz mümkün değildir; hele hele, bugün 2023 hayalleri kurarken, Orta Doğu’da sultanlığa soyunurken, bu sürecin bir parçası olma düşünceniz bu pratikle mümkün değildir.

Bir diğeri: Eğer BDP’li kadın vekiller hakkında konuşacaksanız, size on defa düşünüp bir defa konuşmayı tavsiye ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar) BDP’li kadın vekiller hakkında konuştuğunuzda, bu kadın vekillerin hangi pratiğin içinden geldiklerini ve de neyle karşı karşıya olduklarını ve bugün bu sıralarda otururken hangi bedelleri ödeyerek bu sıralarda oturduklarını bileceksiniz.

Sayın Bakanım, bizler, bu gensoruyu verirken tablonun bu olacağını biliyorduk ama sözümüz bu sıralarda oturan milletvekillerine değildir, sözümüz size oy veren Türkiye toplumunadır: Türkiye toplumu bilsin ki sizin herhangi bir sorunu çözme iradeniz yoktur. Türkiye toplumu bilsin ki sizin acıları yarıştırma üzerinden -acıları paylaşma değil, acıları yarıştırma üzerinden- var olan sorunu daha da derinleştirme ve yine, yaşanan acılara katbekat fazlasını katlayarak böyle bir sürece önderlik etme gibi bir pozisyonunuzun olmadığını Türkiye toplumu bilsin.

Yine, bir kez daha ifade ediyoruz ki, yazık ve günah, bizler bir parça empatiyle ancak birbirimizle anlaşabiliriz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

AYLA AKAT ATA (Devamla) – Bizler, ancak, bu sıralarda oturan milletvekillerinin hangi gerçeklikle siyasette olduklarının ve “dilim, kültürüm, tarihim” diyen milletvekillerinin temsiliyeti olduğunu bilmelerini tavsiye ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ata.

VIII.- GENSORU (Devam)

A) Ön Görüşmeler (Devam)

1.- Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Nevruz Bayramı kutlamaları ile eğitim sistemine ilişkin kanun teklifine karşı yapılan protesto gösterilerinin yasaklandığı ve bu gösterilere katılanlara yönelik polisin orantısız güç kullandığı iddiasıyla İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/11) (Devam)

BAŞKAN - İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin hakkındaki (11/11) esas numaralı gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususunu oylarınıza sunacağım: Gensoru önergesinin gündeme alınmasını kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, gensoru önergesinin gündeme alınması kabul edilmemiştir. [AK PARTİ sıralarından alkışlar, BDP sıralarından alkışlar(!)]

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Göbek atabilirsiniz!

BAŞKAN – Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 18 Nisan 2012 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.03