TÜRKÝYE BÜYÜK MÝLLET MECLÝSÝ
YASAMA DÖNEMİ CİLT YASAMA YILI
24 14 2
TUTANAK
DERGİSİ
70’inci
BİRLEŞİM
23 Şubat 2012 Perşembe
DÖNEM: 24 CİLT: 14 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
70’inci Birleşim
23 Şubat 2012 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip
üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Adana Milletvekili Necdet
Ünüvar’ın, Hocalı katliamının 20’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun,
Hocalı katliamının 20’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Ardahan ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 91’inci yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba’nın, Ankara Çıkrıkçılar Yokuşu’nda meydana gelen yangın nedeniyle
esnafın yaşadığı mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
2.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Hocalı katliamını
kınadıklarına ve 26 Şubatın “Hocalı katliamını anma günü” olarak kabul
edilmesini teklif ettiklerine ilişkin açıklaması
3.- İstanbul Milletvekili Ali
Özgündüz’ün, Ardahan ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 91’inci yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
4.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
Özkan’ın, patates, elma ve yaş meyve sebze üreticilerinin pazarlama
sorunlarının Bakanlar Kurulunda dile getirilmesi talebine ilişkin açıklaması
5.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, Ardahan, Trabzon ve Bayburt illerinin düşman işgalinden
kurtulmalarının yıl dönümüne ve Hocalı katliamına ilişkin açıklaması
6.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
7.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi’nin, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın soru önergeleriyle ilgili
beyanına ilişkin açıklaması
8.- Bingöl Milletvekili İdris
Baluken’in, Bingöl ilinin yeterli hizmeti alamadığına ilişkin açıklaması
9.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Ankara Çıkrıkçılar Yokuşu’nda meydana gelen yangına ve esnafın
yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
10.- Ankara Milletvekili Emrullah
İşler’in, Ankara Çıkrıkçılar Yokuşu’nda meydana gelen yangına ve esnafın
yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Bayburt Milletvekili Bünyamin
Özbek’in, Çevre Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/27)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ve 20 milletvekilinin, küçük esnaf ve sanatkârların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/164)
2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ve 19 milletvekilinin, taklit mal üretimi ve satışının engellenememesi ve
ekonomik boyutunun giderek artmasının nedenlerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/165)
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ve 19 milletvekilinin, tekstil sektörünün içinde bulunduğu sorunlar ve çözüm
önerilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/166)
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile
Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu
Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.- İslam Konferansı Örgütü Şartının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/443) (S. Sayısı: 85)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kore Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/414) (S. Sayısı: 76)
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Türkmenistan Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp Endüstrisi Alanlarında İşbirliğine
Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/456) (S. Sayısı: 161)
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Arasında UNDP-İstanbul Uluslararası
Kalkınmada Özel Sektör Merkezinin (IICPSD) Kuruluşu ile İlgili Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/511) (S. Sayısı: 119)
6.- Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin
Adına Filistin Kurtuluş Örgütü Arasındaki Geçici Serbest Ticaret Anlaşmasında
Değişiklik Yapılmasına Dair 1/2011 Sayılı Ortak Komite Kararının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/472)
(S. Sayısı: 98)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Başbakana sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı’nın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in,
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
IX.-
OYLAMALAR
1.- İslam Konferansı Örgütü Şartının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kore Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının
oylaması
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan
Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp Endüstrisi Alanlarında İşbirliğine Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın,
Turgutlu 1. Organize Sanayi Bölgesi Projesi’ne ilişkin sorusu ve Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/2785)
2.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, Başbakanlıktan TBMM’ye müşavir olarak atanan bir kişiyle ilgili
iddialara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
cevabı (7/2888)
3.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
eski bir MİT görevlisinin bazı banka hesaplarıyla ilgili açıklamalarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın cevabı (7/2956)
4.- Muş Milletvekili Demir Çelik’in,
Kayalıdere Urartu Kalesi ören yerinin turizme kazandırılmasına ilişkin sorusu
ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/3072)
5.- Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin,
Osmangazi’deki Doğanbey Kentsel Dönüşüm Projesi’ne ilişkin Başbakandan sorusu
ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/3137)
6.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, Bakanlık merkez ve taşra teşkilatı binalarının bakım ve onarımına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı
(7/3204)
7.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
depreme karşı riskli binaların yenilenmesi çalışmalarına ilişkin sorusu ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/3206)
8.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, Bakanlık merkez ve taşra teşkilatı binalarının bakım ve onarımına
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/3284)
9.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
Ankara-Gölbaşı Park Eymir TOKİ konutları sahiplerinin bazı sorunlarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı
(7/3291)
10.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
Ankara-Gölbaşı Park Eymir TOKİ konutlarının ısınma yakıt bedellerine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı
(7/3292)
11.- İstanbul Milletvekili D. Ali
Torlak’ın, kredi kartı kullanımına ve kredi kartı borçlularına ilişkin sorusu
ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/3301)
12.- İstanbul Milletvekili D. Ali
Torlak’ın, deniz kirliliğini önleme çalışmalarına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/3343)
13.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali
Ediboğlu’nun, TOKİ’nin bazı ihalelerinde usulsüzlük bulunduğu iddialarına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı
(7/3344)
14.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın;
Tufanbeyli, İmamoğlu, Aladağ, Ceyhan, Çukurova, Feke, Karaisalı, Kozan,
Sarıçam, Karataş, Yumurtalık, Pozantı, Seyhan, Yüreğir ve Saimbeyli’de
yürütülen proje ve yatırımlara ilişkin soruları ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/3345), (7/3346), (7/3347), (7/3348), (7/3349),
(7/3350), (7/3351), (7/3352), (7/3353), (7/3354), (7/3355), (7/3356), (7/3357),
(7/3358), (7/3359)
15.- Antalya Milletvekili Tunca
Toskay’ın, Antalya ve ilçelerinde tarım dışı amaçlarla kullanılan tarım
arazilerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın
cevabı (7/3360)
16.- İstanbul Milletvekili Osman Oktay
Ekşi’nin, Ayamama Deresi kenarında inşa edilen yakıt tankları nedeniyle
yaşanabilecek felakete ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar’ın cevabı (7/3362)
17.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın;
Çukurova, Yüreğir, Karaisalı, Saimbeyli, Pozantı, Yumurtalık, Sarıçam, Karataş,
İmamoğlu, Tufanbeyli, Aladağ, Ceyhan, Kozan, Seyhan ve Feke’de yürütülen proje
ve yatırımlara ilişkin soruları ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
cevabı (7/3458), (7/3459), (7/3460), (7/3461), (7/3462), (7/3463), (7/3464),
(7/3465), (7/3466), (7/3467), (7/3468), (7/3469), (7/3470), (7/3471), (7/3472)
18.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın, Bakanlar Kurulunun oluşumuna ve Başbakan yardımcılarının atanma
koşullarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın
cevabı (7/3530)
19.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, Çayırova’da bulunan tehlikeli atık varilleri ile ilgili iddialara
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı
(7/3555)
20.- Adana Milletvekili Seyfettin
Yılmaz’ın, Adana’daki 2-B arazilerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/3556)
21.- Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan’ın, çevreye verdiği zararları azaltmak amacıyla plastik poşet
kullanımının azaltılmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar’ın cevabı (7/3557)
22.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, Bakanlık teşkilatında ve bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapan
üst düzey kadın bürokrat sayısına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/3558)
23.- İstanbul Milletvekili Ali
Özgündüz’ün, İGDAŞ’ın özelleştirilmesi ile ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu
ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/3589)
24.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, bağlı kurum ve kuruluşlarda görev yapan üst düzey kadın bürokrat
sayısına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın cevabı (7/3635)
25.- Tekirdağ Milletvekili Bülent
Belen’in, ruhsatsız bir hayvan çiftliğinin çevreye verdiği zarara ilişkin
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/3671)
26.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
Simav depremi sonrasında TOKİ tarafından yaptırılan kalıcı konutların piyasa
değerlerinin üzerinde satıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/3672)
27.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
Kesimoğlu’nun, Ergene Havzası’nı koruma eylem planına aykırı uygulamalara
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/3674)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 13.00’te açılarak beş oturum yaptı.
Birinci Oturum
16 Şubat 2012 tarihli 67’nci Birleşimde yapılan kapalı oturuma ait
tutanak özeti İç Tüzük’ün 71’inci maddesine göre okunmak üzere, kapalı oturuma
geçildi.
Birleşime saat 13.06’da ara verildi.
İkinci Oturum
(Kapalıdır)
Üçüncü Oturum
Üçüncü Oturum saat 13.19’da açıldı.
Antalya Milletvekili Mehmet Günal’ın, Antalya ilinin Kemer
ilçesinin Ulupınar-Çıralı mevkisi Karaburun bölgesinde yaşanan sorunlara
ilişkin gündem dışı konuşmasına Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu cevap
verdi.
Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu, Trabzon ilinin
düşman işgalinden kurtuluşunun 94’üncü yıl dönümüne,
Ağrı Milletvekili Halil Aksoy, 21 Şubat Dünya Ana Dil Günü’ne,
İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner, 21 Şubat Dünya Ana Dil
Günü’ne,
Antalya Milletvekili Mehmet Günal, Antalya ilinin Çıralı
bölgesinde çevreyi ve tabiatı koruyan bir yapılanma olması dileğine,
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Trabzon ilinin kurtuluş yıl
dönümünü Milliyetçi Hareket Partisi camiası adına kutladığına,
İlişkin birer açıklamada bulundu.
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 20 milletvekilinin,
ülkemizdeki kıyı illeri arasında deniz taşımacılığının geliştirilmesi ve dünya
ülkeleri ile rekabet edilebilmesi için yapılması gerekenlerin (10/161),
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin, özel
dershanelerin yarattığı fırsat eşitsizliğinin (10/162),
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 20 milletvekilinin, küçükbaş
hayvan yetiştiricilerinin sorunlarının ve bu sektörün bitmemesi için
gerekenlerin (10/163),
Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının;
1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156),
2’nci sırasında yer alan, İslam Konferansı Örgütü Şartının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun (1/443) (S. Sayısı: 85),
3’üncü sırasında yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kore
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun (1/414) (S. Sayısı: 76),
4’üncü sırasında yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Türkmenistan Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp Endüstrisi Alanlarında İşbirliğine
Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/456) (S. Sayısı: 161),
5’inci sırasında yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Arasında UNDP-İstanbul Uluslararası
Kalkınmada Özel Sektör Merkezinin (IICPSD) Kuruluşu ile İlgili Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun (1/511) (S. Sayısı: 119),
Görüşmeleri, Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
6’ncı sırasında yer alan, Çoğaltılmış Fikir ve Sanat Eserlerini
Derleme Kanunu Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu’nun (1/485) (S. Sayısı: 128), görüşmeleri tamamlanarak kabul edildi.
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Nemrut’un dünya mirası olduğuna
ve yıkılan Ermeni Mezarlığı’na ilişkin bir açıklamada bulundu.
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Meral Akşener, İstanbul
Milletvekili Fatma Nur Serter’e yapılan davranışı ve basının haberi veriş
şeklini kınadığına ilişkin bir konuşma yaptı.
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, İstanbul Milletvekili
Fatma Nur Serter’e yönelik davranışın insanlık dışı bir saldırı olduğuna ve bu
saldırıyı kınadığına ilişkin bir açıklama yaptı.
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, İstanbul Milletvekili Sırrı
Süreyya Önder’in şahsına,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, İstanbul Milletvekili Fatma Nur
Serter’in partisine,
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydın’ın partisine,
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, İstanbul Milletvekili İsmet
Uçma’nın grubuna,
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam, Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay’ın şahsına,
Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, İzmir Milletvekili Mehmet
Ali Susam’ın konuşmasına ilişkin bir açıklamada bulundu.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının; 7’nci sırasında yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin
Adına Filistin Kurtuluş Örgütü Arasındaki Geçici Serbest Ticaret Anlaşmasında
Değişiklik Yapılmasına Dair 1/2011 Sayılı Ortak Komite Kararının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
(1/472) (S. Sayısı: 98), görüşmeleri Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
Komisyonların bulunmayacağı anlaşıldığından, alınan karar
gereğince 23 Şubat 2012 Perşembe günü saat 13.00’te toplanmak üzere, birleşime
19.38’de son verildi.
Meral AKŞENER
Başkan Vekili
Mustafa HAMARAT Bayram
ÖZÇELİK
Ordu Burdur
Kâtip Üye Kâtip
Üye
II.- GELEN KâĞITLAR
No: 92
23 Şubat 2012 Perşembe
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Adana Ali Halaman’ın, kaçak et
ticaretine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1160) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2012)
2.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Tarım Sigortası Kanununa ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1161) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2012)
3.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, evde
bakım parasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1162) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2012)
4.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, kamu
kurum ve kuruluşlarındaki engelli istihdamına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1163) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/02/2012)
5.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün,
kanser hastalığındaki artışın önlenmesine ve tedavi maliyetini azaltıcı
tedbirlere ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1164) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10/02/2012)
6.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in,
terör örgütü bünyesindeki MİT mensuplarına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1165) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2012)
7.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Binici’nin, bir köyün elektrik şebekesinin yenilenmesine ve köy yolunun
asfaltlanmasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1166)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
8.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in,
Nişancı Mehmet Paşa Camii’nin bahçesinde bulunan mezarlara ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1167) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/02/2012)
9.- İstanbul Milletvekili Celal
Dinçer’in, Bakanlıkta görevli orman mühendisi sayısına ve orman mühendislerinin
atanmalarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1168)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2012)
10.- İstanbul Milletvekili Celal
Dinçer’in, engelli vatandaşların eğitimine ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1169) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2012)
11.- Tekirdağ Milletvekili Emre
Köprülü’nün, Çorlu’daki angus çiftliğinin çevreye verdiği zararlara ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1170) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10/02/2012)
12.- Tekirdağ Milletvekili Emre
Köprülü’nün, Tekirdağ’daki bazı kültür merkezlerinin tamamlanamamasına ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1171) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/02/2012)
13.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in,
MİT-PKK ilişkisi ile ilgili bazı iddialara ve bir cumhuriyet savcısının
görevden alınmasına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1172)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
14.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Binici’nin, bir köyün elektrik şebekesi ve kanalizasyon sorununa ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1173) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/02/2012)
15.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Binici’nin, bir köy yolunun asfaltlanmasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1174) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
Yazılı
Soru Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Ali
Demirçalı’nın, bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4173) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2012)
2.- Kastamonu Milletvekili Emin Çınar’ın,
Hocalı katliamına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4174) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10/02/2012)
3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın,
Hatay-Hassa’daki bir köyde meydana gelen bir olaya ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/4175) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2012)
4.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in,
kamuda sözleşmeli olarak çalışan bazı personelin mağduriyetine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4176) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2012)
5.- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün,
Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğünde yer alan bazı belgelere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4177) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2012)
6.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba’nın, cemevlerinin sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4178) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2012)
7.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın,
bir emniyet mensubunun ABD Büyükelçiliğine giderek devam eden bir soruşturma
ile ilgili bilgi verdiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4179) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2012)
8.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Binici’nin, valiler toplantısındaki bir konuşmasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/4180) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2012)
9.- İzmir Milletvekili Erdal Aksünger’in,
İzmir ve Ankara ile ilgili çeşitli projelere aktarılan kaynak miktarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4181) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
10.- Kırklareli Milletvekili Mehmet
Siyam Kesimoğlu’nun, terör örgütü tarafından kaçırılan kaymakam adayına ve
diğer vatandaşlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4182)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
11.- Kırklareli Milletvekili Mehmet
Siyam Kesimoğlu’nun, PKK terör örgütünün sivillere yönelik eylemleri ve bu
konuda alınan önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4183)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
12.- İstanbul Milletvekili Atila
Kaya’nın, MİT-PKK ilişkisi ile ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/4184) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
13.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, şehit ve gazilerle ilgili hukuksal düzenlemelere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4185) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
14.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Hükümetin PKK ile protokol yaptığı iddialarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4186) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
15.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, gençlerin alkol, sigara ve uyuşturucudan korunmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4187) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
16.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün
Yılmaz’ın, belediyelerde yapılan norm kadro çalışmalarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4188) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
17.- Kırklareli Milletvekili Mehmet
Siyam Kesimoğlu’nun, terör örgütü PKK’nın eylemlerine ve MİT Müsteşarıyla
ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4189)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
18.- İstanbul Milletvekili İhsan
Özkes’in, il müftüleri ile il müftü yardımcılarının ve emeklilerinin ücret
farkına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4190) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/02/2012)
19.- İstanbul Milletvekili İhsan
Özkes’in, 2011 yılında Hacca giden bazı vatandaşların yaşadığı mağduriyete
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4191) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/02/2012)
20.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba’nın, nefret suçları kapsamındaki davalara ve verilen cezalara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4192) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
21.- Kırklareli Milletvekili Mehmet
Siyam Kesimoğlu’nun, KCK soruşturması kapsamında bazı MİT yöneticilerinin
ifadeye çağrılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4193)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
22.- Kırklareli Milletvekili Mehmet
Siyam Kesimoğlu’nun, İbrahim Tatlıses’e suikast teşebbüsünde kullanılan
silahların bir MİT görevlisi tarafından temin edildiği iddiasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4194) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
23.- Kırklareli Milletvekili Mehmet
Siyam Kesimoğlu’nun, terör örgütü PKK ile müzakere yapıldığı iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4195) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/02/2012)
24.- Bilecik Milletvekili Bahattin
Şeker’in, Bilecik’te yapılacak proje ve yatırımlara ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4196) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2012)
25.- Kırklareli Milletvekili Turgut
Dibek’in, HSYK’nın bir yargıca vermiş olduğu cezaya ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4197) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2012)
26.- Kars Milletvekili Mülkiye
Birtane’nin, bir tutuklunun cezaevinde şiddete maruz kaldığı iddiasına ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4198) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/02/2012)
27.- Adana Milletvekili Murat Bozlak’ın,
Hatay E Tipi Kapalı Cezaevi şartlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4199) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
28.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan
Canalioğlu’nun, 2002-2011 yılları arası Trabzon’da icra müdürlükleri ve icra
dosyaları sayılarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4200)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
29.- Antalya Milletvekili Mehmet
Günal’ın, elektronik pasaport ihalesinin bir Fransız şirketine verilmesine ve
elektronik kimlik ihalesinin de aynı firmaya verileceği iddialarına ilişkin
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/4201) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13/02/2012)
30.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
bir vatandaşımızın İncelemeli Elektrikli Araç Patenti almasına ilişkin Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/4202) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/02/2012)
31.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, Kocaeli deprem bölgesinde 4 kattan fazla inşaat yapılamayacağı
yönündeki kararın uygulanmamasına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4203) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2012)
32.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, Kartepe Belediyesinin imar planı ile ilgili bazı iddialara ilişkin
Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4204) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/02/2012)
33.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Tapu ve Kadastro ile Harita ve Kadastro Meslek Yüksekokulları
mezunlarının istihdamına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4205) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
34.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, Dilovası’ndaki kömür tesislerinin taşınması sonrası oluşabilecek
sorunlara ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4206)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
35.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
Bozdağ’da kurulmak istenen çimento fabrikası ve klinker tesisine ilişkin Çevre
ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4207) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/02/2012)
36.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın,
eski bir İçişleri Bakanının insansız silahlı hava uçakları ile ilgili bazı
açıklamalarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4208)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2012)
37.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, ABD ziyaretine ve dış politikaya ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4209) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
38.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, İsrail’in paravan şirketler vasıtasıyla KKTC’de toprak satın
aldığı iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4210)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
39.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu
Özbolat’ın, Elbistan’da buğday desteklemeleri geri alınan çiftçilerin
mağduriyetine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4211) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2012)
40.- Edirne Milletvekili Kemal
Değirmendereli’nin, hayvancılık ve süt üretim desteklerine ilişkin Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4212) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/02/2012)
41.- Yozgat Milletvekili Sadir
Durmaz’ın, sahte fatura aldığı iddia edilen çiftçilerin mağduriyetine ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4213) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13/02/2012)
42.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu
Özbolat’ın, Afşin-Elbistan B Termik Santralinde temizlik işlerini yürüten
personelin özlük haklarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4214) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2012)
43.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in,
kömür ve doğal gaz kullanımına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4215) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
44.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
Bozdağ’da kurulmak istenen çimento fabrikası ve klinker tesisine ilişkin Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4216) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/02/2012)
45.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
şehit aileleri ve gazilerin mağduriyetlerinin giderilmesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4217) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2012)
46.- Ankara Milletvekili Aylin
Nazlıaka’nın, Ankara’daki toplu taşıma sorununa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4218) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
47.- İstanbul Milletvekili Melda
Onur’un, önleyici hizmetler büro amirlikleri puan cetveli uygulaması iddiasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4219) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/02/2012)
48.- Kırklareli Milletvekili Mehmet
Siyam Kesimoğlu’nun, iki emniyet müdürünün görevden alınmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4220) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
49.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, nüfusu iki binin altında kalan belde belediyelerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4221) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
50.- Antalya Milletvekili Mehmet
Günal’ın, elektronik kimlik kartı ihalesinin bir Fransız şirketine verileceği
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4222) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13/02/2012)
51.- Tunceli Milletvekili Hüseyin
Aygün’ün, 1987-2011 yılları arasında Tunceli’deki terör eylemlerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4223) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/02/2012)
52.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan
Canalioğlu’nun, belediyelerin engelli vatandaşların yaşamını kolaylaştırmak
için yaptıkları çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4224) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
53.- İzmir Milletvekili Musa Çam’ın,
İstanbul Üçüncü Boğaz Köprüsü ve Kuzey Marmara Otoyolu projelerine ilişkin
Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4225) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/02/2012)
54.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
illerin ve ilçelerin sosyo-ekonomik göstergeleri ve gelişmişlik sıralarının belirlenmesine
ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4226) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/02/2012)
55.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
2011 yılı adrese dayalı nüfus kayıt sistemi verilerine ilişkin Kalkınma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4227) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
56.- İstanbul Milletvekili Umut
Oran’ın, Sultanahmet’te tarihi kalıntılar üzerine bina inşa edilmesine ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4228) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/02/2012)
57.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin
Zenderlioğlu’nun, 1923’den bugüne Bitlis’teki arkeolojik çalışmalara ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4229) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/02/2012)
58.- İstanbul Milletvekili Erdoğan
Toprak’ın, korsan yayınlarla mücadeleye ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4230) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
59.- Antalya Milletvekili Yıldıray
Sapan’ın, tur şirketlerine ait araçların yaptıkları kazalara ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4231) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/02/2012)
60.- İstanbul Milletvekili Abdullah
Levent Tüzel’in, ÖTV ve KDV oranlarına ve ÖTV ve KDV’nin gelir dağılımında
adaletsizliğe sebep olduğuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4232) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2012)
61.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, gelir vergisi mükellefi sayısındaki azalmanın nedenlerine ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4233) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/02/2012)
62.- Bilecik Milletvekili Bahattin
Şeker’in, Bakanlık ile Bakanlığa bağlı ve ilgili kuruluşlar tarafından
yürütülen ve gerçekleştirilen projelere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4234) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2012)
63.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulut’un, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan personelin emeklilik
ikramiyelerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4235)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2012)
64.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in,
yeniden yapılandırılan borçların Van depremi sonrasında ertelenmesi yönünde bir
düzenleme yapılıp yapılmadığına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4236) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2012)
65.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, şef kadrosunda çalışanların özlük haklarına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4237) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
66.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulut’un, Bakanlık çalışanlarının emekli olmasının teşvik edilmesi için çalışma
yapılıp yapılmadığına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4238) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2012)
67.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulut’un, öğretmenlerin özlük haklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4239) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2012)
68.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulut’un, görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4240) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2012)
69.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
üniversite yönetimlerinin bazı uygulamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4241) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2012)
70.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulut’un, FATİH Projesi kapsamındaki tablet bilgisayarların olumsuz etkilerine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4242) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/02/2012)
71.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
ortaöğretim ders müfredatındaki değişikliklerden kaynaklanan sorunlara ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4243) (Başkanlığa geliş tarihi:
10/02/2012)
72.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün,
eğitimin niteliği ve öğretmen adaylarının atamasına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4244) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2012)
73.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün,
Ulusal Öğretmen Stratejileri Çalıştayında alınan bazı tavsiye kararlarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4245) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/02/2012)
74.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba’nın, 2000-2012 yıllarında üniversite öğrencilerine açılan disiplin
soruşturmalarına ve cezalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4246) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2012)
75.- Denizli Milletvekili Adnan
Keskin’in, aşamalı devamsızlık yönetimi uygulamasına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4247) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
76.- Antalya Milletvekili Gürkut
Acar’ın, bir belediye başkanının öğretmenler günü töreninde öğretmenlere çiçek
verilmesi sebebiyle hakkında soruşturma başlatıldığı iddialarına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4248) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/02/2012)
77.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, OECD eğitim raporundaki öğretmen maaşlarına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4249) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/02/2012)
78.- İstanbul Milletvekili Ayşe Eser
Danışoğlu’nun, Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek Seçmeli Protokol Gereği
Ulusal Önleme Mekanizmasının kurulması için yapılan çalışmalara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4250) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/02/2012)
79.- Tunceli Milletvekili Hüseyin
Aygün’ün, 1987-2011 yılları arasında Tunceli’deki terör eylemlerine ilişkin
Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4251) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/02/2012)
80.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu’nun, Ağrı-Patnos’daki Devlet Hastanesinde tıbbi sekreter
istihdam edilmesi gereken pozisyonlara yapılan atamalara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4252) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2012)
81.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, Dilovası’ndaki kömür tesislerinin kanser hastalığına sebebiyet
verilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4253) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13/02/2012)
82.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Bursa Şehirlerarası Otobüs Terminalinde sağlık ocağı
bulunmamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4254)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
83.- Tekirdağ Milletvekili Candan
Yüceer’in, kemik iliği kanseri ve naklindeki farkındalığı artırma çalışmalarına
ve kemik iliği bankası sayısındaki yeterliliğe ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4255) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
84.- Adıyaman Milletvekili Salih
Fırat’ın, Adıyaman’daki karayollarının kapalı olması nedeniyle yaşanan
mağduriyete ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4256) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
85.- Antalya Milletvekili Gürkut
Acar’ın, LPG’li araçlarda sızdırmazlık raporunun zorunlu belgeler arasından
çıkarılmasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4257) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
86.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, ADR eğitmenlerine ve tehlikeli madde taşıyıcılığına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/4258)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
87.- İzmir Milletvekili Musa Çam’ın,
İstanbul Üçüncü Boğaz Köprüsü ve Kuzey Marmara Otoyolu Projelerine ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/4259)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2012)
88.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, Ankara-İzmir Hızlı Tren Projesine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/4260) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/02/2012)
89.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, Manisa’da yürütülen proje ve yatırımları ile bunlar için ayrılan
ödeneğe ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4261) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
90.- Uşak Milletvekili Dilek Akagün
Yılmaz’ın, LPG ve CNG dönüşümü yapılan araçlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/4262) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/02/2012)
91.- Gaziantep Milletvekili Mehmet
Şeker’in, Gaziantep-Ankara arasında demiryolu taşımacılığı ihtiyacına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/4263)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
92.- Bilecik Milletvekili Bahattin
Şeker’in, Bilecik’e 2002-2011 yılları arasında Diyanet İşleri Başkanlığı
tarafından ayrılan ödeneğe ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ)
yazılı soru önergesi (7/4264) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2012)
93.- Ordu Milletvekili İdris Yıldız’ın,
Bakanlığın Diyanet İşleri Başkanlığı ile yaptığı protokole ve kadın hakları
konusunda yürüttüğü çalışmalara ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4265) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2012)
94.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, gençlerin spora yönlendirilmesi ve yeni bir gençlik politikası
ihtiyacına ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/4266)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
95.- Antalya Milletvekili Mehmet
Günal’ın, elektronik pasaport ihalesinin bir Fransız şirketine verilmesine
ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/4267)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
96.- Kars Milletvekili Mülkiye
Birtane’nin, iş kazalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4268) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2012)
97.- Kırklareli Milletvekili Mehmet
Siyam Kesimoğlu’nun, TRT’de yayınlanan bir reklama ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/4269) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/02/2012)
98.- Hatay Milletvekili Hasan Akgöl’ün,
çalıma yerleri değiştirilen banka memurları ve şefler ile Şubat ayı maaşı
ödenmeyen bazı personele ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından
yazılı soru önergesi (7/4270) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/02/2012)
99.- Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk’ün, TBMM Başkanlığına sunulan kanun tasarı ve teklifleri için yapılan
işlemlere ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi
(7/4271) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/02/2012)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ve 20 Milletvekilinin, küçük esnaf ve sanatkarların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi. (10/164) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/10/2011)
2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ve 19 Milletvekilinin, taklit mal üretimi ve satışı sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi. (10/165) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/10/2011)
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ve 19 Milletvekilinin, tekstil sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi. (10/166) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/10/2011)
Süresi
İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın başta İstanbul’da olmak üzere ülke genelinde
olası bir deprem için aldığı önlemlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2007)
2.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba’nın, Hrant Dink cinayetinde bazı MİT görevlilerinin ihmali bulunduğu
iddialarına ilşikin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2011)
3.- Antalya Milletvekili Gürkut
Acar’ın, karşılıksız çek suçu nedeniyle açılan davalara ve yaşanan
mağduriyetlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2012)
4.- Giresun Milletvekili Selahattin
Karaahmetoğlu’nun, Giresun Üniversitesine rektör atanmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/2733)
5.- Antalya Milletvekili Osman
Kaptan’ın, muhtarların maaşlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/2734)
6.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet
Toptaş’ın, Fen-Edebiyat Fakültesi mezunlarının iş bulamama sorununa ve istihdam
oranına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2735)
7.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, bazı şahısların mezar yerlerinin ailelerine bildirilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2739)
8.- Ankara Milletvekili Aylin
Nazlıaka’nın, Ankara Çayı’ndaki kirliliğe ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/2742)
9.- Edirne Milletvekili Recep
Gürkan’ın, Diyanet İşleri Başkanlığının öğrencilere umre turu planladığı
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2743)
10.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in,
Marmara Üniversitesindeki kampus kart uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/2744)
11.- İstanbul Milletvekili Ali
Özgündüz’ün, Genelkurmay Başkanının bir röportajına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/2745)
12.- Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk’ün, tutukluluk sürelerine ve tutuklama kurumunun işlevselliğine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2746)
13.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Dersim ve Sason olaylarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/2748)
14.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Genelkurmay Başkanı tarafından yapılan bir açıklamaya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2750)
15.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Uludere’de meydana gelen olaylardan sonra bazı bakanların Devlete ait
helikopter ile seyahat ettikleri iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/2751)
16.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, AOÇ’ye ait bir araziyle ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/2752)
17.- İstanbul Milletvekili Osman Oktay
Ekşi’nin, TRT tarafından yapılan 1915 olayları ile ilgili mülakatları içeren
ses ve görüntü kayıtlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/2754)
18.- Gaziantep Milletvekili Mehmet
Şeker’in, Kilis-Öncüpınar Sınır Kapısında İran’dan geldiği iddia edilen
tırlarda ele geçirilen silah ve malzemelere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/2755)
19.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, bağlı kurum ve kuruluşlardaki boş kadrolara ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/2759)
20.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde taşeronlaşmaya ve taşeron
firma çalışanlarının bazı sorunlarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali
Babacan) yazılı soru önergesi (7/2760)
21.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatlarına ait binalarının depreme
karşı güçlendirilmesi çalışmalarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
yazılı soru önergesi (7/2761)
22.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, 1 kuruşluk madeni paraya ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali
Babacan) yazılı soru önergesi (7/2762)
23.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, camilerde vaazların yerel dillerde de verilmesine ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/2766)
24.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Dağlık Karabağ’dan ülkemize zorla göç ettirilenlere yapılan
yardımlara ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi
(7/2784)
25.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde taşeronlaşmaya ve taşeron
firma çalışanlarının bazı sorunlarına ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2788)
26.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatlarına ait binalarının depreme
karşı güçlendirilmesi çalışmalarına ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2789)
27.- İzmir Milletvekili Mustafa
Moroğlu’nun, İzmir’deki bir huzurevine yapılan satın alma işlemleri ile ilgili
bazı iddialara ve sosyal hizmet kuruluşlarının teftişine ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2804)
28.- Bursa Milletvekili Turhan
Tayan’ın, kamu kurum ve kuruluşlarının özürlülerin erişebilirliğine uygun
duruma getirilmesine ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2805)
29.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, özürlülerin istihdamına ve korumalı işyerlerine ilişkin Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2806)
30.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde taşeronlaşmaya ve taşeron
firma çalışanlarının bazı sorunlarına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2809)
31.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatlarına ait binalarının depreme
karşı güçlendirilmesi çalışmalarına ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2810)
32.- Ankara Milletvekili İzzet
Çetin’in, taşeron işçilerin sorunlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2812)
33.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın,
Metsamor Nükleer Santraline ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2824)
34.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde taşeronlaşmaya ve taşeron
firma çalışanlarının bazı sorunlarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2825)
35.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatlarına ait binalarının depreme
karşı güçlendirilmesi çalışmalarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2826)
36. Antalya Milletvekili Gürkut
Acar’ın, zirai ilaç kullanımının kanser vakalarında artışa sebep olduğu
iddiasına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2840)
37.- Muğla Milletvekili Ömer Süha
Aldan’ın, narenciye üretimine ve üreticilerin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2841)
38.- Muş Milletvekili Demir Çelik’in,
şeker pancarı üretimindeki kota uygulamasına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2842)
39.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, hayvancılık için verilen desteğe ve bu desteğin ülke geneline
yayılmasına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2843)
40.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın,
Melekli ve Karakoyunlu’da 2011 yılında meydana gelen dolu yağışı nedeniyle
yaşanan mağduriyete ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2844)
41.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, tarımda üretimin artırılması ve çiftçinin desteklenmesi konusunda
yapılan çalışmalara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2845)
42.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, canlı hayvan sayısındaki azalmaya ve hayvancılığın
desteklenmesine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2846)
43.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, kümes hayvanı sayısındaki azalmaya ve kümes hayvancılığının
desteklenmesine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2847)
44.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, süt endüstrisi kurulmasına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2848)
45.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, merkez ve taşra teşkilatlarındaki boş kadrolara ilişkin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2849)
46.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde taşeronlaşmaya ve taşeron
firma çalışanlarının bazı sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2850)
47.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, süt üretimine ve süt üreticilerinin sorunlarına ilişkin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2851)
48.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik
Çirkin’in, pamuk üretimine, ithalatı ve tarımsal desteklere ilişkin Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2852)
49.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatına ait binalarının depreme karşı
güçlendirilmesi çalışmalarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2853)
50.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
kooperatif kurulmasında ve işletilmesinde bürokratik işlemlerin azaltılmasına
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2854)
51.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin
Zenderlioğlu’nun, Van depremi sonrasında Bitlis-Adilcevaz’da yaşanan
mağduriyete ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2855)
52.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin
Zenderlioğlu’nun, arıcılığın ve bal üretiminin artırılması ve geliştirilmesi
için yapılan çalışmalara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/2856)
53.- Tekirdağ Milletvekili Emre
Köprülü’nün, 2008-2012 yılları arasında çiftçilere ödenmesi planlanan ve
ödemesi gerçekleşen destekleme miktarlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2857)
54.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki çiftçilere destekleme primlerinin ne zaman
ödeneceğine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2858)
55.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali
Ediboğlu’nun, ithalatına izin verilen GDO’lu ürünlere ve gıda güvenliğine
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2859)
56.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi
Baydar’ın, Emniyet Teşkilatındaki üniversite mezunlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2867)
57.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin
Zenderlioğlu’nun, Hakkâri-Çukurca’da meydana gelen bir olayda hayatını kaybeden
bir vatandaşla ilgili bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2868)
58.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın,
Trabzon ve Rize nüfusuna kayıtlı vali sayısına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2869)
59.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret
Akova’nın, Balıkesir’deki ilçe ve köy yollarının asfalt, levha ve trafik
işareti sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2871)
60.- Yalova Milletvekili Muharrem
İnce’nin, Yalova Merkez İlçe Köylerine Hizmet Götürme Birliğinin hesaplarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2872)
61.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın,
bazı büyükşehir belediyelerinin bütçelerine ve yapılan cezai ve idari takibata
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2873)
62.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba’nın, eski Özel Harekat Daire Başkanının ölümüyle ilgili bazı iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2874)
63.- Muş Milletvekili Demir Çelik’in,
Muş ve ilçelerinde kış koşullarının ağır geçmesi nedeniyle yaşanan mağduriyete
ve bu mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2875)
64.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin
Zenderlioğlu’nun, Mutki’de savcılık tarafından ortaya çıkarılan cesetlere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2876)
65.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, Turgutlu İlçe Emniyet Müdürlüğü İkmal İnşaat Projesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2877)
66.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, merkez ve taşra teşkilatlarındaki boş kadrolara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2878)
67.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde taşeronlaşmaya ve taşeron
firma çalışanlarının bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2879)
68.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatlarına ait binalarının depreme
karşı güçlendirilmesi çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2880)
69.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Almus’ta yolların genişletilmesi ve iyileştirilmesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2881)
70.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, merkez ve taşra teşkilatlarındaki boş kadrolara ilişkin Kalkınma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2882)
71.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde taşeronlaşmaya ve taşeron
firma çalışanlarının bazı sorunlarına ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2883)
72.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,
Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatlarına ait binalarının depreme karşı
güçlendirilmesi çalışmalarına ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2884)
73.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali
Ediboğlu’nun, Bakanlık binasıın depreme karşı dayanıklılık analizine ilişkin
Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2886)
74.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, merkez ve taşra teşkilatlarındaki boş kadrolara ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/2890)
75.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatlarına ait binalarının depreme
karşı güçlendirilmesi çalışmalarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/2892)
76.- Tekirdağ Milletvekili Candan
Yüceer’in, Tekirdağ’a genel bütçeden ayrılan paya ve yapılan yatırımlara
ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2895)
77.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, merkez ve taşra teşkilatlarındaki boş kadrolara ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2897)
78.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde taşeronlaşmaya ve taşeron
firma çalışanlarının bazı sorunlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2898)
79.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Adana ve ilçelerinde yürütülen proje ve yatırımlara ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2900)
80.- İstanbul Milletvekili Umut
Oran’ın, Van depremi sonrasında eğitim-öğretimde meydana gelen bazı
aksaklıklara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2901)
81.- Kırklareli Milletvekili Turgut
Dibek’in, Bilkent Üniversitesi Öğrenci Konseyi seçimlerinin iptal edilmesine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2902)
82.- Bursa Milletvekili İlhan
Demiröz’ün, Yıldız Teknik Üniversitesi Yıldız Kampüsü’nün taşınmasına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2903)
83.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in,
Van’da meydana gelen deprem nedeniyle farklı illere nakilleri yapılan öğrencilere
ve yaşanan mağduriyete ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2904)
84.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Trabzon’da bulunan sağlık meslek liseleri ve bu liselerde öğrenim gören
öğrenci sayısına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2905)
85.- Antalya Milletvekili Gürkut
Acar’ın, son 5 yılda açılan özel eğitim kurumlarına ve özel bir eğitim
kurumunun kapatılması kararına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2906)
86.- İstanbul Milletvekili Erdoğan
Toprak’ın, sınav giriş ücretlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2907)
87.- İstanbul Milletvekili Erdoğan
Toprak’ın, Van depremi sonrasında öğrencilerin yaşadığı mağduriyete ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2908)
88.- Muş Milletvekili Demir Çelik’in,
Muş’taki eğitim kurumlarının bazı sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2909)
89.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, Kocaeli’de depremden sonra zarar gören okul binalarına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2910)
90.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, Kula Ortaöğretim Pansiyonu Projesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2911)
91.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, Celal Bayar Üniversitesi Merkezi Araştırma Laboratuvarı Projesine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2912)
92.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, Anadolu Güzel Sanatlar ve Spor Lisesi Projesine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2913)
93.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, merkez ve taşra teşkilatlarındaki boş kadrolara ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2914)
94.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde taşeronlaşmaya ve taşeron
firma çalışanlarının bazı sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/2915)
95.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatlarına ait binalarının depreme
karşı güçlendirilmesi çalışmalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2916)
96.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Adana ve ilçelerinde yürütülen proje ve yatırımlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2917)
97.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet
Toptaş’ın, askerlik süreleri ve profesyonel ordu ile ilgili çalışmalara ilişkin
Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2918)
98.- Bitlis Milletvekili Hüsamettin
Zenderlioğlu’nun, 2002-2011 yılları arasında mayından hayatını kaybeden
vatandaşlara, mayın miktarına ve mayından temizlenen arazilere ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2919)
99.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatlarına ait binaların depreme
karşı güçlendirilmesi çalışmalarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/2920)
100.- Antalya Milletvekili Gürkut
Acar’ın, Köprülü Kanyon’un Kasımlar Barajı ve HES Projesi kapsamında
tutulmasına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2923)
101.- Kocaeli Milletvekili Hurşit
Güneş’in, Kandıra’daki Yeşilçay Projesine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2924)
102.- İstanbul Milletvekili Melda
Onur’un, Sakarya’daki Acarlar longozundaki tahribata ilişkin Orman ve Su İşleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2925)
103.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, DSİ’nin yürüttüğü Küçük Su İşleri Projesine ilişkin Orman ve Su
İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2926)
104.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, Aşağı Gediz II. Merhale Projesine ilişkin Orman ve Su İşleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2927)
105.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın,
Iğdır’daki içme suyundaki arsenik oranına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2928)
106.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, merkez ve taşra teşkilatlarındaki boş kadrolara ilişkin Orman ve
Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2929)
107.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde taşeronlaşmaya ve taşeron
firma çalışanlarının bazı sorunlarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2930)
108.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatlarına ait binalarının depreme
karşı güçlendirilmesi çalışmalarına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2931)
109.- Adana Milletvekili Ali
Halaman’ın, Adana ve ilçelerinde yürütülen proje ve yatırımlara ilişkin Orman
ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2932)
110.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Yeşilırmak ve Kelkit Nehri üzerindeki HES Projelerine ilişkin Orman
ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2933)
111.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Dicle nehri üzerinde inşaası düşünülen Kantar Köprüsüne ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2945)
112.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Siirt-Pervari-Van Karayolu inşaatına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/2946)
113.- İstanbul Milletvekili Ali
Özgündüz’ün, İstanbul Deniz Otobüsleri Sanayi ve Ticaret AŞ.’nin devrine
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2947)
114.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, Kocaköprü’deki köprü yapım projesine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/2949)
115.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, Demirci-Salihli Yolu Projesine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/2950)
116.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın,
Kars’a Lojistik Merkez kurulmasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2951)
117.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, merkez ve taşra teşkilatlarındaki boş kadrolara ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2952)
118.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde taşeronlaşmaya ve taşeron
firma çalışanlarının bazı sorunlarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/2953)
119.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,
Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatlarına ait binalarının depreme karşı
güçlendirilmesi çalışmalarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2954)
120.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanlığı’nın MİT’e devredileceği
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2957)
121.- Manisa Milletvekili Hasan
Ören’in, evde bakımı yapılan özürlü, yaşlı ve hastalara ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2962)
122.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, eski bir Genelkurmay Başkanının bir açıklamasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/2964)
123.- İzmir Milletvekili Alaattin
Yüksel’in, bankalar, kredi kartı ücretleri veya aidatları sebepleriyle tüketici
sorunları hakem heyetlerine yapılan başvurulara ilişkin Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanından yazılı soru önergesi (7/2968)
124.- İzmir Milletvekili Alaattin
Yüksel’in, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yapılan çalışmalara ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2970)
125.- Ankara Milletvekili İzzet
Çetin’in, çöp toplayıcılarının sorunlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2971)
126.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın,
Ermenistan’la olan ilişkilere ve alınan yaptırım kararına ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2973)
127.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali
Ediboğlu’nun, sözde Ermeni Soykırımı’nı tanıyan ülkelere uygulanan yaptırımlara
ve bunların sonuçlarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2974)
128.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, yasadışı yollarla getirilen kırmızı etin zararlarına ve ülkemize
girişinin önlenmesine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2981)
129.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü’ndeki bazı yöneticilerin araştırmacı
kadrolarına atanmasına ve mağduriyetine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2982)
130.-
Erzurum Milletvekili Oktay Öztürk’ün, Hayvan Islahı Kanunu’nun
yürürlükten kaldırılmasının yol açacağı sorunlara ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2983)
131.- Erzurum Milletvekili Oktay
Öztürk’ün, hayvancılık politikasına ve hayvancılık sektörünün sorunlarına
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2984)
132.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Duran Bulut’un, hayvancılık sektöründe yerli üretimin desteklenmesine ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2985)
133.- Giresun Milletvekili Selahattin
Karaahmetoğlu’nun, TMO’nun piyasaya fındık sürme kararının üreticileri mağdur
edeceği iddiasına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2986)
134.- Hatay Milletvekili Refik
Eryılmaz’ın, hayvan üreticilerinin sorunlarına ve alınan önlemlere ilişkin
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2987)
135.- Ordu Milletvekili İdris Yıldız’ın,
TMO’nun açıkladığı fındık fiyatına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2988)
136.-Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun
kapsamında ödenen tazminatlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2989)
137.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulu’nun, İzmir ve ülke genelindeki okulların elektrik ve su borçlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2990)
138.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu’nun, Mülga Dernekler Kanunu gereğince dernek faaliyetlerinde
kullanılan gayrimenkul ve işletmelerin durumuna ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2991)
139.- Manisa Milletvekili Hasan Ören’in,
Turgutlu’da faaliyet gösteren bir madencilik şirketi ile ilgili bazı iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2992)
140.- Manisa Milletvekili Hasan
Ören’in, Emniyet Genel Müdürlüğündeki araç sayısına ve bu araçların akaryakıt
ihtiyacının karşılanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2993)
141.- Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün
Bilgehan’ın, ağır kış şartları nedeniyle Ankara’da yaşanan sıkıntılara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2994)
142.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Acırlı Beldesi’nin Midyat Belediyesine bağlanmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2995)
143.- Sinop Milletvekili Engin
Altay’ın, Kuzey Anadolu Kalkınma Ajansı’nın faaliyetlerine ilişkin Kalkınma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2996)
144.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan
Köktürk’ün, Batı Karadeniz Kalkınma Projesine ilişkin Kalkınma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2997)
145.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Bakanlıktaki şube müdürü ve bilgi işlem merkezi müdürlerinin mağdur
edildiği iddialarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3003)
146.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, akademik personelin özlük haklarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3004)
147.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü’nde araştırmacı kadrolarına atanan bazı
yöneticilerin mağduriyetine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3005)
148.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
İDO’nun özelleştirilmesi ile ilgili bazı iddialara ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3006)
149.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın,
okullarda depreme karşı alınan önlemlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3009)
150.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın,
PKK tarafından kaçırılan öğretmenlerin karşılaştığı sorunlara ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3010)
151.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri’nin, okullarda şiddet olaylarının önlenmesi, uyuşturucu ile mücadele
ve güvenliğin sağlanmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3011)
152.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Antalya-Aksu’da ilköğretim öğrencileri için hazırlanan bir sınavın
soru kitapçığında yer alan bazı ifadelere ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3012)
153.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, okullardaki şiddet olaylarının önlenmesine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3013)
154.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulu’nun, İzmir ve ülke genelindeki okulların elektrik ve su borçlarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3014)
155.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulu’nun, İzmir’de deprem riski taşıyan okullara ve alınan tedbirlere
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3015)
156.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Duran Bulut’un, okul ve kurum müdürlerinin seçiminde sözlü sınav uygulanacağı
iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3016)
157.- Manisa Milletvekili Özgür
Özel’in, 19 Mayıs kutlamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3017)
158.- Hatay Milletvekili Hasan
Akgöl’ün, 19 Mayıs kutlamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3018)
159.- Denizli Milletvekili Adnan
Keskin’in, 19 Mayıs kutlamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3019)
160.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın, Çorum-İskilip’te bir ilköğretim okulunda din kültürü öğretmenlerinin
okul formatörlüğü görevine atanmalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3020)
161.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın,
Ünlendi Barajı Projesine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3021)
162.- Hatay Milletvekili Hasan
Akgöl’ün, 2002 yılından bu yana sulamaya açılan tarım arazilerine ilişkin Orman
ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3022)
163.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan
Köktürk’ün, Filyos Nehri Büyük Kanal Islahı Projesine ilişkin Orman ve Su
İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3023)
164.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın,
Kars-Kağızman-Karakurt karayoluna ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3028)
165.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, cep telefonu abonelerinin dolandırıcılık amaçlı aramalardan
kaynaklanan mağduriyetine ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3029)
166.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, İDO’nun özelleştirilmesi ile ilgili bazı iddialara ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/3030)
167.- Ankara Milletvekili Levent
Gök’ün, Ankara’da metro inşaatlarının tamamlanmasına ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/3031)
168.- Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün
Bilgehan’ın, Kızılay-Çayyolu metro hattına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/3032)
169.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan
Köktürk’ün, Zonguldak’taki liman, havalimanı ve karayollarıyla ilgili
çalışmalara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3033)
170.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Diyarbakır ve Şanlıurfa havaalanlarına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/3034)
171.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Diyarbakır-Kulp-Muş karayolunun yenilenmesi çalışmalarına ilişkin
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/3035)
172.- Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlu’nun, Kayseri-Felahiye karayoluna ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/3036)
23 Şubat
2012 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 13.02
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 70’inci Birleşimini açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine
basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik
sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden
yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama
pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 13.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 13.17
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 70’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN - Açılışta yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum
ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden
önce üç değerli milletvekilimize gündem dışı söz vereceğim.
Genel Kurulda çok ciddi bir uğultu var.
Eğer onu kesebilirsek sayın hatiplerin yaptıkları hazırlıkları, istifade
edeceğimiz sözlerini daha rahat takip etmek imkânımız olur.
Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı ilk söz Hocalı katliamının
yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Necdet Ünüvar’a
aittir.
Buyurun Sayın Ünüvar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Adana
Milletvekili Necdet Ünüvar’ın, Hocalı katliamının 20’nci yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, Sayın Başkanımın da ifade ettiği
gibi, 26 Şubat 1992 tarihinde vuku bulan Hocalı katliamının 20’nci yıl dönümü.
Öncelikle Hocalı’da hayatını kaybeden Azerbaycan Türk’ü kardeşlerime rahmet
dileyerek başlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Hocalı, Yukarı
Karabağ için son derece önemli bir stratejik nokta. Aslında nüfus olarak çok
yoğun bir nüfusa sahip bir şehir değil, 10 bin kişinin yaşadığı bir şehir
1992’de ve orada 3 bin civarında Azerbaycan Türk’ü yaşamaktaydı. Ama Hocalı’nın
şöyle bir özelliği var: Özellikle stratejik açıdan son derece askerî bir hedef
niteliğinde olan bir şehir ve Dağlık Karabağ veya Yukarı Karabağ’daki tek
havaalanı Hocalı’da bulunmaktaydı. Bundan dolayı, 1990 yılının ilk aylarından
itibaren Ermeniler tarafından sürekli Azeriler, Azerbaycan Türk’ü kardeşlerimiz
saldırıya uğramaya başladı ve nihayetinde, 25 Şubatı 26 Şubata bağlayan gece
Hocalı’ya ulaşan Ermeni kuvvetleri tarafından maalesef 613’ü kesin olmak üzere
yaklaşık 1.300 civarında Azerbaycan Türk’ü katledildi. Burada tabii sadece
katledilen Azerbaycan Türk’ü de değil. Azerbaycan Türk’ü dışındaki Ahıska
Türkleri ve diğer Müslüman unsurlar da vardı, bunlar da hedef alınmıştı. O
dönemde Hocalı Valisi olarak görev yapan ve şu anda Azerbaycan Parlamentosunda
milletvekili olan Elman Memmedov, burada 3 bin insanın bulunduğunu ve sekiz
dokuz saat içinde 613’ü yaşlı, kadın ve çocuk demeden katledilen ve bir kısmı
da dağlara kaçarak, orada donarak hayatını kaybeden vatandaşlarımızdan
bahsediyor.
Bu Hocalı, değerli arkadaşlar, Türkiye
ile Azerbaycan’ın ortak problemidir yani bu sadece Azerbaycan veya Türkiye’yi
ilgilendiren problem değildir, aslında bütün Türk dünyasını ilgilendiren
problemdir. Bu vesileyle birkaç kanaatimi ifade etmek isterim.
Bunlardan birincisi: Türkiye Orta
Doğu’nun, hatta Avrupa’nın yükselen bir yıldızı, Azerbaycan dünyanın yükselen
bir yıldızı. Mutlaka hem Türkiye’nin hem Azerbaycan’ın gerek ekonomik gerek
siyasi gerekse uluslararası konjonktürel açıdan daha güçlü olması gerektiği çok
açıktır.
İkinci vurgulayacağım husus: Türkiye ve
Azerbaycan pek çok uluslararası platformda birbirine destek vermektedir ve
ortak hareket etmektedir. Ama bu iş birliğini daha sıkı hâle getirmemiz lazım.
Artık uluslararası arenada ortak hareket ettiğiniz zaman daha etkili netice
alabiliyorsunuz. Dolayısıyla, bizlerin daha ortak ve daha sıkı bir iş birliğine
gitmesi gerekiyor.
Biz de Türkiye-Azerbaycan Dostluk Grubu
üyeleri olarak gerçekten bu noktada üzerimize düşen görevi yapmaya çalışıyoruz.
Geçen ay Azerbaycan’a bir seyahatimiz oldu ve son derece etkili görüşmeler
yaptık. Başta Sayın Cumhurbaşkanı İlham Aliyev olmak üzere pek çok yetkiliyle
görüştük ve görüşme noktamızın ana unsuru Fransa’daki soykırımın inkârını suç
sayan yasa tasarısıyla ilgiliydi ve pek çok olumlu görüşmeler yaptık.
Dolayısıyla, Hocalı katliamı da bu
anlamda Azerbaycan Türklerinin yaşadığı ama bizi de derinden yaralayan
hadiseler olması hasebiyle pek çok etkinlikle anılmaktadır, pek çok
üniversitemizde sempozyumlar, paneller yapılmaktadır. Bizler parlamenter olarak
pek çok etkinliğe imza atmaktayız. İstanbul’da ve Ankara’da bu hafta sonu anıt
açılışları, yürüyüşler, mitingvari toplantılar yapılacaktır. Bundaki amacımız
Hocalı’da yaşananları unutturmamak ve Hocalı’da yaşanan hadiselerden ders
çıkararak birliği beraberliği artırmaktır.
Esasında Hocalı’da olan hadiseyle
ilgili bir hususu vurgulayıp sözlerimi bitirmek istiyorum. Orada çok enteresan
bir hadise yaşanmış. Elleri bağlı bir Azerbaycan Türk’ü hamile kardeşimizin
karşısındaki katliamı yapan 2 Ermeni yazı tura atarak “Kız mı? Erkek mi?”
şeklinde iddiaya tutuşuyorlar ve daha sonra iddialarını kanıtlamak için o
kadıncağızın karnına bıçakla darbeyle o çocuğun cinsiyetini belirliyorlar ve
çok enteresan olan husus, bunu niçin yaptıklarını sordukları zaman şunu
söylüyorlar…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NECDET ÜNÜVAR (Devamla) – “Bizim
dedelerimiz de Ağrı’da, Kars’ta, Erzurum’da aynı oyunu oynamıştı, biz de bu
oyunu tekrarlamak istedik.” Onun için bunları unutmamak lazım.
Ben bu vesileyle, Hocalı’da hayatını
kaybeden kardeşlerimize rahmet diliyor, “İnşallah makamları cennet olsun.”
diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünüvar.
Gündem dışı ikinci söz yine aynı konuda
söz isteyen Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru’ya aittir.
Buyurun Sayın Doğru. (MHP sıralarından
alkışlar)
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Hocalı katliamının 20’nci yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Hocalı katliamının yıl dönümü hakkında
gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 26
Şubat 1992 tarihinde Azerbaycan’ın Hocalı şehrinde insanlık tarihinin en büyük
vahşet ve katliamlarından birisi yaşanmıştır. Bu soykırımda 106 kadın, 83 çocuk
başta olmak üzere 613 Azerbaycan Türk’ü Ermeniler tarafından katledilmiş, 478
kişi de ağır şekilde yaralanmıştır; 1.275 kişi de rehin alınarak zorla başka
bölgelere götürülmüş, birçoğu orada öldürülmüştür.
Sayın milletvekilleri, Ermenistan’ın
Azerbaycan topraklarına saldırması neticesinde Karabağ başta olmak üzere yedi
Azerbaycan kenti işgal edilmiştir. Bu işgal esnasında 10 binlerce Azerbaycan Türk’ü
öldürülmüştür. 1 milyondan fazla insan da öz topraklarından zorla göç
ettirilmiştir. Göç eden insanlar Azerbaycan’ın çeşitli şehirlerinde çok zor
şartlar altında yaşamakta ve “Ne zaman topraklarıma döneceğim?” diyerek
beklemektedirler.
“Modern dünya” dediğimiz 21’inci
yüzyılın eşiğinde yaşanan bu olaylar sessiz sedasız şekilde hiçbir şey olmamış
gibi bekliyor. Birleşmiş Milletler başta olmak üzere dünyadaki bütün sivil
toplum kuruluşları hiç ses çıkartmıyorlar yani konu Türkler olunca sessiz
kalınıyor, hiç tepki gösterilmiyor. Ancak geçtiğimiz günlerde Fransa’da sözde
Ermeni soykırımıyla ilgili haksız suçlamalarla dolu kanun teklifi
meclislerinden kolayca geçti. Hâlbuki Hocalı’da yaşanan Hocalı katliamının
canlı şahitleri, mağdurları yaşıyorlar. Onlara da soralım neler yaşamışlar,
başlarına ne gelmiş? Yaşadıklarını Meclisimizde anlatsınlar, gerçekleri bir kez
de onlardan dinleyelim.
Sayın milletvekilleri, Hocalı soykırımı
bütün dünyanın gözü önünde yapılmış ve failleri de Ermenistan’da yaşıyor,
birçoğu üst kadrolarda görevlidir. Hocalı soykırımını bizzat yöneten bugünkü
Ermenistan Devlet Başkanı Sarkisyan, bir İngiliz gazeteye yaptığı açıklamada
yapılan soykırımı kabul etmiştir yani savaş suçu işlemiştir. Bu durumda, bütün
dünyadaki sözde insani değerlere sahip çıkan her ülke, her sivil toplum kurumu
bu konuyu gündeme getirmeli ve soykırım yapanlardan mutlaka ama mutlaka hesap
sorulmalıdır.
26 Şubat 1992 Hocalı katliamını hiç
kimse bizlere unutturamaz. Her ortamda, her yerde anlatarak Türk oldukları için
öldürülen bu insanların haklarını dünyada her yerde dile getirmeliyiz. 26 Şubat
günü ülkemizin her yerinde Hocalı soykırımını anarak “Hepimiz Hocalı’yız”,
“Hepimiz Türk’üz”, “Hepimiz Mehmet’iz”, “Hepimiz Karabağ’ız” sloganları ile hep
beraber haykırmalıyız ve bütün dünyaya da sesimizi duyurmalıyız.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz
de 26 Şubat tarihinin, soykırım, katliamı anma günü olarak kabul edilmesine
dair kanun teklifimizi Türkiye Büyük Millet Meclisine verdik. 23’üncü Dönemde
de verdiğimiz ve Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine de gelen bu kanun
teklifimiz maalesef kanunlaşmadı, kadük kaldı. Ancak bu kanun teklifimizi
24’üncü Dönemde de tekrar hazırlayarak Meclisimize sunduk. Kanun teklifimizin
ivedilikle Meclisimizde görüşülmesini ve kanunlaşmasını bekliyoruz.
Sayın milletvekilleri, bu kanun
teklifimizde amacımız, dünyaya bu günü hatırlatmak, yaşam hakkı elinden alınan
kardeşlerimizin hakkını dünyaya duyurmaktır; sözde Ermeni soykırımı yalanı ile
dünyayı yanıltan, kandıran, aldatan Ermeni diasporasına cevap vermektir.
Azerbaycan Türklerine karşı yapılan bu vahşetin acılarını kardeş Türk milleti
olarak yüreğimizde hissediyor ve bu katliamı şiddetle kınıyoruz. İşgal edilen
Azerbaycan topraklarından derhâl Ermenistan’ın çıkması ve mağdur olan insanlara
da hesap vermesini bütün dünyadan bekliyoruz. Bu insanlık ayıbının süratli bir
şekilde çözümlenmesini ve Azerbaycan topraklarının derhâl Azerbaycanlılara terk
edilmesini canıyürekten bekliyoruz ancak gördüğümüz kadarıyla da konu Türkler
olunca, maalesef başta Birleşmiş Milletler olmak üzere bütün STK kuruluşlarının
hepsi duyarsız kalıyorlar. Bu duyarsızlığı da şiddetle kınıyor ve yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Gündem dışı üçüncü söz 23 Şubat
Ardahan’ın Kurtuluş Günü münasebetiyle söz isteyen Ardahan Milletvekili Sayın
Ensar Öğüt’e aittir.
Buyurun Sayın Öğüt.
3.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan ilinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 91’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
bugün 23 Şubat 2012. 23 Şubat 1920’de, Ardahan 91 yıl önce düşman işgalinden
kurtuldu ancak Ardahan 43 yıl Rus işgali altında kaldı, böyle bir zulüm
görmedi, onu anlatacağım şimdi.
Niye diyeceksiniz? Yani 43 yıl Rus
işgali altında kaldık. Bizim halk ozanımız Âşık Şenlik sazını eline aldı, kahve
kahve dolaştı, “Can sağ iken yurt vermeyiz düşmana.” dedi ve halkı örgütledi,
Mustafa Kemal Atatürk’ün de, Kazım Karabekir Paşa’nın da gayretiyle Ardahan
düşman işgalinden kurtuldu. Ancak şu anda Ardahan’dan 2 tane doğal gaz hattı
geçiyor, 1 tane de ham petrol borusu geçiyor. 2 tane doğal gaz hattı geçiyor,
69 ile doğal gaz gidiyor bizim sınırlarımız içinden, bizim topraklarımızdan;
bir de ham petrol borusu Ceyhan’a geliyor ama Ardahan doğal gazla değil,
tezekle ısınıyor. 21’inci yüzyılın ayıbı! Yani böyle bir zulüm olmaz. Şu anda
eksi 35 derece. Ben Göle’ye gittiğimde, gece saat on ikide Salut yolunun kenarında,
arabanın ekranına baktım eksi 43. Eksi 43 olur mu? Resim çektim geçen sene,
getirdim burada basın toplantısı yaptım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bu zulmün
öznesini koy da konuş.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Şimdi, bu zulüm
şu anki iktidarın.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Özneyi koy,
öyle konuş.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Siz, onu
konuşturmak istiyorsunuz.
Şimdi, “Niye?” diyeceğim. Ya, arkadaş,
sıkıntıyı biz çekiyoruz, bakın, sıkıntıyı biz çekiyoruz. Doğal gaz patlasa, ham
petrol borusu patlasa köyler havaya uçacak, buradaki beyler ısınıyor. Yetmiyor,
öyle bir sistem kuruldu ki -lütfen, beni mazur görün- Sayın Enerji Bakanı,
Ardahanlıları Yunanlılara tercih etti; Yunanistan’a gaz veriyor, bize vermiyor
kardeşim. (CHP sıralarından alkışlar) Böyle bir zulüm olabilir mi? İşte zulüm
bu.
Şimdi, ben size söylüyorum sayın
milletvekilleri, yani Yunanistan’a gelirken gaz var; sınırda 43 yıl Rus, düşman
işgalinde kalmış, Türk Bayrağı’nı orada bekleyen insanlara yok. Ya, bu
hakikaten zulümdür arkadaşlar, böyle bir zulüm olmaz.
Şimdi, ekonomik anlamda, dışarıdan
getirilen ithal hayvan, ithal et zaten köylümüzü bitirdi, göçe zorladı,
yoksullaştırdı, bitirdi. Yani bir de ben geçen dönem söyledim, “Kardeşim, bak,
doğal gaz geçiyor Ardahan’dan. Doğal gaz vermezseniz Ardahan’a, kazmayı alacağım,
boruyu sökeceğim.” dedim. Sonra ne oldu? Benim hakkımda fezleke düzenlediler,
“Sen, halkı isyana teşvik ediyorsun, suç işledin.” dediler. Ya, suçsa suç
işledim kardeşim. Yani böyle bir şey olabilir mi? Yani bırakın benim Ardahan
Milletvekili olmamı ya!
Değerli arkadaşlar, sizden istirham
ediyorum, sayın milletvekilleri, değerli AK PARTİ’liler, bakın, buna kulak
verin, burada en acil olarak… Bir de iskontolu olarak istiyoruz biz. Yani 105
bin nüfusa düşmüş nüfusumuz, 105 bin, köyler ile beraber Ardahan, merkez 17
bine düşmüş. Ya, neyi bekliyoruz? Yani “Bölge boşalsın da Ermenistan orayı
işgal etsin.” diye mi bekliyoruz arkadaşlar, böyle bir zulüm olabilir mi?
İşte, Hocaali katliamını arkadaşlarımız
anlattı. Ben de buradan Hocaali katliamını yapanları kınıyorum. 613 tane
şehidimiz var orada, onlar bizim şehitlerimiz. Azerbaycan’a sahip çıkmamız
lazım. Azerbaycan’ın yüzde 20 toprağının geri alınıp Azerbaycan’a verilmesi
lazım, Hocaali katliamının hesaplarının sorulması lazım, 1 milyon kaçkın
insanın hesaplarının sorulması lazım. Bunları kim yapacak? Hükûmet ve devlet
yapacak değerli arkadaşlar. Bakın, ben karalamayı sevmiyorum. Biliyorsunuz
benim prensibimi, ben son derece uzlaşmacı gitmeye çalışıyorum ama görüyorum ki
Ardahan 43 yıl Rus işgalinde kaldı, böyle bir zulüm görmedi.
Evet, değerli arkadaşlar, ben buradan
şunu söylüyorum son söz olarak: Edirne’den Ardahan’a kadar bu topraklar kolay
kazanılmadı. Bu toprakları vatan yapan şehitleri rahmetle anıyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öğüt.
Sayın Ağbaba…
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Ankara Çıkrıkçılar Yokuşu’nda meydana
gelen yangın nedeniyle esnafın yaşadığı mağduriyetin giderilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan,
çok teşekkür ederim öncelikle hoşgörünüze, dünden dolayı da teşekkür ediyorum.
Dün Çıkrıkçılar Yokuşu’nda bir yangın
oldu. Orada çoğunluğu Malatyalı hemşehrimiz olan insanların dükkânları yandı,
iş yerleri yandı; onlara geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Onlar Malatya’yı
terk ederek kendi tırnaklarıyla, çorap satarak, işportacılık yaparak bu iş
yerlerini oluşturdular. Şimdiye kadar hiç kimseye borçlu kalmadılar, iyi
günlerinde devlete vergilerini verdiler, askerliklerini yaptılar. Bugün de
-Sayın Bakan da burada- oradaki, Çıkrıkçılar Yokuşu’ndaki esnafın
mağduriyetinin giderilmesi için gerekenin yapılmasını diliyorum ben. Hakikaten
bugün gittik, hâlâ dumanlar tütüyor o yangın yerinden. Hükûmetin gerekeni
yapacağına inanıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Şandır…
2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Hocalı
katliamını kınadıklarına ve 26 Şubatın “Hocalı katliamını anma günü” olarak
kabul edilmesini teklif ettiklerine ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
olarak, bundan yirmi yıl önce yaşanan, Ermenilerin Azerbaycanlı soydaşlarımıza
yaşattığı katliamı şiddetle ve nefretle kınıyoruz. Bu katliamda hayatını
kaybeden tüm şehitlerimize Yüce Allah’tan rahmetler diliyoruz.
Sayın Reşat Doğru’nun ifade ettiği
gibi, her 26 Şubatın “Hocalı katliamını anma günü” olarak kutlanmasını veya
anılmasını talep ediyoruz. Bu konuda verdiğimiz, grubumuz milletvekillerinin
verdiği kanun tekliflerinin burada kabul edilmesini bugün dolayısıyla tekrar
hatırlatıyoruz.
Ayrıca, Ardahan’ın zafer yılı demek
lazım. Kırk yılı geçkin bir Rus işgalinden sonra düşmanı topraklarından söküp
atan tüm Ardahanlıları kutluyorum, Allah bir daha bu zulmü göstermesin. Tabii,
Sayın Öğüt’ün söylediği gibi, AKP zulmünden de kurtarsın diyoruz.
Dolayısıyla, Ardahanlılara da saygılar
sunuyorum efendim.
BAŞKAN – Sayın Özgündüz…
3.-
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’ün, Ardahan ilinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 91’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Ben de bugün Ardahan’ın düşman
işgalinden kurtuluşunun 91’inci yılı sebebiyle, münasebetiyle başta Gazi
Mustafa Kemal Atatürk, Kazım Karabekir Paşa olmak üzere kurtuluş mücadelesinde
hayatını kaybeden tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor, Ardahanlı
hemşehrilerimizi tebrik ediyor, sevinçlerini paylaşıyor, hepinize saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın Özkan…
4.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, patates, elma ve yaş meyve sebze
üreticilerinin pazarlama sorunlarının Bakanlar Kurulunda dile getirilmesi
talebine ilişkin açıklaması
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ben de Hocalı katliamını kınıyorum. Ayrıca
ülkemizde Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu üyesi olarak, patates
ürecilerinin, elma üreticilerinin, yaş meyve sebze üreticilerinin bu kış
koşullarında ürettikleri ürünlerin pazarlama yönünde sorunları olduğunu… Bir
Sayın Hükûmet yetkilimiz var, Sayın Bakanımız var. Tarım Bakanı bugünlerde
Meclise sık uğramıyor. Bu konuda Bakanlar Kurulunda patates, elma, yaş meyve
sebze üreticilerinin sorunlarının dile getirilmesini talep ediyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın Yeniçeri.
5.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, Ardahan, Trabzon ve Bayburt illerinin düşman
işgalinden kurtulmalarının yıl dönümüne ve Hocalı katliamına ilişkin açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Ben de başta Ardahan olmak üzere
Trabzon, Bayburt vilayetlerimizin düşman işgalinden kurtulmasının yıl dönümünü
kutluyorum ve bu arada tabii Hocaali’de meydana gelen ve oradaki Azeri
kardeşlerimizin katliamıyla sona eren olaylar dolayısıyla da üzüntülerimizi
buradan ifade etmek istiyorum.
Bu vesileyle şunu özellikle ortaya
koymamız gerekir ki bugün somut, video kayıtlarıyla tespit edilmiş bu katliam
ve cinayetleri kınamasını beceremeyenler, bize 1915’lerde çok da ne olduğunu
kendilerinin de bilmediği dayatmalar içerisinde bulunuyorlar. Onun için
Hocaali’yi hatırlamak ve onu kelimenin tam anlamıyla milletimizin gündemine
sokmak, tarihin gündemine sokmak hepimizin görevi olduğunu söylüyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşlara
vardır.
Komisyondan istifa önergesi vardır,
okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.-
Bayburt Milletvekili Bünyamin Özbek’in, Çevre Komisyonu üyeliğinden çekildiğine
ilişkin önergesi (4/27)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Çevre Komisyonu ile birlikte KİT
Komisyonu ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu üyesiyim, diğer komisyon
çalışmaları ile Çevre Komisyonundaki çalışmaların zaman zaman aynı tarihlere
denk gelmesi, komisyon çalışmalarına katkıda bulunamama neden olmaktadır, bu
itibarla Çevre Komisyonu üyeliğinden istifamı istiyorum, kabulünü saygılarımla
arz ederim. 23.02.2012
Bünyamin
Özbek
Bayburt
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 20 milletvekilinin, küçük esnaf ve sanatkârların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/164)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Çarşı, mahalle ve sokak aralarında
faaliyet gösteren bakkal gibi küçük esnaf ve sanatkârların sorunlarının
araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın
98. ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddesi uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ve talep ederiz.
Gerekçe:
Daha önce mevcut eczaneleri tasfiye
ederek, marketlerde eczane açmaya çalışan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan şimdi
de çarşı, mahalle ve sokak aralarında yıllardır hizmet veren bakkallar ve diğer
esnafları hedef almıştır. Bir alışveriş merkezi açılışında Başbakanın,
bakkallarla ilgili yapmış olduğu açıklama toplumun tüm kesimlerini derinden
üzmüştür.
Çünkü dünden bugüne Türk toplumunun
günlük hayatında başta bakkal dükkânları olmak üzere, çarşı, mahalle ve sokak
aralarında hizmet veren tüm küçük esnaf ve sanatkârın önemi büyüktür. Ekmeğiyle
ve sütüyle büyüdüğümüz bakkalların devri, ne şimdi ne de gelecek dönemlerde
kapanacaktır. Son 7 yıldır mahalle aralarına kadar giren büyük alışveriş
merkezleri ve ekonomik krize karşı çetin bir mücadele veren bakkal, terzi,
berber, ayakkabı tamircisi, kasap, manav gibi toplam sayıları 2 milyonu bulan
ve yaklaşık 60 meslek grubundan oluşan küçük esnaf ve sanatkâr kesimi ve
ailelerinin karşısına şimdi Başbakan yeni bir kriz olarak çıkmıştır.
Çağın gereği olan alışveriş merkezleri
elbette ki olacaktır. Hiç kimse bu tip yerlere karşı değildir. Fakat bu tip
kuruluşlar küçük esnaf ve sanatkârları sıkıntıya sokmayacak yerlere
kurulmalıdır. Başbakan tarafından eleştirilen çarşı, mahalle ve sokak
aralarındaki bakkal, manav, sap, terzi gibi küçük esnaf ve sanatkâr kesimi;
toplumun sosyo-ekonomik yapısı içinde sanayi ve ticaretin temel unsurlarından
birisi haline gelmiştir. Küçük işletmeler, ülkemizde toplam işletmeler içinde yüzde
98, toplam istihdam içinde yaklaşık yüzde 60, toplam üretim içinde yüzde 37 ve
toplam yatırım içinde de yüzde 26'lık bir paya sahiptir.
Esnaf ve sanatkârlarımız, ülkemizin
ekonomik, toplumsal ve siyasal hayatında göz ardı edilemeyecek derecede yere ve
öneme sahiptir. Bugün krizin olumsuz etkilerini en fazla hisseden kesim esnaf
ve sanatkâr kesimi olmuştur. Tüketimin azalması sonucunda iyice daralan iş
hacmi esnafın iş yerini ayakta tutmasını imkânsız hale getirecek boyutlara
ulaşmıştır. İş yapamama bugün esnafın en önemli sorunu olmuştur. İş hacminin
daralması ve düşen satışlar, esnafın zorunlu giderlerini bile karşılayamaz
duruma düşmesine neden olmaktadır. Aldığı kredisini ödeyemeyen, vergi ve sosyal
güvenlik primlerini yatıramayan esnaf ve sanatkârların sayısı son yıllarda
hızla artmaktadır.
Esnaf ve sanatkâr kesimi ekonomik krize
karşı hükümet tarafından yeterince desteklenmemiştir. Esnaf kesimi büyük
işletmelerin yanında üvey evlat muamelesi görmüştür, doğrudan esnaf ve
sanatkâra yönelik destek paketleri acilen hayata geçirilmelidir. Hükümet
tarafından şimdiye kadar açıklanan paketler büyük işletmelere yönelik
destekleri kapsamaktadır. Elbette büyük işletmelere de destek verilmelidir.
Ancak yanlarında çalışan ve aileleri ile birlikte ülke nüfusunun beşte birini
oluşturan esnaf ve sanatkâr kesimi de unutulmamalıdır.
Ekonominin canlanması ancak yeni
işletmelerin açılmasıyla sağlanabilir. Esnaf istihdam yaratır, işsizliğe çare
olur. İş yeri açtıkları sokağı canlandıran esnaf, o bölgeye hareket katar ve hayat
verir. Sosyalleşmeye ve ekonomiye de katkı sağlayan esnaf, parası olmayan
memurun, işçinin, çiftçinin, öğrencinin ve dar gelirlinin âdeta kara gün
dostudur. Esnaf, bu camiaya yeri gelir borç para verir, yeri gelir veresiye mal
verir.
Sonuç olarak esnaf ve sanatkârlar hem
ekonomik hem de toplumsal olarak bu ülke için vazgeçilmezdir. Bu gerçekler
toplumun tümünün bildiği ve kabul ettiği gerçeklerdir. Bu nedenler, bu
gerçeklere uygun olarak esnaf ve sanatkârları destekleyecek onların gelişimini
ve büyümesini sağlayacak politika üretmek Hükümetin Anayasal görevidir. Çünkü
Anayasanın 173. maddesi esnaf ve sanatkârların desteklenmesini ve korunmasını
öngörmektedir.
Bu nedenle, çarşı, mahalle ve sokak
aralarında hizmet veren bakkal, manav, kasap, terzi, ayakkabı tamircisi gibi
küçük esnaf ve sanatkârlarının sorunlarının araştırılarak, alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM içtüzüğünün 104 ve
105. maddesi uyarınca bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması yerinde
olacaktır.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Ali Uzunırmak (Aydın)
3) Mehmet Erdoğan (Muğla)
4) Ali Öz (Mersin)
5) Alim Işık (Kütahya)
6) Enver Erdem (Elâzığ)
7) Seyfettin Yılmaz (Adana)
8) Zühal Topcu (Ankara)
9) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
10) Sümer Oral (Manisa)
11) Mustafa Kalaycı (Konya)
12) D. Ali Torlak (İstanbul)
13) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
14) Mehmet Günal (Antalya)
15) Oktay Öztürk (Erzurum)
16) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
17) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
18) Celal Adan (İstanbul)
19) Atila Kaya (İstanbul)
20) Erkan Akçay (Manisa)
21) Emin Çınar (Kastamonu)
2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin, taklit mal üretimi ve
satışının engellenememesi ve ekonomik boyutunun giderek artmasının nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/165)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Markaların Korunması Hakkındaki Kanun
Hükmünde Kararnamede değişiklik yapılmasına dair 5833 sayılı Kanunun 28 Ocak
2009'da yürürlüğe girmesine rağmen taklit mal üretimi ve satışının
engellenememesi ve ekonomik boyutunun giderek artmasının nedenlerinin
araştırılarak tespit edilmesi ve bunların çözümü amacıyla Anayasanın 98.
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ederiz.
Gerekçe:
5833 sayılı "Markaların Korunması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"
Resmi Gazetenin 28 Ocak 2009 tarihli 27124 sayısında yayımlanarak yürürlüğe
girmiştir.
Marka sahibinin izni olmaksızın,
markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markayı
taklit etmek, markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde
tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak veya bir
başka şekilde ticaret alanına çıkarmak veya bu amaçlar için gümrük bölgesine
yerleştirmek, gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutmak veya
ticari amaçla elde bulundurmak, marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş
hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek
"marka hakkına" tecavüz sayılacağı söz konusu kanunda belirtilmiştir.
Başkasına ait marka hakkını iktibas
(Ödünç alma) veya iltibasla (taklit), tecavüz ederek mal veya hizmet üreten,
satışa sunan, satan kişi 1 yıldan 3 yıla kadar hapis ve yüksek miktarlara denk
gelen adli para cezasına çarptırılacağı kanunda belirlenmiş olmasına rağmen bu
taklit ürünlerin her yerde rahatlıkla satılabilmesini anlamak mümkün değildir.
Türkiye'nin üç milyar dolarlık cirosuyla
Çin'den sonra dünyanın ikinci büyük taklit ürün pazarı hâline geldiği ve Ankara
Ticaret Odası'nın (ATO) raporuna göre "taklit" ürünler cenneti olan
Türkiye'de tüketicilerin yüzde 58'inin taklit ürün satın aldığı belirtilmiştir.
Taklit ürün pazarının başkenti İstanbul olurken, turistlerin de taklit ürün
satılan yerlere rağbet gösterdiği ve sahtekârların iç piyasanın yanı sıra komşu
ülkelere de taklit ürün ihraç ettiği belirtilmektedir.
Rapora göre, sahteciliğin Türkiye
ekonomisinde yaklaşık on iki milyar liralık üretim kaybına, altı milyar altı
yüz milyon liralık vergi kaybına ve altmış bin kişilik de istihdam kaybına yol
açtığı belirtilmektedir. Aynı rapora göre, tüketicilerin yüzde 31'inin sahte
malları işportadan, yüzde 22'sinin semt pazarlarından, yüzde 16'sının da
sosyete pazarlarından satın aldıklarına dikkati çekilmekte ve bu konuda
belediyelere büyük iş düştüğü, belediyelerin işporta ve sosyete pazarları ile
yeterince mücadele etse sahteciliğe büyük bir darbe vurulmuş olacağı
belirtilmektedir.
Ayrıca bu taklit ürünlerin çok büyük
kısmının yurt dışından gayri resmi yollarla kaçak olarak yurda sokulmasından
dolayı gümrük teşkilatına da bu konuda büyük sorumluluk düşmektedir. Gerçek
dışı ürün beyanları ile yurda sokulan taklit ürünler gümrüklerde yeterli
kontroller yapılmadığı için rahatlıkla ülkemize sokulmakta ve bu sahtekârlığa
alet olunmaktadır.
Türkiye'nin korsan ürün cenneti
olduğunu öne süren bir yabancı dergide, "Türkiye'nin de marka korsanlığı
konusunda Çin'den aşağı kalır tarafı yok" derken, "İstanbul'un taşı
toprağı altın mı değil mi bilinmez ama tam bir korsan ürün cenneti olduğu
tartışma götürmez bir gerçek" ifadelerinin kullanılması ülkemizin haksız
yere eleştirilmesine neden olmaktadır.
Yukarıda anlatılmaya çalışılan
gerçekler çerçevesinde; Markaların Korunması Hakkındaki Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair 5833 sayılı Kanunun 28 Ocak 2009'da
yürürlüğe girmesine rağmen taklit mal üretimi ve satışının engellenememesi ve
ekonomik boyutunun giderek artmasının nedenlerinin araştırılarak tespit
edilmesi ve bunların çözümü amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz
ederiz.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Ali Uzunırmak (Aydın)
3) Mehmet Erdoğan (Muğla)
4) Alim Işık (Kütahya)
5) Ali Öz (Mersin)
6) Seyfettin Yılmaz (Adana)
7) Zühal Topcu (Ankara)
8) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
9) Sümer Oral (Manisa)
10) Bülent Belen (Tekirdağ)
11) Necati Özensoy (Bursa)
12) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
13) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
14) D. Ali Torlak (İstanbul)
15) Oktay Öztürk (Erzurum)
16) Celal Adan (İstanbul)
17) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
18) Erkan Akçay (Manisa)
19) Emin Çınar (Kastamonu)
20) Atila Kaya (İstanbul)
3.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin, tekstil sektörünün içinde
bulunduğu sorunlar ve çözüm önerilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/166)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gerekçesini ekte sunduğumuz tekstil
sektörü; gelişmiş yapısı, ihtisaslaşması, ihracata ve istihdama katkısı
bakımından stratejik öneme sahip olup, sorunları ve çözüm önerilerinin
araştırılması ve bunun için yapılacak yasal düzenlemeler dahil olmak üzere
alınacak önlemlerin tespiti için Anayasanın 98. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Tüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri gereği Meclis Araştırması açılmasını arz
ederiz.
Gerekçe:
Dünyanın 7. büyük pamuk üreticisi olan
Türkiye, 1.475 bin ton iplik üretimi ile dünya iplik üretiminde ilk beş ülke
içerisinde yer almaktadır. Sektörde en büyük beş iplik üreticisi, aynı zamanda
en büyük pamuk üreticisi olan Çin, Hindistan, Pakistan, ABD ve Türkiye'dir.
Ayrıca, Türkiye'nin yıllık pamuklu dokuma üretimi 580 bin ton, pamuklu örme
üretimi 708 bin tondur. Dünya tekstil ticaretinde Türkiye, dokuzuncu büyük
tekstil ihracatçısıdır. Dünya hazır giyim ihracatında Türkiye dördüncü büyük
ülkedir.
Türkiye'nin en önemli pazarı yüzde
76,1’lik pay ile AB ülkeleridir. Tekstil ithalatı ise yüzde 6 artışla 2006 yılında
6,3 milyar dolara ulaşmıştır. Türkiye'nin tekstil genel ithalatı 2002 yılından
itibaren ihracatın üzerinde gerçekleşmektedir. Konfeksiyon ithalatı ise 2006
yılı sonu itibariyle 1 milyar doları geçmiş bulunmaktadır.
Bugün Türkiye'de 40 bin firmanın tekstil
ve konfeksiyon sektöründe faaliyette bulunduğu bilinmektedir. Bu işletmelerin
yüzde 90'ından fazlasını KOBİ'ler oluşturmaktadır. Bu firmalar fason üretimde
bulunmaktadır. Konfeksiyon sektöründeki işletmelerin tamamına yakınını KOBİ'ler
oluştururken tekstil sektörü ağırlıklı olarak büyük ölçekli firmaların elinde
bulunmaktadır. Faaliyette bulunan 40 bin firmanın yüzde 25'i aktif ihracatçı
konumundadır.
Türkiye ekonomisinin bel kemiği tekstil
sektörü, gelişmiş yapısı, ihtisaslaşması, ihracata ve istihdama katkısı
bakımından stratejik olarak öneme sahiptir. Ancak sektörün kan kaybından
kurtulması ve gelişmesi, katma değeri yüksek ürünler kategorisinde daha fazla
hasıla üretmesi, istihdam yaratmaya devam etmesi bakımından karşı karşıya
olduğu sorun ve tehditlerden kurtulması gerekmektedir. Bu sorunlar kısa vadede
çözüme kavuşturulamazsa, önümüzdeki dönemde sektör kan kaybetmeye devam edecek
sosyal huzursuzluk boyutunda sıkıntılar ortaya çıkacaktır. Şimdiden, başlıca
sorunların devam etmesiyle sektörün rekabet gücü hızla kaybolmaktadır. Sektör
teknolojik dönüşümünü yapamadığından yeni yatırımlar ertelenmekte ve daha
avantajlı koşulları sağlayan yabancı ülkelere kaymaktadır. Polyester iplik ve
kumaş ithalatı için ve Uzak Doğu ülkelerinden her geçen gün artmaktadır.
Türkiye'de iplik üretimi ve dokuma sanayi bitmek üzeredir.
Bugün tekstilde makineler, fabrikalar
yok pahasına elden çıkarılmaktadır. Firmalar çaresizlik içerisinde üretim
tesislerini devretmekte veya birçoğu da kapanma aşamasında bulunmaktadır.
Dolayısıyla işsizlik başlamıştır.
Bugün 2,5 milyon kişiyi istihdam eden,
20 milyar dolar ihracat yapan, 10 milyar dolara yakın iç pazar büyüklüğüne
sahip muazzam bir sanayi yanlış politikaların kurbanı olmaktadır.
Türkiye'nin henüz, tekstil sektörünü
ikame edecek, bu derecede büyük, ihracatın ve istihdamın lideri başka bir
sektörü bulunmamaktadır.
Ülkenin toplam ihracatı 2006'da yüzde
16,4 artarken ihracatımızın yüzde 23'ünü gerçekleştiren tekstil ve hazır giyim
sektörüdür. Cari açık, gerek istihdam açısından son derece endişe vericidir.
Özellikle, tarımdaki daralma ve milyonlarca insanın tarımda işsiz kalması
nedeniyle sektörden boşalmaya devam edecek vasıfsız işgücüne önemli bir
istihdam kapısı oluşturan tekstil sektörü hayati öneme sahiptir.
Kentlerde kayıtlı genç işsizliğinin
yüzde 23'leri aştığı ve sosyal patlama sinyallerinin giderek arttığı bir
ortamda Türkiye'de toplam imalat sanayi istihdamının yaklaşık yüzde 40'ını
yaratan sektördeki üretim kaybının yaratacağı ekonomik ve sosyal tahribat
ortadadır.
Yukarıda sunulan ve araştırma sırasında
belirlenecek nedenlerle Anayasanın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç
Tüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri uyarınca "Tekstil Sektörünün içinde
bulunduğu sorunlar ve çözüm önerilerinin araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması"
için Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Ali Uzunırmak (Aydın)
3) Mehmet Erdoğan (Muğla)
4) Enver Erdem (Elâzığ)
5) Alim Işık (Kütahya)
6) Ali Öz (Mersin)
7) Seyfettin Yılmaz (Adana)
8) Zühal Topcu (Ankara)
9) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
10) Mehmet Günal (Antalya)
11) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
12) Oktay Öztürk (Erzurum)
13) Mustafa Kalaycı (Konya)
14) Emin Çınar (Kastamonu)
15) Atila Kaya (İstanbul)
16) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
17) Erkan Akçay (Manisa)
18) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
19) D. Ali Torlak (İstanbul)
20) Celal Adan (İstanbul)
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Sayın Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Sayın Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Sayın Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’in;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan, İslam Konferansı
Örgütü Şartının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
2.- İslam
Konferansı Örgütü Şartının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/443) (S. Sayısı: 85) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 85 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde gruplar adına
söz? Yok.
Şahıslar adına Ankara Milletvekili
Sayın Emrullah İşler.
Buyurun Sayın İşler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, sözlerime
başlarken yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
85 sıra sayılı İslam Konferansı Örgütü
Şartının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde
görüşlerimi paylaşmak üzere şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Esas itibarıyla, bu kanun tasarısında
geçen “şart” kelimesini bir açıklama gerekliliğini duyuyorum. Zira, Türkçede
“şart” kelimesini telaffuz ettiğimizde, kullandığımızda farklı anlam taşıyor.
Bu “şart” kelimesi, daha önce “sözleşme” anlamına, “tüzük” anlamına kullanılan
“charter” kelimesinden esinlenerek kullanılmıştır. Bundan dolayı, yapacağım
konuşmada geçecek “şart” kelimesinin bu bağlamda anlaşılmasını temenni
ediyorum.
Türkiye'nin, 1969 yılında kuruluşundan
bu yana üye olduğu, Birleşmiş Milletlerden sonra küresel çaplı en büyük 2’nci
uluslararası örgüt olan 57 üyeli İslam Konferansı Örgütü, siyasi, ekonomik,
ticari, kültürel, sosyal ve bilim alanlarında üye devletler arasında
dayanışmayı ve iş birliğini geliştirmek, üye devletlerin ortak çıkarlarını ve
meşru davalarını korumak ve üye devletlerin çabalarını eş güdümleyerek,
uluslararası düzeyde konumlarını güçlendirmek amacıyla faaliyet göstermektedir.
Türkiye, örgütün dört daimi
komitesinden biri olan İKÖ Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi
İSEDAK’ın başkanlığını yürütmektedir. Ayrıca ülkemiz İKÖ’nün alt organlarından
İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi
(SESRIC) ile İslam Sanat, Tarih ve Kültürünü Araştırma Merkezine ve örgütün
ilgili kuruluşlarından İslam Konferansı Diyalog ve İşbirliği Gençlik Forumu,
İslam Ülkeleri Müşavirler Federasyonu ve İKÖ Standartlar ve Metroloji
Enstitüsüne ev sahipliği yapmaktadır.
Bugüne kadar 3 defa İKÖ Dışişleri
Bakanları Konseyi toplantılarına ev sahipliği yapmış olan ülkemiz, 13’üncü İKÖ
Zirvesi’nin ev sahipliğine adaylığını açıklamıştır.
İKÖ genel sekreterliğinin 1 Ocak 2005
tarihinde Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu tarafından üstlenilmesini takiben
örgütün yapısal ve işlevsel reformu yolunda önemli çalışmalar başlatılmıştır.
Burada temel amaç, teşkilatın günümüz ihtiyaçlarına cevap verecek daha çağdaş
bir yapıya kavuşturulmasıdır. Bu amaçla, 2005 yılında Mekke’de yapılan İKÖ
3’üncü Olağanüstü Zirvesi’nde bir yol haritası niteliğinde olan On Yıllık Eylem
Programı kabul edilmiştir. Reform kapsamında atılan en önemli adımlardan biri
İKÖ’nün yeni şartının hazırlanması olmuştur.
Ülkemizin de hazırlık çalışmalarında
yer aldığı yeni şart, Senegal’in başkenti Dakar’da 13-14 Mart 2008 tarihlerinde
yapılan 11’inci İKÖ Zirvesi’nde kabul edilmiştir. Yeni şart, çağdaş ve evrensel
ilke, normlara yer vermesi, bu bağlamda insan hakları ve temel hürriyetler,
hukukun üstünlüğü ve hesap verebilirlik kavramına atıflar içermesi, kadınlar,
çocuklar, yaşlılar ve özürlülerin haklarını vurgulaması, Müslüman topluluk ve
azınlıklara yardımı öngörmesi, dinler ve kültürler arası diyaloğun
geliştirilmesini amaçlaması, bağımsız daimi insan hakları komisyonu gibi yeni
bir organ oluşturması bakımlarından önemli reformlar içermektedir.
Özetle, yeni şartta iyi yönetişim,
hesap verebilirlik, insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı, kadınların
statüsünün güçlendirilmesi, saydamlık ve hukukun üstünlüğü ilkeleri ön plana
çıkmaktadır.
İnsanlığın çağdaş değerlerinin yer
aldığı yeni şartın, teşkilatın 21’inci yüzyılın getirdiği sorunlarla mücadele
kapasitesini arttıracağı kuşkusuzdur. Örgütün, başta yeni şart olmak üzere, bu
reform sürecinin uygulanmasıyla birlikte uluslararası arenada daha fazla
sorumluluk üstleneceğine ve daha güçlü bir şekilde sesini duyuracağına
inanıyoruz.
(x) 85 S. Sayılı Basmayazı tutanağa
eklidir.
Hazırlık çalışmaları kapsamında
yürütülen müzakerelerde, ülkemiz tarafından yapılan öneri doğrultusunda, şartın
37’nci maddesinin ikinci fıkrasına şartın hükümlerinin üye devletler tarafından
kendi anayasal gereklerine uygun olarak uygulanacağı hükmü dercedilmiştir.
18 Haziran 2008 tarihinde, Uganda’nın
başkenti Kampala’da düzenlenen İKÖ 35’inci Dışişleri Bakanları Konseyi
toplantısı sırasında, ülkemiz adına yeni şartı dönemin Dışişleri Bakanı Sayın
Ali Babacan imzalamıştır. İmza sırasında Türkiye’nin, şartın 37’nci maddesinin
ikinci fıkrası çerçevesinde söz konusu şartı Anayasa’mız, kanunlarımız ve
uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan yükümlülüklerimize uygun olarak
yorumlayacağı ve uygulayacağı yolundaki çekincemiz de kayda geçirilmiştir.
İKÖ, büyük kısmıyla köklü tarihî,
kültürel ve sosyal bağlara sahip olduğumuz, siyasi ve ekonomik çıkarlarımız
bakımından önem taşıyan Orta Doğu, Afrika, Güney ve Uzak Asya’da yer alan
ülkelerle iş birliği ve dayanışma sergilediğimiz, ülkemizin çıkarları
bakımından hayati önemi haiz konuları gündeme getirdiğimiz çok taraflı bir
platformdur.
Bu bağlamda, İKÖ, özellikle bölgesel ve
küresel barış ve istikrar bakımından büyük önem taşıyan Filistin meselesi ve
Kudüs’ün statüsü ile millî davamız Kıbrıs konusunda Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’nin uluslararası alanda daha yaygın kabul görmesi, Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti üzerindeki gayrimeşru ve gayriinsani tecride son verilmesi ile
Batı Trakya Türk azınlığının yasal hak ve çıkarlarının korunmasına destek
sağlanması hususlarında faydalı bir uluslararası zemin teşkil etmektedir.
Kıbrıs Türklerinin 1979’da Fas Zirvesi’nde konuk statüsünden “gözlemci”
statüsüne geçirilmesine karar verilmiş, 1981 Suudi Arabistan Zirvesi’ne daha
önceki toplantılara “Kıbrıs Müslüman Türk Topluluğu” olarak katılan Kıbrıs Türk
heyeti ilk kez “Kıbrıs Türk Federe Devleti” sıfatıyla katılmış ve ülkemizin ev
sahipliğinde 14-16 Haziran 2004 tarihlerinde İstanbul’da düzenlenen 31’inci İKÖ
Dış İşleri Bakanları Konseyinde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin İKÖ
toplantılarına Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kapsamlı Çözüm Planı’ndaki
-yani Annan Planı- ‘‘Kıbrıs Türk Devleti’’ adıyla katılması kabul edilmiştir.
Ayrıca İKÖ, ülkemizin Afrika açılımı
ile Orta Doğu’da ve Balkanlarda barış ve istikrarın tesisi yönündeki
politikalarımızın hayata geçirilmesi ve uluslararası kuruluşlar ile organlara
adaylıklarımıza destek sağlanması açısından önem taşıyan bir platformdur.
Bu çerçevede Türkiye’nin yeni İKÖ
Şartı’nı, ülkemizin şartı Anayasa’mız, kanunlarımız ve uluslararası
anlaşmalardan kaynaklanan yükümlülüklerimize uygun olarak yorumlayacağı ve
uygulayacağı kaydıyla onaylanmasının, Türkiye’nin İKÖ içindeki konumunun
güçlendirilmesi, siyasi, ekonomik, ticari, kültürel, sosyal ve bilim
alanlarında İKÖ üyeleriyle iş birliğimizin geliştirilmesi ve başta Orta Doğu,
Balkanlar, Afrika, Güney ve Uzak Asya olmak üzere geniş bir coğrafyada etkinliğimizin
artırılması yönündeki dış politika hedeflerimizle uyumlu olacağı
değerlendirilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bu vesileyle bir konuyu da sizlere arz etmek istiyorum: 2011 yılında düzenlenen
38’inci Dışişleri Bakanları Konseyinde İslam Konferansı Örgütünün ismi “İslam
İşbirliği Teşkilatı” olarak değiştirilmiştir. İKÖ Şartı bugüne kadar 44 ülke
tarafından imzalanmış ve 17 ülke tarafından onaylanmıştır.
Geçtiğimiz dönemde –yani 23’üncü
Dönemde- Genel Kurulda görüşülemediğinden bu kanun tasarısı kadük olmuştur. Bu
kanun tasarısının geç kalmış olmakla birlikte bugün yüce Meclisin onayından
geçecek olmasının önemli bir gelişme olduğunu düşünüyorum.
Bu vesileyle, yasalaşacak kanun
tasarısının hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İşler.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan,
başka konuşacak kişi yoksa ben şahsım adına konuşmak istiyorum.
BAŞKAN – Tabii, buyurun.
Bana gruplardan böyle bir cevap
gelmişti de onun için. Sayın Genç, kusura bakmayın.
Buyurunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün önemli bir uluslararası anlaşmayı
onaylıyoruz fakat Dışişleri Bakanı burada yok. Nerede Dışişleri Bakanı?
Tunus’ta Suriye dostlarıyla bir toplantı yapıyor. Bu toplantıyı kimin için yapıyor? Birtakım
emperyalist güçlerce, Türkiye Cumhuriyeti devletini Suriye’ye saldırmaya
yönelik kurulması düşünülen birtakım hain tezgâhlarla iş birliği içinde.
Şimdi, evvela çok önemli bir anlaşmayı
uyguluyoruz. Bakın, Türk hukuk sistemine tamamen ters. Şimdi, anlaşmanın
başında evvela diyor ki: “Esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın adıyla.” Tabii ki bu
uluslararası, yani İslam ülkelerinde böyle bir şey var ama biz Türkiye
Cumhuriyeti devleti olarak laik bir ülkeyiz. Dolayısıyla bizim tabii,hukuk
sistemimize evvela bu yönüyle uymayan bir başlangıç ama -ben tabii Dışişleri
Bakanına yine geleceğim de- bu anlaşmanın genel ilkeleri arasında “Müslüman
çocukların ve gençliğin iyi yetiştirilmesine elverişli koşulları yaratmaya ve
onlara, kültürel, sosyal, manevi, ahlaki ülkülerini güçlendirmek için eğitim yollarıyla
İslami değerleri öğretmeye…” diyor. Şimdi, yine “amaçları” ilkesinde “Ilımlılık
ve hoşgörü temellerine dayanan İslam örgütlerini ve değerlerini yaymak, teşvik
etmek, korumak, İslam kültürünü teşvik etmek ve İslam’ın mirasını korumak,
İslam’ın gerçek görünümünü muhafaza etmek, savunmak, İslamın karalanmasıyla
mücadele etmek, medeniyetler ve dinler arası diyaloğu teşvik etmek.”
Tabii, sayın milletvekilleri, elbette
ki din, insanlar için çok önemli bir unsur, toplumda din eğitiminin sağlıklı
ilkelere göre yapılması lazım ama biz laiklik ilkesini kabul eden bir devletiz.
Laiklik ilkesini kabul eden bir devlette… Elbette ki bizim her şeyden önce
Anayasa’mız, kanunlarımız din ve devlet işlerinin birbirine karıştırılmaması
esasını getiriyor, Anayasa’mızın 24’üncü maddesi “Kimse devletin ekonomik,
sosyal, siyasal yapısını din ve dince kutsal sayılan kurallara göre
yönlendiremez.” diyor. Dolayısıyla, gerçi her ne kadar Bakan Ali Babacan bir
ihtirazi kayıt koymuş ama bence bu anlaşmanın getirilmesi bizim hukuk
sistemimizde getirilen ilkelerle tamamen ters düşüyor.
Biliyorsunuz, uluslararası anlaşmalarla
eğer bir iç kanun çatışırsa uluslararası anlaşmalar bizim Anayasa’mızın 90’ıncı
maddesine göre daha üst bir mertebede. Dolayısıyla bunların iptalleri için Anayasa
Mahkemesine gidilemeyeceği de herkes
tarafından bilinmektedir.
Tabii, son zamanlarda Tayyip Erdoğan’ın
“dindar gençlik yetiştirme” söylemlerinin, “kin ve din esasına dayalı bir
gençlik yetiştirme” söylemlerinin üzerine hemen bu anlaşmanın gündeme gelip de
onaylanmasının istenmesi gerçekten biraz bizi tereddüde düşürdü, acaba AKP’nin
öteden beri kafasına koyduğu laik Türkiye Cumhuriyeti devleti… Zaten Tayyip Bey
gitti Mısır’da ne dedi? “Ben laik değilim, Müslüman’ım.” dedi. Dolayısıyla,
-bir insan laik değil de- hem Başbakan olacaksın hem Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası’na göre Anayasa’ya sadakat üzerine, namusun ve şerefin üzerine yemin
edeceksin, ondan sonra da nasıl “Ben laik değilim.” diyeceksin? Bunlar tabii,
bizim aklımızın yani havsalamızın almayacağı konular ama bence bu gibi
anlaşmalar burada müzakere edilirken Dışişleri yetkililerinin çıkıp da bunların
nasıl uygulanacağı… Yani Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş felsefesinde
evvela çağdaş, laik, bilime, ilme dayalı, gençleri bilim sahasında, ilim
sahasında geliştirmeyi ön plana alan bir eğitim sistemini öne çıkarıyoruz ama
daha önceki sekiz yıllık kesintisiz eğitimi şimdi AKP getirdiği bir kanunla
tamamen yok etmeye çalışıyor.
AKP’nin kafasındaki hedef şu: İşte,
altı-yedi yaşındaki kızların kafasına siyah bir peçe geçireceksin, koltuğuna
vereceksin bir Kur'an-ı Kerim, “Git, işte senin eğitimin bu.” diyen böyle bir
anlayışla hareket ettikleri ortaya çıkıyor. Onun için, bence Dışişleri
Bakanının buraya gelip bu anlaşmanın bizim kanunlarımızla nasıl bir uyum hâline
getirileceğini, nasıl uygulanacağını burada açıklaması lazım. Yoksa bu hâliyle
bana göre bizim hukuk sistemimize, anayasal düzenimize aykırı bir şey.
Değerli milletvekilleri, tabii ki Ahmet
Davutoğlu’nun özellikle Suriye içine bu kadar müdahale etmesi bizi çok rahatsız
ediyor. Şimdi, Suriye’deki Müslüman Kardeşler’i, işte Hamas’ı orada başka yere
götürüp… Hamas’ın Suriye’den çıkması için Türkiye'den yapılan telkinleri ve
oraya yapılan ekonomik yardımların seviyesini bilmiyoruz, sorularımız cevapsız
kalıyor. Ayrıca da Mısır’da Müslüman Kardeşler iktidarı aldı. Bunu tabii ki
Suriye’de de almaya çalışıyor, bunlara da destek veriyorlar. Suriye’den gelen
birtakım insanlara Türkiye’de işte silah yardımı yapıldığı söyleniyor. Suriye
bizim dostumuz ve kardeşimiz. Dolayısıyla bizim, Suriye’yle bir problemimiz
yok. Elbette ki Suriye’nin içinde insan hakları ihlalleri varsa, başka bir
devletteki insan haklarına karşı nasıl bir tavır içinde olmamız gerekiyorsa
bunlara o seviyede müdahale etmemiz lazım. Yoksa ki birtakım emperyalist güçler
bize taktik verecekler, bize emredecekler, “Gideceksin, sen şu işi
halledeceksin.” diye. Zaten televizyonda da izliyorsunuz. Birçok televizyon
kanallarında deniliyor ki: “Amerika, Türkiye’ye ‘Sen gidip Suriye’nin içine
müdahale edeceksin, orada bir güvenlik bölgesi yaratacaksın.’ diyor.”
Peki, sayın milletvekilleri, -bakın,
biz burada milletvekiliyiz, milletin hakkını korumak zorundayız- hadi muhalefet
partisi bunu söylemiyor, siz niye müdahale etmiyorsunuz? Yani bizim şimdi
Suriye’ye durup dururken müdahale etmemizi gerektiren bir durum var mıdır?
Suriye’nin bu kadar aleyhine çalışmamızı gerektiren bir durum var mıdır? Suriye
de yarın bizim içimizde silahlı eylemlerde bulunan insanların içinde kendi
güvenlik birimleri kanalıyla burada silahlı örgütleri örgütlerse, burada
birtakım cinayetler işlerse bunun sorumlusu kim olacak? Bugün işte Ahmet
Davutoğlu ile Tayyip Erdoğan olacak. Bunun dışında kim olabilir? Dolayısıyla
yani bu devlette şimdiye kadar, seksen beş senelik bir devlette bugüne kadar
böyle olaylar olmadı. Hiçbir zaman Türkiye Cumhuriyeti devleti gidip de bir
başka devletin iç işlerine karışmadı, onların iç işindeki muhalif gruplara
silah temin etmedi, para vermedi. Dolayısıyla, bu tamamen Türkiye Cumhuriyeti devletine
karşı güdülen bir tuzaktır, Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı bir tezgâhtır,
bir ihanet çetesidir. Bu ihanet çetesinin bu hareketlerinin durdurulması lazım.
Dolayısıyla, yani biz durup dururken,
arkadaşlar, niye Suriye’ye saldıralım? Niye Suriye’yle aramız bozulsun?
Suriye’yle başlangıçta Ahmet Davutoğlu ve Tayyip Erdoğan -Amerika’da “Bu İran’a
bizim saldırabilmemiz için gidin bunu, Suriye’yi İran’ın yanından ayırın.”
dediler.- gittiler, bir kardeşlik, bilmem, Bakanlar Kurulu toplantısını yaptılar.
Baktılar ki oradaki, Suriye’deki yöneticiler bu oyuna gelmedi ama şimdi,
Suriye’nin içine öyle olaylar aktarıldı ki artık Türkiye’de birtakım güçler,
silahlı güçler gidiyorlar, Suriye’nin içinde silahlı kuvvetlerine müdahale
ediyorlar, polise saldırıyorlar, adam öldürüyorlar. Artık, Suriye yaşanamaz bir
devlet hâline geldi. Dolayısıyla, burada Suriye’nin yöneticilerinden ziyade
Suriye’nin içindeki bu olayları bu kadar terörize eden, burada silah desteği
veren, para desteği veren en büyük suçlu Türkiye’dir, (x) Türkiye'nin dış
politikasıdır. Biz bunları burada söylemek zorundayız. Ahmet Davutoğlu kimin
hesabına hareket ediyor? Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Bakanıysa gelip Türkiye
Büyük Millet Meclisinde bunlara cevap vermesi lazım. Hangi hakla ve hangi yetkiyle
Suriye’nin içine gidip müdahale ediyor; oradaki Suriye yönetimine karşı olan
kişilere parasal yardım yapıyor; ondan sonra onları Hükûmete karşı etkiliyor?
İşte, sizin Saadet Partisi milletvekilleri var; bir gün, İsmail -soy ismini şu
anda hatırlayamadım- dedi ki: “Ben bir gün Humus’a, Hama’ya gitmiştim. Orada
camiden çıktım, bir kız Türkiye’ye haber veriyor: ‘Her tarafta silahlar
patlıyor, bombalar patlıyor.’ Dedim ki: Kızım, nerede bunlar? Dedi ki:
‘Efendim, bize böyle talimat veriyorlar: Gideceksiniz, Suriye’nin içini karışık
göstereceksiniz…”
(x) Bu ifadeye ilişkin açıklama,
28/2/2012 tarihli 71’inci Birleşim Tutanak Dergisi’nin 40’ıncı sayfasındadır.
Bakın, bu bilgilerin çok büyük bir
kısmı kirli bilgilerdir. Dolayısıyla, Türkiye Cumhuriyeti devletinde herkesin
bu işe el koyması lazım. Biz şunun bunun yönlendirmesiyle komşu ülkelerin içini
karıştırarak, fesat karıştırarak, oralarda insan öldürerek, orada terör
yaratarak bu devletimizi ayakta tutamayız. Bu anlaşmanın bu yönüyle de
incelenmesi gerektiğine inanıyorum.
Saygılar sunuyorum efendim, sağ olun.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
İSLAM KONFERANSI ÖRGÜTÜ ŞARTININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) Türkiye Cumhuriyeti adına
18 Haziran 2008 tarihinde imzalanan “İslam Konferansı Örgütü Şartının, çekince
ile onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Oylama için beş dakika süre vereceğim.
Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen beş dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını yine oylama için
öngörülen beş dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – İslam Konferansı Örgütü
Şartının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu:
“Oy
Sayısı : 204
Kabul : 202
Ret : 1
Çekimser : 1
Boş : -
Geçersiz : -
(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Mustafa Hamarat Bayram Özçelik
Ordu Burdur”
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını
gösteren tablo tutanağa eklidir.
3’üncü sırada bulunan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kore Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında
İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
3.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kore Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında
İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/414) (S. Sayısı: 76) (x)
BAŞKAN – Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Komisyon raporu 76 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?
Yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KORE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GÜMRÜK KONULARINDA İŞBİRLİĞİ VE KARŞILIKLI YARDIM
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 15 Haziran 2010 tarihinde
Seul’de imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kore Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşması”nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Kore Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve
Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan
oy sayısı : 190
Kabul : 186
Ret : 3
Çekimser : 1 (xx)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Mustafa Hamarat Bayram
Özçelik
Ordu Burdur”
BAŞKAN – Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
(x) 76 S. Sayılı Basmayazı tutanağa
eklidir.
(xx) Açık oylama kesin sonuçlarını
gösteren tablo tutanağa eklidir.
4’üncü sırada yer alan Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Türkmenistan Hükûmeti Arasında Sağlık ve Tıp
Endüstrisi Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
4.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp
Endüstrisi Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/456) (S.
Sayısı: 161) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 161 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde gruplar adına
söz isteyen Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Bingöl Milletvekili Sayın
İdris Baluken.
Buyurun Sayın Baluken…
EROL DORA (Mardin) - Yok.
BAŞKAN – Peki.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Mersin Milletvekili Sayın Aytuğ Atıcı.
Buyurun Sayın Atıcı. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYTUĞ ATICI (Mersin) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Türkmenistan Hükûmeti Arasında Sağlık ve Tıp
Endüstrisi Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri,
Türkmenistan’la her alanda, özellikle de sağlık alanında iş birliği yapılması
bizleri gerçekten çok memnun eder. Birçok ortak bağımız var, birçok ortak
değerimiz var, böyle bir anlaşma bizi mutlu eder.
Anlaşmayı detayıyla incelediğiniz
zaman, toplam altı maddeden oluştuğunu görürsünüz bu anlaşmanın. Bu anlaşmanın
ana amacı, iki ülke arasında sağlık alanında bilgi değişimi ve iş birliğidir.
Şimdi, değerli milletvekilleri, ben de
buradan yola çıkarak konuşmamı üç ana başlıkta toplayacağım:
Birincisi: Bu anlaşmanın hazırlanma
tekniğiyle ilgili görebildiğim sorunlar.
İkincisi: Sayın Başbakan imzasıyla
gönderilen gerekçenin bize anlattıkları, tabii anlayana. Başbakanın imzasıyla
gönderilen gerekçenin içinden bakın neler çıkacak.
Üçüncüsü: Kardeş Türkmenistan’ın Sağlık
ve İlaç Endüstrisi Bakanına naçizane bazı önerilerim olacak. Çünkü bu anlaşmayı
-yine maddelerde görüleceği üzere- bizim Sağlık Bakanımızla Türkmenistan’ın
Sağlık ve İlaç Endüstrisi Bakanı birlikte yürütecekler. Ben de ona yıllardır bu
ülkede sağlıkla ilgili neler yaşandığını anlatmaya çalışacağım.
Şimdi, birinci bölüme başlıyorum.
Birinci bölümde anlaşmanın hazırlanma tekniğiyle ilgili sorunlardan
bahsedeceğim.
Değerli milletvekilleri, bu sorun,
aslında sadece bu anlaşmaya özgü değildir. Dışişleri Bakanlığımız, maalesef,
anlaşmaların, iki ülke arasındaki anlaşmaların büyük bir çoğunluğunda benzer
hatalar yaparak âdeta bizi küçük düşürmektedir. Bu anlaşmanın 2’nci maddesi
bakın ne diyor: “Taraflar, sağlık ve tıp endüstrisi alanlarında karşılıklı
mutabakat ile aşağıdaki yöntemlerle iş birliği yapacaklardır.” Güzel. Neymiş bu
yöntemler bakalım: Taraflar, yani Türkiye ve Türkmenistan bilgi değişimi
yapacakmış; güzel, yapsın. Heyetlerin ve sağlık uzmanlarının değişimi olacakmış;
bu da güzel. Taraflardan biri tarafından
(x) 161 S. Sayılı Basmayazı tutanağa
eklidir.
düzenlenecek
bilimsel konferanslara ve fuarlara katılım da olacakmış; iyi, bu da güzel. Şu
fıkraya dikkatinizi çekiyorum arkadaşlar, burada diyor ki: “Sağlık ve tıp
endüstrisi alanında karşılıklı mutabakat ile belirlenecek diğer şekillerde iş
birliği.” 2’nci maddenin (a), (b), (c) bentleri çok açık bir şekilde hangi
konularda anlaşma yapılacağını saymış iken (d) bendi diğer şekillerde de iş
birliği yapılabileceğini hükme bağlıyor yani bu anlaşmayı bir noktada anlamsız
hâle getiriyor. Yani koca koca heyetler bir araya gelecekler, oturacaklar,
karşılıklı mutabakata varacaklar, sonra da diyecekler ki: “Ya iki heyetin uygun
gördüğü diğer alanlarda da iş birliği yapalım.” O zaman hiç böyle bir anlaşma
yapmayalım, hiç uğraşmayalım, bir madde koyalım “İki heyetin uygun gördüğü
bütün alanlarda anlaşma yapılsın.” diyelim, iş bitsin. Madde anlamsız gibi
görünüyor ama AKP zihniyetini iyi okuduysanız bugüne kadar, bizi izleyenlere de
sesleniyorum, bunun aslında anlam yüklü olduğunu da anlayabilirsiniz. Ben size
soruyorum: Burada belirtilen “diğer şekillerde iş birliği”nden ne anlıyorsunuz?
İçeride birçok milletvekili var, eminim ki her birisi farklı bir şey
anlayacaktır. “Diğer şekillerde iş birliği” ucu açık bir kavram ama ben sizin için bir küçük yorum
yapayım ve ne demek istediğimi anlayın. Bu kavramın ucu açıktır ama diğer kanun
hükmünde kararname ve kanunlarla eğer birleştirirseniz ucu kapanır. Bir örnek
vereyim mi size: Mesela, 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile bu basit gibi
görünen, “Efendim, mutat bir iştir; diğer işlerde iş birliği.” gibi yorumlanan
bu maddeyi birleştirdiğiniz zaman önemli sorunlar ortaya çıkacak. 663’ün önemli
bir maddesi neydi? İthal hekim getirme, ithal hemşire getirme maddesiydi.
Şimdi, siz, eğer Türkmenistan’la veya diğer birçok ülkeyle “Diğer konularda da
iş birliği.” diye bir madde eklerseniz, sizin çıkardığınız 663 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname’de birleştirirseniz AKP’nin ne demek istediğini çok çok iyi
anlamış olursunuz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu, son
derece tehlikeli bir durumdur. Eğer anlaşmalarla AKP Hükûmetine sınırsız bir
yetki verirseniz gerçekten büyük sıkıntı yaşarız. Biz, aslında AKP Hükûmetinin
sınırsız yetki kullanmayı çok sevdiğini biliyoruz, bunu herkes biliyor.
Sıkışınca da AKP ne diyor? “Kardeşim, halk bana yetki verdi, biz de bu yetkiyi
kullanıyoruz.” diyor. Halkın verdiği yetki bu şekilde yorumlanamaz, halkın
verdiği yetki demokratik teamüller çerçevesinde kullanılır. Bu nedenle biz de
sık sık kendilerine halkın yarısından fazlasının kendilerine güvenmediğini ve
bu yetkiyi vermediğini hatırlatmak zorunda kalıyoruz.
Değerli milletvekilleri, konuşmamın
ikinci bölümüne geçiyorum yani Sayın Başbakanın imzasıyla gönderilen gerekçenin
içerisindeki gizli kalmış bazı noktaları açığa çıkaracağım. Gerekçenin ilk
cümlesini okuyorum, Sayın Başbakan ne diyor bakın: “Yaşamakta olduğumuz
küresel, siyasi ve teknolojik gelişmeler ve her alandaki küreselleşme eğilimi
sağlığı sınır tanımayan bir konu olarak dünya gündeminin ilk sırasına
yerleştirmiştir.” Yani Başbakan, sağlığın küreselleştiğinin, küresel sermayenin
iştahını kabarttığının oldukça farkında. Farkında ama bunun çok tehlikeli bir
durum olduğunun farkında mı? Eğer farkında değilse yani küreselleşmenin sağlığa
getireceği yükü bilmiyorsa o zaman Başbakan, koltuğunda nasıl oturuyor? Sağlık
Bakanı acaba kendisini uyarmıyor mu? Eğer Sağlık Bakanı da tehlikenin farkında
değilse o zaman zaten vay hâlimize.
Eğer Başbakan sağlıktaki
küreselleşmenin tehlikelerinin farkında ise çok daha vahim bir durumla karşı
karşıyayız demektir. Bu durumda, ülkemizi neden bu küreselleşme belasından,
özellikle de sağlığa bulaşmasından korumamıştır sorusu gündeme gelir.
Bakın, olur, beşerdir şaşar, Sağlık
Bakanı da farkına varmamıştır, Başbakan da farkına varmamıştır diye iyi niyetli
düşünelim ve küreselleşmenin sağlık üzerine nasıl etki ettiğini birlikte şöyle
bir inceleyelim.
Bu, benim, gerekçeden çıkardığım bir
cümleden yola çıkarak hazırladığım bir sunumdur arkadaşlar. Bakın,
küreselleşmeye çanak tutan ülkelerin bir tek amacı vardır -hepiniz bilirsiniz-
o da kâr etmek, daha çok cebini doldurmak, daha çok cebini doldurmak. Bunlar,
hiç düşünmeden her şeyi satarlar; sağlığı da satarlar, her şeyi.. Ne yaparlar
bunlar? Örneğin, bunlar domuz gribi, kuş gribi diye bazı hastalıklar üretirler;
sonra, bunların aşılarını da yaparlar; sonra, bizlere tırnak içinde “İyilik
olsun.” diye milyonlarca dolara satarlar. İşte, küreselleşmenin bir örneği
budur.
Bizim gibi uyuyan, daha da tehlikelisi
küresel sermayeyle iş birliği yapan ülkeler bu ürünleri alırlar, yine tırnak
içerisinde “Biz vatandaşlara iyilik olsun.” diye kullanırlar. İşte, iğrenç
küreselleşme budur değerli milletvekilleri. Bu durum gerçekten kabul edilemez,
hele hele sağlık alanında hiçbir şekilde kabul edilemez çünkü insan sağlığını
ciddi şekilde tehlikeye atar.
Peki, küreselleşmeye çanak tutan
ülkeler sadece bununla sınırlı kalırlar mı? Hayır. Ne yaparlar? Teknoloji
üretirler; tomografi üretirler, MR üretirler. Biz de zannederiz ki yani
-gerçekten çok iyimser bir milletiz, iyimser, naif bir yapımız vardır- bunları
insanlık namına yapıyorlar. Sonra, insanlık namına yaptıkları bu teknolojiyi
bize fahiş fiyata satarlar ve gereksiz kullanımı da, yine tırnak içinde
söylüyorum, birçok bilimsel verileri önümüze koyarak “İşte, böyle kullanın;
işte, şu şekilde para harcayın.” diye bizi teşvik ederler ve uzun yıllar
paramızı alırlar. İşte, gözü dönmüş küreselleşme böyle bir şey.
Daha da ileri gider bu küreselleşmeye
çanak tutan ülkeler, Dünya Bankası ve IMF’yi üzerimize gönderirler, bazı
krediler sağlarlar. Sağlık kökenli milletvekilleri ne demek istediğimi çok iyi
bilirler. Aile hekimliğinin bu Türkiye’ye nasıl geldiğini çok iyi biliyoruz ve
bizim sağlık politikalarımızı da IMF ve Dünya Bankası bu şekilde belirler.
Sonra, Sağlık Bakanımız kalkar “Efendim, aile hekimliği, Kamu Hastane
Birlikleri, bunlar bizim özgün projelerimizdir.” der, biz de inanırız,
alkışlarız. Halk inanabilir ama değerli milletvekilleri, sizin inanmak gibi bir
şansınız yoktur. Bunu sizin Bakanınız dahi söylese araştırıp doğruyu bulmak ve
milletinize, size oy verenlere verdiğiniz sözleri tutmak zorundasınız.
O yüzden, milletvekillerinin ve
Başbakanın, Sağlık Bakanının bu sözlerine inanmasını hiçbir şekilde kendime
anlatamıyorum, halka da anlatamıyorum, onlar da şaşırıyorlar “Nasıl
inanıyorlar?” diye.
Sayın Başbakan, buradan size seslenmek
istiyorum: Sağlık Bakanınız vatan haini olmadığına göre, bu işi gerçekten
bilmiyor, gerçekten bilmiyor; sizi de yanıltarak Hükûmeti zor durumda
bırakıyor.
Şimdi diyeceksiniz ki: “Efendim, halk
memnun, bize oy veriyor, efendim, işte yüzde 50 oy aldık.”
Değerli arkadaşlar, bizim halkımız
kolay memnun olur gerçekten, ANAP’tan da memnundu. Ne oldu? Bizim halkımız 12
Eylülün faşist darbecilerinden de memnundu, yüzde 90 küsur oylarla onların
anayasasını onayladı. Ne oldu sonra? (CHP sıralarından alkışlar) Gerçekleri
görünce, bunları bir bir yok etti halkımız; yine halkımız yok etti, sandığa gömdü,
yargıladı, mahvetti. Şimdi, sizin de sonunuz tıpkı onlar gibi olacak diye ben
korkuyorum.
İşin garip yanı ne biliyor musunuz?
Sağlıkla geldiniz ikinci dönemde sağlığı çok öne çıkardınız ama ayağınıza
dolaştı. Bunun için de bir slogan ürettik: “Sağlıkla geldiniz, sağlıkla
gideceksiniz.” haberiniz olsun.
Şimdi, konuşmamın üçüncü bölümüne
geçeceğim değerli arkadaşlar.
AHMET BAHA ÖĞÜTKEN (İstanbul) – Sağlık
olsun.
AYTUĞ ATICI (Devamla) – Sağlık olsun,
hepimize sağlık olsun.
Şimdi, Türkmenistan bizim kardeş ülkemiz.
Türkmenistan’ın Sağlık ve İlaç Endüstrisi Bakanına bazı önerilerde bulunmak
istiyorum. Haddim değil ama kardeş ülke olduğu için naçizane bazı şeyleri
paylaşmak istiyorum.
Yapılan bu anlaşma çerçevesinde, kulağa
hoş gelip de içi boş olan konularda -Allah muhafaza- bize özenirler de
Türkmenistan’a da benzer bir sağlık sistemini getirirler diye çok korkuyorum.
Yani biz yandık on yıldır bari Türkmenistan’daki kardeşlerimiz yanmasınlar.
Bizim çektiğimiz ızdırapları görsünler ve ona göre tedbir alsınlar diye bunları
söylemek bir kardeş olarak benim borcum.
Sonra, çok iyi biliyorum ki
Türkmenistan’ın Sağlık Bakanı yiğit bir insan, Türkmen halkına yalan söylemez,
bugüne kadar söylemedi. Yine bu Bakan, Meclisteki tartışmalardan sonra burada
cevap veremeyip televizyon televizyon gezip, gazete gazete gezip dikensiz gül
bahçelerinde röportaj vermeyi kendine yediremez. Ben de diyorum ki: Aman,
bunlara dikkat edin. Sonra çıkar birisi sizi eleştirir, hafazanallah,
koltuğunuzdan olabilirsiniz. O yüzden bu önerilerimi dikkatle dinleyeceğini ve
değerlendireceğini de, Türkmen halkının da yararına kullanacağını tahmin
ediyorum.
Değerli Türkmen Sağlık Bakanı, en
önemli önerim: Ne yaparsanız yapın sağlık alanında ama kesinlikle sağlık
hizmetlerini özelleştirmeyin. Bakın, biz özelleştirdik başımıza neler geldi onu
size kısaca anlatayım. Şimdi, Sağlık Bakanımız da sık sık çıkıp diyor ki:
“Özelleştirmedik, özelleştirme yasası kapsamında değil.” Değerli arkadaşlar,
Türkiye’de sağlık hizmeti özelleşmiştir. “Özelleştirilmemiştir” diyenler,
çıksın, gelsin burada söylesin ve karşılıklı konuşalım. Bakın, nasıl
özelleşmiş: Elbette, “Özelleştirdik.” demeyecekler ama ben size bir şeyler
söyleyeceğim, sağlığın özelleşip özelleşmediğine buyurun siz karar verin, bizi
dinleyen sevgili vatandaşlarımız da karar versinler.
Şimdi, “birinci basamak” dediğimiz,
koruyucu sağlık hizmetlerinin ağırlıklı olarak ele alınan kısmı. Ben de bir
hekimim ve koruyucu sağlık hizmetlerine çok önem veririm. Ben de öğrencilerimi
yetiştirirken hep onlara şunu söylerdim: “Sevgili öğrenciler, öncelikli
göreviniz insanların hasta olmasını engellemektir. Hasta olduktan sonra tedavi
zordur. O yüzden koruyucu sağlık hizmetlerine bütün gücünüzü veriniz.” Ama ne
oldu? Buradaki, Türkiye’deki birinci basamak yani sağlık ocaklarımızı sattılar.
Kime sattılar? Öyle yabancıya filan değil, hiç öyle yabancıya gitmedi. Orada
oturan, sağlık ocağında çalışan doktorlara sattılar. Kim sattı? AKP Hükûmeti
sattı. Ha, nasıl sattı? Yani tapusunu vererek satmadı. Buradaki, birinci basamaktaki
yani devletin anayasal görevi olan temel sağlık hizmeti sunumunu sattılar.
Aldılar, bir doktora 3 bin vatandaş
bağladılar, bunun karşılığında 5-6 bin lira para verdiler. Hem de bu sefer
halkı kabalaya sattılar. Bir doktorun 3-4 bin hastası oldu. Sonra bu 5-6 bin
lira parayı da vererek “Biz karışmıyoruz; eti de senin, kemiği de senin.” deyip
bir kenara çekildi Sağlık Bakanlığı. Hangi anlamda? Tabii ki ödemeler
anlamında. Yani “Gider anlamında hiçbir şeye karışmayacağım.” dedi. Sonra dedi:
“Yahu, burayı siz kullanacaksınız, kira bedelini verin kardeşim. Masa var,
sandalye var. Onların da kirasını verin.” Verdiği paranın bir kısmını her ay
geri almaya başladı, bir kurnazlık yaptı. Daha önce burada ebe, hemşire, sağlık
memuru, temizlik personeli çalışıyordu. Hepsini aldı doktorun elinden, 1 tane
hemşire bıraktı. “Geri kalanını çalıştırmak istiyorsan sen çalıştır.” dedi.
Oldu mu burası bir işletme? Oldu mu doktor işveren, personel işçi? Peki, hasta
ne oldu? Hasta da oldu müşteri.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu bir
özelleştirme değilse nedir? Buna bir isim koyun. Sakın bana “aile hekimliği”
filan demeyin. Artık doktorun kafasında benim ona öğrettiğim, öğrencilerimin
kafasında benim onlara öğrettiğim koruyucu sağlık hizmetleri yok, “Hastalıkları
nasıl önlerim, hastaları nasıl tedavi ederim?” zihniyeti artık yok. Ne var
onların zihniyetinde biliyor musunuz? “Acaba ay sonunu nasıl getiririm, bu
dükkânı nasıl çeviririm ben, acaba nasıl tasarruf ederim?” Bakın, çok tehlikeli
bir şey, “Sağlıktan nasıl tasarruf ederim?”i düşünmeye başladı doktorlar.
“Acaba gelirimi nasıl artırırım?” gibi zararlı düşünceler artık sağlık
personelinin ve doktorların maalesef, maalesef kafasında dolaşıyor.
Sağlık Bakanı döndü, bu da yetmedi,
“Birinci basamaktan nasıl para kazanırım?” diye düşündü ve sağlık ocaklarına,
çok iyi hatırlayacaksınız, yazar kasa koydurmuştu. Bu yazar kasa işlemini
Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz iptal ettik.
Sayın Türkmenistan Sağlık Bakanı,
lütfen, birinci basamağı bu şekilde pazarlamayın. Çünkü bunun faturası dönüp
dolaşıp sizin o güzel halkınıza çıkacaktır. Daha sonra da biz bunu iptal
ettirince, Sağlık Bakanı -tabii, bunu, çok böyle kendine gurur meselesi yapar
ya her şeyi- bunu da gurur meselesi yaptı, bu sefer “Tamam, Anayasa Mahkemesi
bunu kaldırdı, ben de o zaman doktorun yazdığı her reçeteden ceza olarak 3 lira
para alacağım. Eğer doktor 4 reçete yazdıysa sağlık ocağında, aile sağlığı
merkezinde 4 lira alacağım, 5 kalem ilaç yazdıysa 5 lira alacağım.” diye bir
kanun hükmünde kararname çıkardı.
Bakın, sağlığımız bu durumda, gerçekten
son derece vahim. Bu, birinci basamak. Gidin sağlık merkezlerine yani devlet
hastanelerine ve üniversitelere, burada da yine sağlığın ticarileştiğini
göreceksiniz. Bu sistemi Türkmenistan’a ne olur uygulamayın çünkü bunu uygularsanız
tıpkı burada olduğu gibi doktorlar artık performans peşinde koşacaklar. Yani
eve ekmek götürebilmek için çok ameliyat yapmak zorunda kalacaklar. Hastaların
da aklında şöyle bir düşünce olacak: “Ya bu doktor beni ameliyat etti ama acaba
evine ekmek götürmek için mi yaptı ben gerçekten hasta mıyım?”
Ben işin içinden gelen birisiyim, bütün
bunları arkadaşlarımla yaşıyorum. İki dönem tabip odası başkanlığı yaptım,
bütün tabiplerle gezdim; tabipler, doktorlar, hemşireler kendilerine olan bu
güvensizlikten gerçekten gerçekten sıkıntılılar.
Değerli Türkmen Sağlık Bakanı, patates,
soğan satan birisinin performansı ne kadar çok satarsa o kadar başarılıdır ama
aynı durum doktorlar için geçerli değil. Bizim Bakanımız bunu göremedi, umarım
siz görürsünüz.
Bir de yasa yaparken Sayın Bakan, ne
olur tüm paydaşlarla tartışın. Bizde bu kültür yok. Yani bizde yasa yapılırken
hiçbir paydaşla tartışılmaz. Biz burada bunu yapamıyoruz. Bakanımız ne
emrederse -o da kimden talimat alıyorsa- bir de onu alkışlayan bazı “ak”
sendikalar var -eskiden sarı sendikalar vardı şimdi “ak” sendikalara döndü- o
alkışlayan sendikalarla da iş birliği yapar ondan sonra da baş kaldıranları da
içeri atar. Sendikalar eğer eylem yaparsa da doğru soluğu içeride alır.
Bakın, daha beş gün önce sendikacılar
içerisinde Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikalarının da, SES’in de
olduğu KESK’e bağlı sendikalar Mersin’de bir eylem yaptılar ve bu eylem
sonucunda -bu eylemleri de birazdan size açıklayacağım- 36 kişiyi hemen
toplayıp gözaltına aldılar. Ben de merak ettim, hemen buradaki işlerimi yarıda
bıraktım koştum Mersin’e, ne oluyor Mersin’de? 36 insan tutuklanmış, 3 şube
başkanı tutuklanmış, gözaltına alınmış, bir siyasi partinin il başkanı
gözaltına alınmış. “Ya ne oluyor?” dedim ve gittim konuştum onlarla, müdürle
konuştum. Onlara dedim ki: “Bunların elinde silah var mıydı?”, “Yok.”; “Peki,
bu göstericilerin elinde molotof var mıydı?”, “Yok.” ; peki, camı çerçeveyi
indirdiler mi?”, “Yok.”; “Yasa dışı örgüt lehine slogan attılar mı?”, “Yok.”; “Peki,
niye müdahale ettiniz?” diye sordum. “Efendim, ileri demokrasi.” dediler.
Sayın Bakan, bizim bu yönümüzü de ne
olur örnek almayınız. Bizde yapılan adaletsizlikleri de örnek almayınız Sayın
Türkmen Sağlık Bakanı. Bakın, bir tane örnek okuyorum isim de veriyorum çünkü
artık kayıtlara da geçti: Başkaya Sağlık Müdürlüğünde Mustafa Uçar diye bir
doktor aile hekimliğine başvuruyor ve bundan iki sene önce 20.573 puanla
yerleştiriliyor. İki sene sonra açıklanan puanı 17.311, yani bir buçuk yılda 3
puan düşmüş. Bunun gibi binlerce, yüzlerce aile hekimi var.
Şiddetten, efendim GSS’den, yolu kapalı
olan Bingöl’ün hastanesinin de kapatılmasından bahsetmeye zamanım yok ama size
mektup yazacağım Sayın Türkmen Sağlık Bakanı, bu duygularımı size tekrar ifade
edeceğim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Atıcı.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına…
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan,
konuşmacı konuşmasını sürdürürken grup başkanımıza yakışıksız bir ifadede
bulundu.
BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın,
Başbakana sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Tabii, Hatip konuşmasını sürdürürken,
özellikle burada bir uluslararası sözleşmenin gerekçesinden söz ederek Grup
Gaşkanımıza da atfen çok yakışıksız ifadeler kullanmıştır.
Değerli arkadaşlar, bu ikili bir
sözleşmedir, bu bir uluslararası sözleşmedir. Bu sözleşmede zaten bir tarafla
sözleşme yaparken iş birliğine gidiyorsunuz. Buradaki bir iş birliğini alıp
başka manalar yüklendirmek çok anlamsızdır. Bunu nasıl becerebildiğinize akıl
sır erdiremedim işin doğrusu. Uluslararası anlaşmaların hepsinde iş birliği
geçer iki ülkeyle. Hangi alanlarda da iş birliği yaptığımız çok açık, “Sağlık
ve tıp endüstrisi alanlarında” diyor. Buna başka manalar yüklemenin çok
anlamsız olduğunu ifade etmek istiyorum.
Yine aynı şekilde, değerli arkadaşlar,
Türkiye’de sağlık alanında yapılan reformları vatandaşımız çok iyi biliyor ve
yaşıyor. Bakın, “Özelleşti.” diyorsunuz. Toplam sağlık harcamaları içerisinde
vatandaşın cebinden sağlık harcamalarına giden parasal oran yüzde 32’lerden
yüzde 11’lere geriledi. Özelleşen bir sektörde böyle geriler mi? Gerilemez.
ALİ ÖZ (Mersin) – Kayıt dışı rakamları
söylemiyorsunuz.
AHMET AYDIN (Devamla) – Sağlıktan
memnuniyete bakıyorsunuz. Memnuniyet oranı yüzde 39’lardan yüzde 73’lere çıkmış
yani vatandaşın harcadığı para üçte 1’e düşmüş, memnuniyet 3 kat artmış.
Vatandaş zaten bunu yaşıyor, bunu görüyor. OECD ülkelerine bakıyorsunuz, hane
halkı harcamaları içerisinde sağlığa en az yatırımın yapıldığı, vatandaş
tarafından en az yatırımın yapıldığı ülke, vatandaşın cebinden en az para
harcadığı ülke Türkiye’dir. Bunlar çok önemli rakamlardır. Yapılan hastaneleri,
teknik donanımları, uçak ambulanslarına kadar, bu insanlar bu hizmeti görüyor.
Yani gördüğünü bari yanlış bir şekilde ifade etmeyin.
Yine aynı şekilde değerli arkadaşlar,
bir arkadaşımız Dışişleri Bakanı hakkında çok yakışıksız ifadeler kullandı.
Bakın, şu anda Dışişleri Bakanı burada yok ama herhangi bir ülkede herhangi bir
hususta Türkiye'nin hakkını savunan bir durumda. İslam Konferansı Örgütüne
1969’da Türkiye üye olmuştur, yeni üye olmamıştır ama AK PARTİ döneminde ilk
defa genel sekreter bir Türk olmuştur, bunun da alkışlanması lazım diye
düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sayın Başkanım,
Sayın Hatip benim yakışıksız sözler kullandığımı ifade etti. Ben böyle bir söz
kullanmadım.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın
Başbakanımız hakkında…
AYTUĞ ATICI (Mersin) – İzin verirseniz
çok kısa, sataşmadan…
BAŞKAN – Peki, şimdi siz de yakışıksız
söz söylemediğinizi mi söyleyeceksiniz?
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Efendim, ben
yakışıksız söz kullanmam.
BAŞKAN – Hayır, bir dakika… Yani geri
mi alacaksınız sözünüzü?
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sözümü geri
almayacağım, düzelteceğim efendim. Benim yapmadığım bir şeyi… İtham edildim
efendim.
BAŞKAN – Peki, buyurun.
2.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Ben buradan yakışıksız sözler sarf
etmedim, sadece gerçekleri sarf ettim. Eğer yakışıksız bir söz söylemiş isem
tutanakları çıkarın.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Kendi
gerçeklerinizi, kendi gördüğünüz gerçekleri anlatıyorsunuz. Onlar sizin
gördüğünüz yerden anlattığınız gerçekler.
AYTUĞ ATICI (Devamla) – Kendi
görüşlerimi anlatıyorum, bana göre gerçekleri anlatıyorum…
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ülkenin
gerçeklerinden ayrı onlar.
AYTUĞ ATICI (Devamla) – …ama bu
gerçeklerin de halkın gerçekleri olduğunu gördüğünüz zaman zaten sandıktan
çıkmayacaksınız.
Şimdi, “Cepten harcamalar azalmış.”
dediniz. Cepten harcamalar artmıştır. Bakın, eskiden sağlık ocaklarından para
alınmazdı Ahmet Bey, para alınmazdı, şimdi alıyorsunuz. Nasıl cepten harcamalar
azaldı?
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Vatandaş
cenazesini morgdan alamıyordu.
AYTUĞ ATICI (Devamla) – Ben size
söyleyeyim: Eskiden hastanelerden 5 lira katkı ücreti alınmazdı; alıyorsunuz,
reçete yazılırsa alıyorsunuz, bir 3 lira daha alıyorsunuz.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Toplam
oranlara bakmak yerine 2 liraya, 3 liraya niye bakıyorsun ya? Toplam oranlara
baksana.
AYTUĞ ATICI (Devamla) – Dört kalem
yazılırsa kutu başına 1 lira para alıyorsunuz. Ondan sonra, eğer on gün
içerisinde ben iyileşmezsem, bir daha doktora gidersem, artı bütün bunlara bir
5 lira daha koyuyorsunuz. Hesabını yaptık bunun ve kişi başına 25 lira para
aldığınızı söyledim. Çıkın “Almıyoruz.” deyin. Sizin bu aldığınız bıçak
parasıdır. Siz bütün halktan bıçak parası alıyorsunuz, sürümden kazanıyorsunuz.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – 2 lira,
öyle mi?
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Bıçak parası
almak yasaktır, suçtur.
AYTUĞ ATICI (Devamla) – Bakın
“İlerledik.” diyorsunuz; bakın, “Sağlığa ayrılan pay arttı” diyorsunuz. Evet,
doğru, arttı, Allah için bunu inkâr edemem, 3 kat artmıştır. Ama sağlığa
ayırdığınız payın artan kısmı tamamen ilaca gitmiştir, yani ulus ötesi güçlere
gitmiştir.
Ahmet Bey, dediniz ki: “Ambulanslarımız
var, uçak…” Ben şimdi, bugün yaptığım bir görüşmeyi söylüyorum -Sayın Bakan da
Bingöl Milletvekilidir- şu anda 112’nin kayıtlarında var, söylüyorum: Hastanın
adı Cihan Yarar. Yirmi yaşında hasta. Kiğı’nın Eskikavak, Arek mezrasında
hastadır, günlerdir ulaşılamıyor. 112’yi aradığımda bana dediler ki: “Ona
varana kadar daha birçok hastaya ulaşamıyoruz.” Geldiğiniz nokta budur Ahmet
Bey.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Cenazeler
morgdan alınamıyordu ya!
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Cenaze ölmüş
zaten, ona yapılacak bir şey yok. Canlılar ölüyor, canlılar!
BAŞKAN – Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.58
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 15.11
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 70’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Türkmenistan Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp Endüstrisi Alanlarında İşbirliğine
Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu’nun tümü üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
4.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp
Endüstrisi Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/456) (S.
Sayısı: 161) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Bingöl Milletvekili Sayın İdris Baluken. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN (Bingöl)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Demin Aytuğ Hoca genel sağlık
penceresinden bir resim çizerek Bingöl Devlet Hastanesine kadar getirdi, bizler
de, tabii, oradan alarak birtakım şeyleri sizlerle paylaşacağız. Görüşülen
kanun tasarısı, Türkiye Cumhuriyeti ile Türkmenistan arasındaki sağlık ve tıp
endüstrisi konusunda iş birliğine dair yapılan anlaşmanın onayını öngören
tasarı. Tabii, biz genelde Meclis gündemlerine takıldığımız zaman, yerellerde
yaşadığımız hiçbir sorunu burada dile getiremeyeceğiz. Dolayısıyla, bu tür
maddeler görüşülürken en azından konuyla ilişkili olarak yerelde yaşadığımız
sorunları da burada bir şekilde paylaşma, bir şekilde sizlere sunma fırsatı
buluyoruz.
Her şeyden önce, sağlıktan söz
açılmışken, şu anda Türkiye’deki tüm cezaevlerinde aralarında Şırnak
milletvekillerimiz Sayın Faysal Sarıyıldız ve Sayın Selma Irmak’ın da bulunduğu
400’ü aşkın özgür tutsağın açlık greviyle ilgili tekrar bir vicdanlarınızı
gözden geçirmenizi temenni ediyorum. Gerçekten, her geçen gün giderek büyüyen
bir vahamete doğru ilerleyen bir süreç söz konusu. Burada, özellikle bu tutuklu
arkadaşlarımızın dile getirdiği taleplere eminim ki hiçbiriniz zahmet edip
bakmamışsınızdır ama ben, yine buradan, 400’ün üzerinde insan neden süresiz,
dönüşümsüz açlık grevine başladılar, neden kendi sağlıklarıyla ilgili, kendi
bedenleriyle ilgili ölüme giden bir kararlaşma içerisinde oldular, bu talepleri
en azından bir gözden geçirmenizi temenni ediyorum çünkü eğer bu talepler
gözden geçirilirse görülecek ki Kürt sorunu başta olmak üzere, Türkiye'nin
demokratikleşme konusunda yıllardır kangren hâline dönüşmüş sorunlarıyla ilgili
son derece özgürlük alanları açan ve gerek toplumu gerekse ülkeyi rahatlatan
birtakım öneriler var. Bu önerilere karşı kör, sağır, dilsiz bir yaklaşım ve
tutum maalesef şu anda 400’ün üstünde insanın süresiz, dönüşümsüz açlık grevine
girmesine sebebiyet verdi. Bu sayı giderek artacaktır. Bu konuyla ilgili
duyarsızlık arttıkça ileriki günlerde, binlerce insanın, aralarında seçilmiş
milletvekilleri, seçilmiş belediye başkanlarının da bulunduğu binlerce insanın
ölümle yüz yüze gelen fotoğraflarını maalesef hep beraber burada göreceğiz.
Umarım ki bir an önce bu duyarlılığı gösterirsiniz.
Değerli milletvekilleri, tabii,
sağlıkla ilgili her şeyi böyle tozpembe gösteren bir Hükûmet söylemi söz
konusu. Şimdi, buradan arkadaşlarımız eleştiriler getirirken bile bir şekilde
tepki gösteriyorsunuz. Burada herkesin sizin gibi düşünmesini istiyorsunuz. Söz
konusu sağlık olunca bile, istiyorsunuz ki hepimiz gelip buradan Sağlık
Bakanının ağzıyla konuşalım, sağlıkta yapılan dönüşümün halk arasında, sağlık
çalışanları, sağlık emekçileri arasında takdirle karşılandığını ve herkesin çok
mutlu olduğunu söyleyelim ama mevcut tablonun bu olmadığını sizler de çok iyi
biliyorsunuz. Bu tabloyu görmeniz için sadece birkaç yüz metre ötedeki Numune
Hastanesinin aciline akşam saatlerinde bir gidin, oradaki sağlık çalışanlarıyla
ve hastalarla bir görüşün. Eğer Numune Hastanesindeki acil servisten çoğunluğun
genel durumdan, sağlıkla ilgili politikalardan memnun olduğu bir izlenimle
dönerseniz, o zaman buraya gelin, hep beraber tartışalım.
Şimdi, Aytuğ Hocamın değindiği genel
birtakım konulara girmeyeceğim. Ancak sağlıkla ilgili uluslararası iş birliğine
dair birtakım anlaşmalar yaparken, tabii ki Meclisten ve halktan kaçırarak,
kanun hükmünde kararname şeklinde geçirdiğiniz birtakım uygulamaların serbest
sağlık bölgelerine zemin hazırladığını buradan söylemiştik. Bu serbest sağlık
bölgelerinin aslında Türkiye’deki sağlık sektörünü yabancı sermayeye peşkeş
çekmenin bir ön adımı olduğunu söylemiştik.
Yine bu kapsamda, ithal doktor ve ithal
hemşireyle ilgili düzenlemelerin, sizler tarafından, Meclisten saklanarak
geçirildiğini söyledik. Bakın, ülkede yüz binlerce hemşire, sağlık memuru işsiz
dolaşıyor; bizler ithal hemşire, ithal doktor getirmenin düzenlemesini
yapıyoruz. Şimdi, biz bunları takip edeceğiz. Bu ithal doktorlardan kaçı
Hakkâri’nin köylerinde, Bitlis’in köylerinde, Bingöl’ün köylerinde acaba görev
yapacak? Bunu hep birlikte takip edeceğiz ve gelip burada sizlerle
paylaşacağız. Biz biliyoruz ki oluşturduğunuz serbest sağlık bölgesine
yabancı sermayeyi çekip, kendi kadrolarıyla bir şekilde sağlık üzerinde
bir rant sistemi oluşturmanın yollarını açıyorsunuz.
Şimdi, gelelim Bingöl Devlet
Hastanesiyle ilgili duruma: Bingöl’de şu anda -Aytuğ Hocam sadece 1 kişinin
ismini söyledi ancak ben biraz daha kapsamlı söyleyeyim- ben gelmeden hemen
önce, Adaklı’nın Zeynelli mezrasından bizi aradılar; şu anda bir kalp hastası,
Adaklı’nın Zeynelli köyünde doktora ulaşmak için ya birinin kendini
sırtlamasını ya da köylülerin kendi koşullarında hazırladığı bir kızak temin
etmesini bekliyor. Bu fotoğraf sadece bugüne özgü bir fotoğraf değildir.
Bölgede, biliyorsunuz bir haftadır çok yoğun bir kar yağışı var. Bingöl başta
olmak üzere, Bitlis’te, Muş’ta, Van’da sayısız köy yolları kapalı ve bununla
ilgili yapılan çalışmaların tamamı yetersiz. Gerekli hazırlıklar, gerekli
teknik donanım, araç gereç, personel hazırlığı önceden planlanmadığı için şu
anda tam bir çaresizlik içerisinde insanlar kendi kaderleriyle baş başa
bırakılmışlar.
Bakın, üç gün önce Bingöl-Sancak arasında
Ünlüce köyüne 2 kilometre ötede 22 öğretmen tam dokuz saat boyunca tipi altında mahzur kaldı ve bu 22
öğretmene dokuz saat sonra da iş makineleri veya kamu kurumunun bir şekilde
Bingöl’den sağladığı devlet hizmetleri yetişmedi. Tam dokuz saat boyunca telefon trafiğinden sonra, Ünlüce
köylüleri, ölümü göze alarak -10-12 Ünlüce köylüsü ölümü göze alarak- olayın
yaşandığı bölgeye gittiler ve bu bahsetmiş olduğumuz 22 öğretmeni donmak
üzereyken kurtardılar.
Aynı şey Bingöl’de Gökdere yolunda da
oldu. Şu anda Bingöl’de bir aydır, Bingöl’ün Karlıova ilçesinde bir aydır yolu
açılmayan köyler var. Kaynak köyü bir aydır yolun açılmasını bekliyor. Kaynak
köyünde ateşli havale geçiren bir çocuğun yaşadıklarını saniye saniye bize
söylüyorlar, telefonla bize iletiyorlar. Sadece Kaynak köyü değil, bakın -Sayın
Bakanımız burada, telefon açıp Karlıova’dan öğrenebilir- Karabalçık köyü,
Soğukpınar, Sarıkuşak, Harmantepe ve Mollaşakir köyünün yolları bir aydır
kapalı ve sadece bu köyler kapalı değil yani bunlar, bir aydır kar yağışı var,
köy yolları açılmıyor, hastalar kaderlerine terk ediliyor. Bu arada yeni yağan
karın etkisiyle yüzlerce köy yolu şu anda tamamen ulaşıma kapalı durumda.
Şimdi, burada, sağlıktan, tıp
endüstrisinden bahsederken Kaynak köyünde ateşli havale geçirerek ölümle yüz
yüze gelen bebeğin fotoğrafını buradan size anlattığımızda da rahatsız olmayın.
Bunlar şu anda ülkemizin içinde bulunduğu asıl tabloyu, sağlıkla ilgili asıl
tabloyu gösteriyor. Sadece köy yolları değil, Bingöl-Diyarbakır yolunda
yüzlerce araç tam beş saat boyunca mahsur kaldı. Bingöl-Erzurum yolunda her gün
yüzlerce araç, insanlar neredeyse donmak üzereyken bir şekilde kurtarılıyorlar.
Şimdi, bu bölgede kışın ağır geçeceği,
kış koşullarının çok zorlu olacağı belli. Bölgede kışı daha hafif bir şekilde
atlatan, iklim koşulları daha uygun olan iller varken ve bu illerden gerekli
personel, araç gereç, teknik donanım desteğini bu illere kaydırma gibi bir
imkân varken biz her kış döneminde insanlarımızı bu türlü mağduriyetlerle bir şekilde
yüz yüze bırakıyoruz.
Bakın, burada Bingöl’ün köylerinden
bahsederken sanmayın ki Bingöl’ün içinde her şey güllük gülistanlık. Neredeyse
operasyon yapmadığınız, operasyon emri vermediğiniz belediyemiz kalmadı.
Bakın, buradan sizleri Bingöl Belediyesinin
çalışmalarıyla ilgili, Bingöl halkıyla bir telefon bağlantısına davet ediyorum.
Rastgele Bingöl esnafını arayın, Bingöl Belediyesinin karla mücadelesinde
göstermiş olduğu performansı Bingöl esnafı size anlatsın. Şehir içerisinde
yağan kardan dolayı hastalar devlet hastanesine ulaşamıyorlar. Böylesi hazin
bir tabloyla karşı karşıyayız ve ulaşamayan hasta yakınlarının önlerine, bir
şekilde -demin bahsettiğim köylerde yaşanan- kendi sırtında hastayı ulaşımın
sağlandığı alanlara taşıma gibi bir şeyi koyuyorlar.
Bingöl Belediyesi sadece karla
mücadelede başarısız kalmakla da kalmıyor. Seçim öncesinde sadece oy kapma
telaşıyla 800 işçiyi popülist birtakım yaklaşımlarla işe aldılar, şu anda, bu
kış ortasında 200 işçiyi belediyenin kapısının dışına koydular. Bu 200 işçinin
tamamının siyasal bir tercih üzerinden yapıldığına dair neredeyse kentte konuyu
bilmeyen hiç kimse yok. Bu insanların hepsi -ki çoğunluğu kirada oturuyor-
çoluk çocuk sahibi, hepsi zaten çalışırken bile geçim sıkıntısı çekiyordu ve şu
anda, bu acımasız kış koşullarında popülist politikanın bir şekilde acı
faturasıyla yüzleşiyorlar. Böylesi bir resim var önümüzde.
Tabii, sağlıkla ilgili açılmışken
söyleyelim, defalarca buradan dile getirdik. Hükûmetiniz döneminde Bingöl’de
yatak kapasitesini artırmaya yönelik bir tek katkı bile olmadı. Şu dakika
itibarıyla Bingöllü hastalar Elazığ’da, Malatya’da, Erzurum’da, Diyarbakır’da
kendi yakınlarıyla beraber çok büyük mağduriyetler yaşıyorlar. Bakın,
Bingöl’de, bölgede şu anda Sağlık Bakanlığı bölge hastanesi projelerini devreye
sokmak için bir çalışma içerisinde. Bu bölge hastanelerinin planlaması
yapılırken, bölge hastanesini, sağlıkla ilgili rölatif olarak, göreceli olarak
durumu daha iyi olan Elazığ’a bir şekilde bu çalışmayı götürüyorlar. Yani şimdi,
burada planlama yapılırken insanların mağduriyetleri üzerinden eğer bir çalışma
bir şekilde kendi önüne konmazsa ortaya çıkacak vahim tabloları da bizler
burada gelip söyleyeceğiz. Şu anda Bingöl’de doğum hastanesi ve çocuk
hastanesine insanların kendi hastalarını ulaştırmaları için karın yağmaması
gerekiyor, böylesi bir durumla karşı karşıyayız. Bingöl’ün ilçelerinde, bakın,
Genç Devlet Hastanesi dört yıldır bitirilemedi. 35 binlik bir nüfus, elli
yataklı bir hastane yapılacak, beş yıldır bitirilemedi.
Kiğı Devlet Hastanesini kapattılar, bir
toplum sağlık merkezi hâline getirdiler. Kiğı’da şu anda yatmaya ihtiyacı olan
bir hasta, yolların açık olması için dua etme dışında hiçbir şansa sahip değil;
Yayladere’de aynı şekilde, Adaklı’da aynı şekilde.
Şimdi, burada, sağlıkla ilgili
bahsetmiş olduğumuz bu uygulamaları böyle buraya gelip, sırf sizi rahatsız
edecek şekilde eleştiri yapalım diye getirmiyoruz. Buraya getiriyoruz ki hep
beraber bir çözüm arayışı içerisinde olalım, hep beraber Bingöl insanının, bölge
insanının -Bingöl özelinde konuşuyorum ama bölgenin genelinde şu anda bu
tablolar var- bir şekilde bu mağduriyetlerini giderelim.
Bakın, Sayın Bakanımız buradayken biz
de Bingöl’le ilgili sorunlarımızı burada biraz daha detaylandırmak istiyoruz.
Belki seçim sürecinde takip
etmişsinizdir, Sayın Başbakan Bingöl’e doğal gaz geldiğini biliyor. Bingöl
seçim meydanında, tam beş dakika boyunca, doğal gazın ne kadar büyük bir
rahatlık olduğunu, Bingöllü annelere doğal gaz getirdiği için ne kadar mutlu
olduğunu, bu hizmetin tarihe geçecek bir hizmet olduğunu anlattı. Ama uçakta
giderken herhâlde birisi kulağına fısıldamamıştı, civardaki bütün kentlere
doğal gaz gitmişti ama bir şekilde Bingöl bu bahsetmiş olduğumuz hizmetten muaf
tutulmuştu.
Şimdi, bu yıl özellikle Bingöl’de sık
yaşanan elektrik kesintileri var, üç gün süren elektrik kesintileri oluyor.
Aynı şekilde, bu yıl çok ciddi kömür sıkıntısı var. Hani bunları burada
söylüyoruz ama sürekli bize gelen ve biz Bingöl’e gittiğimizde halkımızın
burada dillendirilmesini istediği sorunlar olduğu için söylüyoruz. Kömür
sıkıntısı, elektrik kesintileri, bu kadar yoğun, ağır kış koşullarında
neredeyse insanları donma noktasına getirecek birtakım mağduriyetlerle yüz yüze
bırakıyor.
Değerli milletvekilleri, burada genel
olarak bazı sorunlardan bahsettik. Bingöl’le ilgili, özellikle Bingöl kamuoyunu
çok yakından ilgilendiren birtakım rahatsızlıklar var, bunları araştırma
önergeleri şeklinde haftaya veya önümüzdeki hafta tekrar sizlerle paylaşacağız.
Ancak yine bakanı olan bir kentin durumuyla ilgili bazı şeyleri sizlerle
paylaşma gibi bir sorumluluğumuz var. Burada Kalkınma Bakanımız Bingöllü
olmasına rağmen, kentin her açıdan, sosyoekonomik açıdan, yaşanmış olan genel
toplumsal rahatsızlıklar açısından geriye giden bir durumu söz konusu.
Şimdi, doğal olarak biz, Bingöl halkı,
Kalkınma Bakanlığı Bingöl’e verildiği zaman bunun hizmet şeklinde Bingöl’e
yansımasını bekliyorduk. Bakın, hizmet konusunda bir şey yapılmadığı gibi, kamu
kurumlarının bölgeyle ilgili bölge müdürlükleri de Bingöl’den bir şekilde civar
illere kaydırılıyor. Bingöl, orman alanının, yeşil alanın Türkiye’deki en yoğun
olduğu kentlerden biri. Bingöl’deki Orman Müdürlüğü bir şube hâline çevriliyor,
bölge Elâzığ’a taşınıyor. Aynı şekilde, meteorolojiyle ilgili Bingöl’de bulunan
Meteoroloji Müdürlüğü Elâzığ bölge olacak şekilde Elâzığ’a bağlanıyor. TÜİK’le
ilgili, Fırat Kalkınma Ajansıyla ilgili, tarım ve kırsal kalkınmayı destekleyen
kurumlarla ilgili bütün bölge temsilcilikleri, Bingöl’ün bir bakanı olmasına
rağmen, bir şekilde civar illerde konumlandırılıyor.
Şimdi, siz eğer şöylesi bir çaba
içerisindeyseniz, bunu söyleyin, biz de Bingöl halkıyla paylaşalım, hep beraber
beklentimizi, hiç olmazsa çıtamızı biraz düşük tutarız: “Biz Bingöl’ü bir ilçe
hâline getirmek istiyoruz, Bingöl’ü diğer kentlere bağlı, fiilî olarak bir ilçe
konumuna, bir ilçe rolüne sokmak istiyoruz.” deyin, biz de gidip halkımızla
paylaşalım, halkımız da ona göre, beklentilerini ortaya koyarken en azından
biraz daha gerçekçi birtakım şeyler üzerinde yoğunlaşsın.
Burada Bingöl’le ilgili sayısız soru
önergeleri verdik. Bu soru önergelerine verilen cevapların hiçbirisi tatmin
edici, kamuoyunu tatmin edici, halkın beklentilerini karşılayıcı olmaktan uzak.
Şu anda bir kentin yarısının tapu sorunu var, bir kentin yarısı şu anda tapusuz
görünüyor, insanlar tapu olmadığı için, bu tapu sorunu bir şekilde çözülmediği
için birinci derece deprem bölgesi olan bir yerde deprem sigortası
yaptıramıyorlar ya da ticari faaliyetler için bankadan bir kredi çekme durumu
olacak ama gidip bankada bir şekilde tapusu olmayan bir şeyi ipotek karşılığı
gösterip kredi çekemiyorlar. Böylesi vahim birtakım tablolarla karşı
karşıyayız.
Yine, özellikle bu deprem gerçeğiyle
ilgili, 71’de yaşanan depremden sonra
Bingöl’de geçici birtakım konutlar yapılmıştı. Bu konutların tam kırk yıldır
kalıcı konuta dönüştürülmesiyle ilgili -9 binin üzerinde hanenin bu şekilde
beklentisi var- önergemize verilen cevap: “Bu geçici konutlara güçlendirme için
tuğla yardımı yapılmış, bu şekilde de kalıcı konut hâline getirilmiş.” deniyor.
Bakın sayın milletvekilleri, yapılan
geçici konutlar 50 metrekarelik “baraka” dediğimiz konut tarzında planlanmış.
Bingöl’de kış koşulları ağır geçtiği için sadece kış koşullarından korumak
için, ısı izolasyonu sağlamak için tuğla yardımı da yapılmamış, tuğla yardımını
karşılayamayacak düzeyde bir nakdî yardım yapılmış. Şimdi, Bakanlığa yazı
gönderiyoruz, soru önergesi veriyoruz “Bu konutlarla ilgili hâlâ mağduriyet
giderilmemiştir.” diyoruz. Onlar, bu izolasyonu sağlayamayacak düzeydeki nakdî
yardımı bile “İşte kalıcı konut yaptık, kalıcı konuta çevrildi.” diye bir cevap
şeklinde bizim önümüze getiriyorlar.
Tabii, burada şunu belirtmek istiyorum:
Gerek bölgede gerek Bingöl’de yaşanan sorunların tamamı halkımız tarafından
takip ediliyor. Bizler buraya araştırma önergeleri getiriyoruz, soru önergeleri
getiriyoruz. Sanmayın ki, sizler burada sayısal çoğunlukla bunlara duyarsız
kaldığınızda halk bunları takip etmiyor. Bunların hepsini biz gidip halkımızla
paylaşıyoruz.
Bizim yine de buna rağmen, temennimiz
bahsetmiş olduğumuz bu sorunlara karşı duyarlılık göstermeniz, bu soru
önergelerimizi ve araştırma önergelerimizi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) - … muhalefetin
söylemiş olduğu bütün düşüncelerin değerli olduğu ve halkımızın sorunlarını
yansıttığı gerçeğiyle karşılamanız ve bu şekilde cevaplamanız.
Hepinize teşekkür ediyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baluken.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru.
Buyurun Sayın Doğru.
MHP GRUBU ADINA REŞAT DOĞRU (Tokat) –
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 161 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Türkmenistan Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp Endüstrisi Alanlarında İşbirliğine
Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu’nu görüşüyoruz. Biz de Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bu kanun tasarısına olumlu oy vereceğimizi şimdiden söylemek istiyorum.
Tabii “Türk dünyası” dendiği zaman
1990’lı yıllar önce bizim aklımıza geliyor şu an itibarıyla. 1990’lı yıllarda
tarihin güzel bir cilvesi olarak Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla beraber
“Türk dünyası” dediğimiz bağımsız Türk devletleri bir anda dünya kamuoyunun
önüne çıkmıştır. Türkmenistan’dan Azerbaycan’a, Kırgızistan’dan Kazakistan’a
kadar çeşitli Türk devletleri bir anda bağımsızlıklarını kazanmış ve ülkemiz
başta olmak üzere, 300 milyonluk Türk dünyasında çok büyük bir heyecanla da
karşılaşılmıştır. Türk dünyası “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne” tabirini önemsemiş
ve Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar geniş bir coğrafya üzerinde yaşayan insanların
hepsinin yeni yeni umutlar içerisinde olduğu da görülmüştür.
Tabii 1990’lı yıllar, 2012’li yıllar…
Bu zaman çok uzun bir süreç değildir. Yani bu zaman süreci, öyle çok uzun bir
süreç gibi değerlendirilip devletler üzerinde veyahut bağımsızlıklar üzerinde
çok fazla büyük kararların verileceği bir süreç değildir. Yirmi yıllık süreç,
devletlerin hayatında çok kısa bir zaman sürecidir. Dolayısıyla, yirmi-yirmi
beş yıllık bir bağımsızlık süreci olan bu devletlerden çok şey beklemenin de
doğru olmadığını söylemek istiyorum. Yani ülkemizde bile demokrasiyle ilgili
bazı kuralların oturmamış olduğu bir yerde, bu ülkelerden çok farklı
demokrasinin beklenmesinin, çeşitli kurum ve kuruluşların görevlerinin
beklenmesinin de doğru olmadığı kabul edilmelidir. Tabii, ilerideki dönemlerde
çok farklı tablolarla karşılaşabiliriz yani daha farklı, güzel ortamların
olduğu, bağımsızlığın en iyi şekilde kullanıldığı dönemlere rastlayabiliriz ama
bizim için en önemli şey bu bağımsızlığını kazanan 1990’lı yıllardaki Türk
devletlerinin hepsinin bağımsızlığının devam etmesidir. Yani bağımsızlık
mutlaka devam ettirilmelidir, bağımsızlığınızı kaybettiğiniz zaman çok şeyi de
beraberinde kaybedersiniz.
Sayın milletvekilleri, Türk dünyası,
Türkiye dışındaki Türkleri ve soy, tarih, kültür birliklerini ifade etmektedir.
Lehçelerdeki farklılıklar olsa bile ortak dile, tarihe, kültüre, ortak inanca
sahip insan topluluğu Türk dünyasını oluşturmaktadır. Bu yüzden Türk dünyası,
Türkiye'nin dış politikasında çok özel ve ayrıcalıklı bir ilgi alanı
oluşturmalıdır. Türk cumhuriyetlerinin dünya üzerinde bağımsızlığını
kazanmaları, dünya üzerinde Türk birliği adına yeni bir gücün oluşmasına da
önayak olmuştur. Bu durum dünya üzerindeki diğer güçleri tedirgin etmiş, böyle
bir gücün oluşmaması için de neredeyse âdeta seferberlik oluşturmuşlardır.
Türk dünyası en fazla kuzey yarım
kürede nüfus yoğunluğuna sahiptir. Dış güçler tarafından en fazla sömürge ve
asimilasyon da bu bölgede yaşanmaktadır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla
özgürlüklerine kavuşan Türk cumhuriyetleri Avrasya bölgesine hâkim olmak
isteyen güçler tarafından öncelikle kültür yozlaşmasına uğratılmış,
aralarındaki her türlü maddi ve manevi bağ kopartılmaya çalışılmıştır. Ayrıca
bu bölgelerde bulunan yer üstü ve yer altı zenginlikleri tüm dünyanın buralara
ilgisini de biraz daha fazla artırmıştır.
Türk dünyası topluluklarında etnik
kimlik yani Türk kimliği öncelikli olarak belirtilmekte, toplamda Türkiye
Türkçesini anlama oranı da ancak yüzde 50 seviyesindedir.
Batı Trakya ve Balkanlarda Türk dünyası
yoğun baskı altındadır. Özellikle Kosova, stratejik açıdan Avrupa’da çok önemli
bir konuma sahiptir; parlamentosunda Türk asıllı bakan ve milletvekilleri
bulunmaktadır. Türkçenin yazı dili olarak kabul edilme çalışmaları olan ülkenin
bazı yönetim birimlerinde Türkçe resmî yazı dili olarak kullanılmaktadır. Bu
durum Türkiye'nin siyasi ve kültürel birlikteliği açısından çok ama çok büyük
önem arz etmektedir.
Batı Trakya Türkleri hâlen Müslüman
azınlık statüsündedir. Uluslararası hukuk ve AB kriterleri çerçevesinde
Türklerin temsil hakkı çalışmaları sürdürülmelidir. Aynı şekilde Bulgaristan’da
Türkçe, yasaklı dil hâline gelmiştir, Türk okulları kapatılmış, tüm kültürel
çalışmalar engellenmiştir. Bu yüzden genç nüfus Türkçeyi unutma noktasına gelmiştir.
Irak halkının eğitimli ve aydın
bölümünü oluşturan Türkmenler, Irak’ın işgaliyle birlikte büyük bir
asimilasyona uğramış, son zamanlarda etnik temizlik boyutuna gelinmiştir. Başa
gelen yeni hükûmet Irak Türklerini sahiplenmemiş, üstünlüğü karşı güçlere
bırakmıştır.
Özellikle Irak Türkmenlerinden
bahsetmek isterim ki Irak’ta şu anda Türkmenler çok büyük bir azap ve zulüm
içerisindedir. Özellikle Kerkük’tür, Musul’dur, Tuzhurmatu’dur, Tavuk
bölgesidir, Telafer’dir, bu bölgelerdeki Türkmen kardeşlerimizin üzerinde çok
yoğun bir baskının olduğunu da söylemek mecburiyetindeyiz.
Özellikle bu bölgelerde, son zamanlarda
Türk doktorlara karşı aşırı bir saldırının olduğunu ve öldürülen birçok
doktorun olduğunu da buradan söylemek istiyorum yani bu konu üzerinde Türkiye
Cumhuriyeti devleti Dışişleri Bakanlığı çok ciddi manada durmalıdır.
Türkiye'nin ve Türk dış politikasının
en önemli değerlerinden biri de Kıbrıs meselesidir. Kıbrıs Adası, Türkleri yok
edip adanın tek hâkimi olmak isteyen Yunanistan’ın bu girişimini engellemek
amacıyla 1974 yılında gerçekleşen barış harekâtı sonunda yeni bir statüye
kavuşmuştu. Harekât sonrası Türkiye tutarlı ve istikrarlı bir politika
izleyerek Kıbrıs Türk Federe Devleti, daha sonra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
kurulmuş ve korunmuştur. Bu statünün adil ve kalıcı bir çözüm oluşuncaya kadar
devam ettirilmesi devlet politikası olarak mutlaka ama mutlaka benimsenmelidir.
Kıbrıs, ülkemizin güvenliği, enerji
güvenliği ve Doğu Akdeniz’de etkili olabilmesi açısından çok önemlidir. Bu
yüzden, adanın kendi kontrolünde olacak bir statüde olmasını sağlamamız
gerekmektedir.
Tüm bu yapılan ve yapılması
gerekenlerin aksine, bugünkü Hükûmet, gümrük birliği ek protokolünü imzalamakla
Rum yönetimini tanıdığını kabul etmiş, Kıbrıs ve dış politikamız iflas
ettirilmiştir. Bunun akabinde de Annan Planı’yla Kıbrıs Türk’ünün başına
gelmedik bir şey kalmamış, Annan Planı’nda söylenilenlerin hiçbirisi yerine
getirilmemiştir.
Türkiye'nin Türk dünyası jeopolitiğinin
ortasında bulunması nedeniyle bu fırsatların en iyi şekilde değerlendirilmesi
gerekmektedir. Öncelikle hiçbir karşılık beklemeden bu bölgelere el uzatmalı,
bağımsızlığın her türlü şartlarda devamı mutlaka ama mutlaka -tekrar ifade
etmek istiyorum- sağlanmalıdır.
Bütün iletişim araçlarını buralara
kanalize ederek gerek bölgede barış ve istikrarın gerçekleşmesine katkıda
bulunacak gerekse her türlü ekonomik, siyasi ve kültürel iş birliğini
gerçekleştirmiş olacaktır. Bu durum, hem Türkiye'nin lider ülke konumunu
sağlayacak hem de yeni ve güçlü bir Türk birliğinin kurulmasına da vesile
olacaktır.
Tüm bunların sonucunda dünyada artık
güç dengeleri değişecektir. Bunun için Türkiye, soydaş ve akraba topluluklarına
uluslararası hukuk ve devletler arası ilişkiler dâhilinde onlara yardımcı
olacak, güven ortamı oluşturacak, ekonomik ve kültürel alanda her türlü
kurumsal iş birliğini de sağlayacaktır.
Sayın milletvekilleri, 1933 yılında
Yüce Atatürk’ün gösterdiği hedef doğrultusunda, özellikle 1991 yılından sonra
ortaya çıkan fırsatların değerlendirilmesi için Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri
tarafından başlatılan çalışmalar son yıllarda maalesef sekteye uğramıştır. AKP
İktidarıyla birlikte Türk dünyasıyla ilişkilerde önemli bir yön değişikliği de
olmuştur. Türk dünyasına gereken önem verilmemektedir ve verilmemeye de devam
etmektedir.
Türk dünyasıyla ilişkilerde kültürel
anlamda ilerleme olmamakta olup ilişkilere ekonomik gözle bakılmaktadır ancak
bu göz, Türk’ün ve Türk milletinin gözü değil, AB ve ABD’nin gözü ile onların
çıkarları doğrultusunda bir bakan göz olarak değerlendirilmelidir.
Küresel güç mücadelesinin Orta Doğu’dan
Avrasya’ya kaydığı günümüzde, bütün dünya devi devletler Orta Asya’da söz
sahibi olabilmek için her türlü satranç oyunlarını oynarken Türkiye, “Afrika’ya
açılım” adına dış politikada yön değişikliğine gitmiştir. Bu durum çok dikkatli
bir şekilde takip edilmeli, mutlaka yön değişikliği tekrar “Türk dünyası gözlü”
olarak da değiştirilmelidir diye düşünüyorum.
Türk dilinin konuşulduğu cumhuriyetler
ve akraba topluluklara yardım ve ilişkilerin geliştirilmesi için kurulmuş olan
Türk İşbirliği Kalkınma İdaresinin kuruluşuyla birlikte Türk cumhuriyetlerine
koordinasyon ofisleri açılmıştı ancak enteresandır, Türk dünyası için kurulmuş
olan TİKA’nın ismi bile AKP İktidarı tarafından maalesef değiştirilmiştir.
AKP İktidarıyla birlikte TİKA, kuruluş
kanunun amacındaki konular aksine, “Kalkınmakta olan tüm ülke ve topluluklara
yardım” şeklinde bir misyona bürünmüş, bu yönlü faaliyet yapar konuma
gelmiştir. Bundan dolayı da TİKA koordinasyon ofisleri Sudan’dan Senegal’e,
Etiyopya’ya, Afganistan’a kadar çok çeşitli yerlerde açılmıştır ancak TİKA
Filistin’de olmalı, Irak’ta, Kerkük’te, Musul’da, Telafer’de, Suriye’de
Halep’te, Lübnan’da Beyrut’ta, Doğu Türkistan’da, Sincan Bölgesi’nde de
bulunmalı, o bölgelere yardım yapmalı, oralarda da ofis açmalıdır.
TİKA tarafından yürütülen proje
çalışmalarına bakmış olduğumuz zaman Orta Asya’daki proje sayılarının ve
miktarlarının çok fazla düştüğünü, ancak buna karşılık özelikle Afrika
ülkelerindeki proje sayılarının daha fazla artırılmış olduğunu görürsünüz.
Zaman zaman TİKA bütçesinin ciddi manada artırıldığı söyleniyor. Doğrudur,
artırılmıştır ancak şurası bir gerçektir ki artırılan TİKA bütçelerinin Türk
dünyasına yönelik olarak projelerde çok az kullanılmış olduğunu da söylemek
mecburiyetindeyiz. Geçmiş dönemlerde 20 milyar civarındaki bütçelerin 10
milyarı-15 milyarı o bölgelere ayrılırken şu anda bu miktarın çok altında
miktarlar o bölgelere yani Orta Asya’daki Türk cumhuriyetleri bölgelerine
ayrılmaktadır. Buna da dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
Türkiye, kalkınma yardımları açısından
bakıldığında, 1990’lı yıllarda bağımsızlığını kazanan Türk cumhuriyetlerine
Eximbank kredileri açmıştır. Bakınız, o zamanki o zor şartlar içerisinde
özellikle dövize ihtiyacın hasıl olduğu o ortamlarda Türk dünyasına Türkiye
Cumhuriyeti devleti elinden gelen her türlü imkânları zorlayarak, her türlü
fedakârlığı yaparak Eximbank kredileri açmıştır. Bu Eximbank kredilerinin
yaklaşık olarak değeri 1 ile 1,5 milyar dolar civarındadır. Bundan
Moğolistan’dan tutun da Tacikistan’a kadar, Kırgızistan’a kadar birçok devlet
kullanmıştır. Ancak enteresandır o zaman yapılan yardımların hâlâ şu anda bile
o coğrafyaya yapılmamış olduğunu da yine hep beraber görüyoruz.
Sayın milletvekilleri, tabii, özellikle
Türk dünyasının çok çeşitli sorunlarıyla karşı karşıya olduğumuzu ifade etmek
istiyorum. Özellikle Azerbaycan’la olan ilişkilerimiz gün geçtikçe bozulmaya
başlamaktadır. Ermenilerin Azerbaycan topraklarını işgal etmeleriyle beraber
Azerbaycan’ın şu anda topraklarının neredeyse 1/4’ü, yüzde 25’i işgal altında
bulunmaktadır. Azerbaycan toprakları işgal altındayken Türkiye-Ermenistan
arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi hiçbir zaman Türk dünyasına yakışan bir
durum değildir. Özellikle Türk dünyası Azerbaycan-Türkiye ilişkilerini yakinen
takip etmekte ve ayrıca Kıbrıs Türk devletinin nasıl yaşayacağını takip
etmektedir. Ancak görülmüştür ki, bugün de işte gündem dışı konuşmalarda da
gündeme getirmiş olduğumuz Hocalı katliamı gibi katliamlar şu anda kanı
kurumamış şekilde durmaktadır. Dünyanın birçok devletleri insanlıktan
bahsetmekte, çeşitli STK kuruluşları insani değerlerden bahsederken Hocalı
katliamı unutulmakta, Hocalı katliamını yapanlardan hesap sorulmamaktadır.
Bakınız dünyanın birçok yerinde insani
değerleri çiğneyenlerle ilgili çeşitli mahkemeler kuruluyor ama şu anda
Ermenistan Devlet Başkanı Sarkisyan, daha önceki Devlet Başkanı Koçaryan
insanlık suçu işlemişlerdir. O insanlık suçu işleyenlerin bir tanesi de onların
millî savunma bakanlarıdır. Yani oradaki Azerbaycan Türklerine yapılan
katliamlar, konular Türkler olunca bir kenara bırakılmakta ve dolayısıyla da
bütün STK kuruluşları, bütün Birleşmiş Milletler kuruluşlarının hepsi bir
kenara geçmektedirler. Ama şurası unutulmamalıdır ki, Hocalı katliamı
unutulmamalıdır. Hocalı’da bir anda 613 tane yaşlısıyla ihtiyarıyla, genç
katledilmiştir. Hocalı katliamı hem unutulmamalı hem de unutturulmamalıdır ve
mutlaka ama mutlaka hesabı sorulmalıdır.
İşte bu aşamada, Azerbaycan’ın
topraklarının işgal edildiği bir ortamda, Ermenistan’ın her türlü
söylemlerinin, soykırım dâhil söylemlerinin devam etmiş olduğu bir ortamda siz
Türkiye-Ermenistan ilişkilerini geliştiremezsiniz. Özellikle Hükûmetin yapmış
olduğu protokoller, doğru protokoller değildir. O protokoller şu anda,
özellikle Ermenistan-Türkiye arasındaki protokoller Türkiye Büyük Millet
Meclisinde onaylanmayı beklemektedir.
Biz şunu söylemek isteriz ki, işte 26
Şubatlara gelmiş olduğumuz önümüzdeki salı günü de, Hocalı katliamıyla ilgili
Mecliste özel bir gündemin oluşacağı bir ortamda o protokollerin hepsinin iade
edildiğini ve Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak işgaller sona ermeden bu
protokollerin hiçbirisinin gündeme getirilemeyeceği konusunda da biz buradan
Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir ses bekliyoruz.
Yine, ayrıca, özellikle 26 Şubat tarihi
artık, Türk dünyasında ve beraberinde de Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir
soykırım günü olarak ilan edilmelidir. Bakınız, şu anda Hocalı katliamı
yaklaşık olarak 51 ülkede kabul edilmiştir. En sonunda Meksika’da ve
Pakistan’da böyle bir katliam yapıldı ve katliamı yapanların, sorumlularının
ortaya konulması noktasında meclislerde karar alınmıştır. Oralarda kararlar
alınırken “Bir millet iki devlet” dediğimiz işte Azerbaycan’lı kardeşlerimizin
yüreğini rahatlatacağımız, özellikle 26 Şubat soykırımıyla ilgili, katliam
günü, soykırım günüyle ilgili kanun teklifimizin mutlaka Türkiye Büyük Millet
Meclisinde görüşülmesini ve kanunlaşmasını bekliyoruz.
Tabii, bunların yanında özellikle
Ahıska Türkleri diye çok önemli bir konudan da sözlerimin içerisinde bahsetmek
istiyorum. Malumunuz olduğu şekliyle, Ahıska Türkleri, Gürcistan’ın Ahılkelek
bölgesinde yaşamaktadırlar. Ahıska Türkleri, Stalin tarafından zorla göç
ettirilmiş olan bizim kardeşlerimizdir. Ahıska Türkleri, Rusya’nın çok çeşitli
yerlerine dağıtılmış ve oralarda çok büyük eziyet görmüş olan insanlardır.
Ahıska Türkleri, kendi bölgelerine, öz vatanlarına vatan cemiyetleri
vasıtasıyla dönmek istiyorlar. İşte, burada da maalesef AKP İktidarı sınıfta
kalmıştır. Bakınız, Gürcistan izin vermiş, izin vermiş olmasına rağmen bu
bölgeye geriye dönüşle ilgili olarak çalışmalar yapılmamıştır. Hâlbuki
Kırım’daki Kırım Türkmenlerine, Kırım Tatarlarına geçmiş hükûmetler zamanında
yaklaşık olarak 4.500 ile 5 bin civarında ev ve arazi alınmış ve o insanların
Kırım’a yerleştirilmesi noktasında, Kırım Türklerinin yerleştirilmesi
noktasında destek olunmuştur. Aynı tablo Ahıska Türkleri için de yapılması
gerekiyordu. Bunu, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak müteaddit defalar,
şahsım da yine burada gündem dışı söz almak suretiyle gündeme getirdim ve çok
çeşitli yerlere de araştırma önergeleri, soru önergeleri vererek, aynı Kırım
Tatarlarına uygulanan sistemin Ahıska Türklerine de uygulanması ve Ahıska bölgesine
bu insanların dönüşüyle ilgili olarak destek verilmesi gerektiğini ifade etmeye
çalışmıştık ancak maalesef bunda da başarılı olamadık. Yani Ahıska Türkleri bu
bölgeye dönüşlerinde çok büyük sıkıntı yaşadılar ve istediğimiz manada da
herhangi bir dönüşle ilgili bir durumu da görmedik.
Sayın milletvekilleri, tabii “Devamlı
tenkit edildi.” diyorsunuz. Bakınız, buradan, ben, Türkiye Büyük Millet Meclisi
nezdinde Türk dünyasıyla ilgili bazı önerilerimi de sunmak istiyorum:
Türk dünyası ile her türlü ilişkilerimizi
düzenleyecek Türk dünyası bakanlığı, bununla ilgili bakanlık mutlaka
kurulmalıdır.
Latin esaslı ortak Türk alfabesi
kararının Türk dili ve Türk dünyasının geleceği için hayati önem taşıması
dikkate alınarak bu yoldaki çalışma ve uygulamalar tamamlanmalı ve sonuca da
bağlanmalıdır.
Türk cumhuriyetlerinin eğitim
kurumlarında ortak Türk edebiyatı ve tarihi okutulmalı, bunun için ortak
müfredatlar hazırlanmalıdır.
Her düzeyde sözlükler ve gramer
kurallarını, lehçeler arasındaki benzerlik ve farklılıkları gösteren kılavuz
kitaplar hazırlanmalıdır. Böylece Türk lehçelerin birer dil değil, fonetik
farklılıkları olan lehçeler ve şiveler olduğu anlaşılacaktır. Dünya Türklerinin
birbirini anlayacağı ortak bir dilin geliştirilmesi konusunda çalışmalar
yapılmalıdır.
Türk devlet ve topluluklarında
yayımlanan edebiyat ve fikir eserlerinin bütün Türk lehçeleri arasında
birbirine uyarlanması yapılmalıdır. Ortak şiir ve sanat günleri düzenlenerek
yazar ve şairlerin birbirini tanımaları, birbirlerinin eserlerinden, çalışmalarından
haberdar olmaları sağlanmalıdır. Ortak sanat ve edebiyat dergileri
çıkarılmalıdır. İstanbul'da basılan bir derginin Bakü'de, Astana'da, Taşkent'te
satılması, okunması sağlanmalıdır.
Bağımsız Türk devletleri başkentlerinde
Türk kültürünü yansıtacak Türkiye kütüphanesi kurulmalı ve Türkiye'den sürekli
basılı yayın desteğinde bulunulması gereklidir.
Yükseköğrenimde denklik problemlerinin
düzeltilmesi yönünde çalışmalar yapılmalıdır. Türk cumhuriyetleri ile
ülkemizdeki üniversitelerin uyumunu sağlamak amacıyla bir üst kurul
oluşturulması sağlanmalı ve öğrencilerimizin mağduriyetleri mutlaka
giderilmelidir. Misafir öğretim üyesi uygulaması ve Türk coğrafyasında öğrenci
değişim projelerinin hızlandırılması ve artırılması gerekmektedir. Ülkemizdeki
devlet üniversitelerinin özellikle Balkanlarda kampüs kurması, hatta sağlık
alanında yatırım yapması uygun olacaktır.
Kültür emperyalizminin en önemli
kollarından birini oluşturan yabancı dilde eğitim bütün Türk dünyasını etkisine
almış durumdadır. Türkçemize yönelik en önemli tehditlerden birini oluşturan bu
sorun mutlaka hem ülkemizde ortadan kaldırılmalı hem de Türk dünyasında ortadan
kaldırılmalıdır.
Ortak bir yazı dili kurulması konusunda
çaba sarf edilmeli "Türk Dünyası Dil Birliği Kurumu" oluşturulmalıdır.
Ayrıca Büyük Öğrenci Projesi’nde
öğrencilerin ülkemizden ayrılmalarıyla ilgili olarak da onlara destekler
sağlanmalıdır.
Büyük Öğrenci Projesi geçmişin en
önemli projelerinden bir tanesidir. O yönde olarak da destekler sağlanmalıdır
diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Şahıslar adına ilk söz Kocaeli
Milletvekili Sayın Mehmet Hilal Kaplan’a aittir.
Buyurun Sayın Kaplan. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) – Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp
Endüstrisi Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Anlaşma’nın metninde, özünde, dost her
iki ülkenin sağlık ve tıp endüstrisi alanında bilgi değişimi, sağlık
uzmanlarının değişimi ve bilimsel konferanslara karşılıklı katılım esastır.
Konu sağlık olunca, dost Türkmenistan’la böyle bir uluslararası anlaşmaya
destek verdiğimizi belirtmek istiyorum. Ancak, sağlık alanıyla ilgili söz
almışken, özellikle ülkemizde, Türkiye’de sanayileşmenin getirdiği çevre
kirliliğinin halk sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerine biraz değinmek
istiyorum.
“Sanayileşmenin getirdiği kirlilik”
deyince, “sanayileşme” deyince hepinizin bildiği gibi, Kocaeli akla geliyor.
Benim de yaşadığım kent olan Kocaeli’nin Dilovası’yla ilgili, sanayileşmenin ve
çevre kirliliğinin halk sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinden biraz söz
edeceğim.
İki gün önce, Sayın Sağlık Bakanı bu
kürsüde bir gerçeğin altını çizerek ifade etti, dedi ki: “Sanayi bir bölgede yoğunlaşınca gerçekten
orada halk sağlığını tehdit eden birtakım faktörler ortaya çıkıyor. Biz de bu
konuda Çevre Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı iş birliğiyle gerekli önlemleri ve
tedbirleri alıyoruz.” Dolayısıyla, Sayın Bakanım bir konuşmasında özellikle
Dilovası’yla ilgili çevre kirliliğinden bahsederken sanki o bölgede şimdiye
kadar hiçbir çalışma olmamış gibi şöyle bir cümle kullandı: “Dilovası başta
olmak üzere bu bölgede çok ciddi çalışmayı halk sağlığı uzmanlarıyla birlikte
başlatmış durumdayız.” dedi. Ya Sağlık Bakanlığına bu konuda yeterli bilgi
verilmiyor ya da Sayın Bakanım bu konuda bir fikir karışması içerisinde.
2001’den 2007’ye kadar Kocaeli
Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü ve
TÜBİTAK tarafından, finansmanının da devlet tarafından karşılandığı bir çalışma
var zaten. Bu çalışma sonrası yaşanan olumsuzlukları kamuoyu da biliyor. İlgili
Üniversite Halk Sağlığı Anabilim Dalı bu konuyu kamuoyuyla paylaştığında bu
bölgedeki kanser vakalarının Türkiye ortalamasının yaklaşık 2,5-3 katı olduğunu
ifade etti.
Sayın Bakanım yine buradan, kürsüden
dedi ki: “Kocaeli Üniversitesinde bazı bilim adamlarının yaptığı bu çalışmada
kamuoyunda bahsettiği sonuçlar doğru değil. Biz de Kocaeli Üniversitesinden ve
ilgili bilim adamından istediğimiz sonuçlarda böyle bir sonuca rastlamadık.”
Ama yine Bakanıma iletmek istiyorum: 2007 tarihinde Sağlık Bakanlığı tarafından
yayımlanan “Türkiye’de Kanser Kontrolü” adlı bir kitap var, Bakanlığın yayını,
Prof. Dr. Murat Tuncer tarafından yazılmış. Türkiye’deki kanser kontrolüyle
ilgili bölümünün büyük bir kısmını Dilovası’na ayırmış ve Dilovası’nda… Altını
çizerek okumak istiyorum: “Kocaeli Dilovası bölgesinde Sağlık Bakanlığının
yapmış olduğu epidemiyolojik araştırmalar sonucu kanserden ölümlerin kalp ve
damar hastalıklarından ölümlerin önüne geçtiği tespit edilmiş.” Bu, Sayın
Bakanlığın elindeki bir kitap, veriler burada.
Yine aynı kitapta, ilgili öğretim
üyesi, şu ana kadarki çevre kirliliğinin sanayileşmenin getirdiği olumsuzluklar
nedeniyle oluştuğundan, buradaki sanayinin iyi kontrol edilmediğinden,
denetimin yetersiz yapıldığından, deşarj izinlerinin büyük bir kısmının
olmadığından yakınıyor, özellikle Dilovası’nda sanayi alanlarındaki birçok iş
yerinin tehlikeli kimyasal maddeler ürettiğini yazıyor ve kanser vakasının
yüzde 33 gibi olduğundan bahsediyor.
Şimdi, Sayın Bakanıma sormak istiyorum,
biraz da sizin vicdanlarınıza seslenmek için Dilovası’nın içinde bulunduğu
konumu size arz etmek istiyorum: Elimde Dilovası’nın bir krokisi var.
Dilovası’nda şu yerleşkenin üzerinde sarı noktalarla gösterdiğim yerler 2006
tarihinden sonra, iktidarınız döneminde bu bölgede organize sanayi bölgesi
olmasına izin verdiğiniz yerler. 2002 yılına kadarki bu bölgenin çarpık
sanayileşmesinde, çarpık kentleşmesinde varsayıyorum ki sizin bir kabahatiniz
yok ama 2002’den sonra, yaşanan ölümlerden sonra 2006’da yapılan Meclis
araştırmasının sonucunda bu bölgedeki çevre kirliliğinin sanayiden
kaynaklandığı ve bunun sonucunda da alınması gereken yirmi dokuz tedbir raporda
duruyor. Buna rağmen, siz, İktidarınız döneminde Dilovası yerleşkesinin üzerine
dört tane yeni organize sanayi bölgesi kurulmasına izin verdiniz. Bunlardan bir
tanesi, son günlerde çok sıkça konuşulduğu için ifade etmek istiyorum,
Kömürcüler Organize Sanayi Bölgesi. Kömürcüler Organize Sanayi Bölgesi
Dilovası’nın hemen üstünde. Kocaeli milletvekilim burada, biliyor, Dilovası bir
çanak gibidir, havalandırması yok, sanayi burada yoğun olarak var, sadece,
arada bir kuzeyden esen rüzgârlarla hava sirkülasyonu olmakta. Zaten,
yerleşkenin kuzeyinin sanayiye kapalı olması lazım. 2006’da Meclis araştırmasının
düşünceleri de, görüşleri de bu doğrultuda ama ne yazık ki siz 2003 tarihinde
Kömürcüler Organize Sanayi Bölgesinin kurulmasına izin veriyorsunuz. Ne amaçla
izin veriyorsunuz? Gebze bölgesinde dağınık bulunan kömürcüleri bir arada
toplama.. Baştan bakıldığında mantıklı geliyor ancak ifade etmek istiyorum,
burada kömür depolanıyor, eleniyor, paketleniyor ve briketleniyor. Tozun
çıkmaması mümkün değil. Daha yaklaşık bir ay önce bu bölgedeki sanayi
kuruluşunun birinden çıkan kimyasal beyaz tozun Hereke’nin, Tavşancıl’ın ve
Dilovası’nın üzerine yağdığını hepiniz biliyorsunuz. Şimdi, bunun üzerine, bu
yerleşim bölgesinin üzerine hemen bir kömürcüler sitesi kuruyorsunuz, kuzeyden
gelecek rüzgârlarla tozun toprağın da gelmesini istiyorsunuz. Yetmiyor, yanına
katı atık deposu organize ettiniz. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi nezdinde hemen
bitişiğinde çöp toplama merkezi var, bitişiğinde Kimya Sanayicileri Organize
Sanayi Bölgesi var, hemen bitişiğinde, yine kuzeyinde, gösterdiğim gibi, İMES
ve makineciler var. Ya, el insaf! Dilovası’nın tek hava alabilecek kuzeyine bu
kadar kirliliğe neden olabilecek kömür tozu, çöp kokusu, zehirli maddeleri bu
insanların üzerine salmak hangi vicdana sığar? Eğer amacınız, Dilovası’nda
yaşayan insanların buradan taşınmasıysa, bunları buradan yok etmek ve bu
bölgeyi sadece sanayiye bırakmaksa bunu açıkça ifade edin. Açıkça ifade edin;
gerekiyorsa bir araya geliriz, bölgenin taşınması konusunda da mantıklı yol
buluruz. Ama burada yaşayan 50 bin insan var, 50 bin insanın bulunduğu yerde bu
kadar olumsuzlukları, çevre katliamını, insanlar üzerine, insanların yaşamını
olumsuz etkilemeye hiçbirinizin hakkı yok.
Şunu ifade etmek istiyorum: Biz bunu
söylerken sanayicimiz yanlış anlamasın, sanayiye karşı değiliz, şahsım olarak,
partim olarak sanayiciye karşı olmadığımızı öteden beri söylüyoruz. Sanayinin,
kalkınmanın ve gelişmenin vazgeçilmez unsurlarından biri olduğunu biliyorum ama
çevreyi kirletmeyen, insanın yaşamını tehlikeye düşürmeyen, ekosistemi bozmayan
bir sanayileşmeye “Evet.” diyoruz ve destekliyoruz.
Unutmamanızı istiyorum -daha önce de
ifade ettim- evet, kalkınma, gelişme ve sanayi güzel bir olay ama hiçbir
yatırım insan yaşamından, insan sağlığından daha değerli değildir.
Dilovası’na karşı, Dilovası halkına
karşı yapılmış olan bu olumsuzluğun Hükûmet yetkilileri tarafından bir an önce
giderilmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Hükûmet adına Kalkınma Bakanı Sayın
Cevdet Yılmaz.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
– Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Özellikle bugün Meclisimizde verimli
bir çalışma günü yaşıyoruz, en azından üç tane uluslararası anlaşma bu
vesileyle kabul edilmiş olacak. Bu açıdan Meclisimizin bütün üyelerine
teşekkürlerimi sunuyorum.
Ancak bazı konuşmalarda Hükûmet olarak
cevap vermemiz gereken bazı yorumlar oldu, onlara cevap vermek üzere karşınıza
gelmiş bulunmaktayım. Öncelikle Sayın Kamer Genç’in bir konuşması vardı ve
doğrusu ben kulaklarıma inanamadım, tutanağı istettim, tutanaktan da şimdi size
aynen okumak istiyorum. Yani bu ifadeleri hiçbir şekilde kabul etmemiz tabii
mümkün değil. Şöyle diyor bir cümlede -diğerlerini okumaya gerek duymuyorum, bu
cümle yeterli diye düşünüyorum- Sayın Kamer Genç: “Dolayısıyla burada
Suriye’nin yöneticilerinden ziyade Suriye’nin içindeki bu olayları bu kadar
terörize eden, burada silah desteği veren, para desteği veren en büyük suçlu
Türkiye’dir.”
Bir milletvekili, kendi ülkesiyle
ilgili, Büyük Millet Meclisinde böyle bir ifadeyi nasıl kullanabilir?
Uluslararası alanda bu ifadeyi ciddiye alıp Türkiye’ye yönlendirilecek
suçlamalara karşı ne cevap verebilir acaba? Bunu hepinizin takdirine
bırakıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Türkiye Cumhuriyeti hiçbir ülkenin iç
işlerine karışmaz. Türkiye Cumhuriyeti her zaman komşularıyla iyi ilişkilerden
yanadır, millî menfaatlerini korur ama aynı zamanda temel hak ve hürriyetleri
kesinlikle, titizlikle izler ve temel hak ve hürriyetler konusunda nerede
olursa olsun yapılan zulümlere, işkencelere cevap verir ve bu konuda da net bir
tutum sergiler.
Ben kendim Bakan olarak, geçmişte
Suriye’ye defalarca gittim, defalarca gittim. Suriye, dünyada izole edildiği
bir dönemde Suriye’nin bugünkü…
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sayın Bakan,
“Suriye iç işlerimizdir.” diyor Dışişleri Bakanı.
BAŞKAN – Sayın Atıcı, lütfen…
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Saptırmaya hâlâ
devam ediyorsunuz.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla)
– Birçok ülkenin Suriye’yi izole etmeye çalıştığı bir dönemde Suriye’ye en
büyük desteği Türkiye vermiştir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Başbakan da öyle
söylüyor, Dışişleri Bakanı da…
BAŞKAN – Sayın Atıcı, lütfen…
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla)
– Her alanda kapasite geliştirici destek verdik Türkiye olarak, Suriye’nin
reformlarına en büyük desteği Türkiye olarak verdik ama maalesef Suriye
yönetimi yıllarca sağladığımız bu desteğe rağmen bu fırsatı değerlendiremedi,
Suriye’yi dönüştüremedi, soğuk savaş yapılarıyla devam etme anlayışı içinde
kendi halkına karşı zulmeden tavrını maalesef gösterdi.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Amerika…
BAŞKAN – Sayın Özgündüz, rica ediyorum,
lütfen…
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla)
– Bundan biz de büyük üzüntü duyuyoruz, halkımız da büyük üzüntü duyuyor ama
elbette ki Türkiye Cumhuriyeti devleti, genel, evrensel hukuk ilkeleri içinde,
komşuluk hukuku içinde, tarihî, coğrafi bağlarının getirdiği sorumluluklar
içinde bu olaya yaklaşmaya devam edecektir. Buradaki suçlamaları, Türkiye Cumhuriyeti’ne
yönelik bu suçlamaları kabul etmemiz mümkün değildir. Bunun özellikle altını
çizmek istiyorum.
Sayın Aytuğ Atıcı çeşitli yorumlar
yaptılar yine. Bir defa, Bingöl’le ilgili bazı yorumları oldu. Teşekkür
ediyorum yani sağlıkla ilgili demek ki biz o kadar büyük mesafe almışız ki
burada yapılan eleştiriler, beklentilerin ne kadar yükseldiğini gösteriyor.
Ben, doğrusu, bu kadar yüksek beklentilerden büyük memnuniyet duydum. Demek ki
çok mesafe almışız. Artık, çok mikro meseleleri Türkiye Büyük Millet Meclisinde
tartışma dışında bir meselemiz kalmamış. Hastanelerimiz her tarafta yapılıyor,
sağlık, aile hekimliği sistemine geçtik. Memnuniyeti az önce arkadaşlarımız
söyledi. Yüzde 40’ların altındaydı bizim Hükûmetimizden önce vatandaşımızın
memnuniyeti, şu anda yüzde 70’lerin üzerinde. Paletli ambulanslardan hava
ambulanslarına kadar, aile hekimliği sistemine kadar çok sayıda hizmet
vatandaşımıza gittiği için vatandaşımız memnun oluyor ama elbette ki mükemmel
olduğumuzu hiçbir zaman iddia edemeyiz. Elbette ki eksiklerimiz olabilir,
bunları da bize bildirdikleri için teşekkür ediyorum.
Kiğı’da Cihan Yarar isminde bir hastamıza
ulaşılamadığını söyledi buradan. Ben de hemen Valimizi aradım, durumu sordum;
şu anda 2-2,5 kilometre bir mesafe kalmış, çalışmalar devam ediyormuş. Bu
hastamız zihinsel engelli bir hastamızmış ve bacaklarındaki ağrıdan dolayı
şikâyetleri var yani inşallah hiçbir sıkıntı olmadan yetişilecek ve bu
hastamıza da gerekli destek verilecek.
Bingöl’ün şartlarını hepiniz
biliyorsunuz, çok zor şartlar. Gerçekten orada o yolları açan, canı pahasına
-geçenlerde bir işçimiz canından oldu bu çalışmalar esnasında- büyük
fedakârlıklarla o yolları açan, uğraşan işçilerimize, çalışanlarımıza da
buradan ben şükranlarımı sunuyorum.
Yalnız Aytuğ Bey’in bir ifadesini de
doğrusu tutanağı istemedim ama not ettim. “Halkımız 12 Eylül’den de memnundu”
gibi bir ifade kullandı. Yani halkımıza dönük birtakım değerlendirmeler
yaparken “12 Eylül Anayasası’na da bu halk “Evet.” demedi mi?” şeklinde bir
ifadesi oldu.
Değerli milletvekilleri, 12 Eylül
Anayasası’na halkımız “Evet.” demeseydi de askerî yönetim devam mı etseydi?
Karşı karşıya bulunduğu seçenekler neydi halkımızın? Bu bir zihniyetin
göstergesi. Siz demek ki halkımızın 12 Eylülden memnun olduğunu düşünüyorsunuz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Hayır, hayır, öyle bir şey söylenmedi.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla)
- Biz böyle düşünmüyoruz. Halkımız
kesinlikle 12 Eylülden memnun değildi. 12 Eylül Anayasası’na verdiği “Evet.”
oyu 12 Eylül dönemini onayladığı anlamına kesinlikle gelmemektedir. Sadece ve
sadece 12 Eylül döneminden bir an önce çıkma adına, ölümü gösterip bir anlamda
sıtmaya razı ettiler halkımızı, bundan başka bir anlamı da yoktur o “Evet.”in.
Kaldı ki memleketim Bingöl’de de en büyük oranda “Hayır.”, bütün baskılara
rağmen, o dönemdeki şartlara rağmen en yüksek oranda “Hayır.” denmiştir.
“Hayır.” diyenlerin bir kısmı da çok büyük bedeller ödemişlerdir, sıkıntılar
yaşamışlardır, bunun da altını çizmek isterim. Halkımıza bakış açınız böyleyse
eğer, bu halktan hiçbir zaman tabii ki destek göremezsiniz. Biz halkımızın bu
konularda çok sağlam bir duruşa sahip olduğuna inanıyoruz, her zaman
demokrasiden, temel haklardan yana olduğuna inanıyoruz ama siz halkı köşeye
sıkıştırırsanız, halkın karşısına seçenek koymazsanız halkı niye suçlayasınız
ki? Dolayısıyla, bu sözünün, doğrusu çok demokratik olmayan bir zihniyeti
çağrıştırdığını belirtmek isterim.
Yine, Bingöl Milletvekilimiz, Bingöl
konusunda çeşitli fikirlerini, eleştirilerini dile getirdi, hiçbir hizmet
yapılmadığını söyledi, AK PARTİ döneminde Bingöl’e hiçbir hizmet yapılmadığını
söyledi. Bunu ben insafınıza bırakıyorum. Elbette ki beklentilerin sonu yok,
eleştirilere her zaman açığız, eksiğimiz gediğimiz varsa her zaman söylensin
fakat “Hiçbir hizmet yapılmadı.” ifadesini takdirine bırakıyorum Değerli
Milletvekilinin ve sizlerin.
Bingöl AK PARTİ’den önce duble yolu
olan bir şehir miydi, üniversitesi olan bir şehir miydi? O üniversitenin
yanından siz de geçiyorsunuz bizim gibi.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Bakanı olan
bir kente hiçbir çalışmanın yapılmadığını söylüyoruz.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla)
- Ben 2007 yılında aday olduğum zaman o sahaya gittim, bir yarım inşaat vardı o
sahada 2007 yılında. Hiç gördünüz mü o tarihte bilmiyorum, 2007 yılını
hatırlıyorsanız… Bugün gidin bakın, üniversite kampüsü ne hâle geldi?
Üniversitesi…
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Üniversitesi
olmayan bir şehir var mı ki Bingöl’de yapılmasın.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla)
– İşte, ne güzel! Bundan rahatsızlık mı duyacağız? AK PARTİ’nin hizmeti değil
mi bu? Havaalanımız ihale edildi, inşa ediliyor. Havaalanı olan bir şehir
hâline geliyor Bingöl. Bu bir hizmet değil mi size göre?
Doğal gaz konusunda, Sayın
Başbakanımız, seçim yorgunluğu içinde, kendisi de o konuşmasında düzeltti
zaten, sehven olduğunu söyledi. Bunu ikide bir gündeme getirmek ne kadar
siyaseten doğru bir yaklaşım? Çok insani bir durum, siz de yapabilirsiniz, ben
de yapabilirim, zaman zaman dalgınlığımıza gelir, yorgunluğumuza gelir bir ifade
kullanabiliriz. Bundan siyasi bir şey çıkarmak ne derece doğru acaba?
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Doğal gaz var
mı yok mu Bingöl’de? Siz onu söyleyin, biz Başbakanın söylemi peşinde değiliz.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla)
– Doğal gazın mühendislik çalışmalarını bitirdik. Bitlis, Muş ve Bingöl, bütün
bu illerimizi kapsar bir şekilde mühendislik çalışmalarımız bitti, bu sene
içinde de ihalesi yapılacak inşallah. O söz bir anlamda da hayırlı oldu, bu
işlerin inşallah hızlanmasına da vesile olacak diye düşünüyorum.
Hastanelerimiz: Bingöl Devlet
Hastanesinin yanında hemen 200 yataklı bir devlet hastanesi ihale edildi,
inşaatı devam ediyor. Kadın doğum hastanemiz yeni bir modern binaya kavuştu,
yıllardır sürüncemede bir hastanemizdi, bitti, oraya taşınmış olduk. Karlıova
ilçemizde 50 yataklı devlet hastanesi, Solhan ilçemizde 50 yataklı devlet
hastanemiz bitti, Genç ilçemizdeki 50 yataklı devlet hastanemiz de bu yıl
tamamlanıyor. Adaklı ilçemizde, en ücra ilçelerimizden birinde yine 20 yataklı
devlet hastanemizin inşaatı devam ediyor. Bütün hizmetler bu anlamda hiçbir
şekilde aksamadan devam ediyor. Ağız diş sağlığı merkezimiz şu anda yetersiz
bir yerde. Onu eleştirseydiniz, bakın anlardım, gerçekten yetersiz şu anki
yeri, bunun için yeni bir güzel proje yaptırdık ve yakında inşallah -az önce
Sağlık Bakanlığından yine bilgi aldım- çok modern bir ağız diş sağlığı
merkezimiz de ihale edilecek.
Yine baktığınız zaman kalkınma
ajansları kanalıyla verdiğimiz proje destekleri, SODES kanalıyla verdiğimizi
proje destekleri, KÖYDES’ten köylere yaptığımız içme suları, yollar, kırsal
kalkınma fonlarından yine işletmelere sağladığımız destekler, DAP kapsamında
hayvancılığa verdiğimiz destekler, organize sanayi bölgemizde yaptığımız
yatırımlar, Et Balıktaki modernizasyon yatırımlarımız, çağrı merkezi…
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Et Balık şu
anda açık mı Sayın Bakan?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla)
– Bakın, bir tek örnek, çağrı merkezi kurduk Bingöl’e değerli arkadaşlar, bunu
da bu vesileyle söyleyeyim, şu anda 700 kişiye yakın gencimiz, çoğu da genç
kız, bu çağrı merkezlerinde, tamamen özel sektörün çağrı merkezlerinde,
Bingöl’de iş buldular ve çalışıyorlar. Bingöl bu noktalara geldi, daha da iyi
noktalara gidecek. Bingöl halkı AK PARTİ’ye yüzde 70’e yakın bir oyu boşuna
vermiyor. 10 kişiden 7 kişi hizmet yapmayan bir partiye oy verir mi? Bingöl
halkının zekâsıyla alay etmek demektir bu. Bingöl halkı hizmete oy veriyor,
devletin sıcak yaklaşımına oy veriyor.
Bunlar hizmetler. Bunun dışında da
Bingöl halkının 90’lı yıllarda olağanüstü hâl döneminde yaşadığı sıkıntıları,
demokratik hakların daraldığı, yaşamın çekilmez hâle geldiği, faili meçhullerin
olduğu dönemden, bugün Bingöl halkı, çok şükür, özgürlüklerin genişlediği,
kendi kültürünü daha rahat bir şekilde yaşadığı, ifade ettiği, temel hak ve
hürriyetlerin arttığı bir döneme geldi. Bingöl halkı çok akıllı bir halk, zeki
bir halk, faydasının nerede olduğunu çok iyi gören, fark eden ve tercihlerini
de çok akıllıca kullanan bir halk ve böyle de yapmaya devam edecek.
Vakit olmadığı için çok fazla da detaya
girip daha fazla vaktinizi almak istemiyorum.
Bir diğer, belki açıkta kalmaması
açısından: Yine hem CHP Milletvekili hem BDP Milletvekili, aynı konuda değişik
defalar şahsıma dönük bir soru yönelttiler. Ilıcalar bölgemizde bir termal
kaynak, “Bu niye satıldı?” gibi bir soru yönlendirdiler, araştırma önergesi de
verileceğini az önce duydum.
Bir defa, sayın milletvekilimize ben
şunu söylemek isterim: Tabii ki soru önergesi, araştırma önergesi hakkınız,
istediğiniz kadar verebilirsiniz, en fazla soru önergesi veren milletvekili
sıfatı kazanmanız da güzel olabilir, iyi bir şey olabilir, ona da bir şey
diyemem ama sorduğunuz soruların birçoğunu… Bakın, biz buraya nöbetçi olarak
geliyoruz, gelin, bir bilgi alın, çok zor değil. Ne olduğunu bir sorun.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya, sorulara
doğru düzgün cevap vermiyorsunuz. Soruların hangisine doğru cevap verdiniz?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla)
– Meclisin soru önergeleri mekanizmasını da hafifletmeyin lütfen, oranın da bir
ciddiyeti var, oranın da bir ağırlığı var.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Soru önergesi
sınırını da siz mi belirleyeceksiniz?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla)
– Her konuda soru önergesi, her konuda araştırma önergesi bu işin çok samimi
olmadığını, hafife alındığını da gösterir. Olabilir, siz bunu popülist bir
yaklaşım olarak sürdürebilirsiniz, devam edin, bir şey diyemem ama biz her
zaman açığız, kim ne sorarsa gelsin sorsun, yüz yüze de sorsun, bilgilensin.
“Bölge müdürlükleri gitmiş.” gibi
ifadeler vesaire. Hiçbir bölge müdürlüğü Bingöl’deyken başka yere gitmedi,
onlar zaten değişik bölgelerdeydiler. Eğer sizin kalkınma anlayışınız bu
kadarsa yani kalkınmaya sadece bir kamu kurumunun bölge müdürlüğü bir ile
kurulduğunda o il kalkınır gibi bir çerçeve içinde bakıyorsanız benim buna
yapacak bir yorumum yok. Benim kalkınma anlayışım böyle değil. Ben
girişimcilerle kalkınmadan yanayım. Bir ülke girişimcisiyle, bir il
girişimcisiyle kalkınır, üreticisiyle kalkınır, köylüsüyle kalkınır,
çiftçisiyle kalkınır, KOBİ’siyle kalkınır. Birkaç tane kamu kurumu bir ilde bir
ofis açtı diye bir ilin kalkınacağını düşünüyorsanız çok ofis olan iller var,
gidin hepsini görün; tam aksine.
Bakın, sosyolojik bir gözlem olarak da
şunu söylemek isterim: Kamunun çok ağırlıklı olduğu iller uzun vadede çok da
gelişemiyorlar çünkü girişimcilik kültürünü öldürüyor. Esas olan kalkınmada,
girişimcilik kültürüdür; Gaziantep örnek, Denizli örnek, Kayseri örnek. Bizim
ihtiyacımız olan şey girişimcilik kültürüdür. Bunu ne kadar geliştirirsek
kalkınmamız da o kadar artar.
Ilıcalar bölgesiyle ilgili de şunu
söyleyeyim: Orada gidip sıcak suyun bulunması konusunda ben kendim büyük
gayretler gösterdim. Maden Tetkik ve Arama Enstitüsünü gidip orada bir sondaj
yapsınlar diye kendim motive ettim diyeyim, yönlendirdim. Sağ olsunlar, onlar
da gittiler ve hakikaten de güzel bir su çıktı oradan, 70 dereceyi aşan bir
sıcak su, belki daha derinlere inse daha da iyi su çıkacak. Bu, MTA’nın ruhsat
sahası. Tüm Türkiye’de MTA bu konularda ne yapıyorsa Bingöl’de de aynısını
yaptı, ihaleye çıkardı, otuz küsur gün askıda kaldı ihale ilanı, buraya bir iş
adamı başvurup bunu aldı. Bunlar
satılmış! Sanki Bingöl’den, Türkiye’den almışız da bu suyu başka bir
vilayete götürmüşüz, satmışız gibi bir söylem içinde “Bu satıldı, Bingöl’ün
suyu elden gitti.” gibi bir yaklaşımı hiç de doğru bulmuyorum. Bu, Türkiye’de
bir işletmeci…
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Daha
söylemedik, söyleyeceğiz, paniklemeyin.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla)
– Söyleyin, istediğinizi söyleyin.
Diğer taraftan, bu işletmeci burayı
niye alıyor? Satın aldı burayı. Ne yapacak? Yatırım yapmayıp da evine götürüp
turşusunu mu kuracak buranın? Yatırım yapacak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yatırım yapmazsa eğer, burada kurallar
var, yatırım yapmayanın elinden de alınır ya özel idare tekrar bakar bu işe
veya bir başka yatırımcıya verilir. Şimdi “Bu satıldı, gitti…” İşte, bu
anlayışla biz gelişemiyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşvik de
verecek misiniz?
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Biz de onu
diyoruz zaten.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla)
– Bingöl’de yüzlerce sene o toprağın altında o su kalacak, “Niye bu su
çıkarılmıyor?” diye söylemeyeceksiniz; çıkan su ihale edilecek, bir yatırımcıya
verilecek, “Su satıldı.” diye feryat edeceksiniz. Bu anlayışla mı bu ülkeyi
kalkındıracaksınız?
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Bingöl
halkının hizmetinde kullanın. Eşref Bey size söylesin nasıl kullanılacağını.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Devamla)
– Bunu da takdirlerinize ve Bingöl halkının takdirine bırakıyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Atıcı.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle Sayın Bakan oldukça genç
tabii ki. Burada Sağlık Bakanı bile bizim sorduğumuz sorulara yanıt veremiyor,
televizyonlara gidip orada ifadeler kullanıyor. Yani burada sizi aşan konularda
çok yorum yapmamamızı ben öneririm. Çünkü sağlıkta çok mesafe almışmışız da
mikro işlerle uğraşıyor…
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Sen
anlamıyorsun? Cevaptan ne anlarsın?
AYTUĞ ATICI (Devamla) – Yahu insan
hayatı mikro olur mu? İnsanlar ölüyorlar ve siz hâlâ bunu bir mikro olay olarak
görüyorsunuz. “Paletli kar ambulansım var.” diyorsunuz. Ben Kiğı’daydım; oranın
hastanesini kapatmıştınız, ya hatırlarsınız, Kiğı’nın yolu da kapalıydı,
hastanesi de kapalıydı. Kiğı’da doğum yapan kadına paletli kar ambulansı
istedik, sekiz saatte ya gelir ya gelmez, Bingöl’e dört saatte gider... On iki
saat bir kadını beklettiniz. Bu mu sizin “mikro olaylar” dediğiniz? Yapmayın
Allah aşkına! Çıkıp buraya bir de teşekkür ediyorsunuz, diyorsunuz ki: “İşte,
bizi eleştiriyorsunuz, öğreniyoruz, bir şeyler yapıyoruz, geliştireceğiz.”
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Teşekkür
etmeyelim o zaman.
AYTUĞ ATICI (Devamla) – Size bir şey
anlatayım. Doktorun biri diyor ki hastasına, bir ameliyatı anlatıyor : “Ölüm
riski var mı?” diyor, “Yüzde 1.” diyor, “iyi” diyor, kabul ediyor; hasta
ölüyor. Ne oldu? “Yüzde 1’e girdi.” Her gelene böyle söyleyen bir doktor
düşünebilir misiniz? Siz de aynı şeyi yapıyorsunuz. Her defasında
“Geliştireceğimiz şeyler içerisinde bu var.” diyorsunuz.
Suriye konusu… Hiç bilmiyorsunuz Sayın
Bakan Suriye konusunu, lütfen konuşmayın.
MEHMET METİNER(Adıyaman) – Bir tek siz
biliyorsunuz!
AYTUĞ ATICI (Devamla) – “Suriye iç
işimizdir.” diyen kim? Senin Başbakanın. Suriye muhaliflerini burada besleyen
kim? Yine sizin Hükûmetiniz. Suriye’nin sınır kamplarını, oradaki Müslüman
Kardeşler kamplarını gezen kim? Bakın, bunları düşünün. Suriye konusunda, evet,
orada bir katliam yaşanıyor, orada bir şiddet yaşanıyor; buna hiçbir şekilde
hiç kimse alkış tutamaz.
EŞREF TAŞ (Bingöl) – O zaman niye
sessiz kalıyorsunuz?
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Bunlar
araştırılmalı, gereği yapılmalı ama siz kalkıp da muhalifleri desteklerseniz
olmaz.
“12 Eylül” diyorsun, 12 Eylül
darbesinde biz ezilirken sen daha on üç yaşındaydın Sayın Bakan, on üç
yaşındaydın. Ona göre konuşmalarınıza dikkat edin. 12 Eylülü sen hiç
anlamazsın, gel ben sana anlatayım 12 Eylülü. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) – Sen ne
anlarsın?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Ben şimdi Sayın Genç’e söz
veriyorum Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Ben
sonra başka bir şey için söz isteyeceğim.
BAŞKAN – Tamam, anladım.
Sayın Genç, buyurun.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.-
Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben sordum: Bu Ahmet Davutoğlu nerede? Yok. Şu anda
nerede? Tunus’ta Suriye’nin dostlarını toplantıya çağırıyor. Gitti Birleşmiş
Milletlere, Çin’le, Rusya’ya karşı çıktı, orada eli boş döndü. Ne dediler
kendine talimat verenler: “Ya, git, işte Tunus’ta Suriye’nin dostlarını topla.”
Ben burada ne dedim? Arkadaşlar, siz Saadet Partisinin konuşmalarını dinlemiyor
musunuz? Dün daha Mustafa Kamalak ne dedi sizinle ilgili? Suriye’yle ilgili ne
dedi? Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti’nin başına büyük belalar getirebilecek
nitelikte konuşmalar var. Diyorlar ki “Suriye’nin muhaliflerini getiriyorlar
Türkiye’de eğitiyorlar, dolayısıyla orada gidiyorlar olayları çıkaran onlar.”
diyorlar. Biz de diyoruz ki, işte bu Dışişleri Bakanlığı makamda oturan zat,
Ahmet Davutoğlu neredeyse gelsin burada Meclise bilgi versin. Bu niye sizi
rahatsız ediyor? Biz, Türkiye Cumhuriyeti devletinin itibarını sizin bin misli
kadar koruruz çünkü siz bu devleti bitirmeye çalışıyorsunuz, biz bu devleti
itibar sahibi yapmaya çalışıyoruz.
Şimdi, Sayın Bakan, bakın, yalnız
Bingöl’de yollar kapalı değil. Bakın, Tunceli’de de, Muş’ta da, doğu,
güneydoğuda çok büyük kar var bu sene. Bizim bütün köy yollarımız kapalı, ilçe
yollarımız kapalı, bunlara doğru dürüst bir yakıt parasını verin, yardım edin,
ekstradan makine gönderin. Köylerden her gün bize telefon ediyorlar:
“Hastalarımız var, doktor gelmiyor.” Yani şimdi artık bunu siz “Tayyip Bey
seçim yorgunluğu içinde bu lafları söyledi.” diyorsunuz ama biraz seçim
yorgunluğundan kendinizi kurtarın da vatandaşın dertleriyle ilgilenin.
Tabii, zamanımız da az kaldığı için bir
şey diyemiyorum ama yani bir tek kendi ilinizle değil, biraz da öteki illerle
ilgilenin.
Benim dediğim şu: Maalesef, AKP gidiyor
Suriye’nin işine karışıyor. Suriye’nin işine karışmak senin haddine değil, sen
git Amerika’nın istediklerini yap. Sen Türkiye’de yerleşme, git New York’ta
yerleş çünkü talimatı oradan alıyorsun Ahmet Davutoğlu. Onun için gel bu
Meclise, gelmiyorsan o zaman bakanlıktan da istifa et.
Böyle bir şey olur mu ya? Bir devletin
itibarı bu kadar zedelenir mi? Hamas’a kim “Suriye’den çık” dedi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) – İşte, siz
Hamas’a “Çık Suriye’den.” dediniz. (CHP sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Şimdi, bir saniye… Böyle
sırayla gidiyorum, kafam karışıyor Sayın Baluken.
Şimdi buyurun, oturun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Evet…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan, Sayın Bakan doğal olarak sorulara cevap verdi, eleştirilere
yönelik değerlendirmelerini yaptı. Genellikle Hükûmetin ekonomiyle ilgili
bakanları, Maliye Bakanı, ekonomiden sorumlu Bakan, işte “Kalkınma Bakanı”
diyelim -şimdi adı Kalkınma Bakanlığı oldu- teknik yanlarıyla, siyasetleriyle kendilerini
gösterirler. Gördüğüm kadarıyla Sayın Bakan, Bakanlıktaki tecrübesi arttıkça
siyasi veya teknik yanını bir kenara bırakıp kendisini polemikle göstermeye
çalışıyor.
Bu üslubu Sayın Bakana yakıştıramadım
ama bunu tercih ettiği için bu üslup öncelikle hayırlı olsun diyorum.
Şimdi, ayağa kalkıp söz almamın nedeni
şu: Türkiye Büyük Millet Meclisi milletvekillerinin, soru önergesiyle Hükûmeti,
yürütmeyi denetlemesi en doğal haklarıdır. Sayın Bakan konuşmasında,
milletvekilinin, yasama organının bu doğal denetim yolunu hafife alan bir üslup
kullandı.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
– Hiç alakası yok.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Soru
önergesi…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, ya Sayın Hamzaçebi kürsüden cevap verir, yoksa burada…
BAŞKAN – Bir saniye… Bitirsin Sayın
Elitaş, bitirsin, siz de konuşursunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır,
kürsüden cevap versin eğer şeyi varsa cevap verecekse, yoksa İç Tüzük’e uygun
bir hareket değil.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Elitaş…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Eğer söz
alacaksa kürsüden söz verilsin.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, siz devam
edin lütfen, ben sizi dinliyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kürsüden
konuşun.
BAŞKAN – Sayın Elitaş, lütfen, bir
dakika.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bir
saniye efendim.
BAŞKAN – Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Elitaş…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır,
“Kürsüden konuşun.” diyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – …bu
size yakışmıyor. Bakın, siz Grup Başkan Vekilisiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Hamzaçebi, bakın, burada değil, orada konuşacaksınız.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bir
saniye efendim. Benim…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Grup başkan
vekilleri istediği an konuşabilme yetkisine sahip değil ki. Sayın Başkandan
oradan konuşma istersiniz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan, izin verir misiniz?
BAŞKAN – Buyurunuz.
V.-
AÇIKLAMALAR
7.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmaz’ın soru önergeleriyle ilgili beyanına ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Elitaş, sizinle daha önce de bunları konuştuk. Bir siyasi partinin grup
başkan vekilinin konuşmasına, diğer bir siyasi parti grup başkan vekili
karışmaz, müdahale etmez. Bunu size hatırlatıyorum. Yani bu, nezaketin bir
gereğidir. Benim nereden konuşacağımı siz düşünemezsiniz, bırakın ben
düşüneyim.
“İç Tüzük’e uygun değil.” diyorsunuz.
Siz…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İstediğiniz
gibi yapma hakkına sahip değilsiniz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Bakın,
yakışmıyor, hâlâ oradan bana laf atıyorsunuz. Sizin, İç Tüzük’e uygun olmayan
bir şekilde, bir gün kürsüye çıktığınızı ben size hatırlattım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Meclis
Başkan Vekili izin verdi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Ama
bakın, itiraz etmedim ben size…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) -
…çünkü siz, Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Başkan Vekili olarak buraya
çıkma hakkına sahipsiniz. Ben bunu İç Tüzük’le oturup tartmam. Bu, nezaketin
gereğidir. Kendinizi, partinizi savunma ihtiyacı duyuyorsanız, söz istemişseniz
buraya çıkarsınız. Ben buna “İç Tüzük’e aykırı.” diye itiraz etmem, bunu size
söyledim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Herkes
duysun, oraya geçin.” diyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bakın,
hâlâ müdahale ediyorsunuz.
Sayın Başkan…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Siz benimle
diyalog kuruyorsunuz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) –
Neyse, sözlerimi bitireyim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Siz benimle
diyaloğa giriyorsunuz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Siz
müdahale etmeye devam edin. Bu üslup da size hayırlı olsun Sayın Elitaş.
Benim dediğim şudur: Sayın Bakan uygun
olmayan bir üslup kullandı. “Hayırlı olsun.” diyorum bu üslup kendisine.
Soru önergesi, yasama organının en
doğal denetim hakkıdır. Bu hakkı hafife alıp “İstediğiniz kadar önerge verin,
cevaplamayız.” anlamında bir cümle…
Evet, rakamları aldım. Verilmiş olan 4
bin küsur soru önergesinin zamanında cevaplanmış olanı bin küsur. “Ben cevap
vermem.” diyor.
Bakın, ben, soru önergesi hakkını çok
kullanan bir milletvekili değilim, çok sınırlı kullanırım, başvurmam bu yola
ama sorduğum, verdiğim önergelerin yarıya yakını bugüne kadar cevaplanmamıştır.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Baluken. (BDP
sıralarından alkışlar)
8.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken’in, Bingöl ilinin yeterli hizmeti alamadığına
ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Tabii, Suriye konusuna ve sağlık
konusuna Sayın Bakanın ne kadar hâkim olduğunu arkadaşlarımız belirttiler. Emin
olun ki Bingöl konusuna da, Suriye konusuna ne kadar hâkimse o kadar hâkim.
Yani bunu buradan belirteyim ben.
Şimdi, biz Bingöl’le ilgili fotoğrafı
buradan gösterirken “Bakanı olan kent kıyaslaması” yaptık. Herhâlde bizi
dinlemediniz. Bakanı olan kentlerden Kayseri, Erzurum, Erzincan, Bursa, bu
kentlerle Bingöl’ün bir kıyaslamasını yapın. Bingöl’ün aldığı hizmet konusunda
bizim söylediklerimizin ne kadar haklı olduğunu bir şekilde anlarsınız.
Şimdi, önergelerin fazla olmasından
rahatsız herhâlde? Önergelerin fazla olması zaten sizin iyi hizmet
göstermediğinizi gösteriyor. Siz eğer hizmet götürmüş olsaydınız bugün bizler
önergeye konu olacak sorunlar bulamazdık. Demek ki burada hâlâ sırada bekleyen
onlarca önergemiz var. Burada Bingöl’ün çözülmeyen sorunlarıyla ilgili ve genel
siyasetle ilgili sizin bulunduğunuz iktidar icraat yapar, bizim bulunduğumuz
muhalefet de denetleme yapar. Denetlemeyi yaparken de soru önergeleri ve
araştırma önergeleriyle yapar ve siz de halka karşı bunlara cevap vermek
zorundasınız.
Bu termal su olayına girmedim ama bir
panik havası sezinledim. Merak etmeyin onu da getireceğiz, burada Genel Kurulla
paylaşacağız maliyetin nasıl birilerine peşkeş çekildiğini göstereceğiz. Tek
bir firmanın girdiği bir ihaleden bahsediyoruz ve yok pahasına satılmış. AKP’li
diğer milletvekili arkadaşlarımızın seçim bildirgesini de getireceğim ben.
Termal suyla ilgili Bingöl halkına vermiş olduğunuz, turizmle ilgili, ısınmayla
ilgili ve tarımla ilgili sözleri keşke seçim meydanında vermeseydiniz. “Biz bu
termal suyu bir kişiye satacağız, ihalesini gizliden yapacağız.” deseydiniz o
zaman baş göz üstüne kabul ederdik.
Son olarak, demin haber kanallarına
baktım, AKP Hükûmeti 100 adet…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - …F35 savaş
uçağı alıyor. Hayırlı olsun memlekete. Siz bir Bakan olarak Bingöl’e en azından
1-2 tane kar makinesi aldırın, 1 adet F35 savaş uçağı maliyetini karşılar. (BDP
sıralarından alkışlar)
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp
Endüstrisi Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/456) (S.
Sayısı: 161) (Devam)
BAŞKAN – Şahıslar adına son söz Konya
Milletvekili Sayın Mustafa Kabakcı’ya aittir.
Buyurun Sayın Kabakcı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
EŞREF TAŞ (Bingöl) – Sayın Başkanım,
69’uncu maddeye göre söz almak istiyorum.
BAŞKAN – Sataşmaya göre mi?
EŞREF TAŞ (Bingöl) – Evet.
BAŞKAN – Şahsınıza yönelik bir şey yok.
Benim gördüğüm Bakanla Sayın Milletvekili arasında. Sayın Bakan verir. Lütfen…
Allah rızası için rica ediyorum.
Sayın Bakan şimdi o sataşmaya cevap
verir çünkü Hükûmeti suçladı. Sizin şahsınızla alakalı bir şey geçmedi benim
gördüğüm kadarıyla.
Buyurun.
MUSTAFA KABAKCI (Konya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti
Arasında Sağlık ve Tıp Endüstrisi Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, Şubatın
12’sinde kardeş cumhuriyet Türkmenistan’da cumhurbaşkanlığı seçimi oldu, yeni
seçimi kazanan ve 17 Şubatta yemin eden Gurbanguli Berdimuhammedov’u tebrik
ediyor, başarılı bir dönem niyaz ediyorum.
Ayrıca bağımsızlığını yeni kazanan
Türkmenistan’ın 19 Şubatta Bayrak Bayramı var. Bayramlarını da buradan tebrik
ediyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
sağlık alanında uluslararası iş birliği yapma ihtiyacı ilk kez 19’uncu yüzyılın
başında Avrupa kıtasındaki kolera salgınları nedeniyle ortaya çıkmıştır.
Paris’te 23 Temmuz 1851'de yapılan 1’inci Uluslararası Sağlık Konferansı’na 12
ülke katılmış, toplantılar sonunda 137 maddelik bir uluslararası sağlık
yönetmeliği yayımlanmıştır. 19’uncu yüzyıl sonuna kadar toplam 12 kez
düzenlenen bu konferansların 3’üncüsü 1866'da İstanbul'da yapılmıştır.
Bu konferanslarda üzerinde durulan
başlıca konular Avrupa'yı kolera, veba gibi bulaşıcı hastalıklara karşı korumak
ve bu hastalıklar yüzünden ticaret ve ulaşımda görülen engelleri ortadan
kaldırmaktır.
Bunun yanı sıra insanların sağlığa
bakışlarında da zamanımızda büyük değişiklikler olmuştur. Günümüzde sağlık
kavramı eskisine oranla çok daha fazla unsur içermektedir. Sağlık dendiğinde,
hasta haklarından çevre sağlığına uzanan geniş bir perspektif karşımıza
çıkmakta, bunun doğal bir sonucu olarak da sağlık alanında yapılan uluslararası
iş birliği de çeşitlenip derinleşmektedir.
Bütün bu gelişmeleri ve değişimleri
yakından takip eden ve sağlık alanında uluslararası iş birliğinin gerek
halkımıza gerek tüm insanlığa sağlayacağı yararın bilincinde olan Sağlık
Bakanlığı, yabancı devletlerle iş birliğine özel bir önem vermektedir. Çünkü
sağlık, ferdî bir mesele değil, sosyal bir konudur. Bu açıdan bakıldığında
uluslararası anlaşmaların, sözleşmelerin önemini daha da iyi anlamaktayız.
Değerli milletvekilleri, biraz önce
muhalefetteki kardeşlerimiz de sağlıkta birtakım değişikliklerin olduğunu ama
yeterli olmadığını belirttiler. Buradan, Türkmenistan Sağlık Bakanına da
Türkiye’de nelerin değiştiği konusunda birkaç rakamla düşüncelerimi ifade etmek
istiyorum.
Baktığımız zaman, 2002’de 107.307 olan
yatak sayısı AK PARTİ İktidarıyla beraber 120 bine yaklaşmış. Nitelikli hasta
yatağına baktığımız zaman, 2002’de 10 binken şu anda 35 bine ulaşmış. Rakamlara
bakmaya devam ediyoruz. Kara ambulansı sayısı 2002’de 618’ken, şu anda, 2010
yılında 2.295 olmuş. 112 acil ile taşıma vakası sayısı 2002’de 350 binken şu
anda 2 milyonu aşmış. İlk on dakikada ambulansla vakalara ulaşma oranı yüzde 93
olmuş. Bu oran gelişmiş ülkelerin normalde ulaştığı orandır. Türkiye genelinde
112 acil hizmeti verilmeyen hiçbir bölge kalmamış. Kara ambulansının yanı sıra
132 adet kar paletli ambulans hizmete sokulmuş. İstanbul, Balıkesir, Çanakkale
ve Gökçeada’da deniz ambulansı, 2 uçak ve 18 helikopterden oluşan hava
ambulansı filosu da hizmet vermeye devam ediyor. Köyde yaşayan bir hamile kadın
artık, isterse, masrafları devlet tarafından karşılanarak çocuğunu şehir
merkezindeki hastanelerde dünyaya getirebiliyor. 2002’de 3,910 milyar olan
sağlık bütçesi 2,2 kat artarak 2010’da 13,9 milyar Türk lirasına ulaşmış, şu
anda 14 milyar Türk lirasını da geçmiş durumda.
Sağlıkla ilgili gelişmelere baktığımız
zaman gerçekten Türkiye'nin çağ atladığını görüyoruz. Bu arada Türkiye'deki
sağlık hizmetlerinin iyiliğinden dolayı binlerce yabancı da Türkiye'de sağlık
hizmeti almak üzere ülkemize geliyorlar. Baktığımızda göz ameliyatları başta
olmak üzere, açık kalp ameliyatları, kanser tedavileri, kulak-burun-boğaz,
diyaliz, kalp damar cerrahisi, beyin cerrahisi, ortopedi, diş… Düşük maliyet ve
yüksek kalite ve teknoloji standartları sebebiyle yabancılar ülkemizi tercih
ediyorlar.
Sizinle daha önceki birtakım, Türkiye
İstatistik Kurumu tarafından tutulan rakamları da paylaşmak istiyorum. Yurt
dışına tedaviye giden Türklerin sayısı 2005 yılında 47 bin görünüyor. Tedaviye
yurt dışından gelen Türk vatandaşlarının sayısı 55 bin gözüküyor. Tedaviye
gelen yabancılar da artmaya başlamış, 164 bini bulmuş. Bu rakam git gide
dışarıya gidenlerde düşüyor -2009’da 30 bine düşmüş- Türkiye'ye tedaviye gelen
vatandaş sayısı da artıyor, yabancı sayısı da artıyor.
Türkiye artık, şairlerin hastanelerde
görülen sıkıntılardan dolayı şiirler yazdığı dönemleri geride bıraktı. Hatırlar
mısınız bilmem, “Abdurrahim Karakoç” diye bir şairimiz vardı, hastaların
gördüğü muameleyi anlatırken sık sık “Zengin gelir karşılarsın köşeden/Memur
gelir kırılırsın neşeden/Öte kaçma bizim garip Eşe’den/Bakıp yakasında kire
Doktor Bey!” derdi. Eşe olmayanlar bunu bilemezdi. Şükürler olsun, Türkiye'de
şu anda garibimiz, fakirimiz, gurebamız birinci sınıf sağlık hizmetini alıyor,
AK PARTİ de bunun gururuyla ortalıkta siyaset yapmaya devam ediyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bununla başka, başka neler olacak? Daha
çok şeyler gelişecek. Savunma Sanayii Müsteşarlığımız offset alımlar yolunu
açmak suretiyle şu anda savunma sanayisindeki yerli üretimi süratle artırıyor.
Sağlık Bakanlığı şu anda gene aynı yolla, offset alımlarla sağlık
malzemelerinin Türkiye'de üretilmesi yönünde teşviklerine devam ediyor. Bu
konuda da Sağlık Bakanımızı bu yeni yoldan dolayı tebrik ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yukarıda da özetlenen iş birliği çalışmaları çerçevesinde, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp Endüstrisi
Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşma 12 Kasım 2010 tarihinde imzalanmıştır.
İmzalanan Anlaşma ile her iki ülke arasında sağlık ve tıp endüstrisi
alanlarında iş birliği, bilgi değişimi, heyetlerin ve sağlık uzmanlarının
değişimi, taraflardan birisinde düzenlenecek bilimsel konferans ve fuarlara
katılım gibi yollarla iş birliği yapılması öngörülmektedir.
Sözlerime son verirken -biraz önce
değerli hatipler de bahsettiler- bundan yirmi yıl önce olan bir katliama da
tekrar dikkat çekmek istiyorum. Maalesef, dünyanın gözü önünde Ermenistan
Karabağ’da, Hocalı’da 613 tane kardeşimiz kadın, yaşlı, genç demeden
katledilmiştir. Modern dünya şu anda topraklarının yüzde 20’si işgal altında
olan Azerbaycan’ı görmemeye direnmektedir.
Efendim, ben sözlerime son verirken
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kabakcı.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Tanal…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür
ederim Başkan.
Değerli arkadaşlar, mülkiyeti Başbakanlık
Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait, kullanımı Diyanet İşleri Başkanlığında bulunan
camilerimizin müştemilatlarında genel olarak din görevlisi personellerimiz
ikamet etmektedir. Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü bu din görevlilerimizi
işgalci kabul ederek ecri misil isteyerek mağdur etmektedir. Bu mağduriyeti
gidermeyi düşünüyor musunuz?
İki: Bingöl’de ilkokullarda bulunan
sınıflarda kaç öğrenci bulunmaktadır?
Üç: Bingöl’de kaç tane lise bulunmakta,
kaç tane dershane bulunmakta? Eğer bir ilde dershane sayısı lise sayısından az
ise başarılı denilir. Bu konudaki düşüncelerinizi öğrenmek isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
sorularınızın mümkünse tasarıyla ilgili olmasını rica ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Ben görevimi yapıyorum, siz niye
alkışlıyorsunuz?
Sayın Gök…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama soruyu
cevaplandıracak ilgili bakan olmayınca milletvekilleri de…
BAŞKAN – Bir şey demiyorum da Sayın
Genç, ben uyardım.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Soruyu
cevaplandıracak bakan bulundurun efendim.
BAŞKAN – Şimdi, bakın, Sayın Gök’ün
mikrofonu açık kaldı, engel olmayın da sorusunu sorsun.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim,
dediğinizde haklısınız Sayın Başkanım da ama ilgili bakan buraya gelsin,
sokaktan bakan toplamayalım.
BAŞKAN – Ya, muhterem, anladık da
gitti, sorusunun zamanı bitti.
Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) – Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, gerek siz ve gerekse
partinizin sözcüleri ülkemizin ne kadar kalkındığına ve ne kadar çok iş
yaptığınıza dair bilgiler verip övünmeyi seçiyorsunuz. Ankara’nın en eski ve
köklü ilçelerinden Haymana’da elektrik işlerini yürüten BEDAŞ’ın
kapatıldığından haberiniz var mıdır? Bu suretle Haymanalılar bundan sonra
elektrik hizmetlerini Gölbaşı ve Polatlı’dan almak durumundadırlar ve
Haymana’da elektrik arızasını giderecek hiçbir çalışan kalmamıştır.
Geçtiğimiz günlerde siz de bir elektrik
kesintisi nedeniyle Van’ın Gevaş ilçesinde telesiyejde on dakika havada mahsur
kaldınız, geçmiş olsun ama Bakan olarak şanslıydınız çünkü orada jeneratör
vardı ama Haymanalıların hiçbirinde jeneratör yok. Bu konuda Haymanalıların bu
mağduriyetinin giderilmesi açısından neler yapmayı düşünüyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın Özgündüz…
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım az önce konuşmasında
Bingöl’e yaptıkları havalimanından bahsettiler, hayırlı olsun. Üç ülkeyle
sınırı olan tek ilimiz Iğdır stratejik konumuna rağmen havaalansız. Iğdır’a
karşı niçin bu şekilde Hükûmetiniz ihmalkâr davranıyor? Yapımına başlanan
havalimanı inşallah bu sene içinde açılacak mı merak ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Tanal…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli
Başkan, ben yoruma muhtaç olmayacak şekilde açık ve net soru sordum. Soru aynen
şu: Bingöl’deki…
BAŞKAN – Ben sizin soru sormanıza bir
şey söylemedim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – …ilkokullarda
bulunan sınıflarda kaç öğrenci bulunmaktadır? Bu soru açık ve net.
Soru 2: Bingöl’de kaç tane dershane
vardır, kaç tane lise vardır? Yoruma muhtaç olmayacak, açık ve net bir sorudur.
Teşekkür ederim.
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) – Türkmenistan’la
ne alakası var?
BAŞKAN – Çok Değerli Sayın Tanal, ben
size yoruma açık…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bakan
Bingöl’le ilgili konuşurken niye sormadınız?
BAŞKAN – Bakın, beni dinlemiyorsunuz
Sayın Tanal. Ben size “Yoruma açık soru sordunuz.” demedim ki. Ben sizin
şahsınızla ilgili de bir şey söylemedim. Bütün milletvekillerine İç Tüzük’e ait
bir uyarıyı yaptım, o da şu: Tasarıya ait soruların sorulmasının daha iyi
olacağını söyledim, “Yorum yapıyorsunuz.” demedim. Bu benim açıklamam.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Efendim,
Sayın Bakan orada Bingöl’ü anlatıyor.
BAŞKAN – Ben bir şey demiyorum.
Sayın Bakan, buyurun.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, Sayın Tanal’ın sorusundan ben
şunu anlıyorum yani ana fikrine de doğrusu katılıyorum: Dershanelerin daha az
olduğu bir ortam oluşturmamız lazım. Onu vurgulamak için soruyu değişik
boyutlarıyla sormuş olabilir. İnşallah, Türkiye’de eğitime yatırımlarımız daha
fazla devam ettikçe, bu eleme ihtiyacını daha da azalttıkça bu sorun da zaman
içinde hafifleyecektir diye inanıyorum.
Ben kendim hiç dershaneye gitmedim
doğrusu. Keşke bu ihtiyaç zamanla daha da azalsa. Çok da etkili bir kaynak
kullanımı olduğunu ben de iddia edemem doğrusu. Bu dershanelerin zaman içinde
azalmasını ben de kendisi gibi temenni ediyorum.
Vakıflar konusunda şu an için bir
bilgim yok, ilgili bakanlığımız yazılı bir cevap verebilir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Dosya elimde,
50’ye yakın insandan ecri misil istiyorsunuz.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
– Yani benim şu an elimde size verebileceğim bir bilgi yok, sonradan ilgili
kurumumuzdan, bakanlığımızdan bilgi alınabilir.
Sayın Gök, bu Haymana’daki yine bir
arızadan bahsetti, onu da ilgili kurumumuza ileteceğim ben.
LEVENT GÖK (Ankara) – Arıza değil
efendim, grup kapatıldı.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
– Kapatıldı… Konuyu ilgili kuruma ileteceğim inşallah. Tabii, bilemiyorum şimdi
detaylarını.
Yine, Van’daki o hadiseden dolayı
“Geçmiş olsun.” dedi, ben de teşekkür ediyorum.
Tabii, Van’da depremden dolayı
konteyner kentler oluştu ve doğal gaz güvenli bir şekilde kullanılamadığı için
elektriğe biraz fazla yüklenme var. Bu da elektrik altyapısında birtakım
zorlamalara neden oluyor. Bunları da aşacağız inşallah.
Diğer taraftan, Iğdır’la ilgili, Sayın
Özgündüz’ün sorusu olmuştu, Iğdır’a da biliyorsunuz, sadece Bingöl’e değil, şu
anda Hakkâri’ye, Iğdır’a, Şırnak’a havaalanları inşa ediyoruz. Daha önce hayal
dahi edilemeyen illerimize, bölgelerimize havaalanı inşa ediyoruz. Iğdır da
bunlar arasında.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Ne zaman?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
– İhalesi yapıldı, inşaat çalışmaları başladı.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Martta
bitecekti, martta.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
– Şimdi tam, net bir şey söylemeyeyim ama Iğdır’ın program tarihi, bildiğim
kadarıyla, 2013 ama çok da hani hafızam beni yanıltmıyordur inşallah, çünkü çok
sayıda proje var tabii. Iğdır da gerçekten mikrokliması çok güzel olan, büyük
potansiyeli olan illerimizden bir tanesi. İnşallah, önümüzdeki dönemde
kalkınmasına, gelişmesine bu havaalanımızın da önemli katkıları olacaktır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Ağbaba…
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkanım,
ben konunun dışında bir şey soracağım eğer müsaade ederseniz.
BAŞKAN – Ben size “sormayın” diyemem,
ben bir açıklama yaptım sadece.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Peki, ben yine
sizin izninizi alayım.
BAŞKAN – Hayır, estağfurullah, beni
niye suça ortak ediyorsunuz?
VELİ AĞBABA (Malatya) – Peki.
Şimdi, Malatya’da birçok köy yolu
kapalı ve maalesef araç yetersiz olduğu için açılamıyor. Geçtiğimiz günlerde
Özel İdaredeki işçiler başka yerlere dağıtıldı, Tunceli’ye, Elâzığ’a dağıtıldı.
Şimdi, taşeron almak için tekrar ihale açmış Özel İdare. Bunu, buradan
belirtmek istiyorum.
Ayrıca, bugün Arapgir’in köy yolları,
Gebik, Taşdibek gibi köy yolları hâlâ kapalı. Oradaki görevliler de çaresiz
çünkü ellerinde yeteri kadar iş makinesi yok. Bu “rotatif” diye bir makine var.
Bu, Malatya’da olmadığı için maalesef açılamıyor yollar, hâlâ insanlar kırk beş
günden beri Arapgir’in köylerinde hayvanlarına verecek yem almak için ilçeye
gidemiyorlar. Bu konuyu dikkatinize sunuyorum.
Teşekkür ederim Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Şandır…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, gerçi sizin konunuz
değil ama Sayın Komisyon Başkanımız cevap verebilir. Söz konusu Türkmenistan
olunca Türk dünyası ile ilgili bir soru sormak istiyorum.
Biliyorsunuz, Türk cumhuriyetlerinin
bağımsızlığa kavuştuklarının 20’nci yılını kutluyoruz, kutluyorlar ama görülüyor
ki Türkiye, Türkiye’yi yöneten iktidar ve Sayın Cumhurbaşkanı bu kutlamalara
çok da ilgili değil. Görebildiğimiz ve takip edebildiğimiz kadar, bu
kutlamalara Türkiye’den bir bakan, Dışişleri Bakanı, Sayın Başbakan, Sayın
Cumhurbaşkanı gitmedi. Şimdi, önümüzdeki süreçte yeni seçimler yapılıyor ve
Cumhurbaşkanı seçimi yapıldı. Türkiye’den Başbakan olarak, Cumhurbaşkanı,
Dışişleri Bakanı olarak Türkmenistan’a bir ziyaret düşünülüyor mu veya bir
davet düşünülüyor mu? Tutanaklara geçmesi için söylüyorum. Ümit ederim ki
ilgili bakanlık veya zatıalleriniz mümkünse cevap verirler.
Önemsiyorum çünkü gerçekten Türkiye ile
Türk dünyası arasındaki soğuma Türkiye'nin gücünü zayıflatacaktır, bölgesel
gücünü zayıflatacaktır, küresel gücünü zayıflatacaktır. Bu noktayı dikkate
sunmak üzere bu soruyu sordum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Özgündüz…
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Süreden istifadeyle Sayın Bakanıma bir
soru daha sormak istiyorum: Türkiye, Orta Asya Türkî cumhuriyetlerden uzaklaşırken
her nedense Arap Birliğinin toplantılarına katılmakta ve kararlarına imza
atmaktadır. Bildiğim kadarıyla Türkiye, Arap Birliğinin bir üyesi değil. Bu
olayı nasıl yorumluyorsunuz? Yani, Türkiye'nin Arap Birliğinin üyesiymiş gibi
onlara önderlik ederek, o coğrafyaya ait sorunlarda bu kadar taraf olmasını ve
Türk dünyasından uzaklaşmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
– Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Malatya’yla ilgili özel idare işçileri,
tabii, Malatya’ya özel bir düzenleme değil. Genelde özel idarelerimizde norm
kadro fazlası, aşırı çalışan sayısı vardı. Bu, aslında özel idareleri
rahatlatmak için yapılan bir düzenlemeydi. Oradan merkezî idareye norm kadro fazlası
işçilerimiz aktarıldı. Böylece özel idarelerimiz finansal açıdan aslında
rahatlatılmış oldu, daha sürdürülebilir bir şekilde bir finansman yapısına
kavuştular. Dolayısıyla, daha iyi hizmet etmeleri için de daha sağlıklı bir
yapı oluşmuş oldu.
Tabii köy yollarıyla ilgili birçok
milletvekilimiz dile getirdi bugün. Kış koşulları, çok ağır bir kış yaşıyoruz.
Uzun zamandır olmadığı kadar yoğun bir kar yağışı var. Özellikle belli
illerimizde bu çok çok daha üst seviyelerde, işte metrelerce kar yağan, defalarca
temizlenip temizlenip kapanan yollardan bahsediyoruz. Bunun getirdiği zorluklar
var elbette. Kapasiteniz ne olursa olsun olağanın üstünde bir yağış
gerçekleştiği zaman ister istemez sıkıntı oluşuyor.
İşte size yine Bingöl’den, bildiğim
yerden örnek vereyim: 320 tane köyümüz var, 900’e yakın mezramız var ve
hakikaten çok dağınık bir yapı. Burada çalışan insanlarımızın da, bir program
dâhilinde, grup yollarından başlayıp aşama aşama açması gerekiyor. Bu ücra
yerlere ulaşıncaya kadar tabii ki belli bir vakit geçiyor ama tabii biz de
sizler gibi en kısa sürede yapılmasını temenni ediyoruz.
Sayın Şandır’ın sorusuna Komisyon
Başkanımız cevap verecek.
Sayın Özgündüz’ün sorusuna kısa bir
yorum yapayım. Daha dün, ben, Orta Asya cumhuriyetleriyle “Kalkınma İş Birliği”
konulu bir toplantının açılışını yaptım Türkiye’de, bütün Orta Aysa
ülkelerinden katılımcılar vardı. Türkiye'nin şu anda kalkınma, ikili kalkınma
yardımının yüzde 50’den fazlası Orta Asya cumhuriyetleriyle. TİKA’nın sağladığı
desteklerin yarıdan fazlası aynı şekilde yani biz, hiçbir şekilde Türk
Cumhuriyetlerini ihmal ediyor değiliz. Ayrıca Kırgızistan’la ilgili Bakanlığım
özel bir program başlattı. Daha dün yine Kırgızistan’dan bir bakan
yardımcısıyla Türkiye ile Kırgızistan ilişkilerini konuştuk, nasıl destek
olabileceğimizi konuştuk. Ben de bürokratlarımla ve bazı iş adamlarımızla
inşallah yakın zamanda Kırgızistan’ı ziyaret edeceğim. O bölge bizim için çok
önemli, hem kalkınması, kendi açılarından kalkınmaları, gelişmeleri hem de o
bölgelerle, özellikle Orta Asya’yla, Orta Doğu’yla, Balkanlarla, biz ne kadar
çok iyi ilişkiler geliştirirsek -ki bunlar birbirinin alternatifi değil, hepsi
birbirini tamamlayıcı yerler- bu o kadar bizim de menfaatimize diye
düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Arap Birliği
konusunda bir şey demediniz Sayın Bakan.
BAŞKAN – Buyurun.
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VOLKAN
BOZKIR (İstanbul) – Sayın Başkanım, Sayın Şandır’ın sorusuna, hafızadan
olduğunu belirtmek suretiyle, cevap vermek istiyorum.
Türkiye'nin Orta Asya cumhuriyetleriyle
ilgili politikasında hiçbir değişiklik mevcut değildir. Bu ilişki, bizim için
bir tercih sebebi olabilecek bir konu da değildir. Bu ülkelerle ve
soydaşlarımızla ilişkimizin başka ülkelerle kıyaslanmayacak derecede iyi yürümesi
ve karşılıklı çıkarlara uygun olarak o ülkelere zarar vermeyecek boyutlarda
olması bizim temel hedefimizdir. Bir ilgisizlikten bahsetmenin doğru olmayacağını düşünüyorum. Kırgızistan
Cumhurbaşkanı daha yakın tarihlerde buradaydı, Genel Kurulumuza hitap etti,
hepimizi çok duygulandıran bir konuşma yaptı. Önümüzdeki hafta Türkmenistan
Cumhurbaşkanı Türkiye’ye geliyor. Dolayısıyla, gerçekten böyle bir hissiyata
kapılmış olmanızdan dolayı ben üzüntü duydum ama böyle bir şey dış işleri
politikamız bakımından da yok, olması da mümkün değil.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE
TÜRKMENİSTAN HÜKÜMETİ ARASINDA SAĞLIK VE TIP ENDÜSTRİSİ ALANLARINDA İŞBİRLİĞİNE
DAİR ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 12 Kasım 2010 tarihinde
imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında
Sağlık ve Tıp Endüstrisi Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşma”nın onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Gruplar adına, madde üzerinde
ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Levent
Gök’e aittir.
Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 161 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti ile Türkmenistan Hükûmeti Arasında Sağlık ve Tıp Endüstrisi
Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerine söz aldım, hepinizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkmenistan genellikle içine kapalı bir siyaseti çok uzun yıllardan beri götürüyor.
Genellikle yönetim tarafsızlık siyaseti doğrultusunda bölgesel veya
uluslararası sorunlara mesafeli yaklaşıyor. Ülke de Türk müteahhitlerimizin,
firmalarımızın Orta Asya’da en çok proje üstlendikleri ülke olarak birinci
sırada yer alıyor Türkiye açısından ve Türk mühendis ve mimarlarının
projelerinin tutarı 21 milyar doları buluyor.
Bizim bu gerçekleştirdiğimiz sağlık ve
tıp endüstrisi alanlarındaki iş birliğinin ötesinde, Türkmenistan’ın esas sahip
olduğu ve en çok üreticisi bulunduğu doğal gaz konusundaki anlaşmalarımızı ve
onunla yakınlaşmalarımızı artırmamız gerektiğini düşünüyorum. Ancak
Türkmenistan, özellikle doğal gazın nakli ve bunun pazarlanması konusunda, ne
yazık ki şu anda Türkiye’yle çok yakın bir ilişkiyi sergilemiyor ve doğal gazın
pazarlanması ve nakli konusunda Çin Cumhuriyeti’yle anlaşmış gözüküyor. Umuyor
ve diliyoruz ki bu tip anlaşmalar, önümüzdeki süreç içerisinde, Türkmenistan
doğal gazının da Türkiye’ye nakli ve naklinden sonra da Türkiye’de
kullanılmasına yönelik daha uygun koşulları Türkiye için yaratabilir.
Elbette bu anlaşmaları yaparken
hepimizin arzusu Türkiye’mizin ekonomisinin gelişmesi, ekonomimizdeki
aksaklıkların başka ülkelerle yapacağımız anlaşmalarla en az seviyeye
indirilmesi olmalıdır. Ama Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; böylesine
ülkelerle yaptığımız anlaşmaların ötesinde, hemen daha burnumuzun dibinde
yaşadığımız ekonomik olaylar ya da toplumsal olaylar, ne yazık ki hepimiz
açısından ibret verici derslerin alınmasını da zorunlu kılıyor.
Geçtiğimiz iki gün önce, 21 Şubatta
Ankara’mızın kalbi olan Çıkrıkçılar Yokuşu’nda meydana gelen yangın hepimizi
büyük ölçüde ürkütmüştür. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yangın
sıradan bir yangın değildir, Ankara bir facianın eşiğinden dönmüştür. Bu
Yokuş’taki, “Çıkrıkçılar Yokuşu” diye tabir ettiğimiz yöredeki yangın bakın ne
anlam ifade ediyor. Eğer bu yangın durdurulamasaydı, Ankara’mızın kalesine,
simgesi olmuş kalesine kadar uzanma olasılığı vardı. Yine, dünyanın en büyük
müzelerinden bir tanesi olarak saygın bir şekilde yerini almış Anadolu
Medeniyetler Müzesi Çıkrıkçılar Yokuşu’nun hemen yakın mesafesindedir; yine,
Ahi Elvan Camisi, ki daha 13’üncü yüzyıldan kalan bir cami; Suluhan, yapımına
Fatih Sultan Mehmet zamanında başlanmış ve II. Beyazıt zamanında devam etmiş
bir han, içinde bakırcılar var, incik boncuk diye tabir ettiğimiz tasarımcılar
var; bütün bunların hepsi yüzyıllarca bir geçmişe dayalı izleri barındırıyor;
yine, Pirinç Han, tam 1739 tarihlidir değerli arkadaşlarım, Bakırcılar Çarşısı
ve hemen bu yokuşun yanı başında Konya Sokak, elektronik dünyasının başköşesi.
Bunlar… Anlaşılamadı daha henüz
Ankara’nın başından geçen facia değerli arkadaşlarım. Bu faciaların anlaşılması
açısından acaba çok daha büyük bedeller ödememiz mi gerekiyor? Bugün Çıkrıkçılar
Yokuşu’nda meydana gelen yangında üç bina tamamen yandı, on üç dükkân ise
kısmen ama içindeki tüm eşyalar da yanmak suretiyle tahrip edildi ve onlarca
esnaf aileleriyle birlikte zarar gördü.
Yangın söndürmede ne yazık ki Ankara
Büyükşehir Belediyesi ve yangının mahalline çok yakın olan Altındağ Belediyesi,
tam 150 metre mesafedeki belediye, yetersiz kalmıştır. Niçin yetersiz kalmıştır
biliyor musunuz değerli milletvekilleri ve ben bunları niçin anlatıyorum?
İtfaiye araçları yangın olan yere ulaşamamışlardır çünkü çok eski yerleşim
yerlerinde bildiğiniz gibi sokaklar dardır ve ne yazık ki itfaiye araçları bu
sokaklara girememişlerdir.
Şimdi, böylesine bir yangının
olabileceği ihtimali niçin düşünülmemiştir? Bakın, oradaki bütün dükkânların
hiçbirini sigorta şirketleri sigortalamıyor çünkü diyorlar ki: “Burada yangın
olasılığı her zaman vardır ve burası sigorta şirketleri açısından bir risktir.”
Peki, sigorta şirketlerinin gördüğü ve tespit ettiği bu riski devletimiz ve
belediyelerimiz niçin tespit edemiyorlar?
Değerli arkadaşlarım, benim çok basit
bir önerim var: Bu tip yerler Ankara’mızın ve Türkiye’mizin tarihî dokusunu
oluşturuyorlar, bunlar tarihimizi barındırıyorlar, kültürümüzü barındırıyorlar
ve ekonomimizi barındırıyorlar, binlerce esnaf var. Eğer o yangın
durdurulmasaydı Ankara’nın ekonomisinin çok ciddi oranda bir çöküntüye
gideceğini ben sizlere rahatlıkla söyleyebilirim.
Şu niçin düşünülmemiştir, ben özellikle
Ankara Belediye Başkanına, Altındağ Belediye Başkanına buradan seslenmek istiyorum:
Böylesine dar sokaklara itfaiye araçlarının giremeyeceği bellidir. Peki,
değerli milletvekilleri, böyle yerlerde, dar sokaklarda, en azından belli
yerlerde bir su tankları oluşturabilsek ya yerin altında ya da üstünde ya da o
sokaklara girecek tarzda itfaiye araçlarını üretemez miyiz biz? Bu kadar zor
mudur bunu düşünmek? Bunu niçin düşünmüyoruz? Gerçekten bir tarih yanacaktı
değerli arkadaşlarım. Benim gerçekten uykularım kaçtı. Oradaki millî serveti
biliyorum, tarihi biliyorum. Bakın, size 1400’lü yıllarda, 1500’lü yıllarda
yapılmış binalardan bahsediyorum. Bu kadar ucuz mudur? İnsan hayatı gibi şehir
hayatı da ucuz değildir. Bunları korumak da belediyelerimize düşen en büyük
görevdir.
Çok yapıcı bir öneriyi sizler
aracılığıyla gündeme taşıyorum: Derhâl bu tip yerlere veyahut da
Türkiye’mizdeki pek çok böyle itfaiye araçlarının giremediği yerlerde belirli
yerlere su tanklarını koymalıyız, burada itfaiye hortumlarını bulundurmalıyız
ve anında ulaşabilecek bir şekilde “İtfaiye araçları girmedi.” mazeretinin
arkasına sığınılmadan bu yangınların üzerine derhâl gitmeliyiz.
Değerli milletvekilleri, Çıkrıkçılar
esnafı, acil ve derhâl somut adımlar bekliyor, zararlarının karşılanmasını
bekliyorlar. Bu mağduriyetleri giderilmeli, dükkânları eski hâle bir an önce
getirilmelidir. Bankalara ve kamuya olan bütün borçları ötelenmelidir. Bu
arkadaşlarımızın biraz nefes alması sağlanmalıdır.
Ancak, yine benim bu konuda çok ciddi
endişelerim var, çok ciddi şüphelerim var. Hatırlarsınız, yine Ankara’mızın can
kalbi olan Modern Çarşı 2003 yılında tamamen yanmıştı. Buradaki dükkân
sahiplerinin zararı giderileceği sözü hemen yangından sonra verilmişti ama 2003
yangınından itibaren bugüne kadar gelinen süreçte Modern Çarşı’daki dükkân
sahiplerinin hiçbirinin mağduriyeti giderilmemiştir. Hepsi Ankara’mızın dört
bir yanına savrulmuştur, ticari yönlerini kaybetmişlerdir, ilişkilerini
kaybetmişlerdir ve çok mağdur olmuşlardır.
Dilerim ki bu acı örneklerden de yola
çıkarak Çıkrıkçılar esnafımızın mağduriyeti verilen sözlerin bir an önce
tutulmasıyla gerçekleşir ve burada umutlarını yitiren, ticari hayatlarını
yitiren esnafımızın tekrar bundan sonraki ticari faaliyetlerini çok daha iyi
koşullarda sürdürmesinin yolunu hep birlikte açmamız gerektiğini düşünüyorum.
Bu nedenle bu yangında zarar gören tüm
esnafımıza ve yangın nedeniyle büyük bir tehlike atlatan Ankaralılara geçmiş
olsun diyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gök.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.06
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 17.28
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 70’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Türkmenistan Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp Endüstrisi Alanlarında İşbirliğine
Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu’nun 1’inci maddesi üzerindeki görüşmelere devam
edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şahıslar adına İstanbul Milletvekili
Sayın Mustafa Ataş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Ataş.
MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 161 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp Endüstrisi Alanlarında
İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
İnsanların huzurlu ve mutlu bir şekilde
yaşam sürmeleri açısından sağlık çok önemli bir faktördür. Sağlıklı olmayan bir
insanın dünya nimetlerinden haz alması da mümkün değildir.
Tabii, Sağlık Bakanlığımızın
hizmetleriyle ilgili benden önceki konuşmacı arkadaşlarımız bahsettiler, bunlar
üzerinde çok durmayacağım, ancak hepinizin de bildiği gibi, milletimizin de
görmüş olduğu gibi, AK PARTİ iktidarları döneminde, AK PARTİ iktidarlarının
öncesinde Türkiye'de çileye dönüşen hastane kuyrukları, bugün çok şükür yapılan
hastaneler ve sağlık merkezleri sayesinde sağlıklı, mutlu, huzurlu ve güvenli
bir yapıya kavuşmuştur. AK PARTİ iktidarları döneminde insan merkezli, toplumun
tüm kesimlerini ve ülkemizin tüm bölgelerinin ihtiyaçlarını dikkate alan bir
sağlık politikası geliştirilmiş ve uygulanmıştır. Temel hedefimiz, toplumumuzun
sağlığı ve mutluluğudur.
AK PARTİ iktidarları döneminde yurt içi
politikalarının yanı sıra yurt dışı politikalarda da ivme kazanılmış ve dünya
ülkeleriyle ilişkilere verilen önem her geçen gün artmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
günümüzde sağlık sorunlarının yarattığı sınırlar ötesi etkiler, küresel çapta
kaydedilen teknolojik gelişmeler ve sağlık kavramında hasta haklarından çevre
sağlığına kadar uzanan geniş bir perspektifte ortaya çıkan büyük değişimler, bu
alandaki uluslararası iş birliğinin çeşitlenmesine ve derinleşmesine yol
açmıştır.
Dünyadaki en önemli değerlerden birisi
de şüphesiz insanların sağlıklı olmasıdır. Dünya genelindeki sağlık sorunları,
bu alanda ülkeler arasında iş ve güç birliğine duyulan ihtiyacı da giderek
artırmıştır çünkü dünyanın herhangi bir ülkesinde yayılan bir hastalık,
ulaşımın gelişmesiyle kısa sürede dünyanın dört bir tarafına hızla
yayılabilmektedir. Bu nedenle, ülkeler kendilerine özgü sağlık sorunları
yerine, genel dünya sağlık sorunlarıyla da ilgilenme durumuna gitmişlerdir.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz
gibi ülkemiz ile Türkmenistan arasındaki ilişkiler çok yönlü ve çeşitlidir.
Siyasi, ekonomik, ticari, askerî, eğitim ve kültür alanlarında işbirliği
faaliyetleri sürdürülmektedir.
Türkiye-Türkmenistan siyasi ilişkileri
özellikle 2007'den itibaren yeniden bir dinamizm ve ivme kazanmış, buna paralel
olarak da iki ülke arasındaki temas ve ziyaret trafiği istikrarlı bir şekilde
artmıştır. Hiç şüphesiz, bu gelişmede, Şubat 2007'de iktidara gelen Sayın
Berdimuhamedov'un, diğer ülkelerle temaslara ve çok taraflı ilişkilere yönelik
yapıcı tutumu ve izlediği siyasetin rolü büyük olmuştur.
Ayrıca, Sayın Berdimuhamedov'un iktidara
gelmesinin ardından yeniden ve doğru zamanlama ile inisiyatif alarak,
Türkmenistan'a olan yakın ilgimizi ve desteğimizi en üst düzeyde göstermemiz de
bu sürece önemli katkı sağlamıştır.
Sayın Cumhurbaşkanımızın 11-12 Kasım
2010 tarihlerinde Türkmenistan'a gerçekleştirdiği ziyaret vesilesiyle
"Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Sağlık ve Tıp Bilimi Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşma Devlet
Bakanı Sayın Zafer Çağlayan ve Türkmenistan Bakanlar Kurulu Başkan Yardımcısı
Hıdır Saparaliyev tarafından 12 Kasım 2010 tarihinde Türkmenbaşı şehrinde
imzalanmıştır.
Anılan Anlaşma ile her iki ülke
arasında sağlık ve tıp endüstrisi alanlarında iş birliği, bilgi değişimi,
heyetlerin ve sağlık uzmanlarının değişimi, taraflardan birisinde düzenlenecek
bilimsel konferans ve fuarlara katılım gibi yollarla iş birliği yapılması
öngörülmektedir.
Bu iş birliğinin ülkemiz ve
Türkmenistan halklarının sağlığının gelişmesine katkıda bulunmasını temenni
eder, Türkiye'nin 2023 yolculuğundaki yürüyüşünü gerçekleştiren AK PARTİ
iktidarlarının kadrolarına, özelde ise Sağlık Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı
kadrolarına teşekkür eder, hepinize saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ataş.
1’inci madde üzerinde görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3 – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ben bir şey
söylemek istiyorum müsaadeniz olursa.
BAŞKAN – Sayın Şandır, bu arada ben şu
tümünü de hızlıca oylayayım ve ondan sonra size söz vereyim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Oylamadan
önce…
BAŞKAN – Peki, buyurunuz.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
9.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Ankara Çıkrıkçılar Yokuşu’nda meydana gelen
yangına ve esnafın yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın
Başkanım, ihmalim oldu, kusura bakmayın.
BAŞKAN – Estağfurullah efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bu Ankara
Ulus’ta yaşanan, Çıkrıkçılar Yokuşu’nda yaşanan yangın gerçekten çok önemli
hasarlar meydana getirmiştir. Esnafımız çok büyük zararlar görmüştür.
Bu çarşı, şehircilik açısından
itfaiyelerin giremediği dar sokaklardan kurulu bir çarşıdır. Dolayısıyla, hem
Hükûmetimizden hem Ankara Büyükşehir Belediyesinden Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak gereken tedbirlerin alınmasını biz de talep ediyoruz.
Bu yangında maddi zarar olmuştur. Mal
kazanılır, cana gelmemiş olmasına şükrederiz ama malını kaybeden esnafımıza da
Hükûmetimizin, devletimizin gereken desteği vermesini Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biz de talep ediyor, temenni ediyoruz.
Allah bir daha bu tür afatlardan
ülkemizi, milletimizi, insanımızı korusun diyor, söz verdiğiniz için de
teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN – Estağfurullah.
Sayın İşler, buyurun.
10.-
Ankara Milletvekili Emrullah İşler’in, Ankara Çıkrıkçılar Yokuşu’nda meydana
gelen yangına ve esnafın yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması
EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Şandır’a da teşekkür ediyorum,
önemli bir konuyu dile getirdi.
Biz de Ankara milletvekilleri olarak az
önce Sayın Meclis Başkanımızla birlikte o yangın mahallini ziyaret ettik,
belediyedeki arkadaşlarımızla birlikte gerekli tedbirler için gerekli
görüşmeleri yaptık, hem devletimiz hem sivil toplum örgütleri bu yangından
zarar gören arkadaşlara yardımcı olacaklar.
Bu münasebetle teşekkür ediyorum, sağ
olun.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp
Endüstrisi Alanlarında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/456) (S.
Sayısı: 161) (Devam)
BAŞKAN – Tasarının tümü açık oylamaya
tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim.
Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını yine oylama için
öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan
Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp Endüstrisi Alanlarında İşbirliğine Dair
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu:
“Kullanılan
oy sayısı : 209
Kabul : 208
Ret : 1 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Mustafa
Hamarat Bayram
Özçelik
Ordu Burdur”
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
5’inci sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Arasında UNDP-İstanbul
Uluslararası Kalkınmada Özel Sektör Merkezinin (IICPSD) Kuruluşu ile İlgili
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını
gösteren tablo tutanağa eklidir.
5.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Arasında
UNDP-İstanbul Uluslararası Kalkınmada Özel Sektör Merkezinin (IICPSD) Kuruluşu
ile İlgili Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/511) (S. Sayısı: 119)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6’ncı sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti ile Filistin Adına Filistin Kurtuluş Örgütü Arasındaki Geçici
Serbest Ticaret Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına Dair 1/2011 Sayılı Ortak
Komite Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
6.-
Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin Adına Filistin Kurtuluş Örgütü Arasındaki
Geçici Serbest Ticaret Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına Dair 1/2011 Sayılı
Ortak Komite Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/472) (S. Sayısı: 98)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, Komisyon ve
Hükûmetin bundan sonra da bulunmayacağı anlaşıldığından, alınan karar
gereğince, sözlü soru önergeleri ile kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 28 Şubat 2012 Salı
günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum; bütün arkadaşlarıma
iyi haftalar diliyorum.
Kapanma
Saati: 17.42