TÜRKÝYE BÜYÜK MÝLLET MECLÝSÝ
YASAMA DÖNEMİ CİLT YASAMA YILI
24 16 2
TUTANAK
DERGİSİ
77’nci
BİRLEŞİM
13 Mart 2012 Salı
DÖNEM:
24 YASAMA
YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 16
77’nci
Birleşim
13 Mart 2012 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip
üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMA
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Konya Milletvekili İlhan
Yerlikaya’nın, İstiklal Marşı’nın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü’ne
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Kastamonu Milletvekili Emin
Çınar’ın, Kastamonu’nun sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Orman ve
Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
3.- İstanbul Milletvekili Osman Oktay
Ekşi’nin, medyayla ilgili sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, 12 Mart İstiklal Marşı’nın kabulünün yıl
dönümüne ve İstanbul Esenyurt’ta bir şantiyede çıkan
yangına ilişkin açıklaması
2.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın,
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda yaşanan olaylara ilişkin
açıklaması
3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi’nin, 12 Mart İstiklal Marşı’nın kabulünün yıl dönümüne, İstanbul Esenyurt’ta bir şantiyede çıkan yangına ve Sivas davası
kararına ilişkin açıklaması
4.- Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan’ın, İstanbul Esenyurt’ta bir şantiyede çıkan
yangına ve cezaevlerindeki tutukluların serbest kalması gerektiğine ilişkin
açıklaması
5.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, 12 Mart İstiklal Marşı’nın kabulünün yıl
dönümüne ve İstanbul Esenyurt’ta bir şantiyede çıkan
yangına ilişkin açıklaması
6.- Bursa Milletvekili Aykan
Erdemir’in, Sivas davası kararına
ilişkin açıklaması
7.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonunda yaşanan olaylara ilişkin açıklaması
8.- Tunceli Milletvekili Hüseyin
Aygün’ün, Sivas davası kararına ilişkin açıklaması
9.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun,
12 Mart İstiklal Marşı’nın kabulünün yıl dönümüne ilişkin açıklaması
10.- Adıyaman Milletvekili Salih
Fırat’ın, İstanbul Esenyurt’ta bir şantiyede çıkan
yangına, Sivas davası kararına ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonunda yaşanan olaylara ilişkin açıklaması
11.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, 12 Mart İstiklal Marşı’nın kabulünün yıl
dönümüne ve Adana Kozan’da baraj kapağı patlaması olayına ilişkin açıklaması
12.- Adıyaman Milletvekili Mehmet
Metiner’in, Mehmet Akif Ersoy ve CHP İktidarı dönemine ilişkin açıklaması
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Osman Oktay
Ekşi’nin, Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’in şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Adıyaman Milletvekili Mehmet
Metiner’in, İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Osman Oktay
Ekşi’nin, Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’in şahsına tekrar sataşması
nedeniyle konuşması
4.- Adıyaman Milletvekili Mehmet
Metiner’in, İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin şahsına tekrar sataşması
nedeniyle konuşması
5.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın, Sinop Milletvekili Engin Altay’ın Başbakana sataşması nedeniyle
konuşması
6.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması
7.- Adıyaman Milletvekili Mehmet
Metiner’in, Sinop Milletvekili Engin Altay’ın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
8.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi’nin, Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’in partisine sataşması
nedeniyle konuşması
9.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi’nin şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanının 7 Mart 2012 tarih ve 16 sayılı Kararı ile Suudi Arabistan
Şûra Meclisi Türkiye Dostluk Grubu üyelerinden oluşan bir parlamento heyetinin
ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/801)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ve 21 milletvekilinin, ülkemizde yaşanan orman yangınlarının sebeplerinin ve
sonuçlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/188)
2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ve 21 milletvekilinin, et fiyatlarının aniden yükselmesinin sebeplerinin ve
sonuçlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/189)
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ve 22 milletvekilinin, tersanelerde yaşanan işçi ölümlerinin ve iş kazalarının
nedenlerinin; işçilerin çalışma koşullarının yasalara uygun olup olmadığı, taşeron
firmalara iş devirlerinin iş gereklerine uygun olup olmadığı hususlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/190)
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken ve arkadaşları tarafından iş kazaları ve meslek
hastalıklarının araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin Genel Kurulun 13/3/2012 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
2.- İlköğretim çağındaki çocukların
yeterli ve dengeli beslenmeleri konusundaki sorunların araştırılması ve
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin Genel Kurulun 13/3/2012 Salı günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
3.- Sinop Milletvekili Engin Altay ve
arkadaşları tarafından Türk eğitim sisteminin içinde bulunduğu sorunların
araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel
Kurulun 13/3/2012 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
CHP Grubu önerisi
4.- Gündemdeki sıralama ile Genel
Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK PARTİ Grubu
önerisi
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Simav’daki depremde görev alan devlet
memurlarına fazla mesai ve özel hizmet tazminatı ödenmediği iddiasına ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in cevabı (7/894) (Ek cevap)
2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların
Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında ödenen tazminatlara ilişkin Maliye
Bakanından sorusu ve İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in cevabı (7/3007)
3.- Adana Milletvekili Seyfettin
Yılmaz’ın, Adana’da yapılan ve yapılacak olan projelere ilişkin sorusu ve
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/3123)
4.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, Kars Organize Sanayi Bölgesi ve Küçük Sanayi
Sitesinin sorunlarının çözümüne ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/3191)
5.- Hatay Milletvekili Hasan Akgöl’ün,
Van depremi sonrası KOSGEB kredileri için yapılan başvurulara ilişkin sorusu ve
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/3547)
6.- Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk’ün, TÜBİTAK’taki personel atamalarıyla ilgili bazı iddialara ilişkin
sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/3548)
7.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, TÜBİTAK çalışanlarının geçici görevlendirilmelerine ilişkin sorusu
ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/3549)
8.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, Bakanlık teşkilatında ve bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapan
üst düzey kadın bürokrat sayısına ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/3551)
9.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret
Akova’nın, Balıkesir’de tarıma dayalı sanayinin desteklenmesi ve
geliştirilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Nihat Ergün’ün cevabı (7/3753)
10.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Van depremi sonrasında TOKİ tarafından gerçekleştirilen ihaleleri
kazanan şirketlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/3771)
11.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu’nun, terör eylemleri ve terörle mücadele kapsamında yürütülen
faaliyetler nedeniyle zarar gören kişilerin zararlarının tazminine ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in cevabı (7/3819)
12.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, TOKİ tarafından yapılan konutlara ve ihalelere
ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın
cevabı (7/3895)
13.- Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak’ın, Güney Akım Gaz Boru Hattı ve NABUCCO Projesi’ne
ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın
cevabı (7/3896)
14.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı’nın, Mersin’deki Sülfürik Asit Üretim Tesisinin çevreye ve insan
sağlığına etkisine ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/3904)
15.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, yabancılara toprak satışındaki kısıtlama oranının
yükseltileceği iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/3910)
16.- Tokat Milletvekili Orhan
Düzgün’ün, bir televizyon kanalında yaptığı açıklamasına ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/3923)
17.- Ağrı Milletvekili Halil Aksoy’un,
Kürtçe ile ilgili bir açıklamasına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınç’ın cevabı (7/3924)
18.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
Kesimoğlu’nun, bir yazar hakkındaki sözlerine ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/3925)
19.- Van Milletvekili Nazmi Gür’ün, Van
Deprem Çalıştayı kapsamında yapılması planlanan
çalışmalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın
cevabı (7/3976)
20.- Yalova Milletvekili Muharrem
İnce’nin, Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal’a Tedavi Yardımı Yapılmasına
Dair Yönetmelik hükümlerinin uygulanmasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/4005)
21.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, elektrik üretim tesislerine ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/4007)
22.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’ın, İzmir Büyükşehir Belediyesine tahakkuk ettirilen
kurumlar vergisine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
(7/4102)
23.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmet
alım yoluyla çalışan personele ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın
cevabı (7/4141)
24.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Binici’nin, valiler toplantısındaki bir konuşmasına ilişkin Başbakandan sorusu
ve İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in cevabı (7/4180)
25.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, tapu ve kadastro ile harita ve kadastro meslek
yüksekokulları mezunlarının istihdamına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/4205)
26.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, Dilovası’ndaki kömür tesislerinin taşınması sonrası oluşabilecek
sorunlara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın
cevabı (7/4206)
27.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, şehit aileleri ve gazilerin mağduriyetlerinin
giderilmesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in cevabı
(7/4217)
28.- Hatay Milletvekili Hasan Akgöl’ün,
çalışma yerleri değiştirilen banko memurları ve şefler ile Şubat ayı maaşı
ödenmeyen bazı personele ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/4270)
29.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, yapılan yurt dışı seyahatlerine ve bu
seyahatlerdeki toplam harcamalara ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/4302)
30.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, Antalya-Gazipaşa Devlet Hastanesi
arazisinin TOKİ’ye tahsis edileceği iddiasına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/4330)
31.- İstanbul Milletvekili Ali
Özgündüz’ün, İstanbul Finans Merkezi Projesi’ne ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/4334)
32.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, yapılan yurt dışı seyahatlerine ve bu
seyahatlerdeki toplam harcamalara ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlu’nun cevabı (7/4336)
33.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya’nın, kömür sahalarının termik santral kurulması amacıyla özel
sektöre devredileceği iddiasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/4339)
34.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, yapılan yurt dışı seyahatlerine ve bu
seyahatlerdeki toplam harcamalara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/4340)
35.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, NABUCCO Projesi’ne ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/4341)
36.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, ülkemizin petrol ve doğal gaz kaynaklarına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/4344)
37.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’de metal bakır üretimi için yapılan
bir ihaleye ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın
cevabı (7/4345)
38.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, soba zehirlenmelerinin engellenmesi için
alınacak önlemlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın cevabı (7/4346)
39.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Binici’nin, elektrik üretimi ve enerji politikasına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/4347)
40.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın, Ödemiş’te hava kirliliğinin önlenmesi için
alınacak önlemlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın cevabı (7/4348)
41.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, yapılan yurt dışı seyahatlerine ve bu
seyahatlerdeki toplam harcamalara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayan’ın cevabı (7/4435)
42.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Kars Kalesi eteklerinde bulunan tarihî evlerin restorasyonuna
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/4448)
ı.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
13.00’te açılarak iki oturum yaptı.
Adana Milletvekili Fatoş
Gürkan,
Balıkesir Milletvekili Ayşe
Nedret Akova,
Batman Milletvekili Ayla
Akat Ata,
8 Mart Dünya Kadınlar
Günü’ne ilişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.
İstanbul Milletvekili Meral
Akşener,
Ankara Milletvekili Emine
Ülker Tarhan,
Adıyaman Milletvekili
Mehmet Metiner,
Konya Milletvekili Ayşe
Türkmenoğlu,
İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel,
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan,
İzmir Milletvekili Mehmet
Ali Susam,
Bursa Milletvekili Mustafa
Öztürk,
8 Mart Dünya Kadınlar
Günü’ne ilişkin birer açıklamada bulundular.
Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ve 21 milletvekilinin, kamuda çalışan taşeron işçilerin sorunlarının
(10/185),
Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ve 22 milletvekilinin, Türk toplumunun yapısını tehdit eden sosyal
olayların nedenlerinin ve çözüm yollarının (10/186),
Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ve 20 milletvekilinin, Türkiye'nin su kaynaklarının kullanımı ve
korunması konusunun ve su yönetimi politikasının (10/187),
Araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı
Volkan Bozkır’ın, Danimarka’nın AB Dönem Başkanlığı çerçevesinde 11-12 Mart
2012 tarihlerinde Kopenhag’da düzenlenecek olan Dışişleri Komisyonları
Başkanları Konferansı’na (COFACC) katılması hususuna ilişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi kabul edildi.
Gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının;
1’inci sırasında yer alan
ve görüşmeleri yarım kalan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156) görüşmeleri, Komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
2’nci sırasında yer alan ve
görüşmeleri yarım kalan, Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine
Dair Kanun Tasarısı ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Kadını Şiddetten Koruma Kanunu Teklifi,
Antalya Milletvekili Gürkut Acar'ın; Türk Medeni
Kanunu ile Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; 5237 Sayılı Türk Ceza
Kanunu ve 4320 Sayılı Ailenin Korunması Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın;
Türk Medeni Kanunu ve Ailenin Korunmasına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun;
Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi
ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının
(1/572, 2/38, 2/51, 2/145, 2/328, 2/383) (S. Sayısı: 181),
3’üncü sırasında yer alan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Polonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilimsel
ve Teknolojik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/501) (S. Sayısı: 110),
4’üncü sırasında yer alan,
Türkiye ile Ukrayna Arasında Uluslararası Doğrudan Yük Demiryolu-Feribot
Hizmetinin Organizasyonu Konusunda Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna
Bakanlar Kurulu Arasında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/477) (S. Sayısı: 118),
Görüşmeleri tamamlanarak
yapılan açık oylamalardan sonra kabul edildi.
İstanbul Milletvekili Hakan
Şükür,
Ankara Milletvekili Levent
Gök,
Afyonkarahisar Milletvekili
Ahmet Toptaş,
Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonunda yaşanan bir olaya ilişkin birer açıklamada
bulundular.
Alınan karar gereğince, 13
Mart 2012 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 17.55’te son
verildi.
Mehmet
SAĞLAM
Başkan
Vekili
Bayram ÖZÇELİK Tanju
Özcan
Burdur Bolu
Kâtip Üye Kâtip
Üye
II.-
GELEN KâĞITLAR
No:
103
12 Mart 2012 Pazartesi
Tasarılar
1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fas Krallığı
Hükümeti Arasında Sürücü Belgelerinin
Karşılıklı Tanınmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/574) (İçişleri ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/03/2012)
2.- Türkiye Cumhuriyeti ve Federatif
Brezilya Cumhuriyeti Arasında Hükümlülerin Nakli Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/575) (Adalet ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 02/03/2012)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gana Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Tarımsal İşbirliği Konulu Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/576) (Tarım,
Orman ve Köyişleri
ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/03/2012)
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gana Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/577)
(Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/03/2012)
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Korunması ve
Teşvikine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/578) (Plan ve Bütçe; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/03/2012)
6.- Türkiye Cumhuriyeti ile Brezilya
Federatif Cumhuriyeti Arasında Ceza
İşlerinde Karşılıklı Adli Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/579) (Adalet ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/03/2012)
7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
Başbakanlık Müsteşarlığı ile
Mısır Arap Cumhuriyeti
Hükümeti İdareyi Geliştirmeden Sorumlu Devlet Bakanlığı Arasında Kamu Yönetimi Alanında İşbirliği Hakkında Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/580) (Plan ve Bütçe
ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/03/2012)
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
Mısır Arap Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Eğitim İşbirliği Alanında Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/581) (Milli Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/03/2012)
9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi Arasında Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği
Konseyi Sekretaryasına Dair Evsahibi Ülke
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı
(1/582) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor; Plan ve Bütçe; Adalet ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/03/2012)
10.- Afet Sigortaları Kanunu Tasarısı
(1/583) (Adalet; Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/03/2012)
11.- Kolluk Gözetim Komisyonu Kurulması
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/584)
(Adalet; Plan ve Bütçe; Avrupa Birliği Uyum; İnsan Haklarını İnceleme ile
İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/03/2012)
12.- Ereğli Havzai
Fahmiyesi Maden Amelesinin Hukukuna Müteallik Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı (1/585) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 05/03/2012)
Teklifler
1.- Ankara Milletvekili Sinan Aydın
Aygün'ün; Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi (2/403) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2012)
2.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/404) (Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
3.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir
ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz
Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/405) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/02/2012)
4.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan'ın;
Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/406) (Plan ve
Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/02/2012)
5.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan'ın; 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/407) (Adalet ile İçişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2012)
6.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar'ın; Milletlerarası Andlaşmaların
Yapılması, Yürürlüğü ve Yayınlanması ile Bazı Andlaşmaların
Yapılması İçin Bakanlar Kuruluna Yetki Verilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/408) (Milli Savunma; Anayasa ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/02/2012)
7.- Barış ve Demokrasi Partisi Grup
Başkanvekili Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın; Toplu Taşıma Araçlarında ve
Bu Araçların Bulunduğu Merkezlerde Bölgesel Dillerde de Hizmet Verilmesine Dair
Kanun Teklifi (2/409) (Anayasa; Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor; İçişleri
ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/02/2012)
8.- İstanbul Milletvekili Abdullah
Levent Tüzel'in; 4760 Sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/410) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 02/03/2012)
9.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal'ın; Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/411)
(Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/03/2012)
10.- İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncel'in; 17.03.1981 Tarih ve 2429 Sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller
Hakkında Kanunun 2'nci Maddesinin A Bendinin Değiştirilmesine Dair Kanun
Teklifi (2/412) (Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 05/03/2012)
11.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın; 28.3.1983 Tarih ve 2809 Sayılı Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/413) (Plan ve Bütçe ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/03/2012)
Süresi
İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Erzincan Milletvekili Muharrem
Işık’ın, bazı kamu kurumlarının eleman alırken KPSS şartı aramamasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2414)
2.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, koğuşların elektrik bedelinin mahkumlardan
tahsil edilmesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2420)
3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, sanayicilerin siparişlerinin azalma nedenlerine ve çözümü için
yapılacak çalışmalara ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3550)
No:
104
13 Mart
2012 Salı
Tasarılar
1.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Venezuela Bolivar Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Enerji Alanında İşbirliği ile İlgili Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/586) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/03/2012)
2.- 1978 Protokolü ile
Değişik 1973 Tarihli Denizlerin Gemiler Tarafından Kirletilmesinin Önlenmesine
Ait Uluslararası Sözleşmeyi Değiştiren 1997 Protokolüne Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/587) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm; Avrupa Birliği Uyum; Çevre ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 02/03/2012)
3.- Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Denetimli Serbestlik ve Yardım
Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/588) (Plan ve Bütçe ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/03/2012)
Teklifler
1.- Hatay Milletvekili
Adnan Şefik Çirkin'in; 2330 Sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/414) (İçişleri; Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/02/2012)
2.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan'ın; 5682 Sayılı Pasaport Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkındaki Kanun Teklifi (2/415) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28/02/2012)
3.- Manisa Milletvekili
Hasan Ören'in; 1211 Sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/416) (Adalet ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/20012)
4.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Yayla ve Yaylacılık
Kanunu Teklifi (2/417) (İçişleri; Plan ve Bütçe; Adalet; Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/03/2012)
Raporlar
1.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Singapur Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür, Bilim, Eğitim,
Basın-Yayın ve Spor Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
ve Dışişleri Komisyonu Raporları (1/331) (S. Sayısı: 182) (Dağıtma tarihi: 13/03/2012) (GÜNDEME)
2.- Türkiye Cumhuriyeti
Milli Eğitim Bakanlığı ile Cibuti Cumhuriyeti Milli Eğitim ve Yükseköğretim
Bakanlığı Arasında Teknik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporları (1/343) (S. Sayısı: 183) (Dağıtma
tarihi: 13/03/2012) (GÜNDEME)
3.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Eğitim Alanında
İşbirliğinin Güçlendirilmesine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporları (1/476) (S. Sayısı: 184) (Dağıtma
tarihi: 13/03/2012) (GÜNDEME)
4.- Türkiye Cumhuriyeti
Milli Eğitim Bakanlığı ile Kosova Cumhuriyeti Eğitim, Bilim ve Teknoloji
Bakanlığı Arasında Eğitim Alanında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/527) (S. Sayısı: 185) (Dağıtma
tarihi: 13/03/2012) (GÜNDEME)
5.- Asyada
İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı Yazmanlığının, Personelinin ve
Üyelerin Temsilcilerinin Ayrıcalık ve Bağışıklıklarına İlişkin Sözleşmenin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/555) (S. Sayısı: 186) (Dağıtma tarihi: 13/03/2012)
(GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Hilal Kaplan’ın, Kandıra’da yoğurt üretimine teşvik verilmesine ve hindi
üretim çiftliği kurulmasına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1269) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/02/2012)
2.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, bilgi ve iletişim teknolojisi derslerinin
kaldırılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1270)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/02/2012)
3.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana metrosunun devrine ve ulaşıma yönelik
projelere ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1271) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/02/2012)
4.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana’daki doğal gaz çalışmalarına ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1272) (Başkanlığa
geliş tarihi: 01/03/2012)
5.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, meslek danışmanlık sertifikası sahiplerinin
mağduriyetine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1273) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
6.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Fen-Edebiyat Fakültesi mezunlarının
istihdamlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1274)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
7.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, şehit ailelerinin sorunlarına ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1275) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
8.- Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in, Suriye ile ilişkilere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1276) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
9.- Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in, Anadolu Ajansının milletvekilleri tarafından verilen hükümet
faaliyetleri ile ilgili soru önergelerinin yayınına son vermesine ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) sözlü soru önergesi (6/1277) (Başkanlığa
geliş tarihi: 01/03/2012)
10.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, belediyelerdeki özel kalem müdürlüğü kadrolarına yapılan
atamalara ve imar planlarında ibadet alanı olarak ayrılan yerlere ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1278) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
11.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Bozova’daki bir köyün sağlık evi ihtiyacına ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1279) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, KCK soruşturmalarına ve başlatılan açlık grevine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4652) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2012)
2.- İstanbul Milletvekili
İhsan Özkes’in, açtığı ve kazandığı tazminat davalarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4653) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/02/2012)
3.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Şanlıurfa’nın bazı köylerine hizmet gitmediği iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4654) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/02/2012)
4.- Hatay Milletvekili
Mehmet Ali Ediboğlu’nun, Bakanlıklarda araştırmacı kadrosuna atanan
yöneticilerin mağduriyetine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4655)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/02/2012)
5.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, İktisadi ve İdari Bilimler
Fakülteleri ile mezunlarının sayısına ve istihdamına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/4656) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/02/2012)
6.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, 1990-2012 yılları itibariyle hükümlü
sayısına ve hükümlülerin istihdamına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4657) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/02/2012)
7.- Hatay Milletvekili
Adnan Şefik Çirkin’in, Suriye’den gelen siyasi sığınmacılara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4658) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/02/2012)
8.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, terör örgütünün, Vanlı depremzedelere yardım
toplanmasıyla ilgili yaptığı dolandırıcılığa ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/4659) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/02/2012)
9.- Erzincan Milletvekili
Muharrem Işık’ın, eğitime katkı sağlayan bir derneğin ve dernekten burs alan
öğrencilerin mağduriyeti iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4660) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/02/2012)
10.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay Başkanlarına tahsis
edilen makam araçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4661)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/02/2012)
11.- İstanbul Milletvekili
İhsan Özkes’in, Kuzey Irak’ta Türk ve Amerikan
askerleri arasında gerçekleşmiş bir olaya ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/4662) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/02/2012)
12.- Ağrı Milletvekili
Halil Aksoy’un, Ağrı ve ilçelerine yapılan kömür yardımına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4663) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
13.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, bazı kurumlarda çalışan sözleşmeli personelin kadroya
alınmamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4664) (Başkanlığa
geliş tarihi: 01/03/2012)
14.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, banka ve kredi kartından kaynaklanan mağduriyetin
önlenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4665) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01/03/2012)
15.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde
taşeronlaşmaya ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4666) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
16.- Hatay Milletvekili
Adnan Şefik Çirkin’in, GAP kapsamındaki sulama yatırımlarına ve Dostluk
Barajının yapımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4667)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/02/2012)
17.- Çanakkale Milletvekili
Ali Sarıbaş’ın, ÖSYM’deki kopya iddialarına ve sorumluların cezalandırılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4668) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
18.- Tekirdağ Milletvekili
Emre Köprülü’nün, kız çocuklarının eğitimine ve çalışma hayatındaki kadın
sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4669) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01/03/2012)
19.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, ABD’li askerlerin Kürecik radar üssüne konuşlandırılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4670) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
20.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Haymana TOKİ konutlarının yapımına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/4671) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
21.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, TSK’dan ilişiği kesilen bazı personelin
mağduriyetinin telafisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4672)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
22.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, bir büyükşehir belediyesinin karıştığı iddia edilen
yolsuzluklara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4673) (Başkanlığa
geliş tarihi: 01/03/2012)
23.- Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün’ün, Suriye haber ajansında yer alan Türk menşeli silahlar haberine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4674) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
24.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Van’daki sağlık kurum ve kuruluşlarınca ihalelerde yolsuzluk
yapıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4675)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
25.- Manisa Milletvekili
Hasan Ören’in, ödenmiş borçların bankalar tarafından Merkez Bankası risk merkezine
bildirilmemesi nedeniyle yaşanan mağduriyete ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/4676) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/02/2012)
26.- Isparta Milletvekili
Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, kamu ve özel bankalardan kullanılan krediler ve
geri ödemelere ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/4677) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/02/2012)
27.- Manisa Milletvekili Hasan
Ören’in, Merkez Bankası risk merkezi kayıtlarına ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/4678) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28/02/2012)
28.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetin’in, Anadolu Ajansı personelinin emekliye zorlandığı iddialarına
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/4679)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/02/2012)
29.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde
taşeronlaşmaya ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/4680) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01/03/2012)
30.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, cezaevlerinde bulunan çocuk
mahkumlara ve sorunlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4681) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/02/2012)
31.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Dargeçit ilçesinde gözaltına alınan ve
kendilerinden haber alınamayan kişiler olduğu iddiasına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4682) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
32.- Trabzon Milletvekili
Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, Beşikdüzü cezaevi projesine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4683) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/02/2012)
33.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde
taşeronlaşmaya ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4684) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
34.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, ülkemizdeki yabancı uyruklu tutuklu ve
hükümlülere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4685) (Başkanlığa
geliş tarihi: 01/03/2012)
35.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydar’ın, bir milletvekili ve bir gazetecinin tutukluluk durumuna
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4686) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01/03/2012)
36.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydar’ın, Pozantı Çocuk Cezaevinin kapasitesine ve çocuk
mahkumların şiddete maruz kaldığı iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4687) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
37.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfü Baydar’ın, cezaevlerinin kapasitelerine ve tutuklu ile hükümlülerin
dağılımına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4688) (Başkanlığa
geliş tarihi: 01/03/2012)
38.- İstanbul Milletvekili
Erdoğan Toprak’ın, töre ve namus cinayetlerine ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4689) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/02/2012)
39.- Hatay Milletvekili
Adnan Şefik Çirkin’in, kadına yönelik şiddete karşı yapılan çalışmalara ilişkin
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4690) (Başkanlığa
geliş tarihi: 29/02/2012)
40.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, görme engellilere dağıtılan gören göz cihazına
ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4691)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
41.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydar’ın, kadına yönelik şiddete ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4692) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
42.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydar’ın, kadına yönelik şiddete ve alınan önlemlere ilişkin Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4693) (Başkanlığa
geliş tarihi: 01/03/2012)
43.- Manisa Milletvekili
Hasan Ören’in, Turgutlu Organize Sanayi Bölgesindeki bazı uygulamalardaki
usulsüzlük iddialarına ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4694) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/02/2012)
44.- Manisa Milletvekili
Hasan Ören’in, Turgutlu Organize Sanayi Bölgesinde işyeri açma ve çalışma
ruhsatı verilmeyen firmalara ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4695) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/02/2012)
45.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kahveciler Odasına kayıtlı işletme
sahiplerinin sorunlarına ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4696) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
46.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Arızlı-Irak konutlarında yaşanan
mağduriyete ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4697) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
47.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, Eti Gümüş Tesislerinin gümüş üretiminde siyanür kullandığı
iddialarına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4698) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
48.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, Kütahya OSB’ye arıtma tesisi yapılıp yapılmayacağına ilişkin
Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4699) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01/03/2012)
49.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Adıyaman ve Şanlıurfa’nın bazı ilçelerindeki ham petrol
kuyularının denetimine ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4700) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
50.- Kayseri Milletvekili
Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Bünyan’daki bir köyün
kanalizasyon sorununa ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4701) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
51.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, spor uzmanı olarak görev yapan personelin
mağduriyetinin giderilmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4702) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
52.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, bazı bakanlıklar, belediyeler, il özel idare
ve üniversitelerde sözleşmeli olarak çalışan personelin mağduriyetlerinin
giderilmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4703) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
53.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, SGK bünyesinde GİH sınıfında çalışan personelin ek
ödemelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4704) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
54.- Kayseri Milletvekili
Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, kamuda engelli
istihdamına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4705) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
55.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde
taşeronlaşmaya ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4706) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01/03/2012)
56.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetin’in, bir iş yerinde işten çıkarılan işçilerin mağduriyetlerine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4707)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
57.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde
taşeronlaşmaya ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4708) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
58.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde
taşeronlaşmaya ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4709) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
59.- Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat’ın, Afşin-Elbistan A
Termik Santraline işçi alımında haksızlık yapıldığı iddialarına ilişkin Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4710) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28/02/2012)
60.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun,
kaçak elektrik kullanımına ve elektrik faturalarındaki kayıp-kaçak bedeline
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4711)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/02/2012)
61.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu’nun, bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde
taşeronlaşmaya ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4712) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01/03/2012)
62.- İstanbul Milletvekili
Süleyman Çelebi’nin, çoklu tek kat misina ağlarının kullanımının
yasaklanmasından kaynaklanan mağduriyete ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4713) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/02/2012)
63.- İstanbul Milletvekili
Süleyman Çelebi’nin, balıkçılığın geliştirilmesi ve yanlış avlanmaların
önlenmesine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4714) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/02/2012)
64.- İstanbul Milletvekili
Süleyman Çelebi’nin, Kastamonu’da balıkçılığın geliştirilmesine ve balıkçıların
sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4715) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/02/2012)
65.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, Tohum Dağıtıcıları Alt Birliğinin, sektördeki firmaların
satışlarından komisyon talebine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4716) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
66.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Geven Köyündeki bazı mera vasfındaki
arazilerin kiralanmasına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4717) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
67.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde
taşeronlaşmaya ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4718) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01/03/2012)
68.- İzmir Milletvekili
Aytun Çıray’ın, şap hastalığının yayılmasına ve
alınacak önlemlere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4719) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
69.- Kayseri Milletvekili
Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Kayseri’de üreticilere
yönelik destekleme ödemelerine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4720) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
70.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, tüketicilerin 444’lü telefon hatlarından kaynaklanan
mağduriyetlerine ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4721) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/02/2012)
71.- Hakkâri Milletvekili
Adil Kurt’un, Derecik ve Üzümlü sınır kapılarına ilişkin Gümrük ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4722) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/02/2012)
72.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, gümrük akaryakıt antreposu tanklarında bulunan
ölçüm cihazlarına dışarıdan müdahale edildiği iddialarına ilişkin Gümrük ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/4723) (Başkanlığa geliş tarihi:
01/03/2012)
73.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, gemilerle yapılan akaryakıt kaçakçılığına
ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/4724) (Başkanlığa
geliş tarihi: 01/03/2012)
74.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde
taşeronlaşmaya ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin Gümrük ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/4725) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
75.- İstanbul Milletvekili
Erdoğan Toprak’ın, İstanbul’da otopark sorununun çözümüne ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4726) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/02/2012)
76.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Ankara Büyükşehir
Belediyesinin sorumluluğu altındaki alanlarda kurulan baz
istasyonlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4727)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/02/2012)
77.- Adana Milletvekili
Osman Faruk Loğoğlu’nun, Osmaniye-Kadirli’de meydana gelen bir olaya ve mağdurların
can güvenliğinin sağlanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4728) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/02/2012)
78.- İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüz’ün, İGDAŞ’ın özelleştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4729) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/02/2012)
79.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, bir avukatın kötü muameleye maruz kaldığı
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4730) (Başkanlığa
geliş tarihi: 01/03/2012)
80.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, uzman jandarma olarak çalışan personelin
mağduriyetlerinin giderilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4731) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
81.- Isparta Milletvekili
Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, 2009’dan bugüne denetlenen belediye sayısına ve
siyasi partilere göre dağılımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4732) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
82.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, büyükşehir, il, ilçe ve belde belediyelerinin
temsil, ağırlama ve tören giderlerinin yıllara göre dağılımlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4733) (Başkanlığa geliş tarihi:
01/03/2012)
83.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli-Gebze-Eskihisar Karayolu
güzergâhında trafik lamba ve işaretleri olmadığı iddialarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4734) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
84.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, Eskişehir Emniyet Müdürlüğü binasının yenilenmesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4735) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
85.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde
taşeronlaşmaya ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4736) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
86.- Kırklareli
Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, hakkında soruşturma açılan belediye
başkanlarına ve bunların siyasi partilere göre dağılımına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4737) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
87.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Tarlabaşı’nda yürütülen kentsel
dönüşüm projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4738)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
88.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, Türkçenin uluslararası alanda tanıtımına
yönelik çalışmalara ve uluslararası yarışmalarda Türkçenin kullanılmasına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4739) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28/02/2012)
89.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Şanlıurfa-Göbeklitepe tanıtım
CD’sine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4740)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/02/2012)
90.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Şanlıurfa Haleplibahçe Projesine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4741) (Başkanlığa
geliş tarihi: 29/02/2012)
91.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde
taşeronlaşmaya ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4742) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
92.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, 03 Kasım 2002’de Hazinenin iç ve dış borç ile sahip olduğu
varlıklara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4743) (Başkanlığa
geliş tarihi: 29/02/2012)
93.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, çiftçilerin yabancı sermayeli bankalardan kredi
kullanımına ve yapılan haciz işlemlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4744) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
94.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, Ankara-İstanbul arasındaki otoban kenarında bulunan
akaryakıt istasyonlarındaki işletmelerin piyasa fiyatlarının üstünde satış
yapmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4745) (Başkanlığa
geliş tarihi: 01/03/2012)
95.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, üniversitelerin fakülte, enstitü ve
yüksekokul sekreterlerinin özlük haklarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4746) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
96.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, TMSF’ye devredilen fabrika ve
işyerlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4747) (Başkanlığa
geliş tarihi: 01/03/2012)
97.- İstanbul Milletvekili
Faik Tunay’ın, 664 sayılı KHK ile teknik hizmetler sınıfına geçen bazı
personelin mağduriyetine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4748) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
98.- Kırklareli
Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, Özürlü Memur Seçme Sınavı başvuru
ücretlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4749) (Başkanlığa
geliş tarihi: 01/03/2012)
99.- İzmir Milletvekili
Hülya Güven’in, Okullar Hayat Olsun Projesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4750) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/02/2012)
100.- İstanbul Milletvekili
Haluk Eyidoğan’ın, Simav depremi sonrasında
Kütahya-Gediz’deki hasar durumuna ve yeni yapılacak okulun inşaatına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4751) (Başkanlığa geliş tarihi:
28/02/2012)
101.- İzmir Milletvekili
Mustafa Moroğlu’nun, ilköğretim okullarında Arapça
dersi okutulması kararına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4752) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/02/2012)
102.- Hatay Milletvekili
Adnan Şefik Çirkin’in, okullara ayrılan ödenek miktarlarına ve bağış alınmaması
hakkında yönetmeliğin uygulamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4753) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/02/2012)
103.- Hatay Milletvekili
Adnan Şefik Çirkin’in, ilköğretim ve ortaöğretim ders kitaplarında yapılan ve
yapılması planlanan değişikliklere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4754) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/02/2012)
104.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, öğretmenlerin özür grubu
atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4755)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/02/2012)
105.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürk’ün, öğretmenlerin il içi yer değiştirme taleplerine ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4756) (Başkanlığa geliş tarihi:
29/02/2012)
106.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, deprem sonrasında Van ve Erciş’teki öğretmenlerin yaşadıkları
mağduriyete ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4757)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/02/2012)
107.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, özür grubu atamalarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4758) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
108.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, İzmir Fen Lisesinde onarım nedeniyle
öğrencilerin yaşadığı mağduriyete ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4759) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
109.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, öğretmenlerin özlük haklarına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4760) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
110.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, bazı üniversitelerin fazladan alınan öğrenci
harçlarını geri ödemedikleri yönündeki iddialara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4761) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
111.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar’ın, öğretmenevlerinde çalıştırılan personelin özlük haklarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4762) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01/03/2012)
112.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydar’ın, üç ilde ilköğretim öğrencilerinin civa
zehirlenmesi yaşamasının nedenlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4763) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
113.- Kayseri Milletvekili
Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, üniversitelerin beden
eğitimi ve spor fakülteleri mezunlarının istihdamına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4764) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
114.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Asker Hastanesinin kapatılacağı
iddialarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4765)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
115.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Malatya-Kürecik’te kurulan füze
kalkanına ve ABD askerlerinin konuşlandırılmasına ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4766) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
116.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde
taşeronlaşmaya ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin Orman ve Su
İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4767) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
117.- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu’nun, Hatay’da son 10 yılda yürütülen proje ve
yatırımlara ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4768)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
118.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı’nın, Devlet hizmeti yükümlülüğünü yerine getiren doktorların geçici
görevlendirilme gerekçelerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4769) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/02/2012)
119.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı’nın, aile hekimlerinin yerleştirilmelerinde hizmet puanlarının
yanlış hesaplandığı iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4770) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/02/2012)
120.- İzmir Milletvekili
Aytun Çıray’ın, uzuv nakli yapılan bir kişinin ölümü
ile ilgili bazı iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4771) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/02/2012)
121.- Ağrı Milletvekili
Halil Aksoy’un, Doğubeyazıt Devlet Hastanesinde
meydana gelen yangına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4772)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
122.- Ağrı Milletvekili
Halil Aksoy’un, uzuv nakli yapılan bir kişinin ölümü ile ilgili bazı iddialara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4773) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01/03/2012)
123.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde
taşeronlaşmaya ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4774) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
124.- Kayseri Milletvekili
Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, kekemelerin sosyal
güvenlik hakları ve tedavilerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4775) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
125.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, Transport Küvöz İhalesine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4776) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
126.- Uşak Milletvekili
Dilek Akagün Yılmaz’ın, CHP kadın kolları üyelerinin
12 yıllık kesintili eğitimi protesto telgraflarının alınmadığı iddialarına
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4777) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/02/2012)
127.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, görme engellilere dağıtılacak gören göz
cihazına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4778) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
128.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Bakanlıkta spor uzmanı olarak çalışan
personele ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/4779)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
129.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli-Körfez Viyadüküne ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/4780)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
130.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Körfez’deki ikinci viyadük
inşaatından kaynaklanan sorunlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4781) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
131.- Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurt’un, Eskişehir çevre yolunun can ve mal güvenliği
açısından tehlikeli olduğu iddialarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/4782) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
132.- İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal’ın, PTT’nin bir bankayla yaptığı ucuz para transferi anlaşmasına
ve bazı iddialara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4783) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
133.- Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, cami, kilise, sinagog ve havra sayısı ile bunların
elektrik ve su giderlerine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/4784) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/02/2012)
134.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, Türkiye’de gerçekleştirilecek U-20 Dünya Futbol Şampiyonasına
ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/4785) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28/02/2012)
135.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde
taşeronlaşmaya ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin Ekonomi
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4786) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
136.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde
taşeronlaşmaya ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin Kalkınma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4787) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/03/2012)
137.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde
taşeronlaşmaya ve taşeron firma çalışanlarının sorunlarına ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Beşir Atalay) yazılı soru önergesi (7/4788) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01/03/2012)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 21 Milletvekilinin, orman yangınları konusunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi. (10/188) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/10/2011)
2.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 21 Milletvekilinin, et üretimindeki azalışın ve et
fiyatlarındaki yükselişin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi. (10/189) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/10/2011)
3.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 22 Milletvekilinin, başta iş kazaları sonucu yaşanan işçi
ölümleri olmak üzere tersane işçilerinin sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi. (10/190) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/10/2011)
13 Mart 2012 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.02
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Mustafa HAMARAT (Ordu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 77’nci Birleşimini açıyorum.
III.- Y O
K L A M A
BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
Görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz İstiklal Marşı’nın
Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü münasebetiyle söz isteyen Konya
Milletvekili İlhan Yerlikaya’ya aittir.
Buyurunuz Sayın Yerlikaya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Konya
Milletvekili İlhan Yerlikaya’nın, İstiklal Marşı’nın Kabulü ve Mehmet Akif
Ersoy’u Anma Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
İLHAN YERLİKAYA (Konya) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 91’inci yılında İstiklal Marşı’mızın kabulü ve Mehmet
Akif Ersoy’u anma münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Her yıl 12 Mart tarihi İstiklal
Marşı’nın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü olarak kutlanır. İstiklal
Marşı’nı anlamak için, onun hangi şartlarda yazıldığını bilmemiz ve o çerçevede
değerlendirmemiz gerekmektedir.
Savaşın elemli ve buhranlı günlerinde,
İzmir gitmiş, Bursa düşmüş, Afyon kaybedilmiş, düşman orduları Türk yurdunun
her yanına girmiş, Türk milleti tarihin en karanlık günlerini yaşamaktadır.
İşgal güçlerinin çifte standart, zulüm ve vahşeti karşısında Batı medeniyetinin
umursamazlığı ayyuka çıkmıştır. Mehmet Akif bunu İstiklal Marşı’mızda
“Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar.” diye eleştirmekte. Burada
eleştirilen medeniyetin bizatihi kendisi değil elbette, çağdaş medeniyet
kisvesi altında yapılan haksızlık, zulüm ve çifte standarttır.
Mehmet Akif şair olduğu kadar fikir
adamı, devlet adamı ve gönül ehli bir insandır değerli milletvekilleri;
mütevazıdır ama millet düşmanlarına karşı gururlu ve dik başlıdır; bu zor
günlerde, milletimize şanlı tarihimizi ve başarılarımızı şiirleri ve
konuşmalarıyla hatırlatarak bağımsızlığımızın tekrar kazanılması için öz güven
sağlamaya çalışmıştır. Bu acı dönemi milletimizle birlikte yaşayan yüce
şairimiz “Hayal ile yoktur alışverişim. Her ne demişsem görüp de söylemişim.”
diyerek yaşadıklarını dizelerine aktarmıştır.
Mehmet Akif, 6 Şubat 1920’de Kuvayımilliyenin Ege’deki merkezlerinden Balıkesir’e gider.
Burada halktan aralardaki ayrılıkları kaldırmalarını, düşmanlara karşı
birleşmelerini isteyip herkesi yurt savunmasına çağırır. Anadolu iç isyanlarla
karşı karşıyadır. Kurtuluş Savaşı sürerken Mehmet Akif Ersoy Kastamonu camilerinde yaptığı
konuşmalarda millî, manevi değerler ve ülkemizin tehlikede olduğunu belirterek
Müslümanları birliğe, düşmana karşı olmaya çağırır. Bu konuşmaların
yayımlandığı dergi ve gazeteler Anadolu’nun bütün illerinde sancaklar ve
kazalardaki idarecilere okutturulur. Kitaplar, broşürler şeklinde yeniden
basılarak, cephelere, köylere dağıtılır.
Meclisin açıldığı günlerde “Artık
burada duracak zaman değildir.” diyerek Kastamonu’dan Ankara’ya gelir. Türkiye
Büyük Millet Meclisinin açılışının ertesi günü olan 24 Nisan 1920 günü
Ankara’ya varır. Ankara’ya geldiği günlerde Mustafa Kemal Paşa, Konya Vali
Vekiline telgraf göndererek Mehmet Akif Ersoy’un Burdur milletvekili
seçilmesini sağlamasını istemiştir. Haziran ayında Burdur’dan, temmuz ayında
ise Biga’dan mebus seçildiği haberi Meclise ulaşır. Akif, Burdur mebusluğunu
tercih eder. Böylece, 1920-23 yılları arasında vekil olarak Türkiye Büyük
Millet Meclisinde yer alır. Meclis kayıtlarında Burdur Milletvekili ve İslam
şairi olarak geçmektedir ama biz, üstadı o dönem Burdur’un Konya’ya bağlı bir
sancak olması hasebiyle aynı zamanda Konya milletvekili olarak da kabul
etmekteyiz.
Vatan sevgisini ve inancını canlı
tutacak ve gelecekte millî bir marşımızın hazırlanması için teklifler gelir ve
şairler yarışmaya girer. 739 şiir katılmış ama hiçbirisi istenilen özellikte
bulunmamıştır. Mehmet Akif
ise “Milletin kurtulacağını para ile mi söyleyeceğiz?” diyerek
yarışmaya katılmamıştır ancak ikna edilerek yarışmaya katılmış ve İstiklal
Marşı, Türkiye Büyük Millet Meclisinde alkışlarla kabul edilmiştir. İstiklal Marşı’mızın kabulü ile Mehmet Akif ’e “Tekrar böyle bir
şiir yazar mısınız?” diye sorulduğunda “Allah o günleri bize tekrar
göstermesin.” demiştir, “Milletimiz ilelebet bağımsız, özgür olarak yaşasın.”
demiştir, bu bakımdan, bizler de bu temenni ile sözlerimizi bitiriyor ve
üstadın şu tavsiyesiyle söze noktayı koymak istiyorum: “Allah’a dayan, sâye
sarıl, hikmete râm ol/Yol varsa budur, bilmiyorum
başka çıkar yol!”
İstiklal Marşı’mızı ve üstat Mehmet
Akif ’i daha iyi anlamak ve anlatabilmek ümidiyle, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın
Yerlikaya.
Gündem dışı ikinci söz, Kastamonu’nun
sorunları hakkında söz isteyen Kastamonu Milletvekili Emin Çınar’a aittir. (MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Çınar.
2.-
Kastamonu Milletvekili Emin Çınar’ın, Kastamonu’nun sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
EMİN ÇINAR (Kastamonu) – Sayın
Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; Kastamonu’nun sorunlarıyla alakalı gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kastamonu’nun sorunlarına değinmeden
önce, 91’inci yıl dönümünü kutladığımız Türkiye Büyük Millet Meclisinde
İstiklal Marşı’mızın kabulünün onur ve gururunu taşıdığımız, rahmetle ve
şükranla yâd ettiğimiz Mehmet Akif Ersoy’u bir kere daha anmak istiyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri,
Kastamonu’nun sorunlarıyla alakalı gündem dışı söz almış bulunmaktayım.
Kastamonu coğrafyasının iyi tanınması gerektiğini düşünmekteyim. Geçmiş
dönemlerde, Kastamonu büyük şehirler arasında yer alan
bir vilayet olmasına rağmen, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk yasama
döneminde Parlamentoda 8 tane milletvekiliyle temsil edilirken ülke nüfusunun
15 milyon civarında olduğu dönemde Kastamonu ilinin nüfusu 365 bin civarında
idi. Aradan geçen zaman içerisinde, 1980’li yıllara kadar, Kastamonu her geçen
gün nüfus itibarıyla ciddi manada büyüme kaydetmiş ve 80’li yıllarda yapılan
nüfus sayımında Kastamonu nüfusu 450 bin ama 2002’nin 3 Kasım tarihinde yapılan
genel seçimlerden sonra, AKP’ye devredilen iktidar döneminde Kastamonu nüfusu,
maalesef, ülkemizdeki yapılan hizmetlerden gerekli payı alamamış ve en son 2011
tarihinde yapılan genel seçimlerde Kastamonu’nun nüfusu 361 bin olmuştur ve
akabinde, bölgemiz itibarıyla Kurtuluş Savaşı’nda istiklal yolu çizgisi
içerisinde beyaz şeritli İstiklal Madalyası’na sahip olan bu ilimiz, maalesef,
bugün itibarıyla Parlamentoda 3 milletvekiliyle temsil edilmektedir. Tabii ki
sayın bakanlarımızın, Sayın Başbakanın Kastamonu’ya geldiklerinde
vadettiklerinin, maalesef, bugüne kadar hiçbir şekilde yerine gelmediğini
görmekteyiz.
Ülkemiz şu anda ciddi manada kış
şartlarıyla boğuşmakta. Kastamonu 20 tane ilçesi, 1.071 köyü, 2.620
yerleşimiyle ülkemiz içerisinde yer alan iller arasında ilk 3 sırada yer
almaktadır. Sayın Ulaştırma Bakanımız ve diğer bakanlarımız Kastamonu’ya geliş
yolu itibarıyla havaalanını kullanmaktadırlar yani helikopterle ziyaretlerini
yapmaktadırlar. Ama Kastamonu, Ankara’ya 240 kilometre mesafede bir il olmasına
rağmen, ulaşımda ciddi manada zorluklar yaşamaktadır. Her yıl yenilenen, her
yıl yeniden yapılandırması yapılan asfalt program çalışmalarının içerisinde yer
alan bir ildir. Sayın bakanların özellikle Kastamonu’yu ziyaret programlarının
bundan sonraki kısımlarında kara yolu tercihini kullanmasını özellikle istirham
ediyorum. Çünkü bu yolu tercih ettikleri noktada, o zaman, Kastamonu’da yaşayan
insanlarımızın nasıl bir sıkıntıyla karşı karşıya geldiğini görme anlayışı
içerisinde olacaklarını düşünüyorum.
Bizim değişik noktalarda ilçelerimizle
alakalı vermiş olduğumuz soru önergelerinde Kastamonu yollarıyla alakalı hiçbir
problemin olmadığını Sayın Ulaştırma Bakanımız bizlere ifade etti. Tosya’yla
alakalı bir soru önergesi verdik, akabinde dedi ki: “Yollar ciddi manada
güzeldir ve kullanışlıdır.” Şu anda karla mücadele çalışmalarının yapıldığı
Kastamonu merkezinde ve köylerinde birçok köy yolumuz, maalesef, kapalı
vaziyettedir. Yaşlı insanlarımızın yer aldığı bu ilçe köylerimizde insanlarımız
sağlık hizmetlerinden faydalanamamakta, gençlerimiz okullara gitmekte güçlük çekmektedir.
Bir aydır henüz öğretim göremeyen genç nüfusumuz vardır.
Yine, yakın bir tarihte, geçen hafta
içerisinde İstiklal Madalyalı ilçemiz olan İnebolu ilçemiz, bu dediğim
noktadaki yaşanan Abana ve İnebolu arasındaki devlet yolunun çökmesiyle ciddi manada
bir mağduriyet yaşamıştır. Diyeceksiniz
ki: “Bunlar sözlerden mi ibarettir?” İşte ben bunu özellikle sayın
milletvekillerimize, Değerli Ulaştırma Bakanımıza Kastamonu’nun şu andaki
mevcut yollarıyla alakalı yerel basında ve ulusal basındaki son durumunu
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Özellikle, böylesine millî mücadelede
her türlü olumsuzluktan kaçınmayan, kendi çocuğunu rahmetle veren ama kurtuluş
mücadelesinde göğsünü cepheye siper eden bu ilin bu noktadaki yaşam
mücadelesini hak etmediğini düşünüyorum.
Özellikle ustalık dönemi olarak addeden
AKP İktidarının artık sırtını değil, yüzünü Kastamonu’ya dönmesini bekliyor ve
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çınar.
Hükûmet adına Sayın Eroğlu cevap
verecektir.
Buyurunuz Eroğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) – Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekilleri; ben de sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Özellikle, Kastamonu Milletvekili Sayın
Emin Çınar Beyefendi’nin gündem dışı konuşmasına cevap vermek üzere söz almış
bulunuyorum.
Efendim özellikle şunu belirteyim:
Kastamonu gerçekten ülkemizin en değer verdiğimiz şehirlerinden birisi. Zaten
istiklal mücadelesinde de destan yazan bir şehrimiz. Dolayısıyla bu vesileyle
ben de İstiklal Marşı’nın şairi Mehmet Akif Ersoy’u rahmetle anıyorum, ruhu şad
olsun.
Efendim evvela şunu ifade edeyim:
Kastamonu’ya Sayın Vekilim ben defalarca gittim -belki en çok giden bakanlardan
birisiyim- ben hiçbir zaman hava yolunu kullanmadım, kara yoluyla gittim. Onu
özellikle belirteyim ve şu anda da kara yollarıyla ilgili geçen yıl sonuna kadar Kastamonu’ya Hükûmetimiz döneminde yaklaşık
454 milyon TL’lik kara yolu yatırımı yapılmış.
Bakın ne yapılmış bunlarla ilgili? Daha
önce Kastamonu’ya gitmek, 2002 yılından önce -ben Kastamonu’ya çok gittim-
gitmek bir eziyetti yani ulaşmak bile mümkün değildi ama Hükûmetimiz döneminde
şu ana kadar, geçen yıl sonuna kadar yaklaşık 200
kilometre Kastamonu’ya bölünmüş yol yapıldı ancak takdir buyurursunuz ki bu
sene hava şartları çok sert geçti yani Türkiye'nin hemen her yerinde eksi 27,
hatta eksi 30 santigrada kadar soğuk hava şartlarında yollarda bir bozulma var
ama sadece Kastamonu’da değil. Ben, geçenlerde özellikle Kütahya-Eskişehir
arasında ve aynı zamanda Bilecik-Kütahya-Afyonkarahisar arasındaki yoldan
geçtim orada da birtakım bozulmalar var ancak dün Sayın Ulaştırma Bakanımızla
görüştüm, hava şartları şu anda daha müsait değil, hava şartları düzelir
düzelmez asfalt programı uygulanacak ve yollardaki bu sıkıntılar
giderilecektir. Ben, özellikle vurgulamak istiyorum.
Tabii ki burada şunu ifade edeyim:
Kastamonu’ya gerçekten Hükûmetimiz çok büyük yatırımlar yaptı. Bir kısmını,
müsaadenizle, ben arz edeyim. Bir kere, biz, Çevre ve Orman Bakanlığı, şimdi de
Orman ve Su İşleri Bakanlığı olarak geçen yıl sonuna
kadar Kastamonu’ya yaklaşık 500 milyon TL’lik yani 500 trilyonluk yatırım
yapmışız. Bakın, bunun büyük kısmı da, yaklaşık 400 milyon TL’si de DSİ’ye ait.
Neler yaptık? Kastamonu’da Kulaksızlar Barajı’nı biz bitirdik ve bu barajda
51.280 dekar arazi sulanacak. Hasköy sulamasını biz tamamladık, 30 bin dekar
arazi sulanıyor. Karadere Barajı… Karadere
Barajı, Kastamonu için bir rüyaydı. Bakın, ben DSİ Genel Müdürü olduğum zaman,
o zamanki Kastamonu milletvekilleri “Yahu, bu baraj -DSİ’dekiler- bu
ödeneklerle tam altmış beş yılda biter.” şeklinde, maalesef bana böyle bir
bilgi verdiler. Ben, bizzat kendim giderek… Hakikaten barajda birtakım teknik
problemler vardı, bu kardeşiniz bizzat bu problemleri yerinde çözdü ve
Kastamonu’nun âdeta GAP’ı olan bu Karadere Barajı’nı
bitirdik, sulaması da büyük ölçüde bitmek üzere.
Keza Tosya Kösençayırı
Göleti sulaması, 8.500 dekar arazi sulanıyor.
Kastamonu Taşköprü Asar Göleti ikmali ve sulaması,
10.100 dekar ve bunun dışında pek çok gölet inşaatına başladık.
Ayrıca 18 adet dere ıslahını
Kastamonu’da geçen yıl sonuna kadar tamamladık.
Bunların bir kısmını isterseniz ben sizlere okuyayım: Kastamonu merkezde Mehmet
Akif Ersoy Mahallesi. Tesadüfen Mehmet Akif gününde böyle bir derenin ıslahını
yaptık. Devrekâni Şenlik Köyü Pazaryeri, Sökü Deresi;
merkezde Çağlayık Deresi dere ıslahı; Taşköprü Alamakayış
ve Yukarıçayırcık köyleri taşkın koruma tesisleri;
Taşköprü ilçe merkezi dere ıslahı; Küre ilçe merkezi Müderris Mahallesi,
Tabakalar Deresi dere ıslahı; Tosya Karabey köyü köy içi ve Fındıklı dereleri
dere ıslahları; Tosya Ekincik köyü Tıkınık Deresi
taşkın koruma inşaatı; Çatalzeytin ilçe merkezi Akçay Deresi ıslahı; Cide
Toygarlı Köyü Soğuksu Pazarı taşkın koruma inşaatı; Kastamonu Daday, Honsalar, Bağışlar, Seydibey, Civköy, Budaklar ve Honcaklar
köyleri arazileriyle ilgili dere ıslahları; Kastamonu İhsangazi ilçe merkezi
Ilgaz Çayı taşkın koruma inşaatı; Merkez Aktekke ve
İnönü mahalleleri, Suluceviz Deresi dere ıslahı;
Çatalzeytin ilçe merkezi Akçay Deresi ikinci kısım inşaatı; Cide Toygarlı
Soğuksu Pazarı dere ıslahı; Devrekâni ilçe merkezi Tekke Deresi; Taşköprü ilçe
merkezi ikinci kısım dere ıslahı ve Alamakayış Yukarı
Çayırcık köyleri arazileriyle ilgili eksik kalan
işlerin tamamlanması. Bakın, bunları biz gerçekten yaptık.
Şu anda Kastamonu Daday Bezirgan Hazım Kılıç Göleti hemen
hemen ikmal edildi. Bunun dışında 7 tane dere ıslahı inşaatı, derelerin ıslahı
devam ediyor, 2 tane de taşkın koruma ve rusubat
kontrol tesisi inşaatı devam ediyor. Sadece dere ıslahları, sulama, “Bin günde
bin gölet” kapsamında yapılacak göletlerden ben burada bahsetmiyorum, vaktimiz
sınırlı ancak Orman Genel Müdürlüğünün de faaliyetleri var.
Bildiğiniz gibi daha önce söz vermiştik
“Hanönü’nde Orman İşletme Müdürlüğünü kuralım.” dedik. Biliyorsunuz, ben Sinop
dönüşünde bu sözü, Başbakanımızın da desteğiyle, yerine getirdik, Hanönü’nde
Orman İşletme Müdürlüğü yeniden kuruldu. Kastamonu hakikaten ormancılık açısından
en önemli şehirlerimizden birisi, yüzde 60’ı ormanlarla kaplı ama bunların
ancak yüzde 35’i bozuk orman, bu konularda biz çalışma yaptık ve şu ana kadar
yaklaşık 950 bin dekar arazide, orman arazisinde çalışma yaptık ve 35 milyon
fidanı toprakla buluşturduk Kastamonu’da. Bunun dışında 2 adet kent ormanı ve
14 tane orman içi dinlenme yeri tesis ettik. ORKÖY Genel Müdürlüğümüz
Kastamonu’ya çok büyük destek veriyor, şu ana kadar, geçen yıl
sonuna kadar 3.247 aileye yaklaşık 15 trilyonluk bir destek sağlamışız
ve doğa koruma millî parklar açısından da Kastamonu çok önemli, başımızın tacı
bir ildir, onu da özellikle belirtmek istiyorum.
Devlet Meteoroloji İşleri Genel
Müdürlüğümüz oraya 8 adet otomatik meteoroloji ölçüm istasyonu kurdu, daha önce
hiç yoktu. Bakın, Kastamonulu bir kardeşim yurt dışından istediği yerden,
İstanbul’dan veya Almanya’dan Kastamonu’da merkezde, Bozkurt’ta,
Çatalzeytin’de, Cide’de, Devrekâni’de, İnebolu’da, Tosya’da ve Ilgaz’da
herhangi bir anda hava durumu nedir onu görebilecek durumda şu anda, otomatik
olarak. Ayrıca araçla da kuruluyor, onu da ifade edeyim.
Sağlık Bakanlığımız Kastamonu’da 2 tane
devlet hastanesi olmak üzere 18 adet sağlık tesisi hizmete açtı.
Millî Eğitim Bakanlığımız 467 dersliği
tamamladı, yaklaşık 6 milyon adet kitabı ücretsiz olarak gönderdi.
Biliyorsunuz, Kastamonu’da üniversite yoktu bir defa, 2006 yılında Kastamonu
Üniversitesini bu Hükûmet kurdu ve şu anda 15 tane birim hizmete açıldı.
Bendeniz Çevre ve Orman Bakanıyken
Kastamonu’ya çevre konusunda özel sıkıştırmalı çöp kamyonları konusunda büyük
destek verdim, milletvekillerimiz biliyor.
TOKİ, 7 tane dev projeyi başlattı ve
1.696 adet konutu inşa ediyor. Tarım sektöründe 2003’ten 2010 yılı sonuna kadar
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız 285 milyon TL destek vermiş; KÖYDES ve BELDES
kapsamında Kastamonu’ya verilen destekle köylere su götürme, kanalizasyon
hizmetleri 150 milyon TL’yi aşmış, yani 150 trilyon. Yani Kastamonu, asla Hükûmetimiz
döneminde ihmal edilmiyor ancak Sayın Vekilim Kastamonu’da nüfusun azaldığını
söylüyor. Tabii, İstanbul’da Kastamonu’dan daha çok Kastamonulu olduğunu da ben
bu arada belirtmek istiyorum. İnşallah Kastamonu’nun ekonomik durumu daha
geliştikçe daha da güzel olacaktır. Şimdi, havaalanıyla beraber, bu bölünmüş
yollarla beraber, Kastamonu daha da gelişecektir, ben ona inanıyorum.
Ayrıca, Kastamonu’da biz Doğa Koruma ve
Millî Parklar Genel Müdürlüğü çerçevesinde, Sayın Vekilim, özel bir program
yapıyoruz. Doğa turizmini, yani yayla turizmini geliştirmek, Kastamonu’yu bu
şekilde dünyaya tanıtmak şeklinde böyle bir projemiz var. Bu konuda da sizlerin
de tavsiyeleri olursa fevkalade memnun oluruz çünkü birlikte, Kastamonu’yu, hep
birlikte layık olduğu yere taşımamız gerektiği kanaatindeyim, onu özellikle
belirteyim.
Tekrar ediyorum, yollarla ilgili her
yerde birtakım bozulmalar var ama Ulaştırma Bakanlığımız gerçekten çok ciddi
hazırlık yapıyor. Dün Bakanlar Kurulunda da görüştük, inşallah bu bozuk olan
yolları, hava şartları düzelir düzelmez yıldırım hızıyla Karayolları Genel
Müdürlüğümüz gerekeni yapacaktır.
Ben bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum efendim, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın
Eroğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Gündem dışı üçüncü söz, medyayla ilgili
sorunlar hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi’ye aittir.
Buyurunuz Sayın Ekşi. (CHP sıralarından
alkışlar)
3.-
İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, medyayla ilgili sorunlara ilişkin
gündem dışı konuşması
OSMAN OKTAY EKŞİ (İstanbul) – Sayın
Başkan, saygıdeğer arkadaşlarım; bugün, bildiğiniz gibi, İstiklal Marşı’mızın
kabulünün yıl dönümü. O nedenle, merhum Mehmet Akif Ersoy’u sizler gibi ben de
saygıyla anmak istiyorum sözlerimin başında.
Saygıdeğer arkadaşlarım, bugün bir
başka özellik daha taşıyor. Bildiğiniz gibi, dün akşam, yetkili mahkemenin
verdiği kararla Oda TV adıyla bilinen davanın sanıklarından 4 gazeteci
arkadaşımız serbest bırakıldılar. Bu, tabii, benim gibi, sizler de
katılıyorsunuz umudundayım, insanları mutlu edecek bir gelişmeydi fakat olayın
aslını burada değil, geride aramak gerektiğini dikkate alarak medya dünyamızın
bugünkü durumunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Çok açık ve net bir şekilde söylemek
gerekirse Türk basını tüm geçmişinin, bütün tarihinin en karanlık dönemini
yaşamaktadır şimdi. O nedenle, 4 arkadaşımızın serbest bırakılması aslında
herhangi bir şekilde temeldeki gerçekleri değiştirecek ağırlıkta değildir. Bunu
normal olarak hiç istemediğim bir şekilde çizmemin sebebi şu sevgili dostlarım:
Türkiye’de bu 4 arkadaşımızın serbest bırakılması aslında yargının iyi
işlediğinin değil, maalesef bağımlı olduğunun ve o nedenle de bu kararın adalet
değerleri açısından, hukuk değerleri açısından maalesef fazla bir önem
taşımadığıdır.
Dostlarım, Türkiye’deki medyanın ne
kadar bağımlı veya bağımsız olduğunu eğer merak eden varsa sadece Adalet ve
Kalkınma Partili milletvekillerinin veya yetkililerin değil, bağımsız, tarafsız
bir şekilde durumu değerlendiren kesimlerin de kanaatlerine kulak vermek
zorundayız. Gerçekten Adalet ve Kalkınma Partisinin Türkiye’de demokratik yönde
bazı reformlar yaptığını ileri süren Avrupa Birliği kesimi, Avrupa Birliğinin
yetkilileri, Avrupa Parlamentosunun görevlendirilmiş komiseri ve raportörleri dahi, artık Türkiye'de basının dünyada en ağır
baskı altında olduğunu kabul ettiklerini ortaya koymaktadır. Nitekim,
yakın bir gelecekte Avrupa Parlamentosundan görevlendirilmiş 5 kişilik bir
komite Türkiye'deki durumu yerinde inceleyerek Parlamentoya rapor verecek, bu
görevle geleceklerdir.
Dostlarım, az önce 4 arkadaşımızın
tahliye edilmesinden duyduğum sevinci ifade ettim. Bunlardan birini, özellikle
Nedim Şener’in adını altını çizerek anmak istiyorum, çünkü şu anda İstanbul’da
Maçka’da Nedim Şener tarafından açılması istenen, açılması için beklenen bir
ifade özgürlüğü anıtı vardır. Bundan haberiniz olup olmadığını bilmiyorum, ama
Nedim Şener’in tutuklu olduğu sırada Maçka Parkı’nda yapılan bu anıt, ifade
özgürlüğünün hiçbir koşulda, hiçbir baskıcı rejim tarafından
engellenemeyeceğini, ne kadar baskı altına alınırsa alınsın sonucun
değişmeyeceğini, yani ifade özgürlüğünün başarıya ulaşacağını simgelemek için
konuldu. Sadece böyle bir anıtın inşa edilmiş olması dahi, zannediyorum ki daha
önce Türkiye'de hiçbir zaman duyulmamış bu ihtiyacın bu şekilde giderilmesi
dahi, Adalet ve Kalkınma Partisinin medya dünyamız üzerindeki baskısını
anlatmaya, ortaya koymaya yetecek ağırlıktadır.
Bugün bir başka çok önemli mesele daha
var dostlarım, sözlerimi bitirmeden değinmek isterim: Anadolu Ajansı çok ağır
bir baskı altında, sendikalı üyelerin sendikadan istifa etmeye zorlandığı bir
döneme girmiş durumdadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözünüzü bağlayınız.
OSMAN OKTAY EKŞİ (Devamla) –
Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Bu, doğrudan doğruya iktidarınızın
medya üzerine kurduğu baskının somut örneklerinden biridir ve çalışan insanları
haklarından mahrum eden, özgürce görevlerini yapmaktan alıkoyan bu tavır,
iktidarınız için hiçbir zaman şeref vesilesi olmayacak bir gerçektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ekşi.
Sayın Şandır, buyurunuz.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, 12 Mart İstiklal
Marşı’nın kabulünün yıl dönümüne ve İstanbul Esenyurt’ta
bir şantiyede çıkan yangına ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür
ederim.
Sayın Başkanım, 12 Mart, İstiklal
Marşı’mızın kabul edildiği gün. Türk milletinin bugüne
gelişinde, çok önemli bir süreçte, merhum Mehmet Akif’in üstlendiği görev
gerçekten çok değerli, çok önemli. Yeterince anıldığı, hatırlandığı
kanaatinde değilim. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak öncelikle bu hususu
ifade ediyorum. TRT, İstiklal Marşı’nın kabulü konusunda yeterince hassasiyet
göstermemiştir. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak başta Mehmet Akif olmak
üzere, millî mücadelenin tüm kahramanlarına, başta Atatürk ve silah arkadaşları
olmak üzere, rahmet diliyor, Allah bir daha bu millete İstiklal Marşı
yazdırmasın diyorum.
Ayrıca, dün hayatını kaybeden 11
vatandaşımıza rahmet diliyor, yakınlarına da başsağlığı diliyorum. Hükûmetimizi
de bu konudaki -maalesef vatandaşın hayatını koruyamayan bir Hükûmet görüntüsü
ortada- bu türlü konulara tedbir geliştirmesini… Çünkü her defasında bunlar
oluyor, yani mahkûm nakledilirken insanlar ölüyor, organize sanayi bölgelerinde
sağlıksız çalışma koşulları dolayısıyla patlamalar oluyor, çok sayıda
insanlarımız ölüyor. “Büyüdük, kalkındık.” denen Türkiye'nin Hükûmetine
sesleniyorum: Bunlar Türkiye’ye yakışmıyor. Dün, milletin, dünyanın gözü
önünde, sağlıksız koşullarda bir şantiyede çıkan yangında 11 tane vatandaşımız
diri diri yanmıştır. Bunu kabul edebilmek mümkün değil. Her şeye rağmen, bu
konuda Hükûmeti uyarıyorum, tedbir almaya davet ediyorum. Tekrar, bu
insanlarımıza rahmet diliyorum, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak,
yakınlarına da başsağlığı diliyorum efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şandır.
Sayın Vural…
2.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda
yaşanan olaylara ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Milletin oylarıyla gelen ve bu iradeyi
kullanan buradaki milletvekillerinin, egemenliğini kullanan milletvekillerinin
11 Mart günü Millî Eğitim Komisyonunda, maalesef, zorlamayla, cebir ve şiddetle
iradeleri ve egemenliği kullanmaları engellenmiştir; bunu kınıyorum. Bu millet
ve Parlamento zorbalığa, baskıya, tehdide pabuç bırakmayacaktır. Dolayısıyla
pazar günü olanlar aslında bir “kara pazar”dır.
Söyleyecek sözü olmayanlar, sözlerden korkanlar, görüşlerini savunamayanlar
cebir ve şiddetle Milliyetçi Hareket Partisinin sözünü ve milletvekillerini
susturmuşlar, önerge verme haklarını ellerinden almışlar, söz söyleme haklarını
ellerinden almışlardır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak
dinini, milliyetini, diyanetini, cumhuriyetini bilen ve anlayan nesiller
yetiştirme ülkümüzün hayata geçirilmesi için her türlü mücadeleye hazır
olduğumuzu ve bu mücadeleyi hiç kimsenin engelleyemeyeceğini, bu mücadelede
sözümüzü hiç kimsenin kesemeyeceğini hatırlatmak istiyorum.
Meclis Başkanlığının da Komisyon
toplantısı sonucunda milletvekillerinin önerge verme ve konuşma haklarının gasbedildiği bu Komisyon toplantısını yenileyerek bu
milletin sesini ve sözünü kullanabileceği yeni bir toplantıyla bu meselenin
tartışılması ve millî iradenin tesis edilmesini istiyoruz. Bu bakımdan, bunun,
Meclis Başkanlığı tarafından bir görev addedilmesini ve bu Komisyon toplantısı
neticesinde varılan kararın hukuka uygun olmayan bir karar olduğunu ifade
ederek hukuka uygun bir komisyon toplantısı temin edilmesini özellikle istirham
ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Vural.
Sayın Hamzaçebi…
3.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, 12 Mart İstiklal Marşı’nın
kabulünün yıl dönümüne, İstanbul Esenyurt’ta bir
şantiyede çıkan yangına ve Sivas davası kararına ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Dün tarihler 12 Martı gösteriyordu. Dün
itibarıyla bundan doksan bir yıl önce İstiklal Marşı’mız 12 Mart 1921 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edildi. Bizim için onur verici bir olayın
dün yıl dönümüydü. Bu vesileyle, Mehmet Akif Ersoy’u şükranla ve rahmetle
anıyorum. Mehmet Akif Ersoy’un sadece İstiklal Marşı’nın yazarı olması
nedeniyle anılmasını da yeterli bulmuyoruz. Mehmet Akif Ersoy, dürüstlüğüyle,
sanatıyla bugünlere örnek olabilecek bir şahsiyettir. Bugünlerde rahmetli
Mehmet Akif Ersoy’u örnek almaya, örnek göstermeye çalışan çok kişi var, çok
siyasi var; keşke onun dürüstlük üzerine oturmuş olan yaşam anlayışı herkes
tarafından örnek alınabilseydi. Bir kez daha Mehmet Akif Ersoy’u şükranla,
rahmetle anıyorum. İstiklal Marşı’nın yazarı olması nedeniyle de, böyle bir
İstiklal Marşı’mız olması nedeniyle de gurur ve mutluluk duyduğumu ifade
ediyorum.
Dün İstanbul’da 11 işçimiz hayatını
kaybetti. Bu, geçiştirilebilecek bir olay değildir. Bundan birkaç yıl önce yine
İstanbul’da, Bayrampaşa’da bir iş hanında meydana gelen yangında onlarca
vatandaşımız yanarak hayatını kaybetmişti. O günlerde, ilgili bakanlar, Sayın
Başbakan çıkıp bir daha bunların olmayacağı yönünde açıklamalar yapmışlardı ama
görünen tablo, bu konuda Türkiye'nin bir arpa boyu yol gidemediğidir. 11
işçimize Allah rahmet etsin diyorum, Hükûmeti de bu konuda göreve davet
ediyorum.
Yine, yaşadığımız bir olay, acı bir
olay şu: Bundan on dokuz yıl önce Sivas’ta çok acı bir olay yaşandı, 35
vatandaşımız hayatını kaybetti, yakılarak öldürüldüler. Bu olay nedeniyle
açılmış olan dava zaman aşımına uğradı, failler yakalanamadı. Bir hukuk devletinde,
hukuk devleti olarak tanımlamak istediğimiz Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşanmaması
gereken bir olaydır. Bir insanlık suçunu işleyen kişi hakkında, kişiler
hakkında “zaman aşımı” diye bir kavramın olmaması gerekir, bu suçun takip
edilebilmesi gerekir, bu konuda gerekli, Anayasa değişikliği dâhil, tüm yasal
değişikliklerin yapılması gerekir. Sayın Başbakanın buna yönelik olarak
“Hayırlı olsun.” açıklamasını da oldukça yadırgadığımı ve milletin bu vesileyle
de…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın
Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Son
bir şey daha kaldı efendim.
BAŞKAN – Süre epey aştı, teşekkür
ediyoruz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Buldan.
4.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, İstanbul Esenyurt’ta
bir şantiyede çıkan yangına ve cezaevlerindeki tutukluların serbest kalması
gerektiğine ilişkin açıklaması
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ben de dün İstanbul’da çadırda çıkan
yangında 11 işçinin yaşamını yitirmesinden dolayı kendilerine Allah’tan rahmet
diliyorum, aynı zamanda yakınlarına da başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Ne
yazık ki Türkiye, yanarak ölenlerin ve kendisini yakarak ölümsüzleşenlerin
ülkesi oldu, bunu ifade etmek istiyorum.
Ayrıca dün gazeteciler Nedim Şener ve
Ahmet Şık tahliye edildiler. Kararı Barış ve Demokrasi Partisi olarak olumlu
bulduğumuzu belirtmek istiyorum ama verdikleri mesajın Hükûmet tarafından iyi
anlaşılması gerektiğini ifade ediyorum. Cezaevindeki gazetecilerin, aydınların
-hangi gerekçeyle cezaevinde oldukları belli olmayan binlerce tutuklu var bugün
Türkiye’de- ve en kısa zamanda bütün tutukluların serbest kalması gerektiğini
de ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Buldan.
Sayın Bahçekapılı, buyurunuz.
5.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, 12
Mart İstiklal Marşı’nın kabulünün yıl dönümüne ve İstanbul Esenyurt’ta
bir şantiyede çıkan yangına ilişkin açıklaması
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İstiklal Marşı’mızın kabul yıl dönümünü
hep birlikte kutladık. Ben de Kurtuluş Savaşı’mızın simgesi olan İstiklal
Marşı’mızın kabul yıl dönümünü kutluyorum ve İstiklal Marşı’mızın bağımsız bir
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun ifadesi olduğunu hiçbir zaman
unutmayacağımızı ifade etmek istiyorum ve bu vesileyle merhum Mehmet Akif Ersoy
ve tüm şehitlerimizi rahmetle ve saygıyla anıyorum.
Elbette ki dün Esenyurt’ta
yaşanan elim kaza hepimizi derinden üzdü. Bu vesileyle işçi kardeşlerimize
Allah’tan rahmet diliyorum, kederli ailelerine başsağlığı diliyorum ve şöyle
seslenmek istiyorum: Bilmelidirler ki -Faruk Çelik Bakanımız da olay yerinden
yapmış olduğu açıklamalar neticesinde- bu olayın faillerinin cezasız
kalmayacağını ve bu olayı şiddetle takip edeceğimizi bir kez daha vurgulamak
istiyorum.
Son bir notum daha var: Geçtiğimiz
günler 12 Mart darbesinin yıl dönümüydü. Ben ve Grubum bütün darbeleri şiddetle
ve lanetle kınıyoruz, bütün darbelerin geride kaldığı düşüncesi ve
kararlılığıyla bütün darbe mağdurlarını saygıyla anıyoruz ve selamlıyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın
Bahçekapılı.
Sayın Erdemir…
6.- Bursa
Milletvekili Aykan Erdemir’in, Sivas
davası kararına ilişkin açıklaması
AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; insanlık tarihi göstermiştir ki kitapları yakanlar gün
gelir insanları da yakarlar ve bugün bir kez daha gördük ki yargının vesayet
altına alındığı ülkelerde insanları yakanlar gün gelir zaman aşımına uğrarlar.
Sivas katliamı sanıklarını kollayan,
saklayan ve adaletten kaçıran, başta siyasetçi ve kamu görevlileri olmak üzere,
tüm iş birlikçileri ve suç ortaklarını kınıyorum, lanetliyorum.
Katliama duyarsız kalanların bir gün,
“Sizin hiç babanız yandı mı?” diye seslenen Zeynep Altıok’un feryadını
duyabilecek bir vicdana kavuşabilmelerini umut ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
İbrahim’i ateşe atan Nemrut’un karşısında “Tarafım belli olsun.” diyerek su
taşıyan karınca olmaya devam edeceğiz. Biliyoruz ki mazlumun ahı, gün gelir
indirir şahı.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdemir.
Sayın Yeniçeri…
7.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda yaşanan olaylara ilişkin açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Eğitimcilik ince iştir, zarif davranış gerektirir.
Eğitimcinin davranışlarının izan, idrak, etik, estetik, edep içermesi şarttır.
Eğitim ile kaba kuvvet ya da fiziki güç yan yana konulmaması gereken, birbirine
ters süreçlerdir.
Eğitim seviyesi yükseldikçe insanların
davranışlarının daha rafine ve daha estetik hâle gelmesi beklenir. Hâl bu iken
11 Mart ve öncesinde Eğitim Komisyonunda yaşanan kavga ve kaos
görüntülerinden Komisyon üyesi olarak büyük üzüntü duyduğumu ifade etmek isterim.
Olgunluğu, yetkinliği, birikimi ve
saygınlığıyla temayüz etmiş insanlardan oluşan bir komisyonda kavgadan söz
etmek, eşyanın doğasına aykırı bir durumdur. İtiş kakış, bağırış çağırış ve
kavga, eğitimin, kişilere yüklediği vasıflar değildir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Eğitim
Komisyonunun en üst düzeyde rafine, entelektüel, aksakallı ve donanımlı
çalışmalara sahne olması gerekirken, kavga, gürültü ve çirkin görüntülerle
gündeme gelmesi çok kötü olmuştur. Eğitimi siyasi rant
aracı olarak kullanmak doğru bir mesaj olmamıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Eğitim Komisyonunun verilen kötü görüntüler için Türk milletinden özür dileme
borcu vardır. Umarım Komisyon Divanı kamuoyunu bu konuda ikna edici bir tutum
içinde olur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın
Yeniçeri.
Sayın Aygün…
8.-
Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, Sivas davası kararına ilişkin açıklaması
HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) – Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
On dokuz yıl evvel 35 kişi yakıldı,
dava bugün sonuçlandı ve failleri cezasız kaldı tıpkı, dünkü, Gazi Mahallesi
katliamında öldürülenlerin 22’sinin faillerinin, gerçek sorumlularının hiçbir
zaman açığa çıkarılmaması gibi. İnsanları yakmak barbarlıktır. Kamu vicdanını
rahatsız eden bu karar karşısında barışçıl gösteri hakkını kullanmak
isteyenlere gaz bombası atanları nefretle kınıyorum.
Sayın Başbakanın bugünkü grup
konuşmasında söylediği “Hayırlı olsun.” sözünü duyduktan sonra polisin neden
gaz attığını, faillerin niçin cezasız kaldığını daha iyi anlaması gerektiğini
düşünüyorum halkımızın. Çünkü böyle barbarca bir eylemin faillerinin
bulunamamış ve yargılanmamış olmasını “Hayırlı olsun.” gibi kupkuru bir
sözcükle âdeta politikanın bir unsuruna çevirmiştir; onu da buradan protesto
ediyorum.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aygün.
Sayın Doğru…
9.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, 12 Mart İstiklal Marşı’nın kabulünün yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Yüce Türk milleti yedi düvele karşı
büyük bir mücadele vererek Kurtuluş Savaşı’nı kazanmış ve Türkiye Cumhuriyeti
devletini kurmuştur. Büyük insan Mehmet Akif Ersoy tarih boyunca hür yaşamış
aziz milletimizin bu özelliğini vatan ve hürriyet sevgisiyle yoğurarak çok
güzel bir şekilde İstiklal Marşı’mızda anlatmıştır. İstiklal Marşı’mız Türk
milletinin bağımsız yaşama arzusunun dünyaya anlatımıdır. Bu büyük şair ve
devlet adamını ve ülkemizin kurucusu büyük Atatürk’ü minnet ve şükranla
anıyorum, Allah’tan rahmet diliyorum.
Ülkemizin her türlü değerine
saldırıldığı günümüzde Atatürk ilke ve inkılaplarına, bayrağımıza,
istiklalimize, vatanımıza herkesin sahip çıkmasını bekliyor, gerekenin
yapılmasını arzu ediyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Doğru.
Sayın Fırat…
10.-
Adıyaman Milletvekili Salih Fırat’ın, İstanbul Esenyurt’ta
bir şantiyede çıkan yangına, Sivas davası kararına ve Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonunda yaşanan olaylara ilişkin açıklaması
SALİH FIRAT (Adıyaman) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Dün İstanbul’da çıkan yangında şehit
olan 11 emekçinin yakınlarına başsağlığı, kendilerine Allah’tan rahmet
diliyorum. Türkiye iş güvenliği açısından, iş kazası açısından dünyada 3’üncü,
Avrupa’da 1’incidir. İvedilikle Türkiye’nin iş güvenliğiyle ilgili yasaları
çıkarması gerekir, iş güvenliğini sağlaması gerekir.
Yine, bundan on dokuz yıl önce
yakılarak hayatını kaybedenlere de Allah’tan rahmet diliyorum. Bugün,
üzüntüyle, alınan kararı duyduk, zaman aşımı kararını duyduk. İnsanlığa karşı
işlenen suçlarda zaman aşımı olamaz, olmamalıdır. İnsanlık suçu işleyenlerden
mutlaka hesap sorulmalıdır.
Yine, 11 Mart ”kara pazar” günü Millî
Eğitim Komisyonunda çıkarılan olaylardan dolayı Meclisin yasama görevi gasbedilmiştir. Bu olayları çıkaranları kınıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Fırat.
Sayın Halaman…
11.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, 12 Mart İstiklal
Marşı’nın kabulünün yıl dönümüne ve Adana Kozan’da baraj kapağı patlaması olayına
ilişkin açıklaması
ALİ HALAMAN (Adana) – Başkanım,
teşekkür ediyorum.
12 Mart 1921’de İstiklal Marşı’mızın
kabulü, Türk milletinin bağımsızlığı ve dik duruşu demek, onu temsil eder. Ben,
bunun devamını diliyorum. Bunu okuyan, yazan Mehmet Akif’e, Hamdullah Suphi’ye
Allah’tan rahmet diliyorum, onlara saygılarımı sunuyorum.
Bir de, Orman Bakanımız buradayken,
bundan on beş gün önce Adana’nın Kozan ilçesinde HES’lerden
dolayı bir patlama oldu. Bu patlamadan mütevellit 12 tane o bölgenin insanı
sele gitti. Bunun 3 tanesinin cenazesi bulundu, diğerleri bulunmadı. Ben,
özellikle Adana Milletvekili olarak, Kozanlı olarak bunu takip ediyorum. Bu
mağduriyetin ortadan kalkması için Sayın Orman Bakanımızın bugüne kadar ne
yaptıklarıyla ilgili bilgi vermesini ister, saygı sunarım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Halaman.
Sayın Metiner…
12.-
Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’in, Mehmet Akif Ersoy ve CHP İktidarı
dönemine ilişkin açıklaması
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Teşekkürler
Sayın Başkan.
Eskiler ne güzel demişler: “Dinime
dahleden bari Müselman olsa.” Sayın Ekşi’yi dinlerken
bu söz aklıma geldi, bağışlasınlar. Aramızdaki dostluğa halel gelsin de istemem
ama darbe süreçlerinin, en son da 28 Şubatın medyadaki başaktörlerinden biri
olan Sayın Ekşi’nin demokrasi ve özgürlük bahsinde konuşacak en son kişi
olduğuna inanıyorum. Karanlık çağ ve baskı edebiyatı yapmadan önce kendi
geçmişini ve duruşunu gözden geçirmesi gerektiğine inanıyorum.
Mehmet Akif Ersoy ve İstiklal Marşı’yla
ilgili olarak da bir çift söz söylemek istiyorum. İstiklal Marşı kabul
edildiğinde biliyorsunuz cumhuriyet henüz ilan edilmemişti ama Cumhuriyet Halk
Partisinin devri iktidarında Mehmet Akif zihniyetinin nasıl irticayla anılarak
yurt dışına sürgüne gönderildiğini de hiç kimsenin unutmaması gerekiyor. Eğer
İstiklal Marşı’nın dizeleri okunursa CHP’nin devri iktidarında yaptığı
şeylerin, bu İstiklal Marşı’mızın ruhuyla ve anlamıyla bağdaşır olmadığını
görürler.
CHP’nin muktedir ideoloğu ve Genel
Sekreteri Recep Peker’in dini sadece devlet hayatından değil memleket ve toplum
hayatından söküp atmasını amaçlayan laikçilik anlayışını, laisizm anlayışını da
yeniden okurlarsa, Mehmet Akif nesline yapılan zulümleri, mezalimleri
hatırlarlarsa buradaki çifte standardı da sanıyorum herkes bir şekilde gözden
geçirir.
Evet, kitaplar yakılmıştır, elifbalar
toplatılmıştır, ilmihaller toplatılmıştır ve meydanlarda yakılmıştır. CHP’nin
devri iktidarında bütün bunlar yaşanmıştır. Karanlık çağ edebiyatı yapmadan
önce kendi geçmişine övünçle sahip çıktığını söyleyen CHP’li arkadaşların
bunları da unutmamaları gerektiğini hatırlatırım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Metiner.
Buyurunuz Sayın Ekşi. Kürsüye lütfen
sataşmadan dolayı istediniz için.
OSMAN KAHVECİ (Karabük) – O yerinden
konuştu, o da yerinden konuşsun.
SONER AKSOY (Kütahya) – Söz istemiyor
niye söz veriyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’e tekrar bakmanızı önereceğim.
Buyurunuz Sayın Ekşi.
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, Adıyaman Milletvekili Mehmet
Metiner’in şahsına sataşması nedeniyle konuşması
OSMAN OKTAY EKŞİ (İstanbul) – Sayın
Başkan, teşekkür ederim çünkü alenen sataşma var bir meslektaşımdan.
Bendenizin 28 Şubat veya yirmi bilmem
ne tarihli Türkiye’nin hepimiz açısından üzüntü verici olaylarının destekçisi olduğuma
dair kardeşimizin bir beyanı oldu. Biz gazeteciler her gün kendi sicilini yazan
insanlarız. Hepimizin sicili ortada. Mehmet
Metiner’inki de ortada, bendenizinki de ortada. Merak eden şurada kütüphaneye
gider bakar, kim demokrasiyi ne zaman savunmuş, kim “28 Şubat dönemi” dediği
dönemde de o dönemin aktörlerine en ağır eleştirileri yapmış gazetecidir ve o
tarihte Sevgili Mehmet Metiner acaba hangi araziye uyarak ne yapmıştır? (CHP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Onu bizim şeylerimiz gösterir.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ekşi.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Sayın
Başkan, sataşma gerekçesiyle söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Metiner.
Yeni sataşmalara mahal vermeyiniz
lütfen. Yoksa bu sonsuza kadar uzar. Lütfen sadece cevap veriniz.
Buyurunuz.
2.-
Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’in, İstanbul Milletvekili Osman Oktay
Ekşi’nin şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hangi arazide olduğumu merak edenler
yazdıklarıma bakabilirler. 28 Şubatın hemen ertesinde, Sözleşme dergisinin
genel yayın yönetmeniydim, orada yazdıklarımı okuyabilirsiniz. Orada
yazdıklarımı okuyabilirsiniz. 28 Şubat sürecindeki yazılarınızı daha önceki bir
televizyon programında size hatırlatmıştım Sevgili Dostum. 60 darbesinde de bu Meclisteydiniz. 60 darbesini de alkışlıyordunuz. 61 faşist
anayasasının yapımına da katkıda bulundunuz.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Faşist
deme! Senin kafan faşist!
MEHMET METİNER (Devamla) – 27 Nisan
e-muhtırasına da katkıda bulundunuz. Bu ülke sizin de zihniyetinizi bilir,
Mehmet Metiner gibilerin zihniyetini de bilir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sen beynini özgürleştir
önce, beynini özgürleştir.
MEHMET METİNER (Devamla) – Biz herkes
için demokrasi ve herkes için özgürlük istiyoruz Sayın Ekşi.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) – Siz
milletvekilleri için demokrasiyi çok görüyorsunuz.
MEHMET METİNER (Devamla) – Hangi
arazide bulunduğumuzu da başka bir platformda isterseniz sizinle
tartışabiliriz.
Çok teşekkür ederim, sağ olun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Metiner.
OSMAN OKTAY EKŞİ (İstanbul) – Sayın
Başkan, bir dakikalık söz hakkı rica ediyorum.
BAŞKAN – Buyurunuz efendim ama lütfen
bu konu son olsun. Yeniden sataşma… Böyle uzayıp gider. Lütfen cevap veriniz ve
yeni sataşma olmadan.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – 60
darbesini destekledin mi, desteklemedin mi, onu söyle.
3.-
İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, Adıyaman Milletvekili Mehmet
Metiner’in şahsına tekrar sataşması nedeniyle konuşması
OSMAN OKTAY EKŞİ (İstanbul) – 1960
darbesini destekleyip desteklemediğimi merak ediyormuş kardeşimiz. O tarihte
bendeniz askerdim. Desteklemek gibi, desteklememek gibi bir konumum zaten
yoktu. Yedek subaydım. Bu kardeşimiz o tarihte neredeydi, bilmiyorum. Yedek
subaydım. Herhangi bir şekilde…
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Ben annemin
kucağındaydım.
OSMAN OKTAY EKŞİ (Devamla) – Onu merak
ediyorsan eğer, git Çetin Altan’ın yazdıklarını oku, güneş nasıl doğmuş orada,
o zaman o anlatıyordu ve devamlarının da ne yazdıklarına bak.
Aziz dostlarım, tekrar edeyim: Biz
sicilimizi her gün yazan insanlarız. Hiçbir şeyimiz gürültüye gitmez. Tekrar
ediyorum: Mehmet Metiner kaç tane zikzak çizmiş, hangi tarihlerde kaç kıble
değiştirmiş onları merak eden bir baksın. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Bir tek
sözümü hatırlatın!
OSMAN OKTAY EKŞİ (Devamla) – Bendeniz
gibi bütün hayatı boyunca tek çizgide devam etmişleri de orada görsün.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ekşi.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Sayın
Başkan, lütfen…
BAŞKAN – Bu konu kapanmıştır, lütfen
Sayın Metiner…
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Hayır,
kapanmamıştır. Zikzakçılık yapmakla suçlayamaz.
BAŞKAN – Onu söylemişti daha önce, siz
de cevap vermiştiniz Sayın Metiner.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Otur yerine,
otur!
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Hayır,
söylemedi, ilk defa söylüyor.
BAŞKAN – Bu konunun kapandığını ve
yeterli tartışma olduğunu düşünüyorum.
Gündeme geçiyoruz…
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Sayın
Başkan, şahsıma hakarette bulunmuştur…
BAŞKAN – Sayın Metiner, hayır efendim,
lütfen, siz söylediniz… Sayın Ekşi söyledi, sonra siz söylediniz, o da cevap
verdi ve söyledi; bu konuyu daha önce de söylemişti Sayın Metiner.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Ona
tanıdığınız hakkı bana da tanımak zorundasınız.
BAŞKAN – Parmağınızı öyle
sallayamazsınız Divana, kürsüye karşı, lütfen.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın
Başkan, söylediğinde hakaret varsa, Arkadaşımızın söz hakkını niçin alıyorsunuz
elinden?
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Söz hakkına
saygı duyalım Sayın Başkan!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sataşma
konusunda yeterince söz verdiğim kanaatindeyim ve bu konunun kapanmış olduğu
kanaatindeyim.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Her suçlama
yaptığında cevabını alır!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın
Başkan, hakaret varsa bu konuyu siz sonlandıramazsınız.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Lütfen,
cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN – Siz de cevap verdiniz, Sayın
Ekşi de cevap verdi. Böyle devam ederse, bu Genel Kurul akşama kadar devam eder.
Çok rica ederim.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Devam
etmesin o zaman, söz veriniz o zaman.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) –
Hakaret varsa cevap hakkı da var. Lütfen…
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Sayın
Başkan, lütfen, İç Tüzük’e göre söz hakkımı kullanmak
istiyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Hakaret yok Sayın Başkan, öyle bir şey kesinlikle yok.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Size
“Zikzak çizdi.” dersem sizin için hakaret olmaz mı Sayın Hamzaçebi?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın
Başkan, hakaret var, kısa bir süre verirseniz lütfen…
BAŞKAN – Bir dakika söz hakkı
veriyorum. Tekrar, bir daha sataşırsanız bu konu uzamaktadır.
4.-
Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’in, İstanbul Milletvekili Osman Oktay
Ekşi’nin şahsına tekrar sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Bu Genel
Kurulun huzurunda bir kez daha hatırlatıyorum: Zikzakçılıkla
suçladığı Mehmet Metiner’in söylemlerinde yani herkes için demokrasi isteyen…
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) –
Sivil darbenin neresindesin söylesene!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Nasıl
milletvekili oldun anlatsana!
MEHMET METİNER (Devamla) – …herkes için
özgürlük isteyen söyleminden bir sapma varsa, Sayın Ekşi bunu ispatlamazsa
sözlerini fazlasıyla kendisine iade ediyorum.
Ben kendimi bildim bileli, bu ülkede yaşayan
Kürt, Alevi, Müslüman, dindar herkesin, hiçbir baskıya uğramaksızın,
kendilerini özgürce ifade etmelerini savundum, her yerde, hangi pozisyonda
olursam olayım bunu savundum. Söylemlerimde zikzaklık
tespit ederseniz sizi saygıyla anarım ama tespit edemezsiniz, söylediklerinizin
tümünü size iade ediyorum.
Durduğum yer belli, hep söylediğim
şeyler belli. Bir tek kanıt bekliyorum sizden. Yoksa,
sizin yaşınıza hürmeten başka kelime kullanmak istemiyorum ama medyada köşe
yazarken de hep böyle yaptınız, “Vay şerefsizler vay.” dediniz, başka şeyler
dediniz, tankların yanında kalemlerinizi oynattınız, yazıklar olsun! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Amerika’ya,
Amerika’ya, hadi!
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Metiner.
Gündeme geçiyoruz sayın
milletvekilleri.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Sayın milletvekilleri, Orman ve Su
İşleri Bakanı Sayın Veysel Eroğlu, gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 1, 108, 109, 110,
128, 131, 149, 151, 159, 177, 181, 183, 194, 201, 211, 218, 222, 235, 236, 241,
269, 286, 287, 294, 302, 305, 306, 307, 339, 353, 374, 401, 485, 523 ve 587’nci
sıralarda yer alan önergeleri birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın
Bakanın bu istemini sırası geldiğinde yerine getireceğim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım:
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 7 Mart 2012 tarih ve 16 sayılı
Kararı ile Suudi Arabistan Şûra Meclisi Türkiye Dostluk Grubu üyelerinden
oluşan bir parlamento heyetinin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresi (3/801)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının 7 Mart 2012 tarih ve 16 sayılı kararı ile Suudi Arabistan Şûra
Meclisi Türkiye Dostluk Grubu üyelerinden oluşan bir parlamento heyetinin
ülkemizi ziyaret etmesi uygun bulunmuştur.
Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620
sayılı Kanun’un 7. maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
üç önerge vardır.
Okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 21 milletvekilinin, ülkemizde yaşanan orman
yangınlarının sebeplerinin ve sonuçlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/188)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde yaşanan orman yangınlarının
sebepleri ve sonuçlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci, TBMM İçtüzüğü’nün
104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis Araştırma Komisyonu açılmasını arz
ve teklif ederiz.
Gerekçe:
Genel orman varlığımız, 21 milyon 188
bin 747 hektardır. Ormanlık alan miktarı ülke topraklarının yüzde 27,2'sini
teşkil etmektedir.
Türkiye'de son 10 yıl içinde 20.998
adet orman yangını meydana gelmiştir.
Ülkemizde her yıl yaklaşık 2 bin orman
yangını çıkmaktadır. Son yıllarda bu rakamlar 3 bine yaklaşmıştır.
Orman Genel Müdürlüğünün (OGM)
verilerine göre 2003-2006 döneminin yıllık ortalama orman yangını sayısı yüzde
48, bu yangınlarda zarar gören orman ekosistemi genişliği ise yüzde 110
oranında artmıştır.
Ülkemizde orman ekosistemlerinin
yapısal özellikleri hem dikey hem de yatay olarak son derece değişkendir ve
yaklaşık olarak yüzde 60'ı orman yangınları çıkma olasılığının en yüksek olduğu
bölgelerde bulunmaktadır. Dahası, bu bölgelerdeki sıcaklık ve kuraklıkların
küresel ısınmaya koşut olarak giderek artacağı öne sürülmektedir. Üstelik
orman-halk ilişkileri, bu bölgelerde görece olarak daha yoğundur. Ek olarak;
yaklaşık 45 milyon dönüm orman ekosistemi, yanıcı madde birikiminin,
dolayısıyla yangın çıkma olasılığının en yüksek düzeyde olduğu 30-40 yaşlarına
ulaşmıştır.
Öte yandan, yine bilindiği gibi, orman
ekosistemleri ile küresel ısınma arasında iki yönlü bir ilişki vardır:
a) Orman ekosistemlerinin küresel
ısınmaya yol açan sera gazlarını tutabilmesi, bu ilişkinin ülkemizde de
üzerinde görece olarak daha fazla durulan bir yönüdür. Ne var ki, ülkemizde,
hangi yapısal özelliklere sahip orman ekosistemlerinin bu işlevi görece olarak
daha iyi görebildiği henüz belirlenmemiştir.
b) Küresel ısınmanın yol açabileceği
sıcaklık ve kuraklık artışlarından zarar görebilecek ekosistemlerden birisi de
ormanlardır. Ancak, ülkemizde farklı bölgeler bir yana aynı bölgede bile farklı
yapısal özelliklere sahip orman ekosistemlerinin bu süreçten ne yönde ve denli
etkilenebileceği bilinmemektedir.
Orman yangınlarıyla mücadele stratejisi
yeniden ve hiç vakit geçirmeden değerlendirilmeli.
Orman yangınları, sadece orman
teşkilatının sorunu olmaktan çıkartılmalıdır. Bayındırlık ve İskan
Bakanlığının, Çevre ve Orman Bakanlığı ile derhal işbirliği yaparak, orman içi
mücavir alanlarında yapı uygulama teknikleri, yani yanmayan malzemelerin
kullanımı, yangına karşı alınması gereken tedbirlerin değerlendirilmesini ele
alması gerekiyor. YÖK ve üniversiteleri uyarmak gerekiyor. Orman fakülteleri
harekete geçmeli.
Yangına hassas bitki türleri bir kez
daha değerlendirilmelidir.
Tüm bu sorunların sebepleri ve
sonuçlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasa’nın 98’inci, TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105
inci maddeleri gereğince Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif
ederiz
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Ali Uzunırmak (Aydın)
3) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
4) Alim Işık (Kütahya)
5) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
6) Enver Erdem (Elâzığ)
7) Ali Öz (Mersin)
8) Seyfettin Yılmaz (Adana)
9) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
10) Zühal Topcu (Ankara)
11) Sümer Oral (Manisa)
12) Bülent Belen (Tekirdağ)
13) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
14) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
15) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
16) Oktay Öztürk (Erzurum)
17) Celal Adan (İstanbul)
18) Emin Çınar (Kastamonu)
19) Atila Kaya (İstanbul)
20) D. Ali Torlak (İstanbul)
21) Erkan Akçay (Manisa)
22) Necati Özensoy (Bursa)
2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 21 milletvekilinin, et fiyatlarının aniden
yükselmesinin sebeplerinin ve sonuçlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/189)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Et insan sağlığı açısından önemli bir
besin maddesidir. Son zamanlarda fiyatların aşırı derece artması, dolayısıyla
zaten et yiyemeyen insanlarımızı daha da yiyemez hale getirmiştir. Et
fiyatlarının aniden bu kadar yükselmesinin sebep ve sonuçlarının tespiti ve
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi için, Anayasa’mızın 98 ve İç Tüzük’ün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis
Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.
Gerekçe:
Ekonomik değer taşıyan hayvanların
üretilmesi, beslenmesi, pazarlanması gibi işlere hayvancılık denir. Bütün
dünyada olduğu gibi Türkiye'de de nüfusun yeterli ve dengeli beslenmesinde ve
birçok alanda endüstri hammaddesi olarak kullanılması açısından önemli bir yer
tutmaktadır. Bunun yanı sıra hayvancılık sektörü diğer sektörlerden farklı
olarak içinde birçok sektörü barındırması sebebiyle ülke ekonomisine büyük
katkılar sağlamaktadır.
Çeşitli iklimlere ve geniş meralara
sahip olan ülkemiz, hayvancılık açısından önemli bir potansiyele sahiptir.
Hayvancılığın gelişimini yaşanan iklim koşulları belirlemektedir. Ülkemizde en
çok beslenen küçükbaş hayvandır. Özellikle İç Anadolu Bölgesi ile Doğu Anadolu
Bölgesi’nde yetiştirilir. Büyükbaş hayvancılığın da en fazla yapıldığı yer,
Erzurum-Kars bölümü ile Doğu Karadeniz bölümüdür.
Türkiye, coğrafi özellikleri bakımından
her türlü hayvansal ürün üretimine uygun iken, uygulanan politikalardan dolayı
hayvan varlığında hızlı azalmalar yaşamaktadır. Yanlış tarım politikaları,
ırkların ıslah edilmemesi ve yeterli miktarda ucuz ve kaliteli yem bitkisi
tarımının yapılamaması gibi nedenlerden dolayı ülkemiz mevcut hayvancılığı
koruyamamıştır. Hayvancılık sektöründe üretimin azalması fiyatların da
yükselmesine neden olmuştur.
TÜİK verilerine göre 2008 yılı sonu
itibarıyla toplam büyükbaş hayvan sayısı bir önceki yıla göre %1,58 azalış
göstererek 10.946.239 baş olarak gerçekleşmiştir. Küçükbaş hayvan sayısı 2009
yılında bir önceki yıla göre %6,87 oranında azalış göstermiştir. Koyun sayısı
2008 yılı sonu itibarıyla bir önceki yıla göre %5,84 azalarak 23.974.591 baş,
keçi sayısı ise %11,2 azalarak 5.593.561 baş olmuştur. Yıllar itibarıyla hayvan
üretiminde azalmalar yaşanmaktadır. Bu duruma paralel olarak da et üretiminde
azalışlar meydana gelmiştir. 2008 yılında kırmızı et üretimi, 2007 yılına göre
toplamda %16,18 oranında azalarak 482,458 ton olmuştur. Et ve Balık Kurumu
Genel Müdürlüğünün hazırlamış olduğu sektör değerlendirme raporuna göre, 1990
yılında et üretimi 742.149 ton iken, 2005 yılında bu oran 640.258 tona
düşmüştür. İnsanların temel besin maddelerinden biri olan et, ülkemiz nüfusunun
artmasına rağmen üretilen hayvan sayısı uygulanan politikalardan dolayı azalma
göstermiştir.
Et ve Balık Kurumu Genel Müdürlüğünün
sektör değerlendirme raporuna göre, gelişmiş ülkeler ve Türkiye'de kişi başına
tüketilen et miktarı ABD'de 87,70 kg, AB 34,01 kg, Türkiye'de ise 16,5 kg'dır.
Buradan da anlaşılacağı üzere ülkemizdeki insanlar çok az miktarda et
tüketmektedir.
Son aylarda et fiyatlarında aşırı
derecede artışlar yaşanmaktadır. Etin kasaptaki fiyatı, kıyma 1 kg 30,00 TL,
Dana Bonfile 1 kg 40,00 TL, Antrikot 1 kg 39,00 TL'ye
yükselmiştir. Et fiyatlarındaki artışların bu kadar yükselmesi insanlarımızın
et yiyemediğinin açık bir göstergesidir.
Et insan sağlığı açısında önemli bir
yer teşkil etmektedir. Son zamanlarda fiyatların aşırı derece artması,
dolayısıyla zaten et yiyemeyen insanlarımızı daha da yiyemez hale getirmiştir.
Et fiyatlarının aniden bu kadar yükselmesinin sebep ve sonuçlarının tespiti ve
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi için, Anayasa’mızın 98 ve İç Tüzük’ün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis
Araştırma Komisyonu Kurulmasını arz ve teklif ederiz.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Mehmet Erdoğan (Muğla)
3) Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
4) Ali Uzunırmak (Aydın)
5) Enver Erdem (Elâzığ)
6) Alim Işık (Kütahya)
7) Seyfettin Yılmaz (Adana)
8) Ali Öz (Mersin)
9) Zühal Topcu
(Ankara)
10) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
11) Mustafa Kalaycı (Konya)
12) Mehmet Günal (Antalya)
13) Sümer Oral (Manisa)
14) Oktay Öztürk (Erzurum)
15) Emin Çınar (Kastamonu)
16) D. Ali Torlak (İstanbul)
17) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
18) Celal Adan (İstanbul)
19) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
20) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
21) Erkan Akçay (Manisa)
22) Atila Kaya (İstanbul)
3.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 22 milletvekilinin, tersanelerde yaşanan işçi
ölümlerinin ve iş kazalarının nedenlerinin; işçilerin çalışma koşullarının
yasalara uygun olup olmadığı, taşeron firmalara iş devirlerinin iş gereklerine
uygun olup olmadığı hususlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/190)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Tersane sektöründe büyüme ve başarı,
ülke ekonomisinin gerekleri ile çalışanların hakları dikkate alınarak;
tersanelerde yaşanan işçi ölümlerinin ve iş kazalarının nedenlerini; işçilerin
çalışma koşullarının yasalara uygun olup olmadığı, yasal haklarının verilip
verilmediği; iş güvenliği tedbirlerinin eksiksiz alınıp alınmadığının; taşeron
firmalara iş devirlerinin iş gereklerine uygun olup olmadığı hususlarının
araştırılması, alınacak önlemlerin ve çözüm önerilerinin, mevzuatta yapılacak
değişikliklerin tespiti amacıyla Anayasa’nın 98 İç Tüzük’ün
104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve talep
ederiz.
Gerekçe:
Endüstrinin emek yoğun dalı olan ve
diğer sanayi kollarını bir lokomotif gibi sürükleyerek gelişmelerine önemli
katkıda bulunan gemi inşa sanayi, hem ekonomiye katkısı hem de istihdam
potansiyeli oluşturması nedeniyle ülkemiz açısından önemi yadsınamaz.
Tersanelerimizde yaşanan ölümle
sonuçlanan kazalar, medyada çıkan olumsuz çalışma koşulları ve kamuoyuna
yansıyan tartışmalar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tersaneler konusuna el
atma zorunluluğunu doğurmuştur.
Ülkemizin gemi imalatında, dünyada
tonaj açısından 6'ncı sırada, gemi adedi olarak da 4’üncü sırada olduğu resmî
makamlarca açıklanmaktadır. Bu rakamlar, sektörün önemini bir kez daha
göstermeye yetmektedir.
Tersanelerde yürütülen işler ağır ve
tehlikelidir. "Tehlikeli İşkolları Yönetmeliği" kapsamında özel
değerlendirmeye ihtiyaç duymaktadır. İşçiler ekmek parası için olumsuz
koşullarda barınmak, insanca olmayan şartlarda yaşamak ve çalışmak zorunda
kalmaktadır.
Tersanelerde yaşanan kazalarda son 20
yılda 100'e yakın işçinin ölmesi bu iş yerlerindeki çalışma şartlarının iş
güvenliği önlemlerinin yeterliliğini tartışılır hâle getirmektedir. Ölümlere
"işin doğası gereği" şeklinde yaklaşılması kabul edilemez. Sadece
2006 yılında tersanelerde 18.500 iş kazasının yaşandığı da istatistiklere geçmiştir.
Ölümle sonuçlanan kazalar
incelendiğinde, büyük çoğunluğunun elektrik çarpması ve düşme sonucu
gerçekleştiği görülmektedir. Bazı ölümlerin de patlama neticesinde olduğu
bilinmektedir. Ölüm nedenleri, olağanüstü durumlar olmayıp önlenebilir
nedenlerdir.
Bakanlık yetkililerince, ölümle
sonuçlanan olayların incelendiği yönünde açıklamalar yapılmakla birlikte
kamuoyunu ve sektörün taraflarını rahatlatacak önlemlerin alınmadığı
görülmektedir.
Tersanelerde taşeron firmalara asıl
işler değil uzmanlık gerektiren geçici işler verilmelidir. Bu firmaların da
belli bir deneyime ve uzmanlığa sahip olması gerekir.
Sektörde tarafların yaşananlarla ilgili
karşılıklı olarak birbirlerini itham etmeleri ve Bakanlıkların olayı izlemek,
demeç vermek, basit teftişler yapmak suretiyle takibi sorunların çözümünün
ertelenmesinin ötesinde çalışma barışını tehlikeye atmaktadır. Gerekli
önlemlerin alınması ve sorunlara çözüm getirilmesi, başarı kazanan
tersanelerimizin başarısını daha da artıracaktır.
Bu nedenlerle, gemi inşa sanayisinin büyümesi
ve başarısı, inşa, bakım onarım ve tadilat faaliyetlerinin kurumsal bir yapıda,
ulusal ve uluslararası mevzuata uygun olarak yürütülmesi, ülke ekonomisinin
gerekleri ile çalışanların hakları dikkate alınarak; tersanelerde yaşanan işçi
ölümlerinin ve iş kazalarının nedenlerini; işçilerin çalışma koşullarının
yasalara uygun olup olmadığı, yasal haklarının verilip verilmediği; iş
güvenliği tedbirlerinin eksiksiz alınıp alınmadığının; taşeron firmalara iş
devirlerinin iş gereklerine uygun olup olmadığı hususlarının araştırılması,
alınacak önlemlerin ve çözüm önerilerinin, mevzuatta yapılacak değişikliklerin
tespiti amacıyla Anayasanın 98'inci, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Ali Uzunırmak (Aydın)
3) Mehmet Erdoğan (Muğla)
4) Enver Erdem (Elâzığ)
5) Alim Işık (Kütahya)
6) Ali Öz (Mersin)
7) Erkan Akçay (Manisa)
8) Seyfettin Yılmaz (Adana)
9) Zühal Topcu
(Ankara)
10) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
11) Mehmet Günal (Antalya)
12) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
13) Sümer Oral (Manisa)
14) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
15) Bülent Belen (Tekirdağ)
16) Emin Çınar (Kastamonu)
17) Oktay Öztürk (Erzurum)
18) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
19) Necati Özensoy (Bursa)
20) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
21) D. Ali Torlak (İstanbul)
22) Atila Kaya (İstanbul)
23) Celal Adan (İstanbul)
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi, Barış ve Demokrasi Partisi
Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım.
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken ve arkadaşları tarafından
iş kazaları ve meslek hastalıklarının araştırılması amacıyla verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 13/3/2012
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
13.03.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 13.03.2012 Salı günü
(Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisi, İç Tüzük’ün
19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz
ederim.
Pervin
Buldan
Iğdır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
21 Aralık 2011 tarihinde, Bingöl
Milletvekili İdris Baluken ve arkadaşları tarafından
verilen (274 sıra nolu), İş Kazaları ve Meslek
Hastalıkları araştırılması amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş
olan Meclis Araştırma Önergesinin, Genel Kurul'un bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 13.03.2012 Salı günlü birleşiminde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN – Lehte İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel.
Buyurunuz Sayın Tuncel. (BDP
sıralarından alkışlar)
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
araştırma önergesi üzerine Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Araştırma önergemize geçmeden önce bir
iki konuya ben de dikkat çekmek istiyorum. Özellikle, bugün Ankara’da önemli
bir dava görülüyordu, aslında gündem dışı konuşmalarda milletvekilleri de ifade etti, Sivas
davası. Bu, önemli bir davaydı aslında yani zaman aşımına uğrayıp uğramaması
tartışılıyordu ve Türkiye kamuoyu bunu bekliyordu. Ne yazık ki bu dava zaman
aşımına uğratıldı ve aslında Sivas’ta on dokuz yıl önce yaşananlar bir kez daha
tazelenmiş oldu. Bu karar umuyorum ki bir yüksek mahkemeden geri dönecek ve
Türkiye vicdanına, Türkiye toplumunun adalet beklentisine cevap olacaktır.
Ancak bundan daha vahim bir durum: Hem bu karar konusunda özellikle Toplumsal
Bellek Platformu’ndaki insanlar, yine Aleviler çok ciddi yaralandı ama bir
yaralanmayı da yine İçişleri Bakanlığına bağlı güvenlik kuvvetlerinin bu olayı
protesto eden, buna tepkisini gösteren yurttaşlarımıza yönelik gaz bombalı,
tazyikli suyla saldırısıyla karşı karşıya kaldık. Bu da kabul edilemez bir
konu.
Şunu bir kez daha ifade etmek istiyoruz:
İnsanlığa karşı suçlarda zaman aşımı olmaz. İnsanlığa karşı işlenen suçları
eğer biz yargılayamazsak, gün yüzüne çıkartamazsak Türkiye'nin gerçekten
demokratikleşmesi mümkün değil.
Ben bir kez daha burada Sivas’ta yanan
canları anmak istiyorum ve diyorum ki: Acınız acımızdır, mutlaka bunun hesabı
sorulacaktır. İnsanlık tarihinde hiçbir acı, hiçbir adaletsizlik hesapsız
kalmamıştır. Bunu, bir kez daha burada ifade etmek istiyorum.
Yine, sayın milletvekilleri, 12 Mart,
Gazi katliamının yıl
dönümü ve 12 Mart Kamışlı katliamının yıl dönümü; biri Türkiye, biri Suriye. İkisinde
de halklara yönelik büyük bir saldırı, baskı var ve bir katliam var. On iki
yıldır aslında Gazi katliamı da, Sivas katliamı gibi benzer bir süreci yaşıyor,
ne yazık ki orada da dava benzer bir sürece gidiyor. Umarım bu konuda en
azından ders çıkartır mahkemeler ve Gazi katliamını zaman aşımına uğratmadan
Gazi katliamına neden olanları, onun zihniyetini ortadan kaldırır.
Diğeri de 16 Mart… Dikkat ederseniz
mart ayı hem direniş tarihi ama aynı zamanda hem de katliamlar tarihi. Mart ayı
Halepçe katliamının yıl
dönümü, aynı zamanda da Beyazıt katliamının yıl dönümü. Halepçe’de 5 bin Kürt katledildi,
Beyazıt’ta 7 genç katledildi, üniversite öğrencisi katledildi. Dolayısıyla bu
katliamlar tarihiyle yüzleşmediğimiz sürece Türkiye’de gerçek anlamda
demokrasinin, insan haklarının, özgürlüklerin var olduğunu söyleyebilmek mümkün
olmayacaktır. Bir kez daha bu katliamları kınıyor ve bir daha insanlığın bu tip
katliamlarla karşı karşıya kalmaması için daha güçlü bir özgürlük ve eşitlik
mücadelesi yürütmemiz gerektiğini ifade etmek istiyorum çünkü bunu
yürütmediğimiz sürece egemenler her zaman için bu katliamların üzerini örtmek
isteyeceklerdir ve örteceklerdir.
Sayın milletvekilleri, diğer bir konu,
bugün iş kazalarına ilişkin bir araştırma önergesi verdik, muhtemelen
reddedilecek, bugüne kadar kabul edildiği görülmedi. Ancak bugün gerçekten acı
bir olay, Esenyurt’ta biliyorsunuz 11 yurttaşımız,
işçi arkadaşımız yaşamını yitirdi. Bu ilk değil, umarız son olur. Bundan daha
önceki dönemlerde de yani Adana Kozan’da daha bir hafta on gün önce 10 işçi
yaşamını yitirdi, baraj kapağının patlaması sonucu yaşamını yitirdi. Yine geçen
yıl 3 Şubatta Ankara Ostim Organize Sanayi
Bölgesi’nde 20 işçi iş cinayetine kurban gitti. 2008 yılında İstanbul Davutpaşa’da yaşanan patlamada 23 işçi yaşamını yitirdi.
Dikkat ederseniz, buna bir iş kazası
demek mümkün değil, katliama dönüşmüş durumda. 60 bin işçi ölmüş bu iş kazaları
nedeniyle. Bu kabul edilebilir bir durum değil, rakam değil. Aslında bundan
başta iktidarın rahatsız olması gerekiyor ve iş kazaları konusunda elinden geleni yapması
gerekiyor “Bunu nasıl önleyebiliriz, gerçekten işçilerin insanca yaşam
koşullarını nasıl sağlayabiliriz?” diye ama iktidar, nasıl daha çok zengin
olabiliriz, nasıl daha emek sömürüsü yapabiliriz, esnek çalışmayı nasıl
geliştirebiliriz, insanlar üzerindeki sömürüyü, rekabeti nasıl geliştiririz
üzerinde yoğunlaşmaktadır.
Bu işçi ölümlerinin temel şeylerinden
birisi taşeronlaşma sayın milletvekilleri. Bu firma da yani şu an 11 işçinin
ölümüne neden olan firma da bu Marmara Park Alışveriş Merkezi inşaatında
çalışan beş taşeron firmadan birisi, Kaldem İnşaat’ta
olan bir durum. Ana firma açıklama yaptı
“Bu işçilerin bizimle alakası yoktur.” dedi çünkü ana firma kaç tane
taşeron örgüt çalıştırıyor belli değil. Kaldı ki yükümlülüğü taşeron firmalara
atıyor. Böylece sorumluluktan kaçmış oluyor.
Biz Tuzla tersanelerinde de bunu
gördük. Tuzla tersanelerinde de ölümlerin temel nedeni taşeronlaşmaya ilişkin
bir yaklaşım. Yine esnek çalışma, rekabet, daha çok gelir elde etmenin
üzerinde, insanların yaşamı üzerinde oyun oynanıyor yani daha çok çalışalım,
daha çok kazanalım ama iş sağlığı ve iş güvenliği konusunda herhangi bir şey
yapılmıyor. Şimdi burada söylenebilir yasal mevzuatta bazı düzenlemeler
yapıldı. Evet yasal olarak iş sağlığı ve iş güvenliği
konusunda yapılan düzenlemeler şu an sorunu çözmüyorsa, hâlâ inşaatlarda
insanlar düşerek yaşamını yitiriyorsa, Tuzla tersanelerinde iş kazaları devam
ediyorsa, inşaat firmalarında insanlar yanıyorsa burada bir sorun vardır
demektir. Demek ki sadece yasal olarak düzenleme yapmak yetmiyor. Bu rekabetçi
sistemi bir defa ortadan kaldırmak gerekiyor.
Sayın milletvekilleri, 1945 yılında
çıkartılan İş Kazaları Meslek Hastalıkları ve Analık Sigortaları Kanunu’ndan bu
yana ülkemizde iş kazası ve meslek hastalıkları sonucunda ölen ve sakat kalan
işçilerin kaydı tutuluyor. Yani 1945’ten beri bir kayıt tutuluyor ama bu daha
çok diyelim ki kayıtlı olan, oysa bu ülkede kayıt dışı istihdam konusu çok
ciddi bir sorun ve kayıt dışı alanlarda çalışanların ölümlerinin de ya da iş
kazalarının ya da meslek hastalıklarının da ne yazık ki kaydı tutulmuyor.
1946’dan 2010 yılına kadar iş kazaları sonucunda ölen işçi sayısı tam 59.300’e
ulaşmış durumda Türkiye’de. Yani son on yılda 10.723 işçi ölmüş, bu toplam her yıl neredeyse
1.072 işçinin ölümü demek ortalama yani bu ülkede bir işçi katliamı var, buna
iş kazası demek mümkün değil. Bu işçi katliamlarını nasıl önleriz meselesi
buranın sorumluluğundadır.
Yine, meslek hastalıkları meselesi
ciddi bir sorun. Meslek hastalıklarından kaynaklı bunun tespitinin yapılması
konusu da sorun. Birçok bürokratik engel var. Özelikle kot kumlama işlerinde
çalışan hastaların kendi durumunu kanıtlaması isteniyor. Bu konuda bizim bir
kanun teklifimiz var, önümüzdeki dönem gündeme gelir umarız, bu konuda bazı
düzenlemeler yapılır. Her gün bir silikozis
hastası yaşamını yitiriyor ama ne yazık ki burada insan yaşamı ucuz ve çok
fazla gündem olmuyor yani insanlarımız yaşamını yitiriyor, insanlarımız
katlediliyor, inşaatlarda düşüyor, işte çukura düşüyor ya da çadırlarda yanarak
can veriyor ama buranın gündemi bu değil, burası bu konuda herhangi bir adım
atmak durumunda hissetmiyor. Bütün bu ölümlerin temel nedeni neoliberal politikalar. Çünkü AKP Hükûmeti, çok övündüğü
dünyanın 17’nci büyük ekonomisine, işte bu ölümler nedeniyle gelmiş durumda. O,
sadece kâr etmeyi, torbasının nasıl dolduğunu düşünüyor torba yasalar yaparak
ama işçilerin, burada çalışanların durumu nedir, iş güvenliği konusunda gerekli
önlemler alınmış mı, iş sağlığı konusunda gerekli tedbirler alınmış mı,
insanların insanca yaşama koşulları var mı, sigortaları var mı, sendikal
mücadele içerisindeki durumları nedir;
aksine, sendikal mücadele engelleniyor. Dünyaya bakın, sendikalı olan ve
bu konuda bilinçli olan işçilerin olduğu ülkelerde işçi kazaları azalmış. Demek
ki burada örgütsel olarak da bir sorun var ama bu Hükûmet, işçilerin
örgütlenmesini kendisine yönelik bir davranış olarak algılıyor ve işçilerin
örgütlenmesini engelliyor yani kanunda, yasalarda bazı düzenlemeler yapsa da
Avrupa Birliği sürecinde ama işçilerin örgütlenmesi onun için büyük tehlike. O
yüzden örgütlenen işçileri ya da sendika isteyen, sendikal mücadele veren
işçileri de işten atıyor. Bu, aslında tam da bir yaklaşım. Böyle
olduğu sürece de ne yazık ki insanlar ölmeye devam edecek, işçiler sağlıksız
koşullarda çalışmaya devam edecek. Biz de burada o insanların yaşamı uğruna,
emeğin sömürüsü uğruna buradan güzel sözler söyleyeceğiz ve Türkiye’nin ne
kadar ileri olduğunu söyleyeceğiz. Bir kez daha bunu reddettiğimizi, insanlığın
olmadığı, insanca yaşam koşullarının sağlanmadığı bir yerde kazancın da helal
olmadığını buradan bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Eğer gerçekten siz
kazanmak istiyorsanız, zengin olmak istiyorsanız bu insanların yaşam
koşullarında güvence, yaşam hakkını en azından güvence altına almak
durumundasınız. Bu, Hükûmetin temel sorumluluklarından birisidir.
Umuyorum, şimdi bu önergemize “Evet”
oyu vereceksiniz ve bir daha insanlar yaşamını yitirmesin diye buradaki
koşulların araştırılması konusunda, meslek hastalıklarının ve iş kazalarının
araştırılması konusunda…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözünüzü bağlayınız.
SEBAHAT TUNCEL (Devamla) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Meslek hastalıklarının ve iş
kazalarının nedenleri ve bunları nasıl giderebiliriz konusunda verdiğimiz
araştırma önergesine olumlu oy vereceksiniz ve en azından biz bu konudaki
sorumluluğumuzu, “Duyarsız değiliz, ilgileniyoruz ve gerekli sorunları
çözeceğiz.” yaklaşımını işçilerimize, emekçilerimize gösterelim diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tuncel.
Aleyhine, İstanbul Milletvekili Mehmet
Domaç.
Buyurunuz Sayın Domaç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET DOMAÇ (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Bu araştırma önergesi aleyhinde
konuşacağım, ancak araştırma önergesi insan sağlığını yakinen ilgilendirdiği
için neden aleyhinde konuşacağımı da belirtmek istiyorum. Şöyle söyleyeyim, bu
konuda yapılmış çok sayıda araştırma var Türkiye’de ve hemen hemen her sektörde
yapılmış araştırma var. Benden önceki konuşmacı tersaneler konusunda
düşüncelerini söyledi, kendisiyle birlikte geçen dönem tersaneler konusunu
araştırdık ve sanıyorum üç yüz yirmi sayfalık bir rapor da oluşturduk, oradaki
nedenler belliydi.
Yine, diğer alanlarda da çok sayıda
çalışma ve araştırma var, onun için tekrar olmasın bu araştırmalar diye
aleyhinde söz aldım ama bu konudaki düşüncelerimizi de söylemek istiyorum.
Sağlıklı çalışma ortamı ve çevresi iş barışının ve hızlı sağlıklı kalkınmanın
en önemli şartı. İş kazaları ve meslek hastalıkları sonuçları itibarıyla insan
hayatını ve sağlığını özellikle tehdit eder ve bunun yanında işletmelerin de
maliyetlerini büyük ölçüde etkiler, maliyet unsuru olarak iş verimliliği ve
kârlılığını da doğrudan etkiler.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde iş
sağlığı ve güvenliği istatistiklerine ulaşabildiğimiz tek kaynak Sosyal
Güvenlik kaynağıdır, dolayısıyla bu verilere göre 2010 yılında Türkiye’de 1
milyon 325 bin 749 iş yeri faaliyet göstermekte ve iş yerlerinde 10 milyon
küsur işçi istihdam edilmektedir. Ayrıca, bu iş yerlerinde 62.903 iş kazası,
533 de meslek hastalıkları vakası ve 1.454 de ölüm meydana gelmiştir. Ölümlerin
1.444’ü iş kazaları, 10’u meslek hastalıkları nedeniyle meydana gelmiştir. İş
kazaları, meslek hastalıkları sonucu kaybedilen iş günü sayısı 1 milyon 516 bin
24 adettir. Sürekli iş göremez sayısı ise 2.085 adettir. Bu rakamlara göre,
Türkiye’de günde yaklaşık 172 iş kazası olmakta, 4 kişi iş kazası sonucunda
hayatını kaybetmekte ve 6 kişi iş kazası sonucu iş göremez hâle gelmektedir. Bu
rakamların yanı sıra Sosyal Güvenlik istatistiklerine yansımayan kapsam ve
kayıt dışı iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu kayıplar da ayrıca dikkate
alınmaktadır.
Sayın milletvekilleri, iş sağlığı ve
güvenliği konusu, sadece iş yeri ve çalışan düzeyinde değil, toplumun genelini
de doğrudan ilgilendirmektedir. Aynı zamanda, ulusal ve uluslararası düzeyde
ele alınması gereken bir öncelik olduğunu kabul etmemiz gerekir. İş kazaları ve
meslek hastalıkları sonucu maddi ve manevi kayıplar, ülke ekonomisi açısından
fevkalade önemli boyutlara ulaşmaktadır. Bu nedenle ülkemizde iş sağlığı ve
güvenliği alanında çok ciddi tedbirlerin alınması mecburiyeti vardır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şüphesiz hepimizin amacı, sağlıklı gelişen bir sanayi, işçi-işveren
ilişkisidir. Bunun da vazgeçilmezlerinden birisi sendikal örgütlenmedir.
Sendikal örgütlenme, iş sağlığı ve güvenliği konusunda önemli bir güvencedir,
bu alanın gelişmesi gerekmektedir. Komisyon gündeminde bulunan Toplu İş
İlişkileri Kanun Tasarısı’nın yüce Meclisimizde ivedilikle kanunlaşması
ülkemizde iş sağlığı ve güvenliği alanında gelişme sağlanması açısından önem
arz etmektedir.
Değerli milletvekilleri, iş sağlığı ve
güvenliğinin sağlanması konusunda sanayicimizin, sendikalarımızın gayretleri
dışında, şüphesiz Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının etkin denetimlerini
yürütmesi gerekmektedir. Son beş yıllık dağılıma bakıldığında 2006 yılına göre
2010 yılında iş yeri sayısında yüzde 28, çalışan sayısında da yüzde 28’lik bir
artış meydana gelmiş yani iş gücü piyasasında büyüme sağlanmıştır. Ekonomik
gelişmeye rağmen, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının iş kazalarının
azalmasına yönelik çalışmaları sayesinde, iş kazası oranında yüzde 38, ölümlü
iş kazası ve meslek hastalıkları oranında yüzde 28, iş gücü kaybında yüzde 20,
sürekli iş görmezlik sayısında ise yüzde 8’lik bir azalma izlenmektedir.
Türkiye’de iş kazalarının ve meslek
hastalıklarının azalması konusunda gelişme kaydedebilmemiz için iş sağlığı ve
güvenliği kanununa da ihtiyacımız bulunmaktadır. Bakanlığımız kanun tasarısı
çalışmalarını sonuçlandırmış ve Bakanlar Kuruluna sunmuş bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, yeni taslak
önleyici yaklaşımı esas almaktadır, iş kazası olmadan önce önlem almaya
yöneliktir. Bütün iş yerlerine risk değerlendirmesi zorunluluğu
getirilmektedir. İş yerinde çalışanların sağlık ve güvenliğini etkileyecek
tehlikelerin belirlenerek gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamaktadır. Böylece
iş verimliliği artmış olacaktır.
Taslak, iş kazalarında tek bildirimin
esas alınarak bildirimin sadece Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılmasını
sağlamaktadır.
Taslak, sağlık kuruluşlarına
kendilerine intikal eden iş kazası ve meslek hastalıklarına bildirim
zorunluluğu getirmektedir.
Birden fazla iş yerinin bulunduğu iş
merkezleri, iş hanları, sanayi bölgeleri veya siteleri gibi yerlerde iş sağlığı
ve güvenliği konusunda iş birliği yapılması yükümlülüğü getirilerek iş
kazalarının ve meslek hastalıklarının önlenmesine katkı sağlanması ve
koordinasyonla toplulaştırmanın iş yerlerinin yönetimi tarafından
gerçekleştirilmesi sağlanacaktır.
Hayati tehlike durumunda, tehlike
giderilinceye kadar tehlikeli bölgenin veya işin kısmen veya tehlikenin
büyüklüğüne göre tamamen durdurulması esası getirilmektedir. İş yerleri
tehlikelerine göre gruplandırılmaktadır; az tehlikeli, tehlikeli ve çok
tehlikeli iş yerleri olmak üzere sınıflandırılma getirilmektedir. Bugünkü iş
kazalarının çoğu çok tehlikeli alanlarda ortaya çıkmaktadır; maden işletmeleri,
inşaat, metal, tersaneler, mobilya üretimi ve kimya sektörü gibi.
Değerli milletvekilleri, iş sağlığı ve
güvenliği kanun taslağında 10’dan az çalışanı bulunan iş yerlerine yönelik özel
düzenleme yapılması için Bakanlığa yetki verilmektedir.
Hepimizin bildiği gibi, çoğu iş
kazaları daha çok küçük işletmelerde meydana gelmekte ve bu küçük işletmelerde
gerekli önlemin alınmaması nedeniyle ölümlerle karşı karşıya kalınmaktadır.
Parlamentomuzda bu alanda oldukça fazla
araştırma yapılmıştır, araştırma önergesi verilmiştir, hemen hemen her konuda
veriler oluşturulmuştur.
Şimdi bizim esas görevimiz, bu veriler
doğrultusunda az önce bahsettiğim Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısı ve İş
Sağlığı ve İş Güvenliği Kanunu Tasarı’sını burada
tartışarak, ülkemizdeki iş sağlığı ve iş güvenliğine katkılarını artırmayı
sağlamaktır. Bu nedenlerle araştırma önergesine katılamıyoruz.
Hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Domaç.
Önerinin lehinde İstanbul Milletvekili
Süleyman Çelebi. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Çelebi.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, BDP tarafından
iş kazaları ve meslek hastalıklarının araştırılması için verilen Meclis
araştırması önergesinin lehinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Öncelikle, o bölgeden geliyorum, o
bölgede yaşayan birisiyim. Dün de “iş kazaları” diye
tanımlanan, bana göre iş cinayetinin olduğu iş yerindeydim ve bu kötü
manzaranın bir kez daha bu Mecliste tartışılması, konuşulması amacıyla bu
sorunların araştırılması konusunda verilen önergeleri bile es geçerek yeni iş
kazalarına, iş cinayetlerine davetiye çıkarılmaması adına bir kez daha Meclisin
duyarlılığını bu konuda göstermesini diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, “iş cinayetleri”
diyoruz, Sayın Bakan, burada sorduğumuz sorularda, burada yaptığı
açıklamalarda, kamuoyuna yaptığı açıklamalarda sürekli, bir muhalefet partisi
milletvekiliymiş gibi, sanki bütün bu süreçlerden habersiz, bir kaza oluyor,
kazadan hemen sonra şunu söylüyor: “İşçi sağlığı, iş güvenliğiyle ilgili yasal
düzenlemeyi Meclisin gündemine getireceğiz.” diyor. Getirin Allah aşkına da bir
an önce bu iş kazalarına, bu cinayetlere son verelim, yoksa kuru kuruya
“Bunları yapacağız, yapıyoruz, getirdik...” Bakanlar Kurulunda kim
engelliyorsa, kime takılıyorsa, bunları o zaman konuşun, ona göre işlem
yapılsın.
Değerli arkadaşlar, iş kazaları sorunu
bizim ülkemizde yıllarca devam ediyor ve bu konuyla ilgili daha önce evet,
burada ifade edildiği gibi, Meclis araştırması komisyonu kuruldu, araştırıldı
Tuzla tersaneleri için ama bugün geldiğimiz noktada bir değişim mi oldu, bir
gelişme mi oldu, denetim mekanizmalarında bir artış mı oldu, bu sorunu çözdük
mü, iş cinayetleri bitti mi? Davutpaşa’da iş
cinayetleri, OSTİM’de iş cinayetleri, selde iş
cinayetleri, en son Adana’da iş cinayetleri; cinayet bitmiyor. Ama
ölünün sonrasında ağıtlar yakıyoruz, bol bol edebiyat çekiyoruz, bol bol bu
konuda söylem geliştiriyoruz.
Değerli arkadaşlar, bakın, tam 800 bin
tane iş yeri var bu ülkede, 600 tane müfettişle denetim yapılacak. 600 müfettiş
bu denetimi yapacak ve sonuçta da 800 bin tane iş yerinde işçi sağlığına, iş
güvenliğine uygun düzenleme olup olmadığını denetlemiş olacağız. Burada
meseleyi yalnız Bakanlığın sorumluluğuna vermek doğru değil; dün inşaatta
gelişen cinayetin temelinde, yalnız ruhsattan vergi almayı amaçlayan
belediyelerin de bir o kadar sorumluluğu var. Orada, ilkel koşullarda, insan
onuruna yakışmayan, insan onuruyla bağdaşmayan bir koşulda yirmişer kişilik
koğuşlarda, çadırda, soğukta insanlar inim inim inliyor ve sonra, orada
insanlar yaşamını kaybediyorlar. Bunun üzerinden ağıtlar yakıyoruz, oraya
gidiyoruz. Bakan açıklama yapıyor. Bu konuda yapılan açıklamalar da şu: “Sonuna
kadar gideceğiz.” Daha önce nereye kadar gittiniz? Sorumlular ne oldu, Davutpaşa’nın sorumluları nerede? Daha önce iş kazalarında,
cinayetlerinde ölenlerin akıbeti ne oldu? Bu davalar niye yıllarca devam ediyor
ve niye sonuç alınamıyor? İlk önce bunun hesabını vermek zorundalar.
Değerli arkadaşlar, dün Van’dan gelen
ve ölen işçinin yakınıyla konuştum. Orada donmaktan kurtardı kendisini, burada
yanmaktan kurtaramadı; orada çadırlarda donuyorlardı, ölüyorlardı, şimdi burada
yanarak canını verdi.
İlginç bir belgeyi sizinle
paylaşacağım; işin vahametini, skandalını ortaya koymak açısından bir skandal
belgeyi sizinle paylaşmak istiyorum. Şimdi, ölen arkadaşlarımızdan 2’sinin
isimlerini veriyorum, burada da belgeleri var, Sosyal Güvenlik Kurumunun
belgesi, burayı bir kez daha dikkatinize sunuyorum: Ölen arkadaşlarımızdan
Sevdin Özen, işe giriş tarihi, dikkatinizi çekiyorum arkadaşlar, 11/3/2012. Diğeri Çetin Coşkun, yine ölen arkadaşımız, işe
giriş tarihi 11/3/2012.
Hangi gün oluyor arkadaşlar? Sosyal
Güvenlik Kurumu pazar günü çalışıyor ve belge veriyor -işte belgeler burada,
kim istiyorsa dikkatine sunuyorum- bu arkadaşların öldükten sonra işbaşısını vermiş oluyor, sigortalı yapmış oluyor. Bu
ayıptan… Bu hesabı vermeden nereye hesap vereceksiniz, hangi vicdana hesap
vereceksiniz, soruyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) – Allah Allah! Bir bakan cevap versin buna ya!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Müteahhidi
söyle, kim olduğunu! Ödüllü müteahhidi de söyle!
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) – Belli, Kaldem Yapı İnşaat Limitet Şirketi.
OKTAY VURAL (İzmir) – Veysel Bey cevap
verir buna herhâlde.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) - Şimdi,
bunlarla ilgili, değerli arkadaşlarım, ölenler ölüyor, ağıtlar yakılıyor,
tedbirler alınmıyor. Burada edebiyat çekiliyor. Sendikalar Yasası; ne hâle
geldiği belli. Oradayım, o Komisyondayım; orada olmak
zorundaydım, şimdi buraya geldim sırf bunu anlatmak için.
Bakın, ilk defa dünyada üç gün önce ILO
Genel Merkezi işgal ediliyor, üç gün önce, dünya tarihinde yok. Amerika’dan,
Washington’dan Başbakan aranıyor, Cenevre’den aranıyor, Çalışma Bakanı
aranıyor: “Ne oluyor? Niye bizim temsilcilik işgal edildi?” Aslında işgal
edilmek istenen ILO değil, ILO kurallarına aykırı uygulamaları protesto etmek
ve dünyaya kendilerini duyurmak için yaptılar: Oraya giden canlı yayın
araçlarının hepsi geri çekildi. Medyaya sansürlerin hepsi zaten konuluyor,
konuluyor, oraya giden yayın araçları da sansüre uğradı, hepsi geri alındı.
Dolayısıyla değerli arkadaşlarım, şimdi
soruyorum: Biraz önce Sayın Ekşi ifade etti, Anadolu Ajansında sendika var,
yıllarca orada örgütlü… Oradaki arkadaşımız, Türkiye Gazeteciler Sendikasının
Başkanı açlık grevine başladı. Nedeni, dünyaya yine duyurmak sesini,
anlatabilmek ve bu baskılara, zulme son vermek için. Bu sistemle, bu anlayışla,
bu yaklaşımla “İş kazalarını önlemek istiyoruz.” diyenler, ilk önce bugün,
buradan bu Meclis araştırmasına onay verirler ve gerçekten derinlemesine, bütün
boyutuyla, iş kazalarının nedenleri ve niçinleri
sonuna kadar tartışılır ve bir daha bu cinayetlere bir son verilir. Vicdanı
olan herkes, bir kere, bu konuda sorumludur; bundan sonra öleceklerden de
sorumludur. Bu Meclis, artık, bir gün vakit geçirmeden, eğitimden de daha
önemli olan, insan yaşamını ilgilendiren bu yasayı… Şimdi, buradan Bakana,
Başbakana sesleniyorum: Bir gün vakit geçirmeden hemen Meclis gündemine
getirin, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak sonuna kadar destek vereceğiz.
Sonuna kadar, bu yasanın çıkması için, başka ölümlerin olmaması için, başka
skandallar yaşanmaması için, bundan böyle, özellikle inşaat sektöründe ilkel
koşullarda, çağ dışı kölelik koşullarında çalışmaya son vermek için, onları
gerçekten sigortalı emekli etmek için, gelin, bir an önce bu yasayı bu Mecliste
görüşelim ve ölümlere “dur” diyelim. Yoksa, diğer
çalışmalar, diğer yaklaşımlar, artık sözün bittiği yerdir. İş cinayetlerinin
bitmesi için bu sürece, kesinlikle, artık herkesin destek vermesi gerekiyor.
Öyle “büyüyen ekonomi” edebiyatı filan kimse bize çekmesin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen, sözünüzü bağlayınız.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) – Teşekkürler
Sayın Başkan.
Büyüyen ekonomide, dünyada iş
kazalarında 2’nci ülkeyiz, Avrupa’da 1’inciyiz. Bunun bedelini hangi mantıkla
geliştirdiklerini ortaya koyuyor bu anlayış, bu iktidar. Onun için iktidara bir
kez daha sesleniyorum: Bundan sonra artık bunun istismarını yapmasın en azından
ve bu cinayetlere son versin diyorum.
Ölenlere bir kez daha rahmet diliyorum,
yakınlarına başsağlığı diliyorum. Yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
(CHP ve BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çelebi.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, Sayın
Milletvekili çok önemli bir konuyu dile getirdi. Bakın, vefat eden 2 kişinin
işe girişlerinin vefat ettiği günün sonrasında yapıldığına ilişkin çok vahim
bir iddiayı gündeme getirdi.
BAŞKAN – Evet Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) – Dolayısıyla bu
konuda Sayın Veysel Eroğlu, Sayın Suat Kılıç, Hükûmet adına lütfen bunu bir
inceleyip Parlamentoya bu konuda bilgi verirlerse… Çok vahim bir iddiadır,
dolayısıyla bu konuda Hükûmetin Genel Kurulu bilgilendirmesini istirham
ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Vural.
Aleyhinde Şanlıurfa Milletvekili Mahmut
Kaçar.
Buyurunuz Sayın Kaçar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT KAÇAR (Şanlıurfa) – Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; BDP tarafından verilen araştırma
önergesinin aleyhinde söz almış bulunuyorum, bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Benden önce Saygıdeğer İstanbul
Milletvekilimiz Mehmet Domaç Bey’in de ifade ettiği gibi, bizim AK PARTİ Grubu
olarak bunun aleyhinde olmamız, daha önce bu konularla ilgili birçok
araştırmanın yapılmış olması, bununla ilgili bir tespitin olması ve Çalışma Bakanlığının
da bu doğrultuda gereken adımları atmış olmasındandır.
Ben, sözlerime başlamadan önce, vefat
eden işçilerimize Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Bu acı hepimizin ortak acısı. Bence, iktidar ve muhalefet
olarak, bunun üzerinden siyaset yapma yerine, Türkiye’deki iş kazaları
gerçeğini, bununla ilgili alınması gereken önlemleri, alınan önlemleri ve bu
konuyla ilgili yalnız olayı yasal mevzuatlara havale ederek değil “Genel
anlamda bir toplumsal bilinç oluşturmayla ilgili neler yapabiliriz?”in
üzerine söz söylememiz çok daha sağlıklı olur diye düşünüyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye’de,
Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre, şu anda 1 milyon 325 bin civarında iş
yeri faaliyet gösteriyor ve bu iş yerlerinde 10 milyonu aşkın çalışanımız var.
Bu iş yerlerinde 2010 yılında yaklaşık 62 bin civarında iş kazası ve 533 meslek
hastalığı meydana gelmiş.
Meslek hastalıkları ve iş kazası
gerçeği yalnız Türkiye’ye ait olan bir durum değil. Bütün sanayileşmiş
ülkelerde, gelişen ülkelerde, gelişmekte olan ülkelerde, kısacası üretimin
olduğu her yerde, maalesef, her gün binlerce iş kazasına dünyada şahit
oluyoruz. Türkiye’de yaklaşık günde 172 iş kazası meydana gelmekte ve bu iş
kazalarından ortalama günde 4 çalışanımız, emekçimiz maalesef vefat etmektedir.
Türkiye’de son beş yıllık değişimin
yani 2006 ile 2010 yılları arasının bir mukayesesini yaptığımızda, Türkiye’deki
ekonomik büyümeye paralel olarak Türkiye’deki işletme sayısının ve dolayısıyla
da işletmelerde çalışan sayısının yaklaşık yüzde 28 ile yüzde 30 oranında
arttığını müşahede ediyoruz. Ancak Türkiye’de son beş yıldaki iş yeri artışına
ve çalışan artışına rağmen Türkiye’deki iş kazalarında yaklaşık yüzde 38 bir
düşüş olduğunu da özellikle yüce Mecliste ifade etmek istiyorum. Burada iş
kazalarında yüzde 38’lik bir düşüş ancak ölümlü iş kazalarında ve meslek
hastalıklarında ise yüzde 28 civarında bir azalma söz konusu.
Elbette ki bu iş kazalarının daha
ziyade ağır çalışma koşullarının olduğu alanlarda olduğu da bir gerçek.
Özellikle burada metal sanayisi, maden sanayisi ve inşaat sanayisi sektörü,
maalesef, bu anlamda iş kazalarının en fazla olduğu alanlar. Ancak ölümlü iş
kazalarına baktığımız zaman, maalesef, burada inşaat sektörünün en önde
olduğunu görüyoruz.
Saygıdeğer milletvekilleri, burada iş
sağlığı ve güvenliğinde kuralcı bir yaklaşımdan ziyade iyileştirici ve
geliştirici bir yaklaşımın benimsenmesi şu anda bütün gelişmiş ülkelerde
benimsenen bir yöntem. İş sağlığı ve güvenliği mevzuatının uyulması gereken bir
zorunluluk olarak algılanması yerine sağlığı ve güvenliğimizi destekleyici bir
araç olarak görülmesi durumunda iş sağlığı ve güvenliği konusunda sürekli bir
iyileşme ve gelişmenin sağlanacağı açıktır. Çalışma hayatını düzenleyici,
işçi-işveren ilişkilerinde çalışma barışını sağlamak, çalışma hayatındaki
mevcut ve muhtemel sorunlar için çözüm yolları araştırmak, istihdamı arttırmak,
iş sağlığı ve güvenliğini sağlamak, çalışanların hayat seviyelerini yükseltmek
Hükûmetimizin öncelikleri arasındadır.
Sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışma,
tüm çalışanlarımız için en temel insan haklarından biridir. İşçi sağlığı ve
güvenliğinin sağlanamamasıyla bağlantılı sorunlardan kaynaklanan insani ve
ekonomik kayıplar tüm ülkemizi olumsuz bir şekilde etkilemektedir. Bu nedenle,
çalışanların hayat seviyesini yükseltecek ve insana yakışır işi ve verimli
çalışmayı destekleyecek tedbirleri almak ve çalışma barışını sağlamak
Hükûmetimizin öncelikleri arasında yer almaktadır.
Çalışma hayatında insanı merkeze alan
Hükûmetimizce hazırlanan 61’inci Hükûmet Program’ında işin değil, insanın
korunması uygulanmakta ve iş sağlığı, güvenliği kültürünün yaygınlaştırılması,
çalışan ve işverenlerin bilinçlendirilmesine yönelik faaliyetlerin
sürdürüleceği, belli bir dönem boyunca çalışma ve sosyal güvenlik mevzuatına uyduğu
tespit edilen, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini alan ve kayıt dışı işçi
çalıştırmayan işverenlerimiz için bu durumlarını gösteren ve ödüllendiren
düzenlemelerin yapılacağı belirtilmektedir. Bu
konuyla ilgili çalışmalarda yalnız cezalandırıcı bir yöntem değil, aynı
zamanda, bu anlamda işini iyi yapan ve özellikle kayıt dışı işçi çalıştırmayan
işverenlerimizin bu konularda ödüllendirilmesi temel esastır.
Burada hepimizin üzerinde durması
gereken önemli bir konu da toplumsal anlamda bir güvenlik bilincinin
geliştirilmesidir. İlköğretime başlayacak olan çocuklarımıza, işe başlamadan
önce işçilerimize ve hayatın her alanında bu anlamda bir güvenlik bilinci
oluşturmak son derece önemli. Bu nedenle, sadece mevzuat altyapısıyla değil,
aynı zamanda güvenlik bilincinin yükseltilmesi için çocuklarımızı da kapsayacak
bir seferberlik içinde olmamız gerektiğini özellikle vurgulamak istiyorum. Şu
anda Çalışma Bakanlığımızın Millî Eğitim Bakanlığımızla ortak yürütmüş olduğu
çalışma özellikle toplumsal bilincin geliştirilmesi açısından son derece önemli
bir çalışma.
Bir diğer önemli çalışma, şu anda
Çalışma Bakanlığımızca hazırlanan ve son şekli verilmekte olan iş sağlığı ve
güvenliği yasa tasarısı. Değerli arkadaşlar, şu anda hazırlanan iş sağlığı ve
güvenliği yasa tasarısı, çağdaş çalışma koşulları için öngörülen bütün güvenlik
tedbirlerini esas alan ve birçok çağdaş ülkeye de, birçok gelişmiş ülkeye de
örnek teşkil edecek olan bir iş sağlığı ve güvenliği yasa tasarısı.
Mevcut olan mevzuata göre, bildiğiniz
gibi 50’nin altında işçi çalıştıran yerlerde iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili
ciddi bir mevzuatın olmadığı bir gerçek. Bu yasal düzenlemenin en önemli
getirisi, 50’nin altında işçi çalışan iş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliği
tedbirlerinin zorunlu hâle getiriliyor olmasıdır. Bu anlamda, özellikle küçük
ölçekli işletmelere de yeni bir maddi yük getirmeme adına buradaki, iş sağlığı
ve güvenliğiyle ilgili alınacak olan tedbirlerdeki maliyetin devlet tarafından,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından ödeneceğinin de yasal
düzenlemede yer alacak olması özellikle küçük ölçekli işletmelerimizin bu
anlamda korunması açısından son derece önemli.
Yine bu düzenlemede en çok
önemsediğimiz konulardan biri, mevcut olan iş sağlığı ve güvenliği yalnız özel
sektörü merkeze alırken burada özel ve kamu ayrımı yapmadan bütün devlet
memurlarını da içine alacak şekilde, yani kısacası bütün çalışanları içerisine
alan bir yasa tasarısı olmasıdır. Bir yandan özel ve kamu ayrımını ortadan
kaldıran, bugün itibarıyla yaklaşık 13 milyon 500 bin çalışanımızı bu iş
güvenliği yasa tasarısı kapsamına alacak, diğer yandan da yaklaşık 6,5 milyon
çalışanımızın ve 1 milyon 327 bin işletmemizin de dâhil edileceği çok önemli
bir yasa tasarısı. Bu yasa tasarısının da bir an önce Meclis Genel Kuruluna
gelerek yasalaşacağını ümit ediyorum. Gerek Millî Eğitim Bakanlığıyla
yapacağımız çalışmalar gerekse de bu iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili
hazırlanan, insanı merkez alan, çalışma hayatında iş sağlığı ve güvenliği
noktasında son derece önemli adımlar atmamızı sağlayacak olan bu yasal
düzenlemeyle birlikte bu alanda önemli mesafeler alacağımızı düşünüyorum.
Sözlerime son vermeden önce, tekrar,
vefat eden işçilerimize, emekçilerimize Cenabıhak’tan rahmet diliyorum,
yakınlarına başsağlığı diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaçar.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.56
İKİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 17.09
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Mustafa HAMARAT (Ordu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 77’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım:
2.-
İlköğretim çağındaki çocukların yeterli ve dengeli beslenmeleri konusundaki
sorunların araştırılması ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 13/3/2012
Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 13.03.2012 Salı günü
(bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisini İçtüzüğün 19’uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkanvekili
Öneri:
19 Ocak 2012 tarih ve 2349 sayı ile
“İlköğretim çağındaki çocukların yeterli ve dengeli beslenme konusundaki
sorunların araştırılması ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla”
verdiğimiz Meclis Araştırma önergemizin 13.03.2012 Salı günü (bugün) Genel
Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Önerinin lehinde Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut.
Buyurunuz Sayın Bulut. (MHP
sıralarından alkışlar)
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 12 Mart İstiklal Marşı’nın kabulü dolayısıyla Marş’ın yazarı büyük kahraman, büyük şair Mehmet Akif
Ersoy’u rahmet ve şükranla anıyorum. İstiklal Harbi’mizde, istiklal
mücadelesinde canlarını bu ülke için severek vermiş tüm şehitlerimizi rahmet ve
minnetle anıyorum ve Akif’in “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı
yazdırmasın.” dileğini yeniden dile getiriyorum.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun vermiş olduğu bu araştırma önergesi üzerine
görüşlerimizi ifade edeceğiz.
Beslenme, insanların hayatlarını devam
ettirmeleri için çok önemli. İnsanoğlunun en önemli ihtiyacıdır beslenme.
Büyümesi, gelişmesi, gelişimini tamamlaması, üremesi için sağlıklı bir bedene,
sağlıklı bir vücuda ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacı insanoğlu kendisi ektiği,
kendisi biçtiği, tabiatın nimetlerini değerlendirerek, üreterek, çoğaltarak
karşılar. En ilkel, en iptidai dönemden günümüze gelinceye kadar bilimin
önderliğinde insanoğlunun, bir insanın yetişmesinde ihtiyaç duyduğu vitaminler,
mineraller artık belirlenmiş, sadece doymak için beslenmek değil, sağlıklı
beslenip hem vücudun hem zekânın gelişimini ancak sağlıklı bir beslenmeyle
karşılayabileceği artık öğrenilmiştir. Bunun geleneksel, iptidai metotlarla
değil, bilimsel bilgiler, verilerle ve eğitimle ancak sağlanabileceği gerçeği
herkes tarafından kavranmıştır.
Eğitim yönünden geri kalmış, ekonomik
yönden geri kalmış ülkelerde insanlar sadece doymak için beslenirler ancak
gelişmiş toplumlarda insanlar ise insanın ihtiyacı olan, çocuğun ihtiyacı olan
vitaminleri, mineralleri, yağları bilerek, bilinçli bir şekilde alırlar. Bunu
alamayan, bu eğitimden uzak olan toplumlarda dirençsiz, hayata karşı, topluma
karşı dayanıksız, hastalıklara karşı zayıf, korumasız insanlar meydana gelir. Oysaki, bunun, gençlerin eğitilerek, öğretilerek yaptıkları
beslenmenin hem israfı önlediği hem de vücut ve zekâ gelişimlerini sağladığı
tespit edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, “insan”
dediğimiz zaman, tabii ki insan, -ki en küçük varlığı
öğrenciler- öğrencilerimiz, dünyadaki bütün çocuklar gibi Türk çocukları da
anne babanın, ailenin eğitimiyle, ailede gördüğü geleneksel beslenme şekliyle,
ailenin sosyal yaşantısına uygun bir şekilde geçimlerini, beslenmelerini
sağlamaktalar.
Diğer toplumlara baktığımızda, bir
Amerikan toplumuna baktığımızda eğitim sistemimizi Amerikan eğitim sistemiyle
karşılaştıran, sanki onların her sistemi iyiymiş gibi hazır getirip bize
dayatmaya çalışan iktidar partisi mensuplarının konunun altyapısını iyi
değerlendirmelerini, Amerikan toplumunun obez
çocuklardan meydana gelen bir topluluk hâline dönüştüğünü, hazır yiyeceklerle
beslenmelerinin çok bozuk olduğunu, bu hazırcı metotların bizim bünyemize,
bizim yapımıza, bölgemize, iklimimize uymadığını, bize uygun beslenme ve eğitim
şekillerinin, metotlarının mutlak surette bu topraklarda uygulanması gerektiği
gerçeğini ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
televizyonlarda önceden, on sene, on beş sene önce, hatırlarsınız, bankalar
reklamlar verirlerdi. Bu bankalar bilirlerdi ki vatandaşın cebinde para var.
Banka reklamlarında derdi ki bankalar: “Getirin, paranızı bizim bankamıza
yatırın, en yüksek faizi biz veriyoruz.” Şimdi bankalar vatandaşta para
kalmadığını biliyorlar, vatandaşa “Gelin, size para satalım, en düşük faizi biz
veriyoruz.” diyorlar. Sattıkları para bankaların kendi paraları değil,
yabancının parasını bu topluma satıyorlar. Bu toplum taksitlenerek, taksit
yaparak yine yabancının ürünlerini satın alıyor. Böyle bir döngü içerisinde,
geçimini, çocuklarının beslenmesini sağlamakta, bilimsel metotları, sağlıklı
beslenme yollarını araştırmayı bırakın, en zengin, en çok gelir sağlayan toplum
dilimiyle en alt gelire sahip toplum dilimi, sınıfı arasındaki farkın 16 kata
ulaştığı, OECD raporlarında “Bu kat 8 kat olursa o toplumda kaos
çıkar.” ifadelerine karşın, Türkiye’de kurbağa gibi ısıtılan toplumun sessiz
sedasız günü geçirme kavgası, mücadelesi içerisinde, yarın adına, çocukları
adına bir hesap yapamadıkları, onlara bir eğitim veremedikleri bir gerçek.
Okullarda yapılan bazı anketler var, bu anketlerden size örnekler vermek
istiyorum.
132 denek üzerinde yapılan bir ankette,
öğrencilerin yüzde 78’i kahvaltı yaparak, yüzde 21’i kahvaltı yapmadan okula
gittiğini ifade ediyor. Oysaki on beş-on yedi yaş grubu öğrencilerin sabahları
mutlaka kahvaltı yapması gerekir. Bu kahvaltıda 1 yumurta, 1 kibrit kutusu
peynir, 2-4 dilim ekmek, 1-1,5 yemek kaşığı reçel, 1 bardak süt, 15-20 adet
zeytin yemeleri gerekmektedir. Şimdi bizi dinleyen ailelerin
bunları bulmakta ne kadar güçlük çektiklerini, üzülerek o sucuk reklamlarını,
çikolata reklamlarını gördüklerinde aile olarak, anne baba olarak çocuklarına
bunları verememenin, onları sağlıklı yetiştirememenin ezikliği içerisindeki
ailelerin bu saydığım gıdaları tek tek, böyle, çocuklarına her gün nasıl
verebileceklerini, bu işsizlik, bu zor hayat şartları altında ezilirken nasıl
karşılayacaklarını düşündüklerini tahmin ediyorum.
Anketin diğer sorusunda, öğrencilerin
yüzde 71’i eğitimleri süresince beslenme eğitimi aldıklarını, yüzde 29’u ise eğitimleri
süresince hiç beslenme eğitimi almadıklarını ifade etmektedirler.
Lise üçüncü sınıfta organik kimya
konulu ders içerisinde, “hayat kimyası” adlı dersin dışında gençlerin nasıl
sağlıklı bir beslenme öğretimi, eğitimi alacakları konusunda maalesef
Bakanlığımızın da bir çalışması bulunmamaktadır.
Taşımalı eğitimle yatılı bölge
okullarında yemek ihale ile şirketlere veriliyor. Bu şirketler, okul
kantinleri, tabii ki çocuklara gıdaları verirken bundan bir ticari menfaat, bir
kâr elde etmek istemektedirler, maliyeti düşürmek için bozuk, kalitesiz gıdalar
vermektedirler. Buradan şu teklifi ilgililere yapmak
istiyorum: Nasıl polis, askeriye kantinlerinde KDV alınmıyorsa okul
kantinlerinden de KDV alınmamalı, yemek ihalesinde, okullara yemek yapan
şirketlerden de KDV alınmayarak düşük fiyatlardan almış oldukları bu ihalelerin
“Altından nasıl kalkarız?” diye, et yerine soya, değişik sağlıksız gıdaları
çocuklara veren, dayatan bu kuruluşların bir denetimle ancak onların da
geçimlerini sağlaması adına bir tedbirin, bir düzenlemenin Bakanlık tarafından
mutlaka alınması gerektiğini ifade ediyorum. Ülkemizin sağlıklı
gençlerle yarınlara sağlıkla gideceği düşüncesiyle…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi
tamamlayınız.
AHMET DURAN BULUT (Devamla) -
…önergemizin kabul edilmesini diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bulut.
Aleyhinde, Bitlis Milletvekili
Hüsamettin Zenderlioğlu. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Zenderlioğlu.
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi adına her ne
kadar aleyhte söz almış isem de lehine konuşacağımı belirtiyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. Ancak konuşmama başlamadan önce ben de yaşamını yitiren
işçi kardeşlerime Cenabıallah’tan rahmet diliyor,
ailelerine sabır temenni ediyorum. Bu 11 kişinin giriş kartında belirtilen
tarih şuna benziyor: Alavere dalavere, Kürt Mehmet yine nöbete. Neden
diyeceksiniz? Bunlardan birisi, Bitlis Tatvan ilçesi nüfusuna kayıtlı Hakim Akcan’dır. İkincisi ise Van iline bağlı Özalp ilçesi
nüfusuna kayıtlı Sevdin Özen’dir.
Ben şunu söylemek istiyorum: Aslında
kaza olmaz demiyoruz, elbette olur, iş kazası olur, trafik kazası olur, bu tür
kazalar olmayacak diye bir garanti de yoktur ancak el vicdan olan, insanın
öldüğü tarih, öldüğü gün, nasıl böyle bir giriş yapabiliyor? Ben o firmaya
yakıştırmıyorum, o firmayı buradan kınıyorum, o firma bunun hesabını verecek.
Ben onları aradım, aileleriyle de konuştum ve hüzünlerini de paylaştım ancak o
firma, sakın ha “Yasaların denetiminden kurtulacağım.” diyorsa yanılıyordur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizde aslında eğitim başlı başına bir sorun. Bütün sorunların başı
eğitimdir. Eğitimi çözersek sorunları da çözeriz yani bütün çelişkilerin, antagonist çelişkilerin başı bu eğitim sorunudur. Eğer
eğitim sorununu çözmüş olsaydık belki bugün o işveren -ya da o işçi
kardeşimizin vefatı- böylesi bir oyunla tezgâh kurmaz ve “Kendimi kurtarayım,
aklayayım.” diye böyle bir hayal kurmazdı, doğruları söylerdi. Demek ki bu
ülkede doğruları söylemek pek fazla itibar görmüyor. Deniyor ya “Doğru
söyleyeni dokuz köyden kovarlar, yaşasın onuncu köy.”
Bu vesileyle, ülkemizde ilköğretim
çağından lise çağı dediğimiz yani on beş yılın sonu veya on beş yılın içinde
olan insanın yaşamını idame edebilmesi için geniş kapsamlı bir besine ihtiyacı
vardır ancak bu besini alabilmesi için ailenin önce ekonomik şartlarının iyi
olması gerekir. Bu yasaları oluştururken hiçbir zaman yüzümüzü doğuya
çevirmiyoruz, güneye çevirmiyoruz. Kime göre hazırlıyoruz bu yasaları? En iyi
okullara, kolejlere göre hazırlıyoruz. Peki, siz kolejlere göre böyle bir
yasama veya yasal hazırlık yaparken öteki tarafındakini neden düşünmüyorsunuz
ya da düşünmek mi istemiyorsunuz?
Tabii ki yedi yaşındaki çocukların,
altı yaşındaki çocukların yetişkin olabilmeleri için belli ölçüde gıda almaları
gerekir. Ailesini geçindiremeyen bir baba, işçi olan bir baba, 500 lira, 600
lira alan bir baba, peki, nasıl çocuklarını doyurabilir? O çocukları okula
gönderirken anaları o çantaya bıraktığı iaşeye baktığında ve o çocuk okula
gittiğinde açtığında gördüğü manzaradan etkilenmez mi diyorsunuz? Etkilenir
elbette çünkü insan ne de olsa canlıdır, psikolojik olarak etkilenir.
İnsanın düşünebilmesi için mutlaka
doyum sağlaması gerekir. Zaten açlık da biraz budur. Bunun ilköğretim
düzeyinde, yatılı okullarda daha değişik olduğunu biliyoruz. Bu yatılı
okullardaki olayı fazla irdelemek istemiyorum çünkü yatılı okulların bir
asimilasyon yuvası olduğunu biz biliyoruz. İnsan ancak ana diliyle bir şeyler
kavrayabilir, özümseyebilir; biliyoruz. E, dilleri yasaklanan, düşüncesi
yasaklanan insanlar, karnı aç olan insanlar nasıl böyle bir eğitim sistemine entegre olabilir? Bunu şu anlamda ifade etmek istiyorum:
İlköğretim çağında yani yedi yaşından on beş yaşına kadar, bu süre içerisinde
iyi beslenmekle insanlar düşüncelerini ifade edebilir. Okula aç gelen bir çocuk
nasıl düşünebilir? Erkenden onu uyandırıp, yayan 3 kilometre, 2 kilometre
doğuda… Bitlis’te, Van’da, Hakkâri’de, Yüksekova’da, Muş’ta, Ağrı’da birçok
okul şu anda kapalı, açık olanlara da yürümekle okula gidilmiyor, yollar kesik.
Kar nedeniyle şu anda yüzlerce okulun kapıları kilitlenmiş durumdadır. Bırakın
onların beslenmesini, okullara bile gidemiyorlar.
Bu temelde değerlendirdiğimizde genel
olarak AKP Hükûmetinin eğitime bakış açısını değerlendirdiğimde şaşıyorum yani
diyorum ki: Bu ne mantık? Daha dün sekiz yıllık bir eğitim süreci başlatıldı.
Ya bundan bir verimlilik sağladın mı? Yine, ilkokula, beş sınıflı bir okula 1 öğretmen ataması
yapıldı. Peki, sekiz yıllık süresi olan okula ise kaç tane öğretmen? 2. Peki,
öğretmen açığı var. Diğer taraftan baktığımızda, öğretmenler yani 300 bine
yakın öğretmen ataması bekleyen birçok öğretmen arkadaşımız şu anda bekliyor.
Şimdi 4+4+4=12 yıl. Baktığımızda, bu
dört yıl evresinin acaba doğuda yaratabileceği vahameti siz hesaplayabiliyor
musunuz? Hani her gün çıkıyorsunuz televizyonların karşısına “Baba beni okula
gönder.” Kız çocuklarını özellikle okula davet ediyorsunuz. Bunlar güzel
şeyler, güzel duygular. Zaten diyoruz ya: Her şeyin başı eğitim. Eğitim olmadan
hiçbir şey olmaz. Burada dört yılını bitiren bir kız çocuğu, Bitlis’te, Muş’ta,
Ağrı’da, Hakkâri’de yahut da başka bir yerde o dört yılı bitirdikten sonra
okula gitmeyeceğini şimdiden söyleyebilirim ama her yerde aynı mıdır? Değildir.
Fakat ben şunu hemen şurada ifade etmekten imtina ediyorum, sıkılıyorum: Gelin
çocuklar yaratacağız, emin olun gelin çocuklar. Gelin, bunu önlemeye çalışalım.
Öbür taraftan, on bir yaşına gelecek
çocuk, ne yapılacak orada? 4+4; 8 mi? Çırak olarak tekrar başka bir iş yerine
ucuz iş gücü, böyle, öbürünü işte mesleğe yönlendirme. Biz ne kadar eğitim
sistemiyle oynadıksa yalama oldu. Gelin, doğru dürüst bir eğitim sistemi
oluşturalım.
Bakın, her gün Avrupa’dan söz ediyoruz…
MUZAFFER ÇAKAR (Muş) – Sayın
Milletvekili, Muş’ta ve Bitlis’te 2 öğretmene sahip bir tane okul gösterebilir
misiniz?
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Devamla) –
Sana yüzlercesini söyleyeyim, müfettişleri çağırın baksınlar. Ağaçköprü, Hormuz’u söyleyeyim
sana…
BAŞKAN – Lütfen karşılıklı
konuşmayınız, Genel Kurula hitap ediniz.
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Devamla) –
Şimdi, ben, öğretmenlik yaptığım için biliyorum. Beni okutan, benim kendi
yetiştiğim köyde 5 sınıflı okulda 1 öğretmen idare ediyordu. Şimdi bunu
söylerken yani biz bunu düzeltmek için söylüyoruz; sizi küçültmek için, yermek
için söylemiyorum. Çünkü biz “Başarının eleştirisi yoktur.” diyoruz. Biz burada
eksikleri dile getiriyoruz. Neden? Diyoruz ki gelin yani bugünden itibaren…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözünüzü bağlayınız.
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Devamla) –
Onun için, bu süreleri… Ben, şunu… Bu, ne insan haklarıyla bağdaşabiliyor ne
insan mantığıyla bağdaşabiliyor yani hangi ölçülere vurursanız vurun burada bir
eksiklik vardır. Yani şimdi beş yıl 2 öğretmen değil de, 1 öğretmen değil de 3
öğretmen olmuş olsun. İşte listeler sizin önünüzde, çağırın. Şu anda Millî
Eğitim Bakanını, Millî Eğitim Müdürünü çağıralım, baksın, arşivler orada.
Bizde, Kürtçe’de bir söz var: “(…)” (x) Buyurun
lütfen, bunu ben laf olsun diye söylemiyorum.
(x)
Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
dedik çocuk ağırlıklı gelinler çoğalacak. Bu yasayla bu nedenle ilköğretimde
devlet okullarının da parasız olması, parasız eğitim savunuluyordu. Siz bunu
ilkokuldan başlatırsanız el vicdan…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Devamla) -
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Zenderlioğlu. (BDP sıralarından alkışlar)
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Devamla) –
İşte buradaki eğitim sistemini görüyorsunuz, benim söylememe gerek var mı?
Buyurun!
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.
Lehinde Sakarya Milletvekili Engin Özkoç. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Özkoç.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, MHP’nin getirdiği
teklife, önergeye bakıyorum, çocuklarımızın yiyeceği mamadan beslenmelerine
kadar düşünülmesi gereken Mecliste, tartışılacak Mecliste daha dün çıktığımız
mücadele herhâlde akıldadır. Yani bırakın çocuklarımızın hangi mamayla
besleneceği, hangi besinle besleneceği, çocuklarımızın geleceğiyle ilgili
yasaların nasıl çıkartıldığı konusunu bu Meclis çok daha ciddi bir şekilde
tartışmak zorundadır.
Değerli arkadaşlarım, kişisel olarak
hiç kimseye saygısızlık etmem, insanlarla ve muhataplarımla konuşurken önümü
iliklerim ve genellikle saygıyla konuşurum. Bildiğiniz gibi bu Meclisin önüne
ve Millî Eğitim Komisyonunun önüne çok önemli bir yasa getirilmiştir. Yasanın
muhatapları AKP’nin başkan vekilleridir.
Millî eğitimin ve eğitimin önünü açması
beklenen, onlar açısından böyle düşünülen bir yasanın, maalesef, Millî Eğitim
Bakanlığımız tarafından değil, bu konuyla daha uzak olan başkan vekilleri
tarafından Meclis Komisyonuna getirilmesi uygun görülmüştür.
Biz, geldiği günden itibaren AKP’nin
programında olmayan, daha önceden bu Meclisin gündemine hiç getirilmeyen, Sayın
Bakanın da gerçekten bu getirilen yasadan uzak kalmış olduğu anlaşılan bir
yasanın, üstelik de çocuklarımızın geleceğiyle ilgili bir yasanın böyle apar
topar Meclise getirilmesini hiç doğru bulmadık ve dedik ki çok net olarak, net
bir şekilde dedik ki: “Değerli arkadaşlarım, sevgili Komisyon üyeleri, Sevgili
Komisyon Başkanımız, demokrat Komisyon Başkanımız; biz bu konuyu tartışmadan
önce, bunu akademik çevreler, bilim adamları, sivil toplum örgütleri, meslek
odaları, pedagoglar yeterince tartışsınlar. Zamanımız
var, okullar devam ediyor, önümüzdeki eğitim yılının açılmasına vakit var. Bunu
bir oldubittiye getirmeyelim.” Büyük bir nezaketle Millî
Eğitim Komisyonuna dedim ki: “Siz gerçekten bu yasayı, on iki yıllık zorunlu
eğitim yasasını bir oldubittiyle getirirseniz, ‘Alt komisyonda dinledik.’
dediğiniz meslek odalarının, ne dediğini söylemediğiniz, üst komisyona da
getirmediğiniz 25 tane meslek odasından 21 tanesinin bu yasa önergesine
‘Hayır.’ dediği, ‘Doğru değil.’ dediği şeyleri tek tek okurum, gerekirse, bu on
iki saat sürse de okurum.” Şimdi biz bunları okuduk. Bazı insanlar
çıkıyorlar, müstehzi bir tarzda diyorlar ki: “İşte, birileri on iki saat
okumuş, o on iki saat kendi söylemiş kendi dinlemiş.” Şimdi, eğitime bakış
açımız bu mu? Hayır, değil. Peki, birileri çıkıyor, “Biz bu yasayı hemen
geçirelim, hiç konuşmayalım, yeteri kadar konuştuk.” diyor.
Değerli arkadaşlar “Yeteri kadar
konuştuk.” dediğiniz yasaya eğer biz muhalefet etmeseydik muhalefet
milletvekilleriyle, siz uluslararası bir ayıbın altına imzanızı atıyordunuz.
Çıraklık yaşının on dörtten geriye çekilmesi mümkün değildi, siz bunu da yasa
önergesi içerisinde getirdiniz. Dua edin ki hiç olmazsa altı gün tartıştık, bu
ayıptan kurtuldunuz.
Siz bu kadar tartıştıysanız, bu kadar
gerçekten kafa yorduysanız, siz şimdi dört yılda değil de sekiz yıl sonrasına
aldığınız açık öğretimi neden dört yıl diye getirdiğinizi izah etmek
durumundasınız. Siz gerçekten bu kadar araştırdınız ve ünlü pedagoglarınızla
değerlendirdiğiniz meseleyi, çocuğun beş yaşına hangi aydan sonra girdiğini
dahi tereddüt ettiğiniz, tartıştığınız meseleyi dünya tartışıyor ve çocuğun
okul öncesi eğitimiyle ilgili kaygıları dile getiriyorlar ama ne yaptınız?
Bakın, burada var: Oturumu yöneten Nabi Avcı, oturum saat 15.10’da başlamış.
Saat kaçta bitmiş arkadaşlar? 15.34’te bitmiş, yirmi dört dakika içerisinde
yirmi tane madde geçirmişsiniz. Nasıl mı, kaba kuvvetle mi? Bravo! Alkışlıyorum
sizi! Hani birbirinizi tebrik ediyorsunuz ya, sizi gerçekten alkışlıyorum! Hani
o birbirinize “Nasıl becerdik.” deyip de yüzlerinizdeki müstehzi bir anlayışla
birbirinizi tebrik ediyorsunuz ya, ben de sizi tebrik ediyorum! Çocuklarımızın
geleceğiyle ilgili yirmi dört tane maddeyi tam on dakikada çıkardınız, bravo!
Şimdi, Sayın Başbakan bugünkü grup
toplantısındaki konuşmasında diyor ki: “Ya, bu on iki saat konuşan -sizin
dediğiniz gibi- on iki saat konuşan milletvekilinin kalbi varmış.” Doğru
söylüyor Sayın Başbakan. Benim gerçekten bir kalbim var, çocuklarımızın geleceği
için endişe eden bir kalbim var, ihmal yüzünden yanarak ölen ama hâlâ gülerek
dinlediğiniz, gözlerinizin içinde hâlâ pırıl pırıl
kendi zafer havanızda olduğunuz, 11 kişinin ölmesiyle ilgili yanan bir kalbim
var.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ne alakası var!
HARUN KARACA (İstanbul) – Ayıp be ayıp!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Dinleyin,
dinleyin, daha çok şey duyacaksınız.
Van’da çadırlarda ölen çocuklarımız
için sızlayan bir kalbim var, şehit olan askerlerimiz için yanan bir kalbim
var, isyan eden bir yüreğim var fakat sizin ve yandaşlarınızın, Sayın Başbakana
sesleniyorum, böyle bir kalbi yok. Bunun için üzülmelisiniz.
Yandaşlarınızın bunu bilmesi gerekir,
benim kalbimi durdurmaya ne yandaşlarınızın ne de sizin gücünüz yeter. Sizin
yandaşlarınızın ancak birilerinin arkasından yumruk atmaya gücü yeter, yere
düşen adama tekme atmaya gücü yeter. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HARUN KARACA (İstanbul) – Söyle, suyu verdiğimi söyle.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Sizin ölen
insanların arkasından böyle yapmaya gücünüz yeter ama bizim...
HARUN KARACA (İstanbul) – Seni koruyanı söyle, kendin söyle!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Bırakın bunları,
bırakın. Ben tek tek göreyim sizi, tek tek. 100
kişiyle değil, tek tek göreyim kahramanlar!
HARUN KARACA (İstanbul) – Seni kim
kurtardı?
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Bizim Allah’tan
başka kimseden korkumuz yok ama sizin birbirinizin arkasına saklanıp, birbirinizi
tebrik edecek kadar yüreğiniz var.
HARUN KARACA (İstanbul) – Seni kim
kurtardı, onu da söyle.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Onun için, biz
çocuklarımızın geleceği için, insanlarımızın geleceği için, çocuklarımızın
eğitim anlayışı için mücadele edeceğiz.
Siz, bu yasayı çıkartmadan önce, 11
kişinin...
(Tunceli Milletvekili Kamer Genç ile
İstanbul Milletvekili Harun Karaca arasında karşılıklı laf atmalar)
Otur, otur, kabadayılık yapma. Ben seni
dün gördüm kimin arkasında ne yaptığını. Sen 10 kişinin arkasında yumruk
sallıyordun havalarda. Ben seni biliyorum, otur oraya, otur, sen otur. Şimdi
öyle dayılanma buralarda, ben seni dışarıda görürüm.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Meclisin
kürsüsünde hakaret etme!
BAŞKAN – Sayın Özkoç…
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Sizin buna
gücünüz yetmez, sizin buna gücünüz yetmez. Siz, 11 kişinin öldüğü… Yasayı bir
an önce getirip de kardeşlerimizin ölmesine engel olsaydınız, o kadar gerçekten
buradan yasa çıkartmak istiyorsanız. Siz…
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Yaptığınız
zulümlerin hesabını vereceksiniz, o yasa buradan çıkacak.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Ölüme engel
olunmaz.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Tabii ki ölüme engel olunmaz, maden
ocaklarında ölen çocuklarımıza engel olunmaz, şehit düşen çocuklarımıza engel
olunmaz, Van’da çadırda ölen çocuklarımıza engel olunmaz; siz bunların
hiçbirisine engel olmayın, siz sadece on iki saatte geçirip de 10 trilyon
liralık tablet yasasını Kamu İhaleden çıkartın, cebinizi şişirin. (CHP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – O tablete
senin aklın ermez!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Siz ancak buna
engel olabilirsiniz, siz ancak bununla uğraşırsınız.
Bu duygularla ben siz AKP’lileri değil,
ben muhalefeti selamlayarak sözlerime son veriyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özkoç.
Aleyhinde, Mersin Milletvekili Çiğdem
Münevver Ökten. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Ökten.
(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
Sayın milletvekilleri, lütfen sakin
olunuz.
Buyurunuz Sayın Ökten.
ÇİĞDEM MÜNEVVER ÖKTEN (Mersin) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilli arkadaşlarım; isterseniz bu tartışmayı burada
bitirelim ve konuşmamı dinlerseniz çok memnun olurum, çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Ökten, buyurunuz, devam
ediniz.
ÇİĞDEM MÜNEVVER ÖKTEN (Devamla) – Sayın
Başkan…
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın
Başkan, kısa bir şey söyleyeceğim.
Sayın Başkan, CHP sıralarından grubuma tehditvari sözler gelmektedir, “Dışarı gel, tek başına
gel.” şeklinde. Biz buraya kavga etmeye gelmedik, burası ring değil,
söyleyecekleri varsa kürsü burada.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan,
bizi Komisyona sokmadılar, Komisyona. Tayyip Erdoğan bunu tebrik ediyor bizi
Komisyona sokmadığı için.
BAŞKAN – Sayın Bahçekapılı, kürsüye bir
milletvekili arkadaşımızı çağırdım, lütfen onun sözünü dinleyiniz.
Buyurunuz Sayın Ökten.
ÇİĞDEM MÜNEVVER ÖKTEN (Devamla) –
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
ilköğretim çağındaki çocukların yeterli ve dengeli beslenme konusundaki sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılması konusunda AK PARTİ Grubu adına aleyhte söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; insan genetik donanımı itibarıyla her şeye potansiyeli olan bir
canlıdır. Onu istenilen şekle sokan eğitim ve öğretim sürecindeki
yaşadıklarıdır. İmam Gazali’nin deyimiyle, çocuk, anne ve baba elinde bir
emanettir ve onlar her şekli alabilecek bir bal mumuna benzer.
Bir çocuk anne karnına düştüğü andan
itibaren annenin sağlıklı beslenmesi, düzgün ve mutlu bir ruh sağlığı
içerisinde olması gerekir çünkü çocuğun gelişiminde bebeklik dönemi çok
önemlidir. Anne sütüyle beslenen çocukların büyümelerinin normal olduğu, obezite ve koroner kalp hastalıklarının daha az görüldüğü,
bağışıklık sistemiyle ilgili olduğu düşünülen hastalıklara ve bazı kanser
türlerine yakalanma ihtimallerinin az olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca, hem
normal zekâlarının hem de duygusal zekâlarının daha üst düzeyde geliştiği
tespit edilmiştir. Sıfır-otuz altı ay dönemi, anne ile bebeğin kesintisiz
ilişkide olması gereken bir dönemdir çünkü biyolojik gereksinmelerinin
doyurulmasının yanında psikolojik, duygusal, temel gelişim süreçlerinin de
sağlıklı tamamlanması gerekir.
Üç yaşına kadar bir çocuğun beyni bir
yetişkinin beyninden 2,5 kat daha hızlı çalışmaktadır. İnsan beyninin en fazla
öğrenme kapasitesi otuz altı-yetmiş iki ay içerisindedir. Altı yaşına kadar bir
profesörden 2 kat daha hızlıdır. Çocuktaki zekâ gelişiminin yüzde 70’lik kısmı
yedi yaşına kadar tamamlanır. Bu yüzden beş yaşına kadar olan bebeklik
dönemindeki sağlıklı beslenme evde başlar, bununla birlikte normal zekâ ve
duygusal zekâ gelişiminin de en hızlı olduğu dönem bu dönemdir.
Anne ve babanın çocuğu eğitme görevi
çok önemlidir, çünkü yaşama başlarken ailesinde edindiği temel değerlerle,
beslenme alışkanlıklarıyla, sofra adabıyla, davranış biçimleriyle, inanç
sistemleriyle, görgüsüyle, örf ve âdetleriyle ilkokula başlar. Öğretmenin
öğretim görevi, işte bu altyapı üzerinde şekillenir.
Çocuğun yeterli ve dengeli
beslenmesinden bahsediyoruz. Bu beslenmenin -hepinizin bildiği gibi- temel iki
tane ayağı vardır. Bir tanesi fizyolojik anlamda temel beslenme, diğeri de ruhi
anlamda temel beslenmedir. İşte, sekiz yaşına kadar devam eden bu dönem ilk
çocukluk dönemi yani oyun dönemidir. Son çocukluk dönemi sekiz-on iki yaşına
kadar olan zamanı içerisine alır. Ergenlik dönemi de on üç-yirmi yaş dönemini
içerisine alır. İlkokul ve ortaokul dönemini de içine alan bu süreç, çocuğun
aileden ayrıldığı, artık sosyal bir gelişiminin başladığı, kendini birey olarak
kabul ettiği, fiziksel değişiminin hızla belirginleştiği, yoğun bir eğitim ve
öğretim sürecidir. Bu nedenle de çocuklar için sağlıklı beslenme şarttır,
gereklidir ve önemlidir.
Özellikle Millî Eğitim Bakanlığımızca,
sağlıklı beslenme, obeziteyle mücadele ve fiziksel
aktivite alışkanlıkları kazandırma konularında okullarda çalışmalar
yapılmıştır. Bunları sizlerle paylaşmak istiyorum: Türkiye’de Okul Çağı
Çocuklarında Büyümenin İzlenmesi Projesi (TOÇBİ) yürütülmektedir. İlköğretim
çağı çocuklarında, altı-on yaş grubu, beslenme, fiziksel aktivite
alışkanlıkları ile şişmanlık ve zayıflık durumunun belirlenmesine yönelik,
Türkiye’de Okul Çağı Çocuklarında Büyümenin İzlenmesi Projesi yürütülmüş, 26
ilimizde 140 okulda yaklaşık 12.500 çocuğumuza ulaşılmıştır. Araştırma raporu
2011 yılında yayımlanmıştır. Türkiye genelinde çocukların yüzde 6,5’inin
şişman, yüzde 14,3’ünün hafif şişman, kilolu, yüzde 7,9’unun zayıf ve yüzde
1,3’ünün ise çok zayıf vücut ağırlığında olduğu bulunmuştur. Obezite, zayıflık durumunun yanı sıra, çocukların beslenme
alışkanlıkları, fiziksel aktivite alışkanlıkları ve bunun gibi pek çok bilgi ve
veri elde edilmiştir.
İkinci olarak da Beslenme Dostu Okul
Programı başlatılmış ve bu program dâhilinde Şubat 2010 tarihinde başlatılan bu
proje içerisinde bugüne kadar üç yüz okulumuza Beslenme Dostu Okul Sertifikası
verilmiştir.
Millî Eğitim Bakanlığı ile sürdürülen
çalışmalar sonucunda okul kantinlerinde gıda satışıyla ilgili olarak 2011/41
sayılı Genelge 21 Temmuz 2011 tarihinde yayınlanmıştır. Bunu gerçekten çok
önemsiyoruz, çünkü, bu, çocuklarımızın kantinlerde
sağlıksız beslenmesinin önünü bir derece kısıtlamıştır. Söz konusu genelge ile
okul kantinlerinde doğal maden suları hariç, enerji yoğunluğu yüksek, besin
değeri düşük olan enerji içecekleri, gazlı, kolalı, aromalı
içecekler ile kızartma ve cipslerin satışının yapılmaması, otomatik satış yapan
makinelerin bulundurulmaması, bunların yerine Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığından üretim veya ithalat izni bulunan süt, ayran, yoğurt, meyve suyu,
taze sıkılmış meyve suyu ve tane ile satışı yapılabilen meyvelerin
bulundurulması zorunlu hâle getirilmiştir. Tam gün eğitim veren okullara
yönelik geliştirilen menü modelleri ve örnek öğle yemeği listeleri hazırlanmış,
okullara uygulanmak üzere Millî Eğitim Bakanlığına gönderilmiştir.
Okul öncesi ve okul çağı çocuklarının
fiziksel aktivite alışkanlığı kazanmalarını teşvik etmek amacıyla üç-altı yaş
çocukları için egzersiz programı ile yedi-on dört yaş grubu çocukları için
egzersiz programı hazırlanmış ve uygulanmak üzere yine Millî Eğitim Bakanlığına
gönderilmiştir.
Ayrıca, Millî Eğitim Bakanlığı,
Okullarda Diyabet Eğitim Programı İşbirliği Protokolü ile yine Ağız ve Diş
Sağlığı Bilincinin Geliştirilmesi İşbirliği Protokolü’nü Sağlık Bakanlığıyla
birlikte imzalamışlardır. Tüm bunlarla birlikte, beslenme eğitim programı
kapsamında otuz ilköğretim okulu belirlenmiş, sınıf öğretmenleri dengeli ve
sağlıklı beslenmeyle ilgili eğitici eğitimlere tabi tutulmuşlardır. Bunun
neticesinde Türkiye genelindeki okullarımıza baktığımız zaman, şimdiki çıkan
4+4+4 yasasıyla birlikte çocuklarımız çok daha dengeli ve sağlıklı
besleneceklerdir.
Hepinizi saygıyla ve sevgiyle
selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ökten.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
önerisini oylarınıza sunuyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Karar yeter
sayısı…
BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.53
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 18.06
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 77’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, öneriyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri
kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ama Sayın
Başkanım, burada oturulsun on dakika lütfen.
BAŞKAN – Okunduğu anda girdiler salona
efendim.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- Sinop
Milletvekili Engin Altay ve arkadaşları tarafından Türk eğitim sisteminin
içinde bulunduğu sorunların araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 13/3/2012 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 13.03.2012 Salı günü
(Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün
19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz
ederim.
M.
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Milletvekili
Grup
Başkanvekili
Öneri
Sinop Milletvekili Engin Altay ve
arkadaşları tarafından, 16.12.2011 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına "Türk Eğitim Sisteminin içinde bulunduğu sorunların
araştırılması" hakkında verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin, (177
sıra nolu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 13.03.2012 Salı günlü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin lehinde, Sinop Milletvekili Engin Altay.
Buyurun Sayın Altay. (CHP sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
11 Mart Pazar günü, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin itibarı ağır bir hasar almıştır. Dün 12 Mart; 12 Martla
ilgili yerinden söz alan hatipler çok şey söyledi ama 12 Mart 1971 de
parlamenter demokrasimiz açısından kara bir lekedir. Bu vesileyle, ben de 12
Mart muhtırasından zarar gören herkese Türkiye Büyük Millet Meclisinden “selam
olsun” diyorum. Ziverbey Köşkü’nde işkence görenlere buradan selam yolluyorum,
ölenleri rahmetle anıyorum. Ancak, 12 Martın bir gün öncesi 11 Mart günü de
bana göre, parlamenter demokrasi, dışarıdan değil ama içeriden bir tahribat almıştır.
Çok partili siyasi yaşamımızda
Parlamentoya 5 defa müdahale edilmiştir ve ne yazık ki bu 5 müdahalenin 5’i de
Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından yapılmıştır; hiçbirisi, ayırt etmeden
söylüyorum, hiçbirisi doğru değildir, hiçbirini tasvip etmemiz mümkün değildir.
Ancak, demokrasi her zaman militarist güçler tarafından tahrip edilmez ve
askıya alınmaz; zaman zaman demokrasinin sivil güç odakları tarafından tahrip
edildiğine ve askıya alındığına dünya da Türkiye’de tanık olmuştur.
11 Mart 2012 Pazar günü parlamenter
demokratik yaşamımız açısından kara bir tarihtir, bir utanç abidesidir; sebep
olanları önce millete sonra Allah’a havale ediyorum ve 4+4+4 kanun teklifi
Başbakanın talimatıyla pazar günü maalesef bitirilememiştir. Hiç “O teklif
bitti, Komisyondan geçti.” diye düşünülmesin. O teklifin 6’ncı maddesinden
sonra oylanan bütün hükümleri de bana göre ve hukuka göre “yok” hükmündedir.
Sayın Başbakan bugünkü sert
konuşmasında “Anladığınız dil.” diyor. Sayın Başbakana buradan söylüyorum:
Bizim anladığımız dil budur, bizim başka anladığımız bir dil yoktur. (CHP
sıralarından alkışlar) Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğü, bizim anladığımız ve kullandığımız tek dildir. Bundan sonra
da inanın böyle olacaktır.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – İşgalle…
ENGİN ALTAY (Devamla) - Ancak “çoğulculuk”la “çoğunlukçuluk”u
birbirine karıştıran kimi kafaların bunu anlaması biraz zaman alacaktır.
Değerli arkadaşlar, pazar günü yaşanan
olayları hiçbirinizin, hiçbirimizin kabul etmesi, tasvip etmesi düşünülemez.
Bunda mutabık olduğumuzu zannediyorum ama Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanının -ki bana göre, sizden çok önce benim Başkanımdır- benim hakkımı,
benim hukukumu koruması ve gözetmesi gibi bir sorumluluğu vardır.
Ben, Sayın Başkandan, Sayın Meclis
Başkanından, bu konuda kamuoyunun karşısına çıkıp en azından -özürden
vazgeçtim- yaşanan olaylardan dolayı üzüntü duyduğunu beyan etmesini -bugün 13
Mart- hâlen bekliyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi, kamuoyuna çıkarak böyle
bir üzüntü beyanında bulunmalıdır.
Aynı şekilde iktidar partisinin,
birinci ya da ikinci derece sorumlularının, aynı şekilde, Cumhuriyet Halk
Partisinden, Milliyetçi Hareket Partisinden, BDP’den,
esasen Türk milletinden, çıkıp yaşanan olaylarla ilgili özür dilemeleri de gerekir.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Yavuz
hırsız meselesi!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, konu eğitim. Ben bir Meclis araştırma önergesi verdim. Keyif için
vermedim, çocuklarımızın geleceği için verdim. Ben, bu Parlamentoya elinden
tebeşiri bırakıp gelen ender milletvekillerindenim. Yani hayatımın büyük bir
bölümü öğretmenlikle, eğitim yöneticiliğiyle geçti. Şimdi, bir yeri yönetirken
istikrarlı olmazsanız, yönetimde istikrarı sağlayamazsanız orada kaos oluşmasına yol açarsınız ve çok doğal olarak kaostan
kargaşa doğar ve kargaşa mutlaka ve mutlaka şiddete dönüşür. Pazar gün yaşanan
budur ve o, orada bana, milletvekili arkadaşıma karşı şiddet uygulayan,
heyecana, cereyana, gaza, talimata gelip şiddet uygulayanlarla bir zorum yok
ama o arkadaşlarımıza o ortamı sağlayan Komisyon Başkanıyla zorum var.
Kendisinin iletişim konusunda uzman olduğunu biliyoruz ama o uzmanlığı beni
ilgilendirmez, kötü bir yönetici olduğu kesindir. İsterse gelsin sataşmadan
dolayı söz alsın. Şimdi, bu olaylara sebep olan, Başbakandan telefonla talimat
alan Komisyon Başkanıdır. Olaylara müdahale etmeyerek, seyrederek, Parlamentoda
bu kadar gerginlik varken Antalya’larda gezerek göz
yuman Meclis Başkanı da bir o kadar sorumludur.
Sayın milletvekilleri, bir hadiseye AKP
Genel Merkezinden farklı bakılır, CHP Genel Merkezinden farklı, MHP Genel
Merkezinden farklı, BDP Genel Merkezinden farklı. Bu Parlamento onun için var.
AKP Genel Merkezinde baktığınız gözle bakamazsınız, oranın mutfağında kanun
hazırlayıp sayısal çoğunluğunuzla eğitim gibi en temel meseleyi burada
oldubittiye getirip geçiremezsiniz. Bu Parlamento onun için var. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Geçiririz,
geçiririz!
ENGİN ALTAY (Devamla) – Şimdi, öyle
olmasaydı Parlamentoya hiç gerek yoktu. En çok oy alan partinin genel merkezi
Hükûmetin de merkezi olurdu, Parlamentonun merkezi olurdu. Ne gerek var burada
bu kadar personele? Bu bakımdan, bu konularda “Uzlaşma, uzlaşma… Bir tek somut
öneri yok.” deyip durmayın, arkadaşlarımızın çok somut önerileri var ve
söyledik.
Şimdi, Sayın Başbakan “Sekiz yıllık
kesintisiz eğitimin ülkeye verdiği hasarı düzelteceğiz.” dedi. Bir şey daha
söyledi, “4+4+4 ile 28 Şubatın izlerini kazıyacağız.” dedi. İyi, güzel. Peki,
siz sekiz dokuz yıldır neredeydiniz? Yani bu sekiz yıllık kesintisiz eğitim bu
ülkeye bu kadar zarar verdiyse, siz orada kabak çekirdeği mi yiyordunuz?
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Her şeyin
bir vakti var.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Aceleye
getirmedik işi. Aceleye getirseydik zaten…
ENGİN ALTAY (Devamla) – Şimdi, 28 Şubat
sendromu Sayın Başbakanda sendromun ötesine geçti, bir
saplantıya dönüştü, bir fobiye dönüştü.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Rövanş…
ENGİN ALTAY (Devamla) – Şimdi, Sayın Başbakanın sağlık sorunları
yaşadığını biliyorum. Müteaddit defalar söyledim, Allah şifa versin. Allah bir
an önce tümüyle sağlığına kavuştursun. Ama sağlık sorunları, işinin yapımıyla
ilgili, ülkede gerginliğe yol açıyorsa, Parlamentoda gerginliğe yol açıyorsa,
bu olmaz. O zaman rapor alması lazım.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Saygılı ol!
Saygılı ol!
ENGİN ALTAY (Devamla) – Sayın
Başbakanın görevi memleketin huzurunu tesistir. Sayın Başbakanın görevi
memlekette gerginlik fitilinin ateşini yakmak değildir.
Şimdi, arkadaşlar, şunu bilin: Bu sekiz
yıllık kesintisiz temel eğitimin 28 Şubat muhtırasıyla ilgisi yoktur. Bir
konuyu ehliyetsiz, hadsiz ve haksız bir insanın ya da bir organın istemesi o
konunun zinhar yanlış olduğu ve mutlaka karşı çıkılması gerektiği anlamına da
gelmez. Nitekim, 1996 şûrasında zapturapt altında alınmış
kararlar var. Gözünüzü seveyim, bunu siz de biliyorsunuz. Velev ki 73’te… Daha
geri gidin, 1946’dan beri bu mesele var ve siz şimdi bunu âdeta bir sendrom ve saplantıya çevirdiniz. Şimdi,
bu normal. Bu normal, şunun için normal: “Recep Tayyip Erdoğan” yaz
Google’a, önüne “tevhidi tedrisat” yaz, bak ne çıkıyor? “Recep Tayyip Erdoğan”
yaz Google’a, ara verme, “harf devrimi” yaz, “harf inkılabı” yaz, bas enter’a, ne çıkıyor?
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Ne çıkıyor?
Ne çıkıyor?
ENGİN ALTAY (Devamla) – Bu konuda
Başbakanın düşüncesini biz biliyoruz. Nitekim, bir
anket yaptırdınız.
MEHMET METİNER (Adıyaman) - Düşünce özgürlüğüne saygınız yok mu? Ne
çıkıyor?
ENGİN ALTAY (Devamla) – Aç, bak sen! Ne
soruyorsun bana?
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Ne çıkıyor?
Söyleyin o zaman.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Konuşma!
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Söyle o
zaman! Söyleyeceksin!
ENGİN ALTAY (Devamla) – Söylerim,
biliyorum ben.
Sayın Başkan, zamanımı çalıyorlar.
BAŞKAN- Lütfen, siz Genel Kurula hitap
ediniz, karşılıklı konuşmayınız.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Bir anket
yaptırdınız. Şimdi… Şimdi…
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Ne çıkıyor?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ne laf
atıyorsun oradan.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – O faşizanlık…
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Otur yerine!
Sus! Ne laf atıyorsun!
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Ruh
sağlığınız bozuk sizin. (x)
ENGİN ALTAY (Devamla) – Bak, sana bir
laf söylerim şimdi. Asabımı bozma!
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Lütfen
saygılı ol!
ENGİN ALTAY (Devamla) – Otur!
Terbiyesizlik yapma! Terbiyesiz adam! Eşek herif! (xx)
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Saygılı ol!
(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 14/3/2012 tarihli 78’inci Birleşim Tutanak Dergisi’nin
285’inci sayfasında yer almaktadır.
(xx) Bu ifadeye ilişkin düzeltme 14/3/2012 tarihli 78’inci Birleşim Tutanak Dergisi’nin
284’üncü sayfasında yer almaktadır.
BAŞKAN – Sayın Altay, lütfen devam
ediniz. Genel Kurula…
ENGİN ALTAY (Devamla) – Şimdi, bir
anket yaptırdınız, halkımıza sordunuz. Halkımız size dedi ki: Gençliğe Hitabı
elleme.” Halkımız size dedi ki: “Andımızı kaldırma.” Halkımız size dedi ki: “19
Mayısıma dokunma.” Dindar nesli de sordunuz. Ne dedi halkımız? “Kim istemez?”
dedi. “Kim istemez?” dedi. Kim istemez, evet ama Türkiye kindar nesil istemez.
Onu bilin. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Ve bu halkın
yüzde 85’i kesintisiz eğitimden memnun. Hepinizin
odasında vardır. Dünya Bankası raporu var. Baktınız mı? 30 Haziranda
yayınlandı. Hükûmetin kontrolünden geçti, çek edildi ve Ocak 2012’de Türkçe
olarak yayınlandı. Yahu 40’ıncı sayfasını açın, bir bakın. Dünya Bankası,
Türkiye’de temel eğitimde kalite ve eşitliğin geliştirilmesi ile ilgili yaptığı
çalışmada sekiz yıllık temel eğitimi dünyaya referans gösteriyor kardeşim,
dünyaya örnek model gösteriyor, siz hâlâ bir 28 Şubat telaşıyla ve başka
sebeplerle, bizce malum başka sebeplerle taktınız sekiz yıllık kesintisiz
eğitime.
Ben size soruyorum. Siz, ona bakın.
Baktım süre bitmiş. Şimdi, bu sorularımı soramıyorum, sürem az. Sürem az. Ama
bir şeyi söyleyeyim. 32.700 tane, sekiz yıllık kesintisiz ilköğretime göre
planlanmış, yapılmış okulumuz var. Ne yapacak…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Altay,
ek süreniz de bitti.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Sayın
Başkan “terbiyesiz” lafını geri alsın lütfen.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Otur yerine be!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ne geri alacak!
ENGİN ALTAY (Devamla) – Ne geri
alacağım!
BAŞKAN – Sayın Altay, lütfen yerinize
geçiniz.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – “Terbiyesiz”
lafını geri almıyorsa kendisine iade ediyorum.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Sayın Başkan,
Başbakan bugün yanlış bir şey daha söyledi. “Taşımalı sistemi biz kurduk.”
dedi. Ben 1999-2000 arasında… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın
Başkan, ikinci kez süre veriyorsunuz.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Yahu kardeşim,
bir dakikadan niye rahatsız oluyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın Altay, sözü geri alınız
lütfen.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Taşımalı sistem
Başbakan Başbakan olmadan önce vardı.
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Bağırma
bize! Milletvekillerine bağırma hakkın yok!
ENGİN ALTAY (Devamla) – Kim bağırıyor
ya?
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) – Sen
bağırıyorsun oradan!
ENGİN ALTAY (Devamla) – Konuşma ya!
BAŞKAN – Sayın Altay…
ENGİN ALTAY (Devamla) – Sayın
milletvekilleri, “Taşımalı sistemi biz kurduk.” dedi Başbakan… (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Altay, sözü geri almanız
için açmıştım mikrofonu.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Ya Başbakana
yanlış bilgi veriyorlar ya Başbakan eğitimle ilgili hiçbir şey bilmiyor.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Bir
söz daha verin, bir tane daha bizden olsun!
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Seni
okutacak kadar bilgisi var Başbakanın!
ENGİN ALTAY (Devamla) – Taşımalı sistem
siz iktidar olduğunuzda vardı ve 585 bin öğrenci bu ülkede taşınıyordu. Ayıp
ya!
BAŞKAN – Sayın Altay…
ENGİN ALTAY (Devamla) – Nereden bunu
siz “Kurduk.” diyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın Altay, “terbiyesiz”
sözünü geri almanız talep ediliyor. Lütfen…
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın
Başkan, bir dakika daha bizden verin!
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
“Terbiyesiz” lafını size iade ediyorum!
ENGİN ALTAY (Devamla) – 2 misli ben
sana iade ediyorum.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Aynen!
Aynen!
ENGİN ALTAY (Devamla) – Sen dik
âlâsısın!
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Aynen!
ENGİN ALTAY (Devamla) – Dik âlâsısın
sen! Terbiyesiz adam!
BAŞKAN – Lütfen yerinize geçiniz.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Terbiyesiz adam!
BAŞKAN – Sayın Altay, lütfen yerinize
geçiniz.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Bu Meclis
sizin faşizminize boyun eğmeyecek! (CHP sıralarından “Otur yerine!” sesleri)
ENGİN ALTAY (Sinop) – Hayret bir şey!
Ulan, bir dakika susmadın orada be! Bir dakika susmadın be!
BAŞKAN – Sayın Altay, lütfen yerinize
geçiniz.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Sizin bu
faşizminize boyun eğmeyeceğiz!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
ENGİN ALTAY (Sinop) – Otur! Otur!
Haddini bil! Gel burada konuş!
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Kabadayı
mısınız!
ENGİN ALTAY (Sinop) – Gel burada konuş!
Aç tutanakları bak! (AK PARTİ ve CHP sıralarından ayağa kalkmalar, gürültüler)
BAŞKAN – Yerlerinize geçiniz lütfen.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Burası
babanızın çiftliği değil, burası çiftlik değil, CHP’nin çiftliği değil!
ENGİN ALTAY (Sinop) – Hayret bir şey
ya!
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Adana) – Kaypak adamsın! Başbakana “çapsız” diyen sensin! (AK PARTİ
ve CHP sıralarından ayağa kalkmalar, gürültüler)
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Düzgün
konuş, “kaypak adam” ne demek!
BAŞKAN – On dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.21
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 18.31
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatih ŞAHİN (Ankara)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 77’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin aleyhinde…
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın
Başkanım…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın…
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Hatip
konuşurken biraz önce, özellikle Sayın Başbakanımızla alakalı, Grup
Başkanımızla alakalı “rapor alması gerektiği” yolunda ifadeler kullandı.
BAŞKAN – Duyamadım, ne dediniz?
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Başbakanımızla
alakalı “rapor alması gerektiği” gibi çok çirkin ifadeler kullandı, söz
istiyorum.
BAŞKAN – Öyle mi?
Buyurunuz Sayın Aydın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Sinop Milletvekili Engin Altay’ın
Başbakana sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Tabii, değerli arkadaşlar, pazar
gününden sonra sinirler bir hayli gerilmiş, öyle anlaşılıyor ama bu gerilimin,
bu gerginliğin sebebinin kim olduğunu da bütün kamuoyu çok iyi biliyor.
Bakın değerli arkadaşlar, az önceki
konuşmacıyı burada biz milletvekilleri, dışarıda tüm Türk milleti izledi. Bir
Başbakan hakkında ruh sağlığıyla ilgili laflar attıktan sonra bir rapor alması
gerektiğini…
ENGİN ALTAY (Sinop) – Yahu, ruh sağlığı
değil kardeşim, lafı doğru anla!
AHMET AYDIN (Devamla) – İkincisi, bir
milletvekilimiz hakkında…
ENGİN ALTAY (Sinop) - Lafı doğru anla,
ruh sağlığından bahsetmedim.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Dinle,
dinle! Hatip konuşurken dinle! İyi niyetli değilsin, dinle!
BAŞKAN – Sayın Altay, lütfen oturunuz.
AHMET AYDIN (Devamla) – Azıcık da sus,
dinlemeyi bilin ya! Dinlemeyi bilin, dinlemeyi bilin biraz.
Sayın Başbakan hakkında “rapor alması
gerektiği eğer rahatsızsa, hastaysa” gibi ifadeleri, bir milletvekili
arkadaşımız hakkında ağza alamayacağımız türden ifadeleri -hiç
yakıştıramadığımız, hiç şık olmayan- aynısıyla kendisine iade ediyorum,
öncelikle bunu ifade etmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, ifade ettiniz,
“Bizim anladığımız dil İç Tüzük dili.” diyorsunuz. İç Tüzük’ü
açın, bakın, bakmıyorsanız biz açıp size okuyalım. İç Tüzük’ün
neresinde “Kürsü işgali vardır.” diyor?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ne zaman işgal
ettik?
AHMET AYDIN (Devamla) – İç Tüzük’ün neresinde “Komisyon başkanlık divanına birtakım
cisimler fırlatılır.” diyor? İç Tüzük’ün neresinde
“Komisyon, Genel Kurul çalıştırılamaz hâle getirilebilir.” gibi bir hak
bahşediliyor size? İç Tüzük’ün neresinde bunlar var?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – O
sizsiniz, siz işgal ettiniz! Kürsüyü işgal eden sensin!
AHMET AYDIN (Devamla) – Eğer siz ana
muhalefet olarak “Bu Meclisi çalıştıramayız.” diyorsanız, kusura bakmayın, biz
iktidar partisi olarak bu Meclisi çalıştıracağız, sonuna kadar da bu halkın
taleplerine, beklentilerine cevap vereceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Eğer yine siz “Bu komisyonu biz
gücümüzle, yaptığımız her şeyi kendimize meşru sayarak çalıştıramaz hâle
getiririz.” diyorsanız, kusura bakmayın,
bunda da yanıldınız, yanılmaya da devam edersiniz. Çünkü komisyon da gündemine hakimdir, komisyon gündemini doğru bir şekilde, hukuki bir
şekilde işlemiştir.
Konu, ilgili teklif önümüzdeki günlerde
de inşallah Genel Kurulun huzuruna gelecek ve bütün bir milletin beklediği bu
teklifi de hep beraber inşallah yasalaştıracağız diyorum, sizlere teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aydın.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan,
belli ki sözlerim grupça yanlış anlaşılmış ya da kasıtlı olarak başka bir şekle
çekilmiş, öyle anlıyorum. 69’a göre söz talep ediyorum.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Altay.
Lütfen sataşmalara mahal vermeyiniz.
(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Biz de söz
hakkı talep ediyoruz Sayın Başkan.
6.- Sinop
Milletvekili Engin Altay’ın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; samimiyetle ve peşinen söyleyeyim ki benim buradaki
konuşmamda Sayın Başbakanın ruh sağlığını kasteden bir cümle de yok, kafamdan
da, aklımdan da, kastımda da böyle bir şey asla geçmedi.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Ne söyledin o
zaman?
ENGİN ALTAY (Devamla) – Kastım şuydu
arkadaşlar: Hepimizce malum, Başbakan bir ameliyat geçirdi, yeni düzeldi,
sağlık sorunları var. “Gergin görüyorum Başbakanı” dedim. Bugünkü konuşması da
çok gergindi. Bunu ruh hâliyle ilgili söylemiyorum, yaşadığı, geçirdiği
ameliyatla ilgili sağlık sorunundan dolayı dedim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Kendi Genel
Başkanına bak!
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Ne alakası
var?
ENGİN ALTAY (Devamla) – Bir dakika
kardeşim. Başbakan herkesin, milletin Başbakanı, hep sizin şey değil.
Bunu kastettim…
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Grupta
kendi Genel Başkanınız söyledi bunu.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Kastım,
kesinlikle Başbakanın ruh sağlığıyla ilgili değildi, fiziki, biyolojik
sağlığıyla ilgiliydi. Bunu böyle çevirmeyin, ayıp edersiniz.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Genel Başkanınız
ayıp etti!
ENGİN ALTAY (Devamla) – İki: Sayın Grup
Başkan Vekili “İç Tüzük’ün neresinde şu var,
neresinde bu var?” diyor. İç Tüzük’ün neresinde
üyelerin önergeleri bile işleme alınmadan -bırak diğer milletvekillerini-
milletvekillerine söz hakkı tanınmadan karambole getirip madde oylamak var?
Futbolda bile oyuncu yere düşünce hakem oyunu durdurmazsa bütün tribün hakemi
ıslıklıyor. İç Tüzük’ün neresinde yerde milletvekili
yatarken kanun oylamak var?
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Yatma yerde,
yatma!
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Altay.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Altay az
önceki konuşmasında çok ağır bir ifade kullandı bir milletvekili arkadaşımızla
alakalı olarak. O ifadeyi geri almasını istiyorum.
BAŞKAN – Ne söyledi?
AHMET AYDIN (Adıyaman) – “Terbiyesiz”
dedi.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) – 3 kere
söyledi!
BAŞKAN – Hangi konuşmasında? Şimdiki
konuşmasından mı bahsediyorsunuz?
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Hayır, az
önceki konuşmasında.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Ama
cevap verdiniz ona.
BAŞKAN – Ben görmedim onu.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Sataşmadan
dolayı söz veriyorsanız bize de vereceksiniz.
BAŞKAN – Ne diyorsunuz Sayın Metiner,
anlayamadım.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Az önce
konuşan o arkadaşımız…
BAŞKAN – Parmağınızı lütfen öyle
yapmayınız kürsüye karşı, Divana karşı.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
“Terbiyesiz” dediğinde niye uyarmadınız Sayın Başkan?
BAŞKAN – Uyardım efendim geri alması
için.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Siz Meclis
Başkanısınız, hepimizin Başkanısınız.
BAŞKAN – Sizin de Başkanınızım,
herkesin Başkanıyım burada. Lütfen, çok rica ederim, saygıyı da gerekli
görüyorum buraya.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
“Terbiyesiz” dediğinde niye itiraz etmediniz?
BAŞKAN – Ettim efendim, geri almasını
söyledim.
MEHMET METİNER (Adıyaman) - Ben size
“terbiyesiz” desem kabul eder misiniz?
BAŞKAN – Sayın Metiner, ne sözü
istiyorsunuz, onu dile getiriniz.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
“Terbiyesiz” dediği için kendisine iade etmek istiyorum.
BAŞKAN – Hangi konuda?
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Şahsıma
hakaret yok mu burada?
BAŞKAN – Geçen oturumda söylediniz,
karşılıklı cevabınızı söylediniz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Geri almadı,
sözünü geri almadı.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Siz Meclis
Başkanısınız, Meclis kürsüsünden bir milletvekiline “terbiyesiz” denilmesine
nasıl izin verirsiniz?
BAŞKAN – Geri almasını söyledim. (AK
PARTİ sıralarından “Almadı” sesleri)
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Alsın o
zaman!
BAŞKAN – Aldı o da, şeyini söyledi,
karşılıklı…
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın
Başkan, 69’a göre söz istiyor.
BAŞKAN – Peki, buyurun, siz de
cevabınızı verin “terbiyesiz”e karşılık ama yeni
sataşmalara lütfen mahal vermeyiniz Sayın Metiner.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
7.-
Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’in, Sinop Milletvekili Engin Altay’ın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biz terbiyesize bile “terbiyesiz” demeyecek
kadar terbiyeli insanlarız ama kem söz sahibine aittir diyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) – Belli terbiyen,
benden çok konuştun orada!
MEHMET METİNER (Devamla) – Hem, yavuz
hırsız misali, her türlü hakareti yapacaksınız, inançlarımıza, değerlerimize
yapacaksınız hem de size cevap verdiğimizde yeri göğü inleteceksiniz. (CHP
sıralarından gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yuh!
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) –
Terbiyesiz herif!
MEHMET METİNER (Devamla) - Bu
kesintili, bu kesintisiz zulmünüz sona erecek, bu mezalim rejimi değişecek
inşallah. (CHP sıralarından gürültüler)
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Ayrımcısın sen,
ayrımcı!
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın
Metiner.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Metiner,
ayrımcısın sen! Ayrımcısın sen! Irkçısın sen!
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- Sinop
Milletvekili Engin Altay ve arkadaşları tarafından Türk eğitim sisteminin
içinde bulunduğu sorunların araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 13/3/2012 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin aleyhinde Ardahan Milletvekili Orhan Atalay. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Başka bildiğin
yok! Başka bir şey bildiğin yok, ancak inanca saldırırsın! Ayrımcısın sen,
ayrımcı, ayrımcı! Sakalından utanmıyorsun sen!
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Bitecek,
CHP rejimi bitecek!
VELİ AĞBABA (Malatya) – Terbiyeli sen
ol! Sen terbiyeli ol!
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Anayasanız
da bitecek, yasalarınız da bitecek.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Terbiyesiz
herif! Sen terbiyeli ol! Utanmıyorsun da! İftiracısın sen!
BAŞKAN – Sayın Metiner, lütfen, kürsüye
bir konuşmacı arkadaşımız gelmiştir.
VELİ AĞBABA (Malatya) – İftiracısın
sen! İftiracısın sen! Utanmıyorsun da!
BAŞKAN – Sayın Ağbaba,
lütfen yerinize oturunuz.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Utanmaz!
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Utanmaz
sensin, sen!
BAŞKAN – Sayın Atalay, buyurunuz
efendim.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın
Başkan, “Utanmaz!” diyorlar milletvekiline.
ORHAN ATALAY (Ardahan) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Utanmıyorsun da
sen! İnançmış… Ne inancın var senin!
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Utanacak
yüzün yok senin!
VELİ AĞBABA (Malatya) – Hangi inancın
var senin!
BAŞKAN – Sayın Ağbaba,
lütfen sakin olunuz.
Buyurunuz Sayın Atalay.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Yeter be!
Yeter!
ORHAN ATALAY (Devamla) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İstiklal Marşı’mızın 91’inci kabul yıl dönümünü tebrik
ediyor, İstiklal Marşı’mızın özüne ve ruhuna, özellikle de rahmetli Mehmet Akif
Ersoy’un ideallerine uygun olarak -kendisinin de bir milletvekili olması
hasebiyle- bir yasama yılı geçireceğimizi umarak yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum. Bu vesileyle, hayatını kaybeden işçilerimize de Allah’tan rahmet
diliyorum.
Değerli arkadaşlar, öncelikle kendi
nefsime söylüyorum bu sözü: Seçilmiş olmanın bize her şeyden önce söz ve
davranışlarımızın da seçkin olma zorunluluğunu yüklediğini hatırlatmak
istiyorum.
Bu vesileyle Abraham Lincoln’un, çocuğunun öğretmenine yazmış olduğu mektuptan
bir iki satırı da hatırlatmak istiyorum. Diyor ki Abraham… “Oğluma şunları şunları öğret” derken öğretmesini istediği birtakım ilkeler
arasında şunları da sayıyor: “Her düşmana karşı bir dost olduğunu da öğret
fakat eğer öğretebilirsen kazanılan 1 doların bulunan 5 dolardan daha değerli
olduğunu da. Okulda hata yapmanın hile yapmaktan çok daha onurlu olduğunu da
öğret. Ona kendi fikirlerine inanmasını öğret, herkes ona yanlış olduğunu
söylese bile. Nazik insanlara karşı nazik, sert insanlara karşı da sert
olmasını da öğret. Ona kuvvetini ve beynini yüksek fiyata satmasını ama hiçbir
zaman kalbine ve ruhuna fiyat etiketi koymamasını da öğret.” diyor.
Değerli arkadaşlar, AK PARTİ olarak biz
3’üncü dönemimizde bulunurken, eğitim öğretime ne kadar büyük bir değer
verdiğimizi, ona yatırmış olduğumuz yatırımlarda, biraz sonra sizlere arz
edeceğim rakamlarda görmek mümkündür. Bu rakamları arz etmeden önce, eğitim ve
öğretimin niteliğinden neler anladığımızı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bize göre, eğitimin temelindeki yegâne
varlık insandır. İnsan ruhsal, zihinsel ve bedensel olmak üzere üç boyutlu bir
varlıktır. Öyleyse, bir eğitim ve öğretimin bu üç boyutu birden beslemesi,
bunların yeteneklerini ve kabiliyetlerini birlikte geliştirmesini kendisine
hedef olarak seçmesi olmazsa olmazdır. Şüphesiz ki eğitim öğretim, çocuğun
ruhsal boyutuyla ilgili, çocuğa temiz bir kalp, arı, duru bir vicdan, adalet ve
merhamet duygusu, hak ve hakikat uğruna yürekli ve cesaretli bir tavır ve
duruşu öğretmelidir. Zihinsel olarak eğitim ve öğretime yüklenmesi gereken
işlev, doğru düşünme, eleştirel akıl yürütme, taklitten sakınma, tahlil ve
terkip kabiliyeti kazandırma, açık bir bilinç, doğrunun orada da olabileceğine
dair eleştirel bir akıl kazandırması gerekir. Dolayısıyla insan eğer eğitim ve
öğretim sürecinden mezun olmuş ise doğrunun buradaki doğru olmayabileceğini,
doğrunun orada da olabileceğini, bu ihtimali sürekli göz önünde
bulundurmalıdır. Bedensel olarak da eğitim, çocuğun bedenî kabiliyetlerini de
geliştirebilecek, ona birtakım bedensel yetenekler kazandırabilecek bir kıvamda
olmalıdır. Yunanlıların dediği gibi “Sağlam kafa sağlam bedende bulunur.”
Çok değerli arkadaşlar, çağımızdaki
eğitim öğretim paradigmalarına baktığımız zaman mevcut
eğitimin iki temel boyut taşıdığını görürüz. Bir, modern dönemdeki mesleki
farklılaşma; ondan dolayı mesleki okullar çağımızda son derece büyük bir değer
yüklenmiş, onlara toplumun ihtiyacından dolayı büyük kıymetler yüklenmiştir.
İkinci boyut ise birey-devlet ilişkisini tanzim eden boyutudur. Esas olan da,
tartışmamız gereken de belki bu boyuttur. Bu da kendi arasında iki şıkka
ayrılır. Birisi, insanı ve toplumu beşerî bir kaynak olarak algılayan bir paradigma. Bu özellikle totaliter rejimlerin insanı, bireyi,
toplumu değiştirme, dönüştürme, devletin temel esaslarıyla bütünleştirme, onu
homojen bir hâle getirme ve benzeri işlevler yükleyen bir anlayıştır. Bu
özellikle çağdaş dünya açısından bakıldığında, bugün itibarıyla geride kalmış,
bir gericiliğe tekabül eden arkaik bir düşünce olarak tarihe kaldı. Bugün, asıl
insanoğlunun ihtiyaç duyduğu eğitim sistemi özgürleştirici bir sistem
olmalıdır. Eğer eğitim sistemi insanı özgürleştirmiyorsa,
insanı birtakım teamüllerden, inançlardan, kliklerden oluşan toplumsal yapının
dışına taşımıyorsa, insanı Şeriati’nin ifade ettiği
gibi bir mağaradan, bir zindandan kurtaramıyorsa, gerçekten aklını, fikrini,
düşüncesini, kalbini birtakım bağlardan azade hâle getirmiyorsa bu eğitim, esas
itibarıyla köleleştirici bir eğitim, uydulaştırıcı bir eğitim, sürüye bir fert kazandıran bir
eğitim sistemidir. Bunun, bugün, insanlık tarafından makbul bir şey
olmadığını sizler de takdir edersiniz. Dolayısıyla özgürleştirici eğitim
sistemini eğer esas alacak olursak bilgi çoğulcu bir nitelik taşıyordur çünkü
bilginin tekil olduğunu, monist bir bilgi sistemi olduğunu iddia edenler, daha
ziyade biraz önce bahsettiğim totaliter rejimlerin algısıdır. Demokratik bilgi
sistemine göre bilgi birden fazla olabilir, bilgi çoğulcu olabilir. Böyle
olunca da mütevazılık özellikle çağımız bilim paradigmasının
bir karakteri hâline gelmiştir.
Değerli arkadaşlar, biz AK PARTİ’liler olarak 2002’de iktidara geldiğimiz zaman birkaç
rakam arz ederek eğitime nasıl baktığımızı, eğitimin niteliğini artıran
niceliksel altyapıyı nasıl kuvvetlendirdiğimizi, tahkim ettiğimizi sizlere arz
etmek istiyorum:
Bakın, 2002 yılında 7,4 milyar lira
ayrılırken eğitime, yüzde 7,60, 2012 yılında 39 milyar TL ayrılmıştır, yüzde
11,16.
Okullaşma oranına baktığımız zaman,
değerli arkadaşlar, 2002-2003 eğitim öğretim yılında toplamda yüzde 91 iken
ilköğretimde, 2010 ve 2011 eğitim öğretim yılında bu oran yüzde 98’e çıkmıştır.
Ortaöğretimde biz iktidara geldiğimizde
yüzde 50 iken okullaşma oranımız, geçtiğimiz eğitim öğretim yılında bu oranı
yüzde 69’a çıkarttık.
Derslik başına düşen öğrenci sayısı
itibarıyla baktığımızda ise 2002-2003 yılında ilköğretimde 36 ama 2010 ve 2011
eğitim öğretim yılında bu sayıyı 31’e çekebilmeyi başarmışızdır.
Öğretmen ve öğretim elemanı sayısı
açısından baktığımızda da 2002 ve 2003 eğitim öğretim yılında Türkiye’de 575
bin öğretmen var iken 2010-2011’de bu sayı 744 bine çıkmış ve artış oranı yüzde
34.
Keza, biz iktidara geldiğimizde
üniversitelerimizde 76.495 öğretim elemanı mevcut iken bugün bu sayı 111.495’e
çıkmış, artış oranımız yüzde 46.
Toplam üniversite sayısı açısından
baktığımızda, değerli arkadaşlar, 2002’de bu sayı, devlet üniversiteleri
itibarıyla 53 ama bugün 103’e çıkmıştır.
Engellilerin rehabilitasyonu
açısından baktığımızda, 2002 yılında 0,2 milyon TL tahsisat ayrılmışken 2011
yılında bu rakam 3,2 milyara çıkmıştır.
Son olarak şunu da aktarmak istiyorum:
2002 yılında 4.100 bilgisayar dağıtılmış iken -bunun oranı yüzde 0,4’tür- 2011
yılında 844 bin bilgisayar dağıtmışız okullarımıza, artış oranı yüzde 205,
İnternet erişimi yüzde 97’ye çıkmıştır.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bu rakamları
alt alta sıralayın, isterseniz yan yana sıralayın, aradaki fark, bu altyapıya
yatırmış olduğumuz yatırım, ortaya koymuş olduğumuz fark, AK PARTİ’nin eğitim ve öğretime…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen, sözünüzü bağlayınız.
ORHAN ATALAY (Devamla) – …vermiş olduğu
değeri göstermektedir.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Atalay.
Önerinin lehinde…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Biraz önce, Sayın Mehmet Metiner, kürsüye çıkarak yaptığı konuşmada “Değer ve
inançlarımıza saygı göstermiyorsunuz.” anlamında bir cümle söyleyerek
Cumhuriyet Halk Partisini hedef alan bir sataşmada bulunmuştur. Grubumuz adına
söz istiyorum efendim.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
8.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Adıyaman Milletvekili Mehmet
Metiner’in partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Engin Altay, bu kürsüye çıkarak
yaptığı bir konuşmada, Sayın Başbakanın bazı açıklamalarıyla ilgili bir
değerlendirmede bulundu. Sayın Ahmet Aydın, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekili, Sayın Altay’ın söylemediği bir şeyi söylemiş gibi varsayarak
kürsüye çıkıp sanki Altay çok ağır bir şey söylemiş gibi bir açıklamada
bulundu, ağır cümleler söyledi. Gerçekte sataşılan bir şey yoktu, Sayın Altay’ı
ben dikkatle dinledim ama Sayın Aydın’ı dinleyince “Acaba, Altay’ın
konuşmasında kaçırdığım bir şey mi var?” dedim. Onu geçtim, sonra Sayın Mehmet
Metiner, sataşma nedeniyle söz istedi. Gerçekte oturum kapanmıştı, bir önceki
oturumdaki sataşma nedeniyle bir sonraki oturumda söz istenmesi mümkün değil.
“Sayın Metiner neden söz istedi?” diye bir eleştiride bulunacak değilim, söz
hakkına saygım var. Ama Adalet ve Kalkınma Partisinin 2 Grup Başkan Vekili
ayağa kalkarak, İç Tüzük’ün bu hükmünü bildikleri
hâlde, bir psikolojik baskı uyguladılar Sayın Başkana. Sayın grup başkan vekilleri,
siz İç Tüzük’e uyması gereken kişilersiniz. Sayın
Metiner’in kürsüye çıkarak söz hakkını kullanmış olmasından rahatsız değilim,
saygı duyuyorum ama siz hukuka aykırı hareket ediyorsunuz, doğru bulmuyorum.
Sayın Metiner’e de bir çift sözüm var.
Sayın Metiner, ya yazdığınız kitaplardaki gibi olun ya o kitapları yazmayın.
“İdeolojik Devletten Demokratik Devlete” diye bir kitabınız var; “özgürlük”,
“eşitlik”, “adalet”, “hak”, “demokrasi” gibi kavramları o kadar güzel
anlatıyorsunuz ki… Ama buraya geliyorsunuz, bu ön sıradan şu kürsüye çıkan
Sayın Metiner başka şeyler söylüyor.
Cumhuriyet Halk Partisi halkın
değerlerini ve inançlarını içine sindirmiş bir partidir. Sadece farkımız, bu
değerler, bu inançlar üzerinden siyaset yapmamamızdır. Bilgilerinize sunuyorum.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın
Hamzaçebi.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bahçekapılı.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın
Grup Başkan Vekili şahsımı ve diğer Grup Başkan Vekili Arkadaşımı hedef
göstererek hukuku bilmemekle suçladı bizi. İzin verirseniz, açıklama yapmak
istiyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan, söylediğim eğer İç Tüzük’e aykırıysa
söz verin efendim.
BAŞKAN – Bir hakarette bulunmadılar
efendim.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) –
Efendim, “hukuku bilmemek” benim için hakarettir, hakaret sayarım ben bunu.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Evet, ama öyle. Bakın, ama İç Tüzük’e göre…
BAŞKAN – İç Tüzük’e
uygun davrandığınızı mı beyan edeceksiniz?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Evet.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bahçekapılı.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
9.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın,
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sevgili arkadaşlar, iyi bir çalışma
haftası diliyorum hepimize.
Elbette ki bazı gerginlikler yaşıyoruz
bugün, her zaman olduğu gibi. Nedenleri üzerinde durmayacağım ama Sayın Akif
Hamzaçebi, CHP Grup Başkan Vekili mikrofona gelip beni ve diğer Grup Başkan
Vekili Arkadaşım Ahmet Aydın’ı hedef göstererek İç Tüzük’ü
bilmemekle suçladılar. Gerekçe olarak da Mehmet Metiner’i…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Bilmemek demedim.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) – Veya
aykırı davranmakla… Yani aynı anlama gelecek kelimeler kullandınız.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
İkisi arasında fark var.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) –
Mehmet Metiner’le ilgili İç Tüzük’e uygun olarak söz
verilmemesi gerekirken Sayın Başkan’ı baskı altında tuttuğumuzu ve bu nedenle
Sayın Başkan’ın da Mehmet Metiner’e İç Tüzük’e aykırı
bir şekilde söz verdiğini söyledi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Hayır ama bakın, asıl hareket noktam o değil Sayın Bahçekapılı, siz anlamamışsınız.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) – Hatırladığım kadarıyla bu Mecliste kulağa hoş
gelmeyen sözler sarf edildiğinde Meclis kapanır, Meclis açıldıktan sonra
taraflar aynı konuyla ilgili olarak ya sözlerini geri alırlar ya sözlerini
açıklayıcı konuşma yaparlar veya bu konuda, kapanmaya neden olacak sözlerle
ilgili olarak yeni oturum açıldığı zaman tartışmalar tekrar sürer. Bu, ilk defa
yapılan bir şey değil.
Ben kendi kulağımla da duydum, Sayın
Engin Altay buradan giderken Mehmet Metiner’e “Terbiyesiz” dedi ve Mehmet
Metiner de buna cevap verme gereğini hissetti. En doğal hakkı değil midir bu?
Yani bazı zamanlarda “İç Tüzük’ü katı olarak
uygulamayalım” diye bizi eleştiriyorsunuz ama bazı zamanlarda, örneğin şimdiki
bu konuda da “İç Tüzük’e niye uymadınız?” diye tekrar
aynı eleştirilerde bulunuyorsunuz ve konu bir milletvekili arkadaşın, bir
milletvekili arkadaşımıza “Terbiyesiz”
demesi.
Takdiri kamuoyuna bırakıyorum, teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bahçekapılı.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Sayın
Başkan, yerimden Sayın Hamzaçebi’ye kısa bir cevap vermek için…
BAŞKAN – Yerinizden söz veremem efendim bu şekilde.
Nedir konu? Bir sataşma yani bir şey değil, eleştiri sınırları içinde kaldı.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Mehmet
Metiner’i dinlemeye mi geldik? Hep seni mi dinleyeceğiz? Allah Allah, otur oturduğun yere!
BAŞKAN – Yani her eleştiriye söz verirsek bu Genel
Kurulda nasıl devam edeceğiz acaba sayın milletvekilleri? Eleştiri sınırları
içinde olan bir şey olarak niteliyorum.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- Sinop
Milletvekili Engin Altay ve arkadaşları tarafından Türk eğitim sisteminin
içinde bulunduğu sorunların araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 13/3/2012 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin
lehinde Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri. (MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Yeniçeri.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Değerli
milletvekilleri, ben buraya gelirken arkadaşlar “Sakin” dediler. Elbette sakin…
Benim sesim -Allah vermiş- biraz yüksek çıkıyor yoksa kimseye bağırma gibi bir
niyetim yok ama bu yapı gereği biraz yüksek sesle konuşuyorum.
Anlamadığımız bir şey var. Bu Mecliste
henüz şekilden, biçimden, usulden esasa geçemedik, kabuktan öze giremedik,
sataşmadan, atışmadan meseleleri tartışmaya başlayamadık. Komisyonda da
söyledim, büyük adamlar fikirlerden, orta boy adamlar olaylardan, küçük adamlar
da kişilerden bahseder. Bu kişileri biz şu veya bu biçimde hırpalayarak,
örseleyerek, tabir yerindeyse, puan almak ya da kamuya, millete kötü örnek
olarak siyasi avantaj sağlamak gibi bir tavrı benimsiyorsanız ve benimsiyorsak
yanlıştır, yapmayalım, bunun bir yararı yoktur. Bunun özellikle altını çizeyim.
Şimdi, değerli milletvekilleri, eşyalar
ve metalar fiziki olarak bir yerden bir başka yere taşınırken bir araçla
taşınabilirler. Hâlbuki insanlığın birikimleri, inançları, değerleri ve
ülküleri fiziki yöntemlerle çıkarılıp takılamaz, bir yerden de bir başka yere
fiziki yöntemlerle aktarılamazlar. Öyleyse onların aktarımını daha farklı bir
biçimde gerçekleştirmek gerekir ki bu da ancak eğitimle olur.
Eğitim, gerçekte manaları ve
deneyimleri aktarma ve ortaklaştırma sürecidir. Bu süreç paylaşılan tarafların
niteliklerini değiştirir, insanların yeteneklerini geliştirir ve onları faydalı
hâle getirir.
Sayın Başkan, sükûneti…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Yeniçeri,
devam ediniz.
Sayın milletvekilleri, lütfen biraz
daha sessiz olalım.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Bilindiği
gibi, insanın iyi ve tüketici olması yalnız başına yeterli değildir, aynı
zamanda insanın işe yarar ve üretici olması da gerekir. Eğitimin amacı, işe
yarar insan yetiştirmektir. Yararlı ve üretici insanlar, toplumların yaşama
kapasitesini iyileştirirler. Bütün dikkatleri madde üzerine çekmek materyalist
ve pragmatist, ruh üzerine çekmek ise spiritüalist ve
melankolik insanı üretir.
Eğitimde madde ile manayı, millî olanla
dinî olanı birlikte düşünmek gerekir. İnsanı tamamlayan her iki değer konusunda
da açık vermemek gerekir. Unutmamak gerekir ki hedefler daima açıkta kalan
yanlarından vurulur. Bir toplumun millî yanı ile dinî yanını birlikte ele
almak, onları bir konsept içerisinde değerlendirmek
doğru bir yöntemdir. Madde ile mana, dinî olanla millî olan arasında dengeyi
kuramamış, istikameti belli olmayan, yaşamla da ilişkisini kesmiş eğitim
sistemleri millet içinde millete yabancı nesillerin yetişmesinin önünü açar.
Millet sevgisinden nasibini almamış, tarihî müktesebatından habersiz, millî
kültür ve geleneklere yabancı müfredatlar âdeta gelecek nesilleri yabancıların
avı hâline getirir. Kişi kendisini bilmeden başkasını bilemez. İçinde yaşadığı
coğrafyayı tanımadan dünyayı tanıyamaz. Parçası olduğu toplumu kavrayamadan
insanlığı da kavrayamaz.
Avrupa Birliği için kendi müfredatını
altüst eden bir anlayışı bu noktada eleştirmek konumunda ve durumundayız.
“Avrupa Birliğine giriyoruz.” sloganı arkasına kendi müktesebatını, kimliğini,
değerler sistemini yok saymayı gerekçe yapmak bu ülkeye yapılabilecek en büyük
kötülüktür. Konu buraya gelmişken sanal AB’ye giricilere de bir söz söylemeden
geçemeyeceğim. Nereye girmek istiyorsanız girin kardeşim. Girin de kendiniz
olarak girin, kendinizi inkâr ederek değil, kendinizi maymuna ya da bukalemuna
çevirerek bu işi yapmayın. “Doğulusunuz.” “Yok yok,
biz aslında Batılıyız.” diyerek bunu yapmayınız. “Asyalısınız.” “Yok yok, biz gerçekte Avrupalıyız.” diyerek gülünç duruma
düşmeyiniz. “Müslümanız ama zinayı da Avrupalının istediği gibi düzenleriz.”
anlamına gelen yaklaşımlar içinde olmayınız.
Değerli milletvekilleri, şimdi AK PARTİ’li arkadaşlarımın bu anlatacaklarımı çok iyi not
almalarını istiyorum. AK PARTİ İktidarı döneminde ders kitaplarında insan
hakları projesi kapsamında birtakım mihrakların talimatlarına ve keyfine göre dinî
ve millî konuların nasıl ayıklandığından kısaca söz etmek istiyorum.
Söyleyeceklerim Tarih Vakfının kendi İnternet sitesinde olduğu gibi mevcut.
Burada dikkati çeken bir husus var. Zamanın Talim Terbiye Kurulu Başkanlığında,
16 Haziran 2003 tarihinde Ankara Başkent Öğretmenevinde yapılan 3 numaralı
program geliştirme toplantısından söz edeceğim. Bu programda, sosyal bilgiler
programının görüşüldüğü bu toplantı tutanağına göre, Başkanın programların
felsefi altyapısı ve temel değerlerini oluşturacak görüş ve önerilerin
beklendiğinin belirtilmesi üzerine, toplantıya katılan profesörlerden birisi
-onun ismini anmak istemiyorum- “Tarihimizde verilen üç model artık geride
kalmıştır.” demiştir.
1) İslam tarihi (Hazreti Muhammed ve
halifeler)
2) Osmanlı’nın yükseliş tarihi (Fatih
Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman)
3) Cumhuriyet; Kemalizm’in model
olamayacağını” söyler.
Bu Profesör, TÜBA Bilim Eğitimi Çalışma
Grubu üyesi, Tarih Vakfı Kurucusu, eski Başkanı, aktif üyesi ve Helsinki
Yurttaşlar Derneğinin de kurucusudur.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Kim Hocam?
İsmini de söyle.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Söyleyeyim, madem ki söylüyorsunuz: Profesör İlhan Tekeli.
Ders kitaplarının ve müfredatının
iyileştirilmesi amacıyla yapıldığı belirtilen proje kapsamında, uzman bir
ekibin hazırladığı ölçütlere göre, 287 gönüllüden oluşan tarayıcı grup
yapılmış, 190 ders kitabı gözden geçirilmiş, 4 bin farklı soru saptanmış. Buna
müteakip “Öğretim üyeleri, öğretmenler, ilgili sendikalar, veliler, ders kitabı
yazarları, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, aydınların baskı grubu
oluşturarak ders kitaplarına ya da eğitim uygulamalarındaki sorunları
belirleyip kamuoyuna ve ilgili devlet kurumlarına iletileceği” belirtilmiş.
Neler yapılmış? Zamanım çok azaldığı için… Konu çok uzun ama bakın, neler
yapıldı, onu aktarmak istiyorum.
Diyor ki burada, yapmak istedikleri
değişiklikler Millî Eğitim Bakanlığına âdeta dikte ettirilmiş, 1968
Programı’nda yer verilen din ve millî konular 2004 Programı’ndan çıkarılmıştır.
Neler çıkarılmış, bunların üzerinde bilgi vermek istiyorum.
Sosyal bilgiler 4’üncü sınıf
programından çıkarılan üniteler:
1) Aile, okul ve toplum hayatı.
2) Türklerin ana yurdu ve ilk Türk
devletleri.
3) İslamiyet’in doğuşu ve Türklerin
İslamiyet'i kabulü (İslamiyet'in doğuşu, Hazreti Muhammed'in hayatı,
İslamiyet'in yayılışı, Dört Halife Dönemi) bunlar ders kitaplarından, sosyal
bilgiler kitaplarından ayıklanmış.
4) İslam kültür medeniyeti, Fikri Bey.
5) İlk Müslüman Türk Devletleri: Karahanlılar, Gazneliler,
Selçuklular.
Vatan ve millet...
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Nereden
çıkarılmış Hocam bunlar?
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Şimdi
söyleyeceğim, biliyorsun da bilmezlikten geliyorsun.
Şimdi, 1968 Programı’nda yer alan 2004
Programı’yla çıkarılan üniteler bunlar.
Türk milletinin gelecek nesillerinin
Kur'an’ını, dinini, Peygamber’ini bilmesinden, öğrenmesinden daha doğal ne
olabilirdi? Yani bunlar sosyal bilgiler, 5’inci sınıf programından çıkarılan
üniteler.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Ne zaman
çıkarılmış?
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) – Sizin
döneminizde.
1) Osmanlı Devleti.
2) Dünyamız ve Türkiye.
3) Cumhuriyete Nasıl Kavuştuk?
4) Kurtuluş Savaşı.
5) Türk Dünyasına Toplu Bakış.
1968 Programı’nda yer alan 2004
Programı’yla çıkarılan üniteler.
Şimdi, bir taraftan dinî, bir taraftan
millî esaslar çıkarılmış. Şimdi bunlar diyor ki, aşırı taraftar, bağnaz bir ruh
hâliyle hakikatleri örtbas ederek yapılan bu değişiklikleri çarpıtıp savunan
tevilciler şöyle diyor: "Eski programda 4 ve 5’inci sınıflarda yer verilen
konular programdan çıkarılmadı, daha üst sınıflara, 6’ncı sınıfa
aktarıldı." iddiasında bulunuyorlar, doğru değil. Oysa ilköğretim 6’ncı
sınıf yeni sosyal bilgiler programında "Işık Doğuyor" isimli 3’üncü
ünitede yer verilen “Peygamberimizin hayatı” konusu, Mekke ve Medine'ye ait
görüntüler, resimler dâhil, ders kitaplarında tek bir sayfaya sığdırılmış,
simgesel ve çok küçük bir hâle getirilmiş.
Türklerin İslamiyet’e girişi konusuna ders kitaplarında
konuyla ilgili haritalar ve resimler dâhil yalnızca bir sayfada yer vermekle
yetinilmiş.
Aynı ünitede "Asya'nın
Kandilleri" ismi ile yer verilen bölümde Kaşgarlı Mahmut ve Gazneli Mahmut hakkındaki bilgi miktarı, her birinin ders
kitabında aldığı yer, o dönem haritaları ve resimler dâhil birer sayfa ile
sınırlandırılmış.
Yine 3’üncü ünitede yer verilen
Alparslan, Melikşah ve Nizamülmülk
gibi çok önemli tarihî şahsiyetlerin her birinin ders kitabında aldıkları yer
birer sayfa ile sınırlı tutulmuş.
Geleneksel Türk sanatlarına, sanatlara
ait tanıtıcı resimler dâhil yalnız iki sayfada yer verilmiş.
1968...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - ...2004
ilköğretim programı karşılaştırıldığında dinî ve millî konular alanında
gerçekleştirilen değişiklik iman, izan ve vicdan sahibi bir insanı dehşete
düşürecek boyuttadır. Çünkü bir milletin maneviyatı için hayatî derecede önemli
olan bu konuları koskoca sekiz yıllık ilköğretim boyunca üç-beş sayfayla
geçiştirmek en hafif tabiriyle sorumsuzluk, millî kültür ve şuur düşmanlığıdır.
Çocukların İslam'ı ve peygamberini 4 ve 5’inci sınıflarda öğrenmesinin
engellenmesinin ve ertelenmesinin izahı olamaz.
Ayrıca "1968 Programı’nda yer alan
konular 1998 yılında sosyal bilgiler programının değiştirilmesi sonucunda
çıkarıldı." diyebilenler olabilir. Doğrusu, 1998 yılında sosyal bilgiler
programında yapılan değişiklik ünite konularının bir üst sınıfa aktarılmasından
ibarettir. 4’üncü sınıfta okutulan üniteler 5’inci sınıfa aktarılmış, 5’inci
sınıfta okutulan üniteler ise 6’ncı sınıfa aktarılmıştır.
Şimdi, millî ve manevi değerlerin
ticaretini yapacak yerde, 2003 yılından başlayarak bugüne gelen süreç
içerisinde çıkarılan bu konuları lütfen yerine iade ediniz.
Saygılar sunuyorum hepinize. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.
Önerinin aleyhine Kocaeli Milletvekili
Fikri Işık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Işık.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun verdiği önergenin
aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, normalde bizim
bugün önerge üzerinde burada değerlendirme yapmamız lazımdı ama önergeyi veren
arkadaşların dahi kendi önergeleri üzerine konuşmaması üzerine ben de önerge
üzerinde değil de arkadaşlarımızın bahsettiği, Komisyonda yaşanan gelişmeler
üzerinde size bilgi arz etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, kişilerin
niyetini yargılayacak değiliz ama Sayın Başbakanımızın rapor alması gerektiği
gibi bir ifadeyi şiddetle kınadığımızı ifade ediyorum. Zira biz bu
başbakanların rapor alması konusunu daha önce yaşadık. Hatırlıyorsunuz, merhum
Bülent Ecevit’in rapor almaya zorlanması ve o süreçte Başbakanlıktan
indirilmesi ve Başbakanlıktan indirildikten sonra bir oldubitti hükûmetinin
kurulması sürecini -zannediyorum- bu Parlamentoda bulunan herkes çok iyi
biliyor. Dolayısıyla, rapor kelimesinin Başbakanla birlikte dahi anılmasının,
sadece Sayın Başbakanımıza değil, Meclisimize ve demokrasimize de bir hakaret
olduğunu düşünüyorum. Arkadaşımızın niyeti farklı olabilir ama kayıtlara
geçmesi açısından bunu ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, ben Millî Eğitim
Komisyonu sözcüsüyüm ve bu zorunlu eğitimin on iki yıla çıkarılmasıyla ilgili
kanun teklifi komisyon gündemine gelmeden önce başlayan süreci tamamen yaşadım.
Öncelikle, her milletvekili
arkadaşımızın kanun teklifi verme en temel hakkıdır. Bu kanun teklifi verildi.
Daha sonra, komisyonda görüşmelere geçilmeden önce teklifin bir alt komisyonda
değerlendirilmesi gerektiğini biz AK PARTİ Grubunda konuştuk. Bu konuşmaya Sayın Bakanımız da dâhil oldu ve 23 Şubatta komisyon
gündeminde görüşülmeye başlandı; yaklaşık dokuz saat, hatta daha da belki fazla
bu komisyonda konunun geneli üzerinde görüşüldü ve orada hiçbir süre
sınırlamasını Sayın Başkan ortaya koymadı, komisyonun başından sonuna kadar son
derece demokrat bir yönetim tarzı ortaya koydu Komisyon Başkanımız.
O gün akşam, neyse saat sekiz sularında
alt komisyona bu teklifin gitmesi kararı verildi. Alt komisyon başkanı olarak
da arkadaşlarımız bizi belirlediler ve biz gerçekten -perşembe günü oldu bu iş-
salı günü alt komisyon toplantısına başladık.
Değerli arkadaşlarım, yaklaşık on
saatten fazla, zannediyorum on bir saate yakın eğitim sendikalarının tamamını
dinledik, konusu bizzat eğitim olan sivil toplum örgütlerini, vakıfları,
hepsini tek tek dinledik. Dinleme imkânımız olmayan ama alanı sadece eğitim
olmayıp eğitimle de ilgilenen sivil toplum örgütlerinin de yazılı görüşlerini
aldık; ondan sonra onları da tek tek inceledik, okuduk, değerlendirdik ve
çarşamba günü akşam da alt komisyon toplantımızı tamamladık. Daha sonra,
pazartesi günü Komisyon görüşmelerine başladık. Pazartesi günü Komisyon
görüşmelerine başladığımızda gördüğümüz tablo şu:
Cumhuriyet Halk Partili milletvekili
arkadaşlarımız bize açıkça söylediler: “Biz, bu Kanun Teklifi’nin
görüşmelerini engelleyeceğiz. Bu Kanun Teklifi’ni
Komisyonda görüştürmeyeceğiz ve bunun için de engelleme hakkımızı
kullanacağız.”
Sayın Başkanımız gerçekten çok büyük
bir sabır göstererek, bir tek arkadaşımızın on iki saat konuşmasına, aslında
konuşma da diyemeyeceğim değerli arkadaşlarım, on iki saat metinden okumasına
sabretti ve onu bir demokratik hak olarak gördü. Arkadaşımız alınmasın lütfen,
en son, okuyacak metin bulamadı, Millî Eğitim Bakanlığının Strateji Belgesi’ni
okudu. Daha sonra, bir Hanımefendi Milletvekili, Komisyon üyesi olmayan bir
arkadaşımız üç buçuk saat bir kitap okudu ve Komisyon yaklaşık iki gün daha
maddeler üzerine geçme imkânı veya 1’inci maddeyi bitirme imkânı bulamadı.
Bu Komisyon, sonuçta, Kanun Teklifi’ni görüşmek üzere toplanmış bir Komisyon idi. Biz
ne zaman… “Ya makul bir sürede anlaşalım. Hatta gelin, günde kaç tane madde
konuşacağımızı, beraber anlaşalım, boşu boşuna gereksiz bir gerilim
oluşturmayalım.” Bu teklifleri de yaptık. Yani “Günde üç madde mi, üç madde;
dört madde mi, dört madde ama bunları gerçekten müzakere edelim. Bir siyasi
kaygının ötesinde çocuklarımızın geleceğiyle ilgili bir Kanun Teklifi
görüşüyoruz. Bunu, ne olur, siyasetin ötesine taşıyalım ve tamamen pedagojik
gerekçelerle bu Kanun metni üzerinde birlikte çalışalım.”
Değerli arkadaşlar, bu teklifimiz,
yaklaşımımız kabul görmedi. Kabul gören veya ısrarla istenen “Biz kesinlikle bu
kanunu Komisyonda engelleyeceğiz.”
Şimdi, burada çıkan konuşan Engin Altay
arkadaşımızın ben bir cümlesine çok katılıyorum. “Keşke bu yaşananlar
yaşanmasaydı pazar günü.” Benim de çok içten dileğim, keşke bu yaşananlar,
sadece pazar günü değil, Komisyonun başladığı günden pazar gününe kadar
yaşananlar keşke hiç yaşanmasaydı. Keşke “Biz size bu kanunun, teklifin
görüşmelerini yaptırmayacağız.” denmeseydi.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Öyle bir
şey denmedi!
FİKRİ IŞIK (Devamla) - Keşke “Size biz
bu kifayeti müzakereyi oylatmayacağız.” denmeseydi. Keşke kürsü işgalleri
yaşanmasaydı. Keşke bizzat Sayın Engin Altay “Burada kan çıkacak.” demeseydi.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, bu “kan” kelimesi Parlamentoda bir partinin
kapanmasına sebep oldu. Keşke grup başkan vekili arkadaşımız, Cumhuriyet Halk
Partisinin, kürsüye yürüyüp, bütün milletvekilleriyle kürsüyü işgal edip Divanı
çalışmaz hâle getirip “Biz size, ne olursa olsun, bedeli ne olursa olsun bu
kanun teklifinin görüşmelerini yaptırmayacağız.” demeseydi. Keşke sayısal
üstünlüklerini arkadaşlarımız hissettikleri zaman, arkadaşlarımızın her kelimesine
laf atarak ortamı bir anda gerip Komisyon toplantılarını yapılamaz hâle
getirmeseydi. Keşke değerli arkadaşlarım, her maddede
neredeyse 50’nin üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisinin Komisyon üyesi olmayan
milletvekilleri söz talep edip âdeta Komisyonu bloke etmeseydi ve en son,
değerli arkadaşlarım, keşke Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın Genel Başkanı,
yurt dışında olan dâhil, tüm milletvekillerine, işinizi gücünüzü bırakın,
Ankara’ya dönün ve Millî Eğitim Komisyonuna gidin, bu kanunun görüşmelerini, âdeta,
engelleyin tarzında bir mesajı milletvekillerine hiç çekmeseydi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
Öyle bir şey söylemedi! Hayır, hayır, hayır… Fikri Bey… Fikri Bey, öyle bir şey
söylemedi.
FİKRİ IŞIK (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, bakınız, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu…
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Pazar günü
telepatiyle mi anlaştınız?
FİKRİ IŞIK (Devamla) - … şu anda benim bilebildiğim kadarıyla yirmi beş-yirmi altı
tane sandalye önde var, bir otuz-otuz beş tane de arkada var. Yani gazetecisi,
bürokratı, Komisyon üyesi olmayan milletvekili, hepsi alsa alsa alsa 50 kişi
alır salonu, e, Cumhuriyet Halk Partisinin 135 tane bildiğim kadarıyla
milletvekili var. Şimdi, o Komisyonda sağlıklı bir çalışma yapmanın imkânının
olduğunu düşünebilir misiniz?
Değerli arkadaşlarım, bakınız, şimdi,
burada herkesin yaşanan olaydan ders çıkarması lazım, herkesin ama. Bakın,
burası demokrasinin kalbidir. Elbette, biz, burada ne olursa
olsun, nedeni ne olursa olsun kavgayla, gürültüyle görüntü vermemek
durumundayız ama bunu, bir hafta -pazartesiden pazara kadar- her türlü
engellemeyi yapıp da, sonra pazar günü yaşanan olayları sadece AK PARTİ
Grubunun suçuymuş gibi lanse etmenin hakla, adaletle, izanla bağdaştığını hiç
düşünmüyorum ve şunu da söylüyorum: Keşke…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi
tamamlayınız.
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Sayın Başkan,
Engin Altay’a on iki dakika süre verdiniz, sizden o toleransı beklediğimi ifade
ediyorum.
BAŞKAN – Siz, Sayın Işık devam ediniz.
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Değerli
arkadaşlarım, bu Mecliste, bana “Komisyon Başkanına fiilî şiddet Cumhuriyet
Halk Partisi milletvekillerinden hangisi uygular?” diye sorsalardı, inanın
benim aklıma en son Sayın Akif Hamzaçebi gelirdi. Ama benim gözlerimin önünde
Sayın Hamzaçebi önce suyu aldı fırlattı, o yetmedi benim önümdeki tüzüğümü aldı
fırlattı, -o tüzüğüm hâlâ kayıp, bir tüzük alacaklıyım sizden- ve son olarak da
o bandın kabı olan neredeyse yarım kilo tutarındaki şeyi bizim gözümüzün önünde
aldı ve Sayın Komisyon Başkanına fırlattı.
Değerli arkadaşlarım, keşke bunların
hiçbirisi yaşanmasaydı. Ama şunu ifade etmek istiyorum: Biz…
Sayın Başkanım, lütfen sözlerimi
tamamlamak için bir dakikanızı daha…
BAŞKAN – Ek süre verdim efendim. Sayın
Işık, herkese ek süre verdim, ona ayrıca vermiştim.
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Ama Sayın
Altay’a bir ek süre daha verdiniz. Bir dakika daha…
BAŞKAN – Çok rica ederim, böyle
kıyaslamalar yapmanız yakışmıyor.
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) – On iki
dakika verdiniz ona.
BAŞKAN – On iki dakika; on dakika doğal
hakkıydı, bir dakika uzatma yaptım, bir dakika da açıklama yapması için söz
hakkı verdim.
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Bir dakika daha
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Işık, lütfen…
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Sayın Başkanım,
bir dakika daha açıklama için.
BAŞKAN – Buyurun, buyurun.
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Peki, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Rica ederim sayın
milletvekilleri.
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Değerli
arkadaşlarım, biz, aslında Komisyonun… Bakın, şunu çok samimi
olarak söylüyorum: Eğer bu Komisyona gelirken niyet sadece engelleme olmasaydı,
bizim, Cumhuriyet Halk Partili Millî Eğitim Komisyonu üyeleriyle her aşamada
müzakere etme, her aşamada kanunla ilgili teknik konuları müzakere etme
imkânımız vardı ve şuna yürekten inanıyorum, pek çok noktada da mutabakat
sağlayacağımıza ben inanıyor idim. Keşke bu fırsat verilseydi ve biz, bugün
gergin bir ortamda Genel Kurula başlamasaydık da çok daha rahat bir ortamda
başlasaydık diye düşünüyorum.
Tabii, grup önerisinin aleyhinde olduğumu
ifade ediyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan, Sayın Konuşmacı bana bir sataşmada bulundu.
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) – Doğruyu
söyledi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Ancak, sataşma nedeniyle bana vereceğiniz süre eğer iki dakika ise izninizle
ben bu süreyi kullanmak istemiyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinde
konuşacağım, onun aleyhinde. Çok daha geniş bir çerçevede o gün Komisyonda
yaşananları ve Sayın Komisyon Sözcüsü ile Komisyon Başkanının nasıl gerçeğe
aykırı bir şekilde kamuoyunu yanılttıklarını, kamuoyunun ve milletin bilgisine
sunmak istiyorum. İlave söz talebimi o süreme eklerseniz memnun olurum efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın
Hamzaçebi.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım.
4.-
Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 13.03.2012 Salı günü
(bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, İçtüzüğün 19’uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Ayşe
Nur Bahçekapılı
İstanbul
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan 97,
101, 177, 178 ve 179 sıra sayılı kanun tasarılarının bu kısmın 4, 5, 6, 7 ve
8’inci sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesi,
Genel kurulun;
20, 27 Mart 2012 ile 03, 10 Nisan 2012
Salı günkü birleşimlerinde bir saat süre ile sözlü soruların görüşülmesini
müteakip diğer denetim konularının görüşülmeyerek, gündemin kanun tasarı ve
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler kısmında yer alan işlerin
görüşülmesi,
21, 28 Mart 2012 ile 04, 11 Nisan 2012
Çarşamba günkü birleşimlerinde ise sözlü soruların görüşülmemesi,
20, 27 Mart 2012 ile 03, 10 Nisan 2012
Salı günkü birleşimlerinde 15:00 - 20:00 saatleri
arasında,
21, 22, 28, 29 Mart 2012 ile 04, 05,
11, 12 Nisan 2012 Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde ise 14:00 - 20:00 saatleri arasında,
Çalışmalarını sürdürmesi,
Önerilmiştir.
BAŞKAN – Lehinde Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Ercoşkun.
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, uluslararası
sözleşmelerden 97, 101, 177, 178 ve 179 sıra sayılı sözleşmeleri, ekonomik
açıdan önemli olması ve acil çıkarılması gerektiği için gündemin ön sıralarına
çekmek istiyoruz. İnşallah 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın bitiminde yani perşembe günü bu
sözleşmelerin de yasalaşmasını ümit ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ercoşkun.
Aleyhinde, İstanbul Milletvekili Akif
Hamzaçebi.
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önce konuşan Adalet ve Kalkınma
Partisi Milletvekili, anlaşılan benimle ilgili bir konuşma görevi almış; bu
görevi birisinin yapmasını bekliyordum, demek ki görev Sayın Konuşmacıya
verilmiş.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Ben gördüğümü
söylerim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Ben
de hem Sayın Konuşmacının hem Komisyon Başkanının tutumu hakkında sizlere bilgi
vermek istiyorum.
Burada konuşan arkadaşlar, kamuoyuna
çıkan Komisyon Başkanı Sayın Nabi Avcı, Sayın Başbakan, âdeta hepsi birer
melek, melaike; olağanüstü demokratik bir ortam var pazar günü Millî Eğitim
Komisyonunda ve buna rağmen Cumhuriyet Halk Partisi huzursuzluk çıkarmış!
“Keşke şunlar şunlar olmasaydı.” diyerek Sayın
Konuşmacı burada birçok şey sıralıyor. Anlaşılan şu, özeti şudur: Keşke,
Cumhuriyet Halk Partisi Millî Eğitim Komisyonunda bu kadar konuşmasaydı, bu
kadar milletvekili o Komisyona gelmeseydi.
Bu kürsüden bugün bir arkadaşımız
kullandı, ben o cümleyi pek sevmem ama kullanmak zorundayım: “Dinime küfreden
Müslüman olsa.” diye birisi kullandı, kim hatırlayamıyorum.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Ben
kullandım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Siz
mi? Sayın Metiner, inanın, bilerek telaffuz etmedim; size bir sataşma kastım da
yok, onu ifade edeyim.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – “Dinime
dahleden bari Müselman olsa.”
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) –
Şimdi, 97-98 öğretim döneminde kabul edilen sekiz yıllık kesintisiz eğitimle
ilgili yasanın komisyon görüşmelerine ilişkin birkaç rakamı sizinle paylaşmak
istiyorum: 11 maddelik bir kanun tasarısıdır, komisyon görüşmeleri doksan üç
saat sürmüştür, dokuz gün, doksan üç saat ve bu görüşmelere komisyon üyesi
olmayan 113 milletvekili katılmıştır.
HASAN ÖREN (Manisa) – Fikri, dinliyor
musun?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Dün,
sizin çok önemli bir milletvekiliniz de yani önemli mevkilerde bulunmuş olan,
şu anda da önemli mevkide bulunmuş olan bir milletvekilinize bunları
hatırlattım, “Evet, ben de oradaydım.” dedi, “Ben de vardım.” dedi. Sizin
büyükleriniz, ağabeyleriniz, o zaman bunu kendilerine hak görmüşler. Haklarıdır
tabii ki; Türkiye Büyük Millet Meclisi, demokrasinin işlemesi gereken yerdir ve
parlamenterler, İç Tüzük’ün kendilerine verdiği
hakları sonuna kadar kullanırlar, en doğal haklarıdır. Bu güzel bir şeydir,
bundan gocunmamak gerekir.
Peki, bizim şimdi görüştüğümüz tasarı
kaç maddedir? Yirmi altı madde. Kaç saat konuşmuş
milletvekilleri? Doksan bir saat. Yani bakın, kaç
saat?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Beş madde
için.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Yirmi
altı madde. O zamanki kaç madde? On bir madde.
TEMEL COŞKUN (Yalova) – Ama 6’ncı
maddeye kadar.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Yani
ölçüyü size söylüyorum. Bu önemli bir şey, bunu bilginize sunuyorum.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Bunu mu esas
alarak söylüyorsun?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) –
Bakın, sizin nereden nereye geldiğinizi söylüyorum. Siz, dünün mazlumuydunuz bugünün
zalimisiniz. (CHP sıralarından alkışlar) “Mazlum” ve “zalim”, iki kelime de
aynı kökten gelir. Hiç yadırgamam, mazlumdan bir zalim çıkabilir. Siz bugün
osunuz.
Değerli milletvekilleri, pazar günü bir
olay yaşandı. Komisyon, Adalet ve Kalkınma Partili milletvekilleri tarafından
işgal edildi. İçeriye, sadece 3 grup başkan vekili olarak biz girebildik ve
bizim Komisyon üyesi 4 veya 5 arkadaşımız girebildi; onlar da ayakta kaldı,
yerlerine oturamadılar.
Bir görüşme başlatıldı. Bu işgali
yöneten bir grup başkan vekili de var orada, Divanın orada duruyor, kravatsız
gelmiş. Bunu da ben dokuz yıllık Parlamento tecrübemde ilk kez görüyorum, bir
milletvekili komisyonda, hele de grup başkan vekili kravatsız, harekâtı
yönetmek üzere orada.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Siz o cismi
attınız mı atmadınız mı?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) –
Geleceğim oraya.
Sayın Metiner, lütfen şu ön sıradaki
konumunuzu laf atmak için kullanmayın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Merak
etmeyin, oraya geleceğim.
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Cismi
atmışsanız özür dilemek size yakışır.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sayın
Metiner, siz niye müdahale ediyorsunuz gerçekten?
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Niye
müdahale etmeyeceğim canım, demokratik hakkım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ne
demek “Demokratik hakkım”?
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, lütfen Genel
Kurula hitap ediniz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sayın
Metiner, ben sizin canınız değilim. Bana “canım” diye hitap edecek şekilde bir
yakınlığımız olduğunu düşünmüyorum. Ben bir entelektüel seviyede sizinle
tartışma yapabileceğimizi düşünürüm kitaplarınızı okudukça ama kürsüdeki
Metiner’i gördükçe bu düşüncemden de vazgeçiyorum.
Değerli arkadaşlar, devam ediyorum.
Şimdi, ne yapıldı orada? Orada Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri
konuşturulmadı. Bir oturum başladı, Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri
konuşturulmadı. Tutanağı istedik Meclis Başkanlığından. Tutanağı aldım çünkü ne
konuşulduğunu bilmiyoruz. Oturumun başlangıcında bir önerge oylatmış Sayın
Başkan: “Komisyon üyelerine on dakikalık süre verelim, Komisyon üyesi olmayan
en fazla 3 milletvekiline de beşer dakika süre verelim. Komisyon üyeleri de bir
önerge üzerinde beş dakika konuşabilsin.” Bu, oylatılmış, kabul edilmiş.
Bilgimiz dâhilinde değil. Varsayalım ki bu önerge uyarınca oturumlar yürüyecek,
değil mi, görüşmeler buna göre yürüyecek. Maddelere yani o maddeler sırasıyla
konuşuluyor. Başkan söz isteyenleri sayıyor. Örnek veriyorum: “Sayın Ali Haydar
Öner, Sayın Recep Gürkan, Sayın Engin Özkoç, Sayın
Metin Lütfi Baydar, Sayın Nur Serter…” Bizim üyeleri sayıyor. Sonra “Yok.”
diyor, devam ediyor: “Kabul edenler… Etmeyenler…” Bu arkadaşlarımız o esnada
salonun içinde. Sayın Komisyon Başkanına düşen “Sayın Serter, Sayın Gürkan,
Sayın Baydar; lütfen yerinize geçin, mikrofonu açıyorum, konuşun.” Sayın Başkan
talimatı aldığı için bunu yapma hak ve yetkisinde görmüyor kendisini.
Geçiyorum, devam ediyorum. Bu şekilde
birkaç madde geçiyor. İlerleyen maddelerde “Söz isteyenler…” diyor Komisyon
Başkanı. Sayın Muharrem İnce’nin tutanaklarda 6 kez “Söz istiyorum.” talebi
var, 6 kez ve Başkan söz vermiyor. O grup başkan vekili de orada. Başkanı
koruyan, o koruma görevini üstlenmiş olan milletvekillerinin en ucunda duruyor
kravatsız bir şekilde harekâtı yönetiyor. O da görüyor Sayın Muharrem İnce’nin
söz talebini.
Değerli milletvekilleri, Anayasa’nın
87’nci maddesi yasama görevinin Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu
söyler. Yani yasama görevi milletvekillerinindir. Milletvekili yasama görevini
konuşarak, görüşünü ifade ederek yapacaktır. Milletvekilinin yasama görevi
yapması engellenmiştir.
İç Tüzük’ün
29’uncu maddesi der ki: “Komisyonlarda istem sırasına göre söz verilir.”
İstemler burada. Ayrıca, yazılı başvurularımız var. Benim de var. Varsayalım ki
o komisyon üyeleri yok -aslında oradalar- diğer yazılı başvurularımız var.
Onları okuyun; onlar da yok! Benim de başvurum var.
Şimdi, İç Tüzük’ün
29’uncu maddesi ve bunun referansıyla Anayasa’nın 87’nci maddesi açık bir
şekilde ihlal edilmiştir. Sayın Meclis Başkanına düşen görev şimdi bunu iade
etmektir.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Hangi maddeye
göre iade edecek?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) –
AKP’nin kurmay kadrosu cumhurbaşkanlığı seçiminde nasıl bir hata yaptıysa,
burada da bu grup başkan vekilleri, kurmay kadro, Sayın Başbakana ve Komisyon
Başkanına hata yaptırmıştır.
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) – Öze
gel Başkanım, öze…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Siz
hiç merak etmeyin, oraya geleceğim. Hiç merak etmeyin. Sizin aklınız magazinde.
Orada da mahcup olacaksınız. Mahcup olacaksınız.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Bizi
karıştırmayın Akif Bey, grup başkan vekillerini, Başbakanı…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Evet,
evet, bu harekâtı sizler yönettiniz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) –
Bilemezsiniz siz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) –
Sizler, oradaki grup başkan vekilleri. Birisi kravatsız bir şekilde divanın
yanındaydı.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Onu
anlatın.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) –
Divanın yanındaydı, harekâtı yönetiyordu.
İç Tüzük’e
aykırı olarak kabul edilen, kabul edilmiş sayılan teklifler Meclis Başkanı
tarafından Komisyona bir kez daha görüşülmek üzere iade edilir. Geçmişte bunun
bir örneğini ben Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiyken yaşadım. Plan ve Bütçe
Komisyonu görüşülen tasarıyla ilgisi olmayan bir maddeyi önergeyle tasarıya
ilave ettiği için Meclis Başkanı 35’inci maddenin ikinci fıkrasının ilk
cümlesine dayanarak iade etmişti.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Farklı şeyler.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sayın
Aydın, dinlerseniz… Siz, işte, Sayın Başbakanın gözünde kendinizi aklamak için
öyle savunuyorsunuz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın
Başbakan bizim ne olduğumuzu bilir, hiç merak etmeyin.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) –
Değerli grup dinleyin, grup başkan vekillerinizin nasıl hata yaptığını anlayın.
Şimdi, bakın, o madde diyor ki:
“Komisyonlar, kendilerine havale edilen iş dışında bir işle uğraşamazlar.”
Doğrudan ilgisi bile yok. Ona rağmen Meclis Başkanı iade etmiş. Burada İç Tüzük’ün 29’uncu maddesine açık bir aykırılık vardır.
Meclis Başkanı iade etmek zorundadır. Sayın Meclis Başkanı bir hukuk adamıysa,
bu Meclisin Başkanıysa başka bir seçeneği yoktur. (CHP sıralarından alkışlar)
Ya demokrasi ya otoriter tutum sergileyen Sayın Başbakanın talimatı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET AYDIN (Adıyaman) – İç Tüzük 35’te
böyle bir şey yok.
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Ben,
Sayın Meclis Başkanının bir hukuk adamı olduğu inancımı kaybetmek istemiyorum.
Kaybetmek istemiyorum. Sayın Meclis Başkanının sağduyusuna inanmak istiyorum.
Bugüne kadarki inancım böyleydi. Bu inancın sarsılacağı bir tavrı Sayın Meclis
Başkanından beklemiyorum.
Gelelim diğer konuya: O görüşmeler
başladığında… Aslında başlamaması gerekir. İç Tüzük’ün
46’ncı maddesi de ihlal ediliyor. İç Tüzük’ün 46’ncı
maddesi der ki: “Komisyonda eğer görüşülecek bir ortam yok ise -gerginlik,
kavga, vesaire, kelimeler böyle değil ama- sükûnet ortamı yok ise Başkan
oturuma ara verir, gerekirse erteler ve durumu Meclis Başkanına bildirir.”
46’ncı maddeye de aykırılık vardır. Görüşmeyi başlatmaması gerekir, başlattı.
Peki, başlattı, ben kalktım, Komisyon Başkanına yöneldim: “Sayın Başkan” diye
sesliyorum. Bir baktım, önümde bir duvar, etten bir duvar var. Bir hamle
yapıyorum. Tanımadığım birisi -koruma diye düşündüm, Başkanın koruması buraya
girmiş- “bir dakika falan”, beni iteledi. Bir şeyler de söyledi bana.
Kelimeleri, cümleleri hatırlamıyorum.
MUSTAFA AKIŞ (Konya) – Bu hâle siz
getirdiniz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – “Sen
kimsin?” dedim. Koruma diye düşündüm. “Ben milletvekiliyim.” dedi. Tanımıyorum.
Görsem tanırım şimdi, ismini bilmiyorum daha doğrusu, fiziken
görsem tanırım. “Bir saniye, Sayın Başkanla görüşeceğim.” Bana bir şeyler
söyledi, iteledi. Bir başka uzun boylu milletvekili arkadaşımız “Ağabey, sen
gel böyle” falan gibi bir şeyler söyledi. Sayın Komisyon Sözcüsü de orada. “Sayın
Başkan, Sayın Başkan…” diye sesleniyorum. Harekâtı yöneten grup başkan vekili
de orada. Aslında ona yakışan, bir grup başkan vekili oraya gelmiş, onun
Komisyon Başkanıyla görüşmesini sağlamaktır. Komisyon Sözcüsü beni görüyor ama
umurunda değil çünkü talimat almışlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Siz talimat
almadınız mı Başkanım?
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, son bir
dakikanızı veriyorum.
Buyurunuz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – İki dakikanızı ilave ettim
efendim.
Buyurunuz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sayın
Başkan, ben izninizle, sataşmadan…
BAŞKAN – O hakkınızı ilave ettim.
Buyurunuz efendim, tekrar buyurunuz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – O
koruma duvarını aşamadım. Başkana farkındalığımı ifade etmek için önüne bir İç
Tüzük attım şöyle, önüne. Bunu biliyorsunuz. Devam ediyorum: Sayın Başbakan…
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) – Hiç
yakışmıyor size!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Ben
oradayım, ben oradayım. Sayın Başbakan bunu bir “tank” olarak tanımladı;
Komisyon Başkanı “300-400 gram” diyordu, Başbakan “500 gram” dedi; Komisyon
Sözcüsü tabii ki Başbakanın söylediğini tekrarlayacak.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Akşam
televizyonda izlersin!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – O selobant aparatını, o plastik aparatı da İç Tüzük gibi
Sayın Başkanın önüne attım. “Fırlatma” budur arkadaşlar. Ben öyle bir şeyi
kesinlikle yapmadım, kesinlikle yapmadım; kimseye, bir yerine bir şey gelsin
diye bir aparat fırlatmadım. Sayın Komisyon Başkanını da üzme niyetiyle bir
hareket yapmadım, kesinlikle böyle bir niyetim yok ama Sayın Başkan o demokrasi
ayıbını plastik aparatla örtmeye çalışıyor. Bu yakışmamıştır. Plastik aparatla
o demokrasi ayıpları…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Son
bir dakika Sayın Başkan, izninizle…
BAŞKAN – Tamamlayınız lütfen sözünüzü,
çok fazla…
Buyurunuz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) –
Tamamlıyorum Sayın Başkan.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın
Başkan, kaç dakika oldu bir söyler misiniz lütfen Sayın Başkan?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Siz
İç Tüzük’e aykırı olarak buralara çıkıyorsunuz.
BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) –
Toplam kaç dakika oldu Sayın Başkan, bir söyler misiniz lütfen, öğrenmek
istiyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sizin
o harekâtı yöneten grup başkan vekilinize sorun…
BAŞKAN – Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) –
Toplam kaç dakikadır konuşuyor Sayın Grup Başkan Vekili öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Bahçekapılı, size sonra
söylerim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – …o,
İç Tüzük’e aykırı olarak buraya çok çıkmıştır.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) –
Öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN – Lütfen…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Ben
saygı göstermişimdir çünkü grup başkan vekili her zaman çıkıp konuşur benim
inancıma göre, İç Tüzük önemli değildir.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) –
Konuşun, biz dinliyoruz sizi!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sayın
Metiner de çıkıp konuşabilir, İç Tüzük’te ben madde
aramam, milletvekilinin konuşma hakkı esastır.
Kimseyi üzme niyetiyle bir şey yapmadım
ama pazar gününe kadarki demokratik tavrı pazar günü sona eren bir Komisyon
Başkanı var. Sınanmamış demokratlıklardır bunlar. Ya demokrasi ya makam aracı,
makam otomobili arasındaki tercihini makam otomobilinden yana yapan bir
Komisyon Başkanı gördük.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Bir
dakika daha verin, bu da bizden olsun!
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Hamzaçebi.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın
Başkan, toplam kaç dakika konuştuğunu öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bahçekapılı.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) –
Konuşmacının toplam kaç dakika konuştuğunu öğrenmek istiyorum.
HASAN ÖREN (Manisa) – İki dakika
fazlalığı var.
BAŞKAN – Siz izlemişsinizdir herhâlde
Sayın Bahçekapılı.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) –Sizden
öğrenmek istiyorum, toparlayamadım çünkü çok verdiniz.
BAŞKAN – İzlemişsinizdir, sonra size
bilgisini verirler.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) –
İzleyemedik efendim, çok saat verdiniz, çok dakika verdiniz, toparlayamadım.
BAŞKAN – Vermedik efendim, vermedim.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) –
Lütfen söyleyin efendim, lütfen…
BAŞKAN – Lehinde, Kocaeli Milletvekili
Fikri Işık…
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) –
Söyleyemiyorsunuz, ben söyleyeyim: On dört dakika!
BAŞKAN – O söz hakları size de lazım
oluyor Sayın Bahçekapılı.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – On
dört dakika konuştu, ben söyleyeyim.
BAŞKAN – Hayır efendim.
Buyurunuz Sayın Işık.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubunun grup önerisi lehinde söz aldım, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, işin doğrusu: Sayın
Hamzaçebi, benim bu Mecliste takdir ettiğim, bilgisine, mantık bütünlüğüne
gerçekten itibar ettiğim birisi ve o gün de, gerçekten “Bu, Akif Hamzaçebi mi?”
diye inanın şey yaptım, yahu “Hani, yüz nakli mi yapıldı?” gibi bir şeyle
karşılaştım. İnanın, bakın çok samimi söylüyorum yani bana “Cumhuriyet Halk
Partisi Grubundan kim?” deseler en sona Akif Hamzaçebi’yi yazarım. Onun için de
çok dikkatimi çekti.
Şimdi, değerli arkadaşlar, biz, dünün
mazlumlarıyız, doğru. Bugün de mazlumların hakkını koruyan iktidar partisiyiz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş) – Ya, bugün sokakta
bize neler yapmadınız, sokakta…
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Bakın, değerli
arkadaşlar…
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) – Yerde yatan
adamı tekmeleyerek mi koruyorsunuz?
SIRRI SAKIK (Muş) – Ne gaz bombaları
atmadınız!
FİKRİ IŞIK (Devamla) – …komisyonda,
saatlerce, sekiz yıllık zorunlu kesintisiz eğitimin Türkiye’ye neler
kazandırdığı anlatıldı. Sayın Mehmet Ali Şahin aramızda. 1997 yılında bu
kesintisiz eğitim, daha doğrusu zorunlu eğitimin sekiz yıla çıkarılması
görüşmeleri yapılırken, Sayın Mehmet Ali Şahin’in zorunlu eğitimin sekiz yıla
veya…
Dokuz yıl mıydı Sayın Başkanım?
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Evet.
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Dokuz yıla çıkarılmasıyla ilgili kanun
teklifini ben okudum. Türkiye’de o dönemde hiç kimse zorunlu eğitimin sekiz
yıla çıkarılmasına karşı değildi ama eğitimin kesintisiz olmasına -ki
“kesintisiz” kelimesi hiçbir şekilde pedagojik bir terim değildir, ideolojik
bir terimdir- herkes karşı çıktı.
HASAN ÖREN (Manisa) – Kaç saat
konuşulmuş, kaç saat?
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Sonuçta, o gün
Meclis yapısı, Meclis aritmetiği de bir-iki parti değildi, Mecliste en az beş
tane parti vardı, tabii ki doksan saat sürer.
HASAN ÖREN (Manisa) – Şimdi de dört
tane var.
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Şimdi, değerli
arkadaşlarım, şunu söyleyeyim: Evet, biz dün mazlumduk, bugün de mazlumların
hakkını korumaya devam ediyoruz. Burada “kesintisiz” kelimesini madde metninden
çıkarmakla, üniversitedeki katsayı adaletsizliğini ortadan kaldırmakla
mazlumlara hizmet ettiğimizi düşünüyoruz.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Aleyhinde, Kütahya Milletvekili Alim Işık… (MHP sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan,
okunurken “Ben de aleyhte istiyorum.” dedim ama siz duymazlıktan geldiniz. Bir
uzlaşı da yok. Yani bu Parlamentoda sadece üç grup yoktur, bu anlayıştan
vazgeçin.
BAŞKAN – Sayın Sakık,
söz hakları çok daha önceden yazdırılmış, yazdırılmayan şeyi bilmiyorum.
SIRRI SAKIK (Muş) – “Daha önceden”
nereden? Böyle bir gelenek yok ki! Okunduğunda, milletvekili “Ben isterim.”
dediği zaman siz onu dikkate almak zorundasınız. Yani burası üç partinin…
BAŞKAN – Daha önceden istekler
bildirilmiş efendim.
SIRRI SAKIK (Muş) – Hayır, böyle bir
uzlaşı yok. Hep böyle davranıyorsunuz.
BAŞKAN – Aranızda hallediniz lütfen.
Sayın Işık, buyurunuz.
ALİM
IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii ki
iktidar partisi önümüzdeki haftaların nasıl değerlendireceği konusunda gündemi
belirlemekle sorumludur. Bu doğal hakkıdır, buna saygı duyuyoruz. Ancak, şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da bu programın
tutmayacağı zaten belli. Bugün elimizdeki programa göre, daha İç Tüzük
37’ye göre verilmiş bir kanun teklifinin görüşmesi yapılacaktı, o
yapılamayacak; bir saat sözlü soru önergelerinin cevaplandırılması var, ona
geçecektik, bunlar kaldı. Dolayısıyla burada yazılanların, geçmiş
deneyimlerimiz de dikkate alındığında, hiçbir anlam ifade etmediğini hepimiz
biliyoruz fakat bir şekilde bu program belirlenecek. Onun için bu programın
önümüzdeki günlerde de yeniden değiştirileceğini hepimiz bilmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, bugünkü gergin
ortama nasıl gelindi; bir ay öncesinden başlamak üzere kısaca bir hatırlamakta
fayda var: Adalet ve Kalkınma Partisinin PKK ve MİT temsilcilerinin
görüşmelerinin basına, medyaya, İnternet’e yansımasının ardından suçüstü
yakalanma psikolojisiyle Türkiye Büyük Millet Meclisini bir ay önce nasıl
gerdiğini biliyoruz. Onun arkasından, son altı yılda dünyada hiçbir örneği
görülmemiş bir şekilde 3’üncü kez parasını değiştiren bir Türkiye örneğini
yaşadık. Adı nedir bilemeyiz ama çıkan sembolün bir ucube olduğunu herkes
biliyor, TL’de bir simge operasyonu yapıldı. Değerli milletvekilleri, bunun
anlamı gizli devalüasyondur. Kimseyi kandırmayınız,
yakında, basılacak yeni parayla emisyon hacminin ne
kadar artacağını ve milletin cebinden ne kadar paranın çekileceğini hep beraber
göreceğiz. Bunlar tartışılırken hemen Sayın Başbakanın Mardin’den uzaktan
kumandayla pazar gününe kadar kesintili eğitimle ilgili görüşmelerin
bitirileceği talimatı verilince yaşanan manzarayı, burada ne kadar konuşursak
konuşalım, bu millete anlatmamız mümkün değildir değerli milletvekilleri. O
manzarayı bu yüce çatı altında yaşayanlar ve yaşatanlar ne kadar konuşurlarsa
konuşsunlar bu aziz millete doğru iş yaptıklarını söyleyemezler. Birilerini
suçlamakla bu kötü davranışı kapatmamız mümkün değil. Umarım bundan sonra…
RECEP ÖZEL (Isparta) – Siz ne…
ALİM
IŞIK (Devamla) – Konuşmayı bırakın da eğer konuşma cesaretiniz varsa çıkın
burada konuşun.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Çıkar konuşurum
da.
ALİM
IŞIK (Devamla) – Laf atmayı bırakın lütfen.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Laf atmıyorum.
ALİM
IŞIK (Devamla) – Bak, saygım sonsuz.
Ben, özellikle hiçbir milletvekili
arkadaşıma…
BAŞKAN – Sayın Işık, lütfen karşılıklı
konuşmayalım.
ALİM
IŞIK (Devamla) - …buradan cevap vermeyi kendime yakıştırmam ama oradan laf
atmayın.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Laf atmadım.
ALİM
IŞIK (Devamla) – Laf atmayın, dinleyin lütfen.
BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayınız.
Genel Kurula hitap edin lütfen Sayın
Işık.
ALİM
IŞIK (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bugün Sayın Başbakanın grup
toplantısında sarf ettiği bir sözü, Türkiye Cumhuriyeti devletinin Başbakanı
olarak kendisine yakıştıramadığımı ifade etmek isterim. Sayın Başbakan MHP’ye
gönül vermiş vatandaşlarımıza seslenerek “MHP 28 Şubatla bağlantısını koparma
fırsatını elinin tersiyle itmiş ve CHP’ye vagon olmuştur.” demiştir. Aynen iade
ediyorum, aynen iade ediyorum. Bu haksızlığı, bu milletin oylarıyla buraya
gelmiş bir partiye Sayın Başbakanın yapmaması lazım. Sayın Başbakanı bugün
konuşturan, demokrasiye sahip çıkan ve 28 Şubatla zerre kadar bağlantısı
olmayan bir partiye bu ithamı geri almasını söylüyorum. Milliyetçi Hareket
Partisi bu haksızlık karşısında susamaz. Milliyetçi Hareket Partisi 367
garabetini bu milletin oylarıyla buraya geldikten sonra bitiren partidir. Sayın
Cumhurbaşkanının seçimi konusunu horoz dövüşüne dönüştüren iki partinin
Türkiye’yi ne hâle getirdiğini bu aziz milletimiz biliyor ve bu bataklıktan
Türkiye’yi kurtaran partiye bu haksız ithamda bulunamaz.
İkincisi, 28 Şubata karşı çıkmak demek,
eğer bugün 4+4+4 diye kamuoyuna dayatılan ve içeriğini aziz milletimizin
temsilcisi olan milletvekillerinin dahi bilmediği bir konu, “Biz istediğimiz
gibi geçiririz.” anlayışına “Evet” demek şeklinde yorumlanıyorsa Milliyetçi
Hareket Partisi buna boyun eğmez. Milliyetçi Hareket Partisinin seçim
beyannamesinde ve parti programında, anaokulu ve okul öncesi eğitim programı
dâhil olmak üzere sekiz yıllık eğitimin dokuz yıla çıkarılması ve
yönlendirmeyle beraber arkasından üç yıllık lise eğitiminin yapılması ve
herkesin isteği doğrultusunda bunun yapılması konusundaki politikasını aziz
milletimiz bilmektedir.
Eğer AKP’nin 14 Mart 2008 tarihinde
açılan kapatma davasının ardından Sayın Milliyetçi Hareket Partisi Genel
Başkanı Devlet Bahçeli Bey’in 15 Mart 2008 tarihinde yaptığı yazılı basın
açıklamasını okursanız, Milliyetçi Hareket Partisinin 28 Şubatla ne kadar ters
bir parti olduğunu çok iyi görürsünüz. O gün yiğitçe bir partinin kapatılmasına
karşı çıkan tek lider Devlet Bahçeli’dir. Adalet ve Kalkınma Partisinin
kapatılması konusunda açılan davanın demokrasiye vurulan bir darbe olduğunu
açıkça savunan bir parti liderinin partisine 28 Şubat yaftasını yakıştırmak bir
Sayın Başbakanımıza yakışmamıştır. Bunu öncelikle sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bir diğeri, eğer burada
“imam-hatiplerin ortaokul bölümünü açmak istiyorsanız, bunu açıkça aziz
milletimize deklare ediniz, biz de “Evet, biz de varız.” diyelim, ama bunu
demiyorsunuz ve “Ortaokul kısmında Peygamberimizin hayatı, Kur'an-ı Kerim’in
meali, dinî eğitim gibi konuları biz programımıza koymak istiyoruz.” deyin, biz
de destekleyelim. Biz diyoruz, açıkça diyoruz ki 1+5+3 yıllık ikinci kademedeki
ortaokul bölümüne bu ülkenin millî, manevi değerlerini yansıtan her türlü dinî
bilgiyi her öğrencimizin isterse seçmeli olarak alabileceği bir programı
koyalım, yönlendirmenin ardından da üç yıllık lise bölümünde isteyen istediği
okula gitsin. Üniversite sınavını da kaldıralım, istediği gibi, başarı
ortalamasına göre her öğrencimiz istediği okulda okusun.
Şimdi, bunu biz tartışma fırsatı
bulamadık sizlerle, Komisyondaki arkadaşlarımız bu görüşlerini yansıtacak
önergelerini verip böyle bir görüşü sizlerle paylaşamadık. Şimdi tartışılmayan
bir konuda birilerini yaftayla karalamanın hiçbir anlamı var mı?
Geçen dönem benim de imzamın bulunduğu,
Milliyetçi Hareket Partisi Millî Eğitim Komisyonu üyelerimizin kanun teklifi kadük kalmıştır. Meslek liselerindeki katsayı dengesizliğini
sıfırlayan, ortadan kaldıran kanun teklifi yüce Meclisin arşivlerindedir;
getirip, bunu gündeme alıp, kaldırmadınız. Şimdi bunlarla milletin kafasını
karıştırıp bir partiyi aziz milletimizin gönlünden koparmaya çalışmanın hiç kimseye
faydasının olmadığını, olmayacağını siz değerli milletvekillerinin bildiğini
düşünüyorum ama birbirimizi karalayarak bir yere varamayız. Bu millet zaten
kararını vermiş, sizi buraya iktidar partisi olarak göndermiş, bizi de
muhalefet partisi olarak göndermiş. Yarın bu kararı aziz milletimiz verecek ama
bizim burada yaptıklarımıza bakarak verecek.
Şimdi, “illa pazar günü bitecek” diye
bir komisyon toplantı odasını... Biraz önce değerli milletvekili saydı, işte
30-35 kişilik, toplam 100 kişinin oturabileceği bir komisyon odasını siz diğer
partilerin oturacağı yerler de dâhil olmak üzere kapatır ve görüşmeleri
engellerseniz bunu doğru yaptığınızı söyleyemezsiniz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Koltuklar
boştu, üye koltukları boştu.
ALİM
IŞIK (Devamla) – Evet, diğer taraftan, değerli milletvekilleri, Sayın Genel
Başkanımızın gerek Adalet ve Kalkınma Partisinin kapatılma davası açıldığında
gerekse Anayasa Mahkemesinin kararını açıklamasının ardından yaptığı 24 Ekim
2008 tarihli yazılı basın açıklamalarını okursanız, bugün Sayın Başbakanın ne
kadar büyük haksızlık yaptığını siz de görürsünüz.
Bu vesileyle iyi bir çalışma haftası
diliyor, hepinize tekrar saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Karar yeter
sayısı istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir,
karar yeter sayısı vardır.
Sayın milletvekilleri, çalışma
süremizin sonuna geldiğimiz için, alınan karar gereğince kanun tasarı ve
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri görüşmek üzere, 14 Mart 2012
Çarşamba günü saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 19.53