DÖNEM: 24 CİLT: 16 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
79’uncu Birleşim
15 Mart 2012 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler
tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Çanakkale Milletvekili İsmail
Kaşdemir’in, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 97’nci
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van
depremine ilişkin gündem dışı konuşması ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar’ın cevabı
3.- Çanakkale Milletvekili Mustafa
Serdar Soydan’ın, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin
97’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in,
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın gündem dışı konuşmaya cevabına
ilişkin açıklaması
2.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Van’ın Edremit ilçesinde depremde hasar gören ve boşaltılan hastane
binasına ilişkin açıklaması
3.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı’nın, 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 97’nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
4.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, eğitim sisteminde dinî ve millî değerlere önem verilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
5.- Tunceli Milletvekili Hüseyin
Aygün’ün, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın Sivas davası kararıyla ilgili
ifadelerine ilişkin açıklaması
6.- Adıyaman Milletvekili Mehmet
Metiner’in, Sivas davası kararına ilişkin açıklaması
7.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplan’ın, Kocaeli ilinin Körfez ilçesindeki Barbaros ve Güney mahallelerinin
taşınmasına ilişkin açıklaması
8.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğüt’ün, Dünya Tüketiciler Günü’ne ve vergi oranlarının yüksekliğine ilişkin
açıklaması
9.- Adıyaman Milletvekili Salih
Fırat’ın, Kütahya Emet’te işçilere yönelik saldırıya ilişkin açıklaması
10.- Kütahya Milletvekili Soner
Aksoy’un, Kütahya Emet’te işçilere yönelik saldırıyla ilgili bilgilerin doğru
olmadığına ilişkin açıklaması
11.- İstanbul Milletvekili Haluk
Eyidoğan’ın, İstanbul Sarıyer Derbent Mahallesi’nde yapılan polis baskınına
ilişkin açıklaması
12.- İstanbul Milletvekili Türkan
Dağoğlu’nun, 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 97’nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
13.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 97’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
14.- İstanbul Milletvekili Sırrı
Süreyya Önder’in, “Çanakkale ruhu” kavramına ilişkin açıklaması
15.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın,
Sivas davası kararıyla ilgili AK PARTİ’li bazı milletvekillerinin beyanlarına
ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Ağrı Milletvekili Halil Aksoy ve 21
milletvekilinin, cezaevlerinde yaşanan insan hakları ihlallerinin ve ağır hastalıkları
bulunan tutuklu ve hükümlülerin tahliye ve tedavi edilmeme hususlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/194)
2.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Binici ve 21 milletvekilinin, uygulanmakta olan HES projelerinin insanlar,
doğal çevre ve su kaynakları üzerindeki olumsuz etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/195)
3.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 24 milletvekilinin, başta kayıt dışı plaka edinimi ve korsan
taksicilik olmak üzere taksici esnafının sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/196)
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin ve
arkadaşları tarafından işçi sağlığı ve güvenliğinde yaşanan sorunların
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel
Kurulun 15/3/2012 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
VIII.-
SEÇİMLER
A) Komisyonlara Üye Seçimi
1.- (10/108, 155, 156, 157, 158, 159,
160) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180)
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel’in, 2009 yılından itibaren sonlandırılan gebelik sayısına ve bazı
sorunlara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/3724)
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın, Şanlıurfa’da hastanelerde sağlık görevlilerine yapılan saldırılara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/3764)
3.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret
Akova’nın, yağlı tohumlu bitkilerin üretimi ve desteklenmesine ilişkin sorusu
ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/3812)
4.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik
Çirkin’in, Hatay’da aşırı yağışlardan zarar gören çiftçilerin mağduriyetlerinin
giderilmesine ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet
Mehdi Eker’in cevabı (7/3813)
5.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın,
bağlı kurum ve kuruluşların çıkardıkları dergilere ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/3933)
6.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, 2002 yılından bu güne kadar Diyanet İşleri Başkanlığınca yapılan
cami sayısına ve verilen tamirat ödeneğine ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/3934)
7.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın,
Bakanlığa yöneltilen yazılı ve sözlü soru önergelerine ilişkin sorusu ve Avrupa
Birliği Bakanı Egemen Bağış’ın cevabı (7/3965)
8.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın,
Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşların çıkardıkları dergilere ilişkin sorusu ve
Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış’ın cevabı (7/3966)
9.- Ankara Milletvekili Zühal
Topcu’nun, Bakanlığın, Fransa menşeli kurum ve kuruluşlarla yürüttüğü
çalışmalara ve bu ülkeye karşı uygulanacak yaptırımlara ilişkin sorusu ve
Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış’ın cevabı (7/3967)
10.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel’in, Şanlıurfa’da bir hastanede bir doktor ile idareciler arasında
tartışma yaşandığı iddiasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın
cevabı (7/4142)
11.- Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker’in,
Bilecik’e 2002-2011 yılları arasında Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından
ayrılan ödeneğe ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı
(7/4264)
12.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
yapılan yurt dışı seyahatlerine ve bu seyahatlerdeki toplam harcamalara ilişkin
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/4331)
13.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, araç sayısına ve bu araçlar için yapılan harcamalara ilişkin
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/4332)
14.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, Bakanlık lojmanlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/4333)
15.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in,
Van depremi sonrasında sağlık hizmetlerinde yaşanan sorunlara ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/4421)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 13.00’te açılarak üç oturum yaptı.
Adıyaman Milletvekili Muhammed Murtaza Yetiş,
Tokat Milletvekili Reşat Doğru,
İzmir Milletvekili Hülya Güven,
14 Mart Tıp Bayramı’na ilişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan, 14 Mart Tıp Bayramı ve
Artvin ilinin Ardanuç ilçesindeki elektrik kesintilerine,
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt,
Manisa Milletvekili Muzaffer Yurttaş,
Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan,
Kayseri Milletvekili İsmail Tamer,
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır,
Tokat Milletvekili Orhan Düzgün,
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi,
Bingöl Milletvekili İdris Baluken,
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
14 Mart Tıp Bayramı’na;
Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir, Sivas’ta ağır kış şartları
nedeniyle yaşanan mağduriyetlere ve Sivas’ın afet bölgesi ilan edilmesi
gerektiğine,
Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, yargı mercilerindeki bazı
atamalara,
Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner, “İdeolojik Devletten
Demokratik Devlete” adlı kitabındaki demokrasi ve özgürlük anlayışına,
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor Komisyonunda yaşanan olaylar sonrasında Başbakanın konuyla ilgili
ifadelerine,
İstanbul Milletvekili Celal Dinçer, Kızılay Genel Müdürlüğü Kartal
Hastanesi yönetiminin Kartal Şubesine bırakılması gerektiğine,
Van Milletvekili Özdal Üçer, 14 Mart Tıp Bayramı ve Kütahya’da
Kürt işçilere yapılan saldırıya,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/1038) esas numaralı sözlü
soru önergesini geri aldığına ilişkin önergesi okundu, sözlü soru önergesinin
geri verildiği bildirildi.
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin, tarım ve
hayvancılıkla uğraşan üreticilerin içinde bulunduğu sorunların; çiftçilerin
üretim sıkıntılarının giderilmesine, üretilen ürünlerin değerlendirilmesi ve
pazarlanmasına yönelik çözümlerin (10/191),
Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 20 milletvekilinin, özelleştirme
uygulamalarının öncesi ve sonrasında yaşanan olumsuzlukların, özelleştirmeden
kaynaklanan ekonomik ve sosyal sorunların ve çözüm yollarının (10/192),
Van Milletvekili Özdal Üçer ve 21 milletvekilinin, Türkiye’de
eğitim fakültelerinden mezun olan öğrencilerin istihdamına yönelik Millî Eğitim
Bakanlığının politikalarının ve eğitim sistemindeki sıkıntıların ve
ihtiyaçların (10/193),
Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan,
(10/118) esas numaralı hekim ve diğer sağlık çalışanlarına yönelik şiddet
olayları hakkında Meclis araştırması önergesinin görüşmesinin Genel Kurulun
14/3/2012 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi, yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Sağlık Bakanı Recep Akdağ,
İstanbul Milletvekili Türkan Dağoğlu,
14 Mart Tıp Bayramı’na;
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, kuliste Barış ve
Demokrasi Partisinden 2 milletvekilinin Bitlis Milletvekili Vahit Kiler’e fiilî
saldırıda bulunduğuna,
Muş Milletvekili Sırrı Sakık, kuliste Bitlis Milletvekili Vahit
Kiler’le aralarında yaşanan olaya,
Bitlis Milletvekili Vahit Kiler, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın
kendisiyle ilgili beyanlarının doğru olmadığına,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Sinop Milletvekili Engin Altay,
Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner,
13/3/2012 tarihli 77’nci Birleşimdeki bazı ifadelerini düzeltmeye
ilişkin birer açıklamada bulundular.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının;
1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156) görüşmeleri,
Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
2’nci sırasında yer alan, Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu Raporu’nun (1/569) (S. Sayısı: 180) tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlandı, 4’üncü maddesine kadar kabul edildi.
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Muş Milletvekili Sırrı
Sakık’ın grubuna,
Muş Milletvekili Sırrı Sakık, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş’ın şahsına,
Muş Milletvekili Sırrı Sakık, Bitlis Milletvekili Vahit Kiler’in
şahsına,
Bitlis Milletvekili Vahit Kiler, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın
şahsına,
Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Alınan karar gereğince, 15 Mart 2012 Perşembe günü saat 13.00’te
toplanmak üzere birleşime 20.10’da son verildi.
Şükran Güldal MUMCU
Başkan
Vekili
Mustafa HAMARAT Fatih
ŞAHİN
Ordu Ankara
Kâtip Üye Kâtip
Üye
No: 106
II.- GELEN KÂĞITLAR
15 Mart 2012 Perşembe
Tasarı
1.- Türkiye İnsan Hakları
Kurumu Kanunu Tasarısı (1/589) (Anayasa; Plan ve Bütçe ile İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/03/2012)
Teklifler
1.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane'nin; 3213 Sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/423) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2012)
2.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka'nın; Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/424) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/02/2012)
Rapor
1.- Türkiye Cumhuriyeti ile
Mısır Arap Cumhuriyeti Arasında Tesis Edilen Ortak Komitenin 1/2010 Sayılı
Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ile Dışişleri
Komisyonu Raporları (1/418) (S. Sayısı: 193) (Dağıtma tarihi: 15/03/2012)
(GÜNDEME)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, cezaevi koşullarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2421)
2.- Uşak Milletvekili Dilek
Akagün Yılmaz’ın, cezaevinde annesiyle birlikte kalan küçük bir çocuğa ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2494)
3.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Deniz Feneri davası ile ilgili bazı iddialara ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2495)
4.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Kütahya Eti Gümüş AŞ. İşletmesine açılan davalara ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2496)
5.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, Silivri Ceza İnfaz Kurumunda çalışan infaz koruma memurlarının
sorunlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2500)
6.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak’ın, İstanbul’da başlatılan, tamamlanmayan ve âtıl durumda
bekleyen kamu yatırımlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2659)
7.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, Deniz Feneri Derneği Soruşturmasına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2729)
8.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, bazı büyükşehir belediyelerinin bütçelerine ve yapılan cezai
ve idari takibata ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2894)
9.- Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan’ın, bir gazetenin Uludere olayı ile ilgili yapmış olduğu haberdeki
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3750)
10.- Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan’ın, bir gazetenin Uludere olayı ile ilgili yapmış olduğu haberdeki
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3751)
11.- Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akova’nın, Balıkesir ve bölgesine fuar ve kongre merkezleri
kurulmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3752)
12.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürk’ün, Milli Eğitim Bakanının bir açıklamasına ve yüksek öğrenim
mezunlarının işsizlik sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3754)
13.- Edirne Milletvekili
Kemal Değirmendereli’nin, Gazze yönetimi tarafından Türkiye’de resmi bir Hamas
ofisi açılması planlandığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3755)
14.- Hatay Milletvekili
Mevlüt Dudu’nun, Hatay’da yaşanan sel felaketi ve su baskınlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3756)
15.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Kütahya 1. Jandarma Er Eğitim Tabur Komutanlığı kışlasının
Kastamonu’ya taşınmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3757)
16.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar’ın, yat turizmi potansiyelini olumsuz yönde etkileyeceği iddia
edilen yeni düzenlemeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3758)
17.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar’ın, PKK tarafından kaçırılan kişilere ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/3760)
18.- Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat’ın, Suriye’de aranan ve Türkiye’de ikamet etmekte
olan bir kişiyle ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3761)
19.- İzmir Milletvekili
Rahmi Aşkın Türeli’nin, hayvanlara karşı işlenen fiillere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/3762)
20.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, yabancı heyet kabullerinin İstanbul’da yapılmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3763)
21.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, terör örgütleri hakkındaki bazı iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3770)
22.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, bazı cinayetlerin aydınlatılması için yapılan
çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3772)
23.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Uludere’de sivillerin ölümüyle sonuçlanan olaya
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3773)
24.- Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat’ın, vatandaşlıktan çıkarılan ve yurt dışında yaşamak
zorunda kalan kişilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3775)
25.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Türk Telekomun özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/3776)
26.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Bursa’nın Mudanya ilçesine bağlı Zeytinbağı beldesinin
isminin değiştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3777)
27.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Akdeniz Üniversitesinin organ nakli konusunda başarılı bir
öğretim üyesinin ödüllendirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3778)
28.- Hatay Milletvekili
Adnan Şefik Çirkin’in, e-pasaport ve e-kimlik uygulamasının bir Fransız
şirketine verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3779)
29.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Mustafakemalpaşa ilçesinin bazı köylerine su sağlayan
kaynağın kiraya verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3781)
30.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, ülkemizdeki mülteci, sığınmacı ve göçmenlerin sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3782)
31.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Uludere’de yaşanan olaylara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/3783)
32.- Mersin Milletvekili
Ali Öz’ün, engellilerin sorunlarına ve istihdamına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/3784)
33.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, Sayıştay tarafından genel uygunluk bildirimi verilmeyen bazı
hesaplara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/3787)
34.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, protestolu senet sayısı ve illere göre
dağılımına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/3788)
35.- Van Milletvekili Özdal
Üçer’in, Van depreminden zarar görenlerin barınma sorunlarına ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/3789)
36.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydar’ın, Van depreminden sonra çadırda yaşayanların sorunlarına
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi
(7/3791)
37.- Bolu Milletvekili
Tanju Özcan’ın, Bolu’nun müftü ihtiyacına ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/3793)
38.- Afyonkarahisar
Milletvekili Ahmet Toptaş’ın, Diyanet İşleri Başkanlığına yapılacak atamalara
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/3794)
39.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, zorunlu sigortalılık süresini tamamladığı için emekli olmak
isteyen belediye başkanlarının mağduriyetlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3799)
40.- İzmir Milletvekili
Rahmi Aşkın Türeli’nin, mobbing olaylarına dair verilere ve mobbingin
önlenmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3801)
41.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, SGK Başkanı ile ilgili bazı iddialara ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3804)
42.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, esnaf ve sanatkârlar için özel bir teşvik sistemi
uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3815)
43.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, esnaf ve sanatkârların elektrik kullanımında özel bir
tarife uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3816)
44.- Bursa Milletvekili
Sena Kaleli’nin, elektrikli bisiklet kullanımının desteklenmesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3817)
45.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Kütahya 1. Jandarma Er Eğitim Tabur Komutanlığı kışlasının
Kastamonu’ya taşınmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3818)
46.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydar’ın, kaçak sigara ve diğer tütün mamullerinin denetimine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3820)
47.- Manisa Milletvekili
Sakine Öz’ün, Salihli ve Kula ilçelerinin bazı köylerinin altyapı sorunlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3821)
48.- Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün’ün, Hatay mülteci kampında kalan bir örgütün sorumlularının
açıklamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3822)
49.- Uşak Milletvekili
Dilek Akagün Yılmaz’ın, PKK tarafından kaçırılan kişilerin akıbetine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3823)
50.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli’nin İller Bankasından alacağına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3824)
51.- Samsun Milletvekili
Cemalettin Şimşek’in, Emniyet Hizmetleri sınıfına dahil edilen çarşı ve mahalle
bekçilerinin özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3825)
52.- Samsun Milletvekili
Cemalettin Şimşek’in, polis memurlarının özlük haklarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3826)
53.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakık’ın, Mardin’deki bir kaymakam hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3827)
54.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, nüfusları 750 bini aşan illerin büyükşehir olmasıyla
ilgili çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3828)
55.- Van Milletvekili Özdal
Üçer’in, Çaldıran’da bir polis memurunun bir vatandaşı darp ettiği iddiasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3829)
56.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, Uludere’de meydana gelen olaylarda hayatını kaybedenlerin
ailelerine verilecek tazminat miktarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3830)
57.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar’ın, Antalya’da yaşanan elektrik kesintilerine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3833)
58.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Susam’ın, kesme çiçek üreticilerinin vergi ve SGK borçları nedeniyle
yaşadıkları mağduriyete ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3834)
59.- Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan’ın, Hazine avukatları ile diğer kamu avukatlarının iş yükü ve
maaşları arasındaki farka ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3835)
60.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, karşılıksız çeklerle ilgili adli para cezası uygulamasına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3836)
61.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Ankara ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyeleri ve
iştiraklerinin kullandıkları dış kredi miktarına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3837)
62.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, sözleşmeli antrenör atamaları için tahsis edilen kadrolara
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3838)
63.- Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan’ın, Türkiye’nin öğretmenlerin özlük hakları ve çalışma koşulları
açısından OECD ülkeleri içerisindeki sırasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3839)
64.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da çalışan ücretli öğretmenlerle
ilgili bir açıklamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3840)
65.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydar’ın, Van’da deprem sonrasında eğitim ve öğretim
faaliyetlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3841)
66.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, TÜBİTAK’ın bir öğrencinin projesini yurt dışına göndermediği
iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3842)
67.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı
hakkında bir internet sitesinde yer alan ifadeleri nedeniyle bir üniversite
öğrencisinin uzaklaştırma cezası almasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3843)
68.- Afyonkarahisar
Milletvekili Ahmet Toptaş’ın, “Andımız”, “Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi” gibi
metinler ile milli bayramların kutlanması hususunda bazı değişiklikler
yapılacağı iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3844)
69.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürk’ün, Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Özel Öğretim Kurumları
Yönetmeliği’nde yapılması düşünülen değişikliklere ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3845)
70.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar’ın, bir açıklamasına ve eğitim sistemine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3846)
71.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, taşımalı ortaöğretim uygulamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3847)
72.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Şubat 2012 dönemi öğretmen atamalarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3848)
73.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, taşımalı eğitim uygulaması ve öğretmen atamalarına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3849)
74.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, bilişim teknolojileri öğretmenlerinin atama kontenjanına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3850)
75.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, Taşra Teşkilatı Yöneticileri Yer Değiştirme Yönetmeliğine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3851)
76.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, yeni atanan öğretmenlere görev süresine ilişkin taahhüt
belgesi imzalatıldığı iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3852)
77.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, Tokat’a yapılacak yatırımlara ve bütçeden ayrılan kaynak
miktarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3853)
78.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, taşımalı eğitim uygulamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3854)
79.- Ordu Milletvekili
İdris Yıldız’ın, Darıca 2 HES Projesi kapsamında bazı derelerin akış yönünün
değiştirilmesinin yol açacağı sorunlara ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3855)
80.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, Bedir Kale Göleti ve Alpu Barajı inşaatının tamamlanmasına
ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3856)
81.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, Çekerek-Süreyya Bey Barajı inşaatına ilişkin Orman ve Su
İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3857)
82.- Muş Milletvekili Demir
Çelik’in, Goşkar Deresi üzerine kurulması planlanan HES inşaatına ilişkin Orman
ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3858)
83.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, GAP kapsamındaki baraj ve HES santrali inşaatlarına
ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3859)
84.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Ilısu Barajı inşaatına ilişkin Orman ve Su İşleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3860)
85.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Ilısu Barajı inşaatında çalışan personele ilişkin
Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3861)
86.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, Tokat’a DSİ Genel Müdürlüğü tarafından yapılacak yatırımlara
ve bütçeden ayrılan kaynak miktarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3862)
87.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, hızlı tren projesinin tren seferlerini aksatmasının sebep
olacağı sorunlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3870)
88.- Trabzon Milletvekili
Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, Trabzon Güney Çevre Yolu Projesine ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3871)
89.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, yapılması planlanan havaalanı kavşağı ihalesine ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3872)
90.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, hızlı trenin iki taraflı korunması için hattın ihata altına
alınacağı iddiasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3873)
91.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Diyarbakır-Eğil-Dicle yolu inşaatına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3874)
92.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Lice-Alacakaya-Arıcak yolu çalışmalarına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3875)
93.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Silvan çevre yolunun yapılıp yapılmayacağına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3876)
94.- İstanbul Milletvekili
Osman Taney Koruktürk’ün, Yunanistan’daki Türk vakıflarının ve vakıf mallarının
yönetimine ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3878)
95.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Bakanlığın istihbarat birimleri tarafından düzenlenen güvenlik
soruşturmaları ve raporlara ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3879)
96.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, Tokat’a yapılacak yatırımlara bütçeden ayrılan kaynak
miktarına ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3881)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Ağrı Milletvekili Halil
Aksoy ve 21 Milletvekilinin, cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin sağlık
sorunları ile meydana gelen insan hakları ihlallerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/194) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/10/2011)
2.- Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Binici ve 21 Milletvekilinin, HES projelerinin çevreye etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/195) (Başkanlığa geliş tarihi:
21/10/2011)
3.- İstanbul Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 24 Milletvekilinin, başta kayıt dışı plaka edinimi ve
korsan taksicilik olmak üzere taksici esnafının sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/196) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/10/2011)
15 Mart 2012 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.02
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN
(Ankara), Mustafa HAMARAT (Ordu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
79’uncu Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale
Deniz Zaferi’nin 97’nci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Çanakkale
Milletvekili İsmail Kaşdemir’e aittir.
Sayın milletvekilleri, lütfen biraz sessiz olursak Sayın Milletvekilimizi
daha iyi dinleyebileceğiz.
Buyurun Sayın Kaşdemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Çanakkale Milletvekili
İsmail Kaşdemir’in, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin
97’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin
97’nci yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Çanakkale, bu aziz milletin bir kez daha şahlandığı yerdir.
Çanakkale, bu toprakları kutsal bir vatan olarak ölümüne sahiplediğimiz bir
vatan parçasıdır. Çanakkale, bir milletin uyandığı, küllerinden yeniden
doğduğu, birlik ve beraberlik ruhunu anıtlaştırdığı topraktır.
Koca Seyit’in yalnız bir top mermisini değil, bir milleti
sırtlandığı yerdir Çanakkale.
Allah’ı arzu edip akşama kavuşan Yahya Çavuşların kahramanca
çarpıştığı yerdir Çanakkale.
Kurtuluş Savaşı’mızın girizgâhı, cumhuriyetimizin ön sözünün
yazıldığı yerdir Çanakkale.
Mazlumun zalime karşı galebe çaldığı, Asım’ın neslinin namusunu
çiğnetmediği yerdir Çanakkale.
Çanakkaleli Mahmutoğlu Abbas’ın, Urfalı Davutoğlu Abidin’in,
Elâzığlı Süleymanoğlu Zülfü’nün, Vanlı Ahmetoğlu Abdullah’ın, Üsküplü Hamitoğlu
Abbas’ın yan yana, omuz omuza, ortak bir vatan, ortak bir gelecek için can
verdikleri yerdir Çanakkale.
Filistinli, Bosnalı, Yemenli, Kerküklü kardeşlerimizin şehit
olduğu yerdir Çanakkale.
“Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini, yok imiş kurtaracak
bahtı kara maderini!” diye haykıran Türk milletinin feryadına “Vatanın bağrına
düşman dayamışsa hançerini, bulunur elbet kurtaracak bahtı kara maderini!” diye
karşılık veren başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve şanlı kumandanlarımızın
tarih sahnesine çıktığı yerdir Çanakkale.
“Bu vatan kimin?” diye sual edenlere karşılık “Bu vatan toprağın
kara bağrında sıradağlar gibi duranlarındır.” diye cevap veren ve toprağın kara
bağrında sıradağlar gibi duran vatan evlatlarının ortaya çıktığı yerdir
Çanakkale.
Bir büyük komutanın ileri atılıp milletine ölmeyi emrettiği ve
milletinin de ölmekten bir an bile geri durmadığı yerdir Çanakkale.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çanakkale savaşları vatanseverlik,
fedakârlık, cesaret gibi yüksek faziletlerin kahramanca sergilendiği bir
destandır. Hiçbir cephe, hiçbir savaş, Çanakkale kadar tarihin akışını
bütünüyle değiştiren bir etkiye sebep olmamıştır. Eğer bu necip millet
“Çanakkale geçilmez!” diye haykırmasaydı, bu sözünün gereğini yerine
getirmeseydi bugün sadece bu toprakların değil bütün bir dünyanın kaderi
değişecekti.
Çanakkale’de ortaya konan istiklal mücadelesi eşsiz bir destandır.
Bu eşsiz destanı yazan gazilerimizin, şehitlerimizin, Mehmetçiklerimizin her
birini huzurlarınızda rahmetle ve minnetle anıyorum. Çanakkale’de elde
ettiğimiz zafer, bir milletin, üstelik şanlı bir milletin yeniden küllerinden
doğuşuna vesile olmuştur. Sona doğru yaklaşan bir imparatorluğun içinden güçlü
bir cumhuriyetin, Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşuna vesile olmuştur.
Milletimizin her ferdinin ecdadımızın ortaya koyduğu bu mücadele
ruhundan, bu fedakârlıktan çıkaracağı çok büyük dersler vardır. Bu millet
geçmişte hiçbir millete boyun eğmemiştir, bugün de eğmeyecektir. Bu millet
geçmişte bağımsız ve hür olmuştur, ilelebet bağımsız ve hür olacaktır. (AK
PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar) Kurtuluş Savaşı’mızdaki “Ya istiklal
ya ölüm!” kararımızın arkasında işte bu gerçek yatıyor. Şundan eminiz ki:
Aydınlık geleceğimiz için çabalayan her vatandaşımızın yüreğinde mutlaka bir
Çanakkale ruhu vardır. Bugün, belki de en çok ihtiyaç duyduğumuz ruh Çanakkale
ruhudur. Çanakkale ruhunun yaşatılması için ve gelecek kuşaklara aktarılması
için AK PARTİ hükûmetleri döneminde bu destanın yazıldığı topraklara,
şehitliklere ve tarih mirasımıza yapılan yatırımlar nedeniyle hükûmetlerimize
ve Sayın Başbakanımıza çok teşekkür ediyorum çünkü AK PARTİ iktidarlarının
yaptığı yatırımlar sayesinde, şehitlerimizin yattığı topraklar oradaki manevi
atmosfere yaraşır bir hâle gelmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çanakkale savaşları dünya
tarihine Mehmetçiğimizin asil duruşu sayesinde bir centilmenler savaşı olarak
geçmiştir. Bakınız, Çanakkale’deki manzarayı, Çanakkale’deki kahraman
Mehmetçiğin tarifini Mehmed Âkif nasıl yapıyor?
“Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar.
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor.
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât!
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât.
Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.” (AK PARTİ ve MHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSMAİL KAŞDEMİR (Devamla) – İşte, Çanakkale’de destan yazan
heyecan ve ruh budur. Bu Mehmetçik, tarihe sığmayacak, makbere sığmayacak,
asırlara sığmayacak kadar kahraman bir Mehmetçiktir. Ruhları şad olsun, Allah
onlardan razı olsun.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaşdemir.
OKTAY VURAL (İzmir) – Alkışlarımız AK PARTİ’yle ilgili
söylediklerine değil, diğer kısımlarınadır. Tutanaklara öyle geçsin.
BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz Van depremi hakkında söz isteyen
Van Milletvekili Özdal Üçer’e aittir.
Buyurunuz Sayın Üçer.
2.- Van Milletvekili Özdal
Üçer’in, Van depremine ilişkin gündem dışı konuşması ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Van
depremiyle ilgili gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Van depremi belki çok konuşuldu, farklı açılardan çok
değerlendirildi ama depremzedelerin sorunlarının çözümü noktasında gelinen
noktayı hatırlatmak üzere bugün söz almış bulunuyorum.
Çok kısa bir sürede, Van depremiyle ilgili, depremzedelerin
yaşamış olduğu sorunlarla ilgili tam kapsayıcı bir söylemi nasıl dile getiririm
bunu bilemiyorum ama bugün almış olduğum telefondan başlayarak vatandaşın sorununu
paylaşmak istiyorum sizlerle.
Rojbin Bor adında bir kadın beni aradı bugün. 12 nüfuslu bir aile
olarak -ki ailelerinin belli diğer bireylerinin il dışına çıkmış olmasından
dolayı bir araya gelmiş 12 kişi- bir sivil toplum örgütünün kendilerine vermiş
olduğu bir çadırda kalıyorlar fakat Valiliğin çadırlarda kalmayı
yasaklamasından dolayı kalacak yer bulamıyorlar. Bu aileye, kiracı oldukları
için, konutları olmadığı için konteyner verilmemiş, çadır da verilmemiş.
Valiliğin, olur da, bir çadır olayı, vakası gerçekleşir diye engellemesinden
dolayı, sivil toplum örgütünün vermiş olduğu çadırda kalmaları da engelleniyor.
Bunun gibi kaç aile var. Hükûmetin bununla ilgili bir çalışması olmuş mu?
Hayır. Van’da kiracı olup da mağdur olan kaç aile vardı? Bunların kaç tanesi il
dışına göç ettirildi Valilik kanalıyla? Bunlar tekrar Van’a geldiğinde nasıl
ikamet edilecekler? Barınma sorunları nasıl karşılanacak?
Değerli arkadaşlar, Van Valisi başta olmak üzere, Hükûmet
yetkililerinin Van depremiyle ilgili yaptığı tek şey, konteynır ihaleleri ve
kamu ihaleleriyle kamu malını nasıl kaçırırız hesabı. Milyonlarca lira, duyarlı
vatandaş tarafından, yurt dışından, yurt içinden duyarlı vatandaş tarafından
afet yardımı olarak gönderildi. Devletin vatandaşa yardım etmesi gereken bir
durumda, vatandaş devlete yardım etti ama o milyonlarca lira nereye gitti,
kimse bilmiyor. Valinin çelişkili açıklamalarına Hükûmet göz yumuyor. Yani kamu
giderlerini, bir şekilde kılıfına uydurup kendi yolsuzluklarına malzeme
yapanlar çapulcudurlar. Bunu kim yaparsa yapsın bu çapulculuğa göz yumanlar da
bunun ortağıdırlar. Milyonlarca insan, sayısı 1 milyona varmış insan güruhu
depremden muzdarip, çadırlarda barınıyor ve kendi bulunduğu ilde barınamıyor,
gidip Kütahya Emet’te inşaat işçisi olarak çalışıyor ve onlara linç girişimleri
bizzat Hükûmet tarafından organize ettiriliyor. Binlerce insan… Neden
dağıtılmıyor?
Bir demokratik sivil toplum örgütünün basın açıklamasında
milyonlarca liralık gaz bombası harcanırken, linç girişimde bulunan kitleyi dağıtmak
için güvenlik güçleri neden seyirci kalıyor? Sivas katliamının unutulmaması
için, zamanaşımına uğramaması için en masum demokratik tepkisini dile getiren
kitleye gaz bombasıyla saldıran güvenlik güçleri neden Kütahya Emet’te seyirci
kalıyor? İşte bunun ismi faşizmdir ve bu faşizme karşı başta Van halkının, Kürt
halkının, Alevilerin boyun eğmesini bekliyorsa Hükûmet, çok bekler. İnsanların
onurlu mücadelesi, bu Hükûmetin faşizan tutumlarına karşı elbet başarılı
olacaktır.
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Üçer.
Hükûmet adına Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar
konuşacaktır.
Buyurunuz efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; değerli milletvekilimizin buradaki
açıklamalarına cevap vermek istiyorum ve Van’da yapmış olduğumuz çalışmaları da
burada sizinle paylaşmak istiyorum.
Van’da tabii ilk olarak 23 Ekimde büyük bir deprem yaşadık.
Depremin ardından aynı gün Türkiye Cumhuriyeti’nin Hükûmeti Van’daydı ve bugün
Van’da bizim kontrolümüzde, Hükûmetin kontrolünde, Valiliğin kontrolünde,
devletin kontrolünde çadırlarda kalan bir tek kişi yoktur. Biz, kiracı-ev
sahibi ayrımı gözetmeksizin evsiz kalan herkese çadır verdik. Tabii,
çadırlardan sonra konteyner... Türkiye'nin kapasitesi, Türkiye'nin konteyner
yapma kapasitesi o sürede yetmediği için konteynerde bir aksama oldu ama bugün
itibarıyla Van’da evlerinde oturamayan tüm insanlarımız konteynerlerdedir
kiracı olsun ev sahibi olsun kim olursa olsun. Fakat bunun dışında…
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Başkanım, ben telefonunu vereyim, arayın
sorun.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Efendim,
bakınız, çok değerli milletvekilleri, ferdî olayları tamamına teşmil etmemek
lazım. Biz Hükûmet olarak, devlet olarak, Millet Meclisi olarak Van’la
bütünleştik. Van’da şimdi bir anket yapsanız nedir memnuniyet bunu görürsünüz
ama ben Van’a gidiyorum, belki de Van milletvekilleri kaç, 8 tane mi
milletvekili var bilmiyorum, 8 tanesinden daha çok Van’a gittim. Belki süre
olarak orada kalmadım, köylerine gittim, kentine gittim.
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Niçin gittiğiniz önemli.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Şimdi,
Van’da -dünyanın neresinde, hangi hükûmet- nasıl yapacaktık bunu çok değerli
milletvekilleri? Yani 16 bin konutun ihalesini yaptık, 16 bin konut. 30 bin
konteyner getirdik. Bunu Türkiye'nin neresinde varsa Gaziantep’te, İzmir’de,
Adana’da, İstanbul’da, Kocaeli’de, nerede konteyner yapan varsa getirdik.
Konteynerin tanesini ortalama olarak -oraya, yerine maliyeti, yerine konulmuş
maliyeti- 11 bin-12 bin liraya mal ettik. Konutların maliyetleri de düşüktür,
araştırın, bakın. Tabii ki biz bunları 21/b’ye göre yaptık, davetli yaptık.
Nasıl yaptık? TOKİ’ye iş yapan, Türkiye’ye iş yapan, özellikle Doğu’daki
müteahhitlerden en iyilerini davet ettik, her ihaleye 20 tane, 30 tane
müteahhit davet ettik. Aralarında kırdılar, aldılar. Niye? Çünkü biz insanımızı
dışarıda bırakamazdık. Van’da, Van’ın çevresinde 43 kilometre çevre yolu var.
Bu çevre yolu şu anda hızlı bir şekilde devam ediyor.
Van’ın su ihtiyacı var. Van’a Gürpınar’dan, Şamran’dan gelecek
olan bir su var. Yine, Van Erciş’ten gelecek su var. Her ikisinin de ihalesi
bitmek üzere.
Yine Van Belediyesinin kendisinin yapması gereken altyapılar var,
elektrik altyapısı var, temiz su, içme suyu ve kullanma suyu şebekesinin
dağıtım ihalesi var, atık suların arıtma ihalesi var, bunların hepsini biz
yapıyoruz, devlet olarak yapıyoruz. Van Belediyesinin imkânları yoktur, deprem
olmuştur, bizim belediyemizdir ve imar planlarını Van Belediyesiyle beraber
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekânsal
Planlama Genel Müdürlüğü olarak sözleşme yaptık ve imar planlarını beraber
yapıyoruz Van Belediyesinin yapması gereken. 100.000’lik planlar, 25.000’lik
planlar, çevre düzeni planları, 5.000’lik nazım imar planları ve 1.000 ölçekli
uygulama planlarını beraber yapıyoruz.
Yine, Van’ın merkezinde yapmış olduğumuz çok ciddi çalışma var.
Van’ı biz nasıl gerçekten bir bölge şehri yaparız, nasıl Van’ın cazibesini
artırırız, nasıl Van’ı marka şehir yaparız, Van Gölü’nü nasıl kurtarırız,
Van’ın tüm çevresinde nasıl kuşaklama kolektörü yaparız, arıtma tesislerini
nasıl yaparız? Gece gündüz bunların çalışması içerisindeyiz. Planlarımızı
yaparken zemin etütlerimizi, hava kirliliğini, çevre düzenini, şehir içerisinde
gerek Cumhuriyet Meydanı gerekse şehir merkezindeki yapılan yerle şehir
merkezindeki esnafın da korunması suretiyle çevre yolunda yeni yapılan
Kevenli’de, Edremit’te, Bostaniçi’nde, Kalecik’te yapılacak olan yerleşimlerin
merkezle olan ana aksla, ana arter yollarını da nasıl yaparız, bunu Van’la
beraber… Ama tabii gidiyorsun Van’a, Van Belediye Başkanı’nı arıyorum üç sefer,
dört sefer yardımcısını gönderiyor. Olsun, yardımcısını göndersin. Gittiğim
zaman Van milletvekillerini arıyorum onlarla görüşmek istiyorum, bölge
milletvekillerini arıyorum onlarla görüşmek istiyorum. Biz Van’da kesinlikle
herhangi bir kafamızı karıştıracak bir işin içerisine girmeyiz, giremeyiz;
böyle bir şey yapmadık, yapamayız. İhaleleri nasıl yapacaktık? Buyurun gelin
beraber yapalım. Konteyner ihalelerini nasıl yapacaktık? Nereden bulduysak
oradan aldık. Baktık TOKİ yetiştiremiyor dedik ki: Afet Acil Durum Yönetim
Kurulu Başkanlığına: “Bir taraftan siz ihale yapın, bir taraftan TOKİ yapsın.”
Tabii ki sivil toplum kuruluşları da çok yardım ettiler, AKUT
geldi yardım etti, şirketler geldi, Vanlı iş adamları geldi yardım etti, bölge
iş adamları geldi yardım etti, yurt dışından yardım geldi, İran’dan geldi,
diğer Körfez ülkelerinden geldi, hepsinden Allah razı olsun. Yardımların
hepsine biz teşekkür ediyoruz, hepsini de kabul ettik, insanımıza da adaletli
bir şekilde nasıl bunları tevzi ederiz bunların içerisine girdik. Fakat, bu tip
işlerde, bu dünyanın her tarafında oluyor saygıdeğer milletvekilleri, yani
birtakım açıkgözlükler maalesef oluyor, yüzde 3’te olsa, yüzde 2’de olsa bunlar
oluyor, bunları biz engellemek zorundayız.
Van’da 2 sefer Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından kadro
istedim, bizzat ben istedim, 2 sefer bize 2 bin kişilik geçici işçi kadrosu
verdi oradaki insanlarımız mağdur olmasın diye. Bunları kimden aldık biz?
Van’ın içerisinde yanılmıyorsam 34 mahalle var, 34 mahalle muhtarından -5 bine
çıktı sonra, 3 bin daha aldık- hepsine dedik ki: “Getirin, bize 20’şer tane
verin.” Ondan sonra yine köylerden, Van’ın merkezde 94 köy var, Erciş’te de 85
civarında zannediyorum köy var -orada da, Erciş’te merkezde de 13 köy var-
bütün mahalle muhtarlarını bizzat ben kendim topladım, onlardan mağdurları…
Dedim ki: “Sakın haksızlık yapmayın, sakın akrabalarınızı getirmeyin.” Bir de
kendimiz de ekip kurduk, onları da araştırdık, bunları işe yerleştirdik.
Arkasından, bugün yine Afet ve Acil Durum Yönetiminin bağlı olduğu Sayın
Başbakan Yardımcımız toplantı yaptı: Van’da bizim acil olarak yapmamız gereken
nedir? Kamu binalarını nasıl yaparız? Oradaki diğer yardımları biz nasıl daha
hızlı bir şekilde yaparız?
Mesela, köylere gittik biz, baktık ki köylüler bize diyor ki:
“Sizin yaptığınız evler bizim işimizi görmüyor. Bizim daha evvel yerleşik
düzenimiz var. Tarım yapıyoruz, hayvancılık yapıyoruz, evimizi büyütüyoruz.
Ailelerimiz büyük, nüfuslarımız büyük bizim, evimizi yaptıktan sonra hemen
yanına bir ev daha takıp çocuğumuzu evlendiriyoruz. Onun için bizim evlerimizi
siz yapmayın.” Sadece sekiz köyde heyelan var, bunları inceliyoruz, bu heyelan
olan sekiz köyü yeni yapacağız, toplu hâlde yapacağız, sosyal donatılarıyla
birlikte âdeta bir modern hayatın gerektirdiği donatılarla bezenmiş yerleşim
birimi tarzında yapacağız, fakat diğer 94 köyün 85 tanesini, neyse, bunları
kendilerine 40 bin lira yardım, yine iki yıl ödemesiz, yirmi yıl vadeli ve
faizsiz kredi vereceğiz; 15 bin lira da, affedersiniz, ahır kredisi vereceğiz,
yani 55 bin lira. Vatandaş bundan daha çok memnun. Hem Van köylerinde, merkez
köylerinde hem Erciş’in köylerinde yaklaşık bunlar da 7 bin civarında konut
yapıyor. Yani 15 bin küsur konutun ihalesi yapıldı. Köylerde yapılacak olan,
evini yapana yardım metoduyla yapılacak evlerle birlikte, Van’da bu deprem
kapsamında yaklaşık 22 bin küsur, 23 bin konut yapılmış olacak. Bunların
inşaatları süratle devam ediyor.
Şu anda kış şartlarında inşaatlarımızı biz nasıl yaparız, onun
tedbirlerini alıyoruz; betonu ısıtıyoruz, betona katkı malzemesi koyuyoruz. İnanın,
Van’da agrega ocakları yetmiyor, yeni agrega ocakları açmak suretiyle...
İşte, çimento yetmiyor, Van Çimento
Fabrikası yetmiyor “Komşu illerden çimento nasıl getiririz, bunu nasıl
yaparız?” diye bunun çalışması içerisindeyiz. Hatta Van’da biz, gidip orada
Erciş’te veyahut da Ağrı’da veyahut da Bitlis’te bir prefabrik ev fabrikası
kurup da bunları hızlı nasıl yaparız, bu arayışların içerisine gittik. Ama
inşallah Van’ımızı, Vanlımızı önümüzdeki kışın açıkta bırakmayacağız, buradaki
herkesi evine yerleştireceğiz.
Tabii ki devlet olarak biz, orada konteyner geciktiği zaman
insanlarımızı açıkta bırakamazdık. Türkiye'nin çeşitli taraflarına bunları
gerek kamu kuruluşları ve diğer kuruluşlara da yerleştirdik. Bunlarla da
ilgileniyoruz, bundan sonra da bunlarla ilgilenmeye devam edeceğiz.
Van’ın merkezindeki şebeke ihalesini bitirmek üzereyiz. Yani
belediyenin yapması gereken, yaklaşık 20 milyon TL’lik bir iş; altından, yine
elektrik işini, yine belediyenin talebi doğrultusunda bitirmek üzereyiz.
Şamran’dan gelecek olan şebeke suyu, yaklaşık toplam Van ve Erciş’in ikisinin
suyu, uzaktan getirilecek yani isale hattı olarak gelecek suların toplam
maliyeti 200 milyon TL’dir. Bunları yapmak zorundayız.
Van’ın çevre yolu, yapılan, devam eden çevre yolunun toplam kamulaştırmalarla
birlikte ihale bedeli, rakamlarında -ufak tefek yanlışlık olabilir- yaklaşık bu
da 150 milyon TL’dir.
Yine bu çevre yolundan itibaren, yine Bitlis yoluna yapılacak olan
13,5 kilometre ilave bir yol var ve yine yerleşim birimlerinden şehir merkezine
gelecek olan 3,5 kilometre, 2,5 kilometre, 1,5 kilometre Kalecik’ten,
Edremit’ten, Bostaniçi’nden gelecek olan yollar var. Bunların da ihalelerini
yaptık, bunlar da süratli bir şekilde devam ediyor.
Yine, iş yeri kredisi olarak iş yerleri hasar görenlere de kredi
veriyoruz, hafif hasar görenlere de hibe tarzında 1.250 TL para veriyoruz. Bunu
Kütahya’ya da vereceğiz, Kütahya’da da bu tip hafif hasar gören evinin işte,
sıvasıdır, badanasıdır çatlayanlara, boyası dökülenlere de hibe tarzında veriyoruz.
Orta hasar görenlere de, evini yapanlara 40 bin TL, ahır kredisi olarak 15 bin
TL, iş yerlerine 15 bin TL -yalnız iş yerlerininki iki yıl ödemesiz sekiz yıl
vadelidir, yüzde 4 bunun faizi var iş yerleri için- orta hasarlı yani
güçlendirme yapacak olanlara bilimsel bakımdan, teknik bakımdan evini
güçlendirme yapacak olanlara da yine 15 bin TL faizsiz kredi veriyoruz. İş
yerlerine de aynı şekilde, güçlendirme yapacak olanlara da 10 bin lira yine
kredi veriyoruz. Yine az hasarlı olanlara tamirat, boya, badana yapacak
olanlara da hibe tarzında -ne kadar varsa hepsine- 1.250 lira kredi veriyoruz.
Tabii ki, bu deprem bizim için çok büyük acı oldu, 260’ın üzerinde
insanımızı kaybettik, Van’da çok büyük bir ekonomik sıkıntı oldu, Van’ın
esnafında olsun, insanında olsun çok ciddi bir travma oldu ama inşallah bunu
Van için, Van’ın toplam 1 milyon 300 bin nüfuslu insanı için şansa
dönüştüreceğiz. Van’ın yerleşik merkezindeki 400 bini aşan nüfusu için inşallah
bu sene Meclis kapanmadan önce başarabilirsek, eğer yetişmezse yıl sonuna kadar
Van’ı da mutlaka büyükşehir yapacağız; büyükşehir yaptıktan sonra Van
Belediyesinin gelirleri daha da artacak, Van Belediyesinin gelirleri artınca
Van’ın yüzölçümünün tamamına, ilçelerinin ve köylerinin tamamına daha ciddi
şekilde hizmet götürecek.
Bu bakımdan dünyayla mukayese ettiğimiz zaman Van’da yapmış
olduğumuz bu başarılı çalışmaları herkesin desteklemesi lazım; başta Van
milletvekillerinin, 8 milletvekilimizin, tüm Meclisimizin desteklemesi lazım.
Bizim de şevkle bu Van’da yapacağımız yatırımları, yoldur, sudur, elektriktir,
altyapıdır, çevre düzenlemesidir, arıtma işlerini süratle bitirmemiz
lazım.
Bu bakımdan bu fırsatı verdiğiniz için ben tekrar teşekkür
ediyorum. Vanlılarımızın da Van insanımızın da inşallah bu 2012 yılı sonuna
kadar çok daha mutlu ve refah içerisinde yaşayacakları bir Van’ı kuracağımızı
da burada sizlere ifade etmek istiyorum.
Tekrar hepinize teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bayraktar.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Üçer.
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Bakan kamuyu ve Meclisi doğru
bilgilendirme sorumluluğundadır. “Hiç kimse dışarıda kalmamıştır.” diye bir
cümle kullandı, “Herkes konteyner almıştır.” diye bir cümle kullandı, bunun
doğru olmadığını ifade etmek üzere söz almak istiyorum.
BAŞKAN – Kayıtlara geçti efendim, doğru olmadığını söylediniz.
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Ayrıyeten “Milletvekillerini aradım.” diye… O
konuyla ilgili, milletvekilleriyle ilgili konuda bilgi vermek istiyorum.
BAŞKAN – Sisteminizi açarsanız söz vereceğim; kısa bir söz sizin
hakkınız, vereceğim. Sisteme girerseniz lütfen, vereceğim size söz.
Buyurunuz Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, Sayın Bakan Van’da yapılan
ihaleleri doğulu müteahhitlere verdiğine ilişkin bir ifade kullandı.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Hepsini
değil, bir kısmını.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ama bakın, bu ülkenin doğulusu, batılısı,
kuzeylisi, güneylisi, Anadolu’nun her yerinde yaşama ve iş yapma hürriyetine
sahiptir. Lütfen bunu tavzih ediniz. Etnik kimliklerine göre mi, neye göre
ayırt ettiniz? Böyle bir ihale sistemi olabilir mi? Bu ifadenin düzeltilmesi
gerektiğini ifade ediyorum. Böyle bir şey olur mu? Doğulu müteahhitler... Yani
böyle bir ayrımcılığı, böyle bir kategorileştirmeyi son derece yanlış gördüğümü
ifade etmek istiyorum. Bu doğulu müteahhitleri neye göre seçtiniz o zaman?
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Vural.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, “doğulu müteahhit” demek
etnik kimlik demek değildir.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bakan.
Kürsüye gelin lütfen, kürsüden. Sürenizi de kullanmamıştınız.
Buyurunuz.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bizim ayrım yapmadığımızı ifade etmek için
böyle bir söz kullandım. Yani o yöredeki insanlar orayı daha iyi biliyorlar
deyince, biz tabii ki orayı iyi bilen, o yöreyi iyi bilen müteahhitleri
çağırmada, davet etmede öncelik tanıdık, bunu ifade ettim.
Tekrar aynı şeyi söylüyorum…
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Batıdakileri batıdakilere mi
veriyorsunuz? Öyle şey olur mu!
OKTAY VURAL (İzmir) – Ne demek ya! Yani batıyı da batıdakiler
bilir, onlar da orada iş yapsın. Bu yanlış bir mantık! Bu yanlış bir mantık!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Hayır,
değerli milletvekilleri, Türkiye'nin her tarafından müteahhit orada var,
Türkiye'nin her tarafından orada müteahhit… 35 tane…
OKTAY VURAL (İzmir) – Bu yanlış bir mantık! Böyle bir şey olmaz!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Biz orada az az iş verdik. Niye? Herkes çabuk
bitirsin diye. Ama özellikle o bölgenin insanlarına öncelik tanıdık. Bunu
burada ifade ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Öyle bir şey olmaz, yanlış.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Yani biz,
işini temiz yapan, işini iyi yapan, işini temiz yapan…
OKTAY VURAL (İzmir) – Ayrımcılık yapıyorsunuz.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) –
Türkiye’nin her tarafından müteahhitler orada var; listesini sizlere
verebilirim. Bir ayrım yapmadık.
OKTAY VURAL (İzmir) – Siz dediniz.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Herhangi
bir ayrım yapmadık kesinlikle.
OKTAY VURAL (İzmir) – Neye göre seçiyorsunuz?
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Daha nasıl ayrım yapacaksınız ya?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Fakat
Kamu İhale Kanunu 21/b maddesi der ki: “Acil işlerde yörenin özellikleri, işin
özelliği ve işin mahiyeti bakımından müteahhitleri seçip…” Kaç tane? 7 tane, 10
tane…
OKTAY VURAL (İzmir) – “Yörenin özellikleri” diyor, müteahhidin
özellikleri demiyor ki.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Her işe
20 tane müteahhit çağırdık, her işe 20 tane… Verdiğimiz fiyatlar bellidir. Çok
ucuz fiyatlarda…
OKTAY VURAL (İzmir) – O zaman siz yandaşlarınıza da ayrı ihale
yapıyorsunuz.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Hiç yandaşımız
yok. Bu, büyük bir bühtandır. Bu ifade çok büyük bir…
OKTAY VURAL (İzmir) – Siz söylediniz.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Evet, biz
doğuda iş yapan doğulu müteahhitleri çağırmakta biraz daha pozitif ayrımcılık…
OKTAY VURAL (İzmir) – Ne demek ya? Zihniyete bakın ya!
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Öyle saçma şey olur mu?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Evet,
aynı şekilde, orada iş yapan, orada iş beceren…
Kamu İhale Kanunu’nu açarız, bakarız. Bu böyledir.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Doğu-batı diye ayrım mı olur?
OKTAY VURAL (İzmir) – Böyle bir doğu-batı ayrımı yapmayın;
yazıktır, günahtır.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Ayrım
yapmadık, ayrım yapmadık. İşlerin selameten bitmesi bakımından 35’in üzerinde
müteahhit vardır.
OKTAY VURAL (İzmir) – Anadolu’nun doğulusu da batıda iş yapar,
batılısı da doğuda iş yapar.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) –
Türkiye’nin her tarafından orada müteahhit vardır; doğudan da, batıdan da.
Türkiye’nin 780 bin kilometrekaresinin müteahhitlerinden çağırdık.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bu vatan hepimizin; herkesin yaşama
hürriyeti var, iş yapma hürriyeti var.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) –
Türkiye’nin her tarafının müteahhitleri Van’da şu anda iş yapıyor.
OKTAY VURAL (İzmir) - Sakat bir düşünce! Sakat düşünce bu!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Devamla) – Ama
özellikle biz, Van’ın esnafını korumak için, Van’ın depremden gördüğü yarayı
daha kolay atlatmak için orada biraz daha ayrıcalıklı düşündük. Bunu özellikle
ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bayraktar.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Müteahhitler esnaf mı oluyor? Ne zamandan
beri esnaf oldu müteahhitler?
OKTAY VURAL (İzmir) – Şu çarpık düşünceye bakın ya! Olur mu ya?
“Doğulu müteahhit” ne demek ya?
BAŞKAN – Sayın Üçer, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Van Milletvekili Özdal
Üçer’in, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın gündem dışı konuşmaya
cevabına ilişkin açıklaması
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkanım, teşekkürler.
Sayın Bakanın Hükûmet sorumluluğunda yapmış olduğu açıklamada
belirtmiş olduğu olumlu icraatları desteklediğimizi belirtmek isteriz. Çünkü
Hükûmetin sorumluluğu olumlu çalışmaktır. Yani bir yerde bir sorunun çözümü
için bir icraatta bulunulmuşsa, bu konuda bizim “Bunu niye iyi yaptınız?” demek
gibi bir durumumuz yok. Ama Hükûmetin sorumluluğu bütün sorunları eksiksiz
çözüme kavuşturmaktır. “Vatandaşlardan konteynersiz kimse kalmamıştır.” diyor.
Biz bunun gibi yüzlerce aileyi tespit edip Bakanlığa iletebiliriz.
İhaleler noktasında şunu sormak isterim: Hangi milletvekilinin…
“Vanlı milletvekili” diyor da ben bugün milletvekiliyim ve bugüne kadar, Sayın
Turizm Bakanımızın dışında hiçbir bakanın, bir programına davet ettiğine
tanıklık etmedim. Hiçbir çalışmaya ortak edilmediğimizi açıkça belirtmek
istiyorum. Hangi Vanlı milletvekilinin akrabalarının Van’daki yıkım ve
konteyner ihalelerinin çoğunu aldığını açıklayabilir mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Üçer.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Millet çadırlarda yanıyor!
ÖZDAL ÜÇER (Van) - Millet çadırlarda yanarken bizim ihale
usulsüzlüklerini dile getirmemiz kabahat olmamalı.
BAŞKAN – Olmamalı…
Gündem dışı üçüncü söz, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale
Deniz Zaferi’nin 97’nci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Çanakkale
Milletvekili Mustafa Serdar Soydan’a aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Soydan.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
(Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- Çanakkale Milletvekili
Mustafa Serdar Soydan’ın, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz
Zaferi’nin 97’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET SERDAR SOYDAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin
97’nci yılı nedeniyle söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, Birinci Dünya Savaşı’nın en kritik
aşamalarından Çanakkale savaşları, siyasal ve askerî sonuçlarıyla Türk ulusunun
yazgısını ve tarihin akışını değiştirmiştir. Dünya Çanakkale’de Türk insanının
kahramanlığına, cesaretine, onurlu direnişine tanıklık etmiştir. Çanakkale’de
gösterdiğimiz üstün başarı, ulus olma bilincinin de tohumlarını atmıştır.
Çanakkale savaşlarının Türk tarihi yönünden en önemli
sonuçlarından biri de dünyanın genç komutan Mustafa Kemal’i tanımış olmasıdır.
Mustafa Kemal, Çanakkale cephesindeki üstün başarılarıyla herkesin sevgi, saygı
ve hoşgörüsünü kazanmıştır. Böylelikle büyük bir komutan ve önder olarak yakın
gelecekte Türk ve dünya tarihinde oynayacağı rolün işaretlerini Çanakkale’de
vermiştir. Çanakkale Savaşı’nın stratejisi asla unutulmayacak.
İngilizler ve Fransızlar bu savaşı kaybetmelerini tarihlerinin en
büyük beceriksizliği olarak hatırlarken biz onlara şunları söyleyeceğiz:
“Hayır, çok iyiydiniz. Ordunuz, stratejiniz, askerleriniz, silahlarınız çok
iyiydi ancak bunlarla bizi yenmenize imkân yoktu çünkü hesaba katmadığınız bir
şey vardı; biz vatanımız için çarpışıyorduk, siz emperyalizm için
çarpışıyordunuz.”
Değerli arkadaşlar, Çanakkale savaşlarını benzersiz kılan işgalci
devletlerin dönemin en muazzam savaş gemileri ve binlerce askeriyle Boğaz’ı
kuşatıp arsızca saldırması değil, gökten yağmur gibi yağan, ateşe göğsünü siper
eder aziz Mehmetçik’tir. Çanakkale’yi Çanakkale yapan bitmek tükenmek bilmeyen
düşman mermilerinin sesi değil, yaralı düşman askerlerini sırtına alarak,
düşman mevzisine kadar götürerek işgalci askerlere insanlık dersi veren
kahraman Mehmetçik’tir. Çanakkale’yi Çanakkale yapan cepheye gönderdiği oğluna
“Ya şehit ol ya gazi.” diyerek vatanın her bir karış toprağını evladının
canından üstün tutan Türk anasıdır.
Üzerinde yaşadığımız bu kutsal vatan topraklarını, milletimizin
varlığını, birliğini ve beraberliğini, ölümsüz sembolleri bizlere armağan eden
aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, şükranlarımızı sunuyoruz. İçte ve
dışta dost düşman tüm cihan bilmelidir ki atalarımızın emaneti olan yurt
topraklarını sonsuza değin koruyacak, çağdaşlaşma çabalarını sürdürecek, laik
ve demokratik cumhuriyeti yeni eserlerle daha da ileriye taşıyacağız çünkü bu,
gururumuz ve kıvanç kaynağımız şehitlerimize borcumuzu ödeyebilmenin tek
yoludur.
Sayın milletvekilleri, sözlerimi Bülent Ecevit’in dizeleriyle
sürdürmek istiyorum:
“Söyle arkadaşım” dedi Anadolulu Mehmet
yanıbaşındaki Anzak erine,
“Nereden kopup gelmişsin,
neden çökmüş bu mahzunluk üzerine?”
“Dünyanın öbür ucundan” dedi gencecik Anzak,
“Öyle yazmışlar mezar taşıma,
doğduğum yerler öylesine uzak,
örtündüğüm topraksa gurbet bana.”
“Dert edinme arkadaşım” dedi Mehmet,
“Değil mi ki bizlerle birleşti kaderin,
değil mi ki yurdumuzun koynundasın ilelebet,
sen de artık bizdensin,
sen de bencileyin bir Mehmet.”
Değerli arkadaşlar, bugün kendinde sermaye, yetki ve makam bulunup
hukuksuzluk, adaletsizlik yapanlar biliniz ki zamanın kendini yenilmez sanan
birleşik donanmasına, mağrur armadasına benziyorsunuz. Bugün de bir Nusret
Mayın Gemisi çıkar sizi darmadağın eder, perişan eder, tarumar eder. (CHP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Bilin ki her zaman kendini güçlü
sananlar kazanmaz. Unutmayınız ki bir davaya inananlara top, tüfek sökmez.
Kirli ittifaklar, asker üstünlüğü, teknik imkânlar, Mehmetçik’in göğsünde o gün
söndürülmüştür. Yani 1915’in mermileri bugünün iftirası olsa; 1915’in topu,
tüfeği 2012’nin tehditleri, dinlemeleri olsa; dünün hilesi bugünün hukuk
tanımazlığı, 1915’in esir alınmışlığı 2012’nin hapishaneleri olsa yine de
sökmez. Bir kere adandı mı bir yürek bir davaya ve bir baş verildi mi bir ülkü
uğrunda hiçbir şey yıldıramaz. Ölümü bile hafife alan tarihî meydan okuma,
bize, bu dersi verir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bitiriniz lütfen.
MUSTAFA SERDAR SOYDAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde son olaylar bir kez daha göstermiştir ki bugün, başta
bir kutsal çatının altında görev yapan bizlerin ve tüm milletimizin sevgiye,
kardeşliğe her zamankinden daha fazla ihtiyacı vardır. Gelin, bunu, 18 Mart
Şehitleri Anma Günü vesilesiyle halkımıza, tüm dünyaya hep birlikte duyuralım.
Sevgilerimle. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Soydan.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan, söz talebim var.
BAŞKAN – Söz vereceğim efendim, bir dakika.
Sayın Şandır, buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, Van’ın Edremit ilçesinde depremde hasar gören ve boşaltılan
hastane binasına ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, Van’ın Edremit ilçesinde yüksek ihtisas hastanesi
olarak yapılan ve hastane olarak hizmet veren binanın depremde hasar gördüğü
gerekçesiyle boşaltıldığı iddia edilmektedir. Boşaltılırken orada sağlık
hizmeti verecek bir başka kurumun da olmadığı söylenmektedir. Yenisi
yapılıncaya kadar bu binanın kullanılmasının gerekliliği ısrarla ifade
edilmekte. Buna tedbir almanızı istirham ediyorum çünkü Edremit Van’a yakın ama
nereden bakarsak bakalım, insanlar yine mağdur ve mazlum durumdalar. Bunu Sayın
Sağlık Bakanına da arz ettim ben ama konunun sizin kararınız olduğu söyleniyor.
Bunu incelemenizi istirham ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şandır.
Buyurunuz Sayın Bahçekapılı.
3.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 97’nci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önümüzdeki hafta 18 Mart
Çanakkale Zaferi’nin 97’nci yıl dönümünü kutlamaya başlayacağız. Ben de bu
olayla ilgili olarak birkaç şey söylemek istiyorum.
Çanakkale Zaferi, tarihten silinmek istenen bir milletin vatanını
ve mevcudiyetini canı pahasına da olsa nasıl savunacağını göstermesi bakımından
ibret alınması gereken bir ilham kaynağıdır. Çanakkale Zaferi, bu memlekette
yaşayan herkesin kardeş olduğu ve aynı kaderi paylaşmış olmasının en güzel ve
en acı gerçeğidir. Çanakkale Zaferi süreci, aynı kardeşlik duygusunu diğer
ülkelerin insanları için hissettiğimizi ispat ettiğimiz, dünya tarihine örnek
olan bir destandır.
Kardeşlik duygusu en içten bir şekilde Mustafa Kemal Atatürk
tarafından Conkbayırı’nda şöyle dile getirilmiş: “Bu memleketin toprakları
üstünde kanlarını döken kahramanlar, burada bir dost ülkenin toprağındasınız,
huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun
koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar, gözyaşlarınızı
dindiriniz; evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler ve huzur
içinde rahat uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık
bizim evladımız olmuşlardır."
AK PARTİ Grubu olarak Çanakkale Zaferi’ne giden yolda kurulan
kardeşliğin geleceğimize ışık tutmasını diliyoruz. Başta Mustafa Kemal Atatürk
olmak üzere tüm şehitlerimizi gururla anıyoruz, onlarla onur duyuyoruz ve
anıları önünde saygıyla eğiliyoruz. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bahçekapılı.
Sayın Yeniçeri, buyurunuz.
4.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, eğitim sisteminde dinî ve millî değerlere önem verilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Doğu-batı gibi coğrafi, cumhuriyet-Osmanlı gibi tarihî ya da
Kürt-Türk gibi etnik bölücülük yapmayı herkesin bir tarafa bırakması gerekir.
Çanakkale ruhunda birleşmek, her namuslu vicdanın görevidir. Çanakkale
Savaşı’nı, Türk milleti, bağımsızlık ve egemenliğini ebedmüddet kılmak için
vermiştir. Türk milletinin istiklal ve istikbalini sağlayacak nesiller
yetiştirmek, Çanakkale ruhunun gereğidir. Bunu sağlamak için de dinî ve millî
değerlerin gelecek nesillere verilmesi insani ve ahlaki bir zorunluluktur.
Millî değer ve millî şuuru olmayan eğitim sistemleri, kime hizmet ettiğini
bilmeyenlerin sayısını giderek artıracaktır. Eğitim, milletin millî ve
maneviyatına sahip nesiller yetiştirmeyi esas almaktadır.
Bu sebeple, eğitim sistemini kör dövüşüne çevirmek yerine,
Çanakkale ruhunu yaşatacak millî, dinî ve ahlaki değerlerle mücehhez nesiller
yetiştirmeye yönelmek gerekir. Sağlıklı, dengeli ve güçlü Türkiye'nin geleceği
buna bağlıdır.
Bu noktada herkesi sorumlu ve soğukkanlı olmaya davet ediyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.
Sayın Aygün…
5.- Tunceli Milletvekili
Hüseyin Aygün’ün, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın Sivas davası kararıyla
ilgili ifadelerine ilişkin açıklaması
HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) – Sayın Başkanım, evvela, 18 Martta işgale
karşı yaşamlarını feda eden isimsiz kahramanları ben de saygıyla anıyorum.
Sayın Başkanım, Sivas davasının kararı epey tartışılacağa benzer.
Sayın Arınç, her zaman olduğu gibi, Hükûmet politikalarının dışındaymış gibi,
Sivas’ta kusuru olan kamu görevlilerinin yargıla-nabileceğini söyledi.
Bu, Hükûmetin genel politikasına da aykırı, manipülatif bir
açıklamadır zira Hrant Dink davasında kusuru olanlar bugün milletvekilidir AKP
sıralarında. Uludere katliamında tek bir kamu görevlisinden henüz ifade
alınmamıştır; 18’i çocuk 34 insanın bombardıman edilerek öldürüldüğü bu
katliamda. Pozantı Cezaevi’nin Müdürü terfi ettirilmiştir, KCK içine sızan MİT
mensuplarına da özel koruma yasası çıkarılmıştır.
Dolayısıyla, Sayın Arınç’ın sözleri, temsilcisi olduğu Hükûmetin
politikalarına da aykırı, kamuoyunu yanıltıcı sözlerdir. Hükûmeti, bu davalarda
tutarlıysa adım atmaya davet ediyoruz.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aygün.
Sayın Metiner…
6.- Adıyaman Milletvekili
Mehmet Metiner’in, Sivas davası kararına ilişkin açıklaması
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bildiğiniz üzere, Gazeteci Nedim Şener ve Ahmet Şık serbest
bırakıldılar. Kendilerine geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Bu yargısal
işlemin diğer gazeteci arkadaşlarımız için de emsal oluşturmasını diliyorum.
Sivas olaylarına yönelik bir çift söz söylemek isterim ben de.
Sivas katliamı hepimizin yüreğini paramparça etmiştir. 5 firari sanığın zaman
aşımı kararıyla işlem dışı bırakılmış olması elbette adalet duygumuzu rencide
etmiştir. Henüz yargı süreci bitmiş değildir. Umarız ve dileriz ki Yargıtayımız
bu konuda vereceği kararla adalet duygumuzu teskin etsin.
Bu arada, yanlış bilgilendirmeler yaparak Hükûmetimizi suçlamaya
dönük tavırları da iyi niyetle bağdaştırmak mümkün değil diye düşünüyorum.
Sanki bu davada hiç kimse ceza almamış ve sanıkların tümü salıverilmiş gibi bir
algı yaratılmak istenmektedir. Bunun bir siyasi istismar aracına dönüştürülmesi
düşündürücüdür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Metiner.
Sayın Kaplan…
7.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Hilal Kaplan’ın, Kocaeli ilinin Körfez ilçesindeki Barbaros ve Güney
mahallelerinin taşınmasına ilişkin açıklaması
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle, Çanakkale Deniz Zaferi’nin 97’nci yıl dönümü nedeniyle,
emperyalizme karşı verilen mücadelede yaşamını yitiren şehitlerimizi bir kez
daha anmak istiyorum.
Ben, Sayın Bakan buradayken kendisine bir durumu arz etmek
istiyorum, ifade etmek istiyorum. Kocaeli ilinin Körfez ilçesindeki Barbaros ve
Güney mahallelerinin taşınmasıyla gündemde olduğunu biliyorsunuz. Özellikle bu
iki mahallenin taşınma gerekçesi… Burada bulunan gaz dolum tesislerinin
tehlikeli alanlarının içerisinde bulunmaları nedeniyle yaklaşık 20 bin nüfusun
olduğu iki mahalle taşınıyor. Bu dönüşüm, bugün de Meclisimizin gündeminde olan
kentsel dönüşüm çerçevesinde acaba daha önceden planlı programlı mıydı yoksa
mahallenin ruhsatlandırılması, imarı mı yanlıştı, dolum tesislerinin imarı mı
yanlıştı? Bu konuda bilginiz var mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Sayın Öğüt…
8.- İstanbul Milletvekili
Kadir Gökmen Öğüt’ün, Dünya Tüketiciler Günü’ne ve vergi oranlarının
yüksekliğine ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – İyi günler Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Bugün Dünya Tüketiciler Günü. Bugün Türkiye’nin dolaylı vergileri,
dünyanın vergi sisteminin tersine, yüzde 75’i bulmaktadır. Özel tüketim vergisi
ve katma değer vergisi haksız bir şekilde nihai tüketicinin sırtına
yüklenmektedir. Dünyanın en pahalı benzini, en zengin kişi ve en fakir kişi
tarafından aynı fiyata alınmaktadır. Limuzine binen de, dolmuşa binen de aynı
oranda vergi vermektedir.
Ayrıca, kredi kartları aidatları Türkiye’de en acımasız bir
şekilde gelir kaynağı olarak kullanılmaktadır.
Bunu onlara hatırlatmak istedim Dünya Tüketiciler Günü’nde.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.
Sayın Fırat…
9.- Adıyaman Milletvekili
Salih Fırat’ın, Kütahya Emet’te işçilere yönelik saldırıya ilişkin açıklaması
SALİH FIRAT (Adıyaman) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Van depreminin gerçek artçı sarsıntıları şimdi hissedilmeye
başlanmıştır. Nitekim, dün Kütahya’nın Emet ilçesinde çalışmaya giden deprem
mağdurlarının çadır ve konteynerleri yakılmıştır. Bu, kabul edilemezdir. Ancak
Hükûmet ve hükûmetler, on dokuz yıl önce Sivas’ta otelin yakılmasını, dün de
Kütahya’da çadır ve konteynerlerin yakılmasını seyrederken, o karanlık zaman
aşımı kararını protesto etmek isteyen göstericilerin üstüne gaz bombası
atmaktan çekinmemiştir. Bunu şiddetle kınıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Fırat.
Sayın Aksoy…
10.- Kütahya Milletvekili
Soner Aksoy’un, Kütahya Emet’te işçilere yönelik saldırıyla ilgili bilgilerin
doğru olmadığına ilişkin açıklaması
SONER AKSOY (Kütahya) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben de 18 Mart Çanakkale Zaferi dolayısıyla o gün orada şehit
olanları rahmetle andığımı, gazilerimizin önünde hürmetle eğildiğimi ifade
ettikten sonra, biraz önce konuşmacının ifade etmiş olduğu Kütahya Emet’le
alakalı bilgilerin tamamen yanlış, uydurma olduğunu ifade etmek için söz almış
bulunuyorum. Orada, özellikle bahsedilen linç girişimi veya Hükûmetin
provokasyonuyla alakalı ifadeler tamamen yanlıştır. Bu hususlar son derece
hassas konulardır. Bunları bizzat validen ve yerinde incelemeden ve anlamadan
buraya gelip kürsüyü işgal etmek…
SIRRI SAKIK (Muş) – İşgalci sensin! Ne işgal etmesi?
SONER AKSOY (Kütahya) - …bu gibi şeylere karşı yeni birtakım
oluşumları meydana getirmek adına yapılmış bir ifade olarak değerlendiriyorum.
Ama konuşmacının bu arzusunun ve bu düşüncesinin kursağında kalacağına inanıyorum.
Saygılar.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aksoy.
Sayın Eyidoğan…
11.- İstanbul Milletvekili
Haluk Eyidoğan’ın, İstanbul Sarıyer Derbent Mahallesi’nde yapılan polis
baskınına ilişkin açıklaması
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, İstanbul Sarıyer Derbent
Mahallesi halkının evleri dün sabah saat 05.00 sularında polisler tarafından
basıldı. Mahallede yıkılan evlerle ilgili olduğu söylenen ev baskınlarında
Konut Hakkı Koordinasyon Başkanı, Derbent Mahallesi Dernek Başkanı ve Mahalle
Kooperatif Başkanı dâhil 20 kişi gözaltına alındı. Kentsel dönüşüm yasasının
görüşüldüğü bugünlerde acaba Hükûmet buradan geçirmeye çalıştığı dönüşüm
yasasının 8’inci maddesinin üçüncü fıkrasını mı uygulamaya koydu?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Eyidoğan.
Sayın Dağoğlu…
12.- İstanbul Milletvekili
Türkan Dağoğlu’nun, 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 97’nci yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Çanakkale’de doksan yedi yıl önce bu büyük zaferin altına imzasını atan bir
milletin evlatları olmak büyük bir gurur kaynağıdır. Bu zafer, birlik, bütünlük
ruhu eşliğinde özgürlük adına verilen onurlu bir varoluş mücadelesinin
sonucunda elde edilmiştir. Bu bilinçle hareket ederek bu ülkenin her karış toprağını
sahipleniyor ve gerek coğrafyamızda gerekse uluslararası camia içinde, tıpkı 18
Mart 1915 zaferinde olduğu gibi, parlayan bir yıldız olarak konumumuzu kalıcı
kılmayı hedefliyoruz. “Çanakkale geçilmez.” ifadesiyle taçlanan ve gerek
Türkiye tarihine gerekse uluslararası toplumun belleklerine kazınan bu
başarıyı, bu gururlu günü kutlarken başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah
arkadaşları olmak üzere Millî Mücadele’de hayatlarını feda eden aziz
Mehmetçiklerimizi minnetle anıyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Dağoğlu.
Sayın Halaman, son olarak…
13.- Adana Milletvekili Ali
Halaman’ın, 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 97’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ALİ HALAMAN (Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Çanakkale Savaşı sonuçlarını saygıyla karşılıyorum. Şehitleri
rahmetle anıyor, onlara minnet duygularımızı bildiriyoruz.
Bir de bu akşam benzin, mazot fiyatlarına yapılan zamları
kınıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Halaman.
Sayın milletvekilleri, genelde 10 kişiye söz veriyoruz. Böyle bir
usulümüz var.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Çok önemli, çok önemli Sayın Başkan.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Çok acil Sayın Başkan.
BAŞKAN – Grup başkan vekilleri söz isteyince 10 kişi artı grup
başkan vekilleri olarak sistemde söz hakkı veriyoruz.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – 10 kişiye söz verdim. Siz sisteme girmek istiyorsanız
Grup Başkan Vekili olarak.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Hayır, hayır. Grubumuzdan 2 arkadaşımız
girdi, en azından bir tanesine verirseniz.
BAŞKAN – Ama böyle bir usulümüz var.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Bizden hiç kimse konuşmadı ama Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Bütün çalışmalarımızda bunu söylüyorum. Bu sefer 10 kişi
diye telaffuz etmemiş olmam hepsine söz vermemi gerektirmiyor. 22 kişi sisteme
girmiş, hepsine söz vermem biraz zor.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Bir tane istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Grubunuz olarak size bir tek söz vereceğim.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan, Sırrı Bey konuşacak.
BAŞKAN – Gerisinde, kusura bakmayın sayın milletvekilleri, 10
kişiye söz veriyoruz genel olarak, 20 arkadaşımıza birden söz vermemiz biraz
zor.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Önder.
14.- İstanbul Milletvekili
Sırrı Süreyya Önder’in, “Çanakkale ruhu” kavramına ilişkin açıklaması
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çanakkale direnişi dolayısıyla bir noktaya dikkat çekmek
istiyorum. Çanakkale’deki direnişin profiline baktığımızda “biz” kavramının
içinin ne kadar geniş olduğunu da görme fırsatı sunar bize. Bugüne geldiğimizde
“Çanakkale ruhu” denilen şeyin esamesi bile yoktur çünkü “biz” kavramının içi
alabildiğine daraltılmış, teke indirgenmiştir. Sayın İktidar Partisinin
Sözcüsü, Atatürk’ün, orada hayatını kaybeden yabancı askerler için bir sözünü
hatırlattı bizlere; “Artık bizim misafirimiz” dediler ve “Anadolu’nun bağrında
yatıyorlar.”
Bütün Genel Kurula şunu hatırlatmak istiyorum: Hâlen grubumuzun
üyesi olan bir vekilin karısı vefat ettiğinde bu kentte mezarlığa kabul
etmediler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Oranın belediyesi isyan etti.
“Biz” kavramının içi bu kadar daraltıldı. Çanakkale’den ilham alınacaksa biraz
burasına da dikkat çekmek gerekir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Önder.
Gündeme geçiyoruz sayın milletvekilleri.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır,
okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Ağrı Milletvekili Halil
Aksoy ve 21 milletvekilinin, cezaevlerinde yaşanan insan hakları ihlallerinin
ve ağır hastalıkları bulunan tutuklu ve hükümlülerin tahliye ve tedavi edilmeme
hususlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/194)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye cezaevlerinde yaşanan insan hakları ihlallerinin ve ağır
hastalıkları bulunan tutuklu ve hükümlülerin tahliye ve tedavi edilmeme
hususlarının araştırılması amacıyla Anayasanın 98'inci, İç Tüzüğün 104 ve
105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımla arz
ederim.
Gerekçe:
Cezaevleri bu ülkenin kanayan yarası olmaya devam ediyor. İnsan
hak ihlallerinin en çok yaşandığı yerlerin başında cezaevleri geliyor.
Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri, uluslararası alanlara da taşınmış ve son
yıllarda ise ciddi bir artış göstermiştir. AKP
iktidarı ile birlikte, ciddi bir artış da cezaevlerinde kalanların
sayısında olmuştur. Cezaevleri artık dolup taşıyor. Mahkumlar, yemekhanelerde
bile yatmak zorunda kalıyor. İstatistikler cumhuriyet tarihinin en yüksek
sayısına ulaştığını gösteriyor. 1980 darbesinde dahi doluluk oranı bu kadar
olmamıştı. Şu an 120 bini aşkın tutuklu ve hükümlü cezaevlerinde olumsuz
koşullarda yaşamaya çalışıyor.
İnsan hakları kurumlarına yapılan yoğun başvurular da
cezaevlerinde yaşanan sorunların hangi aşamaya geldiğini ortaya koymaktadır.
Tutuklu ve hükümlüler cezaevleri idaresinin hukuk dışı kötü muamelesine maruz
kalmaktadırlar. Bu kötü muameleler içinde gardiyanların fiziki saldırıları da
söz konusu olup, bunun birçok örneği basına da yansımıştır. Ayrıca yasal olarak
kendilerine tanınan birçok hak da yine cezaevleri idaresi ve güvenlik birimleri
tarafından ellerinden alınmaktadır. Birçok cezaevinde haftada 10 saat olması
gereken sosyal faaliyet hakkı, ayda 6-7 saatle sınırlandırılmaktadır. Yine bu
sosyal faaliyetlerin 9-10 kişilik gruplar halinde yapılması gerekirken,
tutuklular bu haktan da yararlandırılmamaktadırlar. Cezaevindeki tutuklu ve
hükümlüler, keyfi uygulamalar neticesinde; haklarında toplatma ve yasaklama
kararı olmadığı halde kendilerine gazete, dergi ve kitap gibi kültür, sanat ve
iletişim araçları da verilmemektedir. Ayrıca hala yakınlarıyla telefonda Kürtçe
konuşmaları engellenmektedir.
Cezaevlerindeki koşullar, tutuklu ve hükümlülerin yaşam hakkını
adeta ortadan kaldırmıştır. İdarenin keyfi olarak verdiği disiplin cezaları,
tutukluların hapis içinde hapis yaşamalarına neden olmaktadır. Sürekli verilen
hücre cezaları, iletişim cezası, sosyal faaliyetlere katılmama, televizyon
izlememe... gibi insanın en doğal hakları disiplin cezası adı altında geri
alınmaktadır. Verilen disiplin cezaları cezaevlerinde kalanların yaşamsal tüm
haklarını ortadan kaldırmaktadır. Ayrıca sürekli verilen telefonla görüşmeme cezası
neticesinde, aileleri de cezalandırmaktadır. Tutuklu ve hükümlülerin hekime
erişim hakkı da çok ciddi bir boyutta kısıtlanmaktadır.
Ölüm noktasında bulunanların tedavileri o hastalığa uygun
hastanelerde yapılmadığı gibi, ring araçlarıyla hastaneye götürülürken,
hastalığın dozu yükselmektedir. Tutuklu ve hükümlülerin ailelerinin bulunduğu
kentteki cezaevlerine sevk istemleri ise, ya cevapsız kalmakta ya da gerekçesiz
bir şekilde reddedilmektedir. Anayasal güvence altında bulunan “sağlıklı yaşama
hakkı" ne yazık ki insani yaşam boyutunda sağlanmamaktadır. Oysa ki Soysal
Devlet gereği olarak; tutuklu ve hükümlülerin "tıbbi bakım alma
hakları" devletçe güvence altına alınmalı ve uygulamada karşılaşılan bütün
engellemeler kaldırılmalıdır. Temel insan haklarından biri olan sağlıklı yaşama
hakkı diğer insanlardan ayırt edilmeksizin tüm tutuklu ve hükümlülere de eşit,
ulaşılabilir, ücretsiz ve nitelikli bir biçimde sunulmalıdır. İnsan hakları
kurumlarına ulaşan başvurulara göre, tutuklu ve hükümlülerin tıbbi bakıma
erişim hakları ciddi bir şekilde engellenmektedir. Uluslararası standartlar,
cezaevinde sağlanan tıbbi bakım hizmetinin, cezaevi dışındaki olanaklarla eşit
olması gerektiğini öngörmektedir. Ne yazık ki, Türkiye'deki cezaevlerinde
sağlanan tıbbi bakım hizmeti, yok denecek kadar az, hatta bazı hastalar
bilinçli olarak ölüme terk edilmektedirler. İnfazlarının durdurulmasına ilişkin
talepler aylar geçmesine rağmen Adli Tıp Kurumuna sevkleri yapılmamakta, açıkça
cezaevinde ölümleri beklenmektedir.
Başta kanser olmak üzere, ağır hastalıklarla mücadele eden 50'ye
yakın tutuklu ve hükümlü, cezaevlerinde ölümü beklemektedir. Bu tutuklu ve
hükümlülerin derhâl tahliye edilerek, tedavilerinin ailelerinin yanında ve
istedikleri hastanelerde yapılması gerekir. Cezaevlerinde yaşanan insan hakları
ihlallerinin kurulacak bir Meclis araştırma komisyonu ile araştırılması
zorunluluk olmuştur.
1) Halil Aksoy (Ağrı)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) İdris Baluken (Bingöl)
8) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
9) Emine Ayna (Diyarbakır)
10) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
11) Altan Tan (Diyarbakır)
12) Adil Kurt (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
2.- Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Binici ve 21 milletvekilinin, uygulanmakta olan HES projelerinin
insanlar, doğal çevre ve su kaynakları üzerindeki olumsuz etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/195)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Uygulanmakta olan HES projelerinin, insanlarımız, doğal çevremiz
ve su kaynaklarımız üzerindeki olumsuz etkilerinin incelenmesi ve alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasamızın 98, TBMM İçtüzüğümüzün
104 ve 105. maddeleri gereğince Araştırma Komisyonu kurularak sorunun
araştırılmasını arz ve talep ederiz.
Gerekçe:
AKP Hükümetinin, ülkemizdeki her su kaynağına göz diktiği ve her
su kaynağını tek tek, adım adım yağmaladığı bir döneme tanıklık ediyoruz. Her
ne pahasına olursa olsun, her kaynaktan maksimum faydalanma anlayışıyla hareket
eden hükümet, Ilısu ve Munzur projeleriyle giriştiği doğa, tarih ve kültür
katliamlarına, vadilerimizi kurutacak olan küçük HES projeleri ile yenilerini
eklemeye çalışmaktadır. "Su akar Türk bakar" atasözünü değiştirerek
"Su akar Türk.yapar" olarak çeviren bugünkü iktidar, yakın gelecekte
kenarında oturup takacağı su kaynağı bulamayacağının aymazlığı içindedir.
Türkiye genelinde sayıları 2.000 aşan HES projeleri ile akarsularımız ve
derelerimizin tamamı kaynağından kuşatılmış durumdadır. Hidrolik enerjiden en
rasyonel biçimde yararlanılması, enerji alanında dışa bağımlı olan ülkemiz
açısından elbette ki önemlidir. Ancak, 'Su Kullanım Hakkı Anlaşması İmzalanmasına
İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik' sonucunda HES uygulamaları, doğa
ve çevre talanına dönüşmüştür. DSİ ve EİE kol kola geliştirdiği bu Yönetmelik
kapsamında müracaat edilemeyecek tek bir su kaynağı hatta tek bir su damlası
bile göz ardı edilmemiştir. Bu da yetmemiş olacak ki Doğu Karadeniz Bölgesi'nde
hemen her dere üzerinde birden fazla özellikle, İkizdere'de 26 adet HES projesi
yapılmıştır.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı, hem kendi teşkilat kararnamesini hem
de Çevre Kanunu’nu ihlal ediyor. Asli görevi, su kaynakları ve ormanlarımızı
korumak olan Orman ve Su İşleri Bakanlığı, ülkemizdeki hemen her dere üzerinde
en az bir adet olmak üzere 2.000'i aşkın nehir tipi HES projelerine 5 seyirci
kalarak onay makamı durumuna gelmiştir. Kurulu gücü 10 MW ve altı olarak
hazırlanmış HES projelerin çoğunluğu, 17.07.2008 tarihli ÇED Yönetmeliğinden
önce başvurusu yapıldığı için ÇED raporu hazırlama yükümlülüğünden muaf
tutulmuştur. Ayrıca konunun detaylı araştırılması halinde, kurulu gücüne göre
zorunlu olan ÇED raporlarını bir elin parmaklarını geçmeyen sayıdaki ÇED
firmaları tarafından hazırladığı ve ilgili Bakanlıkların ÇED raporuna bakışının
ise tamamen bir formaliteden ibaret olduğu görülecektir. Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı ÇED sürecini sadece prosedür olarak görmekte ve yasaların kendisine
yüklediği, çevre koruma görevini adeta bir kenara bırakıp, yatırımcıların
hazırladığı ÇED raporlarını formaliteden inceleyerek hemen her ÇED sürecine
olumlu veya gerekli değildir kararı vererek tamamlamaktadır. ÇED sürecindeki
başka bir garabet de kurulacak santral ile santralden elde edilecek enerjiyi
ulusal ağa iletecek olan enerji nakil hatlarının ayrı ayrı ele alınarak
çevresel etkilerinin değerlendirilmesidir. Oysa enerji santrali ile üretilecek
enerjiyi ulusal ağa bağlayacak olan iletim hattı ayrılmaz ikilidir.
Doğa katliamına dönüştürülen HES projelerine karşı yöre halkları
nöbet utarak, şarkılar besteleyerek, sivil toplum ve çevre örgütleri ise
düzenledikleri çeşitli eylemlerle soruna dikkat çekmeye çalıştığını yazılı ve
görsel medyadan diyoruz. Yöre halkları
ve sivil toplum örgütleri, demokratik ve hukuksal zeminlerde hak arayışlarım
sürdürerek, mevcut yönetimin ortak olduğu doğa katliamına dur demeye devam
ediyor. Bugün için HES projeleri hakkında verilen yürütmeyi durdurma ve iptal
kararlarının sayısı 60'a ulaşmıştır. Rize ili Fındıklı ilçesi Abu Çağlayan
Deresi üzerindeki Paşalar Regülâtörü ve HES için Rize İdare Mahkemesi'nin
verdiği yürütmeyi durdurma kararının gerekçesi, durumun vahametini açıkça
ortaya seriyor. Mahkeme gerekçesinde, 'Arazilerin özellikleri, diğer faydalı
kullanım şekilleri, flora ve faunası, endemik yapıları, yer şekilleri, yöre
halkının etkilenme durumu ve bunun gibi özellik arz eden unsurların ÇED kararı
veren idare tarafından yerinde ve konunun uzmanları tarafından yeterince
değerlendirilmeden, projenin çevresel etkilerine ilişkin olarak sadece proje
sahibi firmanın hazırladığı dosya üzerinden karar alınmasının 2872 sayılı Çevre Kanunu ve ÇED
Yönetmeliği ile belirlenen amaçlara aykırı olacağı belirtilmektedir.
Mahkeme gerekçesinde de açıkça görüldüğü üzere, doğal çevre ve
tabiat varlıklarımızın kurban edilmek istendiği HES projelerinin yerinde
araştırılması uygun olacaktır.
1) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Kurt (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Mülkiye Birtane (Kars)
18) Erol Dora (Mardin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) Nazmi Gür (Van)
21) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
22) Özdal Üçer (Van)
3.- İstanbul Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 24 milletvekilinin, başta kayıt dışı plaka edinimi ve
korsan taksicilik olmak üzere taksici esnafının sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/196)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Büyükşehirlerimizde uygulanan "Taksi Plakası" uygulaması
ile taksi plakalarının çok önemli kısmının şoför esnafı yerine, meslekle hiç
ilgisi olmayan kişilere ait olduğu bir gerçektir. Yıllardır bu konuda hiçbir
önlem alınmamış, tüm plakalar meslek dışındaki belirli kişilerde toplanmış,
hatta taksi plakası pazarlayan marketler oluşmuştur.
İstanbul'daki taksici esnafın % 90-95’lik bölümü, ya plaka
kiralayarak ya da hasılat paylaşımı ile geçimini sağlamaktadır.
İstanbul'da 18 bin taksi adedinin yetersiz olması nedeniyle, şoför
esnafımızın kesinlikle alamayacağı rakamlar oluşmuş, plakalar 700-800 bin TL'ye
yükselmiştir. Bu rakamlarla hiçbir taksi şoförü araba alamamaktadır.
Bugüne kadar yapılan satışlar taksi şoförlerine ve mesleğini
taksicilikle yapanlara değil, esnaflıkla ilgisi olmayan kişilere yapılmıştır.
Bugüne kadar kaç tane taksi plakasının taksici esnafına ait olduğu tespit
edilememiştir. Meslekle ilgisi olmayan birçok kişilerce 50-60, hatta 100 adet
plakanın kontrol edildiği bir gerçektir. Özellikle büyükşehirlerimizde geçimini
taksi esnafı olarak sağlayan bu kişilerin sorunlarının çözümü ve korsan
taksiciliğe karşı nasıl mücadele edileceğinin, kayıt dışı olarak gerçekleştirilen
plaka edinmelerin önüne geçmek üzere Anayasanın 98'inci, İç Tüzüğün 104 ve
105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederim.
1) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
2) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
3) Hasan Akgöl (Hatay)
4) Bedii Süheyl Batum (Eskişehir)
5) Ahmet Toptaş (Afyonkarahisar)
6) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
7) Hüseyin Aygün (Tunceli)
8) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
9) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
10) İhsan Özkes (İstanbul)
11) Aykut Erdoğdu (İstanbul)
12) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
13) Atilla Kart (Konya)
14) Tolga Çandar (Muğla)
15) Süleyman Çelebi (İstanbul)
16) Veli Ağbaba (Malatya)
17) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
18) Osman Aydın (Aydın)
19) Tanju Özcan (Bolu)
20) Ali Serindağ (Gaziantep)
21) Mahmut Tanal (İstanbul)
22) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
23) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
24) Osman Kaptan (Antalya)
25) Arif Bulut (Antalya)
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Bir düzeltme isteği vardır.
Buyurunuz Sayın Çıray.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
15.- İzmir Milletvekili
Aytun Çıray’ın, Sivas davası kararıyla ilgili AK PARTİ’li bazı
millet-vekillerinin beyanlarına ilişkin açıklaması
AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
burada konuşan AKP’li milletvekili arkadaşımı dinlediğimde, her zaman olduğu
gibi AKP’nin hem suçlu hem güçlü olma işini ne kadar iyi başardığını,
hakikaten, Goebbels’e rahmet okutacak bir propaganda sistemi içine girdiğini
görüyoruz. Sonuçta on yıldır iktidar olan bir parti, Sivas’ta yaşanan
olaylardan ve Sivas davasının böyle sonuçlanmasından sanki başkası sorumluymuş
gibi bir hava yaratabiliyor, aynı, yeni serbest bırakılan 4 gazeteci
meselesinde olduğu gibi. Daha düne kadar, gazetecileri, içeride yatan
gazetecileri “terörist”, “adi suçlu” ilan edenler bugün tebrik etmeye
başlamışlar.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, bunun neresi düzeltme
talebi ben anlamadım.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Bunu kamuoyunun dikkatine sunmak istiyorum
Sayın Başkan.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çıray.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetin ve arkadaşları tarafından işçi sağlığı ve güvenliğinde yaşanan
sorunların araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun 15/3/2012 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
15.03.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 15.03.2012 Perşembe günü (Bugün)
toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
M.
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Ankara Milletvekili İzzet Çetin ve arkadaşları tarafından, 27.10
2011 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına "İşçi sağlığı ve
güvenliğinde yaşanan sorunların araştırılması" hakkında verilmiş olan
Meclis Araştırma Önergesinin, (116 sıra nolu) Genel Kurul'un bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 15.03.2012 Perşembe günlü
birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili
İzzet Çetin. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Çetin.
İZZET ÇETİN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 27 Ekim tarihinde vermiş olduğum işçi sağlığı ve iş güvenliğinde
yaşanan sorunların araştırılmasına ilişkin grup önerimiz üzerinde söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, benzer önerge önceki gün de bu Meclis
kürsüsünde gündeme getirildi ama AKP çoğunluğunca o zaman da reddedildi. İçinde
bulunduğumuz dönemde özellikle son on yıldan bu yana AKP’nin iktidar olduğu
dönemi inceleyecek olursanız işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda Türkiye'nin
ne kadar geriye gittiğini sizler de görebilirsiniz. Sizlere, son üç yıl
içerisinde yaşanan ve kitlesel ölüm diyebileceğimiz iş cinayetlerinden bazı
örnekler vereceğim:
2009 yılı Ağustos ayında, mevsimlik tarım işçileri trafik kazasına
uğradı, 9 işçi öldü.
Aynı yılın Aralık ayında -2009 yılının- Bursa’nın Mustafakemalpaşa
ilçesinde, Tekirdağ’da ve Edirne’de, maden kazalarında 22 işçi yaşamını
yitirdi.
2010 yılında -tek teklerini söylemiyorum- Yalova’da, bir tekstil
firmasında çalışan işçilerin trafik kazası sonucu 5 kişi yaşamını yitirdi.
17 Mayıs 2010’da, Zonguldak’ta, maden kazasında 30 işçi yaşamını
yitirdi.
14 Mayısta, Kütahya’daki bir maden kazasında 2 işçi yaşamını yitirdi.
2011 yılında, 3 Şubatta ve 4 Şubatta peş peşe, OSTİM’deki iki ayrı
patlamada, iş yerindeki patlamalarda, 20 işçi öldü.
7 Şubatta, Afşin’de, Çöllolar’a ait maden ocağında 11 işçi
yaşamını yitirdi, 9 işçinin cesedinin üzerinde hâlâ 60 milyon metreküp
hafriyatı Türkiye Cumhuriyeti devleti ne yazık ki kaldıramadığı için işçiler
adına oraya anıt dikmeye karar veriliyor.
2012 yılının henüz üçüncü ayındayız, daha Gökdere Barajı’nda
yaşamını yitiren, sele kapılan işçilerden 6’sının cesedine ulaşılamadı; 11 işçi
yaşamını yitirmişken yine pazar günü bir şantiyede, Esenyurt’ta, 11 işçi
yanarak yaşamını yitirdi.
Bütün bunlara “iş kazası” denilerek geçiştirmenin olanağı yok.
Bunlar, düpedüz iş cinayetleri. Özellikle Türkiye'nin özelleştirme adı altında
tüm kaynaklarını hızlı bir şekilde özel sektöre devretme ve maliyetleri
düşürerek yüksek kâr elde etme hırsı, önlenemeyen kâr hırsı, insan yaşamının
önüne geçti ve AKP Hükûmeti, AKP çoğunluğu, bu iş cinayetlerine karşı duyarsız,
ilgisiz bir şekilde ya yönetmeliğe bağlıyor ya yasaya bağlayarak geçiştirmeye
çalışıyor.
Önceki günkü, pazar günkü cinayet, iş cinayeti çok vahim bir
tabloyu daha gözler önüne serdi. Gerçekten ülkemizin teknolojiyle buluşmasını,
bilimle buluşmasını, aydınlanmasının sağlanmasını isteriz ama işçiler öldükten
sonra da sigorta kaydının yapılmasını, e-bildirgeyle yapabileceklerinin bir
biçimde sağlanmış olması da düşündürücü bir tablo. Gerçekten burada ölüm
saatleri de yazılı, sigorta oluş saatleri de yazılı. Tabii bunu, Çalışma
Bakanımız Faruk Çelik 11 işçinin can verdiği olayın ardından şöyle diyor: Çadır
malzemesinin yanmaya müsait olduğunu, 40 işçinin kaldığı bir çadırda tek bir
çıkış alanının bulunmasının eksiklik olduğunu, karşılıklı çıkış alanlarının
bulunması gerektiğini ifade ederek Türkiye’nin iş güvenliği yasasına ihtiyacı
olduğunu ve yeni iş sağlığı mevzuatının yakında yürürlüğe gireceğini söylüyor.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği
Tüzüğü, Türkiye Cumhuriyeti’nin 1972 yılında İsveç iş hukukundan tercüme ederek
Türkiye’ye uyarladığı ve Türkiye’de dönemi içerisinde, 2003 yılında yürürlükten
âdeta kaldırılır noktaya getirilinceye kadarki tüm tüzüklerin içerisinde en
çağdaş, en demokratik, taraflara hak ve yükümlülükleri en eşit bir şekilde
yükleyen ve uluslararası standartlara en uyumlu tüzük idi. AKP, işverenlerin
baskısına da boyun eğerek 1475 sayılı Yasa yerine 4857 sayılı Yasa’yı
değiştirince, o yasaya bağlı olarak tüzüğü de değiştirme ihtiyacı içine girdi,
o tüzüğü yasa olarak çıkaracağını söyledi. Mayıs 2003’ten bu yana tam dokuz yıl
geçmiş olmasına rağmen her iş cinayetinden sonra işçi sağlığı ve iş güvenliğine
ilişkin tüzüğün adı iş sağlığı ve güvenliği kanun tasarısı ya da teklifine
dönüştü ama Meclisin gündemine hiçbir zaman gelmedi.
Şimdi sorulması gereken pek çok soru var: Yukarıda,
komisyonlarda “4688 sayılı Kamu
Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu” olarak değiştirildi. Yani
Sendikalar Kanunu ve Toplu Sözleşme Grev ve Lokavt Kanunu olan kanunlardan
“Sendika” kelimeleri çıkartıldı, Toplu İş İlişkileri Kanunu oldu, işçilerle
ilgili kanun tasarıları görüşülürken orada da gündeme geldi, Sayın Bakan buraya
getirdiği ilk tasarıyı geri çekmek zorunda kaldı ve 7 bakan Toplu İş İlişkileri
Kanun Tasarısı’na imza koymadı.
Ben şimdi bu ülkede 1970’li yılların sonunda gazete ilanıyla
Hükûmet yıkan güçleri biliyorum. O dönemde de çalışma yaşamının içindeydim.
Şimdi ben Çalışma Bakanını zora bırakan ve o tasarıya imza koymayan 7 bakanın
kimler olduğunun tüm yurttaşlarımız tarafından bilinmesini, öğrenilmesini
istiyorum.
Yine burada, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü’nü gündeme
getirtmeyerek, imza koymayarak engelleyen bakanların ya da güçerin kimler
olduğunu? Bu iş cinayetlerinin sorumlularının kimler olduğunu öğrenmek
istiyorum.
Sevgili arkadaşlarım, gerçekten bunlar son derece acı
olaylar. Bakınız, ülkemiz ölümcül iş
kazalarında Avrupa 1’incisi, dünya 3’üncüsü. Ortalama olarak her gün 172 iş
kazası oluyor, 4 ölüm, 6 sürekli iş göremez insanımız aramızda dolaşır konuma
geliyor.
Değerli arkadaşlar, bu bir siyasal partinin herhangi bir şekilde
çıkar sağlayacağı bir konu değil. Bu
konu, iş yerlerinin teftiş ve denetimini zorunlu kılan kanunların ve
yönetmeliklerin bize verdiği bir
sorumluluk. O nedenle hem Mecliste iş yerlerinde teftiş ve denetiminin
ne kadar uzak olduğunu, Çöllolar’daki ocaktaki cesetlerin niye
çıkartılamadığını, orada 11 işçinin yanarak can vermesi sonucunda… Diğer,
örneğin, kadın ve aileden sorumlu Bakanlığımızın inşaatının önünde, aynı
İstanbul Esenyurt’taki gibi çadırlarda işçiler barınıyor. Yarın orada da bir
yangın, orada da bir facia olduğunda bunun sorumlularını arama yerine bu tür
konulara ilişkin önceden önlem almak üzere beş ayı geçkin zaman önce vermiş
olduğum bir öneriyi, bir araştırma önergesini gündeme getirdik. Bu araştırma
önergesinin gündeme alınması AKP’lilerin de onuru olur, Meclisimizin de onuru
olur ve bu şekilde Bakanlığımızı, Bakanlığımızın bürokratlarını suçlanmaktan
kurtarırız.
Şimdi, bazı sorular var aydınlatılması gereken, onları gerçekten
sormak istiyorum. Orada o 2 işçinin ölümlerinden sonra sigorta yapılmış
olmalarının faturası kime kesilecektir? Yani eğer onlara iş kazası maaşı
bağlanacaksa… Diğer ölen işçilere de –ki hepsine Allah’tan rahmet diliyorum,
ölüm aylığını hak etmişler- elbette bağlanacak ama işveren, o kadar acı
içerisinde insanlar dolaşırken oraya gelip vicdansızca “Sigortasız olan
kimler?” diye soruyor. Onu bir yurttaşın “Ya, böyle bir konu var, bunu bir
araştırayım.” diyerek sigortasız işçileri tespit ediyor olması sizi rencide
ediyor ise bu araştırma önergesini kabul edin. Şu iş cinayetlerinin sebebini,
nedenini, niçinini Mecliste bir komisyon kuralım ve araştıralım, Bakanlığa da
Meclisimize de katkı yapmış oluruz diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çetin.
Önerinin aleyhine, Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Kaçar.
Buyurunuz Sayın Kaçar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT KAÇAR (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin araştırma önergesinin aleyhine söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, vefat eden 11 işçimize Allah’tan rahmet
diliyorum.
Önce Sayın Çetin’in sözlerinin sonuna doğru bir soru olarak yönelttiği
ve kamuoyunda da yanlış bilgilendirmeye paralel olarak Hükûmeti suçlayıcı
yaklaşımıyla ilgili bir cevap vermek istiyorum.
Kendisinin de çok iyi bildiği gibi, şu anda Sosyal Güvenlik
Kurumunda çalışan kayıtlarıyla ilgili sistem e-bildirge üzerinden çalışıyor ve
bütün işletmelere yetkilisinin almış olduğu şifreyle işe başlamadan bir gün
önce çalışanları e-bildirge üzerinden bildirme zorunluluğu mevcut. Ancak inşaat
başta olmak üzere inşaat, balıkçılık ve tarım gibi hizmet sektöründe işe
başladığı gün, saat 23.59 itibarıyla giriş yapma mecburiyeti var. Burada vefat
eden 11 işçimizden 2 işçinin, 1’inin Sosyal Güvenlik Kurumu girişini 22.43’te
1’inin de 22.51’de işveren tarafından girildiğini görüyoruz. Önce şunu ifade
edeyim: Buradaki işveren girişiyle ilgili sanki gece Sosyal Güvenlik Kurumu
binası açılarak kayıtları yapılmış gibi bir yönlendirmeyle Hükûmete vuruş
yapmak ahlaki bir durum değil. Bu mesele insani bir mesele, bu kayıplar
hepimizin ortak kayıpları, ortak acımız ve bence iş sağlığı ve güvenliği gibi
Türkiye’de yaklaşık 13,5 milyon çalışanımızı ilgilendiren bir konuyu siyaset
üstü olarak algılamanın çalışanlarımıza çok da önemli hizmet edeceğini
vurgulamak istiyorum. Burada işverenlerin suistimal etme durumları varsa -ki bu
konu son derece önemli- bu konuyla ilgili de Sosyal Güvenlik Kurumu başta olmak
üzere, ilgili kurumların müfettişlerinin görevlendirildiğini ve bu konuda
yanlışı olanın hesabının da mutlaka sorulacağını da burada ifade etmek
istiyorum. Çünkü Hükûmetimiz gerek bu konularla ilgili gerekse de tüm problemli
ve karanlık noktalarla ilgili işin üzerine gitmeyi ve bu konudaki duruşu geçmiş
dönemlerdeki yaklaşımlarımızdan net olarak görme imkânına sahibiz.
Değerli arkadaşlar, Türkiye’de yaklaşık 1 milyon 325 bin
işletmemiz, iş yerimiz var ve burada yaklaşık 10,5 milyon çalışanımız var.
Türkiye’de yılda yaklaşık olarak 62 bin -2010 rakamları- iş kazası söz konusu
ve bu iş kazası sonucunda bir yılda 1.454 çalışanımız maalesef vefat etmiş.
Burada, Türkiye’deki son beş yılı gerek istihdam açısından ve
gerekse iş kazaları açısından masaya yatırdığımızda Türkiye'nin ekonomik
büyümesine paralel olarak Türkiye’de işletme sayısının, iş yeri sayısının
yaklaşık yüzde 27,9; çalışan sayısının da yüzde 28 arttığını görüyoruz. Ancak,
iş yeri artışına rağmen, çalışan sayısındaki yüzde 30 civarında artışa rağmen
Türkiye’de son beş yılda iş kazalarında yaklaşık yüzde 38, ölümlü iş
kazalarında ise yüzde 28 düzeyinde bir azalmanın olduğu elimizdeki sosyal
güvenlik kayıtlarından net olarak görme imkânına sahibiz. Yani az önce Sayın
Çetin’in ifade ettiği gibi, son on yılda Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliğiyle
ilgili bir geriye gidişin söz konusu olmadığını, Türkiye’de son on yılda iş
sağlığı ve güvenliğiyle ilgili -iş kazalarındaki azalmaya paralel olarak-
önemli tedbirler alındığını da bu rakamlar bize net olarak ortaya koyuyor.
İş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili istenilen noktada mıyız? Elbette
ki hayır. İyiye doğru bir gidiş var ama dünyadaki genel anlamda baktığımızda,
yapmamız gereken çok daha önemli gerek toplumsal bilinci artırmaya yönelik
çalışmaların gerekse de yasal düzenlemelerin olduğu da bir gerçek.
Bu kazaları incelediğimiz zaman, iş kazalarına baktığımız zaman,
bunların yaklaşık yüzde 79,2’sinin, yani yaklaşık yüzde 80’inin küçük ve orta
ölçekli işletmelerde olduğunu görüyoruz ve bu işletmeler de 1’le 250 işçi
çalıştırılan yerler. Bu sonuçlara baktığımızda üretimin ve iş yaşamının en
önemli sorununun çalışanlarının sağlıklı çalışma ortamına sahip olmaları ve iş
güvenliğini sağlayacak önlemlerin herhangi bir kayıp olmadan, yani önceden
alınması olduğunu açıkça görebiliyoruz.
Değerli milletvekilleri, gerek hükûmet programımızda ve gerekse de
geçmiş on yıldaki uygulamalarımıza baktığımızda çalışma hayatıyla ilgili
Hükûmetin temel politikasının işi koruma değil, insanı korumayı merkeze alan
bir yaklaşım olduğunu görme imkânına sahibiz. 61’inci Hükûmet Programı’nda da
bu net olarak, yazılı olarak yerini almış durumda.
Bununla ilgili yapmamız gereken iki önemli konu var, atmamız
gereken adımlar var. Bunlardan birincisi, toplumda bir güvenlik bilincinin
geliştirilmesiyle ilgili işe başlamadan işçimizin, okula başlamadan da
öğrencimizin de içine dâhil edileceği bir bilinçlendirme sürecinin yaşanması.
Çünkü iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili zamanında alınmayan tedbirlerin
faturasının gerek ekonomik olarak gerek can kaybı olarak ve gerekse de
toplumsal anlamda çok ciddi bir bedeli olduğunu bu geçmiş dönemlerdeki iş
kazalarında ve sonuçlarında görme imkânına sahibiz. Onun için, şu anda Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın Millî Eğitim Bakanlığımızla ortak yürüttüğü
bir çalışma var. İş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili bir farkındalık
oluşturulması ve bununla ilgili çalışmaların çocuklarımızdan başlamak üzere,
bir toplumsal bilinç geliştirilmesiyle ilgili önümüzdeki dönemlerde Millî
Eğitim müfredatında da önemli düzenlemeler yapılacağını da buradan ifade etmek
istiyorum.
Yasal düzenlemeyle ilgili şu anda Çalışma Bakanlığının sekiz aydır
ilgili taraflarla çalıştığı ve son aşamaya getirdiği iş sağlığı ve güvenliğiyle
ilgili bir yasa tasarısı var. Bu yasa tasarısı, Türkiye’de ilk kez iş sağlığı
ve güvenliği konusunu bir tüzükten veya bir kanuna bağlı yönetmelikten çıkarıp
kendine münhasır bir yasa hâline getirecek olan çok önemli bir adım. İş sağlığı
ve güvenliğinde atılan en önemli adım, bu yasa tasarısının içeriğine
baktığımızda, özellikle şu anda 1 ile 50 arası çalışanın olduğu iş yerleri
mevcut olan düzenlemelerde iş sağlığı ve güvenliği kapsamında değil. 1 ile 50
arası çalışanın olduğu iş yerlerindeyse toplam yaklaşık 6,5 milyon çalışanımız
var. Bu yeni yasayla birlikte bütün çalışanların yani 1 kişinin çalıştığı iş
yeri de dâhil olmak üzere bütün iş yerlerine ve işletmelere iş sağlığı ve
güvenliği yasasındaki ilgili konulara riayet etme mecburiyeti getiriliyor.
Bir diğer önemli husus: Mevcut olan iş sağlığı ve güvenliğiyle
ilgili düzenlemelerde yalnız özel sektör merkeze alınırken, burada özel ve kamu
ayrımı yapmadan yaklaşık 13,5 milyon çalışanımızın tümünü içine alacak olan bir
iş sağlığı ve güvenliği yasa tasarısı. Gerek bu yapılacak olan yasal
düzenlemeyle gerekse de Millî Eğitim Bakanlığıyla yapılacak olan bu çalışmalar
neticesinde iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili Türkiye’de çok önemli mesafeler
alacağımıza inanıyorum.
Muhalefetin bu konuyu gündeme getirmesinden memnuniyet duyuyoruz,
bundan herhangi bir rahatsızlığımız yok ancak bu konuyla ilgili daha önce
araştırma önergelerinin verilmiş olması, hatta geçen yıl Cumhurbaşkanımız
tarafından görevlendirilen Devlet Denetleme Kurulunun bu konuyla ilgili araştırma
yapmış olması münasebetiyle bu araştırma önergesinin aleyhinde olduğumuzu ifade
ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaçar.
Önerinin lehinde İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder. (BDP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Önder.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, önergenin lehinde konuşacağım ama günün
önemine binaen bir şeyi hatırlatmak istiyorum. İktidar sözcüleri bizleri
hafızasız zannetmek gibi bir gaflete düşüyorlar sık sık. Sivas meselesinde
muazzam bir tersinden manipülasyon var. Bugün, Özgür Mumcu’nun Radikal’de çok
önemli bir şekilde altını çizdiği bir şeyi hatırlatarak vicdanlarınıza bırakıp,
geçeceğim.
Devlet, yangına göndermediği itfaiye ya da yangına gönderdiği
itfaiye, orada su sıkmak yerine Aziz Nesin’i bizzat linç etmeye uğraşıyordu. O
itfaiyeyi, orada yangından esirgenen itfaiyeyi, Sivas’ın, zamanaşımıyla bu
davanın imha edilmesi duruşmasından sonra, oradaki binlerce insanın üzerine,
bir tek slogan atmamış, bir tek –tırnak içinde kullanıyorum- taşkınlık
yapmamış, daha mahkemeden çıkmış, yola revan olan, içinde vekillerin de
bulunduğu insanların üzerine gaz bombaları, itfaiye, su, tazyikli su
püskürtmüştür. Oradan esirgenen su bunu protesto eden ve bizzat orada
katledilen insanların yakınlarının üzerine sıkılmıştır.
Timsah gözyaşına gerek yok. O davada siz iktidar olmayabilirsiniz
ama bugün bu mağdurlara reva gördüğünüz muameleye bakın, ondan sonra
samimiyetinizi bir daha sorgulayın. Tutarlılık diye bir derdiniz olsun hiç
olmazsa.
Şimdi, sevgili arkadaşlar, CHP’nin verdiği önerinin lehinde
konuşacağım ve oyumuz da lehinde olacak ama CHP’nin meseleyi adlandırma biçimi
oldukça sorunlu. Bunda biraz özen gerekiyor.
Şöyle diyor: -Oradan başlamak çok aydınlatıcı- “İşsizliğin yüksek
oranda seyrettiği ülkemizde vatandaşlarımızın öncelikle gelir getirici bir işe
sahip olma istekleri işçi sağlığı ve güvenliği taleplerini göz ardı etmelerine
yol açıyor.”
Dün Marks’ın, Karl Marks’ın ölüm yıldönümüydü. Sosyal demokratlara
da çıra olacak çok önemli sözleri vardır bu konuda. Canı rahmet istedi.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Mevlit okutsaydınız, mevlit!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Mevlit de okuturuz. Din konusunda
sizden çok daha kıymetli görüşleri var Marks’ın.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Marks “Din afyondur.” diyor.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Bir mevlit okutun, mevlit!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Sayın MHP’liler, dini bilginiz
zayıf; ölüden hüküm kalkar, ölüden hüküm kalkar; AK PARTİ’lilere söyleyin size
öğretsinler.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Sana öğretsinler!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Şimdi, kıymetli arkadaşlar, devam
ediyor, diyor ki: “İşverenler ise, işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin,
belirli yatırımlar gerektirdiği için ortaya çıkan maliyetten kaçındıkları…”
Bunu, bir sosyal demokrat siyaset akademisinde bunu yazanı hemen kapının önüne
koyarlar. Bu bir sistem meselesidir. “İş kazaları, işçi bir gelir sahibi olmak
için güvenlik önlemlerini yeterince talep etmediği…” Böyle bir cümle bu
meseleden hiçbir şey anlamamış olmak demektir. İşçi bunu talep etmek zorunda
değildir arkadaşlar. İşçi talep de edemez. İşçi bunu talep ettiğinde, “iş
güvenliği” diye getirilen yasanın, hemen, iş yeri sükûnetini ve güvenliğini
bozucu davranışlardan kapının önüne konulduğunu bilmiyor musunuz? İşçi niye
talep etsin?
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Kendi talebi olmayan işçi ne
yapar?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – İşçi niye talep etsin? İşçiye
talep edecek mecal mi bırakmışlar? Bu bir evrensel haktır. Bu önerge, bu hakkın
yerine getirilmemesini konu etmeliydi. Kalkıp bunun vebalini… Zaten Hükûmetin
resmî görüşü de o. Sizin söylediğiniz Hükûmetin resmî görüşünden farklı değil
ki. İşte, biraz önce iktidar sözcüsü ya da Konuşmacı, Hatip dedi ki: “Efendim,
eğitim de şart.” Eh, teşekkür ederiz yani bunu bilmiyorduk, aydınlandık! Eğitim
şart. İlkokuldan başlatacağına, bütün iş yerlerinde resmî çalışma sürelerinde
bu eğitimi söyle bakayım. TİSK size nasıl zılgıt çekti? Getirdiğiniz
yönetmelikten nasıl geri adım attınız? TİSK dedi ki, İşveren Sendikaları
Konfederasyonu: “Bu yasa, aman neuzübillah, yatırımcı kalmaz.” AK PARTİ’yi
diken üstü dikecek bir şey. “Yatırımcı kalmaz, para gider.” dedi mi ödleri
kopuyor; can gitmiş, umurlarında değil.
HÜSEYİN ÜZÜLMEZ (Konya) – Ödümüz kopmaz!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Ee, icraat konuşur işte, bakalım,
şimdi ne yapıyorsunuz?
HÜSEYİN ÜZÜLMEZ (Konya) - Ödümüz falan kopmaz!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Bakalım…
Şimdi, efendim, bu meseledeki sıkıntı şurada: Aslında mevcut
mevzuat yeterli. Mevcut mevzuat yeterli fakat yem borusu çalmak gibi ne zaman
böyle büyük bir iş kazası olsa, “efendim, yeni yönetmelik” diye çıkıyorlar. Ben
hulusi kalp ile söylüyorum, mevcut mevzuat çok ileri bir düzenleme içeriyor ama
niyeti şuradan okuyabiliriz: Biraz önceki Hatip yüzde 30 gerilemeden bahsetti.
Hâlen Avrupa 1’incisisin sen iş cinayetlerinde. Yüzde 30 gerileme ne biliyor
musunuz? Konjonktürel bir gerileme. Geçen yıl bir maden kazası olup bugün bir
maden kazası olmamışsa, -maden kazaları böyle büyük can kayıplarına sebep olur-
bu sene o olmamışsa nispi bir gerileme olmuş gibi gözükür. Öyle, burada kalkıp
gözümüzün içine baka baka zekâmızla dalga geçmenize gerek yok. Sen yerine
bakacaksın, dünyada 3’üncü, iş cinayetlerinde Avrupa’da da 1’incisin.
Buna dönük ne yapmışsın? Mevzuatınız da yeterli, bunu ben
söylüyorum. Peki, nedir aradaki engel? 750 bin bu anlamda kayıtlı iş yeri var,
bunun yarısı kadar da kayıtsız, sizin bütün bunu -büro elemanları dâhil-
denetleme ve yaptırım konusunda sıkıntınız var ve bu da niyetle bağlantılı bir
şey. Siz bütün bunları 600 küsur, -büro elemanları dâhil-denetime tahsis edilen
eleman bunun yarısı kadar yaklaşık, bunlarla denetlemeye çalışıyorsunuz. Bunun
meali şudur, tercümesi budur: “Kardeşim, istediğiniz gibi eyleyin, zaten biz bu
300 elemanı gün yirmi dört saat çalıştırsak sizin yüzde 1’inizi denetleyemez.”
Bunun şeyi bu.
Bir de vel hayâ vel iman, “Bize ihbar edin.” diyorlar, “Bize ihbar
edin.” Devletin aczi, sistemin aczi “Bize ihbar edin.” Niye? “Bizim hepsinden
haberdar olmamıza imkân yok.” Peki, Limter-İş tersane cinayetlerinde siz bu
kadar sendikacıyı neredeyse soluk alıp verişine kadar takip ediyorsunuz. Tuzla
Tersanesi cinayetlerine siz “kader” derken, onlar “iş cinayeti” dediği için
aldınız, aylarca sendikacıları hapiste tuttunuz. Hakkını talep eden işçiden
anında haberiniz oluyor, hiç dakika sekmiyor, onların üzerine gaz, bomba,
polis, soruşturma, kovuşturma, işsiz bırakma, bunlarla gidiyorsunuz ama
buradaki denetimi kurma noktasına gelince “Bizim haberimiz yok, siz bir zahmet
ihbar edin.” diyorsunuz. Fakir fukara zorla bir ekmek bulmuş; orada akşam
evinde çoluğu çocuğu aç biilaç bekliyor, ekmek bekliyor. Gülünecek bir şey
değil. Bu adama diyorsun ki: “Sen bu ekmeği bulmuşsun, bunu da riske at, bize
ihbar et.” Kimseyi rızkıyla imtihan edemezsiniz, etmemelisiniz. Sıkıntı burada,
buna kafanızı yorun biraz. Çobanın gönlü olunca tekeden süt sağar, burada
gönlünüz yok.
“Küçük ve orta ölçekli işletmeler” dedi iktidar sözcüsü. Niye öyle
biliyor musunuz? Sanki hani büyükler bu konuda sütten çıkmış ak kaşık. Sebebi
şu: Taşeronlaştırdınız. Taşeron firma, 50 işçili bir iş yeri gibi gözüküyor
istatistiklerde de ondan. İnsan biraz özenle çalışır. Yani, sayın başkan
vekilleri, insan canının söz konusu olduğu bir mevzuda buraya göndereceğiniz
hatibe hiç olmazsa verileri tahrif etmemesi konusunda bir uyarıda bulunun. Bu,
büyük bir sorumsuzluktur arkadaşlar.
Taşeronlaştırmayı -Sayın Sağlık Bakanı buradaydı- bakın ne duruma
getirmişsiniz: Esas iş, ana iş diye tarif edilen işlerde taşeronlaştırma
yapılamaz ama siz, Çapa’da, İstanbul Üniversitesinde önce güvenlik diye
başlamışsınız, sonra temizlik, sonra servis derken artık hemşireler,
laborantlar ve röntgen teknisyenlerini de taşerona çalıştırtıyorsunuz. Sağlığın
taşeronu olmaz. İşte Sayın Domaç burada; yalansa, eksikse kalksın desin,
inmeden hepinizden özür dileyeceğim.
Şimdi, 3 bin tane taşeronlaşmış…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözünüzü bağlayınız.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Teşekkür ederim.
Bunları da bu işçilerin aldığı mahkeme kararını aleyhlerinde
kullanarak kapının önüne koyuyorsunuz. Dün buraydılar, beraber basın açıklaması
yaptık, bakanla görüştük. Ama bu ayın sonunda sizin bu taşeronlaştırma
vicdansızlığınız yüz aileyi daha ekmeksiz bırakacak. Oradan yükselecek
bedduaları düşünmek bile istemiyorum, düşünmesi gereken sizsiniz.
Olay budur arkadaşlar. Sizin eğer bu işe niyetiniz ve gönlünüz
varsa yapmanız gereken şey iki:
Bir: Bu verileri tahrif etmeyeceksiniz, doğru okumayı
bileceksiniz, eğer kasıt yoksa cahillik var.
İki: Bu taşeronlaştırma belasından ve vebalinden kendinizi uzak
tutacaksınız.
Bütün Genel Kurula saygılarımı sunuyorum. Teşekkür ederim. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Önder.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Önergemizle ilgili bir konuyu
yanlış anlaşılmaya meydan vermemek açısından açıklığa kavuşturmak istiyorum.
Sayın İzzet Çetin, vermiş olduğu Meclis araştırma önergesinde işçilerimizin
önceliğinin yüksek gelir getiren bir iş olduğunu ifade ederek, işçi sağlığı ve
güvenliği konularının işverenlerin de etkisiyle ikinci plana atıldığı yönünde
bir gerekçe önergesine koymuş durumda. İşverenler, doğal olarak, doğal derken
kendi açılarından olayı değerlendirdiklerinde işçi sağlığı ve güvenliği konusu
ilave yatırımı gerektirdiği için işçi sağlığı ve güvenliği konusunda işçiye
böyle bir güvenceyi vermekten kaçınabilmektedir. Bunu verebilen işverenler var,
vermeyen işverenler var. Bu nedenle, bu noktada devlete görev düşmektedir.
Devletin yapması gereken görevin ortaya konulması amacıyla vermiş olduğumuz bir
önergedir; doğrudan doğruya işçilerin işçi sağlığı ve güvenliğine sahip
olmasını amaçlayan, bunun önündeki engellerin tespit edilerek kaldırılmasını
amaçlayan bir önergedir.
Bir yanlış anlaşılmaya meydan vermemek açısından bu açıklamayı
yapma ihtiyacı duydum.
Teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
Önerinin aleyhinde Bursa Milletvekili Necati Özensoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Özensoy.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu, işçi sağlığı ve güvenliğinde yaşanan
sorunların araştırılması hakkındaki grup önerisinin gündeme alınmasıyla alakalı
konuyla ilgili söz almış bulunuyorum. Her ne kadar aleyhte de söz almış olsak,
İç Tüzük gereği iki aleyhte, iki lehte söz olduğundan dolayı, bu önerinin de
oylanmasında lehte oy kullanacağımızı da başından ifade etmek istiyorum.
Tabii, iş sağlığı ve iş güvenliğinin önemi konusunda burada
birtakım rakamlar da konuşuldu. İktidar partisi temsilcisi arkadaşımızın,
zannediyorum şimdi vereceğim rakamlar da aynı kaynaklardan aldığımız rakamlar,
ama nedense -biraz önce söylendiği gibi- bu rakamları böyle birtakım şeylerle
değiştirerek farklı anlamlar çıkarttığını düşünüyorum.
2010 Yılı İş Kazası SGK Raporu. Bakın burada “İstatistiğe göre
2010 yılında meydana gelen 62.903 iş kazası sonucu 1.434, tespit edilen 533
meslek hastalığı sonucu 10 olmak üzere 1.444 işçi hayatını kaybetti. İş
kazaları sonucu 1.976, meslek hastalıkları sonucu 109 olmak üzere 2.085 kişi
sürekli iş göremez hâle geldi. 2009 yılında 64.316 iş kazası meydana gelmiş ve
1.171 kişi hayatını kaybetmiş, 1.668 kişi sürekli iş göremez hâle gelmişti.
Tespit edilen 429 meslek hastalığı sonucu 217 kişi iş göremez hâle gelmişti. İş
kazası sonucu ölüm yüzde 24 arttı.” diyor buradaki SGK raporu. Yani resmî
belgeyi gösteriyorum size.
Şimdi, ha, şunu da ifade edelim buradan: Yani böyle, yüzdelerle,
sayılarla birtakım şeyleri de bu anlamda kıyaslamanın da çok da doğru
olmayacağını ifade ediyorum ama sonuçta, bütün bu rakamlar aşağı veya yukarıda
çıkıyor olsa, sonuç itibarıyla Türkiye’de yaşanan iş kazaları ve meslek
hastalıkları sonucunda hayatını kaybeden vatandaşlarımızın ve yine iş göremez
hâle gelen vatandaşlarımızın binlerce sayıda olduğu bir vakıadır. Sonuç
itibarıyla da bunun Türkiye Büyük Millet Meclisini ilgilendiren bir konu
olduğu, yine burada konuşan hatiplerin ifade ettiği gibi eğer birtakım
tedbirler, birtakım kanunlar çıkarılacaksa da bu Mecliste çıkacağı için de
bunun Meclis tarafından bir araştırma komisyonu oluşturularak, bu araştırma
komisyonunun da yine tespitleriyle birlikte bu kanunların çıkmasında da fayda
var diye düşünüyorum.
Şimdi, bundan beş gün önce İstanbul’da bir kaza oldu. Çadırda
yaşayan işçilerimizden 11 vatandaşımız hayatını kaybetti. Ben de onlara
Allah’tan rahmet diliyorum. Bunun üzerine yine yetkililerimiz, Sayın Başbakan,
işte, bakanlar, Sayın Çalışma Bakanı, yerine giderek incelemeler yaptı. İşte,
bununla ilgili teftişler olacağını ifade ettiler. İşte, “Kazadır, vesairedir…”
gibi konuşmalar… Bakın, bugün aradan dört beş gün geçti. Şimdi, size resimler
göstereceğim. Bu resimler… Sayın Bakan, özellikle, bu, TOKİ’den sorumlu Sayın
Bakanımız burada, bu resimleri de… Gerçi bakmıyor, sohbet ediyor sayın grup
başkan vekiliyle ama o kazadan sonra, Bursa’daki o meşhur Doğanbey kentsel
dönüşümüyle ilgili çalışan işçilerin yaşadığı yerlerin fotoğrafları burada.
Bakın, İstanbul’da yaşanan kazadaki ölen vatandaşlarımızın, işçilerimizin
yaşadığı yerlerin, aynı şekilde hem de TOKİ’nin ihaleye verdiği, “TOKİ’nin
kentsel dönüşümü” adı altında yapılan işçilerin çalıştığı yerlerin fotoğrafları
burada.
Şimdi, olay olduktan sonra, testi kırıldıktan sonra testiyi tamir
etmek mümkün değil. Bir olay olmuş İstanbul’da, bir facia gerçekleşmiş ama
bunun üzerine Türkiye’nin birçok yerinde -işte, burada size gösterdiğim
resimlerde olduğu gibi- üstelik resmî ihalelerin yapıldığı bu tür yerlerde
çalışan işçilerin iş sağlığı ve iş güvenliğiyle alakalı durumlar ortadayken,
sadece kazanın olduğu yerde birtakım çalışmalar, işte, kazayı yapanları,
müsebbipleri bularak onları burada cezalandırmanın da bir anlamının olmadığını
düşünüyorum. Yani aslolan, iş kazası olmadan önce bu önlemleri almak, aslolan,
meslek hastalığına tutulmadan önce bu önlemleri almaktır diye düşünüyorum.
Şöyle biraz geriye giderek de yine hafızamızı yoklayıp, olan
kazalardan sonra da -şimdi bugünlerde konuşulduğu için- neler yapıldığını,
neler yapılacağını da yine size bir örnekle burada ifade etmek istiyorum.
İşte, burada, Sayın Hatibin konuştuğu gibi, maden kazalarından
sonra da ifade edildi: “Bunun üzerinden siyaset yapılmaz.” Doğru, acılar
üzerinden siyaset yapılmaz ama bunun da bir sorumluluğu olması lazım. Yani
birileri buna sebep olduysa, bu kazalara sebep olduysa, bu kazaların da
sorumluluğunu taşıyan birilerinin olması lazım. O günlerde Sayın Başbakan şöyle
diyordu: “Üzgünüz milletçe, acımız büyük ama yörenin insanları arasında bu tür
olaylara alışıldı -yani maden kazalarına alışıldı- Allah’tan geldi, ne
yapalım?” diyordu. Doğru bütün söyledikleri ama bütün bunlar olmadan önce
birileri tedbir almadıysa, birileri ihmal ettiyse, bunların sorumlularına, bu
işin ihmalini, olayı ortaya koyanlara peki nasıl cezalar verildi?
Şimdi, bakın, Bükköy’de vefat eden 19 vatandaşımızın… O maden
kazasından sonra biz oradaydık, Sayın Enerji Bakanımız -geldi, gitti- kendileri
de oradaydı, o gün Çalışma Bakanı olan Sayın Bakanımız da oradaydı. Biz oraya
sadece oradaki vatandaşlara gözükmek için, biz de geldik demek için gitmedik; o
olayın, o kazanın nasıl olduğunu oralarda soruşturduk, Çalışma Bakanlığında
birtakım araştırmalar yaptık.
Bakın, o kaza olmadan önce yine Çalışma Bakanlığının müfettişleri
9/6/2009 tarihinde oraya giderek teftişte bulunuyorlar, tutanak düzenliyorlar.
Bu tutanaktaki tespitleri, işte havalandırma sistemlerinden tutun da riskleri
belirleyen sağlık, güvenlik dokümanlarını hazırlıyorlar, ocak şartlarına göre
hazırlanmış tahkimat yönergesinin olmadığını vesaire uzun uzadıya bir tutanak
düzenleyip tebliğ ediyorlar. Altı ay içerisinde eğer bu eksiklikler
giderilmezse bu ocağın kapatılacağına dair de yazı yazıyorlar. Ama aradan altı
ay geçince, bakın, oraya bu iş müfettişleri maalesef giremiyorlar. Sebebi ne?
Çalışma Bakanlığının çıkardığı bir yönergede, ödenek yokluğundan dolayı
teftişlerin durdurulması sebebiyle. Bu teftişi yapan müfettişler orada o
kazadan önce eğer bu eksikliklerin yapılıp yapılmadığını tespit etmiş olsalardı
-ki bu eksiklikler yapılmamış kazadan sonra yapılan tespite göre- oradaki o
olay, o kaza gerçekleşmeyecekti.
Şimdi buradan soruyorum: Bu Bükköy Madencilikteki kazanın
müsebbibi, en az iş yeri sahibi kadar, bu tedbirleri almayan iş yeri sahibi
kadar Hükûmetin de sorumluluğu var mıdır, yok mudur? Ben bunu geçtiğimiz
dönemde yine kürsüden ifade etmeme rağmen Çalışma Bakanlığında herhangi bir
soruşturma, herhangi bir araştırma yapıldığına da şahit olmadım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
NECATİ ÖZENSOY (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Bir kez daha buradan, ben, bu olayın zaman aşımı olmadan, bu
kazalara bir daha böyle ihmaller olmaması açısından, bu ihmalleri yapanlar
kimse bunlara da, bu sorumlulara da gerekli cezaların verilmesi noktasında da
bir kez daha suç duyurusunda bulunuyorum.
Bu araştırma önergesinin de gerçekten önemli olduğunu ve gündeme
alınması gerektiğini ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özensoy.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı...
BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.55
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.09
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN
(Ankara), Mustafa HAMARAT (Ordu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
79’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Şimdi gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.
VIII.- SEÇİMLER
A)
Komisyonlara Üye Seçimi
1.- (10/108, 155, 156, 157,
158, 159, 160) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi
BAŞKAN – Bilgi Toplumu Olma Yolunda Bilişim Sektöründeki
Gelişmeler ile İnternet Kullanımının Başta Çocuklar, Gençler ve Aile Yapısı
Üzerinde Olmak Üzere Sosyal Etkilerinin Araştırılması Amacıyla Kurulan
(10/108,155,156,157,158,159,160) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
üyeliklerine siyasi parti gruplarınca gösterilen adayların listesi bastırılıp
sayın üyelere dağıtılmıştır.
Şimdi, listeyi okutup, oylarınıza sunacağım:
Adı, Soyadı Seçim
Çevresi
AK PARTİ (10)
Necdet ÜNÜVAR Adana
Gökcen ÖZDOĞAN ENÇ Antalya
Ali ERCOŞKUN Bolu
İdris ŞAHİN Çankırı
Sermin BALIK Elâzığ
Fazilet DAĞCI ÇIĞLIK Erzurum
Mehmet ERDOĞAN Gaziantep
Mehmet MUŞ İstanbul
Yıldırım Mehmet RAMAZANOĞLU Kahramanmaraş
İlhan YERLİKAYA Konya
CHP (4)
Aykan ERDEMİR Bursa
Erdal AKSÜNGER İzmir
Haydar AKAR Kocaeli
Aytuğ ATICI Mersin
MHP (2)
Ruhsar DEMİREL Eskişehir
Reşat DOĞRU Tokat
BDP (1)
Erol DORA Mardin
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.
Meclis araştırması komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin
15/3/2012 Perşembe günü -yani bugün- saat 16.00’da Halkla İlişkiler Binası B
Blok 2’nci kat 4’üncü Banko’da bulunan meclis araştırması komisyonları toplantı
salonunda toplanarak başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını
rica ediyorum. Komisyonun toplantı yer ve saati ayrıca plazma ekranda da ilan
edilmiştir.
Şimdi, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan, Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Dünkü birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun
olarak görüşülen tasarının birinci bölümünde yer alan 3’üncü madde de kabul
edilmişti.
Şimdi bu bölümde yer alan diğer maddeleri, varsa önerge
işlemlerini yaptıktan sonra oylarınıza sunacağım.
4’üncü madde üzerinde toplam üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 4'üncü maddesinin 3'üncü fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
D. Ali Torlak Ali Halaman Sadir Durmaz
İstanbul Adana Yozgat
Alim
Işık Muharrem
Varlı
Kütahya Adana
(x) 180 S. Sayılı Basmayazı
14/03/2012 tarihli 78’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.
(3) Uygulama sırasında Bakanlık, TOKİ veya İdare tarafından talep
edilmesi halinde, hak sahiplerinin de görüşü alınarak, riskli alanlardaki
yapılar ile riskli yapılara elektrik, su ve doğalgaz verilmez ve verilen
hizmetler kurum ve kuruluşlar tarafından durdurulur.
TBMM Başkanlığına
180 sıra sayılı kanun tasarısının, 4. Maddesinin 1. fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Bakanlık veya İdare, riskli alanlarda, riskli yapıların
bulunduğu taşınmazlarda ve rezerv yapı alanlarında sakınım planları
doğrultusunda hazırlanan eylem planlarında öngörülen süre dâhilinde proje ve
uygulamaları yapar veya yaptırır. Bu süreçte her türlü imar ve yapılaşma
işlemlerini geçici olarak durdurur. Bu kanun kapsamındaki proje ve uygulamalar
süresince her türlü imar ve yapılaşma işlemlerini geçici olarak
durdurabilir."
Sırrı Süreyya Önder Nazmi Gür Altan Tan
İstanbul Van Diyarbakır
Erol Dora Özdal Üçer Mülkiye Birtane
Mardin Van Kars
Ertuğrul
Kürkcü Pervin
Buldan
Mersin Iğdır
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 Sıra Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun Tasarısının 4. maddesinin “3’üncü” fıkrasının
madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Prof. Dr. Haluk Eyidoğan Yıldıray
Sapan İhsan
Kalkavan
İstanbul Antalya Samsun
Müslim Sarı Haydar Akar Ali Sarıbaş
İstanbul Kocaeli Çanakkale
Mahmut
Tanal
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon bu son okuttuğum önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS
GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Tanal konuşacak efendim.
BAŞKAN – Sayın Tanal, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Madde, tasarrufun kısıtlanması… Tabii, madde, okuduğumuz zaman,
tüm yetkileri TOKİ’ye ve Bakanlığa vermiş durumda ancak ben söze, Anadolu’da
çok güzel bir söz var, “Mal canın yongasıdır.” diye… Burada Ceza Kanunu’yla
halkı sindirmek, korkutmak amacıyla evinden çıkarılması… Gerçekten bu söz tam
cevap veriyor. Aynı zamanda bir İngiltere eski başbakanının söylediği bir söz
var: “En fakir adam kendi küçük evinde Kraliyetin bütün kuvvetlerine meydan
okuyabilir. Bu küçük ev sallanıyordur, çatısı akıyordur, rüzgâr içinden
geçiyordur, yağmur girebilir, fırtına girebilir ancak İngiltere Kralı giremez,
bütün kuvvetleri o harabe küçük evin eşiğinden girmeye cesaret edemez.” Ve bu
sözden sonra bu tasarıya baktığımız zaman, gerçekten tüm yetkiler hem
Bakanlıkta hem TOKİ’de bütünleşmiş durumda, TOKİ bununla birlikte mülkiyet
hakkını sona erdirmiş durumda.
Mülkiyet hakkı için ne diyoruz biz? “Bütün hürriyetlerin
teminatıdır.” diyoruz; “Mülkiyet hakkı, hayat, sağlık, düşünce ve fikir
hürriyeti gibi insanın doğasında mevcut olan dokunulmaz, vazgeçilmez,
sınırlanamaz bir haktır.” diyoruz. Bu açıdan olaya baktığımız zaman, gayet
rahat “Kat mülkiyetine çevrilmiş olan bir yerin hem elektrik hem su hem doğal gaz
hizmetleri verilemez.” deniliyor, “Bu hizmetler ilgili kurum ve kuruluşlar
tarafından durdurulur.” deniliyor. Sayın Bakan, bu, sözleşme özgürlüğünün hangi
ilkesiyle bağdaşır, bunu size sormak isterim.
İki: Bu aynı zamanda kamu yararıyla eğer oluyor ise kamu yararı
nedir? Kamu yararı idare hukukunun bir kavramıdır ancak kamu yararının burada
bir tanımı da yoktur; bu, idari yarar mı, kamu yararı mı, mali yarar mı,
devletin yararı mı? Yani siz bunu hangi kapsama sokuyorsunuz?
Planlarla ilgili olaya biz baktığımız zaman değerli arkadaşlar,
aynı zamanda merkezî yönetime yerel yönetimlerin yerine geçerek planlamayı
parsel düzeyine kadar düzenleme yetkisini vermektedir. Böylece yerel
yönetimlerin yasayla kendilerine verilen planlama yetkilerini yerel ihtiyaçlarına
göre kullanmalarını olanaksız duruma getirmektedir. Yerel yönetimleri ortadan
kaldırmaya ya da etkisiz kılma amacına yönelik ve tüm ülkedeki alanların,
belediye sınırları içindeki ve belediye sınırları dışındaki alanlar bakımından,
sürekli, görev ve yetkilerin merkezî yönetime bırakılmasını yerinden yönetim
ilkesiyle nasıl bağdaştırabileceksiniz? Bu bir nevi, tüm belediyeleri, tüm
mahallî idareleri, hepsini kapatma anlamına gelir; hâlbuki bu belediyeler
Anayasa’mızın 123, 125 ve 127’nci maddesi uyarınca tüm yetkilerini, görevlerini
Anayasa’dan almış bir durumda. Aynı zamanda bu kanunla siz “Efendim, şu şu şu
kanunlar uygulanmaz.” diye bir liste sunuyorsunuz. Yasama organı boş işlerle
uğraşmaz, yasama organının yapmış olduğu yasalar ülkede tatbik edilmek için
konulur. Yani bu kanunla “Şu şu şu hükümler uygulanmaz.” demek yasama organının
daha önce yapmış olduğu yasaların boş, fuzuli amacını taşır ki, bu, yasama
faaliyetiyle bağdaşan bir husus değil.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
Anayasa’mızın 91’inci maddesi uyarınca kanun hükmünde kararnameyle kuruldu.
Anayasa’mızın 91’inci maddesi uyarınca “Kanun hükmünde kararnameler ivedilik ve
öncelikle Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilir.” denilir.
Benim Sayın Bakandan istirhamım şu: Milletvekiliyken etmiş olduğu
yemin uyarınca… Çünkü oradaki yemin hukuk devleti üzerine edilen bir yemindir.
Hukuk devleti olan ülkelerde… Kanun hükmünde kararnamelerin Anayasa’mızın
91’inci maddesi uyarınca ivedilik ve öncelikle görüşülmesi lazım ve
kanunlaşması lazım. Sizin Bakanlığınız hâlen askıda bir bakanlıktır, işlemleri
hâlen topal yürütülmektedir. Eğer, biz mevcut olan bu düzenlemelerin sakat
doğmasını istemiyor isek ilk önce Bakanlığın kuruluş yasası kanun hükmünde
kararnameyle düzenlendiği için bunun Parlamentoya getirilmesi lazım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum, iyi günler diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tanal.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Başkanım, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Önergeyi oylamaya sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma saati:
15.21
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.33
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN
(Ankara), Mustafa HAMARAT (Ordu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
79’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
180 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde
verilen, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı göremiyorum ben.
Elektronik cihazla oylama yapacağız.
Bir dakika süre veriyorum,
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 15.36
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.47
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN
(Ankara), Mustafa HAMARAT (Ordu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
79’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
180 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde
verilen, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul
edilmemiştir.
Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
180 sıra sayılı kanun tasarısının, 4. Maddesinin 1.fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Bakanlık veya İdare, riskli alanlarda, riskli yapıların
bulunduğu taşınmazlarda ve rezerv yapı alanlarında sakınım planları
doğrultusunda hazırlanan eylem planlarında öngörülen süre dâhilinde proje ve
uygulamaları yapar veya yaptırır. Bu süreçte her türlü imar ve yapılaşma
işlemlerini geçici olarak durdurur. Bu kanun kapsamındaki proje ve uygulamalar
süresince her türlü imar ve yapılaşma işlemlerini geçici olarak
durdurabilir."
Sırrı Süreyya Önder (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS
GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Önder konuşacak.
BAŞKAN – Sayın Önder buyurunuz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
dün okumadan, dinlemeden katılmamışlardı ama bugün Sayın Bakan dikkatle okuyor
bakıyorum, teşekkür ederiz.
Şimdi, meselenin afetle ilgisi sadece yasanın kendisi. Yasanın
kendisi gerçekten bir afet demiştik dün. Yaklaşık, totalini aldığımızda on bin
kelimenin içinde 8 kere afet kelimesi geçiyor, gerisi gelmekte olan bir talanın
habercisi.
Şimdi burada bir noktaya dikkatinizi çekip, başka bir şeyden
haberdar etmek istiyorum. Uygulanmayacak mevzuat, madde 9 kısmında diyor ki:
“Bu Kanun uyarınca yapılacak olan plânlar -falanca tarihli, falanca sayılı-
İmar Kanununda ve imara ilişkin hükümler ihtiva eden özel kanunlar da dâhil
olmak üzere diğer mevzuatta belirtilen kısıtlamalara tabi değildir.” Bu, aynı
zamanda Anayasa Mahkemesinin bozacağı da yerdir arkadaşlar. Size bugünden
söylüyorum, kayıtlara da geçsin, Anayasa Mahkemesi buradan bozacaktır, yaşayacağız
göreceğiz eğer hukuk kaygısı taşırlarsa. Biz gidemiyoruz sayıdan dolayı, CHP
sanırım bu konuda üzerine düşeni yapacak.
“Bu Kanuna tâbi riskli yapılar, riskli alanlar ve rezerv yapı
alanları hakkında 7269 sayılı Kanunun uygulanıyor olması bu Kanunun uygulanmasına
engel teşkil etmez.” Bu da bozacağı ikinci yer.
Peki, siz burada, Komisyona gidene kadar Hükûmetin hazırladığı
tasarıda, zeytinciliğin ıslahı hakkındaki kanunu, Orman Kanunu’nu, afete maruz
bölgeye ilişkin hükümleri saklı kalmak kaydıyla daha önceki afet kanununu, Millî Savunma Bakanlığı iskân
ihtiyaçları için sarfiyat icrası ve bununla ilgili kanunu, Askeri Yasak
Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu’nu, Turizmi Teşvik Kanunu’nu, Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nu, Kıyı Kanunu’nu, Mera Kanunu’nu, Yıpranan
Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak
Kullanılması Hakkında Kanunu’nu ve Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nu,
hepsini mülga sayıyorsunuz, diyorsunuz ki: “Eğer bu kanunlarda bu yasanın uygulanmasına
engel bir hâl varsa bunlar geçerli değil, bunların tümü mülgadır.” Aslında göreceli de olsa demokrasiyi tasfiye
edip, direkt totaliter bir yapıyı inşa etme anlamına gelir. Bu kanunların
hiçbirisi, sizin bir kalemde, buna mani bir hâl varsa geçerli değildir
diyeceğiniz bir anlayışla ele alınamaz fakat zurnanın detone olduğu bir yer
var. Şimdi Sayın Bakana soruyorum: Bu kadar kanunları saymışsınız,
tariflemişsiniz -aynı zamanda iktidarın grup başkan vekillerine de soruyorum-
şöyle bir şey eklemişsiniz, işte zurna burada detone; diyorsunuz ki: “Geri
görünüm ve etkilenme bölgeleri bakımından 18.11.1983 tarihli ve 2960 sayılı
Boğaziçi Kanunu’nun bu kanunun uygulanmasını engelleyici hükümleri.” Her şeyi
kaldırdınız, bunu özel olarak… Bak, Kıyı Kanunu bunun içinde, o geri görünüm
dediğiniz yerde bir sürü askerî tesis var, ilgi alanımız gereği biliyoruz,
onlar bunun içinde. Şimdi, tekrar bunu hangi müteahhit sokturdu? Orada ne
planlanıyor? Üçüncü köprüyle bağlantılı hangi rant alanlarında “Aman başımız
ağrımasın, aman işlerimiz seri yürüsün...” Siz bütün Türkiye’yi ya rezerv alanı
olarak tarifliyorsunuz ya risk alanı olarak ya afet bölgesi. Bundan azade bir
santimetrekarelik bir vatan toprağı yok. Peki niye bunu ayrıca zikrediyorsunuz?
Bunun burada iş yapacak olan müteahhitleri bu yasama yılı boyunca izlemeye
başlayacağım, hele kime buradan ne verilecek de işi kolaylaştırılıyor?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Önder.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Bu zurnanın detone olduğu yer
buradır. Afetse bu zihniyetin kendisi büyük bir afettir, dikkatinize sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Önder.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama istiyorsunuz.
Yoklama talebini yerine getireceğim.
Sayın Eyidoğan, Sayın Akar, Sayın Yılmaz, Sayın Ekinci, Sayın
Altay, Sayın Seçer, Sayın Tanal, Sayın Kart, Sayın Öz, Sayın Dibek, Sayın
Akova, Sayın Yüksel, Sayın Dinçer, Sayın Fırat, Sayın Ören, Sayın Canalioğlu,
Sayın Serindağ, Sayın Moroğlu, Sayın Sarı, Sayın Yüceer.
Üç dakika süre veriyorum yoklama için.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180) (Devam)
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 4'üncü maddesinin 3'üncü fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
D.
Ali Torlak (İstanbul) ve arkadaşları
(3) Uygulama sırasında Bakanlık, TOKİ veya İdare tarafından talep
edilmesi hâlinde, hak sahiplerinin de görüşü alınarak, riskli alanlardaki
yapılar ile riskli yapılara elektrik, su ve doğalgaz verilmez ve verilen
hizmetler kurum ve kuruluşlar tarafından durdurulur.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS
GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Evet.
Sayın Işık, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerine
vermiş olduğumuz bir önerge için söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tasarının 4’üncü maddesi tasarrufların kısıtlanmasıyla ilgili bir
bölümden oluşmakta ve bu önergemizde “Uygulama sırasında Bakanlık, TOKİ veya
idare tarafından talep edilmesi hâlinde riskli alanlardaki yapılar ile riskli
yapılara elektrik, su ve doğal gaz hizmetleri verilmez ve verilen hizmetler
ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından durdurulur.” şeklindeki maddeye,
vatandaşın, yani “hak sahiplerinin de görüşü alınarak” ilavesini yaptık. Aksi
takdirde, bugün Simav depremi nedeniyle yaşanan zulüm, bundan sonra bu
bölgelerde yaşanacaktır.
Yarın son günü değerli milletvekilleri. Şu anda binden fazla orta
hasarlı binanın elektrik, su ve diğer enerji kaynakları kesiliyor.
Kaymakamlığın talimatıyla, yarına kadar bu işlemleri bitirmeyenlerin hepsi
sokakta. Vatandaşın rızası yok, kalacak evi yok, dolayısıyla bu zulüm bugün
Simav’da devam ediyor, yarın başka yerde devam edecek. Hiç olmazsa vatandaşın
rızasını alıp belli bir süre, başka bir alternatifi olmayanlara yeni haklar
tanınarak bunun esnekleştirilmesini istedik, ama eminim yüce Genel Kurul bunu
dikkate alacaktır.
Değerli milletvekilleri, bu vesileyle 19 Mayıs 2011 tarihinde
yaşanan ve Simav’daki etki alanı içerisindeki yaklaşık on altı bin konutun
yüzde 55’inin hasar gördüğü bir depremde… Dün Sayın Bakana sorduğumuz soru
üzerine “Van’a ne yapılacaksa Simav’a da yapılacak.” şeklindeki sözü üzerine
birkaç hatırlatmayı Sayın Bakana yapmak istiyorum. Değerli Bakanım, sizin iyi
niyetinizden en ufak şüphemiz yok, kesinlikle iyi niyetli olduğunuzu biliyorum
ama Sayın Başbakan Yardımcısının size “Her şey yapılacak.” diye ilettiği notun
doğru olmadığını ifade etmek istiyorum.
Bir defa, Simav’daki hafif hasarlı bina sahiplerine verilen 750
TL’lik yardım, Van’da 1.250 lira olmuştur.
İki: Orta hasarlı binalar için verilmesi öngörülen 12 bin TL’lik
kredi bugüne kadar verilmemiştir ve yarın bu insanların evlerinin elektriği ve
suyunun kesilmesinin son günüdür. Şu anda bir ıstırap yaşanmaktadır.
Onun dışında, bugün, ötelenen vergi ödemelerinin son günüdür. Şu
anda Simav’daki tüm esnaf perişandır. Gerek 6111 sayılı Kanun’la yaptığımız
yapılandırmalardan dolayı zamanı gelmiş ödemeler gerekse deprem nedeniyle
bugüne kadar ötelenmiş olan vergilerin tamamı defaten istenmektedir. 25 bin
liradan tutun, 150 bin liraya kadar ödemesi olan insanlarımız vardır ve bugüne
kadar, kış mevsimi nedeniyle bu esnaf zaten çalışamamış, iş yerine girememiş,
çoluğu çocuğu dışarıda, bunlarla ilgili uğraşırken bu işlere zaman ayıramamış,
şimdi, gelmiş, dayanmış ve yarın ne yapacağını bilmeyen bir kitleyle karşı
karşıyayız. Dolayısıyla, bunun derhâl yirmi dört aya kadar taksitlendirilerek
yeniden yapılandırılması talebi vardır. Bu vesileyle bunu buradan sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Diğer taraftan, Sayın Başbakan Yardımcısının “Her şey yapılacak.
Van’a ne yapıldıysa Simav’a da, Kütahya’ya da yapılacak.” dediği ve Maliye Bakanının,
2 milyar lira, Sayın Başbakanın talimatıyla ödenek ayırmakla övündüğü, Van’da
çalışan kamu personeline verilen ek ödemenin Simav’da çalışan, depremde gece
gündüz fedakârlıkta bulunan vatandaşlarımıza yapılmadığını bir kez daha
hatırlatıyorum. İlgili soru önergemize Maliye Bakanından gelen 2 Mart 2012
tarihli yazıda, maalesef, Simav’da yaşanan depremin şiddetinin düşük olması
nedeniyle bu tür ödemenin yapılamayacağı söylenmiştir. Sayın Bakanım, bunlar
devletin memurudur. Van’da da devletin memurudur, Simav’da da devletin
memurudur. Yirmi dört saat bu insanlar çalıştı, bunların emeğini vermeniz
lazım. Van’da hayvanı ölen vatandaşlarımıza verdiğiniz yem desteği
Simav’dakilere verilmemiştir. Van’da orta hasarlılara verilen 15 bin TL
Simav’da verilmemiştir. Simav’daki TOKİ konutları Van’da daha ucuz
verilmektedir.
Saygılar sunuyorum, önergemize desteğinizi bekliyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Kabul edilmiştir efendim.
BAŞKAN – Pardon, affedersiniz tekrar oyluyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilmiş bu önerge doğrultusunda 4’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 4’üncü madde önergeyle birlikte
kabul edilmiştir.
5’inci madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 5’inci maddesinin 1’inci fıkrasının
son cümlesinde yer alan “yapılabilir” ifadesinin, “yapılır” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
D. Ali Torlak Ali Halaman Sadir Durmaz
İstanbul Adana Yozgat
Mehmet
Erdoğan Mesut
Dedeoğlu
Muğla Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
180 sıra sayılı kanun tasarısının 5. Maddesinin 1. Fıkrasında
geçen ”yapılabilir” ibaresinin “yapılır” olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Sırrı Süreyya Önder Nazmi Gür Altan Tan
İstanbul Van Diyarbakır
Erol Dora Özdal Üçer Mülkiye Birtane
Mardin Van Kars
Ertuğrul Kürkcü Pervin Buldan Demir Çelik
Mersin Iğdır Muş
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 Sıra Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun Tasarısının 5. maddesinin “1’inci” fıkrasının
“2’nci” cümlesinin sonunda yer alan “yapılabilir” ibaresinin “yapılır” şeklinde
değiştirilmesini; “2’nci” fıkrasının “(2) Birinci fıkrada belirlenenler dışında
olup riskli yapıyı kullanmakta olan kişilere de birinci fıkra hükümleri
uygulanır ve ayrıca enkaz bedeli ödenir.” şeklinde değiştirilmesini; “3’üncü”,
“4’üncü” ve “5’inci” fıkraların madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif
ederiz.
Prof. Dr. Haluk Eyidoğan Yıldıray Sapan Ali Sarıbaş
İstanbul Antalya Çanakkale
İhsan Kalkavan Haydar
Akar Müslim
Sarı
Samsun Kocaeli İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS
GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Müslim Sarı, efendim.
BAŞKAN – Sayın Sarı, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MÜSLİM SARI (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, 180 sıra sayılı Yasa Tasarısı’yla ilgili
düşüncelerimi açıklamak üzere 5’inci maddesindeki önerge çerçevesinde söz almış
bulunuyorum.
Bir defa yasanın geliş şekli en büyük eleştiri konularından biri.
Bu yasanın çok ciddi bir mali yük oluşturacağı ya da bütçe kalemleri ile gelir
artırıcı ya da gider azaltıcı birçok önemli ilişki içine gireceği açıktır ancak
bu yasanın bir Plan ve Bütçe Komisyonu olarak Plan ve Bütçe Komisyonunda
değerlendirilmemesini, bunun mali boyutunun ve mali portresinin
çıkartılmamasını çok büyük bir eksiklik olarak görüyorum Sayın Bakan.
Sayın Bakana sormak istiyorum: Bu yasanın mali dengeler üzerindeki
etkisi ne olacak? Bununla ilgili bir etki analizi yapıldı mı? Toplam bütçe
üzerindeki yükü ne olacak ya da bütçenin gelir ve gider kalemleriyle nasıl
ilişkilendirilecek? Biliyorsunuz bundan yaklaşık iki-üç ay önce 2012 mali yılı
bütçesini kabul ettik ve 2012 mali yılı bütçesi çerçevesi içerisinde yasanın
yaratacağı ne gibi etkilerin olacağını şu an için bilemiyoruz. Dolayısıyla,
bunun mali boyutunun öncelikle tartışılması ve bütçeye ne gibi bir yük
getireceği ya da gelir artıcı bir ilişkisi varsa ne tür bir gelir artışı
ilişkisi içinde olacağını tartışmamız gerekirdi ancak bu kanun yapma
tekniğindeki bozukluk, biliyorsunuz, yanlış ve usule uygunsuzluk, AKP
hükûmetlerinin genel olarak yaptığı bir şey. Dolayısıyla, bunu yadırgadığımı
bir Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olarak belirtmek istiyorum.
İkinci olarak söylemek istediğim şey şudur: Yasanın geneline
baktığımız zaman, kamu ile birey arasındaki hukuk ilişkileri açısından kamunun
çok güçlü bir pozisyonda tutulduğunu, buna karşılık bireysel hakların, hukuk
süjesi olarak bireylerin haklarının çok ciddi şekilde minimize edildiği ve en
aza indiğini yasanın bütün maddelerinde görmek mümkündür.
Aslında, 5’inci maddeye bakarsak bile, sırf 5’inci madde içinde
bile bunun genel yanlarını ve genel eğilimlerini görebiliriz. Örneğin, 5’inci
maddenin birinci fıkrasında, yıkımla ilgili olarak bir anlaşmadan
bahsedilmektedir ancak bu anlaşmanın içeriğiyle ilgili, yapılma yöntemiyle
ilgili herhangi bir açıklık ve belirginlik söz konusu değildir. Dolayısıyla,
sadece idarenin takdirine bırakılmış bir anlaşmadan bahsedilmektedir. Yine,
aynı şekilde “geçici konut veya iş yeri tahsisi veya kira yardımı yapılabilir”
ibaresi, söz konusu yasanın muhataplarıyla yapılabilir ibaresi bir belirginlik
içermemektedir. Dolayısıyla, idare, böyle bir anlaşmanın koşullarını ve
şartlarını, içeriğini, kimlerle anlaşma yapılıp yapılamayacağını açık bir
biçimde kullanabilmekte ve geniş bir takdir yetkisiyle karşı karşıya
bulunmaktadır. Bu, özel hukuk kişilerini ya da kat maliklerini ya da bu yasadan
etkilenecek olan kişilerin hukuk karşısında gücünün önemli ölçüde azaltıldığını
ve minimize edildiğini ya da en azlaştırıldığı göstermektedir.
Örneğin, 5’inci maddesinin ikinci fıkrası ki bu aslında
gecekonducularla ilgilidir, bunlara yapılacak yardımlar, bunlarla yapılacak
anlaşma ve bunların enkaz bedeliyle ilgili olarak yine açık hükümler yoktur ve
bu, ilgili bakanın önerisiyle, Bakanlar Kurulunun yetkisine bırakılmıştır. Yani
yıllardır buralara emek harcayan, buralarda yaşayan, buraların dokusunun bir parçası
olan gecekonducuların açık bir biçimde ayrı tutulması -5’inci maddesinin
birinci fıkrasıyla ayrı tutulması- hakkaniyete uygun değildir diye
düşünmekteyiz. Dolayısıyla, buradaki gecekonducularla ilgili geniş bir yetkinin
Hükûmete verilmesini de doğru bulmuyoruz. Burada da bir belirginliğin olması
kaçınılmaz gözükmektedir.
Hakeza, 5’inci maddenin geri kalan fıkralarına baktığımız zaman
üçüncü fıkrası, dördüncü fıkrası ve beşinci fıkrası, anlaşma sağlanmazsa eğer
kamu otoritelerinin yetkilerini, yıkım konusundaki yetkilerini düzenlemektedir.
Esasen anlaşmaya sadece bir fıkra atfedilip anlaşma dışındaki hükümlere üç
fıkra atfedilmesi bile aslında anlaşmayla yapılması gereken, uzlaşmayla
yapılması gereken bir yasanın, bunun ötesinde tamamen kamu otoritelerine yetki
geçirilmiş ve onların yetkileriyle birlikte yapılmış olduğunu, düzenlenmiş
olduğunu göstermesi açısından ilginçtir. Yasanın ruhunu ve bütün maddelerine
sinmiş olan yanını göstermesi açısından ilginçtir. Dolayısıyla, biz üçüncü,
dördüncü ve beşinci fıkraların çıkartılması, birinci fıkradaki anlaşmanın
içeriğinin objektif kriterlere göre tanımlanması, bu çerçevede belirli bir
sayının oraya konulması, bir nisabın konulması -ki bu nisabın üçte 2 olduğunu
düşünüyoruz, bu tartışılabilir- ve 5’inci maddenin birinci fıkrasının
cümlesinin sonunda idareye tanınan geniş takdir yetkisinin kısıtlanması ve
“yapılabilir”in “yapılır” olarak düzenlenmesi ve…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayınız.
MÜSLİM SARI (Devamla) - ...5’inci maddenin ikinci fıkrasında da o
kapsamdaki kişilerin, kişilere verilmiş olan Bakanlar Kurulu yetkisinin aynı
birinci fıkrada olduğu gibi düzenlenmesini talep ediyoruz ve önerilerimize
destek bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Sarı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Bu önergeleri
okutup birlikte işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemleri hâlinde ayrı
ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi okutuyorum, ikinci önergenin sadece imza sahiplerini
okutacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
180 sıra sayılı kanun tasarısının 5. Maddesinin 1. Fıkrasında
geçen ”yapılabilir” ibaresinin “yapılır” olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Sırrı Süreyya Önder (İstanbul) ve arkadaşları
Diğer önergenin imza sahibi:
D. Ali Torlak (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon bu okuttuğum iki önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS
GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
DEMİR ÇELİK (Muş) – Özdal Üçer…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Üçer.
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; değişiklik
önergesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu selamlıyorum.
Aslında, bu yasanın tümüne bakıldığında, bu yasa afetten zarar
görmüş kişilerin, kurumların zararını karşılamak yerine “Afetten nasıl rant
sağlanabilir ve bu konuda devlet otoritesi, kamu otoritesi nasıl araç olarak
kullanılabilir?”in hesabı yapılmaktadır. “Orman alanlarını nasıl yapılanmaya
açar, müteahhitlere satarım; depremde riskli bölge diye tanımlanan bölgeleri
nasıl rantabl olarak kullanabilirim?” hesabıyla yapılmakta olan bir yasa olduğu
için kesinlikle halkın faydasına olmayan bir yasadır.
En yakın afet ilimiz Van’da yaşandığı için aslında bu yasanın
fiilî uygulaması Van’da yapıldı. Bu yasa Van’da yaptıkları fiilî uygulamanın
yasal bir şekle bürünmesi için çıkarılmakta. Şimdi, Van neden afet bölgesi ilan
edilmedi? Çünkü afet bölgesi ilan edilmiş olsaydı, her kurumun, belediyelerin,
bakanlıkların, bakanlıklara bağlı kurumların kendi yaralarını sarabilmesi için
özel bütçe giderlerinin olması gerekecekti ve bu konuda zorunlu yatırımlar
olacaktı, zorunlu bütçeler oluşturulmuş olacaktı. Ama bunun yerine, keyfî bir
şekilde, vatandaşın vermiş olduğu yardıma bile el koyarak onu keyfî bir şekilde
kullanmanın hesabı yapıldı. Bunca zaman geçmesine rağmen “Konteynerlerde
kalmayan insan yok.” dendi. Peki, onca nüfus nereye gitti? Bunlar geldikleri
vakit nerede kalacaklar? Neden çıkarıldılar?
Evet, hasar tespitleri yapılıyor. Ama hasar tespitinde
Muradiye’de, Van milletvekillerinden Muradiyeli olan milletvekilinin yakınları
neden afetten zarar görmedikleri hâlde afetten zarar görmüş gibi bir uygulamaya
tabi kalıyorlar? Afetten zarar gördüğü hâlde dışarıda, soğukta, eksi 20 derece
çadırda barınmaya çalıştığı hâlde vatandaş neden afetten zarar görmemiş
muamelesi görüyor?
Yem yardımından bahsetti sayın vekilimiz. Evet, aslında yanlış bir
cümle kurgusu. Yani Van’da yapılanlar neden Simav’da yapılmıyor, İstanbul’da
yapılmıyor değil. Nasıl ki Simav’da bir şeyler yapılmadıysa, nasıl ki
İstanbul’da bir şeyler yapılmadıysa Van’da da bir şeyler yapılıyormuş gibi
gösterilip bir şeyler yapılmadı.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – El insaf ya! El insaf!
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Size cevap verip zamanı harcamak
gerekmediğini düşünüyorum.
Şimdi, peki, el insafsa, Muradiye’deki yardımları açıklar mısınız?
Neden Canik köyü en çok zarar görmüş köy olmasına rağmen o köyden çıkmış diye o
köylüye yem desteği verilmiyor? Bunun belgelerini dökeriz ama sizin için bir
anlam ifade etmez çünkü rant sağlamazsınız bundan.
Şimdi, vatandaşın vermiş olduğu milyonlarca lira kalem kalem
nereye harcandı bunun hesabını verebilecek misin? O zaman sana el insaf olur.
Açıklayabilirsen, ben senin el insafın karşısında istifa ederim eğer
açıklayabilirsen. Açıklayamazsan istifa etmeye hazır mısın?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – İstifa etme, etme. İyi arkadaşsın.
(AK PARTİ sıralarından gülüşmeler)
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Ben iyiyim, sen de iyi olsan keşke.
Değerli arkadaşlar, şimdi, tabii, insanların acısı size komik
geliyor. Gülün. Vanlılar da size gülecek, Kütahya Simavlılar da size gülecek,
İstanbul da size gülecek. Siz zaten gülünecek hâlinize…
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – İstismar etme.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Gülünç hâlinizle halka gülüyorsunuz ya, bu
halk size gülecek hem de katıla katıla gülecek.
Şimdi, hangi yolsuzluğu anlatsam
zaman yetmeyecek. “Esnafa yardım edilmiş” diyor. Hayır. Bakan tamamen bu
ihaleleri kendi yakınlarına vermiştir. Özellikle seçmiş olduğu -gelsin- hangi
ihale hangi şirkete ve hangi şahsa verilmiştir, bunları belgeleriyle birlikte
inceleyelim.
Şimdi…
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Belgeleri savcılığa ver.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Savcılığı da görevden alırsınız, merak
etmeyin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Savcılar da görevden alındı bu ülkede.
Selamlar. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Üçer, teşekkür ederiz.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – Gitme, gitme, belgeleri savcılığa
ver!
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Belgeleri versem sen yorgan yaparsın.
BAŞKAN – Kim konuşacak acaba?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Mehmet Erdoğan.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Erdoğan.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle
ilgili grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, bütün kanunlarda olduğu gibi iktidar alışkanlıklarından
vazgeçemiyor. Şimdi, kanun önünde herkes eşittir. Tasarıda “Anlaşma ile tahliye
edilen yapıların mâliklerine veya mâlik olmasalar bile kiracı veya sınırlı aynî
hak sahibi olarak bu yapılarda ikamet edenlere veya bu yapılarda işyeri
bulunanlara geçici konut veya işyeri tahsisi ya da kira yardımı yapılabilir.”
hükmü yer almaktadır. Bu ifade içerisinde bir keyfîlik barındırmaktadır.
Devlet, herkese eşit davranmak durumundadır. Bu durumda ya “yapılır” diyeceğiz
ya da “yapılmaz” diyeceğiz. Yapılabilir işi, işin bir defa belirsizliğini,
keyfîliğini, yandaşa, yoldaşa kolaylık sağlamanın işaretini bize
göstermektedir.
Kira yardımının hangi kriterlere göre yapılacağı da gene kanunda
hiçbir şekilde belli değildir. Bu kanun, ülkemizin önemli bir sorununa çözüm
üretiyor gibi gösterilmektedir ancak iktidar on yıldır bu konuda alınması
gereken tedbirlerin çoğunu almamıştır. Ülke topraklarımızın önemli bir kısmı
afet riski altındadır. Bu bakımdan, nerelere yerleşim yapılacağı, yapılmasının
uygun olacağı, nerelere yerleşim yapılmasının uygun olmayacağına dair, on
yıllık iktidarınız döneminde kapsamlı bir çalışma yaparak Türkiye'deki
belediyelere bu konuda ciddi bir bilgilendirme ve gerekli yönlendirme
çalışmasını bugüne kadar yapmadınız. Yine, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kendi
asli görevi olan kadastro çalışmalarını tamamlamadı bugüne kadar. Kadastro
çalışmalarının tamamlanmaması imar çalışmalarını aksatmıştır. “2/B” konusu on
yıllık iktidarınız döneminde çözüme kavuşturulmamıştır. Bu da ülkemizin önemli
bir bölgesinde imar konusunu çözümsüz bırakmıştır.
Buradan gelmek istediğim şudur: Mevcut yapıları yeniden
düzenlemeden önce, mevcut yapıları, kentleri dönüştürmeden önce, şu anda yapılmakta
olanları önce sağlam yapmayı becermemiz lazım. Bu da sizin göreviniz, bugüne
kadar bu konuda hiçbir şey yapmadınız. Ancak bundan önce, ülkemizdeki imar
çalışmalarının yapılarak yeni yapılan yapıların düzenli, sağlam ve afetlere
karşı dayanıklı olmasının sağlanması çok önem arz etmektedir. Bu vesileyle,
kaçak yapılaşmanın da önü alınabilir.
Bugün Türkiye'de ciddi bir kaçak yapılaşma sorunu vardır. Bu
sorunun temelinde de imar planlarının yetersizliği, gerçekçilikten uzak bir
şekilde yapılması yatmaktadır ama tabii ki imar planlarının yapılabilmesi için
de bazı meselelerin çözülmesi lazım. İmar planlarının yapılabilmesi için…
Mesela kendi mensubu olduğum Muğla ilindeki sorunlardan size birazcık
bahsedeyim: Muğla ilinin nüfusunun yüzde 58’i köylerde yaşıyor. Ancak yukarıda
bahsettiğim gibi kadastro çalışmalarının tamamlanamaması, 2/B sorununun bugüne
kadar çözümlenememesi, kıyı mevzuatı, sit alanları gibi sebeplerle Muğla’nın
köylerinde vatandaşlarımız kendilerine ya da çocuklarına ev yapamamaktadır çünkü
bu bahsettiğim eksikliklerden dolayı Muğla’nın köylerinde imar planları
gerçekleştirilememiştir bugüne kadar. Dolayısıyla vatandaş yapısını kaçak
yapmakta. Yapı kaçak yapılınca hem vatandaş bir sürü cezai yaptırımla karşı
karşıya kalmaktadır hem de yapı kaçak olduğu için bu yapılar denetlenemediği
için Muğla’da yaşanacak bir depremde, bir selde bu yapıların ciddi zararlar
görmesi maalesef engellenemeyecektir.
Ayrıca, kentsel dönüşüm yapılırken, siz bugüne kadar ilçe
belediyelerinin çoğunu kentsel dönüşüm yapamaz hâle getirdiniz çünkü büyükşehir
belediyelerinden izin almadan hiçbir ilçe belediyesinin kentsel dönüşüm yapması
mümkün değil. Siz, önce, kentsel dönüşüm yapmak isteyenlerin önünü açmak
varken, bütün yetkileri kendinizde toplayarak aslında bir kentsel dönüşüm, bir
afetin engellenmesi değil, yeni bir afetin kapısını da aralamaktasınız.
Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdoğan.
İki önergeyi birlikte oya sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 5’inci madde kabul edilmiştir.
6’ncı madde üzerinde dört önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin 1 inci fıkrasının
ikinci cümlesindeki "ayni ve şahsî haklar" ibaresinden önce gelmek
üzere “taşınmazın niteliği," ibaresinin ve üçüncü cümlesinden sonra gelmek
üzere "bu parsellerin malikleri tarafından değerlendirilmesi esastır. Bu
çerçevede," ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Haluk Eyidoğan İhsan Kalkavan
İstanbul İstanbul Samsun
Sakine Öz Mehmet Doğan Kubat Doğan Şafak
Manisa İstanbul Niğde
Yıldıray
Sapan
Antalya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
180 Sıra Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin (1) fıkrasının beşinci cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sadir Durmaz Şefik Çirkin Mehmet Erdoğan
Yozgat Hatay Muğla
Mesut Dedeoğlu D.
Ali Torlak
Kahramanmaraş İstanbul
(1) "Bu karara
katılmayanların bağımsız bölümlerine ilişkin arsa payları, çoğunluk hissedarların
kararına göre yargı yolu açık olmak kaydıyla verilir. Yargı kararı hak sahibi
lehine sonuçlandığı takdirde, hak sahibi zarara uğramışsa bakanlıkça yasal
faizi ile birlikte tazmin edilerek ödenir.
TBMM Başkanlığına
180 sıra sayılı kanun tasarısının 6. Maddesinin 1. Fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Riskli veya rezerv alan olarak strateji planında gösterilen
ve eylem planı doğrultusunda üzerindeki bina yıkılarak arsa hâline gelen
taşınmazlarda daha önce kurulmuş olan kat irtifakı veya kat mülkiyeti,
ilgililerin muvafakatleri gözetilerek bakanlığın talebi üzerine ilgili tapu
müdürlüğünce re’sen terkin edilerek, önceki vasfı ile değerlemede bulunularak
veya mâlik ile yapılan anlaşmanın şartları tapu kütüğünde belirtilerek
mâlikleri adına payları oranında tescil edilir. Bu taşınmazların sicilinde
bulunan aynî ve şahsî haklar ile temlik hakkını kısıtlayan veya yasaklayan her
türlü şerh hisseler üzerinde devam eder. Plan dahilinde belirlenen uygulama
alanında cins değişikliği, tevhit ve ifraz işlemleri Bakanlık veya İdare
tarafından re’sen yapılır veya yaptırılır. Parsellerin tevhit edilmesine,
münferit veya birleştirilerek veya imar adası bazında uygulama yapılmasına,
yeniden bina yaptırılmasına ilişkin kararlar plan notları ve kararlarında;
payların satışına, kat karşılığı veya hâsılat paylaşımı ve diğer usûller ile
yeniden değerlendirilmesine ilişkin yöntemler alan yönetimi oluşturularak
kararlaştırılır. Alan yönetiminin nasıl yapılacağına ilişkin usul ve esaslar
yönetmelikle düzenlenir. Bu karara katılmayanların bağımsız bölümlerine ilişkin
arsa payları, Bakanlık’ça rayiç değeri tespit ettirilerek bu değerden az
olmamak üzere anlaşma sağlayan diğer paydaşlara açık artırma usûlü ile satılır.
Bu suretle paydaşlara satış gerçekleştirilemediği takdirde, bu paylar,
Bakanlığın talebi üzerine, tespit edilen rayiç bedeli de Bakanlık’ça ödenmek
kaydı ile tapuda Hazine adına re’sen tescil edilir ve yapılan anlaşma
çerçevesinde değerlendirilmek üzere Bakanlığa tahsis edilmiş sayılır veya
Bakanlık’ça uygun görülenler TOKİ’ye veya İdare’ye devredilir. Bu durumda,
paydaşların kararı ile yapılan anlaşmaya uyularak işlem yapılır. "
Sırrı Süreyya Önder Nazmi
Gür Altan
Tan
İstanbul Van Diyarbakır
Demir Çelik Erol
Dora Mülkiye Birtane
Muş Mardin Kars
İdris Baluken Özdal
Üçer Ertuğrul
Kürkcü
Bingöl Van Mersin
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 Sıra Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun Tasarısının 6. maddesinin "3'üncü"
fıkrası "1'inci" cümlesindeki "konut sertifikası verilebilir
" ibaresinin "konut sertifikası verilir", "2'nci"
cümlesindeki “kredi verilebilir" ibaresinin "kredi verilir",
"3'üncü" cümlesindeki "borçlandırma suretiyle de
verilebilir" ibaresinin "borçlandırma suretiyle verilir"
şeklinde değiştirilmesini; "4'üncü" fıkrasının "(4) Riskli
alanlarda, rezerv yapı alanlarında ve riskli yapıların bulunduğu taşınmazlar
üzerinde yapımı gerçekleştirilen konutların bedelleri, proje uygulamalarının
yapıldığı illerdeki mevcut ekonomik durum, tabii afetin ortaya çıkardığı
durumlar, konut, rayiç ve enkaz bedelleri ile uygulama alanındaki kişilerin mal
varlığı ve geliri göz önünde bulundurularak, yapım maliyetlerinin altında
tespit edilebilir ve sosyal donatı ve altyapı harcamaları uygulama maliyetine
dâhil edilmez." şeklinde değiştirilmesini; "5'inci" fıkrasında
"Bakanlık" ibaresinden sonra gelmek üzere, "5216 sayılı
Büyükşehir, 5393 sayılı Belediyeler ve 5302 sayılı İl Özel İdareleri Kanunlarının
yerel yönetimlere tanıdığı yetkiler saklı kalmak üzere" ibaresinin madde
metnine eklenmesini; "6'ncı" fıkrasında yer alan "ve gerek
görülmesi hâlinde bu standartları plan kararları ile tayin etmeye ve özel
standartlar ihtiva eden planlar yapmaya, onaylamaya ve kent tasarımları
hazırlamaya" ibaresinin metinden çıkartılmasını; "7'nci"
fıkrasında yer alan "Bakanlık, TOKİ veya" ibaresinin metinden
çıkartılmasını; "9'uncu" fıkrasının "2'nci" cümlesindeki
"Bu davalarda yürütmenin durdurulmasına karar verilemez.” ibaresinin
metinden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Prof. Dr. Haluk Eyidoğan Yıldıray Sapan Ali Serindağ
İstanbul Antalya Gaziantep
İhsan Kalkavan Müslim Sarı Haydar Akar
Samsun İstanbul Kocaeli
Ali
Sarıbaş
Çanakkale
BAŞKAN – Komisyon bu en son okuttuğum önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS
GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Serindağ, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
180 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerinde verilen bir değişiklik
önergesiyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Hepinizi şahsım ve Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bizim verdiğimiz değişiklik önergesi yarım
sayfa, madde 2,5 sayfa, hatta 3 sayfa, bize verilen süre beş dakika. Yani bu
beş dakikada bu değişiklik önergesini size izah edeceğim, madde üzerindeki
görüşlerimi açıklayacağım. Bunun mümkün olmadığını siz biliyorsunuz.
Şimdi, Sayın Başkan dün bir ifadede bulunmuştu, demişti ki: ”Biz
milletvekillerinin katkısını bekliyoruz.” Ben de kendisine bir soru
yöneltmiştim, demiştim ki: “Bu durumda siz ne biçim, ne kadar bir katkı bizden
bekliyorsunuz?” Soruya yanıt alamadım çünkü soruya verilecek herhangi bir yanıt
yok. Siz ne yapıyorsunuz? Türkiye Büyük Millet Meclisini bir formalitenin
yerine getirildiği bir kurum gibi göstermek istiyorsunuz, görmek istiyorsunuz.
Size dostça bir tavsiyede bulunuyorum: Bu çok sakıncalı bir gidiştir. Tüm
kanunları temel kanun olarak getiriyorsunuz buraya.
Şimdi, bu tasarı dört komisyona havale edildi: İçişleri
Komisyonuna havale edildi, Adalet Komisyonuna havale edildi, Plan ve Bütçe
Komisyonuna havale edildi, bir de asli komisyona havale edildi, üç komisyonda
görüşülmedi. Peki, üç komisyonda görüşülmemesinin nedeni ne? Ne sakıncası var?
Komisyonlar nedir? Komisyonlar ihtisas yerleridir. Komisyonlar
milletvekillerinin birikimlerini o tasarıya aktarabileceği yerlerdir. Siz,
milletvekillerinin görüşlerinden yararlanmak istemiyorsanız, birikimlerinden
yararlanmak istemiyorsanız, diğer partilerin görüşlerini dikkate almak
istemiyorsanız, o zaman biz Türkiye Büyük Millet Meclisini nasıl
çalıştıracağız? Değerli arkadaşlarım, bu gidiş iyi bir gidiş değil. Bu gidişe
bir an önce son vermelisiniz.
Şimdi, bu madde neyi içeriyor? Bu madde, bir defa yurttaş
iradesini dışlıyor. Bu madde, Bakanlığa ayrım yapmaya imkân sağlayan
düzenlemeler getiriyor. Nasıl diyor? “Konut sertifikası verilebilir.” Başka ne
olabilir? “Borçlandırma suretiyle de verilebilir.” Bu “verilebilir”in mefhumu
muhalifinden “verilmeyebilir” anlamı da çıkar. Değerli arkadaşlarım,
vatandaşlar arasında bir ayrım yapılmasını imkânsız hâle getirecek düzenlemeler
yapmamız lazım.
Daha başka neler var? Tüm yetkileri Çevre ve Şehircilik
Bakanlığında topluyorsunuz, plan yapma standartlarını, plan standartlarını
Çevre ve Şehircilik Bakanlığına veriyorsunuz. Tamam, verilebilir ancak bir de
plan yapma yetkisi veriyorsunuz. O zaman hani siz, yerel yönetimleri
güçlendirecektiniz, hani yerel yönetimlerin görevlerini artıracaktınız, hani
yerel yönetimlerin idari ve mali kapasitelerini, teknik kapasitelerini
artıracaktınız? Ne oldu, niye değiştiniz? Çünkü bunda farklı bir düzenleme var.
Ne var? Siz de biliyorsunuz ki Türkiye’de bu yasayla 7 milyon
konutun yıkılması ve yeniden yapımı söz konusu. Hâlbuki, Japonların katkısıyla
yapılmış bir araştırma var. Türkiye’de deprem riski taşıyan 1 milyon 900 bin
civarında konut var. Peki, niye 7 milyon konutu yıkma ihtiyacı hissediyorsunuz?
7 milyon konutun yapım bedeli yapılan hesaplamalara göre, arkadaşlar, 840
milyar lira, yani eski parayla 840 katrilyon lira ve bunu ne yapıyorsunuz?
Devlet İhale Kanunu’nun dışına çıkarıyorsunuz, çıkarmıyorsunuz da 21’inci
maddeye göre işlem yapma imkânını sağlıyorsunuz.
21’inci madde nedir? 21’inci madde, pazarlık usulüdür. Sayın Bakan
diyor ki. “Biz gene yarışma düzenleyeceğiz.” Peki, ilan yapacak mısınız? Yok,
ilan yapmayacaksınız, çağıracaksınız, size yandaş olan firmaları davet
edeceksiniz, ondan sonra da pay edeceksiniz. Bu, Türkiye’ye yakışmıyor
arkadaşlar. Türkiye artık uygar bir ülke olmak zorunda. Bu, Türkiye’ye
yakışmıyor. İhale Kanunu’nu işinize geldiği gibi değiştiriyorsunuz.
Zannediyorum 20’yi aşkın değişiklik yapıldı doğrudan, bu tür dolaylı
değişikliklerle 40’ı aştı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) – O zaman, bu kadar değişiklik
yapıyorsanız, bu yasayı niye çıkardınız?
BAŞKAN – Lütfen selamlayınız.
Buyurun.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlarım, bu nedenle, biz, AKP Grubunu, Türkiye Büyük
Millet Meclisini çalıştırmaya davet ediyoruz. Komisyonlar çalışsın,
komisyonlarda herkes görüşünü ifade etsin, tüm milletvekilleri konuşsun.
Komisyonlara, kavga çıkarmak üzere değil, görüşlerimizi ifade etmek üzere
gidelim. Hepimiz için söylüyorum, gidelim, görüşlerimizi ifade edelim. On gün
sonra bir tasarı çıksa ne olur arkadaşlar, dünya mı yıkılır? Ne olurdu, dünya
mı yıkılırdı? Hiçbir şey olmazdı ve bu kadar gerginlik de ortaya çıkmazdı. Yani
şimdi, biz, bir hafta sonra gelecek tasarıyı bir hafta sonra getirebilseydik
dünya mı yıkılırdı? Hiçbir şey olmazdı, kavga da çıkmazdı, milletvekilleri görüşlerini
ifade ederlerdi. Biliyorum, sizin muhalif görüşlere pek ihtiyacınız yok, siz
öyle düşünüyorsunuz ama yanlış düşünüyorsunuz çünkü çok yanlış yapıyorsunuz.
Mesela, Alt Komisyon Başkanı, çıktı diyor ki: “Efendim, gelen teklifle ilgili
olarak yüzde 70 değişiklik yaptık.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Serindağ.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) – Madem iyi bir teklifti de niye bu kadar
değişiklik yaptık?
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
180 sıra sayılı kanun tasarısının 6. Maddesinin 1. Fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Riskli veya rezerv alan olarak strateji planında gösterilen
ve eylem planı doğrultusunda üzerindeki bina yıkılarak arsa hâline gelen
taşınmazlarda daha önce kurulmuş olan kat irtifakı veya kat mülkiyeti, ilgililerin
muvafakatleri gözetilerek bakanlığın talebi üzerine ilgili tapu müdürlüğünce
re’sen terkin edilerek, önceki vasfı ile değerlemede bulunularak veya mâlik ile
yapılan anlaşmanın şartları tapu kütüğünde belirtilerek mâlikleri adına payları
oranında tescil edilir. Bu taşınmazların sicilinde bulunan aynî ve şahsî haklar
ile temlik hakkını kısıtlayan veya yasaklayan her türlü şerh hisseler üzerinde
devam eder. Plan dahilinde belirlenen uygulama alanında cins değişikliği,
tevhit ve ifraz işlemleri Bakanlık veya İdare tarafından re’sen yapılır veya
yaptırılır. Parsellerin tevhit edilmesine, münferit veya birleştirilerek veya
imar adası bazında uygulama yapılmasına, yeniden bina yaptırılmasına ilişkin
kararlar plan notları ve kararlarında; payların satışına, kat karşılığı veya
hâsılat paylaşımı ve diğer usûller ile yeniden değerlendirilmesine ilişkin
yöntemler alan yönetimi oluşturularak kararlaştırılır. Alan yönetiminin nasıl
yapılacağına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir. Bu karara
katılmayanların bağımsız bölümlerine ilişkin arsa payları, Bakanlıkça rayiç
değeri tespit ettirilerek bu değerden az olmamak üzere anlaşma sağlayan diğer
paydaşlara açık artırma usûlü ile satılır. Bu suretle paydaşlara satış
gerçekleştirilemediği takdirde, bu paylar, Bakanlığın talebi üzerine, tespit
edilen rayiç bedeli de Bakanlıkça ödenmek kaydı ile tapuda Hazine adına re’sen
tescil edilir ve yapılan anlaşma çerçevesinde değerlendirilmek üzere Bakanlığa
tahsis edilmiş sayılır veya Bakanlıkça uygun görülenler TOKİ’ye veya İdareye
devredilir. Bu durumda, paydaşların kararı ile yapılan anlaşmaya uyularak işlem
yapılır. "
Sırrı Süreyya Önder (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS
GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Çelik, buyurunuz efendim.
DEMİR ÇELİK (Muş) – Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi Barış ve Demokrasi Partisi ve şahsım adına saygıyla
selamlıyorum. Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısı’nın 6’ncı maddesine ilişkin düşüncelerimizi ifade etmek üzere söz
almış bulunuyorum.
Hepinizin bildiği üzere, ülkemiz topraklarının yüzde 92’si afet
riskiyle karşı karşıya olan, dolayısıyla yüzde 8’lik nokta da -deprem başta
olmak üzere- bir kısım yer altı hareketlerinin dışında olan topraklar. 75
milyonu yüzde 8’lik bir alana yerleştirebilmenin ne mantıki ne ahlaki ne de
sosyolojik bir gerçekliği söz konusu değilken, sorun, yüzde 92’ye tekabül eden
riskli alanlarda sağlıklı, güvenilir yapıları inşa etmekten başka çıkar yolumuzun
olmadığı gerçeği, 1999 Ağustos depreminden bu yana bilim insanlarının her gün
ama her gün kulağımıza fısıldadığı bir gerçekti. Üzerinden on üç yıl geçmiş
olmasına rağmen hiçbir şeyin yapılmamış olması, tam da yeni bir anayasa
yapacağımız iddiasında bulunduğumuz bir noktada yapmayı düşündüğümüz özgürlükçü
demokratik anayasa özlemiyle çelişen, onunla örtüşmeyen nitelikte ve özellikte
bir yasayla biz geleceğimize prangalar, ayak bağı oluşturmanın arayışı
içerisindeyiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; değişen dünya koşulları,
katı merkeziyetçi devletler yerine ademimerkeziyetçi yerindenlik ilkesine doğru
hızla evrilirken, Avrupa Birliği Yerel ve Bölgesel Özerklik Şartı çerçevesinde
yerele yetki devri zorunluluk noktasına gelmişken tarihsel, siyasal, kültürel
noktada, biz yetkiyi, yerelden, yani üç bin belediyeden, seksen bir il genel
meclisinden alıp öncelikle Çevre ve Şehircilik Bakanlığına, sonrasında da
Bakanlar Kuruluna, yani Ankara’ya, yani merkezî yapıya hapsediyoruz. Bu
demokratik değil. Bu, halkın iradesini, yerelde ve yerinde yaşayan halkın temel
taleplerini merkezî bürokratik ilişkiye tabi tutmaktır. Bu anlamıyla görünen o
ki, durumu kurtarmak, mevcut var olan durumun bir kısım çıkarlarını, toplumun
değerlerine rağmen birilerine sunmaktan ibaret bir değişiklikten öteye
gitmeyecektir.
Bakınız, ülkemiz tarım ve hayvancılık ülkesi. Meraları, stepleri,
yaylaklarıyla tüketilen ve giderek de hayvancılığın bitirilmesi noktasına
getirdiğimiz ülkede, bu yasa zeytinciliğin, meranın, hayvancılığın, kültür ve
tarihî değerlerinin ve varlıklarının, SİT ve kıyı alanlarının hiçe sayılarak
bir kısım çıkar odaklarının menfaatine dönük bir yasa düzenlemesinden öteye
gitmeyecektir. Vicdani değil, ahlaki değil, insani değil, günümüzün sorunuyla
örtüşen, bütünleşen bir özelliği ve niteliği yoktur. Burada insan yok, toplum
yok, varsa yoksa bir kısım hiyerarşik ilişki ve o hiyerarşik ilişki içerisinde
yer alan yapıların, odakların ve kişilerin bir kısım çıkara dayalı ilişkilerini
garanti altına almaktır, sağlamaktır. Bu anlamıyla da katılımcı değil.
Bakın, bu yasanın oluşturulması sürecine ilgili meslek odaları,
üniversiteler ya da yerel yöneticiler katılmış, dâhil edilmiş, onlarla
tartışılmış bir süreç tüketilmemiştir. Onlara rağmen yapılmak istenen, 75
milyon insanımızın iradesinin hiçleştirilmesidir, ipotek koymadır. Olması
gereken sadece 6’ncı madde ve ilgili fıkralarının değişikliği değil, bir bütün
olarak bu kanunun daha demokratik, daha katılımcı bir kısım süreçler
tüketildikten sonra buraya getirilmesiydi ama her şeyde olduğuna benzer, MİT
Yasası’nda, Şike Yasası’nda olduğuna benzer, kişilere, kesimlere özgü kanun
eşitlikçi değil, özgürlükçü değil.
Bu anlamıyla da Barış ve Demokrasi Partisi olarak biz, 6’ncı madde
noktasındaki çekincelerimizle birlikte bütün bu kanunu doğru ve demokratik
bulmadığımızı ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Çelik.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
180 Sıra Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin (1) fıkrasının beşinci
cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sadir
Durmaz (Yozgat) ve arkadaşları
(1) "Bu karara
katılmayanların bağımsız bölümlerine ilişkin arsa payları, çoğunluk
hissedarların kararına göre yargı yolu açık olmak kaydıyla verilir. Yargı
kararı hak sahibi lehine sonuçlandığı takdirde, hak sahibi zarara uğramışsa
bakanlıkça yasal faizi ile birlikte tazmin edilerek ödenir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS
GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Torlak, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
D. ALİ TORLAK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 6’ncı
maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu değişiklik önergesiyle, anlaşmaya
varmayan ya da bulunamadığı için anlaşma imkânı sağlanamayan yapı sahiplerinin
yani maliklerin haklarının korunması amaçlanmıştır. Bu durumdaki hak
sahiplerinin sayısı üçte 1’in altında kaldığı için mevcut düzenlemeye göre
taşınmazları ellerinden alınarak mülkiyet haklarına el konulmaktadır. Bu
uygulama ise sosyal devletçilik ilkesiyle eşitlik ilkesinin zedelenmesine yol
açacak uygulamaların önünü açacaktır. Dolayısıyla, yasa tasarısında geçmişte ve
günümüzde şikâyet edilen eksikliklerin, çelişkilerin, yanlışların doğurduğu
sorunların ayrıntılı bir biçimde ortaya konularak deneyimlerden dersler
çıkarılarak büyük bir titizlikle düzenlenmesi gerekirken bunların hiçbirine
riayet edilmeyerek toplumsal, sosyal ve hukuksal bir yapay afet yaratacak
düzenlemelerin yer aldığı görülmektedir.
Tasarının bu hâli doğrudan veya dolaylı olarak insan haklarını
ihlal edebilecek, toplumsal hayatı dinamitleyen bir içeriktedir. Ayrıca arsa ve
yapı sahiplerinin itiraza dayalı duygusal tepkisinin cumhuriyet savcılığına suç
duyurusu yoluyla engellenmesinin hak sahipliğine getirilen bir kısıtlama anlamı
taşıdığı unutulmamalıdır.
Bu yasa tasarısında öyle hükümler konulmuş ki “Haksızlığa
uğradığını iddia edenler dava açabilir ancak bu davalarda yürütmenin
durdurulmasına karar verilemez.” diyor. Dolayısıyla, bu kısıtlamayla İdari
Yargılama Usulü Kanunu’nun ilgili maddeleri baypas edilerek yargı sürecine
müdahale edilmektedir.
Ayrıca tasarıda her türlü imar planı ile tevhit ve ifraz yetkisi
Bakanlığa verilmektedir. Bu getirilen düzenlemeye göre, anlaşmaya varmayan hak
sahiplerinin yerlerinin başka ada ve parseller ile tevhit edilerek malik
sayıları artırılıp anlaşmayan hak sahiplerinin sayıları üçte 1’in altına
düşürülerek ellerinden alınamayacağının hiçbir garantisi verilmemektedir.
Dolayısıyla, herhangi bir malik kendisine ait parseli üzerinde bulunan yapının
tüm bağımsız bölümlerinin sahibi iken parseli birleştirilerek üçte 1’in altına
düşen hissesiyle tüm taşınmazını kaybedebilecek konuma düşürülmektedir.
Diğer taraftan, Bakanlık aşırı yetkilerle donatılmış. Bu aşırı
yetkiler belki iyi idareciler elinde iyi sonuçlar verebilir ancak idarecilere
bu kadar geniş inisiyatif verilmesi, her zaman hakkaniyetli davranılacağı
anlamına gelmemektedir. Bununla birlikte, bu yetkiyi Bakanlığın belediyelere
verdiğini düşünün, o zaman tahmin edilmesi mümkün olmayacak sonuçlar
doğuracağını düşünmek bile istemeyiz. Hatta doğru yapılan bir işlem bile siyasi
muarızlarınca yanlış olarak kamuoyuna deklare edilerek tehlikeli sonuçlar
ortaya çıkarmayacağının hiçbir garantisi bulunmamaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu tasarının mevcut hâlinde yürütmenin
durdurulamayacağı hükmü getirilerek kentsel dönüşüm uygulamalarının
engellenmemesi amaçlanıyor ise verdiğimiz önerge ile de bu amaç
gerçekleştirilebilecektir. Bu önergemiz ile ayrıca çoğunluk kararının, yargı
yolu açık olmak kaydıyla, üçte 1 ve altında olan hak sahipleri için de geçerli
sayılması sağlanmaktadır. Şayet her durumda yargının yürütmeyi durdurması
engellenmek isteniyorsa, gerçekten sözün değil hukukun bittiği noktaya gelinmiş
demektir. Bu sözüm bir abartı olarak algılanmamalıdır, hamaset olarak
algılanmamalıdır, bunlar uygulama aşamasında hepimizin başına gelebilecek üzücü
olaylardır.
Netice itibarıyla, vermiş olduğumuz önerge değişikliği kabul
edilirse ileride istenmeyen üzücü olayların önüne geçilmiş olacaktır, telafisi
mümkün olmayan sorunların oluşmasına engel olunacaktır, vatandaş ve devlet
barışının tesis edilmesine büyük katkı sağlanacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle değişiklik önergemize desteğinizi
bekliyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Torlak.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin 1 inci fıkrasının
ikinci cümlesindeki "ayni ve şahsî haklar" ibaresinden önce gelmek üzere
“taşınmazın niteliği," ibaresinin ve üçüncü cümlesinden sonra gelmek üzere
"bu parsellerin malikleri tarafından değerlendirilmesi esastır. Bu
çerçevede," ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS
GÜLLÜCE (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) -
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; kısa adıyla Kentsel Dönüşüm, uzun adıyla Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesine İlişkin Kanun Tasarısı’nı görüşüyoruz. Gerçekte
sadece afet riski altındaki alanları kapsamına alan değil, onun dışında, afet
riski olmayan bölgelerde de ancak riskli yapıların olduğu arsa ve arazilerde de
kentsel dönüşümü planlayan bir tasarıyı görüşüyoruz. Çok önemli bir tasarı.
“Kentsel dönüşümü kim yapacak?” diye sorarsak, herhâlde büyük bir
çoğunluğumuz “TOKİ” diyecektir. Gerçekte kentsel dönüşümü Türkiye’de
gerçekleştirebilecek tabii ki bir plan, program dâhilinde belediyelerin, imar
otoritelerinin yapacağı planlar dâhilinde güçlü bir özel sektör vardır. Özel
sektör bu modelin içinde olmaz ise, inşaat sektörü bu modelde görev almaz ise
biz kentsel dönüşümü gerçekleştiremeyiz. Önerge bunu amaçlıyor.
Tasarıda özel sektörü yasaklayan bir hüküm var mı? Hayır, özel
sektörü yasaklayan açık bir hüküm yok ama tereddüde yol açan bir anlayış veya
ifade tarzı var; bu tereddüdü gidermek gerekir. Önergeyle, özel sektörü buraya
sokan, daha doğrusu tasarıdaki, daha doğrusu maliklerin bu konuda seçim
serbestisi olduğunu ifade eden bir hükmü buraya dâhil ediyoruz. Yani kentsel
dönüşümün yapılacağı alanda, riskli yapıların yıkılarak yerine yeni yapıların
gerçekleştirileceği bir projede maliklerin karar verme serbestisi esastır.
Malik, isterse gider bir yapımcı şirketle, müteahhit şirketle anlaşabilir,
isterse TOKİ’ye gelir, belediyelere gelir, “Biz burada sizden yardım
istiyoruz.” diyebilir; bu serbestiyi, bu özgürlüğü kendisine tanıyan bir
önergedir bu.
Değerli milletvekilleri, kentsel dönüşüm, son dönemlerde,
özellikle deprem korkusu giderek daha belirgin hâle geldikçe ve vatandaşlar
tarafından hissedildikçe daha çok kullandığımız bir kavram ve günümüz
belediyeciliğinin, günümüz kent planlamasının en önemli kavramı hâline
dönüşmüştür. Anahtar kavram diyebiliriz buna, çok sihirli bir kavram gibi de
algılıyoruz, her şeyi buna yüklemiş durumdayız, bir sihirli değnek gibi
zannediyoruz kentsel dönüşümü, iyi planlarsak çok iyi sonuçlar alabiliriz, iyi
planlamazsak kötü sonuçlar da alabiliriz.
Deprem korkusu altında, deprem olacak psikolojisi altında bir
baskıyla, aceleyle bütün yetkileri TOKİ’ye verip TOKİ’nin her dediğini, her
yaptığını doğru kabul edersek, yanlış kentleşmenin, yanlış yapılaşmanın
örneklerini vermiş oluruz, bundan kaçınmamız gerekir. O nedenle, malikleri
olabildiğince bu sürecin içine katmak gerekir. Malikler ne kadar sürecin içinde
olursa -kat maliki, arsa maliki, arazi maliki- bu süreç o kadar başarılı olur
yoksa kamulaştırmaya, zora dayalı uygulamalar başarılı olmaz.
Elbette kamulaştırmanın, acele kamulaştırmanın gerekli olacağı
hâller olabilir, gerektiğinde devlet, TOKİ, idare bu konuda kararlılık da
göstermek zorunda kalabilir, böyle hâlleri de yaşayabilir ama esas olan,
vatandaşı bu sürece katmaktır.
Parsel bazında uzlaşma Tasarı’da öne çıkmış durumda. Bu, bir
anlamda belki uygulama kolaylığı sağlayacak ama kentsel tasarım açısından,
kentsel yenileme açısından yanlış sonuçlar da yaratabilir. Yine o dursun belki
ama bunun üzerine anahtar kavram olarak belki, daha şemsiye kavram olarak “ada
bazında uzlaşma”yı önemsemek gibi bir fikri yerleştirmek lazım. “Ada bazında
anlaşma” da var teklifte ama “parsel bazında anlaşma” öne çıkıyor. Yani bir
muhtelif parsellerde farklı anlaşma, ada bazında çok yanlış bir kentsel
tasarımı ortaya çıkarabilir. Bir şeyi düzeltelim derken, belki yapı riskinden
kurtulmuş oluruz ama kentsel görünüm açısından iyi bir görüntü vermeyecek bir
yapılaşmaya neden olabiliriz.
Vatandaşın sürece katılması önemli dedim. Örnek vereceğim:
İstanbul’un Ümraniye ilçesi: Ümraniye ilçesinde, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımız, 7 Ocak 2012 tarihli Resmî Gazete’de bir Bakanlar Kurulu kararı
yayımlayarak kentsel dönüşüm kararı aldı. Ümraniye’nin üç mahallesinde; Kâzım
Karabekir, Hekimbaşı ve İnkılap mahalleleri. Burası 2/B arazilerinin olduğu
mahalleler. Vatandaşlarımız büyük bir endişeye kapıldılar: Acaba bu araziler
elimizden gidecek mi, TOKİ veya Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bizi bir başka
yere götürüp, taşıyacak mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Daha sonra kendilerine “Hayır,
biz size bu yerde tapu vereceğiz.” açıklaması Sayın Bakan tarafından verilmiş;
öyle duydum. Sayın Bakanla bunu konuşmuş değilim ama ilçeden aldığım bilgi bu
şekilde. Ancak Bakanlar Kurulu kararı orada duruyor. 2/B belki doğrudan bununla
ilgili değil ama 2/B ile, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yetkileriyle bu
Tasarı’yı uyumlaştırmak gerekir. 2/B mülkiyetinin söz konusu olduğu yerlerde
-Ümraniye’yi bir örnek olarak verdim. Çok yaygın olduğunu biliyoruz- mutlaka
2/B arazilerinin tapusunu vatandaşa vermeliyiz. Kentsel dönüşümü biraz önce
ifade ettiğim gibi o tapu malikleri kendileri kararlaştırmalıdır. İsterlerse
müteahhide gidebilirler, isterlerse TOKİ’ye başvurabilirler.
Sayın Bakana bir öneride bulunmak istiyorum. Bu bir önerge -Sayın
Bakan da “Katılıyoruz.” dediği için teşekkür ediyorum ama- belki maliklerin
rızasıyla yapılacak dönüşümlerde başka engeller olabilir tasarıda, onları da
gözden geçirip gerekirse düzeltmek gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilmiş bu önerge doğrultusunda 6’ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
7’nci madde üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 Sıra Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun Tasarısının 7’nci maddesinin on üçüncü
fıkrasında yer alan “dışında” ibaresinin “haricinde” olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Ali
Sarıbaş
Çanakkale
BAŞKAN – Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Bu
önergeleri okutup birlikte işleme alacağım ama istemleri hâlinde kendilerine
ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 7’nci maddesinin 1’nci fıkrasının (b)
bendinin fıkra metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Sadir Durmaz D. Ali Torlak Hasan Hüseyin Türkoğlu
Yozgat İstanbul Osmaniye
Necati
Özensoy Mesut
Dedeoğlu
Bursa
Kahramanmaraş
TBMM Başkanlığına
180 sıra sayılı kanun tasarısının 7. Maddesinin 1.Fıkrasının b)
bendinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sırrı Süreyya Önder Nazmi Gür Altan Tan
İstanbul Van Diyarbakır
İdris Baluken Erol Dora Özdal Üçer
Bingöl Mardin Van
Mülkiye Birtane Ertuğrul Kürkcü Pervin Buldan
Kars Mersin Iğdır
Demir
Çelik
Muş
BAŞKAN – Komisyon bu okuttuğum önergelere katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS
GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Özensoy, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 180 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’yla ilgili verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu tasarı, afet riski altındaki alanların dönüştürülmesiyle alakalı
bir tasarı. Tabii, kentsel dönüşüm uygulamaları bu tasarıdan sonra yapılacak
değil, daha önce de yapılıyordu. Ancak afet riski altındaki bölgelere
gösterdiğiniz duyarlılıkla ilgili hemen bir örnek vermek istiyorum: Türkiye’de
“kentsel dönüşüm katliamı” diye gösterebileceğimiz meşhur o Doğanbey
Projesi’yle ilgili biz bir soru önergesi verdik, dedik ki: “TOKİ’ye yani ilgili
Bakanlığa buranın zemin etüdünü yaptırdınız mı, nedir sonuçları?” Gelen cevap:
“Bu projenin sorumlusu Bursa Osmangazi Belediyesidir, dolayısıyla bizim bu
zemin etüdünden bilgimiz yok.” Osmangazi Belediyesine belediye meclis üyesi
arkadaşlarımız bir soru önergesi verdiler: “Doğanbey kentsel dönüşümle alakalı
zemin etüdü yaptırdınız mı, sonuçları nelerdir?” Gelen cevap: “Bu projeyi TOKİ
yapmaktadır, dolayısıyla bu zemin etüdünden bilgimiz yoktur.”
Şimdi Sayın Bakana soruyorum buradan, iki tane soru önergesi,
ikisini de birbirinizin üzerine atmışsınız. Bu zemin etüdünü yaptıracak olan
sorumlu kurum hangisidir? Bana buradan bu sorduğum soruya bir cevap verin yani
bir daha bir daha soru önergeleriyle herhâlde bunu… Yani bunu şunun için
söylüyorum: Bu afet riskiyle ilgili… Şimdi, Bursa, hepinizin bildiği gibi en
önemli deprem bölgelerinden bir tanesi. İşte, Gemlik’teki fay, geçmişteki olan depremler,
hatta Gölcük depreminde bile Bursa’da birçok ev yıkıldı, hasar gördü, hatta
ölen vatandaşlarımız oldu. Yani Bursa gibi bir yerde afet riski göz önünde
bulundurulmuyorsa size de diyecek bir şeyim yok.
Şimdi, bu Doğanbey kentsel dönüşüm hani “katliam” dedim ya, bunun
da hemen size –katliamın- resimlerini göstereyim. Bu proje halka böyle takdim
edildi: “Bunu yapacağız, bu resimdeki gibi, bu maketlerdeki gibi bir proje
gerçekleştireceğiz.” denildi. Bakın, Bursa, Osmanlıya payitahtlık yapmış, yani başkentlik
yapmış, en önemli tarihî eserlerimizin bulunduğu, Ulu Cami gibi Türk tarihinin
en büyük camisine, yirmi kubbeli camisine sahip bir il.
Şimdi buradan tekrar gösteriyorum: Bu, kentsel dönüşüm yapılmadan
önce Bursa’ya yukarıdan bir bakış, bu silüet; benim doğup büyüdüğüm il, Hızır
Aleyhisselam’ın yeşil torbasını düşürdüğü rivayet edilen il. Bu da kentsel
dönüşümden sonraki hâli. Aynı noktadan bir bakış. Bakın, Bursa bu anlamda… Emin
olun, gelin Bursa’ya içiniz kan ağlar. Aynı, benzer resimleri tekrar
göstereyim, yan yana koyayım; önceki hâli ve sonraki hâli.
Bakın, sayın Bursa milletvekillerinin de, iktidar partisi
milletvekili arkadaşlarımın da bundan rahatsız olduğunu, bu projenin yanlış
olduğunu düşündüklerini biliyorum.
Bakın, Yalova yolundan görüntü; Uludağ yok!
Bakın, Yeşil Cami ve Yeşil Türbe’den görüntü. Bursa’nın görüntüsü
bu. Benim yaşadığım Bursa bu değildi, bu proje olmadan önce bu değildi.
Bakın, Ulu Cami’den bir görüntü: Görüyor musunuz ta Yıldırım
Bayezid zamanında yapılmış, Emir Sultan Hazretleri’nin talebiyle ve
tavsiyesiyle yapılmış Ulu Cami’den görüntü Bursa’nın bu görüntüsü. Yani bu
proje Bursa’ya nasıl bir değer kattı?
İşte, resim yarışmasında uzaktan çekilen bir görüntü. Korkuluk
burada neyi ifade ediyorsa, o kentsel dönüşüm de… Bu, resim yarışmasında
birinci seçilen bir resim.
Şimdi, bakın, yani “kentsel dönüşüm” deyince afet riski altında
olan yerlerle alakalı hassasiyetlerinizden bahsederken, lütfen, yaptıklarınızı
bir gözden geçirin. Bursa’nın bütün dinamikleri, bakın mimarlar odası, inşaat
mühendisleri odası, bütün sivil toplum kuruluşları bugünlerde “Bu projenin…”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız.
Buyurunuz.
NECATİ ÖZENSOY (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
…yıkılıp hak sahiplerini mağdur etmeden Bursa’nın bu görüntüsünü
nasıl tekrar güzelleştiririz veya nasıl eski hâline dönüştürürüz?” diye
tartışmalar yapıyor.
Bakın, o gün Osmangazi Belediye Başkanı olan Sayın Recep Altepe,
bugün Büyükşehir Belediye Başkanı ve Büyükşehirde Belediye Başkanı adayı
olduğunda Osmangazi Belediye Başkanıyken “Tarihe, dokuya sahip çıktım.” diye
vatandaşın karşısında oy isteyen bir Belediye Başkanı. Hani derler ya “Bir
çuval inciri berbat ettin.” diye, işte Osmangazi Belediyesinin öncülüğünde Sayın
Recep Altepe’nin yaptığı bu proje, Bursa’da yapılan bu proje bir çuval inciri
berbat etti. Bu yasayla da herhâlde çok fazla bir şey katabileceğiniz
kanaatinde değilim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özensoy.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Daha konuşmamız var efendim, yoklama talebinizi sonra
yerine getireceğim.
Sayın milletvekilleri, demin söylemiştim, iki önergeyi birlikte
işleme alıyorum.
Sayın Baluken, buyurun.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
180 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesinde verdiğimiz
önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, dünden beri tartışılan kanun tasarısı üzerinde öne çıkan
görüşler daha çok, yetkinin yerellerden alınarak merkezî idareye verilmesi;
mera, orman, arsa veya tarla gibi toprak parçası ve bu parçalar üzerindeki yapı
unsurlarıyla ilgili bütün inisiyatifin merkezî idarede toplanması; temel eleştiri
noktası buradan kaynaklanıyor. Şimdi, farklı eleştiri noktaları var ama ben bu
yönlü bir düzenlemenin niçin yapıldığına dair sizlerle pratik birtakım örnekler
üzerinden konuşmak istiyorum.
Yerel yönetimlerden korkan ve yerel yönetimlere güvenmeyen bir iktidar
yapısıyla karşı karşıyayız. Kendisinden olmayan yerel yönetimlerden korkan bir
anlayış var. Eğer başarılı bir yerel yönetim pratiği ortaya çıkarsa, kendi
iktidarının sarsılacağından korkan bir anlayış. Bu nedenle, belediye
başkanlarını, belediye meclisi üyelerini, il genel meclisi üyelerini
tutuklamakta hiçbir sakınca görmüyor.
Aynı şekilde, kendi denetiminde olan, kendi yapısı içerisinde
bulunan yerel yönetimlere de güvensizlik duyan, güven duymayan bir anlayış
olduğu için yetkiyi yerel yönetimlerden alıp merkezî idarede toplama gibi bir
düzenleme söz konusu.
Şimdi, bakın, burada, kendi bünyesindeki yerel yönetimlere
güvenmemenin nereden kaynaklandığını sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu kürsüden,
Bingöl Belediyesiyle ilgili birtakım sıkıntıları, vatandaşın, halkımızın
yaşadığı sıkıntıları sizlerle paylaşmıştık ve şöyle bir çağrıda bulunmuştuk:
“Kar mücadelesi için Bingöl Belediyesinin yapmış olduğu çalışma Bingöl’e yağan
karın altında kalmıştır.” demiştik. Bingöl esnafının yaşadığı sıkıntıyı anlamak
için bütün milletvekili arkadaşlara, rastgele, bir Bingöl esnafını arayıp bir
dertlerini dinleme çağrısı yapmıştık. Arayanınız oldu mu? Buradaki 300’ün
üzerindeki milletvekili arkadaşımız, Bingöl esnafının, Bingöl halkının, Bingöl
Belediyesinin yarattığı mağduriyetlerin tamamından sorumlu olan arkadaşlardır.
Hiçbiriniz aramadınız. Siz aramadınız; biz, size, Bingöl Belediyesinin
pratiğini buraya getirdik.
Bakın, demin beni arayan Bingöl’deki taksi ve minibüs esnafı “Bu
yıl kazanmış olduğumuz birkaç kuruşun üstüne, kapı kapı dolaşıp borç temin
edip, araçlarımızı tamir etmenin sıkıntısını yaşıyoruz.” diyorlar. Niye böyle?
Çünkü Bingöl yolları, buz ve çukurdan dolayı tam bir köstebek yuvasına dönmüş
durumda.
Bakın, Bingöl basınına yansıyan bir fotoğrafı gösteriyorum size.
Bingöl esnafı Bingöl caddelerinde oltayla balık tutmaya çıkmış! Bakın, burada,
boyu 3 metreyi aşan kardan adamları, Bingöl sokaklarında, Bingöl caddelerinin
hemen ortasında -Belediyenin pratiğini protesto etmek için- görebiliyoruz. Bu
çekmiş olduğumuz resimleri, bu köstebek yuvasına dönmüş olan yolların
resimlerini Çevre ve Şehircilik Bakanımızın kendisine vereceğim.
Yerel yönetimlerle ilgili böylesi bir pratiği gördüğünüz zaman,
tabii ki yetkiyi yerel yönetimlerden alıp merkezî idareye bir yetki verme gibi
düzenlemeyi önünüze koyabilirsiniz ama o zaman da bizler, sizin yapmış
olduğunuz yanlışlarla beraber kanun tasarısındaki yanlışları da bir şekilde
buraya getirip sizlerle paylaşırız.
Değerli milletvekilleri, Bingöl Belediyesiyle ilgili, bakın, daha
önce burada yine paylaşmıştık; seçim döneminde işe alınan 800 işçiden 200
işçinin kış ortasında kapı dışarı edildiğini, kapı dışına konulduğunu, BDP’ye
oy verme ihtimali bulunanların bile nasıl belediyeden atıldığını paylaşmıştık.
Kalan 560 işçi de şu anda dört aydır maaş alamıyor ve maaş alamadığı için,
konuşmayı yapmadan hemen önce bize ulaşıp, bu sorunun buradan dillendirilmesini
istiyor.
Çevre ve Şehircilik Bakanımız burada olduğu için iki tane önemli
konuyu burada kendisiyle paylaşmak istiyorum ve derhâl bu olayla ilgili
soruşturma başlatmasını istiyorum.
Bakın, Bingöl Belediyesinin diğer ilçe belediyeleriyle birlikte
kurduğu BİNÇEVBİR kapsamında katı atık depolama tesisinin iş termin tarihi
Nisan 2011’de bitti ancak hâlâ, katı atık depolama tesisinin hangi aşamada
olduğunu bile bilmiyoruz. Bugüne kadar hiçbir idari ve cezai işlem de
yapılmadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız.
İDRİS BALUKEN (Devamla) – Şimdi burada Bakanlığın veya Hükûmetin
genel olarak takınması gereken tavır Belediye Başkanını korumak değil, Bingöl
halkını korumanın yollarını esas almak.
Yine aynı şekilde, 2003 depreminde TOKİ tarafından yapılan atık su
arıtma tesisi tam çalışır hâlde Bingöl Belediyesine verilmesine rağmen, bu atık
su arıtma tesisi işletilmiyor, şu anda devre dışı durumda ve Bingöl halkı kirli
su içiyor.
Yani kısacası, kendi yerel yönetim pratiğinize bakarak yetkiyi
yerel yönetimlerden alıp merkezî idarede biriktirme, farklı birtakım sorunları
beraberinde getirecektir. Çağdaş demokrasiler ve bütün dünya yetkinin tabana
yayılması, yetkinin yataylaştırılması, ademimerkeziyetçi yapının önceleşmesi ve
merkezî devlet yetkisinin azaltılmasına giderken tersi yapmış olduğunuz
uygulama çok ciddi sıkıntılara yol açacaktır.
Ben hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Baluken.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
BAŞKAN – Yoklama talebi vardır, isimleri okuyorum:
Sayın Eyidoğan, Sayın Demiröz, Sayın Öz, Sayın Serindağ, Sayın Akar, Sayın Şeker, Sayın Havutça…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, yoklama talebi olan
milletvekillerimiz okuduğunuzda “Burada.” demeleri gerekir.
BAŞKAN – Ayağa kalkıyorlar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Devam edin Sayın Başkan, devam edin.
BAŞKAN - Burada olanları okuyorum zaten.
Sayın Fırat, Sayın Akova…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan “Burada.” diye ses
versinler.
BAŞKAN – Burada, görüyorum efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ama efendim, burada olduklarını
söylemeniz gerekmez mi?
BAŞKAN – Sayın Toprak, Sayın Kuşoğlu, Sayın Gök, Sayın Güneş,
Sayın Altay, Sayın Köprülü, Sayın Doğan, Sayın Canalioğlu…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan “Burada.” desinler.
BAŞKAN - Görüyorum efendim.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, ilk defa böyle bir şey
görüyorum.
BAŞKAN - Sayın Koç, Sayın Kesimoğlu, Sayın Kart.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180) (Devam)
BAŞKAN - Her iki önergeyi de oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 Sıra Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun Tasarısının 7’nci maddesinin on üçüncü
fıkrasında yer alan “dışında” ibaresinin “haricinde” olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Ali
Sarıbaş
Çanakkale
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Sarıbaş. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
97’nci yılını kutladığımız 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin, bugün medeni toplumlar
içerisinde, çağdaş, demokratik, laik cumhuriyetimizle dimdik yerimizi alıyorsak
o gün verdiğimiz şehitler sayesindedir. Vatanı uğruna gözünü budaktan
esirgemeyen, canını seve seve veren nice vatan evlatlarımızı, kahramanlarımızı
rahmetle, minnetle anıyor, manevi huzurlarında saygıyla eğiliyorum.
Çok değerli milletvekilleri, 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Kanunu Tasarısı’nın “Dönüşüm gelirleri” başlıklı 7’nci
maddesi üzerine söz almış oluyorum ama tabii, 18 Martla ilgili de bugün
üzülerek, tüm televizyonlarında bizi dinleyen Çanakkaleli hemşehrilerime ve tüm
Türkiye’ye ve sizlere de bir afiş olayını aktarmak istiyorum.
Bugüne kadar Çanakkale 18 Mart savaşlarıyla ilgili yıl dönümünde
yapılan afişlerde siyasetin bu zafer bayramımıza gölgesi hiç düşmemişti. Tüm
ulusumuzun siyaset üstü, tüm ülkemizin bu zafer bayramı gerçekten birlik
içerisinde kutlanıyordu ama gelin görün ki valiliğimizin bilboardlara astırdığı
afişler içerisinde sadece Başbakanın ve sanatçının ve mehter takımının olduğu
bir afiş yer alıyor. Ne Ulu Önder Atatürk’ün bir fotoğrafı ne Türk Bayrağı bu
afiş içerisinde yer almamıştır. Bunu özellikle bir Çanakkaleli olarak değil,
tüm Türkiye Cumhuriyeti’nin bir milletvekili ve bir sade vatandaşı olarak,
burada, bu ülke için gerçekten canlarını, kanlarını bu uğurda vermiş tüm
şehitlerimizin hiç orada siyasal düşüncesi olmaksızın, orada savaşmış,
önderliğini yapmış, beraberce kol kola girmiş, bu ülkeyi kurtarmak adına ve
dünyaya, Türkiye’ye ve özellikle Çanakkale’ye barışı getirmek adına
savaşanlara, bence, bu anlamlı günde böyle bir afişin yapıştırılmasını ve
bilboardlara asılmasını kınıyorum.
Çok değerli hemşehrilerim -ve Çanakkale Milletvekili olarak
buradan hemşehrilerime sesle-niyorum- mutlaka o vali kendi parasıyla değil,
devletin parasıyla bastırdığı -ve komite adına harcadığı o parayla- afişlerin o
millî duygularımıza yakışır bir şekilde mutlaka toplanması gerektiğini buradan
söylemek istiyorum.
Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, bugün ülkemizde riskle
ilgili, rantla ilgili önemli bir kanun tasarısı geçiriliyor. Çünkü, niçin
“riskle”, “rantla” diyorum? Bugün buradaki kanunun, bugüne kadar uygulanan
TOKİ’deki uygulamalar da dâhil olmak üzere baktığımızda, özellikle fakir
vatandaşımızı, burada, sosyal yaşantıları da dâhil olmak üzere onları daha çok
dışlayan, onları daha çok öteleyen, daha çok dışarıya götüren bir kanun
anlayışı içerisinde olacağına inanıyorum. Çünkü onlara orada rant vermek,
onların bulunduğu araziyi, arsayı istimlak etmek, resen el koymak, onların
itiraz hakkını yok saymak, onların orada bundan sonraki yerlerine “Size bu
kadar hakkınız düşüyor.” diye pay vermek, onlara burada dönüşümü sağlamak
değildir. Oradaki insanlarımıza kent bütünlüğü içerisinde bunu dönüştürürken o
insanların sosyoekonomik yapılarıyla birlikte gelecekteki yaşamını, plan
bütünlüğü içerisindeki sosyoekonomik yaşamlarını düşünmek gerekir.
Bugün yapılan TOKİ binalarına da baktığımızda, bir kentsel
bütünlük içerisindeki silüetler açısından, yeşil alanlar açısından, ulaşım
açısından ve buna benzer sosyal yaşantı açısından baktığımızda, yaşam
tarzlarımızla ve özellikle bu tür yaşam tarzlarımızla bağdaşmadığını görüyoruz.
Bunun için de bu yasanın, halkı yok sayan ve tamamen kendi tekelleşmesi altına
sokan böyle bir afet yasasının hiç doğru olmadığını söylemek istiyorum. Onun
için de mutlaka insan unsurunun olmadığı, kent planlamasının bütünleşmediği bir
yaklaşım tarzının insanlarımıza huzur değil, mutsuzluk getireceğine inanıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ALİ SARIBAŞ (Devamla) – Teşekkür ederim.
Yarın o insanlarımızı oraya, binaya koyduğunuzda onu satmak
zorunda kalacaklardır. Çünkü orada yaşayan insanlarımız, yine bunların,
“Olabilir, yapabiliriz, destekleyebiliriz.” anlamında vereceğimiz ya da tamamen
yetkinin muhalefeti ya da kendi yandaşları dışındaki olanlara vermeyeceği
inancını biliyorum. Bu düşüncelerle, bu afet yasasının, çok sosyal, çok halkın
yanında olan ve çok rantabl olabileceğine inanmıyorum.
Bu düşüncelerle, hepinize en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Sarıbaş. (CHP sıralarından
alkışlar)
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 7’nci madde kabul edilmiştir.
8’inci madde üzerinde dört önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
180 sıra sayılı kanun tasarısının 8. Maddesinin 4 fıkrasında geçen
"kalmaksızın" ibaresinin "kalarak" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sırrı Süreyya Önder Nazmi Gür Altan Tan
İstanbul Van Diyarbakır
İdris Baluken Sırrı Sakık Erol Dora
Bingöl Muş Mardin
Özdal Üçer Mülkiye Birtane Demir Çelik
Van Kars Muş
Ertuğrul
Kürkcü Pervin
Buldan
Mersin Iğdır
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 8 inci maddesine aşağıdaki fıkraların
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe Nur Bahçekapılı Mehmet Doğan Kubat Akif Çağatay Kılıç
İstanbul İstanbul Samsun
Tülay Kaynarca Yılmaz Tunç Pelin Gündeş Bakır
İstanbul Bartın Kayseri
(8) Riskli yapı tespitlerine
karşı yapılacak itirazları inceleyip karara bağlayacak teknik heyetlerde
üniversiteler tarafından görevlendirileceklere, fiilen görev yaptıkları her gün
için (4.000) gösterge rakamının memur aylık
katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunacak tutarda huzur hakkı ödenir. Bir ayda
fiilen görev yapılan gün sayısının beşi aşması halinde, aşan günler için huzur
hakkı ödenmez.
(9) Türkiye Radyo-Televizyon
Kurumu ile ulusal, bölgesel ve yerel yayın yapan özel televizyon kuruluşları ve
radyolar, ayda en az doksan dakika afet, afet risklerinin azaltılması ve
kentsel dönüşüm konularında uyarıcı ve eğitici mahiyette yayınlar yapmak
zorundadır. u yayınlar, Bu yayınlar, asgarî otuz dakikası 17:00-22:00 saatleri
arasında olmak üzere, 08:00-22:00 saatleri arasında yapılır ve yayınların kopyaları
her ay düzenli olarak Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna teslim edilir. Bu
saatler dışında yapılan yayınlar, aylık doksan dakikalık süreye dâhil edilmez.
Bu programlar, Bakanlık, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ile ilgili diğer kamu
kurum ve kuruluşları ile bilimsel kuruluşlar, kamu kurumu niteliğinde meslek
kuruluşları veya sivil toplum kuruluşları tarafından hazırlanır veya
hazırlatılır. Hazırlanan programların, Bakanlığın olumlu görüşü alındıktan
sonra Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından radyo ve televizyonlarda
yayınlanması sağlanır. Bu fıkra kapsamında yapılan yayınlar için herhangi bir
bedel ödenmez. Bu yayınların ve sürelerinin denetimi Radyo ve Televizyon Üst
Kurulunca yapılır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 8’inci maddesinin 1’inci fıkrasının
madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
D. Ali Torlak Ali Halaman Sadri Durmaz
İstanbul Adana Yozgat
Enver Erdem Muharrem Varlı Alim Işık
Elâzığ Adana Kütahya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 Sıra Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun Tasarısının 8. maddesinin “1’inci” ve “3’üncü”
fıkralarının madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Prof. Dr. Haluk Eyidoğan Yıldıray Sapan Ali Sarıbaş
İstanbul Antalya Çanakkale
İhsan Kalkavan Aykut Erdoğdu Atilla Kart
Samsun İstanbul Konya
Müslim
Sarı Haydar
Akar
İstanbul Kocaeli
BAŞKAN – Komisyon bu son okuttuğum önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS
GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Atilla Kart konuşacak.
BAŞKAN – Sayın Kart, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 8’inci
maddeyle ilgili tarafımızdan verilen önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarının kilit maddelerinden, amaç
maddelerinden birisini görüşüyoruz. Burada açık ihaleyi ortadan kaldıran,
pazarlık ve davetiye usulünü getiren bir maddeyi görüşüyoruz.
Görüşülmekte olan bu tasarının ortaya çıkardığı bir gerçek var
değerli milletvekilleri: Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarıyla birlikte
Türkiye’de kamu yönetimi ve denetiminin içinin boşaltıldığı, işlevini
kaybettiği bir dönem yaşanmaktadır. Bir kamu yönetimi nasıl çökertilir, nasıl
işlemez hâle getirilir, böyle bir süreçte birileri nasıl himaye edilir,
birileri insanların hayatları üzerinden nasıl bir sömürü düzeni kurar, bunların
örneklerini bünyesinde barındıran bir tasarıyı şu anda görüşüyoruz.
Yolsuzluklar artık kamu eliyle ve örgütlü bir şekilde yapılır hâle
gelmiştir. Yolsuzluklar denetlenemez hâle gelmiştir. Öyle ki bakıyorsunuz,
ortada suç var, bu sabit ama suçluya ulaşılamıyor, sorumluya ulaşılamıyor.
Böyle bir tabloyla, böyle bir Türkiye gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bakın, hemen
somut örnekler vereyim: Kamu İhale Kurumu… Nedir Kamu İhale Kurumu? İhaleye
fesat karıştırma başta olmak üzere kamu kaynaklı olarak yapılan yolsuzlukları
denetleme mevkisinde olan en üst idari birim. Bakıyorsunuz, Kamu İhale Kurumuna
yönelik olarak, yolsuzluklara bulaştığına dair, aradan sekiz yıl, dokuz yıl
geçtikten sonra artık gizlenemez bir tablo ortaya çıkıyor. Bunun devamında neyi
görüyorsunuz? Orada kamu görevlilerinin kimlikleri ortaya çıkıyor ama her
nedense, her nasılsa iş adamlarının kimlikleri ortaya çıkmıyor. Böyle bir
tabloyu, böyle bir kirliliği görüyorsunuz. Kamu İhale Kurumu yolsuzlukların
kaynağı hâline geliyor, denetleme mekanizması bizzat o işin içine giriyor.
Bakın, hatırlarsınız, ÖSYM ve KPSS olaylarını yaşadık. Burada da
acı bir örneği yaşadık. Öyle ki kopya nedeniyle sınav iptal ediliyor, KPSS
sınavı iptal ediliyor, burada 120 net puan alan 350 adayın 148’i ikinci sınava
giremiyor, girenlerden de sadece 2’si 120 net puan alıyor. Bunu Kırklareli Milletvekilimiz
Turgut Dibek’in soru önergesine Bakanın verdiği cevaptan anlıyoruz. Yani bu bir
itiraf değil midir değerli milletvekilleri? Orada kopyanın örgütlü olarak
yapıldığını, çocuklarımızın istikballeri üzerinden yolsuzluklar yapıldığını
gösteren bir tablo değil midir?
Bakın, daha ötesini söyleyeyim, yeni bir örnek: Konya’da Sosyal
Yardımlaşma Vakfı defteri kayıp değerli arkadaşlarım. Kırk gündür kayıp. Hangi
defter bu? Fakir fukaraya, garip gurebaya kömür yardımının yapıldığı defter,
makarna yardımının yapıldığı defter. Değerli milletvekilleri, Konya Valisinden
ses duyamıyorsunuz, Konya Büyükşehir Belediye Başkanından ses duyamıyorsunuz.
Ortada ne var biliyor musunuz? İddialara göre, bulgulara göre 13 trilyonluk bir
yolsuzluk var değerli arkadaşlarım.
Size bu örnekleri niye veriyorum? Bir sistemden söz ediyorum.
Örgütlü olarak kamu eliyle gerçekleştirilen ve denetimi tümüyle ortadan
kaldıran örgütlü bir yolsuzluktan söz ediyorum. İdari ve adli denetim
mekanizmalarını bütünüyle ortadan kaldıran bir tablo. Ne oluyor bu arada?
Yolsuzluklar öyle veya böyle ortaya çıkıyor ama bu arada deliller bizzat o
kurum eliyle karartılıyor, doğal olarak suç ve suçluya ulaşılamıyor. Ondan
sonra da kalkıyoruz, diyoruz ki Yunus Emrelere atfen, Şeyh Edebalilere atfen:
“Efendim, insanı yaşat ki devlet yaşasın.” diyoruz. Efendim, Yaradan’dan ötürü
insan sevgisinden söz ediyoruz. “İnsan odaklı siyaset yapıyoruz.” diyerek
hamasetimizi sürdürüyoruz ve toplumu ayrıştırmaya devam ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, yolsuzluğun, hukuksuzluğun,
adaletsizliğin, talan ve yağmanın kamu eliyle kurumsal ve organize hâle geldiği
bir tasarıyla karşı karşıyayız. Şundan emin olmanızı istiyorum: Bunu bütün
inancımızla, bütün içtenliğimizle ifade ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ATİLLA KART (Devamla) – Bir cümle efendim.
Bunu bütün gözlemlerimize dayanarak, gerçekten içimiz acıyarak
söylüyoruz, kaygıyla söylüyoruz, sorumluluk duygunuza hitap ederek söylüyoruz,
sağduyunuza hitap ederek söylüyoruz: Bu tasarı Türkiye'nin yağmalanması
tasarısıdır, Türkiye'nin talan edilmesi tasarısıdır. Bunu lütfen
vicdanlarınızda bir kez daha gözden geçirin, bir kez daha değerlendirin değerli
milletvekilleri.
Genel Kurulu bu düşüncelerle, bu değerlendirmelerle saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kart.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 8’inci maddesinin 1’inci fıkrasının
madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
D.
Ali Torlak (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS
GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
ENVER ERDEM (Elâzığ) – Ben konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Erdem, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
ENVER ERDEM (Elâzığ) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın
8’inci maddesi için verilen önerge üzerinde konuşmak üzere söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce de biraz sonra AK PARTİ Grubu tarafından
verilecek önergenin yani “Türkiye Radyo Televizyon Kurumu ile ulusal ve
bölgesel yayın yapan özel televizyon kuruluşları ve radyolar ayda en az doksan
dakika afet ve afet risklerinin azaltılması ve kentsel dönüşüm konularında
uyarıcı, eğitici mahiyette yayınlar yapmak zorundadır ve bu kapsamda yapılan
yayınlar için herhangi bir bedel ödenmez.” şeklinde gündeme getirilecek olan bu
önergenin bölgede çok zor şartlar altında görev yapan bu medya kuruluşlarını
ciddi sıkıntıya sokacağını hepimiz biliyoruz. Onun için, bunun hizmeti satın
almak şeklinde, yani ücretini ödemek kaydıyla yapılmasının çok daha uygun
olacağını düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii, bu üzerinde konuştuğumuz yasa
tasarısı ülkemiz açısından oldukça önemli bir yasa tasarısı. Bu yasa
tasarısının önemiyle ilgili, tabii, iktidar milletvekillerimiz, Sayın Bakanımız
çok önemli açıklamalarda bulundular. Biz muhalefet milletvekilleri olarak bu
yasa tasarısının mahiyetini çok iyi biliyoruz, önemini de çok iyi biliyoruz ve
bu yasa tasarısının sizin bilmediğiniz, bizim tespit edebildiğimiz bazı eksiklikleri
ve yanlışlıkları olduğunu da biliyoruz. Biz de sizlerden bizi anlamanızı, bu
eksiklikleri ve yanlışlıkları telafi ederek, milletin hayrına olabilecek bir
şekle dönüştürerek bu yasanın son yıllarda yapılan en önemli yasa olmasını
sağlamanızı istirham ediyoruz.
“Bu yasa oldukça önemli bir yasa.” dedik. Anayasa’nın 23’üncü
maddesine göre zaten devlete verilmiş olan bir görev. Aynı zamanda ülkemiz
coğrafyasının yüzde 90’ının afet riski taşıyan bölgeler olması, 25 bin
kilometre deprem fay hattının bulunması, 19 milyon konutumuzun yarısından
fazlasının deprem riski altında, dayanıklı olmayan binalar olduğunun bilinmesi…
Yine, şehircilik konusunda, şehirlerimizin düzenli, güvenli, sağlıklı yerleşim
birimleri olmadığını, şehirlerimizin çoğunlukla ehliyetli ve liyakatli belediye
başkanlarımız tarafından idare edilmediğini de biliyoruz. Yani maalesef,
belediye başkanlarımız, imardan, şehircilikten, yöneticilikten, estetikten çok
da fazla anlamayan kişilerden oluşunca, buna mevzuat ve kaynak yetersizlikleri
de eklendiği zaman bugünkü sıkıntıların ortaya çıktığını da biliyoruz.
Değerli milletvekilleri, ben 10’uncu madde üzerinde de konuşacağım
için bu 8’inci madde üzerindeki önergeye belki orada daha fazla değinme imkânım
olacaktır.
Bu düzenlemenin son yıllarda yapılan en önemli düzenlemelerden
birisi olabilmesi için, gerçek amacına hizmet edebilmesi için, bu düzenlemede
şu hususlara dikkat edilmesi gerekmektedir: Bu düzenlemenin adaletli bir
düzenleme olabilmesi için, uygulanabilir bir düzenleme olması için, vatandaşımıza
ilave sorumluluklar getiren, yük getiren bir düzenleme olmaması gerekmektedir.
Şimdi, sadece buranın üzerinde isterseniz şu son kalan bir iki dakika
içerisinde durmak istiyorum.
Şimdi, ellerimizi vicdanlarımıza koyalım değerli milletvekilleri,
burada 550 tane milletvekili var ve Türkiye geneline göre hepimizin ekonomik
durumları vatandaşımıza göre çok daha iyi. Peki, böyle bir binamızın bu dönüşüm
çerçevesinde tekrar yapılmasıyla ilgili üzerimize getirilecek herhangi bir yükü
taşımak ister miyiz? Şimdi, bunun böyle olmaması gerektiğini bizler biliyoruz.
Şahsen ben, 2009 yılında, ada bazlı kentsel dönüşümlerle ilgili bir proje
üzerinde çalışmış ve vatandaşa da yük getirilmeden bu işin nasıl yapılacağını
çok yakından bilen bir insanım. Şimdi, Sayın Bakanımız, burada bunlarla ilgili
hiçbir açıklama yapmıyor. Fakir fukaranın, garip gurebanın, işsizin, memurun,
çiftçinin, yoksulun durumu ne olacak? Sen istersen 10 bin lira maliyet getirsen
bile o 10 bin lirayı yıllar içerisinde ödeyemeyecek insanlar var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız.
ENVER ERDEM (Devamla) – O zaman, elimizi vicdanımıza koyalım,
lütfen, bu hususlara açıklık getiren bir düzenleme yapalım yani vatandaşa ilave
maliyet yansıtmayalım. Bunlar bizim elimizdeki şeyler. Bugün, devlet, elindeki
yetkisini kullanarak, sadece kat yüksekliklerini sağlamak kaydıyla, ilave
maliyet getirmeden bu meseleleri çözebilir. En azından, en az maliyetle bu işin
çözülebilme imkânı vardır.
Ben, değerli milletvekilleri, bunun uygulanabilir olması için,
vatandaşa ilave yük getirmeme konusunda, gelin, bu düzenlemede birtakım
değişiklikler yaparak vatandaşımızı bu konuda mağdur etmeyelim diyorum. 10’uncu
madde üzerinde konuşurken de bu kanunun İhale Kanunu kapsamındaki 21/(b)
maddesine göre yapılmasının ne tür sıkıntılar getireceği üzerinde duracağım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Erdem. (MHP sıralarından
alkışlar)
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 8 inci maddesine aşağıdaki fıkraların
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe
Nur Bahçekapılı (İstanbul) ve arkadaşları
(8) Riskli yapı tespitlerine
karşı yapılacak itirazları inceleyip karara bağlayacak teknik heyetlerde
üniversiteler tarafından görevlendirileceklere, fiilen görev yaptıkları her gün
için (4.000) gösterge rakamının memur aylık
katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunacak tutarda huzur hakkı ödenir. Bir ayda
fiilen görev yapılan gün sayısının beşi aşması halinde, aşan günler için huzur
hakkı ödenmez.
(9) Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu ile ulusal, bölgesel ve yerel
yayın yapan özel televizyon kuruluşları ve radyolar, ayda en az doksan dakika
afet, afet risklerinin azaltılması ve kentsel dönüşüm konularında uyarıcı ve
eğitici mahiyette yayınlar yapmak zorundadır. Bu yayınlar, asgarî otuz dakikası
17:00-22:00 saatleri arasında olmak üzere, 08:00-22:00 saatleri arasında
yapılır ve yayınların kopyaları her ay düzenli olarak Radyo ve Televizyon Üst
Kuruluna teslim edilir. Bu saatler dışında yapılan yayınlar, aylık doksan
dakikalık süreye dâhil edilmez. Bu programlar, Bakanlık, Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu ile ilgili diğer kamu kurum ve kuruluşları ile bilimsel kuruluşlar,
kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları veya sivil toplum kuruluşları tarafından
hazırlanır veya hazırlatılır. Hazırlanan programların, Bakanlığın olumlu görüşü
alındıktan sonra Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından radyo ve
televizyonlarda yayınlanması sağlanır. Bu fıkra kapsamında yapılan yayınlar
için herhangi bir bedel ödenmez. Bu yayınların ve sürelerinin denetimi Radyo ve
Televizyon Üst Kurulunca yapılır."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS
GÜLLÜCE (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Pelin Gündeş Bakır.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bakır.
PELİN GÜNDEŞ BAKIR (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
1999 Kocaeli ve Düzce depremleri sonrasında, benim de içinde
bulunduğum İstanbul Teknik Üniversitesinden 30 öğretim üyesi, Amerika Birleşik
Devletleri Acil Durum ve Afet Yönetimi Başkanlığından, acil durum, afet
yönetimi ve deprem konularında eğitim aldı. Bu doğrultuda, Amerika Birleşik
Devletleri afet yönetim mevzuatını Türkiye’ye uyarladık. İstanbul Teknik
Üniversitesinde Afet Yönetim Merkezini kurduk. Sayısız projeler uyguladık. 2001
yılında, Türkiye için, bir, beş, on yıllık ulusal deprem stratejisi ve yeni bir
afet yönetim modeli geliştirdik. Bu çalışmalar, yurt dışında Earthquake Spectra
ve Natural Hazards gibi saygın bilim dergilerinde basıldı.
Değerli milletvekilleri, yirmi yıllık mesleki tecrübeme dayanarak
söyleyebilirim ki Kocaeli ve Düzce depremlerinden sonra kentsel dönüşümün tam
manasıyla gerçekleştirilememesinde etken olan saiklerin hepsi çok iyi
bilinmektedir. Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısı’yla, yoldaki tüm engellerin kaldırılması için her türlü tedbir dikkate
alınmıştır. Bu kanunun çıkarılmasının arka planında, Türkiye’de depreme
dayanıklı her türlü sosyal donatıya ve kimlikli mimariye sahip yeni modern
kentler kurulması doğrultusunda kuvvetli irade ve kararlılık bulunmaktadır.
Modern afet yönetimi bilimi, afet olup bittikten sonra reaksiyonel
yara sarma şeklindeki acil durum yönetimi anlayışına değil, proaktif yani yara
almamak için afet öncesi girişimlerde bulunmaya, tedbir almaya ve afet
risklerinin ve zararlarının azaltılması için etkin stratejiler izleme ve
uygulama anlayışına dayanmaktadır. Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görüştüğümüz bu kanun da aynı anlayış doğrultusunda hazırlanmıştır.
Afet yönetiminin dört safhası bulunmaktadır. Bunlar, planlama ve
hazırlık, zarar azaltma, afetlere müdahale ve iyileştirme safhalarıdır. Afete
hazırlık, ancak, afetlerle yaşayan toplumlarda bir farkındalık yaratarak mümkün
olur. Bu noktada kullanılabilecek en önemli araç ise hiç kuşkusuz medyadır.
Risk algısı iletişimin bir fonksiyonudur. Zarar ve risk ile ilgili
iyi tasarlanmış ve uygun bir biçimde halka ulaştırılmış programlar insanların
davranışlarını etkileyebilmektedir. Medya yoluyla verilen mesajların etkili
olabilmesi için: Afetler konusunda bilgi alınan kaynak güvenilir olmalıdır.
Verilen mesajlar açık ve iyi tasarlanmış olmalıdır. Hedef kitle iyi
tanımlanmalıdır. Sorular, öneriler ve yorumlar için bir geri bildirim kanalı
bulunmalıdır. Bu bağlamda risk ile ilgili çocukları hedefleyen eğitim
programları da büyük önem arz etmektedir zira yetişkinlerin afet eğitiminde
çocuklar bilgi transfer etmek suretiyle çok etkin bir rol oynayabilmektedirler.
Araştırmalar, toplumun bazı kesimlerinin diğerlerine göre
afetlerde çok daha büyük bir risk ile karşı karşıya olduğunu göstermektedir.
Yoksulluk sınırına yakın veya altında yaşayanlar, yaşlılar, engelliler,
kadınlar ve çocuklar afetlerde toplumun diğer kesimlerine kıyasla çok daha
fazla zarar görmektedir. Bu kişiler arasında afetlerde ölüm oranı daha
yüksektir. Eğer afeti atlatıp yaşayabilirlerse mali açıdan durumlarını
düzeltebilmeleri çok zor olmaktadır. Uyarı amaçlı eğitim ve iletişim araçları
geliştirilirken toplumun kolay incinebilecek, savunmasız kesimlerinin de
düşünülmesi çok büyük önem arz etmektedir.
Afetlere karşı kaderci bir yaklaşım sergileyen vatandaşlarda
düşünceden planlamaya, daha sonra eyleme ve afetlerden sürekli korunmak için
gerekli önlemleri almaya dönüşen bir davranış değişikliğini geliştirmek için
olmazsa olmaz koşul vatandaşların afet konusunda iyice bilinçlenmelerini
sağlamaktır.
Bu önergeyle afet risklerinin azaltılması ve kentsel dönüşüm
konularında TRT ile özel televizyon kuruluşları ve radyolarda bu konuda
farkındalık yaratmak için yayın yapılması amaçlanmıştır.
Sözlerime son verirken bu kanunun çarpık gelişmiş şehirlerimiz
için çok büyük bir fırsat olduğunu belirtmek istiyorum. İnsanlık tarihindeki en
yüksek çevre bilincine sahip Peygamber Efendimiz “İnsanın dünyadaki esas
vazifesi dünyayı güzelleştirmektir.” sözleriyle tüm insanlığa çevresini güzelleştirme
öğüdünde bulunurken “Ne isterseniz
yapınız, her yaptığınız şey inancınızın tam bir yansıması olacaktır.” demiştir.
Bu kanunun Türk-Osmanlı mimarisini haiz kimlikli estetik
şehirlerin bizim coğrafyamızda bir kez daha canlanmasını temin etmek yolunda
çok önemli bir fırsat olduğunu belirtmek istiyorum.
Ülkemize afetsiz günler temenni ediyor, hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakır.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmiştir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, bir şeyi öğrenmek
istiyorum, daha doğrusu kayıtlara da geçsin istiyorum.
Bu önergeyle tüm televizyonların ayda doksan dakika süreyle afetle
ilgili eğitici yayın yapmaları isteniyor. Önemli bir önerge. Tabii ki
televizyonların, yayın kuruluşlarının vatandaşımızı aydınlatması,
bilgilendirmesi ve bilinçlendirmesi doğru bir adım ancak böylesi önemli bir
düzenlemenin RTÜK’ün, Radyo Televizyon Üst Kurulunun görüşünün alınarak
yapılması gerekir. Bu görüş alınmış mıdır? Çünkü sadece devlet televizyonu
değil, TRT değil, tüm özel televizyonları da kapsamına alıyor. Doksan dakika
önemli bir zaman dilimidir. RTÜK’ün olumlu veya olumsuz bir görüşü var mıdır?
Genel Kurul bilgilendirilirse mutlu olurum efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kayıtlara geçti Sayın Başkan.
BAŞKAN – Soralım efendim.
Teşekkür ederiz.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
180 sıra sayılı kanun tasarısının 8. Maddesinin 4. fıkrasında
geçen "kalmaksızın" ibaresinin "kalarak" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sırrı Süreyya Önder (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS
GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz Değerli Başkan.
BAŞKAN – Sayın Buldan, buyurunuz.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 180 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 8’inci maddesi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesi adına
söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; söz konusu yasa dünyada son
zamanlarda öne çıkan afet sonrası müdahalenin yerini alan risklerin azaltılması
adına önemli bir yasal düzenleme olmakla beraber, yasa tasarısı, en temel kişi
hak ve hürriyetlerinden biri olan, Anayasa ve uluslararası yasalarca da kutsal
bir hak olarak kabul edilen mülkiyet hakkına müdahale ve sınırlamalar getirmektedir.
Kanun tasarısı, afet riskini neden göstererek mülkiyet hakkını ve
barınma hakkını yok saymaktadır. Kentsel dönüşüm ülkemizde acil çözülmesi
gereken sorunlar arasında olmakla beraber, kentsel dönüşümün yeni rant
alanlarına dönüşerek iktidar yanlısı taraflara paylaştırılmasının önü
açılmaktadır. Riskli yapılar, yapılacak tebliğden itibaren otuz gün içerisinde
yıkılacaktır. Yapının sahibi binasını yıkmazsa Bakanlık tarafından yıkım
gerçekleşecek ve masrafları yapının sahibinden alınacaktır.
Bu yasayla vatandaşın mülkiyet hakkına müdahale yasal zeminde
meşru hâle gelecektir. İdareyle anlaşma sağlayanlara geçici konut ve iş yeri
yardımı ile kira yardımı yapılacakken anlaşma yoluna gitmeyenlere bu yardımlar
yapılmayarak vatandaşlar arasında ayrımcı ve baskıcı uygulamaların önü
açılacaktır. Ayrıca, konut ve iş yeri için kira yardımının veya yer tahsisinin
kıstaslarının kesin bir biçimde belirtilmemiş olması nedeniyle hak sahiplerine
uygulanacak farklı uygulamalar tartışmalara neden olacaktır.
Tasarı ile riskli olmamakla beraber uygulama bütünlüğü nedeniyle
Bakanlık tarafından gerekli görülen yapılar da yıktırılabilecektir. Bu şekilde,
risk taşıdığı gerekçesiyle suistimallerin gerçekleşmesi kaçınılmaz olacaktır.
Tasarının 3’üncü maddesinde “Riskli yapıların tespiti, Bakanlıkça
hazırlanacak yönetmelikte belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde, vatandaşa
verilen sürede, masrafı kendisi tarafından karşılanmak üzere Bakanlıkça
lisanslandırılan kurum ve kuruluşlara yaptırılır ve sonuç Bakanlığa veya
idareye bildirilir.” denmektedir. “Bakanlıkça lisanslandırılan kurum ve
kuruluşlar” ile hangi kuruluşların kastedildiği tanımlanmamıştır. Bu kuruluşlar
ile bu işte uzman olan meslek odaları veya üniversiteler tarafından eğitim
almış kuruluşların ifade edilmek istendiği yasaya eklenmelidir.
Tasarının “Tasarrufların kısıtlanması” başlıklı 4’üncü maddesinde,
Bakanlığın, TOKİ veya idarenin, riskli alanlarda ve riskli yapıların bulunduğu
taşınmazlarda proje ve uygulamalar sırasında her türlü imar ve yapılaşma
işlemlerini geçici olarak durdurabileceği belirtilmektedir. Her türlü imar ve
yapılaşma işlemlerini geçici olarak durdurma yaptırım gücü yüksek bir karar
olup bu konuda yetkinin Bakanlık ve idarede olması gerekmektedir.
Yine aynı maddenin üçüncü fıkrasında aynı kişilerce riskli
yapılara elektrik, su ve doğalgaz hizmetlerinin verilmeyeceği şeklindeki
düzenleme de sosyal devlet ilkesine aykırı olduğu gibi, kişi hak ve
hürriyetleri ile insan haklarına da aykırıdır. Bu bendin iptali gerekmektedir.
Tasarının 6’ncı maddesinin 9’uncu bendinde “Bu davalarda
yürütmenin durdurulmasına karar verilemez.” hükmü hukuk devletine, Anayasa’nın
125’inci maddesine aykırıdır. Kişinin mülkiyet hakkının korunmasını yasal
zeminde talep etme hakkı özgürlüklerin de engellenmesi anlamına gelmektedir.
Engellenemez bir hak olan hak arama hakkını sınırlayan bu düzenleme yasadan
çıkarılmalıdır diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Buldan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Daha önce kabul edilmiş olan önergeyle birlikte 8’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 8’inci madde kabul
edilmiştir.
9’uncu madde üzerinde üç önerge vardır.
Okutacağım bu üç önerge de aynı mahiyettedir. Bu önergeleri okutup
birlikte işleme alacağım, önerge sahiplerine de istemleri hâlinde söz
vereceğim.
Şimdi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 Sıra Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun Tasarısının 9. maddesinin tasarı metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Prof. Dr. Haluk Eyidoğan Yıldıray Sapan İlhan Demiröz
İstanbul Antalya Bursa
İhsan Kalkavan Haydar Akar Ali Sarıbaş
Samsun Kocaeli Çanakkale
Müslim
Sarı
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 9’uncu maddesinin tasarı metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
D. Ali Torlak Ali Halaman Sadir Durmaz
İstanbul Adana Yozgat
Hasan Hüseyin
Türkoğlu Mesut
Dedeoğlu
Osmaniye Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
180 sıra sayılı kanun tasarısının 9. Maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sırrı Süreyya Önder Nazmi Gür Altan Tan
İstanbul Van Diyarbakır
İdris Baluken Erol Dora Özdal Üçer
Bingöl Mardin Van
Pervin Buldan Ertuğrul Kürkcü Demir Çelik
Iğdır Mersin Muş
Mülkiye
Birtane
Kars
BAŞKAN – Komisyon bu okuttuğum önergelere katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS
GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Ben konuşacağım.
BAŞKAN – Buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; 180 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesini değiştirmek amacıyla vermiş
olduğumuz önerge nedeniyle söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Önergeyle değiştirmek istediğimiz, daha doğrusu tasarı metninden
çıkartılmasını istediğimiz 9’uncu madde “Uygulanmayacak mevzuat” başlığını
taşımaktadır. Tasarı, bu maddeyle, 3194 sayılı İmar Kanunu, imara ilişkin
hükümler ihtiva eden özel kanunlar ve zaruret hâlinde 3573 sayılı zeytincilikle
ilgili Kanun’dan 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu’na varıncaya kadar on üç adet
kanunu devre dışı bırakmakta, bu tasarıya ait hükümlerle çelişmesi hâlinde bu
tasarının esas alınacağını düzenlemektedir. Kısaca, bu tasarı hükümleri
yasalaştığında tüm bu bahsettiğim mevzuat afet riski altındaki alanların
dönüştürülmesi hakkında kanuna yani bu tasarıya teslim edilecektir. Her biri
özenle hazırlanmış, kendi alanındaki hususları düzenleyen İmar Kanunu,
zeytincilikle ilgili Kanun, Turizmi Teşvik Kanunu, Kıyı Kanunu, Mera Kanunu,
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu gibi birçok kanun devre dışı
bırakılacaktır. Tasarının bu maddesi, bu hâliyle, tam bir kaosun, karmaşanın ve
talanın altyapısını oluşturacaktır.
Yapılan bu düzenleme, riskli yapılar bahane edilerek ağır bir
talan ortamı ortaya çıkaracaktır. Büyük bölümü Anayasa’ya aykırı olan bu
düzenlemeyle Kıyı Kanunu’yla korunan kıyılarda yaygın bir talan sürecinin önü
açılırken, tarım toprakları, zeytinlikler, meralar, ormanlar gözden
çıkarılmakta, doğal, kentsel ve arkeolojik sit alanlarında olası bir talanın
önü ardına kadar açılmaktadır. Yapılan düzenlemeyle, bugüne kadar oluşturulan
doğal ve kültürel çevrenin korunmasına ilişkin tüm mevzuat yok sayılmaktadır.
Tasarının 9’uncu maddesinin ikinci fıkrasında uygulanmayacak
maddeler sayıldıktan sonra son paragrafta “…ve diğer kanunların bu Kanuna
aykırı hükümleri uygulanmaz.” ifadesi de hukuki anlamda bir karmaşanın kapısı
olacaktır.
Bu ibareye ne gerek vardı, zaten uygulanmayacak mevzuat tek tek
sayılmış, diye düşünülebilir.
Bence, bu ibareyle hedeflenen belediye mevzuatıdır. 5393 sayılı
Belediye Kanunu’nun 73’üncü maddesi, bu tasarının da özünü teşkil eden kentsel
dönüşüme ilişkindir. “Kentsel dönüşüm ve gelişim alanı” başlıklı bu madde,
belediyelere miktarı 5 hektar ila 500 hektar arasında konut alanları, sanayi
alanları, ticaret alanları, teknoloji parkları, kamu hizmet alanları,
rekreasyon alanları ve sosyal donatı alanları oluşturmak, eskiyen kent
kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek, kentin tarihî ve kültürel dokusunu
korumak veya deprem riskine karşı tedbirler almak gibi yetki ve görev
vermiştir. Bu tasarıda zikredilen imar yetkisi, kamulaştırma yetkisi, binaların
boşaltılması ve yıkımı yetkisi, Belediye Kanunu’nun 73’üncü maddesinde zaten
düzenlenmiş, sayılmıştır.
5393 sayılı Kanun’dan bu tasarıda bahsedilmemiş olması, bir
ibarenin içine gizlenmiş olması, AKP’nin belediyeler uyanmadan tasarıyı geçirme
isteği, rantı Ankara’da tek elde toplama niyetinden başka bir şey değildir.
Tasarı, belki bu sebeple İçişleri Komisyonunda da ele alınmamıştır. O yüzden,
tasarının 9’uncu maddesinde 5393’ün 73’üncü maddesi zikredilmemiştir.
AKP iktidara geldiği 2002 yılındaki söylemlerinin çok uzağındadır.
“Dokunulmazlara dokunalım.”, “HSYK ve YAŞ kararları gibi her şey yargı
denetimine açılsın.” diyen AKP hükûmetleri, şimdi MİT Yasası gibi yasalarla “U”
dönüşü yapmış ve yeni dokunulmazlar yaratmış, yargı denetimi dışında yeni
alanlar oluşturmuştur.
Bu tasarı da benzer bir özellik taşımaktadır. Yetkileri taşraya
devretmeyi hükûmet ve parti programında esas alan AKP hükûmetleri, bu tasarıyla
tüm yetkileri ve dolayısıyla rantı merkezde toplamaktadır.
Yasanın genel gerekçesinde, Anayasa’nın “Sağlık hizmetleri ve
çevrenin korunması” başlıklı 56’ncı maddesi ile “Yerleşme ve seyahat hürriyeti”
başlıklı 23’üncü maddesine atıfta bulunulması memnuniyet vericidir, ancak bu
tasarıyla kendisine önemli sorumluluk, görev ve yetki verilen Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı, 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle teşkilatı tesis
edilmiş bir kuruluştur.
644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, 29 Haziran 2011 tarihinde
yürürlüğe girmiştir. Aynı Anayasa’nın 91’inci maddesi çerçevesinde Hükûmete
verilen yetkiyle ortaya çıkan bu kararname, yine, aynı Anayasa’nın 91’inci
maddesinin sekizinci fıkrası çerçevesinde, komisyon ve Genel Kurulda öncelik
verilerek ivedilikle görüşülmesi gereken bir metindir. Bugün tasarıyla
olağanüstü yetkilerle donatılan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, aslında,
Anayasa’nın emrettiği yasal prosedürü tamamlanmamış bir bakanlıktır.
Diğer taraftan, tasarının diğer maddelerinde, bu tasarı
kapsamındaki işler 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’ndan istisna tutulmak
istenmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen, tamamlayınız sözlerinizi.
Buyurunuz.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) – Zaten, Kamu İhale Kanunu’nun
“İstisnalar” başlıklı 3’üncü maddesi AKP döneminde oldukça genişlemiştir. 4734
sayılı Kamu İhale Kanunu ilk yürürlüğe girdiği tarihte üç adet istisnaya sahip
idi ancak AKP İktidarında, alfabede harf kalmayacak kadar istisnalar
genişlemiştir. Artık, ihale mevzuatı dışında bırakılan maddeleri saymak yerine,
ihale mevzuatına dâhil olanları saymanın daha kolay olacağını düşünmekteyim.
Bir oldubittinin önüne geçmek, “ham hum şaralop” diye ifade edilen
bir tarzla Anayasa’ya aykırı kanun çıkarmayı önlemek için, teklifimizin yüce
heyetinizce kabulünü diler, Türk milletinin milletvekillerini saygıyla
selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Türkoğlu.
Kim konuşacak acaba?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – İlhan Demiröz.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisinden İlhan Demiröz.
Buyurunuz Sayın Demiröz. (CHP sıralarından alkışlar)
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın
9’uncu maddesindeki önergemiz hakkında söz almış bulunuyorum.
Tasarının “Uygulanmayacak mevzuat” başlıklı 9’uncu maddesi,
Zeytincilik, Orman, Askerî Yasak Bölgeler, Turizmi Teşvik, Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma, Kıyı, Mera, Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu gibi,
toplam on iki kanunun, bu kanunun uygulanmasını engelleyici hükümlerinin
uygulanmayacağını hükme bağlamaktadır. Bu, öncelikle Anayasa’nın ilgili
maddelerine aykırıdır. Anayasa’mızın 6’ncı maddesi: “Egemenlik, kayıtsız
şartsız Milletindir.” ve bizim bu bölümle ilgili olan kısmını okuyorum zamandan
dolayı: “Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet
yetkisi kullanamaz.” Tekrar ediyorum: “Hiçbir kimse veya organ kaynağını
Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.” Ancak, yine Anayasa’mızın
15’inci maddesi: “Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerde…
Bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.” Ama
hepimiz biliyoruz ki bugünlerde savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü
bir durum söz konusu değil.
Değerli milletvekilleri, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bu kadar
geniş bir yetkiyle donatılıyor. Yetkileri MİT Kanunu ile donatılan Sayın
Başbakan da bile böyle bir yetki yok. “Sayın Başbakandaki yetki” ifademi
Anayasa çerçevesi içinde ifade ediyorum, yoksa Sayın Başbakanın nasıl yetkileri
olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu yasa kapsamına alınan her yerde, her konuda
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı istediğini yapabilir. Bu tasarı ile ülkemizin tüm
kaynaklarında, tarım alanlarında, zeytinlik alanlarında, meralarında, ormanlık
alanlarında ve hatta sit alanlarında yaygın bir talanın önü açılmaktadır.
Örneğin, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun 13’üncü
maddesi “Tarım Arazilerinin Amaç Dışı Kullanımı” bölümünde “Mutlak tarım arazileri,
özel ürün arazileri ve sulu tarım arazileri tarımsal üretim amacı dışında
kullanılamaz.” diyor. Ancak, değerli milletvekilleri, bu Kanun diğer
bakanlıklara geçerli, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı için, TOKİ için bu geçerli
değil. Zeytincilik Yasası da -aynı şekilde- 20’nci maddesinde diyor ki:
“Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara 3 kilometre mesafede zeytinyağı
fabrikası hariç, kirletici sanayi tesisi yapılmaz, işletilemez.” Ama bu tasarı
gerçekleştiğinde, bu alanlarda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, TOKİ istediğini
yapacaktır. Bu onlar için geçerli değil.
Ben, sekiz yıl Türk Mühendis ve Mimar Odalar Birliği Ziraat
Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanlığı yapmış bir milletvekili arkadaşınız
olarak söylüyorum, meslek odalarının dayanaklarından bir bölümü yukarıda
belirttiğim yasalardır. Ancak, bu yasalar maalesef bugün askıya alınmakta, tüm
meslek odaları devre dışı bırakılmaktadır.
Değerli arkadaşlar, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının şimdiye kadar
yargı kararlarını uygulamamakta yeterli karineleri olduğunu biliyoruz.
Bunlardan bir tanesi de maalesef, Bursa Esnaf ve Sanatkârlar Odalar Birliği ile
TOKİ’nin ortaklaşa yapacağı sanayi siteleridir. Bu sanayi sitelerine tüm
Bursa’daki meslek odalarının karşı olmasına ve yargı kararlarına rağmen,
tasarının gerçekleşmesi hâlinde bu alanlardaki yargı kararlarının ortadan
kalkacağını ifade etmek istiyorum.
Doğanbey kentsel dönüşümle ilgili, ucube projeyle ilgili değerli
milletvekili arkadaşlarım görüşlerini belirttiği için bu konuya girmiyorum.
Şunu söylemek istiyorum: Bu tasarı ile planlama, denetim,
mühendislik hizmetleri rafa kalkmış olacak ve yaşamın gerçek sigortası olan
meralar, ormanlar, kıyılar, sulak alanlar ve tarım alanları gibi doğal
varlıkların talanına olanak sağlanacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) – Bitiriyorum efendim.
Değerli arkadaşlar, biz, dün ve bugün Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu olarak 2/B’yle ilgili yasanın çıkması konusunda tüm Komisyon üyeleri
çaba sarf ettik. Ama gelin görün ki, “Dönüşüm gelirleri” başlıklı madde 7’nin
(b) fıkrasında, 2/B’yle ilgili “…gelirlerin yüzde 90’ını geçmemek üzere…” diye
ifade ediliyor. Biz, buradaki Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonundaki
arkadaşlarımızın günahı ne? Bu Komisyon üyeleri hiç dikkate mi alınmıyor? Yani
Komisyonda biz bu şekilde karar almazsak bu bir çelişki değil midir? Bu
yapılanların arkadaşlarımıza ve bize haksızlık olduğunu ifade etmek istiyorum.
Ülkemizde kentsel dönüşüm acil bir ihtiyaçtır ancak kentsel
dönüşümün yeni rant alanları yaratıp bunları iktidar sahiplerinin paylaşacağı
ya da dağıtacağı bir düzlemde değil, halkın ihtiyaç, hak ve yararları öncelik
sayılarak gerçekleştirilmesinin gerektiğini ifade ederek hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demiröz.
Sayın Dora, buyurunuz efendim.
EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 180
sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın
9’uncu maddesi üzerinde verilen önerge hakkında söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzülerek ifade etmek
istiyorum ki iktidar partisi, kanun çıkarma aşamasında her zaman yaptığını gene
yapmakta ve ilgili kesimlerin görüş, öneri ve eleştirilerini dikkate almadan ve
kanun tasarısı üzerinde yeterince
tartışmadan afet riski taşıyan bölgeler gibi son derece önemli ve toplumun
tamamını ilgilendiren bir konuda kanun çıkarmaya çalışmaktadır. Muhalefet
partilerinin ve ilgili kesimlerin iyi niyetli öneri ve eleştirilerini dikkate
almayarak çıkarılan yasalar, daha önce de ibretle gördüğümüz gibi toplumun
dokusuyla uyuşmamakta ve aynı kanun revize edilmek zorunda kalmaktadır. Meclis
Başkanı Sayın Cemil Çiçek’in vurguladığı gibi, Meclis maalesef bir kanun
fabrikasına dönüşmüştür ancak parmak hesabı gücüne dayanarak bu fabrikadan
çıkarılan kanunları toplum kabul etmemektedir. Bu bağlamda çıkarılması
planlanan yasa, toplumun çıkarlarına hizmet etmekten uzak, tamamen AK PARTİ
Hükûmetinin çıkarlarıyla uyuşan bir yasa olarak tarihe geçecektir.
Planlama, imar ve kentsel dönüşüm konularında yakın dönemde
yapılan diğer yasal düzenlemelerde de gözlendiği gibi yasa tasarısının ruhunda,
inşaat sektörünün canlandırılması, canlı tutulmasının örtülü amaç olarak tercih
edildiği anlaşılmaktadır. Ne yazık ki bu açıktan dillendirilmeyen örtülü amacı
gerçekleştirmek isterken seçilen yöntem insanca olmaktan uzaktır. Tercih edilen
bu yöntem, kentlerimizin en yoksul kesimlerini kredi kullanmaya ve borçlanmaya
zorlamakta, yoksulluğu derinleştirmektedir.
Ayrıca, kanun tasarısında, risk taşımayan alanların da gerek
görülürse riskli alan gibi kabul edileceği değerlendirilerek, kamu arazilerinin
de “risk taşıyor” mantığıyla suistimale açık hâle getirilme riski
bulunmaktadır.
Geçmiş yıllarda 2/B arazilerinden parsel satın alarak evini
yapmış, varını yoğunu bu evin yapılması için harcamış olan yoksul kesimlere,
yapılmak istenen 2/B ile ilgili yasal düzenlemeyle, aynı parsel, yeniden, bu
kez devlet eliyle satılacaktır. Bu satışla yeni bir borç yükü altına girecek
olan vatandaşların evleri, afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi, amaç
ve yasa gereğince yıkılması gereken yapılardan olup, bu kişiler, gerek yıkım
nedeniyle ve gerekse yapılacak yeni yapılar için bir kez daha
borçlandırılacaklardır. Oysa, Anayasa'mızın 56’ncı maddesine göre, herkes,
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.
Ayrıca, Birleşmiş Milletlerin iki sözleşmesinden biri olan
Ekonomik, Sosyal, Kültürel Haklar Sözleşmesi’nin 11’inci maddesinin birinci
paragrafında “elverişli konut hakkı ve barınma hakkı” tanımlanmaktadır. Bu
madde kapsamında, barınma hakkı “onurlu bir yaşam standardı” olarak bir sürü
hak kavramı içinde tanımlanmaktadır. Söz konusu Sözleşme’nin dünyada yürürlüğe
girmesi ve imzalanması 1960’ların ortalarına tekabül etmektedir. Bu kapsamda,
konutun yasal güvenliği bir kriter olarak ele alınmaktadır.
Bundan başka, maddi olarak devletin şahıslara sağladığı konutun
ödenebilir olması gerekmektedir; işte burada konut hakkının ihlali söz konusu
olmakta çünkü ödemeler yoksul halk için mümkün olmamaktadır.
Ayrıca, uygulama işlemlerinde yapılan düzenlemede, yerini ucuza
vermek istemeyen ya da başka nedenlerle anlaşmaya varamayan hissedarların özgür
iradesi hiçe sayılacaktır. Bu durumda, devletin elini güçlü tutarak, Bakanlığa,
Maliyeye ve idareye görünürde “rayiç bedel” adı altında ucuz fiyatlara arsa
aktarımı yapması muhtemel hâle gelecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun tasarısı, ülkemizin
gerçek ihtiyacı olan, kentlerin afetlere karşı duyarlı, sakınım içerikli
planlamasını, denetimsiz ve mühendislik hizmeti almamış yapılaşmanın
engellenmesini sağlayacak bir düzenleme olmaktan oldukça uzaktır.
“Afet riskinin azaltılması” gerekçesiyle hazırlanan tasarı, var
olan, yaşamın gerçek sigortası olan ormanlar, meralar, sular, sulak alanlar,
kıyılar, tarım alanları gibi doğal varlıkların talanına olanak sağlayacak ve
bir kısır döngü içinde yeni afetlerin oluşmasına neden olacaktır. Bu tasarı bu
açıdan düşünüldüğünde, ekolojik olmaktan uzak bir yasadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının yasalaşması
sonrasında yapılacak uygulamalar ile kentlerimiz plansızlığa doğru bir adım
daha sürüklenecek, kentsel alanda karmaşa büyüyecektir. Dolayısıyla, İmar
Kanunu’nun yerini alacak 648 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname, benzeri
denetimsiz ve ruhsatsız yapılaşmayı kolaylaştıran düzenlemeleri ortadan
kaldıracak yeni bir yasal düzenleme, tüm ilgili kesimlerin katılımıyla
hazırlanmalı ve tartışmaya açılmalıdır.
Tekrar hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Dora.
Aynı mahiyette olan üç önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 9’uncu madde kabul edilmiştir.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.17
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.32
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN
(Ankara), Mustafa HAMARAT (Ordu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
79’uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
180 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
10’uncu madde üzerinde üç önerge vardır, okutacağım:
TBMM Başkanlığına
180 sıra sayılı kanun tasarısının 10. Maddesinde "afetler
öncesinde" ibaresinden sonra gelmek üzere "ateşsiz" ibaresinin
eklenmesini; "talepte bulunan" ibaresinden sonra gelmek üzere
"idarelerce geçici iskan koşullarını sağlayacak kadar" ifadesinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Sırrı Süreyya Önder Nazmi Gür Altan Tan
İstanbul Van Diyarbakır
İdris Baluken Erol Dora Özdal Üçer
Bingöl Mardin Van
Mülkiye Birtane Ertuğrul Kürkcü Pervin Buldan
Kars Mersin Iğdır
Demir
Çelik
Muş
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 10'ncu maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
D. Ali Torlak Ali Halaman Alim Işık
İstanbul Adana Kütahya
Enver Erdem Muharrem Varlı Sadir Durmaz
Elâzığ Adana Yozgat
Madde 10- 6831 sayılı Kanuna aşağıdaki madde eklenmiştir.
"Ek Madde 13- Şehrin içindeki veya yakın çevresindeki
ormanlık alanların afet sonrasında geçici barınma yeri olarak kullanılması
için, Orman Genel Müdürlüğünce veya bu Genel Müdürlüğün uygun görmesi hâlinde
talepte bulunan idarelerce altyapı hizmetleri verilir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Kanun Tasarısının 10 uncu
maddesinin tasarıdan çıkartılmasını arz ve teklif ederim.
Saygılarımla.
Haluk
Eyidoğan Ayşe
Nedret Akova
İstanbul Balıkesir
BAŞKAN – Komisyon bu son okuttuğum önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR
KARAYEL (Kayseri) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Ayşe Nedret Akova konuşacak
efendim.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Akova. (CHP sıralarından alkışlar)
AYŞE NEDRET AKOVA (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 180 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 10’uncu maddesi üzerinde
konuşmak üzere söz almış bulunuyorum.
Bu kanun tasarısı ile afet riski bahane edilerek yurttaşın
mülkiyet hakkı ve barınma hakkı yok edilmek istenmektedir. Torba yasa
anlayışıyla düzenlenmiştir.
Tasarının gerekçesinde gönüllülüğe dayalı bir dönüşümden
bahsedilirken maddelerde ayrıntılı bir şekilde zor kullanma yöntemleri hükme
bağlanmıştır. Bu, gönüllü olunmayacak, demokratik yaklaşımlarla bağdaşmayan bir
rant döneminin başlatılması demektir.
Kanun teklifiyle yapılan hukuksuzluklar şunlardır: Gerekçede
Anayasa’nın 56’ncı maddesine atıf yapılırken bizzat bu hak kanun ile yok
edilmek istenmektedir. Yoksul ve güçsüz vatandaşın barınma hakkı elinden
alınmak istenmektedir. Yoksul belirsizliğe sürgün edilip yaşama hakkı elinden
alınmaktadır. Vatandaşın en temel haklarından olan mülkiyet edinme hakkı
gasbedilmektedir.
Bütün yetkinin TOKİ’de toplanmak istenmesi anlaşılmamaktadır. TOKİ
sonuçta bedava olan devletin arazisine ucuz konut yapmada uzmandır. Üstelik
bunu hiçbir eğitim almamış olan müteahhitlerimiz daha iyi yaparlar.
Yerel yönetimlerin yetkileri de gasbedilmektedir.
Vatandaşların yaşadıkları mekâna göre ayrımcı uygulamalara tabi
tutulup haksızlıklar yapılacaktır.
Saydamlıktan ve hesap vermekten uzak olan bu kanun tasarısıyla,
vatandaş ile bir uzlaşmaya gidilip katılımı sağlamak yerine cebrî yöntemler
temel araç olarak getirilmektedir.
Vatandaş gönüllü olmazsa yıllardır sahibi olduğu dairenin
elektrik, su, doğal gazı kesilecek, mülkiyet haklarını kullanması engellenecek,
dairesinin satışını ve kiralamasını yapamayacaktır. Bu, açıkça devlet
tarafından vatandaşın hakkının ihlal edilmesi demektir.
Bu kanun tasarısı gerekçesinin tam aksine fiziki riskleri
azaltmayacak, toplumsal ve kültürel riskleri ise artıracaktır.
Değerli milletvekilleri, kanunun amacı ile kanunun adı bile birbiriyle
uyuşmamaktadır. Depreme karşı önlem almak bahane edilip kentsel dönüşüm adı
altında yeni rant alanları yaratılıp ekonomiye kaynak yaratılmaya
çalışılmaktadır. Boğazlarımız, kıyılarımız, ormanlarımız, meralarımız, her yer,
arzu ettiği takdirde TOKİ’nin emrinde olacaktır.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından dört yasa tasarısı
hazırlanmıştır. Birbirinden ayrı gibi sunulan yapı denetimi, 2/B, afet riski
altındaki alanların dönüştürülmesi ve yabancılara toprak satışı yasa tasarıları
getirilmek istenmektedir. Her bir karışını milletin canı ve kanıyla
kazandığımız topraklarımızın yabancılara satılması milletin iradesini de yok
saymaktadır.
Riskli olmayan alanlarda yapılara ilişkin durum tespiti Bakanlıkça
lisanslandırılan kurum ve kuruluşlara yaptırılacak. Yapılara ilişkin can ve mal
emniyetini temin etmek amacını taşıyan tasarı ile yapı denetim kuruluşlarının
yerine teknik müşavirlik kuruluşları getiriliyor ve bu kuruluşlara oldukça
geniş bir çalışma alanı tanımlanıyor. Teknik müşavirlik kuruluşu olabilmenin
koşullarını Bakanlık belirleyecek, yetki belgesini de Bakanlık kendisi verecek.
Teknik müşavirlik kuruluşlarının belirlenmesinde TOKİ'nin taşeron firma
seçiminde yandaşlarına uyguladığı ayrıcalığı sürdüreceği de kesindir.
Yasa tasarısının 9’uncu maddesinin 2 nci fıkrasında “Zeytinciliğin
Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanunun Orman Kanununun, Umumi
Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara
Dair Kanunun, Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanununun, Turizmi
Teşvik Kanununun, Kıyı Kanununun, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kanununun, Mera Kanununun, Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların
Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanunun, Toprak
Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun, Boğaziçi Kanununun, bu Kanunun arazi
kullanımı bakımından uygulanmasını engelleyici hükümleri ve diğer kanunların bu
Kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz.” hükmüyle boğazlarımız, kıyılarımız,
ormanlarımız, meralarımız, tarihî eserlerimiz, askerî yasak bölgeler ve
güvenlik bölgelerimiz, yani iktidarın arzu ettiği her yer TOKİ’nin emrinde
olacaktır.
Tasarlanan yeni kanunun 2’nci maddesinde tanımı yapılan “Riskli
alan: Zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol
açma riski taşıyan, Bakanlık…”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
AYŞE NEDRET AKOVA (Devamla) – “…veya idare tarafından Afet ve Acil
Durum Yönetim Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi
üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan alan” olarak tarif edilmiştir.
Kıymetli vekiller, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve
diğer tüm kanunların bu kanunun uygulamasını engelleyici hükümlerinin
uygulanamayacağı getirilmiştir. Bu durumda bu kanun tasarısı kanun tanımaz bir
kanun yapmaktadır.
Sevgi ve saygılarımla.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akova.
Önergeyi oylarınıza…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama talebi vardır.
Sayın Akar, Sayın Eyidoğan, Sayın Tanal, Sayın Demiröz, Sayın
Sarıbaş, Sayın Serindağ, Sayın Öz, Sayın Havutça, Sayın Akova, Sayın Özkan,
Sayın Toprak, Sayın Köprülü, Sayın Genç, Sayın Kesimoğlu, Sayın Canalioğlu,
Sayın Dinçer, Sayın Aygün, Sayın Korutürk, Sayın Dibek, Sayın Yıldız, Sayın
Koç.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İsmini okuduğunuz milletvekillerinin
sisteme girmemesi gerekir.
BAŞKAN – Girmiyorlar efendim, onu biliyorlar.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/569) (S. Sayısı: 180) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 10'ncu maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
D.
Ali Torlak (İstanbul) ve arkadaşları
Madde 10 – 6831 sayılı Kanuna aşağıdaki madde eklenmiştir.
“Ek madde 13 – Şehrin içindeki veya yakın çevresindeki ormanlık
alanların afet sonrasında geçici barınma yerleri olarak kullanılması için,
Orman Genel Müdürlüğünce veya bu Genel Müdürlüğün uygun görmesi hâlinde talepte
bulunan idarelerce altyapı hizmetleri verilir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS
GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Erdem.
ENVER ERDEM (Elâzığ) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın
10’uncu maddesi için verilen önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, biraz önceki konuşmamda bu düzenlemenin
gerçek amacına hizmet edebilmesi için adaletli, uygulanabilir, vatandaşa ek
maliyet ve külfet getirmeyen bir düzenleme olması gerektiği hususunda birtakım
açıklamalarda bulunmuştum. Bu düzenlemenin yine amacına hizmet edebilmesi için
ve adaletli bir düzenleme olabilmesi için düzenlemenin 8’inci maddesinin 1’inci
ve 2’nci fıkralarının tasarı metninden çıkarılması gerekir.
1’inci fıkra, yapılacak olan her türlü mal ve hizmet alımının ve
yapım işlerinin 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 21/b maddesine göre
yapılmasını düzenlemektedir.
Değerli milletvekilleri, eğer yaklaşık olarak 800 milyar civarında
maliyeti olduğu düşünülen… Gerçi bu hususta sormuş olduğumuz soruya Sayın Bakan
herhangi bir cevap vermedi ama on milyon civarında konut ve iş yerinin
yapılacağını, yaklaşık maliyetinin de 500 ile 800 milyar olacağını buradaki
konuşmacıların yapmış olduğu konuşmalardan anlıyoruz.
Şimdi, bu kadar yüksek miktarda maliyeti olan işlerin yapımıyla
ilgili olarak, İhale Kanunu’nun 21/b maddesine göre bu işlerin yapılmasını
söylemek gerçekten akla ziyan bir uygulamadır. Çünkü İhale Kanunu’nun temel
hedefi olan “açıklık, şeffaflık, yarışma, uygun fiyat ve alenilik” gibi
ilkelerini zedeleyeceği aşikârdır, ihalede yolsuzluk yapılmasına neden olacak
bir uygulamadır.
Yine 8’inci maddenin 2’nci fıkrasında öngörülen uygulamayla
kurumlar arası protokolü getirmektedir bu düzenleme. Yine bu da 4734 sayılı
Kamu İhale Kanunu’nda öngörülmemiş olan bir yöntemdir yani bu iki düzenlemenin,
8’inci maddenin (1)’inci ve (2)’nci fıkrasının kanun metninden çıkarılması bu
anlamda önemlidir.
Değerli milletvekilleri, bu düzenlemenin amacına hizmet edebilmesi
için göz ardı edilmemesi gereken en önemli hususlardan birisi de bu dönüşüme
hangi illerden başlanacağı meselesidir yani öncelik sıralaması nasıl olmalıdır?
Bu sorunun cevabını da burada netleştirmek lazım, objektif kriterler koymak
lazım. 7 ve üzeri deprem beklenen öncelikli illere, mesela Doğu Anadolu fay
hattının üzerinde bulunan illerden Elâzığ, Bingöl, Malatya, Maraş ve Hatay
illerine de bu sıralamada öncelik verilmesi lazım.
Değerli milletvekilleri, Doğu Anadolu fay hattı, Kuzey Anadolu fay
hattı gibi, oldukça aktif olan, bilim adamlarının yapmış olduğu
değerlendirmelere göre yakın süre içerisinde 7 ve üzerinde deprem olabilme
ihtimalinin yüksek olduğu iller bu fay hattı üzerinde bulunan iller. Dolayısıyla,
yaklaşık olarak 3 milyon insanın yaşadığı bu illerin öncelikli dönüşüm projesi
kapsamına alınmasının doğru olacağını değerlendiriyoruz.
Yine, Doğu Anadolu fay hattı üzerinde bulunan, benim de seçim
bölgem olan Elâzığ’da da 7 ve üzerinde şiddette bir deprem olabilme ihtimalinin
çok yüksek olduğu bilinmektedir. Elâzığ’da yoğun göç yaşanmaktadır, plansız bir
şehirleşme vardır, yaptırım eksiklikleri, yerel yönetimlerin kaynak
yetersizliği, konuyla ilgili bilinç eksiklikleri vardır. Elâzığ’daki yerleşimin
yüzde 90’ı alüvyonel zemin üzerinde yapılmıştır. Elâzığ’da yine zemin
sıvılaşması gibi bir problem yaşanmaktadır. Kuzey Anadolu fay hattında meydana
gelen depremler Elâzığ’daki depremleri etkilemektedir. Dolayısıyla, muhtemel
afetlerin olabileceği bu Doğu Anadolu fay hattının üzerindeki illerin de
öncelikli dönüşüm programına alınmasının uygun olacağını değerlendirmekteyiz.
Bu vesileyle ben yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyor, iyi
akşamlar diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdem.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
180 sıra sayılı kanun tasarısının 10. Maddesinde "afetler
öncesinde" ibaresinden sonra gelmek üzere "ateşsiz" ibaresinin
eklenmesini; "talepte bulunan" ibaresinden sonra gelmek üzere
"idarelerce geçici iskan koşullarını sağlayacak kadar" ifadesinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Sırrı Süreyya Önder (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS
GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Çelik.
DEMİR ÇELİK (Muş) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
hepinizi şahsım ve Barış ve Demokrasi Partisi adına saygıyla selamlıyorum.
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısı’nın 10’uncu maddesine ilişkin grubumuzun düşüncesini paylaşmak üzere
söz almış bulunmaktayım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüz iyi yönetişim
kriterleri yönetimin sürdürülebilirliğini, katılımcılığını, hesap
verebilirliğini, şeffaflığını ve adilane bir ilişkiyi örgütlemesinden geçtiğini
ifade eder. Bu da hizmeti üreten birimin insana ve bireye en yakın birim
tarafından yürütülmesini, gücün ve iktidarın merkezîleşmesi yerine topluma
yatay dağıtılmasını, hizmetin üretilmesi ve yürütülmesinde olduğu kadar
kaynakların rasyonel kullanılmasında da katılımcılığı emreder. Bütün bu
kriterleri dikkate aldığımızda devletlerin hızla toplum lehine değiştiği, “Az
devlet, çok toplum.” tartışmasının tüm insanlığı gündemine alıp etkilemeye
çalıştığı günümüz dünyasında, yetkiyi, yerele ve yerindenlik ilkesine bağlı,
kurumlaşmış olan yapılara, organlara devredilmesi gerekirken Ankara’ya, merkeze
topluyor olmak toplumu ve toplum dinamiklerini dikkate almamaktır.
Kaldı ki 5393 sayılı Belediyeler Yasası, bu konuda yapılmak
istenen bu kanunu hiçe saymak, belediye ve haklarını gasbetmektir. Kim adına?
Hükûmet adına, Hükûmet adına da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı adına bu
yetkileri hiçleştirmektir, gasbetmektir. Bu yönüyle kuvvetle muhtemeldir ki bu
yasa kısa bir dönem sonrasında açmazları ve çelişkileriyle bir kez daha
Meclisimize taşınacaktır. Neden diye soracak olursanız, doksan yıldır devletin
yani merkezin kimliklerle, merkezin inançlarla, merkezin çevreyle olan çelişkisi
ve çatışması çözüme kavuşturulup meşru ve makul olan çözüm projeleri
geliştirilmemesinden kaynaklı toplum kırım, siyasal kırım, ekolojik kırım
yaşanıyorsa bu ve benzeri kanunlar ve yasalarla toplumu şekillendirmek değil,
toplumu özgürleştirici, adil ve eşitlikçi anlayış ve yaklaşımlarla önünü açıcı
olmak gerekiyor.
Kanun devleti polis devletidir. Kanun devleti topluma, toplum
dinamiklerine özgürlük getirmez. Bu anlamıyla bu kanun, yakın zamanda toplumun
temel ihtiyaçlarını, büyüyen ihtiyaçlarını karşılayamayacağından, karşılamadan
uzak olacağından dolayı değiştirilme gerçeğiyle karşı karşıya kalacaktır. O
anlamıyla, biz, bir kez daha Barış ve Demokrasi Partisi olarak aceleye
getirilen, temel talepleri hiçe sayan, yetkiyi merkezîleştirip hak gasbına yol açan,
bireyin, kesimin ve toplumun ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olan bu
anlayıştan bir an evvel geri durulması gerektiğini düşünüyoruz.
Bu anlayıştır ki az önce yine gündemimize taşındığı şekliyle, 21
Mart “Nevroz” Bayramı yıllardır ülkemizde yasal ve resmî noktada kutlanmaya
başlandı. Kutlanan bu “Nevroz”u Barış ve Demokrasi Partisi olarak bizler de
yıllardır 17’sinden başlayıp 22’sine, 23’üne kadar bir hafta, sekiz gün boyunca
kutlayan, çeşitli alanlarda farklı tarihlerde kutlayan bir anlayışa sahiptik
ama az önce basına düşen haberlerden İstanbul Valisinin bu kutlamayı “Bayramlar
gününde kutlanır.” gerekçesinin ya da bahanesinin arkasına sığınarak
yasakladığını ilan etmiştir. Çok değil bir hafta öncesinde, 8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Günü’nü biz ayın 1’inden 11’ine, on güne yayarak da kutlamıştık. Bunda
ne mahzur var? Bu anlamıyla da biz bu kararın doğru olmadığını, bir kez daha
yetkiliye, Hükûmet birimlerine hatırlatmak noktasında görev biliyoruz ama aynı
zamanda bu tarihte kutlayacağımıza dair on beş gün öncesinden verilmiş…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
DEMİR ÇELİK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün, yani ayın 18’i pazar günü kutlayacağımıza dair on beş gün
öncesinden verdiğimiz dilekçe zamanından önce cevaplandırılabilirdi.
Cevaplandırılmadığı için yurt dışı ve yurt içinde 18’inde İstanbul başta olmak
üzere birçok yerde kutlayacağımızı söylediğimiz, yerelde bu kutlamalara
katılmak üzere zamanını, mesaisini, parasını harcayarak gelen vatandaşların
emeğine, maddi kaynaklarına da bir şekliyle yazık etmiş oluyoruz. Dileğimiz
odur ki bu yanlıştan dönülmelidir. Dönülmediği takdirde, Barış ve Demokrasi
Partisi olarak biz mitingi iptal edebiliriz ancak halkın bu konuda yapma
ısrarının yol açacağı sorun ve sıkıntıların da müsebbibi, sebebi Hükûmet olur,
vali olur.
Sayın Valimizin ve bunun üzerinden de sayın Hükûmet
yetkililerimizin durumu halkların lehine çözüm iradesi geliştireceklerine olan
inancımla hepinizi bir kez daha saygıyla selamlıyor, iyi akşamlar diliyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çelik.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 10’uncu madde kabul edilmiştir.
11’inci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 Sıra Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun Tasarısının 11’inci maddesinde yer alan
“suretiyle” ibaresinin “yapılarak” olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ali
Sarıbaş
Çanakkale
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 11’inci maddesinde geçen “a)
Gecekondunun sahibi ise, gecekondusuna” ifadesinden sonra gelmek üzere “piyasa
rayiç değerine” ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mesut Dedeoğlu Enver Erdem Hasan Hüseyin Türkoğlu
Kahramanmaraş Elâzığ Osmaniye
Kemalettin
Yılmaz Muharrem
Varlı
Afyonkarahisar Adana
BAŞKAN – Komisyon önergeye katıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS
GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Dedeoğlu.
BAŞKAN – Sayın Dedeoğlu, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun Tasarısı’nın 11’inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Kanun tasarısının 11’inci maddesi, 775 sayılı Gecekondu Kanunu’nun
21’inci maddesinde düzenlemeye gitmektedir. Bu düzenlemeye göre, gecekondu
sahiplerine konut verilinceye kadar ya da arsa tahsisi yapılıncaya kadar nakdî
yardımın yapılmasını planlamaktadır. Geneli üzerinde kanun tasarısı, başta deprem
olmak üzere afet riski taşıyan alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli
yapıların bulunduğu arazi ve arsalarda sağlıklı ve güvenli yaşama alanlarının
oluşturulması planlanmaktadır. Böylece ülkemizde, heyelan, deprem ve sel gibi
afetlerde meydana gelen can ve mal kayıplarının önüne geçilmesi
hedeflenmektedir. Gerçekten de ülkemizde pek çok alanda kentsel dönüşüme
ihtiyaç vardır.
Çok sayıda şehrin yerleşim alanı coğrafi konumu itibarıyla deprem
kuşağı üzerinde yer almaktadır. Bu konuyla ilgili Kahramanmaraş şehrini örnek
vermek istiyorum. Kahramanmaraş’ta Gölbaşı-Kahramanmaraş ve Yumurtalık fay
hattının üzerinde bulunan, bunun üzerinden geçen ve üzerinde binaların
bulunduğu yerler şu anda tehlike riski altındadır. Bu konuyla ilgili daha
önceki uyarılarımıza rağmen, maalesef ki maalesef, Kahramanmaraş’a bir diş
hastanesi, bir de normal devlet hastanesi yapılmış ve şu anda da bu riski
taşıyan iki tane binamız ve sağlık hizmetleri veren tesislerimiz yıkılmakla
karşı karşıya kalmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde bu zamana kadar
meydana gelen depremlerde çok sayıda can ve mal kaybı meydana gelmiştir. Daha
yakın zamanda Van ilimizde meydana gelen depremde çok sayıda insanımız yıkılan
binaların altında kalarak yaşamlarını yitirmişlerdir. Van ilimizde meydana
gelen depremde şu ana kadar ölü ve yaralı sayısı tam olarak bilinmezken,
ülkemizin en büyük depremlerinden Marmara depreminde 17.127 kişi ve Düzce
depreminde de 845 kişi, maalesef, hayatlarını kaybetmişlerdir.
Her deprem geride çok sayıda yaralı, yetim, gözyaşı ve acı
hatıralar bırakmıştır. Bu nedenle, böyle bir çalışmanın özünü Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak çok önemsiyoruz. Ne var ki tasarıdaki bazı
düzenlemeler konusunda hem kaygılarımız hem de endişelerimiz vardır. Bunları
ortadan kaldırabilirsek, o zaman gerçekten hem ülkemiz hem de milletimiz için
önemli bir çalışma yapmış oluruz. Hazırlanan kanun tasarısında şehircilik
kuralları hiçe sayılmakta, toplumsal eşitlik ve adalet ilkeleri Anayasa’ya
aykırı bir şekilde çiğnenmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu düzenlemede, afet
tehlikesine maruz kalmış veya kalması muhtemel bölgelerdeki mesken ve iş
yerleri tespit edilerek afete maruz bölge olarak ilan edilecek ve bu bölgedeki
yaşam tehlikeden uzak yerlere nakledilebilecektir. Devlet bu nakli yaparken
önce gönüllülük esasına göre yapacak, mesken sahibi veya iş yeri sahiplerinin
gönüllülük esasını kabul etmemesi hâlinde o zaman devreye tıpkı kaçak yapıyı
yıkar gibi devletin kepçeleri ve dozerleri girecektir.
Değerli milletvekilleri, böyle bir şeyin olması söz konusu
olabilir mi? Kolay değildir yıllarca yaşadıkları mahalle ve sokaklardan
insanları söküp atmak; her sabah ekmeğini aldığı, süt aldığı, gazete aldığı ve
selam verdiği mahalle bakkalından insanları ayırmak kolay değildir. Hele hele
insanları doğdukları ve büyüdükleri yerlerden zorla ayırmak hiç de kolay
değildir. Bu iş incitilmeden yapılmalıdır. İnsanların mülkiyet hakkını elinden
almakla ve hak arama hürriyetini yok etmekle çok büyük hak kayıplarına yol açacak
olan bu tasarı rant konusundaki endişelerimizi de artırmaktadır.
Tasarı ile yerel yönetimlerin kanunlarla verilmiş hakları da
ellerinden alınarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığına verilmektedir.
Ayrıca tasarı ile hayvancılık açısından da çok büyük öneme sahip
olan meraların yerleşim alanlarına dönüştürülmesinin önü de açılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MESUT DEDEOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yasa bu hâliyle insanlarımızın can ve mal güvenliğini sağlamak yerine canını
yakmaktadır. Bu nedenle kanun teklifinin bazı maddeleri üzerinde oturup yeniden
düşünmek gerekmektedir. Yoksa ülkemiz esas depremi o zaman yaşar.
Bu duygu ve düşüncelerle tasarının hayırlara vesile olmasını
diler, yüce Meclisi saygılarımla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Dedeoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 Sıra Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun Tasarısının 11’inci maddesinde yer alan
“suretiyle” ibaresinin “yapılarak” olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ali
Sarıbaş
Çanakkale
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS
GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz Efendim.
BAŞKAN – Sayın Sarıbaş, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki
Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 11’inci maddesi üzerinde
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi en derin sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum.
Bu maddede “775 sayılı Gecekondu Kanununun 21 inci maddesinin (a)
bendi üzerinde “nakdî yardım yapılabilir.” ifadesi dönüştürülmeye
çalışılmaktadır.
Bu madde de bundan önceki yasalar gibi, tüm on bir tane yasanın
içerisinde bundan önce belediyelere, yerel yönetimlere verilmiş bir yetkidir.
Şimdi, tabii bu maddede para verilmesi, desteklenmesi çok
doğrudur, katılıyorum ancak 775’teki bir yetkinin tamamen Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına ve dolayısıyla TOKİ’ye devredilmesi bence yine belediyelerden bir
yetkinin alınması anlamına ve tekelleşmesi anlamına geliyor. Bu anlamda
baktığımızda özellikle belediyelerin, büyükşehir belediyesi, Yerel Belediyeler
Yasası, İmar Yasası, İmar Affı Kanunu, yine buna bağlı olarak tarihî eserlerle
ilgili diğer kanunlar ve hepsini bir
bütün içerisinde aldığımızda bu maddeye bağlı olarak imar yetkileri
alınırken bir de aynı zamanda belediyelerin bu yasa tasarısıyla birlikte
elindeki ekonomik kaynaklar da yok oluyor.
İşte bunlar içerisinde hazine arazilerinin ve diğer maddelere de
baktığımızda iki yıl içerisinde eğer bir işlem yapmadıysanız buna resen, bir
başka deyişle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, bir başka deyişle TOKİ el koyarak belediyelerin
gelirleri… İller Bankasından ayrılacak paylar, yine alınacak paylarla birlikte,
yine Belediyeler Yasası’nda çevreden yüzde 50 payların aktarılması ve buna
benzer paylarla birlikte büyük bir -hem rantın dönüşmesi, belediyelerin elinden
alınması, alındığı gibi hem ekonomik kaynakların İller Bankası dâhil olmak
üzere para aktarılması ve aynı zamanda hazinelerin ve yine 2/B arazileri de
dâhil olmak üzere gelirlerine, satılan gelirlerine el konulmasıyla birlikte-
çok büyük bir bütçeye varıyoruz.
Bugün, Bakanımız da net bir rakam vermemesine rağmen, burada 200
milyar dolar ve 400 milyar dolar rakamlarından bahsediliyor ki bu rakamın da
çok üzerine çıkacağı, 2 veya 2,5 kat olarak da hesaplanabileceği göz önüne
alınmalıdır diye bakıyorum. Çünkü bu ranttan yerindeki yönetimlerin,
belediyelerin aslında bir pay alması gerekirken bunlara hiçbir şey vermediğimiz
gibi onların imar müdahalesi ve altyapı müdahaleleriyle birlikte ve insanların
yaşamasıyla birlikte kentlerin bütünü içerisindeki, 775 sayılı, gecekondu önleme
bölgelerine bir başka deyişle müdahale hakkı veriyoruz.
Aslında kent bir bütün içerisinde planlanmıştır. 775 sayılı,
Kanun’a göre planlama bir bütündür ve o kentin içerisindeki kaçak yani
verilecek arsalar, gecekondu önleme bölgeleri, ona göre belediyelerin tek tip
projeleri insanlara tahsisleri yapılmıştır ama şimdi gelip bir müdahaleyle o
kentin bütünlüğü içerisindeki, plan ve bütünlüğü içerisindeki hem silüeti hem
altyapısını hem yeşil alanları hem insanların sosyal yaşantı donatılarını bu
vesileyle direkt müdahale yetkisiyle bu imara, bu belediyeye, bu
gelirlerine müdahale etmiş oluyorsunuz.
Bence burada insanların o sosyal yaşantı içerisindeki
planlamalarını acaba bu sosyal yaşantıyla birlikte, o sosyal yaşantısıyla
birlikte daha itelemiyor muyuz, daha farklı yöne itmiyormuyuz? Zorla insanları
yüksek apartmanlar içerisinde oturmaya hapsedemezsiniz. Zorla insanların
bugünkü kültür değerleri, yaşam değerlerini bir binaya, biz sağlıklı bina
yapıyoruz diye o binanın içerisine zorla sokamazsınız. Burada bir planlama ve
planlamanın bir gerekliliği olmaktadır.
Bugüne kadar yaptığımız uygulamaya baktığımızda TOKİ’nin kuzey
girişteki, özellikle havaalanı üzerinden girdiğimizde baktığımızda o derelerin
üzerine ve bugün Başbakanın da açıkladığı gerçekten bodrum katları da dahil
olmak üzere insanlara zorla kura çektirerek verilmeye çalışıldığı ve hatta
oradaki insanların mağduriyetiyle eylemlere çalıştığı, TOKİ’nin incelemeleri
sonucunda bugüne kadarki ilişkilerinde insanların yüzde 85’inin mahkemelerde olduğunu
unutmamak gerektiğine inanıyorum.
Yine bu TOKİ’deki uygulamalar içerisine baktığımızda insanların
yaşanabilir ve…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ALİ SARIBAŞ (Devamla) – Teşekkür ediyorum.
…yaşama hacimlerinin yok olduğunu ve bunları insanların daha sonra
da satmak zorunda kaldıklarını unutmayalım. TOKİ’nin bunun içerisinde
baktığımızda, projelerini oturduktan sonra beğenmeyenlerin içerisinde olanların
yüzde 68,8 olduğunu, bunların içerisinde yine TOKİ’den aldıkları konutlar
içinde kaliteli malzemelerin karşılanmasının beklenmesinin yüzde 80’inin
“hayır” olduğunu ve yine TOKİ konutlarında prim konusunda “Burası prim yapıyor
mu?” diye TOKİ‘nin yaptırdığı anketlerde insanların yüzde 63,3’ünün “hayır”
dediğini ve 34,7’sinin “evet” dediğini unutmamak gerekir. “TOKİ konutlarını
çevremize tavsiye eder misiniz?” diye anket sonuçlarını aldığımızda da yüzde
55,4’ünün “hayır” dediğinin çarpık örneğini görüyoruz ki bu bize çok canlı bir
örnektir. Artık, bundan sonra da bu yasaya böyle bakmamız gerektiğine
inanıyorum.
En derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Sarıbaş.
Önerge…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum…(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Varsa…
Elektronik cihazla yapıyorum, bir dakika süremiz var.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, yok, görünen yok.
Sayın Başkan, aslında bu kanunla Türkiye’nin tapusu Tayyip
Erdoğan’la Erdoğan Bayraktar’a veriliyor. Yani aslında Meclis Başkanının buna
müdahale etmesi lazım. Bunlar kim Türkiye’nin tapusuna hâkim oluyorlar? Osmanlı
padişahı dahi bu yetkiye sahip değildi.
Böyle utanmazlık olur mu ya?
BAŞKAN – Sayın Genç…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Osmanlı Devleti padişahının sahip olmadığı
yetkiyi Tayyip Erdoğan’la Erdoğan Bayraktar’a veriyorlar efendim.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan, susturur musunuz.
BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen yerinize oturunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Böyle bir şey olur mu ya, böyle bir şey
olur mu arkadaşlar?
MURAT YILDIRIM (Çorum) – Sana ne?
KAMER GENÇ (Tunceli) – İnsanda bir vicdan var, bir utanma var,
utanma, utanma!
BAŞKAN – Sayın Genç…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Utanma var, utanma, utanma! Ulan devletin
malına nasıl el koyarsınız?
BAŞKAN – Sayın Genç…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Böyle bir Orman Kanunu yok, Boğaz Kanunu
yok, Afet Kanunu yok…
BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen yerinize oturunuz, böyle bir usul yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Böyle bir şey olur mu ya?
BAŞKAN – Böyle bir usul de yok Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Böyle bir şey yok Sayın Başkan!
HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) – Otur yerine, otur Kamer!
KAMER GENÇ (Tunceli) – Oturmazsam ne olacak lan? Devleti sattınız
be! Bu devleti sattınız be!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan “lan” diyor, sözünü geri
alsın. “Lan” diye hitap ediyor.
HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) – Otur yerine!
KAMER GENÇ (Tunceli) – Niye oturayım ki! İçim yanıyor ya, bu
memleketi sattınız, sattınız.
Sizin burnunuzdan getireceğiz, getireceğiz burnunuzdan. Böyle bir
şey olur mu ya? Osmanlı padişahında olmayan yetkileri alıyorsunuz ya!
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.13
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 19.26
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN
(Ankara), Mustafa HAMARAT (Ordu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
79’uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
180 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 11’nci maddesi üzerinde verilen
Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş’ın önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir,
karar yeter sayısı vardır.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, 11’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
12’nci madde üzerinde üç önerge vardır.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı'nın çerçeve 12 nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş Ahmet Aydın Akif Çağatay Kılıç
Kayseri Adıyaman Samsun
A. Sibel Gönül Osman Boyraz Tülay Kaynarca
Kocaeli İstanbul İstanbul
MADDE 12- 2942 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin birinci
fıkrasının birinci cümlesi ile aynı maddenin sekizinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş ve maddeye on birinci fıkradan sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkra eklenmiştir."
"Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğine bağlı meslek
odalarının her biri tarafından, üyelerinin oturdukları yer gözönünde
bulundurularak; illerden nüfusu beşyüzbinin altında olanlar için yirmibeş ilâ
elli, nüfusu beşyüzbin ile birmilyon arasında olanlar için elli ilâ yüz, nüfusu
birmilyon ile üçmilyon arasında olanlar için yüz ilâ yüzelli, nüfusu üçmilyonun
üzerinde olanlar için yüzelli ilâ üçyüzelli bilirkişi ve ayrıca il merkezleri
için il idare kurulları ve ilçeler için ilçe idare kurulları tarafından, bu
bölgelerde oturan ve mühendis veya mimar olan taşınmaz mal sahipleri veya
kiracılar arasından nüfusa göre belirlenen bilirkişi sayılarının en az üçte
biri kadar bilirkişi, her yıl Ocak ayının ilk haftasında seçilerek isim ve
adreslerini belirten listeler valiliklere verilir."
"Taraflar, mahkemelere bildirilen listelerde yazılı olanlar
ve yukarıdaki fıkrada belirtilen kimseler arasından bilirkişi seçmekte
anlaşamadıkları takdirde; bilirkişiler, hâkimin kararı ile tayin edilen gün ve
saatte, valilikçe, tarafların huzurunda ve gelmeyenin gıyabında kura yolu ile
seçilir. Valilik, kuranın âdil olarak yapılabilmesi için gerekli tedbirleri
alır. Kuraya ilişkin itirazlar, davanın görüldüğü mahkemece karara
bağlanır."
"Sermaye Piyasası Kuruluna kayıtlı olarak faaliyet gösteren
lisanslı değerleme kuruluşlarının isim ve adreslerini belirten listeler, her
yıl Ocak ayı içinde, ikinci fıkradaki mahkemelere bildirilmek üzere Sermaye
Piyasası Kurulunca valiliklere gönderilir. Yeterli sayıda değerleme uzmanı
bulunan yerlerde, 10 uncu maddede öngörülen değer tespitleri, bilirkişi sıfatıyla
öncelikle Sermaye Piyasası Kurulundan lisanslı değerleme uzmanlarına, taşınmaz
geliştirme konusunda yüksek lisans veya doktora yapmış olan uzmanlara
yaptırılır."
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım, istemleri hâlinde
önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 Sıra Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun Tasarısının 12. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Prof. Dr. Haluk Eyidoğan Yıldıray Sapan İdris Yıldız
İstanbul Antalya Ordu
İhsan Kalkavan Ali Sarıbaş Müslim Sarı
Samsun Çanakkale İstanbul
Haydar
Akar
Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısının 12'nci maddesinin madde metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
D. Ali Torlak Ali Halaman Alim Işık
İstanbul Adana Kütahya
Muharrem Varlı Özcan Yeniçeri Sadir Durmaz
Adana Ankara Yozgat
BAŞKAN – Komisyon bu son okuttuğum iki önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS
GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Sayın İdris Yıldız konuşacak.
BAŞKAN – Sayın Yıldız, buyurunuz.
İDRİS YILDIZ (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afet
Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 12’nci
maddesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi üç gün önce
İstanbul’da bir felaket yaşadık. Aradan üç gün geçti, basın, televizyon, herkes
bir şeyler söyledi ama, yavaş yavaş unutulmaya başladı.
Benim burada bu konu üzerinde biraz daha hassasiyetle durmamın
sebebi, orada hayatını kaybeden 11 tane yurttaşımızın çoğunluğunun Ordulu
olması. Hepinizin huzurunda önce ölenlere Allah’tan rahmet diliyorum,
yakınlarına başsağlığı diliyorum ama bir şeyi de hatırlatmadan geçmek
istemiyorum.
Bu tasarıyı, ülkemizin deprem felaketlerinde yaşadıkları
zorlukları bilerek, insanlarımızın çektiklerini, can kayıplarını hesaplayarak
gündeme taşıdık ve bu tasarıyı hep birlikte oluşması konusunda biz de muhalefet
olarak yeterli oranda katkı vermeye çalıştık, ama yaklaşık on yıl içerisinde 10
bin çalışanımızı kaybettiğimiz, son Aralık ayında 52, Ocak ayında 62, Şubat
ayında 42, Mart ayının daha şu aşamasında 28 işçinin hayatını kaybettiği
ülkemizde, İş Güvenliği Yasası için bu çabaların hiçbirisini yerine getirmedik.
Dolayısıyla, ben, yüce Meclisten, bu Meclisteki milletvekili arkadaşlarımızdan,
İş Güvenliği Yasası hakkında da aynı duyarlılığı göstermesini, aynı çabayı sarf
etmesini, geçtiğimiz Pazar günü yaşadığımız o tatsız olaylara rağmen oradaki
kadar dikkatli, oradaki kadar hızlı bir şekilde bu yasanın bu Meclise
getirilmesini hepinizden talep ediyorum. Hepinizin bu konuda gayret göstermesini
diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizin deprem felaketlerinden
çektiklerini hepimiz biliyoruz. Ülkemizin yüzde 92’si deprem kuşağında ve
nüfusumuzun yaklaşık yüzde 95’i de bu bölgelerde yaşıyor. Dolayısıyla, bu
felaketlerden dolayı bununla ilgili bir çaba içerisine girmemiz, bir tasarı
Meclise getirmemiz, onunla ilgili çalışmamız doğruydu ama komisyonlarda
yaptığımız görüşmelerde biz, mümkün olduğu ölçüde uyarılarda bulunduk. Sayısal
çoğunluğunuzla bu uyarıların hepsi dikkate alınmadı ve Meclise geldi. Ama
hepimiz biliyoruz ki, kente karşı suç kavramı çok önemlidir. Kent, genellikle
yaşayan bir organizmaya benzetilir. Kentin sahibi, o kentte yaşayanlar, kent
yönetimine vergi verenler, kent yönetimini oylarıyla oluşturmuş olanlar ve
ayakta tutanlardır.
Tasarının “Tespit, Taşınmaz Devri ve Tescil” başlıklı 3’üncü
maddesinin birinci fıkrasında, riskli yapı tespitine karşı yapılacak
itirazların, –Komisyonda değişmiş şekliyle- Bakanlıktan 3, üniversiteden 4
kişiyle oluşacak heyetler tarafından incelenip, karara bağlanacağı
öngörülmüştü.
Bakanlık tarafından seçilecek kişilerin taraflılığı,
üniversitelerden gelen kişilerin Bakanlık tarafından tespit edildiği için
taraflılığı belli olmasına rağmen Komisyonda şöyle bir öneride bulunduk; dedik
ki: “1985 yılında Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tarafından kentlerin imar
planları yapıldı ve bunun yanlış olduğu görülerek değiştirildi.” O hâlde,
merkezden yapılan bu imar planlarının, bu tadilatların veya bu tasarıların
sıkıntılarının yaşanacağı düşünülerek, hiç değilse proje bazında, o bölgede iki
tane proje paydaşının da bu Komisyona katılarak, proje bazında bunların
değerlendirilmesini ve böylece, orada olabilecek sosyal patlamaları,
sıkıntıları ortadan kaldırmak için bir öneride bulunduk ama maalesef Komisyonda
bu da geçerli olmadı.
Hepimiz biliyoruz ki bu tasarının tartışılması, görüşülmesi, süreç
içerisinde hep beraber yaşadık. Bugün, bütün gündür arkadaşlarımız birçok şeyi
söylüyorlar ama biz, burada bu tasarıyı hep beraber oyladığımızda sonuç yine
belli; bir taraf kaldıraç gibi elini bir tarafa indirecek, öbür taraf yukarı
kaldıracak.
Biz muhalefet olarak şöyle bir öneride bulunuyoruz: “Afet Önleme
Yasası” olarak sunulan bu tasarının doğuracağı afetler ileride bize daha büyük
sıkıntılar yaratacak. Bu sıkıntıların aşılması için, bu sıkıntıların
yaşanmaması için, bu kadar yetkiyi üzerinizde toplamamanız gerektiğini
düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yıldız.
Sayın Yeniçeri, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hocam, bu Tayyip Erdoğan’a padişah
yetkisini vermişler, onu da söyle de. Tayyip, padişah yetkisini nasıl aldı
hocam? Tayyip, padişah yetkisini neye
istinaden aldı?
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Bunu bilmeyecek ne var yani?
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Yeniçeri.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 12’nci maddesinin değiştirilmesine
yönelik önerge üzerinden söz almış bulunuyorum. Hepinizi bu vesileyle saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, bir bakanlık var elimizde. Bu bakanlık, 636 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname’yle Çevre, Orman, Şehircilik Bakanlığı olarak kurulmuş, 644
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle de Çevre ve Şehircilik Bakanlığına
dönüşmüş. Yani, iki tane kanun hükmünde kararnameyle kurulmuş bir bakanlık bize
bir kanun getiriyor, kendisi kanun değil yani kendisi kanun hükmünde kararname
hükmünde, dolayısıyla da kendisini öncelikle getirip kanun hükmüne bağladıktan
sonra o kanun hükmündeki kararnameyi, ondan sonra getirmesi gerekiyordu. Hadi,
burayı geçiyoruz ama ben bir şey söyleyeyim: Türkiye Cumhuriyeti devleti köklü
bir devlettir. Türk milleti de tarihî bir millettir.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Eskiden beri öyle.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Kanun hükmünde kararnamelerle başlayan
süreçte, Türkiye Cumhuriyeti devleti âdeta bir çadır devleti muamelesine tabi
tutulmuştur. Bakanlar Kurulunun çıkardığı kanun hükmündeki kararnamelerle,
değiştirilen teşkilat yönetmelikleriyle bakanların yönetim tarzı allak bullak
edilmiştir. Bu durum bu çatı altında defalarca dile getirildi.
Şimdi de önümüzde afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi
hakkında bir kanun tasarısı var ve bu tasarı da neredeyse her şeyi toplumun ve kamunun
ihtiyaçlarına göre değil, iktidarın emlak ihtiyaçlarına göre yeniden inşa eder
bir boyut ortaya koyuyor. Ortada bir teşkilatlanma arızası var, bir örgütlenme
arızası var. Yani sokakta her bulduğunuzu örgüt üyesi olarak alıp götürüp bir
yerlere tıkıyorsunuz, 3 kişi yan yana geldi mi ama sizin zannettiğiniz gibi
örgüt öyle bir şey değil. Bakın, “örgütlenme” denilen şey, benzer işlerin bir
makam etrafında toplanması, bunlara uygun kişilerin atanması, bunların
arasındaki ast-üst ilişkilerinin kurulması, bunların birbirleriyle
ilişkilerinin tamamlanması ve bunların yapacakları iş ve görev tanımlarının
yapılmasıyla ilgili bir kavramdır. Burada iki tane temel hata yapılıyor: Birisi
örgütlenme meydana getirilirken eksik örgütlenme, birisi de aşırı örgütlenme
meydana getiriliyor ve dolayısıyla her getirdiğiniz tasarının ya bir tarafı
eksik ya bir tarafı fazla. Onun için de tasarı kendisini tasarlayacak durumda
değil ve sonradan sürekli değişikliklerle bunların içinden çıkmaya
çalışıyorsunuz, Arap saçına çeviriyorsunuz. (MHP sıralarından alkışlar) Bu da
devlet yönetiminin, maalesef tarih şuurunun yerleşmediği gibi, devlet algısının
da maalesef iktidarda olmadığını gösteriyor. Bir koy, bir kaldır, bir yap, bir
boz, bir dene, bir yanıl; vazgeçin bundan, bu doğru bir yol değil. Eğer burada
sıkıntınız varsa biz size katkı sağlamaya hazırız.
Dolayısıyla, açın kulaklarınızı, biraz gönlünüzü açın, biraz
yüreğinizi açın. Yani burada gerekli potansiyel var, gerekli entelektüel
birikim var, bundan yararlanın ama öyle yapmıyorsunuz, gelip komisyon
basıyorsunuz, dayakla, sopayla yasa geçirmeye çalışıyorsunuz. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar) Burada demokrasi… Dolayısıyla da buranın olduğu bir
yerde sizin bu hareketlerinizin olumlu bir sonuç vermesi de mümkün olmuyor.
Şimdi, Türkiye’de kurumsallaşma yönetimin en önemli sorunlarından
bir tanesidir. Bilirkişilik hizmetleri mevcut yasaya göre, kamu kurumu
niteliğindeki Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği tarafından zaten
yürütülüyor. Bu Mühendis ve Mimar Odaları Birliği yasayla kurulmuş, yönetimleri
seçimle işbaşına gelmiş kamu kurumu niteliğindeki bir kuruluş. Makamlar
fonksiyon yaratmaz, fonksiyonlar makam yaratır. Dolayısıyla, eğer biz bu
noktada kamuda mevcut olan bir mekanizmayı kullanmak yerine, çalıştırmak yerine
kendi ihtiyaçlarımıza uygun, her getirdiğimizi kabul edecek bir mekanizmayı
devreye sokarsak, biz artık demokratik devlet olmaktan çıkar, bir tiranlık, bir
keyfîlik, bir kendine özgülük bir yapı içerisinde tavırları ortaya koymuş
oluruz. Bu hizmetlerin tarafsız ve bağımsız bir biçimde yürütülmesi
gerekmektedir.
Zaman doluyor, onun için buradaki eleştirilerimi tam yapamayacağım
çok kıt bir zaman içerisinde ama şunu söyleyeyim: Sürekli değişen ya da
değiştirilen bir süreç, kuramsallaşmanın ve yapısallaşmanın önündeki en büyük
engeldir. Ayrıca, her yasayla yetki ve sorumluluk ihdası doğru bir yönetim
tarzı da değildir. Devlet, kurumu, ilkesi ve kavramıyla örgütlenmiş siyasi
otoriteye denir. Sürekli değiştirilen, sürekli dönüştürülen tavırlar kurumların
geleneklerini oluşturmasına engel olmaktadır. Yönetimde liyakatlilerin
iktidarını kurmak esastır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Tamamlayacağım Sayın Başkan.
Bunun için de Yüce Peygamber “Emaneti ehline veriniz.” diye,
“Kur’an-ı Kerim’in hükmüyle hareket ediniz.” diye bir ilke de koymuştur.
Bilirkişilik konusunda tarafların anlaşmasıyla da kura usulü doğru bir yöntem
değildir. Aksine, kişilerin kurumlara olan güvenini tesis edecek bir biçimde
bilirkişilik konusuna yaklaşmak gerekir. Bu bağlamda, Türk Mühendis ve Mimar
Odaları Birliği tarafından yürütülen bilirkişilik hizmetlerine destek vermek ve
onlara olan güveni tesis etmek esas olmalıdır.
Kamu ve halk arasındaki ilişkilerde tutarlılık ilke olarak
benimsenmelidir. Mevcut yapılara olan güveni sağlamak bakımından sürekli
değişen, dönüşen, koyan, kaldıran uygulamaların bir yana bırakılması gerekir.
2942 sayılı Kanun’la bilirkişilik sisteminin kökten
değiştirilmesini öngören 12’nci maddenin metinden çıkarılması çok daha faydalı
olacaktır. Ama siz beni dinlemeyin, siz yine “hayır” deyin çünkü alıştınız siz
muhalefetten gelen her şeye “hayır” demeye ama biz de size “hayır” demeye devam
edeceğiz.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Arayacağım efendim.
İki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı'nın çerçeve 12 nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
MADDE 12- 2942 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin birinci
fıkrasının birinci cümlesi ile aynı maddenin sekizinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş ve maddeye onbirinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkra eklenmiştir."
"Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğine bağlı meslek
odalarının her biri tarafından, üyelerinin oturdukları yer gözönünde
bulundurularak; illerden nüfusu beşyüzbinin altında olanlar için yirmibeş ilâ
elli, nüfusu beşyüzbin ile birmilyon arasında olanlar için elli ilâ yüz, nüfusu
birmilyon ile üçmilyon arasında olanlar için yüz ilâ yüzelli, nüfusu üçmilyonun
üzerinde olanlar için yüzelli ilâ üçyüzelli bilirkişi ve ayrıca il merkezleri
için il idare kurulları ve ilçeler için ilçe idare kurulları tarafından, bu
bölgelerde oturan ve mühendis veya mimar olan taşınmaz mal sahipleri veya
kiracılar arasından nüfusa göre belirlenen bilirkişi sayılarının en az üçte
biri kadar bilirkişi, her yıl Ocak ayının ilk haftasında seçilerek isim ve
adreslerini belirten listeler valiliklere verilir."
"Taraflar, mahkemelere bildirilen listelerde yazılı olanlar
ve yukarıdaki fıkrada belirtilen kimseler arasından bilirkişi seçmekte
anlaşamadıkları takdirde; bilirkişiler, hâkimin kararı ile tayin edilen gün ve
saatte, valilikçe, tarafların huzurunda ve gelmeyenin gıyabında kura yolu ile
seçilir. Valilik, kuranın âdil olarak yapılabilmesi için gerekli tedbirleri
alır. Kuraya ilişkin itirazlar, davanın görüldüğü mahkemece karara
bağlanır."
"Sermaye Piyasası Kuruluna kayıtlı olarak faaliyet gösteren
lisanslı değerleme kuruluşlarının isim ve adreslerini belirten listeler, her
yıl Ocak ayı içinde, ikinci fıkradaki mahkemelere bildirilmek üzere Sermaye
Piyasası Kurulunca valiliklere gönderilir. Yeterli sayıda değerleme uzmanı
bulunan yerlerde, 10 uncu maddede öngörülen değer tespitleri, bilirkişi
sıfatıyla öncelikle Sermaye Piyasası Kurulundan lisanslı değerleme uzmanlarına,
taşınmaz geliştirme konusunda yüksek lisans veya doktora yapmış olan uzmanlara
yaptırılır."
BAŞKAN – Komisyon bu okuttuğum önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İDRİS
GÜLLÜCE (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Boyraz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN BOYRAZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Tasarısı’nın 12’nci maddesi üzerinde vermiş olduğum önerge hakkında söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz özellikle deprem olmak üzere
afetlerin tehdidi altında bir ülkedir. Gelişmekte olan diğer ülkelerde olduğu
gibi ülkemizde de kaçak yapılaşma, niteliksiz konut yapımı, plansız kentleşme
gibi konular yaşanmakta olan sorunların başında gelmektedir. Her ne kadar
istemesek de geçmişte olduğu gibi gelecekte de olası doğal afetlerin yaşanması
muhtemeldir. Doğal afetleri önlemek mümkün olmamaktadır ancak olası depremlerde
ve diğer afetlerde meydana gelebilecek maddi hasarların ve can kayıplarının
önüne geçilmesi mümkündür.
Anayasa’nın 56’ncı maddesine göre herkes sağlıklı, dengeli bir
çevrede yaşama hakkına sahiptir. Anayasa’nın 23’üncü maddesine göre de devlet
sosyal, ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi
gerçekleştirmekle görevlidir. Yine Anayasa’nın 57’nci maddesinde devletin,
şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çevresinde
konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri almakla yükümlü olduğuna yer
verilmiştir.
Geçmişte ülkemizde yapılan kentsel dönüşüm girişimleri
incelendiğinde genellikle gecekondu sorununa ilişkin muhtelif dönemlerde
çıkarılan bazı kanunlar yapıldığını biliyoruz ancak Avrupa ülkelerine
bakıldığında, kentsel dönüşüm faaliyetlerinin daha çok ekonomik ömrünü
tamamlamış alanlarda veya afet bölgelerinde uygulandığını görüyoruz. Maalesef,
ülkemizde afet riski altındaki alanların dönüştürülmesine ilişkin şimdiye kadar
yapılmış kapsamlı bir çalışma bulunmamaktadır. Son olarak yaşadığımız, bir kez
daha yaşamak istemediğimiz Van depremiyle yaşamlarını yitiren insanlarımızın
acısı ülkemizi deprem gerçeğiyle bir kez daha yüz yüze getirmiştir. Çoğunluğu
büyük şehirlerde yer alan, denetim dışı olarak inşa edilmiş, yasal olmayan ya
da sonradan yasalara uygun hâle getirilmiş, niteliksiz ve depreme dayanıksız
yapılar maddi kayıplara ve en önemlisi de can kayıplarına sebep olmaktadır.
İşte bu noktada, kentsel dönüşüm projelerinin önemi bir kez daha ortaya
çıkmaktadır. Hepimizin bildiği gibi, yerleşim yerlerinde yer seçiminin, zemin
tespitlerinin oldukça doğru ve isabetli yapılması gerekmektedir. Bununla
birlikte, uygun proje seçimi standartlarına uygun, kaliteli malzeme kullanımıyla
beraber etkili bir yapı denetim sistemi depremleri en az zararlarla
atlatabilmemiz için önemli olacaktır. Doğal afetler oluşmadan önce alınması
gereken tedbirlere kapsamlı bir iyileştirme ve doğal afetlere hazırlıklı
yerleşimler için kentsel dönüşüm seferberliği başlatılmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısının kanunlaşması kentsel dönüşüm projelerinin başlamasıyla birlikte
afet riski altında bulunan alanların dönüştürülmesi oldukça fazla kamulaştırma
ve yıkım işlemlerini beraberinde getirecektir. Projelerin hayata geçirilmesiyle
başlanacak olan kamulaştırma ve yıkım işleri bu sürece ilişkin birtakım
sorunları meydana getireceğinden taşınmazlar konusunda mahkemelerimize intikal
edecek olan dava sayısı oldukça artacak, bu mahkemeler tarafından atanacak
bilirkişi sayıları da yetersiz kalacaktır. Bilindiği üzere, 2942 sayılı
Kamulaştırma Kanunu’nun 15’inci maddesinde “Türk Mühendis ve Mimar odaları
Birliğine bağlı ihtisas odalarının her biri tarafından her il için 15-25,
ayrıca il merkezleri için, il, ilçeler, ilçe idare kurullarınca bu bölgelerde
oturan mühendis veya mimar taşınmaz mal sahipleri arasından 15 kişi her yıl
seçilmektedir.” hükmü yer almaktadır. Üzerinde görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısının 12’nci maddesiyle bilirkişi sayılarının illerde nüfusu 500 binin
altında olanlar için 25 ila 50, nüfusu 500 bin ile 1 milyon arasında olanlar 50
ila 100, nüfusu 1 milyon ile 3 milyon arasında olanlar için 100 ila 150, nüfusu
3 milyonun üzerinde olanlar için 150 ile 350 arasında çıkartılmayı
amaçlamıştır.
Değerli milletvekilleri, Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 12’nci maddesi ile kentsel dönüşüm
sürecinin hızlı ilerlemesinin bilirkişilik noktasındaki tartışmaların en aza indirilmesinin,
bilirkişilerin tarafsızlığına ilişkin inancın artırılmasının temin edilmesi
hedeflenmektedir. Bu süreçte, mahkemelerce bilirkişilerin atanması aşamasında
tarafların anlaşması esası getirilmiştir. Anlaşma sağlanamaması durumunda kura
usulü öngörülmektedir.
Bu önergeyle, Kamulaştırma Kanunu’na göre bilirkişi kurulu
oluşturulurken bu kurulda Sermaye Piyasası Kuruluna kayıtlı değerleme uzmanının
bilirkişilik yapmaları öngörülerek taşınmaz geliştirilmesi konusunda yüksek
lisans veya doktora yapmış uzmanların bilirkişilik yapmaları belirlenmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurul gündemine
gelen…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
OSMAN BOYRAZ (Devamla) - …ve görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısıyla, afet meydana geldikten sonra neler yapabileceğimiz değil ne kadar
az zararla atlatabileceğimiz anlayışı hedeflenmektedir. Tabii, bu arada da
biraz önce, benden önceki konuşmacımız “Emaneti ehline verin.” demişti, onu da hatırlatmadan
geçemeyeceğim; bu millet, emaneti ehline verdi.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Kim ehil burada, onu söyle.
OSMAN BOYRAZ (Devamla) – Bu duygu ve düşüncelerle, Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın ülkemize,
milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Boyraz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 12’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Çalışma süremizin sonuna geldiğimiz için, alınan karar gereğince,
sözlü soru önergeleri ile kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 20 Mart 2012 Salı günü saat 15.00’te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.