DÖNEM: 24 CİLT: 13 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
64’üncü Birleşim
9 Şubat 2012 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip
üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMA
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakelle’nin, 13 Şubat Erzincan ilinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 94’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplan’ın, Ankara-İstanbul Yüksek Hızlı Tren Projesi kapsamında Köseköy-Gebze hattının tren ulaşımına kapatılmasına ilişkin
gündem dışı konuşması ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırım’ın cevabı
3.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın,
Azerbaycan’ın Hocalı kentinde yapılan soykırım ve Türkiye’de Ermeniler
tarafından gerçekleştirilen katliamlara ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Abdullah
Levent Tüzel’in, MİT Müsteşarının ifadeye çağrılmasına, KCK soruşturmalarına,
tutuklu gazetecilere, polislerin fezlekeyle açıklama yapmaması gerektiğine
ilişkin açıklaması
2.- Kocaeli Milletvekili Haydar
Akar’ın, Hızlı Tren Projesi nedeniyle Kocaeli’deki
tren hattı güzergâhındaki değişikliğe ilişkin açıklaması
3.- Eskişehir Milletvekili Kazım
Kurt’un, Eskişehir-İstanbul tren seferlerinin iptal edilmesi nedeniyle
Eskişehirlilere daha ucuz bir alternatif araç önerilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın
cevabı
4.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplan’ın, 2004 yılında Pamukova’da meydana gelen tren kazası nedeniyle açılan
davanın zamanaşımına uğramasına ilişkin açıklaması ve Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
5.- Adana Milletvekili Seyfettin
Yılmaz’ın, Başbakanın Adana metrosunun Ulaştırma
Bakanlığına devri konusundaki ifadesini siyaseten kullanıp kullanmadığına
ilişkin açıklaması ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırım’ın cevabı
6.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlu’nun, Osmaniye ili ve ilçelerinde kara yollarında yaşanan sıkıntıların
giderilmesi hususunda yapılabileceklere ilişkin açıklaması ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
7.- Giresun Milletvekili Selahattin
Karaahmetoğlu’nun, altyapı çalışmaları yapılan Gümüşhane-Tirebolu,
Gümüşhane-Trabzon hızlı tren hattının birlikte gerçekleştirilip
gerçekleştirilemeyeceğine ilişkin açıklaması ve Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
8.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın,
57’nci Hükûmet tarafından konulmuş birtakım projelerin bugün de sürdürülmesini
olumlu gördüklerine ve Pamukova’da meydana gelen tren kazası davasının
zamanaşımına uğramasına ilişkin açıklaması ve Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
9.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın, Adana bölgesinde Devlet Demiryollarının hantal
olduğuna, bu bölgeye de hızlı tren yapılıp yapılmayacağına ilişkin açıklaması
ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
10.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Tokat ilinde hızlı tren hattı olmadığına, özellikle Yıldızeli’nde
bir istasyon kurulmasının önemine ilişkin açıklaması ve Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
11.- İstanbul Milletvekili Volkan
Bozkır’ın, Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın gündem dışı konuşmasına cevaben,
Hocalı kentinde yapıldığı iddia olunan katliama ilişkin konuyu Dışişleri
Komisyonunda gelecek hafta gündeme alacaklarına ilişkin açıklaması
12.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın,
Hocalı katliamının önemli bir konu olduğuna ve Dışişleri Komisyonunda
görüşülmesi önerilerinin kabul edilmediğine ilişkin açıklaması
13.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, siyasi parti grup başkan vekilleriyle yapılan
müzakereler sonucunda Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin görüşmelerinin ertelemesini olumlu bulduklarına
ilişkin açıklaması
14.- Ankara Milletvekili Emine Ülker
Tarhan’ın, siyasi parti grup başkan vekilleriyle yapılan müzakereler sonucunda
Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin
görüşmelerinin ertelemesini olumlu bulduklarına ilişkin açıklaması
15.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,
siyasi parti grup başkan vekilleriyle yapılan müzakereler sonucunda Türkiye
Büyük Millet Meclisi İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin
görüşmelerinin ertelemesini olumlu bulduklarına ilişkin açıklaması
16.-
Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, siyasi parti
grup başkan vekilleriyle yapılan müzakereler sonucunda Türkiye Büyük Millet
Meclisi İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin
görüşmelerinin ertelemesini olumlu bulduklarına ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Faik Tunay ve
25 milletvekilinin, yeraltı su kaynaklarının korunması konusunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/139)
2.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya ve 20 milletvekilinin, TÜFE’nin hesaplanmasında dikkate alınan TÜİK
enflasyon sepetini oluşturan bileşenlerin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/140)
3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve
19 milletvekilinin, bağcılık sektörü ve üzüm üreticilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/141)
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Kadın
Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin, Avrupa
Parlamentosu Başkanının Avrupa Parlamentosunda düzenlenecek "Eşit Değerde
İşe, Eşit Ücret" konulu parlamentolararası
komisyon toplantısı davetine icabetle Brüksel'e resmî ziyarette bulunmalarına
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/751)
VII.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün “Gündem” başlıklı 49’uncu maddesine göre
Başkanın birleşimi kapatırken gelecek birleşimde hangi hususların
görüşüleceğini Genel Kurula bildirmediği gerekçesiyle Başkanın tutumu hakkında
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Ağrı Milletvekili Halil Aksoy ve 21
milletvekilinin (10/92) esas numaralı, hayvancılık ve kırmızı et sektöründe
yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 9/2/2012
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
2.- Aile içi şiddet, boşanma,
katliamlar, intiharlar gibi Türk toplumunun yapısını tehdit eden bu sosyal
olayların nedenlerinin araştırılması amacıyla verilen Meclis araştırması
önergesinin 9/2/2012 Perşembe günü Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin aynı birleşimde
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
3.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray ve arkadaşları tarafından, TRT ile ilgili iddiaların bütün boyutlarıyla
açıklığa kavuşturulması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun 9/2/2012 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
2.- Çukurova Üniversitesinin KKTC’de
Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/482) (S. Sayısı: 67)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Arasında Ortaklık Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/480) (S. Sayısı: 100)
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, ülkemizde kadınlarda tiroit kanserinde artış
olduğu iddialarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
(7/1668)
2.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın başta İstanbul’da olmak üzere ülke geneline
olası bir deprem için aldığı önlemlere ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/2027)
3.- Diyarbakır Milletvekili Nursel
Aydoğan’ın, Midyat’ta acil tedavi edilmesi gereken bir hastayla ilgili iddialara
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/2116)
4.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Mudanya’da tapuları iptal edilen vatandaşların mağduriyetine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı
(7/2429)
5.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in, Düzce’de cuma namazında okunan bir hutbeye
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı
(7/2480)
6.- Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk’ün, TOKİ Başkanının özlük haklarına ve Başbakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlarda çalışıp başka kurum ve kuruluşlarda üyelik görevi olan personele
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı
(7/2482)
7.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, kanser vakalarındaki artışa ilişkin sorusu
ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/2601)
8.- Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, Karlıova’daki termal kaynak suyu ile ilgili
yapılan çalışmalara ve bazı iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/2738)
9.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde farklı mezheplerdeki vatandaşların
ihtiyaçlarını karşılayacak birimlere ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/2767)
10.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, bağlı kurum ve kuruluşlarda hizmetlerde taşeronlaşmaya ve taşeron
firma çalışanlarının bazı sorunlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/2821)
11.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in,
tuğla ve kiremit üreticilerinin sorunlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/2830)
12.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı’nın, Bingöl-Karlıova-Hacılar Köyü jeotermal su kaynaklarının kullanım
hakkının devredilmesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldız’ın cevabı (7/2831)
13.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Atatürk, Keban ve Karakaya barajlarının son
15 yıldaki yıllık ve aylık enerji üretimine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/2832)
14.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın, Gürgüre Su Kaynağı ile ilgili projelere ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/2834)
15.- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret
Akova’nın, Balıkesir ve ilçelerine doğal gaz arzı sağlanmasına ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/2839)
16.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, hayatını kaybeden bazı bestekâr ve müzik icracılarının eserlerinin
gelecek nesillere aktarılması çalışmalarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/2887)
17.- Manisa Milletvekili Erkan
Akçay’ın, Manisa’da kültür turizminin desteklenmesine ilişkin sorusu ve Kültür
ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/2889)
18.- Adana milletvekili Ali Halaman’ın, Göksu Irmağı’nın turizme açılmasına ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/2893)
19.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet
Toptaş’ın, geleceğe dönük projelerle ilgili açıklamalarına ilişkin sorusu ve
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/2922)
20.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, elektrik tarifesi ile ilgili bir düzenlemeye
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı
(7/2975)
21.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, elektrik enerjisi üretimine ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/2976)
22.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinde kaçak
elektrik kullanımına ve alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/2977)
23.- İzmir Milletvekili Alaattin
Yüksel’in, elektrik faturalarına yansıtılan çeşitli bedellere ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/2979)
24.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Mardin Kalesi’nin turizme açılıp açılmayacağına ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/2999)
25.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan’ın, Mardin Dara kenti ile ilgili çalışmalara ilişkin sorusu ve Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/3000)
26.- Ankara Milletvekili Emine Ülker
Tarhan’ın, Başbakanlık Müsteşarına mali haklar kapsamında fiilen yapılan aylık
brüt ödemeye ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın
cevabı (7/3047)
27.- Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak’ın, Marmara Bölgesi’nde meydana gelebilecek elektrik
kesintileri için yedek kapasite ihtiyacına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/3056)
28.- Adana Milletvekili Seyfettin
Yılmaz’ın, Adana’da yapılan ve yapılacak projelere ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/3057)
29.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, SEDAŞ’ın sebep olduğu bazı sıkıntılara
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı
(7/3058)
30.- Yalova Milletvekili Muharrem
İnce’nin, bir genel müdür hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/3059)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 13.00’te açılarak yedi oturum yaptı.
Birinci ve İkinci Oturum
TBMM Başkan Vekili, Oturum Başkanı Mehmet Sağlam, Kahramanmaraş
iline “Kahraman”, Gaziantep iline de “Gazi” unvanı verilmesinin yıl dönümleri
nedeniyle bir konuşma yaptı.
Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat Koçer’in, Gaziantep iline
“Gazi” unvanı verilişinin 91’inci yıl dönümüne,
Muğla Milletvekili Tolga Çandar’ın, Bodrum Alakışla
Limanı Adalıyalı mevkisindeki
tahsis alanlarına,
Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, trafik kazası sonucunda
ortaya çıkan yaralanmaların tedavi giderlerinin karşılanmasına,
İlişkin gündem dışı konuşmalarına Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmaz cevap verdi.
Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker, Gaziantep iline “Gazi” unvanı
verilişinin 91’inci yıl dönümüne,
İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu, Kahramanmaraş ve Gaziantep illerimizin üreten ve Türkiye'nin ortak
değerlerine saygı duyan iki ilimiz olduğuna,
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı, Sosyal Güvenlik Kurumunun
kurumlara yaptığı ödemelerde kesinti yapmasının hastalara olumsuz etkilerine,
Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya, Amasra ve Kurucaşile
ilçelerinde meydana gelen şiddetli fırtına nedeniyle zarar gören vatandaşların
mağduriyetlerinin giderilmesine,
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş
Kurulu Başkanlığına atanan Ramazan Akyürek’in atamasının Emniyet Genel
Müdürlüğü Teftiş Kurulu Yönetmeliği hükümlerine uygun olmadığına, bu atamanın
geri alınıp alınmayacağına,
İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel, 28 Aralık 2011
tarihinde Uludere ilçesinin Roboski köyünde 34 kürt köylüsünün hayatlarını kaybetmesine neden olan
bombalama eylemini yerinde araştıran Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonunun
tespitine ve Başbakanın konuya açıklık getirmesi gerektiğine,
Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt, kurumlarından izinli olarak
gelip Mecliste çalışan personelin Meclis Teşkilat Kanunu’nun değişmesi
nedeniyle sözleşmelerinin yenilenmemesinden kaynaklanan sorunlarının çözülmesi
gerektiğine,
Niğde Milletvekili Doğan Şafak, Niğde, Nevşehir, Aksaray, Konya ve
diğer illerde satılamayan 2 milyon 500 bin ton civarında patatesin ambarlarda
kaldığına, Hükûmetin bu konuda pazar araştırma düşüncesi olup olmadığına,
İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel, Hükûmetin uyguladığı tarım
politikaları nedeniyle, Manisa’nın Kırkağaç ilçesi ile İzmir’in Kınık ilçesinin
Poyracık beldesinde ürünlerini satamayan yemlik darı üreticilerinin tüccarlar
tarafından dolandırıldığına ve bu konunun biran önce çözülmesi gerektiğine,
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı, sağlık hizmetlerinin iyiye doğru
gitmediğine ve vatandaşın yaşadığı sıkıntılara,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
İstanbul Milletvekili Halide İncekara ve
27 milletvekilinin, ülkenin geleceği açısından stratejik önemi haiz üstün
yetenekli bireylerin keşfi, eğitimi ve etkin istihdamlarının sağlanmasının
(10/136),
İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve 19 milletvekilinin,
Çatalca’nın Çiftlikköy, Karacaköy ve Binkılıç Mahallelerinde ormancılık faaliyetleriyle iştigal
eden halkın sorunlarının (10/137),
Konya Milletvekili Atilla Kart ve 23 milletvekilinin,
özelleştirmelerdeki haksız ve keyfî uygulamaların (10/138),
Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
TBMM Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir parlamenter
heyetin, Bosna-Hersek Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Miraz Kusljugic'in vaki davetine
icabetle Bosna-Hersek'e resmî ziyarette bulunmalarına ilişkin Başkanlık
tezkeresi kabul edildi.
BDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler” kısmının 116’ncı
sırasında yer alan (10/115) esas numaralı faili meçhul cinayetlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla vermiş olduğu
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin görüşmelerinin, Genel Kurulun
8/2/2012 Çarşamba günlü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi, yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Muş Milletvekili Sırrı Sakık, Ordu
Milletvekili İhsan Şener’in,
Ordu Milletvekili İhsan Şener, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın,
Partilerine sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Şırnak Milletvekili Sırrı Sakık’ın yapmış olduğu konuşmasında Rauf Denktaş hakkındaki
beyanının tutanaklardan çıkarılması gerektiğine,
Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner, Suriye’de yapılan katliam
nedeniyle Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuda gerekli demokratik tepkiyi
koymak yerine AK PARTİ Hükûmetini eleştirdiğine, bunun Baas
kardeşliği olarak değerlendirilmesi gerektiğine, BDP’lilerin
Ergenekon davası konusunda gerekli duyarlılığı göstermediklerine,
İstanbul Milletvekili Osman Taney
Korutürk, Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’in konuşmasına cevaben,
Cumhuriyet Halk Partisinin hiçbir zaman Suriye’deki katliamı tasvip etmediğine
ve Baas Partisiyle alakası olmadığına,
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, faili meçhullerin siyasi rant için kullanılmaması gerektiğine,
İstanbul Milletvekili Osman Taney
Korutürk, Kocaeli Milletvekili Fikri Işık’ın konuşmasına cevaben, dış
politikanın bünyeyle alakalı olduğuna dair sözlerine açıklık getirmek
istediğine,
İzmir Milletvekili Aytun Çıray,
Türkiye’nin Suriye’yle ilgili dış politikası ve uluslararası ilişkilerine,
Kocaeli Milletvekili Fikri Işık, Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin ifadelerine karşı devletin içerisinde
odaklanmış birtakım gayrimeşru yapıların deşifre edilmesinin bölücülüğe veya
ayrımcılığa hizmet olmadığına aksine devletin güçlenmesine, milletin birliği ve
beraberliğine hizmet olduğuna ve Suriye konusunun Başbakanın şahsi konusu
olmadığına,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
MHP Grubunun, 1 Şubat 2012 tarih ve 2730 sayı ile TBMM
Başkanlığına ülkemizde yaşanan çeltik üreticilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen Meclis araştırması
önergesinin 8/2/2012 Çarşamba günü (bugün) Genel
Kurulda okunarak görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi, yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Çorum Milletvekili Tufan Köse,
Edirne Milletvekili Kemal Değirmendereli,
Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş,
Çeltik üreticilerinin sorunlarına ilişkin birer açıklamada
bulundular.
CHP Grubunun, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba
ve arkadaşları tarafından 6/2/2012 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına tutuklu ve hükümlü öğrencilerin sorunlarının
araştırılması hakkında verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (244 sıra
no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 8/2/2012 Çarşamba günlü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi, yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan, İstanbul Milletvekili
Bülent Turan’ın grubuna,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Ankara Milletvekili Emine Ülker
Tarhan’ın grubuna,
Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz,
İstanbul Milletvekili Bülent Turan’ın şahsına,
Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Yalova Milletvekili Muharrem İnce, üniversite sınavlarındaki
katsayı uygulamasına ilişkin bir açıklamada bulundu.
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba,
İstanbul Milletvekili Bülent Turan’ın şahsına,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Yalova Milletvekili Muharrem
İnce’nin partisine,
Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, Sendikalar Yasası’nın
çıkarılmasının gecikmesi nedeniyle maaş zammı alamayan memur ve emeklilerinin
durumuna,
İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak, üniversite sistemine itiraz
eden gençleri terör örgütü üyeliğiyle suçlamanın, istediklerini adam gibi ifade
etsinler tabirinin AK PARTİ’nin söylemlerine
yakışmadığına,
Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz,
değişik nedenlerle cezaevlerinde tutuklu bulunan öğrencilerin durumu hakkındaki
yaklaşımlarının ne olduğunun açıklanmasına ve meslek liseleri ile diğer liseler
arasında yaratılan eşitsizlik nedeniyle açtığı katsayı davasına,
Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner, başörtülü kızların eğitim
öğretim haklarından yoksun bırakıldıklarına, sisteme muhalif oldukları için
tutuklananlar varsa AK PARTİ olarak karşı çıktıklarına, YÖK’ün yeni dönemde
mutlaka değiştirilmesi gerektiğine,
Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş, üniversitelerdeki disiplin
yönetmeliğinin değiştirilmesi gerektiğine,
İstanbul Milletvekili Melda Onur, tutuklu öğrencilerin eğitim
sorunlarına sahip çıkılmasına;
Yalova Milletvekili Muharrem İnce,
Denizli Milletvekili Nihat Zeybekci,
Bursa Milletvekili Mustafa Öztürk,
İstanbul Milletvekili Mustafa Şentop,
İzmir Milletvekili Oktay Vural,
Samsun Milletvekili Ahmet Yeni,
Üniversite sınavlarında katsayı uygulamasından doğan haksızlığın
giderilmesine;
İlişkin birer açıklamada bulundular.
AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin
düzenlenmesi ile gündemin belirlenmesine ilişkin önerisi, yapılan görüşmelerden
sonra kabul edildi.
Birleşime saat 18.03’te ara verildi.
Mehmet
SAĞLAM |
Başkan
Vekili |
Tanju ÖZCAN Mine
LÖK BEYAZ |
Bolu Diyarbakır |
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
|
Üçüncü, Dördüncü, Beşinci,
Altıncı ve Yedinci Oturumlar
Gündemin
“Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının
1’inci sırasında yer alan ve görüşmeleri yarım kalan, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı. Maddelerine
geçilmesi kabul edildi.
Görüşmeler sırasında Genel
Kurulda çıkan tartışmalar nedeniyle teklifin görüşmelerine imkân kalmadığı
için, alınan karar gereğince, 9 Şubat 2012 Perşembe günü saat 13.00’te
toplanmak üzere birleşime 00.13’te son verildi.
Cemil
ÇİÇEK |
Başkan |
Mine LÖK BEYAZ Fatih
ŞAHİN Tanju
ÖZCAN |
Diyarbakır Ankara Bolu |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
II.- GELEN KâĞITLAR
No:
83
9 Şubat 2012 Perşembe
Raporlar
1.- Türkiye Cumhuriyeti
Sağlık Bakanlığı ve Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölge Ofisi Arasında İki Yıllık
İşbirliği Anlaşması 2010/2011'in Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/392) (S. Sayısı: 162) (Dağıtma tarihi:
09/02/2012) (GÜNDEME)
2.- Türkiye Cumhuriyeti
Sağlık Bakanlığı ile İran İslam Cumhuriyeti Sağlık ve Tıbbi Eğitim Bakanlığı
Arasında Sağlık ve Tıp Bilimleri Alanlarında İşbirliğine Dair Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/428) (S. Sayısı: 163) (Dağıtma tarihi: 09/02/2012)
(GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Faik Tunay ve 25
Milletvekilinin, su kaynaklarının korunması konusunda alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi.
(10/139) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/10/2011)
2.- Bartın Milletvekili
Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 20 Milletvekilinin, TÜFE’nin hesaplanmasında
dikkate alınan mal ve hizmet sepetini oluşturan bileşenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi. (10/140) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/10/2011)
3.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay ve 19 Milletvekilinin, bağcılık sektörü ve üzüm üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi. (10/141) (Başkanlığa geliş tarihi:
20/10/2011)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Manisa Milletvekili
Hasan Ören’in, ÖSYM
tarafından yapılan yerleştirmelere ve hatalara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2408)
2.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Diyanet İşleri Başkanlığının personel ihtiyacına ve kurum
personelinin başka kurumlara atanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/2409)
3.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, ABD Başkan Yardımcısı ve Savunma Bakanının Türkiye
ziyaretlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2410)
4.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, FATİH Projesi kapsamında orta öğretim okullarına bilgi
teknoloji malzemelerinin satın alınması ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/2411)
5.- Adıyaman Milletvekili
Salih Fırat’ın, özel hastanelere bütçeden ayrılan payın ve hastalardan alınan
katkı payının artmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2412)
6.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Şırnak-Uludere’de 35 kişinin hayatını
kaybettiği olaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2413)
7.- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu’nun, İskenderun Limanı açıklarında batan Ulla gemisinin yol açtığı çevre sorunlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2415)
8.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, bir köşe yazarının bazı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/2416)
9.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün, Şırnak Uludere’de sivillerin ölümüyle sonuçlanan olayla ilgili
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2418)
10.- Gaziantep Milletvekili
Mehmet Şeker’in, Kilis’te Suriyeli mülteciler için bir kamp kurulacağı
iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2419)
11.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzel’in, açlıktan bayılan bir ilköğretim okulu öğrencisi ile
ilgili bir habere ve Sosyal Dayanışma Fonundan yapılan yardımlara ilişkin Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2422)
12.- İstanbul Milletvekili
Faik Tunay’ın, çocukların sorunları ve çocuk haklarına ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi (7/2423)
13.- İstanbul Milletvekili
Faik Tunay’ın, özelleşen kurumlarda çalışan personele nakil hakkı verilmesine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2424)
14.- Erzincan Milletvekili
Muharrem Işık’ın, ithalatına izin verilen GDO’lu
ürünlere ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2433)
15.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Ankara’nın tarımsal
göstergelerine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2434)
16.- Aydın Milletvekili
Bülent Tezcan’ın, ithalatına izin verilen GDO’lu
mısır çeşitlerine ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2435)
17.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, zeytin üreticilerinin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2436)
18.- Uşak Milletvekili
Dilek Akagün Yılmaz’ın, Uşak’ta aşırı yağışlar
nedeniyle ürünleri zarar gören nohut üreticilerine ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2437)
19.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, kontör dolandırıcılığının engellenmesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2438)
20.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, hakkında mahkumiyet kararı
verilen bir belde belediye başkanının görevden alınmamasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2439)
21.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, bir Azerbaycan vatandaşının sınır dışı edilmesiyle ilgili
bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2440)
22.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, İstanbul’da yaşanan terör saldırısına ve yabancılara
silah satışına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2441)
23.- Hatay Milletvekili
Mehmet Ali Ediboğlu’nun, Hatay’a yapılan kamu yatırımlarına ilişkin Kalkınma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2442)
24.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, İstanbul’da planlanan ve başlatılan
kamu yatırımlarına ilişkin Kalkınma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2443)
25.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Mudanya’daki bir ilköğretim okulunun kapasitesinin
artırılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2444)
26.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğünün Yazarlar Okulda Projesi
kapsamında tavsiye edilen bazı kitaplara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/2445)
27.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürk’ün, Karadeniz Ereğlisi’ndeki bir meslek lisesinde bulunan
Atatürk Köşesinin tahrip edilmesiyle ilgili iddialara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2446)
28.- Kastamonu Milletvekili
Emin Çınar’ın, Kastamonu Doğu Çevre Yolu’na ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/2449)
29.- Kastamonu Milletvekili
Emin Çınar’ın, Kastamonu-Tosya kara yoluna ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/2450)
30.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Hilal Kaplan’ın, Ankara-İstanbul Yüksek Hızlı Tren Projesi nedeniyle Köseköy-Gebze demiryolu hattının ulaşıma kapatılmasının
doğuracağı sorunlara ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2451)
31.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, F-35 savaş uçağı projesine ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2454)
32.- İstanbul Milletvekili
Aykut Erdoğdu’nun, Alanya’nın bazı belde ve köylerindeki kadastro çalışmaları
ile ilgili iddialara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2456)
33.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürk’ün, Mut Barajı HES Projesine ilişkin Orman ve Su İşleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2457)
9 Şubat 2012 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Tanju ÖZCAN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN – Kâtip üyeler
arasında anlaşmazlık olduğundan sistemle yoklama yapacağız. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Yoklama için iki dakika
süre veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri beşer dakikadır.
Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükûmetin cevap süresi yirmi dakikadır.
Gündem dışı ilk söz, 13
Şubat Erzincan ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 94’üncü yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Erzincan Milletvekili Sayın Sebahattin Karakelle’ye aittir.
Buyurun Sayın Karakelle. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakelle’nin,
13 Şubat Erzincan ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 94’üncü yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
SEBAHATTİN KARAKELLE
(Erzincan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Erzincan’ımızın düşman işgalinden
kurtuluşunun 94’üncü yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Doğu Anadolu’nun etrafı dağlık, ortası bağlık yeşil incisi can
Erzincan’ımızı bizlere armağan eden İstiklal Savaşı’nın Başkomutanı Mustafa
Kemal Atatürk başta olmak üzere, Doğu Cephesi Komutanı Kâzım Karabekir Paşa,
Erzincan ve havalisi sorumlusu Halit Paşa ve silah arkadaşlarına, dünden bugüne
tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize hayırlı uzun ömürler, şehit
yakınlarına sabır ve metanet diliyor, bu vesileyle Erzincanlı hemşehrilerimizin kurtuluş bayramını tebrik ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kendisinden sonra gelecek nesillerin istiklal ve hürriyetini
canından aziz sayan bir inancın bayraktarlığını yapmış mensubu olmaktan gurur
duyduğumuz yüce milletimizin şanlı bir geçmişi, muhteşem bir tarihi vardır. 13
Şubat 1918 öylesine anlamlı bir tarih ki, ne ağıtlar yaktı, ne acılar çekti
Erzincan. 13 Şubat 1918 Erzincan için dönüm noktası, işgalin bitişi, istiklal
ve hürriyetin dillerde destan olduğu gündür.
Gururluyuz, çünkü 13 Şubat,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş harcına, yiğit Erzincanlıların kan ve
can kattığı gündür.
Biz, 75 milyonun
kardeşliğini, Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da, Erzurum Aziziye
Tabyalarında, 13 Şubatta Erzincan’da kanla yazdık. Ay yıldızlı bayrağımızda 75
milyonun kanı vardır, canı vardır.
Milletimizin vahdet bilinci
ve arzusu, her türlü bölücü ve ayrılıkçı faaliyetlerin üzerindedir. Millet
olmak, ortak acılar, ortak kazançlar, ortak amaçlar demektir. Takdir edersiniz
ki, bu muhteşem tarihin altın sayfaları, yüce milletimizin, kanla, canla
yazdıkları kahramanlık destanlarıyla doludur.
Üç kıtanın neredeyse
yarısına yüzyıllarca hâkim olan Osmanlı Devleti, farklı dillerin, farklı
dinlerin, farklı kültürlerin, altı yüz yıl birlikte yaşamasını sahip olduğu
adalet anlayışı sayesinde sağlamıştır.
Osmanlı zamanında milleti sadıka olarak bilinmesine rağmen Ermenilerin büyük bir
kesimi, asırlar boyu bir arada yaşadıkları milletimizi işgal yıllarında arkadan
vurarak Erzincan’da, Doğu Anadolu’da, Kafkasya'daki Müslüman köylerini kana
boyamışlardır.
Aynı Ermeniler, bir
taraftan da yaptıkları soykırımları propagandalarla milletimizin üzerine atmaya
ve günümüze kadar uzanan bir sözde soykırım yalanına bazı kesimleri de
inandırmaya muvaffak olmuşlardır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tarihler 25 Temmuz 1916’yı gösterirken Erzincan işgal edilir.
O tarihlerde işgal altındaki vatan topraklarımızın üzerinde ne zalimlikler yapılıyorsa Erzincan’da da katbekat fazlası vardır.
Fırat kenarındaki kuyu
toplu mezarlarında, Erzincan şehir meydanında, Vahit Bey Konağı’nda ve ilimizin
ilçe ve köylerinde katledilen sivil Erzincanlı sayısı 16 bindir. Bu
veriler Kâzım Karabekir Paşa’nın anılarında mevcut olup sadece Erzincan ve
havalisine ait değildir, incelendiğinde Doğu Anadolu’da ürkütücü rakamları
görürüz
Dün, Ermeniler ve Taşnak, 1974-1994 yılları arasında Dışişleri mensuplarımıza
saldıran Ermeni ASALA, günümüzde ise -maalesef- 40 binin üzerinde insanımızın
canına mal olan PKK terör örgütü. Senaryo aynı, cinayetler aynı, sadece provokatörler değişik.
Dün kurtuluş mücadelesi
verip sınırlarını şehit kanlarıyla çizen bu millet, bugün de dış güçlere
taşeronluk yapan PKK terör örgütüyle mücadele etmektedir, etmeye de devam
edecektir. Barış, huzur ve kardeşliğimize, güven ve istikrarımıza kast etmek
isteyenlerin hevesleri mutlaka kursaklarında kalacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şairin deyimiyle:
“Bana ne ellerin gülizarından.
Benim gonca gülüm Erzincan
kokar,
Gönlüm cayır cayır yansa narından,
Ocağımda külüm Türkiye
kokar, Erzincan kokar.” diyor, bu duygu ve düşüncelerle Erzincan’ımızın düşman
işgalinden kurtuluşunun 94’üncü yıl dönümünde, kanlarıyla vatan topraklarını
sulayan kahraman atalarımızı bir kez daha rahmet ve minnetle anıyor, heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Karakelle.
Gündem dışı ikinci söz,
Ankara-İstanbul Yüksek Hızlı Tren Projesi kapsamında Köseköy-Gebze
hattının tren ulaşımına kapanması hakkında söz isteyen Kocaeli Milletvekili
Sayın Mehmet Hilal Kaplan’a aittir.
Buyurun Sayın Kaplan. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, Ankara-İstanbul
Yüksek Hızlı Tren Projesi kapsamında Köseköy-Gebze
hattının tren ulaşımına kapatılmasına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
MEHMET HİLAL KAPLAN
(Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve tutuklu
tüm milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Ankara-İstanbul Yüksek
Hızlı Tren Projesi kapsamında Adapazarı-Haydarpaşa hattı 1 Şubat 2012
tarihinden itibaren yetkililerce durduruldu. Yol yenileme, modernizasyon
çalışmaları nedeniyle Köseköy-Gebze güzergâhı
kapatıldı. Sözü edilen bölge çift yönlüdür. Bu bölgedeki yol çalışmaları hat
kapatılmadan tek yol üzerinden yapılacağı gibi, Ankara-Arifiye
arasında olduğu gibi eski yola paralel olarak yeni bir güzergâhın yapılması
mümkündür ancak yetkililer, coğrafi şartlar, istimlak zorlukları ve şehirde
çalışma güvensizliği gerekçesiyle bu hattı durdurdu.
Soruyorum size:
Ümraniye’de, Fikirtepe’de, Sulukule’de,
Mamak’ta kentsel dönüşüm projeleri yaparken, İstanbul’un ormanlarını “Mega
Proje” adı altında rantiyecilere sunarken, istimlak
etmekte zorluk çekmiyorsunuz ama hızlı tren güzergâhında istimlak alanlarında
zorluk çektiğinizi söylüyorsunuz. Buna kimsenin inanmasını beklemeyin. Neden
burada zorluk çekildiğini ben size söyleyeyim. Yukarıda bahsi geçen yerlerde
büyük rant var ama burada rant yok. Bu nedenle keyfî
bir uygulamayla Türkiye'nin en işlek demir yolu hattını iki buçuk üç yıl
süreyle kapatıyorsunuz. Köseköy-Gebze hattında
yaklaşık olarak yılda 5 milyon, günde 15 bin yolcu taşındığı düşünüldüğünde ne
kadar sorumsuz davranıldığı ortadadır. Çoğunun öğrenci, işçi, günübirlik
çalışan kadınlar, okul parasını biriktirmeye çalışan ayakkabı boyacıları
olduğunu düşünürseniz belki vicdanınız biraz sızlar diye düşünüyorum. Bu hatta
gişe, temizlik ve güvenlik gibi hizmetlerde çalışan yaklaşık 150 kişinin
sözleşmeli personelinin durumunun ne olacağı hâlâ belirsizdir. Böyle bir hattı
kapatırken bu kentte yaşayan insanların istemlerini, sorunlarını, günlük
faaliyetlerini sürdürme olanağını üç yıl süreyle bir alternatif göstermeden
nasıl ortadan kaldırma hakkını kendinizde buluyorsunuz anlayamıyorum. Tren
yoluyla taşınmanın hem ucuz hem de zaman kullanma açısından önemli olduğu bir noktada
üç yıl süreyle bunu kara yollarına nakletmek hem zaman kaybına hem de
insanların 3 kat maliyetle yolculuk yapmasına külfet getirmiş oluyorsunuz. Bu,
ne vicdana ne de mantığa sığar. Bu nasıl bir anlayış? Kaldı ki zaten bu konuda
sabıkalısınız. 2004 yılında adını “hızlı tren” koyduğunuz eski teknoloji ve
raylarla yürütmeye çalıştığınız tırnak içerisinde “hızlandırılmış trenin”
Pamukova’da devrilerek 44 yurttaşımızın yaşamını yitirdiği kazada siz
sorumluluğu 2 makiniste yüklediniz. Bilirkişi raporlarına göre bu raylarda
hızlı trenin işlemeyeceğini bilmenize rağmen ve kaza sonrası yine bilirkişi
raporuna göre sekizde 4 oranında demir yolunun hatalı olduğunu bilmenize rağmen siz yine
bildiğinizi okudunuz ve mahkemeyi oyalamalarla zamanaşımına uğrattınız. 44
yurttaşımızın acısını bizler unutmadık, siz bunu unutmuş olabilirsiniz. Hukuken
de zamanaşımına uğratmış olabilirsiniz ama toplum vicdanında aklanmadığınızı
bilmenizi istiyorum.
İktidar partisinin bu
anlayışı öteden beri var ve ne yazık ki hâlâ devam ediyor. Bir işi yaparken
insanların istemlerini ve mağduriyetlerini göz önünde bulundurmamakta ısrar
ediyor. Her alanda
olduğu gibi “Ben bildiğimi okurum” tavrından asla vazgeçmiyor.
Dün Mecliste yaşanan benzer olaylara burada şahit olduk. Bu davranışınız size
bir şey kazandırmaz, Türkiye’ye de bir şey kazandırmaz. İçinde bulunduğumuz
kritik süreçte, kanımca, tam bunun tersine davranmak gerekiyor. Hoşgörünün,
uzlaşı kültürünün hâkim olduğu, birlikte hareket etme ve ortak üretme
anlayışının sağlandığı, iktidarıyla muhalefetiyle beraber olma sürecinin
olduğuna inanıyorum. Sizi böyle sorumlu davranmaya davet ediyorum.
Kaldı ki Marmaray Projesi
doğrultusunda, Gebze-Haydarpaşa hattı da önümüzdeki süreçte kullanıma
kapatılacaktır.
Amacınız, Kasım 2001
tarihinde İstanbul Büyükşehir Meclis üyelerinin aldığı kararla Haydarpaşa’yı
yeni rantiyecilere, ticari alanlara dönüştürmekse
bundan vazgeçmenizi öneriyorum.
Hepinize saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Kaplan.
Şimdi, Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Sayın Binali Yıldırım cevap verecektir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
SİNAN OĞAN (Iğdır) – Sayın
Başkan…
OKTAY VURAL (İzmir) –
Sonradan cevap verseydiler daha iyi olmaz mıydı efendim?
SİNAN OĞAN (Iğdır) – Toptan
cevap verseydi…
BAŞKAN – Bu ayrı konu
olduğu için…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sonra
verseydi, belki de hepsine cevap vermek gibi bir durumu olurdu Sayın Bakanın.
HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) –
Dinle… Dinle…
BAŞKAN – Buradaki konu başka çünkü.
Buyurun Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Sayın Başkan, yüce Meclisimizin
değerli üyeleri; Sayın Milletvekilinin, Sayın Kaplan’ın gündem dışı konuşmasına
cevap vermek üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizde demir yollarının cumhuriyetimizin kuruluşunun ilk yirmi yılından
sonra ne kadar büyük ihmale, terk edilmişliğe uğradığını bilmeyenimiz yoktur.
1950-2002 yılları demir yollarımızın tarihinde kayıp yıllar olarak kayda geçmiştir.
2002’de AK PARTİ İktidarı olarak göreve geldiğimizde, demir yollarını tekrar
devlet politikası hâline getirip “Demir yollarının bu durumu kader değildir.
Demir yolları bu ülkenin yükünü taşımalıdır, bu ülke demir yollarının yükünü
taşımamalıdır.” düşüncesiyle Marmaray Projesi başta olmak üzere birçok yüksek
hızlı tren projelerini başlattık. Bugün itibarıyla 3 bin kilometrelik hatta
çalışma devam etmektedir.
Bitirilen demir yolu,
yüksek hızlı tren uzunluğu 1.076 kilometredir, hâlen Ankara-İstanbul hattının
Ankara-Eskişehir kısmı hizmete açılmıştır, Ankara-Konya yüksek hızlı tren
hizmete açılmıştır ve bu iki hatta bugüne kadar 6 milyon vatandaşımız seyahat
etmiştir konforlu, rahat, huzurlu bir şekilde.
Eskişehir-İstanbul hattında
da çalışmalar yoğun bir şekilde devam etmektedir arazinin çok zor olmasına
rağmen, 100 kilometrelik güzergâhtan Vezirhan-Köseköy
arasında 52 kilometre tünel vardır, yarısı tüneldir. Diğer yandan, bu kesimin
son kısmı Köseköy-İstanbul arası da, Gebze arası da
çalışmalara başlamak üzere kapatılmıştır.
Hattın neden kapatıldığını
Sayın Milletvekilimiz soruyor haklı olarak. Bildiğiniz gibi,
İzmit, İstanbul, Sakarya’ya kadar fabrikalar, yoğun şehirleşme nedeniyle yeni
bir demir yolu koridoru bulmak âdeta imkânsızdır, bulunabilse bile bunun
istimlak maliyetleri yapım maliyetinin en az 3 katı mertebesindedir, o yüzden
de teknik elemanlarca, proje müşavirlerince yapılan çalışmalar sonucunda
yapılacak yüksek hızlı tren hattının mevcut hat üzerine oturması gerektiği
konusunda tam bir mutabakat sağlanmıştır. Bu konular, teknik konulardır.
Hattın nereden geçeceği, hangi standartlara sahip olacağı, yapım sırasında ne
gibi tedbirler alınacağı konusu tamamen teknik bir konudur. Burada siyasi
mülahazalarla karar verme imkânımız yoktur. Ancak hattın yapım süresinde
kapatılacağını dikkate alarak alınması gereken tedbirler bizim işimizdir ve bu
yönde de gerekli tedbirler hemen alınmış, İstanbul, Sakarya, Kocaeli
valilikleri, belediye başkanlıklarıyla gerekli toplantılar yapılarak
vatandaşlarımızın, özellikle o bölgede çalışan işçilerimizin, o bölgede
okullarda okuyan öğrencilerimizin mağdur olmamaları bakımından yeni kara yolu
hatları oluşturulmuştur. Mevcut toplu taşıma araç sayılarına ilaveten 100 adet
yeni otobüs, minibüs, sefere konmuş ve günlük 12 bin ilave kapasite
oluşturulmuştur. Bunun yıllık tutarı da 5 milyon yolcu demektir. Bu hatta
günlük seyahat eden yolcu sayısı da 5 milyondur. Dolayısıyla, taşıma bakımından
herhangi bir mağduriyet söz konusu değildir.
İkincisi de taşıma
fiyatları da trenle aynı seviyede, hatta bazı hatlarda daha ucuz olarak
gerçekleşmektedir. Özellikle D-100 kara yolu, TEM otoyolu ve E-5 gibi ana
güzergâhlarda bu çalışma boyunca yani iki yıl süreyle hiçbir yol bakım
çalışması yapılmayacaktır rutin bakımlar dışında. Böylece trafik akışkanlığı da
sağlanmış olacaktır.
Tabii, demir yollarının
eskiden faaliyeti olmadığı için kapanması ile kapanmaması arasında fazla bir
şey fark edilmiyordu, demir yolu kapalı olmuş, açık olmuş hiç kimseyi
ilgilendirmiyordu değil mi ki şimdi, artık demir yolları gittikçe yapılan
çalışmalar nedeniyle milletimizin ilgisini çekmeye başladı. Bu yüzden de tabii,
kapatılınca da fark ediliyor ve neden kapatıldığı sorusu gündeme geliyor, bu
iyi bir şey, sevindirici bir şey. Demir yollarına artan bu ilginin devam etmesi
bizi de demir yollarına daha fazla yatırım yapmaya teşvik ediyor.
Demir yolları Büyük
Atatürk’ün dediği gibi refah ve ümran tevlit eder, bir ülkenin kalkınması ve
refahı için olmazsa olmaz ulaşım altyapılarının başında gelir. O yüzden de demir
yollarını bir millî politika olarak tekrar ele aldık ve yıllardır halkımızın,
milletimizin özlemini duyduğu yüksek hızlı tren projesini adım adım hayata
geçiriyoruz.
2003-2009 yılları arasında
demir yollarına toplam yaptığımız yatırım miktarı 22 katrilyon liradır, devam
eden projelerin toplam tutarı 40 katrilyonun üzerindedir. Önümüzdeki dönem
içerisinde 2013’ün sonunda Ankara-İstanbul yüksek hızlı treni tamamen bitmiş,
sefere girmiş olacaktır.
Ayrıca, 2013’te asrın
projesi Marmaray da hizmet vermeye başlayacak, İstanbullulara, günlük 1,5
milyon İstanbulluya iki kıta arasında hizmet verecektir. Ayrıca, Uzak Doğu’dan
Batı Avrupa’ya olan güzergâh boyunca da bu hatla tarihi İpek Yolu tekrar hayata
geçirilmiş olacaktır.
Diğer yandan,
Ankara-Yozgat-Sivas hattında inşaat çalışmaları süratle devam etmektedir.
Diğer bir projemiz de
Bursa-Bilecik-Eskişehir-Konya bağlantısını, hatta İstanbul bağlantısını
sağlayacak yüksek hızlı demir yolu projesidir. Bursa-Yenişehir etabı ihalesi
tamamlanmış, çalışmalar başlama aşamasına gelmiştir.
Bugün daha buraya gelmeden
Ankara metrolarının da sözleşmesini imzaladık. Sincan,
Batıkent, Çayyolu, Kızılay ve Keçiören, Tandoğan metroları,
toplam 44 kilometre iki yılda tamamlanacak ve Ankaralıların toplu taşımayla
rahat, konforlu, huzurlu seyahat yapmaları sağlanmış olacaktır.
Bütün bunları yaparken
gözden kaçırmadığımız ve önemle üzerinde durduğumuz bir konu da, değerli
milletvekilleri, şudur: Sadece demir yolu altyapısını yenilemek, sinyal olmayan
hatlara sinyal yapmak, emniyetsiz hemzemin geçitleri kapatmak değil, aynı
zamanda yerli demir yolu sanayisini de oluşturmak için gereken adımları yaptık.
2003’te rayını yapamayan, makasını yapamayan, boji
tekerlek takımını yapamayan, ray bağlantı elemanları dahi yapamayan bir Türkiye,
bugün ray da yapıyor, hızlı trenini de yapıyor, traversini de yapıyor, ray
bağlantı elemanlarını da yapıyor, Marmaray araçlarını da yapıyor, İzmir İZBAN
Metrosuna tren setleri de yapıyor, İstanbul Belediyesinin metro
araçlarını da yapıyor ve şimdi inşallah, Ankara Metrosunun 324 aracını da…
İhaleye çıktık, tek şartımız var, yüzde 51 yerli olacak. Bu şu demektir: Artık
gövde dâhil demir yolu çeken, çekilen araçlarının tamamı Türkiye’de yapılacak.
Böylece, sadece unutulan, ihmal edilen demir yollarını ayağa kaldırmıyoruz aynı
zamanda insanımıza iş, aş sağlayacak, ülkemize döviz tasarrufu sağlayacak demir
yolu sanayisini de harekete geçirmiş oluyoruz.
Haydarpaşa Garı’yla ilgili
Sayın Konuşmacının ifadesine de burada bir açıklama yapma ihtiyacı duydum.
Haydarpaşa Garı bir
asırlık, Anadolu’ya açılan, demir yollarımızın sembolü olmuş bir yapıdır, bir
tarihî yapımızdır.
Haydarpaşa Garı’nın ortadan
kaldırılacağı, artık kullanılmayacağı, başka amaçlara yönelik bir hazırlık
içinde olunduğu gibi son zamanlarda kamuoyunda bazı dedikodular, bazı spekülasyonlar yapılmaktadır. İşin aslı şudur: Yapılan
Marmaray Projesi’yle birlikte Ankara’dan, Sivas’tan, Konya’dan, Bursa’dan gelen
demir yolu hatları Haydarpaşa’da son bulmayıp, denizle kesintiye uğramayıp,
Marmaray’la birlikte Üsküdar altından, denizin, boğazın 60 metre altından
geçerek Yenikapı’ya, Yedikule’ye, Ayrılıkçeşme’ye
doğru devam edecektir. Dolayısıyla Haydarpaşa, tren garı olarak muhafaza
edilecek ve etrafı da bir yaşam alanına dönüştürülecektir.
Ayrıca buradan, mevcut
hatlardan nostaljik tren seferleri de yapılmaya devam
edecektir. Onun için, böyle aslı astarı olmayan spekülasyonlara,
dedikodulara kimse itibar etmesin. Çünkü Haydarpaşa, biliyorsunuz ilk
yapılırken, 1900’lü yılların başında İstanbul-Bağdat, İstanbul-Hicaz demir
yolunun başlangıcını teşkil eden abidedir. Böyle bir abideyi tarihimizin,
kültürümüzün bize emanet ettiği, ecdadımızın bize emanet ettiği böyle bir
yapıtı ortadan kaldırmaya hiç kimsenin gücü yetmez; hakkı da yoktur, haddi de
yoktur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Biz geçmişin izlerini
silmek için yarış yapan, Mekke İstasyonu, Bağdat İstasyonu ve Orta Doğu
coğrafyasındaki Abdülhamit’in o mükemmel eserlerinden rahatsız olan bir millet
değiliz. Onlar bizim gururumuzdur ve dolayısıyla bu eserlere gözümüz gibi
bakmak, yaşatmak da en önemli görevlerimiz arasındadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son olarak, sayın konuşmacı 2004 yılı 22 Temmuz da meydana
gelen Pamukova tren kazasıyla ilgili bir değerlendirme yaptı. Ben bu konunun
detayına girecek değilim. Bu kazayla ilgili her şey söylendi, her şey yazıldı,
her türlü yasal ve idari işlemler de yerine getirildi. Kısaca şöyle hafızanızı
tazelemek için şunu ifade etmek istiyorum: Kazadan hemen sonra genel müdür
görevden alındı ve dokuz ay sekiz gün sonra mahkeme genel müdürü bu olayla
ilgili suçsuz bularak göreve iade etti ve yargı süreci devam etti.
İZZET ÇETİN (Ankara) –
Suçlu kim?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Nihayet, 1 Şubat 2008 günü
Sakarya Ağır Ceza Mahkemesi son kararını açıkladı. Bu karar 2 kez Yargıtayda bozuldu. Birinci bozulma tarihi 15 Ekim 2008,
ikinci bozulma tarihi 12 Temmuz 2010 ve dolayısıyla o günden bu güne yargı
sürecinin seyri de böyledir. Bu kazayla ilgili yapılan bilirkişi raporlarında
olsun, kaza yerinde yapılan tespit çok açıktır ve konuda da herkes ittifak
hâlindedir. Kaza mahallindeki tanımlı hız 80 kilometredir, o anda ölçülen hız
132 kilometredir. Normal şartlarda bu trenin dray
olması fiziken mümkün değildir. Çünkü merkez kaç
kuvvet hesabına göre 126 kilometre/saate kadar rayda kalabiliyor, 126
kilometrenin üzerinde artık hiçbir şekilde treni rayda tutma şansı yok. 80
kilometrelik hattan 132 kilometreyle geçerseniz bu kazanın olmamasına imkân
yok. Her şeye rağmen, bununla ilgili yargıya yardımcı olmak, her türlü
araştırmaya, soruşturmaya yardımcı olmak bakımından bizim tarafımızdan her
türlü işlem, her türlü tasarruf vakitlice yerine getirilmiş ama hepimizin
şikâyet ettiği yargının ağır işlemesi, kararların gecikmesi; o olay burada da
yaşanmıştır. Karar verilmesine rağmen, 2 kez bozulması ve kararın uygulanabilir
hâle gelmemesi böyle bir sonucu ortaya çıkarmıştır.
Kısacası, sayın
milletvekilleri, kalıcı rahatlık için geçici rahatsızlıklarımız vardır. Bunun
için özür diliyoruz. İki sene sonra Ankara’dan İstanbul’a, İzmit’ten Köseköy’e yüksek hızlı trenle seyahat etmek üzere, oradan
da Marmaray’la Boğaz’ın altından Asya’dan Avrupa’ya geçmek üzere hepinize
teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Bakan.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü
söz, Azerbaycan’ın Hocalı kentinde yapılan soykırım ve Türkiye’de Ermeniler
tarafından gerçekleştirilen katliamlar hakkında söz isteyen Iğdır Milletvekili
Sayın Sinan Oğan’a aittir.
Buyurun Sayın Oğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın, Azerbaycan’ın Hocalı
kentinde yapılan soykırım ve Türkiye’de Ermeniler tarafından gerçekleştirilen
katliamlara ilişkin gündem dışı konuşması
SİNAN OĞAN (Iğdır) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, maalesef, bizim burada konuştuklarımızı
halkımız izleyemiyor. Dün de burada olanları halkımız izleyememişti. Halkımızın
bizim burada ne yaptığımızı izleme hakkı vardır ve lütfen, gelin, Meclise daha
fazla sansür uygulamayın, Meclis TV bu konuşulanları yayınlasın. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim.
Erzincan’ın düşman işgalinden
kurtuluşunu, düşmana karşı kazandığı zaferin 94’üncü yıl dönümünü burada tebrik
ediyorum. Sadece Erzincan’ımız değil düşman işgalinde olan, sadece
Erzincan’daki vatandaşlarımıza katliamlar yapılmadı, o tarihlerde Iğdır’da,
Kars’ta, Van’da ve Türkiye'nin birçok şehrinde katliamlar yapıldı ve artık bu
Meclisin şimdi bir tarihsel görevi vardır, bu katliamları bu Meclisin şimdi bir
gündemle değerlendirmesi lazım.
Yurt dışında bize karşı
onlarca suçlama var ama Ermenilerin Türkiye’de yaptıkları katliamlar maalesef
bu Meclisin gündemine gelmiyor. Yüz sene önceydi bunlar,
bunları tarihçilerden oluşan komisyonlarla tartışalım ama yüz sene önceye
gitmeye gerek yok, yirmi sene önce bütün dünyanın gözü önünde Azerbaycan’ın
Hocalı kentinde bir katliam yapıldı ve bu katliamda yüzlerce insan öldürüldü;
kadın, çoluk çocuk demeden öldürüldü ve yüzlerce insan savaşarak ölmedi,
işkence edilerek öldürüldü; kafa derisi soyuldu yüzlerce insanın, hamile
kadınların karnındaki bebekleri hançerlendi. Bu manzaralar bize yabancı
değil çünkü Iğdır’da da aynı manzaraları yüz sene önce yapmıştı bunlar.
Bakınız değerli
milletvekilleri, birkaç şeyi okumak istiyorum. İzvestiya
gazetesi 4 Mart 1992 tarihinde şunu yazmış: “Kamera kulakları kesilmiş
çocukları gösterdi. Bir kadının yüzünün yarısı kesilmiş, erkeklerin kafa derisi
soyulmuştu.” Bu, Türk basınının değil veya bizim yazdığımız bir şey değil, Rus İzvestiya gazetesi.
Le Monde
gazetesi, bugünkü Ermeniler üzerinden prim yapmaya çalışan Le Monde gazetesi 14 Mart 1992 tarihli yazısında “Ağdam’da bulunan basın mensupları Hocalı’da
öldürülmüş kadın ve çocuklar arasında kafa derisi soyulmuş, tırnakları
çıkarılmış insanlar gördüler. Bunlar Azerilerin bir propagandası değil.” diye
yazmış. Daha onlarca -elimde var- okuyabileceğim bütün dünya basınının yazdığı
bir soykırımla karşı karşıyayız. Bu soykırımı Azerbaycan Parlamentosu soykırım
olarak değerlendirdi. Biz bununla ilgili olarak yüce heyetinize, Meclise bir
teklifte bulunduk ve “26 Şubat” tarihinin soykırım olarak kabul edilmesi için girişimde
bulunduk. Umut ediyorum ki, inanıyorum ki, yüce Meclisimiz siyaseti bir tarafa
bırakacak ve 26 Şubat tarihinde Hocalı’da yaşananlara
“soykırım” diyecektir. Sadece “soykırım” demek yetmez, 26 Şubat gününün “Hocalı
Soykırımı Günü” olarak da Türkiye’de anılması lazım.
De Gaulle
Caddesi var Türkiye’de. Bize “soykırımcı” diyen Fransızların De Gaulle Caddesi var ve bu caddenin isminin değiştirilmesi, Hocalı’da hayatını kaybetmiş insanlarımızdan birinin
isminin verilmesini de yine teklif ediyoruz. Bu manada bu sabah Dışişleri
Komisyonunda bu konuyu gündeme getirmeye çalıştık ve Dışişleri Komisyonu olarak
da bir açıklamada bulunalım istedik ancak maalesef Dışişleri Komisyonumuz
gündemine almadı. Komisyonumuzun bu hatasını ümit ediyorum ki burada yüce Meclisiniz
tekrar etmeyecektir. Bu meselenin önemini burada tartışmamız lazım ve değerli
milletvekilleri, Meclisimizin özel bir oturumla, 26 Şubatın hemen öncesinde
veya sonrasında özel bir oturumla bu konuyu konuşması, enine boyuna tartışması
lazım.
Biz tabii bir yandan “Bir
millet-iki devlet” diyorsak, Atatürk eğer “Azerbaycan’ın acısı bizim acımız,
sevinci bizim sevincimiz.” diyorsa, yüce Meclisimize düşen görev de, özel bir
oturum yaparak Azerbaycan’ın acısını paylaşmaktır.
Ve elbette ki Türk
dünyasının bütün köşesinde, hangi köşesinde olursa olsun, yapılmış olan
soykırımları artık gün yüzüne çıkarmanın zamanı gelmiştir diyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Oğan.
Gündem dışı konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi, sisteme giren 10
arkadaşımıza İç Tüzük 60’a göre yerlerinden birer dakika söz vereceğim.
Birinci sırada Sayın Tüzel…
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel’in, MİT
Müsteşarının ifadeye çağrılmasına, KCK soruşturmalarına, tutuklu gazetecilere,
polislerin fezlekeyle açıklama yapmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
ABDULLAH LEVENT TÜZEL
(İstanbul) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gündemde MİT Müsteşarının ifadeye çağrılması konuşuluyor. Bu
durum “KCK” adı altında sürdürülen soruşturmanın, açıklıkla ve halka dayalı bir
çözüm için sürdürülmeyen bir devlet politikasının geldiği açmazı göstermektedir.
Artık BDP’ye, demokratik siyasete, hukuk dışı
saldırılara bir son verilmelidir.
Yine, bu soruşturmanın
hedef aldığı Ersanlı ve Zarakolu’nun
tutukluluğu yüz gününü bulmuştur. Tutuklu gazeteciler konusu tepki
topladığında, Sayın Başbakan, İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı “Onlar gazeteci
değil, polis katili.” ve benzeri şeyler demektedirler. Gazeteci örgütleri de
sormaktadır: “Kim bu polis katilleri, artık açıklansın.”
Polis fezlekeleriyle
“Masumiyet ilkesi” ortadan kaldırılarak, adalet duygusuyla bağdaşmayan
açıklamalar yapılmamalıdır.
AKP İktidarı, on yıllık
Hükûmet etmenin verdiği ustalık ve fütursuzlukla, gücünün zirvesinde bir
duyguyla âdeta herkese kılıç sallamaktadır. Bunun son örneğini dün akşam Meclis
Genel Kurulunda yaşadık; Meclis Başkanının, İç Tüzük dayatmasını muhalefetle
uzlaşarak aşmak yerine, kışkırtmasını ve provoke etmesini kınıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Tüzel.
Şimdi Sayın Akar…
2.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, Hızlı Tren Projesi
nedeniyle Kocaeli’deki tren hattı güzergâhındaki
değişikliğe ilişkin açıklaması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Sayın Bakan, biraz evvel açıklamalarınızı dinledik. Biz “Teknoloji gelmesin,
yatırım yapılmasın.” demiyoruz. Kocaeli’nin en büyük problemi olan, tren
hatlarının kent içinden geçmesiydi. Bundan yirmi yıl önce sahile alındı ve
halkın sahille ilişkisi kesildi. Yapılması gereken, hattın güzergâhının
değiştirilmesiydi, doğru olan buydu. Nitekim, TCDD’nin
de bu konuyla ilgili fizibilite çalışması yaptığını biliyoruz. Üç yıl sonra,
beş yıl sonra tekrar bu konu gündeme gelip de “Bu hat burada yanlış oldu.”
deyip bu kadar maliyeti tekrar ülkenin sırtına yüklemeyi doğru bulmuyorum.
İki: Derince-Köseköy hattı, lojistik ulaşım için çift hat olarak kalacak.
Demek ki bir hat açık iken ikinci hattan çalışma yapılabiliyor. Böyle bir durum
varken binlerce insanımızı hem mali açıdan hem zaman açısından mağdur etmek
doğru değil.
Üç: Yerel yönetimler bugün
orada birtakım ulaşım olanakları sağlıyorlar ama bir kez daha yineliyorum:
Derbent Şirinsulhiye köyünden 45 tane genç,
tersanelere Maltepe’ye çalışmaya gidiyor, Pendik’e çalışmaya gidiyor. Bunlar
oraya ulaşabilmeyi eskiden sabah altı treniyle yapıyorlardı, şimdi sabah dörtte
kalkıyorlar ve gitmeye çalışıyorlar, yine oradan gecenin geç saatlerinde
evlerine dönüyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Akar.
Sayın Kurt…
3.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, Eskişehir-İstanbul tren
seferlerinin iptal edilmesi nedeniyle Eskişehirlilere daha ucuz bir alternatif
araç önerilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması ve Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
KAZIM KURT (Eskişehir) –
Sayın Bakanım, Eskişehir-İstanbul tren seferleri de iptal edildi. Eskişehirliler
İstanbul’a gidiş konusunda devletin güvencesinde ve alternatif bir araç
bulamadan, daha pahalı bir biçimde seyahat edecekler.
Eskişehir-Ankara hızlı tren
yolu yapılırken iptal edilmedi trenler ve Eskişehir-Adapazarı arasındaki yol
yapılırken de iptal edilmedi. Şimdi neden iptal edildi? Bu konuda
Eskişehirlilere daha ucuz bir alternatif öneriyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Kurt.
Sayın Kaplan…
4.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan’ın, 2004 yılında
Pamukova’da meydana gelen tren kazası nedeniyle açılan davanın zamanaşımına
uğramasına ilişkin açıklaması ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı
Binali Yıldırım’ın cevabı
MEHMET HİLAL KAPLAN
(Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanıma 30/12/2011 tarihinde yüksek hızlı trenle ilgili Köseköy-Gebze arasındaki sorun ile ilgili bir yazılı soru
önergesi verdim. Şu ana kadar yanıt almadım. Biraz önce kendisini dikkatle
izledim. Acaba ne kadar samimi olduğu noktasında kaygıya düştüm.
2004 yılında Pamukova’daki
tren kazasında yaşamını yitiren 44 yurttaşımız, yaklaşık 100 civarında da
yurttaşımız yaralandı. Dava yedi buçuk yıl gibi bir süreç içerisinde zaman
aşımına uğratıldı. Siz Bakan olarak o dönemden bu tarihe kadar bu Bakanlıkta
bulunuyorsunuz. Zaman aşımına uğratmadan mahkemenin hızlandırılması konusunda
neden yetkinizi kullanmadınız ya da bu konuda biraz vicdanen rahatsız oluyor
musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Yılmaz…
5.- Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz’ın, Başbakanın Adana metrosunun Ulaştırma Bakanlığına devri konusundaki ifadesini
siyaseten kullanıp kullanmadığına ilişkin açıklaması ve Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana şunu sormak
istiyorum: Sayın Başbakan haziran ayında Adana İstasyon Meydanı’nda yaptığı
mitingde “Müjdeler olsun Adanalılara. Adana metrosunu
Ulaştırma Bakanlığına devrediyoruz.” dedi. Aradan iki ay geçmeden Sayın Suat
Kılıç Adana’ya geldiğinde “Başbakanın sözü bizim sözümüzdür.” dedi fakat hâlâ
Adana metrosunun Ulaştırma Bakanlığına devri
Başbakanın “Müjdeler olsun” ifadesinin üzerinden sekiz ay geçmesine rağmen
halledilmedi. Sayın Bakan konuşmasında “Bu kararlar teknik kararlardır. Siyasi
mülahazalarla karar vermek yanlıştır.” ifadesini kullandı. Acaba Sayın
Başbakanımız siyaseten mi bu ifadeyi kullandı? Bu sorunun cevabını Sayın
Bakandan bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Ben teşekkür
ediyorum.
Sayın Türkoğlu…
6.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun, Osmaniye ili
ve ilçelerinde kara yollarında yaşanan sıkıntıların giderilmesi hususunda
yapılabileceklere ilişkin açıklaması ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
Osmaniye-Kadirli, Andırın-Kadirli, Kadirli-Sumbas
kara yolları standartların çok altındadır. Bu yolların iyileştirilmesi
hususunda ne düşünüyorsunuz?
Bahçe ilçesi D-400 kara
yolu üzerindedir ve bu ilçenin yolun kenarında bulunan Kale mahallesi hem sel
felaketlerine maruz kalmakta kara yolundan dolayı hem de duble
yoldan dolayı geçiş imkânı bulamamaktadır. Ne düşünüyorsunuz?
Ayrıca Osmaniye Merkez’in
birçok köyü duble yoldan dolayı arazilerine
ulaşamıyor. Yol geçişleri yapılmamış. Ne düşünüyorsunuz?
Diğer yandan demir yolları
geçiyor Osmaniye’den, Toprakkale’den, il merkezinden,
Düziçi’nden ve Bahçe’den. Bu geçişlerin hepsi kara yolunu tıkıyor. Buralarda
hemzemin geçitler var, hem trafik kazalarına sebep olmakta hem de Düziçi gibi
çıkmaz sokak olan ilçelerde insanların ulaşımını engellemekte, ciddi
sıkıntılara sebep olmakta. Buralarda geçit yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Karaahmetoğlu…
7.- Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu’nun, altyapı çalışmaları
yapılan Gümüşhane-Tirebolu, Gümüşhane-Trabzon hızlı tren hattının birlikte
gerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceğine ilişkin açıklaması ve Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU
(Giresun) – Sayın Başkan, sorum Ulaştırma Bakanımıza. Gümüşhane-Tirebolu,
Gümüşhane-Trabzon hızlı tren hattı projesi altyapı çalışmaları yapıldığını
biliyoruz. Söz konusu iki hattın birlikte gerçekleşmesi konusundaki düşünceniz
nedir?
Saygılar.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın Vural…
8.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, 57’nci Hükûmet tarafından
konulmuş birtakım projelerin bugün de sürdürülmesini olumlu gördüklerine ve
Pamukova’da meydana gelen tren kazası davasının zamanaşımına uğramasına ilişkin
açıklaması ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın
cevabı
OKTAY VURAL (İzmir) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tabii demir yollarına önem
verilmesine yönelik temel tercihin, 57’nci Hükûmet tarafından konulmuş birtakım
projelerin bugün de sürdürülmesini olumlu görüyoruz. Özellikle Marmaray Projesi
kredisi bulunmuş, ihalesi, sözleşmesi yapılmış, ihale süreci başlatılmış, tüp
geçit, Gebze ve Halkalı’yı kapsayan bu projenin devam
ettirilmesini olumlu görüyoruz. Tabii önemli ölçüde gecikme olmasına rağmen
57’nci Hükûmet döneminde başlatılmış bu projenin tamamlanmasının hem İstanbul’a
büyük fayda sağlayacağını düşünüyoruz.
Aynı zamanda
Ankara-İstanbul hızlı tren projesinin ilk kısmının da 57’nci Hükûmet döneminde,
Eskişehir’e kadar olan kısmının da yapılmış olması ve devam ettirilmesini
olumlu görüyoruz. Önemli olan bu projelerin hitama erdirilmesidir.
Hızlandırılmış tren kazası
idari kararlarla hızlandırılmış bir trenin aslında kazaya uğramasıdır. Bu
kazadan sonra da bu proje rafa kaldırılmıştır. Aslında burada aranması gereken
zaman aşımı değil, vicdan aşımı konusudur. Bunu paylaşmak istedim.
BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Vural.
Sayın Halaman…
9.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Adana bölgesinde Devlet Demiryollarının hantal olduğuna, bu bölgeye de hızlı
tren yapılıp yapılmayacağına ilişkin açıklaması ve Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
ALİ HALAMAN (Adana) – Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanımız, buradayken
şöyle bir soru sormak ihtiyacı duydum: Şimdi, Adana bölgesinde Devlet
Demiryolları çok hantal. Ama Sayın Bakanımız, İstanbul, İzmir, Konya,
Eskişehir, buralarda sürekli -hızlı trenle ilgili, yollarla ilgili- yapıldığını
söylüyor. Bir miktar da bu Adana bölgesinde Devlet Demiryollarını yapmayı
düşünmüyor mu? Yani nostalji tren seferlerini
söylerken tabii Devlet Demiryollarının bizim Adana bölgesinde yapılmasına ne
diyor?
Ben teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Halaman.
Son söz Sayın Doğru…
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın
Başkan, bizim de söyleyeceklerimiz vardı.
10.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat ilinde hızlı tren
hattı olmadığına, özellikle Yıldızeli’nde bir istasyon kurulmasının önemine
ilişkin açıklaması ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali
Yıldırım’ın cevabı
REŞAT DOĞRU (Tokat) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben de Sayın Bakandan
öğrenmek istiyorum: Tokat ilinden geçmeyen sadece Ankara, Yozgat ve Sivas’a
giden hızlı tren hattı vardır. Ancak Tokatlılar da hızlı trenin Tokat
bölgesinden bir yerden geçmesini arzu ediyor. Özellikle Yıldızeli’nde bir
istasyon kurulmasının önemli olduğu ifade ediliyor. Yıldızeli’nde kurulacak
olan bir istasyon, aynı zamanda Ordu’ya da yani Tokat ve Ordu üzerinde de bir
noktada etkili olacaktır. Bu noktada bir çalışma yapılamaz mı? Bunu öğrenmek
istiyorum.
Bir diğer konu da
Tokat-Sivas hattı üzerinde de, yani Tokat-Samsun- Sivas hattı üzerinde de bir
hızlı tren çalışması yapılacak mıdır?
Ayrıca, “2023 yılı lider
ülke Türkiye” diyoruz. Öyleyse Ankara’dan “Ankara-Kars-Aşkabat,
Ankara-Kars-Aksana” gibi Türk dünyasını birleştirecek olan hızlı tren projeleri
de var mıdır? Bunları öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Ben teşekkür
ederim.
Sayın Bakan, yerinizden
kısa bir açıklama için lütfen buyurun efendim.
SIRRI SAKIK (Muş) – Ya,
Sayın Başkan, biz de bir şey demek istiyorduk Sayın Bakanıma, ihtiyacımız var.
BAŞKAN – Olmuyor.
SIRRI SAKIK (Muş) – Olmuyor
mu?
BAŞKAN – Onuncudan sonra,
özür dilerim, daha sırada arkadaşlarımız var.
SIRRI SAKIK (Muş) – Peki,
açmadan…
Sayın Bakanım, kış
koşulları çok ağır. Onlarca hasta ve yüzlerce köy yolu
kapalı. Oradaki yerel birlikler yolları açamıyorlar. Mesela, dün
akşamdan bu saate kadar felç olan 21 yaşında bir kızımız var ve oradaki
birimlere talimat verseniz, katkı sunsanız seviniriz.
BAŞKAN – Teşekkürler.
Buyurun Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Hemen sondan başlayayım,
Sayın Doğru’nun sorusu: Yıldızeli’ne yüksek hızlı tren hattı üzerinde bir
istasyon planlaması söz konusu, bunu yapacağız. Dolayısıyla Tokat’ın da bu
hattan, Yozgat-Sivas hattından yararlanmasını sağlayacağız.
Tokat-Sivas arasında ayrıca
bir hızlı tren çalışmamız söz konusu değildir. Kafkas bölgesinin Orta Asya’ya,
hatta Çin’e kadar bağlantısını sağlayacak Bakü-Tiflis-Kars projesi de zaten
devam ediyor, 2013 yılında tamamlanmış olacak. Böylece Anadolu’nun Türk
dünyasına bağlantısı da gerçekleşmiş olacak.
Eskişehir, İstanbul
seferleri de yapılamıyor, doğru. Aynı nedenle. Çünkü,
hattın bir kısmının açık olması, diğer kısmının kapalı olması hattın
kullanılmasına imkân vermiyor. Neden Eskişehir-Ankara’yı yaparken böyle bir
ihtiyaç olmadı? Çünkü, hızlı tren hattı tamamen farklı
bir güzergâhtan gidiyordu. Az önce söyledim, mecburen aynı koridoru
kullandığımız için Köseköy-Gebze’de kapattık, o
yüzden de Eskişehir hattını çalıştıramıyoruz, emniyet nedeniyle
çalıştıramıyoruz, teknik nedenlerle çalıştıramıyoruz. Kısa süreli rahatsızlık
yaşanacak ama kalıcı rahatlık için halkımızdan anlayış bekliyoruz.
Diğer şey, Sayın
Başbakan’ın Adana metrosu için verdiği söz,
taahhüttür. Biliyorsunuz, 25 Nisan 2010 tarihinde yaptığımız değişiklikle metroların büyükşehirlerde belediyelerin yanı sıra merkezî
idare, yani Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığınca da yapılabilmesine
imkân tanındı. Bu çerçevede biz işi sıraya koyduk, Ankara’da yarım kalan metrolardan başladık, İzmir’de yapıyoruz, İstanbul’da ve
Adana’da da, ihtiyaç olan başka şehirlerde de planlama yapmak suretiyle
gerçekleştireceğiz. Adana demir yolları ihmal edilmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bakan, bir
dakika içerisinde toparlar mısınız, lütfen.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) – Tamam, toparlıyorum.
Örneğin Adana-Mersin arasındaki
metro hattı yenilendi, hemzemin geçitler kapatıldı, 76
dakikalık seyahat süresi 40 dakikaya indi. Buna benzer çalışmalar devam edecek.
Sorular çok…
Andırın-Kadirli, Kadirli-Osmaniye hatlarında kara yolları ihaleleri yapıldı,
çalışmalar devam ediyor.
Tirebolu-Erzincan-Giresun
üzerinden veya Trabzon-Erzincan demir yolları hâlâ etüt aşamasında. Dolayısıyla
burada bir güzergâha henüz karar verilmiş değil, çalışmalar sonucu ortaya
çıkacaktır.
Teşekkür ediyorum, Sayın
Oktay Vural, yaptığınız hizmetlere teşekkür ediyoruz ancak önemli olan tabii o
hizmetlerin devamıdır. Onu da artırarak, üçe, beşe katlayarak bu dönemde
yapmaya devam ediyoruz. Teşekkür ederim.
Evet, Muş’la ilgili…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakanım
verdiğiniz bilgiler için.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) – Sayın Başkan, biz cevap alamadık.
BAŞKAN – Onları herhâlde
yazılı verecektir çünkü sürekli soru-cevap hâline getiremeyiz.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) – Söylemediler efendim, yazılı cevap vereceklerini söylemediler.
BAŞKAN – İç Tüzük’ün maddesi açık efendim, yazılı verebilir.
SIRRI SAKIK (Muş) – Muş’a
geldi, söz bitti, ne yapalım!
VOLKAN BOZKIR (İstanbul) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun.
VOLKAN BOZKIR (İstanbul) –
Sayın Başkanım, Iğdır Milletvekili Sayın Oğan bugün Dışişleri Komisyonu
toplantısında Hocalı katliamıyla ilgili olarak gündeme alınmadığı yönünde bir
beyanda bulundu. Bununla ilgili bir açıklamada bulunmak istiyorum müsaade ederseniz.
BAŞKAN – Yerinizden bir
dakika lütfen Sayın Başkan.
Buyurun.
11.- İstanbul Milletvekili Volkan Bozkır’ın, Iğdır Milletvekili
Sinan Oğan’ın gündem dışı konuşmasına cevaben, Hocalı kentinde yapıldığı iddia
olunan katliama ilişkin konuyu Dışişleri Komisyonunda gelecek hafta gündeme
alacaklarına ilişkin açıklaması
VOLKAN BOZKIR (İstanbul) –
Sayın Başkanım, bugün Dışişleri Komisyonu toplantısında mutat olduğu veçhiyle
kırk sekiz saat önceden saptanmış bir gündem çerçevesinde sekiz uluslararası
anlaşmayı gündemde yer aldığı şekilde görüştük.
Sayın Sinan Oğan gündem
dışı olarak Hocalı kentinde yapılan katliama ilişkin konuyu gündeme getirmek
istediğini belirtti. Ben de bu gündem maddeleri bittikten sonra gündeme
alacağımı ifade ettim ancak sekiz maddenin görüşülmesi sırasında genelde
muhalefet partileri temsilcilerinden kaynaklanan soru sorma ihtiyacı ve söz
alma ihtiyacı nedeniyle gündemdeki maddelerin tamamlanması Meclisimizin Genel
Kurulunun açılma saatine yakın bir saatte oldu. Onun için bu haftaki gündemde
ele alamadık ancak gelecek hafta gündeminde vakit olduğu takdirde gündeme
alacağız. Bunu açıklamak istedim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi gündeme geçiyoruz.
SİNAN OĞAN (Iğdır) – Sayın
Başkan, ismim ifade edilerek bir husus belirtildi.
BAŞKAN – Sayın Oğan,
açıkladılar. Bakınız, bunu soru-cevap hâline getirirsek çok gider.
SİNAN OĞAN (Iğdır) –
Efendim, izin verirseniz ben de açıklayayım.
BAŞKAN – Lütfen yerinizden
söyleyin.
Buyurun.
Bir dakika…
12.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın, Hocalı katliamının önemli
bir konu olduğuna ve Dışişleri Komisyonunda görüşülmesi önerilerinin kabul
edilmediğine ilişkin açıklaması
SİNAN OĞAN (Iğdır) – Şimdi,
efendim, 26 Şubat tarihini değiştirme şansınız yok ama Senegal’le anlaşmayı bir
sonraki haftaya erteleme şansınız var. Eğer şunu söylüyorsanız, “Senegal’le
olan tarım anlaşmamız Hocalı’yı görüşmemizden daha
önemlidir.” diyorsanız diyecek hiçbir şeyim yok. Bizim önerimiz de o idi,
“Gelin, Senegal’le ilgili iki maddeyi bir sonraki haftaya erteleyelim, Hocalı
önemli bir konudur, 26 Şubat tarihini değiştirme şansımız yok, görüşelim.”
dedik, kabul edilmedi.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Ben teşekkür
ediyorum.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Faik Tunay ve 25 milletvekilinin,
yeraltı su kaynaklarının korunması konusunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/139)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Su kaynakları kentleşme,
sanayileşme ve diğer yanlış kullanımların yarattığı baskılardan dolayı olumsuz
olarak doğrudan etkilenmektedir. İnsan kaynaklı etkiler, su havzalarında suyun
nitelik, nicelik ve kalitesini değiştirdiğinden sucul yaşamı da doğrudan
etkilemektedir. Ayrıca bu değişiklikler, sel ve taşkınlara yol açarak, can ve
mal kayıplarının yaşanmasına da neden olabilmektedir. Ülkemizde ki su
kaynakların durumu ve insan kaynaklı etkilerinin araştırılması amacıyla
İçtüzüğümüzün 104 ve 105. maddeleri gereğince Araştırma Komisyonu kurularak
konunun araştırılmasını arz ve talep ederiz.
Gerekçe:
Son yıllarda, yeraltı suyu kullanımına yönelik yoğun talebin yanı
sıra, gerek su kaynaklarının bilime ve tekniğe aykırı bir şekilde su kuyusu
açılması işletilmesi, gerekse kaçak sondaj ve tahsis miktarından fazla
kullanımlar gibi yasal olmayan kullanımlara bağlı olarak, birçok bölgede
yeraltı suyu seviyeleri çok derinlere (statik su seviyesinin altına) kadar
düşmüştür. Doğrudan ya da dolaylı
olarak suyu ilgilendiren bütün bu yasa ve yönetmelikler incelendiğinde, su
kaynaklarının hiçbir şekilde kirletilmemesi ve korunması gerektiği yönünde
önlemlere ilişkin düzenlemeleri görebilmek mümkündür. Ancak son yıllarda
yapılan ya da yapılması düşünülen taslak düzenlemeler, ilk önceki belgelerde
suyun korunmasını sağlayan özle ilişkin düzenlemeleri yok edecek şekildedir.
Birçok bölgede ruhsatlı
kuyulardan daha fazla ruhsatsız kuyu ile su kullanılması sonucu yeraltı suları
tüketilerek kullanılamayacak duruma gelmiştir. Ayrıca atık suların yeraltına
kanunsuz ve kuralsız bir şekilde verilmesi de yeraltı sularının kirlenmesine
neden olmuştur ve olmaktadır. Bu etkilenme su havzaları yapılaşmaya açılarak su
kaynaklarının yok edilmesinin yanı sıra su kaynaklarının doğrudan kirletilmesi
ile oluşmaktadır.
Su ile ilgili yasal
düzenlemelerde, suyun bir doğal varlık olarak ele alınmadığı açıktır. Suyun
kullanımında sürekliliğinin engellenmemesi için, suyun "varlık değeri"nin korunması, diğer bir ifade ile hidrolojik
döngünün doğal ekosistem içindeki temel rolünün kabul edilmesi zorunludur.
Bunun diğer ifadesi, suyun kendini yenileyebilen doğal varlık olduğu bilinci
ile yenileme potansiyelinin önüne engel konmayarak korunmasıdır. Su ile ilgili
yasal düzenlemelerde, suyun bir doğal varlık olarak ele alınmadığı açıktır.
Suyun kullanımında
sürekliliğinin engellenmemesi için, suyun "varlık değeri"nin
korunması, diğer bir ifade ile hidrolojik döngünün doğal ekosistem içindeki
temel rolünün kabul edilmesi zorunludur. Bunun diğer ifadesi, suyun kendini
yenileyebilen doğal varlık olduğu bilinci ile yenileme potansiyelinin önüne
engel konmayarak korunmasıdır.
Yeraltı suları stratejik
açıdan da çok büyük bir önem taşımaktadır. Çünkü yeraltı su kaynakları afet
anında çevresel bozulmalardan en az etkilenen su kaynağı olması nedeniyle,
öncelikli olarak korunmalıdır. Yeraltı suları kurak mevsimlerde ve doğal afet
zamanlarında kullanılabilecek kaynaklardır. Bu bakımdan yeraltı su
kaynaklarının korunma ve işletilmesinde teknik kurallara uyum çok önemlidir.
Genel anlamıyla, yeraltı su rezervlerini korumak ulusal politika hâline
getirilmeli, rezervlerin durumu ve diğer etkenlerin belirlenmesi açısından
Meclis araştırma komisyonu kurularak araştırılması önem arz etmektedir.
1) Faik Tunay (İstanbul)
2) Turhan Tayan (Bursa)
3) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
4) Emre Köprülü (Tekirdağ)
5) Candan Yüceer (Tekirdağ)
6) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
7) Tanju Özcan (Bolu)
8) Aylin Nazlıaka (Ankara)
9) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
10) Bülent Kuşoğlu (Ankara)
11) Haydar Akar (Kocaeli)
12) Süleyman Çelebi (İstanbul)
13) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
14) Tolga Çandar (Muğla)
15) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
16) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
17) Ahmet Toptaş (Afyonkarahisar)
18) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
19) Aykut Erdoğdu (İstanbul)
20) Hasan Akgöl (Hatay)
21) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
22) Atilla Kart (Konya)
23) Osman Aydın (Aydın)
24) Veli Ağbaba (Malatya)
25) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
26) Bedii Süheyl Batum (Eskişehir)
2.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 20
milletvekilinin, TÜFE’nin hesaplanmasında dikkate alınan TÜİK enflasyon sepetini
oluşturan bileşenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/140)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı’na
Türkiye İstatistik Kurumu
Başkanlığı tarafından her ay "Tüketici Fiyatları Endeksi"
açıklanmaktadır.
TÜİK tarafından oluşturulan
Tüketici Fiyat Endeksleri; fiyat hareketlerinin takibi, ücret ve maaş
artışlarının belirlenmesi, hayat pahalılığının ölçülmesi gibi pek çok alanda
kullanılması nedeniyle önemlidir.
Bilindiği üzere TÜFE; hane
halklarının tüketimine yönelik, mal ve hizmet fiyatlarının zaman içerisindeki
değişimini ölçmektedir. 2003 temel yıllı TÜFE'nin temel amacı ise; piyasada
tüketime konu olan mal ve hizmetlerin fiyatlarındaki değişimi ölçerek enflasyon
oranını hesaplamaktır. 2003 temel yıllı endekste 447 madde kapsama alınmış
olup, tüm il merkezlerinden ve 72 ilçeden fiyat derlenmektedir. Her ay 23 bin
işyerinden 330 bin fiyat derlenmekte ve 3826 kiracı endeks kapsamında takip
edilmektedir.
Bu madde sepetlerinin ve
ağırlıklarının güncellemesi (sepete yeni maddeler dâhil edilmesi ya da önemini
kaybeden maddelerin endeksten çıkarılması) her yılın sonunda yapılmakta, madde
sepetinin her yıl değişmesi ve madde ağırlıklarının kamuoyuyla paylaşılmaması
ise verilere olan güveni zedelemekte ve gizli yoksullaşmaya neden olmaktadır.
Çalışanlar açısından alım
gücü, iki önemli değişkence belirlenmektedir. Bunlardan birincisi; ücret
artışlarının enflasyon artışlarını ne ölçüde karşılayıp karşılamadığı, ikincisi
ise; enflasyon rakamları belirlenirken esas alınan madde sepetinin zorunlu ve
temel ihtiyaçları ne oranda temsil ettiğidir. Ücret artışlarının enflasyondaki
artışları karşılayıp karşılamadığı, bu iki verinin karşılaştırması üzerinden
tespit edilmektedir: "Enflasyon; fiyatların devamlı yükselmesi nedeniyle
paranın sürekli değer kaybetmesi ve bunun sonucu olarak da tüketicilerin satın
alma gücünü yitirmesi olarak tanımlanmaktadır.
"Tüketici Fiyat Endeksi"nde yer alan madde sepetinin ve madde
ağırlıklarının her yıl değişiyor olması ve bu değişikliklerin kamuoyuyla,
sendikalarla paylaşılmaması verilerin güvenliği konusunda kuşkulara neden
olmaya devam etmektedir. Nitekim madde ağırlıklarında her yıl düzenli olarak
yapılan değişiklikler TÜFE'yi sistematik olarak aşağı çekmiş bu nedenle Türkiye
de enflasyon, olduğundan daha aşağıda seyretmiştir. Bu durum çalışanların
ücretlerinde yüksek oranlarda gelir kaybına neden olmuştur.
Türkiye Devrimci İşçi
Sendikaları Araştırma Enstitüsü (DİSK-AR); Türkiye de enflasyon sepetinde
yapılan madde değişiklikleri ve bu maddelerin ağırlıklarının enflasyona etkisi
konusunda geniş çaplı bir araştırma yapmış ve bir rapor halinde bu çalışmasını
kamuoyuyla paylaşmıştır.
"DİSK-AR 2011 Enflasyon Raporu"nda;
fiyatları ciddi bir şekilde azalan ve önem arz etmeyen bazı alt madde
gruplarının, enflasyon sepetinde yer almasıyla ve madde sepetinde yıllık
yapılan değişikliklerin de etkisi ile TÜFE'nin mevcut değerinin altında olduğu
ve 2004 yılından bu yana normalde 18,81 puanın üzerinde olması gereken TÜFE'nin
düşük gösterildiği ve düşük gösterilen enflasyon nedeniyle çalışanların
gelirlerinde artış sağlanmadığı kanıtlanmıştır. Enflasyon hesaplaması yapılırken ve ağırlıkları belirlenirken
toplumun büyük bir kesimini doğrudan etkilemeyen alt madde gruplarının dikkate
alınması, hesapları yanıltmakta ve bu durum çalışanların ücret artışlarının da
yanlış hesaplanmasına neden olmaktadır. Hükümetin; TÜİK'in
çalışmalarına müdahale etmesi ve İstatistik Konseyinde kamu kurum ve
kuruluşlarının temsilcilerinin yanında emek örgütlerinin temsilcilerinin yer
almaması çalışanlar açısından acı bir gerçektir.
Bu nedenle; TÜİK tarafından
oluşturulan Tüketici Fiyat Endeksleri; fiyat hareketlerinin takibi, ücret ve
maaş artışlarının belirlenmesi, hayat pahalılığının ölçülmesi gibi pek çok
alanda kullanılması nedeniyle oldukça önemlidir. Çalışanlar
açısından ücret artışlarında dikkate alınacak ayrı bir endeksin TÜİK tarafından
oluşturulması, fiyatı sistematik olarak gerileyen teknolojik ve çok
tüketilmeyen ürünlerin mal sepetinden çıkartılması, yıllık sepet değişimi
konusunda ilgili sendikalarında onayının alınması, istatistik konseyi
içerisinde emek örgütlerine yer verilmesi, hükümet yetkililerinin TÜİK'e müdahalesi anlamına gelecek yaklaşımlardan uzak
durmaları ve halkın enflasyonunun belirlenmesi gerekmektedir.
Yukarıda özetlenen bilgiler ışığında; TÜİK enflasyon sepetinin ve
sepetteki ağırlıkların, çalışanların yararına olacak şekilde yeniden
oluşturulması, Türkiye İstatistik Kurumu rakamlarına halkımızın güven duyması
ve konuya yönelik sorunlarının tespit edilerek gerekli önlemlerin alınması
amacıyla TBMM iç tüzüğünün 104. ve 105. maddeleri ile Anayasanın 98. maddesi
gereğince "Meclis Araştırması" açılmasını arz ederim. 10.10.2011
1) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
2) Atilla Kart (Konya)
3) Arif Bulut (Antalya)
4) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
5) Veli Ağbaba (Malatya)
6) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
7) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
8) Tolga Çandar (Muğla)
9) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
10) Ahmet Toptaş (Afyonkarahisar)
11) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
12) Aykut Erdoğdu (İstanbul)
13) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
14) Bedii Süheyl Batum (Eskişehir)
15) Hasan Akgöl (Hatay)
16) Aylin Nazlıaka (Ankara)
17) Süleyman Çelebi (İstanbul)
18) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
19) Osman Taney Korutürk (İstanbul)
20) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
21) Osman Aydın (Aydın)
3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 19 milletvekilinin,
bağcılık sektörü ve üzüm üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/141)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde, Bağcılık sektörü
ve üzüm üreticilerinin sorunlarının araştırılarak üretimin artırılması ve
üreticilerin mağduriyetinin önlenmesi amacıyla Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104.
ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırılması açılmasını arz ve teklif ederiz.
17.10.2011
Gerekçe:
Bağcılık için yer kürenin
en elverişli iklim kuşağı üzerinde bulunan ülkemiz, asmanın gen merkezi
olmasının yanı sıra en eski ve köklü bağcılık kültürüne de sahiptir. Asmanın
anavatanı olarak kabul edilen ülkemizde bağların toplam tarım alanı içerisindeki
payı %1,2'dir. Dünyadaki 10 binden fazla üzüm çeşidinin 1200'den fazlası
ülkemizde yetiştirilmektedir.
Bağcılık için dünyanın en
verimli iklim kuşağında bulunan ülkemizin sahip olduğu potansiyelin
değerlendirilmesi ve bağcılıktan geçimini sağlayan yüz binlerce ailenin gelir
ve refah düzeyinin artırılması ve üreticilerimizin diğer ülke üreticileriyle
rekabet edebilmesi için bağcılık sektöründe karşılaşılan sorunların bir an önce
çözülmesi gerekmektedir.
Dünyada yaklaşık 7,2 milyon
hektar alanda yaklaşık 67 milyon ton üzüm üretilirken Türkiye, 480 bin hektar
bağ alanında yılda ortalama 4,2 milyon ton üzüm üretimiyle dünyada 6.
sıradadır.
Türkiye, sofralık üzüm
ticaretinde söz sahibi olamazken ortalama olarak her yıl ürettiği 250 bin ton
kuru üzümün tamamına yakınını ihraç ederek dünya ticaret hacminden yüzde 50'ye
yakın bir pay almaktadır. 2010 yılında 211 bin ton çekirdeksiz kuru üzüm ihraç
edilerek 422 milyon dolarlık döviz sağlanmıştır.
Ülke açısından önemi büyük
olan çekirdeksiz kuru üzüm, Ege Bölgesi açısından da önem arz etmekte, bölgede
57.000'i aşkın aileye istihdam olanağı sağlamaktadır. Bunun yanında üretim
sonrasında; iç ve dış pazarlama sırasında değişik aşamalarda, ülke içinde
çeşitli kuruluş ve kişilerin uğraşı alanına girmesi yönünden de ekonomik önemi
bulunmaktadır.
Türkiye bağcılığının
geliştirilmesi her şeyden önce elde edilen ürünün taze ya da işlenmiş olarak iç
ve dış pazarlarda değerlendirilmesine bağlıdır. Bu nedenle üretim hedefleri iç
ve dış pazarlarda rekabet edecek şekilde belirlenmelidir. Özellikle çekirdeksiz
kuru üzümde dünya liderliğinin elde tutulması; kalitenin artması, pazara uygun
üretim yapılması ve üretici geliriyle doğrudan ilişkilidir. Çekirdeksiz kuru
üzümde AB benzeri bir depolama kuruluşunun oluşturulması ve depolama maliyetinin
desteklenmesi gerekmektedir.
Kuru üzümde rekolteyi artıran sebeplerden birisi de taze olarak
pazarlanamayan üzümün kurutmaya ayrılmasıdır. Arz talep dengesinin bozulması,
üreticilerimizi mağdur etmektedir. Bu nedenle üzüm üretiminde oluşan arz
fazlalıkları konusunda alternatif tüketim imkânları geliştirilmelidir.
Üzümün serbest piyasada
fiyatının oluşabilmesi için çok fazla alıcı ve satıcının bir arada bulunması
gereklidir. Bunun için ürün ihtisas borsaları oluşturulmalı ya da mevcut
borsalara işlerlik kazandırılmalı, ticaret borsaları sadece tescil kurumu
olmaktan çıkarılmalıdır.
Bağlarda özellikle
bakteriyel ve virüs hastalıklarına karşı en etkin yöntem temiz ve sağlıklı
fidan kullanımıdır. Ancak aşılı asma fidan üretimi talebi karşılamamaktadır.
Üzüm üreticilerine verilen gübre, mazot destekleri de yetersizdir. Ülkemizdeki
yüksek girdi maliyetleri yüzünden üreticilerimiz AB ve ABD'de yüksek miktarda
destek alan üzüm üreticileriyle rekabet edememektedir.
Kaçak yollarla gelen
üzümler ürün pazarlamasında ve serbest piyasada oluşan fiyata olumsuz etki
yapmaktadır. Kaçak üzümler Türk üzümünün içine karıştırılarak yurt dışına
satılmakta ve kalitemizi tehdit etmektedir. Üzümlerdeki ilaç kalıntıları ve
temizlik ihracatta en büyük problemdir. Ambalajlamada AB standartlarına uyum
göstermek için çalışmalar yapılmalıdır.
TEKEL'in içki bölümü rekolte fazlalığında yaş üzüm alarak, kuru üzüm fiyatlarının
düşmesini engellerken, özelleştirildikten sonra ilk ürün alımlarında yaş üzüm
fiyatının %23 daha düşüğüne alınmaktadır.
Kuru üzüm ticaretinde en
büyük alıcı ve piyasayı regüle edici konumda olan
TARİŞ kaynak yetersizliğinden piyasayı regüle edecek
bir alım gerçekleştirememektedir. Kaynak yetersizliği TARİŞ'in özellikle stok
maliyetini yüklenmesini zorlaştırmaktadır. Arz fazlası oluşan yıllarda piyasa
fiyatları, TARİŞ'in alım fiyatlarının oldukça altına düşmektedir.
1) Erkan Akçay (Manisa)
2) Sümer Oral (Manisa)
3) Celal Adan (İstanbul)
4) Mehmet Şandır (Mersin)
5) Seyfettin Yılmaz (Adana)
6) Yusuf Ziya İrbeç (Antalya)
7) Alim
Işık (Kütahya)
8) Özcan Yeniçeri (Ankara)
9) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
10) Ali Öz (Mersin)
11) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
12) Bahattin Şeker (Bilecik)
13) Sinan Oğan (Iğdır)
14) Ali Uzunırmak (Aydın)
15) Oktay Öztürk (Erzurum)
16) Oktay Vural (İzmir)
17) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
18) Mehmet Erdoğan (Muğla)
19) Ali Halaman (Adana)
20) Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması hususundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri,
şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım:
B) Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu üyelerinden
oluşan bir heyetin, Avrupa Parlamentosu Başkanının Avrupa Parlamentosunda
düzenlenecek "Eşit Değerde İşe, Eşit Ücret" konulu parlamentolararası komisyon toplantısı davetine icabetle
Brüksel'e resmî ziyarette bulunmalarına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/751)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu üyelerinden oluşan bir heyetin,
Avrupa Parlamentosu Başkanı'nın Avrupa Parlamentosu'nda düzenlenecek "Eşit
Değerde İşe, Eşit Ücret" konulu parlamentolar arası komisyon toplantısı
davetine icabetle Brüksel'e bir resmî ziyaret gerçekleştirmesi öngörülmektedir.
Söz konusu heyetin anılan
toplantıya katılması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9. maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, on
dakika ara veriyorum görüşmelere.
Kapanma
Saati: 14.16
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 14.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Tanju ÖZCAN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşlarına devam edeceğiz.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Sayın Başkan, İç Tüzük’ün 49’uncu maddesinde Başkan…
BAŞKAN – Bir saniye…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir
dakika… Görüşemeyiz…
BAŞKAN – İlk önce “Bir söz
istiyorum.” deyin lütfen.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Söz
istiyorum, peki.
BAŞKAN – Buyurun efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Şimdi, İç Tüzük’ün 49’uncu maddesine göre der ki:
Meclis Başkanı birleşimi kapatırken gelecek birleşimde görüşülecek konuları
ifade eder. Birleşimi kapatırken gelecek birleşimde görüşüleceğini ifade
etmediği konular görüşülemez. Ancak Danışma Kurulu kararı getirilirse
görüşebilir.
Şimdi, grup önerisi,
Danışma Kurulu kararı değil. 49’uncu maddeye, bakın, bu duruma göre, biz, bugün
bir görüşme yapamayız çünkü Meclis Başkanı…
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN
(Balıkesir) – Olur, emrin olur (!)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sen
sus ya, anlamadığın şeyleri ne konuşuyorsun?
Meclis Başkanı…
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN
(Balıkesir) – Emrin olur efendim, sen öyle emir verirsen yapmayız (!)
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Bakın, Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bir dakika…
Evet, dinliyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Meclisi Başkanı gündemi kapatırken diyor ki…
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN
(Balıkesir) – Hayret bir şeysin ya, senden başka bilen mi yok?
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Efendim, birleşimi kapatırken şöyle bir ifade kullanıyor Başkan: “Görüşme imkânı
kalmadığı için birleşimi kapatıyorum.” Dolayısıyla gelecek birleşimde şu şu konuları görüşmek üzere birleşimi kapatmıyor Sayın
Başkan. Dolayısıyla İç Tüzük’ün 49’uncu maddesine
göre biz Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bu görüşmeyi yapamayız. İsterseniz
bu konuda bir usul tartışması açın.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Tunceli) -
Sayın Başkan, bu konuda ısrar ediyoruz. Okuyun İç Tüzük 49’un bir ve ikinci
fıkralarını.
BAŞKAN – Tamam efendim,
teşekkür ederim. Siz yerinize oturun.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Peki
oturayım.
BAŞKAN – Genel Kurul
gündeminin düzenlendiği İç Tüzük’ün 49’uncu maddesine
göre “Başkan birleşimi kapatırken, gündemde bulunan hususlardan hangilerinin
gelecek birleşimde veya birleşimlerde görüşüleceğini Genel Kurula bildirir.”
Ayrıca yine son fıkrasında “Danışma Kurulunun görüşü alınıp, Genel Kurulca
kararlaştırılmadıkça, Başkan tarafından görüşüleceği önceden bildirilmeyen hiç
bir husus, Genel Kurulda konuşulamaz.” Bilindiği üzere dönem başında kabul
edilen Danışma Kurulu önerisiyle perşembe günleri kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesine ayrılmıştır. Bu manada bugün Genel Kurulda ne görüşüleceği
hususunda bir tartışma bulunmamaktadır. Zaten başlangıçtan itibaren de…
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Efendim… Sayın Başkan, 63’üncü maddeye göre tavrınız hakkında usul tartışması
istiyorum.
BAŞKAN – Efendim bir
saniyenizi alayım, bir saniyenizi alayım. Şu ana kadar da görüşmelerimiz devam
etmiştir, kanun tasarısını görüşeceğiz.
Teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Hayır, usul tartışması istiyorum.
Sayın Başkan, bakın İç Tüzük’ü bu kadar ihmal edemezsiniz.
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN
(Balıkesir) – Sen ne biliyorsun?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya
konuşmayın be siz! Ne konuşuyorsun… Konuşma!
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN
(Balıkesir) – Hadi ordan.
BAŞKAN – Sayın Genç…
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Bilmediğin şeylerde konuşma. Aklınızın ermediği şeylerde konuşmayın. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Buyurun, okuyun.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına…
KAMER GENÇ (Tunceli) -
Sayın Başkan, bakın, tavrınız hakkında usul tartışması istiyorum efendim.
BAŞKAN – Sayın Genç, rica
edeyim.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Sayın Başkan, İç Tüzük açık. Tavrınızın aleyhinde söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Genç, aşağı
yukarı bir buçuk saattir görüşmelere başladık ve devam ediyoruz. Şu anda…
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Hayır görüşmeye başlamadık. Efendim sunuşlardan başladık, ben biliyorum.
Görüşmeye şimdi başlıyoruz.
BAŞKAN – Hayır.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Bakın, o şimdiye kadar yaptıklarımız sunuş, görüşme değil. Gündem dışı konuşmalar
ve Meclise sunuşlar görüşme değil. Görüşmeyi şimdi başlatıyoruz.
BAŞKAN – Hayır, hepsi
görüşme, hepsi görüşme. Daha evvel kabul edilenler var. Bakınız Sayın…
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Sayın Başkan, bakın, çok açık seçik. Siz…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, bu tanımlamanız doğru değil.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Değil, evet. Onun için yani yanınızdakilerin size verdiği bilgi yanlış.
Sayın Başkan, 63’üncü
maddeye göre ben usul tartışması istiyorum efendim.
BAŞKAN – Sayın Genç,
yoklamadan sonra…
KAMER GENÇ (Tunceli) -
Efendim, yoklamadan sonra gündem dışı konuşmalar var. Bakın…
BAŞKAN - “Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.” diye başladık ve devam ettik.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Sayın Başkan, bakın…
BAŞKAN - Müsaade edin…
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Peki, siz söyleyin…
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Buyurun, okuyun.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına…
OKTAY VURAL (İzmir) – Neyin
görüşmelerine başlıyoruz, yoklama mı?
BAŞKAN – Evet, bugün
yoklama yapılmıştı.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ne
zaman yoklama yaptınız?
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Görüşmelere başlamıyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ne
zaman yoklama yaptınız?
BAŞKAN – Açılışta.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Şimdi, Sayın Başkan, bakın, görüşmeyi şimdi yapıyoruz.
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN
(Balıkesir) – Otur artık, yeter be!
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya
şimdi burada eşkıyalık mı var yoksa İç Tüzük’ü mü
uyguluyoruz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sayın Başkan, İç Tüzük’ü kendiniz okudunuz, okuma yazmanız da var. Yani
49’uncu madde “Birleşimi kapatan Meclis Başkanı gelecek birleşimde
görüşüleceğini ifade etmediği hiçbir şey görüşülemez.” diyor mu?
BAŞKAN – Diyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Diyor. Peki, nasıl olur?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
İlan tahtasında yayınlananlar görüşülür, burada ilan tahtası.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Tüzük’te de bu hüküm otomatikman uygulansaydı o zaman hiç
demezdi ki, gündem sırayla görüşülür...
BAŞKAN – Sayın Genç,
bugünkü program zaten dağıtılmış vaziyette. Saat birde başladık…
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Efendim, 49’uncu maddeyi nasıl uygulayacaksınız?
OKTAY VURAL (İzmir) – O
zaman neden konmuş o hüküm?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani
şu arkanızdaki bürokratlara değil de biraz aklınıza, izanınıza göre konuşun ya!
BAŞKAN – Yani daha önce
söylensin diye konmuş Sayın Vural, tabii kabul ediyorum ama başlangıçta
söylenseydi belki de…
KAMER GENÇ (Tunceli) –
“belki de”si yok!
BAŞKAN - …grup önerisi
isterdik konuyla ilgili. Fakat bir buçuk saattir görüşüyoruz, görüşmelere
başladık demişiz. Dolayısıyla şu anda…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir
buçuk saattir görüşmüyoruz, sunuşlar yapıyoruz, sunuşlar!
BAŞKAN – Sayın Genç,
müsaade edin…
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Görüşme nedir, sunuş nedir, bilmiyorsun canım!
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, eğer görüşmeleri sunuştan başlatırsanız o zaman bakanın olmadığı
herhangi bir sunuşu yapamazsınız. O zaman Meclis çalışması daha sıkıntılı olur.
Görüşmeler konusu bence biraz…
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Efendim, biraz önce yapılanlar sunuşlardır.
OKTAY VURAL (İzmir) – Aksi
takdirde sunuşlarda da bakan olması…
BAŞKAN – Efendim, bakınız,
usul tartışmasını açabiliriz ama bir buçuk saattir görüştük ve görüşmelere
başladığımızı söyledik, tashih etmeksizin. Müsaade buyurun… İsterseniz usul
tartışmasını açayım.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Efendim, görüşme yapamazsınız diyoruz. İç Tüzük’ün…
BAŞKAN - Bir dakika
efendim, gruplar istiyorsa…
Sayın Genç, yerinize
oturun.
Gruplar istiyorsa bir usul
tartışması da açayım efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben
usul tartışması açılmasını istiyorum. Efendim, gruba gerek yok. Ben
milletvekili olarak usul tartışması istiyorum. Ben milletvekiliyim.
BAŞKAN – Efendim, müsaade
edin, oturun yerinize de…
KAMER GENÇ (Tunceli) - Hâlâ
kafanız ermiyor ki milletvekilinin bağımsız bir kişi olduğunu…
İç Tüzük’ü
uygulamak zorundasınız. Sayın Başkan, o İç Tüzük’ü
oraya niye yapmışlar? Ezip de suyunu içmek için değil!
BAŞKAN – Aynı Tüzük bu
Meclisi de Başkan Vekilinin yöneteceğini söylüyor. Siz yerinize oturun efendim.
Lütfen, yerinize oturun.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Efendim, bakın, tamam, ben söz istiyorum.
BAŞKAN – Gruplara soracağım
efendim.
Sayın Vural, bir usul
tartışması açma konusunda ne düşünüyorsunuz?
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Hayır, milletvekili…
BAŞKAN – Bir saniye
efendim, bir saniye, lütfen.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkanım, sizin işte “Görüşmelere başlanmıştır.” demeniz… Bence görüşme değil
bu, o bakımdan o yorumunuz doğru değil bence. Eğer öyle olursa görüşmelerin
başlangıcından sonuna kadar bir Hükûmetin hazır olması gerektiğine ilişkin şey
ilk baştan, açtığınızdan itibaren geçerli olur ki, zannederim, herhâlde
muradınız o değil.
BAŞKAN – Hayır, o değil.
Benim söylediğim şu: Başlangıçta Sayın Genç ileri sürseydi, denebiliyor ki…
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Efendim, hayır, o zaman sunuşlar vardı yahu! Sunuşlar vardı, bir doğru dürüst
konuşsana!
BAŞKAN – Bir saniye… Bir
saniye, lütfen… Sizi dinledim…
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Sunuş nedir, görüşme nedir öğren!
BAŞKAN – Orada diyor ki:
“Grup önerisiyle tekrar görüşülecek şeyle başlanabilir.” Aynı maddede, o
bakımdan söylüyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Gerekçe bence sizin ortaya koyduğunuz gerekçe değil de, ama yani daha önce
belirlenmiş bir gündem olduğu için bu konu belki…
KAMER GENÇ (Tunceli) –
49’uncu madde açık efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) – O
zaman 49’uncu maddenin gerekçesini eğer okursanız, acaba hangi amaçla konulmuş,
belki o konuda Genel Kurulu bir bilgilendirirseniz…
BAŞKAN – Efendim, amacı şu,
deniyor ki: Kapatmadan önce hangi saatte toplanacağını ve nasıl bir gündemle
toplanacağını Başkan söyler. Bu söylenmemiş durumda, doğru o.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Maalesef Sayın Başkan kapatırken bunu yerine getirmemiş.
BAŞKAN – Fakat başladığımız
için diyorum ki, gündem de belli, görüşmemize devam edelim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Usule
aykırı bir kapatma olmuş Sayın Başkanım maalesef.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Başkanın yaptığı hatayı biz telafi edemeyiz, bugün görüşemeyiz bir şey.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Başkan hatalı kapatmış yani, hangi saatte başlanacağını ifade etmesi gerekiyor
eğer bu bir usulü işlemse.
BAŞKAN – Doğrudur, ama
dünkü kargaşayı biliyorsunuz, belki o sırada unutmuş olabilir, yani o
anlayışınıza sığınıyorum. İsterseniz usul tartışması açalım.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Şimdi, Sayın Başkan, ben milletvekili olarak usul tartışmasını istiyorum, sen
ne hakla gruplara soruyorsun, ne hakla istiyorsun?
BAŞKAN – Sayın Genç, bir
saniye…
OKTAY VURAL (İzmir) – Bizim
bir görüş ifade etmemizi gerektiren husus değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, bu konuyla ilgili usul tartışması açmanızı ve Başkanlığın
tutumunun lehinde söz istiyorum efendim.
BAŞKAN – Tamam.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben
aleyhinde istiyorum efendim.
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Lehinde…
BAŞKAN – Aleyhte başka var
mı?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Aleyhte.
BAŞKAN – Peki efendim.
Sayın Aydın, buyurun
efendim, lehinde. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün
“Gündem” başlıklı 49’uncu maddesine göre Başkanın birleşimi kapatırken gelecek
birleşimde hangi hususların görüşüleceğini Genel Kurula bildirmediği
gerekçesiyle Başkanın tutumu hakkında
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Usul tartışmasında
Başkanlık Divanının tutumunun lehinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii,
daha henüz İç Tüzük’e gelinmeden birtakım
atraksiyonlar şimdiden başladı. Öyle görüyoruz ki bir hayli böyle İç Tüzük’ü ihlal eder tarzda birtakım hususlar ileri sürülmeye
başlandı.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
– Genel Kurulu töhmet altında bırakacak söz söyleme Ahmet Bey.
AHMET AYDIN (Devamla) -
Şimdi, değerli arkadaşlar, evet, 49’uncu maddesinin ilgili okunan paragrafı,
doğru, şunu diyor: “Başkan birleşimi kapatırken, gündemde bulunan hususlardan
hangilerinin gelecek birleşimde veya birleşimlerde görüşüleceğini Genel Kurula
bildirir. Bu husus ayrıca ilan tahtasında ilan edilir.” Aynı zamanda son
paragrafı gözden kaçırıyoruz galiba. Son paragrafında şunu diyor: “Danışma
Kurulunun görüşü alınıp...” Ki geçtiğimiz, dün Danışma Kurulunun görüşünü
aldık, oyladık, geçirdik, grup önerisi oylandı ve gündem belirlendi.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya,
o geçti, geçti artık, o geçti. Bugün...
AHMET AYDIN (Devamla) -
Bakın, devam ediyorum “Danışma Kurulunun görüşü alınıp, Genel Kurulca
kararlaştırılmadıkça, Başkan tarafından görüşüleceği önceden bildirilmeyen
hiçbir husus, Genel Kurulda konuşulamaz.” Evet, Danışma Kurulu yapıldı mı?
Yapıldı.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Danışma Kurulu yapılmadı.
AHMET AYDIN (Devamla) - Oy
birliği sağlanamadı, grup önerileri getirildi. AK PARTİ’nin
grup önerisiyle dün gündem belirlendi mi? Belirlendi. Bu gündem, bugün, sabah
yoklamayla açıldı, tam sayı olduğu anlaşıldı ve birleşime başlandı.
Yine aynı şekilde şu
kırmızı bültende yayınlandı mı? Gündem belli. Grup önerimiz uyarınca gündem
belirlenmiş, ilan tahtasında yayınlanmış, kırmızı bültende gündem mevcut, sabah
birleşime başlanmış. Hâl böyleyken, vaziyet böyleyken de kalkıp bu saatten
sonra “Yok, birleşimi açamazsınız, gündem belli değildir.” demek doğru
değildir.
Bu nedenle, Başkanlık
tutumunun kararını doğru buluyorum. Lehinde olduğumu ifade ediyor, teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Aleyhinde, Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri...
Sayın Başkan, niye iki
dakika veriyorsun? Beş dakika. Yani bunu anlatmamız lazım. Niye bu kadar şey
ediyorsunuz?
BAŞKAN – Herkese aynı şeyi
yapıyorum Sayın Genç, herkese.
KAMER GENÇ (Devamla) –
Yahu, herkese olur mu?
Şimdi, bakın, şu kürsüye
oturan insanlarda vicdan, adalet, hak kavramlarının olması lazım. Bu kürsüye
dün çıktı Cemil Çiçek, burada neredeyse bir katliam oluyordu, böyle Meclis
Başkanı olur mu? Meclisi keyfî yönetti arkadaşlar, böyle bir şey olur mu?
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) –
Siz işgal ettiniz kürsüyü.
KAMER GENÇ (Devamla) – Ey
Meclis Başkanı, sen profesörlük yapmışsın, “Birleşim kapatılırken birleşimi
yöneten Meclis Başkanı gelecek birleşimde hangi konuların görüşüleceğini açıkça
ifade eder.” diyor.
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Sonrasında ne diyor?
KAMER GENÇ (Devamla) –
Ayrıca da “Danışma Kurulu kararı olmadan ve o zaman ifade edilmeyen bir şey
görüşülmez.” Bu sizin dediğiniz, eskiden gündem var, o gündemin sırasına göre
gidin deseydi bu hükme gerek yoktu. Daha, görüşme nedir, ondan sonra sunuş
nedir, o kürsüde oturuyorsunuz, onu dahi bilmiyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar) Şimdiye kadar yapılanlar sunuşlardır, bundan sonra yapılan işte, grup
önerileri görüşmedir, buradan görüşmeye başladık. Onun için bilgiden yoksun,
cehaletle bu Meclis yönetilmez. Cehaletle bu Meclisi yönetirseniz işte, bu
Meclisi çıkmaza sokarsınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AKP’li milletvekilleri, siz
de biraz vicdan sahibi olun. Burada niye hata üzerine hata yapıyorlar? Peki, bu
Meclis Başkanı Cemil Çiçek dün burada en büyük haksızlıkları yaptı, Tayyip
Erdoğan’ın militanı gibi hareket etti, ondan talimat almış, talimatına göre
hareket etti. (AK PARTİ sıralarından “Hadi oradan!” sesleri”, gürültüler; CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) –
Kürsü işgali militanlık değil mi?
KAMER GENÇ (Devamla) – Bu
Meclis Başkanında kişilik yok muydu? Burada neredeyse… 68’inci maddeyi niye
yazmışlar? Cemil Çiçek, bunu ezip de suyunu içmek için mi bu 68’inci madde var?
68’inci maddenin buraya gelmesindeki amaç, Mecliste kavga çıkmasın, çıktığı
zaman kanlı olaylar olmasın diye, orada bunu önlemesi için bu 68’inci madde
getirilmiş ama Cemil Çiçek her devrin adamı olduğunu gösterdi, Tayyip
Erdoğan’ın da militanı olduğunu gösterdi. Dün burada bir…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) –
Söyleyene bak, söyleyene bak!
KAMER GENÇ (Devamla) – Bu
İç Tüzük’ü ihmal edemezsiniz, bu İç Tüzük’e göre karar vermek zorundasınız. (AK PARTİ
sıralarından “Otur yerine!” sesleri)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) –
Biraz okuyun, okuyarak buraya gelin.
BAŞKAN – Teşekkürler,
lütfen yerinize.
KAMER GENÇ (Devamla) –
Cehaletle bir yere varamazsınız. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen
yerinize oturun.
Aleyhinde, Sayın Sırrı
Süreyya Önder.
Sayın Önder, buyurun.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ilk Meclisin duvarında bir ayeti
kerime asılıydı: “Onlar işlerini kendi aralarında meşveret ile görürler.” (AK
PARTİ sıralarından “Geç onu, geç!” sesleri)
NUREDDİN NEBATİ (İstanbul)
– O ilk Meclisti!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) – Onları ben geçiyorum da bu halkın hafızası geçmiyor, ne kadar çabuk
ayete böyle bir dil uzatıyorsunuz ya!
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) –
Ayete demiyoruz, senin zihniyetine söylüyoruz!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) – “Geç onu!” ne demek? Meşvereti peki, nasıl “geç” diyorsun? Ne olur,
yani bir meseleyi ortaklaştırma…
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) –
Ayete demiyoruz, saptırma! Söyleyeceğini söyle!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) – Bu kadar ezbere konuşmayın! Bu kadar ezbere konuşmayın!
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) –
Biz ayeti ruhumuza sindirmişiz!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) – Meşverette, istişarede ne zarar var? Bir meseleyi
çözmenin, insanlığın kadim bilgisi, bugüne kadar getirdiği en etkili yöntemi
ortaklaştırmak. Niye sorunun bir parçası yapıyorsunuz?
Bilip bilmeden de “Onu geç,
bunu geç!” Hayâ edin biraz ya!
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) –
Onun için mi dün akşam kürsüyü işgal ettiniz?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla)
– Daha duymadan topa giriyorsunuz. Neye “geç” dediğinin farkında mısın?
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Yahu, bir şey okumuyorlar, cehaletle her şeye müdahale ediyorlar!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(Devamla) – Şimdi, bunun yolu, arkadaşlar, ortaklaşmaktır, ortaklaştırmaktır.
Başka türlü… Daha bakın, işin bu mesafesinde hepimizi mahcup edecek bir sürü
olumsuz görüntü oldu. Bunun körüklenmesi bu Meclisin altından kalkamayacağı
manzaralara da kapı açar. Onun için, herkesi sağduyuya, ortaklaşmaya ve
istişareye davet ediyoruz.
Bunlara da pabuç
bırakmayız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Önder.
Şimdi, lehinde, Sayın
Mustafa Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugünkü usul tartışmasının
esası, milletvekillerinin Başkanlık Divanını İç Tüzük’e
uymaya çağrısıdır, ama dünkü yaşadığımız hadisenin, kürsü işgalinin İç Tüzük’te ifade edildiği, Başkanlık Divanına hakaret
edildiği İç Tüzük’ün neresinde var?
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Kürsüyü işgal eden sizsiniz!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Meclis Başkanı, Şanlıurfa Milletvekilimiz Sayın Yahya Akman’ı bütünü üzerindeki
görüşmelerle ilgili AK PARTİ Grubu adına çağırdığında izin vermemek İç Tüzük’ün hangi harfinde var? Hangi virgülünde var? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) Burada biz İç Tüzük tartışıyoruz.
SIRRI SAKIK (Muş) – O,
karşılıklı, danışıklı dövüştü. Ayıp ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Dün, 1920’de kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi ilk defa Türkiye Büyük
Meclisini, cumhuriyeti kurduğunu iddia eden bir parti tarafından işgal
edilmiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Hayır efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışması engellenmiştir.
Bakın değerli milletvekilleri,
eğer şu andaki görüştüğümüz tezi dikkate alırsak en kötü ihtimalle söylüyorum,
o tezi dikkate alırsak bundan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi kendisini
feshetmiş demektir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) –
Zaten öyle.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Çünkü
Başkanın yarınki birleşimde, sonraki birleşimde konuşulacak şeyi ifade etmemesi
demek, artık bundan sonra birleşimin açılmaması demektir.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) –
Danışma Kurulu ortaklaşmayla çözer. Danışma Kurulu önerisiyle çözülür.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Ama 49’uncu maddenin ilgili fıkrasını
gerçek manada okuduğunuz takdirde “İlan tahtasında ilan edilir.” diyor. İşte, ilan tahtası bu.
Muhalefet şimdi diyor ki:
Artık, bundan sonra eğer İç Tüzük’ü 49’uncu maddeye
göre uygularsanız muhalefet partilerinin grup önerilerini buraya getirme hakkı
yok. Niye “Yok” diyor? Çünkü Başkan bugün kapatırken diyecek ki: Kanun tasarı
ve tekliflerini görüşmek üzere birleşimi kapatıyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır. Gündemdeki konuları… Daha sen bilmiyorsun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Bugün Danışma Kurulu, grup önerileriniz Sayın Başkanın kapatırken söylediği
sözde var mı? Yok. Nedir bu?
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) –
Yanlış söylüyorsun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Bakın, bir meseleye itiraz ederken, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini
işgal ederek…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
… çalıştırmayarak kendi bacağınıza sıkmayın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN –Sayın İnce, şunu sonuçlandıralım
mı? Sonra size söz vereyim.
MUHARREM İNCE (Yalova) –
Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili 1920’den bu yana Meclis kürsüsünün ilk
kez işgal edildiğini söyledi. (AK PARTİ sıralarından “Doğru” sesleri) 21’inci
Dönemde İç Tüzük değişikliklerinde o zamanki partinin Grup Başkan Vekili Sayın
Bülent Arınç çok ağır sözler söyleyerek aynı bizim yaptığımızı yapıyor,
milletvekili arkadaşlarıyla birlikte kürsüye gidiyor. Bugün AKP içerisinde
siyaset yapan, biz…
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) –
Daha öğrenemediniz mi?
BAŞKAN – Sayın İnce,
lütfen, tamam.
Müdahale etmeyelim.
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Sayın Bülent Arınç, Grup Başkan Vekiliyken aynı bizim yaptığımız davranışı
yapıyor ve diyor ki: “Muhalefetin sesini kısamazsınız. Amerika’da bunun şöyle
örnekleri var, böyle örnekleri var.”
AHMET YENİ (Samsun) –
Kürsüyü işgal ederek olmaz.
HARUN KARACA (İstanbul) –
Kürsüden konuşun!
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Ayrıca dün, konuşma yapılacak; Sayın Yahya Akman kürsüye ilk konuşmacı olarak
geliyor. Şimdiye kadar AKP, grup konuşmacılarını hep en son konuştururken, dün,
birinci konuşmacı olarak göndermesi bile bir kasıt olduğunun göstergesidir; o
bir kasıttır. (AK PARTİ sıralarından “Hayır” sesleri)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) –
Sırada yok, sırada!
MUHARREM İNCE (Yalova) –
Bir kere sırada yok, sırada adı yok.
BAŞKAN – Teşekkürler;
sözleriniz zabıtlara geçti.
Sayın milletvekilleri,
kapanışlarda…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) –
Sayın Başkan, bir dakika… Burada bir tespiti yapmamız gerekiyor.
Dünkü konuşma sıralarında,
sırada Yahya Akman Bey olmadığı gibi, konuşmacıların arasında Yahya Akman ismi
yok.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Var!..
BAŞKAN – Hayır, hayır, öyle
bir şey yok.
Şimdi, sayın
milletvekilleri, ilk önce şunu söyleyeyim: Kapanışlarda hep biz diyoruz ki:
“Gündemdeki kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek üzere şu gün toplanıyoruz.”
KAMER GENÇ (Tunceli) – Öyle
değil, konu, konu… Evvela konu!.. Başkan.
BAŞKAN – Hâlbuki daha
evvelde, zaten bugün ve yarın İç Tüzük’ün
görüşüleceğine dair grup önerisi var ve oylandı
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Hayır efendim, yanlış biliyorsun, bunu burada uygulayamazsınız, yanlış
biliyorsun. İç Tüzük’ün 49’uncu maddesi niye var o
zaman?
BAŞKAN - Dolayısıyla
tutumumuzda bir usulsüzlük olmadığı kanaatindeyim.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Ya
bir doğru dürüst oku da. Yazık ki siz okumuşsunuz ya! Siz nerede tahsil
yaptınız Mehmet Bey ya? Mehmet Bey, nerede tahsil yaptın ya?
BAŞKAN – Barış ve Demokrasi
Partisinin 19’uncu maddeye göre verilmiş önerisini okutacağım ve işleme
alacağım.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Nerede tahsil yaptın ya? Okuduğunu anlamayan bir Meclis Başkan Vekili!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, İç Tüzük’ün 65’inci maddesi de hakareti
engeller. Meclis Başkanlık Divanına hakaret var.
BAŞKAN – Buyurun efendim;
okutuyorum:
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Ağrı Milletvekili Halil Aksoy ve 21 milletvekilinin (10/92)
esas numaralı, hayvancılık ve kırmızı et sektöründe yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
9/2/2012 Perşembe
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun 09.02.2012 Perşembe günü
(Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisini, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurul'un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Pervin
Buldan
Iğdır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler Kısmının 93 üncü sırasında yer alan
10/92 Hayvancılık ve kırmızı et sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması
açılmasına ilişkin önergelerin görüşülmesini, Genel Kurulun 09.02.2012 Perşembe
günlü birleşiminde birlikte yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, önerinin lehinde Halil Aksoy, Ağrı Milletvekili.
Buyurun Sayın Aksoy. (BDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
HALİL AKSOY (Ağrı) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz grup önerisi üzerinde söz
aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
AKP Hükûmetinin uyguladığı
yanlış ve tutarsız politikalar sonucunda Türkiye’de hayvancılık ve kırmızı et
sektöründe son yılların en büyük krizi yaşanmaktadır. Gelişmiş ülkeler
hayvancılık sektörünün stratejik önemini kavramış ve bu öneme uygun politikalar
ile hayvancılığın tarım sektörü içindeki payını artırmışlardır. Bu nedenle,
tarım sektörü içinde hayvancılık ayrı bir öneme sahiptir. Çünkü hayvancılık,
insanın yeterli ve dengeli beslenmesi ve istihdama olan katkısı nedeniyle son
derece yaşamsal bir sektördür. Yine, hayvanların insan gıdası olarak
tüketilmeyen bitki ve bitkisel artıkları yararlı besinlere dönüştürme
yetenekleri ve çiftçiye günlük gelir sağlaması nedeniyle çok yönlü ve
vazgeçilmez bir sektör olarak insan hayatı ve ülke ekonomisinde önemli bir
konuma da sahiptir. Hele hele Doğu Anadolu Bölgesi’nde ve diğer bazı
bölgelerde, yerleşim yerlerinde hayvancılık tek geçim kaynağı olup yaşamsal
değeri vardır.
AKP Hükûmetinin yanlış
tarım politikaları, geniş yüz ölçümü, farklı ekolojileri,
değişik tür ve ırktan hayvan varlığıyla avantajlı bir konuma sahip olan
ülkemizdeki hayvancılığı ve hayvansal ürünler üretimini tehlikeye sokmuştur.
Türkiye’deki hayvan sayısına bakıldığında, Türkiye nüfusu son dönemde artış
gösterirken hayvan sayısı da azalmaktadır. Tarımdaki nüfusu yüzde 26,6 olan
ülkemizde, siyasi iktidarın, canlı hayvan sayısındaki düşüşe acil çözüm
üretmesi gerekmektedir. Türkiye’de uygulanan yanlış politikalar neticesinde,
1980’de 16,5 milyon olan büyükbaş hayvan sayısı 10,5 milyona, 50 milyon olan
koyun sayısı ise 23 milyona gerilemiştir. Ayrıca, TÜİK’in
verilerine göre de kırmızı et üretim miktarı her yıl büyük oranda azalma
göstermektedir.
Bütün bu sorunlara karşı
Hükûmet, Türkiye’de hayvan arzını artırma seçeneğini bir kenara koyarak
doğrudan canlı hayvan ithal etmeye yönelmiştir. AKP İktidarı döneminde,
özellikle koyun ve keçi türü olmak üzere, hayvan sayısında ciddi bir azalma
yaşanmıştır. Et ve süt fiyatları spekülatörlerin
insafına terk edilerek suni fiyat dalgalanmalarıyla fiyatlar bazen yükselmiş,
bazen düşmüş ve her iki durumda da üretici kaybeder duruma gelmiştir. Yanlış ve
yetersiz destekleme politikaları, yüksek girdi, özellikle yüksek yem fiyatları,
buna karşılık seyreden düşük süt fiyatları sonucu üretimde bulunan on binlerce
damızlık ve süt hayvanı kesime sevk edilmiştir. Böylelikle hayvan sayısı
düşmüş, son iki yılda et fiyatları neredeyse enflasyonun 6 katı oranında
artmıştır. İki yıl önce 15 lira civarında olan et fiyatı bugün 30 ve 40 lira
arasında değişmektedir. Bu fiyat sadece Avrupa’nın değil, zengin, fakir birçok
ülkenin de en yüksek rakamıdır. Özellikle son bir yıldır et fiyatları anormal
artarak yoksul halk artık kurbanda dahi et göremez duruma gelmiştir. Durum o
kadar vahimdir ki çayır, mera potansiyeli ve hayvan varlığı bakımından dünyanın
en zengin ülkelerinden biri olan ve bu bölgenin mutlak söz sahibi olan
Türkiye, et ithal eder duruma gelmiştir. Gelinen aşamada milyonlarca tüketici
de mağdur edilmiş, ithalata rağmen et fiyatları, bırakın düşmeyi, yükselmeye
geçmiş, dar gelirlinin, orta gelirlinin bile alamayacağı noktalara gelmiştir.
Zaten kişi başına et tüketimi düşük olan ülkemizde AKP Hükûmeti sayesinde etin
tadı bile unutulmaya başlamıştır.
Bakın, kişi başına yıllık
kırmızı et tüketimi Amerika Birleşik Devletleri’nde 95 kilogram, Avrupa Birliği
ülkelerinde 70 kilogram iken Türkiye’de sadece ve sadece 6,5 kilogramdır.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye’de hayvancılık sektöründe yaşanan sorunların en büyük nedenlerinden bir
tanesi de, kuşkusuz, son otuz yıldır bölgede devam eden çatışma ve şiddet
ortamıdır. Bu çatışma süreci bölge ekonomisini çok ciddi boyutlarda sarsmıştır.
Yine, getirilen mera ve yayla yasakları bölgede hayvancılık durumunu oldukça
gerilere çekmiştir. Binlerce hektar mera ve yayla güvenlik gerekçesiyle
yasaklanmış, bu yasaklar hâlâ da devam etmektedir. Yine, binlerce dönüm arazi
mayınlanmış ve bu mayınlar hâlâ temizlenmemiş durumdadır. Özellikle 1990-95
arasında yaşanan zorunlu göç de eklenince bölge kırsalı iyice boşalmış,
kaynaklar yok edilmiş, insanlar üretimden kopmuş ve bu üretim yerine mevsimlik
işçi, inşaat işçisi ya da çöp toplayıcı olmak üzere batıya gitmeye
başlamışlardır. Zorunlu göçle birlikte kırsalda birçok potansiyel -ki, bunların
başında hayvancılık gelmektedir- atıl duruma düşmüştür.
Değerli milletvekilleri,
milyonlarca üretici ve tüketiciyi doğrudan ve derinden etkileyen, ayrıca ülke
ekonomisi açısından da çok ciddi bir öneme sahip olan hayvancılığın yeniden
canlandırılması kaçınılmazdır. Özellikle tek geçim kaynağı hayvancılık olan
halk için yeni önlemler alınmalı ve yapılacak düzenlemelerle hayvancılık teşvik
edilmelidir.
Hayvancılıkta ithalat çıkar
yol değildir. Bugünkü ithalat politikası devam ederse ülkede hayvancılık diye
bir sektör kalmayacaktır. Acilen uzun vadeli hayvancılık politikaları
oluşturulmalı, et ve kasaplık hayvan ithalatına derhâl son verilmeli,
ülkemizdeki gerekli süt ve besi hayvanı sayısına ulaştığımız anda gebe düve ve
besi hayvanı ithalatına da son verilmelidir.
Yem bitkileri üretimi
desteklenmeli, mevcut meraların ıslahı yapılmalı, ette ve sütte yerli üretimi
destekleyici önlemler mutlaka alınmalıdır.
Et ve süt tüketiminin
artırılmasına yönelik kampanyalar yapılmalı, yeteri miktarda hayvan saf kültür
ırkı ve melez soyları olan Türkiye’de Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı,
üniversiteler, araştırma kuruluşları ve yetiştirici birliklerini içine alan
hayvan ıslahı projeleri derhâl gündeme getirilmelidir. Yani yurt dışındaki
çiftçileri ve hayvan sahiplerini desteklemekten acilen vazgeçilmeli, bize her
zaman gerekli olan ve kahrımızı çeken çiftçimizi, süt ve et üreticilerimizi
destekleme yoluna gidilmelidir. Hayvancılık alanında yaşanan çöküşün önlenmesi
ve kalıcı çözümlere ulaşılması, yurt içi üretimin ve pazarlama zincirinin sahip
olduğu yapısal sorunların ortadan kaldırılması için şeffaf, güvenilir, uzun
erimli politikaların uygun destekleme araçlarıyla birlikte yaşama geçirilmesi
de gerekmektedir.
Türkiye'de canlı hayvan stoku
artırılmalıdır. Bunun için ürün fiyatlarında uzun vadeli kararlılık
oluşturulmalı ve bu yolla üreticiye güven verilmelidir. Damızlık hayvancılık
özel bir önemle desteklenmelidir. Hayvan sektörünün çeşitler arası dağılımında
bir denge gözetilmelidir. Koyun ve keçiyi dışlayıp yalnızca sığıra dayalı büyük
işletmecilik, dinamik kırsal ve kentsel nüfusa sahip Türkiye için uygun
değildir. Bu bağlamda ihmal edilen küçükbaş hayvancılık özenle desteklenmeli ve
geliştirilmelidir.
Süt üretim süreçleriyle et
üretim süreçleri arasındaki sıkı ilişki göz önünde tutularak süt piyasasının
sağlıklı bir şekilde işletilmesi de sağlanmalıdır. Hayvan ıslahı ve hayvan
hastalıklarının önlenmesi alanında alınacak önlemlerle verimlilik mutlaka artırılmalıdır.
Hayvancılık alanında
maliyetlerin düşürülmesi en temel sorunlar arasındadır; bunun en makro yolu
Türkiye'nin bitkisel üretimde dışa bağımlılıktan kurtarılması, yem üretiminin
tüm kaynaklarıyla birlikte yurt içi üretime dayandırılmasından geçer.
Özce söylemek gerekirse
anlattığımız nedenler karşısında hayvancılıkta istikrarlı ve uzun vadeli
politikalar izlenmesi, büyükbaş ve küçükbaş canlı hayvan varlığının artırılıp
ithalatın asgari seviyelere indirilmesi için bu konuyla ilgili kurum, kuruluş ve
mevcut örgütlenmelerle, entegre plan ve stratejiler
oluşturulmalı ve bunlar derhâl hayata geçirilmelidir. Ülkemiz hayvancılığının
geleceği ve tarım sektörünün kalkınması için de bu önlemler büyük önem arz
etmektedir.
Araştırma önerilerimize
destek olacağınızı umuyor, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Aksoy.
Aleyhte ilk konuşmacı Sayın
Recep Özel, Isparta Milletvekilimiz.
Buyurun Sayın Özel. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
RECEP ÖZEL (Isparta) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Barış ve Demokrasi
Partimizin Anayasa’nın 98, İç Tüzük’ün 104 ve
105’inci maddelerine göre vermiş olduğu önergenin aleyhinde söz almış
bulunmaktayım.
Biraz önce konuşmacı burada
Meclis araştırmasıyla ilgili, hayvancılık sektörünün içinde bulunduğu
sıkıntıları dile getirdi. Bunlarla ilgili, Tarım, Gıda ve Hayvancılık
Bakanlığımız gerekli çalışmaları yapmakta, güzel bir piyasa da oluşmakta.
Burada saymış olduğu bütün
“Şunlar yapılmalıdır, bunlar edilmelidir”lerin hepsi
de şu anda yapılmıştır ve yapılmaktadır, devam etmektedir. En fazla,
çiftçisine, hayvancısına, köylüsüne destek veren AK PARTİ hükûmetleri olmuştur.
Bu nedenle, araştırılması
talep edilen önerge, konu zaten Hükûmetimizin gündemindedir, Bakanlığımızın
çalışma sahasındadır, bundan dolayı katılmıyoruz. Bugün gündemimizde İç Tüzük’ü görüşeceğiz inşallah.
Meclisimizin mehabetine
yakışır, vakuruna yakışır görüşme dileklerimle hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Özel.
Lehinde ikinci konuşmacı
Vahap Seçer, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Seçer. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika
VAHAP SEÇER (Mersin) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Adalet ve Kalkınma Partili
Hatibe göre hayvancılık sektöründe sorun yaşanmıyor. Oysa Barış ve Demokrasi
Partisinin, hayvancılık ve kırmızı et sektöründe sorunlar yaşandığına dair bir
grup önerisi var, bu konuyu tartışacağız, “Gerçekten bu sektörde Türkiye’de
sorun yaşanıyor mu yaşanmıyor mu?”
Tabii diyeceksiniz ki:
“Ortalık toz duman, Türkiye'nin birçok sorunu var; Türkiye'nin komşularıyla
sorunu var, Türkiye'nin kurumları arasında çatışmalar var. Bugün gündemde
MİT-emniyet teşkilatı-yargı arasında gidip gelen konular, çatışmalar,
meseleler… Nereden çıktı bu hayvancılık meselesi?” Ama bir yerde de hayat devam
ediyor. Ülkede değişik sosyal sınıfların, değişik sektörlerin elbette ki
sorunları olacaktır. Dinamik ülkede bu doğaldır. Bizim buradaki görevimiz bu
sorunları çözmektir.
Tabii, Meclis sorun çözme
yeridir. Siyaset sorun çözme yeridir. Burada milletin verdiği oyla, milletin
iradesiyle millet adına kararlar vereceğiz, millet adına Hükûmeti denetleyeceğiz.
Bunu da bir anayasayla yapacağız. Meclisin kuralları vardır, kaideleri vardır,
İç Tüzük’ü vardır. Bu, Meclisin anayasasıdır.
İktidar, Meclis İç Tüzüğü’nde bugünkü çalışma koşullarına uygun olmayan
birtakım maddelerde değişiklik yapmak istiyor. Doğaldır. Bazı konular
güncelleşebilir. Gerçekten Meclis çalışmalarında zaman alan, süre alan birtakım
maddeler vardır. Bunlar düzenlenebilir. Ama siz de takdir edersiniz ki burası
çoğulcu parlamenter sistem. Yani burası tek partili bir iktidar sistemine
dayanan Parlamento değil. Burada, daha Türkçesi, sadece Adalet ve Kalkınma
Partisi yok, Cumhuriyet Halk Partisi var, Milliyetçi Hareket Partisi var, Barış
ve Demokrasi Partisi var ve bağımsız milletvekilleri var. Bütün bu
milletvekilleri bu İç Tüzük’ün amir hükümlerine
uyarak burada yasama ve denetim faaliyetlerinde bulunacak. Dolayısıyla burada
yapılan düzenlemenin, bütün bu Parlamentoda grubu bulunan siyasi partilerin
ortak katkısıyla çıkması gereken, yapılması gereken bir İç Tüzük düzenlemesi
olması gerekiyor. Demokrasi ise, bunun olması gerekiyor. Hakkaniyetse, bunun
olması gerekiyor. Adaletse, bunun olması gerekiyor.
Dört buçuk yıllık
milletvekiliyim. Gerçekten dün burada gördüğüm tablo beni çok üzdü. Elbette
böyle bir ortamı, bu tip sinkaf birtakım lafların kullanıldığı, insanların,
milletvekillerinin, arkadaşlarımızın birbirinin üzerine yürüdüğü bir ortamı
hiçbirimiz arzu etmezdik. Ama, tabii, burada huzuru
sağlayacak, sevk ve idareyi sağlayacak makam, Meclis Başkanlığı makamıdır. Dün
gerçekten Sayın Cemil Çiçek bir kez daha hepimizi şaşırttı. Burada Sayın Cemil
Çiçek’in yapması gereken, nihayetinde Sayın Cemil Çiçek, Sayın Meclis Başkanı,
sadece iktidar partisinin Meclis Başkanı değildir; Parlamentoda grubu bulunan
diğer siyasi partilerin, biz milletvekillerimizin tamamının Meclis Başkanıdır.
Onun için, burada uygun olmayan ortamların ya da huzur bozan ortamların meydana
gelmemesi için, hasıl olmaması için tedbir alması
gerekiyordu ama ben dün şunu gördüm üzülerek, maalesef şunu söyleyeceğim: Sayın
Cemil Çiçek karizmayı çizmiştir. Sayın Cemil Çiçek’in saygınlığına zede
gelmiştir. Biz milletvekilleri olarak, hepimizin Meclis Başkanı olarak
görüyorduk kendisini ama dün gördük ki sayın milletvekillerinin değil, Sayın
Başbakanın Meclis Başkanı gibi burada tavır ve davranış içerisinde oldu. Onun
için, dünkü olayların meydana gelmesinin temel sebebi ve ana sorumlusu Sayın
Başbakanın talimatları doğrultusunda Meclisi yönetmeye çalışan Sayın Çiçek’tir.
Sayın Çiçek’in istifa etmesi gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosuna
yakışan budur.
Değerli arkadaşlarım, tabii
Barış ve Demokrasi Partisinin gündeme getirdiği konu, gerçekten Türkiye’de hem
üretici kesimi hem tüketici kesimi ilgilendiren bir konu. Nihayetinde bütün, 75
milyon yaşayan ferdimizin hayvancılıktan elde edilen ürünlere, hayvansal
proteine ihtiyacı var. Dolayısıyla Türkiye’nin hayvancılık konusunda alacağı
önlemler, tedbirler, Hükûmetin uygulayacağı politikalar, hayvancılık
politikaları önemlidir. On yıldır AKP İktidarı var, on yıldır bu kürsüden
hayvancılık politikaları konuşuluyor, on yıldır süt sektörünün krizi
konuşuluyor, et sektörünün krizi konuşuluyor ama on yıldır bu sektörlerde
gerçekten akla yatkın politikalar uygulanmamıştır; kısa vadeli, orta vadeli,
uzun vadeli politikalar uygulanmamıştır. Mehter takımı misali iki ileri, bir
geri; bakarsınız hayvancılık sektöründe kriz vardır, palyatif
tedbirler, günü kurtarıcı tedbirler, destekler artar. Üç gün beş gün, üç ay beş
ay sektörde kriz yaşanmaz ama o müdahalenin tesiri geçtiği zaman sektörde
tekrar krizler yaşanmaya başlar.
Burada Barış ve Demokrasi
Partisinin konu ettiği kırmızı et sektörüne yönelik krizleri 2009’dan beri
yaşıyoruz, 2009’dan beri bu kürsüde kırmızı et sektöründe yaşanan sorunları
konuşuyoruz. Gerçekten, tarım -bunun içerisinde gıda konusu var, hayvancılık konusu
var- Türkiye’de iyi yönetilmiyor, bunu defaatle
söylüyoruz. Bu kürsüden söz alan bütün milletvekilleri bu konuda Sayın
Başbakanı uyarıyor. Ortada bir sorun var, tarım sektöründe sorunlar yaşanıyor.
Dolayısıyla, bu sektörü sevk ve idare eden Bakanı gözden geçirmesi gerekiyor
Sayın Başbakanın. Bu politikaları uygulayan Sayın Bakansa, bu politikalarda
başarısızlık varsa, o zaman, Sayın Başbakanın yeni bir Tarım Bakanı bulması
gerekiyor kendisine.
Bakınız, hayvancılık
sektöründe yaşanan sorunların başında, özellikle üretim yapan üreticilerin
sorunlarının başında maliyet konusu var. Tarım sektöründe girdiler pahalı,
kullandığı akaryakıt pahalı. Hayvancılık sektöründe üretim
yapan arkadaşımın yem sanayisinden aldığı yem pahalı. Türkiye, önemli
miktarda, yem sanayisinde kullanılan temel girdileri yurt dışından ithal
ediyor. Türkiye, hâlâ, açık ara, yılda 3 milyar dolar, 3,5 milyar dolar yağlı
tohumlara bedel ödeyerek ithalat yapıyor. İşte bütün bu girdiler yem
sanayisinde kullanılıyor. Hâl böyle olunca, yem fiyatları, uluslararası
pazarların, uluslararası borsaların insafına kalıyor. Uluslararası piyasalarda
yem hammadde fiyatları arttığı zaman, otomatik olarak, Türkiye’de üreticinin
kullandığı yem fiyatlarına da yansıyor ve üretici yüksek maliyetli yem
kullandığı zaman, ürününü sattığı zaman elde ettiği para geliri üretime
harcadığı para birbirini karşılamıyor ve çoğu zaman desteklemeler yetersiz
olduğu zaman zarar ediyor.
En önemli konulardan biri mera konusu. Türkiye’de, gerçekten, son yıllarda meralar katledildi, meralar
inşaat alanı olarak kullanılıyor, imara açıldı, meralar konusunda kanunların
ilgili hükümleri uygulanmadı, yok sayıldı, birilerinin rantına
açıldı. Dolayısıyla bu, hayvancılık sektörünü etkileyen önemli konulardan biri
hâline geldi.
Biliyorsunuz, yıllar yılı
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde bir şiddet ortamı var, bir çatışma
ortamı var, bir terör ortamı var. Uzun yıllardır Türkiye’yi besleyen,
hayvancılık açısından, hayvansal ürün açısından besleyen en önemli bölgelerin
başında Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri geliyor. Tabii, bugüne kadar gelen
hükûmetler orada teröre karşı alınacak önlemleri genelde güvenlik eksenli
düşündüğü için, orada sosyal meseleleri, oranın sosyoekonomik yapısını ikinci
plana attığı için “yayla yasakları” adı altında uyguladığı yasaklar, direkt
olarak bu sektörü etkileyen önemli yasaklar hâline geliyor. Dolayısıyla, bu
konunun, yayla yasaklarının kaldırılması konusunun, zaten açlıkla inim inim
inleyen yöre halkının önemli bir ekonomik getirisi olan, o yöre halkına önemli
bir ekonomik katkısı olan hayvancılık sektörünün canlanması açısından da yayla
yasaklarının tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor.
Bu sektörde sorunlar
vardır. Onun için, Barış ve Demokrasi Partisinin vermiş olduğu grup önerisinin
lehinde oy kullanacağımızı belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Şimdi söz sırası, aleyhte, Mustafa Gökhan Gülşen’de, Kastamonu
Milletvekili.
Buyurun Sayın Gülşen. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MUSTAFA GÖKHAN GÜLŞEN
(Kastamonu) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Barış ve Demokrasi
Partisi grup önerisi aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
hayvancılık konusundaki politikaları, hepimizin bildiği gibi, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığımız yürütmektedir ve bu politikaların sonuçları
milletimizce takdir edilmektedir. Hayvancılık konusunda da, tarımsal üretim
konusunda da nereden nereye geldiğimiz rakamlarıyla ve sonuçlarıyla bu kürsüden
gerek Sayın Bakanca gerek milletvekillerimizce defalarca ifade edilmiştir.
Ayrıca bugün önemli bir gündemimiz vardır, İç Tüzük görüşmeleri yapılacaktır.
Bu sebeplerle Barış ve
Demokrasi Partisi grup önerisine katılmadığımızı ve aleyhinde oy kullanacağımızı
bildiriyorum, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Barış ve Demokrasi
Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre
verilmiş önergesini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Etmeyenler…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık var Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Evet, kâtip üyeler
arasında anlaşmazlık var, sisteme gireceğiz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Elitaş’ın talebiyle, talimatıyla…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Sayın Başkan, sizin aklınızdan geçeni hissediyor!
BAŞKAN - İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı
vardır, önerge reddedilmiştir.
Şimdi, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
2.- Aile içi şiddet, boşanma, katliamlar, intiharlar gibi Türk
toplumunun yapısını tehdit eden bu sosyal olayların nedenlerinin araştırılması
amacıyla verilen Meclis araştırması önergesinin 9/2/2012 Perşembe günü Genel
Kurulda okunarak görüşmelerinin aynı birleşimde yapılmasına ilişkin MHP
Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu’nun
09.02.2012 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantısında, Siyasi Parti Grupları
arasında oybirliği sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisini İçtüzüğün
19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
20 Ekim 2011 tarih ve 482
sayı ile TBMM Başkanlığına verdiğimiz, “Aile bağları güçlü olmakla bilinen Türk
toplumu, bu hassasiyetlerine rağmen son yıllarda âdeta cinnet geçirmektedir.
Hemen her gün meydana gelen aile içi şiddetler, çiftlerin boşanması, katliamlar,
intiharlar özellikle son aylarda artış göstermiştir. Türk toplumunun yapısını
tehdit eden, bu sosyal olayların nedenlerinin araştırılması amacıyla”
verdiğimiz Meclis Araştırma önergemizin 09.02.2012 Perşembe günü (bugün) Genel
Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü Birleşiminde yapılmasını arz ederim.
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket
Partisi Grup önerisi üzerinde lehte ve aleyhte ikişer arkadaşımıza söz
vereceğim.
Birinci konuşmacı, lehte
olmak üzere, Sayın Ruhsar Demirel, Eskişehir Milletvekili.
Buyurun Sayın Demirel. (MHP
sıralarından alkışlar)
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
olarak vermiş olduğumuz araştırma önergesi hakkında grubumuz adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ama konu kadın ve şiddet olunca
önce ben bir bardak soğuk sudan birazcık alayım.
Efendim, kadın tarih
boyunca adaletin, bereketin, barışın sembolü olmuş, ama maalesef ki hâlâ biz
kadının adaletini, temsilini sağlayamamanın getirdiği sıkıntılarla şiddeti
gündeme getiriyoruz, getirmeye de devam edeceğiz. Niye böyle söylüyorum? Çünkü, biz bu konuda araştırma önergesi teklifimizi ilk
olarak 22 Kasım 2011 Salı günü bu Meclisin gündemine taşıdık, ancak çoğunluğu
teşkil eden siyasi partinin oylarıyla reddedildi, 22 Kasım 2011 Salı günü.
Arkasından kırk sekiz saat geçmeden 24 Kasım Perşembe günü akşamı alelacele bir
uluslararası metin imzaladınız, yine şiddetle ilgili. Eğer o salı günü “Hayır.”
dediğiniz şeye kırk sekiz saat sonra bir uluslararası metne imza atarak “Evet.”
diyorsanız, bence bir düşünmek lazım ne yapıyoruz biz diye. Çünkü karar
vericilerin birinci görevi mevzuatı oluşturmaksa, bence ondan çok daha önemli
bir görevleri var: Bu yapılan mevzuatı yürürlüğe koymak, denetlemek ve
uygulamak. Çünkü uygulamadığınız mevzuat, yalnızca AB’ye uyum için, yalnızca
uluslararası mecrada iyi görünmek için yapılan işlerdir. “İlk biz imzaladık.”
demek bizi bu konudaki sorunlarını çözmüş ülke durumuna getirmiyor. Nitekim
kasım ayında Birleşmiş Milletlerin açıkladığı rakama göre biz kalkınmada
82’nciyiz, kadın konusu yüzünden bu
kadar gerilerdeyiz.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
– Sayın Başkan, anlamıyoruz!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sohbetinizi dışarıda yapın!
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, biraz uğultuyu kesersek, Hatibi daha kolay dinleyebiliriz.
Teşekkür ederim.
RUHSAR DEMİREL (Devamla) -
25 Kasım günü, biliyorsunuz, Birleşmiş Milletlerin, Kadına Yönelik Şiddetle
Mücadele Günü ve biz o gün için Milliyetçi Hareket Partisinin kadınları olarak
“Sevdiklerimizin Eliyle Gelen” diye bir çalıştay
yaptık. Hani kadına daha çok bu şiddet, ister gönül ister kan bağıyla olsun,
sevdiklerinden geliyor diye. Ama biz gelecek yılki konu başlığımızı bulduk:
“Karar Vericilerin Diliyle Gelen Şiddet.” Belki karar vericiler kulak
verirlerse ne demek istediğimi ben size şimdi örneğiyle anlatacağım.
Efendim, tarih Ocak 2012. 7,
8, 9 ve 10 Ocak günkü basın bültenlerine bakarsanız karar vericilerin eliyle ve
diliyle kadına yönelik şiddetin nasıl yapıldığını hepimiz tanıklıkla göreceğiz.
Ocak ayı başında, bu ülkenin bir doğu, bir batı ilinden, -Bolu’dan ve
Antep’ten- 2 tane kız çocuğu -on bir ve on iki yaşında- hamile olarak tespit
edildiler. Buradan, öncelikle, hâlâ salondaysa Sayın Sağlık Bakanı -az önce
buradaydı- ona da sormak isterim. Bütün bütçe görüşmeleri ve bütün sağlıkla
ilgili konuşmalar boyunca şunu ısrarla söyler Sayın Bakan: “Aile hekimliğini
çok iyi oturttuk, her gebemizi en az 4 kere izliyoruz.” diye. Sayın Bakan,
acaba bu 2 tane kız çocuğu gebeliklerinin son döneminde bulunduklarında aile
hekimliği sistemini bir daha sorguladı mı? Ülkede bu sistemin bu kadar iyi gittiğini
övünerek söylemek sistemin doğru gittiğini göstermiyor. Kaldı ki bölgesel
farklılıklar da burada atıf yapılası bir şey değil çünkü bu 2 kız çocuğunun
biri Bolu’da, biri maalesef ki Sayın Bakanın memleketi Antep’teydi. İşte karar
vericilerin diliyle gelen şiddet tam da burada başladı. Sayın karar vericiler
-her makamdaki- bu çocukların kemik yaşını hesaplama yoluna düştüler. Eğer bir
karar verici, hem de üst düzeydeki bir karar verici böylesi bir tacize, böylesi
bir tecavüze maruz kalmış bir kız çocuğunun kemik yaşına bakmak isterse
birileri de birilerinin akıl yaşına bakmayı düşünür. Dolayısıyla biz bundan
sonraki yıl sanıyorum ki şiddetle ilgili günlerde “Karar Vericilerin Diliyle
Gelen Şiddet.” diye bir sempozyum yaparsak çok fazla
malzeme sahibiyiz.
Şiddeti konuşmayı
sevmiyoruz ama şiddetsiz de yaşayamıyoruz herhâlde; nitekim,
dün gece olanı var, ondan öncekiler var. Ses kesmek, soluk kesmek heves edilesi
bir şey değil çünkü herkes her zaman masanın aynı tarafında oturmuyor; gün
geliyor, masadaki yeriniz değişebiliyor, hem erkekler açısından bu böyle hem de
karar verme konusunda şu anda kendini güçlü hissedenler açısından böyle.
Ve benim şükürle
zikrettiğim bir konu var şiddet konusunda kadına yönelik, bunu nereye
çekerseniz oraya gidebilir bir şey: Türkiye’de mobbing
azaldı biliyor musunuz? Çünkü istihdamda kadın kalmadı, hamdolsun! İstihdamda kalmayan kadının mobbinge
uğraması diye bir şey de tabiatıyla söz konusu olamıyor ancak bu ironik gerçekliği bir yana bırakarak kadın konusunu siyasi
parti ideolojisi çerçevesinden çıkarıp memleketin ve dünyanın gündemi diye
kabul etmek bence en doğrusu olur ve on bir-on iki yaşlarında sayısız kız
çocuğuyla ilgili tatsız örnekleri her gün gazetelerden, medyadan görüyoruz. Bu
çocukların bir kısmı afişe oluyorlar, bir kısmı aileleriyle beraber gündeme
geliyorlar. Bence kemik yaşını bir yana bırakınız, nüfus
cüzdanlarındaki yaşlarına bakınız çünkü Türkiye’de nüfusa kaydettirilmeyen
yüzde 7’nin büyük kısmı kız çocukları ve o kız çocukları ki on-on bir yaşına
geldiklerinde “kadın” diye evlenilmeye layık bulunanlar, “eş” diye eve
götürülmeye layık bulunanlar ama hiçbir zaman eğitilmeye, okutulmaya layık
bulunmayanlar, hiçbir zaman ekonomik özgürlüğü elinde bulunsun diye
çabalanmayanlar. İşte bu yüzdendir ki biz, kadına şiddeti 21’inci
yüzyılda, 2012 Türkiye'sinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinde hâlâ konuşmak
durumunda kalıyoruz. Ben bundan üzüntü duyuyorum. Umuyorum ki sizler de üzüntü
duyuyorsunuzdur ve başta karar vericiler olmak üzere, hepimiz bu konuda elimizi
vicdanımıza koyalım ve bunun konuşulması gerektiğinde mutabık kalalım. Ben
inanıyorum ki çoğunluğu teşkil eden partideki değerli milletvekili
arkadaşlarımın da gönüllerinden bu geçiyor, bu konunun konuşulması gerektiği.
Ben sizlerin hislerine tercüman olduğuma da inanıyorum bir nebze. O sebeple,
hepinizin bu öneriye destek vereceğini umuyorum, diliyorum, ülkemin kadınları
için istiyorum.
Ve bir şeyi hatırlatmakta
fayda görüyorum. Dün, Meclisin yoğun gündemi nedeniyle milletvekillerimizin
birçoğunun katılamadığı bir ödül törenine gittik biz; Hayme
Ana Ödülleri’ne. Hayme Ana “Bu topraklar bizim son
vatanımız olsun.” demiş bir büyük Türk kadını, başarılı, kararlı, gururlu ve
onurlu bir Türk kadını. Ben inanıyorum ki yalnızca bu Mecliste değil,
Türkiye'nin her köşesindeki her Türk kadınının gönlünde bir Hayme
Ana var. Dolayısıyla, bu Hayme Anaları yaratabilmek,
yaşatabilmek, artırabilmek için bizim, kadınla ilgili konularımızı konuşmamız,
bunu bir çözüme kavuşturmamız lazım.
Ben hepinizden bu önergeye
destek beklediğimizi tekraren ifade etmek istiyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Demirel.
Önerge üzerinde ikinci
konuşmacı, aleyhte olmak üzere, Sayın Tülay Kaynaca, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaynarca. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) –
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin grup
önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle değerli heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu ifade etmem
gerekiyor ki gerek aile içi şiddet gerek boşanmalarla ilgili konular çok ciddi,
çok önemli konu başlıklarıdır ve ben, buraya geldiğimiz ilk aylar içerisinde,
boşanma davalarıyla ilgili bir araştırma yapılmasına yönelik, bayan
vekillerimizin çoğunun da imzasını taşıyan bir komisyon önerisine imza attım.
Devamında da birçok çalışma yapabilmek adına gerekli çalışmalarımız devam ediyor.
Ben diğer konuyla ilgili
de, aile içi şiddetle ilgili de iki başlığa dikkat çekerek bu konudaki görüşümü
ifade etmek istiyorum, o da şu: Birincisi, komisyonla ilgili. Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonunda bu konuya dikkat çektik ve “Kadınlarla ilgili
çalışmalarda daha fazla ne yapabiliriz?” diye bir alt komisyon başlığı
oluşturduk “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadın Medya” başlığı altında. Peki,
neler yapıldı bununla ilgili? Neler yapıldı, akademisyenlerle görüştük son bir
iki aydır bu çalışma devam ediyor ama sadece Adalet ve Kalkınma Partisi değil,
Milliyetçi Hareket Partisinden de, Cumhuriyet Halk Partisinden de, BDP’den de çok değerli milletvekillerimizin katılımı ve
katkılarıyla görüşmeler hâlâ devam ediyor, çalışmalar hâlâ devam ediyor. Birçok
medya kuruluşunun, mesleki örgütlerin temsilcilerinin katıldığı toplantılar da
yine bu çerçevede yapıldı. Yarın, hatta -yine, hemen, konu açıldığı için ifade
edeyim- gazetelerin ve televizyon kuruluşlarının genel yayın yönetmenlerinin,
köşe yazarlarının, hatta reklam ajanslarının, birçok firmanın katılacağı, basın
sektörünün de içinde olacağı alt komisyonun çalışmaları bir taraftan devam
ediyor, “Medya ve Kadın” başlığı altında “Toplumsal cinsiyet eşitliği adına ne
yapabiliriz?” çalışmaları.
Diğer konu da şu: Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığımız adına neler yapabiliriz? Bakanlık bünyesi
içerisinde bu konuda neler var? Aslında bu çok önemli. O da
şu: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız Sayın Fatma Şahin Hanımefendi, “kadına
yönelik şiddeti önleme yasası” olarak kamuoyunda şu anda biliniyor, bu yasanın
çıkarılmasıyla ilgili, bu tasarıyla ilgili çalışmalarda birçok sivil toplum
kuruluşlarıyla da görüşerek -ben biliyorum ki ocak ayında çok ciddi çalışmalar,
görüşmeler arka arkaya yapıldı ve hâlâ devam ediyor- “Kadın ve Aile
Bireylerinin Şiddetten Korunmasına Dair Kanun Tasarısı” şu an hazırlık
aşamasında. Ama yeterli mi? Sadece kanun çıkarmak yeterli olmayabiliyor,
uygulamada birçok aksaklıklar çıkıyor.
Sonuç itibarıyla şunu söylemek istiyorum: Hem Komisyon düzeyinde
yapılacak araştırmalarla ilgili, bizim vekillerimizin de imzasını taşıyan
boşanma davalarıyla ilgili hem de hukuki altyapıyı tamamlamak adına yasal
düzenlemelerde kadına yönelik şiddet, aile içi şiddet ve boşanmalarla ilgili
çalışmalar yapılıyor, devam ediyor ve önümüzdeki dönem içerisinde de, inşallah,
24’üncü Dönemde de bizim imzamızı taşıyan imzalar olacak.
Ancak bugün gündemimizde İç
Tüzük çalışmaları var, belirlenmiş gündem çalışmaları var. Bu nedenle, grup
önerisinin aleyhinde görüş belirttiğimi ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Kaynarca.
Lehte ikinci konuşmacı,
Ankara Milletvekili Sayın Aylin Nazlıaka.
Buyurun Sayın Nazlıaka. (CHP sıralarından alkışlar)
AYLİN NAZLIAKA (Ankara) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi adına lehte
konuşmak üzere söz almış bulunuyorum.
Aslında aile içi şiddeti konuşacağız bugün ama “Aile içi şiddet
konusu şu anda İç Tüzük tartışmaları varken ne kadar öncelikli?” diye düşündüm
önce, az önce bu konuda konuşmam istenildiğinde, sonra da aslında tam da bugün,
yani dün akşam yaşananların üzerine tam da bugün bu konuda konuşmanın çok daha
anlamlı olduğunu düşündüm çünkü şöyle düşünüyorum: Aslında bizler, hepimiz bir
aileyiz, aynı topraklar üzerinde yaşayan bir aileyiz. Dolayısıyla da dün akşam burada yaşananlar, bana göre, bir aileye
yakışmayan şeylerdi. Bizler burada bir ailenin temsilcileri olarak bulunuyoruz,
aynı topraklar üzerinde yaşayan insanların temsilcileri, vekilleri olarak
bulunuyoruz. Onun için, bize düşen, öncelikli olarak bu temsilî görevimizi
doğru bir tarzla bence yerine getirmemizdir. Onun için tekrar ben de hem
kullanılan üsluplar hem de birbirimize karşı olan davranışlarımızla ilgili
olarak bir uyarıda bulunmak istiyorum ve aynı zamanda bu İç Tüzük’le
ilgili olarak da son derece antidemokratik olan bu talebinizi bir an önce geri
çekmenizi öneriyorum.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) –
İşgale son verdiniz mi?
AHMET YENİ (Samsun) –
İşgali bitirdiniz mi?
AYLİN NAZLIAKA (Devamla) –
Elbette buna itirazlar olacaktır. Onun için, aile içi şiddeti, dediğim gibi,
burada da bir şiddet yaşanmayacağı şekilde inşallah kendi hayatlarımıza da
adapte ederiz, sizler kendi hayatlarınıza da adapte edersiniz diyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, gelelim kadına
yönelik şiddet, aile içi şiddet konusuna. “Aile içi şiddet” denilince, tabii,
aklımıza hemen kadına yönelik şiddet geliyor. Sizlerin de çok iyi bildiği gibi,
maalesef, son yıllarda kadına yönelik şiddette inanılmaz bir artış söz
konusudur. Kadınlarımız sadece ve sadece kadın oldukları için
öldürülmektedirler, şiddete maruz kalmaktadırlar. Töre için, namus için
kadınlarımızı öldürmekte, şiddete maruz bırakmaktayız ve devlet olarak da
kadınlarımızı koruyamamaktayız maalesef ve bu şekilde aslında Anayasa da ihlal
edilmektedir.
Koruma isteyen kadınlara
koruma verilmemekte ya da çok geç temin edilmektedir. Şiddet nedeniyle karakola
başvuran kadın orada psikolojik şiddete maruz kalmaktadır. Gene, can
güvenliğimiz için sığınabileceğimiz karakollar da kadınlar için ayrıca şiddete
maruz kaldıkları bir yer hâline gelmiştir ki, İzmir’de yaşanan olaylar da bunun
bir izdüşümüdür.
Kadın Cinayetlerini
Durduracağız Platformu’nun 2011 yılında kadına yönelik şiddet ve şiddetin
rakamlarına yönelik bir açıklaması olmuştur. Ben bu rakamları da sizlerin
bilgisine sunmak istiyorum:
Değerli arkadaşlar, 2011
yılında 160 kadın, eşleri, sevgilileri, babaları ve en yakınları olan, en
yakınındaki erkekler tarafından öldürüldü. Gene kadınların yüzde 66’sı aile
içinde katlediliyor. Devlet, kendine başvurarak koruma isteyen kadınların yüzde
73’ünü koruyamamıştır. Gene verilere göre öldürülen her iki kadından biri kendi
hayatına dair bir karar vermek istediği için öldürülmüştür. Kadınların yüzde
41’i ayrılmak veya boşanmak istedikleri için, yüzde 32’si kıskançlık sebebiyle,
yüzde 16’sı karşılarındaki erkeği reddettikleri için öldürülmüştür. Kadınların
yüzde 88’i en yakınları ya da tanıdıkları erkekler tarafından öldürülüyor.
Kocası veya eski kocası tarafından öldürülen kadınların oranı yüzde 47 olarak
tespit edilmiş bu rapora göre. Kocası ya da eski kocası tarafından öldürülen
kadınların oranı 2009 yılında 2010 yılına göre yüzde 93 oranında artmış.
“Kadınların yüzde 71’i kocaları tarafından katlediliyor.” dedim. Kadınların
öldürülme sebeplerinden biri de erkeğin bir isteğini yerine getirememek. İşte
bu sebeple öldürülen her beş kadından birinin ölüm sebebi de bu oluyor.
2011’de, kadın hakları
mücadelesinde rol oynayan 54 kadın tutuklanıyor. Tabii, tutukluluklarla ilgili
konu ayrıca da konuşulabilinir.
Şimdi, kadına yönelik
şiddeti sadece ve sadece yasalar kanalıyla önlemek tabii ki mümkün değil. Bunun
için her şeyden önce çocuklarımızın zihin haritasını değiştirmemiz çok önemli
çünkü bildiğiniz gibi daha eğitim öğretim çağında çocuklarımız toplumsal
cinsiyetçilik konusunda da bir bellek oluşturuyorlar.
İşte bu nedenle gene
iktidarınız döneminde 9’uncu sınıflarda okutulan vatandaşlık ve demokrasi
dersinden CEDAW yani Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın
Önlenmesi Sözleşmesi’nin çıkartılmasını da çok anlamlı buluyorum ve tekrar bunu
hatırlatmak istiyorum. Bu sözleşmeye Türkiye 1986 yılında imza atmıştır yani
taraftır. Türkiye açısından bu sözleşmenin bir bağlayıcılığı da vardır.
Dolayısıyla çocuklarımızın kadın erkek eşitliği konusunda bir zihin haritasına
sahip olmasına yönelik olan bu sözleşmenin, okullardan, ders kitaplarından
çıkarılmış olması oldukça anlamlıdır diye düşünüyorum.
Evet, kadına şiddet
uygulamak âdeta Türk toplumunun maalesef geleneksel dokusundan biri hâline
gelmiştir.
Gene sizlere bir olayı
hatırlatmak istiyorum: Bir Alman vatandaşımız sevgilisi tarafından dayak yemiş,
şiddete maruz kalmış, arkasından da -hatırlayacağınız gibi- “İşte şimdi Türk
oldum.” demiştir. Yani âdeta Türk kadını için şiddet görmek artık aile yapısı
içerisinde doğal kabul edilebilecek unsurlardan birisi hâline gelmiştir.
Kadına yönelik şiddetle
mücadelenin sonuca ulaşabilmesi için kadının birey olarak kabul edilmesi ve
şiddete alkol, ekonomik kriz, işsizlik gibi gerekçelerle bahaneler bulunmaması
gerekmekte.
Bakanlar Kurulunda sadece 1
kadın Bakanın yer alıyor olması ve elbette Bakanlığın isminin değiştirilerek
Bakanlığın isminden “Kadın” kelimesinin çıkartılmış olması da gene AKP
İktidarının kadına bakış açısını algılamak açısından oldukça anlamlıdır diye
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar,
sözlerime son verirken hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Nazlıaka.
Öneri üzerinde son
konuşmacı aleyhte olmak üzere Ankara Milletvekili Sayın Nurdan Şanlı.
Buyurun Sayın Şanlı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
NURDAN ŞANLI (Ankara) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; MHP grup önerisinin aleyhinde söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, aile
içi şiddet konusu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızın üzerinde
hassasiyetle durduğu ve detaylı olarak çalışma yaptığı bir konudur. Bu konuyla
ilgili olarak, Sayın Bakanımız, ekibiyle birlikte, hem şiddet hem de her
durumdaki kadının korunması ve Türk toplum yapısını güçlendirmeyi içeren
çalışmaları özveriyle sürdürmektedir.
Dolayısıyla MHP Grubunun bu
konuyla ilgili vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde olduğumuzu,
katılmadığımızı belirtir, saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Nurdan Şanlı.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun vermiş olduğu öneri üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi öneriyi oylarınıza
sunacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
Şimdi, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray ve
arkadaşları tarafından, TRT ile ilgili iddiaların bütün boyutlarıyla
açıklığa kavuşturulması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin,
Genel Kurulun 9/2/2012 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
09.02.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun, 09.02.2012 Perşembe günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul'un
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Emine
Ülker Tarhan
Ankara
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İzmir Milletvekili Aytun Çıray ve arkadaşları tarafından, 30.11.2011 tarihinde,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına "TRT ile ilgili iddiaların bütün boyutlarıyla
açıklığa kavuşturulması" hakkında verilmiş olan Meclis Araştırma
Önergesinin, (150 sıra nolu) Genel Kurul'un bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 09.02.2012 Perşembe
günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu Önerisi üzerinde iki lehte, iki aleyhte milletvekilimize söz
vereceğim.
Birinci söz lehte olmak
üzere İzmir Milletvekili Sayın Aytun Çıray’a ait.
Buyurun Sayın Çıray. (CHP sıralarından alkışlar)
AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AKP’nin on yıllık iktidarı sonucunda bugün
ilginç zamanlardan geçiyoruz. Bugün kurumlar arası bir iç savaş yaşandığına
tanık oluyoruz. Bugün ifadeye çağrılan Sayın Fidan değil aslında ifadeye
çağrılan Sayın Başbakandır. İçeride terörist suçlamasıyla yatan eski
Genelkurmay Başkanı değil aslında yargılanmak istenen onu oraya atayan Sayın
Başbakandır. Suriye’ye savaş çığlıkları atılırken Türk ordusunun yarısını
içeride esir alan bir anlayışın Türkiye’ye getirdiği sonuç budur.
Değerli arkadaşlar, bu
saray içi kavganızı anlıyorum ama bu görüntü dağılan bir devlet görüntüsü
vermektedir. Bu hepimizi üzer, hepinizi üzer. Öyle anlaşılıyor ki yarattığınız
canavar kapınıza geldi, dayandı.
Değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; kibir ve zorbalık bir paranın iki yüzü gibidir. Kibir
zorbalığı, zorbalık kibri besler. Bu kaçınılmaz ortaklığın meyveleri çok
zehirlidir. Her yerde her zaman herkese felaket getirir. Ancak siyasetteki
tezahürleri çok daha zehirlidir. Lord Acton’un dediği gibi “İktidar yozlaştırır ama mutlak iktidar,
mutlak anlamda yozlaştırır.” Bu bilgelik dolu tespitin işaret ettiği yozlaşma,
kibir ve zorbalık beraberliğinin bir sonucudur çünkü mutlak iktidarda kibir ve
zorbalık en fütursuz, en küstah şekilde buluşur; kendini bütün değerlerin ve
erdemlerin timsali gibi gösterirken onları istismar eder, kullanır, posasını
çıkarır ve sonunda yok eder. Adı size göre güya “adalettir” ama adaletsizliğin
ta kendisi olur. Hukukun üstünlüğünden bahsedersiniz ama hukuku yerle bir
edersiniz bu kibirle. Millet iradesinin öneminden dem vurursunuz ama millet
sanki sadece kendisine oy verenlerden ibaretmiş gibi davranırsınız. Hakaret,
alçaltma, rakibinin façasını güya kabadayı edasıyla
boğduğunu sanmak, bu mutlak iktidar kibrinin bir üslubu beyanıdır.
Sayın vekiller, işte AKP’nin
yüce Meclisimize dayatmak istediği yeni tüzük, AKP Genel Başkanının ruhundaki
kibrin, otoriteryan anlayışa varacağının en somut
ifadesidir. Mutlak iktidarın beslediği kibir hangi korkunç noktalara
gidecekmiş, işte bu son İç Tüzük bunu anlatmaktadır.
Bunu, kendisinin milletin
yegâne temsilcisi olduğuna inandırmıştır. Tarihsel hınç duyguları içinde bu
yüce çatıyı bir hapishaneye çevirmek istemektesiniz. Arzusu, Meclisi kendi
iradesini onaylamaktan ibaret bir mekanizma hâline getirmek olanların siyaset
olarak başarılı olması imkânsızdır.
Yeni Meclis İç Tüzük’ünün on yıllık bir iktidar dönemi sonunda gündeme
getirilmesinin tesadüf olmadığını biliyoruz. Zamanlamanız gerçekten çok ilginç.
Kendi postmodern diktatörlük heveslerini cumhuriyetin
kurucu kadrolarına yansıtan bir ruhun eseri bu İç Tüzük önerisi. Bir Kasımpaşa
kabadayısı formatında tecessüm eden bu ruhun, gönlündeki hedefi artık
gerçekleştirme zamanının geldiğine inanmasıyla ilgilidir bu İç Tüzük.
Değerli vekiller, sakın ola
ki mübalağa ettiğimi, muhalefet etme hırsıyla olupbiteni
abarttığımı düşünmeyin. Bizler aklıselimi ve basireti esas almak zorundayız.
Attığımız her adımda, söylediğimiz her kelimede aklıselimin ve basiretin mührü
olmalı. Bu bizim aziz milletimize karşı en önemli sorumluluğumuzdur.
AKP’nin on yıldan sonra
yeni bir Meclis İç Tüzük’ü dayatmak istemesi,
maalesef bir zincirin sondan bir önceki halkasıdır, varılacak nihai istasyondan
önceki son duraktır, iç ve dış siyasette yaşadığımız bütün çok tatsız
gelişmelerin şahikası sayabileceğimiz bir olaydır. Bundan ötürü sizlere bizi
bir zorbalık rejimine götüren önceki halkaları ve anlamlarını kısaca
hatırlatmak isterim.
Biliyorsunuz Silivri
toplama kampında AKP’ye göre gazeteci ve yazar görünümlü birçok terörist var,
bunlardan 2’si Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu,
sözde terörist olduklarını kamufle etmek için Wikileaks üzerine bir kitap yayınladılar. Kitap çok ilginç,
okumanızı tavsiye ederim, bazılarının niyetleri uğruna papazla bile iş
birliğine girmekten kaçınmayacağını gösteriyor. Kitaptaki her
şey ibret verici.
Değerli milletvekilleri,
mesela, medyamıza göre gündemi hep Başbakan belirliyor değil mi? Biz ana
muhalefet olarak dişe dokunur hiçbir şey söylemiyoruz, hiçbir şey
beceremiyoruz, beceriksizlik bizde, vizyonsuzluk
bizde, üstelik statükocuyuz ve geçmişe demir atıp orada takılıp kalmışız! Peki,
bunları kim söylüyor, kim söyletiyor? Bu kurgunun asıl sahipleri kim? Hepsi Wikileaks belgelerinde var. Yandaş medyanın kurulmasını
kimlerin tavsiye ettiği, kimlerin telkiniyle yapıldığı o belgelerin içerisinde
saklı.
Değerli arkadaşlar,
hafızayı beşer nisyan ile maluldür, biliyoruz. Böyle düşünebilirsiniz ama sakın
balık hafızalı olduğumuzu düşünmeyin. Çok değil, 12 Haziran öncesini
hatırlayın, bir başyazar vardı, adı Mehmet Altan, Başbakana ve AKP’ye kendi
ilkeleri adına en yandaşça desteği veren tanınmış bir yazar. Ne oldu? Bu
biçimde söylemek belki incitici ama o da kendisini bir anda kapının önünde
buluverdi. Mehmet Altan bakın ne dedi başına gelenler üzerine: “Askerî rejimler
dâhil bana nereye, nasıl konuşacağıma dair bir akıl verme cüreti gösterilmesine
ilk defa bu dönemde rastlıyorum.” Demek ki kibir hedefine ulaştı, artık
safralar atılıyor, yol arkadaşları artık terk edilmeye başlandı. Mehmet Altan
gibi onlar da itiraf etmeye başlarlar yakında, mesela 12 Eylül 2010
referandumunda “evet” çıkması için çok uğraştıklarını ama şimdi referandumun
sırf HSYK’yı değiştirmek için yapılmış bir tablo
olduğunu hep beraber fark edip söylemeye başladılar.
Değerli vekiller,
Türkiye’de otoriter rejimin taşları adım adım döşendi, bunun için aralarındaki
tek ortak payda, kurucu ruha ve değerlere karşı olmak olan farklı kesimler
ittifaka girdi. Sözde liberal takım, AKP’yi Batılı demokrasiler nezdinde
meşrulaştırma ve sempatik gösterme misyonunu üstlendi.
Bu mutlu beraberlik AKP açısından en verimli ürününü 12 Eylül 2010
referandumuyla verdi.
Havuç ve soba
mekanizmasıyla tek seslileştirilmiş medya ve Göbels’e rahmet okutan propaganda ağı sayesinde, Türkiye’de
despotik bir yarı başkanlık ve kuvvetler birliği sisteminin anayasal temeli
atıldı. Referandumda “hayır” diyenlere inanılması güç iftiralarda bulunuldu.
Gerçekler susturuldu, sözler boğuldu. Referandum mantığına tamamen aykırı bir
şekilde kurgulanan bir oylamadan yüzde 58 çıkmasına olağanüstü demokratik bir
anlam yüklendi.
Bizler niyet okuyuculukla
suçlandık. Oysa ahlakla biraz ilgilenenler bilir, bir eylemin doğruluğunu
belirleyen şey niyetlerdir. Niyet hayırsa akıbet hayır olur. Biz bu zihniyetin
niyet bozukluğunu başından beri doğru teşhis ettik. Değişime ve yenilenmeye
karşı olduğumuz için değil, AKP’nin değişim söylemindeki niyetlerinin hayırlı
olmadığını teşhis ettiğimiz için 12 Eylül 2010’da gür bir sesle “hayır” dedik.
Sadece muhalefete, muhalefet eden bir medyanın ardından bütün kararlarında Hükûmete
tabi bir yargının ülkemiz için ne büyük bir felaket olacağını çoktan görmüştük.
Keşke yanılmış olsaydık ama haklıydık çünkü niyetler esastı. İşte bugün ortaya
çıkan bu niyetler, AKP’nin ortak bir iradeyle ve uzlaşmayla bir anayasa yapma
isteği konusundaki kuşkularımızı artırmıştır bu İç Tüzük tartışmaları değerli
arkadaşlar.
Bu şey, bir postmodern diktatörlük rejimine direnmemiz için, bu Türkiye
Büyük Millet Meclisi, bugün içinde bulunduğumuz bu Meclis postmodern
diktatörlük rejimine direnmemiz için elimizde kalan tek şey, tek şey bu milletin kürsüsü.
Suriye’de olupbitenler AKP’nin kendi amaçları için supra global gücün desteğini alma
tezgâhından başka hiçbir şey değil. Milletimiz için bedeli çok ağır olabilecek
kararlar alınıyor. Acayip operasyonlara girişiliyor. Kendi hedefini birtakım
güçlerin bölgemize yönelik projeleriyle birleştirmiş bir anlayışla karşı
karşıyayız. Türkiye bu anlayışla despotik bir yarı başkanlık sistemine
götürülmek isteniyor. İşte bunun için Meclis İç Tüzük’ümüz
antidemokratikleştiriliyor.
Yüce Meclisin demokrasi
için direnişi en büyük onur sayan tüm üyelerine sesleniyorum hangi siyasi
partiden olursa olsun. Mücadelemizin nedeni Türk milletinin kendisi adına
kurduğu bu yüce çatı altında söz söyleme, Türk milleti için yasa yapma,
iktidarı denetleme görevimizi layıkıyla ve hakkıyla yapma özgürlüğümüzü
korumaktır. Bu bizim kutsal ödevimizdir. AKP’nin yüce Meclisi muhalefete zindan
etmeyi ve bizi susturmayı amaçlayan Tüzük değişikliğine karşı çıkmak bizim
onurumuzdur.
Hepinizi onurumuzu korumaya
davet ediyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum değerli arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Çıray.
Aleyhinde, ilk konuşmacı
Sayın Bülent Turan, İstanbul Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (İstanbul) –
Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; CHP grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biliyorsunuz, önergenin
konusu TRT’yle ilgili iddiaların bütün boyutlarıyla açıklığa kavuşturulması.
Bakınız, değerli arkadaşlar, konu TRT olunca ayrı bir önem arz ediyor diye
düşünüyorum. Hepinizin hatırladığını düşünüyorum. Bundan on sene kadar önce
TRT’nin ne hâlde olduğunu çok kısa bir değerlendirecek olursak âdeta statükonun temsilcisi, âdeta tek anlayışın yayın yaptığı,
âdeta karıncalar film çevirmiş esprilerine konu olan, siyah-beyaz kültürden
kalan yayınların devam ettiği bir kanaldı. Onun dışında asker kaçaklarının
tebligat yeri olarak düşünülen, orada okunan her türlü işlemin kanun hâline
geldiği bir kanaldı. Bugün ise hepimizin gurur duyduğu, onur duyduğu bir kurum
hâline geldiğini hepimiz biliyoruz. Bugün, 10’dan fazla kanalıyla, uluslararası
birçok alanda iddiasıyla, yeni vizyonuyla birçok
konuda -haber, belgesel, çocuk- birçok alanda yeni yayınlarıyla bambaşka,
başarılı, onurlu bir kurum olduğunu büyük bir gururla izlemekteyiz.
AK PARTİ’nin
Hükûmet yıllarında her konuda olduğu gibi, eğitimde, sağlıkta, ekonomide,
uluslararası alanda, savunmada, her konuda gurur duyulacak işler yaptığı gibi
basın-yayın konusunda da önyargısız, hesapsız incelediğimizde gurur duyacağımız
birçok iş olduğunu, TRT’nin de bunlarda ciddi bir payı olduğunu gururla
görüyoruz.
Değişik görevlerle yurt
dışına çıkıyoruz. Gittiğimiz her yurt dışı ziyaretlerimizde, her otelde 30, 40
tane kanalın yanında TRT Haber’in de çekiyor olması, benim kadar CHP’li
arkadaşlarımın da bence gururunu okşuyordur diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, az
önce konuşan CHP’li 2 arkadaşımızın İç Tüzük’le
ilgili ifadelerine değinmek istiyorum.
İlk arkadaşımız buranın bir
aile meclisi olduğunu ifade ettiler. Aynen katılıyorum, burası bir aile
meclisidir. Derdimiz, bu ülkenin daha iyi yere gitmesi, vizyonumuzun
daha üst seviyelere çıkması, tatlı hatıraların bırakılması için hayırlı işler
yapılmasıdır, fakat değerli arkadaşlar, yüz yıla yakın bu cumhuriyetin her
aşamasında, her zorlu yıllarında, her sıkıntısında, savaşta bile hiç kimsenin
aklına bu kürsüye çıkan bir vekili durdurmak gelmemiştir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Bülent Arınç hariç!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Zalim
Uslu ne yaptı, zalim Uslu!
BÜLENT TURAN (Devamla) –
Muhalefet yapmak iktidar için de çok anlamlı bir nimettir. Kaliteli muhalefet,
kaliteli iktidarın yoludur. Onurlu muhalefet, onurlu iktidarın da yoludur.
Bakınız, değerli
arkadaşlar, kendimi bir an sizin yerinize koyuyorum. Ben muhalefet partisinin
vekili olsam o İç Tüzük’le ilgili ne düşünürüm diye
bakıyorum. İzin verin, söyleyeceğim.
Bir iddiam var. Dün bu
kürsüyü işgal eden arkadaşlarımızın büyük çoğunluğunun yeni Tüzük’ün
neler getirdiğini okumadığını düşünüyorum.
Örneğin, biliyor musunuz
çalışma sürelerinin arttığını ve televizyon yayınlarının arttığını? Örneğin,
biliyor musunuz burada saatlerimizi alan 50 sayfa, 100 sayfa metinlerin okunup
bir şey anlamadığımızı…
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
– Sözlerimizin kısıldığını çok iyi biliyoruz!
BÜLENT TURAN (Devamla) –
…ama yeni düzenlemeyle, gelişen çağa ayak uydurma amacıyla, bunların mail
ortamında bize gönderileceğini biliyor musunuz?
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
– Önergelerimizin kısıtlandığını biliyor musun?
BÜLENT TURAN (Devamla) –
Bakınız, âdeta deve kuşu gibi kafamızı kuma sokup, sadece belli yere takılmak
size de haksızlık, bize de haksızlık.
OKTAY VURAL (İzmir) – Onda
tereddüt yok!
BÜLENT TURAN (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, muhalefetin kralına razıyım. Bir daha söylüyorum. Çıkın bu
kürsüye, gurur duyarım, eleştirin, her şeyi söyleyin, 10 tane, 100 tane önerge
verin…
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
– Ne kadar zamanda?
BÜLENT TURAN (Devamla) –
…ama Allah aşkına, bu grup çalışmaları yapılırken, bu Meclis faaliyetleri
yapılırken, soruyorum size, kürsüyü işgal ettikten sonra seçim bölgenizde ne
anlatacaksınız ya? “Vekilin birisi kürsüye çıkıyordu, ben de bunu engelledim,
bravo.” mu diyeceksiniz? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Biz
anlatırız, siz kendi işinize bakın.
BÜLENT TURAN (Devamla)
- Siz kendi seçmeninize hafta sonu
gideceksiniz. Gittiğinizde, şu kanun teklifi verdi, yanlıştı, bunu söyledik,
doğru yaptık derseniz alkış alırsınız.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
– Seçmenlerimizden destek geliyor.
BÜLENT TURAN (Devamla)
- Ama bir daha söylüyorum, dün haberleri
izledik, Twitter’i takip ettik, Facebook’a baktık,
hiç mahcup olmadınız mı? Hiç üzülmediniz mi? Ağzıma almak istemediğim ifadeler
var.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Gel, bak.
BÜLENT TURAN (Devamla) -
Bakın, kızmak yok.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Gel, bak.
BÜLENT TURAN (Devamla) -
Ben dinledim. Bir aileyiz, beraber konuşacağız. Sakin Haydar Bey, sakin. Sakin…
Sakin… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Bak,
telefona bak, Twitter’a bak.
BÜLENT TURAN (Devamla)
- Sizden rica ediyorum, bir daha okuyun
İç Tüzük’ü, muhtemelen oy vereceksiniz…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Gel
beraber okuyalım.
BÜLENT TURAN (Devamla)
- Bırakın karşı olmayı, oy vereceksiniz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Gel
maddelere beraber bakalım.
BÜLENT TURAN (Devamla)
- Ama bir daha söylüyorum, herkes bizim
gibi düşünmek zorunda değil. Hayır diyebilirsiniz, bir daha söylüyorum,
beğenmeyebiliriz; bu da kabul.
MUHARREM İNCE (Yalova) –
Ben İç Tüzük’ü okurken sen alfabeyi okuyordun.
BÜLENT TURAN (Devamla) -
Biz farklı olduğumuz için zaten siz muhalefetsiniz biz iktidarız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bir daha söylüyorum, ne olur…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Gidecek parti bulamayacaksın, gidecek parti.
BÜLENT TURAN (Devamla) - Az
sonra İç Tüzük gelecek, istediğiniz muhalefeti yapın ama bizi de dünyaya rezil
etmeyin, ülkemizin onuruna halel getirmeyin, Meclisin onurlu duruşuna halel
getirmeyin. Ben genç bir vekilim, buraya çalışmak için geldim, iş yapmak için
geldim, konuşmak için geldim, kürsü işgalinden adam kurtarmak için gelmedim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
– Yüzde 50 her şey değildir.
BÜLENT TURAN (Devamla) - O
yüzden, bir daha diyorum, kaliteli muhalefet her türlü alkışlayacağımız bir
süreçtir ama buranın işgali gibi bizi üzen, yarın öbür gün sizi de mahcup
edecek işleri yapmamanızı istirham ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
TRT’nin geldiği yeri, bir daha diyorum, on yıl önceyle kıyaslanmayacak kadar
farklılıklar olduğunu hepiniz zaten biliyorsunuz. Zaten önergeyi veren
arkadaşlarımızın da TRT’nin ne olduğunu değil İç Tüzük’ün
daha geç gelmesini istediklerinden dolayı bu önergeyi verdiklerini biliyorum.
Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyor, iyi günler diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Turan.
Sayın milletvekilleri,
birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.57
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.25
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Tanju ÖZCAN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grup önerisi üzerindeki görüşmeye devam edeceğiz.
Öneri üzerinde başka söz
talebi yok.
Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre …
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, grup önerimizi geri çekiyoruz.
BAŞKAN – Öneri geri
verilmiştir.
Gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Başkanlık Temsilcisi?
Yerinde.
Dünkü birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen Teklif’in birinci bölümü üzerindeki
görüşmelere başlanılmıştı.
Bölüm üzerinde söz talebi
yoktur.
Birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
(x)
156 S. Sayılı Basmayazı 1 Şubat 2012 tarihli 59’uncu
Birleşim Tutanağı’na eklidir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın grup başkan
vekillerine yerlerinden birer dakika söz vereceğim.
Sayın Elitaş,
buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
13.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
siyasi parti grup başkan vekilleriyle yapılan müzakereler sonucunda Türkiye
Büyük Millet Meclisi İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin
görüşmelerinin ertelemesini olumlu bulduklarına ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teşekkür ediyorum.
Siyasi parti grup başkan
vekilleriyle yaptığımız görüşmeler çerçevesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi İç
Tüzük’ünü değiştiren teklifin görüşmelerini
önümüzdeki hafta muhtemelen uzlaşmak için azami gayret göstermek üzere AK PARTİ
Grubu olarak elimizden gelen gayreti göstereceğimizi ifade ediyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Sayın Emine Ülker Tarhan.
14.- Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın, siyasi parti grup
başkan vekilleriyle yapılan müzakereler sonucunda Türkiye Büyük Millet Meclisi
İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin görüşmelerinin
ertelemesini olumlu bulduklarına ilişkin açıklaması
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz
Meclis İç Tüzük’ünü halkın Meclisteki hukukunu
belirleyen tali bir anayasa olarak görüyoruz. Bu yolla, demokratik muhalefet
hakkının önünün kapatılmaması gerektiğini düşünüyoruz. Bu konudaki tavrımızın
herkes tarafından anlaşıldığını ve bir duyarlılık zemini oluştuğunu
düşünüyoruz. Gelinen noktada, Değerli Başkan ve milletvekilleri, İç Tüzük
görüşmelerinin ertelenmesi olumludur. Çabaların sonuç vermesini diliyorum ve
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Tarhan.
Sayın Şandır…
15.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,
siyasi parti grup başkan vekilleriyle yapılan müzakereler sonucunda Türkiye
Büyük Millet Meclisi İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin
görüşmelerinin ertelemesini olumlu bulduklarına ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İç Tüzük, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin anayasasıdır, birlikte çalışma şartlarımızın belirlendiği bir
hukuk metnidir; dolayısıyla uzlaşarak geçirilmesi önemlidir. Bu noktada, İç
Tüzük değişikliği kanun teklifinin sahipleri olan AKP Grubunun bu yaklaşımı
olumlu olmuştur. Ümit ediyorum ki uzlaşma sağlanarak tekrar görüşmelere
başlanır.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Şandır.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına Sayın Sakık.
16.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın,
siyasi parti grup başkan vekilleriyle yapılan müzakereler sonucunda Türkiye
Büyük Millet Meclisi İç Tüzük Değişiklik Teklifi’nin
görüşmelerinin ertelemesini olumlu bulduklarına ilişkin açıklaması
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Yani gönül isterdi ki
aslında bu uzlaşı dün gerçekleşmiş olsaydı, dün yaşanan tabloyu yaşamamış
olsaydı bu Parlamento. Gelinen nokta, çok çok olumlu bir
nokta. Tabii ki burada muhalefetin en demokratik hakkı olan yani bu
hakkını kısıtlamamak gerekir. AKP’nin bu konuda göstermiş olduğu duyarlılığı da
gerçekten önemsiyoruz, biz de grup olarak katılıyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Çok teşekkür
ederim.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum efendim.
Kapanma Saati: 16.29
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.36
BAŞKAN: Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Tanju ÖZCAN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
156 sıra sayılı İç Tüzük Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sıradaki Çukurova
Üniversitesinin KKTC’de Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Çukurova Üniversitesinin KKTC’de Kampus Kurmasına İlişkin
Çerçeve Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/482) (S. Sayısı: 67)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Hayır, zaten İç Tüzük’ün tamamlanmasına kadardı
efendim, dolayısıyla o gündemden kalktığına göre diğerine geçmenize gerek yok.
BAŞKAN – Şunu da okuyayım
müsaade ederseniz.
3’üncü sıradaki Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Arasında
Ortaklık Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı Arasında Ortaklık Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/480) (S.
Sayısı: 100)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Diğer işlerde komisyonun
hazır bulunmayacağı anlaşıldığından sözlü soru önergeleri ile alınan karar gereğince
“Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”i
sırasıyla görüşmek üzere 14 Şubat Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.