DÖNEM:
24 CİLT: 19 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
94’üncü
Birleşim
12 Nisan 2012 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip
üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Şanlıurfa Milletvekili
Mahmut Kaçar’ın, Dünya Sağlık Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Muş Milletvekili Demir
Çelik’in, Muş’un sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Adana Milletvekili Ali Demirçalı’nın, Çukurova Üniversitesinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim Gök’ün, Şanlıurfa’nın düşman işgalinden
kurtuluşunun 92’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
2.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, günlerdir Türkiye Büyük Millet Meclisinde ana
sorunların ötelendiğine ilişkin açıklaması
3.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, Malatya Kürecik’teki
üssün ABD üssü olduğunun anlaşıldığına ilişkin açıklaması
4.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, Hükûmet üyelerinin üniversite hocalarına, bilim
insanlarına karşı tutumlarına ilişkin açıklaması
5.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, şehit olan Astsubay Osman Can Türkgöl’ün
cenaze töreninde yaşananlara ilişkin açıklaması
6.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Sağlık Bakanlığında yapılan tayinler sonucu bir çalışanın intihar
etmesine ilişkin açıklaması
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu ve 24 milletvekilinin, yer fıstığı üreticilerinin
yaşadığı sıkıntıların, Hükûmetin uygulamalarından dolayı ortaya çıkan
mağduriyetin ve çözüm yollarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/240)
2.- Hatay Milletvekili
Adnan Şefik Çirkin ve 19 milletvekilinin, Hatay ilinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/241)
3.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu ve 24 milletvekilinin, yaylacılıkla ilgili sıkıntıların,
mevzuat ve uygulamalardan dolayı ortaya çıkan mağduriyetin ve çözüm yollarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/242)
B) Çeşitli İşler
1.- Görüşmeleri izlemek
üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan Bangladeş Başbakanı Sheikh
Hasina ve beraberindeki heyete Başkanlıkça “Hoş
geldiniz.” denilmesi
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
2.- Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180)
3.- Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında
Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın; Orman Köylülerinin
Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Ankara
Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 68
Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi);
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın;
Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporları (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S. Sayısı: 198)
4.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Doğan Kubat’ın; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in; 5275 Sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun”da Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve Adalet
Komisyonu Raporları (2/241, 2/84) (S. Sayısı: 136)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmaz’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in Bakanlığına ve Başbakana
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli’nin, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in Adalet ve Kalkınma
Partisine ve Başbakana sataşması nedeniyle konuşması
3.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin Cumhuriyet
Halk Partisi Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Malatya-Kürecik’te kurulan füze
kalkanına ve ABD askerlerinin konuşlandırılmasına ilişkin sorusu ve Millî
Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı (7/4766)
2.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde
taşeronlaşmaya ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin sorusu ve
Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış’ın cevabı (7/4841)
3.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Bakanlığa bağlı ilgili veya ilişkili kurum ve kuruluşlarda koruma
güvenlik görevlisi olarak çalışan personele ilişkin sorusu ve Avrupa Birliği
Bakanı Egemen Bağış’ın cevabı (7/4842)
4.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Bakanlığa bağlı, ilgili ve ilişkili kurum ve kuruluşlara hizmet
sağlayan taşeron firmalara ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin
sorusu ve Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış’ın cevabı (7/5009)
5.- Antalya Milletvekili
Tunca Toskay’ın, AB’ye katılım öncesi süreçte STK’ların güçlendirilmesi adlı
hibe programı kapsamında yürütülen projelere ilişkin sorusu ve Avrupa Birliği
Bakanı Egemen Bağış’ın cevabı (7/5011)
6.- Antalya Milletvekili
Tunca Toskay’ın, Merkezi Finans ve İhale Birimi tarafından sözleşmeye bağlanan
hibelerin belediyelere dağılımına ilişkin sorusu ve Avrupa Birliği Bakanı
Egemen Bağış’ın cevabı (7/5012)
7.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan’ın, Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyeleri ve TBMM Başkanının Diyarbakır
ziyaretinde İçkale’yi programa dahil etmemelerine
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in cevabı (7/5065)
8.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, Van’daki deprem konutlarının yapımını üstlenen firmaya
ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın
cevabı (7/5131)
9.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, Bakanlıkta ve bağlı kuruluşlarında
şehit yakınları ve malûller için ayrılan kadrolara ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/5227)
10.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, bağlı kurum ve kuruluşlarda emekliliğe ayrılan
ve ayrılacak personele ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar’ın cevabı (7/5393)
11.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Bakanlık’ta bulunan engelli kadrolarına atama
yapılmamasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın
cevabı (7/5394)
12.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, tutuklu milletvekillerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/5703)
13.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın 12 Eylül 1980 askeri darbesini gerçekleştirenlerin davasına
TBMM’nin de müdahil olmasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/5883)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak dört oturum yaptı.
Bolu Milletvekili Tanju Özcan, Bolu’nun genel sorunlarına,
Adana Milletvekili Ali Halaman, Adana ve
ilçelerinin sorunlarına,
Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova, kıyı belediyelerinin
İller Bankasından aldığı paylara,
İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Kütahya Milletvekili Alim Işık, Teşvik Yasası’yla tarım sektörünün
teşvik kapsamı dışında bırakılmasına ve Sağlık Bakanlığı merkez teşkilatında
yapılan tayinlere,
Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun, gündem
dışı konuşmada Bolu ile ilgili dile getirilen bazı hususları düzeltmeye,
Mersin Milletvekili Ali Öz, Sağlık Bakanlığı merkez teşkilatında
yapılan tayinlere,
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan,
turistik yörelerde belediyelere ayrılan payın kış nüfusu üzerinden
hesaplanmasının yaz aylarında hizmetlerin aksamasına sebep olduğuna,
Elâzığ Milletvekili Sermin Balık, Elâzığ’ın Maden ilçesinde
meydana gelen hortum felaketine,
İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel, Osmaniye T Tipi
Cezaevindeki duruma acilen müdahale edilmesi gerektiğine,
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, son çıkarılan Teşvik
Yasası’yla Çankırı ilinin teşviklerden daha az yararlandırıldığına,
Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar, 6 Nisan 2012 tarihinde Filyos Çayı üzerinde bulunan Çaycuma Köprüsü’nün çökmesine,
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan,
Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka,
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde karşıt
görüşlü iki grup öğrenci arasında çıkan olaylara ve sonuçlarına;
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Sağlık Bakanlığı merkez teşkilatında
yapılan personel yer değişikliklerinin mevzuata uygun olduğuna ve
mağduriyetlere sebep olmadığına,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 3 Nisan 2012
tarihli ve 20 sayılı Kararı ile Yemen Cumhuriyeti Parlamentosu Sağlık Komisyonu
üyelerinden oluşan bir heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi Genel Kurulun
bilgisine sunuldu.
Muş Milletvekili Sırrı Sakık ve 23
milletvekilinin, darbeler ve muhtıraların demokratik sistemde, siyasal ve
toplumsal yaşamda açtığı etkilerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri
(10/236),
AK PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve 120 milletvekilinin, darbeler ve
muhtıraların toplumsal, siyasal, ekonomik ve hukuki alanlardaki etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/237),
MHP Grubu adına Grup Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili Oktay
Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın, millî
egemenlik ve demokrasiye müdahalelerin toplumsal, siyasal, ekonomik ve hukuki
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin 500 kelimeden fazla olması
nedeniyle özeti (10/238),
Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin, alınan karar gereğince bu birleşimde yapılacağı
açıklandı.
CHP Grubunun, 11/4/2012 tarihinde Grup Başkan Vekilleri Ankara
Milletvekili Emine Ülker Tarhan, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve
Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin askerî ve sivil darbelere ilişkin olarak
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu (364 sıra no.lu) Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 11/4/2012 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
kabul edildi.
CHP Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Emine
Ülker Tarhan, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, ülkemizde temel hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılmasına yönelik tüm eylem ve işlemler ile sivil ve askerî
darbelerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/239) Genel Kurulun
bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin,
bugün okunan diğer önergelerle birlikte bu birleşimde yapılacağı açıklandı.
Muş Milletvekili Sırrı Sakık ve 23
milletvekilinin (10/236); Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve 120
milletvekilinin (10/237); Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan
Vekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın (10/238); Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan, İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin
(10/239) esas numaralı; ülkemizde demokrasiye müdahale eden tüm darbe ve
muhtıralar ile demokrasiyi işlevsiz kılan diğer bütün girişim ve süreçlerin tüm
boyutlarıyla araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin birlikte yapılan ön
görüşmelerinden sonra kabul edildi.
Kurulacak Komisyonun 17 üyeden teşekkül etmesi, çalışma süresinin
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimi tarihinden başlamak üzere üç
ay olması, gerektiğinde Ankara dışında da çalışması, kabul edildi.
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün Adalet ve Kalkınma Partisine ve AK PARTİ Grubuna,
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli’nin şahsına,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün Adalet ve Kalkınma Partisine,
Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli’nin CHP Grubuna,
Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.
İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel, darbe ve muhtıralarla
ilgili araştırma komisyonu kurulmasının önemine ilişkin bir açıklamada bulundu.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının;
1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156),
2’nci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun (1/569) (S. Sayısı: 180),
4’üncü sırasında yer alan, İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan
Kubat’ın; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in; 5275 Sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun”da Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve Adalet
Komisyonu Raporlarının (2/241, 2/84) (S. Sayısı: 136)
Görüşmeleri, Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
3’üncü sırasında yer alan, Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun
Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın; Orman Köylülerinin
Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Ankara
Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 68
Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi);
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın;
Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporlarının (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S. Sayısı: 198) tümü
üzerinde görüşmelere başlandı.
Alınan karar gereğince, 12 Nisan 2012 Perşembe günü saat 14.00’te
toplanmak üzere 19.41’de birleşime son verildi.
Şükran Güldal MUMCU |
Başkan
Vekili |
|
Fatih
ŞAHİN Mustafa
HAMARAT Muhammet Bilal MACİT |
Ankara Ordu İstanbul |
Kâtip Üye Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
II.- GELEN KÂĞITLAR
No: 126
12 Nisan 2012 Perşembe
Teklifler
1.- Erzincan Milletvekili
Muharrem Işık'ın; Meslek Hastalıkları ve İşçi Sağlığı Kanun Teklifi (2/490)
(Adalet; Plan ve Bütçe; Avrupa Birliği Uyum ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/03/2012)
2.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal'ın; İcra ve İflas Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/491) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2012)
3.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulu ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir
Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın;
2013 Yılının "Düşünme ve Beyin Yılı" İlan Edilmesi Hakkında Kanun
Teklifi (2/492) (İçişleri ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2012)
4.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal'ın; Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/493) (Adalet ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/04/2012)
5.- Manisa Milletvekili
Özgür Özel ve Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu ile 53
Milletvekilinin; Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun ile Uyuşturucu
Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/494) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04/04/2012)
6.- Barış ve Demokrasi
Partisi Grup Başkanvekilleri Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan ile Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın; Ödeme Gücü Olmayan
Vatandaşların Elektrik, Su, Doğalgaz ve Diğer Yakıt Giderlerinin Devlet Tarafından
Karşılanması Hakkında Kanun Teklifi (2/495) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/04/2012)
7.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ile 2 Milletvekilinin; Eczacılar ve Eczaneler
Hakkında Kanun ile Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/496) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/04/2012)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu ve 24 Milletvekilinin, yerfıstığı üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/240) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/10/2011)
2.- Hatay Milletvekili
Adnan Şefik Çirkin ve 19 Milletvekilinin, Hatay ilinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/241) (Başkanlığa geliş tarihi:
27/10/2011)
3.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu ve 24 Milletvekilinin, yaylacılık konusunda yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/242) (Başkanlığa geliş tarihi:
27/10/2011)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli deprem bölgesinde 4 kattan fazla inşaat
yapılamayacağı yönündeki kararın uygulanmamasına ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4203)
2.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Şanlıurfa’nın bazı köylerine hizmet gitmediği iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4654)
3.- Hatay Milletvekili
Mehmet Ali Ediboğlu’nun, Bakanlıklarda araştırmacı kadrosuna atanan yöneticilerin
mağduriyetine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4655)
4.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, İktisadi ve İdari Bilimler
Fakülteleri ile mezunlarının sayısına ve istihdamına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/4656)
5.- Hatay Milletvekili
Adnan Şefik Çirkin’in, Suriye’den gelen siyasi sığınmacılara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4658)
6.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, terör örgütünün, Vanlı depremzedelere yardım
toplanmasıyla ilgili yaptığı dolandırıcılığa ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/4659)
7.- Erzincan Milletvekili
Muharrem Işık’ın, eğitime katkı sağlayan bir derneğin ve dernekten burs alan
öğrencilerin mağduriyeti iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4660)
8.- İstanbul Milletvekili
İhsan Özkes’in, Kuzey Irak’ta Türk ve Amerikan
askerleri arasında gerçekleşmiş bir olaya ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/4662)
9.- Ağrı Milletvekili Halil
Aksoy’un, Ağrı ve ilçelerine yapılan kömür yardımına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/4663)
10.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, bazı kurumlarda çalışan sözleşmeli personelin kadroya
alınmamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4664)
11.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde
taşeronlaşmaya ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4666)
12.- Hatay Milletvekili
Adnan Şefik Çirkin’in, GAP kapsamındaki sulama yatırımlarına ve Dostluk
Barajının yapımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4667)
13.- Çanakkale Milletvekili
Ali Sarıbaş’ın, ÖSYM’deki kopya iddialarına ve sorumluların cezalandırılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4668)
14.- Tekirdağ Milletvekili
Emre Köprülü’nün, kız çocuklarının eğitimine ve çalışma hayatındaki kadın
sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4669)
15.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, ABD’li askerlerin Kürecik radar üssüne konuşlandırılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4670)
16.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, bir büyükşehir belediyesinin karıştığı iddia edilen
yolsuzluklara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4673)
17.- Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün’ün, Suriye haber ajansında yer alan Türk menşeli silahlar haberine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4674)
18.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Van’daki sağlık kurum ve kuruluşlarınca ihalelerde yolsuzluk
yapıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4675)
19.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde
taşeronlaşmaya ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/4680)
20.- İstanbul Milletvekili
Erdoğan Toprak’ın, töre ve namus cinayetlerine ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4689)
21.- Hatay Milletvekili
Adnan Şefik Çirkin’in, kadına yönelik şiddete karşı yapılan çalışmalara ilişkin
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4690)
22.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, görme engellilere dağıtılan gören göz cihazına ilişkin Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4691)
23.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydar’ın, kadına yönelik şiddete ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4692)
24.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydar’ın, kadına yönelik şiddete ve alınan önlemlere ilişkin Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4693)
25.- Manisa Milletvekili
Hasan Ören’in, Turgutlu Organize Sanayi Bölgesindeki bazı uygulamalardaki
usulsüzlük iddialarına ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4694)
26.- Manisa Milletvekili
Hasan Ören’in, Turgutlu Organize Sanayi Bölgesinde işyeri açma ve çalışma
ruhsatı verilmeyen firmalara ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4695)
27.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Kahveciler Odasına kayıtlı işletme sahiplerinin sorunlarına
ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/4696)
28.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde
taşeronlaşmaya ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4706)
29.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetin’in, bir iş yerinde işten çıkarılan işçilerin mağduriyetlerine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4707)
30.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde
taşeronlaşmaya ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4708)
31.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde
taşeronlaşmaya ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4709)
32.- İstanbul Milletvekili
Süleyman Çelebi’nin, çoklu tek kat misina ağlarının kullanımının
yasaklanmasından kaynaklanan mağduriyete ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4713)
33.- İstanbul Milletvekili
Süleyman Çelebi’nin, balıkçılığın geliştirilmesi ve yanlış avlanmaların
önlenmesine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4714)
34.- İstanbul Milletvekili
Süleyman Çelebi’nin, Kastamonu’da balıkçılığın geliştirilmesine ve balıkçıların
sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4715)
35.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, Tohum Dağıtıcıları Alt Birliğinin, sektördeki firmaların
satışlarından komisyon talebine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4716)
36.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Kütahya Geven Köyündeki bazı mera vasfındaki arazilerin
kiralanmasına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4717)
37.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde
taşeronlaşmaya ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4718)
38.- İzmir Milletvekili
Aytun Çıray’ın, şap hastalığının yayılmasına ve
alınacak önlemlere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4719)
39.- Kayseri Milletvekili
Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Kayseri’de üreticilere
yönelik destekleme ödemelerine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4720)
40.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, gümrük akaryakıt antreposu tanklarında bulunan ölçüm cihazlarına
dışarıdan müdahale edildiği iddialarına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4723)
41.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde
taşeronlaşmaya ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin Gümrük ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/4725)
42.- İstanbul Milletvekili
Erdoğan Toprak’ın, İstanbul’da otopark sorununun çözümüne ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4726)
43.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Ankara Büyükşehir
Belediyesinin sorumluluğu altındaki alanlarda kurulan baz istasyonlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4727)
44.- Adana Milletvekili
Osman Faruk Loğoğlu’nun, Osmaniye-Kadirli’de meydana gelen bir olaya ve
mağdurların can güvenliğinin sağlanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4728)
45.- İstanbul Milletvekili Ali
Özgündüz’ün, İGDAŞ’ın özelleştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4729)
46.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, bir avukatın kötü muameleye maruz kaldığı
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4730)
47.- Isparta Milletvekili
Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, 2009’dan bugüne denetlenen belediye sayısına ve
siyasi partilere göre dağılımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4732)
48.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, büyükşehir, il, ilçe ve belde belediyelerinin temsil, ağırlama ve
tören giderlerinin yıllara göre dağılımlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4733)
49.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli-Gebze-Eskihisar Karayolu
güzergâhında trafik lamba ve işaretleri olmadığı iddialarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4734)
50.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, Eskişehir Emniyet Müdürlüğü binasının yenilenmesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4735)
51.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde
taşeronlaşmaya ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4736)
52.- Kırklareli
Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, hakkında soruşturma açılan belediye
başkanlarına ve bunların siyasi partilere göre dağılımına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4737)
53.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Tarlabaşı’nda yürütülen kentsel
dönüşüm projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4738)
54.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Şanlıurfa-Göbeklitepe tanıtım
CD’sine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4740)
55.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, 03 Kasım 2002’de Hazinenin iç ve dış borç ile sahip olduğu
varlıklara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4743)
56.- İstanbul Milletvekili
Faik Tunay’ın, 664 sayılı KHK ile teknik hizmetler sınıfına geçen bazı
personelin mağduriyetine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4748)
57.- İzmir Milletvekili
Hülya Güven’in, Okullar Hayat Olsun Projesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4750)
58.- İstanbul Milletvekili
Haluk Eyidoğan’ın, Simav depremi sonrasında Kütahya-Gediz’deki
hasar durumuna ve yeni yapılacak okulun inşaatına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4751)
59.- İzmir Milletvekili
Mustafa Moroğlu’nun, ilköğretim okullarında Arapça
dersi okutulması kararına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4752)
60.- Hatay Milletvekili
Adnan Şefik Çirkin’in, okullara ayrılan ödenek miktarlarına ve bağış alınmaması
hakkında yönetmeliğin uygulamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4753)
61.- Hatay Milletvekili Adnan
Şefik Çirkin’in, ilköğretim ve ortaöğretim ders kitaplarında yapılan ve
yapılması planlanan değişikliklere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4754)
62.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, öğretmenlerin özür grubu
atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4755)
63.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürk’ün, öğretmenlerin il içi yer değiştirme taleplerine ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4756)
64.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, deprem sonrasında Van ve Erciş’teki öğretmenlerin yaşadıkları
mağduriyete ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4757)
65.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, özür grubu atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4758)
66.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, İzmir Fen Lisesinde onarım nedeniyle öğrencilerin
yaşadığı mağduriyete ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4759)
67.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, öğretmenlerin özlük haklarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4760)
68.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, bazı üniversitelerin fazladan alınan öğrenci harçlarını geri
ödemedikleri yönündeki iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4761)
69.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar’ın, öğretmenevlerinde çalıştırılan personelin özlük haklarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4762)
70.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydar’ın, üç ilde ilköğretim öğrencilerinin civa
zehirlenmesi yaşamasının nedenlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4763)
71.- Kayseri Milletvekili
Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, üniversitelerin beden
eğitimi ve spor fakülteleri mezunlarının istihdamına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4764)
72.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Kütahya Asker Hastanesinin kapatılacağı iddialarına ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4765)
73.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde
taşeronlaşmaya ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin Orman ve Su
İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4767)
74.- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu’nun, Hatay’da son 10 yılda yürütülen proje ve
yatırımlara ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4768)
75.- Uşak Milletvekili
Dilek Akagün Yılmaz’ın, CHP kadın kolları üyelerinin
12 yıllık kesintili eğitimi protesto telgraflarının alınmadığı iddialarına
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4777)
76.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, görme engellilere dağıtılacak gören göz cihazına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/4778)
77.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli-Körfez Viyadüküne ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/4780)
78.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Körfez’deki ikinci viyadük inşaatından kaynaklanan sorunlara
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4781)
79.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, Eskişehir çevre yolunun can ve mal güvenliği açısından tehlikeli
olduğu iddialarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4782)
80.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, PTT’nin bir bankayla yaptığı ucuz para transferi anlaşmasına
ve bazı iddialara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4783)
81.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde
taşeronlaşmaya ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin Kalkınma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4787)
82.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde
taşeronlaşmaya ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/4788)
12 Nisan 2012 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Fatih ŞAHİN (Ankara)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 94’üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Dünya
Sağlık Günü münasebetiyle söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Kaçar’a
aittir.
Buyurunuz Sayın Kaçar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Kaçar’ın, Dünya Sağlık Günü’ne
ilişkin gündem dışı konuşması
MAHMUT KAÇAR (Şanlıurfa) –
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Dünya Sağlık Haftası münasebetiyle
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Birleşmiş Milletler
tarafından her yıl 7-13 Nisan tarihleri arası Sağlık Haftası olarak
kutlanmakta. Bilindiği gibi, sağlık en temel insan haklarından biri. Bütün
ülkeler, kendi halklarının sağlıklı olması, refah içerisinde yaşaması ve
nesillerin nitelikli ve sağlıklı olması noktasında bir mücadele içerisindeler.
Sağlığın insan hayatındaki önemini Büyük Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan
Süleyman’ın “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi. /Olmaya devlet
cihanda bir nefes sıhhat gibi.” sözü net olarak ortaya koymakta.
Türkiye’de son yıllarda
vatandaşımızın nitelikli sağlık hizmeti alması ve sağlık hizmetine kolay
ulaşılabilmesi noktasında son derece önemli adımlar atıldı. Daha önce
vatandaşlarımız kamu hizmetini dahi devlet ve SSK hastaneleri üzerinden, sağlık
hizmetlerini bağlı bulundukları sigortalılık durumuna göre Emekli Sandığı, BAĞ-KUR’lu, SSK’lı ve yeşil kartlı olarak farklı standartlarda
alırken, bugün, SSK hastanelerinin devrinin tamamlandığı, SSK’lı, BAĞ-KUR’lu, yeşil kartlı veya Emekli Sandığına bakılmaksızın bütün
vatandaşlarımızın birinci sınıf sağlık hizmeti aldığı bir sağlıkta dönüşüm
programı yaşandı.
Türkiye yıllardan beri
parası olmadığından dolayı hastaların hastanede rehin kalma dönemine yine bu
son uygulamalarla son vermiştir. Artık, yeşil kartlı hastalarımızın dahi yoğun
bakım ve acil durumlarda istedikleri özel hastanelerde hizmet almalarının önü
açılmıştır. Diğer yandan, 112 acil hizmetlerin yaygınlaştırılması, evde sağlık
hizmeti verilmesi, bütün vatandaşlarımıza hekim seçme hakkı, ilaç fiyatlarının
ucuzlaması ve vatandaşlarımızın ilaçlarını istedikleri eczanelerden alıyor
olması bu anlamda yapılan en önemli değişikliklerdendir. Elbette ki bu güzel
çalışmalar vatandaşımız tarafından da takdir edilmiş ve yapılan araştırmalarda
da sağlıkta 2003 yılında yüzde 39,5 olan sağlık hizmetlerinden memnuniyet
oranı, 2010 yılı itibarıyla yüzde 73,1’e yükselmiştir.
Değerli arkadaşlar, gerek
Dünya Sağlık Örgütünün ve gerekse de uluslararası kuruluşların bir ülkenin
sağlık hizmetiyle ilgili temel referans olarak kabul ettiği ilerleme, o ülkenin
temel sağlık hizmetleri göstergelerindeki iyileşmelerdir. Türkiye, aşılama
oranı itibarıyla, şu anda yüzde 97 oranıyla Avrupa Birliği ortalaması olan
yüzde 94’ün üzerindedir. Yine Türkiye, bebek ölüm hızı itibarıyla, 2003 yılında
binde 28’lerde iken Dünya Sağlık Örgütünün, OECD ülkelerinin otuz beş yılda
almış olduğu mesafeyi dokuz yıl gibi bir zamanda alarak bugün itibarıyla binde
9’a indirmiştir. Anne ölüm hızındaki azalmalara baktığınız zaman, yine buna
paralel olarak azalmaları net olarak görme imkânına sahibiz.
Tabii ki bu hizmetlerin bu
noktada verilmesinde en önemli paylardan biri de hiç şüphesiz sağlık
çalışanlarının. Ben, bu vesileyle, 75 milyon insanımıza gece gündüz demeden
büyük bir fedakârlık örneği sergileyen bütün sağlık çalışanlarına da milletimiz
adına şükranlarımızı sunmayı bir borç biliyorum.
Değerli arkadaşlar -dün- 11
Nisan, milletvekili olduğum Şanlıurfa’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 92’nci
yıl dönümü. Şanlıurfa, bir tarih kenti, bir medeniyet kenti ve dünya tarihinin
yeniden yazıldığı önemli bir kent. Aynı zamanda, üç dinin dedesi olarak kabul
ettiğimiz Hazreti İbrahim’in doğduğu topraklar, Hazreti Eyyub’un,
Hazreti Şuayb’ın ve birçok peygamberin yaşadığı, aynı
zamanda peygamberler şehri. Bu medeniyet kenti, bu kadim kent, bu tarih kenti,
bundan doksan iki yıl önce “on ikiler” olarak bilinen, Şanlıurfa’nın kanaat
önderleri öncülüğünde bir kurtuluş mücadelesi verdi ve 11 Nisan da bu kurtuluş
mücadelesinde zafere ulaştığı gün. Ben, bu kurtuluş mücadelesinde, başta
şehitlerimiz olmak üzere bu mücadelede yer alan ecdadımızı saygıyla, minnetle
yâd ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Kaçar.
Gündem dışı ikinci söz,
Muş’un sorunları hakkında söz isteyen Muş Milletvekili Demir Çelik’e
aittir.(BDP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Çelik.
2.- Muş Milletvekili Demir Çelik’in, Muş’un sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
DEMİR ÇELİK (Muş) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Muş’un sorunlarına ilişkin söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Muş ilimiz 8.200
kilometrekarelik yüz ölçümü, 420 bin civarındaki nüfusuyla bir tarım ve
hayvancılık kenti. Muş, Türkiye'nin 3’üncü büyük ovasına sahip olmasının yanı
sıra, Malazgirt ve Bulanık ovalarıyla birleştirildiğinde, Muş ölçeğinde onlarca
ilin tarım ihtiyacını karşılayabilme potansiyeline sahipken, gayrisafi millî
hasılada kişi başına düşen payda 81 ilimizin içinde en sonuncu sıraya oturmuş
bulunmaktadır.
Yıllardır, özellikle
2000’li yıllardan bu yana uygulanan yanlış politikalarla hayvancılığını
tüketen, tarımını tüketen bir il konumuna gelen Muş ilimiz, 2011-2012 kış
şartlarının çetin ve zor geçiyor olmasından kaynaklı ciddi sorunlarla karşı
karşıyadır. Bir yanıyla tek sanayi kurumu olan şeker pancarına kota uygulanıyor
olması, buna rağmen, zamanında organize toplama faaliyetinde bulunamayan bu
şirketin ya da bu kurumun sayesinde 100 bin ton civarında şeker pancarı şu anda
toprak altında çürümeye terk edilmiştir.
Keza, zor kış şartlarında
hayvancılıkla uğraşan birçok insanımız yemini, yem bitkilerini, samanını, otunu
tüketmiş; onları ya bulamamakta ya da çok fahiş fiyatlarla alabilmekte ve bu
anlamıyla da tefecilerin avuçlarının içerisine düşmüş bulunmaktadır.
Keza, 2011 üretim faaliyeti
içerisinde bulunan yaklaşık 12 bin çiftçimizin tarım desteğinden faydalanması
gerekirken, yaklaşık 4 bin çiftçimiz sudan sebeplerle bu destekten mahrum
bırakılmış, onlar da tefecilere ve tefecilerin yanı sıra kendi kaderleriyle baş
başa bırakılmıştır.
26 Mart 2012’de
Malazgirt’imizin, Bulanık’ımızın, Rüstemgedik ve
Sultanlı köyleri merkezinde gerçekleşen 5 şiddetindeki deprem sonrasında
yüzlerce ev, onlarca okul ve cami ciddi düzeyde hasar görmüş, hasara maruz
kalan vatandaşlar yatılı okullara yerleştirilmiş ya da merkeze kiraya çıkmış
bulunmaktadırlar. Bir an evvel bunların kendi konutlarına kavuşturulması
yönünde bir duyarlılık, maalesef, olması gerekirken, gerçekleştirilmiş
değildir.
Çetin geçen kış şartlarına
rağmen, başlayan yağmur ve yükselen ısı neticesinde kar hızla eriyor. Eriyen
kar, başta Murat Nehri olmak üzere, Karasu’nun taşkınına, seline sebebiyet
vermektedir. Dört gündür Karasu’nun taşması neticesi de Hasköy ilçemizin
köyleri Düzkışla ve Sungu köyleri başta olmak üzere
birçok köyün arazisi, hane halkları sular altındadır.
Keza, Malazgirt’in Konakkuran, Bulanık’ın Rüstemgedik,
Yoncalı, Karaağıl beldeleriyle bu beldelere bağlı
köyler, Varto’nun İskender, Goşkar, Hoşan, Üstükıran, Mengel ve Baskan çaylarının taşmış olmasından kaynaklı çok ciddi
sorun ve sıkıntılar halkımızı beklemektedir. Bu sıkıntılar göz önünde
bulundurulmalıdır.
Muş, ihtiva ettiği tarıma
dayalı ekonomisiyle onlarca ili besleyebilecek potansiyele sahipken, Ekonomi
Bakanlığının uyguladığı Teşvik Yasası’ndan azamî ölçüde yararlanabilme fırsatı
verilmelidir. Çünkü, o ovalarda sanayi mamulü tütününden şekerpancarına, oradan
yem bitkilerine, yoncaya, tahıla ve tarıma dayalı her türlü ürünün yetişebilme
olanakları ve o uygunlukta bir iklime sahipken bundan mahrum kalmak ya da ilde
ve ilçede yaşayanların mahrum bırakılması anlaşılmazdır.
Aynı şekilde, bu zor kış
şartlarında karla mücadelede kaderiyle baş başa bırakılan belediyelerin yüksek
maliyeti karşılanmış değildir. Bu yüksek maliyetin yanı sıra, başlayacak olan
sel riskine karşı tedbir almak zorunda kalan belediyelerimiz, personelinin
ücretini ödeyemez durumdayken, İŞKUR’dan buralara istihdam amaçlı çalışanın
sevk edilmesi yönlü bir duyarlılık maalesef vilayetten sağlanmış değildir.
Bütün bunları dikkate alan
bir uygulamayla Muş’un sorunlarının giderileceğine olan umudumla hepinizi bir
kez daha saygıyla selamlayarak hoşça kalın diyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Çelik.
Gündem dışı üçüncü söz,
Çukurova Üniversitesinin sorunları hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Ali Demirçalı’ya aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Demirçalı.
3.- Adana Milletvekili Ali Demirçalı’nın,
Çukurova Üniversitesinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
ALİ DEMİRÇALI (Adana) –
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Adana’da kurulan Bilim ve
Teknoloji Üniversitesine tahsis edilen arazi hakkında konuşmak üzere söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, yeni
kurulan Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Adana ilimizde büyük sevinç
yaratmıştır. Ancak dünyada örneği görülmeyen, akademik altyapısı ve
fizibilitesi yapılmadan açılan üniversitelerin yaşadığı sorunları yeni açılan
üniversitemiz çok fazlasıyla bugünlerde yaşamaktadır. 1970 yılında o dönemin
yetkilileri tarafından Çukurova Üniversitesine tahsis edilen ve bugün gururla
izlediğimiz ülkemizin en ileri ziraat fakültesi söz konusu arazi üzerinde
dünyanın gıpta ile baktığı, son otuz yılda büyük emekler ile hazırlanmış Turunçgil Gen Kaynakları Merkezindeki 903 turunçgil cins, tür, çeşit, tip ve akrabaları bulunan alan
bir günde idari bir kararla Çukurova Üniversitesinin izni ve rızası alınmadan
yeni üniversiteye verilmiştir. Yeni üniversite için özensiz, plansız ve
duyarsız yapılan arazi tespiti, Çukurova Üniversitesi yerleşkesinde bulunan ve
hâlen yoğun bilimsel araştırma yapılan 1.700 dekarlık alanın Adana Bilim
ve Teknoloji Üniversitesine verilmesi
ile iki üniversitemiz karşı karşıya gelmiş bulunuyor. Güvenlik kuvvetlerinin
öğretim üyelerine yönelik tavrı -basından da izlediğim kadarıyla- tatsız
olaylara neden olmuştur.
Bu alanda 142 adet
doçentlik, doktora, yüksek lisans ve lisans tezi gerçekleştirilmiş. Büyük bir
kısmı uluslararası olmak üzere 307 adet yayın yapılmıştır. Daha önce de birinci
sınıf mutlak sulu tarım arazileri olarak bilinen 386 çeşidinin bulunduğu zeytin
gen bahçesi ve pamuk araştırma alanları aynı şekilde üniversiteden alınmış veya
alınmak istenmektedir. İklimin sınırlaması nedeniyle ülke yönetiminin çok büyük
bir kısmı Doğu Akdeniz Bölgesi’nde gerçekleşen turunçgillerin sorunlarının da
bu bölgede çözülmesi gerekmektedir ve yine iklimsel sınırlama nedeniyle gen
bahçelerinin de bu bölgede muhafaza edilmesi ve zenginleştirilmesi, turunçgil endüstrisinin geleceği için büyük önem arz
etmektedir.
Bu nedenlerden dolayı,
bölgenin ileride ihtiyacını karşılayacak olan, genetik materyallerini
karşılayacak gen merkezine ihtiyacı vardır ve bu korunmalıdır. Tarım arazisi
üzerine Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin kurulması ile bu şekilde anılması
hoş olmamış ve gelişmesine zarar vereceğinden korkarım. Bir üniversitenin yanı
başına yeni bir üniversitenin açılmasının dünyada görülmüş örneği
bulunmamaktadır.
Çukurova Üniversitesinin
görüşü alınmadan, yerleşim yerini bedavaya getirmek amacıyla hızla arazi
tespitinin yapılması talihsiz olmuştur. Durum böyleyken görevi yeşil alanların
toprak değerlerini ve tarım alanlarını korumak olan Adana Büyükşehir Belediye
Başkan Vekilinin tarım arazisinin imara açılmasına imza atmış olması bir yerel
yönetim zafiyetidir.
Kanunlarımızı yapma ve
korumakla görevli bakanlıklarımızın 5403 sayılı Yasa’yla mutlak korumaya
alınmış tarım topraklarının imarlı arsaya dönüştürmüş olması ise devlet adamı
sorumluluğuyla bağdaşmamaktadır. Yerleşke alanının tahsisine imza atan Adana
Büyükşehir Belediye Başkan Vekili, tahsis yeri için imar ve şehirleşme
açısından ne gibi menfaatler görmüştür? Bu konuda Adana’nın dinamosu olan
üniversitenin görüşü ve rızasının alınması düşünülmez miydi? Bu, hangi gerekçeyle
göz ardı edildi?
Tahsis alanına imza atan
Millî Eğitim Bakanlığı, iç içe yerleşke yaratmada eğitim açısından ne gibi
yararlar görmüştür? Yine tahsiste imzası bulunan Maliye Bakanlığı
yetkililerinin gönülleri, tarım alanını imara açmaya, gen araştırma alanlarını
yok etmeye nasıl razı olmuştur? Yetkililerin bizlere ve tüm Adana kamuoyuna bu
yasa dışı tahsisin nedenlerini açıklamasını bekliyoruz. Tarım Bakanlığının da
konuyla ilgili bir araştırma yapmasının yerinde olacağı kanaatindeyim.
Unutmayalım ki bir değer
yok edilerek yeni değerler oluşturulamaz. Ülkemiz değerlerine, toprak
varlıklarımıza ve gen araştırma çalışmalarımıza sahip çıkalım. Adana’ya yakışır
bir yerleşke yaratılması konusunda ilgili bakanlarımızı ve yerel
yöneticilerimizi göreve çağırıyor, siz değerli arkadaşlarımın desteklerinizi
esirgemeyeceğinizi umuyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Demirçalı.
İç Tüzük 60’a göre, sisteme
girmiş milletvekili arkadaşlarıma söz vereceğim.
Sayın Gök, buyurunuz.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim
Gök’ün, Şanlıurfa’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 92’nci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hazreti İbrahim’in yaşadığı kutlu bir belde, hayatını
milletine adamış, birçok aksiyon adamlarına kucak açmış seçkin bir şehir,
komşusu açken tok yatmayı kendine zül addeden insanların yaşadığı kahramanlar
şehri Şanlıurfa’nın düşman işgalinden kurtuluşunun doksan ikinci yıldönümü
olarak kutlanan 11 Nisan, millî Kurtuluş Savaşı’mıza büyük katkı yapması
açısından önemli günlerimizden birisidir.
Bu duygu ve düşüncelerle
Şanlıurfa’nın düşman işgalinden kurtuluşunu kutluyor, yüce Parlamentoyu ve aziz
hemşehrilerimizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Gök.
Sayın Halaman.
2.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
günlerdir Türkiye Büyük Millet Meclisinde ana sorunların ötelendiğine ilişkin
açıklaması
ALİ HALAMAN (Adana) – Sayın
Başkanım, ben teşekkür ediyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi, günlerdir ana sorunu “soruşturma, araştırma” diyerek Türkiye Büyük
Millet Meclisinin ana maddesini sürekli öteliyor ama memleketimizin her
köşesinde, Amasya’da, Şırnak’ta her gün 2 tane asker ölüyor. Ben bunlara Allah
rahmet eylesin diyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinin, dolayısıyla bakanların
dikkatini çekmek istiyorum. Ölenlere Allah rahmet eylesin. Sizlere de teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Halaman.
Sayın Ağbaba.
3.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın,
Malatya Kürecik’teki üssün ABD üssü olduğunun
anlaşıldığına ilişkin açıklaması
VELİ AĞBABA (Malatya) –
Sayın Başkan, bugün Radikal gazetesinde Ezgi Başaran bir gerçeği ortaya
çıkardı. Onun için Sayın Ezgi Başaran’a teşekkür ediyorum.
Ben, maalesef, altı aydan
beri uğraşıyorum bu Kürecik’teki kalkanın ABD üssü
olduğunu, ABD kalkanı olduğunu İsrail’i korumaya yönelik ama… Maalesef ne
Türkiye Büyük Millet Meclisi böyle bir bilgi verebildi ne Başbakanlık ne de
başka kurum. Ezgi Başaran bugün Amerikan Büyükelçiliğine yazı yazıyor, izin
istiyor girmek için. Onlar da çok güzel bir cevap veriyor, diyorlar ki: “Bu
üsse, şu anda uygun değil, giremezsiniz.” Burasını Türkiye Büyük Millet Meclisi
öğrenemedi, Ezgi Başaran’a teşekkür ediyorum, kutluyorum, orası bir ABD üssü.
Teşekkürler.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Ağbaba.
Sayın Tüzel…
4.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, Hükûmet
üyelerinin üniversite hocalarına, bilim insanlarına karşı tutumlarına ilişkin
açıklaması
ABDULLAH LEVENT TÜZEL
(İstanbul) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Son zamanlarda Hükûmet
üyelerinin, üniversite hocalarına, bilim insanlarına saldırıları, tehdit
etmeleri âdeta âdet oldu. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun
Cumhuriyet gazetesi ziyareti sırasında söylediği sözler bunun son örneğiydi.
Burada özellikle bilim insanlarını birtakım enerji şirketlerinin harekete
geçirdiği gruplar olarak suçluyor ve savcılığa, üniversiteye, YÖK’e şikâyet
edeceklerini belirtiyor. Bu, açıktan üniversiteye, bilime bir tehdit ve
müdahale, yetkisini kötüye kullanma anlamında.
Kocaeli Büyükşehir Belediye
Başkanı benzer bir girişimde bulunmuştu Onur Hamzaoğlu’yla ilgili, bir
araştırma raporu üzerine. Kendisi “şarlatan” diye suçladığı bilim hocası
tarafından mahkemeye verildi ve hakaretten ceza aldı. Umarız ki, bu ceza da
benzer şekilde bilime müdahale etmek isteyen bütün bakanlara örnek olur
diyorum, uyarıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Tüzel.
Sayın Türkoğlu…
5.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, şehit olan
Astsubay Osman Can Türkgöl’ün cenaze töreninde
yaşananlara ilişkin açıklaması
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
9 Nisan 2012 günü Amasya’da
bir terör saldırısında 1 şehit, 6 yaralımız var idi. O yaralılardan 1’isini 10
Nisan günü kaybettik; o yaralı, şehit olan kardeşimiz Astsubay Osman Can Türkgöl idi. Osman Can Türkgöl’ü
dün Osmaniye Düziçi’nde hep beraber defnettik, ebedî istirahatgâhına
teslim ettik. Teröre, terörün siyasi uzantılarına ve terörle mücadele etmeyen
zihniyete de lanet okudu Osmaniyeli, Düziçili, Osman
Can Türkgöl’ün cenazesi münasebetiyle. Eşi
intikamının alınmasını istedi, babası mağrur ve dikti, sessizdi ama orada İlyas
diye bir kardeşimiz dedi ki: “Devlet, devlet gibi olmalı, adam gibi olmalı,
kaçakçılara dünyanın parasını verip şehitlerimize de sadaka gibi para
vermemeli.” Bu ifadeleri sizlerle paylaşmak istedim.
Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Türkoğlu.
Sayın Işık...
6.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Sağlık Bakanlığında yapılan
tayinler sonucu bir çalışanın intihar etmesine ilişkin açıklaması
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sağlık Bakanlığındaki
personel kıyımının sonucu, bugün, tayini çıkan bir çalışan intihar etmiştir.
Adli Tıp raporuyla beraber tayinden dolayı hayatına kıydığı kayıt altına
alınmıştır. Sağlık Bakanlığındaki bu insanlık dışı çalışan kıyımına son
verilmesini bir kez daha sizlerle paylaşıyor, kamuoyunun dikkatine sunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Işık.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve 24
milletvekilinin, yer fıstığı üreticilerinin yaşadığı sıkıntıların, Hükûmetin
uygulamalarından dolayı ortaya çıkan mağduriyetin ve çözüm yollarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/240)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Yerfıstığı üreticilerinin
yaşadığı sıkıntıların araştırılması, Hükümetin uygulamalarından dolayı ortaya
çıkan mağduriyetin tespiti, bu sorunların giderilmesi ve çözüm yollarının
belirlenmesi amacıyla Anayasamızın 98’inci maddesi, İçtüzüğün 104 ve 105’inci
maddeleri gereğince ekte sunulan gerekçe çerçevesinde Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
Gerekçe:
Osmaniye konum olarak
önemli bir yere sahip olmakla birlikte, ekonomik anlamda çok önemli bir gelişme
kaydedememiştir. Osmaniye yerfıstığı tarımı için uygun iklim ve toprak
koşullarına sahip bir konumda yer almaktadır. Bu durum yerfıstığını tarımdan
sanayiye ve ticarete kadar Osmaniye'ye has bir ürün haline getirmiştir. Malatya
için kayısı, Amasya için elma, Rize için çay, Gaziantep için antepfıstığı,
Isparta için gül ne demekse Osmaniye için de fıstık aynı öneme sahiptir.
Türkiye'de üretilen yerfıstığının %38,84'ü Osmaniye'de karşılanmasına rağmen,
%90'ına yakın kısmı Osmaniye'de pazarlanmaktadır.
Yerfıstığı ihracatı yapan
Çin ve Hindistan dünyada ilk iki sırayı paylaşırken Çin'in tek başına toplam
ihracatın %46,94'ünü gerçekleştirdiği görülmektedir. Türkiye'nin kabuklu ve
kabuksuz yerfıstığı ihracatının yok denecek kadar az olduğu görülmektedir.
2007 yılında Türkiye
kabuklu yerfıstığının ithalatının %91'ini, kabuksuz yerfıstığı ithalatının
%95'ini Çin'den gerçekleştirmiştir.
Yerfıstığı üreticisinin
sorunlarının giderilmesi için, yerfıstığı tohumunun yenilenmesi, yüksek gübre
fiyatlarının düşürülmesi, sulama yetersizliği sorununun çözülmesi ve sulama
maliyetinin yüksekliği gibi sorunların çözülmesi gerekmektedir.
Yerfıstığı üreticilerinin
bir kısmı girdi temini ve işçi ücretlerini karşılamak için kredi almak zorunda
kalıyorlar ve aldıkları kredilerin faizinin yüksek olduğunu ifade
etmektedirler. Üreticilere verilen kredilerin oranları konusunda destek
sağlanmalıdır.
Osmaniye ekonomisinin
temeli olan Osmaniye yerfıstığı üreticilerinin ve işletmecilerinin sorunlarının
araştırılarak, bu sorunlara çözüm üretilmesi ve gerekli önlemlerin alınması
gerekmektedir.
1) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Mehmet Şandır (Mersin)
4) Enver Erdem (Elâzığ)
5) Necati Özensoy (Bursa)
6) D. Ali Torlak (İstanbul)
7) Tunca Toskay (Antalya
)
8) Celal Adan (İstanbul)
9) Erkan Akçay (Manisa)
10) Sinan Oğan (Iğdır)
11) Muharrem Varlı (Adana)
12) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
13) Bülent Belen (Tekirdağ)
14) Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
15) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
16) Alim Işık (Kütahya)
17) Emin Çınar (Kastamonu)
18) Mehmet Günal (Antalya)
19) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
20) Ali Öz (Mersin)
21) Özcan Yeniçeri (Ankara)
22) Mehmet Erdoğan (Muğla)
23) Mustafa Kalaycı (Konya)
24) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
25) Seyfettin Yılmaz (Adana)
2.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin ve 19 milletvekilinin,
Hatay ilinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/241)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Hatay ilinin sorunlarının
araştırılması ve alınacak önlemlerin tespiti amacıyla Anayasa'nın 98. ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ‘nün 104. ve 105. maddeleri gereğince
Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 18/10/2011
Gerekçe:
Hatay, ülkemizin kültürel
ve sosyal açıdan en zengin illerimizden birisidir. Doğal güzelliği, tarihsel ve
kültürel birikimi, çeşitli etnik kökenden ve dinî inanıştan vatandaşların bir
arada huzurla yaşadığı, denizi, yaylası, dağları ile turizm potansiyeli yüksek,
engin Amik Ovası’yla her türlü tarıma elverişli bütün bu özellikleriyle şanslı,
ama gereken ilgi gösterilmediği için de bir o kadar şanssız bir ilimizdir.
Hatay, Suriye ile sınır komşusu olması itibarıyla, Türkiye'nin Orta Doğu'ya
açılan kapısıdır.
Üç semavi dinin doğuş,
gelişim ve yayılma noktasında bulunan Hatay, dünyanın bilinen ilk kilisesi Sen
Pierre ile de inanç turizmi haritasının en önemli noktalarından biridir.
Antakya Mozaik Müzesi sergilenen mozaikleriyle dünyanın ikinci büyük müzesidir.
Turizm için gerekli bütün
doğal çatıya sahip Hatay, ne yazık ki bu özelliklerinden bilinçsiz politikalar
nedeniyle yararlanamamıştır. Sen Pierre Kilisesi'nin Hac merkezi olabilmesi
için çalışma yürütmeyen ve yürütmeyi düşünmeyen Kültür Bakanlığı, Hatay'ın tanıtımı
için büyük bir fırsatı elinin tersiyle itmiştir.
Hatay'ın sadece turizmi
değil, tarım potansiyeli de değerlendirilmemektedir. Ülkemizin gözde
ovalarından Amik Ovası, yıllar yılı bitirilmeyen bir sulama projesinin
tamamlanmasını, kanaletlerin bitirilmesini beklemektedir. Çiftçimiz, hala kendi
imkânları ile toprak bentlerle su sorununu gidermeye çalışmaktadır. Yaş sebze
ve meyve, zeytinyağı, pamuk, buğday, narenciye, havuç, maydanoz ve organik
tarım gibi katma değeri yüksek ürünlerin üretimi ve ihracatında şansı çok
yüksek illerden biri olmasına rağmen Hatay, çiftçisinin sermaye birikiminin
olmaması, tarımsal girdilerin çok yüksek, desteklerin kısıtlı ve zamanında
ödenmemesi nedeniyle bu şansını da kullanamamaktadır. Toprakların kısıtlı
olması ve büyük masraf ve zahmetlerle üretilen ürünün karşılığını bulamaması
çiftçi sayısını azaltmaktadır. Sera köylerinin oluşturulması ve meyvecilikte
yapılacak sıfır faizli kredi desteğiyle tarımda marka olabilecek Hatay,
hükümetin çözüm programını beklemektedir.
Hatay'ın diğer sorunları
arasında, 2004 yılında batan ve zehirli atık içeren Ulla
gemisinin çıkartılmaması, zehirli atığın suya karışması deniz ve çevre
kirliliğinin yanında, su ürünleri üretimi oranının düşmesine neden olması,
arıtma tesislerinin olmaması, zararlı atıkların denize aktarılması ve
İskenderun Körfezinde bulunan termik santralin yarattığı kirlilik sayılabilir.
Ayrıca, organize sanayi
bölgelerinin kurulmaması, komşu illerinin teşvik almasına rağmen Hatay'ın bu
imkândan yararlanamaması Hatay sanayisine sekte vurmaktadır.
Elinde her türlü sektörde
yatırım yapılması imkânı olmasına rağmen Hatay, işsizlik verileri sıralamasında
ülkemizin en önde gelen illerinin başında gelmektedir. Özellikle İskenderun'a
kadar olan bölgede özel sektör ya da kamunun yaptığı yatırımlar olmasına
rağmen, Kırıkhan, Hassa, Reyhanlı, Kumlu, Antakya, Altınözü, Yayladağı ve
Samandağ serisinde kamusal yatırımı görme imkânı bulunmamaktadır. Bunun yanında
özel sektöre ait yatırımlarda da bulunmamaktadır.
Bu gerekçelerle, Hatay ilinin
sorunlarının araştırılması ve alınacak önlemlerin tespiti amacıyla, Anayasa'nın
98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104.
ve 105. maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif
ediyoruz.
1) Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Tunca Toskay (Antalya)
4) Özcan Yeniçeri (Ankara)
5) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
6) D. Ali Torlak (İstanbul)
7) Muharrem Varlı (Adana)
8) Mustafa Kalaycı (Konya)
9) Mehmet Şandır (Mersin)
10) Mehmet Erdoğan (Muğla)
11) Mehmet Günal (Antalya)
12) Ali Öz (Mersin)
13) Koray Aydın (Trabzon)
14) Necati Özensoy (Bursa)
15) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
16) Ali Halaman (Adana)
17) Erkan Akçay (Manisa)
18) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
19) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
20) Celal Adan (İstanbul)
3.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve 24
milletvekilinin, yaylacılıkla ilgili sıkıntıların, mevzuat ve uygulamalardan
dolayı ortaya çıkan mağduriyetin ve çözüm yollarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/242)
27/10/2011
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Akdeniz bölgesindeki geleneksel nitelik kazanan yaylacılıkla
ilgili sıkıntıların araştırılması, mevzuat ve uygulamalardan dolayı ortaya
çıkan mağduriyetin tespiti, bu sorunların giderilmesi ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla
Anayasamızın 98’inci maddesi, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince
ekte sunulan gerekçe çerçevesinde Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif
ederiz.
Gerekçe:
Kültürümüzde yaylacılık, geçmişten beri süregelen ve zaman içinde
şekil değiştirerek, Akdeniz iklim kuşağında yaşayan insanlarımızın yaz
aylarında sıcaktan ve sivrisinekten uzaklaşmak için başvurdukları geleneksel
nitelik kazanan bir olgudur. Yani yaylacılık bölge insanı için lüks değil bir
ihtiyaç olmuştur. Yaz aylarında yaşanan bunaltıcı sıcaklar nedeniyle yöre
halkı, nispeten daha serin ve kuru bir havaya sahip olan yaylalara yönelmekte,
bu durum orman arazileri üzerinde kurulmuş olan yaylalara talebi arttırmakta ve
beraberinde orman alanları üzerinde baskı oluşturmaktadır.
Osmaniye İlimiz, Doğu Akdeniz bölgesinde, Çukurova'nın doğuya
uzanan son noktasında yer almakta olup, % 42’si ormanlarla kaplıdır. İlimizde
ormanlık alanlarda yaylacılık, sıcak iklimin de bir sonucu olarak geleneksel
bir yaşam biçimi olarak ortaya çıkmıştır. Osmaniye sınırları içerisinde 555 Ha
orman alanı, yaylacılık geleneği altında yaklaşık 15 bin adet konut, kulübe ve
baraka gibi yapılarla işgal edilmiştir. Yaylacılık yasal bir zemine
oturtulmamış, olay bir sorun olarak gün geçtikçe büyümüş, karmaşık bir hâl
alarak çözümü güçleşerek günümüze kadar gelmiştir.
Ülkemizde yaylacılıkta en büyük problemlerin yaşandığı Osmaniye,
Adana ve Mersin il sınırlarında orman içi ve bitişiğinde yüzlerce yayla
merkezinde on binlerce yayla evleri bulunmakta ve yüz binlerce kişi bu
yaylalardan istifade etmektedir. Buralara asfalt yol, elektrik, su, PTT, sağlık
ocağı gibi tüm kamu yatırımları yapılmıştır. Bu süreçte orman teşkilatının
binlerce vatandaşla mahkemelik olduğu bir gerçektir.
Bu olumsuz tablo her geçen gün, gerek dünyadaki küresel ısınmadan,
gerekse de halkın sosyoekonomik durumuna bağlı olarak artacağı aşikârdır.
Türkiye'de insanların yararlanmasına yönelik yayla ve yaylacılık
mevzuatı yoktur. Öncelikle Anayasamızın 169 ve 170. maddesi çerçevesinde Yayla
ve Yaylacılık Kanunu çıkartılmalıdır. Mevcut kanunlardaki mera, otlak ve
yaylaklar da bu kanun kapsama alınmalıdır.
Bütün bu hususların uygulanabilirliği, sorunların giderilmesinde
nelerin, hangi usullerle ele alınması gerektiği gibi konuların tespiti için
Meclis araştırması açılması uygun değerlendirilmektedir.
1) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Necati Özensoy (Bursa)
4) Mehmet Şandır (Mersin)
5) Erkan Akçay (Manisa)
6) Celal Adan (İstanbul)
7) Tunca Toskay (Antalya)
8) D. Ali Torlak (İstanbul)
9) Enver Erdem (Elâzığ)
10) Sinan Oğan (Iğdır)
11) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
12) Bülent Belen (Tekirdağ)
13) Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
14) Alim Işık (Kütahya)
15) Muharrem Varlı (Adana)
16) Emin Çınar (Kastamonu)
17) Mustafa Kalaycı (Konya)
18) Özcan Yeniçeri (Ankara)
19) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
20) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
21) Ali Öz (Mersin)
22) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
23) Mehmet Günal (Antalya)
24) Seyfettin Yılmaz (Adana)
25) Mehmet Erdoğan (Muğla)
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak, Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, şimdi gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan, Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan, Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun
Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın; Orman Köylülerinin
Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Ankara
Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 68
Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi);
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın;
Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında
Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Orman Köylülerinin
Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Ankara
Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 68
Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi);
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın;
Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporları (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S. Sayısı: 198) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Dünkü birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının tümü üzerinde Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına yapılan konuşma tamamlanmıştı.
Şimdi söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Akif Hamzaçebi’ye aittir.
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye'nin tam altmış sekiz ilinde yaklaşık 10 milyon
vatandaşımızı ilgilendiren çok önemli bir kanun tasarısını ve buna bağlı
teklifleri görüşüyoruz. 10 milyon vatandaşımız “2/B” olarak isimlendirilen bir
sorununun çözülmesini bekliyor. Ancak tasarı, sadece 2/B konusunu değil, “2/A”
olarak isimlendirilen ve ayrıca hazineye ait tarım arazilerinin satışına
ilişkin düzenlemeleri de kapsayan son derece geniş bir tasarı. 2/A, 2/B ve
hazineye ait tarım arazileri olmak üzere üç temel grupta tasarı düzenleme
yapmaktadır.
Değerli milletvekilleri, “2/A arazileri” ile “2/B arazileri”
olarak isimlendirdiğimiz araziler, Orman Kanunu’nun 2’nci maddesinin (A) ve (B)
fıkralarında düzenlenen arazilerdir. Bu nedenle, bunlara halk arasında “2/A
arazisi” veya “2/B arazisi” ismi verilmiştir.
2/A arazileri, öncelikle orman köylülerinin kısmen veya tamamen
yerleştirilmesi maksadıyla, daha çok tarımsal amaçlı kullanıma konu olmak
üzere, orman özelliğini yitirmiş olan arazilerin orman sınırı dışına çıkarılmak
suretiyle orman köylüsünün tarım ve hayvancılık amaçlı kullanımına tahsis
edilen arazilerdir. “Hazineye ait tarım arazileri” dediğimiz grup, 2/A ve 2/B
dışında kalan ve vatandaşın tarım arazisi olarak kullandığı arazilerdir. En
büyük sorun 2/B arazilerindedir, 2/A arazilerinde yaşanan önemli bir sorun
yoktur. Nitekim, bu tasarı, 2/A’ya ilişkin olarak esasen var olan düzenlemeleri
tekrar eden, onu biraz daha sistematik bir şekilde düzenleyen hükümler
içermektedir. Ancak tereddüde yol açabilecek bazı düzenlemelere yönelik olarak
önergelerimiz vardır, onların sırası geldikçe arkadaşlarımız bilgiyi
verecektir.
En büyük sorun 2/B arazilerindedir. Yine 2/B arazisi, Türkiye'nin
altmış sekiz ilinde var olan arazidir. 2/B arazisi Türkiye'nin gündeminde
öteden beri vardır. İlk kez 1971 yılındaki Anayasa değişikliğiyle 1961
Anayasası’nda tarif edilen bu arazilerin temel hükmü, 1982 Anayasası’nda benzer
bir düzenlemeyle tekrar etmiştir ancak 1971 yılından bu yana bu sorun, 2/B
sorunu devam etmiştir, etmektedir, yaklaşık kırk bir yıllık bir sorundur bu.
Yani mülkiyeti hazineye ait olan ancak üzerindeki yapının veya tarımsal
faaliyete ilişkin yapıların mülkiyetinin vatandaşa ait olduğu bir arazi grubu.
(x) 198 S. Sayılı Basmayazı
11/4/2012 tarihli 93’üncü Birleşim Tutanağı’na
eklidir.
Mülkiyetteki bu ikili yapıdan kaynaklanan sorun vatandaşımızın
önünde büyük bir engel olarak durmaktadır. Bu ikili yapı, bir yandan arazi
mülkiyetinin hazineye ait olması, bina mülkiyetinin vatandaşa ait olması ama
vatandaşın tapusunun olmaması nedeniyle bu araziye tasarruf edememesi
vatandaşımızın mutluluğunun önündeki en önemli engeldir. Vatandaş buraya
yatırım yapamıyor, devlet bir taraftan kendisini işgalci kabul ediyor, ecri
misil gönderiyor. “Yarın ne olacak? Ben yıkılacak mıyım, binam elden gidecek mi?
Oysa ben, elli yıldır, altmış yıldır, seksen yıldır, yüz yıldır bu arazide
yaşıyorum, atalarım da burada yaşıyordu. Yarın ne olacak? Devlet beni işgalci
sayıyor” endişesi, vatandaşımızın akşam başını yastığa koyarken duyduğu
endişedir. Bu endişeyi yok etmeden, vatandaşımızı huzura kavuşturmadan bir
devlet olarak görevimizi yapmış olmayız.
Şimdi, biz, seçimler sırasında Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu
sorunu gördük ve Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’yla
birlikte İstanbul Sultanbeyli’de “2/B Barış Projesi” adı altında projemizi
açıkladık.
Vatandaş devletle barışmak istiyor, “Yeter artık, bana tapumu ver,
beni işgalci sayma, ben barışmak istiyorum.” O nedenle, biz, kanun teklifimizin
adına “2/B Barışı Kanunu Teklifi” dedik. Devlet de elini uzatsın, bu sorun sona
ersin. Bizim hareket noktamız bu olmuştur. Biz, vatandaşı burada işgalci
saymıyoruz çünkü vatandaşımız İstanbul’a gelmiş, İzmir’e gelmiş, Ankara’ya
gelmiş, büyük kentlere gelmiş. Köyden kente göç Türkiye'nin bir gerçeğidir.
1950’li yıllardan bu yana uygulanan sanayileşme politikasının bir sonucu olarak
kente büyük bir nüfus akımı söz konusudur. Örnek veriyorum: Biz, aile olarak
İstanbul’a 1967 yılında geldiğimizde İstanbul’un nüfusu 1 milyon 700 bindi,
şimdi 14 milyona gelmiş olan bir kent söz konusu. İnsanlar İstanbul’a
geldiğinde, fabrikalara çalışmaya geldiğinde başını sokacağı bir eve ihtiyacı
var.
Devlet, belediyeler, Bayındırlık İskân Bakanlığı, imar planı
yapmaya yetkili bütün otoriteler bu göç karşısında vatandaşa imarlı bir arsayı
verememiş ise vatandaş kendi çözümünü kendisi yaratmak zorundadır; o nedenle
2/B arazileri yerleşime açılmıştır. Örnek vermek istiyorum: Vatandaşımız
İstanbul’a gelmiş, Beykoz’a gelmiş. Paşabahçe Fabrikası var, kundura fabrikası
var, Şişecam var; buralarda işçi çalışacak. On binler geliyor buraya çalışmak
için ama ev yok, arsa yok; bir şekilde bu 2/B arazileri yerleşime açılıyor.
Vatandaş, birisine bir bedel ödeyerek alıyor bu arazileri ayrıca; bunu da ifade
edeyim. Yani 2/B arazisini kullanan vatandaşları işgalci saymak kesinlikle
yanlıştır; ihtiyaç nedeniyle vatandaş oraya gitmiştir, birisine de bir bedel
ödemiştir, burayı almıştır ve kullanıyor, o tarihten beri kullanıyor; otuz,
kırk, elli yıldır, çok daha fazla -orman köylüleri için “yüzlerce yıldır” diyebiliriz-
atalarından, dedelerinden beri kullanıyor.
Bu mülkiyet sorununun çözümünün önündeki en önemli engel Anayasa.
Anayasa’nın 170’inci maddesi, gerçekte iyi niyetle bir düzenleme yapmış.
169’uncu maddede ormanların korunmasına yönelik olarak temel hükümleri
koyduktan sonra, 170’inci maddede de “Orman köylüsünün korunması” başlığı
altında bir düzenleme yapmıştır ve orman işgallerinin önlenmesi amacıyla orman
sınırlarında daraltma yapılamayacağını ancak 31/12/1981 tarihinden önce orman
özelliğini kaybetmiş olması nedeniyle orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin
orman köylüsünün yararlanmasına tahsis edilebileceğini düzenlemiştir. Yani
demek ki orman sınırı dışına çıkarılan araziler ancak orman köylüsünün
yararlanmasına tahsis edilebilir. Niyet iyi, “Orman köylüsüne verelim ki
yerleşime açılmasın, yoksa ormanlar elden gider.” gibi, bir ormanları koruma
güdüsünden hareket ediyor Anayasa ama biraz önce de ifade ettiğim bir gerçek
var; köyden kente göç var, milyonlar geliyor, çalışmaya geliyor. E, devlet -Beykoz
güzel bir örnektir bu açıdan- Beykoz’da üç tane fabrikayı kurmuşsa, burada
işçiler gelip çalışacak ise bu işçilerin evi de olmak zorunda. Ev sorununu
çözmüyor ise devlet, arsa sorununu çözmüyor ise, vatandaş kendi çözümünü
kendisi yaratacaktır; bu, doğanın kuralıdır.
O hâlde, bu vatandaşlarımızı burada işgalci sayma anlayışı
yanlıştır. Biz kanun teklifimizde bu vatandaşlarımızı “hak sahibi” olarak
tanımladık. Nitekim, Hükûmetin teklifinde de onların hak sahibi olarak
tanımlandığını görüyoruz. Bu önemli bir adımdır. Bu vatandaşlarımız hak
sahibidir.
Anayasa’nın kuralının orman köylülerini teşvik etmek olduğunu
ifade etmiştim. Demek ki birinci hareket noktamız: Orman köylüsünü
desteklemeliyiz. Nitekim, 1980’li yıllarda çıkarılmış olan 2924 sayılı Kanun’un
adı “Orman Köylülerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun”dur.
Tam Anayasa’ya uygun bir kanun. “Orman köylüsünü destekleyeceğiz.” demiş o
kanun. Bu kanun yani görüştüğümüz tasarı, 2924 sayılı Orman Köylülerinin
Desteklenmesi Hakkındaki Kanun’u yürürlükten kaldırıyor. Kaldırabilir, yerine
eğer başka düzenlemeler yapıyor ise olabilir ama tasarıya baktığımda orman
köylüsüne ilişkin hiçbir düzenleme görmüyorum yani orman köylüsünü teşvik
etmeye yönelik hiçbir düzenleme görmüyorum.
Türkiye’de tam 7 milyon orman köylüsü yaşıyor. 2 milyon 100 bini
orman içi köylerde, 4 milyon 900 bini de orman bitişiği köylerde olmak üzere 7
milyonluk bir kitle vardır. Bu 7 milyonluk orman köylüsü kitlesi Türkiye’nin en
yoksul kesimidir. Kişi başına düşen gelirin onda 1’i düzeyinde bir gelir
düzeyine sahiptir orman köylüsü, Türkiye’nin en yoksul kesimidir. O nedenle,
birinci hareket noktamızda orman köylüsünü desteklemeliyiz.
Orman köylüsü, bu araziyi, İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük
kentlerde, son elli, altmış yıl içinde meydana gelen yerleşimlerde olduğu gibi,
son elli, altmış yıldır kullanmıyor; yüzlerce yıldır, atasından, dedesinden
beri kullanıyor, kendi malı gibi görüyor. Şimdi, “Ey orman köylüsü, bu varlığı
ben sana, rayiç bedeli esas alarak, onun yarısı üzerinden satacağım.” derseniz
haksızlık etmiş olursunuz. Bizim Hükûmet tasarısıyla en temel farklarımızdan
birisi buradadır. Biz diyoruz ki: “Bu araziler orman köylüsüne bedelsiz
verilmelidir.” Orman köylüsünün parası olduğunu zannetmeyin değerli
milletvekilleri; biraz önce söyledim, kişi başına düşen gelirin onda 1’i
düzeyinde bir gelire sahiptir. Kişi başına düşen gelir, bu hesaba göre
-devletin rakamlarından hareketle söylüyorum- yıllık 1.904 liradır. Yani aylık
160 lira geliri olan bir orman köylüsüne siz “Rayiç bedel üzerinden -onun yüzde
50’si de olsa- satış yapacağım.” derseniz orman köylüsü burayı alamaz. Orman
köylüsü için 10 bin lira, 20 bin lira, 5 bin lira büyük rakamdır. “Çıkar, bunu
ver.” demek yanlıştır. Tasarının birinci yanlışlığı buradadır.
İkinci yanlışlık şuradadır: Vatandaşı hak sahibi olarak
tanımladıktan sonra bu vatandaşımıza “Rayiç bedelin yüzde 50’si üzerinden satış
yapacağım.” demek yanlıştır. Şimdi, biz emlak vergi değeri üzerinden satışı
öngörüyoruz. Hükûmet ilkin rayiç bedel düşüncesindeydi; biz seçimde bunu emlak
vergisi değeri olarak ısrarla ortaya koyduktan sonra Hükûmet görüşünü
değiştirdi, Parlamentoya sevk ettiği tasarıda rayiç bedelin yüzde 70’i
oranındaki bir bedelden satılacağını öngördü.
Değerli milletvekilleri, Hükûmetin rayiç bedelden vazgeçip rayiç
bedelin yüzde 70’ine gelmiş olmasının nedeni nedir? “Rayiç bedel yanlıştır.”
diyor. Peki, rayiç bedelin kendisi yanlış ise, vatandaşın bütçesine hitap
etmeyecek ise onun yüzde 70’i doğru olabilir mi? Yanlış bir yerden hareket
ediyorsanız onun yüzde 70’i doğru olabilir mi? Sonra Komisyondaki itirazlar
üzerine -Cumhuriyet Halk Partisinin, diğer muhalefet partilerinin belki,
bilemiyorum- yüzde 50’ye indirdiler. Bakın, bu hareketiniz dahi, hareket
ettiğiniz noktanın, rayiç bedelin yanlış olduğunu gösteriyor. Niye yüzde 50’ye
iniyorsunuz? “Rayiç bedel çok yüksek.” Çok yüksekse onun yüzde 50’sinin doğru
olacağına ilişkin bir hüküm yürütülebilir mi? Hareket ettiğiniz nokta yanlış
ise onun hangi yüzdesini alırsanız alın, o sizi yanlış bir noktaya götürecektir.
O nedenle, doğru olan emlak vergisi değeridir. Biz, tasarımızda, teklifimizde
emlak vergi değerini öngörüyoruz ve buna ilişkin önergemizi de sırası gelince
vereceğiz.
Tarım arazileri var -sadece büyük kentlerdeki araziler söz konusu
değil- sanayi tesisleri var, esnafın kullandığı yerler var 2/B arazileri
üzerinde.
2/B arazilerini Beykoz’da, Sancaktepe’de,
Sultanbeyli’de, Çekmeköy’de, Üsküdar’da kendi
ihtiyacı için yani yılın on iki ayı kullanan vatandaşlarımız olduğu gibi, bu
yerlerdeki bazı yapıları bazı vatandaşlarımız hafta sonu evi gibi veya yazlık
evi gibi kullanıyor. Boğaz’da oturuyor, Etiler’de oturuyor, Levent’te oturuyor,
bazen hafta sonu Beykoz Çavuşbaşı’daki evine gidiyor,
Şile’deki evine gidiyor. Hafta sonu evi. İkisi arasında bir bedel ayrımı
yapmamız gerekir. Eşitlik bunu gerektirir. Eşitlik herkese rayiç bedelin yüzde
50’si demek değildir. Gelir Vergisi Kanunu’nda eşitlik vardır örneğin. Ne diyor
Gelir Vergisi Kanunu? Gelirin az ise yüzde 15 oranındaki dilimden vergi
ödersin, gelirin fazla ise yüzde 35 oranındaki dilim üzerinden vergi ödersin.
Eşitlik, aynı durumda olanlara aynı kuralların, farklı durumda olanlara farklı
kuralların uygulanmasıdır.
O nedenle, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu ikisi arasında
bir ayrım yapıyoruz ve diğer vatandaşlarımız, örneğin oteli olan… Bu arazilerde
büyük, beş yıldızlı oteli olanlar var, büyük sanayi tesisleri olanlar var,
alışveriş merkezleri olanlar var. Onunla şimdi Ümraniye’nin İnkılap
Mahallesi’ndeki iki katlı, üç katlı evi olan vatandaşımızı aynı mı tutacağız?
Hayır, öbürüne “rayiç bedel” demek zorundayız.
Bunu hiç bürokrasiye de boğmuyoruz. Biz diyoruz ki vatandaştan bir
dilekçe alacağız, dilekçedeki beyan bizim için yeterli olacak. Bu beyanda
vatandaş diyecek ki: “Ben burayı on iki ay kullanıyorum. Burada oturuyorum. Bu
belediye sınırları içerisinde benim başka bir evim de yok.” Bunu beyan etmesi
yeterlidir. Vatandaşa güveneceğiz. Bu dilekçeyi verecek. Bunu veren
vatandaşımıza emlak vergisi değeri üzerinden beş yılda on eşit taksitte
burasını satacağız.
Değerli milletvekilleri, bu ilkeyi benimsemeliyiz. Ben
İstanbul’da, hemen hemen bütün ilçelerde, bu 2/B sorununun olduğu bütün
ilçelerde muhtarlarımızla, vatandaşlarımızla defalarca toplantı yaptım, her
birini dinledim. Örneğin, Beykoz Tokatköy’de bir
vatandaşımız bana diyor ki: “Benim babam buraya geldiğinde burası dikenlikti.
Şimdi, bana rayiç bedel derseniz, rayiç bedelin yüzde 50’si derseniz ben bunu
ödeyemem. Elli senelik benim ailemin buraya verdiği değeri görmeyecek misiniz?”
Ayrıca Beykozlu diyor ki: “Yani sanki biz buranın tapusunu alırsak yarın buraya
gökdelen dikeceğiz zannediyorlar.” Böyle bir şey yok. Sit alanı orası, çivi
çakamaz. Çivi çakamayacak adam oraya. Yani tapuyu vereceğiz, çivi çakamayacak.
Sorun çok daha büyük. O nedenle rayiç bedelin yüzde 50’si yanlıştır arkadaşlar.
Sultanbeyli farklı değil; Sultanbeyli Fatih Mahallesi, Hasanpaşa Mahallesi.
Hasanpaşa Mahallesi, sokağın bir tarafı 2/B, bir tarafı orman. İkisi arasında
ayrım yapmayalım, çözerken hepsini çözelim. Artık oralar da bir yerleşime
konulmuş, kent gelmiş ormanın kenarında durmuş, yeni bir işgal de yok. Bunların
hepsini çözelim değerli milletvekilleri.
Bu tasarıda, bu Sultanbeyli’nin Hasanpaşa’sının çözümü yok,
Beykoz’daki sit konusunun çözümü yok. Sit konusunun çözümü belki bu tasarının
konusu değil denilebilir ama sit alanındaki bir vatandaşa, çivi çakamayacak bir
vatandaşa rayiç bedelin yüzde 50’si üzerinden bir bedelle burayı satayım
derseniz bu vatandaşımıza haksızlık etmiş olursunuz. Bunu doğru bulmuyorum.
Şimdi, piyasada dolaşan rayiç bedel rakamları vatandaşı ürkütmüş
durumda. Beykoz’dan örnek vereceğim. Örneğin, Beykoz’un Tokatköy’ünde
vergi değeri en az 24 lira, en çok 35 lira; rayiç bedel 70 lira ile 260 lira
arasında değişiyor. Yani bilmiyor vatandaş tabii bu rakamı, komisyonlar hangi
rakamı esas alacaktır. Şüphesiz, komisyonlar, gerçek durum ne ise, rayiç bedel
ne ise onu tespit edecektir. Komisyon kanuna aykırı bir iş yapmaz. Eğer 260
lira ise oradaki rayiç bedel, yarısı 130 lira. Alamaz. Yani 1 dönümlük yer ise
130 bin TL, 2 dönüm ise 260 bin TL; ödeyemez.
Bakın, Beykoz’da bir vatandaşımız bana şunu dedi: “Ben yaklaşık
bin lira alıyorum ayda, benim gelirim bin lira civarında. Elli yıldır da
Beykoz’da oturuyorum. Ben beş yılda 50 bin lira civarında gelir elde ederim.
Bunun yarısı, 25 bin lira satış bedeli olursa ben bunu öderim.” Güzel bir ölçü.
Sultanbeyli Fatih Mahallesi’nde bir vatandaşımız diyor ki: “Ben işsizim ağabey,
işimi kaybettim, arada bir inşaatlarda iş bulursam çalışıyorum. Bana ‘emlak
vergi değeri’ deseniz dahi ödeyemem.” Şüphesiz, bir bedel olsun, olmasın değil
ama objektif olan, emlak vergi değeridir.
Bütün bunların çözümü teklifte, Hükûmet tasarısında gözükmüyor.
Bunları çözmek zorundayız değerli arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Biz bu tasarıya yapıcı
yaklaşıyoruz. Amacımız, bu tasarıyı halkın ihtiyaçlarına ve bütçesine uygun
hâle getirmektir. Önergelerimiz olacaktır belirttiğim çerçevede, farklı
önergelerimiz var. Tasarıyı daha iyi bir hâle getirmeye çalışacağız ancak
varsayalım ki önerilerimiz kabul edilmedi, yine de bu tasarıya Cumhuriyet Halk
Partisi olarak destek vereceğiz, onu da buradan ifade ediyorum. Engel değiliz.
Amaç çözüme ulaştırmaktır ancak gelin, hakkaniyete uygun bir düzenlemeyi yapalım.
Devlet vatandaşın bütçesine, mali durumuna uygun bir düzenleme yapmak
zorundadır.
Bu tasarı yasalaşmadan önce ilk yapılması gereken, Anayasa’nın
170’inci maddesindeki bir değişiklikti. Bunu hâlâ öneriyoruz ancak Hükûmet bu
teklifimize olumlu yaklaşmadı. Bunu da tasarının önüne bir engel olarak
koymuyoruz ancak o değişikliğin yapılmasının da zorunlu olduğunu ifade
ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Rize Milletvekili Nusret
Bayraktar.
Buyurunuz Sayın Bayraktar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA NUSRET BAYRAKTAR (Rize) – Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve
Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında -yani kısaca 198 sıra sayılı
2/B- Kanun Tasarısı üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Halkımızın en önemli sorunlarından biri, Değerli Hamzaçebi’nin
bahsettiği gibi, mülkiyet konusudur. Mülkiyet sorununun çözülmediği alanlarda
kamu kuruluşu veyahut özel şahısların meşru ve yasal zeminler içerisinde bir
yapılaşma ve kullanım hakkına sahip olmadığını biliyoruz. Mülkiyet sorununun
çözümü için de öncelikle kadastro işlemlerinin bitirilmesi gerekiyor. Ne yazık
ki 2003 yılına kadar Türkiye’deki kadastro çalışmaları ancak yüzde 75
dolaylarında bitirilebilmiş, orman kadastrosunun ise büyük bir bölümü
bitirilememişti. Biraz sonra ismini söyleyeceğim yasalarla, tapu kadastro
kanunlarında yapılan değişikliklerle bu çalışmalara hız verilmiş ama öncelik ve
özellikle de 2/B konusundaki hususun çözümüne yönelik bazı çalışmalar yapılmış.
Sosyal sorun dediğimiz bu sorunun çözümünün, bir bedel karşılığı
veyahut gelir elde edileceği şekliyle değil, halkın ihtiyaç duyduğu sosyal bir
olayın çözümü şeklinde düşünülmesi en önemli konudur. Vatandaşımızın ekip
biçtiği, barındığı, çocuklarına gelecek olarak gördüğü yaşama alanlarına sahip
olabilme imkânının oluşturulabilmesidir.
Kısaca 2/B nedir? 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen
bakımından orman niteliğini kaybetmiş, yeniden orman özelliğini taşımayan
şehir, kasaba, köy yerleşim alanları, tarla, bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik,
fındıklık, fıstıklık gibi çeşitli tarım alanlarının, otlak, yaylak, kışlak
gibi, hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen alanların hazine
adına orman sınırları dışarısına çıkartılması uygulamasıdır. Bu husus, 6831
sayılı Orman Kanunu’nun 2’nci maddesinin (B) bendinde zikredildiği için kısaca
“2/B” diye tarif ediliyor.
Ülkemizde yaşanan plansız kentleşme, hızlı sanayileşme ve gelişme
sürecinin sonucu olarak önce 1961 Anayasası’nın 131’inci maddesinde 17/4/1970
tarih ve 1255 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikle 15/10/1961 tarihinden önce
tarım alanlarına ve toplu yerleşim alanlarına dönüşmüş orman alanlarının orman
sınırları dışına çıkartılmasına imkân veren bir düzenleme yapılmıştır. Daha
sonra 1973 yılında yapılan değişiklikle bu tarih 1974’e çekilmiştir ve son
olarak 1982 Anayasası’nın 169’uncu maddesi ile orman vasfını kaybetme tarihi
31/12/1981 tarihine çekilmiştir. 2/B’yle ilgili uygulamalar 1981 yılına çekilen
şekilden sonra 1999 yılına kadar uygulanmıştır. Kendi aralarında ihtilafa
düşmeyen vatandaşların müracaatı sonucu, kadastrosu bitmiş ve müracaatı yapılan
çeşitli 2/B alanları 1999 yılına kadar satılmış ve mülkiyet devri sağlanmıştır
ancak çeşitli itirazlar ve bazı uygulamalar sonucu bu konulardaki çalışmalar
1999 yılında durdurulmuş; 2001 yılında 2/B alanlarının yeniden
değerlendirilmesi maksadıyla 4706 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesinde düzenleme
yapılmış ancak bu düzenleme de 2002 yılında Anayasa Mahkemesince iptal
edilmiştir. Daha sonra Anayasa’nın 169’uncu maddesinde de yine değişiklik
yaptık. O günün şartlarında özellikle de orman kadastrosunun büyük bir
bölümünün yapılmamış olması, ormanların işgali ve “İşgalcilerine peşkeş
çekiliyor, adaletsizlik oluyor.” gerekçeleriyle bu yasalar da onaylanmamıştır.
AK PARTİ İktidarımız döneminde bu işlemlerin yürütülebilmesi için
Tapu Kadastro Kanunu’nda yapılan bir değişikle orman kadastrosu, mera
kadastrosu ve diğer kadastro işlemlerinin tümünün tek elden yapılabilmesi
imkânı getirilmiş ve 2006 yılından sonra kadastro hizmetleri hızla devam
ederken 29/1/2009 tarihinde, ayrıca, o günün muhalefet partileriyle birlikte,
ittifakla dokuz maddelik Tapu Kadastro Kanunu’nda bir değişiklik daha
yapılmıştır. Bu değişiklik, 5831 sayılı Kanun ile 3402 sayılı Kanun’a ek 4’üncü
madde ilavesidir. Tapu Kadastro Kanunu’nda yapılan bu dokuz maddelik
değişiklikle kadastrosu yapılmayan 2/B alanlarının öncelikle kadastrosunun
yapılarak hazine adına tescili, tescil edilen bu alanlar üzerindeki hak
sahiplerinin tespiti, bu işlemleri yapacak olan komisyonun da 2012 yılı sonuna
kadar çalışma yetkisiyle donatılması ve ihtilafların halledilebilmesinde de
hakem rol oynaması görevi verilmiştir. Bu çalışmalarla, ek 4 maddeyle Maliye
Bakanlığının talebi üzerine 2/B alanlarının Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü
tarafından fiilî kullanım durumuna göre kadastrosunun yapılabilmesine, daha
önce fiilî kullanım durumuna göre kadastrosu yapılan 2/B alanlarının Tapu
Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından güncellenmesine -“Güncellenmesi” çok önemli
bir ifade- kullanıcı değişikliği, ifraz ve tevhit gibi işlemlerin
yapılabilmesine, bu alanlar içerisinde özel kanunlara göre değerlendirilmesi
gereken alanlar, mera, su toplama havzası, sit alanı, kıyı alanları gibi
alanlar varsa bu alanların da belirlenmesine, güncelleme ve kadastro
çalışmaları sırasında orman kadastro haritalarındaki teknik hataların
düzeltilmesi imkânına…
Şimdi, bu çalışmalar devam ederken, “Kadastro işlemlerinin de
büyük bir bölümü bittiğine göre 2/B sorunu bir barış projesi şeklinde
çözülsün.” önerileriyle, muhalefet ve iktidarıyla, iş güzel bir noktaya gelmiş.
Geçmiş dönemlerde -her ne kadar- çeşitli itirazlar sonucu Anayasa Mahkemesine
müracaat edilerek işgalcilere peşkeş çekme veyahut menfaat sağlama gibi
adaletsiz uygulamalardan bahsedilirken bugün bu noktanın “Çözülmesi bir
zorunluluktur.” denilerek bu noktaya gelinmiştir. İnşallah tüm partilerimizin
katkı ve destekleriyle hayırlı bir sonuca ulaşacağımızı ümit ediyorum.
Bu yasa özet olarak neler getiriyor? Geçmiş dönemlerden bu
yana -bakın, bu konu hiç söylenmedi,
konuşulmadı- tapulu mülkü olup çeşitli nedenlerle tapusu iptal edilen ve 2/B’ye
dönüşen tarım alanlarının, yerleşim alanlarının devlete güven esasına dayalı
olarak yeniden hak sahiplerine verilebilme imkânı getirilmiş. Bir örnek vermek
istiyorum: 1977 yılında İstanbul Üsküdar ATO Yolu’nda büyük bir tapulu arazi.
Tapulu araziyi bir kooperatif satın alıyor. Satın alan kooperatif de belediyeye
müracaat ediyor; imarını alıyor, ruhsatını alıyor, projesini yapıyor,
ortaklarını belirliyor ve 1985-1987 yıllarına kadar 4.500 ortaklı kooperatif
mülk hâline dönüştürülerek hak sahiplerine, ortaklarına dağıtılıyor. Ormanın
açtığı dava sonucu 1987 yılında buranın tapusu iptal ediliyor ve 2/B’ye
dönüştürülüyor. Şimdi, vatandaşın -güvenilir olarak- devletin her kademesinden
aldığı ruhsatı iptal edilerek tapusu ve mülkü de elinden alınıyorsa bu
adaletsizliği düzeltmek gerekiyordu. İşte bu düzenleme ile tapusu olup tapusu
iptal edilenlere bedelsiz tapularının geri verilmesi sağlanıyor. Tapusu iptal
edilip kamu hizmet alanları veya diğer proje alanlarında kalan ve hak
sahiplerine iade edilemeyen yerlerin karşılığı olarak hak sahiplerine eş değer
şartlarda arazi verilecek veya bedeli ödenebilecektir. Tapusu iptal edilip
orman olarak kalan yerlerin ise maalesef Anayasa’nın 169 ve 170’inci maddeleri
gerekçesiyle önceki hak sahiplerine verilemeyişinin bir haksızlık olduğu
kanaatinde olduğumu belirtiyor, inşallah bu yasal düzenlemelerden sonra
yapılacak ikinci düzenlemeler bu tip çözülemeyen sorunların anahtarı konumuna
gelerek o sorunlara da çözüm üretmemiz gerekir diye düşünüyorum.
Hazine adına tescil edilen 2/B alanlarının rayiç bedel üzerinden
satışı öngörülüyor. Rayiç bedel, Maliye Bakanlığı tarafından belli esaslarla
tespit edilen komisyonun tespit ettiği güncel rayiç bedeldir. Ümit ediyorum,
inşallah, güncel rayiç bedelin -daha henüz net oluşmadığı kanaatinde olduğumuz
için söylüyorum- reel, gerçek bedel olması temennisiyle, bu bedelde belli bir
tenzilat sonucu peşin ve taksitlerle ödemeler yapılabilecek. Peşin ödemelerde
ayrıca yüzde 20 indirim, taksitli ödemelerde ise vade farkı uygulanmadan taksit
işlemi yapılacak.
Ayrıca, 2/B alanlarıyla ilgili bugüne kadar ecri misil ödemeleri
yapıp hak sahibi olan insanlara ecri misil ödemelerinin satıştan mahsup
edilebilmesi imkânı getiriliyor.
Ayrıca, 2/B çözümüyle orman köylülerinin kalkındırılması ve
mahallinde kalkınma imkânı olmayan veya orman rejimi bakımından kaldırılmaları
zorunlu olan orman köylülerinin 2/A alanlarına nakli öngörülmektedir.
Bu düzenlemeyle, iddia edildiği gibi orman alanlarının talanı
veyahut azaltılması değil tam tersi, bir daha orman özelliği olmayan ve hak
sahiplerine satılan 2/B alanlarının 2 katı kadar orman oluşturulabilmesi şartı
getiriliyor, Orman Genel Müdürlüğü bu görevle görevlendiriliyor. 2/B
alanlarının satışlarından elde edilecek gelirlerin asgari yüzde 10’u Orman ve
Su İşleri Bakanlığına aktarılarak bu maksatla kullanılması öngörülmüştür.
Gelirlerin yüzde 90’ı ise… Her ne kadar çeşitli spekülasyonlar ve tartışmalara
konu oluyor ise de ülkemizin bir gerçeği olan çarpık yapılaşma, afet riski ve
deprem riski vardır. Bir Van depremiyle karşı karşıya kaldığımız olayı göz
önüne aldığınız zaman, muhtemel bir gelecekte İstanbul gibi büyük kentlerde
oluşabilecek bir depremin dönüşümünün nelere mal olacağı hesabıyla elbette
kaynağa ihtiyaç vardır. Dolayısıyla bu tip satışlardan elde edilen gelirlerin
yüzde 90’ına kadar -şart değildir- Maliye Bakanlığının uygun gördüğü şekilde
bazı aktarmalar yapılmak suretiyle, afet riski, deprem ve çarpık yapılaşma
konularına çözüm üretileceğine inandığımız kentsel dönüşüm projelerine kaynak
aktarılması sağlanacak. İçme ve kullanma suyu havzalarında maksimum 300 metre
bandındaki 2/B arazileri satılmayıp hak sahiplerine istemleri hâlinde hak
sahibi oldukları taşınmazın rayiç bedeline eş değer başka bir 2/B alanının
satışı bu kanun esaslarına göre yapılabilecektir.
Hazineye ait tarım alanlarının 31/12/2011 tarihi itibarıyla en az
üç yıldan beri tarımsal amaçlı kiralayan, kira sözleşmesi devam eden kiracıları
veya bu arazileri aynı süreyle tarımsal amaçla kullanan ve kullanımlarının
hâlen devam ettiği idarece belirlenen kullanıcıları veya paydaşlarından bu
kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içerisinde bu arazileri
bedeli karşılığında doğrudan satın almak için idareye başvurup tespitlere
itiraz etmeyenler hak sahibi sayılır, istemleri hâlinde bu kanunun şartlarında
arazileri satın alabilirler.
İklimsel ve geleneksel olarak yaylacılık ve yerel ihtiyaçlardan
dolayı “yayla“ olarak isimlendirilen yerlerde 31/12/2011 tarihinden önce
yapılan hayvancılık maksadıyla kullanılan yapılarda binlerce müsadere kararları
vardır. Vatandaş sürekli mahkemelerle
uğraşıp burada geleneksel yaylacılık ve hayvancılık yapma imkânından mahrum
bırakılıyordu. Şimdi, Orman Genel Müdürlüğüne verilen yetki ve sorumluluk
çerçevesinde bu tür alanların planlaması yapılarak kullanıcılara belli esas ve
usullerle kiraya verilebilme imkânı sağlanmaktadır.
Tasarının 9’uncu maddesinde izah edildiği gibi, bu kanuna göre
yapılacak işlemler sonuçlanıncaya kadar 2/B
alanları hakkında hazine tarafından kişiler aleyhine açılması gereken
davalar açılmaz, açılmış ve devam eden davalar durdurulur. Durdurulan bu
davalara konu taşınmazlar hakkında hak sahipleri veyahut ilgilileri tarafından
bu kanunda belirtilen süreler içinde gerekli başvuruların yapılmaması hâlinde
gerekli işlemlerin devamına yeniden başlanır.
31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman vasfını
kaybetmesine rağmen, askerî yasak bölgelerde kalması ve 6831 sayılı Kanun’un
17’nci maddesi uyarınca ilgili kamu kurumu adına izin verilmesi veya lehine
irtifak tesis edilmesi nedeniyle 6831 sayılı Kanun’un 3302 sayılı Kanun’la
değişik 2’nci maddesinin (b) bendi uygulaması ile orman sınırları dışarısına
çıkarılma işlemi yapılmayan yerlerin orman kadastrosu ve 6831 sayılı Kanun’un
2’nci maddesinin (b) bendi uygulaması en geç altı ay içinde tamamlanır. Bu
alanlarda, 6831 sayılı Kanun’un 2’nci maddesinin dördüncü fıkrasının izin veya
irtifak hakkı tesis edilen yerlerde orman kadastrosu yapılamayacağına dair
hükmü uygulanmaz. Böylece, bu alanların da çözüme kavuşması sağlanıyor.
Bu yerlerin 31/12/2011 tarihinden önce kullanıcısı veya üzerinde muhdesatın sahibi olduğu tespit edilen kişiler de bu
Kanun’a göre hak sahibi sayılır ve bu kişilerin bu Kanun’a göre belirlenecek
rayiç bedeli ödemeyi kabul etmeleri hâlinde, kullandıkları taşınmazların rayiç
değerine eş değer öncelikle aynı il sınırları içerisinde bulunan 2/B
alanlarındaki taşınmaz, bu Kanun’un 6’ncı maddesinin dördüncü fıkrasına göre
hesaplanacak satış bedeli karşılığında verilir.
2/B alanlarının şu andaki mevcut durumu 410 bin hektardır.
Bunların 7.035 hektarı köy yerleşim alanı, 8.514 hektarı belde, 6.624 hektarı
ilçe olmak üzere 22.173 hektarı sadece yüzde 5,3 yerleşim alanlarındadır. Sera
alanı 2.365, narenciye alanı 8.041, zeytinlik, fıstıklık, bağ, bahçe 111.115,
otlak, yaylak, kışlak 35.419 yani 120.521 hektar, yüzde 28,96 bu alanlar. Diğer
ekili tarım alanları yüzde 56, 230 bin hektar olarak, toplam 410 bin. Yani
yerleşik alan öyle sanıldığı gibi çok fazla değil.
Mevcut, şu andaki 2/B alanlarının çalışma düzeni şöyle: Tescil
dışı kalan yol, dere, tapulu şahıs parselleri 96.071 hektar, toplam 2/B alanı
313.929 hektara düşüyor. Kadastro ve güncelleme çalışması biten alan 197.613,
ihalesi yeni yapılan 101.841, Orman Genel Müdürlüğü tarafından 2/B çalışması
devam eden 3.285 hektar, kadastro ve güncelleme çalışması devam eden 2/B alanı
11.189 hektardır.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; son olarak
özetlemek gerekiyorsa, 2/B kanun tasarısını şöyle sıralayabiliriz: 2/A alanları
hakkında yapılacak işlemlerin belirlenmesi, nakline karar verilen orman
köylülerinin iskânı, 2/B alanlarının değerlendirilmesi, 2/B alanlarında bulunan
kişilere ait tapulu yerlerin bedelsiz olarak maliklerine iadesi suretiyle bu
yerlere ilişkin hukuki ihtilafların ve mülkiyet problemlerinin çözümlenmesi,
yeni orman alanlarının oluşturulması, düzenli ve planlı kentleşmeye yönelik
dönüşüm projelerinin hayata geçirilmesi, 2/A ve 2/B alanları hakkındaki
davaların sona erdirilmesi, hazine arazilerinin tarım maksatlı üç yılı aşkın
kira karşılığı kullanıcılara satış imkânının sağlanması, orman köylülerinin
kalkınmalarının desteklenmesi.
Bu kanunun ülkemize, milletimize hayırlı uğurlu olmasını
dileyerek, emeği ve katkısı olanları tebrik ediyorum, AK PARTİ Grubu ve
milletimiz adına teşekkür ediyorum. Muhalefetiyle iktidarıyla bu noktaya
gelmenin bir aşama olduğunu… Ama altını çizerek söylemek istiyorum: Karadeniz
başta olmak üzere, kızılağaç ve kestane gibi, aşılı meyveler gibi orman emvali
sayılan kısımlar ve orman olmadığı hâlde orman olarak yazılan, kullanıcıların
haklarının iade edilmediği noktalardaki hakların iade edilebilmesine, tapusu
olup orman olarak kalan ve iade edilemeyen orman arazilerinin de hak
sahiplerine karşılığının verilebilmesine yönelik bundan sonraki düzenlemeleri
yine el birliğiyle yapmamız ümidiyle hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bayraktar.
Şahsı adına, Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Erdoğan.
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
198 sıra sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine
Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye
Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kamuoyunda 2/B olarak bilinen bu tasarıyla, orman vasfını
yitirdiği için kadastro marifetiyle hazine adına orman alanları dışına
çıkartılmış, özellikle çok yoğun yapılaşmayla birlikte orman olarak geri
kazanılması mümkün olmayan alanlar ile orman köylülerinin kalkınmalarının
desteklenmesi ve hazineye ait tarım arazilerinin değerlendirilmesi
öngörülmektedir.
Arazi satışlarından elde edilen gelirin büyük bir kısmı, satılan
2/B arazilerinin iki katı orman alanları oluşturulması, orman köylülerinin
kalkınması, 2/A kapsamındaki alanlar için yeni yerleşim bölgelerinin
oluşturulması ve köylerin bu alanlara taşınması için harcanacaktır.
2/B olarak bilinen araziler, 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve
fen bakımından orman niteliğini kaybetmiş tarla, bağ, bahçe gibi çeşitli tarım
alanlarının, otlak, kışlak, yaylak gibi hayvancılıkta kullanılmasında yarar
olduğu tespit edilen araziler ile şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak
bulunduğu yerleşim alanlarının 6831 Sayılı Orman Kanunu’nun 2’nci maddesinin
birinci fıkrası (b) bendi uyarınca hazine adına orman sınırları dışına
çıkarılan arazilerdir.
2/A olarak ifade edilen yerler ise, öncelikle orman içindeki
köyler halkının kısmen veya tamamen yerleştirilmesi maksadıyla orman olarak
muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım
alanlarına dönüştürülmesinde yarar olduğu tespit edilen yerler ile, hâlen orman
rejimi içerisinde bulunan tarım alanlarına dönüştürülmesinde yarar olduğu
tespit edilen yerlerin, 6831 Sayılı Orman Kanunu’nun 2 (A) bendi uyarınca
hazine adına orman sınırları dışına çıkarılmasıyla ortaya çıkan alanlardan
oluşmaktadır.
2009 yılında çıkardığımız 5831 sayılı Kanun ile Tapu Kadastro
Kanunu’na eklenen hüküm gereği, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından 2/B
alanlarının fiilî kullanım durumuna göre kadastrosunun yapılması, daha önce
fiilî kullanım durumuna göre kadastrosu yapılan alanların ise kullanıcı
değişikliği, ifraz, tevhit gibi diğer işlemler de tamamlanmıştır.
Kanunun genel gerekçesinde belirtildiği gibi, 1961 Anayasası’nın
131 ve 82 Anayasası’nın 169’uncu maddeleri çerçevesinde çıkarılan mevzuatlar
ile bugüne kadar ülkemiz genelinde 410 bin hektar alan hazine adına orman
sınırları dışına çıkarılmıştır. Bunun 190 bin hektarı kıyı illerimizin
sınırları içerisindedir. Bu kanunla, içerisinde mera, su toplama havzası, sit
alanı, kıyı alanları gibi özel kanunlarına göre değerlendirilmesi gereken
alanların belirlenmesi, güncelleme ve
kadastro haritalarındaki teknik hataların düzeltilmesi imkânı da
getirilmektedir.
Bu taşınmazlardan ağaçlandırmak üzere Orman Genel Müdürlüğüne
tahsis edilen yerler, kamu hizmetlerine ayrılan veya bu amaçla kullanılan ya da
Maliye Bakanlığınca belirlenen taşınmazlar ile ilgili idarelerce kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç üç ay içerisinde idareye
bildirilmesi şartıyla özel kanunlar gereğince değerlendirilmesi gereken yerler,
içme ve kullanma suyu havzalarında maksimum su seviyesinden itibaren 300
metrelik bant içerisinde yer alan 2/B alanları ile ilgili de bir düzenleme
getirilmektedir.
Maliye Bakanlığı, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce yürütülen
çalışmalar sonucu kanun kapsamında satışa konu olabilecek arazi miktarı 313 bin
hektar olarak belirlenmiştir. Hazine adına kayıtlı olan bu alanlar,
kullanıcıların tasarrufunda bulunmakta ve haricen yapılan satışlarla el
değiştirmektedir. Ormana geri dönüşümü artık mümkün olmayan ve çoğu yerleşim
yeri olarak kullanılan bu alanlarda imar planı yapılamaması yüzünden şehircilik
anlayışı ve planlama ilkelerine aykırı çarpık yerleşim alanları oluşmuş,
nitelikli belediye hizmetlerinin götürülmesi imkânı da kalmamıştır.
Toplumsal dinamikleri ve toplum düzenini tehdit eden çarpık
kentleşme sonucu afetlerde insanlarımızın can ve mal güvenliğini riske sokan
yapıların çok olduğu, insani ve sosyal boyutuyla birçok problemin yaşandığı bu
alanlarda devlet olarak sorunların çözümünü üretecek tedbirleri almak
zorundayız.
Bu düzenleme, toplumsal barışın tesis edilmesi, yıllardır devlet
ve vatandaşlarımız arasında süregelen hukuki sorunların çözülmesi, sosyal ve kentsel
dönüşümün sağlanabilmesi açısından da son derece önemlidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuya kentsel dönüşüm ve
afetlere hazırlık yönünden bakarsak: Afet durumunda ekonomik ve sosyal anlamda
ülkemizin tamamını etkileyecek, büyükşehirlerimiz başta olmak üzere, afet riski
taşıyan tüm bölgelerimizdeki yapı stokumuzun bir kısmının depreme dayanaksız
olduğu incelemeler sonucu anlaşılmıştır. Bu yapı stokunun yenilenmesi ve
dönüştürülmesi şarttır. Topraklarının büyük bir bölümü deprem kuşağı içinde
bulunan ülkemizde mülkiyet problemini çözmeden kentsel dönüşümü sağlayarak bu
bölgelerdeki yapıları kaliteli ve depreme dayanıklı hâle getirmek mümkün
değildir. Mülkiyet problemi olan bir yerde kimse büyük yatırım yapmaz. Mülkiyet
problemlerini çözüp kentsel dönüşümün önünü açacak imar planlarıyla dönüşüm
sağlanarak yapı stokumuzun daha kaliteli ve afetlere dayanaklı hâle getirilmesi
gerekmektedir.
Düzensiz şehirleşmeden kaynaklanan yapılaşma sorunlarını çözmek,
vatandaşlarımızın mağduriyetlerini gidermek hepimizin görevidir. Bir kısım
vatandaşlarımız harici satışlarda elde ettiği arazilere bedel ödemiş ise de
elinde mal sahipliğini ispatlayacak hukuki bir belge olmadığı için buralara tam
anlamıyla benim diyememekte, arazisinin kamu malı olması nedeniyle her an yıkım
korkusu yaşamakta ve bilinçaltında devleti bir tehdit unsuru olarak
görmektedir.
Bu yasayla kafasında insanın en temel ihtiyaçlarından olan barınma
sorununu sağlıklı bir şekilde çözebilme imkânına kavuşacak olan
vatandaşlarımız, çocuklarının sağlıklı bir şekilde gelişip yetişebilmeleri ve
onların eğitimi için daha fazla fırsat elde edeceklerdir. Tapusuna kavuşan
vatandaş, doğal olarak eski hâline göre daha fazla mala sahip olacak ve yaşam
standardı yükselecektir. Bu vesileyle devletin anayasal görevi olan insanının
yaşam standardını yükseltmesi görevi de kısmen yerine getirilmiş olacaktır.
Bu kanuna diğer bir yönüyle bakarsak: Çarpık kentleşmenin çözümüne
katkısı, mülkiyet problemlerinin çözümü ve yapı stokumuzun deprem gibi doğal
afetlere dayanıklı hâle getirilmesi, kaçak yapılaşmanın önüne geçerek
vatandaşlarımızın çok daha kaliteli kamu hizmeti almasının önünün açılması gibi
pek çok kamusal ve sosyal sorunların çözümünü kolaylaştırdığı, kolaylaştıracağı
açıkça görülür. Sosyal yönleri ve toplumsal kazanımları güçlü bir toplum inşa
edilmesi için düzenli kentleşmenin sosyal ve kültürel altyapının
geliştirilmesinin önemi inkâr edilemez. Burada önemli olan, vatandaşlarımızın
toplumsal acılardan korunması, problemlerinin çözülmesi, kentsel, sosyal ve
kültürel anlamda ilerleme sağlayarak toplumumuzu daha ferah ve aydınlık bir
geleceğe ulaştırabilmektir.
Bu tasarıda katkıları olan iktidarıyla muhalefetiyle milletvekili
arkadaşlarıma, bakanlık bürokratlarına, sivil toplum kuruluşlarına teşekkür
ediyor, milletimize 2/B, 2/A alanlarında ve hazine arazileriyle iştigal eden
çiftçi kardeşlerimize hayırlı uğurlu olmasını diliyor, tasarıya katkılarından
dolayı da Sayın Bakanımız ve bürokratlarına teşekkür ediyorum.
Milletimize hayırlı uğurlu olmasını diler, sizleri saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdoğan.
Şahsı adına, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Gerçekten önemli bir kanunu, önemli bir toplumsal soruna
çözümü konuşuyoruz. Yılların biriktirdiği ve kangrene dönüşen, devletin
itibarını zedeleyen, adalet duygusunu çürüten bir konuda iktidar ve muhalefet
birlikte bir çözüm üretme umuduyla bugün bir müzakere yapıyoruz. 2/B diye toplumda
bilinen ormanın dışına çıkartılmış, hazineye devredilmiş arazilerin mülkiyet
sorununu çözüyoruz. Zaten bu araziler sahipleri tarafından kullanılıyor ama
şimdi bunu bir mülkiyete, bir hukuka bağlayacağız, bağlamanın hukukunu
çıkarıyoruz.
Değerli arkadaşlar, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak
toplumsal soruna dönüşmüş, toplumda bir beklenti hâline gelmiş sorunların
çözümü için hukuk oluşturmaya her zaman destek vermişizdir. Bu kanuna da bu
anlamda destek veriyoruz, “Evet” oyu vereceğiz.
Değerli milletvekilleri, bir bilen olarak, yani ben orman yüksek
mühendisiyim, hem pratiğinde çalıştım hem öğretisini aldım hem de siyasetçi
olarak hukukunu biliyorum. Daha iyi bilen arkadaşlarımız var iktidar partisi
grubu içerisinde, Sayın Genel Müdürümüz burada, eski Müsteşarımız da
milletvekilliği yapmıştı, onlar da biliyorlar. Onlar da biliyorlar ancak mesele
yanlış sahiplenildiği için, yani bu kanunu Orman Genel Müdürlüğü veya Orman
Bakanlığı değil, doğrudan Maliye Bakanlığının sahiplenmesi gerekiyor. İşte bu
yanlış sahiplenmeden dolayı bir yanlışlık yapılıyor.
Değerli milletvekilleri, bu konuyla ilgili bizi izleyen değerli
vatandaşlarıma da ifade ediyorum: Aslında bu sözlerim, bu kanunun çıkmasını
engellemek niyeti taşımaz. Bu kanun çıkmalı ve bu kanunun çıkmasını bekleyen,
sorunların çözülmesini bekleyen vatandaşlarımız bizi bekliyorlar, onlara engel
olsun diye söylemiyorum. Ama hukuk kurarken, yani sorunları çözmek,
beklentileri karşılamak için hukuk kurarken hukukun içinde kalmak gerekiyor,
hukuku hukukun içinde kalarak değiştirmek gerekiyor. Bu sebeple, bu kanun,
maalesef bu anlamda özürlü çıkıyor. Çok açık, net, hukukçular da biliyor,
ormancılar da biliyor, Anayasa 170’e uygun çıkmıyor. Yani, mesele eğer hukuk
düzleminde sorgulanırsa Anayasa 170’inci maddeye göre bu kanunun uygulaması
aykırılık teşkil eder. Eğer Anayasa Mahkemesine de gidilirse, bu kanun, bu
anlamda iptal edilir.
Bir sorunu çözmek için ortaya konulan hukuk kendisi sorunlu olursa
sorunu büyütür. Endişemiz odur ki yılların birikintisi, kangrene dönüşmüş bir
sorunu çözerken hukuka uygun bir tanzim yapılmadığı için daha büyük bir sorunu
önümüzde buluruz, bir kaosa sebep oluruz diye endişe etmekteyim.
Bunun için, ben tekrar söylüyorum, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, tekrar söylüyorum -daha önce de söyledim- gelin, Anayasa 170’i
değiştirelim, “değerlendirme” tabirini -biz hukuk kurucuyuz- yeniden
tanımlayalım, yargı ve uygulama bu yeni tanımlamaya göre gerekeni yapsın. Her
şeyi yargıdan beklemek, yargının duvarından geri dönmenin sorumluluğunu yargıya
atmak doğru değil, bize ait bir sorumluluk. O sebeple, Anayasa Mahkemesinin
verilmiş kararları var, bu kararlar ortada. Bu yönde yapılan teşebbüsler daha
önce çok açık, net “Satış ve devir Anayasa 170’e aykırıdır.” hükmü var.
Bunları kayda geçsin diye söylüyorum, yoksa kanunu engellemek
anlamında söylemiyorum ve buradan grubum adına da bir taahhütte bulunuyorum. Bu
sorunu çözmek için, bu toplumsal sorunu çözmek için, geliniz Anayasa 170’inci
maddeyi değiştirelim, “değerlendirme” tabirinin tanımını yapalım, içini
dolduralım ve ona dayalı da bu sorunu çözelim. Birinci söylemem gereken hadise
budur.
İkincisi, kanunlar adaleti temin etmeli. Eğer çıkarttığımız kanun,
kurduğumuz hukuk adaletsizliği getiriyorsa, faydalı bir iş yapmıyoruz demektir.
Değerli arkadaşlar, “rayiç bedel” dediğimiz hadisede, Türkiye
genelinde bir ortak tanım yapmak mümkün değildir. Toros Dağlarının rayici ile
İstanbul’un çevresindeki rayici aynı anlayışla tanzim ederseniz, Türkiye'de
hukukun, kanunların genelliği konusu, genellikle de adaleti temin etmez. Bu
noktada “Belirlenen rayiç değerin yüzde 50’si bedelle satılır.” ifadesi veya
işte “değerlendirilir” ifadesi bir adaletsizliği getirecektir. Bu noktada ne
yapılması gerekiyorsa onu yapmak gerekir.
İşte, vergi bedeli üzerinden, emlak değeri üzerinden olabilir veya
farklı bedeller, mesela “orman içi köylerine rayiç değerin yüzde 15’i” diye
teklif ettik Milliyetçi Hareket Partisi olarak. “Orman kenarı köylülerinin
kullandığı 2/B arazilerinin satışında tespit edilen rayiç değerin yüzde 25’i
talep edilsin.” dedik. Böylelikle bir adaleti temin edelim.
Değerli arkadaşlar, endişemiz yeni bir soruna ulaşmaktır, o nedir?
Şu: Adamın kırk yıldır, elli yıldır kullandığı 2/B arazisi vardır. Emek
vermiştir, imar etmiştir, orayı bir değere ulaştırmıştır. Şimdi, bir rayiç
değer çizdiniz ve adam bunu satın alamadı. Yetmedi parası, gücü yetmedi,
alamadı. Alamayınca, yarın ne yapacaksınız? Yani adamın evinin olduğu, çoluk
çocuğunu geçindirdiği araziyi bir başkasına satarak ortaya çıkaracağınız kaosun
farkında mısınız? Bu yanlış olacaktır değerli arkadaşlar.
Bir başka şey, sorumlusu devlet olan sorunlar var, tapu iptal
davaları. Adama tapu vermişsiniz, sonra
da gitmişsiniz “Burası orman.” diye iptal etmişsiniz. Bu sorunu bu kanun
çözmüyor. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak dedik ki: Bakın, gelin
mutabakat var, iktidar-muhalefet mutabakatımız var, bunun gücünü kullanarak, bu
konuyla, millet ile devlet arasındaki bu konudaki tüm sorunları çözelim, bir
tasfiye kanunu çıkaralım. Yıllardır millet mahkeme kapılarında çürüdü. Gelin
bir tasfiye kanunu çıkaralım, bu tapu iptal davaları…
Bir başka şey, kadastro haritaları veya kadastro dışı kalmış
arazilerin kullanımı. Bunlar ülkemizin hemen her bölgesinde sorun. 4785 sayılı
Devletleştirme Kanunu’nun oluşturduğu mağduriyetler var. Devlet olarak
gitmişsiniz milletin malına el koymuşsunuz. “Tüm bu sorunları çözelim.” dedik
ama maalesef, Sayın Bakan, bu konu çok daha büyük bir konu, bu konunun çözümüne
gücümüz yetmez diye öyle kaldı. Ama bir sorunu çözerken aynı konudaki
birilerinin sorununu çözmezseniz yani nimet ve külfet paylaşımında adaletli
olmazsanız devlete olan güveni veya “Adalet mülkün temelidir.” bu, mülke olan
sahiplenme duygusunu çürütürsünüz. Bunun için, bu kanun bu yönüyle özürlü.
Bir başka şey değerli arkadaşlar, Anayasa 170’e göre bu arazileri
siz orman içi köylülerinin kalkınmaları için kullanabilirsiniz. Bu arazilerin
satışından, devrinden elde edeceğiniz kaynağı bu köylülerin kalkınması için
kullanabilirsiniz ve yeni orman alanları oluşturmak için kullanabilirsiniz ama
getirdiğiniz kanun gözümüzün içine baka baka Anayasa’nın bu amir hükmünü yok
sayıyor. Ne yapıyor? Yüzde 90’ını kentsel dönüşüm için bütçeye aktarıyor. Ee, bu olmaz. Yani bu kadar emek verilerek veya bu kadar
sahiplenilerek ortaya çıkan bir düzenlemede işin sahibi olan orman köylülerini
yok sayarsanız… Yüzde 10’luk, onun da ne kadarı orman köylüsüne gidecek? 7-8
milyon orman köylüsü, 21 bine yakın orman köyü var. Bunların sorununun çözümüne
katkı vermeyen bir yasanın adaletli olduğunu söyleyebilmek mümkün mü?
BAŞKAN – Sayın Şandır, bir dakikanızı rica edeceğim.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
Çeşitli İşler
1.- Görüşmeleri izlemek
üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan Bangladeş Başbakanı Sheikh
Hasina ve beraberindeki heyete Başkanlıkça “Hoş
geldiniz.” denilmesi
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı
Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın davetlisi olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan
Bangladeş Başbakanı Sayın Sheikh Hasina
ve beraberindeki heyet şu anda Meclisimizi teşrif etmiş bulunuyorlar.
Kendilerine yüce Meclisimiz adına hoş geldiniz diyorum. (Alkışlar)
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında
Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın; Orman Köylülerinin
Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Ankara
Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 68
Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi);
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın;
Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporları (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S. Sayısı: 198) (Devam)
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sayın konuk Başbakan sıralarımızın boş
olduğuna bakmasın, milletimiz buradadır. Kendisini saygıyla selamlıyoruz,
sevgiyle karşılıyoruz efendim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Şandır, sürenizi de ilave ettim.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlarım, gerçekten iktidar ve muhalefet çok sık
görülemeyen bir uzlaşmayla bir toplumsal sorunu çözüyor. Bu sorunu çözerken
irade beyanımız var, gelin doğruyu yapalım şeklinde. Eksiği de tamamlayalım,
yani bu kadar yılın birikintisi var. Bu kadar yıl birikmiş, beklenilmiş, şimdi
çözme iradesi var, daha önce çözme iradesi oluşmuyor. Şimdi çözme iradesi var.
Gelin bunu, ortak aklı oluşturarak kapsamlı bir şekilde, önce
Anayasa 169, 170’i değiştirelim. Bu çok sahiplendiğiniz, övündüğünüz Anayasa
referandumunda da aynı şeyi yaşadık. Size o zaman söyledik: “Gelin, bu Anayasa
169, 170’i de koyun bu paketin içine.” Maksat, niyet farklı olunca hiç bizi
dinlemediniz, duymadınız. Hâlbuki bu 2/B yasası daha birkaç defa mahkeme
kapısından döndü, teşebbüs akim kaldı. Şimdi, bunu çözmek için tekrar Meclisin
ve milletin önüne geldiniz.
Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, bir kanun çıkartılırken bu
kanunla ilgili hukukun içinde kalmak zorunluluğu çok daha önemlidir.
Tarımda kullanılan hazine arazilerinin satışını da bu kanuna dâhil
ettiniz. Doğrudur, aslında “2/B” diye bir hadise yok, hazineye devredilen,
ormandan çıkmış araziler, onlar da hazine arazisi. Bu kanunun sahibi hazine
olması lazım, millî emlakten sorumlu bakan olması lazım. Hazine arazilerinin
satışı için de kurallar getiriyorsunuz ama getirdiğiniz kurallar, inanınız ki
Türk çiftçisini çok zor duruma düşürecektir. Topraklarımızın büyük mülkiyeti
devletin elinde, bunlar millet tarafından kullanılmakta. Bu arazileri kullanan
insanların önüne yarın karşılayamayacakları bir bedelle satış zorunluluğunu
getirirseniz çok ciddi bir kaosa sebep olacaksınız.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
söylüyorum: Aslolan üretimdir, aslolan
üretendir. Siz, üretimi teşvik etmek, desteklemek, üreticiyi kucaklamak
mecburiyetindesiniz. Yani devleti zengin edeceğiz diye üreticiyi mağdur etmenin
neresinde mantık var? Hangi akıllı siyaset böyle bir sonuç getirir? Şimdi,
“yüzde 50” diye kanun komisyondan çıktı, duyuyorum ki bunu yüzde 70’e
çekecekmişsiniz. Yapmayın bunu, çiftçiye, Türk çiftçisine haksızlık, hakaret
etmiş olursunuz. Adam dişiyle tırnağıyla bu araziyi kullanıyor, sırtına alıp
gitmiyor. Yabancılara mülk satılmasını kanun hâline getiriyorsunuz, komisyondan
çıkardınız. Yabancıya mı satacaksınız? Yani Türk çiftçisinin alamayacağı rayiç
bedellerle kullandığı araziyi satışa çıkarırsanız kim alacak bunu?
Değerli arkadaşlar, dolayısıyla, bir ihtiyaca binaen oluşmuş
uzlaşmayı heba etmemenizi tavsiye ediyorum. Ben bunu komisyonlarda da konuştum,
her iki komisyonda da konuştum. Gelin bir irade beyanı olarak, muhalefet
partileri olarak işte Sayın Akif Hamzaçebi’nin vermiş olduğu…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – …sayın Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
vermiş olduğu ve adına “barış” dediği, bizim “tasfiye kanunu” dediğimiz, tüm
sorunları yani vatandaşla devleti hasım hâlinde olmaktan, hasım olarak
yaşamaktan kurtarıp hısım hâline getirecek, gelin tüm sorunları çözecek bir
kanun çıkaralım, gelin bir barış ilan edelim diye Cumhuriyet Halk Partisinin
ortaya koyduğu irade beyanını bana göre iktidar grubu doğru değerlendirmiyor,
bu fırsatı iyi değerlendirmiyor. Ama endişem odur ki Anayasa Mahkemesinin
duvarından geri dönmek ihtimali vardır. O zaman, oluşan bu umutları ve
beklentileri -eğer ki Anayasa Mahkemesinden bir teminat aldıysanız, bir garanti
aldıysanız; onu da söylemek çok şık olmuyor, Anayasa Mahkemesini ilzam
etmeyelim- eksik çıkartmak gibi bir suçlamayı da lütfen kabul edin.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Böyle bir şey olabilir mi?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bilenin sorumluluğunda söylüyorum
bunları.
Ama her şeye rağmen, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu
toplumsal sorunun çözümüne katkı vereceğimizi ifade ediyor, heyetinize saygılar
sunuyorum efendim.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.
Sayın milletvekilleri, on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.43
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.08
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
HAMARAT (Ordu), Fatih ŞAHİN (Ankara)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
94’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
198 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, yirmi dakika süreyle tasarının tümü üzerindeki soru-cevap
işlemini başlatıyorum.
Sayın Genç…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim, tabii, bu daha önce Bakan sırasında Veysel Eroğlu
oturuyordu, ben sorumu ona göre hazırladım ama yine ormanla ilgili bir soru.
Bu İstanbul’da Kemerburgaz ormanlarındaki madenlerin çıkarılması
sonucunda orada büyük çukurlar meydana geldi, burada hafriyat döküm alanları
seçildi, uzun zaman buraya hafriyat dökülüyordu ve milyar dolar seviyesinde
hasılat temin ediliyordu ve bu hasılat ormanın o bölgesinin ıslahı için
kullanılırken, Veysel Eroğlu, Bakan olduktan sonra, 2007’den sonra bir kanun
çıkardı, bu kanunla burayı Ormandan alıp İstanbul Belediyesine verdi ve başına
da kendi hemşehrisi Türker Eroğlu diye bir kişiyi
getirdi oraya.
Şimdi ben sormak istiyorum: Burada elde edilen ne kadar para var?
Bu İstanbul Belediyesi bu paraları alıp da normal belediye gelirleri arasında
mı gösteriyor, yoksa İstanbul’daki BİT’lere mi
veriyor? O tabii BİT’lere de gidince orada keyfî
harcamalar yapılıyor. Bu konuda bir bilgi almak istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Sayın Halaman…
ALİ HALAMAN (Adana) – Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sorumun bir tanesi… Sağlık Bakanımız burada yok ama ben bunu
sormak durumundayım. Bizim Adana’nın Kozan ilçesinden bir hasta İstanbul’a
gidiyor, Baltalimanı Kemik Hastanesi yani araştırma
hastanesine. Hastaya şöyle diyorlar: “1.601’inci sırayı verebiliriz sana.” Ben,
geçmiş dönemde bu Baltalimanı Kemik Araştırma
Hastanesine hasta gönderdim, o zaman da Sağlık Bakanı Osman Durmuş’tu, o zaman
da 100’üncü sıraya yazmışlardı. Ve nüfus artmasına rağmen… İnsanlar bu kadar mı
çok hasta oluyor yoksa bu Sağlık Bakanı fiziki şartları mı oluşturamıyor?
Doktor mu noksan? Bununla bir ilgilenirse sevinirim.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Halaman.
Sayın Erdoğan…
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi görüşmekte olduğumuz kanun tasarısıyla ilgili olarak, tabii
ki kanun çıktıktan sonra belli bir süre içerisinde vatandaşın müracaat edip yerlerini
alması gerekiyor ancak bildiğimiz kadarıyla bu alanların kadastrosu
tamamlanmadı. Kadastrosu tamamlanmayan bu kapsamda ne kadar alan var? Bu
kadastrosu tamamlanmayan alanlardaki vatandaşın müracaatı nasıl
değerlendirilecek? Vatandaş kadastrosu yapılmamış bu yerlerini nasıl alacak?
İkincisi: Rayiç bedel ile ilgili olarak, bugüne kadar, kamuoyunda
-Muğla ki bu konuda Türkiye'de 2/B arazisi konusunda üçüncü sırada- hâlâ
vatandaşa somut olarak bildirilen herhangi bir fiyat yok. Rayiç bedeli kim, ne
zaman belirleyecek? Vatandaşa ne zaman ilan edecek? Bu rayiç bedellere tabii ki
vatandaşın kanuna göre itiraz etme hakkı da olmayacağına göre, vatandaş bu
rayiç bedelle ilgili sıkıntılarını nasıl çözecek?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdoğan.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu tasarı yasalaştığında, İstanbul ve diğer büyük
şehirlerde ne kadar 2/B arazisi satışa çıkarılacaktır? Bunlar içerisinde daha
önce Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri kabinesinde görev yapmış kişilerin
var olduğu iddiası doğru mudur?
İkincisi: Orman köylerinde ve şehir merkezlerindeki 2/B
arazilerine aynı rayiç bedel üzerinden değer biçmek ne derece hakkaniyetlidir?
Bu konudaki sizin düşüncenizi alabilir miyiz?
Bir diğer soru: “İşlenemediği için ormanlık araziye dönüştüğü”
gerekçesiyle orman kadastrosu geçirilirken vatandaşın elinden alınan arazilerin
durumu ne olacaktır? Bu konuda bir çözüm bulunabilir mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın Şandır…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, getirilen kanun tasarısının 12’nci maddesinin
(3)’üncü fıkrasında, hazine arazilerinin kıyı kenar çizgisine 5 bin metre
mesafedekilerinin satılamayacağına amir bir hüküm vardır. Biliyoruz ki bu en
değerli hazine arazileri de kıyılarda olan arazilerdir. Bu 5 bin metre
tespitinin sebebi nedir, bir başka satış mı düşünülmektedir, bir başka proje mi
vardır? Yani buralardaki hazine arazilerini kullanan vatandaşlarımıza karşı bir
haksızlık yapılmıyor mu? Bu, Anayasa’nın “eşitlik” ilkesine aykırı değil mi?
Bir bunun cevabını istiyorum.
Bir de, tapu iptal davaları sonucu 2/B’leşen
arazileri bu kanunla çözüyorsunuz ama 2/B’yle ilgisi olmayan tapu iptal
davalarını çözmüyorsunuz. Bu da bir eşitsizlik değil midir Anayasa’nın 10’uncu
maddesine göre? O sorunu nasıl çözmeyi düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.
Sayın Tüzel…
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Sayın Bakan, yoksul orman
köylüsüne tarım arazisini rayiç bedelin yüzde 50’si karşılığında satmak, nasıl
“destek olmak”tır?
“Yararı olmayan orman alanı” bilimsel bir tanımlama olabilir mi?
Satışlardan elde edilecek gelirlerin afet işlerinde kullanılıp
cari açık kapatmada savrulmayacağının garantisi nedir özellikle deprem
vergilerinin akıbeti belliyken?
İnsan merkezli bir kent ve ailenin öneminden bahseden Sayın
Başbakan, Keçiören’de 5 kişilik memur ailesinin sobadan zehirlenmesine ne
demektedir?
Böylesi önemli bir konuda neden sendika ve meslek örgütlerinin
önerilerini dikkate almadınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tüzel.
Sayın Demiröz…
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Daha önce tapu ve kadastro veya imar mevzuatına göre ilgililer
adına oluşturulan ve tapuda hâlen kişiler adına kayıtlı olan taşınmazlar daha
sonra orman sınırları içerisinde kaldığı gerekçesiyle tapu kütüklerine “Orman
sınırları içerisinde kalıyor.” “Ormanda kalmaktadır.” “Orman, tatil sınırları
içerisinde kalmaktadır.” şeklinde şerhler düşülmüştür. Bir kısmı bunun
yargıdadır. Sadece Bursa’da bu konumda olan 2 bine yakın vatandaşımızın
olduğunu biliyorum. Acaba Türkiye genelinde ne kadardır? Ne kadar
vatandaşımızın bu yasayla sorununu çözemeyeceğiz? Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demiröz.
Sayın Öz…
ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, Mersin Bozyazı Tekmen’den arayan vatandaşların şöyle
bir sorusu var: O bölgede bir iki dönüm arazilerine sera yapan, geçimini
bununla sağlayan insanlar, kullanmış oldukları tarım alanında kurulan
elektriğin yerine TEDAŞ’ın özelleşmesinden sonra sanayi elektriği
fiyatlandırılması üzerinden fiyatlandırılacağını duyduklarını ifade ediyorlar.
Bu düzenleme vatandaşı mağdur edecektir. Bu doğru mudur? Bunun engellenmesi
için bir çalışma yapılması gerekmektedir. Dikkate alırsanız seviniriz.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öz.
Sayın Ağbaba… Yok galiba.
Sayın Genç, buyurunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Demin sorumu bitirmedim. Şu anda AKP’nin olduğu yerde 3.600
metrekarelik bir mülk var. Daha önce TEK-İMAŞ diye bir şirket burada ticaretle
uğraşıyordu. Orman buraya karşı dava açtı ve davada buranın orman sahası
olduğunu kazandı, fakat sonradan AKP’nin buraya genel merkezi yapılınca buranın
etrafını duvarla çevirdi ve burayı Ankara Belediyesi park sahası yaptı. Orman
arazisi olan bu 3.600 metrekareyi neden AKP bedava kullanmaktadır? Bu konuda
açıklama yapar mısınız?
Bir de Tayyip Erdoğan’la Unakıtan bu 2/B’den ne kadar arazi
alacaklar? Onun da açıklanmasını istiyorum.
Teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Genç.
Buyurunuz Sayın Bakan.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Öncelikle tüm siyasi partilerimize ülkemizin önemli bir sorunu
olan, halkımızın beklentisi olan bir alanda verdikleri destekten dolayı
teşekkürlerimi sunuyorum. İnşallah, uzun zamandır halkımızın beklediği bu
düzenlemeler bu vesileyle gerçekleşmiş olacak.
Sayın Genç’in sorduğu spesifik bir soru var. Veysel Bey de bugün
bir afetle ilgili ayrılmak durumunda kaldı, akşama inşallah yetişir. Çok özel
bir soru, ona ancak yazılı cevap verebiliriz. Bu konuda benim doğrusu şu anda
herhangi bir bilgim söz konusu değil ama eminim bir açıklaması sunulur.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Tabii, ilgili bakanlar kaçıyorlar, yüzleri
yok buraya gelmeye.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - İkincisi Sayın Halaman’ın sorusu hastane sıralarıyla ilgili bir soruydu.
Hastanelere giden insanlarımızın sayısı gerçekten çok fazla. Aslında, sağlık
hizmetlerine erişilebilirlik arttıkça bu sayının daha da arttığını görüyoruz.
Ortalama 6-7 defa bir hastaneye gitmek söz konusu. Yani yüz milyonlarca insan
hastaneye gidiyor her yıl, defalarca gidildiği için, ama hepsi de bir şekilde
hizmet görüyor. Spesifik belli bir sıkıntı varsa, bir sıkıntılı hastane varsa
onu da Sağlık Bakanımıza tabii ki iletebiliriz.
Sayın Erdoğan “Kadastrosu tamamlanmayan alan ne kadar, müracaat
nasıl değerlendirilecek?” şeklinde tamamlanan alanı sordu. Tamamlanan alan şu
gün itibarıyla 192.190 hektar şeklinde ifade ediliyor. Bunun kadastrosu
yapılmış durumda. Aynı zamanda çalışmalarımız da tabii devam ediyor. Daha
geçtiğimiz günlerde Kalkınma Bakanlığı olarak 10 milyon lira ek ödenek tahsis
ettik ilgili kurumlarımıza bu işlerin hızlandırılması amacıyla. Tamamlanmayan
da, şu an itibarıyla 120 bin hektar gözüküyor. Bunları da en kısa sürede
tamamlamak için gayret sarf ediyoruz, kaynak ayırıyoruz. Onu da, inşallah, en
kısa sürede tamamlayacağız.
Diğer taraftan, rayiç bedel Maliye Bakanlığımız tarafından tabii
belirleniyor, belli bir prosedür
çerçevesinde yapılıyor. Başvurular akabinde tek tek başvuruyla ilgili
vatandaşlarımıza bedelleri bildirilecek.
Sayın Işık “İstanbul ve büyük şehirlerde ne kadar alan kapsamda
satılacak? Bunlar içinde AK PARTİ’li birtakım
insanlar, isimler var mı?” gibi bir soru sordu yanlış anlamadıysam. Tabii, bu
kadar geniş bir…
ALİM IŞIK (Kütahya) – Eskiden kabine üyesi olan…
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Yani benim doğrusu öyle
spesifik bir bilgim yok. Tabii ki bu geniş alan içinde birçok insan olabilir,
AK PARTİ’li de olabilir, MHP’li de, CHP’li de. Bütün…
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Bir ipucu verelim! Maliye
Bakanlığı yapmış birisi!
KAMER GENÇ (Tunceli) – Açıklayın isimleri canım. Gizlemeye gerek
yok.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Bilemiyorum doğrusu. Ama
birçok insanın burada hukuku olabilir. Hukukta eşitlik, genellik esastır
kanunlarda. Kim faydalanıyor olursa olsun hukukun genel ilkeleri geçerli olur
ama burada herhangi bir şahsa dönük bir düzenleme yapmıyoruz, genel bir
düzenleme yapıyoruz.
Orman köyü, şehir merkezi rayiç bedel anlamında bir haksızlık olur
mu diye… Rayiç bedel belirlenirken zaten o alanın özellikleri dikkate alınarak
belirleniyordur diye varsayıyorum ben doğrusu. Dolayısıyla bir haksızlık
olduğunu düşünmüyorum açıkçası. Burada orman köylülerine genel anlamda zaten
düşük belirleniyordur diye tahmin ediyorum doğrusu.
Ayrıca, “Orman köylüsüne yüzde 50 bedelle satılması doğru mu?”
şeklinde bir soru var. Tabii ki, bu alanlar sonuçta bütün toplumun hukukunun
olduğu alanlar yani sadece üstünde tasarrufu olan insanların değil, tüm
toplumun hukuku söz konusu. Burada bir denge kurmak durumundayız. Bir taraftan
bu alanlar üzerindeki insanlarımızın kolayca hakkını hukukunu gözeten bir yapı
oluşturmalıyız ama bir taraftan da tüm toplumun burada bir hukuku olduğunu da
dikkate alarak bir bedel tespit etmek durumundayız. Bu dengeyi sağlamaya
çalışıyoruz. Mevcut olarak bu arazileri kullanan insanlarımızın daha elverişli
koşullarda belli indirimlerle, taksitlerle bu mülkleri edinmelerini sağlıyoruz.
Gerçekten hukukileştiriyoruz durumu.
Sadece gelir açısından bakmıyoruz. Sadece gelir olarak baksaydık
“Rayiç bedel üzerinden satış olacak.” derdik. Bunu sosyal bir mesele olarak da
algılıyoruz. Dolayısıyla belli indirimler ve taksitlendirmelerle bir kolaylık
getiriyoruz ama bunun da tabii ki bir sınırı var. Sonuçta, dediğim gibi, bu
topraklar, bu araziler bütün toplumun, bütün toplumun da burada bir hakkı var,
hukuku var. Burada elde edilen gelirler de özel gelirler değil, sonuçta
bütçemize intikal edecek ve yine tüm toplumun yararına kullanılacak gelirler.
Dolayısıyla sosyal açıdan bakarken işin bu boyutunu da dikkate almak durumundayız
diye düşünüyorum.
Sayın Şandır’ın sorusu… 12/3’üncü madde
hazineye ait tarım arazilerinin kıyı kenar çizgisine 5 bin metre yakın olanları
satılmıyor. “Bu yerler farklı şekillerde de değerlendirilebilir.” diye bir
düşünce var. “Turizm için, sanayi için, başka amaçlarla kullanılabilir.”
şeklinde bir düşünce olduğu için bunlar o şekilde değerlendirilmiş, düşünülmüş
yani “alternatif maliyeti” yüksek görüldüğü için veya alternatif fırsatlar
olabilir diye değerlendirilmiş. Arkadaşlarımızın bana verdiği bilgi, işin
gerekçesi bu şekilde.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ama bu, huzursuzluğa sebep olacak. Yani
Maliyeci arkadaşlara söylüyorum: Yanı başındaki komşusunun arazisini
satacaksınız, onun yanındakini satmayacaksınız. Yani Çukurova’yı düşünün.
Dolayısıyla yanlış olmuş o. 500 metre doğru rakam.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Onu, bu itirazları
arkadaşlarımız yine değerlendireceklerdir.
Diğer taraftan, Sayın Tüzel’in sorusuna zannediyorum cevap verdim,
o sosyal boyuta. Yani gelirleri de savurgan bir şekilde kullanmayacağız. Çok
önemli afet ülkesiyiz, kentsel dönüşüme büyük ihtiyacı olan bir ülkeyiz;
ağırlıklı olarak buralarda, diğer taraftan, yine işin temel amacına dönük
olarak orman alanlarında kullanılacak bu gelirler. Dolayısıyla, sonuçta
halkımızın faydasına bir şekilde bu gelirler hizmete dönüşecek diye
düşünüyorum.
Sayın Demiröz Bursa’yla ilgili spesifik bir soru sordu. İsterseniz
yazılı bir şekilde Sayın Vekilimize detaylı bir bilgi arz etsinler, bürokrat
arkadaşlarımızdan rica edelim.
Sayın Öz yine Mersin’de sera alanlarındaki elektrik tarifesiyle
ilgili bir soru yöneltti. Doğrusu, bu konuda da Enerji Bakanlığımızdan bir
bilgi alırsak daha sağlıklı bir şekilde cevap veririz diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Soru-cevap işlemi de bittikten sonra tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler böylece tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi, birinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 12’nci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerine, gruplar adına, Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Tuncel. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Teşekkürler Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 198 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerine Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce Sayın Bakan sorulara cevap verdiğinde -dinlediğimde-
“Bu yasa tasarısı konusunda mı konuşuyor?” diye çok merak ettim. Doğrusu, bu
arazilerin satışının -ya da bu yasa tasarısıyla birlikte- toplum yararına bir
hizmet ifade ettiği söylendi. Gerçekten toplum yararına bir konudan
bahsediyorsak bence bu yasayı geri çekmek gerekir çünkü bu yasayı çekip,
gerçekten ekolojik sisteme uygun, gerçekten bütün toplumun yaşam alanlarını
yeniden düzenleyen, ekolojik bir perspektifle ele alınan, bu yasa tasarısının
etkileyeceği tüm toplumsal kesimlerle, sosyal kesimlerle, sivil toplum
örgütleriyle tartışarak yeniden ele almak gerekir. Ama biz bugüne kadar bu
Parlamentoda bunu görmedik. AKP İktidarı -ki bu yasa tasarısına muhalefet de,
CHP ve MHP de destek veriyor- daha çok “Nasıl kâr elde edebiliriz, nasıl rant elde
edebiliriz?” üzerinden yapılan bir yaklaşım… Bu, temel bir eleştiri konusudur
yani bunu yapmadan, diyelim ki bunun toplum yararına olduğunu söylemek
gerçekten çok kabul edilebilir bir nokta değildir.
Diğeri “Kâr amacı gütmüyoruz.” deniliyor. Aksine, bu yasa tasarısı
tam da kâr amacı gütmek açısındandır; yani diyelim ki yeni 2/B alanlarını,
orman alanlarını, orman vasfını yitirmiş alanları aslında ranta dönüştürmek,
yeni araziler oluşturmak, bunun satışından kâr elde etmek... Hatta satarken
kime sattığınız meselesi de önemli. Buradan yeni bir alan oluşturduğu ortada.
Dolayısıyla, burada asıl amacın kâr olduğu çok net olarak ortada.
Diğeri, hukukta eşitlik meselesi. Bu yasa tasarısında eşitlik de
yok. Yani diyelim ki burada daha çok zenginler düşünülmüş, bu alanda kim daha
çok etkilenecek meselesi düşünülmüş. O yüzden, bu yasa tasarısı, Sayın Bakanın
ifade ettiği gibi, toplum yararına değil, kâr amacı gütmeyen değil, aksine kâr
amacı güdüyor ve hukukta eşitlik ilkesine uymuyor. O açıdan, tabii bizim
önerimiz, bu yasa tasarısını geri çekip bunun üzerinde düzenlemek, gerçekten
toplum yararına düzenlemek üzerinde olabilir.
Sayın milletvekilleri, farkında mısınız, dünya gerçekten bir
ekolojik kriz yaşıyor. Dolayısıyla biz arazileri sadece cansız bir varlık
olarak değerlendiremeyiz. Yapacağımız her işlem, doğa üzerindeki her uygulama
aynı zamanda bizim geleceğimizi etkileyecek bir durumdadır. O açıdan, bunu
yapmadan bir yasal düzenleme yapmak, sadece “Böyle bir beklenti var,
dolayısıyla arazileri satışa sunalım.” yaklaşımı kabul edilebilir bir yaklaşım
değildir. Kaldı ki AKP Hükûmetinin yaklaşımını biliyoruz, bu konuda kendi
politikalarını eleştirenlere hemen tepki gösteriyor -biraz önce Sayın Levent
Tüzel de sordu- özellikle bilim insanlarına yönelik. Örneğin HES’lere karşı çıkmak bu ülkede suç, orman arazilerinin
rant alanına dönüştürülmesine karşı çıkmak suç, demokrasi istemek, eşitlik
istemek, adalet istemek suç, parasız eğitim istemek suç, ana dilde eğitim istemek
suç. Bütün bunlarda hemen AKP İktidarı zaten yargıyı göreve çağırıyor. Bu yargı
da, nasılsa, hemen hizmete geçiyor ve bu konuda gereğini yapıyor. Doğrusu çok
iyi bir iş birliği de var, bunu da ifade etmek isteriz.
Sayın milletvekilleri, toplumsal ve ekolojik krizin bariz bir
yansıması olan 2/B meselesinde sorunun sadece yıllanmış sorunları çözmek olarak
yaklaşma olmadığını, bunun sadece neoliberal
politikaları sürdürmek amaçlı olduğunu buradan bir kez daha ifade etmek
istiyoruz.
2/B konusu “Bilim ve fen bakımından orman niteliğini kaybetmiş”
gibi anlamsız ve hiçbir mantıkla kabul edilmez bir yasal kılıfın içerisinde,
büyük inşaatçı orman işgalcilerine rant sağlama projesidir. Doğayı bir meta
olarak gören klasik kalkınmacı anlayışın orman
ekosistemlerinde yarattığı yıkımın hukuken meşrulaştırılması ve hatta
ödüllendirilmesi girişimidir. Anadolu’da yaşamın kaynağı olmuş, paha biçilmez
ekosistemler olan ormanları hukuksuzca işgal
edenlerin, bu anlamda suç işleyenlerin sırtlarını sıvazlama işidir. Zamanında
ormanları işgal etmemiş olanları hukuka bağlı kaldıkları için cezalandırmaktan
başka bir şey değildir.
Hepimizin bildiği gibi, orman sadece ağaçlar topluluğundan ibaret
değildir. Orman, zemin bitkileri, toprak yapısı, böcekleri, mantarları ve tüm
flora ve faunasıyla bir ekosistemdir. Bir ekosistem çok büyük çapta bir doğal
yıkımla karşılaşmadığı sürece vasfını kaybetmez. 2/B’de olduğu gibi insan
eliyle yok edildiğinde bunun adı vasıf kaybetme değil, olsa olsa doğal yıkımdır
ve katliamdır ve bugüne kadar aslında bu yasa tasarısıyla birlikte de bu doğa
yıkımı, doğa katliamı meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır.
Sayın milletvekilleri, kaldı ki bu yasa tasarısı aslında
Anayasa’nın 170’inci maddesine de uygun değildir. Biraz önce sayın milletvekili
de ifade etti, bu yasa tasarısının özellikle 2’nci, 5’inci ve 6’ncı maddeleri,
yine 10’uncu maddesi ve 13’üncü maddesinde yapılan değişiklikler aslında bu
yasa tasarısının hangi amaçlı olduğunu bir kez daha gösteriyor.
13’üncü maddede yapılan değişiklikle 2924 sayılı Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun yürürlükten
kaldırılmış oluyor. Bu, dolayısıyla bir kanunu, eskiden en azından bazı
tedbirleri alan kanunu da böylece ortadan kaldırmış oluyor.
Yine bu yasa tasarısının 2’nci maddesinin (f) bendinde 2/B
arazileri gecekondu veya kentsel dönüşüm projeleri uygulanacak alanlar arasında
sayılmış durumda. Üstelik bu projeleri yapabilecekler arasında Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının yanı sıra TOKİ ve ilgili büyükşehir ve öteki
belediyeler de sayılmıştır. Böylece siyasal iktidar özellikle henüz
yapılanmamış ve tarımsal amaçlarla da kullanılmayan yaklaşık 3 milyon dönüm
araziyi, 2/B arazisini yeni rant alanı olarak açmaktadır. Aslında işin püf
noktası burasıdır, 2/B’yi yeni kentsel dönüşüm alanı olarak tasarlıyor.
Yine 6’ncı maddenin 1’inci fıkrasında 2/B arazilerini satın almaya
hak sahibi sayılabileceklerin 31/12/2011 tarihinden önce kullanıcısı veya
üzerindeki muhdesatın sahibi olarak gösterilen
kişiler olması suretiyle süresi içerisinde başvurmak, idarece belirlenecek
bedele itiraz etmemek, satış işlemini dava konusu etmemek koşulları
getirilmiştir yani burada da iktidar aslında istediği kişilere bu arazileri
satacaktır. Bu konuda, hani “hukukta eşitlik” deniliyor ya, hukukta eşitlik
falan diye bir durum yok; bu konuda özellikle kendi taraftarlarını zamanında
bilgilendirme, süresi içerisinde başvuru yaptırıp tarım arazilerini de kendi
taraftarlarına satma durumu var. Bu, Anayasa’nın 10’uncu maddesine aykırıdır
sevgili arkadaşlar. Anayasa’nın 10’uncu maddesindeki “Devlet organları ve idare
makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket
etmek zorundadır.” Yine, 125’inci maddedeki “İdarenin her türlü eylem ve
işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.” ilkesine de aykırıdır. Bunlar, tabii,
özellikle seçilmiş maddelerdir. Yani bu kanun tasarısına neden itiraz
ettiğimizi biraz daha açıklamak istiyoruz:
Yine, 10’uncu maddesine göre, 2/B arazilerinin satışından elde
edilecek gelirlerin Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek ve yüzde 90’ını
aşmayacak kısmı genel bütçenin (B) cetveline özel gelir, geri kalan kısmının da
gelir olarak aktarılması öngörülüyor. Özel gelirin tutarı karşılığında Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı bütçesinde afet riski altındaki alanların
dönüştürülmesinde kullanılmak üzere özel ödenek öngörülebilecektir. Gelir
tutarının nakledilecek kısmı ise orman köylülerine ait taşınmazların kamulaştırılması,
2/A alanlarının ıslah ve iskânı, orman köylülerinin kalkınmalarının
desteklenmesi, 2/A, 2/B arazilerinin en az 2 katı verimsiz orman alanlarının
ıslahı ve yeni ormanların tesisi için belirlenmiştir. Genel olarak buna ödenek
hazırlanacaktır. Bu konu da ciddi bir sorun ifade etmektedir. Yine bu,
Anayasa’nın 170’inci maddesine aykırı bir düzenlemedir. Yani bunlara dikkatiniz
çekmek istiyoruz.
Biraz önce sayın milletvekili dedi: “Anayasa’nın 170’inci
maddesini değiştirelim.” Anayasa’nın 170’inci maddesini değil, kısmen ekolojiyi
koruyor, gelin bunu değiştirelim yani talana izin vermeyecek bir uygulama
içerisine girelim, yoksa gerçekten yaşam alanlarımız kalmayacak.
Sayın milletvekilleri, siyasal iktidar 2/B arazilerinin yanı sıra
hazineye ait tarım arazilerini de keyfince satabileceği, bu yolla cari açığın
kapatılmasında kullanabileceği bir kaynak sağlayabileceği bir düzenleme yapmak
istemektedir. Siyasal iktidar “Orman köylüsü sayılan yurttaşların
kalkındırılması”, “Yeni orman ekosistemlerinin oluşturulması” ve benzeri
söylemlerle kamuoyunu yanıltmaya ve yine, Anayasanın 169 ve 170’inci
maddelerine açıkça aykırı düzenlemeler yapmaya çalışmaktadır. Saptamalara göre,
470 bin hektar 2/B arazisinin yalnızca yüzde 4,7’si yapılanmış, yüzde 33,2’si
de tarımsal amaçlı olarak kullanılmaktadır. Siyasal iktidarın temel amacı bu
arazileri satmaktır yani bu arazileri de kime satacak? Tabii ki öncelikle kendi
yandaşlarına satacak.
Sayın milletvekilleri, bir kez daha ifade etmek istiyorum: Çoğu
zaman AKP İktidarının kullandığı şu söz… Toplum yararına ya da toplumda
gerçekten iyi bir dönüşüm olacakmış gibi ifade edilen bölümlerde aslında
altında daha çok toplumun zararına olan uygulamalar yapılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
SEBAHAT TUNCEL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dolayısıyla aslında toplum bu konuda yanlış bilgilendirilmektedir
yani daha iyi bir düzenlemeymiş gibi ifade edilse de öz itibarıyla bu kanun
tasarısı bizim ekosistemimizi bozmakta, ekolojik dengeyi bozmakta, yeni rant
alanları açmaktadır. Siyasi iktidar kendi çevrelerine yeni rant alanları
açmakta dolayısıyla bize de “Buna gelin, katılın.” demektedir.
Bir kez daha diyoruz ki gelin, bu yasa tasarısını geri çekin.
Bütün toplumsal kesimlerle gerçekten toplumun yararına olabilecek bir şekilde
düzenleyelim, biz buna karşı değiliz ama yeni rant alanları açacak, ekosistemi
bozacak, geleceğimizi etkileyecek bir düzenlemeye bizden onay vermemizi
beklememeniz gerekir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tuncel.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Tunca
Toskay. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Toskay.
MHP GRUBU ADINA TUNCA TOSKAY (Antalya) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; şu anda Genel Kurulda görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın birinci bölümü hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini
açıklamak üzere huzurunuzda bulunuyorum. Sözlerime başlarken hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konu hakkındaki değerlendirmelerimize girmeden evvel bir hususu
özellikle sizlere arz etmek istiyorum. Öyle zannediyorum ki Sayın Orman
Bakanımızın Bakanlığı döneminde bu Meclis huzuruna gelebilecek en önemli kanun
bu kanun, ama kendisinin burada bulunmamasını da, kusura bakmayın, şık olarak
değerlendirmiyorum.
198 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın amacı 1’inci maddede
sıralanmış. Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin
değerlendirilmesi, yeni orman alanlarının oluşturulması, orman köylülerinin
yerleştirilmesi, kalkınmalarının desteklenmesi, hazineye ait olan tarım
arazisinin satışına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi.
Sonuç olarak şunu ifade edelim: Bu söylediğimiz amaçların içinde,
çok yaygın olarak Türkiye’de “2/B sorunu” diye adlandırılan sorunun genel
anlamda çözülebileceği varsayılıyor bu kanunla ancak kanunun tümüne hâkim olan
yaklaşım ve içerdiği hükümler dikkatle incelendiğinde, kanunun amacının
uygulama ile hazineye gelir sağlamak ve belli kesimlere rant aktarımının yolunu
açmak olduğu açıkça görülmektedir.
Kanunda orman köylülerinin sorunları, 2/B ve hazine arazilerinde
tarım yapan küçük çiftçilerin, belde, ilçe ve kentlerde gecekondularda yaşayan
vatandaşlarımızın 2/B’yle ilgili dertlerinin samimi olarak çözüme ulaştırılması
öngörülmemektedir. Yani 2/B sorununun çok yaygın olarak hissedildiği Antalya
ilinin Kepez ilçesindeki Duraliler, Ünsal, Avni
Tolunay, Kültür mahalleleri, Aksu ilçesindeki vatandaşların, Kemer Ulupınar
köyündeki vatandaşların, Alanya Değirmendere ve Elikesik köyündeki ve diğer il,
ilçe ve beldelerdeki vatandaşlarımızın bu arazileri alıp alamayacağı öyle
görülüyor ki AKP İktidarının çok umurunda da değil.
Kanunun amacını belirten 1’inci maddenin düzenlenmesinde orman
sınırları dışına çıkarılan arazilerin değerlendirilmesine ve hazineye gelir
sağlamaya yönelik öncelik tanınmaktadır. “Yeni orman alanlarının oluşturulması,
orman köylülerinin yerleştirilmesi, kalkındırılmaları ve desteklenmeleri…” Öyle
görülüyor ki bu ifadeler tamamen zevahiri kurtarmaya yönelik olarak kanuna
eklenmiş olan ifadeler. Bunu teyit etmek bakımından kanunun 10’uncu maddesinin
ikinci fıkrasını zikretmekte fayda var. İkinci fıkradaki değerlendirme,
düzenleme, bu kanunun uygulamasıyla elde edilecek gelirin yüzde 90’ının başka
amaçlarla kullanılabileceğine imkân vermektedir. O zaman, demek ki orman
köylüsünün dertleri ve sorunlarını bu kanundan elde edilecek gelirle çözme gibi
bir amaç güdülmemektedir.
Tasarının 2’nci maddesi tanımlara ayrılmıştır. Bu maddenin
(1)’inci fıkrasının (a) ve (b)
bentlerinde şöyle bir ifade var: “Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan
ve çıkarılacak yerleri” ibaresi bulunmaktadır. “Çıkarılacak yerleri” ifadesi
üzerinde durmamız gerekiyor çünkü 2/A arazileri ile 2/B arazileri arasında
orman sınırlarının dışına çıkarılma tarihi bakımından önemli bir fark var. 2/A
kapsamındaki alanlar koşullar elverdiği zaman her zaman orman sınırları dışına
çıkarılabilir. Bu bentte “çıkarılacak” kelimesinin yer almasına da gerek
yoktur. Ayrıca mesele, şu an itibarıyla çok da büyük, ağırlıklı bir sorun
olarak görülmemektedir. Bu sorunun en ağır hissedildiği il olan Antalya ilinde
6831 sayılı Kanun 1774, 2896 ve 3302 sayılı kanunlarla değişiklik 2/A maddesine
göre orman sınırları alanının dışına çıkarılmış tek bir arazi yoktur,
Türkiye’de de bu statüde olan arazi sayısı fevkalade sınırlıdır ancak (1)’inci
fıkranın (b) bendinde tanımı yapılan 2/B alanlarının orman sınırları dışına
çıkarılmasında şu anda yürürlükte bulunan mevzuata göre 31/12/1981 tarihi
öncesi bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybeden ve aynı
bentte sayılan koşulları taşıyan yerler söz konusudur. Bu bentte “çıkarılacak
yerleri” ifadesi, iktidarın gelecekte de 2/B alanları oluşturularak ormanların
yağmalanmasına yol açacak bir rant kapısını açmak istediğini göstermektedir.
Kanunun amacını düzenleyen 1’inci maddedeki düzenleme ile de bu söylediğimiz
ifade çelişmektedir.
Yine bu bölümde yer alan 2’nci maddenin (1)’inci fıkrasının (f)
bendindeki “Proje alanı” tanımı ve daha sonraki bu kavramla ilgili hükümler,
AKP İktidarının -yukarıda ifade ettiğimiz gibi- bu kanunu bir rant aracı olarak
gördüğünü göstermektedir. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak proje alanının
tesisine karşı değiliz ancak bunun bir rant aracı olarak kullanılmasını kabul
etmemiz mümkün değil.
8’inci maddenin (1)’inci ve (3)’üncü fıkraları bir arada ele
alındığında, AKP İktidarının kentlerdeki 2/B alanlarını büyük ölçüde TOKİ’ye
devrederek TOKİ’ye ve ona iş yapan yandaş müteahhitlere rant sağlamayı amaç
edindiği anlaşılmaktadır çünkü proje alanlarında öncelik TOKİ’ye verilmektedir.
Büyükşehir veya diğer belediyeler bir proje alanı ilanı için başvursalar dahi,
eğer bu başvuruyla birlikte TOKİ başvurmuşsa, öncelik TOKİ’ye ait olmaktadır.
Demek ki burada da belediyelere herhangi bir imkân sağlanmamaktadır. Ayrıca,
proje alanının 2/B arazilerinde uygulanması, Anayasa’nın 169 ve 170’inci
maddelerine açık olarak aykırıdır.
Bu bölümdeki 2’nci maddenin (1)’inci fıkrasının (g) bendinde,
rayiç bedelin belirlenmesinde dikkate alınacak mevzuat zikredilmektedir. Rayiç
bedel konusuna ileride ilgili maddeler görüşülürken bizler önergeyle katkıda
bulunmaya gayret edeceğiz ancak 6’ncı maddenin (7)’nci
fıkrasında “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce düzenlenen güncelleme
listeleri veya kadastro tutanakları kapsamında kalan taşınmazların satış
işlemleri, 1/5/2010 tarihinden itibaren tespit edilen rayiç bedeller üzerinden
yapılır.” denilmektedir. Önce, rayiç bedel tamamen idare tarafından
belirlenmektedir ve bu konuyla ilgili, vatandaşın, meslek kuruluşlarının, sivil
toplum kuruluşlarının herhangi bir şekilde görüşlerine başvurulmamaktadır. Bu
tavır demokratik değildir. İktidar, vatandaşın sırtından gelir elde etmek söz
konusu olduğunda ileri demokrasi söylemini rafa kaldırmaktadır. Ayrıca, rayiç
bedeller, imkânları sınırlı, ekonomik olarak sıkıntıda bulunan vatandaşlarımız
için yüksek olacaktır. Bu konuda, hepimize, özellikle Antalya, Muğla, Mersin
gibi illerimizde hepimize yoğun olarak tepki yağmaktadır. Küçük çiftçi,
imkânları sınırlı vatandaşlar ile büyük rantların söz konusu olduğu yerler için
bedelin aynı olmaması gerekir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak (6)’ncı maddede bu konuyla ilgili yine bir önergemiz olacak.
Kanun tasarısının birçok fıkra ve bendinde, Anayasa’nın 36 ve
125’inci maddelerine aykırı olarak, rayiç bedele itiraz hakkı tanınmamaktadır.
“Rayiç bedele itiraz edilemez.” düzenlemesi, Anayasa’nın 11, 13, 14’teki genel
kabullerine ve özellikle Anayasa’nın 36’ncı ve 125’inci maddelerine açıkça
aykırı bulunmaktadır.
Sonuç olarak, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu kadar yaygın
bir sorun hâline gelmiş olan 2/B sorununun samimi olarak çözümünden yana
olduğumuzu, kanuna da müspet bir yaklaşım sergilediğimizi ifade etmek
istiyorum. Ancak burada açıklamaya çalıştığımız şey şu: Bu kanunun hukuka uygun
bir kanun olması lazım, mevzuata uygun bir kanun olması lazım. Anayasa’nın açık
olarak hükümlerine aykırı maddeler içeren bir düzenleme daha sonra bir kaosa
yol açabilecektir.
Ayrıca, İktidarın bu konudaki, geçmişten bugüne 2/B sorununa
yaklaşımını da samimi bulmamız mümkün değil. Şöyle ki: Antalya’da 2/B
arazileriyle ilgili, tapu iptalleriyle, bundan evvelki Maliye Bakanının
talimatıyla 8 bin tane dava açılmıştır. Bu davalar açılmıştır, seçim
öncesindeki AKP milletvekili adayları da o vatandaşlara gidip “Bize oyunuzu
verin, biz sizin bu probleminizi çözeceğiz.” demişlerdir. Bunun samimiyetle bir
alakası yoktur.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ama sorun çözülmemiştir.
TUNCA TOSKAY (Devamla) – “Orman köylüsünün yerleştirilmesi,
kalkındırılması; yeni orman alanlarının oluşturulması, geniş vatandaş
kitlesinin 2/B ve Hazine arazileriyle ilgili sorununun çözümü” bize göre kanuna
göstermelik olarak konulmuştur. Bu sorunu çözmekten uzak bir kanundur. Bu
kanunun ciddi şekilde ele alınıp tashih edilmesi, düzeltilmesi gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
TUNCA TOSKAY (Devamla) – Kanunun tümünde ve bu bölümdeki
düzenlemelerin bazılarının Anayasa’ya çok açık olarak aykırı olduğu
görülmektedir. Yapılacak iş şu idi: Önce, burada bütün partiler mutabakat
içinde olduğuna göre buraya bir Anayasa değişikliği getirilirdi 169 ve 170’le,
ormanların yağmalanmasına imkân vermeyecek ama bu sorunun çözümüne katkıda
bulunacak bir düzenleme yapılırdı; arkadan da bu kanun getirilebilirdi. Bu,
problem değil. Bütün muhalefet partileri de sizle beraber bu kanunu
destekliyor. Hatta, siz daha samimi iseniz, 2010 yılı 12 Eylülünde yapılan
referandumda 26 maddenin yanına bir madde de bundan evvel koyardınız ve bu
sorunu kökünden çözerdiniz. Demek ki burada pek bir iyi niyeti görmüyoruz.
Ayrıca, eğer bu kanun herhangi bir şekilde Anayasa Mahkemesine
giderse, bu kanundan ortada hiçbir şey kalmaz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Toskay.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Karabük Milletvekili Osman
Kahveci.
Buyurunuz Sayın Kahveci. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA OSMAN KAHVECİ (Karabük) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve
Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye
Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü
hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Yıllarca bu konunun mutfağında çalışmış birisi olarak bu kanunun
yüce Mecliste bugün görüşülmesinden fevkalade memnun olduğumu ifade etmek
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, dünyada hızlı nüfus artışı, ekonomik ve
sosyal gelişmeler dünya orman alanını yüzde 70’lerden yüzde 30’lara
düşürmüştür. Anadolu’nun da bir dönem yüzde 70’inin orman olduğunu, ancak bugün
yüzde 27’sinin orman kaldığını biliyoruz. Dünyadaki orman azalmalarının ana
nedeni, işte bu ekonomik ve sosyal gelişim süreçleridir. Buna karşı dünyada
birçok uluslararası süreçler başlatılmasına rağmen, maalesef, ormansızlaşma
durdurulamamakta ve her yıl dünyada 10 ila 13 milyon hektar orman yok olmaya
devam etmektedir. Dünyadaki birçok ülke hâlen bu süreci yaşamaktadır.
Ülkemizdeyse ormansızlaşma süreci durdurulmuş ve ülkemiz dünyada orman
varlığını artıran nadir ülkelerden birisi olmuştur.
Sayın milletvekilleri, orman azalmalarının en temel nedeni
insandır. İnsanlar en çok da tarım alanı kazanmak ve yerleşmek için ormanlara
müdahale etmişlerdir. Bazı ülkelerde bu devlet politikası olarak desteklenmiş
ve biçare kalınmıştır. Ülkemizde de cumhuriyet dönemi öncesinden günümüze
kadarki süreçte ormanlara birtakım usulsüz müdahaleler yapılmıştır. Bugün,
gerek 1937 yılındaki 3116 sayılı ilk Orman Kanunu’nda gerekse 61 ve 82
anayasalarında orman dışına çıkarmanın yer alması da bu süreçlerin bir sonucu
ve ülkemiz gerçeğiydi. Bu süreçlerin bir suçlusu yoktur ve suçlusu
aranmamalıdır. Ancak, ortada hazine adına orman sınırları dışına çıkarılmış
binlerce hektar hazine arazisi ve bu arazileri yıllardır kullanan binlerce
vatandaşımızın acil çözüm bekleyen sosyal ve hukuksal sorunları vardır.
Ülkemizde yıllarca kangren olmuş bu sorunun bir an evvel
çözülmesi, devletle milletin barışması gerekmektedir. İşte bu kanun, bu sorunu
çözerek devletle milleti barıştıracaktır. Bunu çözmek de -inşallah- bu
Parlamentoya nasip olacaktır.
Değerli milletvekilleri, 2/B, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2’nci
maddesinin (B) fıkrasında yer alması dolayısıyla da halkımız arasında,
politikada ve siyasette en çok konuşulan tabirle 2/B olarak tanımlanmaktadır.
2/B’yle ilgili ilk anayasal düzenleme 61 Anayasası’nın 1970
yılındaki 131’nci maddesinin değiştirilmesiyle başlamıştır. Bu paralelde 6831
sayılı Orman Kanunu’nun 2’nci maddesi değiştirilmiş, 15/10/1961 tarihinden önce
orman vasfını kaybetmiş yerlerin “orman sınırları dışına çıkartılması” hükmü
getirilmiştir. İlk defa -Anayasa’da bir istisna getirilmiştir- orman
sınırlarının daraltılamayacağına dair 61 Anayasası’ndaki düzenlemeyle istisna
getirilmiştir.
Bu Kanun ile 73-83 yılları arasında orman sınırının dışına alma
çalışmaları, 2/B olmadığından, o zamanki Orman Kanunu’nun 2’nci maddesine göre
yapıldığından dolayı “2’nci madde alanları” olarak da kanunda, hukukta yer
almıştır.
Son olarak, 82 Anayasası’nda bu süreç yirmi yıl daha geriye
çekilmek suretiyle, 31/12/1981 tarihi milat alınmak suretiyle, bundan önceki
orman vasfını kaybetmiş yerler hep orman dışına çıkartılmıştır ancak 82
Anayasası’na bir istisna getirilerek bu istisna da nitelik kaybetmeyen yerlerin
de orman sınırları dışına çıkartılacağıdır. 61 Anayasası ile 82 Anayasası
arasındaki en önemli fark, nitelik kaybetmeyen yerler de 82 Anayasası’yla orman
sınırları dışına çıkartılmıştır. Nitelik kaybetmeksizin orman sınırları dışına
çıkartılan yerlere 2/A, nitelik kaybeden yerler için de 2/B şeklinde 6831
sayılı Orman Kanunu düzenlenmiştir.
Anayasa’nın 170’inci maddesine göre de 6831 sayılı Kanun’da da
düzenlemeyle uygulama başlatılmıştı ancak Anayasa’nın 170’inci maddesi bu
sahaların değerlendirilmesi ve orman köylülerine tahsisinin kanunla düzenlenir
hükmü getirildiğinden dolayı 1984 yılında 2924 sayılı Kanun çıkartılmış ve
uygulamaya geçilmişti. Bu Kanun’la bu yerlerin Orman Bakanlığı emrine
geçeceğine yer verilmiş ancak bu Kanun Anayasa Mahkemesince iptal edilmişti.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) – İçtihada göre…
OSMAN KAHVECİ (Devamla) - Evet, 1995 yılında Kanun tekrar Anayasa
Mahkemesince düzenlenmiş, tekrar Anayasa’daki geri iade etme görüşüne göre
tekrar düzenlenerek Meclise gönderilmişti. 1995-2000 yılları arasında uygulama
yapılmış, 6.700 hektar 2/B alanı kullanıcılarına satılmıştı ancak Maliye
Bakanlığı, 4706 sayılı hazineye ait taşınmazlarla ilgili Kanun’da değişiklik
yaparak 2/B sahalarının tasarruflarının kendilerinin üzerinde olduğunun
iddiasıyla Anayasa Mahkemesi bu Kanun’u iptal etmiş ve 2002 yılında Anayasa
Mahkemesince iptal edilmesiyle de bütün
çalışmalar durdurulmuştu. Bu konuya anayasal bir çözüm bulmak üzere
2003-2004 yılları arasında 2 kez Anayasa değişikliğine gidilmiş ve bunun da
Cumhurbaşkanınca tekrar iade edilmesiyle süreç tıkanmıştır.
Sonuç olarak, bu konuda yasal bir boşluk doğmuş ve hâlen devam
etmektedir. İşte bu kanun, bu yasal boşluğu dolduracak ve otuz, kırk yıldır
kangren olmuş bu sorunu çözecektir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Anayasal boşluk dolmuyor.
OSMAN KAHVECİ (Devamla) – Evet…
Sayın milletvekilleri, bu konuda en çok sorulan soru “2/B
uygulaması ne zaman bitecektir?” Evet, 2/B uygulaması orman kadastrosu bittiği
zaman 2/B uygulaması bitecektir. Tabii, arkasından ikinci bir soru geliyor:
“Orman kadastrosu süreci ne durumdadır?” Evet, cumhuriyet döneminin ilk Orman
Kanunu 1937 yılında çıktıktan sonra, 3116
sayılı Kanun’da beş yılda orman kadastrosunun bitirilmiş olması yer
almış olmasına rağmen, maalesef 2002 yılına geldiğimiz zaman ülkemizin 10
milyon hektarında orman kadastrosu bitirilmiş, 4 milyonu tescil edilmiş.
Yıllarca tapu ve orman kadastrosunun ayrı ayrı çalışması, kurumların
birbirlerinin kadastrosunu tanımaması birçok mahkemeleri de bir bir peşine getirmiştir. Bu süreçte, binlerce vatandaşımızla
mahkemelik olunmuş, bazı davalar Avrupa İnsan Hakları Mahkemelerine kadar
götürülmüş, bugün hâlen devam eden binlerce dava vardır. Tüm bu olumsuzluklar
nedeniyle, AK PARTİ İktidarında çift başlı kadastroya son verilmiş, kadastronun
tek elden yapılması ve en kısa sürede bitirilmesi çalışmaları başlatılmıştır.
Bugün geldiğimiz noktada, dokuz yılda 8,4 milyon hektar kadastro yapılmış ve
tamamı tescil edilerek orman kadastrosu yüzde 95’lere getirilmiştir. İnşallah
birkaç yıl sonra kadastro da bitecek ve 2/B tarih olacaktır.
Sayın milletvekilleri, bu çerçevede 2/B ile orman sınırları
dışarısına çıkartılan 2/B alanımız 410 bin hektardır. Bu alanlar içerisinde
narenciye, muz bahçeleri, toplu yerleşim alanları, kamu kurum binaları vardır.
Bu yerlerin birçok yerleri yerleşim alanı olarak kullanılmasına rağmen,
maalesef, buralarda herhangi bir imar mevzuatı uygulanamamıştı.
Ülkemizde ormanlarımız koruma ve
kullanma dengesi içerisinde dünya standartlarında korunmakta ve
işletilmektedir. Bu faaliyetler esnasında ilk önceliğimiz de her zaman orman
köylümüz olmuştur. Örnek vermek gerekirse 2002 yılında orman köylüsüne
aktarılan kaynak 253 milyon lira iken bu, 2011 yılında 4 kat artarak 1,1 milyar
Türk liraya çıkmıştır.
Orman suçlarında önemli azalmalar olmuştur. Eskiden yıllık
ortalama suç 50 binlerde iken bugün yıllık ortalama orman suçları 12 binlere
inmiştir. Bunda, ülkemizdeki ekonomik ve sosyal gelişmelerin, alınan etkin
tedbirlerin, milletimizde gelişen orman sevgisinin büyük payı vardır.
Kadastronun bitmesi ile de orman suçları büyük ölçüde azalacaktır.
Sayın milletvekilleri, maalesef, ülkemizde bu yasayı bir orman
talanı gibi görenler olduğu gibi, ormanlarımızın hızla azaldığını iddia edenler
de vardır. Bu, kesinlikle doğru değildir, ülkemizdeki orman varlığı her geçen
gün artmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
OSMAN KAHVECİ (Devamla) - Dünyanın gördüğü gerçeği yani “Türkiye
orman varlığını artırıyor.” gerçeğini kabul etmeli, aziz milletimizi ve Türk
orman teşkilatını alkışlamalıyız.
Bakınız, 1973-2000 yıllarında 2/B ile orman sınırına çıkartılan
alan orman alanının yüzde 2’siyken, bu süreç içerisinde orman alanımızın yüzde
7 arttığını görüyoruz. Dolayısıyla da Türkiye’de ormanlar azalmıyor, orman
alanımız artıyor. Bu kanunla, tekrar orman vasfını kazanmış alanlar, 2/B
olmasına rağmen orman vasfını kazanmış alanlar da bu kanunla geri alınıyor.
Sadece İstanbul’da 1.100 hektar alan geri alınacak.
Bu kanunun 4’üncü maddesiyle, yerinde kalkındırılmayan orman
köylerimizin daha şartlara uygun yerlere kalkındırılması ve taşınması
sağlanıyor.
Yine, bu kanunla satışından elde edilen gelirler orman
varlığımızın artırılması, imar ve ıslahı, orman köylerimizin desteklenmesinde
kullanılacaktır. Bazı alanlar içinde hak sahibi olmayan alanlar ihale usulüyle
satılacaktır ve kimseye de buradan herhangi bir rant söz konusu değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN KAHVECİ (Devamla) - Çıkarılacak bu kanunun, orman
teşkilatımızı dünden daha güçlü olarak ülkemiz ormancılığına, orman köylümüzün
refah seviyesinin artırılmasına daha büyük hizmetler getireceğine inanıyor,
emeği geçen herkese teşekkür ediyor, bu kanunun ülkemize ve milletimize hayırlı
olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kahveci.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Vahap
Seçer.
Şahsınız adına da söz talebiniz olduğu için on beş dakika süre
veriyorum.
Buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA VAHAP SEÇER (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli arkadaşlarım, 198 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerine söz
almış bulunmaktayım. Önemli bir konu, netameli bir konu, ormanlar hepimiz için
önemli ama Orman ve Su Bakanımız henüz buraya teşrif buyurmadılar -toplumun bu
kadar önemsediği bir konu- aslında bu biraz da topluma saygısızlık oluyor.
Niçin oluyor? Bakınız, Milliyetçi Hareket Partisi bu konuda bir kanun teklifi
verdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu bir kanun teklifi verdi ve iktidar partisi
bir tasarı hazırladı. Bunlar komisyonlarda enine boyuna tartışıldı, alt
komisyonda tartışıldı, üst komisyonda tartışıldı, nihayetinde bir uzlaşma ile
buraya bir tasarı getiriyoruz. Şimdi uzlaşma olunca işin ciddiyeti kayboluyor,
koltuklardan da belli, hem iktidar sıraları için söylüyorum hem muhalefet
sıraları için söylüyorum hem de ilgili Bakan için söylüyorum. Belki televizyon
karşısında özellikle bu konuyu bekleyen vatandaşlarımız, Akdeniz Bölgesi’nde,
Ege Bölgesi’nde, Marmara Bölgesi’nde, dağlık alanlarda orman köylüleri ya da
çiftçiler, birçok yurttaşımız şimdi bizleri izliyor, “Acaba bizim hakkımızda
nasıl tasarrufta bulunacaklar, hakkımızda hayırlı olacak mı?” diyorlar. Şimdi,
bunları görüşüyoruz ama dediğim gibi Sayın Bakanımız yok, inşallah kısa süre
içerisinde buraya gelecekler ve çalışmalara katkı sunacaklar.
Az önce de söyledim, bu konuda endişe içerisinde olan
yurttaşlarımız var, çevreciler var, bunları komisyon çalışmaları sırasında da
dinleme fırsatı bulduk, gayet doğaldır. Sayın milletvekillerine soruyorum:
“Ormanlar değersiz.” diyebilecek ya da bu konuda olumsuz fikir yürütebilecek
milletvekili var mı aramızda? Hepimiz ormanların değerli olduğunu biliyoruz,
ekolojik dengeye önemli katkı sunduğunu biliyoruz; çevre sağlığına, toplum
sağlığına, faunaya, floraya çok önemli bilimsel katkı sunduğunu biliyoruz ormanların.
Dolayısıyla, bakın, burada şimdi iki açıdan bakmak lazım meseleye:
Bir, çevre hassasiyeti olan insanlar açısından bakmak lazım, yurttaşlar
açısından bakmak lazım. Diğer taraftan da, özellikle bu kanun tasarısı
içerisinde aslında temeli oluşturan 2/B alanları üzerine bugüne kadar tarımsal
üretim yapmış, buradan ekmeğini sağlayan ya da yapı yapmış, konut yapmış, orada
yaşamını idame ettiren, ticarethane yapmış, fabrika yapmış yurttaşlarımız
açısından bakmak lazım. Yıllardır idareyle sorun yaşıyor, mahkemelik, ihtilaf
hâlinde. Bu sorunu bir şekilde çözmemiz lazım. Burada kantarın topuzunu
kaçırmamamız lazım.
Şimdi, bazı sivil toplum örgütleri görüş bildirirken şunu
söylüyorlar: “Acaba iktidar partisi, bazı kesimlere rant kapısı mı açıyor, arsa
mı yaratıyor, TOKİ’ye arsa mı yaratıyor ya da yandaş müteahhitlere arsa mı
yaratıyor?” Şimdi, böyle de endişeler var. Şimdi, dolayısıyla bu düzenlemeyi
yaparken hassas olmamız lazım. Nihayetinde muhalefet olarak yasa tasarısını
destekliyoruz. Böyle de bir sıkıntıyla karşı karşıyayız. Onun için, iktidar
partisinden bu meseleye çok daha hassasiyetle yaklaşmamız gerektiğini ben
düşünüyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, öyle orman açısından da zengin bir
ülke değiliz. Az önce Sayın Vekilimiz de burada izah etmeye çalıştı, kendisi
Orman Genel Müdürüydü önceki dönemde, konunun da uzmanı. Dünya ortalamalarının
gerisindeyiz, yani dünya yüzde 30 ormanlık alana sahipken biz Türkiye olarak
yüzde 27 ormanlık alana sahibiz. Demek ki korumamız gerekiyor. Anayasa’nın amir
hükmüne göre de, Anayasa 169’a göre de öyle. Ormanları devlet koruyacak, amir
hüküm var Anayasa’da.
Şimdi, bakıyorsunuz, mevcut ormanlık alanların büyük bir çoğunluğu
da verimsiz ormanlar. Odun serveti açısından yetersizlik var. Bunların
geliştirilmesi lazım, kalkındırılması lazım, imarı lazım, ıslahı lazım, ihyası
lazım. Böyle de ciddi bir görevimiz var.
Bunları niye anlatıyorum? Biraz sonra bu noktalara geleceğiz. Yani
bu uygulamadan elde edilecek gelirin nerelere verildiğini, bu anlattığım
konular üzerinde harcanmadığını hep beraber göreceğiz. Yani, ormanları
satıyoruz, parayı alıyoruz, başka tarafa gönderiyoruz. Ormanlarla ilgili bir
tasarrufta bulunmuyoruz ya da bu parayı ormanların geliştirilmesine ya da
kanunda temel olan orman köylüsünün kalkındırılması için harcamıyoruz. Nereye
göndereceğiz paranın yüzde 90’ını? Çevre ve Şehircilik Bakanlığına. O konuya
tekrar, biraz sonra geleceğiz.
Şimdi, kanunun temel düzenlemesinden biri… Birkaç konu var, 2/B
konusu var, orman köylülerinin kalkındırılmalarının desteklenmesi var, 2/A
meselesi var, bir de hazineye ait tarım alanlarının satışı var ama burada temel
konu 2/B, asıl bu tasarının hazırlanmasının, bu şekle gelmesinin ana nedeni 2/B
alanlarının orman dışına çıkartılması, hazine adına tescili ve bunların
değerlendirilmesi, öncelikli olarak hak sahiplerine satılması.
Bu alanlar üzerinde kimler var? Bu alanlar üzerinde yoksul orman
köylüleri var, bir dekar, iki dekar. Orman köylülerinin yoğun olduğu
bölgelerden gelen milletvekilleri bilirler. Bu insanlar sosyal sınıflar
içerisinde en yoksul kesim. Türkiye’de 7 milyon orman köylüsü var. Bunların
yıllık kazançları çok cüzi miktarlardadır ve zamanında orman alanını açmış,
zorunluluktan açmış, orayı istila edeyim ya da oraya el koyayım, devletin
malının üzerinde haksız kazanç elde edeyim amacı yok adamın, adam zaten yoksul
insan, toplumun en yoksul kesimi.
Şimdi, bu alanları orman köylüsüne vereceğiz. Çiftçi var, bu
alanlar üzerinde tarımsal üretim yapıyor, onlara satacağız. Özellikle son otuz,
kırk yıldır yoğun göç var, kırsal alanlardan metropollere göçler var, orada
arsa sorunları yaşanıyor. Adam gelmiş otuz yıl önce, kırk yıl önce Mersin’e,
Antalya’ya, İstanbul’a; gitmiş kendisine 50 metrekare, 100 metrekare bir alan
bulmuş, üzerinde gecekondu yapmış, onların üzerinde bulunduğu alanları şimdi
kendilerine satacağız. Fabrika yapmış, ticarethane yapmış ya da keyfi için
villa yapmış, lüks villa yapmış. Şimdi, farklı farklı sosyal sınıflar var,
zengin sınıflar var, iş dünyası var -fabrika yapmış bu alanlar üzerine- bir de
toplumun en yoksul kesimi orman köylüsü ve çiftçi var.
Şimdi, bu tasarıda bu sosyal sınıflar kategorize edilmemiş, demiş
ki zengin de olsa, fakir de olsa, Mersin’in Anamur’undaki muz serası sahibi de
olsa, İstanbul’un Sarıyer’indeki villa sahibi de olsa, mal müdürlükleri,
defterdarlıklar bir komisyon oluşturacak, rayiç bedel belirlenecek -ki
önergelerle, muhalefetin de desteklediği önergelerle bu yüzde 50 seviyelerine,
yani satış bedeli rayiç bedelin yüzde 50 seviyelerine indi- herkes bu parayı
ödediği takdirde -peşin ödeyenlere de ekstra yüzde 20 iskonto
yapacağız- bu hak sahipleri bu mülklerin sahipleri olacak.
Şimdi, bir kere bu haksızlık, hukuksuzluk. Sayın Şandır’ın dediği gibi bu bir tasfiye kanunu mu, Sayın
Hamzaçebi’nin dediği gibi bir barış kanunu mu, yoksa kafanızda Türkiye'nin cari
açık meselesi var, Türkiye'nin paraya ihtiyacı var, Türkiye'nin kasasına para
lazım… Daha önce Sayın Osman Pepe söylüyordu, daha önceki Orman Bakanı, “Bu
arazilerin ölüsünü satsak 15 milyar dolar ediyor.” diyordu. Şimdi, acaba,
Hükûmet, bu alanları satarak birtakım sorunlarını çözecek gelir elde etme
peşinde mi? Yani mesele sosyal mi, yoksa mesele mali mi? Şimdi, buna dürüstçe
yaklaşmak lazım. Komisyonda da bunlar tartışıldı.
Bakın, biz bu konuda kanun teklifi vermişiz, getirmişiz, demişiz
ki: “Bu sosyal sınıfları kategorize edelim. Bazılarına bedelsiz verelim,
özellikle orman köylülerine, tarımsal faaliyet yapan çiftçilerimize ya da
yoksul insanlarımıza, üzerine konut yapmış ama gelir düzeyi düşük insanlarımıza
emlak vergisi değeri üzerinden verelim; diğerlerine villa yapmış, lüks villa
yapmış zengin kesime de bunları rayiç bedel üzerinden verelim.” Böyle bir
düzenleme olsaydı, Komisyon çalışmalarında iktidar bu tekliflerimize sıcak
bakabilseydi bence daha adaletli bir düzenleme yapmış olurduk.
Şimdi, seçim öncesinde Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz bu
konuyu seçim bildirgemize de koyduk, bir barış projesi olarak meseleye baktık.
Bu meseleyi getirirken bazı hassasiyetleri de ortaya koyduk. Az önce söyledim,
çevre hassasiyeti olan kesimleri de üzmemek lazım, onların da bir nebze
endişelerini ortadan kaldırmak lazım. Bir de en önemli konulardan biri,
yaptığımız düzenlemenin hukuk dışı olmaması gerekiyor.
Bakın, burada söz alan iktidara mensup milletvekilleri de,
muhalefete mensup milletvekilleri de şu konuda hemfikirler: Endişeler var.
Yaptığımız düzenlemeler Anayasa’ya aykırılık teşkil edebilir. Biz bu konuda
samimiyiz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konuyu zora sokmayacağız, bu
konuda herhangi bir müdahalede bulunmayacağız ama sivil toplum örgütleri var, bu konuda çevreci
kuruluşlar var; Danıştaya gideceklerdir, daha sonraki
aşamada Anayasa Mahkemesine gideceklerdir. Bu düzenlemelerin özellikle
Anayasa’nın ormanların korunması, orman köylüsünün korunması konularını içeren
169, 170’nci maddelerine aykırılık teşkil edebileceği yönünde endişe olduğunu
düşünüyoruz ve yüce Meclisi bir kez daha uyarmak istiyoruz, bütün grupları
uyarmak istiyoruz. Gerekirse bu konuya spesifik olarak… Evet, yeni Anayasa
çalışmaları yapılıyor ama bu konunun çözümü için belki de orayı beklemeye zamanımız
yok, spesifik olarak bu konuyla ilgili, gruplar anlaşırsa Anayasa’da bir
düzenleme yapılabilir diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, Anayasa değişikliğiyle ilgili, ilginçtir,
2010 12 Eylülünde yapılan Anayasa değişikliğinde 24 maddelik bir paket oylandı.
Şimdi, burada bu saatten sonra iktidarın samimiyetini test etme amacında
değilim ama ben Sayın Bakana komisyon çalışmalarında sordum: “Henüz, iki yıl
önce böyle bir düzenleme yapılmış, bir Anayasa değişikliği yapılmış,
samimiyseniz niçin ormanlarla ilgili endişeli bulduğumuz birtakım ilgili
maddelerde değişikliğe gitmediniz? Yani o paketin içerisine o ilgili maddelerle
ilgili düzenlemeleri niye koymadınız?” “Efendim, bunu biz Bakanlar Kurulunda
tartıştık, doğrudur, bu konuyu da Sayın Başbakan gündeme getirdi ama ‘Halkın
kafası karışmasın.’ dedik, temel hak ve özgürlükler kapsamında bir değişiklik
yapıyoruz ya da yargıyla ilgili bir değişiklik yapıyoruz, bu konuyu getirip
halkın kafasını karıştırmamak için bu paketin içerisine koymadık.” dedi Sayın Bakan.
Ben bunu inandırıcı bulmuyorum ya da doğru bir düşünce olarak ortaya konduğunu
düşünmüyorum yani Sayın Bakana buradan “Yalan söylüyor.” demek istemiyorum,
kesinlikle bu anlamda bir değerlendirmem yok ama anlayış olarak kesinlikle
yanlış. Bugün söylediğim gibi o gün o meseleler kökünden çözülmüş olsaydı,
hukuki birtakım sıkıntılar giderilmiş olsaydı bugün bu düzenleme çok daha rahat
yapılabilirdi. Yarın bu düzenleme Parlamentodan çıktığı zaman da Anayasa
Mahkemesi bu işi bozar mı bozmaz mı endişesi taşımaz idik.
Değerli arkadaşlarım, şimdi bu düzenlemeyle -Bakan eğer buraya
gelirse arkadaşlarımız da soracaktır soru bölümünde- acaba ne kadar gelir
bekleniyor? 5 milyar dolar mı, 10 milyar dolar, 15 milyar dolar, 20 milyar
dolar mı? Bunlar önemli rakamlar, önemli
para. 410 bin hektar 2/B alanının satışını konuşuyoruz.
Şimdi, bu düzenlemeyle elde edilecek gelirin çok büyük bir kısmı,
yüzde 90’ına kadar varan kısmı -Bakanlar Kuruluna bu yetkiyi veriyoruz
tasarıda- Çevre ve Şehircilik Bakanlığına verilecek, onların emrine verilecek;
afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi, kentsel gecekondu dönüştürmesi…
Evet, Türkiye’nin önemli sorunlarından bir tanesi… Böyle 2/B alanları da var;
işte, Antalya’nın Kepez’i, Sultanbeyli’si İstanbul’un, vesaire, vesaire.
Bakıyorsunuz, gerçekten çarpık kentleşme gelmiş. Vatandaş bir ev yaptırmış
sokağın bir köşesine, diğer bir köşesine; altyapı yok, yolu yok, üstyapısı yok,
hiçbir şey yok. Elbette burada birtakım proje alanları çalışması, proje
uygulamaları gerekiyor. Altyapı çalışmaları, üstyapı çalışmaları ve bunlara da
para gerekiyor.
Şimdi, bu uygulama neticesinde elde edilecek paradan elbette ki
buralara da kaynak ayırmak durumundayız ama biz alıyoruz aslan payını, aslan
payını bu meselelere harcıyoruz. Temelde orman alanlarını satıyoruz, 410 bin
hektar orman alanı azalmış oluyor. Buradan elde ettiğimiz geliri bir başka
uygulamaya, Türkiye’deki bir başka sorunun çözümü için tahsis ediyoruz. Bu,
tekrar tekrar söylüyorum, yanlıştır. Bu maddeyle ilgili görüşmelere sıra
geldiği zaman Cumhuriyet Halk Partisinin bu konudaki önergelerimizi de Meclisin
takdirine sunacağız.
Bakın, yüzde 10 gibi bir rakam orman köylüsünün kalkındırılmasına,
yeni orman alanlarının yaratılmasına ya da verimliliği düşük olan orman
alanlarının ıslahına, ihyasına, imarına yeterli para miktarı değildir. Onun
için bu yanlıştan dönülmesini istiyoruz. Umut ediyorum, bu yönde vereceğimiz
önergemiz yüce Meclis tarafından kabul edilir ve bu yanlıştan da dönmüş oluruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
VAHAP SEÇER (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, en önemli konulardan
bir tanesi: Rayiç bedel, toplum tarafından, bu konuyla ilgili sorun yaşayan
vatandaşlarımız tarafından oldukça yüksek bulunuyor. Bu konuda gerçekten çok
vatandaşlarımızdan bizlere mailler geliyor, fakslar geliyor, tepkiler geliyor.
Bu bedellerle bu yerlerin sahibi olamayacaklarını yani 2/B alanlarını gerçek
hak sahiplerinin değil, rant sahiplerinin alacakları yönünde endişeleri var,
şikâyetleri var. Bu konuda bu maddeyle ilgili yine bir önergemiz olacak
Cumhuriyet Halk Partisi olarak. Bu konuda da yüce Meclisin tekrar bir
değerlendirme yapmasını istiyoruz.
Evet, bu yasayı destekliyoruz. Eksikleri vardır, gedikleri vardır,
teknik olarak sıkıntılar vardır, bu konudaki görüşlerimizi önergelerle
destekleyeceğiz, eksik gördüğümüz yerlerin düzeltilmesi konusunda yüce Meclise
bilgiler vereceğiz.
Bu yasanın hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Seçer.
Şahsı adına İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu.
Buyurunuz Sayın Tanrıkulu. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının birinci bölümü üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, gerekçesinin küçük bir bölümünde
ormancılıkla uğraşan köylülerimizin kalkındırılacağı ifade edilse de
Anayasa’nın 170’inci maddesine çok dar bir bakışla bakan bu tasarıyı
hazırlayanların, ormancılıkla uğraşan köylülerimizin, orman köylülerimizin
içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik durumdan bihaber oldukları anlaşılıyor.
Çünkü bu tasarı büyük ölçüde hazineye gelir getirme yaklaşımı içerisinde olan,
daha çok parasal yönü ön planda olan bir tasarı; maalesef sosyal yönü, kalkınma
yönü çok çok geri planda kalan bir tasarı. Bu tasarıyla rayiç bedelin yüzde 50
üzerinden satış yapılacağı ifade edilmektedir eğer bir değişiklik getirilmezse.
Bu oran şehirlerde makul bir oran olabilir, ancak orman köylülerimiz için
maalesef tam bir hazin tablosudur. Bu düzenlemede, biraz önce de ifade ettim,
orman köylülerimizin kalkındırılacağı söylenmiştir, yazılmıştır. Ancak bu yasa
tasarısı çerçevesinde gelecek gelirlerin yüzde 90’ının, çok büyük bir miktarının
Çevre ve Şehircilik Bakanlığına aktarılacak olması ve bu paranın da kentsel
dönüşüm veyahut da rant için kullanılacak olması, aslında geriye kalan küçük
oranın, yani yüzde 10’luk bir payın orman köylümüze verilmesi maalesef bu
kalkınma tezi ve iddiasını çürütmektedir.
Ülkemizin nüfusunun bir bölümü, yaklaşık onda 1’i orman köylerinde
veya onların bitişiğinde yaşamaktadır. Dolayısıyla, bu konuyla ilgili olarak
öncelikle ormanlarımızla iç içe yaşayan bu insanlarımızın yaşam tarzlarının,
hayat standartlarının ve ekonomik durumlarının dikkate alınması gerekirdi. Kişi
başına gelir bakımından da en düşük yöreler bu yörelerdir. Genel olarak 300
dolar civarında gözükür ama çoğu yerde 50 dolar ve onun altında kişi başına
gelirle yaşamaktadır buradaki köylülerimiz. Dolayısıyla, işsizlik oranı
yüksektir, başka birtakım sosyal ve ekonomik sıkıntılar içerisinde
yaşamaktadırlar ve burada yaşayan köylülerimiz orman işçiliğiyle geçimlerini
sürdürmektedirler. Bu işçilik tarzı geçici bir işçiliktir, mevsimseldir. Yılın
büyük bir dönemi burada yaşayan insanlarımız yine ellerinde avuçlarında bir şey
kalmayarak, bir kenarda fakruzaruret içerisinde
veyahut da ileriye yönelik, istikbale yönelik ciddi endişeler içerisinde
geçimlerini sağlamaya çalışmaktadırlar. Bu yerler yerleşim yerleri olarak
genellikle sarp yerlerdir, kentsel yerleşim yerlerinin çok uzağındadırlar,
dolayısıyla dağınık durumdadırlar ve burada yaşayan köylülerimiz, hâlen içinde
bulunduğumuz bu çağda maalesef hem eğitim hem sağlık hem iletişim, ulaşım gibi
imkânlardan da yeterince faydalanamamaktadırlar. Bu olumsuz ve ekonomik olmayan
tabloyu yıllardır yaşayan ormanlarımızdan ve ormanlarda bulunan köylülerimizden
bu işledikleri arazileri bu getirilen tasarıyla ellerinden alacağız, öyle
görünüyor. Tabii, bu alınma tarzı çok yüksek rayiç bedelli olan arazi
miktarından kaynaklanmaktadır ve orman köylülerimiz geçimini sağladıkları bu
arazileri maalesef bir başkalarına devretmiş durumda olacaklar.
Değerli milletvekilleri, bu durum sadece Türkiye'nin belirli
coğrafyasında değil, İzmir’de de geçerlidir. Bakın, İzmir’in Bornova,
Kemalpaşa, Menderes, Bergama, Ödemiş, Tire, hatta Çeşme Yarımadası’nda Urla,
Seferihisar, Çeşme’de de yaklaşık 12 bin hektar alan 2/B kapsamına girmektedir
ve burada çok sorunlu, ciddi problemler çıkan, arkasında hukuki anlaşmazlıklara
yol açan arazi uyuşmazlıkları bulunmaktadır. Buradaki köylülerimiz iktidarın
getirdiği yüksek ecrimisil rakamlarını ödeyemedikleri
için bankalara ipotek karşılığı da borçlanmışlardır, dolayısıyla ciddi bir
sorunla da karşı karşıya kalmaktadırlar.
İşte bütün bu veriler gösteriyor ki ormanlarımızın korunması,
geliştirilmesi, hatta daha büyük bir…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
AHMET KENAN TANRIKULU (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkanım.
…gelişip genişletilmesi ormanlarımızın ve orman köylümüzün sosyal,
ekonomik sorunlarına bir çözüm getirilebilmesi bu tasarıda ayrılacak olan yüzde
10 payla maalesef sağlanamaz. Biz diyoruz ki yol yakınken, bu tasarı hâlen
görüşülürken, gerekli önergelerle bu oranlardaki düzenlemeler yapılsın ve orman
köylümüzün istediği, hak ettiği oranlar bir şekilde verilmiş olsun.
Ben, tekrar bu tasarının hayırlı olmasını diliyor, yüce Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tanrıkulu.
Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Süremiz on beş dakika.
Sayın Erdoğan, buyurunuz.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) –
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Şimdi, Türkiye genelinde, tabii bu kanunla elde edilecek çok ve
büyük miktarda bir gelir var. Bu gelir, maalesef, aldığımız bilgilere göre ki
daha önce de görüşmesi yarım kalan afet riski altındaki alanların
dönüştürülmesi kanunundaki o sebeplerle… Maalesef, TOKİ Kanunu’na dönmekte 2/B
kanunu. Ancak bu 2/B’lerden elde edilen gelirler Orman Genel Müdürlüğüne, Orman
Bakanlığına aktarılmadığı için Orman Genel Müdürlüğü de kaynak ihtiyacını
karşılamak için yoğun orman kesimi yapmaktadır.
Muğla ilimiz Türkiye'deki çam balının yüzde 90’ını üretmektedir.
Dolayısıyla, yoğun orman kesimleri, arıcılarımızı ve tüm dünyada da söz sahibi
olduğumuz çam balı üretimini sıkıntıya sokmaktadır. Bu sebeple, bu kanunun
görüşmeleri tamamlanmadan, bu kanundan elde edilecek gelirlerden Orman Genel
Müdürlüğüne, Orman Bakanlığına ayrılacak kaynağın artırılmasının muhakkak
sağlanması…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdoğan.
Sayın Demirel…
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben, başka bir konuya değinmek istiyorum. 663 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameye bağlı olarak zorunlu tayine tabi tutulan sağlık
personelinden bir eczacı arkadaşımız bugün intihar ederek yaşamına son verdi.
Eczacı Ayşe Okman Hanım hangi kurumda çalışıyordu onu
da söylemek istiyorum: Hani, Başbakanın, Cumhurbaşkanının görevdeyken
üniversitelere adı verilirken, Türkiye Cumhuriyetinin ilk Sağlık Bakanı Sayın
Refik Saydam’ın adı silinerek adı değiştirilen kurum olan Hıfzıssıhhada çalışan
bir eczacı arkadaşımız. Dolayısıyla, bu zorunlu tayinler konusunda, Sayın
Sağlık Bakanını, tasarrufunu tekrar gözden geçirmeye bütün sağlık personeli ve
Milliyetçi Hareket Partisi olarak davet ediyoruz, kendisini sorumluluğa davet
ediyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demirel.
Sayın Işık? Yok.
Sayın Şandır…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Teşekkür ederim efendim.
Sayın Bakan, hazine arazilerinin satışından belediyelere bir pay
vermeyi düşünüyor musunuz? Bu kanunda öyle bir husus yok. Bu konuyu
cevaplandırırsanız sevinirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şandır.
Sayın Doğru…
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakandan öğrenmek istiyorum, bu kanunla gündeme gelen 2/B
arazisi ne kadardır? 2/B arazisi satışlarında kimlere, hangi belediyelere yani
hangi kullanıcılara, ne kadar verileceği açıklanabilir mi?
Ayrıca, orman köylerine yönelik olarak herhangi bir istihdam
yaratan bir çalışma, bu kanundan sonra alınan paralarla yapılacak mıdır?
Bir diğer soru: 2012 yılı için ne miktar arazi ağaçlandırılacaktır?
Tokat ilinde 2012 yılı için düşünülen ağaçlandırma alanı ne kadar
olacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Doğru.
Sayın Köse…
TUFAN KÖSE (Çorum) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Az evvel söz alıp konuşan arkadaşlarımız da söyledi, 2/B
kapsamında olup da yoksul köylülerimizin kullandığı ve rayiç bedelin yüzde
50’sinin alınacağı yerlerin birçoğunun, şu andaki uygulanan tarım politikaları
nedeniyle ekonomik bir değeri kalmamıştır, ekonomik bir değeri yoktur.
Bence, devletin, orada tarım yaptığı için vatandaşa ödül vermesi
gerekirken buralardan yüzde 50 bedel alınması haksızlıktır. Bu konuda kurulacak
komisyonlarla buna benzer yerler tespit edilmeli ve bunlar bedelsiz olarak
orman köylülerine dağıtılmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Köse.
Sayın Halaman…
ALİ HALAMAN (Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Ben şöyle bir soru soruyorum: Uzun yıllar, siyasetçinin,
politikacının, idareciden, bu sorunlardan kaynaklanan sorunu çözme kanunu bu;
yani kayırmacı davranışlardan kaynaklandı uzun yıllar bunlar.
Ben şöyle söylüyorum: Bu kanun sanki emlakçı kanunu gibi, “Parası
olana rayiç bedelden veririm; tapu, hazine sorun değil.” Ya, bu kadar sorun
değilse bunu emlak değerinin üzerinden niye vermiyorlar Sayın Bakanım?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Halaman.
Sayın Demiröz…
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakana sormak istiyorum, 410 bin hektar 2/B arazisinin ne
kadarı, yüzde kaçı yapılaşmış, yüzde kaçı tarımsal amaçlarda kullanılmakta,
yüzde kaçı da herhangi bir amaçla kullanılmamaktadır? Böyle rakamlar veya bu
konuda bir araştırmanız var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demiröz.
Sayın Seçer…
VAHAP SEÇER (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Çevre ve Orman Bakanlığının Orman ve Su İşleri Bakanlığına
dönüştürülmesiyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığının kurulması sonucu iki
Bakanlık arasında hesap devirleri yapılması işlemleri sırasında hesap uzmanları
Bakanlığın çeşitli ödeneklerinde 7 milyon TL civarında açık belirlemişlerdi. 3
saymanın on yıl içinde bakanlığın 7 milyon TL’sini zimmetlerine geçirdiği
ortaya çıkmış, savcılık kurum çalışanı 3 sayman hakkında soruşturma
başlatmıştı. On yıl boyunca Sayıştay denetimi dâhil iç kontrollerde bile fark edilmeyen
skandal hakkında Orman ve Su İşleri Bakanı Eroğlu’nun talimatıyla 2 müfettiş
soruşturma için görevlendirilmişti. Söz konusu soruşturmanın sonucu ne
olmuştur?
İkinci sorum: Orman ve Su İşleri Bakanlığının yayınladığı ve Danıştayın iptal ettiği yönetmelik çerçevesinde hâlen kaç
HES projesi inşaatı herhangi bir denetime tabi tutulmadan devam etmektedir? Bu
inşaatlarda tahminen kaç işçi çalışmaktadır? Yatırımların maliyeti nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Seçer.
Sayın Türkoğlu…
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, tasarının, komisyonun kabul ettiği hâliyle yani
görüştüğünüz hâliyle 12’nci maddesinin üçüncü fıkrasında “Kamu hizmetine tahsis
edilmiş veya fiilen bu amaçla kullanılanlar, belediye ve mücavir alan sınırları
içinde bulunan yerler, belediyeye ve mücavir alan sınırı dışında olmakla
birlikte kamu kurum, kuruluşlarına ayrılmış alanlar…” diye bir ifade var. Yani
belediye alanları mücavir alanı içerisinde kalan hazineye ait tarım
arazilerinin satışı yapılmayacak, bu madde bunu düzenliyor.
Şimdi, Çukurova’nın her yerinde ilçeler, beldeler, kasabalar var.
Bu beldeler tarım arazileriyle zaten iç içe. Dolayısıyla bu madde, bu hâliyle
oradaki birinci sınıf tarım arazilerinin, hatta tarım arazisi olarak muhafaza
edilmesi gerektiği yönünde karar alınan arazilerin bile satışını engelleyecek.
Mesela, benim seçim bölgem Osmaniye’de, Toprakkale’de
bu şekilde bir sürü arazi var. Eminim ki, Adana’nın Ceyhan’ında, Kozan’ında bir
sürü böyle arazi var. Yani bu biraz çelişik değil mi bu satışla ilgili amaca,
düzenlemeye?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Türkoğlu.
Buyurunuz Sayın Bakan.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Bu kanunla elde edilecek gelirlerin ağırlıklı olarak kentsel
dönüşüme, afet konusuna harcanmasına ilişkin Sayın Erdoğan’ın bir eleştirisi
var, daha doğrusu ormanlara yeterince kaynak ayrılamadığına ilişkin. Tabii, burada net bir şekilde, kanunda 2/B
sonucunda gerçekleştirilecek transferin 2 katı kadar bir orman alanı
oluşturulacağı ifade ediliyor. Yani burada fiziki bir hedef söz konusu ve 2
katı daha fazla bir orman yapılacak.
Ayrıca, yine orman köylülerinin kalkındırılmasına ilişkin, gerek
kredi şeklinde gerek nakdî şekilde desteklerin sağlanacağı net bir şekilde
ifade ediliyor. Zaten genel anlamda da az önce konuşmalarda da vurgulandığı
gibi ağaçlandırmaya, orman alanlarımızın artırılmasına gerçekten büyük önem
veriyoruz; bunu yapmaya da devam edeceğiz. Ama diğer taraftan afet hadisesi de
Türkiye’nin bir gerçeği. 20 milyonluk bir konut stokumuz var ve bunun 15
milyonu ciddi anlamda yeniden son deprem yönetmeliklerinden önce
gerçekleştirilmiş alanlar. Bu stokun gözden geçirilmesi, iyileştirilmesi tüm
toplumun menfaatine, genel menfaatimize olan bir hadise. Şehirlerimizin çarpık
yapılaşmadan kurtulması, insanlarımızın can ve mal güvenliğinin sağlanması
açısından önemsiyoruz tabii. İnşallah, o
sürece bu katkıda bulunacak.
Fakat burada hep tabii gelir boyutunu tartışıyoruz, işin bir de
hukuki boyutu var. Bu kanunla, aslında, gelirin ötesinde hukuki bir zemine,
mülkiyet hukukunu güçlendirmiş olacağız. Bu, aslında piyasa ekonomimize, piyasa
ekonomisinin işleyişine de ciddi katkıda bulunmuş olacak, sosyal etkilerinin
yanı sıra.
Sayın Demirel zorunlu tayin nedeniyle bir intihar hadisesinden
bahsetti. Çok üzücü bir hadise. Allah rahmet eylesin. Ancak bir intiharı
zorunlu tayine bağlamanın ne derece doğru olacağını takdirlerinize bırakıyorum.
Şüphesiz çok üzüntü verici bir hadise ama sadece bir tayin hadisesiyle de
intiharı ilişkilendirmek herhâlde çok sağlıklı bir yaklaşım değil.
Sayın Şandır “Belediyelere bir pay verilecek mi?” diye bir soru
sordu. 11’inci maddede böyle bir düzenleme şu an itibarıyla söz konusu değil.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Niye verilmiyor?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Belediyelere bir pay
verilmesi öngörülmüyor ama tabii, belediyelerin de çok yakından ilgili olduğu
kentsel dönüşüme çok ciddi anlamda bir kaynak aktarılması söz konusu. Bununla
ilgili 11’inci maddenin 1’inci fıkrasında düzenleme bulunmakta şeklinde bir
bilgi verdi arkadaşlarımız ama genel gelirlerden bir pay söz konusu değil.
Sayın Demiröz’ün 2/B arazilerinden sorusuna cevap olarak
söylüyorum: 2/B arazilerinden yüzde 5,4’ü yapılaşmış alanlar yani yüzde 95’i
aşağı yukarı daha çok tarımsal araziler, diğer amaçlarla kullanılan alanlar.
Yüzde 85’i tarımsal alan, yüzde 5,4’ü yapılaşmış alan, diğer bakiye alan da
mera gibi daha tarıma dönük aslında alanlar.
Diğer taraftan Sayın Doğru’nun sorusuna cevap olarak: 410 bin
hektar alan yaklaşık olarak 2/B arazisi olarak görülüyor. Tabii, istihdam,
kırsal kalkınma dediğimizde istihdam şüphesiz ki temel bir hedef olacaktır.
Orman köylülerimizin daha gelir getirici faaliyetlerde istihdamı şüphesiz bu programlarda
hedeflenecektir. Sorunuza cevap olarak söylüyorum.
Tokat’ta ne kadar ağaçlandırma düşünüldüğünü doğrusu şu an
itibarıyla bilmiyorum ama arkadaşlarımız buna yazılı bir cevap verebilirler.
Herhâlde Türkiye genelinde bir planlama yapılacaktır buradan elde edilecek
gelirlerden sonra ve Tokat ilimiz de şüphesiz burada payını alacaktır.
Sayın Köse “Tarım alanlarında ekonomik değer kalmadı, niçin bedel
alıyoruz?” diyor. Aslında şunu varsayıyoruz tabii: Maliye Bakanlığımızın
yaptığı rayiç bedel çalışmalarında ekonomik değeri neyse o değer rayiç bedele
yansıyacaktır diye düşünüyorum yani eğer fazla verimliliği olmayan bir alansa
zaten rayiç değeri de düşük olacaktır; verimli, üretken bir alansa rayiç bedele
de bu yansıyacaktır. Dolayısıyla bu ekonomik değerle rayiç bedel arasında en
azından teorik olarak bir ilişki olması gerekir ama tabii, sahada isabetli
olmayan bir tespit varsa onu da gözden geçirmekte şüphesiz fayda var.
Sayın Halaman “Uzun yılların
kayırmacılığının sonucu olan sorunları çözüyoruz.” dedi. Tabii, bir yorum, ona
bir şey demek istemiyorum. “Emlak değeri niçin esas alınmıyor?” şeklinde bir
sorusu oldu. Emlak değerlerinin rayiç değerlerden oldukça düşük olduğunu
biliyoruz. Bu kanunun tek amacı gelir elde etmek değil, bu açık. Eğer tek amaç gelir
elde etmek olsaydı, rayiç bedelin yüzde 100’ü üzerinden bu işlemler yapılırdı
ama bir taraftan da, az önce yine altını çizdiğim gibi, hepimizin hakkı hukuku
var bu varlıklar üzerinde, bütün toplumun hakkı hukuku var, bunu da gözetmek
durumundayız yani bir taraftan tabii ki kolaylıklar sağlayacağız ama bir
taraftan da bu tüm toplumun hakkını da gözeteceğiz, koruyacağız, oradan bir
gelir elde edip bunu da yine toplumun önem verdiği, öncelik verdiği meselelerde
de harcamak durumundayız. Bu bir denge şeklinde düşünülebilir yani iki uca da
kaymadık doğrusu, ne emlak vergisi gibi düşük bir değerden ne de tam rayiç
bedel üzerinden bir tespit söz konusu ikisini de dengeleyen, daha ortada bir
yaklaşım sergilendi.
Sayın Demirel’in “Yüzde kaçı yapılaştı?” sorusuna cevap vermiştik.
Sayın Seçer, bu iki bakanlığın ayrılması ve bir soruşturmayla
ilgili bir soru sordu. Arkadaşlarımızın verdiği bilgiye göre, soruşturma henüz
devam ediyor, anladığım kadarıyla sonuçlanmış değil bu soruşturma. Soruşturma
devam ediyor, dolayısıyla sonucundan şu aşamada bir bilgi vermemiz söz konusu
değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bakan, süreniz doldu ama bir dakika daha ek süre
veriyorum.
Buyurunuz.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Sayın Türkoğlu, “Belediye
ve mücavir alan içinde niçin satış yapmıyoruz?” şeklinde bir soru sordu. Daha çok herhâlde “şehirleşme, kamu
hizmetleri, şehrin gelişim planlaması” gibi kaygılar gözetilmiş. Tabii, 3 binden
fazla belediyemiz var, her birinin kendine özgü şartları da olabilir ama…
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Bakan, Çukurova’da her
yer zaten birinci sınıf tarım arazisi.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Evet, yani burada tabii
genel bir düzenleme yapıldığı için, daha çok işte belediye, imar faaliyetleri
anladığım kadarıyla, şehirleşme alanı itibarıyla değerlendirilebileceği değerlendirilmiş. O şekilde mevcut
düzenlememiz belediye ve mücavir alanı, dolayısıyla…
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Mevcut düzenlemeyi anlıyorum
ben, onu okuyunca biz de anlayabiliyoruz, ama maksadımız şu: Çukurova’nın
göbeğinde birinci sınıf tarım arazisi, niteliğini değiştirme şansımız yok,
belediyenin mücavir alanı, bunu niye satmıyoruz? İsteğimiz bu.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Evet, yani burada mevcut
düzenlememiz bu şekilde, onu ancak söyleyebilirim.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Ama bu düzenlenebilir yani,
çözülebilir.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde
üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1’inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
198 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 1. Maddesinin 2. fıkrasında
geçen “orman sınırları dışına çıkarılan” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve
çıkarılacak” ibaresinin eklenmesini arz ederiz.
Mehmet
Şandır Alim
Işık Ali
Öz |
Mersin Kütahya Mersin |
Seyfettin
Yılmaz Emin
Çınar Mehmet
Erdoğan |
Adana Kastamonu Muğla |
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Tasarı’nın 1 inci maddesinde yer alan “oluşturulması” kelimesinin “meydana
getirilmesi” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi İlhan Demiröz Levent Gök |
İstanbul Bursa Ankara |
Vahap
Seçer Musa
Çam |
Mersin İzmir |
BAŞKAN – Komisyon bu son okuttuğum önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT
(İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurunuz efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının tümüne ilişkin Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
görüşlerini açıklarken, Anayasa’nın 170’inci maddesi hükümlerini hatırlatmak
suretiyle, yapılan düzenlemenin bu hükümler karşısında eksik olduğunu ifade
etmiştim. Çünkü Anayasa’nın 170’inci maddesi, 31/12/1981 tarihi itibarıyla
bilim ve fen bakımından orman özelliğini kaybetmiş olması nedeniyle orman
sınırları dışına çıkarılmış olan yerlerin orman köylüsünün yerleşimine ve
onların yararlanmasına tahsisini düzenlemektedir. Yani Anayasa’nın öngördüğü
ana kural, orman sınırı dışına çıkarılan yerler sadece ve sadece orman
köylüsünün yararlanmasına ve kullanmasına tahsis edilebilir. Bu maddeye göre,
satış mümkün değildir. Satışının yapılabilmesi için Anayasa’nın bu hükmünde bir
değişiklik gerekmektedir.
Bu yöndeki kaygılarımızı bu tasarının önüne bir engel olarak
koymayacağımızı ifade ettim ama doğru olan, Anayasa’nın 170’inci maddesindeki
31/12/1981 tarihi olan, milat olan o tarihten vazgeçmeden, satışa izin veren
düzenlemenin Anayasa’nın 170’inci maddesinde olmasıdır.
Bu nedenle önerim, bu yasa bu şekliyle buradan geçebilir, geçsin
ama bundan sonra Anayasa’nın 170’inci maddesinde bir uzlaşmayla bir küçük
değişikliği süratle yapabiliriz. Bu da yapılan düzenlemenin Anayasa’ya
aykırılığı yönündeki tartışmaları ortadan kaldırır.
Bu konudaki önerimi daha evvel Sayın Orman ve Su İşleri Bakanımıza
iletmiştim. Kendisi Anayasa’nın 170’inci maddesinin satışa engel olmadığı
yönünde bir yorum yapmıştı. Sayın Bakan bu şekilde yorum yapabilir, maddeyi
öyle anlayabilir ama bizi bağlayan, Anayasa hükmü ve Anayasa Mahkemesi
kararlarıdır. Bugüne kadarki Anayasa Mahkemesi kararları bu maddeye göre
yapılacak satışların Anayasa’ya aykırı olduğunu ortaya koymuştur. O nedenle, bu
tartışmayı sona erdirmek açısından burada böyle bir düzenlemeyi yapmayı, başta
iktidar partisi olmak üzere, bütün siyasi parti gruplarına öneriyorum.
Tasarının ana amacının mülkiyet sorunlarını çözerken orman
köylüsünü desteklemek olması gerektiğini ifade etmiştim yine ancak bu tasarıda
orman köylüsünü destekleme yönünde hiçbir hüküm bulunmamaktadır. Elde edilen
gelirin orman köylüsüne verilmesi yönünde de herhangi bir hüküm yoktur. Örneğin,
bizim vermiş olduğumuz teklifte satıştan elde edilen gelirin yüzde 40’ı orman
köylülerinin kalkınmasıyla orman alanlarının ıslah, ihyası ve yeni orman
alanlarının oluşturulması için kullanılacaktır. Teklifte bu hüküm var. Önemli
olan, bir yandan orman köylüsünü desteklerken, bir yandan elimizden bu araziler
çıkarken yerine yeni orman alanlarının da yaratılmasıdır. O nedenle, elde
edilen gelirin belli bir bölümünün orman köylüsü ile yeni orman alanlarının
oluşturulması için kullanılmasının zorunlu olduğunu düşünüyoruz.
Bir diğer konu şudur: Orman köylüsüne mutlaka bedelsiz verilmesi
gerektiğini söylüyorum. Aksi takdirde bu araziler orman köylüsünün eline
geçmeyecektir. Rayiç bedelin yüzde 50’si üzerinden yapılacak satışlarda
muhtemelen orman köylüsü yerine bir başkası bu arazileri alacak, sonuçta orman
köylüsünün elinden çıkacaktır. Tekrar öneriyorum, yüzlerce yıldır atalarından,
dedelerinden beri kullandığı bu arazinin tapusunu orman köylüsüne bedelsiz
verelim.
Değerli milletvekilleri, önemli bir konu da şudur: İdare çok büyük
bir yük altında olacaktır. İki yıl süreyle başta Millî Emlak Genel Müdürlüğü
olmak üzere, Orman Genel Müdürlüğü, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü personeli
çok yoğun bir çalışma içerisine girecektir. Bu yoğun çalışmayı yapacak olan personele
bu tasarıda herhangi bir hüküm yok, bu personele mali hak tanınması yönünde
herhangi bir hüküm yok. Bu kadar ağır bir yükü bu personelin omuzlarına
koyarken onlara bu fazla çalışmasının, yoğun çalışmasının karşılığını ödeyecek
bir hükmü buraya koymayı öneriyorum. Buna yönelik bir önergemiz vardır; sırası
geldiğinde ona ilişkin açıklamaları da yapacağız.
Sözlerimi burada bitiriyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
198 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 1. Maddesinin 2. fıkrasında
geçen “orman sınırları dışına çıkarılan” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve
çıkarılacak” ibaresinin eklenmesini arz ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT
(İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Sayın Erdoğan, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bu
kanunun 1’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, kanunun 1’inci maddesinin 2’nci fıkrasında “Bu Kanun, 6831
sayılı Kanunun 2 nci maddesine göre Hazine adına
orman sınırları dışına çıkarılan yerler ile Hazineye ait tarım arazileri
hakkında uygulanır.” hükmü yer almaktadır. Ancak bu kanunun bir hükmü de 2/A
arazileriyle ilgilidir dolayısıyla Hükûmet tarafından getirilen tasarıya göre
2/A uygulaması kapsamındaki arazilerin orman dışına çıkarılması devam
edeceğinden “orman sınırları dışına çıkarılan” ibaresinden sonra gelmek üzere
“ve çıkarılacak” ibaresinin eklenmesinin uygun olacağını düşündük ve bu teklifi
buraya getirdik.
Şimdi, kanunla ilgili olarak birkaç hususun üzerinde durmak
istiyorum:
Birincisi, 2/B ile ilgili kadastro çalışmalarının aşağı yukarı
yüzde 40’ı tamamlanmamış durumda. Tabii ki, bu kadar fazla kadastro
çalışmasının ne kadar zamanda tamamlanabileceği öngörülememektedir. Dolayısıyla
kadastro çalışmaları tamamlanmadan ne kadar alanın 2/B dışına çıkarılacağı,
bunun sonucunda orman alanlarının ne kadar daraltılacağı belli değildir.
Dolayısıyla Anayasa’nın 169 ve 170’inci maddesinde değişiklik yapılmadan önce
ne kadar alanın orman dışına çıkarılacağının da belirlenmesi gerekmektedir.
Tabii ki zaten Anayasa’da da böyle bir değişiklik bu kanunla öngörülmediğinden
bu kanunun bir gün Anayasa Mahkemesinden dönmesi de mukadderdir. 2/A uygulaması
ise zaten bu kanunun en garip, en garabet içeren maddesidir. Bundan sonra
TOKİ’nin keyfine göre ne kadar alanın 2/A uygulamasına tabi tutularak orman
alanlarından çıkarılacağı belli değildir.
Hükûmetin bu tasarının başından bu yana rayiç bedelle ilgili çok
yoğun bir kampanyası vardır ama rayiç bedelin ne olduğuyla ilgili bugüne kadar
muhataplara herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Ayrıca, bedele itiraz hakkının
da olmaması, rayiç bedel konusunda bir keyfîlik
oluşturmaktadır. Bu keyfîliğin ortadan kaldırılması
için süratle rayiç bedelin ilan edilerek muhatapların bilgilendirilmesi
gerekmektedir.
Muğla ilimiz Türkiye’de denize en çok kıyısı olan ildir. 2/B ve
hazine arazileri konusunda da Türkiye’de 3’üncü sıradadır varlık itibarıyla,
dolayısıyla hazine arazilerinin satışıyla ilgili Muğla ilinde denize 5
kilometre ve göllere 500 metre mesafedeki hazine arazilerinin satılamayacak
olması, bu arazileri kullanan vatandaşlarımız açısından çok ciddi bir sıkıntı
oluşturmaktadır. Bu vatandaşlarımız kullandıkları araziyi alamamak konusunda
mağdur olacaklardır.
Yine, rayiç bedelin belirlenmesi sırasında maalesef bir konu göz
ardı edilmektedir. Bölgemizdeki arazilerin çok önemli bir kısmı meyve bahçesi
konumundadır; narenciye bahçesi, zeytin bahçesi, nar bahçesi. Bu köylülerimiz
yıllardır bu bahçelerde emek çekmiş, bu bahçeleri yetiştirmişler ama şimdi
rayiç bedel belirlenirken maalesef, buralar, bu köylünün çektiği emekler de
sanki orman tarafından, hazine tarafından çekilmiş gibi, nitelikli bahçe olarak
belirlenmekte ve dolayısıyla köylüye kendi emeği toprakla birlikte tekrar
satılmaktadır. Bu kabul edilebilir bir uygulama değildir.
Yine, bu kanundan elde edilen gelirlerin TOKİ’ye aktarılması çok
önemli bir sıkıntıdır. Dolayısıyla Orman Genel Müdürlüğüne buradan daha büyük
pay ayrılarak orman alanlarının ıslahı sağlanmalı çünkü orman buradan gelir
elde edemeyince orman alanlarında yoğun kesimler yapılmakta, bu çam
ormanlarının kesilmesi de -bildiğiniz gibi dünyadaki çam balının yüzde 90’ı
Türkiye’de üretilmektedir, Türkiye’deki çam balının yüzde 90’ı da Muğla ilinde
üretilmektedir- Muğla ilindeki arıcılığı tehdit etmektedir.
Yine bu yıl yaşadığımız sel felaketlerinde de ormanların çok fazla
kesilmesinden ciddi zararlar oluşmuştur. Vakit geçmeden bu konuda gerekli
düzenlemelerin yapılarak buradan elde edilecek gelirlerin orman arazilerimizin,
ormanlarımızın, orman köylümüzün kalkındırılmasına ve ormanlarımızın
geliştirilmesine, ıslahına harcanmasının sağlanması gerekmektedir.
Bu vesileyle yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdoğan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.52
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.09
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
HAMARAT (Ordu), Fatih ŞAHİN (Ankara)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
94’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
198 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
2’nci madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Tasarının “Tanımlar” başlığı
altında yer verilen 2’nci maddesinin “f” bendine “2/B alanlarını” ibaresinden
önce gelmek üzere “Toplu yerleşimin olduğu” ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Vahap
Seçer R. Kerim
Özkan Selahattin
Karaahmetoğlu |
Mersin Burdur Giresun |
İlhan
Demiröz Ramis Topal Osman
Kaptan |
Bursa Amasya Antalya |
Kamer
Genç |
Tunceli |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Orman köylülerinin
kalkınmalarının desteklenmesi ve hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan
yerlerin değerlendirilmesi ile hazineye ait tarım arazilerinin satışı hakkında
kanunun 2. maddesinin b bendinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Şandır Sadir Durmaz Seyfettin
Yılmaz |
Mersin Yozgat Adana |
Ali Halaman
Prof. Dr. Tunca Toskay Adnan
Şefik Çirkin |
Adana Antalya Hatay |
“Madde 2
b) 2/B alanları: 6831 sayılı kanunun 20.06.1973 tarihli ve 1774
sayılı kanunla değişik 2. maddesi ile 23.09.1983 tarihli ve 2896 sayılı ve
05.06.1986 tarihli 3302 sayılı kanunlarla değişik 2. maddesinin birinci
fıkrasının (B) bendine veya kesinleşmiş mahkeme kararlarına göre hazine adına
orman sınırları dışına çıkarılan yerleri, ...."
TBMM Başkanlığına
198 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci
maddesinde yer alan a bendinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sebahat
Tuncel Ayla
Akat Demir
Çelik |
İstanbul Batman Muş |
Pervin
Buldan Levent
Tüzel Adil
Kurt |
Iğdır İstanbul Hakkâri |
Hasip Kaplan |
Şırnak |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT
(İstanbul) – Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Kaplan, buyurunuz efendim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu
an, bütün orman köylülerinin, yine bu 2/B ile ilgili olarak, Antalya, Mersin
başta olmak üzere, İstanbul gibi birçok alanda birçok kişinin gözü Meclisin
üzerinde. Ancak şöyle bir kaygıyı paylaşmak istiyoruz: Özellikle hazinenin ve
orman idaresinin taraf olduğu davalarda orman köylülerinin büyük bir
mağduriyeti olduğu bir gerçek. Çünkü orman köylüleriyle ilgili açılan kadastro
davalarında “orman haritası” denilen bir olgu var. Yukarıdan fotoğraflar
çekilmiş, orman haritası olarak belirlenmiş ve bütün kadastrodan sonra orman
köylülerinin tamamı Orman Genel Müdürlüğünün şahsında hazineyle ihtilaflı
olmuş, bu davalar açılmış ve yüzde 80’i de bu davalarını kaybetmişler. Burada
bir mağduriyet ve mülk durumu var.
Tabii, ikinci bir durum, bu gerçeğe de dikkat çekmek istiyoruz:
İstanbul’da Kemerburgaz tarafında, oradaki yerleşim alanlarında tapulu olan ve
orman alanı olmayan araziler satışla iki üç el değiştiriyor, dördüncü el
vatandaş geliyor, tapusunu alıyor -evdir orası- bir gün karşısında bir
tebligat; orman idaresi, hazine davacı ve elli altmış senedir tapusu olan
yerleri bir bakıyorsunuz o vatandaş birdenbire kaybetmiş çünkü mahkeme hazine,
orman lehine karar veriyor. Şimdi, bunun mülkiyet hakkını nasıl gidereceksiniz?
Şimdi, burada ciddi bir sorun var. Yani bu yasayla, 2/B yasasıyla yeni mülkiyet
ihtilaflarının ortaya çıkma durumu var.
Şimdi, İstanbul Boğazı’nın iki yakasında Boğaziçi İmar Planı
uygulaması var ve oradaki arsaların, tapuların hepsi hisseli. O hisseli olan
tapu arazilerinin üzerinde hazine arazileri de var, küçük tapular da var. Onun
üzerine bir de apartmanlar dikilmiş, hatta özel, lüks kooperatifler; o
kooperatiflerin de kat mülkiyeti yapılamamış. Orada da daireler satılmış. E,
şimdi, bunun dönüşümünü düşünün. Hak sahiplerine dönüşünde nasıl olacak? Çok
ciddi, yeni mülkiyet ihtilafı alanları ortaya çıkacak. Bu yasada bu
bölümlerinin düşünülmediğini görüyoruz ve bu ciddi bir eksiklik. Yani
bürokratlar çalışırken, mülkiyet hakkı açısından bu hukuk ihtilaflarının neler
doğuracağını, maliyetinin ne olacağını şu raporda göremezsiniz. Arayın,
bulamazsınız.
Şimdi, burada, yeni orman alanlarının oluşturulması… Şimdi,
anlarım ben, Sayın Canikli der ki: “Giresun’daki fındıklar ile orman bitişik
olduğu zaman orman gibidir.” Doğrudur, fındık kotası da kondu, artık
Adapazarı’ndan, Kocaeli’den, o taraflarda, yani belli
yerlerde bu kotaya takılmalar oldu. Buna bir şey demiyoruz fakat siz o orman
alanlarını gerçek hak sahipleri dışında başka alanlara açtığınız zaman, bunun
rant durumuna dönüştürülmesi kaygısı bu sefer kafalarda şekilleniyor. Yani bu
yasada şu eksiklik var: Fotoğrafı göremiyoruz ve fotoğrafı göremediğimiz için
doğrularla yanlışlar bir arada. Doğrular ve yanlışlar bir arada olduğu zaman,
her grup birer önerge hazırlamış, veriyoruz. Bu önergelerle, işte, bir kısmını
düzeltmeye çalışıyoruz ama muhalefet partilerinin önergeyle durumu düzeltme
şansları yok, bunu ancak iktidar partisi… İktidar partisi de alışmış, diyor ki:
“Hele bir çıkaralım yasayı, yanlışları neyse uygulamada görürüz, iki ay sonra
bir yasa daha çıkarırız.” İki ay sonra bir bakarsınız veya üç ay sonra, aynı
yasayla ilgili, bir iki maddelik, bir torba kanunun bir yerinde bir düzenleme
gelmiş olacak.
Aslında bizim burada muhalefet olarak eleştiri konumuz bu ve
mülkiyet hak iddiaları açısından ben ciddi bir tehlike görüyorum. Buna dikkat
çekmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
ADİL KURT (Hakkâri) – Karar yeter sayısı yok Sayın Başkan.
BAŞKAN – İsteyen olmadı efendim.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Orman köylülerinin
kalkınmalarının desteklenmesi ve hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan
yerlerin değerlendirilmesi ile hazineye ait tarım arazilerinin satışı hakkında
kanunun 2. maddesinin b bendinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
“Madde 2
b) 2/B alanları: 6831 sayılı kanunun 20.06.1973 tarihli ve 1774
sayılı kanunla değişik 2. maddesi ile 23.09.1983 tarihli ve 2896 sayılı ve
05.06.1986 tarihli 3302 sayılı kanunlarla değişik 2. maddesinin birinci
fıkrasının (B) bendine veya kesinleşmiş mahkeme kararlarına göre hazine adına
orman sınırları dışına çıkarılan yerleri, ...."
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT
(İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Kim konuşacak?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Halaman
konuşacaklar.
BAŞKAN – Sayın Halaman, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ HALAMAN (Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi ve şahsım
adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun, çok özel, önemli, Türkiye'nin her tarafını ilgilendiren
bir kanun. Dolayısıyla ilgi alanı yine Maliye Bakanı, yine Orman Bakanı, Köyişleri Bakanı, Ticaret Bakanı, Çevre Bakanı… Ama bu
kanun görüşülürken bu bakanlar yok. Ben bazen bakıyorum “Acaba bakanlar namaza
mı gitti?” diyorum, mescide gidiyorum, orada da yok.
Şimdi, “Bakanlar nerede?” derken, “Acaba bu bakanlar, bu Hükûmet
muhtarları mı ortadan kaldırmak istiyor?” diyorum, “Muhtarları kaldırmak
isteyen yeni bir kanun mu tertip ediyorlar?”
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Mahalle muhtarlarını…
ALİ HALAMAN (Devamla) –
Dolayısıyla mahalle muhtarları ortadan kalkarken… Muhtarlık bir bölgenin, bir
mücavir alanın, bir mahallenin hafızası demek, dolayısıyla muhtarsız devlet
olmaz. Arkasından şöyle aklıma geliyor: Bu kanun genelde, “2/B” deniliyor,
dolayısıyla tarım arazileriyle ilgili… Ya şimdi, bu Hükûmetin işi gücü yok bu
köylüden ne istiyor? Yani bu tarımla uğraşan, yüz senedir, yüz elli senedir
ecri misil ödeyen, cebinden parasını çıkartıp veren, gübre alırken stopaj
ödeyen, buğdayını satan, pamuk üreten, mısır eken, soya ekenlere yüz elli sene
sonra “Ben size bu tarlaları satacağım.” demek hangi akla, hangi mantığa
yatkın? Ve “Ben bunları satacağım, sizden para tahsil edeceğim, bununla
İstanbul’da, afet riski taşıyor diyerek başka bir yeri yapacağım…”
Ya, şimdi, bu köylüden, bu çiftçiden elinizi ayağınızı çekin.
Zaten çiftçi perişan, hâli pek iyi değil. Dolayısıyla bizim bölgede, Kozan’da
–ben Kozanlıyım- bu alanlarla ilgili, bizim Tırmıl köyü, Hamamköy, Kamışoba, dolayısıyla Aydın köyü yüz elli senedir, yani
bunların birçoğu da “Abdülhamid tapusu” diyerek işlenen tarlalar, araziler.
Yazık günah değil mi? El insaf!
Dolayısıyla sen Saimbeyli’deki adamdan, Tufanbeyli’deki adamdan,
Feke’deki adamdan ne istiyorsun? Aladağ’dan ne istiyorsun, Pozantı’dan ne
istiyorsun? Hepsi Allah’ın garipleri, vur elinden ekmeğini al. Şimdi, sen diyorsun
ki: “Oturduğun alanı ben sana yüzde 50, yüzde 70 satacağım.” El insaf kardeş,
yüzde 10’la sat. Bunlar üretim yapıyor. Hiç olmazsa bunlara bedava ver,
karşılıksız ver. “Bu devlete yük olmadınız, bu devlete düşmanlık yapmadınız, bu
devletin polisine kurşun sıkmadınız, askerine kurşun sıkmadınız, çocuklarınızı
okuttunuz, size teşekkür ediyorum. Dolayısıyla bunu size karşılıksız
veriyorum.” diyerek vatandaşla kucaklaşın, halkla kucaklaşın. Sırtınızı devlete
dönmüşsünüz, halka cebir kullanıyorsunuz.
Dolayısıyla ben bunları söylemek için konuştum. Bir ek madde
eklensin diye önerge verdik.
Hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Halaman.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Tasarının “Tanımlar” başlığı
altında yer verilen 2’nci maddesinin “f” bendine “2/B alanlarını” ibaresinden
önce gelmek üzere “Toplu yerleşimin olduğu” ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Vahap
Seçer (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT
(İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Genç, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 198
sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 2’nci maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz önerge
üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Önergemiz -bu 2/B’deki- (f) bendine “2/B alanlarını” ibaresinden
önce gelmek üzere “Toplu yerleşimin olduğu” ibaresinin eklenmesini istiyoruz.
“Proje alanı” tanımlanırken proje uygulaması yapılacak 2/B alanlarının toplu
yerleşim yerlerinde yer alan 2/B alanları olması şartı belirtilmemiştir.
Elbette ki toplu yerleşimin olduğu 2/B alanlarında özellikle çarpık
yapılaşmayı, altyapı eksikliğini giderme amaçlı proje uygulamaları
yapılmalıdır. Ancak toplu yerleşimin olmadığı 2/B alanlarını proje uygulamaları
kapsamına sokarak yapılaşmaya açmak yasayla çelişki teşkil etmektedir.
Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii, biraz önce arkadaşımız da
söyledi, Hükûmet diye bir şey yok. Burada biz soru soruyoruz, Hükûmet sırasında
oturan kişiler cevap vermiyor. Zaten bakanların büyük bir kısmının Meclisin
karşısına gelecek yüzleri yok, hepsinin arkasından bir sürü pislikler var,
ayıplar var. Nasıl gelip burada oturacak?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Ne varsa söyle.
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bakın, geçen gün teşvik paketi
yayınlandı. Sayın Bakan da Kalkınma Bakanıdır, bizim Tunceli’nin bitişik ildeki
Bingöl’dendir. Tunceli’yi, getirdiler, efendim, beşinci bölge gösterdiler.
Kendisini altıncı bölge gösterdi, Tunceli’yi beşinci bölge gösterdi.
Arkadaşlar, bakın, şimdiye kadar uygulanan teşvik tedbirlerinin
hepsinde Tunceli kalkınmaya muhtaç en geri il. Bu iktidarınız zamanında bir tek
yatırım yapıldı mı? Yol dahi yapılmadı; doğru dürüst bir kara yolu yapılmadı,
köy yolları yapılmadı, köy içme suyu yapılmadı. Hangi yatırımı yaptınız da bu
Tunceli’yi kalkınmış iller bölgesine aldınız? Ya insanlarda biraz vicdan olması
lazım. Ya insanlarda, bakın…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Buzdolabı dağıttılar Kamer Bey. Her
eve bir buzdolabı dağıtıyorlar, daha ne yapsınlar?
KAMER GENÇ (Devamla) – Yani onlar buzdolabı, çamaşır makinesi
dağıtmakla sanki Tunceli’yi kalkınmış zannettiler; onların ölçüsü o.
Neyse, ondan sonra da… Yani tabii, burada Tayyip Bey büyük bir
kin, nefret duygusuyla dolu çünkü Sayın Kemal Kılıçdaroğlu
Tuncelili, 2 tane milletvekili de Tunceli’den CHP çıkarınca, tabii, buraya
karşı duyduğu kin ve nefret duygularını ortaya koyarak işte Tunceli’yi böyle
bir şey etti. Ama Tunceli’nin öteden beri beklediği bir tek yatırım var: “Hiç
olmazsa Pertek Köprüsü’nü yapın, yeter bize.” diyor. Çok önemli ve hayati bir
konu ama bir şey yapmıyorlar. Yapmayın, zaten biz de sizden bir şey de
istemiyoruz ama hiç olmazsa işlemlerinizde de bu kadar keyfîlik,
ahlak dışılık olmasın. Ya insanlarda bir vicdan olması lazım.
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Tunceli’ye ne katkın var senin?
KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, Tayyip Bey Çin’de söylüyor, kendi
MİT Başkanıyla ilgili diyor ki: “Yargı, görevi olmayan alana girdi. Karşısında
bizi görür.” Yargı için diyor. “Yargı kendisini yasamanın üzerinde gördü.”
diyor.
Tam bal kabağı gibi laflar. Ya, burada en basit bir insan bile bu
lafları etmez. Yahu, sen kimsin Tayyip Bey? Sen yürütme değil misin? Anayasa’ya
göre, yürütmenin her türlü eylem ve işlemleri yargı denetimine tabi. “Benim,
yargı alanıma girdi.” diyor. Sen kimsin ya? Şey, yürütme… Kendi alanı. Sen
kimsin? Bir emir vermişsin, insanlar suç işlemiş, mahkeme araştırmış ve burada
suç işleyen insanları soruşturmaya çekmiş. Peki, sen hangi yetkiyle ve hangi
düşünceyle, hangi ahlakla “Yargı, alanının dışına çıktı.” diyorsun? “Yasamanın üzerinde görüyor.” diyor. Hangi
yasama?
Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın, yani bu lafları eden bir
kişi Türkiye’yi nasıl yönetir ya? Yani bir hukukçu karşısında bunu konuştuğu
zaman o kadar insanlar içinden küçük görürler ki bu lafları sarf eden kişinin
ne bilgiden, ondan sonra ne izandan ne anlayıştan eksik olduğunu bilirler.
Şimdi, bu laflarla, bu tip şeylerle yabancılar karşısında
konuştuğu zaman o insanlar Türkiye Cumhuriyeti devletine acıyorlar, “Vah vah
vah, nasıl bir düşüncedeki insan Türkiye’yi yönetiyor? diyor.
YUNUS KILIÇ (Kars) – Ormana gel, ormana…
KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, onun için, bakın, geçen gün burada
bir kanun teklifi verdik, kabul etmediniz.
Geçen gün Mehmet Haberal çıktı, annesini görmedi. Şimdi, bakın,
Mehmet Haberal’a zamanında Cumhurbaşkanlığı teklif edildi, Ecevit zamanında
Cumhurbaşkanlığını reddetti bu kişi. Bu kişi, Cumhurbaşkanlığını reddeden bir kişi
ihtilal yapar mı yahu? Böyle mantıksızlık, böyle ahlaksızlık, böyle gayriinsani
düşüncede insanlar olur mu ya? Böyle olur mu arkadaşlar? Adam,
Cumhurbaşkanlığını o zaman MHP’si de, Doğru Yolu da, DSP’si de teklif etmiş,
reddetmiş. Buna rağmen sizin devri zamanınızda diyorsunuz ki: “Bu ihtilal
yapacak, iktidarı alacak.” Yahu, bu ahlaksızca bir düşünce.
Arkadaşlar, bu memleketi bu kadar ahlaksızca düşüncelerle yönetmek
Türkiye Cumhuriyeti devletine yakışmayan bir davranıştır. Onun için, yani bu
tedbirlerle ne yapacaksınız? Zenginleri zengin edeceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) – Gelin, yeni bir teklif verelim
Parlamentoya, politikacılar bundan yararlanmasın efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, konuşmacı hem Genel
Başkanımıza hem partimize hakarette bulunmuştur birkaç kez.
BAŞKAN – Sayın Canikli, size söz vereceğim fakat önce Sayın Bakanın
İç Tüzük 69’a göre bir söz talebi vardır.
Kürsüye de gelebilirsiniz arzu ederseniz, yerinizden de…
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Buradan olabilir.
BAŞKAN – Buyurunuz efendim.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmaz’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in Bakanlığına ve Başbakana
sataşması nedeniyle konuşması
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Çok teşekkür ediyorum.
Sayın Vekil Tunceli iliyle ilgili hiçbir şekilde haklı olmayan
bazı suçlamalar yöneltti hem Bakanlığımıza hem Başbakanımıza yönelik.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hangi yatırımları yaptınız?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Hiçbir ile özgü bir
kriter kullanılmamıştır teşvik çalışması yapılırken.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sonuç ortada, karakol yatırımlarını
yaptınız!
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – 61 tane kriter ve bu
kriter de seksen bir ile de eşit bir şekilde uygulanmıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Kıstas ne, kıstas, Sayın Bakan?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – En ufak bir şekilde, bir
ille ilgili özel bir çalışma yapılmamıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben olsaydım Bingöl’ü öyle göstermezdim.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Bu sadece ekonomik
kriterlere dayalı değildir.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hangi kriterler canım, hangi kriterler?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Sosyoekonomik
kriterlerdir.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir yatırım yok, bir şey yok.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Bütün göstergeler ele
alınmıştır. Ayrıca, bu teşvik sistemi tek destek mekanizması da değildir;
kalkınma ajansları gibi, KOSGEB gibi, kırsal kalkınma destekleri gibi,
özellikle Tunceli ölçeğindeki illerimize çok daha uygun destek mekanizmalarımız
vardır ve bunlar da etkili bir şekilde kullanılmaktadır.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hangi kriterler esas alındı, söyleyin.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Tunceli’ye, duble
yolundan üniversitesine, KÖYDES’inden sağlığına,
eğitimine bu dönemde, geçmiş dönemlerde hiçbir dönemde olmadığı kadar da
yatırım yapılmıştır…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Üniversite her yere açıldı canım!
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – …yapmaya da devam
edeceğiz inşallah. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, aslında Tunceli’ye hiçbir
yatırım yapmamışlardır, hiçbir iyileştirme yok.
BAŞKAN – Sayın Genç, siz söylediniz, Sayın Bakan da cevaplandırdı.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, karakol yatırımlarını eğer yatırım
kabul ediyorsa, onları getirelim ilinize koyalım.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli’nin, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in Adalet ve Kalkınma
Partisine ve Başbakana sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce, içinde bol miktarda ahlak ve ahlaksızlık kelimelerinin
geçtiği bir konuşma maalesef dinledik. Bana göre en büyük ahlaksızlıklardan bir
tanesi nedir biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Darbecilere övgü düzmektir,
darbecilere şakşakçılık yapmaktır, darbecilerin önünü açmaktır, onlara destek
vermektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) En büyük ahlaksızlıklardan bir
tanesi budur. Bu genel kurala, bu genel ilkeye farklı mı düşünüyorsunuz,
değerli arkadaşlar, farklı düşünen arkadaşlarımız mı var? Elbette yok. Öyle
değil mi? Yani millet iradesini hiçe sayan...
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Mahkûm olmadan hiç kimseye suç isnat
edemezsiniz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - ..milletin dengesini bozacak şekilde
darbe yapanlara şu veya bu şekilde hizmet etmek ahlaksızlık değil midir? Şu
veya bu şekilde onların çalışmalarına katkıda bulunmak, bilerek ve isteyerek
katkı vermek, destek vermek ahlaksızlık değil midir değerli arkadaşlar?
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Darbeciler kim Canikli?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bir de bir şey söyleyeyim, bakın...
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Canikli, grubunuzda çok adam var onlara
müşavirlik yapmış.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Yani birilerinin ahlakından, işte
ahlaksızlığından bahsedebilmek için onu söyleyecek olan kişilerin gerçekten
ahlaklı olması gerekir değerli arkadaşlar.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Onlarla beraber devlet memurluğu yapmış
çok adam var grubunuzda, bakanlarınız var.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Öyle değil mi, ahlaklı olması
gerekir? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yani böyle kelimeler ancak ahlaklı
bir insana yakışır. Genel olarak söylüyorum, genel hatlarla ifade ediyorum.
İnsanın konuşurken ağzından çıkana dikkat etmesi gerekir.
Şimdi, aynı ifadeleri, en hafif olarak, burada bu konuşmayı
yaparken bu hakarette bulunan kişinin Genel Başkanına iade ediyorum. Aynıyla
iade ediyorum, ne söylemişseniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Siz, aslında
biraz önce kendi Genel Başkanınıza hakaret ettiniz. Evet, kendi Genel
Başkanınıza hakaret ettiniz çünkü neden?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya, şimdi Tayyip’in söylediği lafları
yorumluyorum ben Genel Başkanın laflarını söylemedim ki.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bize bunu, en az iade etme hakkı
vererek yaptınız. O yüzden, konuşurken ağzınızdan çıkana dikkat edeceksiniz,
bir belgeniz varsa ona göre konuşacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Suçlarken deliliniz varsa, ispat
edebiliyorsanız konuşacaksınız.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Grup Başkan Vekili, Genel
Başkanımızla ilgili bir sataşmada bulunmuştur, söz istiyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hayır, ben aynen iade ettim Sayın
Başkanım, aynen iade ettim.
BAŞKAN – Buyurun, Sayın Hamzaçebi.
3.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin Cumhuriyet
Halk Partisi Genel Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu kürsü bence polemik kürsüsü olmamalı, laf yarıştırma
kürsüsü de olmamalı.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Doğru. Biz başlatmadık.
M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Grup Başkan Vekilisin, müdahale
et!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sayın Canikli çıkıp tabii ki
kendi Genel Başkanını, Sayın Başbakanı koruyacaktır, ona yönelik olarak bir
cümle, sataşma olduğunu düşünüyorsa bu çerçevede açıklama yapması gayet
doğaldır ama bu açıklamayı yaparken hiç gereği yokken “Sayın Genç’in
cümlelerini ben Sayın Kılıçdaroğlu’na iade ediyorum.”
demesi yakışıksızdır.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Eğer yanlışlık varsa müdahale edin o
zaman.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sayın Kılıçdaroğlu’nun
şimdi, şu biraz önceki konuşmalarla ne gibi bir ilgisi vardır?
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Gelsin, milletvekiline sahip çıksın.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Yani şimdi, bakın, ama bakın…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Söylemediğim şeyleri…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Hayır, hayır, Sayın Canikli, siz
çıkıp konuşma yapan bir milletvekilimize, Sayın Kamer Genç’e cevap
veriyorsunuz, onun cümlelerinin doğru olmadığını söylüyorsunuz kendinize göre,
her şeyi söyleyebilirsiniz, doğal hakkınızdır. Size karşı Sayın Kamer Genç
tekrar çıkıp söz alabilir, almayabilir ama bunu hiç ilgisi olmayan Sayın Kılıçdaroğlu’na götürüp bağlarsanız bu yakışık almaz. Sayın
Kılıçdaroğlu memuriyet çizgisi belli olan, siyasi
çizgisi belli olan düzgün bir devlet adamıdır, ülkeye hizmet etmek isteyen bir
siyasi kişiliktir.
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Kim o?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Yani hiç gereği yokken Sayın Kılıçdaroğlu’nu buraya katmış olmanızı ben doğrusu
üzüntüyle karşılıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, konuşmasında bana sataştı,
dedi ki: “Burada ahlaklı olması lazım.” Yani benim ahlakıma şey etti. Bir de
hakarette bulundu. Lütfen, isterseniz… “Darbecileri alkışlıyor.” dedi. Müsaade
ederseniz, bu ağır sataşmaya ben de…
BAŞKAN – Sayın Genç, size söz veriyorum ama lütfen yeni
sataşmalara mahal vermeyiniz ve bu konuyu kapatalım.
Buyurunuz efendim.
4.- Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi, Sayın Başkan, ben kendimden bir şey
üretmiyorum. Tayyip Erdoğan ne demiş? Fidan’la, MİT Başkanıyla ilgili
olarak “Yargı, görevi olmayan bir alana
girdi.” diyor. “Yargı, görevine girmeyen bir alana girerse karşısında bizi görür.”
diyor. “Yargı kendisini yasamanın üzerinde gördü.”
Şimdi, bu lafı sen kabul ediyor musun?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Eleştirebilirsin, ona kimsenin bir
itirazı yok, ama hakaret ediyorsun!
KAMER GENÇ (Devamla) – Sana zaten maliyeci de diyemem de, şimdi
arkadaşlar, bakın, ben Danışma Meclisi üyeliğinden geldim buraya ama, ben orada
82 Anayasası’na 1982’de tek başıma “ret” verdim…
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Darbeci, darbeci!
KAMER GENÇ (Devamla) – …askeriyenin getirdiği bütün keyfî
tasarruflara karşı koydum. Ben 83’te de onların kurduğu üç tane partiye
girmedim, bağımsız aday oldum, beni veto ettiler. Sizin şu anda içinizden
Meclis Başkanı seçtiğiniz insanları da veto etmeden Meclise gönderdiler.
Şimdi, insanlar konuşurken biraz bilerek konuşması lazım. Bugün
Başbakanlık makamında bulunan bir kişi diyor ki: “Ben suç işleyeceğim, yargı
bana karışamaz.”
Sen kimsin, sana yargı karışamaz ya! Bunu sarf eden bir kişi
normal bir insan değildir. Bunu sarf eden bir kişi kendisini yönetecek bir kişi
değildir. Dolayısıyla, burada, şimdi getiriyorsunuz bu kanunları… Ben diyorum,
gelin bir önerge verelim, politikacılar bu yasadan yararlanmasınlar. Sarıyer’de
getireceksiniz 50 dönümü, 100 dönümü kendi adamlarınız alacak…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kim, söyle? Kim var, açıkla!
KAMER GENÇ (Devamla) – …ondan sonra da “Fakir köylüye biz arazi
veriyoruz.” diyeceksiniz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Söyle! İsmini söyle!
KAMER GENÇ (Devamla) – Böyle ahlak olur mu? Bu ahlaksızlık değil
mi? Devletin malını talan etmek en büyük ahlaksızlık değil mi?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İsim söyle, kim? İsim söyle!
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – İspat etmeyen müfteridir!
KAMER GENÇ (Devamla) – Gerekirse şey edelim, bunları çıkaralım.
Burada hep rantı kendinize getiriyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bakın, bir vergi yasasını çıkardınız, 6111 sayılı af kanunu
getirdiniz, orada bütün talanları, çalan vergi kaçakçılarını, naylon
faturacıları, hepsini affettiniz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bilmiyorsun, ezbere konuşuyorsun!
KAMER GENÇ (Devamla) – Bu hangi akla, hangi namusa ve hangi
karaktere sığan bir şey arkadaşlar! Vatandaşın asgari ücretinden vergi
alıyorsunuz, trilyonlar kazananlardan vergi almıyorsunuz, affediyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bir tanesini söyle! Bir tane örnek
ver! Bir tane isim söyle!
KAMER GENÇ (Devamla) – Bir defa ahlak dersini vermek için
insanların ahlaklı olması lazım.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, böyle bir konuşma
olmaz. Eğer elinde bir belge varsa, bilgisi varsa, onu çıkar açıklar. Bakın,
bir tane isim veremiyor, sadece iftira atıyor, çünkü en uzman olduğu alanlardan
bir tanesi bu. Başka bir şey yapmıyor. Aksi hâlde, bakın, Sayın Başkan, eğer
elinde bir belgesi, bilgisi, isim varsa söylesin, çıksın. Aksi hâlde onurlu
insanlar görev yapar…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Deniz Feneri savcılarının başına gelenleri
gördünüz!
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Canikli.
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında
Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın; Orman Köylülerinin
Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Ankara
Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 68
Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi);
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın;
Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporları (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S. Sayısı: 198) (Devam)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Karar yeter sayısına bakacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı…
Elektronik cihazla oylama yapacağız.
Bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan, bir dakikada yetişmiyor. Bir
dakikalık süre olur mu?
BAŞKAN – Bu sırada burada olanlar içindir bu efendim.
Karar yeter sayısı öyledir, yoklama da öyledir.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı yok Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, sonradan
gelenleri almayın.
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN – Süre bitti, lütfen kurallara uyalım. Rica ederim…
Bitti efendim.
Karar yeter sayısı yoktur, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.40
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.49
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
HAMARAT (Ordu), Fatih ŞAHİN (Ankara)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
94’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
198 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerine verilen
Tunceli Milletvekili Kamer Genç ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir; karar yeter
sayısı vardır.
Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.
3’üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan, 198 sıra sayılı Orman Köylülerinin kalkınmalarının
desteklenmesi ve Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin
değerlendirilmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin satışı hakkında kanun
tasarısının 3. Madde 2. Fıkrasında "2/A ve 2/B alanlarında bulunan
taşınmazların tapu kütüklerinde 6831 sayılı Kanunun 2 nci
maddesi ile aynı maddenin birinci fıkrasının (A) ve (B) bentlerine göre orman
sınırları dışına çıkartıldığı yönünde yer alan belirtmeler, ilgisine göre Orman
Genel Müdürlüğünün veya Maliye Bakanlığının ya da idarenin talebi üzerine tapu
idarelerince terkin edilir." maddesinde "idarenin" ifadesinin
kaldırılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali Halaman Nevzat
Korkmaz Mehmet
Şandır |
Adana Isparta Mersin |
Seyfettin
Yılmaz Emin
Çınar |
Adana Kastamonu |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YİĞİT
(İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Seyfettin Yılmaz.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi Milliyetçi Hareket Partisi ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Biliyorsunuz, 2/B Yasa Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.
Şimdi, burada şunu ifade etmek istiyorum: Bakın, bugün ülkemizin
yüzde 27’sinin ormanlarla kaplı olduğunu ifade ettik. Yüzde 27’si ormanlarla
kaplı olan ülkemizde, ne yazık ki ormanlarımızın yüzde 50’si bozuk vasıflı ormanlar.
Yine yaklaşık 5 milyon hektara yakın yani Türkiye ormanlarının dörtte 1’i de
genç ormanlardan ibarettir. Bu genç ormanların süratle bakıma ihtiyacı var ve
bu bakımı yapmak için de orman mühendislerine ihtiyacımız var, en aşağı
2.500-3.000 tane orman mühendisine ihtiyacımız var. Fakat Sayın Bakan, ısrarla
-ısrarla ifade ediyorum- ne orman mühendisleriyle görüşmeyi kabul ediyor ne de
orman mühendislerinin genel çatısını teşkil eden Orman Mühendisleri Odasıyla
görüşmeyi kabul ediyor. Şimdi, bu yasa tasarısıyla hem orman köylülerimizin
kalkındırılması amaçlanıyorsa hem ormanlarımızın varlığı ve bakımlarının
sağlanması isteniyorsa bizim çok süratli bir şekilde en aşağı 2 bine yakın
orman mühendisini işe almamız gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, yine biliyorsunuz mayıs, haziran ayından
itibaren ülkemizde yangın mevsimi başlamaktadır, yangın mevsimi geliyor. 2007
yılında geçici işçilerin bir kısmı kadroya alındı, fakat büyük bir bölümü beş
ay civarında çalışıyor. Şimdi, biliyorsunuz ülkemiz ormanlarının büyük bir
bölümü yangına hassas. Canlarını ortaya koyan ve bu uğurda yüzlerce şehit veren
orman işçilerimiz var, orman mühendislerimiz var, orman memurlarımız var.
Yangın mevsiminde çalışan bu işçilerimizi kadroya alsak… İşte burada gelirler
var, bu gelirlerle bunları yapmamız gerekiyor. Beş ay, altı ay, yedi ay
ülkemizde yangın mevsimi devam ediyor. Onun dışındaki süre içerisinde de rehabiliteye konu olacak 10 milyon hektara yakın alanımız
var, yine 5 milyon hektara yakın genç ormanlarımızın bakımları var; bunları
kadroya alsak, buralarda çalıştırsak, bunları gerçekleştirsek ne olur?
Ama ne yazık ki, ifade ediyorum, bakın, bu tasarının
yasalaşmasının bu Bakan zamanına denk gelmesi ormancılık açısından çok büyük
bir kayıp olmuştur. Bunu defalarca ifade ediyorum. Bu Bakanın Bakanlığında
“orman” kelimesi yok, “orman mühendisi” yok.
VAHAP SEÇER (Mersin) – Kendisi de yok!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Şimdi burada yine yok. Yani Orman
Bakanlığıyla ilgili en önemli kanun teklifi görüşülüyor; yine yok, evet.
Şunu söylüyorum: Sayın Bakan, siz ormancılıktan
anlamayabilirsiniz, ormancılık politikalarını belirleyemeyebilirsiniz. Orman
Genel Müdürlüğü, yüz yetmiş üç yıllık geleneğe sahip ve köklü bir teşkilat;
bunu kendi hâline bıraksanız zaten işlerini düzgün yapacaklar. Eğer siz
ormancılıktan anlamıyorsanız hiç değilse danışmanlarınızı ormancılardan
oluşturun.
Danışman sayısını, müşavir sayısını artırdı, 24’ten 130’a çıkardı;
bakın, kendi Bakanlığı döneminde 24’ten 130’a çıkardı, kendi yandaş ve
yoldaşlarına kadro açtı. Ama otuz kırk yıl bu mesleğe hizmet etmiş, işletme
şefliği kademesinden gelen, işletme müdürlüğü, bölge müdürlüğü, genel müdürlük
yapmış, dağların ardında kuş uçmaz kervan geçmez yerlerde ormancılık çalışması
yapan 18 tane arkadaşımızı, Türkiye'nin Erzurum, Van, Ağrı, Kars, Adana, şuraya
buraya sürgüne gönderiyor. Bakın, bunlardan bir tanesi kanser.
BÜNYAMİN ÖZBEK (Bayburt) – Tüm Türkiye’yi niye saymadın?
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Bakın, Türkiye'nin her tarafını
saydım, “Adana da var.” dedim.
Bu insanların aileleri burada, bir tanesi kanser olmuş, bir tanesi
ormancılık çalışması yaparken kaçakçıların kurşununa tabi tutulmuş, bir tanesi
kalp hastası. Bu 18 kişinin kim olduğunu biliyor musunuz da yerinizden laf
atıyorsunuz Sayın Vekil. Bu insanlar kalp hastası, bu insanlar kanser, bu
insanlar yaralı, altmış yaşındaki insanlar. Bu insanlardan istifade
edeceksiniz, yerinizden laf atmayın. Bu insanlara…
BÜNYAMİN ÖZBEK (Bayburt) – Buralar sürgün yeri değil.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Bakın, o zaman şunu söyleyeyim size:
Partinizden aldığı müşavirleri göndersin oralara.
BÜNYAMİN ÖZBEK (Bayburt) – Erzurum sürgün yeri değil.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Yirmi yaşında, yirmi beş yaşında 118
tane müşaviri atıyorsa onları göndersin, gitsinler o bölgelere ama kırk yıl bu
mesleğe hizmet edenleri süreceksiniz, ondan sonra… Siz gidin de yapın bakalım.
Kanser hastası diyorum, kalp hastası diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yılmaz.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) – Sayın vekiller, zulümle abat olunmaz.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.
4’üncü madde üzerinde dört önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan, 198 sıra sayılı Orman Köylülerinin
kalkınmalarının desteklenmesi ve Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan
yerlerin değerlendirilmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin satışı hakkında
kanun tasarısının 4. maddesinin 2. Fıkrasının ilan süresi 1 ay, itiraz süresi
ise 6 ay olarak uygulanır şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır Mesut
Dedeoğlu Ali
Öz |
Mersin Kahramanmaraş Mersin |
Seyfettin
Yılmaz Emin
Çınar |
Adana Kastamonu |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Tasarının 4 üncü maddesinin (5)
numaralı fıkrasının son cümlesinin “Bu taşınmazlar Devlet ormanları içinde veya
bitişiğinde bulunan köy ve mahalle halkının iskanı amacı dışında kullanılamaz”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif
Hamzaçebi R. Kerim
Özkan Selahattin
Karaahmetoğlu |
İstanbul Burdur Giresun |
İlhan
Demiröz Ramis Topal Osman
Kaptan |
Bursa Amasya Antalya |
Vahap
Seçer |
Mersin |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında
Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin altıncı fıkrasına aşağıdaki cümlenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli Mehmet Doğan
Kubat Emrullah İşler |
Giresun İstanbul Ankara |
Tülay
Kaynarca Oya Eronat Mehmet
Akyürek |
İstanbul Diyarbakır Şanlıurfa |
Süreyya
Sadi Bilgiç |
Isparta |
"Ancak, bu madde kapsamında yapılacak nakil ve
yerleştirmelerde, 5543 sayılı Kanunun 12 nci
maddesinin ikinci fıkrası kapsamında bulunan aileler de hak sahibi sayılır ve
talepleri halinde bunlar da iskân edilir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
198 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü Maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan Leyla
Zana
Adil Kurt |
Şırnak Diyarbakır Hakkâri |
Pervin
Buldan Erol
Dora |
Iğdır Mardin |
BAŞKAN – Komisyon bu son okuttuğum önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN
(Adıyaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile orman ekosistemlerinin yapısal
özelliklerinde geri dönüşü olanaksız keyfi uygulamaların önlenmesi
amaçlanmıştır. Gerek bu mülkiyet biçimi gerekse orman ekosistemlerinin evrensel
özellikleri, ormancılığın kamusal etkinlik alanı olarak örgütlenmesini ve
yönetilmesini zorunlu kılmaktadır. Ancak tasarıda yer alan hüküm; "özel
ağaçlandırma" adı altında desteklenen uygulamalarla devlet mülkiyetindeki
orman ekosistemlerinin özel kişi ve kuruluşların meyve bahçelerine dönüştürülmesi
olanaklı kılınıp hızla yaygınlaştırılmasını amaçlamaktadır. Bu noktada orman
arazilerinin hangi kıstaslara göre tarım arazisine dönüştürüleceği hususu da
muğlaktır. Madde metninde yer alan "orman olarak muhafazasında bilim ve
fen açısından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanına dönüştürülmesinde
yarar olduğu tespit edilen yerlerden" ibaresi keyfiyete yatkın bir tutumun
ifadesidir. Orman arazilerinin birer birer tarım arazisine dönüştürülmesinin
ekosistemde yol açacağı telafisi imkânsız zararların giderilmesi amacıyla bu
önerge hazırlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında
Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin altıncı fıkrasına aşağıdaki cümlenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
"Ancak, bu madde kapsamında yapılacak nakil ve
yerleştirmelerde, 5543 sayılı Kanunun 12 nci
maddesinin ikinci fıkrası kapsamında bulunan aileler de hak sahibi sayılır ve
talepleri halinde bunlar da iskân edilir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN
(Adıyaman) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılıyoruz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu Kanun Tasarısı ile yürürlükten kaldırılan 2924 sayılı Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre;
halen Balıkesir İli sınırları içerisinde bulunun bir orman içi köyün (köy
halkının) Bursa İli sınırları içerisinde bulunan bir 2/A alanına nakli ve
yerleştirmesi çalışması yürütülmektedir. 2924 sayılı Kanuna ve bu Kanunun
uygulanmasını göstermek üzere yürürlüğe konulan ikincil mevzuata göre;
köylerini yani oturdukları yeri terk edip başka yerlere yerleşmiş olan ve terk
ettikleri köylerinde tapulu taşınmazları bulunan aileler de iskân açısından hak
sahibi kabul edilmekte idi. Tasarıda getirilen yeni sistem ile, bu tür aileleri
hak sahibi olarak kabul etmemektedir. Bu değişiklik yapılmadığı takdirde, halen
yürütülen nakil ve yerleştirme çalışması bazı vatandaşlarımızın
mağduriyetlerine ve dolayısıyla haksızlıklara sebebiyet verecek ve bu çalışmayı
akamete uğrayacaktır.
Açıklanan sebeplerle, önerge ile; Devlet ormanları içinde veya
bitişiğinde bulunan köyler veya mahalle halkından 2/A alanlarına nakline ve
yerleştirilmesine karar verilenlerden köyde ikamet edenlerle birlikte köylerini
terk ederek başka yerlere yerleşen ancak, köylerinde tapulu mülkü bulunan
ailelerin de iskân açısından hak sahibi olabilmeleri ve bu ailelerin mağdur
olmamaları için, bu Kanun ile yürürlükten kaldırılması öngörülen 2924 sayılı
Kanunda ve bu Kanunun uygulanmasına ilişkin ikincil mevzuatta öngörüldüğü gibi;
2/A uygulamalarında, nakline ve yerleştirilmesine karar verilen veya
bulundukları yerleşim yerlerinden kaldırılmaları zorunlu bulunan Devlet
ormanları içinde veya bitişiğinde bulunan köyler veya mahalle halkından
köylerini terk edip başka yerlerde yerleşen ancak nakledilen köyde veya
mahallede tapulu mülkü bulunan ailelerin de iskân açısından hak sahibi kabul
edilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 198 Sıra Sayılı Tasarının 4 üncü maddesinin (5)
numaralı fıkrasının son cümlesinin "Bu taşınmazlar Devlet ormanları içinde
veya bitişiğinde bulunan köy ve mahalle halkının iskanı amacı dışında
kullanılamaz" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN
(Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın İlhan Demiröz…
BAŞKAN – Sayın Demiröz, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Tasarı’nın 4’üncü maddesindeki önergemiz
hakkında görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum.
Ancak ben de benden önceki arkadaşlarım gibi iki konunun altını
çizerek sözlerime başlamak istiyorum. Bunlardan bir tanesi, Sayın Bakanın
burada olmamasının gerçekten bizim için de, arkadaşlarımız için de, burada
ifadede bulunan tüm milletvekilleri için de üzücü olduğunu düşünüyorum. Ayrıca,
sadece Sayın Bakan değil, Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonundaki arkadaşlarımızın da büyük bir çoğunluğunun burada olmadığını
görmek gerçekten üzücü.
İkinci bir konu, arkadaşlar, bu kürsü, evet, herkesin istediği
şekilde özgürce sözlerini ifade edebileceği bir yer ancak burada kendimi de
ortaya koyarak, bizler de olmak üzere sözlerimize dikkat etmemiz gerektiğinin
altını çiziyorum ancak burada grup başkan vekillerinin çok daha dikkatli olması
gerektiğini ifade etmek istiyorum. Buradaki bir ifademden, benim konuşmamdan
dolayı buradan genel başkana bir atıfta bulunmanın hiçbir zaman yakışık
almadığını ve grup başkan vekillerinin bu tür davranışları yapmamalarını, biraz
daha örnek davranışta bulunmalarını ifade etmek istiyorum.
HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) – Kamer Genç’e söyle.
İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) – Arkadaşlar, ben ilgili yerlere söyledim,
sözü ortaya attım, hissesine düşen alır. Sizin bu konuda uyarmanıza gerek yok,
lütfen…
BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayınız Sayın Demiröz. Lütfen Genel
Kurula hitap ediniz, karşılıklı konuşmayınız.
İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) – Sayın Başkan, arkadaşlar özellikle
geliyor ön tarafa her zaman olduğu gibi.
BAŞKAN – Siz devam ediniz efendim.
HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) – Ben yeni oturdum.
İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) – O zaman laf atmayın lütfen.
HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) – Sen devam et.
BAŞKAN – Sayın Demiröz, devam ediniz, vaktinizi kullanınız.
Buyurunuz.
İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) – Sayın Başkanım, ben tabii ki yeni bir
milletvekiliyim, bu arkadaşlar gibi söz atanlara hemen kulaklarımı tıkayacak
durumda değilim. Ben bu tür durumda, ben yapmıyorum, bu şekilde bana
yapmalarını da kınıyorum, böyle yapmamaları gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bu yasanın barış ve tasfiye yasası olması
konusunun altını çizerek sözlerime başlamak istiyorum. Evet, kamuoyunda 2/B
arazileri olarak bilinen ve 1982 Anayasası’nın öngördüğü tarih olan 31/12/1981
tarihinden önce orman niteliğini kaybetmiş olması nedeniyle 6831 sayılı Orman
Kanunu’nun 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarılmış olan
arazilerin mülkiyetine ilişkin sorunların ve sorunlardan kaynaklanan
tartışmaların uzun dönemdir Türkiye gündeminde olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu
bakımdan, biz bu projeye, bu yasaya “barış yasası” diyoruz ve bu şekilde devlet
ile vatandaşın bir araya gelmesi konusunda elimizden gelen katkıyı verdiğimizi,
seçim bildirgesiyle 12 Haziran seçimlerinde bu konuda vatandaşlarımıza bilgi
verdiğimizi ifade etmek istiyorum.
Bu yasanın tasfiye yasası olması fikrine de katılıyorum. Zira,
öngörülen tarihten sonra otuz yıl gibi uzun bir süre geçmiş, bu süre içerisinde
mutlaka 2/B ve 2/A konularını içeren veya orman rejimi ya da muhafazası altında
kalan yerlerin olacağı aşikârdır. Komisyonlarda da ifade ettik, bu yasayla tüm
konuların çözülme şansı yoktur. Vatandaşlarımızın büyük bir çoğunluğunun
sorunları çözülemeyecektir ve vatandaşlarımız büyük bir beklenti içindedir.
Örneğin Bursa’da bu yasa kapsamına girmeyen, tapuları olan ancak kadastro
geçtiği için tapularına ormanlık alan içerisinde kaldığına dair şerh konulan ve
ellerinde şerhli tapuları olan 2 bine yakın vatandaşımız vardır. Bunlar sadece
Bursa’da değil, Türkiye'nin her tarafında olan vatandaşlarımızdır. Bu yasayla
maalesef bunların çözülemeyeceğini, çözülmeyeceğini görmekteyiz. Halbuki
Komisyonda arkadaşlarımızla görüşürken bu yasanın geniş kitleleri
ilgilendirecek şekilde çıkarılması ve bundan sonra 2/B yasasının tekrar ortaya
çıkmaması, belli bir seneden sonra, beş yıl, on yıldan sonra tekrar bu yasa
tekliflerinin gündeme gelmemesi gerektiğini ifade ettik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) – Söz veriyor musunuz Başkanım?
BAŞKAN – Size bir dakika daha süre veriyorum, lütfen sözlerinizi
toparlayınız.
İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Buradaki tasfiye yasasıyla ilgili ifademi bitirmek istiyorum. Şu
anlamda: Evet, aradan geçen bu kadar zaman içerisinde mutlaka sorunlar vardır
ama bu yasa tekerrür hâlinde biz her geçen gün ormanlarımızı kaybetme şansına
sahip olabiliriz. Bu bakımdan, bu yasanın tasfiye yasası olmasını düşünüyorum
ve hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demiröz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan, 198 sıra sayılı Orman Köylülerinin
kalkınmalarının desteklenmesi ve Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan
yerlerin değerlendirilmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin satışı hakkında
kanun tasarısının 4. Maddesinin 2. Fıkrasının ilan süresi 1 ay, itiraz süresi
ise 6 ay olarak uygulanır şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN
(Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Çınar. (MHP sıralarından alkışlar)
EMİN ÇINAR (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 198 sıra sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun
Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım.
Bugün görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı kamuoyunda “2/B” olarak
bilinmektedir. 2/B arazileri, Çevre ve Orman Bakanlığına göre, 31/12/1981
tarihinden önce orman niteliğini kaybettiği öne sürülen, orman rejimi dışını
çıkarılan, hazineye devredilen yerlerdir. Bu da yine Bakanlığın tespitine göre,
400 bin hektardan fazla bir alanı kapsamaktadır. 2/B konusu, siyasal iktidarın
“25 milyar dolar paraya dönüştürülecek değerli arazilerin satışı.” olarak
gösterilmesine karşın, niteliği ve yol açabileceği sonuçları dolayısıyla
parasal değerle ölçülemeyecek önemli boyutları olan bir konudur. Bugüne kadar
“ver kurtul, sat kurtul” anlayışında olan Hükûmetin peşinde olduğu aslında,
25-30 milyar dolarlık bir ranttan başka bir şey değildir. Hükûmet, her
özelleştirmeden sonra söylediği gibi, bu yasa ile satılacak olan yerlerin
gelirinin devlete para kazandırmak değil, orman köylülerinin sorunlarını çözmek
ve ıslahını sağlamak olduğunu iddia etmektedir ama görünen o ki devletin
özelleştirmeden kazandığı paralar ne yatırıma dönüşmüş ne de milletin derdine
derman olmuştur. Hatırlarsanız, yıllarca deprem vergisi toplayan Hükûmet, bu
vergileri de depremle alakası olmayan yerlerde kullanmış ve bunu da itiraf
etmiştir. Elde edilecek gelirlerin yüzde 90’ının Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına, geri kalan yüzde 10’unun Orman ve Su İşleri Bakanlığına verilecek
olması, orman köylüleri için nasıl bir ıslah çalışması yapılacağının
göstergesidir.
Değerli milletvekilleri, Kastamonu ilimiz, ormanlık alanlar
itibarıyla ülkemizin en önemli orman varlıklarının bulunduğu bir yerdir. İlimiz
topraklarının yaklaşık yüzde 74’ü ormanlık alanla kaplıdır. Bu bölge itibarıyla
yüzde 74’ü ormanlık arazilerle kaplı olan bu yer, bulunduğu yer itibarıyla da
ciddi manada orman köylerine sahiptir.
Değerli milletvekilleri, Kastamonu ilinin yaklaşık 20 ilçesinin
hemen hemen her kesiminde orman köylüsü mevcuttur. Yaklaşık 1.071 köyümüzün
hemen hemen yüzde 60’ına yakını orman köylülerinden oluşmaktadır. Bu orman
köylülerimizin ciddi manada geçim kaynağı orman emvalinden elde ettikleri
gelirlerdir.
Yine, bu yasayla, köylülerimizin bu yasadan sonra arazilerini
devletin belirleyeceği rayiç bedelin yüzde 50’sini ödeyerek satın alacak olması
en fazla Kastamonu ilini ve bölgesindeki orman köylülerini mağdur edecektir.
Ancak, orman köylüleriyle diğer hak sahipleri arasında hiçbir farkın olmaması
bu yasanın en büyük ayıplarından bir tanesidir. 2/B arazilerinin satışından
elde edilecek gelirlerin yüzde 90’ının amaç dışında kullanılacak olması, orman
köylülerimizin kalkınmasında nasıl bir gerçeği ortaya koyacağı bizleri de
şüpheye itmektedir.
Burada çıkardığınız yasaların birilerini zengin etmek için ya da
yeni rant kapıları açmak için değil, milletimizin ve orman köylümüzün refahı
için olması gerekmektedir. 2/B arazilerinden en çok orman köylülerimiz
yararlanmalıdır. Nitekim, onlar, yaşam şartları en düşük seviyede olan insan
grubudur. Bugün, seçim bölgemiz olan Kastamonu’ya gelip orman köylerimizi
gezdiğiniz vakit, onların hangi hayat şartları içerisinde yaşadığını daha
gerçek bir şekilde göreceksiniz. Daha kaliteli, daha iyi, standartları daha
yüksek bir yaşam bütün milletimizin hakkıdır.
Yine, bu kanunun 4’üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı tasarrufuna geçirilecek arazilerin tespit sürelerinin bir
hafta ve itiraz sürelerinin de bir ay olması yeni mağduriyetleri ortaya
koyacaktır. Bu sürelerin tespit için bir ay, itiraz için altı ay olması daha
uygun olacaktır.
Her şey paradan ya da çıkardan ibaret değildir. Vatandaşlarımızın
mutlu olması, müreffeh yaşaması hepimizin birer vazifesidir. Bu vesileyle,
görüşülmekte olan kanun tasarısının ülkemize hayırlar getirmesini diliyor, yüce
heyetinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çınar.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 4’üncü madde kabul edilmiştir.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.15
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.19
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mustafa
HAMARAT (Ordu), Fatih ŞAHİN (Ankara)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
94’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
198 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan
Kubat’ın; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in; 5275 Sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun”da Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve Adalet
Komisyonu raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.
4.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Doğan Kubat’ın; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in; 5275 Sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun”da Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve Adalet
Komisyonu Raporları (2/241, 2/84) (S.
Sayısı: 136)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonların bulunamayacağı anlaşıldığından,
alınan karar gereğince, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkında bir gensoru
açılmasına ilişkin önergenin görüşmelerini yapmak için, 17 Nisan 2012 Salı günü
saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.20