DÖNEM: 24 CİLT: 12 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
59’uncu Birleşim
1 Şubat 2012 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler
tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
taşımalı eğitim nedeniyle kapatılan okullara ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Hatay Milletvekili Hasan Akgöl’ün,
Hatay ilindeki yağışların tarım arazilerine olumsuz etkileri ve kentteki
elektrik kesintilerine ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Sivas Milletvekili Nursuna
Memecan’ın, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Genel Kuruluna katılan Türk
Delegasyonunun faaliyetlerine ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün
Bilgehan’ın, Türkiye’nin demokrasi ve insan hakları açısından Avrupa’nın
sorunlu ülkeleri arasında yer aldığına ve onayladığımız Avrupa Konseyinin
Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddeti Önleme Sözleşmesi’nin iç hukuka uyarlanmasına
ilişkin açıklaması
2.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan
Canalioğlu’nun, Karadeniz sahil yolunda dalgaların yükselmesi sonucu yolların
çökmemesi için alınması gereken tedbirlere ilişkin açıklaması
3.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Hatay Amik Ovası’nda yaşanan sel felaketi nedeniyle zarar gören
çiftçilerin mağduriyetlerinin giderilmesi için alınması gereken tedbirlere
ilişkin açıklaması
4.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın, Avrupa İnsan Hakları Mahke-mesinin mahkûmiyet kararlarında birinci
sırada olduğumuza ilişkin açıklaması
5.- Muş Milletvekili Demir Çelik’in,
ülkemizde yaşanan şiddetli kış nedeniyle bazı köy yollarının kapalı olması
nedeniyle mağdur olan halkın ihtiyaçlarının kısa sürede karşılanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
6.- İstanbul Milletvekili Ali
Özgündüz’ün, Abdi İpekçi’nin 1 Şubat 1979’da öldürülüşünün yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
7.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in,
156 sıra sayılı Komisyon Raporu’nun eksik olduğuna ilişkin açıklaması
8.- İstanbul Milletvekili Ali
Özgündüz’ün, 156 sıra sayılı İçtüzük Teklifi’nin alt komisyonda görüşülmesi
sırasında bildirilen bir görüşün kendisine ait olmadığına ilişkin açıklaması
9.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Genel Kurulda sarf edilen kaba ve yaralayıcı sözler nedeniyle
Başkanlık Divanını İç Tüzük’ün ilgili maddesini uygulamaya davet ettiğine
ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ve 19 milletvekilinin, kadına yönelik şiddete karşı mücadelede kalıcı çözüm
yollarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/124)
2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve
23 milletvekilinin, Kütahya ETİ Gümüş Anonim Şirketi Gümüş Üretim
Tesislerindeki siyanür kullanımının insan sağlığı ve çevreye olan etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/125)
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ve 20 milletvekilinin, büyük şehirlerimiz başta olmak üzere ülkemizde artan
hırsızlık, soygun, gasp, sokak gösterileri ve şiddet olayları ve çocuklarla
gençlerin bu olaylardaki rolünün araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/126)
VII.-
ÖNERİLER
A)
SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- Balıkçılık sektöründe yaşanan
sorunların araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 1/2/2012
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
2.- Şoför esnafının sorunlarının
belirlenmesi amacıyla verilen Meclis araştırması önergesinin, 1/2/2012 Çarşamba
günü Genel Kurulda okunarak ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
3.- İzmir Milletvekili Hülya Güven ve
arkadaşları tarafından, elektrik dağıtım hizmetlerinin özelleştirilmesi
nedeniyle ortaya çıkan tüketici haklarına aykırı uygulamaların araştırılarak
tüketici haklarını koruyucu tedbirlerin belirlenmesi hakkında verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 1/2/2012 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLAR-DAN GELEN DİĞER İŞLER
A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu
Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
IX.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Adalet ve Kalkınma Partisinin 156
sıra sayılı İçtüzük Teklifi’nin, İç Tüzük’ün 181’inci maddesine aykırı olup
olmadığı hakkında
2.- Adalet ve Kalkınma Partisinin 156
sıra sayılı İçtüzük Teklifi’nin, İç Tüzük’ün 38’inci maddesine aykırı olup
olmadığı hakkında
X.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş’ın, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
XI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adana Milletvekili Muharrem
Varlı’nın, gümrük muayene memurlarının gümrük denetmeni kadrolarına
geçirilmelerine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın
cevabı (7/2453)
2.- İstanbul Milletvekili D. Ali
Torlak’ın, İstanbul’da başlatılan, tamamlan-mayan ve âtıl durumda bekleyen kamu
yatırımlarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
cevabı (7/2698)
3.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın, Şırnak’taki tarihî Meryem Ana Kilisesi’nin yanındaki misafirhanenin
yıkılacağı iddiasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günay’ın cevabı (7/2700)
4.- İstanbul Milletvekili D. Ali
Torlak’ın, İstanbul’da başlatılan, tamam-lanmayan ve âtıl durumda bekleyen kamu
yatırımlarına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı
(7/2726)
5.- Hatay Milletvekili Hasan Akgöl’ün,
Halkla İlişkiler Binasında bulunan sigara içme yerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili
Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/2730)
6.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
sözlü soru önergelerine verilen yazılı cevaplara ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/2731)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak dört oturum yaptı.
Kayseri Milletvekili İsmail Tamer, lepra hastalığına ilişkin
gündem dışı bir konuşma yaptı.
Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun Ankara ilindeki spor
sorunları ve Ankaragücü Spor Kulübünün durumuna,
Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, futbolun içinde bulunduğu
kaosa,
İlişkin gündem dışı konuşmalarına, Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıç cevap verdi.
Tokat Milletvekili Orhan Düzgün, Lepra Haftası’na,
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, 31 Ocak 1990
tarihinde Ankara Bahçelievler’deki evinin önünde silahlı saldırı sonucu
öldürülen Muammer Aksoy’un ölüm yıl dönümüne,
İzmir Milletvekili Oktay Vural, 28 Ocak 1920’de son Osmanlı
Mebusan Meclisi tarafından kabul edilen Misakımillî kararlarının önemine,
İstanbul Milletvekili Hakan Şükür’ün, Ankaragücü Spor Kulübüne
yapılacak maddi desteğe,
Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun, Ankaragücü Spor Kulübüyle
ilgili olarak Federasyon veya Bakanlığın bir mali denetim yaptırması hususuna,
Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, Hükûmetin futbolun
yönetiminde inisiyatif alması gerektiğine,
Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, Ankaragücü Spor Kulübü
için başlattığı kampanyaya,
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, sözlerinin çarpıtıldığına,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Arnavutluk Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu Başkanının resmî davetine
icabetle TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır başkanlığında
Arnavutluk’u ziyaret edecek beş kişilik Parlamento heyetinde yer alacak
milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
İzmir Milletvekili Oğuz Oyan ve 59 milletvekilinin; görev ve
sorumluluğunun gereklerini yerine getirmediği ve yargı bağımsızlığının
korunmasında gerekli çabayı göstermediği iddiasıyla Adalet Bakanı Sadullah
Ergin hakkında Anayasa’nın 98 ve 99’uncu, TBMM İçtüzüğü’nün 106’ncı maddeleri
uyarınca bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/7) Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergenin gündeme alınıp alınmayacağı konusundaki görüşme gününün daha
sonra belirlenip Genel Kurulun onayına sunulacağı açıklandı.
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 19 milletvekilinin:
Şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin yol açacağı sorunların
(10/121),
Kamyoncu-nakliyeci esnafının sorunlarının (10/122),
Muz üreticilerinin sorunlarının (10/123),
Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
23 Ocak 2012 tarihinde, Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve
arkadaşları tarafından, Diyarbakır Sur İlçesi, İç Kale eski cezaevi çevresinde
yapılan kazılarda çıkan cesetlerin bütün yönleriyle araştırılması amacıyla,
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan (431 sıra no.lu) Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak, 31/1/2012 Salı günlü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP
Grubu önerisi,
25 Ekim 2011 tarih ve 537 sayı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına, ülkemizin ekonomik, sosyal ve kültürel yapısının temel
unsurlarından olan esnaf ve sanatkârlarımızın içine düştüğü sıkıntılar ve
yaşadığı sorunların belirlenmesi amacıyla verilen Meclis araştırması
önergesinin 31/1/2012 Salı günü Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi,
Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu ve arkadaşları tarafından, 16 Kasım
2011 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına, ülkemizde önümüzdeki
yıllarda yaşanabilecek olası bir deprem felaketi öncesinde gerekli
araştırmaların yapılarak, alınabilecek tedbirlerin, çözüm önerilerinin
belirlenmesi hakkında verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (130 sıra
no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 31/1/2012 Salı günlü birleşimde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi,
Yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Hakkâri Milletvekili Adil Kurt, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli’nin şahsına,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Hakkâri Milletvekili Adil
Kurt’un Hükûmete,
Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Adıyaman Milletvekili Salih Fırat, Van’da vatandaşların hâlâ yazlık çadırlarda yaşadıklarına,
konteynerlere yerleştirilmediklerine,
Muş Milletvekili Sırrı Sakık, Van ilinde meydana gelen deprem
sonucu çadırda yaşayan vatandaşların yangın nedeniyle hayatlarını
kaybettiklerine ve Erciş, Patnos ve diğer ilçelerdeki üreticilerin
mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine,
Van Milletvekili Burhan Kayatürk, Van’ın kendi merkezinden Erek
Dağı’nın eteklerine doğru kaydırıldığı şeklindeki ifadenin doğru olmadığına ve
çadırlarda yaşayan vatandaşların hızlı bir şekilde konteynerlere taşındığına,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Adalet ve Kalkınma Partisinin 156 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi’nin
dağıtımından itibaren kırk sekiz saat geçmeden gündeme alınmasını içeren grup
önerisinin İç Tüzük’ün 52’nci maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle usul
görüşmesi yapıldı. İç Tüzük’ün 49’uncu maddesine göre kanun teklifini işleme
almanın Parlamento teamüllerine de uygun olduğu ve Başkanlığın tutumunda bir
değişiklik olmadığı açıklandı.
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır,
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, şahıslarına sataşması
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
67, 100, 119 ve 98 sıra sayılı kanun tasarılarının gündemin,
“Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının
3’üncü, 4’üncü, 5’inci ve 6’ncı sıralarına, bastırılarak dağıtılan 156 sıra
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi’nin ise 48 saat geçmeden bu kısmın 2’nci sırasına alınmasına ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine;
156 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine
göre temel kanun olarak görüşülmesine ve 1’inci bölümün 1 ila 9’uncu maddeler,
2’nci bölümün 10 ila 18’inci maddelerden oluşmasına;
(11/7) esas numaralı gensoru önergesinin Genel Kurulun 2 Şubat
2012 Perşembe günkü gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmına
alınmasına, Anayasa’nın 99’uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı
hususundaki görüşmelerinin aynı günkü birleşimde yapılmasına;
Genel Kurulun, 31 Ocak 2012 Salı günkü birleşiminde sözlü
soruların görüşülmemesine ve 137 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar; 1 Şubat 2012 Çarşamba günkü birleşiminde 156 sıra sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar; 2 Şubat 2012 Perşembe günkü
birleşiminde 67 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışmalarını sürdürmesine;
67 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin 2 Şubat 2012
Perşembe günkü birleşimde tamamlanamaması halinde Genel Kurulun haftalık
çalışma günlerinin dışında 3 Şubat 2012 Cuma günü saat 14.00’te toplanmasına ve
bu birleşimde “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmında yer alan 67 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam etmesine;
Yukarıda belirtilen birleşimlerde gece 24.00’te günlük
programların tamamlanamaması halinde günlük programların tamamlanmasına kadar
çalışmalara devam edilmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi yapılan
görüşmelerden sonra kabul edildi.
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün (2/21) esas numaralı 3065
Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu ile 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununa
Birer Geçici Madde Eklenmesi ile İlgili Kanun Teklifi’nin, İç Tüzük’ün 37’nci
maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi, yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının; 1’inci sırasında yer alan ve görüşmelerine devam olunan,
Çek Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Ankara Milletvekili
Sinan Aydın Aygün’ün; 5941 Sayılı Çek Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün; 5941 Sayılı Çek
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu’nun (1/538, 2/85, 2/119) (S. Sayısı: 137) görüşmeleri tamamlanarak
yapılan oylama sonucu kabul edildi.
1 Şubat 2012 Çarşamba günü, alınan karar gereğince, saat 13.00’te
toplanmak üzere birleşime 22.07’de son verildi.
Meral AKŞENER
Başkan
Vekili
Muhammet Bilal MACİT Tanju
ÖZCAN Muhammet Rıza YALÇINKAYA
İstanbul Bolu Bartın
Kâtip Üye Kâtip Üye Kâtip Üye
No:
77
II.- GELEN KÂĞITLAR
1 Şubat 2012 Çarşamba
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 19 Milletvekilinin, kadına yönelik şiddetin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/124) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/10/2011)
2.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık ve 23 Milletvekilinin, Kütahya ETİ Gümüş Anonim Şirketi Gümüş Üretim
Tesislerindeki siyanür kullanımının insan sağlığı ve çevreye olan etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/125) (Başkanlığa geliş tarihi:
19/10/2011)
3.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 20 Milletvekilinin, başta büyük şehirlerde olmak üzere şiddet
olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/126) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/10/2011)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar’ın, Deniz Feneri e.V. soruşturması kapsamında MASAK tarafından
inceleme ve soruşturma yapılıp yapılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/1305)
2.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Deniz Feneri davasıyla ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1366)
01 Şubat 2012 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
BAŞKAN
– Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59’uncu Birleşimini açıyorum.
III.- YO K L A M A
BAŞKAN
- Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için üç dakika süre vereceğim.
Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
– Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Sayın
hatibi çağırmadan evvel, sayın milletvekilleri, Genel Kuruldaki uğultuyu
hafifletebilirsek, üç değerli milletvekili arkadaşımız hazırlık yaptılar,
konuşma yapacaklar. Onları sükûnet içinde dinlememiz, istifade etmemiz için
sohbetlerinizi dışarıda ederseniz gerçekten sevinirim. Gerçekten büyük bir
uğultu var.
Gündem
dışı ilk söz, taşımalı eğitim nedeniyle kapatılan okullar hakkında söz isteyen
Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık’a aittir.
Buyurun
Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI
1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
taşımalı eğitim nedeniyle kapatılan okullara ilişkin gündem dışı konuşması
ALİM
IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Ancak, böyle
bir önemli konuda
cevap hakkını kullanmayan
Sayın Millî Eğitim Bakanını da -inşallah oturum başında, biraz sonra
gelir diye ümit ediyorum- bu konuyu
önemsemediyse de esefle kınadığımı ifade etmek istiyorum. Biraz sonra sizlerle
paylaşacağım resmî kayıtlar, veriler bu konunun ne kadar önem arz ettiğini
gösterecektir.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği gibi, taşımalı ilköğretim uygulaması, 15 Nisan 2000
tarihli ve 24021 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Taşımalı
İlköğretim Yönetmeliği kapsamında yürütülmektedir. Bu Yönetmelik’in en önemli
hükümlerinden birisi, 9’uncu maddesinin (c) ve (d) bentlerinde yer alan, 3’üncü
sınıfa kadar olan öğrencilerin en az 10, 8’inci sınıfa kadar olan öğrencilerin
de en az 60 sayısını tamamlama zorunluluğudur. Eğer 59 öğrenciniz varsa bir
okulda, 60 sayısını, bu Yönetmelik hükmündeki sayıyı sağlamadığınız için
okulunuz kapatılıyor, başka bir taşımalı okul merkezine öğrenciler götürülüyor.
İşte biz de geçen dönemden bu yana Millî Eğitim Bakanlığına bu Yönetmelik
hükümlerinin değiştirilmesi hâlinde, örneğin 60 sınırının 30’a indirilmesi
hâlinde Türkiye genelinde birçok okulun taşımalı kapsama alınmaktan kurtulup
kendi bulundukları yerlerde eğitim ve öğretim hizmeti vermesinin önü
açılacağını ifade eden birçok önerge verdik ama maalesef Bakanlıktan bu konuda
bir olumlu yanıt alamadık.
Şimdi,
en son verdiğimiz önergeye Sayın Bakanlığımızdan gelen cevabı sizlerle
paylaşmak istiyorum: Türkiye genelinde toplam seksen bir ilde bugüne kadar
15.961 okul yetersiz öğrenci nedeniyle eğitim vermekten iptal edilmiş, taşımalı
eğitim kapsamına alınarak bu okullardaki öğrenciler başka yerlere taşınmıştır.
Şimdi
sizinle şu veriyi paylaşmak istiyorum: Sayın Bakan bu yılki bütçe görüşmeleri
sırasında övünerek 2003 yılından bu yana, 31/10/2011 tarihine kadar 32.030’u
hayırsever vatandaşımız tarafından olmak üzere toplam 169.325 dersliğin AK
PARTİ hükûmetleri sayesinde yapıldığını ifade etmiştir. Şimdi size soruyorum:
Ortaöğretim uygulamasındakiler daha hariç toplam 15.961 okul ortalama 10
derslikten zaten bu iktidarın on yılda açtığı okuldan hemen hemen daha
fazladır, ortaöğretimdekiler hariç.
Şimdi,
Sayın Bakan bu konuyla ilgili neden ısrar ediyor anlamakta güçlük çekiyorum.
Dolayısıyla bizim bu önerimize verilen cevabı sizlerle paylaşmak istiyorum yani
“60’ı 30’a, 10’u da 5’e indirirseniz ülkemiz bundan yarar görür.” diye ifade
ettiğimiz konuya verilen cevap şudur değerli milletvekilleri: “Yeterli sayıda
öğrencisi bulunan yerleşim birimlerindeki okulların açık tutulması
hedeflenmiştir. Bu sayı 30’a çekildiğinde taşıma kapsamına alınacak öğrenci
sayısı artacağı gibi, bu yerleşim birimlerindeki okullar kapatılarak bu okul
binaları atıl duruma düşecektir. Bu nedenle Bakanlığımızca bu yönde yürütülen
bir çalışma bulunmamaktadır.” denilmiştir. Değerli milletvekilleri, üzülerek
ifade ediyorum şahsına olan saygımı bir tarafa bırakmak kaydıyla, Sayın Bakan
bu önergedeki soruyu dahi anlayamamıştır. Verilen cevap bunu tam tersi anladığı
şeklindedir. Sayın bürokratlarını uyarmasını talep ediyorum. 60 sayısının 30’a
indirilmesi durumunda belki bu kapatılan 16 bin dolayındaki okulun en az 10
bini yeniden faaliyete geçecektir.
İlginç
olan bir şey daha vardır. Seksen bir ile göre kapatılan okul sayılarına
baktığımızda en fazla kapatılan okul 589 sayısıyla Balıkesir’dedir. İkinci
sırada 572 okulla Samsun, üçüncü sırada 549 okulla Kütahya, dördüncü sırada da
527 okulla Ordu gelmektedir. 10’un altında kapatılan okulların bulunduğu
illerse Hakkâri, Bitlis, Van, Batman, Tunceli, Şırnak gibi doğu ve güneydoğu
illerimizdir. Nüfusa göre değerlendirme yapıldığında Türkiye genelinde en fazla
okulu kapatılan il maalesef benim seçim bölgem olan Kütahya ili olmuştur. Bir
iki gündür gündemi meşgul eden, “Kütahya’dan neden 25 bin erkek kayboldu.” diye
basında manşetlere taşınan konunun özeti de budur. Eğer siz okulları
kapatırsanız, okullardaki öğrencileri ve velileri başka yerlere gönderirseniz erkekler
de başka yere kaybolur.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Işık.
Gündem
dışı ikinci söz, Hatay ilindeki yağışların tarım arazilerine olumsuz etkileri
ve kentteki elektrik kesintileriyle ilgili söz isteyen Hatay Milletvekili Sayın
Hasan Akgöl’e aittir.
Buyurun
Sayın Akgöl. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Hatay Milletvekili Hasan Akgöl’ün,
Hatay ilindeki yağışların tarım arazilerine olumsuz etkileri ve kentteki
elektrik kesintilerine ilişkin gündem dışı konuşması
HASAN
AKGÖL (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ocak ayı başından beri
devam eden yağışlar Hatay’da binlerce dekar ekili tarım alanlarının sular
altında kalmasına neden olmuştur. Elektrik kesintileri de hayatı çekilmez hâle getirmiştir.
Bu konuyla ilgili görüşlerimi ifade etmek için gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, elbette ki mevsim normallerinin üstünde gerçekleşen yağışlar,
düştüğü bölgelerde sıkıntı yaratabilir. İnsanoğlunun belki de en çaresiz
kaldığı anlar, yaşanan doğal afet anlarıdır. Bu tarz afetler her an, her zaman,
her yerde olabilir. Önemli olan ve yapılması gereken, vatandaşların bu durumdan
en az şartlarda etkilenmelerini sağlamak ve afet sonrası vatandaşların doğacak
zararlarının karşılanması babında Hükûmet olarak gereğini yapmaktır. Bu tür
afetlerde önemli olan sorunlu bölgelere hızla müdahale edebilmek ve
vatandaşların sorunlarını çözmektir.
Hatay
ilinin ocak ayı ortalarından beri yaşadığı sel felaketi Hatay’da çiftçiyi felç
etmiştir. Hatay’da binlerce üretici, alın terinin sular altında kalmasını
çaresizce seyretmiştir. Hatay’ın Antakya merkez, Kırıkhan, Reyhanlı, Altınözü
ve Kumlu ilçelerine bağlı binlerce dönüm ekim alanı sular altında kalmıştır.
Amik Ovası tam bir bataklığı andırmaya başlamıştır. Sadece sular altında kalan
yerler değil, suyun basmadığı yerlerdeki ekim alanları da bakım yapılamadığı
için, yağış çok aldığı için ölme noktasına gelmiştir.
Değerli
arkadaşlar, Hataylı çiftçiler çaresizlikle, göz göre göre bu sel felaketini
izlemek dışında bir şey yapamamaktadır. Bu durumu, bölgenin adamı ve çiftçi
olmam nedeniyle en iyi bilenlerden biriyim. Yaşanan sel felaketinin bu kadar
büyük olmasının nedenlerinden biri de Suriye’nin baraj kapaklarını pervasızca
açmasıdır. Peki, sormazlar mı adama, bu baraj kapaklarını, Suriye, baraj
kapaklarını ilk defa mı açıyor? Asi Nehri ilk defa mı taşıyor? Elbette ki daha
önceki yıllarda aşırı yağış gerçeğiyle yüz yüze geldi bu topraklar.
Suriye’yle
dün kardeşken bugün Sayın Başbakan ve Dışişleri Bakanının ortaya koyduğu
politikalar neticesinde Suriye’yle ilişkilerimiz tamamen bozulmuştur. Bunun
neticesinde, Suriye komşusunu düşünmeden, düşünme ihtiyacı duymadan baraj
kapaklarını kontrolsüz bir şekilde açmıştır. Bu da yaşanan sel felaketinin daha
da büyümesine neden olmuştur. Bunun da sorumlusu Sayın Başbakan ve Dışişleri
Bakanıdır.
Hatay,
verimli tarım arazileriyle pamuk, buğday, mısır üretiminin ve zeytinciliğin en
yaygın yapıldığı bölgelerden biridir. 2011 yılında yüksek girdi maliyetleri
karşısında, çiftçi, ürününün para etmemesi nedeniyle kredilerini, enerji
paralarını, enerji borçlarını ödeyemez hâle gelmiştir; pamuk üreticisi çok
perişan hâldedir.
Tüm
Avrupa ülkeleri çiftçilerini desteklerken ülkemizde üretici, artan ithalat
karşısında korumasız kalmıştır. Çiftçi, alın terinin karşılığını son yıllarda
alamamıştır. Bunun üstüne yaşanan sel felaketi Hatay’ı ve çiftçileri son derece
olumsuz etkilemiştir. 2090 sayılı Yasa’daki şartlar aranmaksızın Hatay’ın afet
bölgesi ilan edilerek selden etkilenen çiftçinin, üreticinin bankalara, tarım
kredi kooperatiflerine, TEDAŞ’a olan borçlarının faizsiz olarak acilen
ertelenmesi ve zararlarının karşılanması gerekir.
Hükûmetin
bir an önce, tarım sigortasına ve ÇKS belgelerine bakmaksızın hasar tespiti
yaptırarak mağdur üreticinin yarasına merhem olması gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Hatay Havaalanı üç gündür uçuşlara kapalı. Valilik
açıklamasına göre 6 Şubat tarihine kadar da bu durumun devam edeceği
anlaşılmaktadır. Neden mi? Havaalanı, şimdi yapay bir göl gibi. Sel orayı da
etkiledi, Havaalanı sular altında. Yapılırken yerinin yanlış seçilmesi,
sanıyorum bunun temel nedenlerinden biridir.
Arkadaşlar,
çiftçi mağdur durumda. Burada iktidar-muhalefet ayrımı yapmadan Hatay
çiftçisine sahip çıkılmasını, sizden istirham ediyorum.
Bu
duygu ve düşüncelerle sizleri selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın Akgöl.
Gündem
dışı üçüncü söz, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Genel Kuruluna katılan Türk
Delegasyonunun faaliyetleriyle ilgili söz isteyen Sivas Milletvekili Sayın
Mesude Nursuna Memecan’a aittir.
Buyurun
Sayın Memecan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Sivas Milletvekili Nursuna
Memecan’ın, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Genel Kuruluna katılan Türk
Delegasyonunun faaliyetlerine ilişkin gündem dışı konuşması
NURSUNA
MEMECAN (Sivas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi Delegasyonumuzun geçen hafta Strazburg’da katıldığı 2012
Kış Oturumu’ndaki faaliyetleriyle ilgili Genel Kurulu bilgilendirmek üzere
gündem dışı söz aldım. Herkesi saygıyla selamlıyorum.
Avrupa
Konseyi, bilindiği gibi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokrasi
değerlerine sahip çıkan ve tüm üye ülkelerde hayatın her alanında geçerli
kılınması amacını taşıyan bir kurumdur. Delegasyonumuz yılda dört defa birer
hafta Strazburg’daki oturumlara görüş bildirerek, komisyon çalışmaları yaparak,
raporlar hazırlayarak aktif olarak katılmaktadır.
Oturumun
başında 2010 yılından bu yana AKPM Başkanı olarak görev yapan Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun görev süresi
tamamlanmış oldu. Söz alan konsey üyeleri Sayın Çavuşoğlu’nun ortaya koyduğu
performans sonucu çıtanın yeni AKPM Başkanı Fransız Mignon için ciddi biçimde
yükseldiğini söylediler. Konseyin ilk ve Türk Müslüman Başkanının görevi böyle
övgülerle teslim etmiş olduğunu sizlerle paylaşmak isterim. Oturumun ilk
gününde Anadolu Ajansı foto muhabirlerinin Anadolu Ajansı objektiflerinden
“Somali’de insan olmak” başlıklı sergisi Sayın Başbakan Yardımcımız Bülent
Arınç tarafından açıldı. Bu sergi, Türkiye'nin Somali’deki duruma ilişkin
hassasiyetine Avrupa Konseyi platformunda dikkat çekilmesi açısından çok
yararlı oldu.
Oturumun
yoğun gündeminin yanı sıra, Fransa’da geçirilmeye çalışılan ifade özgürlüğüne
kısıtlama getiren yasayla ilgili endişelerimiz konusunda da tüm heyet
üyelerimizin aktif katılımıyla uyumlu çalışmalar yaptık. Bu vesileyle,
üyelerimize ve komisyonda görevli herkese teşekkürlerimi sunuyorum. Fransa’daki
tasarı sadece ifade özgürlüğünü sınırlamak ve cezalandırmakla kalmıyor bilimsel
araştırma yapma, araştırma sonuçlarını savunma gibi birçok kişisel özgürlük
alanında da sınırlar getirmiş oluyor. Kurucusu olduğumuz Avrupa Konseyinin
dikkat ve ilgisini bu konudaki tehlikeye çekmek görevimizdi. Bu değerlerin
hiçbir ülke tarafından kısa vadeli siyasi amaç uğruna heba edilmemesi
gerektiğini Konsey üyelerine hatırlattık. Tepkisiz kalacak bu tür ihlal girişimlerinin
başka ülkelere örnek teşkil edebileceği ve başka ihlallerle temel insan hakları
değerlerinin büyük zarar göreceğini anlattık.
Genel
Kurul toplantısı öncesinde, heyet başkanı olarak AKPM Başkanına, Konsey Genel
Sekreterine, Konsey İnsan Hakları Komiserine, AKPM’deki siyasi grup
başkanlarına gönderdiğim konu ile ilgili tehlikeye dikkat çeken mektupla
çalışmalara başladık. Genel Kurul süresince endişeleri dile getiren ve durumun
geri dönülmez bir aşamaya gelmeden Fransız siyasetini gerekli önlemleri alma
çağrısında bulunan bir de yazılı deklarasyon kaleme aldık ve imza toplamaya
başladık. 20’den fazla üye ve Konseydeki her siyasi gruba mensup
milletvekilleri tarafından imzalanarak yayınlanan deklarasyon bir sonraki
oturuma kadar da imzaya açık tutulacak.
Bu
oturumda Konsey Genel Kuruluna hitap eden üst düzey konuşmacılara da sorular
sorarak konunun gündemde tutulmasını ve görüşlerinin paylaşılmasını sağladık.
Konsey Genel Sekteri Mr. Jagland, tarihin tarihçilere ve tarih kitaplarına
bırakılmasını ve tarihî olaylar hakkında siyasi kararlar alınmaması gerektiğini
söyledi. Avrupa’nın en saygın ve güvenilir şahsiyetlerinden olan Avrupa Konseyi
İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg de, nefret ve şiddeti teşvik etmesi
hâlinde ifade özgürlüğünün sınırlanabileceğini, ancak Fransa’daki yasanın bu
kapsamda değerlendirilemeyeceğini ve tarihin değişik versiyonları hakkında
kararlar almanın siyasi kurumların işi olmadığını belirtti, Fransa Senatosunun
sergilediği yaklaşımı yararlı bulmadığını ifade etti. İngiltere Başbakanı David
Cameron, geçmişi bırakarak güne odaklanmanın öneminden bahsetti, tüm Avrupa
Birliği ülkeleri ve İngiltere’nin Türkiye’yle daha güçlü ilişkiler kurmasının
herkes için faydalı olacağını söyledi.
Bu
çerçevede söz alan AK PARTİ Sakarya Milletvekili Şaban Dişli, tarihsel
olayların popülist siyasetçiler tarafından seçim malzemesi olarak
kullanıldığını ve bunun tehlikeli bir gelişme olduğunu söyledi. CHP Samsun
Milletvekili Sayın Haluk Koç, söz konusu yasanın antidemokratik olduğunu
belirtti, tarihsel olayların siyasete malzeme olmaması gerektiğini söyledi. AK
PARTİ Kayseri Milletvekili Pelin Gündeş Bakır’ın sunduğu bir değişiklik
önergesiyle tehcir olaylarının değerlendirilmesinde arşivlerin açılması ve
tarihçilerden oluşan bir komisyonun kurulmasına ilişkin bir paragrafın “Zorunlu
nüfus tehcirleri” başlıklı rapora eklenmesi kabul edildi.
Fransa’daki
gelişmeleri izlediğimizi, gerektiğinde Konseyde bu tür faaliyetleri sürdürmek
üzere hazırlıklar yaptığımızı bildiriyor, saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Memecan.
Buyurun
Sayın Bilgehan.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün
Bilgehan’ın, Türkiye’nin demokrasi ve insan hakları açısından Avrupa’nın
sorunlu ülkeleri arasında yer aldığına ve onayladığımız Avrupa Konseyinin
Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddeti Önleme Sözleşmesi’nin iç hukuka uyarlanmasına
ilişkin açıklaması
AYŞE
GÜLSÜN BİLGEHAN (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Avrupa
Konseyi Parlamenter Meclisindeki çalışmalarımızla ilgili bilgi verdiği için
Heyet Başkanımız Nursuna Memecan’a teşekkür ediyoruz. Ancak keşke 100’den fazla
tutuklu gazetecimiz, hapiste kalan seçilmiş milletvekili ve yerel yöneticimiz,
öğrencilerimiz, aksayan bir yargı sistemimiz olmasaydı da Türkiye olarak
ekonomik gücümüz kadar ileri demokrasimizle de iftihar edebilseydik. Ne yazık
ki Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Hammarberg’in eleştiri dolu raporuna
karşılık veremedik ve ülkemiz Avrupa’nın insan hakları açısından sorunlu
ülkeleri arasında yer aldı. Bu durumu değiştirmek güçlü bir çoğunluğa sahip
iktidar partisinin elindedir. Umarım, yeni adalet reform paketi beklenen sonucu
verir.
Avrupa
Konseyinin Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddeti Önleme Sözleşmesi’ni
onaylayan ilk ülke olmanın gururunu yaşadık. Şimdi, sıra, iç hukuka
uyarlanmasına geldi. Yakında Meclis gündemine gelecek yasa tasarısının beşikten
eceliyle ölünceye kadar bütün kadınları kapsamasını diliyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Sayın Canalioğlu... (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan
Canalioğlu’nun, Karadeniz sahil yolunda dalgaların yükselmesi sonucu yolların
çökmemesi için alınması gereken tedbirlere ilişkin açıklaması
MEHMET
VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Karadeniz sahil yolunun deniz dolgusuyla
yapılmasının sıkıntısı deniz dalgalarının yükselmesi sonucu yolların çökmesiyle
yaşanmakta ve bu durum zaman zaman can ve mal kaybına yol açmaktadır. Bunun son
örneği Hopa Sarp sahil yolunda yaşanmış, yolun yaklaşık 60 metrelik bölümü
çökmüştür. Sarp’a giden çift şeritli yolun iki taraflı olarak ulaşıma
açılmasıyla sağlanmıştır. Zamanında hatalı olarak yapılan yolun yeniden teknik
olarak ele alınması ve bu tür çökme olaylarının önlenmesi için tedbirler
alınmalıdır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Sayın Şandır…
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,
Hatay Amik Ovası’nda yaşanan sel felaketi nedeniyle zarar gören çiftçilerin
mağduriyetlerinin giderilmesi için alınması gereken tedbirlere ilişkin
açıklaması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Hatay’da yaşanan, Hatay Amik Ovası’nda
yaşanan sel felaketi gerçekten tam anlamıyla afete dönüşmüştür. Yaklaşık 200
bin dönümün üzerinde ekili arazi su altında kalmıştır ve çiftçinin mahsulü
ölmüştür. Artık Hükûmeti ve AKP’nin Hatay milletvekillerini göreve davet
ediyoruz. Ne yapılması gerekiyorsa yapılmalı ve Hatay çiftçisi kendi kaderiyle
baş başa bırakılmamalı. Ancak burada bir şey söylemek lazım: Hükûmetin, Sayın
Dışişleri Bakanının Suriye’yle olan bu gergin ilişkilerinin sonucunun maliyeti
halka ödettirilmemelidir. Asi Nehri üzerindeki baraj kapaklarının açılması bu
felaketin boyutunu afete dönüştürmüştür. Dolayısıyla çiftçinin kendi elinde
olmayan sebeplerle uğradığı bu zararı devletimiz karşılamalıdır. Bunun için
gereken tedbirler gerekiyorsa hukuki düzenleme de yapılarak Hatay çiftçisinin
bu felaketi karşılanmalıdır.
Bu
bilgileri, bu duyguları sunmak üzere söz aldım. Söz verdiğiniz için teşekkür
ederim Değerli Başkanım.
BAŞKAN
– Sayın Kaplan…
4.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin mahkûmiyet kararlarında birinci
sırada olduğumuza ilişkin açıklaması
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Avrupa
Konseyi Parlamenter Meclisi önemli bir kurum. Avrupa Birliği süreci de Türkiye
açısından son derece önemli. Ancak orada bir gerçekliğimiz var: Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinde 1’inci olmak ve mahkûmiyette 1’inci olmak, 159 kararla,
maalesef Türkiye’ye ait.
En
fazla düşünce suçlusunun, basın mensubunun tutuklu olduğu, içerde olduğu ülke
durumundayız. En fazla kadına şiddetin uygulandığı ülke durumundayız. En fazla
siyasilerin tutuklu olduğu ülke durumundayız. Yine uzun tutuklulukla beraber
milletvekilleri içerde tutuklu olan tek Parlamento durumundayız.
Gerçekten
Kopenhag Kriterleri çerçevesinde ülkemizin demokratikleşmesi…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Sayın Çelik…
5.- Muş Milletvekili Demir Çelik’in,
ülkemizde yaşanan şiddetli kış nedeniyle bazı köy yollarının kapalı olması
nedeniyle mağdur olan halkın ihtiyaçlarının kısa sürede karşılanması
gerektiğine ilişkin açıklaması
DEMİR
ÇELİK (Muş) – Teşekkürler Sayın Başkanım.
Uzun
ve şiddetli kışın hüküm sürdüğü günümüz dünyasında bundan ülkemiz de bölgemiz
de şiddetle etkilenmektedir. Özellikle son üç gündür muhtarlardan köy
yollarının kapalı olduğuna ve açılmadığına dair yoğun şikâyetler gelmekte,
eğitimin, sağlık hizmetlerinin aksadığına dair bir duyarlılığı herkesten önce
İçişleri Bakanlığının devreye koyarak bu hizmetlerin yerli yerine getirilmesi
yönünde bir beklenti halkımızdan bize yansıtılan temel taleptir. İnşallah, umuyorum,
olabildiğince kısa sürede bu ihtiyaçlar karşılanır.
BAŞKAN
– Sayın Özgündüz…
6.- İstanbul Milletvekili Ali
Özgündüz’ün, Abdi İpekçi’nin 1 Şubat 1979’da öldürülüşünün yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün
biliyorsunuz 1 Şubat, Abdi İpekçi’nin öldürülüşünün yıldönümü. Bu vesileyle
Abdi İpekçi’yi rahmetle anıyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ve 19 milletvekilinin, kadına yönelik şiddete karşı mücadelede kalıcı çözüm
yollarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/124)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gerekçesini
ekte arz ettiğimiz "Kadına yönelik şiddete karşı mücadelede, kalıcı çözüm
yollarının araştırılması" amacıyla Anayasanın 98. ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
Gerekçe:
Toplumsal
önemli sorunlarımızdan biri şüphesiz aile içi ve aile dışında kadınlara yönelik
şiddettir.
Şiddet
kadınların yalnızca fiziksel ve ruhsal sağlığını etkilemekle kalmayıp, kadının
hukuki, sosyal, siyasal ve ekonomik statülerinin gelişmesini de engellemektedir.
Kadınlara
yönelik şiddetin önlenmesi ve mağdur olanların korunması amacıyla uluslararası
sözleşmelere taraf olunmuş, taahhütlerde bulunulmuş ve ulusal mevzuatımızda
düzenlemeler yapılmıştır.
Bu
düzenlemelere rağmen son yapılan araştırmalara bakıldığında kadına yönelik
şiddetin azalma göstermemesi ve giderek artan bir boyuta ulaşması
değerlendirilmesi gereken çok önemli bir konudur.
Kadınlara
yönelik şiddetin giderek artması
Yasal
sürecin iyi işlememesinden mi, toplumsal eğitimin yeterince yapılamamasından
mı, ekonomik sıkıntıların bireyler üzerindeki baskılarından mı, şiddet
mağdurlarının korunamamasından mı, yasalarımızın yeteri kadar yaptırım gücüne
sahip olamamasından mı, yanlış dini ve toplumsal değerler mi, kültürel
dejenerasyon mu, çok yönlü araştırılmalıdır.
Ve
kadına yönelik şiddete karşı mücadelede kalıcı bir çözüme ulaşabilmek için tüm
resmi ve sivil kurum ve kuruluşların bu konuda seferber edilebilmesinin yolları
ve yönteminin belirlenmesi gerekmektedir.
Bu
konuda Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne büyük sorumluluk düşmektedir.
Bu
yüzden konuyla ilgili Meclis Araştırmasının bir an önce gündeme alınması sadece
kadınlarımız açısından değil toplumsal sağlığımız açısından önemlidir.
1)
Mehmet Şandır (Mersin)
2)
Ali Uzunırmak (Aydın)
3)
Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
4)
Mehmet Erdoğan (Muğla)
5)
Alim Işık (Kütahya)
6)
Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
7)
Enver Erdem (Elazığ)
8)
Ali Öz (Mersin)
9)
Seyfettin Yılmaz (Adana)
10)
Zühal Topçu (Ankara)
11)
Erkan Akçay (Manisa)
12)
Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
13)
Sümer Oral (Manisa)
14)
Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
15)
Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
16)
Necati Özensoy (Bursa)
17)
Bülent Belen (Tekirdağ)
18)
Durmuş Ali Torlak (İstanbul)
19)
Oktay Öztürk (Erzurum)
20)
Celal Adan (İstanbul)
2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve
23 milletvekilinin, Kütahya ETİ Gümüş Anonim Şirketi Gümüş Üretim
Tesislerindeki siyanür kullanımının insan sağlığı ve çevreye olan etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/125)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
"ETİ-GÜMÜŞ
A.Ş. Gümüş Üretim Tesislerindeki Siyanür Kullanımının İnsan Sağlığı ve Çevreye
Olan Etkilerinin Araştırılarak Gerekli Önlemlerin Alınması" amacıyla
Anayasamızın 98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğünün 104 üncü ve
105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini
saygılarımızla arz ederiz. 13.10.2011
Gerekçe:
Bilindiği
gibi, 1987 yılında Etibank tarafından Kütahya şehir merkezine yaklaşık 32 km
uzaklıktaki Gümüş köyde kurulan Eti Gümüş A.Ş., AKP iktidara gelir gelmez
özelleştirme kapsamına alınmış ve 2004 yılında sembolik denecek bir bedelle
satılmıştır.
Eti
Gümüş A.Ş. gümüş üretim tesislerine ait siyanürlü atık su depolama
havuzlarından birinin 07.05.2011 tarihinde çökmesiyle kamuoyunun gündemine
gelen "siyanürlü atık suyun çevreyi kirlettiği" iddiaları, toplumun
farklı kesimleri tarafından yakından izlenerek değişik tartışmaların
yaşanmasına yol açmıştır.
Anılan
tesislerin çevresinde bulunan belde ve köylerde yaşayan vatandaşlarımız başta
olmak üzere ilimiz genelinde ve Bölge illerinde de büyük endişelere yol açan
siyanürlü atık su havuzlarındaki çökmenin ardından anılan tesislerde ara
verilen üretime 14 Haziran 2011 tarihinde tekrar başlanmıştır. Aynı gün
tesislerin 4 km yakınında bulunan Dulkadir köyüne verilen içme suyundan
zehirlendiği şüphesiyle 7 vatandaşımız hastaneye kaldırıldığı ve çok sayıda
hayvanın telef olduğu haberleri üzerine şirket yetkilileri tarafından,
"... Bu hatlar kapalıydı. Burada fabrika ve köye yapılan bir sabotaj
vardır." şeklinde bir açıklamada bulunulmuştur. Yaşanan bu olay üzerine,
Kütahya İl Çevre Kurulunun anılan işletmeyi, "Dulkadir Köyü'nde evlerde
kullanılan su boru hattına siyanürlü su verdiği gerekçesiyle 4 milyon 500 bin
TL para cezasına çarptırdığı" haberleri medyada geniş yer bulmuştur.
"Şirkette
çalışan 97 işçinin, özel bir laboratuvarda yaptırılan rutin kontrolde, sınır
değerin üzerinde ağır metal kirliliğine rastlandığı iddiasıyla Ankara Meslek
Hastalıkları Hastanesine sevk edildiği, yapılan kontrollerde işçilerin idrar ve kanında kurşun, arsenik,
kadmiyum ve cıva bulunduğu" haberleri Temmuz-2011 tarihli; İl Çevre
Kurulunun "Eti Gümüş AŞ.'ye, havuzların çamurla dolması ve kullanılamaz
hale gelmesine rağmen bu konuda duyarlı davranmadığı gerekçesiyle 500 bin TL
para cezası verdiği ve tesislerdeki her biri 5 milyon metre küp siyanürlü su
depolama kapasitesine sahip olan dört havuzun da kapatılmasını kararlaştırdığı"
haberleri de Eylül-2011 tarihli bazı medya organlarında yer almıştır.
TMMO
Çevre Mühendisleri Odasının "Bölgeden alınan içme suyu örneklerinde izin
verilebilir limit değerlerden % 40 oranında daha fazla siyanür bulunduğu"
yönündeki kamuoyuna yansıyan açıklamalarına karşın, şirket yetkililerinin ve
bazı resmî kurum yöneticilerinin ise bu iddianın aksi yönündeki açıklamaları
vatandaşlarımızın kafalarını karıştırmıştır. Yapılan açıklamalar üzerine
konunun yargıya taşındığı, bazı çalışanların işlerinden çıkartılma tehdidiyle
karşı karşıya kaldıkları, bazı çalışanların ise işten ayrılarak işletme
aleyhine dava açtıkları yönündeki iddialar kamuoyundaki endişeleri daha da
artırmıştır.
Gümüş
işleme tesislerine yakın köylerde, tesislerde gümüş üretimine başlanmasının
ardından çeşitli kanser türlerinden ölümlerin de başladığı ve bu ölümlerin
köylerin su kaynaklarındaki arsenik yoğunluğunun aşırı yüksekliğinden
kaynaklandığının belirlendiği iddiaları, konunun daha fazla geciktirilmeden
detaylı bir şekilde araştırılmasının kaçınılmaz hâle geldiğini göstermektedir.
Yukarıda
açıklanan nedenlerle, "Kütahya Eti-Gümüş AŞ gümüş üretim tesislerindeki
siyanür kullanımının insan sağlığı ve çevreye olan etkilerinin araştırılarak
gerekli önlemlerin alınması" amacıyla bir Meclis araştırması açılması
gerekli görülmektedir.
1)
Alim Işık (Kütahya)
2)
Oktay Vural (İzmir)
3)
Mehmet Şandır (Mersin)
4)
Durmuşali Torlak (İstanbul)
5)
Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
6)
Atila Kaya (İstanbul)
7)
Sinan Oğan (Iğdır)
8)
Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
9)
Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
10)
Mehmet Erdoğan (Muğla)
11)
Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
12)
Ali Uzunırmak (Aydın)
13)
Ali Öz (Mersin)
14)
Enver Erdem (Elâzığ)
15)
Seyfettin Yılmaz (Adana)
16)
Koray Aydın (Trabzon)
17)
Özcan Yeniçeri (Ankara)
18)
Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
19)
Oktay Öztürk (Erzurum)
20)
Mustafa Erdem (Ankara)
21)
Zühal Topçu (Ankara)
22)
Sümer Oral (Manisa)
23)
Lütfü Türkkan (Kocaeli)
24)
Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır
ve 20 milletvekilinin, büyük şehirlerimiz başta olmak üzere ülkemizde artan
hırsızlık, soygun, gasp, sokak gösterileri ve şiddet olayları ve çocuklarla
gençlerin bu olaylardaki rolünün araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/126)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde
ve özellikle, büyük şehirlerimizde hırsızlık, soygun, gasp, sokak gösterileri
ve şiddet olayları son derece artmış bulunmaktadır. Bu olaylar sonucunda birçok
esnaf, kamu kurum ve kuruluşları, bankalar, belediyeler maddi zarara uğramakta,
vatandaşlar ise bunu bazı durumlarda can ile ödemektedir. Bu, vatandaşı kendi
başının çaresine bakacak duruma getirmiştir. Olaylarda, küçük yaşta çocuk ve
gençlerin ön planda kullanılması, böyle bir durumda hadiseleri daha da içinden
çıkılmaz hale getirmektedir. Bu yüzden bu olayların önlenmesi için alınması
gereken tedbirleri ve “büyük şehirlerimizde şiddetin önlenmesi, çocukların ve
gençlerin bu olaylarda ki rolü" konulu, Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104
ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve
talep ederiz.
Genel
Gerekçe:
Ülkemizin
birçok bölgesinde, özellikle doğu illerimizde ve büyük şehirlerimizde suç ve
şiddet giderek artmaktadır. İşsizlik, açlık, yoksulluk, ekonomik faktörler ve
hükümetin yanlış politikaları, suç oranlarının ve şiddet olaylarının artmasında
önemli etkenlerdir.
Çeşitli
bölgelerde yapılan izinsiz eylemlerde çocukların ve gençlerin en ön saflarda
güvenlik güçlerine karşı bir kalkan olarak kullanılması dramatik bir durumdur.
Bunda aile içi iletişimsizlik, eğitimsizlik, işsizlik ve gelecek kaygısı önemli
rol oynamaktadır. Suçlu çocuk ve genç yoktur. Suça itilmiş çocuk ve genç
vardır. Özellikle insanın içinde yaşadığı koşullar, onun nasıl bir birey
olacağını, kişiliğini büyük ölçüde etkilemektedir.
Şiddet
olaylarında çocukların ön safa sürülmesi olayın vahametini daha da
artırmaktadır. Adalet Bakanlığının adli sicil verilerine göre, şehirlerimizde
yaşayan her sekiz kişiden birinin sabıkalı olduğu anlaşılmaktadır. Sabıka
kaydının, suç yenilenmemesi halinde, iki yılda bir silinmesine rağmen suç
örgütleri ve bundan çıkar sağlayan ideolojik ve siyasi çevreler, çocukları ön
plana çıkartarak onların sakıncalı hale gelmesini sağlamaktadır. Bir defa
sabıka kaydı girilen kişi, bir müddette cezaevinde tutulursa, bir militan
haline gelmektedir. Dolayısı ile çocuklarımızı militan haline gelmekten
korumalıyız.
Suçlu
çocukları, çocuk mahkemelerinde mahkeme etmek, onların suçuna karşılık gelen
cezaları azaltmak, çözüm değildir. Bunların, (çocukların) suç örgütü ve PKK
gibi etnik, bölücü örgütlerin elemanı haline gelmesini önleyecek çalışmalar
yapılmalı ve çocuklarımız militan olmaktan, mutlaka kurtarılarak topluma,
ülkesine ve insanlığa faydalı olacak şekilde yönlendirilip, yetiştirilmelidir.
1)
Mehmet Şandır (Mersin)
2)
Emin Haluk Ayhan (Denizli)
3)
Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
4)
Mehmet Erdoğan (Muğla)
5)
Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
6)
Enver Erdem (Elâzığ)
7)
Alim Işık (Kütahya)
8)
Celal Adan (İstanbul)
9)
Ali Öz (Mersin)
10)
Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
11)
Sümer Oral (Manisa)
12)
Durmuş Ali Torlak (İstanbul)
13)
Seyfettin Yılmaz (Adana)
14)
Zühal Topçu (Ankara)
15)
Koray Aydın (Trabzon)
16)
Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
17)
Bülent Belen (Tekirdağ)
18)
Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
19)
Mustafa Erdem (Ankara)
20)
Erkan Akçay (Manisa)
21)
Oktay Öztürk (Erzurum)
BAŞKAN
- Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- Balıkçılık sektöründe yaşanan
sorunların araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 1/2/2012
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
01/02/2012
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu’nun 01.02.2012 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisinin,
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul’un onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Hasip
Kaplan
Şırnak
Grup Başkan Vekili
Öneri:
13
Ekim 2011 tarihinde, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan tarafından verilen (76
sıra nolu), “Balıkçılık Sektöründe Yaşanan Sorunların” araştırılması amacıyla,
Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin,
Genel Kurul’un bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak, 01.02.2012 Çarşamba günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
– Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz Şırnak
Milletvekili Sayın Hasip Kaplan’a aittir.
Buyurun
Sayın Kaplan.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi
Partisi Grubunun balıkçılık sektöründe yaşanan sorunlarla ilgili araştırma
önergesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Üç
tarafı denizlerle çevrili, akarsuları ile zengin, coğrafi olarak stratejik bir
konumda; tarihî, turistik ürünleri çeşitli, yer altı, yer üstü zenginlikleri
olan ülkemizde balıkçılık sorunları da artmış bulunmaktadır.
Küresel
ekonomik kriz sonrası, Karadeniz, Marmara, Ege, Akdeniz'e olan 178 bin
kilometre kıyı şeridi, 1 milyon hektarın üzerinde 200 göl, 3.442 kilometre
akarsuları olan ülkemizde maalesef balıkçılık üretimi, tüketimi çok ciddi
sorunlarla karşı karşıya. Akdeniz’de 5 bin, Karadeniz’de 1.700 canlı türü var.
Karadeniz’de 247, Marmara’da 200, Ege’de 300, Akdeniz’de de 500’ün üzerinde
balık türü yaşamakta.
Dünyada
balıkçılık sektörü hızla gelişirken özellikle Avrupa Birliği süreci ile
birlikte mevzuat değişikliklerine gidilirken ulusal bir politika üretilmediği
için, planlama yapılamadığı için, bakanlık düzenlemeleri genel müdürlükler,
müsteşarlıklar düzeyinde kaldığı için çok ciddi sorunlar yaşanıyor.
Avrupa
Birliği ortak balıkçılık politikasının, baktığımız zaman, koruma amaçlı olarak
ayrılan Avrupa Balıkçılık Fonu’nun 4,3 milyar euro olduğunu hatırlatmak
istiyoruz. Bundan maalesef Türkiye yararlanamıyor. Yunanistan üye olduğu için,
Kıbrıs Rum Kesimi, Bulgaristan, Romanya gibi ülkeler üye olduğu için
yararlanabiliyor, diğer ülkeler ise -Gürcistan gibi, Rusya gibi ülkeler- üyelik
sürecini tamamlayamadığı için yararlanamıyor.
Bilinçsiz
avlanma, denetimsizlik, plansızlık, kültür balıkçılığında yaşanan sorunlar
kaynakların da hızla tükenmesine yol açıyor. Tuna Nehri’nin Karadeniz’e
taşıdığı ağır metaller, kirlilik ayrı bir tehdit oluşturuyor.
OECD
ülkelerinin balıkçılık için ayırdığı harcamalar ile ülkemiz kıyaslandığında,
arada bir uçurum var. Ülkemizde, özellikle hava durumuna bağlı olarak -işte,
bugünlerde karlı, fırtınalı bir süreç- hemen balık fiyatlarında yüzde 100’lerin
üzerinde bir artış olduğunu, balıkçıların ava çıkamadığını, nakliyenin
yapılamadığını, ürünlerinin elde kaldığını veya avcılık yapamadıklarını da
biliyoruz. Örneğin, Karadeniz’de hamsi avında bereketli sezonlarda dahi 200 bin
ton tüketilirken, geri kalan 300 bin ton ne yapılıyor? Balık unu, yağ
fabrikalarına yok denecek fiyatlarla satılıyor.
Büyük
ihracat potansiyeline rağmen maalesef bu konuda iç tüketimi dahi karşılayamayan
balıkçılık sektörünün yaşadığı sorunlar, destek, teşvik, bilinçli avlanma
konularında yeni bir politika gerektiriyor.
Kıyı
balıkçılığının yanı sıra açık denizlerde yapılan avlanmalarda komşu ülkelerle
de çokça sorun yaşanıyor ve birçok balıkçımız da yaşamını yitirmiştir.
Küçük
balıkçılığın özendirilmesi, korunması, su ürünleri kooperatiflerinin
geliştirilmesi, trol avcılığının denetlenmesi konusunda da mevzuatımız yeterli
değil. Üniversitelerde eğitime ağırlık verilmesi, ARGE çalışmalarının bu alanda
geliştirilmesi, balık hallerinin, komisyonculuğun, vergi ve kredilerin,
teşviklerin yeni esaslara bağlanması gerekiyor.
Tabii
bunları konuştuğumuz zaman çokça sorunu olduğunu bir on dakikaya
sığdıramayacağımız kadar... Yeterince avlanamayan balıkçılar personelini,
tayfasını, yakıtını, giderini dahi karşılayamaz duruma gelirken kabzımalların
da yazıhanesine gidemez duruma geldikleri bir süreç yaşıyoruz çünkü kabzımallar
balıkçılara borç para verir, onlar da balık tutar, o balığın karşılığında ödeme
yapılır. Balıkçı balık tutamıyor, kabzımal da yazıhaneye gidince tekrar ondan
para istiyor, borç para istiyor, o da sıkıntıda olduğu için böyle karşılıklı
birbirini olumsuz etkileyen bir durum oluyor.
Trol
avcılığıyla ilgili -yakında işte gördünüz, basında, televizyonda yer aldı-
Rumelikavağı’nda bir olay yaşandı, Sınırlı Sorumlu Su Ürünleri Kooperatifi
Başkanına bir saldırı oldu. Bu nedir, ne değildir? Boğazda trol avcılığı yasağı
nasıl deliniyor? Bu konuların çok önemli olduğu… Sahil Güvenlik artık
İçişlerine bağlandı, daha önce bağımsızdı Millî Savunma Bakanlığı bünyesinde.
Gırgırlar ne yapıyor? Bu özellikle sonarlı aramalarda hemen kıyılarda sorunlar
nelerdir, kıyı balıkçılığının yanında amatör ve sportif amaçlı yapılan
balıkçılığın sorunları nelerdir, bunlar uzmanlık alanları itibarıyla neler?
Trabzon Merkez Su Ürünleri Kooperatifi, yine Doğu Karadeniz Balıkçı
Kooperatifleri Birliği var, onların yaşadığı sıkıntılar var, sorunlar var.
Ege’de tabii yerine göre farklı sıkıntılar yaşanıyor. Ege denizi, balıkçılığı
ve sorunları Çanakkale’deki kıyı balıkçılığından başlayarak Bodrum’a kadar,
Saros Körfezi’nden Bodrum’a kadar ayrı bir ilgilenme gerektiren bir durum söz
konusu.
Yine,
Batı Karadeniz tarafına baktığımız zaman, Kıyıköy, İğneada, iki liman, en son
oralarda yine ülkenin önemli balıklarından kalkan sezonunda dahi ürünlerin
artık yanına yaklaşılamaz kadar fiyatların yükseldiğini görüyoruz. İlginçtir,
denizlerimizin, Boğaz’ın en lezzetli balığı olan lüferi konuşuyoruz. Lüfer
bulunmuyor, lüfer altın fiyatlarından daha pahalı artış gösteriyor. Oysaki
lüferin öncesinde bir sarıkanat vardır, ondan öncesinde bir çinekop vardır, ona
“Yaprak” der balıkçılar, daha ufağı vardır. Onun belli bir boyutta avlanma
yasakları vardır fakat vatandaş sarıkanadın lüfer olduğunu göremediği için
lüferin de kofana olduğunu son zamanlarda unutuverdi. Tezgâhlarda kofana yok
artık. Garip bir şekilde aynı durum palamutta söz konusu. Palamut büyüyemiyor,
bulunamıyor. Torikten en güzel lakerda yapılır. Bakın piyasaya bulamazsınız,
torik lakerdası artık aranır duruma geldi. Yani bunca deniz ürünleri, bunca
zenginlik, bunca verime rağmen kendi ürününü, kendi zenginliğini, kendi
varlığını, kendi av yasağını, kendi imkânlarını denetleyemeyen bir ülke ve
perişan olan bir balıkçı esnafı söz konusu. Bunların ağlarının alınması, amatör
balıkçılıkta kullanılan malzemeler, gırgırların, küçük motorların hepsinin ayrı
evsafı bütün bunlar çok büyük bir kesimi, sayıları 5 milyonu aşan bir nüfusu
yakından ilgilendiriyor ve ülkenin gerçek sorunları içinde örgütlü olmadıkları
için de maalesef bu sorunlar konuşulamıyor. Bu açıdan Mecliste bir araştırma
yapılması belki sizlere daha lezzetli balık yeme imkânını tanıtacaktır,
tattıracaktır. Biraz da kendinizi
düşünün balıkçılarla beraber diyorum. Bu araştırma önergesine olumlu oy verin
diye söylüyoruz.
Teşekkür
ederiz. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ilk söz İstanbul Milletvekili
Sayın Tülay Kaynarca’ya aittir.
Buyurun
Sayın Kaynarca. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TÜLAY
KAYNARCA (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Barış ve
Demokrasi Partisinin vermiş olduğu grup önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum,
bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Elbette
ülkemizde balıkçılığın sorunları, buna yönelik çözüm önerileri çok önemlidir.
Zira Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızın bu konuda çok ciddi adımları
vardır. Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü bünyesinde de gerek 22 gerek
23’üncü dönemlerde Hükûmetimizce yapılmış çalışmalar vardır ancak bugün Meclis
gündemimiz oldukça yoğun ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzük’ünde
değişiklik yapılmasına dair İç Tüzük değişikliği de bu gündemler içerisindedir.
Bu vesileyle BDP Grup önerisi aleyhine söz aldığımı belirtiyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Kaynarca.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grup Önerisi’nin lehinde son söz Mersin Milletvekili Sayın
Vahap Seçer’e ait.
Buyurun
Sayın Seçer.
VAHAP
SEÇER (Mersin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Barış
ve Demokrasi Partisinin vermiş olduğu, balıkçılık sektörüyle ilgili sorunların
tespiti amacıyla Meclis araştırması açılması konusuyla ilgili söz almış
bulunmaktayım.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye’deki muhtelif konularda, muhtelif sektörlerde yaşanan
sorunlarla ilgili, milletvekillerine ulaşan bu sorunların tespiti, bunların
çözüm yollarının ortaya konmasıyla ilgili siyasi parti grupları zaman zaman
grup önerileri yapıyorlar ve bu sorunlarla ilgili Meclis araştırması yapılması,
bu konuların, bu sorunların tespiti ve bunların çözüm yollarının ortaya
çıkarılması ve yüce Meclisin de bu konuda tedbir alması, birtakım düzenlemeler
yapmasını istiyorlar ama genelde bu grup önerilerinin büyük bir çoğunluğu
-rakamsal olarak- iktidar partisi tarafından reddediliyor.
Geçtiğimiz
haftalarda yine ben bu konuda, yine tarım sektörüyle ilgili bir konu olan
narenciye sektöründe yaşanan sorunların tespitiyle ilgili Milliyetçi Hareket
Partisinin vermiş olduğu Meclis araştırması açılmasına dair bir önergeyle
ilgili söz almıştım. Burada dilim döndüğünce milletvekili arkadaşlarımıza, tüm
siyasi partilere mensup arkadaşlarımıza bu konunun önemli bir konu olduğunu,
özellikle istihdamda bu sektörde çalışanların önemli bir payının olduğunu,
ekonomiye önemli katkılar yaptığını, ihracata önemli katkılar yaptığını ifade
etmeye çalıştım ve bu konuda da günümüzde, özellikle 2010-2011 sezonunda önemli
sorunların yaşandığını, yine bugün 2011-2012 üretim, narenciye üretim sezonunda
önemli sorunların yaşandığını ifade etmeye çalıştım. Ama o çabalarımız burada
boşa çıktı, AKP’li milletvekili arkadaşlarımın kullandığı ret oyuyla Meclis
araştırması kurulması imkânı ortadan kalktı. Ama hafta sonu bölgeme gittiğimde,
Mersin, biliyorsunuz narenciye üretiminde önemli bir ilimiz, orada
arkadaşlarımız bir toplantı tertip etmişler ve beni oraya çağırdılar.
Milletvekilli arkadaşlarımdan sadece Milliyetçi Hareket Partisine mensup bir
Mersin Milletvekili arkadaşım vardı, iktidar partisine mensup bir milletvekili
arkadaşımı orada göremedim. Orada ziraat odası başkanları vardı, ihracatçı
birlikleri başkanları vardı, narenciye üretim kooperatifi başkanları vardı,
sulama birliği başkanları vardı, yani sektörün tüm paydaşları oradaydı. Orada
insanlar sorunlarını anlatmaya çalıştılar. Biz muhalefet partisi
milletvekilleri olarak onları dinledik ama orada bir tane iktidara mensup bir
milletvekili arkadaşımı bulamadım. Bu, şu anlama geliyor: İktidara mensup
milletvekili arkadaşlarım, yurttaşın, vatandaşın karşısına çıkmaktan korkuyor
çünkü onların sorunları var, onların dertleri var. Bu sorunlarına, bu
dertlerine çözüm bekliyor, çare bekliyor ama milletvekili arkadaşlarım, iktidar
partisine mensup milletvekili arkadaşlarım halktan kaçıyorlar.
Şimdi,
yine, ülkemiz için önemli sayılabilecek bir konuyla ilgili Barış ve Demokrasi
Partisinin bir önergesi var. Türkiye’de balıkçılık sektörünün yaşadığı
sorunların tespit edilmesi, bu konuda bir araştırma komisyonu kurulmasına
istinaden bir öneri var. Türkiye'nin üç tarafı denizlerle çevrili, Türkiye'nin
toplam sınırının üçte 2’si kıyı sınırı, yaklaşık olarak 8 bin kilometreden
fazla bir alan. Önemli akarsu kaynaklarımız var, 177.714 kilometre uzunluğunda
nehirler bulunuyor, deniz ve üst su kaynaklarımızın toplam yüzey alanı 25
milyon hektar.
Düşünün,
Türkiye'de toplam tarım alanları 28 milyon hektar, su ürünleri üretimini
yapabileceğimiz ya da avcılık yoluyla üretim sağlayabileceğimiz alanların
miktarı yabana atılamayacak bir miktar, 25 milyon hektar civarında bir alan.
Bu
sektör 47 bin kişiye doğrudan istihdam sağlıyor, ancak gayrisafi millî hasılaya
katkısına bakıyoruz, bu kadar potansiyeli olan bir ülkenin gayrisafi yurt içi
hasılaya sağladığı katkı sadece binde 4 oranında.
Balık
çeşitleri açısından da önemli bir potansiyele sahibiz. Karadeniz’de 247,
Marmara’da 200, Ege’de 300, Akdeniz’de 500 civarında bir balık türü
zenginliğine sahip, böyle bir önemli potansiyele sahibiz.
Üretime
bakıyorsunuz, yine bu potansiyelin karşılayacağı miktarlarda değil, oldukça
düşük miktarlarda. 2009 yılında 622 bin ton civarında bir üretimimiz söz
konusu, 2010 yılı içinde 653 bin ton civarında bir üretim yapabilmişiz.
Toplam
dünya su ürünleri üretimine bakıyorsunuz, 145 milyon hektar. Yani az önce de
söyledim, bu kadar önemli bir potansiyele sahip ülkemizde, dünya üretiminin
sadece binde 43’ünü Türkiye'de üretilen su ürünleri oluşturuyor. Bu oldukça
düşük bir rakam. Oysa bu potansiyeller alınacak tedbirlerle pekâlâ gayet iyi
noktalara getirilebilecek durumda.
Üretim
iki şekilde yapılıyor avcılık ve yetiştiricilik olmak üzere, önemli bir bölümü
Türkiye'de üretimin avcılıkla sağlanıyor. Burada 2010 yılı kesin rakamları var.
Yaklaşık olarak 445.700 tonu denizlerden sağlanıyor bu avcılığın, avcılıkla
elde edilen üretimin; 40.260 tonluk kısmı da iç sularımızdan, diğer kalan kısım
yani 654 bin tonluk üretimi tamamlayan kısım da yaklaşık 160 bin ton civarıyla
yetiştiricilikten elde edilen kısım.
Tabii,
dünyada da, Türkiye’de de nüfus artıyor; dolayısıyla beslenme her geçen gün
daha sorun oluyor, dengeli beslenme daha da önemli bir hâle geliyor.
Biliyorsunuz, balık, protein açısından da önemli bir besin kaynağı, yaklaşık
yüzde 15-20 protein içeren bir besin çeşidi. Dolayısıyla Türkiye'nin, hızla,
yetiştiricilik konusunda önlem alması gerekiyor. Dünyada bu konuda çok sayılı
ülkeler var; Çin var, Hindistan var, Vietnam var, Endonezya var vesaire böyle
gidiyor ama Türkiye, bu sıralamaya baktığınız zaman, üretimde yaklaşık olarak
35’inci sırada, yetiştiricilikte de yaklaşık olarak 8’inci, 9’uncu sıraları
paylaşıyor. Bu anlamda, bu sektörün enine boyuna araştırılması, incelenmesi, ne
gibi sorunlar yaşanıyor bunların tespit edilmesi gerekiyor.
Avrupa
Birliği müzakere sürecinde -biliyorsunuz- genel anlamda tarım çok önemseniyor.
Bu müktesebatın, bakın, otuz beş fasıl başlığının üç tane temel konusu tarımla
ilgili. Tarım ve kırsal kalkınma, gıda güvenliği, veteriner hizmetleri ve
balıkçılık o kadar önemli bir konu ki, sadece, salt balıkçılık konusunda bir
fasıl başlığı var. Bu konuda, geçtiğimiz 23’üncü Dönemde önemli çalışmalar
yapılmaya çalışıldı çünkü Avrupa Birliğinin bu müzakere başlığını açabilmesi
için burada ilgili mevzuatların yapılması gerekiyordu. 1380 sayılı su
ürünleriyle ilgili Kanun’un Avrupa Birliği mevzuatına uyumlu hâle getirilmesi
gerekiyordu. Bu konuları komisyonlarda tartıştık ama bir sonuca ulaşamadık.
Avrupa Birliği Komisyonu, her yıl yayınladığı ilerleme raporunda bu konuyu
sıkça dile getiriyor ve bu konuda Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine eleştiriler
getiriyor.
Değerli
arkadaşlarım, özellikle turizmi önemli ölçüde etkileyen balık çiftlikleri
konusu var Ege’de, Akdeniz’de. Türkiye, cari açığı kapatmak için ihracat yapmak
zorunda. Turizm de cari açığı kapatmanın önemli yollarından, sektörlerinden
biri; geçen yıl 23 milyar dolar turizm gelirimiz var. 35-36 milyon turist
Türkiye’yi ziyaret ediyor ama biz bakıyoruz, o müstesna kıyıları, Ege
kıyılarını, Akdeniz kıyılarını bilinçsiz bir şekilde ranta açıyoruz, balık
çiftliklerine tahsis ediyoruz. Bu konunun da yetkili hükûmet tarafından
ivedilikle değerlendirilmesi lazım ve bu konuda tedbirlerin alınması
gerektiğini düşünüyorum.
Bu
öneriye olumlu oy kullanacağımızı belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Seçer.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin aleyhinde son söz, Bursa Milletvekili
Sayın Hüseyin Şahin’de.
Buyurun
Sayın Şahin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN
ŞAHİN (Bursa) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Barış ve
Demokrasi Partisinin grup önerisi hakkında aleyhte söz almış bulunmaktayım.
Gündemi
belirlenen Meclisimizin, dün çıkardığımız Çek Yasası’ndan sonra, bugün, AK
PARTİ’li beş grup başkan vekili ve Cumhuriyet Halk Partili Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in, bir maddesinin değişimiyle ilgili İç Tüzük’le ilgili değişiklik
teklifleri vardır.
Gündemimiz
yoğun olduğundan dolayı, Barış ve Demokrasi Partisinin, balıkçılığın
sorunlarının araştırılmasıyla ilgili araştırma önergesine katılmadığımızı beyan
ederek yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Şahin.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Bir saniye, daha ona bakacağım.
Sayın
Öz…
ALİ
ÖZ (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Mersin
ili, balık türü zenginliği yönünden önemli bir ilimiz ve sağlıklı yaşam için
protein ve mineral bakımından da tüketilmesi gereken önemli bir besin balık.
Balık avcılarının özellikle tekne bağlama kütüğüne ödedikleri 236 TL’lik ücret
276 TL’ye çıkartılmış ve ödemesi bir gün geciktirildiği zaman, belki de başka
hiçbir alanda olmayan üç kat cezayla cezalandırılmaları söz konusu. Bu
uygulamanın özellikle balık üreticileri sonlandırılmasını istiyorlar.
Diğer
taraftan önemli bir konu da, balık avlama zamanının doğru belirlenmesi. Trolle özellikle yumurtlama aşamasında sahile
yakın yerlerde balık avcılığı yapılması belli balık türlerinin yok olmasıyla da
karşı karşıya kalmamıza vesile olmakta, bunun da önüne geçilmesi için gerekli
tedbirlerin alınmasını ifade etmektedirler.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
– Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisini oylarınıza sunuyorum. Karar
yeter sayısı arayacağım. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.08
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.29
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59’uncu Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.- Şoför esnafının sorunlarının
belirlenmesi amacıyla verilen Meclis araştırması önergesinin, 1/2/2012 Çarşamba
günü Genel Kurulda okunarak ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
01.02.2012
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu'nun 01.02.2012 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantısında, Siyasi Parti
Grupları arasında oybirliği sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisini
İçtüzüğün 19 uncu Maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
18
Kasım 2011 tarih ve 813 sayı ile TBMM Başkanlığına verdiğimiz, "Şoför
Esnafının Sorunlarının Belirlenmesi Amacıyla" verdiğimiz Meclis Araştırma
önergemizin 01.02.2012 Çarşamba günü (bugün) Genel Kurulda okunarak
görüşmelerinin bugünkü Birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
– Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk söz İzmir
Milletvekili Sayın Mehmet Ali Susam’a aittir.
Buyurun
Sayın Susam. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisinin, şoför esnafının sorunlarıyla ilgili verdiği önergeyle ilgili
konuşmak üzere söz aldım. Muhakkak ki biçimsel bir aleyhtedir ama özde şoför
esnafının gerçekten çok önemli sorunları vardır ve bu sorunların burada
konuşulması, görüşülmesi de hepimizin özenle üzerinde durması gereken
konulardır.
Bir
ricamı da Sayın Başkan vasıtasıyla milletvekillerinden rica edeyim. Konuşmak
isteyen arkadaşlar, lütfen, konuşmalarını dışarıda yaparlarsa ben de şoför
esnafının sorunlarını şoförlerin duyacağı şekilde daha rahat anlatırım.
Değerli
arkadaşlar, şoförlük bir meslek. Bu meslek, ülkemizde çok yaygın bir meslek
çünkü ülkemizin taşımacılığı -üç tarafı deniz olmasına rağmen deniz
taşımacılığı ihmal edilmiş, demir yolu ağları Büyük Önder Mustafa Kemal
Atatürk’ün döneminde başlamış olmasına rağmen daha sonra sekteye uğramış- daha
çok kara yolu taşımacılığıyla, özellikle de uluslararası sermayenin
yönlendir-mesiyle Türkiye’de yolcu taşımacılığı, yük taşımacılığı hep kara
yoluyla yapılma noktasına gelmiş. Bundan dolayı ülkemizde taksi, minibüs,
kamyon, otobüs, dolmuş ve benzeri taşımacılık işini yapan binlerce şoför esnafı
vardır. Bu, onların kendi tercihlerinin olmasının ötesinde, ülkeyi yönetenlerin
taşımacılık sektöründe seçmiş oldukları yoldan kaynaklanmaktadır.
Bu
işe gönül vermiş, yatırım yapmış, araç almış veya aracın üzerinde çalışmış olan
arkadaşlarımızın çok ciddi sorunları vardır. Bu sorunların çözümü konusunda bu
Mecliste konuşulabilecek önemli sorunlar var ama bunların en önemli yanı da bu
kesimin örgütlü güçlerini bu işle ilgilenen kurullarda temsil ettirmek ve o
kurulların içerisinde demokratik katılım imkânlarını ve yollarını açmaktan
geçmektedir.
Bakınız,
şoför esnafı ve ulaştırmacılık sektörü kırk bir tane belge alıyor. Bu belgeler,
K1, C1, Y1, D1, D4 sayabildiğiniz kadar belge. Bu belgeleri veren kuruluş
Ulaştırma Bakanlığının ve Karayollarının yetkili kurulları ama bu belgeler -SRC
belgeleriyle birlikte- maalesef şoför odalarının, teşkilatlarının çok fazla
müdahil olduğu bir konu değil.
Bu
anlamıyla bir kere şunu genelde çözmeliyiz: Bütün bu belgelerin verilmesinde
meslek odaları aktif bir şekilde bu işin içinde olmalıdırlar. Maalesef, bugün
şoförlük çok yaygın bir meslek olmasına rağmen, eğitim anlamında -o işi yapan
insanların bu mesleği daha nitelikli ve kaliteli yapması anlamında- eğitim
konusunda Bakanlık bürokrasisinin elinde kaldığı için, meslek odaları olaya çok
aktif bir şekilde katılmadığı için, daha çok işine bu konuda para kazanma
noktasında bakan, meslek erbabı olmayan, iş bulamamış bir kısım insanın bu
meslekte direksiyon başına oturmasıyla müşteri ve şoför arasındaki bağ ve iyi
bir iş yapabilme, maalesef, oluşturulamamaktadır. Onun için, şoförün eğitimi bu
konuda önemli bir konudur, bunu çözmemiz lazım, bir.
Ama
asıl önemli olan ikinci bir konu da, taşımacılık sektörünün maddi altyapısında
ciddi sıkıntılar vardır. Bir: bu ülke, özellikle taşımacılık alanında
akaryakıtı, mazotu bir vergi geliri olarak görmüş, maalesef, kullanılan
mazottan büyük vergi gelirleri elde etmektedir. Bugün, kaçak mazotla
taşımacılık yapan kamyoncu esnafı normal istasyondan mazot almış bir
kamyoncuyla haksız rekabet oluşturmaktadır. Bakın, birçok talep geliyor,
diyorlar ki: “Uluslararası taşımacılık belgesi almış olan kamyoncu yurt içi
taşımacılık yapmasın, haksız rekabet yapıyor. Neden? Çünkü yurt dışında
taşımacılık yapan deposuna dışarıdan mazot alıyor, geldiği zaman burada -ucuz
mazotla- yerli mazot alanla haksız rekabet yapıyor.” Biz bu konuda söz verdik
Cumhuriyet Halk Partisi olarak “İktidar olduğumuzda hem köylünün mazotunun
üzerinden vergiyi kaldıracağız hem taşımacılık yapan esnafın üzerinden vergiyi
kaldıracağız. Mazottan, akaryakıttan vergi almayacağız, böylece de kamyoncuyu
10 numaralı yağ kullanmaya veya kendi aralarında haksız rekabet yapmasının
önüne geçeceğiz.” dedik.
İkincisi,
bu taşımacılıkla ilgili “gücü gücü yetene” diye bir fiyat tarifesi olmamalı.
Ulaştırma Bakanlığı taşımacılıkta nasıl taksi taşımacılığında bir fiyat
tarifesi koyuyorsa, bir minibüste fiyat tarifesi koyuyorsa kamyonculukta da
koyduğu tarifeleri denetlemek ve o tarifelerin altında taşımacılık yapılmasını
engellemek durumundadır. Bu anlamıyla şoförlerimizin bu sorunu da çok hayati
sorunlardan bir tanesidir.
Bunun
ötesinde, yine taşımacılık sektörünün önemli sorunlarından bir tanesi; bu
sektörü özellikle büyük şirketlerin ilgi alanına sokma anlayışı Ulaştırma
Bakanlığının yaptığı düzenlemelerde ve bürokraside hâkimdir. Bu nasıl oluyor
size açık örnekle söyleyeyim: Değerli arkadaşlar, bugün taşımacılık sektöründe
birçok kooperatifimiz var. Bu kooperatifler kamyoncular kooperatifinden tutun
da taşımacılık alanında birçok kooperatif. Bu kooperatiflere öz mal sorunu
getiriyorsunuz, diyorsunuz ki: “Siz yirmi araçlı bir kooperatifseniz bu
kooperatifin on tane kendi öz malı olacak. Kooperatif ortakları kendi
araçlarını bu kooperatife verecek.” Bunlar çıkış yolu olarak ne yapıyorlar?
Eski arabaları burada gösterip bunu yapmaya çalışıyorlar. Aslında taşımacılıkta
kooperatifçilik çok doğru bir uygulamadır, bir yoldur. Ama siz lojistik
şirketlerinin önünü açmak için kooperatifçiliği engelleme anlamında öz mal
sorununu koyarsanız burada binlerce araç sahibini devre dışı bırakıp,
kooperatif örgütlenmesinin dışına itip onları kendi başına bırakıp lojistik
şirketlerini bu alanda etkin hâle getirirsiniz. Kooperatif malına öz mal
şartını kaldıracaksınız, kooperatifleri daha fazla üyesi olan taşımacı
kooperatifler hâline getireceksiniz ve kooperatife giren taşımacıların devlet
ihalelerinde öncelikle taşıma hakkı olduğunun altını çizeceksiniz ki
direksiyonun başında bu işten para kazanan kamyoncuyu, taşımacılığı öncelikle
bu alanda para kazanır noktaya getireceksiniz. Bunları bir kenara itiyorsunuz,
büyük şirketlerin, büyük taşımacılık yapan insanların bu alanda daha etkin
olmasının önünü açıyorsunuz. Bunu belki Bakan böyle düşünmüyor ama Bakanlık
bürokrasisinin hazırladığı genelgeler
sonuçta bunu zorunlu hâle getiren bir noktaya geliyor. Onun için, burada
bir kez daha söylüyorum: Bu anlayış değiştirilmelidir.
İkincisi,
ulaştırma koordinasyon kurullarında, belediyelerin şehir içi trafiğini
düzenleyen koordinasyon kurullarında esnaf oda temsilcileri yasal statüde orada
temsilci olmalıdır. Bütün taşımacılığı yapan esnafın temsilcileri maalesef
orada çok azınlıkta, sadece ilgili konularda görüşü alınıyor; oy kullanma ve
asil üye olma hakkı ellerinden alınmış durumdadır. Bunlar, bu sektörü bilmeyen
bürokratlarla bu sektör hakkında karar alma demektir.
Onun
için, burada kısa sürede şunu söylemek istiyorum: Şoför odalarımızın, şoför
esnafımızın daha çok devlet bürokrasisinde karar almak yerine, onların
önerileriyle karar alınması gereğine ihtiyaç var. Ulaştırma sektörünün
mazotundan, akaryakıtından, yedek parçasından vergi almak yerine, o insanların
ekmek teknelerini devam ettirebilme anlayışını hâkim kılmaya ihtiyaç var ve
şoför esnafını eğiterek daha iyi bir noktaya taşımaya ihtiyaç var.
Bu
duygularla, ben, bu anlamıyla şoför esnafının sorunlarının bir kez daha burada
konuşulmasına vesile olduğu için herkese teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
(CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Susam.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz Kahramanmaraş Milletvekili
Sayın Mesut Dedeoğlu’nda.
Buyurun
Sayın Dedeoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
MESUT
DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şoför
esnafının sorunlarının tespiti ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla vermiş
olduğumuz Meclis araştırma önergesi üzerine partim ve şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Şoförlük
mesleği artan sorunlar karşısında her geçen gün zorlaşmaktadır. Uzun yolları
saatlerce direksiyon sallayarak binbir güçlükle aşan şoför esnafımız
bürokrasiden kaynaklanan sorunları bir türlü aşamamaktan yakınmaktadır.
Şoför
esnafının en önemli sorunlarının başında pahalı akaryakıt fiyatları ve yüksek
vergi oranları gelmektedir. Vergi ve yüksek akaryakıt fiyatları karşısında
kazançları düşen şoför esnafı ailelerine ekmek götüremez duruma gelmişlerdir.
Şoför
esnafımız en büyük sıkıntıyı belge konusunda yaşamaktadır. Çok sayıda belge
için kamu kurum ve kuruluşlarına yüksek oranda ücret ödemek zorunda
bırakılmışlardır. Mevzuattan kaynaklanan sıkıntılar nedeniyle de çok büyük
zorluklar yaşamaktadırlar.
Hükûmet
tarafından yapılan düzenlemeler şoför esnafını pek çok ilimizde birbirine
düşürmüştür. Bazı illerimizde mevzuata dayanarak yapılan taşımacılık dolmuşçu
esnafı tarafından tepkiyle karşılanmaktadır. Bunun en bariz örneği de yine
Kahramanmaraş’ımızda gözükmektedir. Bu nedenle mevzuat değişiklikleri ilgili
sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte istişare edilerek hazırlanmalı ve
uygulamaya geçirilmelidir.
Şoför
esnafına ucuz akaryakıt temin edilmelidir. Yaşanan en büyük sıkıntılardan
birisi de ucuz akaryakıt konusunda ayrıcalık yapılmasından kaynaklanmaktadır.
Deniz Ticaret Odasına kayıt yaptıran şoför esnafı indirimli akaryakıttan
yararlanarak ve giderlerini düşürerek yolcu taşımacılığı yaparken aynı bölgede
ve aynı ilde esnaf odalarına üye olan şoför esnafı indirimli akaryakıttan
faydalanamamaktadır. Hayat pahalılığı ve maliyetlerin artması gibi nedenlerle
bir de pahalı parçalar ve vergi eklenince, artan akaryakıt fiyatları karşısında
bazı esnaflarımız kaçak akaryakıt kullanmaya sevk edilmektedir ya da aracında
mazot yerine yağ yakar hâle gelmektedir.
Şoför
esnafımızın derinleşen ve her geçen gün artan sorunlarına yüce Meclis olarak
mutlaka bir çözüm yolu bulmamız gerekmektedir.
Ömrünü
yollarda, direksiyon başında, bin bir güçlükle, tek başına baş ederek geçirmeye
çalışan şoför esnafımızın sorunları yalnızca bunlardan ibaret değildir.
Şoför
esnafımız son on yıl içerisinde belgeye boğulmuştur. 4925 sayılı Karayolu
Taşıma Kanunu ve Karayolu Taşıma Yönetmeliği kapsamında, şoför esnafını
ilgilendiren kırk bir farklı belge almak ve bunu da ilgililere göstermek
zorunda bırakılmışlardır. Kamyoncu esnafı perişan bir durumdadır. Bu belgeler
için esnaf ayrı ayrı paralar ödemektedir. Uzun yollara çıkan şoför esnafı her
köşede durdurulmakta ve evrak kontrolüne cevap vermek zorunda bırakılmaktadır.
Pahalı
akaryakıt konusunda şansız olan şoför esnafımız, yol güzergâhı üzerinde başta
çevirmeler olmak üzere pek çok şanssızlık yaşamaktadır. Yetki belgesi sayısı
arttıkça şoför esnafının maddi yükü de artmaktadır. Söz konusu kanun ve yönetmelik
uygulamaları şoför esnafı üzerinde baskı oluşturmuştur.
Özellikle
K1 yetki belgesi almak durumunda olan kamyoncu esnafı ile D4 yetki belgesi
kapsamında taşımacılık yapan esnaf kesiminin sorunları artmıştır. Karayolu
Taşıma Yönetmeliği kapsamında, şoför esnafımızın alması gereken yetki
belgelerinin meslek odalarından alınması ve SRC belgelerinin eğitimi ve
muafiyet ölçütlerinin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ile Türkiye
Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu iş birliğiyle yapılmaması da yine şoför
esnafımızı olumsuz yönde etkilemektedir.
Taksici
esnafının sorunları da aynıdır, bunlar da çözüm beklemektedirler. Yapılan
çalışmalar taksici esnafının belediye sınırları ve mücavir alanı dışına
götürmüş olduğu yolcu sayısını aynı şekilde geri almasını engellemektedir.
Taksici esnafı bu sorunun çözümüne yönelik çalışma yapılmasını beklemektedir.
A1
yetki belgesiyle yapılan tarifesiz taşımaların haksız rekabete neden olduğu
söylenmektedir ve bu belgelerle yapılan taşımacılığın haksız rekabete neden
olup olmadığı da araştırma konusu hâline gelmiştir.
Şoför
esnafına vergi indirimi mutlaka yapılmalıdır. Şoför esnafı sürekli artan
akaryakıt fiyatları karşısında büyük sıkıntı yaşamaktadır. Vergi indirimli
akaryakıt hava yolu ve deniz yolu taşımacılığına büyük avantaj sağlamaktadır.
Avantajlı akaryakıt kullanamayan, kara yolu taşımacılığı yapan şoför esnafı bu
konuda da sıkıntı çekmektedir. Kara yolu taşımacılığı yapan şoför esnafı da
tıpkı hava ve deniz yolu taşımacılığında olduğu gibi özel tüketim vergisiz
akaryakıt kullanmak istemektedir.
Ticari
amaçla uluslararası eşya taşımacılığı yapan araçlara verilen C yetki belgesinin
amacı dışında kullanılması yurt içi taşımacılık yapan kamyoncu esnafına zarar
vermektedir. C yetki belgesine sahip araçların yurt dışı taşımacılık yapması
gerekmektedir ve eskiden beri taşımacılık yapan şoför esnafına belge alma
şartlarında esneklik sağlayarak nakliyeci esnafına ucuz akaryakıt temin etmek
zorundayız.
Ton/km
tarifesini sıkı denetlemeliyiz. Fabrikalar daha ucuza taşıma yapmak için C2
belgesine sahip araçları tercih edince hem tarife bozuluyor hem de K belgesine
sahip taşımacılarımız için haksız rekabet oluşturuyor.
Şu an mazotun litresi 3 TL civarında. C2
belgesi sahibi olan bir kişi mazotunu 1,70 TL’ye alabiliyor. Yurt dışından
aldığı mazotla yurt içi nakliye yapabiliyor, bu da haksız rekabeti doğuruyor.
Bu da ucuz mazot kullanamayan yurt içi taşımacılık yapan K belgeli kamyonlar
için haksız rekabeti tam tamına ortaya çıkarmaktadır.
Bir
tır C2 belgesiyle yurt içinden yük alabilmektedir. Esnaf odaları buna bir
sınırlama getirilmesini istemektedir. K1 belgesine sahip olan nasıl yurt dışına
çıkamıyorsa C2 belgesine sahip olan kişi de yurt içinden yük taşımacılığı
yapmama yasağına uymalıdır. Taşımacılık sektöründe küçük esnafı desteklemek,
büyük esnafın yanında ezilmelerini önlemek için koruyucu politikalar
uygulanmalıdır. Buna en güzel örnek de K1 uygulamasıdır.
Nakliyecilik
yapan küçük esnafın aracının değeri 7 ile 10 bin TL iken K1 belgesi almak için
13.226 TL ödemek zorunda bırakılmışlardır.
Teknolojideki
yenilikler kamyonların da standartlarının
yükselmesini sağlamıştır ancak kamyonlarımızda daha ucuz olan kırsal
motorin kullanmak mümkün olmamaktadır, fiyatı daha yüksek olan “eurodizel”
kullanılmaktadır. Ayrıca, motorin fiyatlarının hızla yükselmesi taşıma
maliyetlerini artırmaktadır. Eğer ucuza nakliye yapılması ve kamyoncu esnafının
para kazanması düşünülüyorsa taşımacılık sektörüne mutlaka ucuz mazot
verilmelidir.
Maliye
Bakanlığının uyguladığı motorlu taşıtlar vergisi borcunu geciktiren esnafın
aracının yolda bağlanması da ayrı bir problem olarak ortaya çıkmaktadır.
Şoför
esnafını mazota, lastikçiye, BAĞ-KUR’a ve bankalara olan kredi borçları daha da
sıkıntıya sokmaktadır.
Yüce
Meclisin şoför esnafını rahatlatacak bir kanun çıkarması temennisiyle, yüce
Meclisimizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Dedeoğlu.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grup önerisinin lehinde son söz İstanbul Milletvekili Sayın
Sırrı Süreyya Önder’e aittir.
Buyurun
Sayın Önder.
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli üyeler; lehinde mi, aleyhinde
mi olduğunu bilmediğim bir konuşma yapacağım kamyoncularla ilgili.
Kendim
Trabzon Şoförler Cemiyetine kayıtlı bir kamyoncu olmam hasebiyle konuşacağım.
Çalışma karnem Trabzon Şoförler Cemiyetinden alınmadır. Hapishaneden çıktıktan
sonra belli bir müddet kamyonculuk yaparak evime ekmek götürdüm. Beni geçelim
ama büyük bir şair var, Sabahattin Ali, o da ömrünün son zamanlarında
kamyonculuk yapmıştır. Ölüme giderken de, Adalet Cimcoz’un kefil olarak alıp
Sabahattin Ali’ye evine ekmek götürmesini sağladığı kamyonla son yolculuğuna
çıkmıştır muhtemelen. Devlet eliyle öldürülmüştür, malum. Fakat cezaevinden
çıktıktan sonra bu ekmek derdine düşmüştür. Cezaevine giriş sebebini de şöyle
anlatalım, hafızalara biraz şerbet olsun: Cemal Kutay tarafından ihbar
edilmiştir arkadaşlar ve suçu, Atatürk’e sövmektir. Sabahattin Ali’nin o
“Aldırma Gönül”ü yazdığı Sinop Hapishanesinde yatmasına sebep olan mahkûmiyeti,
Cemal Kutay tarafından bir dost sohbetinde “Gazi Hazretlerine birden çok defa
sövmüştür.” yollu yapılan ihbarı neticesindedir.
Şimdi,
kapitalizmin dini para, imanı yoksullaştırmadır. Bundan payına en çok düşen de
bizim gariban kamyoncular oldu. Biraz tane tane anlatmakta fayda var; burada
“K1, D4, SRC” falan dediğimizde kamyoncular bunu anlamıyorlar, halkımız da
anlamıyor. Hadise şudur arkadaşlar: Bir taşıma belgesi, nakliye belgesi
alabilmek için 25 ton taşıma kapasitesinde araca sahip olmanız lazım. Bu, en az
iki kamyon demektir arkadaşlar. Kamyoncuların birçoğu senede çalışır. Borca
giderler, kamyonu alırlar, ondan sonra onun senetlerini ödemek için gece
gündüz, uykusuz, bulabildikleri her yükü ve istiap hadlerini de aşma pahasına
Anadolu’nun yollarında cirit atarlar. Otoyollar onlara haramdır çünkü bir kamyoncu
eğer bin kilometrelik bir yola giderse yaklaşık bin lira mazot parası verir.
Hâl böyle olunca otoyol kullanımı falan kamyoncu için çok lükstür. Otoyol
kullanımında kamyonculara böyle bir muafiyet, indirim sağlamamak onları eski,
tali, bakımsız yollara mahkûm etmek demektir. Soyutlama yeteneğinden kabız olan
sistem bütün bunları yok sayar. Vergisi ödenmiş, KDV’si de eklenmiş yakıt
fiyatına bir de ÖTV eklemek gibi bir garabetle dünyanın en pahalı yakıtını
kullanmasını yok sayar. Ardından, “Katil kamyoncu” der bu şartlarda çalışan
kamyoncuya, işin içinden sıyrılır. Ondan sonra, biz, kamyoncuya “katil”,
enflasyona “canavar”, teröre “bela” gibi soyutlamaya rahmet okutturacak
kavramlarla bu meselenin rüknüne, bu meselenin aslına vâkıf olamadan bu dertlerle
uğraşır dururuz.
Kırk
bir tane belge zorunluluğunu bizden önceki konuşmacılar dile getirdiler. Dile
getirilmeyen en önemli şey sigortanın çok pahalı olmasıdır. Yüksek risk
grubunda sayılırlar ve akıllara seza poliçe bedellerine mahkûm edilirler.
Bütün
bunlara, bu kadar taşıma meselesinin kamyona yüklenmesinin sebebine bakmak
lazım. Sağcı bakış, eskiden trene bakıp bakıp ondan komünistlik sezerdi.
Yıllarca, “tren” ve “komünistlik” birlikte anılan iki kavram oldu. Şimdilerde,
yüksek hızlı trenle meseleye yeni bir feraset getirilmekte fakat işin nakliye
boyutu, yük taşımacılığı boyutu yine ihmal edilmektedir. Esasen, kara
yollarımızı işgal eden kamyon sayısı ortalama 800 bin civarındadır. Bunlar bir
iki yıl öncesinin rakamları. Bunlar Avrupa Birliği ortalamasının bir hayli
üzerindedir. Demek ki burada bir garabet var, öncelikle buna bir el atmak
lazım.
Şimdi,
kaçak yakıt meselesinde 10 numara yağ kullanımı var. Bu ülkede yaklaşık -yine
sanırım 2010 rakamlarında- 2,5 milyar dolar civarında bir kaçak yakıt piyasası
olduğu söyleniyor; yüzde 22’si ile yüzde 17’si arasında gidip geliyor fakat
herkesin ısrarla gözden kaçırdığı ya da bu kürsüde dile getiremediği bir şey
var: Petrol dağıtım şirketlerinin, büyük tekellerin buradaki temsilcilikleri
milyonlarca liralık cezalara çarptırılmışlardır. Yani bu memlekette bu
kaçakçılığı da Kürtlere yıkmak isteyen bir anlayışa karşı söylüyorum. Bu
memlekette en büyük iki kaçakçı söz konusudur: Birincisi devlet, ikincisi bu
dağıtım tekelleridir. Bizatihi AK PARTİ’nin Vahit Kiler arkadaşımız vasıtasıyla
verdiği önergede bunlara verilen cezalar zikredilmektedir, sanırım 2005 ya da
2006 yılında verilmiş olan bir önerge. Şimdi, devlet niye kaçakçıdır? Çünkü bir
malın kendi değerinden, reel değerinden yaklaşık 4-5 kat fazla vergi verdiniz
mi size “Deli Dumrul” dememek için “Kaçakçı” demek lazım. Bu anlamda, bütün
bunları yok sayıp ve bu gariban taşımacıların bunun dışında, 10 numara yağ
kullanımının dışında ya da kaçak mazot kullanımının dışında para kazanmalarının
mümkün olmadığını görmeden onları suçlamak büyük bir vicdansızlıktır.
Bu
mesele büyük bir güvenlik sorununu da beraberinde, can güvenliği sorununu da
beraberinde taşımaktadır. Bilenler bilir, mazotun içine kibrit yakıp atsanız
tutuşmaz ama 10 numara yağ öyle bir şey değildir. 10 numara yağ, mevcut
araçların yakıt sistemi buna göre yapılmadığı için her zaman büyük tehlikelere
gebedir, hele çarpışma anında da kaçak mazotta kullanılan solvent bileşenleri
böyle bir büyük tehlikeye davetiye çıkarmaktadır.
Belki
vicdana gelirsiniz diye, Ulu Önder Atatürk’e atfedilen bir sözle devam etmek
istiyorum, “Türk şoförü en asil duyguların insanıdır.” diyor. Gerçi bu sözü
söylediği zaman ya da söylediğinin iddia edildiği zaman, yani ölmeden hemen
önce, şoför esnafını kabulünde söylemiş, o zaman Türkiye’deki toplam şoför
sayısı 300-400 civarında. Buradan nasıl bir asalet çıkmış onu anlamak mümkün
değil. Ama ben, büyük şair, hepinizin bildiği bir şairin dizesiyle meseleye
biraz açıklık getireyim “Kamyonlar yine kavun taşır ama içimdeki şarkı bitti.”
diyor. Şimdi, büyük şairin dediği gibi kamyonlar artık kavun taşımıyor çünkü bu
ülkedeki nakliyenin navlununun bu kadar pahalı olması hayatı da pahalılaştıran
bir işleve sahip çünkü her şey bir başka yerden buraya nakledilmek zorunda ya
da tüketicinin bulunduğu yerlere nakledilmek zorunda. Üreticinin, tarım
üreticisinin birçok ürünü tarlada kalıyorsa bunda nakliye bedelinin üzerine
bindiğinde kurtaramamasının da büyük bir payı var. Evet, “Kamyonlar yine kavun
taşıyorlar.” diyebilmeyi çok isterdik ama kamyonlar artık kavun bile
taşıyamıyorlar, dert taşıyorlar çünkü üzerlerindeki vergi yükü onları
yoksullaştırıp, proleterleştirip büyük kargo şirketlerine ya da büyük sermaye
sahiplerine köle etmeye dönük dizayn edilmiş bir sistemdir. Artık kamyonculara
dair literatürümüz, Sabahattin Ali ve Cahit Külebi’nin nostaljik şiirleriyle
sınırlı kalacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Önder.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu önerisinin aleyhinde son söz İstanbul Milletvekili Sayın
Tülay Kaynarca’ya aittir.
Buyurun
Sayın Kaynarca. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TÜLAY
KAYNARCA (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi bu
vesileyle saygıyla selamlıyorum.
Gündemde
şoför esnafının sorunları ve çözüm önerileri yer alıyor. Her iki değerli
konuşmacımızın, milletvekilimizin işaret ettiği konu başlıkları da çok önemli
elbette ve ben çok iyi biliyorum ki bu konuda atılmış ciddi adımlar, yapılmış
çalışmalar var ve hâlâ yapılıyor olan çalışmalar da yer almaktadır. Ancak
Meclis gündemi oldukça yoğun ve bugünkü gündemimizde İç Tüzük çalışmaları vardır,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzük Değişiklik Teklifi bugün görüşülecektir.
Bu nedenle MHP grup önerisi aleyhinde görüş belirttiğimi ifade ediyor, her
birinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Kaynarca.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN
– Karar yeter sayısına bakacağım.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, öneri reddedilmiştir.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.- İzmir Milletvekili Hülya Güven ve
arkadaşları tarafından, elektrik dağıtım hizmetlerinin özelleştirilmesi
nedeniyle ortaya çıkan tüketici haklarına aykırı uygulamaların araştırılarak
tüketici haklarını koruyucu tedbirlerin belirlenmesi hakkında verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 1/2/2012 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
01.02.2012
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Danışma Kurulu'nun, 01.02.2012 Çarşamba günü
(Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, Gurubumuzun aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurul'un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
M.
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup Başkan Vekili
Öneri:
İzmir
Milletvekili Hülya Güven ve arkadaşları tarafından, 01.02.2012 tarihinde,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına "Elektrik dağıtım hizmetlerinin
özelleştirilmesi nedeniyle ortaya çıkan tüketici haklarına aykırı uygulamaların
araştırılarak tüketici haklarını koruyucu tedbirlerin belirlenmesi"
hakkında verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin, (228 sıra nolu) Genel
Kurul'un bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,
01.02.2012 Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı
tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
– Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
önerisinin lehinde ilk söz İzmir Milletvekili Sayın Hülya Güven’e aittir.
Buyurun
Sayın Güven. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜLYA
GÜVEN (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Bugün,
elektrik dağıtım hizmetlerinin özelleştirilmesi nedeniyle ortaya çıkan tüketici
haklarına aykırı uygulamaların araştırılarak tüketici haklarını koruyucu
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98 ve İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci
maddeleri gereğince Meclis araştırılması
açılmasının gündeme alınması için grup adına söz almış bulunmaktayım.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; bugün elektrikte büyük bir vurgun yaşıyoruz.
Vatandaşlarımızdan “kayıp kaçak bedeli” adı altında yılda 2 milyar lira yani
eski parayla söyleyecek olursak 2 katrilyon lira, “sayaç okuma bedeli” adı
altında da yılda 100 milyon yani 100
trilyon lira haksız yere alınmaktadır.
Biliyoruz
ki elektrik kullanımı bir kamu hizmetidir ve devlet karşılamak zorundadır ancak
görüyoruz ki elektrik dağıtımı özelleştirilerek şirketlerin kâr etmesi garanti
altına alınmış, vatandaşların hakları ise yok sayılmıştır. “Bu nasıl oluyor?”
diye soracaksınız. Elektrik Mühendisleri Odası bir hesap yapmış, faturalara
yansıtılan yüzde 16,3 oranındaki kayıp kaçak bedeli 2012’de azaltılırken
dağıtım hizmet bedeli yüzde 20,7 oranında artırılarak sabitlenmiştir yani
azaltmanın bir kandırmaca olduğunu görüyoruz.
Yine
vatandaşların itirazına yol açan ve sonucunda faturalara yansıtılan kayıp kaçak
adının da gizlendiğini görüyoruz. Az önce de söylediğim gibi, 2011 yılında
vatandaştan alınan kayıp kaçak bedelinin eski para tanımıyla toplam 2
katrilyonu aştığı görülmektedir.
Elbette
dağıtım şirketlerinin uluslararası standartlara ulaşmak için yatırım yapması
zorunludur ancak bu zorunluluğun haksız olarak vatandaşın sırtına yüklendiğini
görüyoruz. EPDK, haksız yere alınan bu bedellerin adını da gizlemiş,
vatandaştan tahsil etmesine yol açmıştır.
Gelelim
sayaç okuma bedeline. Danıştay, bu bedelin haksız olduğunu tespit etti. Peki,
EPDK ne yaptı? Bu haksızlığı ortadan kaldıracağına yüzde 150 oranında zam
yaparak adını da gizledi.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; daha önce de elektrik hizmetinin bir kamu
hizmeti olduğunu ifade etmiştim. Elektrik halkın ortak ihtiyaçları için tesis
edilen bir kamu hizmetidir, tamamen serbest piyasa koşullarına bırakılması ise
kabul edilemez. Tamamen piyasa koşullarına bırakılınca bakın neler oluyor? Ben,
birçok örnek verebilirim ama üç tane yaşanan örnek vereceğim. Bir köyümüzde
2006’dan kalan elektrik borcu nedeniyle, üstelik burada köylülerimiz böyle bir
borcun olmadığını söylemektedirler, bir buçuk yıldır elektrik ve sularının
kesik olduğunu anlatmaktadırlar. Bu köyde susuzluk nedeniyle salgın hastalıklar
oluşmayacak mı? Peki hijyen nasıl sağlanacak? Çamaşırları nasıl yıkayacaklar?
Yemeklerini nasıl pişirecekler ve temiz su nasıl içilecek? Bunları sağlamak
devletin görevi değil midir? Okullara tablet bilgisayar dağıtılırken
teknolojide çok ileri olduğumuz söyleniyor ancak köylerimiz susuz, elektriksiz,
doktorsuz, öğretmensiz bırakılıyorlar.
Bir
başka örnek de borç olmadığı hâlde, elektrik bedelleri de düzenli ödendiği
hâlde hizmetin alınamadığı. Bir ilimizde -aslında bu birçok ilimizde mevcut-
vatandaşlarımız elektriklerin çok sık ve uzun süreli kesildiğini söylüyorlar.
Parayla satılan bir hizmetle ilgili olarak ödedikleri paranın karşılığını
alamadıklarını anlatmaktadırlar.
Özellikle esnaf bu elektrik kesintileri nedeniyle güç kaynakları ve jeneratör
kullandıklarını, kendilerine çok pahalıya mâl olduğunu ve mağdur olduklarını
anlatmaktadırlar. Yani satın aldıkları bir hizmetin karşılığını alamadıklarını
vurguluyorlar ve üstelik ödedikleri bir hizmetin garantisinin de olmadığını
belirtmektedirler.
Üçüncü
örnek ise kendimi veriyorum. Birçok vatandaş gibi ben de bir tüketiciyim.
Onların şikâyetlerine konu olan
haksızlığa ben de maruz kaldım. Boş olan bir evimizde hiç elektrik
kullanılmadığı hâlde yanlış okunduğu için 9 bin lira yani 9 milyar lira fatura
geldi. Hemen itiraz ettim. İlk söylenen önce ödemem gerektiği daha sonra işlem
yapılabileceği şeklindeydi. Ama milletvekili olarak bu sorunu hızlı bir şekilde
hallettim. Peki vatandaş ne yapsın? Onların önde gelen şikâyetleri elektrik
faturasındaki yazım yanlışlıklarında komşulardan borç alarak ödeme yaptıkları
şeklindedir. Peki sonra iade var mı? Yok, ileriye yönelik harcamalardan
kesiliyormuş. Vatandaş çaresiz, kullanmadıkları elektriğin parasını peşin
ödüyorlar hem de komşularından borç alarak.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüyoruz ki Hükûmet elektrik dağıtım
hizmetlerini tamamen piyasa koşullarına bırakmıştır, ancak hatırlayalım ki
Anayasa’mızın 172’nci maddesine göre devlet tüketicileri korumak zorundadır,
yine 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun da vatandaşlarımızı
korumaktadır. Peki, uyuluyor mu? Hayır.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; sonuç olarak Anayasa hükümlerine, kanunlara
dayanarak Danıştayın tüketici lehine verdiği kararlara göre de alınan sayaç
okuma bedeli haksızdır, kayıp kaçak bedeli haksızdır. İsimleri gizlenen bu
bedellerin alınmaması, alınanların ise vatandaşları zora sokmadan, tek tek dava
açmalarına zorlamadan iadesi gerekmektedir.
Yanlış
okunan sayaç nedeniyle fazla para alınmaması, varsa alınan paranın da hemen
iadesi gerekmektedir. Her şeyden önce devlet vatandaşı korumak zorundadır.
Yine
düzenli olarak parasını ödeyen vatandaşlar satın aldıkları hizmete ait elektrik
sayaçlarının sürekli dönmesi gerektiğini söylüyorlar. Az önce de söylediğim
gibi, bir kısım illerimizde uzun süreli elektrik kesintisi nedeniyle esnaf
özellikle zor durumda kalmaktadır, elektrik faturalarının vatandaş hakkını
koruyacak şekilde düzenlenmesi gerektiğini söylemektedirler.
Yine,
devlet her durumuyla, her konusuyla, her konumda vatandaşı korumak zorundadır
diyorum ve saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Güven.
Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk söz İstanbul Milletvekili Sayın
Tülay Kaynarca’ya aittir.
Buyurun
Sayın Kaynarca.
TÜLAY
KAYNARCA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisi
aleyhine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
CHP
grup önerisi, elektrik dağıtım hizmetlerinin özelleştirilmesi nedeniyle ortaya
çıkan tüketici haklarına aykırı uygulamaların araştırılarak tüketici haklarını
koruyucu tedbirlerin belirlenmesi şeklindedir. Konu önemli, Hülya
Milletvekilimizin ifade ettiği ayrıntıları da dikkate alıyorum, gerçekten
önemli bir başlık ancak bugün Meclis gündeminde İç Tüzük’le ilgili değişiklik
gündemdedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi İç tüzüğü gündemimizde olması
nedeniyle de CHP Grubu önerisinin aleyhine görüş belirttiğimi ifade ediyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Kaynarca.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde Bursa Milletvekili Sayın Necati Özensoy.
Buyurun
Sayın Özensoy. (MHP sıralarından alkışlar)
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisinin vermiş olduğu grup önerisinin lehinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ancak
bugün görüşeceğimiz kanun itibarıyla herhâlde grup önerilerinin böyle onar
dakika her gruba söz verilmesi ile alakalı son günümüz olacak anladığım
kadarıyla. İktidar partisinin değerli milletvekilleri buraya çıkıp bu kanunun
önemli olduğunu, dolayısıyla balıkçılığın, balıkçıların sorunlarının, şoför
esnafının sorunlarının, işte tüketicilerin elektrikle alakalı birtakım vergi
yüklerinden dolayı mağduriyetlerinin önemli olduğunu ama bu kanunun daha önemli
olduğunu söyleyerek konuşmuyorlar ancak grup önerileri ve verilen araştırma önergeleri
gerçekten bu Meclis için çok önemli.
Daha
sonra bu kanunda da arkadaşlarımız ifade edecek ama ben en azından şunu
söyleyeyim: Vatandaşın bu tür problemlerine çare olmak adına burada bu
problemleri dile getirirken zaman zaman bizim söylediklerimizi bazı kurullar da
dikkate alıyor demek ki. Benim bu kürsüden geçtiğimiz sene, geçtiğimiz dönem
yine bu elektrik tarife bileşenleriyle alakalı bir konuyu gündeme getirmemden
sonra EPDK kayıp kaçak üzerinden de TRT payının alınmasını kaldırmıştı. Yani en
azından bu kürsüden söylediklerimiz, ifade ettiğim gibi, vatandaşın bazı
problemlerine en azından muhalefet olarak böyle bir çare de oluyorduk ama
maalesef bugünden sonra artık grupların getirdiği grup önerileri sadece beşer
dakika lehte ve aleyhte konuşulacak yani vatandaşın problemlerinin bu
kürsülerden muhalefet tarafından dile getirilmesi önlenecek. Bunu, grup
önerilerini iktidar partisi yetkilileri biraz angarya gibi görüyorlar ama hiç
de öyle olmadığını, şöyle bir geçmişe dönüp baktıklarında vatandaşın problemlerini
buradan, kürsüden dile getirmek adına çok da önemli olduğunu buradan da ifade
etmek isterim.
Burada,
Cumhuriyet Halk Partisi elektrik dağıtım hizmetlerinin özelleştirilmesi
nedeniyle ortaya çıkan birtakım sıkıntılardan bahsetmiş ama sadece özelleştirmeden
kaynaklanan sıkıntılar değil elektrikle ilgili… 1/9/2006’da maliyet esaslı
tarifeler oluşturuluyor, yine 1/7/2008’de de Yüksek Planlama kararıyla maliyet
bazlı fiyatlandırma uygulamasına başlanıyor. Her ne hikmetse, ifade ettiğim
gibi geçtiğimiz dönem de ben özellikle kürsüden enerjiyle ilgili yaptığım
konuşmalarda bu tarife bileşenlerini, TEDAŞ’ın bize gönderdiği bu rakamları
ifade ederek gündeme getirdim ama daha sonra, ifade ettiğim gibi, EPDK buna
böyle dikkat etti. Bir de zannediyorum basında biraz yer bulmasıyla, kayıp
kaçak miktarları ve diğer bazı vergilerin mahkemeler tarafından iptal
edilmesiyle bu daha çok gündeme gelmeye başladı.
Gerçekten
de şu tarife bileşenlerine baktığımızda, burada vatandaşın elektrik tüketimi
faturalarında ödediği gerçekten elektrik parası sadece yüzde 58’lere tekabül
ediyor. Yani ödediğinin yüzde 42’si vergi ve vergi benzeri ücretler, yüzde 58’i
elektrik tüketimini yaptığı elektrik miktarıyla alakalı. Dolayısıyla, bu çok
büyük bir haksızlık.
Bunu
Enerji Bakanına değil, aynı zamanda Maliye Bakanımıza bütçe görüşmeleri
yapılırken burada ifade ettim. Maliye Bakanımızın verdiği cevabı aynen
söylüyorum burada otururken: “Bu haksız bir uygulama mı? Yani vergiden tekrar
vergi almak, KDV almak. Buradaki tarifeler ortada. İşte, TRT payı da dâhil,
kayıp kaçaklar da dâhil, bütün bunlardan vergi almak haklı bir uygulama mı,
haksız bir uygulama mı derseniz, haksız bir uygulama. Ama doğru bir uygulama
mı? Doğru bir uygulama.” dedi.
Şimdi,
bunun mantığını, yani “Doğru bir uygulama.” derken kurallar anlamında doğru
olduğunu ifade ediyor. Haksız bir uygulamaysa, eğer gerçekten vatandaşa bu
uygulamalarda haksızlık yapıyorsak, kuralları değiştirmek işte Türkiye Büyük
Millet Meclisinin görevidir.
Bu
araştırmalarla, verilen araştırma önergeleriyle Türkiye Büyük Millet Meclisinde
yine eğer araştırma komisyonları kurulursa, bunların, haksızlıkların daha net
ortaya çıkmasıyla, elbette bu vatandaşların mağduriyetleri bu şekilde
giderilecektir diye düşünüyorum.
Bakın,
elektrik tüketiminde sadece vergilerden de kaynaklanmıyor, işte, kayıp
kaçaklardan da kaynaklanmıyor vatandaşın mağduriyeti. Yani dünya ortalamalarına
baktığımızda, elektrik tüketimi OECD ortalaması 12 sentlerdeyken, biz şu anda
elektriğe 17 sentler civarında para ödüyoruz yani bu da ne demektir? Yaklaşık
yüzde 40 civarında OECD ortalamasının üzerinde elektriğe para ödüyoruz
demektir.
Dolayısıyla,
bu anlamda, bu tarife bileşenlerinin içerisinde aslında vatandaşı en çok
rahatsız eden konuların başında da yine kayıp kaçak miktarları geliyor yani
dünya ortalamalarına baktığımızda, kaçak miktarından bahsedilmiyor gelişmiş
ülkelerde, yine kayıp miktarı yüzde 6-7’lerdeyken bizde kayıp ve kaçak miktarı
toplamı yüzde 17-18’lere ulaşmış durumda. Dolayısıyla, bunu böyle
değerlendirdiğimizde, maalesef, vatandaş, buradan hareketle, bu kayıp miktarını
çıktığımızda kaçaklar için bir yüzde 10’luk daha fazla para ödüyor demektir.
Bunun rakamları da gerçekten milyarlar mertebesine çıkıyor. Bunu da çeşitli
mahkemeler iptal etti.
Maliyet
bazlı fiyatlandırma derken belki bunun uygulamasının yapılması doğru olabilir
ama o zaman ben buradan şunu öneriyorum: Maliyet bazlı fiyatlandırmada bölgesel
bazlı maliyetlendirmeye gidelim. Eğer bu bölgelerde varsa ihtiyaç, eğer bu vatandaşlara
kömür dağıtıldığı gibi elektrik dağıtılması ihtiyacı varsa bunları da devlet
sübvanse etsin. Bir diğer taraftaki, işte Dicle’deki kayıp kaçak oranı yüzde
65,25, Van Gölü EDAŞ’ta yüzde 57. Buna benzer birçok bazı bölgedeki kayıp kaçak
oranları çok yüksek ama bunun, bu kayıp kaçak oranlarının yüksek olmasının
bedeli faturasını ödeyen vatandaşlar tarafından tahsil ediliyor. Dolayısıyla,
devlet böyle bir haksızlık yapıyor.
Ben
şunun yanlışını bir örnekle, daha önceki konuşmamda da ifade etmeye çalıştım:
Bir alışveriş merkezine gittiğinizi düşünün. Çeşitli mağazalardan alışveriş
yaptık, faturalarımızı ödedik. Tam çıkarken kapıda görevli diyor ki: “Bir
dakika, alışveriş edenler şöyle bir kenara geçsin.” “Buyurun.” “Buradan, işte,
efendim, günde yüzde 10 kadar çalıntı mal oluyor. Dolayısıyla bu
faturalarınızın üzerine biz bu çalıntı malların tazmini için sizden bunları
tahsil edeceğiz.” Yani, bir alışveriş merkezindeki bu kapıların tutulup veya
alışveriş edenlerin çevrilip bunlara ödetilmesi neyse, bu TEDAŞ tarafından
kayıp kaçakların vatandaşlara bir şekilde ödetilmesi de ciddi anlamda
sıkıntıdır.
Tabii,
Hükûmetin hedeflerinin içerisinde bu TRT payının da aşağı düşürülerek bir an
önce kaldırılması var. TRT de artık… Ben sadece bu dönem için demiyorum. TRT,
iktidarların borazanlığını yapar gelir bugüne kadar, kim iktidar olursa onun
borazanlığını yapar. Dolayısıyla kamu yararı da çok fazla sağlanıyor denemez
TRT için. Bir an önce TRT’yi de, bu anlamda, vatandaşın sırtında yük olmaktan
çıkartıp, vatandaşa bu haksızlıkları gidermekte fayda var.
Bizim
de bu önerinin lehinde olduğumuzu ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Özensoy.
Cumhuriyet
Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde son söz Bursa Milletvekili Sayın Hüseyin
Şahin’e aittir.
Buyurun
Sayın Şahin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN
ŞAHİN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun araştırma önergesinin aleyhinde söz almış bulunmaktayım.
Hafta
başında belirlenen Meclis çalışma gündemine uygun olarak bir an önce gündeme
geçilmesi hususunda, grup araştırma önergelerinin gündeme alınmaması ve gündeme
geçilmesi hususunda bir kararlılığımız vardır ve Cumhuriyet Halk Partisinin,
elektrik dağıtım hizmetlerinin özelleştirilmesi nedeniyle ortaya çıkan tüketici
haklarına aykırı uygulamaların araştırılarak tüketici haklarını koruyucu
tedbirlerin belirlenmesi konusundaki grup önerisine katılmadığımızı bildirir,
yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ediyorum.
III - Y O K L A M A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
– Yoklama talebi vardır.
Sayın
Hamzaçebi, Sayın Aygün, Sayın Kart, Sayın Moroğlu, Sayın Güven, Sayın Öğüt,
Sayın Özgündüz, Sayın Ekşi, Sayın Toprak, Sayın Kuşoğlu, Sayın Susam, Sayın
Seçer, Sayın Topal, Sayın Genç, Sayın Özkan, Sayın Kaplan, Sayın Düzgün, Sayın
Öner, Sayın Kaleli, Sayın Demiröz, Sayın Kurt, Sayın Çam.
Yoklama
için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
– Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
3.- İzmir Milletvekili Hülya Güven ve
arkadaşları tarafından, elektrik dağıtım hizmetlerinin özelleştirilmesi
nedeniyle ortaya çıkan tüketici haklarına aykırı uygulamaların araştırılarak
tüketici haklarını koruyucu tedbirlerin belirlenmesi hakkında verilmiş olan
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 1/2/2012 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN
- Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri
reddedilmiştir.
Alınan
karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci
sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Sayın Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili
Sayın Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın’ın Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile
Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’in Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
(x)
BAŞKAN
– Komisyon?
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, efendim rapor eksik. Şöyle ki: Şimdi raporda…
BAŞKAN
– Bir saniye, oturtturayım insanları…
Komisyon?
Burada.
Başkanlık
temsilcisi? Burada.
Komisyon
raporu 156 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Evet,
buyurun şimdi.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, Komisyon benim de bir İç Tüzük değişikliği
teklifimi almış fakat İç Tüzük değişikliği teklifimi AKP grup başkan
vekillerinin verdikleri teklifle beraber birleştirilmesine karar vermiş ama ne
alt komisyon raporunda… Aslında alt komisyon raporunda benim teklifimin de
kabul edildiği… Uygun görürseniz, bana kürsüden söz verirseniz çünkü komisyon
raporu eksik. Benim teklifim ya İç Tüzük’ün 80’inci maddesine göre reddedilmesi
lazım açıkça, reddedilince de ret gerekçesinin burada bize bildirmesi lazım,
öyle bir şey yok. İç Tüzük’ün 80’inci maddesi “Tüzük’te ret istemi.” diyor.
Benim teklifim ne kabul edilmiş ne
reddedilmiş!
BAŞKAN
– Şimdi Komisyon Başkanı bir açıklama yapacak, ondan sonra sizi dinleyeceğim
tekrar, bir saniye, öyle bir talep var.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Evet, peki, bir açıklasın efendim, kabul ettiyse neresinde
kabul ettiğini söylesin.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Kuzu.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Sayın Başkanım, AK PARTİ grup başkan
vekillerinin ortak imzasıyla gelen İç Tüzük değişikliği teklifini Sayın Genç’in
daha önce verdiği bir maddelik ilgili teklifle birleştirerek Komisyonumuzda
görüştük, alt komisyona gönderdik, alt komisyon değerlendirdi ve o değişikliği
bu metin içerisine girmesinin uygun bulunmadığına, karar verdi.
(x)
156 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Nerede yazılı, nerede?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Raporda var, alt komisyon raporunda
var.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Nerede yazıyor?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Bakarsanız orada var, açık açık
yazıyor.
Dolayısıyla
yani sadece zaman kazanmak, kaybettirmek Sayın Genç’in, başka da bir şey yok.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Ya, zamanı sen kaybettiriyorsun be! Sen kaybettiriyorsun
zamanı! Böyle konuşulmaz ya!
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Dolayısıyla hiç dikkate alınacak
tarafı yok Sayın Başkanım bu iddianın, her zaman yaptığı şeyi yapıyor.
Teşekkür
ederim.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bakın, ben açıklayayım efendim.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, raporun neresinde olduğunu Başkan izah etsin.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Alt komisyon raporunda.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Nerede? Bu raporun neresinde?
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkanım, müsaade ederseniz…
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Siz bakın işte, neredeyse siz bulun,
ben niye bulayım canım. Alt komisyon raporunda, bakarsanız görürsünüz orada.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Yok efendim, yok.
BAŞKAN
– Sayın Genç, buyurun.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Alt komisyon raporunda yok. Senin okuman yazman yok mu!
OKTAY
VURAL (İzmir) – Efendim, bu konuda, alt komisyon raporu görüşülmez burada, üst
komisyonun değerlendirmesi var…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Üst komisyonda da yok efendim.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Alt komisyon raporunu üst
komisyonumuz görüştü, bakın ne dedi alt komisyon raporunda. Dinler misiniz.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz…
OKTAY
VURAL (İzmir) – O zaman o konuyu almamışsınız. Böyle Komisyon Başkanlığı
yapılmaz, bildiğin konularda gel. Sen bildiğin konuda gel.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Senin kuyruk acın var, kuyruk acın.
Senin kuyruk acın var, alamazsın bunu benden. Senin kuyruk acın var. Dinle
okuyorum.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Bilmediğin konuları konuşuyorsun.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Sen anlaman bu işleri. İkinci defa
söylüyorum: Sen ne anlarsın bu işlerden be!
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sen de anlamazsın, ne anlarsın sen! Sen anlasaydın zaten…
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Şimdi, bakın, ne diyor burada Sayın
Başkanım?
BAŞKAN
– Efendim?
ATİLLA
KART (Konya) – Suçluların telaşı!
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – “CHP’li üyemiz burada 2/80 esas
no’lu Teklifteki düzenleme -yani Sayın Genç’in düzenlemesi- doğrultusunda
görüşmeler başladıktan sonra da tek imzayla önerge verme imkânının getirilmesi
gerektiğini söylemiştir. Madde Komisyonumuzca oy çokluğuyla kabul edilmiştir.”
diyor bu hâliyle. Dolayısıyla…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Peki, madde kabul edilmişse... “Oy çokluğuyla kabul edilmiş…”
Türkçesi ne?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Hayır, girmeme yönündeki önerge,
girmeme yönündeki.
BAŞKAN
– Sayın Genç, hele bir bitirsin.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bakın…
BAŞKAN
– Bitirsin, ondan sonra.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Peki, bitirsin.
BAŞKAN
- Ben size “hayır” demedim ki. Bitirsin, ondan sonra.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Peki efendim, peki.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Evet, benim söyleyeceklerim bunlar
Başkanım.
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Genç.
Sayın
Özgündüz, size de söz vereceğim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in,
156 sıra sayılı Komisyon Raporu’nun eksik olduğuna ilişkin açıklaması
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evvela Komisyon Raporu
eksik. Şimdi Burhan Kuzu diyor ki… Yani bu işleri… Nasıl bu Komisyon Başkanlığı
yapıyor? Şimdi teklifte alt komisyonda şöyle diyor: “Teklifin 12’nci maddesi
11’inci madde olarak görüşülmüş; mevcut uygulamanın düzenleme hâline
getirildiğini, önergelerin iki kere okunmasının… “ O bizi ilgilendirmez.
“CHP’li üyemiz burada 2/80 -yani benim teklifim- esas no’lu Teklifteki
düzenleme doğrultusunda görüşmeler başladıktan sonra da tek imza ile önerge
verme imkânının getirilmesi gerektiğini söylemiştir. Madde Komisyonumuzca oy
çokluğu ile kabul edilmiştir.” Hani burada kabul ettiğin şey?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Kabul edilen madde, önerge değil
Sayın Genç. Önerge kabul edilmemiştir, madde kabul edilmiştir.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Oy çokluğuyla kabul edilmişse o zaman benim teklifim kabul
edilmiştir. Dolayısıyla, arkadaşlar bakın, bir defa burada İç Tüzük değişikliği
getirildi üçlü koalisyon zamanında, bu kürsüde adam öldü. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Bakın, bu çok önemlidir. Siz Türkiye Büyük Millet
Meclisinde muhalefetin sesini kısmak istiyorsunuz. AKP’li grup başkan vekilleri
o kadar yalan söylüyorlar ki, önergesinin başında, gerekçesinde diyor ki:
“Efendim, milletvekillerinin sözleri kısılmıyor.” Yahu siz yüz altmış dakika
konuşmayı bir gruba beş dakikaya indiriyorsunuz. Her yerde usul tartışmasını
açıyorsunuz, milletvekillerinin söz hakkını kesiyorsunuz. Dikta rejimini
getirmişsiniz, dikta rejimini de Mecliste uygulamaya koyuyorsunuz. Böyle bir
Meclis olur mu Sayın Başkan? Aslında Meclisin kapısına kilit vurmak lazım. Bu
İç Tüzük değişikliği de kabul edildikten sonra Türkiye Büyük Millet Meclisinin
artık fonksiyonu kalmıyor; ne soru sorabiliyorsunuz, sorular iktidarın keyfine
kalıyor, usul tartışmalarının sonu bitiyor, böyle bir şey olmaz. Burada eğer
uzlaşma yapılacaksa bir İç Tüzük değişikliği yapalım, aksi takdirde bu İç Tüzük
değişikliği buradan geçmez arkadaşlar.
Muhalefet
partileri; eğer bu İç Tüzük değişikliği buradan geçerse, maalesef, sizin burada
artık konuşma haklarınız kalmıyor. Yani burada tamamıyla İktidarın şeyi… Bence,
bakın, evvela rapor eksik arkadaşlar. Bu raporu iade etmemiz lazım. Bu raporu
komisyon alsın, benim önergem doğrultusundaki gerekçeyi getirsin efendim.
Komisyonda ve alt komisyonda teklif oy çokluğuyla kabul edilmiş ama üst
komisyon raporunda benim teklifimden hiç bahsedilmiyor. Dolayısıyla, evvela
Komisyonun bu raporu alıp benim teklifimle de ilgili ya ret ya kabul
gerekçesini getirmesi lazım. Ret getirdiği zaman İç Tüzük’ün 80’inci maddesine
göre benim bunun üzerinde konuşma hakkım var. Dolayısıyla, İç Tüzük bu kadar
keyfî yönetilemez. Onun için maalesef ne…
Komisyona
katılan Meclis Başkan Vekili de “Efendim, beş dakikada her şey söylenir.”
diyor. Ya Sayın Başkan, siz bir defa beş dakikada her şeyi söyleyecek
kabiliyette olabilirsiniz ama beş dakikada her şey nasıl… “Demagoji
yapmazlarsa.” diyor. Milletvekillerine “Demagoji yapma.” deme hakkı sende var
mı Meclis Başkan Vekili? Böyle bir şey olur mu arkadaşlar? Böyle bir şey olur
mu? Yani ondan sonra gerekçede diyor ki: “Milletvekilleri demagoji yapıyorlar,
demagoji yapmazlarsa beş dakika her şey söylenir.”
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Genç.
Şimdi,
Sayın Özgündüz’ün…
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Bir saniye. Ben sıra sıra gidersem iyi olacak. Yani, kafam karışıyor o zaman.
Sayın
Özgündüz’ün, komisyon raporunda kendi şerhiyle ilgili tam tersine bir beyanın
yer aldığına dair itirazı var, onu düzeltecek. Ona yerinden söz veriyorum.
Buyurun
Sayın Özgündüz.
8.- İstanbul Milletvekili Ali
Özgündüz’ün, 156 sıra sayılı İçtüzük Teklifi’nin alt komisyonda görüşülmesi
sırasında bildirilen bir görüşün kendisine ait olmadığına ilişkin açıklaması
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli
arkadaşlar, teklifin 9’uncu maddesiyle değiştirilen İç Tüzük’ün 63’üncü
maddesinin alt komisyonda görüşülmesine karşı çıktım. Burada usule ilişkin
tartışma açılmasının Meclis Başkanlığının inisiyatifine bırakılması teklifine
karşı çıktık. Komisyon, alt komisyon raporuna sanki Başkanın tutumu hakkında
Genel Kurulun karar vermesi yönünde görüş bildirmişiz şeklinde bir beyanat
geçmiş. O teklif benim değil, iktidar partisinden arkadaşların getirdiği bir
önergeydi, o şekilde kabul edilmiştir.
Dolayısıyla,
alt komisyon raporunun bu şekilde düzeltilmesini arzu ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
Sayın
Hamzaçebi, buyurun şimdi.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Efendim, bu rapor görüşülmez. Rapor hazırlamasını bilmiyor
Başkan ya!
BAŞKAN
– Şimdi, Sayın Hamzaçebi’yi dinleyeyim, ondan sonra sırayla gidelim.
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Kuyruk acısı var, kuyruk acısı! (MHP
sıralarından gürültüler)
OKTAY
VURAL (İzmir) – Haydi… Haydi…
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Kuyruk acısı…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Kuyruk sende var. Kuzularda kuyruk olur.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Ayıp! Ayıp!
OKTAY
VURAL (İzmir) – Daha göreceksin, sen…
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) – Bu üslubunu değiştirmediğin sürece daha çok laf yiyeceksin
sen!
BAŞKAN
– Sayın Türkkan, Sayın Vural, lütfen…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Yedireceğim…
BAŞKAN
- Sayın Hamzaçebi…
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, şu Komisyon Başkanını uyarır mısınız. Ya Komisyon
Başkanı gibi edebiyle oturmasını bilsin ya da kalksın gitsin buradan.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Ne biçim Komisyon Başkanısın sen?
ANAYASA
KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Kes… Kes… (MHP sıralarından
gürültüler)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, bir grup başkanına böyle hitap edemez.
BAŞKAN
– Birleşime on beş dakika ara veriyorum, grup başkan vekillerini arkaya davet
ediyorum.
Kapanma
Saati: 15.41
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 16.19
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59’uncu Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
156
sıra sayılı İç Tüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon
burada.
Başkanlık
Temsilcisi burada.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun ne diyecektiniz Sayın Korkmaz?
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın
Başkanım, ben Anayasa Komisyonunun bir üyesi olarak biraz önce yaşanan
hassasiyetlerle ilgili söz almak istiyorum.
(MHP ve CHP sıralarından “Biz de
duyalım.” sesleri)
BAŞKAN
– Bir saniye…Bir saniye…
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Mikrofonu açın, biz de duyalım.
BAŞKAN
– Bir saniye… Sıra sıra gidiyoruz, hepsini bir arada…
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Sesi açsanız…
BAŞKAN
– Ama, önce ne diyeceğini bana söyleyecek, sonra Sayın Korkmaz’a…
Bir
saniye…
Sayın
Şandır’ın bir…
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN
– Buyurun.
9.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Genel Kurulda sarf edilen kaba ve yaralayıcı sözler nedeniyle
Başkanlık Divanını İç Tüzük’ün ilgili maddesini uygulamaya davet ettiğine
ilişkin açıklaması
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Bir önceki oturumda burada kaba ve yaralayıcı bir söz ifade
edilmiştir. Dolayısıyla Başkanlık Divanını İç Tüzük’ün ilgili maddesini
uygulamaya davet ediyorum.
BAŞKAN
– Tamam.
Sayın
Korkmaz, buyurun.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkanım, biraz önce, ara vermeden önce
gerçekten çok nahoş, Türkiye Büyük Millet Meclisinin mehabetine yakışmayan bazı
sözler sarf edildi. Bizim üzüntümüz, bu sözleri sarf edenin, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde en fazla hakka, hukuka, siyasal parti gruplarına ve onların
temsilcilerine riayet etmesi gereken Anayasa Komisyonu Başkanı idi. Bu üslup,
kesinlikle bilinmesini isterim ki, Anayasa Komisyonu üyesi olarak bizleri
bağlayan, bizleri temsil eden bir üslup değil. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulundaki çalışmaların sağlıklı, sıhhatli bir biçimde yürütülmesini
engellediği gibi Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığına da yakışmamıştır.
Ben Anayasa Komisyonu olarak bütün Genel Kurulumuzdan özür diliyorum ve
inşallah Sayın Başkanın, bundan sonraki sağlıklı çalışmalar açısından da,
Anayasa Komisyonu sıralarına Genel Kurulda oturmamasını temenni ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
FARUK
BAL (Konya) – Sayın Başkanım, aynı konuda…
BAŞKAN
– Şimdi hep beraber…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Komisyonu temsilen…
BAŞKAN
- Yani sanırım aynı şeyleri söyleyeceksiniz Sayın Bal.
FARUK
BAL (Konya) – Ben de Anayasa Komisyonu üyesiyim.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Başkan kendini değil, komisyonu temsilen konuştuğuna göre…
BAŞKAN
– Bir saniye…
Sayın
Hamzaçebi, buyurun.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, bugünkü İç Tüzük teklifine ilişkin
görüşmelerin kırk sekiz saat geçmeden Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunda yapılmasına ilişkin olarak Adalet ve Kalkınma Partisi Grup önerisi
üzerinde dün kürsüden şunu ifade etmiştim: Bu teklif, İç Tüzük’ün 181’inci
maddesine açıkça aykırıdır. İç Tüzük’ün 181’inci maddesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi İç Tüzüğü’ne ilişkin değişiklik tekliflerinin sadece ve sadece
milletvekilleri tarafından yapılabileceğini düzenlemektedir yani İç Tüzük
siyasi parti gruplarına İç Tüzük’te değişiklik konusunda herhangi bir yetki
vermemektedir. İç Tüzük’ümüz çeşitli maddelerinde siyasi parti gruplarını
zikretmek suretiyle, onlara önerge vermek ve diğer konularda bazı haklar
sağlarken İç Tüzük’teki değişiklik önerisini sadece milletvekillerine vermek
suretiyle İç Tüzük değişikliğinde bir uzlaşmanın yolunu açmak istemiştir. Oysa
bu teklif, Adalet ve Kalkınma Partisinin 5 grup başkan vekilinin grup başkan
vekili sıfatıyla vermiş olduğu bir teklifti. Yani İç Tüzük’ün 181’inci
maddesine açıkça aykırılık söz konusudur. Bu teklifin ana özelliği muhalefetin
sesinin kısılmasıdır. 2001 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde o zamanki
Hükûmetin veya o zamanki siyasi partilerin, bazı siyasi partilerin getirmiş
olduğu İç Tüzük değişiklik teklifi görüşülürken bugün iktidar partisine mensup
olan bir milletvekilinin o teklifi eleştiren çok ağır cümleleri var. Örnek
veriyorum. O İç Tüzük değişiklik teklifinde temel kanun düzenlemesi
getiriliyordu. Ancak bir tasarı veya teklifin temel kanun olarak
görüşülebilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun beşte 3
oyuyla o önerinin kabul edilmesi gerekirdi, beşte 3 yani nitelikli çoğunluk arıyor. Uzlaşmaya önem veren bir
teklif olduğu hâlde o teklif bugün iktidar partisi içerisinde bulunan bazı
arkadaşlarımız tarafından akıl ve sağduyudan yoksun bir teklif olarak
değerlendirilmiştir. Onun üzerine, Adalet ve Kalkınma Partisi çok daha ileri
giderek farklı temel kanun düzenlemeleri yaptı geçmişte. Nitelikli çoğunluğu
kaldırdı, Parlamento çoğunluğuna dayandı, Adalet ve Kalkınma Partisi çoğunluğuna
dayalı bir teklif yaptı.
Bugün
görüşeceğimiz bu teklif özü itibarıyla muhalefetin sesini kısmaya yönelik bir
tekliftir, akıl ve sağduyudan yoksun bir tekliftir. Parmaklarınızla kabul
edilecek ama bu parmaklarda akıl olmayacak, bu parmaklara akıl hükmetmeyecek.
Aynen 2001 yılındaki sizin milletvekilinizin ifade ettiği gibi, bu parmakları
sizin aklınıza emanet etmek istiyorum ama aklınız parmaklarınıza ne kadar yön
verecek, bilemiyorum.
Teşekkür
ederim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, öncelikle şunu…
BAŞKAN
– Şimdi, size de söz vereceğim. Bir saniye…
Ben,
öncelikle, şu andan itibaren yapacağımız görüşmelerde hem bu tarafta oturan
arkadaşlarımızın hem Meclisi temsil eden bütün milletvekillerinin –grup ayırt
etmeden- bu görüşmelerde Meclisin nezaketine, Meclisimizin mehabetine,
Meclisimizin saygınlığına uygun bir dille birbirlerine…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Efendim, iktidar partisi sorumluluğu alsın efendim. İktidar
partisi sorumlu davransın. Muhalefeti susturmak…
SONER
AKSOY (Kütahya) – En çok sen konuşuyorsun.
BAŞKAN
– Sözümü bitirebilir miyim Sayın Genç. Sözümü bitirebilir miyim…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – İktidar partisi sorumsuz davranıyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, biz dinliyoruz sizi.
BAŞKAN
– Bütün arkadaşlarımızın bu söylediğim konuya dikkat etmelerini özellikle rica
ediyorum.
Buyurun
Sayın Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, öncelikle şunu belirtmemiz gerekir ki biz
bu teklifi hiç kuşkusuz milletvekili sıfatıyla verdik. Biz grup başkan
vekiliyiz ama aynı zamanda milletvekiliyiz. 181’inci madde çok açık bir şekilde
İç Tüzük’te değişiklik yapılmasını öngören teklifler milletvekillerince
yapılabilir. Burada tasarı olarak getirilmesini engelliyor, yasaklıyor.
Dolayısıyla bizim verdiğimiz bir tekliftir, tasarı değildir. Dolayısıyla
181’inci maddede belirtilen yasakla hiçbir alakası yoktur. Yani grup başkan
vekilleri milletvekili sıfatıyla teklif edemezler mi, teklifte bulunamazlar mı?
(Gürültüler)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Hayır, grup başkan vekili sıfatıyla veriyorsunuz
Sayın Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Dolayısıyla bundan yana hiçbir problem yok Sayın Başkan.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Burada genel merkezde hazırlanmış böyle bir teklif görüşülemez.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Ayrıca şunu da belirtmekte fayda var…
BAŞKAN
– Evet, Sayın Kaplan…
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan… İzin verin Sayın Başkanım. Bitirmedim Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
– Pardon, bitirmemiş.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Yani biraz önceki konuşmaları biz gayet sakin bir şekilde
dinledik.
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Sayın Başkan, böyle bir teklifin görüşülebilmesi
mümkün değil.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Arkadaşlarımızdan da aynı anlayışı, aynı karşılığı
bekliyoruz biraz önce sizin ifade ettiğiniz çerçevede Sayın Başkan. Yani ona
herkesin uymasını istiyoruz, biz talep ediyoruz.
Son
olarak şunu belirteyim: Burada kalkan parmaklar millet iradesini yansıtan
parmaklardır. Buna hakaret edilmemesi gerekir.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sizin arkadaşınızın cümlelerini söylüyorum.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Saygı duyulması gerekir. Bu bütün parmaklar için geçerlidir
Sayın Başkan ve onun akıl küpü olduğunu da öncelikle milletimiz biliyor.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, bir şeyi düzeltmek istiyorum efendim.
Benim
parmaklara akılların yön vermesi konusundaki cümlelerim bugün iktidar
partisinde önemli bir görev yapmakta olan bir komisyon başkanımızın 2001
yılında tutanaklara geçmiş olan sözüdür. Sizin arkadaşınızın sözünü sizlere
hatırlatıyorum.
BAŞKAN
– Evet, anlaşılmıştır.
Sayın
Kaplan…
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Tamam. Yani sırayla gidiyoruz.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, İç Tüzük’ün değişikliğini konuşacağız ama İç
Tüzük’e uygun olarak Meclis Genel Kuruluna gelmesi gerekir. Dün bir tartışma
yaşadık: 52’nci madde, kırk sekiz saat olayı.
Sayın
Genç’in bu konuda Tüzük’le ilgili kanun teklifi var. Komisyonda usulsüz olarak
işleme alınmadı. Alınmadığı için de komisyonda eksik işlem yapılmış ve gelmiş.
Burada
bir de usulü bir eksiklik, sakat etme durumu var. Yani burada şu kanun
teklifine dikkatinizi çekerim Sayın Başkanım. İç Tüzük 181 çok açık diyor ki:
“Hükûmet değil, gruplar değil.” diyor, “Sadece milletvekilleri İç Tüzük’ün,
Meclisin nasıl çalışacağına karar verir.” Çünkü İç Tüzük Meclisin anayasasıdır,
Meclisin anayasası. Anayasa’ya göre, 6’ncı madde “Egemenlik milletindir.”
diyor, 7’nci madde “Devredilemez.” diyor. Ama dikkat edin, teklif, resmî
imzayla bize gelen bu, grup başkan vekilleri olarak imzalanmış. Yani grubu ilzam
edecek, bağlayıcı, grup adına gelmiş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Altında milletvekili yazıyor, milletvekili.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Şimdi, bu sakatlık karşısında, var olan …
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Tasarı olarak gelmesini engelliyor sadece, yasaklıyor,
başka bir şey yok.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – …benzer kanun teklifleri de alınmadığı için, bu durumda
görüşmeye başlamamız mümkün değildir. Eğer Sayın Genç’in burada teklifi olsaydı
belki teklifini geri çekerdi. Şimdi bu durumda AK PARTİ’nin 5 tane grup başkan
vekilinin sunduğu bu teklifi 2001 yılında burada yaptığınız savunmalar
doğrultusunda çekmenizi istiyoruz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – 2001 yılında biz yoktuk, AK PARTİ yoktu.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – 2001 yılında bu kürsüde ne konuşulmuşsa arkasında durun.
Arkasında durun ve geri çekin. Bu Meclisin selameti için bu gereklidir.
BAŞKAN
– Anlaşıldı Sayın Kaplan, tamam.
Sayın
Şandır…
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, bu görüşmelerin halkımız tarafından da
izlenmesi gerekir. Dolayısıyla bu konuşmaların ya usul tartışması kapsamında ya
bir genel görüşme kapsamında kürsüden yapılması lazım çünkü usul esasın önüne
geçmektedir.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Evet, Sayın Başkan.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Burada yapılan yanlış daha sonrayı sıkıntıya sokacaktır.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, konuşmalara, görüşmelere geçelim, herkes
meramını anlatsın efendim, vatandaş burada dinlesin.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Çok önemli bir konu, Sayın Başkanım, eğer kürsüden söz
verirseniz söylenenlerin gerekçesini de anlatmaya çalışacağım.
BAŞKAN
– Siz usul tartışması mı istiyorsunuz?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Gerekirse usul tartışması veya bu konuyu tartışmak istiyoruz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Neye yani hangi sisteme göre?
OKTAY
VURAL (İzmir) – Evet yani usulüne uygun bir kanun teklifi yok.
BAŞKAN
– Usul tartışması istiyorsunuz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Usul tartışması...
BAŞKAN
– Tamam, buyurun.
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Görüşülemez Sayın Başkan!
OKTAY
VURAL (İzmir) – Yani görüşülmesi mümkün değil! (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
– Bir şey demiyorum canım. Ben, usul tartışması açılması talebi var, şimdi ona
evet diyeceğim.
AHMET
TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Usul tartışması değil, Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Lehte, aleyhte?...
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Lehte, Sayın Başkan, lehte.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Lehte, Sayın Başkan, lehte.
BAŞKAN
– Lehte, aleyhte…
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Lehte, Sayın Başkan, lehte.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Lehte, Sayın Başkan, lehte.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Aleyhte…
BAŞKAN
– İç Tüzük teklifi veren milletvekillerinin grup başkan vekili olmasında…İç
Tüzük’ün 181’inci maddesine aykırılık bulunup bulunmadığı konusunda usul
tartışması açılması istendi.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Aleyhte…
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, aleyhte…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Lehte, Sayın Başkan, lehte.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Lehte, Sayın Başkan.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Aleyhte…
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Aleyhte…
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Aleyhte…
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Lehte…
BAŞKAN
– Tamam, şimdi, yazdınız mı? Tekrar okuyacağım ben doğru yazılıp yazılmadığını.
Lehte
Sayın Şandır…
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Evet.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – “Lehte” diye ilk ayağa kalkan biziz.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Lehte Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Siz, tamam, Sayın Canikli…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Aleyhte…
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Aleyhte…
BAŞKAN
- …ve Sayın Şandır.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Elitaş lehte, lehte.
BAŞKAN
– Aleyhte aynı anda… Hamzaçebi var…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Aleyhte ben istedim.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Aleyhte…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…
SIRRI
SAKIK (Muş) – Sayın Başkanım, bizi görmüyorsunuz.
BAŞKAN
– O zaman ben kura çekeyim.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, tutanaklara bakarsanız aleyhte ilk ben
istedim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, ilk sesini çıkaran Sayın Canikli ve ben.
ADİL
KURT (Hakkâri) – Sayın Kaplan da var, Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Tamam, o zaman bakın tutanaklara.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Tutanaklara göre yapın.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Tutanaklara bakın.
BAŞKAN
– Tamam, tamam, bakacağım tutanaklara.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Lehte Sayın Canikli ve ben, Sayın Başkanım.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Efendim, tutanaklar gelsin, ona göre…
BAŞKAN
– Şimdi, ben tutanaklara bakacağım kim ne istemişse ona göre devam edeceğim
çünkü mesele başka.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, her gruptan birer başkan vekiline söz verin.
BAŞKAN
– Her gruptan birer kişiyse aranızda anlaşın, ona göre vereyim.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, bir şeyi ifade etmek istiyorum. Bu
konuyu ilk tartışmaya açan benim burada hem dün hem bugün.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Konuştunuz zaten siz gerekli şeyleri.
BAŞKAN
– Tamam. Bakın, herkes bir anda itiraz ettiği için Sayın Hamzaçebi, şimdi ya
tutanaklara bakacağım -ki sıraya göre- ya da kendi aranızda anlaşın …
HASİP
KAPLAN (Şırnak) - Her gruptan birer kişi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, tutanaklara bakın efendim.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Her gruptan birer arkadaş…
BAŞKAN
– …her gruptan 1 kişiye vereyim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, önce tutanaklara bakın.
BAŞKAN
– Tamam, bakacağım şimdi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Tutanaklara bakın, itirazlar haklı mı, haksız mı, onu bir
değerlendirelim.
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Başkanım…
ADİL
KURT (Hakkâri) – Her gruptan 1 kişi.
BAŞKAN
– Ona ben karar veremem, kendi aranızda konuşun.
Bakın,
ben tutanaklara bakacağım, kim önce istemişse ya ona vereceğim ya da kendi aranızda
anlaşın. Dört grupsunuz, dördünüze de vereyim diyorum.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Birer kişi yapalım.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Anlaştık efendim.
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Başkanım…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Birer kişi gruplardan efendim, tamam.
BAŞKAN
– Sayın Özgündüz…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Mutabakat var efendim. Gruplardan birer kişi…
BAŞKAN
– Tamam. Şimdi, o zaman Sayın Şandır, Sayın Canikli, Sayın Hamzaçebi, Sayın
Kaplan, anlaştık mı?
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Anlaştık efendim.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Anlaştık.
BAŞKAN
– Tamam mıyız…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Tutanaklardaki şeye baktığınızda Sayın Başkan, bizim,
arkadaşlarımıza söz hakkını verdiğimizi anlarsınız.
BAŞKAN
– Tamam.
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Başkanım…
SIRRI
SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Başkan, bağımsızlar adına da bir milletvekili
konuşsun.
BAŞKAN
– Böyle bir usul yok ki, olsa…
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN
– Sayın Özgündüz, siz ne diyorsunuz?
ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) – Sayın Başkan, usul tartışmasından önce başka bir
itirazımız var. Alt komisyon raporuna görüşümüz yanlış intikal etmiş, onu
söyledik. Aynı zamanda, Sayın Kamer Genç’in önerisi hakkında Komisyon neyi
kabul etti, belli değil. Bu hâliyle bu görüşülemez. Lütfen, Komisyon raporunu
Komisyona iade edin ve görüşmeleri burada kapatalım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Başkanın iade etme hakkı yok.
BAŞKAN
– Yani…
Evet,
usul tartışması için lehte ilk söz Sayın Şandır’a ait.
Buyurun
Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Adalet ve Kalkınma Partisinin 156
sıra sayılı İçtüzük Teklifi’nin, İç Tüzük’ün 181’inci maddesine aykırı olup
olmadığı hakkında
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, Türkçede güzel bir söz vardır, “Perşembenin
gelişi çarşambadan bellidir.” diye. Biz bunları konuşurken Sayın Komisyon
Başkanı laptopuna eğilmiş, konuşanları hiç dinlemeden geçiştirdi Komisyonda,
ama bugünü görmesi lazımdı.
Değerli
arkadaşlar, İç Tüzük gibi, Meclisin anayasasını konuşuyoruz. Bunu konuşurken
mutlaka buraya gelmeden önce uzlaşma geliştirmek lazımdı. Uzlaşmayı sağlamak,
uzlaşmada ısrar etmek iktidar partisi grubunun sorumluluğundadır. Yani
kavgadan, gerginlikten, çatışmadan ne fayda umuluyor ki böyle bir zemin
hazırlanıyor? Bunu milletimin takdirine sunuyorum.
Dün
konuştuk. Bu kanunun gündeme alınması grup önerisiyle olmaz, komisyon ve
hükûmetin teklifiyle ancak kırk sekiz saat beklemeden bir kanuna sıra
verebilirsiniz, gündeme alabilirsiniz ama yok saydınız. “Parmakların aklı”
dediğiniz hadise bu. Yani akılsızlığın neye mal olacağı belli. Bu parmakların
inip kalkmasının neye mal olduğunu hep beraber izliyoruz. Allah aşkına, yani
bugün getirilseydi de dün bu tartışma başlamamış olsaydı da bugün rahatlıkla
başlamış olsak ne olurdu? Ama başlamadınız. Şimdi gelinen konu:
Bakın,
değerli arkadaşlar, hiç birbirimizle akıl yarışı yapmayalım. Kanunların lafzı
kadar ruhu da önemli, ruhu kadar lafzı da önemli. Şimdi, burada, “Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına… Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri…”
Böyle bir hak yok. Evet, grup başkan vekilleri milletvekili ama grup başkan
vekilliği bir müessese, İç Tüzük’te tanımlanmış bir müessese, bir kurum. Bu
sebeple, grup başkan vekilleri olarak, siz bu yasa teklifini veremezsiniz,
verirseniz hukuksuzluk yapmış olursunuz.
Dün
de söyledim: Değerli arkadaşlar, hukuku hukukun içinde kalarak değiştirirseniz
meşru olur, yoksa gayrimeşru olur, yaptığınız hukuksuzluk olur. Şimdi burada
yaptığınız şey, eğer ısrar ederseniz hukuksuzlukta ısrar etmektir. “Anayasa
yapacağız, Anayasa’da uzlaşacağız.” derken ama uzlaşmayı dinamitleyen taraf
olarak bunu lafzıyla, tavrıyla maalesef iktidar partisi grubudur. Bu sebeple,
ben demin söylediğim hususu tekrar söylüyorum. Bir komisyon başkanının, bir
partinin grup başkan vekiline, kaldı ki grup başkanını yani genel başkanı
temsil eden grup başkan vekiline o türlü söz söyleme hakkı yoktur. O sözü
söyleyene iade ediyorum. O sözü söyleyen gelip buradan o sözü geri almalı,
maksadını aşan… Biz, Hocaya hep “Hocam” demişizdir ama Hocaya yakışmayan bu tavrından
dolayı…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) – …en azından biz üzüldük kendisinin de utanması gerekiyor.
Çok
teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Aleyhte Sayın Hamzaçebi.
Buyurun.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; dün de bugün
de ifade ettim, tekrar bir kez daha ifade etmek istiyorum: Siyasi partilerin
grup başkan vekilleri, grup başkan vekili sıfatıyla İç Tüzük değişiklik teklifi
veremezler, verirlerse İç Tüzük’ün 181’inci maddesine açıkça aykırı olur. Grup
başkan vekili sıfatını bir kenara bırakarak milletvekili sıfatıyla gayet tabii
ki İç Tüzük değişiklik teklifi verebilirler. Maalesef, Adalet ve Kalkınma
Partisinin 5 Grup Başkan Vekili, 5’i de bunu atlamış, atladıkları için buraya
çıkıp savunacaklar aynen Cumhurbaşkanlığı Seçim Yasası’nda yarattıkları kriz
gibi. Zamanındaki anayasa değişikliğinde, Adalet ve Kalkınma Partisinin hukukçu
kurmayları -grup başkan vekilleri
değil- nasıl kendi partilerini, kendi partilerinin kurmaylarını yanılttıysa
burada da aynı şekilde yaptıkları bir yanlış vardır, kesinlikle 181’inci
maddeye aykırıdır, kesinlikle bu nedenle bu teklifin görüşülmesi mümkün
değildir. 181’inci madde, milletvekillerine İç Tüzük değişiklik hakkı vermek
suretiyle, siyasi parti gruplarına bu hakkı vermemek suretiyle İç Tüzük
değişikliğinde uzlaşmanın yolunu açmak istemiştir, “Uzlaşmayı ara.” demiştir
ama Adalet ve Kalkınma Partisinin uygulamasında, kültüründe uzlaşma olmadığı
için, muhalefetin burada, Meclis araştırma önergeleri nedeniyle kullanmış
olduğu kısıtlı söz haklarına tahammülü olmadığı için, bu kürsüden yapılan
eleştiriye tahammülü olmadığı için bu kalmış olan, temel kanun düzenlemesinden
sonra kalmış olan ufak tefek söz haklarını da muhalefetin elinden almak
istiyor. Sanki bu Parlamento uzlaşmayı hiç beceremiyor gibi, yapamıyor gibi
“Benim uzlaşmaya ihtiyacım yok.” diyor, “Uzlaşma için sizin kapınızı
çalmayacağım.” demek istiyor. Oysa bu Parlamento, bundan önceki Parlamento, Türkiye
Büyük Millet Meclisi uzlaşmanın güzel örneklerini verdi.
Bakın,
önümde bir tablo var. Geçen yıl 11 Ocak ile 14 Ocak tarihleri arasında Türk
Ticaret Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu’nun içinde olduğu 5 kanunu 4 günde kabul
etmiştir. Bu 5 kanunun madde sayısı 2.698’dir. 2.698 maddelik 5 kanunu 4 günde
çıkarmıştır bu Parlamento, uzlaşmanın güzel bir örneğini vermiştir ama bu dahi
içinize sinmemiştir ki şimdi gelip muhalefetin ufak tefek konuşma haklarını
elinden almak istiyorsunuz.
Ünlü
liberal felsefeci Thomas Hobbes’un bir terazisi vardır, “Dengedeki bir terazi
iyi değildir çünkü her an bozulabilir ama bir tarafa çok büyük ağırlık, öbür
tarafa daha küçük bir ağırlık koyarsanız denge yoktur ama o hiçbir zaman
bozulmaz.” der. Siz böyle bir dengesizliği istiyorsunuz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Lehte
Sayın Canikli, buyurun lütfen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii,
buraya çıkıp iddialı sözler söylemeden önce biraz geçmişe bakmak gerekiyor
arkadaşlar. Yani 181’inci maddeden yola çıkarak grup başkan vekillerinin İç
Tüzük değişikliği teklifi veremeyeceği şeklindeki bir yorumun, bir defa, hiçbir
şekilde 181’inci maddeyle alakası yoktur. Ayrıca, bakın, birçok örneği var
geçmişte de ben size mesela bir tanesini okuyacağım.
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Milletvekili olan bakan verebiliyor mu?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Altında Sayın Kemal Anadol, Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekili…
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Milletvekili olan bakan verebiliyor mu Sayın
Canikli?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Altında 4 tane grup başkan vekilinin imzası olan bir İç
Tüzük değişiklik teklifi verilmiş, kabul edilmiş…
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Yanlış yapmışlar.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – …hiçbir şekilde
Cumhuriyet Halk Partisinden de, diğer partilerden de bir itiraz gelmemiş,
altında da Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekilinin imzası var değerli
arkadaşlar. Yani bugüne kadar bütün Cumhuriyet Halk Partisi grup başkan
vekilleri hata yaptı.
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Yanlış,
yanlış…
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Bütün Cumhuriyet
Halk Partisi yöneticileri hatta yaptı.
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Milletvekili olan bakan atar mı?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Bugüne kadar hep hata yapıldı ama şu anda bu
hata fark edildi, düzeltilmeye çalışılıyor.
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hayır, çünkü muhalefetin sözünü kısıyorsunuz çünkü
muhalefetin sesini kısıyorsunuz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Bakın değerli arkadaşlar, lütfen yani haklı
bir eleştiri olursa elbette dikkate alınır, değerlendirilir ama şu gerçekler,
şu uygulama, bu grup başkan vekillerinin yani Cumhuriyet Halk Partisine ait
grup başkan vekillerinin imzası ve uygulamasından sonra çıkıp bunu “İç Tüzük’ün
181’inci maddesine aykırı” demek gerçekten İç Tüzük’ün hem lafzına hem de özüne
uygun düşmemektedir.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Söz konusu olan
uzlaşma, uzlaşarak değiştirebiliriz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Bakın, 181’inci
madde çok açık bir şekilde sadece tasarı olarak, İç Tüzük değişiklik
tekliflerinin tasarı olarak gelmesini engellemektedir, ona matuftur, lafzı da
budur zaten, lafzı da budur.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sizce bunun mantığı nedir?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Diyor ki bakın -bu
cümleden nasıl çıkarıyorsunuz, ben milletvekili olarak- “İç Tüzük’te değişiklik
yapılmasını öngören teklifler milletvekillerince yapılabilir.” ifade bu.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Başbakan da milletvekili, bakanlar da milletvekili.
ALİM
IŞIK (Kütahya) – Tasarı olur, teklif olmaz Sayın Canikli.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Peki, arkadaşlar biz
neyiz? Ben milletvekili değil miyim? Yani Grup Başkan Vekili sıfatımın olması
milletvekili olmam hususunu ortadan kaldırıyor mu? (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler) Böyle bir yorum yapılabilir mi değerli arkadaşlar? Lütfen yani…
Yorumları yaparken gerçekten yani daha dikkatli olmak gerekiyor.
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – O zaman Bakan
arkanızda Bakana imzalattırın. Gençlik Spor Bakanı diye Bakana imzalattırın.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Evet anlıyorum yani
engellemeye çalışıyorsunuz, bir şey demiyoruz saygı duyuyoruz bu yani bize göre
yanlış olan tutuma… Ona rağmen saygı duyuyoruz. Engellemeye çalışıyorsunuz,
bloke etmeye çalışıyorsunuz, tamam.
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Yanlış…
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) – Ama bunu yaparken lütfen, İç Tüzük’e,
uygulamalara hatta kendi partinizin uygulamalarına bir bakın lütfen. Yani
engelleme çalışmalarını, Meclisi bloke etme çalışmalarını yaparken de yani İç
Tüzük’e uygun olsun.
ORHAN
DÜZGÜN (Tokat) – Meclisi bloke eden sizsiniz Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Ve bir eleştiriye tekrar muhatap
olmayın, bir haksız yorum olmasın, haksız itham olmasın. Yoksa tabii takdir
sizin bu konudaki yöntem, nasıl uygulayacağınız bizi ilgilendirmez ama her şey
burada İç Tüzük’e uygun olarak hareket etmek zorundadır. Hepimiz, istisnasız,
önce kendimiz başta olmak üzere konuşmalarımızla, tavırlarımızla,
davranışlarımızla İç Tüzük’e uygun hareket etmek zorundayız. İç Tüzük’ün
getirdiği hükümlere bağlı kalmak zorundayız.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY
VURAL (İzmir) – Anayasa’ya bile bağlı kalmadınız.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Tüm grupların grup
başkan vekillerinin uzlaşarak imzaladığını örnek göstermek doğru değil. Tüm
grup başkan vekillerinin imzaladığı…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, o zaman İç Tüzük ihlali olmuyor mu?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Dört grup, üç grup adına veriliyor Sayın Başkanım o zaman,
daha da kötü.
BAŞKAN
– Sayın Kaplan, buyurun, aleyhte…
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İç Tüzük görüşmelerini
yapıyoruz ve bu İç Tüzük görüşmeleri Meclisin anayasasıdır.
Bakın,
Hükûmet yerinde Meclis Başkanlığı oturuyor, Meclis Başkanlığı oturuyor, dikkat edin.
Meclisin anayasasını yapacağız, bizden sonraki dönemlerde seçimle geleceklerin
de hukukunu belirleyeceğiz.
“Egemenlik,
kayıtsız şartsız Milletindir.” diyor Anayasa 6, değil mi? “Bu egemenlik
devredilemez.” diyor 7’nci maddede. Peki, bu durumda, bu netlik karşısında,
arkadaşlar, 2001’de bir tüzük değişikliği çalışması burada yapılmıştı. O zaman
iktidar partisi muhalefetti.
Bakın,
o zaman Ahmet İyimaya, şimdi Adalet Komisyonu Başkanınız, ne diyor? “Hızlı
yasama, tehlikeli yasamadır.” diyor. “Ehliyetsiz kurallar…” diyor. Tabirlerini
sayıyorum… Bırakın onu, Sayın Bülent Arınç şu an Başbakan Yardımcısıdır.
Başbakan Yardımcısı olan Sayın Bülent Arınç ne diyor? “Siz muhalefetin sesini
kısmak istiyorsunuz.” diyor o tarihlerde. “Muhalefet, Meclisin ve demokrasinin
vazgeçilmezidir.” diyor ve burada örnek verirken “Muhalefet olmadan hiçbir şey
yapılamaz.” diyor, çok daha ağır sözler var. Bunları burada tek tek okumamın
bir gereği yok. “Ham hum şorolop yasa yapıyorsunuz.” diyor. “Beş dakikada
Beşiktaş.” diyor. Neler neler… Ne kıyametler koptu, burada milletvekili öldü.
Bunu çabucak mı unuttunuz? Okuyalım mı daha başka şeyleri? Sizin millet-vekillerinizin
tek tek konuştuklarını, hepsini burada teker teker çıkar konuşuruz, teker teker
çıkar konuşuruz. Hafıza, hiçbir şey kaybolmuyor. Dün size uygulananlara karşı
çıkarken söylediğiniz sözlerle karşınıza çıkarız.
Bu,
İç Tüzük 181’e aykırıdır, 52’ye aykırıdır. Teklif var, teklifi komisyona
almamışsınız, değerlendirmemişsiniz. Bu koşullarda sizi siyah kurdeleyle
protesto ediyorum, milletin iradesini tek başınıza belirleyemezsiniz, tek
başınıza belirleyemezsiniz. Size belirletmeyiz. Size bu kürsüden söz veriyoruz,
bu İç Tüzük’ü burada görüştürtmeyiz. Bu kürsünün başında dururuz, siz bu İç
Tüzük görüşmesini yapamazsınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bu
uzlaşmayla olur, bu grupların ortaklaşmasıyla olur, bu birlikte olur, bu
demokrasiyle olur, sizin emir ve buyruklarınızla olmaz. Bunu biliniz, ona göre
hareket ediniz diyoruz ve geri alınmasını talep ediyoruz. (BDP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim.
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) - Burası kavga yeri değil.
HASİP
KAPLAN (Devamla) – Göreceğiz…Göreceğiz… Buyurun…
BAŞKAN
– Sayın Kaplan…
HASİP
KAPLAN (Devamla) – Buyurun göreceğiz…Göreceğiz… Gelin götürün, gösterin İç
Tüzük’ünüzü, görüşün. Göreceğiz bakalım. Öyle bu Meclis sizin çiftliğiniz
değil. Kimsenin babasının çiftliği değil. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri, tasarıyla teklif arasındaki fark, tasarının Hükûmetten
teklifin milletvekillerinden gelmesidir. Tasarı, Başbakan ve bütün bakanlar
tarafından imzalanır, grup başkan vekilliği hükûmetle değil Meclisle ilgili bir
sıfat olup tekliflerin Meclis Başkanlığına sunulmasında bu sıfatın
kullanılmasında bir sakınca yoktur.
Bu
vesileyle bir hususu bilgilerinize sunmak istiyorum. İç Tüzük değişikliği
hassas bir konudur. Hükûmetin hızlı kanun yapma isteğiyle muhalefetin denetim
yapma imkânı arasında bir denge gözetilmelidir. Umuyorum görüşmeler sırasından
hem iktidar hem de muhalefet bu hususları dikkate alır.
Komisyon
raporu…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…
Sayın
Grup Başkan Vekilimizin, kaba ve yaralayıcı ifadede bulunduğundan dolayı İç
Tüzük 160’a göre Anayasa Komisyonu Başkanına kınama cezası verilmesine ilişkin…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır efendim öyle bir şey yok Sayın Başkan.
OKTAY
VURAL (İzmir) – …bir talebi olmuştu.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, kaba ve yaralayıcı sözü tutanakta bakarsanız
kimin söylediğini görürsünüz.
BAŞKAN
– Yok… Benden Sayın Şandır’ın talebi bu konuda bir uyarı. O konuşmayı da
yaptık.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Daha sonra değerlendirirsiniz.
Sayın
Başkanım, şimdi biz bu raporu görüşüyoruz. Bu rapor okunmuyor çünkü dağıtılmış
vaziyette. Dolayısıyla dağıtılan bu raporun her şeyden önce komisyonda oluşan
görüşleri yansıtması gerekiyor ki milletvekilleri haberdar olsun. Yoksa, laf
ola beri gele rapor hazırlanmaz. Şimdi, bu raporda, bir sayın milletvekilinin
bir teklifinin kabul edildiği söyleniyor ama raporda bunun kabul edildiğine
ilişkin derçedilmiş bir madde yok.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Alt komisyon raporunda hepsi var.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Bir başka milletvekili, raporla ilgili, teklifle ilgili
muhalefetini söylüyor, bu da bu raporda yok. Dolayısıyla bu raporu görüşemeyiz
ki. Bu rapor AKP Genel Merkezinde hazırlanmış bir rapor. Türkiye Büyük Millet
Meclisi milletvekillerinin iradelerini ortaya koyduğu bir rapor değildir,
ısmarlama bir rapordur. Bu raporun neyini görüşeceğiz?
Yani
Sayın Başkan, bu konuda, birleştirmiş oldukları bir sayın milletvekilinin
şeyiyle ilgili diyor ki 12’nci maddeyle: “Komisyonumuzca kabul edilmiştir.”
diyor, nerede? Bize gösterin.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Altında imzası var Sayın Başkan, altında imzası var,
Komisyon imzalayan, çoğunlukla imzalanmış.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Yani kabul edilen metin yok ortada. Bu raporun bu yönüyle
görüşülmesi mümkün değildir.
Bir
hususu daha… Sayın Başkanım, bu konuda, biz raporu görüştüğümüz için, bu
raporun Komisyon faaliyetlerini ve iradesini tam olarak yansıtması gerektiği
gayet açık ve nettir. Bu rapor özenle hazırlanmamıştır, oldubittiyle
hazırlanmıştır. Bu bakımdan, bu raporun iade edilerek, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulu olarak iade edilerek Komisyonun daha sağlıklı bir çalışma
yapmasını temin etmek zaruri bir hâl olmuştur.
SIRRI
SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, az önce bir metin okudunuz, ne olduğunu bilmiyoruz.
BAŞKAN
– Bir saniye…
Buyurun.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, alt komisyon raporunda, çok açık bir
şekilde, belirtilen teklifin dikkate alındığı, değerlendirildiği yer
almaktadır, tartışmasız bir şekilde. Yani birleştirme yapılmıştır usulüne uygun
olarak ve rapora da dercedilmiştir. Bu noktada herhangi bir eksiklik, aksaklık
söz konusu değildir Sayın Başkan. Buna rağmen bunun işleme konulamayacağı
şeklindeki bir ifade doğru bir ifade değildir, yasal bir ifade değildir,
mesnedi yoktur.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Yok efendim, yok!
BAŞKAN
– Başkanlığın iade etme yetkisi de yok.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Evet, aynen öyle.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, bu rapor yok hükmündedir, olmayan bir rapor.
Yani buraya getirip bir makam anlaştı diye bu raporu görüşebilir miyiz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, görüşmelere ne zaman başlayacağız? Ama Sayın
Başkan, görüşmelere başlayabilmemiz lazım efendim.
BAŞKAN
– Başlayacağız inşallah.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Dolayısıyla, bu rapor, İç Tüzük’e göre Türkiye Büyük Millet
Meclisinde…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Muhalefet Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmasını
engellemek istiyor Sayın Başkan.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Bir dakika müsaade eder misiniz Mustafa Bey?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Ama ha bire konuşuyorsunuz.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Burada da mı keseceksiniz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Görüşmelere geçince konuşun.
BAŞKAN
– Komisyon bu konuda bir açıklama yapmayı istiyor mu?
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, biz Türk milleti adına egemenlik yetkisini
kullanıyoruz. “Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir.” diyor ve
milletvekilleri olarak komisyonda ve Genel Kurulda bu irademizi kullanıyoruz.
Bu irademizi hiçbir komisyon başkanı yok sayamaz, görmezden gelemez. Bu,
egemenlik yetkisini kullanan milletvekillerinin bu yetkisini daraltmak
demektir. Komisyonda bu yetkiyi kullanan milletvekillerinin iradesi yok,
iradesinin olmadığı bir rapor nasıl hazırlanabilir, nasıl görüşülebilir?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, raporun altındaki çoğunluk imzası millet
iradesi değil mi?
OKTAY
VURAL (İzmir) – Yok, yok…Yansıtmıyor komisyon raporu.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Yani kendisinin ki millet iradesi de çoğunluk iradesi nedir
Sayın Başkan, böyle bir anlayış olur mu? Böyle bir anlayış demokrasiye sığar
mı?
BAŞKAN
– Evet, her şey tutanaklara geçti.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, bugün burada tutanaklarda muhalefetin ya da
diğerlerinin sözünü yazmamak gibi bir durum olur mu? Olmaz. O zaman ben diyorum
ki milletvekillerinin Komisyonda iradesi yansıtılmamıştır, bu bakımdan bu
komisyon raporunu görüşmek mümkün değil.
BAŞKAN
– Anladık, tamam.
ATİLLA
KART (Konya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Komisyon raporu 156 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince bu teklif İç Tüzük’ün 91’inci maddesi
kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklif, tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanıp…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, hayır, görüşemezsiniz.
ATİLLA
KART (Konya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– …maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve
bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır. (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…
ATİLLA
KART (Konya) – Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN
– Birleşime on dakika ara veriyorum.
Grup
başkan vekillerini de arka tarafa davet ediyorum.
Kapanma
Saati: 16.54
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 17.08
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59’uncu Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
156
sıra sayılı İç Tüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?
Burada.
Başkanlık
Temsilcisi? Burada.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, uygun bir rapor yok. Efendim, Sayın Başkanım,
bakın, Anayasa’mızın...
ATİLLA
KART (Konya) – Sayın Başkan...
BAŞKAN
- Size de bakacağım, bir dakika.
OKTAY
VURAL (İzmir) – İç Tüzük’ün 38’inci maddesi diyor ki: “Komisyonlar, kendilerine
havale edilen tasarı veya tekliflerin ilk önce Anayasanın metin ve ruhuna
aykırı olup olmadığını tetkik etmekle yükümlüdürler.” İç Tüzük’ün emredici bir
görevi var. Bu raporda, bunun İç Tüzük’le ilgili, İç Tüzük’ün değişikliğinin
Anayasa’ya uygun olup olmadığına ilişkin bir tane değerlendirme yok. Bu raporu
nasıl kabul edeceğiz yani?
Sayın
Başkan, soruyorum: Meclis Başkanlığı, burada, şu Beşiktaşın şeyle yaptığı maçı
getirip raporlaştırsa bunu da görüşecek miyiz? Böyle bir şey olabilir mi ya?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, Komisyon Anayasa’ya aykırı bulsaydı zaten
görüşmezdi.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Yani anayasal görevini yapmamıştır, İç Tüzük’le verilen
görevini yapmamıştır. Dolayısıyla, bu konuda Meclis Başkanlığı, bu konuyla
ilgili gerekli uyarıyı yapmak suretiyle, Komisyon bunu çeksin ve dolayısıyla
usulüne uygun yapsın. Yok burada bir hüküm. Bana söyler misiniz bu İç Tüzük
hangi amaçla konulmuş? Uyulmayacaksa, İç Tüzük niye konulmuş?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, Anayasa’ya aykırılık varsa zaten Komisyonumuz
dikkate alır ve görüşmez efendim. Öyle şey olur mu?
OKTAY
VURAL (İzmir) – Efendim, yok. Komisyonların görevi bu, bu görev yapılmamıştır,
yok öyle bir şey.
BAŞKAN
– Sayın Kart...
ATİLLA
KART (Konya) – Sayın Başkan, İç Tüzük’e aykırılığı öyle anlaşılıyor ki
değerlendirdiniz ve karar verdiniz. Onun yanında İç Tüzük’ün 38’inci maddesine
bariz bir aykırılık var. Bu konuyu Komisyonda ısrarla dile getirmemize rağmen
bu konuda tartışma dahi açılmadı. Bu anlamda Genel Kurulda bu konunun
tartışmasını yapmak ve Genel Kurulun değerlendirmesine sunmak istiyoruz.
BAŞKAN
– Usul tartışması mı açmak istiyorsunuz?
ATİLLA
KART (Konya) – Evet, 38’inci madde gereğince.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Hayır, usul neye göre Sayın Başkan?
BAŞKAN
– Lehte, aleyhte?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, lehte.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Lehte Sayın Başkan.
BAŞKAN
– Şimdi, Sayın Kart, Sayın Kaplan.
Sayın
Elitaş mı, Sayın Canikli mi? Her gruba bir kişi vereceğiz, öyle oldu.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Ben Sayın Başkan, tamam.
BAŞKAN
– Sayın Canikli, Sayın Vural…
Şimdi,
Sayın Vural aleyhte mi, lehte mi?
OKTAY
VURAL (İzmir) – Aleyhte.
BAŞKAN
– Sayın Kart aleyhte.
ATİLLA
KART (Konya) – Evet.
BAŞKAN
– Sayın Kaplan ile Sayın Canikli lehte düşüyor doğal olarak, aleyhte
konuşursunuz herhâlde.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Tamam Sayın Başkan.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, Sayın Başkan, İç Tüzük’ün 68’inci maddesine göre
Genel Kurulda kavga ve gürültü olursa Başkan bir defa ara verir, bir aradan
sonra kavga ve gürültü devam ederse birleşimi kapatır. Lütfen, Meclis
çalışmıyor. Bu Meclisi bu kadar kavgaya, gürültüye götürmeyin.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Kavgadan kapanmadı.
BAŞKAN
– Henüz kavga yok.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Tarafsız yönetin Meclisi efendim, tarafsız yönetin efendim.
BAŞKAN
– Yapmayın Sayın Genç, Sayın Genç…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Yani İç Tüzük’ün açık hükmü vardı, dün 52’nci maddeyi ihmal
ettiniz, bugün de 68’inci maddeyi ihmal edemezsiniz.
BAŞKAN
– Tamam, tamam, itirazım yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bakın, bundan sonraki
olayların sorumlusu siz olacaksınız. Böyle bir şey olur mu efendim? Bu Meclis
iki saattir bir şey görüşmüyor. Dolayısıyla birleşimi kapatmak zorundasınız.
BAŞKAN
– Tamamdır.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Böyle ikide birde ara ver, ara ver, olur mu? Biz
milletvekiliyiz, oyuncak değiliz ki efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teklifin Anayasa’ya aykırılığı sebebiyle usul tartışması açılmıştır.
Aleyhte
ilk söz Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart’a aittir.
Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisinin 156
sıra sayılı İçtüzük Teklifi’nin, İç Tüzük’ün 38’inci maddesine aykırı olup
olmadığı hakkında
ATİLLA
KART (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başkan, İç Tüzük aykırılığı noktasında Başkanlık Divanı olarak yaptığınız
yanlışı Anayasa’ya aykırılık noktasında da sürdürüyorsunuz.
Değerli
milletvekilleri, bakın, Anayasa’nın 175’inci maddesi ile İç Tüzük’ün 181’inci
maddesi birbirini tamamlayan maddelerdir, birbiriyle paralel olan maddelerdir.
Bir bütündür bu maddeler.
Her
iki maddedeki temel espri şudur değerli arkadaşlarım: Bilindiği gibi Meclis İç
Tüzüğü bu Parlamentonun anayasasıdır, çalışma kurallarını düzenler. Anayasa
nasıl ki toplumsal bir uzlaşmayla, sözleşmeyle yapılması gereken bir düzenleme
ise, Meclis İç Tüzüğü’nün de bu anlamda bir uzlaşmayla, bir diyalogla yapılması
gerekiyor. Her iki düzenlemede de, Anayasa koyucu, siyasi parti gruplarının
dayatması olmadan, uzlaşma içinde, iş birliği içinde ve ihtiyaca cevap verecek
şekilde bir düzenleme yapılması hususunu dile getirmiştir. Yani Anayasa
yapılmasındaki usul ve esaslar İç Tüzük düzenlemesinde de söz konusudur. Ama
neyi görüyoruz burada? Bütün aşamalarda Adalet ve Kalkınma Partisinin 5 grup
başkan vekilinin sıfatı belirtilerek, vurgulanarak getirilen bir teklif söz
konusu.
Bu
ne demektir? Bu bir grubun teklifi demektir, grubun iradesi demektir,
milletvekilinin iradesi değildir bu. Elbette, siz, Adalet ve Kalkınma Partisine
mensup milletvekilleri olarak, milletvekili sıfatınızla -biriniz, üçünüz,
dördünüz- verebilirdiniz. Ama hepiniz ne yapıyorsunuz? 5 grup başkan vekili de
grup başkan vekilliği sıfatını, statüsünü özellikle belirterek böyle bir
teklifi getiriyor. Bu aslında teklif değildir, bu teknik anlamda bir tasarıdır.
Anayasa değişikliklerinde nasıl ki tasarı söz konusu olmayacaksa İç Tüzük
değişikliklerinde de tasarı söz konusu olmaz. Burada şeklî anlamda teklif
diyebilirsiniz, ama işin özünde, işin esasında AKP Grubunun dayatmacı anlayışla getirdiği bir tasarı
vardır.
Sayın
Başkan, bu yönüyle, İç Tüzük’ün 38’inci maddesine açıkça aykırı olan bir tasarı
söz konusudur. Bu noktada, Başkanlık Divanı olarak üstlendiğiniz görevin ve
sorumluluğun gereği olarak resen hareket etmek durumundasınız, resen karar
vermek durumundasınız.
Bunu
bir kez daha bu aşamada dile getirmek gereğini duyuyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Kart.
Lehte,
Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan...
Buyurun.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İç Tüzük’ün Anayasa’ya
uygun olması, hele hele Anayasa Komisyonunda bunun öncelikle görüşülmesi ve
raporda bunun zikredilmesi şart. Şimdi, bu yapılmıyor, raporda yok, 181 yok,
52’nci madde yok. 5 tane grup başkan vekili, beşi bir yerde, maşallah, bir imza
atmışlar, gelmiş.
Bakın,
dinleyin arkadaşlar bu sözleri: “Muhalefet partilerinin veya Mecliste
muhalefetin çalışmaları sırasında önlerine engel olarak getirilmesi düşünülen
bir kısım değişiklikler özellikle yine bu teklifte yer alıyor. Demokrasilerde
iktidar mutlaka vardır ama önemli olan muhalefettir. O rejimi demokratik yapan
da muhalefetin olmasıdır, muhalefetin haklarının açıkça gösterilmesi ve o
hakların korunmasıdır; yoksa totaliter rejimlerde bir iktidar sorunu yok zaten
ama muhalefet nerededir, hangi imkânlara sahiptir, bunlara bakmamız gerekiyor.”
Biraz
daha devam edeceğim, bu sözlerin size çok aşina olması lazım: “Demokratik
ülkelerde ve çağdaş ülkelerde kabul gören çok önemli bir anlayış muhalefetin
obstrüksiyon hakkının sonuna kadar tanınmasıdır yani engelleme denilen hak
muhalefetin tabii hakkıdır, doğal hakkıdır. Bu hakkı hiçe saymak, dünyada
demokratik ülkelerde görülmüş bir keyfiyet değildir. Hatta Amerika Birleşik
Devletleri’nde “filibuster” denilen bir uygulamayla saatler boyunca konuşmak
bile mümkündür ama hiçbir Temsilciler
Meclisi üyesi ve senatörün aklına bu hakkın çok fazlasını kullanmak gelmez.”
Şimdi
soruyorum: Bu, 2001 yılında şimdiki Başbakan Yardımcınız Bülent Arınç’ın
sözleri, partinizin grubu adına söylenen söz. Ne oldu size? Dokuz yılda nereden
nereye geldiniz? Nerelere savruldunuz? Anayasa tanımıyorsunuz. Yasa
tanımıyorsunuz. İç Tüzük tanımıyorsunuz. Hak tanımıyorsunuz. Hukuk
tanımıyorsunuz. Adalet tanımıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) İnsan
hakları tanımıyorsunuz. Hukuk tanımıyorsunuz. Allah’ı da tanımazsınız siz bu
gider… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…
HASİP
KAPLAN (Devamla) – Allah’ı da tanımazsınız. Çünkü o inancınız, o inancınız var
ya zulümdür zulüm. Kendinize geliniz!
BAŞKAN
– Sayın Kaplan…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, lütfen… Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Sayın Kaplan…
HASİP
KAPLAN (Devamla) – Bu Meclis sizin çiftliğiniz değildir. Bu Meclis milletin Meclisidir.
Milletin iradesi burada. Milletin iradesi adına bu kürsüde konuşacağız. Hiç
kimse milletin iradesini bu kürsüde susturamaz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, konuşmacılar sizi İç Tüzük’e uymaya davet
ediyor. Lütfen konuşmacıyı İç Tüzük’ün
67’nci maddesine göre uyarın Sayın Başkan. Efendim, 67’nci maddeye göre
uyarmanız lazım.
BAŞKAN
– Ettim Sayın Elitaş. Söyledim Sayın Elitaş, ama duymuyor.
HASİP
KAPLAN (Devamla) – Bakın, ne demişsiniz? Bakın “Takriri Sükûn gibidir.” demiş
bu Kanun. Bu Kanun Takriri Sükûn gibi değil, faşist Mussolini’nin kanunları
gibidir. (CHP sıralarından alkışlar) Ben de onu diyorum. Faşist Mussolini’nin
kanunlarını bize kabul ettiremeyeceksiniz.
BAŞKAN
– Evet, Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, buradaki bütün hatipler İç Tüzük’ü kendilerine
perde ederek konuşuyorlar. Ama İç Tüzük 67’nci madde açık ve net. Konuşmacı
üslubuna dikkat etmek zorundadır. Bu da sizin göreviniz üsluba davet etmek.
BAŞKAN
– Ben söyledim ama o gürültüde ne Sayın Hatip duydu ne başkası duydu.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, ama söylemekle değil, keseceksiniz gerekirse.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, kendi arkadaşlarının üslubuyla okudum.
BAŞKAN
– Neyse… Evet, tutanaklara geçti benim de söylediğim ama o gürültüde kimse
duymadı.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Ama efendim, konuşmasını kesebilirsiniz.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Efendim, herhâlde tutumunuz hakkında şey mi yapıyor? Uyarıda
bulunuyorsa eğer, usulüne uygun İç Tüzük’e göre talepte bulunur. Orada laf
atmanıza gerek yok Meclisin Başkan Vekiline.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Senin aklına ihtiyacımız yok.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sen laf atma memuru musun? Memuru musun sen? Hadi varsa yüreğin
çık usul tartışması iste!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Biz biliriz İç Tüzük’ün ne olduğunu?
BAŞKAN
– Aleyhte İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural.
Buyurun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri)- Avukatı mısın?
OKTAY
VURAL (İzmir) – Evet..
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Vekâletten azletti seni. Azletti seni. Herkese verir, sana
vermez avukatlığı.
BAŞKAN
– Sayın Elitaş, ben bütün milletvekillerinin benim avukatım olduğuna inanıyorum,
yapmayın.
Buyurun
Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar)
OKTAY
VURAL (İzmir) – Elitaş, adam gibi çık, de ki…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Adam gibiyim ben, adam!
OKTAY
VURAL (Devamla) - …Meclis Başkanına:
“Tutumun hakkında söz istiyorum.” Ne laf atıyorsun orada ya!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…
OKTAY
VURAL (Devamla) – Ne laf atıyorsun orada!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, adam gibi konuşmaya davet edin.
OKTAY
VURAL (Devamla) – Otur adam gibi yerine be! (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Adam gibi konuşmaya davet edin! Adam gibi konuşmaya davet
edin!
OKTAY
VURAL (Devamla) – Yani, bakın, ben, biz burada…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, orada adam gibi konuşmalı!
OKTAY
VURAL (Devamla) – Senin gibi konuşuyorum!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Adam gibi konuşuyorsun o zaman!
BAŞKAN
– Lütfen…
OKTAY
VURAL (Devamla) – Senin gibi konuşuyorum.
BAŞKAN
– Lütfen…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Şimdi adam gibi oldun!
OKTAY
VURAL (Devamla) – Senin gibi konuşuyorum!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Şimdi adam gibi oldun o zaman!
BAŞKAN
– Yani, görüşmenin başında söyledim hepinize…
OKTAY
VURAL (Devamla) – Hoplama, otur! Otur! Hoplama zıplama! Otur yerine! Hoplama
zıplama! Otur yerine, otur!
Şimdi,
sen Grup Başkan Vekilisin. Sen, Meclis Başkan Vekiline ne laf atıyorsun! Eğer
tutumunu beğenmiyorsan, çıkarsın adam gibi dersin ki: “Tutumun hakkında söz
istiyorum. Niye kesmedin?”
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Her zaman bu konuşmaları yapıyoruz.
OKTAY
VURAL (Devamla) – E söyleyemiyorsun bunu, Meclis Başkan Vekiline laf atıyorsun
ya!
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sizin hiç yapmadığınız bir şey!
OKTAY
VURAL (Devamla) - Sayın Başkan, şimdi biz burada bir rapor görüşüyoruz. Bakın,
bir; bu raporda, milletvekillerimizin, milletvekillerinin egemenlik yetkisi tam
olarak yansıtılmamıştır. Bir sayın milletvekilinin teklifi, akıbeti meçhul;
faili meçhulleri bıraktınız da milletvekillerinin önergeleri de meçhul.
Önergeler meçhul ya! (MHP ve CHP sıralarından alkışlar) Ya, komisyonda kaybolabilir
mi böyle bir irade? Dolayısıyla, bir diğer yönüne bakıldığı zaman, Sayın
Başkan, burada Komisyondan istirham ediyorum, Meclis Başkanlığı da baksın, bu
Anayasa Komisyonu, İç Tüzük 38’e göre, Anayasa’nın metin ve ruhuna aykırı olup
olmadığını tetkik etmiş midir, etmemiş midir?
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Belli değil.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Ben söyleyeceğim.
OKTAY
VURAL (Devamla) – “Yükümlüdür.” diyor.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Etmiştir. Sayın Başkan, aksi olsa reddeder zaten.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Nerede yazıyor?
OKTAY
VURAL (Devamla) – Şimdi, bir komisyonun yükümlü olduğu bir konu burada belli
değilse bu İç Tüzük niye yazıldı? Soruyorum yani. Yani, parmak çoğunluğuyla
olur mu? O bakımdan Sayın Başkan, yapılması gereken husus, bu konuyla ilgili bu
müzakereleri sonlandırmaktır.
Bu
müzakerelerle ilgili, zaten -birazdan söyleyeceğim- bununla ilgili de Meclis
Başkan Vekilinin tutumunu da birazdan gündeme getireceğim. Orada, Sayın Mehmet
Sağlam’ın ifadelerini de dile getireceğim ben ama size bir şey okumak
istiyorum: “Sevgili Başkanım, büyük devrimlerin kazanımı olan millî iradeyi
hâkim, Kuvayı Milliyeyi amil kılma iradesinin tecellisi ve sembolü olan şu
‘egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ ibaresi, artık, sembolik bir irade
hâline gelecek. Çünkü, komisyonları tabi, muhalefetin kolları, parmakları
kilitli, sesleri kilitli, iktidarın da bu konuda, önerge, müzakere vesaire söz
söyleme yetkisi yok… Buna, bir millî Parlamento, buna, bir demokratik
Parlamento deme imkânı yoktur. Değerli arkadaşlar, bu İçtüzük, muhalefeti yok
eden İçtüzüktür.
Rejimin
adı komünizm olabilir, rejimin adı faşizm olabilir; ama, öyle unsurları vardır
ki, o rejim demokratik olabilir; ama, siz, bu İçtüzükle, Türkiye
Parlamentosunu, demokratik parlamento olarak göremezseniz…”
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY
VURAL (Devamla) – “Çünkü, muhalefeti; çünkü, milletin iradesinin tecelli ettiği
bu kürsüyü; çünkü, halkın aydınlatılması, siyaset yoluyla aydınlatılması
imkânını bertaraf ediyorsunuz ve dinamitliyorsunuz.”
Bu
sözleri kim söylemiş biliyor musunuz? Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Size söylemiş onu, size.
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Vural.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Kime söylemiş onu? Onu kime söylemiş? Kime söylemiş onu?
OKTAY
VURAL (Devamla) – Demokrasi kim, fikir özgürlüğü kim, siz kim ya! Ne anlarsınız
siz demokrasiden! Parlamentodan, millî iradeden ne anlarsınız!
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Vural.
OKTAY
VURAL (Devamla) - O bakımdan, Sayın Başkanım…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…
OKTAY
VURAL (Devamla) – Sayın Başkanım, bu son derece ciddi bir konudur. Bu konuyla
ilgili, bir dayatmayla, komisyonun bir dayatmayla bu raporu buraya getirip
görüşmesi mümkün değildir. Böyle bir darbeye, ne 12 Eylül darbesine ne AKP’nin
darbesine boyun eğecek değiliz. Onun için, İç Tüzük değişikliğini çekin. (MHP
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
– Teşekkür ederim Sayın Vural.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Hatip kürsüde konuşurken ismimi de anarak hakaret etmiştir,
izin verirseniz sataşmaya…
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) - Tutanaklardan okuyun efendim, böyle bir hakaret yok.
BAŞKAN
- İsterseniz Sayın Canikli’nin…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, o…
BAŞKAN
– Peki, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş’ın, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, hangi konuda söz verdiniz, öğrenebilir miyim?
BAŞKAN
– Sataşmadan verdim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Sataşmadan. Dinleseydin anlardın.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Hangi konuda sataşmışım?
BAŞKAN
– İsmini vererek kullandığınız için sataşmadan söz verdim.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Efendim?
BAŞKAN
– Sataşmadan söz verdim Sayın Vural.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Hangi konuda sataşmışım?
BAŞKAN
– “Adamlık”lı, “adamsızlık”lı bir konuşma yaptınız ya onunla ilgili verdim.
OKTAY
VURAL (İzmir) – “Adamlıkla” ilgili bir konuda, evet.
BAŞKAN
– Buyurun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Sayın Başkan, burada konuşan hatipler konuştukları lafın
nereye gittiğini iyi bilmeli. Sayın Grup Başkan Vekilinin yaptığı konuşmadaki
ilk cümle: “Sen ne hakla Meclis Başkan Vekiline ders vermeye kalkıyorsun?”
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Doğru.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – “Adam gibi olursan, adam gibi konuşursan olur.” dedi. Ben de
“Sayın Başkan, İç Tüzük 67’nci maddeye göre temiz bir üslupla konuşmaya davet
edin.” dedim. “Şimdi, senin gibi konuşuyorum.” dedi. Doğru; ondan önce farklı
konuşuyordun, benim gibi konuşmaya başlayınca adam gibi konuşmaya başladın. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) – Ondaki kalıcı da sendeki kalıcı mı belli değil.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Bir de bakıyorum, enteresan; biz burada diyoruz ki,
meydanlarda, bazı yerlerde diyoruz ki: “CHP, MHP’nin kuyruğuna mı takıldı, o
onun kuyruğuna mı?” derken… (CHP, MHP ve BDP sıralarından gürültüler, ayağa
kalkmalar)
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sözünü geri alsın, sözünü geri alsın Sayın Başkan.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sözlerine dikkat et!
Sayın
Başkan, böyle konuşma olmaz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Burada Cumhuriyet ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan
Vekilinin… (CHP, MHP ve BDP sıralarından gürültüler)
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sözünü geri alacaksın sen, sözünü geri alacaksın!
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Terbiyesizlik yapma! Terbiyesiz adam!
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Geri al Sayın Başkan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Ya damarınıza mı bastık? Bir dakika… Bir dakika…
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – “Kim kimin peşine takıldı?” derken… (CHP, MHP ve BDP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri… Sayın Elitaş…
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Sayın Başkan…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Fitneci başı, sözünü geri alacaksın!
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sen ancak PKK’nın kuyruğu olursun!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Fitne yapma, fitne yapma!
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Söyleyecek başka lafın kalmadı, anlaşılıyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) – Bugün bu İç Tüzük konuşulacak, bugün bu İç Tüzük
konuşulacak.
BAŞKAN
– Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.26
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59’uncu Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
156
sıra sayılı…
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Şunu okuyayım mı.
Yani
okuyayım, ondan sonra tamamdır.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Oturumu açabilmesi için okuması lazım Sayın Başkanın.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Biz Amerika’nın kuyruğunda değiliz Başkanım, Amerika’nın
kuyruğunda olanlar gelsin karşımıza. Amerika’nın kuyruğunda olanlar karşımıza
çıksın.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, yarım kalan bir oturumda grubumuzun sözcüsünü
ilzam edecek şekilde bir kelime kullanan Sayın Elitaş o sözünü geri almak veya
özür dilemek durumunda.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, bir oturumu açın. Sayın Başkan, oturumu açın
efendim, açın. Şu anda oturum açık değil Sayın Başkan.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) - Bunu sağlamadan oturuma devam etmeniz uygun değildir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, bir oturumu açın, ondan sonra dinleyin
efendim, daha oturum açılmadı.
BAŞKAN
– Şimdi, ben, açayım, Sayın Elitaş’ın…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Ya, daha neyi konuşuyorsun! Sen yapıyorsun zaten hep! Hep sert
konuşup bu milleti birbirine vurduruyorsun ya!
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Hayır, Meclisi onlar çalıştırmıyor Sayın Başkan. Meclisi onlar
çalıştırmıyorlar, mahsus öyle yapıyorlar.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) – Senin niyetin o, senin niyetin o!
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Bu Meclis Amerikan kuyrukçularını kabul etmez!
BAŞKAN
– Tamamdır.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Milleti birbirine kırdırıyor ya! Ne zaman çıksa hep fitne,
fesat!
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Efendim, Sayın Başkan, 68’nci maddeye göre çalışamaz bu
Meclis. Efendim, birleşimi kapatın Sayın Başkan.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, şimdi, nasıl bir hakaret edebilir böyle ya!
BAŞKAN
– Yani belki özür dileyecek.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Efendim, özür dilemek… Neye göre özür dileyecek, kınama cezası
ya da uyarma cezası verin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN
– Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekili, Adalet ve Kalkınma
Partisinin Grup Başkan Vekili bir “kuyruk” lafıdır almış bugün gidiyor, Sayın
Kuzu, Sayın Elitaş. Sanıyorum Adalet ve Kalkınma Partisinin bu 2 seçkin
milletvekilinin terminolojisinde “kuyruk” dışında başka bir kelime yok, bir
yaratıcılıkları yok. Şimdi, bu, ayrı bir değerlendirme konusu, bir hakaret
vardır ancak İç Tüzük’ün 68’inci maddesine göre 2 kez siz oturumu kapatmak
zorunda kaldınız, 2 kez.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Neden dolayı kapattınız? Gürültüden dolayı.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – 68’inci maddeye göre bu görüşmenin devamı mümkün
değildir. Sayın Elitaş’ın özür dilemesi ayrı bir keyfiyettir, o sağlanacaktır,
sağlanmalıdır ama oturumun devamı 68’inci maddeye göre mümkün değildir. Sizin
tarafsız bir Meclis Başkan Vekili olarak bugüne kadar takdir ettiğimiz,
beğendiğimiz uygulamalarınızın bir devamı olarak bu oturumu kapatmanız gerekir efendim.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, ısrarla, ısrarlı bir şekilde milletin
iradesinin tecelli ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisini kapatmaya
çalışıyorlar, kapattırmaya çalışıyorlar. Sayın Başkanım, burası milletin
Meclisi, burada milletin iradesi tecelli ediyor.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Yapan sizsiniz ya, saldıran sizsiniz!
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) - Konuşalım, her şeyi konuşalım, tartışalım, değerlendirelim.
Ama Millet Meclisini ısrarlı bir şekilde…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, saldıran kendileri, tahrik eden kendileri,
hakaret eden kendileri, şimdi kalkıp zeytinyağı gibi konuşuyor!
OSMAN
ÇAKIR (Düzce) – Bağıran sensin! Başka bağıran var mı?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Her şeyi konuşalım, bir hakaret varsa konuşalım. Gereken
neyse de değerlendirelim, konuşalım. Ama ısrarlı bir şekilde neden kapattırmaya
çalışıyorsunuz? Yanlışlık varsa düzeltelim.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Yani sataşmayı yapan senin Grup Başkan Vekilin değil mi?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Vural, yanlışlık varsa düzeltelim. Konuşalım, düzeltelim.
Bunun yöntemi Meclisi kapattırmak değil efendim. (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Her konuşmasında provoke ediyor.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – İç Tüzük 68’e göre çalışma düzeninin devamı mümkün değil.
Daha kötü olaylara sebep olmamak için oturumun kapatılmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, rica ediyorum, yerlerinize oturur musunuz…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Biz sizin grubunuza bir şey mi dedik? Biz size bir şey mi
dedik?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Yanlışlık varsa düzeltelim Sayın Vural. “Düzeltiriz.”
diyorum. Konuşalım.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Grup Başkan Vekiliniz saldırıyor, hakaret ediyor…
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Düzeltilir, her şey düzeltilir. Ama konuşarak yapacak onu.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Saldırıyorsunuz, hakaret ediyorsunuz, sonra kalkıp bizi
suçluyorsunuz yani.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Devamlı hakaret ediyor grubumuza. Devamlı hakaret
ediyorsunuz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – İç Tüzük 68 gayet açık. Çalışma düzeninin sağlanamaması…
BAŞKAN
– Biliyorum.
Sayın
Kaplan, siz ne diyorsunuz?
HASİP
KAPLAN (Şırnak) – İç Tüzük 68 çok açık, son fıkra…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, bakın, çoğunluk partisi, bize sataşan onlar, bize
hakaret eden onlar, kalkıp bizi suçluyorlar ya! El insaf ya! Vallahi insaf ya!
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Saldıran onlar, her şeyi onlar yapıyor ya! Küfür ediyor, orada
oturuyor.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, devamı mümkün değil efendim. 68’inci
maddeye göre kapanması gerekiyor.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, Komisyon Başkanı hakaret ediyor, Grup Başkan
Vekili hakaret ediyor…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sonra kalkıp bize saldırıyor.
MAHMUT
TANAL (İstanbul) – Biz hiçbir zaman… Yani bu tahammül edilecek bir konu değil.
Öncelikle bu teklifin geri çekilmesi lazım.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Allah’ınızı severseniz ya! Hem suçlular hem güçlüler ya!
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Bir de gelip küfrediyorlar.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, birleşimin kapatılmasını teklif ediyorum. Bu,
Meclisi çalıştırmamak değil, Meclisin saygınlığını, selametini korumak için.
Yoksa ısrar edersek burada daha kötü olay çıkacak endişesindeyim.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, amaç belli olmuştur. İktidar partisi parmak
çoğunluğuyla muhalefetin sesini kısarken dayatmayla, tahrikle, fitneyle,
fesatla burada gerginlik oluşturup sorumluluğu muhalefetin üzerine atmak
istemektedirler.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, bakın, bu Türkiye Büyük Millet Meclisi
savaş yıllarında dâhi kapanmamıştır, kapatılmamıştır. Buradaki her şey millet
iradesidir. Yapılan, millet iradesine karşıdır Sayın Başkan. Yani millet
iradesinin kapatılmasını istiyorlar, millet iradesinin ortadan kaldırılmasını
istiyorlar.(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
BÜLENT
TEZCAN (Aydın) – Savaş yıllarında dâhi muhalefetin sesini kısmamıştır bu Millet
Meclisi.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Böyle bir şeye izin veremezsiniz Sayın Başkan. Burası
Türkiye Büyük Millet Meclisi. Bize insanlar, burada kendi menfaatlerini korumak
için oy verdiler, destek verdiler.
BÜLENT
TEZCAN (Aydın) – Savaş yıllarında dâhi muhalefetin sesi kısılmamıştır. Savaş
yıllarında dahi Polatlı’da top sesi duyulurken bile muhalefet çıktı, bu
kürsüden konuştu.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Nasıl çıkar bir siyasi parti Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kapatılmasını ister? Böyle bir şey olur mu Sayın Başkan? Burası milletin
iradesi, burası milletin Meclisi. Milletin Meclisini kimse kapatamaz.
BÜLENT
TEZCAN (Aydın) – Polatlı’da top sesi duyulurken bile muhalefet burada konuştu.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – İç Tüzük 68’in uygulanması lazım.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – İç Tüzük 68’e göre kapatılması gerekiyor.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Siz olsanız olsanız Amerikan iradesi olursunuz.
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sensin Amerikan bilmem nesi!
BÜLENT
TEZCAN (Aydın) – Kimin Amerika’dan talimat aldığı belli!
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Utanın Meclisi çalıştırmıyorsunuz.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Libya’da, Suriye’de, Irak’ta, İran’da neredesiniz be?
Neredesiniz? Binlerce Müslümana tecavüz ediliyor, neredesin sen? Konuşma!
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Millete de kuyruk taktınız utanmadan. Çıkıp özür dileyecek.
BAŞKAN
– Sayın milletvekilleri, lütfen oturur musunuz. Buyurun… (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
AYTUĞ
ATICI (Mersin) – Hayatta oturmayacağız, kusura bakma!
BÜLENT
TEZCAN (Aydın) – Çıkıp özür dileyecek! Hiçbirimiz oturmayacağız.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) – Özür dileyecekler!
OKTAY
VURAL (İzmir) – Elitaş’a kınama cezası verilmesini teklif ediyorum. Bize
saldıracaklar ya!
BÜLENT
TEZCAN (Aydın) – Bu Mecliste muhalefeti susturmak için elli türlü entrikayla
karşı karşıyayız. Entrikaya prim vermeyeceğiz Sayın Başkan, entrikaya prim
vermeyeceğiz.
ORHAN
DÜZGÜN (Tokat) – Bu teklifi geri çekecekler Başkan.
BAŞKAN
– Gürültü ve kavga devam ettiği için 68’inci maddeye göre birleşimi
kapatıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
Alınan
karar gereğince, Adalet Bakanı Sayın Sadullah Ergin hakkındaki gensoru
önergesinin gündeme alınıp alınmayacağına ilişkin görüşmeler ile kanun tasarı
ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 2
Şubat 2012 Perşembe günü saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.