DÖNEM:
24 CİLT:
13 YASAMA
YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
61’inci Birleşim
3 Şubat 2012 Cuma
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip
üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI
1.- Adıyaman Milletvekili
Mehmet Metiner’in, faili meçhul cinayetlere ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul Milletvekili
Faik Tunay’ın, Ermeni iddiaları ve Türkiye’nin tutumuna ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Iğdır Milletvekili
Sinan Oğan’ın, Iğdır ilindeki hava kirliliğine ilişkin gündem dışı konuşması
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili
Oktay Vural’ın, Mevlit Kandili’ne ilişkin açıklaması
2.- Adıyaman Milletvekili
Salih Fırat’ın, faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması için verilen Meclis
araştırması önergelerine onay verilmesine ilişkin açıklaması
3.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetin’in, işçi sağlığı ve güvenliğine ilişkin açıklaması
4.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, iş kazalarında hayatlarını kaybeden vatandaşların
ailelerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
5.- Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş’ın, Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın
gündem dışı konuşmasına ilişkin açıklaması
6.- İstanbul Milletvekili
Sırrı Süreyya Önder’in, İstanbul Milletvekili Faik Tunay’ın gündem dışı
konuşmasına ilişkin açıklaması
7.- Adıyaman Milletvekili
Mehmet Metiner’in, gündem dışı konuşmasında eksik kalan bazı hususlara ilişkin
açıklaması
8.- Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim Gök’ün, Mevlit Kandili’ne
ilişkin açıklaması
9.- Ardahan Milletvekili
Orhan Atalay’ın, Mevlit Kandili’ne ilişkin açıklaması
10.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Kuzey Ankara Kentsel Dönüşüm Projesi’ne ilişkin açıklaması
11.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakık’ın, Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner ile
İstanbul Milletvekili Faik Tunay’ın gündem dışı konuşmalarına ilişkin açıklaması
12.- İstanbul Milletvekili
Aykut Erdoğdu’nun, muhalefet milletvekilleri olarak verdikleri soru
önergelerine cevap alamadıklarına ilişkin açıklaması
13.- İstanbul Milletvekili
Faik Tunay’ın, gündem dışı konuşmasında bazı hususların yanlış anlaşıldığına ilişkin
açıklaması
14.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, Malatya’da öğrencilerin
yargılandıkları dava sonucunda ceza almalarına ve yargı reformuna ilişkin
açıklaması
15.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar’ın, demokrasilerde temel hak ve özgürlüklerin korunmasına ilişkin
açıklaması
16.- Eskişehir Milletvekili
Bedii Süheyl Batum’un, İç Tüzük değişiklik teklifine ilişkin açıklaması
17.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, Meclisin denetim yetkisine ilişkin
açıklaması
18.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, İç Tüzük değişikliğinde uzlaşma sağlanması gerektiğine ilişkin
açıklaması
19.- Trabzon Milletvekili
Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, Tarım Bakanının açıklama yaptığı Tar-Gel
alımlarına ilişkin açıklaması
20.- TBMM Başkan Vekili
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Sağlam’ın, İç Tüzük değişiklik teklifinin
Anayasa Komisyonunda görüşülmesi sırasındaki ifadelerinin yanlış anlaşıldığına
ilişkin açıklaması
21.- Gaziantep Milletvekili
Ali Serindağ’ın, İç Tüzük değişikliğinde uzlaşma
sağlanması gerektiğine ilişkin açıklaması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 24 milletvekilinin, İstanbul’un sosyal ve ekonomik
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/130)
2.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 22 milletvekilinin, taş ocaklarının çevreye verdiği zararların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/131)
3.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin, Eber Gölü’ndeki çevre kirliliğinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/132)
VI.-
ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Genel Kurulun 4, 5 ve 6
Şubat 2012 Cumartesi, Pazar ve Pazartesi günlerinde çalışmamasına ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156)
2.- Çukurova
Üniversitesinin KKTC’de Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/482) (S. Sayısı: 67)
3.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Arasında Ortaklık Çerçeve
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/480) (S. Sayısı: 100)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli’nin, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Niğde Milletvekili
Doğan Şafak’ın, camilere ayrılan ödeneğin yetersizliğine ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/2491)
2.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, yargı ve emniyet teşkilatlarındaki
atamalarla ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın cevabı (7/2741)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
13.03’te açılarak beş oturum yaptı.
Mardin Milletvekili Erol Dora, Mardin ilinin sorunlarına,
Tokat Milletvekili Reşat Doğru, İç Anadolu Bölgesi’ndeki illerin
göç sorununa,
Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ,
Suriye olaylarının Gaziantep ili ekonomisine etkilerine,
İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Muş Milletvekili Sırrı Sakık, Muş’ta
meydana gelen çığ felaketine ilişkin bir açıklamada bulundu.
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin,
Mersin’deki tarım ürünleri yetiştiricile-rinin üretim
ve pazarlama sorunlarının (10/127),
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 22 milletvekilinin,
hayvancılık sektörünün sorunlarının (10/128),
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 24 milletvekilinin, tarih ve
sanat eserlerinin, müzelerin korunmasında yaşanan sorunların (10/129),
Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
1 Kasım 2011 tarihinde, Muş Milletvekili Demir Çelik ve
arkadaşları tarafından (137 sıra no.lu), demiryollarının etkin kullanımı ve
mevcut sorunların araştırılması amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 2/2/2012
Perşembe günlü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi,
20 Ekim 2011 tarih ve 481 sayı ile TBMM Başkanlığına, kamuda
çalışan taşeron işçilerin sorunlarının tartışılması ve Anayasa’da mevzuata
uygun olmamasından dolayı kamuda yol açtığı ve ileride yol açabilecek
sorunların önlenebilmesi amacıyla verilen Meclis araştırması önergesinin 2/2/2012 Perşembe günü Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin
bugünkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi,
Yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Oturum Başkanının, oylama sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün “İşaretle oylamada usul” başlıklı 141’inci
maddesini uygulamadığı gerekçesiyle usul görüşmesi yapıldı. Oturum Başkanı daha
evvelki uygulamalara uygun olarak davrandığını, tutumunda yanlışlık ve usule
uygunsuzluk olmadığını açıkladı.
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli’nin grubuna sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.
Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve arkadaşları tarafından,
23/12/2011 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan, tarımda kullanılan elektrikle ilgili sorunların
araştırılması hakkında Meclis araştırması önergesinin (188 sıra no.lu) Genel
Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
2/2/2012 Perşembe günlü birleşimde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi, yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin “üzerinde” Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün
61’inci maddesine göre söz talebine ilişkin usul görüşmesi yapıldı. İzmir
Milletvekili Oktay Vural, bu görüşmelerden sonra söz talebini geri çektiğini
açıkladı.
İzmir Milletvekili Oktay Vural,
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi,
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan,
AK PARTİ Grup önerisinin işleme alınamayacağı iddiasına;
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, AK
PARTİ Grup önerisinin daha önceki uygulamalarına uygun olduğuna,
İzmir Milletvekili Oktay Vural, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, kendisine ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı
görüş atfetmesine,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, AK PARTİ Grup Başkan
Vekillerinin İç Tüzük değişiklik teklifleriyle birleştirilmiş İç Tüzük
değişiklik teklifinin komisyonda kabul edildiğine veya reddedildiğine ilişkin
komisyon raporunda herhangi bir bilginin yer almaması nedeniyle usul görüşmesi
yapıldı. Oturum Başkanı usule aykırı bir durumun olmadığını açıkladı.
Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin düzenlenmesi ile gündemin
belirlenmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra
kabul edildi.
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli’nin partisine,
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli’nin partisine,
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin
partisine,
Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Eskişehir
Milletvekili Bedii Süheyl Batum’un İçtüzük’ün 60’ıncı
maddesine göre söz isteminin yerine getirilmediğine,
Eskişehir Milletvekili Bedii Süheyl Batum, AK PARTİ Grup
önerisine,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan,
Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak,
Eskişehir Milletvekili Bedii Süheyl Batum’un, partilerine
sataşması nedeniyle, birer konuşma yaptılar.
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, İçtüzük değişiklik teklifine
ilişkin bir açıklamada bulundu.
İzmir Milletvekili Oğuz Oyan ve 59 milletvekilinin; görev ve
sorumluluğunun gereklerini yerine getirmediği ve yargı bağımsızlığının
korunmasında gerekli çabayı göstermediği iddiasıyla Adalet Bakanı Sadullah
Ergin hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesinin (11/7), gündeme
alınıp alınmamasına ilişkin görüşmelerin tamamlanmasından sonra önergenin
gündeme alınması kabul edilmedi.
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Adalet Bakanı
Sadullah Ergin’in grubuna sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının 1’inci sırasında yer alan Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/242, 2/80) (S.
Sayısı: 156) görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
Alınan karar gereğince, 3 Şubat 2012 Cuma günü, saat 14.00’te
toplanmak üzere birleşime 21.48’de son verildi.
Mehmet SAĞLAM
Başkan
Vekili
Muhammet Bilal MACİT Muhammet
Rıza YALÇINKAYA Tanju
ÖZCAN
İstanbul Bartın Bolu
Kâtip Üye Kâtip Üye Kâtip Üye
II. - GELEN KÂĞITLAR
No:
79
3 Şubat 2012 Cuma
Teklifler
1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın; Çalışma
Ortamında Psikolojik Tacizin Önlenmesi ve Psikolojik Tacizle Mücadele Kurulu
Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/320) (Adalet; Kadın Erkek Fırsat Eşitliği;
Plan ve Bütçe; Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/01/2012)
2.- Kars Milletvekili
Mülkiye Birtane'nin; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/321)
(İnsan Haklarını İnceleme ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/01/2012)
3.- İzmir Milletvekili Rıza
Türmen ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan'ın; Adli Sicil Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/322) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/01/2012)
4.- Antalya Milletvekilleri
Arif Bulut ve Gürkut Acar'ın; Sebze ve Meyveler ile
Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/323) (İçişleri
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/01/2012)
5.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetin'in; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/324) (Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/01/2012)
6.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetin'in; 640 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/325) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25/01/2012)
7.- Ağrı Milletvekili Halil
Aksoy'un; Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/326) (İnsan Haklarını İnceleme ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/01/2012)
8.- Ağrı Milletvekili Halil
Aksoy'un; Türk Ceza Yasasında
Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Teklifi (2/327) (Adalet
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/01/2012)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 24 Milletvekilinin, İstanbul’un sosyal ve ekonomik
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi. (10/130) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/10/2011)
2.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 22 Milletvekilinin, taş ocaklarının çevreye etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi. (10/131) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/10/2011)
3.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 19 Milletvekilinin, Eber Gölü’ndeki çevre kirliliğinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi. (10/132) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/10/2011)
Süresi
İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Diyarbakır Milletvekili
Emine Ayna’nın, cezaevinde yaşamını yitiren bir hükümlüye ve hasta tutuklu ve
hükümlülerin durumuna ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1376)
2.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, Van M Tipi Kapalı Cezaevinden
firar eden hükümlü ve tutuklulara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1377)
3.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri’nin, usulsüz dinlemelere ve teknik
takibe alınanlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1475)
4.- Hatay Milletvekili
Adnan Şefik Çirkin’in, Emniyet Teşkilatı mensuplarının özlük haklarının
eşitlenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2323)
5.- Hatay Milletvekili
Adnan Şefik Çirkin’in, Emniyet Teşkilatı mensuplarının maaşlarının
iyileştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2324)
6.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Simav depreminde zarar gören hayvan
yetiştiricilerinin mağduriyetinin giderilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/2325)
7.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Simav depreminde görev yapan personele
tazminat ve fazla çalışma ücreti ödenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/2326)
8.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Konya 56. Bakım Merkezi
Komutanlığının kapanacağı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/2327)
9.- Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Binici’nin, telefonlarının dinlendiği iddiasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/2328)
10.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, il özel idarelerine genel bütçeden ayrılan
paya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2329)
11.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tezel’in, üniversitelerde öğrencilere ve öğretim üyelerine
uygulanan disiplin cezalarına ve idari soruşturmalara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/2330)
12.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, emekli generallere tahsis edilen araç ve
koruma sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2331)
13.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, tarımsal sulama borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2332)
14.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, Devlet Hava Meydanları
İşletmesinde görev yapan personele havacılık tazminatının ödenmemesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2334)
15.- Adana Milletvekili Ali
Demirçalı’nın, basına kapalı olarak spor adamlarıyla
yapılan bir toplantı sonrasında basına dağıtılan görüntülere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2335)
16.- Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, soruşturma izni istenen belediye
başkanlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2336)
17.- Hatay Milletvekili
Adnan Şefik Çirkin’in, TRT’de çalışan personel sayısı ile TRT’nin gelir ve
giderlerine ilişkin Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi
(7/2337)
18.- Aydın Milletvekili
Bülent Tezcan’ın, TRT’nin habercilik yayın politikasına ilişkin Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/2338)
19.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Doğu Anadolu Bölgesi’nde hayvancılıkla geçinen köylülere mali
yardım yapılmasına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/2339)
20.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, kredi kartlarının faiz oranlarının
artırılmasına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/2340)
21.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydar’ın, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi mezunlarının KPSS’de uygulanan yöntemlerden kaynaklanan mağduriyetine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2346)
22.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, üst düzey bürokratların aldıkları
ücretlere ve işverenlerin primlerinin hazineden karşılanacağı iddialarına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2347)
23.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Türkiye’nin Libya’daki Ulusal Geçiş Konseyine verdiği kredi
ve hibelere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2350)
24.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, MİT’ten bir heyetin, tutuklu bazı Türk İstihbaratçıların
serbest bırakılması için Suriye ile yaptığı iddia edilen görüşmelere ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2351)
25.- İstanbul Milletvekili
Osman Taney Korutürk’ün, İsviçre Dışişleri Bakanının
Dördüncü Büyükelçiler Konferansına davet edilmesine ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2352)
26.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Türkiye’nin imza attığı Birleşmiş Milletler
sözleşmelerine ve insan hakları ihlallerinin önlenmesine yönelik çalışmalara
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2353)
27.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, ziraat fakültesi mezunlarının istihdam
sorununa ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2365)
28.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, balıkçılık sektörünün Ege ve Akdeniz’deki avlanma
yasaklarından kaynaklanan sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2366)
29.- İstanbul Milletvekili
İhsan Barutçu’nun, GDO’lu 13 mısır çeşidinin
ithalatına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2367)
30.- Bursa Milletvekili
Turhan Tayan’ın, mısır üreticilerinin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2368)
31.- Hatay Milletvekili
Hasan Akgöl’ün, Hatay’ın ÇATAK Projesine alınmasına ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2369)
32.- Trabzon Milletvekili
Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, küçük balıkçıların çoklu tek kat misina ağlarının
kullanımının yasaklanmasından kaynaklanan mağduriyetine ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2370)
33.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, belediyeler tarafından amatör spor kulüplerine
ayni ve nakdi yardım yapılmasında uyulması gereken esaslara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2373)
34.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, mülkî idare amirleri ile bazı
yöneticilerin yapmış oldukları harcamalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/2374)
35.- İstanbul Milletvekili
Faik Tunay’ın, polis memurlarının sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2375)
36.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, 2011 yılında Alevi-Bektaşi kurumlarının kültürel etkinlikler
için yardım talebine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2377)
37.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, çayda kayıt dışı üretime ve KDV
oranına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2381)
38.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Devletin AİHM yargılaması sonucunda ödemiş
olduğu tazminata ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2382)
39.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, özür grubu atamalarına ve yaşanan mağduriyete ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2383)
40.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli-Kartepe’de ilköğretim okulu
ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2384)
41.- Afyonkarahisar
Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, Afyonkarahisar’daki öğretmen ve derslik
açığına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2385)
42.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Şırnak Üniversitesi kampüs inşaatına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2386)
43.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, bir İngilizce dil eğitim sisteminin uygulanmasında yaşanılan
sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2387)
44.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürk’ün, insan hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği konularının
müfredata alınması gereğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2388)
45.- İstanbul Milletvekili
Faik Tunay’ın, ilk ve ortaöğretim öğrencilerinin sorunlarına ve çözümü için
yapılan çalışmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2389)
46.- Denizli Milletvekili
Adnan Keskin’in, öğretmenlerin eş durumu özrü atamalarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2390)
47.- Bursa Milletvekili
Sena Kaleli’nin, FATİH Projesine ve bu kapsamda yürütülen akıllı sınıf
uygulamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2391)
48.- Afyonkarahisar
Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, Ağzıkara Göleti Bal Ormanına ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2392)
49.- İstanbul Milletvekili
Faik Tunay’ın, Küçükçekmece Gölündeki kirliliğe ilişkin Orman ve Su İşleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2393)
50.- Afyonkarahisar
Milletvekili Kemalettin Yılmaz’ın, Afyonkarahisar-Kütahya karayolunda bulunan
demiryolları üst geçit inşaatına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2402)
51.- Tekirdağ Milletvekili
Emre Köprülü’nün, Muratlı-Tekirdağ Demiryolu Hattına ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/2403)
52.- İstanbul Milletvekili
Faik Tunay’ın, kamuya açık alanların ve toplu taşıma araçlarının engellilerin
kullanımına uygun hale getirilmesine ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2406)
53.- Bursa Milletvekili
Sena Kaleli’nin, bazı kamu kurum ve kuruluşlarındaki üst düzey yöneticilerin
maaş ve diğer gelirlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2407)
3 Şubat 2012 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Cemil ÇİÇEK
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 61’inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri beşer
dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükûmetin cevap süresi de
yirmi dakikadır.
Gündem dışı ilk söz faili
meçhuller hakkında söz isteyen Adıyaman Milletvekili Sayın Mehmet Metiner’e
aittir.
Buyurun Sayın Metiner. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’in, faili meçhul
cinayetlere ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kutsal kitabımız der ki: “Bir insanı
öldüren bütün bir insanlığı öldürmüş gibidir.”
Bir değil dostlar, binlerce
insanımızın ölümüne tanık olduk bu ülkede. Dile kolay, 17 bin insanımızı faili
meçhul veya faili belli cinayetlere kurban verdik. Nereyi kazarsanız orada
insanlarımızın kemikleri ve kafatasları çıkıyor. Ne yaman bir trajedidir bu
dostlar; ölen de bu ülkenin çocukları öldürülenler de, bundan daha üzücü, daha
utanç verici bir durum olabilir mi? İnsanlığımızın yerle yeksan olduğunun
resmidir bu dostlar. O yüzden, hepimizin hep birlikte “Yeter artık” demesi
gerekiyor, savaş tanrılarına, savaş baronlarına isyan etmesi gerekiyor.
İnsanlığımızı kuşanarak hesap sormalıyız dostlar tüm zalimlerden ve canilerden,
belki o zaman arınabiliriz.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye, çok şükür, artık o karanlık günlerin Türkiye’si değil. Devlet adına
malum güç odaklarının rutin dışına, hukuk dışına, insanlık dışına çıkarak
pervasızca cinayetler işleyebildiği bir Türkiye değil artık; çok şükür,
onlardan hesap sorabilen bir Türkiye var. Gecenin kör bir vaktinde evlerinden
alınıp köprü altlarına bırakılan veya izbe yerlere cesetleri bırakılan
insanlarımızın hukukunu savunan bir Türkiye var. Onlara o işlemi reva gören
zalimlerden hesap soran bir Türkiye var çok şükür. Bu insanlık dışı
cinayetlerin failleri ve amirleri konumunda olanlardan hesap sorulabildiği bir
Türkiye var arkadaşlar, bu gerçekliği görmemiz gerekiyor. Bu sorgu ve
hesaplaşma süreci başladı, kararlılıkla devam edecektir. Şehirlerin ve dağların
kuytuluk yerlerine ve toprakların altlarına bırakılarak unutturulmak istenen
kanlı geçmişi unutturmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Hele hele, İktidarımız
döneminde buna asla izin vermeyeceğimizi Türkiye toplumunun bilmesi gerekiyor.
Mazlumların ahı zalimlerin sonunu getirecektir elbet. Buna dair inancımız
sonsuzdur.
Değerli arkadaşlar, bizzat
kendimin tanık olduğu iki olayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Birisi 2000
yılında Şırnak’ın Silopi ilçesinde gerçekleşti. 2 genç insan, Serdar Tanış ve
Ebubekir Deniz ifade için çağrıldıkları o yerden bir daha dönmediler.
Akıbetleri hâlâ meçhul. İnşallah o cesur yargıçlarımız bu 2 gencimizin
akıbetini de sorgularlar ve faillerinden hesap sorarlar. Diğer bir olay, Şırnak’ın
Güçlükonak ilçesine bağlı bir mevkide gerçekleştirilmişti, o tarihte bizzat
kendim o bölgeye gitmiştim. Devletin içindeki güç odaklarının işlemiş olduğu
bir katliamdı ve orada da ciddi bir hesaplaşma sürecinin artık yapılması
gerekiyor, o olayın faillerinin de bulunması gerekiyor arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, bu
ülkede nice canlarımızı topraklara verdik, İzzettin Yıldırımlar, Hikmet
Fidanlar, Vedat Aydınlar, Savaş Buldanlar, Hrant
Dinkler, Uğur Mumcular, Abdi İpekçiler, Kemal Türkler… Sayamayacağım kadar çok
isim var ki hangi birisini sayayım dostlar, hangi birisini? Utanç duymak için
bunlar yeterli değil mi? İnsanlığımızı kurtarmak istiyorsak bu demokratik ve
hukuksal hesaplaşma sürecini kararlılıkla sonuna kadar götürmeliyiz diyorum.
Değerli arkadaşlar, burada
önemli bir noktanın altını çizmek istiyorum. Devletin içindeki güç odaklarının…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Metiner,
süreniz doldu, çok teşekkür ediyorum. Genel uygulamada ilave söz verilemiyor,
ben de ona uyacağım.
Çok teşekkür ediyorum.
MEHMET METİNER (Devamla) -
…cinayetleri konusunda seslerini yükseltenlerin, PKK’nın faili meçhul ve faili
belli cinayetleri konusunda da ses yükseltmeleri gerektiğine inanıyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) –
Sayın Başkan, bu nasıl bir konuşmadır? Devletin Başbakanlığını yapmış Nihat
Erim de öldürülüyor, şehit ediliyor onun adı yok, Bakan olan Gün Sazak’ın adı
yok. Bu bir AKP zihniyeti işte.
BAŞKAN – Peki…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) –
Dostlarını sayıyor arkadaşlar, çok güzel! Dostlarını çok güzel sayıyorlar. Bu bir AKP zihniyeti.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Gündem dışı ikinci söz
Ermeni iddiaları ve Türkiye’nin tutumu hakkında söz isteyen İstanbul
Milletvekili Faik Tunay’a aittir.
Buyurun Sayın Tunay. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Faik Tunay’ın, Ermeni iddiaları ve
Türkiye’nin tutumuna ilişkin gündem dışı konuşması
FAİK TUNAY (İstanbul) –
Sayın Başkan, sayın üyeler; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce
İslam âleminin mübarek Mevlit Kandili’ni kutluyor,
hepimiz için güzellikler getirmesini diliyorum.
Yasama dönemi açıldığından
beri, gerek bu kürsüden gerekse yerimizden yüzlerce farklı konuyla ilgili
konuşmalar yapıldı. Zaman zaman bu konuşmalarda pozitif sonuçlar veren, olumlu
katkılar sağlayan konuşmalara şahit olduk; zaman zaman da bizi birbirimizden
uzaklaştıran, toplumu geren konuşmalara şahit olduk. Elbette ki bu kürsüden ve
yerimizden yapılan bütün konuşmalar önemlidir ama takdir edersiniz ki bir
ülkenin bugününü ve geleceğini ilgilendiren en önemli konu dış politikadır. Dış
politikayı konuşmadan, dış politikadaki gerçekleri kavrayamadan ilerlememiz
mümkün değil. Dış politikada gündem yoğun, etrafımız ateş çemberi ama bizim
için en önemli konu, hayati konu sözde Ermeni soykırımı konusu.
Dış politikayla ilgili
konuşmaya geçmeden önce, hepimizin, yüz küsur sene önce söylenmiş şu sözü bir kere
daha hatırlamasının gerekli olduğunu düşünüyorum: “Devletler
arası ilişkilerde ebedî dostluklar ve düşmanlıklar olmaz, sadece ve
sadece çıkar ve menfaat ilişkileri vardır.” Bu söz, söylendiği zaman da
geçerliydi, dün de geçerliydi, bugün de, gelecekte de geçerli olacak bir
sözdür. Bu sözü anlayamadan, bu sözü kavrayamadan dış politika hakkında
konuşmak pek mümkün değil.
Fransa’nın yaptığı ne ilk
ne de son olacak. Hatırlarsınız, rahmetli Özal zamanında, 87 yılında, Avrupa Birliğine tam üyelik
başvurusu yaptığımız zaman sadece ve sadece iki ay sonra Avrupa Parlamentosu
bir karar aldı ve o kararda Türkiye’nin Ermeni soykırımını tanıması gerektiğini
ve tanımadığı takdirde de tam üyelik müzakerelerinde her zaman önünde bir engel
olacağını söyledi. Yalnız Avrupa Parlamentosu değil, bugün dünyada yirminin
üzerinde ülke parlamentolarında bu karar tanındı. 2000’li yıllara kadar bu sayı
on üç-on dört civarında iken, 2000’den sonra hızlı bir artış gösterdi. Bizler
hâlâ, maalesef ve maalesef uyumaya devam ediyoruz. Ermeniler son sürat kendi
iddialarının paralelinde çalışıyor, bizler ise tarihî gerçekleri araştırmadan,
bilgi sahibi olmadan, birikim sahibi olmadan sadece hamaset yapıyoruz.
Avrupa Parlamentosunun
kabul ettiği maddelerden biraz önce söylediğim madde çok önemli. Bu madde her
zaman ve her zaman Türkiye’nin önünde bir engel teşkil edecektir. Artık aklın,
bilimin, mantığın ve tarihin ışığında bu konuyu araştırmalıyız; kendi tezlerimizi
ortaya koyup bütün dünya kamuoyuna bu tezlerimizi açıklamalıyız. Eminim ki
iktidarıyla muhalefetiyle herkes iyi niyetle, vatan ve millet sevgisiyle bu
tezlere karşı çıkmak için kendi tezlerimizi anlatıyor ve bir şeyler yapıyor.
Ama bazen, ya yetersiz kalıyoruz ya da yanlış işler yapıyoruz.
Fransa’yı kınadık.
Fransa’yla ilgili tepkiler ortaya koyduk ama ne hikmettir ki aynı zaman
diliminde İsviçre’de bu kararın mimarı olan şahsı Türkiye’de ağırladık ve
Büyükelçiler Konferansı’na konuşmacı olarak davet ettik.
Şimdi, bir tepki
göstereceksek Fransa’ya da aynı tepkiyi göstermeliyiz İsviçre’ye de,
parlamentosundan bu kararı geçiren herkese aynı tepkiyi göstermemiz gerekir.
Eğer ki ülkelere göre farklı tepkiler gösterirsek parlamentolarda bu kararlar
hızla artar ve ilerleyen dönemde başımıza çok ciddi sorunlara yol açar diye
düşünüyorum.
Ermenilerin dört temel
hedefi var, Ermeni diasporasının. Bunu bizler
söylemiyoruz, sözlü ve yazılı kaynaklarında var: Tanıtım, tanınma, toprak ve
tazminat.
Şimdi, biz bunu dile
getirdiğimiz zaman bazı çokbilmişler çıkıp Türkiye’de diyebilirler ki: “Efendim,
hiçbir şekilde ne diasporanın ne de Ermenilerin böyle
bir iddiası yok.” Biraz önce de söyledim, bu bizim söylemimiz değil, bu,
Ermenilerin yazılı ve sözlü kaynaklarında var olan gerçeklik ve bu paralelde de
hızlı bir şekilde çalışıyorlar. Kendilerine göre ilk iki aşamayı geçtiler.
Sözde soykırımın 100’üncü yılı olan 2015 yılına çok ciddi şekilde
hazırlanıyorlar ve son iki adımı da kabul ettirmek için çalışıyorlar.
Bütün dünyada bir kamuoyu
oluşturdular. Lobicilik faaliyetleri hızla ilerliyor. Biz ise sadece ve sadece
bir ülkenin parlamentosunda bu karar çıktığı zaman ortalığı ayağa kaldırıyoruz,
gürültü çıkarıyoruz ondan sonra, bir hafta on gün sonra bu meseleyi unutup
tekrar başka bir parlamentoda kararların çıkmasını bekliyoruz. Artık biz de bir
an önce tarihin, bilginin, birikimin, mantığın ışığında bu konuyu ele
almalıyız, bu konuyla ilgili kendi tezlerimizi bir an önce gerçekleştirmeliyiz
diye düşünüyorum. Artık savunmadan çıkıp bilgiyle, birikimle, tarihle saldırıya
geçmeliyiz. Ama saldırıya geçmeliyiz derken kendi tezlerimizi bütün dünya
kamuoyuna düzgün bir şekilde anlatmalıyız. Ne geçmişimizi inkâr edelim, devlet
olarak geçmişimizde yaptığımız hatalar, eksiklikler varsa ne bunları görmezden
gelelim ne de kara Ermeni propagandasına alet olup söylenen afaki, abartı
rakamları kabul edelim. Bir an önce bununla ilgili çalışmalar yapılması
gerekiyor.
Ermenilerin sırf bu konu
için kurduğu bir enstitü var. Gerekirse biz de sırf bu konuları araştıran, sırf
bu konularla ilgili bir enstitü kuralım. Yurt dışından öğrencileri getirelim,
onlara burslar verip araştırma konuları yaptıralım ve dünyada kamuoyu
oluşturalım. Turizmde nasıl atak yapıyorsak, Avrupa Birliğinin başkentlerinde,
dünya başkentlerinde fuarlara katılıp stantlar açıp turizmimizi anlatmaya
çalışıyorsak aynı bu konuyu da bugünden başlayarak yarına kalmadan dile
getirelim. Aksi takdirde çok geç kalacağız ve pişman olacağız.
Hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Tunay.
Gündem dışı üçüncü söz
Iğdır ilindeki hava kirliği hakkında Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’a aittir.
Buyurun Sayın Oğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın, Iğdır ilindeki hava
kirliliğine ilişkin gündem dışı konuşması
SİNAN OĞAN (Iğdır) – Sayın
Başkan, değerli milletvekillerim; öncelikle yüce heyetinizin, Türk ve İslam
âleminin mübarek kandilini kutluyorum.
Hitler’in gaz odalarını
anımsar mısınız veya bununla ilgili hiç kitap okudunuz mu veyahut da Amerikan
filmlerinden bu konuyla ilgili hiç izlediğiniz oldu mu? Bir gözünüzün önüne
getirin Hitler’in gaz odasını, bir de bugün Iğdır’da hava kirliliğini -hiç
abartmıyorum- göz önüne getirin. Değerli milletvekilleri, hiç fark
göremeyeceksiniz. Iğdır’da, bugün, maalesef, maalesef hava kirliliği dayanılmaz
boyutlardadır. Iğdır’da insanlar isyan edecek duruma gelmişlerdir. Meclise
yürüme kararı almıştır Iğdır halkı ama maalesef bununla ilgili bizim yazılı ve
sözlü soru önergelerimize cevap dahi vermemiştir Hükûmetiniz.
Değerli milletvekilleri,
kışın bu ağır, zor günlerinde Iğdır bir yandan hava kirliliğiyle boğuşurken,
diğer yandan elektrik kesintileriyle boğuşmaktadır. Günde beş saat, altı saat,
yedi saate varan, Iğdır’da elektrik kesintileri yaşanmaktadır. Sorun sadece bu
mu? Değil. Iğdır, arsenikli su oranı itibarıyla da bildiğimiz seviyelerin çok
üzerinde ve Türkiye’nin bu manada en ön sıralarında yer almaktadır. Elbette
gönül isterdi ki sizin iktidarınız döneminde Iğdır, arsenikli su seviyesiyle
değil; Iğdır, hava kirliliğinde 1’inci olmasıyla değil; Iğdır, gaz odasını
andırır bir konumuyla değil; Iğdır, sanayisiyle, refahıyla 1’inci sırada olsun.
Tabii, Iğdır’da, bu arada herhangi bir sanayi tesisi bulunmadığını da ifade
etmek isterim. Aklınıza şu gelmesin: Biz oraya sanayiyi götürdük, sanayi
neticesinde Iğdır’da hava kirliliği var. Değil. Tezek yakıldığı için Iğdır’da
hava kirliliği var. Iğdır’da, sizin belediyelerinizin Türkiye'ye getirip
musallat ettiği kalitesiz kömürler yakıldığı için Iğdır’da bugün hava kirliliği
var.
Bir garip durum daha var
Iğdır’da, o da doğal gaz boru hattı tam Iğdır’ın ortasından geçtiği hâlde
Iğdır’da hava kirliliği var ve Iğdır doğal gazdan bu anlamda
faydalanamamaktadır.
Değerli milletvekilleri,
birçok ilimizin birçok sorunu vardır. Bu sorunların bir kısmını zaman
içerisinde çözmek mümkündür ama Iğdır’da bugün yaşanan hava kirliliği sorununu
bir an önce çözmek lazım, aksi takdirde insanlarımızın orada sağlığı,
çocuklarımızın orada sağlığı ciddi tehlike altındadır.
Bununla kifayetlenmiyor
Iğdır’ın sorunları. Hemen yanı başımızda Metsamor
Nükleer Santrali var. Bununla ilgili de yüce heyetinize, Meclise ve Hükûmete
başvuruda bulunduk ama bu konuda da maalesef herhangi bir adım atılabilmiş
değil.
Aklıma tabii şu geliyor:
Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekili çıkaramadığı 3 ilden 1’isi,
geçtiğimiz seçimde 1’inci partiyken bu seçimde 3’üncü parti olduğunuz bir yer.
Acaba Iğdır halkını cezalandırıyor musunuz? Hitler’in gaz odalarına benzer bir
tutum içerisinde Iğdır halkını size oy vermedi diye cezalandırıyor musunuz?
Elinizi biraz vicdanınıza koyun. Oradaki size oy vermemiş olabilir, sizin bu
niyetinizi bildiği için zaten size oy vermemiştir ama elinizi vicdanınıza koyun
ve Iğdır’a bu anlamda üvey evlat muamelesi yapmayın. İktidarınız döneminde
maalesef Iğdır’a üvey evlat muamelesi yapılmaktadır. İktidarınız döneminde
Iğdır’dan oy alamadığınız için Iğdır cezalandırılmaktadır. Ama Iğdır halkı,
bugün, bütün Iğdır halkı ekran başında bu konuşmayı dinliyor; sadece bu
konuşmayı değil, bütün Meclis konuşmalarını dinliyor ve herkesi burada görüyor
ve not ediyor. Yakında Iğdır’a gittiğinizde bunun hesabını size soracaklardır.
Sayın Başbakan seçim
çalışmaları sırasında birçok söz verdi. Sayın Başbakan burada, siyaset
çalışmasında hep, verdiği sözleri tutmakla övünür. Iğdır’da otuz sekiz tane
tesis açtığını ifade etti, bir tanesini bulamadık. Sayın Başbakanı burada
göreve çağırıyorum: Iğdır için verdiğiniz sözü Sayın Başbakan, gelin, hayata
geçirin. Iğdır için verdiğiniz sözleri hayata geçirmezseniz Iğdır’dan hiçbir
şekilde oy alamayacaksınız, onu ifade edeyim.
Değerli milletvekilleri,
sözlerimi burada tamamlıyorum. Ancak -bunu siyaseten söylemiyorum- Iğdır’ın
bugün içinde bulunduğu vahim durum âdeta olağanüstü hâl ilan edilmesini
gerektirecek boyuttadır. Bu sebeple, siyaseti de bir tarafa bırakalım, bugün
mübarek kandil günü, Iğdır’daki insanlarımızı, birazcık olsun içinizde insanlık
duyguları varsa, bu gaz odasından kurtaralım.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Oğan.
Değerli milletvekilleri,
gündeme geçmeden evvel…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkanım, izin verirseniz, Sayın Konuşmacı “Adalet ve Kalkınma Partisi
İktidarı Iğdır’da milletvekili çıkaramadığından dolayı Iğdır’ı gaz odasına
mahkûm etti.” dedi. AK PARTİ İktidarına büyük bir haksızlık yapmaktadır.
OKTAY VURAL (İzmir) –
“Acaba” dedi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
58, 59, 60 ve 61’inci hükûmetler Türkiye’de dokuz yıldan fazladır iktidar
olmaktadır. 780 bin kilometrekarelik vatan toprağında hiçbir ayrım gözetmeden,
kim oy vermiş kim oy vermemiş dikkate almadan, bütün 75 milyonluk Türk
vatandaşlarına hizmet etmekle görevlidir. Bu konuyu tutanaklara geçmesi için
arz ettim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Elitaş.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın
Başkanım, Parlamentoda bile ayrımcıdırlar, nerede Türkiye coğrafyası.
BAŞKAN – Zaten, sizin söz
talebiniz aynı zamanda cevap niteliğindedir. Müsaade ederseniz, bugün
kaldığımız yerden çalışmalara devam edelim.
İç Tüzük’ün
60’ıncı maddesine göre siz de isterseniz, 60’a göre size de söz vermiş olayım
oturduğunuz yerden.
Söz talep eden değerli
milletvekillerimiz var. Sayın üyelere birer dakika söz vermiş olacağım
bulundukları yerden.
İlk söz Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Oktay Vural’a ait.
Buyurun Sayın Başkan.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Mevlit Kandili’ne
ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Efendim, bugün aslında
mübarek bir gün. İki cihan serveri Peygamber
Efendimizin doğum günü. Hem milletvekillerimizin hem büyük Türk milletinin
Mevlit Kandili’ni kutluyorum. Peygamber Efendimizin
getirdiği ebedî nura, açtığı saadet caddesine ve sünnetine sımsıkı sarılmak ve
Mevlit Kandili’ni vesile ederek ona biatimizi,
bağlılığımızı tazelemek yüce bir saadet, yüce bir görevdir. Bu bakımdan, Yüce
Rabbim bizleri Sevgili Resulümüzün şefaatine nail eylesin diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Vural.
İkinci söz Adıyaman
Milletvekili Sayın Salih Fırat’a aittir.
2.- Adıyaman Milletvekili Salih Fırat’ın, faili meçhul
cinayetlerin aydınlatılması için verilen Meclis araştırması önergelerine onay
verilmesine ilişkin açıklaması
SALİH FIRAT (Adıyaman) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tüm İslam âleminin Mevlit Kandili’ni kutluyorum.
Faili meçhullerle ilgili
bir iki cümle söylemek istiyorum. Mecliste grubu bulunan bütün partiler ve
hatipleri konuştukları zaman faili meçhullerin aydınlatılması gerektiğini
belirtirler ancak ne yazık ki defalarca bu konuda Meclis araştırma önergeleri
verildiği hâlde, iktidar partisinin oylarıyla bu araştırma önergeleri geri
çekilmektedir, onay verilmemektedir. Eğer bu konuda samimi isek, ölen 10 binlerce
faili meçhulün aydınlatılmasını istiyorsak lütfen bu Meclis araştırma
önergelerine “Evet” oyu verelim.
Yine, faili belli olaylar
da oluyor Türkiye’de. Bugün Uludere olayının faili belli olmasına rağmen,
üstünden aylar geçmesine rağmen hâlâ Hükûmetten “Bu olayın istihbaratını kim
verdi, istihbarat kimden alındı?” sorularımıza cevap alamadık.
Teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Şimdi söz sırası Sayın
İzzet Çetin’de.
3.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in, işçi sağlığı ve
güvenliğine ilişkin açıklaması
İZZET ÇETİN (Ankara) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ben de tüm İslam âleminin
Mevlit Kandili’ni kutluyorum.
Sayın Başkanım -şahsınız da
buradayken- bugün 3 Şubat, yarın 4 Şubat; geçtiğimiz yıl, bir yıl önce Ostim ve İvedik’te 19 işçi, adına
“iş kazası” dediğiniz ama bizim “iş cinayeti” dediğimiz cinayette yaşamını
yitirmişti. Yine, 9 Şubatta da Afşin Termik Santralinde göçük altında kalan 9
madencinin cenazeleri hâlâ toprak altında duruyor.
Türkiye’de hemen hemen her
gün onlarca iş kazası meydana geliyor. İş kazalarında dünya 3’üncüsüyüz, Avrupa
1’incisiyiz. Madenlerdeki kazalarda da açık ara dünya 1’incisiyiz.
Dokuz yıldan bu yana işçi
sağlığı ve güvenliği konusundaki tüzük ya da yasa neden gündeme hiç gelmiyor?
Yani bu iş cinayetlerinden AKP çok mu mutlu oluyor, memnun oluyor da bu konuda
alınması gereken önlemler için bir adım atmıyor? Bunu merak ettim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Çetin.
Sayın Hamzaçebi…
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, iş
kazalarında hayatlarını kaybeden vatandaşların ailelerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Geçen yıl 3 ve 4 Şubat
tarihlerinde Ankara-OSTİM’de iki ayrı iş yerinde
meydana gelen patlama ve yangınlarda toplam 19 çalışanımız hayatını
kaybetmiştir. O tarihten bu yana tam bir yıl geçmiştir. Türkiye’de iş yeri
kazaları olarak değerlendirdiğimiz bu tip olaylarda hayatını kaybeden
vatandaşlarımızın sayısı binlerle, on binlerle ölçülebilecek bir seviyededir
ama maalesef bu konuda bir iyileşme sağlanabilmiş değildir. Buradan, bu
vatandaşlarımızın ve diğer iş kazalarında hayatlarını kaybeden
vatandaşlarımızın ailelerinin sorunlarının ne olduğunu sormak istiyorum ve yine
bu konuda ilgili bakanlığın hangi önlemleri aldığını öğrenmek istiyorum. İlgili
sayın bakan bir açıklama yaparsa mutlu olurum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Hamzaçebi.
Sayın Mustafa Elitaş…
5.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın gündem dışı konuşmasına ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Bugün cumayı cumartesiye
bağlayan gece, Yüce Peygamberimiz’in doğum günü, tüm
İslam âleminin Mevlit Kandili’ni tebrik ediyorum.
Bu arada -biraz önce ifade
etmeye çalıştığım- Iğdır Milletvekili arkadaşımızın Iğdır’daki hava
kirliliğiyle ilgili ifade etmeye çalıştığı, söylediği konuyla ilgili, AK PARTİ
iktidarları döneminde hiçbir seçim bölgesi, hiçbir vatandaş siyasi görüşünden
dolayı cezalandırılmamıştır ve cezalandırılması dahi aklımızın ucundan
geçmemiştir. Bu vatan toprağında yaşayan 75 milyon vatandaş birbiriyle
kardeştir, iktidarlar da bu millete, bu vatandaşlara hizmet etmek
mecburiyetindedir. Onların sorunlarını, problemlerini çözmek bizim en önemli
görevlerimizdir.
Burada belediyelerle ilgili
bir konu söylendi. Iğdır AK PARTİ’li bir belediye
tarafından idare edilmemektedir. Bu kış gününde, ortaya çıkan yoğun kış ve
soğuk geçen havalarda muhakkak ki hava kirliliğinde farklılıklar vardır ama
muhtemelen inanıyorum ki ilgili bakanlık bu konuyu dinlemiştir ve takip
edecektir. Gerekli ihtimamı da göstereceğine inanıyorum.
Tekrar, tüm İslam âleminin
Mevlit Kandili’ni tebrik ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Elitaş.
Sayın Sırrı Süreyya Önder,
İstanbul milletvekili.
Buyurun Sayın Önder.
6.- İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in, İstanbul
Milletvekili Faik Tunay’ın gündem dışı konuşmasına ilişkin açıklaması
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(İstanbul) – Sayın Başkan, biraz önce neredeyse nefret söylemine varan bir
hatip konuşmasına tanık olduk. Onunla ilgili iki şey söyleyeceğim: “Sözde” diye
nitelendirdiği Ermeni soykırımıyla ilgili yirmiye yakın Avrupa ülkesinin aldığı
kararlardan bahsetti, bir şeyi ıskaladı: Kendilerinin
de bağlı olduğu Sosyalist Enternasyonalin bu konuda ne düşündüğüne, neyi karar
altına aldığına bir bakmasını öneriyorum; bir.
İki: Buradaki konuşmanın
içeriği, Hrant’ın mahkeme kapısından lincine kadar giden süreçte linç eden güruhun kelimesi
kelimesine aynı. Bir sosyal demokrat bundan sıkıntı duymaz mı?
Üç: Bu konuda bugüne kadar
“ifrat ile” diye geliştirdiği karşı argümana yüzde 50 iskonto yapsak bu sizi mutlu eder mi diye sormak istiyorum.
Nedir yani, bunun yarısı kadarsa bu başka bir şey mi?
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Önder.
Sayın Gök’ten sonra söz
vermeyeceğim. Çok sayıda söz talepleri var 60’a göre. Gündemimizde başka
konular var. Arkadaşlarımızın sisteme girmemesini rica edeceğim.
Şimdi söz sırası Sayın
Metiner’de.
7.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’in, gündem dışı
konuşmasında eksik kalan bazı hususlara ilişkin açıklaması
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
Gün Sazak’ın adını
unuttuğum için anmadım; kendisine Allah’tan rahmet diliyorum, herhangi bir
kasıt yok.
Bir diğer husus, o tarihlerde bölgede
görev yapanların tamamına yakını, bugün Ergenekon davası dolayısıyla Silivri’de
yatıyorlar. Hem Ergenekon davasına topyekûn “fasa fiso” diyeceksiniz hem
“Hakikatleri araştırma komisyonu kuralım.” önerisinde bulunacaksınız hem de adı
faili meçhullerle anılan insanlardan hesap sorulması gerektiğini söyleyeceksiniz.
Bu, çelişki değilse nedir?
Biz konuşmuyoruz, gereğini
yapıyoruz. Bugün o tarihte şu veya bu şekilde adı faili meçhullerle anılanlar,
tutuklanmış durumdalar. Bir kısmı Diyarbakır Cezaevinde, bir
kısmı Silivri Cezaevinde. Ama Ergenekon davası konusunda “fasa fiso” diyenlerin
bu konudaki samimiyetine inanmak doğrusu çok güç. Biz…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
FAİK TUNAY (İstanbul) –
Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Tunay.
FAİK TUNAY (İstanbul) –
Sayın Başkanım, 69’a göre sataşmadan dolayı bir söz almak istiyorum Sayın
Vekilin söylediklerine istinaden.
BAŞKAN – Görüşmeler bitsin,
bulunduğunuz yerden size de bir söz hakkı vereyim.
Sayın Abdulkerim
Gök, Şanlıurfa.
8.- Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim
Gök’ün, Mevlit Kandili’ne ilişkin açıklaması
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Zulmü ve zoru yasaklamış, insanlık için en güzel rehber ve güzel
ahlakı tamamlamak üzere âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimizin
doğum yıl dönümü vesilesiyle kutladığımız Mevlid Kandili’nin, bütün Müslümanlara huzur ve adalet getirmesi,
İslami şuura, kardeşlik bağlarının güçlenmesine, rahmet ve bereket kapılarının
açılmasına vesile olmasını Cenabıallah’tan diliyor,
aziz milletimize sevgi ve selamlarımı sunuyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Peki, teşekkür
ediyorum.
Sayın Orhan Atalay,
Ardahan.
9.- Ardahan Milletvekili Orhan Atalay’ın, Mevlit Kandili’ne ilişkin açıklaması
ORHAN ATALAY (Ardahan) –
Teşekkür ederim Başkanım.
Ben “Birbirinize haset
etmeyin, birbirinize buğzetmeyin, kardeşler olun ey
Allah’ın kulları.” buyurup, gerçekten hayatıyla da adalet ve rahmeti saçan
-adalet ve rahmet- Peygamberimizin mübarek doğum yıl dönümünü tebrik ediyor,
Peygamberimizin önderliğine olan ihtiyacımızı bir kez daha tekit ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Levent Gök, Ankara.
10.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Kuzey Ankara Kentsel
Dönüşüm Projesi’ne ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın
Başkanım, Ankara’da, geçtiğimiz hafta, Sayın Başbakanın da katılıp törenle
kuraların çekildiği Kuzey Ankara Kentsel Dönüşüm Projesi, bugün, hak sahipleri
açısından tam bir mağduriyete dönüşmüştür. Yaklaşık 3-4 bin kişiye, vadedilen bölgelerin dışında ve vadedilen
kotların dışındaki yerlerin kendilerine tahsis edilmesi nedeniyle tam bir
mağduriyet yaşanmaktadır. Dolayısıyla, artık, Ankara’mızda yapılan kentsel
dönüşümler ranta dönüşmüştür ve insanların büyük
ölçüde mağduriyetine de neden olmaktadır. Bu konuya dikkat çekmek amacıyla,
pazar günü, Kuzey Ankara Kentsel Dönüşüm’deki hak
sahipleriyle bir basın toplantısı gerçekleştirip, kamuoyunu bilgilendireceğiz.
Lütfen, bu konuya Meclisimizin de bir el atması gerekir ve bu mağduriyetlerin
önlenmesi gerekir.
Saygılarımla.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Sakık…
11.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın,
Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner ile İstanbul Milletvekili Faik Tunay’ın
gündem dışı konuşmalarına ilişkin açıklaması
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın
Başkan, ben de teşekkür ediyorum.
Yani burada iki tane gündem
dışı konuşmayı izledik. Biri faili meçhul cinayetlerle ilgili, aslında bizim ne
kadar haklı olduğumuzun bir teyidiydi. Uzun süredir, bizim, Cumhuriyet Halk
Partisi ve Barış ve Demokrasi Partisi olarak ortak çalışmalarla buraya
getirdiğimiz önergeler ne yazık ki Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından
reddediliyor. İkinci konuşmacı arkadaşımızın da Ermenilerle ilgili dile
getirdiği sözlerdi. Hemen, buna karşılık Sayın Sırrı Süreyya Önder’in
söylediklerine karşı alelacele AKP sıralarından CHP’yle bir ittifak gerçekleşti
çünkü sorun Ermeniler, sorun bu ülkenin diğer kesimleri, muhalifleri olunca
hemen birlik oluşuyor. Eğer Hrant’ın kanı hâlâ
yerdeyse, dönüp geçmişimizle yüzleşmekten korkuyorsak biz bu sorunu çözemeyiz, diasporada da, Avrupa’da da, Amerika’da da her gün bu sorun
karşımıza çıkar. Aslolan, bizim korkmadan
sorunlarımızın üzerine gitmektir. Hrant Dink bir
Ermeni olduğu için İstanbul’da öldürüldü.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Sakık.
Son söz Aykut Erdoğdu’nun.
Sonra Faik Tunay’a söz vereceğim.
12.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, muhalefet
milletvekilleri olarak verdikleri soru önergelerine cevap alamadıklarına
ilişkin açıklaması
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli üyeler; bildiğiniz üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çok önemli bir denetim görevi vardır ama ne yazık ki özellikle biz, muhalefet
milletvekilleri verdiğimiz soru önergelerine cevap alamamaktayız. Ben, ilk soru
önergesi olarak Başbakanlığa “Eğer bir milletvekilini aldatıcı veya yanıltıcı
bir beyan olursa ne olacak, bunun sorumluluğu kimdedir?” diye soru sordum.
Bunun sorumluluğu olmadığı, mealen, bundan kimsenin sorumlu olmayacağı yönünde
bir cevap geldi bize. Bu ülkenin kaynaklarını daha doğru kullanabilmek için,
yolsuzlukla hep birlikte mücadele edebilmek için Sayın Meclis Başkanına görev
düşmektedir. Ben Sayın Meclis Başkanının bu konuda devreye girerek soru
önergelerimize tam, zamanında, doğru ve eksiksiz bilgi verilmesi için faaliyet
göstermesini rica ediyorum.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Tunay, yeni bir
cevaba inşallah gerek kalmaz, konuyu açmanız açısından söz verdim.
Buyurun efendim.
13.- İstanbul Milletvekili Faik Tunay’ın, gündem dışı konuşmasında
bazı hususların yanlış anlaşıldığına ilişkin açıklaması
FAİK TUNAY (İstanbul) –
Sayın Başkan, sayın üyeler; ben biraz önce kürsüden konuşurken tane tane,
yüksek sesle konuştum, 70 milyonun karşısında da konuştum. Söylediklerimin
anlaşıldığını düşünüyordum ama maalesef söylediklerim tam anlamıyla
anlaşılmamış. Ben konuşmamda şunu söyledim: “Ne geçmişi inkâr edelim, devlet
olarak bir hatamız, bir eksikliğimiz varsa bunu dile getirelim ama ne de bu
kara propagandaya alet olalım.” dedim, benim söylediğim bu. Dikkat ederseniz,
konuşmamda da şunu söyledim: “Aklın, bilimin, tarihin ve araştırmaların ve
mantığın ışığında bu konuyu ele alalım.” dedim ama orada bir şeyi unutmuştum,
onu şimdi eklemekte yarar var. Bizim için zaten en tehlikeli olan, dışarıdan
gelen bu iddialar değil, bazı insanların bu konuyu çarpıtıp abartması. Ben
söylediklerimin tamamen arkasındayım.
Biraz önce, Sayın Vekil de
bana bir not iletildiğini söyledi. Evet, bana bir not iletildi ama ben her
zaman kendi yazdığım, kendi çizdiğim, kendi inandığım doğrular doğrultusunda
konuşurum. Eğer ülkenin ve milletin menfaatini gerektiren bir şey varsa ben de
bir Vekil olarak herkesle her zaman iş birliği de yaparım.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Tunay.
Değerli milletvekilleri,
gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
Sunuşları var.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 24 milletvekilinin,
İstanbul’un sosyal ve ekonomik sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/130)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Ülkemizin sahip olduğu en
büyük zenginliklerden olan İstanbul şehrinin bugünkü bulunduğu durum, yaşanan
ekonomik ve sosyal sorunların nedenleri, bu sorunlara karşı alınacak önlemler,
çözüm önerileri ve gerekli politikaların oluşturulması amacıyla Anayasa’nın 98.
ve İçtüzüğün 104. ve 105. Maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz
ederiz.
Gerekçe:
İstanbul, tarihi geçmişi,
kültürel mirası ile Türkiye'nin iktisadi açıdan en önemli kenti olmakla
birlikte 13 milyonluk nüfusu, 39 ilçesi ile nüfus sıralamasında Avrupa'nın 1.
ve Dünya'nın 5. büyük şehridir.
İstanbul, her geçen gün
ekonomik şartlar, eğitim, terör, kan davası gibi çok değişik faktörler
nedeniyle göç almakta, göç edenlerin oluşturduğu sosyal sorunlar ise çığ gibi
büyümektedir. Göç edenler bir taraftan ayrıldıkları yerin üretim ve tüketim
kapasitesini düşürmekte, diğer taraftan da İstanbul'da tutunamayarak,
potansiyel bir tehlike haline dönüşmektedirler. Önlem alınmadığı takdirde
sürekli artarak devam eden göç dalgası karşısında İstanbul'un tarihi dokusunu,
kent kültürünü, ekonomik koşullarını, asayişini korumak mümkün gözükmemektedir.
Bölgeler arası dengesizlik, işsizlik, yoksulluk ve eğitimsizlik önlenmeden
göçün kontrolü imkânsızdır.
Göçle birlikte varoşları
katlanarak büyüyen kentin, gecekondu sorunu da aynı oranda büyümektedir.
Ormanın içinde yerleşerek genişleyen mahalleler, kaçak yapılarda yaşayan çok
çocuklu aileler, imar aflarının ürünü, imarsız, susuz, kanalizasyonsuz
yapılaşmaya dair sağlıklı hiçbir politika oluşturulmamıştır. Ülkemizde toplam 8
milyona yaklaşan binaların 3 milyona yakınını barındıran İstanbul'da, depremle
ilgili tutarlı bir devlet politikasının olmaması nedeniyle binaların büyük
bölümü maalesef depreme dayanıklı değildir. Deprem konusunda alınan önlemler de
yeterli olmamaktadır.
Sürekli göç alan ve artan
nüfus karşısında su ihtiyacını mevcut üretim yeterince karşılayamamakta, su
stoku ise yetersiz kalmaktadır. Günde iki milyon metreküp su tüketen
İstanbul'un su havzaları yeterince korunmamakta, kaynakları birer birer
tükenmektedir. İSKİ, içme suyu, arıtma ve kanalizasyon hizmetlerinde yetersiz
kalmakta, mevcut suyun yarısı ise daha yoldayken sızmalarla eskimiş borularda
kaybolmaktadır. Kaçak kullanımların, kaçak uygunsuz kuyuların bir türlü önü
alınmamakta, sanayinin ağır kirletme baskısı ise mevcut kaynakların kullanılmaz
hale gelmesine neden olmaktadır.
İstanbul'un yaşanması zor
hale gelmesinin en büyük nedenlerinden birisi de ulaşımdır. Önemli bir deniz
ulaşımı potansiyeli olmasına karşın hâlâ yüzde 89'unu kara yolu taşımacılığı
oluşturmakta, deniz yolu taşımacılığı geliştirilmemekte, yeterli yatırımlar
yapılmamaktadır. Ulaşımın çileye dönüştüğü İstanbul'da İstanbul'u yönetenler,
toplu taşımacılığı, tercihli yolları, raylı sistemleri, satın alınan otobüsler
konusundaki doğru seçeneği, bilimsel yöntemlerle değil, deneme yanılma yöntemi
ile bulmaya çalışmaktadırlar.
İstanbul'da göçe ve
işsizliğe karşı hiç bir önlem alınmazken, suç oranlarının artması kaçınılmaz
bir sonuçtur. Her yıl ortalama 22 bin'e yakın oto
hırsızlığının gerçekleştiği Türkiye'de, oto hırsızlığının üçte ikisi
İstanbul'da gerçekleşmektedir. Öldürme, oto hırsızlığı, yaralama, gasp,
hırsızlık, adam kaçırma olaylarında yüzde 30'lara varan bir paya sahiptir.
Kent, zaman içerisinde kutuplaşmanın arttığı, gerilimli, uyumsuz bir suç yumağı
haline gelmiştir.
İstanbul'da eğitim,
sorunlarla karşı karşıyadır. Ülke genelinde, uygulanan istikrar programı
gerekçe gösterilerek kamu harcamaları, dolayısıyla eğitim harcamaları ve
yatırımları düşük seyretmekte. Bundan İstanbul da etkilenmektedir. Bir kamu
hizmeti olarak eğitim verilen devlet okullarında derslik sıkıntısı büyüktür.
Kamu eğitim görevini tam anlamıyla yerine getirememekte, nitelikli öğretim
yapılamamaktadır.
Ekonomideki önemli yeri,
tarihi geçmişi ve güzellikleri ile doğu ve batı arasında köprü görevini
yüklenen bu şehrin doğru yönetilmesi, ülkemiz için son derece önem arz
etmektedir. Ülkemizin sahip olduğu en büyük zenginliklerden olan İstanbul
şehrinin bu günkü bulunduğu durum, yaşanan ekonomik ve sosyal sorunların
nedenleri, bu sorunlara karşı alınacak önlemler, çözüm önerileri ve gerekli
politikaların oluşturulması amacıyla Anayasanın 98. ve TBMM İçtüzüğünün 104. ve
105. Maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Ali Uzunırmak (Aydın)
3) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
4) Erkan Akçay (Manisa)
5) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
6) Mehmet Erdoğan (Muğla)
7) Enver Erdem (Elazığ)
8) Alim Işık (Kütahya)
9) Ali Öz (Mersin)
10) Seyfettin Yılmaz (Adana)
11) Necati Özensoy (Bursa)
12) Celal Adan (İstanbul)
13) Zühal Topcu (Ankara)
14) Mehmet Günal (Antalya)
15) Koray Aydın (Trabzon)
16) Mustafa Erdem (Ankara)
17) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
18) Durmuş Ali Torlak (İstanbul)
19) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
20) Sümer Oral (Manisa)
21) Bülent Belen (Tekirdağ)
22) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
23) Sinan Oğan (Iğdır)
24) Mustafa Kalaycı (Konya)
25) Oktay Öztürk (Erzurum)
BAŞKAN – İkinci önergeyi okutuyorum:
2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 22 milletvekilinin, taş
ocaklarının çevreye verdiği zararların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/131)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Taş ocaklarının çevreye
verdiği zararların araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM içtüzüğünün 104 ve 105. maddesi uyarınca
Meclis araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.
Gerekçe:
Çok eski uygarlıklara ev
sahipliği yapmış bulunan ülkemiz toprakları, doğal güzelliklerinin yanı sıra
tarım çeşitliliği bakımından da önemli bir konuma sahiptir. Verimli ve
bereketli topraklarımızda çok güç koşullarda yetiştirilen ürünler, yıllardır
dünya pazarlarında önemli alıcılar bulmaktadır. Hep birlikte koruyup,
kollayarak bu günlere kadar getirdiğimiz eski uygarlıklara ait eserlerimiz ise
dünyanın dört bir köşesinden ülkemize gelen turistlere sunulmaktadır.
Bu hizmetlerden elde
ettiğimiz tarım ve turizm gelirleri, ülkemizin en önemli gelir kaynakları
arasında yer almaktadır. Her ikisi de hem ekonomiye, hem de istihdama büyük
katkı sağlamaktadır. Ne yazık ki tarım ve turizm alanlarımıza yakın yerlerde
kurulan taş ocakları her iki önemli değerimizi de tehdit etmektedir.
Son yıllarda özellikle
turizm ve tarım alanları başta olmak üzere yerleşim bölgelerinde işletmeye
açılan taş ocakları, ülkemizin en önemli çevre sorunlarından birisi haline
gelmiştir.
Ülkemiz genelinde; hizmet
veren taş ocaklarının birçoğu verimli ve bereketli topraklara komşu alanlarda
ve birçoğu da turizm bölgeleri güzelim ormanlarımızda kurulmuştur. Çevreye
vereceği zararlar iyi hesaplanmadan verilen işletme ruhsatları, zaman zaman taş
ocağı işletmecileri ile bölge halkını da karşı karşıya getirmektedir.
Hayatlarını hiçe sayan vatandaşlarımız taş ocaklarına karşı sadece iş
makinelerinin önlerine geçmekle kalmayıp, kapatılması konusunda da bir dizi
dava açmaktadır.
Bunun da en önemli nedeni
taş ocaklarının her bakımdan çevre kirliliğine sebep olmasıdır. Verimli ve
bereketli topraklara zarar veren taş ocakları, çok eski uygarlıklara ev
sahipliği yapmış tarihî eserlerimize ve yemyeşil güzelim ormanlarımıza zarar
vermektedir. Millî serveti yok etmektedir.
Ülkemizde taş ocağı olarak
kullanılan alanlar, genellikle kireçtaşı olanlarıdır. Kireçtaşı, yer altı su
kaynaklarının meydana gelmesinde çok önemlidir. Çünkü yeryüzüne düşen yağmur
sularının büyük bir kısmı, kireçtaşı alanlarından, çatlaklar vasıtasıyla yer
altına geçmekte ve yer altı sularını devamlı beslemektedir. Kireç taşları
olmadığı zaman yağmur suları, yüzeysel akışla sahadan hızla uzaklaşmaktadır.
Su kaynaklarımızı ve havayı
kirleten taş ocakları ruhsat alınan sahadan itibaren atmosfere, rüzgârın hızına
ve şiddetine göre çevreye kireç tozu, duman ve katı atıklar atabilmektedir.
Atmosfere atılan toz tabakası bölgede yetişen bitkilerin yapraklarındaki
gözenekleri kapatmakta ve gaz alışverişi dâhil olmak üzere bitkilerin solunum
ve fotosentez gibi çeşitli yaşamsal işlevlerini engellemektedir.
Kirlenme, yeterli suyu ve
ışığı alamayan bitkilerin yapraklarını bozmakta ve büyüme hızını
yavaşlatmaktadır. Bu da üretimde önemli oranda verim kayıplarına yol
açmaktadır. Taş ocakları nedeniyle bölgedeki yeşillikler kaybolmakta, ekolojik denge bozulmaktadır. Ortaya çıkan kirlilik yerleşim
alanlarında yaşayan vatandaşlarımız arasında solunum hastalıklarına da neden olmaktadır.
Ayrıca, taş ocaklarında
patlatılan dinamitler çevrede deprem etkisi yapmaktadır. Başta yerleşim
alanları olmak üzere turizm ve tarım alanları patlamalardan olumsuz yönde
etkilenmektedir. Sayıları bugün 6 bini bulan taş ocakları, ülkemizin birçok
yerleşim bölgesinde büyük çevre sorunları yaratmaya devam etmektedir.
Güzelim ormanlarımızı,
verimli ve bereketli topraklarımızı, Türkiye turizminin parlak geleceğini taş
ocaklarının çevre kirliliğinden korumalıyız. Bu konuda Yüce Meclisimize önemli
görevler düşmektedir. Çevre kirliliğine sebep olan taş ocaklarıyla ilgili
araştırma yapılarak gerekli önlemlerin alınması son derece önemli ve gerekli
hale gelmiştir.
Bu nedenle, Anayasa'nın 98.
ve TBMM içtüzüğünün 104 ve 105. maddesi uyarınca bir Meclis Araştırma Komisyonu
kurulması gerekli önlemlerin alınması bakımından yerinde olacaktır.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Ali Uzunırmak (Aydın)
3) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
4) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
5) Mehmet Erdoğan (Muğla)
6) Enver Erdem (Elazığ)
7) Ali Öz (Mersin)
8) Alim Işık (Kütahya)
9) Seyfettin Yılmaz (Adana)
10) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
11) Zühal Topcu (Ankara)
12) Necati Özensoy (Bursa)
13) Koray Aydın (Trabzon)
14) Oktay Öztürk (Erzurum)
15) Mustafa Erdem (Ankara)
16) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
17) Durmuş Ali Torlak (İstanbul)
18) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
19) Sümer Oral (Manisa)
20) Bülent Belen (Tekirdağ)
21) Mehmet Günal (Antalya)
22) Mustafa Kalaycı (Konya)
23) Sinan Oğan (Iğdır)
BAŞKAN – Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin, Eber
Gölü’ndeki çevre kirliliğinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/132)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Bölge Ekonomisini, doğal
yaşamı ve bölge insanının geleceğini etkileyecek "Eber Gölünün
Kirliliğinin Önlenmesi ve Gölün Korunması için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi ve yasal düzenlemelerin oluşturulması" amacıyla Anayasanın
98. TBMM iç tüzüğünün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılması hususunda gereğini arz ederiz.
Gerekçe:
Uygarlıkların beşiği olarak
zengin bir kültürel ve tarihi mirasa sahip olan ülkemizin bu zenginlikleri
eşsiz doğal güzelliklerle de desteklenmektedir. Ancak özellikle 20. yüzyılın
ikinci yarısında baş döndürücü bir hıza ulaşan teknolojik ve endüstriyel gelişmeler
çevresel değerlerin tahribi ve çevre kirliliğini beraberinde getirmiştir.
Yeraltı su düzeylerinin inanılmayacak derecede hızlı düşüşü, sanayide ve
tarımda su kullanımının son derece artması ve yanlış tarımsal sulama teknikleri
ile gölden kontrolsüz su alımı, bunların beraberinde yaşanan kuraklık gibi
nedenlerle doğal kaynaklarımız hızla tükenme eğilimine girmiştir. Türkiye;
doğal zenginlikleri arasında önemli bir yere sahip olan göllerini kaybetme
tehlikesi ile karşı karşıyadır.
Eber Gölü bu kötü kaderi
yaşayan göllerimizden biridir. Türkiye'nin 12. büyük gölü olan Eber gölü
Afyonkarahisar ilinin Bolvadin, Çay ve Sultandağı ilçeleri sınırları içinde
bulunmaktadır. Göl su seviyesi ve gölalanı mevsimlere ve yıllara göre farklılık
göstermektedir. 1961-1991 yılları arasında en düşük su seviyesi Ekim 1991'de
görülmüştür. Buna göre su kotu 965,33 metre, gölalanı 62 km² olarak tespit
edilmiştir. En yüksek su seviyesi Mayıs 1969'da; su kotu 967,61 metre, gölalanı
164,5 km² olarak tespit edilmiştir. Ortalama 150 km² yüzölçümüne sahip olan ve
derinliği 21 metreye kadar ulaşan Eber Gölü'nde su seviyesi 1-2 metreye kadar
düşmüştür. Göl eski zamanlarda Akşehir gölüyle büyük tek bir göl halindeyken su
kaynaklarının azalması ile Akşehir gölü Eber Gölü'nden ayrılarak ayrı bir göl
oluşturmuştur. Eber Gölü'nden Akşehir Gölü'ne su aktarmak için bir kanal
bulunmaktadır. Ancak Eber Gölü'nün küçülmesi sonucu su aktarılamamış bu da
Akşehir Gölü'nün sularının çekilmesine neden olmuştur. Gölün etkilediği alanda
tarıma dayalı sanayi ürünleri, kamış üretimi, balıkçılık gibi halkın önemli
geçim kaynakları tükenme noktasına gelmiştir. 40 çeşit balık, 200'e yakın kuş
türüne ev sahipliği yapan Eber Gölü ve çevresindeki canlı çeşitliliği de gün
geçtikçe azalmaktadır. Geçimini balıkçılıkla sağlayan balıkçı köyleri boşalmaya
başlamıştır.
Gelişen Dünya şartlarına
karşılık gerileyen doğal kaynaklarda tarımın sürdürülebilir bir şekilde
yapılması için özel mikro havzalar oluşturulmaktadır. Özellikle kiraz
üretiminde Eber gölünün etkisi ile oluşan mikro havzalarda üretilen kiraz,
Sultandağı ve Çay ilçelerinden bütün Dünya'ya ihraç edilegelmiş ve Eber'in bu
havzalardaki rolü örnek alınarak Türkiye'de yeni mikro havza oluşumları için
çalışmalar başlatılmıştır. Bu çalışmalar sürerken mikro havza olarak önderlik
etmiş Eber'in yok olması hem bir doğal varlığın yok oluşu, hem de buna dayalı
olarak gelişen tarımsal üretimin istenilen nitelikte yapılamaz hale gelmesi
gerçekten üzücü ve önlem alınması gereken bir durumdur. Sonuçlarının ise bölge
halkının geçimini ve refahını doğrudan etkilemesi kaçınılmazdır.
Eber gölü, Afyonkarahisar
şehrinin atıkları başta olmak üzere, Afyonkarahisar ile Eber gölü arasında akan
Akar Çay'a atıklarını deşarj eden ilçe ve beldelerin atıkları, bölgede yoğun
faaliyet gösteren et ve süt sanayilerinin atıkları, bu havzada faaliyet
gösteren Alkoloit ve Şeker fabrikaları ile
kirletilmiştir. Çiftçilerin yanlış sulama yapmaları ve yaşanılan kuraklık
nedeniyle yok olma tehlikesi altındadır.
Yukarıda arz edilen nedenlerle
Anayasanın 98. TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılması gerekmektedir.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Ali Uzunırmak (Aydın)
3) Mehmet Erdoğan (Muğla)
4) Enver Erdem (Elâzığ)
5) Alim Işık (Kütahya)
6) Ali Öz (Mersin)
7) Seyfettin Yılmaz (Adana)
8) Erkan Akçay (Manisa)
9) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
10) Mehmet Günal (Antalya)
11) Zühal Topcu (Ankara)
12) Sümer Oral (Manisa)
13) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
14) Necati Özensoy (Bursa)
15) Bülent Belen (Tekirdağ)
16) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
17) Durmuş Ali Torlak (İstanbul)
18) Celal Adan (İstanbul)
19) Oktay Öztürk (Erzurum)
20) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, önergeler bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın Gürkut
Acar, sisteme girmişsiniz. Bir talebiniz mi vardı?
GÜRKUT ACAR (Antalya) – Ben
soru önergeleriyle ilgili bir açıklama yapacaktım efendim.
BAŞKAN – Sayın Acar, eğer
mahzuru yoksa -çünkü gündeme geçtik artık- bir başka vesileyle...
GÜRKUT ACAR (Antalya) –
Peki.
BAŞKAN - Çok teşekkür
ederim.
Sayın milletvekilleri,
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve sonra
oylarınıza sunacağım.
Önergeyi okutuyorum:
VI.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Genel Kurulun 4, 5 ve 6 Şubat 2012 Cumartesi, Pazar ve
Pazartesi günlerinde çalışmamasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
Tarih:
3/2/2012
Danışma Kurulunun 3/2/2012 Cuma günü yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilerin
Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Adalet ve Kalkınma Partisi
Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
Mustafa Elitaş M.
Akif Hamzaçebi
Kayseri İstanbul
Milliyetçi Hareket
Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi
Grubu Başkanvekili Grubu
Başkanvekili
Oktay Vural Hasip Kaplan
İzmir Şırnak
Danışma Kurulu Önerisi
Genel Kurulun 4, 5 ve 6
Şubat 2012 Cumartesi, Pazar ve Pazartesi günlerinde Genel Kurulun çalışmaması
önerilmiştir.
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156) (x)
(x)
156 S. Sayılı Basmayazı 1/2/2012
tarihli 59’uncu Birleşim Tutanağı’na eklidir.
BAŞKAN – Komisyon burada.
Başkanlık temsilcisi burada.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi,
buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkanım, şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzük
değişikliğine ilişkin teklifin görüşmelerine başlayacağız, ancak bir konuyu
Başkanlık makamının ve Genel Kurulun dikkatine sunmak istiyorum.
Teklifin Anayasa
Komisyonundaki görüşmeleri sırasında ve onun sonucunda düzenlenen rapor,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’nün 80’inci maddesine aykırılık
taşımaktadır.
Konuya ilişkin olarak Sayın
Kamer Genç’in vermiş olduğu İç Tüzük Değişiklik Teklifi’ne
ilişkin olarak, Anayasa Komisyonunun görüşünün ne olduğu Komisyonda
belirtilmemiştir.
İç Tüzük’ün
80’inci maddesine göre, aynı konuya ilişkin bir başka tasarı veya teklifin
olması hâlinde, ilgili komisyonun buna ilişkin olarak bir görüş ortaya koyması
gerekir. Tasarı veya teklifi komisyon kabul edebilir veya reddedebilir, bu
konuda komisyon görüşü ortaya çıkmış değildir. Birincisi, bu açıdan İç Tüzük’ün 80’inci maddesine aykırılık söz konusudur.
İkincisi, Sayın Kamer
Genç’in konuya ilişkin teklifi, gündeme alınan ve biraz önce sizin okuduğunuz
teklif içerisinde anılmamaktadır, böyle bir usulümüz yoktur.
Bakın, 33’üncü sayfada
teklifin adı bu şekilde yer almıştır, Anayasa Komisyonunun kabul ettiği metinde
de teklifin başlığında herhangi bir değişiklik öngörülmemiştir. Bu durumda,
Anayasa Komisyonu yapmış olduğu görüşmede Sayın Kamer Genç’in teklifini dikkate
almadığını açıkça itiraf etmiştir, ortaya koymuştur. Bu, çok açık bir İç Tüzük’e aykırılık oluşturmaktadır. Bu nedenle, bu raporun,
teklifin Komisyonca geri çekilmesi ve bu tamamlandıktan sonra buraya gelmesi
gerekir.
İkinci olarak ifade
edeceğim konu şudur: Anayasa Komisyonunda yapılan görüşmeler sırasında, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sayın Sağlam orada Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlık Divanını temsilen bulunmuştur. Görüşlerini ifade ederken,
ifade ettiği görüşler bir İç Tüzük değişiklik teklifine ilişkin olarak Meclis
Başkan Vekilinin ifade edeceği çerçevede görüşler olmamıştır. Buradaki
görüşler, Sayın Başkan Vekilinin tarafsızlığını yok eden, tarafsızlığına gölge
düşüren demeyeceğim tarafsızlığını ortadan kaldırmış olan görüşlerdir. Örneğin,
Sayın Başkan diyor ki… On dakikalık konuşma süresinin beş dakikaya
indirilmesine ilişkin olarak şöyle diyor Anayasa Komisyonu raporu, aynen
okuyorum cümleyi -Sayın Sağlam’a atfen “Sağlam” diyor- ayrıca beş dakikada
söylenmek istenen her şeyin söylenebileceğini, demagoji
yapılması durumunda sürenin sınırsız olacağını, bu teklifin sonuçlanması
durumunda Türkiye Büyük Millet Meclisinin daha verimli çalışacağını
söylemiştir.
Şimdi, Sayın Sağlam, Genel
Kurulda veya komisyon çalışmaları sırasında muhalefet partilerinin demagoji yaptığını söylemiştir. Bunu söylemek Sayın Başkan
Vekilinin hakkı değildir, yetkisi değildir. Bu, Parlamentoya, muhalefet
partilerine, muhalefete saygısızlıktır. Böyle tarafgir bir tutumu olan Sayın
Başkan Vekilinin komisyon sıralarında oturarak, Başkanlık makamını temsil
etmesi bu İç Tüzük değişiklik görüşmelerine gölge düşürmektedir.
Bugün, sizin
başkanlığınızda iki kez toplantı yaptık. Siz bir uzlaşma zemini yaratmak
istediniz. Bu olumlu çabanız şüphesiz son derece önemli.
Bu çerçevede, başta Adalet
ve Kalkınma Partisi olmak üzere siyasi partiler bu görüşleri değerlendirecektir
tabii ki. Görüşler sonucunda ortaya nasıl bir tablo çıkacağı önümüzdeki hafta
ortaya çıkacaktır. Bunu ayrıca göreceğiz, değerlendireceğiz, konuşacağız tabii
ki, ama şu andaki tablo, Sayın Sağlam’ın tarafsızlığını yitirdiği yönündedir.
Ayrıca, Anayasa
Komisyonunun Raporu ve kabul etmiş olduğu metin İç Tüzük’ün
80’inci maddesine aykırı olması nedeniyle Teklif görüşülebilir durumda değildir
efendim.
Teşekkür ederim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
– Sayın Başkanım, izin verirseniz kayıtlara geçmesi açısından bu konudaki grup
olarak kanaatimizi…
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
– Sayın Başkanım, birden fazla aynı konuda teklif ya da tasarı geldiğinde
bunlar, malumunuz olduğu üzere birleştiriliyor; yani bu, 2 de olabilir, 10 da
olabilir ve birleştirildiği zaman, birleştirilene kadar her biri ayrı ayrı tekliftir.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Burada ne var? Bak, burada ne var?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
– İzin verirseniz…
BAŞKAN – Sayın Genç, rica
edeceğim, evvela Sayın Canikli sözünü bitirsin.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
– Birleştirilene kadar her biri ayrı ayrı teklif ya da tasarı özelliği
taşırken, komisyonda birleştirildikten sonra, ilgili hüküm gereğince artık o
tek bir teklif ya da tasarı hâline gelmiştir. Dolayısıyla, işlem yapılırken de
buna göre kabul edilir ve ona göre işlem tesis edilir.
Bu açıdan bakıldığında, bu
çerçevede değerlendirildiğinde, Sayın Genç’in teklifi ile bizim teklifimiz
birleştirilmiştir ve artık tek bir teklif hâline gelmiştir. Tek bir teklif için
ne yapılması gerekiyorsa, hangi hükümlerin, hangi düzenlemelerin, hangi
hususların alt komisyon raporunda ya da esas komisyon raporunda yer alması
gerekiyorsa o şekilde yer almıştır ve çok açık şekilde birkaç yerde bu
zikredilmiştir.
Bunlardan bir tanesi şudur:
“Komisyonumuz –Bakın, birleştirilmesine ilişkin üst Komisyon Raporu’ndan bir
bölüm okuyorum.- her iki teklifin birleştirilerek görüşülmesini ve
görüşülmelerin (2/242) Esas No’lu Teklif üzerinden
sürdürülmesini kararlaştırmıştır.”
Biraz önce söylediğim
çerçevede, artık bu aşamadan sonra bizim teklifimiz yoktur tek başına, Sayın
Genç’in teklifi yoktur; birlikte verilen bir teklif söz konusudur.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya
“Burada belirtsin.” diyoruz işte; raporda belirtsin bunu.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
– İzin verin…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Şu
başlıkta belirtsin.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
– Ve tek bir teklif vardır.
BAŞKAN – Evet, lütfen…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
– Dolayısıyla bir teklif için ne yapılması gerekiyorsa o yapılmıştır. Bir
teklif için yapılan müzakerelerde Sayın Genç’in söylediği şekilde işlem tesis
edilmez. Dolayısıyla rapor, İç Tüzük’e, genel
düzenlemelere ve uygulamaya uygundur Sayın Başkan.
BAŞKAN – Peki, teşekkür
ederim.
Sayın Genç, sonra Sayın
Vural…
Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Sayın Başkanım, evvela, zatıaliniz Meclis Başkanı
olduğunuz için, hani, İç Tüzük’e göre, komisyonları
denetleme yetkiniz var. Komisyonun getirdiği rapor, evvela
Anayasa’ya aykırı. Ne yönden aykırı? Anayasa’mızın 96’ncı maddesine
göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi üçte 1’le toplanır, her hâlükârda dörte 1’den aşağı, dörtte 1’in bir fazlasından aşağı karar
veremez -96’ncı maddede- yani 139 kişiden aşağı karar veremez… Ben Komisyona
katıldım, dedim ki: Bakın, şimdi getirilen teklifler diyor ki, efendim, karar
yeter sayısını 15 milletvekili istiyor. Hâlbuki Anayasa’nın 96’ncı maddesine
göre, karar yeter sayısı olmayan hallerde 15 milletvekilini istemek diye bir
zorunluluğu yok çünkü Anayasa’ya açıkça aykırı. 96’ncı maddeyi okursanız çok
açıkça görülüyor. Bu görev Meclis Başkanına da düşüyor. Meclis Başkanlığı,
Anayasa’nın 96’ncı maddesine rağmen, tutup da karar yeter sayısı olmayan yani
139 kişi olmayan bir kararı “Kabul edilmiştir.” diye geçemez. Anayasa’nın
96’ıncı maddesine aykırı. Ben Komisyonda bunu dile getirdim. Komisyon bu konuyu
hiç tartışmadı çünkü önce, İç Tüzük’e göre
komisyonlar, getirilen kanun tasarı ve tekliflerini önce Anayasa’ya aykırılık
yönünden incelemek zorundadırlar.
İkincisi, şimdi,
biliyorsunuz, bu komisyon metinleri, metin, en son müzakereye esas alınan metin
yazılırken, bakın, 33’üncü sayfada, şimdi, teklif sahipleri, Adalet ve Kalkınma
Partisinin 5 tane grup başkan vekilini yazmış. Hâlbuki şeyin üzerinde ne diyor?
İşte, o kişileri belirttikten sonra, onun da altına Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in de teklifi. Dolayısıyla buradaki raporda, iç taraftaki raporda, bu,
işte “Aydın Milletvekili Ahmet Aydın ve Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in
teklifi” diye buradan başlığa ilave edilmesi lazım; aksi takdirde rapor eksik.
Ayrıca, Sayın Başkanım,
teklif metinde yani Komisyon raporunda, alt komisyon raporunda benim teklifimin
kabul edilip edilmediği yönünde açık bir hüküm yok. Şimdi, şöyle bir durum
söylüyorum: 80’inci maddeye göre, İç Tüzük’ün 80’inci
maddesine göre bir teklif komisyona gider, komisyon bunu reddederse o ret
raporu geri Genel Kurula ve Genel Kurul bunun üzerinde tartışma açar, ya
komisyonun teklifini kabul eder veya reddeder. Şimdi, burada komisyonun benim
teklifimi kabul veya reddettiğine dair bir hüküm yok. Dolayısıyla, şimdi,
evvela bu usul konusu, komisyon alsın bu raporu, düzeltsin, getirsin yani bizim
istediğimiz bu. O bakımdan, İç Tüzük’e tamamen
aykırı, Anayasa’ya tamamen aykırı bir rapor gelmiş karşımıza.
Zatıaliniz de Meclis Başkanısınız.
Yani bundan önce biz burada bazı şeyler söylediğimiz zaman kale alınmıyordu ama
sizden rica ediyorum, siz Meclisin Başkanısınız, Anayasa’yı uygulamakla
görevlisiniz, İç Tüzük’e uygun işlem burada tesis
etmekle görevli bir zatsınız, beyefendisiniz… Dolayısıyla bu
komisyon, maalesef yetersiz bir komisyon.
Bana diyor ki, ben
çıkmışım: “Zaman çalmak için…”
BAŞKAN – Şimdi, Sayın Genç
talep kısmınız anlaşıldı. Bundan sonrasını, lütfen rica edeceğim…
KAMER GENÇ (Tunceli) -
Burhan Kuzu diyor. Sen kimsin be Kuzu benim zaman çaldığımı söylüyorsun?
Kuzuluk yapmışsın burada.
BAŞKAN – Lütfen, rica
edeceğim…
Sayın Vural…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkanım, öncelikle, tabii, bu İç Tüzük Değişiklik Teklifi ile ilgili gelen teklifin
bütün gruplar arasında belli bir mutabakatla salı gününden sonra görüşülmesine
ve uzlaşılmasına zemin hazırlayacak şekilde böyle bir fırsat oluşmasını olumlu
görüyoruz. Umarım, bu zamana kadarki tartışmalar ve şimdiye kadar yaptığımız
değerlendirmeler istikametinde muhalefet gruplarının bu konudaki itirazlarıyla
Parlamentonun verimli çalışması dengesi oluşturulur ve bu çerçevede, inşallah
hepimizin beraber uygulaması gereken İç Tüzük’ü kendi
irademizle, isteğimizle beraber ve birlikte geçiririz. Umudumuz ve beklentimiz
öncelikli olarak bu teklif sahiplerinin bu şekilde bir düzenlemeyi sağlayarak
uzlaşmayı sağlama yolunda adım atmalarıdır.
Bir başka konu da Sayın
Başkanım: Gerçekten, Anayasa’mızın 94’üncü maddesi: Meclis başkan vekilleri “… görevlerinin gereği olan hâller dışında, Meclis
tartışmalarına katılamazlar...” Şimdi, sizden istirham ediyorum. Meclis Başkan
Vekili, yani sizin vekiliniz, bu tartışmalar içerisinde âdeta muhalefet yerine
iktidarın tarafını tutan bir tavır ortaya koymuştur. Şimdi, bu tavrıyla Sayın
Meclis Başkan Vekili Anayasa’nın gerektirdiği bu tavrı sağlamıyorsa ne
yapacağız biz? Yani bir okuyunuz, bakın: “Üç dakika zamanınız vardır.”, “Rahat
etsin.”, “İnsan beş dakikada söylemek istediğini söyler.”, “Hayırlısını
yapıyoruz.” Yani anlaşılan o ki, Sayın Meclis Başkan Vekili bizim hayırsız bir
talepte bulunduğumuzu ifade ediyor! Şimdi, yani Sayın Sağlam buradaki tavrıyla
taraf olmuştur, buradaki tavrıyla muhalefet partilerinin haklı taleplerine
destek vermeyeceğini ifade etmiştir. Şimdi, Komisyon sıralarında bulunan bir
kimsenin böyle bir tavrı ortadayken, Anayasa’mızın 94’üncü maddesine göre böyle
bir tartışmaya da fiilen girmişken nasıl temin edeceğiz bunu? Hangi araçla
temin edeceğiz?
Bir diğer konu da Sayın
Başkanım, gerçekten önemli. Bakın, bir milletvekilinin teklifi var. Sonuçta bir
kanun maddesi kabul edilmiş Komisyonda ama acaba komisyonlarda teklif sahibinin
bu önergesi, teklifi ret mi edildi, kabul mü edildi? Gerçekten reddedildiği
için mi girdi, yoksa sehven mi o kanun maddesi girdi? Bu konuda hüküm yok.
Bir başka konu da: İç Tüzük’ün 38’inci maddesine göre, komisyonlar, kendilerine
havale edilen işler konusunda öncelikle Anayasa’nın lafzına ve ruhuna uygun
olup olmadığını incelemekle yükümlüdür. Bu raporda böyle bir incelemenin
yapılıp yapılmadığına ilişkin bir değerlendirme de yer almıyor. Bu yönleriyle
bakıldığı zaman, âdeta tekemmül etmemiş bir raporla karşı karşıyayız, çünkü biz
raporu görüşüyoruz. Bu raporu görüştüğümüz zaman da bu itirazlarımızın bir
raporun içerisinde yer alması gerektiğini düşünüyoruz.
Bunları sizlerle paylaşmak
istedim. Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Kaplan…
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Sayın Başkanım, İç Tüzük çok önemli, Meclisin anayasası. Muhalefetin,
iktidarın, bağımsızların denetim yetkisini nasıl kullanacakları, yasama
sürecine nasıl katılacakları, komisyonları belirliyor. Bu açıdan bu tür
düzenlemeler çok dikkatle yapılmalı ve mutlaka uzlaşı, diyalog ve ortaklaşma
çok önemli.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Sayın Başkanım mikrofonu açsanız, biz duyamıyoruz konuşmacıyı.
BAŞKAN – Hiçbirininkini
açmadık, onun için ben bu kadar uzun olacağını tahmin etmedim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Ama duyamıyoruz.
BAŞKAN - Hasip Bey sesini duyurur, siz merak etmeyin.
Sayın Kaplan buyurun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkanım, bu açıdan baktığımız
zaman, biz de, bu İç Tüzük Teklifi’nin, daha önce
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının daveti üzerine kurulan dört parti
grubunun yer aldığı Meclis İç Tüzük Uzlaşma Komisyonunun yaptığı çok değerli
bir çalışma vardı, bir taslak vardı ve yeni 24’üncü Döneme girildiği için de
yarım kaldı. Aslında biz, bu İç Tüzük
Uzlaşma Komisyonunun tekrardan görev alması ve yeni Anayasa yapımı süreciyle
koşut bir çalışma yapmasının da yararlı olduğunu düşünüyoruz.
Bugün, dört parti grubunun
Başkanlığınızda toplanarak, maddeler üzerindeki görüşmeye kadar, salı gününe
kadar kendi içinde bir uzlaşma ortamı bulmasını bir fırsat olarak
değerlendiriyoruz. Bunun değerlendirilmesi gerektiğini ve mutlaka bu gergin
siyaset tarzı yerine, Meclisin ihtiyaç duyduğu düzenlemelerin getirilmesinin
milletin hayrına olduğunu düşünüyoruz.
Elbette ki raporda eksiklik
var, Sayın Genç’in teklifi yer almamış.
Bir eksiklik daha var,
tabii maddelere girmeyeceğimiz için ona girmiyorum.
BAŞKAN – Evet, lütfen,
şimdi…
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Anayasal düzenlemeler olduğu konularda da teklif içinde önermeler var. Bunun da
dikkatini çekmek istiyorum.
BAŞKAN – Peki, çok teşekkür
ederim.
Sayın milletvekilleri,
önemli bir konuyu müzakereye başladığımız ortada, dün, evvelsi gün yaşadığımız
gelişmeleri de dikkate alarak bugün sabahleyin ve öğleden sonra değerli grup
başkan vekillerimizle bir toplantı yaptık. Bu çerçevede, belli bir mutabakat
çerçevesinde de bu müzakereleri bugün bir yere kadar sürdüreceğiz. Ben grup
başkan vekillerimize katkılarından dolayı evvela teşekkür ediyorum.
Tabiatıyla bu görüşmeler
sırasında sayın üyeler, sayın milletvekillerimiz ister gruplar adına ister
şahıslar adına düşüncelerini ifade edecekler. Biraz evvel burada dile getirilen
hususlar dün, evvelki günkü müzakerelerde de ileri sürüldü, usul tartışması açıldı
ve sonuçta da bir karara bağlandı, tüm talepler de tutanaklara geçti. Elbette
bunun…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bu
konuda usul tartışması açılmadı efendim. Rapordaki benimle ilgili…
BAŞKAN - Bana verilen bilgi öyle…
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Hayır efendim, yanlış bilgiyi size veriyorlar.
BAŞKAN – …ama şimdi
dolayısıyla…
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Sayın Başkan, gündem yanlış, gündem. Bize verilen bu gündem yanlış çünkü dünkü
gündemde…
BAŞKAN – Hayır, Sayın Genç,
siz sözlerinizi söylediniz, ona saygı duyuyorum ama ben de bir karar vermek
durumundayım.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama
efendim, gündem yanlış diyorum. Sayın Başkan, bakın, gündem yanlış diyorum.
BAŞKAN - Ben de bir karar vermek durumundayım, sizin…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bize
verilen bu gündem bugün hatalı tanzim edilmiş çünkü dünkü gündemde 2 Şubat
tarihinde bu 156 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bitimine kadar çalışmaya devam
ediliyordu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Dün değil.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Dün, dün. Hayır efendim, dündü.
BAŞKAN – Sayın Genç, ben
sizi dinledim, müsaade ederseniz…
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Sayın Başkan, bakın, siz Meclisi tarafsız yönetmek zorundasınız. Ben size
diyorum ki raporda benim ismim yani “hükûmet teklifi” eskiden yazıyordu, şimdi
“kanun teklifi” yazıyor oraya. O “kanun teklifi” bölümünde raporda yer almamış
çünkü bu alması zorunlu. Dün biz bunu tartışma konusu etmedik. Lütfen bir ara
verin, bunu bir anlatalım efendim. Ayrıca da gündemde, dünkü gündemde buraya
eksik gitmiş. 2 Şubatta 156 sıra sayılı kanunun bitimine kadar dün
çalışacaktık, o gittiğine göre bugün bizim 3 Şubatta ancak 100 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nı görüşeceğiz.
BAŞKAN – Peki, anladım ben
Sayın Genç, sizin talebinizi anladım.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama yani şimdi bu açık seçik. Gündemi ihmal edemeyiz efendim.
BAŞKAN – Ama ben de bir
karar vereceğim talepleri aldıktan sonra.
Buyurun Sayın Ekşi.
OSMAN OKTAY EKŞİ (İstanbul)
– Sayın Başkan, bendeniz Anayasa Komisyonunun bu konuyla ilgili görüşmelerini
A’dan Z’ye izledim. Buyurduğunuz şekilde bir usul tartışması yapılmadı. Size
verilen bilgi yanlış efendim.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Evet, teşekkür
ediyorum.
Benim tutumumda bu manada
bir değişiklik yok. Bütün bunların tutanaklara geçtiğini ve karara bağlandığı
kanaatini taşıyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Sayın Başkan, yani İç Tüzük’e açıkça aykırı rapor
var.
BAŞKAN – Şimdi teklifin
tümü üzerinde görüşmelere başlıyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Sayın Başkan, o zaman siz Meclis başkan vekillerinin taraflı hareketinden de
daha taraflı hareket ediyorsunuz.
BAŞKAN – Gruplara söz
vereceğim.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Böyle bir şey olur mu efendim? Burada milletvekilinin talebini göz önünde
tutmak zorundasınız Sayın Başkan.
BAŞKAN – İlk söz sırası
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Atilla Kart’ta.
Buyurun Sayın Kart.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Gündemi askıya alıyorsunuz.
BAŞKAN – Lütfen Sayın Genç…
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Gündem açık efendim.
BAŞKAN – Anlıyorum ben.
Lütfen, rica edeceğim.
Sayın Kart, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Biz
bugün, 3 Şubat günü bunu görüşemeyiz.
BAŞKAN – Tamam,
görüşlerinizin hepsi tutanağa geçti.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Efendim, o zaman görüşlerimin bir değeri yok mu?
BAŞKAN – Ama neticede benim
de kanaatim bu, verdiğim karar bu.
Sayın Kart, buyurun lütfen.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, siz Meclis Başkanı olarak gündemi kale almazlık yapamazsınız. Böyle bir
şey olur mu efendim?
BAŞKAN – Sayın Kart,
buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Sayın Başkan, tavrınızdan dolayı sizi kınıyorum.
BAŞKAN - Teklifin tümü
üzerinde gruplar adına yirmişer dakika, şahıslar adına da onar dakika söz
vereceğim.
İlk söz Sayın Kart’ın.
Süreniz yirmi dakika.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART
(Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle tüm İslam âleminin
mevlidini kutluyorum, hepinizi, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, İç Tüzük’ün 38, 80 ve 181’inci maddesinden kaynaklanan aykırılıkları
iki günden bu yana tartışıyoruz. Bu konulara girmeyeceğim tekrara girmemek
amacıyla. Ancak, bu konuyla bağlantılı olarak ifade etmek istediğim başka
hususlar var. Değerli milletvekilleri, 23’üncü Yasama Döneminde Türkiye Büyük
Millet Meclisinde temsil edilen dört siyasi partinin müşterek çalışmasıyla
ortaya çıkarılan İç Tüzük değişikliğine ilişkin taslak metin 11 Nisan 2011
tarihinde Meclis Başkanlığı tarafından Anayasa Komisyonuna havale edildi. Bu
taslak metnin hazırlanmasında bugün de Parlamentoda görev yapan dört siyasi
partinin temsilcileri görev yaptılar, emek harcadılar, özveri gösterdiler, çok
ciddi bir çalışma yaptılar, üç ülkeyi ziyaret ettiler. Bu çalışmalar esnasında
Meclis bütçesinden harcama yapıldı. Bu şartlarda hazırlanan ve gerçekten
Meclisin müşterek iradesini yansıtan bu nitelikteki bir metin üzerinde çalışmak
ve bu metni olgunlaştırmak mümkün iken, tamamen konjonktürel
yaklaşımlarla ve dayatmacı bir anlayışla, iktidar grubunun dayatmacı
anlayışıyla bir oldubitti yaratması süreciyle karşı karşıyayız. En başta
Parlamentonun emek ve hafızasını önemsemeyen gayriciddi bir anlayışla karşı
karşıya olduğumuzu görüyoruz, Parlamentonun sürekliliğini yok eden bir zihniyet
ile karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz.
Bir diğer önemli husus,
değerli milletvekilleri, çoğulcu ve demokratik bir Anayasa söyleminin dillerden
düşürülmediği bir dönemde, iktidar grubunun 5 grup başkan vekilinin ortak
imzasıyla böyle bir metnin hazırlanmış olması, ayrıca sorgulanması gereken bir
olaydır. Bu teklif ile bir anlamda Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmaları sabote
edilmektedir, bu çalışmalar bloke edilmektedir.
Anayasa Uzlaşma Komisyonu
çalışmalarının kalıcılığı ve güvenilirliği konusunda Cumhuriyet Halk
Partisinde, şahsımızda ve kamuoyunda bu konuda mevcut olan kaygıların daha da
bariz bir hâl aldığını görüyoruz ve yine bu noktada, Sayın Başkan, Sayın Meclis
Başkanımız, sizi bu anlamda da göreve davet ediyoruz.
Şayet, Anayasa Uzlaşma
Komisyonu çalışmalarının gerçekten inandırıcı olmasından söz edeceksek, kalıcı
olmasından söz edeceksek Meclis Başkanı olarak bu tür girişimlere izin
vermemeniz, bu konuda Meclis adına tavır koymanız ve mutlaka bir çözüm
arayışına girmeniz gerektiğini yeri gelmişken ifade ediyoruz.
Bakın, değerli milletvekilleri,
Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin kanun ile yeni Kenan Evrenleri yaratan ve
böylece Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmalarını bloke eden siyasi iktidar,
getirilen bu teklifle de bir taraftan muhalefetin söz hakkını tümden kesmenin
arayışları ve çalışması içindedir.
Değerli milletvekilleri,
düşük yoğunluklu demokrasilerde ve Orta Asya tipi demokrasilerde örneği
görülebilecek bir Meclis içi darbeyle karşı karşıyayız. Getirilen teklifin özü
budur, anlamı budur.
Tarihe not düşmek ve siyasi
iktidarı bu anlamda, siyasi iktidarın yönetim anlayışını bu anlamda teşhir
etmek amacıyla önerilerimizi, kaygılarımızı ve eleştirilerimizi bir kez daha
ifade etmek gereğini duyuyoruz.
Muhalefetin
konuşabilmesini, söz hakkını ve kendisini ifade etmesini sağlayan maddelerin
başında İç Tüzük’ün 19, 29, 31, 37, 63, 65, 98, 102,
104, 146 ve 160’ıncı maddeleri gelmektedir.
Muhalefet, gündemde dile
getirilmesini istediği önemli konuları, ivedi konuları, biliyorsunuz, 19’uncu
maddedeki grup önerisi yoluyla dile getirmektedir, grup önerisi yoluyla
halkımızı ve kamuoyunu bilgilendirmektedir. Bu hak tümüyle yok edilecek ölçüde
yeni bir düzenleme getiriliyor. Böylece, muhalefetin sınırlı ve yetersiz de
olsa mevcut olan yetkileri tümüyle ortadan kaldırılıyor.
20’nci madde düzenlemesi,
aslında çevre katliamının himayesi ve itirafı niteliğindedir.
31’inci madde
düzenlemesiyle, milletvekilleri arasında tasnif ve sıralama anlamına gelecek
ayrımcı bir anlayış söz konusudur. Milletvekillerinin varlık sebebi olan önerge
verme gücü ellerinden alınmaktadır.
37’nci maddede yapılan
değişiklik ile muhalefetin vermiş olduğu kanun tekliflerinin gündeme
getirilmesinde yeni bir kısıtlama yaratılmaktadır.
63’üncü maddede yapılan
düzenlemeyle, “usul” ve “tartışma” kavramı tümden ve kaynağında yok
edilmektedir. “Müzakere” kavramının içeriği ve özüyle bağdaşmayacak bir
şekilde, dayatmacı bir anlayışla milletvekilinin kürsü hakkı ortadan
kaldırılmaktadır. Birleşimi yöneten Meclis Başkanının keyfî takdiri ve iktidar
grubunun çoğunluğuyla milletvekili konuşamaz hâle gelmektedir.
65’inci maddedeki
düzenlemeyle milletvekilinin kendisini ifade etme yöntem ve araçları ortadan
kaldırılmaktadır. Bilindiği gibi, kişi, görüş ve düşüncelerini sadece söz ile
ifade etmez. Sözün yanında işaretler ve sembollerin kullanılması gereken durumlar
da söz konu olabilir. Bu sembol ve işaretlerin kullanılmasını engellemek, söz
ve düşünce özgürlüğünün milletin kürsüsünde yok edilmesi anlamına gelir.
102 ve 104’üncü
maddelerdeki düzenlemelerde ise kamuoyu ve halkın Meclis çalışmalarından
bilgilendirilmesi engellenmektedir değerli milletvekilleri. Hükûmet, halkın
Meclis çalışmalarını izlemesinden korkar hâle gelmiştir. TRT-3 yayınlarındaki
süreye ilişkin kısıtlama, Hükûmeti artık tatmin etmemektedir, artık içeriğe
yönelik müdahale dönemi başlamıştır. Tam anlamıyla faşizan süreç bütün
unsurlarıyla varlığını göstermeye başlamıştır.
146’ncı maddede getirilen
karar yeter sayısına ilişkin düzenleme de yasama faaliyeti kavramıyla
bağdaşmamaktadır. Her hâlükârda karar yeter sayısını sağlamak durumunda olan
siyasi iktidarın artık bu faaliyeti de angarya olarak gördüğü anlaşılmaktadır.
Siyasi iktidar, kendince bu angaryayı ortadan kaldırmak ve bir taraftan da muhalefetin
denetim hakkını yok etmek istemektedir.
160’ıncı maddedeki
düzenleme ise değerli milletvekilleri, bir Deniz Feneri düzenlemesidir. Zekât
hırsızlarını himaye eden zihniyet, bu hırsızlıkların Meclis kürsüsünden işaret
ve sembollerle dile getirilmesini engellemek istemektedir, fotoğraf bu kadar
açıktır. Bu madde bir suçüstü maddesidir, bu madde bir Kamer Genç maddesidir
değerli milletvekilleri.
Değerli milletvekilleri, bu
nitelikteki düzenlemelerin demokrasiye vereceği zararlar, aslında, bakıyoruz, 2001
yılında Meclis tartışmalarında hep dile getirilmiş. 2001 yılında o dönemdeki
sözcüler ne demiş bunlara bir temas edelim değerli milletvekilleri. Aynen
şunları söylemişler, 2001 yılındaki tutanaklardan okuyorum: “Demokrasiyi imha
eden sebepler daima topla, tüfekle, darbeyle gerçekleşmez. Bazen adına ‘hukuk’
denilen ve Profesör Muammer Aksoy'un tarifiyle -Profesör Muammer Aksoy’un
hatırası önünde saygıyla eğildiğimi yeri gelmişken ifade ediyorum-
‘cibilliyetsiz’ olan ‘kurallar’ da sosyal felaketi hazırlayabilir. Bu girişim,
bilgi ve tecrübi akıl temelinden yürümeyen çoğunluğun rejim için nasıl
tehlikeler ürettiğinin eşine rastlanmaz bir örneğidir, emsal oluşturacak suimisaldir.”
91’inci maddedeki özel
yasama yöntemi hukukun gücün elinde oyuncak olması demektir. Anayasal düzen
Meclis iç hukukuna süratle avdet etmelidir. Belirtelim ki hukuku araç gören ve
onun üstünlüğünü sindiremeyen, gücüne güvenen patolojik zihniyet yalnızca
kadroları değil, kural ve gelenekleri doğrayan darbeler hukuk istikrarını da yok
etmektedir. Dava konusu İç Tüzük değişikliği ihtiyaca ve istikrara hizmet
görüntüsü içinde iç hukukumuzu tahrip eden talihsiz bir girişimdir. Çoğunlukçu
ve dayatmacı yöntemler düşük yoğunluklu demokrasilerde görülür. Bu anlayış
uzlaşmayı sayı gücünün verdiği rehavet ve otorite içinde teslimiyet ve zafiyet
olarak görür. Oyunda uygulanacak kuralı oyuncuların birlikte yapması yerine
gücünün emriyle üretir. Kavga, hukuk benim diyen parmak gücüyle hukuku arayan
demokrasi arasındadır.
Bu sözleri söyleyenler, o
dönemde söyleyenler aynen şu şekilde devam ediyor değerli milletvekilleri.
57’nci Hükûmetin Başbakanına atıfta bulunarak o Hükûmetin Başbakanının 1957
yılında yazdığı makaleye atıfta bulunuyorlar, diyorlar ki… O
makalede ne demiş, 57’nci Hükûmetin Başbakanı 1957 yılındaki makalesinde ne
demiş, o sözcülerin ağzından tekrarlıyorum: “O hâlde, bir yandan çok partili
rejim devam ederken bir yandan da icraya tek parti rejimindeki kolaylıkları,
rahatlık ve serbestliği sağlayabilmenin çaresi, Meclis İç Tüzüğü’nü ve
gerekirse Anayasa’yı değiştirmek, hatta Anayasa’yı değiştirmeksizin Anayasa’ya
aykırı İç Tüzük ve kanun değişikliklerini yapmaktır." derken aslında bugün
günümüzde sergilenen yöntemi ve özü mahkûm ediyordu. 57’nci Hükûmetin
Başbakanının 1957 yılındaki makalesinde günümüzdeki siyasi iktidarı
tanımladığını hayretle ve ibretle görüyoruz değerli arkadaşlarım.
Peki değerli
milletvekilleri, bu sözleri kimler söylüyordu, 2001 yılında bu uyarıları kimler
yapıyordu? Değerli milletvekilleri, bu sözleri İyimayalar,
Arınçlar, Kapusuzlar, Şahinler söylüyordu. Yani bugün
AKP’yi yöneten yönetim kadroları söylüyordu. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu
sözlerin tümüne, bugün demokrasi adına, millî irade adına, çoğulcu anlayış
adına ve toplumsal barış adına aynen iştirak ettiğimizi ve bu ilkelerin mücadelesini
verdiğimizi, vereceğimizi buradan bir kez daha haykırıyoruz.
Bugün getirilen
düzenlemeyle 2001, 2005, 2007 değişikliklerinden daha da geriye giden, söz
hakkını tümden kısıtlayan Meclis içi bir darbeyle karşı karşıyayız değerli
milletvekilleri. Bu sözleri 2001 yılında dile getiren ve kadro hareketi yoluyla
demokrasi mücadelesi verdiklerini kendilerince ifade edenler, bunun hamasetini
yapanlar bugün nerede değerli milletvekilleri? Neredeler biliyor musunuz?
Bakın, 2001 yılında bu söylemleri dile getirenler bugün farklı bir konumdalar.
Artık muktedirler. Suçluluklarını, yanlışlıklarını saldırgan bir üslupla kamufle etmeye çalışıyorlar. Artık üstünlerin, güçlülerin,
zalimlerin hukukunu uygulamakla meşguller. Cumhurbaşkanlığı Kanunu’yla yeni
Kenan Evrenleri yaratmakla meşguller. Düşük yoğunluklu demokrasiyi ve Orta Asya
tipi demokrasiyi inşa etmekle meşguller. Meclis dışında gerçekleştirdikleri
“parti devleti” ve “polis devleti” yapılanmasını, bunun Meclis ayağını hayata
geçirmekle meşguller.
Hukuku ve demokrasiyi araç
olarak gören ve onun üstünlüğünü hiçbir zaman sindiremeyenler, sayısal gücüne
güvenenler, patolojik ve narsist bir zihniyet bugün
millî iradenin mabedinde demokrasiyi katletmekle meşgul değerli
milletvekilleri.
2001 yılında demokrasi
söylemini dillerinden düşürmeyen İyimayalar,
Arınçlar, Şahinler, Kapusuzlar bugün demokrasinin
katledilmesinin ve bir ejderha tarafından yutulmasının başaktörleri olarak
karşımıza çıkıyorlar değerli milletvekilleri.
2001 yılındaki bu
mücadeleleri takdirle karşılanan bu zihniyet, bugün Türkiye Büyük Millet
Meclisini sipariş üzerine seri imalat yapan bir kuruma dönüştürmek istiyor
değerli milletvekilleri.
Bugün Türkiye’yi yöneten
siyasetin ve zihniyetin gerçek kimliği aradan sekiz-dokuz yıl geçmeden bütün
gerçekliğiyle ortaya çıkıyor. Tarihin tanıklığıyla ortaya çıkıyor. Tarihin
tanıklığında faşizan zihniyet, omurgasız zihniyet, ilkesiz zihniyet bir kez
daha mahkûm oluyor. Adalet ve Kalkınma Partisi tarihi kandıramıyor değerli
milletvekilleri.
Bunların da ötesinde AKP
aslında gerçek yüzünü artık gizlemiyor. Gizlemeye gerek de görmüyor. AKP
sayısal çoğunluğun verdiği cüret ve rehavetle hareket ediyor.
Cumhuriyet Halk Partisi
olarak AKP eliyle yaratılmak istenilen bu zillete tahammül etmemiz ve sessiz
kalmamız elbette söz konusu olamaz. Emperyalizmin ve faşizmin bu anlamda da
temsilcisi olanlar amaçlarına ulaşamayacaklardır. (CHP sıralarından alkışlar)
Kanun ve kural giysisiyle
ve parmakların sayısal gücüyle yaratılmak istenilen bu demokrasi katline “Hayır” diyoruz. Tarih önünde siyasi iktidarı bir
kez daha uyarıyoruz.
Bakın, değerli
milletvekilleri; mutat bir muhalefet söylemi içinde değiliz. Türkiye’de
toplumsal, siyasi, etnik, inanç ve kurumsal temelli bir ayrışmaya gidiyoruz.
Belli bir süre sonra geriye baktığınızda “Eyvah nelere yol açmışız” dememek
için, bu vicdani sorumluluğu yaşamamak için sizi öz eleştiriye davet ediyoruz.
Şu anda çıkarlarınıza ve konjonktüre uygun görünen bu
düzenlemeler, şundan emin olunuz ki yarın, gelecekte sizi de bizi de sivil
toplumu da savuracaktır. Böyle bir sürecin toplumsal barışa, üniter yapıya, demokrasiye, temel hak ve özgürlüklere
hizmet etmesi mümkün değildir değerli milletvekilleri. Onun için, geldiğimiz
noktada, sizleri, akılcı bir şekilde muhakeme yapmaya, sorgulama yapmaya, öz
eleştiri yapmaya bir kez daha davet ediyoruz değerli milletvekilleri. Burada konjonktürün getirdiği rehavetle, iktidar gücünün getirdiği
şımarıklıkla -bunu her aşamada maalesef görüyoruz, bunu gerçekten dehşetle ve
kaygıyla izliyoruz- dayatmacı bir anlayış içine girmenin yarattığı sonuçları,
bunları tasavvur etmek istemiyoruz.
Değerli milletvekilleri,
şunları görmeniz gerekiyor: Faşizan süreçler, toplumsal meşru direniş hakkını
da beraberinde getirir. Toplumların zulme karşı direnme hakları meşru bir
haktır. (CHP sıralarından alkışlar) Unutulmamalıdır, unutulmamalıdır, Bolu Beylerinin
olduğu yerlerde Köroğulları hep olacaktır. (CHP
sıralarından alkışlar) Unutulmamalıdır, Hızır Paşaların olduğu yerlerde Pir
Sultan Abdallar olacaktır. (CHP sıralarından alkışlar) Unutulmamalıdır, Derviş
Mehmetlere karşı Kubilaylar hep olacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)
Unutulmamalıdır, AKP faşizminin olduğu her yerde cumhuriyet ve demokrasiye ve
aydınlanma devrimine sahip çıkan Cumhuriyet Halk Partisinin olduğunu hiçbir
zaman unutmayınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
burada gerçekten bir hamaset kompleksi, arayışı içinde
değiliz, böyle bir ezikliğin içinde değiliz; tamamen bir sorumluluk duygusuyla
sizleri çok ağır tarihî bir veballe, bir sorumlulukla baş başa bırakmamak
amacıyla, bir muhalefet partisi olarak, sorumluluk sahibi bir muhalefet partisi
olarak yapıcı bir anlayışla sizleri bir kez daha tarihî sorumluluğunuzla ve
anlayışınızla baş başa bırakıyoruz, sağduyuya ve öz eleştiriye davet ediyoruz.
Bu değerlendirmelerle Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Kart.
İkinci söz sırası Barış ve
Demokrasi Partisi adına Sayın Hasip Kaplan.
Buyurun efendim.
Süreniz yirmi dakika.
BDP GRUBU ADINA HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün görüştüğümüz İç Tüzük
Meclisimizin bir anayasası, düzenlemesi, nasıl çalışacağını gösteren bir yol
haritası. Komisyonlar nedir, nasıl çalışır? Kanunlar nasıl hazırlanır, nasıl
Meclise gelir? Grupların, üyelerin hakkı hukuku nedir, bunlar nasıl kullanılır?
Bunların hepsi çok çok önemli kurallar. Ancak şunu açık yüreklilikle ifade
etmek istiyorum: Bir iç tüzük, yani Parlamento eğer demokrasinin kalbiyse onun
nasıl işleyeceği konusundaki iç tüzük de yol pusulasıdır, haritasıdır. Ancak 12
Eylül darbesinden bu yana bu Meclis iyi sınav vermemiştir. Bakın, yüzlerinize
karşı açık konuşacağız. Bu Mecliste iki dönemdir bağımsız milletvekili olarak
seçilip geliyorum; arkadaşlarım da, oturanlar da öyle. Her bağımsız
milletvekili bir parti gibi çalışır, tek tek seçmene gider, oyunu alır, seçilir
gelir buraya. İstanbul gibi bir yerde bağımsız milletvekili arkadaşlarımız 150
bin oyla seçildiler, 150 bin. Aday oldukları zaman oy pusulasına karınca duası
gibi yazılan isimlerinin, okunmayan isimlerinin, küçücük oy pusulalarının
puntolarının, Kenan Evren’in seçim barajlarının, yüzde 10 seçim barajı yani 6-7
milyon barajlarının… Burada bütçe yaparken üç siyasi partinin rahatlıkla aldığı
hazine yardımıyla seçim çalışması yaparken, partimizin -o dönem Demokratik
Toplum Partisinin- kapatılması, grubunun 2 üyesinin düşürülmesi ve hazine
yardımının verilmemesi demokrasinin ayıp ve utanç sayfaları olarak bu Meclisin
tutanaklarında yerini almıştır. Bundan hepiniz sorumlusunuz.
Oy pusulasında 460 mıydı,
neydi; nasıl da buluşmuştunuz, bağımsızların isimleri, soyadları oy pusulasında
küçük yazılsın diye, oy pusulasında yer alsın diye nasıl uzlaşmıştınız. Yüzde
10 barajında nasıl uzlaşmıştınız. Hazine yardımı almayalım diye nasıl
uzlaşmıştınız.
Şimdi, arkadaşlar, herkes
kendine bakacak, iğneyi kendine çuvaldızı ondan sonra başkasına batıracak. Biz
bu objektiflikle eleştiriyoruz, bu gözle bakıyoruz. Eğer siz kendinize
demokrasi, başkalarına da yasak, sansür, ayrımcılık, ötekileştirme, dışlama
isterseniz tabii ki bir dönem statükodan zarar
görürsünüz, onunla mücadele edersiniz, sonra statükoyu ele geçirirsiniz, siz
zulmetmeye başlarsınız. İşte, çıraklık kabinesiyle ustalık kabinesi arasındaki
farkınız bu. 2001, çömez bir muhalefet grubu dönemiydi. “Çırak” demiyoruz çünkü
iktidar değildiniz o zaman. O dönemde kıyametleri koparmıştınız İç Tüzük
tartışmalarında, buradan birkaçını okudum. 2002’de yüzde 10 barajı sayesinde
-AK PARTİ, CHP- iki partili bir tahterevalli siyaseti yaptınız, iki
partiydiniz. Orada da güzel güzel uzlaştınız.
Bakın, 10/12/2002
tarihli bir tutanak okuyorum, bu İç Tüzük’le ilgili.
O dönem Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşma yapan Sayın Önder Sav
87’nci maddeyle ilgili düzenlemeye dikkat çekiyor, önerge haklarını tartışıyor
ve 91’inci maddeye getiriyor, bu temel kanun olayına.
Şu gördüğünüz -18 madde ama
2’si yürürlük, çıkar, 16- 16 maddelik İç Tüzüğü bile temel kanun yaptınız.
Sizin yaptığınız Temel fıkralarından bile daha ilginç bir pozisyondur. 16
maddelik bir temel kanun yaptınız. Bunun neresi temel kanundur Allah aşkına?
Yani burada bu kanunu görüşürken bile muhalefetin sesini kısmaya
çalışıyorsunuz, maddeler üzerinde görüşmeyi kısmaya çalışıyorsunuz, soru
sormayı, denetim yapmayı kısıtlamaya çalışıyorsunuz. Bakın, o tarihte bu
tartışmalar ne kadar önemle yapılmış, deniliyor ki: “Temel kanun olması için
Danışma Kurulu kararı yoksa nitelikli çoğunluk olsun, beşte 3.”
Arkadaşlar, bu fasulyeden
bir kanun, temel kanun değil bu, bakın, açık söyleyeyim. Böyle kanunlar yasak,
sansür, kısıtlama, muhalefeti dışlama, üyeyi dışlama aslında milletin iradesini
dışlamaktır, milletin iradesini temsil eden vekili dışlamak şu kürsüyü dışlamaktır,
şu kürsüye haksızlıktır, zulümdür. Milletin iradesini temsil ediyoruz. Kimin
hakkı var kayıtsız şartsız egemenliği bir gruba, zümreye vermeye?
“Şipşak demokrasi” diye bir
demokrasi yok, her demokrasinin kuralları var. “Ben yaptım oldu.” misali
olmuyor. Muhalefet olacak ki adı demokrasi olsun. Muhalefet olmadığı zaman adı
padişahlık olur, krallık olur, Saddam’ın yönetimi olur, Mübarek’in yönetimi
olur, Kaddafi’nin yönetimi olur, Bin Ali’nin yönetimi olur, Yemen’de Salih’in
yönetimi olur… Ne farkı var? Şimdi, biz demokrasiyi yanlış yerinden alıyoruz
arkadaşlar.
Uluslararası Ceza
Mahkemesinin insanlık suçundan tutuklama kararı verdiği El Beşir’i getirip bu
kürsüde konuşturttuk. Yaptık mı bunu? Yaptık ama dünyaca tanınmış bir yazara
“Türkiye’ye gelmesin, aman, ne yazar!” diyor Başbakan. El Beşir gelince
yazıyor! Ama basın özgürlüğü nedeniyle dünyaca tanınmış bir yazar diyor ki:
“Cezaevleriniz basın mensuplarıyla dolu.” “Hayır, ırza geçmekten içerideler
veya şiddetten, terörden.” diyorsunuz. Açıklarsa ırza geçenin kararını, hangi
cenahlarda turlar attığını herkes görecek ama “Şiddetten ve terörden
içeridedir.” dediği, “Silah, cephane taşıyor.” dediği tek bir basın mensubunu
bulamayacaksınız. Yok öyle bir karar. Düşüncesini
açıklamış, kamerasına el koymuşsunuz, fotoğraf makinesine el koymuşsunuz,
yazdığı makaleyi suç yapmışsınız, basılmamış kitabına el koymuşsunuz. Bu yasak zihniyet dışarıda.
Bu yasak zihniyeti… Ragıp Zarakolu Nobel Barış Ödülüne aday gösteriliyor. Bütün dünya
yazarları, yayıncıları ayakta, Ragıp Zarakolu cesur
bir yayıncı olduğu için. Şimdi, bu dışarıdaki yasakları, basın özgürlüğüne
yasağı, siyasi partilere yasağı, seçim barajlarını, bütün dışarıdaki yasakları
bu sefer getirip Mecliste, Genel Kurulda, milletin iradesinin kalbinde bu yasakları
hayata geçireceğiz. Bizim kendimize de saygımızın olması lazım. Her üyenin bu Mecliste, sonra grubun, sonra partinin ve her
partinin demokrasiye saygısının olması lazım.
Neden diyeceksiniz: Geçen
dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının talebi üzerine “dört konuda
Meclis ortak uzlaşma komisyonu kurulsun” talebi gelmedi mi? Sizin döneminiz,
iktidarınız kalfalık dönemiydi. Kalfalık döneminde, Köksal Toptan sonrası Sayın
Şahin döneminde bir tek komisyon kuruldu, o da Meclis İç Tüzük Uzlaşma
Komisyonu. Şimdi diğer komisyon, Sayın Başkan Çiçek döneminde, o da Anayasa Uzlaşma Komisyonu.
İki tane komisyon var. Bakın, İç Tüzük Komisyonu ile Anayasa Komisyonu
birbirinden ayrılmaz, eş güdüm içinde çalışması gereken iki şeydir. Yani
Anayasa’yı yenilerken İç Tüzük’ünüzün de ona uyumlu
olması lazım. Anayasa ve İç Tüzük birbiriyle uyumlu olmak zorunda. O İç Tüzük
Uzlaşma Komisyonu, 23’üncü Dönemde çok güzel bir taslak hazırladı, o taslak da
Meclis Başkanlığına sunuldu ancak 24’üncü Döneme girilince iptal oldu, şimdi
yeniden kurulması gerekiyor. Biz öneriyoruz: Yeniden kurulsun. Niye? Yeni
anayasa yapacağız. Neden? Şimdi onun gerekçelerini açıklayacağım, çünkü burada
açıklamamız gereken konu son derece önemli bir konu.
Arkadaşlar, şu gördüğünüz,
İç Tüzük Komisyonu en az 15 tane Anayasa maddesinde değişiklik öngörüyordu yani
İç Tüzük’ün taslağında iyi bir İç Tüzük olması için
Anayasa’nın değişmesi gerekiyordu. O zaman yeni anayasa yapıyoruz. Temelden İç Tüzük’ü “a”dan “z”ye alalım ki, “a”dan “z”ye aldığımız zaman bu temel kanun olur. Onu konuşalım,
tartışalım, uzlaşalım, ortak bir ürün elde edelim, ortak bir İç Tüzük yapalım,
bununla da iftihar edelim. Diyelim ki bir dönem çalıştık, bunu yaptık.
Şimdi, siz Anayasa
değişikliklerini yapmıyorsunuz ama bu kanunla “Karar yeter sayısı, yoklama
sayısı… Anayasa’nın aradığı zorunluluklarda 15 üye istesin karar yeter
sayısını.” diyorsunuz yani Anayasa’nın resen aradığı bir konuyu düzenlemeye
çalışıyorsunuz.
Şimdi, burada bu Anayasa
değişikliklerinin içinde çok önemli iki konuya dikkat çekeceğim. Bunlardan
birisi Danışma Kuruluyla ilgili, bu tüzük, taslak çalışmaları içinde ve Danışma
Kurulunu daha işlevsel, etkili kılmak için bir düzenleme yapıyor. Bu İç Tüzük
teklifiyle Danışma Kurulu yok edilmek isteniyor arkadaşlar. İlginç
bir şey. Şimdi, bir Tüzük Komisyonu iki yıl çalıştı, çabaladı, yurt
dışına gitti, başka parlamentolara gitti, iç tüzüklerini inceledi, bütün
deneyimleri aldı, geldi, bir iç tüzük hazırladı. Bu Danışma Kuruluna bakan da
katılabiliyor, komisyon başkanı da katılabiliyor, görüşlerini verebiliyor,
komisyonlar teklif getirebiliyor ama şu an bunu sümen
altına koyuyoruz. Yazık günah değil mi üç sene Meclisin bütçesinden para
harcadık buraya, emek harcadık, zaman harcadık. Bu Meclis için yaptık, 5 tane
arkadaşımız bir teklif yapıp iki günün içinde jet bir teklif getirsin diye
yapmadık bunu. Üç sene çalışılmış bir emek var bir yerde, üç günde çalışmış 3-5
tane arkadaşımız bir teklif getirmiş.
Şimdi, komisyonları yeniden
düzenliyoruz. Niye? İlginç bir şey, onu açayım. Kanun hükmünde kararnameyle
bakanlık kurduk. Peki, bakanlıkları görüştünüz mü burada? Yani kararnameleri
burada görüştünüz mü? Yok. Bir yıl içinde görüşme zorunluluğu var mı? Var. Ne kadar
kaldı? Üç dört ay. Bu kanunlaşmadı ki!
Şimdi, İç Tüzük
Komisyonunda fazladan komisyonlar önerilmiş, sadece ikisini okuyacağım ve size
bu ikisinin anlamlı olduğunu ifade etmek istiyorum. Birisi “Kadın Erkek
Eşitliği Komisyonu” adına “Fırsat” da eklendi, kuruldu, iyi ki kuruldu. Bu, o
İç Tüzük Uzlaşma Komisyonu var ya, onun bir önerisidir. Bakın arkadaşlar,
kırmızıyla yazılan iki yeni komisyon. Bir tane daha var: “Bilişim, Bilgi
Teknolojisi, ARGE ve Gelecek Komisyonu.” Çağdaş bir komisyon.
Yeni zamanlara, yeni demokrasilere, yeni ufuklara, antenlere, uydulara,
parlamentolara, e-maillere, SMS’lere açılın
arkadaşlar, Twitter’dan açılın, Facebook’tan açılın,
sosyal medyadan açılın, ufkunuz açılsın, dünyayı kavrayın; sonra getirin, bu
yüce çatının altında, bu kutsal çatının altında, demokrasi adına, idealleriniz
adına, özgürlük adına yapın güzel yasaları, yapın ama 2001’de eleştirdiğiniz
gibi parmaklarla yapmayın yasaları Allah aşkına!
Sayın Arınç, dün -buradan
çıkarken arkamdaymış- ben konuşmalarını, tutanakları aldım, “Aynen arkasındayım
konuşmalarımın.” dedi. Ustalık döneminiz, yine arkasında durun arkadaşlar.
Bakın, yine altını çizdiğim
birkaç konu var, ondan önce şu İç Tüzük’ün hedefi,
amaçları konusunda iki üç başlık atmak istiyorum. Etkin denetim ve etkin yasama
hedeflerinden biriydi geçen dönem İç Tüzük komisyonunun. Sayın Korkmaz da
sanıyorum sonradan çıkıp anlatacak daha güzel, içinde olan bir arkadaşımız
olarak. Araştırma, soruşturma, gensoru müesseseleri korunuyor, diğer denetim
mekanizmaları artırılıp güçlendiriliyor. Soru, işlem, denetim, zaman ayrılıyor
fazladan. Soru müessesesi çeşitlendiriliyor, acele soru ve soru, komisyonlarda
cevaplanacak soru, Genel Kurulda cevaplanacak sorular durumuna çevriliyor. Ah
keşke o ARGE komisyonunu kursak da şu bize Meclisten dağıttığınız çalışmayan
tabletlerden direkt bakanlara ikide bir soru sorabilsek, onlar da şu e-devlet
düzenini iyi kullansa da doğru dürüst bize cevap verse.
Yazılı gönderiyoruz, on
tane soru soruyoruz, bize dalga geçer gibi cevaplar geliyor arkadaşlar. Geçen,
TRT’yle ilgili, “BDP Grubunun, parti başkanının, üyelerinin kaç konuşmasına yer
verdiniz, diğer partilerin kaçına yer verdiniz?” diye bir soru yönelttim. Bana
cevap geldi, iki sayfa sorum vardı, bir paragraf “TRT bağımsız yayıncılık yapıyor.”
Seçimlerden önce 2 tane üyeniz onar dakika konuşmuş. Allah’tan korkun ya!
Şimdi, muhalefet olarak biz hangi denetimi yapacağız?
Şimdi, yine, istenmeyen
tutanaklar var, iki kez okunuyor, biz “Kaldırılsın.” diyoruz ama yerinden söz
isteme, sataşma nedeniyle söz isteme… 37’nci madde, arkadaşlar, muhalefetten
başka… İktidar buraya direkt komisyonu atlayarak kanun getirmiyor ki iktidar
zaten kanunları direkt komisyona götürebiliyor, öyle bir sıkıntısı yok. Ha, o
zaman 37’nci maddede haftada bir beş dakika artı beş dakika konuşuluyor, o beş
dakikaya göz diktiniz. Olmaz arkadaşlar.
Şimdi, öngörülebilir ve
şeffaf yasama süreci, daha çok şey var.
Arkadaşlar, bu İç Tüzük
tartışmasına salıdan sonra devam edeceğiz. Bütün gruplar uzlaşmak için Sayın
Başkanımızın Başkanlığında sabahtan beri toplantı yapıyoruz. En son 13.45’te
bir orta yol bulduk. Genel görüşmelerden sonra bütün gruplar tekrar bu konu
üzerinde konuşacak, salıdan sonra tekrar bu gündeme döneceğiz. Sanıyorum iki üç
madde dışında diğerlerinde -akıl mantık bir- uzlaşıyoruz. Yani doğrular birdir
arkadaşlar, iki değildir. Başkası, neyse doğru olana hepimiz beraber karar
veririz ama bu kararı verirken iktidar partisinin ustalık döneminde bize numara
çekmemesini bir kez daha uyarıyoruz. Bakın, muhalefet, üç parti grubu iki
gündür bu İç Tüzük’le ilgili bir çalışma yaptık.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Ben teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Çok teşekkür
ediyorum.
Üçüncü söz sırası
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Sayın Nevzat
Korkmaz’da. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Korkmaz.
Süreniz yirmi dakika.
MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP grup başkan
vekillerince imzalanan İç Tüzük değişikliği teklifi üzerinde şahsım ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere
huzurlarınızdayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Meclisin iç işleyişinin
usul ve esaslarını düzenleyen Meclis İçtüzüğü, hepinizin bildiği gibi, Meclisin
anayasasıdır. Sadece bir parti grubunu değil, tüm siyasal parti gruplarını ve
tüm milletvekillerini doğrudan ilgilendiren bir metindir.
İç Tüzük, Meclisin “Millet
Meclisi” ve “Cumhuriyet Senatosu” adıyla çift kanatlı olduğu bir dönemde, 1973
yılında çıkarılmıştır. Geçen otuz dokuz yılda 155 değişiklik yapılmıştır. Günün
şartlarından kaynaklanan ve acele ile yapılan bu değişiklikler İç Tüzük’ün felsefesini ve sistematiğini bozmuştur, âdeta
yamalı bir bohça hâline gelmiştir. Bu değişikliklerle bazı hükümler uygulanamaz
hâle gelmiş, İç Tüzük’te olmayan bazı uygulamalar da
teamül hâlini almıştır.
Her dönemde, kıymetli
arkadaşlar, yeni bir İç Tüzük yapılması önerilmiştir. İktidar yasa yapma
sürecinin yavaşlığından, muhalefet ise Meclisteki denetimin etkin olmamasından
şikâyet ederek bu İç Tüzük değişikliklerini gündeme getirmiştir.
Kıymetli arkadaşlar, bugün
itibarıyla bir tespit yapar isek: Genel Kurul gündemi çok yoğundur, sıkışıktır,
milletin gündemini arkadan takip etmektedir. Komisyonlar etkisiz ve verimsiz
çalışmaktadır; birkaç komisyonun hakkını yemeyelim. Milletvekillerinin yasama
ve denetim çalışmalarına şahsi katkıları sınırlıdır. Çok sık değiştirilen
yasalarla kaliteli yasamadan bahsetmek mümkün olmamaktadır. Çağdaş
gelişmelerin, özellikle klasik Batı demokrasilerinde yaşanan çağdaş parlamenter
demokrasideki gelişmelerin gerisinde kalınmıştır. Halkın yasama faaliyetlerine
katılımı ve sivil toplumun Meclis desteği yetersizdir.
Bu görüntü demokrasiye
inanmış herkesi rahatsız etmektedir ve neredeyse her Meclis döneminde yeni bir
İç Tüzük yapmak üzere teşebbüslerde bulunulmuştur. 23’üncü Dönemde, Meclis
Başkanlığı, uzlaşarak çıkarılması gereken dört ana başlık belirlemiş, bunlardan
birinin ismini de “Yeni İç Tüzük yapılması.” şeklinde deklare etmiştir.
Partilere bir çağrıda bulunulmuş ve Uzlaşma Komisyonu kurulması gündeme
gelmiştir. Dört siyasi parti grubu bu Komisyona birer temsilci vermişler ve 16
Ekim 2008’de İç Tüzük Uzlaşma Komisyonu kurularak faaliyete geçmiştir. Komisyon
altı ay süreyle hem içeride hem de yurt dışındaki parlamentolarda,
komisyonlarda, genel kurullarda çalışmalar yapmış, gerçekten devrim niteliğinde
bir metin ortaya koymuştur. Bu çalışmanın iki önemli hedefi vardır kıymetli
arkadaşlar: Birincisi, süratli, verimli, öngörülebilir, planlı ve daha çok
çalışmaların komisyonlara kaydırıldığı, Genel Kurulda da siyasi müzakerelerin
yapıldığı bir yasama süreci; iki, etkin, sonuç odaklı, sürelere bağlanmış hem
komisyonlarda hem de Genel Kurulda yapılabilen bir denetim süreci.
Uzlaşma Komisyonunca
hazırlanan İç Tüzük taslağı parti gruplarının değerlendirilmesine sunulmuş ve
görüşleri istenmiştir. Tüm siyasal parti grupları görüşlerini komisyona iletmiş
ve çalışmaların devamını istemiştir. Ancak -bildiğiniz üzere- bu esnada 2010
Anayasa değişikliği ve halk oylaması, 2011’de yapılan genel seçimler
dolayısıyla da İç Tüzük Uzlaşma Komisyonunun yaptığı çalışmalar gündemden
düşmüştür. Meselelere bütüncül açıdan yaklaşan bu taslakta hem yasama hem
denetim faaliyetleri siyasi kaygılardan uzak, etkinlik, verimlilik ve sürat
kazandırma gibi objektif temeller üzerine bina edilmiştir.
Yeni bir İç Tüzük yapılması
ihtiyacı ortadan kalkmış mıdır? Hayır. Bugün Meclisi verimsiz çalıştıran,
muhalefete sonuç odaklı bir denetim imkânı sunmayan bu İç Tüzük’ün
değiştirilmesine eskisinden daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak hazırlanan
taslak metin yok sayılarak sadece AKP’nin isteklerinden hareketle önümüze
getirilen İç Tüzük değişikliği teklifinin grupların ortak ihtiyacı ve iradesi
olamayacağı açıktır çünkü bu teklif, Meclisteki siyasi parti gruplarını yok
sayan, muhalefetin sesini kısmayı, İç Tüzük’ten
kaynaklanan imkânları kısıtlamayı amaç edinmiş bir düzenlemedir. Uzlaşma
Komisyonunun ortaya koyduğu taslak metinden sadece yasamayla ilgili olan ve
AKP’ye üstünlük sağlayacak birkaç öneri âdeta cımbızla çekilerek alınmış ve
üzerine de yine AKP Grubunca uygun gördükleri birkaç ilave yapılarak Genel
Kurulun önüne getirilmiştir. Bu yaklaşımın ileri demokrasi iddiasıyla
bağdaştırılması mümkün değildir.
Milliyetçi Hareket Partisi
olarak hem alt komisyonda hem de esas komisyonda komisyonun AKP’li üyelerine
yaptığımız grupların üzerinde uzlaştığı bir teklif üzerinde müzakerelerin
yapılması önerimiz maalesef karşılık bulmamıştır. AKP’nin İç Tüzük değişikliği
teklifi üzerinden gidileceğinin bizlere iletilmesi üzerine komisyon
çalışmalarına katkı sunmak imkânı kalmamış ve komisyon çalışmalarının o andan
sonra, sembolik bir anlama bürünmesinden sonra çalışmalardan ayrılınmıştır. Bizim bu net duruşumuzdan sonra diğer
muhalefet partileri de müzakereleri terk etmiş ve Adalet ve Kalkınma Partisi,
Meclis İçtüzüğü’nü kendisi yapma gibi demokrasi
ayıbıyla yüz yüze kalmıştır. Bundan hicap duymak yerine, “Muhalefeti bir
dinleyelim, hele hele Meclis çalışmalarında sürekli diyalog ortamının
muhafazası yönünde kırılmaz çizgisiyle Milliyetçi Hareket Partisinin bu tavrını
anlamaya çalışalım.” denmemiş ve AKP âdeta zafer kazanmış bir komutan edasıyla
bu inadını ısrarla sürdürmüştür.
Değerli milletvekilleri, İç
Tüzük’ün 181’inci maddesinde İç Tüzük’ün
nasıl değiştirileceği hususu gayet açıktır ve iki yol gösterilmiştir. Bir,
değişiklik teklifleri birinci fıkraya göre milletvekillerince yapılır; iki, ya
da Anayasa Komisyonu İç Tüzük’te görmüş olduğu
eksiklikleri, uygulamadaki aksaklıkları rapor ederek bir değiştirme, değişiklik
süreci başlatır.
Kanunların bir lafzı
vardır, bir de ruhu vardır değerli milletvekilleri. AKP Grup Başkan
Vekillerince imzalanan bu teklif, 181’inci maddenin ruhuna uymamaktadır.
“Milletvekillerince yapılır”dan kasdedilen,
tıpkı Anayasa değişikliğinde olduğu gibi, İç Tüzük değişikliğinin de hükûmet
tasarısı ya da grup önerisi şeklinde getirilemeyecek olmasıdır. Hâlbuki
görüşülen İç Tüzük teklifi yalnızca AKP Grup Başkan Vekillerince imzalanmıştır,
AKP Grubunun bir teklifi mahiyetindedir.
Bu taslağı Grup Başkan
vekillerine değil de diğer milletvekillerine imzalatabilir miydiniz, böyle
yapsaydınız ne kaybederdiniz? Hayır, bilerek, isteyerek, ilk iki gün hakikaten
gereksiz ve Meclisi geren bir güç gösterisinde bulunulmuştur. Meclis, maalesef bu
tutumunuz dolayısıyla barut fıçısına dönmüştür. Bu iyi olmamıştır değerli
milletvekilleri. Bu gerginliğin iktidar ve muhalefet arasında Mecliste zaman
zaman yapılacak iş birliği ortamını da sabote ettiği gayet açıktır.
“Efendim, grup başkan
vekilleri de milletvekili.” Doğru, doğru, Başbakan ve bakanlar değil mi değerli
arkadaşlar? “Hükûmet tasarısı olamaz.” derken ne kastediliyor ise
“Milletvekillerince imzalanır.” derken de teklifin sadece bir grubun önerisi
olmaması, böylece İç Tüzük’ün objektif ve tarafsız
olma özelliğini muhafaza etmesi murat edilmiştir. Bunda anlaşılmayacak bir şey
olduğunu düşünmüyorum değerli arkadaşlar.
Sayın AKP Grubu sizlere
soruyorum: Mecliste İç Tüzük değişikliği yapılmasın diyen bir parti var mı?
Yok. Olmadığını gayet iyi biliyorsunuz ama muhalefetin bugüne kadar ne dediği
ve nasıl bir değişiklik istediğiyle hiç ilgilenmediniz, hatta hiç merak
etmediniz. “Bizim teklifimiz doğrudur.” deyip istişare etmeye bile
yanaşmadınız. Bunun için bir araya gelmek lazım, oturup konuşmak lazım.
Milliyetçi Hareket Partisi tüm grupların başkan vekillerini davet edip bir
uzlaşma zemini bulmak için gayret göstermiştir ancak nafile. AKP Grup Başkan
Vekili Sayın Canikli’yi hemen İç Tüzük’ü çıkarmamız
lazımdan öteye geçirememişizdir. Kırk yıldır değişmeyen İç Tüzük’ü
-ki bunun on yılı sizin sorumluluğunuzdadır- iki gün daha bekleyip ortak bir
metin olarak Genel Kurula indirsek ne kaybederdiniz arkadaşlar? Bu ülkede
farklı sesler ve görüşlere ihtiyaç yok mu? Herkes AKP’li olmak zorunda mı?
Ülkeyi ve Meclisi bu kadar germek, kutuplaştırmaktan ne kazanılacak? Ve
hepsinden önemlisi şu gerçeği ne zaman kabul edeceksiniz değerli AKP
milletvekilleri: Bakın Meclisin duvarında yazıyor “Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir.” yani farklı siyasal görüşleriyle birlikte milletin tamamının,
sadece AKP çoğunluğunun değil.
AKP’nin İç Tüzük
değişikliği teklifi bakın neler getiriyor değerli milletvekilleri. Öncelikle
belirtmek isterim ki getirilen İç Tüzük değişikliğinin amacı çoğulcu,
demokrasiye hizmet eden bir İç Tüzük’ü yapmak falan
değildir. AKP İç Tüzük değişikliği teklifinin maksadı parlamenter sistemin
ucube bir yarı başkanlık sistemine götürülüşü sürecinde muhalefetin engel
çıkarmamasını ve mümkün olduğunca az müdahil olabilmesini temin etmektir.
Muhalefetin görünür olmasını sağlayan imkânlarından bir bölümü kısıtlanmakta,
birtakım şartlara bağlanmakta ve milletvekillerinin konuşma süreleri
düşürülmektedir.
Teklifin 1’inci maddesi
grup önerileri üzerinde görüşme yapılamayacağını, sadece öneriyi veren milletvekilinin,
grubun beş dakika konuşabileceği tahdidini dayatmaktadır.
Dünyanın her ülkesinde İç
Tüzük değişikliğinin gerekçelerinden birisi, milletvekillerinin şahsi katkı ve
katılımlarını artırmak, böylece millî iradenin kayıtsız şartsız tecellisine
imkân vermek ve özgürlükleri geliştirmektir. Hâlbuki bu teklif birtakım hak
yoksunlukları getirmektedir değerli milletvekilleri.
Teklifin 4’üncü maddesi,
komisyon üyelerine, her madde için bir değişiklik önergesi verebilme
sınırlaması getirmektedir. Muhalefetçe komisyonda yapılacak yasal bir
engellemeyi etkisiz kılmak üzere tasarlanıp önerildiği açıktır. Muhalefeti
komisyonda sınırlıyorsunuz, Genel Kurulda sınırlıyorsunuz. Biz derdimizi nerede
anlatacağız kıymetli arkadaşlar, Kurtuluş Parkı’nda mı?
Teklifin 5’inci maddesi,
tasarı, teklif ya da kanun hükmünde kararnamelerin doğrudan Genel Kurula
indirilmesi taleplerini haftanın bir gününe ve sadece bir tanesini görüşme
şartına bağlamakta ve bir milletvekili de konuşmacı olmaktan çıkarılmaktadır.
Muhalefetin gerekli gördüğü bir konuyu, Genel Kurulda, kısıtlı süre ile de olsa
görüştürülmesi imkânı elinden alınmış oluyor.
AKP’nin İç Tüzük
değişikliği, Genel Kurulda partiler arasında hoşgörü ve diyalog ortamını tesis
etmekten uzaktır. Oturumu yöneten başkan vekillerini “Dediğim dedik, çaldığım
düdük.” misali Genel Kurulun tek hâkimi mertebesine getirerek yeni çatışma ve
gerginlik alanları yaratılmaktadır.
Teklifin 8’inci maddesiyle,
görüşmelerde pek kısa bir söz talebi olan milletvekiline, takdiri tamamen
Meclis Başkanlığına bırakılan, görüşülen gündem ile ilgisi olmayan acil bir
konu hakkında söz verilebileceği şartını getiriyorsunuz. Söz talep eden
milletvekiline Başkan iki soru soracaktır. Bir: Yapacağınız konuşmanın gündemle
bir ilişkisi var mıdır? İki: Acil midir?
Ayrıca bir birleşimde
toplam on dakikayı geçmeme gibi bir sınırı da dikkate alacaktır. Kaldı ki tüm
şartlar uygun olsa bile cümlenin sonundaki “verebilir” -verir değil, verebilir-
sözcüğünden hareketle yine de başkan vekilinin takdiri esas olacaktır. On dakika
tamamlanmış ise o andan itibaren çok çok haklı da olsa milletvekili artık bir
söz isteyemeyecektir. Kısaca, kıymetli arkadaşlar, 60’ıncı madde tamamen
işlevsiz bırakılmaktadır.
Demokratik rejimlerin
parlamentosunda zaman zaman meclis başkan vekilinin toplantıyı yönetme şekli de
sorgulanabilmelidir çünkü toplantının çoğulcu, demokratik teamüllere ve
hakkaniyete ne kadar uyduğu hususu en az toplantının içeriği kadar önemlidir.
9’uncu madde usul hakkında söz isteğini dinlemeden, usul tartışması açılması
talebini AKP’nin mutlak çoğunluğunun olduğu Genel Kurulda doğrudan oylamaya
sunma yetkisi vermektedir başkana. Tarafları dinlemeden milletvekilleri
görüşlerini nasıl belirleyecektir? Tabii, benim kastettiğim millî iradeyi
temsili mukaddes bilen, vekilliği insanların bir emaneti olarak görenler için
geçerli. Diyelim ki oldu, usul tartışması açıldı, konuşmalar lehte ve aleyhte
1’er kişi ve beş dakika ile sınırlanmaktadır, ki bu
bile muhalefetin Genel Kurulda görünür olması imkânlarından birini kaybetmesi
anlamına gelmektedir.
Teklifte yasama sürecinin
hızlandırılması amaçlanmakta, muhalefetin denetim fonksiyonunun
etkinleştirilmesi için en küçük bir öneri getirilmemekte. Yasama sürecinin
hızlandırılmasına hayır demiyoruz, ancak denetimi daha da etkin hâle getirecek
birkaç öneri de yapılamaz mıydı bu teklifte? Maddenin sonunda yer alan
“ayrılabilir” sözcüğü ile muhalefetin denetim yapma imkânı iktidar çoğunluğunun
insafına terk edilmektedir. İktidarın bugüne kadarki uygulamalarına
bakıldığında eşref saati değilse, paşa keyfi yerinde değilse o gün denetim
saatini iptal ettiği birçok kez görülmüştür.
Değerli milletvekilleri,
otuz dokuz yıldır değiştirilmemiş, bu yönüyle eskimiş ve çağın gerisine düşmüş
mevcut İç Tüzük, hukukun temel kaidelerini zorlayan birtakım önerilerle metin
bütünlüğü ve felsefesini tamamen kaybedecektir. Yeni bir iç tüzük yapmak
yerine, günü kurtarmak açısından mevcut İç Tüzük’ü
yamalı bohça hâline getiren geçmiş meclislerin vebaline bu Meclis de ortak
olacaktır. Halkın oylarıyla gelmiş muhalefeti dümdüz etme dışında, demokratik
parlamenter rejim adında neyi düzeltecek bu teklifiniz merak ediyorum?
Kâtip üyeler tarafından
yapılan okumalar kaldırılmaktadır ve yerine yeni bir sistem önerilmemektedir.
İnsanlar o an ne üzerinde konuşulduğunu bilmedikleri için Genel Kuruldaki
tartışmaları takip edemez hâle gelecektir. Gereksiz okumalar zaman israfına sebep
oluyor mu? Evet. Ancak milletvekillerinin gündemi takip etmesi açısından
masasının üzerinde yazılı metinleri görebileceği bir elektronik altyapı
kurulduktan sonra böyle bir şey yapılabilir. Birkaç ay içerisinde bu altyapı
pekâlâ hazırlanabilir.
Diğer yasalardan farklı
olan İç Tüzük değişikliğinin tüm partilerin görüş ve katkıları alınarak uzlaşma
ile yapılması demokratik hukuk devletinin en önemli kabullerinden birisidir. Bu
nedenle, teklif derhâl geri çekilmeli ve Meclisteki siyasi parti grupları
arasında bir uzlaşma arayışına girilmelidir. 23’üncü Dönemde kurulan İç Tüzük
Uzlaşma Komisyonu da yeniden faaliyete geçirilmelidir.
Diğer yasa tasarısı ve
tekliflerinde yapılan hataların telafisi olabilir ancak İç Tüzük’ün
dayatmacı bir üslupla, kavga, gürültüyle değiştirilmesi demokrasimizde onulmaz
yaralar açacaktır. En önemli zarar da şu olacaktır: Anayasa Uzlaşma
Komisyonunda çalışma yapan, katkı veren muhalefetin maneviyatı ve şevki
kırılacak, “Nasıl olsa çalışmalar dikkate alınmayacaktır.” gibi bir kanaat
oluşacaktır.
Bu yüzden, gecikmiş de olsa
AKP Grubunun Milliyetçi Hareket Partisinin aklıselim ve sağduyuya davet
çağrısına icabet ederek İç Tüzük’ü bir kez daha
gözden geçirelim noktasına gelmiş olmasını olumlu değerlendiriyoruz. Keşke,
Parlamentomuza yakışmayan görüntüler ortaya çıkmadan önce bu karar
alınabilseydi. Yine de zararın neresinden dönülse kârdır diyoruz. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bu sürece katkı yapma hususunda elimizden gelen gayreti
göstereceğimizi belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
inşallah Meclisimiz uzlaşma içerisinde bu görüşmeleri tamamlar ve Türkiye Büyük
Millet Meclisinin hoşgörü ve nezaket iklimine yakışır bütün parlamenter
demokratik sistemlere de örnek olan bir yöntemle bir İç Tüzük değişikliğini
tamamlar. Aksi takdirde değerli arkadaşlar, mevcut hâliyle teklifin
hazırlanması ve görüşülmesi usulleri ile içeriğindeki muhalefeti tedip etme ve
kısıtlama, iktidar partisine üstünlük kazandırma niyetleri dolayısıyla çoğulcu
demokratik sisteme uymayan teklife bütünüyle karşı çıkacağımızı, karşı
olduğumuzu belirtiyor yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Korkmaz.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Bir
arzım olacak Sayın Başkan.
Sayın Başkan, şimdi, burada
bir hatalı gidiş vardır. Bugün İç Tüzük görüşmeleri nedeniyle Meclisi sizin
yönetmeniz çok şanslı bir zamana tesadüf etmiştir. İç Tüzük teklifinin
milletvekillerince verilebileceğinin bir anlamının olması gerekir. Bundaki
anlam nedir? Bazı konularda grup kararlarının alınması bilhassa önlenmiştir.
Mümkündür ki İç Tüzük’le ilgili teklifin de sıfatlar
kullanılarak bir grup kararı alınırcasına İç Tüzük değişikliğine gidilmesinin
engellenmesinin yolu teklifin milletvekilleri tarafından verilmesi gerektiğine
işaret etmektedir.
Dolayısıyla bu yanlış
gidişe son verebilmek için, sizin de önderliğinizde bugünkü yapılan toplantı
istikametinde… Arkadaşlarımızın 5 Grup Başkan Vekili vardır ve 5’i bir bütünlük
içerisinde grup başkan vekilliği sıfatını kullanarak bu önergeyi vermiştir, ne
bir eksiktir ne bir fazladır. Dolayısıyla bir grup kararıyla bir noktada İç Tüzük’ün değiştirilmesine doğru gidiş vardır. Bunu önlemek
için, bu yanlış gidişi önlemek için eğer bir mümkünü varsa arkadaşlarımızın bu
sıfatlarından imtina etmeleri gerektiği kanaatini taşıyorum. Çünkü böyle bir
yanlış gidiş vardır, âdeta bir grup kararıyla İç Tüzük’ün
değiştiği imajı vardır burada. Bunun önlenmesini rica ediyorum. Bu konuyu
bilgilerinize sunmak istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.21
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.29
BAŞKAN: Cemil ÇİÇEK
KÂTİP ÜYELER: Fatih Şahin (Ankara), Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 61’inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
156 sıra sayılı İç Tüzük Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Başkanlık temsilcisi yerinde.
Teklifin tümü üzerinde
gruplar adına son konuşma, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz isteyen
Grup Başkan Vekili Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli’ye ait.
Buyurun Sayın Canikli. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. İç Tüzük değişikliği üzerinde AK PARTİ Grubunun
görüşlerini sizlerle paylaşmak üzere söz aldım.
Öncelikle, bugün İç Tüzük değişiklik teklifiyle getirilen
düzenlemelerle ilgili olarak son birkaç günde ortaya çıkan tartışmalı ve gergin
ortamın giderilmesi ve grupların birlikte katılabileceği bir sonucun ortaya
çıkması amacıyla Meclis Başkanımızın yaptığı çalışma, bugün bizleri davet etmesi,
dört parti grubunu ve bu çerçevede bir sürecin başlamış olması vesilesiyle
Meclis Başkanımıza ve elbette katılan tüm siyasi partilerin grup başkan
vekillerine ben de teşekkür etmek istiyorum, teşekkür ederek sözlerime başlamak
istiyorum.
Değerli arkadaşlar, şunu
öncelikle, belki itiraf olarak da kabul edilebilir. Bununla ilgili bugüne kadar
muhalefete mensup arkadaşlarımızın yaptığı konuşmaların ortak özelliği,
getirilen düzenlemelerin esas itibarıyla muhalefetin sesinin kısılması şeklinde
hep belki algılanmış ve aynı zamanda kamuoyuyla paylaşılmış olmasıdır. Yeteri
kadar, belki biz bunu tam olarak anlatamadık içeriğini, anlatma imkânı olmadı;
yoksa ayrıntılara girildiğinde hiçbir şekilde kesinlikle muhalefetin bırakın
sözünün veya konuşma sürelerinin azaltılması, sesinin kesilmesi, tam aksine, bu
şekilde bir sistem dizayn edildiğinde muhalefetin daha
fazla konuşma imkânı ortaya çıkacaktı.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Nerede çıkacak?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– İzin verirseniz biraz sonra anlatacağım, ayrıntılarıyla. Şey değil, bakın…
KAMER GENÇ (Tunceli) -
Danışma Kurulu kararları üzerinde kırk dakikayı kaldırmıyor musunuz?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– Sayın Genç, izin verin lütfen. Lütfen…
KAMER GENÇ (Tunceli) - Grup
önerisi üzerindeki kırk dakikayı kaldırmıyor musunuz?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– Anlatacağım bakın, bir izin verirseniz, anlatacağım; yani, şimdi bakın…
BAŞKAN – Sayın Genç, rica
edeceğim; lütfen… Sayın Genç, lütfen..
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama
yanlış Sayın Başkan.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– İşte, biraz problemimiz bu…
BAŞKAN – Ama yani kürsüde
konuşan bir yerden onay almak mecburiyetinde değil.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Danışma Kurulu kararında kırk dakikayı kaldırmıyor musunuz?
BAŞKAN - Müsaade edin,
görüşlerini ifade etsin.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– Bir başlayamadık ki… Sayın Genç, problem de, biraz da anlatamadık; yani
konuşamadık ve görüşmelere de geçemediğimiz için getirilen düzenlemelerin neyi
içerdiğini, neyi içermediğini, ne yapmaya çalıştığımızı, nasıl bir çalışma
biçimi oluşturmaya çalıştığımızı açıkçası anlatamadık.
Şimdi, bakın değerli arkadaşlar, öncelikle hemen şunu belirtmemde
fayda var: Kesinlikle getirilen düzenlemelerin hiçbirisinde Türkiye Büyük
Millet Meclisinin esas fonksiyonu, esas görevi olan denetim görevi ile yasama
faaliyetleriyle ilgili en ufak bir düzenleme, bir değişiklik söz konusu
değildir; bu bir; bu çok önemli ve getirilen düzenlemeler usule ilişkin
düzenlemeler, hepsi. Dolayısıyla bir
milletvekilinin yapması gereken esas görevin yerine getirilmesi amacıyla en
önemli unsurlardan bir tanesi olan konuşma görevi ve hakkının azaltılması,
kısılması gibi bir öneri bu teklifte yoktur.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Karar yeter sayısını 15 kişiye…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
- Geleceğim. Bakın, önce oradan başlayalım çünkü denildi ki hep: “Muhalefetin
sesi kısılıyor.”
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Milletvekilinin sesi kısılıyor!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
- Muhalefetin sesi kısılmıyor, tam aksine, muhalefetin sesi daha çok çıkar hâle
getiriliyor. Nasıl? Bakın, şimdi şaşıracaksınız. (CHP sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, bir izin verirseniz anlatacağım meramımı, lütfen.
BAŞKAN – Lütfen, değerli
arkadaşlar.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– Bir de beni dinleyin yani biz dinliyoruz sizi.
BAŞKAN – Lütfen…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ya
okuduğumuzu anlamıyor muyuz biz?
BAŞKAN – Ee, canım, kendi fikrini söyleyecek sayın milletvekilleri.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Böyle şey mi olur mu ya?
BAŞKAN - O da kendi
düşüncesini söylüyor, grubunun görüşünü ifade ediyor.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– Arkadaşlar, bakın, biz, konuşmacılarınızı dinledik, gayet sakin bir şekilde.
BAŞKAN – Evet, rica
edeceğim, lütfen.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– Şimdi, grup önerileri. Bizim şu anda teklifte olan hâliyle -ki daha sonra
yapılan görüşmelerde farklı bir noktaya gelinmişti, onu da biraz sonra
anlatacağım, onu bile alsak- konuşma sayısı 4’ten 1’e düşürülüyor; süre de kişi
başına on dakikadan beşe düşürülüyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Toplamda?..
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
- İzin verin, bakın.
Şimdi, bu 4 konuşmacının 2
tanesini biz kullanıyoruz, fiilî durum bu.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Niye
siz kullanıyorsunuz canım!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
- Evet, biz aleyhte… Bakın, fiilî olarak bu, yüzde 50’sini biz kullanıyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Bağımsız milletvekillerinin konuşma hakkını kaldırıyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
- Yani, eğer bütün gruplar o gün dört tane grup önerisi getirmişse -geçmişten
beri bu böyle, bizden önce de öyleydi, yani sadece bizim dönem değil- en az…
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Efendim, yanlış uygulama yapılıyor.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
- Uygulama bu, ben uygulamadan bahsediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Kim
müracaat ederse söz hakkı onundur! Yani açıklayın bunu…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
- Şimdi, sözün kesilip kesilmediğini tespit etmek için elbette uygulamayla
kıyaslamam lazım benim, uygulamayla karşılaştırmam lazım getirilecek olan
düzenlemenin neyi içerdiğini, neyi getirdiğini, neyi götürdüğünü. Detaylar her
zaman önemlidir arkadaşlar, detaylara indiğimiz zaman daha net ortaya çıkar.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Kırk
dakikayı beş dakikaya indiriyorsunuz!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
- Şimdi, 4’ten giden 2 tanesi kime ait? Yani, dört grup, bir grup önerisinde…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Her zaman değil ama.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
- İzin verin… Dört grup önerisinde, dört konuşmanın -onar dakikadan kırk
dakika- giden iki tanesi -1’e düşürülüyor ya- kime ait? Bize ait. Yani, fiilen
kullanım itibarıyla söylüyorum, AK PARTİ Grubuna ait.
KAMER GENÇ (Tunceli) – AK
PARTİ Grubuna ait değil!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
- Bakın, izin verin…
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Orada kişisel söz istiyor.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
- AK PARTİ Grubuna ait, ne derseniz deyin, bu gerçek, bir realite.
BAŞKAN – Sayın Genç, rica
edeceğim. Bakın, İç Tüzük konuşuyoruz, İç Tüzük’e
uyup uymama. Ama yani böyle bir usul yok ki.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Sayın Başkan, yanlış söylüyor.
BAŞKAN - Sayın Genç, yani
böyle bir usul var mı? Rica edeceğim... Yani hatibin sözünü kesiyorsunuz,
olduğunuz yerden söz istiyorsunuz, birisine söz vermediğimizde “İç Tüzük’e davet ederiz.” diyorsunuz. Böyle bir usul var mı
yani hiç durmadan? Rica edeceğim yani lütfen…
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Sayın Başkan, yanlış ifade ediyor. Grup sözü değil, kişisel söz…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– Arkadaşlar, söylediğim şeyler net, reel şeyler yani yorumu gerektirecek bir
hususu da paylaşmıyorum sizinle. Allah aşkına yani…
Bir grup önerisinde 4
konuşma var mı? Var. Onar dakikadan kırk dakika mı? Kırk dakika. Bunun 2
tanesini biz kullanıyoruz. Daha dün yine aynısını yaptık. Dün yine aynısını
yaptık, önceki gün aynısını yaptık, bizden önceki Hükûmetler döneminde de
aynısı yapıldı arkadaşlar. Dolayısıyla o 4 tanesinin 2 tanesi bizim konuşma
yaptığımız konuşmalar.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) - Peki, kalan yirmi dakikayı ne yapıyorsunuz?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Sayın Canikli, o zaman “İktidar konuşmaz.” deyin.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– Bir dakika…
Yüzde 50, dolayısıyla
muhalefetinkini de 1’e indiriyoruz. Yani yüzde 50 azaldı muhalefetin. Peki,
bunun yerine ne gelecek? Ne ikame ediyoruz bunun yerine? Bunun yerine kanun
görüşmelerine başlayacağız. Yani esas milletvekillerinin, hepimizin temel
görevlerinden olan yasama faaliyeti yapacağız, kanun görüşeceğiz. Kanunun tümü
üzerinde görüşme…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Biz
memleketin problemlerini konuşmayalım!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– Yani bu azalan süre nasıl doldurulacak, neyle ikame edilecek? Bir kanunla
ikame edilecek, kanun görüşeceğiz. Peki, kanun görüşmelerinde süre nasıl?
Yirmişer dakika gruplar, bizim grubun yüzde 25, muhalefetin yüzde 75.
Dolayısıyla muhalefetin yüzde 50 azalırken grup önerileri nedeniyle, buradan
oran yüzde 50’den 75’e çıkacak. Dolayısıyla muhalefet daha fazla konuşacak. Ama
aradaki fark şu: Kanun üzerinde konuşacak, yine konuşacak.
Bakın, değerli arkadaşlar,
bir çalışma yaptırdım yani birkaç gündür yapıyor arkadaşlar. Bugüne kadar
23’üncü Dönemde muhalefet iktidarın 3 katı kadar konuşmuş yaklaşık olarak.
Haklı. Yani ona hiçbir itirazımız yok; konuşsun, konuşmaya da devam etsin.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Siz
konuşmuyorsunuz ki.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Siz icraat yapacaksınız, biz konuşacağız.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, rica edeceğim, eğer hatibin konuşmasını…
Sayın Canikli, bir dakika.
Hatibin konuşmasını eksik
buluyorsanız, yanlış buluyorsanız nasıl olsa bundan sonra görüşmeler var, çıkar
söylersiniz. Rica edeceğim…
Buyurun Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– Dolayısıyla bu düzenleme biraz önce söylediğim, somut örnekleriyle anlatmaya
çalıştığım nedenlerle muhalefetin konuşma süresini artırıyor. Burada
muhalefetin itirazı şu, diyor ki: “Ben bu mekanizmayı…” Aslında, kullanım
itibarıyla İç Tüzük’ün esasına da uygun değil. Yani
grup önerileri, 63’üncü maddede çok istisnai bir düzenleme olarak gündeme
getirilmiş ve gündemi belirlemek, değiştirmek amacıyla getirilen bir düzenleme
ama uygulamada, biraz, açıkçası araştırma önergeleri ya da muhalefetin gündeme
getirmek istediği konuyu tartışmak amacıyla, kamuoyuyla kanaatlerini paylaşmak
amacıyla kullanılır hâle gelmiş. Buna da saygı duyuyoruz, bir itirazımız yok.
Ve muhalefet dedi ki, arkadaşlarımız: “Bizim bu hakkımızdır, uygulama
böyledir.” Tamam, İç Tüzük’ün özü belki bu değil ama
uygulama teamül hâline gelmiş, teamül de önemlidir İç Tüzük’te.
“Bu hakkımızın alınmaması gerekir.”
Şimdi, bakın, bu noktada,
biz bugünkü görüşmeden önce perşembe günü ve pazartesi günü, diğer siyasi parti
gruplarıyla, grup başkan vekilleriyle birlikte toplantılar yaptık; önce Sayın Şandır’ın odasında -teşekkür ediyoruz, kahvaltılı bir bize
ev sahipliği yaptı- sonra da Sayın Hamzaçebi’nin odasında bu konuları görüştük.
Yani, bana göre, zaten çok fazla içerik olmadığı için, enine boyuna da
tartıştık. Tabii, tam uzlaşamadık ama orada, bu konu da dâhil olmak üzere,
arkadaşlarımızın söylediği hususların hepsini biz not aldık ve önergelerinin
hepsini hazırladık, dün itibarıyla imzalattık dün görüşmeler devam edecek
planlamasıyla veya o düşünceyle. Ama arkadaşlarımız dediler ki: “Yani bir
uzlaşma temin edilemedi, itirazlarımız devam ediyor.” Biz dedik ki: “Olsun,
önemli değil. Yani uzlaşma dahi olmasa -aynen bu ifadeyi kullandım-
itirazlarınız elbette, saygımız var, devam eder. Ancak buna rağmen, biz bu
önerilerinizi dikkate alacağız ve görüşmelerde teklif olarak sunacağız ve
değiştireceğiz.” Bakın, hepsi burada; dün imzalattık arkadaşlar, bütün imzaları
tamamlattık dün. Bunları da paylaşmadık kamuoyuyla. Nedeni şu: Arkadaşlarımız
dediler ki: “Yani böyle bir talebimiz yok bizim, uzlaşmamız oluşmamıştır.”
Doğru, biz de buna saygıdan dolayı kamuoyuyla paylaşmadık. Verirken,
vereceğimiz zaman konuşacaktık ama olmadı, yani süreç değişti. Buradaki biraz önce söylediğim önergelerin uygulama biçimi
itibarıyla, araştırma önergelerinin, bir nevi araştırma önergesi mantığına
dönüştürülmüş olmasının ortaya çıkardığı boşluğu doldurmak amacıyla da salı
günleri için bu amaçla bir, yine konuşma süreleri grup adına onar dakika olmak
üzere, bakın ilave bu, onar dakika olmak üzere bir teklif hazırlattık
arkadaşlarımızın talepleri doğrultusunda ve buna benzer… Sadece bu
değil, sadece bu değil… Ben yaklaşımı koymak için Sayın…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Canikli, kimlerin talepleri doğrultusunda hazırladınız
pardon. Kim sizden neyi talep etti?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– Bakın tekrar söylüyorum, bir uzlaşma temin edilemedi, sizin itirazınızın
devam ettiğini söylediniz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Ama arkadaşlarımızın talepleri doğrultusunda diyerek siz…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– Yani şöyle diyelim o zaman…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Kim talep etti?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– Şöyle diyelim: Orada ortaya çıkan görüşler çerçevesinde diyelim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Bir saniye, o da gerçeği yansıtmıyor! Sayın Başkan, Sayın Grup
Başkan Vekili Sayın Canikli gerçeğe aykırı bir konuşma yapıyorsunuz, lütfen…
Lütfen ama…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– Hayır, bakın Sayın Hamzaçebi…
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi,
müsaade ederseniz görüşmesini bitirsin.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– Sayın Hamzaçebi, bakın burada isim isim zikretmek
istemiyorum, yani yeni bir tartışma da açmak istemiyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Hayır hayır, zikredebilirsiniz isim isim.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– Tamam siz söylemediniz, Sayın Hamzaçebi sizin öyle bir talebiniz yok.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Canikli, ben size…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– Sizin görüşleriniz oluşmadı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Bir saniye…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– Yani bakın, amacım o değil Sayın Hamzaçebi, amacım o değil.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Ama o anlama geliyor.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi,
konuşmasını bitirsin size…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Peki bitirsin.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– Amacım o değil bakın; amacım burada, yani tartışmaya girmek istemiyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Lütfen ama…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Tartışma açmak amacıyla da bunu yapmıyorum. Ama buradaki yaklaşımımızı,
uzlaşmaya verdiğimiz önemi göstermek için söylüyorum. Yani, uzlaşma olmamasına
rağmen, hiçbir şekilde böyle bir talep sizden resmî olarak gelmemiş olmasına
rağmen, oradaki yapılan görüşmelerde…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Gayriresmî olarak da gelmedi.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– Bizim algılamamız olarak diyelim Sayın…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Resmî olarak diyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– Bizim algılamamız olarak. Resmî, gayriresmî her
neyse, bizim algılamamız olarak. Ama bakın, oturuldu konuşuldu, düşünceler
ortaya atıldı, orada bir şeyler söylendi. Hiçbir şey konuşulmadı mı Allah
aşkına ya!
Dolayısıyla, bu çerçevede
önergeleri hazırladık ama buraya görüşme getirme imkânımız olmadı. Bizim
amacımız, öyle tek başına, yani muhalefeti görmezden gelerek, yok sayarak bir
çalışma içerisinde olmak, bir teklif getirmek değil, onu anlatmaya çalışıyorum
ben, onu söylemeye çalışıyorum.
Dolayısıyla, başından beri
bu hâliyle dahi, hiçbir değişiklik olmasa dahi, getirdiğimiz teklif itibarıyla
dahi yapmaya çalıştığımız sadece şu: Usule ilişkin dağınık olan çalışmaları
toparlamak ve Meclisin esas faaliyet konularına yoğunlaşmasını, normal çalışma
süresi içerisinde yoğunlaşmasını sağlamak. Şu anda 15.00’le
19.00 arasında İç Tüzük’te çalışma saatleri
belirtiliyor, ama biz biliyoruz ki, hemen hemen -tabii arada bir olabilir
belki- çoğu zaman biz denetim ve yasama faaliyetlerine bu süre içerisinde
başlayamıyoruz, çok nadir ve istisnadır başladığımız çünkü genelde bu süre
içerisinde biz grup önerileri üzerinde görüşmeler yapıyoruz ve çalışma saatleri
doluyor, ondan sonra da çalışma saatleri uzuyor, uzayınca da haklı olarak
birçok eleştiri geliyor. Dün de geldi, önceki gün de geldi, sürekli
arkadaşlarımızdan haklı olarak geldi; sadece arkadaşlarımızdan değil,
kamuoyundan da haklı eleştiriler geldi yani “Gece yarısı kanun çıkarıyorsunuz,
gece yarısı kanunları kaçırıyorsunuz.” şeklinde ama nedeni bu.
Yapmaya çalıştığımız şu:
Denetim ve yasama faaliyetlerini mümkün olduğu kadar İç Tüzük’te
öngörülen çalışma saatleri içerisinde gerçekleştirelim, orada tutalım, çok
istisnai hâller dışında bu çalışma saatlerini aşmayalım mümkün olduğu kadar ama
bunu yapabilmemiz için denetim ve daha doğrusu yasama faaliyetini bu çalışma
saatlerine çekebilmemiz gerekiyor, şu anda dolu. Neyle dolu? Grup
önerileriyle dolu. O zaman grup önerilerini biraz boşaltmamız ya da
başka yere kaydırmamız lazım, başka bir formata dönüştürmemiz lazım. Bu da
etkin, verimli bir çalışma yönteminin hayata geçirilmesi demek.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Uzlaşmayla olur.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
- Biraz önce anlatmaya çalıştım, aktarmaya çalıştım yani uzlaşma konusunda
bizim en ufak bir sıkıntımız olamaz. Daha önce, geçen dönem dört siyasi parti
grubunun birlikte yaptığı ama ortada kalan o çalışmanın biz arkasındayız,
destekliyoruz, o zaman da ifade ettik. O çalışma birkaç yıl sürdü, gerçekten
çok önemli bir çalışmadır, çok özveriyle çalıştı arkadaşlarımız, hepsine
teşekkür ediyoruz; son derece kapsamlı, bir bütünlük içerisinde bütün sistemi
yeniden dizayn eden ve o çalışmada da verim ön planda,
etkinlik ön planda tutulmuştur. Bizim ona bir şeyimiz olmadı ama yine ben bir
tartışma açmak istemiyorum, nedenine girmeyeceğim ama sonuç itibarıyla orada
kaldı; kaldı, fiilî olarak kaldı.
ATİLLA KART (Konya) – Bugün
uygulanabilir. Bugün konuşalım.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
- Yani bugünkü görüşmelerde de söyledik, ona devam edebiliriz biz yani o
çalışmalara devam edebiliriz. Buradan da ifade ediyorum yani eleman da
verebiliriz, yetkili arkadaşlarımızı da gönderebiliriz ama durmasının herhangi
bir sorumluluk noktasında biz AK PARTİ Grubu olarak, AK PARTİ olarak herhangi
bir sorumluluğumuz bulunmamaktadır ama devam edebiliriz.
ATİLLA KART (Konya) – O
hâlde!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– O orada kaldı.
Bu usule ilişkin
düzenlemeler, bugün getirdiklerimiz ya da bugün konuştuğumuz teklif esasa
müteallik hiçbir konuyu içermiyor yani denetim faaliyeti… Nedir denetim
faaliyetleri? Sözlü soru, araştırma, soruşturma önergeleri, gensoru ve yasama
faaliyetleri. Meclisin esas faaliyetleri bunlar. Diğerleri
usul düzenlemeleri, usule ilişkin. Bunlarla ilgili ne bir azaltma var ne
bir kısıtlama. Hatta tam tersine özellikle soruların cevaplandırılması
açısından salı günleri zorunlu bir uygulamayı öneriyoruz burada. Yine var İç Tüzük’te. Salı günleri, yani haftada iki saat sözlü
soruların görüşülmesi gerekir. Şu veya bu nedenle fiilen çok fazla
uygulanmıyor. Biz burada mecburi uygulanır hâle getiriyoruz önerimizle bakın.
Yani denetimi güçlendirir hâle getiriyoruz iddia edilenlerin tam aksine.
Bırakın kesmeyi, denetim mekanizmasını azaltmayı, zayıflatmayı, hem kamuoyu
tarafından daha çok iletilmesine, duyulmasına imkân sağlar hâle getiriyoruz hem
de denetim mekanizmalarının etkinleştirilmesine imkân sağlar hâle getiriyoruz.
Bütün bunlar ortadayken, gerçekten, yani bir arkadaşımızın kullandığı ifade
“AKP faşizmi.” gibi son derece anlamsız, içi boş… Tartışma açmayacağım tabii bu
şey için. Elbette reddediyoruz, iade ediyoruz. Yani bu ifadeleri kullananlar
tabii önce kendi geçmişlerine bakıp, o tanımlar ne kadar uyuyor, ondan sonra
çıkıp konuşmaları lazım. Yani burada ben…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Kim kullandıysa onu ifade etmen lazım. Hepimizin üzerinde kalır o zaman.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– Hayır, sizin değil, bakın sayın CHP sözcüsü
tarafından ifade edilen.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Kim kullandıysa…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– Söylüyorum, tamam.
ATİLLA KART (Konya) – İçi
dolu!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
- Yani böyle bir günde, böyle bir ortamda eleştiri yapılıyor. Yapılacak,
yapıyorsunuz zaten. Ona hiç kimsenin bir itirazı olması mümkün değildir elbette
ama çıkıp böyle hakaretvari ifadeler kullanıldığı
zaman bunlar doğru değil, bunlar hoş değil. Elbette bütün bu hakaretleri aynen
misliyle iade ediyoruz.
Şimdi bakın değerli
arkadaşlar, sadece bu düzenlemeden sonra, ifade etmeye çalıştığım nedenlerle
Meclisin ve özellikle muhalefetin… Çünkü denetimi kim yapıyor? Muhalefet
yapıyor. Denetim etkin hâle gelince, sözlü sorular ve benzeri mekanizmalar
etkin hâle gelince bu etkinliği kim kullanacak? Bu etkinliği muhalefet
kullanacak. Muhalefetin etkinliği artacak hem konuşma süresi itibarıyla hem de
biçim itibarıyla. Yani diyelim salı günü mutlaka iki saat sözlü sorular
görüşülecek ya da mutlaka haftada iki saat sözlü soru görüşülecek. Yani bugüne kadar fiilî olarak uygulanmayan bir sistemin en önemli
araçlarından bir tanesi. Ha bugüne kadar bu denetim mekanizmalarının
kullanılması konusunda da aslında AK PARTİ iktidarları döneminde gereken
hassasiyet gösterilmiş, orada da herhangi bir boşluk, herhangi bir sıkıntı yok.
Ne anlamda sıkıntı yok? Tabii, kıyaslama yaptığımız zaman sıkıntı yok yani
geçmiş dönemlerle kıyasladığınızda, AK PARTİ iktidarları döneminde, hem soru
önergeleri hem diğer konularda çok daha fazla çalışma yapıldığı ve sonuç
alındığı görülecektir. Mesela, bunlardan ilk aklıma gelen veya ilk açtığımda
gözüme çarpan, yazılı sorulara verilen cevaplar mesela, bir örnek olarak
söyleyeyim.
18’inci Dönemde 1.356 tane
cevap verilmiş, 19’uncu Dönemde 6.619, 20’nci Dönem 4.729, 21’inci Dönem 6.697,
22’nci Dönemde 14.385 yazılı soruya cevap verilmiş değerli arkadaşlar, bakın.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Cevapta hiçbir şey yok ki! Yalan yanlış cevaplar!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– 23’üncü Dönemde 9.313 soruya cevap verilmiş, 24’üncü Dönem henüz 758 tane
yani bir dönemle kıyaslamıyorum, bütün geçmiş dönemlerle kıyaslıyorum.
Diğerleri için de geçerli bu yani gensoru görüşmeleri için de, diğerleri için
de, aşağı yukarı hepsi için geçerli. Yani, denetim, Mecliste şu anda öngörülen,
dizayn edilen, İç Tüzük’te
öngörülen denetim mekanizmaları itibarıyla bakıldığında, AK PARTİ'nin
iktidara geldiği dönemden bugüne kadar en etkili denetim mekanizması ve periyodunu
kullandığı dönemdir. Rakamlarla söylüyorum yani afaki değil, hepsi somut
rakamlarla.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Biz size önergeler getiriyoruz, cevap yok!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– Arkadaşlar, tabii, iddialar söyleniyor, işte efendim “Kestiniz, sözümüzü
kesiyorsunuz, engelliyorsunuz, denetim yaptırmıyorsunuz.” Ama bunlar hep afaki
şeyler. Hiçbirisini rakamla, datayla, somut bilgi,
belgelerle desteklemiyorsunuz çünkü rakamlar burada, rakamları konuştuğumuz
zaman, rakamları kullandığımız zaman başka bir tablo, başka bir sonuç ortaya
çıkıyor.
Tabii, bir arkadaşımız dedi
ki: “Kırk yıldan beri bu değişmedi.” Değişti, daha önce de değişti yani aynı
yöntemlerle değişti, yine mutabakat yapılmadan değişti.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Yapıldı, yapıldı.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Sayın Canikli, yalan cevap vererek ne olacak?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– Altında yine grup başkan vekillerinin imzası olacak şekilde değiştirildi,
yine onlar tarafından verildi.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Bakın, örnekleri getirdim.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– Hiç kimse çıkıp da “Şöyledir, böyledir…”
Ve içerik olarak da bizim
getirdiğimiz…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– …usul düzenlemelerinin dışında tamamen esasa müteallik ve gerçek anlamda
insanların, milletvekillerinin sesini kesen düzenlemelerdir.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– Onlarla kıyaslanınca böyle bir durum söz konusu değildir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Peki, çok teşekkür
ediyorum.
Sağ olun, çok teşekkür
ediyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Bizlere kısa birer söz…
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – 69’uncu maddeye göre söz istiyorum efendim.
Sayın Canikli, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunu da kastederek…
BAŞKAN – Oturduğunuz yerden
girerseniz, oradan söz vereyim size.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sataşma nedeniyle istiyorum efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
69’a göre söz istiyoruz, kürsüden, olmalı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – 69’uncu maddeye göre söz istiyorum.
BAŞKAN – 69’a göre.
Peki, buyurun.
İki dakika Sayın Hamzaçebi.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli’nin, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri,
Sayın Canikli burada yapmış olduğu konuşmada doğru bilgiler vermedi. Benim
yerimden yaptığım müdahaleler sırasında, “Evet, öyle söylemeyelim, o zaman
şöyle söyleyelim.” diyerek, doğruyu söylemediğini kendisi de ifade etti ama
yine de açıklıkla konuşmadı.
Sayın Canikli, Sayın Oktay
Vural –yanlış hatırlamıyorsam- ve Sayın Hasip Kaplan
ve ben Akif Hamzaçebi, bu hafta pazartesi günü görüştük. Geçen hafta da yine
benim olmadığım bir şekilde, Sayın Muharrem İnce’nin katılımıyla yine 4 grup
başkan vekilinin görüşmesi söz konusu.
Benim pazartesi günkü
görüşmede söylediğim şudur: “Muhalefetin söz hakkını kısıtlayan bu teklife
destek vermemiz, bu teklifin herhangi bir yerinde bir uzlaşma aramamız söz
konusu değildir.” Yani beş dakika…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
– Onu söyledim, herkes burada… Aynı şeyi söyledim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) – Ama bakın, o zaman açık söyleyin.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
– Ya, çok net olarak söyledim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) – Ama söylemediniz. Ben Akif Hamzaçebi olarak öyle bir şeye “Evet.”
demedim, yani “Öyle olmasın da arayı bulalım.” şeklinde bir yaklaşımım da
olmadı.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
– Söylediğim şu: “Yapılan konuşmalar, ortaya çıkan kanaat…” dedim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) – Ne dedim ben size: “Grup önerilerine ilişkin olarak siyasi
partilerin konuşma süreleri kısıtlanamaz.”
Ne dedim: “Komisyonlarda
milletvekillerinin, siyasi parti gruplarının önerge verme hakkı kısıtlanamaz.”
“Meclis Başkanına usul
hakkında tartışma konusunda sınırsız takdir hakkı yetkisi veren düzenleme
olamaz.”
Çoğaltabilirim bunları;
bunları çoğaltabilirim, bunlara “Hayır.” demişim ama ben sizden bunların
dışında…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
– Ben size nelere karşı çıktığınızı söyledim ama ortaya çıkan…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) – Söylemediniz, o netlikte söylemediniz.
Sizden şunu beklerdim…
Sayın Meclis Başkanının Başkanlığında bugün 2 kez toplandık. Sayın Meclis
Başkanı bir uzlaşma ortamı yaratmak istedi. Siz de arkada bir söz verdiniz,
“Evet, biz bunu uzlaşarak getireceğiz.” dediniz. Bu cümleyi söylemenizi
beklerdim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
– Uzlaşma için gerekli gayreti göstereceğiz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) – Teşekkür ederim, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sağ olun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Şandır,
sizinki neden?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkanım, o toplantıların biri de bizle yapıldı ve katılanlardan biri de
biziz.
BAŞKAN – Ama,
bu sataşma değil bir tavzihse oturduğunuz yerden…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Hayır efendim, hayır, sataşma, yani arkadaşımız bulundu.
BAŞKAN – Yani emin olun
bugün bir uzlaşmaya varır gibi olduk da, İç Tüzük’ü
falan zorlayarak… Yalnız bu talepleriniz çok İç Tüzük’e
de uygun değil. Hadi bugünün atmosferine uygun olarak buyurun siz de… Ama bunu
da emsal kabul etmeyin, başka zaman “Meclis Başkanı böyle bir uygulamayı
yaptı.” diye. Bu, çok doğru değil. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkan, bizi çok ilzam edecek bir beyanda bulundu, bunu açıklamam lazım.
BAŞKAN – Peki.
Hadi, iki dakika da size
veriyorum.
2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Çok teşekkür ederim.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
yanlış olan husus şu: İç Tüzük buradaki çalışma şartlarını ifade eden bir
hukuk. Bu çalışmanın tarafları olarak muhalefet partilerini yok sayarak iktidar
grubunun bir tüzük, İç Tüzük tadilatı yapmaya hakkı yok, yanlış olan bu. Biz de
memnun değiliz bu İç Tüzük’ten. Eğer buranın etkin ve
verimli çalışması arzu ediliyorsa, bunu birlikte konuşmamız ve birlikte tanzim
etmemiz lazım.
Şimdi, hiç yeri ve sebebi ortada yokken, AKP Grubunun grup başkan
vekilleri kimlikleriyle -yani bunu bir başka milletvekili düşünebilir, bir
teklif getirebilirdi, öyle değil- bir hükmi şahsiyet olarak bir tüzük
değişikliği, İç Tüzük değişikliği hazırlanmış, komisyona verilmiş, alt
komisyonda da bir direnç ortaya konuldu -hiçbir değişiklik, hiçbir muhalefet
partisinin teklifinin kabul edilmediği bir direnç ortaya konularak- sonucu
itibarıyla bir dayatma ortaya çıktı. Bunun yanlış olduğu…
NURETTİN CANİKLİ (Mersin) –
“Genel Kurulda yaparız.” dedim ama.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Genel Kurulda olmaz bu işler. Bunun hazırlığında beraber olunması lazım,
eksiklerinin tartışılarak düzeltilmesi, birlikte düzeltilmesi gerekir. Ama niye
ihtiyaç duydu? Bunu sorguluyoruz biz. Yani on yıldan sonra, Adalet ve Kalkınma
Partisi neyi, hangi kanunu çıkartmak istedi de zaman yetmedi veya muhalefet
partilerinin muhalefetinden rahatsız oldu da şu gün bu kanun değişikliğini
Meclise getirdi? İnanınız ki bir uçurumun kenarından döndük. Bugün Sayın Meclis
Başkanına ben de teşekkür ediyorum. Milliyetçi Hareket Partisi ve diğer
muhalefet partilerinin de sağduyulu yaklaşımıyla, sizin de katkınızla Türkiye
Büyük Millet Meclisi gerçekten tarihî bir yanlışa düşmekten geri döndü. Yanlış
olan bu Sayın Canikli.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) -
Yani bu değişikliği, bir tarafı benim olan, muhalefetin de olduğu bir konuda
değişikliği tek başınıza yapamazsınız.
BAŞKAN - Konu anlaşıldı.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Sayın Başkanım, AKP Grup Başkan Vekilinin yaptığı açıklamalar yanlış. Danışma
Kurulu kararı üzerine istenen sözler gruplara ait değil, kişisel sözlerdir.
BAŞKAN – Şimdi, Sayın Genç,
benim anlamadığım nokta şurası: Yani böyle herkes istediği gibi konuşacaksa o
zaman Başkanlık Divanına ne gerek var?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama
yani, şimdi, kürsüde yanlış bilgi veriyor. Danışma Kurulu kararı üzerine alınan
kişisel sözdür.
BAŞKAN - Bu Mecliste İç Tüzük’ü yalnız siz biliyor değilsiniz. Bakın, çok doğru bir
şey değil Sayın Genç. Yani hiç kimse sözünün doğruluğunu bir başkasına
onaylatmak mecburiyetinde değil.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama
yani yanlış bilgi veriyor.
BAŞKAN - Herkes kendi
fikrini söyler, yanlış olduğunda bir başkası gelir kürsüden söyler. Yani size
onaylatmak mecburiyeti yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Hayır, getirdiği teklifin manasını bilmiyor.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, Komisyon
Başkanı Sayın Burhan Kuzu söz istemiştir, Sayın Kuzu’ya söz vereceğim.
Arkasından, Sayın Faruk Bal Konya Milletvekili, Sayın Oktay Ekşi İstanbul
Milletvekili şahısları adına söz istemiştir; Komisyon Başkanından sonra
kendilerine söz vereceğim sırasıyla.
Evet, buyurun Sayın Kuzu.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) – Değerli Başkanım, saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; hepinize hürmetlerimi arz ediyorum.
Konuşmamı iki bölümde
sizlere arz edeceğim. Bunlardan birisi usulle alakalı bölüm,
diğeri esasla ilgili bölüm. Usulle ilgili bölümde, Komisyonumuz 19
Ocak’ta ilk toplantısını yaptı ve altı saat tartıştık. Alt komisyona metni
gönderdikten sonra da bir altı saat daha tartıştık. On iki saat geneli hakkında
konuştuk. Sayın Oktay Ekşi, belirttiği gibi sonuna kadar toplantıyı takip etti
muhalefet partilerimizin terk etmesinden sonra ve söz sırası kendisine biraz
geç gelince bana şunu söyledi, dedi ki: “Sayın Başkan, senin söz verme konuda bir
sıkıntı var, bir çarpıklık var.” Dedim ki: “Sayın Ekşi, doğru söylüyorsun,
gerçekten çarpıklık var çünkü altı saatin beş saatini muhalefete ayırdım, o
çarpıklık var.” İki saati… İktidar partisi mensuplarına bir saatini verebildik.
On iki saatin demek iki saatini iktidar partisi milletvekillerimiz kullanmış
oldu, on saatini de muhalefet kullanmış oldu. Yani “Bana söz verilmedi,
herhangi bir sözüm eksik kaldı.” dersek, bu haksızlık olur bu mübarek günde.
Bunun evvela altını çizmek istiyorum.
İkinci bir husus, yine
usulle alakalı Değerli Başkanım, bu Anayasa’ya aykırılık meselesi. Evet, bizim
İç Tüzük’ümüzde Anayasa’ya aykırılığı biz resen… Her
komisyon, sadece Anayasa Komisyonu değil… 38’inci madde çok
açık. Bu manada 83’üncü maddeye yani kürsü dokunulmazlığına ve söz
hakkına kısıtlama geldiği yönünde itirazlar oldu. Bunlar kayıtlara geçti, zaten
raporda da bu var. Ama durup dururken metinden şüphelenip “Anayasa’ya aykırı
bir şey var mı? Acaba neresine baksak?” diye bir şüphe durup dururken de pek bu
hoş bir tablo değil ama itirazları elbette ki dikkate aldık.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Peki, Anayasa’nın 96’ncı maddesine aykırı değil mi?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - 96’ncı maddede… Sayın Genç’in söylediğine tam cevap
verirken konuşmuş oldu, denk geldi. Şimdi, orada, hatırlarsanız 184 toplantı
nisabı, 139 karar nisabı var. İç Tüzük toplantı için diyor ki: “Yirmi kişi
ayağa kalkar.” O nerede yazıyor? O da orada yazıyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Hayır efendim, toplantı yapılabilir.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Bu da İç Tüzük’e yazılmış
çünkü. Dolayısıyla, gerek karar nisapları için gerek toplantı nisapları için İç
Tüzük hüküm konabilir. Ha, dersin “On beş çoktur, azdır.” o başka bir tartışma.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Olur
mu? Anayasa’ya aykırılığı tescil etmek için 15 kişiye ihtiyaç var mı?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Ama “Bu Anayasa’ya aykırıdır…” Doğru değil çünkü
Anayasa’nın aradığı burada toplantı nisabının olması, kaç kişinin isteyeceği
filan değil. Bunu 1 kişi de isteyebilir, 15 kişi de isteyebilir.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Efendim, karar yeter sayısı önemli. Aşağısı olamazsa ne olacak?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Evet, şimdi, bu konuyla alakalı olarak Sayın Başkanım,
yine itirazlar konusunda birkaç husus… İşte “Grup başkan vekillerinin verdiği bir
teklifi nasıl görüştünüz?” Benim elimde 2002’yle alakalı bir, Salih Kapusuz, Faruk Çelik, Eyüp Fatsa grup başkan vekilleri;
Mustafa Özyürek, Oğuz Oyan CHP grup başkan vekilleri… Komisyonumuz görüşmüş,
grup başkan vekili olarak buraya, aynı zamanda milletvekili olduklarını da
tabii ifade ediyorlar, onu görüşmüşüz.
Yine, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkan Vekili Salih Kapusuz, Cumhuriyet
Halk Partisi Başkan Vekili de… Gene başka bir toplantı var, İç Tüzük
değişikliği. Demokratik Sol Parti Grup Başkan Vekili -2001’e gidiyorum-
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili ve Anavatan Partisi Grup Başkan
Vekili, isimleri de burada değerli vekillerimizin. O zaman da öyle görüşmüşler.
Burada “Grup başkan vekili”
ifadesini elbette ki sırf o anlamda algılarsak belki bir tartışma gibi
düşünülür ama bu arkadaşlarımız milletvekili olarak –bütün, hepsi için
söylüyorum onu- vermişlerdir. Kaldı ki anayasa değişikliklerinde de teklif
verilir tasarı gelmez. Ama tüm hükûmet üyelerinin, başta başbakan olmak üzere,
imzaları vardır. Onu tasarı sayamayız. Bu manada, zannediyorum bu tartışmalar
Komisyonumuzun çalışmasının bence özünü zedelememeli.
Bir başka tartışma, Sayın
Genç’in söylediği “Benim teklifim dikkate alınmadı.” biçimindeki itirazı.
Değerli arkadaşlar, burada 156
sıra sayısında görüldüğü gibi evvela grup başkan vekillerinin isimleri var
sonra Sayın Genç’in ismi de burada zikredilmiş ve metnin içerisinde de bu konu
birkaç yerde gene belirtilmiş. Alt komisyonumuz değerlendirmiş. 87’nci madde bu bahsedilen konu. Çünkü Sayın Genç orada
diyor ki: “Bağımsız milletvekilleri de görüşme başladıktan sonra tek başına bir
önerge verebilsin.” 5 kişi olması gerekiyor. Kendi açısından, belki o zaman
bağımsız milletvekiliyken bu önergeyi düşünmüş olabilir, bu manada haklı da olabilir.
Ama alt komisyonumuz bunu değerlendirmiş ve diyor ki: “(2/80)” Yani “(2/80)”
dediği Sayın Genç’in teklifinin numarası, (2/242) de grup başkan vekilleri ve
AK PARTİ milletvekillerinin sıra numarasını gösteriyor.
Dolayısıyla (2/80)’le
alakalı olarak burada çok açık olarak belirtiliyor, “Değerlendirildi.” ve
noktayı koymuş, diyor ki: “Madde Komisyonumuzca oy çokluğuyla kabul edildi.” Oy
birliği olurdu eğer kabul edilmiş olsaydı. Bu da zaten burada açık olarak
gösteriliyor. Başka yerde de zikredilmiş, birçok yerde bunlar var.
Sadece burada değil değerli
arkadaşlar, bakın, mesela şurada görüyorum elimde fırsat eşitliğiyle alakalı.
Dört-beş arkadaşımızın, muhalefete mensup ve AK PARTİ’ye
mensup, burada da isimlerini zikretmiş. Her birinin sıra numarası ayrı ayrı
verilmiş. İçeride hangisi görüşülmüş, hangisi kabul edilmiş bunları
göremiyorsunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama yanlış işte.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Çünkü alt komisyon bunları bir usulle benimsiyor, bir
rapor hâlinde üst komisyona sunuyor, üst komisyon da bunu görüşüyor. Netice
itibarıyla böyle hani ıcığını cıcığını çıkararak kimden kaç cümle aldık, kimden
ne kadar aldık, böyle bir usul yok.
Onun dışında, yine şurada
mesela “Hasan Korkmazcan” diye eskiye ait. Burada da bir, iki, üç, dört, beş,
altı, on beş tane teklif alt komisyona gönderilmiş, değerlendirilmiş. Bunun da
alt metnini okudum. Kimden ne alınmış, ne kadar alınmış, bunlar ortada da yok.
Yani olmaz zaten, yapamazsınız öbür türlü, başka türlü yapmak mümkün değil.
Yine Sayın Genç’in başka
bir teklifi -seçimin temel hükümleri konusundaki- Haluk İpek’le beraber. Orada
da var, aşağı yukarı on iki, on üç isim, şu alt sıraya baktığımız zaman.
Bunları da biz alt komisyonda birleştirmişiz, bunda da yok.
Yine bunun gibi, mesela
Emekli Sandığı; diyordum ki acaba benim komisyon mu -Başkanı bulunduğum- bu
konuda bir hata yapıyor? Başka komisyonun raporlarını da bu konuda inceledim.
Mesela Sayın Hamzaçebi’nin, Emekli Sandığıyla alakalı bir yasa teklifi Bütçe
Planda görüşülmüş, kendi teklifiyle beraber diğer teklifler -üç teklif varmış-
birleştirilmiş. Kendisininki (2/35) numara taşıyor. Burada elimde, baktım,
hiçbir yerde (2/35) ne olmuş, nereye gitmiş, efendim Hamzaçebi’nin ismi hiçbir
yerde geçmiyor. Ne itirazını gördük biz burada bu görüşülürken ne başka bir şey
gördük. Dolayısıyla, gelin, bu tali konuları bırakalım bana sorarsanız, işin
özüne geçelim. Ben şimdi özüne giriyorum bu işin ve orada ne yapacaksak hep
beraber yapalım. Usulü kapatıyorum.
Değerli arkadaşlar, şimdi,
esasla alakalı bölüme geçtiğimizde, evet, muhalefet partilerimizin teorik
olarak ve tabii elbette ki sonuçta pratik olarak itirazları -kendileri
bakımından- iktidar-muhalefet dengesine baktığımız zaman elbette ki doğru
tespitlerdir. Bütün dünyada bu böyle olmuş. Bizde de benzerlerini görüyoruz.
Şimdi, yasama organı,
çalışmasını İç Tüzük’te belirliyor. Yani İç Tüzük bir
nevi bizim anayasamız, kuralların nasıl konacağını belirten kurallar dizini.
Değişik ülkeler, her meclis kendi iç tüzüğünü yapıyor. Bizim, bugüne kadar
baktığımız zaman on beş adet iç tüzük olmuş ta Osmanlıdan bu tarafa, değişik
zamanlarda. İç tüzüğün tabii bir özelliği var, o da şu: Her meclis kendi iç
tüzüğünü yapıyor, cumhurbaşkanına gitmiyor bu. Doğrudan doğruya karar gibi
yayınlanıyor. Anayasa Mahkemesi yolunu açık tutmuş. Bu, tamamen bizim bir özerk
yapılanmamızdan kaynaklanıyor. Cumhurbaşkanına gitmemesi yürütmeden ne kadar
ayrı olduğumuz anlamında. Yargı denetimi tabii ki o her zaman için doğal olarak
bir tarafta bulunacaktır. Bir parlamento kararıdır aslında ve hakikaten önemli
metinlerdir, biz bunları küçümseyemeyiz, bunlar önemli metinlerdir ve bu
metinler için de biz teoride, anayasa literatüründe
“sessiz anayasalar” adını veririz bunlara.
Şimdi, bu bakımdan
baktığımız zaman iki şey var. Bir: Hükûmet olarak iktidar partisi mensupları
dünyanın her yerinde vaatte bulunurlar: “Geldiğim zaman şunları yapacağım.”
Muhalefet de onu yanlış olarak görür: “Ben de sana yaptırmam.” Tamam. Tabii,
bunun bu kuralla İç Tüzük’e göre olması lazım. “Ben
sana yaptırmam.” Eğer, bu iş, zaman zaman olabilir taşkınlık ama fiilî durum
bazında algılarsak o zaman bura onun yeri olmaz yani Mecliste “Ben sana
yaptırmam, gerekirse yerlere yatarım, kürsüyü işgal ederim.” bu manada
olmamalı, bunun bir dozu olmalı bana sorarsanız. Dünyada da bunun dozu bir yere
kadar gelip orada bırakılıyor. Yani şunu anlatmak istiyorum: İcra, öyle bir
balıksırtı ki bu iş, hem muhalefet haklarını kullanabilmeli hem de iktidar
icraatlarını, vadettiği icraatlarını yapabilecek imkânları bulabilmeli. O iki
dengeyi çok iyi kurmamız lazım.
Peki, İç Tüzük’te hüküm yoksa ne olur? O zaman teamüller oluşuyor.
Bu teamüller iyi midir? Her zaman iyi olmayabilir bunlar, bazen Parlamento
teamülleri bir yol gösterir ama bazen de “İstikrar sağlayalım.” derken statükoyu da, bir anlamda kalıplaşmayı da beraberinde
getirebilir, o tür riskleri olabilir.
Türkiye'de İç Tüzük
çalışmaları hep tartışılmış, hep olmuş yani yeni değil bu. Bu meclisler yani
bizim meclislerimiz hep yeni İç Tüzük yapmayı denemişler yani “Sıfırdan
yapalım.” demişler ama maalesef bir türlü nasip olmamış, hiçbir zaman olmamış.
Elimizdeki İç Tüzük 1973 tarihlidir, ki o zaman
biliyorsunuz bir Senato İçtüzüğü var, bir de onun yanında ikisinin beraber
toplandığı zaman Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü var, üç tane iç tüzük
var o zaman; daha da işler karmaşık olarak gözüküyor. 86’da bir defa deneme
yapılmış; yüz kırk üç madde görüşülmüş, orada kalınmış, emeğe yazık olmuş yani
bayağı da bir yol alınmış, çok az bir madde kaldığı bir anda iş bitmiş. 91’de
benzer bir teşebbüs var. Ciddi anlamda hakikaten iktidar-muhalefet beraber
olmuş ama ondan da sonuç alamayınca 96’da “Bari bir kısmi değişiklik yapalım.”
demişler, otuz maddeyi değiştirmişler ve bu elimizdeki İç Tüzük işte o 96’dan
kalan değişikliğin beraber getirdiği İç Tüzük olarak gözüküyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
İç Tüzük konusunda, gerçekten, söylediğim gibi, bir tarafta iktidar bir tarafta
da muhalefet hep aynı şeyleri söylemiş. Kimse alınmasın, ben bu mübarek gün bir
tartışma açmayı istemem ama mesela en son bildiklerimizden, biz gelmeden önce,
DSP-MHP-ANAP döneminde bir iç tüzük değişikliği verilmiş, 8 maddeliktir. Bu
dönemdeki İç Tüzük değişikliğinden önce -bakın, bir şeye dikkat çekmek
istiyorum- 51 maddelik iç tüzük değişikliğinin Genel Kurulda görüşmesine
başlanmış, o görüşme yapılırken “Ondan artık ümit kesildi, bundan bir şey
çıkmayacak.” Diyerek, Hükûmet acil görmüş konuyu -haklı da buluyorum kendi
açısından, normaldir, tıkanıklıklardan söz ediyorlar- ve bir 8 maddelik İç
Tüzük değişikliği hazırlamışlar. Burada da zaten söylüyorlar “Şuraya kadar
gelindi ama sonuç alamadık.” filan diye belirtiyorlar.
Bakın, orada ne deniyor:
“Şu kadar dakika sürmekte. Tümü üzerinde yüz altmış dakika, her bir madde için
de seksen dakika, neticede üç maddelik bir kanun dört yüz dakika, yani yaklaşık
yedi saate ihtiyaç göstermektedir.” O günkü koalisyon hükûmetinin getirdiği
teklifin gerekçesini okuyorum, devam ediyor: “Kaldı ki her maddede sadece
tartışma, görüşme filan da olmuyor. Bu iş bazen araya girmelerle filan da dokuz
saate kadar çıkabiliyor, hâlâ gündeme geçilemiyor.” şeklinde söyleniyor. Şu
teklifi getiriyorlar: “Milletlerarası antlaşmalar, üç maddeye kadar olan
metinlerde yürürlük ve yürütme maddesi olmasın.” Canıgönülden
istiyorum, keşke böyle yapsak biz de, o günkü bu yaklaşım doğrudur bana
sorarsanız. Hatta daha da devam ediyor: “Diğer maddeler bakımından da buna
benzer çözümler getirebilsek.” diyorlar. Onun da burada altyapısını hazırlamaya
çalışmışlar kendileri bakımından.
Bu konu sonunda Genel
Kurula gelmiş. Önce tabii komisyonda görüşülmüş. Komisyonda Kilis
Milletvekilimiz Mehmet Nacar “Evet, Hükûmetin
icraatlarını yapması lazım, muhalefet de direnmeli -burada metin elimde- ama bu
direnme hiçbir zaman bir işgale kadar gitmemeli, iktidarın icraat yapmasını
engellememeli.” gibi demin benim de tespit etmeye çalıştığım çok doğru
tespitlerde bulunmuş. Yani bugün biz bunları söylerken bu eski şeyleri de
görmemiz lazım.
Neticede değerli
arkadaşlar, benim de yakın dostum Erzurum Milletvekili İsmail Köse, Genel
Kurulda yapmış olduğu konuşmada benim de katıldığım şu tespitlerde bulunuyor,
diyor ki: “Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tabii, çağımız değişim çağıdır
ve bu değişim sonucunda da gelişme çağıdır. Değişim ve gelişmeyi nasıl
yakalayacağız? Değişim ve gelişmeyi yakalayacak en önemli faktör zamandır.
Türkiye'nin en büyük sermayesi zamandır. Zamanı israf edenlere bugün
vatandaşımız ‘hain’ diyor. Evet, zamanı değerlendirmemiz lazım. Bunu
yapmadığımız müddetçe günümüzün ihtiyacı olan yasal ihtiyaçları karşılayamayız.
Dün şehit olan insanlarımızın yetimlerine ve ailelerine para veremezsek, onun
haysiyetini nasıl koruruz?” filan diye devam ediyor.
Dolayısıyla bu ve buna
benzer gerekçeler hükûmetlerin hep söylediği gerekçeler ve enteresandır o zaman
da bu, Hükûmetin, o zamanki DSP-MHP-ANAP koalisyonunun getirdiği o metinle
3’üncü yılında olmuş yani bize “Niye geç kaldınız?” filan derken.
Değerli arkadaşlar, bir de
biraz da dünyadan bahsedeyim size. Dünyada öyle şeyler var, ben doğru demiyorum
ama yani bunları anlatacağım ister istemez. Akademik kimliğimle en azından
“Bunlar doğru.” demiyorum yani bunları getirelim diye bir iddiam da yok.
Mesela İngiltere’de ve
İrlanda’da uygulanan bir yöntem: Yılın 170 gününün çalışmasını hükûmete veriyorlar,
20 gününü muhalefete veriyorlar, uygulanmış bu. Fransa, Yunanistan, Portekiz’de
komisyonlarda komisyon başkanları temsil ediyor gündemi belirlemede. Düşünün,
18 komisyon başkanı başkanlık divanı toplantısında bulunuyor, hükûmet, bir nevi
iktidar olarak düşündüğünüz zaman.
Başka bir şey söyleyeyim:
1958 tarihinde, hükûmeti düşürme konusunda bir gensoru verilse -bakın, buna
dikkat edin- ve de reddolsa diyor ki İç Tüzük: “Ey,
Hükûmet, tasarının bir tanesini beğen, Genel Kuruldan oylanmış gibi yayımla.”
Ceza olarak söylüyor, öyle engelleme filan yok. Bunlar da bugün uygulanmış.
“Giyotin sistemi” diyorlar,
süreler verilmiş ve gruplara da o süreler büyüklüğüne göre veriliyor. Süre
dolduğu anda şak diye kesiliyor -giyotin adı da oradan geliyor zaten- hemen
oylamalara geçiliyor. Dolayısıyla bu ve buna benzer o kadar tartışmalı şeyler
var ki dünyada, doğru veya yanlış, söylediğim gibi.
Yine, bir tasarı konusunda,
mesela İngiltere’de şu an uygulanan bir model: Diyelim ki tasarı burada
görüşülüyor ya da bir teklif görüşülüyor, 100 vekil ayağa kalktı “İş uzadı”
diyerek, 1 vekil teklif edip 100’ü ayağa kalkarsa hemen görüşme kesilip oylamalara
geçiliyor.
Bizde de biliyorsunuz bir
temel yasa formülü var. O temel yasa formülünde de yine benzer bir tablo var.
İyi ki o temel yasa çıkmış, arkadaşlar, bugün, emin olun, otuz maddelik bir
yasa -ben önergeleri bir kenara bırakarak söylüyorum- diyelim ki dört saate bitebiliyorsa
o olmadığı zaman kırk üç saatte bitiyor, 10 kat orada zamandan bir tasarruf
var.
Tabii, muhalefet
partilerimiz… Bence bu eskide kalan bir iddiadır yani şu
anlamda: Genel Kurulda tabii ki sözlerini kesmeye kimsenin vicdanı razı gelmez,
bunu samimiyetimle söylüyorum, bunu başka türlü, hani geçiştirmek anlamında
filan söylemiyorum ama bugün çağ o kadar değişmiş ki basın toplantısı var,
İnternet denilen bir şey var, düğmeye basıyorsun dünyaya sesini duyuruyorsun,
şuradaki her konuşmamız bir anda bütün dünyaya yayılabiliyor filan, bu dönemde
genel kurullarda, gelin, bu zaman tasarrufunu daha iyi sağlayalım, komisyonlara
ağırlık verelim. Asıl benim söylemek istediğim belki son cümle bu:
Komisyonlarda bunları tartışalım, orada onları geliştirelim, onları o şekilde
yapalım.
Çok teşekkür ediyorum.
Saygılarımı sunuyorum
değerli arkadaşlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Kuzu,
teşekkür ederim.
Şimdi, şahısları adına
birinci söz Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal’da.
Sayın Bal, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
FARUK BAL (Konya) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, ben, bugün sabahleyin Sayın Başkanın
başkanlığında toplanmış olan grup başkan vekillerinin uzlaşma noktasında
buluşmalarını sağlayan Sayın Başkana teşekkür ederek ve bunu da teşvik edecek bir
konuşma yapma niyetindeydim. Yine bu niyetimin gereğini yerine getireceğim ama
Sayın Kuzu’nun, Komisyon Başkanı olarak burada yaratılmış olan gerilimi hem
usul açısından hem esas açısından Adalet ve Kalkınma Partisinin teklifleri
doğrultusunda savunmasını şaşkınlıkla karşıladım. Bu ne turşu, bu ne lahana mı
derler, ne derlerse işte, uymadı; uymadı bu uzlaşma iklimine. Dolayısıyla,
öncelikle, yeniden uzlaşma nedir, bu uzlaşmaya nasıl gidilebilir ve milletin
iradesinin tecelligâhı olan bu Mecliste hepimizin
ortak bir şekilde verimli, kaliteli yasama faaliyeti yapmamıza imkân sağlayacak
bir tüzüğe nasıl ulaşabiliriz; onun şartlarını araştırmamız lazım.
Değerli arkadaşlarım, tabii
ki, iki gündür, iki buçuk gündür bir gerilim içerisindeyiz. Bu gerilimi
birlikte değerlendirmemiz lazım ki sonuca rahat gidelim. Gerilimin sebebi İç
Tüzük değişikliğidir. İç Tüzük değişikliği daha önce 3 defa değerlendirilmiştir.
23’üncü Dönemde bir uzlaşma komisyonu kurulmuş, bir çalışma yapmış
arkadaşlarımız. Bu çalışma 24’üncü Dönemde beğenilir beğenilmez ama bu bir
veridir. Bu verinin üzerinde bir emek sarf edilmiştir, bu emeği değerlendirmek
lazım.
İkinci olarak, 24’üncü Dönemde
grup başkan vekilleri İç Tüzük’ü değerlendirmek üzere
bir çalışma yapmışlardır. Bu çalışmanın da bir ürün olduğunu değerlendirerek
bundan yararlanmamız lazım.
Üçüncü olarak, Sayın Çiçek,
Meclis Başkanı olarak bu işe bir hız kazandırabilme çerçevesi içerisinde bir
çalışma yapmıştır. Bu üç çalışmaya rağmen Adalet ve Kalkınma Partisi, grup
başkan vekillerinin imzasıyla bir İç Tüzük teklifini dayatmıştır. Bu bir
dayatmadır. Milletin iradesine dayatmayla tahakküm etmek mümkün değildir.
Dördüncü olarak, bunu bir
kenara bırakacak olursak, değişiklik yapacağımız metin nedir? Değişiklik
yapacağımız metnin hukuki kutsiyeti vardır. Bu hukuki kutsiyetin başlıklarını
ben sizlerle paylaşmak istiyorum. Birinci olarak, İç Tüzük dediğimiz metin, kanunların
yapılmasının şeklini ve esasını düzenleyen ana bir hukuk kuralıdır. Bu niteliği
itibarıyla millî iradenin sessiz anayasasıdır ve millî iradenin sessiz
anayasası olması hasebiyle, millî iradeyi teşkil eden iktidar ve muhalefetin
hak ve yetkilerini, çalışma usullerini de birlikte düzenler. O zaman bunun
uzlaşma içerisinde yapılması gerekmektedir.
Bir başka açıdan ise iç
tüzük, bir ülkede demokrasinin varlığı, yokluğu ya da demokratik değerlerinin
ne kadar demokrasi ile bağdaşıp bağdaşmadığını da ortaya koyan bir metindir.
Yani iç tüzük, yasama organını denetleyen, muhalefete hak ve yetkiler tanıyan,
iktidarın parmak çoğunluğunu değil, iç tüzükten kaynaklanan hak ve yetkilerini
tanıyan bir temel metindir. İktidar partisinin parmak çoğunluğuna rağmen
muhalefetin söz söyleyebilme imkânına, iktidarın birtakım yasama teşebbüslerini
engelleme, onu durdurabilme imkânına hukuki metin olarak hak veren, yetki veren
metindir. İşte bu niteliği itibarıyla iç tüzük, eğer muhalefete yetki
verebiliyorsa, hak verebiliyorsa, söz hakkı verebiliyorsa, konuşma hakkı
verebiliyorsa, engelleme hakkı verebiliyorsa o takdirde o demokrasinin adı
gerçek demokrasi olabilir. İşte bu özelliğine rağmen getirilmiş olan dayatma
ciddi bir gerilim yaratmıştır.
Getirilen teklifin özü
nedir ve meselenin esası nedir? Değerli arkadaşlarım, zaman kısıtlı olduğu için
kısa kısa ifade etmek istiyorum. Getirilen teklifin özü, muhalefet partisinin
denetim yetkisini, yani biraz önce anlattığım, İç Tüzük’ten
kaynaklanan parmak hesabına dayanmayan denetleme yetkisini kısıtlamaktır,
kısırlaştırmaktır, bir. İkincisi ise denge unsuru olarak, iktidar partisinin
dengesi unsuru olarak İç Tüzük’ten kaynaklanan
haklarının parmak demokrasisine tabi olmayan, İç Tüzük’ten
kaynaklanan haklarının ve yetkilerinin kısıtlanmasını ortaya koymaktadır. İşte
mesele de burada düğümlenmektedir. Burada niye düğümlenmektedir? Denetim
yetkisi ve iktidarı dengeleme yetkisi kısıtlanmış olan bir muhalefet, demokrasi
değerleriyle bağdaşan bir siyasi rejimin muhalefeti olamaz yani şeklen
muhalefet olur. Şeklen muhalefetin var olduğu demokrasiler de şeklî
demokrasidir, demokrasinin özünün yansıtıldığı bir rejim değildir. Şeklî
muhalefetin bulunduğu demokrasi şeklî bir demokrasidir. Bu, aynı zamanda,
güçsüz bir şekilde muhalefet yaratma operasyonudur. Güçsüz bir şekilde
muhalefetin bulunduğu rejimin adı, değerli arkadaşlarım, güçsüz demokrasidir.
Bir üçüncü husus ise iktidarı dengeleyemeyen ve denetleyemeyen bir muhalefetin
bulunduğu rejimin adı demokrasi değil diktatörlüktür.
Değerli arkadaşlarım, işte, biz bütün samimiyetimizle, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, millî iradeye en güçlü siyasi anlamı yükleyen bir parti
olarak, millî iradenin tecelli ettiği Mecliste demokratik toplum gereklerini
yerine getirecek özlü bir demokrasiden yana olmak üzere, İç Tüzük’ün
milletin iradesinin ortaya konulabilmesi için kaliteli ve verimli bir yasama
faaliyetine imkân sağlayacak şekilde değiştirilmesinden yanayız ve bunun
uzlaşmayla değiştirilmesinden yanayız. Ama Sayın Kuzu’nun gelip burada savunduğu AKP’nin tek başına
yaptığı dayatma ile buna devam etmek isterseniz biz, geçmişteki siyasi
hatalarınızı ve o hataların Türkiye’yi sürüklediği uçurumu hatırlar ve
Türkiye'nin o demokrasiden diktaya doğru gidiş uçurumunda tüm varlığımızla bu
İç Tüzük’ün dayatmayla geçirilmesine karşı dururuz.
Uçurumun kenarı nedir? Uçurumun kenarı şudur: Değerli arkadaşlarım, 1982
Anayasası zaten bir darbe anayasasıydı. Bu Anayasa, Kenan Evren’in
Cumhurbaşkanı olacağı varsayımına göre Anayasa kitabında iki buçuk sayfa
yasama, yürütme ve yargı yetkisi veren bir sistem oluşturmuştur, iki buçuk
sayfa Cumhurbaşkanının yetkisi vardır. Bu Cumhurbaşkanının -Sayın Gül’ü
kastetmiyorum- makamının sorumluluğu ise sadece vatana hıyanetle sınırlıdır. O
zaman, yetkisi aşırı, sorumluluğu sıfır olan bir makamın demokrasideki adı
diktadır, demokrasi değildir. Şimdi, siz bu sistemi, halk tarafından
seçtirilmek suretiyle siyasi bir meşruiyete de tabi tuttunuz, demokratik
parlamenter sistemin adı ucube bir cumhurbaşkanlığı sistemine dönüştü. Diğer taraftan, yine Anayasa değişiklikleriyle “Vesayeti
kaldırıyoruz.” diyerek yeni bir vesayet makamı yarattınız, yargıyı
siyasallaştırdınız, siyasallaşmış yargı, Cumhurbaşkanının sesini dinlemez oldu,
Başbakanın sesini dinlemez oldu, Adalet Bakanının sesini dinlemez oldu,
Başbakan Yardımcısının sesini dinlemez oldu ve yaratılan bu kontrolsüz güç,
kendi içinde de denetlenemeyen, yargı içinde de denetlenemeyen bu kontrolsüz
güç işte ucube cumhurbaşkanlığı sisteminin yeni vesayet makamı olmuştur. Şimdi,
siz ısrar ederseniz “Bu İç Tüzük değişikliğiyle, böyle bir sisteme böyle bir
yasama düzeni kurmak istiyoruz.” şeklinde anlarız ve göğsümüzü siper eder, İç Tüzük’ün tüm yetkilerini kullanır, bunun kanun hâline ya da
değişiklik hâline gelmesine, karar hâline gelmesine karşı çıkarız diyor,
uzlaşma ile, aklıselim ile ortak akıl ile, demokratik
değerlere ulaşılabileceğini ümit ediyor, Sayın Başkanın şahsının da Anayasa
Uzlaşma Komisyonunda yarattığı zeminde, iklimde faaliyet gösterilirse böyle bir
sonuca ulaşacağımızı ümit ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Bal.
Sayın Oktay Ekşi, İstanbul
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Ekşi.
Söz süreniz sizin de on
dakika.
OSMAN OKTAY EKŞİ (İstanbul)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bendeniz, Sayın Başkanın da ifade
ettikleri gibi, şahsım adına söz aldım. Bu demektir ki sözlerim sadece beni
bağlar.
Bunun altını çizdikten
sonra izninizle, bu toplantıyı, bu oturumu Sayın Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanımız Cemil Çiçek’in yönetiyor olmasından istifade ederek, önce,
kendilerine dönük birkaç düşüncemi veya eleştirimi sizlerle paylaşmak
istiyorum, sonra da asıl konuya girmek niyetindeyim.
Saygıdeğer üyeler, Türkiye
Büyük Millet Meclisi, Sayın Başkanın da arkasında yıllardır yazılı olduğu gibi,
egemenliğin tek temsilcisi. Biz bu egemenliğin temsilcisi Meclisin 8 üyesini
yaklaşık sekiz aydır -belki yedidir- hâlâ demir parmaklıklar arkasında muhafaza
etmekteyiz. Bu konu Sayın Başkana bir vesileyle gazeteciler tarafından
sorulduğu zaman kendisinin “Ben tarafsız bir Meclis Başkanıyım.” dediğini
gazetelerde okudum, tekzip de edilmedi, Sayın Başkan da burada. Bendeniz
kendilerinin ve sizin huzurunuzda açıkça ifade etmek istiyorum ki Sayın Başkan
Türkiye Büyük Millet Meclisi söz konusu olduğu zaman tarafsız değildir.
Tarafsızlık, Türkiye Büyük Millet Meclisinin iç işleyişinde iktidarla muhalefet
veya şu veya bu kanat arasında rol oynadığı zaman kendisinden beklenecek bir
husustur. Bu nedenle, Sayın Başkanın o 8 milletvekilimizin, millî iradenin
temsilcisi olan 8 arkadaşımızın hapishane duvarları arkasında bulunmasına bu
kadar süre, en azından benim beklediğim kadar ilgi göstermemiş olmasından
dolayı kendilerini huzurunuzda eleştirmek ihtiyacını duyuyorum. Birinci nokta
bu sevgili arkadaşlarım.
İkinci nokta: İzninizle,
aslında bu sözlerimi şu salonda bulunan saygıdeğer milletvekillerinden kaçının
dinleyebildiğini, işitebildiğini, anlayabildiğini doğrusunu isterseniz her
zaman merak ediyorum. Biliyorsunuz, parlamentolarda grupların kendi içindeki muhalif
milletvekilleri “yaylacı” diye bilinirler. Yani onlar geri sıralarda otururlar
ama parlamentonun aktif işleyişi daha çok ön sıralardaki milletvekillerinin
elinde döner. Tabii, saygıdeğer Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili
dostlarım sizlerde yaylacı beklemiyorum, o ayrı bir husus ama dikkat ederseniz,
geride bazı milletvekilleri, daha doğrusu sizden de pek çok milletvekili arka
sıralarda oturuyorlar. Onlar, sadece ve sadece, aynen benim gibi, işitmek için
geriye çekiliyorlar.
Şunu arza çalışıyorum Sayın
Başkan da buradayken ve hepinizle paylaşmak ihtiyacıyla: Bu salon, akustiği
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki binalar arasında sanıyorum en kötü
olanı. O nedenle, orta sıralarda oturanlar özellikle, ilk sıraların
dışındakiler daha doğrusu, hoparlör altında değilse, katiyen buradaki hatibin
ne dediğini tam olarak anlama imkânına sahip değil. Bunun, bu ciddi sakıncalı
durumun -ki bir de İstanbul’da, İstanbul Üniversitesinin Fen Fakültesinde bir
Cemil Birsel Salonu vardır, sanıyorum akustiği kötü salon olmak konusunda
bununla o yarışabilir- Sayın Başkanın da şu sırada, burada birleşim yönetme
durumunda olduğu sırada dikkatine sunulmaya değer bir husus olduğunu belirtmek
istiyorum.
Üçüncü nokta, asıl konuya
gelmeden: Yine, saygıdeğer üyeler, bu Türkiye Büyük Millet Meclisinin TRT’den
kamuoyuna sesini duyurma hususunda kendi iradesiyle düzenleme yapamayacağını
gösteren bir Meclis olmasından rahatsızlık duyuyorum ben. Bu Türkiye Büyük Millet
Meclisi, Başkanlıkla TRT Genel Müdürünün arasındaki protokol nedeniyle millî
iradeyi burada bağlama hakkına sahip olmamalıdır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
TRT hazır imzalamaya, Başkan imzalamıyor. İbrahim Bey söyledi aynı şeyi.
OSMAN OKTAY EKŞİ (Devamla)
- Bunu Sayın Başkanın huzurunda sizlerle paylaşmak istiyorum. Türkiye Büyük
Millet Meclisinin sesini kendi milletine duyuramayan bir Meclisin hepimiz için
ciddi bir -kelimeyi izninizle atlayayım- sıkıntı sebebi olduğunu lütfen kabul
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Dostlarım, bu Mecliste
durum bugün nedir, neyi düzeltmek ihtiyacındayız, onu müsaadenizle tartışalım.
Bu Mecliste 1996 yılında
-aynen Sayın Başkan Burhan Kuzu’nun ifade ettiği gibi- yapılan 139 maddelik
Tüzük değişikliği bu Mecliste Parlamentoyu katletmiştir. Çok açık ifade
ediyorum, bu Mecliste Parlamento katledilmiştir. Nasıl? Parlamento diyalog
ortamıdır, Parlamento tarafların birbirine kendisini özgürce, olabildiği kadar
geniş imkân içinde düşüncesini aktarması, karşı tarafı ikna etme
mekanizmasıdır. Zaten Parlamento “konuşma ortamı” anlamına gelen, o kökten
gelen bir kavramdır.
Bu Meclis 1996 yılında
yapılan Tüzük değişikliğiyle sözlerin kesildiği, düşüncelerin katledildiği,
insanların başka meselelerle kendisini, başka fırsatlarla kendisini ifade
etmeye mecbur edildiği bir ortam hâline gelmiş. Burada Brezilya ile Türkiye
arasındaki ticaret anlaşmasının görüşmeleri, onun tasdikiyle ilgili yasanın
görüşmeleri sırasında milletvekili arkadaşımız ister istemez çıkıyor, seçildiği
yerin, seçildiği ilçenin zeytin üreticilerinin sorunlarını anlatıyor. Bu
Parlamentoda Avustralya ile Türkiye arasındaki havacılık anlaşmasının
görüşülmesi sırasında Van’daki depremzedelere dağıtılan yardımın haklı mı
haksız mı dağıtıldığı konuşuluyor. Böyle bir Parlamento olamaz. Böyle bir
Parlamento… Eğer buna Parlamento diyorsanız, birbirimizi anlayamayan,
birbirimizin dilini ve ne dediğini dinleyemeyen insanlar topluluğu olduğumuzu
kabul etmek zorunda kalabiliriz. (CHP sıralarından alkışlar) O nedenle önce
-açık olarak arz ediyorum- 1996 yılında yapılan, daha sonra da bugüne kadar
maalesef uygulanagelen Tüzük’ün değiştirilmesi lazım
ama hemen altını çizeyim, bir önceki, 23’üncü Dönemde yapılan ve pek çok
hatibin de büyük bir iftiharla “Çok iyi bir tüzük taslağı ortaya çıktı.” dediği
Tüzük şeklinde değil çünkü o da aynen bunun gibi, yürürlükte olan gibi söz
kesen, zaman idefiksiyle düzenlenmiş bir tüzük. Bunun
bu Parlamentoyu, daha doğrusu bu müesseseyi Parlamento olmaktan çıkartan Tüzük
olduğunu söylüyorum ve sizlere şunu izninizle arz etmeye niyetliyim: 2010
yılında diyelim, kadük olan, 2011 seçimleriyle kadük
olan tüzük, sadece ve sadece komisyonlara daha fazla işlev kazandıran hükümler
içerdiği için sırf o noktada iyi bir tüzük taslağı ama onun dışında hiçbir
şekilde bu Parlamentoya, bu müesseseye Parlamento kimliğini kazandıracak bir
tüzük taslağı değil. Bunu sizlerle paylaşmak ihtiyacını duydum.
Vaktimin olmadığını dikkate
alarak tüzük tadiliyle ilgili somut madde önerilerine girecek değilim ama şunu
da izninizle ifade edeyim: Sayın Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili,
bu taslağın yahut bu önerinin muhalefete denetim imkânını daha da fazla veren
bir taslak olduğunu ifade etti. Çok açık -başka şeylere girmeyeceğim, onlar çok
da- bir tek şeyi dikkatinize sunmak istiyorum. 1876 Anayasası’ndan sonra 1877
tarihinde, o tarihli Meclisi Mebusan Nizamnamesi’ne Meclisi Mebusanın
hesaplarını tetkik için…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OSMAN OKTAY EKŞİ (Devamla)
– İşte buyurun!
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Evet, teşekkür
ediyorum, sağ olun.
Sayın milletvekilleri,
teklifin tümü üzerindeki gruplar adına, şahıslar adına olan kısmı tamamlandı.
Şimdi, sisteme girip söz
isteyen bazı arkadaşlarımız var, birer dakika onlara söz vereceğim.
Sayın Ağbaba…
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
14.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın,
Malatya’da öğrencilerin yargılandıkları dava sonucunda ceza almalarına ve yargı
reformuna ilişkin açıklaması
VELİ AĞBABA (Malatya) –
Sayın Başkan, geçtiğimiz günlerde Malatya’da öğrencilerin yargılandığı bir dava
sonuçlandı. Yargılanmış oldukları davanın konusu Grup Yorum bileti satmak, 1
Mayıs eylemlerine katılmak, mezar ziyaretlerinde bulunmak gibi çeşitli konulardan
çocuklar ceza yedi. Bu konuda önümüzdeki süreçte yargı reformunun yapılacağı
bekleniyor, Meclise önemli görevler düşüyor. Bu konunun düzenlenmesi konusunda
Hükûmet üyelerinin düşüncelerini merak ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.
Sayın Akar…
15.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, demokrasilerde temel hak
ve özgürlüklerin korunmasına ilişkin açıklaması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) –
Sayın Başkan, ideoloji ve kültür alanında uzmanlaşmış bir tarihçi faşizmi şöyle
tanımlıyor: “Faşizm, farklı sınıfları ama özellikle de yoksul ve orta sınıfları
bir araya toplayan bir kitle hareketidir. Görevinin yeniden millî doğuş olduğunu
düşünür. Karşıtlarıyla savaş hâlindedir, demokrasiyi yıkmak, yeni bir rejim
kurmak için terör ve parlamenter taktikler kullanır.” diyor. Unutmayalım ki
seçim demokrasinin ön koşuludur, gereklidir ama bir demokrasi için yeterli
değildir. Demokraside temel hak ve özgürlüklerin çoğunluğa karşı da güvencede
olması gerekir. Biliyoruz ki demokrasiyi çoğunluğun diktatörlüğünden ayıran en
önemli ölçüt çoğunluk dışında kalan görüş, inanç ve düşüncelerin de yaşamların
ve hatta iktidar olma haklarının da korunmasıdır. Bu vesileyle AKP zihniyetini
açıkça belli etmektedir ve unutmayın ki bitirmeye çalıştığınız cumhuriyet
kazanımları ve kuruluşların arkasında CHP vardır ve buna da asla izin
vermeyecektir.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Kurt var en son,
ondan sonra söz vermeyeceğim çünkü konuyla alakası yok. -Sayın Batum, size söz
vereceğim, geliyor. –Şimdi, Sayın Canalioğlu, o zaman burada kim varsa herkes
sisteme giriyor. Emin olun bakın bu alışa geldiğimiz bir şey değil. İşte “İç Tüzük’te bir sınırlama geliyor.” diyorsanız, şimdi neyi
konuşuyoruz, neler konuşuluyor. Tamam, bugün hepimiz daha da iyi niyetli olma
çabası, gayreti içindeyiz ama burada 100 kişi var, hepsi sisteme girerse bir
buçuk saat biz böyle müzakere yaparız. Bu çok doğru bir şey değil. Yani bu “Söz
verebilir.” diyor Başkan ama ben de bu sürece katkı veresiniz diye söz
veriyorum ama konu başka bir zemine kayıyor. Şimdi bir konuşma olacak,
arkasından sataşma var, işin içerisinden çıkamayız.
Sayın Batum, buyurun.
16.- Eskişehir Milletvekili Bedii Süheyl Batum’un, İç Tüzük
değişiklik teklifine ilişkin açıklaması
BEDİİ SÜHEYL BATUM
(Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sabahleyin bu İç Tüzük
konusunda bir uzlaşma olduğunu -gruplar arasında- söylediler, ben de çok memnun
oldum ancak burada Sayın Canikli’nin söylediklerini ve Değerli Dostum Anayasa Komisyonu
Başkanı Burhan Kuzu’nun söylediklerini dinledikten sonra böyle bir uzlaşmanın
olmasının mümkün olmadığının farkına vardım. Maalesef, her ikisi de zaman
savurganlığını önlemekten söz ettiler ve bunun yolunu da yöntemini de şöyle
bulmuşlar: Kim ne derse desin açıkça görüyoruz, milletvekilinin ve muhalefetin
sözünü keserek.
Bu arada, Sayın Burhan Kuzu
Anayasa Hukuku Profesörü olarak bilir de bilmezden geldi. Dedi ki: “Bunlar
Anayasa’ya aykırı değil.” Sayın Burhan Kuzu ve değerli milletvekilleri, Anayasa
Mahkemesi 2001’de yapılan İç Tüzük değişikliğini 2002 yılında nasıl iptal
etmiş, sizler başvurdunuz. Nasıl iptal etmiş, hangi gerekçelerle iptal etmiş…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BEDİİ SÜHEYL BATUM
(Devamla) - …baktığınızda Anayasa’ya aykırı olup olmadığını görürsünüz.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Batum.
Sayın Acar…
17.- Antalya Milletvekili Gürkut
Acar’ın, Meclisin denetim yetkisine ilişkin açıklaması
GÜRKUT ACAR (Antalya) –
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Bazı kişiler fark etmeseler
de Türkiye Büyük Millet Meclisi iktidar ve muhalefetle birlikte ülkemizin
birliğinin temsilcisi yüce bir kurumdur.
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin hükûmeti denetlemesi anayasal yetkilerinden birisidir. Bunu da
bakanlara soru önergeleri ve gensoru yoluyla sağlamaktadır.
Soru önergelerimiz maalesef
bakanlıklarca ciddiye alınmamaktadır. Cevaplanmayan soru önergeleriyle ilgili
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bir önerge vermiştim. Yanıtta deniyor ki:
“Yanıtlanmayan önergelerin bir listesi Başbakanlık ve bakanlıklara gönderilerek
yazılı soru önergelerinin cevaplandırılması hususunda gerekli hassasiyetin
gösterilmesi rica edilmiştir.”
Yani Meclisin denetim
yetkisi için hassasiyet gösterilmesi rica ediliyor. Bilgi Edinme diye bir kanun
var ama Meclisin denetim yetkisi rica minnet yürüyor, böyle bir şey olur mu? Bu
konuda neden hiçbir adım atılmıyor? Önergelerimiz aylardır yanıtlanmıyor, bunun
hiçbir yaptırımı olmayacak mıdır Sayın Başkan?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Kurt…
18.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un, İç Tüzük değişikliğinde
uzlaşma sağlanması gerektiğine ilişkin açıklaması
KAZIM KURT (Eskişehir) –
Sayın Başkanım, Meclis İçtüzüğü’yle ilgili tüm
hazırlıklarda tüm partilerin uzlaşmasını sağlamak en başta Başkanlığın görevi,
ancak bu konuda yeterli çaba harcanmadığı görülüyor ve ne yazık ki muhalefetten
gelen sesleri kısmak için siz dahi müdahil oluyorsunuz. Bunun doğru olmadığını
belirtmek isterim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Canalioğlu…
19.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu’nun, Tarım
Bakanının açıklama yaptığı Tar-Gel alımlarına ilişkin açıklaması
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU
(Trabzon) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
İç Tüzük konuşulurken Sayın
Tarım Bakanımızı da burada bulmuşken bir şey sormak istiyorum: Sayın Tarım
Bakanımız bir açıklamak yapmıştı, 2011 sonuna kadar Tar-Gel alımları
yapılacaktı, ancak henüz bir ses çıkmadı ve bunu 2.500 ziraat mühendisi ve
veteriner hekim beklemektedirler. Bununla ilgili bilgi alabilirsek memnun
olurum.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Evet, çok teşekkür
ederim.
Sayın Sağlam…
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) –
Sayın Başkanım, Tüzük’ün 60’ıncı maddesine göre söz
istiyorum.
BAŞKAN – Neye göre efendim,
anlayamadım.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) –
60’ıncı maddeye göre.
BAŞKAN – Yani neden dolayı,
bir izah ederseniz…
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) –
Çok kısa bir bilgi arz etmek istiyorum.
BAŞKAN – Nedir o, onu
bileyim ki… Nedir o bilgi?
BÜLENT TURAN (İstanbul) –
Bize izah et o zaman!
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) –
Tamam, ben de onun için söz istiyorum.
Arkadaşlarımız da
arzuluyorlar.
BAŞKAN – Sayın
Milletvekilimiz, Sayın Sağlam’a söz verdim, o sözünü bir bitirsin ondan sonra…
20.- TBMM Başkan Vekili Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet
Sağlam’ın, İç Tüzük değişiklik teklifinin Anayasa Komisyonunda görüşülmesi
sırasındaki ifadelerinin yanlış anlaşıldığına ilişkin açıklaması
TBMM BAŞKAN VEKİLİ MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; bir kısa açıklama için söz aldım, o da şu:
Bu kanun Anayasa Komisyonunda görüşülürken âdet olduğu üzere sonunda bir
teşekkür konuşması yapmam istendi -aynen şöyle söylemişim- “İlk önce gerçekten
bu saate kadar verdiğiniz mesai için Meclis Başkanlığı adına şükranlarımı
sunuyorum.” Sonra da özetle söylediğim
şu: Teklifte bir ölçü var, o da Meclisin zamanını daha fazla denetim, daha
fazla kanun çıkarma konusunda ne kadar verimli şekilde değerlendirebiliriz ve
Avrupa Konseyi Parlamentosundan örnek vererek diyorum ki: “Bu Parlamentonun
nasıl çalıştığını bilen bir sürü arkadaşımız var, raportörseniz
beş dakika zamanınız vardır, konuşmacıysanız üç dakika zamanınız vardır ve bu
herkes için geçerlidir. Dolayısıyla, gerçekten gönülleriniz, hem muhalefette
hem iktidarda olan arkadaşlar için, rahat etsin, bir insan beş dakikada
söylemek istediğini söyler ama demagoji yapmak
istiyorsa ama Meclis kanalıyla başka bir parti kürsüsünde...”
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
“Demagoji” diyebilir mi Sayın Başkan ya! Böyle bir laf olur mu Allah aşkına!
TBMM BAŞKAN VEKİLİ MEHMET
SAĞLAM (Kahramanmaraş) - “...propaganda yapmak istiyorsa bu zamanın sonu yoktur
ama Meclisi çalıştırmak istiyorsa, kanun hakkında konuşacaksa, önergesi
hakkında konuşacaksa beş dakika, on dakika da yeterlidir. Bakınız, bakanlar
için bile yirmi dakikadan on dakikaya iniyor. Meclisin bu kararı, dolayısıyla,
inanınız ki daha verimli çalışmamıza yardımcı olabilir.”
Burada ne iktidarı ne
muhalefeti karşı almak diye bir şey yok. Ben hem iktidar mensupları için hem
muhalefetteki arkadaşlarımızın da herhangi bir grup veya arkadaşımızı
kastetmeksizin –genelde- hem de Avrupa Konseyi Parlamentosundan bir örnekle söz
söylüyorum, başka bir niyetim yok. Bir yanlış anlaşılma olduğunu zannediyorum,
onun için bu açıklamayı yapma gereğini duydum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Çok teşekkür
ederim.
Sayın Serindağ,
nedir talebiniz?
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) –
Efendim, İç Tüzük’le ilgili. Konu dışına
taşmayacağım.
BAŞKAN – Bir dakika. Bakın, bundan sonra yok,
emin olun bak… İç Tüzük konuşuyoruz.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) –
Tabii, İç Tüzük’le ilgili.
BAŞKAN - Yani böyle bir
usul olduğu takdirde burada hiçbir şey olamaz.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) –
Hayır, İç Tüzük’le ilgili efendim.
BAŞKAN - Buyurun,
bulunduğunuz yerden.
21.- Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ’ın,
İç Tüzük değişikliğinde uzlaşma sağlanması gerektiğine ilişkin açıklaması
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) –
Şimdi, Sayın Kuzu, açıkladılar ki İç Tüzük’te
yapılan, daha doğrusu İç Tüzük sessiz anayasa niteliğindedir. Bu tespit
doğrudur bize göre ancak İç Tüzük sessiz anayasa niteliğinde ise nasıl ki
Anayasa’da uzlaşma sağlama yoluna gidiliyorsa İç Tüzük değişikliğinde de aynı
yol izlenmelidir.
AK PARTİ Grup Başkan Vekili
Sayın Canikli de...
BAŞKAN – Yapmayın bakın
onu, onu yaptığınız taktirde, işte “sataşma”
deniliyor, söz isteniyor, yapmayın.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) –
Hayır, hayır, sataşma değil, ben bir şeyi düzeltmek için söylüyorum.
BAŞKAN - Eğer bu teklifi
görüşeceksek, söz hakkınız vardır, onun üzerinde...
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) –
Kesinlikle sataşma değil Sayın Başkanım.
Şimdi, “Muhalefetin yasalar
üzerinde, daha doğrusu tasarılar üzerindeki konuşma süresini uzatıyoruz.” dedi.
Şimdi, ben burada bir
konuyu zatıalinizin dikkatine sunmak istiyorum.
BAŞKAN – Ama olmaz böyle
bir usul, bakın, ben bunu veremem yani neticede bir dakika olsaydı şimdiye
bitmişti.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) –
Efendim, zatıalinizle ilgili, biraz da zatıalinizle
ilgili Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hayır, hayır. Çok teşekkür ediyorum.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.46
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.53
BAŞKAN: Cemil ÇİÇEK
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 61’inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı:
156) (Devam)
BAŞKAN – 156 sıra sayılı İç
Tüzük Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Başkanlık temsilcisi? Yok.
2’nci sırada yer alan,
Çukurova Üniversitesinin KKTC’de Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
2.- Çukurova Üniversitesinin KKTC’de Kampus Kurmasına İlişkin
Çerçeve Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/482) (S. Sayısı: 67)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Arasında
Ortaklık Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı Arasında Ortaklık Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/480) (S.
Sayısı: 100)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, bu
durumda, sözlü soru önergeleri ile, alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 7 Şubat 2012 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Hepinizin mübarek kandilini
de tebrik ediyorum, inşallah İslam dünyası için hayırlara vesile olur.