DÖNEM: 24 CİLT: 15 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
76’ncı Birleşim
8 Mart 2012 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip
üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Meral
Akşener’in, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması
2.- Ankara Milletvekili Emine Ülker
Tarhan’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması
3.- Adıyaman Milletvekili Mehmet
Metiner’in, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması
4.- Konya Milletvekili Ayşe
Türkmenoğlu’nun, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması
5.- İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncel’in, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması
6.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin
açıklaması
7.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali
Susam’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması
8.- Bursa Milletvekili Mustafa
Öztürk’ün, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması
9.- İstanbul Milletvekili Hakan
Şükür’ün, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda yaşanan bir olaya
ilişkin açıklaması
10.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün,
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda yaşanan bir olaya ilişkin
açıklaması
11.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet
Toptaş’ın, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda yaşanan bir olaya
ilişkin açıklaması
V.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Adana Milletvekili Fatoş Gürkan’ın,
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret
Akova’nın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Batman Milletvekili Ayla Akat
Ata’nın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ve 21 milletvekilinin, kamuda çalışan taşeron işçilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/185)
2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ve 22 milletvekilinin, Türk toplumunun yapısını tehdit eden sosyal olayların
nedenlerinin ve çözüm yollarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/186)
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ve 20 milletvekilinin, Türkiye'nin su kaynaklarının kullanımı ve korunması
konusunun ve su yönetimi politikasının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/187)
B) Tezkereler
1.- TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı
Volkan Bozkır’ın, Danimarka’nın AB Dönem Başkanlığı çerçevesinde 11-12 Mart
2012 tarihlerinde Kopenhag’da düzenlenecek olan Dışişleri Komisyonları
Başkanları Konferansı’na (COFACC) katılması hususuna ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/800)
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
2.- Ailenin Korunması ve Kadına Karşı
Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Kadını Şiddetten
Koruma Kanunu Teklifi, Antalya Milletvekili Gürkut
Acar'ın; Türk Medeni Kanunu ile Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; 5237 Sayılı
Türk Ceza Kanunu ve 4320 Sayılı Ailenin Korunması Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın;
Türk Medeni Kanunu ve Ailenin Korunmasına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun;
Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi
ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları
(1/572, 2/38, 2/51, 2/145, 2/328, 2/383) (S. Sayısı: 181)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Polonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilimsel ve Teknolojik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/501) (S. Sayısı: 110)
4.- Türkiye ile Ukrayna Arasında
Uluslararası Doğrudan Yük Demiryolu-Feribot Hizmetinin Organizasyonu Konusunda
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/477) (S. Sayısı: 118)
VIII.-
OYLAMALAR
1.- Ailenin Korunması ve Kadına Karşı
Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Kadını Şiddetten
Koruma Kanunu Teklifi, Antalya Milletvekili Gürkut
Acar'ın; Türk Medeni Kanunu ile Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; 5237
Sayılı Türk Ceza Kanunu ve 4320 Sayılı Ailenin Korunması Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın;
Türk Medeni Kanunu ve Ailenin Korunmasına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun;
Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin oylaması
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Polonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilimsel ve Teknolojik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
3.- Türkiye ile Ukrayna Arasında
Uluslararası Doğrudan Yük Demiryolu-Feribot Hizmetinin Organizasyonu Konusunda
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Antalya Milletvekili Arif Bulut’un,
belediyelerin toptancı hallerinden aldıkları rüsum gelirlerine ilişkin Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanından sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcı’nın cevabı (7/3519)
2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, Bakanlık teşkilatında ve bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapan
üst düzey kadın bürokrat sayısına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı
Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/3579)
3.- Edirne Milletvekili Recep
Gürkan’ın, Edirne’deki sınır kapılarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/3580)
4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun,
gümrük müdürlüğünün kapatılmasına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı
Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/3689)
5.- Kırklareli Milletvekili Mehmet
Siyam Kesimoğlu’nun, Ergene Havzasını Koruma Eylem Planı’na aykırı uygulamalara
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/3707)
6.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Habur Gümrük Kapısında personel ihtiyacına ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/3814)
7.- Eskişehir Milletvekili Ruhsar
Demirel’in, Bakanlıkta ve Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarla özürlü personel
istihdamına ve özürlülerin kamusal alanlara erişiminin kolaylaştırılmasına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı
(7/3972)
8.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın,
Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşların çıkardıkları dergilere ilişkin sorusu ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/3974)
9.- Tekirdağ Milletvekili Emre
Köprülü’nün, Tekirdağ Orman İşletme Müdürlüğünce bir taşınmazın bir vakfa
kiralanmasına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/4135)
10.- İzmir Milletvekili Musa Çam’ın,
Bingöl’de bir ormanlık alanın tahrip edildiği iddialarına ilişkin sorusu ve
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/4136)
11.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, AOÇ’nin toplam arazi miktarına ve Gazi
yerleşkesinin bazı kurumlara tahsisi iddialarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/4137)
12.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
yapılan yurtdışı seyahatlerine ve bu seyahatlerdeki toplam harcamalara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/4284)
13.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan
Köktürk’ün, MİT’in görevleriyle ilgili bir açıklamasına ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/4306)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 13.03’te açılarak iki oturum yaptı.
Kahramanmaraş Milletvekili Nevzat Pakdil, Almanya’daki Neonazi
cinayetlerine ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.
Niğde Milletvekili Doğan Şafak’ın, Niğde ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşmasına Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu,
Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Sağlık Bakanlığında
göreve başlatılan uzman erbaşların durumuna ilişkin gündem dışı konuşmasına
Sağlık Bakanı Recep Akdağ,
Cevap verdiler.
İstanbul Milletvekili İhsan Özkes, TBMM
Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın Genel Kuruldaki uygulamalarına,
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, İstanbul’da aile
hekimliği uygulamasıyla ilgili sorunlara,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek’le birlikte
Polonya Meclis Başkanı Ewa Kopacz’ın
davetine icabet etmek üzere 12-15 Mart 2012 tarihleri arasında Polonya’ya resmî
ziyarette bulunacak Parlamento heyetini oluşturmak için siyasi parti
gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 21 milletvekilinin, başta
Afşin-Elbistan Termik Santrali olmak üzere ülkemizde faaliyet gösteren tüm
termik santrallerin çevreye verdikleri zararların (10/182),
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 20 milletvekilinin, ülkemizde
kalsit üretiminin artırılması ve üretilen kalsitin dünya pazarlarında hak
ettiği yeri bulması için yapılacak düzenlemelerin (10/183),
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 21 milletvekilinin,
çiftçilerin sulama amaçlı kullandıkları elektrik borçları ve aylık fatura
uygulamasından kaynaklanan sorunların (10/184),
Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının 74’üncü ve 79’uncu sıralarında bulunan 110 ve 118 sıra
sayılı kanun tasarılarının gündemin 3 ve 4’üncü sıralarına alınmasına; Genel
Kurulun, 8/3/2012 Perşembe günkü birleşiminde 118 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam etmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubuna düşen üyeliğe Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner
seçildi.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının;
1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156) görüşmeleri, Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
2’nci sırasında yer alan, Ailenin Korunması ve Kadına Karşı
Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Kadını Şiddetten
Koruma Kanunu Teklifi, Antalya Milletvekili Gürkut
Acar'ın; Türk Medeni Kanunu ile Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in;
5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu ve 4320 Sayılı Ailenin Korunması Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın; Türk Medeni Kanunu ve Ailenin Korunmasına
İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Ailenin Korunmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının (1/572, 2/38, 2/51, 2/145, 2/328,
2/383) (S. Sayısı: 181) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı, 12’nci maddesine
kadar kabul edildi.
Alınan karar gereğince, 8 Mart 2012 Perşembe günü saat 13.00’te
toplanmak üzere birleşime 19.57’de son verildi.
Mehmet
SAĞLAM |
Başkan
Vekili |
|
Özlem YEMİŞÇİ Tanju
ÖZCAN Bayram
ÖZÇELİK |
Tekirdağ Bolu Burdur
Kâtip Üye Kâtip Üye Kâtip
Üye |
II.- GELEN KâĞITLAR
No:
102
8
Mart 2012 Perşembe
Teklifler
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili
Oktay Vural'ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/399) (Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
27/02/2012)
2.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik
Çirkin'in; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/400) (İçişleri; Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve
Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/02/2012)
3.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/401) (Adalet ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/02/2012)
4.- Bilecik Milletvekili Fahrettin
Poyraz'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Kamu Mali Yönetimi ve
Kontrol Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/402) (Milli
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
08/03/2012)
Sözlü Soru
Önergeleri
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
soba gazından kaynaklanan zehirlenmelere ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1259) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2012)
2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Ardahan’ın Merkez ilçesine bağlı bazı köylerdeki sağlık ocaklarının personel
ihtiyacına ve tıbbi teçhizat eksikliklerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1260) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2012)
3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Damal’daki bazı köylerin sağlık ocaklarının fiziki şartlarına ve personel
sorununa ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1261) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24/02/2012)
4.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Göle’deki bazı sağlık ocaklarının personel ihtiyacına ve tıbbi teçhizat
eksikliklerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1262)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2012)
5.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Göle’deki bazı köy okullarının öğretmen açığına ve araç-gereç sorununa ilişkin
Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1263) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/02/2012)
6.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Ardahan’ın Merkez ilçesine bağlı bazı köy yaylalarının elektrik sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1264) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/02/2012)
7.- İstanbul Milletvekili Ali
Özgündüz’ün, Başbakan’ın bir konuşmasındaki bir ibarenin AA tarafından
çıkarılarak yayımlandığı iddialarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent
Arınç) sözlü soru önergesi (6/1265) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2012)
8.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Beypazarı duble yolunun yapım ve onarımına
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1266) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2012)
9.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, 666 Sayılı KHK ile bazı personelin mağdur
edildiği iddialarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/1267)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2012)
10.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Doğu Akdeniz Bölgesinde turizm işletmeciliğine
ve sorunlarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1268)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2012)
Yazılı Soru
Önergeleri
1.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın,
bir milletvekilinin televizyondaki bir spor programında yorumcu olarak
çalışmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4609) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/02/2012)
2.- Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk’ün, 2012 memur maaş zam oranlarının açıklanmamasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4610) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2012)
3.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van depremi sonrasında kurulan geçici
konutların maliyetine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4611)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2012)
4.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van depremi sonrasında yaşanan barınma
sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4612) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/02/2012)
5.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, bakanlara helikopter tahsis edileceği iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4613) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2012)
6.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, krediyle borçlanan çiftçilere ait tarım arazilerinin yabancılar
tarafından ipotekle alındığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/4614) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2012)
7.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Tufanbeyli Termik Santral inşaatına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4615) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2012)
8.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Ayaş Tüneli inşaatına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4616) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/02/2012)
9.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un,
2002-2012 yılları arasında kapanan, el değiştiren ve yeni kurulan gazete ve
televizyonlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4617) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27/02/2012)
10.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, şiddet olaylarının önlenmesi ve bireysel
silahlanmaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4618) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27/02/2012)
11.- Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurt’un, basın kuruluşlarında çalışanların unvanlarına,
sosyal güvenlik haklarına ve haklarında açılan davalara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4619) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/02/2012)
12.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, İstanbul’da Hocalı
katliamını protesto etmek için düzenlenen mitinge bir bakanın katılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4620) (Başkanlığa geliş tarihi:
27/02/2012)
13.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Pozantı cezaevinde çocuklara karşı kötü muamele
ve cinsel istismar iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4621) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2012)
14.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Futbolda Şike Davasında savunma hakkının gasp
edildiği iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4622)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2012)
15.- Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Adana’daki icra müdürlüklerine ve yapılan
icra takiplerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4623)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2012)
16.- Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, hapis cezasına mahkum edilmiş bir belediye
başkanının cezasının infaz edilmediği iddialarına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4624) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2012)
17.- İstanbul
Milletvekili Osman Taney Korutürk’ün, Fransa’nın iki
şehrinde Başkonsolosluk açılması için yapılan başvurunun reddedildiği
iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4625)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2012)
18.- Hatay
Milletvekili Refik Eryılmaz’ın, Suriye’de yakalandığı iddia edilen 49 Türk
istihbaratçıya ve Türkiye’deki kamplarda misafir edilen sığınmacılara ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4626) (Başkanlığa geliş tarihi:
27/02/2012)
19.- İzmir
Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli’nin, İzmir’in bazı
ilçelerinde şap hastalığının yayılmasına ve alınan önlemlere ilişkin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4627) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/02/2012)
20.- Kars
Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, Kars Şeker
Fabrikasının özelleştirileceği veya kapatılacağı iddialarına ilişkin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4628) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/02/2012)
21.- Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurt’un, faili meçhul cinayetlere ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4629) (Başkanlığa geliş tarihi:
27/02/2012)
22.- Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurt’un, yasadışı telefon dinlemeye ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4630) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/02/2012)
23.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından
reklam panolarına verilen bir ilana ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4631) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/02/2012)
24.- Hakkâri
Milletvekili Adil Kurt’un, eylem yapan üniversite öğrencilerine yapılan
müdahalelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4632)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/02/2012)
25.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüz’ün, Kartal’da Cemevi olarak
hizmet veren arazinin imara açılmamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4633) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2012)
26.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüz’ün, KASDER’in hizmet
binasından İstanbul Büyükşehir Belediyesince tahliye kararına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4634) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2012)
27.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüz’ün, Arnavutköy Belediyesiyle ilgili bazı iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4635) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/02/2012)
28.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Hoçivan Hasköy’ün
elektrik ve su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4636) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2012)
29.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüz’ün, Kamu İhale Kurumundaki yolsuzluk iddialarına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4637) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/02/2012)
30.- Antalya
Milletvekili Mehmet Günal’ın, Bakanlık çalışanlarının özlük haklarına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4638) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/02/2012)
31.- Ordu
Milletvekili İdris Yıldız’ın, vergi oranlarıyla ilgili bir açıklamasına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4639) (Başkanlığa geliş tarihi:
27/02/2012)
32.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya’da Devlet
vatandaş işbirliği ile yapılan okullara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4640) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2012)
33.- Hakkâri
Milletvekili Adil Kurt’un, Fen-Edebiyat Fakültesi mezunlarının istihdam
sorununa ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4641)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2012)
34.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Akçadağ Anadolu
Öğretmen Lisesinin depreme dayanıklılık raporuna ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4642) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/02/2012)
35.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya-Akçadağ Kültür
Merkezi inşaatına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4643)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/02/2012)
36.- Hatay
Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu’nun, zorunlu 12 yıllık kesintili eğitime
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4644) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/02/2012)
37.- Niğde
Milletvekili Doğan Şafak’ın, Niğde Havaalanı inşaatının tamamlanmasına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/4645)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2012)
38.- Kars
Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, Kars’ta lojistik
merkez kurulmasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4646) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2012)
39.- Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, 2002’den bugüne yapılan duble yollara
ve Isparta’nın duble yol planlamasındaki yerine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/4647) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/02/2012)
40.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Hüyük İmrenler Beldesinin PTT şubesi ihtiyacına
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4648) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/02/2012)
41.- Muş
Milletvekili Demir Çelik’in, Erzurum-Hınıs’taki köy yolunun kış koşulları
nedeniyle kapanmasına ve yaşanan mağduriyete ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/4649) (Başkanlığa geliş tarihi:
27/02/2012)
42.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Şanlıurfa-Göbeklitepe’de
Alman arkeologlar tarafından kazı çalışmaları yapıldığı iddiasına ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4650) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/02/2012)
43.- Hatay
Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu’nun, 663 sayılı KHK ile araştırmacı kadrosuna
atananların özlük haklarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4651) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/02/2012)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ve 21 Milletvekilinin, kamuda çalışan taşeron işçilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi. (10/185) (Başkanlığa geliş tarihi:
20/10/2011)
2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ve 22 Milletvekilinin, aile yapısını olumsuz etkileyen şiddet olaylarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi. (10/186) (Başkanlığa geliş tarihi:
20/10/2011)
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ve 20 Milletvekilinin, su kaynaklarının potansiyelinin tespit edilerek
korunması ve bilinçli kullanımı için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi. (10/187)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/10/2011)
Süresi
İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili İhsan
Barutçu’nun, 12 Eylül 1980 darbesini gerçekleştirenlerin yargılanmasına ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2341)
2.- Denizli Milletvekili Adnan
Keskin’in, İsviçre’den Türkiye’ye yasadışı para sokulduğu iddialarına ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2342)
3.- Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk’ün, Avrupa Konseyi İşkence ile Mücadele Komitesinin hücre cezaları ile
ilgili raporuna ve ülkemizdeki uygulamaya ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2343)
4.- Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk’ün, İzmir-Karabağlar Polis Karakolunda bir kadına şiddet uygulanmasına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2344)
5.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Adliye saraylarında savcılara ayrıcalık
yapıldığı iddialarına ve üst düzey yargı mensupları ile bürokratlara sağlanan
imkânlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2345)
6.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/3287)
7.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, bir polis memuru hakkındaki iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3288)
8.- İstanbul Milletvekili İhsan
Barutçu’nun, şeker fabrikalarının özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/3290)
9.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Binici’nin, Genelkurmay Başkanı’nın bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/3296)
10.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın,
Bolu’nun Kırsal Kalkınma Programı’nda destek kapsamına alınmamasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3298)
11.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, yasaklanan kitap ve yayınlara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/3299)
12.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Bingöl-Solhan’ın bazı sorunlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3300)
13.- İzmir
Milletvekili Hülya Güven’in, Kadın ve Aile Bireylerinin Şiddetten Korunmasına
Dair Kanun Tasarısı’nın kapsamında yapılan yeni düzenlemeye ilişkin Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3325)
14.- Bursa
Milletvekili Sena Kaleli’nin, şiddet mağduru kadınlarının Aile Mahkemelerine
başvurularının maliyetine ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3326)
15.- Edirne
Milletvekili Recep Gürkan’ın, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları
personelinin özlük haklarına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3327)
16.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Tufanbeyli’de yürütülen
proje ve yatırımlara ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3416)
17.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, İstanbul’daki
köylerin altyapı sorunlarına ve bu köylere KÖYDES kapsamında ayrılan ödeneğe
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3433)
18.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Anter Anter’in vatandaşlıktan çıkarılması ve
Türkiye’ye girişinin yasaklanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3434)
19.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, gizlilik kararı alınan
bir dosya kapsamındaki bilgilerin basında yer almasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3435)
20.- Denizli
Milletvekili Adnan Keskin’in, Ankara Büyükşehir Belediyesince yaptırılan
Gökkuşağı Rekreasyon alanına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3436)
21.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Sincan ve Etimesgut’a otobüs seferlerinin
artırılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3437)
22.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Karaisalı’da yürütülen
proje ve yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3438)
23.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Saimbeyli’de yürütülen
proje ve yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3439)
24.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Pozantı’da yürütülen
proje ve yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3440)
25.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Yumurtalık’ta yürütülen
proje ve yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3441)
26.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Sarıçam’da yürütülen
proje ve yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3442)
27.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Karataş’ta yürütülen
proje ve yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3443)
28.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, İmamoğlu’nda yürütülen
proje ve yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3444)
29.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Tufanbeyli’de yürütülen
proje ve yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3445)
30.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Kozan’da yürütülen proje
ve yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3446)
31.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Seyhan’da yürütülen
proje ve yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3447)
32.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Feke’de yürütülen proje
ve yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3448)
33.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Çukurova’da yürütülen
proje ve yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3449)
34.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Yüreğir’de yürütülen
proje ve yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3450)
35.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Ceyhan’da yürütülen
proje ve yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3452)
36.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Aladağ’da yürütülen
proje ve yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3453)
37.- Tunceli
Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, emniyet güçlerinin son bir yıl içinde kullandığı
biber gazı ve gaz bombasının miktarına ve etkilerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3454)
38.- Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, öldürülen bir
kişinin cesedinin bulunamamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3455)
39.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait bir şirketin
faaliyet alanına ve bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3456)
40.- Gaziantep
Milletvekili Ali Serindağ’ın, Muş-Varto’da bir
projede çalışırken kaybolduğu iddia edilen bir harita teknisyenine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3457)
41.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Hazine avukatlarının özlük haklarının
iyileştirilmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3477)
42.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Aladağ’da yürütülen
proje ve yatırımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3479)
43.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Ceyhan’da yürütülen
proje ve yatırımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3480)
44.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Kozan’da yürütülen proje
ve yatırımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3481)
45.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Seyhan’da yürütülen
proje ve yatırımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3482)
46.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Feke’de yürütülen proje
ve yatırımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3483)
47.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Çukurova’da yürütülen
proje ve yatırımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3484)
48.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Yüreğir’de yürütülen
proje ve yatırımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3485)
49.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Karaisalı’da yürütülen
proje ve yatırımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3486)
50.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Saimbeyli’de yürütülen
proje ve yatırımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3487)
51.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Pozantı’da yürütülen
proje ve yatırımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3488)
52.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Yumurtalık’ta yürütülen
proje ve yatırımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3489)
53.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Sarıçam’da yürütülen
proje ve yatırımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3490)
54.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Karataş’ta yürütülen
proje ve yatırımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3491)
55.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, İmamoğlu’nda yürütülen
proje ve yatırımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3492)
56.- Adana
Milletvekili Ali Halaman’ın, Tufanbeyli’de yürütülen
proje ve yatırımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3493)
57.- İstanbul
Milletvekili Osman Oktay Ekşi’nin, 19 Mayıs kutlamalarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3494)
58.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, zorunlu din dersleri ve müfredattaki
uygulamalar ile nüfus cüzdanlarındaki din hanesine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3495)
59.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, 19 Mayıs kutlamalarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3496)
60.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Bakanlıkta bir şube müdürü atamasına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3497)
61.- Kars
Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, Digor’da görev
yapan ilçe milli eğitim müdürlerine ve öğretmenlerin sorunlarına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3498)
62.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlık tarafından bir gazetenin
internet sitesine erişimin engellendiği iddialarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3499)
63.- Bursa
Milletvekili Aykan Erdemir’in, bazı okullarda yaşandığı iddia edilen ayrımcılık
olaylarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3500)
64.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şeker’in, rehber öğretmen açığına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3501)
65.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, İdil İlçe Milli Eğitim
Müdürlüğünde yapılan atama ve görevlendirmelere ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3502)
66.- Hatay
Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu’nun, Hakkari’de bazı ihalelerde usulsüzlük
yapıldığı iddialarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3503)
67.- Kars
Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, askerlik görevini ifa
ederken hayatını kaybeden asker sayısına ve hayatını kaybeden bir askerle
ilgili bazı iddialara ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3504)
68.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, yüksek hızlı tren
projelerine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3509)
69.- Hatay
Milletvekili Mevlüt Dudu’nun, SRC belgesi alma
zorunluluğuna ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3510)
70.- Ankara
Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’daki banliyö tren seferlerine ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/3511)
71.- Diyarbakır
Milletvekili Leyla Zana’nın, Diyarbakır’da yapılacak
olan havaalanına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3512)
72.- Antalya
Milletvekili Mehmet Günal’ın, Manavgat Liman Başkanlığının kapatılmasına
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3513)
73.- Antalya
Milletvekili Tunca Toskay’ın, Antalya’da ulaşımda yaşanan sorunlara ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3514)
74.- Ağrı
Milletvekili Halil Aksoy’un, Ağrı’da yoğun kar yağışı nedeniyle yolları kapanan
köylerdeki mağduriyete ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3515)
75.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Mersin’e Gemiadamları
Online Sınav Sistemi kurulup kurulmayacağına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/3516)
76.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tan’ın, Midyat-Savur yolunun iyileştirilmesine ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/3517)
77.- Kırklareli
Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, bir Türk gemisinin karıştığı deniz
kazasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3520)
78.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’deki sınır
kapılarının açılmasına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3521)
79.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran’ın, sözde Ermeni soykırımı konusunda Türkiye aleyhine
karar alan ülkelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3523)
80.- Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurt’un, 12 Eylül Darbesi’nden sonra Danışma Meclisi üyeliği
için yapılan müracaatlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3525)
81.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, faiz lobisi ile ilgili bazı açıklamalarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3531)
82.- Tunceli
Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, Şırnak-Uludere’de sivillerin ölümüyle sonuçlanan
olayda sağlanan istihbarata ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3533)
83.- İzmir
Milletvekili Aytun Çıray’ın, Başbakanlığa yeni alınan
bir uçağa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3534)
84.- Hatay
Milletvekili Adnan Şefik Çirkin’in, imam-hatip ve müezzinlerin cami ve
çevresinin bakım ve temizliği görevini üstlenmelerine ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/3535)
85.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapan üst
düzey kadın bürokrat sayısına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/3536)
86.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapan üst
düzey kadın bürokrat sayısına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/3537)
87.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Bakanlık politikaları hakkında sunum için verilen
bir davete ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3544)
88.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, koruyucu aile hizmetlerine ilişkin Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3545)
89.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Bakanlık teşkilatında ve bağlı kurum ve
kuruluşlarda görev yapan üst düzey kadın bürokrat sayısına ilişkin Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3546)
90.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, 65 yaşını doldurmuş ve sosyal güvenceden
yoksun olan vatandaşların maaşına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3552)
91.- İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüz’ün, İstanbul’un siluetinin bozulmasına ve
İstanbul’daki yeşil alan varlığının azalmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3581)
92.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, İstanbul’un trafik
sorununa ve minibüslerin toplu taşıma hizmetinden kaldırılacağı iddialarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3582)
93.- Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Ankara’daki mezarlık ve defin işlemleriyle
ilgili sıkıntılara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3583)
94.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Bakanlık teşkilatında ve bağlı kurum ve
kuruluşlarda görev yapan üst düzey kadın bürokrat sayısına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3584)
95.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, biber gazı alımına ve maliyetine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3585)
96.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, bir belediye başkanı hakkındaki
iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3586)
97.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, elektrik faturalarındaki kayıp-kaçak bedellerinin
tahsilatına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3590)
98.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, muayene ve reçetelerden alınan katkı ve
katılım payına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3591)
99.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, kadastro memurlarının kadastro tazminatlarının
kaldırılmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3593)
100.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, özel iletişim vergisindeki
artışa ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3595)
101.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, PTT’de çalışan kadrolu ve sözleşmeli
personele özlük hakları konusunda ayrımcılık yapıldığı iddialarına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3596)
102.- Giresun Milletvekili Selahattin
Karaahmetoğlu’nun, ilköğretim çağında olup okula gidemeyen çocuklara ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3597)
103.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın, görev şehidi bir subayın öğretmen eşinin
mağduriyetine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3598)
104.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Bakanlık tarafından bir gazetenin internet
sitesine erişimin engellendiği iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3599)
105.-
Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, bir derginin Van Depremi için
düzenlediği yardım kampanyasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3600)
106.- İstanbul Milletvekili Ali
Özgündüz’ün, yükseköğretim harçları ve ek ücret ödemelerine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3601)
107.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, İstanbul’daki ortaöğretim öğrenci
yurtlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3602)
108.-
İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın,
İstanbul’daki özel yükseköğrenim öğrenci yurtlarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3603)
109.-
Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Aladağ’da
yürütülen proje ve yatırımlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3604)
110.-
Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Saimbeyli’de
yürütülen proje ve yatırımlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3605)
111.-
Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Pozantı’da
yürütülen proje ve yatırımlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3606)
112.-
Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Yumurtalık’ta
yürütülen proje ve yatırımlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3607)
113.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Sarıçam’da yürütülen proje ve yatırımlara
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3608)
114.-
Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Karataş’ta
yürütülen proje ve yatırımlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3609)
115.-
Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, İmamoğlu’nda
yürütülen proje ve yatırımlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3610)
116.-
Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Tufanbeyli’de
yürütülen proje ve yatırımlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3611)
117.-
Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Ceyhan’da
yürütülen proje ve yatırımlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3612)
118.-
Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Kozan’da yürütülen
proje ve yatırımlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3613)
119.-
Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Seyhan’da
yürütülen proje ve yatırımlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3614)
120.-
Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Feke’de yürütülen
proje ve yatırımlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3615)
121.-
Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Çukurova’da
yürütülen proje ve yatırımlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3616)
122.-
Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Yüreğir’de
yürütülen proje ve yatırımlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3617)
123.-
Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Karaisalı’da
yürütülen proje ve yatırımlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3618)
124.-
Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, okullarda bazı internet sitelerine erişimin
engellenmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3619)
125.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Bakanlık teşkilatında ve bağlı
kurum ve kuruluşlarda görev yapan üst düzey kadın bürokrat sayısına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3620)
126.-
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, GSM baz istasyonlarının illere göre
dağılımına ve denetimine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3627)
127.-
Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in, Esenboğa Havalimanı’na yapılacak 3. pist
için yapılan kamulaştırmalara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3628)
128.- İstanbul Milletvekili Atila
Kaya’nın, Türk Boğazları Gemi Trafik Hizmetleri Sistemi’ne ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/3629)
129.-
Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, TCDD Ankara Eğitim Merkezi’nin ve 2.
Bölge Müdürlüğü’nün hizmet binalarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/3630)
130.-
Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel’in, Ankara ile çeşitli iller arasındaki
hızlı tren hatlarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3631)
131.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Bakanlık teşkilatında ve bağlı kurum
ve kuruluşlarda görev yapan üst düzey kadın bürokrat sayısına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3632)
132.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Boğaziçi Köprüsü’nün bakıma
alınarak kapatılacağı iddialarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3633)
133.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, bağlı kurum ve kuruluşlarda
görev yapan üst düzey kadın bürokrat sayısına ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/3634)
134.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Bakanlık teşkilatında ve bağlı
kurum ve kuruluşlarda görev yapan üst düzey kadın bürokrat sayısına ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3636)
135.-
Erzurum Milletvekili Muharrem Işık’ın, TSK’ye ait eğitim uçaklarına ve bu
uçakların karıştığı kazalara ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3639)
136.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, Bakanlık teşkilatında ve bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapan
üst düzey kadın bürokrat sayısına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3640)
137.-
Hatay Milletvekili Hasan Akgöl’ün, Hatay’da yaşanan su baskınının verdiği
zarara ve Dostluk Barajına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3644)
138.-
Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun, Van
depremi sonrasında yaşanan sorunlara ve mağduriyete ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/3645)
139.-
Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, 2002’den bugüne
şehit ailelerine ve gazilere ödenen tazminatlara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/3646)
140.-
Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu’nun,
Bitlis merkezde ve Tatvan ilçesinde bulunan tekel sigara fabrikasının
özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3647)
141.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın, dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/3651)
142.- İstanbul Milletvekili Umut
Oran’ın, 2002’den bugüne belediye başkanlıkları hakkında başlatılan adli ve
idari soruşturmalara ve verilen cezalara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/3652)
143.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının
kuruluş amacına ve Başkanın atanma kriterlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/3654)
144.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, MİT tarafından yapılan güvenlik
soruşturmaları ve hazırlanan raporlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3655)
145.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, Kürtçe vaaz ve hutbe okunmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3656)
146.-
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, Darphane ve Damga Matbaası Genel
Müdürlüğünün açtığı çipli pasaport ihalesini bir Fransız şirketinin kazanmasına
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/3659)
147.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van depremi sonrası yaşanan mağduriyetin
giderilmesine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/3660)
148.-
Denizli Milletvekili Adnan Keskin’in, çocuk gelinlerin sayısına ve yaşanan
mağduriyetin önlenmesine yönelik çalışmalara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3665)
149.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki kadın sığınma evlerine ilişkin
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3666)
150.-
İstanbul Milletvekili Osman Taney Korutürk’ün,
komşularla sıfır sorun politikasına ve Suriye ile ilişkilere ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3675)
151.-
Muğla Milletvekili Nurettin Demir’in, sözde Ermeni soykırımı ile ilgili yasayı
kabul eden Fransa’ya uygulanacak yaptırımlara ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3676)
152.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Duran Bulut’un, zararlı madde içeren
sütleri üreten firmalara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3682)
153.- İstanbul Milletvekili Sırrı
Süreyya Önder’in, GDO’lu ürünlerin insan ve hayvan
sağlığı üzerindeki etkilerine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3683)
154.- Bursa Milletvekili İlhan
Demiröz’ün, İstanbul-Eyüp’teki bir köyün mera alanlarının ıslahına ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3684)
155.-
Hatay Milletvekili Hasan Akgöl’ün, hayvancılık kredilerine ilişkin Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3685)
156.- Antalya Milletvekili Arif Bulut’un;
ürünlerdeki zirai ilaç kalıntılarıyla mücadeleye ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3686)
157.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş’ın, patates üreticilerinin
desteklenmesine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3687)
158.- Muğla Milletvekili Nurettin
Demir’in, destekleme ödemeleri yapılmayan çiftçilerin mağduriyetine ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3688)
159.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars Doğu kapısının ne zaman açılacağına
ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/3690)
160.-
Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’ın, Ankara
Belediyesi Hastanesi Yaptırma ve Yaşatma Derneğinin yapısı ve faaliyetlerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3691)
161.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, sauna-masaj merkezlerinin sayısına ve
denetimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3692)
162.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, sigara kaçakçılığı ile mücadeleye
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3693)
163.-
İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, Emniyet Genel Müdürlüğü Koruma Daire
Başkanlığında dinleme cihazı bulunduğu iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3694)
164.-
Kırklareli Milletvekili Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun, Emniyet Genel Müdürlüğü
Terörle Mücadele Daire Başkanlığının düzenlemiş olduğu bir toplantıya ve
davetlilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3695)
165.-
Edirne Milletvekili Recep Gürkan’ın, motorlu taşıtlar vergisi ile ilgili bir
düzenlemeye ve uygulamadaki aksaklıklara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3696)
166.-
Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin, Merkez Bankasının açıkladığı ödemeler
dengesi verilerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3697)
167.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, öğretmenlerin
özür grubu atamalarında yaşanan sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3698)
168.-
Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, Silvan
Lisesinin meslek lisesine dönüştürülmesine ve meslek lisesi mezunlarının
üniversiteye giriş oranlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3699)
169.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, ücretli öğretmenlik uygulamasına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3700)
170.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, öğretmen atamalarına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3701)
171.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Bakanlığın Merkez teşkilatında
çalışan personelin mağduriyetine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3702)
172.-
Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van’da deprem
sonrasında hasarlı bir ilkokulda eğitime devam edilmesi nedeniyle yaşanan
mağduriyete ve bunun sorumlularına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3703)
173.-
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından
yazılmış eserlerin okullarda okutulmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3704)
174.-
Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, Antalya ve
ilçelerinde taşkın ve sel felaketlerinden kaynaklanan zararları azaltmada
etkisi olan projelere ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3705)
175.-
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın, Büyük Menderes Nehrinin ıslah
çalışmalarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3706)
176.-
Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Aladağ’da
yürütülen proje ve yatırımlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3727)
177.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Ceyhan’da yürütülen proje ve yatırımlara
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3728)
178.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Kozan’da yürütülen proje ve yatırımlara ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/3729)
179.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Seyhan’da yürütülen proje ve yatırımlara
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3730)
180.-
Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Feke’de yürütülen
proje ve yatırımlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3731)
181.-
Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Çukurova’da
yürütülen proje ve yatırımlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3732)
182.-
Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Yüreğir’de
yürütülen proje ve yatırımlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3733)
183.-
Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Karaisalı’da
yürütülen proje ve yatırımlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3734)
184.-
Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Saimbeyli’de
yürütülen proje ve yatırımlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3735)
185.-
Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Pozantı’da yürütülen
proje ve yatırımlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3736)
186.-
Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Yumurtalık’ta
yürütülen proje ve yatırımlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3737)
187.-
Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Sarıçam’da
yürütülen proje ve yatırımlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3738)
188.-
Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, İmamoğlu’nda
yürütülen proje ve yatırımlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3739)
189.-
Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Tufanbeyli’de
yürütülen proje ve yatırımlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3740)
190.-
Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, cep telefonu kullanıcılarına gönderilen
reklam amaçlı mesajlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3741)
8 Mart
2012 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 13.02
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Tanju ÖZCAN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 76’ncı Birleşimini açıyorum.
III.- Y O
K L A M A
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine
basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik
sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden
yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama
pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
toplantı yeter sayımız vardır, gündeme geçiyoruz.
İlk önce, bugün Dünya Kadınlar Günü.
Dünya insanlık camiasının birinci yarısını teşkil eden kadınlarımızın bu gününü
kutluyoruz, hayırlara vesile olmasını diliyoruz.
Ayrıca üç arkadaşımıza gündem dışı söz
vermeden önce, İstanbul Milletvekili Sayın Meral Akşener’e hemen bir
üniversitede toplantıya katılması mazereti dolayısıyla ilk önce bir dakikalık bu
günü kutlamak üzere söz veriyorum.
Buyurun Sayın Akşener.
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Meral Akşener’in, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin
açıklaması
MERAL AKŞENER (İstanbul) – Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Bütün
kadınlarımızın bu gününü kutluyorum. İşte, meslekte, siyasette, ekonomide,
sosyal alanda eşitliğin gerçekleşmesini diliyorum. Erkek arkadaşlarımızın da,
bizlere “Cennet analarımızın ayağı altındadır.” diyen arkadaşlarımızın
birbirlerine hakaret ederken -milletvekilleri için söylemiyorum, tüm erkekler
için söylüyorum- kadınların üzerinden hakaret etmemelerini diliyorum.
Şiddetin olmadığı, kadına tacizin
olmadığı bir Türkiye diliyorum.
Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akşener.
Şimdi, üç milletvekilimize gündem dışı
söz vereceğim.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) – Sayın
Başkanım, bizim de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin söyleyecek bir çift
sözümüz var.
BAŞKAN – Gündem dışı konuşmaları
bitirelim ondan sonra efendim.
Teşekkür ederim.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) – Yanlış
yapıyorsunuz Başkanım çünkü açılışta yapılması gereken bir şey. Gereksiz yere
böyle güzel bir günde ortamı geriyorsunuz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gündem dışı ilk söz, Dünya
Kadınlar Günü münasebetiyle söz isteyen Adana Milletvekili Fatoş Gürkan’a
aittir.
Buyurun Sayın Gürkan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
V.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Adana
Milletvekili Fatoş Gürkan’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin gündem dışı
konuşması
FATOŞ GÜRKAN (Adana) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Dünya Kadınlar Günü’müz dolayısıyla söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve bizi izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Kadın veya erkek olarak yaratılan
insanoğlu cinsiyetini seçerek doğma hakkına sahip değil. Bu sebeple erkek veya
kadın olarak doğmuş olmanın bir diğerine üstünlük hakkı vermeyeceği de açık.
Tarih boyunca kültür ve medeniyetler
kadına ve erkeğe fiziksel ve duygusal farklılıklarından dolayı roller ve
vazifeler, temel görev ve sorumluluklar yüklemiştir. Kadın, temel görevleri
haricinde sosyal hayatta, iş yaşamında, siyaset hayatında -erkekler tarafından-
toplumda yer alamamıştır. Kadın-erkek fırsat eşitliği kavramının toplum
tarafından kabul görmeye başlamasından sonra kadınlar sosyal hayatta, iş
yaşamında ve siyasette her geçen gün daha çok yer almaya çalışmıştır. Amacımız,
bu süreci hızlandırmak ve kadınlarımızın hak ettiği seviyede temsilini ve
katılımını sağlamaktır.
Kadın merhametin, sevginin, hoşgörünün,
özverinin timsalidir. Kadın, annelik gibi kutsal bir görevi üstlenen ve bunun
yanında, yaşamın her zorluğunu omuzlarında taşıyan fevkalade bir varlıktır.
Toplumun en önemli yapı taşı aile, ailenin de en önemli unsuru anne, yani
kadındır. Konuya bu boyutuyla baktığımızda, kadınlarımızın psikolojisi,
eğitimi, dünyaya bakış açısı daha çok önem kazanmaktadır. Çocuklarımızın
kişiliklerinin oluşmasında ve eğitiminde ailenin, özellikle fertlerin eğitiminde
gelişmeye açık, katma değer üretebilen bireylerin olmasında annenin, kadının
önemi çok fazladır. Bu sebeple, kadınlarımızın gelişiminin önündeki engeller
kaldırılmalı, ailesine, yaşadığı çevreye ve ülkemize faydalı bir birey
olmasının önü açılmalıdır.
Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal
Atatürk “İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur. Kabil
midir bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin
bütünü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa bağlı
kaldıkça, öteki yarısı göklere yükselebilsin?” demiştir.
Bu sebeple, AK PARTİ İktidarında
kadınlarımızın eğitimi, iş hayatına ve sosyal hayata daha çok katılımı, kadına
yönelik şiddetin önlenmesi ve siyaset alanında daha çok temsili için önemli
adımlar atılmıştır.
1982 Anayasası’nda yapılan değişiklikle
kadınlarımıza pozitif ayrımcılık getirilmiştir. Medeni Kanun, İş Kanunu, Türk
Ceza Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu’nda, Belediyeler Kanunu’nda değişiklikler
yapılmış, Başbakanlık genelgesi çıkarılmıştır. Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu kurulmuş, kadınlarımızın istihdamını teşvik eden kanuni düzenlemeler
yapılmıştır.
Sayın Başbakanımızın eşi Emine Erdoğan
Hanımefendi’nin himayelerinde başlatılan “Ana Kız Okuldayız” ve “Haydi Kızlar
Okula” gibi projeler kapsamında yüz binlerce kız çocuğumuz eğitim imkânına
kavuşmuştur. Kadın konukevleri ve sığınma evleri sayıca artırılmış,
kadınlarımız korunma altına alınmaya çalışılmıştır.
Görüşülmekte olan Ailenin Korunması ve
Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı ile bu konuda çok
önemli adımlar atılmıştır.
Peygamber Efendimiz, kız çocuklarının
diri diri toprağa gömüldüğü bir asırda, Veda Hutbesi’nde
kadın haklarının önemine dikkat çekerek “Sizin kadınlar üzerinde hakkınız,
kadınların da sizin üzerinizde hakkı var.” demiştir.
Tarih boyunca kadınlarımıza diğer
toplumlara göre çok daha fazla önem verdiğimiz görülmektedir. Kadınlarımız da
dünyanın hiçbir coğrafyasında görülmeyecek özverilerle bu toprağın vatan
olmasında erkeklerle birlikte mücadele vermiştir. Kucağındaki çocuğu yerine
cepheye taşıdığı top mermilerini örten Şerife Bacı gibi kahraman bir kişilik
acaba dünyanın hangi toplumunda vardır? Kara Fatma, Tayyar Rahmiye,
Kılavuz Hatice, Nene Hatun, Halide Onbaşı ve ismini sayamadığım binlerce
kahraman kadınımıza bu anlamlı günde şükranlarımı sunuyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle, başta şehit
annelerimiz olmak üzere tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü
kutluyor, yüce heyetinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gürkan.
Gündem dışı ikinci söz Dünya Kadınlar
Günü münasebetiyle söz isteyen Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’ya
aittir.
Buyurun Sayın Akova.
2.-
Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’nın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne
ilişkin gündem dışı konuşması
AYŞE NEDRET AKOVA (Balıkesir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; evde olsun işte olsun hep emekçi olan tüm
kadınlarımızın Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum.
Toplumun bireylere yüklediği geleneksel
roller çerçevesinde kadına, evde çocuk yetiştiren, evi düzenleyen, yemek ve ev
işi yapıp kocasının eve geçimlik getirmesini bekleyen ve aile adına söz hakkı
olmayan bir rol düşerken erkeğe, dışarıda evi için çalışıp kazanç elde etmesi
ve paranın getirdiği güç ile aile hakkında tek söz sahibi olması rolü
düşmüştür. Kadının evin dışında da çalışıp erkek kadar evini geçindirebileceği
ve siyasi, ekonomik ve toplumsal kararlarda onun da söz hakkının olması
gerektiği, geleneksel rollerin değişebileceği, hatta toplumun daha iyiye doğru
gelişimi için gerekli olduğu anlaşıldıkça, kadınların hak mücadelesi toplumun
her alanında başlamıştır.
Saygıdeğer milletvekilleri, CHP
Tüzüğü’nde yüzde 33 kadın kotası kabul edilerek siyasette kadının yolu daha da
açılmıştır. İzmir Ticaret Odası Meclisinin her meslek komitesinde en az bir
kontenjan kadına ayrılması hakkında aldığı temenni karar da önemlidir.
Kadınların çalışma hayatında, siyasal
alanda, hukuksal alanda var olma mücadelesi yüzyıllardır devam etmektedir. 8
Mart 1857 tarihinde daha sağlıklı çalışma koşulları için bir tekstil
fabrikasında greve başlayan 40 bin dokuma işçisi kadının başlattığı mücadelenin
acıları unutulmadı. Bu emekçi kadınların hak mücadelesi polisin işçileri
fabrikaya kilitlemesi sonrası çıkan yangında çoğu kadın 129 işçinin hayatını
kaybetmesiyle sonlandı.
Bu bağlamda, kadın-erkek eşitsizliği
temeli üzerinde kurgulanan geleneksel roller sorgulandıkça kadınların
örgütlenip hakları için mücadele etmeye başlaması ve örgütsel baskıyla sorunun
artık bir insan hakkı sorunu olduğu genel kabul görmüştür ve biliyorsunuz,
evvela 1910 yılında Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansında “Dünya
Kadınlar Günü” olarak anılması kabul edilmiş, 1977 yılında da “Dünya Kadınlar
Günü” olarak anılması oy birliğiyle kabul edilmiştir.
Dünya Emekçi Kadınlar Günü ile
amaçlanan, küresel gündemde kadın-erkek eşitliği ve kadın haklarını tutarak
kadınların kamusal ve toplumsal hayatta var olma süreçlerini güçlendirmektir. 8
Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü toplumsal cinsiyet eşitliği hususunda
farkındalık yaratmak, toplumun bireylerinin bu konuya hassasiyetle
yaklaşmalarını sağlamak, toplumun cinsiyet eşitliği konusunda bilinçlenmeleri
için adımlar atmak, hukuksal ve uygulamalı düzlemde atılacak her adımın ülke
refahına ve huzuruna katkı yapacağının anlaşılmasını sağlamak için bir
fırsattır. Bu bağlamda, bir günde simgeleşen kadınların güçlenmesi ve kadın
hakları için mücadeleyi tüm yıla yaymak gereklidir.
Saygıdeğer milletvekilleri, bugün 550
milletvekilinden 79’u kadındır, Hükûmetteki 26 bakandan sadece 1’i kadındır,
2.924 belediye başkanının 26’sı kadındır, 34.210 muhtardan 65’i kadındır, 81
valinin 1’i kadındır, 103 rektörden 5’i kadındır, 185 büyükelçiden 21’i
kadındır, 26 müsteşar arasında maalesef hiç kadın yoktur. Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurulu, Yargıtay, Sayıştay başkanlıklarında hiç kadın yok; DİSK,
Türk-İş, Hak-İş, Kamu-Sen, Memur-Sen, TOBB, MÜSİAD, TESK yönetim kurullarında
hiç kadın yok. Bu rakamlar, daha almamız gereken çok yol olduğunu
göstermektedir.
2008 yılında yapılan Kadına Yönelik
Aile İçi Şiddet Araştırması’na göre, Türkiye’de kadınlarımızın yüzde 42’si
yaşamının herhangi bir döneminde fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalmıştır.
Dünya Ekonomik Forumu Cinsiyet Uçurumu
Endeksi 2011 yılı derecelendirmesine göre 135 ülke arasında Türkiye 122’nci
sıradadır. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından hazırlanan 2011
yılı İnsani Gelişme Raporu’na göre 187 ülke arasında İnsani Gelişim Endeksi’nde
92’nci sıradayız, Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi’nde ise maalesef
77’nci sıradayız.
Kadınların her alanda kendilerine yer
bulabilmeleri, eşit fırsatlara kavuşabilmeleri ve sorunun çözümü için yasal
zeminin yaratılmasının yanı sıra, toplumsal zihniyet değişimi ve eğitim
zorunludur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYŞE NEDRET AKOVA (Devamla) – Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akova.
Gündem dışı üçüncü söz, Dünya Kadınlar
Günü münasebetiyle söz isteyen Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’ya aittir.
Buyurun Sayın Akat Ata. (BDP
sıralarından alkışlar )
3.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin gündem
dışı konuşması
AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Başkan,
saygılarımı sunuyorum.
Bugün 8 Mart. 8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Günü dolayısıyla bugün meydanlarda olan, mitingler yapan, paneller
düzenleyen, seminerler yapan, yürüyüşlerle seslerini duyurmaya çalışan tüm
kadınların ortaya koymuş olduğu emeğin önünde saygıyla eğiliyorum, tüm emekçi
kadınların 8 Mart’ını kutluyorum. Bugünün arkasında bir direniş tarihi var diye
dün belirtmiştik. Yine bugüne nasıl geldiğimizi bilerek ancak bundan sonra
mücadelemizi örgütleyebileceğimiz inancıyla, bugüne kadar kadın eşitlik ve
özgürlük mücadelesinde yaşamını yitirmiş olan tüm kadınların anısı önünde de
saygıyla eğiliyorum.
Değerli milletvekilleri, kadın sorunu
bir insan hakları sorunu. Bu konuda artık toplumun her kesiminden ve her
siyasal görüşten ortak bir kanaat var ama henüz kadına yönelik şiddet konusunda
ortak bir irade açığa çıkarılmış değil. Bu noktada bugün de Parlamentomuzda
görüşülmeye devam edilecek olan yasanın hazırlanış sürecinde var olan uzlaşı ne
yazık ki devamında sürdürülememiştir ama yine de hazırlanış sürecinde ortaya
konulan iradeyi önemsiyoruz ve Türkiye’de çıkarılacak her yasa için aynı
yöntemin belirlenmesi gerektiğini ifade ediyoruz.
Ne yazık ki kadınlar, evde, okulda, iş
yerinde, sokakta, gözaltında ve cezaevinde şiddete maruz kalıyorlar ve şiddete
maruz kalan kadının korunabilmesi noktasında bizler yürütmenin önüne bir ödev
koyabilmiş değiliz, etkin bir mekanizma koyabilmiş değiliz. Yaşamını yitiren,
katledilen her kadın gerçeğinin arkasında biraz ihmal, biraz sorumsuzluk olduğu
bilgisiyle hareket etmek gerekiyor. Yine de bu Parlamento çatısı altında dün
ortaya konulan tablo göstermiştir ki esasında kadına yönelik şiddet sorunu
ülkede tüm siyasi partilerin, tüm kesimlerin ve tüm anlayışların ortak
düşünebileceği bir alandır ve inanıyoruz ki bu alanda ortaya konulacak çözüm
iradesi, bu uzlaşı mantığı Türkiye'nin önündeki birçok sorunun çözümünde de
örnek olarak alınabilir, bir yöntem olarak uygulanabilir.
Değerli milletvekilleri, bizler, bir
kız çocuk olarak, bir kız kardeş olarak, bir anne olarak, bir eş olarak ne
yazık ki toplumun ikincisi olarak, toplumda ikincil olarak görülüyoruz.
Toplumsal eşitsizliğin bu düzeyde olduğu bir süreci yaşarken ne yazık ki
toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda ya da cinsiyetçi politikalardan
vazgeçilmesi noktasında önümüze bir yol haritası koyabilmiş değiliz. Bugün
ülkemizin ihtiyacı olan böyle bir yol haritasıdır. Eğer biz, hak
verebiliyorsak, eğer bugün altına imza koymuş olduğumuz ulusal üstü sözleşmeler
noktasında bile bazı ilerlemeleri kabul edebiliyorsak bunun gereği olan bir yol
haritasını da hep beraber açığa çıkarabilmeliyiz. Bugün toplumdaki şiddetin
kaynağını öngörüp, o şiddetin aile içerisine, o şiddetin kamusal alanda
kendisini ifade eden kadına nasıl yansıdığını da ortak tartışmak durumundayız.
Ülkemizin içinde bulunduğu süreçte
yaşadığı temel sorunların başında gelen Kürt sorunu ve bundan kaynaklı ortaya
çıkan maddi ve manevi kayıplara baktığımızda ve bunun tablosunu açığa
çıkardığımızda ve yine bir yıl içerisinde öldürülen kadın sayısı, katledilen
kadın sayısının oranına baktığımızda neredeyse eşit olduğunu görüyoruz. Kürt
sorunu konusunda ortaya konan irade ki bugüne kadar çözüme hizmet etmemiştir
ama kadın sorunu konusunda böyle bir iradenin bile yokluğunu görüyoruz çünkü
sorunu yok sayan bir anlayışla karşı karşıyayız.
Kadınlar katlediliyorlar, bu bir gerçek; bunu
görmek ve her ay katledilen -neredeyse her güne 1 kadın düşüyor- bu kadınlar
için sorumluluk hissetmek gerekiyor. Bu noktada hepimizin elini taşın altına
koyması gerekiyor.
Biz BDP’li
kadınlar olarak, yıllardır yürütmüş olduğumuz kadın özgürlük mücadelesinde
belli bir mesafe katedebildiğimize inanıyoruz ama ne
yazık ki bugün içinde bulunduğumuz toplumda henüz bu ilerlemenin yaşanmadığı
gerçeğiyle de karşı karşıyayız.
Bu yıl 8 Mart etkinliklerine 1 Martta
start verdik; Nusaybin’deydik, Hakkâri’deydik ve bugün son çalışmalarımızı
ortaya koyuyoruz. Şırnak ve Hakkâri’de yine alanlarda olan bir kadın gerçeği
var.
Biz, 8 Martta kadının hâlâ özgürlük ve
eşitlik mücadelesinin devam ediyor olmasından dolayı, sokakta, işte, fabrikada,
evde ortaya koymuş olduğu emeğinin görünür olması için sesimizi yükseltmeye
çalışıyoruz. Ve bizim, henüz, cinsel kimliğimizden dolayı maruz kalmış
olduğumuz şiddetin önüne geçen bir toplumsal şiddet sorunumuz var. Kürt sorunu
eksenli, henüz hayata geçirilememiş çözüm politikaları ve çözümsüzlükte ısrar,
ne yazık ki bölgede kadının yaşamına direkt olarak tesir ediyor. Bunun da
görülebilir olması gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYLA AKAT ATA (Devamla) – Ben, tekrar,
8 Mart dolayısıyla bugün alanlarda olan tüm kadınları saygıyla selamlıyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ata.
Ankara Milletvekili Sayın Emine Ülker
Tarhan, buyurun efendim.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Ankara
Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin
açıklaması
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) – Sayın
Başkanım, öncelikle, Kadınlar Günü’nde dahi erkek egemen bir anlayışı ortaya
koyarak bir kadın grup başkan vekiline söz verilmemesini başlangıçta kınadığımı
belirtmeliyim.
Bugün Dünya Emekçi Kadınlar Günü.
Oğullarından kopartılıp Silivri zindanına atılan kadın gazetecilere,
babalarından kopartılmış tutuklu milletvekillerinin kızlarına ve eşlerine,
köhne bodrum katlarında, atölyelerde köle misali çalıştırılan emekçi genç
kızlarımıza, evlere kapatılmaya çalışılan -4+4+4’le- küçük kızlarımıza, ölürken
dahi eşinin elini tutmaktan mahrum bırakılan tutuklu bir gazetecinin eşine,
yaşamının son günleri baskın ve gözaltılarla
darmadağın edilen memleket sevdalısı Türkan Saylan’a,
ekmek götürmek için çıktığı evine bir daha dönemeyen, kapalı bir aracın içinde
selde boğularak ölen 8 emekçi kadına, şehit annelerine selam olsun diyorum ve
hepsinin önünde saygıyla eğiliyorum. Ölenlere rahmet diliyorum, sağ kalanların
ise 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tarhan.
Şimdi, sisteme giren bazı
arkadaşlarımız var, sırasıyla onlara birer dakika söz vereceğim.
Sayın Metiner…
3.-
Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’in, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin
açıklaması
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Teşekkürler
Sayın Başkan.
Bugün Dünya Kadınlar Günü. Ben de tüm
kadınlarımızın bu gününü kutluyorum. Kadına ilişkin bakış açımızı her birimizin
bugün dolayısıyla yeniden gözden geçirmesi gerektiğine inanıyorum.
Eşitlik ve özgürlük bahsinde söz
söyleyenlerin özellikle kadına yönelik ayrımcı anlayış ve pratiklere de karşı
çıkmaları gerekir. Aksi takdirde, eşitlik ve özgürlük söylemleri sadece
retorikten ibaret kalır.
Eğer bir ülkede bir kısım kadınlar farklı
yaşam tarzlarından veya giyim kuşamlarından dolayı eğitim haklarından yoksun
bırakılıyorsa, dahası ve en fenası, kamusal alanlardan sürülüyorlarsa orada ne
eşitlikten söz etmek ne de özgürlükten söz etmek mümkündür.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) – On yılık iktidar
boşuna geçmiş yani.
MEHMET METİNER (Adıyaman) - Bakınız,
Türkiye'nin Parlamentosunda bile bir kısım kadınlarımız yasaklı konumunda,
Türkiye Büyük Millet Meclisi âdeta onlar için memnu bir alan çünkü o
kadınlarımızın hâlâ seçilme hakları bile yok. Bırakınız kadın-erkek eşitliğini,
kadın-kadın eşitliğini bile henüz sağlamış değiliz. Ama üzülerek görüyorum ki
bazı kadınlarımıza yönelik bu utanç verici ayrımcı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Türkmenoğlu…
4.- Konya
Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin
açıklaması
AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) – Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Ben de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü
kutluyorum. Tüm dünyadaki kadınların ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
kadınlarımızın Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun.
Özellikle kadınlarımızla ilgili yasal
düzenlemelerden kısaca bahsetmek istiyorum, 2002 yılından bu yana yapılanlar.
En sondan başlayacak olursak, dünden itibaren biliyorsunuz kadına karşı
şiddetle ilgili yasa görüşmeleri Mecliste devam ediyor. Burada, şiddete uğrayan
kadınlarımızın kendilerini daha güçlü hissedebileceği, ayakları üzerinde
durabileceği bir ortam yaratılmaya gayret ediliyor. Her ne kadar yasalar çok
iyi şekilde yapılsa da önemli olan uygulama diyoruz. Buna bizler de katılıyoruz
çünkü uygulamanın içinden gelen bir insanım ben de. İnşallah, uygulayıcıları da
bu anlamda eğiteceğiz. Bu konuda bir problem kalmasın istiyoruz biz.
Yine ben inanıyorum ki ülkede terörü ve
şiddeti bitirecek olanlar da kadınlarımız, annelerimizdir. Anne şefkati ve anne
sevgisinin üstesinden gelemeyeceği sorun yoktur diye düşünüyorum. Burada Sayın
Başbakanımızın da yaptığı çağrıyı bizler de tekrarlamak istiyoruz: “Şiddete ve
teröre hepimiz dur demeliyiz.”
Çalışma hayatında “eşit işe eşit ücret”
esası getirilmişti biliyorsunuz…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Tuncel…
5.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin
açıklaması
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ben öncelikle 8 Martı yaratanlara ve
bunun için emek ödeyen, bedel ödeyen tüm dünya kadınlarına buradan
selamlarımızı, sevgilerimizi iletiyor ve 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü
bir kez daha kutluyorum.
8 Martlar sadece kadınların
hatırlandığı bir gün olmamalı. 8 Mart aynı zamanda direnişin adıdır, isyanın
adıdır çünkü 8 Martta insanlar eşitsizliğe, sömürüye karşı mücadele etmişlerdir
ve bunun için yıllarca mücadele eden kadınlar bu günü yaratmışlardır. Ben bir
kez daha Clara Zetkin, Rosa Luxemburg olmak üzere tüm dünyada 8 Martı yaratan tüm
devrimci kadınlara selam iletiyorum ve bugün sokakta onun ardılları olan ve
mücadele eden, eşitlik ve özgürlük talebini yükselten kadınların da
direnişlerini selamlıyor, önlerinde saygıyla eğiliyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Kaplan…
6.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar
Günü’ne ilişkin açıklaması
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bugün 8 Mart.
Tutuklu milletvekillerimiz, belediye başkanları, seçilmiş siyasetçiler,
akademisyenler, bilim insanları, gazeteciler, avukatlar alanlara çıkarak “…”
(x) diyen, “kadın, yaşam, özgürlük” diyen, bu belgeyi haykıranların hepsini
saygıyla selamlıyorum, kutluyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Susam…
7.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin
açıklaması
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın
Başkan, bugün Dünya Kadınlar Günü’nü ben de kutluyor ve tüm kadınlarımızın
özgür bir dünyada, bu özgür dünyada şiddetten, baskıdan arınmış bir şekilde
yaşadığı bir toplumu özlemle bekliyorum.
İki kız çocuğu ve bir eş sahibi bir
insan olarak şunu söylemek istiyorum: Ülkemizde her gün öldürülen bir kadın
haberini duymak, bir baba için, bir erkek için, bir insan için çok üzüntü
verici bir şeydir. Bu konuda, giderek artan bu şiddetin önlenmesi konusunda bu
Parlamentonun daha etkin görevler yapmasını, sadece anlamlı kutlamaların
ötesinde, pratik yaşamda da kadına yönelik şiddetin sona erdirilmesi konusunda
bir daha bu işlerin olmayacağı yasal düzenlemeleri görmek istiyor, tüm
kadınlarımızı saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Susam.
Sayın Öztürk…
8.- Bursa
Milletvekili Mustafa Öztürk’ün, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyor,
şiddetten uzak, barış içinde, kadınımızın dünyada hak ettiği saygıyı alacağı
bir dünya dileklerimle tüm kadınlarımızın Kadınlar Günü’nü kutluyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
üç önerge vardır, okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 21 milletvekilinin, kamuda çalışan taşeron
işçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/185)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kamuda çalışan taşeron işçilerin
sorunlarının tartışılması, bu istihdam şeklinin en azından bir bölümünün Anayasamız
başta olmak üzere yürüklükteki mevzuatımıza uygun olmamasından dolayı kamuda
yol açtığı ve ileride yol açabilecek bir takım sorunların önlenebilmesi ile
Araştırma Komisyonu kurulduğu takdirde tespit edilecek hususların Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına sunulmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 98
inci maddesinin 3 üncü fıkrası ile İçtüzüğün 104 üncü maddelerine istinaden
"Meclis araştırması" açılmasını arz ve teklif ederiz.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe
olmayan kelimeler ifade edildi.
Gerekçe
Kamudaki çeşitli hizmetlerde taşeron
şirketler kanalıyla istihdam edilen personel sayısının 300 bin civarında olduğu
tahmin edilmektedir. Taşeron şirketler kanalıyla personel istihdamı 657 sayılı Yasa'da
tanımlanmış istihdam şekillerinden değildir. Günümüzde kamunun memurlar
vasıtasıyla yapılması zorunlu olmayan bir kısım hizmetlerinin ki bunların
başında temizlik hizmetleri yer almaktadır, dışarıdan hizmet satın alınması
yoluyla karşılanması makul karşılanabilir.
Ancak taşeron şirketler aracılığıyla
kamuda istihdam edilen personelin amaçlarının dışında kullanıldığı ve her geçen
gün bu sayının arttığı bilinen bir vakıadır. Bugün hangi kamu kurumuna gitseniz
Anayasa ve Yasalarla memurlar eliyle yapılması hükme bağlanan bir kısım
hizmetlerde taşeron personelin istihdam edildiğini görmek mümkündür.
Bu personelin yürürlükteki mevzuatımıza
göre istihdamı mümkün olmadığı gibi, herhangi bir sorumlulukları, imza
yetkileri bulunmamaktadır. Bu personelin mağduriyetine de sebebiyet verilmemesi
açısından en azından kamu kurumlarında idari hizmetlerde yararlanılan
personelin sözleşmeli personel statüsüne geçirilmesi düşünülebilir.
Öte yandan taşeron şirketlerde yıllarca
çalışan İşçilerin sendikal haklarının bulunmadığı, kıdem tazminatlarının
girdi-çıktı yöntemiyle zayi edildiği bilinmektedir. Bu uygulama Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin sosyal bir hukuk devleti olduğuna dair Anayasa Hükmüne
açıkça aykırılık teşkil etmektedir.
Ayrıca ihale yöntemiyle yapılan bu tür
hizmet alımlarında da çeşitli sıkıntılar yaşanmaktadır. İhaleye giren
şirketler, ihaleyi kazanabilmek için en uygun teklifi sunmak amacıyla fiyatları
kırmaktadır. Bunun sonucu olarak da ihaleyi kazandıklarında ya çalıştırdıkları
personelin haklarından kesintiye gitmekte, bir kısım yöntemlerle kanuna karşı
hile yöntemlerine başvurmakta veya yükümlülüklerini tam olarak yerine
getirmekten İmtina etmekte, daha doğrusu yerine getirememektedirler. Son olarak
da bir kısım şirketler aldıkları ihaleden zarar ettikleri için işi bırakmak
zorunda kalmaktadırlar. Bu durumda ülke ekonomisi zarara uğramakta, hizmetlerin
aksaması sonucu doğmaktadır.
Hükümet bu taşeron istihdamın
mahzurlarını ayıklamak bir yana, kamu görevlileri ihaleyi alan şirkete çeşitli
fiili yöntemlere müdahale ederek şirkete çalıştıracağı personeli seçme hakkı
tanımamakta, çalışacak personeli bizatihi tespit etmektedir. Bu uygulama başta
milletvekillerimiz olmak üzere tüm kamuoyunun malumu olup eşitlik, tarafsızlık
ve hakkaniyet ilkelerine aykırılık teşkil etmektedir.
Gerekçemizde belirttiğimiz hususlar
muvacehesinde teklifimizin kabul edilmesini arz ve teklif ederiz.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Ali Uzunırmak (Aydın)
3) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
4) Mehmet Erdoğan (Muğla)
5) Enver Erdem (Elazığ)
6) Alim Işık (Kütahya)
7) Ali Öz (Mersin)
8) Seyfettin Yılmaz (Adana)
9) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
10) Zühal Topcu (Ankara)
11) Emin Çınar (Kastamonu)
12) Sümer Oral (Manisa)
13) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
14) Bülent Belen (Tekirdağ)
15) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
16) Oktay Öztürk (Erzurum)
17) Erkan Akçay (Manisa)
18) Atila Kaya (İstanbul)
19) Celal Adan (İstanbul)
20) Necati Özensoy (Bursa)
21) D. Ali Torlak (İstanbul)
22) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 22 milletvekilinin, Türk toplumunun yapısını
tehdit eden sosyal olayların nedenlerinin ve çözüm yollarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/186)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Milli ve manevi değerlerine önem
vermekle, aile bağları güçlü olmakla bilinen Türk toplumu, bu hassasiyetlerine
rağmen son yıllarda âdeta cinnet geçirmektedir. Hemen her gün meydana gelen
aile içi şiddetler, çiftlerin boşanması, katliamlar, intiharlar özellikle son
aylarda artış göstermektedir. Türk toplumunun yapısını tehdit eden, bu sosyal
olayların nedenlerinin araştırılması ve çözüm yollarının bulunması amacıyla
Anayasanın 98. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.
Gerekçe
Üç kıtaya egemen olmuş, ilimde, sanatta
önderlik etmiş, güçlü aile yapısına gıpta ile bıkılmış, kültürel zenginliği ile
çevresini etkilemiş, adaleti ile özlem duyulmuş Osmanlı İmparatorluğu'nun
mirasçısı Türkiye Cumhuriyeti, sadece Anadolu'daki 72 milyonluk nüfusun huzur
ve refahı, bekası için değil, bugün de hala dünyanın yakın ve uzak birçok
bölgesinde pek çok mazlum halkların umudu olmaya devam etmektedir.
İçinde bulunduğumuz süreçte tespit odur
ki; meydana gelen kişisel cinnetler, sosyal boyut kazanmıştır. Hemen her gün
bir ilimizde, ilçemizde, hatta köyümüzde cinayetler, aile içi katliamlar,
boşanmalar, intiharlar görülmektedir. Geçtiğimiz yıl Mardin'de bir düğün evinin
basılarak 30'a yakın insanın katledilip onlarca insanın yaralanması hadisesi
uzun yıllar belleklerden silinecek gibi değildir. Adana'da eski bir astsubayın
kendi ailesinden 8 kişiyi katletmesi, yine bir annenin iki çocuğu ile birlikte
evinde katledilmesi, Adana'nın Karataş
ilçesinde biri polis memuru olmak üzere 8 kişiyi silahla vurup 4'ünü
öldüren 5'ini de yaralayan vatandaşın saçtığı dehşet, Ankara'da bir polis
memurunun eşini, çocuğunu, eşinin anne ve
babasını öldürüp intihar etmesi hala hafızalardadır.
İstanbul'da Gazi mahallesinde 4 çocuğu
ile birlikte toplam 5 kişiyi öldüren babanın cinneti unutulmuş değildir.
Aydın'da içinde bulunduğumuz nisan ayında eski eşini, kayınpederini ve
kayınvalidesini sokak ortasında öldüren adamın cinneti, Çanakkale'de bir emekli
yarbayın eşini ve iki çocuğunu öldürüp intihar etmesi, İzmir'de bir kahvecinin
ailesinden 3 kişiyi öldürmesi, toplum belleğinde iz bırakan travmalardan sadece
bir kaçıdır.
Son günlerde dershane borcu yüzünden
annesinin cezaevine konulmasını hazmedemeyerek canına kıyan 18 yaşındaki gencin
hazin öyküsü toplum belleğine kazınmış durumdadır. Toplum olarak son yıllarda
güvensiz, sevgisiz ve hoşgörüsüz yaşantısıyla ciddi bir travma geçirdiğimiz bir
gerçektir.
Özetle, araştırma talebine konu olan
sosyal olaylarda "Görülebilenler" aslında basın vasıtasıyla kamuoyuna yansıyanlar kadardır.
Bu şekliyle bile artık "sıradanlaşan" sosyal olayların boyutunun çok
daha fazla olduğunu tahmin etmek güç olmasa gerektir. Toplum yapımızı bozan
sadece, sonucu cinayetle biten olaylar değildir elbette. Aile içi şiddetlerin,
boşanmaların, geçici ayrılmaların sebep olduğu ailelerin parçalanması,
çocukların sokağa, bakıma muhtaç anne-babanın kaderine terk edilmesi, bu yapıyı
tehdit eden diğer etkenler arasında sayılabilir. Ayrıca, hırsızlık, kapkaç,
dolandırıcılık, yankesicilik gibi mala karşı işlenen ve giderek artan suçlar
da, var olan sorunun diğer boyutları olarak görülebilir.
Her halükarda, anıları ve arzu
edilmeyen olayların; ekonomik sorunlar, ekonomi
alanında yaşanan krizlerin toplum üzerindeki temel etkisi işsizlik,
gelirin azalması, yaşam standartlarının değişmesi, sosyoekonomik düzeyin
düşmesi ve yoksulluğun artışı ile katı gelenek ve görenekler, yanlış dini
inanışlar, eğitim ve kültürel yetersizlikler, hoşgörüsüzlük, tahammülsüzlük, yanlış iletişim tercihleri,
Türk Milleti'nin hasletlerinden olan sevgi-saygı bağlarının azalması, ahlaki
bozulma, kültürel yozlaşma, dini emir ve öğretilerin unutulması gibi nedenlerle
yakın ilişki içinde olduğu anlaşılmaktadır.
Netice olarak;
Türk toplumunun yapısını tehdit eden,
bu sosyal olayların nedenlerinin araştırılması ve tespit edilmesi ile birlikte
çözüm yolarının bulunması amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz
ederiz.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
3) Ali Uzunırmak (Aydın)
4) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
5) Mehmet Erdoğan (Muğla)
6) Enver Erdem (Elazığ)
7) Alim Işık (Kütahya)
8) Ali Öz (Mersin)
9) Seyfettin Yılmaz (Adana)
10) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
11) Zühal Topcu (Ankara)
12) Sümer Oral (Manisa)
13) Bülent Belen (Tekirdağ)
14) Emin Çınar (Kastamonu)
15) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
16) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
17) Necati Özensoy (Bursa)
18) Erkan Akçay (Manisa)
19) Durmuş Ali Torlak (İstanbul)
20) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
21) Oktay Öztürk (Erzurum)
22) Celal Adan (İstanbul)
23) Atila Kaya (İstanbul)
3.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 20 milletvekilinin, Türkiye'nin su kaynaklarının
kullanımı ve korunması konusunun ve su yönetimi politikasının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/187)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
• Türkiye'nin su kaynaklarının
kullanımı ve korunması için alınması gereken tedbirlerin tespit edilmesi,
• Bugüne kadar alınmış tedbirlerin ve
su yönetimi politikalarının gözden geçirilmesi,
• Büyükşehirlerin su ihtiyacının
güvenli ve sağlıklı bir şekilde karşılanması için alınması gerekli tedbirlerin
belirlenmesi,
amacıyla Anayasanın 98 inci İç Tüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
Gerekçe:
Türkiye, son kırk yılda yeraltı ve
yerüstü su kaynaklarının %50'sini kaybetmiştir. Bir yandan ülke nüfusu artarken
diğer taraftan da bireylerin su kullanım miktarı artmaktadır. Nüfusun 80
milyona ulaştığında Türkiye'de kişi başına kullanılabilir su miktarı yılda 1100
m3 olacaktır. Bu su miktarı ile ülkemiz su fakiri bir ülke durumuna
düşürecektir.
Türkiye'de suyun %72'si tarımda, %18'i
evlerde ve %10'u da sanayide kullanılmaktadır. Yapılan hesaplara göre tarım,
sanayi ve günlük yaşam alanlarındaki kullanım miktarı 2030'lu yıllarda bu günün
%260 fazlası olacağı öngörülmektedir.
Türkiye'nin su rezervlerini hızla
tüketen temel faktör olarak küresel ısınma ve kuraklık gösterilse de esas sebep
olarak su kaynaklarımızın yanlış bir şekilde kullanılması ve yönetilmiş
olmasıdır.
Su kaynaklarımızın kullanımı ve
korunmasından birinci derecede sorumlu olan kurum ve kuruluşlarımızın
yöneticileri, bugün ulaşılan sonucu şu sebeplere bağlayarak izah etmeye
çalışıyorlar:
• Şehir içme suyu şebekelerinde yüzde
50-yüzde 70'lik kaçaklar bulunmaktadır,
• Tarım ve sanayi kesiminde yeraltı
suyu kullanımının çok yaygın ve bilinçsiz olduğu, bu sebeple yeraltı su
kaynaklarının hızla azalmakta olduğu,
• DSİ'nin sulama modelinin ve takip
edilen politikaların yanlış olduğu,
• Kurumsal düzenlemelerin yetersizliği,
• Başta Ankara olmak üzere büyük kentlerimizde
içme suyu konusunda ileriye dönük projelerin yeterince ve zamanında
geliştirilemediği için ciddi sıkıntıların olacağı,
Bunun yanında bu hususların çeşitli
araştırma ve çalışmalara konu olduğu, çeşitli tedbirler önerildiği de
bilinmekte, bunlar basınımızda yer almaktadır.
Bu tespit ve açıklamalara rağmen bu
konularda genelgeler ve beyanatlar yayınlanması dışında etkin tedbirler
alındığına ilişkin somut adımlara rastlanmamıştır.
Yerel yönetimlerin bu konularda
yönlendirildiğine ve ortak yatırım projeleri geliştirildiğine dair bir emare de
mevcut değildir.
Türkiye'nin Başkenti Ankara'da ileriye
dönük "Ankara Su Temini Projesi" uygulanmamış, aksine kısıtlı su
kaynaklarının hızla tükenmesine yol açan uygulamalar içinde olunmuştur. Bunun
sonucunda su kaynağı tükenen Ankara için Kızılırmak nehrinden su getirilmesi
uygulamasına başlanmış, ancak bu suyun sağlıklı olup olmadığı, sudaki sülfat
oranı ve Sivas, Kayseri, Nevşehir ve Kırşehir'deki kentsel ve endüstriyel
atıkların Kızılırmak suyuna arıtılmadan verildiği basında yoğun tartışmaların
konusu haline gelmiştir. Büyükşehir Belediye Başkanı bu iddiaları doğrular
mahiyette Kızılırmak suyunu mevcut suyla paçal edilerek Ankara'ya verileceğini
söylemiştir. Öte yandan özellikle Ankara'ya su temini konusunda merkezî yönetim
ve yerel yönetim arasında tartışmalar ve anlaşmazlıklar derin bir
koordinasyonsuzluğu ortaya koymuştur.
Diğer yandan, su kaynaklarının yönetimi
açısından ülkemizde sorun bulunmadığı, sorunun sadece kuraklıktan kaynaklandığı
konusunda da kamuoyunda yanlış bir kanaat oluşturulmaktadır. Ülkemizin bir
yılda ortalama su akış ve yenilenebilir su miktarları, kişi başına düşen
kullanılabilir su potansiyeli gibi çeşitli kaynaklarda farklı rakamlar telaffuz
edilmektedir. Bununla birlikte ortak nokta ülkemizin su varlığı bakımından
zengin olmayan ülkeler arasında olduğudur. Bu husus, başlı başına su
kaynaklarımızın korunması ve kullanımı konusunda etkin tedbirler alınması
üzerinde hassasiyetle durulması gereğini ortaya çıkarmaktadır.
Nitekim konunun önemine binaen yüce
Meclisimizde de iklim ısınmasının neden olduğu sorunlar ile su kaynaklarımızın
kullanımı ve korunmasıyla ilgili konuları da kapsayan iki araştırma komisyonu
kurulmuştur. Ancak komisyon raporları TBMM Genel Kurulunda görüşülememiştir.
Söz konusu Meclis araştırma
komisyonlarında yer alan öneriler dâhil su kaynaklarının kullanımı ve korunması
için alınması gereken tedbirleri tespit etmek ve bugüne kadar alınmış
tedbirleri ve Türkiye'nin su yönetimi politikalarını gözden geçirmek,
büyükşehirlerin su ihtiyacının karşılanması için alınması gerekli tedbirler ile
Ankara'da yaşanan su sorunu ve kesintilerinin sebeplerini, sorumlularını ve
çözüm önerilerini araştırmak amacıyla Anayasanın 98 inci, İç Tüzüğün 104 ve 105
inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasının faydalı olacağı
kanaatindeyiz.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Ali Uzunırmak (Aydın)
3) Mehmet Erdoğan (Muğla)
4) Enver Erdem (Elâzığ)
5) Alim Işık (Kütahya)
6) Ali Öz (Mersin)
7) Zühal Topcu (Ankara)
8) Seyfettin Yılmaz (Adana)
9) Emin Çınar (Kastamonu)
10) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
11) Sümer Oral (Manisa)
12) Mustafa Kalaycı (Konya)
13) Mehmet Günal (Antalya)
14) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
15) D. Ali Torlak (İstanbul)
16) Oktay Öztürk (Erzurum)
17) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
18) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
19) Celal Adan (İstanbul)
20) Erkan Akçay (Manisa)
21) Atila Kaya (İstanbul)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Meclis
araştırması açılmasına dair önergeler bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler
gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
B) Tezkereler
1.- TBMM
Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır’ın, Danimarka’nın AB Dönem Başkanlığı
çerçevesinde 11-12 Mart 2012 tarihlerinde Kopenhag’da düzenlenecek olan
Dışişleri Komisyonları Başkanları Konferansı’na (COFACC) katılması hususuna
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/800)
7
Mart 2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan
Bozkır’ın, Danimarka’nın AB Dönem Başkanlığı çerçevesinde, 11-12 Mart 2012
tarihlerinde Kopenhag’da düzenlenecek olan Dışişleri Komisyonları Başkanları
Konferansı’na (COFACC) katılması öngörülmektedir.
Söz konusu konferansa katılım
sağlanması, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 Sayılı Kanun’un 9. maddesi uyarınca Genel Kurul’un tasviplerine
sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
BAŞKAN – Tezkereyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan, Ailenin
Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı ile
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi'nin; Kadını Şiddetten Koruma Kanunu Teklifi, Antalya Milletvekili Gürkut Acar'ın; Türk Medeni Kanunu ile Ailenin Korunmasına
Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel'in; 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu ve 4320 Sayılı
Ailenin Korunması Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın; Türk Medeni Kanunu
ve Ailenin Korunmasına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Ailenin
Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Kadın
Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
2.-
Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı ile
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi'nin; Kadını Şiddetten Koruma Kanunu Teklifi, Antalya Milletvekili Gürkut Acar'ın; Türk Medeni Kanunu ile Ailenin Korunmasına
Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel'in; 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu ve 4320 Sayılı
Ailenin Korunması Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın; Türk Medeni Kanunu
ve Ailenin Korunmasına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Ailenin
Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Kadın
Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/572, 2/38,
2/51, 2/145, 2/328, 2/383) (S. Sayısı: 181) (x)
(x) 181 S. Sayılı Basmayazı
7/3/2012 tarihli 75’inci Birleşim Tutanağı’na
eklidir.
BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Dünkü birleşimde İç Tüzük'ün
91'inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının birinci bölümünün
11’nci maddesi kabul edilmişti.
Şimdi, bu bölümde yer alan diğer
maddeleri, varsa önerge işlemlerini yaptıktan sonra oylarınıza sunacağım.
Madde üzerinde üç önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Ailenin Korunması ve
Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı”nın
12 nci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sermin
Balık Ahmet
Aydın Mustafa Elitaş |
Elâzığ
Adıyaman Kayseri |
Mehmet
Doğan Kubat A. Sibel
Gönül Nurdan
Şanlı |
İstanbul Kocaeli Ankara |
Zeynep
Karahan Uslu |
Şanlıurfa |
“(1) Bu Kanun hükümlerine göre verilen
tedbir kararlarının uygulanmasında hakim kararı ile teknik araç ve yöntemler
kullanılabilir. Ancak, bu suretle, kişilerin ses ve görüntüleri dinlenemez,
izlenemez ve kayda alınamaz.”
TBMM Başkanlığına
181 sıra sayılı kanun tasarısının 12.
maddesinde “takibi” ibaresinden sonra gelmek üzere “hayati tehlikenin önlenmesi
bakımından gerekli olması halinde hâkim kararıyla” bendinin eklenmesini ve 2.
bendine “esaslar” ibaresinden sonra gelmek üzere “kadın örgütlerinin görüş ve
önerileri dikkat alınarak” bendinin eklenmesini teklif ederiz.
Ayla
Akat Sırrı
Süreyya Önder Levent
Tüzel |
Batman İstanbul İstanbul |
Hasip Kaplan Sebahat
Tuncel Altan
Tan |
Şırnak İstanbul Diyarbakır |
Erol
Dora Ertuğrul
Kürkcü |
Mardin Mersin |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 181 sıra sayılı
Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun tasarısının
12. maddesinin birinci fıkrasına “tedbir kararlarının takibi,” ibaresinden
sonra “gerekli olması halinde hakim kararıyla” ibaresinin eklenmesini ve 2.
fıkrasındaki “yönetmelikle” ibaresinin “tüzükle” olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Ayşe
Nedret Akova Hülya
Güven Aylin Nazlıaka |
Balıkesir İzmir Ankara |
Sakine
Öz Sena
Kaleli Dilek Akagün Yılmaz |
Manisa Bursa Uşak |
Sedef
Küçük |
İstanbul |
BAŞKAN – Son okunan önergeye Sayın
Komisyon katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Bursa Milletvekili Sayın Sena
Kaleli.
Buyurun Sayın Kaleli. (CHP sıralarından
alkışlar)
SENA KALELİ (Bursa) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; konuşmaya başlamadan önce, bir ses telim felç olduğu
için ses kalitemden ötürü özür diliyorum ama ses engeli bizi susturamıyor.
Evet, insan 1’ken 2 olamayacağı için
ailenin korunmasıyla kadına karşı şiddeti bir arada söylemeye dilim varmıyor.
Bu nedenle, görüşmekte olduğumuz 181 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 12’nci
maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önergemiz üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Sözlerime başlarken, bundan yirmi iki
yıl önce, dün, 7 Mart 1990’da uğradığı saldırı sonucu hayatını kaybeden
basınımızın mihenk taşlarından Çetin Emeç ve şoförü Sinan Ercan’ı rahmetle
anıyorum.
Değerli milletvekilleri, 1857 yılında
New Yorklu 40 bin dokuma işçisi emekçi kadının daha insanca bir yaşam
isteyerek, eşitsizliğe ve ayrımcılığa karşı sürdürdüğü grev ve mücadeleyle
başlayan süreçte 8 Mart tüm dünya kadınlarının kutladığı uluslararası bir güne
dönmüştür. 8 Mart 1857’nin üzerinden yüz elli beş yıl geçmesine rağmen, dünyada
ve ülkemizde kadınla ilgili sorunlar geçmişten bugüne azalacağına, artarak
büyük bir toplumsal sorun hâline dönüşmüştür. Bugün itibarıyla ülkemizde
kadınlar, ikincilleştirilmeye, ikincileştirilmeye,
sendikasız, sigortasız, esnek çalışma ile ucuz iş gücü olarak sömürülmekte,
yüzlerce kadın düşüncelerinden dolayı cezaevlerinde tutulmaya devam
edilmektedir. Bu gerçekler ışığında 8 Mart, ülkemizde daha büyük bir anlam
kazanmaktadır.
Sayın milletvekilleri, 8 Mart Dünya
Emekçi Kadınlar Günü hâlen kırka yakın ülkede resmî tatil ilan edilerek
kutlanmaktadır. Toplumun yarısını oluşturan kadınlar olarak ülkemizde de 8
Martın resmî tatil günü ilan edilmesini talep ediyoruz. Bu konuda verilmiş olan
kanun tekliflerinin komisyonda sıra beklediğini hatırlatarak dünya ve ülkemiz
kadınlarının siyasal, ekonomik ve sosyal alanlarda daha iyi yaşam
standartlarına kavuşturulmalarının ancak ve ancak laik ve demokratik sistemde
mümkün olabileceğini vurguluyor, bütün kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar
Günü’nü içtenlikle kutluyor, şiddetten ve baskıdan uzak, her alanda eşit ve
özgür bir Türkiye diliyorum.
Sayın milletvekilleri, “Teknik
yöntemlerle takip” başlığını taşıyan tasarının 12’nci maddesinin mutlaka hâkim
kararıyla olması yönündeki önergemizin kabul edilmesi, AKP iktidarlarının eseri
olan, herkesin dinlenme ve izlenme paranoyasına kapılması gerçeğiyle yerinde ve
doğru olmuştur ancak 12’nci maddenin birinci fıkrasında “tedbir kararlarının
takibi” ibaresinden önce “gerekli olması hâlinde” ibaresinin eklenmesi bu
konudaki keyfîliğin önüne geçilmesi açısından
önemlidir.
Öte yandan, konumuz teknik yöntemlerle
takip olduğu için burada bir sorunu da sizlerle paylaşmak istiyorum. Hafta
başında Bursa’da cezaevi ve sığınma evlerini ziyaret ettim. Suça dair
cinsiyetçi yaklaşım biçimi, cezaevlerinde de en fazla kadınları etkilemektedir.
Cezaevlerindeki kadınların büyük bölümü, iç ve dış baskılar, iftira, taciz,
istismar, tecavüz, dayak, erken ve kendinden büyük erkeklerle evliliğe zorlama
ve şiddetten kurtulma güdüsüyle suç işlemektedirler. Öğretim düzeyinin ve
ekonomik bağımsızlık oranlarının düşüklüğü kadının suç işlemesinde önemli
etkendir.
Sürem dolduğu için bunu iletmek
istiyorum. Sığınma evinde kalan ya da izlerini kaybettirme çabası içinde olan
kadınlar, e-okul takip sistemiyle eşlerinin ve yakınlarının kendilerini bulup
tehdit, taciz ve baskı uyguladıklarını dile getirmektedir. E-okul sistemine
girişle ilgili bazı sınırlamalar veya tedbir kapsamına alınmış ailelerin çocuklarının
kayıtlarının sistemden çıkarılması bu sorunu çözüme kavuşturacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle, tasarının
önergeler doğrultusunda değiştirilerek etkin ve etkili bir yapıya
kavuşturulmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaleli.
Sayın Kaleli ve arkadaşlarının
önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
181 sıra sayılı kanun tasarısının 12.
maddesinde “takibi” ibaresinden sonra gelmek üzere “hayati tehlikenin önlenmesi
bakımından gerekli olması halinde hâkim kararıyla” bendinin eklenmesini ve 2.
bendine “esaslar” ibaresinden sonra gelmek üzere “kadın örgütlerinin görüş ve
önerileri dikkate alınarak” bendinin eklenmesini teklif ederiz.
Ayla
Akat (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye
katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Sayın
Tuncel, buyurun efendim.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar
Günü ve bir kez daha, tüm kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü
kutlayarak başlıyorum.
Tabii, bugün aslında kadınlar açısından
çok da mutlu bir gün değil çünkü biz 8 Martta ne yazık ki kadına yönelik
şiddeti konuşuyoruz. Belki bir umut olsun diye, bundan sonra “kadın” ve
“şiddet” yan yana kullanılmasın, kadınlar bunun bir kader olmadığı ve eşit ve
özgür yaşam için şiddetin ortadan kalkması gerektiği üzerinden burada bu kanun
teklifini görüşüyoruz. Umuyorum ki bu kanun teklifi, bütün eksikliklerine
rağmen, aslında kadınların yaşamını kolaylaştıracak, kadına yönelik şiddeti
önleyecek bir noktada olabilir. Ancak görünen o ki -iki gündür aslında bunu
konuşuyoruz- sadece şiddetin yani sonucun ortadan kaldırılmasına yönelik
çalışmalar ne yazık ki bizim işimizi kolaylaştırmıyor. Zihniyeti
değiştirmediğimiz sürece buradan bir çıkış elde edemiyoruz. Bunu bir kez daha
ifade etmek istiyorum.
Diğer bir konu: Demokrasi, kadın
mücadelesi açısından da önemli bir konu sayın milletvekilleri. Eğer düşünce ve
ifade özgürlüğü yoksa burada en çok da kadınlar bunun zararını görüyor ve bizim
ülkemizde ne yazık ki düşünce ve ifade özgürlüğü yok.
İki gündür burada kadın mücadelesini
konuşuyoruz ve kadınlar kadın özgürlüğü için, demokrasi için, eşitlik için
sokakta mücadele ediyorlar. Ama gelin görün ki hâlâ işte, polis şiddetiyle,
devlet şiddetiyle karşı karşıya kalıyorlar. Bugün İstanbul’da, işte, kadınlar
eylem yapmak isterken şiddetle gözaltına alındılar; Adana’da, yine, Mersin’de
Kadınlar Günü’nü kutlama konusunda güvenlik güçleriyle karşı karşıya
kalıyorlar; bu bir yaklaşım. Yine, iki gündür yapılan operasyonlarda onlarca
kadın gözaltına alındı. Bugün Diyarbakır’da da yine siyasi operasyonlar devam
ediyor. Dolayısıyla, hani siyasi atmosferin böyle olduğu bir yerde, düşünce ve
ifade özgürlüğünün olmadığı bir yerde kadınlar açısından da durum ne yazık ki
kolay olmuyor. Bunun, bir defa, değişmesi gerekiyor yani Türkiye’de bunun değişmesi
gerekiyor. Kadınlar sadece kadın sorunlarıyla ilgilenmiyor, bütün Türkiye'nin
gündemiyle ilgileniyor. Bu da bizim temel sorunlarımız.
Sayın milletvekilleri, “Emekçi kadın
ekmeğini kazanmalıdır ancak güllere de ihtiyaç duyar.” sözleriyle bilinen sendika
lideri Rose Schneiderman, Triangle fabrikasında çıkan yangın sonrasında yaptığı
konuşmada şunları söylemiş yıllarca önce: “Buraya sırf güzel sözler etmeye
gelseydim, bu zavallı, yanmış bedenlere ihanet etmiş olurdum. Siz güzel
insanlar, yanınıza daha önce de gelmiş ve sizi yoksulluk içerisinde bulmuştuk.”
diyor.
Yine konuşmasında: “Kadınlar bu şehirde
ilk kez diri diri yakılmıyorlar. Her hafta işçi kız kardeşlerimden birinin
zamansız ölüm haberini alıyorum. Her yıl binlercemiz sakat kalıyor. Hayatlarımız
öylesine ucuz ve mülkiyet öylesine kutsal ki tek bir iş için öylesine çoğuz ki,
146’mızın birden yanarak can vermesi pek az önem taşıyor. İşçiler dayanılmaz
koşulları protesto etmek için bildikleri
tek yolla seslerini her duyurmaya çalıştığında yasanın güçlü yumruğunun bizi
ağır bir şekilde bastırmasına izin veriliyor. Resmî görevlilerin tek bildiği
uyarı yapmak. Son derece barışçıl olmamız gerektiği konusundaki uyarılar ve tüm
uyarıların arkasında iş yeri desteği var. Yaşamı dayanılmaz kılan koşullara
karşı ayağa kalktığımızda yasanın gücü, yumruğu bizi püskürtüyor.” diyor.
Aslında bugün de hâlâ koşullar aynı.
Hâlâ aslında kadınlar “eşitlik ve özgürlük” dediğinde, “demokrasi” dediğinde,
“şiddete hayır” dediğinde, çoğu zaman işte erkek şiddetine maruz kaldığında
yasalar onu koruyor ve kadınlar bunun karşısında daha çaresiz.
Biz işte bunun kader olmadığını
değiştirmeye çalışıyoruz ama bunu bir bütünlüklü bakış açısıyla değiştirmek
önemli. Şiddeti yaşamımızdan defetmeye, bir daha şiddetle karşı karşıya kalmamaya
ve bu ülkede bir tek kadın, bir tek çocuk şiddet mağduru olmasın diye mücadele
etmeye çalışıyoruz -değişiklik önergemiz açısından da- çünkü şiddet bazen öyle
bir noktaya geliyor ki hayatımız tehlikeye giriyor ve çoğu zaman erkekler
binlerce yıllık erkek egemen sisteme göre bunu yorumluyor ve sonunda
öldürülüyoruz. Günde 5 kadının öldürülmesinin nedeni bu. O açıdan yapılacak
düzenlemelerde mutlaka kadın örgütlerinin bu işe dâhil olması gerekiyor.
Mahkeme süreçlerinden tutalım, daha sonraki uygulama süreçlerinde bu olmadığı
takdirde geleneksel erkek yaklaşımını, geleneksel erkek egemen siyaseti ne
yazık ki yasalarda düzenlemeler yapılsa da
hayatımızı değiştirmiyor diyorum.
Bir kez daha hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tuncel.
Sayın Tuncel ve arkadaşlarının
önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Ailenin
Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı"nın
12 nci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(1) Bu Kanun hükümlerine göre
verilen tedbir kararlarının uygulanmasında hakim kararı ile teknik araç ve
yöntemler kullanılabilir. Ancak, bu suretle, kişilerin ses ve görüntüleri
dinlenemez, izlenemez ve kayda alınamaz."
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye
katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) - Katılıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Teknik araç ve yöntemler, hakkında
önleyici tedbir kararı uygulanan kişinin belirli yerlere gitmemek, belirli
kişilere yaklaşmamak yönündeki yükümlülüğe uygun davranıp davranmadığını takip
etmeye hizmet etmektedir. Ancak, bu araç ve yöntemlerin kullanılması suretiyle,
hakkında tedbir kararı uygulanan kişinin konuşmaları dinlenmemeli, görüntüleri
izlenmemeli ve bu konuşma ve görüntüler kayda alınmamalıdır. Çünkü koruyucu
veya önleyici tedbir bağlamında bu yöntemlere başvurulması, kişi hak ve
özgürlüklerine, özel hayatına ve haberleşmesinin gizliliğine önemli bir
müdahale mahiyeti taşımaktadır.
Teknik araç ve yöntemlerin
kullanılması, ses ve görüntü kaydı olmaksızın, kişinin gün içinde bulunduğu
yeri tespit edebilmeye ve elektronik ortamda izlemeye imkan vermekle sınırlı
tutulmalıdır.
Ayrıca, önerilen değişikliğe göre;
hakkında tedbir kararı verilen kişi ile ilgili olarak belirlenen yükümlülüğün
gereklerine uygun davranıp davranmadığının tespiti zımnında teknik araç ve
yöntemler ancak hakim kararına dayalı olarak kullanılabilecektir.
Belirtilen mülahazalarla işbu
değişiklik önergesi verilmiştir.
BAŞKAN – Sayın Elitaş
ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
12’nci maddeyi kabul edilen önerge
doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge
kabul edilmiştir.
13’üncü madde üzerinde iki önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 181 sıra sayılı
Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun tasarısının
13. maddesinin 2. fıkrasının son cümlesi olan "Ancak zorlama hapsinin
toplam süresi altı ayı geçemez" ibaresinin kaldırılmasını
1- Fıkrasının “ve aykırılığın
ağırlığına göre” ibaresinden sonra “hakim” ibaresinin kaldırılarak “aile
mahkemesi hakimi” ibaresinin eklenmesini saygıyla arz ederiz.
Ayşe
Nedret Akova Hülya
Güven Dilek Akagün Yılmaz |
Balıkesir İzmir Uşak |
Sakine Öz Aylin Nazlıaka
Sena Kaleli |
Manisa Ankara Bursa |
Sedef
Küçük |
İstanbul |
TBMM Başkanlığına
181 sıra sayılı kanun tasarısının 13
maddesinin birinci bendinin sonuna gelmek üzere “Zorlama hapsi kararı için
talep, tedbir kararı verilen veya tedbir kararına aykırılığın gerçekleştiği ya da
şiddet mağdurunun bulunduğu yer aile mahkemesine yapılabilir." İbaresinin
eklenmesini,
2 nci
fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini, teklif ediyoruz.
“Tedbir kararının gereklerine aykırılık
aynı zamanda bir suç oluşturuyorsa, bu suçla ilgili olarak gerekli kanuni
işlemlere gecikmeksizin başlanır.”
Ayla
Akat Sırrı
Süreyya Önder
Levent Tüzel |
Batman İstanbul İstanbul |
Erol
Dora Altan Tan Sebahat
Tuncel |
Mardin Diyarbakır İstanbul |
Hasip Kaplan Ertuğrul
Kürkcü |
Şırnak Mersin |
BAŞKAN – Komisyon son önergeye
katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kürkcü.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Sayın
Başkan, sevgili arkadaşlar; bu değişiklikleri öneriyoruz çünkü eğer bu
maddelere şu hükümler eklenmezse “Zorlama hapsi kararı için talep, tedbir
kararı verilen veya tedbir kararına aykırılığın gerçekleştiği ya da şiddet
mağdurunun bulunduğu yer aile mahkemesine yapılabilir.” ibaresi eğer eklenmezse
o zaman şu problemle karşı karşıyayız: Genellikle yasanın tek yaptırım gücü
olan zorlama hapsinin hangi mahkemeden, nasıl isteneceği konusunun havada
kalması ve yasanın tümünün caydırıcılığının riske atılması mümkündür. Kadın
mücadelesi yürüten örgütler bu konuda çok ısrarlıdırlar. Bunu Meclisimizin de
göz önüne alması ve suç kovuşturmasının havada kalmaması ve kadının korunması
maksadıyla çıkartılan bu yasanın maksadına uygun olarak işletilmesi bu Meclisin
yaptığı yasamayla sağlanmalıdır.
İkincisi “Tedbir kararının gereklerine
aykırılık aynı zamanda bir suç oluşturuyorsa, bu suçla ilgili olarak gerekli
kanuni işlemlere gecikmeksizin başlanır.” hükmünün eklenmesi de bugüne kadar
görüldüğü gibi, genellikle yargıçların resen işlem yapmadıkları, ayrıca
“Suçlara ilişkin saklı tutulan hükümler” başlıklı 6’ncı maddede yazıldığı gibi,
tecavüz ve cinsel saldırılar dâhil en ağır suçlarda bile âdeta ağaç dikmek,
kitap okumak gibi cezaların verilebileceğine ilişkin hukuk sisteminde ve
kamuoyunda algı ve yaptırım karışıklığı yaratılacaktır düşüncesindedirler kadın
örgütleri. Biz de bu endişeye katılıyoruz ve bunların giderilmesi için yasa
hükmüne açık bir biçimde bunların eklenmesini istiyoruz.
Şimdi, tabii, yasaların sadece bu
hükümlerle donatılması tek başına çok bir sonuç yaratmayabilir. Burada kadınlar
kadar erkeklerin de duyarlılığının geliştirilmesi son derece önemli.
Size, kurucularından olmakla övündüğüm Bianet İnternet haber portalının
her ay yaptığı kadın cinayetlerine, kadına karşı şiddete dair bir çetele var,
onun şubat sonuçlarını okumak istiyorum: Şubatta 14 ilde 24 kadın öldürüldü, 5
ilde 10 kadına tecavüz edildi, 16 kadın taciz edildi, 17 çocuk cinsel veya
fiziksel istismara uğradı ve 20 ilde toplam 72 kadına yönelik şiddet olayı
meydana geldi. Çok ağır sonuçlar bunlar.
Size bir bilmece gibi sormak isterim:
Sizce bu vakalar en çok nerede gerçekleştirilmiştir? Tahminen şöyle
diyeceksiniz: “Türkiye’nin en gerice bölgelerinde.” Yanılıyorsunuz arkadaşlar.
Bu 72 vakadan 26’sı Ege’de, 19’u Marmara’da, 15’i İç Anadolu’da, 8’i
Akdeniz’de, 2’si Karadeniz’de, 1’i Güneydoğu Anadolu ve 1’i de Doğu Anadolu
Bölgesi’nde gerçekleşti. Bu bölgelerimizde yani en az şiddetin gerçekleştiği
bölgelerimizde en yüksek kadın duyarlılığının ve erkeklerde kadına karşı şiddetten
kaçınma algısının güçlenmiş olmasının bu kentlerimizde güçlü, özerk kadın
hareketlerinin varlığıyla bir ilgisi olduğuna dair dikkatinizi çekmek isterim.
Buralarda işçi sendikaları yaptıkları sözleşmelerde kadına karşı şiddet
uygulayan erkeklerin maaşlarının, maaşlarına yapılan zamların onlardan alınarak
kadınlara verilmesi konusunda son derece güçlü yaptırımlar uyguladılar. Güçlü
bir kadın hareketi, kadın örgütlenmesinin olduğu yerde, gördüğünüz gibi
feodalizmin en yaygın olduğu ön yargısıyla baktığımız bu yerlerde kadına karşı
şiddetin en düşük olduğu açık, ortada.
Bunların kadınların şikâyetlerine bağlı
olarak görünmediği söylenebilir ancak cinayetlerin gizlenmesi mümkün olmadığına
göre, en çok cinayetin bu bölgelerde değil, Türkiye'nin en gelişmiş, en modern,
en laik, en, en, en bölgelerinde gerçekleşmiş olmasını dikkatlerinize sunarım.
Demek ki batıda yaşamak, modern koşullarda yaşamak pirüpak olmayı
gerektirmiyor, kadın duyarlılığının geliştirilmesi için Meclisin daha çok çaba
göstermesine, erkeklerin de kadınların hakları bakımından kendilerine
getirilecek zorlamaları gönüllü olarak kabul etmesine ihtiyaç var.
Çok teşekkür ederim. Bu önerimizi
onaylamanızı bekliyorum erkek milletin. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kürkcü.
Sayın Kürkcü
ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 181 sıra sayılı
Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun tasarısının
13. maddesinin 2. fıkrasının son cümlesi olan "Ancak zorlama hapsinin
toplam süresi altı ayı geçemez" ibaresinin kaldırılmasını
1- Fıkrasının "ve aykırılığın
ağırlığına göre" ibaresinden sonra "hakim" ibaresinin
kaldırılarak “aile mahkemesi hakimi" ibaresinin eklenmesini saygıyla arz
ederiz.
Ayşe
Nedret Akova (Balıkesir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Akova, gerekçe veya
konuşma…
AYŞE NEDRET AKOVA (Balıkesir) – Sayın Türmen…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Rıza Türmen konuşacak.
BAŞKAN – Rıza Bey, imzanız yok, bir
imza atmanızı rica edeceğim önergeye.
Buyurun Sayın Türmen.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün Dünya Kadınlar Günü. Bütün kadınlara bugünün
kutlu olmasını dilerim fakat Türkiye’deki kadınlar bakımından fazla kutlanacak
bir şey yok, üzüntüyle bunu gözlemliyoruz. Günde en az 1 kadının öldürüldüğü,
çoğunlukla 1’den fazla kadının öldürüldüğü bir ülkede, kadınlar bakımından
ancak endişe duyulacak bir durum var, kutlanılacak bir durumdan ziyade.
Önümüze gelen kanun tasarısı tabii ki
olumlu bir adımdır fakat bilmemiz gerekir ki kadına karşı şiddetin önlenmesi,
sadece yasalarla mümkün olmayacaktır. Burada çok daha derin, çok daha önemli,
bir kadına bakış, toplumda kadına bakış meselesi vardır.
Kadına karşı şiddetin kaynağı gerçekte
kadının özgürlüğüyle çok yakından ilintilidir, kadın üzerindeki erkek
egemenliğiyle çok yakından bağlantılıdır ancak bu ortadan kaldırıldığı takdirde
kadının üzerindeki şiddet de azaltılabilecektir.
O nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
bizim eşitlik anlayışımız, egemenlik ilişkilerinin sona erdirilmesi
şeklindedir. Bütün egemenlik ilişkilerinin ister bir dinsel grubun başka bir
dinsel grup üzerinde ister bir etnik grubun başka bir etnik grup üzerinde ister
erkeğin kadın üzerindeki egemenlik ilişkilerinin sona erdirilmesi şeklinde
anlıyoruz eşitliği. Ancak böyle bir eşitliktir ki özgürlüğe yol açacaktır,
kadının özgürlüğüne yol açacaktır.
Kadının özgürleşmesi meselesi aslında
kadının özne olması, kadının kendi hayat hikâyesini yazabilen bağımsız bir özne
olabilmesi meselesidir. Oysa, kadın bizde ataerkil bir aileden, onun
baskısından kurtulup kocasının baskı alanına geçtiğinden bu özgürleşme mümkün
olmamaktadır. Kadın her zaman bir özel yaşamın, sınırları erkek tarafından
çizilen bir özel yaşamın parçası olmaktadır. Bu özel yaşamın sınırları içinde
yaşamaya mahkûm edilmektedir. Kadının özgürleşmesi ekonomik özgürleşme olduğu
kadar kadının kendi gövdesi üzerinde tasarruf etme özgürlüğüdür. Bu özgürlükler
sağlanamadığı sürece kadın bu özel yaşamın sınırları içinde kalmaya mahkûmdur.
Zaten kadına karşı şiddet işte buradan kaynaklanmaktadır. Erkeğin egemenliğinde
yaşayan, erkeğin özel yaşamına ait olan kadın bağımsız bir karar verirse
-boşanmak gibi- erkek iradesine karşı kendi iradesini koyarsa erkek kendi özel
yaşamındaki bu bağımsız iradeye tahammül edememektedir. İşte, cinayetlerin
temel nedeni de bundan çıkmaktadır.
“Ailenin korunması” başlığını
taşımaktadır kanun. Ailenin korunması ile kadının şiddetten korunması aynı şey
değildir, farklı şeylerdir hatta bazen çelişkili şeyler olabilir. Çünkü birçok
durumda görüyoruz ki -Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye'nin mahkûm
edildiği kararda da bu vardı- kadın şiddet dolayısıyla şikâyete gittiği zaman
ilgili makamlar “Bu aile işidir, ailenin iç işlerine biz karışmayalım.” gibi
bir tutum sergilemektedirler. Bu tutum yüzünden kadın, işte, şikâyeti dikkate
alınmamakta, koruma verilmemekte, sonunda da öldürülmektedir. Onun için ailenin
korunması aslında kadının korunması anlamına gelmemektedir. Tam tersine, belki
de, yani ilgili makamların ailenin işlerine karışabilmesi gerekir ki kadının
korunması mümkün olabilsin.
Bu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararında bir şey daha görüyoruz. Kadına karşı şiddet ayrımcılıkla birlikte ele
alınmaktadır. Kadına karşı şiddetin temelinde kadına karşı ayrımcılık
yatmaktadır. O nedenle kanun teklifinin başında “Ailenin korunması” olması
kadına karşı şiddetin ortadan kaldırılmasına yardımcı olmayacaktır.
Bizim teklifimiz aile mahkemesi
hâkiminin kanun teklifine, 13’üncü maddeye girmesi yönündedir ve “Zorlama
hapsinin toplam süresi altı ayı geçemez.” ibaresinin kaldırılmasını
öngörmekteyiz. Niçin altı ayla sınırlı olsun, bunun izahı güçtür. Biz bunun
kaldırılmasını ve hâkimin bu işte uzman aile mahkemesi olmasını dilemekteyiz.
Bir de tabii ki, şiddet sadece kadına
karşı değil, her türlü cinsel eğilime karşı da şiddet gösterilmektedir, yasanın
kapsamında diğer cinsel eğilimler nedeniyle, bundan kaynaklanan şiddetin
önlenmesini dilerdik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RIZA TÜRMEN (Devamla) - Bunun
olmadığını büyük bir üzüntüyle görüyoruz. Bu yasada bu da büyük bir
eksikliktir.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Türmen,
çok teşekkür ediyorum.
Sayın Rıza Türmen
ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… 13’üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birinci bölümde
yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
İkinci bölüm, geçici madde 1 dâhil 14
ile 25’inci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde, Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Sebahat Tuncel, İstanbul Milletvekili.
Sayın Tuncel, buyurun.
Süreniz on dakika.
BDP GRUBU ADINA SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Ailenin Korunması ve Kadına
Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerine Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Tüm arkadaşları
saygıyla selamlıyorum.
Türkiye’de kadınların mücadelesi çok
uzun geçmişi olan bir mücadeledir. Aile içi şiddet kavramının hiç
kullanılmadığı 80’li yıllar sadece bu kavramı bile dilimize oturtmak ve kabul
ettirmek için uzun bir mücadele sürecine denk gelmektedir. Türkiye'de kadınlar
verdikleri mücadeleler sonucunda kadına yönelik şiddet ve özellikle aile içi
şiddetle mücadele konusunda büyük kazanımlar elde etmişlerdir.
Sayın milletvekilleri, uzun bir süre aslında
özel alan konusunda feminist politika yürütenler özel alanın politik olduğu,
dolayısıyla, özel alanda kadına yönelik şiddetin mutlaka görünür olması
gerektiği, aksi takdirde kadına yönelik şiddeti engelleyemeyeceğimiz konusunda
yıllarca mücadele etti. Çoğu zaman, iki gündür tartıştığımız, aslında aile
kavramı içerisinde bunlar kaybolup gitti. Çünkü geleneksel aile yapısı
içerisinde, kadınlar, birçok kez bu aile yapısı dağılmasın diye, çocukları
zarar görmesin diye ya da işte, dışarıda dedikodu olur, söz olur, dolayısıyla
bana zarar gelir diye çoğu zaman yaşadıklarını anlatma konusunda büyük
çekingenlikler yarattı. En çok, artık hayati tehlike olduğunda ya da bu konuda
baş edemez noktaya geldiğinde bu başvurular oluyor. Bu, ciddi bir durum diye
düşünüyoruz. O açıdan kadınların verdiği yıllardır “Bu özel alan politiktir.
Dolayısıyla özel alandaki kadın şiddeti görünür olmalıdır.” mücadelesi çok
önemli bir mücadeleydi ve şu an Türkiye’de en azından özel alanı
tartışabiliyoruz.
Yine bu Kanun Tasarısı’na kadın
örgütlerinin, 237 kadın örgütünün büyük bir çabasıyla, bu Kanun Tasarısı’na da
ev içi şiddet girdi. Bu, önemli bir kazanım, kadın örgütleri açısından önemli
bir kazanım.
Tabii, bu aile içi şiddet meselesinin,
korunması meselesinde sığınma evleri ya da sığınaklar önemli bir konu sayın
milletvekilleri. Çünkü kadınlar şiddete maruz kaldığında, hayati tehlikesi
olduğunda başvuracakları alanlar genelde devlet kurumları oluyor ve çoğu zaman
orada evine geri gönderiliyor ve bu kadınlar katlediliyor. Dolayısıyla
kadınların yaşamını idame ettirecek bir yaklaşımın olması önemli. Özellikle
ikinci bölümde daha çok bu alana ilişkin bazı düzenlemeler var. Ancak burada
bazı muğlâk durumlar var. Örneğin, işte, kreş açılması ya da kadınların geçici
olarak konaklandırılması meselesinde bütçe meselesi
problemli; aslında, Türkiye’de biz bütçe görüşmeleri sırasında hep dile
getiriyoruz. Barış ve Demokrasi Partisi olarak hep bunu ifade ettik. Toplumsal
cinsiyete duyarlı bütçe mutlaka olmalıdır. Kadınlara bütçe ayrılmalıdır. Çünkü
kadınlara yönelik şiddet konusunda bunu çok net görüyoruz.
Yine diyelim ki, bu Kanun Tasarısı’nda,
sonunda bir şey var; 362 kadro görevlendiriliyor. Bu, çok ciddi bir sorun. Yani
bu kadar, günde 5 kadının öldürüldüğü, her gün kadınların şiddete maruz kaldığı
bir alanda bu kadar, sadece 362 kişiyle bu işi yürütmek başlı başına problemli
bir nokta.
İkincisi; diyelim ki, buraya ne kadar
bütçe ayrıldığı, gerçekten bu kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda,
sığınakların yerine getirilmesi konusunda nasıl bir bütçe ayrıldığı meselesi
problemli. Bildiğiniz gibi, aslında, nüfusu 50 bini geçen yerlerde,
belediyelerde kadın sığınaklarının açılması zorunluluğu var ama bugüne kadar
açılan sığınak sayısına baktığınızda çok yetersiz. Yani, yasada bunun olmuş olması
çoğu zaman uyguladığı anlamına gelmiyor. Bu, problemli bir nokta diye
düşünüyorum.
Sayın milletvekilleri, bu konuda kadın
örgütlerinin altını çizmek istediği bazı başlıkları sizlerle paylaşmak
istiyorum:
Genel olarak kadınlara yönelik
harcamalar için, özel olarak da şiddetin önlenmesi ve şiddete uğrayan kadınlara
destek programlarının hayata geçirilmesi için kamu ve yerel yönetim
bütçelerinde ödenek ayrılmalı. Bu bütçeler, toplumsal cinsiyet eşitliğinin
farkında olan bir bakış açısıyla hazırlanmalıdır çünkü çoğu zaman, harcanan
bütçenin de nereye harcandığı, hazırlanan bütçenin de nasıl harcandığı, nereye
harcandığı önemli bir konu.
Yine, yerel yönetimler, öncelikle
bağımsız kadın kuruluşlarının açacakları bağımsız sığınakları, onların iç
işleyişine müdahale etmeden, mekân ve finansman olarak desteklemek durumundadır
çünkü kadın bakış açısına sahip olmayan bir bireyin kadın sığınaklarında
görevli olması orada başka sorunlara neden oluyor.
Yine, yerel yönetimler ve bağımsız
kadın örgütlerince açılacak, işletilecek sığınaklarda aşağıdaki evrensel
ilkeler gözetilmelidir:
Sığınakların adresleri gizlidir,
törenle açılmazlar ve başvuran kadınlar hakkında bilgiler gizli tutulur.
Kadınlar arasında yaş, cinsel tercih,
sınıf, sakat olma, din, mezhep, dil, meslek, medeni hâl, milliyet, renk, siyasi
görüş ve benzeri duruma göre ayrım gözetmezler.
Sığınaklarda hiçbir kadına veya çocuğa
baskı ve şiddet uygulanmaz.
Sığınaklarda çalışmalar yalnızca kadın
bakış açısına sahip kadınlar tarafından veya toplumsal cinsiyet eşitliği
eğitimi almış kişiler tarafından yürütülür.
Sığınaklar kadınları ve çocukları
birlikte kabul eder.
Sığınaklar kadınların ve çocukların
güvenliğini sağlamak zorundadır.
Kadınların şiddeti yaşıyor olmaları
esastır ve kadınların söyledikleri geçerlidir. Yani, kadın beyanı esastır
konusunda kadın örgütleri çok mücadele etti. Bu, kısmen uygulanıyor ama hâlâ
ciddi bir sorun. Kadınların şiddeti yaşıyor olmaları esastır. Bu dikkate
alınmalı.
Sığınak ortamı, kadını şiddetten
kurtarmanın yol ve yöntemlerini kendisinin bulabilmesi için teşvik edici
olmalıdır.
Kadınlara, şiddetsiz bir hayat
kurabilmek için ihtiyaç duyduğu tıbbi, psikolojik, hukuki danışmanlık, meslek
kursları ve iş bulma olanakları ile çocuk bakım desteği sağlamalıdır.
Sığınakta, kadının öz güvenini yeniden
kazanmasını sağlayacak bir yaşam ortamı yaratılmak durumundadır. Çünkü genelde
şöyle bir şey oluyor: Kadınlar sığınaklara gittiğinde zavallı, yazık, aslında
korumaya muhtaç, özgür bir birey olma durumunda değil, daha çok öz güvenini
kaybeden, toplumda kendisini ifade etmeyen bir nokta üzerine geliştiriliyor;
bu, psikolojik olarak da kadınların yaşamını devam ettirmelerini engelleyen bir
konu, buna mutlaka itiraz etmek gerekiyor.
Kadın sığınaklarının adresinin
gizliliği hem de kadınlara sığınak dışındaki gerekli destekleri vermek için
sığınakların mutlaka kadın danışma merkezleri ile birlikte açılması gereklidir.
Kanun tasarısında geçen barınma
evleriyle sığınaklar tamamen farklı şeylerdir. “Barınma evi” gibi kavramlar
kadına yönelik şiddeti toplumsal bir sorun olmaktan çıkarıp kadını esirgenmesi,
korunması gereken bir nesne; kadına yönelik şiddeti ise kadının kendi sorunu
hâline getirmekte ve kadını değişmeden aynı durumda ve aile içindeki geleneksel
rolü içinde kalmaya zorlamaktadır. Oysa, sığınaklar, sadece kadınların can
güvenliğini sağlayacak ya da erkek şiddetinden uzaklaştırıp biraz olsun nefes
almalarını kolaylaştıracak mekânlar değil, aynı zamanda diğer kadınlar ve
çocuklarıyla şiddetsiz bir ilişki kurabilecekleri ve giderek şiddetsiz bir
hayatın mümkün olduğunu keşfedecekleri mekânlardır. Bu nedenle, yukarıdaki
ifadeler yerine “sığınak” kullanma, “barınma” yerine “sığınak” kullanılması
kadın örgütleri tarafından önerilmektedir.
Değerli milletvekilleri, töre ve namus
adına işlenen cinayetlere Türkiye’de çoğu kez rastlıyoruz. Özellikle bu iki
kavram kadın cinayetlerini, kadın ölümlerini masumlaştıran, aslında erkekleri
bir şekilde kurtarmaya yönelik bir yaklaşımdır, mutlaka bundan vazgeçilmesi
gerekiyor. Namus, kadınların bedenleri ve cinsellikleri üzerindeki güçlü,
yaygın, örgütlü ve içselleştirilmiş bir ataerkil tahakküm mekanizmasıdır.
Namus, kadınların yaşadığı insan hakları ihlallerini dile getirmelerini
engeller, erkeklerin iktidar ve statülerini pekiştirmesini sağlar ve bu yolla
kadınların bedenini metalaştırır.
Yasanın uygulanabilmesi için madde
önerilerimizde de belirttiğimiz üzere emniyet güçleri, hekimler, hâkimler,
savcılar ve avukatlar arasında meslek içi eğitimler düzenlenmelidir.
Kadınlar haklarını öğrenirken ana dilde
bilgilendirilmeli, ana dilin kullanılması eğitim politikasında da
desteklenmelidir. Şiddet mağduru ya da bu mağdur olabilecek kadınlara
ulaşıldığında bildiği tek dil Kürtçe ise ya da Lazca ise ya da Ermenice ise o
zaman bu dilden mutlaka kadınlara ulaşmak gerekiyor. Bu noktada en eksik olan
bölüm bu, çünkü biz “Ana dilde eğitim meselesi.” dediğimizde sadece politik bir
talep olarak ele alıyoruz. Oysa birçok kadın, özellikle Kürt kadınları kendi
dertlerini, meramlarını bile anlatamayacak bir noktada, çünkü başka bir dil
bilmiyor, Türkçe bilmiyor. Mutlaka kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda
ana dil meselesi önemli. Özellikle bölgeye Kürtçe bilen görevlilerin
gönderilmesi, psikolog, sosyolog, hukukçuların gönderilmesi önemlidir. Aksi
takdirde, biz bu sorunları çözemiyoruz. Zaten kadınların birçoğu güven sorunu
da yaşıyor, yani kendi dilini konuşamadığı, kullanamadığı kişiler açısından da
bunlar ciddi bir problem.
Sayın milletvekilleri, tabii bugün bu
yasa geçecek. Bu yasanın geçişi bizim açımızdan da önemli, yani biz muhalefet
ediyoruz bazı durumlara ama mutlaka geçmesi konusunda da mücadelemizi
yürüteceğiz. Ama bir kez daha belirtmek istiyorum, bu yasanın
uygulanabilmesinin bazı koşulları var, ek tedbirler alınması gerekiyor. Örneğin
bütçe nereden karşılanacak, bu konuda zihniyet değişimi nasıl gelişecek? Yani
Sosyal Politikalar Bakanlığının bütçesini biliyoruz, bu bütçeyle bunu önlemek
çok mümkün değil. Dolayısıyla, ek tedbirlerin alınması gerekiyor. Aksi takdirde
“Olanaklar yok, koşullar yok.” denilerek aslında kadınlar yeniden evine
gönderilecek diye düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tuncel.
Gruplar adına ikinci konuşmacı,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Sena Kaleli.
Buyurun Sayın Kaleli. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SENA KALELİ (Bursa) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 181 sıra sayılı
Tasarı’nın ikinci bölümünün geneli üzerinde CHP Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri, bugün burada
ülkemizin en büyük kanayan yaralarından biri olan kadına yönelik şiddete karşı
çok önemli adımlar atmanın eşiğindeyiz. Kadına yönelik şiddetle ilgili
rakamlar, sayılar hemen herkesin malumu. Burada bu sayıları tekrarlayarak
zamanınızı almak istemiyorum. Rakamlar can sıkıcı ancak yaşadığımız çağda
sayılar doğru okunursa, hem nicelik hem nitelik hem yaklaşanı hem uzaklaşanı
bildirmekte ve yaşamımızı biçimlendirmekte, bizi yönetmektedir. Ülkemizde
yaşananlar ve artan şiddet ne yazık ki bu saptamayı doğrulamaktadır.
İşte devletin şiddeti: Dolmabahçe’de
rektörlerle toplantı yapan Başbakanı protesto eden hamile kızın başına
gelenler! Nicelerini yaşadığımız bu görüntü ileri demokrasi mi, yoksa utanç
anıtı mı olur?
Değerli milletvekilleri, şiddet, bir
insan hakkı ihlali olmakla beraber, günümüzde artık, toplumsal bir sorun olarak
geleceğimizi tehdit etmektedir. Bu bilinçle şiddet, tasarının gerekçesinde de
belirtildiği gibi, özel alan sorunu olmaktan çıkmış ve şiddetle mücadele bütün
dünyada devlet politikası olarak yürütülmeye başlanmıştır.
Görüşmekte olduğumuz tasarı da bu
sürecin bir sonucudur. Bu bağlamda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın
Fatma Şahin’e iyi niyetli ve samimi yaklaşımlarından dolayı teşekkür ediyorum
ancak kadın örgütleriyle birlikte uzun tartışma, yazışma ve görüşmelere karşın,
talepleri tam olarak karşılamayan taslağa bile üyesi olduğu Bakanlar Kurulunun
sahip çıkamamasından dolayı da üzüntülerimi iletiyorum.
Sayın milletvekilleri, dünyada kadın
hareketleri üç dalga üzerinde yükselmiştir; eşitlikle başlamış, bedensel
farkındalıkla gelişmiş, hak, özgürlük ve toplumsal cinsiyet eşitliğiyle
bugünlere gelinmiştir.
Kadın hareketlerinin ülkemizde
yansıması özellikle 1980’ler sonrasına denk gelmektedir. Kadın hareketlerinin
kurumsallaşarak kendi kimliğine sahip çıkması ve dünyaya koşut feminist
belleğin oluşması, 1990’lardan sonra oluşmaya başlamıştır ancak Türkiye, hâlâ
biyolojik farkı öne sürülerek kadın-erkek eşitliğine inanmayan, kadının
bedeninin farkındalığına izin vermeyen, hak ve özgürlükleri kısıtlayan,
şiddetin her geçen gün arttığı muhafazakâr bir ülke konumundadır. Bu bağlamda
son on yıllık araştırmalara baktığımızda, ciddi bir zihnî gerileme içinde
olduğumuz görülmektedir. Kadının ekonomik ve sosyal yaşamdan uzaklaştırılması, mazbutlaştırma ve muhafazakârlaştırma çabaları da şiddete
zemin hazırlamaktadır.
Sayın milletvekilleri, Mahatma Gandi’ye göre kaderimizi düşüncemiz
belirlemektedir. Yaşam biçimi, kullandığımız dilden davranışlarımıza ve
alışkanlıklarımıza kadar tüm yatkınlıklarımız bizi kaderimize ulaştırmaktadır.
Ülkemizde kadın, sadece doğuran, büyüten, evi çekip çeviren, yaranmak, onay
görmek zorunda hisseden konumundan kurtarılamadıkça, bu geleneksel ezik hâlden,
düşük benlikten çıkamadıkça kaderi de değişmeyecektir.
Hukukçu aktivist
MacKinnon’a göre de toplumsal cinsiyet politik bir
sistemdir. Bu bağlamda atacağımız adımlar, yasalaştıracağımız düzenlemeler
sadece bugün için değil, gelecek açısından da büyük önem taşımaktadır. Bu
nedenle, görüşmekte olduğumuz tasarının her bir maddesinin, madde içindeki her
bir kelimesinin bütün insanları etkilemesinin yanı sıra, başta kadınlar olmak
üzere yarının büyükleri olan çocuklarımız açısından yaşamsal önemde olduğu unutulmamalıdır.
Bu görüşler çerçevesinde incelendiğinde, tasarıda kullanılan dil ve yapılan
değişikliklerin âdeta MacKinnon’u doğruladığı
görülmektedir.
Başbakanlığa gönderilen tasarının
tamamında “birey” sözcüğü kullanılırken, önümüzdeki tasarıda bu sözcüğün “kişi”
olarak değiştirildiği görülmektedir. Kişi, halk ağzında “eş, koca” anlamında
kullanılmaktadır. Oysa birey “Kendine özgü nitelikleri yitirmeden bölünemeyen
tek varlık.” olarak tanımlanmaktadır. Bu ayrım bile tasarının erkek egemen
söylemle hazırlandığının en büyük işaretlerinden biridir. Sevgi dili
kullanılmayan, sadece ayrımcı siyasi ideolojilerin peşinden giden anlayış,
şiddetin çözümü olamaz.
Bu yargıyı destekleyen bir başka örnek
ise tasarının “Kurumlararası koordinasyon ve eğitim”
başlığı taşıyan 16’ncı maddesinin üçüncü fıkrasında, toplumsal cinsiyet
eşitliğine yönelik bilgilendirilmenin çıkarılmasıdır.
Eğitime yönelik yayınların, STK’lar,
barolar ve kadın örgütleriyle birlikte hazırlanması talebinin reddedilmesini
ise anlamak mümkün değildir.
Kadınlara yönelik şiddetle ilgili
mücadele açısından önemli bir kazanım olarak değerlendirilen şiddeti önleme ve
izleme merkezlerinin kadrosu ilk tasarıda 5.557 iken tasarının son hâlinde
362’ye indirilmiştir. 362 kişiyle şiddete karşı etkin mücadele
sağlanabileceğine inanıyor musunuz? Yoksa kadro tahsisi yapılmadığı için mi
sayı bu kadar düşürülmüştür?
Öte yandan, kadın ve çocuğa yönelik
şiddetin bir insan hakkı ihlali olduğunun açıkça belirtilmemiş olması,
tasarının amacı konusunda soru işaretleri doğurmaktadır.
“Cinsel yönelim” ve “cinsel kimlik”
ifadelerinin yer almaması, korunacak bireyler açısından cinsel eğilim
farklılığı olanların bulunmaması, insanlık ve yaradılış adına büyük bir
haksızlıktır.
Şiddetle ilgili yasal başvuru
süreçlerinde, taraflar arasında ara buluculuk ve uzlaşma girişiminde
bulunulmamasına yönelik düzenleme yapılmaması, tasarının yaptırım gücünü ve
etkisini zayıflatmaktadır.
Şiddet olaylarında kadının değil,
erkeğin teşhir edilmesine yönelik bir düzenlemenin olmaması da caydırıcılık
açısından önemli bir eksikliktir.
Sayın milletvekilleri, bu konudaki iyi
niyetli yaklaşımları, çalışmaları, saygı ve takdirle karşılamakla birlikte,
tasarının şiddetle mücadele konusunda beklentileri karşılamadığını belirtmek
zorundayım.
İlkelerden ödün verilerek “kadın-erkek
eşitliği” ve “fiilî eşitlik” kavramlarından korkularak kadına yönelik şiddetle
mücadele edilmesi mümkün değildir.
Yaşanan sorunlar ve gelinen nokta,
sadece yasal eksikliklerden kaynaklanmamaktadır; bu konudaki bakış açısının
değişimi ve zihinsel dönüşüm, olmazsa olmazdır.
Hiç kimsenin feminist olmasını
beklememekle birlikte, herkesin hümanist olması, sorunun çözümü adına önemli
bir adım olacaktır. Koruyucu olmanın yanı sıra hak ve özgürlük temelli anlayış
egemen felsefe olmalıdır. Bedeninin unutturulduğu, kendi hükmünden çıkarıldığı,
aile planlamasının rafa kalktığı, aile ve sosyal politikaların içinde birey
olamamış, dolayısıyla eşit olamamış kadına nasıl fırsat eşitliği
sağlanabilecektir? Oysa kadının toplum içinde yer alması, sosyalleşmesi erkeği
de sosyalleştirecek, her yönden kontrollü hâle getirecektir. Bu noktada Mustafa
Kemal Atatürk’ün “Ruhunuzu ve özgürlüğünüzü baskılardan kurtarın.” sözü bizim
yol göstericimiz olmalı, kadının ekonomik, sosyal, kültürel açıdan
güçlendirilmesine yönelik politikalar geliştirilmelidir. Bunun için de yeni
anayasada Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması
Sözleşmesi madde 5’e koşut biçimde devlete, bir cinsiyetin üstünlüğü ya da
aşağılığına ilişkin kültürel kalıpları değiştirme görevini vererek işe
başlamalıyız.
Bu düşüncelerle, tasarının eleştiri ve
öneriler doğrultusunda yasalaşmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaleli.
Gruplar adına üçüncü konuşmacı,
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Mehmet Şandır, Mersin
Milletvekili.
Sayın Şandır, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün Meclis Genel Kurulumuz gerçekten
çok sakin bir gününü yaşıyor. Özel bir konu görüşüyoruz. Söz konusu kadın ve ne
yazık ki, zannediyorum, mahcubiyetimizden bu sakinliğimiz. Kadına karşı
saygısızlığımızın veya görevlerimizi yerine getiremeyişin hüznüyle,
mahcubiyetiyle bugün sıralarımız kıpkırmızı. Sağlık olsun. Yine de 8 Mart
Kadınlar Günü’nde böyle bir kanunu görüşmüş olmayı Meclisimiz adına övünülecek
bir husus olarak değerlendirmek lazım.
Malumunuz, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak bizim bu kanunda, Sayın Bakan Hanımefendi’nin talebiyle, en az
konuşmak ve önerge vermemek üzere bir kaydımız vardı, bir sözümüz vardı. Bunun
gereğini yerine getiriyoruz çünkü bu konu bizim ortak meselemiz. Yetmez, ancak
evet, daha iyi olsun, daha mükemmel olsun arzumuz var ama bu kanun bir adım, bir
vefa, bir sorumluluk gereği bu Meclisten çıkarılmalı ve 8 Mart Kadınlar Günü
dolayısıyla kadınlarımıza bir saygının gereği tamamlanması arzumuz vardı. Bu
yönde Sayın Bakanın talebi vardı. Bizim de buna samimiyetle çok konuşmayarak,
önerge vermeyerek bir an önce çıkmasını temin etmek noktasında bir kararımız
vardı ama anlaşılıyor ki diğer siyasi parti gruplarının değerli
milletvekillerinin kendi sebepleri, kendi takdirleriyle konu sürekli
önergelerle uzatılıyor. Ümit ederim ki bugün çıkar.
Ben, buraya, ikinci bölümü bir fırsat
bilerek, kadınlarımıza saygılar sunmak, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
olarak, camiası olarak, tüm kadınlarımıza saygılarımızı sunmak, onlara karşı
olan mahcubiyetimizi milletin kürsüsünden ifade etmek için söz aldım.
Gerçekten, değerli milletvekilleri,
kadın bizim en değerli varlığımız, anamız. Yani neslimizin, geleceğimizin
kurucusu kadın. Eşimiz, hayatımızı paylaştığımız, sırrımızı paylaştığımız,
hayat yoldaşımız kadın. Sevimli çocuklarımız kadın, kızlarımız. Dolayısıyla
bunlara karşı şiddetin ulaştığı boyutun getirdiği bir telaşla bugün bir kanun
görüşüyoruz. Daha önce de bu tür kanunlar çıkardık. Biliyorsunuz, 1998 yılında
çıkarılan 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun da vardı. Başka kanunlar
da var, çok detay bilmiyorum ama olduğunu biliyorum. Uluslararası sözleşmeler
var, bu konuda sivil toplum kuruluşları var, onların toplantıları var, birçok
eylemler var ama ne yazık ki -ne yazık ki üzülerek ifade ediyorum- kadına
şiddet, aile içi şiddet her geçen gün daha fazla artıyor. Bu hepimizin
sorumluluğu; bir yeri, Hükûmeti falan suçlamak değil, bir sonucu ifade etmek
açısından söylüyorum. Türkiye'ye yakışmayan, Türk milletine yakışmayan, bu
milletin medeniyet değerlerine yakışmayan, inanç değerlerine yakışmayan bir
sonuç var ortada. Bu sonucu, böyle bir, siyasetin malzemesi, muhalefet
siyasetinin iktidarı suçlama aracı olarak kullanmanın çok ötesinde bir sosyal
yara olarak, geleceğimiz açısından bir endişenin ifadesi olarak söylemek
istiyorum. Bugün, kadına şiddetle tezahür eden hadise toplumsal cinnet
noktasında. Her geçen gün…
Tabii, bir şeyi daha ifade etmek
istiyorum: Sayın Hükûmet burada, medyadan sorumlu, TRT’den sorumlu, basından
sorumlu Sayın Bakan buradalar; bu kadına şiddet, bu toplumsal cinnet
örneklerinin, haberlerinin televizyonlarda çarşaf çarşaf
yayınlanmasına bir tedbir geliştirmemiz lazım. Bu, işi önlemek, bu konudaki
toplumsal duyarlılığı uyandırmak değil, endişe ediyorum ki özendirmek gibi bir
sonuç getiriyor.
Dolayısıyla, değerli milletvekilleri,
gerçekten çok sorunumuz olabilir ama geleceğimizin kurucusu kadınlarımızı bu
şiddetten kurtaramadıkça, bu öz güvenine kavuşturup hayatı birlikte paylaştığı
eşinden bu düzeyde bir şiddet görmekten kurtaramazsak, bizim, işte “büyük
Türkiye” hayali görmemiz falan çok gerçekçi olmayacaktır.
Bugün gazetelerde yayınlanan, hepinizin
gördüğünü bildiğim bir anket sonucu var. Ben inanıyorum ki, değerli
milletvekilleri, bizi izleyen değerli vatandaşlarımız, bu anket sonucunu 2’yle
çapmak lazım çünkü biz, acımızı paylaşmaktan, onu ifade etmekten, şikâyetlenmekten utanan bir kültüre sahibiz, kin beslemeyen
bir toplumuz biz. Onun için, eşinden gördüğü şiddeti gazeteciye, bir başkasına
konuşmaya utanır bizim kadınımız. Ama bütün buna rağmen, bugün gazetelere
yansıyan ankette -8 Mart Kadınlar Günü dolayısıyla hazırlanan ve bugün
yayınlanan ankette- çalışan kadınların yüzde 40,7’si, çalışmayanların ise yüzde
46,9’u eşinden fiziksel şiddet gördüklerini ifade etmişler. Ben inanıyorum ki
bunu 2 katıyla çarpmak lazım ve bir eş olarak, meselenin muhatabı bir eş olarak
tüm kadınlarımızdan, milletimizin huzurunda özür diliyorum çünkü bu, bir
realite, bu, bizim realitemiz, bu, toplumun realitesi. Bu toplumu bu noktaya
getiren hangi sebep varsa hep birlikte lanetlememiz ve gereken tedbiri almamız
lazım, bunu kabul edemeyiz. Bunlar, bu kadınlar bizim çocuklarımızın anaları.
Anası dövülen bir çocuğun hayata sarılması, Türkiye’yi lider ülke Türkiye
yapabilmesi mümkün mü?
Değerli arkadaşlar, sayın Hükûmet çok
sorununuz olabilir, övünmeye çok sebebiniz olabilir ama kadınlarla ilgili
ulaşılan bu sonuca bir tedbir getirmek gibi, bu noktadan dolayı kalkıp burada
bu toplumdan özür dilemek gibi bir büyüklüğü de göstermeniz gerekiyor.
Gerçekten acı değerli arkadaşlar.
Tekrar ediyorum, tenkit için söylemiyorum,
bir sonucu ifade ediyorum. Bu sonucu bütün yalınlığıyla, bütün acılığıyla,
canımızı acıtacak şekilde burada ifade edemiyor, bunun tedbirlerini geliştirmek
için Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, iktidarı ve muhalefetiyle, bir
kararlılık içerisinde olamıyorsak, yanlış yapıyoruz demektir. Biz geleceği
kurmak noktasında, geleceğin kurucusu olan kadınlarımızı, analarımızı böyle bir
zillete mahkûm ederek, aslında kendi geleceğimizi, ülkemizin geleceğini uçuruma
atıyoruz demektir.
Bu sebeple söylüyorum, değerli
arkadaşlar, kadın, aile ve çocuk, üçü birbirinden ayrılmaz en değerli
varlığımız. Şimdi, çocuğu hedefleyen, çocuğu programlamayı hedefleyen bir kanun
görüşüyoruz yukarıda: 4+4+4. Sıradan bir kanun değil, bir neslin geleceğini
planlıyoruz ama burada da maalesef, yine, birbirimizi anlamak için konuşmuyor,
hatta kavga yapıyoruz. Kadına şiddetin konuşulduğu bir günde, çocuğun
eğitimiyle ilgili bir kanunun görüşülmesinde, birbirimizi anlamaya çalışmadan,
kavga yapıyorsak durup düşünmemiz lazım.
Değerli milletvekilleri, kendimizi
kandırmayalım. Gelinen sonuç bir toplumsal cinnet hâlidir, gelinen sonuç
itibarıyla sorumsuzluğun “top” yaptığı, zirve yaptığı bir noktadayız. Böyle bir
günde hâlâ şiddeti bir araç olarak kullanıyorsa Türkiye Büyük Millet Meclisi, söylenecek
çok fazla bir şey kalmamış demektir.
Üzüntülerimi ifade ediyorum. Bu kanunun
çıkmasını her şeye rağmen doğru, gerekli, faydalı görüyor, destek vereceğimizi
ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Gruplar adına son konuşmacı Sayın
İlknur Denizli, İzmir Milletvekili; AK PARTİ Grubu adına.
Buyurun Sayın Denizli. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA İLKNUR DENİZLİ
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ailenin Korunması ve Kadına
Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde
grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü yılın tüm günlerinde kadınların saygıyla ve
sevgiyle yaşayacağı ve yaşatılacağı günlerin yakın olması dileğiyle kutluyorum.
8 Martı kutlamanın heyecanına biraz hüzün karışıyor bugün. Hüznümüzü artıran,
kadınların şiddete maruz kalmaya devam ediyor olmaları.
“Kadınlar Sonbahar” şiirinde Attila
İlhan diyor ya: “Kadınlar sonbahar yapraklarını dökmeye başlar/Titrek
dudaklarında sarışın bir keder/Nabız kaybolur, kan susar, dolaşım yavaşlar.”
İşte, tam da böyle kederdeyiz. Duyduğumuz her haber, gördüğümüz her fotoğraf
içimizi acıtıyor, daralıyoruz. Birine bile tahammül edemeyecekken birkaçına
birden şahit oluyoruz; birini içimize sindirememişken, sindiremeyecekken yeni
bir şiddet haberi ile sarsılıyoruz ancak yaşananları soğukkanlılıkla
değerlendirmek durumundayız, bize düşen budur. Yaşananların ne olduğunu,
sebeplerini, ortaya çıkış biçimlerini, kısacası sorunu tüm yönleriyle ele alıp
çıkış yollarını, önleme yollarını bulmalıyız.
Kadınların devletine, devletin her bir
görevlisine, polisine güvenmesini sağlamak durumundayız. Bu ülkenin her
şehrinde, kasabasında kadınların gündüz ve gece seyahat ederken ya da
çalışırken emniyet içinde yaşamasını mümkün kılmalıyız. Onlar en zor anlarında
devletin himayesine girebilmeliler.
Kısacası, kadınlara siper olmamız,
kadınlara umut olmamız gerektiğinin farkındayız. Bu sorumluluk ne
gerektiriyorsa hepsini ve daha fazlasını yapmak için çalışıyoruz.
Çalışmalarımız her geçen gün artarak devam ediyor. Yaşadığımız hüzünlere son
verme çabası içinde ileriye dönük umutları yeşertme hedefindeki Hükûmetimiz
olanca gücüyle çalışıyor, çabalıyor. Sadece bugünü değil, geleceği düşünerek,
kalıcı ve sağlıklı çözümlere ulaşmak için stratejik çalışmalar yürütülüyor.
Kadınların yüklendikleri sorumluluklar,
yaptıkları ve yapacakları işler bir ülke için hayati önemdedir. Kadınlar destek
olmazsa nelerden mahrum kalacağımızı saymaya kalksak çok uzun bir liste çıkar.
Bugün ne yazık ki şiddete konu
olmasıyla gündeme gelen kadın, aslında kendi adına ve bütün toplum adına
şiddetin ilacıdır. Kadına şiddetle yaklaşanlar, farkında olmasalar da kendi
içlerinde taşıdıkları bir şiddetin girdabında yaşamaktadırlar. Onların dünyaya
bakışları, eşyayı kullanışları, tabiattan yararlanmaları, hatta kendilerine
bakışları şiddet içermektedir. Daha derinden bir yerlerden şiddetin pençesine
düşmüşlerdir. Şiddetin bütün kaynaklarıyla kökünün kazınması için yine kadının
aklına, yüreğine ve emeğine ihtiyacımız var.
Kadınlarımız olmasa sadece ülkemizi
değil, dünyayı ve kötülüklere meyilli çağımızı da şiddetten koruyamayız. Sadece
fiziki şiddetten söz etmiyorum, içimize yerleşen ve giderek bünyemizi kontrol
altına alan şiddet duygusunu anlatmaya çalışıyorum, ruhumuzu karartan,
irademizi esir alan şiddeti tarif etmeye çalışıyorum. Doğaya, eşyaya, topluma,
tarihe yönelik bir şiddet hâli var yeryüzünde. Bundan mutlaka kurtulmamız
gerekiyor, kendimizi, ülkemizi, çevremizi, hatta çağımızı kurtarmalıyız.
Biliyor musunuz ki şiddet, öğrenilen,
görerek taklit edilen bir davranış biçimidir. Şiddetin herhangi bir şekilde
başvurulabilecek yollardan biri olmaktan çıkarılması, sonu şiddete varan yola
girilmemesi ancak eğitimle sağlanabilir. Bunu yapacak olan, bu uzun soluklu
örnek olma ve öğretme çabasını üstlenecek olan da ancak kadınlardır. Yarının
yetişkin kadınları ve erkekleri olacak bugünün çocuklarına şiddetten tamamıyla arınmış
bir ortam hazırlayacak olanlar da kadınlardır.
Kadın olmadan eksik kalacak yanlarımızı
saymaya devam edelim isterseniz.
Kadınlarımız olmadan demokrasimizin
düzeyini yükseltemeyiz, demokrasimizi sağlam temellere oturtamayız. Bunu sadece
8 Mart için söylenmiş bir ifade olarak kabul etmeyin lütfen. Sonuçta demokrasi,
karşılıklı empatiyi, toleransı esas alan bir rejimin adıdır. Karşısındakinin
varlığına, görüşlerine saygı duymayı, haklarını korumayı öngören bir rejimdir
demokrasi. Kaba güce değil, bir araya gelmenin gücüne, ortak fikirler
oluşturmanın gücüne yaslanır demokrasi ve bu yaklaşım biçimini, dengeleri
gözeterek ortaklıklar kurmayı ancak kadınlar güçlendirebilir ve çoğaltabilir.
Kadınların bu alandaki görünmeyen ancak kuvvetle hissedilen etkileri çok
açıktır.
Kadınlarımız olmasa, onları üretim
süreçlerine dâhil etmesek üretimimizi de artırmamız mümkün değil. Nüfusun
yarısını oluşturan bir kitlenin üretime yeterince katkı vermediğini
düşünebiliyor musunuz? Tarımda, sanayide, hizmet sektöründe kadının katkısının
eksik kalmasına, çağdaş dünyanın rekabete dayalı ekonomi sisteminde yer var
mıdır acaba?
Kadınlarımız olmasa, toplumsal
ilişkilerimiz, saygımız, sevgimiz, nezaketimiz nereye varır acaba?
Komşuluklarımız, dostluklarımız, yardımlaşmamız ne hâle gelir? Kadınlar her
alanda olduğu gibi toplumsal dokunun oluşmasında ve zedelenmeden korunmasında
da temel işlev görmektedirler. Öyleyse hep birlikte kadını layık olduğu saygın
yere taşımamız gerekiyor. Ona değer vermeli, onu toplumsal yapının merkezine yerleştirmeliyiz.
Bu konuda hassasiyetle ve sözde değil,
eylemlerimizle, davranışlarımızla bu işe gücümüzü ve gönlümüzü koymalıyız ama
ne yaparsak yapalım şunu bilmemiz gerekiyor ki, yapılanlar sadece
düzenlemelerdir, kanunlardır, aslolan, zihniyetlerin
değişmesidir. Ben, bir gün, Türkiye’de zihniyetlerin de değişeceğine ve bu gibi
kanunları bu meclislerde konuşmayacağımıza inanıyorum, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Denizli.
Şahıslar adına, Tekirdağ Milletvekili
Sayın Özlem Yemişçi.
Sayın Yemişçi, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZLEM YEMİŞÇİ (Tekirdağ) – Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; Ailenin Korunması ve Kadına
Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümünde geneli
üzerinde konuşmak üzere şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisimizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Kadınlarımız, önceleri, şiddeti dört
duvar arasında yaşardı. Geçmiş yıllara bakıldığı zaman, istatistiklerin arttığı
söyleniyor. Bunu söyleyenler bilmiyorlar ki önceleri devletten ürken, devletten
korkan “Nasıl olsa çözümü olmaz.” diyen kadınlar, artık, dört duvar arasında
yaşanan şiddeti devletimize anlatmaktan korkmuyorlar. Şiddet artmadı, sadece
geçmiş yıllarda halının altına paspas yapılanlar artık gün yüzüne çıkıyor.
Kadınlarımız artık devletimize inanıyor, kadınlarımız artık devletimize
güveniyor ve kadınların güvenini kazanmanın ne kadar zor olduğunu en fazla da
kadınlarımız bilir. Kadına kalkan el, bir anneye kalkan eldir. Sizlere,
annelerinizin sizler için ne ifade ettiğini sormama herhâlde gerek yok. Şiddeti
önleme ve izleme merkezlerinin kurulması, tabii ki hemen şiddeti
bitirmeyecektir ama ölçüleri el altında tutacaktır. Ölçemediğin şeyi kontrol
edemezsin, önlem alamazsın, çözüm bulamazsın. Yüce Meclisimizin atmış olduğu
adımlar, gelecekte bu konunun kesin çözüme ulaşacağının garantisidir.
“Kadın dediğini koluna taktın mı
yakışacak, duvara çarptın mı yapışacak.” zihniyetini biz AK PARTİ Hükûmeti
olarak tarihe gömüyoruz. Ha, onları duvara çarpa çarpa tarihe gömmek bir
kenara, biz bu zihniyete kin ve nefret beslemeyeceğiz. Biz onları eğiteceğiz,
onlara öğreteceğiz kadının kim olduğunu. Biz kadınlar toplumlara yetiştirilen
evlatların ilk ve son eğitmenleriyiz. Evlatlarımıza merhametimiz çoktur. Biz
elimizdeki hamuru siyasete karıştırdık mı o hamurun bereketi siyasete yansır.
Kadınlarımız samimiyete inanıyor.
Kadınlarımız sözüne itimat edene inanıyor. Kadınlarımız haksızlığın önünde
adalet sağlayana inanıyor. Kadınlarımız işte bu yüzden Adalet ve Kalkınma
Partisine inanıyor. Kadınlarımız il, ilçe, belde dolaşarak kadınların
sorunlarını yerinde tespit edebilen ve çözüm üretebilen Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanımız Fatma Şahin’e inanıyor. Kadınlarımız Başbakanımıza inanıyor
ve güveniyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
dilerim ki hayatın her alanını erkeklerle paylaşan, ürettiği değerleri tıpkı
erkekler gibi insanlığa sunan kadınlarımız ekonomik alanda da, siyasette de
çoğalsın. Kadının bakış açısı her alanda farklılık yarattığı gibi siyasette de
belirgin bir hâle gelsin. Kadınlar, toplumu ileri götüren sosyal dinamiğin
temel kaynağıdır. Annelik rolüyle yeni nesillere şekil verendir. Bu nedenle,
kadına yapılan yatırım geleceğe yapılan yatırımdır.
Unutmamalıyız ki hak verilmez, alınır.
Büyük Önder Atatürk cumhuriyetimizi kurarken kadınların erkeklerle birlikte bu
ateşi sonsuza dek yaşatacağına inanıyordu. Şiddetin önlenmesi ile koruyucu ve
önleyici tedbirlerin etkin olarak uygulanmasına yönelik uzman ve tercihen kadın
personelin bulunacağı, destek ve izleme hizmetlerinin verildiği, yedi gün yirmi
dört saat esasına göre çalışan şiddet önleme merkezleri, izleme merkezleri çok
önemlidir.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’müz kutlu
olsun. Kadınlarımızı sadece 8 Martta değil her gün anma dileğiyle, sevgi ve
saygımla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yemişçi.
Şahısları adına…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan, efendim, son derece önemli bir kanun tasarısını görüşüyoruz.
Bugün Dünya Çalışan Kadınlar Günü. Böyle bir günde ailenin korunması ve kadına
karşı şiddetin önlenmesiyle ilgili bir kanun tasarısını görüşüyoruz. Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, eksikliklerine karşı, destek verdiğimiz bir kanundur,
bugün de yasalaşmasını arzu ediyoruz ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi
sıraları son derece boş, özellikle iktidar partisinin sıraları son derece boş.
Böyle bir tasarının çok daha geniş katılımla yasalaşmasını arzu ediyoruz. O
nedenle, ilk yapacağınız oylamada karar yeter sayısı istiyoruz efendim. Bunu
şimdiden söylüyorum ki iktidar partisi şimdiden hazırlığını yapsın ve bu yasayı
beraber çıkaralım efendim.
Teşekkür ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, Sayın Hamzaçebi’ye katılıyorum. İktidar partisi grubuna baktım, 60-70
kişi var, sayımızın yaklaşık yüzde 25’i.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – 36 kişi Sayın
Başkan…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Muhalefet
grubuna baktım, 8 kişi var, sayılarının yüzde 5’i. Yani tüm siyasi parti
gruplarının, grup başkan vekillerinin, milletvekili arkadaşımız böyle önemli
bir yasada Genel Kurulda olmaya davet etmeleri gerektiğini… Sayın Hamzaçebi’ye
de bu vesileyle teşekkür ediyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Davet ediyorum, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili arkadaşlarımızı buraya
davet ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bütün siyasi
parti gruplarını buraya davet ediyoruz efendim, haklılar.
BAŞKAN - Evet, uyarılara teşekkür
ediyorum.
Yalnız, bu arada şunu da söyleyeyim:
Bayan milletvekillerimizin, kadın milletvekillerimizin büyük bir çoğunluğu da
bazı toplantılarda, üniversitelerde, sosyal faaliyetlerde, sendikalarda. Onları
o bakımdan mazur görebiliriz ama yine de Meclisin tabii ki büyük çoğunluğunun
burada olmasını biz de arzu ediyoruz.
AYLA AKAT ATA (Batman) – Bizim de
programlarımız vardı Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Hamzaçebi
Şimdi Sayın Aylin Nazlıaka
Ankara Milletvekili? Yok.
O zaman soru-cevap kısmına geçiyoruz.
Şimdi, on beş dakika süreyle soru-cevap
işlemi yapacağım.
Sisteme girmiş olan arkadaşlarımıza
sırayla söz vereceğim.
Sayın Ata…
AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum. Aracılığınızla Sayın Bakanıma yönelteyim; gerçi
bugün Sayın Bakanımız burada değil, belki cevabını şu an alamayabiliriz ama bu
konuda bir cevap verilmesini önemsiyoruz.
2012 yılı itibarıyla cezaevlerinde
tutulan tutuklu ve hükümlü kadın sayısını öğrenmek istiyoruz.
Ve yine, özel yetkili ağır ceza
mahkemelerinin görev alanı kapsamında yargılanan kadın hükümlü ve tutuklu
sayısını öğrenmek istiyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ata.
Sayın Dora…
EROL DORA (Mardin) – Teşekkürler Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, şiddete maruz kalan
kadınlar için sığınma evlerinin ve geçici istasyonların hayati önemde olduğunun
hepimiz farkındayız. Mardin ilinde ise şiddete maruz kalan kadınlar için
herhangi bir sığınma evi mevcut değildir. Mardin’de şiddete maruz kalan
kadınlar yetiştirme yurdunda yaşamak zorunda kalmaktadırlar. Kadın kurumlarının
yerel yönetim ve valiliklerle yaptıkları görüşmeler maalesef sonuçsuz
kalmıştır. Mardin’de bir sığınma evi ve geçici istasyon açmayı düşünüyor
musunuz? Bununla ilgili bir çalışmanız var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, hâlen ülkemizde “Kadın
sığınma evi.” adıyla hangi illerde, toplam kaç adet sığınma evi vardır? Bu
sığınma evlerinde bulunan kadınlarımızın sayıları ne kadardır? Bu tasarı
içerisine gördüğüm kadarıyla böyle bir konu dâhil edilmemiştir. Acaba sığınma
evlerine sığınmış olan kadınların gerek eğitimleri gerekse şiddetten
korunmaları açısından bu düzenleme içerisine böyle bir ekleme yapılması
düşünülmekte midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Şandır? Yok.
Sayın Aksoy…
HALİL AKSOY (Ağrı) – Sayın Bakana iki
tane sorum var.
İstanbul Sözleşmesi’nde sözü edilen
ihbar hakkını kullanan üçüncü şahıslar oldu mu, bunların sayısı kaçtır? Birinci
sorum bu.
İkinci sorum: İnsan hakları örgütleri
ve kadın örgütleri tarafından kadına yönelik şiddet verileri kamuoyuna belirli
aralıklarla açıklanıyor. Bakanlığınızın bu konuda, bu amaçla yapmış olduğu
çalışmalar var mıdır; varsa, açıklamayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Kürkcü…
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Bugün, 8
Mart dolayısıyla Türkiye’nin pek çok yerinde kadınlar hak ve taleplerini dile
getirecek şekilde sokaklara çıkmak istediler. Anayasa’nın 34’üncü maddesi,
önceden izin almaksızın herkesin, bütün yurttaşların toplantı ve gösteri yapma
hakkına sahip olduğunu kayıt altına almakla birlikte, Mersin’de sokağa çıkan
kadınların yürüyüşlerini yapmalarına izin verilmedi. Pervin Buldan’ın
öncülüğünde burada sokakta olan kadınlar bir oturma grevi yapmak zorunda
bırakıldılar. Bu bakımdan, Hükûmet 8 Marttaki gösteriler için, bu yasanın da
çıkartılacağı dönemde özel bir hassasiyet göstermiş ve kadınların gösteri
haklarını kullanmasını kolaylaştıracak tedbirler için önceden mülki amirleri
uyarmış mıdır, öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kürkcü.
Sayın Tuncel…
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Aracılığınızla Sayın Bakana sormak
istiyorum.
Bu kanun tasarısında, özellikle son
bölümde, ihdas edilen kadrolar konusunda -biraz önce kürsüde de söyledim- 362
sayısı var ve bu kadrolarda hukukçular yok. Aslında kadınlar ciddi anlamda
hukuki desteğe de ihtiyaç duyuyor. Bununla nasıl bu sorunu çözmeyi düşünüyor ve
bunu genişletmeyi düşünüyorlar mı?
İkincisi -kadın örgütlerinin de çok
merak ettiği- bu konuda ayrı bir bütçe ayrılacak mı yani kadına yönelik
şiddetin önlenmesi konusunda Bakanlığın ayrı bir bütçe konusunda bir çalışması
olacak mı önümüzdeki dönem, en azından bütçe görüşmelerinde, şimdi olmasa bile?
Diğer bir konu, aslında bugün Dünya
Emekçi Kadınlar Günü ve birçok kadın ve birçok işçi aslında işten atılmış
durumda. Üç yüz elli üç gündür direnişte olan Kampana Deri işçileri var, Hey
Tekstil işçileri var. Bu konuda Bakanlıkta herhangi bir veri var mı? Yani,
bugüne kadar kaç tane kadın iş yerinden edildi, sendikalı mücadele nedeniyle
işten çıkarıldı ve bu kadınların durumunu gidermek için, yani buradan mağduriyetlerini
giderme konusunda Bakanlığın, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bir
çalışması var mı?
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tuncel.
Sayın Bakan, buyurun.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Ata’nın
sorduğu 2012 yılındaki hükümlü ve tutuklu sayılarını Adalet Bakanlığımızdan
bilgi almak suretiyle kendilerine takdim edeceğiz, arz ederim.
Sayın Dora’nın, sığınma evleri, mevcut
durumu ve kapasitesi… Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün verdiği sayılara göre
55 tane kadın sığınma evi ve kapasiteleri 1.223 tane. Yerel yönetimlerin 26
tane kadın sığınma evi var, kapasitesi 614. Sivil toplum kuruluşlarının da 3
adet, bunun da kapasitesi 42. Yani, toplam 84 adet kadın sığınma evinin 1.879 kapasitesi
bulunmaktadır, arz ederim.
Sayın Işık’ın hangi ilde, ne kadar
sığınma evi var sorusu da bu cevabın içerisinde bulunmaktadır.
Bu Mardin’le ilgili kadın sığınma evi
ve konukevi şu anda yok, bu konuda da çalışmalarımızı Bakanlık tarafından
sizlere takdim ederiz.
Sayın Tuncel’in sorduğu, kadına yönelik
şiddet için Bakanlıkta bütçe ayrılıyor mu? Kanun içerisinde bu var. Bütçe
ayrılacak, eğer yetmezse de genel bütçeden talepte bulunacak diye kanunda bu
derç edilmiş vaziyette.
Diğer sorulara da yazılı olarak cevap
vereceğimi arz ederim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri, ikinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan
maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
14’üncü madde üzerinde iki önerge var,
okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 181 sıra sayılı
Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun tasarısının
14. maddesinin 1. fıkrasına son cümle olarak "Kurulacak şiddet önleme ve
izleme merkezlerinde Barolar tarafından görevlendirilmiş olan Avukatlar da
görev yapar. Avukatlara ödenecek ücret Bakanlık ile Barolar Birliği tarafından
belirlenir, ödeme Bakanlık bütçesinden yapılır." İbaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Ayşe
Nedret Akova Dilek Akagün Yılmaz Sena
Kaleli |
Balıkesir Uşak Bursa |
Sedef
Küçük Sakine
Öz Mahmut
Tanal |
İstanbul
Manisa İstanbul |
Engin
Özkoç |
Sakarya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
181 sıra sayılı kanun tasarısının 14
üncü maddesinin 1 inci fıkrasında "çalışmalarını" ibaresinden sonra
"tek adım" ibaresinin eklenmesini,
2 inci fıkrasının sonuna gelmek üzere
"Bu merkezler alanda çalışan kadın örgütleri ile işbirliği halinde çalışmalarını
sürdürürler" ibaresinin eklenmesini,
2 inci fıkradan sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkranın eklenmesini,
(3) “Tedbir kararının gereklerine
aykırılık aynı zamanda bir suç oluşturuyorsa, bu suçla ilgili olarak gerekli
kanuni işlemlere gecikmeksizin başlanır."
Ayla
Akat Sırrı
Süreyya Önder Sırrı
Sakık |
Batman
İstanbul
Muş |
Sebahat
Tuncel Ertuğrul
Kürkcü |
İstanbul
Mersin |
BAŞKAN – Sayın Komisyon son önergeye
katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) - Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Ata, buyurun.
AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülen yasanın 14’üncü maddesi üzerine vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kadına yönelik
şiddet konusunda gerek bu alanda çalışan kadın örgütleri arasındaki iş birliği
gerekse de bu konuda önleyici hizmet ya da koruyucu hizmet koymuş olan
kurumsal, kamu kurumlarının ortak çalışması tabii ki sorunun üzerine gitme
noktasında çok önemli bir nokta. 14’üncü madde de ortak çalışmaya atıfta
bulunuluyor. Bu ortak çalışma kısmında bizim önergemizde “Tedbir kararının
gereklerine aykırılık aynı zamanda bir suç oluşturuyorsa bu suçla ilgili olarak
gerekli kanuni işlemlere gecikmeksizin başlanır.” şeklinde bir ek madde ve
yine, ikinci fıkranın sonuna gelmek üzere “Bu merkezler alanda çalışan kadın
örgütleriyle iş birliği hâlinde çalışmalarını sürdürürler.” şeklinde ibarenin
eklenmesini ve yine “çalışmalarını” kelimesinden sonra “tek adım” ibaresinin
eklenmesini talep ediyoruz.
Bu konuda kadın örgütlerinin
hassasiyeti şu konuda çok önemli: Kamu kurumları vermiş oldukları hizmeti bu
alanda çalışan kadın örgütlerinin ortaya koymuş olduğu iradeyi yok sayarak,
samimiyeti yok sayarak, hizmeti yok sayarak başarıya ulaşmaları mümkün değil,
sonuç almaları da mümkün değil. Çünkü şiddet mağduru olan birçok kadının
öncelikli olarak bir kamu kurumuna gitmek yerine bu konuda bağımsız çalışma
yürüten kadın kurumlarına gitmiş olması, gittiği gerçeğiyle karşı karşıyayız
ki, bu gitmiş olması da en doğal olandır.
Şunu ifade edelim: En azından seçim
bölgemiz itibarıyla, kadın yaşamın her alanında şiddetle mağdur, şiddetle karşı
karşıya, bu bir gerçek ama aynı zamanda bulunduğumuz ortamda bir sosyal şiddet
var. Bugün 8 Mart. 8 Mart alanlarında yürüyüşe giden, eylem ve etkinliklerde
bulunan kadınlara bile uygulanan şiddetle karşı karşıyayız İstanbul’da,
Mersin’de.
Kadının bir kamu kuruluşuna gidip “Ben
şiddet mağduruyum.” demesinin önünde bazı engeller vardır başta da kollukla
yaşamın diğer alanlarındaki şiddet dolayısıyla karşı karşıya geliyor olmasından
kaynaklı. Kadınlar çocukları için, kadınlar eşleri için, kardeşleri için kaygı
duydukları bir alanda gidip bir kolluk gücüne başvurup ya da bir kamu kurumuna
başvurup “Biz şiddet mağduruyuz, bizi koruyun.” diyemiyorlar ve demiyorlar da.
Ama bağımsız kadın kuruluşları bu konuda çok anlamlı bir emek ortaya koyuyor ve
bir kadın kurumunun -ve dinleyen kadınsa, bunu gönüllü olarak yerine
getiriyorsa- kapısını çalmaları ve hizmet talep etmeleri çok daha kolay
gerçekleşiyor.
Değerli milletvekilleri, şu bir gerçek:
Eğer biz yaşamın tüm alanlarında maruz kalınan, kadının maruz kalmış olduğu
şiddeti görünür ve bilinir kılabilirsek o zaman şiddeti engellemenin de
önündeki ilk adımı atmış oluruz. Bakın, dün de belirttik. Hâlâ kadın
katliamlarının failleri, toplumda genel bir algı olabiliyor çoğu zaman,
kahraman olarak varsayılıyor. Öyle bir konuma getirebilmeliyiz ki şiddeti
görünür kılmalıyız, bilinir ve ayıplanır, kabul edilemez kılmalıyız,
karşısında, bunu yapan insanın kamu önüne, toplum önüne çıkabilecek herhangi
bir cesareti olmasın, bunu yaparken toplum benim hakkımda ne düşünür kaygısı
taşısın. Bunu hep beraber başarabilmeliyiz.
Yine, bu konuda yürütmenin ilgili
bakanlıklarının -Adalet Bakanlığı başta olmak üzere, İçişleri Bakanlığı başta
olmak üzere, yine her ne kadar isminde “kadın” yoksa da kadından sorumlu bakanlık başta olmak üzere-
sunduğu verilere baktığımızda çok yetersiz. Biz bu verilerin görünür olmasını
istiyoruz. İnsan hakları örgütleri, kadın örgütleri bu bilgileri kamuoyuyla
paylaşıyorlar ama bir bakıyoruz, gazetelerin üçüncü sayfalarında yer alan kadın
cinayetleri kadar bile bu haberlere yer verilmiyor, ortaya konulan emek görünür
ve bilinir hâle getirilmiyor. Bu noktada, bizler, öncelikli olarak kamu
kurumları arasında var olduğu söylenen iş birliği kadar kamu kurumları ile bu
konuda çalışan, bağımsız çalışan, gönüllü çalışan sivil toplum örgütleri, kadın
örgütleri arasında bir iş birliğinin söz konusu olması gerektiğini düşünüyoruz.
Yine, eğer şiddet mağduru kadın bunu
açığa çıkaracak, üstüne gidecek cesareti göstermişse -ki, bunun açığa çıkması,
üstüne gitmesi için bir bilinçlenme ve eğitim söz konusu çünkü çoğu zaman “Aile
içinde yaşanan aile içinde kalır.” anlayışıyla ve kadın olmanın, bir genç kadın
olmanın sorumluluğuyla bu bilgiler gizli kalıyor, kamuoyundan saklanıyor, aile
içinde bile ifşa edilmiyor- eğer bunu gösterebilme cesareti ortaya konmuşsa
başvuru yapıldığı andan itibaren tek merkezde tüm işlemler bitebilmedir. O
yüzden, biz, burada, yedi gün yirmi dört saat esasına göre maddede belirtilen
cümlenin başına “tek adım” ibaresinin de eklenmesini istiyoruz. Kadın birden
fazla kuruma götürülmemelidir.
Yine…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYLA AKAT ATA (Devamla) – Teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Ata, teşekkür ediyorum
efendim.
Sayın Ata ve arkadaşlarının önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Şimdi, diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 181 sıra sayılı
Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun tasarısının
14. maddesinin 1. fıkrasına son cümle olarak "Kurulacak şiddet önleme ve
izleme merkezlerinde Barolar tarafından görevlendirilmiş olan Avukatlar da
görev yapar. Avukatlara ödenecek ücret Bakanlık ile Barolar Birliği tarafından
belirlenir, ödeme Bakanlık bütçesinden yapılır." İbaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Engin
Özkoç (Sakarya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Sayın Komisyon?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Özkoç.
BAŞKAN – Sayın Özkoç,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
(CHP Sakarya Milletvekili Engin Özkoç Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Genel Kurulda çiçek
dağıttı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, konuşması…
BAŞKAN – Sayın Özkoç,
bunlar, kuliste dağıtılması gereken şeyler ama.
HURŞİT GÜNEŞ (Kocaeli) – Sayın Başkan,
İç Tüzük’te bir engel var mı?
BAŞKAN – Var efendim. Evet, Mecliste
müsaadesiz hiçbir şey dağıtılmaz ama bugün artık arkadaşımız hanımlara veriyor,
bir şey demeyelim.
Sayın Özkoç,
buyurun.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Özkoç, CHP Grubuna vermediniz.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Onlar benim
efendim… Ben daha önce verdim, daha önce verdim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla, sevgiyle, hürmetle selamlıyorum.
Bugün çok önemli bir gün; bugün
Kadınlar Günü. Önce, şöyle başlamak istiyorum: Hayatta en çok değer verdiğim,
hayatım boyunca hakkını ödeyemeyeceğimi düşündüğüm, hayatımda en çok sevdiğim
annemin ellerinden öperek, onun bana haklarını helal etmesini dileyerek, onu saygıyla,
sevgiyle anarak burada Kadınlar Günü’nü kutlayıp, tüm Türkiye’nin Kadınlar
Günü’nü kutluyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Yenge Hanım
alınacak şimdi, ona da bir şey de ya!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Bekâr
olmasaydım ona da bir şey derdim; özür dilerim efendim.
Evet, saygılar sunuyorum.
Şimdi efendim, az önce bir şeyden
bahsediyoruz, kadınlarımıza vereceğimiz haklarımızdan bahsediyoruz. Onları
nasıl yücelteceğimizden bahsediyoruz, kadınlarımızı.
Bu hakları kim verecek değerli
milletvekilleri? Bu hakları erkekler verecek. Hangi sıfatla kadınlarımıza bu
hakları verecekler? Yani birisi bir hak veriyorsa bir kere kendini ondan üstün
görüyor demektir; oysaki bizim kadınlarımızdan üstün olan bir yanımız yok.
Bizim böyle bir kompleksimiz var. Kendimizi biz böyle görüyoruz, böyle
hissediyoruz. Kendimizde bu hakkı görüyoruz. O yüzden de kadınlarımıza karşı,
sanki bir hakkı biz verebilirmişiz gibi, sanki hakkın ne kadarını verme hakkı
bizdeymiş gibi davranıyoruz. Bu, bir kere, temelden yanlış.
Kadınlarımızın, gerçekten -az önce
duydum, şu anda, Kadınlar Günü kutlanırken bile kadınlarımız dövülüyorlar-
dövülmeleri çok korkunç bir şey, gerçekten, cinsel tacize uğramaları çok
korkunç bir şey ama daha korkunç bir şey var kadınlarımız için. Değerli
milletvekilleri, sevgili kadınlar; bir kadın, kendisine yapılan eziyete
katlanabiliyor, hatta erkekten daha çok katlanabiliyor; bir kadın, yaşadığı
hayatta tüm çilelere katlanabiliyor, yoksulluğa katlanabiliyor, işkenceye
katlanabiliyor, tacize katlanabiliyor ama bir kadın, evladının acısına
katlanamıyor; bir kadın, evlatlarının geleceğinin yok edilmesine katlanamıyor.
Tek katlanamadığı, kadının yüreğini yakan, direncinin gücünü düşüren,
evlatlarının hayatı ve onların geleceğidir.
Buradan, hiç gerginlik yaratmadan,
hiçbir parti anlayışı, ideolojik anlayış duymadan herkese sesleniyorum: Van’da
ölen çocukları için kaygı duyanlar, kadınlarımız, kendilerine yapılan
işkenceden daha çok acı çekiyorlar. Madenlerde evlatlarını kaybeden
kadınlarımız daha çok acı çekiyorlar. Cezaevlerinde haksız tutulu bulunan
anneler daha fazla acı çekiyorlar. Millî Eğitim Komisyonunda eğitimle ilgili şu
anda alınan kararlarla çocuklarının erken yaşta iş hayatına döndürülmesinin,
çocuklarının erken yaşta evlendirilmesinin önünün açılmasından dolayı kadınlarımız
daha büyük ıstırap çekiyorlar ve daha büyük çile çekiyorlar.
Bazı konular var. Değerli arkadaşlarım,
biz, hepimiz birbirimizi sevmek zorundayız. AKP, CHP, MHP, bunlar sadece bizim
yarattığımız sıfatlar. İnsan dünyaya gelirken herhangi bir sıfatla gelmiyor, o
sıfatları biz veriyoruz, biz koyuyoruz birbirimize, hatta kimin üstün olduğunu,
kimin ayrıcalıklı olduğunu da biz belirliyoruz. Bizim yapmamız gereken bir şey
var, biz birbirimize sevgiyle yüreğimizi açmalıyız. Birbirimizi nasıl
anlayacağımız konusunda, nasıl seveceğimiz konusunda, nasıl kucaklaşacağımız
konusunda yüreğimizi açmalıyız.
AKP’nin kadınları bizim de annelerimiz,
bacılarımız, kardeşlerimiz değil mi? BDP’li analar
yürekleri yandığı zaman bizim de yüreklerimiz yanmıyor mu? MHP’li anaları ve
Türkiye’deki tüm anaları, tüm kardeşleri nasıl görüşle, ideolojiyle ayırırız?
Ben, mutlu bir ülkede, kadınların bize
hak verebileceği, haklarımızı verebileceği bir dünyada yaşamak ümidiyle
hepinizi kucaklıyor, saygılar sunuyorum efendim.
Sağ olun. (CHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özkoç.
Sayın Özkoç
ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 14’üncü madde kabul edilmiştir.
15’inci madde üzerinde iki önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 181 sıra sayılı
ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun tasarısının
15. maddesinin 1. fıkrasının d) bendine son cümle olarak "Kurulan çağrı
merkezinin 7/24 çalışması sağlanarak, mobil ekipler kurulması ve müracaatlar
üzerine kadın görevlinin de olduğu mobil ekiplerin şiddet mağdurlarına hizmet
vermesini sağlamak" ibaresinin eklenmesini saygıyla arz ve teklif ederiz.
Ayşe
Nedret Akova Dilek Akagün Yılmaz Sakine
Öz |
Balıkesir Uşak Manisa |
Sedef
Küçük Mahmut
Tanal Sena
Kaleli |
İstanbul İstanbul Bursa |
TBMM Başkanlığına,
Görüşülmekte olan 181 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 15. maddesinin (1). fıkrasına, aşağıdaki bendin eklenmesini arz
ederiz.
“(f) Şiddet önleme ve izleme merkezleri
tarafından; şiddetin önlenmesi yanında şiddetin tekrar oluşmasını sağlayacak
bireylerin psikolojik teşhis, tedavi ve rehabilitasyonu amacıyla şiddet mağduru
ve tüm aile bireyleri için psikolojik teşhis ve tedavi desteği vermek veya
ilgili alanda eğitim almış uzmanların şiddet önleme ve izleme merkezlerinde
istihdamını sağlamak, gerektiğinde tam teşekküllü kamu ve özel sektör kuruluşlarında
psikolojik teşhis ve tedavi desteği verdirmek.”
Alim
Işık Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır |
Kütahya Konya Mersin |
Cemalettin
Şimşek Celal
Adan Muharrem
Varlı |
Samsun İstanbul Adana |
BAŞKAN – Komisyon son okunan önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Sayın Alim
Işık.
Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 181 sıra sayılı Ailenin Korunması
ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı’nın 15’inci maddesi
üzerinde verdiğimiz önerge üzerinde konuşacağım. Bu vesileyle öncelikle
kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü tekrar kutluyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Ancak sözlerimin başında bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinin
yüce çatısı altında yaşanan bir olaydan duyduğum üzüntüyü ifade etmek istiyorum.
Evet, kadınlarımıza şiddetin önlenmesiyle ilgili konuşuyoruz ama maalesef bugün
iktidar partisine mensup bir milletvekilimizin danışmanı tarafından bir başka
partimizin milletvekiline şiddet uygulanması, dünyanın gözü önünde kınanacak ve
nefretle yapana iade edilecek bir olaydır diyorum. Eğer bunun önü açılırsa, bu
olay parti mensubiyeti duygusuyla kapatılırsa, değerli milletvekilleri, bu ülke
çok büyük bir ayıp işlemiş olur. Bu vesileyle bunu sizlerle paylaşmak istiyorum
ve yapan arkadaşımı da şiddetle kınıyorum, keşke bunu yapmamış olsaydı, bu
şiddetten eminim kendisi daha sonra ıstırap duymuş olacaktır.
Değerli milletvekilleri, önergemiz,
biraz önce de Sayın Kâtip Üyemizin okuduğu gibi, özellikle bu kanunla kurulan
şiddet önleme ve izleme merkezlerinin destek hizmetlerine bir yenisini daha
eklemeyi amaçlayan bir önerge. Bu eklemek istediğimiz bölüm de özellikle bu
merkezler tarafından… Şiddet gören, şiddet uygulayan ya da bundan etkilenen tüm
aile bireylerinin eğitimlerini verdirecek bir görevi bu merkeze yüklemek
istiyoruz. Dolayısıyla, böylece, özellikle psikolojik teşhis ve tedavi desteği
hem şiddetin oluşmasını önleyeceği gibi, bu şiddeti uygulayan ya da etkilenen
diğer aile bireylerinin de bu istenmeyen durumdan geri kalmasını ve daha az
etkilenmesini sağlayacaktır. O nedenle, şiddeti önlemenin en etkili yollarından
birisi psikolojik teşhis ve tedavi uygulamasının mutlaka zorunlu hâle
getirilmesinden geçmektedir.
Şiddet uygulayan ve şiddetten etkilenen
tüm bireylerden alınacak psikolojik gözlem ve raporlar şiddetin önlenmesi ve
bireylerin korunması açısından önem arz etmektedir. Bu önergemiz, söz konusu
merkeze böyle bir görevin yasal olarak verilmesini sağlayan bir önerge. Umarım,
yüce Meclis bunu yerinde görecek ve ailenin devamlılığının korunmasına önemli
bir katkı sağlamış olacaktır.
Bu durum hakkında oluşturulacak
psikolojik raporlar ve rehabilitasyon tedavileri sayesinde ise özellikle aile
hâkiminin etkin ve isabetli karar vermesi de sağlanacak, böylece sadece polis
ifadelerine dayanarak verilen kararların daha etkin ve sağlam temele dayanan
yeni kararlar olması sağlanacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle önergemizin
desteğini talep ediyor, bu kanunun hazırlanmasında emeği geçen tüm çalışanları
da ayrıca kutluyorum. Her ne kadar eksikleri de olsa, birçok kişiyi belki
kurtarmayacak bir kanun da olsa önemli bir aşamadır, önemli bir adımdır; emeği
geçen herkesi kutluyorum.
Son cümle olarak da özellikle
kadınlarımızın şiddetten korunabilmesinin önemli yollarından birisinin, onlara
verilecek eğitimin yanında, ekonomik olarak o kesimin de güçlendirilmesinin
gerekli olduğunu düşünüyorum. Aksi takdirde, eğitimi yeterli olmayan, ayrıca
ekonomik desteği ve gücü yetersiz olan hangi birey olursa olsun -sadece
kadınlarımız değil, bu toplumdaki her birey- ciddi anlamda sıkıntıya devam
edecektir ve bu tür istemediğimiz şiddet olaylarının yaşanması maalesef
azalmayacaktır. Çünkü Türkiye’de ekonomik sıkıntılar devam ettiği sürece bu
olayların da önlenmesi gerçekten zordur, önlenmesi açısından da eğitimden
başlamak kaydıyla ekonominin geliştirilmesi ve tüm toplum tabanlarına
yaygınlaştırılması konusu da önem arz etmektedir.
Tekrar, bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyor, önergeye desteğinizi bekliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.
Sayın Işık ve arkadaşlarının önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir önceki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 181 sıra sayılı
ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun tasarısının
15. maddesinin 1. fıkrasının d) bendine son cümle olarak "Kurulan çağrı
merkezinin 7/24 çalışması sağlanarak, mobil ekipler kurulması ve müracaatlar
üzerine kadın görevlinin de olduğu mobil ekiplerin şiddet mağdurlarına hizmet
vermesini sağlamak" ibaresinin eklenmesini saygıyla arz ve teklif ederiz.
Mahmut
Tanal (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT
ERGÜN (Kocaeli) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Kim konuşacak efendim?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Mahmut Tanal.
BAŞKAN – Sayın Tanal, İstanbul
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün 8 Mart Dünya Kadın Emekçiler
Günü. Dünya Kadın Emekçiler Günü’nü kutluyorum ben. Tabii, “Âyînesi
iştir kişinin, lafına bakılmaz.” denilir. Bugün Mersin’de ve İstanbul’da İçişleri
Bakanlığına bağlı Emniyet Müdürlüğü maalesef kadınlara yine şiddeti tatbik
etmekte. Niçin “Âyînesi iştir kişinin, lafına
bakılmaz.” dedim? Benim şu parmağım bu Mecliste şiddetten dolayı kırıldı, o
açıdan. Bugün caddelerde bulunan, sokaklarda bulunan kadınlarımıza yine Emniyet
Müdürlüğünün personeli bulunan polisler tarafından yine şiddet tatbik
edilmekte.
Bugün, aynı şekilde, Millî Eğitim
Komisyonunda siyasal iktidar tarafından yine şiddet tatbik edilmekte. Yani bu
açıdan burada güzel sözler söylemek gerçekten kulağımıza hoş geliyor ama ben
size şimdi… 24’üncü Dönemde kaç tane müsteşar var, kaç tane müsteşarın kaçı
kadındır değerli arkadaşlar?
24’üncü Dönemde kaç tane müsteşar
yardımcısı vardır, kaç tane müsteşar yardımcısı kadındır?
Bugün itibarıyla bürokrasinin başında
kaç tane genel müdür vardır, bunların kaçı kadındır?
Kaç tane bölge müdürü vardır, bunların
kaçı kadındır?
İçişleri Bakanlığında en üst seviyede
kaç tane bürokrat vardır, bu bürokratların kaçı kadındır?
Türkiye’deki öğretmenlerin yüzde 40’ı
kadın olduğu hâlde, Millî Eğitim Bakanlığındaki üst düzey 27 kişi arasından
kaçı kadındır?
Türkiye’deki mühendislerin yüzde 35’i,
doktorların yüzde 30’u kadın olmasına rağmen, Tarım Bakanlığı, Enerji
Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Sağlık Bakanlığında üst düzey pozisyonda tek
bir kadın bürokrat bulunmamaktadır.
Ülkedeki avukatların yüzde 33’ü kadın
olmasına rağmen, Adalet Bakanlığı üst düzeyde bürokrat sayısı nedir? Bunların
hepsine verdiğimiz cevap, gerçekten, işte kadının gelmiş olduğu aşamanın ne
olduğunu göstermektedir.
Yalnız, tabii, bunu söylerken, bugüne
kadar görüşülen yasalarda -herhâlde Aile Bakanından kaynaklanıyor olsa gerek-
üst bürokratlardan kadın sayısı en fazla olan bakanlığın, gerçekten, kadın ve
aileden sorumlu bakanlık olduğunu görünce ben sevindim, kendilerini kutluyorum.
Şimdi, konuya bu çerçeveden bakınca,
değerli arkadaşlar, bu kadar madem ayrımcılığa karşı… Şimdi ben cebimden… Bu
benim nüfus cüzdanım değerli arkadaşlar, bu da kadın bir milletvekili
arkadaşımızın nüfus cüzdanı. Bu renk ihtiyacını biz niye hissediyoruz? Yani
başta bu nüfus cüzdanlarının renklerini niye değiştirmiyoruz? Aynı şekilde,
aynı arkadaşımız milletvekili. Onun kimliğiyle benim kimliğimin rengi aynı.
Aynı arkadaşımızın ehliyeti var, ehliyet renklerimiz aynı. Aynı arkadaşımız
baroya kayıtlı, aynı şekilde, baro kimlik kartlarımız aynı. Peki, siyasal
iktidar, sizin elinizi tutan mı var? Yani Nüfus Kanunu’nda -ehliyet aynı, baro
kimlik kartı aynı, pasaport aynı, milletvekili kimliği aynı- nüfus cüzdanının renk
ayrımını niye yapıyorsunuz? Derhâl, bu anlamda, Nüfus Kanunu’ndaki “Ayrı renk
nüfus cüzdanı verilir.” şeklindeki ayrımcılığa son verilmesi lazım.
Medeni Kanun 194. Madem kadını
koruyoruz, değerli arkadaşlar… Biraz önce Çevre ve Şehircilik Bakanı buradaydı,
Tapu Kadastro Genel Müdürüne yazı yazıyor, “Efendim, mahkeme kararı olmaksızın
aile konut şerhini işlemeyin.” diyorlar. Biz gayet rahat burada da… Sayın Bakan
burada. Keşke Aile Bakanı olsaydı, dün Aile Bakanımız buradaydı, kendisine bunu
sorduk, dedik ki: “Ne olur, iki bakanlık arasında…” Çevre ve Şehircilik
Bakanının ne işi var Tapu ve Kadastro Müdürlüğüne yazı yazsın, “Tapu şerhini
işlemeyin…” Gayet rahat bu hukuka aykırı. Ceza Kanunu’ndaki engeller var.
Medeni Kanun 194’te açık yetki verildiği hâlde… Yine bu kanunda da tedbir şerhi
var, bu tedbir şerhi yine işlenmeyecek değerli arkadaşlar. Yani kanun koyucu
boş işlerle uğraşmaz. Dün uyardım değerli arkadaşları. Şiddet tanımında
“sosyal” ibaresi yok. Peki, biraz önce bir konuşmacı arkadaşımız söz aldı, dedi
ki: “Efendim, medyada sosyal şiddet var.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) – Peki, bu
“sosyal” kavramını koymamızın bir mahzuru var mıydı? Sayın Başbakanın bizzat
kendisi şunu söyledi…
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (Devamla) – “Ben kadın
erkek eşitliğine inanmıyorum.” dedi. İlk önce Sayın Başbakanın bu düşüncesini
değiştirmesi lazım.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Sayın
Tanal, lütfen…
MAHMUT TANAL (Devamla) – Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Tanal ve arkadaşlarının
önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
16’ncı madde üzerinde dört önerge
vardır, önergeleri sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ailenin Korunması ve
Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısının 16 ncı
maddesinin altıncı fıkrasında yer alan "müfredatına" ibaresinden
sonra gelen "toplumsal cinsiyet" ibarelerinin metinden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Aydın Mehmet Doğan
Kubat Oya Eronat |
Adıyaman
İstanbul
Diyarbakır |
Mustafa
Elitaş A.
Sibel Gönül Sermin
Balık |
Kayseri
Kocaeli
Elâzığ
|
Nurdan
Şanlı Pelin Gündeş Bakır |
Ankara
Kayseri |
TBMM Başkanlığına
181 sıra sayılı kanun tasarısının 16.
maddesinin 3 üncü fıkrasında "ayda en az doksan dakika" ibaresinden
sonra “toplumsal cinsiyet eşitliği," ibaresinin eklenmesi teklif ediyoruz.
Ayla Akat Sırrı Süreyya Önder Levent Tüzel
Batman
İstanbul
İstanbul |
Altan
Tan Sebahat
Tuncel Erol
Dora |
Diyarbakır
İstanbul
Mardin |
Hasip Kaplan Ertuğrul
Kürkcü |
Şırnak
Mersin |
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 181 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 16. maddesinin (3) fıkrasına, “en az doksan dakika” ibaresinden
sonra gelmek üzere “ailenin kutsallığı ve bütünlüğü, dini ve evrensel
değerlerde ailenin yeri ve toplumsal cinsiyet eşitliği,” ibarelerinin
eklenmesini arz ederiz.
Alim
Işık Mustafa
Kalaycı Celal
Adan |
Kütahya
Konya İstanbul |
Mehmet
Şandır Cemalettin
Şimşek Muharrem
Varlı |
Mersin
Samsun
Adana |
Enver
Erdem |
Elâzığ
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 181 sıra sayılı
Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun tasarısının
16. maddesine 7. Fıkra olarak "(7) Türk Silahlı Kuvvetlerinde askerlik
görevini yapmakta olan er ve erbaşlara, toplumsal cinsiyet, kadının insan
hakları ve kadın erkek eşitliği konusunda uzman kişilerce eğitim verilir."
fıkrasının eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe
Nedret Akova Dilek Akagün Yılmaz Sena
Kaleli |
Balıkesir Uşak Bursa |
Sedef
Küçük Sakine
Öz Veli Ağbaba |
İstanbul
Manisa
Malatya
|
Engin
Özkoç Mahmut
Tanal |
Sakarya
İstanbul |
BAŞKAN – Son okunan önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT
ERGÜN (Kocaeli) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Veli Ağbaba.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Özellikle şunu belirtmek isterim: Bugün
Dünya Kadınlar Günü değildir, bugün Dünya Emekçi Kadınlar Günü’dür ve kimse
tarafından da bahşedilmemiştir. Emekçi kadınlar, kendi güllerini, elleriyle,
yürekleriyle kapitalist imparatorluğun sömürü düzeninden söküp almışlardır.
Gerçeğin içini boşaltırsanız elinizde bir hiç kalır. Bugünü hiçleştirmek,
emekçi kadınları görmezden gelmek, onlara yapılacak en büyük haksızlıktır.
Şimdi size memleketimizden kadın
manzaralarını anlatmak istiyorum.
Ben, Malatya’nın milletvekiliyim.
Malatya’da bir kadın hikâyesinden başlayalım. Bir anne, soğuk demeden sıcak
demeden, karlı, yağmurlu günlerde elinde bir el arabasıyla 2 çocuğuyla beraber
-birisi dört yaşında, biri sekiz yaşında- kâğıt topluyor çocuklarının karnını
doyurabilmek için. Birkaç kez rastladım, “Yapabileceğim bir şey var mı? Sana
yardım edeyim.” dedim ama kadın, kendi emeğiyle geçinmek istiyor, bunu
reddetti.
Değerli milletvekilleri, Kübra Nazar
Bakırcı iki buçuk aylık bir bebekti, 2011’in Nisan ayında annesinin kucağında
açlıktan öldü. Bunu duyan AKP Hükûmeti, emniyet müdürlüğüne baskı yaparak ölüm
tutanağını değiştirdi, ölüm nedenine “Açlık değildir, sehven yazılmıştır.”
dedirtti. Adli tıp emniyeti doğruladı, Kübra bebek, utanç abidesi olarak,
yürüyemeden mezara gitti.
Şimdi sizlere geçtiğimiz pazartesi günü
yaptığım, Bakırköy Kadın Cezaevindeki manzaraları anlatayım: Hediye Aksoy, iki
gözü kör, meme kanseri ve yıllardır hapis. Adli tıp raporu “Yüzde 85 kendi
ihtiyaçlarını tek başına göremez, cezaevinde kalamaz.” diyor. Hediye, kaymayan
bir terlik istiyor, kaymayan bir terlik ama maalesef, Adalet Bakanlığı bu
kaymayan terliği vermiyor.
Yasemin Karadağ, tutuklu arkadaşlar
-hükümlü de değil, tutuklu- bir böbreği yok, diğer böbreği yüzde 18 çalışıyor;
daha önce beyin kanaması geçirmiş, boyu 1.60’tan 1.53’e düşmüş, kilosu 50’den
40’a düşmüş. AKP, polisle hastaneye gönderiyor, doktorlara, Yasemin’in ne zaman
ölüp ölmeyeceğini soruyor. Yasemin, ölümün kıyısına gelince bırakılacak.
Fatma Tokmak Türkçe bilmiyor, türlü
işkencelere maruz kalıyor, bir buçuk yaşındaki oğlu Azat’ın üzerinde söndürülen
sigaraların izleri hâlâ duruyor ama hâlâ Fatma Tokmak, kalp hastası olmasına
rağmen tahliye edilmiyor.
Aynı cezaevinde, değerli arkadaşlar,
kızlarıyla beraber 2 anne kalıyor. Serpil Aslan Düzgün bir doktor, Nazire Ayata
Civelek bir öğretmen. Haksız bir karar sonucunda kızlarını hapishanede büyütmek
zorunda kalıyorlar. AKP çocuklara oyuncağı bile çok görüyor. Nazire Öğretmenin
küçük kızı Şana’nın hayali ne biliyor musunuz
arkadaşlar? Şana’nın hayali, “Büyüyünce ne olmak
istiyorsun?” sorusuna verdiği cevap şu: “Büyünce ben tahliye olacağım.” Şana’nın hayalleri siz annelerin, babaların vicdanını
sızlatıyor mu, bilmiyorum.
Şeyma Özcan, Boğaziçi Üniversitesi
Tarih Bölümü öğrencisi, Türkiye’nin en parlak öğrencilerinden birisi. Bir
avukatla bir staj başvurusu için konuşuyor, staj yapmak için bir başvuruda
bulunuyor. Kendisi örgüt üyeliğinden gözaltına alınıyor, konuştuğu avukat
serbest.
Derya Göregen
Bilgi Üniversitesinde öğrenci. Dört tane panele katıldığından dolayı terör
örgütü üyeliğinden suçlanıyor. Eğitim hakları ellerinden alınıyor değerli
arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, yine son dönemde
çok sıkça gündeme gelen, AKP’nin polisi Fevziye Cengiz’i karakolda kollarını
kelepçeleyerek tekme tokat dövdü. Basında yer alana kadar polisler hakkında
hiçbir işlem yapılmadı. Karakolda bir kadını döveni koruyan zihniyet kadına
şiddeti önleyebilir mi, takdirlerinize bırakıyorum.
Değerli arkadaşlar, 8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Günü herkesin. Her kadının bugünü kutlamak hakkı biliyorsunuz. Yine
ilimden bir örnek vermek istiyorum: Malatya’da Hatice Harman isminde bir kadın,
çocuğu cezaevinde ölüyor, kızının resmini Emekçi Kadınlar Günü’nde mitingde
taşıyor. Hatice Harman’ı aylar boyunca, yaklaşık sekiz dokuz ay boyunca terör
örgütü üyeliğiyle suçladı AKP Hükûmeti. Onun verdiği cevap ilginç, diyor ki:
“Beni yargılasanız da, beni idam etseniz de ben kızımın resmini yüreğimde,
göğsümde taşımaya devam edeceğim.”
2006 yılında Beyazıt Meydanı kadına
dayak meydanına çevrildi. Kendi karakolunda, kendi hapishanesinde, kendi iş
yerinde kadına şiddet uygulayan bir zihniyet evde, sokakta kadına yönelen
şiddeti engelleyebilir mi bilmiyorum.
Biraz önce bir haber aldık, İstanbul’da
eylem yapan bir grup kadın, tekme tokat,
protestodan dolayı cezaevine konuluyor; Dünya Emekçi Kadınlar Günü böyle
kutlanıyor.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Ağbaba,
teşekkür ediyorum.
Sayın Ağbaba
ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Bir önceki önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 181 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 16. maddesinin (3) fıkrasına, “en az doksan dakika” ibaresinden
sonra gelmek üzere “ailenin kutsallığı ve bütünlüğü, dini ve evrensel
değerlerde ailenin yeri ve toplumsal cinsiyet eşitliği,” ibarelerinin
eklenmesini arz ederiz.
Alim
Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye
katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT
ERGÜN (Kocaeli) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Enver
Erdem, efendim.
BAŞKAN – Elâzığ Milletvekili Sayın
Enver Erdem buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ENVER ERDEM (Elâzığ) – Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin
Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı’nın 16’ncı maddesi üzerinde verilen önerge
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyor, bütün
kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü de en içten dileklerimle kutluyorum.
Değerli milletvekilleri, çok sayıda
konuşmacı bu tasarı üzerinde değerli görüşlerini ortaya koydular ancak ne
ailenin korunmasının ne de kadına yönelik şiddetin önlenmesinin sadece
yasalarla, bu yapılan düzenlemelerle olmasının mümkün olmadığını ben buradan
bir kere daha ifade etmek istiyorum. Sorunun çözümü eğitimle olacaktır. 21’inci
yüzyıl, bütün dünya milletleri için, kendi vatandaşlarına, çocuklarına,
kadınlarına, ailelerine ve insanlarına vermiş olduğu eğitim çerçevesinde… Dünya
milletleri arasında buna göre bir sıralama olacağını hepimiz çok yakından
biliyoruz.
Değerli milletvekilleri, toplumun
temeli aile, ailenin de temeli evlilikle başlamaktadır. Aslında sorunun en
önemli, bence düğüm noktası da burasıdır. Ülkemizde, mutlaka, bir okul veyahut
da bir eğitim programı sonucunda, kadının ve erkeğin öncelikle kendilerini,
sonra karşı cinsini tanıyacağı birtakım programlardan geçirilmek suretiyle
hayatın bu en önemli kararı, en önemli müessesesi olan evlilik müessesesine
hazırlanması gerekmektedir.
Ben uygulamanın içerisinden gelen, iki
tane üniversite bitirmiş ve yirmi yıldan fazla bürokrat olarak Türkiye’nin
çeşitli yerlerinde çalışmış bir insanım. 2003 yılında, Sakarya ili Karasu
ilçesinde, bu sorunun tam da çözümü anlamında, “evlilik okulları” adı altında
birtakım eğitim programlarını Sakarya Üniversitesiyle beraber oradaki
insanlarımıza getirip bu sorunun bir nebze de olsa çözümüne katkıda bulunmaya
çalışmıştım.
Değerli milletvekilleri, bu evlilik
okulları son derece önemli. Bugün Bakanlığımızın da, çeşitli vesilelerle,
mecburi olmamak kaydıyla bu tür programları uygulama noktasında birtakım girişimleri
var ancak ben, mutlaka, bunun mecburi programlar hâline dönüştürülerek bütün
insanlarımızın bu eğitim programlarından geçirilmesinin doğru olacağına
inanıyorum.
Hepinizin malumu, evlilik hayatta bir
defa insanın başına geliyor, yüzde 99. Sıradan bir araç ve gerecin
kullanılmasında bile birtakım eğitim programlarından insanlar geçirildiği
hâlde, erkek ve kadın, hayatın en önemli müessesesi konusunda herhangi bir
bilgisi olmadan bu sürecin içerisine giriyor. Daha sonra kadına yönelik
şiddetten bahsediyoruz. İşte, bu evlilik programlarıyla öncelikle ortaya
çıkabilecek bu sorunların çözümü konusunda kadının ve erkeğin
bilinçlendirilmesi gerekiyor.
Ayrıca, bu programda, dünyaya gelecek
olan çocuğun eğitimiyle alakalı, ortaya çıkacak sorunların çözümüyle alakalı
birçok bilginin bu vesileyle insanlarımıza verilmesi gerekiyor. Evlilikler bir
sorunlar yumağına dönüştükten sonra, artık, yasalar çıkarmak suretiyle bu
sorunun çözümünün çok da mümkün olmayacağını bizler de biliyoruz.
Bu Karasu’daki uygulamadan, onların
geri dönüşümü olarak kadınlardan aldığımız geri dönüşlerde şunu söylemişlerdi:
“Allah sizden razı olsun çünkü bizim, hayatımızda üniversite sıralarında oturma
imkânımız olmamıştı. Bu programlar çerçevesinde üniversite sıralarında
oturmanın zevkini bize yaşattınız.” Kadınlarımız bunu söylüyordu. “Biz, her
birimiz bir psikiyatriste, psikoloğa ihtiyacımız olacak şekilde sorunlarla iç
içeydik. Bu vesilelerle, bu eğitim programlarıyla bu sorunlarımızı azalttınız.”
demişlerdi.
Değerli milletvekilleri, ben
insanlarımızın maddi, manevi, sosyal ve inançlarımızın ve değerlerimizin de iç
içe geçirildiği bu tür eğitim programlarından geçirilmek suretiyle bu
sorunların çözümünün çok daha kolay olacağına inanıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENVER ERDEM (Devamla) – Bu yasanın
halkımıza, kadınlarımıza, erkeklerimize hayırlara vesile olmasını diliyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Erdem, teşekkür
ediyorum.
Sayın Erdem ve arkadaşlarının
önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
181 sıra sayılı kanun tasarısının 16
maddesinin 3 üncü fıkrasında "ayda en az doksan dakika" ibaresinden
sonra “toplumsal cinsiyet eşitliği," ibaresinin eklenmesi teklif ediyoruz.
Ayla
Akat (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye
katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT
ERGÜN (Kocaeli) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Ata, buyurun.
AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülen yasanın 16’ncı maddesi için vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Açıkçası, bir şaşkınlık içerisindeyiz.
Niye? Çünkü görüşülen yasa maddesi 3’üncü fıkra itibarıyla eğitimin görsel ve
yazılı yayın organları tarafından medya kullanılarak gerçekleştirilmesini önüne
hedef olarak koyuyor. Yine 6’ncı maddesinde, ilköğretim ve ortaöğretim
müfredatında toplumsal cinsiyet, kadının insan hakları ve kadın-erkek eşitliği
konusunda eğitime yönelik dersler kısmı geçiyor. Biz, 6’ncı maddede olan
“toplumsal cinsiyet” kavramının 3’üncü maddede de yer alması gerektiğini ifade
ettik. Bir baktık, iktidar partisi bir önerge vermiş, onlar da tam aksine,
6’ncı fıkrada yer alan, ilköğretim ve ortaöğretimde okuyan öğrencilerimizin
toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda eğitim görmesi kısmını çıkarmışlar.
Şimdi, önergeye bakıyoruz, doğru,
burada 3 tane erkek arkadaşın imzası var ama Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu
Başkanının imzası var. Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda ilk ve ortaöğretim
öğrencilerinin eğitim alması hususunda “Bu düzenleme nasıl oldu buraya girdi?” diye
şaşırmışken bizler -çünkü tanım olarak yer almamıştı, “Gözden kaçmış herhâlde.”
diye düşündük- iktidar partisi bunu da çıkarmak istiyor. Yine, Oya Eronat, Sermin Balık, Nurdan Şanlı, 3 tane daha kadın
vekilin imzası var. Bırakalım, bunu istiyorsa da erkek vekiller istesin. Kadın
vekiller en azından, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda, özellikle de ilk ve
ortaöğretim öğrencilerinin eğitim görmesi hususunda elini taşın altına koysun,
desin ki: “Biz bunu istiyoruz.” Yani dünden beri burada yapılan her konuşmada
işin ucunda eğitim olduğunun altı çizildi ama geliyoruz, bunu
yasalaştıracağımız, görünür, bilinir kılacağımız noktada önüne ket koyuyoruz,
kavramlarla yarışıyoruz, kavramları tartışıyoruz. Bunlar ulusal üstü kavramlar,
Anayasa’nın 90’ıncı maddesi itibarıyla zaten yasalarımızın üstünde olan
kavramlar. Biz, ulusal üstü sözleşmelere imza atmışız, bunları kabul etmişiz,
kendi iç hukukumuzda da bunlara yer vermek gibi bir sorumluluk altındayız o
imzaları atmış olmamız dolayısıyla.
Peki, bugün nasıl oluyor da bu
kavramlarla yarışıyoruz, “Yer almamalı.” diyoruz? Bunun arkasında yatan
zihniyet nedir? Bunu nasıl açıklayabilirsiniz? Hani, burada en fazla
söylenecek… Sayın Elitaş’a sorduk biz burada
konuşmadan önce, “Bu doğru bir şey değil.” dedik, “Bizim ilkesel yaklaşımımız. Başta böyle
düşündük, sonuna kadar da böyle devam edeceğiz.” dedi. Var mı… Yanlıştan
dönmenin bir noktası vardır herhâlde, yanlıştan dönülür. Konu eğitim ve biz
bunun eğitimini vermekten bu kadar imtina eder bir noktadayız. Genç nesilleri
nasıl yetiştireceğiz? Sosyal ortamda şiddet, ekonomik ortamda şiddet, siyasal
anlamda şiddet. Bu gençler, nasıl şiddet ortamı dışında kadın sorununu, gençlik
sorununu değerlendirecekler? Bu konuda herkesin sorumluluğu vardır, bunun
altını çizmek istiyoruz.
Bizler, şiddetin yaşamdan bir bütün
çıkartılabilmesi için tabii ki eğitimin bir öneminin olduğunun farkındayız ama
siyasi iktidarın, Türkiye’de 2 insandan 1’inin oyunu almış siyasi iktidarın
burada ortaya koyduğu yaklaşımın eğitim kadar önemli olduğunu düşünüyoruz.
Kamuoyuna verilen mesajın, burada rol model olma açısından çok önemli ve
değerli olduğuna inanıyoruz. Burada inandırıcılığını yitirmiştir siyasi
iktidar; bu önergeyi hazırlayarak ve buraya sunarak inandırıcılığını
yitirmiştir. Aksine, yapılan yayınların süresi doksan dakikaysa bunun daha
ileriki dönemlerde daha da artırılması gerekir. Eğer ilk, ortaöğretim
müfredatlarında yer veriliyorsa bunun daha da artırılması gerekir. Kaldı ki biz
bir müfredat konusu olarak görmüyoruz, gerektiğinde ders bile verilebilmelidir.
Bizim öğrencilik yıllarımızda vardı, sizinkinde oldu mu bilmiyorum ama bazı
konularda toplu olarak dersler verildi kapalı spor salonlarında. Belki onların
konusu olabilecek bir konudur ama biz, kalkıyoruz, müfredattan çıkartıyoruz, eğitim
konusu olmaktan çıkartıyoruz; bu doğru değil. Tam da o müfredatta görmesi
gerekiyor gençlerimizin, çocuklarımızın “toplumsal cinsiyet eşitliği”
kavramını. Aile içerisinde görmüş olması kadar sosyal yaşamda görmüş olması da
önemlidir; sosyal yaşamda gördüğü kadar okuduğu, öğrendiği materyalde görmesi
de önemlidir.
Şimdi burada, siyasi iktidar, ortaya
koymuş olduğu tavrı kamuoyuna açıklamakta. Bugüne kadar Sayın Bakanın ortaya
koymuş olduğu samimiyeti tartışılır kılacaktır. Bunun sorumluluğu bizlerindir,
sizlerindir. Müfredattaki ayrımcılığı körükleyen, toplumsal cinsiyet
eşitliğiyle uyuşmayan kavramları ayıklamak yerine bunu koymaktan çekinmenin bir
doğru tavır olduğunu düşünmüyoruz, önergemizin kabulünü rica ediyoruz.
Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ata.
Sayın Ata ve arkadaşlarının önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ailenin Korunması ve
Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısının 16 ncı
maddesinin altıncı fıkrasında yer alan "müfredatına" ibaresinden
sonra gelen "toplumsal cinsiyet" ibarelerinin metinden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Pelin
Gündeş Bakır (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT
ERGÜN (Kocaeli) – Katılıyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kadın erkek eşitliği ifadesinin daha
geniş bir anlam ifade ettiği değerlendirildiğinden bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 16’ncı
madde kabul edilmiştir.
17’nci madde üzerinde üç önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 181 sıra sayılı
Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun tasarısının
17. maddesinin 1. fıkrasına son cümle olarak "Geçici maddi yardım nafaka
borçlusundan nafaka tahsil edilinceye kadar yapılmaya devam edilir"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe
Nedret Akova Dilek Akagün Yılmaz Sena
Kaleli |
Balıkesir Uşak Bursa |
Sedef
Küçük Sakine
Öz Ahmet
Toptaş |
İstanbul Manisa Afyonkarahisar |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ailenin Korunması ve
Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısının 17 nci
maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümlelerin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
"Korunan kişinin birden fazla
olması halinde, ilave her bir kişi için bu tutarın yüzde yirmisi oranında
ayrıca ödeme yapılır. Ancak, ödenecek tutar hiçbir şekilde belirlenen günlük
ödeme tutarının bir buçuk katını geçemez. Korunan kişilere barınma yeri
sağlanması halinde bu fıkrada belirlenen tutarlar yüzde elli oranında
azaltılarak uygulanır.”
Mustafa
Elitaş Mehmet
Doğan Kubat Sermin Balık |
Kayseri İstanbul Elâzığ |
Nurdan
Şanlı Oya Eronat Tülay
Selamoğlu |
Ankara Diyarbakır Ankara |
Pelin
Gündeş Bakır |
Kayseri |
TBMM Başkanlığına
181 sıra sayılı kanun tasarısının 17
inci maddesinin 2 inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini,
"Bu ödemeler, Bakanlık bütçesine,
geçici maddi yardımlar için konulan ödenekler karşılanır. Yapılan ödemeler,
Bakanlığın gerekli görmesi ve başvurusu üzerine 21/7/1953 tarihli ve 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre, şiddet
uygulayan veya şiddet uygulama ihtimali bulunan kişiden tahsil edilir.”
teklif ediyoruz.
Sebahat
Tuncel Ayla Akat Erol Dora |
İstanbul
Batman
Mardin |
Nazmi
Gür Pervin
Buldan Levent
Tüzel |
Van
Iğdır
İstanbul |
Altan Tan Halil Aksoy |
Diyarbakır
Ağrı |
BAŞKAN – Son okunan önergeye Sayın
Komisyon katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT
ERGÜN (Kocaeli) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Dora, buyurun.
EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 181 sıra sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik
Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı’nın 17’nci maddesi üzerine şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmama başlamadan önce bütün kadınların Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü
kutluyor, kendilerine selam ve
saygılarımı sunuyorum.
Tarihteki ilk eşitsizliklerden biri olan
kadın-erkek eşitsizliği özellikle ülkemizde hâlâ tüm şiddetiyle devam
etmektedir. Kadına yönelik şiddetle ilgili sorunların yasayla çözülmesi de
ancak ve ancak kadınların görüşleri dikkate alınarak sağlanabilir. Bu bağlamda,
yasa tasarısının genel olarak olumlu olduğunu kabul etmekle beraber kadın
örgütlerinin görüşlerinin çok dikkate alınmadığını üzülerek ifade etmek
istiyorum.
Yasa teklifinin adı “Ailenin Korunması
ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi” diye geçmektedir. İlk bakışta kulağa hoş
gelen bu adlandırma üzerinde düşününce birçok sorunu beraberinde getirmektedir.
Öncelikle aileden kastımız nedir? Sadece resmî devlet nikâhıyla evli olanların
oluşturduğu toplumsal birim mi? Eğer öyleyse bu bir ayrımcılığa işaret etmez
mi? Bu durumda imam nikâhlı eşleri, aralarında resmî nikâhı olmaksızın birlikte
yaşayan sevgilileri veya eşcinsel birliktelikleri nereye koyacaksınız? Bu tür
bir beraberlik yaşayan çiftlerden birinin şiddet görmesi mümkün değil midir?
Şiddet gibi son derece önemli bir konuda bu insanları yasanın kapsamı dışında
tutmak ayrımcılıktır ve Anayasa’nın eşitlik ilkesini düzenleyen 10’uncu
maddesine de aykırıdır. Dolayısıyla kanunun kapsamının genişletilmesi, İstanbul
Sözleşmesi ve CEDAW Protokolünün yasaya ilişkin hâle getirilmesi gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kadına yönelik şiddetin son bulması, erkek egemen zihniyetin değişmesi, kadını
insan olarak gören bir zihniyetin gelmesiyle mümkün olabilecektir. Çıkarılacak
yasaların yaptırım gücünün olması ve mağdur vatandaşlarımıza güven telkin
etmesi gerekmektedir. Bir iktidar, kanun çıkarmadan önce siyasal duruşuyla
nasıl düşündüğünü, nasıl hareket edeceğini belli eder. Her gün gözaltıların, tutuklamaların ve hak ihlallerinin yaşandığı
bir ülkede herkesi mutlu edecek bir anayasa beklentisi içinde olmak nasıl
mümkün değilse, bir kanunla kadına yönelik şiddetin son bulacağını düşünmek de
mümkün değildir. Yasal düzenlemeler kadar pratik uygulamaların da son derece
önemli olduğunu bilmek gerekiyor.
Kanun tasarısının 17’nci maddesi,
şiddete maruz kalmış on altı yaşından büyük kadınlara ödenecek geçici maddi
yardımları düzenlemektedir. Son süreçte olumlu değişimler yaşansa da ülkemizde
çocuk gelinler gerçeği vardır. On dört-on beş yaşında evlenmek zorunda
bırakılan kadınlar şu durumda yasa kapsamı dışında tutulacaktır. Hakeza kimlik
yaşı küçük olan kadınlar da aynı şekilde şiddet görmesi durumunda yasa kapsamı
dışında tutulacaktır.
Aynı madde, yapılması planlanan
ödemelerin Bakanlık bütçesinden geçici mali yardımlar için konulan ödenekten
karşılanacağını öngörmektedir. Aç kalmaktansa koca dayağını tercih etmek
zorunda kalan kadınların geçim sorunlarını çözmesi açısından son derece olumlu
olarak gördüğüm bu maddenin eksikliği ise şiddet uygulayan erkeklerden
tahsilatın yapılmasıdır. Parasal yükümlülük altına giren bir erkek, takdir
edersiniz ki devletten çok gene kadına saldıracak, hıncını kadından alacaktır.
Kadına yönelik şiddeti önlemesi beklenen bir yasanın, kadına yönelik şiddeti
daha da artıracak hükümlere yer vermemesi gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizin en önemli sorunlarından biri olarak gördüğümüz kadına yönelik şiddeti
önleme konusunda yapılması gereken çok şey var. Kadın-erkek eşitliğinin gerçek
anlamda sağlanması, kadının istihdamı ve aynı zamanda evrensel eşitlik
normlarının uygulanmasıyla mümkün olacaktır.
Kadınların özgür ve eşit olmadığı bir
dünyada erkeklerin de özgür olamayacağını belirtiyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dora.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan, toplantıyı daha çok sayıda milletvekilinin izlemesini sağlamak
amacıyla karar yeter sayısı istiyorum efendim.
BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını da arayacağım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Efendim, elektronik oylamayla da yapabiliriz.
BAŞKAN – Bir saniye… Oylayalım, yok
dedikleri zaman elektronik oylamayla yaparız.
Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.08
İKİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 16.19
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Tanju ÖZCAN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 76’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulanamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık var.
Elektronik cihazla oylama yapacağız.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan,
muhalefetten sadece 10 kişi var; tutanaklara geçsin diye söylüyorum. “Yasa
çıksın” diyorlar ama kendileri 10 kişi! Türkiye bilsin.
(Elektronik cihazla oylamaya devam
edildi)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar
yeter sayısı vardır; önerge reddedilmiştir.
181 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
17’nci madde üzerindeki ikinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ailenin Korunması ve
Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısının 17 nci
maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümlelerin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
"Korunan kişinin birden fazla
olması halinde, ilave her bir kişi için bu tutarın yüzde yirmisi oranında
ayrıca ödeme yapılır. Ancak, ödenecek tutar hiçbir şekilde belirlenen günlük
ödeme tutarının bir buçuk katını geçemez. Korunan kişilere barınma yeri
sağlanması halinde bu fıkrada belirlenen tutarlar yüzde elli oranında
azaltılarak uygulanır.”
Pelin
Gündeş Bakır (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT
ERGÜN (Kocaeli) – Katılıyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyoruz.
Gerekçe:
Korunan kişi sayısı ve barınma yeri
dikkate alınarak geçici maddi yardım tutarları yeniden düzenlenmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Sonuncu önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 181 sıra sayılı
Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun tasarısının
17. maddesinin 1. fıkrasına son cümle olarak "Geçici maddi yardım nafaka
borçlusundan nafaka tahsil edilinceye kadar yapılmaya devam edilir"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Toptaş (Afyonkarahisar) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT
ERGÜN (Kocaeli) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Toptaş, buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 181 sıra sayılı Ailenin Korunması ve Kadına
Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına,
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili olarak söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, verdiğimiz
önergeyle, bu yasayla düzenlenen geçici maddi yardımın, nafaka borçlusundan
nafaka tahsil edilinceye kadar devamını talep ettik. Hepiniz bilmektesiniz ki
nafaka borçluları, çeşitli nedenlerle, mal varlığı stokunu boşaltarak nafaka
ödememek için bütün yasal tedbirleri daha önceden alıyorlar. Bu nedenle
nafakanın tahsili de mümkün olmuyor. Dolayısıyla, yardıma muhtaç olan bir
kadının nafaka tahsil edememesi karşısında bu yasayla düzenlediğimiz geçici
yardımın, nafaka borçlusundan nafakanın tahsiline kadar devam etmesi gibi bir
zorunluluk doğmaktadır. Umarım bu önergeye olumlu oy verirsiniz.
Yine, bu vesileyle, bugün 8 Mart Dünya
Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle bu yasayı bugün çıkarmış olmamız bir şanstır.
Her ne kadar eksikleri fazlaysa, kadınların taleplerini karşılamayacak düzeyde
ise de yine, bu şekliyle bile çıkarılmış olması bir kazanımdır diye
düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlar, kadın, anadır.
Kadın, yaratıcıdır, üreticidir. Kadın, şefkattir, barıştır, sevgidir. Kadın,
koruyucudur. Sevgili Mustafa Balbay’ın kadınlarımıza gönderdiği mektupta
belirttiği gibi, nasıl dünyamızı çevreleyen atmosferin üzerinde güneş
ışınlarından yeryüzünü koruyan bir ozon tabakası varsa, yeryüzünde de insan
sıcaklığını koruyan, yaşam iklimini dengeleyen kadınlarımızdır. Kadınlarımız bu
kadar önemliyse ve kadınlarımız… Kadın, 23 Mayıs 1919’da Sultanahmet
Meydanı’nda İzmir’in işgalini protesto eden mitingi düzenleyen ve konuşan
Halide Edip’tir. Kadın, Erzurum’da müfreze başı Kara Fatma’dır, tabyasında
direnen Nene Hatun’dur. Kadın, tarlada çapa yapan, pancar kesen, ekin biçen,
orman dikendir. Kadın, bugün üniversite kürsülerinde bize bilim öğreten,
uygarlık öğretendir. Her ne kadar bürokraside kendi sayılarıyla orantılı olmasa
bile bizi yönetendir kadın.
Öyleyse erkek egemen toplumda bütün
övgülere layık bulduğumuz kadınımızın ülkemizdeki durumu nedir, bakmak lazım.
En son istatistik verilere göre ülkemizde her 100 kadından 47’si şiddet
görüyor; her 100 kadından 68’i eşi tarafından sözlü saldırıya maruz kalıyor;
sadece 2011 yılında 250 kadın öldürülmüş; bilinen sayısıyla 102 kadın ve 59 kız
çocuğuna tecavüz edilmiş; eşinden şiddet gören 100 kadından 30’u intihar etmeyi
düşünmüş. Bunlar bizim kadınlarımız, bunlar ana, eş, çocuk bizim insanlarımız.
Ne istiyor kadınlarımız? Kendi
sorunlarını aşmak için çaba gösteriyorlar. Eşit işe eşit ücret istiyorlar. Cinsiyet
ayrımının ortadan kaldırılmasını istiyorlar. Her iş yerinde kreş istiyorlar.
Politikada pozitif ayrımcılık istiyorlar. Ülkede adalet istiyor, barış
istiyorlar. Oysa ülkeyi yöneten Başbakanımız her kadına 3 çocuk istiyor.
Getirilmek istenen 4+4+4 formüllü eğitim yasasıyla kadın okulsuzlaştırılmak
isteniyor. Vazgeçin bunlardan. Kadını eve kapatma politikalarından vazgeçin,
vazgeçelim. Kadını çocuk yapan, çocuk bakan, evinin dört duvarının arasında
hizmetçilik yapan, ikinci sınıf insan gören anlayışa karşı hepimiz birlikte
mücadele edelim. Anamıza, eşimize, çocuklarımıza daha özgür, daha güzel, daha
yaşanası bir dünya kurmanın çözümünü birlikte bulalım. Kadın örgütlerinin
sesini dinleyelim, kadınların sesini dinleyelim. Bugün yapamadık, onların
taleplerini yerine getiremedik ama hiç olmazsa bundan sonra onların taleplerini
yerine getirmek için daha çok çalışalım.
Bu vesileyle tüm kadınlarımızın,
analarımızın, kardeşlerimizin 8 Mart Emekçi Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyor,
yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Toptaş.
Sayın Toptaş ve arkadaşlarının
önergelerini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge
kabul edilmemiştir.
17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 17’nci
madde kabul edilmiştir.
18’inci madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 181 sıra sayılı
Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun tasarısının 18.
maddesinin 2. fıkrasına “tahsil edilir” ibaresinden sonra “Nafaka yükümlüsünün
taşınır ve taşınmaz malları, üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının haczi için
icra müdürlüğü tarafından ilgili birimlere yazı yazılır” ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Ayşe
Nedret Akova Dilek Akagün Yılmaz Sena
Kaleli |
Balıkesir Uşak Bursa |
Sedef
Küçük Sakine
Öz |
İstanbul Manisa |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT
ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sena
Kaleli…
BAŞKAN – Sayın Kaleli, buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
SENA KALELİ (Bursa) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 181 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın
18’inci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önergemiz üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü’ne özel olarak yazılı ve görsel medyada kadına dair araştırmalar,
raporlar ve anketler genelde birinci konu olarak işlenmiş ve manşetlere
taşınmıştır. Bu duyarlılıklarından dolayı bütün medya camiasına teşekkür
ediyorum. Bu anket, rapor ve araştırmalar sonuçları itibarıyla yerleşik
algıları da sorgulatmaya başlamıştır. TÜİK tarafından yapılan anketlerde
kadınlar genellikle hâlinden memnun ve mutlu göste-riliyorken,
bir araştırma şirketi tarafından 38 ilde 2.864 kadınla yapılan ve bugün
açıklanan mutluluk anketinde kadınların dörtte 3’ünün, diğer bir deyişle her 10
kadından 7’sinin mutsuz olduğu ortaya çıkmıştır. Çalışan kadınların yüzde 68’i
kazandığı parayı eşine teslim etmektedir. Kadınların yüzde 85’i “Şiddete
hayır.” derken, yüzde 15’inin şiddeti kabul edilebilir bulması, zannediyorum,
gelenekselleşmiş bakış açısı, belletilmişlik ve
çaresizliktendir yani kadın “Gidecek yerim mi var? Diyecek sözüm mü var?”
sarmalında dolanıp durmaktadır.
Anketlerden çıkan en çarpıcı sonuçlardan
bir diğeri ise eğitimin yükselmesi ve ailenin aylık gelirinin artmasıyla şiddet
görenlerin oranının azalmasıdır.
Kadının adil olmayan çocuk yetiştirme
anlayışı ve kendini algılaması değişmeden, hak ve özgürlüklerine sahip çıkma
bilincine erişmeden yapılacak düzenlemeler de fayda etmeyecektir yani eğitim ve
gelir durumuyla şiddet arasında doğrudan bir bağ bulunmaktadır. Sonuç olarak,
eğitime yatırım yapmayan devlet, daha çok cezaevi yapmaya mahkûmdur.
Aniden gündeme gelen, benim deyişimle
“4/4/4” sistemi de -çok kültürlü sisteme geçeceğimize- çocukları yaş ve
cinsiyetine göre bölmekte ve ayrıştırmaktadır. Bu Komisyonda yaşananlar, tüm
erkeklerin öfke kontrolü sorunlarını aşmaları gerçeğini de ortaya
çıkarmaktadır.
Öte yandan, Dünya Ekonomik Forumu’nun
Cinsiyet Uçurumu Raporu’na göre kadının ekonomiye katılımında, Türkiye, son
yirmi yılda ilerleyeceğine gerilemiştir.
Türkiye'de kadınların iş gücüne katılım
oranı giderek düşmektedir. Son on yılda artan şiddetin de bu bağlamda
değerlendirilmesi, çözüme yönelik arayışlar için önemli bir referanstır.
“Şiddet artmıyor, devlete olan güven
nedeniyle ortaya çıkıyor.” diyerek kendini kandıran anlayışın, vatandaşını da
kandırdığını sanmaması gerekir. Böyle düşünenler, Kadın Cinayetlerini
Durduracağız Platformu’na kulak verirlerse, güven var mı yok mu
anlayacaklardır. Bu şartlarda toplumlar değişemez ve gelişemez.
Şiddetin önlenmesi öz güvene, kimlik ve
onuruna, ekonomik bağımsızlığına ve ruh ve beden sağlığına sahip sosyal
kadınlarla mümkündür. Bu çerçevede, ülkemizde kadın istihdam çalışmalarına hız
kazandırılması gerekmektedir. Kadınların bilgi ve teknolojiye ulaşabilmeleri
için her türlü olanak sağlanmalı, kadınların iş gücü niteliğini artıracak
eğitimler yapılmalıdır. Kadınları istihdam edecek işverenler de düzenlenen
seminerlerle mobbing’e karşı, kadın iş gücü
çalıştırma konusunda eğitilmelidirler. Bazı sosyal demokrat belediyelerimizde
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Birimi vardır. Hizmetler, üretimler kadına göre
planlanmaktadır ve orada kadınlar huzurlu ve mutludurlar.
Sayın milletvekilleri, şiddetle
istihdam arasındaki bağı vurgulamaya özellikle yönelmemin nedeni 18’inci
maddenin nafaka konusunu düzenlemesidir. Bu konuda vermiş olduğumuz önergemiz
uluslararası anlaşmanın 20’nci maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.
Bu düşüncelerle önergemizin kabulünü
diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaleli.
Sayın Kaleli ve arkadaşlarının
önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi, İstanbul Milletvekili Sayın
Hakan Şükür yerinden bir açıklama yapmak istiyor. Bir dakikalık bir süre…
Lütfen, buyurunuz Sayın Şükür.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
9.-
İstanbul Milletvekili Hakan Şükür’ün, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonunda yaşanan bir olaya ilişkin açıklaması
HAKAN ŞÜKÜR (İstanbul) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; kadınlarımız cumhuriyet ile kazanılmış çağdaş haklar ve
özgürlüklerle birlikte yaşamın her alanında başarıyla yer almışlardır.
İnsanlığın devamı için olmazsa olmaz unsur kadınlarımızdır. Kadın, değerini
bilmeyenler için nefs, değerini bilenler için ise bir
nefes kadar değerlidir. Bu duygu ve düşüncelerle tüm kadınların Dünya Kadınlar
Günü’nü kutluyorum, bu günün hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Bir de bir şey ifade etmek istiyorum
yüksek müsaadenizle. Bugün çok tatsız bir olay yaşandı Komisyonda. Tabii,
burada o bahsi geçen arkadaşım benim danışmanım. Kendisi mağdur durumda o ağır
darbeleri alıp dışarı çıkmasına rağmen, dışarıda medya önünde sanki mağduriyete
uğramışçasına şikâyetçi olan arkadaşlarımızın da bu tip siyaset anlayışlarından
uzak olmasını diliyorum.
Teşekkür ederim.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Sayın
Başkan, burası basın toplantısı yapılacak yer değil. Danışmanın orada, kavgada
ne işi vardı?
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkanım…
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.-
Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı ile
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi'nin; Kadını Şiddetten Koruma Kanunu Teklifi, Antalya Milletvekili Gürkut Acar'ın; Türk Medeni Kanunu ile Ailenin Korunmasına
Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel'in; 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu ve 4320 Sayılı
Ailenin Korunması Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın; Türk Medeni Kanunu
ve Ailenin Korunmasına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Ailenin
Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Kadın
Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/572, 2/38,
2/51, 2/145, 2/328, 2/383) (S. Sayısı: 181) (Devam)
BAŞKAN – 19’uncu madde üzerinde üç
önerge vardır.
Buyurun efendim.
LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkanım,
bir dakika rica ediyorum.
BAŞKAN – Müsaade ederseniz, biraz
sonra…
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 181 sıra sayılı
Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun tasarısının
19. maddesinin 2. fıkrasına "esaslar çerçevesinde" ibaresinden sonra
"muhatap birimler tarafından" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Ayşe Nedret Akova Dilek Akagün Yılmaz Sakine Öz
Balıkesir Uşak Manisa |
Sedef
Küçük Sena
Kaleli |
İstanbul
Bursa |
TBMM Başkanlığına
181 sıra sayılı kanun tasarısının 19
uncu maddesinin sonuna aşağıdaki metnin eklenmesini teklif ediyoruz.
“Şiddet mağdurunun, şiddet uygulayanın
bakmakla yükümlü olduğu kişiler kapsamında olması nedeniyle sağlık
sigortasından yararlanma hakkında sahip olduğu durumlarda da bu madde hükmü
uygulanır."
Sebahat
Tuncel Ayla
Akat Pervin
Buldan |
İstanbul Batman Iğdır |
Erol
Dora Nazmi
Gür Levent
Tüzel |
Mardin Van İstanbul |
Altan
Tan Halil
Aksoy |
Diyarbakır Ağrı |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Ailenin Korunması ve
Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısının 19 uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sağlık giderleri
Madde 19- (1) Bu Kanun hükümlerine göre
hakkında koruyucu tedbir kararı verilen kişilerden genel sağlık sigortalısı
olmayan ve genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi kapsamına
da girmeyen veya genel sağlık sigortası prim borcu sebebiyle fiilen genel
sağlık sigortasından yararlanamayan ya da diğer mevzuat hükümleri gereğince
tedavi yardımından yararlanma hakkı bulunmayanlar; bu hallerin devamı
süresince, 31/05/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendinin (1) numaralı alt bendi kapsamında, gelir testine tabi
tutulmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılır.
2) Bu Kanun hükümlerine göre hakkında
önleyici tedbir kararı verilen kişinin aynı zamanda rehabilitasyonunun veya
tedavi edilmesinin gerekli olduğuna karar verilmesi halinde, genel sağlık
sigortası kapsamında karşılanmayan rehabilitasyon hizmetlerine yönelik giderler
ile rehabilitasyon hizmetleri kapsamında verilmesi gereken diğer sağlık
hizmetlerinin giderleri Bakanlık bütçesinin ilgili tertiplerinden
karşılanır."
Mustafa
Elitaş Mehmet
Doğan Kubat Mine Lök
Beyaz |
Kayseri
İstanbul
Diyarbakır |
Pelin
Gündeş Bakır Sermin
Balık A. Sibel
Gönül |
Kayseri
Elâzığ
Kocaeli |
Nurdan
Şanlı Şirin
Ünal |
Ankara
İstanbul |
BAŞKAN – Son önerge üzerinde Sayın
Komisyon?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT
ERGÜN (Kocaeli) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Elitaş?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe
efendim.
BAŞKAN – Gerekçe…
Gerekçe
Hakkında tedbir kararı verilenlerin
tedavi giderlerinin Bakanlık bütçesinden karşılanması yerine bu kişilerin genel
sağlık sigortası kapsamına alınması ve hakkında önleyici tedbir kararı verilen
kişinin genel sağlık sigortası kapsamında karşılanmayan rehabilitasyon
hizmetlerine ait giderlerin Bakanlık bütçesinden karşılanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge maddeyi tümüyle
değiştirdiğinden diğer önergeleri işlemden kaldırıyorum.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Sayın
Başkan, kısa söz istiyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun efendim. Yerinizden
lütfen.
Bir dakika…
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
10.-
Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonunda yaşanan bir olaya ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkanım,
ben de tüm kadınlarımızın Dünya Kadınlar Günü’nü yürekten kutluyorum. Önemli
olan yasaların değil, erkeklerin kafasının değişmesine inanan bir
arkadaşınızım.
Sayın Hakan Şükür söz aldığı zaman
umutlandım, kendisinin Parlamentondan özür dileyeceğini düşündüm çünkü olaylar
sırasında ben de oradaydım. Millî Eğitim Komisyonunda toplantı başladıktan bir
müddet sonra çıkan tartışmalarda, milletvekilleri arasında çıkan tartışmada,
Sayın Hakan Şükür’ün danışmanı, ne yazık ki gözümüzün önünde Cumhuriyet Halk
Partili milletvekillerini tartaklamıştır ve böyle bir üzücü olay bir
parlamenter arkadaşına karşı yönelmişken, Sayın Hakan Şükür’ün, hiç de yeri
olmadığı hâlde bir Parlamentoda danışmanını savunması ve bir meslektaşını
kötülemesi kadar olağan dışı bir hadiseyle şu ana kadar karşılaşmadım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, biraz önce itiraz ettiler burası basın toplantısı değil diye.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Basında yer
alan bir konuyu Sayın Milletvekili gündeme getirdi.
BAŞKAN – Tamam, tamam. Tamam.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Burada hiç
kimseyi itham etmedi. Burada sayın milletvekillerinin Hakan Şükür Bey’in
söylediği bir mesele üzerinde alınganlık göstermelerinin ne anlama geldiğini
anlamıyorum?
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Hayır,
komisyonda bodyguard’lık yapmanın neresi alınganlık?
BAŞKAN – Şimdi, beyler…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır,
burada Sayın Milletvekilinin yaptığı açıklamaya itiraz ediyorlar. Neyine itiraz
ediyorlar?
BAŞKAN – Sayın Toptaş, rica edeyim,
yani söylediniz.
Buyurun.
HAKAN ŞÜKÜR (İstanbul) – Sayın
Başkanım, ben bir şey söyleyebilir miyim.
BAŞKAN – Bir saniye efendim. Bir
saniye… Lütfen…
Buyurun.
LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, ben
olayın tanığıyım. Sayın Elitaş orada yoktu. Orada bir
milletvekilimize yönelmiş bir tartaklama vardır. Bu da bir kamu görevi yapan
bir milletvekiline kamunun odasında kamu görevini ifa ederken ve bir
milletvekilinin danışmanı suretiyle olmuştur. Bir danışmanın komisyon
toplantısında…
BAŞKAN – Sayın Milletvekilim,
açıkladınız ve zabıtlara geçti. Rica edeyim, burada bitirelim.
LEVENT GÖK (Ankara) – Ama bakın…
BAŞKAN – Rica edeyim efendim, burada
bitirelim.
LEVENT GÖK (Ankara) - Hayır efendim.
HAKAN ŞÜKÜR (İstanbul) – Sayın
Başkanım…
LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkanım,
ben isterdim ki Sayın Elitaş da kalksın ya da Hakan
Bey de kalksın…
BAŞKAN – Efendim, şimdi müsaade
buyurun. Siz söylediniz fikrinizi, o da söyledi. Buyurun yerinize, onu ben
takdir edeyim. Rica edeyim… Çok rica edeyim…
LEVENT GÖK (Ankara) – Bir
milletvekiline yönelmiş saldırının sorumlusu olarak milletvekili burada
eleştiriliyorsa bence sizin de bu işe müdahale etmeniz gerekir.
BAŞKAN – Efendim, eleştirme sizin
olduğu kadar herkesin de hakkı. Onun, cevap vermek de milletvekilinin hakkı.
Lütfen yerinize oturun.
LEVENT GÖK (Ankara) – Hem burada bir…
BAŞKAN – O benim işim değil. Lütfen…
Lütfen…
Sayın Toptaş, buyurun efendim.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Sayın
Başkan…
LEVENT GÖK (Ankara) – Efendim, bir
milletvekiline yönelmiş saldırı sizin de işinizdir Sayın Başkanım. Rica
ediyorum.
BAŞKAN – Efendim, ben görmedim. Siz
iddia ediyorsunuz, o da olmadığını iddia ediyor, ben ne diyebilirim? Buyurun
yerinize oturun. Rica ediyorum.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Levent
Bey…
LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Hakan Şükür
danışmanını burada milletvekilinin önünde savunmaya kalkıyor. Olabilir mi böyle
bir şey?
HAKAN ŞÜKÜR (İstanbul) – Sayın Başkan,
kayıtlara geçecek…
BAŞKAN – Sayın Şükür, lütfen bu
münakaşayı burada bırakalım. Burası yeri değil.
HAKAN ŞÜKÜR (İstanbul) – Tamam, ben…
LEVENT GÖK (Ankara) – Hayır. Bence özür
dilesin Hakan Bey.
BAŞKAN – Efendim, müsaade ederseniz,
buyurun, onu ben takdir edeyim, siz yerinize oturun.
Sayın Toptaş, buyurun efendim.
11.-
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş’ın, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Ko-misyonunda yaşanan bir olaya ilişkin
açıklaması
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Sayın
Başkan, biraz önce Sayın Hakan Şükür’ün açıklamalarında “Burası basın
toplantısı yapılacak yer değildir.” diye söyledim. Mecliste Komisyonda olan bir
olayı gündeme getirip tutanaklara geçirmenin bir anlamı yoktur. Bura basın
toplantısı yapılacak bir alan değildir.
Sayın Başkan, komisyonlarda ne zamandan
beri danışmanlar bodyguard’lık görevi yapmaktadır?
Lütfen… Meclisin bir şerefi vardır, haysiyeti vardır, bir görevi vardır, bir
ağırlığı vardır. Eğer danışmanlar komisyonlara gelip de, orada muhalefet eden,
orada söz söyleme hakkını kullanan komisyon üyelerine saldıracaksa ve bu
saldıranlar da…
HAKAN ŞÜKÜR (İstanbul) – Başkanım,
kesinlikle katılmıyorum.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – …yani
yavuz hırsızın ev sahibini bastırdığı gibi, “Benim danışmanıma saldırılmış.”
gibi bir, tutanaklara geçirme söz konusu olacaksa bu en azından bir
milletvekili için ayıptır. Bunu belirtmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
HAKAN ŞÜKÜR (İstanbul) – Sayın
Başkanım…
BAŞKAN – Zabıtlara geçti efendim
sözleriniz.
HAKAN ŞÜKÜR (İstanbul) – Sayın Başkanım,
bir saniye, yalnız burada açıklamam gereken bir şey var.
BAŞKAN – Buyurun.
HAKAN ŞÜKÜR (İstanbul) – Ben bu bahsi
geçen Komisyonun üyesiyim. Bugün de Dünya Kadınlar Günü. Ellerinde gül olan 2
tane danışmanın birini darp etme şansı var mı? Ellerinde güllerle yaka paça
dışarı atıldılar.
LEVENT GÖK (Ankara) – Yok, o öyle
değil, o iş bitmişti.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) –
Danışmanın komisyonda ne işi var kardeşim?
HAKAN ŞÜKÜR (İstanbul) – Ama bir
saniye…
BAŞKAN – Bir saniye… Bir saniye…
HAKAN ŞÜKÜR (İstanbul) – Sayın Başkan,
ben şunu söylemek istiyorum: Bakın, bu kürsüden yaklaşık yarım saat önce bir
hatip bununla ilgili bir konuya temas etti. Şimdi, burada deniyor ki: “Basın
toplantısı yapılacak yer değil.” Ben onun üzerine söz aldım, bunun doğru olmadığını,
kesinlikle böyle bir şey olmadığını ve “Biz de yasal haklarımızı gerekli
mercilere başvurarak kullanmayı düşünüyoruz.” dedim, o kadar.
BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.
HAKAN ŞÜKÜR (İstanbul) – Ben teşekkür
ederim.
BAŞKAN – Her iki tarafın sözleri de zabıtlara
geçti.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.-
Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı ile
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi'nin; Kadını Şiddetten Koruma Kanunu Teklifi, Antalya Milletvekili Gürkut Acar'ın; Türk Medeni Kanunu ile Ailenin Korunmasına
Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel'in; 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu ve 4320 Sayılı
Ailenin Korunması Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Ankara
Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın; Türk Medeni Kanunu
ve Ailenin Korunmasına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Ailenin
Korunmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Kadın
Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/572, 2/38,
2/51, 2/145, 2/328, 2/383) (S. Sayısı: 181) (Devam)
BAŞKAN – Şimdi, 20’nci madde üzerinde
bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 181 sıra sayılı
Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanun tasarısının
20. maddesinin 1. fıkrasına “17 inci maddesi” ibaresinden sonra “ve diğer
maddeleri” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe
Nedret Akova Dilek Akagün Yılmaz Sena
Kaleli |
Balıkesir
Uşak
Bursa
|
Sedef
Küçük Sakine
Öz Bülent
Tezcan |
İstanbul
Manisa
Aydın |
BAŞKAN – Sayın Komisyon?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT
ERGÜN (Kocaeli) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Kim konuşacak efendim?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Bülent Tezcan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Tezcan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin
Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı’nı görüşüyoruz.
Öncelikle, bugün 8 Mart Dünya Kadınlar
Günü. Dünyanın her yerinde, haklarını hiçbir zaman kendilerine lütfedildiği
için almayan, mücadele ederek haklarını alan Emekçi Kadınlar Günü. Bunun
tarihini birçok arkadaşımız bu kürsüden anlattı, devam etmeyeceğim. Ben burada,
bugüne kadar haklarını alma mücadelesinde emek veren, mücadele eden ve bugünden
sonra da aynı mücadeleye, aynı kararlılıkla devam edeceğine inandığım emekçi
kadınların, bütün dünya kadınlarının Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyorum.
Değerli arkadaşlar, böyle bir günde bu
yasa tasarısını görüşüyor olmamız tabii ki anlamlı, ayrı bir anlamı var. Daha
önceden, kadına karşı şiddeti özellikle ailenin korunması çerçevesinde ele alan
4320 sayılı bir yasamız vardı. Getirilen bu düzenleme, hiç şüphe yok ki 4320
sayılı Yasa’dan daha ileri bir düzenleme. Bunlarla ilgili mutabakat konusunda
bir sıkıntımız yok. Yapmaya çalıştığımız, sadece, getirilmek isteneni daha
geniş bir perspektiften, gerçekten kadına karşı şiddeti önlemek ve kadını kadın
olarak sadece aile içerisine hapseden bir anlayışla ele almak değil, kadını bir
birey olarak ele alalım, kadını insan olarak ele alalım, kadını hak sahibi
olarak ele alalım ve her türlü şiddeti, sadece aile içindeki şiddeti değil,
kadına her alandaki şiddeti önleyecek önlemleri alalım diye uğraşıyoruz.
Verdiğimiz önergeler bu çerçevede. Yoksa işin özünde bir mutabakata vardık,
işin özüyle ilgili bir sıkıntımız yok ama daha geniş hakları sağlayacak
düzenlemeler yapalım istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu çerçevede,
20’nci madde çerçevesinde verdiğimiz önergede bu konudaki giderlerin sadece
17’nci maddede düzenlenenlerle sınırlı olmayıp her noktada harç ve vergiden
muaf olmasını kapsayacak bir düzenleme önerdik, getirdiğimiz öneri bu
doğrultuda. Bunun için, kabul edilmesi, yasanın tanıdığı hakları daha da
genişleterek uygulamada kolaylık yaratacak bir öneridir diye düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlar, iş söze gelince
kadına karşı şiddete hepimiz karşı olduğumuzu söylüyoruz ama bakın, üç günden
bu yana Millî Eğitim Komisyonunda konuşulan bir konu var “4+4+4” diye, Millî
Eğitim Temel Kanunu’nda değişiklik yapılması hedeflenen bir kanun tasarısını
görüşüyoruz ve bunu görüşürken Genel Kurulda kadına karşı şiddetin önlenmesi
kanun tasarısını, Millî Eğitim Komisyonunda da kız öğrencilerin dördüncü
sınıftan sonra okuldan elinin eteğinin çekileceği imkân ve ihtimalini yaratacak
bir kanun teklifini getiriyorsunuz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Nereden
çıkartıyorsun?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hiç öyle bir
şey yok. Hiç öyle bir şey yok, tamamen yanlış.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Bunun öyle
olduğunu siz de biliyorsunuz, biz de biliyoruz, cümle âlem biliyor. Üç gündür
Mecliste bu tartışılıyor, üç gündür bu tartışılıyor!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hiç öyle bir
şey yok. Herkes biliyor, sen yanlış biliyorsun.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Niye
korkuyorsunuz niye, korkunuz niye?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Bakın, size
bazı rakamlar vereceğim. Hani o “28 Şubat’la hesaplaşıyoruz.” adı altında
diyorsunuz ya “Bu kanunu getiriyoruz.” diye, sekiz yıllık kesintisiz temel
eğitim Türkiye’de yürürlüğe girdiğinde okullarda kız çocuklardaki okullaşma
oranı 1997 yılında yüzde 78, eleştirdiğiniz sekiz yıllık eğitim gündeme
geldiğinde, bugün bu oran yüzde 98, sekiz yıllık eğitimin sonucu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 2002’de
kaçtı?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Aynı noktada
ortaöğretimde okullaşma oranı yüzde 44’ten yüzde 87’ye çıkmış.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – O bizim
maharetimiz.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – “Kadına karşı
şiddete karşıyız.” derken, “Kadına karşı şiddeti önlemek için mücadele
ediyoruz.” derken…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İkna
odalarında kızlarımızı okullara almayan kimdi?
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – …kadını eve
hapseden bir anlayışı Millî Eğitim Temel Kanunu’na getirip yerleştirmeye
çalışıyorsunuz, böyle bir şey olmaz arkadaşlar.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Atıyorsun!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İkna
odalarında kızlarımıza karşı şiddet uygulayan kimdi? Şu kanundan beri onların
hepsi suç.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Bu
samimiyetsizliktir. Eğer kadının hak ettiği yeri almasını istiyorsanız onların
eğitimde kalmasının, daha on yaşında, on iki yaşında, on beş yaşında gelin
olmasının değil birey olmasının önünü açarsınız.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tezcan.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sen yasayı
okumamışsın.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Okudum.
BAŞKAN - Sayın Tezcan ve arkadaşlarının
önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Alt komisyon
raporunu okumamışsın.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Onu da okudum,
onu da okudum, hepsini okudum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Anlamamışsın
öyleyse!
BAŞKAN - Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Size kurs
düzenlemek lazım.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Kursa sizin ihtiyacınız
var.
BAŞKAN - 20’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 20’nci madde kabul edilmiştir.
21’inci madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 181 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 21 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Dilek Akagün
Yılmaz Ayşe Nedret Akova Sakine Öz |
Uşak Balıkesir Manisa |
Celal
Dinçer Sedef
Küçük |
İstanbul İstanbul |
“Madde 21- (1) Ekli listede yer alan
kadrolar ihdas edilerek 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin kadroları yüzde on
oranında artırılarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına ait bölümüne
eklenmiştir.
BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye
katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Celal Dinçer, İstanbul.
Buyurun Sayın Dinçer.
CELAL DİNÇER (İstanbul) – Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; 181 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 21’inci maddesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Kadınlarımız, bizim kadınlarımız;
anamız, bacımız, hayatımızın kaynağı. Kucağındayken duyduğumuz sıcaklığı,
güveni, şefkati başka hiçbir yerde bulamadığımız kadınlarımız. Bizi karnında
taşıyan, doğuran, besleyen, uykusuz gecelerini bize harcayan, giydiren, kuşatan
bizi, sütleri gibi temiz ve duru dili bize öğreten, yuvaların ateşini
söndürmeyen; eza cefaya dayanıklı, dokuz canlı; tarlalarda birlikte çapa
salladığımız, imecelerimizin eli nasırlı gülü; fındıkta, tütünde, ekinde,
zeytinde, pamukta, traktör römorklarının, kamyonların üstünde balık istifi
taşınan kadınlarımız. Akşam dönüşlerinde ocağı için çalı çırpı, ineği ve öküzü
için bir tutam ot getirme telaşında kadınlarımız. Fabrikalarda, dairelerde
karıncalar gibi çalışan, iş çıkışında telaşla evine koşan, saçlarını bizim için
süpürge yapan; bayramlarda ilk yanına koştuğumuz, yokluklarında evlerimizin
suyu çekilmiş değirmenlere döndüğü kadınlarımız.
Kadınlarımız; onlar bizim eşlerimiz,
evimizin direği, ocağımızın ateşini hiç söndürmeyen, yuvamızı ısıtan güneş,
çocuklarımızın anası; aşçımız, temizlikçimiz, en deneyimli doktorumuz, en
şefkatli hemşiremiz, titiz muhasebecimiz. Elimiz ayağımızı toplayan, bizi
konuklarımızdan utandırmayan; aynı yastıklarda kocadığımız; bizi analarımızdan
bile kıskanan, vazgeçemediğimiz kadınlarımız. Sakarya boylarındaki savaşçılara
cephane taşırken Kastamonu kışlası önünde soğuktan donan Şerife Bacı’nın,
Sındırgı dağlarında düşmanla çarpışırken ölen Gördesli Makbule’nin, gelinliğini
Hilâli Ahmere yani Kızılaya
bağışlayan Kastamonulu Hatice’nin, 1919 İstanbul mitinglerinde korkusuzca
haykıran üniversite öğrencisi Asker Saime ile aynı ruhu taşıyorlar bizim
kadınlarımız.
İşte bu kadınlarımıza yapılan şiddet
haberlerini ve şiddetin en uç noktası olan namus cinayetlerini ya da aile meclisinde
alınan infaz kararlarını her gün medyadan öğreniyoruz, üzülerek öğreniyoruz.
Kadın ile erkek arasında biyolojik farklılığın bir toplumsal ve kültürel
farklılığa dönüştürülüp, ayrımcılığın, erkek üstünlüğünün meşrulaştırıcı
gerekçesi sayılması bugün değil bin yılların, belki yüz yılların sorunu.
Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri;
kamu görevi yaptığım sırada yaptığım eğitimlerde bir saptamada bulunmuştum,
bunu bütün personele eğitim sırasında veriyordum, kadın bütün tarih boyunca hep
aşağılanmış, erkeklerden daha düşük statüde tutulmuş, hatta insan olup olmadığı
tartışma konusu edilmiştir. Kadın, eski Yunan’da, Roma’da erkekten çok düşük
değerde görülüp, alınıp satılan bir meta olmuştur. Cahiliye döneminde kız
çocukları diri diri toprağa gömülmüştür. Hindistan’da, kocası ölen kadının da
kendisini yakması toplumsal bir kural hâline getirilmiştir.
İşte, kadınların temel insan haklarının
çok önemli bir kısmı bu nedenle son elli yılda verilebilmiştir. Genel oy hakkı
1928’de tanınmıştır. Çocukların velayet konusunda kadınların erkeklerle eşit
hakları ancak 1973’te tanınabilmiştir. 1882’ye kadar kadınların mülk edinme ve
işletme hakları yoktu. Eşit Ücret Yasası ancak 1970’li yıllarda çıkabilmiştir.
Cinsiyet ayrımcılığı yasağı ancak 1975’te çıkabilmiştir. Eşit velayet hakkı
2000’li yıllarda çıkabilmiştir. Kadının çalışabilmesi 2000’li yıllara kadar
erkeğin müsaadesine bağlıydı. Kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olduğu
ancak 2004 yılında yapılan Anayasa değişikliğiyle sağlanabilmiştir.
Ülkemizdeki somut duruma baktığımızda,
kadına karşı şiddetin kadınların yaşamını çok olumsuz bir şekilde etkilemeye
devam ettiğini ve şiddete maruz kalan kadınlar için kurumsal desteğin yetersiz
olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu durumda, kadına yönelik şiddetin önlenmesi için
gereken değişikliklerin veya önlemlerin sadece hukuk alanı ile sınırlı
olmadığından hareketle…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CELAL DİNÇER (Devamla) – …adli tıptan
sosyal hizmetlere, eğitimden çalışma alanına kadar geniş bir alanda…
BAŞKAN – Sayın Dinçer, teşekkür
ediyorum efendim.
CELAL DİNÇER (Devamla) – …koordineli
çalışmak gerekmektedir.
Tüm kadınlarımızın 8 Mart Emekçi
Kadınlar Günü’nü kutluyorum çünkü geleceğimiz onlarla daha güzel olacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Dinçer ve arkadaşlarının
önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge
reddedilmiştir.
21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
22’nci madde üzerinde üç önerge vardır,
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
181 sıra sayılı kanun tasarısının 22 nci maddesinde “Maliye” ibaresinden sonra gelmek üzere
“Millî Eğitim,” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Sebahat
Tuncel Ayla
Akat Erol
Dora |
İstanbul Batman Mardin |
Halil
Aksoy Nazmi
Gür Levent
Tüzel |
Ağrı Van İstanbul |
Altan
Tan Pervin
Buldan |
Diyarbakır Iğdır |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Ailenin
Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı"nın
22 nci maddesinde yer alan "Maliye"
ibaresinden sonra gelmek üzere "Milli Eğitim" ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Aydın Mehmet Doğan
Kubat Oya Eronat |
Adıyaman İstanbul Diyarbakır |
Nurdan
Şanlı Pelin Gündeş
Bakır Azize Sibel Gönül |
Ankara Kayseri Kocaeli |
Mustafa
Elitaş Sermin
Balık |
Kayseri Elâzığ |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 181 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 22 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Av.
Dilek Akagün Yılmaz Av.
Ayşe Nedret Akova Sedef
Küçük |
Uşak Balıkesir İstanbul |
Celal
Dinçer Sakine
Öz |
İstanbul Manisa |
"Madde 22 (1) Bu Kanunun
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren
altı ay içinde, Adalet, Sağlık ve İçişleri Bakanlıklarının görüşleri alınmak
suretiyle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından hazırlanacak
yönetmelikle düzenlenir."
Av.
Dilek Akagün Yılmaz Av.
Ayşe Nedret Akova Sedef
Küçük |
Uşak Balıkesir İstanbul |
Celal
Dinçer Sakine
Öz |
İstanbul Manisa |
BAŞKAN – Son okunan önergeye Komisyon
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak arkadaşlar?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Celal Dinçer.
BAŞKAN – Sayın Dinçer, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CELAL DİNÇER (İstanbul) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, artık, bu
yasanın sonuna geldik. Biz, komisyonlarda da bu çalışmalara katkıda bulunmak
istedik. Verdiğimiz değişiklik önergelerinin bir kısmı kabul edildi ama ne
yazık ki kabul edilenlerin bir kısmı, bu Genel Kurulda tekrar AKP Grubunun
verdiği önergelerle eski hâline döndürüldü. Buna rağmen, biz bu yasaya “Evet.”
oyu vereceğiz çünkü kötünün en iyisi olarak kabul ediyoruz. Çok daha iyi bir
yasa çıkabilirdi. Biraz evvel bahsettim, meslek yaşantımda yüzlerce vakayla
karşılaştım. Devletimizin içinde bulunduğu bu sıkıntıları çok iyi bildiğimizi
anlatmaya çalıştık ancak sizleri ikna edemedik. Bu yasa daha güzel çıkabilirdi.
Bunun için, ben biraz üzüntülerimi belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, dünyanın
yarısı kadın, toplumun yarısı kadın, ailenin orta direği kadın, çocuklarımızın
anası, eşimiz, bacımız, kızımız ve bizleri dokuz ay karnında taşıyan da kadın.
Tüm bunlar kadının yaşamımızdaki vazgeçilmez yerini olduğu kadar kutsallığını
da göstermektedir. Partimiz bunun farkındadır, politikalarını da buna göre şekillendirmektedir.
Politikalarını hayata geçirmekte ve uygulamaktadır.
Örneğin, kadınlarımıza seçme ve seçilme
hakkını Cumhuriyet Halk Partisi vermiştir. Kadınlarımızı Medeni Kanun önünde
eşit vatandaş yapan, kadınla erkeğin tüm haklarını kullanmakta ve mirası
paylaşmakta eşit olduğunu kabul eden Cumhuriyet Halk Partisidir. Erzurum
Tortum’da ceviz ağaçlarına, çevresine, doğasına sahip çıktığı için
cezalandırılan, ninesi yerlerde sürüklenen kızımıza da, tecavüze uğrayan,
şiddet gören kadına da, cezaevlerindeki gazeteci kadınlarımıza da sahip çıkan
Cumhuriyet Halk Partisidir. Tüzüğümüzde değişiklik yaparak kadınlarımıza yüzde
33 kota veren, böylece siyasette olduğu gibi yaşamın her alanında önlerini açan
parti de Cumhuriyet Halk Partisidir.
Ama ne yazık ki AKP İktidarında ilgi,
destek ve katkıdan yoksun olan kadınlarımızın da, çocuklarının da geleceği
karartılmak, küçük yaşta çırak veya gelin yapılmak istenmektedir. 21’inci
yüzyılın Türkiyesi’nde ne ülkemiz ne kadınlarımız ne
de çocuklarımız AKP İktidarının bu karanlığını hak ediyor. Biz CHP olarak,
kadınlarımızın da desteğiyle karanlığı aydınlığa çevireceğiz. Bunun için, dün
ülkemizin bağımsızlığı ve Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın zaferi için mücadele
eden, omzunda top mermisi taşıyan kadınlarımızı bugün çok çalışmaya,
çocuklarımızın geleceğine sahip çıkmaya çağırıyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle Cumhuriyet
Halk Partisinin bir milletvekili olarak Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyor,
sizlere sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dinçer.
Sayın Dinçer ve arkadaşlarının
önergelerini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge
kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergelerden ikisi aynı
mahiyette bulunduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde
önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi, aynı mahiyetteki önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Ailenin
Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı"nın
22 nci maddesinde yer alan "Maliye"
ibaresinden sonra gelmek üzere "Milli Eğitim" ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Pelin
Gündeş Bakır (Kayseri) ve arkadaşları
Diğer önerge sahipleri:
Ayla
Akat (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN – Sayın Komisyon katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Ata.
AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasanın 22’nci maddesine
dair vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii eksikliğin giderilmesine dairdi
çünkü daha önce 16’ncı madde üzerine de konuştuk, ilk ve ortaöğretim
müfredatına bile bazı konuların yerleştirilmesi, kadın-erkek eşitliğine dair
eğitimlerin verilmesini tartıştık ama yasanın usul ve esaslarının uygulanması
konusunda Millî Eğitim Bakanlığının isminin sayılmamış olması dolayısıyla bu
Bakanlığın da eklenmesi dolayısıyla vermiştik. İktidar partisinin de benzer
yönlü bir önergesi var. Bu, bizim açımızdan sevindirici.
Diğer bir boyutu değerli
milletvekilleri, bugün alanlarda olan kadınlara yönelik uygulanan şiddetten
bahsettik ama biz etkinliklerimize 1 Mart itibarıyla başladık ve 3 Martta da
Batman mitingi gerçekleşti. Bu miting sırasında kamuoyuna isterdik ki şu
yansısın: 10 bin, evet aramızda erkek arkadaşlar da vardı 2 bin kadar ama 10 bin
insan bir araya geldi ve “kadın, yaşam, özgürlük” dedi. “…” (x) dedi. Bu önemliydi ki Batman’ın
Cumhuriyet Meydanı’nda 10 bin kadının bir araya gelmesi demek çok anlamlı bir
tablodur çünkü 90’lı yıllarda faili meçhul cinayetler şehridir, daha sonrasında
kadın intiharlarıyla anılmıştır ve bugün “Kadın, yaşam, özgürlük” diyen 10 bin
kadın bir aradadır ve etrafı çevrilidir kar maskeli özel harekât timlerince.
Kadının bir araya gelmesinden, kadının “özgürlük” demesinden, “eşitlik”
demesinden korkulan düzeyi ortaya koyar bu. Bizim yapmış olduğumuz etkinliğin
özel harekât -kar maskeli- yani yüzlerini de göremediğimiz özel harekâtçılar
tarafından takip edilmesi, güvenliğimizin bu şekilde sağlanıyor olmasına bir
şekilde biz alıştık ama bunun dışında kadın iradesini ortaya koyarken içinde
yaşamış olduğu toplumsal şiddete karşı iradesini geliştirme noktasında, sürece
damgasını vurma noktasında eylemini geliştirirken bunun önüne setler
çekilmiştir ve Batman’ın Emniyet Müdür Yardımcısı bize şunu demiştir: “Burnunuz
kanamadan çekin gidin.” Kadına yaklaşım budur: “Burnunuz kanamadan çekin
gidin!” Evet basına benim görüntülerim yansıdı. Şunu söyledim: “Bizim burnumuzu
kanatacaksanız buyurun kanatın, kadınların burnunu 8 Mart etkinliği dolayısıyla
kanatın. Bu yansıdı ama buraya gelene kadar hiçbir şey yansımadı. Bir emniyet
müdür yardımcısının, bunu sıradan bir çevik kuvvet polisi yapabilir,
duygularını düşüncelerini kontrol edemeyebilir ama kendisinin bize “Burnunuz
kanamadan çıkın gidin.” demesi anlaşılır değildir. Kadınlar ne istemişlerdir?
Şu an cezaevlerinde 400 küsur tutuklu ve hükümlü açlık grevindeydiler o sürede,
süresiz dönüşümsüz açlık grevinde ve aileler bizi eleştirdiler, o yüzden biz
müzik programlarımızı iptal etmek durumunda kaldık ama 10 bin kadın bir araya geldi,
basın yayın kuruluşları on saniye görüntü vermediler. Türkiye kamuoyu bizleri
nasıl tanıyacak? Kürt kadınlarının ortaya
koymuş olduğu hem de bulundukları illerde Kürt, Türk, Arap, Çerkez,
Türkmen hep beraber bir araya gelerek oluşturmuş oldukları platformlarla, açığa
çıkarmış oldukları eylemleri nasıl tanıyacak? Bu mitinglerde platformlarla
buluştuklarını ve gerçekten yaşamı değiştirme adına, dönüştürme adına çok büyük
eylemlerin sahipleri olduğunu nasıl anlayacak? Basına bu talimatı kim verdi? Sayın
Başbakan verdi. “Çıkarmayın bu BDP’lileri basına.”
dedi. Kimse bilmesin.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe
olmayan bir dilde kelimeler ifade edildi.
Kim
bilmesin? Ülkenin Güneydoğu’sunda, Doğu Anadolu’sunda yaşananları, kim bilmesin
o coğrafyada yaşayanları? Ülkenin diğer tarafı. İşte bölücülük budur. Bizim
neden sokakta olduğumuzu, neden eylem ve etkinliklerle kendimizi ifade etmek
durumunda kaldığımızı eğer Türkiye kamuoyundan saklamak isteyen bir zihniyet varsa
asıl bölücülük yapan zihniyet budur, yanlış olan budur. Oradaki kadınların
dinlenmeye, anlaşılmaya ve hak verilmeye doğru giden bir sürece ihtiyacı
vardır. Orada bir araya gelen ailelerin yaşadıkları acıları ortaklaştırmaya
ihtiyacı vardır ve biz bu sürecin örgütleyicileri olabiliriz kadınlar olarak.
Bunu erkek egemen sistemin ya da erkek egemen Meclisin bir parçası olarak
gerçekleştirebileceğimizi düşünmüyorum ama tüm siyasi partilerin kadın
vekillerine sesleniyorum, bunu bizler başarabiliriz, bir araya gelme
koşullarını yaratıp acıların yarıştırılması yerine ortaklaştırılmasının öncüsü
olabiliriz. Çözümün ancak bu şekilde geleceğine de inancımız sonsuzdur.
Bugün aramızda olması gereken birçok
arkadaşımız yok çünkü 8 Martta Batman’daki kadınlar bu yıl ikinci defadır
yargılanıyorlar. Biz geçen sene de 8 Mart mitingi için gittiğimizde bir grup
arkadaşımız mahkemeye gitti ifade verdi bir önceki yıl 8 Mart tertip
komitesinde yer aldıkları için. Bugün Batmanlı kadınlar hastaneleri gezdiler,
sokaklarda karanfil dağıttılar ama bir grubu yine adliyeye gitti ve ifade
verdi, 2009 8 Martının tertip komitesinde yer aldığı için. Kadınların
yargılanma günü bile 8 Mart, bu bilinçsiz mi yapılıyor? Bu bilinçli yapılıyor.
Batman kadınına “Sen düşünceni, duygunu ifade etmeyeceksin,
örgütlenmeyeceksin.” deniyor, biz de susmayacağız.
Tekrar saygılarımı, sevgilerimi
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Ata, teşekkür ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Aynı mahiyetteki diğer
önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Bu Kanunun uygulanmasında yeri bulunan
Milli Eğitim Bakanlığının da yönetmelik çalışmalarına dahil edilmesi gerektiği
değerlendirildiğinden bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki iki önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul
edilmiştir.
22’nci maddeyi kabul edilen önergeler
doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 22’nci
madde kabul edilmiştir.
23’üncü madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 181 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 23 üncü maddesinin (3) üncü fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek
Akagün Yılmaz Ayşe
Nedret Akova Sedef
Küçük |
Uşak Balıkesir İstanbul |
Aylin
Nazlıaka Sakine
Öz |
Ankara Manisa |
"Madde 23- (3) Bu Kanunun
yürürlüğe girmesinden önce 4320 sayılı Kanun Hükümlerine göre verilen
kararların uygulanmasına devam olunur ve bu kanuna göre yönetmeliklerin
çıkarılmasına kadar tereddüt edilen konularda 4320 sayılı kanun ve
yönetmelikleri uygulanır.”
BAŞKAN – Komisyon?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Nazlıaka.
AYLİN NAZLIAKA (Ankara) – Sayın Başkan,
adım Aylin, soyadım Nazlıaka.
BAŞKAN – Biz soyadı ile hitap ediyoruz.
“Sayın Nazlıaka” dedim.
AYLİN NAZLIAKA (Ankara) – “Nazlı Hanım”
diyorsunuz bazen de, yüzden...
BAŞKAN – Hayır. “Sayın Nazlıaka” dedim. Başka bir şey varsa düzeltelim.
AYLİN NAZLIAKA (Ankara) – Peki, süreyi
başlatmış gibi olduk galiba onu…
BAŞKAN – Buyurun efendim.
AYLİN NAZLIAKA (Ankara) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin
Önlenmesine Dair Yasa Tasarısı’nın 23’üncü maddesi için söz almış bulunuyorum.
Öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Şimdi, tabii son maddeyi konuşmaya
başladık, dolayısıyla bu yasa birazdan oylanacak ve geçecek, fakat geçen
haftadan beri sürekli olarak AKP milletvekillerine, AKP’li bakanlara şunu
soruyoruz: Nedir aceleniz, neden bu yasayı bir an önce çıkarmaya
çalışıyorsunuz? Tamam, anlıyoruz, 8 Mart, kadınlarımıza bir hediye vermek
istiyorsunuz, çok güzel. Ancak bu yasa, hep söylediğimiz gibi, aceleye
getirilmeyecek kadar önemli bir yasadır, dolayısıyla biz bu yasada hâlâ
birtakım eksikler olduğunu, yasanın bir odadan diğer odaya geçerken bile bazı
maddelerinin değiştirildiğini, dönüştürüldüğünü görüyoruz. Bununla ilgili
olarak da çekincelerimizi bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Ayrıca da şunu gene söylemekte fayda
var, bunu bir hediye olarak sunmak istiyorsunuz ama aslında kadına yönelik
şiddetle mücadele kadına verilecek bir hediye değildir çünkü kadına dair işlenen
insan hakları ihlalinin engellenmesidir asıl hedeflenen, dolayısıyla burada
insan hakları ihlalinden bahsederken bir hediyeden bahsetmek de herhâlde çok
olası olmamalı diye düşünüyorum.
Dün Sayın Fatma Şahin bu kürsüden
konuştu. Gerçekten de kendisinin işinin çok zor olduğunu düşünüyorum çünkü “Ben
kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum.” diyen, protesto eden bir kadınımıza “Kadın
mıdır, erkek midir, indirin onu bulunduğu yerden.” diye hitap eden bir
Başbakanla, üstelik de bu Başbakanın kabinedeki tek kadın milletvekili olarak
ve de üstelik de Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Tasarısı’yla ilgili olarak
sorumluluk almış olması gerçekten de kendisinin de çok zorluklar içersinde olduğunu bize bir kez daha hatırlatıyor.
Şimdi, bu arada, bugün Mecliste
yaşananları düşününce şunu da söylemek istiyorum: Bu gidişle yakında Mecliste
şiddetin önlenmesi yasasına ihtiyaç duyacağız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Onun için İç
Tüzük lazım, İç Tüzük.
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) – Onun için,
Parlamentonun milletin temsil yeri olduğunu, Parlamentoda bulunan
milletvekilleri olarak millete örnek olmamız gerektiğini, onun için
tavırlarımızın, davranışlarımızın da şiddet içermeyecek nitelikte olması
gerektiğini bir kez daha vurgulamakta fayda var.
Şimdi, değerli milletvekilleri, kadının
toplumdaki görünürlüğü, sizlerin de bildiği gibi, üç aşamada gerçekleşiyor.
Bunlardan bir tanesi eğitim, bir diğeri çalışma hayatının içerisinde varlık
göstermesi, üçüncüsü de karar mekanizmaları içerisinde yer alması.
Eğitime baktığımızda, hani “Dünyanın
ekonomide 17’nci büyük ülkesiyiz.” diye övünüyoruz ama maalesef Türkiye,
eğitime ayırdığı bütçe açısından 172 ülke içerisinde 132’nci ülke konumundadır.
Öte yandan, okullaştırma oranına baktığımızda, okumaz yazmaz adedine
baktığımızda da çok vahim bir tabloyla karşılaşıyoruz. Hâlâ ülkemizde 5 milyona
yakın okumaz yazmaz vardır, üstelik de bunların 4 milyonunu kadınlar
oluşturmaktadır.
Bu nedenle, bir kez daha eğitim
hayatındaki aksaklıklarımızı sizlere vurgulayarak bu 4+4+4 Yasa Tasarısı’nı bir
an önce geri çekmenizi rica ediyoruz. Bir an önce lütfen bu yasayla ilgili
gerekli adımları atın, Türkiye’yi daha çağdaş, daha demokratik, daha laik bir
ülke hâline getirmek için çabalayan Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün
cumhuriyetle kazanılan sembollerine de daha fazla saldırıda bulunmayın.
Şimdi, kadının ikinci görünür olduğu
alan da çalışma hayatı demiştik. Burada da maalesef karşımızda çok olumsuz bir
tablo olduğunu görüyoruz. Burada da maalesef kadınımız 34 OECD ülkesi
içerisinde en alt sırada yer aldığı gibi yüzde 27’lik istihdam oranıyla da
maalesef gene Avrupa Birliği ülkelerinin ortalaması olan yüzde 57’lerden çok
uzaktadır.
Peki, karar mekanizmasında kadınlarımız
ne durumdadır? Gene 1934’te Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün verdiği kadına
seçme seçilme hakkıyla birçok ülkenin önünde olan ülkemiz maalesef o günden
bugüne baktığımızda 9 bin civarında erkek milletvekiline karşılık sadece 315
kadın milletvekili taşıyabilmiştir Parlamentoya.
Sürem bitmek üzere olduğu için ben
hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum ve tekrar Mustafa Kemal Atatürk’ün
“Kadınlarını ihmal eden milletler geri kalmaya mahkûmdur.” sözünü de anımsatmak
istiyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aylin Nazlıaka.
Sayın Aylin Nazlıaka
ve arkadaşlarının önergelerini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 23’üncü madde kabul edilmiştir.
Geçici madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 181 sıra sayılı Kanun
Tasarısının Geçici Madde 1- (1) maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Av.
Dilek Akagün Yılmaz Sakine
Öz Av. Ayşe Nedret
Akova |
Uşak Manisa Balıkesir |
Sedef
Küçük |
İstanbul |
"Geçici Madde 1- (1) Bu Kanunun 14
üncü maddesinde kurulması öngörülen şiddet önleme ve izleme merkezleri, Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde Bakanlık tarafından
belirlenecek illerde pilot uygulama yapılmak üzere kurulur. Kuruluşları
tamamlanıncaya kadar merkezlerin görevlerinin Bakanlığın hangi birimlerince
yürütüleceği Bakanlık tarafından belirlenir.”
BAŞKAN – Sayın Komisyon?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak efendim?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Kurulması öngörülen şiddet önleme ve
izleme merkezlerinin çok kısa zaman içerisinde kurulmasına, kadına yönelik
şiddetin engellenmesi amacıyla çok büyük bir ihtiyaç duyulmaktadır. Pilot
olarak kurulması öngörülen şiddet önleme ve izleme merkezlerinin bir yıl
içerisinde kurulması Kanun amacına hizmet edecektir.
BAŞKAN – Geçici 1’inci madde üzerindeki
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Geçici 1’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, yeni madde
ihdasına dair bir önerge vardır.
Malumları olduğu üzere, görüşülmekte
olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan, ancak
tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini
isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir
madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci
maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür.
Bu nedenle, önergeyi okutup, Komisyona
soracağım. Komisyon, önergeye salt çoğunlukla (14 üye) katılırsa, önerge
üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla
katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi, önergeyi okutuyorum:
TBMM BAŞKANLIĞINA
181 sıra sayılı kanun tasarısının
beşinci bölümünde geçici madde 1 den sonra gelmek üzere aşağıdaki geçici
maddenin eklenmesini teklif ediyoruz.
“Geçici Madde 2- (1) Bu Kanunun 14 üncü
maddesinde kurulması öngörülen merkezler, Kanunun yayımından itibaren iki yıl
içinde Adana, Ankara, Antalya, Balıkesir, Diyarbakır, Erzurum, Gaziantep,
İstanbul, İzmir, Kayseri, Konya, Samsun, Trabzon ve Van illerinde kurulur.
Kuruluşları tamamlanıncaya kadar, merkezlerin görevlerinin Bakanlığın hangi
birimlerince yürütüleceği Bakanlıkça belirlenir. "
Ayla
Akat Sırrı
Süreyya Önder Hasip Kaplan |
Batman İstanbul Şırnak |
Sebahat
Tuncel Ertuğrul Kürkcü Erol
Dora |
İstanbul Mersin Mardin |
Altan
Tan Halil
Aksoy Levent
Tüzel |
Diyarbakır Ağrı İstanbul |
BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt
çoğunlukla katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Salt çoğunluğumuz bulunmadığından katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Komisyon salt çoğunlukla
katılamadığına göre, önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Diğer yeni madde ihdasına dair bir
önerge vardır; okutuyorum:
TBMM BAŞKANLIĞINA
181 sıra sayılı kanun tasarısının
beşinci bölümüne aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini,
“Geçici Madde 4- Kadın cinayetlerinin
önlenmesi için Bakanlık bünyesinde bir yıl içerisinde, ilgili kamu kurumları
ile sivil toplum örgütlerinin eşit temsili kuralını da gözeterek özel bir birim
kurulur. Kadın cinayetleri biriminin kuruluşu ve çalışma usulleri Bakanlık
tarafından hazırlanacak yönetmelikle belirlenir.”
teklif ediyoruz.
Sebahat
Tuncel Ayla
Akat Pervin
Buldan |
İstanbul
Batman
Iğdır |
Erol
Dora Levent
Tüzel Altan
Tan |
Mardin
İstanbul
Diyarbakır |
Halil
Aksoy Nazmi
Gür |
Ağrı
Van |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor
musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Salt çoğunluğumuz bulunmadığından katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılmamış olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.
24’üncü madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 181 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 24. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Av.
Dilek Akagün Yılmaz Av. Ayşe Nedret Akova Sedef
Küçük |
Uşak
Balıkesir
İstanbul |
“Madde 24 - (1) Bu kanun resmi gazetede
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) - Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin daha anlaşılır olması için
önerilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
25’inci madde üzerinde bir önerge
vardır, onu okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 181 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 25. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Av.
Dilek Akagün Yılmaz Av. Ayşe Nedret Akova Sedef
Küçük |
Uşak
Balıkesir
İstanbul |
Sena
Kaleli Mehmet Akif
Hamzaçebi |
Bursa
İstanbul |
“Madde 25 – (1) Bu kanun hükümleri
Bakanlar Kurulu tarafından yürütülür.
BAŞKAN – Sayın Komisyon?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8 Mart Dünya Çalışan Kadınlar Günü’nde,
ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesiyle ilgili bir kanun
tasarısını görüşüyoruz. Böyle bir günde böyle bir tasarının görüşülmesi son
derece anlamlı. Ben de Cumhuriyet Halk Partisinin daha önce bu konuda vermiş
olduğu bir kanun teklifinde imzası olan bir milletvekili olarak söz alma
ihtiyacı duydum, hem bugünün anlamı hem böylesine önemli bir tasarı hem de
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun konuya ilişkin yaklaşımlarını gösteren bir
kanun teklifinin olması nedeniyle.
Kadın ile erkeğin bir arada yaşaması ve
aralarındaki eşitsiz güç ilişkisinden kadın aleyhine doğan durumu düzeltmek ve
bu durum nedeniyle kadına karşı olan, uygulanan şiddeti önlemek bu tip
düzenlemelerin temel amacı olmalıdır. Ancak tasarının ismine baktığımızda,
tasarının isminin kadını kadın olarak, birey olarak değil de kadını ailenin bir
ferdi olarak aldığını görüyoruz. Başlı başına, tasarının ismindeki bu yaklaşım,
daha adım atarken kadına karşı şiddetin önlenmesi konusunda bir adım geriye
düşmektedir. Bunu doğru bulmuyoruz, tasarıyla ilgili olarak görüş ifade eden
arkadaşlarımız bunu tasarının tümünde ve diğer maddelere ilişkin konuşmalarda
ifade ettiler, ancak tasarının son maddesi olması nedeniyle bu konuyu bir kez
daha dikkatinize sunmakta yarar görüyorum. Kadını ailenin bir ferdi olarak
değil, kadın olarak ve bir birey olarak görüp ona uygulanan şiddeti önlemek
zorundayız.
İkinci olarak ifade edeceğim konu:
Tasarının dili, hazırlanışı, terminolojisi iyi değildir. Birkaç örnek
vereceğim, bana hak vereceğinizi umuyorum. 2’nci maddede şiddet üç gruba
ayrılmıştır: Birincisi aile içi şiddet, ikincisi kadına yönelik şiddet, bir de
şiddet tanımı. Şimdi, bu gruplamayı yapmak, biraz özensizlik var ama bunun da
ötesinde kötü bir niyet var gibi burada. Bakın kötü niyet şu…
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – CEDAW
Sözleşmesi’nden dolayı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) –
Efendim, olabilir. Bakın, şimdi açılımını yapacağım size.
“Ev içi şiddet” demişsiniz, ev içi
şiddette şiddetin türlerini fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddet
olarak tanımlıyorsunuz, Hükûmet böyle tanımlıyor. Dört grup: Fiziksel, cinsel,
psikolojik, ekonomik. Geliyoruz, kadına yönelik şiddette bu tür bir ayrım yok;
bu Kanun’da şiddet olarak tanımlanan bütün türler kadına yönelik şiddet olarak
tanımlanır. Peki, geliyorum şiddetin tanımına, 3’üncü maddedeki şiddetin
tanımında şöyle bir ifade var: Fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddet
sayılıyor ama bunun yanında bir de sözlü şiddet konulmuş. Ev içi şiddette sözlü
şiddet yok. Yani, Hükûmet, ev içi şiddette, aile içi şiddette, ailede kadına
karşı sözle yapılan, sözle uygulanan şiddeti şiddet saymıyor. Böyle, ev içi
şiddeti hoş gören bir anlayış. Bu doğru değil. Kadına karşı şiddeti önleyecek isek
bunu “Aile içindeki sözlü şiddet normaldir, aile dışındaki sözlü şiddet doğru
değildir.” yaklaşımına oturtamazsınız, bu yanlış.
Bir diğer konu: Bakın, bu maddedeki
şiddet tanımında toplumsal, kamusal ve özel alanda meydana gelen şiddet olarak
bir tanım yapılıyor. “Toplumsal alan, kamusal alan, özel alan.” Yani, al birini
vur ötekine! Bakın, kamusal alan, özel alan dışındaki, özel hayat dışındaki
alandır, insanların ortaya çıktıkları, toplum hayatına karıştıkları alandır.
Şimdi “Toplumsal alan,” yanına “kamusal alan, özel alan” derseniz bu kavramlar birbirine karıştırılmıştır
derim; iyi düşünülmemiştir derim.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu
tasarıyı destekleyeceğiz, buna olumlu oy vereceğiz ama tasarı beklentilerin ve
olması gerekenin gerisindedir. Bunu da ifade etmek istiyorum. Umarım, ileride
başka fırsatlar vesilesiyle bunu düzeltme imkânını bulabiliriz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
Hamzaçebi.
Sayın Hamzaçebi ve arkadaşlarının
önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
86’ya göre tasarının tümü üzerinde,
lehte, oyunun rengini belirtmek üzere Sayın Hasip
Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu tasarıda tüm partilerin katkısı var, istediğimiz
gibi olmadı ama hayırlı olsun. Gerçekten birlikte işler de yapabiliriz, öyle
anlaşılıyor.
Tabii, 8 Mart çok anlamlı bir gün,
benim hayatımda da anlamlı. Hani derler ya: “Bir roman okudum, kitap okudum
hayatım değişti.” Ben, bir 8 Mart Kadın Emekçiler Günü nedeniyle eşimle
tanıştım, otuz beş yıldır evliyim ve sabah hanıma dedim: Otuz beş yıl önce
talepleriniz aynen bugün gibi tekrar konuşuluyor. “Kadına şiddet”, “siyasette
temsil”, “eşit işe eşit ücret”, “kotalar” ve otuz beş senedir hâlâ bunları
konuşuyoruz. Kısmen o alanda olmasa bile bazı adımların atılması sevindirici.
Şimdi, ben, biraz farklı bir noktaya
geçmek istiyorum. “Dünyanın kadınlar içinde en iyi ülke -bir araştırma
yapılmış- İzlanda.” demişler, hemen hemen kadın-erkek eşitliği konusunda böyle
bir şey var. Ben de Reykjavik’te bir gün bir binanın önünden geçiyordum, taksi
şoförü gösterdi, dedi ki: “Şu evini boyayan kadın devlet başkanıdır.” Kadın
politikacıların içinde en iyi ülke Ruanda, 80 sandalyenin 45’i onlara ait
arkadaşlar. Yine anne olmak için en iyi ülkelerden birinin Norveç olduğunu
söylerler çünkü Norveç’in de ölüm riskinin en düşük olduğu ülke söyleniyor.
Eğitim için en iyi ülke bir küçük Güney Afrika ülkesi Lesotho, yüzde 95. Devlet
başkanlığı için en iyi ülke Sri Lanka, yirmi üç senedir kadınlar yönetiyor
arkadaşlar, kadın devlet başkanları var. Kesin Simirna’dan
veya Amazonlardan bir kök bağlantısı mutlaka vardır Anadolu’yla derim.
Yine -devlet başkanlığı için saydık-
sanat için en iyi ülke İsveç; sinemada bile rollerde kadın kotası var
arkadaşlar, o kadar ileri düzeyde. Patron olmak için en iyi ülke Tayland; yüzde
45’i patronu şirketlerin. Çocuk doğurmada Yunanistan’ı örnek gösterdiler;
31.800 doğumda 1 ölüm oranı olarak. Ekonomik katılımda Bahamalar, gazeteci
olmak için en iyi ülke de Karayipler.
Bugün size bir müjde, JINHA ilk kadın
haber ajansı Diyabakır’da kuruldu bugün. Gazeteci
olma konusunda Karayipler’de tüm medyada çıkan
haberlerin yüzde 45’ini kadınlar yapıyormuş. Bu vesileyle, tutuklu kadın
gazetecileri, Fatma Koçak, Zeynep Kuray, Yüksel Genç,
Semiha ve onlarcasını buradan selamlıyorum. Basın emekçileri, işlerinden
olanları, Banu Güven’i ekranlarda görmüyorsunuz artık. Ece Temelkuran’ı,
Nuray Mert’i ve onlarcasını daha sayabilirim işlerinden alınanları. Yine, bu
JINHA Haber Ajansının size güzel haberler yapmasını diliyorum.
Çalışan kesimdeki pay açısından en iyi
ülke Burundi çünkü çalışan kadınların oranı yüzde 92 iken erkekler arasında
çalışma oranı yüzde 88. Para kazanmak için Lüksemburg, fena değil, 40 bin dolar
kazanıyorlar senede. Yükseköğrenimde Katar, uzun yaşamada Japonya örnek
verilmiş. Atlet olmak için ABD’yi örnek vermişler. Arkadaşlar, direksiyon
hâkimiyeti Hindistan’da; Yeni Delhi’de taksi şoförlerinin yüzde 60’ı kadın.
İşte dünyamız bu kadar renkli ve
yaşayan 2 insandan 1’i kadındır. “…” (x) Kadın, yaşam, özgürlük. Ve hayat
onlarsız olmuyor. O zaman bu zulüm, bu zorbalık niye? Gelin, biraz daha
geliştirelim, biraz daha ilerleyelim.
Hayırlı, uğurlu olsun. Umarız ki bir
adım olur bu, dahasını da geliştiririz.
Hepinize teşekkürler. (BDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan.
Tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli hakkında Genel
Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre veriyorum.
Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe
olmayan kelimeler ifade edildi.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını taşıyan oy pusulasını, yine oylama için
öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, oylama
sonucunu arz ediyorum:
“Kullanılan oy sayısı : 208
Kabul : 208” (x)
Tasarı oy birliğiyle kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. (Alkışlar)
Bütün milletvekili arkadaşlarımı
kutluyorum. Kadınlarımıza hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.
Sayın Bakanın kısa bir teşekkür
konuşması var, yerlerinden yapacaklar.
Buyurun Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Türkiye
Cumhuriyeti’nin yüce Meclisine, yüce Meclisin tüm üyelerine, tüm gruplarına en
içten teşekkürlerimi arz ediyorum. Bu Yasa’nın oy birliğiyle geçmesinden dolayı
da tekrar tekrar saygılarımı ve teşekkürlerimi sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, kadınlarımızın
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum. Kadınların birlik ve dayanışmalarının
simgesi olan, kadınlarımıza bir araya gelmek, tartışmak, düşünmek ve aynı
zamanda her alanda sağlanan gelişmelerin paylaşılması için fırsat sunan bir gün
olması nedeniyle 8 Mart Kadınlar Günü son derece anlamlıdır.
Bugün böylesine anlamlı bir günde yüce
Meclisimiz, Ailemizin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair
Kanun’u kabul ederek tüm kadınlarımıza en büyük saygıyı göstermiş oldu. Aynı
zamanda Meclisimiz kadınlarımıza güzel bir hediye sunmuş oldu.
Bu Kanun hem kadınlarımız hem de tüm
toplumumuzun duyarlılığının ve kadına yönelik şiddet ile ilgili olarak
bilinçlendirilmesinin artırılması adına büyük önem arz ederken, en temel insan
hakkı olan hayat hakkının korunması ve şiddetin önlenmesi gayesiyle kurumların
şiddetle mücadelenin her aşamasında aktif rol almasının sağlanması
hedeflenmiştir. Katkı sağlayan, emeği geçen herkese teşekkür ederek
şükranlarımı sunuyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bu kanun, kadınların hayat hakkını korumayı apaçık bir şekilde öncelikli hâle
getirmektedir. Kadınları şiddete karşı korumak demek, aileler başta olmak üzere
tüm toplumumuzu şiddet sarmalından korumak demektir. Bunun sağlanmasında rol
oynayan yüce Meclisimizin çatısı altında görev yapan tüm değerli
milletvekillerine teşekkürü tekrar borç biliyorum.
Sizlerin yoğun mesaisiyle yasalaştırmış
olduğunuz Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un
ülkemize, insanlığa, aile yapımıza ve kadınlarımızın mutluluğuna katkı
sağlaması dileğiyle hayırlı olmasını diler, yüce heyetinizi tekrar saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Değerli milletvekilleri, şimdi 3’üncü
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Polonya Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Bilimsel ve Teknolojik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlıyoruz.
3.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Polonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilimsel
ve Teknolojik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu 1/501) (S. Sayısı: 110) (xx)
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını
gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 110 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
BAŞKAN – Sayın Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 110 sayılı sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?
Yok.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE POLONYA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA BİLİMSEL VE
TEKNOLOJİK İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 6 Haziran 2011 tarihinde
Varşova’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Polonya Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Bilimsel ve Teknolojik İşbirliği An-laşması”nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?
Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik cihazla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Açık oylama için iki dakika süre
veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Polonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilimsel ve
Teknolojik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan oy sayısı : 195
Kabul : 195 (x)
“Kâtip Üye Kâtip Üye
Bayram Özçelik Tanju Özcan
Burdur Bolu”
Hayırlı olsun, tasarı kanunlaşmıştır.
4’üncü sırada yer alan, Türkiye ile
Ukrayna Arasında Uluslararası Doğrudan Yük Demiryolu-Feribot Hizmetinin
Organizasyonu Konusunda Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar
Kurulu Arasında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını
gösteren tablo tutanağa eklidir.
4.-
Türkiye ile Ukrayna Arasında Uluslararası Doğrudan Yük Demiryolu-Feribot
Hizmetinin Organizasyonu Konusunda Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna
Bakanlar Kurulu Arasında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Rapo-ru (1/477) (S.
Sayısı: 118) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 118 sıra sayıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?
Olmadığına göre, tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
İLE UKRAYNA ARASINDA ULUSLARARASI DOĞRUDAN YÜK DEMİRYOLU-FERİBOT HİZMETİNİN
ORGANİZASYONU KONUSUNDA TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE UKRAYNA BAKANLAR
KURULU ARASINDA ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 25 Ocak 2011 tarihinde
Kiev’de imzalanan “Türkiye ile Ukrayna Ara-sında
Uluslararası Doğrudan Yük Demiryolu-Feribot Hizmetinin Organizasyonu Konusunda
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Anlaşma”nın onaylan-ması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen
yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen
yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen
yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik cihazla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Açık oylama için iki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
ile Ukrayna Arasında Uluslararası Doğrudan Yük Demiryolu-Feribot Hizmetinin
Organizasyonu Konusunda Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar
Kurulu Arasında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucu:
“Kullanılan oy sayısı : 188
Kabul : 188 (xx)
“Kâtip Üye Kâtip Üye
Bayram Özçelik Tanju Özcan
Burdur Bolu”
Tasarı kanunlaşmıştır, hayırlı, uğurlu
olsun.
Alınan karar gereğince, sözlü soru
önergeleriyle kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek üzere 13 Mart 2012 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 17.55
(x)
118 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(xx)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.