Fatma GÜNGÖR Normal Fatma GÜNGÖR 2 11 2012-07-17T09:18:00Z 2012-07-17T09:18:00Z 94 56660 322964 2691 757 378867 14.00 Clean Clean false 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false TR X-NONE X-NONE 0 nk 0 nk

 

DÖNEM: 24                          CİLT: 18                        YASAMA YILI: 2

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

90’ıncı Birleşim

4 Nisan 2012 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili Şirin Ünal’ın, NATO Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- İzmir Milletvekili Musa Çam’ın, Anadolu Ajansının kuruluşunun 92’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Alparslan Türkeş’in ölümünün 15’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

V.- AÇIKLAMALAR

1.-  Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Alparslan Türkeş’in ölümünün 15’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

2.- Çorum Milletvekili Tufan Köse’nin, 12 Eylül 1980 darbesi sorumlularının yargılanmasına başlanmasına ilişkin açıklaması

3.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya Kürecik’te kurulan üsle ilgili yetki kargaşasına ilişkin açıklaması

4.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın,  Alparslan Türkeş’in ölümünün 15’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

5.- Ankara Milletvekili Emrullah İşler’in, Hakkâri Milletvekili Adil Kurt’un, 3 Nisan 2012 tarihli 89’uncu Birleşimde Kazan’da çalışan mevsimlik işçilerle ilgili yaptığı değerlendirmeye ilişkin açıklaması

6.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün,  12 Eylül 1980 darbesi sorumlularının yargılanmaya başlanmasına ilişkin açıklaması

7.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın, Alparslan Türkeş’in ölümünün 15’inci yıl dönümüne ve isminin bir üniversiteye verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

8.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, Alparslan Türkeş’in ölümünün 15’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

9.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, 12 Eylül 1980 darbesi sorumlularının yargılanmaya başlanmasına ilişkin açıklaması

10.- Hakkâri Milletvekili Adil Kurt’un, 3 Nisan 2012 tarihli 89’uncu Birleşimde Kazan’da çalışan mevsimlik işçilerle ilgili değerlendirmesiyle haksız bir eleştiride bulunmadığına, bir sorunu gündeme getirdiğine ilişkin açıklaması

11.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, 12 Eylül 1980 darbesi sorumlularının yargılanmaya başlanmasına ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 21 milletvekilinin, Türkiye’de medyanın ayrımcı, ötekileştiren ve cinsiyetçi yaklaşımı ve dilinin, bu yaklaşımın doğurduğu sonuçların ve medyada nefret söyleminin ortadan kaldırılması için hukuki altyapının hazırlanması konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/227)

2.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve 21 milletvekilinin, TOKİ tarafından yapılan konutlarda sosyal devlet anlayışına gölge düşürüldüğü ve iktidarın TOKİ'yi kentlerde rant dağıtmak, oy toplamak için kullandığı, ayrıca TOKİ'nin uyguladığı projelerle inşaat sektörüne ciddi zararlar verdiği konusundaki iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/228)

3.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın, Iğdır'daki hava kirliliğinin nedenlerinin ve bu durumun bölgedeki halk sağlığı ve canlı yaşamı üzerindeki zararlı etkilerinin ve çözüm yollarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/229)

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- CHP Grubunun, 4/11/2011 tarihinde Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve arkadaşlarının demokrasiye müdahaleye zemin hazırlayan karanlık olayların aydınlatılması, devlet içindeki yasa dışı örgütlenme ve yapıların açığa çıkarılması amacıyla vermiş olduğu  (103 sıra no.lu) Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 4/4/2012 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- AK PARTİ Grubunun, “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan 215 sıra sayılı Kanun Teklifi ve 207 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 4 ve 5’inci sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine ilişkin önerisi

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

2.- Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180)

3.- Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/556) (S. Sayısı: 200)

4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ve 15 Milletvekilinin; Adli Sicil Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Adalet Komisyonu Başkanlığı Tezkereleri (2/447) (S. Sayısı: 215)

 

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

5.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın BDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, TOKİ’nin son 10 yıl içinde ücretsiz verdiği konutlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/4479)

2.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, Trabzon’a yapılan ve yapılacak yatırımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/4487)

3.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van depremi sonrasında kurulan geçici konutların maliyetine ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/4611)

4.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Haymana TOKİ konutlarının yapımına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/4671)

5.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, Eti Gümüş Tesislerinin gümüş üretiminde siyanür kullandığı iddialarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/4698)

6.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, Kütahya OSB’ye arıtma tesisi yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/4699)

7.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Adıyaman ve Şanlıurfa’nın bazı ilçelerindeki ham petrol kuyularının denetimine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/4700)

8.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Bünyan’daki bir köyün kanalizasyon sorununa ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/4701)

9.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, kanun tasarı ve tekliflerinin komisyonlarda görüşülme usulüne ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/5129)

10.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, yazılı ve sözlü soru önergelerinin cevaplandırılmasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/5148)


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak üç oturum yaptı.

 

Karabük Milletvekili Osman Kahveci, 3 Nisan Karabük’ün kuruluş yıl dönümüne,

Erzincan Milletvekili Muharrem Işık, Erzincan’da son günlerde yaşanan gelişmelere,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

 

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Erzincan Milletvekili Muharrem Işık’ın gündem dışı konuşmasına ilişkin bir açıklamada bulundu.

 

İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, İstanbul’un sorunlarına ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.

 

Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan, Türkiye genelinde besicilerin zor durumda bulunduklarına,

Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ, Afganistan’da şehit olan 12 Türk askerinin cenazesine bazı medya kuruluşlarının alınmamasına,

İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, Ataşehir ilçesinde bulunan bir finans merkezinin haksız bir işlemle Ümraniye ilçesinde kayıtlı olduğuna,

Adıyaman Milletvekili Salih Fırat, Adıyaman, Gaziantep, İzmir ve Erzincan’da yaşanan işaretleme olaylarının faillerinin bulunamamasının düşündürücü olduğuna,

İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Türk kadınlarına belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanıyan Kanun’un kabulünün 72’nci, polis teşkilatının kuruluşunun 167’nci yıl dönümüne,

Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Malatya-Gölbaşı, Sürgü-Erkenek yolunun yoğun çökme ve bozulma nedeniyle kullanılamaz hâle geldiğine,

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, 3 Nisan Karabük Demir Çelik Fabrikasının kuruluş gününe,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

 

Hakkâri Milletvekili Adil Kurt ve 21 milletvekilinin, asgari ücret uygulamasının doğurduğu sorunların (10/224),

Batman Milletvekili Ayla Akat Ata ve 21 milletvekilinin, emeklilerin sorunlarının ve çözüm yollarının (10/225),

İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu ve 38 milletvekilinin, kadına yönelik şiddetin nedenleri ile bu nedenlerin ortadan kaldırılması için yapılacakların (10/226),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

CHP Grubunun, 15/2/2012 tarihinde, Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve arkadaşlarının Artvin şehir merkezinin üzerinde yer alan 4252 ve 4944 no.lu maden ruhsat alanlarının kapsadığı alanın araştırılarak bütün kamunun yararlanacağı yer üstü zenginliklerin neler olduğunun araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu (264 sıra no.lu) Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 3/4/2012 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi, yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, (2/179) esas numaralı 26 Şubat 1992 Tarihinde Ermeniler Tarafından Azerbaycan'ın Hocalı Kentinde Gerçekleştirilen Katliamın "Soykırım" Olarak Tanınması, 26 Şubat’ın "Hocalı Soykırımını Anma Günü" Olarak Kabul Edilmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının;

1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),

2’nci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun (1/569) (S. Sayısı: 180),

4’üncü sırasında yer alan, Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Orman Köylülerinin Kalkındırılmaları Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce ile 68 Milletvekilinin; 2/B Barışı Kanunu Teklifi (Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Alanların İdaresi, Değerlendirilmesi ve Tasarrufu Hakkında Kanun Teklifi); Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Yayla ve Yaylacılık Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporlarının (1/563, 2/71, 2/211, 2/417) (S. Sayısı: 198),

Görüşmeleri, Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

 

3’üncü sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının (1/556) (S. Sayısı: 200) görüşmelerine devam edilerek 19’uncu maddesine kadar kabul edildi.

 

Komisyonların olmayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince, 4 Nisan 2012 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere 19.54’te birleşime son verildi.

 

                                                                   Mehmet SAĞLAM

                                                                      Başkan Vekili

 

                  Mine LÖK BEYAZ                      Tanju ÖZCAN                Muhammet Bilal MACİT

                        Diyarbakır                                     Bolu                                     İstanbul

                        Kâtip Üye                                 Kâtip Üye                               Kâtip Üye

II.- GELEN KâĞITLAR

                                                                                                                                No: 120

4 Nisan 2012 Çarşamba

Tasarı

1.- Stratejik Deniz Taşımacılığı Taahhütlerine İlişkin Çok Uluslu Uygulama Düzenlemesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/602) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/03/2012)

Teklifler

1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve 1 Milletvekilinin; Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/460) (İçişleri ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/03/2012)

2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/461) (Adalet ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/03/2012)

3.- Denizli Milletvekili Adnan Keskin'in; İcra ve İflas Kanunu ile Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/462) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

4.- Bursa Milletvekili Sena Kaleli ve 2 Milletvekilinin; Kamu Görevlileri Sendikası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/463) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

5.- Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz'ın; 1111 Sayılı Askerlik Kanununun Ek 1 inci Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi (2/464) (Plan ve Bütçe ile Milli Savunma Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

6.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/465) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)

7.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin'in; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/466) (Milli Savunma ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/03/2012)

8.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/467) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/03/2012)

9.- İstanbul Milletvekili Umut Oran ve 12 Milletvekilinin; 6222 Sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/468) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2012)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- İzmir Milletvekili Hülya Güven’in, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Pakistan’a hibe edeceği otobüslere ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1468) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Hasan Uğurlu Barajı üzerine köprü yapılmasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/1469) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

3.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, dernek, vakıf ve ticari şirketlerin genel kurul toplantılarında vekaleten oy kullanılmasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1470) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki OSB’lerde atık kontrolü yapılıp yapılmadığına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1471) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

5.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Turhal’daki fabrikaların atık su kontrollerinin yapılıp yapılmadığına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1472) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

6.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, mermercilik sektörünün sorunlarına ve desteklenmesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1473) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

7.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana ve ilçelerindeki elektrik kesintilerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1474) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

8.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, doğal gaz ithalatına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1475) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

9.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Tufanbeyli Devlet Hastanesindeki doktor açığına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1476) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

10.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, tedavi katılım payının kaldırılıp kaldırılmayacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1477) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

11.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Bakanlık ve bağlı kuruluşlarda çıkarılan dergilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1478) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

12.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Göksun çayı üzerindeki bir köprünün onarımına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/1479) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

13.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Nurhak’taki bir köyün alt geçit ve köprü ihtiyacına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/1480) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

14.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Pazarcık’taki bazı yolların asfaltlanmasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/1481) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

15.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Pazarcık’taki bazı yolların asfaltlanmasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/1482) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

16.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Pazarcık’taki bazı yolların asfaltlanmasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/1483) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

17.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Pazarcık’taki bazı yolların asfaltlanmasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/1484) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

18.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Pazarcık’taki bazı yolların asfaltlanmasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/1485) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

19.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Göksun’daki bir yolun yapımının tamamlanması ve yol üzerindeki köprünün genişletilmesine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/1486) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

20.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, SGK ve İŞKUR’daki boş engelli kadrolarına atama yapılıp yapılmayacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1487) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

21.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Kahramanmaraş-Gaziantep arasındaki karayoluna kavşak yapılmasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/1488) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

22.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Kahramanmaraş-Ekinözü arasındaki yolun ulaşıma açılmasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/1489) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

23.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Ekinözü’ndeki yolların asfaltlanması ve köprülerin onarımına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/1490) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

24.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Andırın’ın spor salonu ihtiyacına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru önergesi (6/1491) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

25.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Andırın’daki bir köyün köprü ihtiyacına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi (6/1492) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

26.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Nurhak’taki bir köyün su sorununa ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1493) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

27.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Nurhak’taki bir dere yatağının ıslah edilmesine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1494) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

28.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Nurhak’ta meydana gelen sel baskınları için önlem alınması ve bir köyün içme suyu şebekesi sorununa ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1495) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

29.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Nurhak’ın sulama göleti ihtiyacına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1496) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

30.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Pazarcık’taki bir köyün eskiyen içme suyu şebekesinin değiştirilip değiştirilmeyeceğine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1497) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

31.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Andırın’daki sağlık ocağı lojmanlarının bakım ve onarımı ile diyaliz ve toplum sağlığı merkezi ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1498) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

32.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Pazarcık’ın bazı köylerin elektrik şebeke ve tesisat sorununa ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1499) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

33.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Ekinözü’ndeki bazı köylerin içme ve sulama suyu şebekeleriyle ilgili yenileme çalışması yapılıp yapılmayacağına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1500) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

34.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Nurhak’taki bir ilköğretim okulu binasının tadil edilerek anaokuluna dönüştürülüp dönüştürülmeyeceğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1501) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

35.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Andırın’daki bir köyün trafolarının yenilenmesi ihtiyacına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1502) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

36.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Nurhak’ta kız yurdu, lise binası yapılmasına ve okullara kalorifer tesisatı döşenmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1503) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

37.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Andırın’daki enerji hatlarındaki sorunlara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1504) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

38.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Nurhak’taki bir ilköğretim okulunun ikili öğretimden normal öğretime geçip geçmeyeceğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1505) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

39.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Türkoğlu’ndaki bir köyün ilköğretim okulu ihtiyacına ve bir ilköğretim okulunun yenilenip yenilenmeyeceğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1506) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

40.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Andırın’daki bazı köylerdeki elektrik direklerinin yenilenmesi ihtiyacına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1507) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

41.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Andırın’daki bir ilköğretim bölge okulunda yaşanan elektrik kesintilerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1508) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

42.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Göksun’daki bir ilköğretim okulunun yenilenmesine ve geçici binada faaliyet gösteren çok programlı lise için yeni bina yapılıp yapılmayacağına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1509) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

43.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Göksun-Büyükkızılcık Beldesine lise yapılıp yapılmayacağına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1510) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

44.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Göksun’daki bir sulama tesisinin tamamlanıp tamamlanmayacağına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1511) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

45.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Andırın’daki 12 derslikli ilköğretim okulu ihtiyacına ve bir köydeki ilköğretim okulunun çatısının onarımına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1512) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

46.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Andırın’daki bir ilköğretim okulunun fiziki yetersizliklerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1513) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

47.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Andırın’daki bir köyün yeni bir ilköğretim okulu binası ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1514) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

48.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Nurhak’taki elektrik kesintilerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1515) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

49.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Ekinözü’ne Anadolu Lisesi yapılıp yapılmayacağına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1516) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

50.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Pazarcık’taki bir köyün elektrik şebekesinin yetersizliğine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1517) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

51.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Ekinözü’ndeki bir ilköğretim okuluna bakım-onarım yapılıp yapılmayacağına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1518) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

52.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Göksun’daki bir trafo yetersizliği ve elektrik direklerinin değiştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1519) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

53.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Göksun’daki sulama kanallarının iyileştirilmesine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1520) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

54.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Göksun’un sulama göleti ihtiyacına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1521) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

55.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Andırın’daki bir köye lise yapılıp yapılmayacağına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1522) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

56.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Ekinözü’ndeki bazı köylerin içme suyu şebekelerinin yenilenip yenilenmeyeceğine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1523) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

57.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Andırın’daki bir köye ilköğretim okulu yapılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1524) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

58.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Andırın’daki bir köyün temiz içme suyu ihtiyacına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1525) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

59.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda boş bulunan engelli kadrolarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1526) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

60.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın Bakanlık ve bağlı kuruluşlarda çıkan dergilere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1527) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)

61.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, el dokuması halıcılığına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1528) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)

62.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, el dokuma halıcılığına ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından sözlü soru önergesi (6/1529) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)

63.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Kozan’daki Küçük Sanayi Sitesinin altyapı ve yol sorununa ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından sözlü soru önergesi (6/1530) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)

64.- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu’nun, Osmaniye Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı ve üyeleri hakkındaki bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1531) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)

 Yazılı Soru Önergeleri

1.- Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin, asaleten atanamayan vekil müdürlerin mağduriyetine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5586) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

2.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, AŞTİ’nin işletilme koşulları ve devrine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5587) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

3.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, 2011 yılında yürürlüğe giren öğrenci affına ilişkin düzenlemeye ve bu tarihten sonra üniversitelerden ilişiği kesilen öğrencilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5588) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

4.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Karaman Belediyesindeki yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5589) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

5.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin’in, 2002-2011 yılları arasında ataması yapılan öğretmenlere ve ücretli öğretmen sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5590) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

6.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin’in, Hatay’daki nakliye firmalarının bölgedeki kriz nedeniyle yaşadıkları sıkıntılara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5591) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

7.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Afganistan’da şehit olan askerlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5592) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

8.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, yapılan yurtdışı seyahatlerine ve bu seyahatlerdeki toplam harcamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5593) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

9.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, 2003-2011yılları arasında Başbakanlığa tahsis edilen örtülü ödeneğe ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5594) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

10.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, kamu yararına dernek statüsü verilen sivil toplum kuruluşlarıyla dernek ve vakıflara yapılan yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5595) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

11.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, 2003-2011 yılları arasında yabancı ülkelere verilen borç ve hibelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5596) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

12.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in, kamu kurum ve kuruluşlarında yaşandığı iddia edilen ayrımcılık olaylarına ve alınan önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5597) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

13.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın, Başbakanlığa alınan bir uçağa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5598) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

14.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu’nun, bir belediye başkanı hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5599) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

15.- İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil’in, MİT mensuplarına dair bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5600) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

16.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bazı kurumlara ve projelere yönelik haksız çıkar iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5601) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

17.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, tahliye edildiği gün yaptığı bir açıklama yüzünden hakkında soruşturma açılan bir gazeteciye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5602) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

18.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, GDO’lu ürünlere ve bunların denetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5603) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

19.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliğindeki değişikliklerin Anayasaya aykırı olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5604) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)

20.- Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, MİT Müsteşarına ait olduğu iddia edilen bazı ifadelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5605) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)

21.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin’in, camilerde bakım ve temizlik görevini üstlenen personel sayısının yetersizliğine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/5606) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

22.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Diyanet İşleri Başkanının bir açıklamasına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/5607) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

23.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Diyanet İşleri Başkanlığına KPSS şartı ve yazılı sınav aranmaksızın alınacak kadrolara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/5608) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

24.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, yapılan yurtdışı seyahatlerine ve bu seyahatlerdeki toplam harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/5609) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

25.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, TİKA ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığındaki boş kadrolara atama yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/5610) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

26.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, TRT’de iki personel arasında yaşandığı iddia edilen bir olaya ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/5611) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

27.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, yapılan yurtdışı seyahatlerine ve bu seyahatlerdeki toplam harcamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/5612) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

28.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, kanuna aykırı yayın yaptığı iddia edilen yerel bir televizyona ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/5613) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

29.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, bazı kamu kurumlarındaki boş kadrolara atama yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/5614) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

30.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TRT’de iki personel arasında yaşandığı iddia edilen bir olaya ve TRT personeline ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/5615) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

31.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği anlaşmalarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5616) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

32.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, gizli tanıklık uygulamasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5617) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

33.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Karataş Kadın Cezaevinde uygulanan bazı yasaklara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5618) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

34.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Eskişehir’de bir öğretmenin kaybolması ile ilgili bazı iddialara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5619) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)

35.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Batman’da nevruz kutlamalarında yaşanan olaylara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5620) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)

36.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, kurulması planlanan şiddet önleme ve izleme merkezlerine ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5621) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

37.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği anlaşmalarına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5622) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

38.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Biyometrik Tanıma Sistemine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5623) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

39.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Bakanlık bünyesinde çalışan şirket elemanlarına kadro verilip verilmeyeceğine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5624) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

40.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Bakanlığa ait lojmanlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5625) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

41.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği anlaşmalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5626) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

42.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, 2002’den bugüne meydana gelen iş kazalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5627) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

43.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, Odunpazarı’nda SGK tarafından satılan bir taşınmaz mala ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5628) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

44.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, öğrencilerin sağlık yardımlarının SGK tarafından karşılanması uygulaması neticesinde eczacıların yaşadıkları mağduriyete ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5629) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

45.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Karamürsel Kalıcı Konutlar Bölgesindeki eski bir binaya ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5630) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

46.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, inşaatlarda kullanılan demirin üretimi, ithalatı ve bunların denetimine ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5631) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

47.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği anlaşmalarına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5632) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

48.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, yapılan yurtdışı seyahatlerine ve bu seyahatlerdeki toplam harcamalara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5633) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

49.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Afganistan’da şehit olan askerlere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5634) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

50.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği anlaşmalarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5635) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

51.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, madencilik sektöründe istihdam edilenlere, sektörün sorunlarına ve denetimine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5636) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

52.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, kanun gereği olağanüstü durumlar için oluşturulması gereken akaryakıt, LPG ve fuel-oil stoku ve bunun ücretine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5637) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

53.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği anlaşmalarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5638) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

54.- Ordu Milletvekili İdris Yıldız’ın, İran’a uygulanacak yaptırım ve ambargolara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5639) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

55.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği anlaşmalarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5640) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

56.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Nurhak’taki toprak su kanallarının betonlaştırılması ve ilçenin Tarım Kalkınma Kooperatif ve Süt İşletme Tesisi ihtiyacına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5641) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

57.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin’in, TARSİM kapsamında sigorta yaptıran çiftçi sayısına ve çiftçilerin elektrik borçlarının yeniden yapılanmasına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5642) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)

58.- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu’nun, başpolis memurluğu sınavına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5643) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

59.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, Eskişehir’de dergâh adıyla kurulan yapılanmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5644) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

60.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta atık pillerin toplanması çalışmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5645) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

61.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat ili ve ilçelerindeki içme suyu kontrollerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5646) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

62.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki lokantaların denetimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5647) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

63.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, gıda üretimi yapan firmaların denetimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5648) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

64.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli’deki bir ihalede yolsuzluk yapıldığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5649) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

65.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında ödenen tazminatlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5650) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

66.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, İzmit’te bir sağlık ocağının bulunduğu yere eğitim kampüsü yapılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5651) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

67.- Antalya Milletvekili Mehmet Günal’ın, terör örgütü yanlısı eylemlere katılan öğrenci ve öğretmenlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5652) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

68.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği anlaşmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5653) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

69.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Türkoğlu’nda İlçe Emniyet Amirliği için yeni bir bina yapılması ve trafik tescil bürosu kurulmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5654) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

70.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Ankara’daki C plakalı servis araçlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5655) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

71.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemir’in, Bakanlığa bağlı kurumlarda kamu görevlilerinin görevlerini yaparken ayrımcılık yaptıkları iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5656) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

72.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bazı ihalelerinde usulsüzlük yapıldığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5657) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

73.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, TC kimlik numarasının kullanımının yasal dayanağına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5658) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

74.- Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü’nün, Emet’te meydana gelen bir olaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5659) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

75.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Eskişehir’de bir öğretmenin kaybolması ile ilgili bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5660) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)

76.- Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün, bir polis memurunun görev yerinde amirlerinden baskı gördüğü iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5661) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)

77.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, nevruz kutlamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5662) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)

78.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Batman’da nevruz kutlamalarında yaşanan olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5663) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)

79.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin’in, Türk Sinemasını tanıtmak amacıyla seçilen filmlere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/5664) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

80.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği anlaşmalarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/5665) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

81.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği anlaşmalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5666) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

82.- Denizli Milletvekili Adnan Keskin’in, Denizli’den uçuşlarda THY’nin uyguladığı fiyat tarifesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5667) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

83.- Van Milletvekili Nazmi Gür’ün, Van depreminden etkilenen esnafın vergi borçlarının silinmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5668) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

84.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu’nun, Türk Lirasının yeni simgesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5669) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)

85.- Amasya Milletvekili Ramis Topal’ın, artan akaryakıt fiyatlarının çiftçiler üzerindeki etkilerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5670) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)

86.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bir öğrencinin okulda şiddet gördüğü ve okuldan uzaklaştırıldığı iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5671) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

87.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, YGS öncesi öğrencilere sınav izni verilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5672) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

88.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Şaphane’de kurulacak sülfürik asit tesisine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5673) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

89.- Antalya Milletvekili Mehmet Günal’ın, bazı bölgelerimizdeki öğrenci devamsızlıklarına ve terör örgütü yanlısı öğrenci ve öğretmenlerle ilgili iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5674) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

90.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği anlaşmalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5675) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

91.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, FATİH Projesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5676) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

92.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Eskişehir’de bir öğretmenin kaybolması ile ilgili bazı iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5677) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)

93.- Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın, Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliğinin bazı hükümlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5678) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)

94.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği anlaşmalarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5679) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

95.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Göksun’un bazı köylerine gölet yapılıp yapılmayacağına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5680) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

96.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, 2/B arazilerine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5681) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

97.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Sultanbeyli’de içme suyunun kirliliği iddialarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5682) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

98.- Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün, Gediz Ovasında kullanılan sulama yönteminin sorunlarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5683) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)

99.- Adıyaman Milletvekili Salih Fırat’ın, Adıyaman’daki sağlık kurumlarındaki hizmet alımı uygulamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5684) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

100.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bazı ilaçların toplatılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5685) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

101.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, hastanelerin sağlık hizmetlerinden alacakları katkı payının artırılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5686) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

102.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, İzmit’te bir sağlık ocağının bulunduğu yere eğitim kampüsü yapılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5687) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

103.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği anlaşmalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5688) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

104.- Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü’nün, Çorlu’da hizmet veren bir dispanserin fiziki koşullarının yetersizliğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5689) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

105.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, doktorların ve sağlık çalışanlarının şiddete maruz kalmasına ve alınan önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5690) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

106.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir’in, hemşirelerin görevleri dışında çalıştırılmalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5691) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)

107.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir’in, Bakanlığın yeni logosuna ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5692) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)

108.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir’in, sağlık sektöründe çalışan personelin niteliğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5693) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)

109.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Batman’daki nevruz kutlamalarına müdahale esnasında yaralananlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5694) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)

110.- Hakkâri Milletvekili Adil Kurt’un, hasta tutuklu ve hükümlülerin durumuna ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5695) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)

111.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, yeni dijital radar sistemine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/5696) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

112.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, PTT memurları ve dağıtıcılarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/5697) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

113.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Karamürsel-Yalova çıkışında yarım bırakılmış yolun yapımına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/5698) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

114.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği anlaşmalarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/5699) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

115.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Tepebaşı’ndaki hızlı tren hattının ulaşımı engellediği iddialarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/5700) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)

116.- Kastamonu Milletvekili Emin Çınar’ın, Kastamonu-Araç arasındaki yol çalışmalarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/5701) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)

117.- Kastamonu Milletvekili Emin Çınar’ın, Ankara-Ilgaz arasındaki yol çalışmalarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/5702) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/03/2012)

118.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, tutuklu milletvekillerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/5703) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/03/2012)

119.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Afganistan’daki askeri helikopterin düşürüldüğü ve Libya’dan gelen sivillerin asker olduğu iddialarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5704) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

120.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Merkez Bankası kara listesine ve vatandaşların yaşadıkları mağduriyete ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/5705) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

121.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği anlaşmalarına ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/5706) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

122.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği anlaşmalarına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/5707) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

123.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği anlaşmalarına ilişkin Ekonomi Bakanından yazılı soru önergesi (7/5708) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

124.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, yabancı ülkelerle yapılan işbirliği anlaşmalarına ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5709) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

125.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, yabancı bir TV kanalına verdiği beyanata ilişkin Avrupa Birliği Bakanından yazılı soru önergesi (7/5710) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/03/2012)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Hakkari Milletvekili Adil Kurt ve 21 Milletvekilinin, asgari ücret uygulamasının doğurduğu sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/224) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2011)

2.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata ve 21 Milletvekilinin, emeklilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/225) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/10/2011)

3.- İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu ve 38 Milletvekilinin, kadına yönelik şiddetin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/226) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/10/2011)


4 Nisan 2012 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM

KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90’ıncı Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Konuşma süreleri beşer dakikadır.

Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükûmetin konuşma süresi yirmi dakikadır.

Gündem dışı ilk söz, NATO Günü münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Şirin Ünal’a aittir.

Buyurun Sayın Ünal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili Şirin Ünal’ın, NATO Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; NATO Günü hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

4 Nisan 1949’da Washington Anlaşması ile kurulan NATO bir kolektif savunma örgütü olarak bilinmektedir. Toplamda on dört maddeden oluşan, kurucu anlaşma özelliği taşıyan Washington Anlaşması’nın özellikle 3’üncü, 4’üncü ve 5’inci maddeleri çok önemlidir. Bu maddelerle üye ülkeler ortak savunma için yeteneklerini geliştirmeyi, herhangi bir üyenin toprak bütünlüğü, siyasi bağımsızlık ve güvenliği tehlikede olduğunda bir araya gelmeyi ve herhangi birine saldırıldığında bu saldırıyı hepsine karşı yapılmış bir saldırı olarak kabul etmeyi taahhüt etmişlerdir.

Değerli milletvekilleri, NATO, ülkemizin veto yetkisi olduğu önemli bir uluslararası örgüttür. Bu bakımdan NATO üyeliği Türkiye için önemlidir. Tarihin en başarılı savunma ittifakı olarak anılmaktadır. Ülkemiz 1952 yılından bu yana NATO’ya üyedir. Bu yıl 60’ıncı yıl dönümünü kutlayacağımız bu üyelik, ülkemizin itibarına ve uluslararası ağırlığına katkı yapmaktadır.

Uzun yıllar on altı üye ile çalışan NATO, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılmasının ardından bugün yirmi sekiz üye devlet ile çalışmalarına devam etmektedir.

Çoğunluk nüfusunun Müslüman olduğu bir müttefik olma özelliğiyle NATO içinde özgün bir konumu bulunan ülkemiz, gerek sert gerek yumuşak güç kapasitesiyle ittifakın faaliyetlerini sürdürdüğü coğrafyalar açısından vazgeçilemez bir değerdedir. NATO’nun Bosna-Hersek, Kosova ve Afganistan’daki faaliyetlerine yaptığımız kapsamlı katkılar bu kapasitemizi seferber etme iradesine sahip olduğumuzun göstergesidir.

Türkiye'nin NATO üyeliği ülkemizin uluslararası kimliğinin bir parçasıdır. Ülkemiz ittifak faaliyetlerine, hem NATO’nun Türkiye için hem de Türkiye'nin NATO için ifade ettiği önem çerçevesinde kapsamlı ve aktif katkıda bulunmaya devam etmektedir. Türkiye, NATO içindeki konumunu, hem kendi ulusal çıkarlarını gözeterek hem de ittifak dayanışmasını destekleyerek sürdürmektedir. Türkiye, NATO bünyesinde müşterek savunma ve kriz yönetimi konusundaki faaliyetlere de aktif şekilde katılmaya devam etmektedir. Güçlü silahlı kuvvetlerimiz ve son yıllarda artan sivil nitelikli imkân ve kabiliyetlerimiz buna imkân sağlamaktadır. Türkiye, Afganistan için sivil ve askerî imkânlarını seferber etmiştir. Bu bir yandan Türkiye'nin Afganistan’a verdiği öneme işaret etmekte, diğer yandan ise ittifakın müşterek faaliyetlerine katkıda bulunma kapasite ve iradesini ortaya koymaktadır.

Sayın milletvekilleri, teşkilatın askerî yapısı üye ülkelerin genelkurmay başkanlarından veya onlar adına daimî görev yapan temsilci askerî personelden oluşur. Konseye karşı sorumlu olan Askerî Komite ittifakın en üst düzeydeki askerî mercisidir. NATO’nun hâlen Askerî Komiteye bağlı Dönüşüm Müttefik Komutanlığı ve Harekât Müttefik Komutanlığı olmak üzere iki büyük komutanlığı bulunmaktadır. Harekât Müttefik Komutanlığının “SHAPE” adıyla anılan karargâhı Belçika’nın Mons şehrindedir ve komutanı “Saceur” olarak bilinmektedir. Üst düzey sivil ve askerî personelden oluşan NATO karargâhı ise Brüksel Belçika’da bulunmaktadır.

NATO’nun temel prensiplerinden -süre darlığı nedeniyle- ilk dördünü arz ediyorum: İttifak savunma amaçlıdır. Caydırmak için yeterli bir gücü muhafaza etmek esastır. Üyelerin toprak bütünlüğü ve bağımsızlığı garanti edilerek dünya barışına katkı devam ettirilir. Üye ülkelerden birine yapılan tecavüz tamamına yapılmış kabul edilir. 5’inci madde.

Değerli milletvekilleri, NATO altyapı programı, askerî kuvvetleri desteklemek için ihtiyaç duyulan ve NATO altyapı dökümüne ait bina, tesis, teçhizat ve sistemleri temin etmek için tahsis edilen bir fondur. NATO üyesi ülkeler bu fona mali destek verir ve bu fondan gerekli giderlerini karşılamaktadırlar. Türkiye'nin fona katkı oranı yaklaşık yüzde 1,5’tur. 1953 yılından bugüne kadar yaklaşık 300 milyon avro katkıda bulunduğumuz bu fondan 15 misli fazlasını, 4,5 milyar avroluk bir yardım aldığımızı söylemekten onur duyuyorum.

Değerli milletvekilleri, bir yandan üyesi olduğumuz NATO ve Birleşmiş Milletlerin, diğer yandan da müzakere süreci devam eden Avrupa Birliğinin ülkemiz ve milletimizin çıkarları için faydalı olacağına inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünal.

Gündem dışı ikinci söz, Anadolu Ajansının kuruluş yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen İzmir Milletvekili Musa Çam’a aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Çam.

2.- İzmir Milletvekili Musa Çam’ın, Anadolu Ajansının kuruluşunun 92’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan,  Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; Anadolu Ajansının 92’nci kuruluş yıl dönümü nedeniyle söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Anadolu Ajansı 6 Nisan 1920’de kurulmuş olan ve Türkiye’de haberleşme özgürlüğünü getiren, yansız haber yapan önemli kuruluşlarımızdan bir tanesiydi. Cumhuriyetimizle beraber yaşıt ve Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllardan beri oradaki çalışmaları, Meclisin çalışmalarını ve Türkiye’de yaşananları yansız ve tarafsız bir şekilde kamuoyuna ve halkımıza yansıtan bir kamu kurumu fakat doksan iki yıllık bu süre içerisinde, zaman zaman iktidarların arka bahçesi hâline dönüştürüldü ve siyasi partilerin, iktidarların borazanı hâline getirildi fakat son on yıl içerisinde, özellikle AKP’nin iktidar olduğu bu dönemde Anadolu Ajansının yansız ve tarafsız haber verme ve haber paylaşma özgürlüğünün her geçen gün daha da rafa kaldırıldığını ve yok edildiğini açık ve net bir şekilde görmekteyiz. Özellikle, 3 Ağustos 2011’de yeni Genel Müdürün göreve gelmesiyle birlikte Anadolu Ajansı âdeta AKP’nin bir arka bahçesinin de ötesinde tamamen AKP’nin sesi olmuş duruma getirildi arkadaşlar.

Şimdi, bunu kabul etmek mümkün değildir. Anadolu Ajansı, bu ülkenin insanlarının vergileriyle kurulmuş olan, tarafsız ve yansızlığını devam ettirmesi gereken bir kamu kurumu olması gerekirken maalesef, yapmış olduğu haberlerle tamamen iktidar partisinin sözcüsü ve temsilcisi hâline getirilmiştir.

Şimdi, orada, Türkiye Gazeteciler Sendikası örgütlü. Geçtiğimiz yıl 3 Ağustosta yeni Genel Müdürün gelmesinden itibaren özellikle sendikalı olan işçi arkadaşlarımıza karşı yoğun bir baskı uygulanmaktadır ve oradaki örgütlülüğe karşı açık ve net bir şekilde Genel Müdür saldırı yapmaktadır. Yeni işe alınan arkadaşları “Sendika üyesi olma.” diye tehdit etmekte ve öyle işe almaktadır. Var olan sendikanın üyelerini de tehdit ederek sendikadan istifa etmeye, yeni kurulmakta olan, yeni kurulmuş olan Medya-İş Sendikasına üye yapmaya zorlamaktadır. Bu da açık ve net bir şekilde, burada 500-600 tane çalışan arkadaşımızın sendikalı örgütlülüğüne karşı yapılan bir darbedir arkadaşlar. Bu, Anayasa’nın 51’inci maddesine göre işçilerin ve çalışanların özgür ve bağımsız bir şekilde sendika seçme haklarına yapılan bir saldırı ve büyük bir hak kaybıdır.

Şimdi, burada şunu söylemek gerekiyor: Yeni Genel Müdür ve Genel Müdür Yardımcısı, Anadolu Ajansında çalışan işçi arkadaşlarımızı bizzat odaya çağırarak “Sendikadan istifa edeceksin veyahut da seni başka bir yere görevlendireceğim…” Bu gerek yurt içi olabiliyor gerek yurt dışı olabiliyor gerekse başka yerlere sürgüne gönderme şekliyle oluyor arkadaşlar. Bunu kabul etmek mümkün değildir. Bu yanlıştır ve bu yanlıştan bir an önce geri dönülmesi gerekiyor.

Son altı ay içerisinde Anadolu Ajansına arkadaşlar, tıpkı Millî Eğitim Bakanlığına yapıldığı gibi, yandaş medyadan transferler yapıldı. Yeni Şafak’tan, Yeni Akit’ten, Kanal 7’den, Cihan Haber Ajansından ve Zaman gazetesinden Anadolu Ajansına akıl almaz derecede transferler yapıldı. Bu transfer edilen yandaş gazetecilerin en önemli özelliği, ana muhalefet partisi liderine ağza alınmayacak en ağır hakaretleri yapan gazeteci ve yazarlar özel olarak seçildi ve bunlar Anadolu Ajansına transfer ediliyor arkadaşlar.

Şimdi, bunların hiçbirisi bir tesadüf değildir. Anadolu Ajansı, Başbakanın grup konuşmalarını -salı günü özellikle izliyoruz- altı yedi parçalı haber olarak geçiyor. Ana muhalefet partisinin ve diğer muhalefet partilerinin konuşmalarını iki parçalı vermekte veyahut da hiç vermemektedir arkadaşlar. Bu, Anadolu Ajansının bağımsızlığının ne kadar yitirildiğini ve terk edildiğini açık ve net bir şekilde gösteriyor.

Bizler milletvekilleri olarak yazılı basın açıklaması yapıyoruz. Basın açıklamalarımızın hiçbir tanesini Anadolu Ajansı haber yapıp ajanslara, diğer gazetelere ve yayın organlarına geçmemektedir. Sadece grup başkan vekillerinin yapmış olduğu basın açıklamalarını ve basın toplantılarını veriyor ama milletvekillerinin basın açıklamalarını Anadolu Ajansı vermemektedir arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, diğer kurumlar nasıl işgal edildi ise Anadolu Ajansı da açık ve net bir şekilde bir işgalle karşı karşıyadır. Burada hem çalışanlar tehdit edilmektedir hem de TGS’ye yapılan bir baskı ve tehdit söz konusudur. Orada bulunan sendika yöneticisi, şube başkanı, temsilci, iş yeri temsilcisi ve baştemsilcilerine açık ve net bir şekilde orada görevleri yaptırılmamaktadır. Genel Müdür ve genel müdür muavinleri burada çalışan sendika temsilcilerinin anayasal haklarının ve hukukunun korunması ve kollanması konusunda baskı ve tehditte bulunmaktadır ve bu tehditleri burada bir kez daha dile getiriyorum.

Anadolu Ajansının 92’nci yılını kutlarken tekrar eski bağımsız ve tarafsız haber verme özgürlüğünün yeni baştan tesis edilmesini istiyorum ve Hükûmeti bu konuda uyarıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çam.

Gündem dışı üçüncü söz, merhum Alparslan Türkeş’in ölümünün 15’inci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural’a aittir.

Buyurun Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Alparslan Türkeş’in ölümünün 15’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; evet, 4 Nisan 1997; on beş yıl geçti. Türk milliyetçiliğinin siyasi lideri, ülkücü hareketin ve Milliyetçi Hareket Partisinin kurucusu rahmetli Alparslan Türkeş’i rahmetle, minnetle yine anıyoruz. Aslında 4 Nisan 1997’de o milyonların rahmetle uğurladığı o gün, düşen karlarla abdestini alarak kıldığımız cenaze namazının üzerinden on beş yıl geçti. On beş yıl sonra bugün mezarı başında gördüğümüz tablo şuydu aslında: O bir ülkü ateşini yakmıştı, o ülkü ateşi sadece o nesle değil, bugünkü nesli de ısıtmaya devam ediyordu. O ülkü ateşiyle birlikte bu mezarı başında gençlerin varlığını gördüğüm zaman aslında yürüttüğü siyasi mücadelenin, sadece bir nesle değil nesiller boyu devam edecek bir siyasi ve fikrî mücadelenin, haklı çıkmış bir liderin yetiştirdiği nesillerin buluşmasıydı. Genciyle en yaşlısıyla, hep beraber, birlikte, o gün orada cenaze namazında tekbirlerle uğurlayanlar ve onu görmeyenler, beraber, birlikte mezarı başındaydı ve dün olduğu gibi bugün de aramıza atılmaya çalışılan her türlü fitneye, fesada karşı nasıl bir genç neslin yetişmiş olduğunu da o tabloda gördük.

Liderler kolay yetişmiyor aslında. Söyleyeceklerini söylüyorlar. Elbette fani bir dünya ama bu fikirleri, bu fikirlerle, ülkü fikriyle yetişen nesilleri gördüğümüz zaman aslında onun ilelebet yaşadığını ve yaşatıldığını da görüyoruz.

Gerçekten, Alparslan Türkeş, Türk milletine tutkuyla bağlıydı. Onun siyaset felsefesinin temelinde Türk milleti vardır. Onun için, halka hizmet, halka sevgi, saygı ve güvenle bağlı olmak faziletlerin en büyüğüdür. Onun için de bu temel yaklaşımıyla hep hakkı savundu ve yaptığı tespitlerle de haklı çıktı. Ona göre hak haklının olmalıydı, hak güçlünün olmamalıydı. Onun için Türk milleti hakkını savunmak istiyorsa güçlü bir millet olarak tarih sahnesinde varlığını göstermeye devam etmeliydi.

Her zaman millet öncelikli bir dünya tasavvur etti. Alparslan Türkeş’in siyasi tercihi hep millî egemenlikti. “Bizim dertlerimizin çaresi, millet olarak müşterek bir ülkü, inanç, irade ve heyecan içinde topyekûn seferber olmak ve halk enerjisini harekete geçirmektir. Bizim felsefimiz, Türk insanını sevmek, saymak, onun yücelmesini istemek üzerinedir. Bu sebeple, hür, demokratik düzene muhalif olan bütün rejimlere karşıyız, bunlara inanmıyoruz.” diyordu. 12 Eylül ülkücü kuruluşlar iddianamesine karşı savunmasında şunu dile getirmişti: “İddianame dolayısıyla sadece Milliyetçi Hareket Partililer ve MHP’ye oy verenler değil, bütün Türk milletini içine alan Türk milliyetçiliği fikriyatını ve onun ayrılmaz bir parçası olan millî heyecan da yargılanmaktadır.” demişti.

Evet, o gün Türk milliyetçiliği fikrini yargılayanlar bugün milletin vicdanında çoktan mahkûm olmuşlardır. Şüphesiz, aynı zihniyetlerin Türk milliyetçiliğini ve milliyetçilik fikrini bugün tekrar mahkûm etmek istediğini, etnik ayrışmalar yoluyla milleti bölmek istediğini, çok dilli ve paralel devlet uygulamalarına geçit vererek yok etmek istediğini hazin bir şekilde görüyoruz.

İşte bugün burada, bu sıralarda, onun fikirleriyle yetişmiş, onun kurduğu bir siyasi partiyi temsil eden Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri olarak da bu milletin varlığını ve bu milletin güçlü olmasını  engellemek isteyen her türlü siyasi fikre karşı mücadele etmeye ant etmiş insanlar olarak bugün onun haklı çıktığı bu davayı iktidara taşıma yolunda mücadelemizi sürdürmeye kararlı olduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Kendisini rahmetle, minnetle tekrar anıyoruz, Allahuteala (celle celâlühû) mekânını cennet kılsın, Peygamber Efendimiz’e komşu eylesin.

Saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim yerimizden söz talepleri var Sayın Başkan.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Gündemle ilgili.

BAŞKAN – Evet, bazı arkadaşlarımız sisteme girmiş. Sırasıyla birer dakika yerlerinden söz vereyim.

Sayın Türkoğlu…

V.- AÇIKLAMALAR

1.-  Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Alparslan Türkeş’in ölümünün 15’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün Türk milletinin yetiştirdiği güzide devlet adamlarından biri merhum Başbuğ Alparslan Türkeş’in ebediyete intikalinin on beşinci yıl dönümü. Alparslan Türkeş, bir insanın içinden çıktığı milletine besleyebileceği en yüksek sevginin nadir örneğini vermiş bir şahsiyetti. Alparslan Türkeş, milletini sadece seven değil aynı zamanda tanıyan ve ekonomik, sosyal, kültürel ve politik tüm sorunlarının çözümü için ciddi, akademik, ideolojik öneriler üretmiş bir şahsiyetti. Alparslan Türkeş rahmetli Menderes’in idamına karşı çıkan dik duruşu, 1977’de bu Meclise Başkan seçtiren demokrat anlayışı, 1980 öncesi anarşik ortamı önlemek için liderleri bir araya davet eden uzlaşmacı kültürü ve Nazım Hikmet şiiri okuyarak millî olan her unsura el uzatan birlik ruhunu temsil ediyordu. Bugün takipçileri Türk milliyetçileri olarak ruhu şad, mezarı nur, mekânı cennet ve Hazreti Peygamber’in komşusu olsun diliyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Köse…

2.- Çorum Milletvekili Tufan Köse’nin, 12 Eylül 1980 darbesi sorumlularının yargılanmasına başlanmasına ilişkin açıklaması

TUFAN KÖSE (Çorum) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bugün 12 Eylül faşist darbesinin yargılanmasına başlandı. Referandum sonucunu etkilemeye dönük bir Anayasa değişikliğiyle bu yargılamanın önü açılmış gibi bir izlenim verildi ancak göstermelik bir yargılama olduğu, toplumun gazını almaya dönük bir yargılama olduğu yönündeki inanç ve görüşlerimizde bir değişiklik olmadığı… Aksi olsaydı İnternet  sitesi kurdurduğu için, İnternet sitesi yönlendirdiği için bir Genelkurmay Başkanı cezaevinde yatarken darbe yapıp binlerce, on binlerce aileye acılar yaşatan 12 Eylülün faşist generalleri de bugün tutuklanarak tutuklu yargılanırlardı. Bu konudaki görüşlerimi ifade etmek istedim.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Ağbaba

3.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya Kürecik’te kurulan üsle ilgili yetki kargaşasına ilişkin açıklaması

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, bugün NATO Günü. Hepinizin bildiği gibi Malatya’da Kürecik’te bir üs kuruldu. Bu üste kimin yetkili olduğunu hâlâ ben milletvekili olarak öğrenemedim. Ekimden beri defalarca gündeme getirdim. Geçtiğimiz günlerde Genelkurmaya yazı yazdım. Dedim ki: “Sayın Genelkurmay Başkanlığı bu üssü ziyaret etmek istiyorum.”  “Yetkimiz yok.” dendi, Dışişleri Bakanlığına müracaat etmem söylendi. Oraya müracaat ettim, cevap Millî Savunma Bakanlığından geldi, “İlgili makamlar izin vermiyorlar.” dendi.

Şimdi Kürecik’e Kürecik Kışlası İmar Planı yapılıyor. Bu planla ilgili ne bir bakan ne bir AK PARTİ’li yetkili Malatyalılara, bizlere, Millet Meclisine bir tek kelime bilgi vermediler. Burayı ne yapacaklar? İncirlik gibi bir üs mü yapacaklar? Orada ne yapılacağını merak ediyorum ben.

Ayrıca, bir milletvekili olarak da Cumhurbaşkanlığından izin istiyorum, Başbakanlıktan izin istiyorum, Millî Savunma Bakanlığından izin istiyorum. En son Amerikan Büyükelçiliğinden izin isteyeceğim o üsse girmek için.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Korkmaz…

4.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın,  Alparslan Türkeş’in ölümünün 15’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, Milliyetçi Hareket Partisinin kurucu Genel Başkanı, Türk milliyetçiliğinin ve millî kimliğinin yılmaz savunucusu ve Türk dünyasının bilge lideri Başbuğ Alparslan Türkeş Beyefendi’nin 15’inci vefat yıl dönümü bugün.

4 Nisan 1997’de, Ankara’nın karlı bir gününde ebediyete uğurladığımız, dilinden düşürmediği Yaradan’ının ve yüce Peygamber’in huzuruna tekbir ve dualarla gönderdiğimiz Başbuğ’umuz, gelecek nesillere, devletine ve milletine sahip çıkma, dinine, diyanetine ve millî kültürüne dört elle sarılma hususunda bir büyük örnek kişilik, bir tarih abidesi olarak yön göstermeye devam edecektir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizler, teşkilatları ve ülkücü davaya gönül vermiş milyonlar onu unutmayacağız, unutturmayacağız, gösterdiği millî hedeflere ulaşmada da bizlere emanet ettiği sancağı daha ilerilere taşıyacağız.

Kendisine bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. Milletimize ve Türk dünyasına da hayırlı bir istikbal temenni ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Korkmaz.

Sayın İşler…

5.- Ankara Milletvekili Emrullah İşler’in, Hakkâri Milletvekili Adil Kurt’un, 3 Nisan 2012 tarihli 89’uncu Birleşimde Kazan’da çalışan mevsimlik işçilerle ilgili yaptığı değerlendirmeye ilişkin açıklaması

EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Dün Hakkâri Milletvekilimiz Adil Kurt’un seçim bölgemle ilgili yapmış olduğu bir değerlendirmeyi burada düzeltmek istiyorum.

Kazan’da bazı Güneydoğu’dan gelen insanlarımızın sokağa atıldığı ifadesi kullanılmıştır. Burada “mevsimlik işçiler” ifadesi kullanılmıştır. Kazan’da mevsimlik işçi bulunmamaktadır. Bu şahıslar tarla kiralıyorlar ve orada ziraatla meşgul oluyorlar. Kiraladıkları tarlalarda da gecekondu türü yapılar yapıyorlar. Bu yapılar da tabii ki “Yeniden gecekondu yapımının önlenmesi” başlıklı 775 sayılı Kanun’un 18’inci maddesine aykırıdır, bundan dolayı işlem yapılmıştır. Sokağa atma diye herhangi bir şey yoktur, ayrım yoktur. Kazan ilçemiz Türkiye'nin her yerinden göç almaktadır, burada yaşayan vatandaşlarımız arasında da herhangi bir ayrım yapılmamaktadır. Yıkılan birkaç tane baraka vardır, diğerlerine süre verilmiştir, belediyemiz de aynı zamanda kendilerine çadır vermeyi teklif etmiştir. Bu vatandaşlarımız isterlerse orada ucuz fiyatlı ev kiralayabilirler. Bu durumu düzeltmek istedim.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Güneş…

Sayın Güneş yok mu efendim?

Sayın Öğüt…

6.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün,  12 Eylül 1980 darbesi sorumlularının yargı-lanmaya başlanmasına ilişkin açıklaması

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bugün 12 Eylül faşist darbesinin yargılanmaya başlandığı gün. Bugün mahkemedeydik hep birlikte, orada da gördük, bu işin sulandırılmaması için Meclis elinden geleni yapmalı, sadece 2 kişiyle sınırlı bırakmamalı, işkencecileri ve o gün bütün olaylara müdahil olan herkesin yargılanmasının Meclis yolunu açmalı, bunu belirtmek istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öğüt.

Sayın Oğan…

7.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın, Alparslan Türkeş’in ölümünün 15’inci yıl dönümüne ve isminin bir üniversiteye verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

SİNAN OĞAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

“Türklük bedenimiz, İslamiyet ruhumuzdur.” diyen, “Vatandaşlarımız arasında parti, mezhep, ırk ve bölge farkı gözetmeksizin karşılıklı sevgi ve saygıya dayanan bağlar dokuyacağız.” diyen merhum liderimiz Alparslan Türkeş’in ölümünün 15’inci yılındayız. Kendisini rahmetle ve minnetle anarken kendisinin Türk gençliğine, kendisinin ilime, irfana verdiği önemi de dikkate aldığımızda, kendisinin isminin mutlaka bir üniversiteye verilmesi gerektiği hususunun altını bir kez daha çiziyorum. Bizim verdiğimiz önerge, Alparslan Türkeş’in Kayseri Üniversitesine isminin verilmesi gerektiğine dair verdiğimiz önerge maalesef Adalet ve Kalkınma Partisinin oylarıyla reddedilmiştir. Bunu Türk milletine bir kez daha hatırlatmak istedim. Bunun sorumluluğu ve vebali Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin üzerinedir.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Ünal…

8.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, Alparslan Türkeş’in ölümünün 15’inci yıl dö-nümüne ilişkin açıklaması

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaşamı boyunca milletin faydası, devletin bekası söz konusu olduğunda her türlü meseleyi teferruat olarak gören, mazlumun yanında olmayı, Türk milletinin ülkesi ve milletiyle bölünmezliğini her türlü siyasi çekişmenin üstünde gören merhum Alparslan Türkeş’i rahmetle anıyoruz. Ruhu şad olsun. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Havutça…

9.- Balıkesir Milletvekili Namık Havutça’nın, 12 Eylül 1980 darbesi sorumlularının yargılanmaya başlanmasına ilişkin açıklaması

NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) – Sayın Başkan, bugün, 12 Eylül faşist generallerinin darbe yapmaktan yargılandıkları gün. Türkiye'de ilerici, solcu, sağcı, demokrat herkese büyük acılar yaşatan bu generallerin… Bir daha darbelerin yaşanmadığı ve gerçek ve eksiksiz bir demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin, çoğulcu ve özgürlükçü bir demokrasinin ülkemizde yaşam bulduğu bir Türkiye arzusuyla, darbe yapmaktan tutuksuz yargılanan bu generaller ile şu anda darbe yapmaya teşebbüsten yargılanan ve “Ergenekon davası” diye bilinen davada tutuklu milletvekillerimizin de bu Millet Meclisinde artık ele alınması ve arkadaşlarımızın özgürlüklerine kavuşması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin harekete geçmesini talep ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kurt…

10.- Hakkâri Milletvekili Adil Kurt’un, 3 Nisan 2012 tarihli 89’uncu Birleşimde Kazan’da çalışan mevsimlik işçilerle ilgili değerlendirmesiyle haksız bir eleştiride bulunmadığına, bir sorunu gündeme getirdiğine ilişkin açıklaması

ADİL KURT (Hakkâri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biraz önce Ankara Milletvekilimiz benim dünkü bir konuşmama atıfta bulunarak haksız bir eleştiride bulunduğumu ifade etmiştir. Hayır, biz haksız bir eleştiride bulunmadık, biz, tersine, bir sorun vardı ve o sorunu daha önce iktidar partisi milletvekilleriyle de paylaştık. Dünkü Meclisteki konuşmamdan sonra Kazan Belediye Başkanı bizzat kendisi arayarak sorunu çözeceğine ilişkin bize söz vermiştir. Umarım benzer sorunlar bir daha tekrarlanmaz ve Başkan da bu konuda hassas davranarak vatandaşlarımızın mağduriyetlerini ortadan kaldıracak bir girişimde bulunmuştur diye umut ediyorum. Bunun için de kendisine teşekkür ediyorum. Benim gayem haksız bir eleştiri yapmak değil bir sorunu gündeme getirmekti, amacına da ulaşmıştır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Son olarak Sayın Özgündüz.

11.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, 12 Eylül 1980 darbesi sorumlularının yargılanmaya başlanmasına ilişkin açıklaması

ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bugün, 12 Eylül 1980 tarihinde Amerika Başkanının “Bizim çocuklar” diyerek övdüğü cuntacıların darbe nedeniyle yargılandığı duruşmanın ilk günü. Bu nedenle, NATO ve emperyalistlerin güdümünde darbe yapan, vatan evlatlarını ezenleri kınıyorum, aynı zamanda gerek askerî olsun gerek sivil olsun yapılan tüm darbeleri şiddetle kınıyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutacağım.

İlk okutacağım Meclis araştırması önergesi 500 kelimeden fazla olduğu için önerge özeti okunacaktır, ancak önergenin tam metni tutanak dergisine eklenecektir.

Buyurun.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 21 milletvekilinin, Türkiye’de medyanın ayrımcı, ötekileştiren ve cinsiyetçi yaklaşımı ve dilinin, bu yaklaşımın doğurduğu sonuçların ve medyada nefret söyleminin ortadan kaldırılması için hukuki altyapının hazırlanması konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/227) (x)

 

                                       

(x) (10/227) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin tam metni tutanağa eklidir.

                                                                                                                      27/10/2011

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye'de medyanın ayrımcı, ötekileştiren ve cinsiyetçi yaklaşımı ve dili hakkında bir araştırma yapılması, bu yaklaşımın doğurduğu sonuçların incelenmesi ve medyada nefret söyleminin ortadan kaldırılması için hukuki alt yapının hazırlanması amacıyla Anayasanın 98'inci İçtüzüğün 104 ve I05'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ederiz. 27.10.2011

Gerekçe Özeti:

Medyanın iletişim araçlarını yaygın olarak kullanarak, toplumun kültürel ve sosyal yapısını derinden etkilediği, bireylerin düşüncelerine ve davranışlarına büyük etkisi olduğu bilinmektedir. Medyanın toplumsal olaylara ve sorunlara evrensel ilkeler çerçevesinde objektif, yansız, insan haklarına saygılı, barış dilini benimsemiş bir yaklaşımı olması gerekirken ne yazık ki Türkiye'de nefret söylemleri üreten, milliyetçiliği, militarizmi ve cinsiyetçiliği körükleyen bir dil kullanmaktadır. Bunun en yakıcı örnekleri 23 Ekim 2011 tarihinde yaşanan ve herkesin üzüntüyle karşıladığı Van'daki deprem sonrasındaki görsel basında meydana gelmiştir. Ulusal bir kanal olan ATV'de gündüz yayınlanan bir programın sunucusu meydana gelen depreme ilişkin "Canımız istediğimiz zaman taş atıyoruz, kuş avlar gibi dağlarda vuruyoruz, sonra bir şey olduğunda hadi mehmetçik gelsin, hadi polis gelsin diyoruz. Biraz da dengeleri kuralım. Zor günlerde canım cicim..." açıklamasını yapmıştır. Yine depremin olduğu 23 Ekim Pazar günü, Habertürk adlı kanalda haber sunucusu depreme dair haberi sunarken "Her ne kadar Van'da olsa da acımız büyük" ifadesini kullanmıştır. Medyada Van depremi ardından TV kanallarındaki etnik ve ayrımcı söylemler ne yazık ki münferit durumlar değildir. Akademisyenler ve sivil toplum örgütleri Türkiye'de milliyetçiliğin giderek yükseldiğini belirtirken, bu konuda medyanın büyük bir payı olduğu bilinmektedir. Militarist söylem ise bir yandan şiddeti ve çatışmayı tetiklemektedir ve medyanın kullandığı dil toplumda ayrışmaya neden olmaktadır. Bu alanda çalışan sivil toplum örgütlerinin raporlaştırdığı medyadaki farklı kesimleri ötekileştiren, ayrıştıran haberlere ve söylemlere dair örnekler önergenin devamında verilmiştir. Tüm bu olaylar göstermektedir ki nefret suçları ve ayrımcılığa yönelik bir yasa eksikliğinin varlığı ve böyle bir yasanın aciliyeti söz konusudur. Diğer yandan tüm bu olaylarda var olan RTÜK gibi bir kurum ve yasalara rağmen harekete geçilmemesinin devletin bu konuya duyarsız kaldığı hatta eyleme geçmeyerek teşvik ettiğini işaret etmektedir.

Hükümet medyayı baskı aracı olarak kullanarak kendi politikalarını ve tek tipleştiren bir yaklaşımı dayatırken aslında giderek basın ve yayın etik ilkelerinden uzaklaşmış ve tekelleşme sonucu yansızlığını kaybetmiş bir medya oluşturulmuştur. Medyadaki bu baskı ve tekelleşme sonucu, farklı ve muhalif görüşlere tahammül edemeyen bir gazetecilik ve yayıncılık anlayışı ortaya çıkmıştır. Son dönemlerde çeşitli gazete ve TV kanallarında medya patronlarının ve dolayısıyla hükümetin "hoşuna gitmeyen" bir şey söyleyen ya da yazan gazeteciler işlerinden olmaya başlamıştır.

Yeni bir toplumsal yapım sürecinde, medyanın dilinin ve nefret söylemlerinden arındırılmış bir dil kullanmanın önemi daha da artmaktadır. Bu nedenle medyada ayrımcı ve ötekileştiren dilin ve söylemin doğurduğu sonuçların ortaya çıkarılması ve engellenmesi için neler yapılabileceği, bağımsız ve objektif bir basının oluşturulması, bu konuda çalışan sivil toplum örgütleriyle birlikte nasıl bir hukuki düzenlemeler yapılması gerektiğinin ortaya konulması ve fiili olarak önlemlerin araştırılması için bir meclis araştırma komisyonu kurulmasını önermekteyiz.

1) Sebahat Tuncel                                 (İstanbul)

2) Pervin Buldan                                   (Iğdır)

3) Hasip Kaplan                                    (Şırnak)

4) Sırrı Sakık                                        (Muş)

5) Murat Bozlak                                    (Adana)

6) Halil Aksoy                                                 (Ağrı)

7) Ayla Akat Ata                                  (Batman)

8) İdris Baluken                                    (Bingöl)

9) Husamettin Zenderlioğlu                  (Bitlis)

10) Emine Ayna                                    (Diyarbakır)

11) Nursel Aydoğan                             (Diyarbakır)

12) Altan Tan                                        (Diyarbakır)

13) Adil Kurt                                        (Hakkâri)

14) Esat Canan                                      (Hakkâri)

15) Sırrı Süreyya Önder                       (İstanbul)

16) Mülkiye Birtane                              (Kars)

17) Erol Dora                                        (Mardin)

18) Ertuğrul Kürkcü                             (Mersin)

19) Demir Çelik                                    (Muş)

20) İbrahim Binici                                 (Şanlıurfa)

21) Nazmi Gür                                      (Van)

22) Özdal Üçer                                     (Van)

2.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve 21 milletvekilinin, TOKİ tarafından yapılan konutlarda sosyal devlet anlayışına gölge düşürüldüğü ve iktidarın TOKİ'yi kentlerde rant dağıtmak, oy toplamak için kullandığı, ayrıca TOKİ'nin uyguladığı projelerle inşaat sektörüne ciddi zararlar verdiği konusundaki iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/228)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Toplu Konut idaresi (TOKİ) tarafından yapılan konutlarda sosyal devlet anlayışına gölge düşürüldüğü ve iktidarın TOKİ'yi kentlerde rant dağıtmak, oy toplamak için kullandığı, ayrıca TOKİ'nin uyguladığı projeler ile inşaat sektörüne ciddi zararlar verdiği konusundaki iddiaların araştırılması amacıyla Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün. 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.

Gerekçe:

Toplu konut isminin ortaya çıkışında ve ilk örgütlenmesinde amaç dar gelirlilerin konut sorununu kamu arazileri ve finansman olanaklarını da kullanarak çözmek olarak tanımlanmıştı. Son yıllarda TOKİ bu tür bir görevi bir yana bırakarak, kendi ilanlarında ifade ettiği üzere prestij konutlarına yönelmiştir. Uzunca süredir kamu arazileri, fabrikalar, kamu işletmeleri "bu devletin işi değil" diye satılmaktadır. Bir kamu kurumu olan TOKİ'nin alışveriş, iş merkezi gibi kamusal sorumluluk altında olmaktan uzak alanlara kamu kaynaklarıyla finanse edilerek girmesinde ise sakınca görülmemektedir. Bu politika mevcut iktidarın TOKİ'yi kentlerde rant dağıtmak/oy toplamak için kullandığı iddiasını güçlendirmektedir.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve inşaatla ilgili meslek kuruluşları uzun zamandır TOKİ konusundaki düşüncelerini çeşitli platformlarda dile getirmektedir. Söz konusu kuruluşlarda TOKİ'nin inşaat sektörü içinde artık büyük bir güç hâline gelerek, "asıl amacını aştığı ve farklı amaçlara hizmet etme yolunu seçtiği" görüşü egemen durumdadır. Gerçekten de TOKİ diğer ülkelerdeki gibi sosyal ihtiyaçları karşılama amacıyla kurulmuş olsa bile, bugün bu amacından uzaklaşmıştır.

TMMOB eleştirilerinde; TOKİ'nin hayata geçirdiği ve devam eden birçok projesiyle inşaat alanında pay sahibi olarak sektörün büyük oranda zarar görmesine sebep olduğu iddiasındadır. Eleştiri devamında TOKİ'nin makro düzeyde planlama ve sürdürülebilir kalkınma modelinin aksine, anlık çözüm üreterek; tek tip mimari uygulamalarla kentlerin mimari dokusuna uyuşmayan bir yapılaşmayı ortaya çıkardığından bahsedilmektedir.

TOKİ son dönemlerde özellikle hayata geçirdiği lüks konut projeleriyle sektörde faaliyet gösteren firmalara bir rakip hâline gelmiştir. Bu uygulamalar maalesef inşaat sektörünün geleceğini tehlikeye atmaktadır. İnşaat sektörünün kalkınmada en önemli sektörlerden birisi olduğunu var sayarsak TOKİ, uygulamalarıyla sektörü zor durumda bırakmıştır.

Ayrıca TOKİ projelerinin teknik altyapısında da birçok eksik bulunmakta, daha planlama aşamasında eksik başlanılan projeler teknik uygulama ve kontrol aşamalarından da yoksun bırakılmaktadır. İnşaatların biran önce bitirilmesi için birçok parametre göz ardı edilirken, uygulama yapılan bölgelerin jeolojik ve geoteknik verileri yeterli şekilde incelenmeyip kısa sürede iş bitirme adına gerekli özen gösterilmemektedir. Projelerde imalat yetkinliği ve güvenilirliği konusunda ciddi endişeler vardır. Çağımızın olmazsa olmazlarından denetim mekanizması ise müşavir firmalar eliyle yetersiz yürütülüp olası bir felakete âdeta davetiye çıkarılmaktadır. Teknik açıdan ortaya çıkan birçok olumsuzluğun yanında ticari anlamda da TOKİ, sektörü olumsuz yönde etkilemektedir. Bağımsız denetçi personellerin oluşturduğu Yapı Denetim Kuruluşları bu sisteme dâhil edilmeyerek kontrollerin etkinleştirilmesi sağlanamamaktadır. İnşaat firmaları ve müteahhitler TOKİ'ye sağlanan ayrıcalık ve imtiyazlardan dolayı rekabet edememekte ve iş yapamamaktadır.

TOKİ inşaatlarından alınmayan proje ücretleri, belediye harçları, yapı denetim harçları nedeni ile rekabet âdeta imkânsız hale getirilmiştir. Tüm bu çarpık yapılaşma ve organizasyona rağmen TOKİ uygulamalarına halkımız ilgi göstermektedir. Bu talebin sebebi iyi araştırılmalıdır. Konutlara talip olanlar gerçekten ihtiyaç sahipleri midir yoksa rant peşinde aldıkları daireleri kiraya verip asimetrik talebi doğuranlar mıdır? "Vatandaşa Ucuz Konut Edinmek" parolası ile yola çıkıp; toplumsal, kültürel ve ekonomik dinamiklere zarar vermek tüm toplum katmanlarını olumsuz etkileyecek önemli bir gerçeğimizdir.

1) Altan Tan                                          (Diyarbakır)

2) Pervin Buldan                                   (Iğdır)

3) Hasip Kaplan                                    (Şırnak)

4) Sırrı Sakık                                        (Muş)

5) Murat Bozlak                                    (Adana)

6) Halil Aksoy                                      (Ağrı)

7) Ayla Akat Ata                                  (Batman)

8) İdris Baluken                                    (Bingöl)

9) Husamettin Zenderlioğlu                  (Bitlis)

10) Emine Ayna                                    (Diyarbakır)

11) Nursel Aydoğan                             (Diyarbakır)

12) Adil Kurt                                        (Hakkâri)

13) Esat Canan                                      (Hakkâri)

14) Sırrı Süreyya Önder                       (İstanbul)

15) Sebahat Tuncel                               (İstanbul)

16) Mülkiye Birtane                              (Kars)

17) Erol Dora                                        (Mardin)

18) Ertuğrul Kürkcü                             (Mersin)

19) Demir Çelik                                    (Muş)

20) İbrahim Binici                                 (Şanlıurfa)

21) Nazmi Gür                                      (Van)

22) Özdal Üçer                                     (Van)

3.- BDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın, Iğdır'daki hava kirliliğinin nedenlerinin ve bu durumun bölgedeki halk sağlığı ve canlı yaşamı üzerindeki zararlı etkilerinin ve çözüm yollarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/229)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Iğdır ilinde özellikle kış aylarında artış gösteren hava kirletici parametreler ve buna bağlı olarak da hava kalitesi indeksinin günlük ortalamaları açısından sınır değerlerin çok üstünde kirlilik oluşturmasının nedenlerinin ve bu durumun bölgedeki halk sağlığı ve canlı yaşamı üzerindeki zararlı etkilerinin araştırılması ile çözüm yollarının tespit edilmesi amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri uyarınca "Meclis Araştırması" açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

                                                                                                             Pervin Buldan

                                                                                                                     Iğdır

                                                                                                         Grup Başkan Vekili

Gerekçe:

Iğdır Ovası Doğu Anadolu Bölgesi'nin mikro klima özelliği gösteren en alçak ve yüzölçümü en geniş olan ovalardan biridir. Doğu Anadolu gibi yüksek platolar ve dağlık bölgelerin geniş yer kapladığı bir bölgede bulunan ve sahip olduğu bağıl yüksekliği ile havza olarak belirlenen Iğdır ili çevresine göre gerek iklim gerekse toprak ve bitki örtüsü gibi doğal çevre özellikleri bakımından oldukça değişik özellikler göstermektedir.

Iğdır ili çevre ve orman bakanlığı tarafından hava kirliliği açısından birinci derecede kirli iller arasında sıralanmıştır. Iğdır da hava kalitesi ölçümleri Kasım 2006 tarihinden itibaren başlamış ve o tarihten sonraki bütün değerler Iğdır'da hava kirliliğinin çok tehlikeli boyutlara ulaştığını göstermektedir. Kış aylarında hava kirletici parametreler ve buna bağlı olarak da hava kalitesi indeksinin günlük ortalamaları açısından sınır değerlerin çok çok üzerinde kirlilik oluşmaktadır. Iğdır ilinde 2006 yılı içerisinde kurulan 49 numaralı hava kirliliği kontrol istasyonu, 2006, 2007 ve 2008 yıllarında yapılan ölçümlerde partikül madde kirliliğinin sürekli olarak sınır değerleri aştığını göstermektedir. 2009 yılı kasım ayı içerisinde aylık hava kirliği değerlerini gösteren grafikte kirlilik parametrelerinden kükürt dioksit ve partikül madde kirleticilerinden kükürt dioksit değerlerinin sınır değerlerin altında kaldığını ancak partiküler madde değerlerinin çok yüksek olup sınır değerleri çok aştığı görülmektedir. Etrafı yüksek dağlar ile çevrili bir ova konumunda olan kentin üzerinde bir inversiyon tabakasının  oluşması hava kirliliğini  daha yüksek boyutlara ulaştırmaktadır. Kış aylarında partiküler madde kirliliğinin sınır değerlerin çok üstüne çıkması özellikle solunum yolu hastalıklarını tetiklemekte ve canlı yaşamını tehdit etmektedir. Iğdır il merkezinde hava kirliliğinin önlenememesi nedeni ile tehdit altında bulunan halk sağlığının korunması amacı ile belediye başkanlığı halka belli saatlerde dışarı çıkmama ve maske takılması gibi uyarılarda bulunmaktadır. Bölgedeki yoğun hava kirliliği nedeni ile Iğdır halkı sağlıklı bir yaşam ortamından mahrum kalmıştır. Bu nedenle Iğdır ilindeki hava kirliliğinin nedenlerinin ve bölgede ikamet eden insanların sağlığı ve canlı yaşamı üzerindeki zararlı etkilerinin bir bütün olarak araştırılması ve çözüm yollarının tespit edilmesi amacıyla Meclis araştırmasının açılması büyük fayda sağlayacaktır.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması açılmasıyla ilgili önergeler bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- CHP Grubunun, 4/11/2011 tarihinde Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve arkadaşlarının demokrasiye müdahaleye zemin hazırlayan karanlık olayların aydınlatılması, devlet içindeki yasa dışı örgütlenme ve yapıların açığa çıkarılması amacıyla vermiş olduğu  (103 sıra no.lu) Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 4/4/2012 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

                                                                                                                04.04.2012

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu; 04.04.2012 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                         M. Akif Hamzaçebi

                                                                                                                   İstanbul

                                                                                                          Grup Başkanvekili

Öneri

Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve arkadaşları tarafından, 04.11.2011 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına "Demokrasiye müdahaleye zemin hazırlayan karanlık olayların aydınlatılması, devlet içindeki yasa dışı örgütlenme ve yapıların açığa çıkarılması" amacıyla verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin, (103 sıra nolu) Genel Kurul'un bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 04.04.2012 Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde, lehte olmak suretiyle, ilk konuşmacı Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır.

Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) –  Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin 2011’in 11’inci ayının 4’ünde vermiş oldukları bir araştırma önergesinin gündeme alınmasıyla ilgili -Danışma Kurulu- grup önerisinin lehinde söz aldım.

Bu araştırma önergesinin konusu: Demokrasiye müdahaleye zemin hazırlayan karanlık olayların aydınlatılması, devlet içindeki yasa dışı örgütlenme ve yapıların açığa çıkarılması.

Değerli milletvekilleri, gerçekten çok önemli bir konu. Ülkemizin bugününü ve geleceğini çok doğrudan, yakından ilgilendiren ve mutlaka gerçeklerin ortaya çıkartılması gereken bir konu. Dolayısıyla, bunun Meclis Genel Kurulunca, Meclisimizce araştırılması, gerçeklerin ortaya çıkartılması ve bundan sonra bu türlü olayların yaşanmaması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi için bir komisyon kurulması talebi çok doğru bir taleptir. Bu talep Türkiye Büyük Millet Meclisinin talebi olmalıdır, bu talep siyaset kurumunun talebi olmalıdır çünkü demokrasiye karşı müdahalelerin hedefi Türkiye Büyük Millet Meclisidir, demokrasidir yani bizatihi burada varlıklarınızla vücut bulan bu Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, iktidarıyla muhalefetiyle tüm milletvekilleri olarak bundan önce yaşanmış olan bu demokrasiye hukuk dışı yollardan müdahalenin sebeplerini ve bu müdahaleye zemin hazırlamak için tezgâhlanan olayların gerçeğini araştırmak için bir komisyon kurulması, yalnız Cumhuriyet Halk Partisinin değil, tüm Türkiye Büyük Millet Meclisinin hassasiyeti olmalıdır.

Onun için, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu komisyonun kurulmasını -bizim de bu yönde önergelerimiz bulunmaktadır- çok önemli, değerli, elzem, ertelenmemesi gereken bir görev olarak görmekteyiz. İktidar partisinin de “ileri demokrasi” iddialarıyla, demokrasiye müdahalenin yargılandığı şu süreçte böyle bir talebe sahip çıkacağını ümit etmek istiyorum. Ümit ederim ki iktidar partisi grubu adına konuşacak arkadaşımız da aynı hassasiyetlerle böyle bir komisyonun kurulmasında “Yerimiz yok, zamanımız yok, gündem dolu.” gerekçesiyle –her defa öyle olduğu için- bir mazeret üretmek ihtiyacına, durumuna düşmezler.

Değerli milletvekilleri, bu önemli konuda herkes kendi pozisyonunu belirleyerek meseleyi ifade etmelidir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bir Türk milliyetçisi olarak bu milletin iradesinin siyasetini, bu milletin iradesine sahip çıkmanın siyasetini yapan bir siyasi parti olarak bizim pozisyonumuz şudur: Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, demokrasiye yani milletin iradesine, milletin kendi geleceğini kendi özgür iradesiyle belirleme hakkı olan, sorumluluğu olan, sistemi olan demokrasiye hukuk dışı yollardan bir müdahaleyi, sebebi ne olursa olsun, sahibi de kim olursa olsun asla tasvip etmiyoruz ve bütün gücümüzle karşı çıkıyoruz; pozisyonumuz bu çünkü aslolan milletimizdir; biz milletimiz adına yetki kullanıyoruz, onun varlığının, değerlerinin, geleceğinin siyasetini yapıyoruz. Dolayısıyla, milletin iradesine bir müdahaleyi tasvip etmemiz mümkün değil. Bu müdahaleye geliştirilecek, bu müdahaleye zemin hazırlayacak her türlü olayı da asla masum görmüyoruz.

Birtakım sebepler ortaya konabilir, iyi niyetler ortaya konabilir ama sonuçları itibarıyla milletin iradesine, milletin iradesiyle oluşmuş Türkiye Büyük Millet Meclisinin lağvedilmesine, bu Meclisten çıkmış siyasi iktidarın ortadan kaldırılmasına, siyasi partilerin kapatılmasına yol açacak bir müdahaleyi hiçbir sebeple tasvip etmemiz mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, bir garip tecelli ki bugün 4 Nisan. 4 Nisan, Başbuğ Alparslan Türkeş’in Hakk’a yürüdüğü tarih. Bundan on beş yıl önce Türk siyasi hayatının, Türk düşünce hayatının, bu milletin birlik ve beraberliğinin siyaset ötesi savunucusu, sayısal veya oransal ağırlığıyla değil, düşünce, fikir ve duygularıyla, ilkeleriyle bu milletin hayatında özgül ağırlığı çok yüksek olan Alparslan Türkeş’in Hakk’a yürüdüğü tarih 4 Nisan. Onu rahmetle anıyoruz. Milliyetçi Hareket Partililer ve ülkücüler, her 4 Nisan’da mezarı başında, onu tekrar hatırlamaktan, onun ilkelerine sahip çıkmanın heyecanını yaşamaktan büyük onur duyuyoruz.

Ama bir garip tecelli ki bugün, 4 Nisan’da rahmetli Türkeş’i idamla cezalandırmak isteyenler, idamla cezalandırılmak için yargıya çıkartılıyorlar. Bir garip tecelli, bir ilahî tecelli. Alparslan Türkeş ki, bütün hayatını bu millete vakfetmiş, demokrasiyi savunmuş, milletin iradesini savunmuş. Ben o dönemlerde de yöneticilik yaptım. Biz demokrasiyi savunduğumuz için mahkemeye verilmiştik. Sonra, o savunduğumuz demokrasiyi ortadan kaldırmak için örgüt kurmaktan da idamla yargılandık. Bir yaman çelişki. Ama niyet önemli. O niyet… Türk milliyetçisi, Türk milletinin iradesini savunan Alparslan Türkeş’i vatana ihanetle yargılamak zilletine düşenlerin, onu idamla cezalandırmak isteyenlerin bugün, onun Hakk’a yürüdüğü bu tarihte, on beş yıl sonra, muhtemelen idamla yargılanacakları bir davanın sanıkları olarak yargının önüne çıkmış olmalarını milletimin takdirine sunmak istiyorum.

Aslolan bu millet. Bu milletin iradesini yok sayarak, bu milletin iradesiyle oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisini, siyaset kurumunu ortadan kaldırarak ve böyle bir müdahalenin gerekçesine haklılık kazandırmak için olaylara seyirci kalanlar, görevlerini yapmayıp her geçen gün onlarca insanın hayatını kaybetmesine seyirci kalanlar, işte bir ilahî tecelli olarak bugün yargının önüne, yaptıkları suçun bedelini ödemek üzere, milletin huzuruna çıkıyorlar.

Değerli milletvekilleri, 12 Eylül darbesinin herkese zararı olmuştur ama bunun en çok çilesini ülkücüler çekmiştir, Milliyetçi Hareket Partililer çekmiştir. Biz hakkımızı helal etmiyoruz, bireysel olarak, kurumsal olarak 12 Eylül darbesini yapanlara hakkımızı helal etmiyoruz ancak diyoruz ki: “Kabuk tutmuş yaraları kaşıyarak dünü bugüne taşımak, dünün tartışmalarını günümüze getirip acıları tekrar depreştirmenin de kimseye faydası yok.”

Endişemi ifade ediyorum. Türkiye bir gayya kuyusuna doğru sürükleniyor. Sonuçları öngörülemeyen birtakım süreçler hızla başlatılıyor. Geçmişle yüzleşmek adına, helalleşmek adına, geçmişte kalmış, bu milleti, bu devleti sorgulayan, suçlayan, ayıplayan birtakım süreçleri başlatmak bu ülkenin hayrına değildir.

Biz başlayan bu yargılamanın bir irade beyanı olarak çok önemli ve değerli olduğunu görüyoruz. Milletimiz kendi iradesine sahip çıkmak, bu iradeyi ortadan kaldırmak isteyenlere karşı bugün 500’ü geçen bir müdahil kitlesiyle bu davaya sahip çıkıyor. Bunu önemsiyoruz ama sonuçları öngörülemeyen, toplumsal bir faydası olmayan kabuk tutmuş yaraları kaşımanın da kimseye fayda getirmeyeceği kanaatindeyiz. Bu sebeple, Cumhuriyet Halk Partisinin çok anlamlı olarak vermiş olduğu bu önergenin, bu araştırma önergesinin gündeme alınması ve Meclis zemininde bunun araştırılması çok hayırlı olacaktır.

Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu önergeyi bu anlamda destekliyoruz. Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.

İkinci konuşmacı, aleyhte olmak üzere Hakkâri Milletvekili Sayın Adil Kurt, buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

ADİL KURT (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi selamlıyorum.

16 Mart 1978 günü, yani bundan tam otuz dört yıl on sekiz gün önce, İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önüne konulan bir bombanın patlaması sonucu, maalesef 7 üniversite öğrencisi yaşamını yitirmişti, 41 öğrenci de yaralanmıştı. Tabii, zaman içerisinde, geçen otuz dört yıl içerisinde bu konular üzerine konuşulmadık hiçbir şey kalmadı, çok şey konuşuldu. Bu bombanın konuluş amacı, kimler tarafından konulduğu, nasıl korundukları, aslında her şey aşikâr. Burada bunların üzerinde tekrar tekrar durmanın hiçbir anlamı yok çünkü bu konuda bilinmeyen bir şey kalmadı, her şey bilindi. Bombanın konuluşundan tam dokuz gün önce, İstanbul Emniyet Müdürlüğüne bir istihbaratçının rapor sunduğunu ve böyle bir bombanın konulacağına ilişkin herkes her şeyi biliyor, her şey konuşuldu. Tabii ki meydanı bu şekilde boş bırakıp birilerinin istediği şekilde komplolar tezgâhlayarak ülke yönetimine demokrasi dışı yöntemlerle müdahale etmenin kanallarını açma konusunda tartışılmayan, konuşulmayan hiçbir şey kalmadı hemen hemen. Bugün Ankara’da, işte bu tezgâhı oluşturanların, bu komploları oluşturanların davası görülmeye başlandı, 12 Eylül darbecilerinin davası görülmeye başlandı.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Tezgâhtar mı onlar?

ADİL KURT (Devamla) – Ama bu darbeyi yapanlar bile… Ki hiç gizli saklısı kalmayan bu davanın sanıkları bugün de mahkemeye getirilmedi. Onlara mazeretler üretilmeye başlandı. Beğenmediğimiz ülkelerde sanıklar sedyeler üzerinde mahkemelere getirildi, Pinochet’in hangi koşullarda getirildiği, yargılandığı belli. Kenan Evren, maalesef, kendisi hakkında açılmış bir dava var, yargılanıyor ama hâlâ imtiyazlı şahıs olma özelliğini koruyor. Daha önce de hatiplerimiz burada ifade ettiler, darbe yapmakla suçlanan, bu ülkenin gençlerinin kanı eline bulaşmış bir insan yargılanmasında eğer ki Cumhurbaşkanı payesi taşıyorsa, bu Meclisin onun Cumhurbaşkanı payesini o davadan önce, mahkemeden önce tartışması gerektiğini ifade ettik. Ama mesele şu: Ülkede, aslında, bu olayları tekil olarak tek tek tartışmak yerine zihniyeti bir bütün olarak tartışmamız gerekiyor.

12 Eylül 1980 öncesinden günümüze kadar bu ülkede neler değişti? Bu ülkede değişen çok şey var, bu ülkenin insanları değişti, bu ülke modernleşti, hiçbir şey otuz dört yıl öncesi gibi değil ama otuz dört yıl öncesi gibi kalan bir şey var, o da zihniyet. Otuz dört yıl önce bu ülkeyi yöneten zihniyet neyse bugün de aynı zihniyet bu ülkeyi yönetiyor, aynı zihniyetle yönetiliyoruz. Kafamızın içini değiştirmek durumundayız, zihniyeti değiştirmek durumundayız, yoksa Kenan Evren’in yargılanıp yargılanmaması çok şey ifade etmeyecek bu ülkede. Bugün de Başbakan bizi suçluyor, diyor ki: “12 Eylül 2010 referandumuna oy vermeyenler hangi yüzle oraya gittiler?” Sayın milletvekilleri, Barış ve Demokrasi Partisinin, Kürt siyasetinin 12 Eylül referandumuna neden “boykot” dediğini bugüne kadar anlamamışsanız kırk fırın ekmek yeseniz de anlamazsınız. Tekrar tekrar izah etmek durumunda kalmayacağız bununla ilişkili olarak.

Ama bakınız, Obama’nın yanında Kürt sorununun çözümüne ilişkin niyet beyanında bulunan Başbakan bugün bizi vesayet altında kalmakla suçlamış. Sorarım size: Obama’nın yanında kendi ülkesindeki bir sorunun reçetesini açıklamak mı vesayet? Bizim burada her gün, her saat, her konuşmamızda “Gelin, bu sorunu birlikte tartışalım. Muhatap arıyorsanız muhatap ortada. Diyalog istiyorsanız buyurun birlikte tartışalım, konuşalım. Müzakerenin zeminini oluşturalım.” diyoruz. Buna rağmen bize uzantı yaftası yapıştırılıyor. Eğer birileri uzantıysa gidip Seul’de konuşma yapan, bu konuda niyet beyanında bulunan bizler değiliz, uzantı da olmadığımız ortada. Bakın, eğer bu sorunların hepsiyle aklıselim yüzleşmek istiyorsak, geçmişin hatalarından ders çıkarmak istiyorsak bugün geçmişi tekrarlamamamız lazım.

Bugün açıklanan KCK iddianamesi. İbret olsun diye, bu Mecliste kayıtlara geçsin diye birkaç cümleyi sizinle paylaşacağım. Bakın, Büşra Ersanlı, Barış ve Demokrasi Partisinin Merkez Yürütme Kurulu üyesi Profesör Doktor Büşra Ersanlı neyle suçlanıyor? Seçimlerde BDP’li bağımsız milletvekillerine seçim çalışması yapmakla suçlanıyor. Gelip AKP’ye ya da CHP’ye ya da MHP’ye çalışacak hâli yoktu ya, mensubu bulunduğu partinin milletvekili adaylarına çalışacak elbette.

Bir örnek daha: Savcıya göre Nuray Mert ile Büşra Ersanlı arasında geçen bir telefon konuşması. Yazar Nuray Mert’i Büşra Ersanlı aramış. Çatışma ortamından yakınıp toplumun savaşa sürüklendiği yönündeki konuşma da iddianamede şöyle yorumlanmış: “Görüşmede, Türkiye Cumhuriyeti güvenlik güçlerinin ülkenin bölünmez bütünlüğü, vatandaşların huzur ve emniyeti için yaptığı yasal savunma mücadelesini savaş gibi nitelediği…”

Devam ediyorum, 2 vatandaş kendi aralarında telefon görüşmesi yapmış, birisi birisinden beyaz renkte MEKAP ayakkabı istemiş. İddianameye geçiş şekline bakın: “Şüphelinin, terör örgütünün dağ kadrosunun kullandığı belli bir marka ayakkabıyı temin etmek için görüşme yaptığı anlaşılmıştır.”

Ragıp Zarakolu hakkında, iddianameye geçen ifadeler: BDP’nin siyaset akademisinde yaptığı iki konuşmanın haber metinleri kendisi için suç delili sayılmış ve bundan dolayı kendisine on beş yıl hapis cezası isteniyor.

Daha önce de burada paylaştım, Erzurum KCK davasının iddianamesine bakın, oradan da şöyle bir örnek önünüze koyacağım. O iddianamede de diyor ki: Parti yöneticimiz Hamit Duman, toplantıda, dışarıdaki bir başka parti yöneticisine “Acıktık, gelirken bize dürüm yaptır, getir.” ifadesi iddianamede şöyle yorumlanmış: “Sanık Hamit Duman’ın dürüm istemek yoluyla arkadaşından, terör örgütü üyesinden eylemlerde kullanılmak üzere roket mermisi istediği anlaşılmıştır.” Daha başka örnekler de verebilirim, tek değil.

Bütün bu örnekleri şunun için veriyorum: Otuz dört yıl on sekiz gün önce Türkiye’yi yöneten zihniyet, mantık, akıl neyse bugün de aynı şeyi yapıyor. Bu mantık değişmeli. Bunun şahıslarla, partilerle, kişilerle alakası yok. Zihniyeti değiştirmezseniz, zihniyetin değişimine müdahale etmezseniz aynı sorunlarla karşı karşıya kalırsınız. On yıl sonra çıkıp “Roboski katliamını yapanlar, Türkiye’de demokratik siyasete müdahale edenlerin, etmek isteyenlerin tezgâhıydı.” şeklinde yorumlarla karşılaşırsak hiç şaşmayalım. Allah hepinize uzun ömürler versin, o on yıl sonrasını da göreceğiz inşallah ama gerçekten bu sorunların hepsiyle yüzleşmek istiyorsak biz bu araştırma önergesine destek veriyoruz ama yetmeyeceğini biliyoruz. Daha önce Meclis gündemine geldi; gelin, bütün bu sorunlarla, geçmişle yüzleşmek için, kim ne hata yapmışsa araştırmak üzere bir hakikatleri araştırma komisyonu kuralım ve bir daha bu dosyaları önümüze koymayalım. Evet, kabuk bağlamış yaraları depreştirmeyelim, kaşımayalım…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ADİL KURT (Devamla) – …ama yüzleşmeden de olmaz.

Aleyhte söz aldım ama aleyhte konuşulacak bir şeyi yoktu bu konunun. Lehte olduğumuzu beyan eder, olumlu oy vereceğimizi ifade ederim. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kurt.

Üçüncü konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisi lehinde İzmir Milletvekili Sayın Rıza Türmen.

Buyurun Sayın Türmen. (CHP sıralarından alkışlar)

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin, 12 Eylül darbesine yol açan olayların aydınlatılmasına ilişkin araştırma önergesi lehine konuşmak için söz almış bulunmaktayım.

Bu önergeyi görüşmemizin 12 Eylül darbesinin yargılandığı güne tesadüf etmesi bir rastlantı değildir. Bu ikisi, yargılamanın başlamasıyla, 12 Eylülü yargılamanın başlamasıyla buna yol açan olayların araştırılması aslında birbirini tamamlayan olaylardır; bu ikisini bir bütün olarak ele almak lazım. Bu ikisi bir bütün olarak ele alındığında görüyoruz ki Meclisimiz, 12 Eylül darbesine karşı ve bütün darbelere karşı açık bir tutum almaktadır. Bu araştırma önergesinin kabulü bu bakımdan da önemlidir. Gerçekten, değerli arkadaşlar, bu Meclis Türkiye’de demokrasinin mabedidir. Bu Mecliste demokrasi korunur, bu Mecliste demokrasi yaratılır. Bu Meclisi her türlü darbeye karşı korumak, nereden gelirse gelsin -sivil ya da askerî- hangi ideolojiyle yapılırsa yapılsın, hangi amaca hizmet ederse etsin her türlü darbeye karşı korumak Türkiye’de demokrasiyi korumaktır, Türkiye’de demokrasinin ileri götürülmesini sağlamaktır. Onun için, bunu el birliğiyle yapabilmemiz gerekir. Araştırma önergemiz de bunun bir göstergesidir.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz 12 Eylül darbesinin yargılanması ve bu darbeye yol açan olayların aydınlatılması, mağdurların yaralarının sarılması için ısrarlı bir tutum gösterdik. Bizim genel çizgimize baktığınızda bu tutumu görürsünüz. Örneğin, 23’üncü Yasama Döneminde, Anayasa’nın geçici 15’inci maddesinin kaldırılması için bir önerge getirdik, imzaya açtık fakat Adalet Kalkınma Partisinin desteğini bulamadığımız için bu önerge işleme konulmadı. Ondan sonra, 22/9/2010 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bir Meclis araştırması önergesi verdik. Bu önergeyle hem 12 Eylül askerî darbesini doğuran olaylar hem de darbe dönemi ve sonrasında yaşananların nedenlerinin ve sorumlularının belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasını istedik. Bu da bir sonuç doğurmadı. Bu Yasama Dönemine baktığınız zaman, arkadaşlarımız pek çok önerge verdiler. Örneğin 12 Eylül 1980 askerî darbesi rejiminin kararları ve kanunları ile mağdur olanlara ya da yakınlarına maddi ve manevi tazminat verilmesi hakkında bir kanun teklifi verdik. Bir başka kanun teklifi, 12 Eylül 1980 Darbe Sürecinin Yol Açtığı Mağduriyetlerin Giderilmesine İlişkin Kanun Teklifi verdik. 12 Eylül 1982 askerî darbesinden sonra kapatılan, münfesih sayılan mesleki dernek ve kuruluşların yeniden açılması için bir kanun teklifi verdik.

Bütün bunlar gösteriyor ki Cumhuriyet Halk Partisi 12 Eylül darbesinin sorgu sualsiz bırakılmaması, bunun sorgulanması, sorumlularının cezalandırılması, mağduriyetlerin ortadan kaldırılması için sürekli bir çaba göstermiştir. Bu çabaya paralel olarak bugün de başlayan yargı sürecine müdahil olduk. Müdahil olduk çünkü 12 Eylül darbesinden en büyük belki de zararı gören -burada tabii hangi parti en büyük zararı gördü yarışması yapmıyoruz- ama herhâlde çok büyük zarar gören partilerden biri de Cumhuriyet Halk Partisidir. Cumhuriyet Halk Partisi 12 Eylül darbesiyle kapatılmıştır. Yöneticileri, Genel Başkanı gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır, bütün mallarına el konulmuştur. Bu kadar büyük mağduriyetlere maruz kalan bir partinin bugün başlayan yargı sürecine müdahil olması elbette doğaldır. Ama öte taraftan, Hükûmetin de davaya müdahil olmak istediğini görüyoruz. Tabii arkadaşlar, Ceza Muhakemesi Kanunu’na baktığınız zaman 237’nci madde gayet açıktır. Müdahil olabilmek için zarar görmüş olmak gerekir. Zarar görmüş olmak kriterinin bu Hükûmet açısından ne derece geçerli olduğu tartışılabilir çünkü baktığınız zaman bu Hükûmetin, zarar görmek şöyle dursun, 12 Eylül darbesinin getirdiği yasalardan yararlandığını görüyorsunuz. Yüzde 10  barajı, 12 Eylül darbesiyle getirilmiş bir barajdır; bu, bugün hâlâ geçerlidir. Bugün 8 milletvekilinin tutukluluğuna yol açan Anayasa’nın 83’üncü maddesi 12 Eylül darbesiyle getirilmiş bir maddedir; bu, bugün hâlâ geçerlidir. Adalet Bakanının Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna Başkan olması 12 Eylül darbesiyle getirilmiş bir hükümdür, bugün hâlâ geçerlidir. Bu örnekleri daha çok çoğaltmak mümkün. Yani bütün bunlardan çıkan resim odur ki bugünkü Hükûmet, aslında 12 Eylül darbesinin kurduğu düzenin zarar göreni değil, yararlananıdır. Bir taraftan yararlanacaksınız, öbür taraftan zarar gören olarak nasıl müdahil olacaksınız? Bu bir soru işaretidir.

Yani teklif bakımından bir de şöyle bir soru var: Türkiye Büyük Millet Meclisi de müdahil oluyor, Hükûmet de ama devletin müdahil olmasına gerçekten gerek var mı? Çünkü cumhuriyet başsavcısının görevi nedir arkadaşlar? Cumhuriyet başsavcısının görevi, kamu çıkarlarını korumaktır. Tabii ki Meclis ya da Hükûmet kamunun bir parçasıdır, devletin bir parçasıdır. O nedenle, kamu çıkarlarını korumakla yükümlü bir başsavcı varken orada ayrıca devletin müdahil olmasına ne kadar gerek vardır teklif bakımından? Bu da ayrı bir sorudur.

Bizim bugün verdiğimiz araştırma önergesinin konusu, daha belirli bir olay vardır burada, o da 16 Mart 1978 günü Beyazıt Meydanı’nda yapılan bombalı ve silahlı katliamda öldürülenlerle ilgilidir. Bu olay hasıraltı edilmiştir, failleri bulunmamıştır ve yapılan soruşturma hiçbir sonuç doğurmamıştır. Bu tabii tek bir olay değildir, buna benzeyen 12 Eylül döneminde pek çok olay görürsünüz. Bu sorun hâlâ bugün de devam etmektedir yani devlet adına suç işleyenler… Bir kere, devlet suç işlemez, devlet suç örgütü değildir ama devlet ajanları suç işliyorsa eğer, o zaman, devletin, bu suç işleyenleri, etkili bir soruşturma yaparak bulmak, araştırmak ve yargı önüne çıkarmak gibi yükümlülüğü vardır. Bu yükümlülük yerine getirilmemiştir bu olayda, başka olaylarda da yerine getirilmemiştir. Bunun araştırılması… Devletin kendi ajanlarına, suç işleyen kendi ajanlarına kol kanat germesi olayı sadece 12 Eylülle sınırlı değildir, bugün de hâlâ bu devam etmektedir. Hrant Dink davası bunun en somut bir örneğidir.

Onun için, aslında bu araştırma önergesini verirken kapanmış bulunan eski bir yaraya değil, hâlâ açık bulunan, devam eden bir yaraya parmak basmış oluyoruz. Devletin ve yargının suç işleyenlere kol kanat germemesi, devlet ajanlarına kol kanat germemesi, onların üstüne gitmesi ve cezalandırılması için düşen yükümlülükleri yerine getirmesi önem taşımaktadır. Bu yükümlülükler henüz bizim devletimiz tarafından da bugün dahi yerine getirilmemektedir. Biz ümit ediyoruz ki 12 Eylül yargılaması ve aynı zamanda bu araştırma komisyonu birçok olayın açığa çıkmasını ve bu gibi darbelerin bir daha tekrar etmemesini önlemek bakımından, bir caydırıcı niteliği olmak bakımından son derece önemlidir. O nedenle bütün Türkiye Büyük Millet Meclisindeki parti gruplarının, milletvekillerinin bizim bu araştırma önergemize destek vereceğini ümit ediyoruz. Bu aslında bir araştırma önergesinin ötesinde bir demokrasi önergesidir çünkü. Bu bakımdan hepinizin desteğini bekliyoruz.

Çok teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Ben teşekkür ediyorum Sayın Türmen.

Aleyhte olmak suretiyle son konuşmacı Amasya Milletvekili Sayın Naci Bostancı.

Buyurun Sayın Bostancı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce ben de vefatının on beşinci yıl dönümünde Alparslan Türkeş’i rahmetle ve minnetle anıyorum.

Tarihte iz bırakmış büyük siyasi liderler vefatlarının ardından farklı bir tarihî ve siyasi bağlama yerleşirler. Onlar artık gündelik siyasi spekülasyonların değil o milletin uzun tarihinin bir parçası hâline gelirler, Sayın Alparslan Türkeş de öyle olmuştur. Rahmetli Erbakan, Ecevit onlara karşı da milletimizin tutumu gündelik siyasi tartışmaların ötesinde bir tutum çerçevesinde şekillenmiştir. Tekrar rahmetle anıyorum.

Bugün, Cumhuriyet Halk Partisinin -16 Mart 78’de, İstanbul Üniversitesinde yaşanan ve 7 üniversite öğrencisinin öldürülmesiyle, çoğunun yaralanmasıyla sonuçlanan- önergesi üzerine konuşacağım partimin görüşlerini aktarmak için.

Bugün, aynı zamanda, 12 Eylül davasının başladığı gün. Bu dava, Türkiye’nin yakın tarihine ışık tutması, ne olupbittiğini bugün yaşayan insanlara göstermesi bakımından çok hayati bir dava. Ümit ederim, kendi ağırlığına yaraşır bir şekilde dava süreci yaşanır ve aynı şekilde ilgili olan insanlar, müdahil olmak isteyen çevreler -ki bunlar 80 öncesinde bazen farklı kutuplarda da yer alan çevrelerdi- bugün gerçeğin ortaya çıkması için bu dava üzerinden el birliği ederler. Gerçek önemlidir, Latinlerin dediği gibi “… …”(*) “Hakikat özgürleştirir.” Hakikatle yüzleşmek bakımından, geçmişte ne yaşandığını ortaya koymak bakımından, bu toplumun geçmişin bağlarından özgürleşmesi bakımından, bu davada geçmişte farklı taraflarda olanlar işte bu hakikat için el birliği yaparlar. Davanın ağırlığına denk düşecek ve toplumun önüne gerçekliği koyacak olan çok temel hususlardan birisi de bu el birliğidir.

Değerli arkadaşlar, 12 Eylül öncesinde ben Siyasalda öğrenciydim. Siyasalı bitirdim, 12 Eylül oldu. Burada önerge hâline getirilen olay, 16 Mart 78’de yaşanan bu trajedi, benim, ertesi gün, dönemin siyah beyaz gazetelerinde okuduğum bir olaydı.

Yakın tarihte yaşanmış çok dramatik, o kendine has ifadesiyle söyleyecek olur isek, hakikaten tarihin kara lekelerinden birisidir. 7 tane öğrenci, on dokuz, yirmi, yirmi bir yaşlarında 7 öğrenci orada vahşice öldürülmüşlerdir.

                                      

(*) Bu bölümde, Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

Biz biliyoruz ki 12 Eylülden önce Türkiye’de yaşanan karmaşada, kaosta tek olay bu 16 Mart 78’de yaşanan hadiseden ibaret değildir. 16 Mart 78, bu önergede de ifade edildiği gibi, 12 Eylül öncesinin büyük resminin, o puzzle’ın sadece parçalarından birisidir. Eğer ne olup bittiğine ilişkin hakikate ulaşmak istiyorsak, bir gerçekliğe ulaşmak istiyorsak, toplumun önüne bunu koymak istiyorsak o puzzle’ın bütün resimlerini, o puzzle’ı oluşturan, aralarında illiyet bağı bulunan bütün unsurları masanın üzerine koymak ve bunlarla hesaplaşmak gerekir.

16 Mart 78’de yaşanan olayın dışında ben bir çırpıda, hiç gazetelere bakmaksızın, o döneme ilişkin kitapları okumaksızın size nice olay sayabilirim. Mesela, çok konuşuldu, tartışıldı, 1 Mayıs 77’deki o büyük trajedi, Taksim’de yaşanan olay o puzzle’ın parçalarından birisidir. Bir başka isim söyleyeyim, Kemal Fedai Çoşkuner, belki birçok kişinin şu anda hafızasında herhangi bir etki doğurmayacaktır ama 80 öncesini yaşayan birisi olarak ben onun nasıl öldürüldüğünü biliyorum; gazetelere yansıyan o resimleri, kanlar içinde yere düşmüş olan bedenini ben gazetelerde gördüm. İlhan Darendelioğlu, rahmetli Gün Sazak, bunların hepsi de aynı şekilde bu puzzle’ın parçalarıydı. Sadece gazetelerden okumadım, aynı zamanda o dönemde yaşamış birisi olarak -o dönemde yaşamış başkaları varsa onların da şahidi olduğu gibi- on sekiz, on dokuz yaşındaki o çocukların genç bedenlerini morglardan kaldırmış birisiyim. O morgların önünde beklemiş, orada bekleyen insanların sessizliğini, öfkesini, ne olupbittiğini anlamak isteyen idraklerini birinci elden orada yaşamış ve buna şahit olmuş birisiyim.

Sadece başkalarının acılarına ilişkin değil arkadaşlar, aynı zamanda, 26 Ekim 1979 tarihinde, Amasya’nın Suluova ilçesinde, akşam 19.02’de öldürülen Yaşar Bostancı’nın yani ağabeyimin cenazesini de morgdan kaldırmış birisiyim. Yaşar Bostancı da, İlhan Darendelioğlu da, Taksim’deki olaylar da bu İstanbul Üniversitesinin önündeki olaylar da bunların hepsi işte o puzzle’ın parçaları. Bizim bütün bu resmi görmemiz ve bütün bu resmin üzerine konuşmamız gerekir. 80 öncesinin ortamını biliyoruz, nasıl kıyıcı ve vahşi bir ortamdı, insanlar birbirlerini sağ ve sol çatışması denilen o atmosfer içerisinde nasıl görüyorlardı, bunu ben biliyorum, o dönemi yaşayan insanlar biliyor ama 12 Eylülden sonra şunu da gördük, şunu da tecrübe ettik, fiilen yaşayarak tecrübe ettik, bir yıl da Mamak Cezaevinde yatmış birisi olarak, o dönemin yaklaşımı “Karıştır, barıştır.” şeklinde bir yaklaşımdı Mamak Cezaevinde. Bizi karıştırdıklarında, solcuları ve sağcıları, şunu gördük: Aslında hasımlık etmek için de, düşmanlık etmek için de çok nedenlerimiz vardı; hısımlık etmek, dostluk ve kardeşlik kurmak için de çok nedenlerimiz vardı. Hasımlık ile hısımlığın arasında incecik bir çizgi olduğunu gördük. Dün Mamak Cezaevinde görmüş olduğumuz o hasımlık ile hısımlığın arasındaki incecik çizgiyi biz, bugün şu 12 Eylül davası yaşanırken her türlü politik, siyasi angajmanı bir kenara bırakıp hakikatte ne olduğu üzerine iş birliği ederek bir yere vardırabiliriz, o çizgiyi aşabiliriz.

Ben CHP’nin vermiş olduğu bu önergeyi bu anlamda bir fırsat olarak görüyorum ama eksik bir önerge olarak görüyorum çünkü puzzle’ın parçalarından sadece birisine işaret ediyor. Muhakkak CHP’nin içindeki değerli arkadaşlar da orada, o puzzle’da başka nice olay olduğunu biliyorlar, hatırlıyorlar, onlara ilişkin sadece bilgileri değil aynı zamanda duyguları var, kalpleri var. İşte, bu, Meclisin önünde çok önemli bir görev, 12 Eylül davası da bunun için son derece önemli bir fırsat. Burada siyasi partiler iş birliği edebilirler, geçmişte yaşananları açık seçik bir şekilde ortaya koyarak Türkiye'nin geleceğine bir ışık düşürebilirler.

Denilir ki “İki farklı toplum için aynı ırmak farklı anlamlar taşıyabilir.” Toplumlardan birisi o ırmağı bir engel, uzaklara gitmesi önünde bir mânia şeklinde görürken, bir başka toplum o ırmağı uzak ufuklara ulaşacağı bir yol olarak görebilir.

12 Eylül bu milletin önünde bir engeldi. Sadece kendi başına değil, bir darbeler geleneğinin parçası olarak da bir engeldi; biz, şimdi el birliği ederek bu engelden bu ülkenin uzak ufuklara gidebileceği bir yol çıkartabiliriz.

AK PARTİ’nin de bu doğrultuda bir önergesi Meclis Başkanlığına intikal etmiştir. Buradaki siyasi çalışmaları bir araya getirip toparlayarak, ümit ediyorum ki iyi bir çalışma yaparız ve Türkiye bu darbeleri nasıl yaşadı ve darbelerin öncesinde neler ortaya çıktı, kimler bu işin doğrudan, dolaylı failleri, bunları toplumun önüne koyarız, bu hesaplaşmayı yaparız ve geleceğe bu şekilde ilerleriz diye düşünüyorum.

Saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bostancı.

III.-Y O K L A M A

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Yoklama talebi var.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Çam, Sayın Çelebi, Sayın Soydan, Sayın Topal, Sayın Karaahmetoğlu, Sayın Şeker, Sayın Havutça, Sayın Serindağ, Sayın Düzgün, Sayın Tayan, Sayın Eyidoğan, Sayın Toptaş, Sayın Türmen, Sayın Kart, Sayın Özkan, Sayın Işık, Sayın Yüceer, Sayın Onur, Sayın Güven.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- CHP Grubunun, 4/11/2011 tarihinde Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve arkadaşlarının demokrasiye müdahaleye zemin hazırlayan karanlık olayların aydınlatılması, devlet içindeki yasa dışı örgütlenme ve yapıların açığa çıkarılması amacıyla vermiş olduğu  (103 sıra no.lu) Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 4/4/2012 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup, işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- AK PARTİ Grubunun, “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan 215 sıra sayılı Kanun Teklifi ve 207 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 4 ve 5’inci sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine ilişkin önerisi

                                                                                                                  4/4/2012

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Danışma Kurulu’nun 04.04.2012 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                                                Mahir Ünal

                                                                                                    Kahramanmaraş Milletvekili

                                                                                                AK PARTİ Grup Başkan Vekili

Öneri:

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” Kısmında yer alan 215 ve 207 sıra sayılı kanun teklifi ve tasarısının, bu kısmın 4 ve 5 inci sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi önerilmiştir.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi üzerinde, lehinde olmak suretiyle ilk konuşmacı Sayın Mehmet Doğan Kubat, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Kubat. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri, sözlerimin başında, on beş yıl önce aramızdan ayrılan merhum Alparslan Türkeş’e Cenabıhak’tan rahmet diliyorum. Ruhu şad olsun, mekânı cennet olsun.

Değerli arkadaşlar, AK PARTİ grup önerisinde, gündemin son sıralarında yer alan 215 ve 207 sıra sayılı kanun teklifinin “Kanun Tasarı ve Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” bölümünün 4’üncü ve 5’inci sıralarına alınması önerilmiştir.

Bu ihtiyaç nereden doğmuştur? 215 sıra sayılı teklif, Adli Sicil Kanunu ile ilgilidir. Esasen bu teklif, şu anda Adalet Komisyonunda görüşülmekte olan Hükûmet tasarısının, 464/544 sayılı Kanun Tasarısı’nın 82, 83 ve 84’üncü maddelerinde de yer almaktadır. Fakat Adli Sicil Kanunu’nun 12’nci maddesiyle geçici 2’nci maddesindeki arşiv kayıtlarına ilişkin düzenleme, Anayasa Mahkemesinin 14 Nisan 2011 tarih ve 27905 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2011/21 sayılı Kararı ile iptal edilmiştir ve Anayasa Mahkemesi, hukuksal boşluk doğmaması bakımından bu iptal hükmünün Resmî Gazete’de yayımlandıktan bir yıl sonra yürürlüğe girmesine karar vermiş.

Bu tasarı görüşmelerinin uzama ihtimali olduğundan dolayı, söz konusu tasarıdaki ilgili maddelerin teklif hâline getirilerek 14 Nisandan önce yasalaşmasının temini bakımından… Çünkü eğer bu teklif, bu kanun çıkarılamazsa, 2005 yılından önceki adli sicil arşiv kayıtlarının tutulmasına dayanak oluşturan hukuki mesnet ortadan kalkacaktır ve dolayısıyla hukuki bir boşluk doğacaktır. İşte, bu sebeple, bu teklifin ön sıralara alınıp görüşülmesi arzu edilmektedir.

207 sıra sayılı yine adli sicil ve denetimli serbestlikle ilgili kanun tasarısında da ceza infaz hukukuna ilişkin iyileştirici düzenlemeler getirilmiştir. Örneğin, bu yeni düzenlemede şartların gerçekleşmesi durumunda mahkûmun gündüzünü cezaevinde, akşamını ailesiyle birlikte geçirmesi mümkün olabilecektir. Dolayısıyla her iki düzenlemenin de hukuksal bir boşluk doğmaması açısından ve hukuki olarak bundan istifade edeceklerin bir an önce istifade edebilmesini temin bakımından işbu öneri getirilmiştir.

Önerinin lehinde oy kullanacağımı belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kubat.

Öneri üzerinde ikinci konuşmacımız Sayın Akif Hamzaçebi, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu getirmiş olduğu öneriyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin 150’nci ve 160’ıncı sıralarında yer alan iki kanun tasarı ve teklifini gündemin ön sıralarına almak suretiyle Genel Kurulda görüşülmesini istiyor. Bunların ön sıraya alınarak Genel Kurulda görüşülecek olmasına herhangi bir itirazımız yok.

Tasarılardan bir tanesi Adli Sicil Kanunu’nda değişiklik yapıyor. Adli Sicil Kanunu’nda değişiklik yapan düzenlemelerin bir bölümüne Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak olumlu bakıyoruz, destekliyoruz ancak doğru bulmadığımız veya eksik bulduğumuz düzenlemeleri de var.

Yine “Denetimli Serbestlik Yasası” olarak isimlendirebileceğimiz yasada yapılan düzenlemeleri de eksiklikleri olmuş olmasına rağmen olumlu buluyoruz. Sonuçta 15 bin kişinin cezaevlerinden tahliye edilmesini sağlayacak olan bir düzenlemedir. Bu düzenlemenin de öncelikle görüşülerek yasalaştırılmasına olumlu baktığımızı ifade etmek istiyorum.

Ancak şunu ifade etmeden geçemeyeceğim: Bu iki tasarı ve teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin ön sıralarına alırken daha önce gündeme alınmış olmasına rağmen ve “Görüşeceğiz, Genel Kurulda yasalaştıracağız.” denilmiş olmasına rağmen, bazı tasarı veya teklifler nedense gündeme alınmıyor. Örneğin, gündemin 16’ncı sırasında yer alan 136 sıra sayılı Kanun Teklifi, yaklaşık bir aydır Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuyla yaptığımız görüşmelere rağmen, bir türlü gündemde yerini alarak görüşülme imkânı bulamadı. Sözünü ettiğim teklif, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yasa’da değişiklik öngören bir tekliftir. Özü itibarıyla da tutukluların anne ve babası gibi yakınlarının ağır hasta olması hâlinde onları bir-iki günlüğüne de olsa ziyaret etmesine imkân tanıyan bir düzenleme. Bu kadar insani bir düzenleme Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bekliyor.

Konuya ilişkin Adalet Komisyonu Raporu 13 Ocak 2012 tarihlidir. Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun buna ilişkin olarak vermiş olduğu teklif 22 Eylül 2011 tarihlidir, daha sonra Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu da benzer bir teklif verdi, her iki teklif Adalet Komisyonunda görüşülerek birleştirildi ve Adalet Komisyonu, raporunu 13 Ocak 2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sundu. Yani üç aydır görüşülmeyi bekleyen ama bir türlü görüşülemeyen bir teklif var. Bugün Adalet ve Kalkınma Partisi sayın grup başkan vekilleri önümüzdeki hafta bunun gündeme alınacağını ifade ettiler ama daha evvel de bu  sözler çok verildiği için doğrusu bu sözü ihtiyatla karşıladığımı ifade etmeyeyim ama “İhtiyatla karşılamıyorum.” desem de doğruyu söylememiş olurum. Umuyorum ki en geç önümüzdeki hafta bu teklif, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde yerini alır ve görüşürüz.

“Denetimli serbestlik” olarak öngördüğümüz düzenleme, hapishanelerden, cezaevlerinden yaklaşık 15 bin kişinin tahliyesi gibi önemli bir sonucu yaratacak olan bir düzenlemedir. Son derece olumlu bir düzenlemedir ancak keşke bu tip düzenlemeler ceza sisteminde, yargı sisteminde bir reform paketi çerçevesinde gelmiş olabilseydi. Bu düzenlemenin temel hareket noktası cezaevlerinde yaklaşık 130 bin tutuklu ve hükümlünün olmasıdır yani cezaevlerinde artık tutuklu ve hükümlülerin yatacağı yer yoktur, o nedenle cezaevlerinden acil olarak belli bir kesimin tahliye edilmesi gerekmektedir çünkü cezaevlerinde mahkûmlar, tutuklular beton zeminlerde yatmak zorunda kalabilmektedir, yatak nöbeti tutmaktadırlar ki yatak sırası gelsin de yatakta yatabilsin diye. Böyle bir çerçevede, böyle bir tabloda Hükûmet, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu, bir yargı reformu değil, bir palyatif çözümle “15 bin kişiyi tahliye edelim ki yer açılsın, yeni tutuklu ve hükümlüleri cezaevlerine koyalım...”

Şimdi, böyle bir yargı anlayışı olan, yargı sistemine böyle bakan bir Hükûmetin yargı reformu yapmak gibi bir gündeminin olmadığı çok açık bir şekilde ortaya çıkmıştır.

Anayasa Mahkemesi Sayın Başkanı, birkaç gün önce bir demeç verdi: “Siyaset kurumu yargıyı kuşatmaktan vazgeçsin.” Çok önemli bir cümle. Anayasa Mahkemesi Sayın Başkanı, gelmiş olduğumuz noktada, artık siyaset kurumunun yargıya müdahil olmamasını, yargıyı kontrol etmemesini istiyor. Buna karşılık, bir Sayın Başbakan Yardımcısı, satır aralarında “Herkes kendi işine baksın.” anlamında, Sayın Başbakanın alıştığımız cümlesinin bir başka versiyonunu ifade ediyor. Yani yüksek yargı organının Sayın Başkanı, Anayasa Mahkemesinin Sayın Başkanı, Hükûmetin çeşitli yasalarına ilişkin olarak olumlu yönde kanaat ifade ettiği zaman, Sayın Mahkeme Başkanının görüşleri Hükûmet tarafından paylaşılıyor ama Sayın Başkanın artık demek ki canına tak etmiş ki, görmüş olduğu veya tanık olmuş olduğu olaylar o kadar ileri seviyeye gelmiş ki böyle bir cümle etme ihtiyacını duyuyor, “Artık siyaset yargıya müdahil olmasın, yargıyı kuşatmaktan vazgeçsin.” diyor. Buna karşılık, bir Sayın Başbakan Yardımcısı da “Herkes kendi işine baksın.” diyebiliyor.

Bugün yargı, siyaset kurumunun kuşatması altındadır. “Hapishanelerimizde 130 bin kişi var.” dedim. Millî iradenin önünde engel oluşturan bir yargı vardır, 8 milletvekili tutukludur. Tutuklu milletvekilleri ülkemizin bir gerçeği olduğu hâlde, millî iradenin gereği olarak bu milletvekillerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapmaları gerektiği hâlde, Sayın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı bu konuda hiçbir beyan, hiçbir değerlendirme yapmamaktadır. Ben merak ediyorum, bir Sayın Başbakan Yardımcısı bu konuda 2 kez demeç verdi, “Tutuklu milletvekilleri Mecliste olmalıdır.” dedi. Evet, bir Sayın Başbakan Yardımcısı bunu 2 kez dedikten sonra beklenmesi gereken, Hükûmetin bu konuda adım atmasıdır tabii ki. Aslında, sorulması gereken bir soru vardır, o da: Sayın Başbakan Yardımcısı bunu dediği hâlde Hükûmet neden bu konuda bir adım atmıyor? Ama ikinci olarak sormamız gereken konu Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın Başkanına: Sayın Meclis Başkanı, bir Başbakan Yardımcısı bu konuda kamuoyuna bir demeç verdiği hâlde siz benzer bir demeci verme ihtiyacı duymuyor musunuz veya Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın Başkanı olarak tutuklu milletvekillerini cezaevlerinde ziyaret etme ihtiyacı duymuyor musunuz? Bu, bir insani dayanışmanın ötesinde, Meclis Başkanı olarak Sayın Cemil Çiçek’e düşen bir görevdir. Bir milletvekili seçilmiş, tutuklu, Türkiye Büyük Millet Meclisine gelemiyor; Türkiye Büyük Millet Meclisinin Sayın Başkanı bir insani ziyareti, bir bayram ziyaretini, bir gönül alma ziyaretini, bir moral ziyaretini tutuklu milletvekillerinden esirgiyor.

Değerli milletvekilleri, yargı intikam duygularıyla hareket etmemeli, yargı kin duygularıyla hareket etmemeli. Yine bugün bir Genelkurmay Başkanımız “terör örgütü lideri olduğu” iddiasıyla cezaevinde. 12 Eylül 2010 referandumuyla kabul edilen Anayasa değişikliğiyle “Kuvvet komutanları ve genelkurmay başkanları Yüce Divanda yargılanır.” hükmü getirildiği hâlde, bu hükmü bir kenara atan bir yargı söz konusu ve bu çerçevede, yargıyla yürütmenin bir koalisyonu söz konusu.

Uydurma diyebileceğimiz belgelerle -“belge” demek haksızlık olur- uydurma dokümanlarla, kâğıt parçalarıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerinin komuta kademesi itibarsızlaştırılmak isteniyor. Bütün bunlar, bir delili olmayan, halk nezdinde, vatandaş nezdinde bir haklılık -iddia makamına hak verme açısından bir haklılık- yaratmayan yargılamalardır ve böyle bir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - …yargı sisteminde biz maalesef birtakım çok küçük konuları burada görüşüyoruz.

Sürem burada bittiği için konuşmamı sonlandırıyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi üzerinde lehte olmak suretiyle ikinci konuşmacı Salih Koca, Eskişehir Milletvekili.

Buyurun, Sayın Koca. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SALİH KOCA (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ grup önerimizin lehinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Özellikle 28 Mart gününden bu yana Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu çalışmalarımızda halkımızın heyecanla beklediği kanun değişiklikleriyle ilgili önemli mesafeler katedildi. Yasalaşan tüm değişikliklerin ülkemiz ve milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

AK PARTİ olarak 215 sıra sayılı Adli Sicil Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile 207 sıra sayılı Ceza Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısı’nın gündemin 4’üncü ve 5’inci sıralarına alınması ve diğer işlerin buna göre teselsül ettirilmesini öneriyoruz.

Kısaca bu önerimizin nedenlerine değinmek istiyorum: Adli Sicil Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ni daha önce Anayasa Mahkemesi iptal etmişti. Anayasa Mahkemesi hukuksal bir boşluk oluşmaması için iptal kararının Resmî Gazete’de yayınlanmasından bir yıl sonra yürürlüğe girmesine karar vermiştir. Anayasa Mahkemesinin söz konusu kararının 14 Nisan 2011 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanması nedeniyle kararda öngörülen süre 14 Nisan 2012 tarihinde dolacaktır. 14 Nisandan önce Adli Sicil Kanunu’nda değişiklik yapılmaması hâlinde 1 Haziran 2005 tarihinden önceki arşiv kayıtlarının tutulmasına yönelik adli boşluklar oluşacaktır. Bu nedenle değişikliğin acilen yapılmasında zaruret bulunmaktadır.

Yine, gündem sıralamasında öne alınmasını önerdiğimiz diğer tasarı, ceza güvenlik tedbirleri infazı hakkındadır. Cezalandırmada temel amaç, suçluların ıslahı ve topluma kazandırılmasıdır. Hükümlülerin en büyük kaygısı, ceza infaz kurumundan çıktıktan sonra kendilerini bekleyen zor yaşam koşullarıdır. Bu nedenle, hükümlülerin toplum içine, kontrol altında, planlı bir şekilde bırakılmaları ve dışarıda desteklenmeleri suçluların ıslahı ve topluma kazandırılması bakımından kritik bir öneme sahiptir. Denetimli serbestlik kapsamında şüpheli sanık ve hükümlüler hakkında hapis cezası yerine kamuya yararlı bir işte çalıştırma, belirli bir çevre dışına çıkmama veya belirli bir alandan ayrılmama gibi belirleyici bir zamanda karakola veya denetimli serbestlik birimlerine giderek imza atma gibi tedbirleri uygulama imkânı olacaktır.

Ayrıca, bu tasarı ile açık ceza kurumunda son bir yılı kalmışların denetimli serbestlik tedbirleriyle dışarıda infaz edileceği gibi bir önlem de alınmış olacaktır. Ceza infaz rejimi de öngörülmektedir.

Yaklaşık 10-15 bin kişinin bu yasadan faydalanması beklenmektedir. Dolayısıyla, kanunda yapılacak değişikliği merakla bekleyen hükümlülerimizin kaygılarını bir an evvel gidermek görevimizdir diye düşünüyorum.

Toplumla ilgili yapılması gereken yasaların bir an önce çıkarılması uygun olacaktır. Bu nedenle, grup önerimizdeki sıralama hassasiyetimizin parti farkı gözetmeksizin ortak hassasiyetimiz olduğunu düşünüyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koca.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Grup önerisi kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporlarının görüşmelerine başlayacağız.

3.- Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/556) (S. Sayısı: 200) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Dünkü birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştı.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz. İkinci bölüm 19 ile 35’inci maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde gruplar adına birinci konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili.

Sayın Kalaycı, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 200 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Öncelikle on beş yıl önce Hakk’a yürüyen partimizin kurucusu, Türk milliyetçilerinin efsane lideri Başbuğumuz Alparslan Türkeş’e Cenabı Allah’tan rahmet diliyorum. Mekânı cennet olsun, kabri nur dolsun, ruhu şad olsun.

AKP Hükûmeti, memurlar ile emekli dul ve yetimlerine, maaşları memur maaş katsayısı ile hesaplanan 4/C mağdurları, 65 yaş aylığı alanlar, engelliler, gaziler, gazi ve şehit yakınları, köy korucuları ve muhtarlara 2012 yılı maaş zamlarını henüz vermemiştir.

                                   

(x) 200 S. Sayılı Basmayazı 2/4/2012 tarihli 88’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

Yaklaşık 6 milyon kişi, 2012 yılının 4’üncü ayına girmemize rağmen, 2012 yılı maaş artışlarını alamamışlardır. AKP Hükûmeti, bu kesimleri ilk defa zamsız maaşa mahkûm eden hükûmet olma unvanını elde etmiş ve tarihe geçmiştir. Peki gerekçe ne? Toplu sözleşmeyle ilgili görüşmekte olduğumuz yasal düzenlemenin bu zamana kadar çıkarılmamış olması.

Anayasa değişikliğinin yapıldığı 12 Eylül referandumunun üzerinden tam on sekiz ay yirmi gün geçmiştir. Peki, bu yasanın bu kadar uzun sürede çıkarılmamış olmasının sorumlusu kimdir? Elbette AKP Hükûmeti. “Araya seçim girdi” diye bir mazeret olamaz. Zira, bu süre zarfında 273 kanun, 35 de kanun hükmünde kararname olmak üzere tam 308 adet yasal düzenleme yapılmıştır.

Sayın Bakan, “Alt komisyonda muhalefetiyle, iktidarıyla uzunca bir süre bu konu üzerinde çalışıldı, değerlendirildi.” diye bahane uyduruyorsunuz? Ben o komisyonun üyesiydim. Alt komisyon bir aydan daha fazla bir süre toplantıya bile çağrılmadı. Sadece iki gün çalışıldı, iki gün de Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşüldü. Hâlbuki tasarının Meclise gelişinden bu yana bile iki buçuk ay oldu.

İstediği kanunu bir gün içinde Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçiren AKP Hükûmeti, aileleri ile birlikte 20 milyona yakın vatandaşımızı yok saymış ve kaderiyle baş başa bırakmıştır. AKP Hükûmetinin bu tutumunu bir saygısızlık ve insanlık ayıbı olarak görüyor ve kınıyoruz.

Buradan Hükûmete soruyorum: Zamanınız mı yoktu da bu kanunu bugüne kadar çıkarmadınız? Yoksa, kapasiteniz mi yetersiz? Yoksa, kaynağınız mı yok? İstediğiniz zaman, ucunda rant olan ya da ucu kendinize dokunan konulara dair yasaları Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir günde geçirip Köşk’ten de anında onaylatabiliyorsunuz. MİT Müsteşarını koruma yasası, belediye başkanınızı görevi kötüye kullanma suçuyla ilgili hapis cezasından kurtarma yasası gibi düzenlemeleri bu süreçte nasıl çıkardığınızı kamuoyu biliyor. Zaten yaptığınız birçok düzenleme de kamu arazileri nasıl talan edilebilir, kadrolaşma nasıl sağlanır, ihale mevzuatından, denetimden ve yargıdan nasıl kaçınılabilir mahiyetini içermektedir.

AKP Hükûmeti 2012 maaş zamlarını vermediği gibi uygulamaya koyduğu zamlarla dar ve sabit gelirli vatandaşlarımıza zulüm uygulamakta, inim inim inletmektedir. Vatandaş her gün yeni bir zam haberi ile karşı karşıya kalmaktadır. AKP Hükûmetinin vicdanı, insafı ve merhameti de kalmamıştır. Bir günde elektriğe yüzde 9’a, doğal gaza yüzde 19’a varan zam yapılır mı? Siz, fakir fukarayı, dar ve sabit gelirli vatandaşlarımızı hiç düşünmüyor musunuz? Sanayicimiz, ihracatçımız bu kadar yüksek girdi maliyetiyle nasıl rekabet edebilecek? Derhâl bu zamları geri alın.

Kamu çalışanları, 4/C mağdurları, memur emeklileri, altmış beş yaş aylığı alanlar, engelliler, gaziler, şehit yakınları, köy korucuları ve muhtarlar daha maaş farklarını alamadan, alacakları maaş zammından çok daha fazlasını ödemekle karşı karşıya bırakılmıştır. Sadece sağlık yardımı ile ilgili ödedikleri muayene, ilaç, kutu, reçete katılım payları bile artık, aylıklarının önemli bir kısmını teşkil eder hâle gelmiştir. Maaş artışlarını söylerken, yaptığınız bu kesintileri niye görmezden geliyorsunuz?

Kamu çalışanlarının maaşı yerinde sayarken lojman kiraları artırılmış, servis ücretlerine zam yapılmış, yemek bedelleri zamlanmıştır, vergiler, harçlar zamlanmıştır.

Hükûmet, maaş zamlarını geciktirmiştir. Öyleyse, gecikme bedeli ödemek zorundadır. Bu nedenle, 1 Ocak 2012’den geçerli olmak üzere, maaşlara yapılacak zamma, her ay için  kamu alacaklarına uygulanan gecikme bedeli oranında telafi artışı eklenmelidir.

Değerli milletvekilleri, bu tasarının görüşmelerine Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç’ın üç buçuk ay önce yaptığı konuşma damgasını vurmuştur. Sayın Arınç “Memur-Sen'in görüşleri doğrultusunda yasa değişikliği yapılıp, toplu sözleşme imzalanacak, bundan kimsenin endişesi olmasın.'' demişti. Doğru söylemiş, öyle de oldu, Sayın Arınç’ın dediği doğrultuda hazırlanmış bir tasarıyı görüşüyoruz. Gerçi, Sayın Bakan, bu yasadan sorumlu Bakanlık Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sayın Başbakan Yardımcısının tasarının bu noktaya gelişine kadar en ufak bir tavsiye dahi yapmadığını ifade ediyor ama Başbakan Yardımcısının kamuoyuna açık yaptığı konuşma da orada duruyor. Ne yani, boş verin, Sayın Arınç’ı kale almayın mı demek istiyorsunuz? O, sıradan bir kişi değil ki, Başbakan Yardımcısı ve AKP Hükûmetinin de sözcüsü, elbette sözleri Hükûmeti bağlar.

Sayın Bakan, dün verdiğiniz bilgilere göre, Memur-Sen’in üye sayısı 505 bin 378, sendikalı kamu çalışanlarının yüzde 43,2’sini oluşturuyor. Sendikalı kamu çalışanlarının yüzde 57,8’i de diğer sendikalara üye. Bu durumda, Sayın Bakan size bazı sorular sorup cevabını da vereceğim, “öyle değil” diyebiliyorsanız çıkın, açıklayın.

Bu tasarıya göre Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetini teşkil eden üyelerin büyük çoğunluğu kimdedir? Memur-Sen’de. Dikkatinizi çekerim, toplam sendikalı kamu çalışanlarının yüzde 43’üne sahip olan Memur-Sen, Heyet üyelerinin yüzde 60’ına sahip bulunmaktadır. 

Konfederasyon temsilcileri belirlenirken Memur-Sen her 57 bin üyesi için 1 temsilci, Türkiye Kamu-Sen her 100 bin üyesi için 1 temsilci ve KESK ise her 116 bin üyesi için 1 temsilci atayabilecektir. Buna göre temsilde adalet var mı? Olmadığı ortada.

Toplu sözleşmeyi tek başına imzalama yetkisi kimdedir? Memur-Sen Genel Başkanında. Yine, Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna itiraz hakkı kimdedir? Memur-Sen Genel Başkanında. Zaten geriye ne kaldı ki Sayın Bakanım?

Toplam sendikalı kamu çalışanlarının yarıdan fazlasını temsil eden diğer konfederasyon başkan ve temsilcilerinin yetkisi nedir? Heyette ne görev yapacaklar? Tasarıya göre, figüranlık. Oysa, ILO normlarına göre her sendikaya, üyelerini toplu pazarlıkta temsil hakkının tanınması gerekiyor. Tasarıyla memurların yüzde 54’ünü temsil eden Kamu-Sen ve KESK tümüyle dışlanmaktadır. Zaten Sayın Bülent Arınç da tam bunları söylemişti; dolayısıyla yadırgamamak lazım, AKP zihniyetinin anlayışını ortaya koymuş. Testinin içinde ne varsa o dışına sızarmış.

Kamuya işe girişte ve görevde yükselmelerde, kamu imkânlarının hoyratça kullanımında ve kamu ihalelerinin verilmesinde de AKP’ye oy ve destek vermiş olmak kriterinin baz alındığını yapılan uygulamalar zaten göstermiştir.

Akrebe sormuşlar “Neden insanları sokuyorsun?” diye, o da “Tıynetim bu, bunun üzerine yaratılmışım.” demiş. AKP zihniyetinin de tıyneti bu; insanları aldatmak, kandırmak, yandaşları kayırmak.

“Hazreti Ömer adaleti” diyerek iktidara gelenler, kendilerine ve yandaşlarına her şeyi hak bilip kendinden olmayanlara karşı da Ebu Leheb zulmünü reva görmüşlerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) - Tasarının hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.

Gruplar adına ikinci konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Süleyman Çelebi, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Çelebi. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin kamu çalışanları kanunu taslağı üzerindeki görüşlerini paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu yasaya ilişkin, bu yasanın Türkiye'nin bir acil sorunu olduğunu bilerek içtenlikle bütün irademizi ortaya koyduk, Komisyonda görüşlerimizi söyledik, burada söylüyoruz ama bir kanun yapma tekniği açısından muhalefetin bu anlamdaki önerileri, söylemleri burada uçuşuyor, görüyorum; yani “Beyhude bir çaba.” diyorsunuz, “Siz konuşun, konuşun, boşa konuşun.” Ama bu böyle gitmez, böyle gitmediği de görülüyor, toplum da geriliyor.

Şimdi, biraz önce öğrendim, KESK’li bütün yöneticiler Sayın Bakanın makamında oturmuşlar, herhâlde oradalar. Sebep? Ya işte, buradan hep sunuluyor; mutabakat. “Mutabakatla görüşüyoruz, sosyal tarafların görüşlerini alıyoruz.” ve böyle sunuluyor. Ama onlar da itiraz ediyorlar ki “En azından bizim adımıza konuşmayın, orada da bizi ifade edin, bizim bu kanunda mutabakatımız yok.” Bunu da komisyonlarda gördük, eleştirilerini gördük. Oradaki eleştirilerin büyük bir bölümü dikkate alınmadı.

AKP’nin şöyle bir yaklaşımı var, bunu sendika başkanlığı döneminde de yaşadım, şimdi Mecliste de yaşıyorum: Sosyal kesimlerle görüşüyorsunuz -burada hüneriniz evvel Allah iyi- ama görüştüklerinizi buza yazıyorsunuz, o görüşmeleri de bu kürsüden çıkıp… Sosyal tarafların görüşlerini almış oluyorsunuz. Bu doğru değil, bu şık değil. Gerçekten bütün çalışanları ilgilendiren bir yasayı burada görüşürken temel normları dikkate alarak, temel ilkeleri dikkate alarak bu yasayı çıkarsaydık çok daha güzel iş başarmış olurduk ama bunu yapmıyoruz.

Referandumda şöyle bir yaklaşım oldu; Anayasa oylamasında billboard’lara bol bol yazıldı, denildi ki: “Artık, görüşmeden sözleşmeye dönülüyor.” Sayın Bakan da dün, evvelsi gün açıklamalarında diyor ki: “Vallahi, bu Anayasa’ya göre grev hakkı vermemiz mümkün değil. Anayasa’yı ilk önce düzeltmek lazım.” Bizim de itirazımız, o zaman yapılan düzeltmelere “toplu sözleşme” adını koyunca bunun toplu sözleşme olmayacağını, toplu sözleşmenin bir benzeri görüşme olacağını hep ifade ettik. Onun için de bunun kamu çalışanlarına bir hak tanımadığını, bu konuda uluslararası sözleşmelere uygun davranılmadığını çok net ifade ettik. Şimdi, gerek Komisyon Başkanımız gerekse Bakanımız burada birçok ülke örnekleri verdiler, dediler ki: “Bu ülkelere bakıldığında, buralarda toplu sözleşme hakları yoktur. Olanlar en son sayıştayda onaylanır, birisi bakan onayından geçer, bir diğeri meclisin onayından geçer.” gibi değerlendirmelerde bulundular.

Burada altını bir daha çizerek söylüyorum, bir daha okumalarını da tavsiye ediyorum, hem 87 sayılı -bizim de imzaladığımız- Sözleşme hem de 151 sayılı Sözleşme kamu çalışanlarına örgütlenme özgürlüğünü sonsuza dek tanıyor. Efendim, bunun özelliği şu: Yani sendikaları burada sunarken hep sivil toplum örgütleri olarak sundunuz, sivil toplum örgütleri gibi algılatıyorsunuz zaten iyice içine boşaltıyorsunuz. Sendikalar, demokratik kitle örgütleridir, baskı grubu örgütleridir, hak arama örgütleridir, sivil toplum örgütleri değildir. O nedenle, Avrupa’da, Avrupa Sosyal Şartı’nın 5 ve 6’ncı maddelerinde ve bütün o sayılan, burada ifade edilen ülkelerin tamamında, hepsinin en azından grev hakkı var, grev yapmanın önünde hiçbir ülkede engelleri yok. Onlar, bakanın imzalaması, sayıştayın imzalaması, meclisin onaylamasının çok daha ötesinde, bu haklarını kullanırken en temel hakkı olan grev hakkını kullanabiliyorlar. Burada ise Türkiye’ye özgü koşullarla oluşturulan bir sistem yaratılıyor, burada asla böyle bir hak tanınmıyor.

Şöyle bir bakalım: Sendikalar kapatılıyor. Emekliler sendikası, AKP İktidarı tarafından ve İçişleri Bakanı tarafından davası açıldı ve kapatıldı, AİHM’e gittiler. Çiftçiler sendikası kapatıldı, AİHM’e gittiler. Gençlik sendikası kapatılıyor, Yargı-Sen kapatılıyor. Şimdi, kim kapatılmıyor bu ülkede, kim ödüllendiriliyor? Ödüllendirilen, plaket verirse Emekliler Derneği, çiçek verirse, “Çok iyi yaptınız, çok iyi de zam yaptınız” derse, onlar ödüllendiriliyor ama sokağa çıkan varsa, eleştiri yapıyorsa, hak arama mücadelesi yapıyorsa, onlara tokat vuruluyor. Türkiye'nin demokrasi fotoğrafı bu.

Şimdi, çok büyütülen, hormonlu büyütülen ve bütün yapısı da Memur-Sen’e göre şekillenen bu yasayı, uluslararası alanda, Sayın Bakan, anlatamayacaksınız. Bunu bir daha söylüyorum, bu yaptığınız yasa, ILO’nun sözleşmelerine aykırı. Bir daha altını çizerek söylüyorum: Avrupa Sosyal Şartı’nın 5 ve 6’ncı maddelerine aykırı bir düzenleme yapıyorsunuz.

Şimdi, KESK Avrupa’da Avrupa Sendikalar Konfederasyonu ETUC’un üyesi, Kamu-Sen Avrupa Sendikalar Konfederasyonunun üyesi. ETUC’a bu iki konfederasyon da üye ama düşünün, bir düşünün, Türkiye'nin memur sendikalarının en büyüğü olan bu örgüt o kuruluşlara, uluslararası kuruluşlara alınmıyor. Niye alınmıyor? Defalarca müracaat etmiştir, defalarca oraya üyelik başvurusunda bulunmuştur, alınmıyor çünkü “Bu, devlete bağımlı, devlet kontrolünde, siyasi iktidar kontrolünde bir sendikadır, onun için… Bunun uyguladığı politikalar, yaptığı sendikacılık temel özgürlüklerle özdeşleşmemektedir.” diyor ve onun için üyelikleri kabul edilmiyor. Ne kadar büyütürseniz büyütün, isterseniz 2 katına, 5 katına çıkarın, bu örgütler bu sendikal anlayışlarıyla Avrupa’da ve uluslararası alanda bir karşılık bulmayacaklar.

Demin burada rakamlar verildi. Bir Nobel ödülü vermek lazım bu yasayı hazırlayanlara. Bir tarafta 626.580 üyeyle iki konfederasyon yan yana duruyor ve onun karşısında 515 bin üyeli bir konfederasyon temsilde 4 üyeyi kapıyor, bir diğeri 3 üyeyi kapıyor. Yani diğer iki konfederasyon 3 üyeye sahip olacak. Yani adalet diyorsunuz, adaletiniz yok. Vicdan? Vicdanınız yok. Söylüyoruz, burada ifade ediyoruz, bunları hiçbir şekilde anlamıyorsunuz ve duymazdan geliyorsunuz. Allah rızası için bir daha öneriyorum: Biraz vicdanlı olun, gerçekten adaletli olun, gerçekten insaflı olun, gerçekten altına imza attığımız sözleşmelere uygun davranın. 

87 sayılı, 98 sayılı, 151 sayılı sözleşmelere uygun davranmanızı diliyorum ve bu yasayı bu saatten itibaren yine değiştirme hakkımız var, gelin bir daha gözden geçirelim diyorum, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN –  Teşekkür ederim Sayın Çelebi.

Gruplar adına üçüncü konuşmacı, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Sayın Sırrı Sakık, Muş Milletvekili.

Sayın Sakık, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)

BDP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş) –  Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Aslında bu yasa görüşülürken -dün de söyledim- Sayın Bakan şunu açıkça söyledi: “Bu Anayasa mevcutken bizim grev hakkı vermek… Bu yasaları bu Anayasa’ya göre dizayn etmek gibi bir görevimiz var.” dedi.

Şimdi, biz de toplum olarak hepimiz bu Anayasa’ya karşıyız. Bugün dört siyasi partiden de temsilcilerin bulunduğu, 12 Eylülü yargılayan mahkemedeydik. Orada savunmanın avukatı da bu Anayasa’yı sallıyor, diyor ki: “Bu, olmaz.” Müdahil olanların avukatları da aynı şeyi yapıyor ve biz de toplum olarak bu Anayasa’nın mağdurlarıyız. Hep beraber bugün oraya gittik, umuda doğru yolculuğa. Acaba ne oluyor? Yasalar değişti, Anayasa’da değişiklikler oldu ama şeklen bir yargılama süreci devam ediyor. Orada 12 Eylülün izlerini yüzlerinde, bedenlerinde taşıyan toplumun değişik kesimlerinin umuda doğru bir  yolculuğa geldiğini hep birlikte gördük. İçinde eski ülkücülerin, Milliyetçi Hareket Partisinden, BDP’den, ANAP’tan -efendim, bütün siyasi partilerden- Cumhuriyet Halk Partisinden, AK PARTİ’den birçok şahsiyeti orada gördüm ama hiç kimsede şu umut yok: Biz gerçekten 12 Eylülle hesaplaşıyor muyuz? Eğer gerçekten 12 Eylülle hesaplaşmak gibi bir derdimiz olsa, küçücük bir mahkeme salonunda değil, 2 tane 12 Eylülün generali değil, 12 Eylülde görev alan, Danışma Meclisinden tutun bakanlarına, Başbakanına kadar, o dönemin bütün aktörlerine kadar eğer hepsini buna dâhil edebilirseniz siz gerçekten 12 Eylülle ve 12 Eylül Anayasası’yla hesaplaşırsınız. Ama böyle bir şey yok ortada. Siz bir taraftan 12 Eylülden hesap soracağınızı söylüyorsunuz, bir taraftan da 12 Eylülün size bağışladığı Siyasi Partiler Yasası’nı, Seçim Kanunu’nu, yüzde 10’luk barajı değiştirmemekte de direniyorsunuz ve bütün Türkiye'nin hayatını dört tane siyasi partinin liderinin, aktörünün iki dudağının arasındaki sözcüklere terk ediyorsunuz ve demokrasiden bahsediyorsunuz. Gerçekten buna kimse inanmaz. Eğer gerçekten siz hesaplaşacaksanız, gelin, başta 12 Eylülün getirdiği Siyasi Partiler Yasası’nı, Seçim Kanunu’nu ve yüzde 10’luk barajı bu Parlamento bir an önce değiştirmelidir.

Ve mahkeme salonundayız, sanıklar yok. Ama dünyanın dört bir tarafında da bu tür davalarda sanıkların nasıl mahkeme salonuna getirildiğine hepimiz tanıklık ettik. Çok yakın bir tarihte Mısır’da Mübarek’in nasıl mahkeme salonuna getirildiğini gördük, Pinochet’nin nasıl tekerlekli bir sandalyeyle mahkeme salonuna getirildiğini gördük ama bizim ülkemizde özellikle davalar açıldığında üniformalıların sığındığı bir yer var, GATA; hemen giderler GATA’ya, kimse GATA’ya dokunamaz. Bugün yine o sanıklar GATA’daydı. Geçmişte Balyoz davasından, Ergenekon’dan, uzun süre GATA’yı bir liman olarak kullandılar. Eğer gerçekten mahkeme bunlarla hesaplaşacaksa, dünyada benzeri olan şekilde, nasıl Mübarek bir kafeste mahkeme salonuna getirilip teşhir ediliyorsa, Kenan Evren ve arkadaşları da aynı şekilde getirilmelidir. Ama bu da yapılmıyor. Hâlâ Kenan Evren Cumhurbaşkanlığından emekli, oradan maaş alıyor. Danışma Meclisi üyeleri bir milletvekilinin haklarından bir bütün olarak faydalanıyor. İşte, Parlamento bu görevlerini yapmalıdır. Bunları yapmıyor.

Bakın, ben mahkemedeyken umuda doğru yolculuğa çıkmıştık. 2009 yılında Demokratik Toplum Partisi kapatılırken, Sayın Türk’ün ve Tuğluk’un milletvekilliği düşürüldüğünde, bizim Muş’un Bulanık ilçesinde sokağa çıkıp “Aman, partileri kapatmayın, partimizi kapatmayın, demokratik zeminleri Kürtlere kapatmayın.” diyen insanların üzerine ateş açılmıştı, 2 insan yaşamını yitirmişti, 10 insan da silahlarla yaralıydı. Bugün orada, o adliye sarayında o duruşma da vardı. Avukat arkadaş aradı beni: “Eğer oradan çıkabilirseniz, 9. Ağır Cezaya gelirseniz birlikte duruşmayı izleriz.” Ama biz daha çıkmadan beni avukat arkadaş aradı, dedi ki: “O 2 kişiyi öldüren…” Ve içeride üç dört ay kaldılar. Biliyorsunuz, bu olay, ta Muş’tan başlayıp Samsun’a kadar giden… Samsun’da Sayın Türk ve biz saldırıya maruz kalmıştık, o davayı anlatıyorum. Buraya alınmıştı. İlk celsede, bu 2 kişiyi öldüren 2 kardeş ve 10 kişiyi yaralayan insan ilk celsede tahliye oldular, bugün de beraat ettiler. Ve şimdi size söylüyorum, bunları protesto etmek amacıyla sokağa çıkan ve “Bize haksızlık yapmayın, demokratik zemini tıkamayın.” diyen insanların üzerine ateş açıldı, 2 insan öldü, 10 insan yaralandı ve ondan  sonra 50 kişi göz altına alındı. Göz altına

Neden kafanızı sallıyorsunuz? Hiçbir şey bilmiyorsanız haddinizi bilin!

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sen haddini bil.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Nedir, ikide bir, biz çıktığımızda sürekli kafa sallıyorsun?

2 insan… Bakın, benim anlattıklarım belgelidir; anlattıklarımı eğer vicdan sahibiyseniz biraz dinleyin. Ve 50 insan tutuklandı, her biri on beş yıl ve on yıl arasında ceza aldı, toplam dört yüz elli yıl ceza aldılar. Bakın, katiller aklanıyor, beraat ediyor ama çıkıp “Yapmayın bunu, partimizi kapatmayın.” diyen insanlar, emin olunuz, tam dört yüz elli yıl ceza aldılar.

Şimdi, böyle bir ülkede yaşıyoruz. Bölgenin bir tarafında hukuk yok, demokrasi yok, insan hakları yok, otoriter bir rejim var ve insanların sığınabileceği bir hukuk limanı da yok.

İşte bizim Ayhan Erkmen, Kars Dağpınar Belediye Başkanımız -bir hukukçu, bir edebiyatçı, bir şair- bugün yargılandı -tutuklanmış, daha birkaç ay önce tutuklandı- ve bugün on beş yıl ceza aldı. Şimdi, siz bu demokratik zeminde siyaset yapanlara böyle davranırsanız ne olur?

Vallahi, bugün Sayın Başbakanı dinledim, yani üzüldüm. Ülkem adına üzülüyorum, geleceğimiz adına üzülüyorum. Yani verdiği karar bir savaş kararıydı, barışa doğru küçük bir umut görmedim. Yani bize şu düşebilir: “Yolunuz açık olsun, Allah hayırlı uğurlu etsin.” diyebiliriz ama hiçbirimizin buna hakkı yok, “Savaş hayırlı uğurlu olsun.” demeye hakkımız yok. Biz aylardır söylüyoruz: “Silahlı güçler savaşa hazırlanıyor, aman…” Parlamentoyu göreve davet ediyoruz ama Parlamento, bu savaşı durduracağına, bu ülkeyi hukukun ve huzurun ülkesi yapmaya çalışması gerekirken… Ama ne yazık ki bugün Sayın Başbakanın il başkanlarına yaptığı açıklamada… Evet, ülkem adına, geleceğimiz adına üzülüyorum ve büyük bir tehlikeyle ülkemizin karşı karşıya olduğunu söylüyorum.

Şimdi, bunları söyleyen biz ve arkadaşlarımıza lütfen “İkide bir çıkıp bizi tehdit ediyorlar.” demeyin. Biz tehdit etmiyoruz, biz durum tespiti yapıyoruz; ülkemiz adına üzülüyoruz ve Parlamentoyu ve siyaset dünyasını da göreve davet ediyoruz. Hiç kimsenin çıkıp savaş kararları vermeye hakkı yoktur.

Arkamda bakanlar oturuyorlar. Yani geçmişin diliyle bugünü dizayn etmeye çalışan bakanlar da var ama onlar bir dönüp baksınlar, 1990’larda Çiller dönemindeki bakanlardan farklı değiller. O bakanlar dönüp baksınlar ki o politikalar bu ülkeyi bir kaosa götürdü, bu ülkede o 7.500 faili meçhul cinayetin altına imza attılar, 3.500 köy yakıldı ve Türkiye halkı büyük bir mağduriyet yaşadı. Onun için, geçmişte Çiller’in dili olan, Mehmet Ağar’ın dili olan, Demirel’in dili olan, yani Güreş’in dili olan dili gerçekten ülkemiz adına istemiyoruz. Biz hukukun ve huzurun dilini istiyoruz. Biz, gerçekten, önümüzdeki dönem savaş değil, barışın burada hamlelerini görmek istiyoruz. Sayın Başbakana da bu görev düşüyor, hepinize, Cumhuriyet Halk Partisine de, Milliyetçi Hareket Partisine de, Barış ve Demokrasi Partisine de, hepimize bu görevler düşüyor. Ben bu sorumlulukları almanızı diliyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SIRRI SAKIK (Devamla) – Dilim varmıyor diyeyim ki “Savaş hayırlı olsun.” Her savaş bir yıkımdır ama ben diliyorum ki Allahuteala ülkemizi ve halkımızı savaştan korusun.

Teşekkür ederim. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sakık.

Gruplar adına son konuşmacı, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Mehmet Şükrü Erdinç’tir.

Sayın Erdinç, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 200 sıra sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Anayasalar ile güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerden biri insanların sivil toplum kuruluşlarını kurabilme ve bunlara üye olabilme hakkıdır. İnsanların bireysel olarak haklarını aramalarının güçlüğü karşısında sivil toplum kuruluşları insanların toplu bir şekilde hareket ederek haklarını aramalarını kolaylaştırmış ve bir baskı aracı olarak ortaya çıkmışlardır.

1990’lı yıllardan itibaren dünya genelinde kamu görevlileri sendikacılığının yasal ve anayasal düzeyde güvenceye kavuşturulması yüksek bir artış eğilimine girmiştir. Anayasa’mızın 53’üncü maddesi 1995 yılında değiştirilerek kamu görevlilerine sendika kurma hakkı tanınmıştır. Ülkemizde kamu görevlileri sendikacılığı 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’yla yasal zemine oturtulmuş ve kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal, mesleki hak ve menfaatlerini korumaları ve geliştirmeleri için sendika ve konfederasyon kurma ile bunlara üye olmalarının önü açılmıştır.

Demokratikleşme konusuna büyük bir önem veren AK PARTİ, ülkemizin her alanda hızlı bir şekilde demokratikleşmesi için çaba harcarken gerek işçi sendikalarını ve gerekse kamu sendikalarını demokrasinin başlıca unsurları olarak görmektedir.

Değerli milletvekilleri, 4688 sayılı Kanun uyarınca 2002 yılından bu yana her yıl ağustos ayında kamu görevlileri sendikaları ile Kamu İşveren Kurulu arasında toplu görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Bu görüşme süreçlerinde sendika ve konfederasyonlarımızın hemen hepsinin memurların toplu sözleşme ve grev hakkının sağlanması ve buna ilişkin çalışmaların öncelikle yapılması yönünde talepleri olmuştur. Anayasa’mızın 53’üncü ve 128’inci maddelerini değiştiren Anayasa değişiklik paketi 12 Eylül 2010 referandumunda halkımızın yüzde 58 “evet” oyu desteğiyle değiştirilerek memurlarımıza toplu sözleşme yapabilme hakkı tanınmıştır. 12 Eylül 2010 referandumunda vatandaşlarımızın kabulüyle değiştirilen Anayasa değişikliği üzerine kamu görevlileri sendikaları mevzuatının toplu sözleşme sistemine uyumunun sağlanması amacıyla Hükûmetimiz ile konfederasyon temsilcileri arasında kanun tasarısı taslak çalışması yürütülmüştür. Bu çalışmalar neticesinde hazırlanan kanun tasarısı taslağı Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuş, Plan ve Bütçe Komisyonumuzun son şeklini verdiği kanun tasarısıyla memurlarımız ve sendikalarımız lehine çok önemli düzenlemeler getirilmiştir.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz ve memurlarımızın özlemle beklediği bu kanun tasarısıyla getirilen en önemli düzenleme toplu sözleşme hakkıdır. Bunun yanında “kamu görevlisi” tanımında yapılan değişiklikle, kamu görevlileri sendikalarına üye olabileceklerin kapsamı genişletilmektedir. Sendika kurucusu olabilmek için iki yıldan beri kamu görevlisi olarak çalışma şartı kaldırılmakta, sendikaların kuruluşlarına ilişkin işlemler basitleştirilmektedir.

Sendikaların tüzüklerine işleyişlerini kolaylaştıracak hükümler koymalarına imkân tanınmaktadır. Sendika ve konfederasyonların, kanunda belirtilenlerin dışında organlar kurabilmesine ve tüzüklerinde belirtilmesi kaydıyla, genel kurul dışındaki zorunlu organların, kurulacak bu organlara yetki ve görevlerini devredebilmesine imkân tanınmaktadır.

100 ve daha fazla kamu görevlisinin çalıştığı iş yerlerinin en üst amirleri ile yardımcıları ve kamu kurum ve kuruluşlarının özel güvenlik personelinin sendika üyesi olamayacaklarına ilişkin düzenlemeler kanundan çıkartılarak, sendikal haklardan yararlananların kapsamı genişletilmektedir.

Tasarıyla, sendika ve konfederasyonlara, uluslararası kuruluşlara üye olabilme ve çekilebilme yetkisinin yanında, uluslararası kuruluş kurabilme yetkisi de tanınmaktadır.

Sendikaların şubesi bulunmayan il ve ilçelerde temsilcilik kurabilmesine imkân sağlanmakta, ildeki üye sayısı 100 ve daha fazla olan sendika temsilcisine ve ilçedeki üye sayısı 50 ve daha fazla olan sendikanın ilçe temsilcilerine, sendikal faaliyetleri yürütebilmesi için haftada dört saatlik izin hakkı verilmektedir.

Tasarıyla, sendika ve konfederasyonlara, afete uğrayan bölgelerde doğrudan konut ve sağlık tesisi yapabilmelerine imkân tanınmakta, çeşitli şartlar içerisinde ayni ve nakdî yardım yapabilmeleri yönünde düzenlemeler getirilmektedir.

Tasarıyla, toplu sözleşmenin kapsamı belirlenmekte, sendika üyesi olanlara toplu sözleşme ikramiyesi ödenmesi öngörülmektedir.

Bunun dışında, toplu sözleşmeden yararlanma hususunda sendikalı olan ve olmayan arasında ayrım yapılamayacağı düzenlenmektedir.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının ikinci bölümünde yapılan düzenlemelerden de kısaca bahsetmek istiyorum.

Tasarının 19’uncu maddesi toplu sözleşmenin taraflarını ve imza yetkisini düzenlemektedir. Plan ve Bütçe Komisyonunda, toplu sözleşme görüşmelerine katılacak heyetlerin teşkili, heyet başkanlığı ve toplu sözleşmeyi imza yetkisi yeniden düzenlenmiştir.

Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetinin en çok üyeye sahip konfederasyonun heyet başkanı olarak belirleyeceği bir temsilci başkanlığında, en çok üyeye sahip ilk üç konfederasyondan birer temsilci ile her bir hizmet kolunda en çok üyeye sahip kamu görevlileri sendikaları tarafından belirlenecek birer temsilci olmak üzere toplam 15 üyeden oluşması öngörülmektedir.

Toplu sözleşmeyi imzalamaya kamu adına Kamu İşveren Heyeti Başkanının, kamu görevlileri adına sözleşmenin geneline yönelik bölümü için Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti Başkanının, hizmet kollarına yönelik bölümü için ilgili sendika temsilcisinin yetkili olduğu düzenlenmektedir.

Tasarının 21’inci maddesiyle toplu sözleşme gündeminin nasıl ve kimler tarafından belirleneceği düzenlenmekte, ayrıca, bu yıl hariç olmak üzere toplu sözleşme görüşmelerinin son rakamı tek olan yıllarda ağustos ayında başlaması ve Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararının alınması da dâhil olmak üzere ağustos ayının son iş günü bitirilmesi öngörülmektedir.

Tasarının 22’nci maddesinde mahallî idarelerde sosyal denge sözleşmesi yapılması usulleri düzenlenmiştir. Plan ve Bütçe Komisyonunda tasarıya eklenen düzenlemeyle mahallî idarelerimizin toplu sözleşme sürecinin tamamlanmasını izleyen üç ay içerisinde sosyal denge sözleşmesi yapabilmelerine imkân tanınmaktadır.

Tasarının 23’üncü maddesiyle uyuşmazlıkların çözüm usulleri düzenlenmektedir.

Tasarıyla, toplu sözleşme görüşmelerinin uyuşmazlıkla sonuçlanması hâlinde, uzlaşılan ve uzlaşılamayan konuları düzenleyen sözleşme tutanağının ilgili taraflarca imzalanmasından itibaren üç iş günü içerisinde sözleşmenin ilgili bölümlerini imzalamaya yetkili olanlar tarafından, imzalamaya yetkili oldukları bölümler için Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilmeleri öngörülmektedir.

Tasarının 24’üncü maddesiyle, 11 kişiden oluşacak Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun yapısı, çalışma ve toplantı usulleri düzenlenmektedir. Anayasa’daki düzenlemeye paralel olarak Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun kararlarının kesin ve toplu sözleşme hükmünde olduğu tasarıda belirtilmiştir.

Tasarının 25’inci maddesiyle, toplu sözleşme sistemine göre düzenlenmesi gereken yönetmelikler belirtilmektedir.

Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının diğer maddeleri, tasarıyla getirilen düzenlemelere uygun olarak yapılan değişiklikleri ihtiva etmektedir.

Değerli milletvekilleri, geçmişte sendika kurma hakları ellerinden alınan kamu görevlilerine 12 Eylül 2010 referandumunda, halkımızın büyük desteğiyle toplu sözleşme yapma hakkı tanınmıştır.

Bu vesileyle, kamu görevlilerimize toplu sözleşme yapabilmelerine imkân sağlayan 12 Eylül referandumunda yüzde 58 “evet” oyu veren halkımıza tekrar huzurlarınızda teşekkür eder, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının ülkemize, milletimize hayırlı uğurlu olmasını diler, saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdinç.

Gruplar adına görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, şahıslar adına Sayın Müslim Sarı, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Sarı. (CHP sıralarından alkışlar)

MÜSLİM SARI (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Herkesi saygıyla selamlıyorum.

Ben öncelikle biraz hafızalarımızı tazelemek istiyorum. 1988 yılında ben henüz bir lise öğrencisiyken, Sayın Başbakan Refah Partisi İstanbul İl Başkanı idi. O yıl Bülent Ersoy’un sahne yasağı kaldırılmış, ancak yurt dışında basılan 440 yayının ülkeye girişi yasaklanmıştı. SHP Milletvekili Mehmet Ali Eren, Türkiye’de Kürt sorunu olduğunu ve Kürtlere baskı yapıldığını söylemiş, Türkiye Büyük Millet Meclisinde olaylar çıkmıştı. Aynı yıl Yargıtay, bir sanığın güvenlik görevlileri tarafından bir hafta iş ve gücüne engel olacak şekilde dövülmesine işkence kapsamına girmeyeceği yolunda bir karar vermişti. Server Tanilli’nin “Nasıl Bir Demokrasi İstiyoruz?” adlı kitabı toplatılmıştı. Diyarbakır Askerî Cezaevinde bulunan 2 bin tutuklu ve hükümlü açlık grevine başlamıştı. Mehmet Ali Aybar ile Aziz Nesin hakkında sırf konuştukları için on beşer yıla kadar hapis cezası istendi. Aynı yıl, Aliağa Rafinerisi işçileri grev hakkının kısıtlanmasını protesto etmek için yalın ayak yürümüşlerdi. Filmler yasaklanmış, ancak Kültür Bakanlığı 36 sanatçıyı devlet sanatçısı ilan etmişti. Yaşar Kemal, “Adı ne olursa olsun, bana verilen hiçbir payeyi, ülkemiz demokrasiye kavuşana kadar kabul etmeyeceğim.” demişti. Bütün bunlar olurken Başbakan AKP’nin selefi olan Turgut Özal’dı.

Sizler dersinizi iyi çalışmış olacaksınız ki bu uygulamalar hâlâ devam ettirilmektedir. Tabii, haksızlık etmek istemem, sizler baskısı yapılmış kitapların ülkeye girişini engellemiyorsunuz, daha ince bir çalışmayla kitapları basılmadan toplatıyorsunuz. Sanıkların dövülmesinin işkence olamayacağı konusunda kararlar da çıkarmıyorsunuz, çünkü meydanlarda polisinizle, coplarınızla meydan dayağı çekiyorsunuz. Devlet sanatçısı yapmayı bıraktınız, çünkü sanatçıları, yazarları ve aydınları içeri tıktınız. O günlerde grev hakkının kısıtlanmaması için işçiler yürüyordu, bugün emekçiler, öğretmenler, Aleviler, Kürtler, Türkler herkes yürüyor. Yine o gün, o dönemlerde, düşüncesi ve ideolojisi ne olursa uygulanan sosyal politikalar altında âdeta bir limon gibi sıkılan emekçiler direniyordu, sendikal hareketler, toplumun örgütlü güçleri yalnızca görevleri bu olduğu için değil, canları yandığı için de alanlara çıkıyordu, tıpkı bugün olduğu gibi.

Peki, neden ben 1988 yılını sizlerin önüne getirdim? Neden bu yıldan örnekler veriyorum biliyor musunuz? Çünkü bugün örgütlü toplumu yok etmek, sendikal hareketleri bitirmek isteyen bir zihniyetin aslında mazlum rolü oynadığı yıllardı o yıllar. Sayın Başbakan İl Başkanı iken “İşçi gömleğini giyip zulme son verene kadar haklı ve kararlı mücadelenin yanında olmayı inancım gereği bir görev telakki ediyoruz.” dediği yıllardı ve bu resimde de görüldüğü gibi, o yıllardan bir fotoğraf, darphane işçilerinin grevi, Temmuz 1988 ve Sayın Başbakan o zaman İl Başkanı olarak grev sözcüsü. Ancak biliyoruz ki Sayın Başbakan önce ve hızlı bir şekilde işçi gömleğini çıkardı, daha sonra da kendisini mazlum ilan ettiren bir şiir okuduğu için hapiste yatırtan o millî görüş gömleğini terk etti. Ama kendisine buradan seslenmek istiyorum: Üzülmesinler, çıkardıkları işçi gömleğini giyen, mücadeleyi inançları gereği görev telakki eden milyonlar hâlâ mevcut.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün samimiyet günüdür. Örgütlenme özgürlüğünü ve bunun kullanılmasını istemiyorsunuz. Tasarınızla, tek bir konfederasyonun, diğer konfederasyon üyeleri ile hiçbir sendikaya üye olmayan kamu görevlileri adına toplu sözleşme yapmasına ve Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurmasına olanak tanıyorsunuz. Bunun temsilde adalet sağlamadığını sayılar bize gösteriyor. Gerçi sizin adaletle aranızın iyi olmadığını biliyoruz ama biz bugün bu görevimizi yapıp, bu kürsüden bir kez daha dile getirmeyi borç biliyoruz.

Ayrıca, Anayasa’nın 53’üncü maddesinde yapılan değişiklik uyarınca toplu sözleşme hükümleri emeklilere yansıtılacak ancak tasarıda emeklilerin sendika kurabilmeleri, sendikalara üye olabilmeleri ve toplu sözleşme görüşmelerine katılabilmeleri yönünde herhangi bir düzenlemeye yer vermediniz. Bizler karşı oy yazısında bu ve benzer bütün eleştirilerimizi dile getirdik.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; buradan AKP sıralarına sesleniyorum: Türkiye'nin hiçbir yakıcı sorununda kendi iradenizle karar vermediniz, talimatlarla iş yapıyorsunuz, elinizi kaldırıp indiriyorsunuz. Mecliste bir aritmetik zorbalığı inşa etmişsiniz. İşinize gelmediğinde fiziksel şiddeti bile kullanıyorsunuz. Burada bir milletvekiline yapılan şiddeti bile korkunuzdan kınayamadınız. Bu mesele demokrasi meselesidir, bu mesele geleceği demokrasiyle örme meselesidir. Korkmanıza da gerek yok, bakın Sayın Genel Başkanınız da zamanında inancı gereği mazlumun yanında yer almış, sizler de yer alabilirsiniz diye düşünüyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sarı.

Sayın Bakanım, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Kurucu Genel Başkanı, Doğal Genel Başkanı merhum Alparslan Türkeş’i rahmetle anıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün bu önemli yasa tasarısının birinci bölümünü bitirdik, ikinci bölümüne başlamış bulunuyoruz. Öncelikle birinci bölümde söz alan bütün arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Burada tabii ki bazı karamsar değerlendirmeler de yapıldı, yapılıyor; Türkiye aydınlığa doğru koşuyor, burada vatandaşlarımızın bir endişesi yok, hiç kimsenin bir endişesi yok, bu konuda değerlendirme yapan arkadaşların da endişe duymalarını gerektirecek bir durumun olmadığını ifade etmek istiyorum.

Şimdi, yapılan değerlendirmelerde bizim hiçbir konfederasyonun görüşünü dikkate almama gibi bir durum söz konusu değil, aksine saatlerce onları dinledik ama netice itibarıyla bir düzenleme yapacaksınız, burada “Bütün konfederasyonlarla yüzde 100 bir mutabakat sağlayalım.” uğraşısı içerisinde olmanız ayrı bir şeydir, o mutabakatı sağlayamamanız ayrı bir şeydir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Bakan, KESK’in

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - KESK’i diyorsunuz. Buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – …Kamu-Sen’in bir tane önergesini dikkate aldınız mı?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Müsaade eder misiniz. Önerge olayı ayrı.

Bakın, esas, ana konu olarak söylüyorum. Şimdi, mesela KESK “Hakem heyetine gerek yok.” diyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Doğru söylüyor.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Ya, size göre doğru, bize göre doğru olmadığı için zaten biz yasaya alamadık, problem bu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Bir kişi karar veriyorsa hakeme ne gerek var?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Mevlüt Bey, işte iktidar olduğunuz zaman hakem heyetini kaldırırsınız ama biz hakem heyetinin olması gerektiğine inanıyoruz yani aradaki farkları söylemeye çalışıyorum.

Diyor ki: “Kurumsal sözleşme iş yeri sözleşmesi yapılmalı.” Burada da kalınmıyor, şunu söylüyor KESK: “Kendi üyeleri adına.” Şimdi, KESK’in 230-240 bin üyesi var, Kamu-Sen’in 390-400 bin üyesi var, Memur-Sen’in 515 bin üyesi var, “Herkes, her konfederasyon kendi üyesi adına toplu sözleşme yapsın.” diyor.

SÜLEYMAN ÇELEBİ  (İstanbul) – Doğrusu bu.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Doğrusu bu. İşte biz de size diyoruz ki, bakınız, konuşmalarımızda…

SÜLEYMAN ÇELEBİ  (İstanbul) – Sayın Bakan, dünyada böyle ayrım yok.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Müsaade eder misiniz.

Ya, tek bir işveren var, tek bir bütçe var. Öyle değil mi? Tek bir işveren var, tek bir bütçe var. Siz diyorsunuz ki: “Herkes iş yeri bazında sözleşmelerini yapsın. Nasıl bir rakam gelirse gelsin.” Ve bunun adına da “Sağlıklı kamu yönetimi.” diyeceksiniz. Olabilir mi böyle bir şey? Şimdi, bu, tabii, taşın altında ne kadar eliniz var, onunla ilgili.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Bileğimiz de var.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Yani işte, biz iktidarız, 75 milyonun sorumluluğunu taşıyoruz. Kamu çalışanları çok önemli olduğu gibi işçilerimiz de çok önemli, emekliler de çok önemli, bütün 75 milyon çok önemli. İmkânlarınızı çok rasyonel bir şekilde kullanmanız gerekiyor ve elde ettiğiniz imkânları, yine Türkiye'de, çalışanlara dönük, sabit gelirlilere dönük kullanmanız gerekiyor. Ki bu konudaki rakamları defalarca verdik -hiçbir kesimi biz enflasyona ezdirmedik- bu rakamları sizler de çok iyi biliyorsunuz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Emekliler dâhil mi?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, diğer açıdan bakarsanız, demokrasi bir süreç yani -bunu görmemiz gerekiyor- bir sonuç değil. Demokrasiyi sonuç olarak görürseniz doğru değil, bir süreçtir ve Türkiye'de gelinen nokta da ortadadır.

Bugün az önce, arkadaşlarımız ne güzel değerlendirmeler yapıyor, 12 Eylülün yargılandığından bahsediliyor, başka birçok faili meçhullerin nasıl ortaya çıkarıldığından bahsediliyor. E bunlar bir süreç içerisinde, yalnız AK PARTİ olarak kendi üzerimize de almıyoruz ya. Bu Parlamento, önceki dönemi, bu dönemiyle hep beraber, herkes bir şekilde bir katkı sağlamıştır ve Türkiye, bu alanlarda olumlu bir şekilde mesafe katetmeye devam ediyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, ikinci bölüme başlıyoruz. Bu yasa, ne dersek diyelim… Yani bakınız, personel giderleri bütçemizin yaklaşık üçte 1’ine tekabül ediyor, üçte 1 ve parlamentoların da en önemli görevi… Aslında, bu konuda, çalışanların veya personelin giderlerini belirleme konusunda bir yetkisi var parlamentoların, bütçeyi belirleme konusunda bir yetkimiz var. Şimdi, bu düzenlemeyle, biz, bu yetkiyi alıyoruz ve bunu Parlamento dışında bir usule veriyoruz yani çalışanlara, taraflara bu ücreti belirleme yetkisini veriyoruz. Artık, kamu görevlilerinin, 2,5 milyon kamu görevlisinin, 1 milyon 800 bin emeklinin maaşını Parlamentoda belirleyemeyeceğiz, bakan da söyleyemeyecek, Hükûmet de söyleyemeyecek ve bu, masada, toplu sözleşme masasında belirlenen yasa mesabesinde yürürlüğe girecek.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Bakanlar Kurulu belirliyor.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) -Bu, sıradan bir gelişme midir?

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Sayın Bakan, Bakanlar Kurulu belirliyor.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Onun için, demokrasinin bir süreç olduğu konusunu diyorum, dikkatle kullanıyorum ve dikkatle bunun algılanmasını da istiyorum.

Şimdi, bu yasa aslında personel sistemimizin demokratikleşmesi yanında en önemli yönü de yöneten ve yönetilen ayrımını ortadan kaldırıyor. “Birlikte yönetim, yönetişim” anlayışını ortaya koyması açısından önemlidir diye de düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, bir başka yönüyle de, kamu kaynakları hepimize emanet, özellikle ülkeyi yönetenlere emanet. Bu kaynakları kullanırken bu kaynakların yönetenlerin elinde bir ayrıcalık olarak bulunmasını doğru bulmuyor isek bu yasayı desteklememiz gerekiyor. Artık, yönetenlerin elinde bu kaynakların kullanılması değil, bizzat bu işin tarafları tarafından bir masada bu kaynakların kullanılması açısından da bu yasanın çok önemli bir düzenleme olduğunu bir kez daha burada ifade ediyorum.

Bu yasayla örgütlenme hakkının kapsamı genişletiliyor, bu yasayla örgütlenme süreçlerindeki engeller kaldırılıyor, bu yasayla prosedürler kolaylaştırılıyor, kurum idari kurulları, danışma kurulları, il, ilçe ve iş yeri temsilcileriyle katılımcı, demokratik yönetim anlayışı getiriliyor ve eğer istenseydi şöyle bir yol da izlenebilirdi: Üç dört maddelik bir düzenlemeyle 4688’de düzenleme yapardık, işte “Uyum yasası gerçekleşti.” diyebilirdik ama bizim amacımız o değil. Biz bu süreç anlayışımızı, demokrasinin bir süreç olduğu anlayışı çerçevesinde burada köklü bir düzenlemeyi huzurlarınıza getirmiş bulunuyoruz. Bu, sağlıklı bir gelişmedir, doğru bir gelişmedir diye de üzerine basa basa ifade ediyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, tüm kamu personel sistemleri milletin değer yargılarından ve geleneklerinden bağımsız da olamaz, değil çünkü ülke uygulamalarına baktığımız zaman, tek tip bir sistem de yok bu konuyla ilgili. Yani “Şöyle bir şablon, şöyle bir sistem var ve bu sistemi alalım, uygulayalım.” diye bir durum da söz konusu değil. Ülkesine göre değişen bir düzenlemeyle karşı karşıya olduğumuzu da ifade etmek istiyorum. Az önce değerli bir arkadaşımız burada ifade etti: “Hakem heyeti olmasın.” Yani şimdi biz… Ama geliyor, şimdi, İngiltere’de hükûmetin onayına veriyor, geliyor şimdi Fransa’da Maliye Bakanlığı insafına bırakmış.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Onların hepsinin grev hakkı var.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – İtalya’da hükûmet yeterli olmamış bir de Sayıştayı devreye koymuş, Sayıştayın onayına bırakmış. E, Türkiye’de biz ne yapıyoruz? Masa başında…

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Sayın Bakan, grev olsun.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Grev hakkını verin, istediğinize bırakın.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) –İşte, grev hakkı… Konuşmamızda siz bulunmadınız herhâlde, ben söyledim.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Bulundum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ben bulundum.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) –Bakınız, bu yasal düzenlemeyi yaparken çalışmalarımızdaki önemli, belirleyici faktörlerden bir tanesi de Anayasa’ydı. Anayasa’da grev yasağı ve toplu sözleşmeyle ilgili…

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Anayasa’da engelleyici bir hüküm yok.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Anayasa’da grev yasağı yok. Anayasa’nın 90’ıncı maddesi…

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – …toplu sözleşme kapsamının sadece mali ve sosyal haklardan ibaret olduğu hükmü var Anayasa’da. Ben isterdim ki Anayasa değişikliğinde hep beraber olsaydık, burada enine boyuna konuşsaydık ve bu düzenlemeleri birlikte yapsaydık, 550 milletvekili olarak çalışanlarla ilgili yapılan bu düzenlemeleri bugün daha da kapsamlı bir şekilde birlikte değerlendirebilseydik.

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Buna izin vermediniz ki.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Ama Anayasa değişikliği, umarım ki önümüzdeki dönem içerisinde yapılacak olan Anayasa değişikliği geçmişteki bu olumsuz deneyimleri ortadan kaldıracak bir şekilde yürürlüğe girer temennisinde bulunuyorum.

Söylenecek çok konular var ama kamu çalışanları bu yasayı dört gözle bekliyorlar. Önemli bir düzenlemedir, önemli bir adımdır, önemli bir reformdur. Ben bütün kamu çalışanlarına ve emeklilerine hayırlı olmasını diliyorum. Katkıda bulunan bütün arkadaşlara da şimdiden teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Şimdi, şahıslar adına son konuşmacı Konya Milletvekili Sayın Mustafa Baloğlu.

Sayın Baloğlu, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSTAFA BALOĞLU (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Üzerinde konuştuğumuz bu kanun tasarısı 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nun aksayan yönlerinin giderilmesi amacıyla hazırlanmıştır. Detaylı olarak açmamız gerekirse, ilk olarak 1995 yılında, daha sonra da 2010 yılında Anayasa’nın 53’üncü maddesi değiştirilmiş ve sendika kurma hakkının yanında, memurlar ile diğer kamu görevlilerine toplu sözleşme hakkı da tanınmıştır. Fakat toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları, toplu sözleşmeden yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma şekli, usulü ve yürürlüğü, toplu sözleşme hükümlerinin emeklilere yansıtılması, Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun teşkili, çalışma usul ve esasları ile diğer konuların bir kanun ile düzenlenmesi ihtiyacı doğmuştur ve bu tasarı da bu vesileyle hazırlanmıştır.

Geçmişe döndüğümüzde, 4688 sayılı Kanun’un 2001 yılında kamu görevlilerinin sendikal haklarını düzenlemek üzere yürürlüğe konduğunu görüyoruz. Bu kanuna göre sendikalar 11 hizmet kolunda kurulabilmekte, kamu görevlileri çalıştıkları kurumun kapsamına girdiği hizmet kolunda kurulu bir sendikaya üye olabilmekte ve en az 5 sendika birleşerek bir konfederasyon oluşturabilmektedir. Her yıl 15 Ağustosta başlayan toplu görüşmeler sonunda ortaya çıkan metinler önce Bakanlar Kuruluna sunulmakta ve sonra da yasa tasarısı olarak Meclise gelmektedir.

Konu ile ilgili 2011 sayısal verilerine baktığımızda, kamudaki genel sendikalaşma oranı yüzde 63,75’e ulaşmıştır. Sendika üyesi kamu görevlisi sayısı 1 milyon 195 bin 102 olmuş, toplam sendika sayısı ise 97’ye ulaşmıştır. 2002-2011 döneminde kamu sendikalarına üye sayısı 554 bin kişi artmıştır. Bu veriler tesadüf değildir. AK PARTİ göreve geldiği günden bugüne sendikaların önünü açmak için çabalamış, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Avrupa Birliği normlarını dikkate alarak demokrasiyi özümseyen, sendikaların önünü açan ve çalışma hayatının tüm dinamiklerini kucaklayan mevzuatlar gündeme getirmektedir. Böyle konulardan siyasi ve şahsi beklentileri arındırıp, çalışma hayatı ve Türkiye’nin geleceğini önceliğimiz olarak belirliyoruz.

Değerli milletvekilleri,  kamu görevlileri sendikaları ve toplu sözleşme kanunu tasarısıyla getirilen yeniliklere gelince; öncelikle tasarıda örgütlenme hakkının kapsamı genişletilmiş, sendikaların kuruluş ve işleyiş prosedürleri kolaylaştırılmıştır. Örnek olarak, sendika ve konfederasyonlardan kuruluş sırasında istenen belgeler azaltılmış, genel kurul toplantılarının yapılması için öngörülen azami üç yıllık süre dört yıla çıkarılmış, sendika üyesi olabilmek için adaylık ve deneme süresini tamamlama şartı kaldırılmıştır. Sendika kurucusu olabilmek için öngörülen iki yıllık hizmet şartı da kaldırılmıştır.

Önemli bir başka düzenleme ise, sendika ve konfederasyonların uluslararası kuruluş kurabilecek olmalarıdır.

Tasarıyla ayrıca katılımcı yönetim anlayışına uygun düzenlemeler yapılmıştır. Yüksek idari kurul kaldırılmış, bir yönetime katılma uygulaması olarak kamu personelini ilgilendiren ve genel nitelikli konularda istişareye imkân veren Kamu Personeli Danışma Kurulu oluşturulmuştur. Bunun yanında, iş yeri sendika temsilciliği sistemi yeniden düzenlenmiş, temsilci sayısı azaltılarak temsil güçlendirilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun tasarısıyla toplu sözleşmenin kapsamı ve düzeyi belirlenmiş, hükümlerden sendika üyesi olsun ya da olmasın tüm kamu görevlilerinin faydalanması sağlanmıştır. Sadece toplu sözleşme ikramiyesinden sendika üyesi kamu görevlileri faydalanacaktır.

Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti, en çok üyeye sahip konfederasyonun heyet başkanı olarak belirleyeceği bir kişi, en çok üyeye sahip üç konfederasyondan birer kişi ve her hizmet kolunda en çok üyeye sahip sendikadan birer kişi olmak üzere 15 üyeden oluşacaktır. Böylece hem genel düzeyde hem de hizmet kolu düzeyinde yüksek oranlı bir temsil öngörülmüştür.

Toplu sözleşme sisteminde emeklilere gelince; kamu görevlilerinin aylık ve maaşlarına yapılan artışlar kamu görevlilerinin emeklilerine de yansıtılacaktır.

Üzerine söz aldığım ikinci bölümdeki maddeler arasında Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun da yapısı belirlenmiştir.

Değerli milletvekilleri, sendikalar toplumsal uzlaşmanın önemli araçlarından biridir. Sendika bir sosyalleşme aracıdır ve bu sosyalleşmenin gerçekleşmediği yerler toplumsal şiddete açıktır. Sendikal faaliyetler demokrasinin vazgeçilmezleridir.

4688 sayılı Kanun’la karşılaştırıldığında birçok yenilik ve düzenlemenin getirildiği bu kanun tasarısının tüm kamu görevlilerine hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baloğlu.

Sayın milletvekilleri, şimdi ikinci bölüm üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.

Sisteme girmiş olan arkadaşlarımıza sırasıyla söz vereceğim.

Sayın Halaman

ALİ HALAMAN (Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Rahmetli Türkeş’e Allah rahmet eylesin diyorum tekrar.

Sorum şu: Bu kanun 35 madde. Kanunun ana omurgası kamu görevlileri, toplu sözleşme, görüşme, sendikalaşma. 2001 yılında, 2000 yılında Milliyetçi Hareket Partisinin ortak olduğu dönemde kamu görevlileri bu sendika kanunuyla tanıştı. Bu kanunu okuduğumda bu kanunun tekrarı, yani güncelleşmesi var. Bu güncelleşmeden ötürü de bir sendikanın öne çıkması için bir taslak hazırlanmış. Bunun kamu görevlilerine ne faydası var?

İki: Başkanlık sunuşları olarak, sürekli olarak, sabahtan bu tarafa konuşuluyor ama bu memlekette son on günün içerisinde doğal gaz, mazot, tüp, elektrik yüzde 19 zamlandı. Başkanlığın sunuşları bu zamlara göre olması daha doğru değil mi?

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, daha önce bir sorum üzerine, Sayın Başbakanın talimatıyla bir çalışmanın başlatıldığını ifade ettiniz. Belediye ve il özel idarelerinde teknik sözleşmeli personel olarak çalışan personelin durumlarıyla ilgili gelinen son nokta nedir?

İkincisi de özel güvenlikçilerin ve taşeron işçilerin mali ve özlük haklarının iyileştirilmesi konusunda Bakanlığınızca herhangi bir çalışma yapılmakta mıdır? Yapılmaktaysa çalışma ne aşamadadır ve içeriği nasıldır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Işık.

Sayın Onur…

MELDA ONUR (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, ülkemizdeki özel sektör ya da kamu sektöründeki sendikalı ya da sendikasız çalışanların iş güvencesinin sorumluluğunun sizde olduğunu düşünerek, bu son dönemde 2 gazeteci arkadaşımız Suriye’de esir tutulmaktadır; biri Adem Özköse, biri Hamit Coşkun. Hükûmetin bir üyesi olarak bu arkadaşlarımızın ülkemize geri getirilmeleri konusunda bir çalışma yapılmakta mıdır? Son durum nedir, bunu öğrenmek istiyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Onur.

Sayın Öğüt…

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Zihinsel engelli çocuklarımızın eğitildiği lise düzeyinde iş okulları var. Bu okullara alınarak becerisi geliştirilen çocuklarımıza iş bulma olanağı çok kısıtlı. Bu da çocuklarımızın morali üstünde olumsuz etki yapmaktadır. Yetiştirilen çocuklarımızın daha iyi ve nitelikli eğitim alarak özellikle kamuda çalışmalarını sağlamak için gerek kadro gerek fiziki ortamın daha iyileştirilmesi için neler yapmayı düşünüyorsunuz? Özel sektörde iş bulma olanağı bulunmayan bu çocuklarımız için kamuda iş bulunmalı ve ailelerine bir nefes alma olanağı yaratılmalıdır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öğüt.

Sayın Şeker…

MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle ILO kararlarının aksine ve sendikal yaşamın olmazsa olmazı grevsiz toplu sözleşmeyi doğru buluyor musunuz? Yine bu tasarıda toplu sözleşmesiz genel toplu sözleşme yapılması hizmet iş kolları arasındaki dengeyi nasıl sağlayacaktır? Sendikacılığın ve toplu sözleşmenin sadece maddi zeminde yapılmasını ortaya çıkartan bu tasarı diğer sendikacılık kazanımlarını da tehlikeye sokmuyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Şeker.

Sayın Serindağ

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, “Endişelenmeye gerek yok.” dediniz ancak her gün ülkemizde ortalama 4 işçi ölüyor. Davutpaşa’da merdiven altı bir iş yerinde meydana gelen patlamada, Tuzla Tersanesinde yaşananlar, Zonguldak’ta meydana gelen ve Sayın Bakanın, o zamanki Bakanın “Güzel öldüler.” dediği maden kazası, Afşin Elbistan’da meydana gelen maden kazası, İstanbul’da minibüsün kasasında sele kapılarak ölen kadın işçiler, Adana’da patlayan barajın sularına kapılarak hayatını kaybeden işçiler, Esenyurt’ta inşaat şantiyesinde çadır yangınında hayatını kaybeden işçiler, en son da Eskişehir’de iki gün önce hayatını kaybeden işçiler sizi endişeye sevk etmiyor mu? Bu konuda ne zaman gerekli önlemleri almayı düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Serindağ.

 Sayın Ağbaba

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakanım, geçtiğimiz yıl bizim ve Yol-İş Sendikasının şiddetle karşı çıkmasına rağmen, Malatya Özel İdaresindeki çalışan işçilerin 150’si baskıyla emekli edilmiş, 118 işçi de başka illere nakledilmişti. İl Genel Meclisi Denetim Komisyonunun dün hazırladığı rapora göre, zorla nakledilen işçilerin vasıflı olduğu ve gönderilen vasıflı işçilerin yeri doldurulmadığı için hizmet alımı yoluyla personel çalıştırıldığı belirtilmektedir. Bu nedenle Özel İdare zarara uğramaktadır. Acaba, hangi mantık elindeki yetişmiş vasıflı işçileri dağıtıp dışarıdan hizmet alımına gidiyor ve taşeronlaşma yapılıyor? Malatya, bu uygulamalardan dolayı hem zarar ettiriliyor hem de yapılması gereken işler zamanında yapılmıyor. Örneğin, bu yıl, Malatya, karla mücadelede sınıfta kalmıştır, hâlâ açılmayan köy yollarımız vardır. Yine, bu rapora göre, İl Özel İdaresi tarafından teklif usulüyle yapılan büyük işlerin  tamamı başka illerden yapılmaktadır. Acaba, Malatya cezalandırılmakta mıdır? Bunun mantığı nedir?

BAŞKAN – Sayın Fırat…

SALİH FIRAT (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, tekrar soruyorum: Kamu kurumlarında çalışan taşeron işçi sayısı ne kadardır? Bunların kaçı sendikalıdır?

Grevsiz toplu sözleşmenin adaletli olabileceğine inanıyor musunuz? Grevli toplu sözleşmeli sendikal hak getirmeyi planlıyor musunuz?

4/C mağdurlarının ücret eşitsizliğini, ücret adaletsizliğini düzeltmeyi düşünüyor musunuz? “Eşit işe eşit ücret vereceğiz.” diyorsunuz çünkü.

Yine, İçişleri Bakanı da buradayken bir sorumu tekrar tekrarlamak istiyorum: Adıyaman’da, Gaziantep’te, İzmir’de ve Erzincan’da kapılara ve duvarlara yapılan işaretlerden dolayı bunların faillerinin bulunması için Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri talepte bulunuyor. Suçluların aranması, bulunması için talepte bulunmak ne zamandan beri ortalığı karıştırmak oluyor?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Vural…

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim efendim.

Sayın Bakan, şunu öğrenmek istiyorum: Bu toplu sözleşme imzalandıktan ya da Yüksek Hakem Kurulu tarafından kesin olarak karara bağlandıktan sonra toplu sözleşmenin uygulanmasıyla ilgili yorum davası açılabilir mi? Açılırsa, nerede açılır? Bu dava açıldıktan sonra, buna uymayanlar hakkında kanuni bir işlem, hangi kanunun, hangi maddesinde acaba olabilir? Burada bununla ilgili bir hüküm var mıdır? Çünkü, biliyorsunuz, Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nda işçilerle ilgili yorum davası açma hakkı var, acaba memurlar için böyle bir hak var mı? Onu öğrenmek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Bakan, açız; yaşa takıldık, açız. Çare? İnsanlar intihar ediyor, intihar etmeye başlıyor, emeklilik sistemini bozmadan çözüm bulmak sizin görevinizdir. Yaşa takılanlara üç yıl için geçici bir çözüm zaten üç yıl sonra sistem kendi kendine dönüyor. Sayın Bakan, açız, susuzuz, çocuklarımız aç, hepimiz açız.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.

Buyurun Sayın Bakanım.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bu Kamu Görevlileri Sendikaları Yasası yani 4688 sayılı Yasa DSP-MHP-ANAP Hükûmeti döneminde çıkarılan bir yasal düzenlemedir, arkadaşımızın da ifade ettiği gibi. Burada çok önemli değişiklikler yapılıyor, az önce konuşmamda kürsüden de ifade ettim. Bu yasa, kamu görevlileri sendikasının yapısını bir görüşme anlayışından sözleşme anlayışına çekiyor ve kürsüde de ifade ettiğim gibi, önemli düzenlemeler getiriyor, vaktimiz olmadığı için ayrıntılı bir şekilde giremiyorum. Kesinlikle, mevcut hâli ile yapılacak olan düzenlemeyi mukayese etmek mümkün değil.

Burada en çok üyeye sahip konfederasyonun esas alındığını ifade ettiğim için söylüyorum: Bu önemli bir kriterdir ve bunu günübirlik değerlendirmek doğru değildir. Yasa yürürlüğe girdikten sonra kimin en çok üyeye sahip olacağı, önümüzdeki dönemlerde nasıl olacağı, yıllarda nasıl olacağı konusu hepimiz için meçhul olan şeylerdir. Dolayısıyla bir kriter alacaksınız ve bu kriter en çok üyeye sahip olan konfederasyonla bu sözleşmeyi bağıtlamak ve itiraz hakkını da yine ona vermektir.

“Efendim, itiraz hakkını diğer konfederasyonlara verelim.” O zaman anlaşmanın bir zemini kalmıyor. Bir taraftan imza atıyorsunuz, diğer taraftan bozuluyor. O zaman “Niye imzaladınız?” gibi bir durumla karşı karşıyasınız; yoksa günübirlik politik bir yaklaşım değil, yasa yapıyoruz, bunun ciddiyetinin farkındayız.

Şimdi, diğer konu belediyelerdeki sözleşmelilerle ilgili bir çalışma yapılması konusu, bize sosyal taraflardan da iletildi. Sayın Başbakanımızın seçim döneminde böyle bir vaadinin olduğu söylendi -gerçi ben o vaadin henüz bulamadım kaynağını- bu çerçevede Sayın Başbakana arz ettiğimizde Sayın Başbakanımız bir çalışma yapmamızı söylediler, fakat 2 kere Bakanlar Kuruluna yasalardan dolayı katılamadım ve bu konuyu kendilerine arz edemedim. Yaptığımız çalışmayı Bakanlar Kuruluna arz etme imkânım olmadığı için şu anda kesin bir cevap veremez durumdayım ama bu konuyu en kısa süre içerisinde kendilerine arz edeceğiz. 17.800 kişi; sizin ifade ettiğiniz gibi Sayın Başbakanımızın bunu söylediğini, eğer söylemişse bu sözün yerine getirileceğini ifade etmek istiyorum.

Taşeron işçileriyle ilgili düzenlemelerimizi şu anda yapıyoruz, taraflarla görüşmemiz devam ediyor ve buradaki emeğin sömürüsü, fazla mesai, izin sorunları ve kıdem tazminatıyla ilgili yaşadıkları sorunları içeren bir düzenlemeyi gerçekleştiriyoruz. Belki de kamuda daha farklı sözleşmeler yapma, kamudaki hizmet alımlarıyla ilgili, bu konular şu andaki gündemimizdeki konular.

Tabii ki değerli arkadaşlar, iş güvencesi çerçevesinde iş sağlığı güvenliğiyle ilgili yasal düzenleme, yaptığımız çalışma Bakanlar Kurulundan Türkiye Büyük Millet Meclisine geldi. Önümüzdeki haftalarda büyük ihtimalle komisyonlarda hep birlikte görüşeceğiz ve bu yasa müstakil bir yasa olduğu için önem arz ediyor. Türkiye’de sanayinin, endüstrinin bu derece geliştiği bir süreçte müstakil bir iş sağlığı güvenliği yasamızın olmaması bir eksikliktir, bunu ifade ediyoruz ve bunun bu dönem içerisinde yasalaşması için biz Bakanlık olarak gerekli hazırlıklarımızı Parlamentoya taşımış bulunuyoruz, burada da desteklenirse bunu yasalaştıracağız.

Suriye’deki gazetecilerle -Sayın Başbakanımız dün de ifade ettiler- Hükûmet nezdinde girişimlerimiz var.

Arkadaşlar, toplu sözleşmenin kapsamı “Kat sayı, göstergeler, aylık ve ücretler, zam ve tazminatlar, ek ödemeler, ikramiyeler, fazla mesai ücreti, harcırah, doğum, ölüm ve aile yardımları, yiyecek, giyecek yardımları ve diğer mali ve sosyal haklar.” diye özetleyebileceğimiz bir kapsamı içermektedir.

Diğer bir konu: Hakem Heyetinin kararı kesindir, verdiği karar kesin olarak uygulanacaktır.

Arkadaşlar, toplu sözleşme adaleti bir süreç. Yani “Bu yasa yüzde 100 dosdoğru bir yasadır, bundan daha iyisi yoktur.” diye bir iddia içinde değiliz ama 4688, toplu görüşmeden toplu sözleşmeye gelmiş ve -az önce de ifade ettiğim gibi- artık masada 2 milyon 500 bin kamu çalışanıyla 1 milyon 800 bin emeklisinin aylık artışları, ücretleri ve az önceki kapsamı çerçevesinde belirlemeler gerçekleşecek. Bunlar son derece önemli ilerlemelerdir ama bu konulardaki düzenlemeler önümüzdeki süreçte daha farklılıklar da arz edebilir. Bugün açısından çok yerinde, sağlıklı ve adaletli bir düzenleme yaptığımızı ifade edebilirim.

Eşit işe eşit ücret, yani daha doğrusu, eşit unvana eşit ücret düzenlemesini biz yürürlüğe koyduk, şu anda yürürlükte. Çok şükür, kamuda artık şefler arasında, daire başkanları arasında, uzmanlar arasında, genel müdür yardımcıları arasında ve benzerleri arasında ücret farklılığı söz konusu değildir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Var, var!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Özel idarelerdeki işçilerle ilgili, bunlarda norm kadro çerçevesinde yer değişiklikleri oldu, bunların diğer kurumlara nakilleri oldu. Burada yapılan düzenlemenin norm kadro çerçevesinde olduğunu ifade etmek istiyorum.

Ayrıca, özürlü, engelli personel seçme sınavı 29 Nisanda yapılacak. Bu sınav sonucuna göre 3.512 personelin ataması yapılacak.

Bir diğer konu: 4/C’li personel sayısı 27.122’dir. Bildiğiniz gibi, bunlar on bir ay çalışmaktadırlar. Yılda yirmi iki gün izinleri vardır, sendikalara üye olabilmektedirler. Bunun yanında, otuz gün hastalık izinleri var. 2010 yılında, on aylık çalışma süreleri on bir aya çıkarıldı. Yine 2010 yılında, yüzde 18,2 ile yüzde 21,3 düzeyinde, 4/C’lilerin ücretlerinde artış sağlandı. Yükseköğrenim mezunu olan 4/C’lilerle ilgili net ücret 1.085 TL, lise mezunları için 991 TL ve ilköğretim mezunları için 895 TL ücret aldıklarını burada ifade etmek istiyorum.

Yaşa takılanları çok konuştuk. Tekrar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Süre yetmediği için cevaplayamıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bir sual tevcih etmiştim. Sayın Bakan, şunu öğrenmek istiyorum: Toplu sözleşme bağlandı, imzalandı ama toplu sözleşmeyi uygulama konusunda yorum… Uygulamada problem çıktı. Bu konuda dava açabilecek mi, ben bunu öğrenmek istiyorum yani toplu sözleşme… Çünkü toplu iş sözleşmesinde var, bu yorum davası var. Kamu görevlilerine böyle bir dava açma hakkı var mı?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Yok efendim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yok, işte o zaman toplu sözleşme diye bir şey yok. Yazdım kâğıda, kalsın haftaya!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Anayasa’da böyle bir hüküm var.

OKTAY VURAL (İzmir) – Öyle bir şey olur mu canım! Uygulamadınız, ne olacak?

BAŞKAN – Teşekkürler.

Arkadaşlar, tasarının ikinci bölümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

On dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.12
İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM

KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90’ıncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

200 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon yerinde.

Hükûmet yerinde.

19’uncu madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 19. maddesiyle değiştirilen 4688 sayılı kanunun 29. maddesinin 4. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                    Mehmet Şandır                        Mustafa Kalaycı                        Erkan Akçay

                           Mersin                                      Konya                                    Manisa

                       Sümer Oral                            Mehmet Günal               Hasan Hüseyin Türkoğlu

                           Manisa                                     Antalya                                 Osmaniye

“Toplu sözleşme imzalamaya kamu idaresi adına Kamu İşveren Heyeti Başkanı, kamu görevlileri adına sözleşmenin kamu görevlilerinin geneline yönelik bölümü için, Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti, hizmet kollarına yönelik bölümleri için ise ilgili sendika temsilcisi yetkilidir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 200 sıra sayılı 'Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 19. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.  02.04.2012

                     Mehmet Şeker                            Kazım Kurt                         Namık Havutça

                         Gaziantep                                  Eskişehir                                 Balıkesir

                        Musa Çam                      Ferit Mevlüt Aslanoğlu                   Özgür Özel

                            İzmir                                      İstanbul                                   Manisa

Madde 19- 4688 sayılı Kanunun 29 uncu maddesi, başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

'Toplu sözleşmenin tarafları ve imza yetkisi

Madde 29- Genel Toplu Sözleşme görüşmelerine kamu idaresi adına Kamu İşveren Heyeti, kamu görevlileri adına Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti katılır.

Kamu   İşveren   Heyeti,   Başbakanın   görevlendireceği   Başbakan yardımcısının başkanlığında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve Devlet Personel Başkanlığı temsilcilerinden oluşur.

Genel toplu sözleşme görüşmelerinde Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti, bağlı sendikaların toplam üye sayısı itibariyle en çok üyeye sahip üç konfederasyonunun belirleyeceği temsilcilerden olmak üzere yedi üyeden oluşur. Bu yedi temsilcinin belirlenmesinde en çok üyeye sahip üç konfederasyona bağlı sendikaların toplam üye sayısı, yediye bölünmek suretiyle bir temsilcilik için gerekli üye sayısı belirlenir. Her bir konfederasyona bağlı sendikaların toplam üye sayısı, bir temsilcilik için gerekli üye sayısına bölünmek suretiyle konfederasyonların Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetindeki temsilci sayıları tespit edilir. Bu işlem sonunda tam sayıları gösteren temsilci sayıları konfederasyonlara dağıtıldıktan sonra kalan temsilcilikler, arta kalan yüzdelik rakamların büyükten küçüğe doğru sıralaması esas alınarak konfederasyonlar arasında dağıtılır. Bu fıkra hükmüne göre her bir konfederasyonun belirleyeceği temsilci sayıları Devlet Personel Başkanlığınca ilgili konfederasyonlara bildirilir.

Genel toplu sözleşme, Kamu İşveren Heyeti ile görüşmelere katılan Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet üyelerinin nitelikli çoğunluğu (toplam üye sayısının 2/3 oranı) arasında imzalanır.

Hizmet kolu toplu sözleşmesi görüşmelerinde Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti, o hizmet kolunda en çok üyeye sahip ilk üç sendikanın temsilcilerinden oluşur. Heyetin oluşumu Genel Toplu Sözleşmedeki gibi hizmet kolu bazında belirlenir. Her bir hizmet kolu kapsamında toplu sözleşme görüşmelerine katılacak Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet üyeleri, ilgili sendika tarafından genel toplu sözleşme görüşmelerinin başlamasından bir hafta önce Devlet Personel Başkanlığına bildirilir.

Hizmet kolu toplu sözleşmesi, Kamu İşveren Heyeti ile Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti arasında imzalanır.

Kurum toplu sözleşmesi görüşmelerinde o kurumla ilgili Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti, o kurumda da en çok üyeye sahip sendikanın en çok üç temsilcisinden oluşur.

Kurum toplu sözleşmesi, o kurumun en üst yöneticisi ile o kurum için belirlenen Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti arasında imzalanır.

Genel veya hizmet kolu toplu sözleşmesinin imzalanması halinde Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurulamaz."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 200 Sıra Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 19. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz. 

Madde 19.- 4688 sayılı Kanunun 29 uncu maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

Bütün kamu kurum ve kuruluşlarında geçerli olmak üzere iki yılda bir imzalanan Genel toplu sözleşmenin yanında belediyeler, il özel idareleri ve mahalli idare birliklerinde çalışmakta olan kamu görevlilerinin genel toplu sözleşmelerle belirlenen ekonomik ve sosyal hakları dışındaki çalışma koşullarını, ekonomik, sosyal, demokratik ve kültürel haklarını belirlemek üzere; o kurumdaki en çok üyeye sahip sendikanın çağrısını takiben en geç bir ay içerisinde ilgili  kurum merkezinde  kurum toplu sözleşmesi yapılır. 

                     Pervin Buldan                      Sırrı Süreyya Önder                       Erol Dora

                             Iğdır                                       İstanbul                                   Mardin

                        Sırrı Sakık                              Levent Tüzel                        Ertuğrul Kürkcü

                             Muş                                       İstanbul                                   Mersin

                                                                          Adil Kurt

                                                                           Hakkâri

BAŞKAN – Sayın Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) - Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Buldan…

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Levent Tüzel, İstanbul...

BAŞKAN – Sayın Tüzel, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Tüzel.

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamu emekçilerinin sendikal hak ve özgürlüklerini konuşuyoruz, bu yasal düzenleme buna dair. 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nda Değişiklik yapılıyor. Toplu sözleşmenin tarafları ve imza yetkisine dair maddede söz almış bulunuyorum.

Öncelikle, bugün bir 12 Eylül yargılaması söz konusu. Neden bundan bahsetme ihtiyacı var? Çünkü bu yargılama gerçekten bütün bir dönemin sorgulanması açısından tarihî bir yargılama ve özellikle de işçi sınıfı, kamu emekçileri sendikal haklarına dönük bir saldırıyı hedeflediği için bugünümüzle de son derece yakından ilgili. Bu yargılamanın son derece ciddiyetsiz ve samimiyetsiz olduğunu bugünkü mahkeme manzarasından gördük. Sadece 2 darbeci generalin yargılanması açısından da mahkemenin hazırlıkları açısından da kamuoyunun beklentisine yanıt vermemesi yönünden de aslında burada sadece bir görüntü oluşturma meselesi, yaklaşımı bu yasa düzenlemesinde de görülüyor. Gerçekten, burada da memura toplu sözleşme müjdesi veren Hükûmet, on sekiz ay geçtikten sonra ancak, tamamen kendi işine geldiği gibi düzenleyerek, Meclis gündemine getiriyor. Bugün gelinen noktada kamu emekçilerine müjde falan verilmediği, referandumda yandaş medyanın ve liberallerin nefesiyle şişirilen toplu sözleşme balonunun da aslında patladığını görüyoruz. Yasa değişikliği, tıpkı işçi sendikalarında olduğu gibi, kamuda örgütlü kamu emekçileri sendikalarını bir bütün olarak denetleme ve hareket alanlarını kısıtlama mantığıyla hazırlanmıştır. Özgür bir toplu pazarlık sisteminin en temel öğesi olan grev hakkının olmaması bile tek başına yasa değişikliğinin bir aldatmaca olduğunu göstermektedir. Sayın Bakan burada grevin anayasal nedenlerle yer almadığını söylüyor ama aynı Anayasa, 90’ıncı maddede bildiğiniz gibi, uluslararası sözleşmelere atıf yapmaktadır ve bütün uluslararası  sözleşmelerde kamu emekçilerinin grev hakkı düzenlenmiştir.

Değerli milletvekilleri, AKP’nin çıkardığı pek çok kanunda olduğu gibi, bugün üzerinde konuştuğumuz yasada sadece göstermelik değişiklikler yapılmakta, bu hâliyle,  zarfı farklı ama mazruf aynı olan bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. Görünürde kamu emekçilerine toplu sözleşme hakkı verildiği iddia edilse de özünde eskisinden daha geri düzenlemeler olduğu çok açıktır. Oysaki kamu emekçileri, 12 Eylül darbesinden sonra, uzunca bir zaman mücadeleleriyle kendi örgütlenmelerini ve toplu pazarlık hakkını kazanacak bir mücadele içerisinde olmuşlar, yasal düzenlemeler ise bugün çok daha geri bir noktaya gitmiştir.

Sendikaların temel görevi, üyelerinin çalışma koşullarının iyileştirilmesi, ücret ve sosyal haklar ile özlük ve mesleki taleplerini gerçekleştirmek için işverenle toplu pazarlık yapmaktır.

Tasarı konfederasyonları öne almakta, tek düzey toplu sözleşme önermekte, sendikaları devre dışı bırakmaktadır.

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi kararlarıyla tescil edilen ve yerel hizmet iş kolunda bugüne kadar imzalanan 400’ün üzerinde toplu sözleşme resmen yok sayılmıştır. Anayasa’da yapılan değişiklik doğrultusunda, toplu sözleşmenin yasal güvenceye kavuşturulması amacıyla hazırlandığı iddia edilen bu tasarı, kamu çalışanları ve sendikaların elinden bu hakkı resmen almaktadır. Tasarıyla sendikalar toplu sözleşmenin doğrudan tarafı yapılmayarak hem yetkileri hem de etkilerinin sınırlandırılmak istenmesi düşündürücüdür.

Tasarı, ayrıca sendikaların mevcut hiyerarşiyi ve ücret dengesini bozacak zam talebinde bulunmalarının önünde yasal engel konularak fiilen sendikasız bir rejim yaratmak istemektedir.

Tasarı, örgütlenme özgürlüğünü genişletmek bir yana, Meclis, Cumhurbaşkanlığı, askerî iş yerleri, ceza ve tevkif evleri çalışanları, emniyet mensupları, hâkim ve yargıçlar dâhil olmak üzere 700 bin kamu çalışanının örgütlenme yasağını devam ettirmektedir. Kamu emekçilerinin talepleri doğrultusunda örgütlenme yasaklarının kaldırıldığı, özgürlükçü, demokratik bir grev ve toplu sözleşme yasasının çıkartılması artık Meclisin sorumluluğundadır. Böyle bir yasa için ayrımsız tüm milletvekillerini sorumluluğa ve kamu emekçilerinin taleplerine kulak vermeye davet ediyorum.

Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tüzel.

Sayın Tüzel ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 200 sıra sayılı 'Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 19. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 02.04.2012

                                                                        Mehmet Şeker (Gaziantep) ve arkadaşları

Madde 19- 4688 sayılı Kanunun 29 uncu maddesi, başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Toplu sözleşmenin tarafları ve imza yetkisi

Madde 29- Genel Toplu Sözleşme görüşmelerine kamu idaresi adına Kamu İşveren Heyeti, kamu görevlileri adına Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti katılır.

Kamu İşveren Heyeti, Başbakanın görevlendireceği Başbakan yardımcısının başkanlığında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve Devlet Personel Başkanlığı temsilcilerinden oluşur.

Genel toplu sözleşme görüşmelerinde Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti, bağlı sendikaların toplam üye sayısı itibariyle en çok üyeye sahip üç konfederasyonunun belirleyeceği temsilcilerden olmak üzere yedi üyeden oluşur. Bu yedi temsilcinin belirlenmesinde en çok üyeye sahip üç konfederasyona bağlı sendikaların toplam üye sayısı, yediye bölünmek suretiyle bir temsilcilik için gerekli üye sayısı belirlenir. Her bir konfederasyona bağlı sendikaların toplam üye sayısı, bir temsilcilik için gerekli üye sayısına bölünmek suretiyle konfederasyonların Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetindeki temsilci sayıları tespit edilir. Bu işlem sonunda tam sayıları gösteren temsilci sayıları konfederasyonlara dağıtıldıktan sonra kalan temsilcilikler, arta kalan yüzdelik rakamların büyükten küçüğe doğru sıralaması esas alınarak konfederasyonlar arasında dağıtılır. Bu fıkra hükmüne göre her bir konfederasyonun belirleyeceği temsilci sayıları Devlet Personel Başkanlığınca ilgili konfederasyonlara bildirilir.

Genel toplu sözleşme, Kamu İşveren Heyeti ile görüşmelere katılan Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet üyelerinin nitelikli çoğunluğu (toplam üye sayısının 2/3 oranı) arasında imzalanır.

Hizmet kolu toplu sözleşmesi görüşmelerinde Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti, o hizmet kolunda en çok üyeye sahip ilk üç sendikanın temsilcilerinden oluşur. Heyetin oluşumu Genel Toplu Sözleşmedeki gibi hizmet kolu bazında belirlenir. Her bir hizmet kolu kapsamında toplu sözleşme görüşmelerine katılacak Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet üyeleri, ilgili sendika tarafından genel toplu sözleşme görüşmelerinin başlamasından bir hafta önce Devlet Personel Başkanlığına bildirilir.

Hizmet kolu toplu sözleşmesi, Kamu İşveren Heyeti ile Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti arasında imzalanır.

Kurum toplu sözleşmesi görüşmelerinde o kurumla ilgili Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti, o kurumda da en çok üyeye sahip sendikanın en çok üç temsilcisinden oluşur.

Kurum toplu sözleşmesi, o kurumun en üst yöneticisi ile o kurum için belirlenen Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti arasında imzalanır.

Genel veya hizmet kolu toplu sözleşmesinin imzalanması halinde Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurulamaz."

BAŞKAN – Sayın Komisyon, okunan önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri, hepinize saygılar sunuyorum.

Çalışma Bakanım burada yok ama Çalışma Bakanlığının yetkilileri burada. Türkiye’de tüm çalışanların hamisi, tüm çalışanların gideceği tek yer olduğunu düşündüğümüz Çalışma Bakanlığına sadece ihbar ediyorum, şikâyet ediyorum, ihbar yapıyorum, Türkiye Büyük Millet Meclisini ihbar ediyorum.

Değerli arkadaşlar, bir süre önce Meclis Teşkilat Yasası görüşüldü, buradan geçti. Gerek alt komisyonda gerek komisyonda gerek burada kanun görüşülürken başta Sayın Başkan “Bir kişinin burnu kanamayacak.” dedi. Sayın Başkanım, doğru mu? “Bir kişinin burnu kanamayacak.” dedi. Başta Sayın Alt Komisyon Başkanı “Bir kişinin burnu kanamayacak.” dedi. Başta Sayın Komisyon Başkanı, -Sayın Lütfi Elvan Bey burada mı?- ona da sataşıyorum, “Bir kişinin burnu kanamayacak.”  dedi. Size de sataşıyorum.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Buyurun efendim, devam edin.

(AK PARTİ sıralarından “Bağırmadan konuş!” sesleri)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ben nasıl konuşacağımı bilirim.

Değerli arkadaşlar, maalesef daha mürekkebi kurumadı, bir norm kadro çalışması yaptırılıyor TODAİE’ye, 1.500 kişi kadro fazlası çıkarılıyor. Bir, soruyorum Sayın Başkan. Bu Mecliste en fazla 657 kişi çaycı, yemekçi, bahçıvanı fazla görüyorlar. “Bu hizmetleri de taşeron çalıştırıp satın alacağız.” diyor. Yazıktır, günahtır. Sayın Başkan, bu Mecliste acaba kaç tane bankamatik elemanı vardır? Kaç kişi Meclise gelmeden, Meclise kaç kişi gelmeden… Kaç tane bankamatik elemanı vardır? Önce bunlara yol verin, sizin elinizi öpeyim. Gariban çaycıdan, gariban aşçıdan, gariban garsondan ve hepimizin inandığı… Burası yolgeçen hanı değil. Taşeronun kimi getirip çalıştıracağı belli değil. Bu Meclis Türkiye'nin en güvendiği kurum olmalıdır. Bu Mecliste çalışan insanlar güvenilir olmalıdır. Burası bizim namusumuz. Acaba, bu Mecliste 2002 yılından bu yana getirilen, bir gün Meclise gelmeyen kaç tane müşavir vardır? Önce onlardan başlayın. Siz getiriyorsunuz tüm çözümü gariban 4/C’lilere, 4/B’lilere!

Arkadaşlar, yazıktır. Adalet bu değildir. Bu Mecliste çalışan gariban insanlardan ne istiyorsunuz? Onları gönderip yerine çay hizmeti vermeyecek misiniz? Yemek vermeyecek misiniz? Bahçeyi temizletmeyecek misiniz? Bahçeye bakım yapmayacak mısınız? Bunları, ne olduğu belli olmayan, taşeronun kimi, hangi işçiyi alacağı, asgari ücretin altında… Eğer Türkiye'de hepimiz taşeronluğa karşı çıkıyorsak ve taşeronları, taşeronluğu, taşeronu gelip Meclisin dibine koyuyorsanız, hepimize yazıktır.

Ben Çalışma Bakanlığına ihbar ediyorum. Buradan adam çıkarıp yerine taşeron işçi alan bir Meclisi ihbar ediyorum, alacak bir Meclisi ihbar ediyorum. Burada tüm grup başkan vekillerini sorumluluğa davet ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Burada tüm grup başkan vekillerini bu gariban insanlar adına sorumluluğa davet ediyorum. Bunların günahını veremezsiniz!

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Başkanım, sataşma var…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sataştım efendim! Sataştım! Sayın Başkanım, size de sataştım!

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Alt Komisyon Başkanı olarak sataştı Sayın Aslanoğlu, cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Peki, buyurun.

Bir dakika lütfen…

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun şahsına sataşması nedeniyle konuşması

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii ki  Sayın Aslanoğlu’nun buradaki heyecanını anlıyorum, bunu da takdirle karşılıyorum ancak şu ana kadar hiç kimsenin burnu kanamadı.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Uyarıyorum.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) – Burada, komisyon aşaması da dâhil olmak üzere, herkes Meclis içerisinde bir norm kadro çalışması yapılacağını biliyordu, Mecliste bir kadro şişkinliği olduğunu da herkes biliyordu yani bunları kimse tartışmıyor.

Ne yapıldı? Norm kadro çalışması yapıldıktan sonra Başkanlık Divanına sunuldu. Bildiğim kadarıyla, bütün siyasi parti gruplarımız da bu Başkanlık Divanında temsil ediliyorlar. Bu konu Başkanlık Divanında tartışılmaya devam ediyor. Şu ana kadar da herhangi bir şekilde haksız yere görevinden uzaklaştırılmış hiç kimse yoktur. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı da, Meclis Başkanlığı da, Parlamentonun bütünü de, milletvekilleri de mutlaka bütün çalışanlarına sahip çıkacaklardır ama bununla beraber mutlaka…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Söz mü?

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) - Bakın, 58 tane olan birim sayısı 17’ye indirildi. 226’nın üzerinde müdür yardımcısı ve üstü kadronun olduğu, güvenlik elemanlarıyla 6 bine yakın bir personelin olduğu bir yapıdan bahsediyoruz. Bu yapının mutlak surette bir düzenlemeye ihtiyacı olduğu açıktır ve şu ana kadar da 18 Nisana kadar emekli olanlara, emekliliği gelip de emekliliğini isteyenlere de emeklilik tazminatlarında ciddi manada bir ek, ilave ödeme yapılmaktadır. Burada, çalışanlarımız bunları değerlendireceklerdir.

Başkanlık Divanı, sizlerin de içinde olduğu, yani sizin şahsınız değil ama, sizin partinizin de içinde olduğu…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Benim oyum 3 tane, buranın oyu 2 tane, oranın oyu 1 tane; oy sizde.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) -  Başkanlık Divanı bu noktadaki değerlendirmeyi yapacaktır ama hepimiz bütün çalışanlarımıza gözümüzün içi gibi bakıyoruz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – İhbar ediyorum.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) -  Hiçbir şekilde de onları gönderip de burada, onların yerine herhangi bir şekilde bir taşeron, onların yerine adam getirmek gibi bir düşünce de yoktur.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/556) (S. Sayısı: 200) (Devam)

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu ve arkadaşlarının…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı….

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunacağım. Daha evvel karar yeter sayısı istenmiştir, oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Sayın Aslaoğlu ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Şimdi, kâtip üyeler arasında anlaşmazlık var.

İki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 19. maddesiyle değiştirilen 4688 sayılı kanunun 29. maddesinin 4. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                 Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

“Toplu sözleşme imzalamaya kamu idaresi adına Kamu İşveren Heyeti Başkanı, kamu görevlileri adına sözleşmenin kamu görevlilerinin geneline yönelik bölümü için, Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti, hizmet kollarına yönelik bölümleri için ise ilgili sendika temsilcisi yetkilidir.”

BAŞKAN – Sayın Şandır ve arkadaşlarının okunan önergesine Sayın Komisyon katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Hasan Hüseyin Türkoğlu, Osmaniye Milletvekili, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; 200 sıra sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 19’uncu maddesine ilişkin değişiklik önergesinden dolayı söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlarken Türk milliyetçiliğinin kilometre taşı, bugün yargılanmaya başlanan 12 Eylül darbesinin gerçek mağdurlarından merhum Başbuğ Alparslan Türkeş’i saygıyla yâd ediyorum.

Yine sözlerime başlarken bir ifadede bulunma ihtiyacı hasıl oldu. Sayın Bakandan özellikle rica ediyorum… Efendim, bu tasarınızın her yerini inceledik, ne Kamu İhale Kanunu’yla ilgili bir hüküm var ne de şöyle kenara köşeye sıkışmış 3-5 milyar dolarlık bir muafiyet var. Diğer bakanlarımızın bütün tasarıları, teklifleri hep böyle Kamu İhale Kanunu’na atıfta bulunuyordu, bir 3-5 milyar dolar kenara sıkıştırıyorlardı. Size arkadaşlarımız sitem ediyorlar “Niye Sayın Bakan koymamış böyle bir hüküm?” diye. Bunu da ifade etmek durumundayım.

Tasarının 19’uncu maddesi, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nun 29’uncu maddesini başlığıyla birlikte değiştirmektedir. Bu madde, toplu sözleşmenin taraflarını ve imza yetkisini düzenlemektedir. Kamu İşveren Heyetinin oluşumuna ilişkin herhangi bir değerlendirme yapmaya ihtiyaç yoktur, çünkü hepsi Hükûmet memuru olan görevlilerin aynı hususları dile getirmesi beklenir. Ancak, Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetinin oluşumu daha büyük önem arz etmektedir. Çünkü kamu görevlileri sendikalarının farklı yaklaşımları, farklı çözüm önerileri vardır. Bu çerçevede, tasarının bu maddesi, toplu sözleşmeye taraf olarak Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti Başkanının imza atmasını düzenlemektedir. Hem Heyet Başkanı olma hem de imza yetkisini bir sendika temsilcisinin tek başına uhdesinde taşıması doğru değildir. Bugün, iktidara yakın, hatta iktidarın kurdurduğu, beslediği ve büyüttüğü bir sendika başkanının Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet Başkanı ve imza yetkilisi olması demokratik ve adil değildir.

Bugün itibarıyla kamu görevlilerinin sendika üyeliği konusunda sendikaların birisi yüzde 40’ın üzerinde üyeye sahiptir. Geriye kalan yüzde 60’a yakın üyeye ise diğer iki sendika sahiptir. Yüzde 60 oranında üyesi olan sendikalar heyette temsil edilecek ancak imzaları olmayacak, itiraz hakkı, rey hakkı olmayacak. Bizim de bu düzenlemeyi demokratik ve adil olarak değerlendirmemiz mümkün olmayacaktır hâliyle. Bu düzenleme, bu hâliyle adil değildir, demokratik değildir, hele hele ILO standartlarına ve evrensel sendikacılık anlayışına uyumlu değildir, zıttır, aykırıdır.

Diğer yandan, kamu görevlileri sendikalarına da şöyle bir göz atmakta fayda vardır. Bugün sendika konfederasyonu olarak üç sendika karşımıza çıkmaktadır. AKP iktidara geldiğinde 41 bin üyesi olan, AKP’nin besleyip büyüttüğü bir sendikanın üye sayısı 500 binlere kadar yükselmiştir. Eski bir mülki idare amiri olarak bu sayının buralara nasıl geldiğini gözlemleyen biriyim. Bakanlıkların merkez ve taşra teşkilatlarında görevli devlete değil iktidar partisine bağlı kamu görevlileri, çalışanları iktidar partisinin sevdiği sendikalara üye olmaya zorlamışlardır, hâlâ zorlamaktadırlar. Kadrolu, 4/B’li, 4/C’li, ne kadar çalışan varsa tehdit, şantaj, korkutma, yıldırma ve her türlü metotla malum sendikaya üye olmaya, mevcut sendikalarından ayrılmaya zorlanmaktadırlar. Karşı duranlar, dik duranlar tayinlerde, terfilerde cezalandırılmaktadırlar. Memurlar Tayyip Erdoğan’ın sendikasına davet edilmekte, kabul etmeyenlere “Sen Başbakana karşı mısın?” şeklinde psikolojik baskı yapılmaktadır. Diyanet işleri mensupları arasında malum sendikaya üye olmayanları “Ergenekoncu” diye yaftalayacak dedikodular üretmekten geri durmayan bir anlayış hâkimdir.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; kamu görevlilerinin sendikal örgütlenmeleri, bu görevlilerin sorunlarının giderilmesi, sosyal adaletin sağlanması ve çalışma barışının oluşturulması açısından çok önemlidir. Bugün, bu düzenlemeyle iktidara yakın bir sendikanın lehine yaptığınız düzenlemeler, siz iktidardan ayrıldıktan sonra sizi rahatsız edebilir. Bu noktadan hareketle demokrasi ve adaletin gereğini bugün yaparsanız yarın aynı muameleye tabi olursunuz, yoksa yediğiniz hurmalar sizi rahatsız eder ama kimseye derdinizi anlatamazsınız.

Gelin, uluslararası standartlara, ILO standartlarına, evrensel sendikacılık kurallarına uygun bir düzenleme yapalım, çalışanların uluslararası normlara uygun sendikal haklara sahip olmasını esas alan düzenlemelere imza atalım. Bu çerçevede çalışma hayatının ortaya çıkardığı problemlerin çözümü ve çalışma barışının tesis edilmesi için çoklu danışma mekanizmalarına her kesimi dâhil ederek güçlendirilen ve etkin katılım sağlayan metinleri ortaya çıkaralım. Sendikaların iktidara ya da muhalefete yakınlığı değil, eğitim ve araştırma faaliyetlerine verdiği ağırlık, iş ortamında ve teknolojide meydana gelen değişimlere uyum sağlayıcı beceri programlarına ayırdığı potansiyel göz önünde bulunduracak düzenlemeleri hep beraber yapalım.

Bu duygularla önergemizin kabulünü yüce heyetinizden istirham eder, Türk milletinin saygıdeğer milletvekillerini saygıyla selamlarım. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türkoğlu.

Sayın Türkoğlu ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 19’uncu madde kabul edilmiştir.

20’nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 20. maddesi ile eklenen fıkrada yer alan “5 iş günü” ibaresinin “7 iş günü” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                     Lütfü Türkkan                        Nevzat Korkmaz              Hasan Hüseyin Türkoğlu

                          Kocaeli                                      Isparta                                  Osmaniye

                                              Mesut Dedeoğlu                   Sadir Durmaz

                                              Kahramanmaraş                         Yozgat

T.B.M.M Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 200 sıra sayılı yasa tasarısının 20. maddesinin çerçevesinde yer alan “her hizmet kolundaki yetkili” ifadesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ederiz.

      Ferit Mevlüt Aslanoğlu                     Kazım Kurt                         Bülent Kuşoğlu

                  İstanbul                                   Eskişehir                                  Ankara

                               Kadir Gökmen Öğüt                          Özgür Özel

                                         İstanbul                                       Manisa

BAŞKAN – Sayın Komisyon, Aslanoğlu ve arkadaşlarının -son okunan- önergesine katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Sayın Öğüt, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nun görüşülmesi nedeniyle söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, toplum üzerindeki büyük baskı kamuda çalışan sağlık çalışanlarını da etkilemekte, sendikalaşma ve hak aramada büyük sıkıntılar çıkmaktadır. Her ne kadar, 12 Eylül referandumunun ileri haklar getirdiği masalı anlatıldıysa da daha geri, daha baskıcı bir sendikal ortamda olduğumuz, özellikle son günlerde yaşadığımız polis baskısıyla daha net hissedilmektedir.

Ankara’nın ortasında, emekçiler, sendikacılar, öğretmenler defalarca baskıyla karşılaşmış, dayak yemiş, coplanmış, gaz bombasıyla püskürtülmeye çalışılmıştır. 12 Eylül darbesinin getirdiği Anayasa’dan farklı uygulamaların olmaması, iktidarın bilerek, isteyerek yaptığı bir planlamadır.

Sendika olabilir ama muhalif olmayan, konuşmayan, iktidarın her yaptığını olumlu karşılayan sarı sendika makbuldür AKP İktidarı için. Nitekim, ülke yararına, kamu çalışanlarının haklarını savunmak için defalarca meydanlara inen, açıklamalar yapan muhalif sendikaların sesine kulak tıkanmış ve “Ben yaptım, oldu.” anlayışının temeli olan kanun hükmündeki kararnameyle Kamu Hastaneler Birliği Yasası da tıpkı diğer yasalar gibi yürürlüğe konulmuştur. Sağlıkta dönüşümün son halkası olan bu yasayla birlikte birçok haksız uygulama baş göstermiştir, daha da vahimi, gün geçtikçe de artmaktadır, artacaktır.

Sayın milletvekilleri, bu doğrultuda, sizlere, kamuda çalışan diş hekimlerinin ve yardımcı personelin karşılaştığı sorunları anlatmak istiyorum. Öncelikle, ağız ve diş sağlığı merkezlerinde ve hastanelerde çalışmaya başlayan meslektaşlarımız “4/B” denilen ucubeyle işe başlamaktadır, güvencesiz bir iş ortamıyla karşı karşıya kalmaktadırlar. Bir müddet sonra 4/A kadrolu olmaktadırlar. Bu süreç sancılı geçmektedir. Kamuya başvuruda bulunan meslektaşlarımız ve yardımcı personel 4/A ile işe başlamalı ve iş güvenceleri mutlaka olmalıdır.

Kamunun değişik birimlerinde çalışan meslektaşlarımız ve yardımcı personel ayrı ayrı ücretlendirilmekte, döner sermaye başhekimin inisiyatifine bırakılmakta, her ay ayrı döner sermaye payı dağıtılmaktadır.

Hasta şikâyetlerinde her zaman meslektaşlarımız haksız görülmekte ve uyarı almaktadırlar, döner sermayeden daha az yararlanacağı bölümlere sürülmektedirler.

Sağlık çalışanları tehdit edilmektedir.

Performans uygulamasıyla nitelik yerine nicelik öne çıkarılmıştır. Daha fazla performans göstermek için çaba gösteren meslektaşlarımız sağlıklarını kaybetmektedirler. Tatile bile gidemeyen meslektaşlarımız olmaktadır.

Günde 14 hastaya bakması gereken diş hekimleri 30 civarında hastaya bakmak zorunda kalmaktadır. Bu da hem fiziksel hem psikolojik rahatsızlıklara sebep olmaktadır. Bu bir çeşit işkencedir.

Performansın maaşın yüzde 25’i kadar olması gerekirken, maaşın, toplam ücretin yüzde 30’u olmaktadır. Bu da özlük haklarına yansıtılamamaktadır, emeklilikte düşük maaşa ve büyük mağduriyetlere sebep olunmaktadır.

Performansa dayalı sistem, aşırı çalışmaya yol açmakta. Bu da diş hekimleri kadar, taşeron sistemiyle çalışan yardımcı personelin olumsuz şartlarda ve güvencesiz çalışmasına neden olmaktadır, çeşitli sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalınmaktadır.

Mesleğin en önemli ayaklarından olan laboratuvarlarda çalışan diş teknisyenleri ihale sistemiyle çalıştıkları için, ucuz işçi, ucuz malzeme kullanmaktadır. Hastalarımızın sağlığıyla oynanmakta, ülke dövizi havaya uçmakta ve buralarda çalışan diş teknisyenleri silikozis hastalığına yakalanmaktadır. İhaleyi alamayanlar da işsizlikle karşı karşıya kalmaktadır.

Örgütlü güçleri olan Diş Teknisyenleri Odası ve dernekleri Sağlık Bakanlığınca ciddiye alınmayıp görüşlerine başvurulmamaktadır.

Bu arada, serbest çalışan diş hekimleri için olumlu bir gelişmeyi belirtmek istiyorum: Çalışma Bakanlığıyla Diş Hekimleri Birliği arasında hizmet satın alma görüşmeleri gayet olumlu geçmektedir. Bakana, verdiği sözü yerine getirmek için gösterdiği çabaya teşekkür etmek isterim.

Her ne kadar “Sendikalaşmanın önündeki engeller kaldırıldı.” dense de örgütlenenlerin başına gelenler özellikle muhalif sendikalaşmanın önünde engeller yaratmaktadır. Yandaş medya, yandaş yargı, yandaş sivil toplum örgütleriyle birlikte yandaş sendikalar da AKP Hükûmetinin en büyük eseridir.

Bugün 12 Eylül darbesiyle ilgili yargılama başladı. Sadece 2 generalin yargılanması yetmez. O günün küçük askeri ve polisi olan ama merdivenleri hızla tırmanan, general olan, polis müdürü olan o günün sıkıyönetim valileri, müsteşarları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öğüt.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (Devamla) - ...yaş büyüten doktorları, hâkimleri, velhasıl bütün sorumluları yargılanırsa 12 Eylül yargılanmış olacaktır. 12 Eylül 1980 darbesini yapanlar yıllar sonra nasıl hesap verme noktasına geldiyse bir gün AKP de kendi yarattığı bugünün mağdurları için hesap verecektir.

12 Eylülle hesaplaşma…

BAŞKAN – Sayın Öğüt, teşekkür ediyorum.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Öğüt ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 20. maddesi ile eklenen fıkrada yer alan “5 iş günü” ibaresinin “7 iş günü” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

                                                                                          Lütfü Türkkan (Kocaeli)  ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Türkkan, Kocaeli Milletvekili, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Bakan katılıyor efendim.

BAŞKAN – Komisyon takdire bıraktığı için.

AHMET YENİ (Samsun) – Katılınca konuşma olmuyor ki.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – “Katılınca konuşma olmuyor.” diye bir şey olur mu? Nereden biliyorsun teşekkür etmeyeceğimi? Yani böyle bir şey var mı?

Ben öncelikle, az evvel oturum başladığında, merhum Başbuğ Türkeş’in ölümü nedeniyle yaptığı konuşma için Grup Başkan Vekili Mahir Ünal Bey’e teşekkür ediyorum. Onun şahsından kaynaklanan bir konuşma olduğunu da özellikle belirtmek istiyorum.

Sizin “12 Eylülün peşindeyiz.” demenize kimse inanmıyor, onu söyleyeyim size.  Zira, hakikaten siz, ne 12 Eylülün ne 28 Şubatın ne de 27 Nisanın peşinde olamazsınız. Böyle bir şey yok. Siz, olsa olsa, kentsel dönüşümden elde edilen rantın, ihalesiz verilmesini istediğiniz tablet ihalesinin peşinde olursunuz. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar) O rantları paylaşma peşinde olursunuz. Sizin bu milletin hasletleriyle, bu milletin dertleriyle en ufak bir ilişkiniz olduğunu düşünmüyorum. Zira, hakikaten, aranızda benim çok yakinen tanıdığım, geçmişten ünsiyetim bulunan dostlarım var. Geçmişte beytülmale el sürmeyen bu kadroların önemli bir kısmı şimdi beytülmalin peşine düşmüş.

AHMET YENİ (Samsun) – Müdahillik için kuyruğa girdiniz.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - 28 Şubatın failleriyle kol kola dolaştığınızı, 27 Nisanın, e-muhtıranın failleriyle pazarlık yaptığınızı cümle âlem biliyor. Şimdi, kalkıp da “12 Eylülün hesabını soruyoruz.” diye ortaya çıkmanız bir garabet sadece.

AHMET YENİ (Samsun) – Müdahil oluyoruz.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - 12 Eylül ihtilali yapıldığında hatırlar mısınız Amerika demişti ki: “Bizim çocuklar yaptı bu ihtilali.” Şimdi, yine Amerika’nın “Bizim çocuklar.” dediği iktidar 12 Eylülün Amerika Birleşik Devletleri uşaklarını yargılıyor. Böyle bir garabetle karşı karşıyayız.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – O kadar da ağır konuşma! “Uşak” diyemezsin!

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkanım…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – 12 Eylülde kaçtınız, 27 Nisanda kaçtınız, 28 Şubatta kaçtınız. Sonra da “Kaçmak hicrettir.” diye fetva verdiniz. Ülkücüler, devrimciler zindanlarda çürürken siz kenarda beklemeyi tercih ettiniz. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

AHMET YENİ (Samsun) – Referandumda ne yaptınız, referandumda?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Sizin her konuda olduğu gibi bu konuda da samimi olmadığınızı biliyoruz. Bu dönemi, 12 Eylülü, 28 Şubatı, 27 Nisanı tartışarak kamuoyunu meşgul etmek peşinde olduğunuzu biliyoruz.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Sen kimi yargılıyorsun?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Yaptığınız zamları, ülkenin çevrilebilir olmaktan uzaklaşan borçlarını, işsizliği, fukaralığı, dış politikada ülkenin gittiği uçurumu, bu hataları saklamaya yönelik bu hamlelerinizi millete ifşa etmeye devam edeceğiz. 12 Eylül sanıklarının 4 Nisanda yargılanmaya başlamasını da ilahî bir tesadüf değil, şeytani bir plan olarak gördüğümü ifşa ediyorum, söylüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

VURAL KAVUNCU (Kütahya) – Referandumda gördük…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, Sayın Konuşmacı Amerikan uşaklığıyla ilzam etti bizi. Açıklamak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, tabii, Sayın Ahmet Aydın’ın, Amerikan uşaklığıyla suçladığımız 12 Eylül cuntacılarıydı, onları savunmak için kürsüye çıkmasını da nasıl bir iş birliği olduğunu göstermek açısından ifade etmek istiyorum.

AHMET AYDIN (Devamla) – İşinize bakın. Kamuoyu biliyor. Vatandaş biliyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – O ifadeyi 12 Eylül uşakları için söyledi.

BAŞKAN – Müsaade ederseniz ne söylediğini duyalım. Bir saniye…

AHMET AYDIN (Devamla) – Biraz dinleyin, dinleyin. Oktay Bey, dinleyin.

OKTAY VURAL (İzmir) - Dolayısıyla bugün 12 Eylül uşaklarını savunmak için bir AKP grup sözcüsü konuşuyor. ABD’nin “bizim çocuklar”ını savunuyorsunuz.

AHMET AYDIN (Devamla) – Biraz dinleyin…

BAŞKAN – Bir saniye lütfen… Evet, Hatibi dinleyelim.

Buyurun Sayın Aydın.

AHMET AYDIN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, siz burayı dinleyin. Ağzı olan konuşuyor zaten. Burada söz bize verildi.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sen nerenle konuşuyorsun!

AHMET AYDIN (Devamla) – Söz bize verildi. Burada biz söz söylemek durumundayız. Milletin kürsüsünde gelir konuşursunuz ve sizin ne konuştuğunuzu, ne yaptığınızı da bütün kamuoyu biliyor, bütün halk biliyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Burada 12 Eylül cuntacılarını çoğunluk partisinin savunmasını esefle karşılıyorum! 12 Eylül cuntasını savunuyorlar işte görüyorsunuz!

AHMET AYDIN (Devamla) – Sayın Başkanım, konuşmam lazım ama…

BAŞKAN – Sayın Vural, lütfen dinleyelim.

AHMET AYDIN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, arkadaşların zannediyorum biraz sıkıntıları var.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bu Meclis cuntacıları savunamaz.

AHMET AYDIN (Devamla) – O sıkıntıları burada bizim ifade etmememiz için bizi provoke ediyorlar.

OKTAY VURAL (İzmir) – Savunamazsınız. Savunuyorsunuz şimdi.

AHMET AYDIN (Devamla) – Çok Değerli Başkanım, değerli arkadaşlar; tabii âyînesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Ne yaptığınız çok önemli. Sizin ne yaptığınızı, ne söylediğinizi, söyleminizle uyumlu olup olmadığınızı bütün Türk halkına havale ediyorum. Herkes her şeyi çok iyi biliyor. Kalkıp burada çok güzel laflarla edebiyatlar yaparak bir yere varamazsınız.

Değerli arkadaşlar, bakın, biz burada bu ülkenin özgürleşmesi, bütün vesayetlerin ortadan kaldırılması adına, demokratikleşme adına ciddi bir paket getirdik. 26 maddelik referandum paketi getirdik ve o paketin içindeki maddelerden bir tanesi de geçici 15’inci maddeydi. Eğer bugün darbeciler yargılanıyorsa bu grubun sayesinde yargılanıyordur. Siz o gün neredeydiniz? Neredeydiniz? (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Üç tane Mecliste grup vardı ki birisi milletvekillerine güvenip perde arkasına gönderemedi, birisi bütün maddelerine “hayır” dedi, bir başka grup da boykot etti.

Değerli arkadaşlar, millet bunları unutmadı ve biz burada AK PARTİ oylarıyla geçirdik, millete gittik. Millet de hesabını verdi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET AYDIN (Devamla) – Millet de onların defterini dürdü ve sizin de yanlış yolda olduğunuzu göstererek yüzde 58’le “evet” dedi… (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir saniye efendim. Bir saniye… Bir saniye…

AHMET AYDIN (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakikamı çaldılar.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Kürsüyü işgal ediyorsun.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aydın.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun efendim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Konuşmacı…

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkanım, grubumuzu itham ederek perde arkasına gidemediğimizi söyledi.

OKTAY VURAL (İzmir) – Salim Uslu’yu çağırın efendim!

BAŞKAN – Beyler, bir saniye… Bir saniye… Sırasıyla verelim. Bir saniye efendim. Bir saniye…

AHMET AYDIN (Devamla) – Yine bugün değerli arkadaşlar, araştırma önergesi veren gene AK PARTİ’dir. Yine aynı şekilde AK PARTİ iktidarındaki Hükûmet…

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aydın, teşekkürler.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sevgili Ahmet, mikrofon kapandı, farkında mısın?

AHMET AYDIN (Devamla) – …O gün niye “hayır” dediniz?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Kürsüyü işgal etmeyin.

BAŞKAN – Sayın Aydın, teşekkür ederim.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, aleyhinde söz istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aydın.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun efendim.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Hatip, Milliyetçi Hareket Partisini itham ederek…

(Gürültüler)

BAŞKAN – Efendim, anlaşılmıyor, lütfen bir saniye…

FARUK BAL (Konya) – Anayasa oylamasında geçici 15’inci maddeyle ilgili gerçek dışı beyanda bulunmuştur. Açıklamak için söz istiyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Biraz da hayır düşünün ya! “Şeytanla görüşürüm” diyen kılavuzdan vazgeçin bir kere.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Biz “evet” dedik.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Şimdi, müsaade ederseniz…

FARUK BAL (Konya) – Efendim, gerçek dışı beyanda bulundu.

BAŞKAN – Buradan mı yapmak istiyorsunuz?

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…

FARUK BAL (Konya) – Ama  Milliyetçi Hareket Partisine konuşuyor. Önce ben konuşayım, ondan sonra kime verecekseniz verin.

BAŞKAN – Buyurun. Sonra Hamzaçebi, sonra burası.

FARUK BAL (Konya) – Teşekkür ederim.

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, referandumda “hayır” dediler, şimdi de kuyruğa girdiler. Bunu açıklayacaklar şimdi, kuyruğa niye girdiklerini.

(MHP sıralarından “Ahmet Bey, dinle, dinle” sesleri)

3.- Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, Sayın Yeni…

BAŞKAN – Sayın Bal, lütfen fazla bir sataşmaya meydan vermeden.

AHMET YENİ (Samsun) – Referandumda “hayır” dediler, şimdi de kuyruğa giriyorlar.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ahmet Bey, önce biz müdahil olduk. Yalan söyleme! (Gürültüler)

FARUK BAL (Devamla) – Sayın Başkan, efendim, saniyeler geçiyor. Saniyeler geçti. Efendim, 1,41’e düştü. İlave edin lütfen.

Efendim, lütfen saatimi başlatır mısınız.

AHMET YENİ (Samsun) – Niye müdahil olmak istediklerini anlatacaklar.

FARUK BAL (Devamla) – Sayın milletvekilleri, bu grupta en fazla Ahmet Yeni’nin sesi çıkıyor.

AHMET YENİ (Samsun) – Doğru.

FARUK BAL (Devamla) - Lakin, soyadı Yeni olmasına rağmen, en yeni bilgilerle değil, en eski bilgilerle mücehhez galiba. Ben, o yeni bilgilerden birkaç tanesini, değerli AKP Grubuna anlatarak Sayın Başbakan dâhil olmak üzere, pek çok kişinin zihnindeki kirli bilgiyi açıklamak istiyorum.

AHMET YENİ (Samsun) – Kuyruğa girince güncelleştirdiniz!

FARUK BAL (Devamla) – Milliyetçi Hareket Partisi 12 Eylülle hesaplaşmak için en haklı, en mağdur ve en cesur partidir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) 

Dinle, dinle!

AHMET YENİ (Samsun) – Niye “Hayır” dediniz?

FARUK BAL (Devamla) – Dinleyeceksin, dinleyeceksin!

Milliyetçi Hareket Partisi, geçici 15… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Sayın Başkanım, siz mi susturacaksınız…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – “Hayır” dediniz.

AHMET YENİ (Samsun) – “Hayır” diyeceksin, kuyruğa gireceksin!

BAŞKAN – Lütfen dinleyelim beyler, lütfen dinleyelim.

Buyurun.

FARUK BAL (Devamla) – Eğer aklınızı kullanmak istiyorsanız, benim söylediğim sözlerin ne anlama geldiğini bir dinleyin.

Geçici 15’inci maddeyi kaldırmak ile yeni hukuki sorunlar yarattınız. Bu yeni hukuki sorunlarla yargı boğuşacaktır. Neyle boğuşacaktır? Bir, zaman aşımıyla boğuşacaktır.

YILMAZ TUNÇ (Bartın)  – Hâlâ aynı şeyleri söylüyor.

FARUK BAL (Devamla) – İki, sanık lehine olan hükümlerin uygulanmasıyla boğuşacaktır. Eğer, siz, AKP Grubu olarak…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Mahkemeye yol mu gösteriyorsun sen? Ne demek?

BAŞKAN – Lütfen…

FARUK BAL (Devamla) – …parmaklarınızda akıl olsaydı, verilen talimatlara göre hareket etmeseydiniz, Milliyetçi Hareket Partisinin…

AHMET YENİ (Samsun) – O gün “Hayır” diyeceksin, bugün kuyruğa gireceksin!

BAŞKAN – Sayın Bal…

FARUK BAL (Devamla) - …vermiş olduğu önergeyi kabul eder, o geçici maddeyle beraber şimdi ortaya çıkan bu iki sonucu da ortadan kaldırabilecek bir anayasa değişikliğine “Evet” derdiniz.

NUREDDİN NEBATİ (İstanbul) – O zaman niye müdahil oluyorsunuz? Bu millet aptal, değil mi, bu millet bir şey bilmiyor!

FARUK BAL (Devamla) –  Bu önerge Meclis zabıtlarında vardır, buna rağmen, MHP’yi ilzam edici, itham edici konuşmalarda bulunmak, siyasi ahlaka ve medeni davranışa uymamaktadır.

Teşekkür ederim.

AHMET YENİ (Samsun) – “Hayır” dediniz, kuyruğa giriyorsunuz. Niye şimdi müdahil oluyorsunuz?

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bal.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sonra size vereceğim.

Sayın Hamzaçebi…

İki dakika içinde lütfen…

4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önce burada konuşan AKP Grup Başkan Vekili Sayın Ahmet Aydın, 12 Eylül 2010 referandumunda halk oyuna sunulan Anayasa değişiklikleriyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisinin tutumuyla ilgili bir olumsuz değerlendirme yaptı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Aradan geçen zaman Cumhuriyet Halk Partisinin ne kadar haklı olduğunu göstermiştir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Yirmi altı maddelik…

Sayın Milletvekili, siz devamlı, orada oturup laf atıyorsunuz.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Siz de atıyorsunuz!

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bir süre arkaya kaybolmuştunuz, gene ön sıraya geldiniz. Sayın Başbakanın birçok şeyini eleştiriyorum ama bir tutumunu beğeniyorum; ön sırada oturup laf atan milletvekillerini bir dahaki dönemde listeye koymuyor.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Problem değil.

AHMET YENİ (Samsun) – Dördüncü dönemde de geleceğim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sayın milletvekilleri, bugün yargı Hükûmetin kuşatması altındadır. 12 Eylül 2010 referandumuyla halkoyuna sunulan yirmi altı maddelik Anayasa değişikliğinin yirmi dördüne Cumhuriyet Halk Partisi “evet” demiştir, yargıyı kontrol altına almaya yönelik iki maddelik değişikliğe Cumhuriyet Halk Partisi “hayır” demiştir. 12 Eylül darbecilerinin yargılanmasını önleyen geçici 15’inci maddenin o pakete girmesi de Cumhuriyet Halk Partisinin sayesindedir. Ancak bugün, 12 Eylül darbesinden hesap sorma iddiasında olan Hükûmetin, sıra 27 Nisan e-muhtırasına gelince oralara ilişemeyip de “Mecliste bir araştırma komisyonu kuralım.” diyerek topu taca atmasını da milletimin takdirine sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Millet takdir ediyor.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sıra 27 Nisan e-muhtırasına gelince Sayın Tayyip Erdoğan çark etmiş ve demiştir ki “O, Genelkurmayın hassasiyetidir.” Bu çark milletin gözünden kaçmamıştır.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Sırayla, sırayla!

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Şimdi de araştırma komisyonuyla çark ediyorsunuz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET YENİ (Samsun) – Referanduma “hayır”, müdahil olmaya “evet”!

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Sakık, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)

Lütfen iki dakika içinde…

5.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın BDP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; evet, şeyde haklı olabilirsiniz, yani referandumda dönüp bize değil ama iki gruba diyebilirsiniz: “’Hayır’ dediniz ama bugün geldiniz müdahil oldunuz.” Haklı söze hak. Ama biz de size dönüp şunu sorma hakkına sahibiz: Bakın, o referandumda bir tek, taslak hazırlayan, sizinle diyalog kuran, sizinle görüşen… Hatta bu 8’inci madde görüşülürken 5 tane vekil arkadaşımız gelip burada oy kullanmadı mı? Kullandı.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Niye sadece 5 tanesi, hepsi gelebilirdi.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Hepsi kullanabilirdi.

SIRRI SAKIK (Devamla) – “Evet” demedi mi? “Evet” dedi ama sizde…

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Ne kullandıklarını bilmiyoruz ki.

SIRRI SAKIK (Devamla) – …yürek yoktu, bizimle birlikte hareket etme cesareti yoktu. Çıktınız, grup başkan vekilleri olarak, döndünüz, kendi arkadaşlarınızı kontrol edemediniz, günah keçisi kimler? BDP’liler. Toprağın en zayıf noktasında genelde hep halkalar yapılır ya, arkadaşlarınızdan hesap soramadınız, bizden hesap sordunuz. Oysaki biz önünde ve arkasında duramayacağımız hiçbir şeyi yapmayız. Çıktık, geldik, 8’inci maddeye “evet” oyu verdik ama sizde o yürek yoktu; bizimle birlikte hareket etme, bizimle birlikte demokrasi mücadelesi verme yürekliliği gerçekten sizde yoktu. Sizi tekrar yürekli olmaya davet ediyorum.

Bugün gerçekten ben mahkemede bir şey gördüm, o mahkemede müdahil olanların hepsi -bütün partilerden vardı- bu Anayasa’nın kökten değişmesi gerektiğini bize söylüyorlar, hayat böyle emrediyor. Onun için bu hayatın realitesine dört siyasi parti, evet, uymak zorundadır. Düne takılıp kalmamalıyız, geleceği birlikte inşa etmeliyiz. Ülkenin buna ihtiyacı vardır, birbirimizle cebelleşmeye ihtiyacı yoktur.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/556) (S. Sayısı: 200) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Lütfü Türkkan ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 20’nci madde kabul edilmiştir.

21’inci madde üzerinde dört önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/556 esas numaralı Kanun Tasarısının çerçeve 21 inci maddesiyle 4688 sayılı Kanunun değiştirilmesi öngörülen 31 inci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “Heyeti” ibarelerinin “Heyeti Başkanı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 

 

 

   Mahir Ünal                                           Ayşe Nur Bahçekapılı            Mehmet Doğan Kubat

 Kahramanmaraş İstanbul                                    İstanbul

Ali Rıza Alaboyun Ramazan Can               Pelin Gündeş Bakır

     Aksaray                                                        Kırıkkale                                  Kayseri

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 21. maddesiyle değiştirilen 4688 sayılı kanunun 31. maddesinin dördüncü paragrafında yer alan "ağustos" ibarelerinin "eylül” olarak değiştirilmesini arz ve talep ederiz.

                    Mehmet Şandır                        Mustafa Kalaycı                      Mehmet Günal

                           Mersin                                      Konya                                    Antalya

                      Reşat Doğru                              Sümer Oral                           Erkan Akçay

                            Tokat                                       Manisa                                   Manisa

                                                                  S. Nevzat Korkmaz

                                                                            Isparta

BAŞKAN – Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım, önerge sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 200 sıra sayılı “Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 21. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 02.04.2012

                     Mehmet Şeker                            Kazım Kurt                         Namık Havutça

                         Gaziantep                                  Eskişehir                                 Balıkesir

                                            Musa Çam                        Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                                                İzmir                                        İstanbul

Madde 21- 4688 sayılı Kanunun 31 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Toplu sözleşme görüşmeleri

Madde 31- Toplu sözleşme, genel toplu sözleşme, hizmet kolu ve kurumsal toplu sözleşmesi olmak üzere üç düzeyde yapılır.

Genel toplu sözleşme görüşmelerinde Heyetler, her yılın eylül ayının ilk işgünü Kamu İşveren Heyeti Başkanınca belirlenen ve Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetine dahil konfederasyonlara bir hafta önceden bildirilen yerde toplanır.

Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti tarafından hazırlanan genel toplu sözleşme teklifi ile her bir hizmet kolu için ilgili Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti tarafından hazırlanan hizmet kolu toplu sözleşme teklifleri, genel toplu sözleşme görüşmelerinin başlama tarihinden en az bir hafta önce, Kamu İşveren Heyetine sunulmak üzere Devlet Personel Başkanlığına verilir.

İlgisi sebebiyle Kamu İşveren Heyeti Başkanının belirleyeceği kurum temsilcileri ile Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetinin belirleyeceği temsilciler, toplu sözleşme görüşmelerine teknik heyet olarak iştirak eder.

Genel toplu sözleşme görüşmeleri en geç 30 gün içinde sonuçlandırılır. Kamu İşveren Heyeti Başkanınca uygun görülmesi halinde bu süre beş gün uzatılabilir.

Genel toplu sözleşme görüşmelerinde müzakere edilen bütün konular üzerinde anlaşma sağlanmışsa toplu sözleşme imzalanır.

Hizmet kolu toplu sözleşme görüşmeleri, genel toplu sözleşmenin imzalanması halinde imza tarihini takip eden iş günü, uzlaşmazlığın Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna götürülmesi halinde ise Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararının açıklanmasını takip eden üç gün içerisinde başlar.

Hizmet kolu toplu sözleşme görüşmeleri, beş gün içerisinde sonuçlandırılır. Bu süre içerisinde hizmet kollarına ayrı gün ve saat tahsisi yapılabilir.

Hizmet kolu toplu sözleşme görüşmelerinde müzakere edilen bütün konular üzerinde anlaşma sağlanmışsa toplu sözleşme imzalanır.

Kurum toplu sözleşmesinde özel bütçeli kamu kurum ve kuruluşları ile denetleyici ve düzenleyici kurumlar, sosyal güvenlik kurumları, belediyeler, il özel idareleri ve mahallî idare birliklerinde çalışmakta olan kamu görevlilerinin genel toplu sözleşmelerle belirlenen ekonomik ve sosyal hakları dışındaki ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel haklarını belirlemek üzere; o kurumdaki en çok üyeye sahip sendikanın çağrısını takiben en geç bir ay içerisinde ilgili kurum merkezinde yapılır.

Kurum toplu sözleşmesinde kamu görevlileri heyetini oluşturan ilgili kurumda en çok üyeye sahip sendika kendi teklifini ilgili kurumun en üst yöneticisine toplu sözleşme görüşmelerinden bir hafta önce verir.

İlgili kurumun en üst yöneticisinin belirleyeceği temsilcileri ile Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetinin toplam sayısı üçü geçmemek üzere belirleyeceği temsilciler, toplu sözleşme görüşmelerine teknik heyet olarak iştirak edebilirler.

Kurum toplu sözleşmesi görüşmeleri en fazla 30 gün içerisinde tamamlanır.

Kurum toplu sözleşme görüşme süreci sonunda toplu sözleşme veya toplantı tutanağı imzalanır.

Genel, hizmet kolu ve kurum toplu sözleşme görüşmelerinin yürütülmesinde uygulanacak yöntem ve görüşme takvimi yönetmelikle düzenlenir.

Genel ve hizmet kolu toplu sözleşme metinleri, imzalandığı tarihten itibaren en geç üç gün içinde Resmî Gazetede yayımlanır.

Toplu sözleşme görüşmelerine katılmaya yetkili hiçbir konfederasyon veya sendika temsilcisinin toplu sözleşme görüşmelerine katılmaması hâlinde, kamu görevlilerine sonraki mali yıl için uygulanacak ekonomik ve sosyal haklar genel hükümlere göre belirlenir."

Diğer önergenin imza sahipleri:

                     Pervin Buldan                      Sırrı Süreyya Önder                       Adil Kurt

                             Iğdır                                       İstanbul                                  Hakkâri

                                              Erol Dora                                Ertuğrul Kürkcü

                                                Mardin                                         Mersin

BAŞKAN – Sayın Komisyon, aynı mahiyetteki önergelere katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Bakan?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkanım, kısa bir açıklamaya müsaade eder misiniz?

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Değerli arkadaşlar, az önce Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına verilen önergeye Hükûmet olarak katıldığımızı ifade ettik ve çok Değerli Grup Başkan Vekilimden de uygun olabileceğini, çok ciddi bir değişiklik oluşturmadığını ve katılmaları gerektiğini rica ettim. Fakat yapmak istediğimiz bir uygulama kimse farkına bile varmadan çok daha farklı boyutlara, tartışmalara taşındı. Milletimiz tabii bunları izliyor. Bizden de, Hükûmetten de beklentiler var. Sürekli bize ifade ediliyor “Neden muhalefeti dikkate almadan uygulamalar yapıyorsunuz?” diye. Güzel bir örnek sergileyelim ve önümüzdeki maddeler açısından da güzel bir örnek teşkil eder mi diye ifade ettik. Katıldığımız önerge üzerinde hiç alakası olmayan konular burada gündeme getirildi ve çok farklı boyutlara konunun taşınmasının bizi üzdüğünü ifade ediyorum ve bu önergelere katılmadığımı ifade ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yani üzüntünüz grubunuza mı? Komisyon katılmadı… Nasıl konuşacağımızı size mi soracağız?

BAŞKAN – Şimdi, önerge sahipleri adına Sayın Sırrı Sakık, buyurun efendim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Bakanın açıklamalarından ben muhalefet partilerine yönelik bir eleştiri aldım. Yani eğer İktidarı eleştiriyorsa lütfen açıklıkla bunu ifade etsin. Biz, İktidar Partisi Grup Başkan Vekilinin yapmış olduğu konuşma üzerine söz alma ihtiyacı duyduk. Sayın Bakan, lütfen daha net konuşun. Ortalığı karıştıran kimdir? Bu önergeyi sizin katılmanıza rağmen kabul etmeyen kimdir acaba? Lütfen…

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sözleriniz zabıtlara geçti.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Hayır, hayır. Sayın Bakan açıklamalı, aksi takdirde sataşma nedeniyle söz istemek durumunda kalacağım.

BAŞKAN – Sayın Sakık, buyurun efendim.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, bu önerge toplu sözleşmeyle ilgili bir önerge ama gerçekten, Sayın Bakanımızla bir konuyu burada çözmek istiyoruz. Şimdi, üç noktada sahipsiz olan işçiler var. Bir, bu inşaat sektöründe çalışan ve hiçbir sosyal güvencesi olmayan işçiler var. İki, mevsimlik işçiler var. Hep biliriz, yani bu mevsimlik işçilerin bugünden itibaren başlayarak hangi sorunlarla karşı karşıya kaldıklarına her yıl tanıklık ediyoruz, yani düşmanlıklar temelinde, hatta birçok ile alınmazlar ve bu mevsimlik işçilerin hiçbir güvencesi yoktur, hele hele çocuklarının eğitimlerini sürdürme olanağı da yoktur ama uzun süredir bunu hep seslendirmemize rağmen, bu mevsimlik işçilerle ilgili bugüne kadar bir yol almış değiliz. Kimi ilde il valisi, il emniyet müdürü, hatta jandarma alay komutanı, hatta kaymakamlar bu noktada, faşist odaklara karşı bir şeyler yapamadığını, saldırıya maruz kaldıklarını bu Parlamentoda, bu kürsüde onlarca kez seslendirdik ama çözüm bulamadık. Yani hem ekonomik hem sosyal açıdan büyük sıkıntılar yaşadıklarını görüyoruz.

İkincisi: İnşaat sektöründe çalışan işçiler var ve bunların büyük çoğunluğu Anadolu’dan gelen Kürtlerdir ve bu işçilerin -İzmir’den tutun Eskişehir, Kütahya’ya kadar onlarca yer sayabilirim- saldırıya maruz kaldıklarına, bunlara karşı nefret suçu işlendiğine de tanıklık ettik. Bunlarla ilgili de ne yapılabilir? Ama bugüne kadar Hükûmetin bu konuda bir politikası da olmadı. Her seferinde biz, saldırıya maruz kaldıklarında ilin valisini ararız, ilin emniyet müdürünü ararız “Efendim, onlar geldiler, propaganda…” Aslında böyle bir şey yok. Sadece bütün tepki kimliklerinedir.

Üçüncü bir sektör: Yurt dışına gidenler var. Ben bu dönem çok yakın bir tarihte Kuzey Irak’ta Kürt bölgesinde… Yani nasıl bir isim koyacağım onu da bilmiyorum. “Kürt bölgesi” diyorum tepki alıyoruz, “Kürdistan” diyoruz tepki alıyoruz ama orada bir yönetim var. Artık takdir edin yani oraya ne söyleyeceğimizi. Ben gittim, gördüm. Orada çalışan işçilerimizin büyük bir çoğunluğunun hiçbir güvencesi yoktur.

Sayın Bakanım, oradaki konsolosumuz da tanıklık etti, birlikte… 100 tane işçi, ücretleri ödenmeyerek mağdur edilmişti ve onlarca gün de orada, Türk konsolosluğu önünde bekliyorlardı ve otobüsün içerisindeydiler ve geldiğimiz günden bugüne kadar -bizim gibi- binlerce işçi mağdur edildi ve birçoğu da ücretlerini almadan ülkeye geri dönüş yapmışlardı. Orada bekleyen arkadaşlarımızın o sorunuyla ilgili biz oradaki konsolosluğumuzla görüştük –ben teşekkür ediyorum- birebir ilgilenerek sorunu çözdü.

Mesela, yine bu işçilerle, inşaat sektöründe çalışan işçilerle ilgili çok yakın bir tarihte, 11 Mart Pazar günü İstanbul’da 11 tane işçinin bir çadırda nasıl hayatlarını kaybettiklerini hep birlikle gördük ve o işçilerin 2’sinin sigortası yoktu. Aynı gün, iki saat sonra, bu işçilerin sigortası yapılıyor.

Şimdi, bugüne kadar, beş yıllık süre içerisinde, seçim bölgeme en az 50 tane cenaze göndermişim, belki 20’sini buraya da taşımışım. Bunların büyük bir çoğunluğu inşaat sektöründe gelip çalışır, hiçbirinin bir sosyal güvencesi yoktur, sigortası yoktur. Ne zaman ölümle yüz yüze gelir ölürler, hayatlarını kaybederler, ondan sonra o müteahhit firmalar bunların sigortasını yapar ve ailelerini bulur, 3-5 kuruş para verir ve böylelikle olayın üstünü kapatmaya çalışırlar.

Şimdi, biz burada, sahipsizlerin sahibi olmalıyız. Gerçekten, o inşaat sektöründe trilyonları kazananlar değil, hayatını kaybedenlerle ilgili burada bir yasal düzenleme yapmalıydınız. Beş yıldır hep taşıyoruz, bu insanlar mağdur. İstanbul’da 11 insan çadırda diri diri yanıyor ve insanda ar olur, utanma olur, bir duygu olur; iki saat sonra, eğer aynı gün, pazar günü, iki saat sonra bunların sigortası yapılıyorsa demek ki bu ülkede her şey bitmiştir, insanlık adına bitmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SIRRI SAKIK (Devamla) - Ben, beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sakık.

Şimdi, Sayın Şeker ve arkadaşlarının önergesi.

Sayın Hamzaçebi, kim konuşacak?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Mehmet Şeker.

BAŞKAN – Sayın Şeker, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 21’inci maddesinin değiştirilmesine yönelik önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, sizleri ve ekranları başında bizleri izleyen değerli vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Sayın Bakana bir şey söylemek istiyorum buradan: Biz, Sayın Bakanım, gerçekten emek vererek bu önergeleri hazırlıyoruz ve bir zaman harcıyoruz, bunlar üzerinde çalışıyoruz ama gördüğüm şu ki bu Meclise geldiğim günden bugüne, verdiğimiz bütün önergelerde, maalesef, siz biraz kibar olduğunuz için “Katılamıyoruz.” diyorsunuz ve Hükûmet hiçbir şeye katılmıyor. Sonuç olarak da biz bu önergeleri, maalesef, hazırladığımızla kalıyoruz.

Değerli arkadaşlar, toplu sözleşme görüşmelerine ilişkin süreçle ilgili hükümler içeren tasarının 21’inci maddesine göre, toplu sözleşme tek düzeyde yapılacaktır. Verdiğimiz değişiklik önergesiyle “genel”, “hizmet kolu”, “kurumsal toplu sözleşme” olmak üzere üç düzeyde toplu sözleşme yapılmasını öngörmekteyiz. Böylece, hizmet kollarında toplu sözleşme engeli ortadan kaldırılacak ve sendikaların varoluş gerekçelerine uygun bir düzenleme de yapılmış olacaktır. Kurumsal toplu sözleşme düzenlemesiyle, tasarının yüzlerce belediyede yapılan toplu sözleşmeyi yok saymasının da önüne geçilmiş olacaktır.

Ayrıca, toplu sözleşme görüşmelerinin ağustos ayında yapılmasına ilişkin düzenlemenin de ağustos ayının tatil dönemine denk gelmesi nedeniyle eylül olarak değiştirilmesi gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar, bu yasa tasarısında da AKP klasiklerinden biri yaşanmış ve yasa taslağı üzerinde taraflar arasında aylarca süren çalışmalar çöpe atılarak, tek taraflı hazırlanmış bir tasarı Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilmiştir. Bu, AKP’nin dayatmacı zihniyetinin de bir tezahürüdür. Topluma nüfuz etme, toplumu tek tipleştirme anlayışına sahip bir iktidar partisinden uluslararası sözleşmelere uygun, evrensel sendikal hak ve özgürlükler ışığında bir yasa tasarısı beklentisinin çok iyi niyetli bir yaklaşım olduğu da hepimizin malumudur.

Toplumu tek tipleştirme arzusuyla kadrolaşmada zirve yapan, kendi yargısını, medyasını, bürokrasisini oluşturan AKP’nin benzer uygulaması sivil toplum örgütlerinde ve sendikalarda da maalesef görülmektedir. Sermayenin çıkarları doğrultusunda sendika yönetimlerini ele geçiren, kendi kontrolü altına alan mevcut Hükûmet döneminde, iktidar yanlısı Hak-İş ve Memur-Sen’e bağlı sendikalar üye sayılarını artırırken, ne hikmetse, diğer sendikaların üye sayıları gün geçtikçe azalmaktadır. Bu dönemde, sendikalı oldukları için binlerce kişi hukuksuz bir biçimde atılmış, binlerce sendikalı baskıyla, zorla, Hükûmete yakınlığıyla bilinen sendikalara geçmeye zorlanmıştır.

Bugünkü veriler emekçilerin nasıl savunmasız ve örgütsüz bırakıldığının da en büyük kanıtıdır.

1980’lerde sigortalı çalışan işçi sayısı 2,5 milyon iken, sendikalı işçi sayısı yaklaşık 1 milyon dolayındaydı. Günümüzde ise 11 milyon çalışana karşı sendikalı işçi sayısı 800 bin civarındadır. Sendikalaşma yolundaki uluslararası sözleşmelere uyumu açısından dünyanın en kötü ülkelerinden birisiyiz değerli arkadaşlar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına, Uluslararası Çalışma Örgütü standartlarına, uluslararası sözleşmelere zıt hükümler içeren görüşmekte olduğumuz tasarıyla bu durum daha da vahim bir hâl alacaktır.

Sendikalı işçi sayısını katbekat aşan taşeron işçiliğe son vermeden, tek tip sendika yaratma çabasından vazgeçmeden, hakem kurulunu iktidar etkisinden çıkarmadan, uluslararası standartlarla ve evrensel değerlerle uyumlu düzenlemeler getirilmeden sendikal hareket özgürleşemez, büyüyemez, güçlenemez. Örgütlenme özgürlüğünün olmadığı bir ülkede de gelişmeden ve kalkınmadan bahsedilemez.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN –  Teşekkür ederim Sayın Şeker.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN –  Efendim, müsaade ederseniz, bu ikisini oylamadan önce yoklama talebi var.

Yoklama yapacağız, isimleri alalım: Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Şeker, Sayın Dibek, Sayın Soydan, Sayın Serindağ, Sayın Köse, Sayın Özkan, Sayın Demiröz, Sayın Erdemir, Sayın Karaahmetoğlu, Sayın Kesimoğlu, Sayın Ayaydın, Sayın Öner, Sayın Türmen, Sayın Onur, Sayın Bayraktutan, Sayın Yüceer, Sayın Erdoğdu, Sayın Onur.

Değerli arkadaşlarım, şimdi yoklama yapacağız.

İki dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı) 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/556) (S. Sayısı: 200) (Devam)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki iki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 21. maddesiyle değiştirilen 4688 sayılı kanunun 31. maddesinin dördüncü paragrafında yer alan "ağustos" ibarelerinin "eylül” olarak değiştirilmesini arz ve talep ederiz.

                                                                                    Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

Sayın Reşat Doğru, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak 21’inci madde üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında on beşinci ölüm yıl dönümünde andığımız Değerli Başbuğumuz Alparslan Türkeş’i minnet ve şükranla anıyorum ve Allah’tan rahmet diliyorum.

Tabii burada Sayın Bakan bazı önergelere katıldığını ifade ettiler. Sayın Bakan tabii, diyalog içerisinde kanunları çıkartmaya çalışıyor ancak burada 37’nci maddeden çeşitli kanunları hazırlayarak getirdim. Hakikaten çok da emek vererek getirmiş olduğumuz kanunlar 37’nci maddede sunulmuş olmasına rağmen maalesef AKP Grubunun reddiyle karşılaşmış ve hiçbir tanesi gündeme alınmamıştır. Dolayısıyla da bu şikâyetimi de buradan dile getirmiş olayım Sayın Bakanım.

Memuruyla, emeklisiyle herkes çıkartılması gereken bu kanunu beklemektedir. Son yıllarda özellikle kamu görevlilerinin haklarının geriletilmesi üzerine yapılan çalışmalar giderek artmış, bu doğrultuda gerçekleştirilen düzenlemeler memurlarımızın kazanılmış haklarının gasbedilmesi noktasına kadar varmıştır. AKP diğer sosyal katmanlar gibi memur, işçi ve ücretlilere de vermiş olduğu sözü tutmamıştır. Bunların içerisinde de çiftçilerimiz en büyük mağduriyeti yaşayan insanlardan bir tanesidir. Biraz önce çiftçi kardeşimiz “Hep memurlardan bahsediyorsunuz, neden bizim haklarımızı da söylemiyorsunuz?” diye bir izamda bulunmuştur. Ben de buradan onların haklarını söylemek isterim ki hakikaten çiftçiler de şu anda mazotuyla, gübresiyle, ilacıyla çok ağır şartlar içerisinde üretim yapmaya çalışmaktadırlar.

Bir taraftan kamu görevlilerimize iş güvencesinin zayıflatıldığı esnek sözleşmeli statü, düşük ücret karşılığında uygunsuz şartlarda çalışma dayatması yapılırken, bir tarafta da kamu görevlilerimizin örgütlenme, toplu sözleşme ve grev hakkı sulandırılmaya çalışılmaktadır. Memur açlığa, sefalete terk edilmiş ve tarihinde ilk defa, 2012 yılında, beş altı aydır zamsız maaşa mahkûm edilmişlerdir. Adaletten, haktan bahsedilirken en büyük haksızlık AKP İktidarında kamu çalışanlarına yapılmıştır.

Sayın milletvekilleri, AKP Hükûmeti istediği kanun tasarılarını istediği zaman, istediği sürede yasalaştırmakta uzman olmasına rağmen, bu yasa tasarısının neden on yedi on sekiz aydan beri bekletildiğini bir türlü anlayamıyoruz.

Son on yıldır yapılan zamlarla memur maaşları, insanca yaşamaları ve geçinmeleri için yeterli gelmemektedir. Birçok memur, maalesef, kaçak olarak akşamları, hafta sonları ek işler yaparak geçimlerini sağlamaya çalışmaktadırlar. Ücretlerin reel olarak yükselmesi ve adil bir gelir dağılımı için, çalışanların maaşlarında enflasyon üzerinden bir miktar daha artış yapılması gerekmektedir. Maaş artışlarında, hedeflenen enflasyon yerine, gerçekleşen reel enflasyon mutlaka dikkate alınmalıdır.

2001 yılında Türkiye’nin toplam borcu 198 milyar dolar iken 2011 yılı itibarıyla 529 milyar dolara yükselmiştir. 2001 yılında benzinin fiyatı 1 TL iken, 2012 yılında yüzde 500’ler civarında artarak 5 lira civarına ulaşmıştır. Dünyanın en pahalı benzinini ve mazotunu maalesef Türk halkı kullanmaktadır.

2002 yılında öğretmen maaşı 600 lira iken, bir aylık maaşla 26 tane çeyrek altın alınabilirken, 2012’de 2.100 lira olan maaşıyla ancak -enteresandır- 12 tane çeyrek altın alınabilmektedir.

AKP İktidarında, Sayın Başbakan ve bakanlar konuşmalarında, vergilerin düşürüleceğini, vergi sayısının azaltılacağını, SSK primlerinin ve giderlerinin düşürüleceğini söylüyorlardı. 2002 yılında “İşsizlik bu ülkenin kaderi olmayacak. Açlık, emeklinin, memurun, kamu çalışanlarının kaderi olmayacak.” diyordunuz; üç yıl içerisinde de insanlar daha mutlu, daha zengin olacaktı. Acaba bunların hangisi gerçekleşmiştir, bunları da öğrenmek istiyoruz. Şimdi siz söyleyin, on yıllık iktidarınız döneminde bunların hangisini düşürdünüz?

 “Kamu çalışanlarını ezdirmeyeceğiz, destekleyeceğiz.” dediniz, sonuç ne olmuştur? Şu anda memur, işçi, ücretliler borç batağında, icralarla karşı karşıyadır. Kredi kartı borçları -yaklaşık olarak- 60 milyar civarını geçmiştir, kredi kartları tıkanmıştır. Bazen çocuğuna ekmek, süt alamayacak konuma gelmiş olan memurlarla karşı karşıyayız.

Emekliliği gelen memur kara kara düşünmekte, emekli olmaktan korkmaktadır. Emekliler Hükûmetten umudunu kesmiştir. “İntibak yasası çıkaracağız.” derken, ne olduğu belli olmayan bir emeklilik kanunu çıkarılmıştır.

Tahmin ediyorum ki tüm Türk halkı bunları yakinen takip ediyor diyor, önergemize desteğinizi bekliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.

Sayın Doğru ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/556 esas numaralı Kanun Tasarısının çerçeve 21 inci maddesiyle 4688 sayılı Kanunun değiştirilmesi öngörülen 31 inci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “Heyeti” ibarelerinin “Heyeti Başkanı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                     Mahir Ünal (Kahramanmaraş) ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılıyoruz.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Toplu sözleşme gündeminin Heyet Başkanları tarafından belirlenmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Şimdi, kabul edilen önerge doğrultusunda 21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 21’inci madde kabul edilmiştir.

22’nci madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/556 esas numaralı Kanun Tasarısının çerçeve 22 nci maddesiyle 4688 sayılı Kanunun değiştirilmesi öngörülen 32 nci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “yüzde onbeşini” ibaresinin “yüzde yirmibeşini” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

 

 

 

                       Mahir Ünal                      Ayşe Nur Bahçekapılı            Mehmet Doğan Kubat

                    Kahramanmaraş                              İstanbul                                  İstanbul

                      Ramazan Can                       Pelin Gündeş Bakır                    İlknur Denizli

                         Kırıkkale                                    Kayseri                                     İzmir

                    Tülay Kaynarca                          İsmail Tamer                       Hakan Çavuşoğlu

                          İstanbul                                     Kayseri                                    Bursa

                                           Sevim Savaşer                    Hacı Bayram Türkoğlu

                                                 İstanbul                                      Hatay

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 22. maddesi ile değiştirilen, Belediyelerde sözleşme imzalanması başlıklı 4688 sayılı yasanın 32. Maddesinin, son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                    Mehmet Şandır                         Mehmet Günal                          Sümer Oral

                           Mersin                                     Antalya                                   Manisa

                      Erkan Akçay                          Mustafa Kalaycı                       Sadir Durmaz

                           Manisa                                      Konya                                    Yozgat

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan sıra sayısı 200 olan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Madde 22: 4688 sayılı Kanunun 32 nci maddesi başlığıyla birlikte 1. Fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 "Mahalli idarelerde sosyal denge tazminatına ait sözleşme imzalanması”

Madde 32: 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 15’inci maddesi hükümleri çerçevesinde sosyal denge tazminatının ödenmesine

a) İlgili mahalli idarede en çok üyeye sahip sendikanın müracaat ve teklifi

b) Bu teklifin Belediyelerde Belediye Meclisince, İl Özel İdarelerde İl Genel Meclisince karar verilmesi hâlinde

Sendikanın Genel Başkanı veya sendikanın bir temsilcisi ile Belediyelerde Belediye Başkanı, İl Özel İdaresinde İl Genel Meclisi Başkanı arasında toplu sözleşme sürecinin tamamlanmasını izleyen bir ay içerisinde sözleşme yapılır. Bu sözleşme ile belirlenen sosyal denge tazminatının (ay/TL) 2 katı Ramazan Bayramında, 3 katı Kurban Bayramında ikramiye olarak (Sosyal Denge Tazminatı ay/TL dışında) ödenir.”         

Ferit Mevlüt Aslanoğlu                                    Musa Çam                    Mustafa Serdar Soydan

                          İstanbul                                       İzmir                                   Çanakkale

                                            Tufan Köse                             İlhan Demiröz

                                                Çorum                                       Bursa

BAŞKAN – Sayın Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın İlhan Demiröz, Bursa.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 200 sıra sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 22’nci maddesinde verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında görüşlerimi ifade etmek üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

“Demokrasi”, “ileri demokrasi” ifadelerinizi anımsatarak, 2011 yılında Bursa İl Özel İdaresinde yaşanan yetkili sendikanın değiştirilme sürecini anlatmak istiyorum:

Bursa İl Özel İdaresinde yetkili sendika, Kamu-Sen’e bağlı Türk Yerel Hizmet-Sen Sendikası. 2011 Mayıs ayına kadar ilgili yasa gereği yetkili olan sendikamız bu idi.

28 Kasım 2010 tarihinde Türk Yerel Hizmet-Sen Sendikası sosyal denge tazminatı için İl Özel İdaresine müracaat ediyor. İl Özel İdaresi Sekreteri konuyu İl Genel Meclisine getiriyor ve 31 Mayıs 2011 tarihine kadar İl Özel İdaresinde yetkili sendika Kamu-Sen’e bağlı Türk Yerel Hizmet-Sen Sendikası.

Bu noktaya kadar her şey normal, ancak bir anda memurlara sosyal denge tazminatı alabilmeleri için Memur-Sen’e bağlı Belediye ve Özel İdare Çalışanlar Birliği, yani Bem-Bir-Sen’e üye olmaları gerektiği ifade ediliyor ve Kamu-Sen’den istifa ettiriliyorlar. Memur arkadaşlar Bem-Bir-Sen’e üye olmak zorunda bırakılıyor. Bem-Bir-Sen, Bursa İl Özel İdaresinde çoğunluğu elde ediyor.

Arkadaşlar, burası Bursa, memur, mühendis arkadaşların Bursa’da kalma zorunluluğu da bu sendikadan geçiyor, müdürlük, daire başkanlıkları da bu kapsam içinde. Ancak Bursa İl Özel İdaresinde çoğunluğu elde etmelerine rağmen, yasa gereği 31 Mayıs 2011 tarihine kadar yetki alma olanağı olmayan İl Özel İdaresindeki bu sendika, İl Genel Meclisinin işaretinden sonra, her zaman olduğu gibi, yine yasayı arkadan dönmek şeklinde şöyle yapıyorlar: Ne yapıyorlar? Bu defa, İl Özel İdarede değil, Bursa’da yetkili olan sendika için Memur-Sen olarak Çalışma Bakanlığından yazı alıyorlar ve bu şekilde 2012 Ocak ayında geriye dönük aylar da olmak üzere sözleşme yapılarak alınıyor.

Peki, başka illerimizde durum nasıl? Örneğin, İzmir İl Özel İdaresinde çalışan memur ve teknik elemanlar sosyal denge tazminatını alabilmişler mi acaba? İl Genel Meclisinden karar çıkmasına rağmen Vali bekletiyor. Acaba İzmir’deki yetkili sendika Memur-Sen değil mi arkadaşlar?

Bunları neden anlattım? Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nu görüşüyoruz ancak iktidarın ve valilerin baskı yaparak sendika belirlemelerinin yanlış olduğunu ifade etmek istiyorum. Belki şu ifade edilebilir: Bu yasanın geneli içinde bu durumun öne çıkma şansının az olduğu söylenebilir ama bu durum, Türkiye genelinde böyledir. Yandaş paydalara yandaş sendikalar da eklenmiştir.

Teklifimizdeki değişiklikte valilerin devre dışı kalmasını ifade etmek istiyoruz. Valiler yerine orada il özel idaresindeki, il genel meclis başkanlarının sözleşmede, teklifte sorumlu olmalarının gerektiğini ifade ediyoruz.

Ayrıca, yine bu sosyal denge tazminatının Ramazan ayında 2 katı ve Kurban Bayramında 3 katı da memur ve orada çalışan teknik elemanlara ikramiye olarak ödenmesi teklifimizin içerisinde bulunuyor. Dilerim, buna bütün buradaki arkadaşlarımız olumlu bir oy verirler. Bu sözleşmelerle, bu tutum ve davranışlarla yandaş sendikalar, yandaş konfederasyonlara kadar gider. Bu da Sayın Bakanımızın konuşmasında belirttiği gibi, üç konfederasyona aynı uzaklıkta durmasına gölge düşürür.

Sayın Bakanım, KESK yöneticileri şu anda Bakanlığınızda sizinle görüşmek üzere bekliyorlar. Lütfen bu yasayı burada durduralım ve KESK yöneticileriyle görüşün, ondan sonra devam edelim.

Hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum. Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Demiröz ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 22. maddesi ile değiştirilen, Belediyelerde sözleşme imzalanması başlıklı 4688 sayılı yasanın 32. Maddesinin son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.                

                                                                    Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Yozgat Milletvekili Sayın Durmaz.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

SADİR DURMAZ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, konuşmama başlarken, vefatının on beşinci yıl dönümünde Milliyetçi Hareket Partisinin Kurucu Genel Başkanı Rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey’e Cenabıallah’tan rahmet diliyor, kendisini saygıyla anıyorum. 

Yine konuşmamın başında, Sayın Bakandan bir konuya açıklık getirmesini istirham ediyorum. Zira bu maddenin içeriğini daha iyi anlatabilmek bakımından bu bilgilere ihtiyaç vardır.

Sayın Bakan, bu maddede belediyelerin, yerel yönetimlerin sosyal denge sözleşmesi yapabilmelerini önemli şartlara bağlıyorsunuz. Bu şartları yerine getirebilecek olan belediyeleri, yerel yönetimleri bu maddeyi düzenlerken ya da tasarıya koyarken tespit ettiniz mi, böyle bir çalışmanız var mı? Kaç belediye şu an itibarıyla bu şartları yerine getirebilecek durumdadır? Böyle bir çalışmanız var ve söylerseniz değerlendirmemi ona göre yapacağım. Eğer yoksa, başından zaten bu maddeyi işletmeyeceğiniz sonucu çıkacaktır ve çalakalem hazırlanmış, “belki de sosyal kesimlerin taleplerini karşılayalım, burada tasarıda yer alsın ama uygulaması mümkün olmasın” kabilinden buraya yazılmış olduğunu düşüneceğim. Bu münasebetle bu bilgilere ihtiyaç vardır.

Şimdi, belediyelerde ve il özel idarelerinde çalışan kamu görevlileri ile sosyal denge sözleşmesi imzalanması konusunun Uluslararası Çalışma Örgütünün ülkemizce onaylanan ilgili sözleşme maddeleri ile Avrupa Sosyal Şartı hükümlerinin Anayasa’mızın 53’üncü ve 90’ıncı maddeleri gereğince değerlendirilmesi uygun olacaktır. Günümüzde bazı belediyeler, kendi bünyesinde çalışan kamu görevlileri ile sosyal denge sözleşmesi imzalayarak memurlara giyecek, yakacak yardımları, ölüm, evlenme yardımı, doğal afet yardımı, eğitim destekleri ve sosyal yardımlar gibi ek ödemeler yapmaktadırlar. “Memurlara kanun, tüzük ve yönetmeliklerle sağlanan haklar dışında ücret ödenemez.” tezi ile sosyal denge tazminatı yargıya taşınmış, Danıştay ve Yargıtayın verdiği kararlar neticesinde, sosyal denge sözleşmesi gereğince kamu görevlilerine ödeme yapılabileceği hükme bağlanmıştır.

Anayasa’mızın 90’ıncı maddesine göre, usulüne uygun olarak yürürlüğe konulmuş milletlerarası anlaşmalar kanun hükmündedir. Bu durumda ILO’nun 98 ve 151 sayılı sözleşmeleri açısından sendikalaşma ve toplu pazarlık hakkının temel haklardan sayılmasından dolayı sosyal denge sözleşmesi imzalama hakkı bütün kamu görevlileri için vazgeçilmez bir hak olarak yer almaktadır. Dolayısıyla sosyal denge sözleşmesinin imzalanmasının şarta bağlanması temel hakların korunmasına aykırıdır.

Değerli milletvekilleri, sosyal denge sözleşmesinin imzalanabilmesi, taslağa göre, ilgili mahallî idarenin vadesi geçmiş vergi, sosyal güvenlik primi ile Hazine Müsteşarlığına olan borç toplamının gerçekleşen son yıl bütçe gelirlerinin yüzde 10’unu aşmamış olmasına, ödeme süresi geçtiği hâlde ödenmemiş aylık ve ücret borcu bulunmamasına, gerçekleşen en son yıla ilişkin toplam personel giderlerinin, en son yıl bütçe gelirlerinin belediyelerde yüzde 30’unu, il özel idaresinde de yüzde 15’ini aşmamasına bağlanmaktadır.

Şimdi, burada, çalışanlarla ilgili bir sözleşme yapılmakta ancak belediyelerin ve il özel idarelerinin belirlenen şartları aşan miktarda borçlu olmaları, hatalı, başarısız ve plansız bir yönetimin ve geçmişten devralınan borç yükümlülüklerinin varlığına işaret edilmektedir. Bu durumda da çalışanlar âdeta cezalandırılmakta, yetkililerin yanlış uygulamaları sonucunda, bu şartları yerine getirememelerine yol açacak uygulamaları nedeniyle, çalışanlar belli hakları almaktan âdeta alıkonulmaktadır.

Tasarının bu şekilde yasalaşması durumunda, aynı statüye sahip olmalarına karşın farklı mali ve sosyal haklara sahip kamu çalışanları ortaya çıkacak, bu durum, çalışma hayatındaki dengeleri bozucu bir nitelik arz edecektir.

Bu yüzden, vermiş olduğumuz önergeye desteklerinizi rica ediyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Durmaz.

Sayın Durmaz ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/556 esas numaralı Kanun Tasarısının çerçeve 22 nci maddesiyle 4688 sayılı Kanunun değiştirilmesi öngörülen 32 nci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “yüzde onbeşini” ibaresinin “yüzde yirmibeşini” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                      Mahir Ünal (Kahramanmaraş) ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Sosyal denge tazminatının ödenebilmesi için sözleşme yapabilecek il özel idarelerinde aranan “gerçekleşen en son yıla ilişkin toplam personel giderinin, gerçekleşen en son yıl bütçe gelirlerinin yüzde onbeşini aşmaması” şartındaki oran yükseltilerek daha fazla il özel idaresinin bu sözleşmeleri yapabilmelerine imkân sağlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime kırk dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.05
ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.48

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM

KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90’ıncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

200 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon yerinde.

Hükûmet yerinde.

23’üncü madde üzerinde üç önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na

Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 23. maddesiyle değiştirilen 4688 sayılı kanunun 33. maddesinin 1. ve 3. Fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                    Mehmet Şandır                        Mustafa Kalaycı                      Mehmet Günal

                           Mersin                                      Konya                                    Antalya

                                          Erkan Akçay                                Sümer Oral

                                              Manisa                                        Manisa

Genel Toplu sözleşme süreci sonunda toplu sözleşme imzalanamaması halinde, üzerinde uzlaşılan ve uzlaşılamayan konuları içeren toplantı tutanağı Kamu İşveren Heyeti ile Kamu Görevlileri Heyeti tarafından, toplantı tutanağının hizmet kollarına yönelik bölümleri ise, ilgili sendika temsilcisi ile kamu işveren heyeti arasında imzalanır.

Toplu sözleşme görüşmelerinde oy çokluğu ile sözleşme imzalanması halinde, diğer konfederasyonlar hiçbir temsilcisinin toplu sözleşme metnine imza atmaması kaydıyla birlikte Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Toplu sözleşmenin imzalanmaması halinde, Kamu Görevlileri Sendikalarına dahil her bir konfederasyonun Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Çoğunluğu sağlayacak şekilde, toplu sözleşmenin iki konfederasyon tarafından imzalanması halinde diğer konfederasyonun Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvuru hakkı yoktur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na

Görüşülmekte olan 200 sıra sayılı 'Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 23. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 02.04.2012

             Mehmet Şeker                         Namık Havutça                Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                 Gaziantep                                  Balıkesir                                  İstanbul

               Ali Serindağ                           Aykan Erdemir                          Musa Çam

                 Gaziantep                                    Bursa                                      İzmir

                                                                Kazım Kurt

                                                                  Eskişehir

MADDE 23- 4688 sayılı Kanunun 33 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Uyuşmazlıkların Çözüm Usulleri

"Uyuşmazlık hali

Madde 33- Genel ve hizmet kolu toplu sözleşme görüşmelerinde toplu sözleşme imzalanamaması halinde, Kamu İşveren Heyeti ile Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti tarafından imza edilen ve üzerinde uzlaşılan ve uzlaşılamayan konuları içeren toplantı tutanağı düzenlenir. Bu tutanak Kamu görevlileri heyetini oluşturan konfederasyonlar tarafından üç işgünü içinde işyerlerinde kurulacak referandum sandıkları ile referanduma sunulur. Referandum sonucunda tutanakta kamu işveren heyetinin teklif ettiği hususların kabul edilmesi halinde tutanak, toplu sözleşme tutanağına dönüştürülmek üzere taraflar arasında yeniden müzakere edilir ve toplu sözleşme imzalanır. Referandum sonucunda, tutanakta kamu işveren heyetinin teklif ettiği hususların kabul edilmemesi halinde her bir konfederasyonun ayrı ayrı greve gitme hakkı vardır.

Toplu sözleşme görüşmelerinin uzlaşmazlıkla sonuçlanması ve toplantı tutanağı düzenlenememesi halinde sekreterya hizmetini yürüten kurum tarafından görüşmelerin uzlaşmazlıkla sonuçlandığına dair tespit tutanağı tutulur.

Toplantı tutanağı imzalanmasından veya görüşmelerin uzlaşmazlıkla sonuçlandığının tespit tutanağı ile belirlenmesinden sonra referandum sonucunda kamu işveren heyetinin teklif ettiği hususlar kabul edilmezse konfederasyonlar greve başvurabilir. Grev devam ederken Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'na da başvurulamaz. Greve gidilmesi halinde Kamu İşveren heyetinin daveti ile taraflar yeniden toplu sözleşme masasında görüşmelere devam edebilir. Bu durumda yeniden başlayan toplu sözleşme görüşmeleri bitmeden, Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurulamaz.

Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurma yetkisi; kamu işvereni adına Kamu İşveren Heyet Başkanına, kamu görevlileri adına ise genel toplu sözleşme görüşmelerinde Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetine dahil olan her bir konfederasyona, hizmet kolu toplu sözleşme görüşmelerinde ise heyete dahil olan Kamu Görevlileri Sendikalarına aittir.

Bu maddede düzenlenen hususlar yönetmelikte düzenlenir."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

200 Sıra Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 23 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 23- 4688 sayılı Kanunun 33 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Uyuşmazlık hali

Madde 33- Genel ve hizmet kolu toplu sözleşme görüşmelerinde toplu sözleşme imzalanamaması halinde, Kamu İşveren Heyeti ile Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti tarafından imza edilen ve uzlaşılan ve uzlaşılamayan konuları kapsayan toplantı tutanağı hazırlanır.

Toplu sözleşme görüşmelerinin uzlaşmazlıkla sonuçlanması ve toplantı tutanağı düzenlenememesi halinde sekretarya hizmetini yürüten kurum tarafından görüşmelerin uzlaşmazlıkla sonuçlandığına dair tespit tutanağı tutulur.

Toplantı tutanağı imzalanmasından veya görüşmelerin uzlaşmazlıkla sonuçlandığının tespit tutanağı ile belirlenmesinden sonra konfederasyonlar greve başvurabilir. Grev devam ederken Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'na başvurulamaz. Greve gidilmesi halinde Kamu İşveren heyetinin daveti ile taraflar yeniden toplu sözleşme masasında görüşmelere devam edebilir. Bu durumda yeniden başlayan toplu sözleşme görüşmeleri bitmeden, Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurulamaz.

Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurma yetkisi; kamu işvereni adına Kamu İşveren Heyet Başkanına, kamu görevlileri adına ise genel toplu sözleşme görüşmelerinde Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetine dahil olan her bir konfederasyona, hizmet kolu toplu sözleşme görüşmelerinde ise heyete dahil olan Kamu Görevlileri Sendikalarına aittir.

Bu maddede düzenlenen hususlar yönetmelikte düzenlenir."

 

 

 

                     Pervin Buldan                      Sırrı Süreyya Önder                       Adil Kurt

                             Iğdır                                       İstanbul                                  Hakkâri

                         Erol Dora                                 Sırrı Sakık                         Ertuğrul Kürkcü

                           Mardin                                       Muş                                      Mersin

BAŞKAN – Sayın Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Gerekçe Başkanım…

BAŞKAN – Gerekçeyi lütfen…

Gerekçe:

Anayasanın 90. Maddesi uyarınca usulüne uygun olarak imzalanıp onaylanarak yürürlüğe konulan Avrupa insan hakları sözleşmesi, Avrupa Sosyal Şartı, Uluslar arası Çalışma Örgütü(ILO) sözleşmeleri, BM Ekonomik, sosyal ve kültürel haklar uluslararası sözleşmesi, BM kişisel ve siyasal haklar uluslar arası sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları uyarınca Kamu Görevlilerinin toplu sözleşme yapmanın yanı sıra toplu eyleme ve toplu eylem içerisinde de greve gitme hakları vardır. Hükümetler ancak devlet adına kamu yetkisini kullanan bürokratların sendikal haklarını düzenlerken grev yasağı getirebilir. Bunun dışındaki kamu görevlilerine uygulanacak sendikal haklarla ilgili yasalarda toplu sözleşme ve grevin birlikte düzenlenmesi gerekmektedir. Değişiklik ile toplu sözleşmenin göstermelik bir uygulama olmaktan çıkarılması amaçlanmıştır.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı...

BAŞKAN – Sayın Buldan ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.56

 


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM

KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90’ıncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

200 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 23’üncü maddesi üzerinde verilen Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Hükûmet yerinde.

Şimdi, Sayın Şeker ve arkadaşlarının önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na

Görüşülmekte olan 200 sıra sayılı 'Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 23. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 02.04.2012

                                                                       Mehmet Şeker (Gaziantep) ve arkadaşları

MADDE 23- 4688 sayılı Kanunun 33 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Uyuşmazlıkların Çözüm Usulleri

“Uyuşmazlık hali

Madde 33- Genel ve hizmet kolu toplu sözleşme görüşmelerinde toplu sözleşme imzalanamaması halinde, Kamu İşveren Heyeti ile Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti tarafından imza edilen ve üzerinde uzlaşılan ve uzlaşılamayan konuları içeren toplantı tutanağı düzenlenir. Bu tutanak Kamu görevlileri heyetini oluşturan konfederasyonlar tarafından üç işgünü içinde işyerlerinde kurulacak referandum sandıkları ile referanduma sunulur. Referandum sonucunda tutanakta kamu işveren heyetinin teklif ettiği hususların kabul edilmesi halinde tutanak, toplu sözleşme tutanağına dönüştürülmek üzere taraflar arasında yeniden müzakere edilir ve toplu sözleşme imzalanır. Referandum sonucunda, tutanakta kamu işveren heyetinin teklif ettiği hususların kabul edilmemesi halinde her bir konfederasyonun ayrı ayrı greve gitme hakkı vardır.

Toplu sözleşme görüşmelerinin uzlaşmazlıkla sonuçlanması ve toplantı tutanağı düzenlenememesi halinde sekreterya hizmetini yürüten kurum tarafından görüşmelerin uzlaşmazlıkla sonuçlandığına dair tespit tutanağı tutulur.

Toplantı tutanağı imzalanmasından veya görüşmelerin uzlaşmazlıkla sonuçlandığının tespit tutanağı ile belirlenmesinden sonra referandum sonucunda kamu işveren heyetinin teklif ettiği hususlar kabul edilmezse konfederasyonlar greve başvurabilir. Grev devam ederken Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'na da başvurulamaz. Greve gidilmesi halinde Kamu İşveren heyetinin daveti ile taraflar yeniden toplu sözleşme masasında görüşmelere devam edebilir. Bu durumda yeniden başlayan toplu sözleşme görüşmeleri bitmeden, Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurulamaz.

Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurma yetkisi; kamu işvereni adına Kamu İşveren Heyet Başkanına, kamu görevlileri adına ise genel toplu sözleşme görüşmelerinde Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetine dahil olan her bir konfederasyona, hizmet kolu toplu sözleşme görüşmelerinde ise heyete dahil olan Kamu Görevlileri Sendikalarına aittir.

Bu maddede düzenlenen hususlar yönetmelikte düzenlenir."

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz efendim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Aykan Erdemir konuşacak efendim.

BAŞKAN – Bursa Milletvekili Sayın Aykan Erdemir.

Buyurun Sayın Erdemir. (CHP sıralarından alkışlar)

AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 200 sıra sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 23’üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi ve İnternet ekranları başında bizleri izleyen yurttaşlarımızı saygıyla selamlarım.

Sözlerime başlamadan önce, 12 Haziran seçimlerinde halkın oylarıyla milletvekili seçilmelerine rağmen bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde halkın iradesini temsil etme hakları vesayetçi zihniyetin hukuksuz uygulamalarıyla gasbedilen 8 milletvekilimizi anmak istiyorum.

Sayın milletvekilleri, bugün burada yalnızca milletvekili kimliğimle bulunmuyorum; coplattığınız, biber gazı sıktığınız, kışın soğuğunda basınçlı suyla ıslattığınız özgür eğitim emekçilerinin sendikası Eğitim-Sen’in de eski bir üyesi olarak karşınızdayım, karşınızda olmaya devam edeceğim. Her geçen gün artan zulmünüzle sesini kısmaya çalıştığınız kamu emekçilerinin haklı davasını Meclis kürsüsünden duyurabileceğim umudundayım. “Duyurabileceğim umudundayım.” diyorum çünkü biliyorum ki halkın sesini, hakkın sesini, emeğin sesini cebir ve şiddetle kısma alışkanlığınız Meclis kürsüsünün dokunulmazlığını tanımaksızın sürüyor. İç Tüzük darbesiyle muhalefeti susturmakta başarısız olunca şiddetperver vekillerinizi kürsüye saldırtmaktan medet umar oldunuz. Cumhuriyet Halk Partisini kaba kuvvetle susturabileceğiniz yanılgısındasınız, tıpkı bir zamanlar yurtseverleri kaba kuvvetle susturabileceğini sanan Kuvayı İnzibatiyenin yanıldığı gibi.

“Kaba kuvvet” demişken, söylemde ve eylemde şiddete eğilimiyle nam salan Vekiliniz Mehmet Metiner’i anmadan geçemeyeceğim. Gerçi bugün zatıalilerini aramızda göremiyoruz, duyduk ki kendisine bir kez daha hava değişimi vermişsiniz, umreye göndermişsiniz.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Tahrik etme!

AYKAN ERDEMİR (Devamla) – Umre ziyaretinde hiddet ve şiddet kontrolünü geliştirebilmesini ve aradığı şifayı nihayet bulabilmesini umuyoruz.

Değerli milletvekilleri, Avrupa Komisyonu 2011 İlerleme Raporu’nda “Türkiye’deki sendikal hakların Avrupa Birliği standartları ve ILO sözleşmelerini karşılamadığı” eleştirisi yer almaktadır.

Yine, Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nun 100’üncü Çalışma Konferansı’nda, Türkiye Cumhuriyeti, ILO sözleşmelerine uymama, işten atma ve sendikacılara yönelik baskılar konusunda Swaziland ve Zimbabwe gibi ülkelerle birlikte kara listeye alınmıştır.

Nasıl “ak” dediğiniz siyasetiniz kara çıktıysa, “ak” dediğiniz sendikacılığınız da sarı çıkmıştır. Sarı sendikacılığınız ülkemizin yüzünü bir kez daha kara çıkarmış, itibarını iki paralık etmiştir.

Suçluluk duygusundan olsa gerek bu kanun tasarısını Mecliste AB Uyum Komisyonuna sevk etmeden, Avrupa Sosyal Şartı’na, ILO sözleşmelerine ve AB müktesebatına uyumlu hâle getirmeden Genel Kurul gündemine aldınız, halkın vekillerinden, emekçilerin temsilcilerinden, kamunun vicdanından kaçırdınız. Anlayabileceğinizi zannetmesem de size son bir kez hakkı ve hukuku tebliğ etmek isterim.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa Sosyal Şartı, Uluslararası Çalışma Örgütü sözleşmeleri, Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları uyarınca kamu görevlilerinin toplu sözleşmenin yanı sıra toplu eylem ve greve gitme hakkı vardır. Evet, grev hakkı vardır. Yunus der ki: “Yol odur ki doğru vara,/ Göz odur ki Hakk’ı göre.” Hakk’ı görebilecek gözünüz, Hakk’ı görebilecek gönlünüz var mı bilmiyorum ama, gelin bir an önce bu sarı sendika yasasından, yanlışınızdan geri dönün. Yanlışınızdan geri dönmemekte ısrarcıysanız o zaman halkımızın acılarını bal eyleyen Ozan Hasan Hüseyin’e kulak verin: “Kolay gelsin dememişsen taş kıranlara,/ Günaydınsız bırakmışsan bahçe bezeyenleri,/ Bayram bayram donanmamışsan/ Sevinciyle dostlarının,/ Acısını dostlarının/ Yüreğinde duymamışsan,/ Kapı kapı dolaşmamışsan iş dilenerek,/ İşsizliğe düşmemişsen ‘hakkım’ dedikçe/ Ve bayraklı, pankartlı yürüyüşlere,/ Halaylı, horonlu grev şenliklerine/ Katılmayı aşk gibi duymamışsan şuranda,/ Ağrın ağrım,/ Acın acım/ Dememişsen insan kardeşlerine/ Sende iş yok be kardeşim,/ Sende iş yok be kardeşim,/ Sende iş yok be kardeşim.”

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Erdemir ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na

Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 23. maddesiyle değiştirilen 4688 sayılı kanunun 33. maddesinin 1. ve 3. Fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                             Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

Genel Toplu sözleşme süreci sonunda toplu sözleşme imzalanamaması halinde, üzerinde uzlaşılan ve uzlaşılamayan konuları içeren toplantı tutanağı Kamu İşveren Heyeti ile Kamu Görevlileri Heyeti tarafından, toplantı tutanağının hizmet kollarına yönelik bölümleri ise, ilgili sendika temsilcisi ile kamu işveren heyeti arasında imzalanır.

Toplu sözleşme görüşmelerinde oy çokluğu ile sözleşme imzalanması halinde, diğer konfederasyonlar hiçbir temsilcisinin toplu sözleşme metnine imza atmaması kaydıyla birlikte Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Toplu sözleşmenin imzalanmaması halinde, Kamu Görevlileri Sendikalarına dahil her bir konfederasyonun Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Çoğunluğu sağlayacak şekilde, toplu sözleşmenin iki konfederasyon tarafından imzalanması halinde diğer konfederasyonun Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvuru hakkı yoktur.

BAŞKAN – Sayın Komisyon, katılıyor musunuz önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Mustafa Kalaycı konuşacaklar.

BAŞKAN – Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekilimiz.

Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Öncelikle, AKP Grubunun 32’nci maddeyle ilgili vermiş olduğu önergeden bahsetmek istiyorum. Çalışma Bakanımız bir geliyor bir gidiyor ama Sayın Bakanım, siz de müdahil olun. Sizin amacınız kamuda tek sendikacılığa geçmek mi? Memur-Sen üyelerine toplu sözleşme ikramiyesi verilmesi hangi demokratik anlayışa sığar? Bu adaletsizliktir, bu ayrımcılıktır, sendikal rekabeti bitirecek bir düzenlemedir. Lütfen bu önergeyi geri çekin. Darbeci zihniyet dahi böylesi antidemokratik bir düzenlemeyi yapmaz.

Değerli milletvekilleri, toplu sözleşmeler sendikalı, sendikasız bütün kamu görevlilerini etkileyen bir hukuki metin olma konumundadır. Bu nedenle, kamu görevlilerinin çoğunluğunu temsil etmemekle birlikte üye sayısı itibarıyla diğer konfederasyonlardan daha fazla üyeye sahip olan bir konfederasyona bütün kamu görevlileri adına bağlayıcı karar alma yetkisinin verilmesi toplu pazarlık görüşmelerinin mantığına ve demokratik ilkelere aykırıdır. Burada üzerinde önemle durulması gereken husus, hangi düzeyde olursa olsun, yapılacak toplu sözleşmenin tüm kamu çalışanlarını bağlayacak olmasıdır. Tasarıya göre, bir sendikaya üye olan kamu görevlileri hakkında toplu sözleşme yapma yetkisi bir başka sendikaya devredilmektedir ki böyle bir durum ne örgütlenme özgürlüğü ne de kişilerin tercih haklarına saygı sınırları içinde değerlendirilemez. Kaldı ki tasarı, toplu sözleşmeyi bağıtlama hakkı elinden alınan sendika ve konfederasyonlara Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvuru hakkı dahi tanımamaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak makul ve demokratik bir usul teklif ediyoruz. Önergemizde oy çokluğuyla toplu sözleşmenin imzalanması hâlinde hiçbir temsilcisi imza atmayan konfederasyonlara Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvuru hakkı tanınmamakta. Toplu sözleşmenin çoğunluğu sağlayacak şekilde iki federasyon tarafından imzalanması hâlinde diğer federasyona bu başvuru hakkı verilmemektedir.

Bu tasarının mevcut hâliyle toplu sözleşme sürecinde bütün yetki en çok üyesi olan sendikaya verilmekte, diğer sendikalar tamamen işlevsiz bırakılmakta ve göstermelik hâle getirilmektedir, sendikal çoğulculuk hiçe sayılmaktadır. Böyle bir düzenlemenin uluslararası sözleşmelere aykırı olduğu açıktır. Bu tasarı mevcut kanuna göre bile daha geri hükümler içermektedir, hatta darbe döneminde çıkan sendika ve toplu sözleşme yasaları bile bu tasarıdan daha adil ve demokratik hükümler içermektedir. Kamuda grevsiz ve tek sendikalı bir rejime doğru gidiyoruz.

Bu tasarı ile toplu sözleşme değil, Hükûmetin her icraatını tefsir etmeyi ve toplumsal altyapısını hazırlamayı görev edinmiş bir sendikayla “Al gülüm, ver gülüm.” tarzında bir toplu paslaşma yapılacaktır. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu da Hükûmetin vesayeti altında bir organ hüviyetinde düzenlendiği için herhangi bir başvuru olsa bile sonucu bugünden bellidir, Hükûmet ne dediyse o aynen kabul edilecektir. Dolayısıyla, önümüzdeki günlerde bir toplu sözleşme oyunu oynanacak, sonuçta Hükûmetin dediği olacaktır.

Değerli milletvekilleri, esasen kamu görevlilerinin grev hakkının olmaması uluslararası sözleşmelere aykırıdır. Aslında, sendikal haklar bölünemez. Grev yasaklı toplu sözleşme ve sendika hakkı olmaz. Sayın Bakan “Grevsiz toplu sözleşme olur mu?” sorusuna “Olur, Anayasa’nız böyleyse böyle olur, mevzuatınız da bu Anayasa çerçevesinde düzenleniyor.” diye cevap vermiştir. Aslında, Anayasa’mızda grev yasağı bulunmamaktadır. Türkiye'nin onayladığı, çalışma hayatıyla ilgili, başta Uluslararası Çalışma Örgütü sözleşmeleri olmak üzere, uluslararası sözleşmelere göre, kamu görevlilerinin de tıpkı diğer çalışanlar gibi grev hakkı vardır. Grev hakkı, sadece devlet adına yetki kullanan dar bir memur grubu için sınırlanabilir. Bütün memurları kapsayan bir grev yasağı uluslararası sözleşmelere aykırıdır.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.

Sayın Kalaycı ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 23’üncü madde kabul edilmiştir.

24’üncü madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Efendim, her maddeye ilişkin önergeler gruplara dağıtılmış durumda. Henüz sırası gelmedi ama 32’nci maddeyle ilgili bir önerge var. Bu önerge muhteviyatını şimdiden sizin ve Genel Kurulun dikkatine sunmak istiyorum ki madde geldiğinde, önerge geldiğinde bu tartışmayı daha iyi yapabilelim.

Bu önerge tasarının 32’nci maddesinde bir değişiklik öngörüyor. Buna göre, kamu görevlileri sendikaları arasında en çok üyeye sahip olup toplu sözleşme yapmaya yetkili olan sendikanın mensuplarına, diğer sendikalara kıyasla, hepsine, herkese ödenmekte olan toplu sözleşme primi yüzde 30 fazlasıyla ödenecektir. Bu çok açık bir şekilde bir sendikayı, bir konfederasyonu kollamaya yöneliktir.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Anayasa ihlali.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bu şekliyle de Anayasa’nın 10’uncu maddesindeki eşitlik ilkesine çok açık bir aykırılık oluşturmaktadır. Dağıtmış olabilirsiniz ancak Anayasa’nın 10’uncu maddesine olan aykırılığı nedeniyle bu önergenin işleme konulmaması gerekir Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim, zapta geçti. Zamanı geldiğinde görüşürüz.

Şimdi 24’üncü madde üzerindeki önergeleri okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan yasa tasarısının 24. maddesindeki “Çekimser oy kullanamazlar” ifadesinin yasa metninden çıkarılmasını arz ederiz.

              Ferit Mevlüt Aslanoğlu                     Kazım Kurt                         Bülent Kuşoğlu

                          İstanbul                                   Eskişehir                                  Ankara

                Kadir Gökmen Öğüt                        Özgür Özel                            Ali Serindağ

                          İstanbul                                     Manisa                                 Gaziantep

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 24. maddesiyle değiştirilen 4688 sayılı kanunun 34. maddesinin (d) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, (a) ve (e) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                    Mehmet Şandır                        Mustafa Kalaycı                       Lütfü Türkkan

                           Mersin                                      Konya                                    Kocaeli

                     Mehmet Günal                            Sümer Oral                           Erkan Akçay

                          Antalya                                     Manisa                                   Manisa

d) Üniversitelerin kamu yönetimi, iş hukuku, kamu maliyesi, çalışma ekonomisi, iktisat ve işletme bilim dallarından en az Doçent unvanını taşımak kaydıyla Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetinde bulunan her bir Konfederasyon tarafından belirlenecek birer öğretim üyesi arasından Kamu İşveren Heyeti Başkanı tarafından belirlenecek iki öğretim üyesi ile Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun Başkanı olan Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Başkanı"

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

200 Sıra Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 24'üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Madde 24- 4688 sayılı Kanunun 34 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Kamu Görevlileri Hakem Kurulu

Madde 34- Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'na başvuru ihtiyari olup, kurul kararları üzerine taraflar anlaşmaya varırsa kararları bağlayıcı olur.

Kamu Görevlileri Hakem Kurulu, Yargıtay'ın iş davalarına bakmakla görevli dairelerden birisinin başkanlığında Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti ile Kamu İşveren Heyetinin eşit sayıda belirleyeceği kişilerden oluşur.

Bu maddenin uygulanması yönetmelikle düzenlenir."

                     Pervin Buldan                      Sırrı Süreyya Önder                       Adil Kurt

                             Iğdır                                       İstanbul                                  Hakkâri

                         Erol Dora                                 Sırrı Sakık                         Ertuğrul Kürkcü

                           Mardin                                       Muş                                      Mersin

BAŞKAN – Sayın Komisyon, Sayın Buldan ve arkadaşlarının önergesine katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Buldan…

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Toplu Sözleşme ve grev hakkı kapsamında oluşturulan kamu görevlileri hakem kurulunun kararları ancak tarafların anlaşmasıyla bağlayıcı hâle getirilmiştir. Hükümet tasarısında önerilen düzenlemede kamu görevlileri hakem kurulu hiçbir zaman tarafsız olamayacaktır. Hem hükûmetin yönlendirmesi altında hem de bütçe dengelerinin baskısı altında karar vermek durumunda kalacaktır. Değişiklik ile bunun giderilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN –  Sayın  Buldan ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 24. maddesiyle değiştirilen 4688 sayılı kanunun 34. maddesinin (d) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, (a) ve (e) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                              Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

d) Üniversitelerin kamu yönetimi, iş hukuku, kamu maliyesi, çalışma ekonomisi, iktisat ve işletme bilim dallarından en az Doçent unvanını taşımak kaydıyla Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetinde bulunan her bir Konfederasyon tarafından belirlenecek birer öğretim üyesi arasından Kamu İşveren Heyeti Başkanı tarafından belirlenecek iki öğretim üyesi ile Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun Başkanı olan Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Başkanı"

BAŞKAN –  Okunan önergeye katılıyor musunuz Sayın Komisyon?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN –  Isparta Milletvekilimiz Sayın Nevzat Korkmaz.

Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın  Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Memurun, emeklinin, dul ve yetimin, işçinin Hükûmeti olduğunu, garip gurebanın, dertlinin derdiyle ilgilendiğini söyleyen AKP Hükûmeti, bu kesimlerin yegâne geçim kaynağı olan maaş ve ücretlerinin farklarını dört aydır ödememiştir. Sizler için  belki çok şey ifade etmeyen bu farklar, ay sonuna kadar gün sayan dar gelirli kesimler için bir soluklanma, küçük bir nefes alma imkânı sağlıyordu. Zaten gıdım gıdım zam yaparken, velinimetimiz olan insanlara âdeta köprü altından su  bağışlıyormuş gibi, lütuf yapıyormuş gibi davranıyorsunuz. Hiç olmazsa bir damlacık, bir katrecik bu artışı da zamanında ödeyin. Maalesef, hiçbir Hükûmetin göstermediği beceriksizlik AKP Hükûmetine nasip olmuş, bu kadar basit bir hesabın altından kalkamamış, tabiri caizse kitleleri ilgilendiren mesele oldubittiye getirilerek gayriciddi bir tavır sergilenmiştir.

“Hükûmet, vereceğine karga, alacağına şahindir.” derler. Hakikaten enflasyon farkını verme hususunda kılı kıpırdamayan Hükûmet, uluslararası piyasalardaki İran ve Suriye meselesinden dolayı petrol fiyatlarındaki dalgalanmayı bahane ederek bir çırpıda başlattığı zam sağanağını ayda üç kez akaryakıta, altı ayda bir elektriğe ve doğal gaza yansıtmayı bilmiştir. Öte yandan, İran ve Suriye krizlerinde ateşe körükle giderek hızlandırıcı vazife gören Hükûmet “Uluslararası piyasalarda bu fiyatlar neden yükseliyor?” diye de vatandaşa cambaza bak cambaza oyununu seyrettirmektedir.

Değerli milletvekilleri, elektriğe yüzde 9,33 zam yapılmıştır, çok değil, altı ay önce de yüzde 9,5 zam yapılmış idi; topladığımız zaman yüzde 19’a tekabül ediyor. Hani nerede sizin tek rakamlı enflasyon hesaplamalarınız? Kimi kandırıyorsunuz? Bu ay enflasyon yüzde 9’a indi, yok önümüzdeki ay yüzde 8,5 olacak, kimi kandırıyorsunuz? En temel ihtiyaçlarından olan elektrikte yüzde 19, doğal gazda yüzde 18,5. Evini, çocuklarını ısıtmaya çalışan ana babanın eli maalesef böğründe kalmıştır. Toprağını ekip diken, helalinden para kazanmaya çalışan çiftçilerimiz, sulama ücretlerini nasıl ödeyeceğini kara kara düşünmeye başlamışlardır. Akaryakıta yapılan zamlar ise insaf ve vicdan sınırlarını aşmıştır. Aracına zaten bardakla, fincanla akaryakıt alan emeklilerimiz, memur ve işçilerimiz ne yapacaklarını şaşırmış vaziyettedirler. Bu yüzden dinimizin buyruklarından olan sılayırahim bile insanlarımızın insani sorumluluklarının kapsamı dışına çıkmıştır. Bunu adı “güncelleme” gibi her ne kadar sevimli bir kılıfa da sokulmaya çalışılsa zamdır, zulümdür değerli milletvekilleri, vatandaşın nafakasına göz dikmektir, alın terine ortak olmaktır, cebindeki üç beş kuruşa el uzatmaktır.

Şimdi, vatandaşa enflasyon farklarını veriyoruz diye ortaya çıkıyorsunuz. Hem çok yetersiz hem de çok geç. Altından kalkılamayacak kadar ağır zamlar. Buna ne denir arkadaşlar? Kaşık ile verdiğini kepçe ile almak denilmez de ne denir? Dirhem dirhem verip okka ile geri almak denmez de ne denir? Zam ile zulüm ile ülkeyi yönetmeye çalışan AKP’den, zengini daha zengin fakiri daha fakir yapan AKP’den, milletin evlatlarını değil de dışarıdaki güç odaklarını kendisine dost edinen AKP’den de başka bir şey beklenemez herhâlde. Ülkeyi ve ekonomiyi iyi yönetmekten anladıkları bu. Sıkıştıkça zam yap, sıkıştıkça vatandaşa kestiğin faturayı ikiye, üçe katla. Sayın Hükûmet, hem giderleri karşılayacaksınız hem de bu faturanın ülke insanına yansımaması için çare üreteceksiniz. İyi yönetimden benim anladığım budur. Öbürünü yapmak için allamei cihan olmaya gerek yok. Zam yaptım dersin olur biter.

Allah Hükûmete insaf ve merhamet versin diyor ve aynı zamanda zamları geri almasını talep ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.

Sayın Korkmaz ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan yasa tasarısının 24. maddesindeki “Çekimser oy kullanamazlar” ifadesinin yasa metninden çıkarılmasını arz ederiz.

                                                                            Ali Serindağ (Gaziantep) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Serindağ, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz evvel, saat 19.00’a kadar yayınlar televizyondan veriliyordu, naklen veriliyordu. Tüm halkımız buradaki görüşmeleri güzel güzel izliyordu. Saat 19.00’dan sonra televizyon ekranları karardı.

Değerli arkadaşlarım, bundan çok büyük üzüntü duyuyorum ve bu benim kanıma dokunuyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi harp ilan edebilir, anayasayı değiştirebilir, kanun yapabilir ama TRT’yle protokol yapamaz. Buradan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına sesleniyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı artık bu duruma el koymalı, TRT’yle protokolü yenilemek gerekiyorsa yenilemeli, yeni protokol yapmak gerekiyorsa yeni protokol yapmalı, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki görüşmelerin tüm vatandaşlarımız tarafından izlenmesini sağlamalıdır. Aslında, bu sadece milletvekillerinin haklarını kısıtlama değildir, vatandaşlarımızın da denetim hakkını kısıtlamaktadır.

Şimdi, size, Gaziantep’te yayımlanan mahalli bir gazeteden bir köşe yazarının yazdığı yazıdan bir bölüm aktarıyorum: “Asillerin, vekillerin neler yaptığından haberdar olma hakkı yok mu? Bu topraklar üzerinde yaşayan her insanın, gerek iktidarın ve gerekse muhalefetin grup toplantılarını seyredip söylediklerini öğrenmek, dinlemek hakkı vardır. Bu haklarına önceleri kavuşuyorlardı. Nedense TRT 3 bu yayınına son vermiştir. Daha sonra da TRT 3 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul yayınlarını saat 19.00’da kesivermiştir.

Sayın vekillerimiz, eğer dahliniz geçerse, parti grup toplantılarının ve meclis toplantılarının tümünün, eskiden olduğu gibi TRT’ten yayınlanmasını sağlayabilir misiniz? Vekillerinin söylediklerinden, eylemlerinden asillerinin de haberdar olması gerekmez mi?”

Evet, değerli arkadaşlarım, mahallî gazetede yazılan bir köşe yazısından aktardım sizlere. Vatandaşlarımız bunu istiyor, vatandaşlarımız, kendi vekillerinin ne yaptığını görmek istiyor. Ama biz ne yapıyoruz? Saat 19.00’da ekranı karartıyoruz.

Şimdi biz burada neyi görüşüyoruz değerli arkadaşlarım? Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nı görüşüyoruz. Kanun çıkarsak ne olur çıkarmasak ne olur? Uygulanmadıktan sonra siz istediğiniz kadar kanun çıkarın.

Anayasa’mızda memurların grev hakkını yasaklayan hiçbir hüküm yok, bunu herkes görür ama vermiyorsunuz. Kanun çıkarsak ne olur çıkarmasak ne olur?

Şimdi, 4+4+4 yasası görüşülürken Ankara’da eylem koymak isteyen öğretmenler için Sayın Başbakan ne diyor? Şöyle diyor Sayın Başbakanımız: “Güya öğretmen kitlesi üç gün boyunca Ankara’yı savaş alanına çevirmek istediler.”

Şimdi hepinizin vicdanına sesleniyorum: Bu sözü ben Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına yakıştıramıyorum. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Başbakan, herkesin Başbakanı olduğunu kabul etmeli ve ona göre konuşmalıdır. “Kalpten çıkan söz kalbe kadar gider, dilden çıkan söz kulağı bile aşamaz.” diye bir söz var.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakanın söylemlerinde bu konuya dikkat etmesi lazım çünkü öğretmenleri hakir görmeye, toplumun bir kesimini hakir görmeye hakkımız yok, bizim bunları dışlamaya hakkımız yok. Biz de istiyoruz ki, biz de diyoruz ki: Bizim de Başbakanımız olsun, herkesin olsun, 74 milyonun olsun ama daha önce, öncelikle görev Sayın Başbakana düşer.

Bir de Sayın Başbakanın sürekli söylediği bir husus var. Diyor ki: “Kesintisiz eğitimi savunmak 28 Şubatı savunmaktır.” El insaf! “El insafı nısf-üd din” yani insaf dinin yarısıdır.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bunu muhtelif defalar dile getirdik, bunu muhtelif defalar söyledik, sekiz yıllık zorunlu eğitim çoktan beri Türkiye'nin gündeminde, Türkiye'nin gündeminde bu konu. Ta, Sayın Hasan Celal Güzel’in Bakanlığı döneminde bile gündeme gelmiştir.

Bakın, Sayın Güzel’in Bakanlığı döneminde toplanan Millî Eğitim Şûrası’nın aldığı kararlardan bir bölümünü, bazılarını okuyorum. Ne diyor bakınız: “Karar no 4: Sekiz yıllık mecburi eğitime geçişin bir program ve sistem bütünlüğü içinde uygulanması…”

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ SERİNDAĞ (Devamla) – “…Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın sonuna kadar bu sağlanacaktır.” diyor.

“Karar no 5: Mevcut okulların ilköğretimle bütünleştirilmesi.” ve devam ediyor…

 BAŞKAN – Sayın Serindağ, süreniz tamam efendim.

ALİ SERİNDAĞ (Devamla) -  “…ve 15’inci Millî Eğitim Şûrasında…” Daha ortada Refahyol yok, daha yok. 1996 yılıydı zannedersem, sekiz yıllık kesintisiz zorunlu eğitime geçiş karar altına alınıyor. 1996 yılındaki bir konuşmasında zamanın Millî Eğitim Bakanı…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkan, yeni usul mü var?

BAŞKAN – Sayın Serindağ, lütfen.

ALİ SERİNDAĞ (Devamla) – …sekiz yıllık zorunlu eğitimle ilgili bir tasarı hazırlandığını söylüyor. Artık bunlardan vazgeçelim, halkımıza doğruları söyleyelim.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Serindağ ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

25’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 200 sıra sayılı yasa tasarısının 25. maddesinin (d) bendindeki “Sendika üye sayıları” ifadesinin “Sendikaların üye sayıları” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

                    Candan Yüceer                  Ferit Mevlüt Aslanoğlu                 Ahmet Toptaş

                         Tekirdağ                                    İstanbul                            Afyonkarahisar

                    Aykan Erdemir                            Özgür Özel                         Bülent Kuşoğlu

                            Bursa                                      Manisa                                   Ankara

                                                                      Binnaz Toprak

                                                                           İstanbul

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Candan Yüceer, Tekirdağ Milletvekili.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 12 Eylül 2010 referandumunda meydanlarda demokrasi türküleri söyleyen AKP’nin en gözde söylemlerinden birisi de tüm kamu çalışanlarına toplu sözleşme hakkının tanınacak olmasıydı.

Aslında memura toplu sözleşme verme isteğinde olmayan iktidar, halkın referandumda desteğini alabilmek için, referandumda “Evet” çıkarabilmek için mecburen bu tasarıyı gündemine aldı. Referandumun ardından Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve yargıyı ilgilendiren mevzuat hızla hayata geçirilirken, yaklaşık on sekiz aydır toplu sözleşmeyi ilgilendiren yasa Genel Kurula getirilmedi, getirilmek istenmedi. İşte istenmeye istenmeye bir buçuk yılın sonunda önümüze getirilen yasa, tamamen budanmış bir ağaç görünümünde, amacından ve vereceği vaatlerden tamamen uzaklaşmış.

Tasarının tarafları, üçlü danışma kurulu çerçevesinde gerçekleştirilen toplantılarla çoğu konularda tartışıp anlaşmasına rağmen, Hükûmet öyle bir tasarı getirdi ki sendika ve toplu pazarlık konusunda yoğun çabalar harcayan kamu emekçileri büyük bir umutsuzluğa düştüler ve çabaları boşa gitmiş oldu.

Bakın, toplu sözleşme, çalışanlar ve işverenler arasında eşit düzeyde pazarlık sistemine dayanan ve tarafların anlaşması hâlinde imzalanan bir metindir. Bu tasarıda böyle bir içerik maalesef yok; bu tasarıda sadece toplu sözleşmenin adı var.

Değerli arkadaşlar, Hükûmetin amacı, burada doğruya ulaşmak ya da uzlaşmak değil, Hükûmetin amacı, “miş gibi” yaparak, anlamış gibi, dinlemiş gibi yaparak bildiğini okumak ve dayatmak. Görüşmekte olduğumuz 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı’sında mevcut yasanın ismi “Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu” olarak değiştiriliyor. Tasarı, grev hakkını içermeyen ve aslında, daha önce toplu görüşme düzeninden farklı olmayan, sadece adı “toplu sözleşme” olarak değiştirilen bir düzenleme.

Tasarı, toplu sözleşme görüşmelerinde uyuşmazlık çıkarsa Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurulmasını ve bu Kurulun kararının da kesin olduğunu belirtiyor. Böyle bir kurnazlıkla grev, adı bile geçmeden yasaklanıyor, son kararı Kamu Görevlileri Hakem Kurulu veriyor.

Değerli milletvekilleri, sendikal hak bir bütündür. Kanatsız kuş olmayacağı gibi grevsiz de toplu sözleşme olmaz. Akıl ve mantık da böyle diyor, uluslararası sözleşmeler de böyle diyor, ILO da böyle diyor, sendikal mücadele de böyle diyor ama bizim önümüze getirilen yasa tasarısı böyle demiyor.

Diğer taraftan, toplu sözleşme Anayasa hükmü olduğu için 2011 senesinde toplu görüşme yapılamadı, dolayısıyla, memurların 2012’de alacağı zam belirlenemedi ve tamı tamına dört aydır memurlarımız zamsız maaş almak zorunda bırakıldı ama kimin umurunda.

Tasarıda sendikalara üyelik yasaklarına devam ediliyor. Meclis çalışanları, hâkim, savcılar, Millî Savunma ve orduda çalışan sivil personel, ceza infaz kurumu çalışanları, denetim elemanları, emniyet teşkilatında çalışan sivil personelin yasaklarına devam ediliyor. Oysa ki niyet örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılması olsaydı, niyet hak, hukuk olsaydı sendika üyeliği yasaklanan tüm kamu emekçileri bu kapsamdan çıkarılırdı.

Müzakereyi yürütecek olan sendika heyeti son derece antidemokratik biçimde düzenlenmiş. Burada da AKP tüm yetkiyi ve söz hakkını Memur-Sen’de toplama derdinde. Özelleştirme ve diğer alanlarda yaptığı gibi tek tip, tek renk, dikensiz gül bahçesi yaratma derdinde. Bütün yetki Memur-Sen’e veriliyor ama son kararı da Hükûmetin kendisi veriyor. Bunu nasıl mı yapıyor? Uyuşmazlıkta devreye girecek Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun 11 üyesinin 7’si ilgili bakan veya doğrudan Bakanlar Kurulu tarafından seçiliyor. Kurulda da sendikaların temsilindeki adaletsizlik devam ediyor. Sahte ”ileri demokrasi” söylemleriyle otoriter bir düzen, korku imparatorluğu kurmaya çalışanlar bu tasarıda da “sendika yasası” söylemleriyle sahte sendika yasasını dayatıyor.

Değerli arkadaşlar, bu tasarının özü, grev hakkının olmadığı, tek tip sözleşmenin olduğu, sendikaya üyelik yasaklarının devam ettiği, toplu sözleşme imza yetkisinin Memur-Sen’de olduğu, son kararı Hükûmetin verdiği, tarafların söz sahibi olmadığı ve kendi kaderlerini belirleyemediği, adı “toplu” ancak kendisi zayıf olan “verdiğime şükret” sözleşmesidir. Emekçinin haklarını gasbetmekten, sendikal mücadeleyi geriye götürmekten başka bir şey değildir, milyonlarca kamu emekçisinin haklarının yandaş konfederasyonun insafına bırakılmasıdır. Bu tasarı tüm kamu emekçilerinin ortak faydası yerine şahsi menfaatler ve siyasi çıkarlar doğrultusunda hazırlanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yüceer.

CANDAN YÜCEER (Devamla) - Değerli milletvekilleri, biz, hak, hukuk, emek için; insanca, onurlu, eşit bir yaşam için mücadeleye, direnmeye devam edeceğiz. Bizim anladığımız, bildiğimiz, uyguladığımız tek dil bu. Bu da herkes tarafından böyle bilinsin.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Yüceer ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

26’ncı maddede bir önerge vardır okutuyorum:

T.B.M.M Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 200 sıra sayılı yasa tasarısının 26. maddesindeki “Kamu Personeli Danışma Kuruluna” ifadesi yerine “konu ile ilgili uzmanlardan oluşturulacak Kamu Personeli Danışma Kurulu” ifadesi ile değiştirilmesini arz ederiz.

                       Tufan Köse                              Aytuğ Atıcı                   Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                           Çorum                                      Mersin                                   İstanbul

                     Binnaz Toprak                            Özgür Özel                          Aykan Erdemir

                          İstanbul                                     Manisa                                    Bursa

                                          Ahmet Toptaş                          Bülent Kuşoğlu

                                         Afyonkarahisar                               Ankara

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Aytuğ Atıcı, Mersin…

Buyurun Sayın Atıcı. (CHP sıralarından alkışlar)

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 200 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 26’ncı maddesiyle ilgili olarak vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Her zaman olduğu gibi, tüm özgür iradeli milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, konuşmaya başlarken bir konuya da değinmek istiyorum: Sayın Bakan, dün size Osmaniye Cezaevinde ölüm orucundan bahsetmiştim, bugün 43’üncü günüdür, haberiniz olsun; “Söylemedi.” demeyin, kayıtlara da geçmiştir. Adalet Bakanına hatırlatıyorum, bir işe yaramıyor. Umarım, vicdanlı birisi çıkar ve bu konuya değinir.

Değerli milletvekilleri, Hükûmet milyonlarca kamu emekçisini, emeklileri ve ailelerini ilgilendiren Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nda bir değişiklik yapmaya çalışıyor. Çalışıyor da ne yapıyor? Her zaman yaptığı gibi, yine halkı yanıltıyor, oyalıyor ve bunu da yandaş konfederasyonu yanına alarak yapıyor. Tasarı ile toplu görüşmelerden bile daha geri bir düzenleme getirilmek isteniyor. İş kollarına özgü sorunlar üzerinden örgütlenerek üyelerin hak ve çıkarlarını korumak gibi öncelikli bir görevi olan sendikaların toplu sözleşme hakkı göstermelik bir düzeyde tutuluyor. Bir yandan toplu sözleşmeyi yapıyor gibi gösteriliyor ama aslında yapılan toplu sözleşme değil, sadece tırnak içerisinde kalan bir sözleşme. Binlerce belediyede on binlerce kamu çalışanının yararlandığı toplu sözleşmeler konulan birçok yasaklayıcı hükümle ve “sosyal denge sözleşmesi” adıyla âdeta yapılamaz bir hâle getirilmeye çalışılıyor. Çalışanların grev hakkını vermediğiniz için bu tasarı güdüktür. Çalışanların grev hakkını vermediğiniz için bundan sonra kamu emekçilerinin yüzüne hiçbir şekilde bakamayacaksınız.

Sayın Bakan çıkıyor, grev hakkını Anayasa’ya sığınarak savunmaya çalışıyor ve koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin Bakanı gerçekten kendini iyi bir duruma düşürmüyor.

Sayın Bakan, elinizi tutan mı vardı, niye değişikliğe gitmediniz? Bir sürü anayasa değişikliği yaptınız, bunu da pekâlâ yapabilirdiniz ama niyetiniz bu değil.

Sayın Bakan, siz ve Hükûmetiniz gerçekten örgütlenmeden yana değilsiniz, hiçbir şekilde de olmadınız. Örgütlenme özgürlüğünün önündeki engelleri de kaldırmadığınız gibi yeni engeller de koyuyorsunuz.

Dönüyorum bakıyorum iktidar milletvekillerine, hakikaten içim acıyor. Birisi diyor ki: “Elleri kaldırın.” Bakıyorsunuz, birileri el kaldırıyor siz de kaldırıyorsunuz, indiriyor, indiriyorsunuz. Yani gerçekten içler acısı bir durum. Özgür iradenizi kullanacağınız günü sabırsızlıkla bekliyorum.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Kendi adınıza konuşun.

SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) – Size acıyoruz.

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Merak ediyorum gerçekten, önceki gün burada bir grev hakkı istemiyle bir önerge verildi. Üç tane muhalefet partisi, CHP, MHP, BDP ayrı ayrı önergelerle grev hakkı istedi. Yani her zaman diyorsunuz ya “Biz çoğunluğuz.” diye, işte halkın yüzde 51’i grev istedi, halkın yüzde 49’u grev istemedi.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Toplamayı öğren.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Topla...

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Halkın yüzde 51’i grev istedi, halkın yüzde 49’u grev istemedi. Bu nasıl bir anlayış? Hani siz çoğulcuydunuz? Hani siz halkın temsilcisiydiniz? Hani çoğunluğun istediğini yapıyordunuz? İşte yüzde 51. Hepsi çıktı “Grev istiyoruz.” dedi, “Grev hakkı istiyor bizim halkımız.” dedi.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Topla bakayım.

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Hiçbiriniz çıkıp da “Ya halkın yüzde 51’i grev istiyormuş, haklı olabilirler. Biz de katılalım.” demediniz. Ben mi yanlış anladım?

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Topla, yüzde 50 olmuyor.

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Ben mi yanlış anladım? Oylara baktığınız zaman, matematik bilmeye gerek yok, halkın yüzde 51’i…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Hesabı doğru yap. Hesap yanlış.

AYTUĞ ATICI (Devamla) - …halkın yüzde 51’i grev istedi, halkın yüzde 49’u “Hayır.” dedi ve kazandı. Sizin anlayışınız bu. Her zaman çıkıp burada “çoğunluk, çoğunluk” diyorsunuz ya, gerçekten…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Topla… Topla…

AYTUĞ ATICI (Devamla) - Şimdi, bu grev hakkını engellediniz ya yarın bir gün yerel seçimler var, gidip öğretmenden, memurdan nasıl oy isteyeceksiniz, ne diyeceksiniz Allah aşkına? Nasıl yüzlerine bakacaksınız? Ben gerçekten merak ediyorum.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Biz isteriz, bize seve seve oy verirler.

NUREDDİN NEBATİ (İstanbul) – Şu yüzde 51’e nasıl ulaştınız bilemiyorum.

AYTUĞ ATICI (Devamla) – Gerçekten merak ediyorum.

Bakın, bir yandan Sendika Yasası’nı mahvederken bir yandan da döndünüz dolaştınız adaleti de mahvettiniz. Sizler, çalışan başına düşen üye sayısını bile hesaplayamadınız. Bana burada oturduğunuz yerden matematik dersi vermeye kalkmayın.

NUREDDİN NEBATİ (İstanbul) – Daha yüzde 51’i bile toplayamıyorsun!

AYTUĞ ATICI (Devamla) – Hiçbir şekilde Hakem Kurulunu da doğru düzgün oluşturmadınız, Hükûmetin atadıklarından oluşturdunuz, şimdi buna “Toplu sözleşme yasası” diyorsunuz. Hadi emekçilerin hakkını vermiyorsunuz, bari Bakanım, dalga geçmeyin emekçilerle.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Atıcı.

Sayın Atıcı ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 26’ncı madde kabul edilmiştir.

27’nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

T.B.M.M Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 200 sıra sayılı yasa tasarısının 27. maddesindeki “bir aylık” sürenin “15 gün” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

              Ferit Mevlüt Aslanoğlu                  Bülent Kuşoğlu                      Aykan Erdemir

                          İstanbul                                     Ankara                                    Bursa

                     Binnaz Toprak                           Rıza Türmen                          Ahmet Toptaş

                          İstanbul                                       İzmir                              Afyonkarahisar

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 200 Sıra Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 27. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 27- 4688 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

Geçici Madde 11- 2012 yılına ilişkin Kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal, demokratik, siyasi, özlük ve mesleki hak ve çıkarlarını belirlemek üzere yapılacak toplu sözleşme görüşmelerine, bu kanunun yürürlüğe girdikten itibaren bir ay içerisinde başlanır. Bu toplu sözleşme görüşmelerine katılacak sendika ve konfederasyonların belirlenmesinde 7/7/2011 tarihli ve 27987 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 4688 sayılı kanun gereğince Kamu Görevlileri Sendikaları ile konfederasyonların üye sayılarına ilişkin 2011 temmuz istatistikleri hakkında tebliğ hükümleri esas alınır.

                     Pervin Buldan                           Sırrı S. Önder                            Adil Kurt

                             Iğdır                                       İstanbul                                  Hakkâri

                        Sırrı Sakık                                 Erol Dora                          Ertuğrul Kürkcü

                             Muş                                        Mardin                                   Mersin

BAŞKAN – Okunan son önergeye katılıyor musunuz Sayın Komisyon?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak efendim?

EROL DORA (Mardin) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Geçici 11. Madde ile bir yıllık toplu sözleşme yapılmasına uygun olarak 2012 yılı için düzenleme yapılmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

T.B.M.M Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 200 sıra sayılı yasa tasarısının 27. maddesindeki “bir aylık” sürenin “15 gün” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

                                                                                        Rıza Türmen (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Rıza Türmen

BAŞKAN – Sayın Türmen, İzmir Milletvekili, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nda grev hakkı kabul edilmemektedir, bir kere bunun üzerinde durmak gerek. Grev hakkının kabul edilmemesi, uluslararası hukuka aykırıdır. Neden aykırıdır? Şundan: Avrupa Sosyal Şartı’na baktığınız zaman 6’ncı maddesi şunu söylüyor: “Toplu sözleşme hakkının etkili bir biçimde kullanılmasını sağlamak amacıyla işçi ve kamu çalışanlarının grev hakkını tanırlar.”

Avrupa Birliği üyesi olacağımız, Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı -28’inci maddesi- “İşçiler ve kamu çalışanları uzlaşma olmadığı durumlarda çıkarlarını korumak amacıyla grev hakkına sahiptirler.” diyor.

ILO sözleşmeleri, 87 ve 151 sayılı sözleşmeler grev hakkını düzenliyor kamu çalışanları için.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Kararı, 2000 (6)  “Kamu çalışanları diğer çalışanlarla aynı haklara sahiptir.” diyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Demir ve Baykara kararında önemli iki şey söylüyor. Bir tanesinde diyor ki: “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi sözleşmeyi yorumlarken uluslararası hukuktaki gelişmeleri dikkate alır.” Ondan sonra “Toplu sözleşme hakkı, sendika kurma ve üye olma hakkının temel unsurlarıdır.” diyor. Grev hakkı da aynı şekilde sendika kurma hakkının temel bir unsurudur. Şimdi, bu kadar geniş bir grev hakkını kabul eden uluslararası mevzuat varken Türkiye bunun dışında nasıl kalacak, yani bunu hiç düşünmüyor muyuz acaba?

Bir de Anayasa’nın 90’ıncı maddesi var, diyoruz ki: Uluslararası sözleşmeyle ulusal yasa arasında çelişki olduğu takdirde uluslararası sözleşme uygulanır, o esas alınır. Peki, bu kadar geniş bir uluslararası hukukta bu kadar kabul gören bir şey varken yani kamu çalışanlarına grev hakkı tanınırken Türkiye bunun dışında nasıl kalacak? “Efendim, Anayasa’mız öyle öngördüğü için biz de böyle hazırladık kanunu.” Anayasa’mız ister öyle desin ister böyle desin, Türkiye uluslararası alandaki bu kadar geniş bir konsensüsün dışında kalamaz yani kalırsa başı derde girer. İşte, ne olur, ILO’nun kara listesine girer, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde dava açıldığı zaman kaybeder, kaybettiği için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve onun kararını uygulayacak olan Bakanlar Komitesi Türkiye’ye “Sen kanununu değiştir bakalım şimdi.” der ve dış baskılarla Türkiye, Anayasa’sı öyle de dese böyle de dese, bunu değiştirmek zorundadır. Şimdi yani bunu görmeden mi yapılıyor bu kanunlar, bunu ben pek anlayamıyorum.

Grev hakkı nasıl ortadan kaldırılıyor? Grev hakkı aslında toplu sözleşme hakkına getirilen sınırlamalarla ortadan kaldırılıyor yani toplu sözleşme yaptıktan sonra uyuşmazlık olursa Hakem Kuruluna gidilecek. “Hakem Kurulu” dediğiniz nasıl bir kurul? 11 kişiden oluşan, 3’ü Bakanlar Kurulunca, 4’ü Kamu İşveren Heyetince yani 7’si Hükûmet tarafından atanan üyelerden oluşan bir kurul. Şimdi, buraya gitmekle zaten işçi davayı kaybetmiş olacaktır, işçi tarafının zaten davayı kazanmasına imkân yoktur fakat grev hakkı da böylelikle ortadan kaldırılmaktadır. Bu aynı zamanda toplu sözleşme hakkını da ortadan kaldırmaktadır çünkü böyle bir Hakem Kurulu varken işveren tarafı ya da hükûmet niçin uzlaşıyı kabul etsin toplu sözleşmede, niçin kabul etsin? Yani neresinden tutarsanız tutun, uluslararası alanda Türkiye kendisini savunmasız bırakmıştır, kendi başını derde sokmuştur.

Öbür taraftan, bu Hakem Heyeti, böyle bir oluşumla, böyle bir toplu sözleşme düzeniyle aslında son derece adaletsiz, son derece işçinin, emekçinin hakkını gasp eden bir nitelik taşımaktadır. Böyle bir kanuna neden ihtiyaç görülüyor, niçin bu kadar yanlış bir kanun yapılıyor, onu da tabii kanunu yapanlara sormak gerek.

Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türmen.

Sayın Türmen ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Geçti efendim.

BAŞKAN – Bu defa geçti.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bir dahakinde yapalım.

BAŞKAN – Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

28’inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 200 Sıra Sayılı yasa tasarısının 28. maddesindeki “10 Ağustos 2012” tarihinin, “31.07.2012” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

              Ferit Mevlüt Aslanoğlu                  Bülent Kuşoğlu                         Özgür Özel

                          İstanbul                                     Ankara                                   Manisa

                     Ahmet Toptaş                          Binnaz Toprak                          Aytuğ Atıcı

                    Afyonkarahisar                              İstanbul                                   Mersin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 28. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                    Mehmet Şandır                        Mustafa Kalaycı                      Mehmet Günal

                           Mersin                                      Konya                                    Antalya

                                            Erkan Akçay                                  Sümer Oral

                                                 Manisa                                          Manisa

BAŞKAN – Sayın Komisyon, son okunan önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun lütfen.

Gerekçe:

4688 sayılı yasaya ilişkin yetki süreci başlamış ve devam etmektedir. 15 Mayıs tarihinden sonraki bir tarihin geçicide olsa yetki tespiti için bir tarih olarak belirlenmesinin, hukuken bir izahı bulunmadığı gibi, işlevsel olarak da uygun değildir.

BAŞKAN – Sayın Şandır ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Bir sonraki önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 200 Sıra Sayılı yasa tasarısının 28. maddesindeki “10 Ağustos 2012” tarihinin, “31.07.2012” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

                                                                            Aytuğ Atıcı (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Aytuğ Atıcı.

BAŞKAN – Sayın Atıcı, Mersin Milletvekili.

Buyurun Sayın Atıcı. (CHP sıralarından alkışlar)

AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 28’inci madde üzerine söz aldım ve kaldığım yerden devam ediyorum.

Sayın Bakan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını, uluslararası sözleşmeleri ve Anayasa’yı yok sayarak toplu sözleşmede imza yetkisini tek başına yandaş sendikanıza vermiş bulunuyorsunuz. Dünyada hiçbir örneği yok, hayırlı uğurlu olsun! Ama “Ne olur ne olmaz.” diyerek, ak sendikanıza bile güvenmeyerek anlaşmazlık olması durumunda yargı yolunu da kapatarak kendinizin oluşturduğu Hakem Kurulunu devreye sokuyorsunuz. Burada çok ince hesaplar olduğu açık. Nedir bu hesap? Ben falcı değilim ama sizin çizdiğiniz geleceği tahmin etmek hiç de zor değil. Ak sendika zaman zaman kendi üyelerine şirin görünmek için Hükûmetle anlaşamayacak, tabii, sizden icazet alarak “Şurada anlaşamayalım.” “Oldu anlaşamayalım…” Sonra Hakem Kurulu devreye girecek, ak sendika diyecek ki: “Ya ne yapalım, vallahi biz elimizden geleni yaptık, Hükûmet kabul etmedi, Hakem Kurulu böyle uygun gördü, geçti gitti.” diyecek ve tabana şirin görünmeye çalışacak.

Değerli arkadaşlar, ben buradan kamu emekçilerine seslenmek istiyorum: Cumhuriyet Halk Partisi grev hakkının yasal teminat altına alındığı özgür bir toplu sözleşme düzenini savunmaktadır, savunmaya devam edecektir. Cumhuriyet Halk Partisi örgütlenme özgürlüğünün önündeki tüm engellerin kaldırılmasından yanadır, yeri geldiğinde kaldıracaktır. Cumhuriyet Halk Partisi, her sendikanın kendi üyeleri adına, toplu sözleşme yapabilmesini savunmaktadır ve yeri, zamanı geldiğinde bunu hayata geçirecektir.

Değerli arkadaşlar, Hükûmet tarafından hazırlanan bu yasa tasarısının tüm toplumda, bakın sadece çalışan emekçilerde değil, çalışan memurlar da değil tüm toplumda bir hayal kırıklığı yarattığını ifade etmek istiyorum. Bir referandum yaptınız 12 Eylülde. Ne dediniz kamu emekçilerine? “Aman bizi destekleyin, ‘evet’ deyin, artık siz de toplu sözleşme yapacaksınız.” dediniz ve açıkça onları aldattınız. Onlar zannetti ki gerçekten emekçiye yakışır bir şekilde toplu sözleşme yapılacak. Gerçekten hayallerini süsleyen grevli toplu sözleşmeyi hayal ettiler ama ne bilsinler ki arkasından mevcut haklarından daha kötü bir duruma düşecekler. Sonuçta, halkın “evet” demesini sağladınız. Ne oldu sağladınız? Dağ fare doğurdu değerli arkadaşlar. Anayasa’ya uygun, sizin sözlerinize uygun bir değişiklik yapmak yerine, bir yasa yapmak yerine, 4688 sayılı bu Yasa’yı değiştirmeye çalışıyoruz. Artık şaşırmıyoruz, bunlara şaşırmıyoruz çünkü gerçekten size yakışanı yapıyorsunuz, size yakışan budur, siz de aynen, tıpkı diğer konularda olduğu gibi, aynı şekilde yapıyorsunuz, ondan sonra da çıkıp kendinizi savunmaya çalışıyorsunuz, ayağınıza dolaşıyor. Biz de kapı kapı gezip sizin bu yaptıklarınızı anlatacağız.

Şimdi, Sayın Bakandan bir ricam var. Bunu düzeltmenin de bir yolu var: Çıksın, desin ki yiğitçe “Biz Memur-Sen’le bu yasayı birlikte hazırladık ve size de yutturuyoruz.” Bunu söylemek zor değil. Bu Memur-Sen de bir sendika değil mi? Sendika. Peki, sendikaysa niye konuşuyoruz. Bakın, nasıl bir sendika. Bir iki kere buradan dile getirildi değerli arkadaşlar, Memur-Sen’in nasıl bir sendika olduğunu bakın şimdi sizlere söylüyorum. 2002 yılında 41 bin üyesi var sadece, 2011’de 41 bin çıkmış 515 bine. Çıkmış da ne olmuş? Tıpkı sizin “Ekonomide büyüyoruz, ekonomide büyüyoruz.” dediğiniz gibi büyümüş. Büyümemiş de, ekonomiyi nasıl şişirdiyseniz, sendikayı da şişirmişsiniz. Buna “büyüme” denmez, buna “şişme” denir, dense dense “şişme” denir. Niye biliyor musunuz? Çünkü sizin bu mucize yarattırdığınız sendika kalktı, gitti, Avrupa’nın kapısını çaldı, kapıyı açmadılar; dünyanın kapısını çaldı, hiç kimse içeriye sokmadı. Ne Avrupa’da ne de dünyada, Hükûmetle girdiği bu kirli ilişkiden dolayı bu sendika tanınmıyor. Şimdi, siz, dünyada, Avrupa’da tanınmayan bir sendikayla kalkmışsınız, gelmişsiniz bir toplu sözleşme yapıyorsunuz, ona da “her şeyin başı” diyorsunuz, sonra da diyorsunuz ki: “Vay, biz toplu sözleşme yaptık.”

Değerli arkadaşlar, peki, bu yasa tasarısı sendika üyesi olması yasaklanan on binlerce kamu emekçisinin örgütlenmesini sağlıyor mu? Hayır. Kim üye olabiliyor? 4/A’lılar, 4/B’liler. 4/C’lilere ne oldu? 4/C’liler köle. Köle sözleşme yapar mı? Yapmaz. Peki, kamu emekçilerinin hakları savunuluyor mu? Hayır, hiçbir şekilde savunulmuyor.

Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi, emeği en yüce değer olarak kabul eder ve bu çerçevede gerekeni yapar.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Atıcı.

Sayın Atıcı ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

28’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…  Kabul edilmiştir.

29’uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 200 Sıra Sayılı yasa tasarısının 29. maddesindeki “bir aylık” sürenin “15 gün” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

                       Aytuğ Atıcı                     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                Bülent Kuşoğlu

                           Mersin                                     İstanbul                                   Ankara

                       Özgür Özel                             Ahmet Toptaş                        Binnaz Toprak

                           Manisa                               Afyonkarahisar                            İstanbul

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Konunun aciliyeti nedeniyle.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

29’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…  29’uncu madde kabul edilmiştir.

30’uncu madde üzerinde önerge yoktur.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

31’inci maddeden önce on dakika ara veriyorum.

Kapanma saati: 21.05
BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.10

BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM

KÂTİP ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90’ıncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

200 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon yerinde.

Hükûmet yerinde.

31’inci madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 31. maddesinin (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                        

                    Mehmet Şandır                        Mustafa Kalaycı                         Sümer Oral

                           Mersin                                      Konya                                    Manisa

                                       Mehmet Günal                              Erkan Akçay

                                             Antalya                                         Manisa

b) 15 inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (g) ve (k) bentleri ile, (c) bendinde yer alan "100 ve daha fazla kamu görevlisinin çalıştığı işyerlerinin en üst amirleri ile yardımcıları", (d) bendinde yer alan yüksek okulların müdürleri ile bunların yardımcıları, ve (j) bendinde yer alan "ve emniyet teşkilatında çalışan diğer hizmet sınıflarına dahil personel ile kamu kurum ve kuruluşlarının özel güvenlik personeli" ibareleri madde metninden çıkarılmıştır."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 200 Sıra Sayılı 'Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 31. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Madde 31- 4688 sayılı Kanunun;

a) 2. Maddesinde yer alan "belediyeler ile bunlara bağlı kuruluşlarda" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve eklentilerinde" ibaresi eklenmiş, "işçi statüsü dışında" ibaresi yürürlükten kaldırılmıştır.

b) 5’inci maddesinin ikinci fıkrası,

c) 15'inci maddesi,

d) 32'nci maddesi,

e) 35'inci maddesi,

yürürlükten kaldırılmıştır."

 

 

                     Pervin Buldan                           Sırrı S. Önder                            Adil Kurt

                             Iğdır                                       İstanbul                                  Hakkâri

                         Erol Dora                                 Sırrı Sakık                         Ertuğrul Kürkcü

                           Mardin                                       Muş                                      Mersin

BAŞKAN –  Son okunan Pervin Buldan ve arkadaşlarının önergesine  Sayın Komisyon katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) –  Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.

ADİL KURT (Hakkâri) – Gerekçe…

BAŞKAN –  Gerekçeyi lütfen.

Gerekçe:

Kamu Görevlisi tanımına uygun düzenleme yapılarak, tüm kamu görevlilerinin örgütlenme hakkı tanınmaktadır. Değişiklik teklifi ile 4688 sayılı kanunun 15. Maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. Hiçbir kamu görevlisi örgütlenme hakkı kapsamında sendika üyesi olmaktan mahrum bırakılamaz. Hükûmet tasarısında, sadece "100 ve daha fazla kamu görevlisinin çalıştığı işyerlerinin en üst amirleri ile yardımcıları" ibaresinin çıkarılması mevcut uygulamadaki olumsuzlukları artıracaktır. Çünkü işyerlerinde kamu işveren vekili olarak adlandırılan amirlerin sendika üyeliği, sendikal hakların tam olarak tanınmadığı bir ortamda sorun yaratacaktır.

Sendika ve konfederasyonların yönetim ve işleyişlerinin sadece demokratik esaslara göre değerlendirilmesi gerekmektedir.

BAŞKAN –  Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 31. maddesinin (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                        Nevzat Korkmaz (Isparta) ve arkadaşları

b) 15 inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (g) ve (k) bentleri ile, (c) bendinde yer alan "100 ve daha fazla kamu görevlisinin çalıştığı işyerlerinin en üst amirleri ile yardımcıları", (d) bendinde yer alan yüksek okulların müdürleri ile bunların yardımcıları, ve (j) bendinde yer alan "ve emniyet teşkilatında çalışan diğer hizmet sınıflarına dahil personel ile kamu kurum ve kuruluşlarının özel güvenlik personeli" ibareleri madde metninden çıkarılmıştır."

BAŞKAN –  Sayın Komisyon?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) –  Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN –  Isparta Milletvekili Sayın Nevzat Korkmaz.

Buyurun  Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

4 Ocakta, yine bu kürsüden, sivil memurların sorunları konusunda bir gündem dışı konuşma yapmış, emniyet teşkilatına ve Silahlı Kuvvetlere mensup sivil memurların sorunlarının çözülmesi hususunda Genel Kurulda bir gündem oluşturmaya çalışmıştım. Maalesef şu ana kadar herhangi bir ilerleme kaydedilmediğini belirtmek durumundayım. Üstelik bekletilen sorunların yeni açmazlara sebep olduğunu da üzülerek görüyorum. Bunlardan birisi de Sayın Bakanın “Atamalar yapılacaktır.” dediği uzmanların atamasının bugüne kadar yapılmamış olması. 23 Martta bir yönetmelik değişikliği yapılmıştır değerli milletvekilleri. Buna göre sınavı kazananların atanması gereken iki yıl da bu haziranda doluyor. Yeni hak kayıpları yolda, haberiniz olsun.

Sayın Hükûmet, sınav açıyorsunuz, insanlar çalışıyor çabalıyor ve kazanıyor ancak atamalarını bekletiyor ve haklarını göz göre göre yitirmelerine seyirci kalıyorsunuz. Bunun adalet ve hakkaniyet neresinde? Gecikmede bu insanların kabahati nedir, doğrusu anlayamıyorum. Sivil memurların askerî ya da sivil statüde olup olmadıkları belirsizliğinden tutun, özlük hakları ve ücretlerinin iyileştirilmesi, lojman tahsisi ve servis otobüsünde yaşadığı adaletsizlikler, hak ettikleri emeklilik kadrolarını bir türlü alamayışları gibi bütün problemler çözüm bekliyor.

On yıldır ülkeyi yöneten AKP, bu sorunları görmezlikten geliyor, halının altına süpürüp hiçbir şey yokmuş gibi davranıyor. En önemli eksikliklerden biri de örgütlenme özgürlüğünün olmayışı. Demokrasi bayraktarlığına soyunup kitleleri “İleri demokrasi getiriyoruz.” yalanıyla istismar eden AKP, örgütlenme alanında çıkardığı zorluklar, ortaya koyduğu engellerle sivil memurlar alanında suçüstü yakalanmıştır. Çoğulcu demokrasinin işlevsel olabilmesinin yolu, toplumumuzun örgütlü olmasıdır; dernekler, sendikalar, vakıflar gibi sivil toplum kuruluşları şeklinde örgütlenmiş olmasıdır.

Değerli milletvekilleri, sivil memurlar sendikalaşma hakkı talep etmektedir. Sayıları silahlı kuvvetlerde ve emniyet teşkilatında on binlere ulaşan sivil memurlar, birçok sorunun örgütlenerek hâlledilebileceğini, aksi takdirde dikkate alınmadıklarını ifade etmektedirler. Anayasa’mızın 51’inci maddesinin birinci fıkrasında sendika kurma ve bu sendikalara üye olma hakkı vurgulanır iken ikinci fıkrasında millî güvenlik gerekçesiyle de bu hakların sınırlandırılabileceği ifade edilmektedir. Günümüzde millî güvenlik algılamasında değişiklikler yaşanmaktadır. Memurlardan hangilerinin yaptığı hizmet millî güvenlik kapsamı içinde değerlendirilecektir? Silahlı Kuvvetler ve emniyette çalışan sıvacı, boyacı, mühendis gibi sivil memurların yaptıkları millî güvenliği yakından ilgilendiriyor ise kamunun diğer sektörlerinde aynı hizmetleri veren memurların yaptığı nedir? Herhâlde devletin çarkının işlemesi millî güvenlik açısından hayati önem taşımaktadır. Diğer bakanlıklarda bu sıfatlarla çalışanlar millî güvenlik açısından daha az önemsiz değildir. Onlara tanınan sendika hakkının sivil memurlardan esirgenmesinin geçerli bir tarafı yoktur, aksine  işine dört elle sarılan, motivasyonu yüksek memurların devletimize, kamu hizmetine ve  millî güvenliğe katkısı daha fazla olacaktır. Örgütlenme hakkı açısından başta Anayasa olmak üzere diğer yasalar daha özgürlükçü yorumlanmalıdır. Kaldı ki Anayasa’mızda sivil memurlar için de böyle bir yasak bulunduğunu düşünmüyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu uluslararası birçok antlaşmalar da yasadaki sınırların dar yorumlanmaması gerektiğine işaret etmektedir.

12 Eylül 2010’da Anayasa referandumunda halktan kabul oyu isterken AKP “Çalışma hayatına özgürlük getiriyoruz, toplu sözleşme ve sendikal hakları genişletiyoruz.” demişti. Başbakanlığın 14 Aralık 2010 tarihli genelgesinde de “Örgütlenme özgürlüğünün sağlanması demokratik yönetimin teminatıdır ve sendika kurma, üye olma ve sendikal faaliyetlerde bulunabilmeleri güvence altına alınmıştır.” deniliyordu.

Değerli milletvekilleri, Halep orada ise arşın burada. AKP bu söz ve eylemlerinde ne kadar samimidir ne kadar değildir göreceğiz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak çalışma hayatındaki engelleri kaldırma ve örgütlenme özgürlüğünü genişletme hususunda getirilecek düzenlemeye destek olacağımızı defalarca beyan ettik. Tam zülfün alna dökülme zamanı diyoruz ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.

Sayın Korkmaz ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

32’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

34’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

35’inci maddeden önce Sayın Bakanın bir söz talebi var, yerine getiriyorum.

Buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu yasa tasarısıyla, kamu görevlileri sendikal yaşamında yeni bir dönem başlamış bulunmaktadır. 4688 sayılı Yasa’nın, on yıllık uygulamada olan bu Yasa’nın aksaklıklarını gideren bir düzenlemeyi bugün Parlamentodan geçirmiş bulunuyoruz. Önümüzdeki dönem içinde de katılımcı bir anlayışla, sendikal yaşamı geliştirme konusunda Bakanlık olarak da Hükûmet olarak da üzerimize düşeni yapacağımızı ifade ediyorum.

Tüm kamu çalışanlarımıza hayırlı olması temennisiyle katkılarınızdan dolayı bütün milletvekili arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyorum, teşekkür ediyorum.

Hayırlı olsun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

35’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü üzerinde, lehte olmak suretiyle, oyunun rengini belirtmek üzere Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mahmut Kaçar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT KAÇAR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu yasa, 2,5 milyon kamu çalışanı, 1 milyon 800 bin emekli ve aileleriyle birlikte yaklaşık 20 milyon insanımızı ilgilendiren, çalışma hayatının demokratikleşmesi adına son derece önemli ve tarihî bir yasa.

Bizden önceki arkadaşlarımızın, özellikle AK PARTİ hükûmetleri döneminde memurların enflasyona ezdirildikleri gibi bir yaklaşımları oldu, önce oradan başlayayım isterseniz. Önce şunu açık ve net ifade edeyim: AK PARTİ iktidarları döneminde hiçbir zaman devlet memurlarının maaşlarında enflasyonun altında bir artış söz konusu değil. Bununla da yetinilmemiş, ek ödemeyle gerek 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle gerekse de 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle gerek “eşit işe eşit ücret” ve gerekse de “aynı unvana aynı ücret” noktasında çok ciddi anlamda iyileştirmeler yapılmıştır.

Bu yasayla birlikte artık kamu çalışanları, kendileriyle ilgili gerek maaş zamlarında gerek sosyal ve özlük haklarında Hükûmetin tek taraflı belirlemesi yerine, toplu sözleşme masasında bir taraf olarak kendileriyle ilgili alınan kararlarda söz sahibi hâline dönüştürülmüştür.

Yine bu yasayla birlikte memurların genelini ilgilendiren konularda genel toplu sözleşme ve her bir hizmet kolunda ayrı olmak üzere hizmet kolunda yetkili sendikaların hükûmetle toplu sözleşme yapma yetkisi getirilmiştir. Toplu sözleşmelerin bağlayıcı olması, toplu sözleşmelerde mutabakata varılamaması hâlinde hakem kuruluna müracaat etme yetkisi ve hakem kurulunun da kararlarının bağlayıcı olması münasebetiyle Avrupa Birliğinin, ILO’nun ve imzaladığımız uluslararası sözleşmelerin standardının üstünde olan bir toplu sözleşme yasası. Bir diğer yönden, yerel yönetimlerde gerek belediyelerde ve gerekse de il özel idarelerinde sosyal denge sözleşmesi yapma hakkı tanımak suretiyle, bu konularda daha önce Türkiye aleyhine verilen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına da uygun bir sendika yasası.

Değerli arkadaşlar, bu tasarının yasalaşmasıyla birlikte yine bu ay içerisinde toplu sözleşme süreci başlayacak ve ardından burada memurlarla ilgili belirlenecek olan zamlar 1 Ocaktan itibaren geçerli olmak suretiyle hiçbir çalışanımızın, hiçbir memur emeklisinin mağdur edilmeyeceğini de özellikle buradan ifade etmek istiyorum.

Bu yasanın 4/A’lı devlet memurlarını, 4/B’li çalışanları ve ayrıca da 4/C’li çalışanları da kapsadığını özellikle buradan ifade etmek istiyorum. 4/C çalışanlarının şu anda sendikalara üye olma, bu doğrultuda toplu sözleşme yapma ve toplu sözleşmenin de sonuçlarından yararlanma imkânına sahip olduklarını özellikle ifade etmek istiyorum.

Ben, bu yasada emeği geçen bütün herkese çok teşekkür ediyorum. Bu yasanın, özelde kamu çalışanlarına ve genelde de milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaçar.

Aleyhte olmak üzere, son söz İzmir Milletvekili Sayın Musa Çam’ın.

Buyurun Sayın Çam. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kamu emekçilerini çok yakından ilgilendiren, yaklaşık aktif olarak 2,5 milyon, pasif olarak da 1,8 milyon insanı endirekt olarak etkileyen bir kanun tasarısını, burada, birkaç gündür enine boyuna tartışıyoruz ve bugün, nihai olarak da buradan geçecek.

Yaklaşık iki aydır gerek Çalışma, Sağlık, Aile Komisyonunda gerekse Plan ve Bütçe Komisyonunda, alt komisyonlarda, ana komisyonlarda bu tasarının bütün maddelerini enine boyuna tartıştık. Muhalefet partileri olarak, gerek Çalışma, Sağlık, Aile Komisyonunda gerekse Plan ve Bütçe Komisyonunda gerek alt komisyonlarda gerekse ana komisyonlarda son derece yapıcı ve son derece yol gösterici önergelerimizle, konuşmalarımızla bu sürece katkı yapmak ve Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nun çok daha doğru ve çok daha pozitif ve iyi bir noktada çıkması için elimizden gelen bütün çabayı ve gayreti gösterdik. Ama bir kez daha görüyoruz ki muhalefet partisinin burada çok fonksiyonel olmadığını, önerilerinin, görüşlerinin, yol göstericiliğinin ve desteklerinin hiçbir anlam ifade etmediğini, iktidar partisinin “Dediğim dedik, öttürdüğüm düdük.” anlamında -kötü anlamayın bunu- bütün söylediklerini burada kabul ettirdiğini ibretle izliyoruz ve görüyoruz; bu, insanın içini acıtıyor.

Buradaki ana muhalefet partisi milletvekillerinin söyleminin hiçbirisi dikkate alınmayıp ama bir başka konfederasyonun, sadece bir konfederasyonun tüm taleplerinin karşılandığı bir tasarıyı burada yasalaştırıyoruz, bu doğru değil. Bu kanuna iki tane büyük konfederasyon karşı çıkıyor, bir konfederasyon sadece “Evet” demiştir buna.

Sayın Bakan diyor ki: “Biz bunlarla asgari müştereklerde uzlaşma aramak zorunda değiliz.” Evet, değilsin ama sizin şöyle bir tarihsel göreviniz de var: Türkiye Cumhuriyeti devleti uluslararası sözleşmelerin altına imza atmış, o attığı imzanın da gereğini yerine getirmesi gerekiyor. 87, 98 ve 151 sayılı sözleşmelerde, Avrupa Sosyal Şartı’nda ve Avrupa Birliği müktesebatında bütün bunların tamamının yerine getirilmesi gerekiyor iken, maalesef, Sayın Bakan ve Hükûmet, bu müktesebatların tamamını yok sayarak yine çok küçük ve kısır bir kanunu buradan geçiriyorsunuz.

Bu doğru değildir, bu yapılan iyi değildir. Hele hele, özellikle 14’üncü maddede, afet, yangın, sel baskını gibi birtakım olaylarda konfederasyonların, sendikaların kamu yararı taşıyan dernekler, vakıflar marifetiyle yardım yapması Türkiye’de sendikal hareketi de kirli bir noktaya götürecektir arkadaşlar.

Oysa biz ne dedik? Plan Bütçe Komisyonunda da, Çalışma, Sağlık, Aile Komisyonunda da dedik ki: “Sendikalar bir yere bağış yapacaklarsa, yardım yapacaklarsa, tesis yapacaklarsa bunu direkt yapmalılar ve bunlar da, harcamaları da direkt konfederasyonların bütçelerinde gözükmelidir.”

Ama şimdi ne yaptınız bunu arkadaşlar? Birtakım yardım dernekleri marifetiyle paralar oraya aktarılacak, oradan da öbür taraflara gidecek. Bu, suistimali beraberinde getirecektir, bu, sendikal hareketi kirletecektir ve yolsuzluğu da beraberinde getirecektir. Bunu Plan Bütçe Komisyonunda da, Çalışma, Sağlık, Aile Komisyonunda da söyleye söyleye dilimizde tüy bitti ama bunu size anlatamadık ve göreceksiniz önümüzdeki dönemlerde -bunu gecenin bu saatinde söylemek istemezdim ama- tıpkı Deniz Feneri gibi, KOMBASSAN gibi, YİMPAŞ gibi birtakım sendikaları da bu yolsuzluklara bulaştıracaksınız. Bunun hiç de doğru bir iş olmadığı, zaten Türkiye’de sendikal hareketin yeteri kadar güç kaybettiği, itibar kaybettiği bir yerde, bu 14’üncü maddeyle birlikte sendikal hareketi bir kez daha zaafa uğratacaksınız.

Gönlümüz, –ben bir işçi olarak, bir sendikacı olarak- özellikle kamu çalışanlarını ilgilendiren, 2001 yılından beri uygulanan toplu görüşmenin, toplu sözleşmeyle ama ILO sözleşmelerine uygun, uluslararası sözleşmelere uygun, grevli ve toplu sözleşmeli bir kanunun buradan çıkması için Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak “evet” oyunu kullanmak ve el kaldırmak isterdik ama içerik biçimi, süreç itibarıyla bunu içimize sindirmemiz mümkün değildir. Bu nedenle, kamu çalışanları sendika yasasına Cumhuriyet Halk Partisi olarak “Evet” oyu vermeyeceğimizi burada bir kez daha söylüyorum ve hepinizi sevgi ve saygıyla, Cumhuriyet Halk Partisi adına, selamlıyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çam.

Tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Hayırlı ve uğurlu olsun.

Sayın milletvekilleri, 4’üncü sıraya alınan İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ve 15 Milletvekilinin; Adli Sicil Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Adalet Komisyonu Başkanlığı tezkerelerinin görüşmelerine başlayacağız.

4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat ve 15 Milletvekilinin; Adli Sicil Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Adalet Komisyonu Başkanlığı Tezkereleri (2/447) (S. Sayısı: 215)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonraki komisyonların da olmadığı anlaşıldığından, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek üzere 5 Nisan 2012 Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 21.31