DÖNEM:
24
CİLT:
16 YASAMA YILI:
2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
82’nci
Birleşim
22 Mart 2012 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip
üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- İstanbul Milletvekili
Melda Onur’un, Dünya Su Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, 21 Mart Nevruz Bahar Bayramı’na ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Kütahya Milletvekili
Vural Kavuncu’nun, geriatrik rehabilitasyona
ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Tunceli Milletvekili
Hüseyin Aygün’ün, CHP heyeti olarak Osmaniye Cezaevine yaptıkları ziyarete
ilişkin açıklaması
2.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, Nevruz kutlamalarının devlete
karşı ayaklanma aracı olarak kullanıldığına ilişkin açıklaması
3.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Hilal Kaplan’ın, Yaşlılara Saygı Haftası’na ilişkin açıklaması
4.- İstanbul Milletvekili
Kadir Gökmen Öğüt’ün, GAP sulamalarındaki gecikmenin neden kaynaklandığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
5.- Manisa Milletvekili
Selçuk Özdağ’ın, Kütüphane Haftası’na ilişkin açıklaması
6.- Elâzığ Milletvekili
Enver Erdem’in, Elâzığ’ın sorunlarına ve nüfusunun hızla düştüğüne ilişkin
açıklaması
7.- İstanbul Milletvekili
Haluk Eyidoğan’ın, suyun ulusal güvenlik
stratejilerinin ayrılmaz bir parçası olarak dikkate alınması gerektiğine
ilişkin açıklaması
8.- Adana Milletvekili
Muharrem Varlı’nın, çiftçiler için daha kazançlı ve müreffeh bir yaşam dileğine
ilişkin açıklaması
9.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Yaşlılar Haftası ve Başbakanın şehit
aileleriyle ilgili ifadelerine ilişkin açıklaması
10.- Adana Milletvekili
Fatoş Gürkan’ın, Şırnak’ta 6 polisin şehit olmasına ve Yaşlılar Haftası’na
ilişkin açıklaması
11.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın
ifadelerine ilişkin açıklaması
12.- Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydın’ın, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın
ifadelerine ilişkin açıklaması
13.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin, hormonlu, katkı maddeli, zirai ilaç,
kimyasal gübre ve antibiyotik kalıntısı ihtiva eden, hileli, genetiği
değiştirilmiş gıda üretiminin ve bu tür ürünlerin kısa ve uzun vadede insan
sağlığına etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/204)
2.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin, kanser hastalığının hangi boyutlarda
olduğunun, araştırma merkezleri, tıbbi cihaz, uzman hekim ihtiyacı ve hasta
sayısının belirlenmesi ile tanı ve tedavi şekilleri dâhil tüm eksikliklerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/203)
3.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin, bor mineralleri ve rafine bor üretimi
alanındaki sorunlar ve çözüm yollarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/205)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar ve arkadaşlarının toplumumuzda yaşanan ekonomik kriz ve geçim
sıkıntısı nedeniyle artan şiddet ve intihar vakalarının araştırılması amacıyla
vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 2/3/2012
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180)
3.- Kars Milletvekili Ahmet Arslan ve Bursa Milletvekili Hüseyin
Şahin ile 7 Milletvekilinin; Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı Yatırım ve
Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ve
Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (2/387) (S. Sayısı: 194)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydın’ın, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın
AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul Milletvekili
Şirin Ünal’ın, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın
AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
3.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın Barış ve
Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi Kinay’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ankara Milletvekili
Zühal Topcu’nun, 19 Mayıs kutlamalarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/3885)
2.- Bolu Milletvekili Tanju
Özcan’ın, bağlı kurum ve kuruluşların çıkardıkları dergilere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın
cevabı (7/3898)
3.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, başka illere misafir olarak yerleştirilen Van’lı depremzedelerin sorunlarına ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in cevabı (7/4070)
4.- Ankara Milletvekili
Zühal Topcu’nun, 19 Mayıs kutlamalarına ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/4103)
5.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, TSK’da görev yapan astsubayların özlük haklarına ilişkin
sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın cevabı (7/4127)
6.- İstanbul Milletvekili
İhsan Özkes’in, 2011 yılında hacca giden bazı
vatandaşların yaşadığı mağduriyete ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/4191)
7.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar’ın, yerel basın organlarının desteklen-mesine
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın
cevabı (7/4301)
8.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van-İran sınırında öldürülen vatandaşlara
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in cevabı (7/4361)
9.- Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat’ın, Karabük’te eylemlere
ve basın açıklamalarına sınırlama getirilmesine ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı İdris Naim Şahin’in cevabı (7/4376)
10.- Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün’ün, Elâzığ Valiliği tarafından yayınlanan bir genelgeye ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in cevabı (7/4444)
11.- Bilecik Milletvekili
Bahattin Şeker’in, Vakıflar Genel Müdürlüğünün Bilecik’te yürüttüğü proje ve
yatırımlara ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın
cevabı (7/4518)
12.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Bakanlık merkez teşkilatında çalışan taşeron
firma elemanlarına ve sorunlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/4533)
13.- Ankara Milletvekili
Sinan Aydın Aygün’ün, ithalat ve ihracata ilişkin istatistiklerin kamuoyuna
açıklanmasına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı
(7/4608)
14.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Kürtçe ile ilgili bir açıklamasına ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/4817)
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te
açılarak dört oturum yaptı.
İstanbul Milletvekili Şafak Pavey, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne,
Samsun Milletvekili Tülay Bakır,
Uluslararası Irk Ayrımı ile Mücadele Günü’ne,
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri,
ilkokul mezunlarının sürücü belgesi sorunlarına,
İlişkin gündem dışı birer konuşma
yaptılar.
Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner,
Nevruz Bayramı’na ve kutlamalardaki şiddet olaylarının üzüntü verici olduğuna,
İstanbul Milletvekili Osman Boyraz, Âşık Veysel’in ölüm yıl dönümüne,
Karabük Milletvekili Osman Kahveci,
Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz,
Nevruz Bayramı ve Dünya Ormancılık
Günü’ne;
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır,
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi,
Nevruz Bayramı, Dünya Ormancılık Günü
ve Şırnak’ta 4 polisin şehit olmasına;
Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ,
Bülent Arınç'ın Celal Bayar Üniversitesini ziyaretini
protesto eden bir öğrencinin durumuna,
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal,
İstanbul Sultanbeyli’de içme sularının kirli olduğuna ve vatandaşların bu suyu
kullanmaya devam ettiğine,
Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim Gök,
Adıyaman Milletvekili Salih Fırat,
Nevruz Bayramı’na;
Osmaniye Milletvekili Suat Önal,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın,
Nevruz Bayramı’na ve Şırnak’ta 4
polisin şehit olmasına,
Adana Milletvekili Ali Halaman, Nevruz Bayramı’na ve basında yer alan haberlerle
Osmaniye ve Pozantı’nın olumsuzluklarla anılmasına,
İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak,
Nevruz Bayramı kutlamalarında polisin BDP milletvekillerine davranışını
Meclisin kınaması gerektiğine,
Manisa Milletvekili Özgür Özel, Adana
Milletvekili Ali Halaman ve Manisa Milletvekili
Selçuk Özdağ’ın ifadelerine,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici
ve 21 milletvekilinin, şeker pancarı tarımı ve pancar üreticilerinin içinde
bulunduğu olumsuz durumun (10/200),
Yozgat Milletvekili Sadir
Durmaz ve 19 milletvekilinin, MHP'li belediyelere karşı siyasi iktidarın
uygulamaya koyduğu baskı, yıldırma, itibarsızlaştırma ve bu belediyelerin halka
hizmet sunmasını engellemeye yönelik olarak başlatılan eylemlerin ve planlı
operasyonların maksadının (10/201),
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 19
milletvekilinin, yoksulluk sınırının ve yoksulluğun boyutlarının (10/202),
Araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
(10/108, 155, 156, 157, 158, 159, 160)
esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi,
Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
CHP Grubunun, 16/12/2011
tarihinde Sinop Milletvekili Engin Altay ve arkadaşlarının Türk eğitim
sisteminin içinde bulunduğu sorunların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu (177 sıra no.lu) Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin
önüne alınarak 21/3/2012 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi, yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin grubuna,
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın şahsına ve grubuna,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin grubuna,
Sataşması nedeniyle birer konuşma
yaptılar.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının;
1’inci sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),
2’nci sırasında yer alan ve görüşmeleri
yarım kalan, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun
(1/569) (S. Sayısı: 180),
Görüşmeleri, Komisyon yetkilileri Genel
Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
3’üncü sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, Kars Milletvekili Ahmet Arslan ve Bursa Milletvekili
Hüseyin Şahin ile 7 Milletvekilinin; Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı
Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında
Kanun ve Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (2/387) (S. Sayısı: 194) görüşmelerine devam
edilerek 4’üncü maddesine kadar kabul edildi.
Alınan karar gereğince, 22 Mart 2012
Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime 20.02’de son verildi.
|
|
Meral
AKŞENER |
|
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
|
|
|
|
|
Mine LÖK
BEYAZ |
|
Muhammet
Bilal MACİT |
|
|
Diyarbakır |
|
İstanbul |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
II.- GELEN
KÂĞITLAR
No: 111
22 Mart
2012 Perşembe
Teklifler
1.- Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ ve Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner'in;
Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/429) (İçişleri ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/03/2012)
2.- Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ ve Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner'in; Polis
Vazife ve Salahiyetleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/430) (İçişleri ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2012)
3.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal'ın; Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/431) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Adalet Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2012)
Raporlar
1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Morityus Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/539) (S.
Sayısı: 195) (Dağıtma tarihi: 22/03/2012) (GÜNDEME)
2.- Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısı
ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporları (1/567) (S. Sayısı: 197) (Dağıtma tarihi: 22/03/2012) (GÜNDEME)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 19 Milletvekilinin, kanser hastalığının
boyutlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/203) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/10/2011)
2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 19 Milletvekilinin, hormonlu, katkı maddeli ve
genetiği değiştirilmiş gıdaların insan sağlığına etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/204) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/10/2011)
3.-Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve
19 Milletvekilinin, bor madenciliğindeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/205) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/10/2011)
22 Mart
2012 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Mustafa HAMARAT (Ordu)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin
82’nci Birleşimini açıyorum.
III.- Y O
K L A M A
BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine
basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik
sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden
yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama
pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Dünya Su Günü
münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Melda Onur’a aittir.
Buyurun Sayın Onur. (CHP sıralarından
alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İstanbul Milletvekili Melda Onur’un, Dünya Su Günü’ne ilişkin gündem dışı
konuşması
MELDA ONUR (İstanbul) – Teşekkürler
Sayın Başkan.
21 Mart, doğanın yılbaşıdır. Bütün
coğrafyalarda bahar bayramları kutlanmaya başlar. Yaz mevsimini karşılayana
kadar bu şenlikler kimi zaman dinî, kimi zaman etnik motiflerle sürer ama bazı
coğrafyalarda bu bayramlar halklara çeşitli kesimler, güçler tarafından “Böyle
değil şöyle kutlayacaksın.” diye dayatılır; güçler çatışır, şiddet kol gezer,
sonuç acı olur: Ölümler ve şehitler…
Halkların doğal yaşamına müdahaleye ne
yazık ki Anadolu’nun pek çok havzasında rastlıyoruz: Mesela Tortum. Bugünlerde
Erzurum ve ilçelerinin kurtuluş yıl dönümleri kutlanıyor. Nene Hatunlar, Kara
Fatmaların torunlarıysa bugün başka bir kurtuluş savaşı veriyorlar.
Büyükanneleri düşmanlara karşı savaştılar ama torunları kendi kolluk kuvvetlerine
karşı savaşıyor. Güvenip oy verdikleri, hem de öyle yüzde 50 de değil, yüzde 80
oy verdikleri iktidarın -sevgili arkadaşlar, size söylüyorum, yüzde 80 size oy
veren bir Tortum halkından bahsediyorum- sizin iktidarınızın uygulamalarına
karşı yaşam savaşı veriyorlar. Bu öyle bir savaş ki, yetmişlik, seksenlik
kadınlar çarşaflarından tutularak, yerlerde sürünerek toz toprak içerisinde darb ediliyorlar. 300 kolluk kuvveti gönderilmeden önce iki
tane de ambulans gönderiliyor, anlayın artık. Aslında bir çeşit savaş tabii. Taa 1939 yılında çıkan ve yalnızca savaş hâllerinde
kullanılabilecek acil kamulaştırma yetkisi kullanılarak toprakları ellerinden
alınıyor. Savaş hâli yani.
Mahkeme, suça sürüklenen çocuk Leyla’ya
HES eylemlerine katılmama, katılanlarla görüşmeme cezası verdi, sanki Leyla
İstanbul’da yaşarmış da canı bir cumartesi günü Taksim’deki bir HES eylemine
katılmak istemiş gibi. Arkadaşlar, Leyla HES eylemine katılmıyor, Leyla
toprağını, yaşam alanını ve suyunu savunuyor. Tortum’da bir çevre hareketi yok,
çevrecilerin daniskası da yok; orada yaşam mücadelesi veren köylüler var.
Birilerinin arkamızdan ima ettiği gibi PKK da yok, boşuna aramayın.
“HES istemezsiniz ama elektrikten de
vazgeçmezsiniz.” ya da “HES temiz enerjidir.” savunma kolaycılığı gerçekleri
gizleyemiyor çünkü Tortum’da bir sosyal etki değerlendirmesi yapmadan, doğru
dürüst bir çevresel etki değerlendirmesi yapmadan yola çıkıldı ve sonuçta tam
beş köy davalık oldu, bir köyün ahalisi sanık hâline geldi çünkü köylü, DSİ’den
de, Orman Bakanından da çok daha iyi tanır yaşadığı toprağı. Sonunda DSİ de
gördü, uygulama projesinin yanlış olduğunu tespit etti ve Bağbaşı
HES Projesi’ni durdurdu çünkü bütün ÇED’ler ve
denetimler gibi bu da masa başında hazırlanmıştı. Bu yüzden Adana’da 10
evladımız barajda kayboldu. Şimdi, projenin, Danıştaydan
iptalini bekliyor ve 4 Nisan günü Bağbaşı
köylülerinin yargılanacağı mahkemede bu zulümden bir an önce vazgeçilmesini
diliyoruz ki, Dünya Su Günü kâğıt üzerinde bir mesaj ya da bir kürsü
konuşmasında bir cümle olmaktan çıkıp bayram gibi kutlansın.
Değerli arkadaşlar, bu kürsüyü
çoğunlukla gazeteci arkadaşlarım için kullandım, özellikle tutuklu gazeteciler
için. Şimdi, kısaca, yurt dışında tutuklu kalmış, esir kalmış 2 gazeteci
arkadaşımızı da anmak istiyorum buradan: Adem Özköse ve Hamit Coşkun. Bu 2 arkadaşımızın orada bulunması
hepimizin içini acıtıyor. Hükûmetimizin, bu konuyla çok daha yakından
ilgilenmesini diliyoruz ve arkadaşlarımızın eğer söylendiği gibi sarı basın
kartları yoksa, lütfen, kendileri bir gazeteci
değilmiş gibi algılanmasın, bu arkadaşlarımızın, sistemin yarattığı açmazdan
dolayı sarı basın kartları yoktur muhtemel. Bu 2 arkadaşımızın en kısa sürede
aramızda olmasını diliyorum.
Son olarak, Sayın Egemen Bağış’ın -dün
buradaydı, bugün yok ama ben yine kürsüden sataşma hakkımı kullanarak- sürekli
olarak dile getirdiği “tecavüzcü gazeteci”nin kim
olduğunu burada açıklamasını istiyorum, açıklayamayacaksa bir sonraki kürsü
konuşmamda ben bu ismi açıklayacağım.
Hepinize, dinlediğiniz için teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Onur.
Gündem dışı ikinci söz, 21 Mart Nevruz
Bahar Bayramı münasebetiyle söz isteyen Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru’ya
aittir. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Doğru.
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, 21 Mart Nevruz Bahar Bayramı’na ilişkin gündem
dışı konuşması
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 21
Mart Nevruz Bayramı’yla ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
21 Mart Nevruz Bayramı’nı kutlar,
baharın kardeşlik ve huzur getirmesini dilerim ancak bu dilek ve temennilerimiz
dün Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden aldığımız şehit haberleriyle maalesef
gölgede kalmıştır. 6 şehit polisimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve
milletimize sabır dilerim. Burada, teröristlerin bayram kutlaması ile hiçbir
ilişkileri yoktur. Amaçlarının kan dökmek, halkı germek ve devlet bütünlüğüne
zarar vermek olduğunu da söylemek isterim.
Nevruz, tarihi ve kültür kökleri
itibarıyla toplum hayatımızın müşterek sevinç ve paylaşımının bir işareti
olarak yüzyıllardır Avrasya coğrafyasında yaşayagelmiş, kutlanmış, Türk
milletinin çok önemli bir bayramıdır.
Anadolu’da yaşadığımız sosyokültürel
değişim nedeniyle bu kültürel değerimizi ihmal ettiğimiz bir dönemde daha
yakından tanıdığımız Türk dünyasında nevruzun nasıl bir heyecana, kaynaşmaya,
mutluluğa dönüştüğünü görerek bu kutlu güne yeniden sarılmamız ve anlamına
nüfuz etmemiz hepimiz için sevindirici olmuştur.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
20’nci asrın sonlarında bağımsızlığını kazanan Türk cumhuriyetlerinden
Kırgızistan, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Azerbaycan ve ayrıca Rusya
Federasyonu bünyesinde bulunan Tataristan da 21 Mart Ergenekon Nevruz
Bayramı’nı millî bayram olarak ilan etmişlerdir ve kutlamaktadırlar.
Türk kültür coğrafyasında birlik, dirlik,
ümit ve kardeşliği sembolize eden Nevruz Bayramı’nın bu anlamını son yıllarda
ihanetleriyle yozlaştırmak isteyen mihraklara aziz milletimiz izin vermemiş, ne
mutlu ki bu tarihî güne yeniden ve daha büyük bir heyecan ile sahip çıkmasını
da bilmiştir.
Nevruz, büyük Türk milletinin hürriyet
ruhunun kabararak taştığı bir coğrafyadan çıkarak kıtaları yönetmeye talip
olduğu kutlu Ergenekon ateşidir. Bu ateşin hiç sönmeden sonsuza kadar
sürdürülmesi en büyük hedefimiz olmalıdır.
Nevruz yalnızca yeni bir mevsim
döngüsünün, bolluk ve bereketin başlangıcı değil, Türk milleti için geleceği
yeniden yorumlamanın, atalet, yılgınlık, korku ve umutsuzluğun geride
bırakılarak maddi ve manevi diriliş, doğruluş ve atılımın da müjdesi olmuştur.
Nevruz bu anlayışla kutlanmalı, onun ruhuna aykırı bir şekilde, gerginlik ve
huzursuzluk aracı hâline getirilmesine de fırsat verilmemelidir.
Ülkemizde “Sultan Nevruz” adıyla
kutlanarak günümüze ulaşan bu bayram coşkusu, birleştirici ve kaynaştırıcı
özelliğini bir kez daha göstermiş, özellikle son yıllardaki yakınlaşma sonucu
Orta Asya Türk toplulukları ile ilişkilerimizin geliştirilmesinde ve
sevinçlerimizin paylaşılmasında da çok önemli bir rol oynamıştır.
Sayın milletvekilleri, örf ve
âdetlerimize, yılların bize kazandırdığı güzelliklerimize sahip çıkmalıyız.
Kardeşliğe, huzura ve sevgiye dünden daha fazla bugün ihtiyacımız vardır.
Geçmişte olduğu gibi bugün de kardeşliğimizi bitirmeye, kader birliğimizi, ülke
birliğimizi parçalamaya, yok etmeye çalışan birçok grup, birçok düşman vardır.
Nevruzu bahane ederek PKK terör örgütü militanları toplumda gerginlik
yaratmaya, huzuru bozmaya çalışmakta, ülkemizi kaosa
sürüklemek için ellerinden geleni yaparak sözde bayram kutlamaları yapmaya
çalışmaktadırlar.
Sayın milletvekilleri, yeni yeni
senaryolarla hainlik provaları yapılıyor, milletimiz tehdit ediliyor. Buna
başta AKP Hükûmeti olmak üzere herkesin, kabul etmemesi ve tepki göstermesi
gerekir. Hükûmet, milletimizin kendilerine verdiği, şu ana kadar yeterli
şekilde kullanmadığı yetkiyi mutlaka en iyi şekilde kullanmalı ve taviz de
vermemelidir. Gereği, gecikmiş olmasına rağmen mutlaka ama mutlaka yapılmalı,
gereken ders çıkarılarak gerekli önlemler süratli bir şekilde zaman
geçirilmeden alınmalıdır.
Sayın milletvekilleri, askerimizin,
polisimizin şehit olması milletimizin yüreğini yakmaktadır. Milletimizin,
artık, canına tak ettiği günlerdeyiz. Milletimize, vatanımıza, bayrağımıza, her
türlü değerlerimize yapılan saldırıları şiddetle hep beraber kınamak
mecburiyetindeyiz. Ben şiddetle kınıyorum. Unutulmamalı ki Türk milletinin
birlik ve dirliğini yok etmeye çalışanlara geçmişte olduğu gibi gelecekte de ne
pahasına olursa olsun izin verilmeyecektir, hainler cezasını bulacaktır,
tarihte de bunun örnekleri çoktur.
Birlik ve beraberliğimizin daim olması,
dünya üzerinde söz sahibi ve lider bir Türkiye dileğiyle, bütün Türk dünyasının
Nevruz Bayramı’nı kutluyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Sayın milletvekilleri, bu 60’ıncı, pek
kısa söz talebi konusunda gene ipin ucu gitmiş vaziyette. Şu andan itibaren kim
girerse vermiyorum, haberiniz olsun. Aksi takdirde, herkesten yazılı talep
isteyeceğim. Yani beni istismar etmeyin lütfen, hepinizden var da onun için…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
Asla!
BAŞKAN – Rica ediyorum. Dünden beri…
Girenlere katiyen vermiyorum şu andan itibaren, ona göre. Yani tek tek kâğıt
isterim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Söz,
girmiyoruz.
BAŞKAN – İç Tüzük’e
göre de böyle bir hakkım olduğunu grup başkan vekilleri bilir, kararı da benim
vereceğimi bilirler. Onun için, aynı konunun 50 kere döndürüp döndürüp konuşulması da doğru değil. Yani yirmi dakika söz
veremem ben insanlara burada.
Gündem dışı üçüncü söz, geriatrik rehabilitasyon konusunda
söz isteyen Kütahya Milletvekili Sayın Vural Kavuncu’ya aittir.
Buyurun Sayın Kavuncu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.-
Kütahya Milletvekili Vural Kavuncu’nun, geriatrik rehabilitasyona ilişkin gündem dışı konuşması
VURAL KAVUNCU (Kütahya) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizde 18-24 Mart tarihleri arasında kutlanan
Yaşlılara Saygı Haftası nedeniyle gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Yaş alma, tüm canlıların yaşamında
olduğu gibi insan yaşamının da kaçınılmaz bir parçasıdır. Örfümüz gereği saygı
ve sevgi taşıdığımız büyüklerimizi bugün vesilesiyle anmak, onlara daha güzel
bir yaşamı sunmak için elimizden gelen gayreti göstermek hepimizin ulvi
görevlerindendir. Biz, yaşlılarımızı dün ile bugün arasında köprü kuran,
kültürümüzü ve değerlerimizi yarınlara taşıyan en değerli varlıklarımız, kültür
hazinelerimiz olarak görüyoruz. Bu değerlerimiz yaşamlarının büyük kısmını
topluma ve ülkeye hizmetle geçirmiş, yaş yaşamış, gün
görmüşlerdir. Bu nedenle, ömürlerinin sonuna kadar insan onuruna yakışır
bir şekilde yaşam sürmeleri, bakıma muhtaç olduklarında da gerekli özen ve
desteği yanlarında bulmaları en doğal haklarıdır. Bizleri bugünlere ve geleceğe
hazırlayan yaşlılarımız için hayatı kolaylaştırmak, onlara terk edilmişlik ve
kimsesizlik duygusunu yaşatmamak, kimseye muhtaç olmadan yaşamalarını sağlamak,
toplumun, devletimizin öncelikli görevleri arasındadır.
Yaşlılığı sadece güçlük ve zorlukların
olduğu bir dönem değil, hoş yanlarının da olduğu bir hayat kesiti olarak görmek
gerekiyor. “Aktif yaşlanma” kavramı, yaşlı bireylerin herhangi bir engellilik
durumları olması hâlinde bile toplumda yürütülen faaliyetlere katılmalarını
amaçlar. Bunun için, yaşlıların sahip oldukları potansiyelleri
kullanabilmelerinin yolunu açmak, yeterli korunma, güvenlik ve bakım desteğine
ulaşabilmelerini sağlamak gerekiyor. Unutmayalım ki yaşlanma, yaşanan yılların
sayısından ziyade fiziksel ve zihinseldir. Bir insan kırk beş yaşında iken bile
yaşlı olabilir, yetmiş beş yaşında iken bile genç kalabilir.
Her yaşlı, kendi geçmişiyle ayrı bir
bireydir. Hayatları saygı duyulası bir roman, kendileri de o romanın
kahramanıdırlar. Yaşamlarının şimdiki kesitinde de mümkün olduğunca
özgürlüklerini korumayı, bağımlı olmadan yaşamayı isterler. Ne var ki
yaşlanmayla birlikte vücutta meydana gelen değişimler çevre koşullarına uyumda
zorluklara neden olur. Bedensel kısıtlar nedeniyle evlerde kazalar, düşme
riskleri artmış olur, bunlara bağlı yaralanma ve sakatlanmalar artmış olur.
Örneğin, altmış beş yaşın üstünde her 3 yaşlıdan 1 tanesi düşer ve önemli
sakatlıklar geçirebilir. Bunlar kolay önlenebilen unsurlardır.
Türkiye’de de önümüzdeki dönem içinde
önemli bir yaşlı nüfusu beklenmektedir. Yaşlılıkla beraber artan müzmin
hastalıklar ve ortaya çıkacak bedensel kısıtları gidermek için rehabilitasyon hizmetleri önem taşımaktadır. Yaşlı
rehabilitasyonu, bir rehabilitasyon hekimi
liderliğinde, fizyoterapist, uğraşı terapisti, konuşma terapisti, hemşire, sosyal
çalışmacı, beslenme uzmanıyla birlikte yürütülecek bir tedavi yöntemidir.
Nüfus yaşlanırken sağlık
politikalarımız da bu değişime paralel değişimler gösteriyor. Hükûmetlerimiz
döneminde yaşlılara ödenen ücretlerde, huzurevlerinde, sağlık hizmetlerinde devrim
niteliğinde yenilikler yapılmıştır. Sadece yaşlı aylığında on yılda yüzde
100’ün üstünde bir artış sağlandı. Doğrudan sosyal yardımlarda ciddi artışlar
meydana getirdik.
Geçtiğimiz hafta sonu, son dönemde
ülkemize kazandırılan en güzel huzurevlerinden birisi olan Kütahya Huzurevini
ziyaret ettim. İsteğe göre tek kişilik, çift kişilik ve aile odaları olmak
üzere tasarlanmış özel rehabilitasyon yatakları,
fizyoterapi ünitesi ve güler yüzlü personeliyle pırıl pırıl
olan huzurevimize giderek gurur duydum. Sohbet ettiğim yüz altı yaşındaki Ayşe
Tekin teyzemizin gülen gözleri bizim için çok şeyler ifade etti.
Tüm bu yaptıklarımız sosyal devlet
olmanın sorumluluğu gereğiydi. Ancak, devletimizin çalışmaları, yaşlılarımızın
sorunlarının tamamıyla çözülmesinde yeterli olmamakta, çözümde toplumsal
sorumluluk üstlenilmesi gerekmektedir. Bu bakımdan, vatandaş olarak yaşlımıza
el uzatmalıyız; toplum olarak maddi, manevi yaralarını sarmalıyız.
Sözlerime Büyük Atatürk’ün şu
sözleriyle son vereceğim: “Bir milletin yaşlı vatandaşlarına karşı tutumu, o
milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Geçmişte çok güçlüyken tüm
gücüyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin geleceğe
güvenle bakmaya hakkı yoktur.”
Bu duygularla tüm büyüklerimizin Yaşlılar
Haftası’nı kutluyor, minnet ve şükran duygularımla, yaşam sevinçlerinin hiç
kaybolmadığı, sağlıklı ve mutlu günler temenni ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kavuncu.
Sayın Aygün, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, CHP heyeti olarak Osmaniye Cezaevine
yaptıkları ziyarete ilişkin açıklaması
HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) – Çok teşekkür
ederim Başkanım.
Sayın Başkanım, insan hakları heyeti ve
CHP heyeti olarak Osmaniye Cezaevine Salı günü ziyarette bulunduk. 651 kişilik
bu cezaevinde 1.222 kişi kalıyor. Tutuklularla yüz yüze yaptığımız görüşmede;
askerî düzende sayı verme zorunluluğunun uygulandığını, cezaevine girişte her
tutuklunun çıplak şekilde arandığını, uzun bir zamandır yasal bir hak olan
sohbet hakkının ihlal edildiğini ve neredeyse hiç uygulanmadığını, üzerlerinde
genel olarak bir baskı ve tehdit havası olduğunu bize bildirdiler. Cezaevi
yöneticileriyle yaptığımız görüşmede de bunlar -yasal dayanakları da bize
gösterilmek, anlatılmak suretiyle, bir brifingle- üstü
örtülü olarak kabul edildi. Adli tutuklular üzerinde de büyük bir baskı
olduğunu bize bildirdiler ve tam yirmi yedi gündür açlık grevi var. Oradaki
sorunları hem…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Yeniçeri…
2.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Nevruz
kutlamalarının devlete karşı ayaklanma aracı olarak kullanıldığına ilişkin
açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Nevruz kutlaması bahanesiyle, ihaneti
siyaset edinmiş güruhların yaptığı tahrik, tahribat ve cinayetleri
lanetliyorum. Bayramı bayram, nevruzu nevruz, demokrasiyi demokrasi aleyhinde
kullanmak bölücü ve yıkıcı bir stratejidir. İstismarda sınır tanımayan hain bir
planla Türkiye karşı karşıyadır. Nevruz gibi bir şenlik devlete karşı ayaklanma
aracı olarak kullanılmaktadır. Türk milleti, kazasız belasız olarak bu yıl da
“Nevruzu atlattık” diye neredeyse bayram eder hâle gelmiştir. Bu nasıl
bayramdır?
Amaçları bölücülük olan şer odakları,
masum ve makul talepleri hain düşüncelerini örtmekte kullanmaktadır.
Bölücülerin amacı, ana dilde eğitim, kimlik ya da demokratik Türkiye değildir;
onlar, bölünen bir Türkiye istiyorlar, devlet içinde devlet, millet içinde
millet yaratmaya çalışıyorlar, buna izin vermeyeceğiz. Gerçek budur, gerisi
işin hikâyesidir.
Başta Hükûmet olmak üzere herkesi
aklını başına devşirmeye davet ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın Kaplan…
3.-
Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, Yaşlılara Saygı Haftası’na ilişkin
açıklaması
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemizde her yıl 18-24 Mart tarihleri
arası Yaşlılara Saygı Haftası olarak kutlanmaktadır. Her insan için değişik
anlam ifade eden yaşlılık, hayatın çok özel bir dönemidir. Yaşlılarımız, dün ile
bugün arasında köprü kuran, kültürümüzü ve değerlerimizi yarınlara taşımamızı
sağlayan en değerli varlıklarımızdır. Yaşlılık dönemi itibar gerektirmektedir.
Bu, aynı zamanda bir minnet borcudur. Yaşlı bireyin toplumla bütünleşmesi, daha
aktif olması, yaşama bağlı kılınması gerekir. Bizleri bugünlere ve geleceğe
hazırlayan yaşlılarımız için hayatı kolaylaştırmak ve kimseye muhtaç olmadan
yaşamlarını sağlamak hepimizin öncelikli görevidir.
Bu duygu ve düşüncelerle yaşlılarımızın
haftasını kutluyor, hepsinin ellerinden öpüyorum.
BAŞKAN – Sayın Öğüt…
4.-
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, GAP sulamalarındaki gecikmenin
neden kaynaklandığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
2002 yılında birinci AKP Hükûmeti
kurulduğunda GAP sulamalarındaki gerçekleşme oranı yüzde 11 düzeyindeyken,
aradan geçen on yıllık süre sonunda bu oran yaklaşık yüzde 17’dir. Yani on
yıllık AKP iktidarındaki yıllık gerçekleşme oranı binde 7’dir. Eğer bu hızla gidilirse,
GAP sulamaları, basit bir matematiksel oranla söylersek yüz otuz sekiz yılda mı
bitecektir? On yıllık süreçte GAP sulamalarındaki bu gecikme neden
kaynaklanmıştır? Bu düzeyde bir gecikmenin normal olduğunu düşünüyor musunuz?
Başbakan, 2003 yılında, GAP’ın 2005
yılında bitirileceğini; 2005 yılındaysa 2010 yılında bitirileceğini beyan
etmiştir. Bu durumda GAP’ın revize edilen yeni bitiş tarihi nedir? Bu tarihte
gerçekten GAP bitirilecek midir? 2011 yılında GAP’a tahsisi planlanan kamu
sabit yatırımı ne kadardır ve bunun ne kadarı gerçekleştirilmiştir? AKP
Hükûmetinin 2006 yılında beyan ettiği üzere GAP’ın bitirilmesi için 13 milyar
dolara ihtiyaç vardır…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Özdağ…
5.- Manisa
Milletvekili Selçuk Özdağ’ın, Kütüphane Haftası’na ilişkin açıklaması
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – Teşekkürler
Sayın Başkan.
Mart ayının pazartesiyle başlayan son
haftası ülkemizde Kütüphane Haftası olarak kutlanmaktadır. Etkinlikler, Kültür
ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü ile Türk
Kütüphaneciler Derneği işbirliğiyle organize edilmektedir. Bu yıl “Bilgi,
toplumu çoğullaştırır.” ana temasıyla düzenlenecek olan 48’inci Kütüphane
Haftası 26 Mart-1 Nisan 2012 tarihleri arasında kutlanacaktır.
Kütüphane Haftası’nın kamuoyunda
kütüphane konusunda olumlu çağrışım oluşturmasına; kitap, kütüphane ve okuma
kültürü, okuma alışkanlığı konularında toplumsal algının yükselmesine; bilgi
toplumu olma yolunda millet olarak bilinçlenmemize ve dünya kütüphaneciliğindeki
önemli gelişmelerin paylaşılmasına vesile olmasını temenni ediyorum. Bu
vesileyle kütüphanecilerin, kütüphane çalışanlarının ve milletimizin Kütüphane
Haftası’nı kutluyor, her evde, her kıraathanede kitaplık olması temennisiyle saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Erdem…
6.- Elâzığ
Milletvekili Enver Erdem’in, Elâzığ’ın sorunlarına ve nüfusunun hızla düştüğüne
ilişkin açıklaması
ENVER ERDEM (Elâzığ) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Türkiye
İstatistik Kurumu verileri açıklandı: Elâzığ milletvekili sayısı 5’ten 4’e
düştü yani Elâzığ ilimizin nüfusu hızla azalmakta. Milletvekili sayısı düşen
dört ilden birisi Elâzığ, diğeri Van. Malumunuz olduğu üzere Van’da 7
şiddetinde deprem yaşanmıştı, bu bağlamda Elâzığ’da da psikolojik bir deprem
yaşanmakta. Göç oranı yüksek, işsizlik yüksek, fabrikalar kapanıyor, yeterince
ödenek alamıyor, hizmetler yeterince Elâzığ’da yerine getirilemiyor. 100
binlerce insan bu sorunlara
dikkat çekmek için imza kampanyaları düzenliyor. AKP’ye bu kadar
destek veren Elâzığ, Hükûmetin, kendi sorunlarıyla ilgileneceği günleri iple
çekiyor.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın Eyidoğan.
7.-
İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, suyun ulusal
güvenlik stratejilerinin ayrılmaz bir parçası olarak dikkate alınması
gerektiğine ilişkin açıklaması
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Teşekkür
ederim Başkan.
Sınır aşan 6 su havzasının Türkiye’deki
payı yaklaşık yüzde 36’dır. Ülkemiz bu havzaların 5’inde kaynak durumundadır.
Değişen iklim koşulları dikkate alındığında ikili anlaşmalar yapılması şart
olmaktadır; Hükûmete duyurulur.
Ayrıca, gerekli önlemlerin alınmaması
durumunda gelecekte ülkemizde ve civar ülkelerde artan sıklıkta yaşanacak daha
şiddetli kuraklıkların ulusal güvenliğimiz için ciddi bir tehdit unsuru olduğu,
üzerinde önemle durulması gereken bir husustur. Stratejik bir doğal kaynak
hâline gelen suyun ulusal güvenlik stratejilerinin ayrılmaz bir parçası olarak
dikkate alınması gerekir. Hükûmet konunun farkında mıdır acaba?
BAŞKAN – Sayın Varlı…
8.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlı’nın, çiftçiler için daha kazançlı ve müreffeh bir
yaşam dileğine ilişkin açıklaması
MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
21 Mart Nevruz, baharın müjdecisi.
Tabii, cemreler önce havaya, sonra suya, sonra toprağa düştü. Çiftçilerimiz
artık tarlalarını ekiyorlar, mısır, pamuk, karpuz ama mazot pahalılığı ve gübre
pahalılığı içerisinde bir sonraki mahsulün ne getireceğinden emin değiller.
Bugün hâlâ pamuk 1,3 liradan satılıyor, gübre pamuğun fiyatını geçmiş durumda,
mazota zaten her gün zam geliyor. İnşallah çiftçilerimiz bu bahar müjdesiyle
ektikleriyle biçtikleriyle kazanır bir hâle gelirler, inşallah müreffeh bir
hayat yaşarlar dileğiyle ben bugünün kutlu olmasını diliyorum.
BAŞKAN – Sayın Işık…
9.-
Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Yaşlılar Haftası ve
Başbakanın şehit aileleriyle ilgili ifadelerine ilişkin açıklaması
ALİM
IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, ben de Yaşlılar Haftası
nedeniyle öncelikle tüm yaşlılarımızı hürmetle selamlıyorum ancak Sayın
Başbakanın dün Adalet ve Kalkınma Partisi grup toplantısında yaptığı şehit ailelerine ikinci iş
istihdamıyla ilgili konuşmanın şehit ailelerini derinden üzdüğünü ve maalesef,
kendi çocuklarını kaybettikleri mücadelede karşı tarafta yer alanların şehit
kapsamına alınarak PKK terör örgütüne hizmet edenlere destek sağlanması
yönündeki açıklaması tüm milletimizi üzmüştür.
Bu vesileyle tüm duyarlı
milletvekillerini bu konuda çalışmaya ve bu ayrımı ortadan kaldırmaya davet
ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın Gürkan…
10.- Adana
Milletvekili Fatoş Gürkan’ın, Şırnak’ta 6 polisin şehit olmasına ve Yaşlılar
Haftası’na ilişkin açıklaması
FATOŞ GÜRKAN (Adana) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Son 2 polis, daha önce yaralanan ve
vefat eden polis kardeşimiz Adana’dandı. Son 6 şehitten biri de yine Adana
Aladağ ilçemizden. Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.
Nevruz, baharın müjdecisi. Nevruzda
böyle olayların yapılması hiç kimsenin hiçbir emele ulaşmasını sağlamayacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti, halkı, büyük ve güçlü bir ülke ve devlettir. O nedenle bu
tür eylemleri yapanları kınıyorum. Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum,
ailelerine sabır ve baş sağlığı diliyorum.
Ayrıca Yaşlılar Haftası, Yaşlılar
Haftamızı da kutluyorum.
Burada tabii cevap vermiş gibi
olmayalım ama dün Sayın Başbakanımızın açıkladığı şehit yakınlarıyla ilgili
kanun çalışmasını bire bir kanun teklifleri olarak uzun süredir çalışan
biriyim. O nedenle burada toplumun tepki göstereceği hiçbir şey yok.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
üç önerge vardır, okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin, hormonlu, katkı maddeli,
zirai ilaç, kimyasal gübre ve antibiyotik kalıntısı ihtiva eden, hileli,
genetiği değiştirilmiş gıda üretiminin ve bu tür ürünlerin kısa ve uzun vadede
insan sağlığına etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/204)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Hormonlu, katkı maddeli, zirai ilaç,
kimyasal gübre ve antibiyotik kalıntısı ihtiva eden, hileli, genetiği
değiştirilmiş gıda üretiminin ve bu tür ürünlerin kısa ve uzun vadede insan
sağlığına etkilerinin araştırılması, üretici ve tüketicinin bilgilendirilmesi
ve bilinçlendirilmesi için Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri
gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.
Gerekçe:
Gıda güvenliğimizi tehdit eden
unsurlar, hormonlar, katkı maddeleri, tarım ilaçları, kimyasal gübreler,
antibiyotikler, hileli gıda üretimi, genetiği değiştirilmiş organizmalar olarak
sayılabilirler.
İnsan yaşamı için vazgeçilmez olan
bitki ve etlerin yani gıdaların uygun koşullarda üretilmesi, insan sağlığı için
hayati tehlikeler oluşturmaktadır.
Gıda güvenliği konusu, gelişmiş
ülkelerde çok sıkı kurallara bağlanmış, tüketicilerin sağlığının korunması için
her türlü tedbir alınmıştır. Gelişmiş ülkeler, hormon, tarım ilacı, kimyasal
gübre kullanılarak yapılan tarım üretiminden organik tarım üretimine geçmekte,
tarımda ve gıda sanayinde kullanılan pek çok madde yasaklanmaktadır. Organik
ürünlere olan talep ise her geçen gün artmaktadır.
Gıda ihracatı yaptığımız pek çok ülke,
ihraç ettiğimiz gıdalar üzerinde sıkı denetimler yapmakta, standartlarına uygun
olmayan gıdaların ülkelerine girmesine izin vermemektedir.
Almanlar ya da Rusların sağlığa zararlı
bulup ülkelerine sokmadığı ürünlerin iç piyasada tüketime sunulduğu, yani kendi
vatandaşımızın sağlığının tehlikeye atıldığı iddiaları ciddi olarak gündeme
taşınmaktadır.
Gıda güvenliğini sağlamakla görevli
kuruluşların etkili denetimler yapmaması, vatandaşlarımızda haklı olarak
tükettiği gıdalara karşı bir güvensizlik oluşturmaktadır.
Bir araştırmaya göre, çocuklarımız,
büyüklerimizin hiç karşılaşmadığı 500’den fazla toksin madde ile karşılaşmakta,
bu maddelerin çeşitli etkilerine maruz kalmaktadırlar.
Hormonlar, tarım ve hayvancılıkta daha
az zamanda daha çok ürün elde edebilmek, ürünlerin daha canlı ve güzel
görünmesini sağlamak ve mevsimi dışında ürün alabilmek için kullanılmaktadır.
Hormonlu bitki ve etlerin, sürekli
tüketildiğinde vücudun hormon dengesini bozarak, bağışıklık sisteminin
zayıflamasına, erken ergenlikten şişmanlığa ve hatta kansere yol açtığı şüphesi
mevcuttur.
Tarım ilaçlarının aşırı, zamansız ve
uygunsuz kullanımı, insan sağlığı yanında toprağa, suya ve diğer canlılara da
zarar vermektedir.
Kanatlı ve büyükbaş hayvanlarda
antibiyotik kullanımına kesimden belli bir süre önce son verilmemesi hâlinde,
bitkilere verilen tarım ilaçlarında olduğu gibi doğrudan insanlara geçmektedir.
Bilinçsizce kullanılan kimyasal
gübreler, insan sağlığına zararlı etkileri yanında, topraklarımızı ve
sularımızı kirletmekte, topraklarımız özelliğini ve rejimini kaybetmektedir.
İnsan sağlığını tehdit eden bir diğer
gıda güvenliği sorunu ise, genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) sorunudur.
Daha fazla verim alabilmek için tohumların genetiği ile oynanarak doğal olmayan
ürünler yetiştirilmektedir.
Yine, merdiven altı tabir edilen kaçak
imalathanelerde üretilen, içinde süt olmayan peynir, et olmayan sucuk ve sosis,
boyalı zeytin, talaş katılmış baharat gibi hileli gıdalar, toplum sağlığımız
için büyük risk oluşturan ve üzerinde önemle durulması gereken bir konudur.
Gıda sanayinde kullanılan katkı
maddelerinin de sağlık sorunlarına yol açtığı bilinmektedir.
Tarım ilaçları, hormonlar,
antibiyotikler ve kimyasal gübreler konusunda yeterli bilgiye sahip olmayan
çiftçilerimiz, bu kimyasalları kullanarak, bir taraftan bilinçsizce insan
sağlığına zarar verirken, diğer taraftan da bu girdi maliyetlerini
artırmaktadır.
Öte yandan, geçtiğimiz günlerde Rusya
Federasyonu kimyasal ilaçlar ve hormonal maddeler
bulunduğu gerekçesiyle ihraç ürünlerimizi iade ederken, Türkiye'den yaş sebze
meyve ihracatını da durdurmuştur. Ancak ne yazık ki, iade edilen bu ürünlerin
akıbetinin ne olduğu yönünde bir bilgiye sahip olunmadığı gibi aksine, söz
konusu ürünlerin iç piyasaya sürülerek kendi vatandaşlarımıza tükettirildiği
günlerdir kamuoyunda tartışılmaktadır.
İlgili ve yetkililer; bu ürünlerin
insan sağlığına zararlı olup olmadığı, iç piyasaya sürülüp sürülmediği, imha
edilip edilmediği yönünde kamuoyunu bilgilendirmemiştir. Bu olay bile kendi
başına bir araştırma, soruşturma konusudur.
Gıda güvenliği konusunda yaşadığımız
pek çok sorun, üreticilerimizin bilgi eksikliğinden, başta Tarım ve Sağlık
olmak üzere ilgili Bakanlık ve kuruluşların yeterli danışmanlık hizmeti
verememesinden ve benzeri kasıtsız sebeplerden kaynaklanmaktadır. Ancak, ailesinin
tüketimi için ayrı bir alanda doğal ürünler yetiştirirken, diğer taraftan da
bilinçli olarak daha fazla kâr sağlayabilmek maksadıyla satacağı ürünlerde
hormon, tarım ilacı, kimyasal gübre kullanan veya hileli gıda üreterek, insan
sağlığıyla oynamaktan çekinmeyen kişilerin varlığı da ahlakî
olarak irdelenmesi gereken konulardan bir tanesidir.
Konu ile ilgili bir araştırma komisyonu
kurulması ve çalışma yapması, kamuoyunun dikkatini çekecek, hem
tüketicilerimizin, hem de üreticilerimizin bilinçlenmesine katkı sağlayarak ilk
andan itibaren faydalı olacaktır.
Açıklanan nedenlerle hormonlu, katkı
maddeli, zirai ilaç, kimyasal gübre ve antibiyotik kalıntısı ihtiva eden,
hileli, genetiği değiştirilmiş gıda üretiminin ve bu tür ürünlerin kısa ve uzun
vadede insan sağlığına etkilerinin araştırılması, üretici ve tüketicinin
bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi için Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104
ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve
teklif ederiz.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Ali Uzunırmak (Aydın)
3) Mehmet Erdoğan (Muğla)
4) Enver Erdem (Elâzığ)
5) Alim Işık (Kütahya)
6) Ali Öz (Mersin)
7) Seyfettin Yılmaz (Adana)
8) Mehmet Günal (Antalya)
9) Mustafa Kalaycı (Konya)
10)Oktay Öztürk (Erzurum)
11) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
12) D. Ali Torlak (İstanbul)
13) Celal Adan (İstanbul)
14) Erkan Akçay (Manisa)
15) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
16) Atila Kaya (İstanbul)
17) Emin Çınar (Kastamonu)
18) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
19) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
20) Ali Halaman (Adana)
2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin, kanser hastalığının hangi
boyutlarda olduğunun, araştırma merkezleri, tıbbi cihaz, uzman hekim ihtiyacı
ve hasta sayısının belirlenmesi ile tanı ve tedavi şekilleri dâhil tüm
eksikliklerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/203)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizin en önemli sağlık
problemlerinden biri olan kanser hastalığının hangi boyutlarda olduğunun
tespiti, araştırma merkezleri, tıbbi cihaz, uzman hekim ihtiyacı ve hasta
sayısının belirlenmesi ile tanı ve tedavi şekilleri dahil
tüm eksikliklerin giderilmesi için gerekli önlemlerin ortaya konulması amacıyla
Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis
Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.
Gerekçe:
Tüm dünyada ve ülkemizde yaygınlaşarak,
çağımızın en önemli sağlık problemi hâline gelen ve ülkemizde her yıl 100 bin
civarında kişinin yakalandığı kanser hastalığıyla ilgili ve özellikle hasta
sayısı hakkında net bilgiler bulunmamaktadır. Kansere yakalanan hastalarımızın
sayısı her geçen gün artarken, hastaneler dolup taşmaktadır. Üstelik tedavi
masrafları da bir hayli yüksek olan bu hastalıkta, sorun sadece hasta ile
kalmayıp, tüm aile bireylerini de yakından ilgilendirmektedir.
Türkiye'de 1982 yılında 1593 sayılı
Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'nun 57. Maddesi gereğince "bildirimi zorunlu
hastalıklar listesi"ne alınmış olmasına rağmen
ülkemizde gerçek kanser sayısı bilinmemektedir.
Ülkemizde kanser tedavi hizmetlerinin
organizasyonunda, en çarpıcı ve önemli nokta ülkemizdeki tıbbi onkologların ve hematologların sayısal yetersizliğidir. Şu
an sayıları 350 bin olan kanserli hastaların tedavisini ve takibini yetersiz
sayıdaki tıbbi onkolog ve hematolog üstlenip
götüremeyeceğine göre, tedavi hizmetlerinin ilgili diğer uzmanlık alanlarından
olabildiğince yararlanarak organize edilmesi zorunludur.
Sadece senede 1000'in üzerinde akciğer
kanseri tanısı konulan Ankara'nın merkezindeki Atatürk Göğüs Hastalıkları
Hastanesinde bile zaman zaman onkoloji uzmanının bulunmadığı unutulmamalıdır.
Unutulmaması gereken diğer bir nokta ise, göğüs hastalıkları uzmanlarının
akciğer kanseri takip ve tedavisini üstlenmedikleri 5-6 yıl öncesinde, bu
hastalara onkoloji kliniklerinde aylar sonrasına randevu verildiğidir. Göğüs
hastalıkları uzmanlarının bu işi üstlenmelerinin nedenleri burada yatmaktadır.
Ülkemizde 50 bini aşkın lösemi hastası
takip edilirken, yılda 15 bini aşkın yeni lenfoma ve
10 bini aşkın yeni lösemi olgusu saptanmaktadır. Lösemi ve lenfomada
son 10 yılda yaşam beklentisinin belirgin olarak artmış olması, takip altındaki
hasta sayısının katlanmasına yol açmaktadır.
Sağlık Bakanlığı yetkilileri, 2020
yılına kadar ülkemizde 54 yeni Kanser Araştırma Merkezine ihtiyaç olduğu
yönünde açıklamalar yapmaktadır. Gerekli uzman ihtiyacının karşılanması içinde
üniversiteler ve tıp fakülteleri ile birlikte ortak çalışmaların yapılarak
tespit ve çözümlerin belirlenmesi gerekmektedir. Erken teşhis ile kanserle
savaş politikasına yön verilmesi ve nüfus tabanlı kanser kayıt sistemlerinin kurulması
ve daha sağlıklı veri toplanması sağlanmalıdır.
Medikal onkoloji konusunda, uzmanın
yetişmesi seneler almaktadır. 11 milyon nüfuslu Yunanistan'da bile medikal onkolog sayısı bizden fazladır. Bu konudaki yetişmiş eleman
sayımız gerçekten yetersizdir. Üstelik sadece onkolog
yetiştirmek de yeterli değildir. Patolojide uzmanınız yoksa yeterli onkolog olması da bir şey ifade etmez. O nedenle, radyolog,
stolog,
ve patologların yetiştirilmesine önem vermeli ve insan kaynakları
yetersizliğini gidermeliyiz. Bir medikal onkolog ve
hematolog günümüzde ancak 40 yaşında göreve başlayabilmektedir. Bu uzmanların
yetiştirilmesi konusunda yeni düzenlemelere ihtiyaç olduğu da aşikârdır.
Bütün bu sorunları ülke düzeyinde
çözümlemek üzere kural koyucu ve denetleyici bir kurulun oluşturulmasına büyük
bir gereksinim vardır. Adı ve yetki sınırları çalışmalarla saptanacak böyle bir
ulusal kanser kurumunun oluşturulması, hem ülkemizde kanser sorununun disipline
edilmesi açısından hem de pahalı tedavilerin hasta ve aileye yük olmaması
açısından, hastalarımızın teşhis ve tedavilerinde en gelişmiş yöntemlerden
yararlanmaları bakımından büyük önem taşımaktadır.
İşte tüm bu nedenle ülkemizin en önemli
sağlık problemlerinden biri olan kanser hastalığının hangi boyutlarda olduğunun
tespiti, araştırma merkezleri, tıbbi cihaz, uzman hekim ihtiyacı ve hasta
sayısının belirlenmesi ile tanı ve tedavi şekilleri dahil
tüm eksikliklerin giderilmesi için gerekli önlemlerin ortaya konulması amacıyla
Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis
Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Ali Uzunırmak (Aydın)
3) Mehmet Erdoğan (Muğla)
4) Enver Erdem (Elâzığ)
5) Alim
Işık (Kütahya)
6) Ali Öz (Mersin)
7) Seyfettin Yılmaz (Adana)
8) Mehmet Günal (Antalya)
9) Mustafa Kalaycı (Konya)
10) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
11) Oktay Öztürk (Erzurum)
12) Erkan Akçay (Manisa)
13) Celal Adan (İstanbul)
14) D. Ali Torlak (İstanbul)
15) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
16) Atila Kaya (İstanbul)
17) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
18) Emin Çınar (Kastamonu)
19) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
20) Ali Halaman (Adana)
3.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin, bor mineralleri ve rafine bor
üretimi alanındaki sorunlar ve çözüm yollarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/205)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Bor mineralleri ve rafine bor üretimi
alanındaki sorunlar ve çözüm yollarını belirlemek amacıyla Anayasa'nın 98'inci
ve İç Tüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince ekte yer alan gerekçe
doğrultusunda Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
Gerekçe:
Türkiye bor ve bor kaynakları açısından
dünyanın en büyük ülkesi konumundadır.
Bor mineralleri; bünyelerinde değişik
oranlarda bor oksit (B203) içeren mineraller olup, ülkemizde yaygın olarak
bulunan bor mineralleri; tinkal, kolemanit ve üleksit'tir. Dünya toplam bor rezervi sıralamasında Türkiye
%72'lik pay ile ilk sıradadır. Dünya kolemanit rezervinin ise tamamına yakını
ülkemizde bulunmaktadır.
Türkiye'nin dünya bor piyasasından
aldığı pay ise son derece düşüktür. Ülkemizin dünya bor piyasasındaki payının
artırılması rafine ürünlerin geliştirilmesi ile mümkündür.
Bor rezervi oluşumları; bor
mineralleri, bunlardan elde edilen zenginleştirilmiş bor cevherleri, boratlar,
rafine ürünler, bor bileşikleri ve bor ürünleri olarak adlandırılmaktadır.
Endüstriyel üretimde ham bor ve rafine
bor ürünleri, bünyesinde taşıdığı üstün özellikleri içerisine katıldığı üretim
ve ürüne aktaran bu anlamda ikame edilemeyen bir kullanım alanına sahiptir.
Bor; otomobil camları, laboratuvar
camı, uçak camları, ileri teknoloji camları, borcamlar,
pyrex, optik camlar, Borosilikat
camlar (kamera ve mercek camı) imalinde kullanılmaktadır. Kayak,
kayak ayakkabısı, tenis raketleri, balık oltası, misina, golf sopaları, ok,
yay, çeşitli darbelere karşı koruyucularda, gerek telefon ve gerekse bilgisayar
ağlarında geniş bir kullanım alanı bulan fiber optik kablolarda, LCD ekranların
ve Mikroçip üretiminde, uzun ömürlü yüksek güçlü lityum-ion
bataryalarda, %70 enerji tasarrufu sağlaması nedeniyle, bilgisayar disk
sürücüleri, otomobillerde doğru akım-motorları ve elektrikli ev eşyaları ile
portatif güç aletlerinde, uzay araçları, uydular, uçaklar, helikopter, planör,
zeplin ve balon imalatında, askeri alanda yüksek performanslı teçhizatlarda, zırhlı araçlarda ve silahlarda katkı maddesi
olarak kullanılmaktadır.
Kanser tedavisinde, özellikle beyin
kanserlerinin tedavisinde, ostrepoz ve menopoz
tedavilerinde, alerjik hastalıklarda, psikiyatride, kemik gelişiminde ve
arteritte, menopoz tedavilerinde bor kullanılabilmektedir.
Manyetik Rezonans Görüntüleme
Cihazlarında, yapıştırıcı, donmayı önleyici-geciktirici, antifriz, fren
sıvıları, nişasta (kola), soğutucu kimyasallar, yangın söndürücü granüle ve
sıvı kimyasallar, yanmayı geciktiriciler, korozyon önleyiciler, mürekkep, boya,
böcek öldürücü aeresoller, bitki öldürücüler,
biyolojik gelişim ve kontrol kimyasalları, orman ürünleri koruyucuları, boya
koruma mamulleri, pasta ve cilalar, kibrit, kireçlenme önleyicileri, sentetik
yüksek performanslı motor yağları (motor silk), patlayıcı, yüzme havuzu temizleyici
kimyasallar, ağartıcılar, kolonya, parfüm, krem, şampuan, makyaj malzemesi, diş
macunu imalinde, dezenfektan sıvılar, sabun, deterjanlar (çamaşır ve bulaşık)
üretiminde bor ve çeşitli rafine bor ürünleri kullanılır. Ayrıca
tarım sektöründe gübre üretiminde kullanılır.
Seramik ve emaye sanayiinde de oldukça
geniş kullanıma sahiptir. Atom reaktörlerinde borlu
çelikler, bor karbürler ve titan bor alaşımları, atom reaktörlerinin kontrol
sistemleri ile soğutma havuzlarında ve reaktörün alarm ile kapatılmasında bor
kullanılır. Nükleer atıklar Bor madeninden (kolemanit) üretilen cam ambalajlar
içine alınıp cam kütükler haline getirilerek depolanır. Enerji konusunda
yapılan araştırmalar Bor ve rafine bor ürünlerinden enerji alanında geniş bir
kullanım alanı yaratacak aşamadadır.
Bor bileşikleri, elektrolit kaplama
sanayiinde, elektrolit elde edilmesinde sarf edilmektedir. Borik asit nikel
kaplamada, fluoboratlar ve fluoborik
asitler ise; kalay, kurşun, bakır, nikel gibi demir dışı metaller için
elektrolit olarak kullanılmaktadır.
Tekstil sanayiinde, nişastalı
yapıştırıcıların viskozitlerinin ayarlanmasında, kazeinli yapıştırıcıların çözücülerinde, proteinlerin
ayrıştırmasında yardımcı madde, boru ve tel çekmede akıcılığı sağlayıcı madde,
dericilikte kireç çöktürücü madde olarak boraks kullanılır. Atık sulardaki
cıva, kurşun, gümüş gibi ağır metallerin sulardan temizlenmesi amacıyla da
kullanılmaktadır.
Tekne, yat, bot ve muhtelif deniz
ulaşım araçlarının imalinde ve inşasında, aşındırıcı, zımpara, parlatma
ürünlerinde, çeşitli metal alaşımlarında, lehimde, plastik sektöründe, kâğıt ve
mukavva üretiminde, mücevhercilikte, kurşun arıtımında, akaryakıtta oktan
yükseltici olarak, rafinasyon işlemlerinde, mumyalama
işlemlerinde, gıda sanayiinde yaklaşık 250 üretim sektörü içinde binlerce üründe
bor ve rafine bor ürünleri kullanılmaktadır. Teknolojik
gelişmeler her geçen gün yeni kullanım alanları yaratmakta, aynı zamanda mevcut
kullanım alanlarında tüketim hacmi giderek artmaktadır.
Dünya bor piyasası oligopol
bir piyasadır. Bu anlamda bor piyasasında ticari önem arz eden bor türleri,
içinde Eti Holding'in de bulunduğu birkaç firma toplam üretim ve satışı
ellerinde tutmaktadır. Türk borlarının eksikliği, Avrupa'da ve dünyada bor
piyasalarında istikrarsızlık yaratacak bir güce ve öneme sahiptir. Bu nedenle
Avrupalı öğütücü ve nihai kullanıcılar ile dünya bor piyasasını belirleyen çok
uluslu şirketler tarih boyunca bu varlık üzerinde etkili olabilme düşüncesinde
olmuşlardır.
Eti Holding'i bünyesine katarak çok
uluslu bir şirketin bor piyasasındaki hâkimiyetini tam anlamıyla pekiştirecek
tekelleşme arzusunun, son dönemde ülkemizde estirilen özelleştirme adı altında
yabancılaştırma rüzgârına dâhil edilmemesi, ülkemizin bor hammaddesinde
liderliğinin rafine bor üretimi alanına da taşınması için neler yapılması
gerektiğinin tespiti amacıyla Anayasa'nın 98'inci ve İç Tüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasında yarar görülmektedir.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Ali Uzunırmak (Aydın)
3) Mehmet Erdoğan (Muğla)
4) Enver Erdem (Elâzığ)
5) Alim
Işık (Kütahya)
6) Mehmet Günal (Antalya)
7) Seyfettin Yılmaz (Adana)
8) Ali Öz (Mersin)
9) Mustafa Kalaycı (Konya)
10) D. Ali Torlak (İstanbul)
11) Oktay Öztürk (Erzurum)
12) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
13) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
14) Celal Adan (İstanbul)
15) Erkan Akçay (Manisa)
16) Atila Kaya (İstanbul)
17) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
18) Emin Çınar (Kastamonu)
19) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
20) Ali Halaman (Adana)
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
Kocaeli Milletvekili Haydar Akar ve arkadaşlarının toplumumuzda yaşanan
ekonomik kriz ve geçim sıkıntısı nedeniyle artan şiddet ve intihar vakalarının
araştırılması amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 2/3/2012 Perşembe günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
Sayı: 193 22.03.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 22.03.2012 Perşembe
günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19
uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz
ederim.
Mehmet
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Kocaeli Milletvekili Haydar Akar ve
arkadaşları tarafından, 12.03.2012 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına "Toplumumuzda yaşanan ekonomik kriz ve geçim sıkıntısı
nedeniyle artan şiddet ve intihar vakalarının araştırılması amacıyla"
verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin, (301 sıra nolu)
Genel Kurul'un bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak, 22.03.2012 Perşembe günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin lehinde ilk söz Kocaeli Milletvekili Sayın Haydar Akar’a aittir.
Buyurun Sayın Akar. (CHP sıralarından
alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizde son yıllarda, özellikle 2002’den bu yana, her ne kadar işsizlik
oranlarının TÜİK’in rakamlarına göre düştüğü söylense
de sokaktaki rakamlar böyle söylememektedir. On yıldır tek başına iktidar olan
AKP’nin elindeki büyük medya gücü ve desteğiyle ekonomide sürekli bir pembe
tablo çizilmekte, makyajı bol bu tabloya da tüm milletin inanması
istenmektedir.
AKP döneminde ithalata dayalı ve rekor dış
açıklar yaratan büyüme vatandaşın evinde hissedilmemiştir. AKP’nin
anlattığı tüm ekonomik başarı hikâyelerine rağmen, TÜİK’in
Yaşam Koşulları Çalışması’na göre Türkiye’de nüfusun
yüzde 87,5’u yani 62,4 milyon kişi evinden uzakta bir hafta tatile
çıkamamaktadır; yüzde 81,7’si yani 58,3 milyon kişi evinde eskiyen masasını,
sandalyesini ve eşyalarını değiştirememektedir; yüzde 63,3’ü yani 45,2 milyon
kişi iki günde bir et, tavuk ve balık içeren bir kap yemek yiyememektedir. Bu
tür örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Yine sizin on yıllık döneminizde
Türkiye’deki vatandaşın alım gücünü nereden nereye getirdiğinizi kısaca
örnekleyecek olursak yani acemilik dönemi ile ustalık dönemini şöyle bir
karşılaştıracak olursak: 2002’de 1 kilogram et 5,5 TL iken 2012’de 26 TL; 1
kilogram ekmek 2002’de 1 TL iken 2012’de 2,31 TL; 1 litre benzin 1,66 TL iken
2012’de 4,61 TL; 1 dolar 1,52 TL iken 2012’de 1,81 TL; devletin borcu 242
milyar TL iken 2012’de 518 milyar TL; Türkiye’de dolaşan sıcak para 2002’de 6
milyar dolar iken 2012’de 98,1 milyar dolar; kredi borçlusu vatandaş sayısı 1,6
milyon kişi iken 2012’de 13,9 milyon kişi. Herhâlde
bu rakamlar da sizi güldürecektir diye düşünüyorum.
Biraz önce vermiş olduğum örneklerden
anlaşılacağı gibi, yoksullaşan, fakirleşen ülkemizin insanının algısına yönelik
AKP Hükûmeti tarafından yapılan kampanyalar ile Türkiye'nin büyüyen, sıkıntısız
bir ülke olduğu izlenimi yaratılmak istenmektedir ancak Türkiye ekonomisi…
HÜSEYİN ÜZÜLMEZ (Konya) – 80 öncesini
hatırla Haydar Bey.
HAYDAR AKAR (Devamla) – 80 öncesi de
sizin dedeleriniz vardı; Adalet Partisi, Demokrat Parti gibi.
…incelendiğinde durumun böyle olmadığı
devletin resmî kurumlarınca istatistiksel olarak tespit edilmiştir. Türkiye’de,
bir taraftan tüketime dayalı, sanal olarak büyürken, diğer taraftan insanlar
yoksulluğa itilmektedir.
HÜSEYİN ÜZÜLMEZ (Konya) – 80 öncesi CHP
iktidarında ne oldu?
HAYDAR AKAR (Devamla) - Övünerek
bahsetmiş olduğunuz ve toplumu inandırdığınız “Dünyanın 16’ncı, 17’nci büyük
ekonomisi” aldatmacası tamamen nüfusa dayalı bir aldatmaca olup insanımıza
ekonomik anlamda bir katkı sağlamamaktadır.
Daha önce sizlere birçok kere
örneklerini verdim, benim kentim olan Kocaeli kentinin göbeğinde yani
sanayisiyle Türkiye'nin lokomotifi olan benim kentimin merkezinde Somali’yi
görebilirsiniz. Ramazan ayında, AKP il örgütü tarafından övünçle bahsedilmiş olan
“4.500 haneye yardımda bulunduk.” mantığından yola çıkarsak, Türkiye'nin en
zengin ili olduğu iddia edilen Kocaeli’de bile ne
kadar fakir ve yoksul insanın yaşadığını rahatlıkla görebilirsiniz.
Bu yoksulluğu ve ekonomide yaratılan
sıkıntıyı, AKP döneminde zamanında ödenmediği için protesto edilen senetlerin
sayısının da rekor bir düzeyde arttığını görebilirsiniz. 2002 yılında 498 bin
olan protestolu senet 2011 yılında 1 milyona kadar yükselmiştir.
AKP döneminde patlama yapan bir başka
ekonomik sıkıntı ise vatandaşların borçları olmuştur. 2002 yılında 6,5 milyar
TL olan vatandaşın borcu 2011 yılı sonu itibarıyla 223,4 milyar TL olmuştur.
Sizin döneminizde bankalara borcunu ödeyemeyen kişi sayısı yani kara listedeki
kişi sayısı 2 milyon 238 bin kişi olarak gerçekleşmiştir. Bununla birlikte,
sadece bankalara borçlar ödenmiyor, esnaf, çiftçi de devlete olan vergi
borçlarını ödeyemiyor. Son on yılda 5 kez “vergi yapılandırması” adı altında
yapmış olduğunuz uygulama bunu açıkça göstermektedir.
Bir diğer örnek ise, dolaylı vergilerin
bu kadar artmasının nedeni de vergiyi de tahsil edemeyişinizdir. Dünyanın
dolaylı vergi rekorunu, aynı zamanda ülkemizin dolaylı vergi rekorunu elinizde
bulundurduğunuzdan büyük bir övünçle bahsettiğinizi hiç duymadım. Sizden
duymadığım gibi, konuşmaların tümünü kindarlık, ayrışma ve bölücülük üzerine dizayn eden ve konuşmasının yüzde 80’i doğru olmayan
Başbakanınızdan da duymadım.
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) –
Sizden de duymadık.
HAYDAR AKAR (Devamla) – Duyarsın,
duyarsın.
Son on yıldır AKP Hükûmetiyle birlikte
var olan işsizlik, yoksulluk ve geçim sıkıntısı vatandaşlarımız üzerinde
psikolojik problemleri giderek arttırmış, bunun sonucunda şiddet ve intihar
vakalarında büyük bir artış yaşanmıştır; bu artışı da medyaya yansıyan
haberlerin çokluğunda görebiliriz. En çok artış, yüzde 38’lik bir oranla kadına
yönelik şiddet haberlerindedir. 2011 yılında açıklanan asayiş haberleri
raporuna göre, 2011 yılında, gazetelerde, 24.932 adet hırsızlık, 22.974 adet
kaçakçılık, 18.960 cinayet, 10.110 intihar olayı, 3.728 yaralama olayı yer
almıştır.
Türkiye nüfusunun büyük bir bölümü,
yaşadığı ekonomik ve sosyal bunalım nedeniyle ruh sağlığını kaybetmiş
durumdadır. Buna verilebilecek örneklerin başında, Adana’da kocası bir yıldır
işsiz olan Emine Akçay’dır. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum. Maddi
imkânsızlıklardan çocuklarını ısıtacak odun, kömür bulamadığı için prize
taktığı kurutma makinesiyle çocuklarını ısıtmaya çalışan anne, bu duruma daha
fazla dayanamayarak intihar etmiştir.
Yine, evine akşam ekmek götüremeyen
Mardin’in Midyat ilçesinde yaşayan 2 çocuk sahibi otuz üç yaşındaki Mehmet
Nurullah Aktaş, bu duruma dayanamayarak kendini evin tavanına asmıştır.
Diyarbakır’da çocuklarının kahvaltı
isteğini yerine getiremeyen 4 çocuk annesi Yüksel Demir, yirmi beş yaşında
yokluğa katlanamayarak evinde bulunan ev tüfeğiyle yaşamına son vermiştir.
Antalya’da iki yıldır işsiz olan Selçuk
Üniversitesi Fizik Bölümü mezunu Ceyda Cansu Denker, yirmi beş yaşında
ailesinin gözleri önünde dördüncü kattaki balkondan atlayarak yaşamına son
vermiştir. Öğretmenlik için birçok yere başvurmuş olan Ceyda Cansu’nun aldığı
en iyi teklif, özel bir dershanenin aylık 250 TL’lik teklifiydi.
İnsanı üzen, içini acıtan bu durumdan
kurtuluşun yolunu, Cumhuriyet Halk Partisi seçimden önce insanlarımızın içinde
bulunduğu durumu tespit etmiş, AKP Hükûmeti tarafından yapılan gündelik
yardımların, sadakaların bu durumu çözmeyeceğini fark etmiş ve Aile Sigortası
Projesi’ni geliştirerek Türkiye'nin gündemine taşımıştır. Aile Sigortası, bugün
Türkiye'nin ihtiyacı olan bir projedir ve bu konuda Hükûmete her türlü desteği
de sağlamaya hazırız.
Bizim için bunu kimin yaptığı önemli
değil, bizim için önemli olan çocuklarımızın gemicik sahibi olması değil, bizim
için önemli olan, çocuklarımızın gece yatağa aç girmemesidir.
Bizim için önemli olan, çocuğunu
ısıtacak odunu, kömürü bulamayan, kahvaltı hazırlayamayan annenin, iş
bulamadığı için evine ekmek götüremeyen babanın feryadıdır.
Bizim için önceliğimiz, İstanbul’da
palamut kanalı yapmak değil… Evet, ben ona “palamut kanalı” diyorum; bir kanal
yapacaksınız ya, palamut yakalayacaklar, ben de seçim döneminde bir proje
geliştirdim, Karadeniz’i Akdeniz’e bağlayıp Akdeniz’de hamsi avlayacağız
inşallah. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Hayal bile
edemezsiniz.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Sizin
kanalınıza istinaden palamut kanalı yapmak değil, bizim önceliğimiz, insanın
yaşam şartlarını iyileştirmektir.
Seçim döneminde bize sordunuz
“Kaynakları nereden bulacaksınız?” diye. Kaynakları bulmak kolay; sizin gibi
elinizde ne varsa satarak kaynak bulmak kolay. 200 milyar, 180 milyar dolar
borcu olan ülkeyi 580 milyar dolar borçlandırarak kaynak da bulursunuz, iş
adamlarına da rant temin edersiniz, çocuklarınıza da
gemicik alırsınız ama bizim önceliğimiz gemicik almak değil, bizim önceliğimiz
aç yatan çocukların, evine ekmek götüremeyen babaların evine ekmek götürmesini
sağlamak. Bunu da biz yaparız ve söylemeye de devam edeceğiz.
Sonuç olarak şunu söylemek gerekiyor
ki: Az önce anlattığım üzere, belirtilen sorunların, şiddet ve intihar
olaylarının nedenlerinin araştırılması, bu olayların önlenmesi için gereken
tedbirlerin alınması ve konuyla ilgili olarak doğru politikaların oluşturulması
ve uygulamaya konması ülkemizin geleceği açısından yaşamsal önemlidir. Bu
Meclis araştırma önerisine bütün siyasi partilerimizin destek vereceğini
düşünüyorum. Eğer Adana’daki Ayşe Hanım’ı, eğer Antalya’daki Cansu kardeşimizi,
eğer Diyarbakır’da intihar eden babayı düşünüyorsanız ve bunun nedeninin de
açlık, fakirlik, yoksulluk olduğunu düşünüyorsanız bu araştırma önergesine
destek verirsiniz diye düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akar.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin
aleyhinde ilk söz Şanlıurfa Milletvekili Sayın Abdulkerim
Gök.
Buyurun Sayın Gök. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Cumhuriyet Halk Partisinin 2002 yılından bu yana
Türkiye’de görülen ekonomik krizlerin sonucu olarak bir dizi, özellikle
yoksulluk, işsizlik, soygun, gasp gibi hadiselerin gerçekleştiği ve buna bağlı
olarak da Meclis araştırmasının açılması noktasında, bu konuda aleyhte söz
almış bulunuyorum.
Sözlerimin başında, özellikle 2002 ile
olan kıyaslamayı… Cumhuriyet Halk Partisindeki arkadaşlarımız kıyaslama
yaptığımızda hep kızarlardı. Bundan önceki konuşmalarımda da, özellikle
ekonomik gelişmeler noktasında 2002 ve öncesi rakamları istatistiksel bütün
verilerle ortaya koyduğumuzda “Niçin 2002?” diyorsunuz. İşte, bugün, bu 2002
rakamının özellikle seçilmiş olması, aslında, bize, sosyologların yıllar
itibarıyla toplumda yapmış oldukları araştırmalar neticesinde bir dizi görüşleri
aklımıza getiriyor. Sosyologlar, toplumu zengin, fakir ve orta tabaka olarak
değerlendirirken, zenginin geleceğinden kuşkusu olmadığını, dolayısıyla
toplumsal reaksiyon gösterirken bu reaksiyonun çok da değişiklik arz
etmeyeceğini ancak fakirin de kanaatkâr olduğu zaman yani sınırını bildiği
zaman bu sınırda da sıkıntı olmayacağını, sıkıntının orta tabakada olduğunu
söylerler. Neden? Bu orta tabaka bazen zengin olmak için ileriye doğru bir adım
atar, bazen fakir olma veya değer yargıları saikiyle
vicdani birtakım yükümlülükler hisseder ve geriye doğru adım atar.
Bu örnekle şunu söylemek istiyorum:
Burada, özellikle orta tabakadaki kişilerin yeni birtakım kişilik unsurlarıyla
ortaya çıktığını görüyoruz. Yani “Ben zengin olmak istiyorum.” düşüncesiyle bir
adım ileri, daha sonra buradaki değer yargıları ağır basıp bir adım geriye
doğru gelirken kişinin yeni bir kişilik sınıfı ortaya çıkmış oluyor. Aslında,
AK PARTİ ile AK PARTİ hükûmetleriyle baktığımızda on yıl içerisinde, özellikle
orta tabakadaki vatandaşlarımızın sayısının azaldığını belirtmek istiyorum.
Madem, biz, 2002 rakamlarını, 2002’den itibaren biz bu örneği getirdik, o zaman
ben de müsaadelerinizle bu ülke ekonomisinin içinde bulunduğu bir iki veriden
bahsetmek istiyorum.
Bakınız, bu ülkede IMF’den gelen 1
milyar dolarlar söz konusu olurken bu ülkenin küresel finans krizi ortamında
bulunmayan bir ülke ekonomisi olarak değerlendirdiğimizde, gelen bu 1 milyar
dolarla geçmişte bizim finansal piyasalarımız âdeta coşuyordu. Fakat bugün
için, 2011 yılında, 1 milyar 740 milyon dolar bu ülke vatandaşları cep
telefonuna para harcamışlardır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Başarı demek!
ABDULKERİM GÖK (Devamla) – Yani bu ülke
ekonomisinin geldiği noktaya bakınız. IMF’den gelen 1 milyar dolarla bu ülke
ekonomisinin coştuğunu bir tarafa koyduğumuzda, öbür tarafta 1 milyar 740
milyon dolarla ülke ekonomisinin içinde bulunduğu yeri değerlendirelim.
Aslında bu araştırma önergesine elbette
ki destek vermek isterdik fakat burada bahsedilen, toplumda soygun, toplumda
yolsuzluk, işsizlik gibi unsurların tek başına ekonomik saiklerle
olmadığının, bu tür olumsuzlukların tek başına ekonomik argümanlarla
olmadığının altını çizmek isteriz.
Malumunuz, bu tür hadiseler toplumdaki
özellikle değişen değer yargıları, özellikle toplumun sosyolojik ve psikolojik
olarak göstermiş olduğu tepkilerle beraber ortaya çıkar. Ancak bu sosyolojik ve
psikolojik tepkilerin karşılığına da baktığımızda, özellikle sağlık noktasında
yapmış olduğumuz çalışmalardan da bahsetmek istiyorum.
İktidarımızda ilk kez hiç geliri
olmayan yoksul gruba yönelik konut üretimi başlıyor. İktidarımızda sağlık
noktasında on yıl öncesinde geldiğimiz yerleri arkadaşlarımız ve bizler bu
kürsüden milletimize her defasında anlatıyoruz. 2002 rakamları öncesiyle
kıyasladığımızda da Cumhuriyet Halk Partisindeki arkadaşlarım rahatsız
oluyorlar. Özellikle buna da dikkat edeceğimi kendilerine belirtmek istiyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – 2002’den
rahatsız olmayız.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) – Yani biz
artık AK PARTİ iktidarları dönemiyle rakamları kıyaslıyoruz 2002 dönemiyle
değil. Biz 2005’teki, 2006’daki, 2007’deki sürekli rekorlarımızı kendimiz egale
etmeye çalışıyoruz.
Şimdi, ben, size istatistiksel iki
rakamdan bahsedeceğim. Özellikle Meclis araştırmasının açılması noktasındaki
istedikleri noktada, dile getirilen konu noktasında bir iki rakam vermek
istiyorum. Kişi başı günlük 2,15 doların altı, yani 2002 yılında 3,04. Bu rakam
2010 yılında 0,21 arkadaşlar. Bakınız, kişi başı günlük 2,15 doların altı. Ne
bu? Yoksulluk sınırı yöntemlerine göre fert yoksulluk oranlarından
bahsediyorum. Kişi başı günlük 4,3 doların altı, 2002 yılında yüzde 30, 2010
yılında yüzde 3,66.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Rakamı söyle.
MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – Yoksulluk
rakamı kaç lira?
ABDULKERİM GÖK (Devamla) – Biz, burada
rakamlardan bahsederken… Bu ülkenin istatistiksel verilerini 2002 öncesinde de
bu ülkenin istatistiksel kurumları ve devlet kurumları tutuyordu. Dolayısıyla
neden devlet tarafından tutulan, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından tutulan
rakamlara güvensizlik duyuluyor, onu anlamakta zorluk çekiyorum.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) –
Partinizden aday oldu o TÜİK Başkanı. Nasıl güvenelim!
ABDULKERİM GÖK (Devamla) – Çünkü bu
rakamları 2002 öncesinde de Devlet İstatistik Kurumundan alıyorduk.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Al, al.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) – Şimdi de
aynı rakamları oradan alıyoruz. Burada rahatsızlık duymayacağız.
Ben, buradaki araştırma önergesi
noktasında, Meclis araştırması noktasında görüşlerini dile getiren Cumhuriyet
Halk Partisindeki arkadaşlarımı gayet sakin, gayet sessiz bir şekilde
dinleyerek ve not alarak huzurlarınıza çıktım. Onun için sizler müsaade ederseniz
ben de rakamlarıma devam edeceğim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – İşte burada,
hepsini vereyim sana.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) – Evde bakılan
her engelli birey için bakımı yapan kişiye 1 tam asgari ücret ödeme
uygulamasını 2006 yılından itibaren başlattık.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bravo!
ABDULKERİM GÖK (Devamla) – Şimdiye
kadar 284.595 engelli vatandaşlarımızın aile yakınlarına ödeme yaptık.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Üniversiteli
işsiz sayısını söyle.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) – 112 acil
servislerde devrim niteliğinde hizmetlere imza attık. 2002 yılında 4.560 olan
acil servis personel sayısını 2011’de 22 bine çıkardık. 617 olan ambulans
sayısını 2.547’ye, 481 olan acil müdahale istasyon sayısını ise 1.500’e
çıkardık.
KÖYDES Projesiyle cumhuriyet tarihinin
en büyük kırsal kalkınmasını başlattık. Altı yılda toplam 7,3 milyar TL kaynak
kullanarak kişi başı 600 TL yatırım yaptık. Yüzde 70’den fazla engelli
olanların ve altmış beş yaş aylığı olan seksen beş yaş üstündeki
vatandaşlarımızın maaşlarını evlerinde ödüyoruz. Ayrıca, engelli ve yaşlı
aylığı alan 81 bin vatandaşımıza tahakkuk ettirilen borçları sildik.
Ben, özellikle Cumhuriyet Halk Partisi
tarafından verilmiş bulunan Meclis araştırması noktasındaki dile getirmiş
oldukları ve “2002’den sonra ekonomik noktada meydana gelen olumsuzluklar” diye
belirttikleri hususta bizlere de İktidarımızın, AK PARTİ iktidarlarının ekonomi
alanında yapmış oldukları başarıları anlatma fırsatlarını da verdikleri için
ayrıca teşekkür ediyorum. Bizleri aslında vatandaşlarımız şu anda dinliyor ve
not alıyor. 2002, verilen tarih; orada zaten siyasal bir yaklaşım olduğu
ortadadır. Gönül arzu ederdi ki bu Meclis araştırmasına bizler de destek
versek. Meclis çatısı altındaki her dakika, her saniye bu milletin, bu ülkenin
dakikasıdır ve saniyesidir. Onun için diyoruz ki: Meclisin çalışmaları
önemlidir.
Bu manada, verilmiş bulunan Meclis
araştırması açılması noktasında, bu görüş ve düşüncelerle, bu Meclis
araştırmasının dile getirdiği konular noktasında katılamayacağımızı özellikle
belirtmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yalan bir tane
rakam yok.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) – Ve aleyhte
oy kullanacağımızı da belirtmek istiyorum.
Tekrar yüce Meclisi ve aziz milletimizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gök.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin lehinde Eskişehir Milletvekili Sayın Ruhsar Demirel.
Buyurun Sayın Demirel. (MHP
sıralarından alkışlar)
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Memleketin önemli konularından biri
bence ekonomik problemler ve buna bağlı, insanlarımızın şiddetin en uç noktası
olan can kaybına kadar giden intihar teşebbüsleri ve bunların gerçekleşmesi ama, maalesef ki yine Meclis Genel Kurulu konuya ilgisiz.
Dün, aynı zamanda, biliyorsunuz, Dünya
Şiir Günü’ydü, o sebeple önce bir dörtlük okumak istiyorum bazı konuşmaların
daha iyi anlaşılması için:
“Aldanma cahilin kuru lafına
Kültürsüz insanın külü yalandır
Hükmetse dünyanın her tarafına
Arzusu, hedefi, yolu yalandır”
Âşık Veysel böyle söylüyor.
Bazı istatistikleri istediğimiz gibi
yorumlayabiliriz ama Türkiye’de şu anda 9 milyon 680 bin engelli var. Bu
engellilerimizin yüzde 1’ine bile ulaşamamış bir Hükûmetin, bunu, övünerek “200
küsur bin kişiye ulaştık” rakamıyla ifade etmesini, bir hekim, bir engelli
çocuğu ve bir anne olarak şiddetle kınıyorum. Sosyal devlet, bütün milletine
gereken sorumluluğu vermektir, bu övünülecek bir şey değil, bizatihi
görevinizdir beyler!
Efendim, ilgili araştırma önergesine,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak destek veriyoruz çünkü bireysel
tasarrufun bu kadar düştüğü, gelecek kaygısının bu kadar arttığı,
yalnızlaşmanın bu kadar derinleştiği bir ülkede şiddet elbette ki
kaçınılmazdır. Ancak, rakamlarla kendimizi kandırmak istersek, bugün, bir
Bakanın şöyle bir ifadesi var: “Günde 2 doların altında gelir sahibi olan
nüfusu sıfırladık, 4 dolar civarında olanlarsa yüzde 3,6.” Ben, Sayın Bakana ve
Hükûmet eden partideki arkadaşlara bir şey hatırlatmak isterim: Türk kültüründe
çok güzel, özlü sözler var -hatta bazıları vardı- örneğin bunlardan biri
“Açlıktan ölenin mezarı yok.” sözüydü ama biz bu sözü artık kullanamıyoruz çünkü, hamdolsun, iktidarınız zamanında açlıktan ölenin
mezarı oldu. Siz de hatırlayacaksınız, önce Muğla’da bir Kore gazimiz açlıktan
vefat etti; arkasından Samsun’da Kübra bebek vefat etti; daha sonra Van’da,
deprem bölgesinde “yetersiz beslenme” diye doktor raporuyla kayıtlara geçmiş
vefat eden bebeklerimiz oldu. Bu ülkede artık açlıktan ölenin mezarı var ise, şiddetin
en dramatik noktası olan ölümle insanlar yüzleşiyorsa “Ekonomik sorunlara bağlı
bu tür olaylar yoktur.” demek kendimizi kandırmaktan öte hiçbir şey değildir.
Ülkemizin gerçeklerinden kaçarak bir şeyleri yok sayamayız.
Bakın, ben sizlere bir şey daha
hatırlatayım: Yıl 2006, bir miting alanında şöyle bir pankart var: “İşsizim,
açım, satılık organlarım var.” Bunu belki hatırlamıyorsunuz ama şu veciz sözü
hatırlayacaksınız: “Burası sakatatçı dükkanı değil.”
Eğer ki hükûmet eden bir partinin Genel Başkanı yani ülkemizin Başbakanı bu
çığlığı atan vatandaşa bu şekilde yaklaşıyorsa bu ülkede ne ekonomik problemler
biter ne biz sosyal devlet oluruz. Eğer ki bir vatandaşımız açlıktan,
işsizlikten döviz yazıp Başbakana kendini ifade etmeye çalışırken Sayın Başbakan
ona “Burası sakatatçı dükkanı değil.” diyorsa biz
kendi vatandaşımızı anlamıyoruz demektir. Kendi vatandaşımızı anlamazken gidip
başka ülkelere, kamusal diplomasi yapıp onları anladığımızı söylüyorsak biz
önce camimizin içini temizlemiyoruz demektir.
Elbette ki olaylar bununla da kısıtlı
değil; örneğin, yarışma programları, çok sayıda, biliyorsunuz, hemen her
kanalda var. Yarışma programlarına katılanlara soruluyor: “Kazandığınız
ikramiyeyle ne yapacaksınız?” “Kredi borçlarımı ödeyeceğim.”, “Kredi kartı
taksitlerimi ödeyeceğim.”, “Kredi kartı borçlarından ötürü iflas ettim,
dükkânımın ödemelerini yapacağım.” Bu sözler hiçbirimize yabancı değil bence,
hepimiz bu sözleri televizyonu açtığımız her an duyabiliyoruz ama daha
vahimleri var: Adana Seyhan’da geçtiğimiz hafta vefat eden hanım, intihar
ederek vefat eden bu hanım… Ben Sayın Ali Babacan’ın cevap vermesini istiyorum:
Madem ülkemizde günde 2 doların altındaki nüfusu sıfırladık, madem 4 dolar
civarında -3,6 miktarında- insanımız var, o zaman Adana’da vefat eden bu hanım
hangi kategoriye giriyor Sayın Bakan? Bu hanımefendi ister miydi, 2 çocuğu yan
odada ellerinde bir kurutma makinesiyle aç, soğuktan, işsiz babanın
gönderemediği paralar yüzünden kendi başlarına kalmışken yan odada kendini
asmayı hangi anne ister? Bunu anlamak için anne olmaya gerek yok; bunu anlamak
için yalnızca insan olmak yeter, vicdanlı olmak yeter, yalnızca akıl yetmiyor
vicdan için. Esenyurt’ta çadırda yanarak vefat
edenler… Bunlar bir iş kazası değil. Aslında nasıl ki sigara içmek pasif bir
intihar yöntemi ise sağlıksız koşullarda her an can tehlikesiyle çalışmak da
pasif intiharın ta kendisidir. Nefes alınamaz bir çadırda -50 kişi- bütün gece
kalan insanlar bir gün çıkacak bir yangında, bir gün çıkacak bir afette her an
ölüm çizgisinde kalıyorlarsa bu da insan eliyle bir çeşit intihardır. Peki, bu
insanlar neden o çadırdaydılar, neden sağlıksız koşullarda? İşsizlikten,
ekonomik geçim sorunlarından, gelecek kaygılarından ve evlerine yollayacak bir
dilim ekmeğin telaşından. Biz bütün bunlara gözümüzü kapatıp, “Biz dünyanın
16’ncı, 17’nci büyük ekonomisiyiz.” desek de gerçekler bizim gözümüzün içine
giriyor. Her gün gazetelerde var, bugün bile. Açınız gazete sayfalarını ve size
tanıdığınız bir isimden bahsedeceğim: Adalet ve Kalkınma Partisinin Mut eski
İlçe Başkanı bugün geçim sıkıntısı nedeniyle intihar etmiş efendim, eğer
haberiniz yoksa öğrenmiş oldunuz. Ödeyemediği borçlarından ötürü iki gün önce
kendisinin bir intihar teşebbüsü, bugünse nihayetine erişmiş bir teşebbüsün
arkasından vefat var. Kendi partilinizin bile vefatı bu sebeple.
Ben bu önergeye neden destek
vermediğinizi grubum adına soruyorum, anlamakta güçlük çekiyorum. Çünkü bu
ülkede hemen her gün kadınlara yönelik, çocuklara yönelik, tanımadığı insanlara
yönelik şiddetin bile altında, sorguladığınız zaman insanların ekonomik
kaygılarını görüyorsunuz. Asayişle ilgili istatistiklere bakınız, yalnızca
sağlıkla ilgili istatistiklere değil. Ayrıca, bu sağlıkla ilgili istatistikler
de istediğiniz taraftan bakabileceğiniz şeyler. Örneğin, hastaneye başvuran
insan sayısıyla övünmek sanıyorum bir tek bizdeki sağlık politikasında vardır.
Hastaneye gelen insan zaten hastalanmıştır, sağlıklı değildir. Sağlık
politikalarıysa, insanlar sağlıklı yaşasınlar, hastalanmasınlar diye olur. Tabii
ki domuz gribine giden vergilerimizin ne olduğunu sorgulama tenezzülünde bile
bulunmuyorsanız fazla da söyleyecek bir şey yok ama sağlığı yalnızca lütfen
anlayanlar konuşsun, sağlık kelimesinin anlamını bilenler konuşsun.
İstatistikler istediğiniz zaman istediğiniz tarafa çekilebilir. Ben, size çok
ilginç istatistikler verebilirim ama bir gerçek var ki bu ülkede hâlâ herkes
domuz gribi denildiğinde aşıya giden, heba olan paraları sorguluyor. Siz
bunları hiç sorgulama ihtiyacı hissetmiyor musunuz? Hastaneye başvuran
hastasıyla övünen hangi sağlık sistemi olabilir ki “Hastalandırdık
insanlarımızı, koruyamadık.” diyen? Dolayısıyla ekonomik gerekçelerle olan
sağlıksız yaşamların neticesinde gelecek kaygısı artmış insanlarımızın artan
şiddetin en uç noktası olan ölümle yüz yüze olduklarını bugün bile gazetelerde defaatle görebildiğimiz bir ülkede bu konunun araştırılması
gerektiğine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak yürekten katılıyoruz.
Dün, malumunuz Nevruz Bayramı’ydı ve
artık bayramlar da ülkemizde acılarla iç içe geçti. Pek çok şehidimiz var son
günlerde, hepsine Allah’tan rahmet, milletimize sabır diliyorum ama nevruzla
ilgili de bir dörtlük söyleyerek sonra konuşmamı bitireceğim.
“Körükle ateş yakalı,
Bakırdan dağı yıkalı,
Ergenekon’dan çıkalı,
Nevruz Türk’ün bayramıdır.”
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Demirel.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin aleyhinde son söz İstanbul Milletvekili Sayın Levent Tüzel’e aittir.
Buyurun Sayın Tüzel.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) –
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tabii, usul gereği aleyhte diye söz aldım ama Cumhuriyet Halk Partisinin
özellikle ülkemizdeki ekonomik, sosyal sorunlardan kaynaklı, işsizliğin,
yoksulluğun, gelir adaletsizliğinin, eşitsizliğinin derinleşmesinden kaynaklı
şiddet, intihar ve cinayet vakalarına dair Meclis araştırması istemesinden daha
doğal, daha haklı hiçbir şey olamaz. Bu isteğe katılmak çok
yerinde ve gerçekçi.
Değerli milletvekilleri, evet, ülkemizin
en temel problemi, en önemli sorunu, elbette, özellikle son on yılda daha da
artmış, derinleşmiş olan işsizlik ve yoksulluk ve bunun yol açtığı sağlıksız
bir toplum olma gerçeği. Bu konu, biraz önce konuşan değerli milletvekilleri
tarafından çok çarpıcı bir şekilde konuldu ve aleyhte konuşan AKP milletvekili
arkadaşımız yine birtakım rakamlar vererek, yani ambulans sayısının artmasıyla
ülkemizdeki sorunların çözüldüğünü ya da geride bırakıldığını iddia etmek
gerçekten olan biteni ters yüz etmek anlamındır. On yıl önce AKP Hükûmeti
iktidara geldiğinde “3Y” ile mücadele edeceğini ve bunun için de kendilerine
çok az bir süre verilmesi isteğinde bulundu halkımız tarafından. Yolsuzlukları,
yoksullukları ve yasakları kaldıracağını, bununla mücadele edeceğini ifade etti
ama değil bu sorunları aşmak, çözmek, bu sorunlar her geçen gün çok daha fazla
büyüdü, katlandı ve ülkemiz, bir bütün olarak halkımız sağlıksız bir toplum
hâline getirildi, böyle bir toplum yaratıldı. Bu çok açık bir
şey. Bir tarafta, biraz sonra görüşülecek olan KDV muafiyetleri gibi benzeri
birtakım düzenlemelerle, yasal düzenlemelerle âdeta “Biri yer biri bakar.”
manzarası; iktidara yakın sermaye gruplarını, büyük tekelleri daha çok
kalkındıracak, servetlerini büyütecek ayrımlar, imtiyazlar, teşvikler,
muafiyetler ama öbür tarafta daha çok hak isteyen, özgürlük isteyen, emeğinin
karşılığını isteyen, çalışabilecek iş isteyen, yoksulluğuna karşı sosyal
güvence isteyen işçilerin, emekçilerin, engellilerin, işsizlerin hayatlarının
daha çok kötüleşmesi; gelir adaletsizliğinin, gelir uçurumunun daha çok
büyümesi; kamu kaynaklarının yağmalanması karşısında bizlerin haklarının, bu
ülkemizdeki büyük çoğunluk, 75 milyon halkın hakkının gasbedilmesi.
Değerli milletvekilleri, “Neyi
çözdünüz?” diye Hükûmete sormak gerekiyor. Gerçekten bugünkü tabloda
işsizliğin, yoksulluğun daha çok arttığı ve bunun karşısında hastalıkların,
sağlıksızlığın, intiharların, cinayetlerin… İşte, en son örneği biraz önce
verildi, Adana’da genç bir kadının, işsiz, aç, çocuğuna bakacak bir durumda
olmaması nedeniyle bunalıma girip intihar etmesi. Bu sahneler yeni değildir,
çok daha fazladır.
Bebek ölümleri, açlıktan bayılan
çocuklar, keza, açlıktan ölen bebekler, bu ülkenin gerçekliği değil midir?
Bebek ölümleri liste başı değil midir Avrupa kriterleri
içerisinde? Keza, aynı şekilde, iş cinayetleri, on yılda 10 bin, adı iş kazası
çıkan ama gerçekte iş cinayeti olan ölümler. Keza, aynı şekilde, bu ülkede en
yüksek vergi oranlarını ödeyen yine bu halktır. Yani bu halk çıldırmasın, bu
halk birbirine karşı kışkırtılmasın, bu halk birbirine saldırmasın, evinde evli
aileler boşanmasın, daha ne olsun yani bunlara yol açan, çok açık, bu
kapitalist toplum, bu gelir adaletsizliğini, haksızlığını büyüten, bu toplumu,
bu kapitalist toplumun direksiyonunda olan iktidar.
Ne yazık ki çalışma saatlerinin
fazlalığı, bu fazla saatler karşısında en düşük ücretlerle çalışmak zorunda
kalan işçi sınıfımız. Keza, aynı şekilde, yatlar, tekneler, gemiler mazota ÖTV
ödemezken yine, tarımda çalışan köylüler, üreticiler, çiftçiler, ÖTV’yi en
yüksek oranda ödemekte ve biz bunun kaldırılması için yasa teklifi verdik.
Değerli milletvekilleri, gerçekten
ülkemiz, AKP İktidarı eliyle, Avrupa standartları içerisinde, kriterleri içerisinde, birçok sorun alanı yaratmış ve birçok
konuda liste başı olmuştur. Kazalarda ölenler, trafik kazalarında ölenler;
keza, aynı şekilde, ülkede 130 bin tutuklu mahkûmuyla, en çok cezaevinde en çok
mahkûmu barındıran bir ülke yani nereye el atsanız, aslında elinizde kalacak
türden bir manzara. Bugün haberlerde dinliyoruz, cumhuriyet altını 600 lirayı
geçmiş, neredeyse asgari ücret sınırına gelmiş dayanmış. Yani on yılda gelinen
nokta bu ve “Kriz bize dokunmaz, değil teğet geçmesi, kriz bizi sarsmaz.” diyen
iktidarın bakanları. Ama kriz öyle bir sarsıyor ki yürekten vuruyor ve tabii ki
kriz fırsatçısı patronlar, sermaye kesimleri ilk fırsatta patır patır işçileri sokağa atıyorlar. Evet, burada Mecliste
basın toplantısı yapıyoruz, Hey Tekstil işçileri, İstanbul’da 420, Batman’da
240 işçi bir çırpıda sokağa konuluveriyor hiçbir alacakları ödenmeden,
tazminatları ödenmeden. Şimdi Hükûmet karşımıza çıkıyor, “Ulusal İstihdam
Stratejisi’yle işsizliğe şöyle çözüm bulacağım.” diyor ama yine ülkenin çalışan
işçisine, emekçisine kuralsız, güvencesiz esnek çalışmayı dayatıyor. Şimdi, bu
manzara karşısında insanlar elbette mücadele edemeyince, örgütsüz bir toplum
gerçekliği karşısında bireysel çarelere ya da çaresizliğe, bireysel çözümlere
doğru gidiyor. Bu konu enine boyuna Meclisimiz tarafından araştırılmalı ve
artık kamunun, sosyal hakların yağmalanmasına, yok edilmesine seyirci
kalmamalıyız.
Sağlıklı toplum olamamaktan, bu
İktidarın ülkeyi sağlıksızlaştırmasından söz ettik,
evet en acı manzarasını da birkaç gündür yaşıyoruz. “Nevroz Bayramı” kutlamaları,
“Nevroz” mesajları da buradan veriliyor; evet, 21 Mart, Orta Doğu halklarının,
ülkemiz halklarının, ezilen Kürt halkının ulusal bir bayramıydı. Yıllardır bu
ülkede, bu topraklarda kutlanılır ama son birkaç gündür ülkede savaş manzarası,
İçişleri Bakanının talimatıyla yasaklanan millî kutlamalar, insanların bütün
bahar renkleriyle alanlara çıkmasına dahi tahammül gösterilmemesi sonucu ne
yazık ki İstanbul’da bir yurttaşımız, Barış ve Demokrasi Partisinin ilçe
yöneticisi hayatını kaybediyor. Aynı şekilde, Cizre’de bir polis memuru
hayatını kaybediyor. Bu manzaralarda şimdi suçlu kim? Aranacak olursa, halkın
insani en temel hakkı olan bayram kutlama hakkını kendi istediği koşullarda
dayatan İçişleri Bakanıdır. Bu konudaki devlet ve hükûmet politikasını bu şekilde,
sert bir şekilde halka dayatan bir hükûmet politikasıdır ve aynı
politika ülke içinde değil, ülke sınırları dışında da sağlıksız ve kaybeden,
can ve mal kaybına yol açan bir toplum gerçeğini bize göstermektedir.
Afganistan’da 12 tane asker şehit oluyor, işte daha bugün Cudi’de çatışma
sonucu 6 özel harekâtçı şehit oluyor ve Başbakan müjde haberleri veriyor. Nedir
müjde dedikleri? Şehitlerin, gazilerin kapsamını genişletmek,
haklarını ve onlara ödenecekleri artırmak.
Burada müjde falan yok değerli milletvekilleri,
burada ülkemizde daha çok savaş neticesi insanların öleceğinin, sakat
kalacağının, şehit olacağının, gazi olacağının haberi vardır. Sadece ülkemiz
toprakları içerisinde değil Orta Doğu’ya müdahale etmek hevesleriyle ne yazık
ki şehitlerin, gazilerin sayısı artacak. Sadece üniformalılar değil ama terörle
mücadele adı altında buradan zarar görmüş herkesi bu kapsama alarak bütün bir
ülke, bütün yurttaşlar âdeta bu konuda kapsama alanına alınmak istercesine ülke
bir cadı kazanına, ülke bir ateş topuna dönüştürülmek istenmektedir.
Şimdi, ekonomik, iktisadi, sosyal
politikaları bir kenara
bıraktık ama ülkemizin birliğini, beraberliğini, bir arada yaşamını dinamitleyecekçesine
bir sertlik… Başbakan bu konuşmayı yaparken “Cudi’de savaşımız devam etmekte.”
diyebilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) – Ve ondan sonra da bu şehit, ölüm haberleri
gelmektedir. Burada müjde olan bir şey yoktur değerli milletvekilleri. Bir an
önce bu gidişata Meclisimizin el koyması, barışı, sosyal hakları öne çıkarması
gerekiyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tüzel.
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Grup önerisinin oylanmasından
önce yoklama talebi vardır, bu talebi yerine getiriyorum.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın
Öğüt, Sayın Akar, Sayın Sarıbaş, Sayın Nazlıaka,
Sayın Gümüş, Sayın Aksünger, Sayın Acar, Sayın Sarı,
Sayın Onur, Sayın Eryılmaz, Sayın Öner, Sayın Tayan, Sayın Kurt, Sayın Kuşoğlu,
Sayın Keskin, Sayın Canalioğlu, Sayın Yalçınkaya, Sayın Koç.
Evet, yoklama için iki dakika süre
veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
Kocaeli Milletvekili Haydar Akar ve arkadaşlarının toplumumuzda yaşanan
ekonomik kriz ve geçim sıkıntısı nedeniyle artan şiddet ve intihar vakalarının
araştırılması amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 2/3/2012 Perşembe günkü birleşiminde
sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Sayın Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın
Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın'ın; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli
Milletvekili Sayın Kamer Genç'in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir
Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu
Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada yer alan, Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.- Afet
Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı:
180)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan, Kars
Milletvekili Sayın Ahmet Arslan ve Bursa Milletvekili Sayın Hüseyin Şahin ile 7
Milletvekilinin; Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ve Kamu İhale
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.-
Kars Milletvekili Ahmet Arslan ve Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin ile 7
Milletvekilinin; Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret
Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ve Kamu İhale Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/387) (S. Sayısı: 194) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Dünkü birleşimde teklifin 3’üncü
maddesi kabul edilmişti.
Şimdi diğer maddeleri, varsa önerge
işlemlerini yaptıktan sonra oylarınıza sunacağım.
4’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- 3996 sayılı Kanuna aşağıdaki
geçici madde eklenmiştir:
“GEÇİCİ MADDE 3- Bu Kanunun 11/A
maddesi hükümleri uygulama sözleşmesi imzalanmış ancak finansman çalışmaları
henüz sonuçlandırılmamış yap-işlet-devret modeli projeleri için de uygulanır.”
BAŞKAN – Madde üzerine gruplar adına
ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık’a aittir.
Buyurun Sayın Işık. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ALİM
IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz 194 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerine grubum adına
söz aldım.
Değerli milletvekilleri, tabii bu madde
kanunun yürürlük tarihinden önce uygulamaya geçememiş ama bu konuda uygulanması
amaçlanan projelerin de kanun kapsamına alınmasıyla ilgili bir maddedir, bunun
yerinde bir değişiklik olduğunu ifade etmek istiyorum. Ancak, kanunun geneli ve
önceki maddelerle ilgili eleştirilere aynen katıldığımı da ifade etmek
istiyorum.
Bu vesileyle, söz konusu kanun
kapsamında değerlendirilecek ve finans bulmada sıkıntı duyulan yüksek finans
ihtiyacı bulunan projelerle ilgili olarak Türkiye’de şimdiye kadar yapılan
yatırımlar içerisinde acaba Kütahya ili ne kadar yararlandı, söz konusu
projelerden Kütahya hakkına düşeni alabildi mi, onları sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Öncelikle, Sayın Bakana dün sormuş
olduğum bir soru üzerine verdiği cevapta, geçen yıl Kütahya’ya çok fazla
yatırımlar yapıldığını ve yollarının açıldığını ifade etti. Kendisine teşekkür
ediyorum katkılarından dolayı, hiç olmazsa açıldı.
Sayın Bakanım, şimdi elimde sizin Bakanlığınızın
çok güzel reklamlarının yer aldığı ve milletvekillerine de dağıttığınız Ulaşan
ve Erişen Türkiye 2011 Raporu var, ondan biraz sonra neler aldığımızı
söyleyeceğim ama ondan önce, 2003-2011 döneminde yani Adalet ve Kalkınma
Partisi hükûmetlerinin bulunduğu dönemde yıllar itibarıyla Devlet Planlama
Teşkilatının resmî verilerine göre, illere ve sektörlere göre dağıtılan yatırım
paylarının özetini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu dönemde ulaştırma ve haberleşme
sektörüne toplam, 2003-2011 döneminde, 64 milyar 383 milyon 48 bin TL’lik
ödenek ayırmışsınız, yatırım yapmışsınız; bunun 50 milyon 280 bin TL’si
Kütahya’ya ayrılmış. Dolayısıyla, Kütahya’nın nüfusu ve
alması gereken, herkese eşit dağıtım yapıldığında üzerine düşen payıyla
kıyasladığımız zaman Kütahya’mızın yaklaşık Türkiye nüfusunun yüzde 1’inden
bugünlerde binde 8’ine düştüğünü ama ortalama bu dönemde binde 9 dolayında pay
alması gerektiğini dikkate alırsak, şu anda almamız gereken payın -ulaştırma ve
haberleşme sektörü için söylüyorum- sadece on birde 1’ini Kütahya’ya
vermişsiniz; geriye kalan 10 birimlik hakkını hangi illere dağıttığınızı siz
bizden iyi biliyorsunuz, onları, diğer illerimizin milletvekillerine
saygısızlık olmasın diye söylemiyorum ama biz 11 almamız gerekirken sadece 1’ini
almışız.
Şimdi, bu kanun kapsamındaki
projelerden pay alacak, özellikle yüksek hızlı tren ve otoyol projeleriyle
ilgili Kütahya’nın unutulduğunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Değerli
milletvekilleri, söz konusu, Ulaştırma Bakanlığımızın projelerinin yer aldığı
kitapçığın 39’uncu sayfasında 2023 yılı hedeflenen otoyollar var. Bu otoyollar
içerisinde Ankara-İzmir ve Antalya-İstanbul otoyolunun geçmesi gereken yerin
Kütahya olması gerekirken maalesef -büyüterek gösteriyorum- Sayın Bakanım,
sayın milletvekilleri; Kütahya bu projelerde unutulmuştur. Yüksek hızlı tren
projeleri yine aynı kitapçıkta yer almış ve büyüterek yine çıkarttım,
Antalya-İstanbul, Ankara-İzmir hattı üzerinde Kütahya tam kesişim noktasında
olmasına rağmen maalesef bu projelerde yine unutulmuştur.
Şimdi, özellikle Afyon, Uşak, Manisa ve
Eskişehir milletvekillerimizi kutluyorum, onları tebrik ediyorum,
teşekkürlerimi sunuyorum, kendi illerinin hakları olan payı almak için bu hızlı
tren ve otoyol projelerini kendi illerinden geçirttiler, benim partimin
milletvekillerinin bulunduğu bu illerdeki milletvekillerimi de kutluyorum ancak
Kütahya ilinin iktidar partisi milletvekili arkadaşlarım size olan nezaketinden
ve parti disiplininden dolayı, buraya gelip “Sayın Bakanım, Kütahya’nın hakkını
yediniz.” demiyorlarsa, bunu sizin duymazlıktan gelmenizi anlayamıyorum. Eminim,
biraz sonra, bu salonda varlarsa, o milletvekillerinden bir tanesi çıkacak, bu
projelerin Kütahya’dan geçmesi gerektiğini size bir de onlar söyleyeceklerdir.
Bakınız, Sayın Bakanım, bu kavşak il
Kütahya’dır. Şimdi, otoyolu Afyon’a, Uşak’a veriyorsunuz, amenna ama hızlı
treni de oradan verirseniz… Bu il bu ülkenin ili değil mi?
Dolayısıyla, ben Kütahya milletvekili
olarak sizin duyarlılığınıza inanıyorum. Antalya-İstanbul -hadi öbürlerinin
projeleri bitti- hattındaki hızlı tren projesinin mutlaka Kütahya merkezden
geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu tadilatı sizden özellikle Kütahya
milletvekili olarak bir kez daha istirham ediyorum. Kütahya’yı unutamazsınız.
Kütahya, son AKP iktidarları döneminde
yüzde 14 oranında oy kaybetti ve bir milletvekili kaybetti, bu göç devam
ediyor. Türkiye'nin nüfusu yüzde 10 artarken, Kütahya ilinin nüfusu yüzde 14
oranında azalmış ve bu göç durdurulamıyorsa, bunun en önemli sebeplerinden
birisi bu projelerden nasibini alamamış olmasıdır.
Sayın Bakanım, yine sizin döneminizde,
dokuz yıl öncesine gitmiyorum, dört yıl öncesine kadar Kütahya’dan geçen,
Aydın-İstanbul arasındaki güzergâhta çalışan Pamukkale Ekspresi kaldırıldı.
Yine dört yıl öncesine kadar Kütahya’dan geçen, Antep-İstanbul arasında sefer
yapan Toros Ekspresi kaldırıldı. İki yıl öncesine kadar Kütahya’dan geçen,
Kütahya-Balıkesir arasında çalışan bölgesel ekspres kaldırıldı. İki yıl
öncesine kadar çalışan, Ankara-İzmir hattındaki istikamette görev yapan Dokuz
Eylül Ekspresi kaldırıldı. Bunların hepsinin gerekçeleri, bu güzergâhlardaki
yol bakım çalışmaları, katılıyorum teknik olarak ama bunların yerine alternatif
konmadı. Sayın Bakanım, şu anda bu bölgelerde trenlerden yararlanan vatandaşlarımızın
hepsi mağdur, hepsi çocuklarını okullara, işe gönderemiyor.
Daha devam ediyorum: Şubat ayı sonu
itibarıyla, Ankara-İzmir arasında çalışan İzmir Mavi ve Karasi
Ekspresleri kaldırıldı. Yine Kütahya-Manisa arasında, o bölgede çalışma, kara
yolu bağlantısı da olmadığı, otobüs de çalışmadığı için bu bölgedeki birçok
insanımız mağdur edildi. Konya-Kütahya-İstanbul arasında çalışan Meram Ekspresi
yine şubat ayı itibarıyla kaldırıldı.
Şimdi, Kütahyalı ne yapsın? Yani size
oy verdiyse, bu İktidara destek olduysa zulüm görmek için mi bu desteğini
yaptı? Dolayısıyla, size, özellikle duyarlı ve Kütahya’nın en önemli
problemlerinden birisi olan ulaştırma problemlerinden sorumlu Bakan olmanız
nedeniyle “Bu kapsamda değerlendirilecek projelerde lütfen Kütahya’yı unutmayınız.”
diyorum.
10 birimlik payımızı hangi illere
verdiyseniz hiç olmazsa bu bakanlık döneminizdeki birkaç yıllık önümüzde kalan
sürede bu haklarımızı o illerden alıp lütfen Kütahya’ya iade ediniz. Kütahya,
maalesef, ulaştırmada sınıfta kaldı ama sizin iyi hizmetler yaptığınızı, iyi
projeler yaptığınızı da biliyoruz. Dolayısıyla, bu kapsamda ilimizin ulaştırma
problemlerinin çözümü konusunda sizlerin desteğine ihtiyacımız olduğunu ifade
etmek istiyorum.
Özellikle, Eskişehir-Kütahya-Antalya
yolu Kütahya Organize Sanayinin yakınından geçiyor, bunun mutlaka merkezden
geçirilmesi gerekiyor. Bu güzergâhlarda, bor başta olmak üzere birçok, maden
taşımada kullandığımız söz konusu seferlerin, derhâl, yerine ya
alternatiflerinin ya da bir an önce bu çalışmaların bitirilerek yeniden
konulması ve bu insanlarımızın mağduriyetinin giderilmesini talep ediyorum.
Bu projeler, evet, kâğıt üzerinde çok
güzel olabilir ama benim ilime bir şey katmıyorsa, bu kanunlardan Kütahya
kendine düşen nasibini alamıyorsa bunların hiçbir anlamı olmadığını ifade etmek
istiyorum.
Dolayısıyla, iktidar partisi
milletvekili arkadaşlarımdan hiç olmazsa bir tanesinin, bir kez olsun gelip
buradan bu doğru sözleri teyit ettiğini ifade etmesini talep ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Soru önergesi
ver!
ALİM
IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkanım, 100 tane soru önergesi veririm size!
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Bülent Kuşoğlu.
Buyurun Sayın Kuşoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
sıra sayısı 194 olan Katma Değer Kanunu İle Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ile Kamu İhale
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin
4’üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunarım.
Bu 4’üncü maddeyle, 3’üncü maddedeki
hazine garantisinin, uygulama sözleşmesi imzalanmış ancak finansman çalışmaları
henüz sonuçlandırılmamış yap-işlet-devret projelerine de uygulanması
amaçlanıyor; bu hükümle bu sağlanıyor.
Değerli arkadaşlar, bu çok önemli bir
konu. Onun için baştan başlayacağım. Bu teklifin her şeyden önce bir tasarı
olarak gelmesi gerektiğini söylemek istiyorum. Çünkü biraz önce de başta
söylediğim gibi, bu teklif birkaç kanunla, işte, Katma Değer Vergisi Kanunu ile
Yap-İşlet-Devret Kanunu ile Yap-İşlet-Kirala ile Sağlık Bakanlığıyla ilgili,
3354 sayılı Kanun’la ilgili, Kamu İhale Kanunu’yla ilgili bir kanun.
Dolayısıyla, tasarı olarak gelmesi ve ilgili kamu kuruluşlarının görüşlerinin
alınması gerekirdi gelirken. Ayrıca, çok önemli kanunları da ilgilendirdiği
için, mevzuatta sakıncalı olabilecek, birbirleriyle çelişen düzenlemelerin de
ortadan kaldırılması gerekirdi. Bu yapılmadı, bu şekilde gelmedi maalesef
teklif olarak geldi, yoksa normalde tasarı olarak gelmesi gerekir.
Şimdi, tasarı olarak gelmeyince, teklif
olarak gelince ben, Maliye Bakanlığıyla ilgili olduğu için öncelikle, şimdi
eğer burada Maliye Bakanı olsaydı kendisine soracaktım. Eğer Maliye Bakanı,
Maliye Bakanımız, “Bu kanun katma değer vergisi istisnası getiriyor ama bu
istisna sistemi bozmuyor, çok yararlıdır.” diyorsa ben de buna oy verirdim
-inanın öyle- ama bu teklif çalışmaları sırasında hiçbir şekilde Sayın Bakanı
görmedik, bu şekilde bir ifadesini de duymadık. Bu kanun,
önemli ölçüde, hazineyle ilgili. Sayın hazineden sorumlu Bakanın da
burada olması… Hatta, aslında Sayın Ulaştırma Bakanı
uygulamacı bir bakan yani Sağlık Bakanı, Millî Eğitim Bakanı gibi uygulamacı
bakanlar var ama bu kanun öncelikle Maliye ve Hazine Bakanlarını
ilgilendiriyor; onların burada oturması gerekirdi. Eğer hazineden sorumlu
Bakanımız da burada oturuyor olsaydı ben ona sorardım: “Bir sakıncası var mı bu
kanunun?” Eğer, “Hayır, katiyen yoktur. Bundan dolayı verilen hazine
garantilerinden dolayı hazineye hiçbir risk gelmemektedir. Hazinenin riski
olmayacaktır. Hazine bu riskten dolayı bir faiz artırım riskine uğramayacaktır.
Dolayısıyla, hazine yükü artacağından kredi derecelendirme kuruluşları
Türkiye'nin notunu kesinlikle düşürmeyecektir.” deseydi ben de sizinle beraber
oy vermek isterdim ama böyle değil. Hakikaten bununla, bu yaptığımız
değişikliklerle önemli ölçüde bir riske giriyoruz. Bunu kabul etmemiz lazım.
4’üncü maddeyle de -üzerinde
konuştuğumuz- genel olarak getirilen, yap-işlet-devret projeleri için getirilen
hazine garantisi daha önce teklifi verilmiş ama henüz sözleşmesi imzalanmamış
projeler için de getiriliyor. Burada şöyle bir sakınca var çok değerli
arkadaşlarım: Bakın, ihale yapılırken böyle bir durum söz konusu değil yani bu
koşulun geleceğini hiç kimse bilmiyor. Ona yakın firma teklif veriyor –çünkü
bunlar çok büyük ihaleler- böyle bir durum söz konusu değil. Eğer bunun böyle
olacağı yani hazine garantisinin olacağı bilinseydi daha farklı teklifler
alınırdı, daha düşük teklifler alınırdı, kamuya maliyeti daha az olacak
teklifler söz konusu olurdu.
Bu, bir anlamda, haksız rekabeti
getiren bir hüküm oluyor, madde oluyor. Aynı zamanda, bir anlamda, biz, kanunla
ihaleye fesat karıştırmış gibi oluyoruz. Teklif sahiplerinden Değerli Arkadaşım
Sayın Arslan diyor ki: “Bu bir hazine garantisi değildir. Böyle bir şey yok.”
Ama şöyle bir şey var: “Örtülü garanti” diye bir müessese var. Bu tür
garantileri, hazine garantilerini biz örtülü garanti olarak biliyoruz ve
maalesef, söz konusu sakıncalarıyla beraber burada da bu durum söz konusudur.
Yani bir anlamda, bu, dinamit bir hüküm, patlayıp patlamayacağını bilemeyiz ama
hazineye bundan dolayı 30-35 milyar dolarlık bir yük gelebilir. Bir anlamda,
hazine özel sektörün borcunu bu şekilde üstlenmiş oluyor, hâlbuki hazine özel
sektörün borcunu üstlenmez. Ama kreditörler açısından,
Türkiye’ye yatırım yapanlar açısından baktığınız zaman, bu, bir anlamda, özel
sektörün borcunu üstlenmektir. Dolayısıyla da önemli ölçüde risk taşıyor,
Türkiye'nin kredi sağlamasını daha yüksek faizle riske ediyor ve kredi
derecelendirme kuruluşları nezdinde de Türkiye'nin notunu düşürebilecek bir
duruma sokuyor. “Muhakkak böyle olacaktır.” demiyorum ama böyle bir durum söz
konusu olabilir çünkü Türkiye'nin kamu yükümlülükleri, son birkaç sene
içerisinde en azından 30-35 milyar dolar artmış olacak.
Bir de yap-işlet-devret modellerinin bu
şekilde çok yaygınlaşmasının da çeşitli sakıncaları var, yap-işlet-devret ve
yap-işlet-kirala modellerinin bu kadar yaygınlaşmasının sakıncaları da var.
Normalde bu tür altyapı yatırımlarının kamu kaynaklarından, öz kaynaklardan
karşılanması gerekir ama biz burada yap-işlet-devretle
özel sektöre veriyoruz. Bunlar olabilir tabii ki, bu tür modeller olabilir ama
bunun çok fazla yaygınlaşmasının sakıncaları vardır. Özel sektörü çok fazla
işin içine sokuyorsunuz; yabancıları, yabancı yatırımları işin içine
sokuyorsunuz, onlar çok farklı yönlendirmeler yapabilecek duruma geliyorlar.
Ayrıca, yaptığınız altyapı yatırımlarını ölçemiyorsunuz, denetleyemiyorsunuz,
çok pahalıya mal olabiliyorlar.
Bakın, 2012 Programı’nı getirdim
özellikle. Kamu-özel iş birliği uygulamalarıyla ilgili 2012
Programı’nda şöyle bir cümle var, bunun sakıncasına da çok net olarak burada
değiniyor: ”Uzun bir uygulama geçmişinin bulunmasına ve gelişen mevzuata rağmen,
kamu-özel iş birliği alanında nitelikli fizibilite etütlerinin hazırlanamaması,
diğer kamu yatırımlarına ait fizibilitelerden farklı olarak, geleneksel
yöntemler ile kamu-özel iş birliği alternatiflerinin karşılaştırmalı
analizlerinin tam olarak yapılamaması, gerek yatırımcı kuruluşlarda gerekse
sistemdeki diğer kurumlardaki kurumsal kapasite eksikliği, projelerin düzenli
takibi ve raporlanmasına yönelik nitelikli bir izleme ve değerlendirme
sisteminin bulunmaması gibi temel sorunlar devam etmektedir." diyor. Bu,
bizim 2012 Programı’ndan aldığım bir paragraf. Hakikaten bu tür sakıncalar
varken bizim bu alanda riske girmemiz konusuna özellikle dikkatinizi çekmek
istiyorum.
Gazetelerde bu hafta başında bir haber
vardı, Türk firmaları Yunan özelleştirme ihalelerine giriyorlar. Bakın, 50
milyar doları buluyor aşağı yukarı Yunan özelleştirme ihaleleri, Türk firmaları
giriyorlar ama biz kendimiz, kendi altyapı yatırımlarımıza, kendi
yatırımlarımıza kendi yatırımcılarımızı çekemiyoruz, Yunanistan yatırımlarına
giriyorlar, başka ülkelerin yatırımlarına giriyorlar. Bu hususa da özellikle
dikkatinizi çekmek istiyorum. Demek ki bir yanlışlık yapıyoruz. “Sadece
küreselleşmenin bir sonucudur bu.” diyemeyiz burada. Buna özellikle dikkatinizi
çekmek istiyorum.
Nisan ve mayıs aylarında 2 Boğaz
köprüsü ve 7 bağlantı yolu ihalesi ile üçüncü Boğaz köprüsü bağlantı yollarının
ihalesi yapılacak. Dolayısıyla bu kanunun yürürlüğe girmesinden sonra çok
önemli ihaleler söz konusu, “Bunlar en az 6 milyar dolar tutacak.” deniyor. Tüm bunların bir bütünlük içerisinde, kamunun yaptığı bu plan ve
programlara uygun olarak yapılması lazım.
Kamu İhale Kanunu da galiba 23’üncü kez
buradaki değişiklikle değiştirilmiş olacak bakın, son seneler içerisinde. Bu da
dikkatinizi çekmek istediğim bir önemli husus. Ayrıca eğitimle ilgili kanunda
da benzeri değişiklikler gelecek, bunların hepsini birlikte değerlendirmemiz
gerekir diye düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kuşoğlu.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET
ARSLAN (Kars) – Sayın Başkan, bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Siz Komisyon olarak konuşma
yapabilirsiniz. İsterseniz tamamı konuşsun, öyle yapabilirsiniz, isterseniz
şimdi çıkar, konuşursunuz yani öyle bir hakkınız mevcut.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET
ARSLAN (Kars) – Tamam efendim. Maddenin sonunda olursa iyi olur Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.
Buyurunuz.
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 194 sıra sayılı yasa üzerinde Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında son dönemlerde Meclisteki
havayı kısaca özetlersek, iktidar partisi gerginlik yaratıyor, şiddet ortamı
yaratıyor, şiddet uyguluyor; İç Tüzük getiriyor, 4+4 eğitim sistemini
getiriyor, arkasından ortamı geriyor, Meclisi geriyor, komisyonları geriyor ve
aradan 500 milyar dolarlık ekonomi yasalarını da geçirmeye çalışıyor. İşte
bunlardan birisi de budur. Kamu-özel ortaklığı, üstelik de ihalesiz, üstelik de
2023 yılına kadar, 2023, yüzüncü yıla kadar. Hangi hakla, hangi hukukla? Hangi
yargı denetimini, hangi mali denetimi, hangi bütçeyi dikkate almadan… 2023’ü
planlayacak kapasite var mı sizde? 2023’ü planlıyorsunuz burada, farkında
mısınız? Biz şiddetle bunlara karşıyız arkadaşlar.
Siz “Nevroz” gerginliğini yaratırsınız,
ekonomi yasalarını getirirsiniz. Afet yasasıyla 200 milyar dolarlık pastayı
geçirmeye çalışıyorsunuz. “Nevroz” gerginliği yaratıyorsunuz, kamu-özel
sektöründe KDV’yi kaldırıyorsunuz, devlet güvencesi getiriyorsunuz. O kadar
yürekliyseniz, namuslu, düşünceli, halkını düşünen bir yaklaşım içindeyseniz,
KDV konusunda yapacağınız adımlar çok basit, çok basit. Gelin, doğal gazda
kaldıralım, benzinde kaldıralım, mazotta kaldıralım, elektrikte kaldıralım, cep
telefonunda kaldıralım, iletişimde kaldıralım, sağlıkta kaldıralım, eğitimde
kaldıralım; emekçi halkın, bütün insanlarımızın, 75 milyonun, gelin, çıkarlarına
kaldıralım. Niye sadece sermayeye kaldırıyor-sunuz?
Sadece sermayeye niye çalışıyorsunuz bu Mecliste? Yetmiyor tabii.
Bu gerilim, bu şiddetle Meclisi
dışladınız, üç tane muhalefet partisini de dışladınız. Üç tane muhalefet
partisini susturarak kanun hükmünde kararnamelerle bakanlıklar kurdunuz, hâlâ
getirmediniz buraya.
Komisyonlarda konuşturmuyorsunuz. Roma
taburları gibi saldırı tümenleri kuruyorsunuz yol yapmak için, sonra
geliyorsunuz “Memleketin meselelerini siyaseten çözeceğiz.” diyorsunuz. Bu
Meclis açıldığı günden bu yana gerginlik, şiddet, kavga, çoğunluk iktidarı,
çoğunluk tahakkümü, çoğunluk diktası geçiyor.
Şimdi, bakın, yaşadıklarımıza bakın.
Sayın Ahmet Türk bir parti lideridir, 70 yılından beri bu Meclistedir.
Batman’da gaz bombası atılıyor, otobüsün camı kırılıyor, iniyor; sizin resmî
görevli polisleriniz yumruklayarak seksen yaşında bir insana saldırıyorlar,
Kürt halkının bilge siyasetçisi, barıştan yana olan bir liderine saldırıyorlar
ama sizin Başbakan geliyor, grup toplantısında -konuş-malarına
bakıyorsunuz- yangına körükle gidiyor.
E, Allah aşkına, Mecliste hem iktidara
sesleniyorum hem ana muhalefetle diğer parti grubuna da: Ahmet Türk’e vurulan
yumruk bu Meclisin alnının çatısına vuruldu; moraran, milletin iradesidir.
Milletin Meclisi yumruğu yedi, milletin Meclis Başkanı yedi, Başbakan o yumruğu
yedi, Cumhurbaşkanı Gül yedi ve Sayın Bülent Arınç yedi o yumruğu.
Siz ne yapmak istiyorsunuz? 90’lı
yıllarda Mehmet Sincar öldürüldü Batman’da.
Hizbullah’ın cinayetlerindeki, o dönemin karanlık olaylarındaki çetelerin,
darbecilerin, Ergenekoncuların yöntemlerini mi
uygulayacaksınız? Bu mu sizin istediğiniz?
Suskunluk, Ahmet Türk’e yapılan
saldırıda suskunluk, bu suça ortak olmak demektir. Yalnız iktidar değil, iki
muhalefet partisi lideri de dün suskun kalarak bu saldırıya ortak olmuştur,
susarak katkı sunmuştur. Ayıptır. Nezaketen, insan olarak, siyaseten, demokrasi
gereği… Yok mu sizde utanma, yok mu sizde, Allah
aşkına, biraz olsun bunun konusunda… (AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Senden fazla
var.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ahmet Türk
şehitlere bir şey söylüyor mu?
HASİP KAPLAN (Devamla) - Bakın, Ahmet
Türk’e yapılan saldırı konusunda en azından “Kınıyorum.” diyebilirdiniz…
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Askerlerimiz
şehit oluyor, sizin sesiniz çıkıyor mu?
HASİP KAPLAN (Devamla) - …“Sorumluları
yargı önüne çıkaracağız.” diyebilirdiniz, “Tasvip etmiyoruz.” diyebilirdiniz.
(AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
“Men dakka dukka.” diye bir olay vardır, bugün bize yarın size olur.
Yapmayın, birbirimize sahip çıkmak zorundayız milletin iradesiyle seçilenler.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Siz PKK’yı
kınayın, biz de onu kınayalım.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Bakın, şu an
Cizre’de olaylar yaşanıyor, 85 kişi gözaltına alınıyor. Sabahın 10’unda 500
kişi, 700 kişi… Daha “Nevroz” kutlamaları başlamadan panzerlerle, TOMA’larla, gerçek silahlarla saldırılar yapılıyor. Ben
Antalya’daydım, Aydın’daydım; anında iletişim kuruyorum, valiyle görüşüyorum,
emniyet müdürüyle görüşüyorum, Adalet Bakanıyla görüşüyorum ve o orantısız güç,
o şiddet, o korkunç saldırılar bir “Nevroz” kutlaması nedeniyle. Hükûmet 20’sine
izin vermemiş, “21’inde kutlayabilirsiniz…”
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Nevruz
kutlamıyorsunuz ama tahrik ediyorsunuz. Nevruz kutlaması değil tahrik.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Beyler, Orta
Doğu halkları, Doğu Türkistan’dan Balkanlara kadar on bin yıldır, devletler
yokken bile millet, halk “Nevroz Bayramı”nı kutlardı.
Devletin bayramı değil “Nevroz Bayramı”, milletin bayramıdır, halkın
bayramıdır, Orta Doğu halklarının, Kürt halkının, Türklerin, Acemlerin, bütün
halkların ortak bayramıdır.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ergenekon
bayramı, Ergenekon. Türklerin bayramı.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Bu bayramı
kutlarken bayramın izni olmaz, Anayasa’da da izin alınmaz bunun için. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) –
Adam gibi muhalefet yapın!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ergenekon
bayramını değiştirmeyin.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Ama
yasaklayarak, yasaklayıp Diyarbakır’da her tarafı panzerlerle, zırhlılarla
çevirip saldırarak insanların üzerine… İstanbul’da bir parti yöneticimizin,
Cizre’de bir polis kardeşimizin ölmesinin biricik sorumlusu bu yasak kararını
veren, provoke edenlerin ta kendisidir.
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – Olayın
müsebbibi sizsiniz
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ya ama bayram
kutlamadınız, bayram değildi o.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Sizler, şu
resimlere iyi bakınız, şu resme iyi bakınız. Gördüğünüz panzer, bir zırhlı
araç. Bu, Türkiye topraklarında. Bakın, iyi bakın bu
fotoğraflara.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Niye 18 Martta
kutluyorsunuz, başka gün mü yok?
HASİP KAPLAN (Devamla) - Beyler, burası
Gazze değil Cizre. İyi bakın, panzerler, zırhlılar bir siyasi partinin,
Mecliste grubu olan partinin demir kapısından 3-4 tanesi sırayla, uzun namlulu
silahlarla ateş ede ede içeri giriyor.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Ateş edenler
nereye gitti? Polise ateş edenler nereye gitti?
HASİP KAPLAN (Devamla) - Orada 15 kişi
var içeride, 15 kişi. Kadın çoğu. Hepsini, kadınları da şu şekilde alıyorlar
içeri. Bakın, gözaltına alınış biçimine. İlçe Başkanı şu an Diyarbakır Tıp
Fakültesinde, darbedilmiş, yaralı olarak orada. Belediye başkanları içeride, belediye encümenleri içeride. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Bir “Nevroz” Bayramı’nda, Gazze’de yapılanın,
İsrail’in yaptıklarının aynısını Cizre’de kendi halkına bir “Nevroz”
kutlamasında bunu, bu zulmü yapanların bundan çok ders çıkarması gerekiyor. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Şu fotoğraflara iyi bakınız. Şu gördüğünüz
fotoğraflar, şu gördüğünüz panzerlere iyi bakın. Şimdi ben size soruyorum:
Bugün size çok yakın 3 tane gazetede şöyle diyor, 3 tane gazete, yakın… Birisi
-bununla ilgili basın açıklaması yaptık- diyor ki: “BDP binasından ateş
edildi.” Ben de, Meclisi, hepinizi davet ediyorum; bütün parti grupları, Meclis
İnsan Hakları Komisyonu. Gelin, Cizre’de inceleme yapın. Yüreğiniz gerçeklerle
yüzleşmek istiyorsa, yüreğiniz adaletle yüzleşmek istiyorsa, yüreğiniz
insanlıkla yüzleşmek istiyorsa, buyurun, hep beraber, Meclisin 4 partisi
Cizre’ye gidip inceleme yapalım. MOBESE kameralarının hepsini bu Meclisin 4
parti grubu birlikte incelesin. Kim yanlış yapmışsa, sizinle beraber hareket
etmeye razıyız.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Siz kendi
başınıza hareket edemezsiniz!
HASİP KAPLAN (Devamla) - Ama yanlış kim
yaptıysa beraber üstüne gidelim. Çok açık söylüyorum. Burada “BDP binasından
ateş ediliyor.” diye bugün iktidara yakın 4 tane gazete kalkmış diyor ki: “BDP
binasından ateş edildi.” Bu yalanlarınızı, bu yalanları bizzat vali, bizzat
Cizre Emniyet Müdürü, bizzat Adalet Bakanıyla görüşmelerimde bire bir, anında,
parti binasının çok uzağında bir sokaktan yapılan ateş sonucu… O ateş ki
karanlıktır, provokasyonun ta kendisidir. Gelin,
Meclis olarak açığa çıkaralım. Bizim görevimiz, gerçekleri açığa çıkarmaktır,
gerçekleri bu millete göndermektir. Bu ülkede barışa, kardeşliğe gidecek yol
budur. Gazze ile Cizre’ye aynı gözle bakıp saldırgan bir tutum içinde olanlar
bir gün bu halkın karşısında bakacak yüz bulamayacak, sıkacak el
bulamayacaksınız. Ahmet Türk’e bile kınama yapmadıktan sonra, an gelir, siz
altında ezilirsiniz.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – PKK’yı bir
kınayın.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Size tavsiyem,
bu sıkıntılar karşısında gelin -Meclisi davet ediyorum- beraber Cizre’ye
gidelim. Bütün Meclisi davet ediyorum.
MUAMMER GÜLER (Mardin) – Önce kınama
yap!
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan,
efendim, aslında nevruzu bahane edenler, bu milletin birlik ve beraberliğinin
bayramı olan nevruzu bahane edenler, terör ve isyan provalarıyla bölücülük
açısından bu nevruzu heba etmişlerdir. Aslında, bu zihniyetin nevruzu kutlama
gibi bir amacı ve hedefi yoktur.
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) –
Yoktur. (AK PARTİ sıralarından “Yoktur!” sesleri, alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) – Dolayısıyla 18
Mart Çanakkale gününü bile terör için alet edenlerin…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Saldıran kim?
Sizi davet ediyorum gerçeklerle yüzleşmeye.
OKTAY VURAL (İzmir) - …bu kürsüde bu
sözleri kullanabilmeleri gerçekten artık timsah göz
yaşlarından başka bir anlam taşımıyor.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Gelin, buyurun,
beraber inceleyelim.
OKTAY VURAL (İzmir) – İşte
polislerimiz, işte insanlarımız…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Gelin, beraber
gidelim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Huzur içerisinde
kutlanması gereken bir bayramı bölücülük âdeta bir isyana çevirmiştir.
BAŞKAN – Anlaşıldı Sayın Vural.
Sayın Aydın, buyurun.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım,
Hatip konuşmasında özellikle AK PARTİ Grubuna yönelik olarak, şiddet
uyguladığımızı…
BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Çanakkale
şehitlerimizi anacaksın, sen…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Çanakkale
şehitleri yalnız sizin değil, hepimizin şehitleri. Hemen ayrım yapmayın siz de.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Kimse
yapmıyor.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür
ediyorum Başkanım.
Değerli arkadaşlar, sokaktaki
gerginliği buraya taşımadan biraz usulünce dinleyim, lütfen. Lütfen arkadaşlar…
Bakın değerli arkadaşlar, bir bayramdan
bahsediyoruz. El insaf! Bayram, birlik, kardeşlik, hoşgörü, bereket, bolluk…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yasaklar…
AHMET AYDIN (Devamla) - Hem baharın
müjdecisi olan nevruzu kutluyoruz hem bunu bir bayram olarak ilan etmişiz ve
bütün dünyanın birçok yerinde, Orta Asya’da, Anadolu’da, birçok ülkesinde halaylar
eşliğinde çekilen bir bayram. Bu bayramı bu millete zehir etmeye hiç kimsenin
hakkı yok!
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Niye yasak
ederek zehir ettiniz? Niye saldırttınız?
AHMET AYDIN (Devamla) - Hiç kimsenin
hakkı yok bu bayramı bu millete zehir etmeye!
HASİP KAPLAN (Şırnak) – AK PARTİ’nin insafına mı kalmış özel günler, kültürel günler?
AHMET AYDIN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bayram molotofkokteylleriyle kutlanmaz. Bayram cam çerçeve
indirmekle kutlanmaz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Kimse
kutlamamış o şekilde. Silah sizde, devletin bütün gücü sizdeydi.
AHMET AYDIN (Devamla) - Bayram bir
arada, beraberce, Kürt’üyle, Türk’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle hep beraber omuz
omuza, halay çekilerek kutlanır. Olması gereken bu.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sizin
geleneğinizde yok öyle bir şey zaten.
AHMET AYDIN (Devamla) - Lütfen, lütfen
yaptıklarınıza bakın. O güne gelene kadar bakın.
Bakın, şunu ifade edeyim: Sayın Ahmet
Türk’e gelen yumruk doğru değildir, olmaması gereken bir şeydir. Dediğiniz
doğru o noktada ancak o güne gelene kadar, o ana gelene kadar bu bayramı bir provokasyon aracı olarak kullananlar, sizler, sizin gibiler,
sizin gibi düşünenler hiç mi bakıp da “Ya biz ne yaptık.” demiyorsunuz?
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan,
lütfen müdahale edin. “Sizin gibiler”, ne demek istiyor?
BAŞKAN – Bir saniye… Bir saniye…
AHMET AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
bayramı bayram tadında yaşayalım.
Evet, az önce de ifade ettim, Ahmet
Türk’e atılan yumruğu biz de kınıyoruz ve bu manada Batman Valiliği bir
açıklama yaptı. Gerekli soruşturma açıldı, soruşturmayı da yürütüyor. İnşallah
ortaya da çıkar.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Zor
çıkarırsınız.
AHMET AYDIN (Devamla) - Kim yapmış, ne
yapmış, sebepleriyle sonuçlarıyla birlikte ortaya çıkar. Biz de onu arzu
ediyoruz. Ama lütfen, lütfen değerli arkadaşlar, kendi yaptıklarımıza da
bakalım, kendimize de bakalım. Bu ülke bunları hak etmiyor.
Bakın, ta bir haftadır, Nevruz Bayramı
gelmeden başlatılan gerginlikler, yapılan kampanyalar… Bu ülkede insanları
birbirine düşüren, ötekileştiren, insanları bir şekilde bu ülkenin aidiyet
bilinci noktasında geri itmeye vesile olan adımlardan, hareketlerden hep
birlikte kaçınmak zorundayız. Barış diyoruz, hoşgörü diyoruz, kardeşlik
diyoruz. Bayramın ta kendisidir bu zaten. Eğer biz bu bayramı bu provokasyonlar olmadan yaşayabilseydik, bunu yaşatabilseydik
bu daha da gerçekleşirdi, daha da perçinleşirdi. Olayın tabii ki bir tarafını
alıyorsunuz ama inen camları, çerçeveleri, yakılan, yıkılan birtakım
sıkıntıları da görmezden geliyorsunuz. Bunları kim yapıyor, neden yapıyor?
Bunlara hep birlikte karşı durursak eğer, hep birlikte bu karşı duruşu
gösterirsek bu bayramı, hep birlikte, o zaman layık olduğu şekliyle kutlamış
oluruz.
Lütfen arkadaşlar, bu ülkede artık
bayramlar bayram gibi kutlanmalı, kardeşçe kutlanmalı, hoşgörü içerisinde,
barış içerisinde kutlanmalı ve bunlara da bunların birtakım sıkıntılara
sebebiyet vermeden kutlanması adına da iktidar kadar sizler, en az sizler de
sorumlusunuz…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET AYDIN (Devamla) – Hepimiz
sorumluyuz bu noktada. Hepimiz üzerimize düşeni yapmak zorundayız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.13
İKİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 16.30
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 82’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
194 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerindeki görüşmelere devam
edeceğiz.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Kars Milletvekili Ahmet Arslan ve Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin ile 7
Milletvekilinin; Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ve Kamu İhale
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/387) (S. Sayısı: 194) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan,
demin AK PARTİ Grup Başkan Vekili konuşurken bizzat bizi işaret ederek “sizin
gibiler”…
BAŞKAN – “Sizin gibiler ve sizin gibi
düşünenler”…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – “Siz ve sizin
gibiler”…
BAŞKAN – Ben sizi görmeden ara vermiş
olduğum için, İç Tüzük’e göre ben size orada söz
veremiyorum. Şimdi size ben yerinizden bir dakika söz vereyim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hayır, yani
benim amacım gerginlik yaratmak değil asla da ama bu söze…
BAŞKAN – Hayır, bakın, ben de
samimiyetle söylüyorum: Yerinizden şimdi ben size cevap verdireceğim ama 60’a
göre vermek zorundayım.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
11.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın ifadelerine ilişkin açıklaması
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkanım,
“Nevroz” gerginliklerinde saldırıların nasıl Hükûmet emriyle yapıldığı,
yasaklandığı bir bir açıklandı ancak bir türlü
sorumluluk almak istemeyen Hükûmet… Arkasından çıkıp bize grup başkan vekilleri
“sizin gibiler”, “Siz bunları yapıyorsunuz.” gibi sözler söylüyor. Dün de
Başbakan grup toplantısında kendilerini hukukun, yargının, mahkemelerin yerine
koyup Mecliste grubu olan, milletin iradesiyle seçilmiş bir partinin
milletvekillerine karşı bu tür, tarz konuşuyorlar. Eğer bu tür, tarz konuşmaya
devam ederlerse biz de kendilerini çetelerle, darbecilerle, bilmem kimlerle,
kimlerle aynı uzantı konumunda değerlendirme durumunda kalırız ki bu da
Meclisin adabına yakışmaz. Bu tarzdan, bizzat grup başkan vekillerinin bir de
Başbakanın da artık vazgeçmesini istiyoruz. Varsa orada iddiaları, yargıya
gitsinler.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Siz de yargıya
gidin.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sizi Allah’a
havale ediyorum, mahşer köprüsünde nasılsa jandarma yok.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Kars Milletvekili Ahmet Arslan ve Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin ile 7
Milletvekilinin; Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ve Kamu İhale
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/387) (S. Sayısı: 194) (Devam)
BAŞKAN - Madde 4 üzerinde şahıslar
adına ilk söz, Malatya Milletvekili Sayın Veli Ağbaba.
(CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Ağbaba.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, yap-işlet-devret… Malatya’da bir
yap-işlet-devret işi yapılıyor, Kürecik’te; yapan
Amerika, işleten İsrail, devreden Türkiye. 10 vekille birlikte -geçtiğimiz
hafta 10 Martta- 10 tane yürekli Cumhuriyet Halk Partili kadın milletvekiliyle
beraber Kürecik’i ziyarete gittik.
Değerli arkadaşlar, gitmeden önce
-orada bir üs var, orada askerlerimiz var, Türk askerleri- izin almak için
Genelkurmay Başkanlığına müracaat ettik, Genelkurmay Başkanlığına dedik ki:
“Biz, orada bulunan Türk askerleriyle görüşmek istiyoruz ve üssü ziyaret etmek
istiyoruz.” Cevap geldi, oradaki bir kurmay albay,
Genelkurmay Başkanlığında kurmay albay- cevap verdi, dedi ki: “Bizim izin
vermeye yetkimiz yok.” -Genelkurmay Başkanlığı diyor- değerli milletvekilleri,
hepinizin dikkatini çekiyorum, “İzin vermeye yetkimiz yok.” dedi. “İzin vermeye
kimin yetkisi var?” dedim, “Dışişleri Bakanlığının” dedi. Dışişleri Bakanlığına
bir yazı yazdık, Dışişleri Bakanlığından gelen cevap: “Bizim de yetkimiz yok.”
Millî Savunma Bakanlığından Müsteşar Yardımcısı aradı, dedi ki: “Bizim ilgili
makamlar izin vermiyor.” “İlgili makamlar kim?” dedim. “İlgili makamlar
Başbakanlık mı, Cumhurbaşkanlığı mı, neresi ilgili makamlar?” dedim, cevap yok.
Arkadaşlar, izni Genelkurmay Başkanlığından alamıyoruz, Dışişleri Bakanlığından
alamıyoruz, Millî Savunma Bakanlığından alamıyoruz, Başbakanlığın haberi yok,
herhâlde izni Pentagon’dan almamız isteniyor. (CHP sıralarından alkışlar)
Tabii, bu ziyaretin hayırlı bir sonucu oldu arkadaşlar, bu ziyaretin hayırlı
bir sonucu oldu. Daha önce, o güzel Kürecik’in, güzel
Malatya’nın tepesinde bir yabancı bayrak dalgalanıyordu. Biz gittiğimiz zaman o
bayrağı değiştirdiler, Türk Bayrağı’nı astılar. Şimdi, oraya, biraz önce
söyledim, 10 yiğit kadın milletvekiliyle gittik. Orada bizi Türk askeriyle
karşı karşıya getirmeye çalıştılar, “O tepeye çıkamazsınız.” dediler, biz tabii
direnerek o tepeye kadar çıktık ve orada açıklamamızı yaptık.
İsrail’i korumaya yönelik bu Füze
Kalkanı Projesi gündeme geldiği zaman Sayın Başbakan “Kumanda bizde olacak.”
dedi ama gözüken o ki kumanda değil, maalesef, koruma görevini aldık. Kimi
koruma görevini aldık? Orada bulunan yabancı askerleri koruma görevini aldık.
Değerli arkadaşlar, biz butik ülke
değiliz, biz büyük ülkeyiz. Büyük ülke taşeron olmaz, büyük ülkenin askeri
başka askerleri korumak için korumalık yapmaz. Büyük ülke toprağını satmaz,
toprağını bedeli ne olursa olsun kiraya vermez.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) –
Koskoca Amerika’yı biz koruyoruz!
VELİ AĞBABA (Devamla) – Şimdi, büyük
ülkeyi kimsenin küçültmeye hakkı yok.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sen
küçültüyorsun!
VELİ AĞBABA (Devamla) – Değerli
arkadaşlar, niye küçültmeye hakkı yok? Bugün gazetelerde bir haber var, Amerika
Birleşik Devletleri’nin kurduğu üs nedeniyle Türkiye'ye ciddi miktarda para
ödeneceği söyleniyor, yani Türkiye toprağını kiraya vermiş oluyor.
Arkadaşlar, bu füze kalkanıyla ilgili
-Mecliste milletvekili oldum, kucağımızda bu İsrail kalkanını bulduk-
geldiğimden beri defalarca soru sordum. En son kırk gün önce sordum, dedim ki:
“Kürecik’te yabancı asker var mı? İsrail kalkanı
çalışmaya başladı mı?” Arkadaşlar cevap nereden geldi? Başbakandan gelmedi,
soruyu Başkana sormuştum. Cevap bir yabancı generalden, bir yabancı ülkeden
geldi. Dediler ki: “Kürecik’e Amerikan askerleri
geldi, yerleşti, çalışıyorlar.” Şimdi, cevap alamadık ama cevabı maalesef
-egemen ülkeye bakın, bağımsız ülkeye bakın- bir Amerikalı generalden aldık.
Değerli arkadaşlar, şimdi bir kışla
yapılıyor oraya, Kürecik’e bir kışla yapılıyor.
Geçtiğimiz günlerde, 18 Ocakta ihalesi yapıldı. Kürecik Kışlası İmar
Uygulamaları Projesi yapıldı. Açıkça söylüyorum arkadaşlar, bunu yapanlar suç
işliyor, Anayasa’nın 92’nci maddesine göre suç işliyor, anayasal suç
işliyorsunuz. Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisinden izin almadan oraya bu
kalkanı kurmak anayasal suçtur.
Ben Meclise geldiğimden beri tartışılan
konulara bakın arkadaşlar: Tanzanya’yla ikili anlaşmalar tartışılıyor,
Uganda’yla ticari anlaşmalar tartışılıyor ama Türkiye'nin geleceğini
ilgilendiren, İran’a düşman yapan, Rusya’ya düşman yapan; Türkiye’yi,
Türkiye'nin yoksul Anadolu insanlarını hedef yapan füze kalkanı projesini,
İsrail’i korumaya yönelik füze kalkanı projesini maalesef burada sadece ve
sadece beş dakikalık gündem dışı söz alarak konuşabildik.
Biz Malatya olarak ne kılıç ne de
kalkan olmak istiyoruz arkadaşlar; biz onurlu, bağımsız bir ülke olmak
istiyoruz. Bunu dikkate alacağınıza inanıyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan,
konuşmacı özellikle “taşeron ülke”, “toprağını satan ülke” konumunda…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Hükûmet cevap
versin!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım,
hatibin konuşmasına kanun görüşmelerinde Hükûmet cevap verir.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Yani grubumuzu
töhmet altında bıraktı Sayın Başkan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
Hayır, hayır, böyle yapılırsa olmaz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ülkenin grup
başkan vekili misin sen Ahmet Aydın? Ülkenin grup başkan vekili olmaz, bu ülke
hepimizin.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – “Ülkenin
toprağını satıyorsunuz.” diyor, “Taşeron ülke hâline getirdiniz.” diyor, buna
cevap vermek adına Şirin Ünal Bey…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Hükûmet var orada Sayın Başkan.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ahmet
Bey, Hükûmet burada niye oturuyor?
BAŞKAN – Tamam da şimdi Komisyon adına
Kars Milletvekili Sayın Ahmet Arslan söz istemişti. Ben size söz vereyim o
zaman, buyurun, ondan sonra Sayın Arslan’a söz veririz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Efendim,
grubumuz adına Sayın Şirin Ünal cevap verecek.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Hükûmet
burada niye oturuyor Ahmet Bey?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
Öyle bir şey olmaz Sayın Başkan!
BAŞKAN – Bir kere, size elli kere
yaptım aynı şeyi, Sayın Aslanoğlu, hatırlarsanız, onun için devretti hakkını.
Sayın milletvekilleri, “barış” diye
diye kavga ediyorsunuz, “gerilmeyin” diye diye kavga ediyorsunuz. İki gün çok
güzel gitti iş, ben bugün aynı şekilde yönetmeye gayret ediyorum ama yani siz
de benim kadar dikkat ederseniz iyi olur.
Siz de sadece cevap verin, başka bir
sataşma meydana gelmesin, aksi takdirde bu kanun bitmez.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
İstanbul Milletvekili Şirin Ünal’ın, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kürecik, Malatya nedir, isterseniz önce buradan
başlayalım. Bu, NATO’nun bir füze savunma sistemidir.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Değil, değil.
Bak, Amerika diyor ki: “Değil.”
ŞİRİN ÜNAL (Devamla) – Arkadaş, ben
sizi dinledim…
VELİ AĞBABA (Malatya) – “Değil.” diyor
ama.
ŞİRİN ÜNAL (Devamla) – Arkadaşım ben
sizi dinledim, lütfen siz de beni dinleyin.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Yanlış bilgi
vermeyesiniz diye söylüyorum.
ŞİRİN ÜNAL (Devamla) - Şimdi, 1993-1996
yılları arasında iki sene kurmay yarbay, bir sene albay olarak İtalya’nın
Napoli şehrindeki AFSOUTH Karargâhı’nda -bu müşterek
bir karargâhtır, bizim Genelkurmaya tekabül eder- üç yıl süreyle görev yaptım.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Ben tanıyorum,
ben sizi biliyorum. Arkadaşlarınız, üstünüz, altınız hep Balyoz davasından
tutuklu şimdi.
ŞİRİN ÜNAL (Devamla) - İlk defa bu
karargâhtaki çalışmalar esnasında muharebe sahasının füzelerden korunması,
füzelere karşı savunması dediğimiz, İngilizce “TND” diye başlayan bir faaliyet.
Sonradan belli ülkelerin korunmasına, ondan sonra da tüm NATO topraklarının
korunmasına yönelik bir faaliyet olarak gelişti. Amerika Birleşik Devletleri
önce Avrupa’daki bazı ülkelerle -buna Türkiye de dâhil- ikili olarak bu işleri
yapmak istedi ancak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti dört tane prensip belirledi,
“Biz ikili olarak bu işi yapmayız ancak NATO kapsamında yaparız.” dedi.
Malumunuz biz 1950’li yıllardan beri NATO’nun bir üyesiyiz.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Anlaşmayı kim
yaptı?
ŞİRİN ÜNAL (Devamla) – Bir dakika,
lütfen…
NATO kapsamındaki tüm faaliyetler de
NATO-SOFA Anlaşması kapsamında yürütülmektedir. Size tavsiyem önce bu anlaşmayı
alın bir okuyun.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Bunu var ya bu
Mecliste en çok okuyan benim. Kusura bakmayın.
ŞİRİN ÜNAL (Devamla) – Bir dakika...
Ben bir anlatayım, siz de konuşacaksınız.
Türkiye belirlediği prensipler
dolayısıyla 2000 yılında, 2010 yılına kadar Amerika Birleşik Devletleri’yle bu
konuda ikili bir iş birliği yapmamıştır, NATO kapsamında bu iş birliğine
yanaşmıştır, bunun kararı da 2010 yılındaki Lizbon Zirvesi’nde verilmiştir.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – NATO’nun
patronu kim?
ŞİRİN ÜNAL (Devamla) – Bizim
prensiplerimizden birkaç tanesini size hatırlatayım. Birincisi: Komşu
ülkelerimizi yani İran, Rusya veya Bulgaristan gibi komşularımızı rencide
edecek şekilde herhangi bir NATO dokümanında tehdit veya risk olarak bunların
isimlerinden bahsetmemek.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – İran ve Rusya
niye füzelerini Türkiye’ye çeviriyor o zaman bu bir tehlike değilse?
ŞİRİN ÜNAL (Devamla) – Onu
cumhurbaşkanlarına sorun, size cevap verirler belki. (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sen oraya
niye çıktın!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – İran ve
Suriye bunu bilmiyor mu?
ŞİRİN ÜNAL (Devamla) – Arkadaşlar,
vaktim zaten kırk saniye kaldı. Diyeceklerimi bir dinleyin, önce bir
dinlemesini öğrenin lütfen.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – O işin
Türkçesi “Ben bu işi bilmiyorum.” demektir. Sen niye çıktın oraya!
ŞİRİN ÜNAL (Devamla) – İkinci konu:
Türkiye Cumhuriyeti’nin topraklarının tamamının savunma şemsiyesi içerisine
alınması gerekiyordu. Üçüncü unsur: Komuta kademeleri içerisinde Türk
generallerinin, subaylarının da bulunması gerekiyordu. Bu şartların tamamı
karşılandı.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – NATO mu
Türkiye’yi savunacak?
ŞİRİN ÜNAL (Devamla) – Bizdeki NATO’nun
radar sisteminin kesinlikle İsrail’le bir alakası yoktur.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Yani 1961’den
beri savaş yapmadığın, hiç hırlaşmadığın Rusya’yı karşına alıyorsun.
ŞİRİN ÜNAL (Devamla) – İsrail’in zaten
bu tür yeteneği 2000 yılından beri kendine has olarak vardır.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – 1639’dan beri
savaş yapmadığımız İran’ı karşımıza aldık.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – İnanıyor
musunuz buna, inanıyor musunuz? Amerika oraya bilgi aktarmıyor mu?
BAŞKAN – Sayın Yeniçeri, ne olur…
ŞİRİN ÜNAL (Devamla) – İsrail, NATO’nun
bir üyesi değildir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Kardeşim, sen
de bilmiyorsun, boşuna çıkarmışlar. Biz Rusya’ya soralım bu işi.
BAŞKAN – Sayın Türkkan, lütfen…
ŞİRİN ÜNAL (Devamla) – NATO’nun yirmi
sekiz tane üyesi vardır.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bu işi
hakikaten bilmiyormuşsun sen ya! Bilen çıksın oraya.
ŞİRİN ÜNAL (Devamla) – Arkadaşlar, önce
bir NATO’yu öğrenmenizi tavsiye ediyorum, sonra da dinlemenizi tavsiye
ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bak, sen
bu işi bilmiyormuşsun, bilen çıksın oraya.
ŞİRİN ÜNAL (Devamla) – Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Siz gidin,
biz Rusya’ya soralım.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Malatya’ya
Amerikan askerini kim getirdi?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Biz de
sandık ki bu işe uygun açıklama yapıyorsunuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Biz, Rusya’ya
soralım.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Başkanım,
konuyla ilgili bir açıklama…
BAŞKAN – Efendim?
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Konuşmacı
konuyu tam bilemiyor, benim de bu füze kalkanı konusunda çok araştırmam var.
Yanlış bilgi aktardı
Türkiye Büyük Millet Meclisine.
BAŞKAN – Artık öyle bir usul yok
yalnız.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Hayır, ben
düzeltme anlamında… Ben görev
yapmak istiyorum başka bir şey değil Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Akar, hemşehriliği istismar etme bakayım!
VELİ AĞBABA (Malatya) – Bilmiyorlar
onun için.
BAŞKAN - Tamam zaten yani…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Peki Başkanım.
BAŞKAN - Siz general emeklisiydiniz
değil mi?
ŞİRİN ÜNAL (Devamla) – Evet.
BAŞKAN – General emeklisinin
bilmediğini ifade ettiniz, tutanaklara da geçti, tamam.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Kars Milletvekili Ahmet Arslan ve Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin ile 7
Milletvekilinin; Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ve Kamu İhale
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/387) (S. Sayısı: 194) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, Komisyon adına Kars
Milletvekili Sayın Ahmet Arslan, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET
ARSLAN (Kars) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de yüce heyetinizi
tekrar saygılarımla selamlıyorum.
Bir önceki gün yaklaşık yirmi dakika bu
kanun teklifi üzerinde, sekiz yıllık birikimimle, bütün ayrıntılarını
anlatmıştım. Eminim ki öğrenmek isteyen arkadaşların hepsi buradan ziyadesiyle
yararlanmışlardı ancak gördüğüm bir şey var ki birkaç madde çok farklı
kurgulanıyor ve çok farklı yorumlar yapılıyor. Bununla ilgili bir açıklama
gereği duydum.
1’inci maddenin ikinci bendinde KDV
istisnasının mevcut işlere de uygulanması var. Burada bir açıklama ihtiyacı var
ve özellikle tutanaklara geçmesini istiyorum. Mevcut işlerde eğer idare ilave
iş verecek ise bu işi nasıl vereceği ve buna nasıl süre ilave edeceği veya
kirayı nasıl artıracağı tanımlanıyor. Dolayısıyla, siz KDV’yi istisna
tuttuğunuzda, bulunacak maliyette indirim olduğunda bunun da süreden veya
kiradan nasıl istisna olacağı, nasıl indirileceği belli. Bunun özellikle
açıklanmasında fayda var. Zira, şöyle bir ifade
kullanıldı: “Eğer teklif vermeyen firmalar şunu söylerlerse ‘Bunu bilseydim ben
de teklif verirdim.’ derlerse, bu kapalı kalır, bu açıklanması gereken bir
husustur.” dendi. Bunu özellikle tekrar açıklamak istiyorum ki nasıl işinizde
ilave yaptığınızda, maliyeti artırdığınızda, süreyi uzatmayı ve kira bedelini
artırmayı tanımlanmış iseniz, aynı şekilde, eğer bedelde bir düşüş olmuşsa,
maliyette bir düşüş olmuşsa, bunun süreden nasıl indirileceği veya kira
bedelinden nasıl indirileceği tanımlanmış oluyor.
Yine, 4’üncü maddede, kredi
üstlenimiyle ilgili de aynı ifade kullanıldı ancak bir başka ifade kullanıldı:
“Hazine garanti veriyor.” Hep söyledik, hazine garanti vermiyor. 4’üncü madde,
3’üncü maddeye çok bağlı bir ifadedir, onu çok net bir şekilde söylemek gerekir
ki 3’üncü maddede, işin herhangi bir şekilde yürüyememesi, yarım kalması
durumunda, idarenin malı olan işin idare tarafından devralınmasında kredinin
üstlenilmesi söz konusu. Şu anki mevzuatımızda, özellikle genel bütçeye tabi
kuruluşlar için böyle bir şey söz konusu olduğunda, 4749 sayılı borç üstlenimi
kanununda bunun nasıl olacağı tanımlanmış. Tek farkı, Karayolları veya DSİ gibi
kuruluşlarımız genel bütçeli kuruluşlar iken özel bütçeli veya katma bütçeli
kuruluşlar hâline gelmişler. Kesinlikle yüklenicilerden kaynaklanan bir şey
değildir. Kredi kuruluşları haklı olarak diyorlar ki “Bir kredinin üstlenimi
söz konusu olacaksa geliri olmayan idarelerin değil, Türkiye Cumhuriyeti adına
hazinenin bunu üstlenmesi gerekir.” deniyor ve katma bütçeli veya özel bütçeli
kuruluşlar, genel bütçeli kuruluşlarla paralel bir hüküm kazanıyor, böylece
aynı duruma getiriliyor. Bunun da özellikle açıklanmasında fayda var.
Dolayısıyla, firmalara menfaat sağlamak veya teklif vermeyen firmanın “Bunu
bilseydim ben de girerdim.” diyeceği bir husus yoktur. Özellikle bunun da
açıklanmasında fayda var.
Yine, bir ifade kullanıldı: “Başka
ülkelerdeki özelleştirmelere Türkiye firmaları gidiyor.” Özelleştirmeyle
yap-işlet-devret veya yap-kirala-devret birbirinden tamamen farklı şeylerdir,
bunların karıştırılmaması gerekir. Kaldı ki herkes gelip her ihaleye girebilir,
yeter ki şartlarını sağlasınlar. Bu da önemli.
Bir husus daha: Özellikle dün bir hatip
tarafından ifade edildi “Neden taslak değil, Bakanlar Kurulu kararı olarak
gelmiyor da teklif olarak geliyor?” diye.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Tasarı,
tasarı.
AHMET ARSLAN (Devamla) – Ve güzel
eleştiriler yapıldı, “Teklif olarak gelmeyip, Bakanlar Kurulundan gelse çok
daha farklı yollardan geçer.” diye. Bunların hepsine saygı duyuyorum. Ancak,
bir ifade kullanıldı ki: “Teklif sahibi bir önceki gün firmalarla görüşüyor ve
ertesi gün gelip teklif veriyor.” Arkadaşlar, hatip herhâlde beni ve
arkadaşlarımı kendisiyle karıştırdı. Bunu özellikle
vurgulamak istiyorum ve bir şeyi daha söylemek istiyorum ki bugün bu Parlamento
çatısı altında hizmet görmeye, milleti temsil etmeye çalışan bendeniz, sekiz
yıl boyunca, bu ülkede çok başarılı bir şekilde uygulanan havaalanı yap-işletleri, kara yolları yap-işletleri,
liman yap-işletleri ve marina yap-işletlerinde
fiilen görev almış; eğer “Türkiye’de birkaç kişi bu işi biliyor.” deniyor ise
ben de hasbelkader bunlardan biriyim. Bunun sıkıntısını sekiz yıl
çekmiş, bunun sıkıntısını uluslararası kuruluşlarla görüşürken, kredi kuruluşlarıyla
görüşürken, bu işin müzakerelerini yaparken yaşamış biri teklif vermeyecek de -arkadaşımız
gibi- firmaları dinleyerek gelen biri mi verecekti? Bunu da özellikle
takdirlerinize sunuyorum.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arslan.
Şahıslar adına son söz, Bitlis
Milletvekili Sayın Vedat Demiröz’de.
Buyurun Sayın Demiröz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
Bitlis’te havaalanı var mı?
BAŞKAN – Buyurunuz.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teklifin 4’üncü maddesi, daha önce
kabul ettiğimiz 3’üncü maddeye uyarlama maddesi. Bu maddeye göre, daha önce
uygulama sözleşmesi imzalanmış ancak henüz finansman çalışmaları başlamamış
olan yatırımların sözleşmeleri için bunun kapsama alanına alınması. Gayet uygun bir madde. Ben tabii, yap-işlet-devret modelinin
ülkelerin yatırım, sermaye ve teknoloji eksikliğinden ileri geldiğini
düşünüyorum. İnşallah, 2023 yılında, cumhuriyetimizin yüzüncü yılında,
sermayemizi ve teknolojimizi tamamladıktan sonra bu modelin ihtiyaç duyuldukça
kullanılmasını sağlarız. Tabii, hem sermaye hem teknoloji, bunlar paralel gidiyor
ve bence -daha önce de söz konusu edildi- yap-işlet-devret modeli bir şekilde
özelleştirmenin de alternatifi olarak düşünülebilir. Bu şekilde yurt dışından
dış finansman ihtiyacının sağlanması, kamu harcamalarının azaltılması, özel
sektörün teşvik edilmesi ve hizmette kalite ve rekabetin artırılması sağlanmış
olacak.
Katma değer konusuna gelince: Bazı
arkadaşlarımız 40-50 milyar liradan bahsettiler, böyle bir yükten; asla öyle
bir şey yok. Ben, sağlık harcamalarıyla ilgili, aşağı yukarı, planlanan, 37.000
yataklı sağlık tesisi kurulacağını ve bunun ancak 6-7 bininin şu ana kadar
ihale edildiğini öğrendim. Yani bu 30.000 yataklı hastaneler için 25 milyar
liralık bir yatırım öngörülüyor. 25 milyarlık yatırımın da 3 milyar lira KDV’si
söz konusu. Çünkü bütün harcamaların tamamı KDV’ye tabi değil, içinde,
bildiğimiz gibi, ücret, amortisman ve diğer KDV’siz
girdiler de var. Yani bütün konuşulan… Mesela sağlıkla ilgili KDV’nin finansman
yükü 1,8 milyar-2 milyar TL arasında. Bu ne demektir? Maliye 2 milyar liralık
bir finansmanı yıllara yayıyor ve kendisi karşılamış olacak. Önceden elde
edeceği bir geliri bir şekilde finanse etmiş olacak. Çok büyük bir yük
getirmeyecek ama yatırımları mutlaka hızlandıracak. Eğitim, enerji gibi bazı
sektörlerin de bu kapsam alanına alınmasını da gönlüm ister ama tabii maliyenin
kendine göre bir programı söz konusu.
Bu arada mal teslimi yapan şirketlerin
KDV iadelerini geri almayla ilgili maliyenin bir çalışma yapması lazım.
Münhasıran bu yatırımlarla ilgili alımların olduğunun mutlaka geriye dönüş
olarak belgelenmesi lazım yoksa başka yönlerde alımların, KDV’siz alımların
diğer yatırımlarda, başka işlerde de kullanılmasının önüne geçilmeli.
Ben bu yasayı çok uygun buluyorum,
maliye üzerinde de çok büyük zararları olduğunu, bütçeye yük getireceğini
zannetmiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum, hayırlı
olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Durmaz…
SADİR DURMAZ (Yozgat) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, geçtiğimiz hafta,
Yozgat’ta bir çağrı merkezinin açılışı münasebetiyle Yozgat’a geldiniz. Öyle
zannediyorum ki makam arabanızın alt takımları bozulmasın diye havayolunu
kullandınız, helikopterle geldiniz ve son beş yılda 4 kez yenilendi Yozgat’ın
yolları ama şu anda gidilemeyecek durumda. Bundan umudunuzu kestiniz herhâlde,
bir de havaalanı sözü verdiniz. Bu sözünüz yerine gelinceye kadar da yine öyle
zannediyorum ki -Yozgat Türkiye'nin en fazla göç veren ikinci vilayeti- uçağa
binecek hemşehrimiz kalmayacak. Bu sözlerinizin
gereğini ne zaman yerine getireceksiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Işık…
ALİM
IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan -sizin de bildiğiniz gibi-
Türkiye’deki 81 il içerisinde komşusu olan illerin bazılarına doğrudan otobüs
seferiyle ulaşamayan tek il Kütahya. Bu kapsamda Kütahya-Balıkesir ve
Kütahya-Manisa kara yollarının son durumu nedir? Özellikle Kütahya-Gediz,
Simav, Kula veya Demirci yolu üzerinden Manisa’ya bağlantı için ne kadar, bu
yıl için, ödenek ayırdınız? Bu yol ne zaman bitecek? Bir de, Balıkesir yolu ne
zaman bitecek?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Türkoğlu…
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 58, 59, 60, 61’inci
Hükûmet dönemlerinde içinde seçim çevrem olan Osmaniye’nin de bulunduğu Anadolu’nun güney kapısı
Çukurova’nın kamu yatırımları açısından diğer bölgelere nazaran çok az yatırım
aldığını düşünüyorum. Bu çerçevede, 70’li yıllardan kalma Adana Şakirpaşa Havaalanı yerine Osmaniye, Hatay, Adana illerine
yönelik bir havalimanı projesi var mıdır? Ayrıca, hızlı trenle ilgili olarak bu
bölgenin durumu nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Çınar…
EMİN ÇINAR (Kastamonu) – Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Kastamonu’nun tanıtımı, turizmi,
ekonomisi ve yarınları için büyük önem taşıyan ve Sayın Bakanın da sözünü
verdiği Ilgaz Tüneli’nin son durumu nedir? Bu tünelin yapımı gerçekleşecek mi?
Kastamonu-İstanbul bölünmüş yolu çok
ciddi olarak tahrip olmuş ve kullanıma elverişli durumda değildir. Bununla alakalı
kalıcı önlemler almayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Türkkan…
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Bakan,
Kocaeli Derince ilçesi ile TEM otoyolu arasındaki bağlantı yolunun yıllardır
yapılmadığı malumunuzdur. Bölgede taşımacılıkla geçinen kamyoncularımızın
sıkıntılarını çözecek ne gibi bir çalışma yapmayı düşünüyorsunuz?
İkinci sorum: Liman içindeki bazı
alanların Ulaştırma Bakanlığı tarafından kollanan bazı firmalara kiralandığı
iddiaları doğru mudur? Bu alanlar kiralandıysa ne kadar süre için kiralandı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Öğüt…
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Öncelikle yurttaşlarımızın “Nevroz Bayramı”nı kutluyorum. Bayramın savaş manzarası altında
kutlanmasına sebep olanları kınıyorum. Şehit olan polisimize ve vatandaşımıza
rahmet diliyorum. Sayın Türk’ün uğradığı saldırının Millet Meclisine
yapıldığını düşünüyorum. Bu arada, eğitimin büyük önderi İsmail Hakkı Tonguç’un
bugün ölümü yıl dönümü, kendisini saygıyla anıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Akar…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan,
1980 yılında deniz yolunun taşımacılıklara oranı 1,2; demir yolunun 4,1; kara
yolunun 94,0; hava yolunun 0,7. 2000 yılında deniz yolu sıfır, demir yolu 2,2;
kara yolu 95,9; hava yolu 1,8. 2010 yılında deniz yolu 0,6 -tam yarı yarıya
düşmüş 1980’den- demir yolu 1,5 -3 katı düşmüş- kara yolu 95,9’la artmış, hava yolu da 2,0.
Bu kadar başarılı bir tablo
çiziyorsunuz her kürsüye gelişinizde. Niye bu rakamlar aşağı doğru gidiyor?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Ağbaba…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Bakan,
Malatya çevre yolu olmayan tek ilimiz. Malatya’da hâlâ çevre yolu yapılmadı ve
Malatya’nın trafiği keşmekeş. Diğer çevre illerine baktığımız zaman bütün çevre
yollarının sorununun çözüldüğünü görüyoruz. Ayrıca, Malatya’yı doğuyu
Karadeniz’e bağlayan Malatya-Sivas yolu maalesef yeni başlayabildi. Dokuz
yıldan beri Hükûmetinizin en çok övündüğü bu duble yol
meselesinde Malatya’ya haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Bu haksızlığın
giderilmesini de sizden rica ediyoruz.
Daha önce de bir talebimiz olmuştu
sizden. Bu birçok ilçeyi, Arapkir’i, Hekimhan’ı, Arguvan’ı hatta Kemaliye’yi,
Yazıhan’ı havaalanına bağlayan bir yol projesi vardı. Bu projenin yapılması hem
Malatya açısından hem de o iller açısından çok önemli. Bu konuda destek verecek
misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Sayın Yozgat
Milletvekili Durmaz’ın sorusunu cevaplandırmak istiyorum. Yozgat doğu-batı
istikametinde bölünmüş yol tamamen bitirilmiş ve
Sivas-Yozgat-Delice-Kırıkkale-Ankara güzergâhı bölünmüş yolda hizmet
vermektedir. Delice-Yozgat arasında bu yıl itibarıyla o bölgede sadece sıcak
asfalt çalışması kaldığı için onu bu yıl yapacağız. O bölgede yolda kış
şartlarıyla bir bozulma var. Onun dışında Yozgat’ta ciddi bir sorun yok.
Dolayısıyla, ben Yozgat’a kara yoluyla her zaman gidiyorum. O Yozgat
programında, Yozgat yüksek hızlı tren güzergâhını incelemek için helikopterle
gitme ihtiyacı oldu, onun için gittim. Yani Yozgat’a yüksek hızlı treni yapan
da bizim Hükûmetimiz, onu da bu arada hatırlatmak isterim. Yozgat’ın…
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Hızlı tren
bitti mi?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Yapılıyor, eğer giderseniz güzergâhı, oradaki
tünelleri, viyadükleri, çalışmaları görürsünüz.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – “Yapan”
dediniz de Sayın Bakanım.
ALİM
IŞIK (Kütahya) – Yapıyor olan, yapıyor olan Sayın Bakanım.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Yapacak olan…
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Efendim, biraz sabrederseniz bitecek. Türkiye
elli yıl yüksek hızlı treni konuştu, elli yıl konuştu ama elli yıl sonra yapan
Hükûmeti de gördü. Bunu da artık cümle âlem biliyor, millet biliyor.
Şimdi, tabii ki Yozgat’a, Yozgat-Sorgun
arasına bir havaalanı ihtiyacı var, bunu da planlıyoruz. Önümüzdeki yıllarda
bunun da yapımına başlayacağız.
Sayın Işık’ın Kütahya’yla ilgili
sorusu: Kütahya-Tavşanlı arası bölünmüş yol olarak biliyorsunuz tamamlandı.
Tavşanlı-Dursunbey-Balıkesir oldukça zor bir güzergâh olmasına rağmen
çalışmalar devam ediyor, 2012’de bu yolu da tamamlamış olacağız.
Balıkesir’den itibaren bölünmüş yol
çalışmalarına da başladık. Gediz-Simav-Kütahya güzergâhı da bölünmüş yol
kapsamına alınmış ve çalışmaları devam etmektedir. Önümüzdeki birkaç yıl
içerisinde Kütahya’ya yapılacak yol çalışmalarının devam eden projelerinin
toplam tutarı 2 milyar lirayı bulmaktadır.
Diğer bir soru Osmaniye Milletvekili
Sayın Türkoğlu’nun: Bir havalimanı, ortak bir havalimanı planlaması yoktur.
Bildiğiniz gibi, Mersin-Adana arasına Çukurova Havaalanı yapımına başlıyoruz,
ihalesini gerçekleştirdik ve bu havaalanının devreye girmesiyle bölgede
Kahramanmaraş, Çukurova, Adıyaman havaalanları bölgenin hizmetinde gerekli
açığı, eksikliği gidermiş olacaktır.
Kastamonu Tüneli’yle ilgili, Ilgaz
yolunda, tünelle Çankırı arasında BSK çalışmaları yapılıyor ve tünelin de
projesi şu anda yapılıyor, yıl içinde tamamlanması öngörülüyor, tamamlanınca da
ihalesine çıkacağız.
Kastamonu yolu böylece... Kış
aylarında, özellikle Ilgaz’da yaşanan olumsuzluklar... Hem yol kısalmış olacak,
yaz-kış hizmet verir hâle gelecek. Dolayısıyla kuzey-güney bölünmüş yolunun da
önemli bir darboğazı giderilmiş olacaktır.
Evet, Derince bağlantı yolu, Sayın
Türkkan’ın sorusu var. Liman içerisinde bazı kiralamalar keyfî veriliyor veya
tanıdıklara veriliyor gibi bir şey anladım. Böyle bir şey söz konusu olmaz.
Limanda yer kiralamalarının usulü belli. Onlar, kim daha fazla kira teklif
ederse onlara verilmektedir, uygulama yıllardan beri aynı şekilde devam
etmektedir.
Sayın Öğüt’ün günün önemine yönelik
ifadeleri var.
Sayın Akar, kara yolu, demir yolu, hava
yolu ve deniz yolu taşımalarındaki oranların değişmediğini ifade etti,
bazılarında düştüğünü de ifade etti, bazılarında da artma var ama bu
istatistikler doğru değil, onu ifade edeyim. Daha doğrusu, daha ilk defa bu
taşıma istatistikleriyle ilgili bilimsel bir çalışma yapılmaya başladı.
Bakarsanız, her değerlendirmede farklıdır. Dolayısıyla, bizim tespitlerimize
göre, fiilî tespitlerimize göre, kara yoluyla taşımalar yüzde 89’a
gerilemiştir, diğer 11’ini de diğer taşıma türleri oluşturmaktadır.
Burada şu unutulmamalı: Taşımaların miktarı
3 kat arttı, yani oranların değişmesinden ziyade, taşıma miktarlarındaki
artmaya dikkatinizi çekmek isterim. Bölünmüş yolların yapılmasının bu
taşımalardaki rahatlatmada çok büyük katkısı olduğunu söylemekte yarar var.
Ayrıca ÖTV’siz yakıt uygulaması…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Evet, süremizi de aştık.
Teşekkür ederim.
Madde üzerinde üç önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin
çerçeve 4 üncü maddesinde yer alan Geçici Madde 3'ün aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
Alim
Işık |
Özcan Yeniçeri |
|
Manisa |
Kütahya |
Ankara |
|
Ali Halaman |
Necati Özensoy |
Mustafa Kalaycı |
|
Adana |
Bursa |
Konya |
|
|
Emin Haluk Ayhan |
|
|
|
Denizli |
|
“Geçici Madde 3 - Bu Kanunun 11/A
maddesi ile 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununa eklenen geçici 29'uncu
maddesi hükümleri, uygulama sözleşmesi imzalanmış ancak finansman çalışmaları
henüz sonuçlandırılmamış projeler içinde uygulanır."
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım önergeler aynı mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme
alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya
gerekçelerini okutacağım.
Şimdi, aynı mahiyetteki önergeleri
okutuyorum:
T.B.M.M. Başkanlığına
Görüşülmekte olan 194 sıra sayılı yasa
teklifinin 4. maddesindeki Geçici 3. maddenin teklif metninden çıkartılmasını
arz ederiz.
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Haydar Akar |
Bülent Kuşoğlu |
|
İstanbul |
Kocaeli |
Ankara |
|
Kazım Kurt |
Uğur Bayraktutan |
|
|
Eskişehir |
Artvin |
|
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
|
Hasip
Kaplan |
A. Levent Tüzel |
Demir Çelik |
|
Şırnak |
İstanbul |
Muş |
|
Nazmi Gür |
Sırrı Sakık |
|
|
Van |
Muş |
|
BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET
ARSLAN (Kars) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Tüzel.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu, yap-işlet-devret modeline ait
yüklenici firmalara getirilen KDV muafiyetiyle ilgili düzenleme. Tabii, bu
düzenleme bize yabancı gelmiyor. Aslında AKP Hükûmeti Özal’ın devamı olduğunu
ilan etmişti. “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler, kazansınlar.” mantığı
bu yasal düzenlemede de karşımıza çıkıyor.
Halkımızın bilmesi gerekiyor ki
öncelikle bu yasal düzenlemede halkın değerlerine, halkın birikimine, halkın
hazinesine, açıkça zerrece bir faydası yoktur, aslında durum bir “Ali Veli fark
etmez.” diye getirilmek istenmektedir ve tabii ki anlaşılır ve kabul edilebilir
görünmesi için de işte, yatırımlar kamuya gecikmeden dönsün, yatırımlar
gereksiz yere KDV ödenmesi nedeniyle artmasın, işletme süresi uzamasın, halk
bundan kısa sürede geri dönerek faydalansın denmektedir.
Tabii ki hani “Halkın malını, halkın
değerlerini, kamu yatırımlarını, hazineyi soyacağız.” diye açıktan
söylenemeyeceği için bu şekilde söylenmektedir. Kamu İhale
Kanunu şimdiye kadar değişik kez delinmiştir, değişik kez istisnalar,
muafiyetler getirilmiştir, şimdi de aynı şekilde AKP ve AKP Hükûmetinin
büyüttüğü yandaş sermaye diyebileceğimiz büyük sermaye grupları, büyük
yükleniciler, dış finans güçleriyle ortak, kamu-özel yatırım ortaklığı adı
altında bu ihalelere, bu yüksek bedelli yapı işlerine giren firmalar, çok
açıkça bu liberal piyasa düzeninin pastasından, payından fazlasıyla
servetlerini büyütmekteler ve bu yasal düzenlemede aslında KDV muafiyetiyle bu
getirilmektedir.
Şimdi, biz “Bu yasadan sonra bundan
kimler nemalanacak?” diye açıkça soruyoruz.
Bu kamu-özel ortaklığı âdeta bir
geçiştir. Yani en kârlı alanlar hâline gelmiş sağlık, ulaşım, enerji
sektörlerinde, bu alanları tamamen özel sektöre devretmek adına yapılmakta olan
bir hazırlıktır ve söylendiği gibi de aslında AKP Hükûmeti kendi boyutunu ve
geleceğini aşan bir şekilde, ta 2023’e kadar da bir irade ve ipotek koymaktadır.
Bu kabul edilemez bir şeydir.
Özellikle halkımızın şunu bilmesi
gerekiyor; bu büyük şirketlere, büyük yatırımcılara, yüklenicilere; baraj,
otoyol, köprü, hastane inşaatlarını yapan bu firmaların KDV’si ortadan
kaldırılıyor da asıl bu ülkede KDV’yi, bu bütçeyi oluşturan, bu bütçenin yüzde
80’ini oluşturan halk, asıl KDV’yi ödeyen; iğneden ipliğe, suyunda,
elektriğinde, doğal gazında, evet, söylendiği gibi temel tüketim maddelerinde,
yediği, içtiği, kullandığı her şeyde… Bu KDV’lerin asıl kalkması gerekirken
tabii ki, sonuç itibarıyla, yine yükün payı, asıl borcun payı yine halka
dönmekte.
Dolayısıyla, bu kabul edilemez bir
şeydir ama aslında saldırının arkasında daha büyük boyutlu bir şey vardır.
Bakın, her şey özelleştirilmektedir, her şey piyasaya sunulmaktadır, her şey
kamu hizmeti, hizmet satın alma yoluyla aslında yine vatandaşa fatura
edilmektedir. Özellikle hastanelerin, sağlık yapılarının, sağlık hizmetlerinin
bu şekilde ticari işletmelere dönüştürülmesi, bu şekilde kâr mantığıyla
işletilmesi işte bu yasada da karşımıza çıkmaktadır.
Yine hatırlayacağız: “Yolsuzluklarla
mücadele.” dendi ama nerede? Kamu İhale Yasası deliniyor, buralarda
serbestiler, buralarda sınır tanımazlıklar getiriliyor o zaman tabii ki, ister
istemez yandaşlık, yolsuzluklar, birtakım kayırmalar ve kimler nemalanacak diye
aklımıza bu sorular geliyor.
Bir de üstüne üstlük, eklemelerle
danışmanlık hizmetlerinin de istediğine verilmesi yani bu ihale kapsamından
çıkarılıp istediğine verilmesi, çok açıkça halkın ve kamu kaynaklarının
soyulması ve bu soyulurken de ister istemez yüklenici firmaların aslında
sorumluluklarının da hazine tarafından üstlenilmesi gibi de bir madde
getiriliyor. Yani o büyük oranlı dış finansman kredilerinin herhangi bir
nedenle, mücbir nedenle ya da bir şekilde yüklenici tarafından yerine
getirilmemesi hâlinde kim üstlenecek burayı? Hazine üstlenecek. Kim üstlenecek?
Kamu üstlenecek yani vatandaş üstlenmiş olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) -
Gerçekten halkımızın bu hazırlanan yasanın kendi çıkarına olmadığının farkına
varması gerekiyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tüzel.
Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; size bir örnek vereceğim: Bir proje rantabl olmalı.
Sayın Bakan, Atatürk Havalimanı... 20
tane uçak sıraya giriyor. Bir uçağın kalkması için minimum üç buçuk dakika
geçmesi lazım, üç buçuk dakika. Demek ki, 20 uçak olduğu zaman yetmiş beş
dakika yolcular uçakta bekliyor; bir.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Eskiden uçak
mı vardı?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) –
Hayır efendim… Bir bırakın ya! Ben size bir gerçek anlatıyorum, siz de şey
yapıyorsunuz ya! Bir gerçek anlatıyorum, bir gerçek. Bir gerçek anlatıyorum.
Dinlemesini bil!
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Dinliyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) –
Yetmiş beş dakika…
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Bağırma!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) –
Allah Allah!..
Yetmiş beş dakika yolcular uçakta bekliyor;
bir. Sadece kalkmak için. Yani piste çıkıyor, pist bekliyor yetmiş beş dakika
20 uçak olursa.
İki; Anadolu’dan gelecek uçaklar slot vermediği için, iniş müsait olmadığı için Anadolu’nun
her tarafından uçaklara en az yarım saat, kırk beş dakika geç slot veriliyor, orada bekliyor.
Üç; buradan kalkıyorsun, trafik müsait
olmadığı için en az yirmi beş dakika, yarım saat havada tur atıyorsun.
Bunlar gerçek değil mi? Ha, bunun
çözümü var. Bunu kim engelliyorsa… Orada bir askerî havaalanı var. Bu askerî havaalanı, kullanılmayan bir havaalanı. Eğer bu
kadar insan bu kadar bekliyorsa, orada hava trafiğini bu kadar engelliyorsa,
kim buna müsaade etmiyor? O başka yere niye gitmiyor? İnsanlara bu kadar
ıstırap niye verdiriliyor? Buna kim engel oluyor?
AHMET YENİ (Samsun) – Yolcu sayısı kaç
kat arttı?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ya
ben ne diyorum Ahmet Bey, sen ne diyorsun! Yolcu sayısından bahsetmiyorum hem
ben. Şu anda yaşanan bir ıstıraptan bahsediyorum. Bir ıstırap var mı yok mu?
Şimdi, Sayın Bakan, Millî Savunma
Bakanlığı olsun, Hava Kuvvetleri Komutanlığı olsun, burada yaşanan bu sorunu
bilmiyor mu? Buna niçin engel oluyorlar? Galiba Ulaştırma Bakanlığından bir
bedel istiyorlarmış. Hizmetin bedeli olmaz. Eğer biz, oradaki askerî
havaalanını, çalışmayan, yoğun olmayan o kısmı bir başka yere taşıyıp orada
onlar hizmet versinler. Ama buradaki yoğun trafiği önlemek, insanların sorununu
çözmek hepinizin görevidir ama buna birisi engel oluyor, hâlâ daha bu
çözülmüyor. İstanbul Havaalanının gerçeği budur. Bu gerçeği lütfen hepiniz
kabul edin. Yani, yolcu trafiği arttı, ben bir şey demiyorum ama bir yolcunun
-yirmi uçağın- bir buçuk saat uçakta beklemesi hiç kimseye hak değildir
arkadaşlar. Ben size bir çözüm öneriyorum, hava trafiğini daha rahatlatacak: Bu
askerî havaalanının kaldırılıp orada mevcut sivil havacılığı açacak bir
çözümleme olduğu zaman, burada, uçaklar beklemeyecek; belki yeni bir pist
açılacak, belki birtakım uçak hangarlarını veya parklarını oraya alacaksınız,
belki bir başka pistten başka bir uçuş noktası vereceksiniz. Bunu söylemek
istiyorum. Burada bir sorun vardır ama bu sorunun çözümüne birileri engel
oluyor, bu sorunun çözülmemesi için birileri hep fren yapıyor. Sorun nerede
Sayın Bakanım bilmiyorum. İstanbul’da bu sorun vardır. Bu, Türkiye'nin
sorunudur, İstanbul’un sorunudur, herkesin sorunudur.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
Sayın Bakanım, ben anlatamadım, siz anlatın beylere! “Böyle bir problem yok.”
diyorlar.
BAŞKAN – Önergeler reddedilmiştir,
karar yeter sayısı vardır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin
çerçeve 4 üncü maddesinde yer alan Geçici Madde 3'ün aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
“Geçici Madde 3 - Bu Kanunun 11/A
maddesi ile 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununa eklenen geçici 29'uncu
maddesi hükümleri, uygulama sözleşmesi imzalanmış ancak finansman çalışmaları
henüz sonuçlandırılmamış projeler içinde uygulanır."
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET
ARSLAN (Kars) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Özensoy, buyurun.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önergeyle ilgili söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Geçtiğimiz pazar günü, 18 Mart
Çanakkale Şehitlerimizi Anma Günü idi. Başta büyük dedem, anneannemin 2 erkek
kardeşi olmak üzere 253 bin şehidimizi, dedelerimizi, atalarımızı rahmetle
anıyorum. Askerimize, polisimize kurşun sıkanları ve onu koruyup kollayan
zihniyeti de buradan lanetliyorum. Terör şehitlerimizi de buradan rahmetle
anıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, tabii son
aylarda özellikle, gelen kanun tasarı veya tekliflere dikkatle baktığımızda,
geçtiğimiz dönemden çok daha yoğun olmak üzere, hukuk oluşturmak adına hukuku
dışarıda bırakma gayretlerini görüyoruz. Yani bunu söylerken geçtiğimiz hafta
afet kapsamıyla ilgili, kentsel dönüşümle ilgili kanun geldi, geriye çekildi.
Oraya bakın, onlarca kanun maddesi dışarıda bırakılarak yeni bir hukuk
oluşturuluyor. İşte burada da yine KDV’yle ilgili kapsam dışı bırakacağımız
birtakım teşvikleri de birçok kanunu veya maddesini dışarıda bırakarak veya
birtakım ilaveler yaparak hukuk oluşturmaya çalışıyoruz. Bunları yaparken
elbette niyet, devletin yatırımlarının daha da hızlanması, hizmetin daha çabuk
gelmesi; bu niyete itirazımız yok. Ancak bu niyeti ortaya koyarken yapılan
kanunların biraz daha şeffaf, biraz daha anlaşılır olması gerektiğini
düşünüyorum. İşte Sayın Sözcü buradan ifade etti bu maddelerden başka şeyler
anlaşılıyor diye. Yanlış anlaşılanları da burada sözlerle değil de burada
oluşan kanunlarla düzeltmek ve insanları ikna etmek lazım.
Şimdi, hem deniyor ki: “Biz, bu
projeleri gerçekleştirirken bu KDV’den dolayı zorlukları ifade etmeye çalıştık,
anlatmaya çalıştık; önümüzdeki engelleri kaldırmak için bu kanun teklifini
buraya getirdik.” Peki, yine kafalardaki soru işareti olan ihalelerden önce bu
kanun gelmiş olsaydı, aynen ifade edildiği gibi, bu ihaleye girenlerin sayısı
da artabilirdi veya ihalelere girenlerin tekliflerinde de değişiklikler
olabilirdi. Dolayısıyla bunu böyle hafife alıp, birtakım tevil yoluna gitmenin
de bir anlamının doğru olmadığını düşünüyorum.
Ben, bütün bunlardan sonra Sayın Bakana
biraz Bursa’dan da bahsetmek istiyorum. Bursa, Türkiye'nin
4’üncü büyük vilayeti. Hep şehirlerimize haksızlıklardan bahsediliyor.
Bursa, geçtiğimiz dört yıl tam 22 milyar lira genel bütçeye vergi tahakkuk
ettirmiş ama geçtiğimiz dört yıl Bursa’ya gelen yatırımların toplamı -bütçeden
ayrılan payların
toplamı- 400 milyon lira yani verdiğimizin yüzde 2’si bile
Bursa’ya geri gelmemiş, dolayısıyla herhâlde Türkiye genelinde böyle kıyaslama
yapıldığında mağdur edilen illerin başında Bursa gelmektedir.
İşte, hızlı tren projesini 2009 yılında
burada Sayın Bakan kürsüden konuşurken yerimden laf attığımda, “Hızlı tren
projesi ne olacak Sayın Bakan?” dediğimde, 2010 yılını kastederek “Önümüzdeki
yıl temelini atacağız.” dedi. Hatta müjdeler verirken sesi kısılmıştı Sayın
Bakanın ama 2012 yılındayız, kaplumbağa hızıyla ilerliyoruz, ancak sadece
Bursa-Yenişehir hattının altyapı ihalesi yapıldı, yer tesliminin de yapılıp
yapılmadığı da işte böyle hızlı kamulaştırma, vesaire gibi şeylerle verildi.
Yani bu hızla Bursa’ya -Bilecik bağlantısı- hızlı tren bağlantısı söz verildiği
gibi değil de herhâlde 2023 yılına falan da yetişebilir diye düşünüyorum ama
2023 yılında da -elbette, daha önceki iktidarlar sizin- Bursa’ya farklı bakan
iktidarlar geleceğinden dolayı da inşallah ondan önce de bitirmek bizim
iktidarımıza nasip olacak diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 5’i okutuyorum:
Madde 5- 4/1/2002
tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 3 üncü maddesine (r) bendinden
sonra gelmek üzere aşağıdaki bent eklenmiştir.
“s) Türkiye Cumhuriyeti Devlet
Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğünün bağlı ortaklıklarından yapacağı mal
veya hizmet alımları,”
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına
ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Emin
Haluk Ayhan.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
194 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz aldım.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu maddede, Türkiye Cumhuriyeti Devlet
Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğünün bağlı ortaklıklarından yapacağı mal
veya hizmet alımlarının, Kamu İhale Kanunu’ndan istisna tutulmak istendiği
ortada.
Şimdi, burada şunu açık ve net bir
şekilde söylemek lazım. Bağlı ortaklık niye kuruluyor? Hesabı
kitabı, her şeyi belli olsun diye. Eğer, bu, rekabet şartlarını bozacaksa,
başkaları yabancı şirketlerle rekabet edeceği için bunu yapıyorsanız, kabulüm.
Uluslararası norma göre doğru mu yanlış mı, onu bir tartışmak lazım. Ona uyuyor
mu uymuyor mu? Ama gelin, bu bağlı ortaklıkları Devlet Demiryollarının içine
koyuverin. Ayrı niye tutuyorsunuz? O zaman böyle bir istisna, falan filan da
olmaz yani, rahat edersiniz; böyle bir şey yapın.
Şimdi, bu teklif geliyor; teklif
sahiplerinden bazıları konuya hâkim gözüküyor, bazıları bihaber; Sayın Bakan
burada teklifi açıklamak zorunda kalıyor, izah etmek zorunda kalıyor. Aslında
Sayın Bakanın teklifi izahtan ziyade, teklife “Katılıyorum.” veya
“Katılmıyorum.” demesi, burada konuşmasa daha makbul sayılırdı. Eğer böyle bir
şey var idiyse, varit idiyse –ki öyle gözüküyor, sayın grup başkan
vekillerinden, İstanbul’a üçüncü köprüyle ilgili olduğu ifadeleri ortaya çıktı-
hazırlarsınız bir tane kanun tasarısı, geçirirsiniz bütün kurumlardan. Kim ne
diyecek? Karşı olanın sıkıntılarını, itirazlarını da giderirsiniz.
Ama buna rağmen böyle bir şey
getirdiniz ama bu, kanun yapım sürecine uygun değil. Bakın, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde “Kanun Yapım Süreci Sempozyumu” diye koca koca levhalar
astık, ilgili kurumları çağırdık, Meclis Başkanı geldi, Hükûmet mensupları
geldi, grup başkan vekilleri geldi. Orada ben konuşmacıydım Milliyetçi Hareket
Partisi adına. Ama ne oldu? Oradaki konuştuklarımıza baktığınız zaman, bugünkü
AKP’nin uygulamasıyla hiç paralellik arz etmiyor. AKP’nin
sözcülerinin orada ne konuştuğu tutanaklarda yazılı, onlara bir bakmak lazım.
Esasen problem, finansman problemi. Dün
söyledim, tasarruflar yetersiz, tasarruflar AKP döneminde en dip düzeye gelmiş.
Dolayısıyla, uluslararası konjonktürün uygun olmadığı
bir dönemde hesapsız bir ihaleye çıkışınız hem Türkiye Cumhuriyeti’nin
itibarını sıkıntıya sokuyor hem Hükûmet olarak sizi de sıkıntıya sokuyor.
Türkiye Cumhuriyeti’nin yaptığı bir ihalede ona talep gelmemesi, kimsenin ona
girmemesi bizim için mutluluk verici bir şey değil, sizin için de değil Hükûmet
olarak. Siz, netice olarak, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetisiniz. Bir şeyi
yaparken planlı programlı yapmanız lazım. E, şimdi, bunu da planlı programlı
yapmıyorsunuz.
Bakın, afaki gidiyorsunuz. Burada
2015’lere kadar, 2023’lere kadar yüklenme yapıyorsunuz. Eğitimde
aynı şey söz konusu, sağlıkta aynı şey söz konusu. AKP ve sayın bakanlar
âdeta ihale yapma histerisine tutulmuş durumdalar. Böyle bir şey olabilir mi?
Gelin bunu bir görüşelim. Komisyonlarda ne var ne yok bakalım.
Bakın, cari açık problemi bir taraftan…
Finansman bulmakta sıkıntı çekersiniz. Şimdi bu rekabeti de bozuyorsunuz,
KDV’de buna istisna sağlıyorsunuz. E, teşvik alın o zaman. Teşvik alsın alan.
Farklı farklı yöntem geliştirmeye çalışıyorsunuz. Eğer ana kuralı, genel kuralı
bozarsanız her bir hadise için, her bir “case” için
farklı bir uygulamaya giderseniz o teşvik olmaktan çıkar zaten, zıvanadan da
çıkar. O zaman, akşam yattığınız aklınıza gelir, sabah kendiniz de utancınızdan
getiremezsiniz, buradan anlamayan bir arkadaşa imza attırıp teklif olarak
buraya getirirsiniz. Bu konular ciddi konular. Yani bu memlekette taş üstüne
taş kondu, “Niye koydunuz?”, “Engel olalım.” demedik. Gerçekten bunun çok ciddi
bir şekilde ele alınması lazım.
Sayın Bakanım, siz bunları kabinede
konuşmuyor musunuz? Hazineden sorumlu Başbakan Yardımcısı “Havanın sisli
olduğundan öngörülebilirliğin az olduğu dönemde hızı azaltmak lazım.” diyor.
“Frene bastık.” diyor. Arkadan, peki, freni tutmayıp vuranlara ne yapacak bu
Bakan? Siz bunları görüşmüyor musunuz Bakanlar Kurulunda? Görüşemediğiniz için
zaten bu teklif olarak geliyor. Buradaki arkadaşlar bunu izah edemediği için
siz, bu tasarıymış gibi arkasında durma ihtiyacı hissediyorsunuz.
Vaat verirsiniz. Gider, “Denizli’ye
2023’e kadar hızlı tren…” Burada konuştuk, olmayacağı belli. Dün söyledim,
AKP’li arkadaşlar seçim esnasında hakikaten türkü çağırdılar “Hızlı tren
geliyor.” diye. Denizli’de herkes biliyor bunu, bunun olmayacağını. Niye
“Olacak.” diye o zaman vatandaşları yanılttık? Doğru yaptığınız işin
arkasındayım, şahsi olarak arkasındayım Sayın Bakanım. (AK
PARTİ sıralarından “Anlat! Anlat!” sesleri)
ALİM
IŞIK (Kütahya) – O kara tren türküsü.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - Var mı bir
şey diyen? Gelsin, burada, bildiğini konuşsun.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Dinliyoruz…
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - KDV’yi
okuturum, benim uzmanlık tezim. Ben yazdığımda daha kimse uygulamaya
geçmemişti. (MHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, gelecek on beş yılı ne
yapıyorsunuz? İpotek altına almaya çalışıyorsunuz. Buna hakkınız yok. Gerçekten
ne yapacağınızı açık ve net bir şekilde ifade etmeniz lazım.
Bakın, Hükûmetten Maliye Bakanı
buralarda yok, Maliye Müsteşarı yok. Bu konulara “Evet” dediler mi, “Hayır”
dediler mi, net bir şekilde milletin önünde bir anlatılması lazım bu hadisenin.
Herkesin takip etmesi lazım.
Şimdi, siz şu programda, 2012 yılı
programında mali disiplinden bahsediyorsunuz. Bunun mali disiplinle falan bir
ilgisi yok. Mali disiplini bizatihi bozuyorsunuz, isteyerek bozuyorsunuz.
Şimdi, devam ediyoruz. Bakın, ne diyorsunuz: “Makroekonomik göstergelerde son
dönemde görülen iyileşmenin en önemli belirleyicilerinden biri olan maliye
politikası mali disipline uygun yürütmeye devam edilecek.” diyorsunuz. Bunu
kamu maliyesi kitabını birinci sınıfta okuyanından dünyanın en iyi ekonomi
kurumlarının en tepesindeki insana kadar, bu yazıldıktan sonra programda, Orta
Vadeli Program’da, diğer yerlerde, ilgili mevzuatta olmayan bir şeyi
uygulamaya, daha mart ayında, bütçenin 3’üncü ayında uygulamaya kalktığınızda
güler, ciddiyetiniz olduğuna inanmaz.
Ben bunları söylerken sevinerek, iktidarı tenkit ettiğim için sevindiğimi filan
düşünmeyin, üzülüyorum gerçekten. Keşke bunlar bu programlarda olsaydı, onları
hep beraber düşünseydik, gerçekten iyi olurdu.
Dün burada bir arkadaşımız söyledi,
iktidara mensup, hem de bu işleri bilen: “Yatırımlar âlâylâ,
vâlâylâ artıyor.” Geçen sene hedefiniz negatifti
kamusal sermaye yatırımlarında, bu sene de negatif. Sizin işte kaynak
arayışınız, bu işleri yapamayışınız, bu kadar işi yapmaya çalışmanızın arzusu,
kaynak bulmaya çalışmanın arzusu ne? Bu hadise. Yani burada olmayan bir şeyi
iyi göstermenin bir anlamı yok. 3’üncü köprüyü de yapın, 2’nci geçidi de yapın
ama bunu yaparken millete doğruyu söylemek lazım.
Bakın, Başbakan Yardımcısı geldi o
komisyonda -Her seferinde söylüyorum, söylemeye devam edeceğim. O zabıtları
okuduğum zaman utanıyorum bir başbakan yardımcısı adına- “Mali kural sabaha
lazım.” dedi, “Dünyaya lazım.” dedi,. “OECD’ye lazım.”
dedi, “IMF’e lazım.” dedi. Oralarda duruyor. Nerede duruyorsa? Komisyondan
aşağıya indi de buralarda insan içine çıkıp onu bir daha söyleyemiyorlar. Bu,
gurur verici bir hadise mi? İyi bir olay mı?
Gelin Sayın Bakanım, ne yapacaksanız
doğrusunu buraya getirip koyalım. Biz de arkasında duralım. Bu işi muhalefet
partilerinden, iktidar partilerinden bilen teknik arkadaşlar var. Bunların hepsini yapmak mümkün. Ama hadiseyi arkadan dolaşıp
ihale histerisine tutulmanın hiçbir anlamı ve manası olduğunu düşünmüyorum.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum
Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.
Buyurun Sayın Genç. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KAMER GENÇ (Tunceli) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 194 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu arada, tabii, ülkede meydana gelen
vahim olaylar nedeniyle güvenlik kuvvetlerimizden şehit olanlar oldu. Bu
şehitlerimize Tanrı’dan rahmet diliyorum.
Şu Türkiye Cumhuriyeti devleti aslında
hepimizin devleti. Burada bu silahlı eylemler olmasa, bu
devletin içinde kardeşçe yaşasak kimin huzuru kaçar? Biz istiyoruz ki herkes
sorumluluk duygusu içinde hareket etsin. Bu devlet bizim devletimizdir. Bu
vatandaşlar bizim vatandaşlarımızdır. Başka, yabancı güçlerin oyununa
gelmeyelim. Bu Türkiye’de barışı, huzuru birlikte temin edelim. Onun için bu
memleketi savunan güvenlik kuvvetlerine ve bu yolda yararlananlara Tanrı’dan
acil şifalar, hayatını kaybedenlere rahmet diliyorum, yakınlarına da sabır
diliyorum.
Bu arada, tabii ki nevruz olayları
dolayısıyla yapılan tahribatları da tasvip etmediğimi, bu memleketin mallarını,
mal varlıklarını tahrip etmenin de kimseye bir fayda sağlamayacağını da
belirtmek istiyorum.
Bu arada, Sayın Ahmet Türk’e de
yapılanı, atılan yumruktan dolayı da kınıyorum, Sayın Ahmet Türk’e de geçmiş
olsun diyorum. Arkadaşlar, bakın, bu yumruk, Türkiye Cumhuriyeti devletinde bir
yangının üzerine benzin dökmek demektir. Maalesef AKP zamanında olayların
tırmandırılması için her türlü çareye başvuruluyor. Ben inanıyorum ki en kısa
zamanda, eğer hakikaten doğruysa, bir polis bu yumruğu atmışsa, bu polis
bulunup hak ettiği cezanın kendisine verilmesini diliyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bu
maddeyle Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğünün bağlı
ortaklıklarından yapacağı mal ve hizmet alımları Kamu İhale Kanunu’nun kapsamı
dışında tutuluyor. Şimdi, normal olarak, aklı başında olanlar, dürüstlükten
yana olanlar, hak ve hukuktan yana olanlar neyin yanında olurlar? Bir yönetimin
dürüst çalışmasını sağlar, bir mal alımı ve hizmetlerin dürüstçe yapılmasının
peşinde koşarlar. Bunun yoları vardır. İhale yapacaksanız ihaleyi açık
yaparsınız, şartlarını belirlersiniz, herkes gelir, o ihaleye girer ve orada
devletin hizmeti en iyi şekilde yapılır ve orada rekabet şartları ortadayken
herkes sağlıklı bir hizmet yapar ama AKP’yle beraber bu dürüstlük kayboldu. Bu
kayırmacılık aldı, yürüdü.
Bakın, Sayın Bakana bağlı Demiryolları
işletmesinde travers alımı var. Biz KİT Komisyonunda inceledik. Bu BETRA diye
bir şirket var. Bu, Tayyip Erdoğan’ın yakınının şirketi. 130
trilyon liralık bundan alım yaptırmışlar arkadaşlar ve bu traversler, ben
inanıyorum ki, hakikaten traverste bulunması gereken dayanıklılığa sahip
değildi. Hatta diyorlar ki: “O hızlı trende meydana gelen kazanın nedeni de bu
traverslerin yeterli dayanıklılığa sahip olmamasından kaynaklandı.” Hem bu
tarafı var… Böyle bir şey olur mu arkadaşlar? Yani bir yandan devleti
yönetiyorsunuz, bir yandan da şirketler kuruyorsunuz; en üst taraftaki Tayyip
Erdoğan’ın yakınları getiriyor, traversi Devlet Demiryollarına veriyor. Bunu
hangi mantık kabul ediyor arkadaşlar, hangi hukuk kabul ediyor? Yani böyle bir
şey olur mu? Niye ihale yoluyla açmıyorsunuz? Devlet Demiryollarının
fabrikaları var, niye onlardan almıyorsunuz? O fabrikaları düşük kapasiteyle
çalıştırıyorsunuz; Tayyip Erdoğan’ın akrabası, 130 trilyondan en azından 40
trilyon lira kâr etsin. Yahu, bu, bir memlekete yapılacak en büyük, vahşice bir
darbedir. “Bunları artık önleyin.” diyoruz size. Bakın, bunları söylüyoruz. Siz
de insansınız, sizin de bir vicdanınız var; bu memleket hepimizin, bu
memlekette insanlar açlıktan ölüyor, bu memlekette insanlar yoksul, işsiz,
gidip de intihar ediyor; bu hiç mi sizi rahatsız etmiyor? Yani bu çatı altında
“iktidar sıralarında oturmak” demek “insanlık duygularından kendisini
arındırmak” mı demektir arkadaşlar?
Geçen gün, yine, Denizcilik
İşletmelerine bağlı, bir inceleme yaptık. Orada, Türkiye Denizcilik İşletmeleri
altı tane limanı kâr bölüşümü suretiyle vermiş, Ordu, Giresun ve birtakım
şeyleri. Arkadaşlar, kâr bölüşümü suretiyle vermiş ama burada 1 kuruş kâr
almıyor idare. Buranın yönetim kurullarına Bakanlıktan birtakım adamlar
atanmış, denetim kurulu üyeliklerine valilikler atamış. Yahu, bugüne kadar,
yedi sene, sekiz sene geçmiş, 1 kuruş kâr almıyor, hem de 3 milyon 900 bin
liralık davalar açılmış. Bu davalar takip edilmiyor, sürüncemede bırakılıyor,
vazgeçiliyor.
Burada bir de aksine şöyle bir durum
olmuş: Giresun’daki bir limanda bir bina istimlak edilmiş. Bu bina istimlak
edilince buradan 1 trilyon 600 milyar lira para alınmış. Bu para normal olarak
devletin çünkü kâr bölüşümü suretiyle burası ilgili şirkete verilmiş. Yani bu
ne demektir? Oradan elde ettiği kârın yüzde 25’ini devlete verecek, yüzde 75’i
de kendisi alacak. Hâlbuki ne yapmış idare? Bu 1 trilyon 600 milyar lirayı
getirmiş şirkete vermiş. Yahu, bu nasıl mantık, nasıl akıl? Yani şimdi o zaman,
bunu kabul ettiğiniz zaman ne oluyor? Siz, bu suretle otuz yıllığına
özelleştirdiğiniz, kâr payı ortaklığı yoluyla özelleştirdiğiniz bütün şeyleri,
o zaman, alan şirketin bunu satması demektir; bu, bu anlama geliyor.
O bakımdan, değerli arkadaşlarım,
gerçekten, bakın, sizin zamanınızda denetim kalktı, denetim yapılmıyor,
bürokratlar istediği gibi at oynatıyor, ondan sonra, ihaleler istendiği gibi
yapılıyor. Şimdi, bu memlekette, işte, başında tüy bitmemiş yetimin hakkı var.
Bunları, aslında, sizin araştırmanız lazım. Bizim, burada, sizin karşınıza
çıkıp da bunları size karşı konuşmamamız lazım, sizin önlemeniz lazım ama
getiriyoruz “Efendim savcılara -yani zaman zaman burada diyorlar- gidin suç
duyurusunda bulunun.” diyorlar. Yahu, savcı yok ki kardeşim. Nerede, hangi
savcıya gideceğiz? Savcıya bir suç duyurusunda bulunduğun zaman, hemen
gidiyorlar, efendim, savcıyı görevden alıyorlar.
İşte, İstanbul Belediye Başkanı:
Hakkında kaç tane suç duyurusu var, Danıştay da “Bunun hakkında soruşturma
açılması lazım.” dediği hâlde soruşturma yapılmıyor. Yani geçen gün vatandaşın
birisi bana soruyor… Eski İstanbul Anakent Belediye Başkanının Genel Sekreteri,
işte, Başkanla anlaşmadığı için oradan ayrılmış, büyük bir holdingin başına
birileri getirmiş ve bu, MİT’e elli bin tane suistimal
belgesini vermiş. Ben soruyla sordum, yanlışsa, çıksın, birileri bize cevap
versin “Böyle bir belge yok.” desin. Ama “Elli bin tane suistimalle
ilgili belge verilmiş ve bu belgeler MİT tarafından savcılığa intikal
ettirilmiyor.” diyor. Böyle bir devlet yapısı olur mu arkadaşlar? Böyle bir şey
vatandaştan saklanır mı? Onun için, bunları, bakın, biz söylüyoruz, siz
açıklayın, yani deyin ki…
Sizin Hükûmetiniz, bu olmayan
sandalyeler, olmayanlar, boş sandalyeler, nerede bunlar yahu, nerede, nerede?
Başka zamanda, bunlar burada otururlardı da, burada söylenenlere geri cevap
verirlerdi. Çünkü burada, gelip de cevap verme gücü yok bunlarda. Utanma
duyguları, yani utanma, ar… Yani, buraya gelseler, ben kendilerine ne
söyleyeceğimi bilirim ama gelmiyorlar. Gelmedikleri için, burada sorduğumuz
sorulara cevap verme cesaretleri yok bunların kendilerinde. Dolayısıyla,
buradan kaçıyorlar, gelmiyorlar Meclise. Ne zamana kadar kaçacaklar? Yarın
milletten nasıl kaçacaklar arkadaşlarım? Yani, onun için Türkiye, devri
iktidarınızda tamamen bir soygun, bir talan ülkesi hâline getirildi. İşte dârülharp diye bir mesele var, herhâlde, demek ki siz bunu
uyguluyorsunuz. O dârülharp meselesini bilenleriniz
biliyor.
Şimdi, dün, burada Sayın Bakana birkaç
tane soru sordum. Mesela bizim Pertek Köprüsü çok önemli bir köprü, kuzeyi
güneye bağlayan bir köprü. Dedim ki: “Efendim bunu yapacak mısınız?” Dedi ki:
“Maliyeti çok yüksek.” Hayır, öyle bir şey değil. Arkadaşlar, Tayyip Erdoğan
iki tane seçim geldiği zaman dedi ki: “Bu Pertek Köprüsü yapılacaktır.” Eğer
maliyeti yüksekse, peki, Tayyip Bey, sen nasıl konuşuyorsun, ezbere mi
konuşuyorsun? Yani maliyeti o zaman… Beş sene önce söylendi, yapılmıyor.
Mesela, bakın, bizim Tunceli’de inanın
bir tek Çemişgezek yolu yapıldı, onun dışındaki bütün yollarımız çok kötü.
Mesela benim ilçem asırlık bir ilçe, Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun da ilçesi. Burada iki tane araba yan yana
geçmiyor. En az beş sene bölge müdürüne söyledim, yapmadı. Sayın Bakana telefon
ettim, inşallah bu sene bir şeyler yapacak. Ama bu, yapmadığı gibi yüzümüze
telefonu kapatıyor.
Arkadaşlar, bakın, o Karayolları Bölge
Müdürlüğünde yapılan ihaleleri bir kontrol etseniz, o ihaleler hep aynı
kişilere veriliyor, malzemeleri hep aynı kişilere veriyorlar. Eğer orada
hakikaten sağlıklı ihaleler yapılsa, dürüst ihaleler yapılsa, müteahhitler kayrılmasa o zaman bu devletin orada elde
ettiği kârlarla on tane Pertek Köprüsü yapılır. Yani bunu araştıralım, hepimiz
bunun başında duralım, ama bürokratlar sizin zamanınızda, tabii ki arkasında
siyasiler var, ona dayanarak her türlü keyfilikleri yapıyorlar. Peki, biz
milletvekiliyiz…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) – Peki, teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Muş Milletvekili Sayın Sırrı Sakık, buyurun.
BDP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş) –
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de grubum adına buradayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Evet, 18 Mart, doksan yedi yıl önce,
Çanakkale’de, bütün halklar adına, ortak vatan için gidip orada yaşamını
yitiren bütün kahramanları saygıyla selamlıyorum.
Yine, bütün bedenini ateşe vererek,
ölümü göze alarak “nevroz”u özgürleştiren Kürt
halkına da buradan teşekkür ediyor ve onları, ölenleri de rahmetle anıyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
aslında, bu yasalar görüşülürken bununla ilgili çok şey söylemenin bizim
açımızdan hayatın realitesine çok uygun olmayacağını biliyorum. Şimdi, bu
yasaları niye değiştirdiğinizi de çok iyi biliyoruz. Yani kendi yandaşlarınıza
yeni alanlar açmak, onlara yeni olanaklar sunmak… Cenabıallah
yâr ve yardımcınız olsun, yapın bunları!
Şimdi, Tevfik Fikret aynen şöyle diyor:
“Yiyin beyler, yiyin; afiyet olsun!”
Şimdi, size söylüyorum Sayın Bakanım,
birkaç kez yine bu kürsüde söyledik: Siz gerçekten önemli çalışmalar yaptınız,
hizmet konusunda çok çok başarılı kalemleriniz var, Allah bu konuda yardımcınız
olsun. Hep de söylüyoruz, eksik olan özgürlüklerdir, eksik olan demokrasidir,
eksik olan barıştır. Siz, gerçekten duble yollar
yaptınız, otobanlar yaptınız yani hava ulaşımında, karada, denizde, her şeyde
çok önemli şeyler yaptınız ama bizim için önemli olan bir barış köprüsü oluşturmaktır.
En çok bizim ihtiyacımız bir barış köprüsüne var. İşte, Kürtler arası ve
Türkiye’de bozulan dengeleri oluşturabilmek için AKP bu köprüyü bir türlü
oluşturamadı. Hatta bir kez size söylemiştim: Keşke bu kadar başarılı yolların
birini Kandil’e gönderseydiniz, bir köprü yapsaydınız ve oradan, o köprüden
barış aksaydı Türkiye’ye, ne kadar iyi olurdu? Ama işte bu yok, bizim de
eleştirimiz bu.
Bakın, alanlardan geliyoruz, “nevroz”u kutlamaya gittik. 1991, 1992 yıllarında da
Parlamento-daydık, o tarihte “nevroz”da
nasıl şiddet uygulanıyorsa, yıl 2012, aynı şekilde şiddet uygulanıyor ve kin ve
nefret tohumları ekiliyor.
Biraz önce arkadaşımız burada bunu
gündeme getirirken bazı siyasi partiler seslerini yükseltiyorlar, bize sesinizi
yükseltmeyin. Biz haktan ve hakkaniyetten yanayız, bizi korkutamazsınız. Biz bu
halkın özgürlük mücadelesi için… (MHP sıralarından gürültüler)
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Ne konuşup
duruyorsun, bırak bu bölücülük politikasını ya!
SIRRI SAKIK (Devamla) – Elinizi,
kolunuzu sallamayın bize!
SADİR DURMAZ (Yozgat) – Sallarız, siz
kimsiniz!
SIRRI SAKIK (Devamla) – Elinizi
kolunuzu sallamayın!
Biz bu halkın… Bakın, size açıkça
söylüyorum: Alanlardayım. Öyle bir tetikliyorsunuz ki buradan, güvenlik güçleri
bir halka düşman gibi davranıyor. Gittim, gördüm; polislerin içerisinde sivil
giysili polisler mi, faşist odaklar mı, kimse… Geçmişte copu gördük biz, kurşunu
gördük, gazı gördük, panzeri gördük… Ben bir durum tespiti yapıyorum, ülkem
adına yapıyorum. İlk kez bir şeyle karşılaştım: Ellerinde bıçaklar kadınlara ve
çocuklara saldırıyorlar ve polislerin arasından çıkan güçler bunlar;
İstanbul’da bunları gördüm! Ben Patnos’ta gördüm; amirleri polisleri
frenleyemiyordu! Böyle buralardan hamasi nutuklar atarak oraları
tetikliyorsunuz. Allah bir bela vermiş bu ülkeye; bir İçişleri Bakanı, ağzından
çıkanı beyni kontrol etmiyor, onun söyledikleri… (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Lütfen
düzeltin.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Söylerim.
…şimdi bir bela gibi, bu halkın başına
bela olmuş, ağzından çıkanı beyni kontrol etmiyor, burada onun da
söylediklerinden dolayı sokak tetikleniyor.
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Bu bela
terör belasıdır, itiraf edin.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Bakın, “KCK
operasyonları” adı altında operasyonlar yaptılar, dediler ki: “Kürtler bitti.
Artık, Kürtler alanlara çıkamaz.” Aslında bugünkü rövanş budur. Siz çıkıp dün grubunuzda,
“Efendim, ayaklanma olacaktı, bilmem ne olacaktı.” Dün ben üç tane “nevroz”a katıldım, resmî hiçbir engel yoktu, bir ayaklanma
da yoktu ama siz neden korktunuz biliyor musunuz? 8 bin tutuklama haksız
şekilde yapıldığı için. O İçişleri Bakanı ve onun ekibi “Efendim, biz bu
şekilde Kürt hareketini bitirdik.” diyor.
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Bunları
ne yapacağız, bombaları?
SIRRI SAKIK (Devamla) - Kürtler de
vallahi sizin yasaklarınızı dinlemediler, Diyarbakır’da 1 milyon insan alanlara
gitti.
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) – Dükkânlar
yağmalandı.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Hayatın her
alanında İstanbul’da bütün sokaklarda “nevroz” şenliklerle kutlanıyordu. Onun
için sizin bu politikalarınız, gerçekten bu politikalarınız çözümsüzlüğe hizmet
ediyor. Bu söylemleriniz çözümsüzlüğe hizmet ediyor. Bu söylemlerdir ki bakın,
dönüp bir partinin ilçe teşkilatına, bir panzerle içeri giriliyor. Bizim ilçe
başkanımız ağır yaralı ama sizin arka bahçeniz ve ön bahçeniz olan gazeteler,
medya manşetler atıyor ve biz de diyoruz ki “Tespit etmeyen namerttir.” Eğer o
ilçe binasından ateş açılmışsa bir bütün olarak onun hesabını soralım ama
açılmamışsa bu şekilde haber yapanlar “Namerttir” diyoruz, halkı yanlış şekilde
yönlendiren ve bilgilendiren.
Bakın, bir partinin seçim otobüsünün
camını -bir küçük aletle cam kırılmaz- polis, güvenlik güçleri gidip kırıyor,
içeriye gaz bombasını atıyor ve yüzünde maskeyle içeriye giriyor çünkü normal
koşullarda bir polis gaz bombasının atıldığı otobüse giremez, o da etkilenir
ancak yüzünde gaz maskesi olduğu hâlde o otobüse girer ve orada Ahmet Türk’ü gasbediyor ve darp ediyor. Şimdi,
bunların bir bütünü, hepsi ortadayken ve siz bunları görüyorsunuz çıkıp
“Efendim, biz de tasvip etmiyoruz.” diyorsunuz.
Vallahi bu sözlerle geçiştiremezsiniz arkadaşlar. Bu güvenlik güçlerini
bu şekilde tetikleyen gerçekten buradaki dildir, o paslı dildir ve sizin
politikalarınızdır. Bu politikalar şiddete davetiye çıkarır. Bu politikalar
bölgedeki insanları gerçekten tedirgin ediyor.
Ya düşünün, bir halk baharın gelmesini
istemiyor, çatışmalar olmasın, kavga olmasın diye baharın gelmesini istemiyor
ve Parlamento, siz, halktan onay alarak gelenler, halkın sorunlarını çözmek
için halka vaatleriniz var, bunu yapmıyorsunuz, bir taraftan Sayın Başbakanın
dünkü söylemleri de öyle: Demokratik zeminde siyaset yapanlara savaş açmak,
sokakta olanlara karşı savaş açmak, demokratik hak talebi olan sokak
eylemliklerine -yani en mert eylemlik sokak eylemliğidir- onlara savaş açmak ve
Kürt çocuklarına dağda savaş açmak. Bu bir bütün olarak bir halka savaş
açmak anlamında algılanır. Sizin böyle bir göreviniz yoktur. Bunu geçmişte
Çiller denedi, geçmişte Süleyman Demirel denedi, geçmişte bunu Mehmet Ağar’lar,
Doğan Güreş’ler bir bütün olarak bu yolları denediler ama bu yol, emin olunuz
ki çıkmaz bir yoldur. Bu “nevroz”da insanlar emin
olun ki çocuklarıyla, kucağındaki bebeğiyle “nevroz”u
kutlamaya gelmiş. İstanbul’da bunu gördüm, üç yaşındaki…
MEHMET ERSOY (Sinop) – Silahla
gelenler…
SIRRI SAKIK (Devamla) – Bağırma,
bağırma, bağırma, haddini bil! Hiçbir şey bilmiyorsan haddini bil, otur yerine.
Ve şimdi bu insanların gerçekten
şiddetle ilgili bir talepleri olsa kucağında bebeğiyle “nevroz” alanına gelir
mi? Yani bir devlet bu kadar şiddet uygulayabilir mi halkına? 2 tane üç
yaşındaki çocuk kayboldu çünkü insanların aklında şiddet yok, gelip “nevroz”u özgürce kutlamak istiyor ve yıllarca aynı şeyi
yaptınız.
Aklınızda, fikrinizde, Türk geleneğinde
bir “nevroz” da yoktur. Sadece Kürtlerin “nevroz”unu piçleştirmek adına tuttunuz, halaylar çektiniz; tuttunuz,
koca göbekli bakanlar, bilmem valiler, alay komutanları yumurta tokuşturdu
sadece Kürtlerin “nevroz”unu piçleştirmek adına.
Sonra ne yaptılar? O koca göbekleriyle ateşin üzerinden atlamaya çalıştılar.
Dünyanın hiçbir yerinde taklit aslını geçemez.
Orta Doğu’da “nevroz”u
kutlayan halklar da vardır, bunlardan biri de Kürtlerdir ama siz bana dönün,
deyin ki: “Elli yıl önce Türkler ‘nevroz’u
kutluyordu, bir cumhurbaşkanı, bir başbakan gerçekten ‘nevroz’u
kutluyordu.”
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Orta Asya’yı
bilmiyor musun? Bütün Türkler kutluyor. Türk bayramıdır, Ergenekon bayramı,
Ergenekon’dan çıkışın adıdır.
ZEYNEP ARMAĞAN USLU (Şanlıurfa) –
Türklerin Ergenekon’dan çıkışından bahsediyoruz, tarih kadar eski. Yapmayın,
etmeyin lütfen.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Aç, bir bak.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Siz yapmayın,
siz etmeyin. Siz, bir halkın diline, geleneklerine, kültürüne saygı gösterin.
ZEYNEP ARMAĞAN USLU (Şanlıurfa) – Yani
siz, tarihi yok sayıyorsunuz.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Bakın, nasıl
diyorum, hizmette önemli şeyler yapıyorsanız, demokratikleşme ve özgürlükler
konusunda da önemli şeyler yapın, biz de çıkıp…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Devamla) - …sizi bu
noktada alkışlayalım.
Hepinize teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
saati: 17.54
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 18.13
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 82’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
194 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi üzerindeki görüşmelere devam
edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan,
kısa bir açıklama istiyorum efendim.
BAŞKAN – Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
Oturum kapandı Sayın Başkan.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sataşma değil.
BAŞKAN – Hayır, hayır, sataşmaya göre
vermiyoruz.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
12.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın ifadelerine ilişkin açıklaması
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Tabii, az önce, oturum kapanmadan önce,
çok çirkin birtakım ifadeler kullanıldı sayın bakanlarımızla alakalı özellik
olarak. Bütün kamuoyu biliyor, bu ülkede asıl belanın kim olduğunu, asıl
belanın ne olduğunu çok iyi biliyor, bu konuda söyleyeceğim hiçbir şey yok.
Burada, yavuz hırsız âdeta ev sahibini bastırır gibi birtakım ifadeler kullanılıyor,
suçlu, güçlü pozisyonunda gibi gösterilmeye çalışılıyor. Ben, öncelikle, aynaya
baksınlar derim kendileri için.
Yine aynı şekilde, bayramı herkesin
kardeşçe kutlamasına tahammül edemezliği anlayamadım.
“Bu bayram sadece şunlardır, bunlardır, Kürtlerindir, Türklerindir.” Bu bayram,
herkesin bayramıdır, bütün bir milletin bayramıdır. Orta Asya’da şu anda
Kırgızistan’da da kutlanıyor, Balkanlarda da kutlanıyor, Anadolu’da da
kutlanıyor. Bayramı bayram tadında yaşayalım diyorum.
Yine aynı şekilde, Kandil’in ağzıyla
konuşuyor ve Kandil’e köprü isteyenlerden zaten terörü de lanetlemelerini de
beklemezdik ama o zaman adama sorarlar: “Ya siyasi parti olarak size ne lüzum
var?” “Eğer Kandil’le bu işler çözülecekse bir siyasi parti olarak size ne
lüzum var?” denmez mi diye sormak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Dolayısıyla,
bizim konuşacağımız dilin sevgi dili olması, hoşgörü dili olması gerektiğini
düşünüyorum.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, yani
konuşmasında A’den Z’ye hakaret vardı. Ben tabii ki eğer…
BAŞKAN – Ama sizinki de çok… Yani
göbekler… Sizinki de çok…
SIRRI SAKIK (Muş) – Ben kimseye hakaret
etmedim.
BAŞKAN – Anladım da yani genel…
SIRRI SAKIK (Muş) – Ben kimseye hakaret
etmedim. Alanlardan geliyorum, dört gündür yediğim gazı ben biliyorum.
İnsanların nasıl bıçaklandığını ben gördüm. Ben bir vekilim, halkın vekiliyim,
olup bitenleri buraya taşımak benim de görevimdir. Öyle hamasi nutuklar atarak,
bilmem ne ederek işler olmuyor. Ben burada sorunların çözümüyle ilgili
düşüncelerimi ifade ettim.
BAŞKAN – Evet, ettiniz.
SIRRI SAKIK (Muş) – Müsaade ederseniz
açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Açıkladınız zaten şu anda
Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Muş) – Etmeyin Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Yani bakın, şimdi, ben son…
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan,
bakın, size karşı…
BAŞKAN – Biliyorum. Bakın, şimdi, ben
de…
SIRRI SAKIK (Muş) – Ama şimdi bu dile
cevap verilmezse…
BAŞKAN – Bir saniye… Bir saniye… Bakın,
verdiniz zaten.
Şimdi, dikkat ederseniz, yani zaman
zaman ipin ucunu kaçırsa dahi ben hiçbir konuşmacının, milletvekilinin sözünü
kesmedim, mikrofonunu kapatmadım. Dolayısıyla, yani ben dikkat etmeye
çalışıyorum ama size de -hepiniz için konuşuyorum yani Sayın Sakık olarak size de söylüyorum, Meclisteki bütün milletvekillerine
de söylüyorum- birbirinizi incitecek, bizi izleyen seçmeni, milletimizi,
insanımızı gerecek konuşmalardan uzak durmanızı salık veriyorum. Yani hakikaten
bu gerginliği taşıyamayız.
Buyurun, ben şimdi size söz hakkı
vereceğim ama ikinci bir gerilime sebep olmayın lütfen.
Buyurun.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan,
yerinden söz vermeniz lazım.
BAŞKAN – Şimdi, sizin üzerinizde olunca
öyle oluyor.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydın’ın Barış ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; ben burada bir durum tespitinde bulundum. Yani gerçekten,
ülkemizin nereye doğru gittiğini gördüm, yaşadım. Onun içindir, dört gündür
güvenlik güçlerinin hangi ruh hâliyle, nasıl saldırdıklarına tanıklık ettim.
Eğer bir milletvekilinin aracına saldırı oluyorsa, cam kırılıyorsa, içine gaz
bombası atılıyorsa ve içeri girip oradaki milletvekilini darp ediyorsa ve
buradaki milletvekilleri hiçbir şey olmamış gibi hamasi nutuklar atarak,
efendim, Kandil’in dili… Kandil bu ülkenin bir gerçeğidir. Ne yapacağız? Siz
Kandil’le gidip görüşmediniz mi? Oslo görüşmeleri benimle mi yapıldı? Kandil’e
gidip görüşmediniz mi? Demek ki bir realitemiz vardı, vardı demek ki. Olması da
gereken budur. Bunu biz belirlerken niye bu kadar bize tepki gösteriyorsunuz?
Evet, bunları söylerken tepki alabileceğimizi de biliyoruz ama bunları söylemek
zorundayız. O polislerin ruh hâlini hep birlikte görmeliyiz. Gerçekten, eğer
bizim polisimizse ve bizim can güvenliğimizden bunlar sorumluysa, vallahi,
bunlarla bir arada yaşanmaz. Bunlarla, o şekilde şekillenmiş, bir halka
düşmanlık eden bu birimlerle emin olun ki yaşanmaz. Ülkeyi bozabilecek veyahut
da bölebilecek en büyük düşmanlık, o kin ve nefret bakışlardır.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Yapmayalım
işte onu.
SIRRI SAKIK (Devamla) – İşte onlar
yapıyor, sizin emrinizdeki polisler yapıyor ve siz bunlara…
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Siz yapmayın.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Bakın, dört
gündür halkın üzerine gaz bombası, halkın üzerine kurşunlar… Peki, bunları
niye… Sizin yasaklayıcı anlayışınız bunu bu noktaya getirdi. Daha önce “Nevroz”lar kutlanıyordu, hiçbir şey olmuyordu, niye
yasakladınız?
Teşekkür ediyorum.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Yasaklamadık,
nevruz kutlandı. Kutlanmadı mı, siz kutlamadınız mı?
BAŞKAN – Sayın Şandır buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
13.-
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şu son birkaç günde 7 polisimiz şehit olmuştur; önce
bunu herkes görmek mecburiyetindedir. Bu polislerimize sıkılan kurşun PKK
kurşunudur. Bu gerçek ortadayken buradan kalkıp da güvenlik güçlerini suçlamak
kimsenin hakkı ve haddi değildir. (MHP sıralarından alkışlar; AK PARTİ
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Onun için, bu sonucu oluşturan, bu
sonucu, bu rüzgârı ekip Türkiye’yi fırtınaya döndüren tüm sorumluları sağduyulu
olmaya, aklını başına toplamaya davet ediyorum. 7 polisimizin henüz daha kanı
kurumamıştır. Onların çocuklarının, onların yakınlarının ahını, ağıdını paylaşmadan, acısını paylaşmadan burada sağduyudan,
burada kardeşlikten, barıştan bahsetmeye kimsenin hakkı yoktur. Öncelikle
herkes bunu bilmek mecburiyetindedir.
Teşekkür ederim.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, bu
sözler bize. Ben bu coğrafyada…
BAŞKAN – Artık yeter, ne olur…
SIRRI SAKIK (Muş) – Bir dakika, bir şey
söyleyeyim Sayın Başkan, beni dinleyin.
BAŞKAN – Artık yeter ama… Yani bakın,
bu iş uzadı; bitti.
SIRRI SAKIK (Muş) – Bu coğrafyada
yaşamını yitiren her insan, adı polis, adı gerilla, adı asker, bunlar benim
kardeşlerimdir. Ben bunların acısını yüreğimde taşırım. Ben hiçbir ölümün
arasına ayrım koymam. Bu ölen polisler de benim kardeşimdir. Ben bunların
ölmemesi için çırpınıyorum; onun içindir sesim bu kadar yükseliyor, onun
içindir ki Parlamentoyu göreve davet ediyorum. Neden bir halk bir baharın
gelişini bu kadar istemez diyorum. İşte korkumuz da budur Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Önce polisin,
polisin…
SIRRI SAKIK (Muş) – Ama şimdi, bakın...
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Terörle hak
aranmaz! Gayrimeşru zeminde hak aranmaz ya, bırak ya!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bir yere
varamayız Sırrı Bey böyle yaparak, bir yere varamayız.
BAŞKAN – Evet, Sayın Sakık
da -duymayanlar için söylüyorum- güvenlik mensuplarımızın, askerimizin,
polisimizin şehit edilmesiyle ilgili üzüntülerini ifade etti.
Bu arada bir şey söyleyeyim: Üçüncü
gündür nevruz üzerine konuşuluyor fakat bir şey dikkatimi çekti. Başta kendim
olmak üzere çocuklarımıza bir soru soralım mı? Hızır Aleyhissselam’ı
çocuklarımız biliyor mu? Hıdırellez’i biliyor mu? Nevruzu kavga konusu yaptık
ama Sevgililer Günü’nü hepimizin çocukları kutladı, doğru mu? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Narende Hanım’ı -biraz evvel hanımefendi söyledi-
hatırlayanınız var mı? Narende Hanım’ı
bileniniz var mı? Yedi Cüceler’i herkes biliyor.
Hızır Aleyhisselam’ı unuttuk, evlere Noel Baba’yı
getirdik. İmamlar bile onu tartışıyor.
Şimdi, bir taraftan kavga verirken,
değerler üzerinden kavga verirken, bir taraftan o kaldırılan değerlerin yerine
kimlerin değerlerinin geldiğini de… Yani sizin de, benim de, onun da çocukları
nevruzda anlaşamıyor ama Sevgililer Günü’nü hepsi ortak kutladı. Belki buna
dikkat etmenin, dikkat çekmenin lüzumunu hissettiğim için, aslında bana söz
söylemek düşmezdi ama hatırlatmak istedim. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Kars Milletvekili Ahmet Arslan ve Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin ile 7
Milletvekilinin; Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ve Kamu İhale
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/387) (S. Sayısı: 194) (Devam)
BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına Kütahya Milletvekili Sayın Hasan Fehmi Kinay.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Az önce, daha önce de milletvekilliği
yapmış, Meclisimizin tecrübeli olması gereken ve kürsüyü de temiz bir dille
kullanmasını tabii ki beklediğimiz Sayın Sakık’ın
talihsiz birtakım ifadelerine maalesef tanık olduk.
Ben tabii ki yapılan bu nevruz
üzerindeki tartışmayı abartmak, büyütmek, Meclisin bu noktadaki hassasiyetini,
Türkiye'nin bu noktadaki içinden geçtiğimiz hassasiyetini dikkate alarak çok da
abartmak istiyorum. Son noktayı siz çok güzel koydunuz Sayın Başkanım.
Elbette ki bu milletin nevruzu da var,
Hıdırellez’i de var. Bu noktada, el birliğiyle, milletçe bu bayramları barış
içerisinde kutlamamız gerekir. Ben, her şeyden evvel, Sayın İçişleri Bakanımıza
yönelik burada çok talihsiz bir ifadede bulundular Sayın Sakık…
SIRRI SAKIK (Muş) – İçişleri Bakanı
bütün Türkiye’ye hakaret ediyor.
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) – Bela
olarak ifade ettiler.
SIRRI SAKIK (Muş) – Asıl senin dilin
kirli!
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) – Terörden
başka, daha büyük bir bela yoktur Sayın Sakık. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Önce bunu bir teslim edin.
SIRRI SAKIK (Muş) – Eğer bir ülkede bu
kadar toplumsal dokularla oynayıp halklar arasında kavga... Beladır bu.
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) – Şu anda
Türkiye’de terörden daha büyük bir bela yoktur, terörden daha büyük bir vesayet
de yoktur. İçişleri Bakanımız başta olmaz üzere, Sayın Başbakanımız başta olmak
üzere, güvenlik güçlerimiz de bu belayı Türkiye'nin üzerinden savmak için
mücadele ediyor. Bunu takdir ediniz, bu noktada siz BDP olarak üzerinize düşen
görevi, siyasi görevi ifa ediniz. Bunu böylece ifade ediyorum.
Konuşmama, söz almama vesile olan konu
aslında Değerli Kütahya Milletvekilimiz Alim Işık’ın
Kütahya kara yollarıyla ilgili gündeme getirmiş olduğu birtakım eleştiriler,
tenkitler, eksiklerle ilgilidir. Onunla ilgili olarak kendisine özellikle
teşekkür ediyorum. Burada Kütahya’yla ilgili, Türkiye’yle ilgili tabii ki
muhalefet partilerimizin mensuplarının ortaya koyduğu birtakım eleştiriler,
tenkitler olacak. Biz de bunları dikkatle takip ediyoruz ve elbette ki bunlara
da cevap vermek bizim görevimiz.
Şimdi, bir kere, her şeyden önce şunu
ifade edelim: Buraya çıkan bütün konuşmacılar Sayın Ulaştırma Bakanımızın
2002’den bu yana, on yıllık iktidar döneminde –ki bir rekordur Ulaştırma Bakanı
olarak o koltuğu muhafaza etmek- o dönemden bugüne kadar yapmış olduğu
icraatları, Türkiye’yi hangi noktadan nereye getirdiğine ilişkin ortaya koyduğu
icraatları övdü, bu hakkı teslim ettiler. Muhalefetiyle
iktidarıyla zaten Türkiye'nin bildiği bir gerçeği burada da bir kez daha ifade
etmiş olduk. Ben, kendilerine huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Gelelim Kütahya’ya, tabii ki Kütahya,
Türkiye’de birçok ilde olduğu gibi, yıllarca özellikle kara yolları bakımından
küme düşmüş, ihmal edilmiş bir ilimizdi. Bakın, bütün rakamlar, bütün ortaya
koyacağımız rakamlar bunu ifade ediyor. Şimdi bölünmüş yol olarak 2002 yılında Kütahya için lüks olarak
kabul edilen 24 kilometre bölünmüş yol devraldı bu Hükûmet. Bugün geldiğimiz
nokta itibarıyla ilaveten 150 kilometre yol yapılmıştır değerli arkadaşlarım.
Şimdi, ortalama, bakıyoruz, 1998’le 2002 yılları arasında kara yolları
bakımından Kütahya’ya harcanan rakam 20 milyon TL, Hocam. Geçtiğimiz yıl
itibarıyla sadece 77 milyon TL fiilen harcama yapıldı. Şimdi, siz birtakım
rakamlar almışsınız ama herhâlde başlangıç ödeneklerini değerlendirdiniz.
Başlangıç ödenekleri değil, fiilen yapılan harcamayı, Devlet Planlamaya gitmeye
gerek yok, Ulaştırma Bakanlığımızdan, Karayollarından alma imkânımız var.
Şimdi, biz daha dün gece saat on ikiye
kadar Ege Bölgesi’nin milletvekilleri olarak Sayın Bakanımızın ve yine Ege
Bölgesi’nin güzide bakanlarından Veysel Eroğlu’nun başkanlığında bir toplantı
düzenledik. İnşallah, bunu bütün Türkiye genelinde yapacağız. Sayın Bakanımıza
böyle önemli bir konuda bizleri davet edip bilgilendirdiği için ben hassaten
teşekkür ediyorum. Bütün bölge âdeta masaya yatırıldı. Karayolları bakımından,
Devlet Demiryolları bakımından, yeni geliştirilen projeler bakımından her şeyi
A’dan Z’ye tartıştık.
ALİM
IŞIK (Kütahya) – Gerçekleşen…
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) – Şimdi,
ortaya çıkan manzara şu: Kütahya’ya Karayolları 404 milyon TL son on yıl
içerisinde yatırım gerçekleştirmiş. Bakın arkadaşlar, bu yıl itibarıyla -Sayın Bakanımız
da biraz evvel ifade ettiler- bu yıl ve bundan sonra yapılacak olan
yatırımlarla birlikte 2 milyar TL sadece Kütahya’ya proje gerçekleştiriyoruz.
Bölünmüş yolu sıfır noktasından almışız bu noktaya taşımışız. Şimdi, yol
uzunluğu Kütahya’nın yaklaşık 460 kilometre civarındaydı, bugün itibarıyla 950
kilometre yol yapımı söz konusu olmuştur. Ben, tabii, burada uzun uzun
vaktinizi almayacağım, sadece dün itibarıyla Sayın Bakanımıza arz ettiğimiz
Kütahya’yla ilgili konuları özetle ifade edeceğim.
Birincisi: Kara yollarının 2012 yılı
itibarıyla tüm bölünmüş yol inşaatlarına ve proje yatırımlarına hız verilmesi
konusunda Sayın Bakanımıza talepte bulunduk. BSK çalışmaları… Kütahya’mızda
geçtiğimiz yıl bu Bozüyük’le Kütahya arasındaki yolun yapımıyla ilgili ihaleler
yapıldı ancak ne yazık ki dava konusu olmuştu.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın
Milletvekilim, Kütahya her şeyin en güzeline layıktır; daha fazlasını, daha
fazlasını…
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) - Bu
davaların neticelenmesi beklenmeksizin ihale yapıldı ve inşallah, Değerli
Başkanım, bu yıl itibarıyla bunları da gerçekleştireceğiz. Artık, Kütahya ve
Bozüyük’ü birbirine bağlayan yol zaten bölünmüş yoldu, onun yol standardı
artıyor ve inşallah, BSK standardında yüzlerce kilometre yola kavuşacağız.
Bir diğer dile getirdiğimiz konu,
Çavdarhisar-Emet-Hisarcık-Gediz-Altıntaş kara yollarının A1 kalitesinde yol
standardının artırılması, ayrıca Aslanapa-Altıntaş-Pazarlar yolunu birbirine
bağlayan 4 kilometrelik yolun bağlantısının yapılması, Abide-Güre-Uşak yolunun
bölünmüş yol olarak hızla ihale edilmesi, Kütahya-Balıkesir yolunun bölünmüş
yol olarak ihale edilmesi ve biraz evvel de ifade ettiğim gibi, bu
Kütahya-Bozüyük arasındaki yol yapımının bir an evvel bitirilmesi, keza
Aslanapa-Altıntaş arasındaki yolun birbirine bağlanması.
Sayın Bakanımız bugüne kadar Türkiye
genelinde nasıl bir performans ortaya koymuşsa, bundan sonra da Kütahya için
aynı şekilde bu performansı ortaya koyacaktır. Bu başarıda bütün milletimizin
payı vardır ama elbette ki hakkı teslim etmek gerekir, başta Ulaştırma
Bakanımız olmak üzere tüm Bakanlık teşkilatı büyük bir özveriyle, büyük bir
performans göstererek bu icraatları gerçekleştirmiştir ki Kütahya’da almış
olduğumuz oy, 2002’den bu yana -sağduyulu- Kütahya’da aldığımız oy yüzde 50’den
yüzde 65’e yükselmiştir. Tüm Türkiye’de AK PARTİ İktidarının almış olduğu oyu
yüzde 34’lerden yüzde 50’lere taşıyan önemli politika alanlarından,
sektörlerinden birisi de ulaştırma sektörüdür, bunu Türkiye bilmektedir.
Hepinizi bu vesileyle saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kinay.
Şahıslar adına…
ALİM
IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, sataşmadan söz istiyorum, rakamları yanlış ifade
ettiğimi söyledi.
BAŞKAN – Ben tutanakları getirttireyim
Sayın Işık, ona göre.
ALİM
IŞIK (Kütahya) – Efendim, rakamların doğru olmadığını söyledi; rakamlar burada,
lütfen…
BAŞKAN – Bir saniye… Bir saniye…
Çünkü ben, izlediğim kadarıyla,
sataşmaya yönelik bir şey hissetmedim, görmedim, yanılıyor olabilirim, şimdi
tutanakları getirttireceğim.
ALİM
IŞIK (Kütahya) – Efendim, daha fazla para ayrıldığını söyledi, dolayısıyla
eksik ifade ettiğimi ifade etti. Benim bu açıklamayı yapmam lazım.
BAŞKAN – Yok, öyle olmaz ama, yapmayın.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Ama yalancı
konumuna düşüyor Sayın Vekilim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Efendim…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
Sayın Hatip Kütahya’ya yapılan yatırımdan bahsetti, 400 milyar. Ben diğer
illere yapılan yatırımlardan da bahsetmesini istiyorum.
O rakamları da açıklar mısınız lütfen?
Adıyaman’a ne yapıldı, Adıyaman’a?
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın
Vekilimiz yalancı konumuna düşüyor Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Şimdi, bakın…
ALİM
IŞIK (Kütahya) – Ben de teşekkür edeceğim.
BAŞKAN – Buyurun, Sayın Işık buyurun.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya
Milletvekili Hasan Fehmi Kinay’ın şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ALİM
IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkanım, öncelikle teşekkür ediyorum.
Sayın Vekilimize de teşekkür ediyorum.
Tabii ki Türkiye’de yapılan yatırımlardan Kütahya’nın da hak ettiğini alması,
hepimizin en doğal talebidir, Sayın Vekilimiz de onu ifade etti.
Bakınız, 2003-2011 Türkiye tüm
yatırımlar toplamı, Kalkınma Bakanlığının -eski Devlet Planlama Teşkilatının-
resmî rakamlarını ifade ediyorum: 214 milyar 730 milyon 779 bin TL. Kütahya’ya
düşen, toplam 867 milyon TL, alması gereken payın sadece yüzde 40’ı.
Ulaştırma Bakanlığının resmî
verilerinin yıllara göre dağılımını ifade ediyorum: Sayın Milletvekilim, 2003,
1 milyon 250 bin; 2004, 3 milyon; 2005, 6 milyon; 2006, 7 milyon 849 bin; 2007,
9 milyon 624 bin; 2008, 8 milyon 845 bin; 2009, 1 milyon 911 bin; 2010, 5
milyon 396 bin; 2011, 6 milyon 333 bin; toplam 50 milyon 208 bin. Alması
gereken payın on birde 1’i.
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Başlangıç
ödeneklerini söylüyorsunuz.
ALİM
IŞIK (Devamla) – Başlangıç ve bitişi de bunlar. İlave varsa onları da siz
açıklarsanız çok memnun oluruz.
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Açıkladım.
ALİM
IŞIK (Devamla) – Dolayısıyla 11 alması gerekirken 1’e razıysak söyleyecek
hiçbir sözüm yok. Dolayısıyla Kütahya’nın yollarının, Türkiye'nin neresinden
girerseniz giriniz, Afyon’dan, Eskişehir’den, Uşak’tan, Manisa tarafından ve
Balıkesir tarafından giriniz, her girdiğinizde size selam verdiğini Türkiye'de
herkes biliyor, o yolları gidenler de biliyor.
Ama size de teşekkür ediyorum,
özellikle bu konunun takipçisi olacağınızı bildiğim için. Sizi de kutluyorum,
burada, biraz önceki davetimden sonra gelip bu daveti kırmadınız, açıklama
yaptınız. Kütahyalı hemşehrilerim adına teşekkür
ediyorum, sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar)
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Kars Milletvekili Ahmet Arslan ve Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin ile 7
Milletvekilinin; Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı Yatırım ve Hizmetlerin
Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ve Kamu İhale
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/387) (S. Sayısı: 194) (Devam)
BAŞKAN – Şahıslar adına ilk söz, Manisa
Milletvekili Sayın Erkan Akçay.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından
alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Kütahya üzerinden yapılan
tartışmadan çıkan sonuç da şudur, ben de Manisa’yı örnek vermek istiyorum:
Manisa, 13’üncü büyük ilimiz olmasına rağmen, yüz ölçümü bakımından da 18’inci
sırada gelen bir vilayetimizdir ama ulaştırma yatırımları bakımından 47’nci
sırada yer alır ve bu ulaştırma yatırımları fevkalade yavaş ilerlemektedir
Manisa’da da.
Ben, Sayın Bakanın kamunun ve devletin
kaynaklarını iller arasında ve bölgeler arasında daha adil bir dağılım
yapmasını ve yapılan yatırımları ve hizmetleri de çabuklaştırmasını diliyorum.
Değerli milletvekilleri, 5’inci madde
üzerine şahsım adına söz aldım. Türkiye, kamu ihalelerinde artık durup
düşünmek, muhasebesini ve muhakemesini yapmak zorundadır. Türkiye’de kamu
kaynaklarının kullanımında neler olmaktadır? Özelleştirmelerden kamu
ihalelerine, altyapı projelerinden imar rantına, orman
ve su havzalarının satışına kadar tüm ihalelerde eli, gözü, kulağı ve dahli
olan bir görünmez holding vardır. Görünmez holding bir yandaş şirketler
birliğidir. Milyarlarca dolar rant, görünmez holdinge
aktarılmaktadır. Görünmez holding yolsuzlukların tam ortasındadır. Bir avuç
azgın azınlık ülke kaynaklarını hortumlamaktadır. Görünmez holdingin yaptıkları
hukuken suçtur, dinen haramdır, etik olarak da haksızlıktır, kötülüktür ve
ahlaksızlıktır.
Kamu İhale Kanunu kamu kaynağı kullanan
kamu kurum ve kuruluşlarının yapacakları ihalelerde uyulacak esas ve usulleri
belirlemektedir. İdareler yapılacak ihalelerde saydamlığı, rekabeti, eşit
muameleyi, güvenirliği, gizliliği, kamuoyu denetimini, ihtiyaçların uygun
şartlarda ve zamanında karşılanmasını ve kaynakların verimli kullanılmasını
sağlamakla sorumludur. Kamunun yaptığı harcamaların tümü Kamu İhale Kanunu’na
göre yapılmak zorundadır, bu Kanun’daki ifade bu şekildedir. Yine, ihalelerin
her anını, başlangıcından sözleşmenin imzalanmasına kadar kontrol edip
denetleyerek önleyecektir.
Kamu İhale Kanunu, devlet soyulmasın,
hortumculuk yapılmasın, halktan vergilerle toplanan para, iktidara gelmiş,
parti yandaşı iş adamlarınca ihale yolsuzluğuyla aktarılmasın diye 4 Ocak 2002
tarihinde Milliyetçi Hareket Partisinin de Hükûmet ortağı olduğu iktidar
tarafından çıkartılmış ve Kamu İhale Kurumu kurulmuştur. Ancak öğreniyoruz ki
Kamu İhale Kurumundaki yolsuzluk dosyalarının sayısı 100’ü geçmiştir. Devletten
ihale yolsuzluğuyla hortumlanan paranın 1 milyar lirayı geçtiği iddiaları
kamuoyuna yansımıştır. Bütün bu olup bitenlerde AKP İktidarının sorumluluğunu
hiç kimse görmezden gelemez. Dokuz yıllık AKP İktidarının üzerinde oynamayı en
çok sevdiği kanunlardan birincisi Kamu İhale Kanunu’dur, ikincisi de TOKİ’ye
ilişkin düzenlemelerdir.
Dolayısıyla, hortumculuğu önlemek
amacıyla 2002 tarihinde Milliyetçi Hareket Partisi döneminde kurulan Kamu İhale
Kurumu, AKP döneminde maalesef hortumculuk tartışmalarının merkezi olmuştur.
Hortumculuğu önleyecek olan Kamu İhale Kurumunun hortumcuların merkezi hâline
gelmesinden sorumlu olan Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarıdır. Kamu İhale
Kanunu’nda AKP tarafından bugüne kadar doğrudan 21 ve bu düzenlemelerle
birlikte 23’e ulaşıyor ve dolaylı olarak 50 kanun değişikliği yapılmış ve 10
kanun hükmünde kararnameyle de kapsam ve uygulamaları değiştirilmiş ve
sınırlandırılmıştır. Şimdi de Millî Eğitim Temel Yasası’nda değişiklik isteyen
kanun teklifinde de Fatih Projesi kapsamında tablet bilgisayar ve teknolojileri
alımları Kamu İhale Kanunu’ndan istisna tutulmakta ve on beş yıla kadar uzayan
yaygın yüklemelere imkân verilmek istenmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) – Bu düşüncelerle
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Şahıslar adına son söz, Adana
Milletvekili Sayın Mehmet Şükrü Erdinç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Erdinç.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 194 sıra sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu ile
Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında
Kanun ve Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi üzerine şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Sözlerimin başında, Şırnak’ın Cudi
Dağı’nda şehit edilen güvenlik görevlilerimizi ve Şırnak’ın Cizre ilçesinde
izinsiz gösteri esnasında yaralanıp, kaldırıldığı hastanede şehit olan Adanalı
polis Ahmet Toprakoğlu’na Allah’tan rahmet,
şehitlerimizin ailelerine sabır ve başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, 3996 sayılı
Kanun’da düzenlenen yap-işlet-devret modeli, ileri teknoloji ve yüksek maddi
kaynak ihtiyacı duyulan kamu yatırım veya hizmetlerinin finansmanının özel
sektör tarafından karşılanarak gerçekleştirilmesi ve kamu tarafından belirlenen
bir süre içerisinde işletilmesi ve yine bu süre içinde ürettiği mal veya
hizmeti tarafların karşılıklı saptadıkları bir tarife uyarınca kamu
kuruluşlarına satması ve sürenin sonunda işletmekte olduğu tesisleri, bakımı
yapılmış, eksiksiz ve işler durumda ilgili kamu kuruluşuna devretmesi şeklinde
ifade edilmektedir.
3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel
Kanunu kapsamında sağlık sisteminde fiziksel kapasite sorununun çözülmesi
amacıyla kamu-özel sektör ortaklığına dayalı yap-kirala-devret modeliyle
hastane ve sağlık tesisleri inşa edilmesi öngörülmektedir.
Bu modellerle kamu harcamalarının
azaltılması, özel sektörün teşvik edilmesi, dış finansman açık ve ihtiyacının
azaltılması, yabancı sermaye ve teknoloji girişiyle hizmette kalite ve
rekabetin sağlanması amaçlanmaktadır. Ancak, 3996 sayılı Kanun çerçevesinde
gerçekleştirilen yatırım ve hizmetlerin ifa edilmesi sırasında ortaya çıkan
maliyetlerden biri de katma değer vergisidir. Yüklenici firmaların ihale edilen
proje kapsamında ödedikleri KDV projelerin imalat ve yapım aşamasındaki yatırım
bedellerinin firmalara geri dönüşünü geciktirmekte, bu durum da uygulamada
şirketler tarafından işletme sürecine yansıtılmaktadır.
Görüşülmekte olan kanun teklifiyle özel
sektör tarafından karşılanan yatırımların finansmanı üzerinde olumsuz etki
yaratan KDV yükünün azaltılması için 3996 sayılı Kanun uyarınca
gerçekleştirilen yap-işlet-devret modelli projelere ve 3359 sayılı Sağlık
Hizmetleri Temel Kanunu kapsamında Yüksek Planlama Kurulu tarafından kiralama
karşılığında yaptırılması kararlaştırılan sağlık tesislerine ilişkin projelere
KDV istisnası getirilmesi öngörülmektedir. Böylece,
yapılan yatırımların görevlendirilen firma tarafından işletilmesi süresinin
kısaltılması yoluyla yatırımların işletme ve kamuya dönüş sürecinin
kısaltılması sağlanmış olacaktır.
Kanun teklifinin 5’inci maddesiyle
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğünün bağlı
ortaklıklarından yapacağı mal ve hizmet alımı usullerinin Kamu İhale
Kanunu’ndan istisna tutulması öngörülmektedir. Devlet Demiryollarımızın,
Türkiye Demiryolu Makineleri Sanayii AŞ Türkiye Vagon Sanayii AŞ ve Türkiye
Lokomotif ve Motor Sanayii AŞ adı altında üç bağlı ortaklığı ve bunlara bağlı
beş adet fabrikası bulunmaktadır.
Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü yıl
içinde tren hatlarının onarılması ve yeni trenlerin temin edilmesini konu
edinen birçok ihale gerçekleştirmektedir. Kamu İhale Kanunu hükümleri
gereğince, herhangi bir kamu idaresinin bağlı ortaklığından mal veya hizmet
temin etmesinin mümkün olmamasından dolayı, Devlet Demiryolları Genel
Müdürlüğünün ihalesini kazanan firmalar, ihaleye konu olan mal veya hizmetleri
uygulamada Genel Müdürlüğün bağlı ortaklığından temin etmektedir. Bu durum,
uygulamada kamu aleyhine bir maliyet artışına neden olmaktadır.
Teklifin 5’inci maddesiyle getirilen
düzenleme sonucunda, Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğünün bağlı
ortaklıklarından yapacağı alımlarda Kamu İhale Kanunu hükümlerinden istisna
tutulmasına ilişkin bu maliyet artışları önlenecektir.
Böylece, kamunun yine kamudan yapacağı
tedarik sürecine herhangi bir katma değer oluşturmayan ara firmaların girmesi
engellenmiş olacaktır.
Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdinç.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Akar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan,
biraz evvel yolcu taşımalarından örnekler verdim, şimdi yük taşımalarından
örnek vermek istiyorum:
Yine 1980 yılı deniz yolu 16,1; 2000
yılı 7,1; 2010 yılı 5,1.
Demir yolu: 1980 yılı 10,6; 2000 yılı
5,3; 2010 yılı 5,3.
Kara yolu: 1980 yılı 73,3; 2000 yılı
87,5; 2010 yılı 89,5.
Hava yolu: 1980 yılı 0,080; 2000
yılında 0,2; 2010 yılında 0,1.
Burada da görüldüğü gibi, yük
taşımasında kara yolunun ağırlığı artmış, demir yolu, hava yolu ve deniz yolu
tamamen bitme noktasına gelmiş ki, demir yollarının durumu hepten içler acısı.
Bu arada, ben traversler konusundan
bahsetmek istiyorum. Afyon ve Sivas’ta 900 bin adet kapasite varken bu
fabrikalar çalıştırılmayarak, tek fabrika çalıştırılarak B-75 ve B-50’lik
traversleri üreten bu fabrikaların aynı zamanda hızlı tren için de travers
üretme yetenekleri olduğunu biliyorum. Fakat bu traversler başka bir…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Işık…
ALİM
IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, biraz önce dökümünü
verdiğim rakamların dışında, ilave Kütahya için ulaşım sektörüne katkınız olmuş
mudur? Olduysa bu rakamların yıllara göre dağılımı nasıldır?
İkincisi: Deprem nedeniyle ekonomisi
çöken Simav ilçesini Bursa üzerinden Uşak’a bağlayacak olan yol çalışması ne
durumdadır? Yani Bursa-Simav-Uşak bağlantısını sağlayacak güzergâhta bir
çalışmanız var mı? Varsa 2012 yılı için buraya ne kadar ödenek ayrılmıştır?
Bir diğeri de
Tavşanlı-Emet-Hisarcık-Simav güzergâhı üzerinde çalışma ne aşamadadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Eryılmaz…
REFİK ERYILMAZ (Hatay) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Hatay ili Samandağ ilçesi
150 bin nüfuslu bir turizm beldesidir. Çevre yolu 1970 yılında planlanmış, 1989
yılında da imar planına işlenmiştir. Aradan geçen kırk yılı aşkın süreye rağmen
bu çevre yoluyla ilgili en ufak bir çalışma yapılmamıştır. Yetkililerle
yaptığımız görüşmelerde, kamulaştırma bedeli konusunda ilgili bakanlığın ödenek
ayırmadığı, bu nedenle çevre yolunun açılmadığı ifade edilmiştir. Yaşanan
trafik sorunu ilçede yaşamı çekilmez bir hâle getirmiştir. Kangrenleşen bu
sorunu çözmek için kamulaştırma bedeli olarak ödenek ayırmayı düşünüyor
musunuz? Düşünüyorsanız ne zaman efendim?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
Vazgeçtim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Eyidoğan…
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanımız bazı açıklamalar
yapmıştı, İstanbul için çılgınlık projeleri açıklamıştı; Kanal Projesi, Üçüncü
Boğaz Köprüsü Projesi ve Kuzey Marmara Otoyolu Projesi. Şimdi, İstanbul’un
iklimini, bitki örtüsünü, yer altı suyu özelliklerini, birçok şeyini
etkileyecek olan bu projelerle ilgili, bu acayip projelerle ilgili çevre etki
değerlendirme çalışmaları yapılmış mıdır? Yapılmışsa kim yapmıştır? Bunları
nasıl temin ederiz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Genç…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, dün Sayın Bakana sorduğum
bir iki soruya cevap alamadım. Tunceli Ovacık ilçesi ile Ilıca arasında 60
kilometrelik bir mesafe var. Bunun 20 kilometresini Tunceli İl Özel İdaresi
bütçesinden yapmışlar, 40 kilometresi kalmış. Bu yol yapıldığı zaman Tunceli
ile Ankara arası 300 kilometre kısalıyor. Bu yolu yapmayı düşünüyor musunuz?
İkincisi: Dün yine “Pertek Köprüsü’nün
maliyeti çok yüksek.” demiştiniz. Sayın Bakanım, aslında oradaki bölge
müdürünüz, maalesef, Tunceli’ye herhangi bir hizmet gitmesini istemiyor.
Tunceli Karayollarına giden ödeneklerin dağıtımını incelediğiniz zaman,
Bingöl’e çok veriyor, Adıyaman’a veriyor, Malatya’ya veriyor, Elâzığ’a veriyor
ama Tunceli’ye gelince vermiyor; bunu inceleyebilirsiniz. Bu arkadaş orada çok
taraflı hareket ediyor. Sonra, ihaleleri hep aynı firmalara veriyor, bu
özellikle Karayolları malzeme ihalelerini. Ya, bir bölge müdürünü bir yerde beş
sene, altı sene, yedi sene beklettiğiniz zaman oradaki müteahhitlerle
de samimi oluyor…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Erdoğan…
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanımıza sormak istiyorum:
Geçen yıl seçim öncesi hızla açmak için alelacele yapılan Marmaris yolunda çok
ciddi çökmeler var. Bu çökmelerden dolayı zamanını da beklemeden, yeteri kadar
silindir işlemi yapılmadan yapılan bu yollarda ne kadar kamu zararı oluşmuştur?
Yılan hikâyesine dönen
Köyceğiz-Dalaman, Dalaman-Fethiye bölünmüş yolu ne zaman tamamlanacaktır?
Yine, Yatağan-Milas bölünmüş yolu ne
zaman tamamlanacaktır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Akar yük taşımalarıyla ilgili,
geçmiş yıllardan bu güne kadar değişimlerle ilgili bazı oranlar verdi. Tabii,
şunu ifade etmek gerekir: Türkiye’de gerek yolcu gerek yük taşımalarında kara
yolunun ağırlığı bir gerçektir. Bunun sebebi de, 1950 yıllarından itibaren kara
yolu ağırlıklı politikalara öncelik verilmesi ve demir yollarının âdeta ihmal
edilmesidir. Ancak, son yıllarda demir yollarında bir yandan yenileme, bir
yandan da yeni hatlar yapılmak suretiyle demir yolları taşımasını 2 katına
çıkardık, 13 milyon tondan 24 milyon tona çıkardık. Bu, yüz elli yıllık demir
yolu tarihinde bir rekordur.
Bir başka konu, havacılıkta toplam
taşımaları 8,5 milyondan iç hatlarda 58,5 milyona, toplamda 118 milyona
çıkardık. Bütün bunları dikkate aldığımızda ve Türkiye'nin yük taşımalarındaki
artışların da 3 kat arttığını düşündüğümüzde katedilen
mesafe, iyileştirme ortadadır. Şüphesiz kara yolu hâlâ ağırlıklıdır, bunda
tamamen size katılıyorum ama kara yolu, demir yolu, deniz yolu, hava yolu
dengesi sağlanması için en az on beş yıl daha yatırım yapmamız lazım. Demir
yollarına yatırımı kesintisiz devam ettirmemiz lazım. Denizcilikte artış
olmakla beraber istediğimiz hızda değildir.
Sayın Işık yıllar itibarıyla Kütahya’ya
yapılan yatırımları sordu. 2003, 15 milyon -küsuratlarını söylemiyorum- 2004,
42 milyon; 2005, 55 milyon; 2006, 49 milyon; 2007, 37 milyon; 2008, 38 milyon;
2009, 40 milyon; 2010, 53 milyon; 2011, 77 milyon; toplam 405 milyon. Bunlar
gerçekleşen yatırımlardır. Yani öyle Sayın Işık’ın bahsettiği gibi toplam 70
milyon…
ALİM
IŞIK (Kütahya) – Bunlar ulaştırma mı toplam mı Sayın Bakan?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Bunlar resmen kara yollarına yapılan
yatırımlardır, tamamını söylemiyorum. Tamamı, Ulaştırma Bakanlığının
yatırımlarının tamamı şüphesiz bunun daha üzerindedir, onları da
söyleyebilirim.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Çevre iller de
dâhil olmasın Sayın Bakan?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Hayır efendim, bu sadece Kütahya’ya yapılan
yatırımlardır. Yani bu kanun, Kütahya-Manisa rekabetine dönüştü. Biz burada farklı
bir konu konuşuyoruz, anlamadım yani.
ALİM
IŞIK (Kütahya) – Erzincan’a bir şey kalmadı Sayın Bakanım!
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Evet, Sayın Eryılmaz Hatay Samandağı’nda
çevre yoluyla ilgili bir konuyu gündeme getirdi.
Sayın Milletvekilimiz, değerli
arkadaşlar; çevre yollarıyla ilgili çalışmaları yaparken genellikle
belediyelerden yardım almak mecburiyetindeyiz çünkü kamulaştırma veya 18
uygulamaları söz konusu olduğunda kamulaştırma meskûn mahallerde çok pahalıya
mal oluyor, o bakımdan bu konuda belediyelerden yardım aldığımız müddetçe işler daha da
kolaylaştırılmış oluyor. Antakya-Samandağ yolunun 17 kilometresinin 15
kilometresi bitti, 2 kilometresinde çalışma devam ediyor. Kamulaştırmada destek
aldığımızda sorun çözülecek.
Kanal İstanbul, üçüncü köprü
çalışmaları devam ediyor. Tabii, bu projelerde çevre…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim, artık yazılı
vereceksiniz gerisini.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Vakit doldu Sayın Genç. Ondan
sonra da “Niye vakti geçirdin?” diyeceksiniz bana.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde
üç önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri okutacağım ve birlikte işleme
alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya
gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 5
inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
Alim
Işık |
Özcan Yeniçeri |
|
Manisa |
Kütahya |
Ankara |
|
Emin Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
Ali Halaman |
|
Denizli |
Konya |
Adana |
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Efendim,
çekelim o önergemizi.
BAŞKAN – Tamam.
Diğer önergelerin imza sahiplerini
okutuyorum:
Diğer önerge imza sahipleri:
|
Hasip
Kaplan |
A. Levent Tüzel |
Demir Çelik |
|
Şırnak |
İstanbul |
Muş |
|
Nazmi Gür |
Sırrı Sakık |
|
|
Van |
Muş |
|
Diğer önerge imza sahipleri:
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Sinan Aygün |
Haluk Eyidoğan |
|
İstanbul |
Ankara |
İstanbul |
|
Refik Eryılmaz |
Haydar Akar |
|
|
Hatay |
Kocaeli |
|
BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RECAİ
BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Tüzel, buyurun.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, Adalet ve Kalkınma Partisi, halkın
karşısına “memleketi kalkındırma” iddiasıyla çıktı ve hâlâ on yıldır bunu
yapmakta ama tabii, bu kalkınmadan halkımızın, emekçilerin, yurttaşın payına
düşen daha çok, cebinden, sağlığından, emeğinden olmak şeklinde.
Sayın Başbakan, biliyorsunuz, bu
hamleleri yaparken hep “Durmak yok, yola devam.” demişti. En son bunu
geçtiğimiz gün söyledi ama ne için söyledi? Dağda devam etmekte olan çatışmalar
için söyledi ve şimdi, burada, 6 şehit polisin acısı üzerine konuşma yapıyoruz.
Benzer şekilde, “Butik devlet olmayacağız.” dedi. Yani “Afganistan’da 12
askerin ne işi var?” diye bir soru sorduğumuzda “Siz bu memleketin hayallerini,
hülyalarını bilmezsiniz. Bizim sınırlarımız Sivas’tan, Ankara’dan, İstanbul’dan
öteye; her yere girip çıkacağız, her yerde olacağız.” dedi.
Biraz önce, burada, Kürecik’teki
NATO üssünden, erken uyarı üssünden söz edildi. Biz NATO’da olduğumuz sürece,
değil 12 asker, daha çok kayıplarla karşılaşacağız. Önce bunu bir bilmemiz ve
görmemiz ve bu yanlıştan dönülmesi gerektiğini paylaşmak istiyorum.
Bir diğer şey -Sayın Bakan burada-
şimdi, Devlet Demiryollarının yatırımlarıyla ilgili bir yasayı konuşuyoruz.
Aklıma 7 Şubattaki bir yargılama geldi. Yine, bir zaman aşımından dolayı, 22
Temmuz 2004 tarihinde Adapazarı hızlı tren faciasında ölen 41 yurttaşın davası
düştü. Ben diliyordum ki Ulaştırma Bakanlığı bu türden
yasalar üzerine daha çok kafa yorarken, çalışmalar yaparken, esas böyle
kazaların önlenmesi için tren hatlarında, barajlarda, büyük yapılardaki kamu
ihalelerinde yani bu ihaleleri bu yüklenici firmaların az maliyetle, düşük
maliyetle daha çok kâr elde etmelerine kafa yormak, bunun için yasalar
çıkartmak yerine, o büyük yapıları yapan işçilerin, emekçilerin sağlığına, iş
cinayetlerine kurban gitmemesine, oradaki emeklerinin karşılığını almalarına
dönük kafalarını çalıştırsalardı, yasalar çıkartsalardı. Keza en son,
işte Adana’daki baraj inşaatında ölen ve hâlâ cenazeleri bulunmayan işçiler
aklımıza geliyor.
Sayın Bakana yine hatırlatmak
istiyorum: Köseköy-Gebze hattı, biliyorsunuz, zemin
etüdü nedeniyle otuz ay boyunca kapatıldı. Bu hattı kim kullanıyordu? Bu hattı
yoksul, işçi, emekçi insanlar kullanıyordu ama böylesi bir gerekçeyle bu hat
kapatıldı ve biz 19 Ocak tarihinde Sayın Bakana sorduk, henüz yanıtını
alamadık.
Dolayısıyla, AKP Hükûmeti, Sayın Bakan,
bu türden yasalar hazırlarken daha çok, böyle, birtakım sermaye gruplarına yeni
imtiyazlar, yeni ayrıcalıklar, yeni muafiyetler getirmek yerine, aksine,
gerçekten kamu hizmeti ise bu alanları yağmalatmayı değil ama bunun vatandaşa,
yurttaşa dönmesinde asıl emeği, payı, alın teri olan işçinin, emekçinin,
yurttaşın sıkıntılarını, sorunlarını, alacaklarını, sağlığını, bunları
düşünmeli. Biz esas itibarıyla bunun peşindeyiz,
bunların aydınlatılmasını istiyoruz. Dileriz ki Meclis de denetim yetkisini,
yasama yetkisini daha çok bu yönde kullanır.
Bizim artık, sadece bu ülke içerisinde
değil, komşu ülke sınırlarında da hiçbir şekilde insanımızın ölmesine, canını
vermesine, oralarda üslerin, askerlerin bulundurulmasına, operasyonların
yapılmasına tahammülümüz yok. O nedenle, biz “Oralarda işimiz yok.” demeye
devam edeceğiz, “Yok.” diyenlerin yanında olmaya devam edeceğiz.
Bu yasa değişikliği önerimizi
dikkatlerinize sunuyorum. Evet, bu madde bu tekliften çıkartılmalıdır çünkü bu
görüşülmekte olan yasa, ülkenin, yurttaşın, emekçinin yararına olan bir yasa
değildir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tüzel.
Sayın Aslanoğlu, kim konuşacak?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
Sayın Akar.
BAŞKAN – Sayın Akar, buyurunuz lütfen.
(CHP sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakanım,
biraz evvel verdiğim örneklere cevap verirken ulaştırmada iyi işler
yaptığınızdan bahsediyorsunuz. Biz de görüyoruz, iyi işler yapılıyor ama her
hükûmetin yaptığı kadar yapıyorsunuz. Gayrisafi yut içi hasıladaki büyüme
oranına baktığınızda… Sayın Bakanım, bakıyor musunuz? Sayın Bakanım… Sayın
Bakanım… Arkadaşlar, diğer işleri başka zaman konuşsak daha iyi olur. Bakın,
gayrisafi yut içi hasıladaki büyümeyi görüyorsunuz ve Devlet Demiryollarındaki,
Hava Yollarındaki, Deniz Yollarındaki yolcu ve yük taşımadaki büyüme oranlarını
görüyorsunuz. Bu, sizin söylemiş olduğunuz rakamlarla da çok ilişkili değil
yani istediğimiz gibi bu sanal gayrisafi yut içi hasıladaki büyümeye karşın
gerçek büyümenin ne olduğunu burada görebiliyoruz.
Şimdi, bu madde hakkında kimse
konuşmuyor, bu maddenin çekilmesi konusunda söz aldım, çok tehlikeli bir madde.
Niye tehlikeli bir madde? Bakın şimdi arkadaşlar, ne diyor: “Kamu İhale
Kanunu’ndan çıkarılması…” 4734 sayılı Kanun’a bir bent daha ekleyerek diyor ki:
“Bu maddeyle, Devlet Demiryollarının, bağlı kuruluşlarından yapacağı
alışverişler ihale kapsamı dışına çıkarılsın.” Gerekçesi de şu diyor: “Gecikme
oluyor ve gecikme gerekçesiyle de zarara uğruyoruz veya işlerimiz doğru
yürümüyor.”
“Gecikme” olarak söylediği şeyde de
vagon, lokomotif alımlarıyla ilgili gecikmelerden bahsediyor. Nedir bu bağlı
kuruluşlar? Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayii Anonim Şirketi (TÜLOMSAŞ),
Türkiye Vagon Sanayii Anonim Şirketi (TÜVASAŞ), Türkiye Demiryolu Makinaları
Sanayii Anonim Şirketi (TÜDEMSAŞ).
Şimdi, burası direkt devlete, TCDD’ye
bağlı ve tamamı, yüzde 100’üne yakın kısmı TCDD’nin. Yani “bağlı ortaklık”
derken yüzde 51 değil, tamamı oraya bağlı. Yani buranın tüm finansmanı, buranın
tüm projeleri veya üretimi TCDD’nin talepleri üzerine yapılıyor. Lokomotif
üretimi yapılıyor, vagon üretimi yapılıyor, deniliyor ki: “Bu işte gecikme
oluyor, Kamu İhale Kanunu’nu kullanırsak biz bunları yaptıramayız.” Hayır, TCDD
bütçesini yani “forecast” dediğimiz şeyi yaparken bir
sonraki yılın, belirliyor kaç tane vagon yaptıracağını, kaç tane lokomotif
yaptıracağını ve buraya sipariş veriyor, bu fabrikalara, kendi fabrikalarına
sipariş veriyor. Sonucunda şunu söylüyor, diyor ki: “Ben bu kadar senden ürün
alacağım ve bunun da finansmanını ben sağlıyorum.” Buraya kadar bir problem
yok, gayet de güzel görünüyor ama tehlike nerede başlıyor? Bu üç bağlı şirkete
üretim yapan, yüzde 1, yüzde 2 ortaklık yaptığı üçüncü şirketler var, özel
şirketler var; işte travers üreten şirketler var, işte vagon üreten şirketler
var, işte lokomotif üreten şirketler var. Bu şirketler, TCDD’nin bağlı olduğu
kuruluşların yüzde 1, 2, 3 nispetinde ortaklığı olduğu ya da yüzde 5’lerde
ortaklığı olduğu şirketler. Şimdi, Devlet İhale Kanunu’ndan çıkartırsanız bunu,
o şirketlerin bağlı olduğu veya birlikte üretim yaptığı şirketlerin mallarını
ihalesiz kapatacaksınız. Doğru mu buraya kadar Sayın Bakanım?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Doğru değil.
HAYDAR AKAR (Devamla) – Bir sıkıntı yok
değil mi bu açıklamalarımda? Aynen böyle bu üç şirket için. Kanunu okuduğunuzda
göreceksiniz.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Açıklayacağım.
HAYDAR AKAR (Devamla) – Şimdi, Devlet
İhale Kanunu’na niye ihtiyaç var, onu da anlamadım. Devlet İhale Kanunu’nu o
hâle benzetmişsiniz ki bir Kömür İşletmeleri var. Bir redevans getirmişsiniz,
redevans payları yüzde 15 Kömür İşletmelerinin; yüzde 15 yerine yüzde 100’ünü,
üretimin tümünü alıyor. Savcılık soruşturma başlatmış, mahkeme sürerken Türkiye
Büyük Millet Meclisinden bir (r) bendi geçirmişsiniz, 3’üncü maddenin (r)
bendi. Redevans şirketinde alışveriş yapanların, ihalesiz alışveriş yapanların
yargılanmasını önlemek için bir madde getirmişsiniz. Şimdi, Türkiye Kömür İşletmelerini
Kamu İhale Kanunu’ndan çıkartmışsınız, gerekçesi de şu: Fakirlere yapılan kömür
yardımı. Kömür yardımının ne kadar olduğu belli, redevans şirketlerinin Türkiye
Kömür İşletmelerine ne kadar kömür verdiği de belli. Her şey belli, açık, Sayıştaş raporlarında belli. Devlet bunun üzerine gitmiş,
“Burada bir hukuksuzluk, burada bir suistimal var,
yolsuzluk var.” demiş, Türkiye Büyük Millet Meclisi dayanamamış bir tane bent
eklemiş, (r) bendi; “4734 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesinin (r) bendi” diye
eklemiş, bunları da böylece kapsam dışına çıkartmış. Geriden yapanlar yanmış
tabii.
Şimdi, bu Kamu İhale Kanunu’na
baktığımda devletin bütün kurumlarını bu kapsamdan çıkartıyorsunuz. Kimler
çıkartılmış? “Savunma, güvenlik veya istihbarat alanları ile
ilişkili olduğuna veya gizlilik içinde yürütülmesi gerektiğine ilgili bakanlık
tarafından karar verilen, uluslararası anlaşmalar gereğince sağlanan dış
finansman ile yaptırılacak olan ve finansman anlaşmasında farklı ihale usul ve
esaslarının uygulanacağı belirtilen mal veya hizmet alımları, danışmanlık
hizmetleri, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna bağlı huzurevleri,
Millî Eğitim Bakanlığı…” Devam ediyor, bütün KİT’leri çıkartmışsınız.
Şimdi, FATİH Projesi’ni de 4+4+4’e eklediniz. Niye oraya eklediniz, onu anlamadım.
Bir (s) bendi var, bir de (t) bendi eklersiniz, “Millî Eğitimin yapacağı
ihalelerde, alışverişlerde bu Kamu İhale Kanunu kullanılmaz.” dersiniz, olur
biter. Lütfen ya, silkelenin kendinize gelin. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akar.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 6’yı okutuyorum:
MADDE 6 - 4734 sayılı Kanunun 48 inci
maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Ancak yaklaşık maliyeti 13 üncü
maddenin (b) bendinin (2) numaralı alt bendinde hizmet alımları için öngörülen
üst limit tutarının dört katının altında kalan danışmanlık hizmetleri, hizmet alımı
ihalesiyle gerçekleştirilebilir.”
BAŞKAN – Madde üzerinde ilk söz
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Osmaniye Milletvekili Sayın Hasan
Hüseyin Türkoğlu’na aittir.
Buyurun Sayın Türkoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Türk milletinin
saygıdeğer milletvekilleri; 194 sıra sayılı Teklif’in
6’ncı maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek
üzere huzurlarınızdayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şırnak ili Cudi Dağı bölgesinde meydana
gelen çatışmada şehit olan 6 özel harekât polisimizi rahmetle anıyorum, Yüce
Yaradan onlara cennetini nasip etsin. Kederli ailelerine sabrı cemil, yaralı
güvenlik gücü mensuplarına acil şifalar diliyorum.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; müzakere etmekte olduğumuz kanun teklifinin 6’ncı maddesi 4734
sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 48’inci maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesini
değiştirmektedir. Değiştirilmek istenen fıkra mevcut hâliyle, mimarlık ve
mühendislik, etüt ve proje, harita ve kadastro, her ölçekte imar uygulama, ÇED
raporu hazırlanması, denetim ve kontrolörlük gibi teknik, mali, hukuki veya
benzeri alanlardaki hizmetlerin danışmanlık hizmet sunucularından ve belli
istekliler arasından ihale usulü ile alınmasını düzenlemektedir. 2008 yılında
5812 sayılı Kanun’la değiştirilen bu madde ile uluslararası uygulamalar dikkate
alınarak işin kapsamlı ve karmaşık olması, özel uzmanlık ve bilgi birikimi
gerektirmesi gibi gerekçelerle belli istekliler arasında ihale edilmesi
cihetine gidilmiştir. AKP Hükûmetinin isteği ve Meclisteki AKP Grubu tarafından
henüz 2008’de bu gerekçelerle değiştirilen madde yeniden düzenlenerek hem belli
istekliler arasında ihale edilme usulünden vazgeçilmekte hem de üst limit
tutarı 1 milyon 300 bin TL’ye çıkartılmaktadır. Değişen ne olmuştur?
Danışmanlık hizmetlerinin teknik, mali, hukuki özellikleri, özel uzmanlık
gerektiren yönü mü ortadan kalkmıştır? Hayır. Hükûmet bir plana, programa sahip
değildir, aklına geleni yapmaya çalışmaktadır ve şimdi de aklına bu gelmiştir.
Aslında, Hükûmet, Türkiye Büyük Millet
Meclisini kendisine bağlı bürolardan biri olarak görmektedir. Talimat
göndererek paldır küldür yasa çıkarmak, Meclis çoğunluğunu kullanarak her türlü
hukuk kuralını çiğnemek artık vakayı adiyeden hâle
gelmiştir. Bu teklif de onlardan biridir. Teklifi Hükûmet getirmiyor. Neden?
Çünkü Hükûmet tasarısı olursa ilgili kamu kurumu ve kuruluşlarının görüşü
alınmalı, düzenleyici etki analizi yapılmalı. Oysa bu yapılırsa Hükûmetin
gizlediği hususlar ortaya çıkacaktır. O yüzden birkaç milletvekili bir gece
rüyalarında birini görürler ve onun tebliğ ettiği şekilde hükûmet işleri için
bir teklif hazırlamaya karar verirler ve hazırlanan teklif de Meclise gelir,
akıl sahipleri de buna inanır, öyle mi? Hayır, akıl sahipleri olanı biteni
görürler merak etmeyin.
Kamu İhale Kanunu artık Hükûmetin
ekonomik rant dağıtım aracı hâline gelmiştir.
İktidarın nimetleri siyasi yandaşlara Kamu İhale Kanunu’nda yapılan
değişikliklerle peşkeş çekilmektedir. İktidar usulsüz ve yolsuz işleri
önleyeceği yerde, usulleri ve yasal yolları değiştirip hatta kaldırarak
yolsuzlukları ve usulsüzlükleri meşru hâle getirmektedir. On yıllık AKP
İktidarı boyunca en fazla değiştirilen kanun Kamu İhale Kanun’u olmuştur.
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nda AKP
tarafından bugüne kadar doğrudan 21, dolaylı 50 kanun değişikliği yapılmış, 10
kanun hükmünde kararname ile kapsam ve uygulama sınırlandırılmıştır. Meclisin
çıkardığı ilgili ilgisiz her kanunun arkasına mutlaka bir Kamu İhale
Kanunu’ndan istisna maddesi eklenmiştir. İstisnalar için alfabede harf
kalmamıştır. AKP’ye, Adalet ve Kalkınma Partisi yerine “Kamu İhale Kanunu’nu
Değiştirme Partisi” denilse yeridir.
Bugün artık Yasa’nın istisnaları genel
kural, uyulması gereken genel kurallar ise istisna hâline gelmiştir. Kamu İhale
Kanunu’nun içi boşaltılmıştır. Bu Kanun, artık sadece Hükûmet yandaşlarının
ihale almasını sağlamak için kullanılan bir kanun hâline gelmiştir. İhaleleri
idarelerin istemediği müteahhitler aldığında, idareler
Kamu İhale Kanunu hükümlerine sarılıp ya ihaleyi iptal etmekte ya da istekliyi
elemektedir. Buna karşın idarelerin, dolayısıyla Hükûmetin, kendi yandaşlarına,
İhale Yasası’nın istisna hükümleri kullanılarak ekonomik güç pompalanması
mümkün kılınmaktadır.
Bu yasayla değiştirilmek istenen şey,
belirli bir mesleki ve teknik birikim, bilgi ve beceri isteyen bir kısım
danışmanlık ihalelerinin, âdeta hiçbir deneyimi olmayan, iktidar nimetlerinden
pay almak üzere AKP İktidarından sonra faaliyete başlamış bir kısım yandaşa
sunulmasını sağlayacak düzenlemelerdir. Belli istekliler arasındaki ihalede
önce isteklilerin teknik ve mesleki niteliklerinin uygunluğuna karar verilip
daha sonra fiyat teklifleri alınmaktadır. Buna karşılık yeni düzenlemeyle, 1
milyon 300 bin TL’ye kadar olan danışmanlık hizmetlerinin, çok az bir deneyime
sahip olanlara ve teknik kapasitesine bakılmaksızın fiyatı esas alarak ihale
edilmesi sağlanmak istenmektedir.
Teklifin gerekçesinde, kara yolu
ihalelerinin gecikmesi gerekçe gösterilmektedir. Bugüne kadar yaptığınız duble yollarla öğündünüz, on yılda şu kadar duble yol yaptık
diye propaganda yaptınız. Peki, mevcut düzenleme sizi bugüne kadar
engellemediği, herhangi bir gecikmeden şikayetçi
olmadığınız hâlde bugün ne oldu da danışmanlık ihaleleri sizi engeller hâle
geldi? Gerekçeniz bile sizi yalanlamakta. Amacınız işleri hızlandırmak değil
yağmayı kolaylaştırmak. Sizin derdiniz yeni bir rant
alanına zemin hazırlamak.
İktidarınız artık yasa tanımaz hâle
gelmiştir. Menfaat dağıtım sisteminize engel teşkil eden her türlü yasayı
-Anayasa dâhil- değiştirmekte hiçbir beis görmemektesiniz. Defalarca Kamu İhale
Kanunu’nu değiştirdiniz. Yetmedi, kanun hükmünde kararname ile Kamu İhale
Kurumuna personel ataması yaptınız. İstediğiniz kurumu istediğiniz kıvama
getirdiniz. Sayın Başbakanın vücut dilinden anlayan bürokratları, tüm kurumları
kazanılmış mevziler gibi görüp işgal kuvveti edasıyla oturmaktalar.
Memur güvencesi, insan hak ve
hürriyetleri, kamu menfaati, kamu kaynaklarının verimli kullanımı, eşit
muamele, şeffaflık gibi toplumda adalet duygusunu koruyacak ve geliştirecek
değerler sarsılmış, AKP'nin erozyonuna uğramıştır.
Size bir önerim var: Bu kadar
dolambaçlı ve örtülü yolsuzluk faaliyetleri ile yorulmayın. İktidarsınız,
çoğunluğunuz var. Gelin, Kamu İhale Kanunu’nu tümden kaldıralım, “Bütün
ihaleler Başbakanın istediği kişilere verilir.” diye tek maddelik bir düzenleme
yapalım. Sizin yandaşınız olmayan müteahhitler de artık
ihale peşinde koşup masraf etmekten vazgeçsinler, çoluğunun çocuğunun rızkını
başka yerde arasınlar. Zaten ihale vermiyorsunuz, bari boşuna zaman ve para
israfına yol açmasınlar. Bütün kamu ihaleleri AKP'li müteahhitlere
bırakılsın, böylece siz de rahatlayın. Hiç olmazsa ikide bir Kamu İhale Kanunu
değişikliği getirip yasama organını meşgul etmeyin, biz de hiç olmazsa eşitlik
ve adalet adına umudumuzu keselim.
Hükûmetin sayın üyeleri, Türkiye'yi
artık darülharp olarak görmekten vazgeçin. Artık bu
ülkeyi siz yönetiyorsunuz. Bu ülkenin varlıklarını, milletin ortak ekonomik
değerlerini yağmalamaktan vazgeçin. Türkiye sizin zaviyenizden bile artık darülharp değildir. Bu devletin, bu milletin servetini
haksız olarak iktisap etmek ve yandaşlara dağıtmak haramdır, günahtır.
Hazreti Peygamber buyuruyor ki: “Ahir
zamanda ümmetimin gözünü mal ve para hırsı bürüyecek." Bunları
söylemezsek, sizleri uyarmazsak bize de günahtır. Ben size emri bil maruf,
nehyi anil münker görevimi
yapıyorum; takdir elbette sizindir ancak bu takdiriniz layüsel
değildir. Bizim gücümüz yetmiyorsa da yarın Allah bunların hesabını elbet
soracaktır. Eğer kuldan utanmıyorsanız bari Allah’tan korkun da bu yanlışı
durdurun.
Sözlerime Ömer Hayyam'ın
bir rubaisi ile son veriyorum: “Niceleri geldi, neler istediler,/Sonunda
dünyayı bırakıp gittiler./Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi?/O gidenler de
hep senin gibiydiler.”
Yüce Türk milletinin milletvekillerini
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Türkoğlu.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Aykut Erdoğdu, buyurunuz.
CHP GRUBU ADINA AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 194 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
İktidardan milletvekili arkadaşlarımız, daha kısa konuşarak onlara bir jest
yapmamı istiyorlar ama şunu söyleyeyim: Bu kadar önemli bir kanunda keşke daha
uzun konuşma şansım olsa ama ne yazık ki bu şansım yok.
İktidarın, Kamu İhale Kanunu’yla
alakalı getirdiği bir dizi değişikliklerin bir yenisi de ne yazık ki bu kanunla
karşımıza çıktı.
Değerli arkadaşlar, öncelikle şunu
söyleyeyim: Siyasetin dilinin bu kadar keskin olması, bu kadar kırıcı olması,
bu kadar incitici olması bizleri de çok rahatsız ediyor, beni de kişisel olarak
çok rahatsız ediyor ama bazen birbirimizi duymakta çok zorlandığımız için bu
acı dili kullanmak zorunda kalıyoruz. Demin Milliyetçi Hareket Partisinden
arkadaşım aslında bu kanunla ilgili acısını çok net anlatırken ben salona
baktığımda birçok insanın dinlemediğini gördüm. Oysa ki
biraz sonra bu yasaya el kaldıracak olan sizlerin, sizlere emanet edilmiş
paralarla ilgili yanlış bir karar vereceğinize inanıyorum.
Yıllar yılı yolsuzlukla, suistimalle, kötü yönetimle bürokrat olarak mücadele ettim
ve bugün bir milletvekili olarak bu Meclise geldiğimde, birbirimizi
duymadığımızı, birbirimizi anlamadığımızı ve kötü yasalar yaptığımızı gördüm.
Buraya gelmeden önce Komisyonda da Sayın Bakanla, sayın bürokratlarla bu yasayı
tartıştık, ne yazık ki görüşlerim değişmedi. Yani Türkiye’nin faydasına bir
yasa olduğunu düşünmüyorum. Size bu süreci çok hızlı özetleyeyim.
Türkiye’nin çok ciddi yolsuzluk
problemleri vardı, usulsüzlük problemleri vardı ve bu, 1990’lı yılların sonunda
iki büyük doğal afetle birleşerek bu ülkeyi çok ağır ekonomik krizlerin
içerisine soktu ve o dönem hükûmette olan Demokratik Sol Parti, Milliyetçi
Hareket Partisi siyasi bedelini ödemeyi göze alarak çok önemli yasalar
çıkardılar, bunlardan
bir tanesi de Kamu İhale Kanunu’ydu. Kamu İhale
Kanunu öncesinde 2886 sayılı bir Kanun vardı,
yolsuzlukların odağı hâline gelmek üzereydi, idarelerin elini bağlayan
bir kanundu ve idareler kurdukları özel fonlarla bu Kanun’dan kaçınmaya
çalıştılar ve o dönem devletin bütün bürokratları bir araya geldi, Dünya
Bankasının, Dünya Ticaret Örgütünün, Uluslararası Para Fonu’nun da
uygulamalarını örnek alarak yeni bir kanun çıkardılar.
Bu sürekli değiştirdiğimiz kanun var ya
değerli arkadaşlar, Almancaya çevirin
Almanya’da yürürlükte, İngilizceye çevirin İngiltere’de yürürlükte ama on
yıldır yapılan bu değişikliklerle ekonomiklik, etkinlik, verimlilik gibi ve
yolsuzlukla mücadele gibi bütün mekanizmaları altüst oldu. Şimdi yapacağımız
değişiklikte dünyadaki limitin yaklaşık 10 katına çıkarıyor olacağız
danışmanlık ihalelerini. Bu danışmanlık ihaleleri basit olarak görülmesin,
mesela, Dünya Bankasının projelerinde çok önemli bedel ödedik biz bu
danışmanlık ihaleleri için. Bu danışmanlık ihaleleri öyle önemli ihalelerdir ki
örneğin diyelim 10 milyar dolarlık bir Devlet Demiryolu yatırımı yapacağınız
zaman buna nasıl yapacağınıza işte bu danışmanlık ihaleleriyle karar
veriyorsunuz. Danışacağınız insanlar veya kurumlar da doğru dürüst olsun diye
de ön yeterlilik şartları koyuyorsunuz ve belirli istekliler arasında ihaleler
yapıyorsunuz. Şimdi bu değişikliğimizde tıpkı bir çöp alma ihalesi, çöp toplama
ihalesi yöntemiyle bu yapılacak.
Değerli arkadaşlar, bu doğru olsa bütün
dünyada böyle yapılırdı. Sadece bu açıdan bakın, bu doğru olsa bütün dünyada bu
yapılırdı. Bu 4734 sayılı Kanun’un gerektirdiği birkaç kanun daha vardı,
sektörler kanunu mesela. Elektrikte, suda, telekomünikasyonda nasıl alım
yapılması gerektiğine yönelik sektörler kanunu gerekiyordu ama ne yazık ki
Mecliste gündemimize bu gelmedi ve bu kamu kurumlarını Kamu İhale Kanunu dışına
çıkardığınızda ne oluyor? Ben sadece -demin Haydar Bey biraz açıkladı ama-
Sayıştay raporundan çok kısa bir şey okuyayım fakir ailelere kömür dağıtımıyla
ilgili, çok önemli bir yara. Şunu da söyleyeyim ki fakire giden her kuruş beni
çok mutlu eder ama diyor ki: “Pazarlık usulü ihaleyle ilansız olarak 9 firmadan
satılan 128 bin ton kömürün alış fiyatı 185 lira ama ihalesiz olarak alınan
aynı kömür 238 lira.” ve yapılan ihale
pazarlık usulü, açık ihale bile değil. Bu kadar fark oluşmuş, devlete bu kadar
yük olmuş ve bu yaklaşık 2 milyar dolarlık işlemleri ifade ediyor, toplamda 2
milyar dolar.
Bunun devlette ilk raporunu ben yazdım.
Hadi ben hep söylüyorum, ben CHP’liyim, o eğilimde olduğumu düşünüyorsunuz,
benden sonra Hazinede iki denetçi grubu daha yazdı, Enerji Bakanlığında bir
grup yazdı, Sayıştay yazdı ve şimdi muhalefet milletvekili olarak sevinemiyorum
bu şeye beni haklı çıkardığı için ama bir Türkiye Büyük Millet Meclisi
milletvekili olarak üzülerek söylüyorum.
Avrupa Birliği İlerleme Raporu şu an
elimde ve bu yasa, bu yolsuzluk yargıdayken çıkarılan, ne yazık ki burada
çıkarılan bir kanunla kapatıldı ve Avrupa Birliği İlerleme Raporu diyor ki:
“Aynı değişiklikle devlete ait Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel
Müdürlüğünün alımları Kamu İhale Kanunu’nun kapsamı dışında bırakılmıştır.”
Bu gerçekten üzücü bir durum
arkadaşlar, bu sizler adına üzücü bir durum yani ben hep söyledim, o zaman da
anlatmaya çalıştım, konuşmalarımda anlatmaya çalışıyorum, bir yanlışlık
yapabiliriz, çoğunluğumuzla bu yanlışlığı geçirebiliriz ama bu yanlışlık hiçbir
zaman unutulmayacak ve aynı bu haksız tutuklamalarda olduğu gibi nasıl domino
taşı gibi vicdanlar şu an devrilmeye başladıysa bu kanun maddeleriyle alakalı
da vicdanlar bir şekilde devrilmeye başlayacak.
Bakın, Kamu İhale Kurumundan aldığım
kayıtlardan okuyorum: Türkiye’de 497 milyar lira Kamu İhale Kurumuna
bildirilerek ihale yapılmış. Bir o kadar da bildirilmeyen ihaleler var
arkadaşlar yani bu ülkenin parası harcanırken kimsenin haberdar olmadığı, Kamu
İhale Kurumuna bildirilmeyen ihaleler ve mesela biz Türkiye Kömür
İşletmeleriyle ilgili böyle bir yasa çıkarıp bunu fakir ailelere kömür dağıtımı
için aklamış olduğumuzu düşüyorduk ya kurumda alışkanlık hâline geldiği için.
Bakın 58’inci sayfada diyor ki: “Lastik alımları 18 milyon liralık…” Yani 18
trilyonluk lastik alımlarında da ihale yapmamışlar. Bu da
suç. Aynı o maddeyle affettiğiniz şekilde bu 18 milyon liralık lastik
alımı da suç çünkü siz kuruma bu cesareti verdiğinizde kurumlar bu yolda
ilerlemeye başlıyor. Ancak, sizin mesela…
Bir de başka bir yönü var değerli
arkadaşlar. İzmir Büyükşehir Belediyesinde bir firma ihaleyi almaya, açık ihalede şartnameyi
almaya geldiğinde işçiler tarafından omuz atıldığı için ihaleye fesat
karıştırma suçuyla altmış yaşındaki kadınlar bugün hücrede bekletiliyor. Eğer
hukukun uygulanması kişiler, özellikle partiler arasında değişmeye başlarsa, o
ülkede adalet zemini ortadan kalkarsa bundan hepimiz zarar görürüz değerli
arkadaşlar. Şu an bizim yapmamız gereken, belki bu kanunun tümü oylanmadan
bütün milletvekillerinin vicdanında şunu bilmesi gerekiyor: Bu getirilen
kanunun önceki maddeleri ve bu maddeleriyle birlikte bu ülkede mali disiplin
bozulacak, bu ülkede birtakım iş adamlarına, küçük çocuklarının süt parasından,
şehit çocuklarının süt parasından aldığımız vergileri haksız olarak
aktaracağız. Siz elbette ki kendi partinize ve kendi iktidarınıza çok
güveniyorsunuz, “Böyle şeyler yapmaz. Biz dürüst bir partiyiz.” diyorsunuz ama
unutmayın ki bundan önce sizin Yüce Divana gönderdiğiniz partilerin
milletvekilleri de aynı şeyi düşünüyordu. Bütün bunlar özgür tartışma ortamına
geldiğinde, bütün bu yapılanların fiilî olarak alanda yansımaları belgelerde rant olarak –bunu kırmak için söylemiyorum ama başka bir
ifade de bulamıyorum- yansımaları karşınıza geldiğinde ne yazık ki bu yasayı
kabul eden sizler belki de bu suistimallerin sessiz
ortakları olma şansınız olacak.
Onun için, bu tip durumlarda benim
partim için belediyelerimizde, sizin partiniz için bakanlıklarda partisel
aidiyetlerimizi bir kenara bırakarak, yurtsever, vatansever insanlar gibi
düşünmemiz gerektiğine inanıyorum. Keşke bizim de böyle test edilme şansımız
olsa diyorum. Belki yapamayarak veya yaparak kötü veya iyiye örnek olacağımızı
düşünüyorum. Ama hep beraber bu vicdanla bakarsak belki bu ülkedeki millî gelir
şu an olduğunun 5 katı olacak, belki bugün yaşadığımız gergin tartışmalar
olmayacak, belki daha huzur içerisinde, daha barış içerisinde bir hayat
yaşayacağız.
Ben beni dinlediğiniz için çok teşekkür
ediyorum. Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Erdoğdu.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Van Milletvekili Sayın Nazmi Gür… Yok.
Şahıslar adına ilk söz, Antalya
Milletvekili Menderes Tevfik Türel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
MENDERES TÜREL (Antalya) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, çok kıymetli
milletvekilleri; öncelikle ben de Cudi Dağı’nda şehit olmuş polislerimize
Allah’tan rahmet, yakınlarına sabırlar diliyorum.
194 sayılı Kanun Teklifi’nin
ülkemize ve milletimize hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyor, hepinize
saygılarımı arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Erzurum Milletvekili Sayın
Cengiz Yavilioğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun.
CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
194 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şunu, sadece, söyleyeceğim: Kamuda
önemli problemlerden birisi, projelendirilmiş işlerin çokluğuna rağmen yeterli
kaynakların olmaması. Dolayısıyla, önemli bir proje stoku var Kalkınma
Bakanlığında, binlerce projeden bahsediyoruz fakat yeterli kaynaklar olmadığı
için bu projelerin uygulanabilirliği mümkün değil.
Bu teklif ile var olan bu projeler
icracı bakanlıklar veya kamu kurum ve kuruluşları aracılığıyla bitirilmek
isteniyor. Halkımızın hakkı olan hizmetleri hızlı bir şekilde elde edebilmesi
için finansmana ihtiyaç var. Bu açığı kapatmanın önemli bir
yolu kamu-özel sektör iş birlikleri. Bu teklif ile bu yol daha da
kolaylaştırılıyor, bu hizmetin yolu açılmış oluyor.
Bu teklifi getiren arkadaşlara teşekkür
ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yavilioğlu.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Serindağ…
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür
ederim Başkanım.
Aracılığınızla Sayın Bakana soru sormak
istiyorum.
Ankara’dan Gaziantep’e ne zaman hızlı
trenle seyahat edeceğiz? Birinci sorum bu.
İkinci sorum: Adana-Gaziantep-Halep
arasında hızlı tren projeniz var mı, varsa safahatı nedir?
Üçüncü sorum: Acaba Kamu İhale
Kanunu’nu yürürlükten ne zaman kaldırmayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Şandır…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, İskenderun Limanı
özelleştirildi. Özelleştirme sonrasında bu limanın yük trafiğinin artacağı
bekleniyor, ancak İskenderun’un çevresi dolmuş durumdadır, organize sanayi
bölgesini büyütebilmek mümkün değil, demir çelik sektörü yer arıyor, bulamıyor.
Gerçekten önemli bir fırsat olan İskenderun Limanı, Mersin Limanı’yla birlikte
Doğu Akdeniz Körfezi’ni bölgenin, hatta dünyanın çok önemli bir ticaret ve
sanayi merkezi yapabilir. Bu noktada bir projeniz var mı? Hem Mersin adına hem
Adana hem Hatay adına bu sorunun cevabını vatandaşlarımız bir müjde olarak
beklemektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Akar…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Bakan,
lojistik köylerinden bahsediyorsunuz; bahsetmiyor-sunuz
da, kitapçıklarda, her tarafta lojistik köyleri kurduğunuzu söylüyorsunuz.
Bir lojistik köy de benim kentimde, Kartepe’nin ortasında, Köseköy mevkisinde. Kartepe yeni ilçe
oldu, on belde birleştirildi ve tam ortasında, merkezinde bir lojistik üssü
oldu, köyü oldu. Bunun etrafında da üç tane organize sanayi bölgesi var, Alikahya Organize Sanayi Bölgesi, Asım Kibar Organize
Sanayi Bölgesi, Arslanbey Organize Sanayi Bölgesi.
Bunların birine demir yolu hattı çekebilmeniz için evlerin üzerinden,
apartmanların üzerinden demir yolu hattı çekmeniz gerekiyor. Ya, bu nasıl bir
mantık ki kent merkezine lojistik köy kuruluyor? Denizle de çok bağlantısı yok,
mutlaka şehir içini kullanmanız gerekiyor, İzmit’i de kullanmanız gerekiyor
Derince Limanı’na yük taşıyabilmek için. Orada da hızlı treni işleteceksiniz.
Aynı zamanda lojistik hizmeti vereceksiniz, aynı zamanda hızlı treni
işleteceksiniz, aynı zamanda banliyö trenleri işleteceksiniz ama biliyorum ki
fizibilite çalışması yapılıyor hızlı tren için dağlardan. Bunca yatırıma günah
değil mi, tekrar aynı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Türkoğlu...
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, Karayolu Taşıma
Yönetmeliği kapsamında taşıma faaliyeti ve aracın türüne göre yetki belgesi ve
ücret tarifesi söz konusu. Yıllara göre bu tarife kapsamında elde edilen gelir
ne kadardır?
Diğer yandan, bu tarife, zaten ağır
ekonomik şartlar, yüksek mazot fiyatları altında ezilen şoför esnafı için ağır
bir yük teşkil etmektedir. Köy minibüsleri için 4-5 bin liradan başlayan,
kamyoncular için 15-20 bin liraya varan bu tarifeleri düşürmeyi, fiyatları
aşağıya çekmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Şeker...
MEHMET ŞEKER (Gaziantep) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana sormak istiyorum: 1980
yılında, 2000 yılında ve 2010 yılındaki veriler var demir yolu yolcu
taşımacılığında. Yolcu taşımacılığındaki sayı 4,1’den 1,5’a inmiş durumda yüzde
olarak. Yük taşımacılığında da 10,6’dan 5,3’e yani yarı yarıya inmiş durumda,
1980, 2000 ve 2010 yılı verilerine göre.
Sayın Bakanım hem sayı azalıyor yük
taşımacılığında da yolcu taşımacılığında da bu arada da Devlet Demir Yollarının
çok ciddi yatırımları var. Bu yatırımları niçin bu rakamlara yansıtamıyoruz? Birinci sorum bu.
İkinci sorum: Bu on yıl içerisinde, son
on yıl içerisinde Devlet Demir Yollarının zararı ne kadar olmuştur?
BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ben biraz önceki maddede Sayın Bakana
iki-üç tane soru sordum. Birisi Tunceli-Ovacık ve İliç arasındaki yolun yapılıp
yapılmayacağı.
Bir de Pertek Köprüsü’yle ilgili olarak
yapılan etütler, köprünün maliyetinin kaç lira olduğu konusunda bir bilgi var
mı?
Bir de uzun zaman Karayolları Bölge
Müdürünün oralarda, yani Elâzığ’da olması maalesef hizmetlerin sağlıklı olarak
dağıtılmasına engeldir. Bu konuda düşüncesini sormak istiyorum efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Bakan buyurun.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Genç’in sorusundan başlayayım. Tunceli-Ovacık, oradan İliç’e inen İliç-Ovacık
arası yolun bir kısmı Karayolları ağında değil. Diğer kısmıyla ilgili
Tunceli-Karaağaçlılar kısmında 5 kilometrelik kısmı tamamlandı, diğer kısmını
da 2012 sonunda tamamlamış olacağız. Nazımiye-Dallıbahçe
yolunun da 2011 yılı içerisinde bakımı bildiğiniz gibi yapıldı.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bakımı
yapılmadı.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Bu yolun standardını yükseltmek ve yolu A1
standardına getirmek için de proje çalışmalarını bu yıl başlatacağız.
Pertek Köprüsü değil de ona alternatif
bir köprüyle bir güzergâh üzerinde de çalışmalarımız devam ediyor.
Sayın Şeker, şunu ifade etmek
istiyorum: Doğrusu taşımalarda oransal olarak azalma olduğundan
bahsediyorsunuz; bunlar kısmen doğru, kısmen doğru değil. Ama şunu söyleyeyim:
Taşıma oranlarında azalmaya rağmen taşıma miktarlarında artma var. Az önce de
söyledim, demir yollarında 13 milyondu, 24 milyona çıktı. Kara yollarında da
artma var, havacılıkta zaten artma var. Neden yatırımlar taşımaya yansımadı?
Yatırımlar sırasında özellikle demir yollarında yol kapatılmak mecburiyetinde,
dolayısıyla, ondan dolayı yolcu taşımacılığında özellikle azalma oldu ama bunu
da yüksek hızlı trenle telafi ettik. Sadece Eskişehir-Ankara ve Konya-Ankara
hattında bugüne kadar 6 milyon yolcu taşındı, sadece iki hatta. Bu hatların
sayısı arttığında… Tabii ki, demir yollarında son on yıldaki kamu zararı 7,23
milyar TL’dir. Bir önceki on yılla kıyasladığımızda yüzde 45 civarında bir
azalma söz konusudur bugünkü fiyatlarla. Tabii, bu zararların bir kısmı,
yatırımlar yapıldığı için, zararlar da zarar hanesinde gözükmektedir.
Diğer sorumuz, Sayın Serindağ, Gaziantep-Halep Demiryolu Projesi hazırlandı…
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) –
Gaziantep-Adana demir yolu.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – …ancak Suriye’de yaşanan karışıklıklar
nedeniyle tabiatıyla başlanamadı.
Şunu ifade etmek istiyorum: Kanunları
Türkiye Büyük Millet Meclisi yapıyor, uygulamada yaşanan aksaklıklar,
ihtiyaçlara göre de tabii ki kanunlar revize ediliyor, düzeltiliyor. Kamu İhale
Kurumunu kapatmak hiçbir çözüm üretmez. Mutlaka, hangi kurumda olursa olsun
yanlış yapanlar, Türkiye bir hukuk devleti, hesabını da vermek durumundadır,
biz de hesap vermek durumundayız, bürokratlar da aynı şekilde yaptığı işlerden
dolayı hesap vermek durumundadır.
İskenderun Limanı… Tabii ki yük
taşımaları artacak. O bölgedeki sıkışıklığı biliyoruz, bilhassa liman
arkasındaki üretim merkezlerinde sıkışıklık had safhaya vardı, onun için de
Hassa bölgesine Toroslardan bir geçiş projesi üzerinde çalışmalarımızı başlaştık, böylece lojistik alanını daha kuzeye oluşturmayı
hedefliyoruz.
Sayın Akar’ın Köseköy
Lojistik Merkeziyle ilgili sorusu... Bu Köseköy
eskiden beri fiilen lojistik merkezi olarak zaten kullanılıyor. Burada
yaptığımız iş, bölgede gelişen ticaret ve sanayinin ihtiyaçlarını karşılayacak
ve taşımada verimliliği, hızı artıracak bir düzenleme yapmaktır. Siz de ifade
ettiniz, buralar OSB’lere yakın olan en uygun bölgedir. Bütün uzmanlar da Köseköy lojistik merkezinin en uygun çözüm olacağını ifade
etmektedir.
Sayın Türkoğlu…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Kalan sorulara yazılı cevap vereceğim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde
iki önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri okutacağım ve birlikte işleme
alacığım. Talepleri hâlinde, önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya
gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 6 ncı maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
Erkan Akçay |
Alim
Işık |
Özcan Yeniçeri |
|
Manisa |
Kütahya |
Ankara |
|
Emin Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
Ali Halaman |
|
Denizli |
Konya |
Adana |
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
|
Hasip
Kaplan |
A. Levent Tüzel |
Nazmi Gür |
|
Şırnak |
İstanbul |
Van |
|
Demir Çelik |
Sırrı Sakık |
|
|
Muş |
Muş |
|
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu
önergelere?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RECAİ
BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Şimdi, BDP’nin
gerekçesini okutacağım, ondan sonra Sayın Yeniçeri’ye
söz vereceğim.
Gerekçe:
Kamu kaynakları partizanca ve
denetimsiz kullanılacağı için maddenin çıkarılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Sayın Yeniçeri, buyurunuz.
(MHP sıralarından alkışlar)
Bu sefer alkış cılız Hocam.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Yoruldular.
BAŞKAN – Biz de öyle.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 194 sıra sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı
Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanun ve Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi üzerinde ve 6’ncı maddesinin değiştirilmesi ve kanun metninden
çıkarılması üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
“Hizmet alımları için öngörülen üst
limit tutarının dört katının altında kalan danışmanlık hizmetleri hizmet alımı
ihalesiyle gerçekleştirilir.” Şu ifadeyi önce bir irdeleyelim: “Üst limitin 4
katının altında kalan danışmanlık hizmetleri hizmet alımı ihalesiyle
gerçekleştirilir.” Üst limit nedir? 4 katı nereye ulaşmaktadır? Niçin 4 katı da
3 katı ya da 14 katı değildir? Katlara ve katlanmalara kim ve nasıl karar
veriyor? Esbabımucibesi nedir? Her şey muallaktadır.
Şimdi, buradan bize de şunu söylemek
düşüyor: İhaleyi bir yere ihale edecekseniz açıkça söyleyin. Hık
mık, kem küm, mırın kırın etmenin, lafı dolandırıp durmanın bir manası ve
mantığı yok. (MHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Bırakın bu yasanın
arkasına üst limiti ve onun bilmem kaç katı hesaplamaları takmayı da bize
“İhaleyi hiçbir yasal sınırlandırma olmadan istediğimiz biçimde yapacağız.”
deyiverin de biz de olan biteni anlayalım, millet de anlasın.
Yasadaki teklife bakın: Üst limiti
belli olmayan bir ihalenin 4 katının altını işaret ediyor. Çık işin içinden
çıkabilirsen. Bu metnin iyi niyetli olduğu düşünülse bile kaleme alış biçimi
karışık, içinden çıkılmaz ve anlaşılmaz ve sıkıntılıdır. Bir yasa metni ancak
bu kadar kötü kaleme alınabilir. Öyle görülüyor ki, bu maddeyi kaleme alanlar,
herkesin anlayacağı bir şeyi hiç kimsenin anlayamayacağı bir hâle getirmek gibi
bir görevi başarmışlar; kutlamak lazım! Kaldı ki, yatırımlara ve ihaleye
ilişkin özel teşvik ve istisna hükümlerini düzenleyen bir teklif için İhale
Kanunu’nda genel bir düzenleme yapılması da bir başka garabettir.
Burada herkese şunu hatırlatmak
isterim: Kamu adına yetki kullananların en fazla alım satım, ihale ve akçeli
işler konusunda duyarlı olmaları gerekir. Kamu adına yapılan ihaleler şüpheye
ve şaibeye yer vermeyecek kadar açık ve anlaşılır olmalıdır. Kapalı, kapalı
devre ve karmakarışık bir sistemle yapılan ihaleler her zaman şaibelidir.
İhalede keyfîlik, fesat ve kayırmacılık yapılmasının
değil, söylentinin söylentisinin bile olmaması gerekir. Şüyuu vukuundan beter
bir durumdur bu. Hâl böyleyken, kamunun hemen her ihalesinin ardından
itirazların, söylentilerin, davaların ve soruşturmaların söz konusu olması
üzerinde durulması gereken önemli bir husustur. İhalelerle ilgili şikâyetler,
sızlanmalar, yakınmalar gök kubbeyi sarmış durumdadır. Metni bu kadar sorunlu
olan bir yasanın ihalesinin de elbette şaibeli olması normal karşılanmalıdır.
Bugün Türkiye’de yolsuzluk, yağma,
iltimas ve haksızlıktan şikâyetler biraz önce de söylediğim gibi arşıâlâya
ulaştı. Yakınma ve şikâyetler beytülmalla, kamuyla,
dolayısıyla da iktidarla ilgili olduğundan, buna iktidarın kudret elitleri
karşı suçlamayla cevap veriyor gibi yapıyor, konuyu kapatıyorlar.
Değerli milletvekilleri, ilahî, ahlaki
olanın emrinde olduğunu söyleyenler, süreç içerisinde, çoğu zaman, dünyevi
olanın emrine girmektedir. Maddeye sahip olmak için manevi değerlerden taviz
verenlerin sayısı gittikçe artmaktadır. Yalnız alkol sarhoş etmez, iktidar da
insanları sarhoş eder. İktidar sarhoşluğu ise -söylemeye bile gerek yoktur-
tedavisi olmayan bir illettir. İktidar sahipleri tuzlu su içmiş insana
benzerler; içtikçe, kanmak bir yana, daha fazla su içmek ihtiyacı duyarlar,
içtikçe şişerler, şiştikçe de içerler. (MHP sıralarından alkışlar) Mukadder
akıbet, sistemin iflası ve çöküşüdür. Yüce Peygamber “Ateşe yaklaşabildiğiniz
kadar günaha yaklaşın.” der. İktidar elitlerine, kul hakkıyla öbür tarafa
gitmemesi için, ateşe yaklaşabildiği kadar İhale Yasası’na da yaklaşması
gerektiğini buradan hatırlatmak istiyorum. Yüce Kur'an’da Cenabıhak “Eli ermez,
gücü yetmez çocukları düşünenler, yetimlere haksızlık etmekten korkup
titresinler.” diye buyuruyor. Ben de buradan, ihaleyi iktidarın iki dudağı
arasına yerleştiren bu yasalaştırma anlayışının terk edilmesi gerektiğini bir
kez daha hatırlatıyor, yüce Meclise saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Yeniçeri.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter
sayısı…
BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.44
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 19.49
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 82’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
194 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerindeki değişiklik
önergelerinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeleri
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeleri kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
194 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
7’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Eskişehir…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Konuşmayacağız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Peki.
Şahısları adına Kayseri Milletvekili
Sayın Yusuf Halaçoğlu.
Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle nevruzu bahane ederek terör estiren
ve ortalığı bir savaş alanına çeviren ülke düşmanlarını şiddetle lanetliyorum.
Şehit düşen 6 polis güvenlik görevlimizi de rahmetle anıyor; ailelerine
sabırlar, Türk milletine başsağlığı diliyorum.
Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı
Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanun ve Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ni görüşüyoruz.
Değerli milletvekilleri, düşünün ki bir
ülkede çıkarılan yasalar bazı kesimler veya kişiler için değişikliğe uğruyor,
bazı kesimlere ve kişilere ayrıcalıklar tanınıyor. Böyle bir devlete hukuk
devleti diyebilir misiniz, böyle bir devlete anayasal eşitliklerin bulunduğu
bir devlet diyebilir misiniz? Şu ana kadar çıkardığınız kaç kanunda İhale
Yasası’nı rafa kaldırdınız? Daha geçen hafta Meclise getirdiğiniz Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nda da İhale
Yasası’nı kaldırmaya kalkışıyorsunuz. TOKİ’nin yaptığı tüm işlemlerde zaten
İhale Yasası’nın uygulanmadığı biliniyor. Bugün çıkarmakta olduğunuz yasada ise
hem KDV hem de Kamu İhale Kanunu’nun uygulanmasını kaldırıyorsunuz. Yani,
devleti devlet yapan hak, hukuk ve adalet gibi mefhumlardan yoksun kararlar
alıyorsunuz. Yani, işinize geldiği şekilde kural ve kanunlar çıkarıyorsunuz
veya bir kısım adamlarınızın oğullarına kıyak geçiyorsunuz.
Öte yandan, fakir fukaranın ekmeğine, halkın ve gençliğin bilgi kaynağı kitaba
KDV uyguluyorsunuz ama pırlantaya ne KDV ne ÖTV uyguluyorsunuz. Halkın
pırlantaya ne kadar ihtiyacı var? Pırlanta halkın temel ihtiyaç maddesi mi?
Öyle ya, zaten halkımız pırlantasız yaşayamaz! Kimlerin cebini dolduruyorsunuz,
kimleri zengin ediyorsunuz?
Devlet İhale Yasası’nı 2003 yılında
kabul ettiniz. O sırada, Türk Tarih Kurumunun kendi imkânlarıyla ve parasıyla
yaptırdığı matbaasını da bu İhale Yasası içine soktunuz. Tamamen ticari çalışan
ve Türk Tarih Kurumunun tüm giderlerini karşılayan, bu arada tüm personelinin
ücretlerini kendi bütçesinden vererek devlete hiçbir surette yük olmayan,
günlük 80 bin cilt kitap basabilen matbaasını İhale Yasası içine alarak kapanmasına
yol açtınız. Bununla birilerinin, kimlerin ekmeğine yağ sürdünüz? Millî eğitim
kitaplarını diğer matbaalara göre yarı yarıya daha ucuz basan matbaayı kimin
isteği üzerine kapattınız? Devlete hiçbir yükü olmamasına rağmen böylesine
büyük kapasiteli matbaayı şu an çürümeye terk etmenin bedelini nasıl
ödeyeceksiniz?
AHMET YENİ (Samsun) – Çalışırken
söyleyecektin!
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – O tarihte
çalışırken elli kere söyledim, elli kere geldim başvurdum ama ne için olduğunu
dinleyin şimdi.
AHMET YENİ (Samsun) – O gün niye
söylemedin?
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – O tarihte
bütün gayret ve girişimlere rağmen AB müktesebatına uymak adına ihale dışı
bırakmayı kabul etmediğiniz ve İhale Yasası’na sadık kalma durumunda olduğunuzu
belirttiğiniz hâlde bugün nasıl oluyor da işinize gelen konuda ihale kapsamında
yapılacak işleri ihaleden muaf tutuyorsunuz?
Hele bir de Kamu İhale Kurumu
kurmadınız mı? İhale muafiyeti verdiğiniz o kadar iş oldu ki bu kurumun varlığı
da âdeta gereksiz hâle geldi. Madem bütün ihale konulu işler hakkında davet
usulüyle iş yaptıracaktınız, hiç olmazsa mertlik sizde kalsın, ucube durumuna
düşen şu İhale Yasası’nı kaldırın da rahatlayın ve bizler de sizin suçunuza
iştirak durumunda kalmayalım.
Hâlbuki yeni çıkardığınız 4734 sayılı
Kamu İhale Kanunu’nun amacında, idarenin kamu hizmetlerinin yürütülmesi
sırasında ülke içinde ve dışında kamu kesimi ve özel kesimle mal ve hizmet alım
satımı, kiralama gibi ilişkilerde bu gibi ilişkilerin belli bir düzen
çerçevesinde yürütülmesi esas alınmıştır. İdari usulün özel bir yansıması
olarak da nitelendirilebilecek olan ihale usulü kamunun ihtiyaçlarının en iyi
şekilde karşılanmasını sağlamak için öngörülmüş bir yol olarak belirlenmiştir.
Bu yolla çoğu kez tek yanlı işlemler yaparak bireylerle karşı karşıya gelmekten
kaçınan idarenin belirli bir sistem dâhilinde faaliyetlerini sürdürmeleri,
böylece güvenilir ve şeffaf idare hedefine ulaşmalarının amaçlandığı
görülmektedir. Peki bütün bu belirtilenler doğru değil
miydi? İhaleye esas olan işi yaptıracak olanlar kanuna gerek duymadan işin
yapılmasını sağlarken hangi kurallar dâhilinde hareket edeceklerdir? Şayet bu
tür uygulamalarla iş bitirilecekse 4734 sayılı Yasa’ya ihtiyaç yok mudur? Neden
Yasa çıkarıldıktan sonra defalarca değişiklikler yapılmıştır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Halaçoğlu.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) – Ben de
teşekkür ediyorum, saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Madde 7 üzerinde gruplar adına
söz talebi benim önüme gelen bilgide: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına vardı
bir arkadaşımız, çektiniz; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına vardı, onlar
yoktu; dolayısıyla Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına olmadığı için…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bizimki de
grup adına, Sayın Halaçoğlu da grup adınaydı da efendim, acaba kanun biter mi
diye…
BAŞKAN – Hayır, olmadığı için… Sayın
Halaçoğlu’nun da şahıslar adına söz talebi vardı önümde, yazılı.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Şahıslar
adına değildi, ben onun için on dakikaya göre hazırlanmıştım.
BAŞKAN - Onun için, öyle yazıldığı için
öyle okudum.
Şimdi, şahısları adına Gaziantep
Milletvekili Sayın Abdullah Nejat Koçer.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Güvenlik güçlerimizin terörle
mücadelesinde kaybettiğimiz şehitlerimize Allah’tan rahmet ve milletimize
başsağlığı diliyorum.
Kanunun hayırlı uğurlu olması
dileklerimle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sözlü soru önergeleri ile alınan karar
gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 27 Mart 2012 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.