TÜRKÝYE BÜYÜK MÝLLET MECLÝSÝ
YASAMA DÖNEMİ CİLT YASAMA
YILI
24 17 2
TUTANAK
DERGİSİ
84’üncü
BİRLEŞİM
28 Mart 2012 Çarşamba
DÖNEM: 24 CİLT: 17 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
84’üncü Birleşim
28 Mart 2012 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip
üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Yozgat Milletvekili Ertuğrul
Soysal’ın, 24 Mart Dünya Tüberküloz Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Adıyaman Milletvekili Salih
Fırat’ın, Adıyaman’ın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
3.- Adana Milletvekili Muharrem
Varlı’nın, sulama birliklerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ve 20 milletvekilinin, patates üreticilerinin içinde bulunduğu sorunların;
çifçilerin üretim sıkıntılarının giderilmesine, üretilen ürünlerin
değerlendirilmesi ve pazarlanmasına yönelik çözümlerin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/209)
2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ve 21 milletvekilinin, Boğaziçi'ndeki kaçak ve çarpık yapılaşmanın
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/210)
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ve 19 milletvekilinin, gıda güvenliğinin sağlanması açısından tarım
arazilerinin durumunun, ne kadarının yabancılara satıldığı veya uzun süreli
kullanımlara tahsis edildiğinin ve bunlara ilişkin yapılacak düzenlemelerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/211)
VI.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncel ve arkadaşlarının çocuk cezaevlerinde çocukların karşı karşıya kaldığı
sistematik şiddet, kötü muamele ve cinsel istismar sorunlarının araştırılması
amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 28/3/2012
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
2.- Özel güvenlik görevlilerinin özlük
hakları, sağlık problemleri ve diğer sorunlarının araştırılması ve gerekli
önlemlerin alınması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun 28/3/2012 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
3.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve
arkadaşlarının Mersin Akkuyu’da kurulması planlanan nükleer güç santralinin
bölgeye ve insan sağlığına zararlarının araştırılması amacıyla vermiş olduğu
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 28/3/2012 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in,
Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun’un şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı’nın, Siirt Milletvekili Afif Demirkıran’ın Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in,
Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet
Sağlam’ın, İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
5.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin MHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
6.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet
Sağlam’ın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VIII.-
AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın,
Pozantı ilçesinin Pozantı Cezaevinde yaşanan olaylarla anılmasının doğru
olmadığına ilişkin açıklaması
2.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulut’un, özel güvenlik şirketlerinin yabancı şirketler tarafından satın
alınmasının ülke güvenliği açısından sorun teşkil edebileceğine ilişkin
açıklaması
3.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet
Toptaş’ın, Sandıklı kaplıcalarından sıcak su sirkülasyonunu sağlayan elektriğin
kesik olmasından dolayı halkın mağdur olduğuna ilişkin açıklaması
4.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Adana Kozan’da baraj kapağı patlaması olayında kaybolanlara ilişkin açıklaması
5.- Yalova Milletvekili Muharrem
İnce’nin, Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Sağlam’ın ifadelerine ilişkin
açıklaması
6.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Sağlam’ın,
Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin ifadelerine ilişkin açıklaması
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi
ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180)
3.- Kars Milletvekili Ahmet Arslan ve
Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin ile 7 Milletvekilinin; Katma Değer Vergisi
Kanunu ile Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanun ve Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/387) (S. Sayısı: 194)
4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal'ın;
İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Rize Milletvekili Hayati Yazıcı ve 2 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Sadık Yakut ile 5 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; Amasya Milletvekili Avni Erdemir, Uşak Milletvekili
Mehmet Altay ve Mersin Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten Tarafından Benimsenen
(2/312) Esas Numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Salih Kapusuz ve 12
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 21
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu Mali Yönetim
ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Milli
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/358, 2/305, 2/306, 2/307,
2/312, 2/384, 2/385) (S. Sayısı: 199)
X.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre
temel kanun olarak görüşülen maddeler üzerinde siyasi parti grupları dışında
milletvekillerinin de önerge verip veremeyeceğine ilişkin Başkanın tutumu
hakkında
2.- Yeni madde ihdasına ilişkin
önergelerle ilgili Başkanın tutumu hakkında
XI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba’nın, Bakanlığa yöneltilen yazılı ve sözlü soru önergelerine ilişkin
sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/4017)
2.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın,
Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşların çıkardıkları dergilere ilişkin sorusu ve
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/4020)
3.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın,
Futbolda Şike Soruşturması ile ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan sorusu
ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/4471)
4.- Diyarbakır Milletvekili Nursel
Aydoğan’ın, TOKİ’nin Üç Kuyular Projesinde yaşanan sorunlara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı
(7/4484)
5.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulut’un, kamuda 4/C uygulamasının kaldırılmasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/4523)
6.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın,
bir milletvekilinin televizyondaki bir spor programında yorumcu olarak
çalışmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın
cevabı (7/4609)
7.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki
Kulkuloğlu’nun, kamuda engelli istihdamına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/4705)
8.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulut’un, Ankara-İstanbul arasındaki otoban kenarında bulunan akaryakıt
istasyonlarındaki işletmelerin piyasa fiyatlarının üstünde satış yapmasına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/4745)
9.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, Türkiye İş Kurumu İl Müdürlerinin atamasına ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/4851)
10.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, bağlı kurumların eğitim ve dinlenme tesislerine ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in cevabı (7/5069)
ı.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te
açılarak yedi oturum yaptı.
Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ,
Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefatının 3’üncü yıl dönümüne,
Kocaeli Milletvekili Haydar Akar, Türk
polis teşkilatının sorunlarına,
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Türk
Ocaklarının kuruluşunun 100’üncü yıl dönümüne,
İlişkin gündem dışı birer konuşma
yaptılar.
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 19
milletvekilinin, kimyasal gübre fiyatlarındaki aşırı artışların ve çiftçilerin
üretim sıkıntılarının giderilmesine yönelik çözümlerin (10/206),
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 19
milletvekilinin, engellilerin ve engelli yakınlarının içinde bulundukları
sosyal ve psikolojik sorunların (10/207),
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 19
milletvekilinin, öğretmen atamalarında ortaya çıkan haksızlık ve
usulsüzlüklerin (10/208),
Araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
İzmir Milletvekili Oktay Vural,
Iğdır Milletvekili Pervin Buldan,
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık
Yakut’a geçmiş olsun temennilerine;
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır,
Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümünün 3’üncü yıl dönümüne,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümünün 3’üncü yıl dönümüne ve Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Sadık Yakut’a geçmiş olsun temennisine,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Yalova Milletvekili Muharrem İnce,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık
Yakut’un, (11/8) esas numaralı Gensoru Önergesi’nin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına geliş tarihinin sehven yanlış yazıldığını bildirmesine
ilişkin birer açıklamada bulundular.
Ankara Milletvekili Levent Gök ve 22
milletvekilinin, Altındağ Belediyesinin uygulamalarında siyasi konumunu
kullanarak rant elde ederken aracı olarak kullandığı kamu görevlilerini
Bakanlık görevi sırasında da himaye ettiği ve önemli görevlere taşıdığı,
böylece görevini kötüye kullandığı iddiasıyla, Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıç hakkında (11/8),
Konya Milletvekili Atilla Kart ve 32
milletvekilinin, Deniz Feneri Derneği soruşturması sürecinde, doğrudan müdahil
olduğu, çıkar yapılanmasını himaye ettiği, soruşturmaya ve delillere müdahale
ettiği, sorumluluğu altında görev yapan Dernekler Dairesi raporlarını sümen
altı ettiği, arama kararlarını şüphelilere sızdırdığı, hazırlanan raporların
idari ve adli gereğini yapmadığı, görevini kötüye kullandığı iddiasıyla,
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay hakkında (11/9),
Gensoru açılmasına ilişkin önergeleri
Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündeme alınıp alınmayacağı
konusundaki görüşme gününün, AK PARTİ grup önerisi uyarınca Genel Kurulun
onayına sunulacağı açıklandı.
BDP Grubunun, 23/3/2012 tarihinde,
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşlarının 2012 nevruzunda güvenlik
güçlerinin orantısız güç kullanmasının araştırılması amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu (778 sıra no.lu),
MHP Grubunun, 20/10/2011 tarih ve 450
sayı ile şehit yakınları ve gazilerin sorunları ve çözüm yollarını tespit etmek
amacıyla ve 27/10/2011 tarih ve 619 sayı ile şehit aileleri ve gaziler ile harp
ve vazife malullerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu,
CHP Grubunun, 8/2/2012 tarihinde, Aydın
Milletvekili Bülent Tezcan ve arkadaşlarının soruşturma güvenliğinin ne durumda
olduğunun araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
vermiş olduğu (240 sıra no.lu),
Meclis araştırması önergelerinin, Genel
Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
27/3/2012 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerileri, yapılan görüşmelerden sonra
kabul edilmedi.
AK PARTİ grup önerisinin işleme alınıp
alınamayacağına,
Yapılan usul görüşmelerinden sonra
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut’un yaptığı açıklamalara,
İlişkin birer usul görüşmesi açıldı;
yapılan görüşmelerden sonra, Başkanlığın tutumunun İç Tüzük’e uygun olduğu
açıklandı.
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; 27
Mart ve 3 Nisan 2012 Salı günkü birleşimlerde sözlü sorular ve diğer denetim
konularının görüşülmeyerek gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan işlerin görüşülmesine;
23/3/2012 tarihinde dağıtılan (11/8) ve (11/9) esas numaralı gensoru
önergelerinin Genel Kurulun 31/3/2012 Cumartesi günkü gündemin "Özel
Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına alınmasına, Anayasa’nın 99’uncu maddesi
gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerinin aynı günkü
birleşiminde yapılmasına; 199, 200, 198 ve 197 sıra sayılı kanun teklif ve
tasarılarının İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesine ilişkin önerisi, yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Kırıkkale
Milletvekili Oğuz Kağan Köksal’ın BDP Grup Başkanına,
Yalova Milletvekili Muharrem İnce,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın CHP Grubuna,
İzmir Milletvekili Oktay Vural,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın şahsına,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin AK PARTİ Grubuna,
Sataşması nedeniyle birer konuşma
yaptılar.
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
(2/26) esas numaralı Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Mali Sektöre Olan
Borçlarının Yeniden Yapılandırılması Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi, yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının;
1’inci sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir
Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu
Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),
2’nci sırasında yer alan ve görüşmeleri
yarım kalan, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun
(1/569) (S. Sayısı: 180),
3’üncü sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, Kars Milletvekili Ahmet Arslan ve Bursa Milletvekili
Hüseyin Şahin ile 7 Milletvekilinin; Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı
Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanun ve Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (2/387) (S. Sayısı: 194),
Görüşmeleri, Komisyon yetkilileri Genel
Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
4’üncü sırasına alınan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünal'ın; İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Rize Milletvekili Hayati Yazıcı ve 2
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Sadık Yakut ile 5 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Amasya Milletvekili Avni Erdemir,
Uşak Milletvekili Mehmet Altay ve Mersin Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten
Tarafından Benimsenen (2/312) Esas Numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Salih
Kapusuz ve 12 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay
Vural ile 21 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu
Mali Yönetim ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun (2/358, 2/305,
2/306, 2/307, 2/312, 2/384, 2/385) (S. Sayısı:199) tümü üzerindeki görüşmeleri
tamamlandı, birinci bölüm üzerinde görüşmelere başlandı.
İzmir Milletvekili Oktay Vural,
Komisyon raporunda kendi kanun tekliflerine yer verilmediğine ve Komisyon
raporunun tekemmül etmediğine,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
kanun tekliflerinin birleştirilmesiyle ortaya çıkan teklifin yeni bir teklif
olduğuna ve yapılan işlemin İç Tüzük’e ve usule uygun olduğuna,
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi, Komisyon raporunun tamamlanmamış olduğuna ve bu kanun teklifinin
Genel Kurulda görüşülmesinin mümkün olmadığına,
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Başkanı Nabi Avcı, aynı konudaki kanun tekliflerinin birleştirilerek esas
alınan teklif üzerinden görüşmelerin yürütüldüğüne,
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan,
Komisyon raporunun eksikleri olduğuna ve tamamlanması gerektiğine,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık
Yakut’un, Komisyon raporuyla ilgili açıklamasına ilişkin usul tartışması
açıldı; yapılan görüşmelerden sonra, Başkanlığın tutumunun İç Tüzük’e uygun
olduğu açıklandı.
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
hangi ortamda, kime karşı olursa olsun hiçbir hakareti doğru bulmadıklarına
ilişkin bir açıklamada bulundu.
Alınan karar gereğince, 28 Mart 2012
Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime 01.18’de son verildi.
Sadık
YAKUT
Başkan
Vekili
Bayram
ÖZÇELİK Özlem
YEMİŞÇİ
Burdur Tekirdağ
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Muhammet
Rıza YALÇINKAYA Tanju
ÖZCAN
Bartın Bolu
Kâtip Üye Kâtip
Üye
II.- GELEN KâĞITLAR
No:
115
28 Mart 2012 Çarşamba
Teklif
1.- Bolu Milletvekili Fehmi
Küpçü ve Uşak Milletvekili Mehmet Altay ile 3 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/452) (Milli Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor; Anayasa ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
28/03/2012)
Raporlar
1.- Seçimlerin Temel
Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu ile Anayasa Komisyonu
Raporları (1/564) (S. Sayısı: 201) (Dağıtma tarihi: 28/03/2012) (GÜNDEME)
2.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Moğolistan Hükümeti Arasında Planlama ve Kalkınma Alanlarında
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/533) (S. Sayısı: 203) (Dağıtma tarihi:
28/03/2012) (GÜNDEME)
3.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Değiştirilmiş Şekliyle 1978
Tarihli Gemi Adamlarının Eğitim, Belgelendirilme ve Vardiya Standartları
Uluslararası Sözleşmesi Kural 1/10 Uyarınca Belgelerin Karşılıklı Tanınması
Hakkında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/545) (S. Sayısı: 204) (Dağıtma
tarihi: 28/03/2012) (GÜNDEME)
4.- Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Denetimli Serbestlik ve Yardım
Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/588) (S. Sayısı: 207) (Dağıtma tarihi:
28/03/2012) (GÜNDEME)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 20 Milletvekilinin, patates üreticilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/209) (Başkanlığa geliş tarihi:
25/10/2011)
2.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 21 Milletvekilinin, Boğaziçi’ndeki kaçak ve çarpık
yapılaşmanın araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/210) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/10/2011)
3.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 19 Milletvekilinin, gıda güvenliğinin sağlanması açısından
tarım politikalarının ve tarım arazilerinin durumunun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/211) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/10/2011)
28 Mart 2012 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.02
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Özlem YEMİŞÇİ (Tekirdağ)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 84’üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır.
Görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz 24 Mart Dünya
Tüberküloz Günü münasebetiyle söz isteyen Yozgat Milletvekili Ertuğrul Soysal’a
aittir.
Buyurun Sayın Soysal. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Yozgat Milletvekili Ertuğrul Soysal’ın, 24 Mart Dünya Tüberküloz Günü’ne
ilişkin gündem dışı konuşması
ERTUĞRUL SOYSAL (Yozgat) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 24 Mart Tüberküloz Günü münasebetiyle söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Tüberküloz hastalığı, mycobacterium
tuberculosis basili tarafından oluşturulan ve solunum yoluyla bulaşan bir
hastalıktır. Dünyada ve Türkiye’de verem hastalığı insanlık tarihi kadar eski
bir hastalık olmasına rağmen hâlâ tüm dünyada bir halk sağlığı sorunu olarak
önemini korumaktadır. Dünya Sağlık Örgütü raporlarına göre günümüzde dünya
nüfusunun yaklaşık üçte 1’i tüberküloz mikrobu ile enfektedir. Bu insanların
yüzde 10'unun yaşamlarının bir döneminde vereme yakalanma ihtimali
bulunmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü tarafından her yıl dünyada yaklaşık 9 milyon
kişinin verem hastalığına yakalandığı ve 2010 yılında 1,5 milyon insanın bu
hastalıktan öldüğü belirtilmiştir. Dünya genelinde tüberküloz insidans,
prevalans ve mortalitesinin en yüksek olduğu bölgeler Afrika ve Güney Doğu Asya
bölgeleridir. Verem, dünyada bir tek etkene bağlı olup tedavisi olmasına rağmen
en çok ölüme sebep olan bir hastalıktır.
Türkiye'nin 2009 yılı yeni yayma
pozitif olgularda tedavi başarısı yüzde 91'dir. Yeni yayma olgularda tedavi
başarısı konusunda Türkiye Dünya Sağlık Örgütü Avrupa bölgesinde yer alan 53
ülke arasında başarı sıralamasında 3’üncü sırada yer almaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizde verem savaşı Dünya Sağlık Örgütünün önerdiği Doğrudan Gözetimli
Tedavi Stratejisi ve Stop Tüberküloz Stratejisi çerçevesinde yürütülmektedir.
Stop Tüberküloz Stratejisi hedeflerine ulaşabilmek için Bakanlığımızca verem
savaş hizmetlerine ilişkin yeni faaliyetler gerçekleştirilmiştir. Verem Savaşı
Dairesi Başkanlığı tarafından verem savaşı dispanseri hekimlerine 2009 yılında
mesleki gelişim eğitimleri verilmeye başlanmış, 2009 yılında 43, 2010 yılında
ise 198 hekim eğitilmiş, 2011 yılı içerisinde bu eğitimler sertifikalı eğitim
programı kapsamında uygulanmaya başlanmış ve 181 hekime sertifikalı eğitim
verilmiştir. Ulusal tüberküloz kontrolü için gerekli altyapı, insan kaynakları,
bütçe ve program Bakanlığımız tarafından yürütülmektedir.
Ülkemizde başarıyla uyguladığımız
Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında, Bakanlığımız, ulusal ve uluslararası
kuruluşlarla iş birliği içerisinde tüberküloz kontrol hizmetlerini
sürdürmektedir. Tüberkülozsuz bir dünya oluşturmak amacıyla kurulan Tüberkülozu
Durdurma Ortaklığına Verem Savaş Dairesi Başkanlığımız 10 Haziran 2010’da üye
olmuştur.
Tüberküloza yönelik uygulamalarda
kamunun yanında özel sektör ve gönüllü kuruluşlarla birlikte çalışmayı
Bakanlığımız çok önemsemektedir. 2010 yılında Daire Başkanlığımız ve ilgili
kamu kuruluşları ve sivil toplum örgütlerinin katılımı ile Türkiye’de Veremle
Mücadelede Ortak Hareket Çalıştayı gerçekleştirilmiştir. Bu çalıştay ile Dünya
Sağlık Örgütünün önerileri doğrultusunda, Bakanlığımız, ilgili kamu kurumları
ve sivil toplum örgütlerinin verem hastalığına karşı mücadelede güçlerini
birleştirmeleri amaçlanmaktadır.
Ülkemiz genelinde tüberküloz tanı ve
tedavisinde gerekli standartları yakalamak amacıyla Tüberküloz Tanı ve Tedavi
Rehberi hazırlanmıştır. Tüberküloz hastalarının eğitimi ve bilgilendirmesi
çalışmaları kapsamında Verem Hastaları ve Hasta Yakınları Bilgilendirme Rehberi
ve Veremli Hastaların Hak ve Sorumlulukları kitapçığı hazırlanmıştır. Veri
kalitesi ve tamlığını artırmak, programın izleme ve değerlendirmesinin anlık
olmasını sağlamak ve bu sayede Ulusal Tüberküloz Kontrol Programı’nı
güçlendirmek amacıyla, Başkanlığımızca, Elektronik Tüberküloz Yönetim Sistemi
kurulması çalışmaları tamamlanmak üzere olup, 2012 yılında pilot uygulamaya
geçilmesi planlanmıştır.
Değerli arkadaşlar, Sağlık Bakanlığı,
bugün itibarıyla 196 verem savaş dispanseri, 22 bölge tüberküloz laboratuvarı,
4’ü eğitim ve araştırma hastanesi olmak üzere 16 göğüs hastalıkları hastanesi
ve diğer tüm birinci, ikinci, üçüncü basamak sağlık kurum ve kuruluşları ile
verem savaş hizmetlerini sürdürmektedir.
Sağlıkta Dönüşüm Programı ile ülkemizde
sunulan sağlık hizmetlerinin kalitesi artırılmış, hasta memnuniyeti
yükseltilmiş, sağlık hizmetlerinin verimliliği ve etkinliği yüksek seviyelere
ulaştırılmıştır. “Herkese sağlık” anlayışıyla yürüttüğümüz faaliyetlerin
sonucunda yeşil kartlı, SSK’lı, BAĞ-KUR’lu, emekli ve devlet memuru ayrımı
olmaksızın tüm tüberküloz hastalarımızın sağlık hizmetlerine kolayca erişimi
sağlanmıştır. Ülkemizde verem hastalığının teşhis ve tedavisi ücretsiz olarak
sağlanmaktadır. Tedavide kullanılan birinci ve ikinci seçenek tüberküloz
ilaçları verem savaşı dispanserlerinden ücretsiz olarak verilmektedir.
Bu vesileyle ben yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Soysal.
Sayın milletvekilleri, Sayın Türk’e
yapılan saldırıyı dün kınamıştım, kendisine geçmiş olsun dileklerimi
iletiyorum.
Gündem dışı ikinci söz, Adıyaman’ın
sorunları hakkında söz isteyen Adıyaman Milletvekili Salih Fırat’a aittir.
Buyurun Sayın Fırat. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.-
Adıyaman Milletvekili Salih Fırat’ın, Adıyaman’ın sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
SALİH FIRAT (Adıyaman) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Adıyaman ilimizin sorunları hakkında şahsım adına gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Adıyaman, 1954 yılında Malatya ilinden
ayrılarak il olmuştur ancak geçen süreç içinde Adıyaman çevre iller arasına
sıkışmış, güdük kalmış, çıkmaz sokak olan bir il hâline gelmiştir. Bildiğiniz
gibi, Atatürk Barajı yapıldıktan sonra Adıyaman’ın doğuyla olan irtibatı
kesilmiş, yıllardır “Adıyaman’da Nissibi Köprüsü yapılacak.” diye vaatlerde
bulunuluyor ancak hâlâ Adıyaman doğu ve güneydoğuyla olan irtibatını
sağlayamıyor.
Yine, Adıyaman ilimizin yüzde 60’ı
çiftçilikle, tarımla uğraşmaktadır. Sulanabilir arazilerin ancak yüzde 16’sı
sulanabilmektedir. Adıyaman ilimizin en büyük geçim kaynağı, bu tarımla
uğraşırken tütün ekmekti. Bilindiği gibi tütün 2000 yılından beri yasaklandı,
ekilmiyor ancak sulu tarıma da geçilmediği için yurttaşlarımız, Adıyaman
vatandaşları Türkiye'nin her tarafına ırgat ihraç eden kent hâline getirildi.
Türkiye'nin ilk mevsimlik işçiler derneği, Türkiye'nin ilk işsizler derneği
Adıyaman’da kurulmuştur.
Adıyaman Türkiye'nin her tarafına,
Karadeniz’e fındığa, İç Anadolu’ya patatese, Çukurova’ya pamuğa, yine, GAP’tan
sonra Şanlıurfa’ya pamuğa işçi gönderir hâle gelmiştir.
Adıyaman’da tütün ekimi yasaklandıktan
sonra henüz alternatif bir ürün ekimi geliştirilmediğinden Adıyaman’da işsiz
nüfus Türkiye ortalamasının 3 katıdır, yaklaşık yüzde 30 oranında işsizlik
oranı vardır; yine bundan dolayı Adıyaman yoksullaşmıştır. Adıyaman’da yeşil
kartlı oranı yüzde 52’dir yani nüfusunun yüzde 52’si yoksulluk, açlık sınırının
altında geçinmektedir.
Yine Adıyaman’da, biliyorsunuz, Türkiye
ham petrolünün yüzde 30’u çıkarılmaktadır. Külfetini Adıyaman çekmekte ancak
Adıyaman’da bir rafineri yapılmadığı için yine işsizlik oranı devam etmektedir.
Adıyaman’da aslında çok iyi turizm
alanları vardır: Nemrut, Perre mağaraları, Turuş mağaraları, Gümüşkaya
mağaraları, Sofraz anıtları. Ancak tanıtım yapılmadığı için turizmde de geri
kalmıştır.
Elimizde kala kala bir Nemrut
kalmıştır, onu da son zamanlarda Malatya ilimize vermek üzere çalışmalar devam
etmektedir. Yani Adıyaman’ın bütün mal varlığına, bütün hazinelerine, her
şeyine komşu iller göz koymuş, talan etmektedir; bunun da önüne
geçilmemektedir.
HÜSEYİN CEMAL AKIN (Malatya) –
Almıyoruz, almıyoruz.
SALİH FIRAT (Devamla) – Teşekkür
ederim. Almıyorsanız sağ olun.
Adıyaman son zamanlarda tekstil merkezi
oldu ancak bu teşvikte Adıyaman’ın yeri yeniden değiştirildiği için yatırımcı
Adıyaman’a yatırım yapmamaktadır. Tekstille uğraşan sanayicilerimizin çoğu
yatırımlarını başka illere kaydırmaktadır; bu da büyük bir sıkıntı
yaratmaktadır. Buna rağmen, tekstilde veya diğer işlerde çalışan işçilerimizin
çoğu asgari ücret altında bir payla çalışmaktadırlar; bu da büyük bir
sıkıntıdır yani asgari ücretle bile insanlarımız iş bulamamaktadır, asgari
ücretin yüzde 50’si, yüzde 30’u oranında işlerde çalışmaktadırlar.
Evet, AKP İktidarı, biliyorsunuz, son
on yıldır Türkiye’de en çok oyu Adıyaman’da almaktadır yani Adıyaman genellikle
ilk üç il içinde olmaktadır ama buna rağmen, yatırımda olsun, duble yolda
olsun, diğer şeylerde olsun Adıyaman’a hiçbir şey yapılmamaktadır.
Bakın, duble yol olayında
Adıyaman-Kahta arası, Adıyaman-Gölbaşı arası toplam 92 kilometre yoldur; on
yılda henüz bitirilmemiştir ama civar illerimizin, Gaziantep, Malatya,
Kahramanmaraş, Şanlıurfa’nın sınırlarımıza kadar olan yollarının çoğunun, yüzde
90’ının duble yolunu tamamlamışlardır ama AKP İktidarı hâlâ Adıyaman’a bir şey
vermemektedir.
Adıyaman halkının gündeminde yoksulluk
vardır, işsizlik vardır, açlık vardır, sefalet vardır.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – El insaf!
SALİH FIRAT (Devamla) - Adıyaman
halkının gündeminde 4+4+4 yoktur, halkımızın gündeminde böyle garabet yasalar
yoktur. Halkımız aş istiyor, iş istiyor.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Fırat.
Gündem dışı konuşmaya Hükûmet adına
Sayın Orman ve Su İşleri Bakanı cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Bakan.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Sayın CHP
Milletvekili Salih Fırat’ın gündem dışı konuşmasına cevap vermek üzere söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim.
Evvela şunu ifade edeyim: Adıyaman
gerçekten çok sevdiğimiz bir il. Ayrıca, ben de oranın fahri hemşehrisi
olmaktan dolayı, ta eski Genel Müdürlük döneminden olmaktan dolayı büyük bir
memnuniyet duyduğumu ifade etmek istiyorum.
Esasen, Sayın Vekilim “Adıyaman’a
yatırım yapılmadı.” diyor. Ben az önce, Adıyaman’a yapılan yatırımları bütün
kurumlardan aldım. Yaklaşık olarak 2011 yılı sonuna kadar -bu yılı alamadım-
tam 1,5 milyar TL yani 1,5 katrilyon merkezî Hükûmetin -mahallî idarenin değil-
yatırımı var.
Bakın, sadece bizim Bakanlığımız, Çevre
ve Orman Bakanlığımız döneminde -bu seneki yatırımları ilave etmiyorum- 276
milyon 500 bin TL yani yaklaşık 300 trilyon civarında yatırım yapılmış.
Bakın neler yaptık? Şimdi diyor ki:
“Tarımda bir şey yapılmadı.” Efendim, orada pamuk ekiliyor şu anda, gerçekten
büyük bir üretim var. Hatta, ben bir tarihte Çamgazi Sulaması’na gitmiştim;
yani vatandaşlar pamuk üretiminden fevkalade memnundu. Şimdi biz Samsat’ta
pompaj sulamasını yaptık, 28.060 dekar araziyi sulamaya açtık. Ayrıca Çamgazi
Sulaması ve derivasyon tesisleriyle tam 80 bin dekar araziyi suladık.
Bunun dışında, Adıyaman’da içme suyu
problemi vardı, siz de biliyorsunuz Sayın Vekilim yıllardan beri. Hakikaten zor
bir projeydi ama bütün zorluklara rağmen, bakın, 33.771 metre uzaklıktan,
yaklaşık 34 kilometre uzaklıktan biz içme suyunu Adıyaman’a getirdik. Orada 15
bin metreküplük depo ve de bununla ilgili bütün tesisleri, ana isale dağıtım
hatlarını yaparak 11/11/2011 tarihinde belediyemize teslim ettik. Yani bu
yıllardan beri hasretle beklenen bir husustu. Yani şu anda Adıyaman’ın tam 2050
yılına kadar içme suyu problemini planladık, çözdük. Ki keza Adıyaman’a bu su
gelince ayrıca Adıyaman Belediyesi dedi ki: “Bir de iki depo arası bağlantı
isale hattını da yapın.” Onu da yaptık. O bizim görevimiz olmamasına rağmen
3.155 metre uzunluğunda ve çok sayıda sanat yapıları, tahliye odaları olan
tesisi de tamamladık.
Bunun dışında Gerger Gölyurt köyü
arazilerinin pompaj sulamasını, Gölbaşı’nda Yarbaşı köyü arazisi Gölbaşı Gölü
pompaj sulamasını…
Adıyaman’da taşkın koruma problemi
vardı.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Malatya’da da
var Sayın Bakan.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Devamla) - Bakın, 19 adet derenin ıslahını gerçekleştirdik, 19 adet. Bakın,
sayayım ben: Besni Üçgöz kasabası Kurudere, gene Besni ilçe merkezi Gümüş
(Pınarbaşı) Deresi, Gerger’de Gölyurt köyü ve arazilerinin taşkın koruma
tesisi, Kahta ilçe merkezinin Kahta Deresi ve Ganigenik dereleri, Çelikhan ilçe
merkezi dereleri, ayrıca Çelikhan’da ilçe merkezi arazisinin taşkından
korunmasıyla ilgili ikmal inşaatı, Gölbaşı’nda Belören kasabası, gene
Gölbaşı’nda Hürriyet Mahallesi Kuru Dere, Samsat’ta Uzuntepe köyü Kölik Deresi
dere ıslahı, merkez Kuyulu yani Turuş köyü ve arazilerinin Şengil Deresi’nin
taşkınlardan korunması, Gölbaşı ilçesi Çataltepe Kartalkaya terfi hattı ve
terfi merkeziyle taşkını önledik, Tut ilçe merkezi Kurudere ve Akdut dereleri
taşkın ve rüsubat kontrol ıslahı ve dere ıslahı, Gölbaşı Yemişen ve Kırkbayır
dereleri, Gölbaşı’nda gene Yemişen ve Kırkbayır derelerinin II. kısmı talep
edildi, onu da tamamladık.
Çelikhan ilçesi arazileri Aren
Deresi’nin ıslahı, Çelikhan’da Mutlu köy arazileri, Karaçay ve Baran dereleri
taşkın rüsubat kontrolü, dere ıslahı inşaatını tamamladık. Ayrıca, Çelikhan’da
Aren Deresi’nde II. kısımda ikmal inşaatını gerçekleştirdik. Gölbaşı’nda
Yemişen ve Kırkbayır dereleri III. kısım taşkın ve rüsubat kontrolü, dere
ıslahı tamamlandı. Pınarbaşı kasabasında Çopur Deresi taşkın rüsubat kontrolü,
dere ıslahları tamamlandı.
Bakın, bitmedi daha. Şu anda “Çetintepe
Projesi” adıyla muazzam bir proje... Bununla ilgili projeler bitti. İnşallah bu
sene yatırım programına koyuyoruz ve bu Çetintepe sadece Adıyaman’a değil,
Kahramanmaraş’a ve Gaziantep’e de hayat verecek muhteşem bir baraj. Bunun da
çalışmalarının tamamlanmasını müteakip barajın inşaatı yapım ihalesine
geçeceğiz.
Ayrıca, Kâhta-Samsat pompaj sulaması
II. kısım inşaatı ile 83.370 dekar araziyi sulayacağız. Bu da hızlı bir şekilde
yapılıyor inşallah.
8 tane dere ıslahı yapıyoruz şu anda.
Yer üstü suyu sulama projeleri var. Adıyaman Gerger ilçesi Gölyurt köyü
arazilerinin pompaj sulaması ikmalini gerçekleştireceğiz. Menzil Göleti’ni bu
sene tamamlıyoruz. Hasancık Göleti’ni tamamlayacağız.
Ayrıca, buradan Sayın Vekilim, bir
müjde vermek istiyorum: Yıllardan beri, tam altmış yıldır beklenen 2 tane baraj
var. Bunlardan birisi Koçali Barajı ve ikincisi de Gömükan Barajı. Şimdi,
efendim, bunlarla ilgili kısa bir bilgi vereyim:
Aslında, Koçali Barajı’yla ilgili 2011
yılında -Sayın Başbakanımızın talimatıyla- bunun bir an önce yapılması talimatı
verildi. Ama 3 defa biz bunun proje ve planlama yapımı için ihaleye çıktık. Maalesef,
ihaleye -o kadar çok firmaların elinde iş var ki- hiç kimse katılmadı. Ama biz
hiç yapmadığımız bir şey yaptık, dedik ki: “Bunu tamamen ben de yardım
edeceğim, DSİ Genel Müdürlüğü kendi imkânlarıyla yapsın.” Neticede planlama
raporu tamamlandı Allah’a şükür. Şimdi de, 14/12/2011 tarihinde de proje
ihalesini yaptık. İnşallah proje bittiği anda -bunun parası hazır- Koçali
Barajı’nı yapmanın mutluluğunu yaşayacağız.
Keza, Gömükan. Gömükan da çok önemli
bir baraj. 74.210 dekar arazinin sulanmasını hedefledik. Bilhassa bir de
Çamgazi Barajı takviye edilecek. Planlama raporu da bunun hazırlandı,
tamamlandı. İnşallah projesini yaptırıp onu da devreye alacağız.
Keza, Büyükçay, Çelikhan sulaması
revizyonu. Ayrıca Çelikhan’da içme suyu isale hattı proje yapımı, Atatürk Baraj
Gölü’nden pompaj sulamasıyla ilgili çalışmalar devam ediyor.
Bunun dışında biz şu anda Adıyaman’da 6
adet gölet ve sulamasını programa aldık. Bunların toplam sulama alanı 17.110
dekar. Bakın, bunların da müjdesini veriyorum ilk defa burada.
Gölbaşı Balkar Göleti ve sulaması,
Gölbaşı’nda Çelik Göleti ve sulaması, Merkez Akçalı I Göleti ve sulaması,
Merkez Akçalı II Göleti ve sulaması, Besni’de Akpınar Göleti ve sulaması,
Sincik’te Arıkonak Göleti ve sulaması… Bunlar da yapılacak, bunlar da programa
alındı.
Sadece su işleri değil, Orman Genel
Müdürlüğümüz orada, bakın, 2011 yılı sonuna kadar tam 564.700 dekar arazide
ağaçlandırma çalışması yaptı ve 34 milyon adet fidanı Adıyaman ilimizde
toprakla buluşturdu.
ORKÖY çalışmaları devam ediyor. Geçen
yıl sonuna kadar 2.808 aileye yaklaşık olarak 6 milyon TL’lik bir destek
verdik. Bu sene destekleri daha da artırıyoruz.
1 tane kent ormanı kurduk Adıyaman’da.
3 tane orman içi dinlenme yeri, 1 adet de orada -ekonominin gelişmesi için- bal
ormanı kurduk ilk defa. Bunlar gerçekten çok önemli.
Bunun dışında Atatürk Barajı’yla ilgili
birtakım erozyon ve ağaçlandırma çalışmaları hızla devam ediyor. 4 tanesini
tamamladık. Şu anda devam ediyor çalışmalar.
Şimdi, Nemrut Dağı Millî Parkı, onu
başka bir yere götürmemiz mümkün değil yani. Bir kısmı Malatya’da ama büyük bir
kısmı Adıyaman’da. Onu biliyoruz. Dolayısıyla bu konuda ne gerekiyorsa yapmaya
hazırız.
SALİH FIRAT (Adıyaman) – Malatya’dan
yol açılacak mı, açılmayacak mı?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Devamla) – Sizlerin de teklifi varsa bu konuda sizlerin de teklifini dikkate
alacağız. Birlikte ne gerekiyorsa yapalım, merak etmeyin.
Bunun dışında, Meteoroloji Genel
Müdürlüğümüz, bakın, 4 tane, daha önce olmayan otomatik meteoroloji ölçüm istasyonunu
kurdu. Adıyaman, Gölbaşı, Kahta ve Nissibi Köprüsü’nün Kahta tarafında olmak
üzere 4 tane otomatik meteoroloji ölçüm istasyonu kurduk. Şimdi de 3 tane daha
talep edildi. 2012 yılında üç yere de otomatik meteoroloji ölçüm istasyonunu
kurma talimatını verdim. Bunlar Çelikhan, Besni ve Gerger olmak üzere.
Bunun dışında, ben Çevre ve Orman
Bakanı iken Adıyaman’da gerek atık su arıtma gerekse katı atık bertaraf
tesisleri için belediyelere tam 3 milyon TL’lik, yani 3 trilyonluk bir maddi
destek vermişim tamamı hibe olarak.
Tabii Sağlık Bakanlığı da orada çalışma
yapıyor. Bakın, Sağlık Bakanlığı geçen yıl sonuna kadar 145.234 TL’lik bir
yatırım yapmış, 18 sağlık ocağı, 1 devlet hastanesini Adıyaman’da hizmete
sunmuş.
Millî Eğitim Bakanlığı ise… Biliyorsunuz,
2006 yılında Adıyaman Üniversitesi bünyesinde fakülte, enstitü, konservatuvar
ve meslek yüksekokulu olmak üzere 15 adet yeni birim açıldı. Ayrıca 1.453 adet
dersliğin yapımı tamamlandı. Adıyaman iline de diğer illerde olduğu gibi
kitaplar ücretsiz gidiyor. Ben merak ettim geçen yıl sonuna kadar ne kadar
kitap gönderdiniz diye. Rakamı aynen okuyorum: 11 milyon 667 bin 166 adet
ücretsiz ders kitabı Adıyaman’a gönderilmiş. Daha önce millet bunları parayla
alıyordu.
Ulaştırma Bakanlığından bahsettiniz. Efendim,
Ulaştırma Bakanlığı şu anda bizimle yarışıyor hakikaten Adıyaman’da. Bakın,
2011 yılı sonuna kadar 223 milyon TL (223 trilyonluk) yatırım yapmış. Peki, ne
yaptı? 97 kilometre bölünmüş yol inşa ederek Adıyaman’a sundu. Tabii yapılacak
şey var. Bunu inşallah beraber takip edeceğiz siz ve diğer milletvekillerimizle
beraber. Eksik kalanların, köprü ve diğer yolların da bir an önce tamamlanması
konusunda ben de sizle beraber her türlü gayreti göstereceğim.
TOKİ… 17 adet proje kapsamında 3.108
adet konut inşa ediliyor. Daha önce TOKİ var mıydı orada? Yoktu. Bunların yüzde
90’ı tamamlandı.
Tarım Bakanlığımız Adıyaman’a en büyük
desteği veriyor. Bakın, 2003 yılından 2011 yılı sonuna kadar tarımsal destek
olarak Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız -lütfen dikkat edin rakama- tam
497 milyon 300 bin TL yani yaklaşık 500 trilyon tarımsal destek vermiş, bu
gerçekten önemli.
Keza, Köylere Hizmet Götürme Birliği,
KÖYDES ve BELDES kapsamında da Adıyaman’a Başbakanımız en az 100 milyon TL
kadar yani 100 trilyon kadar, köylere içme suyu, yol ve kanalizasyon için
destek verdi.
Tabii, Adıyaman’da yapılacak çok şey
var, biliyorum ama Adıyaman’ın ben eski hâlini de biliyorum, şu andaki hâlini
de biliyorum. Adıyaman gerçekten Avrupai bir şehir oldu, çok muhteşem bir şehir,
Adıyaman’la gurur duyuyoruz ama yapılacak şeyler, eksikler var tabii. Onu da
yapmak bizim boynumuzun borcudur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Gündem dışı üçüncü söz, sulama birliklerinin
sorunları hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Muharrem Varlı’ya aittir.
Buyurun Sayın Varlı. (MHP sıralarından
alkışlar)
3.-
Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, sulama birliklerinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
MUHARREM VARLI (Adana) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sulama birliklerinin problemleri hakkında gündem dışı
söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sulama birlikleri epey yıldan beri
özerk bir şekilde hayatlarını idame ettirmeye çalışıyorlardı, kendi
imkânlarıyla, çiftçilerden topladıkları paralarla yapmaları gereken işleri
mümkün mertebe yerine getirmeye çalışıyorlardı. Ancak geçen yıl Hükûmetinizin
çıkarmış olduğu 5620 sayılı Kanun’la bir kısım maddeler değiştirilerek sulama
birliklerinin problemleri âdeta çığ gibi büyümeye başladı.
Bunlardan bir tanesi, mevsimlik
işçilerin kadroya geçirilmesi. Elbette ki mevsimlik işçilerin kadroya geçmesi
işçiler açısından önemli bir şey, bunu yadırgamıyoruz, işçilerimizin kadrolu
olması önemli ama sulama birlikleri bu manada finansal sıkıntıya girdiler. Bu
finansal sıkıntıyı da eğer sulama birliklerinin sırtına yıkarsanız, onlar da
çiftçinin sırtına yıkarlarsa yine bu işin altında en çok çiftçi ezilmiş olacak,
sulama birlikleri ezilmiş olacak. Burada Hükûmetin sulama birliklerine bu
manada finansal destek sağlaması lazım.
Yine, birliklerin başkanlarının veya
birliklerin başarısının tespitini DSİ yönetimine verdiniz. DSİ yönetimi hangi
kriterlere göre birliklerin başarılı veya başarısız olduğunu ortaya koyacak?
Eğer birlik başkanları başarısızsa, birlikler başarısız görülmüşse birlik
başkanlarını görevden alma yetkisi de verdiniz ve birliklerin finansmanını
DSİ’nin onaylama yetkisini verdiniz. Dolayısıyla DSİ birlikler üzerinde bir
tahakküm oluşturmaya başladı ve burada da bir siyasallaşma ne yazık ki gündeme
geldi. Yani her yerde olduğu gibi, ne yazık ki sulama birliklerinde de
özerkliği ortadan kaldırmak, sulama birliklerinin yönetimini kendinize bağlamak
adına bir tahakküm kurdunuz ve siyasallaşmaya neden oldunuz. Çünkü, sulama
birliği başkanlarının, kendilerinin başarısız görüleceklerini düşünerek her
türlü DSİ bürokratlarına bu manada boyunları eğik kalmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, yine, başkanların
iki yıl süresi olmasına rağmen yeniden seçilme şartı getirdiniz. Yani Eylül
2012’ye kadar sulama birlikleri başkanları yeniden seçim yapmak zorundalar.
Hâlbuki iki yıl daha süreleri var. Aynı şey, Cumhurbaşkanlığı süreciyle alakalı
kanun değişikliği yaptınız “Cumhurbaşkanlığı yedi yıl.” dediniz ama sulama birliği
başkanları da seçilmiş olmasına rağmen, bu kanunu çıkardığınızda onlar seçilmiş
olmasına rağmen “Yeniden seçim yapın.” diyorsunuz. Bu da çifte standarttır, bu
da sulama birliklerinin önemli problemlerinden bir tanesidir.
Yine, birliklerin çiftçilerden dönüm
başına belirledikleri sulama ücretlerini birliklerin meclisleri belirliyordu; o
yörenin seçilen insanları, o yöreyi bilen insanlar belirliyorlardı; şimdi bu
yetkiyi de aldınız, DSİ bürokratlarına verdiniz. DSİ bürokratlarının Hükûmete
sunacağı rapor doğrultusunda, vereceği fiyat doğrultusunda fiyat belirlenecek.
Bu da o bölgeyi tanımayan, bilmeyen insanların oluşturacağı bir rapor ve fiyat
olacağı için çiftçilerimizin mağduriyetine sebep olacak. Şu anda 13 milyon
lirayı, 17 milyon lirayı ödemekte zorlanan, zaten mazot girdisi, gübre
girdisiyle hayli yıpranan çiftçilerimiz bir de bu sulama ücretlerinin artışıyla
yeniden bir külfet altına girmiş olacaklar. Bunu da değiştirmek lazım, bu
manada da düzenlemeler yapmak lazım.
Yine çiftçilerden bahsetmişken -Sayın
Bakan da burada, birazdan cevap verecek herhâlde konuşmama- şu anda, işte
“Ziraat Bankası faizsiz kredi veriyor.” veya “Faiz oranlarını çok düşürdük.”
diyorsunuz. Ya, Ziraat Bankası kredi veremiyor şu anda, kredi veremiyor,
arkadaşlar, çiftçi Ziraat Bankasından kredi alamıyor. Oranları o kadar
düşürdünüz ki çiftçi kendi ektiğinin, diktiğinin karşılığında kredi alamaz
duruma geldi. Lütfen, bu konuda Hükûmet yetkililerini uyarıyorum, bir an önce
bir çözüm bulsunlar, çiftçinin mağduriyetini ortadan kaldırsınlar.
Bir de şunu belirtmek istiyorum: Sayın
Bakan Adıyaman’da pamuk ekildiğini söyledi. Doğru, Çukurova’da da hayli pamuk
ekiliyor ama pamuğu satamıyoruz ki. Şu anda DAP gübresinin yani 1846 gübrenin
fiyatı pamuğun fiyatından fazla, 3 kilo buğday satıp 1 kilo gübre alamıyor
çiftçimiz. Yani, hep diyorsunuz ya “Nereden nereye?” diye, doğru, ülkeyi
nereden nereye getirdiğiniz belli.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Varlı.
Sayın milletvekilleri, gündeme
geçiyoruz.
Sayın Toptaş, Sayın Yılmaz, Sayın
Metiner, Sayın Halaman, Sayın Oğan, Sayın Fırat ve Sayın Çelik, sisteme
girdiniz ama maalesef söz veremiyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Bakan
cevap vermeyecek mi?
BAŞKAN – Sayın Bakana sordum ben, cevap
vermeyecek.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
üç önerge vardır, okutuyorum:
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 20 milletvekilinin, patates üreticilerinin
içinde bulunduğu sorunların; çifçilerin üretim sıkıntılarının giderilmesine,
üretilen ürünlerin değerlendirilmesi ve pazarlanmasına yönelik çözümlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/209)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gerekçesini ekte sunduğumuz,
ülkemizdeki patates üreticilerinin içinde bulunduğu sorunların araştırılarak,
çiftçimizin üretim sıkıntılarının giderilmesine, üretilen ürünlerin
değerlendirilmesi ve pazarlanmasına yönelik çözümlerin araştırılıp alınması
gereken tedbirlerin tespit edilmesi ve bunlara ilişkin yapılacak düzenlemelerin
ele alınabilmesi için Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzük‘ün 104 ve 105'inci
maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Gerekçe:
Ülkemizin başlıca patates üretim
bölgeleri, Orta Anadolu, Karadeniz, Ege ve Kuzeydoğu Anadolu Bölgeleridir.
İller itibarıyla baktığımızda, yoğun olarak üretimin yapıldığı iller, sırasıyla,
Niğde, Nevşehir, İzmir, Afyon ve Bolu'dur.
Ucuzluğu, birim alandan fazla verim
sağlanması, besin değerinin yüksek oluşu, sindirim kolaylığı, çeşitli
şekillerde kullanılması ve her çeşit iklimde yetişmesine rağmen, son yıllarda
ülkemizde patates ekim alanları ve patates üretimi sürekli azalmaktadır.
Patates verimini etkileyen en önemli
faktörlerden birisi ıslah edilmiş tohum kullanımıdır. Maalesef bu konuda devlet
ve özel sektör tarafından gerekli yatırım ve çalışmalar yapılmadığından,
kendisi de patates olan bu tohum, başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerinden
çok yüksek fiyatlara ithal edilmektedir, bu da üretici için önemli bir maliyet
unsurudur.
Üretilen patateslerin depolanabileceği
standartlara uygun büyük depoların az sayıda olması ve depolamayı üreticinin
kendi imkânlarıyla gerçekleştirmesi ürünün depolama süresinin kısa ve ürünün de
yaklaşık yüzde 10'unun zayi olmasına neden olmaktadır.
Patates tüketimi her geçen gün
artmasına rağmen üretici son 5 yıldır ürettiği malı hemen hemen aynı fiyata
satmaktadır. 2002 yılında üretici, patatesin kilosunu ortalama 30 kuruşa
satarken bugün ortalama olarak 35 kuruşa satmakta zorlanmaktadır. Oysa bu
dönemde, patates üretiminde en önemli girdi maliyetini oluşturan gübre ve mazot
fiyatlarındaki artış ise 3 kata yakın artmıştır. Tarımsal sulamada kullanılan
elektrik enerjisi ve tohum maliyetleri de bu dönemde önemli oranda artmıştır.
Patates üreticileri, girdi
maliyetlerinin çok yükselmesi ve üretilen ürünün uygun fiyata satılamaması
sonucu borçlarını zamanında ödeyememiş, bu borçlara, bankalar ve TEDAŞ
tarafından enflasyon oranlarına göre çok yüksek uygulanan gecikme faizi
sebebiyle bu borçlar içinden çıkılamaz bir hâl almıştır. Özellikle yerelde,
Niğde ve Nevşehir'de binlerce patates üreticisi TEDAŞ'a olan borçları
dolayısıyla icraya verilmiş, ürününü satamayan üretici icralardan kurtulmak
için ekip biçtiği tarlası da dâhil olmak üzere elinde neyi varsa satılığa
çıkararak çok zor duruma düşmüştür.
Yukarıda açıklanan sorunların çözümü
için alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılması
gerekmektedir.
1)
Mehmet Şandır (Mersin)
2)
Ali Uzunırmak (Aydın)
3)
Mehmet Erdoğan (Muğla)
4)
Enver Erdem (Elâzığ)
5)
Alim Işık (Kütahya)
6)
Ali Öz (Mersin)
7)
Seyfettin Yılmaz (Adana)
8)
Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
9)
Mehmet Günal (Antalya)
10)
Mustafa Kalaycı (Konya)
11)
Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
12)
D. Ali Torlak (İstanbul)
13)
Oktay Öztürk (Erzurum)
14)
Emin Çınar (Kastamonu)
15)
Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
16)
Celal Adan (İstanbul)
17)
Erkan Akçay (Manisa)
18)
Atila Kaya (İstanbul)
19)
Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
20)
Emin Haluk Ayhan (Denizli)
21)
Ali Halaman (Adana)
2.-
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 21 milletvekilinin, Boğaziçi'ndeki kaçak ve
çarpık yapılaşmanın araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/210)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Boğaziçi'ndeki kaçak ve çarpık
yapılaşmanın araştırılarak, alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasa’mızın 98 ve İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince bir Meclis
Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.
Gerekçe:
İstanbul Boğazı, stratejik konumu,
doğal güzellikleri ve tarihî değerleri ile dünya ölçeğinde öneme sahiptir.
İstanbul şehri, Boğazı sayesinde tüm çağlarda dünyanın en güzel ve büyük
şehirlerinden birisi olmuştur.
İstanbul'a güzelliğini veren Boğaziçi
bölgesini korumak için 1983 yılında Boğaziçi İmar Kanunu çıkarılmış ve bu
kanuna dayanılarak 1984 yılında Boğaziçi İmar Müdürlüğü kurulmuştur. Sit alanı
olarak belirlenen Boğaziçi toplam 11 bin 500 hektar alanı kapsamaktadır.
Boğaziçi İmar Müdürlüğü, Boğaziçi Öngörünüm Alanı olarak belirlenen, Sarıyer,
Beşiktaş. Beykoz ve Üsküdar ilçeleri sınırları içinde toplam 4 bin 635 hektar
alanda yetkilidir. Boğaziçi alanı sınırları, Avrupa yakasında Ortaköy
Camii'nden başlayıp Rumeli Feneri'ne, Anadolu yakasında Üsküdar Vapur
İskelesi'nden başlayıp Anadolu Feneri'ne kadar uzanmaktadır. Boğaziçi siluetini
etkileyen geri görünüm ve etkilenme bölgeleri ise ilçe belediyelerinin yetkisi
alanındadır.
Boğaziçi İmar Müdürlüğü'nün yetki
alanında yaklaşık 29 bin bina bulunmaktadır. Bu binalardan 3 bininin kaçak
olduğu ve yıkılması gerektiği tespit edilmiş, İstanbul Büyükşehir Belediyesi
Encümeni tarafından 2007 yılında yıkım kararı alınmıştır. Ancak bugüne kadar
yıkım gerçekleştirilememiştir. Boğaziçi'nde ayrıca 6.600 civarında gecekondu
bulunmaktadır
Boğaziçi'nde, kamu kurum ve
kuruluşlarından spor kulüplerine, lüks villalardan hazine arazilerine hatta
başka şahıslara ait arazilere yapılmış gecekondulara kadar mevzuata aykırı
yapılar mevcuttur.
Boğaziçi'ndeki mevzuata aykırı
yapılaşmanın engellenememesinin değişik sebepleri vardır. Bu sebepler arasında,
İmar Planı ve Boğaziçi İmar Kanunu’ndaki boşluklar, yerel seçimler öncesi
siyasetçilerin kaçak yapılaşmaya göz yumması, rüşvet ve hatırlı kişi ilişkileri
ile yeni yapılar yapılması ya da yıkımların engellenmesi sayılabilir.
Önceki yıllarda, Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı tarafından Boğaziçi'nde yaşanan kaçak ve çarpık yapılaşmayı önlemek
için yeni bir imar planı ve yeni bir kanun çalışması yapıldığı medya
organlarına yansımış, ancak herhangi bir ilerleme sağlanamamıştır.
Dünyanın incisi Boğaziçi'nin, çirkin ve
kaçak yapılaşmadan kurtarılması ve alınması gereken hukuki ve idari tedbirlerin
belirlenmesi için Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince
bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.
1)
Mehmet Şandır (Mersin)
2)
Ali Uzunırmak (Aydın)
3)
Mehmet Erdoğan (Muğla)
4)
Enver Erdem (Elazığ)
5)
Alim Işık (Kütahya)
6)
Ali Öz (Mersin)
7)
Seyfettin Yılmaz (Adana)
8)
Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
9)
Zühal Topcu (Ankara)
10)
Mehmet Günal (Antalya)
11)
Mustafa Kalaycı (Konya)
12)
Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
13)
Oktay Öztürk (Erzurum)
14)
Atila Kaya (İstanbul)
15)
D. Ali Torlak (İstanbul)
16)
Celal Adan (İstanbul)
17)
Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
18)
Erkan Akçay (Manisa)
19)
Emin Haluk Ayhan (Denizli)
20)
Emin Çınar (Kastamonu)
21)
S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
22)
Ali Halaman (Adana)
3.-
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin, gıda güvenliğinin
sağlanması açısından tarım arazilerinin durumunun, ne kadarının yabancılara
satıldığı veya uzun süreli kullanımlara tahsis edildiğinin ve bunlara ilişkin
yapılacak düzenlemelerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/211)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizdeki genç nüfusun yoğunluğu ve
nüfus artış hızımız dikkate alındığında, vatandaşlarımızın gıda güvenliğinin
sağlanması ve gelecek nesillere yaşanabilir bir ülke bırakabilmemiz için, tarım
arazilerimizin bugünkü durumu, uluslararası işbirliği anlaşmaları çerçevesinde
veya gerçek ve tüzel kişiler aracılığıyla ne kadarının yabancı ülke, kişi ve
kurumlarına satıldığının veya uzun süreli kullanımlarına tahsis edildiğinin
araştırılıp tespit edilmesi, alınması gereken tedbirlerin ve bunlara ilişkin
yapılacak düzenlemelerin ele alınabilmesi için Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzük'ün
104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif
ederiz.
Gerekçe:
Bir cm toprağın oluşabilmesi için 400
seneye ihtiyaç olduğu, tarım yapılabilmesi için ise, en az 60 cm toprak
kalınlığı gerektiği yani tarım arazisinin 20-25 bin senede oluştuğu konunun
uzmanları tarafından ifade edilmektedir.
Dünyada, son yıllarda gıda fiyatlarında
yaşanan dalgalanmalar neticesinde, finansal olarak güçlü olan, ancak yeterli
tarım arazisi olmadığından dolayı, tarımsal üretimde yetersiz kalan birçok
ülkenin, nüfusunu doyurmak için dünyanın dört bir yanından tarım arazisi satın
alma ya da kiralama yoluna başvurduğu bilinmektedir. Son zamanlarda, iç ve dış
basında çıkan bazı haberlere göre, ülkemizin tarım arazilerinin de bu ülkelerin
hedef alanları içerisinde olduğu anlaşılmaktadır.
Nüfusumuzun üçte birini barındıran bu
alanda, son yıllarda uygulanan ekonomik politikalar sonucu, tarım âdeta
sömürüye açılmış, iç ve dış ticaret hareketleri tarımın aleyhine işleyecek
şekilde kurgulanarak, tarım sektöründen diğer sektörlere sermaye aktarımı
devlet eliyle gerçekleştirilmiştir. Üretici yüksek faiz ve girdi maliyetine
karşılık düşük fiyat kıskacıyla üretim yapamaz hâle getirilip sektörü terk
etmeye zorlanmıştır.
Ülkemiz için yaşamsal bir öneme sahip
olmasına rağmen, geçmiş yıllarda tarıma kazandırılan kurumsal kimlikler ve
koruma tedbirleri özelleştirme ve aşırı liberal uygulamalar yoluyla
kaldırılarak, iç ve dış piyasalara karşı kendi ekonomik örgütlenmesini tamamlayamayan Türk çiftçisi, dünya
piyasalarında AB'nin, ABD'nin ve hatta Uzak Doğu’nun örgütlenmiş ve bazı tarım
mallarında aşırı üretime ulaşmış üreticileriyle rekabete itilerek borç batağına
sürüklenmiştir. Bu politikalar sonucu maalesef ülkemiz tarımsal üretimde kendine
yetebilen ülkeler arasından tarım ürünleri ithal eden ülkeler kategorisine
gerilemiştir.
Yeterli miktarda gıdanın üretilmesi, bu
yeterli miktardaki gıdanın istikrarlı bir şekilde dağıtılması ve ihtiyaç
duyanların bu gıdalara hem ekonomik hem fiziksel olarak güvenli şekilde
erişiminin güvence altına alınması, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü
(FAO) tarafından tanımlanan "gıda güvenliği" kavramının en önemli
şartları arasında sayılmaktadır.
Yapılan araştırmalara göre ülkemizdeki
tarım arazisi potansiyelinin 28 milyon hektar olduğu, bunun yaklaşık 18 milyon
hektarının tarımsal amaçla kullanıldığı ancak kalan miktarın hızla sanayi ve
konut alanı olarak yapılaşmaya açıldığı ve ne kadarının yabancı ülke kurum ve
kuruluşlarının kullanımında olduğunun net olarak bilinmediği ifade
edilmektedir.
Bu sebeple Ülkemiz genelinde tarım
arazilerinin envanterinin çıkarılmasına, ne kadarının kamunun ne kadarının
üreticilerin tasarrufunda bulunduğu, uluslararası işbirliği anlaşmaları
çerçevesinde veya gerçek ve tüzel kişiler aracılığıyla ne kadarının yabancı
ülke, kişi ve kurumlarına satıldığının veya 10 yıldan uzun süreli
kullanımlarına tahsis edildiğinin net bir şekilde ortaya çıkarılarak, Ülkemizin
gıda güvenliği açısından, uygulanan tarım politikalarının gözden geçirilip,
yeni tarım politikalarının geliştirilmesine ihtiyaç vardır.
Yukarıda açıklanan sorunların çözümü
için alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılması
gerekmektedir.
1)
Mehmet Şandır (Mersin)
2)
Ali Uzunırmak (Aydın)
3)
Mehmet Erdoğan (Muğla)
4)
Enver Erdem (Elazığ)
5)
Mehmet Günal (Antalya)
6)
Alim Işık (Kütahya)
7)
Ali Öz (Mersin)
8)
Seyfettin Yılmaz (Adana)
9)
Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
10)
Mustafa Kalaycı (Konya)
11)
Oktay Öztürk (Erzurum)
12)
D. Ali Torlak (İstanbul)
13)
Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
14)
Celal Adan (İstanbul)
15)
Erkan Akçay (Manisa)
16)
Atila Kaya (İstanbul)
17)
Emin Haluk Ayhan (Denizli)
18)
Emin Çınar (Kastamonu)
19)
S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
20)
Ali Halaman (Adana)
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun, İç
Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
VI.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve arkadaşlarının çocuk cezaevlerinde
çocukların karşı karşıya kaldığı sistematik şiddet, kötü muamele ve cinsel
istismar sorunlarının araştırılması amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 28/3/2012 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
BDP Grubu önerisi
28.03.2012
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 28.03.2012 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisini,
İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Hasip
Kaplan
Şırnak
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
2 Mart 2012 tarihinde, İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel ve arkadaşları tarafından verilen (673 sıra no.lu),
"Çocuk cezaevlerinde çocukların karşı karşıya kaldığı sistematik şiddet,
kötü muamele ve cinsel istismar" sorunlarının araştırılması amacıyla,
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin,
Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
28.03.2012 Çarşamba günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı
tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisi
Grup önerisi lehinde söz isteyen Ertuğrul Kürkcü, Mersin Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Kürkcü.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Sevgili
arkadaşlar, Sayın Başkan; daha önce aynı mahiyette birkaç öneri daha yaptık ve
bunları reddettiniz, biliyorsunuz. Ama bütün bu retlere karşın iki tane somut
gösterge elimizde. Bütün bunlar, niçin bir kere daha böyle bir komisyon
kurmamız gerektiğini size düşündürmeli.
Kerim Yıldız, Ahmet Salih Dal,
Abdurrahim Akdağ, Murat Yıldırım arkadaşlarımızla birlikte Osmaniye Cezaevinde
yaptığımız inceleme Cezaevleri İnceleme Komisyonu üyeleri olarak, AKP Grubundan
arkadaşlarımız, onların daha önce reddettikleri araştırma önergelerinin aslında
neden gerekli olduğunu kendilerine yeterince gösterdi, bir şey eklemeye gerek
görmüyorum.
Bir başka şey, Pozantı Çocuk Ceza ve
İnfaz Kurumunda gerçekleşen rezaletti. Adalet Bakanlığımız bu cezaevini
kapattı, böylece düşünüldü ki bu rezaletin ardından, Türkiye’de genel olarak
cezaevlerinde bir sorun yoktur, Pozantı Cezaevinde bir sorun vardır, bu da
nakil yoluyla hallolmuştur. Ancak, bu konunun hallolmadığı, hatta derinleşerek
sürüp gitmekte olduğu, Pozantı Cezaevinde tecavüze uğradığını açıklayan ve
böylelikle bu soruşturmanın başlatılmasını sağlayanlardan biri olan F.G.’nin
şimdi Kürkçüler Cezaevinde aynı muamelelerle yüz yüze kalması, bunun için
intihara yönelmesi ve hastaneye kaldırılması, hastaneye kaldırıldıktan sonra,
görevli askerin “Bu PKK’li, ne yaparsanız yapın.” demesi üzerine diğer
hastaların saldırısına uğraması ve kendisini ziyarete gelen babasına “Baba,
beni kurtar.” diye yalvarmasıyla anlaşılıyor. Bunlar, hepsi basında yer aldı.
Sevgili arkadaşlar, Ceza ve
Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün Ekim 2011 tarihli istatistiğine göre, şu an
12-17 yaş arası Türkiye cezaevlerinde toplam 2.021 çocuk tutuklu, hükümlü ve
hükmen tutuklu olarak kalıyor; bunların 1.623’ü tutuklu, 191’i hükmen tutuklu,
207’si de hükümlüler. Yani, yaklaşık yüzde 80’i tutuklulardan oluşan bir çocuk
cezaevi nüfusu var ve bu çocuk cezaevi nüfusunun cezaevlerinde son zamanlarda
giderek artan sayılarda bulunmalarının en önemli nedenlerinden birisi Türkiye’de
sürüp giden Kürt halkının haklarının inkârından kaynaklanan gerilim ve çatışma.
Ben kendi payıma, Pozantı Cezaevindeki
incelemelerimden ve bu cezaevine giden çocukların arka planını okumamdan
çıkarttığım kimi sonuçları sizinle paylaşmak istiyorum. Çünkü karşı karşıya
kaldığımız sorun sadece cezaevinde karşılaşılan bir etnik ayrımcılık sorunu
değil, karşı karşıya kaldığımız sorun bir süreç olarak, bir zincirin halkaları
olarak, birbirlerine eklenen sonsuz sayıda ihlaller zincirinin bir sonucu olarak
bu çocukların cezaevlerine girmekte olduklarıdır.
Cezaevlerinde şüphesiz sadece TMY’den
hükümlü ya da tutuklu çocuklar kalmamaktadırlar, önemli sayıda yoksul,
yoksullukları nedeniyle hayatlarını ya da ailelerinin hayatını idame ettirmek
için kanunla ihtilafa düşmüş, girdikleri bu süreç içerisinde pek çok kez
kanunla ihtilaf hâline gelmiş başka çocuklar da var. Ama hepsinin arka planına
baktığımızda gördüğümüz şey, Türkiye'nin temel sorunlarının bu çocuklara
çarparak bize yansımasıdır; yoksulluk, antidemokratik devlet pratikleri ve
çözülmemiş Kürt sorunu.
Mersin’deki tutuklu çocukların
aileleriyle, onların yakınlarıyla, onlarla ilgili araştırmalar yapan insan
hakları kuruluşlarıyla görüştüm. Gördüğüm şey şudur: Bu çocuklar cezaevine
gidene kadar o kadar çok ihlalle karşı karşıya kalmışlardır ki cezaevinde karşı
karşıya kaldıkları tecavüz vakaları bu sürecin en son parçasıdır ve ondan
önceki sebepler tarafından beslenmiştir. Mersin’den Pozantı Cezaevine ve şimdi,
Sincan Cezaevine nakledilen çocuklar bu cezaevinden diğerine nakledilmekle
herhangi bir şey hayatlarında, şimdilik tecavüze uğramamak bakımından,
değişmediğini söylemektirler. Barış ve Demokrasi Partisinin Merkezî Hukuk ve
İnsan Hakları Komisyonu, Sincan M Tipi Çocuk Cezaevinde yaptığı görüşmelerin sonuçlarını
bir raporla ortaya koymuştur.
Bu raporda gördüğümüz şey, Pozantı
Cezaevinde karşı karşıya kaldıkları baskı, tahakküm, dışlama, tehdit, zorla
muamelenin Sincan’da da devam etmekte olduğudur.
Bütün bunları göz önünde tutarak, şimdi
Adalet Bakanlığının en çok beğendiği çocuk ceza ve infaz kurumundaki durum bu
ise, Türkiye'de şimdi neyle karşı karşıya olduklarını öğrenmemiz gereken 2.021
çocuk vardır.
Bu çocuklar bu toplumun eşitsiz,
ayrıcalıklı, sömürücü, baskıcı karakteri dolayısıyla kanunla ihtilafa
düşmüşlerdir ve bu ihtilafa düşmüşlükleri onların cezalandırılmalarını değil,
onların rehabilite edilmelerini gerektirdiği hâlde, Türkiye'de yürürlükte olan
ceza infaz sistemi böyle bir işleve sahip değildir.
Bütün göstergeler, Türkiye'deki cezaevi
sisteminin en altında çocukların ve kadınların yer aldığını bize
göstermektedir, çünkü onlar kendilerini başkalarına göre daha az ve daha zor
korumaktadırlar. İkincisi, çocuklar özellikle ergin değillerdir, o nedenle
karşı karşıya kaldıkları şiddet, baskı, dışlama, suçlama, bütün bunlarla başa
çıkmak bakımından herkesten daha az donanımlıdırlar. Ancak şunu hepimizin
teslim etmesi gerekir ki bugün Türkiye'de çocuk cezaevlerinde muazzam bir
insani sorunla karşı karşıya olduğumuzu öğrenmemiz de gene bu çocukların
cesareti sayesindedir. Büyüklerin sahip olmadıkları, büyüklerin onları baskı
altına alıp örtbas ettikleri bütün süreçleri aydınlatmaya ve anlamaya bu
çocuklar yardımcı olmuşlardır.
Karşı karşıya kaldığımız bu sorunu
küçümsemeyelim. Çocuklar küçük olabilirler ama karşı karşıya kaldıkları suç,
tarihin, toplumun, kültürün en büyük suç olarak bize tanıttığı suçtur. Onlar
suçlu değillerdir ama onlara karşı sistematik olarak suç işlenmektedir. Cezaevi
sisteminin kendi işleyişi bu çocuklara, bu ergin olmayan yurttaşlarımıza karşı
ağır bir suç içermektedir.
Ben, Meclisimizin bu meseleyi herkesin
çocuğu olduğunu varsayarak ya da bazı çocukların yakını olduklarını varsayarak
ve herhangi bir gün bu çocuklardan bir tanesinin bu sistemin çarkları arasına
girebileceğini de düşünerek göz önüne almasını istiyorum.
Karşı karşıya kaldığımız mesele
vahimdir, geçiştirilemez ve bir kere daha tekrar ediyorum, Türkiye’de sürüp
giden temel sorunların bir yansısı olarak çocuklara çarpıp bize dönmektedir.
Yoksulluk, aşırı yoksulluk,
antidemokratik devlet egemenliği, bu devlet egemenliğinin sürdürülüşünde rol
alan bütün bireyler, polislerden yargıçlara, jandarmalardan gardiyanlara ve
cezaevi yöneticilerine kadar herkes bu çocuklar üzerinde suç işlemektedir ve
nihayet, bazı çocukların, özellikle TMY’den tutuklu ve hükümlü olarak cezaevine
girmelerine yol açan Kürt sorununun çözümsüzlüğünden doğan gerilim ve
çözümsüzlüktür.
O yüzden sevgili arkadaşlar, bu
meseleye, bu 2021 çocuğun hayatından hareketle, kendi çocuklarınıza bakarak bir
çözüm bulmanızı diliyorum.
Burası bu çözümün bulunacağı son yerdir
ve şu an cezaevlerinde hâlâ çocuklar hayatlarının kurtarılmasını
beklemektedirler…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla) - “İmdat”
demektedirler, kendi babaları bunları kurtaramamaktadır. Türkiye Büyük Millet
Meclisi babalarının yapamadığını yapacak güçtedir.
Öneriyi desteklemenizi istiyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın
Kürkcü.
Grup önerisi aleyhinde söz isteyen Hilmi
Bilgin, Sivas Milletvekili.
Buyurun Sayın Bilgin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HİLMİ BİLGİN (Sivas) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Meclis Grubunca çocuk
cezaevlerinde çocukların karşı karşıya kaldığı şiddet, kötü muamele, cinsel
istismar sorunlarının araştırılması, incelemeler yapılarak sorunların tespit
edilmesi, yeni bir kanun tasarısı hazırlamak için zemin oluşturulması amacıyla,
İç Tüzük’ün 104, 105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılması yönündeki
taleplerinin gündeme alınması için vermiş oldukları grup önerisi aleyhinde söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, ölümünün üçüncü
yılında rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nu rahmetle, saygıyla anıyor, ölümüne neden
olan olayın bir an önce açıklığa kavuşturulmasını, şüphelerin ortadan
kaldırılmasını temenni ediyorum.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Temenni etme!
Sen iktidarsın çözün, çöz.
HİLMİ BİLGİN (Devamla) – Rahmetli
Muhsin Yazıcıoğlu, siyasi yaşamı boyunca hep milletinin yanında olmuş, milletin
değer yargılarına, beklentilerine uygun bir siyaset izlemiştir. Tüm tehdit ve
baskılara rağmen hep özgürlükleri, demokrasiyi, barışı ve kardeşliği ön plana
tutmuştur. Bu vesileyle kendisini tekrar şahsım ve tüm Sivas halkı olarak
rahmetle yâd ediyoruz.
Değerli Başkan, öncelikle şu hususu
belirtmekte fayda görüyorum: Her milletvekili eksik gördüğü veya
değiştirilmesini istediği bir konuda kanun teklifi verebilir. Belli bir konuda
teklif vermek her milletvekilinin doğal hakkıdır. Bir milletvekilinin belli bir
konuda kanun teklifi verebilmesi için Meclis araştırma komisyonu kurulmasını
istemesi veya bir Meclis araştırma komisyonunun sırf kanun teklifine gerekçe
oluşturmak için kurulmasının talep edilmesinin doğru olmadığını düşünüyorum.
Çağımızda bir ülkenin uygarlık düzeyi,
insan haklarına ve özellikle de çocuk haklarına gösterdiği saygıyla
değerlendirilmektedir. Bu nedenle gelişmişliğin önemli göstergelerinden biri,
hiç kuşkusuz çocuklar için ekonomik, sosyal ve kültürel yönlerden sağlıklı bir
ortam yaratılıp yaratılmadığıdır.
Ulusal ve uluslararası mevzuat
gereğince çocukların yetişkinlerden ayrı tutulması hükme bağlanmıştır. Yasal
düzenlemelerle, tutuklu çocuklar kendilerine ait kapalı ceza infaz
kurumlarında, çocuk sayısının az olduğu ve çocuk kapalı ceza infaz kurumunun
olmadığı illerde ise yetişkin ceza infaz kurumlarının çocuklar için ayrılmış
bölümlerinde tutulmaktadır. Çocuk kapalı ceza infaz kurumlarında tutuklu kız
çocukları için ayrı bir kısım yoksa bunlar kadın kapalı ceza infaz kurumlarının
kendilerine ayrılan bölümlerinde kalmaktadır. Hükümlü çocuklar ise çocuk eğitim
evlerinde tutulmaktadır.
31/02/2012 tarihi itibarıyla
kurumlarında toplam 2.309 çocuk bulunmaktadır. Bu çocukların 1.903’ü kadarı
tutuklu, 197’si hükmen tutuklu, 209 tanesi hükümlüdür. Ülkemizde tutuklu ve
hükümlü yönetim politikası yalnızca tutuklu ve hükümlülerin ceza sürelerini
tamamlamalarından oluşmamakta, aynı zamanda, tutuklu hükümlülerimizin
iyileştirilmeleri, toplumla yeniden bütünleşmeleri için ihtiyaç duydukları
hizmetlerin sunulması da öncelikleri, hedefleri arasında yer almaktadır. Bu
amaçla tutuklu ve hükümlü çocuklarımızın eğitimlerine devam etmeleri,
kişiliklerini geliştirmelerine olanak sağlayacak hobiler edinmeleri ve sosyal, kültürel
faaliyetlere katılmaları, ihtiyaç duydukları psikososyal müdahale programları
almaları sağlanmaktadır. Tüm bu hizmetlerle, hiç kuşkusuz, çocuklarımızın
yeniden suç döngüsüne girmelerinin önüne geçilmesine, geleceklerinden umutlu,
eğitimli ve bir meslek sahibi gençler olmalarına çalışılmaktadır. Bu kapsamda,
ceza infaz kurumlarında bulunan çocuklara yönelik olarak da kurum içi eğitim ve
iyileştirme faaliyetleriyle salıverilme öncesi hazırlık ve sonrasında da koruma
yardımı çalışmaları yürütülmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
malumunuz olduğu üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde İnsan Hakları
İnceleme Komisyonu vardır. Bu Komisyon bünyesinde, cezaevleri ve tutukevlerinde
yaşanan sorunları araştırmak üzere alt komisyon kurulmuş ve çalışmalarına devam
etmektedir. Bu alt komisyonda, grubu bulunan tüm siyasi partilerimizin
temsilcileri mevcuttur. Alt komisyon, bu dönemde, birçok cezaevinde incelemeler
yapmıştır. Sincan Cezaevi, Konya Cezaevi, Gaziantep Cezaevleri bunlardan sadece
birkaç tanesine örnektir. Alt komisyon, yerinde yapmış olduğu incelemeler
neticesindeki tespitlerini ilgili kurumlara rapor hâlinde sunmakta ve bu
raporlar doğrultusunda, varsa eksiklik ve sorun, ilgili kurumlarca
giderilmektedir. Bugüne kadar İnsan Hakları Komisyonu bünyesinde oluşturulan
alt komisyonun çalışmaları neticesinde cezaevlerinde uygulanan tek tip elbise
uygulamasının kaldırılması sağlanmış, yine, ayrıca, cezaevlerinde ana dilde
görüşme imkânı sağlanmıştır. Bu çalışmalara katkı sağlayan herkese teşekkür
ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Meclis araştırma komisyonlarının çalışma süresi üç ay olup bu komisyonlar
geçici komisyonlardır. Oysa biraz önce bahsetmiş olduğum çalışmaları yapan
İnsan Hakları İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan alt komisyon devamlı açık
olan bir komisyondur. Eğer amaç gerçekten çalışmak, varsa birtakım sorunları,
sıkıntıları ortaya koymak ve çözüm yolları aramaksa Meclis bünyesinde tüm
siyasi partilerin temsil edildiği, BDP’den de Sayın Ertuğrul Kürkcü Bey’in bulunduğu
alt komisyon hâlihazırda çalışmalarına devam etmektedir. Bu Komisyon bünyesinde
zaten tüm iddialar araştırılmaktadır. Bu Komisyona katkı sağlamak bizce sorunun
çözümü için daha doğru bir yol olacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Meclisimizin belirlenmiş bir gündemi vardır. Biz AK PARTİ Grubu olarak gündeme
alınan kanun teklif ve tasarılarının bir an önce yasalaşması için belirlenen
gündemle çalışmanın daha doğru olacağı inancındayız. Aziz milletimiz bizlere
sorunları çözmek üzere yetki vermiştir. Gündemde bulunan konular toplumun bütün
kesimlerini ilgilendiren konulardır.
Bu nedenlerle, BDP grup önerisinin
İnsan Hakları İnceleme Komisyonu bünyesinde oluşturulan alt komisyon tarafından
incelenebilecek hususlar olduğundan dolayı grup önerisini desteklemiyor, bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi
lehinde söz isteyen Manisa Milletvekili Özgür Özel.
Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, Barış ve
Demokrasi Partisinin grup önerisi üzerinde yani çocuk cezaevlerinde yaşanan
sorunlar, bunların tespit edilmesi, araştırılmasıyla ilgili bir Meclis araştırma
komisyonu kurulması konusundaki önerilerinin lehinde söz almış bulunuyorum.
Öyle bir Türkiye’de, öyle bir ülkede
yaşamaya başladık ki iktidar partisi dışındaki her partiden 1 veya 1’den çok
milletvekilinin tutuklu olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Tutuklu gazetecilerin
sayısında Çin’le yarışıyoruz. O kadar çok sayıda öğrenci tutuklu ki artık
öğrencilerin gözaltına alınması, tutuklanması ve içeride unutulup yıllar sonra
serbest kalmaları olağan bir duruma geldi. Sadece poşu taktığı için yirmi beş
ay boyunca tutuklu kalan öğrenciyi “Pardon.” deyip dışarıya salıyoruz. Bir tane
yumurta bulundurmanın kırk dört ay hapis cezasına denk geldiği bir ülkede
yaşıyoruz. Öğrenciler, şemsiye bulunduruyorlar, konser bileti satıyorlar diye
terörist muamelesi görüyorlar. Milletvekillerinin Mecliste konuşmaları,
komisyonlarda konuşmaları engelleniyor; “Yeterince konuştunuz.” diyerek daha
sonraki maddelerde söz alma taleplerine rağmen, “Söz almak isteyen yok.
Oylamaya geçiyoruz.” diyebiliyorlar. Buna karşı çıkan milletvekillerine tekme,
tokat, yumrukla engel olunmaya çalışılıyor. Bundan cesaret alan polis,
milletvekilini dışarıda da gördüğünde “Buna bu türlü muamele meşrudur.” diyerek
bir milletvekilinin gözüne yumruk atabiliyor.
Kuvvetler ayrılığı tamamen ayaklar
altında. Artık yargının istenmeyen kararları olduğunda, HSYK eliyle Hükûmetin
buna müdahale ettiği konusunda herkes mutabık. Ayrıca, ondan daha ileride,
yürütme sadece yargıya talimat vermeyi, yargıya müdahale etmeyi bıraktı;
yürütme aynı zamanda yasama organına talimat veriyor. “Pazar gününe kadar bu
işi bitirecek arkadaşlar. Çin’deyken sizden iyi haberler bekliyorum, bu işi
geciktirmeyin arkadaşlar.” diyecek kadar yürütmenin başı yasamaya talimat verir
duruma gelmiş.
Ve en nihayetinde, dün akşam,
insanların seyahat özgürlükleri darbe dönemlerini aratır şekilde engellenmiş
durumda. KESK bileşenleri, Eğitim-Sen’e bağlı eğitimciler hem de kendileriyle
ilgili bir konuda, sorumlu oldukları eğitimle ilgili bir konuda görüşlerini
söylemek, demokratik haklarını kullanmak için yola çıkmaya kalktıklarında,
kimin yolladığı belli olmayan ama İçişleri Bakanlığının bir derin devlet eliyle
sanki, tüm valilere “Bunları buradan dışarıya çıkarmayın, çünkü Ankara Valiliği
bu gösteriye izin vermeyecek.” diyor ve Türkiye'nin seksen bir ilinde,
panzerler, öğretmenlerin otobüslerinin önüne geçiyorlar. Böyle bir ülkede
yaşıyoruz. Daha sonra ne olabilir? Çok kendinizi zorlamaya gerek yok, artık 12
Eylül dönemine benzer sokağa çıkma yasakları yakındır arkadaşlar. Bundan endişe
ediyoruz. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) – Olağanüstü hâl var.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Olağanüstü hâl
var ve olağanüstü hâli, darbe dönemlerini, 12 Eylülü aratan müdahaleler var.
Darbe dönemleri ile bugün arasındaki tek fark, o zaman da işkence vardı, kötü
muamele vardı, şimdi de var ama şimdi bunlar karakollarda değil, bir kapı
ileriye alındı, artık cezaevlerinde, tutukevlerinde yapılır duruma geldi.
Pozantı’ya gittik Cumhuriyet Halk Partisi olarak. Niye gittik? Çünkü 26 Şubat
2012 Pazar günü bomba gibi bir haber düştü gündeme; Pozantı Çocukevinde kötü
muamele, cinsel istismar ve tecavüz vardı. Pazartesi Grubumuzdan izin aldık,
parti yönetimimizden izin aldık, salı sabahı oradaydık. Oraya vardığımızda
karşılaştığımız tablo şudur: 12 Temmuz günü bu konudaki rapor ilgili insan
hakları dernekleri ve vakıfları tarafından Adalet Bakanlığına, Adana Valiliğine
ve cumhuriyet savcılığına yollandığı hâlde o günden bugüne kimse parmağını
kıpırdatmamıştı olumlu yönde, aksine ödüllendirmeler vardı.
Gittiğimiz yerde şunu gördük: Dokuz
aydır bildikleri, ellerinde olan dosyalara hiçbir muamele yapmamışlardı. Bir
müfettişle karşılaştık orada, bizden daha önce ifade almak yarışı içindeydi
çünkü o gün varmıştı Pozantı’ya. Dokuz aydır bunu bile bile kılını bile
kıpırdatmayan Adalet Bakanı, Cumhuriyet Halk Partisi heyetinin yola çıktığını
veya çıkacağını televizyondan öğrenir öğrenmez apar topar bir görevlendirmeyle
Pozantı ayıbını ortadan kaldırmaya, gözden ırak hâle getirmeye çalışmaktaydı.
Yoldayken grubumuza karşı, heyetimize karşı dört bir yandan telefonlarla şu
rica iletildi: “Lütfen bu meseleyi üç gün erteleyin, üç gün gitmeyin.” “Niye
gitmeyelim?” diye sorduk, “İşte, gitmeyin…” Resmen bir derin devlet dayanışması
teklif ediyordu AKP’nin görevlendirdiği bürokratlar ve “Üç gün sonra her şey
düzelecek orada.” diyorlardı. Dinlemedik, gittik; gördüklerimizi anlatacağım
ama üç gün sonra şu oldu: Dokuz aydır gitmeyen müfettişler, oraya gitmiş, artık
Pozantı’yı görünür olmaktan çıkarmak, o ayıbın üstünü kumla örtmek, o meseleyi
ortadan kaldırmak için dokuz aydır görmediklerini üç günde görmüş, Pozantı’yı
ortadan kaldırmışlardı ve o ayıbı incelemek yerine, o ayıbın bir daha
yaşanmaması yerine o ayıbı Sincan’a taşımışlardı.
Şunu gördük biz Pozantı’da: Koğuş
mümessilliği sistemi getirilmişti ve koğuş mümessillerine çocuklar “Abisi, bu
iyi çocuktur. Başgardiyanın selamı var.” diye teslim ediliyor ve geceleri o
çocukların çığlıkları duyuluyordu ve “O gürültüden dolayı uyuyamadık.” diyordu
diğer çocuklar ama biz sorduk orada cumhuriyet savcısına, sorduk oradaki
müdüre, ikinci müdürlere “Ne yaptınız siz dokuz aydır?” 14 çocuğun şikâyeti
vardı ama -tabii, sıkıysa içeride şikâyet et- tahliyeden sonra bu şikâyette
bulunmuşlardı; henüz 11’ine erişebildik, 3’ünü arıyoruz.
E, 218 çocuk var, 14 tanesi şikâyetçi,
3 tanesi de haklarında iddiada bulunulan çocuklar. 200 tane şahit var orada,
“Seslerden uyuyamıyorduk.” diyorlar. Orada büyük bir ayıp var; ne yaptınız?
“Henüz iddiaları alamadığımız için, dokuz aydır, suçlananlarla ve şahitlerle görüşmedik.”
diyorlardı. Böyle bir ayıba, böyle bir insanlık ayıbına şahitlik ettik.
Ve bir de ne öğrendik biliyor musunuz?
Orada en çok dayak atan dönemin ikinci müdürü ve kendi döneminde orada bunlar
olan birinci müdür terfian tayin ettirilmişti iktidar tarafından, Adalet Bakanı
tarafından ekim ayında; bir tanesi Van Erciş’e, bir tanesi de Ankara’ya. İkinci
müdür birinci müdür olarak terfian gitmişti ve çok mutluydu; arkadaşları “İyi
bir tayin gördü.” diyorlardı.
Böylesi ayıplarla karşılaştık ama şunu
biliyoruz ki biz, bu işlerde -yatılı okul da olsa orası, bir hapishane de olsa,
koğuş da olsa- güneş çarığı sıkar, çarık ayağı sıkar. Eğer oranın koğuş ağası,
gardiyanı kötü davranıyorsa, bilin ki bu iş müdürden başlar. Müdür eğer sertse,
bilin ki o iş Adalet Bakanına dayanır. Adalet Bakanı neden bu kadar serttir?
Çünkü o iş yürütmenin başına dayanır. Güneş çarığı sıkmaktadır, çarık ayağı
sıkmaktadır. Bu ayıp, yürütmeye, Sayın Başbakana ve Sayın Adalet Bakanına
aittir. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)
Ve Sincan’a götürülen çocuklar şu an
rahat değiller. Sincan’da tehdit var, Sincan’daki çocuklara “Sizi Pozantı’dan
beter ederiz.” diyorlar. Biz bu çocuklarla görüşmedik, İstanbul Protokolü
vardı. Biz, sadece iddiaları araştırdık, oradaki görevlilerle görüştük ve işin
ortaya çıkmasını sağladık ama tekrar bu eski günleri yaşamasınlar diye
hatırlatmadık, uygun uzmanlar eşliğinde ve görüşmeye hazırlanmadılar diye.
Oysa, Sincan’ın kapısında “Hoş geldiniz bakalım iyi çocuklar, burası Pozantı’yı
aratır size.” diyorlar.
Ve şimdi, oraya gidenlerin yanına
aileleri gidemiyor, aileleri uzak. Ve tahliye edilen çocuklar, kendi istekleri
dışı oraya gittikleri hâlde beş parasız olarak Sincan sokaklarına
bırakılıyorlar ve dışarıdaki ilk gecelerini Sincan sokaklarında, beş parasız, parklarda
yatarak yaşıyorlar. Ve telekonferans altında -yani bir kamera var- kamera
karşısında bu iddialar veya diğer suçlamalar görülüyor Sincan’dan ve kameranın
arkasında kim görüyor, o çocuğu neyle tehdit ediyor, birbirleriyle çelişkili
ifade vermek için nasıl yönlendiriliyor, bunların hiçbirisini bilmiyoruz.
Ve Osmaniye… Sadece burada değil, biz
bir gittik Pozantı’ya, -ben Osmaniye fahri milletvekiliyim- “Pozantı da neymiş,
gelin de Osmaniye’yi görün.” dediler. Mersin Milletvekilimize çocukların
babaları, aileleri başvurdu; koşa koşa gittik. Gördüğümüz iş, hakikaten de
içler acısı bir durum. Orada, Hitler döneminin hapishanelerine yakışacak bir
tane müdür var müstehzi gülüşleriyle, alaycı ifadeleriyle ve ne diyor biliyor
musunuz? “‘A takımı’ diye bir şey yok itiraz edenleri döven, biz onlara
‘robocop’ diyoruz.” diyor. Eğitilmiş çocuklar. “Kim eğitiyor?” “Ben
eğitiyorum.” diyor ve öyle şeyler yapıyor ki: “İki günlük sakal yasak.” diyor
mevzuata dayandırarak. “Niye?” diyoruz. Mevzuat diyormuş ki: “Alışılmış dışında
sakal yasaktır.” Sakalı iki günden çok uzatırsa -Enerji Bakanımızın sakalı ya
da Komisyon üyemizin sakalı ona göre olağan dışı sakal- o zaman doktora gitmek
yasak, aile görüşmesi yasak, avukat görüşmesi yasak.
Ve akıl almaz şeyler yapıyorlar orada.
Yasak yayın listesi var mesela oranın, dışarıdan bağımsız olarak ve bir
milletvekilimiz Sayın Demir Çelik’in yazdığı kitap bile müdürün yasak
listesinde.
Şimdi, biz bunların hepsini birden
araştıralım diyoruz ve AKP Grubuna, özellikle Ahmet Aydın’a…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - …sesleniyorum:
“Bir şey varsa hep beraber üstlerine gidelim.” derken samimiyse hodri meydan,
işte önerge, destekleyin de görelim. Desteklemezseniz eğer, orada yapılan her
türlü ayıbın ortağı olursunuz diyorum. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özel.
Öneri aleyhinde söz isteyen Ali
Ercoşkun, Bolu Milletvekili.
Buyurun Sayın Ercoşkun. (AKP
sıralarından alkışlar)
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, çocuk
cezaevlerinde yaşanan şiddet, kötü muamele ve cinsel istismar gibi sorunların
araştırılması, sebeplerinin ve çözüm önerilerinin ortaya konulmasını
önemsiyoruz bizler de. Bu konuda duyarsız kalmanın hiçbir Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşına ve hiçbir milletvekiline yakışmayacağını biliyoruz. Geçtiğimiz
süreçte özellikle Pozantı Cezaevinde kalan çocuklar ile ilgili olaylar
sonrasında yaşanan gelişmeler böylesine önemli bir konuyu gündeme getirdi.
Akabinde gerek Adalet Bakanlığı gerekse Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlıkları
bazı çalışmalar gerçekleştirdiler. Pozantı Cezaevindeki çocuklar Sincan
Cezaevine nakledildi. Olayla ilgili idari soruşturmalar açıldı, bazı idari
tedbirler de hayata geçirildi.
Aynı zamanda, Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı bünyesinde oluşturulan bilim kurulu ile suç faili ve suç
mağduru çocukların bundan sonraki süreçlerde ihtiyaçları olan her türlü
uygulama değerlendirildi ve Adalet Bakanlığı ile oluşturulan koordinasyon
sayesinde bir dizi çalışma da gerçekleştirildi ve hâlâ da gerçekleştiriliyor.
Rehabilitasyon, psikolojik destek, sosyal çalışmalar, yaşa ve suça göre
kalacakları yerlerin belirlenmesi, koğuş sisteminden kampüs sistemine geçilmesi
gibi çalışmalar bu konuda somut olarak örnek verebileceğimiz çalışmalar.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye olarak oldukça önemli bir süreci hep birlikte yaşıyoruz. Gündemimiz
oldukça yoğun, bir o kadar da acil. 4+4+4 olarak bilinen ilköğretim ve eğitim
kanunu görüşmelerine dün başladık, bir an önce bu kanunu yasalaştırmamız
gerekiyor. Ondan hemen sonra Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu gündeme
gelecek. Bildiğiniz gibi bu tasarı ile memurlara grevsiz toplu sözleşme hakkı
tanındı. Tasarı yasalaşmadığı içinse yıl başından bu yana memurlar maaş
zamlarını alamıyorlar. Bundan hemen sonra kamuoyunda “2/B” olarak bilinen Orman
Vasfını Yitirmiş Arazilerin Satışını Öngören Kanun Tasarısı geliyor. Kamuoyunda
özelikle orman köylülerinin, ormana sınırı olan köylerin ciddi manada
beklediği, Türkiye’nin hemen her bölgesinde Bolu gibi illerin de ciddi manada
beklediği bu yasa tasarısı gerçekten önemli ve acil.
Biraz önce CHP adına söz alan
milletvekilimiz bu konuda yapılan çalışmaları yetersiz buldu. Aslında, yapılan
çalışmaların devam ettiğini ve ifade ettiği şeylerin doğru olmadığını da
söyleyebiliriz.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Ne
demek şimdi?
ALİ ERCOŞKUN (Devamla) - Çünkü “Terfi
ettirildi.” denilen memurlar, idareciler bu olayların vuku bulmasından önce
yerleri değiştirildi, terfi de sayılmaz.
MUSA ÇAM (İzmir) – Yanlış olan ne?
ALİ ERCOŞKUN (Devamla) - Kaldı ki idari
tedbirler neticesinde bu kişilerle alakalı da işlem gerçekleştirildi.
Dolayısıyla hiçbir önlem alınmadığını, hiçbir işlem yapılmadığını ifade etmek,
gerçek ifadeler olarak söz konusu olamaz. Bizler de sizler gibi bu konunun
önemini biliyoruz, bu konuyla ilgili çalışmalar yapılması gerektiğini de
düşünüyoruz. Yapılan çalışmaları izledikten sonra önümüzdeki bu önemli gündemin
gerçekleşmesiyle beraber inşallah bu konu üzerinde de Türkiye Büyük Millet
Meclisi gerekli çalışmaları yapacaktır diyorum.
Ben bu vesileyle önergenin aleyhinde
olduğumuzu belirtiyor, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Ercoşkun.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Sayın
Başkan…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım,
biraz önce konuşan Sayın Hatip, hem sözlerimi çarpıtmış hem de gerçek dışı
beyanlarda bulunduğumu iddia etmiştir. Konuya açıklık getirmek için sataşmadan
dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Vekilim, ne söyledi de
çarpıttı sözlerinizi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şahsımı açıkça
kastederek “Yalan söylüyor, doğruları söylemiyor.” şeklinde ithamda
bulunmuştur.
RECEP ÖZEL (Isparta) – “Yalan
söylüyor.” demedi.
BAŞKAN – Bir saniye sayın
milletvekilleri…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Gerçekleri
söylemiyor.” diye ithamda bulunmuştur. Konuya açıklık getirmek istiyorum
sataşmadan dolayı.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Milletvekili.
İki dakika söz veriyorum sataşma nedeniyle. Yalnız yeni bir sataşmaya mahal
vermeyin lütfen.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun’un şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çok teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Biraz önce zamanın yetmemesinden dolayı
konuyu tam açıklığa kavuşturamadım herhâlde. O konuda bir fırsat vermek istedi
Sayın Milletvekili, teşekkür ediyorum.
Bu Osmaniye’de gördüğümüz yapı şöyle
bir yapı: Her şeyi mevzuata uygun yapıyor. “Bunu neye göre yaptınız, nerede
görülmüş ‘robocop’ diye bir şey?” diyoruz. Biz A takımını inkâr eder sandık, o
diyor ki: “Robocop’u ben işte ani durumlara müdahale mangası olarak
yetiştirdim.” “Nasıl eğittiniz bunu?”, “Ben eğittim.” “Nasıl eğitim verdiniz?”,
“Çok sinirlenmesinler diye öfke kontrolü eğitimi verdim.” İki günden uzun sakal
bence olağan dışıdır diye hepsi kesecek yoksa doktora da gidemez, diğer
haklardan da yararlanamaz.
Ve yasak yayın listesinden
bahsetmiştim. Mevzuat ona yasaklama yetkisi veriyor. Aslında şu: Dışarıdaki
serbest kitap içeride de serbest ama kitaplar bir komisyon tarafından
bakılacak, örneğin 90’ıncı sayfayı çıkarıp yerine orada bir firar talimatı
konmasın diye. Ama o, bu kısıtlı yetkiyi sanki kendisine yeni yasaklı kitaplar…
Kocaman bir liste almış. Liste elimizde. Dışarıda serbest kitaplar orada yasak.
Ve bütün ziyaretçileri, cam arkasından
telefonla bile görüşülecek olsa, baştan aşağıya soyarak taciz boyutunda bir şey
yapıyorlar ki bir daha ziyarete gelmesinler.
Duvar dibinden kendi parmak uçlarına
bakarak iki el yanda birleştirilmiş olarak yürüme zorunluluğu var örneğin
cezaevinde ve bu durumu protesto etmek için açlık grevine gitmiş çok sayıda
hükümlü var orada, tutuklu var. Ve açlık grevi şudur: İdarenin verdiği yemeği
reddeder ama kendisine tanınan iaşe bedeli kadar ona şeker, bunun yanında meyve
suyu, bu tip hayatını sürdürecek gıdalar vermek zorunda. Ama onlar bunu ölüm
orucuna yorup sadece limon ve şeker veriyorlar. Tutuklular şunu söylüyorlar:
“Günde on-on iki kilo limon veriyorlar, oturacak, yatacak yer kalmadı
limondan.” Sadece oradaki açlık grevini zorunlu ölüm orucuna dönüştürmek için
ve bu konuda gerçekten çok ciddi sıkıntılar var. Bütün milletvekillerinin
duyarlılığını bekliyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özel.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Bir saniye…
Bir sayın milletvekilinin söz talebi
var.
Buyurun Sayın Yılmaz.
VIII.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Pozantı ilçesinin Pozantı Cezaevinde
yaşanan olaylarla anılmasının doğru olmadığına ilişkin açıklaması
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Bu Pozantı Cezaeviyle ilgili yapılan
görüşmelerde Torosların eteğinde, Anadolu’nun ortasında yiğit, şerefli,
haysiyetli ve mert insanların yaşadığı Pozantı ilçemizin cezaevi olaylarından
ayrı tutulmasını özellikle istirham ediyorum.
Aldığım telefonlarda Pozantı’dan birçok
yerde, Pozantı halkının bundan son derece rahatsız olduğunu ifade ediyorlar.
Pozantı halkı son derece konuksever, misafirperver vatandaşlarımızın yaşadığı
bir ilçemizdir. Bunun kayıtlara geçmesini ve bu konuşmaları yaparken özellikle
Pozantı ilçemizin bu şekilde anılmasının doğru olmadığını ifade etmek
istiyorum. Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Yılmaz.
Zaten Pozantı ilçesiyle de
birleştirilmedi.
Öneriyi oylarınıza sunacağım ancak
yoklama talebi var, onu yerine getireceğim öncelikle.
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, Sayın Tezcan,
Sayın Özel, Sayın Tanal, Sayın Çam, Sayın Kuşoğlu, Sayın Öner, Sayın Ören, Sayın
Özgündüz, Sayın Toprak, Sayın Ekinci, Sayın Toptaş, Sayın Yüksel, Sayın Işık,
Sayın Özgümüş, Sayın Kesimoğlu, Sayın Genç, Sayın Akar, Sayın Eyidoğan, Sayın
Tayan.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve arkadaşlarının çocuk cezaevlerinde
çocukların karşı karşıya kaldığı sistematik şiddet, kötü muamele ve cinsel istismar
sorunlarının araştırılması amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 28/3/2012 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
BDP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
2.-
Özel güvenlik görevlilerinin özlük hakları, sağlık problemleri ve diğer
sorunlarının araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 28/3/2012 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
28.03.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 28.03.2012 Çarşamba
günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
23 Mart 2012 tarihinde 3951 sayı ile TBMM
Başkanlığına verdiğimiz, "Özel Güvenlik Görevlilerinin Özlük Hakları,
Sağlık Problemleri ve Diğer Sorunları”nın araştırılması ve gerekli önlemlerin
alınması amacıyla" verdiğimiz Meclis Araştırma önergemizin 28.03.2012
Çarşamba günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü
Birleşiminde yapılmasını arz ederim.
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi
grup önerisi lehinde söz isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili.
Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Son elli yıldır kamu yönetimi
anlayışında birtakım gelişmeler yaşanıyor; hantal yapılardan vazgeçiliyor, bazı
kamu hizmetleri özelleştiriliyor, kamu sektörü oransal olarak küçülürken, asli
vazifelerini süratli, etkin ve kaliteli yapabilmesinin yolları aranıyor.
Ülkemizde de 1980’den sonra atılan adımlar, bu anlayışın ülkemize yansıması
şeklinde değerlendirilebilir. Buraya kadar son derece normal ve olağan. Ancak,
tüm dünyada kamu ve özel sektör arasında bu el değiştirmeler yaşanırken,
devletler denetleyici kimliğinden, sosyal devlet anlayışından vazgeçmiyor,
“hizmet üreteceğim” derken insani, çağdaş ve evrensel kazanımlarından taviz
vermiyor, kuralları koyuyor, denetliyor, cezalandırıyor ve gerekirse tasfiye
ediyor. Yani “Ben hizmeti özelleştirdim, artık sorumluluk bende değil.”
demiyor. “Saldım çayıra Mevlâ’m kayıra.” hiç demiyor. İşte özelleştirme
uygulamalarında bizi çağdaş dünyadan ayıran en önemli eksikliklerden birisi bu,
hizmeti özelleştiriyoruz, hem bu hizmeti gören çalışanları hem de hizmetten
istifade edenleri özel sektörün insafına terk ediyor, sahipsiz bırakıyoruz.
Bunun en bariz örneği özel güvenlik
görevlileri. Özel güvenlik mensupları bir süredir sorunlarını anlatmak üzere
muhatap arıyorlar. Maalesef, devleti yönetme sorumluluğunu taşıyan AKP’de bu
sorunların çözümüne ilişkin bir irade göremedikleri için muhalefete geliyorlar
ve sorunlarını bizlere iletiyorlar. Sayıları 170 bin civarında. Aileleriyle
birlikte yaklaşık 1 milyon kişiyi ilgilendiren sorunları, vakit geçirmeksizin,
Türkiye Büyük Millet Meclisi, gündemine almalıdır.
Özel güvenlik eğitimi veren
kuruluşların eksikliklerinden tutun mensuplarının özlük haklarının tanzimine
kadar ilgili mevzuatın yeniden gözden geçirilmesine ihtiyaç var. Devletin
kolluk gücü olan polisin, jandarmanın üzerindeki yükleri bir nebze olsun almak
ve onların asli vazifelerine daha çok zaman ayırmasını temin etmek üzere
oluşturulan ve bina, tesis gibi belirli mekânların korunmasıyla sınırlandırılan
bu teşkilatın mensupları, terör sorunu yaşayan ülkemizde yavaş yavaş hedef
hâline gelmeye, şehit vermeye başlamışlardır. Ancak firmaların kıyasıya rekabet
etmesinin sonucu, maliyetlerin asgariye indirilmesinin faturası bunlara
çıkarılmakta, hem olumsuz şartlarda çalışma hem de asgari ücret ile hayatlarını
idame ettirme gibi bir zorunlulukla karşı karşıya bırakılmakta, vahşi rekabet
anlayışı ile dönen çarklar arasında ülkemizin gencecik evlatları ezilmektedir.
Âdeta karın tokluğuna çalıştırılan çağdaş köleler misali bir muameleye maruz
kalmaktadırlar.
Değerli milletvekilleri, şu önemli
bilgileri de sizlerle paylaşmak ve sektörün içinde bulunduğu şartları ve
geleceğini heyetinize açıklamak istiyorum: Özel güvenlik alanında 1.400
civarında kayıtlı firma olduğunu öğrendik, ancak bunlardan yaklaşık 300 tanesi
aktif durumda. Sektörün, dikkatinizi çekiyorum, yüzde 60’ı yabancı sermayenin
elinde, en büyük dört firma da yabancı sermayeli. Aldığımız bilgilere göre, bu
sermaye içindeki en büyük pay da Yahudi sermayesinin.
Avrupa Özel Güvenlik Şirketleri Birliği
bir rapor hazırlamış. Bu rapora göre, Avrupa’nın en büyük özel güvenlik
sistemine sahip ülkesi Türkiye. Polisimizin sayısı 232 bin civarında. 170 bin
civarında olan özel güvenlik mensubuyla dünyanın pek çok ordusundan daha büyük
bir sektör. Mavi Marmara, Gazze, İsrail-Filistin sorunu gibi bir kısım
sorunların istismarını günlük meşgale hâline getirmiş ve bunlardan sebeplenen
Hükûmet, sizlere sesleniyorum: Elleriniz dert görmesin, 170 bin kişilik bir silahlı
güç yabancı sermayenin, Yahudi sermayesinin kontrolü altında. Elbette Yahudi
düşmanlığı yapmıyoruz ancak Yahudi aleyhtarlığı üzerine istismar politikaları
üreten AKP’nin ikiyüzlülüğüne dikkat çekmek için bu bilgilerin de kamuoyunca
bilinmesi gerekiyor. Ne diyelim, sevsinler sizin dinî hassasiyetlerinizi, Gazze
ve Filistin sevginizi, siz mi yetiştireceksiniz dindar nesli?
Sayın milletvekilleri, özel güvenlik
mensuplarının birçok önemli sorunu var. Bunlardan bir kısmı yasadan
kaynaklanıyor, 5188 sayılı Yasa’dan. Nedir bu sorunlar?
1) Bir tesisi, binayı “koru” diye
teslim ettiğiniz ve görevlerini, 30 bine yakını, silah taşıyarak ifa eden özel
güvenlik görevlileri bu sorumluluklarını sade vatandaşlara tanınan silah
kullanma yetkisi ile yerine getirmeye çalışıyor. Bu bakımdan, silah kullanma
yetkisinin bu mensuplar için yeniden tanımlanması gerekiyor.
2) “Özel güvenlik şirket yöneticisi”
ile “eğitim kurumu yöneticisi” ayrı ayrı tanımlanmalıdır. Özel Güvenlik
Hizmetlerine Dair Kanun kapsamındaki projelerde korunan yerin önemi gözetilerek
yönetici atama mecburiyeti, il özel güvenlik komisyonuna verilmeli, böylece TCK
24’ten kaynaklanan yetki boşluğu özel güvenlik görevlilerini emir ve komuta
edecek düzeyde kişilerin sisteme alınmasıyla doldurulmalıdır.
3) Sektördeki KDV oranı yüzde 8’e
indirilmelidir. Bu ne sağlayacaktır? Hem eğitim ücreti ucuzlayacak hem
kaçak-kayıp önlenecek hem de bu eğitim kurumları KDV’nin düşmesinden elde
ettikleri miktarı eğitimin kalitesinin artırılması için kullanacaklardır.
4) Özel güvenlik hizmeti sunumunda,
diğer ülkelerde olduğu gibi, köpek ve atların kullanılabilmesinin de önü
açılmalıdır.
5) Tazminat hususunda eşitlik
sağlanmalıdır. Görevlerini yerine getirirken yaralanan, sakatlanan özel
güvenlik görevlilerine veya ölen özel güvenlik görevlisinin kanuni
mirasçılarına iş sözleşmesinde veya toplu iş sözleşmesinde belirlenen miktar ve
esaslar çerçevesinde, bağlı olduğu sosyal güvenlik kuruluşlarınca tazminat
ödeneceğine hükmedilmiştir. Eğer çalışan mensup 657’ye tabi ise 2330 sayılı
Kanun hükümlerinde belirtilen tazminat miktarlarından istifade edebilmektedir;
yok, SSK’ya tabi ise İş Kanunu’na dair düzenlemeler gündeme gelmektedir. Bu
durum da takdir edeceğiniz üzere Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır.
6) Kıyafet ve logoları tek tip,
standart hâle getirilmelidir. Bu düzenleme, görevlilerin mesleklerine aidiyet
duygusunu, birbirleri arasındaki yardımlaşma ve dayanışma duygusunu
geliştirecek ve mesleğin kurumsallaşmasına da vesile olacaktır.
7) Kıdem tazminatı sorunu çözülmelidir.
Özel güvenlik görevlilerinin kıdem tazminatı hakkı görmezden gelinmekte, sorun
sektör işverenlerine yüklenmektedir. Hâlbuki sorumluluk işverenlerle birlikte
müşterektir. Hizmet satın alan kamu kurumlarının İş Kanunu hükümlerini
görmezden gelmeye ısrarla devam etmeleri iyi niyetli bir yaklaşım değildir.
İşveren ile görev yapan kurumlar arasında pinpon topuna döndürülen özel
güvenlik görevlileri bundan kurtarılmalı ve net düzenlemeler getirilmelidir.
8) Özel güvenlik görevlilerinin yıllık
ücretli izin hakkı sorunu çözülmelidir. Çalışana yasa ile tanınmış bu hak ne
yazık ki hem özel de hem de kamu kurumlarında göz ardı edilmekte ve yıllık
dinlenme ve aileleriyle birlikte olma hakkı zaman zaman gasbedilmektedir.
9) 2005’te yayımlanan “Özel Güvenlik
Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları” yeniden düzenlenmeli, sigortanın
kapsamı genişletilerek özel güvenlik personelinin de yararlanmasına imkân
tanınmalıdır. Mensupların kasti olmayan şahsi zararından dolayı bu tazminat
sistemi devreye girmelidir. Aksi takdirde, kamu görevlisi mensuplar ile İş
Yasası’na tabi mensuplar arasındaki sigorta sisteminden kaynaklanan farklılık
izah edilemeyecektir.
10) Ayrıca, mevzuatta yer alan “Teminat
Dışında Kalan Hâl” kapsamı daraltılmalı ve özellikle “eksik ve yetersiz hizmet”
gibi tespiti tartışma yaratacak muğlak ifadelere açıklık getirilmelidir.
Çalışanların bireysel tazminat sorumluluğu yeniden tanzim edilmelidir.
11) Sektörde uzmanlaşmanın önü
açılmalıdır, spor güvenliği, banka güvenliği gibi… Bu, hem hizmetin kalitesini
artıracaktır hem de çalışanların standart uygulamalara ulaşmasına vesile
olacaktır.
12) Özel güvenlik elemanlarına sendika
üyeliği hakkı tanınmalıdır.
13) Hepsinden önemlisi, hayatlarını
ortaya koyarak kendilerinin ve ailelerinin hayatını kazanmaya çalışan bu
fedakâr insanlarımızın insan onuruna yakışır, yeterli bir ücret seviyesine
kavuşturulması için yasada gerekli düzenlemeler yapılmalı, firmaların insafına
terk edilmekten meslek mensupları kurtarılmalıdır.
Bu sorunları önce araştırıp bir rapora
bağlamak, sonra da çözmek hususunda Milliyetçi Hareket Partisi olarak üzerimize
düşeni yapmaya hazır olduğumuzu ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Korkmaz.
Öneri aleyhinde söz isteyen Alpaslan
Kavaklıoğlu, Niğde Milletvekili.
Buyurun Sayın Kavaklıoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALPASLAN KAVAKLIOĞLU (Niğde) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Yüce Meclisin değerli üyeleri,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun, özel güvenlik görevlilerinin özlük
hakları, sağlık problemleri ve diğer sorunlarının araştırılması ve gerekli
önlemlerin alınması amacıyla Meclis araştırması açılması önergesi üzerine
şahsım adına aleyhte söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemiz çok hızlı ve istikrarlı bir
şekilde gelişmektedir, bu gelişmeler verilen kamu hizmetlerinin çeşitlenmesini
ve özelleştirilmesini de beraberinde getirmektedir. Kamu güvenliğini
tamamlayıcı mahiyetteki özel güvenlik hizmetlerinin yerine getirilmesini temin
etmek üzere 2004 yılında 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun
çıkarılmıştır. 5188 sayılı Kanun’un ciddi manada istihdama, suçun önlenmesine,
genel güvenliğin sağlanmasına, özel güvenlik görevlilerinin eğitim seviyesinin
artmasına ve bütçe gelirlerine olumlu katkıları olmuş, özel teşebbüs ve sektör
gelişmiştir.
Sayın milletvekilleri, özel güvenlik
hizmetlerinde yer alan hususlar sürekli olarak devletimizin gözetimi ve
denetimi altındadır. İstihdam edilen özel güvenlik görevlilerinin ücreti
işveren tarafından karşılanmaktadır. Hizmetin ne şekilde yerine getirileceği ve
özlük haklarıyla ilgili diğer hususlar işverenle yapılan sözleşmeyle
belirlenmektedir. Yüz yirmi saatlik eğitimini tamamlamış ve temel eğitim
sınavında başarılı olmuş kişiler, aldıkları güvenlik sertifikasıyla çalışan
olarak sektöre girebilmektedirler. Bugün itibarıyla, valiliklerimizden verilen
özel güvenlik izinlerinin sayısı yaklaşık 64 bindir. Çalışan özel güvenlik
görevlisi sayısı ise yaklaşık 240 bin kişi kadardır. Özel güvenlik, ülkemizde
çok sayıda kişiye istihdam sağlamakta olan bir sektördür. Özel güvenlik sektörü
sürekli büyümektedir ve çeşitlenmektedir. Ayrıca, kullanılan araç-gereçler de
teknolojik olarak gelişmekte ve değişmektedir. Hükûmet olarak ülkemizin tüm
sorunlarına olduğu gibi özel güvenlik sektörünün de, özel güvenlikçilerimizin
sorunlarına da çok duyarlıyız. Özel güvenlik görevlisi arkadaşlarımızın,
kardeşlerimizin bazı sıkıntılarının farkındayız. Özlük hakları, sağlık
problemleri, çalışma şartları ve diğer sorunlarını elbette çok önemsiyoruz.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz
gündeminde çok önemli yer teşkil eden İlköğretim ve Eğitim Kanunu Teklifi, 2/B
olarak bilinen Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına
Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait
Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun Tasarısı, memurlarımıza zam
yapılmasını öngören Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısı, Katma
Değer Vergisi Kanunu ile Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli
Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ve Kamu İhale Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Meclisimizin gündeminde olup
çok acil olarak neticelendirilmeleri gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, araştırma
önergesinde sayılan ve sayılmayan özel güvenlikçilerimizin tüm sorunlarının
Hükûmetimizce, İçişleri Bakanlığımızca değerlendirilerek çözüme
kavuşturulacağına inancım tamdır.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun,
özel güvenlik görevlilerinin özlük hakları, sağlık problemleri ve diğer
sorunlarının araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması amacıyla
Anayasa’mızın 98’inci, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması önergesine katılmıyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Kavaklıoğlu.
Öneri lehinde söz isteyen Ferit Mevlüt
Aslanoğlu, İstanbul Milletvekili, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, bazı hizmetler
var, sosyal devletin kendisi yapmazsa bile sosyal devlet mantığıyla kontrol
edecek ve o hizmetlerin devamlılığı için eli sürekli üstünde olacak.
Şimdi, öyle bir sistem ki bu sistem ne
İsa’ya ne Musa’ya yarayan bir sistem. Devlet, sosyal devletliğini yapmıyor,
“Ben bir kanun çıkardım.” diyor. Kanunda üç tane madde var. Hiçbir zaman ne
özel güvenlik şirketlerinin ne çalışanların hiçbir sorununa, derdine çözüm
bulmayan bir yasa. “Çıkardım” diyor ve sanki Türkiye’de özel güvenlik
hizmetleri belli bir kanuna göre yapılıyor!
Arkadaşlar, bu yasa, 2004 yılında -ben
de buradaydım- “Hemen bu yasayı çıkarıyoruz, hazırlayıp getireceğiz, önümüzdeki
süreçte özel güvenlikle ilgili çok iyi, tam teferruatlı bir yasa gelecek.”
diye…
Değerli milletvekilleri, benim artık
bunlara karnım tok. Ben 2002’de buraya geldim. 2002’den beri -yok burada o
günkü grup başkan vekilleri, bazıları bakan oldu- size Meclis zabıtlarını
getiririm.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Hükûmet
de yok.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) -
Örneğin, köy muhtarlarıyla ilgili yasayı, 2002’den beri “Bugün geldik, yarın
getiriyoruz.” Şimdi bir Köy Kanunu sazı çalıyoruz, inşallah, bu saz 2015’i
geçmez, 2002 diyorum. Köy ve mahalle muhtarlarıyla ilgili bir yasa çıkardık,
Emniyet Genel Müdürlüğü uygulamıyor. Köy korucularıyla ilgili -ben, insanı
insan görürüm, bu ülkede kim bu ülkenin birer bireyiyse kim olursa olsun
insandır- hiçbir gelişme yok.
Özel Güvenlik Yasası bir kölelik
yasasıdır arkadaşlar. Size, biraz sonra vaktim kalırsa okuyacağım onların
sitelerinden aldıklarımı ve tam bir kölelik yasası. Bu insanların çalışma saati
belli değil, bu insanların çalışma koşulları belli değil.
Arkadaşlar, sosyal devlet bir hizmet
verirse o hizmetin… Şimdi, eğitimde özel güvenlik alıyoruz, sağlıkta özel
güvenlik alıyoruz, sporda özel güvenlik alıyoruz, şirketleri korumak için özel
güvenlik alıyoruz. O kadar geniş bir yelpaze ki birbiriyle ilintisi, alakası
olmayan hizmetler ama biz hepsini tek tip yetiştiriyoruz, yüz yirmi saat
eğitim!
Arkadaşlar, sporda şiddeti önlemeye
kalkan bir özel güvenlik yetkilisiyle bir ilköğretim okulunda çalışan bir özel
güvenlik yetkilisinin aynı mantıkta, aynı eğitimde, aynı sevgide, aynı saygıda
olmasını bekler misiniz? Farklı konular, o konuda özel eğitim alması lazım. Bir
eğitim kurumunda görevlendirilecek bir özel güvenlik yetkilisinin o pedagojik
eğitimi alması lazım veya bir hastanede görev yapacak bir özel güvenlik
yetkilisinin o psikolojik eğitimi alması lazım. Siz, bir maçta görev yapan, bir
şiddete karşı olan bir güvenlikçinin, eğitim, sağlık, diğer konularda aynı
hizmeti, aynı duyarlılığı göstermesini bekleyebilir misiniz? Bir kere, birinci
şart burada, birinci sorun burada, bu çocuklara biz yasak savmacı bir eğitim
veriyoruz maalesef.
Sayın Korkmaz belirtti; eğitim veren de
aynı şirket, “Sana iş bulacağım” diyen de aynı şirket. Allah kimseyi aç
bırakmasın. Bu çocukların bazıları “Çaresizlikten ben bu işi yaparım” diyor.
Ümit veriyorlar, belli bir eğitim ücreti alıyorlar, “Gel ben sana iş bulacağım”
diyor, ama maalesef bazıları dolandırılıyor. İş bulmuyor, iş bulunmuyor ve beş
yılda bir bu insanlar verilen sertifikaları yenilemek zorunda. Her beş yılda
bir de bin lira paraları alınıyor.
Arkadaşlar, eğer bir sosyal devletin
beklediği insana hizmetse, ama taşeronlaştıramazsın, elin üstünde olur. Sosyal
devletin görevi, o hizmeti veren kurumları kontrol etmektir. Ben diyorum ki,
Türkiye’de özel güvenlik şirketlerini kontrol eden tek kurum var mı? Türkiye’de
polisimizin sayısı 200 bin, özel güvenlik servisi veren arkadaşlarımızın da
sayısı bu rakamı geçti arkadaşlar. Orta yerde bir boşluk var. Burada çalışanlar
taşeronlaştırılıyor, maaşlarını alamıyorlar, kıdem tazminatlarını alamıyorlar,
hiçbir şekilde hiçbir sosyal haklarını alamıyorlar. Demin iktidar partisi grubu
adına konuşan arkadaşlarım, “Özlük hakları ve çalışma koşullarını çok iyi
belirliyoruz” dediler. Ben diyorum ki; Türkiye’de hangi kurumun, bir tane özel
güvenlik şirketinin, bir tane özel güvenlik çalışanının özlük, çalışma
koşulları, diğer hak ve hukuku konusunda bilgisi varsa hakikaten özür dileyeceğim.
Ne ilgisi var, ne alakası var, kimse kontrol etmiyor. Bu insanlar, sırf ekmek
parası için asgari ücretin altında çalıştırılıyor. Her ne kadar asgari ücretten
aşağı olamaz deniliyorsa da, bir ihaleyle çıkıyorlar. İhaleyle çıkılan bir
olayda verilen ücretlerle çalışanlara asgari ücretin altında para veriliyor.
Size soruyorum: Bir kolluk kuvveti vatandaşın hak ve hukukunu korumak için
kurulur, amacı bu ama bir futbol takımı o statta kendi güvenlik görevlisini
kendi kiralıyorsa, o kiralayan şirketler mecbursa o futbol kulübüne, o futbol
kulübünün kiraladığı güvenlik şirketi deplasmana gelen seyircinin hak ve
hukukunu korur mu? Hayır, çünkü parayı veren takımın, kendisini kiralayan
takımın hak ve hukukunu koruyacağım diye deplasmana gelen takımların seyircilerinin
hak ve hukukunu korumaz.
Değerli arkadaşlar, bazı hizmetler
satılamaz, bazı hizmetler sosyal devletin görevidir. Eğer Türkiye’de kolluk
kuvvetinin dışında bir emniyet gücüyle insanların geleceği, insanların mal ve
can güvenliği korunacaksa sosyal devlet aynı… Bir futbol takımı örneği verdim,
o işi Futbol Federasyonu yapar, her takıma eşit davranacak. Amaç seyirciyi
koruyacak, amaç şiddete zemin hazırlamayacak bir yapıyı oluşturmaktır. Ama
maalesef biz özel güvenlik işlerini sadece birilerine atalım, birileri kendi
kendini korusun diyor ama karşıdaki insanın mal ve can güvenliğini
düşünmüyoruz.
Bu nedenle, bu yasa bir an önce
gelmelidir, 2004 yılından beri gelecek… Ve özellikle, çalışanlar
taşeronlaşmıştır. 220 bin, 240 bin arkadaşımızın hiçbir özlük hakkı yoktur,
hiçbir şekilde bunların çalışma koşulları… Bazıları on saat çalışıyor, bazıları
on iki saat çalışıyor, bazıları haftanın her günü çalışıyor çünkü bir kuralı,
kaidesi yok. Bir kapıcının dahi kural ve kaidesi var, bir apartman kanunu var
ama maalesef Özel Güvenlik Yasası’nın hiçbir yerinde kural, kaide, çalışanların
hak ve hukukunu belirten hiçbir şey olmadığı için, tamamen birilerine “sen bir
şirket kur ne yaparsan yap...”
Arkadaşlar, sosyal devletin görevi bu
değildir. Sosyal devletin görevi, vatandaşların can ve mal güvenliğini temin
etmektir. Burada, çalışanları köleleştiren ama diğer insanların da hak ve
hukukunu hiç korumayan bir sistem gidiyor. Bu sistem yanlıştır. Devletin,
sosyal devlet anlayışıyla, elleri bu kurumların üstünde olmalıdır. Belli kaide
ve kuralı olmalıdır. Belli kaide ve kuralı yoksa sistem yanlıştır, çalışanlar
köleleşmiştir.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Aslanoğlu.
Öneri aleyhinde söz isteyen İdris
Baluken, Bingöl Milletvekili, buyurun.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş
olduğu grup önerisinin aleyhine söz almış bulunmaktayım ancak konuşmamı
önerinin lehine yapacağım. Bunu belirtmek istiyorum.
Konuşmama geçmeden önce, 24 Mart’ın
Dünya Tüberküloz Günü olması vesilesiyle birkaç hususu belirtmek istiyorum.
Özellikle şu anda dünyada önlenebilir ve tedavi edilebilir hastalıklar
sıralamasında tüberküloz 1’inci sırada yer almaktadır. Ülkemiz için de çok ciddi
bir halk sağlığı sorunu olarak da maalesef tüberküloz eradikasyonu hâlen
başarılamamıştır ve tüberküloz “multidrug resistance” dediğimiz çok ilaca
dirençli tüberküloz formlarıyla bir şekilde halk sağlığını tehdit edecek
şekilde devam etmektedir.
Hükûmet tarafından, sağlık sektöründe
uygulanan Sağlıkta Dönüşüm Projesi kapsamında özellikle son yıllarda göğüs
hastanelerinin kapatılması, verem savaş dispanserleriyle ilgili bir kapatılma
sürecinin sürekli gündemde tutulması tüberkülozla mücadelede çok ciddi sıkıntılar
yaratmaktadır. Biz biliyoruz ki Dünya Sağlık Örgütünün tüberkülozla
mücadelesinde izlemiş olduğu stratejinin doğrudan gözetimli tedavi
stratejisinin en önemli ayağı Hükûmet kararlılığıdır ve tüberkülozla mücadelede
Hükûmetin tüberkülozun eradikasyonuna yönelik bu mevcut uygulamaları gözden
geçirmesi, göğüs hastalıklarının modern, teknik cihazlarla, tıbbi donanımlarla
tekrar bir şekilde hayata geçirilmesine ve tüberküloz hastalarını yatıracak
mühendislik ve izolasyon tedbirlerinin alınmasına yönelik birtakım tedbirleri
alması gerektiğini vurgulamak istiyorum. Aynı zamanda verem savaş dispanserinde
çalışan tüm sağlık çalışanlarının, sağlık emekçilerinin ve yine bu konuyla
direkt olarak muhatap olan göğüs hastalıkları uzmanlarının da mesleki risk altında
bulunan personel olarak değerlendirilmesinin moral ve motivasyon açısından
tüberkülozla savaşta önemli bir zemin hazırlayacağını ve önemli bir başarıyı
yakalayacağını buradan belirtmek istiyorum. Bu
konuyla ilgili gerek sivil toplum örgütleri gerekse Toraks Derneği,
Solunum Araştırmaları Derneği gibi mesleki örgütlerle yakın iş birliğinin çok
önemli olduğu hususunu belirtmek istiyorum.
Şimdi öneri hakkında: Tabii burada
hatip arkadaşlarımız değindiler. Şunları belirtmek istiyoruz: Bugün gelinen
aşamada 200 binin üzerinde bir rakamdan bahsediliyor. Özel güvenlik
şirketlerinde çalışanların rakamı 134 ülkenin ordu mensuplarını aşacak bir
rakama ulaşmış durumda. Böylesi önemli bir rakama ulaşan bir çalışan sektörüyle
ilgili hâlen bir düzenlemenin olmaması, hâlen çalışma koşullarıyla ilgili,
özlük haklarıyla ilgili bir çerçevenin oluşturulamamış olması gerçekten çok
önemli mağduriyetleri bu çalışan kesimin önüne getirmektedir. Bildiğimiz gibi
AKP’nin sürdürmüş olduğu neoliberal ekonomik politikalar genel olarak
sermaye-emek ilişkisinde sermayeden yana ve emek sömürüsünü önceleyen birtakım
uygulamaları getiriyor. Özellikle taşeronlaştırma, güvencesiz çalıştırma, esnek
çalışma ve sendikasızlaştırmaya yönelik uygulamaların bu özel güvenlik
sektörüyle ilgili de aynı şekilde sürdürüldüğünü buradan rahatlıkla
belirtebiliriz.
Şimdi, bu özel güvenlik şirketlerinde
çalışan güvenlik elemanlarının çalışma koşullarına baktığımız zaman, hiçbir
yasal çerçevenin, hiçbir hukuki prosedürün olmadığını, tamamen taşeron firmanın
kâr üzerine kurulu inisiyatifine bırakıldığını görüyoruz. Çoğu şirkette, 10
kişinin yapacağı işi 5 işçi üzerinden yaptırarak, bir şekilde çalışanların 2
kat daha fazla çalışmasını esas alan birtakım uygulamalar var. Çoğu özel
güvenlik görevlisi, günde on üç-on dört saat şeklinde çalışarak, asgari ücretle
hayatını idame ettirmeye çalışmakta.
Şimdi, aslında, bu özel güvenlik
görevlileriyle ilgili yapılan bir yasa var, 5188 sayılı Yasa. Ancak bu Yasa’da
gerek çalışma süreleri gerek çalışma ücretleri gerek özlük hakları ve gerekse
sağlıkla ilgili haklar açısından önemli hiçbir düzenlemenin olmadığını
görüyoruz. Bu güvenlik görevlisi arkadaşlarımızın çoğunun, yaşamış olduğu
problemlerden dolayı özellikle çok ciddi psikososyal rahatsızlıklarla karşı
karşıya olduğunu, kronik yorgunluk sendromu gibi rahatsızlıklarla sıkça
karşılaştıklarını, çalışma koşullarından ve kullanmış oldukları teknik
cihazlardan kaynaklı sürekli radyasyona maruz kalma ve açık havadaki elverişsiz
koşullara da maruz kalmanın getirdiği organik birtakım hastalıklarla sürekli
maruziyet içerisinde bulunmanın söz konusu olduğunu buradan belirtebiliriz.
Bu arkadaşlarımızın bize özellikle
söylemiş olduğu hususları, dört beş yıldır sürekli olarak gündemleştirmek
istedikleri, bu çalışma koşullarının düzeltilmesi, asgari ücretin en az 2 katı
şeklinde bir düzenlemenin yapılması, sağlık hakkıyla ilgili diğer güvenlik
güçlerine tanınan hakların bir şekilde bu arkadaşlara, bu çalışan emekçilere
tanınması yönündeki taleplerini buradan Genel Kurulla ben paylaşmak istiyorum.
Çoğu yerde, sertifikası olmayan,
kimliği olmayan personelin, bir kıyafet giydirilerek özel güvenlik elemanı
şeklinde çalıştırıldığını da biliyoruz. Aslında belirttiğimiz husus son derece
önemli bir husus. Toplumun ve halkın güvenliğiyle ilgili bir hususta eğitim
veren kurumların, genellikle emekli asker ve polisler üzerinden, tekçi bir
yaklaşımla, halkı bir şekilde tek bir bakış açısıyla gören bir yaklaşımla,
bugüne kadar kendi meslek hayatını icra etmiş birtakım merkezlere
devredilmesini doğru bulmuyoruz. Bu eğitim merkezleriyle ilgili psikolojik,
sosyolojik birtakım rehabilitasyon programlarının olması ve özel güvenlik
elemanlarının toplum içerisine girerken mutlaka bu bahsetmiş olduğumuz eğitim
programlarıyla ilgili önemli bir müfredatı almaları gerektiğinin önemini
buradan belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün bu
sektörde çalışan arkadaşlarımızın, emekçilerin çoğu, aslında, yeri geldiğinde,
görevli olan, 657’ye tabi olan polis ve askerlerden bile daha fazla mesai
harcıyorlar. Ancak, özlük haklarına geldiğimiz zaman, işten çıkarılma, iş
güvencesiyle ilgili düzenlemelerden tutalım da olası bir zarar karşısında,
olası bir darp karşısında veya hayatı tehdit edecek bir müdahale karşısında
tazminat hakkının yokluğuna kadar çok geniş yelpazede özetleyebileceğimiz bir
mağduriyet silsilesiyle karşı karşıyalar. Bu nedenle, özellikle bu sektörde
çalışan emekçilerin gerek çalışma süreleriyle ilgili gerek çalışma ücretleriyle
ilgili gerek mesleki maruziyet sırasında ortaya çıkabilecek birtakım hasarların
tazminatlarıyla ilgili birtakım düzenlemelerin yapılması artık bir zorunluluk
hâline gelmiştir.
Yine, örgütlenme özgürlüğü anlamında bu
çalışanların, bu emekçilerin sendikal örgütlenme hakkının mutlaka tanınması
gerekiyor. Bütün sistemin taşeron firmaların, ihaleyi alan firmaların kâr
sistemi üzerinden gitmesinin bir şekilde artık düzenlenmesi zorunlu bir ihtiyaç
olarak önümüzde durmaktadır. Burada, özel güvenlikçilerin kıyafet teminiyle
ilgili uygulamalarından tutalım da hayatın pek çok alanında yaşamış oldukları
ciddi rahatsızlıkların psikososyal boyutuyla topluma yansıdığı, halka yansıdığı
pek çok tabloyla sürekli karşı karşıya kalıyoruz. Bu nedenle, özellikle insan
onuruna yaraşır bir ücret, çalışma saatlerinin sekiz saati geçmeyecek şekilde
düzenlenmesi, vardiya sisteminin uygulamalarının taşeron firmanın insafına
bırakılmaması ve eğitim süreçleriyle ilgili genel, toplumun sosyolojik dokusuna
hâkim olan rehabilitasyon programlarını içerecek şekilde bir müfredatla
desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Bu konudaki mağduriyetin, özellikle
ailelerle birlikte düşündüğümüzde, milyonlarca insanı ilgilendirdiğini buradan
belirtmek istiyorum. Bu nedenle bu araştırma önergesinin dikkate alınmasını ve
bu mağduriyetlerin düzeltilmesine yönelik Meclisin ve milletvekili
arkadaşlarımızın duyarlılık göstermesini temenni ediyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Toptaş, buyurun.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Sayın
Başkan, çok teşekkür ediyorum.
İki gündür Sandıklı kaplıcalarının…
(Mikrofon Başkan tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Toptaş, lütfen, konuyla
ilgili söyleyeceksiniz.
Teşekkür ediyorum.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Sayın
Başkan, çok önemli bu.
BAŞKAN – Lütfen…
Sayın Bulut…
VIII.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
2.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, özel güvenlik şirketlerinin
yabancı şirketler tarafından satın alınmasının ülke güvenliği açısından sorun
teşkil edebileceğine ilişkin açıklaması
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın
Başkanım, özel güvenlik şirketlerinin, Türkiye’de olan şirketlerin Avrupa’dan
daha çok olduğu ifade edildi. Evet, doğru, Türklerin kurmuş olduğu bu
şirketleri yabancı şirketler para vererek satın aldılar. Ankara Ticaret Odası,
İstanbul Ticaret Odası, TOBB, hatta AKP Genel Merkezi dahi DAK Güvenlik Şirketi
tarafından korunurken daha sonra Securitas isimli yabancı şirkete satıldı. Bu
şirketlere, gümrükler, limanlar gibi hudutlarımızı bir noktada bunlara bırakmış
durumdayız. Ülkenin güvenliği açısından buna mutlaka dikkat edilmesi
gerekmektedir. 17 milyon liraya kurulan şirketi 170, 180, 200 milyon dolar
vererek satın alan bu şirketler niçin buraları satın almaktadırlar? Bizim
hafızamıza, gizli kaynaklarımıza, bilgi kaynaklarımıza erişmek için girdikleri
gerçeğine herkesin dikkatini çekmek istiyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Toptaş.
3.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş’ın, Sandıklı kaplıcalarından sıcak su
sirkülasyonunu sağlayan elektriğin kesik olmasından dolayı halkın mağdur
olduğuna ilişkin açıklaması
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Sayın
Başkan, iki gündür Sandıklı kaplıcalarından sıcak su sirkülasyonunu sağlayan
elektrik kesilmiştir. 10 bin konut, hastane dâhil, şu anda ısınamamaktadır.
Sandıklı Belediyesi MHP’ye ait bir belediye olduğu için özel olarak bu işlemin
yapıldığını düşünüyoruz. Eksi 31 derece soğuk varken de gene aynı işlem
uygulandı ve halk perişan edildi. Hiçbir kapıyı açamadık, hiçbir yere
ulaşamadık. Dolayısıyla, şu anda Sandıklı halkı perişan durumdadır. İlgilileri
göreve çağırıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Toptaş.
Evet, öneriyi oylarınıza sunacağım…
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Yoklama talebi var, onu yerine
getireceğim.
Sayın İnce, Sayın Hamzaçebi, Sayın
Aslanoğlu, Sayın Çıray, Sayın Çam, Sayın Özkan, Sayın Atıcı, Sayın Ören, Sayın
Genç, Sayın Toptaş, Sayın Kuşoğlu, Sayın Ekinci, Sayın Kurt, Sayın Dibek, Sayın
Acar, Sayın Köktürk, Sayın Kulkuloğlu, Sayın Işık, Sayın Yüceer, Sayın Serter.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
Özel güvenlik görevlilerinin özlük hakları, sağlık problemleri ve diğer
sorunlarının araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 28/3/2012 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi kabul
edilmemiştir.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
3.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve arkadaşlarının Mersin Akkuyu’da kurulması
planlanan nükleer güç santralinin bölgeye ve insan sağlığına zararlarının
araştırılması amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 28/3/2012 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
Sayı:197 28.03.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun, 28.03.2012 Çarşamba
günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Muharrem
İnce
Yalova
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve
arkadaşları tarafından, 21.03.2012 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına “Mersin Akkuyu’da kurulması planlanan Nükleer Güç Santralinin
bölgeye ve insan sağlığına zararlarının araştırılması” amacıyla verilmiş olan
Meclis Araştırma Önergesinin, (323 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 28.03.2012 Çarşamba günlü
birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Öneri lehinde söz isteyen
Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Mersin’in
cennet Akkuyu bölgesini cehenneme çevirmek üzere kurulması planlanan nükleer
güç santralinin bölgeye ve insan sağlığına zararlarının araştırılması, çözüm
yollarının bulunması ve oluşabilecek tehlikeleri önceden belirleyerek
politikaların oluşturulması amacıyla Meclis araştırması açılması teklifimizle
ilgili olarak söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu konudaki
konuşmama başlamadan önce, Osmaniye Cezaevinde yaşanan insanlık dışı
uygulamalar yüzünden başlatılan açlık grevinin bugün otuz beşinci günü -yanlış
duymadınız, otuz beşinci günü- olduğunu hatırlatıyorum. Bu açlık grevindeki
insanların her gün daha da kötüye gittiğini bilgilerinize sunuyorum. Adalet
Bakanına da hatırlatmak istiyorum. Her gün bize ulaşan bilgiler, bu insanların
durumlarının giderek kötüye gittiği yönünde. Çok küçük önlemlerle bu ölümlerin
önlenebileceğini raporumuzda bildirdik. Burada da huzurlarınızda sizlere de
iletiyorum. Herhangi bir ölüm durumunda, bu ölümden, sadece Cezaevi Müdürü
değil, artık Adalet Bakanı ve Başbakan da sorumludur; çünkü artık haberleri
var.
Bakın, bugün cezaevini konuşuyoruz,
Adalet Bakanı yok. Sağlık konularını konuşuyoruz, Sağlık Bakanı yok. Enerji
konusunu konuşmaya başladık, Enerji Bakanı yok. Bir iki tane bakan gelmiş,
onlar da az önce geldiler, kendi aralarında konuşuyorlar, Meclisten haberleri
yok. İşte, AKP’nin gerçek yüzü bu! İşte, sizin olaylara bakışınız bu! Bunu
lütfen ciddiye alın.
SUAT ÖNAL (Osmaniye) – Millet
değerlendiriyor bunu, merak etme!
AYTUĞ ATICI (Devamla) – Değerli
milletvekilleri, şimdi gelelim Mersin’de ölüm kusacak olan Akkuyu Nükleer
Santraline. Çernobil’de, Three Miles Island’da ve Fukuşima’da nükleer
santrallerde meydana gelen kazalar ve ortaya çıkan felaket bir kez daha gözleri
nükleer güç santrallerine çevirmiştir. Bakın, Çernobil kazasında Dünya Sağlık
Örgütü ne diyor: “9 bin kişi öldü Çernobil kazasında.” Bu önemli mi sizin için
bilmiyorum. “350 bin kişi de bölgeden tahliye edildi.” diyor. Bunlar da kanser
olmayı bekliyorlar. Aynı olayı Akkuyu’ya getiriyorsunuz, haberiniz olsun.
Bakın, daha yeni, Fukuşima kazasında kaç kişinin öldüğü belli değil, kaç
kişinin kanser olacağı belli değil. Aynı olayı, tuttunuz, Akkuyu’nun bağrına
getiriyorsunuz. Bakın, burada yaşanacak olan felaket sadece Akkuyu’yla Mersin’i
ilgilendirmiyor. Tıpkı Çernobil’de olduğu gibi, bu nükleer sızıntı, rüzgârla
250-300 kilometrelik alana yayılacak. Bundan da haberinizin olması gerekiyor.
Bakın, Japonya, Fukuşima’dan sonra,
elini nükleerden çekmeye hazırlanıyor. 54 tane nükleer santral kurdu. Bakın,
siz daha 1 tane kurmaya çalışıyorsunuz, kendinizi bir şey zannediyorsunuz.
Japonya tam 54 tane kurdu, 53’ünü kapattı, 1’ini de yakında kapatacak. Siz, kalkmışsınız,
bundan ders almadan, Akkuyu’ya böyle bir enerji santrali kurmaya
çalışıyorsunuz. Akıllı insanlar geçmişteki tecrübelerden ders alır, daha akıllı
olanlar başkalarının tecrübelerinden ders alır. Onun için, sizi -hepinizin
akıllı olduğunu biliyorum- bu tecrübelerden ders almaya davet ediyorum. Biz
Japonya’dan daha akıllı değiliz.
Hepiniz içinizden geçiriyorsunuz şimdi:
“Enerjiye çok ihtiyaç var, 2030’da ne olacak?” Çok haklısınız. Enerjiye ihtiyaç
var, bu inkâr edilmez fakat enerjinin nükleer yollardan elde edilmesi sizin
sandığınız kadar ucuz değil.
Bakın, değerli milletvekilleri, bedeli
ne olursa olsun nükleer enerji elde etmeye çalışmak akılla bağdaşmaz. Nükleer
santrallerin yatırımları çok pahalıdır, dikkatle inceleyin, işletim maliyetleri
pahalıdır, söküm maliyetleri çok pahalıdır. Teknolojik olarak tamamen dışa
bağlıyız.
Değerli arkadaşlar, biz nükleer santral
kuracak teknolojiye sahip değiliz. Bunu Atom Enerjisi de, herkes de itiraf
etti.
MURAT YILDIRIM (Çorum) – Ne yapalım,
kurmayalım mı?
AYTUĞ ATICI (Devamla) – Şimdi kalkmış
diyorsun ki: ”Ne yapalım, kurmayalım mı?” Kurmayacaksın santral kardeşim.
MURAT YILDIRIM (Çorum) – Tezek mi
yakalım?
AYTUĞ ATICI (Devamla) – Tezek
yakacaksın gerekiyorsa. Sana da o yakışır zaten, sana da tezek yakmak yakışır.
Nükleer atık yakacağına, tezek yak, tezek. Tezeğin dumanı gider, nükleer atığın
dumanı senin yedi sülalenin DNA’larını kırar, yedi sülalende kanser ortaya
çıkar. Sen bunları biliyor musun?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
AYTUĞ ATICI (Devamla) – Teknolojimiz
yok, bunu bütün Atom Enerjisi çalışanları söylüyor. Nükleer santrali kuracak
da, işletecek de teknolojiye sahip değiliz. Tamamen dışa bağlıyız yani Rusların
iki dudağı arasında bütün geleceğimiz. Atık sorununu tüm dünya çözemedi, yalnız
Türkiye değil. Amerika çözmeye çalıştı, 11 milyar dolar harcadı Yucca Dağı’na,
sonra anladı ki bu iş olmayacak, 11 milyarı da gömdü, nükleer atıkları da başka
ülkelere göndermeye çalışıyor. Bundan da haberiniz vardır eminim.
Değerli arkadaşlar, “Bedeli ne olursa
olsun nükleer enerji elde ederim.” demek akıllılık değildir. Çünkü nükleer
santraller ekolojik dengeyi bozarlar, Çevreci ruhu olan insanlar bunu çok iyi
bilirler. Olası bir kaza durumunda çok sayıda insan ölür, tıpkı Çernobil’de
olduğu gibi, tıpkı başka yerlerde olduğu gibi, çok daha fazla sayıda insan da
kanser olur. İçinizde bilim insanları var, benim ne demek istediğimi çok iyi
anlıyorlar. Bana oradan sataşarak bir şey yapamazsınız. Ne olur, çıkın, kuliste
aranızda konuşun bu bilim insanlarıyla, sorun bakalım buradaki nükleer sızıntı
DNA’yı kırar mı, kırmaz mı? İnsanda kanseri…
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Önerini söyle.
AYTUĞ ATICI (Devamla) – Önerimi
söyleyeceğim, söyleyeceğim, biraz sabırlı olun. Daha önce de söyledim, şimdi de
söyleyeceğim. Biz boş konuşmayız, çıktık mı önerilerle konuşuruz.
O yüzden, bu DNA kırılmaları nesilden
nesile kanseri geçirir, böylece sizin çocuklarınız, torunlarınız da kanser
olur.
Bakın, değerli arkadaşlar, çok yeni bir
çalışma yayınlandı. Bu çalışmada diyor ki: “Nükleer kaza olmasa bile, herhangi
bir işletim hatası olmasa bile bir nükleer santralin çevresinde lösemi, yani
kan kanseri riski tam 2 kat artar.” E, elimizde bu bilimsel veri varken kalkıp
da Mersin’e bir nükleer santral kurmak akıl kârı mı, değil mi? Bunu kendi kendinize
bir sorun.
Bakın, burada tarım da kötü
etkilenecek, turizm de kötü etkilenecek. Nükleer santrali soğutmak için su
kullanacaksınız, deniz suyunu alacaksınız, tonlarca suyu alacaksınız, deniz
suyu sıcaklığı 2 ila 6 derece artacak. Burada balık da yaşamaz, hiçbir deniz
ürünü de burada yaşamayacaktır. O yüzden, bunu gören akıllı ülkeler, artık
yenilenebilir enerjiye doğru geçtiler.
Bakın, Mersinliler Mersin’e sahip
çıkacaklar. Yarın yüklenici firma gidecek, orada ÇED toplantısı yapacak.
Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, Mersinliler Mersin’e sahip çıkacaklar;
gidecekler, orada bu ÇED raporu yalanlarıyla halkı kandırmaya çalışan, onlara
iş vadeden, yalan söyleyen, “Para kazanacaksınız.” diyen, “Ticaret artacak.”
diyen insanların suratının ortasına şamarı indirecekler. Ben, yarın bütün
Mersinlilerin bu duyarlılığı göstereceklerine inanıyorum.
Değerli arkadaşlar, şimdi gelelim yavaş
yavaş önerilerimize. Ha, önerilere geçmeden önce, bakın, Sayın Başbakan ne
diyor Seul’de nükleer zirvede: Güvenilir, maliyeti düşük, çevreye duyarlı
nükleer enerjiden istifade edecekmiş. Hani bir televizyon programı vardı, “Ba
ba ba ba” diyordu. Yahu bu akıl kârı mı? Laf güzel, laf iyi de içi boş, içi
boş. Vermişler eline bir kâğıt, orada okuyor. Japonya, zekâsı bizden çok mu daha
geri de bir sürü santralini, 54 tane santralin 53’ünü kapattı, bunları bilmiyor
muydu? Hazret konuşmaya devam ediyor, diyor ki: “En yüksek emniyet ve güvenlik
standartları sağlayacağız.” Ya, Allah aşkına, Amerika sağlayamadı, Japonya
sağlayamadı, Rusya sağlayamadı; hiçbir nükleer teknoloji bilgimiz yok, hiçbir
nükleer santral tecrübemiz yok, biz mi sağlayacağız? Sağlayamayacaksın Sayın
Başbakan, sağlayamayacaksın. Bu iş Meclis komisyonu basmaya benzemez, bu iş
külhanbeylikle çözülmez, bu iş bilimsel verilere dayanılarak yapılır.
Peki, enerjimizi nasıl elde edeceğiz,
son otuz saniyemde de onu söyleyeyim size. Bakın, 2020 yılında enerji
ihtiyacımız 418 terawatt saat. Bakın, sadece ve sadece güneş enerjisinden 380
terawatt saat elde ediyoruz.
Bakın, size bir hesap yapıyorum:
Hidroelektrikten 100 terawatt saat; yerli linyitten 100 terawatt saat;
rüzgârdan 120 terawatt saat; güneşten 380 terawatt saat; biyogazdan -tezekten
yani Sayın Milletvekili, senin dediğin gibi- 35 terawatt saat; jeotermalden 16
terawatt saat; enerji verimliliğinden 54 terawatt saat; rehabilitasyondan 19
terawatt saat; toplayın, 824 milyar
terawatt saat, bugünkünün 4 katı, 2020 talebinin ise 2 katı. Siz kalkmışsınız
bana nükleer santral kuruyorsunuz. Bunun vebalini taşıyamazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYTUĞ ATICI (Devamla) – Öte tarafta
bunun hesabını vereceksiniz. Tabii, inanıyorlarsa, o da ayrı bir konu. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Atıcı.
Önerinin aleyhinde söz isteyen Ali Öz,
Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Öz. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
nükleer santralin Mersin’de Akkuyu bölgesinde bölgeye ve insan sağlığına
etkisini araştırmak için Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu önergeyle
ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Şimdi, nükleer enerji, başta Fransa,
Almanya, İtalya, İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri ve İskandinav
ülkelerinin bazılarında, Bulgaristan, Rusya, Ermenistan olmak üzere birçok
ülkenin vazgeçilmez bir enerji kaynağıdır. Nükleer enerjinin üretimiyle alakalı
sonuçta radyasyon ortaya çıkmaktadır. Yapılan araştırmalarda, nükleer enerjinin
bizatihi kendisi olmasa bile, nükleer atıkların kanser oluşturma riskini ciddi
derecede artırdığını bilim adamları ve tıp dünyası çok iyi bilmektedir. Benden
önceki konuşmacı arkadaşımızın da bahsettiği gibi, özellikle bazı kanserlerde
ciddi artışlar olduğunu hepimiz biliyoruz. Bunların başında ilik kanseri,
“lösemi” dediğimiz kanserde 2 kat, meme kanserinde normal görülen popülasyona
göre 3-5 kat daha fazla oranda, tiroit kanserlerinde yüzde 200 oranında daha
fazla, aynı zamanda, toplumda “konjenital (doğumsal) anomali” dediğimiz
anomalileri de gerçek manada arttırıcı bir etkisi olduğunu bilmekteyiz.
Tabii ki nükleer santralden, nükleer
enerjiden bahsederken, nükleer teknolojinin direkt olarak karşısında olmak
değil kastımız ama özellikle Mersin Akkuyu’da kurulması planlanan bu santral
için, bölgenin, özellikle ilin kendi coğrafi durumu göz önünde bulundurulduğu
zaman, gerek tarım gerekse turizm anlamında son derece uygun bir kent olduğu,
uygun bir yer olduğu gerçeğini unutmamak lazım.
Değerli milletvekilleri, gerçekten,
Mersin’in Akkuyu denilen bölgesi ve bu santral oraya kurulduğu zaman,
etrafında, içerisine alacağı, etkisi altına alacağı bölgeyi düşündüğümüzde, o
bölgede seracılığın, hayvancılığın, tarımın ciddi manada zarar göreceği, bu
gerçekle bugünden o bölgedeki insanların bölgeyi hızlı bir şekilde boşalttığı
gerçeğini hiçbirimizin göz ardı etmeye hakkı yoktur.
Gerçekten, oraya gelen kurumlar, bu
teknolojideki gelişmelerle beraber, bölgeyi radyasyon cennetine çevirme adına,
bölgedeki insanlara yeni istihdam kapısı açacağını halka vadetmekte ve bununla
insanları oyalamaktadır.
Tabii ki dünyadaki gelişen olaylara
baktığımız zaman, özellikle son yıllarda Kanada’da, Fransa’da, Avusturya’da,
İspanya’da, Filipinler’de, Brezilya’da ve daha çoğu ülkede bu nükleer teknoloji
araştırma ve çalışmalarının durdurulduğunu, ertelendiği gerçeğini hepimizin
kabul etmesi gerekmektedir.
Tabii ki nükleer enerjiden vazgeçip
“Nükleer enerjiyi kesinlikle bertaraf edelim.” derken enerjinin ülke için
gerçekten ciddi manada bir ihtiyaç olduğu gerçeğini göz ardı etmemeliyiz.
Nükleer enerji dışında, toplumda enerji elde edebileceğimiz, doğadan enerji
elde edebileceğimiz başka yolları mutlaka göz ardı etmeden, güneş enerjisinden,
rüzgâr enerjisinden, hidrojen enerjisinden, organik atıklardan elde edilecek
enerjilere ve enerjiyi verimli ve etkin kullanmak için yapılacak olan
yatırımlara daha fazla ağırlık verilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Nükleer lobilerin, daralan pazarlara
yer açmak ve atıklarına depo bulmak ihtiyacından kaynaklı, ülkemizde nükleer
santral kurma girişimleri son zamanlarda hızlanmıştır. Bugünlerde yeniden
gündeme gelen nükleer santral kurma hazırlıkları “Ülkemizin enerji ihtiyacından
kaynaklı tartışmalar” olarak ifade edilse de dünyada işsiz kalan nükleer lobilerinin
kâr hırsı, ülkemizde nükleer santralleri siyasal bir tercih olarak bizlere
dayatmaktadır.
Nükleer enerji, özellikle, pahalı bir
enerjidir ve tamamen de dışa bağımlıdır. Nükleer enerjinin -Çernobil’deki
kazayı da düşünürsek- tehlikesi çok fazla. Bu nedenle, güvenliğinin sağlanması
için yapılan harcamalar santral kurma maliyetini bile katlamaktadır.
Nükleer santralin teknolojisi, ham
maddesi ve çalışacak tüm personeli dış ülkeden sağlanacaktır. Yatırım, üretim,
işletim ve söküm maliyetleri çok pahalıdır. Örneğin, kilovatsaat başına
elektrik üretim maliyetleri hidrolik santrallerde 0,05 sent, kömür
santrallerinde 2,5-3 sent, doğal gaz santrallerinde 4 sent, nükleer enerjinin
kilovat başına ortalama maliyeti ise 7,2 senttir. Bu 7,2 sentin içerisinde
radyoaktif atıkların izolasyonu, ömrünü tamamlayan reaktörlerin söküm
maliyetleri yer almamaktadır.
Hükûmetin Rusya’yla Akkuyu’da nükleer
santral yapımı ve işletimi sözleşmesi gereği, Akkuyu’da kurulması planlanan
nükleer santralin tüm teknolojisi ve ham maddesi Rusya tarafından
sağlanacaktır.
Ayrıca Rusya, bu santralde bize
ürettirdiği elektriği, on beş yıl alım garantili, kilovat başına -KDV hariç-
12,35 sente satacaktır. Ülkemizin hiç nükleer santrallere ihtiyacı yokken, bu
projeyle, Türkiye, Rusya’ya on beş yılda yaklaşık 71 milyar dolar maliyet
ödeyecektir.
Nükleer santrale sahip olunmakla
nükleer teknolojiye veya nükleer silahlara sahip olunmaz. Nükleer lobileri,
Çernobil kazasından sonra daralan pazarlarını genişletmek için, gelişmiş
ülkelerin, “nükleer silah” adı altında, ellerinde kalan eski teknolojilerini
satma gayreti içerisindedirler.
Çernobil’deki faciayı hepimiz
biliyoruz. Aradan yirmi dört yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ bölgede
radyasyonun yayıldığını, nükleer atıkların yaydıkları yüksek dozdaki radyoaktif
ışınlarıyla insan hayatı için ciddi tehdit oluşturduğu gerçeğini unutmamalıyız.
Bu nedenle, nükleer atıkların, binlerce
yıl boyunca, tüm canlılara ulaşamayacak şekilde saklanması gerekiyor. Nükleer
santraller yaklaşık elli yıldır faaliyet göstermesine rağmen, ancak, bugüne
kadar kimse nükleer atıkların nasıl ve nerede nihai olarak saklanabileceğini
bilmiyor. Bu atıkların güvenilir bir şekilde bertaraf edilmesi için dünya
çapında bulunmuş tek bir yöntem bile yoktur. Doğada nükleer santrallerle meydana
gelecek olan değişiklikler özellikle Akkuyu bölgesinde çileği, muzu, bölge
tarımını gerçekten ciddi manada etkileyecek ve zarara uğratacaktır.
İnanın, bu yüce Parlamento çatısı
altında bulunan milletvekillerinin, yaz tatillerinde geçmek için fırsatını
buldukları o koyu bir görseler, ben samimiyetle inanıyorum ki bu santralin
buraya yapılmasına nasıl izin verildiğine dair kendi kendilerini ciddi manada
sorgularlar.
Tabii ki bu nükleer santralin bir diğer
zararlı etkisi de denizin ekolojik yapısındaki değişiklikle karşımıza çıkacak.
Orada yaşayan, belki de Akdeniz Bölgesi’nde Mersin’den Antalya’ya kadar olan,
bu geçiş, ara deniz bölgesinde, değeri en yüksek olan balıkların bulunduğu bu
bölgede bu nükleerden çıkacak olan gaz atıklarının sayesinde ve nükleer
sayesinde ısınacak olan deniz suyu münasebetiyle belki de balıkların çoğu artık
orada yaşamaz hâle gelecek. Yani biz Ankara’daki bir yakınımız, hemşehrimiz
“Kaya lagosu getir.” derse bundan sonra herhâlde getiremeyecek duruma
geleceğiz.
Nükleer santrallerin bu kadar zararlı
etkileri varken, nükleer santrallerin kurulmasıyla ilgili karar verirken
yeniden çok daha dikkatli olmak, bu konuyu yeniden detaylı bir şekilde
araştırmanın gerekliliğine inanıyoruz. Kanserojen ağır metaller, zehirli
kimyasallar ve radyasyon sadece Akkuyu bölgesini bölge olarak etkilemeyecek,
aynı zamanda yöredeki rüzgârın hızına göre bölgeye yakın olan, hemen
yakınlarında bulunan beldeleri de etkileyecektir. Bu şartlarda nükleer
santralin kurulmuş olduğu yerde bölgenin en büyük hayat kaynaklarından birisi
olan tarım, bitme noktasına gelecektir. Hayvancılık bitecektir, balıkçılık
bitecektir. “Mersin’i bir turizm cenneti hâline getireceğiz.” diye her seçim
öncesi özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin bölgeden aday olanlarının
vermiş olduğu en önemli şey budur. “Mersin gerçekte Akdeniz’de ciddi bir turizm
potansiyeline sahiptir ve mutlaka bu harekete geçirilecektir, Antalya’yla
rekabet edebilecek düzeye getirilecektir.” denmiş olmasına rağmen, eğer bu
nükleer santral Akkuyu’da yerleştirilecek olursa ve tamamen önlem alınmazsa,
Mersin’e istediğiniz turizm yatırımını yapmak için halka söz de vermiş olsanız,
burada denize girecek ne bir turist bulacaksınız ne de bir yerli burayı güvenli
bir liman olarak kendisine seçecektir. Buralarda yetişen çileği, domatesi,
narenciyeyi, biberi, salatalığı, muzu bundan sonra hiç kimse belki de satın
bile almayacaktır.
Nükleer santrallere karşıtlığımızın
dışında yani bu nükleer enerji elde edilmesiyle alakalı olarak Türkiye’de
gerçek manada enerjinin hangi yollarla, hangi yöntemlerle elde edilmesini doğru
analiz edip özellikle enerjide boşa harcamaları, kayıplarımızı göz önünde
bulundurursak, belki de ülkemizin gerçek manada bu nükleer santrallere enerji
kapsamında ihtiyacı olmadığı gerçeğiyle karşı karşıyayız. Yani bu nükleer
santralleri illa “yapacağız” diye… Ülkemizde kayıp kaçak elektrik oranını yüzde
5’lere indirebilsek, başka alanlarda halkı bilinçlendirip enerjiyi boşa
tüketmelerine mâni olacak bir durumu yaratabilsek, belki de bu kadar nükleer
enerji sevdalısı olmayacağız diyor, özellikle bu konunun çok hassas olduğu ve
bölgeyi yakinen ilgilendireceği gerçeğini yüce Parlamentoda sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öz.
Önerinin lehinde söz isteyen Ertuğrul Kürkcü, Mersin
Milletvekili.
Buyurun Sayın Kürkcü.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Merhaba
sevgili arkadaşlar, Sayın Başkan; benden önce konuşan 2 Mersinli hekim
arkadaşıma çok teşekkür ediyorum. Onların söylediklerini tekrar etmemek için
başka yönlere değinmek istiyorum. Onlar gibi ve açıkça, ne Mersin’de ne
Türkiye’nin başka herhangi bir yerinde bir nükleer enerji santrali yapılmasını
istemiyorum, karşıyım, karşıyız. Halk olarak, toplumun büyük çoğunluğu olarak,
bir avuç sermayedar, bir avuç kâr hırsıyla
çırpınan kapitalist dışında bunu isteyen, bundan fayda uman kimse yok.
Aa var, bir kişi var, onu biliyorum, bu, bizim Başbakan. 2030’da yüzde 10’unu
nükleer enerjiden karşılayacakmış Türkiye ihtiyacının ve bu, tabii, aslında çok
kolay bir teknolojiymiş. Yani evimize koyduğumuz aygaz tüpü ne kadar risk
oluşturuyorsa nükleer enerji santralleri de o kadar oluşturuyormuş.
Tabii, bu, bence sadece bir cehalet
değil, halkı cahil kabul ederek, cahilin seviyesine inerek ona nükleer enerji
ihalelerini kabul ettirmek için bulunmuş bir tekerlemeden ibaret, yoksa risk
değerlendirmelerini herkes gibi bir başbakanın da okumuş olması beklenir. Ancak
Başbakanı ve diğerlerini nükleer enerji konusunda böylesine hırslı kılan şey,
sadece nükleer enerjiyle enerji açığını kapatma değil, aslında bu, kuyu
dibindeki kurbağanın şişinmesi gibi “büyük devlet”, “bölge devleti” olma
iddialarının bir parçası olarak nükleer bomba yapım imkânlarını el altında
bulundurmak ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Hiç kimseye söylenmeyen, hiçbir
zaman etrafında konuşulmayan, herkesin bildiği sır budur.
Şimdi, bu, genel mesele ama hemen
önümüzde bir mesele daha var. Ben hem Mersin milletvekillerini hem bütün
milletvekillerimizi hem de Mersin halkını 29 Mart 2012 tarihinde Mersin ilinde
Mersin Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü Başkanlığında düzenlenecek
olan Halkın Katılımı Toplantısı’na katılarak Akkuyu Nükleer Güç Santrali
Projesi’nin ÇED sürecine onay verilmesine karşı çıkmaya, aktif olarak karşı
çıkmaya vakti, imkânı olan herkesin burada toplanarak bu ÇED elverişliliği
raporunu, bunu yapan, satın alınmış olan bu Çevre Mühendisliği Şirketinin
yüzüne çarpmasını istiyorum. Bu Çevre Mühendisliği Şirketi aslında kesyapıştır
yöntemiyle bugüne kadar HES’ler için, Fatsa’daki HES için, Gerze Termik
Santrali için, Ovacık altın madeni için ÇED raporları hazırladı. Bu raporların
hepsi Danıştay kararlarıyla geri iade edildi. Şimdi, bu Akkuyu’da aynısı
gerçekleşecek. O yüzden bütün herkesi bu konuda çok duyarlı olmaya davet
ediyorum.
Şimdi, sevgili arkadaşlar, benden önce
konuşan arkadaşlar da açıkça söylediler. Türkiye’nin görünür enerji talebi
yakın gelecekte yüzde 10 artış gerektiriyor. Türkiye’nin kaçak ve kayıptan
yitirdiği, üretilmiş fakat tüketime arz edilememiş elektrik enerjisi miktarı da
toplam üretimin yüzde 15’i civarında. Elektrik Mühendisleri Odası yıllardır bu
konuyu anlatır durur. Nitekim Elektrik Mühendisleri Odası, diğer çevre
mücadelesi yürüten kuruluşlar, ekolojistler, çevre hakkı için mücadele eden
köylüler, geçmişte Başbakan Bülent Ecevit’i nükleer enerjinin gereksizliği
konusuna ikna etmişlerdi. O zamanki koalisyon hükûmeti, nükleer enerji
planlarını gündemden kaldırdı çünkü hem halkın hem bilim insanlarının bu
konudaki önerilerini kale aldı. Daha sonra bu önerileri destekleyecek çok fazla
şey oldu. Çernobil’deki kazayı Fukuşima’daki kaza izledi ve şimdi, dünyanın
bütün endüstriyel bakımdan gelişmiş olan ülkeleri nükleer enerji santrallerini
birer birer devreden çıkartıyorlar ama nükleer enerji yatırımı yapan şirketler
kendilerine pazar aramaya devam ediyorlar. Dolayısıyla etkin ve güçlü çevre
mücadelelerinin olduğu, hükûmetlerin halk baskısı altında yeni enerji
kaynaklarına yöneldiği ülkelerde kendilerine pazar bulamayan bu kuruluşlar,
Türkiye’de ve benzeri ülkelerde, orta gelişmişlikteki ülkelerde, yani G-20 diye
anılan ülkelerde kendilerine pazar arıyorlar ve hırslı büyüme planları
içerisinde olan, bu hırslı büyümenin meyvesini kısa vadede almak isteyen ve
iktidarlarını görkemli ekonomik başarılarla taçlandırmak hırsı içerisinde olan
hükûmetlere bu planlarını satıyorlar. Rusya Türkiye'ye bu planını satabilmiştir
bu koşullar altında fakat dikkatle baktığımız zaman bu plana, aslında
Türkiye'nin öngörülen ihtiyacından da daha fazlası için Akkuyu’da yatırım
yapılacaktır, 1 değil, 4 reaktör bulunacaktır. Peki, ne olacaktır? Bunun
fazlası bir enerji arzı olarak bölge ülkelerine satılmak istenecektir. Ne
pahasına? Aytuğ Atıcı Arkadaşımızın, diğer hekim arkadaşımızın açıkça
söyledikleri gibi, Türkiye'deki halkın ve bölge ülkelerinin halklarının
sağlıkları, gelecekleri, sağlıklı bir çevrede yaşama imkânlarının ortadan
kaldırılması pahasına; bu kadar büyük bir kumar oynamaya kimsenin hakkı yok.
O nedenle ben, giderek artan çevre
duyarlılığını besleyecek, etkileyecek ve Türkiye'yi yeni enerji kaynaklarına
yönelmek bakımından yaratıcı yollar bulmak için özendirecek bir teklif olarak
görüyorum bu teklifi. Başbakanın pazarlamasını yaptığı, Adalet ve Kalkınma
Partisinin, Enerji Bakanının bunu risksiz bir yol olarak bize tanıtmaya
çalıştığı, 2’nci, 3’üncü kuşak, jenerasyon nükleer santrallerin güvenirliğinden
söz ettiği yerde, aslında bütün uzmanların söylediği, hepimizin kolayca
anlayabileceği şey, böyle bir güvenliğin aslında olmadığıdır. Üstelik Akkuyu
bölgesi hem depremsellik bakımından, tektonik yapı bakımından son derece
elverişsiz bir yerdir hem de öte yandan, burada yapılacak bir nükleer santralin
henüz nükleer etkiler bir yana sadece soğutma sistemlerinin çevredeki deniz
ısısını önemli ölçüde yükselteceği, ekolojik dengeyi tahrip edeceği apaçık bir
gerçektir, ortadadır.
Nihayet, aslında, sevgili arkadaşlar,
sürdürülebilir ve güvenli olduğu söylenen bu enerji kaynağının aslında
sürdürülemez ve güvensiz olduğu hakkında, bırakın bilimsel kanıtları iktisadi
kanıtlar ortadadır. Bu santrallerin ekonomik ömürleri yirmi ila otuz yıl
arasındadır. Ömürlerini doldurdukları zaman bu santrallerin kapatılması,
ortadan kaldırılması için, bunların kurulması için yapılacak yatırımın en az 10
katı yatırım yapmak -buradan çıkan atıkları saklamak için çok daha fazla
yatırım yapmak- ve aslında, bütün bunların hepsini yaptıktan sonra başarısız
olmaktan başka bir netice yoktur. Öte yandan, bu santraller, ürettiklerinden
çok enerji tüketmektedirler. Bunların soğutulması için -bunların enerji
üretmeleri için- gereken enerji, bunun işletim süresi içerisinde, sonuçta,
bunun, ürettiğinden çok tüketmesine yol açmaktadır.
Evet, arkadaşlar, başa dönerek
söylersem: Çevre halkı buna karşıdır, Türkiye'nin halkları buna karşıdır, bölge
halkları karşıdır, dünya karşıdır. Türkiye, başkalarının nükleer enerji
piyasalarını muhafaza etmeleri için kendisini bir kurbanlık koyun olarak ortaya
koyamaz.
İkincisi: Hükûmetimizin, “bir bölge
devleti olma” iddiasını bir nükleer bombada arıyor olması, aslında, bu nükleer
santralin anlaşılabilir bir tek sebebi olan “Bir nükleer silah üretim
kapasitesine sahip olmak, bunu elinde tutmak” iddiası da en az nükleer bombanın
kendisi kadar tehlikelidir. Çünkü böyle bir bakışla, böyle bir stratejik yönelişle
nükleer enerjiye bakıldığı an, aslında, bölgenizdeki halklar için egemenlik,
nüfus, istila tehdidi içeriyorsunuz demektir. Oysa, bu, Türkiye'nin halkının,
halklarının aradığı bir gelecek değildir. O yüzden, CHP’nin önerisini
desteklemeye çağırıyorum hepinizi.
Teşekkür ederim. (BDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kürkcü.
Şimdi, aleyhte söz isteyen Afif
Demirkıran, Siirt Milletvekili.
Buyurun Sayın Demirkıran. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin önergesi,
yine nükleer, kaçıncı kezdir bunu görüşüyoruz? Her seferinde biz gerçekleri
ortaya koyuyoruz ama arkadaşlarımız, maalesef, popülizm adına gerçekleri her
seferinde göz ardı etmeye devam ediyorlar.
Doğrusu bugün burada bir de üzüntümü
ifade etmek istiyorum. Milliyetçi Hareket Partisi daha düne kadar ve inanıyorum
ki şu anda da, yönetimiyle ve arkadaşlarımızın çoğuyla nükleer enerjiyi,
nükleer güç santrallerini destekliyor. Cumhuriyet Halk Partisi de esasen
destekliyor, çünkü bunu devamlı, yıllardır kendileriyle konuşup duruyoruz.
Ancak Mersin milletvekillerimizin Mersin halkına belki mesaj vermek üzere
burada yapmış oldukları konuşmaları da anlayışla karşılıyorum. Ama değerli
arkadaşlarım, burada siyaset yapacağız diye gerçekleri göz ardı edemeyiz.
Nükleer santral bu ülkenin bir
gerçeğidir, dünyanın bir gerçeğidir. Biz bugün başlamadık ki buna! 1967
yılından bu yana Türkiye, nükleer santral yapmak için kolları sıvamıştır.
Değişik zamanlarda, değişik ihaleler yapıldı ve değişik sebeplerle bu ihaleler
maalesef iptal oldu. Aksi takdirde, şu anda Türkiye nükleer enerji
kullanacaktı, dünyanın bütün ülkelerinin kullanmış olduğu nükleer enerjiyi
kullanacaktı. Şimdi arkadaşlarımız buraya gelip diyorlar ki: İnsanlar ölecek,
bitkiler ölecek, hayvanlar ölecek… Allah aşkına, Amerika’da 104 tane santral
var, Fransa’da 58 tane santral var, Paris’in 200 kilometre çevresinde 6 tane
santral var, Madrid’de aynı şekilde, Güney Kore’de aynı şekilde, Japonya’da 52
tane santral var.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Kapatıyorlar
hepsini!
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Hangi
birinde şimdiye kadar ne oldu?
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Japonya’da
oldu!
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Bakın, bir
gerçeği size söyleyeyim: Bir insanın doğal olarak aldığı radyasyon miktarı
yılda 2,4 milisievert’tir, ama bir santralin hemen bitişiğinde yaşayan bir
insanın yılda alacağı radyasyon miktarı 0,05 milisievert’tir. Bir pilotun veya
çok sık uçak seyahati yapan birisinin veya devamlı sigara için birisinin,
devamlı televizyon seyreden birisinin, röntgen filmi alan birisinin aldığı
radyasyon miktarlarını şimdi sizlerle paylaşmak istemiyorum, bazı insanları
üzmek istemiyorum. Ama eğer biz nükleer santralin nimetlerinden çok külfetleri
diye bir olay ortaya koyarsak, buyurun etrafımızda, İran’da var, Romanya’da
var, Bulgaristan’da var, Ermenistan’da var. Bunlar eğer bir külfetse zaten
külfeti altındayız ama bırakın biz nimetinden istifade edelim. Gerçekten Sayın
Başbakanın -biraz önce arkadaşlarımızdan birisinin tam aksini iddia ettiği
şekilde- ifade ettiği gibi, evet, güvenlidir; evet, çevre dostudur; evet,
ucuzdur. Bunu, buyurun, saatlerce sizlerle tartışalım.
Çernobil’in durumunu hepimiz biliyoruz,
Three Miles Island’daki kazanın durumunu hepimiz biliyoruz, Fukuşima’nın
durumunu hepimiz biliyoruz. Bakın, Fukuşima santralindeki kaza öyle rastgele
bir kaza değil ve bizim Türkiye’de kuracağımız santral güvenlik zırhı olan,
otomatik olarak kendi kendini soğutan bir sistemi olan üçüncü nesil bir
santraldir. Şimdi, diyor ki bir arkadaşımız burada: “Efendim, demode olan
teknolojiyi Türkiye’ye getiriyorlar.” Ya, bu demode olan teknoloji olur mu?
VVER-1200, en yeni teknolojidir, iddia ediyoruz ve ortada.
Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, eğer
dünya bunun nimetinden istifade ediyorsa biz de istifade edeceğiz ve Fukuşima
kazasından sonra da öyle ifade edildiği gibi çok fazla ülke de geri adım
atamadı. Japonya kamuoyuyla, tabii haklı olarak, biraz tereddütlü davranıyor.
Bakın, Almanya bir karar aldı, o kararı tekrar gözden geçiriyor. Fransa devam
diyor, Belçika devam diyor. İngiltere “Ben yeni santraller kuracağım, 2030
yılına kadar 80 tane daha büyük yeni nükleer santral kuracağım.” diyor.
Değerli arkadaşlar, onun için, Akkuyu’da
yapılacak olan nükleer santrali -ki bu dört üniteden oluşmaktadır, her bir
ünite 1.200 megavattır, toplam 4.800 megavat- bugünkü kurulu kapasitemizle
karşılaştırdığımız zaman, aşağı yukarı yüzde 10’un biraz üstünde çünkü şu anda
kurulu gücümüz 53 bin megavattır ama devreye girdiğinde -2020’de ilk ünite
devreye girecek ve peyderpey her sene bir ünite devreye girecek 2023’e kadar,
cumhuriyetimizin yüzüncü yılına kadar- o zaman Türkiye’deki kurulu kapasite de
100 bin megavata çıkacaktır çünkü her sene talepte yüzde 8’lik bir artış var bu
ülkede. Bunu biz yerli kaynaklarımızla karşılayamıyoruz, defaatle bu kürsüden
ifade ettik. Biz rüzgârı değerlendiriyoruz, biz hidroliği değerlendiriyoruz,
biz kömürü değerlendiriyoruz. Bakın, bu Hükûmet, kömürün miktarını, mevcut
rezervini, yıllarca konuşulan rakamı neredeyse, aşağı yukarı, yüzde 100’üne
yakın bir rakama artırdı; rüzgârla ilgili nerede, ne tür bir rüzgâr esiyorsa
orayı değerlendirmek üzere lisanslar verdi; hidroliklerimizin tamamını
değerlendirmek üzere lisanslar verdi ve bunlar yapılıyor. Sadece benim ilimde,
Siirt’te Botan Havzası’nda 25 adet hidroelektrik santral kuruluyor.
Ha, bazı arkadaşlarımız diyebilir ki:
“Yahu, orada da ekolojik dengeyi bozuyor.” Bir başkası diyebilir ki: “Kömür
santrali kurmayın çünkü onun sera gazı salınımı var.”
Değerli arkadaşlar, bakın, eğer bugün
dünyadaki bu nükleer santraller olmasaydı, bunların yerine kömür santrali
olsaydı 1,2 milyar ton karbondioksit salınımı olacaktı. Diğer, kükürtdioksit,
azotdioksit ve külü ifade etmeyeyim burada.
Dolayısıyla biz TEAŞ’ın alım
garantisiyle… Ama bu alım garantisi bazen yanlış anlaşılıyor, onun için,
müsaade ederseniz onu da bir cümleyle ifade edeyim: İlk iki ünitenin yüzde
70’inin alım garantisi var, üçüncü ve dördüncü ünitenin de yüzde 30’unun alım
garantisi var ve on beş yıllığına; dolayısıyla yüzde 50 bir alım garantisi var,
on beş yıl. Ama on beş yıldan sonra, TEAŞ, hiçbir şekilde finansmanında veyahut
da bir başka riskinde olmadığı hâlde her sene net kârın yüzde 20’sini alacaktır
ve Türkiye, yıllardır özlemini duyduğu nükleer enerjiye kavuşacaktır.
Ertuğrul Bey -Tabii, konuşmasını yaptı.
Evet, burada, henüz çıkmadı.- hiçbir şekilde, kesinlikle nükleer silah diye bir
şey söz konusu değildir. Eğer bunu söylüyorsanız, kırk beş senedir bu ülkede
insanlar nükleer santral kurmak istiyordu ve hepsini birden itham ediyorsunuz.
Kesinlikle böyle bir amaç söz konusu değil ama nükleer teknolojiye gerçekten bu
ülkenin ihtiyacı olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Nükleer teknolojiye sahip
olan ülkeler birçok sektörde en üst seviyeye kadar teknolojilerini
artırabiliyorlar. Dolayısıyla biz, barışçıl amaçlarla, enerji üretimi amacıyla,
insanımızın ihtiyacı olduğu için, evet, nükleer santralleri kuracağız ve hiçbir
şekilde, burada ifade edildiği gibi, bir başkasının, lobilerin, onun bunun
Türkiye’deki tetikçiliği, vesaire falan, zinhar böyle bir şey söz konusu
değildir.
Bakın, biraz önce “Sayın Ecevit,
mühendis odalarının empozesiyle geri adım attı, iptal etti.” diye ifade edildi.
Hayır, arkadaşlar, o günkü ekonomik şartlar. 1997 yılının sonunda alınan
teklifler 2000 yılında iptal oldu, o günkü ekonomik şartlarda finansman
teminindeki sıkıntılardan dolayı ve finansmanın çok pahalı olmasından dolayı
başka tür sektörlerde yatırım yapabilme imkânı sağlamak üzere -çünkü bir devlet
ihalesiydi- iptal oldu; mesele budur. Yoksa “Nükleer kötüdür, nükleer güvenli
değildir, nükleer pahalıdır.” diye iptal edilmedi. Onun için Ertuğrul Bey,
lütfen bu bilginizi de tekrar gözden geçirmenizi ben şahsen arzu ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi…
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sayın Başkanım,
Hatip, konuşmasında nükleer konusunun defalarca gündeme geldiğini, bizlerin hep
yanlışı, kendilerinin hep doğruyu söyledikleri hâlde halkı yanıltmaya devam
ettiğimizi ifade etti.
İzniniz olursa bir düzeltme yapmak
istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun, iki dakika söz
veriyorum.
Yeni bir sataşmaya mahal vermeyin
lütfen.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Siirt Milletvekili Afif Demirkıran’ın
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İnanın dehşete düştüm, vallahi tüylerim
diken diken oldu. Değerli arkadaşlar, nükleerin iyi olduğunu söyleyen bir
milletvekiline sahipsiniz, vallahi hayırlı uğurlu olsun, güle güle kullanın.
Nükleeri bir röntgen filmine benzetiyorsunuz. Bakın, bilmediğiniz konularda
konuşuyorsunuz. Nükleeri bir röntgen filmine, bir pilota… Doğru ama sizin
Başbakanınız da…
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – Sizin öz
geçmişinizi okudum, siz de benim öz geçmişimi okuyun.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - …tüp gaza
benzetmişti -tüp gaz kazasıyla- hatta hakkında bir karikatür çıktı; yeni bir
tüp gaz markası icat edildi, adına da “Taygaz” dediler, “Tayyipgaz” der gibi,
“Taygaz” diye de içinden Tayyip çıkıyordu. Karikatür yaptı bunu, ben yapmadım
ama çok güzel bir karikatürdü.
Aynı Başbakan, nükleer enerjinin
zararlarını cep telefonunun zararlarıyla özdeşleştirdi. Yapmayın Allah aşkına!
Değerli arkadaşlar, yani bir ülkenin kaderiyle oynuyorsunuz. Siz, daha…
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) – Doğal gaza
ortak mısın sen?
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Arkadaşım,
doğal gaza, moğal gaza da ortak değilim.
Bakın, arkadaşlar, siz, daha bu ülkede
hidroelektrik barajları kontrol edemiyorsunuz, her gün bir tane baraj patlıyor.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – 500 tane,
bin tane barajımız var.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Doğru mu?
Yanlış mı? (AK PARTİ sıralarından “Yanlış” sesleri, gürültüler) Sizi Allah’a
havale ediyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Hoca, kaç
tane barajımız var?
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Daha Kozan’da
bir tane yeni patladı. Daha yeni bir tane patladı. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Bakın, arkadaşlar, hidroelektrik santral patlamaz diye bir şey yok,
patlar.
AHMET YENİ (Samsun) – Kaç tane baraj
yaptın onu söylesene.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Ben, niye
patladı demiyorum. O nasıl patladıysa nükleer santral da patlar ama bakın,
barajın patlamasını kontrol altına alabilirsiniz fakat nükleer santralin
patlamasını kontrol altına alamazsınız. Bakın, doğruları söylemiyorsunuz.
Almanya’da…
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – On yılda
kaç tane baraj patladı?
AYTUĞ ATICI (Devamla) – Ya ister bir
tane baraj patlasın… Bir tane nükleer patladığı zaman… Bir nükleer patlarsa
yedi sülalenizin hepsi gider, felç olur, hepsi kanser olur.
Değerli arkadaşlar, Almanya Libya’ya
güneş enerjisi santralleri kuruyor. Yaya kaldınız, yaya kaldınız! (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) – Kaç baraj yaptınız?
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Ayıp, çok ayıp!
Çok ayıp! Beni bununla itham edemezsiniz. Sizi kınıyorum. Benim parayla pulla
bir işim olmadığını herkes bilir. “Kaç paraymış!” “Doğal gaza ortak mısın?” Çok
ayıp. Bunlar çok ayıp şeyler ama size yakışıyor. Helal olsun size! Çok ayıp!
Çok ayıp! Sana da yakışmaz, milletvekiline hiç yakışmaz.
BAŞKAN – Sayın Halaman, buyurun.
VIII.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
4.-
Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana Kozan’da baraj kapağı patlaması
olayında kaybolanlara ilişkin açıklaması
ALİ HALAMAN (Adana) – Sayın Başkanım,
ben teşekkür ediyorum.
Tabii ben, Orman Bakanımız burada
olması dolayısıyla Orman Bakanımıza bir soru sormak istiyorum.
Sayın Orman Bakanımız, Kozan’da bundan
bir ay önce… Sayın Hatip barajla ilgili bir şeyi konu ettiği için de söylemek
istedim. Burada ölen arkadaşlarımız oldu, sele gittiler, 6 tanesi bulunmadı.
Sayın Bakanımız, bunun sonu ne olacak, bununla ilgili bir bilgi verirseniz
memnun oluruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan,
yoklama talebimiz var.
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunacağım
ancak bir yoklama talebi var, onu yerine getiriyorum.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Hazır ol!
Sağdan say!
BAŞKAN – Sayın İnce, Sayın Hamzaçebi,
Sayın Köse …
MUHARREM İNCE (Yalova) – “Sağdan say,
soldan say!” Tıpış tıpış geleceksin buraya. Biz çağıracağız, sen de tıpış tıpış
geleceksin.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Aynı çatı
altında…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Önüne bak,
sana ne! Sana ne! Terbiyeli ol!
BAŞKAN – Sayın Atıcı, Sayın Özkan,
Sayın Canalioğlu, Sayın Topal, Sayın Yıldız…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Biz,
demokratik, Tüzük’ten gelen hakkımızı kullanıyoruz, sana ne?
BAŞKAN – Sayın Kurt, Sayın Köktürk…
EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Biz de
eleştiri hakkımızı kullanıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Genç, Sayın Ören, Sayın
Dibek, Sayın Yılmaz…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Bu, bir hak.
Tıpış tıpış geleceksin, dışarıda iş takibi yapmak yok, buraya geleceksin.
BAŞKAN – Sayın Nazlıaka, Sayın Toprak,
Sayın Karaahmetoğlu, Sayın Ekinci…
MUHARREM İNCE (Yalova) - Zaten, bir o
işe yarıyorsunuz, başka işe yaradığınız yok ki, kaldır, indir parmakları. Ne
işe yarıyorsunuz? Tayyip Erdoğan söylüyor, siz de “tak” diye yapıyorsunuz, emir
erleri!
BAŞKAN – Sayın Tayan, Sayın Özgündüz…
İki dakika süre veriyorum yoklama için.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve arkadaşlarının Mersin Akkuyu’da kurulması
planlanan nükleer güç santralinin bölgeye ve insan sağlığına zararlarının
araştırılması amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 28/3/2012 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
(Devam)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 17.01
İKİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 17.19
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 84’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince sözlü soru
önergelerini görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada yer alan, Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.-
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı:
180)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan, Kars
Milletvekili Ahmet Arslan ve Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin ile 7
Milletvekilinin; Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ve Kamu İhale
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.-
Kars Milletvekili Ahmet Arslan ve Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin ile 7
Milletvekilinin; Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ve Kamu İhale
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/387) (S. Sayısı: 194)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sıraya alınan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal'ın;
İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Rize Milletvekili Hayati Yazıcı ve 2 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Sadık Yakut ile 5 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; Amasya Milletvekili Avni Erdemir, Uşak Milletvekili
Mehmet Altay ve Mersin Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten Tarafından Benimsenen
(2/312) Esas Numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Salih Kapusuz ve 12
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 21
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu Mali Yönetim
ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
4.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünal'ın; İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Rize Milletvekili Hayati Yazıcı ve 2
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Sadık Yakut ile 5 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Amasya Milletvekili Avni Erdemir,
Uşak Milletvekili Mehmet Altay ve Mersin Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten
Tarafından Benimsenen (2/312) Esas Numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Salih
Kapusuz ve 12 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay
Vural ile 21 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu
Mali Yönetim ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/358, 2/305,
2/306, 2/307, 2/312, 2/384, 2/385) (S. Sayısı: 199) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülen teklifin birinci bölümü üzerinde
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşma yapılmıştı.
(x) 199 S.
Sayılı Basmayazı 27/03/2012 tarihli
83’üncü Birleşim Tutanağı’na
eklidir.
Şimdi söz sırası Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen Fatma Nur Serter’de, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Serter. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FATMA NUR SERTER
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 199 sıra sayılı yasanın birinci
bölümüne ilişkin olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, şu elimde
tuttuğum yasa teklifinin basılı metni aslında hukuk ve demokrasi tanımazlığının
ve dayatmacı yönetim anlayışının tarihe düşecek olan bir belgesidir. Bu,
AKP’nin nasıl bir yönetim anlayışı sergilediğinin gelecekte de çok tartışılacak
olan bir belgesidir. Aslında bu belgeye baktığınızda AKP’nin on yıla yakın bir
süredir halktan saklamaya çalıştığı gerçek yüzünün fotoğrafını görebilirsiniz.
Halkı nasıl yıllarca demokrasi diye aldattığının da gerçek fotoğrafı işte bu
kanun teklifi diye basılıp her birimize dağıtılan belgenin içinde gizlidir. Bu
belge pek çok şey ifade etmektedir. Örneğin bu belge aynı zamanda parlamenter
demokrasiyi bir 11 Mart darbesiyle yok eden AKP’nin darbe belgesini de
taşımaktadır yani çok özel bir belge bu. Gelecekte bu belgeden çocuklarımız, bu
Meclise giren milletvekilleri bir örnek olarak son derece büyük ölçüde
yararlanacaklardır. Bu aynı zamanda kaba kuvvetin nasıl meşru kılındığını da
gösteren bir belge olarak demokrasi tarihinin karanlık bir sayfasında yer
alacaktır. Onun için, benim tavsiyem sizlerin bu belgeyi bir ayna olarak kabul
edip zaman zaman buraya bakıp kendi gerçek yüzünüzü görmenizdir.
Şimdi, Komisyondan kaçırılarak
geçirilen bir yasa teklifi için bu kadar aceleci davranılmasının sebebi nedir
acaba? Neden gereken süre bu teklife verilmedi de bu kadar acele edildi? Bunun
sebebi açıktır değerli arkadaşlar, çünkü bu bir eğitim projesi değildir çünkü
bu bir siyasi projedir. Bu projede bilim yoktur, bu projede öğrenci, öğretmen
yoktur, bu projede üniversiteler yoktur, bu projede bilimsel hiçbir unsur
olmadığı gibi pedagoji hiç yoktur, uzlaşma hiç yoktur, bu proje çatışmacı bir
projedir.
Ayrıca bakıyoruz bir “eğitim projesi”
diye sunulan bir yasa teklifine, bu projenin bütçesi yoktur, bu projenin
altyapısı yoktur, bu projenin pilot uygulaması yoktur ve bu projede halkın
desteği de yoktur, desteğinin olmadığını en iyi sizler biliyorsunuz. Bir anket
çalışması yaptırdınız, sizin partinizin aldığı oyların altında, yüzde 50’nin
altına düştü destek. Sonra MKYK’da birbirinize girdiniz, hemen bonuslar
üretmeye başladınız. Dershane bonusu üretildi, hemen sınavsız giriş bonusları üretildi
çünkü gördünüz, halkın tepkisini gördünüz. Ama bütün bu yokların yanı sıra bu
projede –şimdi, yani inkâr etmeyelim- bir şey vardır, önemli bir şey vardır: Bu
projede geçmişle hesaplaşma vardır, bu projede intikam duygusu vardır, bu
projede AKP’nin yeni rant arayışı vardır, bütün bunlar vardır.
Şimdi, bakıyoruz, bu proje nereden
çıktı? Çünkü bu projede olmayan bir şey daha var, bu projede Millî Eğitim
Bakanlığı da yok aslında, Bakanın imzası da yok, Bakanlığın görüşü de yok. Onun
için, bu proje nereden çıktı, nasıl Türkiye’nin gündemine oturdu, bunu gayet
iyi biliyoruz. Bu proje, Başbakanın kişisel intikam projesi olarak Türkiye’nin
gündemine sokulmuş bir projedir. Bu proje, bir ari ırk yaratma projesidir AKP
için, tek tip insan üretme projesidir AKP için. Bu insanın nasıl bir insan
olduğunu da biz söylemedik, Başbakan tanımladı. “Kindar olsun.” dedi, bir de
sözde dindarlıktan söz etti. Değerli milletvekilleri, bu proje aynı zamanda
ayrıştırıcı ve bölücü bir projedir; toplumu, gençlerimizi bölen bir projedir.
(CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, Başbakan toplumu nasıl tasnif
ediyor: Dindarlar ve tinerciler. Yani, toplumda bir dindarlar var, dindar
olmayan ya da Başbakanın kriterine uygun inanca sahip olmayanlar da tinerci.
Toplumu “eğitim” adını verdiğiniz bir projeyle işte böyle ayrıştırıp, böyle
bölerseniz hiç kuşkusuz bunun meyvelerini de çok yakında toplarsınız.
Bu 4+4 nereden çıktı? Bakıyoruz,
arıyoruz, acaba Avrupa’da çok mu var 4+4? Hayır, yok; 5+3 var, 6+3 var, başka
sistemler var. Sonra birden buluyoruz nereden çıktığını, 4+4 Osmanlı’nın bile
son dönemde terk ettiği eğitiminin artığı bir proje, Osmanlı eğitiminin artığı
bir proje. 4+4 ve beş yaşında çocukları okula göndermek nerede var? Sıbyan
mekteplerinde var, mektebi iptidaide var, medreselerin 4-4-4’lük sisteminde
var, kısmı evvel, kısmı sânî, kısmı âli diye bölünen 4-4-4’lük sisteminde var.
Onun için boşuna kafa yormaya çalışmasın kimse bu 4+4 nereden çıktı diye, bu
Osmanlı eğitim sisteminin artığı bir proje olarak 21’inci yüzyılda Türk gençlerine
dayatılmış bir projedir, çağ dışı bir projedir.
Bu yasanın altyapısı acaba nasıl
oluşturuldu diye baktığımızda şunu görüyoruz: Bu yasanın altyapısı halkı
aldatarak oluşturuldu. Halk nasıl aldatıldı? Şöyle aldatıldı: Başbakan çıktı
“Ben 28 Şubatın kapattığı imam hatip okullarını bu projeyle açıyorum.” dedi.
Allah Allah! Başbakan gerçeği bilmiyor mu ya da bilmeyebilir, kimse ona
anlatmamış mı? Türkiye’de sekiz yıllık kesintisiz eğitimin 28 Şubattan çok önce
planlandığını herkes biliyor. 1961 yılı Hükûmet Programı’nda yer aldığını
herhâlde, herhâlde AKP’yi yönetenler biliyordur. 1994 yılında 600 ilkokul ve
161 ortaokulda sekiz yıllık okulun pilot projesinin uygulanmaya başladığını da
herhâlde biliyorsunuz. Bu projenin kararının 15’inci Millî Eğitim Şûrası’nda 28
Şubattan önce alındığını neden halktan gizliyorsunuz? Neden halkı
aldatıyorsunuz? Neden halka “28 Şubatta imam hatip okullarının orta kısmını
kapattılar.” derken bütün meslek okullarının orta kısmının kapatılmış olduğunu
halka anlatmıyorsunuz?
İHSAN ŞENER (Ordu) – Siz anlatın işte.
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Neden
aldatıyorsunuz halkı? Halk bunu hak ediyor mu? Bakın, ben size söyleyeyim, 28
Şubattan önce meslek okullarının pek çoğunun orta kısmı zaten kapatılmıştı,
kapatılmayan 4 okul kalmıştı; ticaret meslek okulları, basın yayın meslek
okulları, aşçılık meslek okulları ve imam hatip meslek okulları. 28 Şubatta
sadece imam hatiplerin kapatıldığını söylemek halkı aldatmaktır. Halk
aldatılmayı hak etmiyor. Meslek eğitimine devam eden öğrencilerin sayısının
azaldığını söylemek halkı aldatmaktır. Bakınız, ben size rakam vereyim. Meslek
okullarına giden öğrenci sayısı 1997’de 949.504 iken bugün 2 milyon 72 bin 488,
yüzde 118 bir artış olmuştur. Halkı yalanlarla aldatmayın, bunun bedelini çok
ağır ödersiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Serter.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Efendim,
konuşmacı konuşmasını sürdürürken hem Sayın Grup Başkanımızın kişisel intikam
güdüsüyle hareket ettiğini ifade etti hem de bu teklifin sahibi olarak bizlerin
dayatmacı bir şekilde bunu getirdiğimizi ifade etti, açıklamak istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Aydın, muhalefet -önemli
bir konu- eleştirecek eleştiri sınırları içerisinde, iktidar eleştirilere
dayanıklı olacak, tahammül edecek. Lütfen…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın
Başkanım…
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Grup
Başkanımızın intikam duygusuyla hareket ettiğini söyledi. Eleştiri sınırlarını
aşıyor.
BAŞKAN – Anladım da ilk konuşmada sataşmalarla
başlamak, yani bugün gecemizi uzatmaktan başka hiçbir anlam ifade etmez.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan,
ama Grup Başkanımızın intikam duygusuyla hareket ettiğini ifade etti, ben
açıklamak istiyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan,
burada muhalefetin konuşmasına hükûmet cevap verir, onun için grup başkan
vekilliğinin böyle bir hakkı da yok.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Hem Grup
Başkanımıza burada özellikle “kişisel intikam” ifadesi kullanıldı hem de bir
teklif sahibi olarak…
BAŞKAN – Anladım, kullanıldı, ifade var
Sayın Aydın da eleştiri sınırları içerisinde diyorum ve…
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın
Başkanım, teklif sahibiyim.
Hem dayatmacı bir şekilde bunu
getirdiğimizi ifade etti, benim açıklamam lazım.
BAŞKAN – Sayın Aydın, lütfen yerinize
oturun. Ben sataşma görmüyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Tutanaklara bakın Sayın Başkan.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Yalnız Sayın
Başkanım, aynı usulü diğer arkadaşlar için de kullanmanızı istirham ediyorum
efendim.
BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına Halil Aksoy, Ağrı Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Diğer
arkadaşlara da böyle bir usulü kullanırsanız…
BAŞKAN – Lütfen Sayın Aydın, buyurun.
BDP GRUBU ADINA HALİL AKSOY (Ağrı) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa teklifiyle çok
yakından ilgili olan on binlerce insan şu anda Ankara sokaklarında, bir o
kadarının da daha bulundukları illerden çıkmadan önleri Çevik Kuvvet tarafından
kesildi. Eğitim emekçilerinden çok sayıda insan gözaltına alındı ve bu
insanların çok yakından ilgili oldukları bir yasanın görüşülmesi sırasında ne
görüşlerine başvuruldu ne de bu insanların demokratik tepkilerini ifade etmek
açısından yerine getirecekleri asgari demokratik görevlere izin verildi. Bu
nedenle onlara başarılar. Ama onların bu duyarlılıklarını engelleyen anlayışı
da kınamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, yasa
teklifinin içeriğine ve ayrıntılarına girmeden önce, çoğunluğu elinde
bulunduran AKP Hükûmetinin Türkiye'yi adım adım karanlığa sürüklemesine
herkesin dikkatini çekmek istiyorum.
Bilindiği üzere, Türkiye siyasetinin
son on yılında iktidar olan AKP Türkiye’de demokrasinin ve özgürlüklerin
gelişmesinin önüne âdeta takoz koymuş ve çıkardığı yasalarla, uyguladığı faşizan
politikalarla bu ülkeyi giderek kaosa sürüklemiştir.
Yürütmenin her iki kanadını da elinde
bulunduran bu Hükûmet, yargı erkini de ele geçirince, bu kez, muhalefetin
sesini kısmak için de dördüncü güç olarak tabir edilen medyayı da kontrolü
altına almak istemiştir. Bugün korku imparatorluğuna dönüştürülen Türkiye’de ne
yazık ki medya sindirilmiştir. Her şeye rağmen gerçeği tüm yıkıcılığı,
yakıcılığıyla gündeme taşıyan Özgür Gündem gazetesi de “nevroz”da yaşananları
gündemine taşıdığı için, manşetine taşıdığı için bir ay süreyle kapatılmıştır.
Ayrıca, bu Hükûmet âdeta şımarık
çocuklar gibi her istediğini yapabileceğini zannediyor, sağa sola saldırmaktan
geri durmuyor, ağzından tehditler eksik olmuyor yani bir yandan rüzgâr ekiyor
ama yakında umarım ki fırtına biçmez. Vicdan sahibi ve kendisine muhalefet
yapan gerçek aydın ve barışseverleri de yaptığı siyasi soykırım
operasyonlarıyla cezaevine tıkıyor.
Halkın kendi bayramlarını dahi
kutlamalarına izin vermeyen, ülkeyi gaz bombalarıyla savaş alanına çeviren bir
zihniyetle karşı karşıyayız. Bir yandan, çıkardığı yasalarla kendisine ve
yandaşlarına ekonomik rant sağlıyor, öte yandan, kendisine engel olacak tüm
yapıları da yok etmeyi hedefliyor.
Bakınız, sadece şu birkaç hafta
içerisinde görüştüğümüz ve de Genel Kurula getirilmeye çalışılan yasalara
baktığımızda emelleriniz ve niyetiniz ortaya çok açık bir şekilde çıkıyor.
Mesela İç Tüzük Teklifi, mesela Afet Yasası, İnfaz Yasası’ndaki değişiklik,
Sendika Yasası’ndaki değişiklik, terörün finansmanının önlenmesi adıyla
çıkarılması öngörülen yasa önerisi, İŞKUR Yasası, sözde Yargı Reformu Yasası,
Yap-İşlet-Devret Yasası, 2/B Yasası ve tabii ki bu yasa teklifinin kime ve
nasıl hizmet edeceği bellidir. Bu yasa tasarısı ve tekliflerinin hiçbirisinde
kamu yararı ve kişi hak ve özgürlükleri hassasiyeti kesin ölçülerde yoktur.
Varsa yoksa AKP’nin kendi ihtiyaçlarını karşılayacak düzenlemeler ile
kendilerine muhalefet eden kesimleri bitirme planının parçaları ve şifreleriyle
doludur.
Değerli milletvekilleri, bu proje her
ne kadar yasa teklifi olarak Meclise sunulmuşsa da bu bir Hükûmet tasarısıdır.
Peki, neden tasarı yasa tasarısı olarak
değil de teklif olarak sunulmuştur? Bu sorunun cevabı şudur: Bu, öyle
bilimsellikten uzak, öyle maksatlı ve ideolojik bir projedir ki, kabinenin
içindeki bazı üyelerin bile bu tasarıya “hayır” diyeceklerinden korkulduğu
içindir.
Kasım ayında bir çalıştayı yapıldı
Millî Eğitim Bakanlığının Antalya’da. Bu tasarıyla ilgili bir tek cümle bile
orada konuşulmadı. Belli ki bu Millî Eğitim Bakanlığı ve bürokratlarının da
gündeminde yoktu, aniden gündeme taşındı. Yani bir düzenlemeyi getireceksin,
bunu hiçbir eğitim kurumuna ve toplumun diğer dinamiklerine sunmadan, bilgi ve
görüş almadan, âdeta ferman gibi ortaya koyacaksın. Sonra da “Bu, demokrasi”
diyeceksin “Bilimsel eğitim” diyeceksin. Yok öyle yağma! Bunun adı düpedüz
diktatörlüktür. Dünyada bunun örnekleri çok yaşandı. Sonları da bellidir bu tür
şeyleri yapanların.
Ayrıca, bunun yanında da aynı teklifte
başkaca kanunlarda da değişiklik yapılarak niyet gizlenmemiştir. Niyetiniz açık
ve ortadadır ve doğrudan doğruya yasanın içerisinde de gizlidir. Ama bu amacın
asla gerçekleşmeyeceğini bilmeniz gerekiyor. Bu Parlamento her istediğinizi
yapabileceğiniz bir yer olmaz. Bu halk da sizin kulunuz, köleniz olmayacaktır.
Bakınız, gittiğiniz yol doğru bir yol
değildir. Türkiye halklarına ve geleceği olan Türkiye çocuklarına bunu yapmaya
hakkınız yok. Hele hele çocuklar ve eğitim asla ama asla siyasete kurban
edilemez. Bu niyetinizden vazgeçin.
Bu eğitim modeli bilimsel bir model
değildir. Şayet illa bilimsel bir eğitim modeli uygulamak istiyorsanız, diyoruz
ki: Buyurun, hep birlikte, herkesin kendi ana dilinde eğitim yapabileceği bir
model üzerinde tartışalım, konuşalım. Ana dilde eğitim bilimsel ve daha
başarılı bir sistem olduğu kadar, insanidir, ilahî ve doğaldır. Bunun
engellenmesi ve yasaklanması en büyük gericiliktir. Ülkemizin dörtte 1’i Kürt
nüfusunu oluşturuyor ve bunların kendi ana dillerinde eğitim ve öğretim
görmeleri de -çok kaba bir şekilde- yüzyıllardır engelleniyor.
Değerli milletvekilleri, Türkiye’de
bugüne kadarki bütün iktidarlar döneminde eğitim devletin resmî ideolojisine ve
sermayeye hizmet edecek şekilde kurumsallaştırılmış, öğrenciler birer işlenecek
ham madde olarak ele alınmıştır. Türkiye’de eğitim cumhuriyetin kuruluşundan bu
yana aynı mantıkla ele alınmıştır. Değişen iktidarlar ve yönetim ilişkilerine
göre eğitim de sürekli değiştirilmiş ve tam bir sorunlar yumağı hâline
getirilmiştir; dün de böyleydi, bugün de böyledir.
AKP İktidarı da eğitimi aynı mantıkla
ele almaktadır; biraz farklı olarak, eğitimi ticarileştirip piyasaya
sürmesidir. AKP yaklaşımlarına en güzel örnek olarak da, eğitimin kronikleşmiş
yüzlerce sorunu yerli yerinde dururken birden toplumun karşısına “4+4” şeklinde
formüle edilen bir, eğitim sisteminde yapısal bir değişiklik öngören tasarıyla
çıkış yapmıştır. Hâlâ birleştirilmiş sınıflar Türkiye’de vardır, hâlâ 70
kişilik sınıflar vardır Türkiye’de ve taşımalı eğitim gibi baş belası bir
sistem hâlâ duruyor. AKP bu uygulamayla eğitim sisteminin bugünkü sorunlarını
çözmek bir yana, toplumsal ayrışmayı derinleştirmekten, kendi iktidarının
istediği uysal ve dindar gençliği ve sermayenin ihtiyaç duyduğu nitelikli ucuz
iş gücünü yetiştirmekten başka hiçbir şeye hizmet etmemektedir, etmiyor. Diğer
yandan, okulların, eğitimin bütün mali sıkıntıları ortadayken “FATİH Projesi”
adı altında, milyonlarca lirayı kendine yakın şirketlere peşkeş çekmektedir.
Zira, bu proje kapsamında yapılacak mal ve hizmet alımlarının Kamu İhale Kanunu
kapsamı dışında bırakılması kamu yararına uygunluk ve devlet bütçesini koruma
kanunlarında denetime ve hesap verilmesine uygun olmayan uygulamalara da kesin
ölçülerle yol açacaktır. Ayrıca, Kamu İhale Kanunu kapsamının -bu kapsamın-
dışında tutulmasını gerektirecek yasal ve kurumsal bir gerekçe de teklifte yer
almamaktadır.
Değerli milletvekilleri, sonuç olarak,
bilimsel temellerden uzak ve çocukların gelişim özelliklerine uygun düşmeyen,
fırsat eşitliğine ve kamu yararına aykırı görünen bu söz konusu yasa teklifinin
geri çekilmesi gerekmektedir. Bunun yerine, eğitimin temel sorunlarının
çözülmesi için daha çağdaş, daha demokratik, insan odaklı bir eğitim sisteminin
yapılabilmesi amacıyla tüm tarafların sürece katılması, geniş bir mutabakata
varılması gerekmektedir. Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aksoy.
Şimdi söz sırası Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz isteyen Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’de.
Buyurun Sayın Yeniçeri. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 199 sıra sayılı İlköğretim ve Eğitim
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin
birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
buluyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir kez daha kayıt düşmek için ifade
ediyorum: Yüce Meclisin önüne getirilmiş bulunan bu kanun teklifi
tamamlanmamış, eksik, etik ilkelerden yoksun ve şaibelidir. Teklifin
Komisyondaki görüşülmesi tamamlanmamıştır. 6’ncı maddeden sonra görüşmeler
normal şartlar altında ve Komisyon üyelerinin özgürce katılımıyla
yapılamamıştır. Komisyon çalışmalarında demokratik süreç, teamül ve ilkelere
uyulmamıştır. 6’ncı maddeye kadar bu teklif Türkiye Büyük Millet Meclisi Eğitim
Komisyonunun, 6’ncı maddeden sonra ise AKP’li Komisyon üyesi arkadaşların
teklifidir. Söz taleplerimiz yerine getirilmemiştir, önerge vermemiz için
gerekli şartlar yaratılmamıştır, önergelerimiz üzerinde konuşma imkânı
sağlanmamıştır. Gerçeğin bir kez daha ifadesi için bunları söyledim. Unutmayın,
gerçek herkesi, sizi de özgür kılar. Onun için, gerçekten yola çıkarak
değerlendirmemizi yapmamız gerekiyor.
Bu yasa teklifinin görüşülmesi sırasında
çıkarılan olaylarla yalnız yasa teklifine değil, siyaset kurumuna da büyük
zarar verilmiştir. Kavga ve kaos görüntülerini çıkaranlar siyaseti
kirletmişlerdir. Kavgacılar siyasetin irtifa kaybetmesine ve kamuoyu nezdindeki
itibarının infaz edilmesine neden olmuşlardır.
Milliyetçi Hareket Partili Komisyon
üyeleri olarak çalışmalarda aklın, sağduyunun ve sağlıklı bir çalışma ortamının
oluşturulabilmesi için elimizden geleni yaptık. Partilerin birbirlerini,
fantezilerini ve korkularını tartışmak yerine yasa teklifini tartışmaları için
uğraştık. Buna rağmen kötü görüntülerin ortaya çıkması engellenemedi. Şimdi,
siyaseti kirleten ve siyasetin irtifa kaybetmesine neden olanları sosyal
sorumluluk içinde davranmaya ve halka “Size rahatsızlık verdiğimizden, kötü
görüntülerin oluşmasına katkı sağladığımızdan dolayı özür diliyoruz.” demeye
çağırıyorum. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak gelecek nesiller söz konusu
olunca parti geleceği değil, nesillerin geleceğini düşünmek lazım geldiğine
inanırız, “Önce ülke ve millet, sonra parti.” diyen bir anlayışı ilke olarak
ele alırız.
Değerli milletvekilleri, eğitimin
devasa sorunlarını inatlaşarak, ön yargılı ve üstünkörü bir yaklaşımla çözmek
mümkün değildir. Eğitim, fantezi, ciddiyetsizlik ve sorumsuzluğu kaldırmaz. Her
taraf için söylüyorum: Eğitim konusunda “anlaşamamakta anlaşmak” anlayışını
siyaset edinmek topluma yapılabilecek en büyük kötülüktür. Birbirlerine
bakışları sorunlu olanların olaylara ve dünyaya bakışları da sorunludur. Parça
bakışı bütünü ve tamamı anlamanın önündeki en büyük engeldir. Karşılıklı olarak
birbirlerinin bir yerde sebebi, bir başka yerde sonucu olan olgulara ayrı ayrı
sahiplik etmek ya da ayrı ayrı dışlamak akıllı insan işi değildir. Madde ile
mana, ilmî ile dinî, millet ile devlet, ruh ile beden ayrımcılığı, yapılacak
hataların en büyüğü olur. Bu hatayı AK PARTİ sürekli olarak yapmaktadır.
Şu sözlerim Meclisin dışındadır, kimse
üstüne almasın: Bir yerde bazı insanların dinle, bazı insanların bilimle; bazı
insanların Türklükle, bazılarının Müslümanlıkla; bir kısım insanların devletle,
diğer bir kısım insanların milletin değerleriyle kavgası varsa orada barış
olmaz. Değerlerin birbirine karşı kullanıldığı yerde fanatizm ve dogmatizm
vardır. Bu yaklaşım tarzlarının hastalıklı olduğunu söylemeye bile gerek
yoktur. Millî ya da dinî değerlerden birisi eksik olan insanın gerçekte kendisi
de tam insan değildir. Bilgiyle desteklenmiş inançtan daha büyük güç de yoktur.
Bu yüzden biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak millî, dinî ve ahlaki değerlerin
her üçü yönünden de gelecek nesilleri güçlendirecek şuurun onlardan
esirgenmemesini istiyoruz. Dinini, milliyetini ve tarihini bilmeyen nesiller
başkalarının avı olurlar. Bu anlamda imam hatiplilere uygulanan katsayı
adaletsizliğinin kaldırılması yerinde ve faydalı olmuştur. İmam hatip
liselerinin orta bölümünün de açılmasını biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak
gerekli ve zorunlu görüyoruz ancak dinini öğrenmesi ve bilmesi her Müslüman
Türk çocuğunun hakkıdır. Bu nedenle bütün öğrencilerin seçmeli olarak Kur'an-ı
Kerim’i, Yüce Peygamber’imizin hayatını, hafızlık derslerini ve İslami
bilgileri öğrenmesini zorunlu görüyor ve bunu savunuyoruz. Kur'an-ı Kerim’in
seçmeli ders olarak konulmasının bakanların ya da yönetmeliklerin inisiyatifine
bırakılmaması ve bizzat 9’uncu maddede açıkça “Seçmeli ders olarak, öncelikli
olarak Kur'an-ı Kerim ve ilmihâl olmak üzere diğer seçmeli dersler.” şeklinde
ifade edilmesi doğru olacaktır. Kur'an-ı Kerim sıradan seçmeli bir ders
kimliğine indirilemez. Onun için bu böyle olmalıdır.
Değerli milletvekilleri, önümüze
getirilen teklif yalnız usul, esas, katılımcılık, demokratiklik ve etik yönden
değil, Türkçe yönünden de sorunlu bir metindir. Bu teklif anlam, anlatım
bozukluğuyla maluldür. Bu yasa teklifinin Türkçesi berbattır, her okuyanın
başka bir anlam yüklediği esnek ve yoruma açık maddeleri vardır. Virgüllerle
birbirine eklemlenen cümleler yasa teklifinin maddelerine birden fazla anlam
yüklemesine sebep olmuştur.
Bu yasa teklifi Türkçeye kıymakla
kalmamış, asıl çocuklara da kıymıştır. Bu yasa teklifiyle altmış aylık çocuk
sınıflara sokulabilecektir. Bu teklif çocukların elindeki oyuncaklara gözünü
dikmiştir, onları oyun çağındayken oyundan ve oyuncaktan arındırıp sınıfa
sokacaktır.
Bu yasa teklifiyle şirketlere,
kartellere ve tekellere ucuz iş gücü sağlanacaktır. Teklif, vahşi kapitalizm
uğruna gelecek nesillerin ruhunu yok edebilecek, onları otomata dönüştürecek ve
kullanıma uygun birer robota çevirecek unsurları da içeriyor.
Değerli milletvekilleri, diğer yandan
bu yasa teklifi ilköğretim ve eğitim yasa teklifinden ziyade tablet bilgisayar
ihalesi teklifidir. Bu teklif, tam anlamıyla ahlaktan bu yön itibarıyla
yoksundur. Bu yasa, eğitimle ilgili yasa teklifinden çok ihaleyi istenilene
verme yasa teklifidir.
Nitekim, yasa teklifinin 24’üncü
maddesinde aynen şu vardır: Tablet bilgisayar ve benzeri ihtiyaçların
sağlanması amaçlarıyla 2015 yılı sonuna kadar yapılacak mal ve hizmet alımları
Kamu İhale Kanunu hükümlerine tabi değildir. Böylece, İhale Kanunu’nun
hükümleriyle bağlı olmayan ihale verme dönemi açılıyor. AK PARTİ böylece
ihaleleri istediği gibi, istediği şartlarda ve istediği kimselere
verebilecektir. Bu kadar açık, bu kadar utanmaz ve bu kadar hayâsız bir
teklifin nasıl yapılabildiğine hayret etmemek elde değildir. Buna öksüzün,
yetimin, yoksulun ve garibin boğazına gidecek lokmaya yasayla el koymak
denilir.
İş bununla da bitmiyor. Bir başka
maddeyle gelecek nesillerin hakkının gasbı da on beş yıllığına garanti altına
alınıyor. 25’inci maddede bu durum şöyle düzenlenmiş: AKP’li bakanlıklarca 2015
yılı sonuna kadar yapılacak mal ve hizmet alımları ile yapım işlerinde üst
yöneticinin onayıyla on beş yıla kadar gelecek yıllara yaygın yüklenmelere
girişilebilir.
Bilindiği gibi 2015 yılı bu iktidarın
sonudur. 2015 yılı önemli ve ciddi değişikliklere gebedir. 2015 yılı muhtemelen
AK PARTİ’nin iktidarı devretmek zorunda kalacağı bir yıl olacaktır. Bu sebeple,
AK PARTİ 2015 yılına kadar yapacağı mal ve hizmet alımıyla yapım işlerinde on
beş yıla kadar yaygın yüklenmelere girişmeyi garanti altına alıyor. Açıkçası AK
PARTİ, iktidardan ayrılmış olsa bile bu madde gereğince on beş yıl daha satın
aldığı mal ve hizmetlerin bedelini millete ödemeyi hesaplıyor ve bunu garanti
altına almak istiyor.
Değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısında
öğrenci yoktur, öğretmen yoktur, idareci yoktur, kısacası, bu yasa tasarısında
insan yoktur yani eğitimin öznesi olanlar yoktur. Bu yasa teklifinde öğrenci,
öğretmen, idareci yoktur ama bu teklifte olan bir şeyler vardır; bu yasa
teklifinde, şanını, namını ve şöhretini üniversitelere kazımak isteyenler
vardır. Bu yasa teklifi, eğitimi yeniden yapılandıran bir tasarı olmaktan daha
çok üniversitelere adlarını veren bir tasarıdır. Bunun adı “narsistlik, kendini
beğenmişlik ve bencillik”tir.
Bu teklif samimiyet ve tutarlılıktan da
yoksundur. Millî görüşün lideriyle, sonradan millî görüş gömleğini çıkaranların
isimlerinin üniversitelere verilmesini öngörmektedir. Kendi mensuplarının
adlarını üniversitelere verenler, o üniversitelerin üzerinde yükseldiği toprağın
millî ve manevi sahibi olan Şeyh Edebali’nin ismini Bilecik Üniversitesinden
esirgemişlerdir. Şeyh Edebali’nin sözlerini kitlelere okuyup sempati
toplayanlar, kendi isimlerini her önüne gelen yere verirken, onun ismini
Osmanlıyı mayaladığı topraktaki bir üniversiteye vermekten kaçınmaları ibret
alınacak bir nankörlüktür. “’Şeyh Edebali’ isminin Bilecik Üniversitesine
verilsin.” teklifine “ret” cevabı veren komisyon üyelerini…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - …bu millet
bilmek istiyor, biz de bilmek istiyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Yeniçeri.
Şimdi, birinci bölüm üzerinde şahsı
adına söz isteyen Muharrem İnce, Yalova Milletvekili.
Buyurun Sayın İnce. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; ben, komisyon aşamasından bugüne gelirken yaşadığımız,
karşılaştığımız zorbalıkların sadece bugün olduğunu düşünüyordum. Şöyle bir 8
Ağustos 97 Cuma günkü Hürriyet gazetesinin başlığı: “Mecliste zorbalık.” “Ne
demokrasi ne ahlak. Sekiz yıllık eğitime karşı çıkan Refah Partisi, Plan Bütçe
Komisyonunu savaş alanına çevirdi. RP’liler Millî Eğitim Bakanının konuşmasını
mikrofonunu keserek önlediler. Kürsüyü işgal ettiler. Bakana hakarette
bulundular ve ölümden söz ettiler.”
Yine, aynı günkü gazete: “Mecliste
görüşmeleri engellemek için başvurdukları birbirinden ilginç yöntemler dün tüm
milletvekillerine ‘pes’ dedirtti. Refah Partililer kulistekilerin oylamaya
gelmelerini sağlamak amacıyla kullanılan zillerin içine kâğıt tıkayıp bozdular.
Kupalara pusula atılarak yapılan oylama sırasında Refah Partililerin Genel
Kurulda bulunmayan milletvekilleri adına oy kullandıklarından kuşkulanıldı.
Yasanın 9’uncu maddesinin sadece 8 farkla kabul edilmesi üzerine Başbakan
Yılmaz’ın talimatıyla 10’uncu madde oylaması ad okunarak yapıldı. Fark birden
58’e çıktı. ANAP Grup Başkan Vekili Ülkü Güney ‘Bu çok ayıp bir şey. Burada
hile var, oy hırsızlığı var’ dedi.” Demek ki bu genetikmiş yani siz bu
zorbalığı o zaman da yapmışsınız, şimdi de yapıyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakın,
çocuklarımızın puanlarını nasıl çalacaksınız, size bir örnek anlatacağım. Sayın
Bakan yok ki. (CHP sıralarından “Geldi, geldi.” sesleri)
AHMET YENİ (Samsun) – Burada.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Ha gelmiş,
gelmiş.
Bakın, şimdi isim veriyorum isim: Konya
Ereğli Özel Şahika İlköğretim Okulu. Öğrencilerin yüzde 70’inin yıl sonu başarı
puanı, yüzde 70’inin yıl sonu başarı puanı tam puan, 500. Bu ne olacak biliyor
musunuz? Şimdi, bu kanunu okumadıkları için AKP’li milletvekilleri bilmiyor.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – İyi biliyoruz.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Bakan da
bilmiyor aslında. Bakın ne olacak size söyleyeyim: 30 kişilik, 40 kişilik
okullar olacak, son sınıfları 30-40 kişi olan sınıflar olacak. Bu okulda olduğu
gibi bunların hepsini okul birincisi yapacaklar, tam puanla mezun edecekler.
Sonra bu kanunla okul birincilerinin yerleştirilmesinde YÖK’ün yetkisini
arttırdığınız için, YÖK’te de zaten sizin adamlar olduğu için oturacaklar
bakacaklar, bunları okullara yerleştirecekler.
KPSS sorularını çaldılar. Çaldılar
diyorum açıkça. Başbakan hava bastı “MİT’i görevlendirdim.” dedi, hikâye, sonuç
yok. KPSS sorularını kim çaldı? Çocuklarımızın geleceğini çalıyorsunuz bugün
siz. Siz kendi çocuklarınızı 30-40 kişilik okullarda okul birincisi
yapacaksınız, yandaşlarınızın çocuklarını, aynı bu örnekte olduğu gibi; onları
üniversite sınavında, şurada burada iyi yerlere yerleştireceksiniz. İşiniz,
gücünüz hesap kitap, alavere dalavere. Bakın, daha örneklerini söyleyeyim.
Bir başka örnek… “Kamu İhale Kanunu
dışına çıkartılıyor bu tabletlerin alımı.” diyoruz. “Nasıl olacak?” diyor.
Şimdi, ben bir örnek anlatıyorum. Sayın Bakan hangi bürokratı anlattığımı iyi
anlayacaktır. Bir: Bir kamu görevlisi –mesela, bu bir genel müdür yardımcısı
olabilir- kendi adına bir tasarım yapar bu genel müdür yardımcısı. Bu tasarımı
bir şirkete götürür, sonra şirket patent başvurusuna bu bürokratın adını
yazdırır, sonra bu bürokrat bakanlığın diğer personeli ile bir ihale şartnamesi
hazırlar. İhale şartnamesinde tarif edilen ürün, o bürokratın tasarladığı
patenti alınan üründür. Bu durum İhale Kanunu’na aykırıdır. Bu firmanın ihaleyi
alabilmesi için patentli ürün bakanlığa bağışlanmış gibi gösterilir yani
alavere dalavere işlemleri bu kanun çıkmadan daha yapılmıştır. Kanun çıkınca
nelerin yaşanacağının da bir başka göstergesidir bu.
Sayın Başbakana, Bakana soru önergesi
verdim. Üç aydır niye cevaplayamıyorsunuz bunu? Siz, burada, çocukların sınav
sorularını çalmak için, puanlarını çalmak için kanun çıkartıyorsunuz.
Çocukların bilgisayarlarından, Kamu İhale Kanunu dışına çıkarmak için, rant
için, rantiye için kanun çıkarıyorsunuz.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın İnce.
Şahsı adına ikinci söz isteyen Avni
Erdemir, Amasya Milletvekili.
Buyurun Sayın Erdemir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 199 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, milletimizin büyük teveccühünü kazanarak
iktidara gelmiş olan partimiz, dokuz yıllık iktidarında milletimize büyük
başarılar yaşatmıştır. Bugün görüştüğümüz eğitim kanunundaki değişiklikler de
toplumsal bir değişim talebinin karşılığıdır. Milletimiz bu değişimi de AK
PARTİ’nin başarı hanesine yazmak için inanın sabırsızlıkla bekliyor.
Değerli milletvekilleri, bugün kesintisiz eğitimi savunanlar,
unutmasınlar ki kesintisiz eğitim kararları, 28 Şubat sürecinde Millî Güvenlik
Kurulu gölgesinde alınmış kararlardır.
Kesintisiz eğitimle, katsayı
adaletsizliğiyle meslek liselerinin üniversite yolu kesilmiş, meslek lisesi
elektrik bölümü mezununa “elektrik mühendisi olamazsın” makine bölümü mezununa
“makine mühendisi olamazsın” denmiştir bu kanunla. Sonuçta, kimse çocuğunu,
üniversiteye girme şansı olmayan meslek liselerine göndermemiş, meslek liseleri
hiçbir umut taşımayan çocukların gittiği mutsuzlar, umutsuzlar lisesine
dönüşmüştür. Mesleki eğitim nitelik sorunu yaşamış, büyük yara almıştır
maalesef.
Bu kararlardan mağdur olan bu milletin
çocuklarının çığlıkları duyulmamış, gözyaşları sel olup oligarşiyi boğmuş,
maalesef farkına varılmamıştır bu ülkede.
Bu yüzden şimdi mesleki eğitimin önünü
açan, tek tip vatandaş yetiştiren anlayışın yerine yeni çağa, ekonomiye uygun,
esnek, tercihleri önceleyen, yönlendirmeye açık, demokratik bir eğitim sistemi
oluşturuyoruz biz.
Değerli milletvekilleri, biz, eğitimdeki başarılarımızı bu yüce
Mecliste hep dile getirdik, bunların hiçbirine inanmak istemediniz. Biz
okullaşma oranını yükselttik dedik, inanmadınız. Şartlı nakit transferiyle,
“Haydi Kızlar Okula” kampanyalarıyla kız, erkek bütün çocuklarımızın okullaşma
oranını yükselttik, çocuk işçiliğini, erken evliliği azalttık dedik.
İnanmadınız, itiraz ettiniz. Geldiğimiz noktada bugün bütün bunları kabul
ettiniz. “Evet, bunları başardınız ancak kesintisiz eğitim sayesinde
başardınız.” dediniz. Başarımızı kesintisiz eğitimle ilişkilendirerek de olsa
kabul etmek zorunda kaldınız. Bunun için teşekkür ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, biz bu
yasayla, dörder yıllık dilimlerle kademeli zorunlu on iki yıl eğitimi
getiriyoruz. Çağdaş dünyaya bakın, savunduğunuz kesintisiz eğitim modelini
uygulayan kaç ülke var bu dünyada? Gelin,milletimize bunu anlatın.
Değerli milletvekilleri, biz bu
yasayla, katsayı adaletsizliği bitsin, meslek liselilerin ayağındaki prangalar
çözülsün, herkes eşit şartlarda yarışsın, meslek liseliler alanlarıyla ilgili
yüksekokullara sınavsız gitsin, bu okullarda yüzde 10’a giren öğrenciler
sınavsız lisans tamamlasın istiyoruz. Meslek lisesi elektrik bölümü mezunu
elektrik mühendisi olabilsin, makine bölümü mezunu makine mühendisi olabilsin
istiyoruz. Bundan niçin şikâyetçisiniz?
Değerli milletvekilleri, biz bu
yasayla, FATİH Projesi bu ülkede hayat bulsun, bütün sınıflarda akıllı
tahtalar, öğrencilerimizin elinde bilgisayarları olsun, bütün bu işler
yapılırken, hak olsun, hukuk olsun ama bu değişimi yavaşlatacak bürokratik
engeller ortadan kalksın istiyoruz. Bütün bunları bu milletin çocuklarına kim
çok görebilir? Çok mu görüyorsunuz?
Bugün, biz, milletimizden aldığımız
yetkiyle ülkemizin, gençlerimizin geleceğini karartan, önlerindeki o duvarları
çekiyoruz, önlerindeki seti kaldırıyoruz. Kesintisiz eğitimin, katsayı
adaletsizliğinin açtığı yarayı sarıyoruz. Bundan kim şikayetçi olabilir?
Elbette herkesin şikâyetçi olma, itiraz
etme hakkı var ama bunun yolu bellidir demokrasilerde. Gidersiniz millete,
anlatırsınız bizi, kendinizi, inanırsa millet size alırsınız yetkiyi,
getirirsiniz kesintisizi diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Erdemir.
Şimdi bölüm üzerinde on beş dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Dün sisteme giren sayın
milletvekilleri: Sayın Işık, Sayın Halaman, Sayın Kuşoğlu ve Sayın Tanal;
bugün, Sayın Erdoğan, Sayın Genç, Sayın Kaleli, Sayın Işık, Sayın Köse, Sayın
Tanal, Sayın Halaman, Sayın Halaçoğlu, Sayın Öz, Sayın Demir, Sayın Canalioğlu,
Sayın Topcu, Sayın Aslanoğlu, Sayın Demiröz, Sayın Özgündüz, Sayın Şeker, Sayın
Çınar, Sayın Kurt ve Sayın Dağoğlu.
Sayın Işık, buyurun.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, pilot olarak uygulamaya
koyduğunuz FATİH Projesi kapsamında şimdiye kadar hangi firmalardan kaç adet
tablet bilgisayar satın alınmıştır ve bunlar için ne kadar para ödenmiştir? Bu
kanunda, KİK kapsamında değişikliğe ve bu tür alımların Kamu İhale Kurumu Kanunu
kapsamı dışına alınmasına neden izin veriyorsunuz? Niçin orijinal kanunda bu
değişikliği yapmayı daha uygun bulmuyorsunuz? Cevaplarsanız sevinirim.
Teşekkürler.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Halaman…
ALİ HALAMAN (Adana) – Başkan, teşekkür
ediyorum.
Benim, Bakan Bey’e sorum şu: Kanun
taslağı yirmi yedi madde. Ben bu maddelere baktım, aradım, bir türlü bulamadım.
Sıkıntı kabul edilen baş örtüsü var. Bu baş örtüsünü de bu maddelerde
bulamadım. Bu baş örtüsünün sıkıntı kabul edilen hâlini ortadan kaldırmak için
direkt bir ek madde koyamaz mı Sayın Bakanımız?
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Kuşoğlu… Yok.
Sayın Tanal, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür
ederim Değerli Başkan.
Millî Eğitim Bakanı -bilemiyorum- tüm
milletvekillerine şöyle bir kitapçık dağıttı. Bu kitapçıkta hakikate aykırı,
“yalan” diyemiyorum, gerçeğe aykırı şekilde düzenlemeler yapılmış. Nedir bu?
Burada, değerli arkadaşlar, Almanya’da ilkokula başlama yaşı “altmış dört ay”
yazılmış. Külliyen hakikate aykırı. Ben, bir doktora tezini veriyorum, gayet
rahat burada “altı yaş” yazılı. Bunun gerekçesi nedir?
İki: Sadece Almanya değil, Bulgaristan
o şekilde, Danimarka aynı şekilde, İsveç aynı şekilde, Yunanistan aynı şekilde. Yani Sayın Bakan,
kimi kandırmaya çalışıyorsunuz? Sizden istirham ediyorum… İnsanlar önce Allah’a
inanır, sonra devlete inanır. Siz, burada, neden halkı aldatmaya
çalışıyorsunuz? Burada, bizim Meclis kütüphanemizde yayınlanan doktora teziyle
sizin bu kitapçıklarınız tam tezat. Bu konudaki düşünceleriniz nedir?
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Ağbaba? Yok.
Sayın Erdoğan, buyurun.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, dün sormuştum, tekrar
ediyorum, dün cevap alamadım soruma: Millî Eğitim Bakanlığı Teşkilat Kanunu
kanun hükmünde kararnameyle değiştirildikten sonra, yeni kadronuzu kurarken
eğitimci olmayan kaç kişiyi millî eğitim üst yönetimine müsteşar, müsteşar
yardımcısı, genel müdür olarak atadınız? İktidarın yeni eğitim felsefesi
“Eğitim, eğitimcilere emanet edilemeyecek kadar önemlidir.” noktasına mı
gelmiştir?
İkinci sorum: Görüşülmekte olan kanun
tasarısıyla eğitime başlama yaşını beş yaşa çekiyorsunuz. Bu çocuklara uygun
servis hizmetini kim, nasıl verecek? Tabii ki, bu çocukların servislerine
verilecek rehberlerin ücretini kim ödeyecek?
Üçüncü sorum: “Dershaneler
kapatılacak.” diye açıklamalar yapıyorsunuz. Ancak, görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısında merkezî sınav sisteminin devam edeceği açıkça belirtilmektedir. Bu
sınav sistemi devam ettiği müddetçe dershaneleri nasıl kapatacaksınız? Böyle
lüzumsuz açıklamalarla vatandaşın kafasını niçin karıştırıyorsunuz?
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Genç…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Komisyonlarda 26
maddelik teklifin 20 maddesi müzakere yapılmadığı hâlde “yapılmış” gibi sahte
rapor düzenleyen AKP’li Millî Eğitim Komisyonu Başkanı Nabi Avcı ve AKP’li
Millî Eğitim Komisyonu üyeleri ile bu olmayan raporu gündeme alan Meclis
Başkanı Cemil Çiçek ve bunu gündeme alan siz Başkan Vekili ile AKP Grubu
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihine
kara bir leke yazmışlardır, bu kara leke üzerinizden silinmeyecektir, bir.
İkincisi, intihal suçunu işleyen Millî
Eğitim Bakanı olan zat –bu, daha önce mahkemeye dava açtı, bu davası reddedildi
YÖK zamanında- nasıl oldu da tekrar, kendine göre bir YÖK oluşturduktan sonra,
yeniden bu intihal suçunu işlemediğine dair nasıl bir karar aldı? Bu muhkem
kaziyeyi alan mahkeme kararını nasıl kaldırttınız? (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Kaleli…
SENA KALELİ (Bursa) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Toplumun hiçbir kesimine danışmadan,
grup başkan vekillerinizin teklifiyle getirilen bu proje, Parti Programı’nızın,
Hükûmet Programı’nızın, Seçim Bildirgenizin hangisinde vardır? Kaç kez bu
konuda, kimlerden görüş alınmıştır? Şimdi tepkilerini dile getirmek isteyen
sivil toplum örgütlerine niye engeller getiriyorsunuz? Diğer şehirlerden
Ankara’ya gelmek isteyenler niye İçişleri Bakanlığı genelgesiyle durduruluyor?
Bu projeyi insanlara “Avrupa Birliği zorunluluğu” diye mi anlatıp inandırmaya
çalışıyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Köse…
TUFAN KÖSE (Çorum) – Sayın Başkanım, bu
yasa teklifi komisyonlarda görüşülemedi maalesef. Çok güler yüzlü, sempatik ve
uygar bir portre çizen AKP Grup Başkan Vekili Mustafa Elitaş’ın yönettiği AKP’li
milletvekilleri tarafından Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri komisyona
sokulmadı ve saldırıya uğradılar. Buraya da temel yasa olarak getirmişsiniz
maalesef, burada da görüşemeyeceğiz.
Şimdi, bu işin birinci dereceden
ilgilileri, eğitim emekçileri bütün gün polis saldırısı ve baskısı altında
seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Şu anda polis tarafından durduruldukları yer
ile basın açıklaması yaparak seslerini duyurmak istedikleri yer arasında 100
metrelik bir mesafe var. Bu konuda derhâl bir girişim yapacak mısınız ve kamu
emekçileri ve öğretmenlerin seslerini duyurmalarına imkân sağlayacak mısınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Halaçoğlu…
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, dün sormuştum, tekrar
edeceğim: İmam hatip liselerinden imam tayin ediliyor. Ben de diyorum ki, dünkü
sorumda şunu söyledim: İmam hatip yetiştirmek için üniversitelerde sadece
ilahiyat fakültesi değil bir yüksekokul açmayı düşünüyor musunuz? Çünkü, imam
yetiştirmek çok ayrı bir özellik gerektiriyor ve ülkenin gerçekten doğru
imamlara ihtiyacı var. Böyle bir düşünceniz var mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Öz.
ALİ ÖZ (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakan, 4+4+4 formülünün eğitimde
reform olacağına inanıyor musunuz?
“Her şeyin başı eğitim.” derken on
yıllık iktidarınızda bu kadar sık sistem değiştirmek doğru mudur?
Bu kanun tasarısının geniş kapsamlı ve
ilgililerle yeterince tartışıldığına inanıyor musunuz, olgunlaşmış bir tasarı
olarak görüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Son soru, Sayın Demir…
NURETTİN DEMİR (Muğla) – Teşekkür
ederim Başkan.
Sayın Bakan, özellikle Muğla Milas
ilköğretim okullarının altyapılarında büyük eksiklikler var, boya-badana, çatı
sorunları var, pencere sorunları var. Personel eksikliği nedeniyle özellikle
okullarda temizlik sorunları bir türlü aşılamıyor. Bu konularda bir
planlamanız, bir programınız var mı yani altyapılarda oldukça sıkıntılar var,
bunları nasıl gidereceksiniz?
Şimdi, bu kanun çıktıktan sonra 50 bin
kadro fazlası olacak. Bunları köylere mi süreceksiniz, ne yapacaksınız?
Üçüncü sorum: Biyokimya, fizik, kimya,
bilişim bölümünü bitirmiş pek çok öğrenci var. Bunların tayinleriyle ilgili bir
düşünceniz, bir planınız, programınız var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun, soruları
cevaplayın lütfen.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER
(İstanbul) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Çok değerli milletvekilleri, öncelikle
bu altyapıyla ilgili sorular muhtemelen birçok milletvekilimizin kafasından da
geçiyor olabilir, ona kısaca cevap sunmak istiyorum. Herhangi bir okulumuzun,
özellikle ilköğretim okullarının boya-badana gibi temel bazı hizmetlerinin ve
eksiklerinin giderilmesiyle ilgili her yıl bütçede bize ayrılan kaynakları biz
ilgili özel idarelere gönderiyoruz. Bu yıl da, önceki yıllardan farklı olarak,
yılbaşında, ocak ayında ilgili özel idarelere tamir ve bakım için gerekli
paraları gönderdik. İlgili valilik ve il millî eğitim müdürlükleri öncelikleri
belirleyerek sorunları gidermeye çalışacaklar.
Çok değerli arkadaşlar, önce şunu
söylemeliyim: 4+4+4, millî eğitim sisteminde sistemin bütününü değiştiren bir
reform olarak hiçbir zaman benim tarafımdan tanımlanmadı. Millî eğitim
sisteminden dün bahsettim. Millî eğitim sisteminin bütünlüğü içerisinde
müfredat, öğretmenler, okul ve fiziki altyapı, teknolojik donanımlar, yapı,
amaç ve hedefler gibi sistemi oluşturan çok sayıda öğenin olduğunu, bu
öğelerden birinin yapı olduğunu ve bu sistemde de yapıda bir değişiklik ifade
ettiğini defalarca söyledim, bir kez daha söylemek istiyorum. Bu, eğitim
sisteminin tamamına dair bir kapsayıcı kanun değil, eğitim sisteminin temel
öğeleri içerisinde sadece yapıda bir değişiklik yapıyor, zorunlu eğitimi on iki
yıla çıkarıyor ve kademeli hâle getiriyor. Onun dışında reform mu
bekleyeceksiniz?
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Nerede
zorunlu yazıyor burada?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER
(İstanbul) - O zaman müfredatla, öğretmenlik mesleğiyle, amaç ve hedeflerle,
stratejiyle ilgili konularda değişiklikleri yeri geldikçe biz kamuoyuyla
paylaşacağız.
Onun dışında önce şunu söyleyeyim, az
önce özellikle bizim dağıttığımız kitaplardaki bilgileri yargılayan arkadaşıma
ifade etmek istiyorum: Siz, lütfen, o kitaptaki bizim size verdiğimiz bilgileri
kaynaklarıyla beraber kontrol ediniz, o kaynaklardan o bilgilerin nasıl
olduğunu görme şansınız olacak. Eğer bizim kaynaklarımız ile sizin
hazırlattığınız doktora tezinde farklılık varsa lütfen doktora tezinizdeki
kaynaklarınızı gözden geçiriniz.
Bizim bildiğimiz, Almanya’da alt limit
altmış dört aydır, üst limit yetmiş iki aydır ve 30 Eylül ile 31 Aralık
tarihleri arasında doğmuş olan ve henüz altı yaşını ders yılı içinde
tamamlayacak olan çocukların okula başlamaları konusunda çocuğun velisiyle
birlikte karar veriliyor. Bu açıdan bakıldığında, bizim, öngördüğümüz bilgiler
açısından bir tereddüdümüz yok, lütfen siz tekrar kaynakları gözden geçiriniz.
Tabletlerle ilgili bir soru var. Çok
değerli arkadaşlar, biz FATİH Projesi’nde pilot uygulamaya başladık. Pilot
uygulamaya başladığımız zaman itibarıyla henüz Türkiye’de üretim
gerçekleştirilmiyor olduğu için sınırlı sayıda tuttuk dolayısıyla var olan
bilgisayarlarda bize teklif veren firmalar arasından iki firma ihaleyi aldı.
Ürünü de biz kendimiz satın almadık, Devlet Malzeme Ofisi satın aldı, biz
talebimizi bildirmiştik. Toplam 8.800 tablet bilgisayar satın aldık; bunlardan
4.800 adedinde Sentim Bilişim firması ihaleyi kazandı, ebatları biraz büyük
olan bir üründü bu, bunun tanesini 775 Türk liraya satın aldık; diğerini ise
General Mobile aldı ve General Mobile yaklaşık olarak 4 bin adet ürün bize
verdi, bunun da tanesi 599 liraydı. Bunu daha önceden siz Komisyonda sordunuz,
ben de size bununla ilgili bilgileri sunmuştum, bu vesileyle tekrar sunmak
durumunda kaldım.
Ancak özellikle grup konuşmaları
yapılırken ve daha sonra sorularda özellikle bilişim teknolojisinin satın
alınması ve altyapı kurulmasıyla ilgili, Kamu İhale Kanunu’nun dışına
çıkmasıyla ilgili tereddütler için tekrar aynı şeyi söylüyorum: Kamu İhale
Kanunu’nun dışına çıkması normalde bunun hukuksuz yapılacağı ve keyfî
yapılacağı anlamına gelmez; bu, kendi yapısı içerisinde zaten bir hukuki
mevzuata sahip olacak ve yine ihale süreçlerine tabi olarak gerçekleştirilecek.
ALİM IŞIK (Kütahya) – O zaman niye
değişiyor Sayın Bakan?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER
(İstanbul) – Gayet basit Sayın Işık: Değiştiriyoruz çünkü biz aynı zamanda
İnternet hizmetlerinin satın alınmasıyla alakalı olarak altyapıyı da beraber
veriyoruz; bu ciddi bir finansman kaynağı gerektiriyor. Millî Eğitim
Bakanlığının bu anlamda yeteri kadar kaynağı olmadığı için İnternet hizmetini
sunacak firma, yatırımları da yapacak. Bu yatırımları yapmasının bir başka
gerekçesi: İnternet hizmetini verirken şayet altyapıda birtakım sorunlar
çıkarsa İnternet hizmetini verecek olan firma bunu mazeret göstererek
hizmetlerdeki aksamalara gerekçe oluşturmasın diye düşünüyoruz, o yüzden
hizmeti veren altyapıyı da yapsın. O zaman da üç yıllık süre içerisinde
sözleşmeyle, ihaleyle yapılacak herhangi bir uygulama bunu finanse edecek bir
nitelik taşımıyor ve firmaların hepsiyle bu anlamda yapılan görüşmeler ve
benzeri durumdaki diğer kamu ihalelerine baktığımızda üç yıldan daha uzun
süreli bir ihale yöntemine ihtiyaç duyuluyor ve bunun için de yapıyoruz. Bundan
daha fasih, bundan daha açık ve şeffaf bir açıklama olabilir mi sizce? Eğer
daha fazla bir şey istiyorsanız onu da söyleyeyim ben size.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Neden kendi
kanununda yapmadınız da burada koyuyorsunuz?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER
(İstanbul) – Ayrıca, ihale süreçlerinin daha kısaltılmasına ihtiyaç var. Mevcut
ihale sürecinde herhangi bir tablet bilgisayarı almaya teşebbüs ettiğinizde,
daha ürünü almadan eskime ihtimalinin olduğu bir süreyle ürün yapabiliyoruz. Bu
açıdan bakıldığında, bizim gayet açık ve net bir izahımız var konuyla alakalı.
“Millî Eğitim Bakanlığı kadrosunda kaç
tane yönetici eğitimden gelmiyor?” diye soruluyor. Arkadaşlar, ben size başka
bir soru sorayım: Eğitimci olmak profesyonel yönetici olmak anlamına mı geliyor
sizce? Bir Millî Eğitim Bakanlığının üst kademesi dediğinizde eğer aklınıza
gelen müsteşar ve müsteşar yardımcılarıysa, orada, profesyonel mahiyette
strateji geliştirmeyi bilen, yönetim vizyonu oluşturabilecek ve bilimsel
analizler yapabilecek insanlara daha çok ihtiyacımız var. Hâlbuki -açık bir
şekilde söyledim, tekrar söyleyeyim- bizim bugün oluşturduğumuz bütün grup
başkanlıklarımızda göreve gelen arkadaşlarımızın her birisi en az beş yıl ve
ortalama on yıla yakın süreyle öğretmenlik yapmışlardır ama yetmedi, onların
pek çoğunun lisansüstü eğitim yapmış olmaları şartını koyduk. Daha da yetmedi,
pek çoğunu yabancı dil bilen insanların arasından seçtik. Bu sizce iyi bir
tercih değil mi? Bakanlığın bütün her tarafında eğitim bilen ama yönetim
bilmeyen insanları oluşturmanın bir manası olabilir miydi? Bütün bunlara
rağmen, madem sordunuz tekrar söyleyeyim, müsteşar ve müsteşar yardımcıları
seviyesinde eğitim sektöründen gelmeyen sadece 3 kişi var. Bu sizce çok mu?
BAŞKAN – Sayın Bakan, sözlerinizi
toparlar mısınız lütfen.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER
(İstanbul) – Dolayısıyla bütün bunlara bakarken lütfen, bizim web sitemize
giriniz -web sitemiz de arkadaşlarımızın pek çoğunun bilgisinde- ulaşma
şansınız olacak. Dolayısıyla, burada insanların zihnini bulandıracak tavır
içerisinde soru sormayınız.
KAMER GENÇ (Tunceli) – İntihal…
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER
(İstanbul) – Ayrıca, benim intihalimle ilgili soru soran zat önce kendi
servetinin kaynaklarıyla ilgili bilgiyi topluma versin, bu soruları sorsun diye
sözlerimi neticelendiriyorum.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Cevabı
kaçırma.
İZZET ÇETİN (Ankara) – Ne alakası var?
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER
(İstanbul) – Ben de teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan
maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan,
benim soruma cevap verirken dedi ki: “Servetinin mahiyetini açıklasın.” Bu bir
sataşmadır, ben açıklayayım.
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) –
Mecbur mu açıklamaya?
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Sana ne,
Meclisi siz mi idare ediyorsunuz?
BAŞKAN – Bir saniye…
Sayın Hamzaçebi’yi bir dinleyelim önce.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Benim soruma
cevap verirken “Bana intihal sorusunu soran adam evvela servetinin mahiyetini
açıklasın, ondan sonra ben cevap vereyim.” dedi.
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Sen
açıkla mahiyetini, sen bunun mahiyetini açıkla.
BAŞKAN – Sayın Genç, “Servetinin
mahiyetini açıklasın.” demekteki sataşma neresinde?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Tabii yani,
açıklayayım yani, düzeltmelerimi yapayım efendim. Açıklayayım Sayın Başkan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER
(İstanbul) – Sayın Başkan, siz oylamaya geçmek üzere aslında açıklama yaptınız.
BAŞKAN – Lütfen, Sayın Bakan, siz…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bakın, kaçıyor,
kendisi ortada muhkem kaziye varken, o muhkem kaziyeyi nasıl kaldırdın, mahkeme
kararını nasıl kaldırdın açıklamak
zorundasın.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER
(İstanbul) – Yeri geldiği zaman açıklayın, fırsat bulduğunuzda açıklarsınız.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan,
bunun bilgi hırsızlığı yaptığını, ortada YÖK kararı var, YÖK kararına karşı
dava açıyor, davası reddediliyor, aradan beş sene geçtikten sonra yeni bir YÖK
kararı alınıyor. O karar nasıl kaldırılmış açıkla bakalım? Niye, açıkla
buradan, bize açıkla.
BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Genç’e açık bir sataşma var efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sataşma var
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hayır, ben bölümler üzerinde
önerge işlemi yapacağımı söyledim. Bir madde üzerinde yapalım, sonra
değerlendireceğim şeyinizi ama önce tutanaklara geçti.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, niye yani
şimdi burada hazır gelmişken, tam sıcakken ben de cevap vereyim.
BAŞKAN – Laf yine soğumayacak Sayın
Genç, merak etmeyin, bugün laf soğuyacak değil.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bu
bilgisayarları nasıl ihale edecekler, kimlere servet ekleyeceklerini de
söyleyelim.
BAŞKAN – Laf soğuyacak değil Sayın
Genç, değerlendireceğim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir söyleyin
bakalım servetine neler katacağını?
BAŞKAN – Lütfen Sayın Genç…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Tayyip Bey’e
haber gönderdin mi, “100 milyar dolarlık devlet kaynağını harcıyorum.” dedin
mi?
BAŞKAN – Sayın Genç, böyle bir usul yok
lütfen…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan, sanıyorum önergelere geçiyorsunuz değil mi efendim?
BAŞKAN – Efendim?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Önerge işlemine başlıyorsunuz.
BAŞKAN – Evet.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan, bize dağıtılan önerge setinde her bir siyasi parti grubunun birer
önergesi bulunuyor ve biz bu teklifi İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel
kanun kabulüyle görüşüyoruz. İç Tüzük’ün 91’inci maddesinin ikinci fıkrası
gayet açıktır. Bu fıkraya göre, temel kanunlara ilişkin görüşmeler sırasında
milletvekilleri, esas komisyon ve hükûmet önergeler verebilir. Milletvekilleri
tarafından her bir madde için iki adet önerge verilebilir ancak yine aynı fıkraya
göre siyasi parti gruplarının birer önerge verme hakları saklıdır. Dağıtılan
önerge setinde her siyasi parti grubunun birer önergesi bulunuyor ancak
Başkanlık Divanındaki kayıtları incelediğinizde, dört siyasi partinin dört
önergesi dışında başka önergelerin olduğunu da göreceksiniz. Yani 91’inci
maddenin ikinci fıkrasında yer alan, milletvekillerinin iki adet önerge verme
hakkı, sizin bu uygulamanıza göre ortadan kaldırılmış olmaktadır. Siyasi parti
gruplarının önerge verme haklarının olması, milletvekillerinin iki adet önerge
verme olanağını ortadan kaldırmamaktadır. “Siyasi parti grupları birer önerge
verdi, o hâlde milletvekillerinin önerge verme hakkı kalkmıştır.” demek,
bağımsız milletvekillerinin önerge hakkını ortadan kaldırmak demektir. Bu nedenle,
size verilmiş olan ve işleme konulmamış olan diğer önergelerin -ki diğer siyasi
partilerin de önergesi olduğunu tahmin ediyorum, bizim Cumhuriyet Halk Partisi
olarak önergelerimiz var- bunların kuraya tabi tutulmak suretiyle iki adet
önergenin daha her madde için işleme konulması gerekir efendim.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, diğer
grupların bu konudaki tavırları nedir bilmiyorum, isterseniz usul tartışması
açayım, ben görüşümü usul tartışmasından sonra bildireceğim.
Buyurun, üç dakika süre veriyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Peki, ben aleyhte istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun, aleyhte.
Lehte?
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Ben lehte
istiyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben de aleyhte
istiyorum.
BAŞKAN – Gruplara vereceğim efendim,
Sayın Genç.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın
Hamzaçebi ve Sayın Genç aleyhte.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Grup olarak
ben de konuşmak istiyorum, aleyhi lehi kalmadı zaten bu işin Sayın Başkan.
BAŞKAN – Peki, Sayın Aydın lehte,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
X.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen maddeler
üzerinde siyasi parti grupları dışında milletvekillerinin de önerge verip
veremeyeceğine ilişkin Başkanın tutumu hakkında
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Tabii, biz burada yeni bir uygulama
yapmıyoruz. Bu Meclis çalıştığından beri, hem İç Tüzük esaslarına bağlı olarak
hem de Meclisin oluşan teamüllerine bağlı olarak bugüne kadar, normal kanun
görüşmelerinde her madde üzerinde en fazla yedi önerge verme hakkı var. Yine,
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülen tasarı ve teklifler üzerinde de
-bugüne kadarki uygulama da hep bu yönde olmuştur- en fazla dört önergeyle
sınırlı tutulmuştur.
TUFAN KÖSE (Çorum) – İç Tüzük varken
teamül olur mu?
AHMET AYDIN (Devamla) - Dolayısıyla
değerli arkadaşlar, bu usul tartışması açısından Başkanlık Divanının ben
tutumunu doğru buluyorum. Temel kanun olarak biz bunu iki bölüm hâlinde
görüşüyoruz ve görüşülmekte olan bu temel kanunda da maddeler üzerindeki önerge
sayısı dörtle sınırlıdır diyorum, teşekkür ediyorum.
Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Aleyhte olmak üzere Sayın Hamzaçebi,
buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İç Tüzük’ün 91’inci maddesi temel
kanunların Genel Kurulda nasıl görüşüleceğini düzenlemektedir. Bu maddenin
ikinci fıkrasına göre, bir temel kanun görüşülürken, “Milletvekilleri, esas
komisyon veya Hükûmet değişiklik önergeleri verebilir. Milletvekilleri tarafından
Anayasaya aykırılık önergeleri dahil her madde üzerinde iki önerge verilebilir”
ve yine ikinci fıkra devam ediyor: “Ancak, her siyasî parti grubuna mensup
milletvekillerinin birer önerge verme hakkı saklıdır.”
Ben bunu şöyle yorumluyorum:
Milletvekillerinin iki önerge verme hakkı vardır, ikiden fazla veremezler,
ancak onların iki önerge hakkının olmuş olması siyasi parti gruplarının önerge
verme haklarını ortadan kaldırmaz, her siyasi parti grubu ayrıca birer önerge
verme hakkına sahiptir. Bunu farklı yorumlarsanız, bir siyasi parti grubuna
mensup olmayan milletvekillerinin önerge verme hakkını ortadan kaldırmış
olursunuz. İç Tüzük’ün böyle bir şeyi amaçlamış olması, bağımsız
milletvekillerinin önerge hakkı yoktur demiş olması mümkün değildir; bu, demokrasiye
aykırıdır.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Grubu olmayan
parti olabilir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) –
Bakın, geçmişte bir Anayasa Mahkemesi kararı var. Daha önce, 30/6/2005 tarihli
ve 855 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin İç Tüzük’ünde değişiklik yapılmasına
ilişkin kararda şöyle bir hüküm vardı: “Milletvekilleri tarafından Anayasa’ya
aykırılık önergeleri dahil her madde için iki önerge verilebilir.” Bu hüküm,
Anayasa Mahkemesinin 21/10/2006 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 26/10/2005
tarihli ve 2005/73 karar sayılı kararıyla iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesi
bu kararında -ilgili yerini okuyorum ben size- şöyle diyor: “Dava dilekçesinde,
birinci tümcede milletvekillerinin, esas komisyonun veya hükûmetin önerge
verebileceği belirtilmiş olmasına karşın, iptali istenen ikinci tümcede
milletvekilleri için önerge sayısı sınırlanarak, önerge vermek bakımından
milletvekilleri ile komisyon ve hükûmet arasında makul bir nedene dayanmayan
eşitsizliğin yaratılması mümkün değildir.”
Şimdi, siyasi parti grubuna mensup
milletvekilleri ile bu gruplara mensup olmayan milletvekilleri arasında
eşitsizlik yaratılabilir mi? Veya siyasi parti grubu dışında o gruba mensup
milletvekilinin önerge verme hakkı ortadan kaldırılabilir mi? İç Tüzük böyle
bir şey söylemiyor.
Sayın Başkan, eğer bu tutumunuzda ısrar
ederseniz bu, eylemli bir İç Tüzük ihlalidir, İç Tüzük’e aykırılık oluşturur.
Ben tutumunuzu gözden geçirmenizi rica ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Şimdi, söz isteyen Mehmet Şandır,
Mersin Milletvekili.
Lehte olmak üzere, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kanunlar -dün de ifade ettim- ihtiyaçlara göre,
programlara göre değiştirilir ama kanunlar hukukun içinde kalarak
değiştirilmelidir. Eğer hukukun içinde kalınmadan kanun değiştirmeye
kalkarsanız bunun adı hukuk bozuculuğu olur. Dolayısıyla Sayın Hamzaçebi’nin
gündeme getirdiği konu, İç Tüzük’ün 91’inci maddesinde çok açık, net yazmaktadır.
Bunun dışında bir başka madde var, bir başka hüküm varsa onu “Tutumum
haklıdır.” diyen Sayın Başkan Genel Kurula açıklamak durumundadır.
Bakın -ben de okuyayım- ikinci fıkra
aynen şu: “Milletvekilleri -grup belirtmeden, bağımsız olabilir- esas komisyon
veya Hükûmet değişiklik önergeleri verebilir. Milletvekilleri tarafından
Anayasaya aykırılık önergeleri dahil madde üzerinde iki önerge verilebilir.
Ancak, her siyasî parti grubuna mensup milletvekillerinin birer önerge verme
hakkı saklıdır.”
Bu gayet açık. Dört grup var, dört
önerge verilir. Artı iki tane de milletvekilleri verebilir. Bu milletvekilleri
çok sayıda vermişse kura çekilir. Teamül bu, usul bu. Bunun uygulanması lazım.
“Efendim, daha önceki kanunlarda uygulanmıyordu.” Önerge verilmediği için uygulanmıyordu
veya iddia edilmediği için yok sayılıyordu ama şimdi öyle değil. Eğer gerçekten
milletvekilleri, grupların dışında, maddeler üzerinde önerge verdiler ve bunlar
ikiden fazlaysa, her madde üzerinde verilen önerge sayısı ikiden fazlaysa
Başkanlık Divanının bunlar arasında kura çekerek işleme alması İç Tüzük 91’e
göre bir amir hükümdür, İç Tüzük’ün gereğidir. Bunu yerine getirmediğiniz
takdirde İç Tüzük ihlali yaparsınız.
Bilgilerinize sunulur.
Teşekkür ederim.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan,
ben de aleyhte…
BAŞKAN – Ama sözleri verdik daha önce,
Sayın Genç istemişti.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Kime verdiniz
Sayın Başkan?
BAŞKAN – Sayın Genç’e verdim aleyhte.
Talebiniz olmadı. Ben baktım, hatta
“Burada BDP’ye vermemiz gerekir.” dedik ancak talebiniz olmadı Sayın Buldan.
Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bakın, aslında bu 91’inci maddeyi biz daha önce
uyguladık. Ben bağımsız milletvekiliyken, Sayın Meral Akşener Meclis Başkan
Vekiliyken biz bunu uyguladık. Yani o zaman, efendim, biz iki önerge verdik,
grupların her birisi de önerge vermişti. Yani burada müzakere de açtık buna ve
uygulamasını da yaptık. Oradaki, Kanunlardaki arkadaşlar da biliyorlar. Hem
grupların birer önergesi işleme girdi hem de bizim önergemiz işleme girdi ama
nedense bu Başkanlık Divanında her gün bir uygulama değişikliği oluyor.
Arkadaşlar, 91’inci maddenin ikinci
fıkrası çok açık, diyor ki: “Her iki milletvekili önerge verebilir. Ayrıca da
her grubun verebileceği önerge hakkı saklıdır.” Bunun bir benzeri 87’nci
maddede var. 87’nci maddede “Temel kanun olmayan kanunlarda milletvekilleri
yedi önerge verebilir. Ayrıca her grubun önerge verme hakkı saklıdır.” diyor.
Daha önce yani bu AKP bu tüzük değişikliğini yapmadan önce yürürlükte olan İç
Tüzük’e göre her fıkra için milletvekilleri dört önerge veriyordu. Bir maddede
on tane fıkra varsa kırk tane önerge veriliyordu ama tabii siz geldikten sonra
her şeyi kıstınız kıstınız, sizin amacınız milletvekillerini konuşturmamak ama
bu o kadar çok açık ki. Şimdi burada gruba mensup milletvekiliyle bağımsız
milletvekilinin farkı var mı?
Dolayısıyla açık fıkra açık hükmü çok
açık ama nedense burada işte bu kanunda olduğu gibi komisyonda müzakere
edilmeden, ondan sonra sahte rapor düzenleyerek, parmak gücüne dayanarak
getirip de Mecliste nitekim tabii daha önce tarafsız hareket eden bir Meclis
Başkanı kürsüde olduğu zaman da bu raporu kürsüye, Genel Kurula getirme
cesaretini de kendinizde bulmadığınız için işte böyle kendinize uygun bir… Kendiniz
çalıyorsunuz, kendiniz oynuyorsunuz. Böyle bir uygulama yok. Türkiye Büyük
Millet Meclisi, daha önce, bunu, tüzük değişikliğini yaptığınız sırada “Dört
önerge 87’nci maddeye göre verir.” demiştiniz, Anayasa Mahkemesi bunu iptal
etti, dedi ki: “Dört önerge az.” Ama buna rağmen bu şekilde bir metin
düzenlenmiş yani 2 milletvekilinin de bana göre önerge vermesi lazım. Aslında
biz bundan sonra sizin temel kanun olarak getirdiğiniz şeyleri şekil bakımından
iptal için Anayasa Mahkemesine götüreceğiz. Nasıl getireceğiz? Anayasa’da diyor
ki: “Kanunların şekil itibarıyla iptali istenebilir. Şekil ne demek –diyor- son
oylamanın usulüne göre yapılıp yapılmadığı.” Şimdi siz temel kanun niteliğinde
olmayan bir kanunu temel bir kanun olarak buraya getirirseniz ve usulüne göre
müzakere etmeden böyle temel kanun gibi müzakere ederseniz… Biz götüreceğiz.
Zaten Anayasa Mahkemesi de sizden ama bakalım belki bir hak, adalet tarafı
tutar da der ki: Ya hakikaten… Şimdi kanunları müzakere etmiyorsunuz, maddeleri
okumuyorsunuz, maddeleri müzakere etmiyorsunuz, soru imkânlarını
kaldırıyorsunuz. Milletvekilleri… Bu en ilkel toplumlarda olur. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İç
Tüzük’ün 91’inci maddesindeki her madde için iki önerge sınırlaması konusunda
maddenin gerekçesi ve Başkanlığımızın bugüne kadar ki uygulaması hakkında
kısaca bilgi vermek istiyorum.
Temel kanun olarak görüşülmesine karar
verilen tasarı ve teklifler özel görüşme yöntemiyle görüşülmekte olup buna
ilişkin hükümler İç Tüzük’ün 91’inci maddesinde düzenlenmiştir.
Bu maddede önerge işlemlerine ilişkin
de özel bir düzenleme vardır. Bu düzenlemeye göre “Milletvekilleri, esas
komisyon veya Hükümet değişiklik önergeleri verebilir. Milletvekilleri
tarafından madde üzerinde iki önerge verilebilir. Ancak, her siyasi parti
grubuna mensup milletvekillerinin birer önerge verme hakkı saklıdır.”
Bu hükmün gerekçesi şöyle
açıklanmıştır: 91’inci madde kapsamındaki tasarı ve tekliflerin Genel Kuruldaki
görüşmelerinde, milletvekilleri tarafından her madde için iki önerge
verilebilmesi öngörülmekte ve siyasi parti gruplarına mensup milletvekillerinin
birer önerge verme hakları saklı tutulmaktadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde ikiden
fazla siyasi parti grubu bulunması durumunda ise, her siyasi parti grubuna
mensup milletvekillerinin birer önerge verme hakkı saklı tutulduğundan, tüm
siyasi parti grupları tarafından önerge verilmesi hâlinde verilen önerge sayısı
ikiden fazla olabilecektir.
Madde üzerindeki önerge hakkı, bir
siyasi parti grubuna mensup milletvekillerince kullanılması hâlinde, diğer
siyasi parti grubuna mensup olanlarla bağımsız olan milletvekillerince ancak
iki önerge verilebilecektir.
Siyasi parti gruplarına mensup
milletvekillerince madde üzerinde önerge verilmemesi hâlinde, bağımsız sayılan
milletvekillerince iki önerge verilebilecektir.
Gerekçeden anlaşılan, önerge hakkının,
ancak parti gruplarına mensup milletvekilleri tarafından kullanılmaması hâlinde
bağımsız ve grubu olmayan siyasi partilerin milletvekillerince
kullanılabileceğidir. Siyasi parti gruplarına mensup milletvekillerince iki ve
daha fazla önerge verilmiş olması hâlinde, bağımsızlarla grubu olmayan siyasi
partilerin önerge vermesi mümkün değildir. Ancak, uygulamada, bağımsız
milletvekilleri ile grubu olmayan siyasi partilerin lehine bir yorum yapılmış
ve önergeler geliş sırasına göre sıralanarak ilk iki önergenin bağımsızlar ya
da grubu olmayan siyasal partiler tarafından verilmesi hâlinde bu önergeler
işleme alınmıştır.
Aslında, İç Tüzük’ün gerekçesinde de
açıklandığı gibi, ilk iki önergeden sonra siyasi parti grupları tarafından iki
önerge verilmiş olması hâlinde, bu önergelerin iki önerge sınırlamasıyla
sınırlanması nedeniyle işlemden kaldırılması gerekirdi. Dolayısıyla,
Başkanlığımızın uygulamasının bağımsız milletvekilleri ile grubu olmayan siyasi
partilerin haklarını korumaya yönelik olduğu görülmektedir. Durum böyleyken,
ilk iki önerge hakkının gruplara mensup milletvekilleri tarafından
kullanılmasından sonra da bağımsızlardan ve grubu olmayan siyasi partilerden gelecek
önergelerin işleme alınmasının zorunlu olduğunu söylemek ne İç Tüzük hükmüne ne
hükmün gerekçesine ne de Başkanlığımızın zaten bağımsızlar lehine olan
uygulamasına uymamaktadır. Bu nedenle önergeleri işleme alma imkânı
bulunmamaktadır, dolayısıyla görüşüm değişmemiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Yahu! Uygulama
yaptık beraber. Senin zamanında uygulama yaptık kardeşim.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünal'ın; İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Rize Milletvekili Hayati Yazıcı ve 2
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Sadık Yakut ile 5 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Amasya Milletvekili Avni Erdemir,
Uşak Milletvekili Mehmet Altay ve Mersin Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten
Tarafından Benimsenen (2/312) Esas Numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Salih
Kapusuz ve 12 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay
Vural ile 21 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu
Mali Yönetim ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/358, 2/305,
2/306, 2/307, 2/312, 2/384, 2/385) (S. Sayısı: 199) (Devam)
BAŞKAN – Şimdi, madde üzerinde üç adet
önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 Sıra Sayılı
İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 1. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Metin
Lütfi Baydar
Aydın
Madde 1- 5/1/1961 tarihli ve 222 sayılı
İlköğretim ve Eğitim Kanununun 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Madde 3- Mecburi ilköğretim çağı
çocuğun 72 ayını bitirdiği yılın Eylül ayı sonunda başlar ve kesintisiz 8 yıl
devam eder.
TBMM Başkanlığına
199 sıra sayılı kanun tasarısının
1'inci Maddesinde yer alan "6-13" ibaresinin "6-14" olarak;
"5" ibaresinin "6" olarak; "13 yaşını bitirip 14"
ibaresinin ise "14 yaşını bitirip 15" olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Pervin Buldan Mülkiye Birtane Nursel
Aydoğan
Iğdır Kars Diyarbakır
Adil Kurt Hasip Kaplan İdris Baluken
Hakkâri Şırnak Bingöl
Levent Tüzel Erol Dora Emine Ayna
İstanbul Mardin Diyarbakır
Aysel Tuğluk Hüsamettin Zenderlioğlu Halil
Aksoy
Van Bitlis Ağrı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal'ın;
İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Rize Milletvekili Hayati Yazıcı ve 2 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Sadık Yakut ile 5 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; Amasya Milletvekili Avni Erdemir, Uşak Milletvekili
Mehmet Altay ve Mersin Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten Tarafından Benimsenen
(2/312) Esas Numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Salih Kapusuz ve 12
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 21
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu Mali Yönetim
ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 1 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır Oktay Vural Özcan
Yeniçeri
Mersin İzmir Ankara
Zühal Topcu Lütfü Türkkan Mustafa
Erdem
Ankara Kocaeli Ankara
Alim Işık Ahmet
Duran Bulut
Kütahya Balıkesir
"Madde 1- 5/1/1961 tarihli ve 222
sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Madde 3- Çocuk, okul öncesi
mecburi eğitimini 60-72 aylık (5 yaşını bitirdiği yılın eylül ayı sonunda
başlar, 6 yaşına girdiği yılın öğretim yılı sonunda biter) iken tamamlar ve
mecburi ilköğretim çağı, çocuğun altı yaşını bitirdiği yılın Eylül ayında
başlar, 14 yaşını bitirip 15 yaşına girdiği yılın öğretim yılı sonunda
biter.""
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Mustafa Erdem,
Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın Erdem. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ERDEM (Ankara) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi tarafından 1’inci madde
üzerine verilen değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle bir hususun altını çizmekte
fayda olduğunu mülahaza ediyorum. Sayın Bakan sorulan sorulara verdiği cevap
esnasında, bu kanun teklifinin sonsuza dek bu toplum, bu millet için bir hayır
önermediğini, her an bir değişime tabi tutulabileceğini, bunun da kendisi
içerisinde eksikleri olabileceğini ifade etmek suretiyle bundan sonra yeni bir
kanun tasarısı hazırlanacağı kapısını aralamış gözükmektedir.
O zaman, nereden geldiği belli olmayan,
içeriği müphem olan ama kamuoyunda çeşitli iletişim ve etkileşim araçlarıyla
toplumu ayağa kaldıran bu kanunun nevzuhur bir kanun olarak gündeme gelmesinin
sebebi hikmeti nedir merak ediyoruz.
İkinci bir husus: Bu kanunla ilgili
olarak amaç, çocuklarımızın iyi yetiştirilmesi, vatanına, milletine, dinine,
devletine ve özellikle de ailesine yararlı bir nesil hâline getirilmesi
hususudur. Ancak öyle görülüyor ki, toplumsal kutuplaşmanın yansımaları bu yüce
Meclisin çatısı altında da gözüküyor; iyiye kötü, kötüye iyi denilebilecek bir
ruh hâliyle bu çocukların geleceği ipotek altına alınıyor.
Özellikle 4+4+4 denilen bu yeni
yapılanma sisteminde eğitim yaşının altıya indirilmiş olmasının bu çocukların
geleceği açısından kime ne kadar yararlı olduğunu burada çıkıp izah edebilecek
bir aklıselim yoktur diye düşünüyorum. Başkasından ithal edilen yasalar Türk
toplumunun temel özellikleri değerlendirilerek uygulamaya konulacaksa buna
varız ama birileri bunu yaptı, birileri şöyle dedi diye böyle bir yasaya bu
milletin çocuklarını ipotek edecek, geleceğini güvence altına alamayacaksak bu
bizim değerlerimizle örtüşmeyen bir yasa demektir. Özellikle eğer illa
çocuklarımızın altı yaşında bir eğitime tabi tutulmaları gerekiyorsa bunun
eğitim alanının anaokulu şeklinde olması ve çocuklarımızın altmış aylık, yetmiş
iki aylık süre içerisinde sosyal adaletin, sosyal değerin ve sosyal olgunun bir
gereği olarak bir şekilde toplum katmanlarının bütününü kucaklayabileceği,
eğitimde eşitlik ve fırsat ilkesini içine alabileceği bir boyuta getirilmesi
lazım.
Burada şunu özellikle vurgulamak
istiyorum: Biz çocuklarımızı eğitime alırken farklı sosyal kesimlerden, farklı
ekonomik ve kültürel ortamlardan gelen çocukları altı yaşına girmeden hemen bir
eğitim potası içerisine atıyor ve bu hâliyle onların geleceğini bir kanun
sistemi içerisinde etkilemeye çalışıyoruz. Eğer bir hayır işlenecekse, eğer bu
toplum için bir yarardan söz edilecekse, o zaman farklı kültür ve ekonomik imkânlara
sahip, fırsat eşitliği nimetlerinden yararlanamayan masum Türk çocuklarının da
anaokulu ilkesi çerçevesinde eğitime tabi tutulması ve verilecek temel eğitim
alanları içerisinde onların da bu fırsat eşitliğinden yararlanması lazım.
Aziz milletvekilleri, biz, eğitimi
ailede alan, ailenin değer yargılarıyla çocuklarını şekillendiren bir toplumuz.
Dolayısıyla imkân olsa da, fırsat olsa da bütün aileler bu temel eğitimi,
anaokulu imkânlarını çocuklarına kendi ailelerinde, kendi değerleri üzerine,
kendi kültürel varlıkları alanında yapabilseler, o zaman sanırım ki, bu kaosa,
bu kargaşaya hiç gerek kalmaz diye düşünüyorum.
Bir başka şeye daha dikkatinizi çekmek
istiyorum: Eğitim işi nitelik, yetenek açısından fevkalade önemlidir. Siz
şimdi, bir FATİH Projesi’nden söz ediyorsunuz. Ben dün, dedim ki: “İçi
doldurulmayan bir proje FATİH değil, Kanuni de olsa pek uygun olmayabilir.”
Şimdi siz, çocuklarınızı
getireceksiniz… Ben işin ekonomik, rant taraflarını da bilmiyorum. Bu konuda da
çok masumum; hamdolsun kirlenmedim. Ancak bu FATİH Projesi’ni getirip, altı
yaşına girmemiş, beş yaşını yeni bitirmiş bir çocuğa dayatacaksınız. Bu
sınıfların içerisinde 20-30 tane öğrenciyi barındıracaksınız ve sonra da
onların yayacağı radyasyonun ne olduğunu hesaplamayacak ama birileri üç
kuruşluk rant elde edecek diye bir sürü yavruyu orada kaderiyle baş başa
bırakacaksınız.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Erdem, teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler…
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Evet, yoklama talebi var.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Sayın
Başkan, ben sizden söz istemiştim.
BAŞKAN – Sayın Toprak, 1’inci madde
üzerindeki önerge işlemleri bittikten sonra söz vereceğim size, soracağım.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Hayır, ama
bu madde üzerinde söz rica ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, Sayın Tarhan,
Sayın Öğüt, Sayın Çelebi, Sayın Canalioğlu, Sayın Serindağ, Sayın Ayaydın,
Sayın Ören, Sayın Genç, Sayın Kurt, Sayın Öner, Sayın Karaahmetoğlu, Sayın
Tayan, Sayın Kalkavan, Sayın Topal, Sayın Çıray, Sayın Ağbaba, Sayın Düzgün,
Sayın Şeker, Sayın Serter.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayısı vardır.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünal'ın; İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Rize Milletvekili Hayati Yazıcı ve 2 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Sadık Yakut ile 5 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; Amasya Milletvekili Avni Erdemir, Uşak Milletvekili
Mehmet Altay ve Mersin Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten Tarafından Benimsenen
(2/312) Esas Numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Salih Kapusuz ve 12
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 21
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu Mali Yönetim
ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Milli
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/358, 2/305, 2/306, 2/307,
2/312, 2/384, 2/385) (S. Sayısı: 199) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi yeniden oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
60’ıncı maddeye göre benim kısa bir söz talebim var efendim.
BAŞKAN – Sayın Toprak, hangi konuda söz
istemiştiniz?
Yerinizden, buyurun.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan ama keşke oylamadan önce söz verseydiniz. Çünkü tam da bu
maddeyle ilgiliydi konu.
Şimdi, buradaki, 1’inci maddedeki
“Mecburî ilköğretim çağı 6-13 yaş grubundaki” sözü yanlış, bunun “5-12” olması…
BAŞKAN – Sayın Toprak, hatırlatırım,
maddeyi oylamadık biz, henüz önergeleri oyluyoruz.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Öyle mi
efendim? Peki.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN – Ben teşekkür ediyorum.
Sayın Genç, sataşma talebiniz vardı.
Sayın Bakan ne söyledi de sataştı?
Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben soru sordum
kendisine, benim soruma cevap vereceğine, dedi ki: “O, mal varlığını
açıklasın.”
Şimdi, ben dedim ki: O daha önce
profesörken başkasının kitabından bilgi aldığı yani intihal…
BAŞKAN – Buyurun, iki dakika söz
veriyorum. Yalnız yeni bir sataşmaya mahal vermeyin.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama kendisi yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – O zaman
sonra konuş.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.-
Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii böyle iftira atıp da gitmek yok.
Şimdi, olay şu: Bu sizin Millî Eğitim
Bakanlığı makamına oturttuğunuz kişi, daha önce, kitap yazarken başkasından
bilgi çalmış… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Onu daha
önce kaç kere açıkladı Sayın Bakan.
İHSAN ŞENER (Ordu) – Yüz defa açıkladı
ya!
KAMER GENÇ (Devamla) – Bir dakika…
Ondan sonra…
BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen ama… Bakın,
yeni bir sataşmaya mahal vermeden diye…
KAMER GENÇ (Devamla) – Bir dakika ya…
Size safahatı…
Çalmış ve ondan sonra…
BAŞKAN – Lütfen…
KAMER GENÇ (Devamla) – O zaman YÖK
bunun profesörlük unvanını aldı.
BAŞKAN – Lütfen… Bu, çok tartışıldı,
çok konuşuldu.
KAMER GENÇ (Devamla) – Bu, Danıştaya
dava açtı, Danıştaya açılan davası reddedildi. Fakat sonra size göre bir YÖK
oluşturulduğu zaman, aradan beş sene geçtikten sonra, tekrar, o karar yokmuş
gibi, yeniden gitti, sanki intihal suçu yokmuş gibi yeniden profesörlük
kendisine iade edildi. Ben soruyorum kendisine şimdi… (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Açıkla mal
varlığını!
KAMER GENÇ (Devamla) – Siz mi cevap
vereceksiniz, o mu cevap verecek?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Aksaray’daki
mallarını açıkla!
KAMER GENÇ (Devamla) – Ondan sonra ben
diyorum ki: “Ya, nasıl oldu da ortada Danıştay kararı varken, senin bilgi
hırsızlığı yaptığın ortada varken onu nasıl kaldırdı?”
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Alman adam
sana ne yetkisi verdi?
KAMER GENÇ (Devamla) – Bana cevap
vermiyor, diyor ki: “Mal varlığını açıkla.” Ben mal varlığını açıklamaya
hazırım.
İHSAN ŞENER (Ordu) – Niye
açıklamıyorsun o zaman?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Alman adam
ne hisse verdi, onu açıkla!
KAMER GENÇ (Devamla) – Tayyip Erdoğan
da açıklasın, Mustafa Elitaş da açıklasın, sizin ihaleden büyük vurgunlar vuran
hepiniz açıklasın. (CHP sıralarından alkışlar) Açıklamayan şerefsizdir,
açıklamaktan vazgeçen de şerefsizdir. Hodri meydan!
İHSAN ŞENER (Ordu) – Niye
açıklamıyorsun?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Mal
varlığını açıkla!
KAMER GENÇ (Devamla) – Ama böyle iki
dakikada değil. Gelin, gidelim bir televizyon programında hepimiz
açıklayacağız. Ama Tayyip gecekonduda otururken şimdi nasıl dünyanın en zengin
Başbakanı oldu, onu açıklasın. Zaten bu kanunla da 100 milyar dolarlık bir rant
kaynağı kapısını açıyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kime
açıyoruz?
KAMER GENÇ (Devamla) – Siz şimdi,
Tayyip’e yolda gelirken haber vereceksiniz, “Tayyip Bey, gözün aydın 100 milyar
dolarlık rantı sana açtık, al güle güle afiyetle ye.” diyeceksiniz. (CHP
sıralarından alkışlar) Zaten bunun amacı da bu. Onun için, buyursun gelsin.
Evvela benim söylediğimi açıklasın. Yani, kaçma…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İşin gücün
yemek içmek; başka bir şey bilmiyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) – Mustafa Elitaş,
sana daha okumayı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Otuz yıldır
yaptığın işi başkalarına iftira olarak atıyorsun.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
Sayın milletvekilleri, birleşime bir
saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.02
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 20.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 84’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
199 sıra sayılı Teklif’in görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünal'ın; İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Rize Milletvekili Hayati Yazıcı ve 2
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Sadık Yakut ile 5 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Amasya Milletvekili Avni Erdemir,
Uşak Milletvekili Mehmet Altay ve Mersin Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten
Tarafından Benimsenen (2/312) Esas Numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Salih
Kapusuz ve 12 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay
Vural ile 21 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu
Mali Yönetim ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/358, 2/305,
2/306, 2/307, 2/312, 2/384, 2/385) (S. Sayısı: 199) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, 1’inci madde üzerindeki diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
199 sıra sayılı kanun tasarısının
1'inci Maddesinde yer alan "6-13" ibaresinin "6-14" olarak;
"5" ibaresinin "6" olarak; "13 yaşını bitirip 14"
ibaresinin ise "14 yaşını bitirip 15" olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER
(İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen
Erol Dora, Mardin Milletvekili.
Buyurun Sayın Dora.
EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 199 sıra sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi
üzerinde Barış ve Demokrasi Partisinin vermiş olduğu değişiklik önergesi
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bir ülkenin ne durumda olduğu o ülkenin eğitim sistemiyle yakından ilgilidir.
Kaliteli ve etkili bir eğitim sisteminden mahrum olan ülkeler hiçbir konuda
başarılı olamazlar. Demokratik, ekonomik ve sosyal yönden gelişmiş bir ülke
olmak yolunda eğitim reformunda önceliğimiz yaratıcılık, yenilikçilik,
eleştirel düşünme, araştırma, analitik ve yabancı dil becerileri yüksek gençler
yetiştirmek olmalıdır.
Çocuklarımızın iyi birer dünya
vatandaşı olmaları için çevre bilinci, cinsiyet eşitliği, insan hakları, çok
kültürlülük gibi konularda da erken yaşlardan itibaren eğitilmeleri önem
taşımaktadır. Demokratikleşme süreciyle, iyi eğitimli, çoğulcu, özgürlükçü
niteliklere sahip bir topluma ulaşmak ana hedef olmalıdır.
Ülkemizin de taraf olduğu Birleşmiş
Milletler Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’nin 26’ncı maddesinin ikinci
fıkrasında şöyle denilmektedir: “Eğitim, insan kişiliğini tam geliştirmeye ve
insan haklarıyla temel özgürlüklere saygıyı güçlendirmeye yönelik olmalıdır.
Eğitim, bütün uluslar, ırklar ve dinsel topluluklar arasında anlayış, hoşgörü
ve dostluğu özendirmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışı koruma yolundaki çalışmalarını
geliştirmelidir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan
kanun teklifinde ise bu hedeflere nasıl varılacağı tam net değildir. Yasa
teklifinde ilköğretimin ikinci kademesinde verilecek farklı seçmeli dersler
arasında din derslerinin de öngörüldüğü kamuoyunda tartışılmaktadır. Din
eğitimi, isteğe bağlı olduğu, toplumdaki inanç çeşitliliğini yansıtan katılımcı
bir süreçle belirlendiği takdirde din ve vicdan özgürlüğüne hizmet edebilir.
Dolayısıyla, bu derslerin, çocuklar arasında nefreti körüklemeyen, barışı ve
kardeşliği öngören bir içerikte olması gerekmektedir. Bu bağlamda, inançsızlık
da dâhil farklı inançlar, dinler ve mezhepler arasında karşılıklı saygı ve
anlayışı yaygınlaştırmayı amaçlayan, nefret söylemi barındırmayan, dinler
hakkında temel eğitimi öngören bir anlayışın hâkim olması gerekmektedir.
Üzerinde konuştuğumuz yasa teklifinde
zorunlu eğitimin süresi uzatılırken okul öncesi eğitimin zorunlu eğitim
kapsamına alınması büyük önem taşımaktadır. Kanun teklifinde bu yönde bir
düzenleme yapılmamıştır. Oysa okul öncesi eğitim, ülkemizdeki sosyoekonomik
eşitsizlik ve farklılıkların azaltılması, özellikle düşük sosyoekonomik
çevrelerden gelen çocukların okulda daha fazla kalmasının sağlanması ve
okuldaki başarılarının artabilmesi için gereklidir.
Okul öncesi eğitimin maliyetiyle
yararlarını karşılaştıran bilimsel çalışmalar, okul öncesi eğitimin
yararlarının, maliyetinden 6-7 kat fazla olduğunu göstermiştir.
Hızlı teknolojik değişimler, toplumdaki
herkesin bu değişime ayak uydurmak için temel eğitimlerinin ve becerilerinin
güçlü olmasını gerektirmektedir. Bu husus, rekabet gücümüzün artması bakımından
önem taşımaktadır. Ancak kanun teklifi mesleki yönlendirmenin erken yaşlara
çekilmesi, temel eğitim ve becerilerin yetersiz kalması ve bilinçsiz meslek seçimleri
gibi riskleri barındırmaktadır. Ayrıca bu düzenleme, mesleki yönlendirmeyi
geciktirmeye ilişkin diğer Avrupa Birliği ülkeleri politikaları ile de
çelişmektedir. Ayrıca, çıraklık yaşının on bire indirilmesi sonucunu doğuracak
bir düzenlemenin sakıncaları da dikkate alınmalıdır.
Mesleki eğitimi yücelten ve sermayeye
çocuk yaşta, ucuz ve nitelikli yedek iş gücü yetiştirmeyi hedefleyen yasa
teklifi, ülkemizde meslek lisesi mezunlarının çoğunun işsiz ya da okudukları
bölümün dışında asgari ücretli işler yaptığı gerçeğini göz ardı etmektedir.
Öncelikle eğitimin temel sorunları
çözülmeli, okulların fiziki, sosyal altyapıları güçlendirilmeli, eğitim
emekçilerine insanca bir ücret ödenmeli, ana dilde eğitimin önündeki engeller
kaldırılmalı, eğitim herkesin erişimine açık ve ücretsiz bir yapıya
kavuşturulmalıdır. Ancak o zaman teknoloji kullanımına yönelik projeler
gerçekten hedefine ulaşabilir ve eğitimde kaliteyi artırabilir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
teklifle ilgili en büyük eksikliklerden biri de mevcut kanunda “devlet
okullarında eğitimin parasız olduğu” ibaresinin yeni yasa teklifinde
kaldırılmış olmasıdır. Paralı eğitimin önünü açacak bu düzenleme, Anayasa’mızın
sosyal devlet olma ilkesiyle çelişmektedir.
Tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Dora.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 Sıra Sayılı
İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 1. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Metin
Lütfi Baydar
Aydın
Madde 1- 5/1/1961 tarihli ve 222 sayılı
İlköğretim ve Eğitim Kanununun 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Madde 3- Mecburi ilköğretim çağı
çocuğun 72 ayını bitirdiği yılın Eylül ayı sonunda başlar ve kesintisiz 8 yıl
devam eder.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER ÇELİK
(İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Metin
Lütfi Baydar, Aydın Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
METİN LÜTFİ BAYDAR (Aydın) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1’inci madde üzerindeki değişiklik önergesi
hakkında söz almış bulunuyorum.
Bir kısa öykü anlatacağım: Uçsuz bucaksız
kutup bölgesinde yaşayan kutup ayıları, iri cüsseleri ve hafif sarımsı, beyaz
kürkleriyle memeliler dünyasının en sevimli hayvanlarından birisidir. Bu sakin,
beyaz devlerin olağanüstü güzelliği biz insanoğlu için tartışılmaz bir malzeme
olmuştur. Onları çeşitli logo, afiş ve reklamlarda sıkça görürüz. Keşke onlarla
ilgili bildiklerimiz bu güzelliklerle sınırlı kalsaydı.
Kutup ayılarının biz insanoğlu
tarafından avlanma şekli insanın kanını donduracak şekildedir. Ayıyı avlamak
isteyen avcı, karlar üzerine ağzı jilet kadar inceltilmiş bıçağı ters gömüp
etrafına su dökerek buz tutmasını ve sabitleşmesini sağlar. Daha sonra taze bir
hayvan kanını bıçağın üzerine dökerek daha önceden hazırladığı pususuna yatar.
Kan kokusu ortalığa yayılır yayılmaz bir kutup ayısı hemen tuzağa yaklaşır,
taze kanı görür görmez yalamaya başlar. Ucu inceltilmiş bıçak, ayının dilini
keser ve dil kanamaya başlar. Ancak ortamın ve bıçağın soğuk olması nedeniyle
ayı bıçağı ve kendi kesilen dilini fark edemez. Daha fazla kan gördükçe daha
yüksek iştahla kana saldırır. Her çabasında dili biraz daha parçalanır ve
ortalık kan gölüne döner. Ayı umutsuz kan yalama seansları sonunda bitkin düşer
ve kan kaybından ölür. Avcı artık sahnededir. Zedelenmemiş kürkü zahmetsizce
elde etmiştir.
Bu öyküden bize kalanın, insanların
geleceklerini düşünmeden gününü gün etme sonucunda uğrayacakları hüsran
olduğunu düşünebiliriz. Dersini iyi çalışmayan öğrenci, görevini ciddi yapmayan
kamu görevlisi, rüşvet alan yetkili, ülkesine katkı yapmayan bilim adamı ya da
bizler gibi siyasetçi, hak edilmemiş bir yaşamı fütursuzca sürdüren vatandaş
aslında kendi kanını veya geleceğini tüketmiyor mu?
Bu yasa teklifini kamuoyunda yeterli
tartışma ortamı yaratmadan Meclisten geçirmeye çalışan Adalet Kalkınma Partili arkadaşların
da bu öyküden hepimiz gibi dersler çıkarmasını ve çıkaracağını umuyorum.
Zorunlu ilköğretime başlama yaşının bir
yıl erkene alınması ve okul öncesi eğitimin zorunlu eğitimin dışında tutulması,
çocuğun gelişimi ve eğitimine ilişkin bilimsel verilere uygun değildir. Altmış
aylık çocuğun el kasları kalem tutacak ölçüde gelişmemiştir. Ders yapabilmesi
için dikkatini toplayabilme ve derse konsantre olma yeteneği yeterli değildir.
İlköğretime başlama yaşının çocuğun fizyolojik gelişimi göz önüne alınarak
“yetmiş iki ayı dolduranlar” olarak kabul edilmesi gereklidir.
Okul öncesi eğitim tüm dünyada
toplumsal eşitsizliklerle savaşmak için kullanılacak en önemli politika aracı
olarak görülmektedir. Türkiye’de yapılan çalışmalar okul öncesi eğitimin sosyoekonomik
olarak sınırlı imkânlara sahip çocuklar üzerinde uzun ve kalıcı olumlu
etkilerini ortaya koymaktadır. Okul öncesi eğitimden yararlanan ve
yararlanmayanları 1982’den 2004’e kadar izleyen bir çalışma, okul öncesi
eğitimden yararlanan çocukların daha uzun süre okulda kaldıklarını ve akademik
olarak daha başarılı olduklarını göstermiştir.
Bir başka çalışmaya göre okul öncesi
eğitimin yararları maliyetinin 6-7 katıdır. Oysa AKP, tüm dünyanın önemle kabul
ettiği okul öncesi eğitimi bile tüccar mantığıyla maliyetli bulmakta, “bunun
yerine ilköğretime başlama yaşını altıya çekeriz olur biter” demektedir.
Eğitim, piyasacı ilişkileri tanımlamak
için kullanılan “esnek” kavramıyla tanımlanamaz.
Her şey bir tarafa çağın ihtiyaç
duyduğu nitelikleri taşıyacak insan kaynağı öncelikle iyi yurttaş, iyi birey ve
donanımlı insan bileşimlerini evrensel değerlerle yoğurmalı ve güçlü ülke,
güçlü insan anlayışıyla yetiştirilmelidir. Bu bağlamda kız çocukları eğitim
sistemimizin dezavantajlı üyeleridir. Özellikle kırsal ve yoksul kent
bölgelerindeki kız çocuklarının sadece şekilsel olarak eğitim sisteminde
tutulması iyi bir politik seçim değildir. Eğitim sistemi üzerinde yapılacak her
türlü yapısal değişiklik eğitimde bütün aktörlerin ortak aklını yansıtmalıdır.
4+4+4 sistemi, kamusallaşmamış bir
eğitim şûrası kararıyla meşru hâle gelemez. Getirilmeye çalışılan sistem
şimdiden yapboz tahtasına dönmüş, ruhunu kaybetmiştir. Millî Eğitim Bakanlığı,
kendi geleceğini planlamaktan âciz, önüne konan modelleri uygulamakla mükellef
klasik bir devlet dairesine dönüşmüştür. Bu kurum, öğretmenlere “Kendinize
başka iş bulun, eğitim fakültelerini kapatacağız.” diyen bir Bakan tarafından
yönetilmektedir. AKP, bu yasa teklifiyle…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
METİN LÜTFİ BAYDAR (Devamla) – …çok
daha geniş kapsamlı düşünülmesi gereken eğitim sorunlarını kapsamlı tartışmak
yerine, dar bir bakış açısıyla 8’i 2’ye bölmeye indirgemiş durumdadır.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Baydar.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Sayın
Başkan, 1’inci maddeden önce bana söz verecektiniz.
BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde üç adet
önerge vardır, önergeleri geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre
işleme alacağım.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Toprak.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Ara vermeden
önce, siz, maddeyi oylamadan bana söz vereceğiniz hakkında söz vermiştiniz.
BAŞKAN – Sayın Toprak, anladım.
Söyleyeceklerinizi söylediniz, tutanaklara geçti zaten.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Hayır,
söyleyeceklerimi söylemedim.
BAŞKAN – Zaten böyle bir usulümüz yok
ki. Size söz verme gibi bir usulümüz yok. Niye?
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Hayır
efendim.
BAŞKAN – Ancak önergeler üzerinde söz
istersiniz...
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Hayır
efendim. Benim söyleyeceğim şuydu: Bir kere oradaki altı yaş yanlış bir şey.
Müsaade ederseniz, mikrofondan
söyleyebilir miyim? Ayrıca, Fikri Işık Bey geldi -nereye oturdu, bilmiyorum- bu
maddenin burada değişeceğine söz vermişti. Bunu, lüften duyurmak istiyorum. Siz
bana söz verdiğiniz için ben de buna güvendim.
BAŞKAN – Hayır, söz verdim. Ben
söyleyeceklerinizi söylediğinizi düşünüyorum Sayın Toprak.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Hayır
efendim, bir şey söylemeden kestiniz.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum,
yapabileceğimiz bir şey yok Sayın Toprak.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) – Nereye
teşekkür ediyorsunuz efendim! Benim söz hakkımı vermek zorundasınız. Olur mu
öyle şey!
BAŞKAN – Evet, ilk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal'ın;
İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Rize Milletvekili Hayati Yazıcı ve 2 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Sadık Yakut ile 5 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; Amasya Milletvekili Avni Erdemir, Uşak Milletvekili
Mehmet Altay ve Mersin Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten Tarafından Benimsenen
(2/312) Esas Numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Salih Kapusuz ve 12
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 21
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu Mali Yönetim
ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 2 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır Oktay Vural Özcan Yeniçeri
Mersin İzmir Ankara
Mehmet Günal Zühal Topcu Lütfü
Türkkan
Antalya Ankara Kocaeli
Ahmet Duran Bulut Alim
Işık
Balıkesir Kütahya
"Madde
2- 222 sayılı Kanunun 7 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde
7- İlköğretim; 1 inci maddede belirtilen amacı gerçekleştirmek için kurulmuş
beş yıl süreli ve zorunlu ilkokul ile üç yıl süreli ve zorunlu ortaokuldan
oluşan bir Milli Eğitim ve Öğretim Kurumudur.""
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım önergeler aynı mahiyette bulunduğundan, önergeleri birlikte işleme
alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya
gerekçelerini okutacağım.
Şimdi,
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 199 Sıra Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2. maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Hasan Ören Muharrem İnce Ali
Serindağ
Manisa Yalova Gaziantep
Diğer
önergenin imza sahipleri:
Pervin Buldan Mülkiye Birtane Nursel
Aydoğan
Iğdır Kars Diyarbakır
Emine Ayna Halil Aksoy Abdullah
Levent Tüzel
Diyarbakır Ağrı İstanbul
Adil Kurt Hasip Kaplan İdris Baluken
Hakkâri Şırnak Bingöl
Aysel Tuğluk Hüsamettin
Zenderlioğlu
Van Bitlis
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki
önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Ali
Serindağ...
BAŞKAN - Ali Serindağ, Gaziantep
Milletvekili, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Serindağ, burada başka isim var
da onun için konuştuk biz aramızda.
Buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Yabancı değil
onlar da Sayın Başkan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
Sayın Toprak’a söz vermediniz, çok üzüldü.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, şimdi, Hazreti Ali’nin
bir sözü var, diyor ki: “Eğri cetvelden düz çizgi çıkmaz.” Bu teklifin Meclise
geliş şekli yanlıştır, bu teklifin komisyonlarda görüşülme şekli yanlıştır, bu
teklifin Meclis Genel Kurulunda ele alınış şekli yanlıştır. Bu teklifin Millî
Eğitim Bakanlığının dışında hazırlandığı, Millî Eğitim bürokratlarının
haberinin olmadığı, hatta Sayın Bakanın haberinin olmadığı çeşitli defalar dile
getirilmiştir. Hatta Sayın Bakan Komisyon görüşmesinde “Bu da nereden çıkıyor?
Bürokratlar kime, ne demiş ki? Bürokratlarımızın nasıl haberi yokmuş?” dedi.
Şimdi, Sayın Bakan, sizin de haberiniz
yok. 1/3/2012 tarihli Vatan gazetesinin köşe yazısı: Millî Eğitim Bakanı Ömer
Dinçer, Ahmet Altan’ı aramış. 4+4+4’ü öngören yeni eğitim sistemiyle ilgili
itiraf gibi açıklamalarda bulunmuş. Bu projeyi Bakanlığın değil AKP Meclis
Grubunun hazırladığını söylemiş. Sonra uzun uzun konuşmuş, 4+4+4 sisteminin
kendisinin Başbakanı ikna etmesiyle nasıl 8+4’e dönüştüğünü anlatmış. Ve devam
ediyor. Bu da gösteriyor ki sizin de haberiniz yok, sizin de bilginiz yok.
Şimdi, Sayın Bakan, eğitim sistemi çok
önemlidir, eğitim geleceğimizi şekillendiren bir faaliyettir. Böyle, her
bakanın değişmesiyle eğitim sistemi değişmez. Eğitim sistemi uzun çalışmaların,
uzun denemelerin sonucunda ortaya çıkar, pilot bölgeler ilan edilir, ona göre
yeni bir eğitim sistemi geliştirilir. Siz ne yaptınız? Siz böyle yapmadınız.
Bir sabah kalktık, AKP’nin 5 Sayın Grup Başkan Vekilinin imzasıyla bir yasa
teklifi gelmiş.
Biliyorsunuz, Türkiye Büyük Millet
Meclisi bu konuda kendi üzerine düşeni yapmamıştır. Bir defa, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin yasama yetkisi elinden alınıyor. Nasıl alınıyor? Türkiye
Büyük Millet Meclisi ihtisas komisyonlarında yasa tasarı ve teklifleri
gerektiği gibi görüşülmüyor. Bu teklifin 20 maddesi yirmi dört dakika
içerisinde görüşüldü, kimseye söz verilmedi. Ondan sonra Sayın Meclis Başkanı
ne dedi? “Ben tutanakları bizzat okuyorum, ona göre bir karar vereceğim.” dedi.
Peki, Sayın Meclis Başkanının bir yetkisi yoksa niye “Tutanakları okuyorum, ona
göre karar vereceğim.” dedi? Ondan sonra ne yaptı? Ondan sonra, yapılan
itirazları olduğu gibi Komisyon Başkanına gönderdi, Komisyon Başkanından gelen
yazıyı da Genel Kurula gönderdi. Başkanlık da Genel Kurula gelen yazıyı işleme
koyarak teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun gündemine getirdi.
Böyle bir şey olabilir mi? Bizim geleceğimizi şekillendiren, bizim geleceğimize
yön veren, geleceğimizin nasıl şekilleneceği konusunda bize yol gösteren bir
teklif bu şekilde mi görüşülür?
Bir de, Sayın Bakan, toplumu yanlış
bilgilendiriyorsunuz. Cumhuriyet Halk Partisi on iki yıllık zorunlu eğitime
karşı değildir. Bunu artık bırakın, ayıptır, yakışmıyor size. Biz 1+8+4’ü
destekliyoruz, biz diyoruz ki: “On iki değil, on üç yıl olsun, on üç yıl
zorunlu eğitim olsun ama zorunlu eğitimi bölmeyelim, temel eğitimi olduğu gibi
devam ettirelim, temel eğitimden sonra çocuklarımızın mesleki yönlendirilmesini
sağlayalım.” Siz bu şekilde yanlış bilgi veriyorsunuz topluma. Biz bu kanunun
kademelendirilmesine, temel eğitimin bölünmesine karşıyız.
Bir de şunu diyorsunuz: “Efendim,
tankla, topla geleni biz demokratik yollardan değiştiriyoruz.” Bu, tankla,
topla, tüfekle gelmedi.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) –
Tankla, topla geldi.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) – 1996 yılındaki
Millî Eğitim Şûrası kararlarına bakınız, o zaman 28 Şubatın esamisi bile yok. (AK
PARTİ sıralarından “Var” sesi) 28 Şubatın esamisi yok, Refahyol Hükûmeti iş
başında, 1996 yılının Mayıs ayı; “var” demeyin. 1996 yılının Mayıs ayında
Refahyol iktidarda (x) ve iki ay sonra kim Millî Eğitim Bakanı oldu biliyor
musunuz? Şu anda aranızda bulunan Mehmet Sağlam. Mehmet Sağlam, Millî Eğitim
Bakanıydı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Serindağ.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Olabilir,
yanlış yapılmış, düzeltilmiş!
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) – Toplumu yanlış
bilgilendiriyorsunuz beyefendi, toplumu yanlış bilgilendirmeyin, toplumu düzgün
bilgilendirin.
Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Sayın
Başkan, müsaade eder misiniz…
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen
Adil Kurt, Hakkâri Milletvekili.
Buyurun Sayın Kurt.
ADİL KURT (Hakkâri) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüştüğümüz kanun teklifi Türkiye’de
herkesin, hepimizin çocuklarının geleceğini yakından ilgilendirdiği için burada
yapacağımız her kanundan çok daha önemli ve önceliklidir. Bu nedenle, bu kanunu
burada tartışırken, enine boyuna tartışıp neyi doğru, neyi yanlış yaptığımızı
iyice bilince çıkardıktan sonra elimizi kaldırmamız gerekiyor ama bu kanunu
yaparken, önümüze, çocuklarımızın önüne yarından itibaren yeni bir sistem, yeni
bir eğitim modeli koyarken, aslında, hiçbir fiziki altyapı hazırlığı
yapmaksızın öncelikle bunları yapıyoruz. Âdeta “Kervan yolda düzülür.”
anlayışıyla hazırlanmış bir kanun teklifi bu ve biz, burada, bu kanun
teklifini, içeriğine girmeden, yaratacağı sıkıntılara dikkat çekmeden, şeklî
olarak, üzerinde tartışmalar yaparak elimizi kaldırıp kabul ediyoruz. Doğrusu
-mevcutta tartıştığımız bu kanun teklifi- eğitim sorunlarına temelden çözüm
getirmeden, sorunların çözümünü tartışmadan böyle bir düzenleme yaptığınız
zaman yarın öbür gün okullarda kaosa sebep olursunuz.
(x) Bu
ifadeye ilişkin düzeltme 29/3/2012 tarihli 85’inci Birleşim Tutanak Dergisi’nin
866’ncı sayfasındadır.
Sayın Bakana sormak istiyorum: 4+4+4
sistemiyle önümüzdeki eğitim öğretim yılına başladığımızda, hangi okulumuzun
fiziki koşulları bu sisteme uygundur? Hangi eğitimci profilimizle bu sorunun ya
da getirdiğimiz bu sistemin mantalitesini, mantığını çocuklara doğru kavratacak
şekilde bir düzenleme yapıldı? Neyin hazırlığı yapıldı? Hiçbir şekilde hiçbir
fiziki altyapı hazırlığı yapılmadan böylesi köklü bir sistem değişikliğine
gittiğiniz zaman okullarda kaosa sebebiyet verirsiniz.
Bu sistemin olabilmesi için öncelikle
okulların fiziki koşullarının değiştirilmesi gerekir. Bu sadece meslek okulları
ve diğer düz okullar ayrımı üzerinden yapılacak bir tartışma değildir.
Okulların fiziki koşulları, eğitimci profilleri buna uygun dizayn edilmediği
sürece, siz burada hangi kanunu yaparsanız yapın, hangi sistemi getirirseniz
getirin çözüm olamazsınız.
Şeklî bir düzenleme ve bu şeklî
düzenleme de maalesef, sadece seçmene selam gönderme düsturu üzerine oturtulmuş
bir düzenlemedir. Kendisiyle hesaplaşan, kendi geçmişiyle hesaplaşan ve
birbirleriyle bu boyutta paslaşan bu düzenleme çocuklarımızın geleceğiyle
oynuyor; çocuklarımızın geleceğine dinamit koyuyor, çocuklarımızı belirsizliğe
sürüklüyor. Bu belirsizlik ortamından çocukların nasıl olumsuz
etkileneceklerini hesaba katmamız gerekiyor; Meclisin bunu hesaba katması
gerekiyor, Millî Eğitim Bakanlığının hesaba katması gerekiyor, bürokratların
bunu hesaba katması gerekiyor. Hiçbir düzenleme, hiçbir fiziki düzenleme,
teknik altyapı hazırlığı yapılmaksızın böylesi köklü bir değişikliği
çocukların, eğitimcilerin önüne koyduğunuz zaman ciddi bir sıkıntıya sebebiyet
vermiş olursunuz. Yarın, okullarda bunun cevabını veremezsiniz. Millî Eğitim
müdürlerini toplayarak, sistemi idealize ederek, kendilerine anlatarak bu
sistem sorununu ortadan kaldıramazsınız. Siz, bugün, bu değişiklik teklifini
getirdiğiniz şu saatler itibarıyla -ki Sayın Bakan demin de ifade etti-
sistemin çökmüş bir sistem olarak, daha kabul edilmeden çökmüş bir sistem
olarak gündeme getirildiğini kabul etmiş olursunuz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kurt.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal'ın;
İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Rize Milletvekili Hayati Yazıcı ve 2 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Sadık Yakut ile 5 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; Amasya Milletvekili Avni Erdemir, Uşak Milletvekili
Mehmet Altay ve Mersin Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten Tarafından Benimsenen
(2/312) Esas Numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Salih Kapusuz ve 12
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 21
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu Mali Yönetim
ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 2 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
“Madde 2- 222 sayılı Kanunun 7 nci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 7- İlköğretim; 1 inci maddede
belirtilen amacı gerçekleştirmek için kurulmuş beş yıl süreli ve zorunlu
ilkokul ile üç yıl süreli ve zorunlu ortaokuldan oluşan bir Milli Eğitim ve
Öğretim Kurumudur."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER
(İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen
Mehmet Günal, Antalya Milletvekili.
Buyurun Sayın Günal. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu önergemizde,
dört yıla inmesiyle ilgili sıkıntıyı gidermek üzere bir değişiklik teklifi
verdik. Bizim, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, kademeli eğitim, bugün değil,
çok önceden beyannamelerimizde, programımızda yer alan bir öneriydi ancak
içeriğinin müphem bir şekilde böyle bir oldubittiye getirilmesi karşısında
önceki görüşlerimize uygun olarak beş yıl olması için önerge vermiş
bulunuyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu verildiği zaman
-Sayın Bakan biliyor ve sürekli olarak bize de mailler geliyor, sizlere de
geliyor- sınıf öğretmenlerinin sıkıntısı… Şu anda çoğu açıkta kalacak.
Öbür taraftan da yine aynı şekilde,
branş öğretmenlerine ilişkin bazı ihtiyaçların acil olarak giderilmesi
gerekecek ve bununla ilgili çalışmaların da acilen yapılması gerekecek. Bu
şartlarda, eğitim öğretimin aksayacağını ve kalitenin düşeceğini sizlerin
dikkatine sunmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, burada, çok önemli
bir kanun ama yine teklif olarak gelmiş, tartışıyoruz. Az önce Sayın Bakan
buradaydı, projenin maliyetiyle ilgili ama… Sayın Şimşek buradaymış yine,
görüyorum.
Şimdi, bize yukarıda…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
Arkanda, arkanda…
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Evet, bu
taraftaymış. Söylemeyeyim yoksa diyordum, Sayın Şimşek bu taraftaymış.
Burada, basına yansıyan maliyetler var
değerli arkadaşlar. Bütçe Komisyonunda, en ufak bir şeyde, küçücük bir, mağdur
olan kesime bir para aktaracağımız zaman Maliye saatlerce bize müşkülat
çıkarıyor. Şimdi, nasıl oluyor da milyarlarca dolarlık bir projede böyle hemen,
bir etki analizi yapmadan, tasarı hâline getirmeden, bir teklif hâlinde, hatta
içerisine -arkadaşlarımız baştan eklemişler, sonradan çıkarıldı, ilgili bakan
“Benim haberim yok.” diye- üst kurulun üyelerinin atamasının dahi dâhil
edildiği bir teklifle geliyorsunuz? Şimdi, bu kadar köklü bir şey bir kanun
teklifiyle gelir mi?
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Anayasa’ya
aykırı zaten.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ondan sonra
yukarıya getiriyorsunuz, “Efendim, FATİH Projesi kapsamında alınacak şeyler
burada vergiden istisna tutulsun.” O da oraya geliyor. Hangisinin nereye
gittiği belli olmayan, ucube bir teklifle geliyorsunuz. Maliye Bakanlığı artık
her şeye “Evet.” demeye başladı. Onun için, Sayın Bakanım, size soruyorum:
TEPAV’ın yeni bir şeyi yayınlandı, iyimser tahminlerle yani minimum şeyle 18,
ortalamada 20, tamamını koyarsak 30 küsur milyara mal olacak diyor. Ayrı ayrı
derslikler, öğretmen ihtiyacı, o dershanelerin yeri, bütün teçhizatı, bunları
nasıl karşılayacağız? Yani kaç yılda buna geçmeyi öngörüyorsunuz? İçeriği belli
olmayan ama 2 arkadaşımızın imza attığı bir kanun teklifi.
Şimdi, Sayın Bakan, demin cevap
verirken gördüm, bu FATİH Projesi’yle ilgili güzel şeyler söylüyor ama
bakıyoruz şimdi, yani maliyete bakıyoruz, sizin bu aldığınızdan çok daha ucuza,
yani tablet değil notebook alma şansınız var. Fiyatların hepsini… “Efendim, biz
yapmadık, Devlet Malzeme Ofisi yaptı.” Tabii, Devlet Malzeme Ofisi Türkiye
Cumhuriyeti’nin kurumu değil, Devlet Malzeme Ofisi AKP Hükûmetine bağlı değil,
onlar uzaydan alıyorlar sanki. Böyle bir
şey olabilir mi? Sayın Bakan diyor ki: “Henüz yerli üretim olmadığı için biz
bunları ihale ettik.” Peki, nasıl oluyor da Devlet Malzeme Ofisi… Neyi
deniyorsunuz? Yani, 500 tane değil, 400 tane değil, “8.800 tane” diyorsunuz ama
öbür taraftan, bir de bakıyoruz, birisi 5 bin küsur dolar, diğeri 7 bin küsur…
Şimdi, nasıl olur? Böyle bir şeyi başka bir ihalede yapsalar o memurla ilgili
bir sürü soruşturma açılır. Şartnameniz belli değil mi? Hangi özellikleri
istediğiniz belli değil mi Sayın Bakanım? Eğer deneme yapacaksanız bundan
birkaç tane numune alırsınız, 4.800 tane almazsınız.
Şimdi, siz 4.800’ünü alıyorsunuz, sonra
“Deneme yapacağız…” Peki, aradaki 200 dolarlık farkı kim karşılıyor? Nereden
karşılıyorsunuz? Yani bu sizin sorumluluğunuzda değil mi? Millî Eğitim Bakanı
olarak siz Hükûmetin bir üyesi değil misiniz? Devlet Malzeme Ofisi size bağlı
değil mi? Gerçekten şaşırıyorum.
Öbür taraftan -az önce Sayın Bozdağ
buradaydı- şimdi, din eğitimiyle ilgili kısımlar da önergede var. Baktım, Sayın
Bozdağ, siyaset kısmını bırakmış “Ben hoca efendilere sordum, bu şehitlikle
ilgili Sayın Bahçeli’nin söylediklerine katılmıyorum, bunlar şehit olabilir.”
diyor. Gerekçesine de ne diyorsunuz biliyor musunuz? “Bizim yaptığımız bir
şehitlik tanımı değil. Ben hoca efendilere de bu konuyu sordum ‘Nedir? Ne
değildir?’ diye.”
Şimdi, hoca efendilere soruyor ama
Diyanet İşleri Başkanı da siyaset yapıyor, bununla uğraşmıyor. “Efendim falanca
yerde Kürtçe vaaz vereceğim, şurada şunu yapacağım, 28 Şubata karşıyım.” diye
açıklama yapıyor. Yani din adamları siyasetle uğraşıyor, siyaset adamları dinî
konulara referans vererek bunu çözmeye çalışıyor.
Buradan belirtiyorum, eğer bunlara
sormak yerine kendisi oturup bakarsa, Sayın Genel Başkanımızın söylediği,
sadece bir makam olarak bunun taltif edilmemesiydi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Devlet isterse
onlara başka kaynaklardan mağduriyetlerini giderici aktarmalar yapabilir diyor,
teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Günal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
3’üncü madde üzerinde üç adet önerge
vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal'ın;
İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Rize Milletvekili Hayati Yazıcı ve 2 Milletvekilinin; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi;
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Kayseri Milletvekili Sadık
Yakut ile 5 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Amasya Milletvekili Avni Erdemir, Uşak Milletvekili Mehmet Altay ve Mersin
Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten Tarafından Benimsenen (2/312) Esas Numaralı
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Ankara Milletvekili Salih Kapusuz ve 12 Milletvekilinin; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri
ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 21 Milletvekilinin; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 3. maddesinde geçen “ortaokul”
ibaresinden sonra gelmek üzere “ile İmam Hatip Ortaokulu” ibaresinin eklenmesini
ve ikinci cümlenin madde metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Oktay Vural Zühal Topcu Alim Işık
İzmir Ankara Kütahya
Mustafa Erdem Mehmet Şandır Lütfü Türkkan
Ankara Mersin Kocaeli
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım önergeler aynı mahiyette
bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 199 Sıra Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3. maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Fatma
Nur Serter Recep
Gürkan
İstanbul Edirne
Diğer
önerge imza sahipleri:
Pervin Buldan Mülkiye Birtane Adil
Kurt
Iğdır Kars Hakkâri
Nursel Aydoğan İdris Baluken Emine
Ayna
Diyarbakır Bingöl Diyarbakır
Levent Tüzel Halil Aksoy Aysel Tuğluk
İstanbul Ağrı Van
Hüsamettin Zenderlioğlu Hasip Kaplan Sebahat Tuncel
Bitlis Şırnak İstanbul
BAŞKAN – Sayın Komisyon, aynı
mahiyetteki önergelere katılıyor musunuz?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER
(İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen
Sebahat Tuncel, İstanbul Milletvekili, buyurun.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 199 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü
maddesi üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bizler burada bu
kanun teklifini görüşürken dışarıda da, sokakta da Kamu Emekçileri Sendikası
(KESK) bu kanun tasarısına ilişkin itirazlarını ifade ediyor. Soğuğa rağmen,
her yerden, Türkiye’nin her ilinden, seksen bir ilinden emekçiler, Ankara’ya
gelerek, bugün, bu yasaya ilişkin, 4+4+4’e ilişkin eleştirilerini sunmak,
önerilerini sunmak, en azından sesini duyurmak için sokaktaydı ama ne yazık ki
Sayın Bakanın, İçişleri Bakanının talimatıyla yine emekçiler emniyet güçleriyle
karşı karşıya kaldı, gazla, tazyikli suyla karşılandılar. Bu, aslında, AKP
Hükûmetinin emekçilere yaklaşımının da bir göstergesi; onları dinlemek, taleplerini
dinlemek yerine, onları nasıl zorla bastırabilirim yaklaşımı. Yani sokakta
nasıl davranıyorsa, aslında, iktidar burada da öyle davranıyor. Burada da
tartışmak, bu işi… Gerçekten, Türkiye’nin çok önemli bir konusu, eğitim konusu
hakkında, Türkiye’yi ilgilendiren bir konuda, çocuklarımızı, geleceğimizi
ilgilendiren bir konuda doğru düzgün bir tartışma yapmayı bile beceremiyoruz.
“Benim sayısal çoğunluğum var, iktidarım, istediğimi yaparım, istediğim zamanda
yaparım, sizi istediğim kadar çalıştırırım.” yaklaşımının bir yaklaşımı burada.
Yani sokakta emekçilere cop, burada da bize başka bir zorbalık uygulanıyor. Bu,
kabul edilebilir bir nokta değil.
Sayın milletvekilleri, peki, bir şey
sormak istiyorum iktidar milletvekillerine: Biz bir ay tartışsaydık bunu kıyamet
mi kopacaktı? Hemen yarın eğitim sistemimizi değiştiriyor muyuz yani bu döneme
yetişiyor mu bu? 2012-2013 yılına yetiştirmeye çalışıyoruz. Bu kadar zaman var,
torbaya mı girdi? Niye bu kadar şey… Yani yangından mal mı kaçırıyoruz?
Gerekçesi ne? Niye toplumu ikna etmiyoruz? Çocuklarımızı, geleceğimizi
ilgilendiren bir konu için niye tartışmıyoruz? Niye sendikaları dinlemiyoruz?
Niye bugün sokakta, Güvenpark’ta duran eğitim emekçilerini dinlemiyoruz, niye
itiraz ediyorlar acaba?
Şimdi, bu konuda bir tartışma
yürütmeden buradan alelacele bu kanun teklifini çıkarmak, olsa olsa, AKP
Hükûmetinin aslında Türkiye’nin gerçek gündemini örtmesiyle alakalı bir şey.
Çünkü biz burada 4+4’ü konuşuyoruz, Sayın Başbakan Amerika’da bazı görüşmeler
yapıyor, bugün de İran’da; acaba Türkiye’yi yeni bir bölgesel savaşa mı
sürükleyecek, neler tartışılıyor, meselesi değil. Aksi takdirde, burada biz bir
ay daha tartışabilirdik. Komisyonda bu kadar kıyamet koparmaya gerek yoktu.
Eğer gerçekten toplumun lehine bir şey yapıyorsak, eğer bu noktada biz ikna
edebileceksek toplumu, niye bu kadar aceleye getiriyoruz, niye toplumda
kutuplar yaratıyoruz?
Şimdi, bu ciddi anlamda bir sorun, buna
AKP Hükûmetinin cevap vermesi gerekir. Yani 4+4+4 meselesini gerçekten daha
güçlü tartışsaydık, muhalefet olarak belki biz de önerilerimizi sunsaydık, yine
sayısal çoğunluğunuz var, beğenmediniz, yine el kaldırıp indirip bu yasa
tasarısını çıkarabilirdiniz ama bu defa toplumda tartıştırmış olurdunuz, halkta
tartıştırmış olurdunuz. Hâlâ içeriği tartışılmış değil sayın milletvekilleri,
hâlâ bu yasa ne getiriyor ne götürüyor tartışması yok.
Şimdi kamu emekçilerinin yanından
geliyoruz, “Bu yasanın içeriğini tartışamadık.” diyorlar, yani “Biz bu
hengâmede buna ilişkin görüşlerimizi, önerilerimizi sunamadık.” diyorlar.
Şimdi, bu Komisyon bütün eğitim emekçilerini çağırsaydı, bu konunun taraflarını
çağırsaydı, siyasi partileri dinleseydi, burada daha iyi bir sonuç ortaya
çıkarmaz mıydık? Şimdi bunun cevabını veremeden, burada yapılan yasa tasarısı
meşru değildir halkın gözünde, AKP Hükûmetinin zoruyla yapılmıştır. Sayısal
çoğunluğunu kullanıyor; güvenlik üzerindeki, emniyet üzerindeki gücünü
kullanarak sokaktaki sesi kesmeye çalışıyor.
Buradan bir şey çıkmaz, demokrasi
çıkmaz, insan hakları çıkmaz, özgürlükler çıkmaz ama biz burada konuşsaydık
keşke eğitim sorunlarımızı. Yani bu yasa tasarısından önce, ilkokul, ortaokul,
liseyi ayrı ayrı bağımsız kurmaktan önce, burada yaşadığımız sorunlar ne,
altyapısı var mı yok mu, bunun bütçesi nasıl olacak, bugün eğitimde yaşadığımız
sorunları nasıl çözeceğiz? Sadece iktidarın sorunu değil ki eğitim sorunu, aynı
zamanda bizim de sorunumuz. Niye buna izin vermiyorsunuz?
“Ben yaptım oldu.” yaklaşımı kabul
edilebilir bir yaklaşım değil sayın milletvekilleri. Ne yapıyoruz yani?
Gerçekten samimiyseniz bu konuda, buradan çekersiniz bu kanun teklifini, bir
tartışma süreci, bir ay sonra gelin birlikte tartışalım, iki ay sonra birlikte
tartışalım. Niye bu kadar geriyorsunuz ortamı, anlayabilmiş değiliz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SEBAHAT TUNCEL (Devamla) – Ben bir kez
daha, buradan, bugün eğitim sistemimizi tartışmak isteyen, bu konuda görüş
bildirmek isteyen, Ankara’ya gelmiş olan kamu emekçilerimize buradan
selamlarımızı iletiyorum.
Hepinizi saygıyla selamlarım. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Tuncel.
Şimdi, aynı mahiyetteki önergeleri
üzerinde söz isteyen Fatma Nur Serter, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Serter. (CHP sıralarından
alkışlar)
FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 3’üncü madde üzerinde vermiş olduğumuz
önergeyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu yasayla
ilgili yaptığımız konuşmalarda ve özellikle bu yasanın gündeme getirilme
gerekçeleri arasında bir tarih çok önemli rol oynuyor; 28 Şubat 1997. Sayın
Başbakan 28 Şubatın yarattığı tahribatı ortadan kaldıracak bir yasa
hazırladığını, böylece mağdur olanlara haklarının bu yasayla teslim edileceğini
söyledi.
Değerli milletvekilleri, 28 Şubat
1997’de Millî Eğitim Bakanı kimdi? Kimdi, bilen var mı? Bilen var mı efendim,
kimdi?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
Mehmet Sağlam.
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Acaba o
Millî Eğitim Bakanı şu anda bu salonda olabilir mi? Peki, 28 Şubatın Millî
Eğitim Bakanına hiç söz verilmemiş olması, bu kararların altına, MGK
kararlarının altına imza atan bir Millî Eğitim Bakanının, üstelik de AKP
sıralarında hem bir milletvekili hem de Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili olarak yer alması biraz garip bir tablo oluşturmuyor mu? (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın eski Millî Eğitim Bakanının
zannediyorum bu kararların altına -bu
kararlar derken diğerlerini kastetmiyorum ama- sekiz yıllık kesintisiz eğitim
kararının altına en azından imza atarken mutlaka ki bu kararı içselleştirmiş,
doğru bulmuş olması icap etmez mi? Aksi hâlde hiç kimseye istemediği bir
kararın altına zorla imza attırılmaz. Koltuk o kadar önemli değildir, inandığı
değerleri savunmak insan için çok daha önemlidir. Yanlış bir kararsa,
kalkarsınız, koltuğu başkasına devredersiniz ama imza atmazsınız. O nedenle,
ben burada o dönemin Sayın Millî Eğitim Bakanına da AKP tarafından büyük bir
haksızlık yapıldığını düşünüyorum.
İHSAN ŞENER (Ordu) – Ne alakası var?
FATMA NUR SERTER (Devamla) – En azından
onun da görüşünün herhâlde alınması gerekirdi, sekiz yıllık zorunlu, kesintisiz
eğitimin altına imza attığına göre.
Şimdi, gelelim ikinci konuya, gelelim
önerge üzerindeki görüşlerimize.
Gerçekten, değerli milletvekilleri,
öyle bir yasa görüşüyoruz ki Pandora’nın kutusu, açtıkça içinden ummadığınız
bir şeyler çıkıyor. Pandora’nın kutusunun içinden nelerin çıktığını da bilenler
bilmeyenlere anlatsın.
Bir bakıyorsunuz, yasa hazırlanırken
4+4’ün gerekçesini soruyoruz, bize deniliyor ki: “Küçük ve büyük yaştaki
çocuklar aynı binada okumasın, aman binaları ayıralım.” Güzel, kabul ediyoruz,
mantıklı da görüyoruz. Hemen arkasından Sayın Bakan diyor ki: “4+4’ün
-tutanaklarda var- bina ayrımıyla hiç ilgisi yoktur, 4+4 müfredatların
ayrılmasıdır.” Alt Komisyon Başkanı Sayın Fikri Işık itiraz ediyor, diyor ki:
“Hayır, ben Bakanın görüşüne katılmıyorum, bu binaların ayrılmasıdır.”
Tıpkı 1’inci maddede “5-13 yaş”
yazamadığınız gibi, 6-13 yaşı ilk ve ortaöğretimin toplamı olarak, ilk ve
ortaokulun toplamı olarak yazdığınız gibi, matematiksel bir hata yaparak,
halktan gerçekleri gizlediğiniz gibi, burada da hiçbir zaman gerçekleri
söylemediniz. Neden 4+4’ün gerçek cevabını bu Türkiye’yle, insanlarla, halkla,
çocuklarla, gençlerle, ailelerle paylaşmadınız?
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) – Halk
biliyor! Halk biliyor!
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; 6-13’ün farkı kaçtır matematik olarak?
7’dir, 7. Hiçbir yasada “6” deyip, altına “5 yaşını bitirip bilmem nereye
girdiği” diye bir ibare kullanılmaz. 5’i yazamadınız, halktan korktunuz, daha
çok korkacaksınız! Çok korkacaksınız!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Serter, teşekkür
ediyorum.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sağlam’a
sağlam çaktı, cevap vermeyecek mi?
Sayın Sağlam’a sataştı, cevap
vermeyecek mi?
BAŞKAN – Bir saniye Sayın İnce,
önergeyi oylarınıza sunayım..
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
Sayın Sağlam’a sataştı Sayın Serter.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sağlam çaktı.
Sataşma ne? Çaktı. Ne sataşması!
BAŞKAN – Kabul etmeyenler…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
Sayın Başkan, sataşma var, cevap vermeyecek mi?
BAŞKAN – Önergeler kabul edilmemiştir.
Sayın Sağlam, yazılı müracaatınızda
“Biraz önce CHP’li milletvekili 4+4+4 sistemini tavsiye eden şûra sırasında
benim Millî Eğitim Bakanı olduğumu söyledi. Bu yanlış. Şûra Mayıs 96’da
yapıldı, ben Haziran 1996’da Bakan oldum. Düzeltmeme müsaade eder misiniz.”
diyorsunuz.
Ne diye sataştı size?
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – O
dönemde ben Bakan değildim. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – O dönemde Bakan değil misiniz?
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Son
konuşmacı da aynı hatayı yaptı.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sağlam’a
sağlam çaktı.
BAŞKAN – Son konuşmacı da aynı hatayı
yaptı, öyle mi diyorsunuz?
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) - Evet efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
İki dakika söz veriyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
Sayın Sağlam, size zorla mı imzalattılar, onu söyleyin. Zorla mı imzalattılar?
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Sağlam’ın, İstanbul Milletvekili Fatma Nur
Serter’in şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce Cumhuriyet Halk Partisinden bir
Sayın Milletvekilimiz “4+4 tavsiye kararını alan şûra sırasında Mehmet Sağlam
Millî Eğitim Bakanıydı.” dedi.
İZZET ÇETİN (Ankara) – Şûrada 4+4
olmadı.
MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Burada bir
hata oldu çünkü ben Mayıs 1996’da değil, Haziran 1996’da kurulan Refahyol
Hükûmetinde Millî Eğitim Bakanıydım. Dolayısıyla, şûra, benim Bakan olmamdan
önceki Mayıs ayında yapılmıştı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
İkincisi…
ORHAN DÜZGÜN (Tokat) – 4+4 yoktu o
zaman.
MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Bir saniye
efendim… Bir saniye…
İkincisi, biraz önce konuşan Sayın
Serter de dediler ki: “Millî Eğitim Bakanı olarak kesintisiz eğitimin altında
imzası olduğuna göre ona da sormamız lazım, ona da haksızlık yapılıyor.” Doğru,
orada da haksızlık yapılıyor ama haksızlığı yapan Sayın Serter çünkü biz zaten
Refahyol Hükûmeti olarak kesintisiz eğitime karşı çıktığımız için daha
kanunlaşmadan çekildik ve kesintisiz eğitim kanunu Ağustos 1997’de çıktı.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – 28 Şubatta kim
bakandı?
MEHMET SAĞLAM (Devamla) - Bizim
Refahyol Hükümetinin sona ermesi ise Haziran 1997’ydi.
Bilginize sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
FATMA NUR SERTER (İstanbul) –
Kaçamazsın! 28 Şubatı söylüyoruz Sayın Sağlam.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Kaçma, kaçma!
Kaçma, doğruları söyle! Kaçma! Gel buraya.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Kaçma,
gel buraya!
MUHARREM İNCE (Yalova) – Kaçma! Buraya
gel!
FATMA NUR SERTER (İstanbul) –
Kaçamazsın! “Şûra” demedim “28 Şubat” dedim.
BAŞKAN – Sayın İnce, böyle bir hitap
tarzı olur mu? Sayın Milletvekiline “kaçma” diye ifade edilir mi? Lütfen ama…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan,
bir dakika….
BAŞKAN – Sayın Sağlam sataşma
nedeniyle…
MUHARREM İNCE (Yalova) - Bir dakika,
bir anlaşalım. “Şûra” demedi, “28 Şubat” dedi. Refahyoldan sonra kim kuruldu?
Öyle kıvırmak yok!
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın
Başkan, 28 Şubat kararlarının altında Millî Eğitim Bakanının imzası olmaz.
Sayın Bakanın imzasının ne işi var?
MUHARREM İNCE (Yalova) – Kıvırmak
yok!... Dik duracak, gelecek buraya!.. Öyle kıvırmak yok.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Bakan imzası olmaz.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Ünal, buyurun oturun yerinize.
OKTAY VURAL (İzmir) – Önemli değil.
Zaten siz 28 Şubat sayesinde partisini terk edenlerin kurduğu bir partisiniz!
MUHARREM İNCE (Yalova) – 28 Şubatın
mimarı şimdi oldular özgürlükçü!
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Siz 28 Şubatın hikâyesini daha iyi
bilirsiniz. Eski defterleri karıştırmayın!
MUHARREM İNCE (Yalova) – Bak, Çiller’in
bir açıklaması var. Çiller diyor ki: “Dün Başbakanlıkta Millî Eğitim Bakanı
Mehmet Sağlam’la beraber imzaladık.”
Açıklamalar burada, getireceğim onları
şimdi.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünal'ın; İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Rize Milletvekili Hayati Yazıcı ve 2
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Sadık Yakut ile 5 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Amasya Milletvekili Avni Erdemir,
Uşak Milletvekili Mehmet Altay ve Mersin Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten
Tarafından Benimsenen (2/312) Esas Numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Salih
Kapusuz ve 12 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay
Vural ile 21 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu
Mali Yönetim ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/358, 2/305,
2/306, 2/307, 2/312, 2/384, 2/385) (S. Sayısı: 199) (Devam)
BAŞKAN - Evet, diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal'ın;
İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Rize Milletvekili Hayati Yazıcı ve 2 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Sadık Yakut ile 5 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Amasya Milletvekili Avni Erdemir, Uşak Milletvekili Mehmet Altay ve
Mersin Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten Tarafından Benimsenen (2/312) Esas
Numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Salih Kapusuz ve 12 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 21
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu Mali Yönetim
ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 3.
Maddesinde geçen “ortaokul" ibaresinden sonra gelmek üzere "ile İmam
Hatip Ortaokulu" ibaresinin eklenmesini ve ikinci cümlenin madde metninden
çıkartılmasını arz ederiz.
Oktay Vural (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER
(İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen
Celal Adan, İstanbul Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Adan.
CELAL ADAN (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 11 Mayıs 1997 tarihine kadar -İstanbul’da yaşayanlar
bilirler- her pazar günü, pazar sabahı, Eyüp Sultan’da 10 bin kişi,
imam-hatiplilere sahip çıkmak için bir irade ortaya koyarlardı ve 11 Mayıs 1997
yılında, el ele tutuşan imam-hatipliler Sultanahmet Meydanı’nda 1 milyon
kişilik miting yaptılar; mazlumdular, haklıydılar. O 1 milyon kişilik mitingin
yapıldığı gün, orada, yüreğini koyan çok değerli arkadaşlarım var. Orada, o
gün, onlar imam-hatiplilerin yanındaydı.
Ben sizinle bir konuyu paylaşmak
istiyorum: Dünyada iki tane kötü şey olsa, bir tarafta 28 Şubat, diğer tarafta
da aklınıza hayalinize sığabilecek ne kadar kötü bir kavram varsa, şuna emin
olunuz ki Milliyetçi Hareket Partisi 28 Şubatın yanında olmayacaktır. Tıpkı,
367 şartını elinin tersiyle ittiği gibi. (MHP sıralarından alkışlar) Tıpkı, baş
örtüsüne 70 milletvekiliyle katıldığı gibi.
Şimdi, oradan buradan meseleyi
izliyorum ben. Bilimsel olan bir konuyu siyasallaştırdınız, en başta Başbakan
siyasallaştırdı. Bir aydır grupta yaptığı konuşmalarda “Tanklarıyla, toplarıyla
yaptıklarını biz millet iradesiyle değiştireceğiz.” diyor. Doğrudur, tankla,
topla bir Hükûmet alaşağı edildi, birtakım dayatmalar yapıldı. Ama sizin
sayınız, o 1 milyon kişinin omurgasıyla iktidara geldiğiniz siz, geçen dönem
milletvekili sayınız daha fazlaydı, bu meseleye hiç sahip çıkmadınız. Şimdi
Milliyetçi Hareket Partisi yüreğini koyuyor, diyor ki: Gelin, imam-hatipleri,
öyle kıvırmadan… Sayın Bakanın da söylediği gibi, “Bu bir reform değil, bir
düzeltme.” Doğrudur, bugünkü gerginliğin temeli de imam-hatiptir. Mertçe
konuşalım. Gelin, biz, imam-hatiplerin önünü açalım. Grup başkan vekilleriniz
gelsinler, buraya yüreklerini koysunlar, “Milliyetçi Hareket Partisini
kutluyoruz” desinler ve gelin bu meselenin önünü açalım. Burada da siyaset
yapıyorsunuz. Ya, aranızda bazı milletvekilleri milletvekilliğinden bıktılar.
Ne yapacaksınız? Siz hâlen o 1 milyon kişinin çileli mücadelesinin üzerine
duygusal bir ortam yaratarak oy toplama arzusuyla bir siyaset geliştirmekten
utanmıyor musunuz? (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Yakışmıyor,
yakışmıyor!
CELAL ADAN (Devamla) - Şimdi, bakınız,
size samimi söylüyorum. Bazı konularda tıpkı 12 Eylülde çıkardığınız birkaç
tane ülkücüyü, hapishanelerde çile çeken ülkücüleri görüştürerek 12 Eylül
referandumunda da istismarda bulundunuz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – İstismarcı
sizsiniz!
CELAL ADAN (Devamla) - Bir aşağılık
irade e-muhtıra olarak siyasi hayatımıza geçti, onu değerlendirdiniz ve “4+4”
diye getirdiğiniz, bilimsel olarak tartışılması gereken… Kitaplarından da
istifade ettiğiniz Profesör Zühal Topcu, çok güzel bir iradeyle burada meseleyi
meydana getiren Mehmet Erdem Bey gayet güzel ifadeler kullandılar: “Biz bu
çocuklarımızın daha iyi eğitilmesi için, hocalarımızın intibak sağlaması için
bilimsel tartışılacak bir meseleyi…”
Bugün gazetede okudum, okuduğum yazı
şu: “Kurşun sıksalar biz bu şeyi geçireceğiz.” diye. Kim size kurşun sıkıyor da
istismar ediyorsunuz? Hâlen o imam-hatiplinin vicdanına… Yaptınız mı görevinizi
siz imam-hatiplilere karşı? Benim arkadaşım İbrahim Solmaz, benim arkadaşım!
Hepinizle yarışırız.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Kim senin
arkadaşın?
CELAL ADAN (Devamla) – Geç oradan sen!
Geç!
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – Kim?
BAŞKAN – Lütfen Sayın Milletvekili…
CELAL ADAN (Devamla) – Siz var ya siz,
bizim bu ülke için...
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Söyleyeceğin bir şey varsa çıkar konuşursun!
OKTAY VURAL (İzmir) – Parmağını kaldır
yüreğin varsa! Yüreğiniz varsa parmağınızı kaldırın!
CELAL ADAN (Devamla) – Bir dakika
arkadaşlar…
Bu ülke için, demokrasi için biz
yüreğimizi koyunca sizin ödünüz patlar. Siz Milliyetçi Hareket Partisini sanık
sandalyesine nerede oturttunuz biliyor musunuz? Altında kaldığınız açılım
programında oturttunuz. Utanmadan Habur’da kaldınız, İstanbul’da kaldınız. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Biz hiçbir
şeyin altında kalmayız.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Devam edin siz,
böyle devam edin!
CELAL ADAN (Devamla) – Şimdi de siz, bu
milleti bölmek için… Söylediklerinize siz inanıyor musunuz? Alevi Aleviliği
öğrenecekmiş, Sünni Sünniliği öğrenecekmiş! Böyle mi? Elbette. Sizin
ayaklarınızın titrediği günlerde 28 Şubat baskısına karşı biz saf tutuyorduk.
(MHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) – Allah aşkına
nerede siz tutuyordunuz?
CELAL ADAN (Devamla) – Öyle, öyle…
OKTAY VURAL (İzmir) – Partinizi terk
ettiniz, partinizi!
CELAL ADAN (Devamla) – Geçin gidin siz!
OKTAY VURAL (İzmir) – Sizi gidi
kaçaklar!
CELAL ADAN (Devamla) – Sizin aklınız…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Adan, teşekkür ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bunlar
kolaycı, kolaycı!
OKTAY VURAL (İzmir) – Sizi gidi
kaçaklar!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Kaçak sensin be!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Siz
kolaycısınız, kolaycı!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – O zaman sen
DYP’deydin.
CELAL ADAN (Devamla) – Sen var ya sen…
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Ne var? O
zaman sen DYP’deydin.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ya muhatap
alınacak adam değilsin sen!
CELAL ADAN (Devamla) – Sen var ya sen…
BAŞKAN – Sayın Adan…Sayın Adan…
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – O zaman
DYP’deydin, MHP’de değildin!
Ne var?
OKTAY VURAL (İzmir) – MHP’ye karşı el
kol hareketi yapma!
BAŞKAN – Sayın Adan, lütfen kürsüyü
terk ediniz.
Teşekkür ediyorum.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – DYP’deydin,
DYP’de!
OKTAY VURAL (İzmir) – El kol hareketi
yapma!
(İstanbul Milletvekili Celal Adan’ın AK
PARTİ sıralarına doğru yürümesi; AK PARTİ sıraları önünde toplanmalar.)
BAŞKAN – Sayın Adan, lütfen…
Sayın milletvekilleri, birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.09
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 21.35
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 84’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
199 sıra sayılı Teklif’in görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, 3’üncü madde üzerinde verilen
İstanbul Milletvekili Celal Adan ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunacağım.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Sayın Vural, Sayın Şandır, yeni madde
ihdas edilmesiyle ilgili önergeleriniz var. Ben bu konuda usul tartışması
açıyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır, usule
gerek yok efendim, usul tartışması açamazsınız, belirgin olan bir usulü
tartışmayla, çoğunluk iradesiyle değiştiremezsiniz. Ek madde doğrudan doğruya
İç Tüzük hükümlerine uygun olarak verilmiş. Yapılması gereken işlem, ek maddeyi
okuyacaksınız, Komisyon iradesi varsa bunu arayacaksınız. Bunun dışında bir
usul ihdas etmeniz, İç Tüzük’e aykırı bir usul ihdas etmeniz mümkün değildir.
Yok öyle bir şey! Yok öyle bir şey!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
Bayram, sen otur, akıl verme! Bayram Bey, akıl verme oraya!
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, lütfen…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – O
senin yetkinde mi! Görevini yap!
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurun
burayı da idare edin isterseniz!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
Sayın Başkan, görevini yapmıyor, oraya akıl veriyor.
Sen görevini yap!
BAŞKAN – Yani buradaki arkadaşların
konuşmasını da mı engelleyeceksiniz?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
Evet.
BAŞKAN - Buyurun, burayı da idare edin!
Lütfen ama!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın
Başkanım…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
Böyle bir tartışmaya alet olamaz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Öyle bir tarz var mı Sayın
Aslanoğlu?
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım,
87/4’e göre lütfen gerekli işlemi yapınız, bunun dışında sizin bir başka
yetkiniz yoktur. Lütfen hukuka uygun olarak Meclisi yönetiniz.
BAŞKAN – Sayın Vural…
OKTAY VURAL (İzmir) – Evet.
BAŞKAN – Ben, önce bu konudaki düşüncemi açıklamak
istiyorum o zaman. Madem…
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim?
Duyamadım.
BAŞKAN – Çok rahat söyledim ben.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) –
Gürültüden duyulmuyor ki Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Anlaşılamadı.
BAŞKAN – Hayır, ben söyledim yani.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Duyulmuyor
gürültüden.
OKTAY VURAL (İzmir) – “Anlaşılmadı.”
diyorum.
BAŞKAN – Hayır, niye anlaşılmasın Sayın
Vural?
OKTAY VURAL (İzmir) – Siz kendi
kendinize mi konuşuyorsunuz, Genel Kurula mı?
BAŞKAN – Ben kendi kendime
konuşmuyorum. Genel Kurul tamamen duyuyor Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) – “Duymadım.”
dedim. Tekrarlamakta bir şey mi var?
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) – Biz
duyuyoruz.
BAŞKAN – Bir saniye sayın
milletvekilleri. Lütfen…
Yeni madde ihdası ama yasanın tamamıyla
ilgili yeni madde ihdası getiriyorsunuz. “Usul tartışması açacağım.” diyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır efendim.
Bakın, size İç Tüzük maddesini okuyorum: “Görüşülmekte olan tasarı veya teklife
konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok
yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt
çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılır.”
Bu kadar açık.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yani bunun
usulle ilgili bir şeyi yok.
OKTAY VURAL (İzmir) – Yani bunun neyini
tartışacaksınız?
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet
Meclisinde şimdiye kadar uygulamalar nasıl yapılmışsa geçmişte…
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, geçmişte
de her zaman bu şekilde olmuştur, ilgisi vardır.
Bakın, diyorum ki, birinci sualim: Bu
konunun, bu kanunun tasarı, teklifle ilgisi olmayan bir maddesi var mı? Tasarı
ve teklifle ilgili, konu onunla ilgili. Ben başka bir konuyu getirmiyorum. Doğrudan
doğruya 4+4+4’ün…
BAŞKAN – Ama getirilen madde ihdasları
sadece tasarı ile mi ilgili?
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim?
BAŞKAN – Tasarı ile mi ilgili sadece
getirilen madde ihdasları?
OKTAY VURAL (İzmir) – Tabii, o konuyla
ilgili.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Konuyla
ilgili.
OKTAY VURAL (İzmir) – Konuyla ilgili.
Yanlış yapmışlar çünkü.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yeni
üniversite isimleri oluşturuluyor.
OKTAY VURAL (İzmir) – Çünkü yanlış
yaptıkları için biz doğrusunu öneriyoruz.
BAŞKAN – O zaman benim açıklamamı bir
dinleyin lütfen çünkü hiç almayacağız değil ki. Her maddeyle ilgili iki tane
önergenizi alacağız.
Sayın milletvekilleri, Başkanlığımıza
yeni madde ihdas edilmesiyle ilgili olarak çok sayıda önerge intikal etmiş
bulunmaktadır ancak İç Tüzük hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden…
OKTAY VURAL (İzmir) – Hangi
hükümlerinin?
BAŞKAN – İzah edeceğim, müsaade buyurun
lütfen.
OKTAY VURAL (İzmir) – Hangi hükümlerini
birlikte değerlendiriyorsunuz?
BAŞKAN – Okuyacağım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Hüküm söyleyin.
BAŞKAN – Ama ondan sonra geliyor. Sayın
Vural, niye acele ediyorsunuz? Lütfen… Size söz verdiğimizde biz sabırla
dinliyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim,
Komisyondaki gibi bizim hakkımızı gasbetmenize izin vermeyiz. Ona göre!
BAŞKAN – Sayın Vural, dünden bu tarafa
Genel Kuruldaki uygulamalar ortada.
OKTAY VURAL (İzmir) – Genel Kuruldaki
uygulama…
BAŞKAN – Dün 3 defa usul tartışması
açtım…
OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır efendim. Bu
usulle ilgili değil. Benim yetkimi kısıtlayamazsınız.
BAŞKAN – …söz isteyen tüm sayın grup
başkan vekillerine söz verdim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır efendim.
BAŞKAN – Hiçbir söz kısıtlanmadı.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, bu
zorbalığınız… Nereden talimat alıyorsunuz bilmiyorum.
BAŞKAN – Siz bu kelimeyi
kullanıyorsunuz ama şu anda aynısını siz yapıyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Nereden talimat
alıyorsunuz bilmiyorum ama hukuk devleti üzerine yemin ettiniz, namusunuz ve
şerefiniz üzerine yemin ettiniz.
BAŞKAN – Sayın Vural, eğer bir
yerlerden emir alınıyorsa siz nereden emir alıyorsanız her milletvekili de
oradan emir alıyor.
OKTAY VURAL (İzmir) – “Namusunuz ve
şerefiniz üzerine yemin ettiğiniz İç Tüzük ve Anayasa’ya uygun hareket edin.”
diyorum.
BAŞKAN – Bu “gasp”, bu “zorbalık”, bu
“emir alma” kelimeleri sayın milletvekillerine hiç yakışmıyor doğrusu.
OKTAY VURAL (İzmir) – Çok yakışıyor
Komisyon Başkanınıza, size çok yakışıyor.
BAŞKAN – Hiç yakışmıyor doğrusu.
OKTAY VURAL (İzmir) – Katmerli olarak
yakışıyor hem de.
BAŞKAN – Ben şahsen kendime
yakıştıramıyorum, hiçbir sayın milletvekiline de yakıştıramıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) – Bunu, zorbalıkla
getirilen bir komisyon metnini burada oylatıyorsunuz, çok yakışıyor.
BAŞKAN – Lütfen…
OKTAY VURAL (İzmir) – Aksine, size çok
yakıştı.
BAŞKAN – Ben kendime yakıştıramıyorum,
hiçbir sayın milletvekiline de yakıştıramıyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sizin kendinize
yakıştırmamanıza saygı duyuyorum, teşekkür ederim.
BAŞKAN – Yakıştıramıyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerçekten bu
önemli. Sizin kendinize yakıştırmadığınızı maalesef Komisyon kendisine
yakıştırmıştır. Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Bilemem yani. O, Komisyonun
kendi sorunudur, geçmişte kalmıştır.
OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür
ediyorum. Bunlara parmağı kaldıranlar da…
BAŞKAN – Ancak İç Tüzük hükümlerinin
birlikte değerlendirilmesinden, İç Tüzük’ün 91’inci maddesi hükümlerine göre,
bölümler hâlinde görüşülmekte olan temel kanunlar üzerinde her bölümde sadece
iki yeni madde ihdası önergesi verilebilmesi mümkün görülmektedir.
Nitekim, benzer şekilde temel kanun
olarak görüşülen işlerde metne yeni geçici madde ilavesine yönelik değişiklik
önergelerinde de iki önerge sınırlaması uygulanmıştır.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, o,
madde üzerinde. Bak, “madde üzerinde” diyor. Madde üzerinde olanı yeni bir
madde ihdası olarak yorumlamanız mümkün değil. Allah için, aynı fakültede
okuduk, aynı…
BAŞKAN – Sayın Vural, lütfen, tamamını
bir okuyayım, dinleyin o zaman.
OKTAY VURAL (İzmir) – Okuyorum işte.
BAŞKAN – E, usul tartışması açalım,
buyurun, söyleyin fikirlerinizi.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, usul
tartışması açtınız. Ne olacak?
BAŞKAN – E, müsaade…
OKTAY VURAL (İzmir) – Çoğunluk
iradesiyle oylatacaksınız. Böyle bir şey yok. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Nasıl yapmamız gerekir peki?
OKTAY VURAL (İzmir) – Uygulayacaksınız
efendim. Bakın, Sayın Başkan, diyor ki temel kanunlarla ilgili: “…önergeleri
dahil madde üzerinde iki önerge verilebilir.” Bu konuyla ilgili, bunda
haklısınız, bir diyeceğim yok ama ben ek madde öneriyorum ya, yeni bir madde
öneriyorum. Bunu “çok sayıda” demek… Çünkü bu her bir maddeyle ilgilidir,
sırası gelince ağırlığına göre ölçülmez. “Sen bu kadar niye veriyorsun?” diye
ölçülmez. Benim ek maddemin konuyla ilgisi olmadığını gösterin, illiyet bağı
olmadığını gösterin, ona göre ben de diyeyim ki: Evet efendim, bu kelalaka bir
şeydir. İlgisi var.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın
Başkanım, bir madde ihdası ancak önergeyle yerine getirilebilir. Dolayısıyla,
madde ihdasını içeren bir talep bir önergedir. Dolayısıyla, İç Tüzük’ün 91’inci
maddesindeki, iki önerge bunu da çok açık bir şekilde kapsamaktadır.
OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır efendim,
orada “madde üzerinde önerge” diyor, “toplam iki önerge” demiyor.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Dolayısıyla, bölüm üzerinde… Çünkü önerge vermeden madde ihdasını nasıl talep
edeceksiniz?
BAŞKAN – Sayın Canikli, bir müsaade
edin ben tamamını okuyayım, ondan sonra.
İç Tüzük değişiklik önergeleriyle
ilgili 87’nci maddesine göre: “…kanun tasarısı veya teklifinde bir maddenin
reddi, tümünün veya bir maddenin komisyona iadesi, bir maddenin değiştirilmesi,
metne ek veya geçici madde eklenmesi hakkında, milletvekilleri, esas komisyon
veya Hükümet değişiklik önergeleri verebilir. Bu esaslar dairesinde
milletvekilleri tarafından Anayasaya aykırılık önergeleri dahil her madde için
yedi önerge verilebilir.”
Dolayısıyla, bu madde hükmünden açıkça
çıkan sonuca göre, metne yeni madde eklenmesine ilişkin önergenin sınırı
yedidir. İç Tüzük’ün 91’inci maddesi ise milletvekilleri, esas komisyon ve
hükûmet tarafından değişiklik önergesi verilebileceğini öngörmektedir ancak
değişiklik önergelerinin hangi amaçla verilebileceği hususunda hüküm
içermemektedir. Maddenin beşinci fıkrasında ise diğer hükümlerin saklı olduğu
belirtilmektedir. Dolayısıyla, burada da önergelerin bir maddenin reddi,
tümünün veya bir maddenin komisyona iadesi, bir maddenin değiştirilmesi, metne
ek veya geçici madde eklenmesi hakkında verilebilmesi gerekir. Bu durumda,
87’nci maddede olduğu gibi yeni madde sayısına ilişkin sınırlamanın da burada
da geçerli olması gerekir.
OKTAY VURAL (İzmir) – Yedi, o zaman
yediyi açıyorsunuz, teşekkür ederiz. Demek ki yedi tane önerge verilebilir.
BAŞKAN – E, dinlemediniz zaten baştan
itibaren.
OKTAY VURAL (İzmir) – Siz itiraf
ettiniz.
BAŞKAN - Devamını bir dinleyin lütfen.
Ama sizden önce geçen oturum burada tartışıp…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan,
elma ile armudu toplayıp portakal çıkartamazsınız yahu!
BAŞKAN – 91’inci maddede her madde
üzerinde iki önerge verilebildiğinden her bölüm üzerinde ancak iki yeni madde
ihdasına ilişkin önerge verilebileceğini kabul etmek gerekir. Ancak bu durumda
her siyasi parti grubunun bir önerge verme hakkı saklıdır yani yeni madde
önerge sayısı grup sayısıyla orantılı olarak da dörde ve ilk iki önerge grubu
olmayan partiler ile bağımsızlar tarafından kullanılmışsa altıya çıkabilir.
Diğer taraftan, Anayasa Mahkemesinin
temel kanunlarla ilgili olarak verdiği 2001/129 esas ve 2002/24 karar no.lu
Kararı'nda "Yasama etkinliklerinde asıl olan, kamusal yararı gerçekleştirmek
amacıyla yapılan görüşmeler sonucunda Meclis'in gerçek iradesinin oluşmasıdır.
Bu iradenin oluşmasında, yapılan görüşmeler kadar verilen önergelerin de büyük
katkısı olduğu bir gerçektir.”
OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, doğru.
BAŞKAN – “Ancak, milletvekillerine
sınırsız sayıda…”
OKTAY VURAL (İzmir) – Sınırsız değil
ki!
BAŞKAN – “…önerge verme imkânının
tanınmasının da yasama çalışmalarını olumsuz yönde etkileyerek gereksinim
duyulan yasaların çıkarılmasını engelleyeceği açıktır." dendikten sonra
metne ek veya geçici madde eklenmesinin bu kapsamda değerlendirilmesinin
zorunlu olduğu belirtilmiştir. Bu nedenlerle, bir bölüm üzerinde ikiden fazla
yeni madde önergesini işleme alma imkânı bulunmamaktadır yani…
OKTAY VURAL (İzmir) – İkiden fazla…
Evet, alın, ikiden fazla almayın. Bir madde üzerinde ikiden fazla… Bir madde
üzerinde ikiden fazla alamazsınız, tamam.
BAŞKAN – Tamam. Dinlemediniz ki,
müsaade etmediniz ki Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) – Tamam, okuyun.
BAŞKAN - Müsaade etmediniz ki…
Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Okuyun. “Alamam.”
dediniz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan,
burada yeni madde ihdas edilince o temel kanun hükmüne tabi olmuyor.
BAŞKAN – Bu nedenle, bu bölüm üzerinde
iki yeni madde ihdasına ilişkin önergeyi okutacağım…
OKTAY VURAL (İzmir) – Evet,
dolayısıyla, bizim… Sayın Başkan, her maddede iki tane önerge yok.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bir önerge
var.
OKTAY VURAL (İzmir) – Dolayısıyla,
bütün ek madde önergelerimizin hepsi gündeme alınacaktır. Kaldı ki Sayın
Başkan, ek madde önerisi Komisyon tarafından kabul edildiği zaman temel kanun
gibi görüşülmez, normal madde olarak görüşülür. Dolayısıyla, burada önerge
kısıtlaması da geçerli olmaz. Bu da yanlış bir değerlendirme.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Grup
önergesi geriye çekilmiş olur Sayın Başkan. Grup önergesi iptal olur o zaman.
OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır, iptal olur
mu? Ben başka konuda veriyorum.
BAŞKAN – Sayın Vural, bu son şey yanlış
anlaşıldı galiba. Zaten son…
OKTAY VURAL (İzmir) – Yok, biz doğru
anladık efendim. Siz doğru söylediniz.
BAŞKAN – Okuduğumu tekrar edeyim
isterseniz?
“Bu nedenle, bu bölüm üzerinde iki yeni
madde ihdasına ilişkin önergeyi okutacağım…” diye metni bu cümleyle bitirdim
zaten. Yani her bölüm üzerinde iki tane yeni önerge verme hakkınız var bu konuyla
ilgili.
OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır efendim.
Kim dedi böyle bir şey? Olur mu ya! Ek madde ihdasıyla ilgili iradeyi
arayacaksınız, sonra benim konuşma hakkım ve onun üzerinde bir önerge hakkım
var. Bu hakkımı yok sayamazsınız Sayın
Başkan. Onun yerine çağırın tezekkür edelim. Böyle bir konuyu Genel Kurulda ulu
orta tartıştırmanın ne anlamı var?
BAŞKAN – Sayın grup başkan vekilleri
içeri buyursunlar, konuşalım.
Sayın milletvekilleri, birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.49
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 22.08
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 84’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
199 sıra sayılı Teklif’in görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
4’üncü madde üzerinde üç adet önerge
vardır, geliş sıralarına göre…
OKTAY VURAL (İzmir) – Ek madde okundu
mu efendim?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, düzeltiyorum.
Yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır.
Malumları olduğu üzere görüşülmekte
olan tasarı ve teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı
ve teklifle çok yakın ilgisi bulunan bir maddenin değiştirilmesini isteyen ve
komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin 4’üncü fıkrası hükmüdür.
Bu nedenle önergeyi okutup komisyondan
soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 14 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde
yeni bir madde olarak görüş açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması
hâlinde önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi, önergeyi okutuyorum:
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir defa sor
Sayın Başkan, komisyon çoğunluğunuz var mı diye.
OKTAY VURAL (İzmir) – Tespitini önceden
yaptılar.
BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen müsaade
edin, okuttuktan sonra soracağız.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
199 sıra sayılı Kanun Teklifine,
5/1/1961 tarihli ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun 10. Maddesini değiştiren
aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ederiz.
"Madde 10 - Bir köy halkı, iş ve
üretim hayatının gereği olarak veya olağanüstü sebeplerle yayla, otlak ve bağ
gibi yerlere taşındığında köy ilkokulu da, köy halkıyla birlikte göçecek
şekilde düzenlenmiş olmalı ve gidilen yerde hemen günlük çalışmasını ve
görevini devam ettirmelidir.”
Ali Öz Mehmet Günal Alim Işık
Mersin Antalya Kütahya
Yusuf Halaçoğlu Özcan Yeniçeri Ahmet
Duran Bulut
Kayseri Ankara Balıkesir
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
BAŞKAN
– Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AVNİ ERDEMİR (Amasya) –
Salt çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan önergeyi işlemden
kaldırıyorum.
Yeni
madde ihdasına ilişkin diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
199
Sıra Sayılı Kanun Teklifine, 5/1/1961 tarihli ve 222 sayılı İlköğretim ve
Eğitim Kanununun 11. Maddesini değiştiren aşağıdaki maddenin eklenmesini arz
ederiz.
“Madde
11 - Yetiştirici ve tamamlayıcı sınıflar ve kurslar, mecburi ilköğrenim çağında
bulundukları halde, öğrenimlerini yaşıtlarıyla birlikte zamanında yapamamış
olan çocuklara kısa yoldan ilköğrenim vermek ve ayrıca yetişmelerine lüzum
görülen çocukları ilköğretim okuluna hazırlamak veya ilköğretim okulunu
bitirmiş olup da henüz zorunlu öğrenim çağında bulunan ve üst dereceli öğrenim
kurumlarına gidemeyecek olanların genel bilgilerini artırmak ve kendilerine iş
ve üretim hayatında faydalı olacak bilgi ve maharetleri kazandırmak amacıyla
gerçek ve tüzel kişilerle, belediyeler, özel idareler ve Devlet tarafından
açılabilir."
Alim Işık Mehmet Günal Ali Öz
Kütahya Antalya Mersin
Yusuf Halaçoğlu Özcan
Yeniçeri
Kayseri Ankara
BAŞKAN
– Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AVNİ ERDEMİR (Amasya) –
Salt çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan önergeyi işlemden
kaldırıyorum.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
“Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
199
Sıra Sayılı Kanun Teklifine, 5/1/1961 tarihli ve 222 sayılı İlköğretim ve
Eğitim Kanununun 12. Maddesini değiştiren aşağıdaki maddenin eklenmesini arz
ederiz.
‘Madde
12 - Zorunlu ilköğrenim çağında bulundukları halde zihnen,…”
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, yaptığınız uygulama İç Tüzük’e, usule
aykırıdır.
BAŞKAN
– Şu bitsin, ondan sonra söz vereceğim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Böyle bir usul olmaz Sayın Başkanım, böyle bir usul ittihaz
edemezsiniz, böyle bir şey olamaz. Sayın Başkanım, bununla ilgili usul
tartışması açalım lütfen. Aleyhte söz istiyorum Sayın Başkan.
“…bedenen,
ruhen ve sosyal bakımdan özürlü olan çocukların özel eğitim ve öğretim
görmeleri sağlanır.’
Özcan Yeniçeri Muharrem Varlı Zühal Topcu
Ankara Adana Ankara
Alim Işık D. Ali Torlak Ali Halaman
Kütahya İstanbul Adana”
BAŞKAN
– Evet, Sayın Komisyon katılıyor musunuz salt çoğunlukla?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AVNİ ERDEMİR (Amasya) –
Salt çoğunluğumuz yoktur, katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Önergeyi işlemden kaldırıyorum.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Salt çoğunluğu çağır, belki geleceğiz oraya,
belki oraya geleceğiz.
BAŞKAN
– Diğer önergeyi okutuyorum:
“Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
199
sıra sayılı Kanun Teklifine 5/1/1961 tarihli ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim
Kanununun 13. Maddesini değiştiren aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ederiz…”
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, bu görüşmeyi böyle sürdüremezsiniz. Çok
açık bir şekilde İç Tüzük’e şu anda
aykırı bir işlem yapıyorsunuz.
BAŞKAN
– Sayın Canikli, söz vereceğim size, bir saniye bir oturun.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Olmaz ki, aykırı işlem yapıyorsunuz, İç Tüzük’ün vermediği
bir hakkı kullandırıyorsunuz, olmayan hakkı kullandırıyorsunuz. Böyle bir usul
olabilir mi Sayın Başkan?
BAŞKAN
– Vereceğim, bu önergeden sonra söz vereceğim.
“Madde
13- Okul öncesi kurumlarında zorunlu öğrenim çağına gelmiş olan çocuklar bir
yıl süreyle eğitilir.
İsteğe
bağlı tamamlayıcı sınıflarda ve kurslarda, ilköğrenim çağı dışına çıkmış olup
da üst dereceli öğrenim kurumlarına gidememiş olan yurttaşların, genel
bilgilerini arttırmak ve kendilerinin daha iyi bir iş ve üretim unsuru olarak
yetiştirilmelerini sağlamak amacıyla öğretim yapılır.
Bu
kurumlar gerçek ve tüzel kişilerle belediyeler, özel idareler ve Devlet
tarafından açılabilir.
Seyfettin Yılmaz Zühal Topcu Alim Işık
Adana Ankara Kütahya
D. Ali Torlak Ali
Halaman
İstanbul Adana”
BAŞKAN
- Evet, Komisyon salt çoğunlukla
katılıyor mu önergeye?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AVNİ ERDEMİR (Amasya) –
Salt çoğunluğumuz yoktur, katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Önergeyi işlemden kaldırıyorum.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Salt çoğunluk burada oturuyor.
BAŞKAN
- 4’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup,
aykırılıklarına göre işleme alacağım…
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, ondan önce -bu usul ve bu konuyu- biraz
önce yaptığınız usulle ilgili usul tartışmasının açılmasını talep ediyorum.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Yerinizden, yerinizden…
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) - Aleyhte söz istiyorum.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Yerinizden… Tutanaklara geçsin Nurettin Bey.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Efendim, aleyhte…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Lehinde efendim…
X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
2.- Yeni madde ihdasına ilişkin
önergelerle ilgili Başkanın tutumu hakkında
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, biraz önce yaptığınız uygulama çok net ve
kesin bir şekilde İç Tüzük’e aykırıdır ve gerçek anlamda yok hükmündedir.
Nedeni şu Sayın Başkan: Bakın, İç Tüzük’ün 87’nci maddesine göre bir madde
ihdası da önerge sınırı kapsamındadır. Yani her…
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Nerede yazıyor o cümle?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Okuyorum, bakın. 87’nci maddenin birinci fıkrasını açın,
birlikte okuyalım.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Oku, anla!
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – 87’de böyle bir cümle yok. Bir boşluk var.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Okuyun efendim, açın okuyun.
“Kanun
tasarı veya teklifinde bir maddenin reddi, tümünün veya bir maddenin komisyona
iadesi, bir maddenin değiştirilmesi, metne ek veya geçici madde eklenmesi
dâhil, yedi önerge kapsamı içerisindedir.” Bu, normal maddeler için geçerli.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Bu o değil, oraya girmiyor. Aşağıdaki fıkraları oku, aşağıdaki
fıkraları.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Şu anda temel yasa olarak görüştüğümüz bir yasa nedeniyle,
teklif nedeniyle burada altı önerge sınırı vardır. Orada da iki önerge siyasi
parti grubuna dâhil olmayan milletvekilleri için ihdas edilmiştir, ayrılmıştır,
geriye dört tane önerge kalır temel yasa için. Bunun anlamı şudur: Her gruba
bir önerge düşer, ek madde ihdası da dâhil olmak üzere, çünkü siz ek madde
ihdası talebini ancak bir önergeyle yapabilirsiniz. Dolayısıyla şu anda bu
kural açık bir şekilde ihlal edilmiştir.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sen öğrenmemişsin, alttaki fıkraları oku.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Bir siyasi parti, kendisine tanınan temel yasalar için, her
madde için öngörülen ek madde ihdası dâhil olmak üzere önerge hakkını yeni
madde ihdası şeklinde kullanabilir, buna müdahale edemeyiz, ama bir tane
olabilir. Siz şu anda birden fazla okuttunuz Sayın Başkan. Bu, usule, İç
Tüzük’ün 87 ve 91’inci maddelerine çok açık bir şekilde aykırıdır. Dolayısıyla
bunun derhâl düzeltilmesi gerekir.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Ayrı maddeler onlar, ayrı maddeler!
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Alt fıkraları oku, alt fıkraları!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Aksi hâlde Sayın Başkan, her madde için sınırsız sayıda ek
madde verilmesi sonucunu doğurur ki…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Hayır, mümkün değil, mümkün değil sınırsız. Doğru değil.
Sınırlıdır.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – …ne İç Tüzük’te ne de Anayasa’da böyle bir durum
öngörülmemiştir. Ayrıca sizin biraz önce, aradan önce okuduğunuz Anayasa
Mahkemesi kararı da çok açık bir şekilde, ifade ettiğim görüşümüzü teyit
etmektedir, doğrulamaktadır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Her maddede sınırsız önerge verilmiyor ki!
OKTAY
VURAL (İzmir) – O, sınırsız önerge olduğu zaman Anayasa Mahkemesinin
kısıtlamayla ilgili hükmü.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Yaptığınız biraz önceki uygulama hukuka, kanuna, İç
Tüzük’e, her şeye aykırıdır Sayın Başkan. O nedenle tutumunuzu değiştirmeniz ve
İç Tüzük’ün biraz önce okuduğum 87’nci maddesinin birinci fıkrası ve 91’inci
maddesi hükümlerine uygun olarak tesis edilmesi gerekir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – 87’nin birini okuma, son fıkralarını oku. Senin hesabına
gelmiyor tabii!
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Hepsini okuyorum ben.
BAŞKAN
– Lehte Sayın Vural, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, öncelikle şunu ifade etmeliyim ki Divan
uygulamayı yapmıştır ve bitmiştir.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Hayır, öyle hukuksuz uygulama olmaz, böyle bir şey kabul edilmez,
öyle bir şey yok.
OKTAY
VURAL (Devamla) – Dolayısıyla 4’üncü maddeyle ilgili önergeleri siz gündeme
aldınız. Dolayısıyla burada aslında usul yerine getirilmiştir, bu konuda usul
tartışması açmak mümkün değil çünkü uygulama bitmiştir.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Öyle bir şey yok, kanunsuz usul olamaz; kanuna aykırı, İç
Tüzük’e aykırı usul olmaz, öyle şey olmaz.
OKTAY
VURAL (Devamla) – Dolayısıyla bu uygulamayı da doğrudan doğruya çoğunluk
iradesi de kabul etmiştir. Siz uyguladınız beş tane maddeyi, o zamana kadar
itiraz etmediler, 4’üncü maddeye gelince itiraz ediyorlar. Sizin hangi
uygulamanıza itiraz ediyorlar?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Öyle bir şey yok! Etmez olur muyuz, kayıtlara geçti
itirazımız. Okurken itirazımızı yaptık ve kayıtlara geçti.
OKTAY
VURAL (Devamla) – Biz ne yapıyoruz Nurettin Bey? Bu kanunun içi boş. İçi boş
olduğu için diğer kanunlarda bu kanunun içini doldurmak amacıyla oluşturulan
değişikliklere göre değişiklik öneriyoruz. Eğer siz kalkıp bana derseniz ki…
Çünkü 87’nci madde “Teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan, ancak
tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin
değiştirilmesini…” diyor.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – O 87’ye dâhil değil Nurettin Bey, bizim maddeye dâhil değil.
OKTAY
VURAL (Devamla) – Ben “Çok yakın ilgisi var.” diyorum. Siz burada “Bunun ne
alakası var?” deseydiniz anlardım.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – O ek madde ihdasının sınırlarını koyuyor, içeriğini
belirliyor, onunla bir alakası yok ki.
OKTAY
VURAL (Devamla) – Demek ki alakalı, demek ki sizin getirdiğiniz kanun
teklifinin içi boş, diğer kanunları almamış. Biz muhalefet olarak görevimizi
yapıyoruz, bu kanunun daha iyi çıkması için gayret sarf ediyoruz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Siz engelliyorsunuz şu anda, engellemek için de her şeyi
yapıyorsunuz.
OKTAY
VURAL (Devamla) – Sayın Başkanın uygulaması doğrudur çünkü biz daha maddeyi ya
da önergeyi görüşmüyoruz. Önce Komisyona soracak, Komisyon varsa işleme alacak.
İşleme almıyor yani bir maddenin eklenmesiyle ilgili bir iradenin okunmasından
bile niye bu kadar rahatsızlık duyuyorsunuz? Yok çoğunluk, işlemden kaldırıldı.
O bakımdan, müsaade edin de sizin içi boş olan bu kanun teklifinizin ne kadar
eksik olduğunu toplumun huzurunda gösterelim, millet de görsün, “Ya, bunu hazırladınız
da bu Milliyetçi Hareket Partisinin diğer kanunlarla ilgisi olan bu konularla
ilgili değişikliklerini niye düşünmediniz?” diye gelsin sizi denetlesin;
amacımız bu. O bakımdan, bu bir engelleme değil, aksine bu kanundaki boşlukları
doldurmak için.
Ben
isterdim ki Nurettin Bey… Siz burada bizim verdiğimiz önergelere “Yahu ne
alakası var bunların? Bu kanunla alakası yok.” deseydiniz saygı gösterirdim,
“İlişkisini kurmamışız.” derdim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sınırını belirliyor Oktay Bey, sınırın içeriğini
belirliyor.
OKTAY
VURAL (Devamla) – Demek ki ilişkili olduğunu kabul ettiğini kabul ediyorsunuz,
demek ki ihtiyaç olduğunu kabul ediyorsunuz. O zaman yapılması gereken husus,
çoğunluk burada olur, çoğunluk burada olunca görüşülür, kanun da daha iyi
çıkar.
Hepimiz
ülkemize hizmet etmek istemiyor muyuz? Siz de istiyorsunuz, biz de katkı
sağlamak istiyoruz. O bakımdan Sayın Başkanın önerisi sadece Komisyon iradesini
aramaktır. Komisyon iradesini aramasını engellemeniz…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY
VURAL (Devamla) –…doğru bir şey değildir, Sayın Başkan usulünü tatbik etmiştir.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
OKTAY
VURAL (Devamla) – Bu usul tartışmasının uygulanabileceği bir konu da şu anda
tezekkür edilmemektedir. Edilmediğine göre de bu usul tartışması hakkında bir
karar almaya da gerek yoktur. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Aleyhte söz isteyen Ahmet Aydın, Adıyaman Milletvekili.
Buyurun
Sayın Aydın.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli
Başkanım, Değerli Başkanlık Divanı; tabii ki, aslında dün de bu konuyla alakalı
üç tane usul tartışması açılmıştı ve bunlar üç usul tartışmasında da
gerekçeleriyle birlikte reddedilmişti. Bu yüzden Sayın Başkanım öncelikle şunu
ifade edeyim ki, hem İç Tüzük’ün amir, açık hükümlerine hem de Meclis
teamüllerine aykırı bir iş yapıyoruz.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Ne teamülü Ahmet yahu! Daha dünkü adam, teamülü bilmiyor!
AHMET
AYDIN (Devamla) – Burada özellikle muhalefet bu iş yapılmış gibi addetmeye
çalışıyor ama şu anda biz bu işin usul tartışmasını yapıyoruz ve henüz
geliştirilmiş bir usul de yok. Bu usul tartışması sonucunda usul
geliştirilecek.
Değerli
Başkanım, değerli arkadaşlar; bakın, az önce, oturumdan önce Sayın Başkanımız
aslında konuyu çok güzel bir şekilde özetledi ve o açıklamaların ışığında bu
tartışmanın dahi yersiz olduğunu dolayısıyla önerge sayısının temel kanunlarda
dörtten fazla, normal kanun görüşmelerinde de yediden fazla olamayacağını çok
net bir şekilde ifade etti.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sınır üç tane mi?
AHMET
AYDIN (Devamla) - Hâl buyken Sayın Başkanım, oturumdan sonra yeni bir şey icat
ediliyormuş gibi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor.
Bakın,
İç Tüzük’ümüzün 87’nci maddesi, çok açık bir şekilde, yeni madde ihdasını, aynı
zamanda geçici madde eklenmesini bu kapsamda sayıyor.
“Üst
limit yedidir.” diyor, “Yediyi geçemez.” diyor, “Madde eklemesi olsa dahi,
geçici madde ihdası olsa dahi, metne bir ek olsa dahi bütün önergelerin toplamı
normal kanunlarda yediyi geçemez.” diyor. 91’inci maddeyi açıyoruz, 91’inci
maddede de “Temel kanun olarak eğer görüşülüyorsa bu -hepsi dâhil olarak, şu
anda grup sayımız dört olduğu için- dördü aşamaz.” diyor. Eğer böyle bir yol
kabul edilirse normal kanunlarda bu en aşağı yediden belki on dörde çıkacaktı
ve sınırsız bir imkân tanımış olacağız; bu da işlerin yürümesi açısından ve İç
Tüzük’ün ihlali noktasında çok ciddi sıkıntılar getirecektir.
Sayın
Başkanım, bakın, Anayasa Mahkemesinin kararını aslında siz de okumuştunuz, aynı
zamanda 91’inci maddesinin gerekçesini dün gene okumuştunuz. Bütün bunların
ışığında şu anda yapılanın tamamen İç Tüzük’e aykırı olduğu çok net
görülecektir. Arzu ediyorsanız Anayasa Mahkemesinin kararını ben bir kez daha
okuyayım. Diğer taraftan bütün bunlarla birlikte 87 ve 91’inci maddeler
ışığında ve Anayasa Mahkemesinin temel kanunlarla ilgili olarak verdiği…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Hangi tarihte vermiş, hangi tarihte?
AHMET
AYDIN (Devamla) - …2001/129 esas ve 2002/24 No.lu Kararı’nda…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Bunlar baş örtüsüne de dediler, 411 el kaldırdık, baş örtüsüne
de “Anayasa’ya aykırı” dediler. Demek siz onu da destekliyorsunuz, demek siz
Anayasa Mahkemesinin baş örtüsüyle ilgili yaptığı bu düzenlemeyi iptal etmesini
de doğru buluyorsunuz. Bravo vallahi ya!
AHMET
AYDIN (Devamla) - …“Yasama etkinliklerinde asıl olan, kamusal yararı
gerçekleştirmek amacıyla yapılan görüşmeler sonucunda Meclis'in gerçek
iradesinin oluşmasıdır. Bu iradenin oluşmasında, yapılan görüşmeler kadar
verilen önergelerin de büyük katkısı olduğu bir gerçektir. Ancak,
milletvekillerine sınırsız sayıda önerge verme olanağının tanınmasının da
yasama çalışmalarını olumsuz yönde etkileyerek gereksinim duyulan yasaların
çıkarılmasını engelleyeceği açıktır.” dendikten sonra metne ek veya geçici
madde eklemesinin bu kapsamda değerlendirilmesinin zorunlu olduğu
belirtilmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET
AYDIN (Devamla) – Bu nedenlerle bir bölüm üzerinde ikiden fazla yeni madde
önergesi işleme alınamaz. Dolayısıyla Sayın Başkanım, usul tartışmasını dikkate
almanız lazım. Biraz daha usulünüzü gözden geçirerek hukuk oluşumunun icra
edilmemesini saygılarımla arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.
Sayın
Kaplan, buyurun.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Değerli arkadaşlar, deminden beri dikkat ediyorum, “Bir
maddede yedi tane önerge sınırlaması var.” diyor arkadaşlar ve “Her grubun bir
hakkı var.” diyorsunuz.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Temel kanunda öyle.
HASİP
KAPLAN (Devamla) - Farz edin ki AK PARTİ’den 2 grup daha doğdu Mecliste,
ayrıldı sizden, geçmiş dönemde oldu, çıraklık zamanında. CHP’den de 2 grup
ayrıldı, 4. Zaten 4 grup var, 8 grup oldu. Ne yapacağız, nasıl bölüşeceğiz yedi
tane önergeyi?
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Varsayım…
HASİP
KAPLAN (Devamla) – Yani varsayım üzerinden konuşuyorum. 8 tane grup olduk. Bir
maddede yedi tane önerge sınırlaması var. Ne yapacağız?
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Saklıdır hakkı. Kura çekeriz.
HASİP
KAPLAN (Devamla) – Şimdi, bu temel kanunları… Bakın, arkadaşlar, bizim başından
yaptığımız bir sakatlık var. Sakat başlanan bir işlemde siz doğruyu
bulamazsınız. Temel kanun anlayışı bu değil. Şimdi, diyor ki “Bir hukuk dalını
sistematik olarak değiştiren şeyler konusunda temel kanun olur.” Kim bunu
yapar? Hükûmet ister. Hükûmet istemiş mi? Yok. Komisyon istemiş mi? Yok.
Danışma Kurulunda oy birliği sağlanmış mı? Yok. Bir grup önerisi olarak
getiriyorsunuz. Bunun içine de “sistematik”, “temel kanun” diyerek istediğiniz
maddeyi dolduruyorsunuz torba kanun gibi. Şuppiluliuma üniversitesi kurulsun
mesela veya Selahattin Eyyubi veya işte Başbakanın adına, Cumhurbaşkanının
adına. Şimdi, bu temel kanunla bunun ne alakası var? Şimdi, bu konularda
Meclisi çalıştırırken biraz hukuka, demokrasinin evrensel ilkelerine, çoğulculuğa,
katılımcılığa, ortaklaşmaya ihtiyaç duyulan bir süreç yaşıyoruz. Arkadan üç
tane daha temel kanun gelecek. Yani bir önergeyle getiriyorsunuz, el
kaldırıyorsunuz, temel kanun oluyor. Temel kanun olmuyor arkadaşlar.
İstediğiniz kadar yirmi maddelik kanunları “çabuk geçireceğim” diye temel kanun
statüsüne koyun, bu kanun temel kanun değil. Bu kanun bir saikle getirilmiş üç
beş maddeden oluşuyor, geçirilecek. YÖK’teki baş örtüsünü mü çözüyorsunuz?
Eğitim kanunu, hadi çözün bakayım! YÖK’ün 17’nci maddesini getirin, baş örtüsü
olayını çözün. İşte görüşüyorsunuz, iktidarsınız, çoğunluksunuz, varsa gücünüz
yapın, gücünüz, inancınız varsa yapın. Ben de bunu söylüyorum.
Bakın,
Başkanın yaptığı sunuş yanlış değil. Komisyon katılmaz, geçer bu önerge, bu
önerge görüşülür. Sınırlama doğru değildir. Başından yanlış yapıyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP
KAPLAN (Devamla) – Yaptığımız şey demokrasiye uymuyor, burada Meclis hukukuna
uymuyor arkadaşlar, bunu ifade etmek istedim. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Şandır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, Sayın Nurettin Canikli grubumuzu…
BAŞKAN
– Yerinizden, buyurun.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
5.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin MHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, Sayın Canikli grubumuzla ilgili bu tartışmaların üzerine “Bu kanunu
engellemeye çalışıyorsunuz." dedi. Bir irade beyanı olarak, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak biz bu kanunu engellemeye çalışmıyoruz ancak Sayın Oktay
Vural’ın dediği gibi, bu kanun eksik bir kanun. Bu kanunun diğer kanunlarla
ilişkili olan konularda düzenlemesi yok. Verdiğimiz ek madde ihdasıyla ilgili
önergeler bu açığı tamamlamak için, en azından tutanaklara geçmesini amaçlayan
bir gayretti. Buna teşekkür beklerken böyle bir ithamla karşılaşmış olmaya
üzüntülerimi ifade ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Af edersiniz.
İkinci
bir husus…
AHMET
AYDIN (Adıyaman) – Zaten, İç tüzük…
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – “İç Tüzük” diyor Sayın Aydın.
Bu
İç Tüzük de söylediğiniz gibi değil, bir boşluk var. Bakın, 91’inci maddede
“iki önerge” diyor ama “iki önerge” dedikten sonra “yeni bir madde olarak
görüşülmesi” diye yeni bir başlık açıyor. Dolayısıyla, burada bir boşluk var.
Sayın Oktay Vural’ın teklif ettiği gibi, bu olaydan sonra bir teamül olmasın,
bir yanlışlığa kapı aralamayalım, bundan sonra grup başkan vekilleri olarak bir
araya gelir, bu konuda nasıl hareket edileceğine dair bir teamül ihsas ederiz,
ortaya koyarız ve ona göre bundan sonra bu sorunların çözülmesine imkân
sağlamış oluruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Ve bir şey daha: Yani bu tartışmalardan sonra biz bu
önergeleri geri çektik. Bu çektiğimiz önergeler sizin açınızdan, bu kanun
açısından kayıptır. Çektik önergelerimizi.
BAŞKAN
- Ben görüşlerimi zaten bir oturum önce belirtmiştim.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal'ın;
İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Rize Milletvekili Hayati Yazıcı ve 2 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Kayseri Milletvekili
Sadık Yakut ile 5 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Amasya Milletvekili Avni Erdemir, Uşak Milletvekili Mehmet Altay ve
Mersin Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten Tarafından Benimsenen (2/312) Esas
Numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Salih Kapusuz ve 12 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 21
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu Mali Yönetim
ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Milli
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/358, 2/305, 2/306, 2/307,
2/312, 2/384, 2/385) (S. Sayısı: 199) (Devam)
BAŞKAN
– 4’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına,
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünal'ın; İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Rize Milletvekili Hayati Yazıcı ve 2
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Sadık Yakut ile 5 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; Amasya Milletvekili Avni Erdemir, Uşak Milletvekili
Mehmet Altay ve Mersin Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten Tarafından Benimsenen
(2/312) Esas Numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Salih Kapusuz ve 12 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 21
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu Mali Yönetim
ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 4. Maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Madde
4 - 222 sayılı Kanunun 14'üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde
14 - (1) İlkokullar ve ortaokullarda büyüklüğüne, anasınıfları ve özel eğitim
sınıflarının bulunuşuna göre, ilköğretim kurumlarında aşağıdaki görevliler
bulunur:
a)
Müdür ve müdür yardımcıları,
b)
Öğretmenler; sınıf, branş, okul öncesi eğitim, özel eğitim öğretmenleri ile
gezici öğretmenler ve usta öğreticiler,
c)
Rehberlik uzmanları,
d)
Sağlık, teknik, genel idare ve yardımcı hizmetler sınıflarına dahil personel
ile eğitim faaliyetlerinin gerektirdiği diğer personel.
(2)
İlköğretim kurumlarındaki görevlilerin nitelikleri, görev ve yetkileri ile
atanma usul ve esasları yönetmelikle düzenlenir.
Zühal Topcu Alim Işık Ali
Halaman
Ankara Kütahya Adana
Özcan Yeniçeri Nevzat Korkmaz Mehmet Günal
Ankara Isparta Antalya
D.
Ali Torlak
İstanbul
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım önergeler aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini
okutacağım.
Şimdi
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
KAMER
GENÇ (Tunceli) - Yahu, biraz da Bayram’a ver okusun. Boyuna Başkana talimat
veriyor oradan, biraz da o okusun.
BAŞKAN
– Sayın Genç, isterseniz siz buyurun
buraya.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sana talimat veriyor.
BAŞKAN
– Zannediyorum bütün bu çabanız buraya
oturamadığınızdan herhâlde. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Olmaz bu kadar,
lütfen…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Yahu, ben senin gibi zavallı bir adam olmak istemem.
BAŞKAN
– Buyurun.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 199 Sıra Sayılı Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünal'ın; İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Rize Milletvekili Hayati Yazıcı ve 2
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Kayseri Milletvekili Sadık Yakut ile
5 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Amasya Milletvekili Avni Erdemir, Uşak Milletvekili Mehmet Altay ve
Mersin Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten Tarafından Benimsenen (2/312) Esas
Numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Salih Kapusuz ve 12 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 21
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu Mali Yönetim
ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 4.
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif arz ederiz.
Hasan Ören Emine Ülker Tarhan
Engin Özkoç
Manisa Ankara Sakarya
M. Volkan Canalioğlu Mehmet
Hilal Kaplan
Trabzon Kocaeli
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 199 Sıra Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 4. Maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Engin
Özkoç
Sakarya
TBMM
Başkanlığına
199
sıra sayılı kanun tasarısının 4’üncü Maddesinin teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Mülkiye Birtane Nursel
Aydoğan
Iğdır Kars Diyarbakır
Ertuğrul Kürkcü Altan Tan Adil Kurt
Mersin Diyarbakır Hakkâri
Hasip
Kaplan
Şırnak
BAŞKAN – Sayın Komisyon aynı
mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen
Engin Özkoç, Sakarya Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Başkan, geldiğimden beri bir beş dakika
konuşacağım ilk defa. Önerge vere vere bu konuşmamı engellemek için ellerinden
geleni yaptı milletvekillerimiz. Bir beş dakika konuşmam engellendi burada.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, az önce…
Sayın Mehmet Sağlam burada mı bilmiyorum. Bakıyorum, 28 şubatın değerli bakanı
sanıyorum şu anda Mecliste yok.
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) –
Buradayım.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Burada mı? Ben
göremedim. Evet.
Bakın ben… Zorunlu eğitimin sekiz yıla
çıkarılması için yasal düzenlemeler gerçekleştirilecek ve kademeli olarak
uygulamaya geçilmesi sağlanacaktır. Millî Eğitim Bakanı Sayın Prof. Dr. Mehmet
Sağlam’ın Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduğu Haziran 1996-30 Haziran 1997 yani 28 Haziran
1996’yla 30 Haziran 1997 arasında 28 Şubat vardır diye düşünüyorum ama ben
tabii ki daha yeni bir vekilim, siz bakanlık yaptığınız için belki bu tarihi
bunun dışında değerlendiriyor olabilirsiniz.
Şimdi, hem kalkacaksınız 28 Şubatın
bakanı olacaksınız hem Türkiye Büyük Millet Meclisinin AKP Başkan Vekili
olacaksınız hem 28 Şubatta “Bize böyle böyle yaptılar, biz bunun intikamını
alıyoruz.” diyeceksiniz, getireceksiniz bu milletin önüne bunu koyacaksınız, bu
millet de size inanacak, öyle mi? Yani yapmayın arkadaşlar ya, yapmayın, bu
kadarını yapmayın hiç olmazsa bu millete. (CHP sıralarından alkışlar) Yani
neresinden tutsak, bunun gerçekten tutulacak bir yanı yok. Bir yerde gerçekten
samimi olmak gerekiyor.
Yani 28 Şubatı Türkiye’nin gündemine
taşıyıp da Sayın Başbakan “28 Şubat kararlarıyla deveye hendek atlatmışlardır.”
diyecek, 28 Şubatın Bakanı AKP milletvekili olacak, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Başkan Vekili olacak. (CHP sıralarından alkışlar) Böyle bir şey var
mıdır yani, böyle bir samimiyet var mıdır! Bakarken hiç mi yüzümüz kızarmıyor?
Ben anlamış değilim arkadaşlar. Değerli arkadaşlarım, hayır, ne söylüyorsunuz
çok merak ediyorum.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Tarihi
karıştırdın, karıştırdın…
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Yani Sayın Işık
şimdi konuşuyor, ben de bakıyorum. Dedi ki: “Ya, değerli arkadaşlar, bu
müfredat on iki yıl boyunca hiç bozulmayacak.” Bunu basının huzurunda söyledi,
bunu Bakanın huzurunda söyledi ve “Ben Bakana katılmıyorum.” dedi. Sonradan
Sayın Bakan kalktı, dedi ki: “Hayır, bu müfredat, daha sonra eğer başvuru olur
da ayrı okullar açılırsa bozulacak.” Dedi mi demedi mi? Dedi. Hayır, ne oldu?
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Onu da
karıştırdın…
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Ya, bir tane,
bir tane elle tutulur bir şey söyleyin.
Daha sonra dediler ki: “Altmış ay altı
yaşını doldurmuştur.” Yahu insaf! Şimdi çocuğum olsa ben sayacağım da çocuğum
da yok. Yani ilk bir ayını dolduran çocuğa kaç yaşında diyorsunuz Sayın Işık?
Bir yaşında mı diyorsunuz? “Bir aylık.” demiyor musunuz, “iki aylık” demiyor
musunuz? On iki ayını doldurunca “Bu bir yaşındadır.” demiyor musunuz? O arka
sıralara götürüp de ikna etmeye çalıştığınız insanlar kimlerdir? Siz, diyelim
ki ikna ettiniz. Siz söylediniz diye altmış aylık bir çocuk altı yaşında mı
olacak? Ha, siz şöyle düşünüyor olabilirsiniz: Biz iktidarız, biz söylersek
çocuklar altı yaşına basmış olacak. Vallahi bravo, daha ne diyeyim size yani!
(CHP sıralarından alkışlar) Siz derseniz olur!
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) – Biz ne
dersek o olur!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Siz söylerseniz
olur, gerçekten öyledir yani.
Şimdi, tüm bunların hepsinin bir
samimiyete dayanmadığını ifade ediyorum. Bunlar doğru değildir, bunlar Türk
halkının gözünü boyamak içindir. Samimi olunsaydı, demin MHP’nin verdiği
önergelere bu kadar feveran etmezdiniz. Samimiyet bunun hiçbir tarafından yok.
Umut ediyorum ki, Türk halkı sizin niyetinizi anlıyordur ve Cumhuriyet Halk
Partisi bu konudaki düzgün, sizin anlamadığınız duruşu sergilemeye devam edecektir.
Saygılar sunuyorum hepinize. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özkoç.
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Sağlam, Sayın Özkoç’un
ifadesiyle ilgili söz talebiniz var, buyurun. İki dakika ama şu hangi
tarihlerde bakanlık yaptınız Sayın Sağlam, bir açıklayın da sayın
milletvekillerimiz dinlesinler.
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) –
Söyleyeyim efendim.
BAŞKAN – Buyurun.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Sağlam’ın, Sakarya Milletvekili Engin
Özkoç’un şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Sayın
milletvekilleri, gayet sakin beni dinlerseniz, size hangi tarihlerde bakanlık
yaptığımı… O zaman halef-selef olduğumuz arkadaşım da sizlerin arasında, ondan
sonra üzerinde konuşursak daha rahat olur.
Bakınız, ilk önce Anayol Hükûmeti
kuruldu, ben orada Bakan değildim. Bu Hükûmet, mayıs…
VELİ AĞBABA (Malatya) – YÖK
Başkanıydınız.
MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Hayır, YÖK
Başkanı da değildim, milletvekiliydim, 1995’te seçilmiştim. Doğru Yol
Partisinden milletvekiliydim ama birinci hükûmette, Anayol Hükümetinde -o
zamanki arkadaşlarımız bilir- ben Bakan değildim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Niye çok
parti değiştirdiniz, onu anlamadık?
MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Sadece bir
defa… Çok parti değiştirmedim. Bakınız, Sayın Tanal, ben siyasete girdim Doğru
Yol Partisinde, ondan sonra bir tek parti değiştirdim, o da AK PARTİ’ye girdim.
Doğru Yol Partisi de seçim kazanamadı ve dağılma noktasındaydı.
Şimdi, efendim, şuna gelelim: Bakınız,
Anayol Hükûmeti mayıs ayında istifa etti. Haziran başında...
VELİ AĞBABA (Malatya) – BDP’ye üye
olun, BDP’ye…
BAŞKAN – Sayın Ağbaba, lütfen…
MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Şimdi,
değerli arkadaşlarım, benim içinde bulunduğum 54’üncü Hükûmet haziran ayının
başında kuruldu. Haziran ayının başında kuruldu. Şimdi, 4+4+4’ü tavsiye eden
şûra mayıs ayında toplandı, ben o zaman Bakan değildim. Ben Bakan olduğum zaman
yani mayısta, haziran ayında yeni hükûmet kuruldu, Refahyol Hükûmeti.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Onu
söylemiyoruz Sayın Sağlam.
MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Bir sene
Hükûmetlik yaptık. 28 Şubat 1997’dedir yani bir sene sonra, işte, Millî
Güvenlik Kurulunda bir kararlar alındı. Millî Eğitim Bakanı Millî Güvenlik
Kurulunun üyesi değildir, benim imzam da söz konusu değildir. Sonra tartışmalar
başladı…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Şifahi olarak
katılmadınız mı?
MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Bir saniye
arkadaşlar.
Tartışmalar başladı. Biz Hükûmet olarak
kesintisiz eğitimin Millî Güvenlik Kurulunda aldığı karar doğrultusunda kabul
etmediğimiz için istifa ettik. [CHP sıralarından gürültüler, alkışlar(!)] Bir
saniye… İstifa ettik, ondan sonra 1997’nin Haziranında biz çekildik.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Tamam, ne
zaman, ne zaman? Altı ay sonra.
MEHMET SAĞLAM (Devamla) – 1997’nin
Ağustos ayında kesintisiz eğitim kararı çıktı. Ben karar çıktığı dönemde yine
haziran ayında ayrılmıştım görevden.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Şubat,
hazirandan önce geliyor Sayın Sağlam.
MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Yani Refahyol
Hükûmeti haziran ayında bitti, yeni kurulan hükûmet, ağustos ayında kesintisiz
eğitimi kabul etti. Ben anlamıyorum yani…
ORHAN DÜZGÜN (Tokat) – Ben de
anlamıyorum, bir daha söyler misiniz?
MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Bakınız, şûra
mayısta toplandı, ben bakan değildim, ben haziranda bakan oldum, bir sene
bakanlık yaptık ama Millî Güvenlik kararları, 28 Şubatta karar alındı, Millî
Güvenlik Kurulunda ben üye değilim…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Bakanlar
Kuruluna bunu bildirdim, uygulanmadı. Onun için biz çekildik ve ağustos ayında
bunlar ortaya çıktı, benimle bir alakası yok.
BAŞKAN – Sayın Sağlam, teşekkür
ediyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan.
BAŞKAN – Bir saniye, konuşma bitsin
Sayın İnce.
Sayın Kaplan, bir saniye, Hatip
kürsüden insin.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) – 28
Şubatta Bakan mıydınız, değil miydiniz?
MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Evet,
Bakandım…
FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Tamam.
BAŞKAN – Sayın Sağlam…
MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Ama 28
Şubatta Bakan değildim ama Millî Güvenlik Kurulu kararlarının altında benim
imzam yok. Ben kurul üyesi değilim, Millî Güvenlik Kurulu üyesi değilim, bu
kadar basit. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Sağlam, lütfen oturur
musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Sağlam,
mayıs, haziran, ağustos gibi, koskoca bir ayı, ben tarih tarih… Verdiği
bilgiler doğru değildir, tarih, tarih not…
BAŞKAN – Böyle bir şey olur mu Sayın
İnce? Şimdi, Sayın Sağlam hangi tarihlerde bakanlık yaptığını açıkladı.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Efendim,
kamuoyuna, Parlamentoya yanlış bilgi veriyor.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Sayın
Başkan, yanlış bilgi veriyor.
BAŞKAN – Buna sizin cevap vermeniz
gerekmez ki.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Olur mu
efendim öyle bir şey! Olur mu öyle bir şey.
BAŞKAN – Sataşmaya cevap veriyor Sayın
İnce, lütfen…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Hayır efendim,
sataşıyor!
Sayın Nur Serter’in konuşmalarının
yanlış olduğunu, yalan olduğunu söylüyor, onları anlatacağım.
BAŞKAN – Sayın İnce, Sayın Serter’in
konuşmalarının yanlış ve yalan olduğunu söylemedi…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Söyledi.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Söyledi.
BAŞKAN – Hayır, hangi tarihlerde
bakanlık yaptığını söyledi.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Açıklamak
istiyorum Sayın Başkan.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Sayın
Başkan, çarpıtıyor. Genel Kurula yanlış bilgi veriyor.
BAŞKAN – Ee, tutanakları isteyelim
Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan,
açıklamak istiyorum.
BAŞKAN – Ee, lütfen ama yani…
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın
Başkanım, az önce bana vermediniz.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Hayır efendim,
olmaz!
BAŞKAN – …her açıklamanın arkasından
sayın grup başkan vekillerinin böyle bir söz talebi olabilir mi?
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan,
Parlamentoya yanlış bilgi verdi, düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN – Sayın İnce, bakanlık yapan
Sayın Sağlam’ın kendisi…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan,
ben bunu Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsüne hakaret sayarım, grup başkan vekili
olarak cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN – Sayın İnce, o zaman şöyle
yapalım, siz hiç hakaret saymayın, öyle bir şey söz konusu değil.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Biz, hangi hükûmetlerin…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Ben söyleyeyim
efendim…
BAŞKAN – Bir saniye efendim, bir
müsaade eder misin… Müsaade eder misin efendim…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Buyurun.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Turhan
Tayan’a sorun!
BAŞKAN – O dönemde hangi hükûmetler
kuruldu, başlangıç ve hükûmetlerin istifa tarihlerini burada Başkanlık
kürsüsünden okuyacağım, onları istiyorum. İstettim onları.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Bakınız, Sayın
Nur Serter’in…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan,
grup başkan vekiline söz vermeniz lazım.
BAŞKAN – Sayın Genç, siz niye… Sayın
İnce kendisini ifade edemiyor mu?
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan,
bakınız, Parlamento geleneğinde böyle bir tartışmalı konuda grup başkan vekili
söz istediğinde söz verilir, bunu siz de biliyorsunuz, ben de biliyorum.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan,
bana söz vermediniz az önce.
BAŞKAN – Sayın İnce, bu grup başkan
vekillik bir konu değil ki. Sayın Sağlam’a sataşma söz konusuydu, o iddiayla
söz aldı, hangi tarihlerde bakanlık yaptığını söyledi. Bunun…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Hayır
söylemedi, tarihini mayıs, haziran yuvarlak laflar etti, tarihlerini
açıklayacağım.
BAŞKAN – Ee, tamam, ben de hangi
hükûmetlerin hangi tarihlerde görev yapacağını buradan açıklayacağım, istedim
tarihlerini.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan,
iki dakika süre verirseniz açıklarım.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın
Başkan, biz de doğru bilgiyi merak ediyoruz.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Ben doğru
bilgiyi vereceğim.
BAŞKAN – Ondan sonra da Sayın Sağlam
sizden söz isteyecek.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan,
siz bir grup başkan vekilini bu şekilde yalvartamazsınız! Söz vermeye
mecbursunuz! Olur mu böyle bir şey! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Ne demek? Niye kızıyorsunuz
Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Mecbursunuz!
Mecbursunuz! Böyle bir usul yok ya!
BAŞKAN – Yani Sayın İnce, illa kürsüye
çıkmak istiyorsanız buyurun, o ayrı bir…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Çıkmak
istiyorum!
BAŞKAN – Lütfen, ama bu doğru değil
Sayın İnce. Ben size söz vermedim.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Böyle
bir şey yok Sayın Başkan! Grup başkan vekilleri de İç Tüzük’e uymak zorundadır.
(Yalova Milletvekili Muharrem İnce
konuşmak için kürsüye çıktı)
BAŞKAN – Hayır, ben söz vermiş değilim
Sayın İnce size, söylediğim söz başka bir şey! Sayın İnce…
MUHARREM İNCE (Yalova) – “Buyurun”
dediniz.
BAŞKAN - Lütfen ama canım. “İlla
konuşmak istiyorsanız.” dedim yani.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Ben bu sözü
burada konuşacağım.
(CHP sıralarından ayağa kalkmalar, AK
PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN – Sayın İnce, bu İç Tüzük ihlali
değil mi?
MUHARREM İNCE (Yalova) – Ben Grup
Başkan Vekiliyim, bana söz vermek zorundasınız. Böyle bir hakkınız yok.
BAŞKAN - Bu kürsü işgali değil mi Sayın
İnce? Lütfen ama…
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın
Başkan, grup başkan vekilleri de İç Tüzük’e uymak zorunda.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Böyle bir
usulümüz yok.
BAŞKAN - Sayın İnce, burada ne yapmak
istiyorsunuz? Onu açıklayın. (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
Sayın Başkan, grubumuza sataştı.
BAŞKAN - Birleşime beş dakika ara
veriyorum sayın milletvekilleri.
Kapanma
Saati: 22.51
ALTINCI OTURUM
Açılma
Saati: 23.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 84’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
199 sıra sayılı Teklif’in görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın İnce, buyurun.
İki dakika söz veriyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
VIII.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
5.-
Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet
Sağlam’ın ifadelerine ilişkin açıklaması
MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, şimdi Sayın
Sağlam, sizin Bakanlığa atandığınız tarih 29 Haziran 1996, Bakanlıktan
ayrıldığınız tarih 30 Haziran 1997; bir yıl görev yapmışsınız.
Dediğiniz gibi, şûra, 13-17 Mayıs 1996
tarihleri arasında toplanmış. Ancak, bir; 28 Şubatta siz Bakansınız, siz
Bakansınız. İki; şûra kararlarının Tebliğler Dergisi’nde yayınlandığı tarih 29
Temmuz 1996; siz yine Bakansınız. Yani 28 Şubatta da Bakansınız, şûra
kararlarının Tebliğler Dergisi’nde yayınlandığında da Bakansınız.
23 Nisan 1997 Ulusal Egemenlik ve Çocuk
Bayramı nedeniyle Başbakan Yardımcısı Çiller açıklama yapıyor. Millî Eğitim
Bakanı Sağlam ve bürokratlarla yaptığı toplantıdan sonra “Sekiz yıl herkes
okuyacak. Sekiz yılın üzerine bir ihzari, hazırlık sınıfı olacak, sonra devam
edecek.” diyor.
O zaman, Sayın Salih Kapusuz Refah
Partisi Grup Başkan Vekili; Sayın Arınç, Sayın Gül milletvekili; Sayın Başbakan
İstanbul Belediye Başkanı. Bunların altında rahmetli Erbakan’ın imzası var mı
yok mu? Var mı yok mu? Turhan Tayan o zaman da sekiz yıllık eğitimi savundu,
şimdi de sekiz yıllık eğitimi savunuyor. Turhan Tayan kıvırmadı ki! (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Siz
neredeydiniz o zaman?
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) – 28 Şubatçısın!
MUHARREM İNCE (Devamla) - Turan Tayan
değiştirmedi ki görüşünü; o zaman da savundu, şimdi de savundu.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) – Biz de onun
için “28 Şubatçısın!” diyoruz.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Siz, Tebliğler
Dergisi’nde şûra kararları yayınlandığında Bakandınız, 28 Şubatta da
Bakandınız. Kamuoyunu doğru bilgilendirelim, yüce Meclisi doğru
bilgilendirelim, halkımızı doğru bilgilendirelim.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Sayın
Başkan, bir cümle söylemek istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, ben
şunu söyleyeceğim efendim: Tabii, bu konuda, 28 Şubatla ilgili yani bütün bu
konuyla ilgili sorunu Sayın Sağlam’ın üzerine atmayı doğrusu uygun görmüyorum
çünkü zaten AKP, 28 Şubatın isteği üzerine Refah Partisinden ayrılmışların
kurduğu bir parti. (AK PARTİ sıralarından “Hadi oradan!” sesleri) Dolayısıyla burada,
hepsi orada zaten. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 28 Şubatı
savunmaya başladınız!
OKTAY VURAL (İzmir) - 28 Şubatın ürünü
olduğu için…
BAŞKAN – Sayın Vural, teşekkür
ediyorum. Böyle bir usul olmaz Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) - Bu bakımdan,
sorumluluğu Sağlam’a… Haksızlık ediyorlar bence.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Sağlam.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – 28 Şubattan
sonra iktidara gelenler sizlersiniz!
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Sayın
Başkan, kürsüden…
BAŞKAN – Hayır, lütfen… Sayın Sağlam,
sataşma mı var, ne diye söz istiyorsunuz? Lütfen, yerinizden… Bir oturun…
Yerinize geçer misiniz? (CHP sıralarından “Ver, ver!” sesleri)
BAŞKAN – Bir saniye sayın
milletvekilleri…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan…
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Sayın
İnce’nin verdiği tarihler doğrudur efendim. Yalnız… (Gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen
ama…
OKTAY VURAL (İzmir) – Bırakın Sayın
Başkan yönetsin, bırakın!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan… Sayın Başkan… (Gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) – Yahu, üzülmeyin
efendim, zaten 28 Şubatçıların partisindesiniz siz! Sayın Sağlam üzülmesin, 28
Şubatçıların partisinde zaten!
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Sayın
Başkan… Sayın Başkan…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, Sayın Sağlam’a niye kürsüden söz vermiyorsunuz?
BAŞKAN – Hayır, Sayın Elitaş…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Oraya çıkıp,
illa zorbalık mı yapması gerekir?
BAŞKAN –…önce, Sayın Sağlam ne diye söz
istiyor?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Orada
zorbalık mı yapmak gerekiyor söz isteyebilmek için?
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Elitaş, bir dinler
misiniz? Sayın Sağlam, önce, ne diye söz istedi, onu soracağım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkana
niye söz verdiniz?
BAŞKAN – Kime niye söz verdim?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Muhalefet
grup başkan vekillerine söz verdiniz.
BAŞKAN – Sizden mi sorayım Sayın Elitaş
niye söz verdiğimi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Oraya çıkıp
zorbalık mı yapmak gerekiyor?
BAŞKAN – Bir önceki oturumda siz burada
yoktunuz. Niye söz verdiğimizi biliyoruz! Lütfen Sayın Elitaş…
OKTAY VURAL (İzmir)- Yahu, bırakın da
Sayın Başkan yönetsin canım, müdahale etmeyin!
BAŞKAN – Önce bir soracağım, niye söz
istiyorsunuz diye.
Ne için söz istiyorsunuz Sayın Sağlam?
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Şunun
için söz istiyorum efendim…
BAŞKAN - Sayın İnce ne söyledi size?
Yani sizin Bakanlık yaptığınız tarihleri farklı mı söyledi?
Buyurun Sayın Sağlam.
6.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Sağlam’ın, Yalova Milletvekili Muharrem
İnce’nin ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Hayır.
Şûra kararlarının benim Bakan olduğum
dönemde yayınlanması benim o kararlara katıldığım anlamına gelmez. (CHP
sıralarından gülüşmeler)
Müsaade buyurun.
Şûradaki bütün kararlar yayınlanır
efendim. Bakanlığın bunu benimsemesi ayrı bir şey. Şûralar tavsiye şûralarıdır,
ismi üzerinde. Dolayısıyla mayıstaki şûrada alınan kararlarda ben Bakan
değilim. Mayısta alınan kararların haziranda, ben Bakan olduktan sonra
yayınlanması Bakanlığın bu kararları benimsediği anlamına gelmez. Bunu arz
etmeye çalışıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Sağlam.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Sağlam
son otuz yıldan beri makam arabasız kaldı mı, kalmadı mı?
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünal'ın; İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Rize Milletvekili Hayati Yazıcı ve 2
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Sadık Yakut ile 5 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Amasya Milletvekili Avni Erdemir,
Uşak Milletvekili Mehmet Altay ve Mersin Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten
Tarafından Benimsenen (2/312) Esas Numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Salih
Kapusuz ve 12 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay
Vural ile 21 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu
Mali Yönetim ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/358, 2/305,
2/306, 2/307, 2/312, 2/384, 2/385) (S. Sayısı: 199) (Devam)
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen
Mardin Milletvekili Erol Dora.
Buyurun, Sayın Dora…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ben
konuşacağım.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben şu tablodan çok rahatsızım. Gerçekten, şu Meclisi
tribüne çevirdik. Yaklaşımlar, tarz kırıcı olmaya başladı. Şu an…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Aman bardağa
dikkat edin Hasip Bey.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Bakın, Sayın
İnce, biz kalp kırmayız, onur kırmayız, kafa kırmayız ama hak edenin kafasında
da bardak kırarız. Bu böyle, bizim tarzımız bu.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Kibardın bir
anda kabadayı oldun be, anında kabadayı oldun.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Bizim
partimize karşı da konuşurken, bazı arkadaşlar laf atarken Sayın Meclis Başkan
Vekiline şöyle söz söylediler, parti değiştirmelerle ilgili: “Parti
değiştirirken BDP’ye de gidin.” BDP yolgeçen hanı değil, öyle herkesin
çantasını alıp geleceği bir parti değil. (BDP sıralarından alkışlar) Bir kere,
yürek ister, inanç ister, kavga ister; eşitlik, özgürlük, adalet duygusu ister.
Bakın, konuşurken dilini, bir partiye, tüzel kişiye saygılı olma tarzını hiç
kimse kaybetmemeli.
ADEM YEŞİLDAL (Hatay) – CHP’lilere
söyle.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Şu an, üç tane
partide en az üç tane parti dolaşmış milletvekili size tek tek sayarım buradan.
SIRRI SAKIK (Muş) – Ne üç tane, ne üç
tane? Daha çok.
HASİP KAPLAN (Devamla) – AK PARTİ’den
de, CHP’den de… Yapmayın arkadaşlar. Şimdi, bakın bu tarz konuşmaları
yakıştıramıyoruz.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) –
CHP’de değil miydiniz daha önce?
HASİP KAPLAN (Devamla) – Bu şekilde
konuşarak, sataşarak da kimse kimseyi ötekileştirmeye kalkmasın. Buraya herkes
milletin iradesiyle geliyor, milletin iradesiyle gelen herkes saygındır bizim
için. Her partinin programıyla, tüzüğüyle, görüşlerine katılmasak bile,
özgünlüğü vardır. Herkes saygılı olsun. Birbirine benzeyen sistemin partileri,
düzenin partileri matruşka bebekler gibi aynıdır. Kendi aralarında
değiştirebilirler, girebilirler, çıkabilirler; bir gün orada olur, bir gün
orada olabilir. Bu tarza bir şey demeyiz ama bizim partimize yönelik konuşurken
herkesi biraz daha dikkatli olmaya çağırıyorum, saygıya davet ediyorum. Bunu
özellikle uyardım.
Diğer bir konu: Bu 4+4 eğitim
sisteminde o kadar sakatlıklar var ki hangisini alayım? Şimdi, burada kademe
olayına bakıyorum: 4+4. Şu Anayasa’ya bakıyorum, diyor ki: “Milletvekili
olabilmek için ilkokulu bitirmek lazım.” İlkokul beş sene. Şimdi, dört yıl
okuyan birisi milletvekili olabilir mi, olamaz mı?
Yani, arkadaşlar, bu, iki ayda
yetiştirilen tavuklar gibi veya hormonlu meyveler gibi, sebzeler gibi… Yani
söyleyin bakayım, deyin ki: “İlkokul bile okumasına, dört yıl bile okumasına
gerek yok milletvekili olmak için.” Şöyle bir şart… Ama Anayasa’da bu varsa…
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) – El
kaldırıp indirmek için okumaya da gerek yok.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Bakın,
Anayasa’da bu varsa bu Anayasa değişikliğine uygun düzenleme yapmak
zorundasınız. Ha, bu önergeyi ister kabul edin, ister etmeyin hiç umurumuzda
değil, çok açık söylüyorum. Ama yanlış hesap Bağdat’tan döner; yanlış,
yanlıştır. Siz Anayasa’nın 76’ncı maddesine milletvekili seçilebilmek için
ilkokul diploma şartını koyacaksınız; belediye başkanı için, belediye meclisi
için, bilmem bütün kuruluşlarda ilkokul diploma şartı alacaksınız, sonra dört
aylık bir sertifika…
Arkadaşlar, buna gerek yok, dört aylık
askerlik vardı, sonra iki aylık askerlik vardı, yirmi günlük askerlik vardı,
onu da fişli askerliğe çevirdik ya, paralı askerlik; bankaya yatırıyor,
tezkereyi alıyor.
Şimdi, söyleyin bakalım: Üç ay içinde
bir belediye başkanlığı boşaldı veya milletvekilliği ara seçimi kararı verdi,
bu yasa da geçti, ne yapacaksınız söyler misiniz? Dört yıl kademesini bitiren
milletvekili olabilir mi, soruyorum size, verin cevabını. Anayasa bu, ya bunu
değiştireceksiniz, bunu ona uyduracaksınız ya da yeni Anayasa yapıyorsunuz,
yeni Anayasa’yı buna uyduracaksınız. Yeni Anayasa’yı uyduramayacağınıza göre
yanlış yapıyorsunuz, bizim söylemek istediğimiz bu, yanlış oluyor. Dört aylık
kademe ilkokul değil, ilk dört yıl ilkokul değil, diploması da yok, tezkeresi
de yok, bir dahaki dönem…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) - …bu geçerse
milletvekili seçilecek yeterli insan da olmayacak. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Kaplan.
Aynı mahiyetteki önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal'ın; İlköğretim
ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile Rize Milletvekili Hayati Yazıcı ve 2 Milletvekilinin; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi;
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Kayseri Milletvekili Sadık
Yakut ile 5 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Amasya Milletvekili Avni Erdemir, Uşak Milletvekili Mehmet Altay ve
Mersin Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten Tarafından Benimsenen (2/312) Esas
Numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Salih Kapusuz ve 12 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 21
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu Mali Yönetim
ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 4. Maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Madde 4 - 222 sayılı Kanunun 14'üncü
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 14 - (1) İlkokullar ve
ortaokullarda büyüklüğüne, anasınıfları ve özel eğitim sınıflarının bulunuşuna
göre, ilköğretim kurumlarında aşağıdaki görevliler bulunur:
a) Müdür ve müdür yardımcıları,
b) Öğretmenler; sınıf, branş, okul
öncesi eğitim, özel eğitim öğretmenleri ile gezici öğretmenler ve usta
öğreticiler,
c) Rehberlik uzmanları,
d) Sağlık, teknik, genel idare ve
yardımcı hizmetler sınıflarına dahil personel ile eğitim faaliyetlerinin
gerektirdiği diğer personel.
(2) İlköğretim kurumlarındaki
görevlilerin nitelikleri, görev ve yetkileri ile atanma usul ve esasları
yönetmelikle düzenlenir.
Zühal Topcu (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen
Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bir milletin en büyük zenginlik kaynağı
yetişmiş kaliteli insan gücüdür. Bunun temini de, herkesin bildiği gibi,
eğitimdir. Ben de soruyorum veliler, öğretmenler ve öğrenciler adına: Her
konudan çok daha fazla siyaset üstü olmayı hak eden bir konunun bu kadar
siyaset malzemesi yapılması, bu kadar sık değiştirilmesi doğru bir şey midir?
Akşam yaptığını sabah bozuyorsun, dün “doğru” dediğine bugün “yanlış” diyorsun
yahut bir bakanın söylediğini diğeri yalanlıyor. Buna hangi ülkede müsaade
edilebilir? Bunun anlamı şudur değerli arkadaşlar: Sayın Başbakan, ya Millî
Eğitim Bakanlığı yapacak yeterlilikte adam bulamıyorsunuz, her şey yarım
yamalak, deneme yanılma yöntemiyle, yapboz anlayışıyla gidiyor ya da
“Yaptığımız ideolojik değil, pedagojik.” sözünüzün hakikatle bağdaşır bir
tarafı yok. Herkes eğitimci olamaz ancak bir başbakandan beklenir ki ülkeyi
yönetme sorumluluğu ile şu soruyu eski-yeni bakanlarına bir sorsun: “Arkadaş
siz ne yaptığınızın farkında mısınız? Hangi maksada hizmettir ülkenin eğitim
sistemiyle bu kadar oynamak?” “Okul öncesi eğitime ağırlık veriyoruz.” dediniz.
Ulusal ve uluslararası birçok kuruluşu da istismar ederek kampanyalar
yürüttünüz. Hatta Hükûmet olarak okul öncesi eğitimi belediyelere bağlamak istiyordunuz
ancak bunu o dönemde başaramadınız çünkü bu yetkinin bölücülüğün emrine girmiş
belediyelerin elinde nasıl neticeler doğurabileceği sizlere aktarıldı, bu
hizmet merkezî idarede kaldı. Şimdi, okul öncesi eğitimin zorunluluk kapsamı
dışına çıkarılmasını getiriyorsunuz. Ne oldu, eski hastalıklar yeniden mi
nüksetti? Ayrıştırıcı politikalarınız bir başka safhaya mı geçti, yoksa Oslo’da
PKK’yla yaptığınız müzakerelerde terör örgütüne verdiğiniz sözleri tutmak
zorunluluğu mu hissediyorsunuz? Bu hizmet ihtiyari olursa ve bu alana
bölücülüğün emrindeki belediyeler girerse neler olabileceğini hiç tahayyül
ettiniz mi?
Ne diyordu Sayın Çelik? “Okul öncesi
eğitim tüm dünyada önemsenmektedir.” Nimet Hanım da 2011’de “Biliyoruz ki
günümüzde toplumlar için getirisi en yüksek yatırım okul öncesi yatırım.”
diyordu. Ne oldu, ne değişti Sayın Hükûmet? Bu kadar önemliyse okul öncesi
eğitim, ne diye zorunlu eğitim kapsamı dışına çıkarıyorsunuz; yok, değil ise,
bunca yıl okul öncesi eğitimi geliştirdik, patlattık diye ne diye yaygara
kopardınız?
Peki, bu OKS, SBS kepazeliğine ne
diyeceğiz? Önce öğrencilerimizi strese sokuyor diye OKS’yi kaldırıp SBS’yi
getirdiniz, sonra Nimet Hanım’ın ilk işlerinden birisi SBS’yi kaldırmak oldu.
Sadece ortaöğretimi değil, yükseköğretimi de hünerli parmaklarınızla arapsaçına
çevirdiniz. ÖSS’den vazgeçtiniz, YGS ve LYS getirdiniz. Bu, Bilalleri,
Sümeyyeleri etkilememiş olabilir. Binlerce memleket evladı bu kaos çarkında
telef oldu. Şimdi de, şükür, Milliyetçi Hareket Partisinin 99’dan beri söylediği
üniversiteye sınavsız giriş sistemine geçeceğinizi açıklıyorsunuz. Gerçi
hakkınızı teslim etmek lazım. Bunu kavramak sizin için hiç de kolay değildi.
2011 seçimlerinde Milliyetçi Hareket Partisini hesap bilmemekle suçlayan
Başbakan, on üç yıl önce bu hesabı yapmış, bu hesabı tutturmuş Milliyetçi
Hareket Partisinin seviyesine tam on üç yıl sonra gelebildi. Olsun. Sayın
Başbakan için de bu bir aşamadır. Bu mesafeyi on üç yıl gibi kısa bir zaman
diliminde aldığı için de kendisini ayrıca kutluyorum. AKP’nin eğitim
uygulamalarında bir tutarlılık yok. Ali yazar, Veli bozar gibi günlük ve sığ.
Gelelim on yıllık AKP politikalarının
sonuçlarına: Ben söylemiyorum, Millî Eğitim Bakanı Sayın Dinçer söylüyor. Kanal
kanal gezerek millî eğitimimizin bugünkü iflas etmiş ahvalini anlatıyor. Sanki
on yıldır Millî Eğitim Bakanlığını AKP yönetmiyor…
OKTAY VURAL (İzmir) – Veysel de
yönetmiyor!
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – …ve sanki
yol arkadaşları değil on yıldır bakanlık yapan. Nasıl bir enkaz edebiyatı
yaparsanız yapın, AKP ülke yönetimine geldiği günden itibaren Başbakanlık
müsteşarı, bakanlıklar yapmış bir kişi olarak kendinizi bu sorumluluktan
vareste mi tutuyorsunuz? Ortada bir enkaz varsa, bunda en az diğer bakanlar
gibi sizin de sorumluluğunuz var. Dolayısıyla siz de hiç ümit vaat etmiyorsunuz
diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Korkmaz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
5’inci madde üzerinde üç adet önerge
vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın
ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal'ın; İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Rize Milletvekili
Hayati Yazıcı ve 2 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanvekili Kayseri Milletvekili Sadık Yakut ile 5 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Amasya Milletvekili Avni Erdemir,
Uşak Milletvekili Mehmet Altay ve Mersin Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten
Tarafından Benimsenen (2/312) Esas Numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Salih
Kapusuz ve 12 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay
Vural ile 21 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu
Mali Yönetim ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
5. Maddesiyle eklenen Ek Madde 4'de geçen "ihtiyaçlarının karşılanması
için de" ibaresinin "ihtiyaçlarının karşılanması için" olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
Zühal Topcu Alim Işık Mehmet Günal
Ankara Kütahya Antalya
Mehmet Erdoğan Mehmet Şandır Mustafa
Erdem
Muğla Mersin Ankara
Lütfü
Türkkan
Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 199 Sıra Sayılı
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünal'ın; İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Rize Milletvekili Hayati Yazıcı ve 2
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Sadık Yakut ile 5 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Amasya Milletvekili Avni Erdemir,
Uşak Milletvekili Mehmet Altay ve Mersin Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten
Tarafından benimsenen (2/312) Esas Numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Salih
Kapusuz ve 12 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay
Vural ile 21 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu
Mali Yönetim ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 5. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. 28
Mart 2012
Ali İhsan Köktürk Turgut Dibek Ali Haydar Öner
Zonguldak Kırklareli Isparta
Aylin
Nazlıaka
Ankara
Madde 5.- 222 sayılı Kanuna aşağıdaki
ek madde eklenmiştir.
"Ek
Madde 4- Bu Kanunun 76 ncı maddesinin birinci fıkrasına göre elde edilen gelirler,
il özel idarelerince, sekiz yıllık kesintisiz eğitim yapılan ilköğretim
kurumlarının arsa temini, binalarının yapım, bakım ve onarım ile diğer
ihtiyaçlarının karşılanması için de kullanılır."
BAŞKAN
– En aykırı önergeyi okutup işleme alıyorum:
TBMM
Başkanlığına
199
sıra sayılı kanun tasarısının 5’inci
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Mülkiye Birtane Adil
Kurt
Iğdır Kars Hakkâri
Hasip Kaplan Nursel Aydoğan Altan
Tan
Şırnak Diyarbakır Diyarbakır
Ertuğrul
Kürkcü
Mersin
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AVNİ ERDEMİR (Amasya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Duymadık efendim.
BAŞKAN
– Hükûmet önergeye katılıyor mu?
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) – Dinlemedi ki!
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Komisyonun kararını duymadık.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, lütfen…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Gerçekten duymadık.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Duymadık.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, bu, Meclise yakışmıyor, sayın milletvekillerine
yakışmıyor, Türkiye’ye yakışmıyor. Doğru değil yapılanlar.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Sayın Bakana yakışıyor mu, dinlemedi önergeleri?
BAŞKAN
– Önerge üzerinde söz isteyen İdris Baluken, Bingöl Milletvekili.
Buyurun
Sayın Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Heyetinizi
selamlayarak konuşmama başlamak istiyorum.
Tabii,
aslında ülke için, ülkenin geleceğini belirleyen çok önemli bir kanun ancak
burada genel olarak yapılan tartışmalara baktığımız zaman, eğitim sisteminin
içeriğine dair var olan sorunları masaya yatırıp bir şekilde çözüm arayan
yaklaşımlardan uzak bir tarz görüyoruz. Burada bütün tartışmanın formül üzerinde
yoğunlaşması, 4+4 mü olacak, 8+4 mü olacak, 1+bilmem kaç mı olacak şeklinde
yoğunlaşması, bu ülkenin eğitimle ilgili yaşadığı bütün sorunlarla ilgili
maalesef sorunlara teğet geçiş şeklinde bir tartışma zemini yaratıyor.
Bugün
aslında eğitim sisteminin en önemli sorunu, demokratik, eleştirel bakan,
sorgulayan bilimsel bir eğitim sistemine sahip miyiz, değil miyiz? Bugün
yapılan değişiklikler, bahsettiğimiz noktada doksan yıldır var olan
alışılagelmiş eğitim sistemi içerisinde tekçi, tornadan çıkmış gibi öğrenci
yetiştiren bir sistemi değiştiriyor mu, değiştirmiyor mu? Eğitimi tamamen
ideolojik bir birey yetiştirme üzerine kuran, tekçi bir anlayışı dayatan, bir
şekilde birey karşısında devleti kutsallaştıran bir yaklaşımı getiriyor mu,
getirmiyor mu? Bu tartışmaların son derece uzağındayız. Hâlbuki tartışılması
gereken asıl nokta, artık resmî ideoloji veya sermayeye sürekli ham madde
olarak öğrenciyi alıp, tornadan çıktıktan sonra da sistemin bir parçası hâline
getiren bu eğitim sistemini değiştirmekle ilgili olmalıydı. Burada önemli bir
fırsatın bu açıdan kaçırıldığını düşünüyoruz.
Şimdi,
doksan yıldır var olan sistemden farklı olan yönü nedir diye baktığımız zaman,
eğitim sisteminin piyasa koşullarına açılması ve ticarileştirilmesinin önünün
açılmasını görüyoruz yani kısacası paralı eğitime doğru bir geçiş görüyoruz.
Paralı sağlıktan sonra paralı eğitime de geçişin yolunu AKP Hükûmeti açıyor.
Tabii, burada o zaman “sosyal devlet” olgusunu tartışmaya açmak gerekiyor yani
sağlık gibi, eğitim gibi bir sosyal devletin vermesi gereken en temel kamusal
hizmetleri bile biz piyasa koşullarına açıyorsak, ticari birtakım faaliyetlerin
içerisine atıyorsak burada, gerçekten, bunun ciddi bir şekilde sorgulanması
gerektiğini düşünüyoruz.
Örneğin,
burada yapılan tartışmaların hiçbiri, bu kışı soğukta geçiren öğrencilerin
sorunlarıyla ilgili nasıl bir düzenleme yapıldığını sorgulamıyor. Çok uzağa
gitmeye gerek yok -hep seçim bölgelerimizden örnek veriyoruz- burada,
Mamak’taki, Altındağ’daki okullarda öğrenciler bu kışı soğuktan titreyerek
geçirdiler. Siz “FATİH Projesi” diye buraya gelip bilmem kaç milyarlık
tabletler aldık, dağıttık derken insanlar, öğrenciler 50 kişilik sınıflarda ya
da depreme uygun olmadığı tescil edilmiş okullarda eğitim görüyorlar.
Dolayısıyla burada asıl sorunlara yönelik gerçek bir tartışmanın olmadığını
tekrar belirtmek istiyorum.
Tabii
bizim açımızdan son derece önemli olan ana dilde eğitimle ilgili hiçbir
hatipten herhangi bir şey duymuyoruz. Parasız eğitimle ilgili partilerin gerçek
düşüncesi nedir, bir demokratik anayasa oluşturma sürecindeyiz, burada bununla
ilgili görüşler nedir, bilmiyoruz. Bakın, sadece bahsettiğim ana dilde eğitim
ve parasız eğitim istediği için şu anda 500’ün üzerinde öğrenci cezaevlerinde
bulunuyor ve getirilen değişikliklerde de bu öğrencilerin var olan özgürlük
tıkanıklıklarını gidermeye yönelik hiçbir düzelme görmüyoruz.
Bizim
temel sorunumuz şudur: Eğitim sistemi Türkiye’deki farklılıkları, Türkiye’deki
farklı inançları, kültürleri, halkları kendilerini ifade edecek şekilde, bir
özgürlük koridoru yaratacak şekilde özgür bireyler yetiştiriyor mu,
yetiştirmiyor mu? Sorgulayan, eleştirel bakan, demokratik düşünen, bir şekilde
sistemin parçası olmayan özgür bireyleri sisteme kazandırıyor muyuz,
kazandırmıyor muyuz? Aynı şekilde, bu kadar kapsamlı bir düzenleme yapılırken
eğitim emekçilerinin yoksulluk sınırı altında yaşamaları ya da atama bekleyen
yüz binlerce öğretmenin sorunu hiçbir şekilde tartışılmıyor.
Şu
anda bu sistemle ilgili Ankara’ya gelen eğitim emekçileri gündüz vermiş
olduğunuz talimatlarla bol bol gaz yediler…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS
BALUKEN (Devamla) -…tazyikli su yediler, şu anda da geceyi Ankara’nın soğuğunda
geçiriyorlar. Hiçbiriniz merak edip “Bu insanların talepleri nedir, ne istiyorlar.”
diye düşünmüyorsunuz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Baluken.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum ancak yoklama talebi var, arayacağım.
Sayın
Tarhan, Sayın Hamzaçebi, Sayın Baydar, Sayın Aygün, Sayın Fırat, Sayın
Eyidoğan, Sayın Ören, Sayın Türmen, Sayın Öner, Sayın Ekinci, Sayın Öğüt, Sayın
Acar, Sayın Kaplan, Sayın Özkoç, Sayın Toprak, Sayın Dibek, Sayın Köktürk,
Sayın Nazlıaka, Sayın Ağbaba, Sayın Özer.
Bir
dakika süre veriyorum sayın milletvekilleri.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal'ın;
İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Rize Milletvekili Hayati Yazıcı ve 2 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Sadık Yakut ile 5 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; Amasya Milletvekili Avni Erdemir, Uşak Milletvekili
Mehmet Altay ve Mersin Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten Tarafından Benimsenen
(2/312) Esas Numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Salih Kapusuz ve 12
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 21
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu Mali Yönetim
ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Milli
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/358, 2/305, 2/306, 2/307,
2/312, 2/384, 2/385) (S. Sayısı: 199) (Devam)
BAŞKAN
- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – “Kabul edenler…” dediniz Başkan. Sayın Başkan, “Kabul
edenler…” dediniz, yanlış el kaldırdılar yani kabul edilmiş oldu bu durumda.
Siz “Kabul edenler…” dediniz, hepsi beraber el kaldırdılar.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) – Onlar niye kaldırdılar, bilmiyorlar.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) - Hayır, farkında değiller, isterseniz görüntüleri isteyelim.
“Kabul edenler…” dediniz, hep beraber maşallah el kaldırdılar.
BAŞKAN
– Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 199 Sıra Sayılı Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal'ın; İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Rize Milletvekili
Hayati Yazıcı ve 2 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanvekili Kayseri Milletvekili Sadık Yakut ile 5 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Amasya Milletvekili Avni Erdemir,
Uşak Milletvekili Mehmet Altay ve Mersin Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten
Tarafından benimsenen (2/312) Esas Numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Salih
Kapusuz ve 12 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay
Vural ile 21 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu
Mali Yönetim ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 5. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. 28
Mart 2012
Ali İhsan Köktürk (Zonguldak) ve
arkadaşları
Madde
5- 222 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
“Ek
Madde 4- Bu Kanunun 76 ıncı maddesinin birinci fıkrasına göre elde edilen
gelirler, il özel idarelerince, sekiz yıllık kesintisiz eğitim yapılan
ilköğretim kurumlarının arsa temini, binalarının yapım, bakım ve onarım ile
diğer ihtiyaçlarının karşılanması için de kullanılır.”
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AVNİ ERDEMİR (Amasya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Önerge üzerinde söz isteyen Ali Haydar Öner, Isparta Milletvekili, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
(İstanbul
Milletvekili Ali Haydar Öner’in, Komisyon sıralarına, Başkanlık Divanına ve
Bakanlar Kurulu sıralarına cd bırakması.)
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Komisyon
Başkan Vekiline, Sayın Meclis Başkan Vekilimize ve Hükûmet temsilciliğine 11
Mart tarihli Komisyon toplantısı görüntülerini takdim ettim.
AHMET
YENİ (Samsun) – Bravo, bravo!
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) - Bu görüntüler incelendiğinde anlaşılacaktır ki bugün
saat üç buçuktan bu yana, olmayan, yoklukla malul, butlanla malul bir metin
üzerinde çalışıyoruz. Bu metin, sahte evrak tanzimi hükmündedir.
Sayın
Komisyon Başkanı ve diğer imzacılar, olmayan bir metni, gerçeklerle bağdaşmayan
bir metni imzalayarak Meclis Başkanlığına göndermişlerdir. “Profesör” sıfatı
taşıyan çok Saygıdeğer Nabi Avcı Beyefendi’nin bu duruma düşmesine fevkalade
üzüldüm. Gerçekten de Komisyon Başkanlığı için saygın bir profesörün böyle bir
gerçek dışı belgeyi imzalamaması, arkadaşlarına imzalatmaması gerekirdi. Aynı
şekilde, Sayın Meclis Başkanı da ne yazık ki bu evrakı işleme koymuştur.
Sayın
Meclis Başkanımız “Benim yetkim yok.” diyor. Hâlbuki, İç Tüzük, komisyonları
denetleme yetkisi vermiştir. Sadece evrak havale memuru gibi, oradan oraya
yazışmaları iletmekle yetinmiştir.
Değerli
milletvekilleri, MOBESE kameraları dahi Sayın Meclis Başkanından daha etkilidir
çünkü sürücüler MOBESE kamerasını görünce hızlarını ayarlamaktadırlar ama
Meclis Başkanını kimsenin taktığı yok. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
AHMET
YENİ (Samsun) – Saygılı ol, saygılı!
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) – Bu kafayla anayasa yapacakmış! İl il dolaşıyor, yiyor
içiyor, kendini ağırlatıyor, afra tafrayla, anayasa yapacağını söylüyor. Bu
Meclisin gelmiş geçmiş en itibarsız Meclis Başkanı Sayın Cemil Çiçek’tir. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET
YENİ (Samsun) – Biraz saygılı konuş be! Saygılı konuş biraz!
BAŞKAN
– Sayın Öner, lütfen… Sayın Öner…
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) – Ben, doğru bildiklerimi söylemek üzere geldim, kim ne
derse desin hiç aldırmam.
AHMET
YENİ (Samsun) – Biraz saygılı konuş!
BAŞKAN
– Sayın Öner, lütfen, temiz bir dille konuşunuz, uyarıyorum.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) – Benim dilim çok temiz, helal süt emdim.
BAŞKAN
– Sayın Öner, İç Tüzük’ün 67’nci maddesini okuyorum…
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) – Hiç kimse, benim dilimin temizliğine laf atamaz.
MUZAFFER
YURTTAŞ (Manisa) – Devlet terbiyesi almış bir kişi böyle konuşmaz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – İç Tüzük 67 Sayın Başkan.
BAŞKAN
– İç Tüzük’ün 67’nci maddesini okuyorum, temiz dille konuşun lütfen Sayın Öner.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) – Sayın Meclis Başkanı, İç Tüzük hükümlerini değiştirmek
üzere geldi, gongu çalıp gitti, millet birbirine girdi. Sayın Meclis Başkanı,
çok değerli iki hanımefendi Başkan Vekilinin uygulamalarını görse…
MUZAFFER
YURTTAŞ (Manisa) – Devlette valilik yapmış bir kişisin, devlet terbiyesi aldın.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) – Valiliği şerefle yaptım, sen benim valiliğime dil
uzatamazsın! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
– Sayın Milletvekili, lütfen…
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) – …çok değerli iki Başkan Vekilini izlese belki biraz
ilham alırdı.
Sayın
milletvekilleri, son günlerde, çocuklara süt dağıtma, efendim, dershaneleri
kapatma, YÖK’e sınavsız girme vaatleri yapılıyor. Bu süt nereden çıktı?
MUZAFFER
YURTTAŞ (Manisa) – Yanlış mı? Karşıysan bunu söyle.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) – Çocuklarımızı rüşvete alıştırmayın. 4+4’ün çamura
batmasını sütle kurtaramazsınız.
MUZAFFER
YURTTAŞ (Manisa) – Karşıysan süte, söyle bunu.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) – AKP’nin dershaneleri kaldırma diye bir projesi yoktu,
CHP’nin projesini çalıp millete satamazsınız. Bizim çocuklarımıza,
torunlarımıza ellerinizi sürmeyiniz çünkü geleceğimiz, torunlarımızın,
çocuklarımızın çağdaş, demokratik, laik eğitiminden geçiyor. Gelecek nesli
ayrıştıran yaklaşımlardan sakınınız çünkü sekiz yıllık eğitim başarılı
olmuştur.
Sayın
Canikli “Kız çocuklarımız okullardan mahrum kaldı.” dedi. Sayın Başbakan
“Çocuklarımız okula gidemez oldu.” dedi ama Sayın Bakanlığın verileri, TÜİK’in
verileri Sayın Canikli’yi de yalanladı, Sayın Başbakanı da yalanladı. Milleti
aldatarak, kandırarak bir yere varamazsınız. Komisyon Başkanı yerinde yok.
Sayın Bakan, bir var bir yok. Sayın Meclis
Başkanı yok. Bu yok hükmündeki yasa metni de yok. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA
ÖZTÜRK (Bursa) – Var var, hepsi var.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Devamla) – Bunu Cumhurbaşkanı veto etmezse Anayasa Mahkemesinden,
yoksa millet vicdanından dönecektir.
Saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünal'ın; İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Rize Milletvekili Hayati Yazıcı ve 2
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Sadık Yakut ile 5 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Amasya Milletvekili Avni Erdemir,
Uşak Milletvekili Mehmet Altay ve Mersin Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten
Tarafından benimsenen (2/312) Esas Numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Salih
Kapusuz ve 12 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 21 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu Mali Yönetim ve Kontrol
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 5. Maddesiyle eklenen
Ek Madde 4'te geçen "ihtiyaçlarının karşılanması için de" ibaresinin
"ihtiyaçlarının karşılanması için" olarak değiştirilmesini arz
ederiz.
Zühal Topcu (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AVNİ ERDEMİR (Amasya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Önerge üzerinde söz isteyen Meral Akşener…
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Mehmet Erdoğan…
BAŞKAN
– Mehmet Erdoğan, Muğla Milletvekili.
Buyurun
Sayın Erdoğan. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 199 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin 5’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir
toplumun en önemli varlığı yetişmiş insan gücüdür ancak görüşmekte olduğumuz
kanun teklifinde böyle bir şey yoktur. Görüşmekte olduğumuz kanun teklifi
oldukça muğlak ifadelerle doludur. Ben, çocuğunu okutmak istemeyen çok az insan
gördüm. Herkesin, çocuğunu okutmak istediği bir toplumda insanların kafasını
karıştırmak yerine çocuklarımızın, gençlerimizin önünü açmak lazım. Zorunlu
eğitimin dört yıl, sekiz yıl veya on iki yıl olması elbette önemlidir ancak
bundan daha önemlisi bu süre içerisinde çocuklarımıza vereceğimiz eğitimin
niteliğidir. Bu kanun tasarısında eğitimin niteliğinin nasıl artırılacağına dair
hiçbir hüküm yoktur. Eğitimin verimli ve başarılı olması için sabah okula giden
öğretmenin, öğrencinin şevkle, heyecanla okula gitmesini sağlamak lazım. Bu
ortamı sağlamadan çıkarılacak her kanun ancak bir eğitim hikâyesi olabilir.
Öğretmenin sabah okula heyecanla gidebilmesi için öğretmenlerin sorunlarını
çözeceksiniz. Öğretmene görevine, sorumluluğuna ve toplumdaki statüsüne,
itibarına uygun bir maaş vereceksiniz, emekli olunca da onu yok
saymayacaksınız. Öğrencinin sabah okula mutlu gidebilmesi için öğrenciye umut
vereceksiniz, istikbal vadedeceksiniz. Fırsat eşitliğinin olmadığı bir ortamda
öğrenciler bu heyecanı nasıl bulacaklar? İnsanın olduğu her yerde elbette
yanlışlar olabilir, bunları zaman içinde çözebilirsiniz ancak bazı işler vardır
ki hata kabul etmez. AKP İktidarı döneminde yapılan ve kabul edilmesi mümkün
olmayan şu hatalara bir göz atalım:
1)
Üniversite sınavında yapılan yolsuzluklar, soru hırsızlıkları.
2)
Polis meslek yüksek okulu sınavında yapılan yolsuzluklar, soru hırsızlıkları.
3)
Kamu Personel Sınavında yapılan soru hırsızlıkları, yolsuzluklar.
4)
Öğretmen atama sınavında yapılan usulsüzlükler, yolsuzluklar.
Bu
usulsüzlüklerin kabulü mümkün değildir çünkü bu yolsuzluklar, soru
hırsızlıkları çocuklarımızın ve gençlerimizin hayallerine, umutlarına,
emeklerine yapılan bir tecavüzdür, en önemlisi de kul hakkıdır. Kendisi kul
hakkına karşı bu kadar duyarsız olanlar nasıl bir dindar gençlik
yetiştirecekler? Vakit varken yeni hatalara sebep olmadan daha düzgün bir kanun
yapalım. Muhalefetin önergelerini yok saymaktan vazgeçin. Ülkemizin ve
gençlerimizin yarınlarını belirleyecek olan bu kanuna muhalefetin katkıda
bulunmasına engel olmayın, fırsat verin.
Görüşmekte
olduğumuz kanunun hayırlı uğurlu olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Sayın
Hamzaçebi, buyurun.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, dün Millî Eğitim Bakanı bir açıklama
yaptı, tutanaklardan aynen okuyorum: “1997 yılından 2002 yılına kadar okullaşma
oranlarındaki artış yüzde 1’i bile bulmuyor. 2003 yılından itibaren bakanların her
birisinin döneminde okullaşma oranları yüzde 1’in üzerinde.”
Sayın
Bakanın bu açıklaması gerçekleri yansıtmıyor. Millî Eğitim Bakanlığının web
sayfasındaki istatistiklerden okullaşma oranlarına ilişkin bilgileri veriyorum:
“İlköğretimdeki okullaşma oranı 97-98 öğretim döneminden 2002-2003 öğretim
dönemine yüzde 84,7’den yüzde 91’e çıkmıştır, beş yılda 6,3 puanlık bir artış
meydana gelmiştir. Sayın Bakanın ifade ettiği, 2003 yılından 2010-2011 dönemine
kadar ise yüzde 91’den yüzde 98,4’e çıkmıştır yani 7,4 puanlık bir artış
vardır, bu da sekiz yılda meydana gelmiştir. Yani AKP döneminde okullaşma
oranında meydana gelen artış, her bir yıl itibarıyla 1 puanın altındadır, ondan
önceki dönem itibarıyla ise 1 puanın üzerindedir; Sayın Bakanın dediğinin tam tersidir.
Genel
Kurulun bilgisine sunuyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Bakan doğru bilgi vermiyor o zaman Meclise. Yani bir Bakanın
verdiği bilgi yanlışsa…
BAŞKAN
– Lütfen Sayın Vural…
Sayın
Bakan, bir sözünüz var mı?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Ben bilgileri kontrol edeyim, tekrar
size dönerim çünkü farklı farklı kaynaklar, farklı farklı bilgileri veriyor
olabilir. Yanlışımız da varsa biz düzeltiriz, hiç endişe etmeyin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Verdiğimiz bilgilerden biz eminiz, tekrar gözden geçirir, sizinle
paylaşırız arkadaşlar.
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
6’ncı
madde üzerinde üç adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına,
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünal'ın; İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Rize Milletvekili Hayati Yazıcı ve 2
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Sadık Yakut ile 5 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; Amasya Milletvekili Avni Erdemir, Uşak Milletvekili
Mehmet Altay ve Mersin Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten Tarafından Benimsenen
(2/312) Esas Numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Salih Kapusuz ve 12
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 21
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu Mali Yönetim
ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 6.
Maddesiyle eklenen Ek Madde 11'de geçen "Milli Eğitim Bakanlığınca"
ibaresinden sonra gelmek üzere "çıkarılacak Yönetmelikle" ibaresinin eklenmesini
arz ederiz.
Özcan Yeniçeri Alim Işık Zühal Topcu
Ankara Kütahya Ankara
Mehmet Şandır Mustafa Erdem Mehmet
Günal
Mersin Ankara Antalya
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım önergeler aynı mahiyette
bulunduğundan önergeleri birlikte okutacağım ve işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı
ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi,
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 199 Sıra Sayılı Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal'ın; İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Rize Milletvekili Hayati Yazıcı
ve 2 milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Sadık Yakut ile 5 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Amasya Milletvekili Avni Erdemir, Uşak
Milletvekili Mehmet Altay ve Mersin Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten
Tarafından Benimsenen (2/312) Esas Numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Salih
Kapusuz ve 12 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay
Vural ile 21 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu
Mali Yönetim ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
6. maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Özgür Özel Hasan Ören Emine
Ülker Tarhan
Manisa Manisa Ankara
M. Volkan Canalioğlu Kadir
Gökmen Öğüt
Trabzon İstanbul
TBMM
Başkanlığına
199
sıra sayılı kanun tasarısının 6'ncı Maddesinin teklif metninden çıkarılmasını
arz teklif ederiz.
Sırrı Sakık Pervin Buldan Mülkiye Birtane
Muş Iğdır Kars
Nursel Aydoğan Hasip Kaplan Altan
Tan
Diyarbakır Şırnak Diyarbakır
Adil Kurt Ertuğrul
Kürkcü
Hakkâri Mersin
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AVNİ ERDEMİR (Amasya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Sırrı Sakık, Muş
Milletvekili.
Buyurun.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Aslında
çok böyle fırtınalar koparılıyor, yani sekiz yıllık eğitim mi, 4+4+4 mü olsun?
Bu bizi çok ilgilendirmiyor işin doğrusu, çünkü biz içinde yokuz yani içinde
olmadığımız bir şeyde çok fazla bir kayıkçı kavgasına girmek de şık değil.
Şimdi,
biz sizden şunu beklerdik: Birlikte bu cumhuriyeti kuran halklar adına, bugün,
bu kanun teklifinin bu cumhuriyeti kuranların ruhuna uygun bir şekilde dizayn
edilmesi gerekirdi yani iki muhalefet partisinin dünden kopardıkları o
fırtınalar… İçinde Kürtlere, Kürtlerin ana diline bir özgürlük var, bir
taraftan ruhban okuluna özgürlük var, diğeri de hızını alamadı “Papaz
yetiştiriyorlar.” şiarıyla buraya doğru geldiler. İçinde kin, içinde nefret,
içinde her şeyin olduğu bir yasa.
Şimdi,
sizler 28 Şubattan, evet, rövanş alıyorsunuz, alınmalıdır da ama peki, 28
Şubatı yapanlar yani bu sekiz yıllık eğitimi dayatanlar, YÖK’ü de onlar
getirmedi mi? YÖK’ü de o silahlı güçler bu halka dayatmadılar mı? O deli
gömleğini de onlar bu halka giydirmediler mi? Eğer gerçekten bu konuda çok
demokratsanız siz YÖK’le ilgili de getirip aynı rövanşı almalıydınız ama siz
bunu yapmıyorsunuz. Siz, bu ülkede halkların ruhuna uygun yasalar
yapmıyorsunuz, kendinize özgü yasalar yapıyorsunuz. Siz, zaman zaman kandan
kanunlar yapıyorsunuz. İşte bu kanununuz bizim açımızdan bu ülkede farklı
kimlikler adına kandan kanundur çünkü içinde Kürtler yok, diğer farklı halklar
yok, ana dilde eğitim yok. Bir insanın ana dili ana sütü kadar helaldir. Türk
dili sizin için ne kadar kutsalsa bizim için ana dilimiz Kürtçemiz bir o kadar
kutsaldır. Birlikte cumhuriyeti oluşturan halklar bugün… Doksan yıllık süre
içerisinde bu dile gem vurmuşsunuz, yok saymışsınız, yok hükmünde saymışsınız
ama bugün geldiğimiz noktada demokratik açılımdan, özgürlüklerden bahsediyoruz
ama hâlâ ana dille ilgili bu kandan kanunlara tanıklık ediyoruz. Bu yetmiyor, diğer
alanlarda da bir halkın diline, kimliğine gem vurulurken, bir halkın demokratik
alanda, sokaklarda demokrasi mücadelesi vermesine bile tahammülünüz yoktur ve
son günlerde, yani “Nevroz”da yaşananları hep birlikte gördük. Bu yetmiyor.
“Nevroz”da bu kadar zulüm edildi, bu işin mimarı olan sizin hükûmetlerinizin
Bakanı olan İçişleri Bakanı dün de şöyle bir şey söylüyor: “Biz yetmiş beş bin…
-Bu rakamı da nereden çıkarıyor?- onları tükürükle boğarız.” diyor.
Vallahi
Sayın Başbakan sen ve senin bakanların ve bütün grubunuz şunu iyi biliniz:
Kürtler boran gibidir. Borana tükürülmez, tükürdüğünüz zaman o tükürük sizin
yüzünüze geri gelir. Buna hakkınız yoktur. Bir halkı bu kadar aşağılamaya,
kimsenin buna hakkı yoktur. Arkanızda militer güçler de olsa, kolluk kuvvetleri
de olsa -biz bunları da gördük- kolluk kuvvetlerinize güvenerek bir halka
haksızlık etme hakkınız yok. Eğer yasalarda bize yer vermiyorsanız, yasalarda
ana dilimize saygı göstermiyorsanız, ama hiç olmazsa, haddinizi bileceksiniz,
bir halka hakaret etmeyeceksiniz. O tükürükte, bunu söyleyenler o tükürükte
boğulurlar. Onu söyleyenler dönüp bir baksınlar, bu cumhuriyetin kuruluşundan
bugüne kadar arşivlere baksınlar ki bu halkın o tür şeylere boyun eğmediğini…
Ve biz açıkça söylüyoruz, eğer gerçekten bir şey yapmak istiyorsanız, hepimizin
içinde olduğu, bütün bu ülkenin farklılıkları, renklerinin içinde olduğu bir
eğitim sistemine ihtiyaç vardır. Bu eğitim sistemi hayata geçmediği müddetçe bu
ülkede iç barışımızı dizayn edemeyiz, özgürlüklere kavuşamayız.
Bütün
kavgaların nedeni ana dilde eğitimdir. Ana dilimize sahip çıktığımız içindir ki
doksan yıldır ceberut yönetimlerle kavga ediyoruz ve ana dilimiz özgürleşmediği
müddetçe kavgamız devam edecektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Sakık.
SIRRI
SAKIK (Devamla) - Hepinize saygılar sunarım. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen Hasan Ören, Manisa Milletvekili.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
HASAN
ÖREN (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 199 sıra sayılı kanunun
6’ncı maddesi üzerinde verilen önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.
Görüyorum
ki kararlısınız yasayı çıkarmakta, haklı da olabilirsiniz ama biz de haklıyız.
Bu yasayla ilgili, Türkiye’de bir konsensüs aranmamış, sivil toplum örgütleri,
demokratik kitle örgütleri bu işin içine katılmamış ama ben bu tarafında
değilim işin; haklısınız, haklıyız. Sonuçta, halk iradesi, halk iradesinin
gereği bu yasayı çıkaracaksınız ama bu yasanın bu Meclise geliş biçimine kafam
takılıyor. Sayın Bakanım, mümkünse, beni dinlerse mutlu olurum. Hepimiz
Müslüman’ız. Dinî inançlarımız, manevi duygularımız hepimizin eşittir. Yalan
söylemekten korkarız, kul hakkından korkarız, yalancı şahitlik yapmaktan korkarız.
Türkiye’de yaşar iken de yaşamanın koşullarını oluşturan kanunları, yasaları,
Anayasa’yı kendimize rehber edinmişizdir ve bununla ilgili de bu kürsüden
“…Anayasa’ya sadakatten … namusum ve şerefim üzerine…” diyerek yemin ederiz.
Gerçekten, Komisyonda görüşülen bu tasarı teklif hâline gelirken -Sayın
Komisyon Başkanım yok, Sayın Bakanım burada- hangi duyguyla, ister manevi
duyguyla ister Anayasa’ya bağlılıkla yapılan bu kürsüdeki yemine dayanarak,
gerçekten hukuka uygun bir şekilde, Komisyonda, 21 madde Anayasa’ya uygun bir
şekilde geçmiş midir Sayın Bakanım? İçinize siniyor mu? Eğer bunun cevabını
verir iseniz, kayıtlara geçmesi için söylüyorum… Kayıtlara geçmesini niye
istiyorum? Kayıtlara geçen, 97’dekileri bugün bu kürsüden milletvekili
arkadaşlarım söylüyor. Eğer orada, Komisyonda 21 madde yirmi dakika içerisinde
geçtiyse, bu maddeler yasaya ve İç Tüzük’e uygun ise, değerli milletvekillerim
de o Komisyonun içerisindeydi… Burada biraz evvel Grup Başkan Vekilimizin
verdiği bilgilere “Eksiğimiz varsa öğreniriz.” dediniz, lütfen, bunun da
cevabını vermenizi istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, gerçekten büyük bir usulsüzlük yaptınız. Bu, gelecek dönemlere de
içtihat olacaktır. Bununla ilgili gerçek yüzünüzü gösterdiniz. Tahammülünüz
yok, hiçbir şeyin tartışılmasına içiniz izin vermiyor. “İleri demokrasi”
diyorsunuz, ileri demokrasiyle 81 ilden Ankara’ya gelip derdini anlatacak,
demokratik hakkını kullanacak öğretmenleri illerden bırakmıyorsunuz, hatta daha
öteye götürüyorsunuz, bireysel olarak Ankara’ya gelmesini engelliyorsunuz.
Sayın
Metiner, televizyonlarda söylüyorsun, her tarafta konuşuyorsun. İleri demokrasi
anlayışı bu Komisyonda olan 21 maddenin yirmi dakikada geçmesi midir? Ne olur
yirmi beş gün tartışsak, otuz gün tartışsak? Neye tahammül edemiyorsunuz?
Tahammül sınırlarınız niye bu kadar zayıf? Bu madde ne zaman yürürlüğe girecek?
Bu kanun altı ay sonra, beş ay sonra yani 2012-2013 öğrenim yılında girecektir.
Ne aceleniz var? Genel Kurulda kanunlar yığıldı, çıkaramıyor muyuz? Ama kafanız
ve mantaliteniz başka. Hani hep söylüyorsunuz ya: “12 Eylül, 12 Eylül” 12
Eylülde ceza çekenler şu sıranın bu yanındakiler. 12 Eylülün dikensiz gül
bahçesinde yaşayan sizlersiniz, sizlersiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Orada
hiç zahmet çekmediniz, işkenceyi burası gördü. 12 Eylül faşizminin zulmünü
burası gördü, siz hazıra kondunuz. Siz onun üzerinden siyaset yapma anlayışını
sürdürüyorsunuz. Ama yüz nakli tutmamıştır.
AHMET
YENİ (Samsun) – Anayasa’ya niye “Hayır.” dediniz?
HASAN
ÖREN (Devamla) – Mustafa Kemal’in yüzü size uymamıştır. Laikliğin, cumhuriyetin
yüzü size uymamıştır. Yapılan ameliyat başarılı gibi gözükse de yüz naklinde
doku uyuşmazlığı olmuştur.
AHMET
YENİ (Samsun) – Anayasa’ya niye “Hayır.” dediniz?
HASAN
ÖREN (Devamla) – Yüzünüzdeki maske düşmüştür, şimdi gerçek maske ortaya
çıkmıştır.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Bu üslup yakışmıyor size.
HASAN
ÖREN (Devamla) – Kafanızın arkasındaki o düşünceleri zorla da olsa Parlamentoya
diretmeye çalışıyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Ören, teşekkür ediyorum.
HASAN
ÖREN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET
METİNER (Adıyaman) – Bir cümleye tahammül gösteremiyorsunuz, bir Twitter
cümlesine tahammül gösteremiyorsunuz.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Aynı
mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünal'ın; İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Rize Milletvekili Hayati Yazıcı ve 2
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Sadık Yakut ile 5 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Amasya Milletvekili Avni Erdemir,
Uşak Milletvekili Mehmet Altay ve Mersin Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten
Tarafından Benimsenen (2/312) Esas Numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Salih
Kapusuz ve 12 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay
Vural ile 21 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu
Mali Yönetim ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 6. Maddesiyle eklenen Ek Madde 11'de geçen "Milli Eğitim
Bakanlığınca" ibaresinden sonra gelmek üzere "çıkarılacak
Yönetmelikle" ibaresinin eklenmesini arz ederiz.
Özcan Yeniçeri (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AVNİ ERDEMİR (Amasya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Önerge üzerinde söz isteyen Özcan Yeniçeri, Ankara Milletvekili; buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, insanın
insanla ilişkisi ile bir cıvatanın bir başka cıvatayla ilişkisini birbirine
karıştırmamak lazım. Bir çarkın bir çarkla ilişkisinde ruh yoktur, haberdarlık
yoktur, karşılıklı ilişki yoktur, duygu yoktur ama bir insanın bir insanla
ilişkisinde ruh vardır, haberdarlık vardır, etkileme vardır ve etkilenme
vardır. Dolayısıyla, bu getirilen yasanın aslında bu yönden irdelenmesi ve bu
yönde eleştirilmesi gerekir. Yani, şimdiye kadar, tamam, işte yasanın geliş
biçimi hatalı, anlattık, orada yapılan muameleler son derece kabul edilebilir
değil, demokratik teamüller evet ama gelin, bu yasanın öbür taraflarını da
irdeleyelim. Mesela, biraz önce söylediğim gibi, acaba bir yapı bize
tasarlandı, getirildi; bu yapıyı 12 Eylül de getirebilir, Romalı Sezarlar da
getirebilir, asıl olan bu yapı hangi ihtiyaçtan kaynaklanarak gelmiştir, bunun
üzerinde durmak ve değerlendirmeyi bu noktada yapmak lazım. Yani biz bir yapı
koyduk, dedik ki bu yapıya öğretmen uysun, öğrenci uysun, veliler uysun ve
toplum da bunu böyle kabul etsin. Bu total bir bakış açısıdır; bu bir
dayatmadır ancak şöyle yapılmış olsaydı, hani pazarlamada olduğu gibi, talebin
analizi yapılıp halk ne istiyor, insanlar ne istiyor, hangi ihtiyaçlardan
kaynaklanıyor, bu ihtiyaçları acaba hangi ölçüde getireceğimiz bu yapı
karşılayacaktır, bunların araştırmasıyla, soruşturmasıyla ortaya konulmuş
olsaydı o zaman “Evet, şu gerekçelerden dolayı bunun altı doludur ve bu
onaylanmalıdır.” denilirdi.
Burada
şunu söylemek istiyorum: 12 Eylülcüler nasıl toplumu yukarıdan dizayn ettiler
ise biz de yapısal anlamda böyle bir tasarıyla ortaya çıkmakla aynı şeyi bir
başka biçimde yapmış oluyoruz. Merkezine insanı koymayan, insana ve insanlığa
hizmet etmeyen her sistem eksiktir, sakattır. Aygıtların özne, insanların nesne
yerine konulduğu bir yerde hiçbir uygulama amacına ulaşmaz beyler. İleri
teknolojiler, yüksek yapılar ve gelişmiş yöntemler tek başına insanı daha iyi
ve daha yararlı yapmaya yetmez; manevi, millî, insani ve moral değeri olmayan
bir eğitim sistemi hangi yapı ve aracı kullanırsa kullansın toplumsal
ihtiyaçların değil, nefsinin ihtiyaçlarının peşinden koşan bencil insanı
yaratır.
Eğitim,
öznesi insan olan bir süreçtir. İnsanı nesne yerine koyan herhangi bir siyasi,
ekonomik ya da eğitim sistemi tartışılmaya dahi değmez. Değerler piramidini
altüst eden bir eğitim sistemi ne değer ne de değerli insan yaratabilir. Tablet
ve makineden önce bilim ve teknik adamı, okul ve üniversiteden önce öğretim
üyesi, hastaneden önce de doktor yetiştirmek esas olmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, eğitim, toplumun geleceği bakımdan hayati önemi haiz olan bir
süreçtir. Asla böyle bir sürecin, hırsların, tutkuların, saplantıların ve
intikam duygularının aracı yapılamaz. İnsanı nesne yerine koyan, eğitimi rant
aracı olarak gören, eğitimi rövanş almanın aracına indirgeyen her anlayışı
buradan kınamak ve reddetmek gerekir. Eğitim, kimlikli, şahsiyetli ve idealleri
olan nesilleri yetiştirmeyi esas almalıdır. Şahsiyetli, idealli ve inançlı
insanları sürekliliği olan bir eğitim sistemi yetiştirebilir.
Devam
ederek gelişen, gelişerek devam eden yapılar kurumları oluşturur. Yeni yapılar
süreç içerisinde sisteme dâhil edilebilir ancak ana yapıların ortadan
kaldırılmaması kaydıyla. Her dönemle birlikte sistemin yeniden kurulmak
istenmesi milletin sürekliliği açısından tehlikelidir. Toplumlar geçicilik
üzerinden değil süreklilikleri üzerinden geleceğe tutunurlar. Son birkaç yıl
içinde eğitimde basamaklı kur sistemi, kur atlama sistemi, kredili sistem, alan
değişimi gibi onlarca sistem devreye sokulmuştur. Bugün yeni bir sistemle karşı
karşıyayız.
Beş
dakikalık süreç içerisinde son sözlerimi söylersem şunları söylemem gerekiyor:
İleri teknolojiler, yüksek yapılar ve gelişmiş yöntemler tek başına insanı daha
iyi ve daha yararlı yapmaya yetmez. Manevi, ilmî, insani ve moral değeri
olmayan bir eğitim sistemi hangi yapı ve aracı kullanırsa kullansın toplumsal
ihtiyaçların değil nefsin ihtiyaçlarının peşinden koşan insanları
yetiştirecektir.
Saygılar
sunuyor, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
6’ncı
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul
edilmiştir.
7’nci
madde üzerinde üç adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 199 Sıra Sayılı Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal'ın; İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Rize Milletvekili
Hayati Yazıcı ve 2 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanvekili Kayseri Milletvekili Sadık Yakut ile 5 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Amasya Milletvekili Avni Erdemir,
Uşak Milletvekili Mehmet Altay ve Mersin Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten
Tarafından Benimsenen (2/312) Esas Numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Salih Kapusuz ve
12 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 21
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu Mali Yönetim
ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 7.
Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Recep Gürkan Aydın Ayaydın Hasan
Ören
Edirne İstanbul Manisa
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Kamer
Genç
İstanbul Tunceli
Madde
7- 14.6.1973 tarihli ve 1739 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun 22 nci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde
22- Mecburi ilköğretim çağı çocuğun 72 ayını bitirdiği yılın Eylül ayı sonunda
başlar ve kesintisiz 8 yıl devam eder.
TBMM
Başkanlığına
199
sıra sayılı kanun tasarısının 7'inci Maddesinde yer alan "6-13"
ibaresinin "6-14" olarak; "5" ibaresinin "6"
olarak; "13 yaşını bitirip 14" ibaresinin ise "14 yaşını bitirip
15" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Mülkiye Birtane Hasip
Kaplan
Iğdır Kars Şırnak
Nursel Aydoğan Ertuğrul Kürkcü Altan
Tan
Diyarbakır Mersin Diyarbakır
Adil
Kurt
Hakkâri
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal'ın; İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Rize Milletvekili Hayati Yazıcı
ve 2 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Sadık Yakut ile 5 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; Amasya Milletvekili Avni Erdemir, Uşak Milletvekili
Mehmet Altay ve Mersin Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten Tarafından Benimsenen
(2/312) Esas Numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Salih Kapusuz ve 12
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 21
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu Mali Yönetim
ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 7 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır Oktay Vural Özcan
Yeniçeri
Mersin İzmir Ankara
Alim Işık Zühal Topcu Lütfü Türkkan
Kütahya Ankara Kocaeli
Ahmet
Duran Bulut
Balıkesir
"Madde
7- 14/6/1973 tarihli ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununun 22 nci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde
22- Mecburi okul öncesi çağı 60-72 aylık grubundaki çocukları kapsar. Bu çağ
çocuğun 5 yaşını bitirdiği yılın eylül ayı sonunda başlar, 6 yaşına girdiği
yılın öğretim yılı sonunda biter. Mecburi ilköğretim çağı 6-14 yaş grubundaki
çocukları kapsar. Bu çağ çocuğun 6 yaşını bitirdiği yılın eylül ayı sonunda
başlar, 14 yaşını bitirip 15 yaşına girdiği yılın öğretim yılı sonunda
biter."
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI NABİ AVCI (Eskişehir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Okul öncesi eğitimin gerekli olduğunu ve önemini ortaya koyan olgular aşağıda
sıralanmıştır:
1.
Okul öncesi eğitim çocuğun kendisini tanımasına ortam hazırlar. Çocuk kendini
kabul ettirmeyi, başkalarını kabul etmeyi, haklarını korumayı ve başkalarının
haklarına saygıyı, grup oyunlarında öğrenir. Böylece, öz yönelimli bir
dünyadan, sosyal yönelimli bir duyarlılığa geçer.
2.
Çevre uyarıcı zenginliği, çocuğun zihinsel deneyimlerini çeşitlendiricidir.
Okul öncesi eğitim kurumları, düzenleyeceği öğrenim yaşantılarıyla, çocuğun
duyularının gelişimini, algılama gücünü artırır. Aklı yürütme sürecinde, ona
yardımcı olur ve yaratıcılık pekiştirilir.
3.
Okul öncesi eğitim kurumları çocuğu, sosyal bir ortam içinde eğiterek, toplumun
kültür değerlerinin özümlenmesine yardımcı olur. Kültürel özelliklere uygun
alışkanlıklar, bu eğitsel ortamda, daha kolaylıkla kazanılır.
4.
Çocuğa özgür iradesiyle kendini sınırlama deneyimleri kazandırılır. Kendi
davranışlarının kurallarını herkesin benimseyebileceği evrensel ölçülerde,
kendisinin koymasının temeli, bilinçle yönetilen bu eğitsel ortamda, kolaylıkla
atılabilir.
5.
Çocuğun yeterlilik ve yetersizlikleri, duygusal sorunları, bu kurumlarda
sağlanan dikkatli bir gözetimle, erken yaşlarda, saptanabilir ve gerekli
önlemler, koruyucu bir tutum içinde ele alınır.
6.
Okul öncesi eğitimi, çocuğu ilkokula hazırlayıcı bir rol oynar. Çocuğa kendi
düşüncelerini, duygularını açığa vurma olanakları sağlanarak, onun, kendisini
anlamasına ve ortaya koymasına fırsat verilir. Bu yolla çocuğun konuşma
becerisi güçlendirilir, yaratıcılığın ve kendine özgü davranışların temeli
atılır.
7.
Okul öncesi eğitim kurumları, çalışan annelerin sorumluluklarını günün belli
saatleri içinde üstlenerek, bir yandan annenin gönül rahatlığı içinde işinde
verimli olmasını sağlarken, diğer yandan çocuğun verimsiz koşullarda ve ellerde
zedelenmesini önler.
8.
Okul öncesi eğitimi gerekli kılan bir başka toplumsal olgu, geri sosyoekonomik
ya da zedeleyici koşullardan gelen çocuklar sorunudur. Bu çocuklar için
düzenlenecek bilinçli bir okul öncesi eğitim uygulaması, onların, içinde
bulundukları yetersiz koşullardan zarar görmelerini önleyebilir.
Bugüne
kadar yapılan bilimsel araştırmalar ve çağdaş eğitim alanındaki uygulamalar,
çocukların okul öncesi yaşlarındaki yaşantılarını daha ileriki yıllarda zihin,
beden, duygu ve sosyal gelişimlerini etkileyen en önemli faktörlerden birisi
olduğunu göstermektedir. Ayrıca bu yaşlarda verilen eğitimin, çocuğun
yeteneklerinin gelişmesinde çok önemli payının olduğu da bilinen bir gerçektir.
Yapılan
araştırma sonuçlarına dayalı analizlere göre, 17 yaşına kadar olan zihinsel
gelişimin % 50'si 4 yaşına kadar oluşmaktadır. 4 yaşından 8 yaşına kadar %
30'u; 8-17 yaş arasında ise % 20'sinin elde edildiği saptanmıştır. On sekiz
yaşına kadar gösterilen okul başarısının % 33'ü okul öncesi yıllarında
gösterilen başarı ile açıklanabilmektedir.
Bu
bakımdan tesadüflere bırakılmayacak kadar ciddi, bilimsel ve sistematik bir
organizasyon ile yönlendirilmesi gereken okul öncesi eğitim hizmeti, tüm eğitim
sisteminin en can alıcı noktasıdır.
Bireyin
eğitiminde okul öncesi eğitim kurumu arasındaki devamlılık önemli bir etkendir,
çünkü okul öncesi kurumdan ilköğretime geçiş önemli bir süreçtir. Bu geçiş ne
kadar uyumlu ve sağlıklı olursa, bireyin ilköğretimdeki yılları da o kadar
başarılı olacaktır; bu da ancak iki kurum arasındaki devamlılıkla sağlanır. Bu
nedenle gelişimin ve eğitimin sürekliliği, yani gelişimin ve eğitimin nesnesini
oluşturan bireylerin süreç içinde değişerek ilerlemeleri için ilköğretim
kademesinden önce okul öncesi eğitim şarttır. Bu değişiklikle okul öncesini
zorunlu hale getirmek amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum…
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Sayın
Çıray, Sayın Özkes, Sayın Hamzaçebi, Sayın Baydar, Sayın Fırat, Sayın Seçer,
Sayın Aslanoğlu, Sayın Acar, Sayın Serindağ, Sayın Tanal, Sayın Öner, Sayın
Karaahmetoğlu, Sayın Dibek, Sayın Toprak, Sayın Köktürk, Sayın Kuşoğlu, Sayın
Küçük, Sayın Nazlıaka, Sayın Yıldız, Sayın Işık.
Bir
dakika süre veriyorum sayın milletvekilleri.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal'ın;
İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Rize Milletvekili Hayati Yazıcı ve 2 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Sadık Yakut ile 5 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; Amasya Milletvekili Avni Erdemir, Uşak Milletvekili
Mehmet Altay ve Mersin Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten Tarafından Benimsenen
(2/312) Esas Numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Salih Kapusuz ve 12
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 21
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu Mali Yönetim
ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Milli
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/358, 2/305, 2/306, 2/307,
2/312, 2/384, 2/385) (S. Sayısı: 199) (Devam)
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
199
sıra sayılı kanun tasarısının 7'nci Maddesinde yer alan "6-13"
ibaresinin "6-14" olarak; "5" ibaresinin "6"
olarak; "13 yaşını bitirip 14" ibaresinin ise "14 yaşını bitirip
15" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI NABİ AVCI (Eskişehir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
– Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu
yaş çocuklarının çoğu öz bakım gereksinimlerini bile kendi kendilerine
karşılayabilecek, temel eğitime hazır olmalarını sağlayan fiziksel ve zihinsel
gelişimi gösterecek düzeyde olmayabilir. Daha önce denenmiş ve sakıncaları
nedeniyle vazgeçilmiş olan bu yaklaşımın yeniden gündeme getirilmesi uygun değildir.
Okul öncesi eğitime verilen önem ve sağlanan gelişmeler göz ardı edilmeyerek
okul öncesi eğitim (60-72 ay) zorunlu temel eğitim kapsamında ele alınmalı,
ancak 72. ayını tamamlamış çocuklar ilköğretime başlamalıdır.
BAŞKAN
– Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 199 Sıra Sayılı Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal'ın; İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Rize Milletvekili
Hayati Yazıcı ve 2 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Sadık Yakut ile 5 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Amasya Milletvekili Avni Erdemir,
Uşak Milletvekili Mehmet Altay ve Mersin Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten
Tarafından benimsenen (2/312) Esas Numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Salih
Kapusuz ve 12 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay
Vural ile 21 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu
Mali Yönetim ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 7. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Recep Gürkan (Edirne) ve arkadaşları
Madde 7- 14.6.1973 tarihli ve 1739
sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun 22 nci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Madde 22- Mecburi ilköğretim çağı
çocuğun 72 ayını bitirdiği yılın Eylül ayı sonunda başlar ve kesintisiz 8 yıl
devam eder.
BAŞKAN
– Komisyon önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI NABİ AVCI (Eskişehir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Önerge üzerinde söz isteyen Recep Gürkan, Edirne Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Her Recep’i alkışlamayız ha!
RECEP
GÜRKAN (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan
önce, şu anda, Kızılay’da polis copuna, biber gazına, tazyikli suya direnen
eğitim emekçilerini kutluyorum ve bu eğitim emekçilerine karşı yapılan
işkenceyi de kınıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Bir
söz var, diyor ki: “Özgürlüğün şarkısını şiddetin çalgısıyla çalamayız.”
Yaklaşık bir aydır bunu yapmaya çalışıyoruz. Bütün pedagojik yaklaşımlara,
bütün bilimsel yaklaşımlara rağmen ısrarla bu yasa geçirilmeye çalışılıyor ve
sonuç itibarıyla da Parlamento çoğunluğuna dayanılarak geçirilecek. Altı yaşı
beş yaşa çektiniz, geçireceksiniz belli ama Sayın Bakan dedi ki: “Üst sınırı,
tavanı yetmiş iki ay yapacağız.” Sayın Bakan, sınıf öğretmenliğinde, sınıflarda
şöyle bir ilke vardır: Aynı yıl içerisinde doğmuş çocuklar, örneğin ocak ayıyla
ekim ayında doğmuş çocuklar, okuma yazmaya dönemsel olarak da farklı zamanlarda
geçerler. Hatta birçok pedagog, eğitim bilimci “Eğer çocuğunuz o yılın -ki siz
de bunu bir anlamda ifade ettiniz- eylül ayından sonra doğmuşsa -ekim, kasım, aralık-
o yaş grubuyla çocuğu göndermeyin, bir yıl sonra gönderin.” der. Yani bunu
yapacaksınız, bu beş yaşı geçireceksiniz belli, hiç olmazsa o üst sınırı da
seksen dört aya çekin ki vatandaşa biraz daha özgürlük tanıyın, vatandaşın
özgürlük alanları biraz daha genişlesin.
Değerli
arkadaşlar, buraya siyaset yapmak için çıkmadım, ben bir eğitimciyim, yirmi
yedi yıl eğitim sektöründe çalıştım, öğretmenlik yaptım, yöneticilik yaptım.
Şimdi,
bu yasayı getirirken hep şu söylendi: “Biz 28 Şubatın rövanşını alacağız;
kindar gençlik yetiştireceğiz; 28 Şubatta bize hendek atlattılar; 28 Şubatın
mazlumu biziz, öğrencilerimiz okuyamadı, öğrenim özgürlükleri ellerinden
alındı; bu kararlarla milletin dinini öğrenmesine engel olundu.” Öyle değil mi,
hep böyle dendi, hep böyle söylendi; Sayın Başbakandan başlayarak teklif
sahipleri, iktidar partisinin milletvekilleri hep bunu söylediler. Tabii, bunu
söylerken o 28 Şubattaki bu kararlara imza atanlara, bu kararları söyleyenlere,
bu kararları teklif olarak getirenlere de bir sürü şeyler söylediler. Ben
burada onları söylemek istemiyorum. Öyle bir çelişki ki bu iktidar partisi
için, bir taraftan 28 Şubatı ve zulmedenleri kötülerken, “Bize zulüm yaptılar.”
derken diğer taraftan da o zulüm yaptığı söylenenleri kendinizden milletvekili
yaptınız.
Bakın,
dönemin, 28 Şubatın Millî Eğitim Bakanı Sayın Mehmet Sağlam ne diyor:
“Kesintisiz eğitim konusunda art arda çark eden Millî Eğitim eski Bakanı Mehmet
Sağlam topu Doğru Yol Partisine attı. Sağlam kesintisiz eğitimdeki çizgisini
‘Partim ne karar verdiyse o yönde hareket ediyorum. Partimize mensup
milletvekillerinin yüzde 99,9’u ne yönde oy verdiyse ben de o yönde oy verdim.’
sözleriyle savundu. Sağlam ‘Ben bir söylediğimi daha sonra yalanlayan birisi
değilim.’ dedi. Bilim adamı olarak kesintisiz sekiz yıla inandığını kaydeden
Sağlam, sekiz yılın bu dönem başlama şansının da az olduğunu ifade etti.”
Ben
şimdi Sayın Sağlam’a diyorum ki: Ya bilim adamı olarak söylediğinizi
savunuyorsanız burada bu yasaya “Hayır” diyeceksiniz ya da “Bilim adamı olarak
ben söylediklerimin arkasında duramıyorum.” diyeceksiniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Ben
size hatırlatmak açısından bir şeyi daha söylemek istiyorum: O 28 Şubatta size
zulmedenler, sizin çocuklarınızın, bu ülkenin çocuklarının öğrenim görmesini
engelleyenler var ya, unutmuşsunuzdur, hatırlatayım ben. O dönem, 18 maddeden
oluşan MGK kararları 13 Mart 1997’de Bakanlar Kurulunda sadece otuz sekiz
dakikada görüşülüyor ve tam bir mutabakatla çıkıyor. Kimler mi imzalıyor? Allah
rahmet eylesin Necmettin Erbakan Başbakan olarak, Şevket Kazan, Abdüllatif
Şener, Mehmet Sağlam, Cevat Ayhan, Musa Demirci, Necati Çelik, Recai Kutan,
İsmail Kahraman ve oylarınızla Cumhurbaşkanı seçtiğiniz Abdullah Gül. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum Sayın Gürkan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) – Biz daha çoğuz… Biz daha çoğuz…
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Say, say, say…
BAŞKAN
– Sayıyorlar, niye itiraz ediyorsunuz?
Önerge
kabul edilmemiştir. (CHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM
İNCE (Yalova) – Saydın mı?
FATMA
NUR SERTER (İstanbul) – Ne demek? Hiç saydın mı? Saymadın.
BAŞKAN
– 7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
FATMA
NUR SERTER (İstanbul) – Saydınız mı?
ÜNAL
KACIR (İstanbul) – Niye saysın ki?
FATMA
NUR SERTER (İstanbul) – Saymadı, saymadı.
BAŞKAN
- Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
8’inci
madde üzerinde üç adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünal'ın; İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Rize Milletvekili Hayati Yazıcı ve 2
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Sadık Yakut ile 5 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Amasya Milletvekili Avni Erdemir,
Uşak Milletvekili Mehmet Altay ve Mersin Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten
Tarafından benimsenen (2/312) Esas Numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Salih
Kapusuz ve 12 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay
Vural ile 21 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu
Mali Yönetim ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 8. Maddesiyle değiştirilen Madde 24’ün birinci cümlesinde geçen
“ortaokul” ibaresinden sonra gelmek üzere “ile İmam Hatip Ortaokulu” ibaresinin
eklenmesini ve ikinci cümlenin madde metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Alim Işık Lütfü Türkkan Zühal Topcu
Kütahya Kocaeli Ankara
Mehmet Şandır Mustafa
Erdem
Mersin Ankara
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım önergeler aynı mahiyette olduğundan
önergeleri birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı
ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 199 Sıra Sayılı Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal'ın; İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Rize Milletvekili
Hayati Yazıcı ve 2 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanvekili Kayseri Milletvekili Sadık Yakut ile 5 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Amasya Milletvekili Avni Erdemir,
Uşak Milletvekili Mehmet Altay ve Mersin Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten
Tarafından benimsenen (2/312) Esas Numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Salih
Kapusuz ve 12 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay
Vural ile 21 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu
Mali Yönetim ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 8. Maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sakine Öz Kadir Gökmen Öğüt Özgür
Özel
Manisa İstanbul Manisa
Aydın Ayaydın M. Volkan Canalioğlu Dr.
Aytun Çıray
İstanbul Trabzon İzmir
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
199
sıra sayılı kanun tasarısının 8'inci Maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Mülkiye Birtane Hasip
Kaplan
Iğdır Kars Şırnak
Nursel Aydoğan Ertuğrul Kürkcü Altan
Tan
Diyarbakır Mersin Diyarbakır
Adil
Kurt
Hakkâri
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere
Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI NABİ AVCI (Eskişehir) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER
(İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisi
için gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Gerekçede ortaokulların ayrılmasının
nedenleri arasında farklı gelişim özellikleri taşıyan öğrencilerin bir arada
bulunmasının yarattığı olumsuz durumlar açıklanması kanun metninde ise her ne
kadar ayrı kurulması esastır ibaresi yer alsa da ilkokullar ile ya da
ortaokullar ile birlikte kurulabilecekleri hükmü ile çelişmektedir. Ayrıca
hangi okulun ilkokul, hangisinin ortaokul olarak belirleneceği ya da
ortaokulların nerelerde ilkokullar ile ya da liseler ile birleştirileceğine
ilişkin bakanlığın bugüne kadar yapmış olduğu ve kamuoyuna yansıyan bir
çalışmasının olmaması, en azından kriterlerin bile belirlenmemiş olması,
okulların büyük oranda bugünkü fiziki yapısı ile ayrışmaya uygun olmaması ciddi
sorunlara neden olacaktır. Diğer bir sorun da hangi öğretmenin hangi kurumda
çalışacağı ile ilgilidir. Bu uygulama bu şekilde yasalaşması hâlinde
öğretmenler okul okul gezmek zorunda bırakılacaklardır.
BAŞKAN – Diğer taraftan, aynı mahiyette
önerge üzerinde söz isteyen Sakine Öz, Manisa Milletvekili, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
SAKİNE ÖZ (Manisa) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Üzerinde söz aldığım bu madde,
iktidarın gerçek niyetini ortaya koyması açısından tam bir mihenk taşıdır.
Bakınız, AKP grup başkan vekillerinin
verdiği ilk teklif ne diyor: “İlköğretim kurumlarının toplam eğitim süresi
sekiz yıldır. İlköğretim birinci kademe ve ikinci kademe okulları bağımsız
okullar hâlinde kurulabileceği gibi imkân ve şartlara göre birlikte de
kurulabilir.” Yani ilköğretim ilk kademesini içeren 4’üncü sınıfa kadar olan
okullarla ikinci kademe olan yani ikinci 4 yılı kapsayan okullar ayrı ayrı da,
birlikte de olabilir denilmiş. Sonra teklif alt komisyona gitmiş, orada bu
hüküm “İkinci kademe ortaöğretimle birlikte de kurulabilir.” hâline
getirilmiştir ve AKP’nin şiddet uygulayarak bu teklifi geçirdiği, Millî Eğitim
Komisyonuna zorla kabul ettirilen, yani şu anda görüştüğümüz maddede bakın ne
diyor: “İlköğretim kurumlarının ilkokul ve ortaokul olarak bağımsız okullar
hâlinde kurulması esastır ancak imkân ve şartlara göre ortaokullar,
ilkokullarla veya liselerle birlikte kurulabilir.” Yani 5’inci sınıftaki bir
öğrenciyi, yani dokuz ya da on yaşındaki bir öğrenciyi liseliyle aynı okulda
okutacaksınız. Bakınız, 1997 yılında sekiz yıllık kesintisiz eğitim kabul
edilirken o zaman Refah Partisinde olup bugün AKP’de politika yapan birçok
siyasetçi var. Açın tutanaklara bakın, o zaman ne demişler: “Siz, altı
yaşındaki bir çocukla on dört yaşındaki bir çocuğu nasıl bir arada
okutabilirsiniz.” Şimdi ne yapıyorsunuz?
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Onun her
hâlükârda, bizim zorunluluk hâlinde.
SAKİNE ÖZ (Devamla) – Dokuz yaşındaki
bir çocukla on sekiz yaşındaki bir çocuğu aynı binada okutacaksınız. Bu
çelişkiyi bize kim açıklayacak? O zaman kıyasıya eleştirdiğiniz, eleştiride
bulunduğunuz ve her fırsatta sekiz yıllık kesintisiz eğitimi başarısız
göstermek için kullandığınız bu hükmü çok daha ileride sizler getiriyorsunuz.
Sayın milletvekilleri, siyasette
insanların kendi kendisiyle çelişmesi çok vahimdir. Bu, insanın kendi kendine
muhalefet etmesi demektir. Yoksa Komisyonda yaptığınız gibi, 1997’de o sözleri
söyleyen arkadaşlarınızı bulup onlara da mı şiddet uygulayacaksınız?
Sayın milletvekilleri, dokuz-on
yaşındaki öğrencilerin yetenek ve gelişim tercihlerine göre seçimlik dersler
oluşturacağını söylüyorsunuz, henüz dokuz yaşındaki bir çocuğun tercihinden
bahsediyorsunuz. Kendi siyasi hırslarınızı gerçekleştirmek için çocukları
kullanıyorsunuz. O yaşta bir çocuğun özgür iradesiyle tercih yapamayacağını
biliyor musunuz? Bilmiyorsanız, hiçbiriniz çocuk büyütmemiş, hiçbiriniz bilim
insanına danışmamışsınız demektir. Yok eğer biliyorsanız, o zaman da bile bile
çocuklarımızın geleceğini karartıyorsunuz demektir. Bunun hangisinin daha vahim
olduğu konusunda karar vermekte ben zorlanıyorum.
Değerli milletvekilleri, örneğin, bir
çocuğun 4’üncü sınıftan sonra imam hatip derslerine yönlendirileceğini
düşünelim. Bu çocuğun orta kısımda okuduktan sonra “Hayır, bu bana uygun
değilmiş, ben lisede imam hatibe gitmek istemiyorum.” deme şansı var mıdır? (AK
PARTİ sıralarından “Var, var.” sesleri)
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Var, var!
SAKİNE ÖZ (Devamla) – Mahalle baskıları
işte böyle zamanlarda işler. “Ayşe Hanım, Ahmet Bey, imam hatibe verdiği
çocuğunu okuldan aldı, başka liseye verdi.” denilecektir. Öğrenci özgür
iradesini kullanmadan kendisini bir dayatmanın içinde bulacaktır. Size
soruyorum: Hangi milletvekilinin bu ülkenin çocuklarını mutsuz edecek bir
teklife “Evet.” deme lüksü vardır? Zaten bu vahim durum görüldüğü için olsa
gerek Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun uzlaşma çağrılarına kulak
tıkanmıştır.
Değerli milletvekilleri, Komisyonda
CHP’nin uğradığı şiddeti bir yana bırakıyorum, orada asıl yaralanan milletin
vicdanı olmuştur ama teklifin Türkiye Büyük Millet Meclisindeki yolculuğu
sırasında uğradığı değişiklikler bile AKP’nin kafa karışıklığını
göstermektedir. Önce “4’üncü sınıftan sonra açık öğretim.” denildi, sonra ondan
vazgeçildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SAKİNE ÖZ (Devamla) – Kaç yaşında okula
başlanacağı konusunda bir türlü karar verilemedi.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal'ın;
İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Rize Milletvekili Hayati Yazıcı ve 2 Milletvekilinin;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Sadık Yakut ile 5 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; Amasya Milletvekili Avni Erdemir, Uşak Milletvekili
Mehmet Altay ve Mersin Milletvekili Çiğdem Münevver Ökten Tarafından benimsenen
(2/312) Esas Numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Salih Kapusuz ve 12
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 21
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu Mali Yönetim
ve Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 8.
Maddesiyle değiştirilen Madde 24’ün birinci cümlesinde geçen “ortaokul”
ibaresinden sonra gelmek üzere “ile İmam Hatip Ortaokulu” ibaresinin
eklenmesini ve ikinci cümlenin madde metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR
KOMİSYONU BAŞKANI NABİ AVCI (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER
(İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Bu düzenleme ile, İmam Hatip
Ortaokulunun ayrıca oluşturulması ile ilkokul ve ortaokulun ayrı okullar olması
sağlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 00.51
YEDİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 00.54
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 84’üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
199 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon yok.
Ertelenmiştir.
Kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 29 Mart 2012
Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 00.55