DÖNEM: 24 CİLT: 18 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
90’ıncı Birleşim
4 Nisan 2012 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip
üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Şirin
Ünal’ın, NATO Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İzmir Milletvekili Musa Çam’ın,
Anadolu Ajansının kuruluşunun 92’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın,
Alparslan Türkeş’in ölümünün 15’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Alparslan Türkeş’in
ölümünün 15’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
2.- Çorum Milletvekili Tufan Köse’nin,
12 Eylül 1980 darbesi sorumlularının yargılanmasına başlanmasına ilişkin
açıklaması
3.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya Kürecik’te
kurulan üsle ilgili yetki kargaşasına ilişkin açıklaması
4.- Isparta Milletvekili S. Nevzat
Korkmaz’ın, Alparslan Türkeş’in ölümünün
15’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
5.- Ankara Milletvekili Emrullah İşler’in, Hakkâri Milletvekili Adil Kurt’un, 3 Nisan 2012
tarihli 89’uncu Birleşimde Kazan’da çalışan mevsimlik işçilerle ilgili yaptığı
değerlendirmeye ilişkin açıklaması
6.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğüt’ün, 12 Eylül 1980 darbesi
sorumlularının yargılanmaya başlanmasına ilişkin açıklaması
7.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın,
Alparslan Türkeş’in ölümünün 15’inci yıl dönümüne ve isminin bir üniversiteye
verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
8.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal’ın, Alparslan Türkeş’in ölümünün 15’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
9.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, 12 Eylül 1980 darbesi sorumlularının
yargılanmaya başlanmasına ilişkin açıklaması
10.- Hakkâri Milletvekili Adil Kurt’un,
3 Nisan 2012 tarihli 89’uncu Birleşimde Kazan’da çalışan mevsimlik işçilerle
ilgili değerlendirmesiyle haksız bir eleştiride bulunmadığına, bir sorunu
gündeme getirdiğine ilişkin açıklaması
11.- İstanbul Milletvekili Ali
Özgündüz’ün, 12 Eylül 1980 darbesi sorumlularının yargılanmaya başlanmasına
ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncel ve 21 milletvekilinin, Türkiye’de medyanın ayrımcı, ötekileştiren ve
cinsiyetçi yaklaşımı ve dilinin, bu yaklaşımın doğurduğu sonuçların ve medyada
nefret söyleminin ortadan kaldırılması için hukuki altyapının hazırlanması
konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/227)
2.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan
ve 21 milletvekilinin, TOKİ tarafından yapılan konutlarda sosyal devlet
anlayışına gölge düşürüldüğü ve iktidarın TOKİ'yi kentlerde rant
dağıtmak, oy toplamak için kullandığı, ayrıca TOKİ'nin uyguladığı projelerle
inşaat sektörüne ciddi zararlar verdiği konusundaki iddiaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/228)
3.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili
Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın, Iğdır'daki hava kirliliğinin nedenlerinin
ve bu durumun bölgedeki halk sağlığı ve canlı yaşamı üzerindeki zararlı
etkilerinin ve çözüm yollarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/229)
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun, 4/11/2011
tarihinde Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve arkadaşlarının demokrasiye
müdahaleye zemin hazırlayan karanlık olayların aydınlatılması, devlet içindeki
yasa dışı örgütlenme ve yapıların açığa çıkarılması amacıyla vermiş olduğu (103 sıra no.lu) Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun 4/4/2012 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- AK PARTİ Grubunun, “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan 215 sıra
sayılı Kanun Teklifi ve 207 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 4 ve
5’inci sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine ilişkin önerisi
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
2.- Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180)
3.- Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/556) (S.
Sayısı: 200)
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan
Kubat ve 15 Milletvekilinin; Adli Sicil Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu ile Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı ve Adalet Komisyonu Başkanlığı Tezkereleri (2/447) (S. Sayısı: 215)
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Isparta Milletvekili Süreyya Sadi
Bilgiç’in, İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu’nun şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Konya Milletvekili Faruk Bal’ın,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın Milliyetçi Hareket Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi’nin, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
5.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın BDP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, TOKİ’nin son 10 yıl içinde ücretsiz verdiği konutlara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı
(7/4479)
2.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan
Canalioğlu’nun, Trabzon’a yapılan ve yapılacak yatırımlara ilişkin Başbakandan
sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/4487)
3.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van depremi sonrasında kurulan geçici
konutların maliyetine ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/4611)
4.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün,
Haymana TOKİ konutlarının yapımına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/4671)
5.- Eskişehir Milletvekili Kazım
Kurt’un, Eti Gümüş Tesislerinin gümüş üretiminde siyanür kullandığı iddialarına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı
(7/4698)
6.- Eskişehir Milletvekili Kazım
Kurt’un, Kütahya OSB’ye arıtma tesisi yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/4699)
7.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın, Adıyaman ve Şanlıurfa’nın bazı ilçelerindeki ham petrol kuyularının
denetimine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın
cevabı (7/4700)
8.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Bünyan’daki bir köyün kanalizasyon sorununa
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı
(7/4701)
9.- Eskişehir Milletvekili Kazım
Kurt’un, kanun tasarı ve tekliflerinin komisyonlarda görüşülme usulüne ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı
(7/5129)
10.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, yazılı ve sözlü soru önergelerinin cevaplandırılmasına ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı
(7/5148)
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak üç oturum yaptı.
Karabük Milletvekili Osman Kahveci, 3 Nisan Karabük’ün kuruluş yıl
dönümüne,
Erzincan Milletvekili Muharrem Işık, Erzincan’da son günlerde
yaşanan gelişmelere,
İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Erzincan Milletvekili Muharrem
Işık’ın gündem dışı konuşmasına ilişkin bir açıklamada bulundu.
İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, İstanbul’un sorunlarına
ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.
Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan, Türkiye genelinde
besicilerin zor durumda bulunduklarına,
Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ, Afganistan’da şehit olan 12 Türk
askerinin cenazesine bazı medya kuruluşlarının alınmamasına,
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, Ataşehir
ilçesinde bulunan bir finans merkezinin haksız bir işlemle Ümraniye ilçesinde
kayıtlı olduğuna,
Adıyaman Milletvekili Salih Fırat, Adıyaman, Gaziantep, İzmir ve
Erzincan’da yaşanan işaretleme olaylarının faillerinin bulunamamasının
düşündürücü olduğuna,
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Türk kadınlarına
belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanıyan Kanun’un kabulünün 72’nci,
polis teşkilatının kuruluşunun 167’nci yıl dönümüne,
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba,
Malatya-Gölbaşı, Sürgü-Erkenek yolunun yoğun çökme ve
bozulma nedeniyle kullanılamaz hâle geldiğine,
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, 3 Nisan Karabük Demir Çelik
Fabrikasının kuruluş gününe,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Hakkâri Milletvekili Adil Kurt ve 21 milletvekilinin, asgari ücret
uygulamasının doğurduğu sorunların (10/224),
Batman Milletvekili Ayla Akat Ata ve 21 milletvekilinin,
emeklilerin sorunlarının ve çözüm yollarının (10/225),
İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu ve 38
milletvekilinin, kadına yönelik şiddetin nedenleri ile bu nedenlerin ortadan
kaldırılması için yapılacakların (10/226),
Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
CHP Grubunun, 15/2/2012 tarihinde, Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan ve arkadaşlarının
Artvin şehir merkezinin üzerinde yer alan 4252 ve 4944 no.lu maden ruhsat
alanlarının kapsadığı alanın araştırılarak bütün kamunun yararlanacağı yer üstü
zenginliklerin neler olduğunun araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu (264 sıra no.lu) Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin
önüne alınarak 3/4/2012 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi, yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, (2/179) esas numaralı 26 Şubat
1992 Tarihinde Ermeniler Tarafından Azerbaycan'ın Hocalı Kentinde
Gerçekleştirilen Katliamın "Soykırım" Olarak Tanınması, 26 Şubat’ın
"Hocalı Soykırımını Anma Günü" Olarak Kabul Edilmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi,
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının;
1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156),
2’nci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun (1/569) (S. Sayısı: 180),
4’üncü sırasında yer alan, Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin
Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun
Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın; Orman Köylülerinin
Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Ankara
Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 68
Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi);
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın;
Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporlarının (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S. Sayısı: 198),
Görüşmeleri, Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
3’üncü sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, Kamu
Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporlarının (1/556) (S. Sayısı: 200) görüşmelerine devam edilerek 19’uncu
maddesine kadar kabul edildi.
Komisyonların olmayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince,
4 Nisan 2012 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere 19.54’te birleşime son
verildi.
Mehmet SAĞLAM |
Başkan
Vekili |
|
Mine LÖK
BEYAZ Tanju ÖZCAN Muhammet Bilal MACİT |
Diyarbakır Bolu İstanbul |
Kâtip Üye Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
II.- GELEN KâĞITLAR
No:
120
4
Nisan 2012 Çarşamba
Tasarı
1.- Stratejik Deniz
Taşımacılığı Taahhütlerine İlişkin Çok Uluslu Uygulama Düzenlemesine
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/602) (Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/03/2012)
Teklifler
1.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal ve 1 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/460) (İçişleri ile Adalet Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/03/2012)
2.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal'ın; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/461) (Adalet ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/03/2012)
3.- Denizli Milletvekili
Adnan Keskin'in; İcra ve İflas Kanunu ile Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve
Yargılama Usullerine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/462) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Adalet Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
4.- Bursa Milletvekili Sena
Kaleli ve 2 Milletvekilinin; Kamu Görevlileri Sendikası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/463) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler;
İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
5.- Hatay Milletvekili
Refik Eryılmaz'ın; 1111 Sayılı Askerlik Kanununun Ek 1 inci Maddesinin
Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi (2/464) (Plan ve Bütçe ile Milli Savunma
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
6.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/465) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan
ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)
7.- Hatay Milletvekili
Adnan Şefik Çirkin'in; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/466) (Milli Savunma ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28/03/2012)
8.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal'ın; Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/467) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/03/2012)
9.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran ve 12 Milletvekilinin; 6222 Sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin
Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/468)
(Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2012)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili
Hülya Güven’in, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Pakistan’a hibe edeceği
otobüslere ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1468) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/03/2012)
2.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, Hasan Uğurlu Barajı üzerine köprü yapılmasına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/1469)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
3.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, dernek, vakıf ve ticari şirketlerin genel kurul
toplantılarında vekaleten oy kullanılmasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1470) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
4.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, Tokat’taki OSB’lerde atık kontrolü yapılıp yapılmadığına
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1471) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/03/2012)
5.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, Turhal’daki fabrikaların atık su kontrollerinin yapılıp
yapılmadığına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1472) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
6.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, mermercilik sektörünün sorunlarına ve
desteklenmesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1473) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
7.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana ve ilçelerindeki elektrik kesintilerine
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1474)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
8.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, doğal gaz ithalatına ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1475) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
9.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Tufanbeyli Devlet Hastanesindeki doktor açığına
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1476) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/03/2012)
10.- Adana Milletvekili Ali
Halaman’ın, tedavi katılım payının kaldırılıp
kaldırılmayacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1477) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
11.- Adana Milletvekili Ali
Halaman’ın, Bakanlık ve bağlı kuruluşlarda çıkarılan
dergilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1478)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
12.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Göksun çayı üzerindeki bir köprünün onarımına
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1479) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
13.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Nurhak’taki bir köyün alt geçit ve köprü
ihtiyacına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1480) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
14.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Pazarcık’taki bazı yolların asfaltlanmasına
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1481) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
15.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Pazarcık’taki bazı yolların asfaltlanmasına
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1482) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
16.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Pazarcık’taki bazı yolların asfaltlanmasına
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1483) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
17.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Pazarcık’taki bazı yolların asfaltlanmasına
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1484) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
18.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlu’nun, Pazarcık’taki bazı yolların asfaltlanmasına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/1485)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
19.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Göksun’daki bir yolun yapımının tamamlanması
ve yol üzerindeki köprünün genişletilmesine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/1486) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
20.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, SGK ve İŞKUR’daki boş engelli kadrolarına
atama yapılıp yapılmayacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1487) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
21.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Kahramanmaraş-Gaziantep arasındaki karayoluna
kavşak yapılmasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1488) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
22.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Kahramanmaraş-Ekinözü arasındaki yolun ulaşıma
açılmasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1489) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
23.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Ekinözü’ndeki yolların asfaltlanması ve
köprülerin onarımına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1490) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
24.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Andırın’ın spor
salonu ihtiyacına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1491) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
25.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Andırın’daki bir
köyün köprü ihtiyacına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1492) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
26.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Nurhak’taki bir köyün su sorununa ilişkin
Orman ve Su İşleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1493) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/03/2012)
27.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Nurhak’taki bir dere yatağının ıslah
edilmesine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1494)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
28.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Nurhak’ta meydana gelen sel baskınları için
önlem alınması ve bir köyün içme suyu şebekesi sorununa ilişkin Orman ve Su
İşleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1495) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
29.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Nurhak’ın sulama göleti ihtiyacına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1496) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
30.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Pazarcık’taki bir köyün eskiyen içme suyu
şebekesinin değiştirilip değiştirilmeyeceğine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1497) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
31.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Andırın’daki sağlık
ocağı lojmanlarının bakım ve onarımı ile diyaliz ve toplum sağlığı merkezi
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1498) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/03/2012)
32.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Pazarcık’ın bazı köylerin elektrik şebeke ve
tesisat sorununa ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1499) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
33.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Ekinözü’ndeki bazı köylerin içme ve sulama
suyu şebekeleriyle ilgili yenileme çalışması yapılıp yapılmayacağına ilişkin
Orman ve Su İşleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1500) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/03/2012)
34.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Nurhak’taki bir ilköğretim okulu binasının
tadil edilerek anaokuluna dönüştürülüp dönüştürülmeyeceğine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1501) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
35.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Andırın’daki bir
köyün trafolarının yenilenmesi ihtiyacına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1502) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
36.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Nurhak’ta kız yurdu, lise binası yapılmasına
ve okullara kalorifer tesisatı döşenmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1503) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
37.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Andırın’daki enerji
hatlarındaki sorunlara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1504) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
38.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Nurhak’taki bir ilköğretim okulunun ikili
öğretimden normal öğretime geçip geçmeyeceğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1505) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
39.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Türkoğlu’ndaki bir köyün ilköğretim okulu
ihtiyacına ve bir ilköğretim okulunun yenilenip yenilenmeyeceğine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1506) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
40.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Andırın’daki bazı
köylerdeki elektrik direklerinin yenilenmesi ihtiyacına ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1507) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
41.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Andırın’daki bir
ilköğretim bölge okulunda yaşanan elektrik kesintilerine ilişkin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1508) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/03/2012)
42.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Göksun’daki bir ilköğretim okulunun yenilenmesine
ve geçici binada faaliyet gösteren çok programlı lise için yeni bina yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1509)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
43.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Göksun-Büyükkızılcık
Beldesine lise yapılıp yapılmayacağına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1510) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
44.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Göksun’daki bir sulama tesisinin tamamlanıp
tamamlanmayacağına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1511)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
45.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Andırın’daki 12
derslikli ilköğretim okulu ihtiyacına ve bir köydeki ilköğretim okulunun
çatısının onarımına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1512) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
46.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Andırın’daki bir
ilköğretim okulunun fiziki yetersizliklerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1513) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
47.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Andırın’daki bir
köyün yeni bir ilköğretim okulu binası ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1514) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
48.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Nurhak’taki elektrik kesintilerine ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1515) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/03/2012)
49.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Ekinözü’ne Anadolu Lisesi yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1516)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
50.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Pazarcık’taki bir köyün elektrik şebekesinin
yetersizliğine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1517) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
51.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Ekinözü’ndeki bir ilköğretim okuluna
bakım-onarım yapılıp yapılmayacağına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1518) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
52.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Göksun’daki bir trafo yetersizliği ve elektrik
direklerinin değiştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1519) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
53.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Göksun’daki sulama kanallarının
iyileştirilmesine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1520) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
54.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Göksun’un sulama göleti
ihtiyacına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1521)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
55.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Andırın’daki bir
köye lise yapılıp yapılmayacağına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1522) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
56.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Ekinözü’ndeki bazı köylerin içme suyu
şebekelerinin yenilenip yenilenmeyeceğine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1523) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
57.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Andırın’daki bir
köye ilköğretim okulu yapılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1524) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
58.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Andırın’daki bir
köyün temiz içme suyu ihtiyacına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1525) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
59.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda boş
bulunan engelli kadrolarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1526) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
60.- Adana Milletvekili Ali
Halaman’ın Bakanlık ve bağlı kuruluşlarda çıkan
dergilere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1527) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)
61.- Adana Milletvekili Ali
Halaman’ın, el dokuması halıcılığına ilişkin Kültür
ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1528) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)
62.- Adana Milletvekili Ali
Halaman’ın, el dokuma halıcılığına ilişkin Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanından sözlü soru önergesi (6/1529) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/03/2012)
63.- Adana Milletvekili Ali
Halaman’ın, Kozan’daki Küçük Sanayi Sitesinin altyapı
ve yol sorununa ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1530) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)
64.- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu’nun, Osmaniye Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim
Kurulu Başkanı ve üyeleri hakkındaki bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1531) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Bursa Milletvekili Sena
Kaleli’nin, asaleten atanamayan vekil müdürlerin mağduriyetine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5586) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
2.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, AŞTİ’nin işletilme koşulları ve
devrine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5587) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/03/2012)
3.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, 2011 yılında yürürlüğe giren
öğrenci affına ilişkin düzenlemeye ve bu tarihten sonra üniversitelerden
ilişiği kesilen öğrencilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5588)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
4.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, Karaman Belediyesindeki yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5589) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
5.- Hatay Milletvekili
Adnan Şefik Çirkin’in, 2002-2011 yılları arasında ataması yapılan öğretmenlere
ve ücretli öğretmen sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5590)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
6.- Hatay Milletvekili
Adnan Şefik Çirkin’in, Hatay’daki nakliye firmalarının bölgedeki kriz nedeniyle
yaşadıkları sıkıntılara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5591)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
7.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Afganistan’da şehit olan askerlere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5592) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
8.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, yapılan yurtdışı seyahatlerine ve bu
seyahatlerdeki toplam harcamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5593) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
9.- İstanbul Milletvekili
Aykut Erdoğdu’nun, 2003-2011yılları arasında Başbakanlığa tahsis edilen örtülü
ödeneğe ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5594) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/03/2012)
10.- İstanbul Milletvekili
Aykut Erdoğdu’nun, kamu yararına dernek statüsü verilen sivil toplum
kuruluşlarıyla dernek ve vakıflara yapılan yardımlara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/5595) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
11.- İstanbul Milletvekili
Aykut Erdoğdu’nun, 2003-2011 yılları arasında yabancı ülkelere verilen borç ve
hibelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5596) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/03/2012)
12.- Bursa Milletvekili
Aykan Erdemir’in, kamu kurum ve kuruluşlarında yaşandığı iddia edilen
ayrımcılık olaylarına ve alınan önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/5597) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
13.- İzmir Milletvekili
Aytun Çıray’ın, Başbakanlığa alınan bir uçağa ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5598) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
14.- Hatay Milletvekili
Mehmet Ali Ediboğlu’nun, bir belediye başkanı hakkındaki iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5599) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
15.- İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil’in, MİT
mensuplarına dair bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5600) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
16.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, bazı kurumlara ve projelere yönelik haksız çıkar iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5601) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
17.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürk’ün, tahliye edildiği gün yaptığı bir açıklama yüzünden
hakkında soruşturma açılan bir gazeteciye ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/5602) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
18.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, GDO’lu
ürünlere ve bunların denetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5603) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
19.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürk’ün, Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliğindeki değişikliklerin
Anayasaya aykırı olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5604) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)
20.- Kırklareli
Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, MİT Müsteşarına ait olduğu iddia
edilen bazı ifadelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5605)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)
21.- Hatay Milletvekili
Adnan Şefik Çirkin’in, camilerde bakım ve temizlik görevini üstlenen personel
sayısının yetersizliğine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı
soru önergesi (7/5606) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
22.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Diyanet İşleri Başkanının bir açıklamasına ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/5607)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
23.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Diyanet İşleri Başkanlığına KPSS şartı ve yazılı sınav
aranmaksızın alınacak kadrolara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/5608) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
24.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, yapılan yurtdışı seyahatlerine ve bu
seyahatlerdeki toplam harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir
Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/5609) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
25.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, TİKA ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığındaki boş kadrolara atama yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/5610) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/03/2012)
26.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, TRT’de iki personel arasında yaşandığı iddia edilen bir olaya
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/5611) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/03/2012)
27.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, yapılan yurtdışı seyahatlerine ve bu
seyahatlerdeki toplam harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent
Arınç) yazılı soru önergesi (7/5612) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
28.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, kanuna aykırı yayın yaptığı iddia edilen yerel bir
televizyona ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi
(7/5613) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
29.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlu’nun, bazı kamu kurumlarındaki boş kadrolara atama yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/5614) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
30.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürk’ün, TRT’de iki personel arasında yaşandığı iddia edilen bir
olaya ve TRT personeline ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı
soru önergesi (7/5615) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
31.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği
anlaşmalarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5616)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
32.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, gizli tanıklık uygulamasına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5617) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
33.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, Karataş Kadın Cezaevinde uygulanan bazı yasaklara ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5618) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
34.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Eskişehir’de bir öğretmenin kaybolması ile ilgili
bazı iddialara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5619)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)
35.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, Batman’da nevruz kutlamalarında yaşanan olaylara ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5620) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)
36.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, kurulması planlanan şiddet önleme ve izleme merkezlerine
ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5621)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
37.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği
anlaşmalarına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5622) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
38.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Biyometrik Tanıma Sistemine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5623)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
39.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlu’nun, Bakanlık bünyesinde çalışan şirket elemanlarına kadro
verilip verilmeyeceğine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5624) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
40.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Bakanlığa ait lojmanlara ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5625) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/03/2012)
41.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği anlaşmalarına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5626)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
42.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürk’ün, 2002’den bugüne meydana gelen iş kazalarına ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5627) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/03/2012)
43.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, Odunpazarı’nda SGK tarafından satılan
bir taşınmaz mala ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5628) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
44.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane’nin, öğrencilerin sağlık
yardımlarının SGK tarafından karşılanması uygulaması neticesinde eczacıların
yaşadıkları mağduriyete ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5629) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
45.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Karamürsel Kalıcı Konutlar Bölgesindeki eski bir binaya
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5630)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
46.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, inşaatlarda kullanılan demirin üretimi, ithalatı ve bunların
denetimine ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5631)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
47.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği
anlaşmalarına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5632) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
48.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, yapılan yurtdışı seyahatlerine ve bu seyahatlerdeki
toplam harcamalara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5633)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
49.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Afganistan’da şehit olan askerlere ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5634) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/03/2012)
50.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği
anlaşmalarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5635)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
51.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, madencilik sektöründe istihdam edilenlere,
sektörün sorunlarına ve denetimine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5636) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
52.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, kanun gereği olağanüstü durumlar için oluşturulması
gereken akaryakıt, LPG ve fuel-oil stoku ve bunun
ücretine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5637) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
53.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği
anlaşmalarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5638) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
54.- Ordu Milletvekili
İdris Yıldız’ın, İran’a uygulanacak yaptırım ve ambargolara ilişkin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5639) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/03/2012)
55.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği
anlaşmalarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5640) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
56.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Nurhak’taki toprak su kanallarının
betonlaştırılması ve ilçenin Tarım Kalkınma Kooperatif ve Süt İşletme Tesisi
ihtiyacına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5641) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
57.- Hatay Milletvekili
Adnan Şefik Çirkin’in, TARSİM kapsamında sigorta yaptıran çiftçi sayısına ve
çiftçilerin elektrik borçlarının yeniden yapılanmasına ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5642) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)
58.- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu’nun, başpolis
memurluğu sınavına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5643)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
59.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, Eskişehir’de dergâh adıyla kurulan yapılanmalara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5644) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
60.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, Tokat’ta atık pillerin toplanması çalışmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5645) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
61.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, Tokat ili ve ilçelerindeki içme suyu kontrollerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5646) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
62.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, Tokat’taki lokantaların denetimine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5647) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
63.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, gıda üretimi yapan firmaların denetimine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5648) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
64.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli’deki bir ihalede yolsuzluk
yapıldığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5649)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
65.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların
Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında ödenen tazminatlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5650) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
66.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, İzmit’te bir sağlık ocağının bulunduğu yere eğitim kampüsü
yapılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5651)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
67.- Antalya Milletvekili
Mehmet Günal’ın, terör örgütü yanlısı eylemlere katılan öğrenci ve öğretmenlere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5652) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/03/2012)
68.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği
anlaşmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5653)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
69.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Türkoğlu’nda İlçe Emniyet Amirliği için yeni
bir bina yapılması ve trafik tescil bürosu kurulmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5654) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
70.- İstanbul Milletvekili
Aykut Erdoğdu’nun, Ankara’daki C plakalı servis araçlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5655) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
71.- Bursa Milletvekili
Aykan Erdemir’in, Bakanlığa bağlı kurumlarda kamu görevlilerinin görevlerini
yaparken ayrımcılık yaptıkları iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5656) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
72.- İstanbul Milletvekili
Aykut Erdoğdu’nun, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bazı ihalelerinde usulsüzlük
yapıldığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5657)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
73.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, TC kimlik numarasının kullanımının
yasal dayanağına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5658)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
74.- Mersin Milletvekili
Ertuğrul Kürkçü’nün, Emet’te meydana gelen bir olaya ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5659) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
75.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Eskişehir’de bir öğretmenin kaybolması ile ilgili
bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5660)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)
76.- Manisa Milletvekili
Sakine Öz’ün, bir polis memurunun görev yerinde amirlerinden baskı gördüğü
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5661)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)
77.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, nevruz kutlamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5662) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)
78.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, Batman’da nevruz kutlamalarında yaşanan olaylara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5663) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)
79.- Hatay Milletvekili
Adnan Şefik Çirkin’in, Türk Sinemasını tanıtmak amacıyla seçilen filmlere
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/5664) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/03/2012)
80.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği
anlaşmalarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/5665)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
81.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği
anlaşmalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5666)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
82.- Denizli Milletvekili
Adnan Keskin’in, Denizli’den uçuşlarda THY’nin uyguladığı fiyat tarifesine
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5667) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/03/2012)
83.- Van Milletvekili Nazmi
Gür’ün, Van depreminden etkilenen esnafın vergi borçlarının silinmesine ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5668) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
84.- Hatay Milletvekili
Mehmet Ali Ediboğlu’nun, Türk Lirasının yeni simgesine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5669) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)
85.- Amasya Milletvekili Ramis Topal’ın, artan akaryakıt fiyatlarının çiftçiler
üzerindeki etkilerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5670)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)
86.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, bir öğrencinin okulda şiddet gördüğü ve okuldan
uzaklaştırıldığı iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5671) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
87.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, YGS öncesi öğrencilere sınav izni verilmesine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5672) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
88.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Şaphane’de kurulacak sülfürik asit tesisine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5673) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/03/2012)
89.- Antalya Milletvekili
Mehmet Günal’ın, bazı bölgelerimizdeki öğrenci devamsızlıklarına ve terör
örgütü yanlısı öğrenci ve öğretmenlerle ilgili iddialara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5674) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
90.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği
anlaşmalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5675)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
91.- İstanbul Milletvekili
Aykut Erdoğdu’nun, FATİH Projesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5676) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
92.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Eskişehir’de bir öğretmenin kaybolması ile ilgili
bazı iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5677)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)
93.- Çanakkale Milletvekili
Ali Sarıbaş’ın, Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliğinin bazı hükümlerine ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5678) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/03/2012)
94.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği
anlaşmalarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5679) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
95.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Göksun’un bazı köylerine gölet yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5680) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
96.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, 2/B arazilerine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5681) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
97.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Sultanbeyli’de içme suyunun kirliliği iddialarına ilişkin
Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5682) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/03/2012)
98.- Manisa Milletvekili
Sakine Öz’ün, Gediz Ovasında kullanılan sulama yönteminin sorunlarına ilişkin
Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5683) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/03/2012)
99.- Adıyaman Milletvekili
Salih Fırat’ın, Adıyaman’daki sağlık kurumlarındaki hizmet alımı uygulamasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5684) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/03/2012)
100.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, bazı ilaçların toplatılmasına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5685) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
101.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, hastanelerin sağlık hizmetlerinden alacakları katkı
payının artırılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5686)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
102.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, İzmit’te bir sağlık ocağının bulunduğu yere eğitim kampüsü
yapılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5687) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/03/2012)
103.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği
anlaşmalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5688)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
104.- Tekirdağ Milletvekili
Emre Köprülü’nün, Çorlu’da hizmet veren bir dispanserin fiziki koşullarının
yetersizliğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5689)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
105.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, doktorların ve sağlık
çalışanlarının şiddete maruz kalmasına ve alınan önlemlere ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5690) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
106.- Muğla Milletvekili
Nurettin Demir’in, hemşirelerin görevleri dışında çalıştırılmalarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5691) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)
107.- Muğla Milletvekili
Nurettin Demir’in, Bakanlığın yeni logosuna ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5692) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)
108.- Muğla Milletvekili
Nurettin Demir’in, sağlık sektöründe çalışan personelin niteliğine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5693) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)
109.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, Batman’daki nevruz kutlamalarına müdahale esnasında
yaralananlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5694)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)
110.- Hakkâri Milletvekili
Adil Kurt’un, hasta tutuklu ve hükümlülerin durumuna ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5695) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)
111.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, yeni dijital radar sistemine ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/5696)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
112.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, PTT memurları ve dağıtıcılarına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/5697)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
113.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Karamürsel-Yalova çıkışında yarım bırakılmış yolun yapımına
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5698) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
114.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği
anlaşmalarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5699) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
115.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Tepebaşı’ndaki hızlı tren hattının ulaşımı
engellediği iddialarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5700) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)
116.- Kastamonu
Milletvekili Emin Çınar’ın, Kastamonu-Araç arasındaki yol çalışmalarına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/5701)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)
117.- Kastamonu
Milletvekili Emin Çınar’ın, Ankara-Ilgaz arasındaki yol çalışmalarına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/5702)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)
118.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, tutuklu milletvekillerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/5703) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/03/2012)
119.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Afganistan’daki askeri helikopterin düşürüldüğü ve Libya’dan
gelen sivillerin asker olduğu iddialarına ilişkin Milli Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5704) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
120.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Merkez Bankası kara listesine ve vatandaşların
yaşadıkları mağduriyete ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı
soru önergesi (7/5705) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
121.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği anlaşmalarına ilişkin
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/5706) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/03/2012)
122.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği
anlaşmalarına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5707) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
123.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği
anlaşmalarına ilişkin Ekonomi Bakanından yazılı soru önergesi (7/5708)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
124.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği
anlaşmalarına ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5709) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/03/2012)
125.- Sakarya Milletvekili
Engin Özkoç’un, yabancı bir TV kanalına verdiği
beyanata ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/5710)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Hakkari Milletvekili
Adil Kurt ve 21 Milletvekilinin, asgari ücret uygulamasının doğurduğu
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/224) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/10/2011)
2.- Batman Milletvekili
Ayla Akat Ata ve 21 Milletvekilinin, emeklilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/225) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2011)
3.- İzmir Milletvekili
Mustafa Moroğlu ve 38 Milletvekilinin, kadına yönelik
şiddetin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/226)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/10/2011)
4 Nisan 2012 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili
Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN
(Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90’ıncı Birleşimini
açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim. Konuşma süreleri beşer dakikadır.
Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükûmetin konuşma süresi
yirmi dakikadır.
Gündem dışı ilk söz, NATO Günü münasebetiyle söz isteyen İstanbul
Milletvekili Sayın Şirin Ünal’a aittir.
Buyurun Sayın Ünal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili
Şirin Ünal’ın, NATO Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
NATO Günü hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
4 Nisan 1949’da Washington Anlaşması ile kurulan NATO bir kolektif
savunma örgütü olarak bilinmektedir. Toplamda on dört maddeden oluşan, kurucu
anlaşma özelliği taşıyan Washington Anlaşması’nın özellikle 3’üncü, 4’üncü ve
5’inci maddeleri çok önemlidir. Bu maddelerle üye ülkeler ortak savunma için
yeteneklerini geliştirmeyi, herhangi bir üyenin toprak bütünlüğü, siyasi
bağımsızlık ve güvenliği tehlikede olduğunda bir araya gelmeyi ve herhangi
birine saldırıldığında bu saldırıyı hepsine karşı yapılmış bir saldırı olarak
kabul etmeyi taahhüt etmişlerdir.
Değerli milletvekilleri, NATO, ülkemizin veto yetkisi olduğu
önemli bir uluslararası örgüttür. Bu bakımdan NATO üyeliği Türkiye için
önemlidir. Tarihin en başarılı savunma ittifakı olarak anılmaktadır. Ülkemiz
1952 yılından bu yana NATO’ya üyedir. Bu yıl 60’ıncı yıl dönümünü
kutlayacağımız bu üyelik, ülkemizin itibarına ve uluslararası ağırlığına katkı
yapmaktadır.
Uzun yıllar on altı üye ile çalışan NATO, Sovyet Sosyalist
Cumhuriyetler Birliği’nin dağılmasının ardından bugün yirmi sekiz üye devlet
ile çalışmalarına devam etmektedir.
Çoğunluk nüfusunun Müslüman olduğu bir müttefik olma özelliğiyle
NATO içinde özgün bir konumu bulunan ülkemiz, gerek sert gerek yumuşak güç
kapasitesiyle ittifakın faaliyetlerini sürdürdüğü coğrafyalar açısından
vazgeçilemez bir değerdedir. NATO’nun Bosna-Hersek, Kosova ve Afganistan’daki
faaliyetlerine yaptığımız kapsamlı katkılar bu kapasitemizi seferber etme
iradesine sahip olduğumuzun göstergesidir.
Türkiye'nin NATO üyeliği ülkemizin uluslararası kimliğinin bir
parçasıdır. Ülkemiz ittifak faaliyetlerine, hem NATO’nun Türkiye için hem de
Türkiye'nin NATO için ifade ettiği önem çerçevesinde kapsamlı ve aktif katkıda
bulunmaya devam etmektedir. Türkiye, NATO içindeki konumunu, hem kendi ulusal
çıkarlarını gözeterek hem de ittifak dayanışmasını destekleyerek
sürdürmektedir. Türkiye, NATO bünyesinde müşterek savunma ve kriz yönetimi
konusundaki faaliyetlere de aktif şekilde katılmaya devam etmektedir. Güçlü
silahlı kuvvetlerimiz ve son yıllarda artan sivil nitelikli imkân ve
kabiliyetlerimiz buna imkân sağlamaktadır. Türkiye, Afganistan için sivil ve
askerî imkânlarını seferber etmiştir. Bu bir yandan Türkiye'nin Afganistan’a
verdiği öneme işaret etmekte, diğer yandan ise ittifakın müşterek
faaliyetlerine katkıda bulunma kapasite ve iradesini ortaya koymaktadır.
Sayın milletvekilleri, teşkilatın askerî yapısı üye ülkelerin
genelkurmay başkanlarından veya onlar adına daimî görev yapan temsilci askerî
personelden oluşur. Konseye karşı sorumlu olan Askerî Komite ittifakın en üst
düzeydeki askerî mercisidir. NATO’nun hâlen Askerî
Komiteye bağlı Dönüşüm Müttefik Komutanlığı ve Harekât Müttefik Komutanlığı
olmak üzere iki büyük komutanlığı bulunmaktadır. Harekât Müttefik
Komutanlığının “SHAPE” adıyla anılan karargâhı Belçika’nın Mons
şehrindedir ve komutanı “Saceur” olarak
bilinmektedir. Üst düzey sivil ve askerî personelden oluşan NATO karargâhı ise
Brüksel Belçika’da bulunmaktadır.
NATO’nun temel prensiplerinden -süre darlığı nedeniyle- ilk
dördünü arz ediyorum: İttifak savunma amaçlıdır. Caydırmak için yeterli bir
gücü muhafaza etmek esastır. Üyelerin toprak bütünlüğü ve bağımsızlığı garanti
edilerek dünya barışına katkı devam ettirilir. Üye ülkelerden birine yapılan
tecavüz tamamına yapılmış kabul edilir. 5’inci madde.
Değerli milletvekilleri, NATO altyapı programı, askerî kuvvetleri
desteklemek için ihtiyaç duyulan ve NATO altyapı dökümüne ait bina, tesis,
teçhizat ve sistemleri temin etmek için tahsis edilen bir fondur. NATO üyesi
ülkeler bu fona mali destek verir ve bu fondan gerekli giderlerini
karşılamaktadırlar. Türkiye'nin fona katkı oranı yaklaşık yüzde 1,5’tur. 1953
yılından bugüne kadar yaklaşık 300 milyon avro katkıda bulunduğumuz bu fondan
15 misli fazlasını, 4,5 milyar avroluk bir yardım aldığımızı söylemekten onur
duyuyorum.
Değerli milletvekilleri, bir yandan üyesi olduğumuz NATO ve
Birleşmiş Milletlerin, diğer yandan da müzakere süreci devam eden Avrupa
Birliğinin ülkemiz ve milletimizin çıkarları için faydalı olacağına inanıyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünal.
Gündem dışı ikinci söz, Anadolu Ajansının kuruluş yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen İzmir Milletvekili Musa Çam’a aittir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Çam.
2.- İzmir Milletvekili Musa
Çam’ın, Anadolu Ajansının kuruluşunun 92’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; Anadolu Ajansının
92’nci kuruluş yıl dönümü nedeniyle söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Anadolu Ajansı 6 Nisan 1920’de kurulmuş olan
ve Türkiye’de haberleşme özgürlüğünü getiren, yansız haber yapan önemli
kuruluşlarımızdan bir tanesiydi. Cumhuriyetimizle beraber
yaşıt ve Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllardan beri oradaki çalışmaları,
Meclisin çalışmalarını ve Türkiye’de yaşananları yansız ve tarafsız bir şekilde
kamuoyuna ve halkımıza yansıtan bir kamu kurumu fakat doksan iki yıllık bu süre
içerisinde, zaman zaman iktidarların arka bahçesi hâline dönüştürüldü ve siyasi
partilerin, iktidarların borazanı hâline getirildi fakat son on yıl içerisinde,
özellikle AKP’nin iktidar olduğu bu dönemde Anadolu Ajansının yansız ve
tarafsız haber verme ve haber paylaşma özgürlüğünün her geçen gün daha da rafa
kaldırıldığını ve yok edildiğini açık ve net bir şekilde görmekteyiz. Özellikle,
3 Ağustos 2011’de yeni Genel Müdürün göreve gelmesiyle birlikte Anadolu Ajansı
âdeta AKP’nin bir arka bahçesinin de ötesinde tamamen AKP’nin sesi olmuş duruma
getirildi arkadaşlar.
Şimdi, bunu kabul etmek mümkün değildir. Anadolu Ajansı, bu
ülkenin insanlarının vergileriyle kurulmuş olan, tarafsız ve yansızlığını devam
ettirmesi gereken bir kamu kurumu olması gerekirken maalesef, yapmış olduğu
haberlerle tamamen iktidar partisinin sözcüsü ve temsilcisi hâline
getirilmiştir.
Şimdi, orada, Türkiye Gazeteciler Sendikası örgütlü. Geçtiğimiz
yıl 3 Ağustosta yeni Genel Müdürün gelmesinden itibaren özellikle sendikalı
olan işçi arkadaşlarımıza karşı yoğun bir baskı uygulanmaktadır ve oradaki
örgütlülüğe karşı açık ve net bir şekilde Genel Müdür saldırı yapmaktadır. Yeni
işe alınan arkadaşları “Sendika üyesi olma.” diye tehdit etmekte ve öyle işe
almaktadır. Var olan sendikanın üyelerini de tehdit ederek sendikadan istifa
etmeye, yeni kurulmakta olan, yeni kurulmuş olan Medya-İş Sendikasına üye
yapmaya zorlamaktadır. Bu da açık ve net bir şekilde, burada 500-600 tane
çalışan arkadaşımızın sendikalı örgütlülüğüne karşı yapılan bir darbedir
arkadaşlar. Bu, Anayasa’nın 51’inci maddesine göre işçilerin ve çalışanların
özgür ve bağımsız bir şekilde sendika seçme haklarına yapılan bir saldırı ve
büyük bir hak kaybıdır.
Şimdi, burada şunu söylemek gerekiyor: Yeni Genel Müdür ve Genel
Müdür Yardımcısı, Anadolu Ajansında çalışan işçi arkadaşlarımızı bizzat odaya
çağırarak “Sendikadan istifa edeceksin veyahut da seni başka bir yere
görevlendireceğim…” Bu gerek yurt içi olabiliyor gerek yurt dışı olabiliyor
gerekse başka yerlere sürgüne gönderme şekliyle oluyor arkadaşlar. Bunu kabul
etmek mümkün değildir. Bu yanlıştır ve bu yanlıştan bir an önce geri dönülmesi
gerekiyor.
Son altı ay içerisinde Anadolu Ajansına arkadaşlar, tıpkı Millî
Eğitim Bakanlığına yapıldığı gibi, yandaş medyadan transferler yapıldı. Yeni
Şafak’tan, Yeni Akit’ten, Kanal 7’den, Cihan Haber Ajansından ve Zaman
gazetesinden Anadolu Ajansına akıl almaz derecede transferler yapıldı. Bu
transfer edilen yandaş gazetecilerin en önemli özelliği, ana muhalefet partisi
liderine ağza alınmayacak en ağır hakaretleri yapan gazeteci ve yazarlar özel olarak
seçildi ve bunlar Anadolu Ajansına transfer ediliyor arkadaşlar.
Şimdi, bunların hiçbirisi bir tesadüf değildir. Anadolu Ajansı,
Başbakanın grup konuşmalarını -salı günü özellikle izliyoruz- altı yedi parçalı
haber olarak geçiyor. Ana muhalefet partisinin ve diğer muhalefet partilerinin
konuşmalarını iki parçalı vermekte veyahut da hiç vermemektedir arkadaşlar. Bu,
Anadolu Ajansının bağımsızlığının ne kadar yitirildiğini ve terk edildiğini
açık ve net bir şekilde gösteriyor.
Bizler milletvekilleri olarak yazılı basın açıklaması yapıyoruz.
Basın açıklamalarımızın hiçbir tanesini Anadolu Ajansı haber yapıp ajanslara,
diğer gazetelere ve yayın organlarına geçmemektedir. Sadece grup başkan
vekillerinin yapmış olduğu basın açıklamalarını ve basın toplantılarını veriyor
ama milletvekillerinin basın açıklamalarını Anadolu Ajansı vermemektedir
arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, diğer kurumlar nasıl işgal edildi ise Anadolu
Ajansı da açık ve net bir şekilde bir işgalle karşı karşıyadır. Burada hem
çalışanlar tehdit edilmektedir hem de TGS’ye yapılan bir baskı ve tehdit söz
konusudur. Orada bulunan sendika yöneticisi, şube başkanı, temsilci, iş yeri
temsilcisi ve baştemsilcilerine açık ve net bir
şekilde orada görevleri yaptırılmamaktadır. Genel Müdür ve genel müdür
muavinleri burada çalışan sendika temsilcilerinin anayasal haklarının ve
hukukunun korunması ve kollanması konusunda baskı ve tehditte bulunmaktadır ve
bu tehditleri burada bir kez daha dile getiriyorum.
Anadolu Ajansının 92’nci yılını kutlarken tekrar eski bağımsız ve
tarafsız haber verme özgürlüğünün yeni baştan tesis edilmesini istiyorum ve
Hükûmeti bu konuda uyarıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çam.
Gündem dışı üçüncü söz, merhum Alparslan Türkeş’in ölümünün
15’inci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Oktay
Vural’a aittir.
Buyurun Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- İzmir Milletvekili
Oktay Vural’ın, Alparslan Türkeş’in ölümünün 15’inci yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; evet, 4 Nisan 1997; on
beş yıl geçti. Türk milliyetçiliğinin siyasi lideri, ülkücü hareketin ve
Milliyetçi Hareket Partisinin kurucusu rahmetli Alparslan Türkeş’i rahmetle,
minnetle yine anıyoruz. Aslında 4 Nisan 1997’de o milyonların rahmetle
uğurladığı o gün, düşen karlarla abdestini alarak kıldığımız cenaze namazının
üzerinden on beş yıl geçti. On beş yıl sonra bugün mezarı başında gördüğümüz
tablo şuydu aslında: O bir ülkü ateşini yakmıştı, o ülkü ateşi sadece o nesle
değil, bugünkü nesli de ısıtmaya devam ediyordu. O ülkü ateşiyle birlikte bu
mezarı başında gençlerin varlığını gördüğüm zaman aslında yürüttüğü siyasi
mücadelenin, sadece bir nesle değil nesiller boyu devam edecek bir siyasi ve
fikrî mücadelenin, haklı çıkmış bir liderin yetiştirdiği nesillerin
buluşmasıydı. Genciyle en yaşlısıyla, hep beraber, birlikte, o gün orada cenaze
namazında tekbirlerle uğurlayanlar ve onu görmeyenler, beraber, birlikte mezarı
başındaydı ve dün olduğu gibi bugün de aramıza atılmaya çalışılan her türlü
fitneye, fesada karşı nasıl bir genç neslin yetişmiş olduğunu da o tabloda
gördük.
Liderler kolay yetişmiyor aslında. Söyleyeceklerini söylüyorlar.
Elbette fani bir dünya ama bu fikirleri, bu fikirlerle, ülkü fikriyle yetişen
nesilleri gördüğümüz zaman aslında onun ilelebet yaşadığını ve yaşatıldığını da
görüyoruz.
Gerçekten, Alparslan Türkeş, Türk milletine tutkuyla bağlıydı.
Onun siyaset felsefesinin temelinde Türk milleti vardır. Onun için, halka
hizmet, halka sevgi, saygı ve güvenle bağlı olmak faziletlerin en büyüğüdür.
Onun için de bu temel yaklaşımıyla hep hakkı savundu ve yaptığı tespitlerle de
haklı çıktı. Ona göre hak haklının olmalıydı, hak güçlünün olmamalıydı. Onun
için Türk milleti hakkını savunmak istiyorsa güçlü bir millet olarak tarih
sahnesinde varlığını göstermeye devam etmeliydi.
Her zaman millet öncelikli bir dünya tasavvur etti. Alparslan
Türkeş’in siyasi tercihi hep millî egemenlikti. “Bizim dertlerimizin çaresi,
millet olarak müşterek bir ülkü, inanç, irade ve heyecan içinde topyekûn
seferber olmak ve halk enerjisini harekete geçirmektir. Bizim felsefimiz, Türk
insanını sevmek, saymak, onun yücelmesini istemek üzerinedir. Bu sebeple, hür,
demokratik düzene muhalif olan bütün rejimlere karşıyız, bunlara inanmıyoruz.”
diyordu. 12 Eylül ülkücü kuruluşlar iddianamesine karşı savunmasında şunu dile
getirmişti: “İddianame dolayısıyla sadece Milliyetçi Hareket Partililer ve
MHP’ye oy verenler değil, bütün Türk milletini içine alan Türk milliyetçiliği
fikriyatını ve onun ayrılmaz bir parçası olan millî heyecan da
yargılanmaktadır.” demişti.
Evet, o gün Türk milliyetçiliği fikrini yargılayanlar bugün
milletin vicdanında çoktan mahkûm olmuşlardır. Şüphesiz, aynı zihniyetlerin
Türk milliyetçiliğini ve milliyetçilik fikrini bugün tekrar mahkûm etmek
istediğini, etnik ayrışmalar yoluyla milleti bölmek istediğini, çok dilli ve
paralel devlet uygulamalarına geçit vererek yok etmek istediğini hazin bir
şekilde görüyoruz.
İşte bugün burada, bu sıralarda, onun fikirleriyle yetişmiş, onun
kurduğu bir siyasi partiyi temsil eden Milliyetçi Hareket Partisi
milletvekilleri olarak da bu milletin varlığını ve bu milletin güçlü olmasını engellemek
isteyen her türlü siyasi fikre karşı mücadele etmeye ant etmiş insanlar olarak
bugün onun haklı çıktığı bu davayı iktidara taşıma yolunda mücadelemizi
sürdürmeye kararlı olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Kendisini rahmetle, minnetle tekrar anıyoruz, Allahuteala (celle celâlühû) mekânını cennet
kılsın, Peygamber Efendimiz’e komşu eylesin.
Saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim yerimizden söz talepleri var
Sayın Başkan.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Gündemle ilgili.
BAŞKAN – Evet, bazı arkadaşlarımız sisteme girmiş. Sırasıyla birer
dakika yerlerinden söz vereyim.
Sayın Türkoğlu…
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlu’nun, Alparslan Türkeş’in ölümünün 15’inci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün Türk milletinin yetiştirdiği güzide devlet adamlarından biri
merhum Başbuğ Alparslan Türkeş’in ebediyete intikalinin on beşinci yıl dönümü.
Alparslan Türkeş, bir insanın içinden çıktığı milletine besleyebileceği en
yüksek sevginin nadir örneğini vermiş bir şahsiyetti. Alparslan Türkeş,
milletini sadece seven değil aynı zamanda tanıyan ve ekonomik, sosyal, kültürel
ve politik tüm sorunlarının çözümü için ciddi, akademik, ideolojik öneriler
üretmiş bir şahsiyetti. Alparslan Türkeş rahmetli Menderes’in idamına karşı
çıkan dik duruşu, 1977’de bu Meclise Başkan seçtiren demokrat anlayışı, 1980
öncesi anarşik ortamı önlemek için liderleri bir araya davet eden uzlaşmacı
kültürü ve Nazım Hikmet şiiri okuyarak millî olan her unsura el uzatan birlik
ruhunu temsil ediyordu. Bugün takipçileri Türk milliyetçileri olarak ruhu şad,
mezarı nur, mekânı cennet ve Hazreti Peygamber’in komşusu olsun diliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Köse…
2.- Çorum Milletvekili
Tufan Köse’nin, 12 Eylül 1980 darbesi sorumlularının yargılanmasına
başlanmasına ilişkin açıklaması
TUFAN KÖSE (Çorum) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün 12 Eylül faşist darbesinin yargılanmasına başlandı.
Referandum sonucunu etkilemeye dönük bir Anayasa değişikliğiyle bu yargılamanın
önü açılmış gibi bir izlenim verildi ancak göstermelik bir yargılama olduğu, toplumun
gazını almaya dönük bir yargılama olduğu yönündeki inanç ve görüşlerimizde bir
değişiklik olmadığı… Aksi olsaydı İnternet sitesi kurdurduğu için, İnternet
sitesi yönlendirdiği için bir Genelkurmay Başkanı cezaevinde yatarken darbe
yapıp binlerce, on binlerce aileye acılar yaşatan 12 Eylülün faşist generalleri
de bugün tutuklanarak tutuklu yargılanırlardı. Bu konudaki görüşlerimi ifade
etmek istedim.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Ağbaba…
3.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba’nın, Malatya Kürecik’te
kurulan üsle ilgili yetki kargaşasına ilişkin açıklaması
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, bugün NATO Günü. Hepinizin
bildiği gibi Malatya’da Kürecik’te bir üs kuruldu. Bu
üste kimin yetkili olduğunu hâlâ ben milletvekili olarak öğrenemedim. Ekimden
beri defalarca gündeme getirdim. Geçtiğimiz günlerde Genelkurmaya yazı yazdım.
Dedim ki: “Sayın Genelkurmay Başkanlığı bu üssü ziyaret etmek istiyorum.” “Yetkimiz yok.” dendi, Dışişleri Bakanlığına
müracaat etmem söylendi. Oraya müracaat ettim, cevap Millî Savunma
Bakanlığından geldi, “İlgili makamlar izin vermiyorlar.” dendi.
Şimdi Kürecik’e Kürecik Kışlası İmar
Planı yapılıyor. Bu planla ilgili ne bir bakan ne bir AK PARTİ’li
yetkili Malatyalılara, bizlere, Millet Meclisine bir tek kelime bilgi
vermediler. Burayı ne yapacaklar? İncirlik gibi bir üs mü yapacaklar? Orada ne
yapılacağını merak ediyorum ben.
Ayrıca, bir milletvekili olarak da Cumhurbaşkanlığından izin
istiyorum, Başbakanlıktan izin istiyorum, Millî Savunma Bakanlığından izin
istiyorum. En son Amerikan Büyükelçiliğinden izin isteyeceğim o üsse girmek
için.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Korkmaz…
4.- Isparta Milletvekili S.
Nevzat Korkmaz’ın, Alparslan Türkeş’in
ölümünün 15’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, Milliyetçi Hareket
Partisinin kurucu Genel Başkanı, Türk milliyetçiliğinin ve millî kimliğinin
yılmaz savunucusu ve Türk dünyasının bilge lideri Başbuğ Alparslan Türkeş
Beyefendi’nin 15’inci vefat yıl dönümü bugün.
4 Nisan 1997’de, Ankara’nın karlı bir gününde ebediyete
uğurladığımız, dilinden düşürmediği Yaradan’ının ve yüce Peygamber’in huzuruna
tekbir ve dualarla gönderdiğimiz Başbuğ’umuz, gelecek nesillere, devletine ve
milletine sahip çıkma, dinine, diyanetine ve millî kültürüne dört elle sarılma
hususunda bir büyük örnek kişilik, bir tarih abidesi olarak yön göstermeye
devam edecektir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizler, teşkilatları ve
ülkücü davaya gönül vermiş milyonlar onu unutmayacağız, unutturmayacağız,
gösterdiği millî hedeflere ulaşmada da bizlere emanet ettiği sancağı daha
ilerilere taşıyacağız.
Kendisine bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. Milletimize ve
Türk dünyasına da hayırlı bir istikbal temenni ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Korkmaz.
Sayın İşler…
5.- Ankara Milletvekili
Emrullah İşler’in, Hakkâri Milletvekili Adil Kurt’un,
3 Nisan 2012 tarihli 89’uncu Birleşimde Kazan’da çalışan mevsimlik işçilerle
ilgili yaptığı değerlendirmeye ilişkin açıklaması
EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Dün Hakkâri Milletvekilimiz Adil Kurt’un seçim bölgemle ilgili
yapmış olduğu bir değerlendirmeyi burada düzeltmek istiyorum.
Kazan’da bazı Güneydoğu’dan gelen insanlarımızın sokağa atıldığı
ifadesi kullanılmıştır. Burada “mevsimlik işçiler” ifadesi kullanılmıştır.
Kazan’da mevsimlik işçi bulunmamaktadır. Bu şahıslar tarla kiralıyorlar ve
orada ziraatla meşgul oluyorlar. Kiraladıkları tarlalarda da gecekondu türü
yapılar yapıyorlar. Bu yapılar da tabii ki “Yeniden gecekondu yapımının
önlenmesi” başlıklı 775 sayılı Kanun’un 18’inci maddesine aykırıdır, bundan
dolayı işlem yapılmıştır. Sokağa atma diye herhangi bir şey yoktur, ayrım
yoktur. Kazan ilçemiz Türkiye'nin her yerinden göç almaktadır, burada yaşayan
vatandaşlarımız arasında da herhangi bir ayrım yapılmamaktadır. Yıkılan birkaç
tane baraka vardır, diğerlerine süre verilmiştir, belediyemiz de aynı zamanda
kendilerine çadır vermeyi teklif etmiştir. Bu vatandaşlarımız isterlerse orada
ucuz fiyatlı ev kiralayabilirler. Bu durumu düzeltmek istedim.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Güneş…
Sayın Güneş yok mu efendim?
Sayın Öğüt…
6.- İstanbul Milletvekili
Kadir Gökmen Öğüt’ün, 12 Eylül 1980
darbesi sorumlularının yargı-lanmaya başlanmasına ilişkin
açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bugün 12 Eylül faşist darbesinin yargılanmaya başlandığı gün.
Bugün mahkemedeydik hep birlikte, orada da gördük, bu işin sulandırılmaması
için Meclis elinden geleni yapmalı, sadece 2 kişiyle sınırlı bırakmamalı,
işkencecileri ve o gün bütün olaylara müdahil olan herkesin yargılanmasının
Meclis yolunu açmalı, bunu belirtmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öğüt.
Sayın Oğan…
7.- Iğdır Milletvekili
Sinan Oğan’ın, Alparslan Türkeş’in ölümünün 15’inci yıl dönümüne ve isminin bir
üniversiteye verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
SİNAN OĞAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
“Türklük bedenimiz, İslamiyet ruhumuzdur.” diyen, “Vatandaşlarımız
arasında parti, mezhep, ırk ve bölge farkı gözetmeksizin karşılıklı sevgi ve
saygıya dayanan bağlar dokuyacağız.” diyen merhum liderimiz Alparslan Türkeş’in
ölümünün 15’inci yılındayız. Kendisini rahmetle ve minnetle anarken kendisinin
Türk gençliğine, kendisinin ilime, irfana verdiği önemi de dikkate aldığımızda,
kendisinin isminin mutlaka bir üniversiteye verilmesi gerektiği hususunun
altını bir kez daha çiziyorum. Bizim verdiğimiz önerge, Alparslan Türkeş’in
Kayseri Üniversitesine isminin verilmesi gerektiğine dair verdiğimiz önerge
maalesef Adalet ve Kalkınma Partisinin oylarıyla reddedilmiştir. Bunu Türk
milletine bir kez daha hatırlatmak istedim. Bunun sorumluluğu ve vebali Adalet
ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin üzerinedir.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın Ünal…
8.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal’ın, Alparslan Türkeş’in ölümünün 15’inci yıl dö-nümüne ilişkin açıklaması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaşamı boyunca milletin
faydası, devletin bekası söz konusu olduğunda her türlü meseleyi teferruat
olarak gören, mazlumun yanında olmayı, Türk milletinin ülkesi ve milletiyle
bölünmezliğini her türlü siyasi çekişmenin üstünde gören merhum Alparslan
Türkeş’i rahmetle anıyoruz. Ruhu şad olsun. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Havutça…
9.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, 12 Eylül 1980 darbesi
sorumlularının yargılanmaya başlanmasına ilişkin açıklaması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Sayın Başkan, bugün, 12 Eylül faşist
generallerinin darbe yapmaktan yargılandıkları gün. Türkiye'de ilerici, solcu,
sağcı, demokrat herkese büyük acılar yaşatan bu generallerin… Bir daha darbelerin yaşanmadığı ve gerçek ve eksiksiz bir
demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin, çoğulcu ve özgürlükçü bir
demokrasinin ülkemizde yaşam bulduğu bir Türkiye arzusuyla, darbe yapmaktan
tutuksuz yargılanan bu generaller ile şu anda darbe yapmaya teşebbüsten
yargılanan ve “Ergenekon davası” diye bilinen davada tutuklu
milletvekillerimizin de bu Millet Meclisinde artık ele alınması ve
arkadaşlarımızın özgürlüklerine kavuşması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin
harekete geçmesini talep ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Kurt…
10.- Hakkâri Milletvekili
Adil Kurt’un, 3 Nisan 2012 tarihli 89’uncu Birleşimde Kazan’da çalışan
mevsimlik işçilerle ilgili değerlendirmesiyle haksız bir eleştiride
bulunmadığına, bir sorunu gündeme getirdiğine ilişkin açıklaması
ADİL KURT (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz önce Ankara Milletvekilimiz benim dünkü bir konuşmama atıfta
bulunarak haksız bir eleştiride bulunduğumu ifade etmiştir. Hayır, biz haksız
bir eleştiride bulunmadık, biz, tersine, bir sorun vardı ve o sorunu daha önce
iktidar partisi milletvekilleriyle de paylaştık. Dünkü Meclisteki konuşmamdan
sonra Kazan Belediye Başkanı bizzat kendisi arayarak sorunu çözeceğine ilişkin
bize söz vermiştir. Umarım benzer sorunlar bir daha tekrarlanmaz ve Başkan da
bu konuda hassas davranarak vatandaşlarımızın mağduriyetlerini ortadan
kaldıracak bir girişimde bulunmuştur diye umut ediyorum. Bunun için de
kendisine teşekkür ediyorum. Benim gayem haksız bir eleştiri yapmak değil bir
sorunu gündeme getirmekti, amacına da ulaşmıştır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Son olarak Sayın Özgündüz.
11.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, 12 Eylül 1980 darbesi sorumlularının yargılanmaya başlanmasına
ilişkin açıklaması
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün, 12 Eylül 1980 tarihinde Amerika Başkanının “Bizim çocuklar”
diyerek övdüğü cuntacıların darbe nedeniyle yargılandığı duruşmanın ilk günü.
Bu nedenle, NATO ve emperyalistlerin güdümünde darbe yapan, vatan evlatlarını
ezenleri kınıyorum, aynı zamanda gerek askerî olsun gerek sivil olsun yapılan
tüm darbeleri şiddetle kınıyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutacağım.
İlk okutacağım Meclis araştırması önergesi 500 kelimeden fazla
olduğu için önerge özeti okunacaktır, ancak önergenin tam metni tutanak
dergisine eklenecektir.
Buyurun.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel ve 21 milletvekilinin, Türkiye’de medyanın ayrımcı,
ötekileştiren ve cinsiyetçi yaklaşımı ve dilinin, bu yaklaşımın doğurduğu
sonuçların ve medyada nefret söyleminin ortadan kaldırılması için hukuki
altyapının hazırlanması konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/227)
(x)
(x) (10/227) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin
tam metni tutanağa eklidir.
27/10/2011
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'de medyanın ayrımcı, ötekileştiren ve cinsiyetçi yaklaşımı
ve dili hakkında bir araştırma yapılması, bu yaklaşımın doğurduğu sonuçların
incelenmesi ve medyada nefret söyleminin ortadan kaldırılması için hukuki alt
yapının hazırlanması amacıyla Anayasanın 98'inci İçtüzüğün 104 ve I05'inci
maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ederiz.
27.10.2011
Gerekçe Özeti:
Medyanın iletişim araçlarını yaygın olarak kullanarak, toplumun
kültürel ve sosyal yapısını derinden etkilediği, bireylerin düşüncelerine ve
davranışlarına büyük etkisi olduğu bilinmektedir. Medyanın toplumsal olaylara
ve sorunlara evrensel ilkeler çerçevesinde objektif, yansız, insan haklarına
saygılı, barış dilini benimsemiş bir yaklaşımı olması gerekirken ne yazık ki
Türkiye'de nefret söylemleri üreten, milliyetçiliği, militarizmi ve
cinsiyetçiliği körükleyen bir dil kullanmaktadır. Bunun en yakıcı örnekleri 23
Ekim 2011 tarihinde yaşanan ve herkesin üzüntüyle karşıladığı Van'daki deprem
sonrasındaki görsel basında meydana gelmiştir. Ulusal bir kanal olan ATV'de
gündüz yayınlanan bir programın sunucusu meydana gelen depreme ilişkin
"Canımız istediğimiz zaman taş atıyoruz, kuş avlar gibi dağlarda
vuruyoruz, sonra bir şey olduğunda hadi mehmetçik
gelsin, hadi polis gelsin diyoruz. Biraz da dengeleri kuralım. Zor günlerde
canım cicim..." açıklamasını yapmıştır. Yine depremin olduğu 23 Ekim Pazar
günü, Habertürk adlı kanalda haber sunucusu depreme
dair haberi sunarken "Her ne kadar Van'da olsa da acımız büyük"
ifadesini kullanmıştır. Medyada Van depremi ardından TV kanallarındaki etnik ve
ayrımcı söylemler ne yazık ki münferit durumlar değildir. Akademisyenler ve
sivil toplum örgütleri Türkiye'de milliyetçiliğin giderek yükseldiğini
belirtirken, bu konuda medyanın büyük bir payı olduğu bilinmektedir. Militarist
söylem ise bir yandan şiddeti ve çatışmayı tetiklemektedir ve medyanın
kullandığı dil toplumda ayrışmaya neden olmaktadır. Bu alanda çalışan sivil
toplum örgütlerinin raporlaştırdığı medyadaki farklı
kesimleri ötekileştiren, ayrıştıran haberlere ve söylemlere dair örnekler
önergenin devamında verilmiştir. Tüm bu olaylar göstermektedir ki nefret
suçları ve ayrımcılığa yönelik bir yasa eksikliğinin varlığı ve böyle bir
yasanın aciliyeti söz konusudur. Diğer yandan tüm bu
olaylarda var olan RTÜK gibi bir kurum ve yasalara rağmen harekete
geçilmemesinin devletin bu konuya duyarsız kaldığı hatta eyleme geçmeyerek
teşvik ettiğini işaret etmektedir.
Hükümet medyayı baskı aracı olarak kullanarak kendi politikalarını
ve tek tipleştiren bir yaklaşımı dayatırken aslında giderek basın ve yayın etik
ilkelerinden uzaklaşmış ve tekelleşme sonucu yansızlığını kaybetmiş bir medya
oluşturulmuştur. Medyadaki bu baskı ve tekelleşme sonucu, farklı ve muhalif
görüşlere tahammül edemeyen bir gazetecilik ve yayıncılık anlayışı ortaya
çıkmıştır. Son dönemlerde çeşitli gazete ve TV kanallarında medya patronlarının
ve dolayısıyla hükümetin "hoşuna gitmeyen" bir şey söyleyen ya da
yazan gazeteciler işlerinden olmaya başlamıştır.
Yeni bir toplumsal yapım sürecinde, medyanın dilinin ve nefret
söylemlerinden arındırılmış bir dil kullanmanın önemi daha da artmaktadır. Bu nedenle medyada ayrımcı ve ötekileştiren dilin ve söylemin
doğurduğu sonuçların ortaya çıkarılması ve engellenmesi için neler
yapılabileceği, bağımsız ve objektif bir basının oluşturulması, bu konuda
çalışan sivil toplum örgütleriyle birlikte nasıl bir hukuki düzenlemeler
yapılması gerektiğinin ortaya konulması ve fiili olarak önlemlerin
araştırılması için bir meclis araştırma komisyonu kurulmasını önermekteyiz.
1) Sebahat Tuncel (İstanbul)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Husamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Kurt (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
2.- Diyarbakır Milletvekili
Altan Tan ve 21 milletvekilinin, TOKİ tarafından yapılan konutlarda sosyal
devlet anlayışına gölge düşürüldüğü ve iktidarın TOKİ'yi kentlerde rant dağıtmak, oy toplamak için kullandığı, ayrıca TOKİ'nin
uyguladığı projelerle inşaat sektörüne ciddi zararlar verdiği konusundaki
iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/228)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Toplu Konut idaresi (TOKİ) tarafından yapılan konutlarda sosyal
devlet anlayışına gölge düşürüldüğü ve iktidarın TOKİ'yi kentlerde rant dağıtmak, oy toplamak için kullandığı, ayrıca TOKİ'nin
uyguladığı projeler ile inşaat sektörüne ciddi zararlar verdiği konusundaki
iddiaların araştırılması amacıyla Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün.
104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Gerekçe:
Toplu konut isminin ortaya çıkışında ve ilk örgütlenmesinde amaç
dar gelirlilerin konut sorununu kamu arazileri ve finansman olanaklarını da
kullanarak çözmek olarak tanımlanmıştı. Son yıllarda TOKİ bu tür bir görevi bir
yana bırakarak, kendi ilanlarında ifade ettiği üzere prestij
konutlarına yönelmiştir. Uzunca süredir kamu arazileri, fabrikalar, kamu
işletmeleri "bu devletin işi değil" diye satılmaktadır. Bir kamu
kurumu olan TOKİ'nin alışveriş, iş merkezi gibi kamusal sorumluluk altında
olmaktan uzak alanlara kamu kaynaklarıyla finanse edilerek girmesinde ise
sakınca görülmemektedir. Bu politika mevcut iktidarın TOKİ'yi kentlerde rant dağıtmak/oy toplamak için kullandığı iddiasını
güçlendirmektedir.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve inşaatla ilgili
meslek kuruluşları uzun zamandır TOKİ konusundaki düşüncelerini çeşitli
platformlarda dile getirmektedir. Söz konusu kuruluşlarda TOKİ'nin inşaat
sektörü içinde artık büyük bir güç hâline gelerek, "asıl amacını aştığı ve
farklı amaçlara hizmet etme yolunu seçtiği" görüşü egemen durumdadır.
Gerçekten de TOKİ diğer ülkelerdeki gibi sosyal ihtiyaçları karşılama amacıyla
kurulmuş olsa bile, bugün bu amacından uzaklaşmıştır.
TMMOB eleştirilerinde; TOKİ'nin hayata geçirdiği ve devam eden
birçok projesiyle inşaat alanında pay sahibi olarak sektörün büyük oranda zarar
görmesine sebep olduğu iddiasındadır. Eleştiri devamında TOKİ'nin makro düzeyde
planlama ve sürdürülebilir kalkınma modelinin aksine, anlık çözüm üreterek; tek
tip mimari uygulamalarla kentlerin mimari dokusuna uyuşmayan bir yapılaşmayı
ortaya çıkardığından bahsedilmektedir.
TOKİ son dönemlerde özellikle hayata geçirdiği lüks konut
projeleriyle sektörde faaliyet gösteren firmalara bir rakip hâline gelmiştir.
Bu uygulamalar maalesef inşaat sektörünün geleceğini tehlikeye atmaktadır.
İnşaat sektörünün kalkınmada en önemli sektörlerden birisi olduğunu var
sayarsak TOKİ, uygulamalarıyla sektörü zor durumda bırakmıştır.
Ayrıca TOKİ projelerinin teknik altyapısında da birçok eksik
bulunmakta, daha planlama aşamasında eksik başlanılan projeler teknik uygulama
ve kontrol aşamalarından da yoksun bırakılmaktadır. İnşaatların biran önce
bitirilmesi için birçok parametre göz ardı edilirken, uygulama yapılan
bölgelerin jeolojik ve geoteknik verileri yeterli
şekilde incelenmeyip kısa sürede iş bitirme adına gerekli özen
gösterilmemektedir. Projelerde imalat yetkinliği ve güvenilirliği konusunda
ciddi endişeler vardır. Çağımızın olmazsa olmazlarından denetim mekanizması ise
müşavir firmalar eliyle yetersiz yürütülüp olası bir felakete âdeta davetiye
çıkarılmaktadır. Teknik açıdan ortaya çıkan birçok olumsuzluğun yanında ticari
anlamda da TOKİ, sektörü olumsuz yönde etkilemektedir. Bağımsız denetçi
personellerin oluşturduğu Yapı Denetim Kuruluşları bu sisteme dâhil edilmeyerek
kontrollerin etkinleştirilmesi sağlanamamaktadır. İnşaat firmaları ve müteahhitler TOKİ'ye sağlanan ayrıcalık ve imtiyazlardan
dolayı rekabet edememekte ve iş yapamamaktadır.
TOKİ inşaatlarından alınmayan proje ücretleri, belediye harçları,
yapı denetim harçları nedeni ile rekabet âdeta imkânsız hale getirilmiştir. Tüm
bu çarpık yapılaşma ve organizasyona rağmen TOKİ uygulamalarına halkımız ilgi
göstermektedir. Bu talebin sebebi iyi araştırılmalıdır. Konutlara talip olanlar
gerçekten ihtiyaç sahipleri midir yoksa rant peşinde
aldıkları daireleri kiraya verip asimetrik talebi doğuranlar mıdır?
"Vatandaşa Ucuz Konut Edinmek" parolası ile yola çıkıp; toplumsal,
kültürel ve ekonomik dinamiklere zarar vermek tüm toplum katmanlarını olumsuz
etkileyecek önemli bir gerçeğimizdir.
1) Altan Tan (Diyarbakır)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Husamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Adil Kurt (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
3.- BDP Grubu adına Grup
Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın, Iğdır'daki hava kirliliğinin
nedenlerinin ve bu durumun bölgedeki halk sağlığı ve canlı yaşamı üzerindeki
zararlı etkilerinin ve çözüm yollarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/229)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Iğdır ilinde özellikle kış aylarında artış gösteren hava kirletici
parametreler ve buna bağlı olarak da hava kalitesi indeksinin günlük
ortalamaları açısından sınır değerlerin çok üstünde kirlilik oluşturmasının nedenlerinin
ve bu durumun bölgedeki halk sağlığı ve canlı yaşamı üzerindeki zararlı
etkilerinin araştırılması ile çözüm yollarının tespit edilmesi amacıyla
Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105.
maddeleri uyarınca "Meclis Araştırması" açılmasını saygılarımızla arz
ederiz.
Pervin
Buldan
Iğdır
Grup
Başkan Vekili
Gerekçe:
Iğdır Ovası Doğu Anadolu Bölgesi'nin mikro klima özelliği gösteren
en alçak ve yüzölçümü en geniş olan ovalardan biridir. Doğu Anadolu gibi yüksek
platolar ve dağlık bölgelerin geniş yer kapladığı bir bölgede bulunan ve sahip
olduğu bağıl yüksekliği ile havza olarak belirlenen Iğdır ili çevresine göre
gerek iklim gerekse toprak ve bitki örtüsü gibi doğal çevre özellikleri
bakımından oldukça değişik özellikler göstermektedir.
Iğdır ili çevre ve orman bakanlığı tarafından hava kirliliği
açısından birinci derecede kirli iller arasında sıralanmıştır. Iğdır da hava
kalitesi ölçümleri Kasım 2006 tarihinden itibaren başlamış ve o tarihten
sonraki bütün değerler Iğdır'da hava kirliliğinin çok tehlikeli boyutlara
ulaştığını göstermektedir. Kış aylarında hava kirletici parametreler ve buna
bağlı olarak da hava kalitesi indeksinin günlük ortalamaları açısından sınır
değerlerin çok çok üzerinde kirlilik oluşmaktadır. Iğdır ilinde 2006 yılı
içerisinde kurulan 49 numaralı hava kirliliği kontrol istasyonu, 2006, 2007 ve
2008 yıllarında yapılan ölçümlerde partikül madde
kirliliğinin sürekli olarak sınır değerleri aştığını göstermektedir. 2009 yılı
kasım ayı içerisinde aylık hava kirliği değerlerini gösteren grafikte kirlilik
parametrelerinden kükürt dioksit ve partikül madde
kirleticilerinden kükürt dioksit değerlerinin sınır değerlerin altında
kaldığını ancak partiküler madde değerlerinin çok
yüksek olup sınır değerleri çok aştığı görülmektedir. Etrafı yüksek dağlar ile
çevrili bir ova konumunda olan kentin üzerinde bir inversiyon
tabakasının oluşması
hava kirliliğini daha yüksek boyutlara
ulaştırmaktadır. Kış aylarında partiküler madde
kirliliğinin sınır değerlerin çok üstüne çıkması özellikle solunum yolu
hastalıklarını tetiklemekte ve canlı yaşamını tehdit etmektedir. Iğdır il
merkezinde hava kirliliğinin önlenememesi nedeni ile tehdit altında bulunan
halk sağlığının korunması amacı ile belediye başkanlığı halka belli saatlerde
dışarı çıkmama ve maske takılması gibi uyarılarda bulunmaktadır. Bölgedeki
yoğun hava kirliliği nedeni ile Iğdır halkı sağlıklı bir yaşam ortamından
mahrum kalmıştır. Bu nedenle Iğdır ilindeki hava kirliliğinin nedenlerinin ve
bölgede ikamet eden insanların sağlığı ve canlı yaşamı üzerindeki zararlı
etkilerinin bir bütün olarak araştırılması ve çözüm yollarının tespit edilmesi
amacıyla Meclis araştırmasının açılması büyük fayda sağlayacaktır.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması açılmasıyla
ilgili önergeler bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler gündemdeki yerlerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün
19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun, 4/11/2011 tarihinde Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve
arkadaşlarının demokrasiye müdahaleye zemin hazırlayan karanlık olayların
aydınlatılması, devlet içindeki yasa dışı örgütlenme ve yapıların açığa
çıkarılması amacıyla vermiş olduğu (103
sıra no.lu) Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 4/4/2012 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
04.04.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 04.04.2012 Çarşamba günü (Bugün)
toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
M.
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup
Başkanvekili
Öneri
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve arkadaşları tarafından,
04.11.2011 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
"Demokrasiye müdahaleye zemin hazırlayan karanlık olayların
aydınlatılması, devlet içindeki yasa dışı örgütlenme ve yapıların açığa
çıkarılması" amacıyla verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin, (103
sıra nolu) Genel Kurul'un bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 04.04.2012 Çarşamba günlü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde, lehte
olmak suretiyle, ilk konuşmacı Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır.
Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin 2011’in 11’inci ayının
4’ünde vermiş oldukları bir araştırma önergesinin gündeme alınmasıyla ilgili
-Danışma Kurulu- grup önerisinin lehinde söz aldım.
Bu araştırma önergesinin konusu: Demokrasiye müdahaleye zemin
hazırlayan karanlık olayların aydınlatılması, devlet içindeki yasa dışı
örgütlenme ve yapıların açığa çıkarılması.
Değerli milletvekilleri, gerçekten çok önemli bir konu. Ülkemizin
bugününü ve geleceğini çok doğrudan, yakından ilgilendiren ve mutlaka
gerçeklerin ortaya çıkartılması gereken bir konu. Dolayısıyla, bunun Meclis Genel Kurulunca, Meclisimizce
araştırılması, gerçeklerin ortaya çıkartılması ve bundan sonra bu türlü
olayların yaşanmaması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi için bir
komisyon kurulması talebi çok doğru bir taleptir. Bu talep Türkiye Büyük Millet
Meclisinin talebi olmalıdır, bu talep siyaset kurumunun talebi olmalıdır çünkü
demokrasiye karşı müdahalelerin hedefi Türkiye Büyük Millet Meclisidir,
demokrasidir yani bizatihi burada varlıklarınızla vücut bulan bu Türkiye Büyük
Millet Meclisidir. Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak,
iktidarıyla muhalefetiyle tüm milletvekilleri olarak bundan önce yaşanmış olan
bu demokrasiye hukuk dışı yollardan müdahalenin sebeplerini ve bu müdahaleye
zemin hazırlamak için tezgâhlanan olayların gerçeğini araştırmak için bir
komisyon kurulması, yalnız Cumhuriyet Halk Partisinin değil, tüm Türkiye Büyük
Millet Meclisinin hassasiyeti olmalıdır.
Onun için, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu komisyonun
kurulmasını -bizim de bu yönde önergelerimiz bulunmaktadır- çok önemli,
değerli, elzem, ertelenmemesi gereken bir görev olarak görmekteyiz. İktidar
partisinin de “ileri demokrasi” iddialarıyla, demokrasiye müdahalenin
yargılandığı şu süreçte böyle bir talebe sahip çıkacağını ümit etmek istiyorum.
Ümit ederim ki iktidar partisi grubu adına konuşacak arkadaşımız da aynı
hassasiyetlerle böyle bir komisyonun kurulmasında “Yerimiz yok, zamanımız yok,
gündem dolu.” gerekçesiyle –her defa öyle olduğu için- bir mazeret üretmek
ihtiyacına, durumuna düşmezler.
Değerli milletvekilleri, bu önemli konuda herkes kendi pozisyonunu
belirleyerek meseleyi ifade etmelidir. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, bir Türk milliyetçisi olarak bu milletin iradesinin siyasetini,
bu milletin iradesine sahip çıkmanın siyasetini yapan bir siyasi parti olarak
bizim pozisyonumuz şudur: Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, demokrasiye
yani milletin iradesine, milletin kendi geleceğini kendi özgür iradesiyle
belirleme hakkı olan, sorumluluğu olan, sistemi olan demokrasiye hukuk dışı
yollardan bir müdahaleyi, sebebi ne olursa olsun, sahibi de kim olursa olsun
asla tasvip etmiyoruz ve bütün gücümüzle karşı çıkıyoruz; pozisyonumuz bu çünkü
aslolan milletimizdir; biz milletimiz adına yetki
kullanıyoruz, onun varlığının, değerlerinin, geleceğinin siyasetini yapıyoruz. Dolayısıyla,
milletin iradesine bir müdahaleyi tasvip etmemiz mümkün değil. Bu müdahaleye
geliştirilecek, bu müdahaleye zemin hazırlayacak her türlü olayı da asla masum
görmüyoruz.
Birtakım sebepler ortaya konabilir, iyi niyetler ortaya konabilir
ama sonuçları itibarıyla milletin iradesine, milletin iradesiyle oluşmuş
Türkiye Büyük Millet Meclisinin lağvedilmesine, bu Meclisten çıkmış siyasi
iktidarın ortadan kaldırılmasına, siyasi partilerin kapatılmasına yol açacak bir
müdahaleyi hiçbir sebeple tasvip etmemiz mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, bir garip tecelli ki bugün 4 Nisan. 4
Nisan, Başbuğ Alparslan Türkeş’in Hakk’a yürüdüğü tarih. Bundan on beş yıl önce
Türk siyasi hayatının, Türk düşünce hayatının, bu milletin birlik ve
beraberliğinin siyaset ötesi savunucusu, sayısal veya oransal ağırlığıyla
değil, düşünce, fikir ve duygularıyla, ilkeleriyle bu milletin hayatında özgül
ağırlığı çok yüksek olan Alparslan Türkeş’in Hakk’a yürüdüğü tarih 4 Nisan. Onu
rahmetle anıyoruz. Milliyetçi Hareket Partililer ve ülkücüler, her 4 Nisan’da
mezarı başında, onu tekrar hatırlamaktan, onun ilkelerine sahip çıkmanın
heyecanını yaşamaktan büyük onur duyuyoruz.
Ama bir garip tecelli ki bugün, 4 Nisan’da rahmetli Türkeş’i idamla
cezalandırmak isteyenler, idamla cezalandırılmak için yargıya çıkartılıyorlar. Bir garip tecelli, bir ilahî tecelli. Alparslan Türkeş ki,
bütün hayatını bu millete vakfetmiş, demokrasiyi savunmuş, milletin iradesini
savunmuş. Ben o dönemlerde de yöneticilik yaptım. Biz demokrasiyi savunduğumuz
için mahkemeye verilmiştik. Sonra, o savunduğumuz demokrasiyi ortadan kaldırmak
için örgüt kurmaktan da idamla yargılandık. Bir yaman çelişki. Ama niyet önemli. O niyet… Türk milliyetçisi, Türk
milletinin iradesini savunan Alparslan Türkeş’i vatana ihanetle yargılamak
zilletine düşenlerin, onu idamla cezalandırmak isteyenlerin bugün, onun Hakk’a
yürüdüğü bu tarihte, on beş yıl sonra, muhtemelen idamla yargılanacakları bir
davanın sanıkları olarak yargının önüne çıkmış olmalarını milletimin takdirine
sunmak istiyorum.
Aslolan bu millet. Bu milletin iradesini yok sayarak, bu milletin iradesiyle oluşan
Türkiye Büyük Millet Meclisini, siyaset kurumunu ortadan kaldırarak ve böyle
bir müdahalenin gerekçesine haklılık kazandırmak için olaylara seyirci
kalanlar, görevlerini yapmayıp her geçen gün onlarca insanın hayatını
kaybetmesine seyirci kalanlar, işte bir ilahî tecelli olarak bugün yargının
önüne, yaptıkları suçun bedelini ödemek üzere, milletin huzuruna çıkıyorlar.
Değerli milletvekilleri, 12 Eylül darbesinin herkese zararı
olmuştur ama bunun en çok çilesini ülkücüler çekmiştir, Milliyetçi Hareket
Partililer çekmiştir. Biz hakkımızı helal etmiyoruz, bireysel olarak, kurumsal
olarak 12 Eylül darbesini yapanlara hakkımızı helal etmiyoruz ancak diyoruz ki:
“Kabuk tutmuş yaraları kaşıyarak dünü bugüne taşımak, dünün tartışmalarını
günümüze getirip acıları tekrar depreştirmenin de kimseye faydası yok.”
Endişemi ifade ediyorum. Türkiye bir gayya kuyusuna doğru
sürükleniyor. Sonuçları öngörülemeyen birtakım süreçler hızla başlatılıyor.
Geçmişle yüzleşmek adına, helalleşmek adına, geçmişte kalmış, bu milleti, bu
devleti sorgulayan, suçlayan, ayıplayan birtakım süreçleri başlatmak bu ülkenin
hayrına değildir.
Biz başlayan bu yargılamanın bir irade beyanı olarak çok önemli ve
değerli olduğunu görüyoruz. Milletimiz kendi iradesine sahip çıkmak, bu iradeyi
ortadan kaldırmak isteyenlere karşı bugün 500’ü geçen bir müdahil kitlesiyle bu
davaya sahip çıkıyor. Bunu önemsiyoruz ama sonuçları öngörülemeyen, toplumsal
bir faydası olmayan kabuk tutmuş yaraları kaşımanın da kimseye fayda
getirmeyeceği kanaatindeyiz. Bu sebeple, Cumhuriyet Halk Partisinin çok anlamlı
olarak vermiş olduğu bu önergenin, bu araştırma önergesinin gündeme alınması ve
Meclis zemininde bunun araştırılması çok hayırlı olacaktır.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu önergeyi bu anlamda
destekliyoruz. Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.
İkinci konuşmacı, aleyhte olmak üzere Hakkâri Milletvekili Sayın
Adil Kurt, buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
ADİL KURT (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi selamlıyorum.
16 Mart 1978 günü, yani bundan tam otuz dört yıl on sekiz gün
önce, İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önüne konulan bir bombanın
patlaması sonucu, maalesef 7 üniversite öğrencisi yaşamını yitirmişti, 41
öğrenci de yaralanmıştı. Tabii, zaman içerisinde, geçen otuz dört yıl içerisinde
bu konular üzerine konuşulmadık hiçbir şey kalmadı, çok şey konuşuldu. Bu
bombanın konuluş amacı, kimler tarafından konulduğu, nasıl korundukları,
aslında her şey aşikâr. Burada bunların üzerinde tekrar tekrar durmanın hiçbir
anlamı yok çünkü bu konuda bilinmeyen bir şey kalmadı, her şey bilindi.
Bombanın konuluşundan tam dokuz gün önce, İstanbul Emniyet Müdürlüğüne bir
istihbaratçının rapor sunduğunu ve böyle bir bombanın konulacağına ilişkin
herkes her şeyi biliyor, her şey konuşuldu. Tabii ki meydanı bu şekilde boş
bırakıp birilerinin istediği şekilde komplolar tezgâhlayarak ülke yönetimine
demokrasi dışı yöntemlerle müdahale etmenin kanallarını açma konusunda
tartışılmayan, konuşulmayan hiçbir şey kalmadı hemen hemen. Bugün Ankara’da,
işte bu tezgâhı oluşturanların, bu komploları oluşturanların davası görülmeye
başlandı, 12 Eylül darbecilerinin davası görülmeye başlandı.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Tezgâhtar mı onlar?
ADİL KURT (Devamla) – Ama bu darbeyi yapanlar bile… Ki hiç gizli
saklısı kalmayan bu davanın sanıkları bugün de mahkemeye getirilmedi. Onlara
mazeretler üretilmeye başlandı. Beğenmediğimiz ülkelerde sanıklar sedyeler
üzerinde mahkemelere getirildi, Pinochet’in hangi
koşullarda getirildiği, yargılandığı belli. Kenan Evren, maalesef, kendisi
hakkında açılmış bir dava var, yargılanıyor ama hâlâ imtiyazlı şahıs olma
özelliğini koruyor. Daha önce de hatiplerimiz burada ifade ettiler, darbe
yapmakla suçlanan, bu ülkenin gençlerinin kanı eline bulaşmış bir insan
yargılanmasında eğer ki Cumhurbaşkanı payesi taşıyorsa, bu Meclisin onun
Cumhurbaşkanı payesini o davadan önce, mahkemeden önce tartışması gerektiğini
ifade ettik. Ama mesele şu: Ülkede, aslında, bu olayları tekil olarak tek tek
tartışmak yerine zihniyeti bir bütün olarak tartışmamız gerekiyor.
12 Eylül 1980 öncesinden günümüze kadar bu ülkede neler değişti?
Bu ülkede değişen çok şey var, bu ülkenin insanları değişti, bu ülke
modernleşti, hiçbir şey otuz dört yıl öncesi gibi değil ama otuz dört yıl
öncesi gibi kalan bir şey var, o da zihniyet. Otuz dört yıl önce bu ülkeyi
yöneten zihniyet neyse bugün de aynı zihniyet bu ülkeyi yönetiyor, aynı
zihniyetle yönetiliyoruz. Kafamızın içini değiştirmek durumundayız, zihniyeti
değiştirmek durumundayız, yoksa Kenan Evren’in yargılanıp yargılanmaması çok
şey ifade etmeyecek bu ülkede. Bugün de Başbakan bizi suçluyor, diyor ki: “12
Eylül 2010 referandumuna oy vermeyenler hangi yüzle oraya gittiler?” Sayın
milletvekilleri, Barış ve Demokrasi Partisinin, Kürt siyasetinin 12 Eylül
referandumuna neden “boykot” dediğini bugüne kadar anlamamışsanız kırk fırın
ekmek yeseniz de anlamazsınız. Tekrar tekrar izah etmek durumunda kalmayacağız
bununla ilişkili olarak.
Ama bakınız, Obama’nın yanında Kürt sorununun çözümüne ilişkin
niyet beyanında bulunan Başbakan bugün bizi vesayet altında kalmakla suçlamış.
Sorarım size: Obama’nın yanında kendi ülkesindeki bir sorunun reçetesini
açıklamak mı vesayet? Bizim burada her gün, her saat, her konuşmamızda “Gelin,
bu sorunu birlikte tartışalım. Muhatap arıyorsanız muhatap
ortada. Diyalog istiyorsanız buyurun birlikte tartışalım, konuşalım.
Müzakerenin zeminini oluşturalım.” diyoruz. Buna rağmen bize uzantı yaftası
yapıştırılıyor. Eğer birileri uzantıysa gidip Seul’de
konuşma yapan, bu konuda niyet beyanında bulunan bizler değiliz, uzantı da
olmadığımız ortada. Bakın, eğer bu sorunların hepsiyle aklıselim yüzleşmek
istiyorsak, geçmişin hatalarından ders çıkarmak istiyorsak bugün geçmişi
tekrarlamamamız lazım.
Bugün açıklanan KCK iddianamesi. İbret olsun diye, bu Mecliste
kayıtlara geçsin diye birkaç cümleyi sizinle paylaşacağım. Bakın, Büşra Ersanlı, Barış ve Demokrasi Partisinin Merkez Yürütme
Kurulu üyesi Profesör Doktor Büşra Ersanlı neyle
suçlanıyor? Seçimlerde BDP’li bağımsız
milletvekillerine seçim çalışması yapmakla suçlanıyor. Gelip AKP’ye ya da
CHP’ye ya da MHP’ye çalışacak hâli yoktu ya, mensubu bulunduğu partinin
milletvekili adaylarına çalışacak elbette.
Bir örnek daha: Savcıya göre Nuray Mert ile Büşra Ersanlı arasında geçen bir telefon konuşması. Yazar Nuray
Mert’i Büşra Ersanlı aramış. Çatışma ortamından
yakınıp toplumun savaşa sürüklendiği yönündeki konuşma da iddianamede şöyle
yorumlanmış: “Görüşmede, Türkiye Cumhuriyeti güvenlik güçlerinin ülkenin
bölünmez bütünlüğü, vatandaşların huzur ve emniyeti için yaptığı yasal savunma
mücadelesini savaş gibi nitelediği…”
Devam ediyorum, 2 vatandaş kendi aralarında telefon görüşmesi
yapmış, birisi birisinden beyaz renkte MEKAP ayakkabı istemiş. İddianameye
geçiş şekline bakın: “Şüphelinin, terör örgütünün dağ kadrosunun kullandığı
belli bir marka ayakkabıyı temin etmek için görüşme yaptığı anlaşılmıştır.”
Ragıp Zarakolu hakkında, iddianameye
geçen ifadeler: BDP’nin siyaset akademisinde yaptığı
iki konuşmanın haber metinleri kendisi için suç delili sayılmış ve bundan
dolayı kendisine on beş yıl hapis cezası isteniyor.
Daha önce de burada paylaştım, Erzurum KCK davasının iddianamesine
bakın, oradan da şöyle bir örnek önünüze koyacağım. O iddianamede de diyor ki:
Parti yöneticimiz Hamit Duman, toplantıda, dışarıdaki bir başka parti
yöneticisine “Acıktık, gelirken bize dürüm yaptır, getir.” ifadesi iddianamede
şöyle yorumlanmış: “Sanık Hamit Duman’ın dürüm istemek yoluyla arkadaşından,
terör örgütü üyesinden eylemlerde kullanılmak üzere roket mermisi istediği
anlaşılmıştır.” Daha başka örnekler de verebilirim, tek değil.
Bütün bu örnekleri şunun için veriyorum: Otuz dört yıl on sekiz
gün önce Türkiye’yi yöneten zihniyet, mantık, akıl neyse bugün de aynı şeyi
yapıyor. Bu mantık değişmeli. Bunun şahıslarla, partilerle, kişilerle alakası
yok. Zihniyeti değiştirmezseniz, zihniyetin değişimine müdahale etmezseniz aynı
sorunlarla karşı karşıya kalırsınız. On yıl sonra çıkıp “Roboski
katliamını yapanlar, Türkiye’de demokratik siyasete müdahale edenlerin, etmek
isteyenlerin tezgâhıydı.” şeklinde yorumlarla karşılaşırsak hiç şaşmayalım.
Allah hepinize uzun ömürler versin, o on yıl sonrasını da göreceğiz inşallah
ama gerçekten bu sorunların hepsiyle yüzleşmek istiyorsak biz bu araştırma
önergesine destek veriyoruz ama yetmeyeceğini biliyoruz. Daha önce Meclis
gündemine geldi; gelin, bütün bu sorunlarla, geçmişle yüzleşmek için, kim ne
hata yapmışsa araştırmak üzere bir hakikatleri araştırma komisyonu kuralım ve
bir daha bu dosyaları önümüze koymayalım. Evet, kabuk bağlamış yaraları
depreştirmeyelim, kaşımayalım…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL KURT (Devamla) – …ama yüzleşmeden de olmaz.
Aleyhte söz aldım ama aleyhte konuşulacak bir şeyi yoktu bu
konunun. Lehte olduğumuzu beyan eder, olumlu oy vereceğimizi ifade ederim. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kurt.
Üçüncü konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisi lehinde
İzmir Milletvekili Sayın Rıza Türmen.
Buyurun Sayın Türmen. (CHP sıralarından
alkışlar)
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin, 12 Eylül darbesine yol açan olayların
aydınlatılmasına ilişkin araştırma önergesi lehine konuşmak için söz almış
bulunmaktayım.
Bu önergeyi görüşmemizin 12 Eylül darbesinin yargılandığı güne tesadüf
etmesi bir rastlantı değildir. Bu ikisi, yargılamanın başlamasıyla, 12 Eylülü
yargılamanın başlamasıyla buna yol açan olayların araştırılması aslında
birbirini tamamlayan olaylardır; bu ikisini bir bütün olarak ele almak lazım.
Bu ikisi bir bütün olarak ele alındığında görüyoruz ki Meclisimiz, 12 Eylül
darbesine karşı ve bütün darbelere karşı açık bir tutum almaktadır. Bu
araştırma önergesinin kabulü bu bakımdan da önemlidir. Gerçekten, değerli
arkadaşlar, bu Meclis Türkiye’de demokrasinin mabedidir. Bu Mecliste demokrasi
korunur, bu Mecliste demokrasi yaratılır. Bu Meclisi her türlü darbeye karşı
korumak, nereden gelirse gelsin -sivil ya da askerî- hangi ideolojiyle
yapılırsa yapılsın, hangi amaca hizmet ederse etsin her türlü darbeye karşı
korumak Türkiye’de demokrasiyi korumaktır, Türkiye’de demokrasinin ileri
götürülmesini sağlamaktır. Onun için, bunu el birliğiyle yapabilmemiz gerekir.
Araştırma önergemiz de bunun bir göstergesidir.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz 12 Eylül darbesinin yargılanması
ve bu darbeye yol açan olayların aydınlatılması, mağdurların yaralarının
sarılması için ısrarlı bir tutum gösterdik. Bizim genel çizgimize baktığınızda
bu tutumu görürsünüz. Örneğin, 23’üncü Yasama Döneminde, Anayasa’nın geçici
15’inci maddesinin kaldırılması için bir önerge getirdik, imzaya açtık fakat
Adalet Kalkınma Partisinin desteğini bulamadığımız için bu önerge işleme
konulmadı. Ondan sonra, 22/9/2010 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bir Meclis araştırması önergesi verdik. Bu önergeyle
hem 12 Eylül askerî darbesini doğuran olaylar hem de darbe dönemi ve sonrasında
yaşananların nedenlerinin ve sorumlularının belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasını istedik. Bu da bir sonuç doğurmadı. Bu Yasama Dönemine
baktığınız zaman, arkadaşlarımız pek çok önerge verdiler. Örneğin 12 Eylül 1980
askerî darbesi rejiminin kararları ve kanunları ile mağdur olanlara ya da
yakınlarına maddi ve manevi tazminat verilmesi hakkında bir kanun teklifi
verdik. Bir başka kanun teklifi, 12 Eylül 1980 Darbe Sürecinin Yol Açtığı
Mağduriyetlerin Giderilmesine İlişkin Kanun Teklifi verdik. 12 Eylül 1982
askerî darbesinden sonra kapatılan, münfesih sayılan mesleki dernek ve
kuruluşların yeniden açılması için bir kanun teklifi verdik.
Bütün bunlar gösteriyor ki Cumhuriyet Halk Partisi 12 Eylül
darbesinin sorgu sualsiz bırakılmaması, bunun sorgulanması, sorumlularının
cezalandırılması, mağduriyetlerin ortadan kaldırılması için sürekli bir çaba
göstermiştir. Bu çabaya paralel olarak bugün de başlayan yargı sürecine müdahil
olduk. Müdahil olduk çünkü 12 Eylül darbesinden en büyük belki de zararı gören
-burada tabii hangi parti en büyük zararı gördü yarışması yapmıyoruz- ama
herhâlde çok büyük zarar gören partilerden biri de Cumhuriyet Halk Partisidir.
Cumhuriyet Halk Partisi 12 Eylül darbesiyle kapatılmıştır. Yöneticileri, Genel
Başkanı gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır, bütün mallarına el konulmuştur. Bu
kadar büyük mağduriyetlere maruz kalan bir partinin bugün başlayan yargı
sürecine müdahil olması elbette doğaldır. Ama öte taraftan, Hükûmetin de davaya
müdahil olmak istediğini görüyoruz. Tabii arkadaşlar, Ceza Muhakemesi Kanunu’na
baktığınız zaman 237’nci madde gayet açıktır. Müdahil olabilmek için zarar
görmüş olmak gerekir. Zarar görmüş olmak kriterinin bu
Hükûmet açısından ne derece geçerli olduğu tartışılabilir çünkü baktığınız
zaman bu Hükûmetin, zarar görmek şöyle dursun, 12 Eylül darbesinin getirdiği
yasalardan yararlandığını görüyorsunuz. Yüzde 10 barajı, 12 Eylül darbesiyle getirilmiş
bir barajdır; bu, bugün hâlâ geçerlidir. Bugün 8 milletvekilinin tutukluluğuna
yol açan Anayasa’nın 83’üncü maddesi 12 Eylül darbesiyle getirilmiş bir
maddedir; bu, bugün hâlâ geçerlidir. Adalet Bakanının Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kuruluna Başkan olması 12 Eylül darbesiyle getirilmiş bir hükümdür,
bugün hâlâ geçerlidir. Bu örnekleri daha çok çoğaltmak
mümkün. Yani bütün bunlardan çıkan resim odur ki bugünkü Hükûmet,
aslında 12 Eylül darbesinin kurduğu düzenin zarar göreni değil, yararlananıdır.
Bir taraftan yararlanacaksınız, öbür taraftan zarar gören olarak nasıl müdahil
olacaksınız? Bu bir soru işaretidir.
Yani teklif bakımından bir de şöyle bir soru var: Türkiye Büyük
Millet Meclisi de müdahil oluyor, Hükûmet de ama devletin müdahil olmasına
gerçekten gerek var mı? Çünkü cumhuriyet başsavcısının görevi nedir arkadaşlar?
Cumhuriyet başsavcısının görevi, kamu çıkarlarını korumaktır. Tabii ki Meclis
ya da Hükûmet kamunun bir parçasıdır, devletin bir parçasıdır. O nedenle, kamu
çıkarlarını korumakla yükümlü bir başsavcı varken orada ayrıca devletin müdahil
olmasına ne kadar gerek vardır teklif bakımından? Bu da ayrı bir sorudur.
Bizim bugün verdiğimiz araştırma önergesinin konusu, daha belirli
bir olay vardır burada, o da 16 Mart 1978 günü Beyazıt Meydanı’nda yapılan
bombalı ve silahlı katliamda öldürülenlerle ilgilidir. Bu olay hasıraltı
edilmiştir, failleri bulunmamıştır ve yapılan soruşturma hiçbir sonuç
doğurmamıştır. Bu tabii tek bir olay değildir, buna benzeyen 12 Eylül döneminde
pek çok olay görürsünüz. Bu sorun hâlâ bugün de devam etmektedir yani devlet
adına suç işleyenler… Bir kere, devlet suç işlemez, devlet suç örgütü değildir
ama devlet ajanları suç işliyorsa eğer, o zaman, devletin, bu suç işleyenleri,
etkili bir soruşturma yaparak bulmak, araştırmak ve yargı önüne çıkarmak gibi
yükümlülüğü vardır. Bu yükümlülük yerine getirilmemiştir bu olayda, başka
olaylarda da yerine getirilmemiştir. Bunun araştırılması… Devletin kendi
ajanlarına, suç işleyen kendi ajanlarına kol kanat germesi olayı sadece 12
Eylülle sınırlı değildir, bugün de hâlâ bu devam etmektedir. Hrant Dink davası bunun en somut bir örneğidir.
Onun için, aslında bu araştırma önergesini verirken kapanmış
bulunan eski bir yaraya değil, hâlâ açık bulunan, devam eden bir yaraya parmak
basmış oluyoruz. Devletin ve yargının suç işleyenlere kol kanat germemesi,
devlet ajanlarına kol kanat germemesi, onların üstüne gitmesi ve
cezalandırılması için düşen yükümlülükleri yerine getirmesi önem taşımaktadır.
Bu yükümlülükler henüz bizim devletimiz tarafından da bugün dahi yerine
getirilmemektedir. Biz ümit ediyoruz ki 12 Eylül yargılaması ve aynı zamanda bu
araştırma komisyonu birçok olayın açığa çıkmasını ve bu gibi darbelerin bir
daha tekrar etmemesini önlemek bakımından, bir caydırıcı niteliği olmak bakımından
son derece önemlidir. O nedenle bütün Türkiye Büyük Millet Meclisindeki parti
gruplarının, milletvekillerinin bizim bu araştırma önergemize destek vereceğini
ümit ediyoruz. Bu aslında bir araştırma önergesinin ötesinde bir demokrasi
önergesidir çünkü. Bu bakımdan hepinizin desteğini bekliyoruz.
Çok teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Ben teşekkür ediyorum Sayın Türmen.
Aleyhte olmak suretiyle son konuşmacı Amasya Milletvekili Sayın
Naci Bostancı.
Buyurun Sayın Bostancı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce ben de vefatının on beşinci yıl
dönümünde Alparslan Türkeş’i rahmetle ve minnetle anıyorum.
Tarihte iz bırakmış büyük siyasi liderler vefatlarının ardından
farklı bir tarihî ve siyasi bağlama yerleşirler. Onlar artık gündelik siyasi spekülasyonların değil o milletin uzun tarihinin bir parçası
hâline gelirler, Sayın Alparslan Türkeş de öyle olmuştur. Rahmetli Erbakan,
Ecevit onlara karşı da milletimizin tutumu gündelik siyasi tartışmaların
ötesinde bir tutum çerçevesinde şekillenmiştir. Tekrar rahmetle anıyorum.
Bugün, Cumhuriyet Halk Partisinin -16 Mart 78’de, İstanbul
Üniversitesinde yaşanan ve 7 üniversite öğrencisinin öldürülmesiyle, çoğunun
yaralanmasıyla sonuçlanan- önergesi üzerine konuşacağım partimin görüşlerini
aktarmak için.
Bugün, aynı zamanda, 12 Eylül davasının başladığı gün. Bu dava,
Türkiye’nin yakın tarihine ışık tutması, ne olupbittiğini
bugün yaşayan insanlara göstermesi bakımından çok hayati bir dava. Ümit ederim,
kendi ağırlığına yaraşır bir şekilde dava süreci yaşanır ve aynı şekilde ilgili
olan insanlar, müdahil olmak isteyen çevreler -ki bunlar 80 öncesinde bazen
farklı kutuplarda da yer alan çevrelerdi- bugün gerçeğin ortaya çıkması için bu
dava üzerinden el birliği ederler. Gerçek önemlidir, Latinlerin dediği gibi “…
…”(*) “Hakikat özgürleştirir.” Hakikatle yüzleşmek bakımından, geçmişte ne
yaşandığını ortaya koymak bakımından, bu toplumun geçmişin bağlarından
özgürleşmesi bakımından, bu davada geçmişte farklı taraflarda olanlar işte bu
hakikat için el birliği yaparlar. Davanın ağırlığına denk düşecek ve toplumun
önüne gerçekliği koyacak olan çok temel hususlardan birisi de bu el birliğidir.
Değerli arkadaşlar, 12 Eylül öncesinde ben Siyasalda öğrenciydim.
Siyasalı bitirdim, 12 Eylül oldu. Burada önerge hâline getirilen olay, 16 Mart
78’de yaşanan bu trajedi, benim, ertesi gün, dönemin siyah beyaz gazetelerinde
okuduğum bir olaydı.
Yakın tarihte yaşanmış çok dramatik, o kendine has ifadesiyle
söyleyecek olur isek, hakikaten tarihin kara lekelerinden birisidir. 7 tane
öğrenci, on dokuz, yirmi, yirmi bir yaşlarında 7 öğrenci orada vahşice
öldürülmüşlerdir.
(*) Bu bölümde, Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade
edildi.
Biz biliyoruz ki 12 Eylülden önce Türkiye’de yaşanan karmaşada, kaosta tek olay bu 16 Mart 78’de yaşanan hadiseden ibaret
değildir. 16 Mart 78, bu önergede de ifade edildiği gibi, 12 Eylül öncesinin
büyük resminin, o puzzle’ın sadece parçalarından
birisidir. Eğer ne olup bittiğine ilişkin hakikate ulaşmak istiyorsak, bir
gerçekliğe ulaşmak istiyorsak, toplumun önüne bunu koymak istiyorsak o puzzle’ın bütün resimlerini, o puzzle’ı
oluşturan, aralarında illiyet bağı bulunan bütün unsurları masanın üzerine
koymak ve bunlarla hesaplaşmak gerekir.
16 Mart 78’de yaşanan olayın dışında ben bir çırpıda, hiç
gazetelere bakmaksızın, o döneme ilişkin kitapları okumaksızın size nice olay
sayabilirim. Mesela, çok konuşuldu, tartışıldı, 1 Mayıs 77’deki o büyük
trajedi, Taksim’de yaşanan olay o puzzle’ın
parçalarından birisidir. Bir başka isim söyleyeyim, Kemal Fedai Çoşkuner, belki birçok kişinin şu anda hafızasında herhangi
bir etki doğurmayacaktır ama 80 öncesini yaşayan birisi olarak ben onun nasıl
öldürüldüğünü biliyorum; gazetelere yansıyan o resimleri, kanlar içinde yere
düşmüş olan bedenini ben gazetelerde gördüm. İlhan Darendelioğlu, rahmetli Gün
Sazak, bunların hepsi de aynı şekilde bu puzzle’ın
parçalarıydı. Sadece gazetelerden okumadım, aynı zamanda o dönemde yaşamış
birisi olarak -o dönemde yaşamış başkaları varsa onların da şahidi olduğu gibi-
on sekiz, on dokuz yaşındaki o çocukların genç bedenlerini morglardan kaldırmış
birisiyim. O morgların önünde beklemiş, orada bekleyen insanların sessizliğini,
öfkesini, ne olupbittiğini anlamak isteyen
idraklerini birinci elden orada yaşamış ve buna şahit olmuş birisiyim.
Sadece başkalarının acılarına ilişkin değil arkadaşlar, aynı zamanda,
26 Ekim 1979 tarihinde, Amasya’nın Suluova ilçesinde, akşam 19.02’de öldürülen
Yaşar Bostancı’nın yani ağabeyimin cenazesini de morgdan kaldırmış birisiyim.
Yaşar Bostancı da, İlhan Darendelioğlu da, Taksim’deki olaylar da bu İstanbul
Üniversitesinin önündeki olaylar da bunların hepsi işte o puzzle’ın
parçaları. Bizim bütün bu resmi görmemiz ve bütün bu resmin üzerine konuşmamız
gerekir. 80 öncesinin ortamını biliyoruz, nasıl kıyıcı ve
vahşi bir ortamdı, insanlar birbirlerini sağ ve sol çatışması denilen o
atmosfer içerisinde nasıl görüyorlardı, bunu ben biliyorum, o dönemi yaşayan
insanlar biliyor ama 12 Eylülden sonra şunu da gördük, şunu da tecrübe ettik,
fiilen yaşayarak tecrübe ettik, bir yıl da Mamak Cezaevinde yatmış birisi
olarak, o dönemin yaklaşımı “Karıştır, barıştır.” şeklinde bir yaklaşımdı Mamak
Cezaevinde. Bizi karıştırdıklarında, solcuları ve sağcıları, şunu
gördük: Aslında hasımlık etmek için de, düşmanlık etmek için de çok
nedenlerimiz vardı; hısımlık etmek, dostluk ve kardeşlik kurmak için de çok
nedenlerimiz vardı. Hasımlık ile hısımlığın arasında incecik bir çizgi olduğunu
gördük. Dün Mamak Cezaevinde görmüş olduğumuz o hasımlık ile hısımlığın
arasındaki incecik çizgiyi biz, bugün şu 12 Eylül davası yaşanırken her türlü
politik, siyasi angajmanı bir kenara bırakıp hakikatte
ne olduğu üzerine iş birliği ederek bir yere vardırabiliriz, o çizgiyi
aşabiliriz.
Ben CHP’nin vermiş olduğu bu önergeyi bu anlamda bir fırsat olarak
görüyorum ama eksik bir önerge olarak görüyorum çünkü puzzle’ın
parçalarından sadece birisine işaret ediyor. Muhakkak CHP’nin içindeki değerli
arkadaşlar da orada, o puzzle’da başka nice olay
olduğunu biliyorlar, hatırlıyorlar, onlara ilişkin sadece bilgileri değil aynı
zamanda duyguları var, kalpleri var. İşte, bu, Meclisin önünde çok önemli bir
görev, 12 Eylül davası da bunun için son derece önemli bir fırsat. Burada
siyasi partiler iş birliği edebilirler, geçmişte yaşananları açık seçik bir
şekilde ortaya koyarak Türkiye'nin geleceğine bir ışık düşürebilirler.
Denilir ki “İki farklı toplum için aynı ırmak farklı anlamlar
taşıyabilir.” Toplumlardan birisi o ırmağı bir engel, uzaklara gitmesi önünde
bir mânia şeklinde görürken, bir başka toplum o ırmağı uzak ufuklara ulaşacağı
bir yol olarak görebilir.
12 Eylül bu milletin önünde bir engeldi. Sadece kendi başına
değil, bir darbeler geleneğinin parçası olarak da bir engeldi; biz, şimdi el
birliği ederek bu engelden bu ülkenin uzak ufuklara gidebileceği bir yol
çıkartabiliriz.
AK PARTİ’nin de bu doğrultuda bir önergesi
Meclis Başkanlığına intikal etmiştir. Buradaki siyasi çalışmaları bir araya
getirip toparlayarak, ümit ediyorum ki iyi bir çalışma yaparız ve Türkiye bu
darbeleri nasıl yaşadı ve darbelerin öncesinde neler ortaya çıktı, kimler bu
işin doğrudan, dolaylı failleri, bunları toplumun önüne koyarız, bu
hesaplaşmayı yaparız ve geleceğe bu şekilde ilerleriz diye düşünüyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.
III.-Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Yoklama talebi var.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Çam, Sayın Çelebi, Sayın Soydan, Sayın
Topal, Sayın Karaahmetoğlu, Sayın Şeker, Sayın Havutça, Sayın Serindağ, Sayın Düzgün, Sayın Tayan, Sayın Eyidoğan, Sayın Toptaş, Sayın Türmen,
Sayın Kart, Sayın Özkan, Sayın Işık, Sayın Yüceer, Sayın Onur, Sayın Güven.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- CHP Grubunun, 4/11/2011 tarihinde Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve
arkadaşlarının demokrasiye müdahaleye zemin hazırlayan karanlık olayların
aydınlatılması, devlet içindeki yasa dışı örgütlenme ve yapıların açığa
çıkarılması amacıyla vermiş olduğu (103
sıra no.lu) Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 4/4/2012 Çarşamba
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun
İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır; okutup, işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- AK PARTİ Grubunun,
“Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer
alan 215 sıra sayılı Kanun Teklifi ve 207 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bu
kısmın 4 ve 5’inci sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre
teselsül ettirilmesine ilişkin önerisi
4/4/2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Danışma Kurulu’nun 04.04.2012 Çarşamba günü (bugün)
toplanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Mahir
Ünal
Kahramanmaraş Milletvekili
AK PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” Kısmında yer alan 215 ve 207 sıra sayılı kanun teklifi ve
tasarısının, bu kısmın 4 ve 5 inci sıralarına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi önerilmiştir.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisi üzerinde, lehinde olmak suretiyle ilk konuşmacı Sayın Mehmet Doğan
Kubat, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Kubat. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri, sözlerimin başında, on beş yıl önce aramızdan ayrılan merhum
Alparslan Türkeş’e Cenabıhak’tan rahmet diliyorum. Ruhu şad olsun, mekânı
cennet olsun.
Değerli arkadaşlar, AK PARTİ grup önerisinde, gündemin son
sıralarında yer alan 215 ve 207 sıra sayılı kanun teklifinin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” bölümünün 4’üncü ve 5’inci
sıralarına alınması önerilmiştir.
Bu ihtiyaç nereden doğmuştur? 215 sıra sayılı teklif, Adli Sicil
Kanunu ile ilgilidir. Esasen bu teklif, şu anda Adalet Komisyonunda
görüşülmekte olan Hükûmet tasarısının, 464/544 sayılı Kanun Tasarısı’nın 82, 83
ve 84’üncü maddelerinde de yer almaktadır. Fakat Adli Sicil
Kanunu’nun 12’nci maddesiyle geçici 2’nci maddesindeki arşiv kayıtlarına
ilişkin düzenleme, Anayasa Mahkemesinin 14 Nisan 2011 tarih ve 27905 sayılı
Resmî Gazete’de yayımlanan 2011/21 sayılı Kararı ile
iptal edilmiştir ve Anayasa Mahkemesi, hukuksal boşluk doğmaması bakımından bu
iptal hükmünün Resmî Gazete’de yayımlandıktan bir yıl
sonra yürürlüğe girmesine karar vermiş.
Bu tasarı görüşmelerinin uzama ihtimali olduğundan dolayı, söz konusu
tasarıdaki ilgili maddelerin teklif hâline getirilerek 14 Nisandan önce
yasalaşmasının temini bakımından… Çünkü eğer bu teklif, bu kanun çıkarılamazsa,
2005 yılından önceki adli sicil arşiv kayıtlarının tutulmasına dayanak
oluşturan hukuki mesnet ortadan kalkacaktır ve dolayısıyla hukuki bir boşluk
doğacaktır. İşte, bu sebeple, bu teklifin ön sıralara alınıp görüşülmesi arzu
edilmektedir.
207 sıra sayılı yine adli sicil ve denetimli serbestlikle ilgili
kanun tasarısında da ceza infaz hukukuna ilişkin iyileştirici düzenlemeler
getirilmiştir. Örneğin, bu yeni düzenlemede şartların gerçekleşmesi durumunda
mahkûmun gündüzünü cezaevinde, akşamını ailesiyle birlikte geçirmesi mümkün
olabilecektir. Dolayısıyla her iki düzenlemenin de hukuksal bir boşluk doğmaması
açısından ve hukuki olarak bundan istifade edeceklerin bir an önce istifade
edebilmesini temin bakımından işbu öneri getirilmiştir.
Önerinin lehinde oy kullanacağımı belirtiyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kubat.
Öneri üzerinde ikinci konuşmacımız Sayın Akif Hamzaçebi, İstanbul
Milletvekili.
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu getirmiş olduğu öneriyle, Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündeminin 150’nci ve 160’ıncı sıralarında yer alan iki
kanun tasarı ve teklifini gündemin ön sıralarına almak suretiyle Genel Kurulda
görüşülmesini istiyor. Bunların ön sıraya alınarak Genel Kurulda görüşülecek
olmasına herhangi bir itirazımız yok.
Tasarılardan bir tanesi Adli Sicil Kanunu’nda değişiklik yapıyor.
Adli Sicil Kanunu’nda değişiklik yapan düzenlemelerin bir bölümüne Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak olumlu bakıyoruz, destekliyoruz ancak doğru bulmadığımız
veya eksik bulduğumuz düzenlemeleri de var.
Yine “Denetimli Serbestlik Yasası” olarak isimlendirebileceğimiz
yasada yapılan düzenlemeleri de eksiklikleri olmuş olmasına rağmen olumlu
buluyoruz. Sonuçta 15 bin kişinin cezaevlerinden tahliye edilmesini sağlayacak
olan bir düzenlemedir. Bu düzenlemenin de öncelikle görüşülerek
yasalaştırılmasına olumlu baktığımızı ifade etmek istiyorum.
Ancak şunu ifade etmeden geçemeyeceğim: Bu iki tasarı ve teklifi
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin ön sıralarına alırken daha önce gündeme
alınmış olmasına rağmen ve “Görüşeceğiz, Genel Kurulda yasalaştıracağız.”
denilmiş olmasına rağmen, bazı tasarı veya teklifler nedense gündeme alınmıyor.
Örneğin, gündemin 16’ncı sırasında yer alan 136 sıra sayılı Kanun Teklifi,
yaklaşık bir aydır Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuyla yaptığımız görüşmelere
rağmen, bir türlü gündemde yerini alarak görüşülme imkânı bulamadı. Sözünü
ettiğim teklif, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yasa’da
değişiklik öngören bir tekliftir. Özü itibarıyla da tutukluların anne ve babası
gibi yakınlarının ağır hasta olması hâlinde onları bir-iki günlüğüne de olsa
ziyaret etmesine imkân tanıyan bir düzenleme. Bu kadar insani bir düzenleme
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bekliyor.
Konuya ilişkin Adalet Komisyonu Raporu 13 Ocak 2012 tarihlidir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun buna ilişkin olarak vermiş olduğu teklif 22
Eylül 2011 tarihlidir, daha sonra Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu da benzer
bir teklif verdi, her iki teklif Adalet Komisyonunda görüşülerek birleştirildi
ve Adalet Komisyonu, raporunu 13 Ocak 2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına sundu. Yani üç aydır görüşülmeyi bekleyen ama bir türlü
görüşülemeyen bir teklif var. Bugün Adalet ve Kalkınma Partisi sayın grup
başkan vekilleri önümüzdeki hafta bunun gündeme alınacağını ifade ettiler ama
daha evvel de bu
sözler çok verildiği için doğrusu bu sözü ihtiyatla karşıladığımı
ifade etmeyeyim ama “İhtiyatla karşılamıyorum.” desem de doğruyu söylememiş
olurum. Umuyorum ki en geç önümüzdeki hafta bu teklif, Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündeminde yerini alır ve görüşürüz.
“Denetimli serbestlik” olarak öngördüğümüz düzenleme, hapishanelerden,
cezaevlerinden yaklaşık 15 bin kişinin tahliyesi gibi önemli bir sonucu
yaratacak olan bir düzenlemedir. Son derece olumlu bir düzenlemedir ancak keşke
bu tip düzenlemeler ceza sisteminde, yargı sisteminde bir reform paketi
çerçevesinde gelmiş olabilseydi. Bu düzenlemenin temel
hareket noktası cezaevlerinde yaklaşık 130 bin tutuklu ve hükümlünün olmasıdır
yani cezaevlerinde artık tutuklu ve hükümlülerin yatacağı yer yoktur, o nedenle
cezaevlerinden acil olarak belli bir kesimin tahliye edilmesi gerekmektedir
çünkü cezaevlerinde mahkûmlar, tutuklular beton zeminlerde yatmak zorunda
kalabilmektedir, yatak nöbeti tutmaktadırlar ki yatak sırası gelsin de yatakta
yatabilsin diye. Böyle bir çerçevede, böyle bir tabloda Hükûmet, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu, bir yargı reformu değil, bir palyatif
çözümle “15 bin kişiyi tahliye edelim ki yer açılsın, yeni tutuklu ve
hükümlüleri cezaevlerine koyalım...”
Şimdi, böyle bir yargı anlayışı olan, yargı sistemine böyle bakan
bir Hükûmetin yargı reformu yapmak gibi bir gündeminin olmadığı çok açık bir
şekilde ortaya çıkmıştır.
Anayasa Mahkemesi Sayın Başkanı, birkaç gün önce bir demeç verdi:
“Siyaset kurumu yargıyı kuşatmaktan vazgeçsin.” Çok önemli
bir cümle. Anayasa Mahkemesi Sayın Başkanı, gelmiş olduğumuz noktada,
artık siyaset kurumunun yargıya müdahil olmamasını, yargıyı kontrol etmemesini
istiyor. Buna karşılık, bir Sayın Başbakan Yardımcısı, satır aralarında “Herkes
kendi işine baksın.” anlamında, Sayın Başbakanın alıştığımız cümlesinin bir
başka versiyonunu ifade ediyor. Yani
yüksek yargı organının Sayın Başkanı, Anayasa Mahkemesinin Sayın Başkanı,
Hükûmetin çeşitli yasalarına ilişkin olarak olumlu yönde kanaat ifade ettiği
zaman, Sayın Mahkeme Başkanının görüşleri Hükûmet tarafından paylaşılıyor ama
Sayın Başkanın artık demek ki canına tak etmiş ki, görmüş olduğu veya tanık
olmuş olduğu olaylar o kadar ileri seviyeye gelmiş ki böyle bir cümle etme
ihtiyacını duyuyor, “Artık siyaset yargıya müdahil olmasın, yargıyı kuşatmaktan
vazgeçsin.” diyor. Buna karşılık, bir Sayın Başbakan Yardımcısı da
“Herkes kendi işine baksın.” diyebiliyor.
Bugün yargı, siyaset kurumunun kuşatması altındadır.
“Hapishanelerimizde 130 bin kişi var.” dedim. Millî iradenin önünde engel
oluşturan bir yargı vardır, 8 milletvekili tutukludur. Tutuklu milletvekilleri
ülkemizin bir gerçeği olduğu hâlde, millî iradenin gereği olarak bu
milletvekillerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapmaları gerektiği
hâlde, Sayın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı bu konuda hiçbir beyan,
hiçbir değerlendirme yapmamaktadır. Ben merak ediyorum, bir Sayın Başbakan
Yardımcısı bu konuda 2 kez demeç verdi, “Tutuklu milletvekilleri Mecliste
olmalıdır.” dedi. Evet, bir Sayın Başbakan Yardımcısı bunu 2 kez dedikten sonra
beklenmesi gereken, Hükûmetin bu konuda adım atmasıdır tabii ki. Aslında,
sorulması gereken bir soru vardır, o da: Sayın Başbakan Yardımcısı bunu dediği
hâlde Hükûmet neden bu konuda bir adım atmıyor? Ama ikinci olarak sormamız
gereken konu Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın Başkanına: Sayın Meclis
Başkanı, bir Başbakan Yardımcısı bu konuda kamuoyuna bir demeç verdiği hâlde
siz benzer bir demeci verme ihtiyacı duymuyor musunuz veya Türkiye Büyük Millet
Meclisi Sayın Başkanı olarak tutuklu milletvekillerini cezaevlerinde ziyaret
etme ihtiyacı duymuyor musunuz? Bu, bir insani dayanışmanın ötesinde, Meclis
Başkanı olarak Sayın Cemil Çiçek’e düşen bir görevdir. Bir milletvekili
seçilmiş, tutuklu, Türkiye Büyük Millet Meclisine gelemiyor; Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Sayın Başkanı bir insani ziyareti, bir bayram ziyaretini, bir
gönül alma ziyaretini, bir moral ziyaretini tutuklu milletvekillerinden
esirgiyor.
Değerli milletvekilleri, yargı intikam duygularıyla hareket
etmemeli, yargı kin duygularıyla hareket etmemeli. Yine bugün bir Genelkurmay
Başkanımız “terör örgütü lideri olduğu” iddiasıyla cezaevinde. 12 Eylül 2010
referandumuyla kabul edilen Anayasa değişikliğiyle “Kuvvet komutanları ve
genelkurmay başkanları Yüce Divanda yargılanır.” hükmü getirildiği hâlde, bu
hükmü bir kenara atan bir yargı söz konusu ve bu çerçevede, yargıyla yürütmenin
bir koalisyonu söz konusu.
Uydurma diyebileceğimiz belgelerle -“belge” demek haksızlık olur-
uydurma dokümanlarla, kâğıt parçalarıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerinin komuta
kademesi itibarsızlaştırılmak isteniyor. Bütün bunlar, bir delili olmayan, halk
nezdinde, vatandaş nezdinde bir haklılık -iddia makamına hak verme açısından
bir haklılık- yaratmayan yargılamalardır ve böyle bir…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - …yargı sisteminde biz maalesef
birtakım çok küçük konuları burada görüşüyoruz.
Sürem burada bittiği için konuşmamı sonlandırıyorum. Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi üzerinde lehte olmak
suretiyle ikinci konuşmacı Salih Koca, Eskişehir Milletvekili.
Buyurun, Sayın Koca. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SALİH KOCA (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK
PARTİ grup önerimizin lehinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Özellikle 28 Mart gününden bu yana Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulu çalışmalarımızda halkımızın heyecanla beklediği kanun
değişiklikleriyle ilgili önemli mesafeler katedildi.
Yasalaşan tüm değişikliklerin ülkemiz ve milletimize hayırlar getirmesini
temenni ediyorum.
AK PARTİ olarak 215 sıra sayılı Adli Sicil Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile 207 sıra sayılı Ceza Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun Tasarısı’nın gündemin 4’üncü ve 5’inci sıralarına
alınması ve diğer işlerin buna göre teselsül ettirilmesini öneriyoruz.
Kısaca bu önerimizin nedenlerine değinmek istiyorum: Adli Sicil
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ni
daha önce Anayasa Mahkemesi iptal etmişti. Anayasa Mahkemesi hukuksal bir
boşluk oluşmaması için iptal kararının Resmî Gazete’de
yayınlanmasından bir yıl sonra yürürlüğe girmesine karar vermiştir. Anayasa
Mahkemesinin söz konusu kararının 14 Nisan 2011 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanması nedeniyle kararda öngörülen süre 14
Nisan 2012 tarihinde dolacaktır. 14 Nisandan önce Adli Sicil Kanunu’nda
değişiklik yapılmaması hâlinde 1 Haziran 2005 tarihinden önceki arşiv
kayıtlarının tutulmasına yönelik adli boşluklar oluşacaktır. Bu nedenle
değişikliğin acilen yapılmasında zaruret bulunmaktadır.
Yine, gündem sıralamasında öne alınmasını önerdiğimiz diğer
tasarı, ceza güvenlik tedbirleri infazı hakkındadır. Cezalandırmada temel amaç,
suçluların ıslahı ve topluma kazandırılmasıdır. Hükümlülerin en büyük kaygısı,
ceza infaz kurumundan çıktıktan sonra kendilerini bekleyen zor yaşam
koşullarıdır. Bu nedenle, hükümlülerin toplum içine, kontrol altında, planlı
bir şekilde bırakılmaları ve dışarıda desteklenmeleri suçluların ıslahı ve
topluma kazandırılması bakımından kritik bir öneme sahiptir. Denetimli
serbestlik kapsamında şüpheli sanık ve hükümlüler hakkında hapis cezası yerine
kamuya yararlı bir işte çalıştırma, belirli bir çevre dışına çıkmama veya
belirli bir alandan ayrılmama gibi belirleyici bir zamanda karakola veya
denetimli serbestlik birimlerine giderek imza atma gibi tedbirleri uygulama
imkânı olacaktır.
Ayrıca, bu tasarı ile açık ceza kurumunda son bir yılı kalmışların
denetimli serbestlik tedbirleriyle dışarıda infaz edileceği gibi bir önlem de
alınmış olacaktır. Ceza infaz rejimi de öngörülmektedir.
Yaklaşık 10-15 bin kişinin bu yasadan faydalanması beklenmektedir.
Dolayısıyla, kanunda yapılacak değişikliği merakla bekleyen hükümlülerimizin
kaygılarını bir an evvel gidermek görevimizdir diye düşünüyorum.
Toplumla ilgili yapılması gereken yasaların bir an önce
çıkarılması uygun olacaktır. Bu nedenle, grup önerimizdeki sıralama
hassasiyetimizin parti farkı gözetmeksizin ortak hassasiyetimiz olduğunu
düşünüyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koca.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi, grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Grup önerisi kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan, Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
3.- Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları
(1/556) (S. Sayısı: 200) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Dünkü birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının birinci bölümünde yer
alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştı.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz. İkinci bölüm 19 ile
35’inci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde gruplar adına birinci konuşmacı, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Sayın Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili.
Sayın Kalaycı, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 200 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci
bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Öncelikle on beş yıl önce Hakk’a yürüyen partimizin kurucusu, Türk
milliyetçilerinin efsane lideri Başbuğumuz Alparslan Türkeş’e Cenabı Allah’tan
rahmet diliyorum. Mekânı cennet olsun, kabri nur dolsun, ruhu şad olsun.
AKP Hükûmeti, memurlar ile emekli dul ve yetimlerine, maaşları
memur maaş katsayısı ile hesaplanan 4/C mağdurları, 65 yaş aylığı alanlar,
engelliler, gaziler, gazi ve şehit yakınları, köy korucuları ve muhtarlara 2012
yılı maaş zamlarını henüz vermemiştir.
(x) 200 S. Sayılı Basmayazı 2/4/2012 tarihli 88’inci Birleşim Tutanağı’na
eklidir.
Yaklaşık 6 milyon kişi, 2012 yılının 4’üncü ayına girmemize
rağmen, 2012 yılı maaş artışlarını alamamışlardır. AKP Hükûmeti, bu kesimleri
ilk defa zamsız maaşa mahkûm eden hükûmet olma unvanını elde etmiş ve tarihe
geçmiştir. Peki gerekçe ne? Toplu sözleşmeyle ilgili
görüşmekte olduğumuz yasal düzenlemenin bu zamana kadar çıkarılmamış olması.
Anayasa değişikliğinin yapıldığı 12 Eylül referandumunun üzerinden
tam on sekiz ay yirmi gün geçmiştir. Peki, bu yasanın bu kadar uzun sürede
çıkarılmamış olmasının sorumlusu kimdir? Elbette AKP Hükûmeti. “Araya seçim
girdi” diye bir mazeret olamaz. Zira, bu süre zarfında
273 kanun, 35 de kanun hükmünde kararname olmak üzere tam 308 adet yasal
düzenleme yapılmıştır.
Sayın Bakan, “Alt komisyonda muhalefetiyle, iktidarıyla uzunca bir
süre bu konu üzerinde çalışıldı, değerlendirildi.” diye bahane uyduruyorsunuz?
Ben o komisyonun üyesiydim. Alt komisyon bir aydan daha fazla bir süre
toplantıya bile çağrılmadı. Sadece iki gün çalışıldı, iki gün de Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşüldü. Hâlbuki tasarının Meclise gelişinden bu yana bile iki
buçuk ay oldu.
İstediği kanunu bir gün içinde Türkiye Büyük Millet Meclisinden
geçiren AKP Hükûmeti, aileleri ile birlikte 20 milyona yakın vatandaşımızı yok
saymış ve kaderiyle baş başa bırakmıştır. AKP Hükûmetinin bu tutumunu bir
saygısızlık ve insanlık ayıbı olarak görüyor ve kınıyoruz.
Buradan Hükûmete soruyorum: Zamanınız mı yoktu da bu kanunu bugüne
kadar çıkarmadınız? Yoksa, kapasiteniz mi yetersiz? Yoksa, kaynağınız mı yok? İstediğiniz zaman, ucunda rant olan ya da ucu kendinize dokunan konulara dair yasaları
Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir günde geçirip Köşk’ten de anında
onaylatabiliyorsunuz. MİT Müsteşarını koruma yasası, belediye başkanınızı
görevi kötüye kullanma suçuyla ilgili hapis cezasından kurtarma yasası gibi
düzenlemeleri bu süreçte nasıl çıkardığınızı kamuoyu biliyor. Zaten yaptığınız
birçok düzenleme de kamu arazileri nasıl talan edilebilir, kadrolaşma nasıl
sağlanır, ihale mevzuatından, denetimden ve yargıdan nasıl kaçınılabilir
mahiyetini içermektedir.
AKP Hükûmeti 2012 maaş zamlarını vermediği gibi uygulamaya koyduğu
zamlarla dar ve sabit gelirli vatandaşlarımıza zulüm uygulamakta, inim inim
inletmektedir. Vatandaş her gün yeni bir zam haberi ile karşı karşıya kalmaktadır.
AKP Hükûmetinin vicdanı, insafı ve merhameti de kalmamıştır. Bir günde
elektriğe yüzde 9’a, doğal gaza yüzde 19’a varan zam yapılır mı? Siz, fakir
fukarayı, dar ve sabit gelirli vatandaşlarımızı hiç düşünmüyor musunuz?
Sanayicimiz, ihracatçımız bu kadar yüksek girdi maliyetiyle nasıl rekabet
edebilecek? Derhâl bu zamları geri alın.
Kamu çalışanları, 4/C mağdurları, memur emeklileri, altmış beş yaş
aylığı alanlar, engelliler, gaziler, şehit yakınları, köy korucuları ve
muhtarlar daha maaş farklarını alamadan, alacakları maaş zammından çok daha
fazlasını ödemekle karşı karşıya bırakılmıştır. Sadece sağlık yardımı ile
ilgili ödedikleri muayene, ilaç, kutu, reçete katılım payları bile artık,
aylıklarının önemli bir kısmını teşkil eder hâle gelmiştir. Maaş artışlarını
söylerken, yaptığınız bu kesintileri niye görmezden geliyorsunuz?
Kamu çalışanlarının maaşı yerinde sayarken lojman kiraları
artırılmış, servis ücretlerine zam yapılmış, yemek bedelleri zamlanmıştır,
vergiler, harçlar zamlanmıştır.
Hükûmet, maaş zamlarını geciktirmiştir. Öyleyse, gecikme bedeli
ödemek zorundadır. Bu nedenle, 1 Ocak 2012’den geçerli olmak üzere, maaşlara
yapılacak zamma, her ay için
kamu alacaklarına uygulanan gecikme bedeli oranında telafi artışı
eklenmelidir.
Değerli milletvekilleri, bu tasarının görüşmelerine Başbakan
Yardımcısı Sayın Bülent Arınç’ın üç buçuk ay önce
yaptığı konuşma damgasını vurmuştur. Sayın Arınç “Memur-Sen'in görüşleri
doğrultusunda yasa değişikliği yapılıp, toplu sözleşme imzalanacak, bundan kimsenin
endişesi olmasın.'' demişti. Doğru söylemiş, öyle de oldu, Sayın Arınç’ın dediği doğrultuda hazırlanmış bir tasarıyı
görüşüyoruz. Gerçi, Sayın Bakan, bu yasadan sorumlu Bakanlık Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı, Sayın Başbakan Yardımcısının tasarının bu noktaya gelişine
kadar en ufak bir tavsiye dahi yapmadığını ifade ediyor ama Başbakan
Yardımcısının kamuoyuna açık yaptığı konuşma da orada duruyor. Ne yani, boş
verin, Sayın Arınç’ı kale almayın mı demek
istiyorsunuz? O, sıradan bir kişi değil ki, Başbakan Yardımcısı ve AKP
Hükûmetinin de sözcüsü, elbette sözleri Hükûmeti bağlar.
Sayın Bakan, dün verdiğiniz bilgilere göre, Memur-Sen’in üye
sayısı 505 bin 378, sendikalı kamu çalışanlarının yüzde 43,2’sini oluşturuyor.
Sendikalı kamu çalışanlarının yüzde 57,8’i de diğer sendikalara üye. Bu
durumda, Sayın Bakan size bazı sorular sorup cevabını da vereceğim, “öyle
değil” diyebiliyorsanız çıkın, açıklayın.
Bu tasarıya göre Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetini teşkil eden
üyelerin büyük çoğunluğu kimdedir? Memur-Sen’de. Dikkatinizi çekerim, toplam
sendikalı kamu çalışanlarının yüzde 43’üne sahip olan Memur-Sen, Heyet
üyelerinin yüzde 60’ına sahip bulunmaktadır.
Konfederasyon temsilcileri belirlenirken Memur-Sen her 57 bin
üyesi için 1 temsilci, Türkiye Kamu-Sen her 100 bin üyesi için 1 temsilci ve
KESK ise her 116 bin üyesi için 1 temsilci atayabilecektir. Buna göre temsilde
adalet var mı? Olmadığı ortada.
Toplu sözleşmeyi tek başına imzalama yetkisi kimdedir? Memur-Sen
Genel Başkanında. Yine, Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna itiraz hakkı kimdedir?
Memur-Sen Genel Başkanında. Zaten geriye ne kaldı ki Sayın Bakanım?
Toplam sendikalı kamu çalışanlarının yarıdan fazlasını temsil eden
diğer konfederasyon başkan ve temsilcilerinin yetkisi nedir? Heyette ne görev
yapacaklar? Tasarıya göre, figüranlık. Oysa, ILO
normlarına göre her sendikaya, üyelerini toplu pazarlıkta temsil hakkının
tanınması gerekiyor. Tasarıyla memurların yüzde 54’ünü temsil eden Kamu-Sen ve
KESK tümüyle dışlanmaktadır. Zaten Sayın Bülent Arınç da tam bunları
söylemişti; dolayısıyla yadırgamamak lazım, AKP zihniyetinin anlayışını ortaya
koymuş. Testinin içinde ne varsa o dışına sızarmış.
Kamuya işe girişte ve görevde yükselmelerde, kamu imkânlarının
hoyratça kullanımında ve kamu ihalelerinin verilmesinde de AKP’ye oy ve destek
vermiş olmak kriterinin baz alındığını yapılan
uygulamalar zaten göstermiştir.
Akrebe sormuşlar “Neden insanları sokuyorsun?” diye, o da
“Tıynetim bu, bunun üzerine yaratılmışım.” demiş. AKP zihniyetinin de tıyneti
bu; insanları aldatmak, kandırmak, yandaşları kayırmak.
“Hazreti Ömer adaleti” diyerek iktidara gelenler, kendilerine ve
yandaşlarına her şeyi hak bilip kendinden olmayanlara karşı da Ebu Leheb zulmünü reva görmüşlerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) - Tasarının hayırlara vesile olmasını
diliyorum.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.
Gruplar adına ikinci konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Süleyman Çelebi, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Çelebi. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin kamu çalışanları kanunu
taslağı üzerindeki görüşlerini paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu yasaya ilişkin, bu yasanın Türkiye'nin bir
acil sorunu olduğunu bilerek içtenlikle bütün irademizi ortaya koyduk,
Komisyonda görüşlerimizi söyledik, burada söylüyoruz ama bir kanun yapma
tekniği açısından muhalefetin bu anlamdaki önerileri, söylemleri burada
uçuşuyor, görüyorum; yani “Beyhude bir çaba.” diyorsunuz, “Siz konuşun,
konuşun, boşa konuşun.” Ama bu böyle gitmez, böyle gitmediği de görülüyor,
toplum da geriliyor.
Şimdi, biraz önce öğrendim, KESK’li
bütün yöneticiler Sayın Bakanın makamında oturmuşlar, herhâlde oradalar. Sebep?
Ya işte, buradan hep sunuluyor; mutabakat. “Mutabakatla görüşüyoruz, sosyal
tarafların görüşlerini alıyoruz.” ve böyle sunuluyor. Ama onlar da itiraz
ediyorlar ki “En azından bizim adımıza konuşmayın, orada da bizi ifade edin,
bizim bu kanunda mutabakatımız yok.” Bunu da komisyonlarda gördük,
eleştirilerini gördük. Oradaki eleştirilerin büyük bir bölümü dikkate alınmadı.
AKP’nin şöyle bir yaklaşımı var, bunu sendika başkanlığı döneminde
de yaşadım, şimdi Mecliste de yaşıyorum: Sosyal kesimlerle görüşüyorsunuz
-burada hüneriniz evvel Allah iyi- ama görüştüklerinizi buza yazıyorsunuz, o
görüşmeleri de bu kürsüden çıkıp… Sosyal tarafların görüşlerini almış
oluyorsunuz. Bu doğru değil, bu şık değil. Gerçekten bütün çalışanları
ilgilendiren bir yasayı burada görüşürken temel normları dikkate alarak, temel
ilkeleri dikkate alarak bu yasayı çıkarsaydık çok daha güzel iş başarmış olurduk
ama bunu yapmıyoruz.
Referandumda şöyle bir yaklaşım oldu; Anayasa oylamasında billboard’lara bol bol yazıldı,
denildi ki: “Artık, görüşmeden sözleşmeye dönülüyor.” Sayın Bakan da dün,
evvelsi gün açıklamalarında diyor ki: “Vallahi, bu Anayasa’ya göre grev hakkı
vermemiz mümkün değil. Anayasa’yı ilk önce düzeltmek lazım.” Bizim
de itirazımız, o zaman yapılan düzeltmelere “toplu sözleşme” adını koyunca
bunun toplu sözleşme olmayacağını, toplu sözleşmenin bir benzeri görüşme
olacağını hep ifade ettik. Onun için de bunun kamu çalışanlarına bir hak
tanımadığını, bu konuda uluslararası sözleşmelere uygun davranılmadığını çok
net ifade ettik. Şimdi, gerek Komisyon Başkanımız gerekse Bakanımız burada
birçok ülke örnekleri verdiler, dediler ki: “Bu ülkelere bakıldığında,
buralarda toplu sözleşme hakları yoktur. Olanlar en son sayıştayda
onaylanır, birisi bakan onayından geçer, bir diğeri meclisin onayından geçer.”
gibi değerlendirmelerde bulundular.
Burada altını bir daha çizerek söylüyorum, bir daha okumalarını da
tavsiye ediyorum, hem 87 sayılı -bizim de imzaladığımız- Sözleşme hem de 151
sayılı Sözleşme kamu çalışanlarına örgütlenme özgürlüğünü sonsuza dek tanıyor.
Efendim, bunun özelliği şu: Yani sendikaları burada sunarken hep sivil toplum
örgütleri olarak sundunuz, sivil toplum örgütleri gibi algılatıyorsunuz zaten
iyice içine boşaltıyorsunuz. Sendikalar, demokratik kitle örgütleridir, baskı
grubu örgütleridir, hak arama örgütleridir, sivil toplum örgütleri değildir. O
nedenle, Avrupa’da, Avrupa Sosyal Şartı’nın 5 ve 6’ncı maddelerinde ve bütün o
sayılan, burada ifade edilen ülkelerin tamamında, hepsinin en azından grev
hakkı var, grev yapmanın önünde hiçbir ülkede engelleri yok. Onlar, bakanın
imzalaması, sayıştayın imzalaması, meclisin
onaylamasının çok daha ötesinde, bu haklarını kullanırken en temel hakkı olan
grev hakkını kullanabiliyorlar. Burada ise Türkiye’ye özgü koşullarla
oluşturulan bir sistem yaratılıyor, burada asla böyle bir hak tanınmıyor.
Şöyle bir bakalım: Sendikalar kapatılıyor. Emekliler sendikası,
AKP İktidarı tarafından ve İçişleri Bakanı tarafından davası açıldı ve
kapatıldı, AİHM’e gittiler. Çiftçiler sendikası
kapatıldı, AİHM’e gittiler. Gençlik sendikası
kapatılıyor, Yargı-Sen kapatılıyor. Şimdi, kim kapatılmıyor bu ülkede, kim
ödüllendiriliyor? Ödüllendirilen, plaket verirse
Emekliler Derneği, çiçek verirse, “Çok iyi yaptınız, çok iyi de zam yaptınız”
derse, onlar ödüllendiriliyor ama sokağa çıkan varsa, eleştiri yapıyorsa, hak
arama mücadelesi yapıyorsa, onlara tokat vuruluyor. Türkiye'nin
demokrasi fotoğrafı bu.
Şimdi, çok büyütülen, hormonlu büyütülen ve bütün yapısı da
Memur-Sen’e göre şekillenen bu yasayı, uluslararası alanda, Sayın Bakan,
anlatamayacaksınız. Bunu bir daha söylüyorum, bu yaptığınız yasa, ILO’nun
sözleşmelerine aykırı. Bir daha altını çizerek söylüyorum: Avrupa Sosyal
Şartı’nın 5 ve 6’ncı maddelerine aykırı bir düzenleme yapıyorsunuz.
Şimdi, KESK Avrupa’da Avrupa Sendikalar Konfederasyonu ETUC’un üyesi, Kamu-Sen Avrupa Sendikalar Konfederasyonunun
üyesi. ETUC’a bu iki konfederasyon da üye ama
düşünün, bir düşünün, Türkiye'nin memur sendikalarının en büyüğü olan bu örgüt
o kuruluşlara, uluslararası kuruluşlara alınmıyor. Niye alınmıyor? Defalarca
müracaat etmiştir, defalarca oraya üyelik başvurusunda bulunmuştur, alınmıyor
çünkü “Bu, devlete bağımlı, devlet kontrolünde, siyasi iktidar kontrolünde bir
sendikadır, onun için… Bunun uyguladığı politikalar, yaptığı sendikacılık temel
özgürlüklerle özdeşleşmemektedir.” diyor ve onun için üyelikleri kabul
edilmiyor. Ne kadar büyütürseniz büyütün, isterseniz 2 katına, 5 katına
çıkarın, bu örgütler bu sendikal anlayışlarıyla Avrupa’da ve uluslararası
alanda bir karşılık bulmayacaklar.
Demin burada rakamlar verildi. Bir Nobel ödülü
vermek lazım bu yasayı hazırlayanlara. Bir tarafta 626.580 üyeyle iki
konfederasyon yan yana duruyor ve onun karşısında 515 bin üyeli bir
konfederasyon temsilde 4 üyeyi kapıyor, bir diğeri 3 üyeyi kapıyor. Yani diğer
iki konfederasyon 3 üyeye sahip olacak. Yani adalet diyorsunuz, adaletiniz yok.
Vicdan? Vicdanınız yok. Söylüyoruz, burada ifade ediyoruz, bunları hiçbir
şekilde anlamıyorsunuz ve duymazdan geliyorsunuz. Allah rızası için bir daha
öneriyorum: Biraz vicdanlı olun, gerçekten adaletli olun, gerçekten insaflı
olun, gerçekten altına imza attığımız sözleşmelere uygun davranın.
87 sayılı, 98 sayılı, 151 sayılı sözleşmelere uygun davranmanızı
diliyorum ve bu yasayı bu saatten itibaren yine değiştirme hakkımız var, gelin
bir daha gözden geçirelim diyorum, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Çelebi.
Gruplar adına üçüncü konuşmacı, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına Sayın Sırrı Sakık, Muş Milletvekili.
Sayın Sakık, buyurun. (BDP sıralarından
alkışlar)
BDP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de
hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Aslında bu yasa görüşülürken -dün de söyledim- Sayın Bakan şunu
açıkça söyledi: “Bu Anayasa mevcutken bizim grev hakkı vermek… Bu yasaları bu
Anayasa’ya göre dizayn etmek gibi bir görevimiz var.”
dedi.
Şimdi, biz de toplum olarak hepimiz bu Anayasa’ya karşıyız. Bugün
dört siyasi partiden de temsilcilerin bulunduğu, 12 Eylülü yargılayan
mahkemedeydik. Orada savunmanın avukatı da bu Anayasa’yı sallıyor, diyor ki:
“Bu, olmaz.” Müdahil olanların avukatları da aynı şeyi yapıyor ve biz de toplum
olarak bu Anayasa’nın mağdurlarıyız. Hep beraber bugün oraya gittik, umuda
doğru yolculuğa. Acaba ne oluyor? Yasalar değişti, Anayasa’da değişiklikler
oldu ama şeklen bir yargılama süreci devam ediyor. Orada 12 Eylülün izlerini
yüzlerinde, bedenlerinde taşıyan toplumun değişik kesimlerinin umuda doğru bir yolculuğa
geldiğini hep birlikte gördük. İçinde eski ülkücülerin, Milliyetçi Hareket
Partisinden, BDP’den, ANAP’tan -efendim, bütün siyasi
partilerden- Cumhuriyet Halk Partisinden, AK PARTİ’den
birçok şahsiyeti orada gördüm ama hiç kimsede şu umut yok: Biz gerçekten 12
Eylülle hesaplaşıyor muyuz? Eğer gerçekten 12 Eylülle hesaplaşmak gibi bir
derdimiz olsa, küçücük bir mahkeme salonunda değil, 2 tane 12 Eylülün generali
değil, 12 Eylülde görev alan, Danışma Meclisinden tutun bakanlarına,
Başbakanına kadar, o dönemin bütün aktörlerine kadar eğer hepsini buna dâhil
edebilirseniz siz gerçekten 12 Eylülle ve 12 Eylül Anayasası’yla hesaplaşırsınız.
Ama böyle bir şey yok ortada. Siz bir taraftan 12 Eylülden hesap soracağınızı
söylüyorsunuz, bir taraftan da 12 Eylülün size bağışladığı Siyasi Partiler
Yasası’nı, Seçim Kanunu’nu, yüzde 10’luk barajı değiştirmemekte de
direniyorsunuz ve bütün Türkiye'nin hayatını dört tane siyasi partinin
liderinin, aktörünün iki dudağının arasındaki sözcüklere terk ediyorsunuz ve
demokrasiden bahsediyorsunuz. Gerçekten buna kimse inanmaz. Eğer gerçekten siz
hesaplaşacaksanız, gelin, başta 12 Eylülün getirdiği Siyasi Partiler Yasası’nı,
Seçim Kanunu’nu ve yüzde 10’luk barajı bu Parlamento bir an önce
değiştirmelidir.
Ve mahkeme salonundayız, sanıklar yok. Ama dünyanın dört bir
tarafında da bu tür davalarda sanıkların nasıl mahkeme salonuna getirildiğine
hepimiz tanıklık ettik. Çok yakın bir tarihte Mısır’da Mübarek’in nasıl mahkeme
salonuna getirildiğini gördük, Pinochet’nin nasıl
tekerlekli bir sandalyeyle mahkeme salonuna getirildiğini gördük ama bizim
ülkemizde özellikle davalar açıldığında üniformalıların sığındığı bir yer var,
GATA; hemen giderler GATA’ya, kimse GATA’ya dokunamaz. Bugün yine o sanıklar
GATA’daydı. Geçmişte Balyoz davasından, Ergenekon’dan, uzun süre GATA’yı bir
liman olarak kullandılar. Eğer gerçekten mahkeme bunlarla hesaplaşacaksa,
dünyada benzeri olan şekilde, nasıl Mübarek bir kafeste mahkeme salonuna
getirilip teşhir ediliyorsa, Kenan Evren ve arkadaşları da aynı şekilde
getirilmelidir. Ama bu da yapılmıyor. Hâlâ Kenan Evren Cumhurbaşkanlığından
emekli, oradan maaş alıyor. Danışma Meclisi üyeleri bir milletvekilinin
haklarından bir bütün olarak faydalanıyor. İşte, Parlamento bu görevlerini
yapmalıdır. Bunları yapmıyor.
Bakın, ben mahkemedeyken umuda doğru yolculuğa çıkmıştık. 2009
yılında Demokratik Toplum Partisi kapatılırken, Sayın Türk’ün ve Tuğluk’un
milletvekilliği düşürüldüğünde, bizim Muş’un Bulanık ilçesinde sokağa çıkıp
“Aman, partileri kapatmayın, partimizi kapatmayın, demokratik zeminleri
Kürtlere kapatmayın.” diyen insanların üzerine ateş açılmıştı, 2 insan yaşamını
yitirmişti, 10 insan da silahlarla yaralıydı. Bugün orada, o adliye sarayında o
duruşma da vardı. Avukat arkadaş aradı beni: “Eğer oradan çıkabilirseniz, 9.
Ağır Cezaya gelirseniz birlikte duruşmayı izleriz.” Ama biz daha çıkmadan beni
avukat arkadaş aradı, dedi ki: “O 2 kişiyi öldüren…” Ve içeride üç dört ay
kaldılar. Biliyorsunuz, bu olay, ta Muş’tan başlayıp Samsun’a kadar giden…
Samsun’da Sayın Türk ve biz saldırıya maruz kalmıştık, o davayı anlatıyorum.
Buraya alınmıştı. İlk celsede, bu 2 kişiyi öldüren 2 kardeş ve 10 kişiyi
yaralayan insan ilk celsede tahliye oldular, bugün de beraat ettiler. Ve şimdi
size söylüyorum, bunları protesto etmek amacıyla sokağa çıkan ve “Bize
haksızlık yapmayın, demokratik zemini tıkamayın.” diyen insanların üzerine ateş
açıldı, 2 insan öldü, 10 insan yaralandı ve ondan sonra 50 kişi göz altına alındı. Göz altına…
Neden kafanızı sallıyorsunuz? Hiçbir şey bilmiyorsanız haddinizi
bilin!
OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sen haddini bil.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Nedir, ikide bir, biz çıktığımızda sürekli
kafa sallıyorsun?
2 insan… Bakın, benim anlattıklarım belgelidir; anlattıklarımı
eğer vicdan sahibiyseniz biraz dinleyin. Ve 50 insan tutuklandı, her biri on
beş yıl ve on yıl arasında ceza aldı, toplam dört yüz elli yıl ceza aldılar.
Bakın, katiller aklanıyor, beraat ediyor ama çıkıp “Yapmayın bunu, partimizi
kapatmayın.” diyen insanlar, emin olunuz, tam dört yüz elli yıl ceza aldılar.
Şimdi, böyle bir ülkede yaşıyoruz. Bölgenin bir tarafında hukuk
yok, demokrasi yok, insan hakları yok, otoriter bir rejim var ve insanların
sığınabileceği bir hukuk limanı da yok.
İşte bizim Ayhan Erkmen, Kars Dağpınar
Belediye Başkanımız -bir hukukçu, bir edebiyatçı, bir şair- bugün yargılandı
-tutuklanmış, daha birkaç ay önce tutuklandı- ve bugün on beş yıl ceza aldı.
Şimdi, siz bu demokratik zeminde siyaset yapanlara böyle davranırsanız ne olur?
Vallahi, bugün Sayın Başbakanı dinledim, yani üzüldüm. Ülkem adına
üzülüyorum, geleceğimiz adına üzülüyorum. Yani verdiği karar bir savaş
kararıydı, barışa doğru küçük bir umut görmedim. Yani bize şu düşebilir:
“Yolunuz açık olsun, Allah hayırlı uğurlu etsin.” diyebiliriz ama hiçbirimizin
buna hakkı yok, “Savaş hayırlı uğurlu olsun.” demeye hakkımız yok. Biz aylardır
söylüyoruz: “Silahlı güçler savaşa hazırlanıyor, aman…” Parlamentoyu göreve
davet ediyoruz ama Parlamento, bu savaşı durduracağına, bu ülkeyi hukukun ve
huzurun ülkesi yapmaya çalışması gerekirken… Ama ne yazık ki bugün Sayın
Başbakanın il başkanlarına yaptığı açıklamada… Evet, ülkem adına, geleceğimiz
adına üzülüyorum ve büyük bir tehlikeyle ülkemizin karşı karşıya olduğunu
söylüyorum.
Şimdi, bunları söyleyen biz ve arkadaşlarımıza lütfen “İkide bir
çıkıp bizi tehdit ediyorlar.” demeyin. Biz tehdit etmiyoruz, biz durum tespiti
yapıyoruz; ülkemiz adına üzülüyoruz ve Parlamentoyu ve siyaset dünyasını da
göreve davet ediyoruz. Hiç kimsenin çıkıp savaş kararları vermeye hakkı yoktur.
Arkamda bakanlar oturuyorlar. Yani geçmişin diliyle bugünü dizayn etmeye çalışan bakanlar da var ama onlar bir dönüp
baksınlar, 1990’larda Çiller dönemindeki bakanlardan farklı değiller. O
bakanlar dönüp baksınlar ki o politikalar bu ülkeyi bir kaosa
götürdü, bu ülkede o 7.500 faili meçhul cinayetin altına imza attılar, 3.500
köy yakıldı ve Türkiye halkı büyük bir mağduriyet yaşadı. Onun için, geçmişte
Çiller’in dili olan, Mehmet Ağar’ın dili olan, Demirel’in dili olan, yani
Güreş’in dili olan dili gerçekten ülkemiz adına istemiyoruz. Biz hukukun ve
huzurun dilini istiyoruz. Biz, gerçekten, önümüzdeki dönem savaş değil, barışın
burada hamlelerini görmek istiyoruz. Sayın Başbakana da bu görev düşüyor,
hepinize, Cumhuriyet Halk Partisine de, Milliyetçi Hareket Partisine de, Barış
ve Demokrasi Partisine de, hepimize bu görevler düşüyor. Ben bu sorumlulukları
almanızı diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Devamla) – Dilim varmıyor diyeyim ki “Savaş hayırlı
olsun.” Her savaş bir yıkımdır ama ben diliyorum ki Allahuteala ülkemizi ve
halkımızı savaştan korusun.
Teşekkür ederim. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sakık.
Gruplar adına son konuşmacı, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Adana Milletvekili Sayın Mehmet Şükrü Erdinç’tir.
Sayın Erdinç, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 200 sıra sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerine AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Anayasalar ile güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerden
biri insanların sivil toplum kuruluşlarını kurabilme ve bunlara üye olabilme
hakkıdır. İnsanların bireysel olarak haklarını aramalarının güçlüğü karşısında
sivil toplum kuruluşları insanların toplu bir şekilde hareket ederek haklarını
aramalarını kolaylaştırmış ve bir baskı aracı olarak ortaya çıkmışlardır.
1990’lı yıllardan itibaren dünya genelinde kamu görevlileri
sendikacılığının yasal ve anayasal düzeyde güvenceye kavuşturulması yüksek bir
artış eğilimine girmiştir. Anayasa’mızın 53’üncü maddesi 1995 yılında
değiştirilerek kamu görevlilerine sendika kurma hakkı tanınmıştır. Ülkemizde
kamu görevlileri sendikacılığı 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanunu’yla yasal zemine oturtulmuş ve kamu görevlilerinin ortak ekonomik,
sosyal, mesleki hak ve menfaatlerini korumaları ve geliştirmeleri için sendika
ve konfederasyon kurma ile bunlara üye olmalarının önü açılmıştır.
Demokratikleşme konusuna büyük bir önem veren AK PARTİ, ülkemizin
her alanda hızlı bir şekilde demokratikleşmesi için çaba harcarken gerek işçi
sendikalarını ve gerekse kamu sendikalarını demokrasinin başlıca unsurları
olarak görmektedir.
Değerli milletvekilleri, 4688 sayılı Kanun uyarınca 2002 yılından
bu yana her yıl ağustos ayında kamu görevlileri sendikaları ile Kamu İşveren
Kurulu arasında toplu görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Bu görüşme süreçlerinde
sendika ve konfederasyonlarımızın hemen hepsinin memurların toplu sözleşme ve
grev hakkının sağlanması ve buna ilişkin çalışmaların öncelikle yapılması
yönünde talepleri olmuştur. Anayasa’mızın 53’üncü ve 128’inci maddelerini
değiştiren Anayasa değişiklik paketi 12 Eylül 2010 referandumunda halkımızın
yüzde 58 “evet” oyu desteğiyle değiştirilerek memurlarımıza toplu sözleşme
yapabilme hakkı tanınmıştır. 12 Eylül 2010 referandumunda vatandaşlarımızın
kabulüyle değiştirilen Anayasa değişikliği üzerine kamu görevlileri sendikaları
mevzuatının toplu sözleşme sistemine uyumunun sağlanması amacıyla Hükûmetimiz
ile konfederasyon temsilcileri arasında kanun tasarısı taslak çalışması
yürütülmüştür. Bu çalışmalar neticesinde hazırlanan kanun tasarısı taslağı
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuş, Plan ve Bütçe Komisyonumuzun son
şeklini verdiği kanun tasarısıyla memurlarımız ve sendikalarımız lehine çok
önemli düzenlemeler getirilmiştir.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz ve memurlarımızın
özlemle beklediği bu kanun tasarısıyla getirilen en önemli düzenleme toplu
sözleşme hakkıdır. Bunun yanında “kamu görevlisi” tanımında yapılan
değişiklikle, kamu görevlileri sendikalarına üye olabileceklerin kapsamı
genişletilmektedir. Sendika kurucusu olabilmek için iki yıldan beri kamu
görevlisi olarak çalışma şartı kaldırılmakta, sendikaların kuruluşlarına ilişkin
işlemler basitleştirilmektedir.
Sendikaların tüzüklerine işleyişlerini kolaylaştıracak hükümler
koymalarına imkân tanınmaktadır. Sendika ve konfederasyonların, kanunda
belirtilenlerin dışında organlar kurabilmesine ve tüzüklerinde belirtilmesi
kaydıyla, genel kurul dışındaki zorunlu organların, kurulacak bu organlara
yetki ve görevlerini devredebilmesine imkân tanınmaktadır.
100 ve daha fazla kamu görevlisinin çalıştığı iş yerlerinin en üst
amirleri ile yardımcıları ve kamu kurum ve kuruluşlarının özel güvenlik
personelinin sendika üyesi olamayacaklarına ilişkin düzenlemeler kanundan
çıkartılarak, sendikal haklardan yararlananların kapsamı genişletilmektedir.
Tasarıyla, sendika ve konfederasyonlara, uluslararası kuruluşlara
üye olabilme ve çekilebilme yetkisinin yanında, uluslararası kuruluş kurabilme
yetkisi de tanınmaktadır.
Sendikaların şubesi bulunmayan il ve ilçelerde temsilcilik
kurabilmesine imkân sağlanmakta, ildeki üye sayısı 100 ve daha fazla olan
sendika temsilcisine ve ilçedeki üye sayısı 50 ve daha fazla olan sendikanın
ilçe temsilcilerine, sendikal faaliyetleri yürütebilmesi için haftada dört
saatlik izin hakkı verilmektedir.
Tasarıyla, sendika ve konfederasyonlara, afete uğrayan bölgelerde
doğrudan konut ve sağlık tesisi yapabilmelerine imkân tanınmakta, çeşitli
şartlar içerisinde ayni ve nakdî yardım yapabilmeleri yönünde düzenlemeler
getirilmektedir.
Tasarıyla, toplu sözleşmenin kapsamı belirlenmekte, sendika üyesi
olanlara toplu sözleşme ikramiyesi ödenmesi öngörülmektedir.
Bunun dışında, toplu sözleşmeden yararlanma hususunda sendikalı
olan ve olmayan arasında ayrım yapılamayacağı düzenlenmektedir.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının
ikinci bölümünde yapılan düzenlemelerden de kısaca bahsetmek istiyorum.
Tasarının 19’uncu maddesi toplu sözleşmenin taraflarını ve imza
yetkisini düzenlemektedir. Plan ve Bütçe Komisyonunda, toplu sözleşme
görüşmelerine katılacak heyetlerin teşkili, heyet başkanlığı ve toplu
sözleşmeyi imza yetkisi yeniden düzenlenmiştir.
Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetinin en çok üyeye sahip
konfederasyonun heyet başkanı olarak belirleyeceği bir temsilci başkanlığında,
en çok üyeye sahip ilk üç konfederasyondan birer temsilci ile her bir hizmet
kolunda en çok üyeye sahip kamu görevlileri sendikaları tarafından belirlenecek
birer temsilci olmak üzere toplam 15 üyeden oluşması öngörülmektedir.
Toplu sözleşmeyi imzalamaya kamu adına Kamu İşveren Heyeti
Başkanının, kamu görevlileri adına sözleşmenin geneline yönelik bölümü için
Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti Başkanının, hizmet kollarına yönelik bölümü
için ilgili sendika temsilcisinin yetkili olduğu düzenlenmektedir.
Tasarının 21’inci maddesiyle toplu sözleşme gündeminin nasıl ve
kimler tarafından belirleneceği düzenlenmekte, ayrıca, bu yıl hariç olmak üzere
toplu sözleşme görüşmelerinin son rakamı tek olan yıllarda ağustos ayında
başlaması ve Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararının alınması da dâhil olmak
üzere ağustos ayının son iş günü bitirilmesi öngörülmektedir.
Tasarının 22’nci maddesinde mahallî idarelerde sosyal denge
sözleşmesi yapılması usulleri düzenlenmiştir. Plan ve Bütçe Komisyonunda
tasarıya eklenen düzenlemeyle mahallî idarelerimizin toplu sözleşme sürecinin
tamamlanmasını izleyen üç ay içerisinde sosyal denge sözleşmesi yapabilmelerine
imkân tanınmaktadır.
Tasarının 23’üncü maddesiyle uyuşmazlıkların çözüm usulleri
düzenlenmektedir.
Tasarıyla, toplu sözleşme görüşmelerinin uyuşmazlıkla sonuçlanması
hâlinde, uzlaşılan ve uzlaşılamayan konuları düzenleyen sözleşme tutanağının
ilgili taraflarca imzalanmasından itibaren üç iş günü içerisinde sözleşmenin
ilgili bölümlerini imzalamaya yetkili olanlar tarafından, imzalamaya yetkili
oldukları bölümler için Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilmeleri
öngörülmektedir.
Tasarının 24’üncü maddesiyle, 11 kişiden oluşacak Kamu Görevlileri
Hakem Kurulunun yapısı, çalışma ve toplantı usulleri düzenlenmektedir.
Anayasa’daki düzenlemeye paralel olarak Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun
kararlarının kesin ve toplu sözleşme hükmünde olduğu tasarıda belirtilmiştir.
Tasarının 25’inci maddesiyle, toplu sözleşme sistemine göre
düzenlenmesi gereken yönetmelikler belirtilmektedir.
Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının diğer maddeleri, tasarıyla
getirilen düzenlemelere uygun olarak yapılan değişiklikleri ihtiva etmektedir.
Değerli milletvekilleri, geçmişte sendika kurma hakları ellerinden
alınan kamu görevlilerine 12 Eylül 2010 referandumunda, halkımızın büyük
desteğiyle toplu sözleşme yapma hakkı tanınmıştır.
Bu vesileyle, kamu görevlilerimize toplu sözleşme yapabilmelerine
imkân sağlayan 12 Eylül referandumunda yüzde 58 “evet” oyu veren halkımıza
tekrar huzurlarınızda teşekkür eder, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının
ülkemize, milletimize hayırlı uğurlu olmasını diler, saygılar sunarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdinç.
Gruplar adına görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, şahıslar adına Sayın Müslim Sarı, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Sarı. (CHP sıralarından alkışlar)
MÜSLİM SARI (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Herkesi saygıyla selamlıyorum.
Ben öncelikle biraz hafızalarımızı tazelemek istiyorum. 1988
yılında ben henüz bir lise öğrencisiyken, Sayın Başbakan Refah Partisi İstanbul
İl Başkanı idi. O yıl Bülent Ersoy’un sahne yasağı kaldırılmış, ancak yurt
dışında basılan 440 yayının ülkeye girişi yasaklanmıştı. SHP Milletvekili
Mehmet Ali Eren, Türkiye’de Kürt sorunu olduğunu ve Kürtlere baskı yapıldığını
söylemiş, Türkiye Büyük Millet Meclisinde olaylar çıkmıştı. Aynı yıl Yargıtay,
bir sanığın güvenlik görevlileri tarafından bir hafta iş ve gücüne engel olacak
şekilde dövülmesine işkence kapsamına girmeyeceği yolunda bir karar vermişti.
Server Tanilli’nin “Nasıl Bir Demokrasi İstiyoruz?”
adlı kitabı toplatılmıştı. Diyarbakır Askerî Cezaevinde bulunan 2 bin tutuklu
ve hükümlü açlık grevine başlamıştı. Mehmet Ali Aybar ile Aziz Nesin hakkında
sırf konuştukları için on beşer yıla kadar hapis cezası istendi. Aynı yıl,
Aliağa Rafinerisi işçileri grev hakkının kısıtlanmasını protesto etmek için yalın
ayak yürümüşlerdi. Filmler yasaklanmış, ancak Kültür Bakanlığı 36 sanatçıyı
devlet sanatçısı ilan etmişti. Yaşar Kemal, “Adı ne olursa olsun, bana verilen
hiçbir payeyi, ülkemiz demokrasiye kavuşana kadar kabul etmeyeceğim.” demişti.
Bütün bunlar olurken Başbakan AKP’nin selefi olan Turgut Özal’dı.
Sizler dersinizi iyi çalışmış olacaksınız ki bu uygulamalar hâlâ
devam ettirilmektedir. Tabii, haksızlık etmek istemem, sizler baskısı yapılmış
kitapların ülkeye girişini engellemiyorsunuz, daha ince bir çalışmayla
kitapları basılmadan toplatıyorsunuz. Sanıkların dövülmesinin işkence
olamayacağı konusunda kararlar da çıkarmıyorsunuz, çünkü meydanlarda
polisinizle, coplarınızla meydan dayağı çekiyorsunuz. Devlet sanatçısı yapmayı
bıraktınız, çünkü sanatçıları, yazarları ve aydınları içeri tıktınız. O
günlerde grev hakkının kısıtlanmaması için işçiler yürüyordu, bugün emekçiler,
öğretmenler, Aleviler, Kürtler, Türkler herkes yürüyor. Yine o gün, o
dönemlerde, düşüncesi ve ideolojisi ne olursa uygulanan sosyal politikalar
altında âdeta bir limon gibi sıkılan emekçiler direniyordu, sendikal
hareketler, toplumun örgütlü güçleri yalnızca görevleri bu olduğu için değil,
canları yandığı için de alanlara çıkıyordu, tıpkı bugün olduğu gibi.
Peki, neden ben 1988 yılını sizlerin önüne getirdim? Neden bu
yıldan örnekler veriyorum biliyor musunuz? Çünkü bugün örgütlü toplumu yok
etmek, sendikal hareketleri bitirmek isteyen bir zihniyetin aslında mazlum rolü
oynadığı yıllardı o yıllar. Sayın Başbakan İl Başkanı iken
“İşçi gömleğini giyip zulme son verene kadar haklı ve kararlı mücadelenin
yanında olmayı inancım gereği bir görev telakki ediyoruz.” dediği yıllardı ve
bu resimde de görüldüğü gibi, o yıllardan bir fotoğraf, darphane işçilerinin
grevi, Temmuz 1988 ve Sayın Başbakan o zaman İl Başkanı olarak grev sözcüsü. Ancak
biliyoruz ki Sayın Başbakan önce ve hızlı bir şekilde işçi gömleğini çıkardı,
daha sonra da kendisini mazlum ilan ettiren bir şiir okuduğu için hapiste
yatırtan o millî görüş gömleğini terk etti. Ama kendisine buradan seslenmek
istiyorum: Üzülmesinler, çıkardıkları işçi gömleğini giyen, mücadeleyi
inançları gereği görev telakki eden milyonlar hâlâ mevcut.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün samimiyet günüdür.
Örgütlenme özgürlüğünü ve bunun kullanılmasını istemiyorsunuz. Tasarınızla, tek
bir konfederasyonun, diğer konfederasyon üyeleri ile hiçbir sendikaya üye
olmayan kamu görevlileri adına toplu sözleşme yapmasına ve Kamu Görevlileri
Hakem Kuruluna başvurmasına olanak tanıyorsunuz. Bunun temsilde adalet sağlamadığını
sayılar bize gösteriyor. Gerçi sizin adaletle aranızın iyi olmadığını biliyoruz
ama biz bugün bu görevimizi yapıp, bu kürsüden bir kez daha dile getirmeyi borç
biliyoruz.
Ayrıca, Anayasa’nın 53’üncü maddesinde yapılan değişiklik uyarınca
toplu sözleşme hükümleri emeklilere yansıtılacak ancak tasarıda emeklilerin
sendika kurabilmeleri, sendikalara üye olabilmeleri ve toplu sözleşme
görüşmelerine katılabilmeleri yönünde herhangi bir düzenlemeye yer vermediniz.
Bizler karşı oy yazısında bu ve benzer bütün eleştirilerimizi dile getirdik.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; buradan AKP sıralarına
sesleniyorum: Türkiye'nin hiçbir yakıcı sorununda kendi iradenizle karar
vermediniz, talimatlarla iş yapıyorsunuz, elinizi kaldırıp indiriyorsunuz. Mecliste
bir aritmetik zorbalığı inşa etmişsiniz. İşinize gelmediğinde fiziksel şiddeti
bile kullanıyorsunuz. Burada bir milletvekiline yapılan şiddeti bile
korkunuzdan kınayamadınız. Bu mesele demokrasi meselesidir, bu mesele geleceği
demokrasiyle örme meselesidir. Korkmanıza da gerek yok, bakın Sayın Genel
Başkanınız da zamanında inancı gereği mazlumun yanında yer almış, sizler de yer
alabilirsiniz diye düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sarı.
Sayın Bakanım, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın
Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; ben de hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Kurucu Genel Başkanı, Doğal Genel
Başkanı merhum Alparslan Türkeş’i rahmetle anıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün bu önemli yasa tasarısının birinci
bölümünü bitirdik, ikinci bölümüne başlamış bulunuyoruz. Öncelikle birinci
bölümde söz alan bütün arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Burada tabii ki
bazı karamsar değerlendirmeler de yapıldı, yapılıyor; Türkiye aydınlığa doğru
koşuyor, burada vatandaşlarımızın bir endişesi yok, hiç kimsenin bir endişesi
yok, bu konuda değerlendirme yapan arkadaşların da endişe duymalarını gerektirecek
bir durumun olmadığını ifade etmek istiyorum.
Şimdi, yapılan değerlendirmelerde bizim hiçbir konfederasyonun
görüşünü dikkate almama gibi bir durum söz konusu değil, aksine saatlerce
onları dinledik ama netice itibarıyla bir düzenleme yapacaksınız, burada “Bütün
konfederasyonlarla yüzde 100 bir mutabakat sağlayalım.” uğraşısı içerisinde
olmanız ayrı bir şeydir, o mutabakatı sağlayamamanız ayrı bir şeydir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Bakan, KESK’in…
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - KESK’i diyorsunuz. Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – …Kamu-Sen’in bir tane
önergesini dikkate aldınız mı?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Müsaade
eder misiniz. Önerge olayı ayrı.
Bakın, esas, ana konu olarak söylüyorum. Şimdi, mesela KESK “Hakem
heyetine gerek yok.” diyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Doğru söylüyor.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Ya, size
göre doğru, bize göre doğru olmadığı için zaten biz yasaya alamadık, problem
bu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Bir kişi karar veriyorsa
hakeme ne gerek var?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Mevlüt Bey, işte iktidar olduğunuz zaman hakem heyetini
kaldırırsınız ama biz hakem heyetinin olması gerektiğine inanıyoruz yani
aradaki farkları söylemeye çalışıyorum.
Diyor ki: “Kurumsal sözleşme iş yeri sözleşmesi yapılmalı.” Burada
da kalınmıyor, şunu söylüyor KESK: “Kendi üyeleri adına.” Şimdi, KESK’in 230-240 bin üyesi var, Kamu-Sen’in 390-400 bin
üyesi var, Memur-Sen’in 515 bin üyesi var, “Herkes, her konfederasyon kendi
üyesi adına toplu sözleşme yapsın.” diyor.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
– Doğrusu bu.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Doğrusu
bu. İşte biz de size diyoruz ki, bakınız, konuşmalarımızda…
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
– Sayın Bakan, dünyada böyle ayrım yok.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Müsaade
eder misiniz.
Ya, tek bir işveren var, tek bir bütçe var. Öyle değil mi? Tek bir
işveren var, tek bir bütçe var. Siz diyorsunuz ki: “Herkes iş yeri bazında
sözleşmelerini yapsın. Nasıl bir rakam gelirse gelsin.” Ve bunun adına da
“Sağlıklı kamu yönetimi.” diyeceksiniz. Olabilir mi böyle bir şey? Şimdi, bu,
tabii, taşın altında ne kadar eliniz var, onunla ilgili.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Bileğimiz de var.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Yani
işte, biz iktidarız, 75 milyonun sorumluluğunu taşıyoruz. Kamu çalışanları çok
önemli olduğu gibi işçilerimiz de çok önemli, emekliler de çok önemli, bütün 75
milyon çok önemli. İmkânlarınızı çok rasyonel bir şekilde kullanmanız gerekiyor
ve elde ettiğiniz imkânları, yine Türkiye'de, çalışanlara dönük, sabit
gelirlilere dönük kullanmanız gerekiyor. Ki bu konudaki rakamları defalarca
verdik -hiçbir kesimi biz enflasyona ezdirmedik- bu rakamları sizler de çok iyi
biliyorsunuz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Emekliler dâhil mi?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Değerli
arkadaşlar, diğer açıdan bakarsanız, demokrasi bir süreç yani -bunu görmemiz
gerekiyor- bir sonuç değil. Demokrasiyi sonuç olarak görürseniz doğru değil,
bir süreçtir ve Türkiye'de gelinen nokta da ortadadır.
Bugün az önce, arkadaşlarımız ne güzel değerlendirmeler yapıyor,
12 Eylülün yargılandığından bahsediliyor, başka birçok faili meçhullerin nasıl
ortaya çıkarıldığından bahsediliyor. E bunlar bir süreç içerisinde, yalnız AK
PARTİ olarak kendi üzerimize de almıyoruz ya. Bu Parlamento, önceki dönemi, bu
dönemiyle hep beraber, herkes bir şekilde bir katkı sağlamıştır ve Türkiye, bu
alanlarda olumlu bir şekilde mesafe katetmeye devam
ediyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, ikinci bölüme başlıyoruz. Bu yasa, ne
dersek diyelim… Yani bakınız, personel giderleri bütçemizin yaklaşık üçte 1’ine
tekabül ediyor, üçte 1 ve parlamentoların da en önemli görevi… Aslında, bu
konuda, çalışanların veya personelin giderlerini belirleme konusunda bir
yetkisi var parlamentoların, bütçeyi belirleme konusunda bir yetkimiz var.
Şimdi, bu düzenlemeyle, biz, bu yetkiyi alıyoruz ve bunu Parlamento dışında bir
usule veriyoruz yani çalışanlara, taraflara bu ücreti belirleme yetkisini
veriyoruz. Artık, kamu görevlilerinin, 2,5 milyon kamu görevlisinin, 1 milyon
800 bin emeklinin maaşını Parlamentoda belirleyemeyeceğiz, bakan da
söyleyemeyecek, Hükûmet de söyleyemeyecek ve bu, masada, toplu sözleşme
masasında belirlenen yasa mesabesinde yürürlüğe girecek.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Bakanlar Kurulu belirliyor.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) -Bu,
sıradan bir gelişme midir?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Sayın Bakan, Bakanlar Kurulu
belirliyor.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Onun
için, demokrasinin bir süreç olduğu konusunu diyorum, dikkatle kullanıyorum ve
dikkatle bunun algılanmasını da istiyorum.
Şimdi, bu yasa aslında personel sistemimizin demokratikleşmesi
yanında en önemli yönü de yöneten ve yönetilen ayrımını ortadan kaldırıyor.
“Birlikte yönetim, yönetişim” anlayışını ortaya koyması açısından önemlidir diye
de düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, bir başka yönüyle de, kamu kaynakları hepimize
emanet, özellikle ülkeyi yönetenlere emanet. Bu kaynakları kullanırken bu
kaynakların yönetenlerin elinde bir ayrıcalık olarak bulunmasını doğru bulmuyor
isek bu yasayı desteklememiz gerekiyor. Artık, yönetenlerin elinde bu
kaynakların kullanılması değil, bizzat bu işin tarafları tarafından bir masada
bu kaynakların kullanılması açısından da bu yasanın çok önemli bir düzenleme
olduğunu bir kez daha burada ifade ediyorum.
Bu yasayla örgütlenme hakkının kapsamı genişletiliyor, bu yasayla
örgütlenme süreçlerindeki engeller kaldırılıyor, bu yasayla prosedürler
kolaylaştırılıyor, kurum idari kurulları, danışma kurulları, il, ilçe ve iş
yeri temsilcileriyle katılımcı, demokratik yönetim anlayışı getiriliyor ve eğer
istenseydi şöyle bir yol da izlenebilirdi: Üç dört maddelik bir düzenlemeyle
4688’de düzenleme yapardık, işte “Uyum yasası gerçekleşti.” diyebilirdik ama
bizim amacımız o değil. Biz bu süreç anlayışımızı, demokrasinin bir süreç
olduğu anlayışı çerçevesinde burada köklü bir düzenlemeyi huzurlarınıza
getirmiş bulunuyoruz. Bu, sağlıklı bir gelişmedir, doğru bir gelişmedir diye de
üzerine basa basa ifade ediyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, tüm kamu personel sistemleri milletin
değer yargılarından ve geleneklerinden bağımsız da olamaz, değil çünkü ülke
uygulamalarına baktığımız zaman, tek tip bir sistem de yok bu konuyla ilgili.
Yani “Şöyle bir şablon, şöyle bir sistem var ve bu sistemi alalım,
uygulayalım.” diye bir durum da söz konusu değil. Ülkesine göre değişen bir
düzenlemeyle karşı karşıya olduğumuzu da ifade etmek istiyorum. Az önce değerli
bir arkadaşımız burada ifade etti: “Hakem heyeti olmasın.” Yani şimdi biz… Ama
geliyor, şimdi, İngiltere’de hükûmetin onayına veriyor, geliyor şimdi Fransa’da
Maliye Bakanlığı insafına bırakmış.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Onların hepsinin grev hakkı var.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) –
İtalya’da hükûmet yeterli olmamış bir de Sayıştayı
devreye koymuş, Sayıştayın onayına bırakmış. E,
Türkiye’de biz ne yapıyoruz? Masa başında…
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Sayın Bakan, grev olsun.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Grev hakkını verin, istediğinize
bırakın.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) –İşte,
grev hakkı… Konuşmamızda siz bulunmadınız herhâlde, ben söyledim.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Bulundum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ben bulundum.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) –Bakınız,
bu yasal düzenlemeyi yaparken çalışmalarımızdaki önemli, belirleyici
faktörlerden bir tanesi de Anayasa’ydı. Anayasa’da grev yasağı ve toplu
sözleşmeyle ilgili…
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Anayasa’da engelleyici bir hüküm yok.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Anayasa’da grev yasağı yok.
Anayasa’nın 90’ıncı maddesi…
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – …toplu
sözleşme kapsamının sadece mali ve sosyal haklardan ibaret olduğu hükmü var
Anayasa’da. Ben isterdim ki Anayasa değişikliğinde hep beraber olsaydık, burada
enine boyuna konuşsaydık ve bu düzenlemeleri birlikte yapsaydık, 550
milletvekili olarak çalışanlarla ilgili yapılan bu düzenlemeleri bugün daha da
kapsamlı bir şekilde birlikte değerlendirebilseydik.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Buna izin vermediniz ki.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Ama
Anayasa değişikliği, umarım ki önümüzdeki dönem içerisinde yapılacak olan
Anayasa değişikliği geçmişteki bu olumsuz deneyimleri ortadan kaldıracak bir
şekilde yürürlüğe girer temennisinde bulunuyorum.
Söylenecek çok konular var ama kamu çalışanları bu yasayı dört
gözle bekliyorlar. Önemli bir düzenlemedir, önemli bir adımdır, önemli bir
reformdur. Ben bütün kamu çalışanlarına ve emeklilerine hayırlı olmasını
diliyorum. Katkıda bulunan bütün arkadaşlara da şimdiden teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Şimdi, şahıslar adına son konuşmacı Konya Milletvekili Sayın
Mustafa Baloğlu.
Sayın Baloğlu, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA BALOĞLU (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Üzerinde konuştuğumuz bu kanun tasarısı 4688 sayılı Kamu
Görevlileri Sendikaları Kanunu’nun aksayan yönlerinin giderilmesi amacıyla
hazırlanmıştır. Detaylı olarak açmamız gerekirse, ilk olarak 1995 yılında, daha
sonra da 2010 yılında Anayasa’nın 53’üncü maddesi değiştirilmiş ve sendika
kurma hakkının yanında, memurlar ile diğer kamu görevlilerine toplu sözleşme
hakkı da tanınmıştır. Fakat toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları, toplu
sözleşmeden yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma şekli, usulü ve
yürürlüğü, toplu sözleşme hükümlerinin emeklilere yansıtılması, Kamu
Görevlileri Hakem Kurulunun teşkili, çalışma usul ve esasları ile diğer
konuların bir kanun ile düzenlenmesi ihtiyacı doğmuştur ve bu tasarı da bu
vesileyle hazırlanmıştır.
Geçmişe döndüğümüzde, 4688 sayılı Kanun’un 2001 yılında kamu
görevlilerinin sendikal haklarını düzenlemek üzere yürürlüğe konduğunu
görüyoruz. Bu kanuna göre sendikalar 11 hizmet kolunda kurulabilmekte, kamu
görevlileri çalıştıkları kurumun kapsamına girdiği hizmet kolunda kurulu bir
sendikaya üye olabilmekte ve en az 5 sendika birleşerek bir konfederasyon
oluşturabilmektedir. Her yıl 15 Ağustosta başlayan toplu görüşmeler sonunda ortaya
çıkan metinler önce Bakanlar Kuruluna sunulmakta ve sonra da yasa tasarısı
olarak Meclise gelmektedir.
Konu ile ilgili 2011 sayısal verilerine baktığımızda, kamudaki
genel sendikalaşma oranı yüzde 63,75’e ulaşmıştır. Sendika üyesi kamu görevlisi
sayısı 1 milyon 195 bin 102 olmuş, toplam sendika sayısı ise 97’ye ulaşmıştır.
2002-2011 döneminde kamu sendikalarına üye sayısı 554 bin kişi artmıştır. Bu
veriler tesadüf değildir. AK PARTİ göreve geldiği günden bugüne sendikaların
önünü açmak için çabalamış, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Avrupa Birliği
normlarını dikkate alarak demokrasiyi özümseyen, sendikaların önünü açan ve
çalışma hayatının tüm dinamiklerini kucaklayan mevzuatlar gündeme
getirmektedir. Böyle konulardan siyasi ve şahsi beklentileri arındırıp, çalışma
hayatı ve Türkiye’nin geleceğini önceliğimiz olarak belirliyoruz.
Değerli milletvekilleri,
kamu görevlileri sendikaları ve toplu sözleşme kanunu tasarısıyla
getirilen yeniliklere gelince; öncelikle tasarıda örgütlenme hakkının kapsamı
genişletilmiş, sendikaların kuruluş ve işleyiş prosedürleri
kolaylaştırılmıştır. Örnek olarak, sendika ve konfederasyonlardan kuruluş
sırasında istenen belgeler azaltılmış, genel kurul toplantılarının yapılması
için öngörülen azami üç yıllık süre dört yıla çıkarılmış, sendika üyesi
olabilmek için adaylık ve deneme süresini tamamlama şartı kaldırılmıştır.
Sendika kurucusu olabilmek için öngörülen iki yıllık hizmet şartı da
kaldırılmıştır.
Önemli bir başka düzenleme ise, sendika ve konfederasyonların
uluslararası kuruluş kurabilecek olmalarıdır.
Tasarıyla ayrıca katılımcı yönetim anlayışına uygun düzenlemeler
yapılmıştır. Yüksek idari kurul kaldırılmış, bir yönetime katılma uygulaması
olarak kamu personelini ilgilendiren ve genel nitelikli konularda istişareye
imkân veren Kamu Personeli Danışma Kurulu oluşturulmuştur. Bunun yanında, iş
yeri sendika temsilciliği sistemi yeniden düzenlenmiş, temsilci sayısı
azaltılarak temsil güçlendirilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun tasarısıyla toplu
sözleşmenin kapsamı ve düzeyi belirlenmiş, hükümlerden sendika üyesi olsun ya
da olmasın tüm kamu görevlilerinin faydalanması sağlanmıştır. Sadece toplu
sözleşme ikramiyesinden sendika üyesi kamu görevlileri faydalanacaktır.
Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti, en çok üyeye sahip
konfederasyonun heyet başkanı olarak belirleyeceği bir kişi, en çok üyeye sahip
üç konfederasyondan birer kişi ve her hizmet kolunda en çok üyeye sahip
sendikadan birer kişi olmak üzere 15 üyeden oluşacaktır. Böylece hem genel
düzeyde hem de hizmet kolu düzeyinde yüksek oranlı bir temsil öngörülmüştür.
Toplu sözleşme sisteminde emeklilere gelince; kamu görevlilerinin
aylık ve maaşlarına yapılan artışlar kamu görevlilerinin emeklilerine de
yansıtılacaktır.
Üzerine söz aldığım ikinci bölümdeki maddeler arasında Kamu
Görevlileri Hakem Kurulunun da yapısı belirlenmiştir.
Değerli milletvekilleri, sendikalar toplumsal uzlaşmanın önemli
araçlarından biridir. Sendika bir sosyalleşme aracıdır ve bu sosyalleşmenin
gerçekleşmediği yerler toplumsal şiddete açıktır. Sendikal faaliyetler
demokrasinin vazgeçilmezleridir.
4688 sayılı Kanun’la karşılaştırıldığında birçok yenilik ve
düzenlemenin getirildiği bu kanun tasarısının tüm kamu görevlilerine hayırlı
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baloğlu.
Sayın milletvekilleri, şimdi ikinci bölüm üzerinde on beş dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.
Sisteme girmiş olan arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Halaman…
ALİ HALAMAN (Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Rahmetli Türkeş’e Allah rahmet eylesin diyorum tekrar.
Sorum şu: Bu kanun 35 madde. Kanunun ana omurgası kamu
görevlileri, toplu sözleşme, görüşme, sendikalaşma. 2001 yılında, 2000 yılında
Milliyetçi Hareket Partisinin ortak olduğu dönemde kamu görevlileri bu sendika
kanunuyla tanıştı. Bu kanunu okuduğumda bu kanunun tekrarı, yani güncelleşmesi
var. Bu güncelleşmeden ötürü de bir sendikanın öne çıkması için bir taslak
hazırlanmış. Bunun kamu görevlilerine ne faydası var?
İki: Başkanlık sunuşları olarak, sürekli olarak, sabahtan bu
tarafa konuşuluyor ama bu memlekette son on günün içerisinde doğal gaz, mazot,
tüp, elektrik yüzde 19 zamlandı. Başkanlığın sunuşları bu zamlara göre olması
daha doğru değil mi?
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, daha önce bir sorum üzerine, Sayın Başbakanın
talimatıyla bir çalışmanın başlatıldığını ifade ettiniz. Belediye ve il özel
idarelerinde teknik sözleşmeli personel olarak çalışan personelin durumlarıyla
ilgili gelinen son nokta nedir?
İkincisi de özel güvenlikçilerin ve taşeron işçilerin mali ve
özlük haklarının iyileştirilmesi konusunda Bakanlığınızca herhangi bir çalışma
yapılmakta mıdır? Yapılmaktaysa çalışma ne aşamadadır ve içeriği nasıldır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın Onur…
MELDA ONUR (İstanbul) – Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, ülkemizdeki özel sektör ya da kamu sektöründeki
sendikalı ya da sendikasız çalışanların iş güvencesinin sorumluluğunun sizde
olduğunu düşünerek, bu son dönemde 2 gazeteci arkadaşımız Suriye’de esir
tutulmaktadır; biri Adem Özköse,
biri Hamit Coşkun. Hükûmetin bir üyesi olarak bu arkadaşlarımızın ülkemize geri
getirilmeleri konusunda bir çalışma yapılmakta mıdır? Son durum nedir, bunu
öğrenmek istiyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Onur.
Sayın Öğüt…
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Zihinsel engelli çocuklarımızın eğitildiği lise düzeyinde iş
okulları var. Bu okullara alınarak becerisi geliştirilen çocuklarımıza iş bulma
olanağı çok kısıtlı. Bu da çocuklarımızın morali üstünde olumsuz etki
yapmaktadır. Yetiştirilen çocuklarımızın daha iyi ve nitelikli eğitim alarak
özellikle kamuda çalışmalarını sağlamak için gerek kadro gerek fiziki ortamın
daha iyileştirilmesi için neler yapmayı düşünüyorsunuz? Özel sektörde iş bulma
olanağı bulunmayan bu çocuklarımız için kamuda iş bulunmalı ve ailelerine bir
nefes alma olanağı yaratılmalıdır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öğüt.
Sayın Şeker…
MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle ILO kararlarının aksine ve sendikal yaşamın olmazsa
olmazı grevsiz toplu sözleşmeyi doğru buluyor musunuz? Yine bu tasarıda toplu
sözleşmesiz genel toplu sözleşme yapılması hizmet iş kolları arasındaki dengeyi
nasıl sağlayacaktır? Sendikacılığın ve toplu sözleşmenin sadece maddi zeminde
yapılmasını ortaya çıkartan bu tasarı diğer sendikacılık kazanımlarını da
tehlikeye sokmuyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Şeker.
Sayın Serindağ…
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, “Endişelenmeye gerek yok.” dediniz ancak her gün
ülkemizde ortalama 4 işçi ölüyor. Davutpaşa’da merdiven altı bir iş yerinde meydana gelen patlamada, Tuzla
Tersanesinde yaşananlar, Zonguldak’ta meydana gelen ve Sayın Bakanın, o zamanki
Bakanın “Güzel öldüler.” dediği maden kazası, Afşin Elbistan’da meydana gelen
maden kazası, İstanbul’da minibüsün kasasında sele kapılarak ölen kadın işçiler,
Adana’da patlayan barajın sularına kapılarak hayatını kaybeden işçiler, Esenyurt’ta inşaat şantiyesinde çadır yangınında hayatını
kaybeden işçiler, en son da Eskişehir’de iki gün önce hayatını kaybeden işçiler
sizi endişeye sevk etmiyor mu? Bu konuda ne zaman gerekli önlemleri
almayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Serindağ.
Sayın Ağbaba…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakanım, geçtiğimiz yıl bizim ve
Yol-İş Sendikasının şiddetle karşı çıkmasına rağmen, Malatya Özel İdaresindeki
çalışan işçilerin 150’si baskıyla emekli edilmiş, 118 işçi de başka illere
nakledilmişti. İl Genel Meclisi Denetim Komisyonunun dün hazırladığı rapora
göre, zorla nakledilen işçilerin vasıflı olduğu ve gönderilen vasıflı işçilerin
yeri doldurulmadığı için hizmet alımı yoluyla personel çalıştırıldığı
belirtilmektedir. Bu nedenle Özel İdare zarara uğramaktadır. Acaba, hangi
mantık elindeki yetişmiş vasıflı işçileri dağıtıp dışarıdan hizmet alımına
gidiyor ve taşeronlaşma yapılıyor? Malatya, bu uygulamalardan dolayı hem zarar
ettiriliyor hem de yapılması gereken işler zamanında yapılmıyor. Örneğin, bu
yıl, Malatya, karla mücadelede sınıfta kalmıştır, hâlâ açılmayan köy yollarımız
vardır. Yine, bu rapora göre, İl Özel İdaresi tarafından teklif usulüyle yapılan
büyük işlerin tamamı
başka illerden yapılmaktadır. Acaba, Malatya cezalandırılmakta mıdır? Bunun
mantığı nedir?
BAŞKAN – Sayın Fırat…
SALİH FIRAT (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, tekrar soruyorum: Kamu kurumlarında çalışan taşeron
işçi sayısı ne kadardır? Bunların kaçı sendikalıdır?
Grevsiz toplu sözleşmenin adaletli olabileceğine inanıyor musunuz?
Grevli toplu sözleşmeli sendikal hak getirmeyi planlıyor musunuz?
4/C mağdurlarının ücret eşitsizliğini, ücret adaletsizliğini düzeltmeyi
düşünüyor musunuz? “Eşit işe eşit ücret vereceğiz.” diyorsunuz çünkü.
Yine, İçişleri Bakanı da buradayken bir sorumu tekrar tekrarlamak
istiyorum: Adıyaman’da, Gaziantep’te, İzmir’de ve Erzincan’da kapılara ve
duvarlara yapılan işaretlerden dolayı bunların faillerinin bulunması için
Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri talepte bulunuyor. Suçluların aranması,
bulunması için talepte bulunmak ne zamandan beri ortalığı karıştırmak oluyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Vural…
OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim efendim.
Sayın Bakan, şunu öğrenmek istiyorum: Bu toplu sözleşme
imzalandıktan ya da Yüksek Hakem Kurulu tarafından kesin olarak karara
bağlandıktan sonra toplu sözleşmenin uygulanmasıyla ilgili yorum davası
açılabilir mi? Açılırsa, nerede açılır? Bu dava açıldıktan sonra, buna
uymayanlar hakkında kanuni bir işlem, hangi kanunun, hangi maddesinde acaba
olabilir? Burada bununla ilgili bir hüküm var mıdır? Çünkü,
biliyorsunuz, Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nda işçilerle ilgili yorum davası açma
hakkı var, acaba memurlar için böyle bir hak var mı? Onu öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Bakan, açız; yaşa
takıldık, açız. Çare? İnsanlar intihar ediyor, intihar etmeye başlıyor,
emeklilik sistemini bozmadan çözüm bulmak sizin görevinizdir. Yaşa takılanlara
üç yıl için geçici bir çözüm zaten üç yıl sonra sistem kendi kendine dönüyor.
Sayın Bakan, açız, susuzuz, çocuklarımız aç, hepimiz açız.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.
Buyurun Sayın Bakanım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bu Kamu Görevlileri Sendikaları Yasası yani 4688 sayılı Yasa
DSP-MHP-ANAP Hükûmeti döneminde çıkarılan bir yasal düzenlemedir, arkadaşımızın
da ifade ettiği gibi. Burada çok önemli değişiklikler yapılıyor, az önce
konuşmamda kürsüden de ifade ettim. Bu yasa, kamu görevlileri sendikasının
yapısını bir görüşme anlayışından sözleşme anlayışına çekiyor ve kürsüde de
ifade ettiğim gibi, önemli düzenlemeler getiriyor, vaktimiz olmadığı için
ayrıntılı bir şekilde giremiyorum. Kesinlikle, mevcut hâli ile yapılacak olan
düzenlemeyi mukayese etmek mümkün değil.
Burada en çok üyeye sahip konfederasyonun esas alındığını ifade
ettiğim için söylüyorum: Bu önemli bir kriterdir ve
bunu günübirlik değerlendirmek doğru değildir. Yasa yürürlüğe girdikten sonra
kimin en çok üyeye sahip olacağı, önümüzdeki dönemlerde nasıl olacağı, yıllarda
nasıl olacağı konusu hepimiz için meçhul olan şeylerdir. Dolayısıyla bir kriter alacaksınız ve bu kriter en çok üyeye sahip olan
konfederasyonla bu sözleşmeyi bağıtlamak ve itiraz hakkını da yine ona
vermektir.
“Efendim, itiraz hakkını diğer konfederasyonlara verelim.” O zaman
anlaşmanın bir zemini kalmıyor. Bir taraftan imza atıyorsunuz, diğer taraftan
bozuluyor. O zaman “Niye imzaladınız?” gibi bir durumla karşı karşıyasınız;
yoksa günübirlik politik bir yaklaşım değil, yasa yapıyoruz, bunun ciddiyetinin
farkındayız.
Şimdi, diğer konu belediyelerdeki sözleşmelilerle ilgili bir
çalışma yapılması konusu, bize sosyal taraflardan da iletildi. Sayın
Başbakanımızın seçim döneminde böyle bir vaadinin olduğu söylendi -gerçi ben o
vaadin henüz bulamadım kaynağını- bu çerçevede Sayın Başbakana arz ettiğimizde
Sayın Başbakanımız bir çalışma yapmamızı söylediler, fakat 2 kere Bakanlar
Kuruluna yasalardan dolayı katılamadım ve bu konuyu kendilerine arz edemedim.
Yaptığımız çalışmayı Bakanlar Kuruluna arz etme imkânım olmadığı için şu anda
kesin bir cevap veremez durumdayım ama bu konuyu en kısa süre içerisinde
kendilerine arz edeceğiz. 17.800 kişi; sizin ifade ettiğiniz gibi Sayın
Başbakanımızın bunu söylediğini, eğer söylemişse bu sözün yerine getirileceğini
ifade etmek istiyorum.
Taşeron işçileriyle ilgili düzenlemelerimizi şu anda yapıyoruz,
taraflarla görüşmemiz devam ediyor ve buradaki emeğin sömürüsü, fazla mesai,
izin sorunları ve kıdem tazminatıyla ilgili yaşadıkları sorunları içeren bir
düzenlemeyi gerçekleştiriyoruz. Belki de kamuda daha farklı sözleşmeler yapma,
kamudaki hizmet alımlarıyla ilgili, bu konular şu andaki gündemimizdeki
konular.
Tabii ki değerli arkadaşlar, iş güvencesi çerçevesinde iş sağlığı
güvenliğiyle ilgili yasal düzenleme, yaptığımız çalışma Bakanlar Kurulundan
Türkiye Büyük Millet Meclisine geldi. Önümüzdeki haftalarda büyük ihtimalle
komisyonlarda hep birlikte görüşeceğiz ve bu yasa müstakil bir yasa olduğu için
önem arz ediyor. Türkiye’de sanayinin, endüstrinin bu derece geliştiği bir
süreçte müstakil bir iş sağlığı güvenliği yasamızın olmaması bir eksikliktir,
bunu ifade ediyoruz ve bunun bu dönem içerisinde yasalaşması için biz Bakanlık
olarak gerekli hazırlıklarımızı Parlamentoya taşımış bulunuyoruz, burada da
desteklenirse bunu yasalaştıracağız.
Suriye’deki gazetecilerle -Sayın Başbakanımız dün de ifade
ettiler- Hükûmet nezdinde girişimlerimiz var.
Arkadaşlar, toplu sözleşmenin kapsamı “Kat sayı, göstergeler,
aylık ve ücretler, zam ve tazminatlar, ek ödemeler, ikramiyeler, fazla mesai
ücreti, harcırah, doğum, ölüm ve aile yardımları, yiyecek, giyecek yardımları
ve diğer mali ve sosyal haklar.” diye özetleyebileceğimiz bir kapsamı
içermektedir.
Diğer bir konu: Hakem Heyetinin kararı kesindir, verdiği karar
kesin olarak uygulanacaktır.
Arkadaşlar, toplu sözleşme adaleti bir süreç. Yani
“Bu yasa yüzde 100 dosdoğru bir yasadır, bundan daha iyisi yoktur.” diye bir
iddia içinde değiliz ama 4688, toplu görüşmeden toplu sözleşmeye gelmiş ve -az
önce de ifade ettiğim gibi- artık masada 2 milyon 500 bin kamu çalışanıyla 1
milyon 800 bin emeklisinin aylık artışları, ücretleri ve az önceki kapsamı
çerçevesinde belirlemeler gerçekleşecek. Bunlar son derece önemli
ilerlemelerdir ama bu konulardaki düzenlemeler önümüzdeki süreçte daha
farklılıklar da arz edebilir. Bugün açısından çok yerinde, sağlıklı ve adaletli
bir düzenleme yaptığımızı ifade edebilirim.
Eşit işe eşit ücret, yani daha doğrusu, eşit unvana eşit ücret
düzenlemesini biz yürürlüğe koyduk, şu anda yürürlükte. Çok şükür, kamuda artık
şefler arasında, daire başkanları arasında, uzmanlar arasında, genel müdür
yardımcıları arasında ve benzerleri arasında ücret farklılığı söz konusu
değildir.
OKTAY VURAL (İzmir) – Var, var!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Özel
idarelerdeki işçilerle ilgili, bunlarda norm kadro çerçevesinde yer
değişiklikleri oldu, bunların diğer kurumlara nakilleri oldu. Burada yapılan
düzenlemenin norm kadro çerçevesinde olduğunu ifade etmek istiyorum.
Ayrıca, özürlü, engelli personel seçme sınavı 29 Nisanda
yapılacak. Bu sınav sonucuna göre 3.512 personelin ataması yapılacak.
Bir diğer konu: 4/C’li personel sayısı
27.122’dir. Bildiğiniz gibi, bunlar on bir ay çalışmaktadırlar. Yılda yirmi iki
gün izinleri vardır, sendikalara üye olabilmektedirler. Bunun yanında, otuz gün
hastalık izinleri var. 2010 yılında, on aylık çalışma süreleri on bir aya
çıkarıldı. Yine 2010 yılında, yüzde 18,2 ile yüzde 21,3 düzeyinde, 4/C’lilerin ücretlerinde artış sağlandı. Yükseköğrenim mezunu
olan 4/C’lilerle ilgili net ücret 1.085 TL, lise
mezunları için 991 TL ve ilköğretim mezunları için 895 TL ücret aldıklarını
burada ifade etmek istiyorum.
Yaşa takılanları çok konuştuk. Tekrar…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Süre
yetmediği için cevaplayamıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bir sual tevcih etmiştim. Sayın Bakan, şunu
öğrenmek istiyorum: Toplu sözleşme bağlandı, imzalandı ama toplu sözleşmeyi
uygulama konusunda yorum… Uygulamada problem çıktı. Bu konuda dava açabilecek
mi, ben bunu öğrenmek istiyorum yani toplu sözleşme… Çünkü toplu iş
sözleşmesinde var, bu yorum davası var. Kamu görevlilerine böyle bir dava açma
hakkı var mı?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Yok efendim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) – Yok, işte o zaman toplu sözleşme diye bir
şey yok. Yazdım kâğıda, kalsın haftaya!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) –
Anayasa’da böyle bir hüküm var.
OKTAY VURAL (İzmir) – Öyle bir şey olur mu canım! Uygulamadınız,
ne olacak?
BAŞKAN – Teşekkürler.
Arkadaşlar, tasarının ikinci bölümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.12
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.28
BAŞKAN: Başkan Vekili
Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN
(Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
90’ıncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
200 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
19’uncu madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 19. maddesiyle
değiştirilen 4688 sayılı kanunun 29. maddesinin 4. fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır Mustafa
Kalaycı Erkan
Akçay |
Mersin Konya Manisa |
Sümer Oral Mehmet
Günal Hasan Hüseyin
Türkoğlu |
Manisa Antalya Osmaniye |
“Toplu sözleşme imzalamaya kamu idaresi adına Kamu İşveren Heyeti
Başkanı, kamu görevlileri adına sözleşmenin kamu görevlilerinin geneline
yönelik bölümü için, Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti, hizmet kollarına
yönelik bölümleri için ise ilgili sendika temsilcisi yetkilidir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 sıra sayılı 'Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 19. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 02.04.2012
Mehmet Şeker Kazım
Kurt Namık
Havutça |
Gaziantep Eskişehir Balıkesir |
Musa Çam Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Özgür
Özel |
İzmir İstanbul Manisa |
Madde 19- 4688 sayılı Kanunun 29 uncu maddesi, başlığı ile
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
'Toplu sözleşmenin tarafları ve imza yetkisi
Madde 29- Genel Toplu Sözleşme görüşmelerine kamu idaresi adına
Kamu İşveren Heyeti, kamu görevlileri adına Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti
katılır.
Kamu İşveren Heyeti, Başbakanın
görevlendireceği Başbakan
yardımcısının başkanlığında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Kalkınma
Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve Devlet Personel Başkanlığı
temsilcilerinden oluşur.
Genel toplu sözleşme görüşmelerinde Kamu Görevlileri Sendikaları
Heyeti, bağlı sendikaların toplam üye sayısı itibariyle en çok üyeye sahip üç
konfederasyonunun belirleyeceği temsilcilerden olmak üzere yedi üyeden oluşur.
Bu yedi temsilcinin belirlenmesinde en çok üyeye sahip üç konfederasyona bağlı
sendikaların toplam üye sayısı, yediye bölünmek suretiyle bir temsilcilik için
gerekli üye sayısı belirlenir. Her bir konfederasyona bağlı sendikaların toplam
üye sayısı, bir temsilcilik için gerekli üye sayısına bölünmek suretiyle
konfederasyonların Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetindeki temsilci sayıları
tespit edilir. Bu işlem sonunda tam sayıları gösteren temsilci sayıları
konfederasyonlara dağıtıldıktan sonra kalan temsilcilikler, arta kalan yüzdelik
rakamların büyükten küçüğe doğru sıralaması esas alınarak konfederasyonlar
arasında dağıtılır. Bu fıkra hükmüne göre her bir konfederasyonun belirleyeceği
temsilci sayıları Devlet Personel Başkanlığınca ilgili konfederasyonlara
bildirilir.
Genel toplu sözleşme, Kamu İşveren Heyeti ile görüşmelere katılan
Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet üyelerinin nitelikli çoğunluğu (toplam üye
sayısının 2/3 oranı) arasında imzalanır.
Hizmet kolu toplu sözleşmesi görüşmelerinde Kamu Görevlileri
Sendikaları Heyeti, o hizmet kolunda en çok üyeye sahip ilk üç sendikanın
temsilcilerinden oluşur. Heyetin oluşumu Genel Toplu Sözleşmedeki gibi hizmet
kolu bazında belirlenir. Her bir hizmet kolu kapsamında toplu sözleşme
görüşmelerine katılacak Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet üyeleri, ilgili
sendika tarafından genel toplu sözleşme görüşmelerinin başlamasından bir hafta
önce Devlet Personel Başkanlığına bildirilir.
Hizmet kolu toplu sözleşmesi, Kamu İşveren Heyeti ile Kamu
Görevlileri Sendikaları Heyeti arasında imzalanır.
Kurum toplu sözleşmesi görüşmelerinde o kurumla ilgili Kamu
Görevlileri Sendikaları Heyeti, o kurumda da en çok üyeye sahip sendikanın en
çok üç temsilcisinden oluşur.
Kurum toplu sözleşmesi, o kurumun en üst yöneticisi ile o kurum
için belirlenen Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti arasında imzalanır.
Genel veya hizmet kolu toplu sözleşmesinin imzalanması halinde
Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurulamaz."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 Sıra Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 19. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.
Madde 19.- 4688 sayılı Kanunun 29 uncu maddesine aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
Bütün kamu kurum ve kuruluşlarında geçerli olmak üzere iki yılda
bir imzalanan Genel toplu sözleşmenin yanında belediyeler, il özel idareleri ve
mahalli idare birliklerinde çalışmakta olan kamu görevlilerinin genel toplu
sözleşmelerle belirlenen ekonomik ve sosyal hakları dışındaki çalışma
koşullarını, ekonomik, sosyal, demokratik ve kültürel haklarını belirlemek
üzere; o kurumdaki en çok üyeye sahip sendikanın çağrısını takiben en geç bir
ay içerisinde ilgili
kurum merkezinde kurum
toplu sözleşmesi yapılır.
Pervin Buldan Sırrı
Süreyya Önder Erol
Dora |
Iğdır İstanbul
Mardin
|
Sırrı Sakık Levent Tüzel Ertuğrul Kürkcü |
Muş İstanbul
Mersin
|
Adil
Kurt |
Hakkâri
|
BAŞKAN – Sayın Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) -
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Buldan…
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Levent Tüzel, İstanbul...
BAŞKAN – Sayın Tüzel, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Tüzel.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kamu emekçilerinin sendikal hak ve özgürlüklerini konuşuyoruz,
bu yasal düzenleme buna dair. 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanunu’nda Değişiklik yapılıyor. Toplu sözleşmenin tarafları ve imza yetkisine
dair maddede söz almış bulunuyorum.
Öncelikle, bugün bir 12 Eylül yargılaması söz konusu. Neden bundan
bahsetme ihtiyacı var? Çünkü bu yargılama gerçekten bütün bir dönemin
sorgulanması açısından tarihî bir yargılama ve özellikle de işçi sınıfı, kamu
emekçileri sendikal haklarına dönük bir saldırıyı hedeflediği için bugünümüzle
de son derece yakından ilgili. Bu yargılamanın son derece ciddiyetsiz ve
samimiyetsiz olduğunu bugünkü mahkeme manzarasından gördük. Sadece 2 darbeci
generalin yargılanması açısından da mahkemenin hazırlıkları açısından da
kamuoyunun beklentisine yanıt vermemesi yönünden de aslında burada sadece bir
görüntü oluşturma meselesi, yaklaşımı bu yasa düzenlemesinde de görülüyor.
Gerçekten, burada da memura toplu sözleşme müjdesi veren Hükûmet, on sekiz ay
geçtikten sonra ancak, tamamen kendi işine geldiği gibi düzenleyerek, Meclis
gündemine getiriyor. Bugün gelinen noktada kamu emekçilerine müjde falan
verilmediği, referandumda yandaş medyanın ve liberallerin nefesiyle şişirilen
toplu sözleşme balonunun da aslında patladığını görüyoruz. Yasa değişikliği,
tıpkı işçi sendikalarında olduğu gibi, kamuda örgütlü kamu emekçileri
sendikalarını bir bütün olarak denetleme ve hareket alanlarını kısıtlama
mantığıyla hazırlanmıştır. Özgür bir toplu pazarlık sisteminin en temel öğesi
olan grev hakkının olmaması bile tek başına yasa değişikliğinin bir aldatmaca
olduğunu göstermektedir. Sayın Bakan burada grevin anayasal nedenlerle yer
almadığını söylüyor ama aynı Anayasa, 90’ıncı maddede bildiğiniz gibi,
uluslararası sözleşmelere atıf yapmaktadır ve bütün uluslararası sözleşmelerde kamu emekçilerinin grev
hakkı düzenlenmiştir.
Değerli milletvekilleri, AKP’nin çıkardığı pek çok kanunda olduğu
gibi, bugün üzerinde konuştuğumuz yasada sadece göstermelik değişiklikler
yapılmakta, bu hâliyle, zarfı farklı ama
mazruf aynı olan bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. Görünürde kamu emekçilerine
toplu sözleşme hakkı verildiği iddia edilse de özünde eskisinden daha geri
düzenlemeler olduğu çok açıktır. Oysaki kamu emekçileri, 12 Eylül darbesinden
sonra, uzunca bir zaman mücadeleleriyle kendi örgütlenmelerini ve toplu
pazarlık hakkını kazanacak bir mücadele içerisinde olmuşlar, yasal düzenlemeler
ise bugün çok daha geri bir noktaya gitmiştir.
Sendikaların temel görevi, üyelerinin çalışma koşullarının
iyileştirilmesi, ücret ve sosyal haklar ile özlük ve mesleki taleplerini
gerçekleştirmek için işverenle toplu pazarlık yapmaktır.
Tasarı konfederasyonları öne almakta, tek düzey toplu sözleşme
önermekte, sendikaları devre dışı bırakmaktadır.
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi kararlarıyla tescil edilen ve yerel
hizmet iş kolunda bugüne kadar imzalanan 400’ün üzerinde toplu sözleşme resmen
yok sayılmıştır. Anayasa’da yapılan değişiklik doğrultusunda, toplu sözleşmenin
yasal güvenceye kavuşturulması amacıyla hazırlandığı iddia edilen bu tasarı,
kamu çalışanları ve sendikaların elinden bu hakkı resmen almaktadır. Tasarıyla
sendikalar toplu sözleşmenin doğrudan tarafı yapılmayarak hem yetkileri hem de
etkilerinin sınırlandırılmak istenmesi düşündürücüdür.
Tasarı, ayrıca sendikaların mevcut hiyerarşiyi ve ücret dengesini
bozacak zam talebinde bulunmalarının önünde yasal engel konularak fiilen
sendikasız bir rejim yaratmak istemektedir.
Tasarı, örgütlenme özgürlüğünü genişletmek bir yana, Meclis,
Cumhurbaşkanlığı, askerî iş yerleri, ceza ve tevkif evleri çalışanları, emniyet
mensupları, hâkim ve yargıçlar dâhil olmak üzere 700 bin kamu çalışanının
örgütlenme yasağını devam ettirmektedir. Kamu emekçilerinin talepleri
doğrultusunda örgütlenme yasaklarının kaldırıldığı, özgürlükçü, demokratik bir
grev ve toplu sözleşme yasasının çıkartılması artık Meclisin sorumluluğundadır.
Böyle bir yasa için ayrımsız tüm milletvekillerini sorumluluğa ve kamu
emekçilerinin taleplerine kulak vermeye davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tüzel.
Sayın Tüzel ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 sıra sayılı 'Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 19. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 02.04.2012
Mehmet Şeker
(Gaziantep) ve arkadaşları
Madde 19- 4688 sayılı Kanunun 29 uncu maddesi, başlığı ile
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Toplu sözleşmenin tarafları ve imza yetkisi
Madde 29- Genel Toplu Sözleşme görüşmelerine kamu idaresi adına
Kamu İşveren Heyeti, kamu görevlileri adına Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti
katılır.
Kamu İşveren Heyeti, Başbakanın görevlendireceği Başbakan
yardımcısının başkanlığında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı,
Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve Devlet Personel Başkanlığı
temsilcilerinden oluşur.
Genel toplu sözleşme görüşmelerinde Kamu Görevlileri Sendikaları
Heyeti, bağlı sendikaların toplam üye sayısı itibariyle en çok üyeye sahip üç
konfederasyonunun belirleyeceği temsilcilerden olmak üzere yedi üyeden oluşur.
Bu yedi temsilcinin belirlenmesinde en çok üyeye sahip üç konfederasyona bağlı
sendikaların toplam üye sayısı, yediye bölünmek suretiyle bir temsilcilik için
gerekli üye sayısı belirlenir. Her bir konfederasyona bağlı sendikaların toplam
üye sayısı, bir temsilcilik için gerekli üye sayısına bölünmek suretiyle
konfederasyonların Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetindeki temsilci sayıları
tespit edilir. Bu işlem sonunda tam sayıları gösteren temsilci sayıları
konfederasyonlara dağıtıldıktan sonra kalan temsilcilikler, arta kalan yüzdelik
rakamların büyükten küçüğe doğru sıralaması esas alınarak konfederasyonlar
arasında dağıtılır. Bu fıkra hükmüne göre her bir konfederasyonun belirleyeceği
temsilci sayıları Devlet Personel Başkanlığınca ilgili konfederasyonlara
bildirilir.
Genel toplu sözleşme, Kamu İşveren Heyeti ile görüşmelere katılan
Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet üyelerinin nitelikli çoğunluğu (toplam üye
sayısının 2/3 oranı) arasında imzalanır.
Hizmet kolu toplu sözleşmesi görüşmelerinde Kamu Görevlileri
Sendikaları Heyeti, o hizmet kolunda en çok üyeye sahip ilk üç sendikanın
temsilcilerinden oluşur. Heyetin oluşumu Genel Toplu Sözleşmedeki gibi hizmet
kolu bazında belirlenir. Her bir hizmet kolu kapsamında toplu sözleşme
görüşmelerine katılacak Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet üyeleri, ilgili
sendika tarafından genel toplu sözleşme görüşmelerinin başlamasından bir hafta
önce Devlet Personel Başkanlığına bildirilir.
Hizmet kolu toplu sözleşmesi, Kamu İşveren Heyeti ile Kamu
Görevlileri Sendikaları Heyeti arasında imzalanır.
Kurum toplu sözleşmesi görüşmelerinde o kurumla ilgili Kamu
Görevlileri Sendikaları Heyeti, o kurumda da en çok üyeye sahip sendikanın en
çok üç temsilcisinden oluşur.
Kurum toplu sözleşmesi, o kurumun en üst yöneticisi ile o kurum
için belirlenen Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti arasında imzalanır.
Genel veya hizmet kolu toplu sözleşmesinin imzalanması halinde
Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurulamaz."
BAŞKAN – Sayın Komisyon, okunan önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu,
İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri, hepinize saygılar sunuyorum.
Çalışma Bakanım burada yok ama Çalışma Bakanlığının yetkilileri burada.
Türkiye’de tüm çalışanların hamisi, tüm çalışanların gideceği tek yer olduğunu
düşündüğümüz Çalışma Bakanlığına sadece ihbar ediyorum, şikâyet ediyorum, ihbar
yapıyorum, Türkiye Büyük Millet Meclisini ihbar ediyorum.
Değerli arkadaşlar, bir süre önce Meclis Teşkilat Yasası
görüşüldü, buradan geçti. Gerek alt komisyonda gerek komisyonda gerek burada
kanun görüşülürken başta Sayın Başkan “Bir kişinin burnu kanamayacak.” dedi.
Sayın Başkanım, doğru mu? “Bir kişinin burnu kanamayacak.” dedi. Başta Sayın
Alt Komisyon Başkanı “Bir kişinin burnu kanamayacak.” dedi. Başta Sayın
Komisyon Başkanı, -Sayın Lütfi Elvan Bey burada mı?- ona da sataşıyorum, “Bir
kişinin burnu kanamayacak.” dedi. Size
de sataşıyorum.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Buyurun efendim, devam edin.
(AK PARTİ sıralarından “Bağırmadan konuş!” sesleri)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ben nasıl konuşacağımı bilirim.
Değerli arkadaşlar, maalesef daha mürekkebi kurumadı, bir norm
kadro çalışması yaptırılıyor TODAİE’ye, 1.500 kişi kadro fazlası çıkarılıyor.
Bir, soruyorum Sayın Başkan. Bu Mecliste en fazla 657 kişi çaycı, yemekçi,
bahçıvanı fazla görüyorlar. “Bu hizmetleri de taşeron çalıştırıp satın
alacağız.” diyor. Yazıktır, günahtır. Sayın Başkan, bu Mecliste acaba kaç tane
bankamatik elemanı vardır? Kaç kişi Meclise gelmeden, Meclise kaç kişi
gelmeden… Kaç tane bankamatik elemanı vardır? Önce bunlara yol verin, sizin
elinizi öpeyim. Gariban çaycıdan, gariban aşçıdan, gariban garsondan ve
hepimizin inandığı… Burası yolgeçen hanı değil. Taşeronun kimi getirip
çalıştıracağı belli değil. Bu Meclis Türkiye'nin en güvendiği kurum olmalıdır.
Bu Mecliste çalışan insanlar güvenilir olmalıdır. Burası bizim namusumuz.
Acaba, bu Mecliste 2002 yılından bu yana getirilen, bir gün Meclise gelmeyen kaç
tane müşavir vardır? Önce onlardan başlayın. Siz getiriyorsunuz tüm çözümü
gariban 4/C’lilere, 4/B’lilere!
Arkadaşlar, yazıktır. Adalet bu değildir. Bu Mecliste çalışan
gariban insanlardan ne istiyorsunuz? Onları gönderip yerine çay hizmeti
vermeyecek misiniz? Yemek vermeyecek misiniz? Bahçeyi temizletmeyecek misiniz?
Bahçeye bakım yapmayacak mısınız? Bunları, ne olduğu belli olmayan, taşeronun
kimi, hangi işçiyi alacağı, asgari ücretin altında… Eğer Türkiye'de hepimiz
taşeronluğa karşı çıkıyorsak ve taşeronları, taşeronluğu, taşeronu gelip
Meclisin dibine koyuyorsanız, hepimize yazıktır.
Ben Çalışma Bakanlığına ihbar ediyorum. Buradan adam çıkarıp
yerine taşeron işçi alan bir Meclisi ihbar ediyorum, alacak bir Meclisi ihbar
ediyorum. Burada tüm grup başkan vekillerini sorumluluğa davet ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) Burada tüm grup başkan vekillerini bu gariban insanlar
adına sorumluluğa davet ediyorum. Bunların günahını veremezsiniz!
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyoruz
Sayın Başkan.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Başkanım, sataşma var…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sataştım efendim! Sataştım!
Sayın Başkanım, size de sataştım!
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Alt Komisyon Başkanı olarak
sataştı Sayın Aslanoğlu, cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN – Peki, buyurun.
Bir dakika lütfen…
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Isparta Milletvekili
Süreyya Sadi Bilgiç’in, İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu’nun şahsına sataşması nedeniyle konuşması
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii ki
Sayın Aslanoğlu’nun buradaki heyecanını anlıyorum, bunu da
takdirle karşılıyorum ancak şu ana kadar hiç kimsenin burnu kanamadı.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Uyarıyorum.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) – Burada, komisyon aşaması da dâhil
olmak üzere, herkes Meclis içerisinde bir norm kadro çalışması yapılacağını
biliyordu, Mecliste bir kadro şişkinliği olduğunu da herkes biliyordu yani
bunları kimse tartışmıyor.
Ne yapıldı? Norm kadro çalışması yapıldıktan sonra Başkanlık
Divanına sunuldu. Bildiğim kadarıyla, bütün siyasi parti gruplarımız da bu Başkanlık
Divanında temsil ediliyorlar. Bu konu Başkanlık Divanında tartışılmaya devam
ediyor. Şu ana kadar da herhangi bir şekilde haksız yere görevinden
uzaklaştırılmış hiç kimse yoktur. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı
da, Meclis Başkanlığı da, Parlamentonun bütünü de, milletvekilleri de mutlaka
bütün çalışanlarına sahip çıkacaklardır ama bununla beraber mutlaka…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Söz mü?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) - Bakın, 58 tane olan birim sayısı
17’ye indirildi. 226’nın üzerinde müdür yardımcısı ve üstü kadronun olduğu,
güvenlik elemanlarıyla 6 bine yakın bir personelin olduğu bir yapıdan
bahsediyoruz. Bu yapının mutlak surette bir düzenlemeye ihtiyacı olduğu açıktır
ve şu ana kadar da 18 Nisana kadar emekli olanlara, emekliliği gelip de
emekliliğini isteyenlere de emeklilik tazminatlarında ciddi manada bir ek,
ilave ödeme yapılmaktadır. Burada, çalışanlarımız bunları
değerlendireceklerdir.
Başkanlık Divanı, sizlerin de içinde olduğu, yani sizin şahsınız
değil ama, sizin partinizin de içinde olduğu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Benim oyum 3 tane, buranın oyu 2 tane, oranın oyu 1 tane; oy
sizde.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) -
Başkanlık Divanı bu noktadaki değerlendirmeyi yapacaktır ama hepimiz
bütün çalışanlarımıza gözümüzün içi gibi bakıyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – İhbar ediyorum.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) -
Hiçbir şekilde de onları gönderip de burada, onların yerine herhangi bir
şekilde bir taşeron, onların yerine adam getirmek gibi bir düşünce de yoktur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/556) (S.
Sayısı: 200) (Devam)
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu ve arkadaşlarının…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı….
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunacağım. Daha evvel karar yeter sayısı istenmiştir, oylarınıza sunacağım ve
karar yeter sayısını arayacağım.
Sayın Aslaoğlu ve arkadaşlarının
önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Şimdi, kâtip üyeler arasında anlaşmazlık var.
İki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır; önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 19. maddesiyle
değiştirilen 4688 sayılı kanunun 29. maddesinin 4. fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları
“Toplu sözleşme imzalamaya kamu idaresi adına Kamu İşveren Heyeti
Başkanı, kamu görevlileri adına sözleşmenin kamu görevlilerinin geneline
yönelik bölümü için, Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti, hizmet kollarına
yönelik bölümleri için ise ilgili sendika temsilcisi yetkilidir.”
BAŞKAN – Sayın Şandır ve arkadaşlarının okunan önergesine Sayın
Komisyon katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hasan Hüseyin Türkoğlu, Osmaniye Milletvekili,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkan, Türk milletinin
saygıdeğer milletvekilleri; 200 sıra sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 19’uncu maddesine
ilişkin değişiklik önergesinden dolayı söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken Türk milliyetçiliğinin kilometre taşı, bugün
yargılanmaya başlanan 12 Eylül darbesinin gerçek mağdurlarından merhum Başbuğ
Alparslan Türkeş’i saygıyla yâd ediyorum.
Yine sözlerime başlarken bir ifadede bulunma ihtiyacı hasıl oldu. Sayın Bakandan özellikle rica ediyorum… Efendim,
bu tasarınızın her yerini inceledik, ne Kamu İhale Kanunu’yla ilgili bir hüküm
var ne de şöyle kenara köşeye sıkışmış 3-5 milyar dolarlık bir muafiyet var.
Diğer bakanlarımızın bütün tasarıları, teklifleri hep böyle Kamu İhale
Kanunu’na atıfta bulunuyordu, bir 3-5 milyar dolar kenara sıkıştırıyorlardı.
Size arkadaşlarımız sitem ediyorlar “Niye Sayın Bakan koymamış böyle bir
hüküm?” diye. Bunu da ifade etmek durumundayım.
Tasarının 19’uncu maddesi, 4688 sayılı Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanunu’nun 29’uncu maddesini başlığıyla birlikte değiştirmektedir.
Bu madde, toplu sözleşmenin taraflarını ve imza yetkisini düzenlemektedir. Kamu
İşveren Heyetinin oluşumuna ilişkin herhangi bir değerlendirme yapmaya ihtiyaç
yoktur, çünkü hepsi Hükûmet memuru olan görevlilerin aynı hususları dile
getirmesi beklenir. Ancak, Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetinin oluşumu daha
büyük önem arz etmektedir. Çünkü kamu görevlileri sendikalarının farklı
yaklaşımları, farklı çözüm önerileri vardır. Bu çerçevede, tasarının bu
maddesi, toplu sözleşmeye taraf olarak Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti
Başkanının imza atmasını düzenlemektedir. Hem Heyet Başkanı olma hem de imza
yetkisini bir sendika temsilcisinin tek başına uhdesinde taşıması doğru
değildir. Bugün, iktidara yakın, hatta iktidarın kurdurduğu, beslediği ve
büyüttüğü bir sendika başkanının Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet Başkanı ve
imza yetkilisi olması demokratik ve adil değildir.
Bugün itibarıyla kamu görevlilerinin sendika üyeliği konusunda
sendikaların birisi yüzde 40’ın üzerinde üyeye sahiptir. Geriye kalan yüzde
60’a yakın üyeye ise diğer iki sendika sahiptir. Yüzde 60 oranında üyesi olan
sendikalar heyette temsil edilecek ancak imzaları olmayacak, itiraz hakkı, rey
hakkı olmayacak. Bizim de bu düzenlemeyi demokratik ve adil olarak
değerlendirmemiz mümkün olmayacaktır hâliyle. Bu düzenleme, bu hâliyle adil
değildir, demokratik değildir, hele hele ILO standartlarına ve evrensel
sendikacılık anlayışına uyumlu değildir, zıttır, aykırıdır.
Diğer yandan, kamu görevlileri sendikalarına da şöyle bir göz
atmakta fayda vardır. Bugün sendika konfederasyonu olarak üç sendika karşımıza
çıkmaktadır. AKP iktidara geldiğinde 41 bin üyesi olan, AKP’nin besleyip
büyüttüğü bir sendikanın üye sayısı 500 binlere kadar yükselmiştir. Eski bir
mülki idare amiri olarak bu sayının buralara nasıl geldiğini gözlemleyen
biriyim. Bakanlıkların merkez ve taşra teşkilatlarında görevli devlete değil
iktidar partisine bağlı kamu görevlileri, çalışanları iktidar partisinin
sevdiği sendikalara üye olmaya zorlamışlardır, hâlâ zorlamaktadırlar. Kadrolu,
4/B’li, 4/C’li, ne kadar
çalışan varsa tehdit, şantaj, korkutma, yıldırma ve her türlü metotla malum
sendikaya üye olmaya, mevcut sendikalarından ayrılmaya zorlanmaktadırlar. Karşı
duranlar, dik duranlar tayinlerde, terfilerde cezalandırılmaktadırlar. Memurlar
Tayyip Erdoğan’ın sendikasına davet edilmekte, kabul etmeyenlere “Sen Başbakana
karşı mısın?” şeklinde psikolojik baskı yapılmaktadır. Diyanet işleri
mensupları arasında malum sendikaya üye olmayanları “Ergenekoncu”
diye yaftalayacak dedikodular üretmekten geri durmayan bir anlayış hâkimdir.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; kamu görevlilerinin
sendikal örgütlenmeleri, bu görevlilerin sorunlarının giderilmesi, sosyal
adaletin sağlanması ve çalışma barışının oluşturulması açısından çok önemlidir.
Bugün, bu düzenlemeyle iktidara yakın bir sendikanın lehine yaptığınız
düzenlemeler, siz iktidardan ayrıldıktan sonra sizi rahatsız edebilir. Bu
noktadan hareketle demokrasi ve adaletin gereğini bugün yaparsanız yarın aynı
muameleye tabi olursunuz, yoksa yediğiniz hurmalar sizi rahatsız eder ama
kimseye derdinizi anlatamazsınız.
Gelin, uluslararası standartlara, ILO standartlarına, evrensel
sendikacılık kurallarına uygun bir düzenleme yapalım, çalışanların uluslararası
normlara uygun sendikal haklara sahip olmasını esas alan düzenlemelere imza
atalım. Bu çerçevede çalışma hayatının ortaya çıkardığı problemlerin çözümü ve
çalışma barışının tesis edilmesi için çoklu danışma mekanizmalarına her kesimi
dâhil ederek güçlendirilen ve etkin katılım sağlayan metinleri ortaya
çıkaralım. Sendikaların iktidara ya da muhalefete yakınlığı değil, eğitim ve
araştırma faaliyetlerine verdiği ağırlık, iş ortamında ve teknolojide meydana
gelen değişimlere uyum sağlayıcı beceri programlarına ayırdığı potansiyel göz
önünde bulunduracak düzenlemeleri hep beraber yapalım.
Bu duygularla önergemizin kabulünü yüce heyetinizden istirham
eder, Türk milletinin saygıdeğer milletvekillerini saygıyla selamlarım. (MHP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türkoğlu.
Sayın Türkoğlu ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 19’uncu madde kabul edilmiştir.
20’nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının 20. maddesi ile eklenen fıkrada yer
alan “5 iş günü” ibaresinin “7 iş günü” olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Lütfü Türkkan Nevzat
Korkmaz Hasan Hüseyin
Türkoğlu |
Kocaeli Isparta Osmaniye |
Mesut
Dedeoğlu Sadir Durmaz |
Kahramanmaraş Yozgat |
T.B.M.M Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 200 sıra sayılı yasa tasarısının 20. maddesinin
çerçevesinde yer alan “her hizmet kolundaki yetkili” ifadesinin tasarı
metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Kazım
Kurt Bülent
Kuşoğlu
İstanbul Eskişehir Ankara
Kadir
Gökmen Öğüt Özgür
Özel
İstanbul Manisa
BAŞKAN – Sayın Komisyon, Aslanoğlu ve arkadaşlarının -son okunan-
önergesine katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Sayın Öğüt, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nun görüşülmesi nedeniyle
söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, toplum üzerindeki büyük baskı kamuda
çalışan sağlık çalışanlarını da etkilemekte, sendikalaşma ve hak aramada büyük
sıkıntılar çıkmaktadır. Her ne kadar, 12 Eylül referandumunun ileri haklar
getirdiği masalı anlatıldıysa da daha geri, daha baskıcı bir sendikal ortamda
olduğumuz, özellikle son günlerde yaşadığımız polis baskısıyla daha net
hissedilmektedir.
Ankara’nın ortasında, emekçiler, sendikacılar, öğretmenler
defalarca baskıyla karşılaşmış, dayak yemiş, coplanmış, gaz bombasıyla
püskürtülmeye çalışılmıştır. 12 Eylül darbesinin getirdiği Anayasa’dan farklı
uygulamaların olmaması, iktidarın bilerek, isteyerek yaptığı bir planlamadır.
Sendika olabilir ama muhalif olmayan, konuşmayan, iktidarın her
yaptığını olumlu karşılayan sarı sendika makbuldür AKP İktidarı için. Nitekim, ülke yararına, kamu çalışanlarının haklarını
savunmak için defalarca meydanlara inen, açıklamalar yapan muhalif sendikaların
sesine kulak tıkanmış ve “Ben yaptım, oldu.” anlayışının temeli olan kanun
hükmündeki kararnameyle Kamu Hastaneler Birliği Yasası da tıpkı diğer yasalar
gibi yürürlüğe konulmuştur. Sağlıkta dönüşümün son halkası olan bu yasayla
birlikte birçok haksız uygulama baş göstermiştir, daha da vahimi, gün geçtikçe
de artmaktadır, artacaktır.
Sayın milletvekilleri, bu doğrultuda, sizlere, kamuda çalışan diş
hekimlerinin ve yardımcı personelin karşılaştığı sorunları anlatmak istiyorum.
Öncelikle, ağız ve diş sağlığı merkezlerinde ve hastanelerde çalışmaya başlayan
meslektaşlarımız “4/B” denilen ucubeyle işe başlamaktadır, güvencesiz bir iş
ortamıyla karşı karşıya kalmaktadırlar. Bir müddet sonra 4/A kadrolu
olmaktadırlar. Bu süreç sancılı geçmektedir. Kamuya başvuruda bulunan
meslektaşlarımız ve yardımcı personel 4/A ile işe başlamalı ve iş güvenceleri
mutlaka olmalıdır.
Kamunun değişik birimlerinde çalışan meslektaşlarımız ve yardımcı
personel ayrı ayrı ücretlendirilmekte, döner sermaye başhekimin inisiyatifine bırakılmakta, her ay ayrı döner sermaye payı
dağıtılmaktadır.
Hasta şikâyetlerinde her zaman meslektaşlarımız haksız görülmekte
ve uyarı almaktadırlar, döner sermayeden daha az yararlanacağı bölümlere
sürülmektedirler.
Sağlık çalışanları tehdit edilmektedir.
Performans uygulamasıyla nitelik yerine nicelik öne çıkarılmıştır.
Daha fazla performans göstermek için çaba gösteren meslektaşlarımız
sağlıklarını kaybetmektedirler. Tatile bile gidemeyen meslektaşlarımız
olmaktadır.
Günde 14 hastaya bakması gereken diş hekimleri 30 civarında
hastaya bakmak zorunda kalmaktadır. Bu da hem fiziksel hem psikolojik
rahatsızlıklara sebep olmaktadır. Bu bir çeşit işkencedir.
Performansın maaşın yüzde 25’i kadar olması gerekirken, maaşın,
toplam ücretin yüzde 30’u olmaktadır. Bu da özlük haklarına
yansıtılamamaktadır, emeklilikte düşük maaşa ve büyük mağduriyetlere sebep
olunmaktadır.
Performansa dayalı sistem, aşırı çalışmaya yol açmakta. Bu da diş
hekimleri kadar, taşeron sistemiyle çalışan yardımcı personelin olumsuz
şartlarda ve güvencesiz çalışmasına neden olmaktadır, çeşitli sağlık
sorunlarıyla karşı karşıya kalınmaktadır.
Mesleğin en önemli ayaklarından olan laboratuvarlarda çalışan diş
teknisyenleri ihale sistemiyle çalıştıkları için, ucuz işçi, ucuz malzeme
kullanmaktadır. Hastalarımızın sağlığıyla oynanmakta, ülke dövizi havaya
uçmakta ve buralarda çalışan diş teknisyenleri silikozis
hastalığına yakalanmaktadır. İhaleyi alamayanlar da işsizlikle karşı karşıya
kalmaktadır.
Örgütlü güçleri olan Diş Teknisyenleri Odası ve dernekleri Sağlık
Bakanlığınca ciddiye alınmayıp görüşlerine başvurulmamaktadır.
Bu arada, serbest çalışan diş hekimleri için olumlu bir gelişmeyi
belirtmek istiyorum: Çalışma Bakanlığıyla Diş Hekimleri Birliği arasında hizmet
satın alma görüşmeleri gayet olumlu geçmektedir. Bakana, verdiği sözü yerine
getirmek için gösterdiği çabaya teşekkür etmek isterim.
Her ne kadar “Sendikalaşmanın önündeki engeller kaldırıldı.” dense
de örgütlenenlerin başına gelenler özellikle muhalif sendikalaşmanın önünde
engeller yaratmaktadır. Yandaş medya, yandaş yargı, yandaş sivil toplum
örgütleriyle birlikte yandaş sendikalar da AKP Hükûmetinin en büyük eseridir.
Bugün 12 Eylül darbesiyle ilgili yargılama başladı. Sadece 2
generalin yargılanması yetmez. O günün küçük askeri ve polisi olan ama
merdivenleri hızla tırmanan, general olan, polis müdürü olan o günün
sıkıyönetim valileri, müsteşarları…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öğüt.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (Devamla) - ...yaş büyüten doktorları,
hâkimleri, velhasıl bütün sorumluları yargılanırsa 12 Eylül yargılanmış
olacaktır. 12 Eylül 1980 darbesini yapanlar yıllar sonra nasıl hesap verme
noktasına geldiyse bir gün AKP de kendi yarattığı bugünün mağdurları için hesap
verecektir.
12 Eylülle hesaplaşma…
BAŞKAN – Sayın Öğüt, teşekkür ediyorum.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Öğüt ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının 20. maddesi ile eklenen fıkrada yer
alan “5 iş günü” ibaresinin “7 iş günü” olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Lütfü
Türkkan (Kocaeli) ve arkadaşları
BAŞKAN – Sayın Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) –
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Türkkan, Kocaeli Milletvekili, buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Bakan katılıyor efendim.
BAŞKAN – Komisyon takdire bıraktığı için.
AHMET YENİ (Samsun) – Katılınca konuşma olmuyor ki.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – “Katılınca konuşma olmuyor.” diye bir
şey olur mu? Nereden biliyorsun teşekkür etmeyeceğimi? Yani böyle bir şey var
mı?
Ben öncelikle, az evvel oturum başladığında, merhum Başbuğ
Türkeş’in ölümü nedeniyle yaptığı konuşma için Grup Başkan Vekili Mahir Ünal
Bey’e teşekkür ediyorum. Onun şahsından kaynaklanan bir konuşma olduğunu da
özellikle belirtmek istiyorum.
Sizin “12 Eylülün peşindeyiz.” demenize kimse inanmıyor, onu
söyleyeyim size. Zira,
hakikaten siz, ne 12 Eylülün ne 28 Şubatın ne de 27 Nisanın peşinde
olamazsınız. Böyle bir şey yok. Siz, olsa olsa, kentsel dönüşümden elde edilen rantın, ihalesiz verilmesini istediğiniz tablet ihalesinin
peşinde olursunuz. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar) O rantları
paylaşma peşinde olursunuz. Sizin bu milletin hasletleriyle, bu milletin
dertleriyle en ufak bir ilişkiniz olduğunu düşünmüyorum. Zira,
hakikaten, aranızda benim çok yakinen tanıdığım, geçmişten ünsiyetim bulunan
dostlarım var. Geçmişte beytülmale el sürmeyen bu kadroların önemli bir kısmı
şimdi beytülmalin peşine düşmüş.
AHMET YENİ (Samsun) – Müdahillik için kuyruğa girdiniz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - 28 Şubatın failleriyle kol kola
dolaştığınızı, 27 Nisanın, e-muhtıranın failleriyle pazarlık yaptığınızı cümle
âlem biliyor. Şimdi, kalkıp da “12 Eylülün hesabını soruyoruz.” diye ortaya
çıkmanız bir garabet sadece.
AHMET YENİ (Samsun) – Müdahil oluyoruz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - 12 Eylül ihtilali yapıldığında hatırlar
mısınız Amerika demişti ki: “Bizim çocuklar yaptı bu ihtilali.” Şimdi, yine
Amerika’nın “Bizim çocuklar.” dediği iktidar 12 Eylülün Amerika Birleşik
Devletleri uşaklarını yargılıyor. Böyle bir garabetle karşı karşıyayız.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – O kadar da ağır konuşma! “Uşak”
diyemezsin!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkanım…
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – 12 Eylülde kaçtınız, 27 Nisanda
kaçtınız, 28 Şubatta kaçtınız. Sonra da “Kaçmak hicrettir.” diye fetva
verdiniz. Ülkücüler, devrimciler zindanlarda çürürken siz kenarda beklemeyi
tercih ettiniz. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) – Referandumda ne yaptınız, referandumda?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Sizin her konuda olduğu gibi bu konuda
da samimi olmadığınızı biliyoruz. Bu dönemi, 12 Eylülü, 28 Şubatı, 27 Nisanı
tartışarak kamuoyunu meşgul etmek peşinde olduğunuzu biliyoruz.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Sen kimi yargılıyorsun?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Yaptığınız zamları, ülkenin çevrilebilir
olmaktan uzaklaşan borçlarını, işsizliği, fukaralığı, dış politikada ülkenin
gittiği uçurumu, bu hataları saklamaya yönelik bu hamlelerinizi millete ifşa
etmeye devam edeceğiz. 12 Eylül sanıklarının 4 Nisanda yargılanmaya başlamasını
da ilahî bir tesadüf değil, şeytani bir plan olarak gördüğümü ifşa ediyorum,
söylüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
VURAL KAVUNCU (Kütahya) – Referandumda gördük…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, Sayın Konuşmacı Amerikan
uşaklığıyla ilzam etti bizi. Açıklamak istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydın’ın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın Adalet ve Kalkınma
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, tabii, Sayın Ahmet Aydın’ın,
Amerikan uşaklığıyla suçladığımız 12 Eylül cuntacılarıydı, onları savunmak için
kürsüye çıkmasını da nasıl bir iş birliği olduğunu göstermek açısından ifade
etmek istiyorum.
AHMET AYDIN (Devamla) – İşinize bakın. Kamuoyu biliyor. Vatandaş
biliyor.
OKTAY VURAL (İzmir) – O ifadeyi 12 Eylül uşakları için söyledi.
BAŞKAN – Müsaade ederseniz ne söylediğini duyalım. Bir saniye…
AHMET AYDIN (Devamla) – Biraz dinleyin, dinleyin. Oktay Bey,
dinleyin.
OKTAY VURAL (İzmir) - Dolayısıyla bugün 12 Eylül uşaklarını
savunmak için bir AKP grup sözcüsü konuşuyor. ABD’nin “bizim çocuklar”ını savunuyorsunuz.
AHMET AYDIN (Devamla) – Biraz dinleyin…
BAŞKAN – Bir saniye lütfen… Evet, Hatibi dinleyelim.
Buyurun Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, siz burayı dinleyin.
Ağzı olan konuşuyor zaten. Burada söz bize verildi.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sen nerenle konuşuyorsun!
AHMET AYDIN (Devamla) – Söz bize verildi. Burada biz söz söylemek
durumundayız. Milletin kürsüsünde gelir konuşursunuz ve sizin ne konuştuğunuzu,
ne yaptığınızı da bütün kamuoyu biliyor, bütün halk biliyor.
OKTAY VURAL (İzmir) – Burada 12 Eylül cuntacılarını çoğunluk
partisinin savunmasını esefle karşılıyorum! 12 Eylül cuntasını savunuyorlar
işte görüyorsunuz!
AHMET AYDIN (Devamla) – Sayın Başkanım, konuşmam lazım ama…
BAŞKAN – Sayın Vural, lütfen dinleyelim.
AHMET AYDIN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, arkadaşların
zannediyorum biraz sıkıntıları var.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bu Meclis cuntacıları savunamaz.
AHMET AYDIN (Devamla) – O sıkıntıları burada bizim ifade etmememiz
için bizi provoke ediyorlar.
OKTAY VURAL (İzmir) – Savunamazsınız. Savunuyorsunuz şimdi.
AHMET AYDIN (Devamla) – Çok Değerli Başkanım, değerli arkadaşlar;
tabii âyînesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Ne
yaptığınız çok önemli. Sizin ne yaptığınızı, ne söylediğinizi, söyleminizle
uyumlu olup olmadığınızı bütün Türk halkına havale ediyorum. Herkes her şeyi
çok iyi biliyor. Kalkıp burada çok güzel laflarla edebiyatlar yaparak bir yere
varamazsınız.
Değerli arkadaşlar, bakın, biz burada bu ülkenin özgürleşmesi,
bütün vesayetlerin ortadan kaldırılması adına, demokratikleşme adına ciddi bir
paket getirdik. 26 maddelik referandum paketi getirdik ve o paketin içindeki
maddelerden bir tanesi de geçici 15’inci maddeydi. Eğer bugün darbeciler
yargılanıyorsa bu grubun sayesinde yargılanıyordur. Siz o gün neredeydiniz?
Neredeydiniz? (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Üç tane
Mecliste grup vardı ki birisi milletvekillerine güvenip perde arkasına
gönderemedi, birisi bütün maddelerine “hayır” dedi, bir başka grup da boykot
etti.
Değerli arkadaşlar, millet bunları unutmadı ve biz burada AK PARTİ
oylarıyla geçirdik, millete gittik. Millet de hesabını verdi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET AYDIN (Devamla) – Millet de onların defterini dürdü ve sizin
de yanlış yolda olduğunuzu göstererek yüzde 58’le “evet” dedi… (AK PARTİ
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bir saniye efendim. Bir saniye… Bir saniye…
AHMET AYDIN (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakikamı çaldılar.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Kürsüyü işgal ediyorsun.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aydın.
FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Konuşmacı…
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkanım, grubumuzu itham ederek perde
arkasına gidemediğimizi söyledi.
OKTAY VURAL (İzmir) – Salim Uslu’yu çağırın efendim!
BAŞKAN – Beyler, bir saniye… Bir saniye… Sırasıyla verelim. Bir
saniye efendim. Bir saniye…
AHMET AYDIN (Devamla) – Yine bugün değerli arkadaşlar, araştırma
önergesi veren gene AK PARTİ’dir. Yine aynı şekilde
AK PARTİ iktidarındaki Hükûmet…
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aydın, teşekkürler.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sevgili Ahmet, mikrofon kapandı,
farkında mısın?
AHMET AYDIN (Devamla) – …O gün niye “hayır” dediniz?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Kürsüyü işgal etmeyin.
BAŞKAN – Sayın Aydın, teşekkür ederim.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, aleyhinde söz istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aydın.
FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun efendim.
FARUK BAL (Konya) – Sayın Hatip, Milliyetçi Hareket Partisini
itham ederek…
(Gürültüler)
BAŞKAN – Efendim, anlaşılmıyor, lütfen bir saniye…
FARUK BAL (Konya) – Anayasa oylamasında geçici 15’inci maddeyle
ilgili gerçek dışı beyanda bulunmuştur. Açıklamak için söz istiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Biraz da hayır düşünün ya! “Şeytanla
görüşürüm” diyen kılavuzdan vazgeçin bir kere.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Biz “evet” dedik.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Şimdi, müsaade ederseniz…
FARUK BAL (Konya) – Efendim, gerçek dışı beyanda bulundu.
BAŞKAN – Buradan mı yapmak istiyorsunuz?
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
FARUK BAL (Konya) – Ama Milliyetçi Hareket Partisine
konuşuyor. Önce ben konuşayım, ondan sonra kime verecekseniz verin.
BAŞKAN – Buyurun. Sonra Hamzaçebi, sonra burası.
FARUK BAL (Konya) – Teşekkür ederim.
AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, referandumda “hayır” dediler,
şimdi de kuyruğa girdiler. Bunu açıklayacaklar şimdi, kuyruğa niye
girdiklerini.
(MHP sıralarından “Ahmet Bey, dinle, dinle” sesleri)
3.- Konya Milletvekili
Faruk Bal’ın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, Sayın Yeni…
BAŞKAN – Sayın Bal, lütfen fazla bir sataşmaya meydan vermeden.
AHMET YENİ (Samsun) – Referandumda “hayır” dediler, şimdi de
kuyruğa giriyorlar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ahmet Bey, önce biz müdahil
olduk. Yalan söyleme! (Gürültüler)
FARUK BAL (Devamla) – Sayın Başkan, efendim, saniyeler geçiyor.
Saniyeler geçti. Efendim, 1,41’e düştü. İlave edin lütfen.
Efendim, lütfen saatimi başlatır mısınız.
AHMET YENİ (Samsun) – Niye müdahil olmak istediklerini
anlatacaklar.
FARUK BAL (Devamla) – Sayın milletvekilleri, bu grupta en fazla
Ahmet Yeni’nin sesi çıkıyor.
AHMET YENİ (Samsun) – Doğru.
FARUK BAL (Devamla) - Lakin, soyadı Yeni
olmasına rağmen, en yeni bilgilerle değil, en eski bilgilerle mücehhez galiba.
Ben, o yeni bilgilerden birkaç tanesini, değerli AKP Grubuna anlatarak Sayın
Başbakan dâhil olmak üzere, pek çok kişinin zihnindeki kirli bilgiyi açıklamak
istiyorum.
AHMET YENİ (Samsun) – Kuyruğa girince güncelleştirdiniz!
FARUK BAL (Devamla) – Milliyetçi Hareket Partisi 12 Eylülle
hesaplaşmak için en haklı, en mağdur ve en cesur partidir. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Dinle, dinle!
AHMET YENİ (Samsun) – Niye “Hayır” dediniz?
FARUK BAL (Devamla) – Dinleyeceksin, dinleyeceksin!
Milliyetçi Hareket Partisi, geçici 15… (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Sayın Başkanım, siz mi susturacaksınız…
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – “Hayır” dediniz.
AHMET YENİ (Samsun) – “Hayır” diyeceksin, kuyruğa gireceksin!
BAŞKAN – Lütfen dinleyelim beyler, lütfen dinleyelim.
Buyurun.
FARUK BAL (Devamla) – Eğer aklınızı kullanmak istiyorsanız, benim
söylediğim sözlerin ne anlama geldiğini bir dinleyin.
Geçici 15’inci maddeyi kaldırmak ile yeni hukuki sorunlar
yarattınız. Bu yeni hukuki sorunlarla yargı boğuşacaktır. Neyle boğuşacaktır?
Bir, zaman aşımıyla boğuşacaktır.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hâlâ
aynı şeyleri söylüyor.
FARUK BAL (Devamla) – İki, sanık lehine olan hükümlerin
uygulanmasıyla boğuşacaktır. Eğer, siz, AKP Grubu olarak…
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Mahkemeye yol mu gösteriyorsun sen? Ne
demek?
BAŞKAN – Lütfen…
FARUK BAL (Devamla) – …parmaklarınızda akıl olsaydı, verilen
talimatlara göre hareket etmeseydiniz, Milliyetçi Hareket Partisinin…
AHMET YENİ (Samsun) – O gün “Hayır” diyeceksin, bugün kuyruğa
gireceksin!
BAŞKAN – Sayın Bal…
FARUK BAL (Devamla) - …vermiş olduğu önergeyi kabul eder, o geçici
maddeyle beraber şimdi ortaya çıkan bu iki sonucu da ortadan kaldırabilecek bir
anayasa değişikliğine “Evet” derdiniz.
NUREDDİN NEBATİ (İstanbul) – O zaman niye müdahil oluyorsunuz? Bu
millet aptal, değil mi, bu millet bir şey bilmiyor!
FARUK BAL (Devamla) – Bu
önerge Meclis zabıtlarında vardır, buna rağmen, MHP’yi ilzam edici, itham edici
konuşmalarda bulunmak, siyasi ahlaka ve medeni davranışa uymamaktadır.
Teşekkür ederim.
AHMET YENİ (Samsun) – “Hayır” dediniz, kuyruğa giriyorsunuz. Niye
şimdi müdahil oluyorsunuz?
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bal.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sonra size vereceğim.
Sayın Hamzaçebi…
İki dakika içinde lütfen…
4.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; biraz önce burada konuşan AKP Grup Başkan Vekili Sayın Ahmet
Aydın, 12 Eylül 2010 referandumunda halk oyuna sunulan
Anayasa değişiklikleriyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisinin tutumuyla
ilgili bir olumsuz değerlendirme yaptı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Aradan geçen zaman Cumhuriyet Halk Partisinin ne kadar haklı olduğunu
göstermiştir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Yirmi altı maddelik…
Sayın Milletvekili, siz devamlı, orada oturup laf atıyorsunuz.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Siz de atıyorsunuz!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bir süre arkaya kaybolmuştunuz,
gene ön sıraya geldiniz. Sayın Başbakanın birçok şeyini eleştiriyorum ama bir
tutumunu beğeniyorum; ön sırada oturup laf atan milletvekillerini bir dahaki
dönemde listeye koymuyor.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Problem değil.
AHMET YENİ (Samsun) – Dördüncü dönemde de geleceğim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sayın milletvekilleri, bugün
yargı Hükûmetin kuşatması altındadır. 12 Eylül 2010 referandumuyla halkoyuna
sunulan yirmi altı maddelik Anayasa değişikliğinin yirmi dördüne Cumhuriyet
Halk Partisi “evet” demiştir, yargıyı kontrol altına almaya yönelik iki
maddelik değişikliğe Cumhuriyet Halk Partisi “hayır” demiştir. 12 Eylül
darbecilerinin yargılanmasını önleyen geçici 15’inci maddenin o pakete girmesi
de Cumhuriyet Halk Partisinin sayesindedir. Ancak bugün, 12 Eylül darbesinden
hesap sorma iddiasında olan Hükûmetin, sıra 27 Nisan e-muhtırasına gelince
oralara ilişemeyip de “Mecliste bir araştırma komisyonu kuralım.” diyerek topu
taca atmasını da milletimin takdirine sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Millet takdir ediyor.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sıra 27 Nisan e-muhtırasına
gelince Sayın Tayyip Erdoğan çark etmiş ve demiştir ki “O, Genelkurmayın
hassasiyetidir.” Bu çark milletin gözünden kaçmamıştır.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Sırayla, sırayla!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Şimdi de araştırma komisyonuyla
çark ediyorsunuz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) – Referanduma “hayır”, müdahil olmaya “evet”!
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Sakık, buyurun. (BDP sıralarından
alkışlar)
Lütfen iki dakika içinde…
5.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın BDP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; evet, şeyde
haklı olabilirsiniz, yani referandumda dönüp bize değil ama iki gruba
diyebilirsiniz: “’Hayır’ dediniz ama bugün geldiniz müdahil oldunuz.” Haklı söze hak. Ama biz de size dönüp şunu sorma hakkına
sahibiz: Bakın, o referandumda bir tek, taslak hazırlayan, sizinle diyalog
kuran, sizinle görüşen… Hatta bu 8’inci madde görüşülürken 5 tane vekil
arkadaşımız gelip burada oy kullanmadı mı? Kullandı.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Niye sadece 5 tanesi, hepsi gelebilirdi.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Hepsi kullanabilirdi.
SIRRI SAKIK (Devamla) – “Evet” demedi mi? “Evet” dedi ama sizde…
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Ne kullandıklarını bilmiyoruz ki.
SIRRI SAKIK (Devamla) – …yürek yoktu, bizimle birlikte hareket
etme cesareti yoktu. Çıktınız, grup başkan vekilleri olarak, döndünüz, kendi
arkadaşlarınızı kontrol edemediniz, günah keçisi kimler? BDP’liler.
Toprağın en zayıf noktasında genelde hep halkalar yapılır ya, arkadaşlarınızdan
hesap soramadınız, bizden hesap sordunuz. Oysaki biz önünde ve arkasında
duramayacağımız hiçbir şeyi yapmayız. Çıktık, geldik, 8’inci maddeye “evet” oyu
verdik ama sizde o yürek yoktu; bizimle birlikte hareket etme, bizimle birlikte
demokrasi mücadelesi verme yürekliliği gerçekten sizde yoktu. Sizi tekrar
yürekli olmaya davet ediyorum.
Bugün gerçekten ben mahkemede bir şey gördüm, o mahkemede müdahil
olanların hepsi -bütün partilerden vardı- bu Anayasa’nın kökten değişmesi
gerektiğini bize söylüyorlar, hayat böyle emrediyor. Onun için bu hayatın
realitesine dört siyasi parti, evet, uymak zorundadır. Düne takılıp
kalmamalıyız, geleceği birlikte inşa etmeliyiz. Ülkenin buna ihtiyacı vardır,
birbirimizle cebelleşmeye ihtiyacı yoktur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları
(1/556) (S. Sayısı: 200) (Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Lütfü Türkkan ve arkadaşlarının
önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 20’nci madde kabul edilmiştir.
21’inci madde üzerinde dört önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/556 esas numaralı Kanun Tasarısının çerçeve 21
inci maddesiyle 4688 sayılı Kanunun değiştirilmesi öngörülen 31 inci maddesinin
ikinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “Heyeti” ibarelerinin “Heyeti
Başkanı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahir Ünal Ayşe
Nur Bahçekapılı Mehmet Doğan
Kubat |
Kahramanmaraş İstanbul İstanbul |
Ali Rıza Alaboyun Ramazan Can Pelin Gündeş Bakır |
Aksaray Kırıkkale Kayseri |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 21. maddesiyle
değiştirilen 4688 sayılı kanunun 31. maddesinin dördüncü paragrafında yer alan
"ağustos" ibarelerinin "eylül” olarak değiştirilmesini arz ve
talep ederiz.
Mehmet Şandır Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal |
Mersin Konya Antalya |
Reşat Doğru Sümer
Oral Erkan
Akçay |
Tokat Manisa Manisa |
S.
Nevzat Korkmaz |
Isparta |
BAŞKAN – Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Bu
önergeleri okutup birlikte işleme alacağım, önerge sahiplerinin istemi hâlinde
kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 200 sıra sayılı “Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın
21. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
02.04.2012
Mehmet Şeker Kazım
Kurt Namık
Havutça |
Gaziantep Eskişehir Balıkesir |
Musa
Çam Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
İzmir İstanbul |
Madde 21- 4688 sayılı Kanunun 31 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Toplu sözleşme görüşmeleri
Madde 31- Toplu sözleşme, genel toplu sözleşme, hizmet kolu ve
kurumsal toplu sözleşmesi olmak üzere üç düzeyde yapılır.
Genel toplu sözleşme görüşmelerinde Heyetler, her yılın eylül
ayının ilk işgünü Kamu İşveren Heyeti Başkanınca belirlenen ve Kamu Görevlileri
Sendikaları Heyetine dahil konfederasyonlara bir hafta
önceden bildirilen yerde toplanır.
Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti tarafından hazırlanan genel
toplu sözleşme teklifi ile her bir hizmet kolu için ilgili Kamu Görevlileri
Sendikaları Heyeti tarafından hazırlanan hizmet kolu toplu sözleşme teklifleri,
genel toplu sözleşme görüşmelerinin başlama tarihinden en az bir hafta önce,
Kamu İşveren Heyetine sunulmak üzere Devlet Personel Başkanlığına verilir.
İlgisi sebebiyle Kamu İşveren Heyeti Başkanının belirleyeceği
kurum temsilcileri ile Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetinin belirleyeceği
temsilciler, toplu sözleşme görüşmelerine teknik heyet olarak iştirak eder.
Genel toplu sözleşme görüşmeleri en geç 30 gün içinde
sonuçlandırılır. Kamu İşveren Heyeti Başkanınca uygun görülmesi halinde bu süre
beş gün uzatılabilir.
Genel toplu sözleşme görüşmelerinde müzakere edilen bütün konular
üzerinde anlaşma sağlanmışsa toplu sözleşme imzalanır.
Hizmet kolu toplu sözleşme görüşmeleri, genel toplu sözleşmenin
imzalanması halinde imza tarihini takip eden iş günü, uzlaşmazlığın Kamu
Görevlileri Hakem Kuruluna götürülmesi halinde ise Kamu Görevlileri Hakem
Kurulu kararının açıklanmasını takip eden üç gün içerisinde başlar.
Hizmet kolu toplu sözleşme görüşmeleri, beş gün içerisinde
sonuçlandırılır. Bu süre içerisinde hizmet kollarına ayrı gün ve saat tahsisi
yapılabilir.
Hizmet kolu toplu sözleşme görüşmelerinde müzakere edilen bütün
konular üzerinde anlaşma sağlanmışsa toplu sözleşme imzalanır.
Kurum toplu sözleşmesinde özel bütçeli kamu kurum ve kuruluşları
ile denetleyici ve düzenleyici kurumlar, sosyal güvenlik kurumları, belediyeler,
il özel idareleri ve mahallî idare birliklerinde çalışmakta olan kamu
görevlilerinin genel toplu sözleşmelerle belirlenen ekonomik ve sosyal hakları
dışındaki ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel haklarını belirlemek üzere; o
kurumdaki en çok üyeye sahip sendikanın çağrısını takiben en geç bir ay
içerisinde ilgili kurum merkezinde yapılır.
Kurum toplu sözleşmesinde kamu görevlileri heyetini oluşturan
ilgili kurumda en çok üyeye sahip sendika kendi teklifini ilgili kurumun en üst
yöneticisine toplu sözleşme görüşmelerinden bir hafta önce verir.
İlgili kurumun en üst yöneticisinin belirleyeceği temsilcileri ile
Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetinin toplam sayısı üçü geçmemek üzere
belirleyeceği temsilciler, toplu sözleşme görüşmelerine teknik heyet olarak
iştirak edebilirler.
Kurum toplu sözleşmesi görüşmeleri en fazla 30 gün içerisinde
tamamlanır.
Kurum toplu sözleşme görüşme süreci sonunda toplu sözleşme veya
toplantı tutanağı imzalanır.
Genel, hizmet kolu ve kurum toplu sözleşme görüşmelerinin
yürütülmesinde uygulanacak yöntem ve görüşme takvimi yönetmelikle düzenlenir.
Genel ve hizmet kolu toplu sözleşme metinleri, imzalandığı
tarihten itibaren en geç üç gün içinde Resmî Gazetede yayımlanır.
Toplu sözleşme görüşmelerine katılmaya yetkili hiçbir konfederasyon
veya sendika temsilcisinin toplu sözleşme görüşmelerine katılmaması hâlinde,
kamu görevlilerine sonraki mali yıl için uygulanacak ekonomik ve sosyal haklar
genel hükümlere göre belirlenir."
Diğer önergenin imza sahipleri:
Pervin Buldan Sırrı
Süreyya Önder Adil
Kurt |
Iğdır İstanbul Hakkâri |
Erol
Dora Ertuğrul
Kürkcü |
Mardin
Mersin
|
BAŞKAN – Sayın Komisyon, aynı mahiyetteki önergelere katılıyor
musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Bakan?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın
Başkanım, kısa bir açıklamaya müsaade eder misiniz?
BAŞKAN – Buyurun efendim.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) –
Değerli arkadaşlar, az önce Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına verilen
önergeye Hükûmet olarak katıldığımızı ifade ettik ve çok Değerli Grup Başkan
Vekilimden de uygun olabileceğini, çok ciddi bir değişiklik oluşturmadığını ve
katılmaları gerektiğini rica ettim. Fakat yapmak istediğimiz bir uygulama kimse
farkına bile varmadan çok daha farklı boyutlara, tartışmalara taşındı.
Milletimiz tabii bunları izliyor. Bizden de, Hükûmetten de beklentiler var.
Sürekli bize ifade ediliyor “Neden muhalefeti dikkate almadan uygulamalar
yapıyorsunuz?” diye. Güzel bir örnek sergileyelim ve önümüzdeki maddeler
açısından da güzel bir örnek teşkil eder mi diye ifade ettik. Katıldığımız
önerge üzerinde hiç alakası olmayan konular burada gündeme getirildi ve çok
farklı boyutlara konunun taşınmasının bizi üzdüğünü ifade ediyorum ve bu
önergelere katılmadığımı ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler.
OKTAY VURAL (İzmir) – Yani üzüntünüz grubunuza mı? Komisyon
katılmadı… Nasıl konuşacağımızı size mi soracağız?
BAŞKAN – Şimdi, önerge sahipleri adına Sayın Sırrı Sakık, buyurun efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Bakanın açıklamalarından
ben muhalefet partilerine yönelik bir eleştiri aldım. Yani eğer İktidarı
eleştiriyorsa lütfen açıklıkla bunu ifade etsin. Biz, İktidar Partisi Grup
Başkan Vekilinin yapmış olduğu konuşma üzerine söz alma ihtiyacı duyduk. Sayın
Bakan, lütfen daha net konuşun. Ortalığı karıştıran kimdir? Bu önergeyi sizin
katılmanıza rağmen kabul etmeyen kimdir acaba? Lütfen…
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sözleriniz zabıtlara geçti.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Hayır, hayır. Sayın Bakan
açıklamalı, aksi takdirde sataşma nedeniyle söz istemek durumunda kalacağım.
BAŞKAN – Sayın Sakık, buyurun efendim.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; tekrar
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, bu önerge toplu sözleşmeyle ilgili bir önerge ama gerçekten,
Sayın Bakanımızla bir konuyu burada çözmek istiyoruz. Şimdi, üç noktada
sahipsiz olan işçiler var. Bir, bu inşaat sektöründe çalışan ve hiçbir sosyal
güvencesi olmayan işçiler var. İki, mevsimlik işçiler var. Hep
biliriz, yani bu mevsimlik işçilerin bugünden itibaren başlayarak hangi
sorunlarla karşı karşıya kaldıklarına her yıl tanıklık ediyoruz, yani
düşmanlıklar temelinde, hatta birçok ile alınmazlar ve bu mevsimlik işçilerin
hiçbir güvencesi yoktur, hele hele çocuklarının eğitimlerini sürdürme olanağı
da yoktur ama uzun süredir bunu hep seslendirmemize rağmen, bu mevsimlik
işçilerle ilgili bugüne kadar bir yol almış değiliz. Kimi ilde il
valisi, il emniyet müdürü, hatta jandarma alay komutanı, hatta kaymakamlar bu
noktada, faşist odaklara karşı bir şeyler yapamadığını, saldırıya maruz
kaldıklarını bu Parlamentoda, bu kürsüde onlarca kez seslendirdik ama çözüm
bulamadık. Yani hem ekonomik hem sosyal açıdan büyük sıkıntılar yaşadıklarını
görüyoruz.
İkincisi: İnşaat sektöründe çalışan işçiler var ve bunların büyük
çoğunluğu Anadolu’dan gelen Kürtlerdir ve bu işçilerin -İzmir’den tutun
Eskişehir, Kütahya’ya kadar onlarca yer sayabilirim- saldırıya maruz kaldıklarına,
bunlara karşı nefret suçu işlendiğine de tanıklık ettik. Bunlarla ilgili de ne
yapılabilir? Ama bugüne kadar Hükûmetin bu konuda bir politikası da olmadı. Her
seferinde biz, saldırıya maruz kaldıklarında ilin valisini ararız, ilin emniyet
müdürünü ararız “Efendim, onlar geldiler, propaganda…” Aslında böyle bir şey
yok. Sadece bütün tepki kimliklerinedir.
Üçüncü bir sektör: Yurt dışına gidenler var. Ben bu dönem çok
yakın bir tarihte Kuzey Irak’ta Kürt bölgesinde… Yani nasıl bir isim koyacağım
onu da bilmiyorum. “Kürt bölgesi” diyorum tepki alıyoruz, “Kürdistan” diyoruz
tepki alıyoruz ama orada bir yönetim var. Artık takdir edin yani oraya ne
söyleyeceğimizi. Ben gittim, gördüm. Orada çalışan işçilerimizin büyük bir
çoğunluğunun hiçbir güvencesi yoktur.
Sayın Bakanım, oradaki konsolosumuz da tanıklık etti, birlikte…
100 tane işçi, ücretleri ödenmeyerek mağdur edilmişti ve onlarca gün de orada,
Türk konsolosluğu önünde bekliyorlardı ve otobüsün içerisindeydiler ve
geldiğimiz günden bugüne kadar -bizim gibi- binlerce işçi mağdur edildi ve
birçoğu da ücretlerini almadan ülkeye geri dönüş yapmışlardı. Orada bekleyen
arkadaşlarımızın o sorunuyla ilgili biz oradaki konsolosluğumuzla görüştük –ben
teşekkür ediyorum- birebir ilgilenerek sorunu çözdü.
Mesela, yine bu işçilerle, inşaat sektöründe çalışan işçilerle
ilgili çok yakın bir tarihte, 11 Mart Pazar günü İstanbul’da 11 tane işçinin
bir çadırda nasıl hayatlarını kaybettiklerini hep birlikle gördük ve o
işçilerin 2’sinin sigortası yoktu. Aynı gün, iki saat sonra, bu işçilerin
sigortası yapılıyor.
Şimdi, bugüne kadar, beş yıllık süre içerisinde, seçim bölgeme en
az 50 tane cenaze göndermişim, belki 20’sini buraya da taşımışım. Bunların
büyük bir çoğunluğu inşaat sektöründe gelip çalışır, hiçbirinin bir sosyal
güvencesi yoktur, sigortası yoktur. Ne zaman ölümle yüz yüze gelir ölürler,
hayatlarını kaybederler, ondan sonra o müteahhit
firmalar bunların sigortasını yapar ve ailelerini bulur, 3-5 kuruş para verir
ve böylelikle olayın üstünü kapatmaya çalışırlar.
Şimdi, biz burada, sahipsizlerin sahibi olmalıyız. Gerçekten, o
inşaat sektöründe trilyonları kazananlar değil, hayatını kaybedenlerle ilgili
burada bir yasal düzenleme yapmalıydınız. Beş yıldır hep taşıyoruz, bu insanlar
mağdur. İstanbul’da 11 insan çadırda diri diri yanıyor ve insanda ar olur,
utanma olur, bir duygu olur; iki saat sonra, eğer aynı gün, pazar günü, iki
saat sonra bunların sigortası yapılıyorsa demek ki bu ülkede her şey bitmiştir,
insanlık adına bitmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Devamla) - Ben, beni dinlediğiniz için teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sakık.
Şimdi, Sayın Şeker ve arkadaşlarının önergesi.
Sayın Hamzaçebi, kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Mehmet Şeker.
BAŞKAN – Sayın Şeker, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 21’inci maddesinin değiştirilmesine yönelik önerge üzerine söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle, sizleri ve ekranları başında bizleri izleyen
değerli vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Sayın Bakana bir şey söylemek istiyorum buradan: Biz,
Sayın Bakanım, gerçekten emek vererek bu önergeleri hazırlıyoruz ve bir zaman
harcıyoruz, bunlar üzerinde çalışıyoruz ama gördüğüm şu ki bu Meclise geldiğim
günden bugüne, verdiğimiz bütün önergelerde, maalesef, siz biraz kibar
olduğunuz için “Katılamıyoruz.” diyorsunuz ve Hükûmet hiçbir şeye katılmıyor.
Sonuç olarak da biz bu önergeleri, maalesef, hazırladığımızla kalıyoruz.
Değerli arkadaşlar, toplu sözleşme görüşmelerine ilişkin süreçle
ilgili hükümler içeren tasarının 21’inci maddesine göre, toplu sözleşme tek
düzeyde yapılacaktır. Verdiğimiz değişiklik önergesiyle “genel”, “hizmet kolu”,
“kurumsal toplu sözleşme” olmak üzere üç düzeyde toplu sözleşme yapılmasını
öngörmekteyiz. Böylece, hizmet kollarında toplu sözleşme engeli ortadan
kaldırılacak ve sendikaların varoluş gerekçelerine uygun bir düzenleme de
yapılmış olacaktır. Kurumsal toplu sözleşme düzenlemesiyle, tasarının yüzlerce
belediyede yapılan toplu sözleşmeyi yok saymasının da önüne geçilmiş olacaktır.
Ayrıca, toplu sözleşme görüşmelerinin ağustos ayında yapılmasına
ilişkin düzenlemenin de ağustos ayının tatil dönemine denk gelmesi nedeniyle
eylül olarak değiştirilmesi gerekmektedir.
Değerli arkadaşlar, bu yasa tasarısında da AKP klasiklerinden biri
yaşanmış ve yasa taslağı üzerinde taraflar arasında aylarca süren çalışmalar
çöpe atılarak, tek taraflı hazırlanmış bir tasarı Türkiye Büyük Millet
Meclisine sevk edilmiştir. Bu, AKP’nin dayatmacı zihniyetinin de bir
tezahürüdür. Topluma nüfuz etme, toplumu tek tipleştirme anlayışına sahip bir
iktidar partisinden uluslararası sözleşmelere uygun, evrensel sendikal hak ve
özgürlükler ışığında bir yasa tasarısı beklentisinin çok iyi niyetli bir
yaklaşım olduğu da hepimizin malumudur.
Toplumu tek tipleştirme arzusuyla kadrolaşmada zirve yapan, kendi
yargısını, medyasını, bürokrasisini oluşturan AKP’nin benzer uygulaması sivil
toplum örgütlerinde ve sendikalarda da maalesef görülmektedir. Sermayenin
çıkarları doğrultusunda sendika yönetimlerini ele geçiren, kendi kontrolü
altına alan mevcut Hükûmet döneminde, iktidar yanlısı Hak-İş ve Memur-Sen’e
bağlı sendikalar üye sayılarını artırırken, ne hikmetse, diğer sendikaların üye
sayıları gün geçtikçe azalmaktadır. Bu dönemde, sendikalı oldukları için
binlerce kişi hukuksuz bir biçimde atılmış, binlerce sendikalı baskıyla, zorla,
Hükûmete yakınlığıyla bilinen sendikalara geçmeye zorlanmıştır.
Bugünkü veriler emekçilerin nasıl savunmasız ve örgütsüz
bırakıldığının da en büyük kanıtıdır.
1980’lerde sigortalı çalışan işçi sayısı 2,5 milyon iken,
sendikalı işçi sayısı yaklaşık 1 milyon dolayındaydı. Günümüzde ise 11 milyon
çalışana karşı sendikalı işçi sayısı 800 bin civarındadır. Sendikalaşma
yolundaki uluslararası sözleşmelere uyumu açısından dünyanın en kötü
ülkelerinden birisiyiz değerli arkadaşlar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına,
Uluslararası Çalışma Örgütü standartlarına, uluslararası sözleşmelere zıt
hükümler içeren görüşmekte olduğumuz tasarıyla bu durum daha da vahim bir hâl
alacaktır.
Sendikalı işçi sayısını katbekat aşan taşeron işçiliğe son
vermeden, tek tip sendika yaratma çabasından vazgeçmeden, hakem kurulunu
iktidar etkisinden çıkarmadan, uluslararası standartlarla ve evrensel
değerlerle uyumlu düzenlemeler getirilmeden sendikal hareket özgürleşemez,
büyüyemez, güçlenemez. Örgütlenme özgürlüğünün olmadığı bir ülkede de
gelişmeden ve kalkınmadan bahsedilemez.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Şeker.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN – Efendim, müsaade
ederseniz, bu ikisini oylamadan önce yoklama talebi var.
Yoklama yapacağız, isimleri alalım: Sayın Hamzaçebi, Sayın
Aslanoğlu, Sayın Şeker, Sayın Dibek, Sayın Soydan, Sayın Serindağ,
Sayın Köse, Sayın Özkan, Sayın Demiröz, Sayın Erdemir, Sayın Karaahmetoğlu,
Sayın Kesimoğlu, Sayın Ayaydın, Sayın Öner, Sayın Türmen,
Sayın Onur, Sayın Bayraktutan, Sayın Yüceer, Sayın
Erdoğdu, Sayın Onur.
Değerli arkadaşlarım, şimdi yoklama yapacağız.
İki dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları
(1/556) (S. Sayısı: 200) (Devam)
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki iki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 21. maddesiyle
değiştirilen 4688 sayılı kanunun 31. maddesinin dördüncü paragrafında yer alan
"ağustos" ibarelerinin "eylül” olarak değiştirilmesini arz ve
talep ederiz.
Mehmet Şandır (Mersin) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) -
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) -
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
Sayın Reşat Doğru, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak 21’inci madde üzerinde vermiş
olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerimin başında on beşinci ölüm yıl dönümünde andığımız Değerli
Başbuğumuz Alparslan Türkeş’i minnet ve şükranla anıyorum ve Allah’tan rahmet
diliyorum.
Tabii burada Sayın Bakan bazı önergelere katıldığını ifade
ettiler. Sayın Bakan tabii, diyalog içerisinde kanunları çıkartmaya çalışıyor
ancak burada 37’nci maddeden çeşitli kanunları hazırlayarak getirdim. Hakikaten
çok da emek vererek getirmiş olduğumuz kanunlar 37’nci maddede sunulmuş
olmasına rağmen maalesef AKP Grubunun reddiyle karşılaşmış ve hiçbir tanesi
gündeme alınmamıştır. Dolayısıyla da bu şikâyetimi de buradan dile getirmiş
olayım Sayın Bakanım.
Memuruyla, emeklisiyle herkes çıkartılması gereken bu kanunu
beklemektedir. Son yıllarda özellikle kamu görevlilerinin haklarının
geriletilmesi üzerine yapılan çalışmalar giderek artmış, bu doğrultuda
gerçekleştirilen düzenlemeler memurlarımızın kazanılmış haklarının gasbedilmesi noktasına kadar varmıştır. AKP diğer sosyal
katmanlar gibi memur, işçi ve ücretlilere de vermiş olduğu sözü tutmamıştır.
Bunların içerisinde de çiftçilerimiz en büyük mağduriyeti yaşayan insanlardan
bir tanesidir. Biraz önce çiftçi kardeşimiz “Hep memurlardan bahsediyorsunuz,
neden bizim haklarımızı da söylemiyorsunuz?” diye bir izamda bulunmuştur. Ben
de buradan onların haklarını söylemek isterim ki hakikaten çiftçiler de şu anda
mazotuyla, gübresiyle, ilacıyla çok ağır şartlar içerisinde üretim yapmaya
çalışmaktadırlar.
Bir taraftan kamu görevlilerimize iş güvencesinin zayıflatıldığı
esnek sözleşmeli statü, düşük ücret karşılığında uygunsuz şartlarda çalışma
dayatması yapılırken, bir tarafta da kamu görevlilerimizin örgütlenme, toplu
sözleşme ve grev hakkı sulandırılmaya çalışılmaktadır. Memur açlığa, sefalete
terk edilmiş ve tarihinde ilk defa, 2012 yılında, beş altı aydır zamsız maaşa
mahkûm edilmişlerdir. Adaletten, haktan bahsedilirken en büyük haksızlık AKP
İktidarında kamu çalışanlarına yapılmıştır.
Sayın milletvekilleri, AKP Hükûmeti istediği kanun tasarılarını
istediği zaman, istediği sürede yasalaştırmakta uzman olmasına rağmen, bu yasa
tasarısının neden on yedi on sekiz aydan beri bekletildiğini bir türlü
anlayamıyoruz.
Son on yıldır yapılan zamlarla memur maaşları, insanca yaşamaları
ve geçinmeleri için yeterli gelmemektedir. Birçok memur, maalesef, kaçak olarak
akşamları, hafta sonları ek işler yaparak geçimlerini sağlamaya
çalışmaktadırlar. Ücretlerin reel olarak yükselmesi ve adil bir gelir dağılımı
için, çalışanların maaşlarında enflasyon üzerinden bir miktar daha artış
yapılması gerekmektedir. Maaş artışlarında, hedeflenen enflasyon yerine,
gerçekleşen reel enflasyon mutlaka dikkate alınmalıdır.
2001 yılında Türkiye’nin toplam borcu 198 milyar dolar iken 2011
yılı itibarıyla 529 milyar dolara yükselmiştir. 2001 yılında benzinin fiyatı 1
TL iken, 2012 yılında yüzde 500’ler civarında artarak 5 lira civarına
ulaşmıştır. Dünyanın en pahalı benzinini ve mazotunu maalesef Türk halkı
kullanmaktadır.
2002 yılında öğretmen maaşı 600 lira iken, bir aylık maaşla 26
tane çeyrek altın alınabilirken, 2012’de 2.100 lira olan maaşıyla ancak
-enteresandır- 12 tane çeyrek altın alınabilmektedir.
AKP İktidarında, Sayın Başbakan ve bakanlar konuşmalarında,
vergilerin düşürüleceğini, vergi sayısının azaltılacağını, SSK primlerinin ve
giderlerinin düşürüleceğini söylüyorlardı. 2002 yılında “İşsizlik bu ülkenin
kaderi olmayacak. Açlık, emeklinin, memurun, kamu çalışanlarının kaderi
olmayacak.” diyordunuz; üç yıl içerisinde de insanlar daha mutlu, daha zengin
olacaktı. Acaba bunların hangisi gerçekleşmiştir, bunları da öğrenmek
istiyoruz. Şimdi siz söyleyin, on yıllık iktidarınız döneminde bunların
hangisini düşürdünüz?
“Kamu çalışanlarını
ezdirmeyeceğiz, destekleyeceğiz.” dediniz, sonuç ne olmuştur? Şu anda memur, işçi,
ücretliler borç batağında, icralarla karşı karşıyadır. Kredi kartı borçları
-yaklaşık olarak- 60 milyar civarını geçmiştir, kredi kartları tıkanmıştır.
Bazen çocuğuna ekmek, süt alamayacak konuma gelmiş olan memurlarla karşı
karşıyayız.
Emekliliği gelen memur kara kara düşünmekte, emekli olmaktan
korkmaktadır. Emekliler Hükûmetten umudunu kesmiştir. “İntibak yasası
çıkaracağız.” derken, ne olduğu belli olmayan bir emeklilik kanunu
çıkarılmıştır.
Tahmin ediyorum ki tüm Türk halkı bunları yakinen takip ediyor
diyor, önergemize desteğinizi bekliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Sayın Doğru ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/556 esas numaralı Kanun Tasarısının çerçeve 21
inci maddesiyle 4688 sayılı Kanunun değiştirilmesi öngörülen 31 inci maddesinin
ikinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “Heyeti” ibarelerinin “Heyeti
Başkanı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahir Ünal (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN – Sayın Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) –
Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) –
Katılıyoruz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Toplu sözleşme gündeminin Heyet Başkanları tarafından belirlenmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Şimdi, kabul edilen önerge doğrultusunda 21’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 21’inci madde kabul
edilmiştir.
22’nci madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/556 esas numaralı Kanun Tasarısının çerçeve 22
nci maddesiyle 4688 sayılı Kanunun değiştirilmesi
öngörülen 32 nci maddesinin üçüncü fıkrasında yer
alan “yüzde onbeşini” ibaresinin “yüzde yirmibeşini” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mahir Ünal Ayşe
Nur Bahçekapılı Mehmet Doğan
Kubat |
Kahramanmaraş İstanbul İstanbul |
Ramazan Can Pelin
Gündeş Bakır İlknur
Denizli |
Kırıkkale Kayseri İzmir |
Tülay Kaynarca İsmail
Tamer Hakan
Çavuşoğlu |
İstanbul Kayseri Bursa |
Sevim
Savaşer Hacı
Bayram Türkoğlu |
İstanbul Hatay |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 22. maddesi ile değiştirilen,
Belediyelerde sözleşme imzalanması başlıklı 4688 sayılı yasanın 32. Maddesinin,
son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır Mehmet
Günal Sümer
Oral |
Mersin Antalya Manisa |
Erkan Akçay Mustafa
Kalaycı Sadir Durmaz |
Manisa Konya Yozgat |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan sıra sayısı 200 olan Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Madde 22: 4688 sayılı
Kanunun 32 nci maddesi başlığıyla birlikte 1.
Fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Mahalli idarelerde
sosyal denge tazminatına ait sözleşme imzalanması”
Madde 32: 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 15’inci maddesi hükümleri çerçevesinde sosyal
denge tazminatının ödenmesine
a) İlgili mahalli idarede en çok üyeye sahip sendikanın müracaat
ve teklifi
b) Bu teklifin Belediyelerde Belediye Meclisince, İl Özel
İdarelerde İl Genel Meclisince karar verilmesi hâlinde
Sendikanın Genel Başkanı veya sendikanın bir temsilcisi ile
Belediyelerde Belediye Başkanı, İl Özel İdaresinde İl Genel Meclisi Başkanı
arasında toplu sözleşme sürecinin tamamlanmasını izleyen bir ay içerisinde
sözleşme yapılır. Bu sözleşme ile belirlenen sosyal denge tazminatının (ay/TL)
2 katı Ramazan Bayramında, 3 katı Kurban Bayramında ikramiye olarak (Sosyal
Denge Tazminatı ay/TL dışında) ödenir.”
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Musa
Çam Mustafa Serdar
Soydan |
İstanbul İzmir Çanakkale |
Tufan
Köse İlhan
Demiröz |
Çorum Bursa |
BAŞKAN – Sayın Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın İlhan Demiröz, Bursa.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 200
sıra sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı’nın 22’nci maddesinde verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında
görüşlerimi ifade etmek üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
“Demokrasi”, “ileri demokrasi” ifadelerinizi anımsatarak, 2011
yılında Bursa İl Özel İdaresinde yaşanan yetkili sendikanın değiştirilme
sürecini anlatmak istiyorum:
Bursa İl Özel İdaresinde yetkili sendika, Kamu-Sen’e bağlı Türk
Yerel Hizmet-Sen Sendikası. 2011 Mayıs ayına kadar ilgili yasa gereği yetkili
olan sendikamız bu idi.
28 Kasım 2010 tarihinde Türk Yerel Hizmet-Sen Sendikası sosyal
denge tazminatı için İl Özel İdaresine müracaat ediyor. İl Özel İdaresi
Sekreteri konuyu İl Genel Meclisine getiriyor ve 31 Mayıs 2011 tarihine kadar
İl Özel İdaresinde yetkili sendika Kamu-Sen’e bağlı Türk Yerel Hizmet-Sen
Sendikası.
Bu noktaya kadar her şey normal, ancak bir anda memurlara sosyal
denge tazminatı alabilmeleri için Memur-Sen’e bağlı Belediye ve Özel İdare
Çalışanlar Birliği, yani Bem-Bir-Sen’e üye olmaları
gerektiği ifade ediliyor ve Kamu-Sen’den istifa ettiriliyorlar. Memur
arkadaşlar Bem-Bir-Sen’e üye olmak zorunda
bırakılıyor. Bem-Bir-Sen, Bursa İl Özel İdaresinde
çoğunluğu elde ediyor.
Arkadaşlar, burası Bursa, memur, mühendis arkadaşların Bursa’da
kalma zorunluluğu da bu sendikadan geçiyor, müdürlük, daire başkanlıkları da bu
kapsam içinde. Ancak Bursa İl Özel İdaresinde çoğunluğu elde etmelerine rağmen,
yasa gereği 31 Mayıs 2011 tarihine kadar yetki alma olanağı olmayan İl Özel
İdaresindeki bu sendika, İl Genel Meclisinin işaretinden sonra, her zaman
olduğu gibi, yine yasayı arkadan dönmek şeklinde şöyle yapıyorlar: Ne
yapıyorlar? Bu defa, İl Özel İdarede değil, Bursa’da yetkili olan sendika için
Memur-Sen olarak Çalışma Bakanlığından yazı alıyorlar ve bu şekilde 2012 Ocak
ayında geriye dönük aylar da olmak üzere sözleşme yapılarak alınıyor.
Peki, başka illerimizde durum nasıl? Örneğin, İzmir İl Özel
İdaresinde çalışan memur ve teknik elemanlar sosyal denge tazminatını
alabilmişler mi acaba? İl Genel Meclisinden karar çıkmasına rağmen Vali
bekletiyor. Acaba İzmir’deki yetkili sendika Memur-Sen değil mi arkadaşlar?
Bunları neden anlattım? Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nu görüşüyoruz
ancak iktidarın ve valilerin baskı yaparak sendika belirlemelerinin yanlış
olduğunu ifade etmek istiyorum. Belki şu ifade edilebilir: Bu yasanın geneli
içinde bu durumun öne çıkma şansının az olduğu söylenebilir ama bu durum,
Türkiye genelinde böyledir. Yandaş paydalara yandaş sendikalar da eklenmiştir.
Teklifimizdeki değişiklikte valilerin devre dışı kalmasını ifade
etmek istiyoruz. Valiler yerine orada il özel idaresindeki, il genel meclis
başkanlarının sözleşmede, teklifte sorumlu olmalarının gerektiğini ifade
ediyoruz.
Ayrıca, yine bu sosyal denge tazminatının Ramazan ayında 2 katı ve
Kurban Bayramında 3 katı da memur ve orada çalışan teknik elemanlara ikramiye
olarak ödenmesi teklifimizin içerisinde bulunuyor. Dilerim, buna bütün buradaki
arkadaşlarımız olumlu bir oy verirler. Bu sözleşmelerle, bu tutum ve
davranışlarla yandaş sendikalar, yandaş konfederasyonlara kadar gider. Bu da
Sayın Bakanımızın konuşmasında belirttiği gibi, üç konfederasyona aynı
uzaklıkta durmasına gölge düşürür.
Sayın Bakanım, KESK yöneticileri şu anda Bakanlığınızda sizinle
görüşmek üzere bekliyorlar. Lütfen bu yasayı burada durduralım ve KESK
yöneticileriyle görüşün, ondan sonra devam edelim.
Hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum. Sağ olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Demiröz ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 22. maddesi ile değiştirilen,
Belediyelerde sözleşme imzalanması başlıklı 4688 sayılı yasanın 32. Maddesinin
son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır (Mersin) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Sayın Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Yozgat Milletvekili Sayın Durmaz.
Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
SADİR DURMAZ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
konuşmama başlarken, vefatının on beşinci yıl dönümünde Milliyetçi Hareket
Partisinin Kurucu Genel Başkanı Rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey’e Cenabıallah’tan rahmet diliyor, kendisini saygıyla
anıyorum.
Yine konuşmamın başında, Sayın Bakandan bir konuya açıklık
getirmesini istirham ediyorum. Zira bu maddenin içeriğini daha iyi anlatabilmek
bakımından bu bilgilere ihtiyaç vardır.
Sayın Bakan, bu maddede belediyelerin, yerel yönetimlerin sosyal
denge sözleşmesi yapabilmelerini önemli şartlara bağlıyorsunuz. Bu şartları
yerine getirebilecek olan belediyeleri, yerel yönetimleri bu maddeyi
düzenlerken ya da tasarıya koyarken tespit ettiniz mi, böyle bir çalışmanız var
mı? Kaç belediye şu an itibarıyla bu şartları yerine getirebilecek durumdadır?
Böyle bir çalışmanız var ve söylerseniz değerlendirmemi ona göre yapacağım.
Eğer yoksa, başından zaten bu maddeyi işletmeyeceğiniz
sonucu çıkacaktır ve çalakalem hazırlanmış, “belki de sosyal kesimlerin
taleplerini karşılayalım, burada tasarıda yer alsın ama uygulaması mümkün
olmasın” kabilinden buraya yazılmış olduğunu düşüneceğim. Bu münasebetle bu
bilgilere ihtiyaç vardır.
Şimdi, belediyelerde ve il özel idarelerinde çalışan kamu
görevlileri ile sosyal denge sözleşmesi imzalanması konusunun Uluslararası
Çalışma Örgütünün ülkemizce onaylanan ilgili sözleşme maddeleri ile Avrupa
Sosyal Şartı hükümlerinin Anayasa’mızın 53’üncü ve 90’ıncı maddeleri gereğince
değerlendirilmesi uygun olacaktır. Günümüzde bazı belediyeler, kendi bünyesinde
çalışan kamu görevlileri ile sosyal denge sözleşmesi imzalayarak memurlara
giyecek, yakacak yardımları, ölüm, evlenme yardımı, doğal afet yardımı, eğitim
destekleri ve sosyal yardımlar gibi ek ödemeler yapmaktadırlar. “Memurlara
kanun, tüzük ve yönetmeliklerle sağlanan haklar dışında ücret ödenemez.” tezi
ile sosyal denge tazminatı yargıya taşınmış, Danıştay ve Yargıtayın
verdiği kararlar neticesinde, sosyal denge sözleşmesi gereğince kamu
görevlilerine ödeme yapılabileceği hükme bağlanmıştır.
Anayasa’mızın 90’ıncı maddesine göre, usulüne uygun olarak
yürürlüğe konulmuş milletlerarası anlaşmalar kanun hükmündedir. Bu durumda
ILO’nun 98 ve 151 sayılı sözleşmeleri açısından sendikalaşma ve toplu pazarlık
hakkının temel haklardan sayılmasından dolayı sosyal denge sözleşmesi imzalama
hakkı bütün kamu görevlileri için vazgeçilmez bir hak olarak yer almaktadır.
Dolayısıyla sosyal denge sözleşmesinin imzalanmasının şarta bağlanması temel
hakların korunmasına aykırıdır.
Değerli milletvekilleri, sosyal denge sözleşmesinin
imzalanabilmesi, taslağa göre, ilgili mahallî idarenin vadesi geçmiş vergi,
sosyal güvenlik primi ile Hazine Müsteşarlığına olan borç toplamının
gerçekleşen son yıl bütçe gelirlerinin yüzde 10’unu aşmamış olmasına, ödeme
süresi geçtiği hâlde ödenmemiş aylık ve ücret borcu bulunmamasına, gerçekleşen
en son yıla ilişkin toplam personel giderlerinin, en son yıl bütçe gelirlerinin
belediyelerde yüzde 30’unu, il özel idaresinde de yüzde 15’ini aşmamasına
bağlanmaktadır.
Şimdi, burada, çalışanlarla ilgili bir sözleşme yapılmakta ancak
belediyelerin ve il özel idarelerinin belirlenen şartları aşan miktarda borçlu olmaları,
hatalı, başarısız ve plansız bir yönetimin ve geçmişten devralınan borç
yükümlülüklerinin varlığına işaret edilmektedir. Bu durumda da çalışanlar âdeta
cezalandırılmakta, yetkililerin yanlış uygulamaları sonucunda, bu şartları
yerine getirememelerine yol açacak uygulamaları nedeniyle, çalışanlar belli
hakları almaktan âdeta alıkonulmaktadır.
Tasarının bu şekilde yasalaşması durumunda, aynı statüye sahip
olmalarına karşın farklı mali ve sosyal haklara sahip kamu çalışanları ortaya
çıkacak, bu durum, çalışma hayatındaki dengeleri bozucu bir nitelik arz
edecektir.
Bu yüzden, vermiş olduğumuz önergeye desteklerinizi rica ediyor,
yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Durmaz.
Sayın Durmaz ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/556 esas numaralı Kanun Tasarısının çerçeve 22
nci maddesiyle 4688 sayılı Kanunun değiştirilmesi
öngörülen 32 nci maddesinin üçüncü fıkrasında yer
alan “yüzde onbeşini” ibaresinin “yüzde yirmibeşini” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mahir
Ünal (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) –
Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) –
Katılıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi mi?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Gerekçe okunsun efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sosyal denge tazminatının ödenebilmesi için sözleşme yapabilecek
il özel idarelerinde aranan “gerçekleşen en son yıla ilişkin toplam personel
giderinin, gerçekleşen en son yıl bütçe gelirlerinin yüzde onbeşini
aşmaması” şartındaki oran yükseltilerek daha fazla il özel idaresinin bu
sözleşmeleri yapabilmelerine imkân sağlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 22’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime kırk dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.05
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.48
BAŞKAN: Başkan Vekili
Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN
(Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
90’ıncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
200 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
23’üncü madde üzerinde üç önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 23. maddesiyle değiştirilen 4688
sayılı kanunun 33. maddesinin 1. ve 3. Fıkralarının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal |
Mersin Konya Antalya |
Erkan
Akçay Sümer
Oral |
Manisa
Manisa |
Genel Toplu sözleşme süreci sonunda toplu sözleşme imzalanamaması
halinde, üzerinde uzlaşılan ve uzlaşılamayan konuları içeren toplantı tutanağı
Kamu İşveren Heyeti ile Kamu Görevlileri Heyeti tarafından, toplantı
tutanağının hizmet kollarına yönelik bölümleri ise, ilgili sendika temsilcisi
ile kamu işveren heyeti arasında imzalanır.
Toplu sözleşme görüşmelerinde oy çokluğu ile sözleşme imzalanması
halinde, diğer konfederasyonlar hiçbir temsilcisinin toplu sözleşme metnine
imza atmaması kaydıyla birlikte Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir.
Toplu sözleşmenin imzalanmaması halinde, Kamu Görevlileri Sendikalarına dahil her bir konfederasyonun Kamu Görevlileri Hakem
Kuruluna başvurabilir. Çoğunluğu sağlayacak şekilde, toplu sözleşmenin iki
konfederasyon tarafından imzalanması halinde diğer konfederasyonun Kamu
Görevlileri Hakem Kuruluna başvuru hakkı yoktur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Görüşülmekte olan 200 sıra sayılı 'Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 23. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 02.04.2012
Mehmet Şeker Namık Havutça Ferit Mevlüt
Aslanoğlu
Gaziantep Balıkesir İstanbul
Ali Serindağ Aykan
Erdemir Musa Çam
Gaziantep Bursa İzmir
Kazım
Kurt
Eskişehir
MADDE 23- 4688 sayılı Kanunun 33 üncü maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Uyuşmazlıkların Çözüm Usulleri
"Uyuşmazlık hali
Madde 33- Genel ve hizmet kolu toplu sözleşme görüşmelerinde toplu
sözleşme imzalanamaması halinde, Kamu İşveren Heyeti ile Kamu Görevlileri
Sendikaları Heyeti tarafından imza edilen ve üzerinde uzlaşılan ve
uzlaşılamayan konuları içeren toplantı tutanağı düzenlenir. Bu tutanak Kamu
görevlileri heyetini oluşturan konfederasyonlar tarafından üç işgünü içinde
işyerlerinde kurulacak referandum sandıkları ile referanduma sunulur.
Referandum sonucunda tutanakta kamu işveren heyetinin teklif ettiği hususların
kabul edilmesi halinde tutanak, toplu sözleşme tutanağına dönüştürülmek üzere
taraflar arasında yeniden müzakere edilir ve toplu sözleşme imzalanır.
Referandum sonucunda, tutanakta kamu işveren heyetinin teklif ettiği hususların
kabul edilmemesi halinde her bir konfederasyonun ayrı ayrı greve gitme hakkı vardır.
Toplu sözleşme görüşmelerinin uzlaşmazlıkla sonuçlanması ve
toplantı tutanağı düzenlenememesi halinde sekreterya
hizmetini yürüten kurum tarafından görüşmelerin uzlaşmazlıkla sonuçlandığına
dair tespit tutanağı tutulur.
Toplantı tutanağı imzalanmasından veya görüşmelerin uzlaşmazlıkla
sonuçlandığının tespit tutanağı ile belirlenmesinden sonra referandum sonucunda
kamu işveren heyetinin teklif ettiği hususlar kabul edilmezse konfederasyonlar
greve başvurabilir. Grev devam ederken Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'na da
başvurulamaz. Greve gidilmesi halinde Kamu İşveren heyetinin daveti ile
taraflar yeniden toplu sözleşme masasında görüşmelere devam edebilir. Bu
durumda yeniden başlayan toplu sözleşme görüşmeleri bitmeden, Kamu Görevlileri
Hakem Kuruluna başvurulamaz.
Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurma yetkisi; kamu işvereni
adına Kamu İşveren Heyet Başkanına, kamu görevlileri adına ise genel toplu
sözleşme görüşmelerinde Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetine dahil olan her bir konfederasyona, hizmet kolu toplu
sözleşme görüşmelerinde ise heyete dahil olan Kamu Görevlileri Sendikalarına
aittir.
Bu maddede düzenlenen hususlar yönetmelikte düzenlenir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
200 Sıra Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 23 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 23- 4688 sayılı Kanunun 33 üncü maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Uyuşmazlık hali
Madde 33- Genel ve hizmet kolu toplu sözleşme görüşmelerinde toplu
sözleşme imzalanamaması halinde, Kamu İşveren Heyeti ile Kamu Görevlileri
Sendikaları Heyeti tarafından imza edilen ve uzlaşılan ve uzlaşılamayan
konuları kapsayan toplantı tutanağı hazırlanır.
Toplu sözleşme görüşmelerinin uzlaşmazlıkla sonuçlanması ve
toplantı tutanağı düzenlenememesi halinde sekretarya hizmetini yürüten kurum
tarafından görüşmelerin uzlaşmazlıkla sonuçlandığına dair tespit tutanağı
tutulur.
Toplantı tutanağı imzalanmasından veya görüşmelerin uzlaşmazlıkla
sonuçlandığının tespit tutanağı ile belirlenmesinden sonra konfederasyonlar
greve başvurabilir. Grev devam ederken Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'na
başvurulamaz. Greve gidilmesi halinde Kamu İşveren heyetinin daveti ile
taraflar yeniden toplu sözleşme masasında görüşmelere devam edebilir. Bu
durumda yeniden başlayan toplu sözleşme görüşmeleri bitmeden, Kamu Görevlileri
Hakem Kuruluna başvurulamaz.
Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurma yetkisi; kamu işvereni
adına Kamu İşveren Heyet Başkanına, kamu görevlileri adına ise genel toplu
sözleşme görüşmelerinde Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetine dahil olan her bir konfederasyona, hizmet kolu toplu
sözleşme görüşmelerinde ise heyete dahil olan Kamu Görevlileri Sendikalarına
aittir.
Bu maddede düzenlenen hususlar yönetmelikte düzenlenir."
Pervin Buldan Sırrı
Süreyya Önder Adil
Kurt |
Iğdır İstanbul
Hakkâri |
Erol Dora Sırrı
Sakık Ertuğrul
Kürkcü |
Mardin Muş
Mersin |
BAŞKAN – Sayın Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Gerekçe Başkanım…
BAŞKAN – Gerekçeyi lütfen…
Gerekçe:
Anayasanın 90. Maddesi uyarınca usulüne uygun olarak imzalanıp
onaylanarak yürürlüğe konulan Avrupa insan hakları sözleşmesi, Avrupa Sosyal
Şartı, Uluslar arası Çalışma Örgütü(ILO) sözleşmeleri,
BM Ekonomik, sosyal ve kültürel haklar uluslararası sözleşmesi, BM kişisel ve
siyasal haklar uluslar arası sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
içtihatları uyarınca Kamu Görevlilerinin toplu sözleşme yapmanın yanı sıra
toplu eyleme ve toplu eylem içerisinde de greve gitme hakları vardır.
Hükümetler ancak devlet adına kamu yetkisini kullanan bürokratların sendikal
haklarını düzenlerken grev yasağı getirebilir. Bunun dışındaki kamu
görevlilerine uygulanacak sendikal haklarla ilgili yasalarda toplu sözleşme ve
grevin birlikte düzenlenmesi gerekmektedir. Değişiklik ile toplu sözleşmenin
göstermelik bir uygulama olmaktan çıkarılması amaçlanmıştır.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı...
BAŞKAN – Sayın Buldan ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.56
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.03
BAŞKAN: Başkan Vekili
Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN
(Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
90’ıncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
200 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 23’üncü maddesi üzerinde
verilen Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar
yeter sayısı vardır.
Kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Şimdi, Sayın Şeker ve arkadaşlarının önergesini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Görüşülmekte olan 200 sıra sayılı 'Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 23. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 02.04.2012
Mehmet Şeker (Gaziantep) ve arkadaşları
MADDE 23- 4688 sayılı Kanunun 33 üncü maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Uyuşmazlıkların Çözüm Usulleri
“Uyuşmazlık hali
Madde 33- Genel ve hizmet kolu toplu sözleşme görüşmelerinde toplu
sözleşme imzalanamaması halinde, Kamu İşveren Heyeti ile Kamu Görevlileri
Sendikaları Heyeti tarafından imza edilen ve üzerinde uzlaşılan ve uzlaşılamayan
konuları içeren toplantı tutanağı düzenlenir. Bu tutanak Kamu görevlileri
heyetini oluşturan konfederasyonlar tarafından üç işgünü içinde işyerlerinde
kurulacak referandum sandıkları ile referanduma sunulur. Referandum sonucunda
tutanakta kamu işveren heyetinin teklif ettiği hususların kabul edilmesi
halinde tutanak, toplu sözleşme tutanağına dönüştürülmek üzere taraflar
arasında yeniden müzakere edilir ve toplu sözleşme imzalanır. Referandum
sonucunda, tutanakta kamu işveren heyetinin teklif ettiği hususların kabul
edilmemesi halinde her bir konfederasyonun ayrı ayrı greve gitme hakkı vardır.
Toplu sözleşme görüşmelerinin uzlaşmazlıkla sonuçlanması ve
toplantı tutanağı düzenlenememesi halinde sekreterya
hizmetini yürüten kurum tarafından görüşmelerin uzlaşmazlıkla sonuçlandığına
dair tespit tutanağı tutulur.
Toplantı tutanağı imzalanmasından veya görüşmelerin uzlaşmazlıkla
sonuçlandığının tespit tutanağı ile belirlenmesinden sonra referandum sonucunda
kamu işveren heyetinin teklif ettiği hususlar kabul edilmezse konfederasyonlar
greve başvurabilir. Grev devam ederken Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'na da
başvurulamaz. Greve gidilmesi halinde Kamu İşveren heyetinin daveti ile
taraflar yeniden toplu sözleşme masasında görüşmelere devam edebilir. Bu durumda
yeniden başlayan toplu sözleşme görüşmeleri bitmeden, Kamu Görevlileri Hakem
Kuruluna başvurulamaz.
Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurma yetkisi; kamu işvereni
adına Kamu İşveren Heyet Başkanına, kamu görevlileri adına ise genel toplu
sözleşme görüşmelerinde Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetine dahil olan her bir konfederasyona, hizmet kolu toplu
sözleşme görüşmelerinde ise heyete dahil olan Kamu Görevlileri Sendikalarına
aittir.
Bu maddede düzenlenen hususlar yönetmelikte düzenlenir."
BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) –
Katılamıyoruz efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Aykan Erdemir konuşacak
efendim.
BAŞKAN – Bursa Milletvekili Sayın Aykan Erdemir.
Buyurun Sayın Erdemir. (CHP sıralarından alkışlar)
AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 200
sıra sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı’nın 23’üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
ve İnternet ekranları başında bizleri izleyen yurttaşlarımızı saygıyla
selamlarım.
Sözlerime başlamadan önce, 12 Haziran seçimlerinde halkın
oylarıyla milletvekili seçilmelerine rağmen bugün Türkiye Büyük Millet
Meclisinde halkın iradesini temsil etme hakları vesayetçi zihniyetin hukuksuz
uygulamalarıyla gasbedilen 8 milletvekilimizi anmak
istiyorum.
Sayın milletvekilleri, bugün burada yalnızca milletvekili
kimliğimle bulunmuyorum; coplattığınız, biber gazı sıktığınız, kışın soğuğunda
basınçlı suyla ıslattığınız özgür eğitim emekçilerinin sendikası Eğitim-Sen’in
de eski bir üyesi olarak karşınızdayım, karşınızda olmaya devam edeceğim. Her
geçen gün artan zulmünüzle sesini kısmaya çalıştığınız kamu emekçilerinin haklı
davasını Meclis kürsüsünden duyurabileceğim umudundayım. “Duyurabileceğim
umudundayım.” diyorum çünkü biliyorum ki halkın sesini, hakkın sesini, emeğin
sesini cebir ve şiddetle kısma alışkanlığınız Meclis kürsüsünün
dokunulmazlığını tanımaksızın sürüyor. İç Tüzük darbesiyle muhalefeti
susturmakta başarısız olunca şiddetperver
vekillerinizi kürsüye saldırtmaktan medet umar oldunuz. Cumhuriyet Halk
Partisini kaba kuvvetle susturabileceğiniz yanılgısındasınız, tıpkı bir
zamanlar yurtseverleri kaba kuvvetle susturabileceğini sanan Kuvayı İnzibatiyenin yanıldığı gibi.
“Kaba kuvvet” demişken, söylemde ve eylemde şiddete eğilimiyle nam
salan Vekiliniz Mehmet Metiner’i anmadan geçemeyeceğim. Gerçi bugün zatıalilerini aramızda göremiyoruz, duyduk ki kendisine bir
kez daha hava değişimi vermişsiniz, umreye göndermişsiniz.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Tahrik etme!
AYKAN ERDEMİR (Devamla) – Umre ziyaretinde hiddet ve şiddet
kontrolünü geliştirebilmesini ve aradığı şifayı nihayet bulabilmesini umuyoruz.
Değerli milletvekilleri, Avrupa Komisyonu 2011 İlerleme Raporu’nda
“Türkiye’deki sendikal hakların Avrupa Birliği standartları ve ILO
sözleşmelerini karşılamadığı” eleştirisi yer almaktadır.
Yine, Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nun 100’üncü Çalışma
Konferansı’nda, Türkiye Cumhuriyeti, ILO sözleşmelerine uymama, işten atma ve
sendikacılara yönelik baskılar konusunda Swaziland ve
Zimbabwe gibi ülkelerle birlikte kara listeye alınmıştır.
Nasıl “ak” dediğiniz siyasetiniz kara çıktıysa, “ak” dediğiniz
sendikacılığınız da sarı çıkmıştır. Sarı sendikacılığınız ülkemizin yüzünü bir
kez daha kara çıkarmış, itibarını iki paralık etmiştir.
Suçluluk duygusundan olsa gerek bu kanun tasarısını Mecliste AB
Uyum Komisyonuna sevk etmeden, Avrupa Sosyal Şartı’na, ILO sözleşmelerine ve AB
müktesebatına uyumlu hâle getirmeden Genel Kurul gündemine aldınız, halkın
vekillerinden, emekçilerin temsilcilerinden, kamunun vicdanından kaçırdınız.
Anlayabileceğinizi zannetmesem de size son bir kez hakkı ve hukuku tebliğ etmek
isterim.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa Sosyal Şartı, Uluslararası
Çalışma Örgütü sözleşmeleri, Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel
Haklar Uluslararası Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal Haklar
Uluslararası Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları uyarınca
kamu görevlilerinin toplu sözleşmenin yanı sıra toplu eylem ve greve gitme
hakkı vardır. Evet, grev hakkı vardır. Yunus der ki: “Yol odur ki doğru vara,/
Göz odur ki Hakk’ı göre.” Hakk’ı görebilecek gözünüz, Hakk’ı görebilecek
gönlünüz var mı bilmiyorum ama, gelin bir an önce bu
sarı sendika yasasından, yanlışınızdan geri dönün. Yanlışınızdan
geri dönmemekte ısrarcıysanız o zaman halkımızın acılarını bal eyleyen Ozan
Hasan Hüseyin’e kulak verin: “Kolay gelsin dememişsen taş kıranlara,/ Günaydınsız bırakmışsan bahçe bezeyenleri,/ Bayram bayram donanmamışsan/ Sevinciyle dostlarının,/ Acısını
dostlarının/ Yüreğinde duymamışsan,/ Kapı kapı dolaşmamışsan
iş dilenerek,/ İşsizliğe düşmemişsen ‘hakkım’ dedikçe/ Ve bayraklı, pankartlı
yürüyüşlere,/ Halaylı, horonlu grev şenliklerine/ Katılmayı aşk gibi
duymamışsan şuranda,/ Ağrın ağrım,/ Acın acım/ Dememişsen insan kardeşlerine/
Sende iş yok be kardeşim,/ Sende iş yok be kardeşim,/ Sende iş yok be
kardeşim.”
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Erdemir ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 23. maddesiyle
değiştirilen 4688 sayılı kanunun 33. maddesinin 1. ve 3. Fıkralarının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları
Genel Toplu sözleşme süreci sonunda toplu sözleşme imzalanamaması
halinde, üzerinde uzlaşılan ve uzlaşılamayan konuları içeren toplantı tutanağı
Kamu İşveren Heyeti ile Kamu Görevlileri Heyeti tarafından, toplantı
tutanağının hizmet kollarına yönelik bölümleri ise, ilgili sendika temsilcisi
ile kamu işveren heyeti arasında imzalanır.
Toplu sözleşme görüşmelerinde oy çokluğu ile sözleşme imzalanması
halinde, diğer konfederasyonlar hiçbir temsilcisinin toplu sözleşme metnine
imza atmaması kaydıyla birlikte Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir.
Toplu sözleşmenin imzalanmaması halinde, Kamu Görevlileri Sendikalarına dahil her bir konfederasyonun Kamu Görevlileri Hakem
Kuruluna başvurabilir. Çoğunluğu sağlayacak şekilde, toplu sözleşmenin iki
konfederasyon tarafından imzalanması halinde diğer konfederasyonun Kamu
Görevlileri Hakem Kuruluna başvuru hakkı yoktur.
BAŞKAN – Sayın Komisyon, katılıyor musunuz önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Mustafa Kalaycı konuşacaklar.
BAŞKAN – Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekilimiz.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Öncelikle, AKP Grubunun 32’nci maddeyle ilgili vermiş olduğu
önergeden bahsetmek istiyorum. Çalışma Bakanımız bir geliyor bir gidiyor ama
Sayın Bakanım, siz de müdahil olun. Sizin amacınız kamuda tek sendikacılığa
geçmek mi? Memur-Sen üyelerine toplu sözleşme ikramiyesi verilmesi hangi
demokratik anlayışa sığar? Bu adaletsizliktir, bu ayrımcılıktır, sendikal
rekabeti bitirecek bir düzenlemedir. Lütfen bu önergeyi geri çekin. Darbeci
zihniyet dahi böylesi antidemokratik bir düzenlemeyi yapmaz.
Değerli milletvekilleri, toplu sözleşmeler sendikalı, sendikasız
bütün kamu görevlilerini etkileyen bir hukuki metin olma konumundadır. Bu
nedenle, kamu görevlilerinin çoğunluğunu temsil etmemekle birlikte üye sayısı
itibarıyla diğer konfederasyonlardan daha fazla üyeye sahip olan bir
konfederasyona bütün kamu görevlileri adına bağlayıcı karar alma yetkisinin
verilmesi toplu pazarlık görüşmelerinin mantığına ve demokratik ilkelere
aykırıdır. Burada üzerinde önemle durulması gereken husus, hangi düzeyde olursa
olsun, yapılacak toplu sözleşmenin tüm kamu çalışanlarını bağlayacak olmasıdır.
Tasarıya göre, bir sendikaya üye olan kamu görevlileri hakkında toplu sözleşme
yapma yetkisi bir başka sendikaya devredilmektedir ki böyle bir durum ne
örgütlenme özgürlüğü ne de kişilerin tercih haklarına saygı sınırları içinde
değerlendirilemez. Kaldı ki tasarı, toplu sözleşmeyi bağıtlama hakkı elinden
alınan sendika ve konfederasyonlara Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvuru
hakkı dahi tanımamaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak makul ve
demokratik bir usul teklif ediyoruz. Önergemizde oy çokluğuyla toplu
sözleşmenin imzalanması hâlinde hiçbir temsilcisi imza atmayan
konfederasyonlara Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvuru hakkı tanınmamakta.
Toplu sözleşmenin çoğunluğu sağlayacak şekilde iki federasyon tarafından
imzalanması hâlinde diğer federasyona bu başvuru hakkı verilmemektedir.
Bu tasarının mevcut hâliyle toplu sözleşme sürecinde bütün yetki
en çok üyesi olan sendikaya verilmekte, diğer sendikalar tamamen işlevsiz
bırakılmakta ve göstermelik hâle getirilmektedir, sendikal çoğulculuk hiçe
sayılmaktadır. Böyle bir düzenlemenin uluslararası sözleşmelere aykırı olduğu
açıktır. Bu tasarı mevcut kanuna göre bile daha geri hükümler içermektedir,
hatta darbe döneminde çıkan sendika ve toplu sözleşme yasaları bile bu
tasarıdan daha adil ve demokratik hükümler içermektedir. Kamuda grevsiz ve tek
sendikalı bir rejime doğru gidiyoruz.
Bu tasarı ile toplu sözleşme değil, Hükûmetin her icraatını tefsir
etmeyi ve toplumsal altyapısını hazırlamayı görev edinmiş bir sendikayla “Al
gülüm, ver gülüm.” tarzında bir toplu paslaşma yapılacaktır. Kamu Görevlileri
Hakem Kurulu da Hükûmetin vesayeti altında bir organ hüviyetinde düzenlendiği
için herhangi bir başvuru olsa bile sonucu bugünden bellidir, Hükûmet ne
dediyse o aynen kabul edilecektir. Dolayısıyla, önümüzdeki günlerde bir toplu
sözleşme oyunu oynanacak, sonuçta Hükûmetin dediği olacaktır.
Değerli milletvekilleri, esasen kamu görevlilerinin grev hakkının
olmaması uluslararası sözleşmelere aykırıdır. Aslında, sendikal haklar
bölünemez. Grev yasaklı toplu sözleşme ve sendika hakkı olmaz. Sayın Bakan
“Grevsiz toplu sözleşme olur mu?” sorusuna “Olur, Anayasa’nız böyleyse böyle
olur, mevzuatınız da bu Anayasa çerçevesinde düzenleniyor.” diye cevap
vermiştir. Aslında, Anayasa’mızda grev yasağı bulunmamaktadır. Türkiye'nin
onayladığı, çalışma hayatıyla ilgili, başta Uluslararası Çalışma Örgütü
sözleşmeleri olmak üzere, uluslararası sözleşmelere göre, kamu görevlilerinin de
tıpkı diğer çalışanlar gibi grev hakkı vardır. Grev hakkı, sadece devlet adına
yetki kullanan dar bir memur grubu için sınırlanabilir. Bütün memurları
kapsayan bir grev yasağı uluslararası sözleşmelere aykırıdır.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.
Sayın Kalaycı ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 23’üncü madde kabul edilmiştir.
24’üncü madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, her maddeye ilişkin
önergeler gruplara dağıtılmış durumda. Henüz sırası gelmedi ama 32’nci maddeyle
ilgili bir önerge var. Bu önerge muhteviyatını şimdiden sizin ve Genel Kurulun
dikkatine sunmak istiyorum ki madde geldiğinde, önerge geldiğinde bu tartışmayı
daha iyi yapabilelim.
Bu önerge tasarının 32’nci maddesinde bir değişiklik öngörüyor.
Buna göre, kamu görevlileri sendikaları arasında en çok üyeye sahip olup toplu
sözleşme yapmaya yetkili olan sendikanın mensuplarına, diğer sendikalara
kıyasla, hepsine, herkese ödenmekte olan toplu sözleşme primi yüzde 30 fazlasıyla
ödenecektir. Bu çok açık bir şekilde bir sendikayı, bir konfederasyonu
kollamaya yöneliktir.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Anayasa ihlali.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bu şekliyle de Anayasa’nın
10’uncu maddesindeki eşitlik ilkesine çok açık bir aykırılık oluşturmaktadır.
Dağıtmış olabilirsiniz ancak Anayasa’nın 10’uncu maddesine olan aykırılığı
nedeniyle bu önergenin işleme konulmaması gerekir Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederim, zapta geçti. Zamanı geldiğinde
görüşürüz.
Şimdi 24’üncü madde üzerindeki önergeleri okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan yasa tasarısının 24. maddesindeki “Çekimser oy
kullanamazlar” ifadesinin yasa metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Kazım Kurt Bülent Kuşoğlu |
İstanbul Eskişehir Ankara |
Kadir Gökmen Öğüt Özgür
Özel Ali Serindağ |
İstanbul Manisa Gaziantep |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 24. maddesiyle değiştirilen
4688 sayılı kanunun 34. maddesinin (d) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini, (a) ve (e) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mehmet Şandır Mustafa
Kalaycı Lütfü
Türkkan |
Mersin Konya Kocaeli |
Mehmet Günal Sümer
Oral Erkan
Akçay |
Antalya Manisa Manisa |
d) Üniversitelerin kamu yönetimi, iş hukuku, kamu maliyesi,
çalışma ekonomisi, iktisat ve işletme bilim dallarından en az Doçent unvanını
taşımak kaydıyla Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetinde bulunan her bir
Konfederasyon tarafından belirlenecek birer öğretim üyesi arasından Kamu
İşveren Heyeti Başkanı tarafından belirlenecek iki öğretim üyesi ile Kamu
Görevlileri Hakem Kurulunun Başkanı olan Yargıtay 9. Hukuk Dairesi
Başkanı"
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
200 Sıra Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 24'üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Madde 24- 4688 sayılı Kanunun 34 üncü maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Kamu Görevlileri Hakem Kurulu
Madde 34- Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'na başvuru ihtiyari olup,
kurul kararları üzerine taraflar anlaşmaya varırsa kararları bağlayıcı olur.
Kamu Görevlileri Hakem Kurulu, Yargıtay'ın iş davalarına bakmakla
görevli dairelerden birisinin başkanlığında Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti
ile Kamu İşveren Heyetinin eşit sayıda belirleyeceği kişilerden oluşur.
Bu maddenin uygulanması yönetmelikle düzenlenir."
Pervin Buldan Sırrı
Süreyya Önder Adil
Kurt |
Iğdır İstanbul Hakkâri |
Erol Dora Sırrı
Sakık Ertuğrul
Kürkcü |
Mardin Muş Mersin |
BAŞKAN – Sayın Komisyon, Sayın Buldan ve arkadaşlarının önergesine
katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Buldan…
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Toplu Sözleşme ve grev hakkı kapsamında oluşturulan kamu görevlileri
hakem kurulunun kararları ancak tarafların anlaşmasıyla bağlayıcı hâle
getirilmiştir. Hükümet tasarısında önerilen düzenlemede kamu görevlileri hakem
kurulu hiçbir zaman tarafsız olamayacaktır. Hem hükûmetin yönlendirmesi altında
hem de bütçe dengelerinin baskısı altında karar vermek durumunda kalacaktır.
Değişiklik ile bunun giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Sayın Buldan ve arkadaşlarının önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 24. maddesiyle
değiştirilen 4688 sayılı kanunun 34. maddesinin (d) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini, (a) ve (e) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları
d) Üniversitelerin kamu yönetimi, iş hukuku, kamu maliyesi, çalışma
ekonomisi, iktisat ve işletme bilim dallarından en az Doçent unvanını taşımak
kaydıyla Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetinde bulunan her bir Konfederasyon
tarafından belirlenecek birer öğretim üyesi arasından Kamu İşveren Heyeti
Başkanı tarafından belirlenecek iki öğretim üyesi ile Kamu Görevlileri Hakem
Kurulunun Başkanı olan Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Başkanı"
BAŞKAN – Okunan önergeye
katılıyor musunuz Sayın Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Isparta
Milletvekilimiz Sayın Nevzat Korkmaz.
Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Memurun, emeklinin, dul ve yetimin, işçinin Hükûmeti olduğunu,
garip gurebanın, dertlinin derdiyle ilgilendiğini
söyleyen AKP Hükûmeti, bu kesimlerin yegâne geçim kaynağı olan maaş ve ücretlerinin
farklarını dört aydır ödememiştir. Sizler için belki çok şey ifade etmeyen bu
farklar, ay sonuna kadar gün sayan dar gelirli kesimler için bir soluklanma,
küçük bir nefes alma imkânı sağlıyordu. Zaten gıdım gıdım zam yaparken,
velinimetimiz olan insanlara âdeta köprü altından su bağışlıyormuş gibi, lütuf yapıyormuş
gibi davranıyorsunuz. Hiç olmazsa bir damlacık, bir katrecik
bu artışı da zamanında ödeyin. Maalesef, hiçbir Hükûmetin göstermediği
beceriksizlik AKP Hükûmetine nasip olmuş, bu kadar basit bir hesabın altından
kalkamamış, tabiri caizse kitleleri ilgilendiren mesele oldubittiye getirilerek
gayriciddi bir tavır sergilenmiştir.
“Hükûmet, vereceğine karga, alacağına şahindir.” derler. Hakikaten
enflasyon farkını verme hususunda kılı kıpırdamayan Hükûmet, uluslararası
piyasalardaki İran ve Suriye meselesinden dolayı petrol fiyatlarındaki
dalgalanmayı bahane ederek bir çırpıda başlattığı zam sağanağını ayda üç kez
akaryakıta, altı ayda bir elektriğe ve doğal gaza yansıtmayı bilmiştir. Öte yandan,
İran ve Suriye krizlerinde ateşe körükle giderek hızlandırıcı vazife gören
Hükûmet “Uluslararası piyasalarda bu fiyatlar neden yükseliyor?” diye de
vatandaşa cambaza bak cambaza oyununu seyrettirmektedir.
Değerli milletvekilleri, elektriğe yüzde 9,33 zam yapılmıştır, çok
değil, altı ay önce de yüzde 9,5 zam yapılmış idi; topladığımız zaman yüzde
19’a tekabül ediyor. Hani nerede sizin tek rakamlı enflasyon hesaplamalarınız?
Kimi kandırıyorsunuz? Bu ay enflasyon yüzde 9’a indi, yok önümüzdeki ay yüzde
8,5 olacak, kimi kandırıyorsunuz? En temel ihtiyaçlarından olan elektrikte
yüzde 19, doğal gazda yüzde 18,5. Evini, çocuklarını ısıtmaya çalışan ana
babanın eli maalesef böğründe kalmıştır. Toprağını ekip diken, helalinden para
kazanmaya çalışan çiftçilerimiz, sulama ücretlerini nasıl ödeyeceğini kara kara
düşünmeye başlamışlardır. Akaryakıta yapılan zamlar ise insaf ve vicdan
sınırlarını aşmıştır. Aracına zaten bardakla, fincanla akaryakıt alan
emeklilerimiz, memur ve işçilerimiz ne yapacaklarını şaşırmış vaziyettedirler.
Bu yüzden dinimizin buyruklarından olan sılayırahim
bile insanlarımızın insani sorumluluklarının kapsamı dışına çıkmıştır. Bunu adı
“güncelleme” gibi her ne kadar sevimli bir kılıfa da sokulmaya çalışılsa
zamdır, zulümdür değerli milletvekilleri, vatandaşın nafakasına göz dikmektir,
alın terine ortak olmaktır, cebindeki üç beş kuruşa el uzatmaktır.
Şimdi, vatandaşa enflasyon farklarını veriyoruz diye ortaya
çıkıyorsunuz. Hem çok yetersiz hem de çok geç. Altından kalkılamayacak kadar
ağır zamlar. Buna ne denir arkadaşlar? Kaşık ile verdiğini kepçe ile almak
denilmez de ne denir? Dirhem dirhem verip okka ile
geri almak denmez de ne denir? Zam ile zulüm ile ülkeyi yönetmeye çalışan
AKP’den, zengini daha zengin fakiri daha fakir yapan AKP’den, milletin
evlatlarını değil de dışarıdaki güç odaklarını kendisine dost edinen AKP’den de
başka bir şey beklenemez herhâlde. Ülkeyi ve ekonomiyi iyi
yönetmekten anladıkları bu. Sıkıştıkça zam yap, sıkıştıkça vatandaşa
kestiğin faturayı ikiye, üçe katla. Sayın Hükûmet, hem giderleri
karşılayacaksınız hem de bu faturanın ülke insanına yansımaması için çare
üreteceksiniz. İyi yönetimden benim anladığım budur. Öbürünü yapmak için allamei cihan olmaya gerek yok. Zam yaptım dersin olur
biter.
Allah Hükûmete insaf ve merhamet versin diyor ve aynı zamanda
zamları geri almasını talep ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
Sayın Korkmaz ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan yasa tasarısının 24. maddesindeki “Çekimser oy
kullanamazlar” ifadesinin yasa metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Ali Serindağ (Gaziantep) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Serindağ, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz evvel, saat 19.00’a kadar yayınlar televizyondan
veriliyordu, naklen veriliyordu. Tüm halkımız buradaki görüşmeleri güzel güzel
izliyordu. Saat 19.00’dan sonra televizyon ekranları karardı.
Değerli arkadaşlarım, bundan çok büyük üzüntü duyuyorum ve bu
benim kanıma dokunuyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi harp ilan edebilir,
anayasayı değiştirebilir, kanun yapabilir ama TRT’yle protokol yapamaz. Buradan
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına sesleniyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı artık bu duruma el koymalı, TRT’yle protokolü yenilemek
gerekiyorsa yenilemeli, yeni protokol yapmak gerekiyorsa yeni protokol yapmalı,
Türkiye Büyük Millet Meclisindeki görüşmelerin tüm vatandaşlarımız tarafından
izlenmesini sağlamalıdır. Aslında, bu sadece milletvekillerinin haklarını
kısıtlama değildir, vatandaşlarımızın da denetim hakkını kısıtlamaktadır.
Şimdi, size, Gaziantep’te yayımlanan mahalli bir gazeteden bir
köşe yazarının yazdığı yazıdan bir bölüm aktarıyorum: “Asillerin, vekillerin
neler yaptığından haberdar olma hakkı yok mu? Bu topraklar üzerinde yaşayan her
insanın, gerek iktidarın ve gerekse muhalefetin grup toplantılarını seyredip
söylediklerini öğrenmek, dinlemek hakkı vardır. Bu haklarına önceleri
kavuşuyorlardı. Nedense TRT 3 bu yayınına son vermiştir. Daha sonra da TRT 3
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul yayınlarını saat 19.00’da
kesivermiştir.
Sayın vekillerimiz, eğer dahliniz geçerse, parti grup
toplantılarının ve meclis toplantılarının tümünün, eskiden olduğu gibi TRT’ten yayınlanmasını sağlayabilir misiniz? Vekillerinin
söylediklerinden, eylemlerinden asillerinin de haberdar olması gerekmez mi?”
Evet, değerli arkadaşlarım, mahallî gazetede yazılan bir köşe
yazısından aktardım sizlere. Vatandaşlarımız bunu istiyor, vatandaşlarımız,
kendi vekillerinin ne yaptığını görmek istiyor. Ama biz ne yapıyoruz? Saat
19.00’da ekranı karartıyoruz.
Şimdi biz burada neyi görüşüyoruz değerli arkadaşlarım? Kamu
Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nı
görüşüyoruz. Kanun çıkarsak ne olur çıkarmasak ne olur? Uygulanmadıktan sonra
siz istediğiniz kadar kanun çıkarın.
Anayasa’mızda memurların grev hakkını yasaklayan hiçbir hüküm yok,
bunu herkes görür ama vermiyorsunuz. Kanun çıkarsak ne olur çıkarmasak ne olur?
Şimdi, 4+4+4 yasası görüşülürken Ankara’da eylem koymak isteyen
öğretmenler için Sayın Başbakan ne diyor? Şöyle diyor Sayın Başbakanımız: “Güya
öğretmen kitlesi üç gün boyunca Ankara’yı savaş alanına çevirmek istediler.”
Şimdi hepinizin vicdanına sesleniyorum: Bu sözü ben Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanına yakıştıramıyorum. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın
Başbakan, herkesin Başbakanı olduğunu kabul etmeli ve ona göre konuşmalıdır.
“Kalpten çıkan söz kalbe kadar gider, dilden çıkan söz kulağı bile aşamaz.”
diye bir söz var.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakanın söylemlerinde bu konuya
dikkat etmesi lazım çünkü öğretmenleri hakir görmeye, toplumun bir kesimini
hakir görmeye hakkımız yok, bizim bunları dışlamaya hakkımız yok. Biz de
istiyoruz ki, biz de diyoruz ki: Bizim de Başbakanımız olsun, herkesin olsun,
74 milyonun olsun ama daha önce, öncelikle görev Sayın Başbakana düşer.
Bir de Sayın Başbakanın sürekli söylediği bir husus var. Diyor ki:
“Kesintisiz eğitimi savunmak 28 Şubatı savunmaktır.” El insaf! “El insafı nısf-üd din” yani insaf dinin yarısıdır.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bunu muhtelif defalar dile getirdik,
bunu muhtelif defalar söyledik, sekiz yıllık zorunlu eğitim çoktan beri
Türkiye'nin gündeminde, Türkiye'nin gündeminde bu konu. Ta, Sayın Hasan Celal
Güzel’in Bakanlığı döneminde bile gündeme gelmiştir.
Bakın, Sayın Güzel’in Bakanlığı döneminde toplanan Millî Eğitim
Şûrası’nın aldığı kararlardan bir bölümünü, bazılarını okuyorum. Ne diyor
bakınız: “Karar no 4: Sekiz yıllık mecburi eğitime geçişin
bir program ve sistem bütünlüğü içinde uygulanması…”
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) – “…Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın
sonuna kadar bu sağlanacaktır.” diyor.
“Karar no 5: Mevcut okulların
ilköğretimle bütünleştirilmesi.” ve devam ediyor…
BAŞKAN – Sayın Serindağ, süreniz tamam efendim.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) -
“…ve 15’inci Millî Eğitim Şûrasında…” Daha ortada Refahyol yok, daha
yok. 1996 yılıydı zannedersem, sekiz yıllık kesintisiz zorunlu eğitime geçiş
karar altına alınıyor. 1996 yılındaki bir konuşmasında zamanın Millî Eğitim
Bakanı…
RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkan, yeni usul mü var?
BAŞKAN – Sayın Serindağ, lütfen.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) – …sekiz yıllık zorunlu eğitimle ilgili bir
tasarı hazırlandığını söylüyor. Artık bunlardan vazgeçelim, halkımıza doğruları
söyleyelim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Serindağ ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
25’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 sıra sayılı yasa tasarısının 25. maddesinin
(d) bendindeki “Sendika üye sayıları” ifadesinin “Sendikaların üye sayıları”
olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Candan Yüceer Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Ahmet
Toptaş |
Tekirdağ İstanbul Afyonkarahisar |
Aykan Erdemir Özgür
Özel Bülent
Kuşoğlu |
Bursa Manisa Ankara |
Binnaz
Toprak |
İstanbul |
BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) –
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Candan Yüceer, Tekirdağ Milletvekili.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
12 Eylül 2010 referandumunda meydanlarda demokrasi türküleri söyleyen AKP’nin
en gözde söylemlerinden birisi de tüm kamu çalışanlarına toplu sözleşme
hakkının tanınacak olmasıydı.
Aslında memura toplu sözleşme verme isteğinde olmayan iktidar,
halkın referandumda desteğini alabilmek için, referandumda “Evet” çıkarabilmek
için mecburen bu tasarıyı gündemine aldı. Referandumun ardından Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu ve yargıyı ilgilendiren mevzuat hızla hayata
geçirilirken, yaklaşık on sekiz aydır toplu sözleşmeyi ilgilendiren yasa Genel
Kurula getirilmedi, getirilmek istenmedi. İşte istenmeye istenmeye
bir buçuk yılın sonunda önümüze getirilen yasa, tamamen budanmış bir ağaç
görünümünde, amacından ve vereceği vaatlerden tamamen uzaklaşmış.
Tasarının tarafları, üçlü danışma kurulu çerçevesinde
gerçekleştirilen toplantılarla çoğu konularda tartışıp anlaşmasına rağmen,
Hükûmet öyle bir tasarı getirdi ki sendika ve toplu pazarlık konusunda yoğun
çabalar harcayan kamu emekçileri büyük bir umutsuzluğa düştüler ve çabaları
boşa gitmiş oldu.
Bakın, toplu sözleşme, çalışanlar ve işverenler arasında eşit
düzeyde pazarlık sistemine dayanan ve tarafların anlaşması hâlinde imzalanan
bir metindir. Bu tasarıda böyle bir içerik maalesef yok; bu tasarıda sadece
toplu sözleşmenin adı var.
Değerli arkadaşlar, Hükûmetin amacı, burada doğruya ulaşmak ya da
uzlaşmak değil, Hükûmetin amacı, “miş gibi” yaparak,
anlamış gibi, dinlemiş gibi yaparak bildiğini okumak ve dayatmak. Görüşmekte
olduğumuz 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarı’sında mevcut yasanın
ismi “Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu” olarak
değiştiriliyor. Tasarı, grev hakkını içermeyen ve aslında, daha önce toplu
görüşme düzeninden farklı olmayan, sadece adı “toplu sözleşme” olarak
değiştirilen bir düzenleme.
Tasarı, toplu sözleşme görüşmelerinde uyuşmazlık çıkarsa Kamu
Görevlileri Hakem Kuruluna başvurulmasını ve bu Kurulun kararının da kesin
olduğunu belirtiyor. Böyle bir kurnazlıkla grev, adı bile geçmeden
yasaklanıyor, son kararı Kamu Görevlileri Hakem Kurulu veriyor.
Değerli milletvekilleri, sendikal hak bir bütündür. Kanatsız kuş
olmayacağı gibi grevsiz de toplu sözleşme olmaz. Akıl ve mantık da böyle diyor,
uluslararası sözleşmeler de böyle diyor, ILO da böyle diyor, sendikal mücadele
de böyle diyor ama bizim önümüze getirilen yasa tasarısı böyle demiyor.
Diğer taraftan, toplu sözleşme Anayasa hükmü olduğu için 2011
senesinde toplu görüşme yapılamadı, dolayısıyla, memurların 2012’de alacağı zam
belirlenemedi ve tamı tamına dört aydır memurlarımız zamsız maaş almak zorunda
bırakıldı ama kimin umurunda.
Tasarıda sendikalara üyelik yasaklarına devam ediliyor. Meclis
çalışanları, hâkim, savcılar, Millî Savunma ve orduda çalışan sivil personel,
ceza infaz kurumu çalışanları, denetim elemanları, emniyet teşkilatında çalışan
sivil personelin yasaklarına devam ediliyor. Oysa ki
niyet örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılması olsaydı, niyet hak, hukuk
olsaydı sendika üyeliği yasaklanan tüm kamu emekçileri bu kapsamdan
çıkarılırdı.
Müzakereyi yürütecek olan sendika heyeti son derece antidemokratik
biçimde düzenlenmiş. Burada da AKP tüm yetkiyi ve söz hakkını Memur-Sen’de
toplama derdinde. Özelleştirme ve diğer alanlarda yaptığı gibi tek tip, tek
renk, dikensiz gül bahçesi yaratma derdinde. Bütün yetki Memur-Sen’e veriliyor
ama son kararı da Hükûmetin kendisi veriyor. Bunu nasıl mı yapıyor?
Uyuşmazlıkta devreye girecek Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun 11 üyesinin 7’si
ilgili bakan veya doğrudan Bakanlar Kurulu tarafından seçiliyor. Kurulda da
sendikaların temsilindeki adaletsizlik devam ediyor. Sahte ”ileri demokrasi”
söylemleriyle otoriter bir düzen, korku imparatorluğu kurmaya çalışanlar bu
tasarıda da “sendika yasası” söylemleriyle sahte sendika yasasını dayatıyor.
Değerli arkadaşlar, bu tasarının özü, grev hakkının olmadığı, tek
tip sözleşmenin olduğu, sendikaya üyelik yasaklarının devam ettiği, toplu
sözleşme imza yetkisinin Memur-Sen’de olduğu, son kararı Hükûmetin verdiği,
tarafların söz sahibi olmadığı ve kendi kaderlerini belirleyemediği, adı
“toplu” ancak kendisi zayıf olan “verdiğime şükret” sözleşmesidir. Emekçinin
haklarını gasbetmekten, sendikal mücadeleyi geriye
götürmekten başka bir şey değildir, milyonlarca kamu emekçisinin haklarının
yandaş konfederasyonun insafına bırakılmasıdır. Bu tasarı tüm kamu emekçilerinin
ortak faydası yerine şahsi menfaatler ve siyasi çıkarlar doğrultusunda
hazırlanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yüceer.
CANDAN YÜCEER (Devamla) - Değerli milletvekilleri, biz, hak,
hukuk, emek için; insanca, onurlu, eşit bir yaşam için mücadeleye, direnmeye
devam edeceğiz. Bizim anladığımız, bildiğimiz, uyguladığımız tek dil bu. Bu da
herkes tarafından böyle bilinsin.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Yüceer ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
26’ncı maddede bir önerge vardır okutuyorum:
T.B.M.M Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 200 sıra sayılı yasa tasarısının 26.
maddesindeki “Kamu Personeli Danışma Kuruluna” ifadesi yerine “konu ile ilgili
uzmanlardan oluşturulacak Kamu Personeli Danışma Kurulu” ifadesi ile
değiştirilmesini arz ederiz.
Tufan Köse Aytuğ
Atıcı Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Çorum Mersin İstanbul |
Binnaz Toprak Özgür
Özel Aykan
Erdemir |
İstanbul Manisa Bursa |
Ahmet
Toptaş Bülent
Kuşoğlu |
Afyonkarahisar Ankara |
BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Aytuğ Atıcı, Mersin…
Buyurun Sayın Atıcı. (CHP sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 200 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 26’ncı
maddesiyle ilgili olarak vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum.
Her zaman olduğu gibi, tüm özgür iradeli milletvekillerini saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, konuşmaya başlarken bir konuya da değinmek
istiyorum: Sayın Bakan, dün size Osmaniye Cezaevinde ölüm orucundan
bahsetmiştim, bugün 43’üncü günüdür, haberiniz olsun; “Söylemedi.” demeyin,
kayıtlara da geçmiştir. Adalet Bakanına hatırlatıyorum, bir işe yaramıyor.
Umarım, vicdanlı birisi çıkar ve bu konuya değinir.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet milyonlarca kamu emekçisini,
emeklileri ve ailelerini ilgilendiren Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nda
bir değişiklik yapmaya çalışıyor. Çalışıyor da ne yapıyor? Her zaman yaptığı
gibi, yine halkı yanıltıyor, oyalıyor ve bunu da yandaş konfederasyonu yanına
alarak yapıyor. Tasarı ile toplu görüşmelerden bile daha geri bir düzenleme
getirilmek isteniyor. İş kollarına özgü sorunlar üzerinden örgütlenerek
üyelerin hak ve çıkarlarını korumak gibi öncelikli bir görevi olan sendikaların
toplu sözleşme hakkı göstermelik bir düzeyde tutuluyor. Bir yandan toplu
sözleşmeyi yapıyor gibi gösteriliyor ama aslında yapılan toplu sözleşme değil,
sadece tırnak içerisinde kalan bir sözleşme. Binlerce belediyede on binlerce
kamu çalışanının yararlandığı toplu sözleşmeler konulan birçok yasaklayıcı
hükümle ve “sosyal denge sözleşmesi” adıyla âdeta yapılamaz bir hâle
getirilmeye çalışılıyor. Çalışanların grev hakkını vermediğiniz için bu tasarı
güdüktür. Çalışanların grev hakkını vermediğiniz için bundan sonra kamu
emekçilerinin yüzüne hiçbir şekilde bakamayacaksınız.
Sayın Bakan çıkıyor, grev hakkını Anayasa’ya sığınarak savunmaya çalışıyor
ve koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin Bakanı gerçekten kendini iyi bir duruma
düşürmüyor.
Sayın Bakan, elinizi tutan mı vardı, niye değişikliğe gitmediniz?
Bir sürü anayasa değişikliği yaptınız, bunu da pekâlâ yapabilirdiniz ama
niyetiniz bu değil.
Sayın Bakan, siz ve Hükûmetiniz gerçekten örgütlenmeden yana
değilsiniz, hiçbir şekilde de olmadınız. Örgütlenme özgürlüğünün önündeki
engelleri de kaldırmadığınız gibi yeni engeller de koyuyorsunuz.
Dönüyorum bakıyorum iktidar milletvekillerine, hakikaten içim
acıyor. Birisi diyor ki: “Elleri kaldırın.” Bakıyorsunuz, birileri el
kaldırıyor siz de kaldırıyorsunuz, indiriyor, indiriyorsunuz. Yani gerçekten
içler acısı bir durum. Özgür iradenizi kullanacağınız günü sabırsızlıkla
bekliyorum.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Kendi adınıza konuşun.
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) – Size acıyoruz.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Merak ediyorum gerçekten, önceki gün
burada bir grev hakkı istemiyle bir önerge verildi. Üç tane muhalefet partisi,
CHP, MHP, BDP ayrı ayrı önergelerle grev hakkı istedi. Yani her zaman
diyorsunuz ya “Biz çoğunluğuz.” diye, işte halkın yüzde 51’i grev istedi,
halkın yüzde 49’u grev istemedi.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Toplamayı öğren.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Topla...
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Halkın yüzde 51’i grev istedi, halkın
yüzde 49’u grev istemedi. Bu nasıl bir anlayış? Hani siz çoğulcuydunuz? Hani
siz halkın temsilcisiydiniz? Hani çoğunluğun istediğini yapıyordunuz? İşte
yüzde 51. Hepsi çıktı “Grev istiyoruz.” dedi, “Grev hakkı istiyor bizim
halkımız.” dedi.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Topla bakayım.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Hiçbiriniz çıkıp da “Ya halkın yüzde 51’i
grev istiyormuş, haklı olabilirler. Biz de katılalım.” demediniz. Ben mi yanlış
anladım?
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Topla, yüzde 50 olmuyor.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Ben mi yanlış anladım? Oylara baktığınız
zaman, matematik bilmeye gerek yok, halkın yüzde 51’i…
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Hesabı doğru yap. Hesap yanlış.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - …halkın yüzde 51’i grev istedi, halkın
yüzde 49’u “Hayır.” dedi ve kazandı. Sizin anlayışınız bu. Her zaman çıkıp
burada “çoğunluk, çoğunluk” diyorsunuz ya, gerçekten…
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Topla… Topla…
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Şimdi, bu grev hakkını engellediniz ya
yarın bir gün yerel seçimler var, gidip öğretmenden, memurdan nasıl oy
isteyeceksiniz, ne diyeceksiniz Allah aşkına? Nasıl yüzlerine bakacaksınız? Ben
gerçekten merak ediyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Biz isteriz, bize seve seve oy verirler.
NUREDDİN NEBATİ (İstanbul) – Şu yüzde 51’e nasıl ulaştınız
bilemiyorum.
AYTUĞ ATICI (Devamla) – Gerçekten merak ediyorum.
Bakın, bir yandan Sendika Yasası’nı mahvederken bir yandan da
döndünüz dolaştınız adaleti de mahvettiniz. Sizler, çalışan başına düşen üye
sayısını bile hesaplayamadınız. Bana burada oturduğunuz yerden matematik dersi
vermeye kalkmayın.
NUREDDİN NEBATİ (İstanbul) – Daha yüzde 51’i bile toplayamıyorsun!
AYTUĞ ATICI (Devamla) – Hiçbir şekilde Hakem Kurulunu da doğru
düzgün oluşturmadınız, Hükûmetin atadıklarından oluşturdunuz, şimdi buna “Toplu
sözleşme yasası” diyorsunuz. Hadi emekçilerin hakkını vermiyorsunuz, bari
Bakanım, dalga geçmeyin emekçilerle.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Atıcı.
Sayın Atıcı ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 26’ncı madde kabul edilmiştir.
27’nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
T.B.M.M Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 200 sıra sayılı yasa tasarısının 27.
maddesindeki “bir aylık” sürenin “15 gün” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent Kuşoğlu Aykan Erdemir |
İstanbul Ankara
Bursa |
Binnaz Toprak Rıza
Türmen Ahmet
Toptaş |
İstanbul İzmir
Afyonkarahisar |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 Sıra Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 27. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 27- 4688 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
Geçici Madde 11- 2012 yılına ilişkin Kamu görevlilerinin ortak
ekonomik, sosyal, demokratik, siyasi, özlük ve mesleki hak ve çıkarlarını
belirlemek üzere yapılacak toplu sözleşme görüşmelerine, bu kanunun yürürlüğe
girdikten itibaren bir ay içerisinde başlanır. Bu toplu sözleşme görüşmelerine
katılacak sendika ve konfederasyonların belirlenmesinde 7/7/2011 tarihli ve
27987 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 4688 sayılı kanun gereğince Kamu
Görevlileri Sendikaları ile konfederasyonların üye sayılarına ilişkin 2011 temmuz istatistikleri hakkında tebliğ hükümleri esas alınır.
Pervin Buldan Sırrı
S. Önder Adil
Kurt |
Iğdır İstanbul Hakkâri |
Sırrı Sakık Erol Dora Ertuğrul Kürkcü |
Muş Mardin
Mersin |
BAŞKAN – Okunan son önergeye katılıyor musunuz Sayın Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak efendim?
EROL DORA (Mardin) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Geçici 11. Madde ile bir yıllık toplu sözleşme yapılmasına uygun
olarak 2012 yılı için düzenleme yapılmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 200 sıra sayılı yasa tasarısının 27.
maddesindeki “bir aylık” sürenin “15 gün” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Rıza Türmen (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Rıza Türmen…
BAŞKAN – Sayın Türmen, İzmir
Milletvekili, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nda grev hakkı kabul edilmemektedir, bir kere bunun üzerinde durmak
gerek. Grev hakkının kabul edilmemesi, uluslararası hukuka aykırıdır. Neden
aykırıdır? Şundan: Avrupa Sosyal Şartı’na baktığınız zaman 6’ncı maddesi şunu
söylüyor: “Toplu sözleşme hakkının etkili bir biçimde kullanılmasını sağlamak
amacıyla işçi ve kamu çalışanlarının grev hakkını tanırlar.”
Avrupa Birliği üyesi olacağımız, Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı
-28’inci maddesi- “İşçiler ve kamu çalışanları uzlaşma olmadığı durumlarda
çıkarlarını korumak amacıyla grev hakkına sahiptirler.” diyor.
ILO sözleşmeleri, 87 ve 151 sayılı sözleşmeler grev hakkını
düzenliyor kamu çalışanları için.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Kararı, 2000 (6) “Kamu çalışanları diğer çalışanlarla aynı
haklara sahiptir.” diyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Demir ve Baykara
kararında önemli iki şey söylüyor. Bir tanesinde diyor ki: “Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi sözleşmeyi yorumlarken uluslararası hukuktaki gelişmeleri
dikkate alır.” Ondan sonra “Toplu sözleşme hakkı, sendika kurma ve üye olma
hakkının temel unsurlarıdır.” diyor. Grev hakkı da aynı şekilde sendika kurma
hakkının temel bir unsurudur. Şimdi, bu kadar geniş bir grev hakkını kabul eden
uluslararası mevzuat varken Türkiye bunun dışında nasıl kalacak, yani bunu hiç
düşünmüyor muyuz acaba?
Bir de Anayasa’nın 90’ıncı maddesi var, diyoruz ki: Uluslararası
sözleşmeyle ulusal yasa arasında çelişki olduğu takdirde uluslararası sözleşme
uygulanır, o esas alınır. Peki, bu kadar geniş bir uluslararası hukukta bu
kadar kabul gören bir şey varken yani kamu çalışanlarına grev hakkı tanınırken
Türkiye bunun dışında nasıl kalacak? “Efendim, Anayasa’mız öyle öngördüğü için
biz de böyle hazırladık kanunu.” Anayasa’mız ister öyle desin ister böyle
desin, Türkiye uluslararası alandaki bu kadar geniş bir konsensüsün
dışında kalamaz yani kalırsa başı derde girer. İşte, ne olur, ILO’nun kara
listesine girer, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde dava açıldığı zaman
kaybeder, kaybettiği için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve onun kararını
uygulayacak olan Bakanlar Komitesi Türkiye’ye “Sen kanununu değiştir bakalım
şimdi.” der ve dış baskılarla Türkiye, Anayasa’sı öyle de dese böyle de dese,
bunu değiştirmek zorundadır. Şimdi yani bunu görmeden mi yapılıyor bu kanunlar,
bunu ben pek anlayamıyorum.
Grev hakkı nasıl ortadan kaldırılıyor? Grev hakkı aslında toplu
sözleşme hakkına getirilen sınırlamalarla ortadan kaldırılıyor yani toplu
sözleşme yaptıktan sonra uyuşmazlık olursa Hakem Kuruluna gidilecek. “Hakem
Kurulu” dediğiniz nasıl bir kurul? 11 kişiden oluşan, 3’ü Bakanlar Kurulunca,
4’ü Kamu İşveren Heyetince yani 7’si Hükûmet tarafından atanan üyelerden oluşan
bir kurul. Şimdi, buraya gitmekle zaten işçi davayı kaybetmiş olacaktır, işçi
tarafının zaten davayı kazanmasına imkân yoktur fakat grev hakkı da böylelikle
ortadan kaldırılmaktadır. Bu aynı zamanda toplu sözleşme hakkını da ortadan
kaldırmaktadır çünkü böyle bir Hakem Kurulu varken işveren tarafı ya da hükûmet
niçin uzlaşıyı kabul etsin toplu sözleşmede, niçin kabul etsin? Yani neresinden
tutarsanız tutun, uluslararası alanda Türkiye kendisini savunmasız bırakmıştır,
kendi başını derde sokmuştur.
Öbür taraftan, bu Hakem Heyeti, böyle bir oluşumla, böyle bir
toplu sözleşme düzeniyle aslında son derece adaletsiz, son derece işçinin,
emekçinin hakkını gasp eden bir nitelik taşımaktadır. Böyle bir kanuna neden
ihtiyaç görülüyor, niçin bu kadar yanlış bir kanun yapılıyor, onu da tabii
kanunu yapanlara sormak gerek.
Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türmen.
Sayın Türmen ve arkadaşlarının
önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Geçti efendim.
BAŞKAN – Bu defa geçti.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bir dahakinde yapalım.
BAŞKAN – Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
28’inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 Sıra Sayılı yasa tasarısının 28.
maddesindeki “10 Ağustos 2012” tarihinin, “31.07.2012” olarak değiştirilmesini
arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent Kuşoğlu Özgür Özel |
İstanbul Ankara Manisa |
Ahmet Toptaş Binnaz
Toprak Aytuğ
Atıcı |
Afyonkarahisar İstanbul Mersin |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 28. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır Mustafa
Kalaycı Mehmet
Günal |
Mersin Konya Antalya |
Erkan
Akçay Sümer
Oral |
Manisa Manisa |
BAŞKAN – Sayın Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun lütfen.
Gerekçe:
4688 sayılı yasaya ilişkin yetki süreci başlamış ve devam
etmektedir. 15 Mayıs tarihinden sonraki bir tarihin geçicide olsa yetki tespiti
için bir tarih olarak belirlenmesinin, hukuken bir izahı bulunmadığı gibi,
işlevsel olarak da uygun değildir.
BAŞKAN – Sayın Şandır ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 Sıra Sayılı yasa tasarısının 28.
maddesindeki “10 Ağustos 2012” tarihinin, “31.07.2012” olarak değiştirilmesini
arz ederiz.
Aytuğ Atıcı (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Sayın Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Aytuğ Atıcı.
BAŞKAN – Sayın Atıcı, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Atıcı. (CHP sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 28’inci madde üzerine söz aldım ve
kaldığım yerden devam ediyorum.
Sayın Bakan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını,
uluslararası sözleşmeleri ve Anayasa’yı yok sayarak toplu sözleşmede imza
yetkisini tek başına yandaş sendikanıza vermiş bulunuyorsunuz. Dünyada hiçbir
örneği yok, hayırlı uğurlu olsun! Ama “Ne olur ne olmaz.” diyerek, ak
sendikanıza bile güvenmeyerek anlaşmazlık olması durumunda yargı yolunu da
kapatarak kendinizin oluşturduğu Hakem Kurulunu devreye sokuyorsunuz. Burada
çok ince hesaplar olduğu açık. Nedir bu hesap? Ben falcı değilim ama sizin
çizdiğiniz geleceği tahmin etmek hiç de zor değil. Ak sendika zaman zaman kendi
üyelerine şirin görünmek için Hükûmetle anlaşamayacak, tabii, sizden icazet
alarak “Şurada anlaşamayalım.” “Oldu anlaşamayalım…” Sonra Hakem Kurulu devreye
girecek, ak sendika diyecek ki: “Ya ne yapalım, vallahi biz elimizden geleni
yaptık, Hükûmet kabul etmedi, Hakem Kurulu böyle uygun gördü, geçti gitti.”
diyecek ve tabana şirin görünmeye çalışacak.
Değerli arkadaşlar, ben buradan kamu emekçilerine seslenmek
istiyorum: Cumhuriyet Halk Partisi grev hakkının yasal teminat altına alındığı
özgür bir toplu sözleşme düzenini savunmaktadır, savunmaya devam edecektir.
Cumhuriyet Halk Partisi örgütlenme özgürlüğünün önündeki tüm engellerin
kaldırılmasından yanadır, yeri geldiğinde kaldıracaktır. Cumhuriyet Halk
Partisi, her sendikanın kendi üyeleri adına, toplu sözleşme yapabilmesini
savunmaktadır ve yeri, zamanı geldiğinde bunu hayata geçirecektir.
Değerli arkadaşlar, Hükûmet tarafından hazırlanan bu yasa
tasarısının tüm toplumda, bakın sadece çalışan emekçilerde değil, çalışan
memurlar da değil tüm toplumda bir hayal kırıklığı yarattığını ifade etmek
istiyorum. Bir referandum yaptınız 12 Eylülde. Ne dediniz kamu emekçilerine?
“Aman bizi destekleyin, ‘evet’ deyin, artık siz de toplu sözleşme
yapacaksınız.” dediniz ve açıkça onları aldattınız. Onlar zannetti ki gerçekten
emekçiye yakışır bir şekilde toplu sözleşme yapılacak. Gerçekten hayallerini
süsleyen grevli toplu sözleşmeyi hayal ettiler ama ne bilsinler ki arkasından
mevcut haklarından daha kötü bir duruma düşecekler. Sonuçta, halkın “evet”
demesini sağladınız. Ne oldu sağladınız? Dağ fare doğurdu değerli arkadaşlar.
Anayasa’ya uygun, sizin sözlerinize uygun bir değişiklik yapmak yerine, bir
yasa yapmak yerine, 4688 sayılı bu Yasa’yı değiştirmeye çalışıyoruz. Artık
şaşırmıyoruz, bunlara şaşırmıyoruz çünkü gerçekten size yakışanı yapıyorsunuz,
size yakışan budur, siz de aynen, tıpkı diğer konularda olduğu gibi, aynı
şekilde yapıyorsunuz, ondan sonra da çıkıp kendinizi savunmaya çalışıyorsunuz,
ayağınıza dolaşıyor. Biz de kapı kapı gezip sizin bu
yaptıklarınızı anlatacağız.
Şimdi, Sayın Bakandan bir ricam var. Bunu düzeltmenin de bir yolu
var: Çıksın, desin ki yiğitçe “Biz Memur-Sen’le bu yasayı birlikte hazırladık
ve size de yutturuyoruz.” Bunu söylemek zor değil. Bu Memur-Sen de bir sendika
değil mi? Sendika. Peki, sendikaysa niye konuşuyoruz. Bakın, nasıl bir sendika.
Bir iki kere buradan dile getirildi değerli arkadaşlar, Memur-Sen’in nasıl bir
sendika olduğunu bakın şimdi sizlere söylüyorum. 2002 yılında 41 bin üyesi var
sadece, 2011’de 41 bin çıkmış 515 bine. Çıkmış da ne olmuş? Tıpkı sizin
“Ekonomide büyüyoruz, ekonomide büyüyoruz.” dediğiniz gibi büyümüş. Büyümemiş
de, ekonomiyi nasıl şişirdiyseniz, sendikayı da şişirmişsiniz. Buna “büyüme”
denmez, buna “şişme” denir, dense dense “şişme”
denir. Niye biliyor musunuz? Çünkü sizin bu mucize yarattırdığınız
sendika kalktı, gitti, Avrupa’nın kapısını çaldı, kapıyı açmadılar; dünyanın
kapısını çaldı, hiç kimse içeriye sokmadı. Ne Avrupa’da ne de dünyada,
Hükûmetle girdiği bu kirli ilişkiden dolayı bu sendika tanınmıyor. Şimdi, siz,
dünyada, Avrupa’da tanınmayan bir sendikayla kalkmışsınız, gelmişsiniz bir
toplu sözleşme yapıyorsunuz, ona da “her şeyin başı” diyorsunuz, sonra da diyorsunuz
ki: “Vay, biz toplu sözleşme yaptık.”
Değerli arkadaşlar, peki, bu yasa tasarısı sendika üyesi olması
yasaklanan on binlerce kamu emekçisinin örgütlenmesini sağlıyor mu? Hayır. Kim
üye olabiliyor? 4/A’lılar, 4/B’liler.
4/C’lilere ne oldu? 4/C’liler
köle. Köle sözleşme yapar mı? Yapmaz. Peki, kamu emekçilerinin hakları
savunuluyor mu? Hayır, hiçbir şekilde savunulmuyor.
Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi, emeği en yüce değer
olarak kabul eder ve bu çerçevede gerekeni yapar.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Atıcı.
Sayın Atıcı ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
28’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
29’uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 Sıra Sayılı yasa tasarısının 29.
maddesindeki “bir aylık” sürenin “15 gün” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Aytuğ Atıcı Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Bülent
Kuşoğlu |
Mersin İstanbul Ankara |
Özgür Özel Ahmet
Toptaş Binnaz
Toprak |
Manisa Afyonkarahisar İstanbul |
BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Konunun aciliyeti nedeniyle.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
29’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 29’uncu madde kabul
edilmiştir.
30’uncu madde üzerinde önerge yoktur.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
31’inci maddeden önce on dakika ara veriyorum.
Kapanma saati: 21.05
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.10
BAŞKAN: Başkan Vekili
Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN
(Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
90’ıncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
200 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
31’inci madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 31. maddesinin (b)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır Mustafa
Kalaycı Sümer
Oral |
Mersin Konya Manisa |
Mehmet
Günal Erkan
Akçay |
Antalya Manisa |
b) 15 inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (g) ve (k) bentleri
ile, (c) bendinde yer alan "100 ve daha fazla kamu görevlisinin çalıştığı
işyerlerinin en üst amirleri ile yardımcıları", (d) bendinde yer alan
yüksek okulların müdürleri ile bunların yardımcıları, ve (j) bendinde yer alan
"ve emniyet teşkilatında çalışan diğer hizmet sınıflarına dahil personel ile kamu kurum ve kuruluşlarının özel
güvenlik personeli" ibareleri madde metninden çıkarılmıştır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 200 Sıra Sayılı 'Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 31. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Madde 31- 4688 sayılı Kanunun;
a) 2. Maddesinde yer alan
"belediyeler ile bunlara bağlı kuruluşlarda" ibaresinden sonra gelmek
üzere "ve eklentilerinde" ibaresi eklenmiş, "işçi statüsü
dışında" ibaresi yürürlükten kaldırılmıştır.
b) 5’inci maddesinin ikinci fıkrası,
c) 15'inci maddesi,
d) 32'nci maddesi,
e) 35'inci maddesi,
yürürlükten kaldırılmıştır."
Pervin Buldan Sırrı
S. Önder Adil
Kurt |
Iğdır İstanbul Hakkâri |
Erol Dora Sırrı
Sakık Ertuğrul
Kürkcü |
Mardin Muş Mersin |
BAŞKAN – Son okunan Pervin
Buldan ve arkadaşlarının önergesine Sayın Komisyon katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) –
Katılamıyoruz.
ADİL KURT (Hakkâri) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi lütfen.
Gerekçe:
Kamu Görevlisi tanımına uygun düzenleme yapılarak, tüm kamu
görevlilerinin örgütlenme hakkı tanınmaktadır. Değişiklik teklifi ile 4688
sayılı kanunun 15. Maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. Hiçbir kamu görevlisi
örgütlenme hakkı kapsamında sendika üyesi olmaktan mahrum bırakılamaz. Hükûmet
tasarısında, sadece "100 ve daha fazla kamu görevlisinin çalıştığı
işyerlerinin en üst amirleri ile yardımcıları" ibaresinin çıkarılması
mevcut uygulamadaki olumsuzlukları artıracaktır. Çünkü işyerlerinde kamu
işveren vekili olarak adlandırılan amirlerin sendika üyeliği, sendikal hakların
tam olarak tanınmadığı bir ortamda sorun yaratacaktır.
Sendika ve konfederasyonların yönetim ve işleyişlerinin sadece
demokratik esaslara göre değerlendirilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 31. maddesinin (b)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nevzat Korkmaz
(Isparta) ve arkadaşları
b) 15 inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (g) ve (k) bentleri
ile, (c) bendinde yer alan "100 ve daha fazla kamu görevlisinin çalıştığı
işyerlerinin en üst amirleri ile yardımcıları", (d) bendinde yer alan
yüksek okulların müdürleri ile bunların yardımcıları, ve (j) bendinde yer alan
"ve emniyet teşkilatında çalışan diğer hizmet sınıflarına dahil personel ile kamu kurum ve kuruluşlarının özel
güvenlik personeli" ibareleri madde metninden çıkarılmıştır."
BAŞKAN – Sayın Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Isparta Milletvekili
Sayın Nevzat Korkmaz.
Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
4 Ocakta, yine bu kürsüden, sivil memurların sorunları konusunda
bir gündem dışı konuşma yapmış, emniyet teşkilatına ve Silahlı Kuvvetlere
mensup sivil memurların sorunlarının çözülmesi hususunda Genel Kurulda bir
gündem oluşturmaya çalışmıştım. Maalesef şu ana kadar herhangi bir ilerleme
kaydedilmediğini belirtmek durumundayım. Üstelik bekletilen sorunların yeni
açmazlara sebep olduğunu da üzülerek görüyorum. Bunlardan birisi de Sayın
Bakanın “Atamalar yapılacaktır.” dediği uzmanların atamasının bugüne kadar
yapılmamış olması. 23 Martta bir yönetmelik değişikliği yapılmıştır değerli
milletvekilleri. Buna göre sınavı kazananların atanması gereken iki yıl da bu
haziranda doluyor. Yeni hak kayıpları yolda, haberiniz olsun.
Sayın Hükûmet, sınav açıyorsunuz, insanlar çalışıyor çabalıyor ve
kazanıyor ancak atamalarını bekletiyor ve haklarını göz göre göre yitirmelerine
seyirci kalıyorsunuz. Bunun adalet ve hakkaniyet neresinde? Gecikmede bu
insanların kabahati nedir, doğrusu anlayamıyorum. Sivil memurların askerî ya da
sivil statüde olup olmadıkları belirsizliğinden tutun, özlük hakları ve
ücretlerinin iyileştirilmesi, lojman tahsisi ve servis otobüsünde yaşadığı
adaletsizlikler, hak ettikleri emeklilik kadrolarını bir türlü alamayışları
gibi bütün problemler çözüm bekliyor.
On yıldır ülkeyi yöneten AKP, bu sorunları görmezlikten geliyor,
halının altına süpürüp hiçbir şey yokmuş gibi davranıyor. En önemli
eksikliklerden biri de örgütlenme özgürlüğünün olmayışı. Demokrasi
bayraktarlığına soyunup kitleleri “İleri demokrasi getiriyoruz.” yalanıyla
istismar eden AKP, örgütlenme alanında çıkardığı zorluklar, ortaya koyduğu
engellerle sivil memurlar alanında suçüstü yakalanmıştır. Çoğulcu demokrasinin
işlevsel olabilmesinin yolu, toplumumuzun örgütlü olmasıdır; dernekler,
sendikalar, vakıflar gibi sivil toplum kuruluşları şeklinde örgütlenmiş
olmasıdır.
Değerli milletvekilleri, sivil memurlar sendikalaşma hakkı talep
etmektedir. Sayıları silahlı kuvvetlerde ve emniyet teşkilatında on binlere
ulaşan sivil memurlar, birçok sorunun örgütlenerek hâlledilebileceğini,
aksi takdirde dikkate alınmadıklarını ifade etmektedirler. Anayasa’mızın
51’inci maddesinin birinci fıkrasında sendika kurma ve bu sendikalara üye olma
hakkı vurgulanır iken ikinci fıkrasında millî güvenlik gerekçesiyle de bu
hakların sınırlandırılabileceği ifade edilmektedir. Günümüzde millî güvenlik
algılamasında değişiklikler yaşanmaktadır. Memurlardan hangilerinin yaptığı
hizmet millî güvenlik kapsamı içinde değerlendirilecektir? Silahlı Kuvvetler ve
emniyette çalışan sıvacı, boyacı, mühendis gibi sivil memurların yaptıkları millî
güvenliği yakından ilgilendiriyor ise kamunun diğer sektörlerinde aynı
hizmetleri veren memurların yaptığı nedir? Herhâlde devletin çarkının işlemesi
millî güvenlik açısından hayati önem taşımaktadır. Diğer bakanlıklarda bu
sıfatlarla çalışanlar millî güvenlik açısından daha az önemsiz değildir. Onlara
tanınan sendika hakkının sivil memurlardan esirgenmesinin geçerli bir tarafı
yoktur, aksine işine
dört elle sarılan, motivasyonu yüksek memurların devletimize, kamu hizmetine
ve millî güvenliğe katkısı daha fazla
olacaktır. Örgütlenme hakkı açısından başta Anayasa olmak üzere diğer yasalar
daha özgürlükçü yorumlanmalıdır. Kaldı ki Anayasa’mızda sivil memurlar için de
böyle bir yasak bulunduğunu düşünmüyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu
uluslararası birçok antlaşmalar da yasadaki sınırların dar yorumlanmaması
gerektiğine işaret etmektedir.
12 Eylül 2010’da Anayasa referandumunda halktan kabul oyu isterken
AKP “Çalışma hayatına özgürlük getiriyoruz, toplu sözleşme ve sendikal hakları
genişletiyoruz.” demişti. Başbakanlığın 14 Aralık 2010 tarihli genelgesinde de
“Örgütlenme özgürlüğünün sağlanması demokratik yönetimin teminatıdır ve sendika
kurma, üye olma ve sendikal faaliyetlerde bulunabilmeleri güvence altına
alınmıştır.” deniliyordu.
Değerli milletvekilleri, Halep orada ise arşın burada. AKP bu söz ve eylemlerinde ne kadar samimidir ne kadar değildir
göreceğiz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak çalışma hayatındaki engelleri
kaldırma ve örgütlenme özgürlüğünü genişletme hususunda getirilecek düzenlemeye
destek olacağımızı defalarca beyan ettik. Tam zülfün alna
dökülme zamanı diyoruz ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
Sayın Korkmaz ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
32’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
34’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
35’inci maddeden önce Sayın Bakanın bir söz talebi var, yerine
getiriyorum.
Buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu yasa tasarısıyla, kamu
görevlileri sendikal yaşamında yeni bir dönem başlamış bulunmaktadır. 4688
sayılı Yasa’nın, on yıllık uygulamada olan bu Yasa’nın aksaklıklarını gideren
bir düzenlemeyi bugün Parlamentodan geçirmiş bulunuyoruz. Önümüzdeki dönem
içinde de katılımcı bir anlayışla, sendikal yaşamı geliştirme konusunda
Bakanlık olarak da Hükûmet olarak da üzerimize düşeni yapacağımızı ifade
ediyorum.
Tüm kamu çalışanlarımıza hayırlı olması temennisiyle
katkılarınızdan dolayı bütün milletvekili arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyorum,
teşekkür ediyorum.
Hayırlı olsun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
35’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü üzerinde, lehte olmak suretiyle, oyunun rengini
belirtmek üzere Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mahmut Kaçar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT KAÇAR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu yasa, 2,5 milyon kamu çalışanı, 1 milyon 800 bin emekli ve
aileleriyle birlikte yaklaşık 20 milyon insanımızı ilgilendiren, çalışma
hayatının demokratikleşmesi adına son derece önemli ve tarihî bir yasa.
Bizden önceki arkadaşlarımızın, özellikle AK PARTİ hükûmetleri
döneminde memurların enflasyona ezdirildikleri gibi bir yaklaşımları oldu, önce
oradan başlayayım isterseniz. Önce şunu açık ve net ifade edeyim: AK PARTİ
iktidarları döneminde hiçbir zaman devlet memurlarının maaşlarında enflasyonun
altında bir artış söz konusu değil. Bununla da yetinilmemiş, ek ödemeyle gerek
375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle gerekse de 666 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’yle gerek “eşit işe eşit ücret” ve gerekse de “aynı unvana aynı
ücret” noktasında çok ciddi anlamda iyileştirmeler yapılmıştır.
Bu yasayla birlikte artık kamu çalışanları, kendileriyle ilgili
gerek maaş zamlarında gerek sosyal ve özlük haklarında Hükûmetin tek taraflı
belirlemesi yerine, toplu sözleşme masasında bir taraf olarak kendileriyle
ilgili alınan kararlarda söz sahibi hâline dönüştürülmüştür.
Yine bu yasayla birlikte memurların genelini ilgilendiren
konularda genel toplu sözleşme ve her bir hizmet kolunda ayrı olmak üzere
hizmet kolunda yetkili sendikaların hükûmetle toplu sözleşme yapma yetkisi
getirilmiştir. Toplu sözleşmelerin bağlayıcı olması, toplu sözleşmelerde
mutabakata varılamaması hâlinde hakem kuruluna müracaat etme yetkisi ve hakem kurulunun
da kararlarının bağlayıcı olması münasebetiyle Avrupa Birliğinin, ILO’nun ve
imzaladığımız uluslararası sözleşmelerin standardının üstünde olan bir toplu
sözleşme yasası. Bir diğer yönden, yerel yönetimlerde gerek belediyelerde ve
gerekse de il özel idarelerinde sosyal denge sözleşmesi yapma hakkı tanımak
suretiyle, bu konularda daha önce Türkiye aleyhine verilen Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kararlarına da uygun bir sendika yasası.
Değerli arkadaşlar, bu tasarının yasalaşmasıyla birlikte yine bu ay
içerisinde toplu sözleşme süreci başlayacak ve ardından burada memurlarla
ilgili belirlenecek olan zamlar 1 Ocaktan itibaren geçerli olmak suretiyle
hiçbir çalışanımızın, hiçbir memur emeklisinin mağdur edilmeyeceğini de
özellikle buradan ifade etmek istiyorum.
Bu yasanın 4/A’lı devlet memurlarını, 4/B’li çalışanları ve ayrıca da 4/C’li
çalışanları da kapsadığını özellikle buradan ifade etmek istiyorum. 4/C
çalışanlarının şu anda sendikalara üye olma, bu doğrultuda toplu sözleşme yapma
ve toplu sözleşmenin de sonuçlarından yararlanma imkânına sahip olduklarını
özellikle ifade etmek istiyorum.
Ben, bu yasada emeği geçen bütün herkese çok teşekkür ediyorum. Bu
yasanın, özelde kamu çalışanlarına ve genelde de milletimize hayırlar
getirmesini temenni ediyor, hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaçar.
Aleyhte olmak üzere, son söz İzmir Milletvekili Sayın Musa Çam’ın.
Buyurun Sayın Çam. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
saygıdeğer üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kamu emekçilerini çok yakından ilgilendiren, yaklaşık aktif olarak
2,5 milyon, pasif olarak da 1,8 milyon insanı endirekt olarak etkileyen bir
kanun tasarısını, burada, birkaç gündür enine boyuna tartışıyoruz ve bugün,
nihai olarak da buradan geçecek.
Yaklaşık iki aydır gerek Çalışma, Sağlık, Aile Komisyonunda
gerekse Plan ve Bütçe Komisyonunda, alt komisyonlarda, ana komisyonlarda bu
tasarının bütün maddelerini enine boyuna tartıştık. Muhalefet
partileri olarak, gerek Çalışma, Sağlık, Aile Komisyonunda gerekse Plan ve
Bütçe Komisyonunda gerek alt komisyonlarda gerekse ana komisyonlarda son derece
yapıcı ve son derece yol gösterici önergelerimizle, konuşmalarımızla bu sürece
katkı yapmak ve Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nun çok daha doğru ve çok
daha pozitif ve iyi bir noktada çıkması için elimizden gelen bütün çabayı ve
gayreti gösterdik. Ama bir kez daha görüyoruz ki muhalefet partisinin
burada çok fonksiyonel olmadığını, önerilerinin, görüşlerinin, yol
göstericiliğinin ve desteklerinin hiçbir anlam ifade etmediğini, iktidar
partisinin “Dediğim dedik, öttürdüğüm düdük.” anlamında -kötü anlamayın bunu-
bütün söylediklerini burada kabul ettirdiğini ibretle izliyoruz ve görüyoruz;
bu, insanın içini acıtıyor.
Buradaki ana muhalefet partisi milletvekillerinin söyleminin
hiçbirisi dikkate alınmayıp ama bir başka konfederasyonun, sadece bir
konfederasyonun tüm taleplerinin karşılandığı bir tasarıyı burada
yasalaştırıyoruz, bu doğru değil. Bu kanuna iki tane büyük konfederasyon karşı
çıkıyor, bir konfederasyon sadece “Evet” demiştir buna.
Sayın Bakan diyor ki: “Biz bunlarla asgari müştereklerde uzlaşma
aramak zorunda değiliz.” Evet, değilsin ama sizin şöyle bir tarihsel göreviniz
de var: Türkiye Cumhuriyeti devleti uluslararası sözleşmelerin altına imza
atmış, o attığı imzanın da gereğini yerine getirmesi gerekiyor. 87, 98 ve 151
sayılı sözleşmelerde, Avrupa Sosyal Şartı’nda ve Avrupa Birliği müktesebatında
bütün bunların tamamının yerine getirilmesi gerekiyor iken, maalesef, Sayın
Bakan ve Hükûmet, bu müktesebatların tamamını yok
sayarak yine çok küçük ve kısır bir kanunu buradan geçiriyorsunuz.
Bu doğru değildir, bu yapılan iyi değildir. Hele hele, özellikle
14’üncü maddede, afet, yangın, sel baskını gibi birtakım olaylarda
konfederasyonların, sendikaların kamu yararı taşıyan dernekler, vakıflar
marifetiyle yardım yapması Türkiye’de sendikal hareketi de kirli bir noktaya
götürecektir arkadaşlar.
Oysa biz ne dedik? Plan Bütçe Komisyonunda da, Çalışma, Sağlık,
Aile Komisyonunda da dedik ki: “Sendikalar bir yere bağış yapacaklarsa, yardım
yapacaklarsa, tesis yapacaklarsa bunu direkt yapmalılar ve bunlar da,
harcamaları da direkt konfederasyonların bütçelerinde gözükmelidir.”
Ama şimdi ne yaptınız bunu arkadaşlar? Birtakım yardım dernekleri
marifetiyle paralar oraya aktarılacak, oradan da öbür taraflara gidecek. Bu, suistimali beraberinde getirecektir, bu, sendikal hareketi
kirletecektir ve yolsuzluğu da beraberinde getirecektir. Bunu Plan Bütçe
Komisyonunda da, Çalışma, Sağlık, Aile Komisyonunda da söyleye söyleye
dilimizde tüy bitti ama bunu size anlatamadık ve göreceksiniz önümüzdeki
dönemlerde -bunu gecenin bu saatinde söylemek istemezdim ama- tıpkı Deniz
Feneri gibi, KOMBASSAN gibi, YİMPAŞ gibi birtakım sendikaları da bu
yolsuzluklara bulaştıracaksınız. Bunun hiç de doğru bir iş olmadığı, zaten
Türkiye’de sendikal hareketin yeteri kadar güç kaybettiği, itibar kaybettiği
bir yerde, bu 14’üncü maddeyle birlikte sendikal hareketi bir kez daha zaafa
uğratacaksınız.
Gönlümüz, –ben bir işçi olarak, bir sendikacı olarak- özellikle
kamu çalışanlarını ilgilendiren, 2001 yılından beri uygulanan toplu görüşmenin,
toplu sözleşmeyle ama ILO sözleşmelerine uygun, uluslararası sözleşmelere uygun,
grevli ve toplu sözleşmeli bir kanunun buradan çıkması için Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak “evet” oyunu kullanmak ve el kaldırmak isterdik ama içerik
biçimi, süreç itibarıyla bunu içimize sindirmemiz mümkün değildir. Bu nedenle, kamu çalışanları sendika yasasına Cumhuriyet Halk
Partisi olarak “Evet” oyu vermeyeceğimizi burada bir kez daha söylüyorum ve
hepinizi sevgi ve saygıyla, Cumhuriyet Halk Partisi adına, selamlıyorum
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çam.
Tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Hayırlı ve uğurlu olsun.
Sayın milletvekilleri, 4’üncü sıraya alınan İstanbul Milletvekili
Mehmet Doğan Kubat ve 15 Milletvekilinin; Adli Sicil Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu ile Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı ve Adalet Komisyonu Başkanlığı tezkerelerinin
görüşmelerine başlayacağız.
4.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Doğan Kubat ve 15 Milletvekilinin; Adli Sicil Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu ile Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı ve Adalet Komisyonu Başkanlığı Tezkereleri (2/447)
(S. Sayısı: 215)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonraki komisyonların da olmadığı anlaşıldığından, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
üzere 5 Nisan 2012 Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 14.00’te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.