17612 Normal 17612 2 0 2012-05-07T11:46:00Z 2012-05-07T11:46:00Z 85 47379 270065 2250 633 316811 14.00 false 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false TR X-NONE X-NONE 0 nk 0 nk

 

DÖNEM: 24                          CİLT: 16                         YASAMA YILI: 2

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

79’uncu Birleşim

15 Mart 2012 Perşembe

 

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.-  GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir’in, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 97’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van depremine ilişkin gündem dışı konuşması ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı

3.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan’ın, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 97’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın gündem dışı konuşmaya cevabına ilişkin açıklaması

2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Van’ın Edremit ilçesinde depremde hasar gören ve boşaltılan hastane binasına ilişkin açıklaması

3.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 97’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

4.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, eğitim sisteminde dinî ve millî değerlere önem verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

5.- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın Sivas davası kararıyla ilgili ifadelerine ilişkin açıklaması

6.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’in, Sivas davası kararına ilişkin açıklaması

7.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, Kocaeli ilinin Körfez ilçesindeki Barbaros ve Güney mahallelerinin taşınmasına ilişkin açıklaması

8.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, Dünya Tüketiciler Günü’ne ve vergi oranlarının yüksekliğine ilişkin açıklaması

9.- Adıyaman Milletvekili Salih Fırat’ın, Kütahya Emet’te işçilere yönelik saldırıya ilişkin açıklaması

10.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy’un, Kütahya Emet’te işçilere yönelik saldırıyla ilgili bilgilerin doğru olmadığına ilişkin açıklaması

11.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, İstanbul Sarıyer Derbent Mahallesi’nde yapılan polis baskınına ilişkin açıklaması

12.- İstanbul Milletvekili Türkan Dağoğlu’nun, 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 97’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

13.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 97’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

14.- İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in, “Çanakkale ruhu” kavramına ilişkin açıklaması

15.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın, Sivas davası kararıyla ilgili AK PARTİ’li bazı milletvekillerinin beyanlarına ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Ağrı Milletvekili Halil Aksoy ve 21 milletvekilinin, cezaevlerinde yaşanan insan hakları ihlallerinin ve ağır hastalıkları bulunan tutuklu ve hükümlülerin tahliye ve tedavi edilmeme hususlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/194)

2.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici ve 21 milletvekilinin, uygulanmakta olan HES projelerinin insanlar, doğal çevre ve su kaynakları üzerindeki olumsuz etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/195)

3.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 24 milletvekilinin, başta kayıt dışı plaka edinimi ve korsan taksicilik olmak üzere taksici esnafının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/196)

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin ve arkadaşları tarafından işçi sağlığı ve güvenliğinde yaşanan sorunların araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15/3/2012 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi

 

VIII.- SEÇİMLER

A) Komisyonlara Üye Seçimi

1.- (10/108, 155, 156, 157, 158, 159, 160) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

2.- Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180)

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, 2009 yılından itibaren sonlandırılan gebelik sayısına ve bazı sorunlara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/3724)

2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Şanlıurfa’da hastanelerde sağlık görevlilerine yapılan saldırılara ilişkin Başbakandan sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/3764)

3.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, yağlı tohumlu bitkilerin üretimi ve desteklenmesine ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi  Eker’in cevabı (7/3812)

4.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin’in, Hatay’da aşırı yağışlardan zarar gören çiftçilerin mağduriyetlerinin giderilmesine ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi  Eker’in cevabı (7/3813)

5.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın, bağlı kurum ve kuruluşların çıkardıkları dergilere ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/3933)

6.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, 2002 yılından bu güne kadar Diyanet İşleri Başkanlığınca yapılan cami sayısına ve verilen tamirat ödeneğine ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/3934)

7.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Bakanlığa yöneltilen yazılı ve sözlü soru önergelerine ilişkin sorusu ve Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış’ın cevabı (7/3965)

8.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşların çıkardıkları dergilere ilişkin sorusu ve Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış’ın cevabı (7/3966)

9.- Ankara Milletvekili Zühal Topcu’nun, Bakanlığın, Fransa menşeli kurum ve kuruluşlarla yürüttüğü çalışmalara ve bu ülkeye karşı uygulanacak yaptırımlara ilişkin sorusu ve Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış’ın cevabı (7/3967)

10.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Şanlıurfa’da bir hastanede bir doktor ile idareciler arasında tartışma yaşandığı iddiasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/4142)

11.- Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker’in, Bilecik’e 2002-2011 yılları arasında Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından ayrılan ödeneğe ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/4264)

12.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, yapılan yurt dışı seyahatlerine ve bu seyahatlerdeki toplam harcamalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/4331)

13.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, araç sayısına ve bu araçlar için yapılan harcamalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/4332)

14.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Bakanlık lojmanlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/4333)

15.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van depremi sonrasında sağlık hizmetlerinde yaşanan sorunlara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/4421)

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 13.00’te açılarak üç oturum yaptı.

Adıyaman Milletvekili Muhammed Murtaza Yetiş,

Tokat Milletvekili Reşat Doğru,

İzmir Milletvekili Hülya Güven,

14 Mart Tıp Bayramı’na ilişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan, 14 Mart Tıp Bayramı ve Artvin ilinin Ardanuç ilçesindeki elektrik kesintilerine,

İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt,

Manisa Milletvekili Muzaffer Yurttaş,

Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan,

Kayseri Milletvekili İsmail Tamer,

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır,

Tokat Milletvekili Orhan Düzgün,

İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi,

Bingöl Milletvekili İdris Baluken,

İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,

14 Mart Tıp Bayramı’na;

Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir, Sivas’ta ağır kış şartları nedeniyle yaşanan mağduriyetlere ve Sivas’ın afet bölgesi ilan edilmesi gerektiğine,

Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, yargı mercilerindeki bazı atamalara,

Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner, “İdeolojik Devletten Demokratik Devlete” adlı kitabındaki demokrasi ve özgürlük anlayışına,

Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda yaşanan olaylar sonrasında Başbakanın konuyla ilgili ifadelerine,

İstanbul Milletvekili Celal Dinçer, Kızılay Genel Müdürlüğü Kartal Hastanesi yönetiminin Kartal Şubesine bırakılması gerektiğine,

Van Milletvekili Özdal Üçer, 14 Mart Tıp Bayramı ve Kütahya’da Kürt işçilere yapılan saldırıya,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/1038) esas numaralı sözlü soru önergesini geri aldığına ilişkin önergesi okundu, sözlü soru önergesinin geri verildiği bildirildi.

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin, tarım ve hayvancılıkla uğraşan üreticilerin içinde bulunduğu sorunların; çiftçilerin üretim sıkıntılarının giderilmesine, üretilen ürünlerin değerlendirilmesi ve pazarlanmasına yönelik çözümlerin (10/191),

Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 20 milletvekilinin, özelleştirme uygulamalarının öncesi ve sonrasında yaşanan olumsuzlukların, özelleştirmeden kaynaklanan ekonomik ve sosyal sorunların ve çözüm yollarının (10/192),

Van Milletvekili Özdal Üçer ve 21 milletvekilinin, Türkiye’de eğitim fakültelerinden mezun olan öğrencilerin istihdamına yönelik Millî Eğitim Bakanlığının politikalarının ve eğitim sistemindeki sıkıntıların ve ihtiyaçların (10/193),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, (10/118) esas numaralı hekim ve diğer sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olayları hakkında Meclis araştırması önergesinin görüşmesinin Genel Kurulun 14/3/2012 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi, yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ,

İstanbul Milletvekili Türkan Dağoğlu,

14 Mart Tıp Bayramı’na;

İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, kuliste Barış ve Demokrasi Partisinden 2 milletvekilinin Bitlis Milletvekili Vahit Kiler’e fiilî saldırıda bulunduğuna,

Muş Milletvekili Sırrı Sakık, kuliste Bitlis Milletvekili Vahit Kiler’le aralarında yaşanan olaya,

Bitlis Milletvekili Vahit Kiler, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın kendisiyle ilgili beyanlarının doğru olmadığına,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

Sinop Milletvekili Engin Altay,

Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner,

13/3/2012 tarihli 77’nci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzeltmeye ilişkin birer açıklamada bulundular.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının;

1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156) görüşmeleri, Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

2’nci sırasında yer alan, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun (1/569) (S. Sayısı: 180) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı, 4’üncü maddesine kadar kabul edildi.

Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın grubuna,

Muş Milletvekili Sırrı Sakık, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın şahsına,

Muş Milletvekili Sırrı Sakık, Bitlis Milletvekili Vahit Kiler’in şahsına,

Bitlis Milletvekili Vahit Kiler, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın şahsına,

Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.

Alınan karar gereğince, 15 Mart 2012 Perşembe günü saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime 20.10’da son verildi.

 

                                               Şükran Güldal MUMCU

                                                       Başkan Vekili

 

    Mustafa HAMARAT                                                                         Fatih ŞAHİN

               Ordu                                                                                         Ankara

           Kâtip Üye                                                                                  Kâtip Üye

 

                                                                                                                                No: 106

II.- GELEN KÂĞITLAR

15 Mart 2012 Perşembe

Tasarı

1.- Türkiye İnsan Hakları Kurumu Kanunu Tasarısı (1/589) (Anayasa; Plan ve Bütçe ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/03/2012)

Teklifler

1.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane'nin; 3213 Sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/423) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2012)

2.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/424) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/02/2012)

Rapor

1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Mısır Arap Cumhuriyeti Arasında Tesis Edilen Ortak Komitenin 1/2010 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/418) (S. Sayısı: 193) (Dağıtma tarihi: 15/03/2012) (GÜNDEME)

Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, cezaevi koşullarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2421)

2.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, cezaevinde annesiyle birlikte kalan küçük bir çocuğa ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2494)

3.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Deniz Feneri davası ile ilgili bazı iddialara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2495)

4.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Eti Gümüş AŞ. İşletmesine açılan davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2496)

5.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Silivri Ceza İnfaz Kurumunda çalışan infaz koruma memurlarının sorunlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2500)

6.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, İstanbul’da başlatılan, tamamlanmayan ve âtıl durumda bekleyen kamu yatırımlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2659)

7.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Deniz Feneri Derneği Soruşturmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2729)

8.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, bazı büyükşehir belediyelerinin bütçelerine ve yapılan cezai ve idari takibata ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2894)

9.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, bir gazetenin Uludere olayı ile ilgili yapmış olduğu haberdeki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3750)

10.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, bir gazetenin Uludere olayı ile ilgili yapmış olduğu haberdeki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3751)

11.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, Balıkesir ve bölgesine fuar ve kongre merkezleri kurulmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3752)

12.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Milli Eğitim Bakanının bir açıklamasına ve yüksek öğrenim mezunlarının işsizlik sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3754) 

13.- Edirne Milletvekili Kemal Değirmendereli’nin, Gazze yönetimi tarafından Türkiye’de resmi bir Hamas ofisi açılması planlandığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3755)

14.- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu’nun, Hatay’da yaşanan sel felaketi ve su baskınlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3756) 

15.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya 1. Jandarma Er Eğitim Tabur Komutanlığı kışlasının Kastamonu’ya taşınmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3757)

16.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, yat turizmi potansiyelini olumsuz yönde etkileyeceği iddia edilen yeni düzenlemeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3758)

17.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, PKK tarafından kaçırılan kişilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3760)

18.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, Suriye’de aranan ve Türkiye’de ikamet etmekte olan bir kişiyle ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3761)

19.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli’nin, hayvanlara karşı işlenen fiillere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3762) 

20.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, yabancı heyet kabullerinin İstanbul’da yapılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3763)

21.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, terör örgütleri hakkındaki bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3770)

22.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, bazı cinayetlerin aydınlatılması için yapılan çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3772)

23.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Uludere’de sivillerin ölümüyle sonuçlanan olaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3773)

24.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, vatandaşlıktan çıkarılan ve yurt dışında yaşamak zorunda kalan kişilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3775)

25.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Türk Telekomun özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3776) 

26.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Bursa’nın Mudanya ilçesine bağlı Zeytinbağı beldesinin isminin değiştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3777)  

27.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Akdeniz Üniversitesinin organ nakli konusunda başarılı bir öğretim üyesinin ödüllendirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3778) 

28.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin’in, e-pasaport ve e-kimlik uygulamasının bir Fransız şirketine verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3779)   

29.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Mustafakemalpaşa ilçesinin bazı köylerine su sağlayan kaynağın kiraya verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3781)

30.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, ülkemizdeki mülteci, sığınmacı ve göçmenlerin sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3782)

31.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Uludere’de yaşanan olaylara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3783)  

32.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, engellilerin sorunlarına ve istihdamına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3784)

33.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, Sayıştay tarafından genel uygunluk bildirimi verilmeyen bazı hesaplara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/3787)  

34.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, protestolu senet sayısı ve illere göre dağılımına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/3788) 

35.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van depreminden zarar görenlerin barınma sorunlarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/3789)    

36.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Van depreminden sonra çadırda yaşayanların sorunlarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/3791)  

37.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın, Bolu’nun müftü ihtiyacına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/3793) 

38.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş’ın, Diyanet İşleri Başkanlığına yapılacak atamalara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/3794)

39.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, zorunlu sigortalılık süresini tamamladığı için emekli olmak isteyen belediye başkanlarının mağduriyetlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3799)

40.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli’nin, mobbing olaylarına dair verilere ve mobbingin önlenmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3801) 

41.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, SGK Başkanı ile ilgili bazı iddialara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3804)  

42.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, esnaf ve sanatkârlar için özel bir teşvik sistemi uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/3815)

43.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, esnaf ve sanatkârların elektrik kullanımında özel bir tarife uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/3816) 

44.- Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin, elektrikli bisiklet kullanımının desteklenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3817)   

45.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya 1. Jandarma Er Eğitim Tabur Komutanlığı kışlasının Kastamonu’ya taşınmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3818)    

46.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, kaçak sigara ve diğer tütün mamullerinin denetimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3820)   

47.- Manisa Milletvekili Sakine Öz’ün, Salihli ve Kula ilçelerinin bazı köylerinin altyapı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3821) 

48.- Tokat Milletvekili Orhan Düzgün’ün, Hatay mülteci kampında kalan bir örgütün sorumlularının açıklamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3822)        

49.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın, PKK tarafından kaçırılan kişilerin akıbetine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3823)     

50.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli’nin İller Bankasından alacağına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3824)           

51.- Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşek’in, Emniyet Hizmetleri sınıfına dahil edilen çarşı ve mahalle bekçilerinin özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3825)     

52.- Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşek’in, polis memurlarının özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3826)

53.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Mardin’deki bir kaymakam hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3827)  

54.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, nüfusları 750 bini aşan illerin büyükşehir olmasıyla ilgili çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3828)    

55.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Çaldıran’da bir polis memurunun bir vatandaşı darp ettiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3829)      

56.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Uludere’de meydana gelen olaylarda hayatını kaybedenlerin ailelerine verilecek tazminat miktarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3830)    

57.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, Antalya’da yaşanan elektrik kesintilerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3833)          

58.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, kesme çiçek üreticilerinin vergi ve SGK borçları nedeniyle yaşadıkları mağduriyete ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3834)    

59.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Hazine avukatları ile diğer kamu avukatlarının iş yükü ve maaşları arasındaki farka ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3835)  

60.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, karşılıksız çeklerle ilgili adli para cezası uygulamasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3836)   

61.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Ankara ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyeleri ve iştiraklerinin kullandıkları dış kredi miktarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3837)                                                          

62.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, sözleşmeli antrenör atamaları için tahsis edilen kadrolara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3838)    

63.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Türkiye’nin öğretmenlerin özlük hakları ve çalışma koşulları açısından OECD ülkeleri içerisindeki sırasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3839)            

64.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da çalışan ücretli öğretmenlerle ilgili bir açıklamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3840)  

65.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Van’da deprem sonrasında eğitim ve öğretim faaliyetlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3841)   

66.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, TÜBİTAK’ın bir öğrencinin projesini yurt dışına göndermediği iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3842)       

67.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı hakkında bir internet sitesinde yer alan ifadeleri nedeniyle bir üniversite öğrencisinin uzaklaştırma cezası almasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3843)        

68.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş’ın, “Andımız”, “Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi” gibi metinler ile milli bayramların kutlanması hususunda bazı değişiklikler yapılacağı iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3844)     

69.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nde yapılması düşünülen değişikliklere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3845)            

70.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, bir açıklamasına ve eğitim sistemine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3846)                 

71.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, taşımalı ortaöğretim uygulamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3847)                

72.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Şubat 2012 dönemi öğretmen atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3848)              

73.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, taşımalı eğitim uygulaması ve öğretmen atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3849)                

74.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, bilişim teknolojileri öğretmenlerinin atama kontenjanına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3850)                      

75.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Taşra Teşkilatı Yöneticileri Yer Değiştirme Yönetmeliğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3851)                            

76.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, yeni atanan öğretmenlere görev süresine ilişkin taahhüt belgesi imzalatıldığı iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3852)

77.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’a yapılacak yatırımlara ve bütçeden ayrılan kaynak miktarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3853)      

78.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, taşımalı eğitim uygulamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3854)                  

79.- Ordu Milletvekili İdris Yıldız’ın, Darıca 2 HES Projesi kapsamında bazı derelerin akış yönünün değiştirilmesinin yol açacağı sorunlara ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3855)                

80.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Bedir Kale Göleti ve Alpu Barajı inşaatının tamamlanmasına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3856)                                                          

81.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Çekerek-Süreyya Bey Barajı inşaatına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3857)                                                          

82.- Muş Milletvekili Demir Çelik’in, Goşkar Deresi üzerine kurulması planlanan HES inşaatına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3858)                                                          

83.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, GAP kapsamındaki baraj ve HES santrali inşaatlarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3859)                                                          

84.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Ilısu Barajı inşaatına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3860)                                                           

85.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Ilısu Barajı inşaatında çalışan personele ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3861)                                                          

86.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’a DSİ Genel Müdürlüğü tarafından yapılacak yatırımlara ve bütçeden ayrılan kaynak miktarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3862)                                                           

87.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, hızlı tren projesinin tren seferlerini aksatmasının sebep olacağı sorunlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/3870)                                                           

88.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, Trabzon Güney Çevre Yolu Projesine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/3871)                                                          

89.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, yapılması planlanan havaalanı kavşağı ihalesine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/3872)                                                          

90.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, hızlı trenin iki taraflı korunması için hattın ihata altına alınacağı iddiasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/3873)                                                          

91.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır-Eğil-Dicle yolu inşaatına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/3874)                                                          

92.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Lice-Alacakaya-Arıcak yolu çalışmalarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/3875)                                                          

93.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Silvan çevre yolunun yapılıp yapılmayacağına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/3876)                                                          

94.- İstanbul Milletvekili Osman Taney Koruktürk’ün, Yunanistan’daki Türk vakıflarının ve vakıf mallarının yönetimine ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3878)                                                          

95.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Bakanlığın istihbarat birimleri tarafından düzenlenen güvenlik soruşturmaları ve raporlara ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3879)                                                          

96.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’a yapılacak yatırımlara bütçeden ayrılan kaynak miktarına ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/3881)      

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Ağrı Milletvekili Halil Aksoy ve 21 Milletvekilinin, cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin sağlık sorunları ile meydana gelen insan hakları ihlallerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/194) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/10/2011)

2.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici ve 21 Milletvekilinin, HES projelerinin çevreye etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/195) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/10/2011)

3.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 24 Milletvekilinin, başta kayıt dışı plaka edinimi ve korsan taksicilik olmak üzere taksici esnafının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/196) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/10/2011)

 


15 Mart 2012 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Mustafa HAMARAT (Ordu)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79’uncu Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 97’nci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir’e aittir.

Sayın milletvekilleri, lütfen biraz sessiz olursak Sayın Milletvekilimizi daha iyi dinleyebileceğiz.

Buyurun Sayın Kaşdemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.-  GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Çanakkale Milletvekili İsmail Kaşdemir’in, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 97’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 97’nci yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Çanakkale, bu aziz milletin bir kez daha şahlandığı yerdir. Çanakkale, bu toprakları kutsal bir vatan olarak ölümüne sahiplediğimiz bir vatan parçasıdır. Çanakkale, bir milletin uyandığı, küllerinden yeniden doğduğu, birlik ve beraberlik ruhunu anıtlaştırdığı topraktır.

Koca Seyit’in yalnız bir top mermisini değil, bir milleti sırtlandığı yerdir Çanakkale.

Allah’ı arzu edip akşama kavuşan Yahya Çavuşların kahramanca çarpıştığı yerdir Çanakkale.

Kurtuluş Savaşı’mızın girizgâhı, cumhuriyetimizin ön sözünün yazıldığı yerdir Çanakkale.

Mazlumun zalime karşı galebe çaldığı, Asım’ın neslinin namusunu çiğnetmediği yerdir Çanakkale.

Çanakkaleli Mahmutoğlu Abbas’ın, Urfalı Davutoğlu Abidin’in, Elâzığlı Süleymanoğlu Zülfü’nün, Vanlı Ahmetoğlu Abdullah’ın, Üsküplü Hamitoğlu Abbas’ın yan yana, omuz omuza, ortak bir vatan, ortak bir gelecek için can verdikleri yerdir Çanakkale.

Filistinli, Bosnalı, Yemenli, Kerküklü kardeşlerimizin şehit olduğu yerdir Çanakkale.

“Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini, yok imiş kurtaracak bahtı kara maderini!” diye haykıran Türk milletinin feryadına “Vatanın bağrına düşman dayamışsa hançerini, bulunur elbet kurtaracak bahtı kara maderini!” diye karşılık veren başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve şanlı kumandanlarımızın tarih sahnesine çıktığı yerdir Çanakkale.

“Bu vatan kimin?” diye sual edenlere karşılık “Bu vatan toprağın kara bağrında sıradağlar gibi duranlarındır.” diye cevap veren ve toprağın kara bağrında sıradağlar gibi duran vatan evlatlarının ortaya çıktığı yerdir Çanakkale.

Bir büyük komutanın ileri atılıp milletine ölmeyi emrettiği ve milletinin de ölmekten bir an bile geri durmadığı yerdir Çanakkale.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çanakkale savaşları vatanseverlik, fedakârlık, cesaret gibi yüksek faziletlerin kahramanca sergilendiği bir destandır. Hiçbir cephe, hiçbir savaş, Çanakkale kadar tarihin akışını bütünüyle değiştiren bir etkiye sebep olmamıştır. Eğer bu necip millet “Çanakkale geçilmez!” diye haykırmasaydı, bu sözünün gereğini yerine getirmeseydi bugün sadece bu toprakların değil bütün bir dünyanın kaderi değişecekti.

Çanakkale’de ortaya konan istiklal mücadelesi eşsiz bir destandır. Bu eşsiz destanı yazan gazilerimizin, şehitlerimizin, Mehmetçiklerimizin her birini huzurlarınızda rahmetle ve minnetle anıyorum. Çanakkale’de elde ettiğimiz zafer, bir milletin, üstelik şanlı bir milletin yeniden küllerinden doğuşuna vesile olmuştur. Sona doğru yaklaşan bir imparatorluğun içinden güçlü bir cumhuriyetin, Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşuna vesile olmuştur.

Milletimizin her ferdinin ecdadımızın ortaya koyduğu bu mücadele ruhundan, bu fedakârlıktan çıkaracağı çok büyük dersler vardır. Bu millet geçmişte hiçbir millete boyun eğmemiştir, bugün de eğmeyecektir. Bu millet geçmişte bağımsız ve hür olmuştur, ilelebet bağımsız ve hür olacaktır. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar) Kurtuluş Savaşı’mızdaki “Ya istiklal ya ölüm!” kararımızın arkasında işte bu gerçek yatıyor. Şundan eminiz ki: Aydınlık geleceğimiz için çabalayan her vatandaşımızın yüreğinde mutlaka bir Çanakkale ruhu vardır. Bugün, belki de en çok ihtiyaç duyduğumuz ruh Çanakkale ruhudur. Çanakkale ruhunun yaşatılması için ve gelecek kuşaklara aktarılması için AK PARTİ hükûmetleri döneminde bu destanın yazıldığı topraklara, şehitliklere ve tarih mirasımıza yapılan yatırımlar nedeniyle hükûmetlerimize ve Sayın Başbakanımıza çok teşekkür ediyorum çünkü AK PARTİ iktidarlarının yaptığı yatırımlar sayesinde, şehitlerimizin yattığı topraklar oradaki manevi atmosfere yaraşır bir hâle gelmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çanakkale savaşları dünya tarihine Mehmetçiğimizin asil duruşu sayesinde bir centilmenler savaşı olarak geçmiştir. Bakınız, Çanakkale’deki manzarayı, Çanakkale’deki kahraman Mehmetçiğin tarifini Mehmed Âkif nasıl yapıyor?

“Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar.

O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,

Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor.

Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât!

Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât.

Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,

Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.” (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL KAŞDEMİR (Devamla) – İşte, Çanakkale’de destan yazan heyecan ve ruh budur. Bu Mehmetçik, tarihe sığmayacak, makbere sığmayacak, asırlara sığmayacak kadar kahraman bir Mehmetçiktir. Ruhları şad olsun, Allah onlardan razı olsun.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaşdemir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Alkışlarımız AK PARTİ’yle ilgili söylediklerine değil, diğer kısımlarınadır. Tutanaklara öyle geçsin.

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz Van depremi hakkında söz isteyen Van Milletvekili Özdal Üçer’e aittir.

Buyurunuz Sayın Üçer.

2.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van depremine ilişkin gündem dışı konuşması ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Van depremiyle ilgili gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Van depremi belki çok konuşuldu, farklı açılardan çok değerlendirildi ama depremzedelerin sorunlarının çözümü noktasında gelinen noktayı hatırlatmak üzere bugün söz almış bulunuyorum.

Çok kısa bir sürede, Van depremiyle ilgili, depremzedelerin yaşamış olduğu sorunlarla ilgili tam kapsayıcı bir söylemi nasıl dile getiririm bunu bilemiyorum ama bugün almış olduğum telefondan başlayarak vatandaşın sorununu paylaşmak istiyorum sizlerle.

Rojbin Bor adında bir kadın beni aradı bugün. 12 nüfuslu bir aile olarak -ki ailelerinin belli diğer bireylerinin il dışına çıkmış olmasından dolayı bir araya gelmiş 12 kişi- bir sivil toplum örgütünün kendilerine vermiş olduğu bir çadırda kalıyorlar fakat Valiliğin çadırlarda kalmayı yasaklamasından dolayı kalacak yer bulamıyorlar. Bu aileye, kiracı oldukları için, konutları olmadığı için konteyner verilmemiş, çadır da verilmemiş. Valiliğin, olur da, bir çadır olayı, vakası gerçekleşir diye engellemesinden dolayı, sivil toplum örgütünün vermiş olduğu çadırda kalmaları da engelleniyor. Bunun gibi kaç aile var. Hükûmetin bununla ilgili bir çalışması olmuş mu? Hayır. Van’da kiracı olup da mağdur olan kaç aile vardı? Bunların kaç tanesi il dışına göç ettirildi Valilik kanalıyla? Bunlar tekrar Van’a geldiğinde nasıl ikamet edilecekler? Barınma sorunları nasıl karşılanacak?

Değerli arkadaşlar, Van Valisi başta olmak üzere, Hükûmet yetkililerinin Van depremiyle ilgili yaptığı tek şey, konteynır ihaleleri ve kamu ihaleleriyle kamu malını nasıl kaçırırız hesabı. Milyonlarca lira, duyarlı vatandaş tarafından, yurt dışından, yurt içinden duyarlı vatandaş tarafından afet yardımı olarak gönderildi. Devletin vatandaşa yardım etmesi gereken bir durumda, vatandaş devlete yardım etti ama o milyonlarca lira nereye gitti, kimse bilmiyor. Valinin çelişkili açıklamalarına Hükûmet göz yumuyor. Yani kamu giderlerini, bir şekilde kılıfına uydurup kendi yolsuzluklarına malzeme yapanlar çapulcudurlar. Bunu kim yaparsa yapsın bu çapulculuğa göz yumanlar da bunun ortağıdırlar. Milyonlarca insan, sayısı 1 milyona varmış insan güruhu depremden muzdarip, çadırlarda barınıyor ve kendi bulunduğu ilde barınamıyor, gidip Kütahya Emet’te inşaat işçisi olarak çalışıyor ve onlara linç girişimleri bizzat Hükûmet tarafından organize ettiriliyor. Binlerce insan… Neden dağıtılmıyor?

Bir demokratik sivil toplum örgütünün basın açıklamasında milyonlarca liralık gaz bombası harcanırken, linç girişimde bulunan kitleyi dağıtmak için güvenlik güçleri neden seyirci kalıyor? Sivas katliamının unutulmaması için, zamanaşımına uğramaması için en masum demokratik tepkisini dile getiren kitleye gaz bombasıyla saldıran güvenlik güçleri neden Kütahya Emet’te seyirci kalıyor? İşte bunun ismi faşizmdir ve bu faşizme karşı başta Van halkının, Kürt halkının, Alevilerin boyun eğmesini bekliyorsa Hükûmet, çok bekler. İnsanların onurlu mücadelesi, bu Hükûmetin faşizan tutumlarına karşı elbet başarılı olacaktır.

Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Üçer.

Hükûmet adına Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar konuşacaktır.

Buyurunuz efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; değerli milletvekilimizin buradaki açıklamalarına cevap vermek istiyorum ve Van’da yapmış olduğumuz çalışmaları da burada sizinle paylaşmak istiyorum.

Van’da tabii ilk olarak 23 Ekimde büyük bir deprem yaşadık. Depremin ardından aynı gün Türkiye Cumhuriyeti’nin Hükûmeti Van’daydı ve bugün Van’da bizim kontrolümüzde, Hükûmetin kontrolünde, Valiliğin kontrolünde, devletin kontrolünde çadırlarda kalan bir tek kişi yoktur. Biz, kiracı-ev sahibi ayrımı gözetmeksizin evsiz kalan herkese çadır verdik. Tabii, çadırlardan sonra konteyner... Türkiye'nin kapasitesi, Türkiye'nin konteyner yapma kapasitesi o sürede yetmediği için konteynerde bir aksama oldu ama bugün itibarıyla Van’da evlerinde oturamayan tüm insanlarımız konteynerlerdedir kiracı olsun ev sahibi olsun kim olursa olsun. Fakat bunun dışında…

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Başkanım, ben telefonunu vereyim, arayın sorun. 

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Efendim, bakınız, çok değerli milletvekilleri, ferdî olayları tamamına teşmil etmemek lazım. Biz Hükûmet olarak, devlet olarak, Millet Meclisi olarak Van’la bütünleştik. Van’da şimdi bir anket yapsanız nedir memnuniyet bunu görürsünüz ama ben Van’a gidiyorum, belki de Van milletvekilleri kaç, 8 tane mi milletvekili var bilmiyorum, 8 tanesinden daha çok Van’a gittim. Belki süre olarak orada kalmadım, köylerine gittim, kentine gittim.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Niçin gittiğiniz önemli.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Şimdi, Van’da -dünyanın neresinde, hangi hükûmet- nasıl yapacaktık bunu çok değerli milletvekilleri? Yani 16 bin konutun ihalesini yaptık, 16 bin konut. 30 bin konteyner getirdik. Bunu Türkiye'nin neresinde varsa Gaziantep’te, İzmir’de, Adana’da, İstanbul’da, Kocaeli’de, nerede konteyner yapan varsa getirdik. Konteynerin tanesini ortalama olarak -oraya, yerine maliyeti, yerine konulmuş maliyeti- 11 bin-12 bin liraya mal ettik. Konutların maliyetleri de düşüktür, araştırın, bakın. Tabii ki biz bunları 21/b’ye göre yaptık, davetli yaptık. Nasıl yaptık? TOKİ’ye iş yapan, Türkiye’ye iş yapan, özellikle Doğu’daki müteahhitlerden en iyilerini davet ettik, her ihaleye 20 tane, 30 tane müteahhit davet ettik. Aralarında kırdılar, aldılar. Niye? Çünkü biz insanımızı dışarıda bırakamazdık. Van’da, Van’ın çevresinde 43 kilometre çevre yolu var. Bu çevre yolu şu anda hızlı bir şekilde devam ediyor.

Van’ın su ihtiyacı var. Van’a Gürpınar’dan, Şamran’dan gelecek olan bir su var. Yine, Van Erciş’ten gelecek su var. Her ikisinin de ihalesi bitmek üzere.

Yine Van Belediyesinin kendisinin yapması gereken altyapılar var, elektrik altyapısı var, temiz su, içme suyu ve kullanma suyu şebekesinin dağıtım ihalesi var, atık suların arıtma ihalesi var, bunların hepsini biz yapıyoruz, devlet olarak yapıyoruz. Van Belediyesinin imkânları yoktur, deprem olmuştur, bizim belediyemizdir ve imar planlarını Van Belediyesiyle beraber Çevre ve Şehircilik Bakanlığı  Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğü olarak sözleşme yaptık ve imar planlarını beraber yapıyoruz Van Belediyesinin yapması gereken. 100.000’lik planlar, 25.000’lik planlar, çevre düzeni planları, 5.000’lik nazım imar planları ve 1.000 ölçekli uygulama planlarını beraber yapıyoruz.

Yine, Van’ın merkezinde yapmış olduğumuz çok ciddi çalışma var. Van’ı biz nasıl gerçekten bir bölge şehri yaparız, nasıl Van’ın cazibesini artırırız, nasıl Van’ı marka şehir yaparız, Van Gölü’nü nasıl kurtarırız, Van’ın tüm çevresinde nasıl kuşaklama kolektörü yaparız, arıtma tesislerini nasıl yaparız? Gece gündüz bunların çalışması içerisindeyiz. Planlarımızı yaparken zemin etütlerimizi, hava kirliliğini, çevre düzenini, şehir içerisinde gerek Cumhuriyet Meydanı gerekse şehir merkezindeki yapılan yerle şehir merkezindeki esnafın da korunması suretiyle çevre yolunda yeni yapılan Kevenli’de, Edremit’te, Bostaniçi’nde, Kalecik’te yapılacak olan yerleşimlerin merkezle olan ana aksla, ana arter yollarını da nasıl yaparız, bunu Van’la beraber… Ama tabii gidiyorsun Van’a, Van Belediye Başkanı’nı arıyorum üç sefer, dört sefer yardımcısını gönderiyor. Olsun, yardımcısını göndersin. Gittiğim zaman Van milletvekillerini arıyorum onlarla görüşmek istiyorum, bölge milletvekillerini arıyorum onlarla görüşmek istiyorum. Biz Van’da kesinlikle herhangi bir kafamızı karıştıracak bir işin içerisine girmeyiz, giremeyiz; böyle bir şey yapmadık, yapamayız. İhaleleri nasıl yapacaktık? Buyurun gelin beraber yapalım. Konteyner ihalelerini nasıl yapacaktık? Nereden bulduysak oradan aldık. Baktık TOKİ yetiştiremiyor dedik ki: Afet Acil Durum Yönetim Kurulu Başkanlığına: “Bir taraftan siz ihale yapın, bir taraftan TOKİ yapsın.”

Tabii ki sivil toplum kuruluşları da çok yardım ettiler, AKUT geldi yardım etti, şirketler geldi, Vanlı iş adamları geldi yardım etti, bölge iş adamları geldi yardım etti, yurt dışından yardım geldi, İran’dan geldi, diğer Körfez ülkelerinden geldi, hepsinden Allah razı olsun. Yardımların hepsine biz teşekkür ediyoruz, hepsini de kabul ettik, insanımıza da adaletli bir şekilde nasıl bunları tevzi ederiz bunların içerisine girdik. Fakat, bu tip işlerde, bu dünyanın her tarafında oluyor saygıdeğer milletvekilleri, yani birtakım açıkgözlükler maalesef oluyor, yüzde 3’te olsa, yüzde 2’de olsa bunlar oluyor, bunları biz engellemek zorundayız.

Van’da 2 sefer Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından kadro istedim, bizzat ben istedim, 2 sefer bize 2 bin kişilik geçici işçi kadrosu verdi oradaki insanlarımız mağdur olmasın diye. Bunları kimden aldık biz? Van’ın içerisinde yanılmıyorsam 34 mahalle var, 34 mahalle muhtarından -5 bine çıktı sonra, 3 bin daha aldık- hepsine dedik ki: “Getirin, bize 20’şer tane verin.” Ondan sonra yine köylerden, Van’ın merkezde 94 köy var, Erciş’te de 85 civarında zannediyorum köy var -orada da, Erciş’te merkezde de 13 köy var- bütün mahalle muhtarlarını bizzat ben kendim topladım, onlardan mağdurları… Dedim ki: “Sakın haksızlık yapmayın, sakın akrabalarınızı getirmeyin.” Bir de kendimiz de ekip kurduk, onları da araştırdık, bunları işe yerleştirdik. Arkasından, bugün yine Afet ve Acil Durum Yönetiminin bağlı olduğu Sayın Başbakan Yardımcımız toplantı yaptı: Van’da bizim acil olarak yapmamız gereken nedir? Kamu binalarını nasıl yaparız? Oradaki diğer yardımları biz nasıl daha hızlı bir şekilde yaparız?

Mesela, köylere gittik biz, baktık ki köylüler bize diyor ki: “Sizin yaptığınız evler bizim işimizi görmüyor. Bizim daha evvel yerleşik düzenimiz var. Tarım yapıyoruz, hayvancılık yapıyoruz, evimizi büyütüyoruz. Ailelerimiz büyük, nüfuslarımız büyük bizim, evimizi yaptıktan sonra hemen yanına bir ev daha takıp çocuğumuzu evlendiriyoruz. Onun için bizim evlerimizi siz yapmayın.” Sadece sekiz köyde heyelan var, bunları inceliyoruz, bu heyelan olan sekiz köyü yeni yapacağız, toplu hâlde yapacağız, sosyal donatılarıyla birlikte âdeta bir modern hayatın gerektirdiği donatılarla bezenmiş yerleşim birimi tarzında yapacağız, fakat diğer 94 köyün 85 tanesini, neyse, bunları kendilerine 40 bin lira yardım, yine iki yıl ödemesiz, yirmi yıl vadeli ve faizsiz kredi vereceğiz; 15 bin lira da, affedersiniz, ahır kredisi vereceğiz, yani 55 bin lira. Vatandaş bundan daha çok memnun. Hem Van köylerinde, merkez köylerinde hem Erciş’in köylerinde yaklaşık bunlar da 7 bin civarında konut yapıyor. Yani 15 bin küsur konutun ihalesi yapıldı. Köylerde yapılacak olan, evini yapana yardım metoduyla yapılacak evlerle birlikte, Van’da bu deprem kapsamında yaklaşık 22 bin küsur, 23 bin konut yapılmış olacak. Bunların inşaatları süratle devam ediyor.

Şu anda kış şartlarında inşaatlarımızı biz nasıl yaparız, onun tedbirlerini alıyoruz; betonu ısıtıyoruz, betona katkı malzemesi koyuyoruz. İnanın, Van’da agrega ocakları yetmiyor, yeni agrega ocakları açmak suretiyle... İşte,  çimento yetmiyor, Van Çimento Fabrikası yetmiyor “Komşu illerden çimento nasıl getiririz, bunu nasıl yaparız?” diye bunun çalışması içerisindeyiz. Hatta Van’da biz, gidip orada Erciş’te veyahut da Ağrı’da veyahut da Bitlis’te bir prefabrik ev fabrikası kurup da bunları hızlı nasıl yaparız, bu arayışların içerisine gittik. Ama inşallah Van’ımızı, Vanlımızı önümüzdeki kışın açıkta bırakmayacağız, buradaki herkesi evine yerleştireceğiz.

Tabii ki devlet olarak biz, orada konteyner geciktiği zaman insanlarımızı açıkta bırakamazdık. Türkiye'nin çeşitli taraflarına bunları gerek kamu kuruluşları ve diğer kuruluşlara da yerleştirdik. Bunlarla da ilgileniyoruz, bundan sonra da bunlarla ilgilenmeye devam edeceğiz.

Van’ın merkezindeki şebeke ihalesini bitirmek üzereyiz. Yani belediyenin yapması gereken, yaklaşık 20 milyon TL’lik bir iş; altından, yine elektrik işini, yine belediyenin talebi doğrultusunda bitirmek üzereyiz. Şamran’dan gelecek olan şebeke suyu, yaklaşık toplam Van ve Erciş’in ikisinin suyu, uzaktan getirilecek yani isale hattı olarak gelecek suların toplam maliyeti 200 milyon TL’dir. Bunları yapmak zorundayız.

Van’ın çevre yolu, yapılan, devam eden çevre yolunun toplam kamulaştırmalarla birlikte ihale bedeli, rakamlarında -ufak tefek yanlışlık olabilir- yaklaşık bu da 150 milyon TL’dir.

Yine bu çevre yolundan itibaren, yine Bitlis yoluna yapılacak olan 13,5 kilometre ilave bir yol var ve yine yerleşim birimlerinden şehir merkezine gelecek olan 3,5 kilometre, 2,5 kilometre, 1,5 kilometre Kalecik’ten, Edremit’ten, Bostaniçi’nden gelecek olan yollar var. Bunların da ihalelerini yaptık, bunlar da süratli bir şekilde devam ediyor.

Yine, iş yeri kredisi olarak iş yerleri hasar görenlere de kredi veriyoruz, hafif hasar görenlere de hibe tarzında 1.250 TL para veriyoruz. Bunu Kütahya’ya da vereceğiz, Kütahya’da da bu tip hafif hasar gören evinin işte, sıvasıdır, badanasıdır çatlayanlara, boyası dökülenlere de hibe tarzında veriyoruz. Orta hasar görenlere de, evini yapanlara 40 bin TL, ahır kredisi olarak 15 bin TL, iş yerlerine 15 bin TL -yalnız iş yerlerininki iki yıl ödemesiz sekiz yıl vadelidir, yüzde 4 bunun faizi var iş yerleri için- orta hasarlı yani güçlendirme yapacak olanlara bilimsel bakımdan, teknik bakımdan evini güçlendirme yapacak olanlara da yine 15 bin TL faizsiz kredi veriyoruz. İş yerlerine de aynı şekilde, güçlendirme yapacak olanlara da 10 bin lira yine kredi veriyoruz. Yine az hasarlı olanlara tamirat, boya, badana yapacak olanlara da hibe tarzında -ne kadar varsa hepsine- 1.250 lira kredi veriyoruz.

Tabii ki, bu deprem bizim için çok büyük acı oldu, 260’ın üzerinde insanımızı kaybettik, Van’da çok büyük bir ekonomik sıkıntı oldu, Van’ın esnafında olsun, insanında olsun çok ciddi bir travma oldu ama inşallah bunu Van için, Van’ın toplam 1 milyon 300 bin nüfuslu insanı için şansa dönüştüreceğiz. Van’ın yerleşik merkezindeki 400 bini aşan nüfusu için inşallah bu sene Meclis kapanmadan önce başarabilirsek, eğer yetişmezse yıl sonuna kadar Van’ı da mutlaka büyükşehir yapacağız; büyükşehir yaptıktan sonra Van Belediyesinin gelirleri daha da artacak, Van Belediyesinin gelirleri artınca Van’ın yüzölçümünün tamamına, ilçelerinin ve köylerinin tamamına daha ciddi şekilde hizmet götürecek.

Bu bakımdan dünyayla mukayese ettiğimiz zaman Van’da yapmış olduğumuz bu başarılı çalışmaları herkesin desteklemesi lazım; başta Van milletvekillerinin, 8 milletvekilimizin, tüm Meclisimizin desteklemesi lazım. Bizim de şevkle bu Van’da yapacağımız yatırımları, yoldur, sudur, elektriktir, altyapıdır, çevre düzenlemesidir, arıtma işlerini süratle bitirmemiz lazım. 

Bu bakımdan bu fırsatı verdiğiniz için ben tekrar teşekkür ediyorum. Vanlılarımızın da Van insanımızın da inşallah bu 2012 yılı sonuna kadar çok daha mutlu ve refah içerisinde yaşayacakları bir Van’ı kuracağımızı da burada sizlere ifade etmek istiyorum.

Tekrar hepinize teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bayraktar.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Üçer.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Bakan kamuyu ve Meclisi doğru bilgilendirme sorumluluğundadır. “Hiç kimse dışarıda kalmamıştır.” diye bir cümle kullandı, “Herkes konteyner almıştır.” diye bir cümle kullandı, bunun doğru olmadığını ifade etmek üzere söz almak istiyorum.

BAŞKAN – Kayıtlara geçti efendim, doğru olmadığını söylediniz.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Ayrıyeten “Milletvekillerini aradım.” diye… O konuyla ilgili, milletvekilleriyle ilgili konuda bilgi vermek istiyorum.

BAŞKAN – Sisteminizi açarsanız söz vereceğim; kısa bir söz sizin hakkınız, vereceğim. Sisteme girerseniz lütfen, vereceğim size söz.

Buyurunuz Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, Sayın Bakan Van’da yapılan ihaleleri doğulu müteahhitlere verdiğine ilişkin bir ifade kullandı.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Hepsini değil, bir kısmını.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ama bakın, bu ülkenin doğulusu, batılısı, kuzeylisi, güneylisi, Anadolu’nun her yerinde yaşama ve iş yapma hürriyetine sahiptir. Lütfen bunu tavzih ediniz. Etnik kimliklerine göre mi, neye göre ayırt ettiniz? Böyle bir ihale sistemi olabilir mi? Bu ifadenin düzeltilmesi gerektiğini ifade ediyorum. Böyle bir şey olur mu? Doğulu müteahhitler... Yani böyle bir ayrımcılığı, böyle bir kategorileştirmeyi son derece yanlış gördüğümü ifade etmek istiyorum. Bu doğulu müteahhitleri neye göre seçtiniz o zaman?

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Vural.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, “doğulu müteahhit” demek etnik kimlik demek değildir.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bakan.

Kürsüye gelin lütfen, kürsüden. Sürenizi de kullanmamıştınız.

Buyurunuz.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizim ayrım yapmadığımızı ifade etmek için böyle bir söz kullandım. Yani o yöredeki insanlar orayı daha iyi biliyorlar deyince, biz tabii ki orayı iyi bilen, o yöreyi iyi bilen müteahhitleri çağırmada, davet etmede öncelik tanıdık, bunu ifade ettim.

Tekrar aynı şeyi söylüyorum…

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Batıdakileri batıdakilere mi veriyorsunuz? Öyle şey olur mu!

OKTAY VURAL (İzmir) – Ne demek ya! Yani batıyı da batıdakiler bilir, onlar da orada iş yapsın. Bu yanlış bir mantık! Bu yanlış bir mantık!

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Hayır, değerli milletvekilleri, Türkiye'nin her tarafından müteahhit orada var, Türkiye'nin her tarafından orada müteahhit… 35 tane…

OKTAY VURAL (İzmir) – Bu yanlış bir mantık! Böyle bir şey olmaz!

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) –  Biz orada az az iş verdik. Niye? Herkes çabuk bitirsin diye. Ama özellikle o bölgenin insanlarına öncelik tanıdık. Bunu burada ifade ediyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Öyle bir şey olmaz, yanlış.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Yani biz, işini temiz yapan, işini iyi yapan, işini temiz yapan…

OKTAY VURAL (İzmir) – Ayrımcılık yapıyorsunuz.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Türkiye’nin her tarafından müteahhitler orada var; listesini sizlere verebilirim. Bir ayrım yapmadık.

OKTAY VURAL (İzmir) – Siz dediniz.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Herhangi bir ayrım yapmadık kesinlikle.

OKTAY VURAL (İzmir) – Neye göre seçiyorsunuz?

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Daha nasıl ayrım yapacaksınız ya?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Fakat Kamu İhale Kanunu 21/b maddesi der ki: “Acil işlerde yörenin özellikleri, işin özelliği ve işin mahiyeti bakımından müteahhitleri seçip…” Kaç tane? 7 tane, 10 tane…

OKTAY VURAL (İzmir) – “Yörenin özellikleri” diyor, müteahhidin özellikleri demiyor ki.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Her işe 20 tane müteahhit çağırdık, her işe 20 tane… Verdiğimiz fiyatlar bellidir. Çok ucuz fiyatlarda…

OKTAY VURAL (İzmir) – O zaman siz yandaşlarınıza da ayrı ihale yapıyorsunuz.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Hiç yandaşımız yok. Bu, büyük bir bühtandır. Bu ifade çok büyük bir…

OKTAY VURAL (İzmir) – Siz söylediniz.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Evet, biz doğuda iş yapan doğulu müteahhitleri çağırmakta biraz daha pozitif ayrımcılık…

OKTAY VURAL (İzmir) – Ne demek ya? Zihniyete bakın ya!

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Öyle saçma şey olur mu?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Evet, aynı şekilde, orada iş yapan, orada iş beceren…  Kamu İhale Kanunu’nu açarız, bakarız. Bu böyledir.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Doğu-batı diye ayrım mı olur?

OKTAY VURAL (İzmir) – Böyle bir doğu-batı ayrımı yapmayın; yazıktır, günahtır.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Ayrım yapmadık, ayrım yapmadık. İşlerin selameten bitmesi bakımından 35’in üzerinde müteahhit vardır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Anadolu’nun doğulusu da batıda iş yapar, batılısı da doğuda iş yapar.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Türkiye’nin her tarafından orada müteahhit vardır; doğudan da, batıdan da. Türkiye’nin 780 bin kilometrekaresinin müteahhitlerinden çağırdık.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bu vatan hepimizin; herkesin yaşama hürriyeti var, iş yapma hürriyeti var.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Türkiye’nin her tarafının müteahhitleri Van’da şu anda iş yapıyor.

OKTAY VURAL (İzmir) - Sakat bir düşünce! Sakat düşünce bu!

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Ama özellikle biz, Van’ın esnafını korumak için, Van’ın depremden gördüğü yarayı daha kolay atlatmak için orada biraz daha ayrıcalıklı düşündük. Bunu özellikle ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bayraktar.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Müteahhitler esnaf mı oluyor? Ne zamandan beri esnaf oldu müteahhitler?

OKTAY VURAL (İzmir) – Şu çarpık düşünceye bakın ya! Olur mu ya? “Doğulu müteahhit” ne demek ya?

BAŞKAN – Sayın Üçer, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın gündem dışı konuşmaya cevabına ilişkin açıklaması

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkanım, teşekkürler.

Sayın Bakanın Hükûmet sorumluluğunda yapmış olduğu açıklamada belirtmiş olduğu olumlu icraatları desteklediğimizi belirtmek isteriz. Çünkü Hükûmetin sorumluluğu olumlu çalışmaktır. Yani bir yerde bir sorunun çözümü için bir icraatta bulunulmuşsa, bu konuda bizim “Bunu niye iyi yaptınız?” demek gibi bir durumumuz yok. Ama Hükûmetin sorumluluğu bütün sorunları eksiksiz çözüme kavuşturmaktır. “Vatandaşlardan konteynersiz kimse kalmamıştır.” diyor. Biz bunun gibi yüzlerce aileyi tespit edip Bakanlığa iletebiliriz.

İhaleler noktasında şunu sormak isterim: Hangi milletvekilinin… “Vanlı milletvekili” diyor da ben bugün milletvekiliyim ve bugüne kadar, Sayın Turizm Bakanımızın dışında hiçbir bakanın, bir programına davet ettiğine tanıklık etmedim. Hiçbir çalışmaya ortak edilmediğimizi açıkça belirtmek istiyorum. Hangi Vanlı milletvekilinin akrabalarının Van’daki yıkım ve konteyner ihalelerinin çoğunu aldığını açıklayabilir mi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Üçer.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Millet çadırlarda yanıyor!

ÖZDAL ÜÇER (Van) - Millet çadırlarda yanarken bizim ihale usulsüzlüklerini dile getirmemiz kabahat olmamalı.

BAŞKAN – Olmamalı…

Gündem dışı üçüncü söz, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 97’nci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan’a aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Soydan.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan’ın, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 97’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET SERDAR SOYDAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 97’nci yılı nedeniyle söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, Birinci Dünya Savaşı’nın en kritik aşamalarından Çanakkale savaşları, siyasal ve askerî sonuçlarıyla Türk ulusunun yazgısını ve tarihin akışını değiştirmiştir. Dünya Çanakkale’de Türk insanının kahramanlığına, cesaretine, onurlu direnişine tanıklık etmiştir. Çanakkale’de gösterdiğimiz üstün başarı, ulus olma bilincinin de tohumlarını atmıştır.

Çanakkale savaşlarının Türk tarihi yönünden en önemli sonuçlarından biri de dünyanın genç komutan Mustafa Kemal’i tanımış olmasıdır. Mustafa Kemal, Çanakkale cephesindeki üstün başarılarıyla herkesin sevgi, saygı ve hoşgörüsünü kazanmıştır. Böylelikle büyük bir komutan ve önder olarak yakın gelecekte Türk ve dünya tarihinde oynayacağı rolün işaretlerini Çanakkale’de vermiştir. Çanakkale Savaşı’nın stratejisi asla unutulmayacak.

İngilizler ve Fransızlar bu savaşı kaybetmelerini tarihlerinin en büyük beceriksizliği olarak hatırlarken biz onlara şunları söyleyeceğiz: “Hayır, çok iyiydiniz. Ordunuz, stratejiniz, askerleriniz, silahlarınız çok iyiydi ancak bunlarla bizi yenmenize imkân yoktu çünkü hesaba katmadığınız bir şey vardı; biz vatanımız için çarpışıyorduk, siz emperyalizm için çarpışıyordunuz.”

Değerli arkadaşlar, Çanakkale savaşlarını benzersiz kılan işgalci devletlerin dönemin en muazzam savaş gemileri ve binlerce askeriyle Boğaz’ı kuşatıp arsızca saldırması değil, gökten yağmur gibi yağan, ateşe göğsünü siper eder aziz Mehmetçik’tir. Çanakkale’yi Çanakkale yapan bitmek tükenmek bilmeyen düşman mermilerinin sesi değil, yaralı düşman askerlerini sırtına alarak, düşman mevzisine kadar götürerek işgalci askerlere insanlık dersi veren kahraman Mehmetçik’tir. Çanakkale’yi Çanakkale yapan cepheye gönderdiği oğluna “Ya şehit ol ya gazi.” diyerek vatanın her bir karış toprağını evladının canından üstün tutan Türk anasıdır.

Üzerinde yaşadığımız bu kutsal vatan topraklarını, milletimizin varlığını, birliğini ve beraberliğini, ölümsüz sembolleri bizlere armağan eden aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, şükranlarımızı sunuyoruz. İçte ve dışta dost düşman tüm cihan bilmelidir ki atalarımızın emaneti olan yurt topraklarını sonsuza değin koruyacak, çağdaşlaşma çabalarını sürdürecek, laik ve demokratik cumhuriyeti yeni eserlerle daha da ileriye taşıyacağız çünkü bu, gururumuz ve kıvanç kaynağımız şehitlerimize borcumuzu ödeyebilmenin tek yoludur.

Sayın milletvekilleri, sözlerimi Bülent Ecevit’in dizeleriyle sürdürmek istiyorum:

“Söyle arkadaşım” dedi Anadolulu Mehmet

yanıbaşındaki Anzak erine,

“Nereden kopup gelmişsin,

neden çökmüş bu mahzunluk üzerine?”

“Dünyanın öbür ucundan” dedi gencecik Anzak,

“Öyle yazmışlar mezar taşıma,

doğduğum yerler öylesine uzak,

örtündüğüm topraksa gurbet bana.”

“Dert edinme arkadaşım” dedi Mehmet,

“Değil mi ki bizlerle birleşti kaderin,

değil mi ki yurdumuzun koynundasın ilelebet,

sen de artık bizdensin,

sen de bencileyin bir Mehmet.”

Değerli arkadaşlar, bugün kendinde sermaye, yetki ve makam bulunup hukuksuzluk, adaletsizlik yapanlar biliniz ki zamanın kendini yenilmez sanan birleşik donanmasına, mağrur armadasına benziyorsunuz. Bugün de bir Nusret Mayın Gemisi çıkar sizi darmadağın eder, perişan eder, tarumar eder. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Bilin ki her zaman kendini güçlü sananlar kazanmaz. Unutmayınız ki bir davaya inananlara top, tüfek sökmez. Kirli ittifaklar, asker üstünlüğü, teknik imkânlar, Mehmetçik’in göğsünde o gün söndürülmüştür. Yani 1915’in mermileri bugünün iftirası olsa; 1915’in topu, tüfeği 2012’nin tehditleri, dinlemeleri olsa; dünün hilesi bugünün hukuk tanımazlığı, 1915’in esir alınmışlığı 2012’nin hapishaneleri olsa yine de sökmez. Bir kere adandı mı bir yürek bir davaya ve bir baş verildi mi bir ülkü uğrunda hiçbir şey yıldıramaz. Ölümü bile hafife alan tarihî meydan okuma, bize, bu dersi verir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bitiriniz lütfen.

MUSTAFA SERDAR SOYDAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisinde son olaylar bir kez daha göstermiştir ki bugün, başta bir kutsal çatının altında görev yapan bizlerin ve tüm milletimizin sevgiye, kardeşliğe her zamankinden daha fazla ihtiyacı vardır. Gelin, bunu, 18 Mart Şehitleri Anma Günü vesilesiyle halkımıza, tüm dünyaya hep birlikte duyuralım.

Sevgilerimle. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Soydan.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan, söz talebim var.

BAŞKAN – Söz vereceğim efendim, bir dakika.

Sayın Şandır, buyurunuz.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Van’ın Edremit ilçesinde depremde hasar gören ve boşaltılan hastane binasına ilişkin açıklaması

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, Van’ın Edremit ilçesinde yüksek ihtisas hastanesi olarak yapılan ve hastane olarak hizmet veren binanın depremde hasar gördüğü gerekçesiyle boşaltıldığı iddia edilmektedir. Boşaltılırken orada sağlık hizmeti verecek bir başka kurumun da olmadığı söylenmektedir. Yenisi yapılıncaya kadar bu binanın kullanılmasının gerekliliği ısrarla ifade edilmekte. Buna tedbir almanızı istirham ediyorum çünkü Edremit Van’a yakın ama nereden bakarsak bakalım, insanlar yine mağdur ve mazlum durumdalar. Bunu Sayın Sağlık Bakanına da arz ettim ben ama konunun sizin kararınız olduğu söyleniyor. Bunu incelemenizi istirham ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şandır.

Buyurunuz Sayın Bahçekapılı.

3.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 97’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önümüzdeki hafta 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 97’nci yıl dönümünü kutlamaya başlayacağız. Ben de bu olayla ilgili olarak birkaç şey söylemek istiyorum.

Çanakkale Zaferi, tarihten silinmek istenen bir milletin vatanını ve mevcudiyetini canı pahasına da olsa nasıl savunacağını göstermesi bakımından ibret alınması gereken bir ilham kaynağıdır. Çanakkale Zaferi, bu memlekette yaşayan herkesin kardeş olduğu ve aynı kaderi paylaşmış olmasının en güzel ve en acı gerçeğidir. Çanakkale Zaferi süreci, aynı kardeşlik duygusunu diğer ülkelerin insanları için hissettiğimizi ispat ettiğimiz, dünya tarihine örnek olan bir destandır.

Kardeşlik duygusu en içten bir şekilde Mustafa Kemal Atatürk tarafından Conkbayırı’nda şöyle dile getirilmiş: “Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar, burada bir dost ülkenin toprağındasınız, huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar, gözyaşlarınızı dindiriniz; evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler ve huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evladımız olmuşlardır."

AK PARTİ Grubu olarak Çanakkale Zaferi’ne giden yolda kurulan kardeşliğin geleceğimize ışık tutmasını diliyoruz. Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehitlerimizi gururla anıyoruz, onlarla onur duyuyoruz ve anıları önünde saygıyla eğiliyoruz. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bahçekapılı.

Sayın Yeniçeri, buyurunuz.

4.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, eğitim sisteminde dinî ve millî değerlere önem verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Doğu-batı gibi coğrafi, cumhuriyet-Osmanlı gibi tarihî ya da Kürt-Türk gibi etnik bölücülük yapmayı herkesin bir tarafa bırakması gerekir. Çanakkale ruhunda birleşmek, her namuslu vicdanın görevidir. Çanakkale Savaşı’nı, Türk milleti, bağımsızlık ve egemenliğini ebedmüddet kılmak için vermiştir. Türk milletinin istiklal ve istikbalini sağlayacak nesiller yetiştirmek, Çanakkale ruhunun gereğidir. Bunu sağlamak için de dinî ve millî değerlerin gelecek nesillere verilmesi insani ve ahlaki bir zorunluluktur. Millî değer ve millî şuuru olmayan eğitim sistemleri, kime hizmet ettiğini bilmeyenlerin sayısını giderek artıracaktır. Eğitim, milletin millî ve maneviyatına sahip nesiller yetiştirmeyi esas almaktadır.

Bu sebeple, eğitim sistemini kör dövüşüne çevirmek yerine, Çanakkale ruhunu yaşatacak millî, dinî ve ahlaki değerlerle mücehhez nesiller yetiştirmeye yönelmek gerekir. Sağlıklı, dengeli ve güçlü Türkiye'nin geleceği buna bağlıdır.

Bu noktada herkesi sorumlu ve soğukkanlı olmaya davet ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.

Sayın Aygün…

5.- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın Sivas davası kararıyla ilgili ifadelerine ilişkin açıklaması

HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) – Sayın Başkanım, evvela, 18 Martta işgale karşı yaşamlarını feda eden isimsiz kahramanları ben de saygıyla anıyorum.

Sayın Başkanım, Sivas davasının kararı epey tartışılacağa benzer. Sayın Arınç, her zaman olduğu gibi, Hükûmet politikalarının dışındaymış gibi, Sivas’ta kusuru olan kamu görevlilerinin yargıla-nabileceğini söyledi.

Bu, Hükûmetin genel politikasına da aykırı, manipülatif bir açıklamadır zira Hrant Dink davasında kusuru olanlar bugün milletvekilidir AKP sıralarında. Uludere katliamında tek bir kamu görevlisinden henüz ifade alınmamıştır; 18’i çocuk 34 insanın bombardıman edilerek öldürüldüğü bu katliamda. Pozantı Cezaevi’nin Müdürü terfi ettirilmiştir, KCK içine sızan MİT mensuplarına da özel koruma yasası çıkarılmıştır.

Dolayısıyla, Sayın Arınç’ın sözleri, temsilcisi olduğu Hükûmetin politikalarına da aykırı, kamuoyunu yanıltıcı sözlerdir. Hükûmeti, bu davalarda tutarlıysa adım atmaya davet ediyoruz.

Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aygün.

Sayın Metiner…

6.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’in, Sivas davası kararına ilişkin açıklaması

MEHMET METİNER (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bildiğiniz üzere, Gazeteci Nedim Şener ve Ahmet Şık serbest bırakıldılar. Kendilerine geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Bu yargısal işlemin diğer gazeteci arkadaşlarımız için de emsal oluşturmasını diliyorum.

Sivas olaylarına yönelik bir çift söz söylemek isterim ben de. Sivas katliamı hepimizin yüreğini paramparça etmiştir. 5 firari sanığın zaman aşımı kararıyla işlem dışı bırakılmış olması elbette adalet duygumuzu rencide etmiştir. Henüz yargı süreci bitmiş değildir. Umarız ve dileriz ki Yargıtayımız bu konuda vereceği kararla adalet duygumuzu teskin etsin.

Bu arada, yanlış bilgilendirmeler yaparak Hükûmetimizi suçlamaya dönük tavırları da iyi niyetle bağdaştırmak mümkün değil diye düşünüyorum. Sanki bu davada hiç kimse ceza almamış ve sanıkların tümü salıverilmiş gibi bir algı yaratılmak istenmektedir. Bunun bir siyasi istismar aracına dönüştürülmesi düşündürücüdür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Metiner.

Sayın Kaplan…

7.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, Kocaeli ilinin Körfez ilçesindeki Barbaros ve Güney mahallelerinin taşınmasına ilişkin açıklaması

MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öncelikle, Çanakkale Deniz Zaferi’nin 97’nci yıl dönümü nedeniyle, emperyalizme karşı verilen mücadelede yaşamını yitiren şehitlerimizi bir kez daha anmak istiyorum.

Ben, Sayın Bakan buradayken kendisine bir durumu arz etmek istiyorum, ifade etmek istiyorum. Kocaeli ilinin Körfez ilçesindeki Barbaros ve Güney mahallelerinin taşınmasıyla gündemde olduğunu biliyorsunuz. Özellikle bu iki mahallenin taşınma gerekçesi… Burada bulunan gaz dolum tesislerinin tehlikeli alanlarının içerisinde bulunmaları nedeniyle yaklaşık 20 bin nüfusun olduğu iki mahalle taşınıyor. Bu dönüşüm, bugün de Meclisimizin gündeminde olan kentsel dönüşüm çerçevesinde acaba daha önceden planlı programlı mıydı yoksa mahallenin ruhsatlandırılması, imarı mı yanlıştı, dolum tesislerinin imarı mı yanlıştı? Bu konuda bilginiz var mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.

Sayın Öğüt…

8.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, Dünya Tüketiciler Günü’ne ve vergi oranlarının yüksekliğine ilişkin açıklaması

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – İyi günler Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Bugün Dünya Tüketiciler Günü. Bugün Türkiye’nin dolaylı vergileri, dünyanın vergi sisteminin tersine, yüzde 75’i bulmaktadır. Özel tüketim vergisi ve katma değer vergisi haksız bir şekilde nihai tüketicinin sırtına yüklenmektedir. Dünyanın en pahalı benzini, en zengin kişi ve en fakir kişi tarafından aynı fiyata alınmaktadır. Limuzine binen de, dolmuşa binen de aynı oranda vergi vermektedir.

Ayrıca, kredi kartları aidatları Türkiye’de en acımasız bir şekilde gelir kaynağı olarak kullanılmaktadır.

Bunu onlara hatırlatmak istedim Dünya Tüketiciler Günü’nde.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.

Sayın Fırat…

9.- Adıyaman Milletvekili Salih Fırat’ın, Kütahya Emet’te işçilere yönelik saldırıya ilişkin açıklaması

SALİH FIRAT (Adıyaman) -  Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Van depreminin gerçek artçı sarsıntıları şimdi hissedilmeye başlanmıştır. Nitekim, dün Kütahya’nın Emet ilçesinde çalışmaya giden deprem mağdurlarının çadır ve konteynerleri yakılmıştır. Bu, kabul edilemezdir. Ancak Hükûmet ve hükûmetler, on dokuz yıl önce Sivas’ta otelin yakılmasını, dün de Kütahya’da çadır ve konteynerlerin yakılmasını seyrederken, o karanlık zaman aşımı kararını protesto etmek isteyen göstericilerin üstüne gaz bombası atmaktan çekinmemiştir. Bunu şiddetle kınıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Fırat.

Sayın Aksoy…

10.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy’un, Kütahya Emet’te işçilere yönelik saldırıyla ilgili bilgilerin doğru olmadığına ilişkin açıklaması

SONER AKSOY (Kütahya) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Ben de 18 Mart Çanakkale Zaferi dolayısıyla o gün orada şehit olanları rahmetle andığımı, gazilerimizin önünde hürmetle eğildiğimi ifade ettikten sonra, biraz önce konuşmacının ifade etmiş olduğu Kütahya Emet’le alakalı bilgilerin tamamen yanlış, uydurma olduğunu ifade etmek için söz almış bulunuyorum. Orada, özellikle bahsedilen linç girişimi veya Hükûmetin provokasyonuyla alakalı ifadeler tamamen yanlıştır. Bu hususlar son derece hassas konulardır. Bunları bizzat validen ve yerinde incelemeden ve anlamadan buraya gelip kürsüyü işgal etmek…

SIRRI SAKIK (Muş) – İşgalci sensin! Ne işgal etmesi?

SONER AKSOY (Kütahya) - …bu gibi şeylere karşı yeni birtakım oluşumları meydana getirmek adına yapılmış bir ifade olarak değerlendiriyorum. Ama konuşmacının bu arzusunun ve bu düşüncesinin kursağında kalacağına inanıyorum.

Saygılar.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aksoy.

Sayın Eyidoğan…

 

11.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, İstanbul Sarıyer Derbent Mahallesi’nde yapılan polis baskınına ilişkin açıklaması

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, İstanbul Sarıyer Derbent Mahallesi halkının evleri dün sabah saat 05.00 sularında polisler tarafından basıldı. Mahallede yıkılan evlerle ilgili olduğu söylenen ev baskınlarında Konut Hakkı Koordinasyon Başkanı, Derbent Mahallesi Dernek Başkanı ve Mahalle Kooperatif Başkanı dâhil 20 kişi gözaltına alındı. Kentsel dönüşüm yasasının görüşüldüğü bugünlerde acaba Hükûmet buradan geçirmeye çalıştığı dönüşüm yasasının 8’inci maddesinin üçüncü fıkrasını mı uygulamaya koydu?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Eyidoğan.

Sayın Dağoğlu…

12.- İstanbul Milletvekili Türkan Dağoğlu’nun, 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 97’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çanakkale’de doksan yedi yıl önce bu büyük zaferin altına imzasını atan bir milletin evlatları olmak büyük bir gurur kaynağıdır. Bu zafer, birlik, bütünlük ruhu eşliğinde özgürlük adına verilen onurlu bir varoluş mücadelesinin sonucunda elde edilmiştir. Bu bilinçle hareket ederek bu ülkenin her karış toprağını sahipleniyor ve gerek coğrafyamızda gerekse uluslararası camia içinde, tıpkı 18 Mart 1915 zaferinde olduğu gibi, parlayan bir yıldız olarak konumumuzu kalıcı kılmayı hedefliyoruz. “Çanakkale geçilmez.” ifadesiyle taçlanan ve gerek Türkiye tarihine gerekse uluslararası toplumun belleklerine kazınan bu başarıyı, bu gururlu günü kutlarken başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere Millî Mücadele’de hayatlarını feda eden aziz Mehmetçiklerimizi minnetle anıyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Dağoğlu.

Sayın Halaman, son olarak…

13.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 97’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ALİ HALAMAN (Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Çanakkale Savaşı sonuçlarını saygıyla karşılıyorum. Şehitleri rahmetle anıyor, onlara minnet duygularımızı bildiriyoruz.

Bir de bu akşam benzin, mazot fiyatlarına yapılan zamları kınıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Halaman.

Sayın milletvekilleri, genelde 10 kişiye söz veriyoruz. Böyle bir usulümüz var.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Çok önemli, çok önemli Sayın Başkan.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Çok acil Sayın Başkan.

BAŞKAN – Grup başkan vekilleri söz isteyince 10 kişi artı grup başkan vekilleri olarak sistemde söz hakkı veriyoruz.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – 10 kişiye söz verdim. Siz sisteme girmek istiyorsanız Grup Başkan Vekili olarak.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Hayır, hayır. Grubumuzdan 2 arkadaşımız girdi, en azından bir tanesine verirseniz.

BAŞKAN – Ama böyle bir usulümüz var.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Bizden hiç kimse konuşmadı ama Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bütün çalışmalarımızda bunu söylüyorum. Bu sefer 10 kişi diye telaffuz etmemiş olmam hepsine söz vermemi gerektirmiyor. 22 kişi sisteme girmiş, hepsine söz vermem biraz zor.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Bir tane istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Grubunuz olarak size bir tek söz vereceğim.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan, Sırrı Bey konuşacak.

BAŞKAN – Gerisinde, kusura bakmayın sayın milletvekilleri, 10 kişiye söz veriyoruz genel olarak, 20 arkadaşımıza birden söz vermemiz biraz zor.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Önder.

14.- İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in, “Çanakkale ruhu” kavramına ilişkin açıklaması

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çanakkale direnişi dolayısıyla bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Çanakkale’deki direnişin profiline baktığımızda “biz” kavramının içinin ne kadar geniş olduğunu da görme fırsatı sunar bize. Bugüne geldiğimizde “Çanakkale ruhu” denilen şeyin esamesi bile yoktur çünkü “biz” kavramının içi alabildiğine daraltılmış, teke indirgenmiştir. Sayın İktidar Partisinin Sözcüsü, Atatürk’ün, orada hayatını kaybeden yabancı askerler için bir sözünü hatırlattı bizlere; “Artık bizim misafirimiz” dediler ve “Anadolu’nun bağrında yatıyorlar.”

Bütün Genel Kurula şunu hatırlatmak istiyorum: Hâlen grubumuzun üyesi olan bir vekilin karısı vefat ettiğinde bu kentte mezarlığa kabul etmediler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Oranın belediyesi isyan etti. “Biz” kavramının içi bu kadar daraltıldı. Çanakkale’den ilham alınacaksa biraz burasına da dikkat çekmek gerekir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Önder.

Gündeme geçiyoruz sayın milletvekilleri.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Ağrı Milletvekili Halil Aksoy ve 21 milletvekilinin, cezaevlerinde yaşanan insan hakları ihlallerinin ve ağır hastalıkları bulunan tutuklu ve hükümlülerin tahliye ve tedavi edilmeme hususlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/194)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye cezaevlerinde yaşanan insan hakları ihlallerinin ve ağır hastalıkları bulunan tutuklu ve hükümlülerin tahliye ve tedavi edilmeme hususlarının araştırılması amacıyla Anayasanın 98'inci, İç Tüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımla arz ederim.

Gerekçe:

Cezaevleri bu ülkenin kanayan yarası olmaya devam ediyor. İnsan hak ihlallerinin en çok yaşandığı yerlerin başında cezaevleri geliyor. Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri, uluslararası alanlara da taşınmış ve son yıllarda ise ciddi bir artış göstermiştir. AKP  iktidarı ile birlikte, ciddi bir artış da cezaevlerinde kalanların sayısında olmuştur. Cezaevleri artık dolup taşıyor. Mahkumlar, yemekhanelerde bile yatmak zorunda kalıyor. İstatistikler cumhuriyet tarihinin en yüksek sayısına ulaştığını gösteriyor. 1980 darbesinde dahi doluluk oranı bu kadar olmamıştı. Şu an 120 bini aşkın tutuklu ve hükümlü cezaevlerinde olumsuz koşullarda yaşamaya çalışıyor.

İnsan hakları kurumlarına yapılan yoğun başvurular da cezaevlerinde yaşanan sorunların hangi aşamaya geldiğini ortaya koymaktadır. Tutuklu ve hükümlüler cezaevleri idaresinin hukuk dışı kötü muamelesine maruz kalmaktadırlar. Bu kötü muameleler içinde gardiyanların fiziki saldırıları da söz konusu olup, bunun birçok örneği basına da yansımıştır. Ayrıca yasal olarak kendilerine tanınan birçok hak da yine cezaevleri idaresi ve güvenlik birimleri tarafından ellerinden alınmaktadır. Birçok cezaevinde haftada 10 saat olması gereken sosyal faaliyet hakkı, ayda 6-7 saatle sınırlandırılmaktadır. Yine bu sosyal faaliyetlerin 9-10 kişilik gruplar halinde yapılması gerekirken, tutuklular bu haktan da yararlandırılmamaktadırlar. Cezaevindeki tutuklu ve hükümlüler, keyfi uygulamalar neticesinde; haklarında toplatma ve yasaklama kararı olmadığı halde kendilerine gazete, dergi ve kitap gibi kültür, sanat ve iletişim araçları da verilmemektedir. Ayrıca hala yakınlarıyla telefonda Kürtçe konuşmaları engellenmektedir.

Cezaevlerindeki koşullar, tutuklu ve hükümlülerin yaşam hakkını adeta ortadan kaldırmıştır. İdarenin keyfi olarak verdiği disiplin cezaları, tutukluların hapis içinde hapis yaşamalarına neden olmaktadır. Sürekli verilen hücre cezaları, iletişim cezası, sosyal faaliyetlere katılmama, televizyon izlememe... gibi insanın en doğal hakları disiplin cezası adı altında geri alınmaktadır. Verilen disiplin cezaları cezaevlerinde kalanların yaşamsal tüm haklarını ortadan kaldırmaktadır. Ayrıca sürekli verilen telefonla görüşmeme cezası neticesinde, aileleri de cezalandırmaktadır. Tutuklu ve hükümlülerin hekime erişim hakkı da çok ciddi bir boyutta kısıtlanmaktadır.

Ölüm noktasında bulunanların tedavileri o hastalığa uygun hastanelerde yapılmadığı gibi, ring araçlarıyla hastaneye götürülürken, hastalığın dozu yükselmektedir. Tutuklu ve hükümlülerin ailelerinin bulunduğu kentteki cezaevlerine sevk istemleri ise, ya cevapsız kalmakta ya da gerekçesiz bir şekilde reddedilmektedir. Anayasal güvence altında bulunan “sağlıklı yaşama hakkı" ne yazık ki insani yaşam boyutunda sağlanmamaktadır. Oysa ki Soysal Devlet gereği olarak; tutuklu ve hükümlülerin "tıbbi bakım alma hakları" devletçe güvence altına alınmalı ve uygulamada karşılaşılan bütün engellemeler kaldırılmalıdır. Temel insan haklarından biri olan sağlıklı yaşama hakkı diğer insanlardan ayırt edilmeksizin tüm tutuklu ve hükümlülere de eşit, ulaşılabilir, ücretsiz ve nitelikli bir biçimde sunulmalıdır. İnsan hakları kurumlarına ulaşan başvurulara göre, tutuklu ve hükümlülerin tıbbi bakıma erişim hakları ciddi bir şekilde engellenmektedir. Uluslararası standartlar, cezaevinde sağlanan tıbbi bakım hizmetinin, cezaevi dışındaki olanaklarla eşit olması gerektiğini öngörmektedir. Ne yazık ki, Türkiye'deki cezaevlerinde sağlanan tıbbi bakım hizmeti, yok denecek kadar az, hatta bazı hastalar bilinçli olarak ölüme terk edilmektedirler. İnfazlarının durdurulmasına ilişkin talepler aylar geçmesine rağmen Adli Tıp Kurumuna sevkleri yapılmamakta, açıkça cezaevinde ölümleri beklenmektedir.

Başta kanser olmak üzere, ağır hastalıklarla mücadele eden 50'ye yakın tutuklu ve hükümlü, cezaevlerinde ölümü beklemektedir. Bu tutuklu ve hükümlülerin derhâl tahliye edilerek, tedavilerinin ailelerinin yanında ve istedikleri hastanelerde yapılması gerekir. Cezaevlerinde yaşanan insan hakları ihlallerinin kurulacak bir Meclis araştırma komisyonu ile araştırılması zorunluluk olmuştur.

1) Halil Aksoy                                           (Ağrı)

2) Pervin Buldan                                        (Iğdır)

3) Hasip Kaplan                                         (Şırnak)

4) Sırrı Sakık                                              (Muş)

5) Murat Bozlak                                         (Adana)

6) Ayla Akat Ata                                        (Batman)

7) İdris Baluken                                         (Bingöl)

8) Hüsamettin Zenderlioğlu                       (Bitlis)

9) Emine Ayna                                           (Diyarbakır)

10) Nursel Aydoğan                                  (Diyarbakır)

11) Altan Tan                                             (Diyarbakır)

12) Adil Kurt                                             (Hakkâri)

13) Esat Canan                                           (Hakkâri)

14) Sırrı Süreyya Önder                             (İstanbul)

15) Sebahat Tuncel                                    (İstanbul)

16) Mülkiye Birtane                                   (Kars)

17) Erol Dora                                             (Mardin)

18) Ertuğrul Kürkcü                                   (Mersin)

19) Demir Çelik                                         (Muş)

20) İbrahim Binici                                      (Şanlıurfa)

21) Nazmi Gür                                           (Van)

22) Özdal Üçer                                          (Van)

2.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici ve 21 milletvekilinin, uygulanmakta olan HES projelerinin insanlar, doğal çevre ve su kaynakları üzerindeki olumsuz etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/195)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Uygulanmakta olan HES projelerinin, insanlarımız, doğal çevremiz ve su kaynaklarımız üzerindeki olumsuz etkilerinin incelenmesi ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasamızın 98, TBMM İçtüzüğümüzün 104 ve 105. maddeleri gereğince Araştırma Komisyonu kurularak sorunun araştırılmasını arz ve talep ederiz.

Gerekçe:

AKP Hükümetinin, ülkemizdeki her su kaynağına göz diktiği ve her su kaynağını tek tek, adım adım yağmaladığı bir döneme tanıklık ediyoruz. Her ne pahasına olursa olsun, her kaynaktan maksimum faydalanma anlayışıyla hareket eden hükümet, Ilısu ve Munzur projeleriyle giriştiği doğa, tarih ve kültür katliamlarına, vadilerimizi kurutacak olan küçük HES projeleri ile yenilerini eklemeye çalışmaktadır. "Su akar Türk bakar" atasözünü değiştirerek "Su akar Türk.yapar" olarak çeviren bugünkü iktidar, yakın gelecekte kenarında oturup takacağı su kaynağı bulamayacağının aymazlığı içindedir. Türkiye genelinde sayıları 2.000 aşan HES projeleri ile akarsularımız ve derelerimizin tamamı kaynağından kuşatılmış durumdadır. Hidrolik enerjiden en rasyonel biçimde yararlanılması, enerji alanında dışa bağımlı olan ülkemiz açısından elbette ki önemlidir. Ancak, 'Su Kullanım Hakkı Anlaşması İmzalanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik' sonucunda HES uygulamaları, doğa ve çevre talanına dönüşmüştür. DSİ ve EİE kol kola geliştirdiği bu Yönetmelik kapsamında müracaat edilemeyecek tek bir su kaynağı hatta tek bir su damlası bile göz ardı edilmemiştir. Bu da yetmemiş olacak ki Doğu Karadeniz Bölgesi'nde hemen her dere üzerinde birden fazla özellikle, İkizdere'de 26 adet HES projesi yapılmıştır.

Orman ve Su İşleri Bakanlığı, hem kendi teşkilat kararnamesini hem de Çevre Kanunu’nu ihlal ediyor. Asli görevi, su kaynakları ve ormanlarımızı korumak olan Orman ve Su İşleri Bakanlığı, ülkemizdeki hemen her dere üzerinde en az bir adet olmak üzere 2.000'i aşkın nehir tipi HES projelerine 5 seyirci kalarak onay makamı durumuna gelmiştir. Kurulu gücü 10 MW ve altı olarak hazırlanmış HES projelerin çoğunluğu, 17.07.2008 tarihli ÇED Yönetmeliğinden önce başvurusu yapıldığı için ÇED raporu hazırlama yükümlülüğünden muaf tutulmuştur. Ayrıca konunun detaylı araştırılması halinde, kurulu gücüne göre zorunlu olan ÇED raporlarını bir elin parmaklarını geçmeyen sayıdaki ÇED firmaları tarafından hazırladığı ve ilgili Bakanlıkların ÇED raporuna bakışının ise tamamen bir formaliteden ibaret olduğu görülecektir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ÇED sürecini sadece prosedür olarak görmekte ve yasaların kendisine yüklediği, çevre koruma görevini adeta bir kenara bırakıp, yatırımcıların hazırladığı ÇED raporlarını formaliteden inceleyerek hemen her ÇED sürecine olumlu veya gerekli değildir kararı vererek tamamlamaktadır. ÇED sürecindeki başka bir garabet de kurulacak santral ile santralden elde edilecek enerjiyi ulusal ağa iletecek olan enerji nakil hatlarının ayrı ayrı ele alınarak çevresel etkilerinin değerlendirilmesidir. Oysa enerji santrali ile üretilecek enerjiyi ulusal ağa bağlayacak olan iletim hattı ayrılmaz ikilidir.

Doğa katliamına dönüştürülen HES projelerine karşı yöre halkları nöbet utarak, şarkılar besteleyerek, sivil toplum ve çevre örgütleri ise düzenledikleri çeşitli eylemlerle soruna dikkat çekmeye çalıştığını yazılı ve görsel medyadan  diyoruz. Yöre halkları ve sivil toplum örgütleri, demokratik ve hukuksal zeminlerde hak arayışlarım sürdürerek, mevcut yönetimin ortak olduğu doğa katliamına dur demeye devam ediyor. Bugün için HES projeleri hakkında verilen yürütmeyi durdurma ve iptal kararlarının sayısı 60'a ulaşmıştır. Rize ili Fındıklı ilçesi Abu Çağlayan Deresi üzerindeki Paşalar Regülâtörü ve HES için Rize İdare Mahkemesi'nin verdiği yürütmeyi durdurma kararının gerekçesi, durumun vahametini açıkça ortaya seriyor. Mahkeme gerekçesinde, 'Arazilerin özellikleri, diğer faydalı kullanım şekilleri, flora ve faunası, endemik yapıları, yer şekilleri, yöre halkının etkilenme durumu ve bunun gibi özellik arz eden unsurların ÇED kararı veren idare tarafından yerinde ve konunun uzmanları tarafından yeterince değerlendirilmeden, projenin çevresel etkilerine ilişkin olarak sadece proje sahibi firmanın hazırladığı dosya üzerinden karar  alınmasının 2872 sayılı Çevre Kanunu ve ÇED Yönetmeliği ile belirlenen amaçlara aykırı olacağı belirtilmektedir.

Mahkeme gerekçesinde de açıkça görüldüğü üzere, doğal çevre ve tabiat varlıklarımızın kurban edilmek istendiği HES projelerinin yerinde araştırılması uygun olacaktır.

1) İbrahim Binici                          (Şanlıurfa)

2) Pervin Buldan                          (Iğdır)

3) Hasip Kaplan                           (Şırnak)

4) Sırrı Sakık                                (Muş)

5) Murat Bozlak                           (Adana)

6) Halil Aksoy                             (Ağrı)

7) Ayla Akat Ata                          (Batman)

8) İdris Baluken                           (Bingöl)

9) Hüsamettin Zenderlioğlu         (Bitlis)

10) Emine Ayna                           (Diyarbakır)

11) Nursel Aydoğan                    (Diyarbakır)

12) Altan Tan                               (Diyarbakır)

13) Adil Kurt                               (Hakkâri)

14) Esat Canan                             (Hakkâri)

15) Sırrı Süreyya Önder               (İstanbul)

16) Sebahat Tuncel                      (İstanbul)

17) Mülkiye Birtane                     (Kars)

18) Erol Dora                               (Mardin)

19) Demir Çelik                           (Muş)

20) Nazmi Gür                             (Van)

21) Ertuğrul Kürkcü                     (Mersin)

22) Özdal Üçer                            (Van)

3.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 24 milletvekilinin, başta kayıt dışı plaka edinimi ve korsan taksicilik olmak üzere taksici esnafının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/196)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Büyükşehirlerimizde uygulanan "Taksi Plakası" uygulaması ile taksi plakalarının çok önemli kısmının şoför esnafı yerine, meslekle hiç ilgisi olmayan kişilere ait olduğu bir gerçektir. Yıllardır bu konuda hiçbir önlem alınmamış, tüm plakalar meslek dışındaki belirli kişilerde toplanmış, hatta taksi plakası pazarlayan marketler oluşmuştur.

İstanbul'daki taksici esnafın % 90-95’lik bölümü, ya plaka kiralayarak ya da hasılat paylaşımı ile geçimini sağlamaktadır.

İstanbul'da 18 bin taksi adedinin yetersiz olması nedeniyle, şoför esnafımızın kesinlikle alamayacağı rakamlar oluşmuş, plakalar 700-800 bin TL'ye yükselmiştir. Bu rakamlarla hiçbir taksi şoförü araba alamamaktadır.

Bugüne kadar yapılan satışlar taksi şoförlerine ve mesleğini taksicilikle yapanlara değil, esnaflıkla ilgisi olmayan kişilere yapılmıştır. Bugüne kadar kaç tane taksi plakasının taksici esnafına ait olduğu tespit edilememiştir. Meslekle ilgisi olmayan birçok kişilerce 50-60, hatta 100 adet plakanın kontrol edildiği bir gerçektir. Özellikle büyükşehirlerimizde geçimini taksi esnafı olarak sağlayan bu kişilerin sorunlarının çözümü ve korsan taksiciliğe karşı nasıl mücadele edileceğinin, kayıt dışı olarak gerçekleştirilen plaka edinmelerin önüne geçmek üzere Anayasanın 98'inci, İç Tüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederim.

1) Ferit Mevlüt Aslanoğlu                (İstanbul)

2) Metin Lütfi Baydar                      (Aydın)

3) Hasan Akgöl                               (Hatay)

4) Bedii Süheyl Batum                     (Eskişehir)

5) Ahmet Toptaş                              (Afyonkarahisar)

6) Malik Ecder Özdemir                  (Sivas)

7) Hüseyin Aygün                           (Tunceli)

8) Ramazan Kerim Özkan               (Burdur)

9) Ayşe Nedret Akova                     (Balıkesir)

10) İhsan Özkes                               (İstanbul)

11) Aykut Erdoğdu                          (İstanbul)

12) Mehmet Şevki Kulkuloğlu         (Kayseri)

13) Atilla Kart                                  (Konya)

14) Tolga Çandar                             (Muğla)

15) Süleyman Çelebi                       (İstanbul)

16) Veli Ağbaba                              (Malatya)

17) Durdu Özbolat                           (Kahramanmaraş)

18) Osman Aydın                            (Aydın)

19) Tanju Özcan                              (Bolu)

20) Ali Serindağ                              (Gaziantep)

21) Mahmut Tanal                           (İstanbul)

22) Mehmet Hilal Kaplan                (Kocaeli)

23) Mehmet Ali Ediboğlu                (Hatay)

24) Osman Kaptan                           (Antalya)

25) Arif Bulut                                  (Antalya)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Bir düzeltme isteği vardır.

Buyurunuz Sayın Çıray.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

15.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın, Sivas davası kararıyla ilgili AK PARTİ’li bazı millet-vekillerinin beyanlarına ilişkin açıklaması

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada konuşan AKP’li milletvekili arkadaşımı dinlediğimde, her zaman olduğu gibi AKP’nin hem suçlu hem güçlü olma işini ne kadar iyi başardığını, hakikaten, Goebbels’e rahmet okutacak bir propaganda sistemi içine girdiğini görüyoruz. Sonuçta on yıldır iktidar olan bir parti, Sivas’ta yaşanan olaylardan ve Sivas davasının böyle sonuçlanmasından sanki başkası sorumluymuş gibi bir hava yaratabiliyor, aynı, yeni serbest bırakılan 4 gazeteci meselesinde olduğu gibi. Daha düne kadar, gazetecileri, içeride yatan gazetecileri “terörist”, “adi suçlu” ilan edenler bugün tebrik etmeye başlamışlar.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, bunun neresi düzeltme talebi ben anlamadım.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Bunu kamuoyunun dikkatine sunmak istiyorum Sayın Başkan.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çıray.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin ve arkadaşları tarafından işçi sağlığı ve güvenliğinde yaşanan sorunların araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 15/3/2012 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi

                                                                                                            15.03.2012

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu; 15.03.2012 Perşembe günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                      M. Akif Hamzaçebi

                                                                                                               İstanbul

                                                                                                      Grup Başkan Vekili

Öneri:

Ankara Milletvekili İzzet Çetin ve arkadaşları tarafından, 27.10 2011 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına "İşçi sağlığı ve güvenliğinde yaşanan sorunların araştırılması" hakkında verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin, (116 sıra nolu) Genel Kurul'un bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 15.03.2012 Perşembe günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili İzzet Çetin. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Çetin.

İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 27 Ekim tarihinde vermiş olduğum işçi sağlığı ve iş güvenliğinde yaşanan sorunların araştırılmasına ilişkin grup önerimiz üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, benzer önerge önceki gün de bu Meclis kürsüsünde gündeme getirildi ama AKP çoğunluğunca o zaman da reddedildi. İçinde bulunduğumuz dönemde özellikle son on yıldan bu yana AKP’nin iktidar olduğu dönemi inceleyecek olursanız işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda Türkiye'nin ne kadar geriye gittiğini sizler de görebilirsiniz. Sizlere, son üç yıl içerisinde yaşanan ve kitlesel ölüm diyebileceğimiz iş cinayetlerinden bazı örnekler vereceğim:

2009 yılı Ağustos ayında, mevsimlik tarım işçileri trafik kazasına uğradı, 9 işçi öldü.

Aynı yılın Aralık ayında -2009 yılının- Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesinde, Tekirdağ’da ve Edirne’de, maden kazalarında 22 işçi yaşamını yitirdi.

2010 yılında -tek teklerini söylemiyorum- Yalova’da, bir tekstil firmasında çalışan işçilerin trafik kazası sonucu 5 kişi yaşamını yitirdi.

17 Mayıs 2010’da, Zonguldak’ta, maden kazasında 30 işçi yaşamını yitirdi.

14 Mayısta, Kütahya’daki bir maden kazasında 2 işçi yaşamını yitirdi.

2011 yılında, 3 Şubatta ve 4 Şubatta peş peşe, OSTİM’deki iki ayrı patlamada, iş yerindeki patlamalarda, 20 işçi öldü.

7 Şubatta, Afşin’de, Çöllolar’a ait maden ocağında 11 işçi yaşamını yitirdi, 9 işçinin cesedinin üzerinde hâlâ 60 milyon metreküp hafriyatı Türkiye Cumhuriyeti devleti ne yazık ki kaldıramadığı için işçiler adına oraya anıt dikmeye karar veriliyor.

2012 yılının henüz üçüncü ayındayız, daha Gökdere Barajı’nda yaşamını yitiren, sele kapılan işçilerden 6’sının cesedine ulaşılamadı; 11 işçi yaşamını yitirmişken yine pazar günü bir şantiyede, Esenyurt’ta, 11 işçi yanarak yaşamını yitirdi.

Bütün bunlara “iş kazası” denilerek geçiştirmenin olanağı yok. Bunlar, düpedüz iş cinayetleri. Özellikle Türkiye'nin özelleştirme adı altında tüm kaynaklarını hızlı bir şekilde özel sektöre devretme ve maliyetleri düşürerek yüksek kâr elde etme hırsı, önlenemeyen kâr hırsı, insan yaşamının önüne geçti ve AKP Hükûmeti, AKP çoğunluğu, bu iş cinayetlerine karşı duyarsız, ilgisiz bir şekilde ya yönetmeliğe bağlıyor ya yasaya bağlayarak geçiştirmeye çalışıyor.

Önceki günkü, pazar günkü cinayet, iş cinayeti çok vahim bir tabloyu daha gözler önüne serdi. Gerçekten ülkemizin teknolojiyle buluşmasını, bilimle buluşmasını, aydınlanmasının sağlanmasını isteriz ama işçiler öldükten sonra da sigorta kaydının yapılmasını, e-bildirgeyle yapabileceklerinin bir biçimde sağlanmış olması da düşündürücü bir tablo. Gerçekten burada ölüm saatleri de yazılı, sigorta oluş saatleri de yazılı. Tabii bunu, Çalışma Bakanımız Faruk Çelik 11 işçinin can verdiği olayın ardından şöyle diyor: Çadır malzemesinin yanmaya müsait olduğunu, 40 işçinin kaldığı bir çadırda tek bir çıkış alanının bulunmasının eksiklik olduğunu, karşılıklı çıkış alanlarının bulunması gerektiğini ifade ederek Türkiye’nin iş güvenliği yasasına ihtiyacı olduğunu ve yeni iş sağlığı mevzuatının yakında yürürlüğe gireceğini söylüyor.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü, Türkiye Cumhuriyeti’nin 1972 yılında İsveç iş hukukundan tercüme ederek Türkiye’ye uyarladığı ve Türkiye’de dönemi içerisinde, 2003 yılında yürürlükten âdeta kaldırılır noktaya getirilinceye kadarki tüm tüzüklerin içerisinde en çağdaş, en demokratik, taraflara hak ve yükümlülükleri en eşit bir şekilde yükleyen ve uluslararası standartlara en uyumlu tüzük idi. AKP, işverenlerin baskısına da boyun eğerek 1475 sayılı Yasa yerine 4857 sayılı Yasa’yı değiştirince, o yasaya bağlı olarak tüzüğü de değiştirme ihtiyacı içine girdi, o tüzüğü yasa olarak çıkaracağını söyledi. Mayıs 2003’ten bu yana tam dokuz yıl geçmiş olmasına rağmen her iş cinayetinden sonra işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin tüzüğün adı iş sağlığı ve güvenliği kanun tasarısı ya da teklifine dönüştü ama Meclisin gündemine hiçbir zaman gelmedi.

Şimdi sorulması gereken pek çok soru var: Yukarıda, komisyonlarda  “4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu” olarak değiştirildi. Yani Sendikalar Kanunu ve Toplu Sözleşme Grev ve Lokavt Kanunu olan kanunlardan “Sendika” kelimeleri çıkartıldı, Toplu İş İlişkileri Kanunu oldu, işçilerle ilgili kanun tasarıları görüşülürken orada da gündeme geldi, Sayın Bakan buraya getirdiği ilk tasarıyı geri çekmek zorunda kaldı ve 7 bakan Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısı’na imza koymadı.

Ben şimdi bu ülkede 1970’li yılların sonunda gazete ilanıyla Hükûmet yıkan güçleri biliyorum. O dönemde de çalışma yaşamının içindeydim. Şimdi ben Çalışma Bakanını zora bırakan ve o tasarıya imza koymayan 7 bakanın kimler olduğunun tüm yurttaşlarımız tarafından bilinmesini, öğrenilmesini istiyorum.

Yine burada, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü’nü gündeme getirtmeyerek, imza koymayarak engelleyen bakanların ya da güçerin kimler olduğunu? Bu iş cinayetlerinin sorumlularının kimler olduğunu öğrenmek istiyorum.

Sevgili arkadaşlarım, gerçekten bunlar son derece acı olaylar.  Bakınız, ülkemiz ölümcül iş kazalarında Avrupa 1’incisi, dünya 3’üncüsü. Ortalama olarak her gün 172 iş kazası oluyor, 4 ölüm, 6 sürekli iş göremez insanımız aramızda dolaşır konuma geliyor.

Değerli arkadaşlar, bu bir siyasal partinin herhangi bir şekilde çıkar  sağlayacağı bir konu değil. Bu konu, iş yerlerinin teftiş ve denetimini zorunlu kılan kanunların ve yönetmeliklerin bize verdiği bir  sorumluluk. O nedenle hem Mecliste iş yerlerinde teftiş ve denetiminin ne kadar uzak olduğunu, Çöllolar’daki ocaktaki cesetlerin niye çıkartılamadığını, orada 11 işçinin yanarak can vermesi sonucunda… Diğer, örneğin, kadın ve aileden sorumlu Bakanlığımızın inşaatının önünde, aynı İstanbul Esenyurt’taki gibi çadırlarda işçiler barınıyor. Yarın orada da bir yangın, orada da bir facia olduğunda bunun sorumlularını arama yerine bu tür konulara ilişkin önceden önlem almak üzere beş ayı geçkin zaman önce vermiş olduğum bir öneriyi, bir araştırma önergesini gündeme getirdik. Bu araştırma önergesinin gündeme alınması AKP’lilerin de onuru olur, Meclisimizin de onuru olur ve bu şekilde Bakanlığımızı, Bakanlığımızın bürokratlarını suçlanmaktan kurtarırız.

Şimdi, bazı sorular var aydınlatılması gereken, onları gerçekten sormak istiyorum. Orada o 2 işçinin ölümlerinden sonra sigorta yapılmış olmalarının faturası kime kesilecektir? Yani eğer onlara iş kazası maaşı bağlanacaksa… Diğer ölen işçilere de –ki hepsine Allah’tan rahmet diliyorum, ölüm aylığını hak etmişler- elbette bağlanacak ama işveren, o kadar acı içerisinde insanlar dolaşırken oraya gelip vicdansızca “Sigortasız olan kimler?” diye soruyor. Onu bir yurttaşın “Ya, böyle bir konu var, bunu bir araştırayım.” diyerek sigortasız işçileri tespit ediyor olması sizi rencide ediyor ise bu araştırma önergesini kabul edin. Şu iş cinayetlerinin sebebini, nedenini, niçinini Mecliste bir komisyon kuralım ve araştıralım, Bakanlığa da Meclisimize de katkı yapmış oluruz diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çetin.

Önerinin aleyhine, Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Kaçar.

Buyurunuz Sayın Kaçar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT KAÇAR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin araştırma önergesinin aleyhine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, vefat eden 11 işçimize Allah’tan rahmet diliyorum.

Önce Sayın Çetin’in sözlerinin sonuna doğru bir soru olarak yönelttiği ve kamuoyunda da yanlış bilgilendirmeye paralel olarak Hükûmeti suçlayıcı yaklaşımıyla ilgili bir cevap vermek istiyorum.

Kendisinin de çok iyi bildiği gibi, şu anda Sosyal Güvenlik Kurumunda çalışan kayıtlarıyla ilgili sistem e-bildirge üzerinden çalışıyor ve bütün işletmelere yetkilisinin almış olduğu şifreyle işe başlamadan bir gün önce çalışanları e-bildirge üzerinden bildirme zorunluluğu mevcut. Ancak inşaat başta olmak üzere inşaat, balıkçılık ve tarım gibi hizmet sektöründe işe başladığı gün, saat 23.59 itibarıyla giriş yapma mecburiyeti var. Burada vefat eden 11 işçimizden 2 işçinin, 1’inin Sosyal Güvenlik Kurumu girişini 22.43’te 1’inin de 22.51’de işveren tarafından girildiğini görüyoruz. Önce şunu ifade edeyim: Buradaki işveren girişiyle ilgili sanki gece Sosyal Güvenlik Kurumu binası açılarak kayıtları yapılmış gibi bir yönlendirmeyle Hükûmete vuruş yapmak ahlaki bir durum değil. Bu mesele insani bir mesele, bu kayıplar hepimizin ortak kayıpları, ortak acımız ve bence iş sağlığı ve güvenliği gibi Türkiye’de yaklaşık 13,5 milyon çalışanımızı ilgilendiren bir konuyu siyaset üstü olarak algılamanın çalışanlarımıza çok da önemli hizmet edeceğini vurgulamak istiyorum. Burada işverenlerin suistimal etme durumları varsa -ki bu konu son derece önemli- bu konuyla ilgili de Sosyal Güvenlik Kurumu başta olmak üzere, ilgili kurumların müfettişlerinin görevlendirildiğini ve bu konuda yanlışı olanın hesabının da mutlaka sorulacağını da burada ifade etmek istiyorum. Çünkü Hükûmetimiz gerek bu konularla ilgili gerekse de tüm problemli ve karanlık noktalarla ilgili işin üzerine gitmeyi ve bu konudaki duruşu geçmiş dönemlerdeki yaklaşımlarımızdan net olarak görme imkânına sahibiz.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’de yaklaşık 1 milyon 325 bin işletmemiz, iş yerimiz var ve burada yaklaşık 10,5 milyon çalışanımız var. Türkiye’de yılda yaklaşık olarak 62 bin -2010 rakamları- iş kazası söz konusu ve bu iş kazası sonucunda bir yılda 1.454 çalışanımız maalesef vefat etmiş.

Burada, Türkiye’deki son beş yılı gerek istihdam açısından ve gerekse iş kazaları açısından masaya yatırdığımızda Türkiye'nin ekonomik büyümesine paralel olarak Türkiye’de işletme sayısının, iş yeri sayısının yaklaşık yüzde 27,9; çalışan sayısının da yüzde 28 arttığını görüyoruz. Ancak, iş yeri artışına rağmen, çalışan sayısındaki yüzde 30 civarında artışa rağmen Türkiye’de son beş yılda iş kazalarında yaklaşık yüzde 38, ölümlü iş kazalarında ise yüzde 28 düzeyinde bir azalmanın olduğu elimizdeki sosyal güvenlik kayıtlarından net olarak görme imkânına sahibiz. Yani az önce Sayın Çetin’in ifade ettiği gibi, son on yılda Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili bir geriye gidişin söz konusu olmadığını, Türkiye’de son on yılda iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili -iş kazalarındaki azalmaya paralel olarak- önemli tedbirler alındığını da bu rakamlar bize net olarak ortaya koyuyor.

İş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili istenilen noktada mıyız? Elbette ki hayır. İyiye doğru bir gidiş var ama dünyadaki genel anlamda baktığımızda, yapmamız gereken çok daha önemli gerek toplumsal bilinci artırmaya yönelik çalışmaların gerekse de yasal düzenlemelerin olduğu da bir gerçek.

Bu kazaları incelediğimiz zaman, iş kazalarına baktığımız zaman, bunların yaklaşık yüzde 79,2’sinin, yani yaklaşık yüzde 80’inin küçük ve orta ölçekli işletmelerde olduğunu görüyoruz ve bu işletmeler de 1’le 250 işçi çalıştırılan yerler. Bu sonuçlara baktığımızda üretimin ve iş yaşamının en önemli sorununun çalışanlarının sağlıklı çalışma ortamına sahip olmaları ve iş güvenliğini sağlayacak önlemlerin herhangi bir kayıp olmadan, yani önceden alınması olduğunu açıkça görebiliyoruz.

Değerli milletvekilleri, gerek hükûmet programımızda ve gerekse de geçmiş on yıldaki uygulamalarımıza baktığımızda çalışma hayatıyla ilgili Hükûmetin temel politikasının işi koruma değil, insanı korumayı merkeze alan bir yaklaşım olduğunu görme imkânına sahibiz. 61’inci Hükûmet Programı’nda da bu net olarak, yazılı olarak yerini almış durumda.

Bununla ilgili yapmamız gereken iki önemli konu var, atmamız gereken adımlar var. Bunlardan birincisi, toplumda bir güvenlik bilincinin geliştirilmesiyle ilgili işe başlamadan işçimizin, okula başlamadan da öğrencimizin de içine dâhil edileceği bir bilinçlendirme sürecinin yaşanması. Çünkü iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili zamanında alınmayan tedbirlerin faturasının gerek ekonomik olarak gerek can kaybı olarak ve gerekse de toplumsal anlamda çok ciddi bir bedeli olduğunu bu geçmiş dönemlerdeki iş kazalarında ve sonuçlarında görme imkânına sahibiz. Onun için, şu anda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın Millî Eğitim Bakanlığımızla ortak yürüttüğü bir çalışma var. İş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili bir farkındalık oluşturulması ve bununla ilgili çalışmaların çocuklarımızdan başlamak üzere, bir toplumsal bilinç geliştirilmesiyle ilgili önümüzdeki dönemlerde Millî Eğitim müfredatında da önemli düzenlemeler yapılacağını da buradan ifade etmek istiyorum.

Yasal düzenlemeyle ilgili şu anda Çalışma Bakanlığının sekiz aydır ilgili taraflarla çalıştığı ve son aşamaya getirdiği iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili bir yasa tasarısı var. Bu yasa tasarısı, Türkiye’de ilk kez iş sağlığı ve güvenliği konusunu bir tüzükten veya bir kanuna bağlı yönetmelikten çıkarıp kendine münhasır bir yasa hâline getirecek olan çok önemli bir adım. İş sağlığı ve güvenliğinde atılan en önemli adım, bu yasa tasarısının içeriğine baktığımızda, özellikle şu anda 1 ile 50 arası çalışanın olduğu iş yerleri mevcut olan düzenlemelerde iş sağlığı ve güvenliği kapsamında değil. 1 ile 50 arası çalışanın olduğu iş yerlerindeyse toplam yaklaşık 6,5 milyon çalışanımız var. Bu yeni yasayla birlikte bütün çalışanların yani 1 kişinin çalıştığı iş yeri de dâhil olmak üzere bütün iş yerlerine ve işletmelere iş sağlığı ve güvenliği yasasındaki ilgili konulara riayet etme mecburiyeti getiriliyor.

Bir diğer önemli husus: Mevcut olan iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili düzenlemelerde yalnız özel sektör merkeze alınırken, burada özel ve kamu ayrımı yapmadan yaklaşık 13,5 milyon çalışanımızın tümünü içine alacak olan bir iş sağlığı ve güvenliği yasa tasarısı. Gerek bu yapılacak olan yasal düzenlemeyle gerekse de Millî Eğitim Bakanlığıyla yapılacak olan bu çalışmalar neticesinde iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili Türkiye’de çok önemli mesafeler alacağımıza inanıyorum.

Muhalefetin bu konuyu gündeme getirmesinden memnuniyet duyuyoruz, bundan herhangi bir rahatsızlığımız yok ancak bu konuyla ilgili daha önce araştırma önergelerinin verilmiş olması, hatta geçen yıl Cumhurbaşkanımız tarafından görevlendirilen Devlet Denetleme Kurulunun bu konuyla ilgili araştırma yapmış olması münasebetiyle bu araştırma önergesinin aleyhinde olduğumuzu ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaçar.

Önerinin lehinde İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder. (BDP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Önder.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, önergenin lehinde konuşacağım ama günün önemine binaen bir şeyi hatırlatmak istiyorum. İktidar sözcüleri bizleri hafızasız zannetmek gibi bir gaflete düşüyorlar sık sık. Sivas meselesinde muazzam bir tersinden manipülasyon var. Bugün, Özgür Mumcu’nun Radikal’de çok önemli bir şekilde altını çizdiği bir şeyi hatırlatarak vicdanlarınıza bırakıp, geçeceğim.

Devlet, yangına göndermediği itfaiye ya da yangına gönderdiği itfaiye, orada su sıkmak yerine Aziz Nesin’i bizzat linç etmeye uğraşıyordu. O itfaiyeyi, orada yangından esirgenen itfaiyeyi, Sivas’ın, zamanaşımıyla bu davanın imha edilmesi duruşmasından sonra, oradaki binlerce insanın üzerine, bir tek slogan atmamış, bir tek –tırnak içinde kullanıyorum- taşkınlık yapmamış, daha mahkemeden çıkmış, yola revan olan, içinde vekillerin de bulunduğu insanların üzerine gaz bombaları, itfaiye, su, tazyikli su püskürtmüştür. Oradan esirgenen su bunu protesto eden ve bizzat orada katledilen insanların yakınlarının üzerine sıkılmıştır.

Timsah gözyaşına gerek yok. O davada siz iktidar olmayabilirsiniz ama bugün bu mağdurlara reva gördüğünüz muameleye bakın, ondan sonra samimiyetinizi bir daha sorgulayın. Tutarlılık diye bir derdiniz olsun hiç olmazsa.

Şimdi, sevgili arkadaşlar, CHP’nin verdiği önerinin lehinde konuşacağım ve oyumuz da lehinde olacak ama CHP’nin meseleyi adlandırma biçimi oldukça sorunlu. Bunda biraz özen gerekiyor.

Şöyle diyor: -Oradan başlamak çok aydınlatıcı- “İşsizliğin yüksek oranda seyrettiği ülkemizde vatandaşlarımızın öncelikle gelir getirici bir işe sahip olma istekleri işçi sağlığı ve güvenliği taleplerini göz ardı etmelerine yol açıyor.”

Dün Marks’ın, Karl Marks’ın ölüm yıldönümüydü. Sosyal demokratlara da çıra olacak çok önemli sözleri vardır bu konuda. Canı rahmet istedi.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Mevlit okutsaydınız, mevlit!

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Mevlit de okuturuz. Din konusunda sizden çok daha kıymetli görüşleri var Marks’ın.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Marks “Din afyondur.” diyor.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Bir mevlit okutun, mevlit!

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Sayın MHP’liler, dini bilginiz zayıf; ölüden hüküm kalkar, ölüden hüküm kalkar; AK PARTİ’lilere söyleyin size öğretsinler.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Sana öğretsinler!

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Şimdi, kıymetli arkadaşlar, devam ediyor, diyor ki: “İşverenler ise, işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin, belirli yatırımlar gerektirdiği için ortaya çıkan maliyetten kaçındıkları…” Bunu, bir sosyal demokrat siyaset akademisinde bunu yazanı hemen kapının önüne koyarlar. Bu bir sistem meselesidir. “İş kazaları, işçi bir gelir sahibi olmak için güvenlik önlemlerini yeterince talep etmediği…” Böyle bir cümle bu meseleden hiçbir şey anlamamış olmak demektir. İşçi bunu talep etmek zorunda değildir arkadaşlar. İşçi talep de edemez. İşçi bunu talep ettiğinde, “iş güvenliği” diye getirilen yasanın, hemen, iş yeri sükûnetini ve güvenliğini bozucu davranışlardan kapının önüne konulduğunu bilmiyor musunuz? İşçi niye talep etsin?

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Kendi talebi olmayan işçi ne yapar?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – İşçi niye talep etsin? İşçiye talep edecek mecal mi bırakmışlar? Bu bir evrensel haktır. Bu önerge, bu hakkın yerine getirilmemesini konu etmeliydi. Kalkıp bunun vebalini… Zaten Hükûmetin resmî görüşü de o. Sizin söylediğiniz Hükûmetin resmî görüşünden farklı değil ki. İşte, biraz önce iktidar sözcüsü ya da Konuşmacı, Hatip dedi ki: “Efendim, eğitim de şart.” Eh, teşekkür ederiz yani bunu bilmiyorduk, aydınlandık! Eğitim şart. İlkokuldan başlatacağına, bütün iş yerlerinde resmî çalışma sürelerinde bu eğitimi söyle bakayım. TİSK size nasıl zılgıt çekti? Getirdiğiniz yönetmelikten nasıl geri adım attınız? TİSK dedi ki, İşveren Sendikaları Konfederasyonu: “Bu yasa, aman neuzübillah, yatırımcı kalmaz.” AK PARTİ’yi diken üstü dikecek bir şey. “Yatırımcı kalmaz, para gider.” dedi mi ödleri kopuyor; can gitmiş, umurlarında değil.

HÜSEYİN ÜZÜLMEZ (Konya) – Ödümüz kopmaz!

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Ee, icraat konuşur işte, bakalım, şimdi ne yapıyorsunuz?

HÜSEYİN ÜZÜLMEZ (Konya) - Ödümüz falan kopmaz!

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Bakalım…

Şimdi, efendim, bu meseledeki sıkıntı şurada: Aslında mevcut mevzuat yeterli. Mevcut mevzuat yeterli fakat yem borusu çalmak gibi ne zaman böyle büyük bir iş kazası olsa, “efendim, yeni yönetmelik” diye çıkıyorlar. Ben hulusi kalp ile söylüyorum, mevcut mevzuat çok ileri bir düzenleme içeriyor ama niyeti şuradan okuyabiliriz: Biraz önceki Hatip yüzde 30 gerilemeden bahsetti. Hâlen Avrupa 1’incisisin sen iş cinayetlerinde. Yüzde 30 gerileme ne biliyor musunuz? Konjonktürel bir gerileme. Geçen yıl bir maden kazası olup bugün bir maden kazası olmamışsa, -maden kazaları böyle büyük can kayıplarına sebep olur- bu sene o olmamışsa nispi bir gerileme olmuş gibi gözükür. Öyle, burada kalkıp gözümüzün içine baka baka zekâmızla dalga geçmenize gerek yok. Sen yerine bakacaksın, dünyada 3’üncü, iş cinayetlerinde Avrupa’da da 1’incisin.

Buna dönük ne yapmışsın? Mevzuatınız da yeterli, bunu ben söylüyorum. Peki, nedir aradaki engel? 750 bin bu anlamda kayıtlı iş yeri var, bunun yarısı kadar da kayıtsız, sizin bütün bunu -büro elemanları dâhil- denetleme ve yaptırım konusunda sıkıntınız var ve bu da niyetle bağlantılı bir şey. Siz bütün bunları 600 küsur, -büro elemanları dâhil-denetime tahsis edilen eleman bunun yarısı kadar yaklaşık, bunlarla denetlemeye çalışıyorsunuz. Bunun meali şudur, tercümesi budur: “Kardeşim, istediğiniz gibi eyleyin, zaten biz bu 300 elemanı gün yirmi dört saat çalıştırsak sizin yüzde 1’inizi denetleyemez.” Bunun şeyi bu.

Bir de vel hayâ vel iman, “Bize ihbar edin.” diyorlar, “Bize ihbar edin.” Devletin aczi, sistemin aczi “Bize ihbar edin.” Niye? “Bizim hepsinden haberdar olmamıza imkân yok.” Peki, Limter-İş tersane cinayetlerinde siz bu kadar sendikacıyı neredeyse soluk alıp verişine kadar takip ediyorsunuz. Tuzla Tersanesi cinayetlerine siz “kader” derken, onlar “iş cinayeti” dediği için aldınız, aylarca sendikacıları hapiste tuttunuz. Hakkını talep eden işçiden anında haberiniz oluyor, hiç dakika sekmiyor, onların üzerine gaz, bomba, polis, soruşturma, kovuşturma, işsiz bırakma, bunlarla gidiyorsunuz ama buradaki denetimi kurma noktasına gelince “Bizim haberimiz yok, siz bir zahmet ihbar edin.” diyorsunuz. Fakir fukara zorla bir ekmek bulmuş; orada akşam evinde çoluğu çocuğu aç biilaç bekliyor, ekmek bekliyor. Gülünecek bir şey değil. Bu adama diyorsun ki: “Sen bu ekmeği bulmuşsun, bunu da riske at, bize ihbar et.” Kimseyi rızkıyla imtihan edemezsiniz, etmemelisiniz. Sıkıntı burada, buna kafanızı yorun biraz. Çobanın gönlü olunca tekeden süt sağar, burada gönlünüz yok.

“Küçük ve orta ölçekli işletmeler” dedi iktidar sözcüsü. Niye öyle biliyor musunuz? Sanki hani büyükler bu konuda sütten çıkmış ak kaşık. Sebebi şu: Taşeronlaştırdınız. Taşeron firma, 50 işçili bir iş yeri gibi gözüküyor istatistiklerde de ondan. İnsan biraz özenle çalışır. Yani, sayın başkan vekilleri, insan canının söz konusu olduğu bir mevzuda buraya göndereceğiniz hatibe hiç olmazsa verileri tahrif etmemesi konusunda bir uyarıda bulunun. Bu, büyük bir sorumsuzluktur arkadaşlar.

Taşeronlaştırmayı -Sayın Sağlık Bakanı buradaydı- bakın ne duruma getirmişsiniz: Esas iş, ana iş diye tarif edilen işlerde taşeronlaştırma yapılamaz ama siz, Çapa’da, İstanbul Üniversitesinde önce güvenlik diye başlamışsınız, sonra temizlik, sonra servis derken artık hemşireler, laborantlar ve röntgen teknisyenlerini de taşerona çalıştırtıyorsunuz. Sağlığın taşeronu olmaz. İşte Sayın Domaç burada; yalansa, eksikse kalksın desin, inmeden hepinizden özür dileyeceğim.

Şimdi, 3 bin tane taşeronlaşmış…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözünüzü bağlayınız.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Teşekkür ederim.

Bunları da bu işçilerin aldığı mahkeme kararını aleyhlerinde kullanarak kapının önüne koyuyorsunuz. Dün buraydılar, beraber basın açıklaması yaptık, bakanla görüştük. Ama bu ayın sonunda sizin bu taşeronlaştırma vicdansızlığınız yüz aileyi daha ekmeksiz bırakacak. Oradan yükselecek bedduaları düşünmek bile istemiyorum, düşünmesi gereken sizsiniz.

Olay budur arkadaşlar. Sizin eğer bu işe niyetiniz ve gönlünüz varsa yapmanız gereken şey iki:

Bir: Bu verileri tahrif etmeyeceksiniz, doğru okumayı bileceksiniz, eğer kasıt yoksa cahillik var.

İki: Bu taşeronlaştırma belasından ve vebalinden kendinizi uzak tutacaksınız.

Bütün Genel Kurula saygılarımı sunuyorum. Teşekkür ederim. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Önder.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Önergemizle ilgili bir konuyu yanlış anlaşılmaya meydan vermemek açısından açıklığa kavuşturmak istiyorum. Sayın İzzet Çetin, vermiş olduğu Meclis araştırma önergesinde işçilerimizin önceliğinin yüksek gelir getiren bir iş olduğunu ifade ederek, işçi sağlığı ve güvenliği konularının işverenlerin de etkisiyle ikinci plana atıldığı yönünde bir gerekçe önergesine koymuş durumda. İşverenler, doğal olarak, doğal derken kendi açılarından olayı değerlendirdiklerinde işçi sağlığı ve güvenliği konusu ilave yatırımı gerektirdiği için işçi sağlığı ve güvenliği konusunda işçiye böyle bir güvenceyi vermekten kaçınabilmektedir. Bunu verebilen işverenler var, vermeyen işverenler var. Bu nedenle, bu noktada devlete görev düşmektedir. Devletin yapması gereken görevin ortaya konulması amacıyla vermiş olduğumuz bir önergedir; doğrudan doğruya işçilerin işçi sağlığı ve güvenliğine sahip olmasını amaçlayan, bunun önündeki engellerin tespit edilerek kaldırılmasını amaçlayan bir önergedir.

Bir yanlış anlaşılmaya meydan vermemek açısından bu açıklamayı yapma ihtiyacı duydum.

Teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.

Önerinin aleyhinde Bursa Milletvekili Necati Özensoy. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Özensoy.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu, işçi sağlığı ve güvenliğinde yaşanan sorunların araştırılması hakkındaki grup önerisinin gündeme alınmasıyla alakalı konuyla ilgili söz almış bulunuyorum. Her ne kadar aleyhte de söz almış olsak, İç Tüzük gereği iki aleyhte, iki lehte söz olduğundan dolayı, bu önerinin de oylanmasında lehte oy kullanacağımızı da başından ifade etmek istiyorum.

Tabii, iş sağlığı ve iş güvenliğinin önemi konusunda burada birtakım rakamlar da konuşuldu. İktidar partisi temsilcisi arkadaşımızın, zannediyorum şimdi vereceğim rakamlar da aynı kaynaklardan aldığımız rakamlar, ama nedense -biraz önce söylendiği gibi- bu rakamları böyle birtakım şeylerle değiştirerek farklı anlamlar çıkarttığını düşünüyorum.

2010 Yılı İş Kazası SGK Raporu. Bakın burada “İstatistiğe göre 2010 yılında meydana gelen 62.903 iş kazası sonucu 1.434, tespit edilen 533 meslek hastalığı sonucu 10 olmak üzere 1.444 işçi hayatını kaybetti. İş kazaları sonucu 1.976, meslek hastalıkları sonucu 109 olmak üzere 2.085 kişi sürekli iş göremez hâle geldi. 2009 yılında 64.316 iş kazası meydana gelmiş ve 1.171 kişi hayatını kaybetmiş, 1.668 kişi sürekli iş göremez hâle gelmişti. Tespit edilen 429 meslek hastalığı sonucu 217 kişi iş göremez hâle gelmişti. İş kazası sonucu ölüm yüzde 24 arttı.” diyor buradaki SGK raporu. Yani resmî belgeyi gösteriyorum size.

Şimdi, ha, şunu da ifade edelim buradan: Yani böyle, yüzdelerle, sayılarla birtakım şeyleri de bu anlamda kıyaslamanın da çok da doğru olmayacağını ifade ediyorum ama sonuçta, bütün bu rakamlar aşağı veya yukarıda çıkıyor olsa, sonuç itibarıyla Türkiye’de yaşanan iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucunda hayatını kaybeden vatandaşlarımızın ve yine iş göremez hâle gelen vatandaşlarımızın binlerce sayıda olduğu bir vakıadır. Sonuç itibarıyla da bunun Türkiye Büyük Millet Meclisini ilgilendiren bir konu olduğu, yine burada konuşan hatiplerin ifade ettiği gibi eğer birtakım tedbirler, birtakım kanunlar çıkarılacaksa da bu Mecliste çıkacağı için de bunun Meclis tarafından bir araştırma komisyonu oluşturularak, bu araştırma komisyonunun da yine tespitleriyle birlikte bu kanunların çıkmasında da fayda var diye düşünüyorum.

Şimdi, bundan beş gün önce İstanbul’da bir kaza oldu. Çadırda yaşayan işçilerimizden 11 vatandaşımız hayatını kaybetti. Ben de onlara Allah’tan rahmet diliyorum. Bunun üzerine yine yetkililerimiz, Sayın Başbakan, işte, bakanlar, Sayın Çalışma Bakanı, yerine giderek incelemeler yaptı. İşte, bununla ilgili teftişler olacağını ifade ettiler. İşte, “Kazadır, vesairedir…” gibi konuşmalar… Bakın, bugün aradan dört beş gün geçti. Şimdi, size resimler göstereceğim. Bu resimler… Sayın Bakan, özellikle, bu, TOKİ’den sorumlu Sayın Bakanımız burada, bu resimleri de… Gerçi bakmıyor, sohbet ediyor sayın grup başkan vekiliyle ama o kazadan sonra, Bursa’daki o meşhur Doğanbey kentsel dönüşümüyle ilgili çalışan işçilerin yaşadığı yerlerin fotoğrafları burada. Bakın, İstanbul’da yaşanan kazadaki ölen vatandaşlarımızın, işçilerimizin yaşadığı yerlerin, aynı şekilde hem de TOKİ’nin ihaleye verdiği, “TOKİ’nin kentsel dönüşümü” adı altında yapılan işçilerin çalıştığı yerlerin fotoğrafları burada.

Şimdi, olay olduktan sonra, testi kırıldıktan sonra testiyi tamir etmek mümkün değil. Bir olay olmuş İstanbul’da, bir facia gerçekleşmiş ama bunun üzerine Türkiye’nin birçok yerinde -işte, burada size gösterdiğim resimlerde olduğu gibi- üstelik resmî ihalelerin yapıldığı bu tür yerlerde çalışan işçilerin iş sağlığı ve iş güvenliğiyle alakalı durumlar ortadayken, sadece kazanın olduğu yerde birtakım çalışmalar, işte, kazayı yapanları, müsebbipleri bularak onları burada cezalandırmanın da bir anlamının olmadığını düşünüyorum. Yani aslolan, iş kazası olmadan önce bu önlemleri almak, aslolan, meslek hastalığına tutulmadan önce bu önlemleri almaktır diye düşünüyorum.

Şöyle biraz geriye giderek de yine hafızamızı yoklayıp, olan kazalardan sonra da -şimdi bugünlerde konuşulduğu için- neler yapıldığını, neler yapılacağını da yine size bir örnekle burada ifade etmek istiyorum.

İşte, burada, Sayın Hatibin konuştuğu gibi, maden kazalarından sonra da ifade edildi: “Bunun üzerinden siyaset yapılmaz.” Doğru, acılar üzerinden siyaset yapılmaz ama bunun da bir sorumluluğu olması lazım. Yani birileri buna sebep olduysa, bu kazalara sebep olduysa, bu kazaların da sorumluluğunu taşıyan birilerinin olması lazım. O günlerde Sayın Başbakan şöyle diyordu: “Üzgünüz milletçe, acımız büyük ama yörenin insanları arasında bu tür olaylara alışıldı -yani maden kazalarına alışıldı- Allah’tan geldi, ne yapalım?” diyordu. Doğru bütün söyledikleri ama bütün bunlar olmadan önce birileri tedbir almadıysa, birileri ihmal ettiyse, bunların sorumlularına, bu işin ihmalini, olayı ortaya koyanlara peki nasıl cezalar verildi?

Şimdi, bakın, Bükköy’de vefat eden 19 vatandaşımızın… O maden kazasından sonra biz oradaydık, Sayın Enerji Bakanımız -geldi, gitti- kendileri de oradaydı, o gün Çalışma Bakanı olan Sayın Bakanımız da oradaydı. Biz oraya sadece oradaki vatandaşlara gözükmek için, biz de geldik demek için gitmedik; o olayın, o kazanın nasıl olduğunu oralarda soruşturduk, Çalışma Bakanlığında birtakım araştırmalar yaptık.

Bakın, o kaza olmadan önce yine Çalışma Bakanlığının müfettişleri 9/6/2009 tarihinde oraya giderek teftişte bulunuyorlar, tutanak düzenliyorlar. Bu tutanaktaki tespitleri, işte havalandırma sistemlerinden tutun da riskleri belirleyen sağlık, güvenlik dokümanlarını hazırlıyorlar, ocak şartlarına göre hazırlanmış tahkimat yönergesinin olmadığını vesaire uzun uzadıya bir tutanak düzenleyip tebliğ ediyorlar. Altı ay içerisinde eğer bu eksiklikler giderilmezse bu ocağın kapatılacağına dair de yazı yazıyorlar. Ama aradan altı ay geçince, bakın, oraya bu iş müfettişleri maalesef giremiyorlar. Sebebi ne? Çalışma Bakanlığının çıkardığı bir yönergede, ödenek yokluğundan dolayı teftişlerin durdurulması sebebiyle. Bu teftişi yapan müfettişler orada o kazadan önce eğer bu eksikliklerin yapılıp yapılmadığını tespit etmiş olsalardı -ki bu eksiklikler yapılmamış kazadan sonra yapılan tespite göre- oradaki o olay, o kaza gerçekleşmeyecekti.

Şimdi buradan soruyorum: Bu Bükköy Madencilikteki kazanın müsebbibi, en az iş yeri sahibi kadar, bu tedbirleri almayan iş yeri sahibi kadar Hükûmetin de sorumluluğu var mıdır, yok mudur? Ben bunu geçtiğimiz dönemde yine kürsüden ifade etmeme rağmen Çalışma Bakanlığında herhangi bir soruşturma, herhangi bir araştırma yapıldığına da şahit olmadım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

NECATİ ÖZENSOY (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Bir kez daha buradan, ben, bu olayın zaman aşımı olmadan, bu kazalara bir daha böyle ihmaller olmaması açısından, bu ihmalleri yapanlar kimse bunlara da, bu sorumlulara da gerekli cezaların verilmesi noktasında da bir kez daha suç duyurusunda bulunuyorum.

Bu araştırma önergesinin de gerçekten önemli olduğunu ve gündeme alınması gerektiğini ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özensoy.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı...

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

On dakika ara veriyorum.

                                                                        

Kapanma Saati: 14.55


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.09

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Mustafa HAMARAT (Ordu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Şimdi gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

VIII.- SEÇİMLER

A) Komisyonlara Üye Seçimi

1.- (10/108, 155, 156, 157, 158, 159, 160) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi

BAŞKAN – Bilgi Toplumu Olma Yolunda Bilişim Sektöründeki Gelişmeler ile İnternet Kullanımının Başta Çocuklar, Gençler ve Aile Yapısı Üzerinde Olmak Üzere Sosyal Etkilerinin Araştırılması Amacıyla Kurulan (10/108,155,156,157,158,159,160) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine siyasi parti gruplarınca gösterilen adayların listesi bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır.

Şimdi, listeyi okutup, oylarınıza sunacağım:

Adı, Soyadı                                                                                        Seçim Çevresi

                                  AK PARTİ (10)

Necdet ÜNÜVAR                                           Adana

Gökcen ÖZDOĞAN ENÇ                               Antalya

Ali ERCOŞKUN                                             Bolu

İdris ŞAHİN                                                    Çankırı

Sermin BALIK                                                Elâzığ

Fazilet DAĞCI ÇIĞLIK                                  Erzurum

Mehmet ERDOĞAN                                       Gaziantep

Mehmet MUŞ                                                 İstanbul

Yıldırım Mehmet RAMAZANOĞLU              Kahramanmaraş

İlhan YERLİKAYA                                        Konya

                                  CHP (4)

Aykan ERDEMİR                                           Bursa

Erdal AKSÜNGER                                         İzmir

Haydar AKAR                                                Kocaeli

Aytuğ ATICI                                                  Mersin

                                  MHP (2)

Ruhsar DEMİREL                                           Eskişehir

Reşat DOĞRU                                                Tokat

                                  BDP (1)

Erol DORA                                                     Mardin

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.

Meclis araştırması komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin 15/3/2012 Perşembe günü -yani bugün- saat 16.00’da Halkla İlişkiler Binası B Blok 2’nci kat 4’üncü Banko’da bulunan meclis araştırması komisyonları toplantı salonunda toplanarak başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum. Komisyonun toplantı yer ve saati ayrıca plazma ekranda da ilan edilmiştir.

Şimdi, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili  Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Dünkü birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının birinci bölümünde yer alan 3’üncü madde de kabul edilmişti.

Şimdi bu bölümde yer alan diğer maddeleri, varsa önerge işlemlerini yaptıktan sonra oylarınıza sunacağım.

4’üncü madde üzerinde toplam üç önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 4'üncü maddesinin 3'üncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         D. Ali Torlak                           Ali Halaman                              Sadir Durmaz

             İstanbul                                    Adana                                        Yozgat

                                 Alim Işık                                      Muharrem Varlı      

                                  Kütahya                                              Adana

                                

(x) 180 S. Sayılı Basmayazı 14/03/2012 tarihli 78’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(3) Uygulama sırasında Bakanlık, TOKİ veya İdare tarafından talep edilmesi halinde, hak sahiplerinin de görüşü alınarak, riskli alanlardaki yapılar ile riskli yapılara elektrik, su ve doğalgaz verilmez ve verilen hizmetler kurum ve kuruluşlar tarafından durdurulur.

TBMM Başkanlığına

180 sıra sayılı kanun tasarısının, 4. Maddesinin 1. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Bakanlık veya İdare, riskli alanlarda, riskli yapıların bulunduğu taşınmazlarda ve rezerv yapı alanlarında sakınım planları doğrultusunda hazırlanan eylem planlarında öngörülen süre dâhilinde proje ve uygulamaları yapar veya yaptırır. Bu süreçte her türlü imar ve yapılaşma işlemlerini geçici olarak durdurur. Bu kanun kapsamındaki proje ve uygulamalar süresince her türlü imar ve yapılaşma işlemlerini geçici olarak durdurabilir."

   Sırrı Süreyya Önder                       Nazmi Gür                                  Altan Tan

             İstanbul                                      Van                                       Diyarbakır

           Erol Dora                               Özdal Üçer                             Mülkiye Birtane

             Mardin                                       Van                                            Kars

                         Ertuğrul Kürkcü                                    Pervin Buldan

                                Mersin                                                   Iğdır

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 180 Sıra Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun Tasarısının 4. maddesinin “3’üncü” fıkrasının madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Prof. Dr. Haluk Eyidoğan               Yıldıray Sapan                           İhsan Kalkavan

             İstanbul                                   Antalya                                       Samsun

          Müslim Sarı                            Haydar Akar                                Ali Sarıbaş                 

             İstanbul                                   Kocaeli                                     Çanakkale  

                                                       Mahmut Tanal

                                                            İstanbul

BAŞKAN – Komisyon bu son okuttuğum önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Tanal konuşacak efendim.

BAŞKAN – Sayın Tanal, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Madde, tasarrufun kısıtlanması… Tabii, madde, okuduğumuz zaman, tüm yetkileri TOKİ’ye ve Bakanlığa vermiş durumda ancak ben söze, Anadolu’da çok güzel bir söz var, “Mal canın yongasıdır.” diye… Burada Ceza Kanunu’yla halkı sindirmek, korkutmak amacıyla evinden çıkarılması… Gerçekten bu söz tam cevap veriyor. Aynı zamanda bir İngiltere eski başbakanının söylediği bir söz var: “En fakir adam kendi küçük evinde Kraliyetin bütün kuvvetlerine meydan okuyabilir. Bu küçük ev sallanıyordur, çatısı akıyordur, rüzgâr içinden geçiyordur, yağmur girebilir, fırtına girebilir ancak İngiltere Kralı giremez, bütün kuvvetleri o harabe küçük evin eşiğinden girmeye cesaret edemez.” Ve bu sözden sonra bu tasarıya baktığımız zaman, gerçekten tüm yetkiler hem Bakanlıkta hem TOKİ’de bütünleşmiş durumda, TOKİ bununla birlikte mülkiyet hakkını sona erdirmiş durumda.

Mülkiyet hakkı için ne diyoruz biz? “Bütün hürriyetlerin teminatıdır.” diyoruz; “Mülkiyet hakkı, hayat, sağlık, düşünce ve fikir hürriyeti gibi insanın doğasında mevcut olan dokunulmaz, vazgeçilmez, sınırlanamaz bir haktır.” diyoruz. Bu açıdan olaya baktığımız zaman, gayet rahat “Kat mülkiyetine çevrilmiş olan bir yerin hem elektrik hem su hem doğal gaz hizmetleri verilemez.” deniliyor, “Bu hizmetler ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından durdurulur.” deniliyor. Sayın Bakan, bu, sözleşme özgürlüğünün hangi ilkesiyle bağdaşır, bunu size sormak isterim.

İki: Bu aynı zamanda kamu yararıyla eğer oluyor ise kamu yararı nedir? Kamu yararı idare hukukunun bir kavramıdır ancak kamu yararının burada bir tanımı da yoktur; bu, idari yarar mı, kamu yararı mı, mali yarar mı, devletin yararı mı? Yani siz bunu hangi kapsama sokuyorsunuz?

Planlarla ilgili olaya biz baktığımız zaman değerli arkadaşlar, aynı zamanda merkezî yönetime yerel yönetimlerin yerine geçerek planlamayı parsel düzeyine kadar düzenleme yetkisini vermektedir. Böylece yerel yönetimlerin yasayla kendilerine verilen planlama yetkilerini yerel ihtiyaçlarına göre kullanmalarını olanaksız duruma getirmektedir. Yerel yönetimleri ortadan kaldırmaya ya da etkisiz kılma amacına yönelik ve tüm ülkedeki alanların, belediye sınırları içindeki ve belediye sınırları dışındaki alanlar bakımından, sürekli, görev ve yetkilerin merkezî yönetime bırakılmasını yerinden yönetim ilkesiyle nasıl bağdaştırabileceksiniz? Bu bir nevi, tüm belediyeleri, tüm mahallî idareleri, hepsini kapatma anlamına gelir; hâlbuki bu belediyeler Anayasa’mızın 123, 125 ve 127’nci maddesi uyarınca tüm yetkilerini, görevlerini Anayasa’dan almış bir durumda. Aynı zamanda bu kanunla siz “Efendim, şu şu şu kanunlar uygulanmaz.” diye bir liste sunuyorsunuz. Yasama organı boş işlerle uğraşmaz, yasama organının yapmış olduğu yasalar ülkede tatbik edilmek için konulur. Yani bu kanunla “Şu şu şu hükümler uygulanmaz.” demek yasama organının daha önce yapmış olduğu yasaların boş, fuzuli amacını taşır ki, bu, yasama faaliyetiyle bağdaşan bir husus değil.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Anayasa’mızın 91’inci maddesi uyarınca kanun hükmünde kararnameyle kuruldu. Anayasa’mızın 91’inci maddesi uyarınca “Kanun hükmünde kararnameler ivedilik ve öncelikle Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilir.” denilir.

Benim Sayın Bakandan istirhamım şu: Milletvekiliyken etmiş olduğu yemin uyarınca… Çünkü oradaki yemin hukuk devleti üzerine edilen bir yemindir. Hukuk devleti olan ülkelerde… Kanun hükmünde kararnamelerin Anayasa’mızın 91’inci maddesi uyarınca ivedilik ve öncelikle görüşülmesi lazım ve kanunlaşması lazım. Sizin Bakanlığınız hâlen askıda bir bakanlıktır, işlemleri hâlen topal yürütülmektedir. Eğer, biz mevcut olan bu düzenlemelerin sakat doğmasını istemiyor isek ilk önce Bakanlığın kuruluş yasası kanun hükmünde kararnameyle düzenlendiği için bunun Parlamentoya getirilmesi lazım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum, iyi günler diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tanal.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Başkanım, karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylamaya sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

On dakika ara veriyorum.

                                                       Kapanma saati: 15.21

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.33

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Mustafa HAMARAT (Ordu)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

180 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde verilen, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Karar yeter sayısı göremiyorum ben.

Elektronik cihazla oylama yapacağız.

Bir dakika süre veriyorum,

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.

On dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 15.36


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.47

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Mustafa HAMARAT (Ordu)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

180 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde verilen, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmemiştir.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

180 sıra sayılı kanun tasarısının, 4. Maddesinin 1.fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Bakanlık veya İdare, riskli alanlarda, riskli yapıların bulunduğu taşınmazlarda ve rezerv yapı alanlarında sakınım planları doğrultusunda hazırlanan eylem planlarında öngörülen süre dâhilinde proje ve uygulamaları yapar veya yaptırır. Bu süreçte her türlü imar ve yapılaşma işlemlerini geçici olarak durdurur. Bu kanun kapsamındaki proje ve uygulamalar süresince her türlü imar ve yapılaşma işlemlerini geçici olarak durdurabilir."

                                                                                  Sırrı Süreyya Önder (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Önder konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Önder buyurunuz.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; dün okumadan, dinlemeden katılmamışlardı ama bugün Sayın Bakan dikkatle okuyor bakıyorum, teşekkür ederiz.

Şimdi, meselenin afetle ilgisi sadece yasanın kendisi. Yasanın kendisi gerçekten bir afet demiştik dün. Yaklaşık, totalini aldığımızda on bin kelimenin içinde 8 kere afet kelimesi geçiyor, gerisi gelmekte olan bir talanın habercisi.

Şimdi burada bir noktaya dikkatinizi çekip, başka bir şeyden haberdar etmek istiyorum. Uygulanmayacak mevzuat, madde 9 kısmında diyor ki: “Bu Kanun uyarınca yapılacak olan plânlar -falanca tarihli, falanca sayılı- İmar Kanununda ve imara ilişkin hükümler ihtiva eden özel kanunlar da dâhil olmak üzere diğer mevzuatta belirtilen kısıtlamalara tabi değildir.” Bu, aynı zamanda Anayasa Mahkemesinin bozacağı da yerdir arkadaşlar. Size bugünden söylüyorum, kayıtlara da geçsin, Anayasa Mahkemesi buradan bozacaktır, yaşayacağız göreceğiz eğer hukuk kaygısı taşırlarsa. Biz gidemiyoruz sayıdan dolayı, CHP sanırım bu konuda üzerine düşeni yapacak.

“Bu Kanuna tâbi riskli yapılar, riskli alanlar ve rezerv yapı alanları hakkında 7269 sayılı Kanunun uygulanıyor olması bu Kanunun uygulanmasına engel teşkil etmez.” Bu da bozacağı ikinci yer.

Peki, siz burada, Komisyona gidene kadar Hükûmetin hazırladığı tasarıda, zeytinciliğin ıslahı hakkındaki kanunu, Orman Kanunu’nu, afete maruz bölgeye ilişkin hükümleri saklı kalmak kaydıyla daha önceki afet  kanununu, Millî Savunma Bakanlığı iskân ihtiyaçları için sarfiyat icrası ve bununla ilgili kanunu, Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu’nu, Turizmi Teşvik Kanunu’nu, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nu, Kıyı Kanunu’nu, Mera Kanunu’nu, Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanunu’nu ve Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nu, hepsini mülga sayıyorsunuz, diyorsunuz ki: “Eğer bu kanunlarda bu yasanın uygulanmasına engel bir hâl varsa bunlar geçerli değil, bunların tümü mülgadır.”  Aslında göreceli de olsa demokrasiyi tasfiye edip, direkt totaliter bir yapıyı inşa etme anlamına gelir. Bu kanunların hiçbirisi, sizin bir kalemde, buna mani bir hâl varsa geçerli değildir diyeceğiniz bir anlayışla ele alınamaz fakat zurnanın detone olduğu bir yer var. Şimdi Sayın Bakana soruyorum: Bu kadar kanunları saymışsınız, tariflemişsiniz -aynı zamanda iktidarın grup başkan vekillerine de soruyorum- şöyle bir şey eklemişsiniz, işte zurna burada detone; diyorsunuz ki: “Geri görünüm ve etkilenme bölgeleri bakımından 18.11.1983 tarihli ve 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu’nun bu kanunun uygulanmasını engelleyici hükümleri.” Her şeyi kaldırdınız, bunu özel olarak… Bak, Kıyı Kanunu bunun içinde, o geri görünüm dediğiniz yerde bir sürü askerî tesis var, ilgi alanımız gereği biliyoruz, onlar bunun içinde. Şimdi, tekrar bunu hangi müteahhit sokturdu? Orada ne planlanıyor? Üçüncü köprüyle bağlantılı hangi rant alanlarında “Aman başımız ağrımasın, aman işlerimiz seri yürüsün...” Siz bütün Türkiye’yi ya rezerv alanı olarak tarifliyorsunuz ya risk alanı olarak ya afet bölgesi. Bundan azade bir santimetrekarelik bir vatan toprağı yok. Peki niye bunu ayrıca zikrediyorsunuz? Bunun burada iş yapacak olan müteahhitleri bu yasama yılı boyunca izlemeye başlayacağım, hele kime buradan ne verilecek de işi kolaylaştırılıyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Önder.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Bu zurnanın detone olduğu yer buradır. Afetse bu zihniyetin kendisi büyük bir afettir, dikkatinize sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Önder.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama istiyorsunuz.

Yoklama talebini yerine getireceğim.

Sayın Eyidoğan, Sayın Akar, Sayın Yılmaz, Sayın Ekinci, Sayın Altay, Sayın Seçer, Sayın Tanal, Sayın Kart, Sayın Öz, Sayın Dibek, Sayın Akova, Sayın Yüksel, Sayın Dinçer, Sayın Fırat, Sayın Ören, Sayın Canalioğlu, Sayın Serindağ, Sayın Moroğlu, Sayın Sarı, Sayın Yüceer.

Üç dakika süre veriyorum yoklama için.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180) (Devam)

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 4'üncü maddesinin 3'üncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                       D. Ali Torlak (İstanbul) ve arkadaşları

(3) Uygulama sırasında Bakanlık, TOKİ veya İdare tarafından talep edilmesi hâlinde, hak sahiplerinin de görüşü alınarak, riskli alanlardaki yapılar ile riskli yapılara elektrik, su ve doğalgaz verilmez ve verilen hizmetler kurum ve kuruluşlar tarafından durdurulur.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Evet.

Sayın Işık, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerine vermiş olduğumuz bir önerge için söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının 4’üncü maddesi tasarrufların kısıtlanmasıyla ilgili bir bölümden oluşmakta ve bu önergemizde “Uygulama sırasında Bakanlık, TOKİ veya idare tarafından talep edilmesi hâlinde riskli alanlardaki yapılar ile riskli yapılara elektrik, su ve doğal gaz hizmetleri verilmez ve verilen hizmetler ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından durdurulur.” şeklindeki maddeye, vatandaşın, yani “hak sahiplerinin de görüşü alınarak” ilavesini yaptık. Aksi takdirde, bugün Simav depremi nedeniyle yaşanan zulüm, bundan sonra bu bölgelerde yaşanacaktır.

Yarın son günü değerli milletvekilleri. Şu anda binden fazla orta hasarlı binanın elektrik, su ve diğer enerji kaynakları kesiliyor. Kaymakamlığın talimatıyla, yarına kadar bu işlemleri bitirmeyenlerin hepsi sokakta. Vatandaşın rızası yok, kalacak evi yok, dolayısıyla bu zulüm bugün Simav’da devam ediyor, yarın başka yerde devam edecek. Hiç olmazsa vatandaşın rızasını alıp belli bir süre, başka bir alternatifi olmayanlara yeni haklar tanınarak bunun esnekleştirilmesini istedik, ama eminim yüce Genel Kurul bunu dikkate alacaktır.

Değerli milletvekilleri, bu vesileyle 19 Mayıs 2011 tarihinde yaşanan ve Simav’daki etki alanı içerisindeki yaklaşık on altı bin konutun yüzde 55’inin hasar gördüğü bir depremde… Dün Sayın Bakana sorduğumuz soru üzerine “Van’a ne yapılacaksa Simav’a da yapılacak.” şeklindeki sözü üzerine birkaç hatırlatmayı Sayın Bakana yapmak istiyorum. Değerli Bakanım, sizin iyi niyetinizden en ufak şüphemiz yok, kesinlikle iyi niyetli olduğunuzu biliyorum ama Sayın Başbakan Yardımcısının size “Her şey yapılacak.” diye ilettiği notun doğru olmadığını ifade etmek istiyorum.

Bir defa, Simav’daki hafif hasarlı bina sahiplerine verilen 750 TL’lik yardım, Van’da 1.250 lira olmuştur.

İki: Orta hasarlı binalar için verilmesi öngörülen 12 bin TL’lik kredi bugüne kadar verilmemiştir ve yarın bu insanların evlerinin elektriği ve suyunun kesilmesinin son günüdür. Şu anda bir ıstırap yaşanmaktadır.

Onun dışında, bugün, ötelenen vergi ödemelerinin son günüdür. Şu anda Simav’daki tüm esnaf perişandır. Gerek 6111 sayılı Kanun’la yaptığımız yapılandırmalardan dolayı zamanı gelmiş ödemeler gerekse deprem nedeniyle bugüne kadar ötelenmiş olan vergilerin tamamı defaten istenmektedir. 25 bin liradan tutun, 150 bin liraya kadar ödemesi olan insanlarımız vardır ve bugüne kadar, kış mevsimi nedeniyle bu esnaf zaten çalışamamış, iş yerine girememiş, çoluğu çocuğu dışarıda, bunlarla ilgili uğraşırken bu işlere zaman ayıramamış, şimdi, gelmiş, dayanmış ve yarın ne yapacağını bilmeyen bir kitleyle karşı karşıyayız. Dolayısıyla, bunun derhâl yirmi dört aya kadar taksitlendirilerek yeniden yapılandırılması talebi vardır. Bu vesileyle bunu buradan sizlerle paylaşmak istiyorum.

Diğer taraftan, Sayın Başbakan Yardımcısının “Her şey yapılacak. Van’a ne yapıldıysa Simav’a da, Kütahya’ya da yapılacak.” dediği ve Maliye Bakanının, 2 milyar lira, Sayın Başbakanın talimatıyla ödenek ayırmakla övündüğü, Van’da çalışan kamu personeline verilen ek ödemenin Simav’da çalışan, depremde gece gündüz fedakârlıkta bulunan vatandaşlarımıza yapılmadığını bir kez daha hatırlatıyorum. İlgili soru önergemize Maliye Bakanından gelen 2 Mart 2012 tarihli yazıda, maalesef, Simav’da yaşanan depremin şiddetinin düşük olması nedeniyle bu tür ödemenin yapılamayacağı söylenmiştir. Sayın Bakanım, bunlar devletin memurudur. Van’da da devletin memurudur, Simav’da da devletin memurudur. Yirmi dört saat bu insanlar çalıştı, bunların emeğini vermeniz lazım. Van’da hayvanı ölen vatandaşlarımıza verdiğiniz yem desteği Simav’dakilere verilmemiştir. Van’da orta hasarlılara verilen 15 bin TL Simav’da verilmemiştir. Simav’daki TOKİ konutları Van’da daha ucuz verilmektedir.

Saygılar sunuyorum, önergemize desteğinizi bekliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Kabul edilmiştir efendim.

BAŞKAN – Pardon, affedersiniz tekrar oyluyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilmiş bu önerge doğrultusunda 4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 4’üncü madde önergeyle birlikte kabul edilmiştir.

5’inci madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 5’inci maddesinin 1’inci fıkrasının son cümlesinde yer alan “yapılabilir” ifadesinin, “yapılır” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         D. Ali Torlak                           Ali Halaman                              Sadir Durmaz

             İstanbul                                    Adana                                        Yozgat

                          Mehmet Erdoğan                               Mesut Dedeoğlu

                                   Muğla                                        Kahramanmaraş

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

180 sıra sayılı kanun tasarısının 5. Maddesinin 1. Fıkrasında geçen ”yapılabilir” ibaresinin “yapılır” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   Sırrı Süreyya Önder                        Nazmi Gür                                  Altan Tan

             İstanbul                                      Van                                       Diyarbakır

           Erol Dora                               Özdal Üçer                             Mülkiye Birtane

             Mardin                                       Van                                            Kars

      Ertuğrul Kürkcü                        Pervin Buldan                              Demir Çelik

              Mersin                                      Iğdır                                            Muş

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 180 Sıra Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun Tasarısının 5. maddesinin “1’inci” fıkrasının “2’nci” cümlesinin sonunda yer alan “yapılabilir” ibaresinin “yapılır” şeklinde değiştirilmesini; “2’nci” fıkrasının “(2) Birinci fıkrada belirlenenler dışında olup riskli yapıyı kullanmakta olan kişilere de birinci fıkra hükümleri uygulanır ve ayrıca enkaz bedeli ödenir.” şeklinde değiştirilmesini; “3’üncü”, “4’üncü” ve “5’inci” fıkraların madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

Prof. Dr. Haluk Eyidoğan               Yıldıray Sapan                               Ali Sarıbaş                 

             İstanbul                                   Antalya                                    Çanakkale

       İhsan Kalkavan                         Haydar Akar                               Müslim Sarı

              Samsun                                  Kocaeli                                       İstanbul 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Müslim Sarı, efendim.

BAŞKAN – Sayın Sarı, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

MÜSLİM SARI (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, 180 sıra sayılı Yasa Tasarısı’yla ilgili düşüncelerimi açıklamak üzere 5’inci maddesindeki önerge çerçevesinde söz almış bulunuyorum.

Bir defa yasanın geliş şekli en büyük eleştiri konularından biri. Bu yasanın çok ciddi bir mali yük oluşturacağı ya da bütçe kalemleri ile gelir artırıcı ya da gider azaltıcı birçok önemli ilişki içine gireceği açıktır ancak bu yasanın bir Plan ve Bütçe Komisyonu olarak Plan ve Bütçe Komisyonunda değerlendirilmemesini, bunun mali boyutunun ve mali portresinin çıkartılmamasını çok büyük bir eksiklik olarak görüyorum Sayın Bakan.

Sayın Bakana sormak istiyorum: Bu yasanın mali dengeler üzerindeki etkisi ne olacak? Bununla ilgili bir etki analizi yapıldı mı? Toplam bütçe üzerindeki yükü ne olacak ya da bütçenin gelir ve gider kalemleriyle nasıl ilişkilendirilecek? Biliyorsunuz bundan yaklaşık iki-üç ay önce 2012 mali yılı bütçesini kabul ettik ve 2012 mali yılı bütçesi çerçevesi içerisinde yasanın yaratacağı ne gibi etkilerin olacağını şu an için bilemiyoruz. Dolayısıyla, bunun mali boyutunun öncelikle tartışılması ve bütçeye ne gibi bir yük getireceği ya da gelir artıcı bir ilişkisi varsa ne tür bir gelir artışı ilişkisi içinde olacağını tartışmamız gerekirdi ancak bu kanun yapma tekniğindeki bozukluk, biliyorsunuz, yanlış ve usule uygunsuzluk, AKP hükûmetlerinin genel olarak yaptığı bir şey. Dolayısıyla, bunu yadırgadığımı bir Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olarak belirtmek istiyorum.

İkinci olarak söylemek istediğim şey şudur: Yasanın geneline baktığımız zaman, kamu ile birey arasındaki hukuk ilişkileri açısından kamunun çok güçlü bir pozisyonda tutulduğunu, buna karşılık bireysel hakların, hukuk süjesi olarak bireylerin haklarının çok ciddi şekilde minimize edildiği ve en aza indiğini yasanın bütün maddelerinde görmek mümkündür.

Aslında, 5’inci maddeye bakarsak bile, sırf 5’inci madde içinde bile bunun genel yanlarını ve genel eğilimlerini görebiliriz. Örneğin, 5’inci maddenin birinci fıkrasında, yıkımla ilgili olarak bir anlaşmadan bahsedilmektedir ancak bu anlaşmanın içeriğiyle ilgili, yapılma yöntemiyle ilgili herhangi bir açıklık ve belirginlik söz konusu değildir. Dolayısıyla, sadece idarenin takdirine bırakılmış bir anlaşmadan bahsedilmektedir. Yine, aynı şekilde “geçici konut veya iş yeri tahsisi veya kira yardımı yapılabilir” ibaresi, söz konusu yasanın muhataplarıyla yapılabilir ibaresi bir belirginlik içermemektedir. Dolayısıyla, idare, böyle bir anlaşmanın koşullarını ve şartlarını, içeriğini, kimlerle anlaşma yapılıp yapılamayacağını açık bir biçimde kullanabilmekte ve geniş bir takdir yetkisiyle karşı karşıya bulunmaktadır. Bu, özel hukuk kişilerini ya da kat maliklerini ya da bu yasadan etkilenecek olan kişilerin hukuk karşısında gücünün önemli ölçüde azaltıldığını ve minimize edildiğini ya da en azlaştırıldığı göstermektedir.

Örneğin, 5’inci maddesinin ikinci fıkrası ki bu aslında gecekonducularla ilgilidir, bunlara yapılacak yardımlar, bunlarla yapılacak anlaşma ve bunların enkaz bedeliyle ilgili olarak yine açık hükümler yoktur ve bu, ilgili bakanın önerisiyle, Bakanlar Kurulunun yetkisine bırakılmıştır. Yani yıllardır buralara emek harcayan, buralarda yaşayan, buraların dokusunun bir parçası olan gecekonducuların açık bir biçimde ayrı tutulması -5’inci maddesinin birinci fıkrasıyla ayrı tutulması- hakkaniyete uygun değildir diye düşünmekteyiz. Dolayısıyla, buradaki gecekonducularla ilgili geniş bir yetkinin Hükûmete verilmesini de doğru bulmuyoruz. Burada da bir belirginliğin olması kaçınılmaz gözükmektedir.

Hakeza, 5’inci maddenin geri kalan fıkralarına baktığımız zaman üçüncü fıkrası, dördüncü fıkrası ve beşinci fıkrası, anlaşma sağlanmazsa eğer kamu otoritelerinin yetkilerini, yıkım konusundaki yetkilerini düzenlemektedir. Esasen anlaşmaya sadece bir fıkra atfedilip anlaşma dışındaki hükümlere üç fıkra atfedilmesi bile aslında anlaşmayla yapılması gereken, uzlaşmayla yapılması gereken bir yasanın, bunun ötesinde tamamen kamu otoritelerine yetki geçirilmiş ve onların yetkileriyle birlikte yapılmış olduğunu, düzenlenmiş olduğunu göstermesi açısından ilginçtir. Yasanın ruhunu ve bütün maddelerine sinmiş olan yanını göstermesi açısından ilginçtir. Dolayısıyla, biz üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkraların çıkartılması, birinci fıkradaki anlaşmanın içeriğinin objektif kriterlere göre tanımlanması, bu çerçevede belirli bir sayının oraya konulması, bir nisabın konulması -ki bu nisabın üçte 2 olduğunu düşünüyoruz, bu tartışılabilir- ve 5’inci maddenin birinci fıkrasının cümlesinin sonunda idareye tanınan geniş takdir yetkisinin kısıtlanması ve “yapılabilir”in “yapılır” olarak düzenlenmesi ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız.

MÜSLİM SARI (Devamla) - ...5’inci maddenin ikinci fıkrasında da o kapsamdaki kişilerin, kişilere verilmiş olan Bakanlar Kurulu yetkisinin aynı birinci fıkrada olduğu gibi düzenlenmesini talep ediyoruz ve önerilerimize destek bekliyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Sarı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemleri hâlinde ayrı ayrı söz vereceğim.

İlk önergeyi okutuyorum, ikinci önergenin sadece imza sahiplerini okutacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

180 sıra sayılı kanun tasarısının 5. Maddesinin 1. Fıkrasında geçen ”yapılabilir” ibaresinin “yapılır” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                   Sırrı Süreyya Önder (İstanbul) ve arkadaşları

Diğer önergenin imza sahibi:

D. Ali Torlak (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon bu okuttuğum iki önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

DEMİR ÇELİK (Muş) – Özdal Üçer…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Üçer.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; değişiklik önergesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu selamlıyorum.

Aslında, bu yasanın tümüne bakıldığında, bu yasa afetten zarar görmüş kişilerin, kurumların zararını karşılamak yerine “Afetten nasıl rant sağlanabilir ve bu konuda devlet otoritesi, kamu otoritesi nasıl araç olarak kullanılabilir?”in hesabı yapılmaktadır. “Orman alanlarını nasıl yapılanmaya açar, müteahhitlere satarım; depremde riskli bölge diye tanımlanan bölgeleri nasıl rantabl olarak kullanabilirim?” hesabıyla yapılmakta olan bir yasa olduğu için kesinlikle halkın faydasına olmayan bir yasadır.

En yakın afet ilimiz Van’da yaşandığı için aslında bu yasanın fiilî uygulaması Van’da yapıldı. Bu yasa Van’da yaptıkları fiilî uygulamanın yasal bir şekle bürünmesi için çıkarılmakta. Şimdi, Van neden afet bölgesi ilan edilmedi? Çünkü afet bölgesi ilan edilmiş olsaydı, her kurumun, belediyelerin, bakanlıkların, bakanlıklara bağlı kurumların kendi yaralarını sarabilmesi için özel bütçe giderlerinin olması gerekecekti ve bu konuda zorunlu yatırımlar olacaktı, zorunlu bütçeler oluşturulmuş olacaktı. Ama bunun yerine, keyfî bir şekilde, vatandaşın vermiş olduğu yardıma bile el koyarak onu keyfî bir şekilde kullanmanın hesabı yapıldı. Bunca zaman geçmesine rağmen “Konteynerlerde kalmayan insan yok.” dendi. Peki, onca nüfus nereye gitti? Bunlar geldikleri vakit nerede kalacaklar? Neden çıkarıldılar?

Evet, hasar tespitleri yapılıyor. Ama hasar tespitinde Muradiye’de, Van milletvekillerinden Muradiyeli olan milletvekilinin yakınları neden afetten zarar görmedikleri hâlde afetten zarar görmüş gibi bir uygulamaya tabi kalıyorlar? Afetten zarar gördüğü hâlde dışarıda, soğukta, eksi 20 derece çadırda barınmaya çalıştığı hâlde vatandaş neden afetten zarar görmemiş muamelesi görüyor?

Yem yardımından bahsetti sayın vekilimiz. Evet, aslında yanlış bir cümle kurgusu. Yani Van’da yapılanlar neden Simav’da yapılmıyor, İstanbul’da yapılmıyor değil. Nasıl ki Simav’da bir şeyler yapılmadıysa, nasıl ki İstanbul’da bir şeyler yapılmadıysa Van’da da bir şeyler yapılıyormuş gibi gösterilip bir şeyler yapılmadı.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – El insaf ya! El insaf!

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Size cevap verip zamanı harcamak gerekmediğini düşünüyorum.

Şimdi, peki, el insafsa, Muradiye’deki yardımları açıklar mısınız? Neden Canik köyü en çok zarar görmüş köy olmasına rağmen o köyden çıkmış diye o köylüye yem desteği verilmiyor? Bunun belgelerini dökeriz ama sizin için bir anlam ifade etmez çünkü rant sağlamazsınız bundan.

Şimdi, vatandaşın vermiş olduğu milyonlarca lira kalem kalem nereye harcandı bunun hesabını verebilecek misin? O zaman sana el insaf olur. Açıklayabilirsen, ben senin el insafın karşısında istifa ederim eğer açıklayabilirsen. Açıklayamazsan istifa etmeye hazır mısın?

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – İstifa etme, etme. İyi arkadaşsın. (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler)

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Ben iyiyim, sen de iyi olsan keşke.

Değerli arkadaşlar, şimdi, tabii, insanların acısı size komik geliyor. Gülün. Vanlılar da size gülecek, Kütahya Simavlılar da size gülecek, İstanbul da size gülecek. Siz zaten gülünecek hâlinize…

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – İstismar etme.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Gülünç hâlinizle halka gülüyorsunuz ya, bu halk size gülecek hem de katıla katıla gülecek.

Şimdi, hangi yolsuzluğu anlatsam  zaman yetmeyecek. “Esnafa yardım edilmiş” diyor. Hayır. Bakan tamamen bu ihaleleri kendi yakınlarına vermiştir. Özellikle seçmiş olduğu -gelsin- hangi ihale hangi şirkete ve hangi şahsa verilmiştir, bunları belgeleriyle birlikte inceleyelim.

Şimdi…

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Belgeleri savcılığa ver.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Savcılığı da görevden alırsınız, merak etmeyin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Savcılar da görevden alındı bu ülkede.

Selamlar. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Üçer, teşekkür ederiz.

OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Gitme, gitme, belgeleri savcılığa ver!

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Belgeleri versem sen yorgan yaparsın.

BAŞKAN – Kim konuşacak acaba?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Mehmet Erdoğan.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Erdoğan.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bütün kanunlarda olduğu gibi iktidar alışkanlıklarından vazgeçemiyor. Şimdi, kanun önünde herkes eşittir. Tasarıda “Anlaşma ile tahliye edilen yapıların mâliklerine veya mâlik olmasalar bile kiracı veya sınırlı aynî hak sahibi olarak bu yapılarda ikamet edenlere veya bu yapılarda işyeri bulunanlara geçici konut veya işyeri tahsisi ya da kira yardımı yapılabilir.” hükmü yer almaktadır. Bu ifade içerisinde bir keyfîlik barındırmaktadır. Devlet, herkese eşit davranmak durumundadır. Bu durumda ya “yapılır” diyeceğiz ya da “yapılmaz” diyeceğiz. Yapılabilir işi, işin bir defa belirsizliğini, keyfîliğini, yandaşa, yoldaşa kolaylık sağlamanın işaretini bize göstermektedir.

Kira yardımının hangi kriterlere göre yapılacağı da gene kanunda hiçbir şekilde belli değildir. Bu kanun, ülkemizin önemli bir sorununa çözüm üretiyor gibi gösterilmektedir ancak iktidar on yıldır bu konuda alınması gereken tedbirlerin çoğunu almamıştır. Ülke topraklarımızın önemli bir kısmı afet riski altındadır. Bu bakımdan, nerelere yerleşim yapılacağı, yapılmasının uygun olacağı, nerelere yerleşim yapılmasının uygun olmayacağına dair, on yıllık iktidarınız döneminde kapsamlı bir çalışma yaparak Türkiye'deki belediyelere bu konuda ciddi bir bilgilendirme ve gerekli yönlendirme çalışmasını bugüne kadar yapmadınız. Yine, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kendi asli görevi olan kadastro çalışmalarını tamamlamadı bugüne kadar. Kadastro çalışmalarının tamamlanmaması imar çalışmalarını aksatmıştır. “2/B” konusu on yıllık iktidarınız döneminde çözüme kavuşturulmamıştır. Bu da ülkemizin önemli bir bölgesinde imar konusunu çözümsüz bırakmıştır.

Buradan gelmek istediğim şudur: Mevcut yapıları yeniden düzenlemeden önce, mevcut yapıları, kentleri dönüştürmeden önce, şu anda yapılmakta olanları önce sağlam yapmayı becermemiz lazım. Bu da sizin göreviniz, bugüne kadar bu konuda hiçbir şey yapmadınız. Ancak bundan önce, ülkemizdeki imar çalışmalarının yapılarak yeni yapılan yapıların düzenli, sağlam ve afetlere karşı dayanıklı olmasının sağlanması çok önem arz etmektedir. Bu vesileyle, kaçak yapılaşmanın da önü alınabilir.

Bugün Türkiye'de ciddi bir kaçak yapılaşma sorunu vardır. Bu sorunun temelinde de imar planlarının yetersizliği, gerçekçilikten uzak bir şekilde yapılması yatmaktadır ama tabii ki imar planlarının yapılabilmesi için de bazı meselelerin çözülmesi lazım. İmar planlarının yapılabilmesi için… Mesela kendi mensubu olduğum Muğla ilindeki sorunlardan size birazcık bahsedeyim: Muğla ilinin nüfusunun yüzde 58’i köylerde yaşıyor. Ancak yukarıda bahsettiğim gibi kadastro çalışmalarının tamamlanamaması, 2/B sorununun bugüne kadar çözümlenememesi, kıyı mevzuatı, sit alanları gibi sebeplerle Muğla’nın köylerinde vatandaşlarımız kendilerine ya da çocuklarına ev yapamamaktadır çünkü bu bahsettiğim eksikliklerden dolayı Muğla’nın köylerinde imar planları gerçekleştirilememiştir bugüne kadar. Dolayısıyla vatandaş yapısını kaçak yapmakta. Yapı kaçak yapılınca hem vatandaş bir sürü cezai yaptırımla karşı karşıya kalmaktadır hem de yapı kaçak olduğu için bu yapılar denetlenemediği için Muğla’da yaşanacak bir depremde, bir selde bu yapıların ciddi zararlar görmesi maalesef engellenemeyecektir.

Ayrıca, kentsel dönüşüm yapılırken, siz bugüne kadar ilçe belediyelerinin çoğunu kentsel dönüşüm yapamaz hâle getirdiniz çünkü büyükşehir belediyelerinden izin almadan hiçbir ilçe belediyesinin kentsel dönüşüm yapması mümkün değil. Siz, önce, kentsel dönüşüm yapmak isteyenlerin önünü açmak varken, bütün yetkileri kendinizde toplayarak aslında bir kentsel dönüşüm, bir afetin engellenmesi değil, yeni bir afetin kapısını da aralamaktasınız.

Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdoğan.

İki önergeyi birlikte oya sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 5’inci madde kabul edilmiştir.

6’ncı madde üzerinde dört önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin 1 inci fıkrasının ikinci cümlesindeki "ayni ve şahsî haklar" ibaresinden önce gelmek üzere “taşınmazın niteliği," ibaresinin ve üçüncü cümlesinden sonra gelmek üzere "bu parsellerin malikleri tarafından değerlendirilmesi esastır. Bu çerçevede," ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Akif Hamzaçebi              Haluk Eyidoğan                          İhsan Kalkavan

             İstanbul                                   İstanbul                                       Samsun

           Sakine Öz                      Mehmet Doğan Kubat                       Doğan Şafak

             Manisa                                    İstanbul                                        Niğde

                                                       Yıldıray Sapan

                                                            Antalya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

180 Sıra Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin (1) fıkrasının beşinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Sadir Durmaz                            Şefik Çirkin                            Mehmet Erdoğan

             Yozgat                                     Hatay                                         Muğla

      Mesut Dedeoğlu                                                                           D. Ali Torlak

      Kahramanmaraş                                                                               İstanbul

(1) "Bu karara katılmayanların bağımsız bölümlerine ilişkin arsa payları, çoğunluk hissedarların kararına göre yargı yolu açık olmak kaydıyla verilir. Yargı kararı hak sahibi lehine sonuçlandığı takdirde, hak sahibi zarara uğramışsa bakanlıkça yasal faizi ile birlikte tazmin edilerek ödenir.

TBMM Başkanlığına

180 sıra sayılı kanun tasarısının 6. Maddesinin 1. Fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Riskli veya rezerv alan olarak strateji planında gösterilen ve eylem planı doğrultusunda üzerindeki bina yıkılarak arsa hâline gelen taşınmazlarda daha önce kurulmuş olan kat irtifakı veya kat mülkiyeti, ilgililerin muvafakatleri gözetilerek bakanlığın talebi üzerine ilgili tapu müdürlüğünce re’sen terkin edilerek, önceki vasfı ile değerlemede bulunularak veya mâlik ile yapılan anlaşmanın şartları tapu kütüğünde belirtilerek mâlikleri adına payları oranında tescil edilir. Bu taşınmazların sicilinde bulunan aynî ve şahsî haklar ile temlik hakkını kısıtlayan veya yasaklayan her türlü şerh hisseler üzerinde devam eder. Plan dahilinde belirlenen uygulama alanında cins değişikliği, tevhit ve ifraz işlemleri Bakanlık veya İdare tarafından re’sen yapılır veya yaptırılır. Parsellerin tevhit edilmesine, münferit veya birleştirilerek veya imar adası bazında uygulama yapılmasına, yeniden bina yaptırılmasına ilişkin kararlar plan notları ve kararlarında; payların satışına, kat karşılığı veya hâsılat paylaşımı ve diğer usûller ile yeniden değerlendirilmesine ilişkin yöntemler alan yönetimi oluşturularak kararlaştırılır. Alan yönetiminin nasıl yapılacağına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir. Bu karara katılmayanların bağımsız bölümlerine ilişkin arsa payları, Bakanlık’ça rayiç değeri tespit ettirilerek bu değerden az olmamak üzere anlaşma sağlayan diğer paydaşlara açık artırma usûlü ile satılır. Bu suretle paydaşlara satış gerçekleştirilemediği takdirde, bu paylar, Bakanlığın talebi üzerine, tespit edilen rayiç bedeli de Bakanlık’ça ödenmek kaydı ile tapuda Hazine adına re’sen tescil edilir ve yapılan anlaşma çerçevesinde değerlendirilmek üzere Bakanlığa tahsis edilmiş sayılır veya Bakanlık’ça uygun görülenler TOKİ’ye veya İdare’ye devredilir. Bu durumda, paydaşların kararı ile yapılan anlaşmaya uyularak işlem yapılır. "

Sırrı Süreyya Önder                           Nazmi Gür                                  Altan Tan

      İstanbul                                                                                               Van        Diyarbakır

Demir Çelik                                                                                           Erol Dora   Mülkiye Birtane

      Muş                                                Mardin                                          Kars

İdris Baluken                                     Özdal Üçer                             Ertuğrul Kürkcü

    Bingöl                                                 Van                                          Mersin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 180 Sıra Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun Tasarısının 6. maddesinin "3'üncü" fıkrası "1'inci" cümlesindeki "konut sertifikası verilebilir " ibaresinin "konut sertifikası verilir", "2'nci" cümlesindeki “kredi verilebilir" ibaresinin "kredi verilir", "3'üncü" cümlesindeki "borçlandırma suretiyle de verilebilir" ibaresinin "borçlandırma suretiyle verilir" şeklinde değiştirilmesini; "4'üncü" fıkrasının "(4) Riskli alanlarda, rezerv yapı alanlarında ve riskli yapıların bulunduğu taşınmazlar üzerinde yapımı gerçekleştirilen konutların bedelleri, proje uygulamalarının yapıldığı illerdeki mevcut ekonomik durum, tabii afetin ortaya çıkardığı durumlar, konut, rayiç ve enkaz bedelleri ile uygulama alanındaki kişilerin mal varlığı ve geliri göz önünde bulundurularak, yapım maliyetlerinin altında tespit edilebilir ve sosyal donatı ve altyapı harcamaları uygulama maliyetine dâhil edilmez." şeklinde değiştirilmesini; "5'inci" fıkrasında "Bakanlık" ibaresinden sonra gelmek üzere, "5216 sayılı Büyükşehir, 5393 sayılı Belediyeler ve 5302 sayılı İl Özel İdareleri Kanunlarının yerel yönetimlere tanıdığı yetkiler saklı kalmak üzere" ibaresinin madde metnine eklenmesini; "6'ncı" fıkrasında yer alan "ve gerek görülmesi hâlinde bu standartları plan kararları ile tayin etmeye ve özel standartlar ihtiva eden planlar yapmaya, onaylamaya ve kent tasarımları hazırlamaya" ibaresinin metinden çıkartılmasını; "7'nci" fıkrasında yer alan "Bakanlık, TOKİ veya" ibaresinin metinden çıkartılmasını; "9'uncu" fıkrasının "2'nci" cümlesindeki "Bu davalarda yürütmenin durdurulmasına karar verilemez.” ibaresinin metinden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

Prof. Dr. Haluk Eyidoğan               Yıldıray Sapan                             Ali Serindağ

             İstanbul                                   Antalya                                     Gaziantep

       İhsan Kalkavan                          Müslim Sarı                               Haydar Akar

             Samsun                                   İstanbul                                       Kocaeli

                                                          Ali Sarıbaş

                                                          Çanakkale

BAŞKAN – Komisyon bu en son okuttuğum önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Serindağ, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 180 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerinde verilen bir değişiklik önergesiyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Hepinizi şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bizim verdiğimiz değişiklik önergesi yarım sayfa, madde 2,5 sayfa, hatta 3 sayfa, bize verilen süre beş dakika. Yani bu beş dakikada bu değişiklik önergesini size izah edeceğim, madde üzerindeki görüşlerimi açıklayacağım. Bunun mümkün olmadığını siz biliyorsunuz.

Şimdi, Sayın Başkan dün bir ifadede bulunmuştu, demişti ki: ”Biz milletvekillerinin katkısını bekliyoruz.” Ben de kendisine bir soru yöneltmiştim, demiştim ki: “Bu durumda siz ne biçim, ne kadar bir katkı bizden bekliyorsunuz?” Soruya yanıt alamadım çünkü soruya verilecek herhangi bir yanıt yok. Siz ne yapıyorsunuz? Türkiye Büyük Millet Meclisini bir formalitenin yerine getirildiği bir kurum gibi göstermek istiyorsunuz, görmek istiyorsunuz. Size dostça bir tavsiyede bulunuyorum: Bu çok sakıncalı bir gidiştir. Tüm kanunları temel kanun olarak getiriyorsunuz buraya.

Şimdi, bu tasarı dört komisyona havale edildi: İçişleri Komisyonuna havale edildi, Adalet Komisyonuna havale edildi, Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edildi, bir de asli komisyona havale edildi, üç komisyonda görüşülmedi. Peki, üç komisyonda görüşülmemesinin nedeni ne? Ne sakıncası var? Komisyonlar nedir? Komisyonlar ihtisas yerleridir. Komisyonlar milletvekillerinin birikimlerini o tasarıya aktarabileceği yerlerdir. Siz, milletvekillerinin görüşlerinden yararlanmak istemiyorsanız, birikimlerinden yararlanmak istemiyorsanız, diğer partilerin görüşlerini dikkate almak istemiyorsanız, o zaman biz Türkiye Büyük Millet Meclisini nasıl çalıştıracağız? Değerli arkadaşlarım, bu gidiş iyi bir gidiş değil. Bu gidişe bir an önce son vermelisiniz.

Şimdi, bu madde neyi içeriyor? Bu madde, bir defa yurttaş iradesini dışlıyor. Bu madde, Bakanlığa ayrım yapmaya imkân sağlayan düzenlemeler getiriyor. Nasıl diyor? “Konut sertifikası verilebilir.” Başka ne olabilir? “Borçlandırma suretiyle de verilebilir.” Bu “verilebilir”in mefhumu muhalifinden “verilmeyebilir” anlamı da çıkar. Değerli arkadaşlarım, vatandaşlar arasında bir ayrım yapılmasını imkânsız hâle getirecek düzenlemeler yapmamız lazım.

Daha başka neler var? Tüm yetkileri Çevre ve Şehircilik Bakanlığında topluyorsunuz, plan yapma standartlarını, plan standartlarını Çevre ve Şehircilik Bakanlığına veriyorsunuz. Tamam, verilebilir ancak bir de plan yapma yetkisi veriyorsunuz. O zaman hani siz, yerel yönetimleri güçlendirecektiniz, hani yerel yönetimlerin görevlerini artıracaktınız, hani yerel yönetimlerin idari ve mali kapasitelerini, teknik kapasitelerini artıracaktınız? Ne oldu, niye değiştiniz? Çünkü bunda farklı bir düzenleme var.

Ne var? Siz de biliyorsunuz ki Türkiye’de bu yasayla 7 milyon konutun yıkılması ve yeniden yapımı söz konusu. Hâlbuki, Japonların katkısıyla yapılmış bir araştırma var. Türkiye’de deprem riski taşıyan 1 milyon 900 bin civarında konut var. Peki, niye 7 milyon konutu yıkma ihtiyacı hissediyorsunuz? 7 milyon konutun yapım bedeli yapılan hesaplamalara göre, arkadaşlar, 840 milyar lira, yani eski parayla 840 katrilyon lira ve bunu ne yapıyorsunuz? Devlet İhale Kanunu’nun dışına çıkarıyorsunuz, çıkarmıyorsunuz da 21’inci maddeye göre işlem yapma imkânını sağlıyorsunuz.

21’inci madde nedir? 21’inci madde, pazarlık usulüdür. Sayın Bakan diyor ki. “Biz gene yarışma düzenleyeceğiz.” Peki, ilan yapacak mısınız? Yok, ilan yapmayacaksınız, çağıracaksınız, size yandaş olan firmaları davet edeceksiniz, ondan sonra da pay edeceksiniz. Bu, Türkiye’ye yakışmıyor arkadaşlar. Türkiye artık uygar bir ülke olmak zorunda. Bu, Türkiye’ye yakışmıyor. İhale Kanunu’nu işinize geldiği gibi değiştiriyorsunuz. Zannediyorum 20’yi aşkın değişiklik yapıldı doğrudan, bu tür dolaylı değişikliklerle 40’ı aştı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ SERİNDAĞ (Devamla) – O zaman, bu kadar değişiklik yapıyorsanız, bu yasayı niye çıkardınız?

BAŞKAN – Lütfen selamlayınız.

Buyurun.

ALİ SERİNDAĞ (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlarım, bu nedenle, biz, AKP Grubunu, Türkiye Büyük Millet Meclisini çalıştırmaya davet ediyoruz. Komisyonlar çalışsın, komisyonlarda herkes görüşünü ifade etsin, tüm milletvekilleri konuşsun. Komisyonlara, kavga çıkarmak üzere değil, görüşlerimizi ifade etmek üzere gidelim. Hepimiz için söylüyorum, gidelim, görüşlerimizi ifade edelim. On gün sonra bir tasarı çıksa ne olur arkadaşlar, dünya mı yıkılır? Ne olurdu, dünya mı yıkılırdı? Hiçbir şey olmazdı ve bu kadar gerginlik de ortaya çıkmazdı. Yani şimdi, biz, bir hafta sonra gelecek tasarıyı bir hafta sonra getirebilseydik dünya mı yıkılırdı? Hiçbir şey olmazdı, kavga da çıkmazdı, milletvekilleri görüşlerini ifade ederlerdi. Biliyorum, sizin muhalif görüşlere pek ihtiyacınız yok, siz öyle düşünüyorsunuz ama yanlış düşünüyorsunuz çünkü çok yanlış yapıyorsunuz. Mesela, Alt Komisyon Başkanı, çıktı diyor ki: “Efendim, gelen teklifle ilgili olarak yüzde 70 değişiklik yaptık.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Serindağ.

ALİ SERİNDAĞ (Devamla) – Madem iyi bir teklifti de niye bu kadar değişiklik yaptık?

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

180 sıra sayılı kanun tasarısının 6. Maddesinin 1. Fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Riskli veya rezerv alan olarak strateji planında gösterilen ve eylem planı doğrultusunda üzerindeki bina yıkılarak arsa hâline gelen taşınmazlarda daha önce kurulmuş olan kat irtifakı veya kat mülkiyeti, ilgililerin muvafakatleri gözetilerek bakanlığın talebi üzerine ilgili tapu müdürlüğünce re’sen terkin edilerek, önceki vasfı ile değerlemede bulunularak veya mâlik ile yapılan anlaşmanın şartları tapu kütüğünde belirtilerek mâlikleri adına payları oranında tescil edilir. Bu taşınmazların sicilinde bulunan aynî ve şahsî haklar ile temlik hakkını kısıtlayan veya yasaklayan her türlü şerh hisseler üzerinde devam eder. Plan dahilinde belirlenen uygulama alanında cins değişikliği, tevhit ve ifraz işlemleri Bakanlık veya İdare tarafından re’sen yapılır veya yaptırılır. Parsellerin tevhit edilmesine, münferit veya birleştirilerek veya imar adası bazında uygulama yapılmasına, yeniden bina yaptırılmasına ilişkin kararlar plan notları ve kararlarında; payların satışına, kat karşılığı veya hâsılat paylaşımı ve diğer usûller ile yeniden değerlendirilmesine ilişkin yöntemler alan yönetimi oluşturularak kararlaştırılır. Alan yönetiminin nasıl yapılacağına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir. Bu karara katılmayanların bağımsız bölümlerine ilişkin arsa payları, Bakanlıkça rayiç değeri tespit ettirilerek bu değerden az olmamak üzere anlaşma sağlayan diğer paydaşlara açık artırma usûlü ile satılır. Bu suretle paydaşlara satış gerçekleştirilemediği takdirde, bu paylar, Bakanlığın talebi üzerine, tespit edilen rayiç bedeli de Bakanlıkça ödenmek kaydı ile tapuda Hazine adına re’sen tescil edilir ve yapılan anlaşma çerçevesinde değerlendirilmek üzere Bakanlığa tahsis edilmiş sayılır veya Bakanlıkça uygun görülenler TOKİ’ye veya İdareye devredilir. Bu durumda, paydaşların kararı ile yapılan anlaşmaya uyularak işlem yapılır. "

                                                                                  Sırrı Süreyya Önder (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Çelik, buyurunuz efendim.

DEMİR ÇELİK (Muş) – Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; hepinizi Barış ve Demokrasi Partisi ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum. Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesine ilişkin düşüncelerimizi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum.

Hepinizin bildiği üzere, ülkemiz topraklarının yüzde 92’si afet riskiyle karşı karşıya olan, dolayısıyla yüzde 8’lik nokta da -deprem başta olmak üzere- bir kısım yer altı hareketlerinin dışında olan topraklar. 75 milyonu yüzde 8’lik bir alana yerleştirebilmenin ne mantıki ne ahlaki ne de sosyolojik bir gerçekliği söz konusu değilken, sorun, yüzde 92’ye tekabül eden riskli alanlarda sağlıklı, güvenilir yapıları inşa etmekten başka çıkar yolumuzun olmadığı gerçeği, 1999 Ağustos depreminden bu yana bilim insanlarının her gün ama her gün kulağımıza fısıldadığı bir gerçekti. Üzerinden on üç yıl geçmiş olmasına rağmen hiçbir şeyin yapılmamış olması, tam da yeni bir anayasa yapacağımız iddiasında bulunduğumuz bir noktada yapmayı düşündüğümüz özgürlükçü demokratik anayasa özlemiyle çelişen, onunla örtüşmeyen nitelikte ve özellikte bir yasayla biz geleceğimize prangalar, ayak bağı oluşturmanın arayışı içerisindeyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; değişen dünya koşulları, katı merkeziyetçi devletler yerine ademimerkeziyetçi yerindenlik ilkesine doğru hızla evrilirken, Avrupa Birliği Yerel ve Bölgesel Özerklik Şartı çerçevesinde yerele yetki devri zorunluluk noktasına gelmişken tarihsel, siyasal, kültürel noktada, biz yetkiyi, yerelden, yani üç bin belediyeden, seksen bir il genel meclisinden alıp öncelikle Çevre ve Şehircilik Bakanlığına, sonrasında da Bakanlar Kuruluna, yani Ankara’ya, yani merkezî yapıya hapsediyoruz. Bu demokratik değil. Bu, halkın iradesini, yerelde ve yerinde yaşayan halkın temel taleplerini merkezî bürokratik ilişkiye tabi tutmaktır. Bu anlamıyla görünen o ki, durumu kurtarmak, mevcut var olan durumun bir kısım çıkarlarını, toplumun değerlerine rağmen birilerine sunmaktan ibaret bir değişiklikten öteye gitmeyecektir.

Bakınız, ülkemiz tarım ve hayvancılık ülkesi. Meraları, stepleri, yaylaklarıyla tüketilen ve giderek de hayvancılığın bitirilmesi noktasına getirdiğimiz ülkede, bu yasa zeytinciliğin, meranın, hayvancılığın, kültür ve tarihî değerlerinin ve varlıklarının, SİT ve kıyı alanlarının hiçe sayılarak bir kısım çıkar odaklarının menfaatine dönük bir yasa düzenlemesinden öteye gitmeyecektir. Vicdani değil, ahlaki değil, insani değil, günümüzün sorunuyla örtüşen, bütünleşen bir özelliği ve niteliği yoktur. Burada insan yok, toplum yok, varsa yoksa bir kısım hiyerarşik ilişki ve o hiyerarşik ilişki içerisinde yer alan yapıların, odakların ve kişilerin bir kısım çıkara dayalı ilişkilerini garanti altına almaktır, sağlamaktır. Bu anlamıyla da katılımcı değil.

Bakın, bu yasanın oluşturulması sürecine ilgili meslek odaları, üniversiteler ya da yerel yöneticiler katılmış, dâhil edilmiş, onlarla tartışılmış bir süreç tüketilmemiştir. Onlara rağmen yapılmak istenen, 75 milyon insanımızın iradesinin hiçleştirilmesidir, ipotek koymadır. Olması gereken sadece 6’ncı madde ve ilgili fıkralarının değişikliği değil, bir bütün olarak bu kanunun daha demokratik, daha katılımcı bir kısım süreçler tüketildikten sonra buraya getirilmesiydi ama her şeyde olduğuna benzer, MİT Yasası’nda, Şike Yasası’nda olduğuna benzer, kişilere, kesimlere özgü kanun eşitlikçi değil, özgürlükçü değil.

Bu anlamıyla da Barış ve Demokrasi Partisi olarak biz, 6’ncı madde noktasındaki çekincelerimizle birlikte bütün bu kanunu doğru ve demokratik bulmadığımızı ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Çelik.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

180 Sıra Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin (1) fıkrasının beşinci cümlesinin  aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Sadir Durmaz (Yozgat) ve arkadaşları

(1) "Bu karara katılmayanların bağımsız bölümlerine ilişkin arsa payları, çoğunluk hissedarların kararına göre yargı yolu açık olmak kaydıyla verilir. Yargı kararı hak sahibi lehine sonuçlandığı takdirde, hak sahibi zarara uğramışsa bakanlıkça yasal faizi ile birlikte tazmin edilerek ödenir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Torlak, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

D. ALİ TORLAK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu değişiklik önergesiyle, anlaşmaya varmayan ya da bulunamadığı için anlaşma imkânı sağlanamayan yapı sahiplerinin yani maliklerin haklarının korunması amaçlanmıştır. Bu durumdaki hak sahiplerinin sayısı üçte 1’in altında kaldığı için mevcut düzenlemeye göre taşınmazları ellerinden alınarak mülkiyet haklarına el konulmaktadır. Bu uygulama ise sosyal devletçilik ilkesiyle eşitlik ilkesinin zedelenmesine yol açacak uygulamaların önünü açacaktır. Dolayısıyla, yasa tasarısında geçmişte ve günümüzde şikâyet edilen eksikliklerin, çelişkilerin, yanlışların doğurduğu sorunların ayrıntılı bir biçimde ortaya konularak deneyimlerden dersler çıkarılarak büyük bir titizlikle düzenlenmesi gerekirken bunların hiçbirine riayet edilmeyerek toplumsal, sosyal ve hukuksal bir yapay afet yaratacak düzenlemelerin yer aldığı görülmektedir.

Tasarının bu hâli doğrudan veya dolaylı olarak insan haklarını ihlal edebilecek, toplumsal hayatı dinamitleyen bir içeriktedir. Ayrıca arsa ve yapı sahiplerinin itiraza dayalı duygusal tepkisinin cumhuriyet savcılığına suç duyurusu yoluyla engellenmesinin hak sahipliğine getirilen bir kısıtlama anlamı taşıdığı unutulmamalıdır.

Bu yasa tasarısında öyle hükümler konulmuş ki “Haksızlığa uğradığını iddia edenler dava açabilir ancak bu davalarda yürütmenin durdurulmasına karar verilemez.” diyor. Dolayısıyla, bu kısıtlamayla İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun ilgili maddeleri baypas edilerek yargı sürecine müdahale edilmektedir.

Ayrıca tasarıda her türlü imar planı ile tevhit ve ifraz yetkisi Bakanlığa verilmektedir. Bu getirilen düzenlemeye göre, anlaşmaya varmayan hak sahiplerinin yerlerinin başka ada ve parseller ile tevhit edilerek malik sayıları artırılıp anlaşmayan hak sahiplerinin sayıları üçte 1’in altına düşürülerek ellerinden alınamayacağının hiçbir garantisi verilmemektedir. Dolayısıyla, herhangi bir malik kendisine ait parseli üzerinde bulunan yapının tüm bağımsız bölümlerinin sahibi iken parseli birleştirilerek üçte 1’in altına düşen hissesiyle tüm taşınmazını kaybedebilecek konuma düşürülmektedir.

Diğer taraftan, Bakanlık aşırı yetkilerle donatılmış. Bu aşırı yetkiler belki iyi idareciler elinde iyi sonuçlar verebilir ancak idarecilere bu kadar geniş inisiyatif verilmesi, her zaman hakkaniyetli davranılacağı anlamına gelmemektedir. Bununla birlikte, bu yetkiyi Bakanlığın belediyelere verdiğini düşünün, o zaman tahmin edilmesi mümkün olmayacak sonuçlar doğuracağını düşünmek bile istemeyiz. Hatta doğru yapılan bir işlem bile siyasi muarızlarınca yanlış olarak kamuoyuna deklare edilerek tehlikeli sonuçlar ortaya çıkarmayacağının hiçbir garantisi bulunmamaktadır.

Değerli milletvekilleri, bu tasarının mevcut hâlinde yürütmenin durdurulamayacağı hükmü getirilerek kentsel dönüşüm uygulamalarının engellenmemesi amaçlanıyor ise verdiğimiz önerge ile de bu amaç gerçekleştirilebilecektir. Bu önergemiz ile ayrıca çoğunluk kararının, yargı yolu açık olmak kaydıyla, üçte 1 ve altında olan hak sahipleri için de geçerli sayılması sağlanmaktadır. Şayet her durumda yargının yürütmeyi durdurması engellenmek isteniyorsa, gerçekten sözün değil hukukun bittiği noktaya gelinmiş demektir. Bu sözüm bir abartı olarak algılanmamalıdır, hamaset olarak algılanmamalıdır, bunlar uygulama aşamasında hepimizin başına gelebilecek üzücü olaylardır.

Netice itibarıyla, vermiş olduğumuz önerge değişikliği kabul edilirse ileride istenmeyen üzücü olayların önüne geçilmiş olacaktır, telafisi mümkün olmayan sorunların oluşmasına engel olunacaktır, vatandaş ve devlet barışının tesis edilmesine büyük katkı sağlanacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle değişiklik önergemize desteğinizi bekliyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Torlak.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin 1 inci fıkrasının ikinci cümlesindeki "ayni ve şahsî haklar" ibaresinden önce gelmek üzere “taşınmazın niteliği," ibaresinin ve üçüncü cümlesinden sonra gelmek üzere "bu parsellerin malikleri tarafından değerlendirilmesi esastır. Bu çerçevede," ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                          Mehmet Akif Hamzaçebi (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kısa adıyla Kentsel Dönüşüm, uzun adıyla Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesine İlişkin Kanun Tasarısı’nı görüşüyoruz. Gerçekte sadece afet riski altındaki alanları kapsamına alan değil, onun dışında, afet riski olmayan bölgelerde de ancak riskli yapıların olduğu arsa ve arazilerde de kentsel dönüşümü planlayan bir tasarıyı görüşüyoruz. Çok önemli bir tasarı.

“Kentsel dönüşümü kim yapacak?” diye sorarsak, herhâlde büyük bir çoğunluğumuz “TOKİ” diyecektir. Gerçekte kentsel dönüşümü Türkiye’de gerçekleştirebilecek tabii ki bir plan, program dâhilinde belediyelerin, imar otoritelerinin yapacağı planlar dâhilinde güçlü bir özel sektör vardır. Özel sektör bu modelin içinde olmaz ise, inşaat sektörü bu modelde görev almaz ise biz kentsel dönüşümü gerçekleştiremeyiz. Önerge bunu amaçlıyor.

Tasarıda özel sektörü yasaklayan bir hüküm var mı? Hayır, özel sektörü yasaklayan açık bir hüküm yok ama tereddüde yol açan bir anlayış veya ifade tarzı var; bu tereddüdü gidermek gerekir. Önergeyle, özel sektörü buraya sokan, daha doğrusu tasarıdaki, daha doğrusu maliklerin bu konuda seçim serbestisi olduğunu ifade eden bir hükmü buraya dâhil ediyoruz. Yani kentsel dönüşümün yapılacağı alanda, riskli yapıların yıkılarak yerine yeni yapıların gerçekleştirileceği bir projede maliklerin karar verme serbestisi esastır. Malik, isterse gider bir yapımcı şirketle, müteahhit şirketle anlaşabilir, isterse TOKİ’ye gelir, belediyelere gelir, “Biz burada sizden yardım istiyoruz.” diyebilir; bu serbestiyi, bu özgürlüğü kendisine tanıyan bir önergedir bu.

Değerli milletvekilleri, kentsel dönüşüm, son dönemlerde, özellikle deprem korkusu giderek daha belirgin hâle geldikçe ve vatandaşlar tarafından hissedildikçe daha çok kullandığımız bir kavram ve günümüz belediyeciliğinin, günümüz kent planlamasının en önemli kavramı hâline dönüşmüştür. Anahtar kavram diyebiliriz buna, çok sihirli bir kavram gibi de algılıyoruz, her şeyi buna yüklemiş durumdayız, bir sihirli değnek gibi zannediyoruz kentsel dönüşümü, iyi planlarsak çok iyi sonuçlar alabiliriz, iyi planlamazsak kötü sonuçlar da alabiliriz.

Deprem korkusu altında, deprem olacak psikolojisi altında bir baskıyla, aceleyle bütün yetkileri TOKİ’ye verip TOKİ’nin her dediğini, her yaptığını doğru kabul edersek, yanlış kentleşmenin, yanlış yapılaşmanın örneklerini vermiş oluruz, bundan kaçınmamız gerekir. O nedenle, malikleri olabildiğince bu sürecin içine katmak gerekir. Malikler ne kadar sürecin içinde olursa -kat maliki, arsa maliki, arazi maliki- bu süreç o kadar başarılı olur yoksa kamulaştırmaya, zora dayalı uygulamalar başarılı olmaz.

Elbette kamulaştırmanın, acele kamulaştırmanın gerekli olacağı hâller olabilir, gerektiğinde devlet, TOKİ, idare bu konuda kararlılık da göstermek zorunda kalabilir, böyle hâlleri de yaşayabilir ama esas olan, vatandaşı bu sürece katmaktır.

Parsel bazında uzlaşma Tasarı’da öne çıkmış durumda. Bu, bir anlamda belki uygulama kolaylığı sağlayacak ama kentsel tasarım açısından, kentsel yenileme açısından yanlış sonuçlar da yaratabilir. Yine o dursun belki ama bunun üzerine anahtar kavram olarak belki, daha şemsiye kavram olarak “ada bazında uzlaşma”yı önemsemek gibi bir fikri yerleştirmek lazım. “Ada bazında anlaşma” da var teklifte ama “parsel bazında anlaşma” öne çıkıyor. Yani bir muhtelif parsellerde farklı anlaşma, ada bazında çok yanlış bir kentsel tasarımı ortaya çıkarabilir. Bir şeyi düzeltelim derken, belki yapı riskinden kurtulmuş oluruz ama kentsel görünüm açısından iyi bir görüntü vermeyecek bir yapılaşmaya neden olabiliriz.

Vatandaşın sürece katılması önemli dedim. Örnek vereceğim: İstanbul’un Ümraniye ilçesi: Ümraniye ilçesinde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız, 7 Ocak 2012 tarihli Resmî Gazete’de bir Bakanlar Kurulu kararı yayımlayarak kentsel dönüşüm kararı aldı. Ümraniye’nin üç mahallesinde; Kâzım Karabekir, Hekimbaşı ve İnkılap mahalleleri. Burası 2/B arazilerinin olduğu mahalleler. Vatandaşlarımız büyük bir endişeye kapıldılar: Acaba bu araziler elimizden gidecek mi, TOKİ veya Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bizi bir başka yere götürüp, taşıyacak mı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Daha sonra kendilerine “Hayır, biz size bu yerde tapu vereceğiz.” açıklaması Sayın Bakan tarafından verilmiş; öyle duydum. Sayın Bakanla bunu konuşmuş değilim ama ilçeden aldığım bilgi bu şekilde. Ancak Bakanlar Kurulu kararı orada duruyor. 2/B belki doğrudan bununla ilgili değil ama 2/B ile, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yetkileriyle bu Tasarı’yı uyumlaştırmak gerekir. 2/B mülkiyetinin söz konusu olduğu yerlerde -Ümraniye’yi bir örnek olarak verdim. Çok yaygın olduğunu biliyoruz- mutlaka 2/B arazilerinin tapusunu vatandaşa vermeliyiz. Kentsel dönüşümü biraz önce ifade ettiğim gibi o tapu malikleri kendileri kararlaştırmalıdır. İsterlerse müteahhide gidebilirler, isterlerse TOKİ’ye başvurabilirler.

Sayın Bakana bir öneride bulunmak istiyorum. Bu bir önerge -Sayın Bakan da “Katılıyoruz.” dediği için teşekkür ediyorum ama- belki maliklerin rızasıyla yapılacak dönüşümlerde başka engeller olabilir tasarıda, onları da gözden geçirip gerekirse düzeltmek gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilmiş bu önerge doğrultusunda 6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7’nci madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 180 Sıra Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun Tasarısının 7’nci maddesinin on üçüncü fıkrasında yer alan “dışında” ibaresinin “haricinde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                             Ali Sarıbaş

                                                                                                             Çanakkale

BAŞKAN – Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım ama istemleri hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 7’nci maddesinin 1’nci fıkrasının (b) bendinin fıkra metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

        Sadir Durmaz                           D. Ali Torlak                     Hasan Hüseyin Türkoğlu

             Yozgat                                    İstanbul                                     Osmaniye

                           Necati Özensoy                             Mesut Dedeoğlu

                                   Bursa                                     Kahramanmaraş

TBMM Başkanlığına

180 sıra sayılı kanun tasarısının 7. Maddesinin 1.Fıkrasının b) bendinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

   Sırrı Süreyya Önder                        Nazmi Gür                                  Altan Tan

             İstanbul                                      Van                                       Diyarbakır

        İdris Baluken                              Erol Dora                                  Özdal Üçer

              Bingöl                                     Mardin                                          Van

      Mülkiye Birtane                      Ertuğrul Kürkcü                           Pervin Buldan

               Kars                                       Mersin                                          Iğdır

                                                         Demir Çelik                                        

                                                               Muş

BAŞKAN – Komisyon bu okuttuğum önergelere katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Özensoy, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 180 sıra sayılı Kanun Tasarısı’yla ilgili verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu tasarı, afet riski altındaki alanların dönüştürülmesiyle alakalı bir tasarı. Tabii, kentsel dönüşüm uygulamaları bu tasarıdan sonra yapılacak değil, daha önce de yapılıyordu. Ancak afet riski altındaki bölgelere gösterdiğiniz duyarlılıkla ilgili hemen bir örnek vermek istiyorum: Türkiye’de “kentsel dönüşüm katliamı” diye gösterebileceğimiz meşhur o Doğanbey Projesi’yle ilgili biz bir soru önergesi verdik, dedik ki: “TOKİ’ye yani ilgili Bakanlığa buranın zemin etüdünü yaptırdınız mı, nedir sonuçları?” Gelen cevap: “Bu projenin sorumlusu Bursa Osmangazi Belediyesidir, dolayısıyla bizim bu zemin etüdünden bilgimiz yok.” Osmangazi Belediyesine belediye meclis üyesi arkadaşlarımız bir soru önergesi verdiler: “Doğanbey kentsel dönüşümle alakalı zemin etüdü yaptırdınız mı, sonuçları nelerdir?” Gelen cevap: “Bu projeyi TOKİ yapmaktadır, dolayısıyla bu zemin etüdünden bilgimiz yoktur.”

Şimdi Sayın Bakana soruyorum buradan, iki tane soru önergesi, ikisini de birbirinizin üzerine atmışsınız. Bu zemin etüdünü yaptıracak olan sorumlu kurum hangisidir? Bana buradan bu sorduğum soruya bir cevap verin yani bir daha bir daha soru önergeleriyle herhâlde bunu… Yani bunu şunun için söylüyorum: Bu afet riskiyle ilgili… Şimdi, Bursa, hepinizin bildiği gibi en önemli deprem bölgelerinden bir tanesi. İşte, Gemlik’teki fay, geçmişteki olan depremler, hatta Gölcük depreminde bile Bursa’da birçok ev yıkıldı, hasar gördü, hatta ölen vatandaşlarımız oldu. Yani Bursa gibi bir yerde afet riski göz önünde bulundurulmuyorsa size de diyecek bir şeyim yok.

Şimdi, bu Doğanbey kentsel dönüşüm hani “katliam” dedim ya, bunun da hemen size –katliamın- resimlerini göstereyim. Bu proje halka böyle takdim edildi: “Bunu yapacağız, bu resimdeki gibi, bu maketlerdeki gibi bir proje gerçekleştireceğiz.” denildi. Bakın, Bursa, Osmanlıya payitahtlık yapmış, yani başkentlik yapmış, en önemli tarihî eserlerimizin bulunduğu, Ulu Cami gibi Türk tarihinin en büyük camisine, yirmi kubbeli camisine sahip bir il.

Şimdi buradan tekrar gösteriyorum: Bu, kentsel dönüşüm yapılmadan önce Bursa’ya yukarıdan bir bakış, bu silüet; benim doğup büyüdüğüm il, Hızır Aleyhisselam’ın yeşil torbasını düşürdüğü rivayet edilen il. Bu da kentsel dönüşümden sonraki hâli. Aynı noktadan bir bakış. Bakın, Bursa bu anlamda… Emin olun, gelin Bursa’ya içiniz kan ağlar. Aynı, benzer resimleri tekrar göstereyim, yan yana koyayım; önceki hâli ve sonraki hâli.

Bakın, sayın Bursa milletvekillerinin de, iktidar partisi milletvekili arkadaşlarımın da bundan rahatsız olduğunu, bu projenin yanlış olduğunu düşündüklerini biliyorum.

Bakın, Yalova yolundan görüntü; Uludağ yok!

Bakın, Yeşil Cami ve Yeşil Türbe’den görüntü. Bursa’nın görüntüsü bu. Benim yaşadığım Bursa bu değildi, bu proje olmadan önce bu değildi.

Bakın, Ulu Cami’den bir görüntü: Görüyor musunuz ta Yıldırım Bayezid zamanında yapılmış, Emir Sultan Hazretleri’nin talebiyle ve tavsiyesiyle yapılmış Ulu Cami’den görüntü Bursa’nın bu görüntüsü. Yani bu proje Bursa’ya nasıl bir değer kattı?

İşte, resim yarışmasında uzaktan çekilen bir görüntü. Korkuluk burada neyi ifade ediyorsa, o kentsel dönüşüm de… Bu, resim yarışmasında birinci seçilen bir resim.

Şimdi, bakın, yani “kentsel dönüşüm” deyince afet riski altında olan yerlerle alakalı hassasiyetlerinizden bahsederken, lütfen, yaptıklarınızı bir gözden geçirin. Bursa’nın bütün dinamikleri, bakın mimarlar odası, inşaat mühendisleri odası, bütün sivil toplum kuruluşları bugünlerde “Bu projenin…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız.

Buyurunuz.

NECATİ ÖZENSOY (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

…yıkılıp hak sahiplerini mağdur etmeden Bursa’nın bu görüntüsünü nasıl tekrar güzelleştiririz veya nasıl eski hâline dönüştürürüz?” diye tartışmalar yapıyor.

Bakın, o gün Osmangazi Belediye Başkanı olan Sayın Recep Altepe, bugün Büyükşehir Belediye Başkanı ve Büyükşehirde Belediye Başkanı adayı olduğunda Osmangazi Belediye Başkanıyken “Tarihe, dokuya sahip çıktım.” diye vatandaşın karşısında oy isteyen bir Belediye Başkanı. Hani derler ya “Bir çuval inciri berbat ettin.” diye, işte Osmangazi Belediyesinin öncülüğünde Sayın Recep Altepe’nin yaptığı bu proje, Bursa’da yapılan bu proje bir çuval inciri berbat etti. Bu yasayla da herhâlde çok fazla bir şey katabileceğiniz kanaatinde değilim.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özensoy.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Daha konuşmamız var efendim, yoklama talebinizi sonra yerine getireceğim.

Sayın milletvekilleri, demin söylemiştim, iki önergeyi birlikte işleme alıyorum.

Sayın Baluken, buyurun.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

180 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesinde verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, dünden beri tartışılan kanun tasarısı üzerinde öne çıkan görüşler daha çok, yetkinin yerellerden alınarak merkezî idareye verilmesi; mera, orman, arsa veya tarla gibi toprak parçası ve bu parçalar üzerindeki yapı unsurlarıyla ilgili bütün inisiyatifin merkezî idarede toplanması; temel eleştiri noktası buradan kaynaklanıyor. Şimdi, farklı eleştiri noktaları var ama ben bu yönlü bir düzenlemenin niçin yapıldığına dair sizlerle pratik birtakım örnekler üzerinden konuşmak istiyorum.

Yerel yönetimlerden korkan ve yerel yönetimlere güvenmeyen bir iktidar yapısıyla karşı karşıyayız. Kendisinden olmayan yerel yönetimlerden korkan bir anlayış var. Eğer başarılı bir yerel yönetim pratiği ortaya çıkarsa, kendi iktidarının sarsılacağından korkan bir anlayış. Bu nedenle, belediye başkanlarını, belediye meclisi üyelerini, il genel meclisi üyelerini tutuklamakta hiçbir sakınca görmüyor.

Aynı şekilde, kendi denetiminde olan, kendi yapısı içerisinde bulunan yerel yönetimlere de güvensizlik duyan, güven duymayan bir anlayış olduğu için yetkiyi yerel yönetimlerden alıp merkezî idarede toplama gibi bir düzenleme söz konusu.

Şimdi, bakın, burada, kendi bünyesindeki yerel yönetimlere güvenmemenin nereden kaynaklandığını sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu kürsüden, Bingöl Belediyesiyle ilgili birtakım sıkıntıları, vatandaşın, halkımızın yaşadığı sıkıntıları sizlerle paylaşmıştık ve şöyle bir çağrıda bulunmuştuk: “Kar mücadelesi için Bingöl Belediyesinin yapmış olduğu çalışma Bingöl’e yağan karın altında kalmıştır.” demiştik. Bingöl esnafının yaşadığı sıkıntıyı anlamak için bütün milletvekili arkadaşlara, rastgele, bir Bingöl esnafını arayıp bir dertlerini dinleme çağrısı yapmıştık. Arayanınız oldu mu? Buradaki 300’ün üzerindeki milletvekili arkadaşımız, Bingöl esnafının, Bingöl halkının, Bingöl Belediyesinin yarattığı mağduriyetlerin tamamından sorumlu olan arkadaşlardır. Hiçbiriniz aramadınız. Siz aramadınız; biz, size, Bingöl Belediyesinin pratiğini buraya getirdik.

Bakın, demin beni arayan Bingöl’deki taksi ve minibüs esnafı “Bu yıl kazanmış olduğumuz birkaç kuruşun üstüne, kapı kapı dolaşıp borç temin edip, araçlarımızı tamir etmenin sıkıntısını yaşıyoruz.” diyorlar. Niye böyle? Çünkü Bingöl yolları, buz ve çukurdan dolayı tam bir köstebek yuvasına dönmüş durumda.

Bakın, Bingöl basınına yansıyan bir fotoğrafı gösteriyorum size. Bingöl esnafı Bingöl caddelerinde oltayla balık tutmaya çıkmış! Bakın, burada, boyu 3 metreyi aşan kardan adamları, Bingöl sokaklarında, Bingöl caddelerinin hemen ortasında -Belediyenin pratiğini protesto etmek için- görebiliyoruz. Bu çekmiş olduğumuz resimleri, bu köstebek yuvasına dönmüş olan yolların resimlerini Çevre ve Şehircilik Bakanımızın kendisine vereceğim.

Yerel yönetimlerle ilgili böylesi bir pratiği gördüğünüz zaman, tabii ki yetkiyi yerel yönetimlerden alıp merkezî idareye bir yetki verme gibi düzenlemeyi önünüze koyabilirsiniz ama o zaman da bizler, sizin yapmış olduğunuz yanlışlarla beraber kanun tasarısındaki yanlışları da bir şekilde buraya getirip sizlerle paylaşırız.

Değerli milletvekilleri, Bingöl Belediyesiyle ilgili, bakın, daha önce burada yine paylaşmıştık; seçim döneminde işe alınan 800 işçiden 200 işçinin kış ortasında kapı dışarı edildiğini, kapı dışına konulduğunu, BDP’ye oy verme ihtimali bulunanların bile nasıl belediyeden atıldığını paylaşmıştık. Kalan 560 işçi de şu anda dört aydır maaş alamıyor ve maaş alamadığı için, konuşmayı yapmadan hemen önce bize ulaşıp, bu sorunun buradan dillendirilmesini istiyor.

Çevre ve Şehircilik Bakanımız burada olduğu için iki tane önemli konuyu burada kendisiyle paylaşmak istiyorum ve derhâl bu olayla ilgili soruşturma başlatmasını istiyorum.

Bakın, Bingöl Belediyesinin diğer ilçe belediyeleriyle birlikte kurduğu BİNÇEVBİR kapsamında katı atık depolama tesisinin iş termin tarihi Nisan 2011’de bitti ancak hâlâ, katı atık depolama tesisinin hangi aşamada olduğunu bile bilmiyoruz. Bugüne kadar hiçbir idari ve cezai işlem de yapılmadı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız.

İDRİS BALUKEN (Devamla) – Şimdi burada Bakanlığın veya Hükûmetin genel olarak takınması gereken tavır Belediye Başkanını korumak değil, Bingöl halkını korumanın yollarını esas almak.

Yine aynı şekilde, 2003 depreminde TOKİ tarafından yapılan atık su arıtma tesisi tam çalışır hâlde Bingöl Belediyesine verilmesine rağmen, bu atık su arıtma tesisi işletilmiyor, şu anda devre dışı durumda ve Bingöl halkı kirli su içiyor.

Yani kısacası, kendi yerel yönetim pratiğinize bakarak yetkiyi yerel yönetimlerden alıp merkezî idarede biriktirme, farklı birtakım sorunları beraberinde getirecektir. Çağdaş demokrasiler ve bütün dünya yetkinin tabana yayılması, yetkinin yataylaştırılması, ademimerkeziyetçi yapının önceleşmesi ve merkezî devlet yetkisinin azaltılmasına giderken tersi yapmış olduğunuz uygulama çok ciddi sıkıntılara yol açacaktır.

Ben hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baluken.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

BAŞKAN – Yoklama talebi vardır, isimleri okuyorum:

Sayın Eyidoğan, Sayın Demiröz, Sayın Öz, Sayın  Serindağ, Sayın Akar,  Sayın Şeker, Sayın Havutça…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, yoklama talebi olan milletvekillerimiz okuduğunuzda “Burada.” demeleri gerekir.

BAŞKAN – Ayağa kalkıyorlar.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Devam edin Sayın Başkan, devam edin.

BAŞKAN - Burada olanları okuyorum zaten.

Sayın Fırat, Sayın Akova…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan “Burada.” diye ses versinler.

BAŞKAN – Burada, görüyorum efendim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ama efendim, burada olduklarını söylemeniz gerekmez mi?

BAŞKAN – Sayın Toprak, Sayın Kuşoğlu, Sayın Gök, Sayın Güneş, Sayın Altay, Sayın Köprülü, Sayın Doğan, Sayın Canalioğlu…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan “Burada.” desinler.

BAŞKAN - Görüyorum efendim.

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, ilk defa böyle bir şey görüyorum.

BAŞKAN - Sayın Koç, Sayın Kesimoğlu, Sayın Kart.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180) (Devam)

BAŞKAN - Her iki önergeyi de oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 180 Sıra Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun Tasarısının 7’nci maddesinin on üçüncü fıkrasında yer alan “dışında” ibaresinin “haricinde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                             Ali Sarıbaş

                                                                                                             Çanakkale

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Sarıbaş. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 97’nci yılını kutladığımız 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin, bugün medeni toplumlar içerisinde, çağdaş, demokratik, laik cumhuriyetimizle dimdik yerimizi alıyorsak o gün verdiğimiz şehitler sayesindedir. Vatanı uğruna gözünü budaktan esirgemeyen, canını seve seve veren nice vatan evlatlarımızı, kahramanlarımızı rahmetle, minnetle anıyor, manevi huzurlarında saygıyla eğiliyorum.

Çok değerli milletvekilleri, 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Kanunu Tasarısı’nın “Dönüşüm gelirleri” başlıklı 7’nci maddesi üzerine söz almış oluyorum ama tabii, 18 Martla ilgili de bugün üzülerek, tüm televizyonlarında bizi dinleyen Çanakkaleli hemşehrilerime ve tüm Türkiye’ye ve sizlere de bir afiş olayını aktarmak istiyorum.

Bugüne kadar Çanakkale 18 Mart savaşlarıyla ilgili yıl dönümünde yapılan afişlerde siyasetin bu zafer bayramımıza gölgesi hiç düşmemişti. Tüm ulusumuzun siyaset üstü, tüm ülkemizin bu zafer bayramı gerçekten birlik içerisinde kutlanıyordu ama gelin görün ki valiliğimizin bilboardlara astırdığı afişler içerisinde sadece Başbakanın ve sanatçının ve mehter takımının olduğu bir afiş yer alıyor. Ne Ulu Önder Atatürk’ün bir fotoğrafı ne Türk Bayrağı bu afiş içerisinde yer almamıştır. Bunu özellikle bir Çanakkaleli olarak değil, tüm Türkiye Cumhuriyeti’nin bir milletvekili ve bir sade vatandaşı olarak, burada, bu ülke için gerçekten canlarını, kanlarını bu uğurda vermiş tüm şehitlerimizin hiç orada siyasal düşüncesi olmaksızın, orada savaşmış, önderliğini yapmış, beraberce kol kola girmiş, bu ülkeyi kurtarmak adına ve dünyaya, Türkiye’ye ve özellikle Çanakkale’ye barışı getirmek adına savaşanlara, bence, bu anlamlı günde böyle bir afişin yapıştırılmasını ve bilboardlara asılmasını kınıyorum.

Çok değerli hemşehrilerim -ve Çanakkale Milletvekili olarak buradan hemşehrilerime sesle-niyorum- mutlaka o vali kendi parasıyla değil, devletin parasıyla bastırdığı -ve komite adına harcadığı o parayla- afişlerin o millî duygularımıza yakışır bir şekilde mutlaka toplanması gerektiğini buradan söylemek istiyorum.

Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, bugün ülkemizde riskle ilgili, rantla ilgili önemli bir kanun tasarısı geçiriliyor. Çünkü, niçin “riskle”, “rantla” diyorum? Bugün buradaki kanunun, bugüne kadar uygulanan TOKİ’deki uygulamalar da dâhil olmak üzere baktığımızda, özellikle fakir vatandaşımızı, burada, sosyal yaşantıları da dâhil olmak üzere onları daha çok dışlayan, onları daha çok öteleyen, daha çok dışarıya götüren bir kanun anlayışı içerisinde olacağına inanıyorum. Çünkü onlara orada rant vermek, onların bulunduğu araziyi, arsayı istimlak etmek, resen el koymak, onların itiraz hakkını yok saymak, onların orada bundan sonraki yerlerine “Size bu kadar hakkınız düşüyor.” diye pay vermek, onlara burada dönüşümü sağlamak değildir. Oradaki insanlarımıza kent bütünlüğü içerisinde bunu dönüştürürken o insanların sosyoekonomik yapılarıyla birlikte gelecekteki yaşamını, plan bütünlüğü içerisindeki sosyoekonomik yaşamlarını düşünmek gerekir.

Bugün yapılan TOKİ binalarına da baktığımızda, bir kentsel bütünlük içerisindeki silüetler açısından, yeşil alanlar açısından, ulaşım açısından ve buna benzer sosyal yaşantı açısından baktığımızda, yaşam tarzlarımızla ve özellikle bu tür yaşam tarzlarımızla bağdaşmadığını görüyoruz. Bunun için de bu yasanın, halkı yok sayan ve tamamen kendi tekelleşmesi altına sokan böyle bir afet yasasının hiç doğru olmadığını söylemek istiyorum. Onun için de mutlaka insan unsurunun olmadığı, kent planlamasının bütünleşmediği bir yaklaşım tarzının insanlarımıza huzur değil, mutsuzluk getireceğine inanıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ALİ SARIBAŞ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Yarın o insanlarımızı oraya, binaya koyduğunuzda onu satmak zorunda kalacaklardır. Çünkü orada yaşayan insanlarımız, yine bunların, “Olabilir, yapabiliriz, destekleyebiliriz.” anlamında vereceğimiz ya da tamamen yetkinin muhalefeti ya da kendi yandaşları dışındaki olanlara vermeyeceği inancını biliyorum. Bu düşüncelerle, bu afet yasasının, çok sosyal, çok halkın yanında olan ve çok rantabl olabileceğine inanmıyorum.

Bu düşüncelerle, hepinize en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Sarıbaş. (CHP sıralarından alkışlar)

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 7’nci madde kabul edilmiştir.

8’inci madde üzerinde dört önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

180 sıra sayılı kanun tasarısının 8. Maddesinin 4 fıkrasında geçen "kalmaksızın" ibaresinin "kalarak" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   Sırrı Süreyya Önder                        Nazmi Gür                                  Altan Tan

             İstanbul                                      Van                                       Diyarbakır

        İdris Baluken                             Sırrı Sakık                                   Erol Dora

              Bingöl                                       Muş                                          Mardin

          Özdal Üçer                          Mülkiye Birtane                             Demir Çelik

                Van                                         Kars                                            Muş

                        Ertuğrul Kürkcü                                   Pervin Buldan

                               Mersin                                                  Iğdır

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 8 inci maddesine aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.

  Ayşe Nur Bahçekapılı             Mehmet Doğan Kubat                   Akif Çağatay Kılıç

             İstanbul                                   İstanbul                                       Samsun

      Tülay Kaynarca                         Yılmaz Tunç                          Pelin Gündeş Bakır

             İstanbul                                     Bartın                                        Kayseri

(8) Riskli yapı tespitlerine karşı yapılacak itirazları inceleyip karara bağlayacak teknik heyetlerde üniversiteler tarafından görevlendirileceklere, fiilen görev yaptıkları her gün için (4.000) gösterge rakamının memur    aylık katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunacak tutarda huzur hakkı ödenir. Bir ayda fiilen görev yapılan gün sayısının beşi aşması halinde, aşan günler için huzur hakkı ödenmez.

(9) Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu ile ulusal, bölgesel ve yerel yayın yapan özel televizyon kuruluşları ve radyolar, ayda en az doksan dakika afet, afet risklerinin azaltılması ve kentsel dönüşüm konularında uyarıcı ve eğitici mahiyette yayınlar yapmak zorundadır. u yayınlar, Bu yayınlar, asgarî otuz dakikası 17:00-22:00 saatleri arasında olmak üzere, 08:00-22:00 saatleri arasında yapılır ve yayınların kopyaları her ay düzenli olarak Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna teslim edilir. Bu saatler dışında yapılan yayınlar, aylık doksan dakikalık süreye dâhil edilmez. Bu programlar, Bakanlık, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ile ilgili diğer kamu kurum ve kuruluşları ile bilimsel kuruluşlar, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları veya sivil toplum kuruluşları tarafından hazırlanır veya hazırlatılır. Hazırlanan programların, Bakanlığın olumlu görüşü alındıktan sonra Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından radyo ve televizyonlarda yayınlanması sağlanır. Bu fıkra kapsamında yapılan yayınlar için herhangi bir bedel ödenmez. Bu yayınların ve sürelerinin denetimi Radyo ve Televizyon Üst Kurulunca yapılır."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 8’inci maddesinin 1’inci fıkrasının madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

         D. Ali Torlak                           Ali Halaman                              Sadri Durmaz

             İstanbul                                    Adana                                        Yozgat

         Enver Erdem                         Muharrem Varlı                               Alim Işık

              Elâzığ                                      Adana                                       Kütahya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 180 Sıra Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun Tasarısının 8. maddesinin “1’inci” ve “3’üncü” fıkralarının madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

Prof. Dr. Haluk Eyidoğan               Yıldıray Sapan                               Ali Sarıbaş

             İstanbul                                   Antalya                                    Çanakkale

       İhsan Kalkavan                       Aykut Erdoğdu                               Atilla Kart

             Samsun                                   İstanbul                                       Konya

                           Müslim Sarı                                        Haydar Akar

                              İstanbul                                               Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon bu son okuttuğum önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Atilla Kart konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Kart, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 8’inci maddeyle ilgili tarafımızdan verilen önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının kilit maddelerinden, amaç maddelerinden birisini görüşüyoruz. Burada açık ihaleyi ortadan kaldıran, pazarlık ve davetiye usulünü getiren bir maddeyi görüşüyoruz.

Görüşülmekte olan bu tasarının ortaya çıkardığı bir gerçek var değerli milletvekilleri: Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarıyla birlikte Türkiye’de kamu yönetimi ve denetiminin içinin boşaltıldığı, işlevini kaybettiği bir dönem yaşanmaktadır. Bir kamu yönetimi nasıl çökertilir, nasıl işlemez hâle getirilir, böyle bir süreçte birileri nasıl himaye edilir, birileri insanların hayatları üzerinden nasıl bir sömürü düzeni kurar, bunların örneklerini bünyesinde barındıran bir tasarıyı şu anda görüşüyoruz.

Yolsuzluklar artık kamu eliyle ve örgütlü bir şekilde yapılır hâle gelmiştir. Yolsuzluklar denetlenemez hâle gelmiştir. Öyle ki bakıyorsunuz, ortada suç var, bu sabit ama suçluya ulaşılamıyor, sorumluya ulaşılamıyor. Böyle bir tabloyla, böyle bir Türkiye gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bakın, hemen somut örnekler vereyim: Kamu İhale Kurumu… Nedir Kamu İhale Kurumu? İhaleye fesat karıştırma başta olmak üzere kamu kaynaklı olarak yapılan yolsuzlukları denetleme mevkisinde olan en üst idari birim. Bakıyorsunuz, Kamu İhale Kurumuna yönelik olarak, yolsuzluklara bulaştığına dair, aradan sekiz yıl, dokuz yıl geçtikten sonra artık gizlenemez bir tablo ortaya çıkıyor. Bunun devamında neyi görüyorsunuz? Orada kamu görevlilerinin kimlikleri ortaya çıkıyor ama her nedense, her nasılsa iş adamlarının kimlikleri ortaya çıkmıyor. Böyle bir tabloyu, böyle bir kirliliği görüyorsunuz. Kamu İhale Kurumu yolsuzlukların kaynağı hâline geliyor, denetleme mekanizması bizzat o işin içine giriyor.

Bakın, hatırlarsınız, ÖSYM ve KPSS olaylarını yaşadık. Burada da acı bir örneği yaşadık. Öyle ki kopya nedeniyle sınav iptal ediliyor, KPSS sınavı iptal ediliyor, burada 120 net puan alan 350 adayın 148’i ikinci sınava giremiyor, girenlerden de sadece 2’si 120 net puan alıyor. Bunu Kırklareli Milletvekilimiz Turgut Dibek’in soru önergesine Bakanın verdiği cevaptan anlıyoruz. Yani bu bir itiraf değil midir değerli milletvekilleri? Orada kopyanın örgütlü olarak yapıldığını, çocuklarımızın istikballeri üzerinden yolsuzluklar yapıldığını gösteren bir tablo değil midir?

Bakın, daha ötesini söyleyeyim, yeni bir örnek: Konya’da Sosyal Yardımlaşma Vakfı defteri kayıp değerli arkadaşlarım. Kırk gündür kayıp. Hangi defter bu? Fakir fukaraya, garip gurebaya kömür yardımının yapıldığı defter, makarna yardımının yapıldığı defter. Değerli milletvekilleri, Konya Valisinden ses duyamıyorsunuz, Konya Büyükşehir Belediye Başkanından ses duyamıyorsunuz. Ortada ne var biliyor musunuz? İddialara göre, bulgulara göre 13 trilyonluk bir yolsuzluk var değerli arkadaşlarım.

Size bu örnekleri niye veriyorum? Bir sistemden söz ediyorum. Örgütlü olarak kamu eliyle gerçekleştirilen ve denetimi tümüyle ortadan kaldıran örgütlü bir yolsuzluktan söz ediyorum. İdari ve adli denetim mekanizmalarını bütünüyle ortadan kaldıran bir tablo. Ne oluyor bu arada? Yolsuzluklar öyle veya böyle ortaya çıkıyor ama bu arada deliller bizzat o kurum eliyle karartılıyor, doğal olarak suç ve suçluya ulaşılamıyor. Ondan sonra da kalkıyoruz, diyoruz ki Yunus Emrelere atfen, Şeyh Edebalilere atfen: “Efendim, insanı yaşat ki devlet yaşasın.” diyoruz. Efendim, Yaradan’dan ötürü insan sevgisinden söz ediyoruz. “İnsan odaklı siyaset yapıyoruz.” diyerek hamasetimizi sürdürüyoruz ve toplumu ayrıştırmaya devam ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, yolsuzluğun, hukuksuzluğun, adaletsizliğin, talan ve yağmanın kamu eliyle kurumsal ve organize hâle geldiği bir tasarıyla karşı karşıyayız. Şundan emin olmanızı istiyorum: Bunu bütün inancımızla, bütün içtenliğimizle ifade ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ATİLLA KART (Devamla) – Bir cümle efendim.

Bunu bütün gözlemlerimize dayanarak, gerçekten içimiz acıyarak söylüyoruz, kaygıyla söylüyoruz, sorumluluk duygunuza hitap ederek söylüyoruz, sağduyunuza hitap ederek söylüyoruz: Bu tasarı Türkiye'nin yağmalanması tasarısıdır, Türkiye'nin talan edilmesi tasarısıdır. Bunu lütfen vicdanlarınızda bir kez daha gözden geçirin, bir kez daha değerlendirin değerli milletvekilleri.

Genel Kurulu bu düşüncelerle, bu değerlendirmelerle saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kart.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 8’inci maddesinin 1’inci fıkrasının madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                       D. Ali Torlak (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

ENVER ERDEM (Elâzığ) – Ben konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Erdem, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

ENVER ERDEM (Elâzığ) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesi için verilen önerge üzerinde konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce de biraz sonra AK PARTİ Grubu tarafından verilecek önergenin yani “Türkiye Radyo Televizyon Kurumu ile ulusal ve bölgesel yayın yapan özel televizyon kuruluşları ve radyolar ayda en az doksan dakika afet ve afet risklerinin azaltılması ve kentsel dönüşüm konularında uyarıcı, eğitici mahiyette yayınlar yapmak zorundadır ve bu kapsamda yapılan yayınlar için herhangi bir bedel ödenmez.” şeklinde gündeme getirilecek olan bu önergenin bölgede çok zor şartlar altında görev yapan bu medya kuruluşlarını ciddi sıkıntıya sokacağını hepimiz biliyoruz. Onun için, bunun hizmeti satın almak şeklinde, yani ücretini ödemek kaydıyla yapılmasının çok daha uygun olacağını düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii, bu üzerinde konuştuğumuz yasa tasarısı ülkemiz açısından oldukça önemli bir yasa tasarısı. Bu yasa tasarısının önemiyle ilgili, tabii, iktidar milletvekillerimiz, Sayın Bakanımız çok önemli açıklamalarda bulundular. Biz muhalefet milletvekilleri olarak bu yasa tasarısının mahiyetini çok iyi biliyoruz, önemini de çok iyi biliyoruz ve bu yasa tasarısının sizin bilmediğiniz, bizim tespit edebildiğimiz bazı eksiklikleri ve yanlışlıkları olduğunu da biliyoruz. Biz de sizlerden bizi anlamanızı, bu eksiklikleri ve yanlışlıkları telafi ederek, milletin hayrına olabilecek bir şekle dönüştürerek bu yasanın son yıllarda yapılan en önemli yasa olmasını sağlamanızı istirham ediyoruz.

“Bu yasa oldukça önemli bir yasa.” dedik. Anayasa’nın 23’üncü maddesine göre zaten devlete verilmiş olan bir görev. Aynı zamanda ülkemiz coğrafyasının yüzde 90’ının afet riski taşıyan bölgeler olması, 25 bin kilometre deprem fay hattının bulunması, 19 milyon konutumuzun yarısından fazlasının deprem riski altında, dayanıklı olmayan binalar olduğunun bilinmesi… Yine, şehircilik konusunda, şehirlerimizin düzenli, güvenli, sağlıklı yerleşim birimleri olmadığını, şehirlerimizin çoğunlukla ehliyetli ve liyakatli belediye başkanlarımız tarafından idare edilmediğini de biliyoruz. Yani maalesef, belediye başkanlarımız, imardan, şehircilikten, yöneticilikten, estetikten çok da fazla anlamayan kişilerden oluşunca, buna mevzuat ve kaynak yetersizlikleri de eklendiği zaman bugünkü sıkıntıların ortaya çıktığını da biliyoruz.

Değerli milletvekilleri, ben 10’uncu madde üzerinde de konuşacağım için bu 8’inci madde üzerindeki önergeye belki orada daha fazla değinme imkânım olacaktır.

Bu düzenlemenin son yıllarda yapılan en önemli düzenlemelerden birisi olabilmesi için, gerçek amacına hizmet edebilmesi için, bu düzenlemede şu hususlara dikkat edilmesi gerekmektedir: Bu düzenlemenin adaletli bir düzenleme olabilmesi için, uygulanabilir bir düzenleme olması için, vatandaşımıza ilave sorumluluklar getiren, yük getiren bir düzenleme olmaması gerekmektedir. Şimdi, sadece buranın üzerinde isterseniz şu son kalan bir iki dakika içerisinde durmak istiyorum.

Şimdi, ellerimizi vicdanlarımıza koyalım değerli milletvekilleri, burada 550 tane milletvekili var ve Türkiye geneline göre hepimizin ekonomik durumları vatandaşımıza göre çok daha iyi. Peki, böyle bir binamızın bu dönüşüm çerçevesinde tekrar yapılmasıyla ilgili üzerimize getirilecek herhangi bir yükü taşımak ister miyiz? Şimdi, bunun böyle olmaması gerektiğini bizler biliyoruz. Şahsen ben, 2009 yılında, ada bazlı kentsel dönüşümlerle ilgili bir proje üzerinde çalışmış ve vatandaşa da yük getirilmeden bu işin nasıl yapılacağını çok yakından bilen bir insanım. Şimdi, Sayın Bakanımız, burada bunlarla ilgili hiçbir açıklama yapmıyor. Fakir fukaranın, garip gurebanın, işsizin, memurun, çiftçinin, yoksulun durumu ne olacak? Sen istersen 10 bin lira maliyet getirsen bile o 10 bin lirayı yıllar içerisinde ödeyemeyecek insanlar var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız.

ENVER ERDEM (Devamla) – O zaman, elimizi vicdanımıza koyalım, lütfen, bu hususlara açıklık getiren bir düzenleme yapalım yani vatandaşa ilave maliyet yansıtmayalım. Bunlar bizim elimizdeki şeyler. Bugün, devlet, elindeki yetkisini kullanarak, sadece kat yüksekliklerini sağlamak kaydıyla, ilave maliyet getirmeden bu meseleleri çözebilir. En azından, en az maliyetle bu işin çözülebilme imkânı vardır.

Ben, değerli milletvekilleri, bunun uygulanabilir olması için, vatandaşa ilave yük getirmeme konusunda, gelin, bu düzenlemede birtakım değişiklikler yaparak vatandaşımızı bu konuda mağdur etmeyelim diyorum. 10’uncu madde üzerinde konuşurken de bu kanunun İhale Kanunu kapsamındaki 21/(b) maddesine göre yapılmasının ne tür sıkıntılar getireceği üzerinde duracağım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Erdem. (MHP sıralarından alkışlar)

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 8 inci maddesine aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                 Ayşe Nur Bahçekapılı (İstanbul) ve arkadaşları

(8) Riskli yapı tespitlerine karşı yapılacak itirazları inceleyip karara bağlayacak teknik heyetlerde üniversiteler tarafından görevlendirileceklere, fiilen görev yaptıkları her gün için (4.000) gösterge rakamının memur    aylık katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunacak tutarda huzur hakkı ödenir. Bir ayda fiilen görev yapılan gün sayısının beşi aşması halinde, aşan günler için huzur hakkı ödenmez.

(9) Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu ile ulusal, bölgesel ve yerel yayın yapan özel televizyon kuruluşları ve radyolar, ayda en az doksan dakika afet, afet risklerinin azaltılması ve kentsel dönüşüm konularında uyarıcı ve eğitici mahiyette yayınlar yapmak zorundadır. Bu yayınlar, asgarî otuz dakikası 17:00-22:00 saatleri arasında olmak üzere, 08:00-22:00 saatleri arasında yapılır ve yayınların kopyaları her ay düzenli olarak Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna teslim edilir. Bu saatler dışında yapılan yayınlar, aylık doksan dakikalık süreye dâhil edilmez. Bu programlar, Bakanlık, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ile ilgili diğer kamu kurum ve kuruluşları ile bilimsel kuruluşlar, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları veya sivil toplum kuruluşları tarafından hazırlanır veya hazırlatılır. Hazırlanan programların, Bakanlığın olumlu görüşü alındıktan sonra Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından radyo ve televizyonlarda yayınlanması sağlanır. Bu fıkra kapsamında yapılan yayınlar için herhangi bir bedel ödenmez. Bu yayınların ve sürelerinin denetimi Radyo ve Televizyon Üst Kurulunca yapılır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Pelin Gündeş Bakır.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bakır.

PELİN GÜNDEŞ BAKIR (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

1999 Kocaeli ve Düzce depremleri sonrasında, benim de içinde bulunduğum İstanbul Teknik Üniversitesinden 30 öğretim üyesi, Amerika Birleşik Devletleri Acil Durum ve Afet Yönetimi Başkanlığından, acil durum, afet yönetimi ve deprem konularında eğitim aldı. Bu doğrultuda, Amerika Birleşik Devletleri afet yönetim mevzuatını Türkiye’ye uyarladık. İstanbul Teknik Üniversitesinde Afet Yönetim Merkezini kurduk. Sayısız projeler uyguladık. 2001 yılında, Türkiye için, bir, beş, on yıllık ulusal deprem stratejisi ve yeni bir afet yönetim modeli geliştirdik. Bu çalışmalar, yurt dışında Earthquake Spectra ve Natural Hazards gibi saygın bilim dergilerinde basıldı.

Değerli milletvekilleri, yirmi yıllık mesleki tecrübeme dayanarak söyleyebilirim ki Kocaeli ve Düzce depremlerinden sonra kentsel dönüşümün tam manasıyla gerçekleştirilememesinde etken olan saiklerin hepsi çok iyi bilinmektedir. Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı’yla, yoldaki tüm engellerin kaldırılması için her türlü tedbir dikkate alınmıştır. Bu kanunun çıkarılmasının arka planında, Türkiye’de depreme dayanıklı her türlü sosyal donatıya ve kimlikli mimariye sahip yeni modern kentler kurulması doğrultusunda kuvvetli irade ve kararlılık bulunmaktadır.

Modern afet yönetimi bilimi, afet olup bittikten sonra reaksiyonel yara sarma şeklindeki acil durum yönetimi anlayışına değil, proaktif yani yara almamak için afet öncesi girişimlerde bulunmaya, tedbir almaya ve afet risklerinin ve zararlarının azaltılması için etkin stratejiler izleme ve uygulama anlayışına dayanmaktadır. Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüştüğümüz bu kanun da aynı anlayış doğrultusunda hazırlanmıştır.

Afet yönetiminin dört safhası bulunmaktadır. Bunlar, planlama ve hazırlık, zarar azaltma, afetlere müdahale ve iyileştirme safhalarıdır. Afete hazırlık, ancak, afetlerle yaşayan toplumlarda bir farkındalık yaratarak mümkün olur. Bu noktada kullanılabilecek en önemli araç ise hiç kuşkusuz medyadır.

Risk algısı iletişimin bir fonksiyonudur. Zarar ve risk ile ilgili iyi tasarlanmış ve uygun bir biçimde halka ulaştırılmış programlar insanların davranışlarını etkileyebilmektedir. Medya yoluyla verilen mesajların etkili olabilmesi için: Afetler konusunda bilgi alınan kaynak güvenilir olmalıdır. Verilen mesajlar açık ve iyi tasarlanmış olmalıdır. Hedef kitle iyi tanımlanmalıdır. Sorular, öneriler ve yorumlar için bir geri bildirim kanalı bulunmalıdır. Bu bağlamda risk ile ilgili çocukları hedefleyen eğitim programları da büyük önem arz etmektedir zira yetişkinlerin afet eğitiminde çocuklar bilgi transfer etmek suretiyle çok etkin bir rol oynayabilmektedirler.

Araştırmalar, toplumun bazı kesimlerinin diğerlerine göre afetlerde çok daha büyük bir risk ile karşı karşıya olduğunu göstermektedir. Yoksulluk sınırına yakın veya altında yaşayanlar, yaşlılar, engelliler, kadınlar ve çocuklar afetlerde toplumun diğer kesimlerine kıyasla çok daha fazla zarar görmektedir. Bu kişiler arasında afetlerde ölüm oranı daha yüksektir. Eğer afeti atlatıp yaşayabilirlerse mali açıdan durumlarını düzeltebilmeleri çok zor olmaktadır. Uyarı amaçlı eğitim ve iletişim araçları geliştirilirken toplumun kolay incinebilecek, savunmasız kesimlerinin de düşünülmesi çok büyük önem arz etmektedir.

Afetlere karşı kaderci bir yaklaşım sergileyen vatandaşlarda düşünceden planlamaya, daha sonra eyleme ve afetlerden sürekli korunmak için gerekli önlemleri almaya dönüşen bir davranış değişikliğini geliştirmek için olmazsa olmaz koşul vatandaşların afet konusunda iyice bilinçlenmelerini sağlamaktır.

Bu önergeyle afet risklerinin azaltılması ve kentsel dönüşüm konularında TRT ile özel televizyon kuruluşları ve radyolarda bu konuda farkındalık yaratmak için yayın yapılması amaçlanmıştır.

Sözlerime son verirken bu kanunun çarpık gelişmiş şehirlerimiz için çok büyük bir fırsat olduğunu belirtmek istiyorum. İnsanlık tarihindeki en yüksek çevre bilincine sahip Peygamber Efendimiz “İnsanın dünyadaki esas vazifesi dünyayı güzelleştirmektir.” sözleriyle tüm insanlığa çevresini güzelleştirme öğüdünde  bulunurken “Ne isterseniz yapınız, her yaptığınız şey inancınızın tam bir yansıması olacaktır.” demiştir.

Bu kanunun Türk-Osmanlı mimarisini haiz kimlikli estetik şehirlerin bizim coğrafyamızda bir kez daha canlanmasını temin etmek yolunda çok önemli bir fırsat olduğunu belirtmek istiyorum.

Ülkemize afetsiz günler temenni ediyor, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, bir şeyi öğrenmek istiyorum, daha doğrusu kayıtlara da geçsin istiyorum.

Bu önergeyle tüm televizyonların ayda doksan dakika süreyle afetle ilgili eğitici yayın yapmaları isteniyor. Önemli bir önerge. Tabii ki televizyonların, yayın kuruluşlarının vatandaşımızı aydınlatması, bilgilendirmesi ve bilinçlendirmesi doğru bir adım ancak böylesi önemli bir düzenlemenin RTÜK’ün, Radyo Televizyon Üst Kurulunun görüşünün alınarak yapılması gerekir. Bu görüş alınmış mıdır? Çünkü sadece devlet televizyonu değil, TRT değil, tüm özel televizyonları da kapsamına alıyor. Doksan dakika önemli bir zaman dilimidir. RTÜK’ün olumlu veya olumsuz bir görüşü var mıdır?

Genel Kurul bilgilendirilirse mutlu olurum efendim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kayıtlara geçti Sayın Başkan.

BAŞKAN – Soralım efendim.

Teşekkür ederiz.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

180 sıra sayılı kanun tasarısının 8. Maddesinin 4. fıkrasında geçen "kalmaksızın" ibaresinin "kalarak" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                   Sırrı Süreyya Önder (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz Değerli Başkan.

BAŞKAN – Sayın Buldan, buyurunuz.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 180 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesi adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; söz konusu yasa dünyada son zamanlarda öne çıkan afet sonrası müdahalenin yerini alan risklerin azaltılması adına önemli bir yasal düzenleme olmakla beraber, yasa tasarısı, en temel kişi hak ve hürriyetlerinden biri olan, Anayasa ve uluslararası yasalarca da kutsal bir hak olarak kabul edilen mülkiyet hakkına müdahale ve sınırlamalar  getirmektedir.

Kanun tasarısı, afet riskini neden göstererek mülkiyet hakkını ve barınma hakkını yok saymaktadır. Kentsel dönüşüm ülkemizde acil çözülmesi gereken sorunlar arasında olmakla beraber, kentsel dönüşümün yeni rant alanlarına dönüşerek iktidar yanlısı taraflara paylaştırılmasının önü açılmaktadır. Riskli yapılar, yapılacak tebliğden itibaren otuz gün içerisinde yıkılacaktır. Yapının sahibi binasını yıkmazsa Bakanlık tarafından yıkım gerçekleşecek ve masrafları yapının sahibinden alınacaktır.

Bu yasayla vatandaşın mülkiyet hakkına müdahale yasal zeminde meşru hâle gelecektir. İdareyle anlaşma sağlayanlara geçici konut ve iş yeri yardımı ile kira yardımı yapılacakken anlaşma yoluna gitmeyenlere bu yardımlar yapılmayarak vatandaşlar arasında ayrımcı ve baskıcı uygulamaların önü açılacaktır. Ayrıca, konut ve iş yeri için kira yardımının veya yer tahsisinin kıstaslarının kesin bir biçimde belirtilmemiş olması nedeniyle hak sahiplerine uygulanacak farklı uygulamalar tartışmalara neden olacaktır.

Tasarı ile riskli olmamakla beraber uygulama bütünlüğü nedeniyle Bakanlık tarafından gerekli görülen yapılar da yıktırılabilecektir. Bu şekilde, risk taşıdığı gerekçesiyle suistimallerin gerçekleşmesi kaçınılmaz olacaktır.

Tasarının 3’üncü maddesinde “Riskli yapıların tespiti, Bakanlıkça hazırlanacak yönetmelikte belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde, vatandaşa verilen sürede, masrafı kendisi tarafından karşılanmak üzere Bakanlıkça lisanslandırılan kurum ve kuruluşlara yaptırılır ve sonuç Bakanlığa veya idareye bildirilir.” denmektedir. “Bakanlıkça lisanslandırılan kurum ve kuruluşlar” ile hangi kuruluşların kastedildiği tanımlanmamıştır. Bu kuruluşlar ile bu işte uzman olan meslek odaları veya üniversiteler tarafından eğitim almış kuruluşların ifade edilmek istendiği yasaya eklenmelidir.

Tasarının “Tasarrufların kısıtlanması” başlıklı 4’üncü maddesinde, Bakanlığın, TOKİ veya idarenin, riskli alanlarda ve riskli yapıların bulunduğu taşınmazlarda proje ve uygulamalar sırasında her türlü imar ve yapılaşma işlemlerini geçici olarak durdurabileceği belirtilmektedir. Her türlü imar ve yapılaşma işlemlerini geçici olarak durdurma yaptırım gücü yüksek bir karar olup bu konuda yetkinin Bakanlık ve idarede olması gerekmektedir.

Yine aynı maddenin üçüncü fıkrasında aynı kişilerce riskli yapılara elektrik, su ve doğalgaz hizmetlerinin verilmeyeceği şeklindeki düzenleme de sosyal devlet ilkesine aykırı olduğu gibi, kişi hak ve hürriyetleri ile insan haklarına da aykırıdır. Bu bendin iptali gerekmektedir.

Tasarının 6’ncı maddesinin 9’uncu bendinde “Bu davalarda yürütmenin durdurulmasına karar verilemez.” hükmü hukuk devletine, Anayasa’nın 125’inci maddesine aykırıdır. Kişinin mülkiyet hakkının korunmasını yasal zeminde talep etme hakkı özgürlüklerin de engellenmesi anlamına gelmektedir. Engellenemez bir hak olan hak arama hakkını sınırlayan bu düzenleme yasadan çıkarılmalıdır diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Buldan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Daha önce kabul edilmiş olan önergeyle birlikte 8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 8’inci madde kabul edilmiştir.

9’uncu madde üzerinde üç önerge vardır.

Okutacağım bu üç önerge de aynı mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım, önerge sahiplerine de istemleri hâlinde söz vereceğim.

Şimdi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 180 Sıra Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun Tasarısının 9. maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

Prof. Dr. Haluk Eyidoğan               Yıldıray Sapan                            İlhan Demiröz

             İstanbul                                   Antalya                                        Bursa

       İhsan Kalkavan                         Haydar Akar                                Ali Sarıbaş

             Samsun                                   Kocaeli                                     Çanakkale

                                                         Müslim Sarı

                                                            İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 9’uncu maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

         D. Ali Torlak                           Ali Halaman                              Sadir Durmaz

             İstanbul                                    Adana                                        Yozgat

               Hasan Hüseyin Türkoğlu                           Mesut Dedeoğlu

                           Osmaniye                                       Kahramanmaraş

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

180 sıra sayılı kanun tasarısının 9. Maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

   Sırrı Süreyya Önder                        Nazmi Gür                                  Altan Tan

             İstanbul                                      Van                                       Diyarbakır

        İdris Baluken                              Erol Dora                                  Özdal Üçer

              Bingöl                                     Mardin                                          Van

        Pervin Buldan                        Ertuğrul Kürkcü                             Demir Çelik

               Iğdır                                       Mersin                                          Muş

                                                      Mülkiye Birtane                                     

                                                               Kars

BAŞKAN – Komisyon bu okuttuğum önergelere katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Ben konuşacağım.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; 180 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesini değiştirmek amacıyla vermiş olduğumuz önerge nedeniyle söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Önergeyle değiştirmek istediğimiz, daha doğrusu tasarı metninden çıkartılmasını istediğimiz 9’uncu madde “Uygulanmayacak mevzuat” başlığını taşımaktadır. Tasarı, bu maddeyle, 3194 sayılı İmar Kanunu, imara ilişkin hükümler ihtiva eden özel kanunlar ve zaruret hâlinde 3573 sayılı zeytincilikle ilgili Kanun’dan 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu’na varıncaya kadar on üç adet kanunu devre dışı bırakmakta, bu tasarıya ait hükümlerle çelişmesi hâlinde bu tasarının esas alınacağını düzenlemektedir. Kısaca, bu tasarı hükümleri yasalaştığında tüm bu bahsettiğim mevzuat afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkında kanuna yani bu tasarıya teslim edilecektir. Her biri özenle hazırlanmış, kendi alanındaki hususları düzenleyen İmar Kanunu, zeytincilikle ilgili Kanun, Turizmi Teşvik Kanunu, Kıyı Kanunu, Mera Kanunu, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu gibi birçok kanun devre dışı bırakılacaktır. Tasarının bu maddesi, bu hâliyle, tam bir kaosun, karmaşanın ve talanın altyapısını oluşturacaktır.

Yapılan bu düzenleme, riskli yapılar bahane edilerek ağır bir talan ortamı ortaya çıkaracaktır. Büyük bölümü Anayasa’ya aykırı olan bu düzenlemeyle Kıyı Kanunu’yla korunan kıyılarda yaygın bir talan sürecinin önü açılırken, tarım toprakları, zeytinlikler, meralar, ormanlar gözden çıkarılmakta, doğal, kentsel ve arkeolojik sit alanlarında olası bir talanın önü ardına kadar açılmaktadır. Yapılan düzenlemeyle, bugüne kadar oluşturulan doğal ve kültürel çevrenin korunmasına ilişkin tüm mevzuat yok sayılmaktadır.

Tasarının 9’uncu maddesinin ikinci fıkrasında uygulanmayacak maddeler sayıldıktan sonra son paragrafta “…ve diğer kanunların bu Kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz.” ifadesi de hukuki anlamda bir karmaşanın kapısı olacaktır.

Bu ibareye ne gerek vardı, zaten uygulanmayacak mevzuat tek tek sayılmış, diye düşünülebilir.

Bence, bu ibareyle hedeflenen belediye mevzuatıdır. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 73’üncü maddesi, bu tasarının da özünü teşkil eden kentsel dönüşüme ilişkindir. “Kentsel dönüşüm ve gelişim alanı” başlıklı bu madde, belediyelere miktarı 5 hektar ila 500 hektar arasında konut alanları, sanayi alanları, ticaret alanları, teknoloji parkları, kamu hizmet alanları, rekreasyon alanları ve sosyal donatı alanları oluşturmak, eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek, kentin tarihî ve kültürel dokusunu korumak veya deprem riskine karşı tedbirler almak gibi yetki ve görev vermiştir. Bu tasarıda zikredilen imar yetkisi, kamulaştırma yetkisi, binaların boşaltılması ve yıkımı yetkisi, Belediye Kanunu’nun 73’üncü maddesinde zaten düzenlenmiş, sayılmıştır.

5393 sayılı Kanun’dan bu tasarıda bahsedilmemiş olması, bir ibarenin içine gizlenmiş olması, AKP’nin belediyeler uyanmadan tasarıyı geçirme isteği, rantı Ankara’da tek elde toplama niyetinden başka bir şey değildir. Tasarı, belki bu sebeple İçişleri Komisyonunda da ele alınmamıştır. O yüzden, tasarının 9’uncu maddesinde 5393’ün 73’üncü maddesi zikredilmemiştir.

AKP iktidara geldiği 2002 yılındaki söylemlerinin çok uzağındadır. “Dokunulmazlara dokunalım.”, “HSYK ve YAŞ kararları gibi her şey yargı denetimine açılsın.” diyen AKP hükûmetleri, şimdi MİT Yasası gibi yasalarla “U” dönüşü yapmış ve yeni dokunulmazlar yaratmış, yargı denetimi dışında yeni alanlar oluşturmuştur.

Bu tasarı da benzer bir özellik taşımaktadır. Yetkileri taşraya devretmeyi hükûmet ve parti programında esas alan AKP hükûmetleri, bu tasarıyla tüm yetkileri ve dolayısıyla rantı merkezde toplamaktadır.

Yasanın genel gerekçesinde, Anayasa’nın “Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması” başlıklı 56’ncı maddesi ile “Yerleşme ve seyahat hürriyeti” başlıklı 23’üncü maddesine atıfta bulunulması memnuniyet vericidir, ancak bu tasarıyla kendisine önemli sorumluluk, görev ve yetki verilen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle teşkilatı tesis edilmiş bir kuruluştur.

644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, 29 Haziran 2011 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Aynı Anayasa’nın 91’inci maddesi çerçevesinde Hükûmete verilen yetkiyle ortaya çıkan bu kararname, yine, aynı Anayasa’nın 91’inci maddesinin sekizinci fıkrası çerçevesinde, komisyon ve Genel Kurulda öncelik verilerek ivedilikle görüşülmesi gereken bir metindir. Bugün tasarıyla olağanüstü yetkilerle donatılan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, aslında, Anayasa’nın emrettiği yasal prosedürü tamamlanmamış bir bakanlıktır.

Diğer taraftan, tasarının diğer maddelerinde, bu tasarı kapsamındaki işler 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’ndan istisna tutulmak istenmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, tamamlayınız sözlerinizi.

Buyurunuz.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) – Zaten, Kamu İhale Kanunu’nun “İstisnalar” başlıklı 3’üncü maddesi AKP döneminde oldukça genişlemiştir. 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ilk yürürlüğe girdiği tarihte üç adet istisnaya sahip idi ancak AKP İktidarında, alfabede harf kalmayacak kadar istisnalar genişlemiştir. Artık, ihale mevzuatı dışında bırakılan maddeleri saymak yerine, ihale mevzuatına dâhil olanları saymanın daha kolay olacağını düşünmekteyim.

Bir oldubittinin önüne geçmek, “ham hum şaralop” diye ifade edilen bir tarzla Anayasa’ya aykırı kanun çıkarmayı önlemek için, teklifimizin yüce heyetinizce kabulünü diler, Türk milletinin milletvekillerini saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Türkoğlu.

Kim konuşacak acaba?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – İlhan Demiröz.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisinden İlhan Demiröz.

Buyurunuz Sayın Demiröz. (CHP sıralarından alkışlar)

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesindeki önergemiz hakkında söz almış bulunuyorum.

Tasarının “Uygulanmayacak mevzuat” başlıklı 9’uncu maddesi, Zeytincilik, Orman, Askerî Yasak Bölgeler, Turizmi Teşvik, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma, Kıyı, Mera, Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu gibi, toplam on iki kanunun, bu kanunun uygulanmasını engelleyici hükümlerinin uygulanmayacağını hükme bağlamaktadır. Bu, öncelikle Anayasa’nın ilgili maddelerine aykırıdır. Anayasa’mızın 6’ncı maddesi: “Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.” ve bizim bu bölümle ilgili olan kısmını okuyorum zamandan dolayı: “Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.” Tekrar ediyorum: “Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.” Ancak, yine Anayasa’mızın 15’inci maddesi: “Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerde… Bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.” Ama hepimiz biliyoruz ki bugünlerde savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü bir durum söz konusu değil.

Değerli milletvekilleri, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bu kadar geniş bir yetkiyle donatılıyor. Yetkileri MİT Kanunu ile donatılan Sayın Başbakan da bile böyle bir yetki yok. “Sayın Başbakandaki yetki” ifademi Anayasa çerçevesi içinde ifade ediyorum, yoksa Sayın Başbakanın nasıl yetkileri olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu yasa kapsamına alınan her yerde, her konuda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı istediğini yapabilir. Bu tasarı ile ülkemizin tüm kaynaklarında, tarım alanlarında, zeytinlik alanlarında, meralarında, ormanlık alanlarında ve hatta sit alanlarında yaygın bir talanın önü açılmaktadır. Örneğin, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun 13’üncü maddesi “Tarım Arazilerinin Amaç Dışı Kullanımı” bölümünde “Mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri ve sulu tarım arazileri tarımsal üretim amacı dışında kullanılamaz.” diyor. Ancak, değerli milletvekilleri, bu Kanun diğer bakanlıklara geçerli, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı için, TOKİ için bu geçerli değil. Zeytincilik Yasası da -aynı şekilde- 20’nci maddesinde diyor ki: “Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç, kirletici sanayi tesisi yapılmaz, işletilemez.” Ama bu tasarı gerçekleştiğinde, bu alanlarda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, TOKİ istediğini yapacaktır. Bu onlar için geçerli değil.

Ben, sekiz yıl Türk Mühendis ve Mimar Odalar Birliği Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanlığı yapmış bir milletvekili arkadaşınız olarak söylüyorum, meslek odalarının dayanaklarından bir bölümü yukarıda belirttiğim yasalardır. Ancak, bu yasalar maalesef bugün askıya alınmakta, tüm meslek odaları devre dışı bırakılmaktadır.

Değerli arkadaşlar, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının şimdiye kadar yargı kararlarını uygulamamakta yeterli karineleri olduğunu biliyoruz. Bunlardan bir tanesi de maalesef, Bursa Esnaf ve Sanatkârlar Odalar Birliği ile TOKİ’nin ortaklaşa yapacağı sanayi siteleridir. Bu sanayi sitelerine tüm Bursa’daki meslek odalarının karşı olmasına ve yargı kararlarına rağmen, tasarının gerçekleşmesi hâlinde bu alanlardaki yargı kararlarının ortadan kalkacağını ifade etmek istiyorum.

Doğanbey kentsel dönüşümle ilgili, ucube projeyle ilgili değerli milletvekili arkadaşlarım görüşlerini belirttiği için bu konuya girmiyorum.

Şunu söylemek istiyorum: Bu tasarı ile planlama, denetim, mühendislik hizmetleri rafa kalkmış olacak ve yaşamın gerçek sigortası olan meralar, ormanlar, kıyılar, sulak alanlar ve tarım alanları gibi doğal varlıkların talanına olanak sağlanacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) – Bitiriyorum efendim.

Değerli arkadaşlar, biz, dün ve bugün Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu olarak 2/B’yle ilgili yasanın çıkması konusunda tüm Komisyon üyeleri çaba sarf ettik. Ama gelin görün ki, “Dönüşüm gelirleri” başlıklı madde 7’nin (b) fıkrasında, 2/B’yle ilgili “…gelirlerin yüzde 90’ını geçmemek üzere…” diye ifade ediliyor. Biz, buradaki Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonundaki arkadaşlarımızın günahı ne? Bu Komisyon üyeleri hiç dikkate mi alınmıyor? Yani Komisyonda biz bu şekilde karar almazsak bu bir çelişki değil midir? Bu yapılanların arkadaşlarımıza ve bize haksızlık olduğunu ifade etmek istiyorum.

Ülkemizde kentsel dönüşüm acil bir ihtiyaçtır ancak kentsel dönüşümün yeni rant alanları yaratıp bunları iktidar sahiplerinin paylaşacağı ya da dağıtacağı bir düzlemde değil, halkın ihtiyaç, hak ve yararları öncelik sayılarak gerçekleştirilmesinin gerektiğini ifade ederek hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demiröz.

Sayın Dora, buyurunuz efendim.

EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesi üzerinde verilen önerge hakkında söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzülerek ifade etmek istiyorum ki iktidar partisi, kanun çıkarma aşamasında her zaman yaptığını gene yapmakta ve ilgili kesimlerin görüş, öneri ve eleştirilerini dikkate almadan ve kanun  tasarısı üzerinde yeterince tartışmadan afet riski taşıyan bölgeler gibi son derece önemli ve toplumun tamamını ilgilendiren bir konuda kanun çıkarmaya çalışmaktadır. Muhalefet partilerinin ve ilgili kesimlerin iyi niyetli öneri ve eleştirilerini dikkate almayarak çıkarılan yasalar, daha önce de ibretle gördüğümüz gibi toplumun dokusuyla uyuşmamakta ve aynı kanun revize edilmek zorunda kalmaktadır. Meclis Başkanı Sayın Cemil Çiçek’in vurguladığı gibi, Meclis maalesef bir kanun fabrikasına dönüşmüştür ancak parmak hesabı gücüne dayanarak bu fabrikadan çıkarılan kanunları toplum kabul etmemektedir. Bu bağlamda çıkarılması planlanan yasa, toplumun çıkarlarına hizmet etmekten uzak, tamamen AK PARTİ Hükûmetinin çıkarlarıyla uyuşan bir yasa olarak tarihe geçecektir.

Planlama, imar ve kentsel dönüşüm konularında yakın dönemde yapılan diğer yasal düzenlemelerde de gözlendiği gibi yasa tasarısının ruhunda, inşaat sektörünün canlandırılması, canlı tutulmasının örtülü amaç olarak tercih edildiği anlaşılmaktadır. Ne yazık ki bu açıktan dillendirilmeyen örtülü amacı gerçekleştirmek isterken seçilen yöntem insanca olmaktan uzaktır. Tercih edilen bu yöntem, kentlerimizin en yoksul kesimlerini kredi kullanmaya ve borçlanmaya zorlamakta, yoksulluğu derinleştirmektedir.

Ayrıca, kanun tasarısında, risk taşımayan alanların da gerek görülürse riskli alan gibi kabul edileceği değerlendirilerek, kamu arazilerinin de “risk taşıyor” mantığıyla suistimale açık hâle getirilme riski bulunmaktadır.

Geçmiş yıllarda 2/B arazilerinden parsel satın alarak evini yapmış, varını yoğunu bu evin yapılması için harcamış olan yoksul kesimlere, yapılmak istenen 2/B ile ilgili yasal düzenlemeyle, aynı parsel, yeniden, bu kez devlet eliyle satılacaktır. Bu satışla yeni bir borç yükü altına girecek olan vatandaşların evleri, afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi, amaç ve yasa gereğince yıkılması gereken yapılardan olup, bu kişiler, gerek yıkım nedeniyle ve gerekse yapılacak yeni yapılar için bir kez daha borçlandırılacaklardır. Oysa, Anayasa'mızın 56’ncı maddesine göre, herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.

Ayrıca, Birleşmiş Milletlerin iki sözleşmesinden biri olan Ekonomik, Sosyal, Kültürel Haklar Sözleşmesi’nin 11’inci maddesinin birinci paragrafında “elverişli konut hakkı ve barınma hakkı” tanımlanmaktadır. Bu madde kapsamında, barınma hakkı “onurlu bir yaşam standardı” olarak bir sürü hak kavramı içinde tanımlanmaktadır. Söz konusu Sözleşme’nin dünyada yürürlüğe girmesi ve imzalanması 1960’ların ortalarına tekabül etmektedir. Bu kapsamda, konutun yasal güvenliği bir kriter olarak ele alınmaktadır.

Bundan başka, maddi olarak devletin şahıslara sağladığı konutun ödenebilir olması gerekmektedir; işte burada konut hakkının ihlali söz konusu olmakta çünkü ödemeler yoksul halk için mümkün olmamaktadır.

Ayrıca, uygulama işlemlerinde yapılan düzenlemede, yerini ucuza vermek istemeyen ya da başka nedenlerle anlaşmaya varamayan hissedarların özgür iradesi hiçe sayılacaktır. Bu durumda, devletin elini güçlü tutarak, Bakanlığa, Maliyeye ve idareye görünürde “rayiç bedel” adı altında ucuz fiyatlara arsa aktarımı yapması muhtemel hâle gelecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun tasarısı, ülkemizin gerçek ihtiyacı olan, kentlerin afetlere karşı duyarlı, sakınım içerikli planlamasını, denetimsiz ve mühendislik hizmeti almamış yapılaşmanın engellenmesini sağlayacak bir düzenleme olmaktan oldukça uzaktır.

“Afet riskinin azaltılması” gerekçesiyle hazırlanan tasarı, var olan, yaşamın gerçek sigortası olan ormanlar, meralar, sular, sulak alanlar, kıyılar, tarım alanları gibi doğal varlıkların talanına olanak sağlayacak ve bir kısır döngü içinde yeni afetlerin oluşmasına neden olacaktır. Bu tasarı bu açıdan düşünüldüğünde, ekolojik olmaktan uzak bir yasadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının yasalaşması sonrasında yapılacak uygulamalar ile kentlerimiz plansızlığa doğru bir adım daha sürüklenecek, kentsel alanda karmaşa büyüyecektir. Dolayısıyla, İmar Kanunu’nun yerini alacak 648 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname, benzeri denetimsiz ve ruhsatsız yapılaşmayı kolaylaştıran düzenlemeleri ortadan kaldıracak yeni bir yasal düzenleme, tüm ilgili kesimlerin katılımıyla hazırlanmalı ve tartışmaya açılmalıdır.

Tekrar hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Dora.

Aynı mahiyette olan üç önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 9’uncu madde kabul edilmiştir.

On dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.17

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.32

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Mustafa HAMARAT (Ordu)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79’uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

180 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

10’uncu madde üzerinde üç önerge vardır, okutacağım:

TBMM Başkanlığına

180 sıra sayılı kanun tasarısının 10. Maddesinde "afetler öncesinde" ibaresinden sonra gelmek üzere "ateşsiz" ibaresinin eklenmesini; "talepte bulunan" ibaresinden sonra gelmek üzere "idarelerce geçici iskan koşullarını sağlayacak kadar" ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

   Sırrı Süreyya Önder                        Nazmi Gür                                  Altan Tan

             İstanbul                                      Van                                       Diyarbakır

        İdris Baluken                              Erol Dora                                  Özdal Üçer

              Bingöl                                     Mardin                                          Van

      Mülkiye Birtane                      Ertuğrul Kürkcü                           Pervin Buldan

               Kars                                       Mersin                                          Iğdır

                                                         Demir Çelik

                                                               Muş

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 10'ncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         D. Ali Torlak                           Ali Halaman                                  Alim Işık

             İstanbul                                    Adana                                       Kütahya

         Enver Erdem                         Muharrem Varlı                            Sadir Durmaz

              Elâzığ                                      Adana                                        Yozgat

Madde 10- 6831 sayılı Kanuna aşağıdaki madde eklenmiştir.

"Ek Madde 13- Şehrin içindeki veya yakın çevresindeki ormanlık alanların afet sonrasında geçici barınma yeri olarak kullanılması için, Orman Genel Müdürlüğünce veya bu Genel Müdürlüğün uygun görmesi hâlinde talepte bulunan idarelerce altyapı hizmetleri verilir."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Kanun Tasarısının 10 uncu maddesinin tasarıdan çıkartılmasını arz ve teklif ederim.

Saygılarımla.

                      Haluk Eyidoğan                                       Ayşe Nedret Akova

                            İstanbul                                                      Balıkesir

BAŞKAN – Komisyon bu son okuttuğum önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Ayşe Nedret Akova konuşacak efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Akova. (CHP sıralarından alkışlar)

AYŞE NEDRET AKOVA (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 180 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 10’uncu maddesi üzerinde konuşmak üzere söz almış bulunuyorum.

Bu kanun tasarısı ile afet riski bahane edilerek yurttaşın mülkiyet hakkı ve barınma hakkı yok edilmek istenmektedir. Torba yasa anlayışıyla düzenlenmiştir.

Tasarının gerekçesinde gönüllülüğe dayalı bir dönüşümden bahsedilirken maddelerde ayrıntılı bir şekilde zor kullanma yöntemleri hükme bağlanmıştır. Bu, gönüllü olunmayacak, demokratik yaklaşımlarla bağdaşmayan bir rant döneminin başlatılması demektir.

Kanun teklifiyle yapılan hukuksuzluklar şunlardır: Gerekçede Anayasa’nın 56’ncı maddesine atıf yapılırken bizzat bu hak kanun ile yok edilmek istenmektedir. Yoksul ve güçsüz vatandaşın barınma hakkı elinden alınmak istenmektedir. Yoksul belirsizliğe sürgün edilip yaşama hakkı elinden alınmaktadır. Vatandaşın en temel haklarından olan mülkiyet edinme hakkı gasbedilmektedir.

Bütün yetkinin TOKİ’de toplanmak istenmesi anlaşılmamaktadır. TOKİ sonuçta bedava olan devletin arazisine ucuz konut yapmada uzmandır. Üstelik bunu hiçbir eğitim almamış olan müteahhitlerimiz daha iyi yaparlar.

Yerel yönetimlerin yetkileri de gasbedilmektedir.

Vatandaşların yaşadıkları mekâna göre ayrımcı uygulamalara tabi tutulup haksızlıklar yapılacaktır.

Saydamlıktan ve hesap vermekten uzak olan bu kanun tasarısıyla, vatandaş ile bir uzlaşmaya gidilip katılımı sağlamak yerine cebrî yöntemler temel araç olarak getirilmektedir.

Vatandaş gönüllü olmazsa yıllardır sahibi olduğu dairenin elektrik, su, doğal gazı kesilecek, mülkiyet haklarını kullanması engellenecek, dairesinin satışını ve kiralamasını yapamayacaktır. Bu, açıkça devlet tarafından vatandaşın hakkının ihlal edilmesi demektir.

Bu kanun tasarısı gerekçesinin tam aksine fiziki riskleri azaltmayacak, toplumsal ve kültürel riskleri ise artıracaktır.

Değerli milletvekilleri, kanunun amacı ile kanunun adı bile birbiriyle uyuşmamaktadır. Depreme karşı önlem almak bahane edilip kentsel dönüşüm adı altında yeni rant alanları yaratılıp ekonomiye kaynak yaratılmaya çalışılmaktadır. Boğazlarımız, kıyılarımız, ormanlarımız, meralarımız, her yer, arzu ettiği takdirde TOKİ’nin emrinde olacaktır.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından dört yasa tasarısı hazırlanmıştır. Birbirinden ayrı gibi sunulan yapı denetimi, 2/B, afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi ve yabancılara toprak satışı yasa tasarıları getirilmek istenmektedir. Her bir karışını milletin canı ve kanıyla kazandığımız topraklarımızın yabancılara satılması milletin iradesini de yok saymaktadır.

Riskli olmayan alanlarda yapılara ilişkin durum tespiti Bakanlıkça lisanslandırılan kurum ve kuruluşlara yaptırılacak. Yapılara ilişkin can ve mal emniyetini temin etmek amacını taşıyan tasarı ile yapı denetim kuruluşlarının yerine teknik müşavirlik kuruluşları getiriliyor ve bu kuruluşlara oldukça geniş bir çalışma alanı tanımlanıyor. Teknik müşavirlik kuruluşu olabilmenin koşullarını Bakanlık belirleyecek, yetki belgesini de Bakanlık kendisi verecek. Teknik müşavirlik kuruluşlarının belirlenmesinde TOKİ'nin taşeron firma seçiminde yandaşlarına uyguladığı ayrıcalığı sürdüreceği de kesindir.

Yasa tasarısının 9’uncu maddesinin 2 nci fıkrasında “Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanunun Orman Kanununun, Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanunun, Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununun, Turizmi Teşvik Kanununun, Kıyı Kanununun, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun, Mera Kanununun, Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanunun, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun, Boğaziçi Kanununun, bu Kanunun arazi kullanımı bakımından uygulanmasını engelleyici hükümleri ve diğer kanunların bu Kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz.” hükmüyle boğazlarımız, kıyılarımız, ormanlarımız, meralarımız, tarihî eserlerimiz, askerî yasak bölgeler ve güvenlik bölgelerimiz, yani iktidarın arzu ettiği her yer TOKİ’nin emrinde olacaktır.

Tasarlanan yeni kanunun 2’nci maddesinde tanımı yapılan “Riskli alan: Zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

AYŞE NEDRET AKOVA (Devamla) – “…veya idare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan alan” olarak tarif edilmiştir.

Kıymetli vekiller, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve diğer tüm kanunların bu kanunun uygulamasını engelleyici hükümlerinin uygulanamayacağı getirilmiştir. Bu durumda bu kanun tasarısı kanun tanımaz bir kanun yapmaktadır.

Sevgi ve saygılarımla.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akova.

Önergeyi oylarınıza…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi vardır.

Sayın Akar, Sayın Eyidoğan, Sayın Tanal, Sayın Demiröz, Sayın Sarıbaş, Sayın Serindağ, Sayın Öz, Sayın Havutça, Sayın Akova, Sayın Özkan, Sayın Toprak, Sayın Köprülü, Sayın Genç, Sayın Kesimoğlu, Sayın Canalioğlu, Sayın Dinçer, Sayın Aygün, Sayın Korutürk, Sayın Dibek, Sayın Yıldız, Sayın Koç.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İsmini okuduğunuz milletvekillerinin sisteme girmemesi gerekir.

BAŞKAN – Girmiyorlar efendim, onu biliyorlar.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 10'ncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        D. Ali Torlak (İstanbul) ve arkadaşları

Madde 10 – 6831 sayılı Kanuna aşağıdaki madde eklenmiştir.

“Ek madde 13 – Şehrin içindeki veya yakın çevresindeki ormanlık alanların afet sonrasında geçici barınma yerleri olarak kullanılması için, Orman Genel Müdürlüğünce veya bu Genel Müdürlüğün uygun görmesi hâlinde talepte bulunan idarelerce altyapı hizmetleri verilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Erdem.

ENVER ERDEM (Elâzığ) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 10’uncu maddesi için verilen önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, biraz önceki konuşmamda bu düzenlemenin gerçek amacına hizmet edebilmesi için adaletli, uygulanabilir, vatandaşa ek maliyet ve külfet getirmeyen bir düzenleme olması gerektiği hususunda birtakım açıklamalarda bulunmuştum. Bu düzenlemenin yine amacına hizmet edebilmesi için ve adaletli bir düzenleme olabilmesi için düzenlemenin 8’inci maddesinin 1’inci ve 2’nci fıkralarının tasarı metninden çıkarılması gerekir.

1’inci fıkra, yapılacak olan her türlü mal ve hizmet alımının ve yapım işlerinin 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 21/b maddesine göre yapılmasını düzenlemektedir.

Değerli milletvekilleri, eğer yaklaşık olarak 800 milyar civarında maliyeti olduğu düşünülen… Gerçi bu hususta sormuş olduğumuz soruya Sayın Bakan herhangi bir cevap vermedi ama on milyon civarında konut ve iş yerinin yapılacağını, yaklaşık maliyetinin de 500 ile 800 milyar olacağını buradaki konuşmacıların yapmış olduğu konuşmalardan anlıyoruz.

Şimdi, bu kadar yüksek miktarda maliyeti olan işlerin yapımıyla ilgili olarak, İhale Kanunu’nun 21/b maddesine göre bu işlerin yapılmasını söylemek gerçekten akla ziyan bir uygulamadır. Çünkü İhale Kanunu’nun temel hedefi olan “açıklık, şeffaflık, yarışma, uygun fiyat ve alenilik” gibi ilkelerini zedeleyeceği aşikârdır, ihalede yolsuzluk yapılmasına neden olacak bir uygulamadır.

Yine 8’inci maddenin 2’nci fıkrasında öngörülen uygulamayla kurumlar arası protokolü getirmektedir bu düzenleme. Yine bu da 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nda öngörülmemiş olan bir yöntemdir yani bu iki düzenlemenin, 8’inci maddenin (1)’inci ve (2)’nci fıkrasının kanun metninden çıkarılması bu anlamda önemlidir.

Değerli milletvekilleri, bu düzenlemenin amacına hizmet edebilmesi için göz ardı edilmemesi gereken en önemli hususlardan birisi de bu dönüşüme hangi illerden başlanacağı meselesidir yani öncelik sıralaması nasıl olmalıdır? Bu sorunun cevabını da burada netleştirmek lazım, objektif kriterler koymak lazım. 7 ve üzeri deprem beklenen öncelikli illere, mesela Doğu Anadolu fay hattının üzerinde bulunan illerden Elâzığ, Bingöl, Malatya, Maraş ve Hatay illerine de bu sıralamada öncelik verilmesi lazım.

Değerli milletvekilleri, Doğu Anadolu fay hattı, Kuzey Anadolu fay hattı gibi, oldukça aktif olan, bilim adamlarının yapmış olduğu değerlendirmelere göre yakın süre içerisinde 7 ve üzerinde deprem olabilme ihtimalinin yüksek olduğu iller bu fay hattı üzerinde bulunan iller. Dolayısıyla, yaklaşık olarak 3 milyon insanın yaşadığı bu illerin öncelikli dönüşüm projesi kapsamına alınmasının doğru olacağını değerlendiriyoruz.

Yine, Doğu Anadolu fay hattı üzerinde bulunan, benim de seçim bölgem olan Elâzığ’da da 7 ve üzerinde şiddette bir deprem olabilme ihtimalinin çok yüksek olduğu bilinmektedir. Elâzığ’da yoğun göç yaşanmaktadır, plansız bir şehirleşme vardır, yaptırım eksiklikleri, yerel yönetimlerin kaynak yetersizliği, konuyla ilgili bilinç eksiklikleri vardır. Elâzığ’daki yerleşimin yüzde 90’ı alüvyonel zemin üzerinde yapılmıştır. Elâzığ’da yine zemin sıvılaşması gibi bir problem yaşanmaktadır. Kuzey Anadolu fay hattında meydana gelen depremler Elâzığ’daki depremleri etkilemektedir. Dolayısıyla, muhtemel afetlerin olabileceği bu Doğu Anadolu fay hattının üzerindeki illerin de öncelikli dönüşüm programına alınmasının uygun olacağını değerlendirmekteyiz.

Bu vesileyle ben yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyor, iyi akşamlar diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdem.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

180 sıra sayılı kanun tasarısının 10. Maddesinde "afetler öncesinde" ibaresinden sonra gelmek üzere "ateşsiz" ibaresinin eklenmesini; "talepte bulunan" ibaresinden sonra gelmek üzere "idarelerce geçici iskan koşullarını sağlayacak kadar" ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                    Sırrı Süreyya Önder (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Çelik.

DEMİR ÇELİK (Muş) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi şahsım ve Barış ve Demokrasi Partisi adına saygıyla selamlıyorum.

Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 10’uncu maddesine ilişkin grubumuzun düşüncesini paylaşmak üzere söz almış bulunmaktayım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüz iyi yönetişim kriterleri yönetimin sürdürülebilirliğini, katılımcılığını, hesap verebilirliğini, şeffaflığını ve adilane bir ilişkiyi örgütlemesinden geçtiğini ifade eder. Bu da hizmeti üreten birimin insana ve bireye en yakın birim tarafından yürütülmesini, gücün ve iktidarın merkezîleşmesi yerine topluma yatay dağıtılmasını, hizmetin üretilmesi ve yürütülmesinde olduğu kadar kaynakların rasyonel kullanılmasında da katılımcılığı emreder. Bütün bu kriterleri dikkate aldığımızda devletlerin hızla toplum lehine değiştiği, “Az devlet, çok toplum.” tartışmasının tüm insanlığı gündemine alıp etkilemeye çalıştığı günümüz dünyasında, yetkiyi, yerele ve yerindenlik ilkesine bağlı, kurumlaşmış olan yapılara, organlara devredilmesi gerekirken Ankara’ya, merkeze topluyor olmak toplumu ve toplum dinamiklerini dikkate almamaktır.

Kaldı ki 5393 sayılı Belediyeler Yasası, bu konuda yapılmak istenen bu kanunu hiçe saymak, belediye ve haklarını gasbetmektir. Kim adına? Hükûmet adına, Hükûmet adına da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı adına bu yetkileri hiçleştirmektir, gasbetmektir. Bu yönüyle kuvvetle muhtemeldir ki bu yasa kısa bir dönem sonrasında açmazları ve çelişkileriyle bir kez daha Meclisimize taşınacaktır. Neden diye soracak olursanız, doksan yıldır devletin yani merkezin kimliklerle, merkezin inançlarla, merkezin çevreyle olan çelişkisi ve çatışması çözüme kavuşturulup meşru ve makul olan çözüm projeleri geliştirilmemesinden kaynaklı toplum kırım, siyasal kırım, ekolojik kırım yaşanıyorsa bu ve benzeri kanunlar ve yasalarla toplumu şekillendirmek değil, toplumu özgürleştirici, adil ve eşitlikçi anlayış ve yaklaşımlarla önünü açıcı olmak gerekiyor.

Kanun devleti polis devletidir. Kanun devleti topluma, toplum dinamiklerine özgürlük getirmez. Bu anlamıyla bu kanun, yakın zamanda toplumun temel ihtiyaçlarını, büyüyen ihtiyaçlarını karşılayamayacağından, karşılamadan uzak olacağından dolayı değiştirilme gerçeğiyle karşı karşıya kalacaktır. O anlamıyla, biz, bir kez daha Barış ve Demokrasi Partisi olarak aceleye getirilen, temel talepleri hiçe sayan, yetkiyi merkezîleştirip hak gasbına yol açan, bireyin, kesimin ve toplumun ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olan bu anlayıştan bir an evvel geri durulması gerektiğini düşünüyoruz.

Bu anlayıştır ki az önce yine gündemimize taşındığı şekliyle, 21 Mart “Nevroz” Bayramı yıllardır ülkemizde yasal ve resmî noktada kutlanmaya başlandı. Kutlanan bu “Nevroz”u Barış ve Demokrasi Partisi olarak bizler de yıllardır 17’sinden başlayıp 22’sine, 23’üne kadar bir hafta, sekiz gün boyunca kutlayan, çeşitli alanlarda farklı tarihlerde kutlayan bir anlayışa sahiptik ama az önce basına düşen haberlerden İstanbul Valisinin bu kutlamayı “Bayramlar gününde kutlanır.” gerekçesinin ya da bahanesinin arkasına sığınarak yasakladığını ilan etmiştir. Çok değil bir hafta öncesinde, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü biz ayın 1’inden 11’ine, on güne yayarak da kutlamıştık. Bunda ne mahzur var? Bu anlamıyla da biz bu kararın doğru olmadığını, bir kez daha yetkiliye, Hükûmet birimlerine hatırlatmak noktasında görev biliyoruz ama aynı zamanda bu tarihte kutlayacağımıza dair on beş gün öncesinden verilmiş…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözünüzü tamamlayınız.

DEMİR ÇELİK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bugün, yani ayın 18’i pazar günü kutlayacağımıza dair on beş gün öncesinden verdiğimiz dilekçe zamanından önce cevaplandırılabilirdi. Cevaplandırılmadığı için yurt dışı ve yurt içinde 18’inde İstanbul başta olmak üzere birçok yerde kutlayacağımızı söylediğimiz, yerelde bu kutlamalara katılmak üzere zamanını, mesaisini, parasını harcayarak gelen vatandaşların emeğine, maddi kaynaklarına da bir şekliyle yazık etmiş oluyoruz. Dileğimiz odur ki bu yanlıştan dönülmelidir. Dönülmediği takdirde, Barış ve Demokrasi Partisi olarak biz mitingi iptal edebiliriz ancak halkın bu konuda yapma ısrarının yol açacağı sorun ve sıkıntıların da müsebbibi, sebebi Hükûmet olur, vali olur.

Sayın Valimizin ve bunun üzerinden de sayın Hükûmet yetkililerimizin durumu halkların lehine çözüm iradesi geliştireceklerine olan inancımla hepinizi bir kez daha saygıyla selamlıyor, iyi akşamlar diliyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çelik.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 10’uncu madde kabul edilmiştir.

11’inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 180 Sıra Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun Tasarısının 11’inci maddesinde yer alan “suretiyle” ibaresinin “yapılarak” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                             Ali Sarıbaş

                                                                                                             Çanakkale

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 11’inci maddesinde geçen “a) Gecekondunun sahibi ise, gecekondusuna” ifadesinden sonra gelmek üzere “piyasa rayiç değerine” ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

      Mesut Dedeoğlu                        Enver Erdem                     Hasan Hüseyin Türkoğlu

      Kahramanmaraş                              Elâzığ                                      Osmaniye

                          Kemalettin Yılmaz                         Muharrem Varlı

                             Afyonkarahisar                                   Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Dedeoğlu.

BAŞKAN – Sayın Dedeoğlu, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 11’inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Kanun tasarısının 11’inci maddesi, 775 sayılı Gecekondu Kanunu’nun 21’inci maddesinde düzenlemeye gitmektedir. Bu düzenlemeye göre, gecekondu sahiplerine konut verilinceye kadar ya da arsa tahsisi yapılıncaya kadar nakdî yardımın yapılmasını planlamaktadır. Geneli üzerinde kanun tasarısı, başta deprem olmak üzere afet riski taşıyan alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arazi ve arsalarda sağlıklı ve güvenli yaşama alanlarının oluşturulması planlanmaktadır. Böylece ülkemizde, heyelan, deprem ve sel gibi afetlerde meydana gelen can ve mal kayıplarının önüne geçilmesi hedeflenmektedir. Gerçekten de ülkemizde pek çok alanda kentsel dönüşüme ihtiyaç vardır.

Çok sayıda şehrin yerleşim alanı coğrafi konumu itibarıyla deprem kuşağı üzerinde yer almaktadır. Bu konuyla ilgili Kahramanmaraş şehrini örnek vermek istiyorum. Kahramanmaraş’ta Gölbaşı-Kahramanmaraş ve Yumurtalık fay hattının üzerinde bulunan, bunun üzerinden geçen ve üzerinde binaların bulunduğu yerler şu anda tehlike riski altındadır. Bu konuyla ilgili daha önceki uyarılarımıza rağmen, maalesef ki maalesef, Kahramanmaraş’a bir diş hastanesi, bir de normal devlet hastanesi yapılmış ve şu anda da bu riski taşıyan iki tane binamız ve sağlık hizmetleri veren tesislerimiz yıkılmakla karşı karşıya kalmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde bu zamana kadar meydana gelen depremlerde çok sayıda can ve mal kaybı meydana gelmiştir. Daha yakın zamanda Van ilimizde meydana gelen depremde çok sayıda insanımız yıkılan binaların altında kalarak yaşamlarını yitirmişlerdir. Van ilimizde meydana gelen depremde şu ana kadar ölü ve yaralı sayısı tam olarak bilinmezken, ülkemizin en büyük depremlerinden Marmara depreminde 17.127 kişi ve Düzce depreminde de 845 kişi, maalesef, hayatlarını kaybetmişlerdir.

Her deprem geride çok sayıda yaralı, yetim, gözyaşı ve acı hatıralar bırakmıştır. Bu nedenle, böyle bir çalışmanın özünü Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak çok önemsiyoruz. Ne var ki tasarıdaki bazı düzenlemeler konusunda hem kaygılarımız hem de endişelerimiz vardır. Bunları ortadan kaldırabilirsek, o zaman gerçekten hem ülkemiz hem de milletimiz için önemli bir çalışma yapmış oluruz. Hazırlanan kanun tasarısında şehircilik kuralları hiçe sayılmakta, toplumsal eşitlik ve adalet ilkeleri Anayasa’ya aykırı bir şekilde çiğnenmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu düzenlemede, afet tehlikesine maruz kalmış veya kalması muhtemel bölgelerdeki mesken ve iş yerleri tespit edilerek afete maruz bölge olarak ilan edilecek ve bu bölgedeki yaşam tehlikeden uzak yerlere nakledilebilecektir. Devlet bu nakli yaparken önce gönüllülük esasına göre yapacak, mesken sahibi veya iş yeri sahiplerinin gönüllülük esasını kabul etmemesi hâlinde o zaman devreye tıpkı kaçak yapıyı yıkar gibi devletin kepçeleri ve dozerleri girecektir.

Değerli milletvekilleri, böyle bir şeyin olması söz konusu olabilir mi? Kolay değildir yıllarca yaşadıkları mahalle ve sokaklardan insanları söküp atmak; her sabah ekmeğini aldığı, süt aldığı, gazete aldığı ve selam verdiği mahalle bakkalından insanları ayırmak kolay değildir. Hele hele insanları doğdukları ve büyüdükleri yerlerden zorla ayırmak hiç de kolay değildir. Bu iş incitilmeden yapılmalıdır. İnsanların mülkiyet hakkını elinden almakla ve hak arama hürriyetini yok etmekle çok büyük hak kayıplarına yol açacak olan bu tasarı rant konusundaki endişelerimizi de artırmaktadır.

Tasarı ile yerel yönetimlerin kanunlarla verilmiş hakları da ellerinden alınarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığına verilmektedir.

Ayrıca tasarı ile hayvancılık açısından da çok büyük öneme sahip olan meraların yerleşim alanlarına dönüştürülmesinin önü de açılmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

MESUT DEDEOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa bu hâliyle insanlarımızın can ve mal güvenliğini sağlamak yerine canını yakmaktadır. Bu nedenle kanun teklifinin bazı maddeleri üzerinde oturup yeniden düşünmek gerekmektedir. Yoksa ülkemiz esas depremi o zaman yaşar.

Bu duygu ve düşüncelerle tasarının hayırlara vesile olmasını diler, yüce Meclisi saygılarımla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Dedeoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 180 Sıra Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun Tasarısının 11’inci maddesinde yer alan “suretiyle” ibaresinin “yapılarak” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                             Ali Sarıbaş

                                                                                                             Çanakkale

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz Efendim.

BAŞKAN – Sayın Sarıbaş, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 11’inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Bu maddede “775 sayılı Gecekondu Kanununun 21 inci maddesinin (a) bendi üzerinde “nakdî yardım yapılabilir.” ifadesi dönüştürülmeye çalışılmaktadır.

Bu madde de bundan önceki yasalar gibi, tüm on bir tane yasanın içerisinde bundan önce belediyelere, yerel yönetimlere verilmiş bir yetkidir.

Şimdi, tabii bu maddede para verilmesi, desteklenmesi çok doğrudur, katılıyorum ancak 775’teki bir yetkinin tamamen Çevre ve Şehircilik Bakanlığına ve dolayısıyla TOKİ’ye devredilmesi bence yine belediyelerden bir yetkinin alınması anlamına ve tekelleşmesi anlamına geliyor. Bu anlamda baktığımızda özellikle belediyelerin, büyükşehir belediyesi, Yerel Belediyeler Yasası, İmar Yasası, İmar Affı Kanunu, yine buna bağlı olarak tarihî eserlerle ilgili diğer kanunlar ve hepsini bir  bütün içerisinde aldığımızda bu maddeye bağlı olarak imar yetkileri alınırken bir de aynı zamanda belediyelerin bu yasa tasarısıyla birlikte elindeki ekonomik kaynaklar da yok oluyor.

İşte bunlar içerisinde hazine arazilerinin ve diğer maddelere de baktığımızda iki yıl içerisinde eğer bir işlem yapmadıysanız buna resen, bir başka deyişle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, bir  başka deyişle TOKİ el koyarak belediyelerin gelirleri… İller Bankasından ayrılacak paylar, yine alınacak paylarla birlikte, yine Belediyeler Yasası’nda çevreden yüzde 50 payların aktarılması ve buna benzer paylarla birlikte büyük bir -hem rantın dönüşmesi, belediyelerin elinden alınması, alındığı gibi hem ekonomik kaynakların İller Bankası dâhil olmak üzere para aktarılması ve aynı zamanda hazinelerin ve yine 2/B arazileri de dâhil olmak üzere gelirlerine, satılan gelirlerine el konulmasıyla birlikte- çok büyük bir bütçeye varıyoruz.

Bugün, Bakanımız da net bir rakam vermemesine rağmen, burada 200 milyar dolar ve 400 milyar dolar rakamlarından bahsediliyor ki bu rakamın da çok üzerine çıkacağı, 2 veya 2,5 kat olarak da hesaplanabileceği göz önüne alınmalıdır diye bakıyorum. Çünkü bu ranttan yerindeki yönetimlerin, belediyelerin aslında bir pay alması gerekirken bunlara hiçbir şey vermediğimiz gibi onların imar müdahalesi ve altyapı müdahaleleriyle birlikte ve insanların yaşamasıyla birlikte kentlerin bütünü içerisindeki, 775 sayılı, gecekondu önleme bölgelerine bir başka deyişle müdahale hakkı veriyoruz.

Aslında kent bir bütün içerisinde planlanmıştır. 775 sayılı, Kanun’a göre planlama bir bütündür ve o kentin içerisindeki kaçak yani verilecek arsalar, gecekondu önleme bölgeleri, ona göre belediyelerin tek tip projeleri insanlara tahsisleri yapılmıştır ama şimdi gelip bir müdahaleyle o kentin bütünlüğü içerisindeki, plan ve bütünlüğü içerisindeki hem silüeti hem altyapısını hem yeşil alanları hem insanların sosyal yaşantı donatılarını bu vesileyle direkt müdahale yetkisiyle bu imara, bu belediyeye, bu gelirlerine  müdahale etmiş oluyorsunuz.

Bence burada insanların o sosyal yaşantı içerisindeki planlamalarını acaba bu sosyal yaşantıyla birlikte, o sosyal yaşantısıyla birlikte daha itelemiyor muyuz, daha farklı yöne itmiyormuyuz? Zorla insanları yüksek apartmanlar içerisinde oturmaya hapsedemezsiniz. Zorla insanların bugünkü kültür değerleri, yaşam değerlerini bir binaya, biz sağlıklı bina yapıyoruz diye o binanın içerisine zorla sokamazsınız. Burada bir planlama ve planlamanın bir gerekliliği olmaktadır.

Bugüne kadar yaptığımız uygulamaya baktığımızda TOKİ’nin kuzey girişteki, özellikle havaalanı üzerinden girdiğimizde baktığımızda o derelerin üzerine ve bugün Başbakanın da açıkladığı gerçekten bodrum katları da dahil olmak üzere insanlara zorla kura çektirerek verilmeye çalışıldığı ve hatta oradaki insanların mağduriyetiyle eylemlere çalıştığı, TOKİ’nin incelemeleri sonucunda bugüne kadarki ilişkilerinde insanların yüzde 85’inin mahkemelerde olduğunu unutmamak gerektiğine inanıyorum.

Yine bu TOKİ’deki uygulamalar içerisine baktığımızda insanların yaşanabilir ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ALİ SARIBAŞ (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

…yaşama hacimlerinin yok olduğunu ve bunları insanların daha sonra da satmak zorunda kaldıklarını unutmayalım. TOKİ’nin bunun içerisinde baktığımızda, projelerini oturduktan sonra beğenmeyenlerin içerisinde olanların yüzde 68,8 olduğunu, bunların içerisinde yine TOKİ’den aldıkları konutlar içinde kaliteli malzemelerin karşılanmasının beklenmesinin yüzde 80’inin “hayır” olduğunu ve yine TOKİ konutlarında prim konusunda “Burası prim yapıyor mu?” diye TOKİ‘nin yaptırdığı anketlerde insanların yüzde 63,3’ünün “hayır” dediğini ve 34,7’sinin “evet” dediğini unutmamak gerekir. “TOKİ konutlarını çevremize tavsiye eder misiniz?” diye anket sonuçlarını aldığımızda da yüzde 55,4’ünün “hayır” dediğinin çarpık örneğini görüyoruz ki bu bize çok canlı bir örnektir. Artık, bundan sonra da bu yasaya böyle bakmamız gerektiğine inanıyorum.

En derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Sarıbaş.

Önerge…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

On dakika ara veriyorum…(AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Varsa…

Elektronik cihazla yapıyorum, bir dakika süremiz var.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, yok, görünen yok.

Sayın Başkan, aslında bu kanunla Türkiye’nin tapusu Tayyip Erdoğan’la Erdoğan Bayraktar’a veriliyor. Yani aslında Meclis Başkanının buna müdahale etmesi lazım. Bunlar kim Türkiye’nin tapusuna hâkim oluyorlar? Osmanlı padişahı dahi bu  yetkiye sahip değildi. Böyle utanmazlık olur mu ya?

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Osmanlı Devleti padişahının sahip olmadığı yetkiyi Tayyip Erdoğan’la Erdoğan Bayraktar’a veriyorlar efendim.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan, susturur musunuz.

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen yerinize oturunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Böyle bir şey olur mu ya, böyle bir şey olur mu arkadaşlar?

MURAT YILDIRIM (Çorum) – Sana ne?

KAMER GENÇ (Tunceli) – İnsanda bir vicdan var, bir utanma var, utanma, utanma!

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Utanma var, utanma, utanma! Ulan devletin malına nasıl el koyarsınız?

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Böyle bir Orman Kanunu yok, Boğaz Kanunu yok, Afet Kanunu yok…

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen yerinize oturunuz, böyle bir usul yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Böyle bir şey olur mu ya?

BAŞKAN – Böyle bir usul de yok Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Böyle bir şey yok Sayın Başkan!

HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) – Otur yerine, otur Kamer!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Oturmazsam ne olacak lan? Devleti sattınız be! Bu devleti sattınız be!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan “lan” diyor, sözünü geri alsın. “Lan” diye hitap ediyor.

HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) – Otur yerine!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Niye oturayım ki! İçim yanıyor ya, bu memleketi sattınız, sattınız.

Sizin burnunuzdan getireceğiz, getireceğiz burnunuzdan. Böyle bir şey olur mu ya? Osmanlı padişahında olmayan yetkileri alıyorsunuz ya!

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.

On dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.13

 


ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 19.26

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Mustafa HAMARAT (Ordu)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79’uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

180 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 11’nci maddesi üzerinde verilen Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi, 11’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

12’nci madde üzerinde üç önerge vardır.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı'nın çerçeve 12 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Mustafa Elitaş                          Ahmet Aydın                          Akif Çağatay Kılıç

             Kayseri                                  Adıyaman                                     Samsun

       A. Sibel Gönül                        Osman Boyraz                           Tülay Kaynarca

             Kocaeli                                   İstanbul                                      İstanbul

MADDE 12- 2942 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi ile aynı maddenin sekizinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye on birinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir."

"Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğine bağlı meslek odalarının her biri tarafından, üyelerinin oturdukları yer gözönünde bulundurularak; illerden nüfusu beşyüzbinin altında olanlar için yirmibeş ilâ elli, nüfusu beşyüzbin ile birmilyon arasında olanlar için elli ilâ yüz, nüfusu birmilyon ile üçmilyon arasında olanlar için yüz ilâ yüzelli, nüfusu üçmilyonun üzerinde olanlar için yüzelli ilâ üçyüzelli bilirkişi ve ayrıca il merkezleri için il idare kurulları ve ilçeler için ilçe idare kurulları tarafından, bu bölgelerde oturan ve mühendis veya mimar olan taşınmaz mal sahipleri veya kiracılar arasından nüfusa göre belirlenen bilirkişi sayılarının en az üçte biri kadar bilirkişi, her yıl Ocak ayının ilk haftasında seçilerek isim ve adreslerini belirten listeler valiliklere verilir."

"Taraflar, mahkemelere bildirilen listelerde yazılı olanlar ve yukarıdaki fıkrada belirtilen kimseler arasından bilirkişi seçmekte anlaşamadıkları takdirde; bilirkişiler, hâkimin kararı ile tayin edilen gün ve saatte, valilikçe, tarafların huzurunda ve gelmeyenin gıyabında kura yolu ile seçilir. Valilik, kuranın âdil olarak yapılabilmesi için gerekli tedbirleri alır. Kuraya ilişkin itirazlar, davanın görüldüğü mahkemece karara bağlanır."

"Sermaye Piyasası Kuruluna kayıtlı olarak faaliyet gösteren lisanslı değerleme kuruluşlarının isim ve adreslerini belirten listeler, her yıl Ocak ayı içinde, ikinci fıkradaki mahkemelere bildirilmek üzere Sermaye Piyasası Kurulunca valiliklere gönderilir. Yeterli sayıda değerleme uzmanı bulunan yerlerde, 10 uncu maddede öngörülen değer tespitleri, bilirkişi sıfatıyla öncelikle Sermaye Piyasası Kurulundan lisanslı değerleme uzmanlarına, taşınmaz geliştirme konusunda yüksek lisans veya doktora yapmış olan uzmanlara yaptırılır."

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım, istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 180 Sıra Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun Tasarısının 12. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Prof. Dr. Haluk Eyidoğan               Yıldıray Sapan                              İdris Yıldız

             İstanbul                                   Antalya                                         Ordu

       İhsan Kalkavan                           Ali Sarıbaş                                 Müslim Sarı

             Samsun                                 Çanakkale                                    İstanbul

                                                        Haydar Akar

                                                            Kocaeli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 12'nci maddesinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

         D. Ali Torlak                           Ali Halaman                                  Alim Işık

             İstanbul                                    Adana                                       Kütahya

      Muharrem Varlı                       Özcan Yeniçeri                            Sadir Durmaz

              Adana                                     Ankara                                        Yozgat

BAŞKAN – Komisyon bu son okuttuğum iki önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Sayın İdris Yıldız konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Yıldız, buyurunuz.

İDRİS YILDIZ (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 12’nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi üç gün önce İstanbul’da bir felaket yaşadık. Aradan üç gün geçti, basın, televizyon, herkes bir şeyler söyledi ama, yavaş yavaş unutulmaya başladı.

Benim burada bu konu üzerinde biraz daha hassasiyetle durmamın sebebi, orada hayatını kaybeden 11 tane yurttaşımızın çoğunluğunun Ordulu olması. Hepinizin huzurunda önce ölenlere Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum ama bir şeyi de hatırlatmadan geçmek istemiyorum.

Bu tasarıyı, ülkemizin deprem felaketlerinde yaşadıkları zorlukları bilerek, insanlarımızın çektiklerini, can kayıplarını hesaplayarak gündeme taşıdık ve bu tasarıyı hep birlikte oluşması konusunda biz de muhalefet olarak yeterli oranda katkı vermeye çalıştık, ama yaklaşık on yıl içerisinde 10 bin çalışanımızı kaybettiğimiz, son Aralık ayında 52, Ocak ayında 62, Şubat ayında 42, Mart ayının daha şu aşamasında 28 işçinin hayatını kaybettiği ülkemizde, İş Güvenliği Yasası için bu çabaların hiçbirisini yerine getirmedik. Dolayısıyla, ben, yüce Meclisten, bu Meclisteki milletvekili arkadaşlarımızdan, İş Güvenliği Yasası hakkında da aynı duyarlılığı göstermesini, aynı çabayı sarf etmesini, geçtiğimiz Pazar günü yaşadığımız o tatsız olaylara rağmen oradaki kadar dikkatli, oradaki kadar hızlı bir şekilde bu yasanın bu Meclise getirilmesini hepinizden talep ediyorum. Hepinizin bu konuda gayret göstermesini diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, ülkemizin deprem felaketlerinden çektiklerini hepimiz biliyoruz. Ülkemizin yüzde 92’si deprem kuşağında ve nüfusumuzun yaklaşık yüzde 95’i de bu bölgelerde yaşıyor. Dolayısıyla, bu felaketlerden dolayı bununla ilgili bir çaba içerisine girmemiz, bir tasarı Meclise getirmemiz, onunla ilgili çalışmamız doğruydu ama komisyonlarda yaptığımız görüşmelerde biz, mümkün olduğu ölçüde uyarılarda bulunduk. Sayısal çoğunluğunuzla bu uyarıların hepsi dikkate alınmadı ve Meclise geldi. Ama hepimiz biliyoruz ki, kente karşı suç kavramı çok önemlidir. Kent, genellikle yaşayan bir organizmaya benzetilir. Kentin sahibi, o kentte yaşayanlar, kent yönetimine vergi verenler, kent yönetimini oylarıyla oluşturmuş olanlar ve ayakta tutanlardır.

Tasarının “Tespit, Taşınmaz Devri ve Tescil” başlıklı 3’üncü maddesinin birinci fıkrasında, riskli yapı tespitine karşı yapılacak itirazların, –Komisyonda değişmiş şekliyle- Bakanlıktan 3, üniversiteden 4 kişiyle oluşacak heyetler tarafından incelenip, karara bağlanacağı öngörülmüştü.

Bakanlık tarafından seçilecek kişilerin taraflılığı, üniversitelerden gelen kişilerin Bakanlık tarafından tespit edildiği için taraflılığı belli olmasına rağmen Komisyonda şöyle bir öneride bulunduk; dedik ki: “1985 yılında Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tarafından kentlerin imar planları yapıldı ve bunun yanlış olduğu görülerek değiştirildi.” O hâlde, merkezden yapılan bu imar planlarının, bu tadilatların veya bu tasarıların sıkıntılarının yaşanacağı düşünülerek, hiç değilse proje bazında, o bölgede iki tane proje paydaşının da bu Komisyona katılarak, proje bazında bunların değerlendirilmesini ve böylece, orada olabilecek sosyal patlamaları, sıkıntıları ortadan kaldırmak için bir öneride bulunduk ama maalesef Komisyonda bu da geçerli olmadı.

Hepimiz biliyoruz ki bu tasarının tartışılması, görüşülmesi, süreç içerisinde hep beraber yaşadık. Bugün, bütün gündür arkadaşlarımız birçok şeyi söylüyorlar ama biz, burada bu tasarıyı hep beraber oyladığımızda sonuç yine belli; bir taraf kaldıraç gibi elini bir tarafa indirecek, öbür taraf yukarı kaldıracak.

Biz muhalefet olarak şöyle bir öneride bulunuyoruz: “Afet Önleme Yasası” olarak sunulan bu tasarının doğuracağı afetler ileride bize daha büyük sıkıntılar yaratacak. Bu sıkıntıların aşılması için, bu sıkıntıların yaşanmaması için, bu kadar yetkiyi üzerinizde toplamamanız gerektiğini düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yıldız.

Sayın Yeniçeri, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hocam, bu Tayyip Erdoğan’a padişah yetkisini vermişler, onu da söyle de. Tayyip, padişah yetkisini nasıl aldı hocam?  Tayyip, padişah yetkisini neye istinaden aldı?

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Bunu bilmeyecek ne var yani?

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Yeniçeri.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 12’nci maddesinin değiştirilmesine yönelik önerge üzerinden söz almış bulunuyorum. Hepinizi bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, bir bakanlık var elimizde. Bu bakanlık, 636 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle Çevre, Orman, Şehircilik Bakanlığı olarak kurulmuş, 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle de Çevre ve Şehircilik Bakanlığına dönüşmüş. Yani, iki tane kanun hükmünde kararnameyle kurulmuş bir bakanlık bize bir kanun getiriyor, kendisi kanun değil yani kendisi kanun hükmünde kararname hükmünde, dolayısıyla da kendisini öncelikle getirip kanun hükmüne bağladıktan sonra o kanun hükmündeki kararnameyi, ondan sonra getirmesi gerekiyordu. Hadi, burayı geçiyoruz ama ben bir şey söyleyeyim: Türkiye Cumhuriyeti devleti köklü bir devlettir. Türk milleti de tarihî bir millettir.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Eskiden beri öyle.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Kanun hükmünde kararnamelerle başlayan süreçte, Türkiye Cumhuriyeti devleti âdeta bir çadır devleti muamelesine tabi tutulmuştur. Bakanlar Kurulunun çıkardığı kanun hükmündeki kararnamelerle, değiştirilen teşkilat yönetmelikleriyle bakanların yönetim tarzı allak bullak edilmiştir. Bu durum bu çatı altında defalarca dile getirildi.

Şimdi de önümüzde afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkında bir kanun tasarısı var ve bu tasarı da neredeyse her şeyi toplumun ve kamunun ihtiyaçlarına göre değil, iktidarın emlak ihtiyaçlarına göre yeniden inşa eder bir boyut ortaya koyuyor. Ortada bir teşkilatlanma arızası var, bir örgütlenme arızası var. Yani sokakta her bulduğunuzu örgüt üyesi olarak alıp götürüp bir yerlere tıkıyorsunuz, 3 kişi yan yana geldi mi ama sizin zannettiğiniz gibi örgüt öyle bir şey değil. Bakın, “örgütlenme” denilen şey, benzer işlerin bir makam etrafında toplanması, bunlara uygun kişilerin atanması, bunların arasındaki ast-üst ilişkilerinin kurulması, bunların birbirleriyle ilişkilerinin tamamlanması ve bunların yapacakları iş ve görev tanımlarının yapılmasıyla ilgili bir kavramdır. Burada iki tane temel hata yapılıyor: Birisi örgütlenme meydana getirilirken eksik örgütlenme, birisi de aşırı örgütlenme meydana getiriliyor ve dolayısıyla her getirdiğiniz tasarının ya bir tarafı eksik ya bir tarafı fazla. Onun için de tasarı kendisini tasarlayacak durumda değil ve sonradan sürekli değişikliklerle bunların içinden çıkmaya çalışıyorsunuz, Arap saçına çeviriyorsunuz. (MHP sıralarından alkışlar) Bu da devlet yönetiminin, maalesef tarih şuurunun yerleşmediği gibi, devlet algısının da maalesef iktidarda olmadığını gösteriyor. Bir koy, bir kaldır, bir yap, bir boz, bir dene, bir yanıl; vazgeçin bundan, bu doğru bir yol değil. Eğer burada sıkıntınız varsa biz size katkı sağlamaya hazırız.

Dolayısıyla, açın kulaklarınızı, biraz gönlünüzü açın, biraz yüreğinizi açın. Yani burada gerekli potansiyel var, gerekli entelektüel birikim var, bundan yararlanın ama öyle yapmıyorsunuz, gelip komisyon basıyorsunuz, dayakla, sopayla yasa geçirmeye çalışıyorsunuz. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar) Burada demokrasi… Dolayısıyla da buranın olduğu bir yerde sizin bu hareketlerinizin olumlu bir sonuç vermesi de mümkün olmuyor.

Şimdi, Türkiye’de kurumsallaşma yönetimin en önemli sorunlarından bir tanesidir. Bilirkişilik hizmetleri mevcut yasaya göre, kamu kurumu niteliğindeki Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği tarafından zaten yürütülüyor. Bu Mühendis ve Mimar Odaları Birliği yasayla kurulmuş, yönetimleri seçimle işbaşına gelmiş kamu kurumu niteliğindeki bir kuruluş. Makamlar fonksiyon yaratmaz, fonksiyonlar makam yaratır. Dolayısıyla, eğer biz bu noktada kamuda mevcut olan bir mekanizmayı kullanmak yerine, çalıştırmak yerine kendi ihtiyaçlarımıza uygun, her getirdiğimizi kabul edecek bir mekanizmayı devreye sokarsak, biz artık demokratik devlet olmaktan çıkar, bir tiranlık, bir keyfîlik, bir kendine özgülük bir yapı içerisinde tavırları ortaya koymuş oluruz. Bu hizmetlerin tarafsız ve bağımsız bir biçimde yürütülmesi gerekmektedir.

Zaman doluyor, onun için buradaki eleştirilerimi tam yapamayacağım çok kıt bir zaman içerisinde ama şunu söyleyeyim: Sürekli değişen ya da değiştirilen bir süreç, kuramsallaşmanın ve yapısallaşmanın önündeki en büyük engeldir. Ayrıca, her yasayla yetki ve sorumluluk ihdası doğru bir yönetim tarzı da değildir. Devlet, kurumu, ilkesi ve kavramıyla örgütlenmiş siyasi otoriteye denir. Sürekli değiştirilen, sürekli dönüştürülen tavırlar kurumların geleneklerini oluşturmasına engel olmaktadır. Yönetimde liyakatlilerin iktidarını kurmak esastır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Tamamlayacağım Sayın Başkan.

Bunun için de Yüce Peygamber “Emaneti ehline veriniz.” diye, “Kur’an-ı Kerim’in hükmüyle hareket ediniz.” diye bir ilke de koymuştur. Bilirkişilik konusunda tarafların anlaşmasıyla da kura usulü doğru bir yöntem değildir. Aksine, kişilerin kurumlara olan güvenini tesis edecek bir biçimde bilirkişilik konusuna yaklaşmak gerekir. Bu bağlamda, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği tarafından yürütülen bilirkişilik hizmetlerine destek vermek ve onlara olan güveni tesis etmek esas olmalıdır.

Kamu ve halk arasındaki ilişkilerde tutarlılık ilke olarak benimsenmelidir. Mevcut yapılara olan güveni sağlamak bakımından sürekli değişen, dönüşen, koyan, kaldıran uygulamaların bir yana bırakılması gerekir.

2942 sayılı Kanun’la bilirkişilik sisteminin kökten değiştirilmesini öngören 12’nci maddenin metinden çıkarılması çok daha faydalı olacaktır. Ama siz beni dinlemeyin, siz yine “hayır” deyin çünkü alıştınız siz muhalefetten gelen her şeye “hayır” demeye ama biz de size “hayır” demeye devam edeceğiz.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Arayacağım efendim.

İki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı'nın çerçeve 12 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                       Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları

MADDE 12- 2942 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi ile aynı maddenin sekizinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye onbirinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir."

"Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğine bağlı meslek odalarının her biri tarafından, üyelerinin oturdukları yer gözönünde bulundurularak; illerden nüfusu beşyüzbinin altında olanlar için yirmibeş ilâ elli, nüfusu beşyüzbin ile birmilyon arasında olanlar için elli ilâ yüz, nüfusu birmilyon ile üçmilyon arasında olanlar için yüz ilâ yüzelli, nüfusu üçmilyonun üzerinde olanlar için yüzelli ilâ üçyüzelli bilirkişi ve ayrıca il merkezleri için il idare kurulları ve ilçeler için ilçe idare kurulları tarafından, bu bölgelerde oturan ve mühendis veya mimar olan taşınmaz mal sahipleri veya kiracılar arasından nüfusa göre belirlenen bilirkişi sayılarının en az üçte biri kadar bilirkişi, her yıl Ocak ayının ilk haftasında seçilerek isim ve adreslerini belirten listeler valiliklere verilir."

"Taraflar, mahkemelere bildirilen listelerde yazılı olanlar ve yukarıdaki fıkrada belirtilen kimseler arasından bilirkişi seçmekte anlaşamadıkları takdirde; bilirkişiler, hâkimin kararı ile tayin edilen gün ve saatte, valilikçe, tarafların huzurunda ve gelmeyenin gıyabında kura yolu ile seçilir. Valilik, kuranın âdil olarak yapılabilmesi için gerekli tedbirleri alır. Kuraya ilişkin itirazlar, davanın görüldüğü mahkemece karara bağlanır."

"Sermaye Piyasası Kuruluna kayıtlı olarak faaliyet gösteren lisanslı değerleme kuruluşlarının isim ve adreslerini belirten listeler, her yıl Ocak ayı içinde, ikinci fıkradaki mahkemelere bildirilmek üzere Sermaye Piyasası Kurulunca valiliklere gönderilir. Yeterli sayıda değerleme uzmanı bulunan yerlerde, 10 uncu maddede öngörülen değer tespitleri, bilirkişi sıfatıyla öncelikle Sermaye Piyasası Kurulundan lisanslı değerleme uzmanlarına, taşınmaz geliştirme konusunda yüksek lisans veya doktora yapmış olan uzmanlara yaptırılır."

BAŞKAN – Komisyon bu okuttuğum önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Boyraz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OSMAN BOYRAZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 12’nci maddesi üzerinde vermiş olduğum önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz özellikle deprem olmak üzere afetlerin tehdidi altında bir ülkedir. Gelişmekte olan diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de kaçak yapılaşma, niteliksiz konut yapımı, plansız kentleşme gibi konular yaşanmakta olan sorunların başında gelmektedir. Her ne kadar istemesek de geçmişte olduğu gibi gelecekte de olası doğal afetlerin yaşanması muhtemeldir. Doğal afetleri önlemek mümkün olmamaktadır ancak olası depremlerde ve diğer afetlerde meydana gelebilecek maddi hasarların ve can kayıplarının önüne geçilmesi mümkündür.

Anayasa’nın 56’ncı maddesine göre herkes sağlıklı, dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Anayasa’nın 23’üncü maddesine göre de devlet sosyal, ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmekle görevlidir. Yine Anayasa’nın 57’nci maddesinde devletin, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çevresinde konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri almakla yükümlü olduğuna yer verilmiştir.

Geçmişte ülkemizde yapılan kentsel dönüşüm girişimleri incelendiğinde genellikle gecekondu sorununa ilişkin muhtelif dönemlerde çıkarılan bazı kanunlar yapıldığını biliyoruz ancak Avrupa ülkelerine bakıldığında, kentsel dönüşüm faaliyetlerinin daha çok ekonomik ömrünü tamamlamış alanlarda veya afet bölgelerinde uygulandığını görüyoruz. Maalesef, ülkemizde afet riski altındaki alanların dönüştürülmesine ilişkin şimdiye kadar yapılmış kapsamlı bir çalışma bulunmamaktadır. Son olarak yaşadığımız, bir kez daha yaşamak istemediğimiz Van depremiyle yaşamlarını yitiren insanlarımızın acısı ülkemizi deprem gerçeğiyle bir kez daha yüz yüze getirmiştir. Çoğunluğu büyük şehirlerde yer alan, denetim dışı olarak inşa edilmiş, yasal olmayan ya da sonradan yasalara uygun hâle getirilmiş, niteliksiz ve depreme dayanıksız yapılar maddi kayıplara ve en önemlisi de can kayıplarına sebep olmaktadır. İşte bu noktada, kentsel dönüşüm projelerinin önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Hepimizin bildiği gibi, yerleşim yerlerinde yer seçiminin, zemin tespitlerinin oldukça doğru ve isabetli yapılması gerekmektedir. Bununla birlikte, uygun proje seçimi standartlarına uygun, kaliteli malzeme kullanımıyla beraber etkili bir yapı denetim sistemi depremleri en az zararlarla atlatabilmemiz için önemli olacaktır. Doğal afetler oluşmadan önce alınması gereken tedbirlere kapsamlı bir iyileştirme ve doğal afetlere hazırlıklı yerleşimler için kentsel dönüşüm seferberliği başlatılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının kanunlaşması kentsel dönüşüm projelerinin başlamasıyla birlikte afet riski altında bulunan alanların dönüştürülmesi oldukça fazla kamulaştırma ve yıkım işlemlerini beraberinde getirecektir. Projelerin hayata geçirilmesiyle başlanacak olan kamulaştırma ve yıkım işleri bu sürece ilişkin birtakım sorunları meydana getireceğinden taşınmazlar konusunda mahkemelerimize intikal edecek olan dava sayısı oldukça artacak, bu mahkemeler tarafından atanacak bilirkişi sayıları da yetersiz kalacaktır. Bilindiği üzere, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 15’inci maddesinde “Türk Mühendis ve Mimar odaları Birliğine bağlı ihtisas odalarının her biri tarafından her il için 15-25, ayrıca il merkezleri için, il, ilçeler, ilçe idare kurullarınca bu bölgelerde oturan mühendis veya mimar taşınmaz mal sahipleri arasından 15 kişi her yıl seçilmektedir.” hükmü yer almaktadır. Üzerinde görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 12’nci maddesiyle bilirkişi sayılarının illerde nüfusu 500 binin altında olanlar için 25 ila 50, nüfusu 500 bin ile 1 milyon arasında olanlar 50 ila 100, nüfusu 1 milyon ile 3 milyon arasında olanlar için 100 ila 150, nüfusu 3 milyonun üzerinde olanlar için 150 ile 350 arasında çıkartılmayı amaçlamıştır.

Değerli milletvekilleri, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 12’nci maddesi ile kentsel dönüşüm sürecinin hızlı ilerlemesinin bilirkişilik noktasındaki tartışmaların en aza indirilmesinin, bilirkişilerin tarafsızlığına ilişkin inancın artırılmasının temin edilmesi hedeflenmektedir. Bu süreçte, mahkemelerce bilirkişilerin atanması aşamasında tarafların anlaşması esası getirilmiştir. Anlaşma sağlanamaması durumunda kura usulü öngörülmektedir.

Bu önergeyle, Kamulaştırma Kanunu’na göre bilirkişi kurulu oluşturulurken bu kurulda Sermaye Piyasası Kuruluna kayıtlı değerleme uzmanının bilirkişilik yapmaları öngörülerek taşınmaz geliştirilmesi konusunda yüksek lisans veya doktora yapmış uzmanların bilirkişilik yapmaları belirlenmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurul gündemine gelen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

OSMAN BOYRAZ (Devamla) - …ve görüşmekte olduğumuz kanun tasarısıyla, afet meydana geldikten sonra neler yapabileceğimiz değil ne kadar az zararla atlatabileceğimiz anlayışı hedeflenmektedir. Tabii, bu arada da biraz önce, benden önceki konuşmacımız “Emaneti ehline verin.” demişti, onu da hatırlatmadan geçemeyeceğim; bu millet, emaneti ehline verdi.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Kim ehil burada, onu söyle.

OSMAN BOYRAZ (Devamla) – Bu duygu ve düşüncelerle, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Boyraz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Çalışma süremizin sonuna geldiğimiz için, alınan karar gereğince, sözlü soru önergeleri ile kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 20 Mart 2012 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 19.52