DÖNEM:
24 YASAMA
YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 11
49’uncu
Birleşim
10 Ocak 2012 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip
üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- SÖYLEVLER
1.- Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi Başkanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, Genel Kurula hitaben konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Sivas Milletvekili
Nursuna Memecan’ın, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı Mevlüt
Çavuşoğlu’nun Konsey çalışmalarına yaptığı katkılara ilişkin açıklaması
2.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’ne ilişkin
açıklaması
3.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı Mevlüt
Çavuşoğlu’nun Konsey çalışmalarına yaptığı katkılara ilişkin açıklaması
4.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’ne ilişkin açıklaması
5.- Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş’ın, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı Mevlüt
Çavuşoğlu’nun vermiş olduğu bilgilere, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’ne ve
tutuklu bulunan gazetecilerle ilgili değerlendirmelerin gerçeği yansıtmadığına
ilişkin açıklaması
6.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, 10 Ocak Çalışan
Gazeteciler Günü’ne ilişkin açıklaması
7.- Mardin Milletvekili
Muammer Güler’in, Türk İdareciler Günü’ne ilişkin açıklaması
VI.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can’ın, Kırıkkale ilinin Yahşihan ilçesinde bulunan Kara Kuvvetleri
Komutanlığına ait mühimmat ayrıştırma tesisinde meydana gelen patlamada
hayatını kaybeden 4 vatandaşımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı
dilediğine ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli esnafının yaşadığı ekonomik sorunlara ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- İstanbul Milletvekili
Melda Onur’un, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’ne ilişkin gündem dışı
konuşması
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Ağrı Milletvekili Fatma
Salman Kotan’ın, Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu üyeliğinden çekildiğine
ilişkin önergesi (4/17)
2.- Konya Milletvekili
Mustafa Baloğlu’nun, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/18)
3.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Üreticilerin T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi
Kooperatiflerine Olan ve Yeniden Yapılandırılan Borçlarının Faizsiz Ödenmesine
İlişkin Kanun Teklifi’nin (2/28) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/19)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk ve 23 milletvekilinin, ataması yapılmayan öğretmen adaylarının
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/94)
2.- Muğla Milletvekili
Nurettin Demir ve 22 milletvekilinin, Muğla’da yapılması planlanan HES
projelerinin ve çevreye etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/95)
3.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut ve 21 milletvekilinin, emeklilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/96)
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Bartın Milletvekili
Muhammet Rıza Yalçınkaya ve arkadaşları tarafından verilen, “Tutuklu
gazetecilerin içerisinde bulunduğu sorunlarının tespit edilerek, alınması
gereken önlemlerin bir an önce belirlenmesi ve ülkemizde basın ve ifade
özgürlüğünün dünyaya örnek teşkil eder hale gelmesi” hakkındaki Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak, 10/1/2012 Salı günkü birleşimde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına ilişkin CHP
Grubu önerisi
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay’ın, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’ın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- İzmir Milletvekili Oğuz
Oyan’ın, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay’ın, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’ın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
X.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Çıldır-Aktaş Sınır Kapısının açılışına ilişkin Gümrük ve Ticaret
Bakanından sözlü soru önergesi (6/9) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günay’ın cevabı
2.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Posof’taki Savaşır ile Göle’deki Kalecik kalelerinin
restorasyonuna ilişkin sözlü soru önergesi (6/16) ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay’ın cevabı
3.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki Şeytan Kalesi ve Hanak’taki Kırnak Kalesi’nin
restorasyonuna ilişkin sözlü soru önergesi (6/17) ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay’ın cevabı
4.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan Kongre Binasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/76) ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
5.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ağrı-Diyadin şifalı kaplıcalarının turizme açılmasına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/92) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
6.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Van-Başkale travertenler bölgesinin turizme açılmasına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/93) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
7.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Kars-Sarıkamış’ta bulunan Katerina Köşkünün bakım ve onarımına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/105) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günay’ın cevabı
8.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, turizm konusunda Tokat’ta yapılacak projelere ilişkin sözlü
soru önergesi (6/111) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
9.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Kars’ta bulunan Beş Kiliselerin onarımına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/128) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
10.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da bulunan tabyaların restore edilmesine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/146) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
11.- Ağrı Milletvekili
Halil Aksoy’un, Ağrı ve ilçelerinde bulunan tarihî eserlerin korunmasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/232) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günay’ın cevabı
12.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, bazı unvanlarla çalışan personelin özlük haklarına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/342) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
13.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, Seyit Battal Gazi Türbesi yenileme çalışmalarına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/400) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
14.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, taşınması düşünülen bir köyde yaşayanların mağduriyetlerinin
giderilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/401) ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay’ın cevabı
15.- Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un,
Küllüoba Höyüğü kazısı çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/402) ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
16.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, Bahşeyş Anıtı’nın bakım ve onarımına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/416) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
17.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, Yazılıkaya Midas Anıtı’nın bakım ve onarımına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/417) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
18.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Kahramanmaraş’ta yapılan ve yapılması
planlanan yatırımlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/519) ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
19.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Kahramanmaraş’ın Süleymanlı beldesindeki
termal su kaynaklarının turizme kazandırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/535) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
20.- Adana Milletvekili Ali
Halaman’ın, Adana’ya yapılan ve yapılacak yatırım ve projelere ilişkin sözlü
soru önergesi (6/578) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
21.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki okulların kitap ihtiyacının karşılanmasına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/593) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
22.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Bakanlık Merkez Teşkilatı birimlerinin hizmet
binalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/602) ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay’ın cevabı
23.- Ankara Milletvekili
Zühal Topcu’nun, Bakanlıkta ve Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda özürlü
personel istihdamına ilişkin sözlü soru önergesi (6/611) ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
24.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Afşin’deki tarihî eserlerin restorasyonu
çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/660) ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay’ın cevabı
25.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Bakanlık merkez teşkilatı araçları ve
lojmanların giderlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/663) ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
26.- Ankara Milletvekili
Mustafa Erdem’in, Ulus, Ankara Kalesi ve çevresinde yapılan çalışmalara ilişkin
sözlü soru önergesi (6/664) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hoca Ahmet Yesevi
Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin İşleyişine Dair Anlaşma ile 22 Ekim
2009 Tarihli Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin İşleyişine
Dair Anlaşmaya Değişiklikler Getirilmesi Hakkında Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/440) (S.
Sayısı: 32)
2.- Ağrı Milletvekili Ekrem
Çelebi ve Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin'in; 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/152) (S. Sayısı: 112)
XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ağrı Milletvekili Halil
Aksoy’un, Van depreminin Adilcevaz ve Patnos’a etkilerine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın cevabı (7/1551)
2.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba’nın, Muş-Varto’da meydana gelen depremler sonrasında yapılan
çalışmalar ve alınan önlemlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalay’ın cevabı (7/1553)
3.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün, TRT’de yayınlanacak bir diziyle ilgili bazı iddialara ilişkin
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/1585)
4.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Bakanlık merkez teşkilatı birimlerinin hizmet
binalarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın
cevabı (7/1600)
5.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, belediyelere yapılan nakdî ve ayni yardımlara ilişkin sorusu
ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/1602)
6.- Bingöl Milletvekili
İdris Baluken’in, 1971 Bingöl depreminden sonra yapılan geçici konutlara
ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanından sorusu ve Başbakan Yardımcısı Beşir
Atalay’ın cevabı (7/1603)
7.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bazı illerde Sosyal Destekleme Programı kapsamında gerçekleşen
proje başvurularına,
- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Bakanlık merkez teşkilatı birimlerinin hizmet
binalarına,
İlişkin sorusu ve Kalkınma
Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/1639), (7/1641)
8.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar’ın, Van depremi için toplanan yardım malzemelerinin depolama
koşullarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın
cevabı (7/1720)
9.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acar’ın, TRT personelinin atanmasına, görev yeri değişikliklerine ve
emeklilik işlemlerine ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın
cevabı (7/1724)
10.- Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat’ın, Kahramanmaraş’ta zemin etüdü ve jeofizik
inceleme çalışması yapılmamasının nedenine ve olası depreme karşı alınan
tedbirlere ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın
cevabı (7/1725)
11.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydar’ın, Van depremi sonrası diğer illere sevk edilen
depremzedelere ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın cevabı
(7/1766)
12.- Ankara Milletvekili
Levent Gök’ün, Balâ’daki bir beldede depremzedeler için inşa edilecek konutlara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın cevabı
(7/1782)
13.- Ağrı Milletvekili
Halil Aksoy’un, Van depremi sonrası Ağrı Dağı’nda meydana gelebilecek volkanik
hareketlenmelere ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Beşir
Atalay’ın cevabı (7/1783)
14.- Hatay Milletvekili
Adnan Şefik Çirkin’in, bankacılık sektöründeki yabancı sermaye payı ile geri
ödenmeyen krediler ve bunun sonuçlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/1786)
15.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar’ın, Erdemir’e ait bir arazinin özelleştirmeden önce satışına ve
araziyle ilgili ÇED sürecine ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/1795)
16.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, TRT’de yayınlanacak bir diziyle ilgili bazı iddialara
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/1804)
17.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Simav depremi sonrasında vergi borçlarının ödeme zamanından
kaynaklanan mağduriyete ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
(7/1850)
18.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Eser Danışoğlu’nun, İnsan Hakları Danışma Kurulunun 2004 yılından itibaren
toplanmamasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Beşir
Atalay’ın cevabı (7/1907)
19.- Adana Milletvekili Ali
Halaman’ın, Adana ili ve ilçelerinde yürütülen proje ve yatırımlara ilişkin
sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/1928)
20.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürk’ün, yapı denetim ile ilgili yasal mevzuata ve yapı denetimi
kuruluşlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın
cevabı (7/1931)
21.- Bursa Milletvekili
İlhan Demiröz’ün, Gemlik Limanı’nda kimyasal maddeler için depolama alanları ve
ilave rıhtım yapılmasının çevreye etkilerine ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/1932)
22.- Mersin Milletvekili
Vahap Seçer’in, Suriye ile ticari ilişkilere ilişkin Başbakandan sorusu ve
Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/1982)
23.- İstanbul Milletvekili
Haluk Eyidoğan’ın, yeni Van’ın kurulacağı bölgeye ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/2028)
24.- İzmir Milletvekili
Oğuz Oyan’ın, görülmekte olan bir davanın iddianamesinde milletvekillerinin
yazılı ve sözlü açıklamalarının suç delilleri arasında yer almasına ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/2073)
25.- Hatay Milletvekili
Mehmet Ali Ediboğlu’nun, Hakkari’de bazı ihalelerde usulsüzlük yapıldığı
iddialarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın
cevabı (7/2103)
26.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatı
birimlerindeki engelli istihdamına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet
Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/2203)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 13.03’te
açılarak dört oturum yaptı.
Adana Milletvekili Mehmet Şükrü Erdinç,
Adana ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 90’ıncı yıl dönümüne,
Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu,
kanun hükmünde kararnamelerden sonra devletin durumuna,
Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan,
6223 sayılı Yetki Kanunu’nun uygulama alanına,
İlişkin gündem dışı birer konuşma
yaptılar.
Adana Milletvekili Ali Halaman,
Adana Milletvekili Fatoş Gürkan,
Adana ilinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 90’ıncı yıl dönümüne;
İzmir Milletvekili Oktay Vural, Millî
Savunma Bakanının Bedelli Askerlik Yasası’nın görüşmeleri sırasında Genelkurmay
Başkanının görüşüyle ilgili ifadesine,
İlişkin birer açıklamada bulundular.
Ağrı Milletvekili Halil Aksoy ve 21
milletvekilinin, hayvancılık ve kırmızı et sektöründe yaşanan (10/92),
İstanbul Milletvekili Sedef Küçük ve 22
milletvekilinin, özürlülerin istihdamındaki (10/93),
Sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 20
milletvekilinin, füze savunma sistemi kapsamında Malatya-Kürecik’te
konuşlandırılması planlanan radar sistemi konusunda genel görüşme açılmasına
ilişkin önergesi (8/5) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki
yerini alacağı ve genel görüşme açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmenin,
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Cemil Çiçek’in resmî konuğu olan Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı
Mevlüt Çavuşoğlu’nun, 10 Ocak 2012 Salı günkü birleşimde Genel Kurula hitaben
bir konuşma yapma isteğine ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında yer alan Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hoca Ahmet
Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin İşleyişine Dair Anlaşma ile 22
Ekim 2009 Tarihli Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin
İşleyişine Dair Anlaşmaya Değişiklikler Getirilmesi Hakkında Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun (1/440) (S. Sayısı: 32) görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel
Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
2’nci sırasında yer alan ve
görüşmelerine devam olunan Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi ve Bursa Milletvekili
Hüseyin Şahin’in; 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu’nun (2/152) (S. Sayısı: 112) çerçeve 1’inci maddesi kabul edildi ve çerçeve 2’nci maddesi üzerinde bir süre
görüşüldü.
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan,
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in konuşması sırasında sarf ettiği sözlerle
ilgili olarak İç Tüzük’ün, 67 ve 163’üncü maddelerine göre işlem yapılması
gerektiğine ilişkin bir açıklamada bulundu.
Yalova Milletvekili Muharrem İnce,
Yalova Milletvekili Temel Coşkun’un şahsına,
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin,
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın şahsına,
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan,
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in şahsına,
İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya
Önder, Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’in şahsına,
Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner,
İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in şahsına,
İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya
Önder, Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’in şahsına,
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin,
İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ile Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın şahsına,
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan,
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in grubuna,
Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner,
Adana Milletvekili Murat Bozlak’ın şahsına,
Sataşmaları nedeniyle birer konuşma
yaptılar.
10 Ocak 2012 Salı günü saat 15.00’te
toplanmak üzere birleşime 19.55’te son verildi.
Mehmet SAĞLAM
Başkan
Vekili
Muhammet
Rıza YALÇINKAYA Mine
LÖK BEYAZ
Bartın Diyarbakır
Kâtip Üye Kâtip
Üye
II.- GELEN KâĞITLAR
No: 60
6 Ocak 2012 Cuma
Tasarı
1.- Çek Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/538) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/01/2012)
No: 61
10 Ocak 2012 Salı
Raporlar
1.- 2001, Gemilerdeki
Zararlı Organik Tutunma Önleyici Sistemlerin Kontrolüne İlişkin Uluslararası
Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Çevre
Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/329) (S. Sayısı: 120) (Dağıtma
tarihi: 10/01/2012) (GÜNDEME)
2.- 2009 Gemilerin
Emniyetli ve Çevreye Duyarlı Geri Dönüşümü Hakkında Hong Kong Uluslararası
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Çevre
Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/460) (S. Sayısı: 121) (Dağıtma
tarihi: 10/01/2012) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk ve 23 Milletvekilinin, ataması yapılmayan öğretmen adaylarının
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi. (10/94) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/10/2011)
2.- Muğla Milletvekili
Nurettin Demir ve 22 Milletvekilinin, Muğla’da yapılması planlanan HES
projelerinin ve çevreye etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi.
(10/95) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/10/2011)
3.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut ve 21 Milletvekilinin, emeklilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi. (10/96) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/10/2011)
10 Ocak 2012 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Mustafa HAMARAT (Ordu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49’uncu Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
IV.- SÖYLEVLER
1.- Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı Mevlüt
Çavuşoğlu’nun, Genel Kurula hitaben
konuşması
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı Sayın Mevlüt
Çavuşoğlu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Cemil Çiçek’in
refakatinde şu anda Meclisimizi teşrif etmişlerdir. Kendilerine yüce Meclisimiz
adına “Hoş geldiniz.” diyorum. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri,
Genel Kurulun 5/1/2012 Perşembe günkü 48’inci Birleşiminde alınan karar gereğince,
konuşmalarını yapmak üzere Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı Sayın
Mevlüt Çavuşoğlu’nu kürsüye davet ediyorum.
Buyurunuz Sayın Çavuşoğlu.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AVRUPA KONSEYİ PARLAMENTER
MECLİSİ BAŞKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU – Sayın
Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çok değerli üyeleri; üyesi bulunduğum
ve bugün Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı sıfatımla hitap etme
onurunu yaşadığım yüce Türkiye Büyük Millet Meclisine saygılarımı sunuyorum. Bu
vesileyle siz Değerli Başkan ve milletvekili arkadaşlarımızın yeni yılını en
içten dileklerimle kutluyorum.
Bugün karşınızda,
Türkiye’nin, kurulduğu 1949 yılından bu yana üyesi bulunduğu, Avrupa Konseyinin
siyasi platformu olan Parlamenter Meclisinin Başkanlığını yürüten ilk Türk
milletvekili olarak bulunmaktan büyük bir onur ve mutluluk duyuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
25 Ocak 2010 tarihinde
seçilmiş olduğum ve 23 Ocak 2012 tarihinde tamamlayacağım Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi Başkanlığının son resmî ziyaretlerinden birisini ülkem
Türkiye’ye yapmaktan ayrıca mutluluk ve onur duyuyorum.
Bugün yüce Meclisimize
yapacağım hitapla, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanlığımızın sonuna
yaklaşırken Başkanlık dönemimizde Avrupa’da ve komşu bölgelerde meydana gelen
değişimler, ortaya çıkan sorunlar ve önümüze çıkan fırsatlar çerçevesinde
gerçekleştirdiğimiz faaliyetlerimizin bir değerlendirmesini sizlerle paylaşma
fırsatı bulacağım.
İkinci Dünya Savaşı’nın
bitimiyle Avrupa’da yeni savaşların vuku bulmaması için demokrasi, insan
hakları ve hukukun üstünlüğü ortak ilke ve değerleri etrafında bir araya gelen
Avrupa ülkelerinin 1949 yılında kurduğu Avrupa Konseyi, bugün Belarus dışında
47 Avrupa ülkesinin ve Avrupa çapında 800 milyon vatandaşın temsil edildiği
yegâne Pan Avrupa kuruluşudur. Türkiye de 9 Ağustos 1949 yılında Avrupa
Konseyinin kurucu üyeleri arasında yer alarak bu evrensel nitelikteki ilkelere
bağlılığını ve ileri vizyonunu ortaya koymuş bulunmaktadır.
Türkiye, bu altmış yılı
aşkın süre içinde Avrupa Konseyinin temel yapı taşını oluşturan değerleri ve
ilkeleri doğrultusunda çok önemli aşamalar kaydetti, öyle ki 2004 yılında
Avrupa Konseyi -o yıla kadar- Denetim Komisyonu tarafından denetlenen bir ülke
durumundayken özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve Hükûmetimizin
gerçekleştirdiği reformlar ve Avrupa
Konseyi Parlamenter Meclisinde o dönemde birlikte görev yaptığımız
arkadaşlarımızla beraber yaptığımız etkili çalışmalar sayesinde bu denetim
sürecinden çıkmayı başarmış ve bu aynı zamanda benim de Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi Başkanlığına giden süreçte önümü açan önemli bir gelişme,
âdeta bir dönüm noktası olmuştur. Ben, bu vesileyle Sayın Meclis Başkanımızın
şahsında yüce Meclisimize bir kez daha şükranlarımı arz ediyorum.
Biz de Avrupa konumundaki
Başkanlığımızın katkılarımız ve başarılarımızla anılması ve başında
bulunduğumuz kurumun itibar ve güvenirliğini artırmak için çaba gösteriyoruz.
Bir Türk olarak, temsil ettiğimiz zengin kültürümüz ve bu zengin kültürümüzün
bize öğrettiği hoşgörü ve uzlaşı anlayışıyla dönemimizde azami katkılar yapma
gayreti içindeyiz.
Sayın Başkan, çok değerli
arkadaşlar; Avrupa Konseyi kurulduğundan bu yana demokrasi, insan hakları ve
hukukun üstünlüğü ilkelerinin Avrupa çapında ve ötesinde geliştirilmesi ve
ilerletilmesinde öncü rol oynamıştır. 1970’li yıllarda Avrupa’da diktatörlükler
yıkıldıktan sonra özellikle güney Avrupa ülkelerine, Yunanistan, İspanya ve
Portekiz gibi ülkelerde demokrasilerin gelişmesi için önemli rol oynamıştır.
Aynı şekilde, Berlin duvarı yıkıldıktan sonra 1990’lı yıllarda da Doğu ve Orta
Avrupa ülkelerinde demokrasilerin kurulması ve bunların güçlenmesi için çok
önemli rol üstlenmiştir ve bu desteklerle de Avrupa siyasetinde çok büyük rol
oynamıştır. Bu sebepledir ki Avrupa Konseyi sık sık “Demokrasi okulu” ya da
“Avrupa Birliğine geçiş odası” gibi tabirlerle anılmıştır. Hâlbuki Avrupa
Konseyi bu tür tanımlamaların çok ötesinde, ortak değer ve ilkeler bütünlüğünün
kurulmasına katkı sağlayan bir standart oluşturma mercisi olmuştur. Avrupa Konseyinin
bugüne kadar en büyük başarısı, kuruluşundan bir yıl sonra sözleşme olarak
ortaya çıkan ve tüm ülkeler tarafından imzalanan Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’dir ve de arkasında yine Strasbourg merkezli kurulan Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de sözleşmenin ortaya
koyduğu değerlere özellikle verdiği kararlar ya da oluşturduğu içtihatlarla çok
büyük katkılar sağlamış, bu değerlerin çok daha ileri noktalara gelmesinde
önemli rol oynamıştır. Ayrıca, Avrupa Konseyinde şimdiye kadar Avrupa
Konseyinin görev çerçevesi içinde kalan alanların tamamında Avrupa çapında tek
bir hukuk alanı oluşturmak için iki yüzden fazla sözleşme imzalanmıştır.
Örneğin, Kadına Yönelik Şiddet ve de Ev İçi Şiddetle Mücadele ve Önlenmesi
Sözleşmesi Türkiye’nin Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Dönem Başkanlığında
Türkiye’nin gayretleriyle kaleme alınmıştır ve yine Türkiye’nin Dönem
Başkanlığı sona ererken İstanbul’da imzaya açılmıştır. Burada büyük bir
memnuniyetle söylemek isterim ki bu
sözleşmeyi ilk imzalayan ülke Türkiye olmuştur. Yine, bu sözleşmeyi ilk
onaylayan da bizim yüce Meclisimiz olmuştur. Avrupa Konseyi tarafından da bu
önemli adım büyük takdirle karşılanmıştır. Tabii, Avrupa Konseyinin sadece
insan hakları koruması ve geliştirilmesi bakımından oluşturduğu mekanizma İnsan
Hakları Sözleşmesi ya da Mahkeme değildir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
yanında özellikle diğer mekanizmalarla, denetim mekanizmalarıyla, yardım
mekanizmalarıyla Avrupa’da demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğünün
geliştirilmesi için büyük katkılar sağlamıştır. Bu mekanizmalardan bir tanesi
de Venedik Komisyonudur. Venedik Komisyonu bugün sadece Avrupa Konseyi üye
ülkelerine bu anlamda destek sağlamamakta, diğer taraftan Kırgızistan gibi,
Şili gibi, Güney Afrika gibi, Meksika gibi, Japonya gibi dünyanın her
kıtasından ülkelere de büyük bir destek vermektedir ve bu ülkeler de bu
destekten faydalanmaktadır. Yine, İşkenceyi Önleme Komitesi, Yolsuzlukla
Mücadele Örgütü gibi, yine Hoşgörüsüzlükle Mücadele Örgütü, GRECO gibi birçok
CPT kurumlarıyla da yine Avrupa’da insan haklarının korunması ve
geliştirilmesinde çok önemli rol oynamıştır.
Başkanlığını yaptığımız
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, özellikle Denetim Komisyonuyla beraber bu
üye ülkelerin bu anlamdaki yükümlülüklerini yerine getirip getirmediklerini
denetlemektedir, kontrol etmektedir ve de teşvik etmektedir ama Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisinin tek görevi denetim görevi değildir. Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi tüm Avrupa’da 800 milyon insanı temsilen her türlü farklı
ideolojiler, farklı diller, farklı dinler ve farklı kültürlerden gelen
arkadaşlarımızın oluşturduğu bir yasama organıdır ve de üye ülkelere yönelik
kararlar ve de Bakanlar Komitesine yönelik de tavsiye kararları alır. Aynı
zamanda Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, İnsan Hakları Mahkemesine tüm üye
ülkelerin yargıçlarını seçer. Bunu da burada özellikle vurgulamak istedim.
Tabii, Avrupa Konseyinin
2004 yılında Türkiye’yi denetimden çıkardığını biraz önce vurguladım. Bunun da
bizim Başkanlığımızın önünü açan önemli bir dönüm noktası olduğunun da altını
çizdim. Tabii ki Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinin denetiminden çıkmak bir
üye ülke için çok önemli bir başarıdır ancak her başarıda olduğu gibi önemli
sorumlulukları da birlikte getirmektedir.
Avrupa Konseyi Parlamenter
Meclisi bir ülkeyi denetimden çıkarırken elbette o ülkenin bazı yükümlülükleri
yerine getirdiğini tescil eder fakat bundan sonraki süreçte o ülkenin yerine
getirmesi gereken sorumlulukları ve yükümlülükleri de hatırlatır. Nitekim, 2004
yılında Türkiye’yle ilgili aldığı 1380 sayılı Karar’ında da böyle olmuştur.
Avrupa Konseyi bir taraftan Türkiye'nin büyük reformlar kaydettiğini,
gerçekleştirdiğini tescil etmiştir ama diğer taraftan Türkiye'nin bundan
sonraki süreçte yapması gereken yükümlülükleriyle ilgili de on iki maddelik bir
metin ortaya koymuştur. Elbette bu süreçten sonra Türkiye de bu yükümlülüklerini
yerine getirmek için önemli adımlar atmıştır, fakat değerli arkadaşlarım,
özellikle bu adımların yanında bugün yeni adımların atılması da zarurettir,
bunun da altını çizmemiz gerekiyor.
Elbette son iki yılda,
özellikle 12 Eylülde referanduma giden anayasa değişikliği bundan sonra
atılacak adımlar için bir temel oluşturmuştur, anayasal zemin oluşturmuştur
fakat bugün özellikle Türkiye'nin çok ciddi bir yargı reformuna ihtiyacı olduğu
hepimiz tarafından bilinmektedir. Bunu da, maalesef şu anda yargının içinde
bulunduğu durumu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye aleyhine olan dosya
sayısında ve de Türkiye aleyhine verilen kararlarda görebilmekteyiz. Bugün
maalesef Türkiye, kabul etmeliyiz ki değerli arkadaşlar, bir taraftan
Başkanlığını yapmaktan mutluluk duyuyoruz ama diğer taraftan Rusya ve
Polonya’nın arkasından aleyhinde en çok dosya bulunan ülkedir. Daha önce
Rusya’dan sonra 2’nciydi, şimdi dosya sayılarında göreceli olarak azalma var
ama bunun da hâlâ yeterli olduğunu söyleyemeyiz ama özellikle son bir yıl
içinde Türkiye aleyhine verilen kararlara baktığımız zaman -yüz yetmiş dört
tane karar- bu konuda da maalesef Türkiye 1’inci sıradadır, bu da övünülecek
bir durum değildir.
SIRRI SAKIK (Muş) – Ama
Sayın Başbakan öyle demiyor Sayın Çavuşoğlu.
AVRUPA KONSEYİ PARLAMENTER
MECLİSİ BAŞKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU – Dolayısıyla, Türkiye'nin bu yargı reformunun
dışında kapsamlı bir anayasa reformuna da ihtiyacı var. O bakımdan, bugün
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, Sayın Başkanımızın öncülüğünde tüm
partilerimizin oluşturduğu Komisyonu önemsiyoruz. Umut ediyoruz ki buradan
olumlu sonuçlar çıkar, her şeyden önce Türk halkının hak ettiği ileri ve sivil
demokrasiye bu yüce Meclis kavuşur yeni bir anayasayla ve bu yeni bir sivil ve
demokratik anayasayla Türkiye'nin, başta Avrupa Konseyi olmak üzere, diğer
taraftan diğer uluslararası örgütlerde de gücü artar, etkisi artar diyorum.
Bu süreçte yine Avrupa
Konseyi Parlamenter Meclisi olarak ve yine Venedik Komisyonu olarak Türkiye’ye
her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu vurgulamak isterim ve de Türkiye'nin
bu süreçte Venedik Komisyonuyla iş birliği yapmasının öneminin de altını özellikle
çizmek istiyorum.
Sayın Başkan, çok değerli
arkadaşlar; Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanlığını yürüttüğümüz bu iki
yıl içinde hem Avrupa’da hem de tüm dünyada yoğun gelişmelerin yaşandığını
hepimiz gözlemledik. Hepimizin çok yakından takip ettiği gibi, 2011 yılı, Arap
dünyasında demokrasiye geçiş mücadelelerinin verildiği, çarpıcı gelişmelerin
yaşandığı tarihî gelişmelere tanıklık etmiştir.
Avrupa’nın komşu
coğrafyasındaki ülkelerde önemli gelişmeler meydana geldi. Özgürlük, reform ve
sosyal adalet talepleriyle sokaklara dökülen halkların gösterdiği irade “Arap
baharı” olarak bilenen süreci başlattı. Elbette bu süreçte buradaki
gelişmelerin sadece Avrupa’yı etkileme kaygısından değil, bu bölgedeki
ülkelerle tarihî, sosyal ve kültürel bağlarımızdan dolayı Avrupa Konseyi ve
Avrupa Konseyinin Parlamenter Meclisi bu süreci çok yakından takip etti ve bu
süreçte, bu ülkelere de çok önemli destekler verdi. Keza, bu süreçte
Türkiye'nin bölge halklarının meşru taleplerinin destekçisi olan ilkesel tutumu
ve halkları kapsayıcı ve kucaklayıcı yaklaşımı Avrupa Konseyi çevrelerinde de
takdirle izlendi.
Avrupa Konseyi, nasıl,
biraz önce söyledim gibi, 70’li yıllarda Güney Avrupa ülkelerine yardımcı
olduysa, nasıl 90’lı yıllarda Doğu ve Orta Avrupa ülkelerine yardımcı olduysa
bizim dönemimizde de özellikle Arap baharı çerçevesinde bölge ülkelerine
demokrasi yolundaki çalışmalarında destek olmaya çalışmıştır. Esasen Avrupa
Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı olarak daha Arap baharı başlamadan bir yıl
önce ortaya bir vizyon koyduk. Bu ülkelerde demokrasileri güçlendirmek için, bu
ülkelerin Avrupa Konseyine ve Avrupa’nın değerlerine entegre olabilmesi için
yeni bir üyelik statüsü geliştirdik, bunun adını da “Demokrasi İçin Ortaklık
Statüsü.” koyduk. Tabii ki bu Arap baharındaki gelişmeleri görünce Avrupa
Konseyi Parlamenter Meclisinin daha bu bahar başlamadan bir yıl önce başlattığı
bu inisiyatifin aslında ne kadar vizyoner bir girişim olduğu da herkes
tarafından takdir edildi.
HALUK AHMET GÜMÜŞ
(Balıkesir) - Müdahaleye destek de var mıydı?
AVRUPA KONSEYİ PARLAMENTER
MECLİSİ BAŞKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU - Tabii ki Avrupa Konseyinde bizim dönemimizde
tarihî kararlar da aldık ve ilk defa Avrupa Konseyi tarihinde üye olmayan komşu
bölgelerdeki bir ülkeyi, Fas’ı haziran ayında Avrupa Konseyi Parlamenter
Meclisine üye yaptık. Hemen arkasından ilk Genel Kurulda, ekim ayında da,
Filistin Ulusal Meclisini, Filistinli kardeşlerimizi de Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisine üye yaptık. Ocak ayından itibaren Filistinli milletvekili
arkadaşlarımız da bizimle aynı çatı altında orada Avrupa için veya Filistin
hakları için mücadele edeceklerdir.
Dolayısıyla, bu süreçte
üyeliğimiz, daha doğrusu ülkelerin üyeliği sadece Filistin’le ve yine Fas’la
sınırlı değildir, o bölgedeki diğer ülkelerle de temaslarımız devam ediyor.
Tunus’ta demokratik seçimler için Tunus’a destek olduk. Şimdi aynı talebin
Tunus’tan da gelmesini bekliyoruz. Cezayir’e gittik, Cezayir’i de teşvik ettik.
Sadece Orta Doğu veya Kuzey Afrika ülkelerini teşvik etmedik, Orta Asya’ya
gittik çünkü “komşu bölgeler” derken Orta Asya da bunun içindedir. Yine
Kazakistan’ı teşvik ettik, Kırgızistan’ı teşvik ettik, bunun da sonuçlarını
aldık. Şimdi, üçüncü ülke olarak Kırgızistan’dan da resmî talebi aldık ve bu
talebi işleme koyduk. İnşallah en kısa zamanda haziran ayında ya da en geç ekim
ayında Kırgızistan’ı da Kırgızistan Meclisini de Avrupa Konseyi Parlamenter
Meclisine bu konuda inşallah üye yapacağız, her türlü gereken desteği de
vereceğiz.
Diğer, Suriye’deki,
Libya’daki, Mısır’daki gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Bu ülkelerdeki
gelişmelerle ilgili arkadaşlarımızın da girişimiyle belli sayıda karar ve
tavsiye kararlarımız var, âdeta rehber olabilecek raporlarımız var. İnşallah bu
ülkelerle de ileride temaslarımız daha iyi noktaya gelecektir diyoruz.
Tabii, Avrupa Konseyinde,
sadece, Avrupa Konseyinin ilgilendiği alan komşu bölgeler değildir. Komşu
bölgelerin dışında Avrupa’nın kendi içinde de çok büyük değişiklikler oldu,
fırsatlar ortaya çıktı ve de sorunlar ortaya çıktı. Bu sorunlar ve fırsatlar çerçevesinde,
kısa kısa, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi olarak ve Başkan olarak neler
yaptığımızı da sizlerle paylaşmak istiyoruz.
AKPM’nin Başkanlığına 25
Ocak 2010 tarihinde seçildiğimiz günden bu yana Avrupa Konseyinin gerek 47
ülkeden 8 milyon Avrupa vatandaşının yüz yüze bulunduğu sorunlara siyaset
oluşturmak, yine çözümler üretmek gerekse başında bulunduğumuz kurumun itibar
ve güvenilirliğini artırmak için yoğun çalışmalar sürdürmekteyiz. Tabii ki, bu
süreçte Avrupa içinde de kurumsal sorunlar yaşayan, siyasi tıkanmışlıklar
yaşayan ülkeler var. Özellikle bu ülkelere yardımcı olabilmek için, yine Avrupa
Konseyiyle arasında sorunları olan ülkelerle sorunları çözmek ya da güven
bunalımını aşmak için ya da kendi arasında sorunlar yaşayan üye ülkelerin bu
sorunlarının çözümü için veya güven artırıcı adımların atılması için
arkadaşlarımızla beraber çok büyük gayretler sarf ettik.
Arnavutluk’a gittik,
oradaki boykotun sona ermesi için müzakerelerin başlamasına vesile olduk ve de
bu konuda başarılı olduk.
Yine, Moldova’da
Cumhurbaşkanlığı seçiminden ya da seçilmemesinden ortaya çıkan ciddi bir siyasi
tıkanmışlık var, ama en azından şimdi taraflar arasında ciddi müzakerelerin
başlamasına vesile olduk.
En çok önem verdiğimiz
ülkelerden bir tanesi Bosna-Hersek olmuştur, çünkü bir taraftan yaklaşık on beş
aydır hükûmeti kuramayan bir Bosna, diğer taraftan anayasal değişiklikleri
yapamayarak Avrupa Konseyine karşı yükümlülüğünü yerine getiremeyen bir ülke.
Her iki sorunun çözülmesi için de katkı sağladık, 3 defa Bosna-Hersek’e
özellikle ziyarette bulundum ve en son ziyaretimizden sonra hükûmet kurulması
konusunda değişik siyasi partilerin anlaşmaya varması konusunda da çok önemli
katkılarımız oldu.
Balkanlarda diğer ülkelere
de gittik, Sırbistan’ı da ziyaret ettik, Bulgaristan’ı da, Romanya’yı da, tüm
Balkan ülkelerini ziyaret ettik.
Bu arada, Kosova’yı da çok
yakından takip ettik. Yine, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi olarak
Kosova’yla ilgili bir konu tartışıldığı zaman, Kosovalı milletvekili
arkadaşlarımızın davet edilmesi yönünde bir karar aldık ve o arkadaşlarımızın
da en azından Kosova’yla ilgili konularda sözünün olduğunu Avrupa Konseyi
olarak da kabul ettik.
Ülkeler arasında sorunlar
dedik, Avrupa Konseyiyle kendi arasında sorunları olan ülkeler dedik, bunların
başında Rusya geliyor. Rusya çok önemli bir üyemiz ama Avrupa Konseyiyle
ilişkilerinde güven bunalımı var. Bizim dönemimizde bu güven bunalımının
aşılması için büyük gayretler sarf ettik, ilişkilerin normalleşmesine çok büyük
katkılar sağladık.
Aynı şekilde, Avrupa
Konseyi ile Azerbaycan arasında aynı, benzer sorunlar vardı; Ukrayna’yla Avrupa
Konseyi arasında; Ermenistan’la Avrupa Konseyi arasında ciddi sorunlar vardı,
bu sorunların aşılmasında objektif tutumumuzla, ikili standart içinde olmadan
yaptığımız çalışmalarla çok büyük katkılar sağladığımızı burada vurgulamak
isteriz. Ama özellikle Rusya-Gürcistan savaşının ortaya çıkardığı sonuçlar,
insan hakları ihlali, yine, Türkiye’yi, hem Ermenistan’la olan ilişkileri
bakımından yakından ilgilendiren ama daha çok da kardeş Azerbaycan’la
bağımızdan dolayı bizi yakından ilgilendiren Karabağ probleminin çözümü için de
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi çatısı altında bir komisyon kurduk ve
burada, özellikle insan hakları ihlali, kaçkınların, göçkünlerin haklarının
savunulması için ve de güven artırıcı adımların atılması için bu komisyonları
aktif bir şekilde şu anda yürütmekteyiz.
Yine, Kıbrıs’ta iki tarafta
genç siyasetçilerin arasında diyalogu sağlayabilmek için Kıbrıs Platformu’nu
oluşturduk ve 50’den fazla genç siyasetçi arkadaşımızı bir araya getirdik, hem
Kıbrıs’ta, ara bölgede hem de onları İstanbul’a davet ederek o gençler arasında
güven artırıcı adımların artması için de bir taraftan Kıbrıs’ta çözüm için
büyük gayretler sarf ederken uluslararası örgütler olarak, diğer taraftan,
burada, bu ileriyle yönelik adımların atılmasına da çok büyük katkı sağladık.
Burada bir konuyu da
huzurunuza getirmek isterim: Avrupa kurumlarının içinde bugün 2 tane Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden milletvekili arkadaşımızı kendi bünyesinde
bulunduran tek uluslararası örgüt Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisidir.
Yine değerli arkadaşlarım,
tabii ki, sorunlar ülkelerle ya da ülkeler arasındaki sorunlarla sınırlı
değildir. Bugün Avrupa’nın tamamını, Avrupa’da yaşayan tüm halkları
ilgilendiren çok ciddi sorunlar vardır. Bugün, Avrupa’nın nasıl bir ciddi
ekonomik krizden geçtiğini hepimiz görüyoruz ama bizi esas ilgilendiren bu
ekonomik krizlerin insanların günlük hayatını nasıl olumsuz etkilediğidir,
insan haklarını temelden nasıl etkilediğidir ve de demokratik kurumları kökten
nasıl sarstığıdır. Dolayısıyla, bu konuda da rehberlik niteliğinde
kararlarımızın ve tavsiye kararlarımızın olduğunu vurgulamak isterim, her ne
kadar ekonomik bir kuruluş olmasak da bu insan hakları boyutuna önem vermemiz
gerekiyor. Özellikle “Devletlerin aşırı borç yükünün demokrasi ve insan hakları
üzerindeki etkileri”, “Ekonomik krizin göçmenler ve kadınlar üzerindeki
etkileri” konulu raporlarımızı Avrupa Konseyinde kabul ettik. Yine, en son Edinburg’da
Daimî Komisyon toplantısında da “Krizin Gençler Üzerindeki Etkileri” konulu bir
oturumu arkadaşlarımızla beraber düzenledik.
Tabii, Avrupa’nın ekonomik
krizlerden geçtiği böyle bir ortamda, dünyanın en büyük ekonomilerinin yer
aldığı G20 üyesi olan, dünyanın 16’ncı, Avrupa’nın 6’ncı büyük ekonomisi
konumundaki Türkiye, dinamik ve istikrarlı ekonomisiyle Avrupa’da âdeta
güvenilir bir liman olarak sapasağlam yerinde duruyor.
Diğer taraftan, değerli
milletvekilleri, tabii, ekonomik krizler geçicidir ama bugün Avrupa’yı tehdit
eden en büyük sorun, Avrupa’da artan ırkçılık, yabancı düşmanlığı,
hoşgörüsüzlük, antisemitizm ve İslamafobi’dir. Maalesef bugün bu tehlikeli
artışın negatif sonuçlarını, somut sonuçlarını da Avrupa ülkelerinde görmeye
başladık. Bugün sadece ırkçı partilerin sandalye sayısı artmıyor, bugün ılımlı
partilerin bile ırkçı partilere kaybettiği desteği geri alabilmek için, ırkçı
partilerin kullandığı söylem ve eylem içinde olduğunu görmekten çok büyük
endişe duymaktayız.
Bugün, geçen sene
Romanların bazı ülkeler tarafından sınır dışı edilmesi, kamplarının
kapatılması, yine o ülkelerde insanların inançlarıyla ilgili kısıtlamalar
getirilmesi, kılık kıyafetle ilgili, yine İsviçre’de bir kantonda minare
yasağının referanduma götürülmesi gibi son derece olumsuz sonuçlarını
görüyoruz.
Aynı şekilde, Norveç’teki
olaya baktığımız zaman, Belçika’daki olaya baktığımız zaman, Almanya’da 9
Türk’ün Neonaziler tarafından öldürüldüğünü gördüğümüz zaman; İtalya’da bir
İtalyan’ın Afrika kökenli vatandaşları öldürüp, intihar ettiğini gördüğümüz
zaman, artık, bu işin hangi boyuta vardığını görüyoruz ve bu, bizi daha da
endişelendiriyor.
Elbette Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi olarak bu süreçte sessiz kalmadık, tepkilerimizi de
gösterdik. Kararlar ve tavsiye kararları da aldık. Rehber niteliğinde raporlar
da kabul ettik. Aynı şekilde, Strasbourg’da üst düzeyli konferanslar
düzenledik, deklarasyonlar yayınladık. Tüm ülkeler bunu kabul etti, ama öyle
görünüyor ki, bu kararlar, bu tavsiye kararları ve de deklarasyonlar üye
ülkeler tarafından uygulanmadığı sürece ya da zihniyet değişimi sağlanmadığı
sürece bir noktaya kadar etkili olabiliyor.
O nedenle, bize göre artan
ırkçılık, yabancı düşmanlığı, İslamafobi, antisemitizm gibi akımlarla,
değerlerimizi tehdit eden akımlarla mücadele etmenin en etkili yolunun
kültürler arası diyaloğun dinî boyutuyla beraber artırılması ve pekiştirilmesi
olduğunu düşünüyoruz.
O sebeple, gittiğimiz
ülkelerde -Bugüne kadar 90’dan fazla resmî ya da çalışma ziyareti yaptık- bu
sorunu sadece cumhurbaşkanlarıyla, başbakanlarla, meclis başkanlarıyla
paylaşmadık. Bu sorunun hangi noktaya vardığını, yine, üniversitelerde gençlerle
paylaştık. Ulusal meclislere hitap ederek milletvekilli arkadaşlarımızın
gündemine getirdik. Yine, diyalog konusunda çaba sarf eden sivil toplum
örgütleriyle bir araya geldik ve de dinî liderlerle buluşarak onların da
desteğini istedik. Vatikan’a gittik, Papa’yla da görüştük. Gittik,
Hristiyanların, Ortodoksların, Katoliklerin, Protestanların temsilcileriyle de
görüştük. Müslüman toplumların yaşadığı
bölgelerde müftülerimizle de görüşerek onların desteğini istedik ve de bunun
sonucunda, ilk defa, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi tarihinde nisan
oturumunda beş farklı inancın liderini -tüm Avrupa’daki Müslümanlar adına da
Diyanet İşleri Başkanımız katılmıştır- bir araya getirdik ve de ortak bir
oturum düzenledik, kendilerinin de bu süreçte bize çok büyük destekleri oldu.
Yine, nisan oturumunda, dinî liderlerden bir gün sonra, Sayın Başbakanımız,
medeniyetler arası ittifakın eş başkanı olarak Strasbourg’a geldi, davetimizi
kırmadı; yine, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisine de hitap etti. Bu sebeple
Sayın Başbakanımıza bir kere daha şükranlarımızı sunuyoruz.
Tabii, Avrupa’da artan
ırkçılığa karşı mücadele sadece bizim tarafımızdan yürütülmüyor, Bakanlar
Komitesi tarafından da yürütülüyor. Özellikle Türkiye'nin, Sayın Davutoğlu’nun
yürüttüğü Bakanlar Komitesinin Dönem Başkanlığında, Sayın Davutoğlu’nun teklifi
ve Genel Sekreterimiz Jagland’ın inisiyatifiyle Avrupa Konseyinde bir Akil
Adamlar Grubu oluşturuldu. Bu Akil Adamlar Grubu da “21’inci Yüzyılda Avrupa’da
Birlikte Yaşamak” adlı bir raporu kabul ettiler. Biz de Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi olarak bu rapora tam destek verici oturumumuzu düzenledik,
kararımızı aldık. Bu sebeple Sayın Davutoğlu’na da bu etkili çalışmalarından
veya bu sürece verdiği desteklerden dolayı çok teşekkür ediyoruz.
Tabii, bu süreçte, artan
ırkçılıkla mücadele için ulusal parlamentolara da görev düşüyor. O yüzden, siz
değerli milletvekili arkadaşlarımızın da bu süreçte desteğine çok büyük
ihtiyacımız var.
Tabii, Avrupa’da sadece
problemler yok değerli arkadaşlar. Avrupa’da, ortaya çıkan fırsatlar da var. Bu
fırsatlardan bir tanesi de Avrupa Birliğinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne
ve de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine üyeliğidir. Bugün, Avrupa çapında insan
haklarını koruma altına almak istiyorsak bu bütünleşmeyi sağlamamız gerekiyor
ve biz Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği olarak bu süreci tamamlamak üzereyiz.
Biz, ayrıca Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi ve Avrupa Parlamentosu olarak da
kendi aramızda bir anlaşmaya vardık ve bu süreç tamamlandıktan sonra Avrupa Parlamentosu,
Başkanlığını yaptığımız Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde 18 kişilik bir
milletvekiliyle temsil edilecekler. Yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine üye
olan Avrupa Birliğinin de kendi yargıcı olacak ve bu yargıç seçimleri dâhil
oradaki bu sürece Avrupa Parlamentosundan arkadaşlarımız da katılmış olacak.
Dolayısıyla bu da bizim çok önemli bir önceliğimizdi, bunu da başarmış olmaktan
ayrıca mutluluk duyuyoruz.
Tabii, biraz önce
-konuşmamın başından beri- Avrupa ve bölgesindeki sorunları, ortaya çıkan
problemleri ve önümüzdeki fırsatları sizlerle paylaşmaya çalıştık. Bu
sorunlarla mücadele edebilmek için yine bu fırsatları iyi değerlendirebilmesi
için Başkanlığını yaptığımız kurumun çok daha güçlü olması gerekiyordu. O
yüzden, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisine yapısal anlamda çok büyük
destekler verdik ve Avrupa Konseyinin ve Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinin,
Genel Sekreterimiz Jack’la da beraber, reform sürecini başlattık. Ayrıca, İnsan
Hakları Mahkemesinin de reformu için tüm desteklerimiz devam etmektedir.
Dolayısıyla bu önümüzdeki
oturuma, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, haziran ayında kabul ettiğimiz
raporla yine ekim ayında kabul ettiğimiz İç Tüzük’le ilgili -darısı Türkiye
Büyük Millet Meclisine- İç Tüzük değişikliğimiz de 2012 yılına, oturumuna çok
farklı bir meclis olarak başlayacaktır. Daha dinamik, siyasi konulara daha çok
odaklanmış, parlamenter arkadaşlarımızın katılımına açık, aynı şekilde ulusal
parlamentolarla bağı güçlendiren bir reform sürecini tamamlamaktan veya Başkanlığımızın
da böylesine bir başarıyla sona ermesinden ayrıca mutluluk duyduğumu da burada
sizlere anlatmak isterim, sizlerle paylaşmak isterim. Tabii, Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisinin reform çalışmalarının Başkanlığımız tarafından özellikle
ciddi bir şekilde takip edildiği ve bu sürece arkadaşlarımızla beraber ciddi
katkı sağladığımızı da vurgulamak isterim.
Sayın Başkan, çok değerli
milletvekili arkadaşlarım; AKPM Başkanlığımızdaki faaliyetlerimiz ve
gerçekleştirdiğimiz projelerimizin satır başları böyle. Çalışmalarımızı, AKPM
Başkanlığını tamamlayacağımız 23 Ocak 2012 tarihine kadar yoğun bir şekilde
devam ettireceğiz. Son iki ziyaretimizi Andorra’ya ve Kanada’ya yapacağız.
Andorra, bizim en küçük üyelerimizden bir tanesi. Özellikle küçük ve büyük ülke
ayrımı yapmadığımızı göstermek için birkaç gün sonra, resmî ziyaretimizden
sonra buradan Andora’ya gidip onları da ziyaret edeceğiz.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; bugünün Avrupa’sının dünyanın en istikrarlı ve demokratik ve
ekonomik bakımdan en kalkınmış bölge olmasında uluslararası kurumların,
Başkanlığını yaptığımız Meclisin de çok önemli katkısı olmuştur. Bu kapsamda,
Avrupa Konseyi geliştirdiği Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’yle Atlantik’ten
Pasifik’e, Baltık Denizi’nden Akdeniz’e kadar ortak değerler etrafında birleşik
bir Avrupa kurulmasına büyük katkı sağlamıştır. Fakat şu ana kadar hiçbir
uluslararası kuruluşun ekonomik krizler, sosyal güvenlik mekanizmalarının
aşınması, hoşgörüsüzlük ve şiddetin artması gibi sorunlara karşı toplumları tam
olarak koruyamadıklarını da kabul etmemiz gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AVRUPA KONSEYİ PARLAMENTER
MECLİSİ BAŞKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU – Uluslararası kuruluşlar iklim değişikliğinin
önlenmesine, uluslararası terörizm ve organize suçlara tam manasıyla karşı
koyamamıştır, maalesef. Bu bakımdan, bugünün değişen dünyasında uluslararası iş
birliğine ve entegrasyona her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır.
Değişim ve düzen arayışlarının giderek hızlandığı mevcut uluslararası ortamda
hukukun üstünlüğü, temel insan hak ve özgürlükleri, eşitlik, adalet ve
farklılıklara saygı gibi değerlere giderek daha fazla önem vermekteyiz.
Ekonomiden güvenliğe kadar, uluslararası ilişkilerin her boyutunda küresel
ilişkileri düzenleyen kural, kurum ve davranışların bu evrensel değerleri
yansıtması toplumların güvenlik, refah ve istikrarı için önem taşıyor. Ulusal
ve uluslararası parlamentolar ve parlamenterler de özellikle halkı temsil eden
biz milletvekilleri de bu süreçte çok önemli roller oynamalıdır, üstlenmelidir.
Türkiye'nin, Avrupa
Konseyinin oluşturduğu ortak değerler sistemine sağladığı değerli katkıların
yüce Türkiye Büyük Millet Meclisimizin öncülüğünde önümüzdeki dönemde de
artarak devam edeceğine inancımız tamdır. Demokrasi, insan hakları ve hukukun
üstünlüğü alanlarındaki reformların devamı, Türkiye’yi bölgesinde bir cazibe
merkezi kılmaya devam edecektir.
Sözlerime son verirken,
sizlerle bugün bu yüce Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bir arada
olmaktan, bir ufuk turu gerçekleştirmiş olmaktan duyduğum memnuniyeti ve onuru
bir kere daha ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan ve siz çok
değerli milletvekili arkadaşlarımıza en derin sevgi ve saygılarımı sunarım. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Çavuşoğlu.
Sayın milletvekilleri,
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu ve
beraberindeki heyet, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Cemil Çiçek’in
refakatinde Genel Kurulumuzdan ayrılmaktadırlar, teşekkür ediyoruz kendilerine
tekrar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NURSUNA MEMECAN (Sivas) –
Sayın Başkan, söz talebim vardı.
BAŞKAN – Sayın Memecan, söz
talebiniz var; buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Sivas Milletvekili Nursuna Memecan’ın, Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi Başkanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Konsey çalışmalarına yaptığı
katkılara ilişkin açıklaması
NURSUNA MEMECAN (Sivas) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Türkiye,
Avrupa Konseyinin kurucu üyesi olmasına rağmen, Parlamenter Mecliste ilk defa
bir Türk başkan oldu. Sayın Mevlüt Çavuşoğlu, öncelikle seçimi sırasında çok
başarılı bir çalışma yürüttü. Arkasından, son iki senedir Parlamenter
Meclisinde hem objektif yaklaşımıyla, dinamik çalışmalarıyla hem Konseyin
çalışmalarının çok faydalı bir boyuta ulaşmasına katkıda bulundu hem de
Türkiye’nin çok itibarını artırdı ve çok güzel temsil ettiğini düşünüyorum.
Delegasyon Başkanı olarak kendisine Delegasyonumuz adına teşekkür etmek istiyorum
izninizle.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Memecan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, benim de söz talebim var efendim.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Hamzaçebi.
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, 10 Ocak
Çalışan Gazeteciler Günü’ne ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’na
vermiş olduğu bilgiler için teşekkür ediyorum ve Avrupa Konseyindeki
çalışmalarında başarılar diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
bugün 10 Ocak 2012, gazetecilerin haklarının fikir işçisi olarak 10 Ocak 1961
tarihinde düzenlenmesinden bu yana her yıl “10 Ocak” tarihi Çalışan Gazeteciler
Günü olarak kutlanmaktadır ve biz bu günü Türkiye’de kutlayamıyoruz,
gazeteciler bu günü buruk kutluyor çünkü 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde
97 gazetecimiz cezaevindedir. Bugün, basılmamış kitapların toplatıldığı,
yazarların tutuklandığı bir ortamda muhalif gazeteci olmak, iktidar karşıtı
cümleleri haber yapmak, makale konusu yapmak gerçekten büyük bir cesaret
istiyor. Bu cesareti gösteren gazetecileri kutluyorum.
Türkiye zor günlerden
geçiyor, kendini ileri demokrat olarak tanımlayan ancak gerçekte demokrasiyi
içine sindirememiş olan bir anlayışın hemen her gün bir başka tür baskı ve
sindirme hareketiyle karşı karşıyayız. Osmanlı İmparatorluğu’nda sultanların
“Hikmeti hükûmet” kavramına dayanarak gerçekleştirdikleri siyaseten katletme
eylemi bugün şekil değiştirmiş, hukuk kılıfı giydirilmek suretiyle “Yargıyla
katletme eylemi”ne dönüşmüştür. İş adamları, rektörler, öğrenciler,
gazeteciler, siyasetçiler, toplumun hemen her kesiminden iktidar karşıtı
önerilerde bulunanlar, konuşmalar yapanlar, yazı yazanlar, kitap yazanlar
cezaevlerinde; önlerinde bir karanlık var, neyle suçlandıklarını dahi doğru
dürüst bilmiyorlar ve birçok beden, suçluluğu kanıtlanmamış bedenler tedavi
edilemediği için cezaevlerinden mezarlıklara götürülüyor; böyle bir
Türkiye’deyiz. “Evrensel hukuk.” diye bir kavram tanınmıyor. Masuniyet karinesi
bir kenara atılmıştır. Böyle bir tabloda, yargıyı eleştiren Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu hakkında, Silivri Savcısı bir fezleke
düzenlemek suretiyle “Adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs.” iddiasıyla bir
talepte bulunmuştur.
2012 Türkiyesi’nde, artık,
sıra ana muhalefet partisine gelmiştir ama hiç kimse ana muhalefet partisini ve
Türk milletini susturamayacaktır. Baskısını her gün arttırmakta olan bu iktidar
mutlaka gidecek, Türkiye, demokratik bir ortama, demokratik bir hükûmete
kavuşacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Böyle bir tabloda, Sayın Kılıçdaroğlu hakkında düzenlenen
fezlekeye “Olması gereken olmuştur.” diyen Sayın Başbakanı da buradan
ayıplıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Şandır, siz
de sisteme girmişsiniz.
Buyurunuz.
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi Başkanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Konsey çalışmalarına yaptığı
katkılara ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkan, Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun konuşması sebebiyle biz de Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak görüşlerimizi, düşüncelerimizi ifade etmek
arzusundaydık ancak Sayın Başkan Genel Kurulu terk etmiş bulunmaktalar ama yine
de biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, bir Türk milletvekilinin
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı olmasından duyduğumuz memnuniyeti ve
-anlattığına göre- yaptığı başarılı çalışmalardan dolayı tebriklerimizi ifade
ediyoruz ancak şunu da söylememe lütfen müsaade ediniz, Sayın Çavuşoğlu’nun
Başkanlığını yaptığı Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi üyesi ülkelerde, bu iki
yıl içerisinde, Türkiye’mize, Türk milletine karşı çok haksız itham ve iddialar
ortaya konulmuş, hakaretler yapılmıştır. Arzu ederdim ki Sayın Çavuşoğlu, bu
haksızlıklara karşı, bir Türk parlamenter olarak, bir Türk olarak verdiği
mücadeleyi de burada anlatması gerekirdi. O Meclisin çok etkili bir üyesi olan
Fransa’da Türk milleti için “soykırımcı” iddiası ifade edilmiştir ısrarla ve de
“Yok denilmesinin cezalandırılması” kanun hâline getirilmiştir. Sayın Başkanın
buna tepkisi ne olmuştur, bunu öğrenmek isterdik.
Bir başka husus: Sayın
Çavuşoğlu’nun Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanlığı yaptığı bu iki
yılda Türkiye’de de demokrasi dışı öyle gelişmeler oldu ki Avrupa kriterlerine
uymayan, bunlara karşı da bir mücadele verdiğini duymak isterdik burada.
Bugün 10 Ocak Çalışan
Gazeteciler Günü. Gazetecilerimizin, yazmadıkları kitaplardan dolayı,
yapmadıkları haberlerden dolayı silahlı terör örgütü üyesi olmaktan suçlanıp
hapislere atıldığı bir süreçte, Sayın Çavuşoğlu’nun, bundan duyduğu
rahatsızlığı da ifade etmesini beklerdik ama tekrar ediyorum, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak, bir Türk milletvekilinin Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisine iki yıl süreyle Başkanlık yapmasını ülkemiz açısından
önemli, değerli bir gelişme olarak görüyorum, hizmetlerinden dolayı, her şeye
rağmen kendisine teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Şandır.
Sayın Buldan, buyurunuz.
4.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, 10 Ocak Çalışan
Gazeteciler Günü’ne ilişkin açıklaması
PERVİN BULDAN (Iğdır) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de Barış ve Demokrasi
Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek için söz aldım Sayın Çavuşoğlu’nun
burada, Genel Kurulda yaptığı bilgilendirme konuşması sebebiyle.
Sayın Çavuşoğlu Avrupa
hukukundan bahsetti burada ama şunu Sayın Çavuşoğlu’na hatırlatmak isteriz:
Bugün Çalışan Gazeteciler Günü ve bugün Türkiye’de 97 gazeteci tutuklu
bulunmakta. Çalışan gazeteciler için iyi temennilerde bulunmak ve bugünü gerçek
anlamda kutlamak isterdik tabii ki ama ne yazık ki gazeteciliğin suç sayıldığı,
hatta haber notları ve adres defterlerinin suç sayıldığı ve gerçekleri
yazdıkları için tutuklanan gazeteciler var bugün Türkiye’de, ülkemizde.
Aynı zamanda,
milletvekillerinin, hukukçuların, gazetecilerin tutuklu olduğu bir
coğrafyadayız ve her şeye rağmen ben Sayın Çavuşoğlu’na da bunu iletmek
isterim: Biz, Barış ve Demokrasi Partisi olarak bugün ileri demokrasiden
bahsedilse bile Türkiye’de gerçek bir demokrasinin olmadığını hatırlatmak
isteriz ve çalışan tüm gazetecilerin gününü bir kez daha kutlar, teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Buldan.
Sayın Elitaş, buyurunuz.
5.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi Başkanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun vermiş olduğu bilgilere, 10
Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’ne ve tutuklu bulunan gazetecilerle ilgili
değerlendirmelerin gerçeği yansıtmadığına ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Öncelikle 1949 yılında
kurulmuş Avrupa Komisyonu Parlamenter Meclisi Başkanlığına ilk defa bir Türk
milletvekilinin Başkan olarak seçilmesi ve iki yıl süreyle bizi onurla temsil
etmesi anlamında Sayın Çavuşoğlu’nun şahsında kendisini tebrik ediyorum.
Milletvekili arkadaşlarımızın, tüm siyasi parti gruplarına mensup milletvekili
arkadaşlarımızın da Sayın Çavuşoğlu’nun çalışmalarına yaptığı katkılardan
dolayı şükranlarımı ifade etmek istiyorum.
Bugün 10 Ocak 2012, Çalışan
Gazeteciler Günü. Biz de grup başkan vekilliği olarak, AK PARTİ Grubu olarak milletvekili
arkadaşlarımızla birlikte parlamenter muhabiri olan arkadaşlarımızı ziyaret
ettik. Ama biraz önce ifade edildiği gibi, kimilerinin 70 diye söylediği,
kimilerinin 90 diye söylediği gazetecilerle ilgili yapılan tutukluluk ve
içeride olan gazetecilerle ilgili değerlendirmelerin gerçeği yansıtmadığını
ifade etmek istiyorum.
Ağustos 2011 tarihinde
Türkiye Gazeteciler Sendikasının ifade ettiği 72 gazetecinin 63 tanesi
cezaevinde bulunuyor, bunlardan 9 tanesinin izine rastlanamamış. 63 isimden 45
tanesinin basın kartı yok, 18 tanesinin basın kartı var. Bu 63 kişiden 4
tanesinin “basın yoluyla işlenen suçlar” diye ifade edilebilecek terör
örgütünün propagandasını yapmak suçundan dolayı cezaevinde olduklarını ifade
etmek istiyorum. 63 kişiyle ilgili yapılan iddialardan, adam öldürmek, banka
soygunu, yağma, gasp, tehdit, resmî belgede sahtecilik, sahte kimlikle
dolaşmak, güvenlik güçlerine saldırı, ruhsatsız silah taşımak veya bulundurmak,
izinsiz tehlikeli madde bulundurmak, tehdit yoluyla çek-senet tahsilatı yapmak,
anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüs etmek gibi konular ki herhâlde
bunlar hiçbir gazetecinin gazetecilikle ilgili görevler içerisinde
tanımlanmaması gereken konular arasındadır diye düşünüyorum.
Bir de şu konuyu çok hassas
bir şekilde değerlendirmemiz lazım: Eleştiri ile hakaret arasındaki kalın
çizgiyi –altını çizerek söylüyorum- çok iyi ayırmamız gerekir. Eleştiri
parlamenter sistemde, demokrasilerde olmazsa olmaz haklardan biridir ama
eleştiri demokrasilerde hakarete ulaşmadığı sürece açıkçası bunun tayinlerini
muhakkak ki mahkemeler yapacaktır. Eleştiri ile hakaret arasındaki ince çizgiyi
iyi yapabilmemiz gerekir. Demokrasilerde herkes konuşabilmeli ama
demokrasilerde hiç kimse eleştiri sınırlarını aşıp hakaret ölçüsüne de gitmemelidir
diye düşünüyorum.
Tekrar, AKPM Başkanı Sayın
Çavuşoğlu’nu iki yıllık süre içerisinde yaptığı görevde tebrik ederken, Çalışan
Gazeteciler Günü’nü de tebrik ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Elitaş.
Sayın Şandır, siz tekrar
sisteme…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkan, Çalışan Gazeteciler Günü konusuyla ilgili Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun da görüşlerini ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN – Kısa bir süre
veriyorum.
Buyurunuz.
6.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’ne ilişkin
açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Tabii, bugün 10 Ocak
Çalışan Gazeteciler Günü. Gönül arzu eder ki veya doğru olanı Sayın Hükûmetin çıkıp
bu konuda, çalışan gazetecilerin sorunları hakkında bilgi vermesi, grupların da
buna karşılık onar dakika konuşmasıydı ama bu imkânı vermediler.
Biz de Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak, çalışan gazetecilerin sorunlarına karşı Parlamentomuzu, ülkemizi,
tüm siyaset kurumunu duyarlı olmaya davet ediyoruz. Çalışan gazetecilerin
sorunlarının tutuklu gazetecilerin sorunlarının gölgesinde, baskısında
konuşulmasını da çok doğru bulmuyoruz. Bugün çalışan gazetecilerin gerçekten
çok önemli sorunları olduğunu biliyoruz.
Bu Parlamento, bu Genel Kurul gazetecilerin yıpranma payını ellerinden
almıştır. Bu, doğru değildir. Bu, hak değildir. En azından bu 10 Ocak
dolayısıyla gazetecilerin yıpranma haklarının tekrar kendilerine iade edilmesi
konusunu gündeme alabiliriz, bununla ilgili kanun değişikliği yapabiliriz,
bununla ilgili bir gruplar arası uzlaşmayı temin ederek çalışan
gazetecilerimize, demokrasinin, siyaset kurumunun bir sorumluluğu olarak bu
hakkı tekrar iade etmeye karar verebiliriz.
Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, tüm gazetecilerimizin bu özel ve önemli gününü kutluyor, kendilerine
sağlık ve başarılar diliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Şandır.
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, ben de bir şey söylemek istiyorum.
BAŞKAN – Ne için acaba?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Efendim, her gruptan ikişer kişiye söz verdiniz. Ben o nedenle bir
kez daha talep ediyorum.
BAŞKAN – İkişer kişiye söz
vermedim Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Çalışan gazeteciler nedeniyle…
BAŞKAN – Onu söylemiştiniz
diye düşünüyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – İktidar partisinden 2 arkadaşımız konuştu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Hayır, o AKPM Türk Grubu Başkanı diye konuştu.
BAŞKAN – O ayrı bir
şekilde, grup başkan vekilleri olarak değil. Grup başkan vekilleri olarak söz
vermiştim Sayın Hamzaçebi. Teşekkür ederiz. Onu da söylediğinizi kabul
ediyorum.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Kırıkkale ili Yahşihan ilçesindeki askerî mühimmat deposunda meydana gelen
patlama hakkında söz isteyen Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’a aittir.
Buyurunuz Sayın Can. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VI.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın, Kırıkkale ilinin
Yahşihan ilçesinde bulunan Kara Kuvvetleri Komutanlığına ait mühimmat
ayrıştırma tesisinde meydana gelen patlamada hayatını kaybeden 4 vatandaşımıza
Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin gündem dışı
konuşması
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle gündem dışı
konuşmama fırsat veren Başkana da özellikle teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; yeni yıla girerken, Kırıkkale Yahşihan ilçesinde bulunan Kara Kuvvetlerine
ait mühimmat ayrıştırma TNT şubesinde, atölyesinde çıkan patlamada maalesef 4
hemşehrimiz, vatandaşımız şehit düşmüştür. Şehitlerimize Allah’tan rahmet
dilerken yakınlarına ve hemşehrilerimize başsağlığı dileklerinde bulunuyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şehitlerimizden Salih Erkeç, 1969 doğumlu olup Kırıkkale ili
Keskin ilçesi Cankurtaran köyü nüfusuna kayıtlı olup cenazesi tespit edilmiştir
ve cenazesi, Kırıkkale Merkez Atatepe Camisinde kılınan öğle namazını müteakip
cenaze namazı ve sonrasında resmî şehit töreniyle Yahşihan aile mezarlığına
defnedilmiştir. Şehidimize tekrar Allah’tan rahmet diliyorum. Şehidimizin
merasimine Millî Savunma Bakanımız Sayın İsmet Yılmaz, Başbakan Yardımcımız
Beşir Atalay ve Millî Savunma Komisyonu Başkanımız, Sayın Valimiz, Belediye
Başkanımız ve askerî ve sivil erkân katılmıştır. Kalabalık bir hemşehrimizin de
eşliğiyle cenaze defnedilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şehit düşen 3 kardeşimizden birisi Kırıkkale Aşağımahmutlar
kasabasından, benim de akrabam olan Cezayir Çalışkan; yine Kırıkkale Karacalı
köyünden 1991 doğumlu Samet Aygar Kardeşimiz; yine Ankara ili Keçiören ilçesi
Bağlum kasabasından Adnan Dağdeviren Kardeşimizin maalesef cenazeleri tespit edilememiştir.
Olayın üzerinden sekiz gün geçmesine rağmen yoğun bir çalışma devam etmektedir.
Yoğun çalışma GATA’da ve Adli Tıp Kurumunda DNA testi üzerinde yoğunlaşmıştır.
Aileler sabırsızlıkla cenazelerini beklemektedir. İnşallah en kısa zamanda
görevliler ve yetkililer bu tespit çalışmalarını neticelendirecek ve ailelerine
cenazelerini teslim edecek, inşallah onların da şehit merasimini hep birlikte
yapacağız.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Kırıkkale’nin Yahşihan ilçesinde bulunan Kara Kuvvetleri
Komutanlığına ait bu tesis mühimmat ayrıştırma ve ayıklama tesisi olup, askerî
envanterden çıkan mühimmatların imha edildiği bir yer olup 2007 yılında hizmete
açılmış ve Kara Kuvvetleri Komutanlığına teslim edilmiştir. Toplam 202 kişinin
çalıştığı bu yerde maalesef, gerekli önlemler alındığı hâlde bu patlama neden
olmuştur? Bu patlamayla ilgili adli ve askerî savcılığın tahkikatları devam
etmektedir.
Sayın Başkanım,
şehitlerimizden geriye kalanları ilgilendirecek bir konu da böyle bir olayda,
patlamayla mütevellit hadiselerde şehit tanımına bunlar girmiyordu. Gerçekten,
burada şehit statüsü verildi bu kardeşlerimize. Şehit statüsü verilmesinde
özellikle Genelkurmay Başkanlığımıza, Millî Savunma Bakanımıza, Kara
Kuvvetlerimize, Sayın Valimize, Başbakan Yardımcımız Beşir Atalay ve Millî
Savunma Komisyonu Başkanımız Oğuz Kağan Köksal Bey’e ve özellikle Harb-İş
Sendikası yetkililerine de özellikle huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Henüz üç
ay önce işe giren 2 kardeşimiz, Cezayir ve Samet -geride kalanları- bu şehit
statüsüyle ilgili haklardan inşallah yararlanacaktır diye düşünüyorum ben.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Kırıkkale 1920’lerde on üç haneli Kırık köyü iken askerî
fabrikaların, merhum Hüseyin Kahya’nın arazisini hibe etmesiyle kurulmuş genç,
dinamik bir şehirdir.
Askerî fabrikaların
genişlemesi ve istihdamı artırmasıyla birlikte Kırıkkale göç almaya başlamış,
seksen vilayetten insanların oluşturduğu bir şehir olmuştur. Şehir 1939’da
belediye, 1941’de ilçe olmuştur. 1970’lere geldiğimizde göç yoğunlaşmış,
istihdam artmış ve Kırıkkale merkezi 200 bin nüfusa ulaşmıştır.
Kırıkkale şu an, Makine
Kimyayla birlikte, TÜPRAŞ rafinerisiyle birlikte önemli bir savunma merkezi
durumundadır. Savunma merkezi olması hasebiyle, Millî Savunma Bakanlığının
tesisleri, Makine Kimya ve özellikle TÜPRAŞ rafinerisiyle birlikte burada
patlayıcı ve yakıcı malzeme imal edilmektedir. Bundan dolayı da tabii ki riskli
bir iş alanıdır. Bu riskleri beraberinde getirmemek kaydıyla, şehrin
merkezinden, önemli, tehlikeli, riskli sayılabilecek yerler şehrin uzağındaki
yerlere nakledilmiştir. Buna rağmen, tabii ki savunma sektöründeki sıkıntılar,
riskler devam etmektedir. Bu sıkıntıları asgariye indirmek için Hükûmetimizin
de çalışmaları devam etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; inşallah cenazelerimiz tespit edilir DNA testiyle, onların da
ailelerine cenazeler teslim edilir diyorum.
Ben bu vesileyle,
şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyor ve milletimizin
tekrar başı sağ olsun diyorum.
Tekrar yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Can.
Gündem dışı ikinci söz,
Kocaeli esnafının sorunları hakkında söz isteyen Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’a aittir.
Buyurunuz Sayın Türkkan. (MHP
sıralarından alkışlar)
2.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli esnafının
yaşadığı ekonomik sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kocaeli esnafının sorunları hakkında
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
İktidarın iddiasına göre,
Çin, Hindistan ve Arjantin’den sonra 4’üncü sırada, hızla büyüyen ülkemizde,
ben biraz da size kendi seçim bölgem olan Kocaeli esnafının sorunlarından
bahsetmek istiyorum
Kocaeli’nde girdiğiniz her
sokak ve caddede mevcut dükkânların neredeyse üçte 1’inde kiralık tabelası
mevcut. Bu yalnız Kocaeli’nde değil aslında, sizlerin de seçilip geldiğiniz
bölgelerde de çok farklı olduğunu zannetmiyorum. Seçim gezilerinden de
hatırlıyoruz, girdiğimiz her esnaf çok ciddi bir şikâyette bulunuyor. Yani
bunun oylara yansımamasının başka tesirini arayabilirsiniz yani “Bu esnaf bize
oy veriyor kardeşim, madem şikâyetçi, niye oy veriyor?” şeklinde bir savunma
çok geçerli değil, esnafın sorunlarını görmemezliği gerektirmiyor bu savunma.
Bu, Kocaeli iliyle ilgili
benim söylediğim yalnız benim söylemim değil, yaklaşık yirmi iki yıldır
Kocaeli’de Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanlığı yapan Kemal Kaya’nın
geçen gün basına yansıyan açıklamalarında da aynısı vardı. Esnafı geziyoruz,
diyorlardı ki: “2010’da işlerimiz kötüydü, 2011’de daha kötü, 2012’de çok daha
büyük sıkıntılar bizi bekliyor. Lütfen, bu sorunlarımızı dile getirin.” Esnaf
artık eşinin bileziğini, kendisinin bir köşeye koyduğu kefen parasını, ölüm
parasını bozdurmuş, sermayesinden yemeye başlamış, dükkânını ayakta tutmaya
çalışıyor. Gezdiğimiz esnafların hemen hemen yarısına yakını dükkân sahibine
borçlu. Bu esnafların artık kredi alacak imkânı da kalmamış, çoğu bankalara
borçlu, sicilleri, ticari sicilleri bozulmuş, esnaf sanatkârlar
kooperatiflerine gidip kredi alma imkânları da yok. Toptancı artık esnafa
güvenmiyor, dolayısıyla kendisine ödünç mal da vermiyor.
Kocaeli’deki esnafın bir
başka sıkıntısı da Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin caddelerde aldığı, ana
arterlerde ve yan caddelerde aldığı park yasağı. Bu park yasağı nedeniyle
insanlar herhangi bir esnafın önünde durup herhangi bir şekilde alışveriş
yapamıyor. Nerede yapıyor? Bunun yerine park yerleri olan büyük AVM’lerden
gidip alışveriş yapıyor. AVM’ler Türkiye’deki esnafın gerçekten çok önemli bir
sorunu. Örtülü para transferinin kaynağı. Bunlar kârlarını yurt dışındaki kendi
merkezlerine transfer ederek Türkiye’ye çok ciddi bir girdi sağlayamıyorlar,
çoğu zaten yabancı şirket. Dikkat edin, esnafların kepenk kapattığı çoğu yerde
artık cep AVM’ler kurulmaya başlanmış. Bu minvalde Kocaeli’nin esnafına gidip
“Ben bu marketlerle ilgili neler yapabilirim?” şeklinde sorduğumda hepsinin
ortak kanaati şu: Bu Meclisin bir türlü Genel Kurula getirmediği “Büyük
marketler yasası” diye bildiğimiz yasanın Genel Kurulda çözümünü bekliyor sayın
esnafımız.
Ülkenin kantarıyla oynadık,
dikkat edin, hemen hemen her yerde kantarıyla oynadık, bu işleri çözülemeyecek
hâle getirdik. Unutmayınız ki ayarlarıyla oynanan kantar gün gelir sizleri de
yanlış tartar!
Bu mecrada konuşma
yapacağımı bilen birtakım seçmenlerimizden gelen sorunları da burada aktarmak
istiyorum.
Polisler karşılıksız
mesaiden dem vuruyorlar, “Biz mesai yapıyoruz karşılığında herhangi bir mesai
ücreti almıyoruz.” diyorlar. Ekip otoları hareket edemiyor benzinsizlikten
dolayı. “Eskiden esnafa gidip benzin doldururduk. Esnafın durumu da içler
acısı, artık polis ekip otosu esnaftan gidip arabasına benzin de alamıyor.” Dolayısıyla
hareketsiz, mobilize olmayan bir polis var, onların şikâyetlerini dile getirmek
istedim.
Bana özellikle sormamı
istedikleri için söylüyorum. Bugün Sayın Başbakanın bir ifadesi var Sayın
Obama’ya, “Demokratik sistem oturuncaya kadar bir müddet daha Irak’ta durmanız
gerekiyor.” sözünü çok anlayamamış insanlar. Ben anlayabildiğim kadarıyla “Irak’a
demokrasi getiremedik, demokrasi yerine başka bir şey, faşizm geldi.” şeklinde,
mealen öyle anladım.
Öğretmen atamalarıyla
ilgili hepimize yoğunlukla şikâyetler var, bu konunun Genel Kurulda tekrar
gündeme getirilmesini istemişler.
Hepinize saygılar sunuyorum
efendim.
Sağ olun. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Türkkan.
Gündem dışı üçüncü söz,
Çalışan Gazeteciler Günü hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Melda
Onur’a aittir.
Buyurunuz Sayın Onur. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Melda Onur’un, 10 Ocak Çalışan
Gazeteciler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
MELDA ONUR (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli vekiller; bugün karşınızda bir milletvekili olarak
bulunmanın yanı sıra balkondan bizlerin çalışmalarını izleyen sevgili
meslektaşlarım adına da buradayım. Başta Meclis çatısı altında en az bizler
kadar mesai yapan parlamento muhabirleri olmak üzere çalışan ya da çalışamayan
tüm gazeteci arkadaşlarımın 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutluyorum,
kutlu olsun arkadaşlar.
Bu yıl her yıl olduğundan
daha buruk bir kutlama yaşıyoruz çünkü mesleğimizin koşullarının en ağırlaştığı
günlerden geçiyoruz. 10 Ocak 1961’de gazetecilerin çalışma koşullarını
iyileştiren, ileri haklar getiren 212 sayılı Yasa yürürlüğe girmişti. Bu
nedenle bu gün, Çalışan Gazeteciler Günü ya da bayramı olarak kutlanıyor ama ne
bayram. Elli bir yıl sonra bugün sektörde çalışanların ekonomik ve sosyal
hakları kullanılamaz hâle geldi. 12 Eylül düzeninin getirdiği sendikasızlık ve
kanunun işlevsizliği sürüyor. Bugün bu durumu iyileştirecek hiçbir adım
atılamıyor. Ne yazık ki arkadaşlarımızın durumlarını düzeltmek için Sayın Oktay
Ekşi’nin önderliğinde getirdiğimiz yasa teklifi, iktidar grubu meslektaşlarımız
tarafından sahiplenilmedi. Az önce Sayın Mehmet Şandır’ın sözlerinden anladığım
kadarıyla Milliyetçi Hareket Partisi Grubu bu yasa tasarısını ileriki günlerde
destekleyecek diye düşünüyoruz.
İş güvencesi medya
patronlarının insafına terk edilmiş durumda. Burada şu hakkı da teslim etmeden
geçmemek gerek: Patronların çalışması da Başbakanın insafına terk edilmiş
durumda. Kapalı toplantılarda verilen ayarları, sabaha karşı medya
yöneticilerine telefonlarla gelen baskıları, canlı yayınlarda arkadaşlarımızın
kulaklarına gelen uyarıları bizler bilmiyor muyuz sanıyorsunuz! “İleri
demokrasi”mizde iktidar, özgür basını da hedef almıştır. İktidarı eleştiren,
farklı görüşü savunan gazetecilere, yayıncılara dava açılmakta, tutuklanmakta
ve çeşitli gerekçelerle mahkûm edilmektedir.
Türkiye Gazeteciler
Sendikasının rakamlarına göre -ki bu rakamlar bugün bir hayli tekrarlandı, ben
yine defalarca tekrarlanmasının faydalı olduğu inancındayım- 31 Aralık 2011 itibarıyla
cezaevindeki gazeteci sayısı 18’i hükümlü, 79’u tutuklu olmak üzere 97’ye
ulaşmış durumda. Bu arkadaşlarımızın
çoğu yazı işleri müdürü, temsilci, köşe yazarı ve muhabirden oluşuyor, 21 tane
de kadın var içlerinde. Aslında bu artış grafiğini ben size bir barkovizyon
olsa gösterirdim ama ileri teknoloji çağında elimde kartonlarla çıkmak doğrusu
bana göre değil, dilerim bir gün bir barkovizyonumuz olur Mecliste.
Sayın Adalet Bakanı
sektörün yetkili kurumunun görüşünü, yani Türkiye Gazeteciler Sendikasının
görüşünü hiçe sayarak bu kişilerin gazeteci değil, terörist oldukları,
gazetecilik faaliyetleri dolayısıyla içeride tutulmadıkları iddiasında
bulunuyor. Ben bu konuda iki bakanın daha görüşünü merak etmekteyim: Bunlardan
biri, ülkemizde özgür ve güçlü basının sağlanmasının emanet edildiği ilgili
bakan Sayın Bülent Arınç ve Türkiye Gazeteciler Sendikasının da içinde
bulunduğu, çalışma hayatının emanet edildiği ilgili bakan Sayın Faruk Çelik. Az
önce burada olan Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun da görüşlerini doğrusu merak
etmekteyim. Burada olsaydı kendisine bu soruyu yöneltirdim.
Sevgili arkadaşlar, on yıla
yaklaşan AKP İktidarı, tarihin sayfalarına duble yolları, ihracat rekorları,
sağlık hizmetleriyle değil “tutukluluk” kelimesiyle özdeşleşerek geçecek; tutuklu
çocuklar, tutuklu öğrenciler, tutuklu gazeteciler, tutuklu çevreciler -Bakan,
buradaydı az önce, gitmiş- tutuklu sivil, asker, akademisyen, hâkim karşısına
bile çıkamayan tutuklu ölüler ve tutuklu milletvekilleriyle geçecek. Bugün
çeşitli cezaevlerinde “Görülmüştür.” damgalı tam 8 tane milletvekili albümü
bulunuyor. 2011 mahsulü 24’üncü Dönem milletvekili albümü. Şimdiden müzayedelik
olmaya aday.
Sayın Genel Başkanımın
fezlekesine neden olan sözlerin altına imzamı atıyorum burada. Sadece Silivri
değil, pek çok cezaevi toplama kampı gibi, mahkemeler ise gerçekten tiyatro.
Cezaevlerinde yaşanan koşullarsa burada adını vermek istemediğim bir filmi
hatırlatıyor. Biz bu filmin travmasıyla büyüdük arkadaşlar.
Sayın Adalet Bakanımız,
gelecek kuşaklar tarihi böyle okusun istemiyorsanız bu intikam adaleti ve kan
davası hukukundan vazgeçin diyorum.
Sözlerime son verirken
katledilişinin 5’inci yılına geldiğimiz ve bugün duruşması görülen bir diğer
arkadaşım Hrant Dink’i de hasretle anıyorum ve ayrıca Van depreminde, hatta
cinayetinde mi desem bilmiyorum, kaybettiğimiz diğer 2 arkadaşımızı da anıyor,
basın emekçilerine kelepçesiz bayramlar diliyorum. (CHP ve BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Onur.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Sayın milletvekilleri,
Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay, gündemin “Sözlü Sorular” kısmında
yer alan sorulardan 1, 7, 8, 42, 54, 55, 61, 66, 79, 92, 161, 254, 306, 307,
308, 321, 322, 414, 428, 471, 484, 493, 502, 550, 553 ve 554’üncü sıralardaki
soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir.
Sayın Bakanın bu istemini
sırası geldiğinde yerine getireceğim.
Komisyonlardan istifa
tezkereleri vardır, okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Ağrı Milletvekili Fatma Salman Kotan’ın, Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/17)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
KİT (Kamu İktisadi
Teşebbüsleri) Komisyon üyeliğinden ayrılmak istiyorum.
Bilgilerinize saygılarımla
arz ederim.
Fatma
Salman Kotan
Ağrı
2.- Konya Milletvekili Mustafa Baloğlu’nun, Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/18)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Üyesi bulunduğum Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu üyeliğimden istifa ediyorum. Gereğinin
yapılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Mustafa Baloğlu
Konya
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır. Önergeleri ayrı ayrı okutacağım.
2’nci sırada okutacağım
Meclis araştırması önergesi 500 kelimeden fazla olduğu için önerge özeti
okunacaktır ancak önergenin tam metni tutanak dergisinde yayımlanacaktır.
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 23 milletvekilinin,
ataması yapılmayan öğretmen adaylarının sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/94)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Anayasanın 42. maddesinin
ilk fıkrasında "kimse, eğitim ve öğretim hakkından yoksun
bırakılamaz" hükmü yer almaktadır. Ancak Anayasa'daki hükme rağmen Türk
eğitim sistemi çok sayıda sorunla uğraşmaktadır. Bu sorunların en başında ise
toplumun eğitim-öğretim ihtiyaçlarının giderilmesine ilişkin başrol oynayan
öğretmenlerimizin sayısının yetersiz oluşu gelmektedir. Eğitim sistemimizin
temelini oluşturan öğretmenlerimize Cumhuriyetin kuruluş sürecinde verilen
değer ve öneme günümüzde rastlamak mümkün değildir.
Ülkemizde her yıl çeşitli
branşlarda eğitim fakültesini bitirip öğretmen olma ümidiyle çalışma hayatına
başlamak isteyen öğretmenlerimiz, maalesef gerekli atamaların yapılmaması
nedeni ile işsizler ordusuna dâhil olmaktadır.
Başbakan Recep Tayip
Erdoğan 2002 yılında iktidara gelmeden önce miting alanlarında öğretmen
atamalarına ilişkin mevcut olan sistemi eleştirmiş ve tüm öğretmen adaylarının
atamasının yapılacağına dair çok sayıda mesaj vermiştir. Örneğin; 2002 yılında
İstanbul'da yaptığı bir konuşmada şunları söylemiştir: "Birçok gencimiz
özellikle öğretmen adaylarımız işsiz kaldı. Ülkede eğitim çökmüş, köy okulları
kapanmış, merkezdeki okullar bile öğretmen diye can çekişiyorken sen sınavla
öğretmen seçmeye kalkıyorsun. Bıraksana genç öğretmenlerimiz gitsin çalışsın. O
kadar sene beklet sonra al, o adamda artık heves kalır mı öğretmenlik yapabilir
mi? Ama inşallah biz iktidar olunca öğretmenler okulun bittiği gün
hazırlıklarını yapacak ertesi gün görev aşkıyla okuluna gidecek hiç merak
etmeyin..."
İktidar olmadan önce
verilen vaatler bugünkü tabloya baktığımızda maalesef sadece vaat olarak kalmış
hayata geçirilememiştir. 2002 yılında atanamayan öğretmen sayısı 60 binlerde
iken AKP iktidarları sürecinde 300 binlere ulaşmıştır. Kısaca AKP iktidarı döneminde
işsiz öğretmen sayısı yüzde 500 artmış oldu.
En son olarak 2011
Milletvekili seçimleri öncesi de AKP tarafından 55 bin öğretmenin atamasının
yapılacağı vaadiyle oy istendi. Ancak seçimden sonra da yine bu sözler
unutuldu. Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, öğretmenlerden özür dilemek zorunda
kaldı.
2009 yılı KPSS öğretmenlik
sınavına giren eğitimci sayısı 243.569'dur. Buna karşın 2003-2009 yılları
arasından 147.702 öğretmen sisteme dahil edilmiştir. 2009 yılında KPSS sonrası
alınan öğretmen sayısı ise 30.464'tür. Bu durumda sadece 2009 yılı KPSS sınavına
göre 213.105 eğitim fakültesi mezunu açıkta kalmıştır. Ayrıca Bakanlığın
çeşitli branşlarda öğretmen almaması, bazı branşları kapatması gibi nedenlerle
yaklaşık 70.000 mezun sınava başvuru bile yapamamıştır.
Bütün bunlarla birlikte, 10
bin tanesi İstanbul olmak üzere toplamda 80 binin üzerinde ücretli öğretmen
olması da öğretmen açığının düşük gözükmesine yol açmaktadır. Ücretli
öğretmenlik yapanların birçoğunun mesleğinin öğretmenlik olmadığı herkes
tarafından bilinmektedir. Pazarlama mezunu olan kişilerin fen bilgisi
öğretmenliği yaptığı, uluslararası ticaret mezununun Türkçe öğretmeni olduğu,
hayvan yetiştiriciliği mezununun sınıf öğretmeni olduğu bir sürecin
içerisindeyiz. Oldukça vahim olan bu durumun giderilebilmesi için bir an önce
ücretli öğretmenliğe son verilip gerekli atamaların yapılması gerekmektedir.
İki yüz bine yakın öğretmen
açığının olduğu millî eğitimde, üç yüz bine yakın öğretmenin atama için
bekletilmesi hiçbir biçimde açıklanamaz olaydır. Toplum olgusunu bireylerin
meydana getirdiğini unutmadan, toplumsal anlayışta eğitimin bir numaralı yapıcı
unsur olduğunu kabul edersek, hedeflediğimiz toplumsal denge ve gelişmeye daha
kolay sahip oluruz.
Eğitim fakültesini
bitirerek atamasının yapılmasını bekleyen genç öğretmenlerimizin, içinde bulundukları
psikolojik, sosyal ve ekonomik koşullarının düzeltilmesi; eğitim sistemindeki
öğretmen ihtiyacının acilen karşılanması için Anayasa'nın 98. ve TBMM
İçtüzüğü’nün 104. ve 105. maddelerine göre bir Meclis Araştırması açılmasını
arz ve teklif ederiz.
1) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
2) Candan Yüceer (Tekirdağ)
3) Tolga Çandar (Muğla)
4) Sinan Aydın Aygün (Ankara)
5) Atilla Kart (Konya)
6) İhsan Özkes (İstanbul)
7) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
8) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
9) Aylin Nazlıaka (Ankara)
10) Ali Özgündüz (İstanbul)
11) Rıza Türmen (İzmir)
12) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
13) Veli Ağbaba (Malatya)
14) Celal Dinçer (İstanbul)
15) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
16) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
17) Turgut Dibek (Kırklareli)
18) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
19) Bülent Tezcan (Aydın)
20) Gürkut Acar (Antalya)
21) Muharrem Işık (Erzincan)
22) Salih Fırat (Adıyaman)
23) Hurşit Güneş (Kocaeli)
24) Erdal Aksünger (İzmir)
2.- Muğla Milletvekili Nurettin Demir ve 22 milletvekilinin,
Muğla’da yapılması planlanan HES projelerinin ve çevreye etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/95) (x)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Muğla ilinin bazı ilçe ve
beldelerinde yapılan ve yapılması planlanan HES projelerinin, "doğal çevre
üzerinde yarattığı ve yaratacağı tahribatlar, cezai sorumluluklar ile ekolojik,
çevresel, hukuksal ve sosyal etkilerinin araştırılması" amacıyla
Anayasa'nın 98. ve İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri uyarınca "Meclis
Araştırması" açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
Gerekçe Özeti:
Muğla İlinin bazı ilçe ve
beldelerindeki su kaynakları üzerinde, verilen bazı yargı kararlarına rağmen
yapımı devam eden ve yapılması planlanan HES'ler, doğayı geri dönüşümsüz
biçimde tahrip etmekte, madencilik, ormanlar, tarihsel alanlar ve tarımda ciddi
olumsuz gelişmeler yaşanmasının önünü açmaktadır. Yörelerdeki verimli topraklar
HES'lerle su altında kalarak veya betonlaştırılarak zarar görmekte, çiftçiliğin
bir yaşam tarzı olduğu hesaba katılmayarak "köylülük" saf dışı
bırakılmakta, kırsal nüfus azaltılmaktadır.
Antalya-Elmalı
yakınlarındaki Eşen Çayı'nın (Seki, Ören Çayı olarak da anılır) denize ulaştığı
alan, kuş ve deniz canlılarının üremesine elverişli olduğundan "özel
koruma bölgesi" kapsamındadır. Yine aynı çay üzerinde "Saklıkent
Milli Park ve Doğal Sit Alanı" bulunmaktadır. Son çevre düzenleme planına
göre, HES projelerinden 26 tanesinin Eşen Çayı ve kollarında olduğu
belirtilmektedir.
Fethiye Çöğmen Köyü
yakınlarından doğan 4 km uzunluğundaki kanyondan geçerek Yanıklar Köyünde
denize ulaşan Kargı Çayı'nda 5 HES projesi bulunmaktadır. (2'si için üretim
lisansı alınmıştır) Fethiye HES'in taşıdığı alüvyonlar yüzünden Fethiye Limanı
hızla dolmaktadır.
Diğer 3 HES projesi ise
eskiden Fethiye yakınlarındaki, 1997-1999 yılları arasındaki HES inşaatı sırasında
kurutulan Karapınar Deresi üstündedir. Şu an derede, üzerindeki HES'i
çalıştırmak için Eşen Çayı'ndan taşınan su akmaktadır. Yüz binlik plan revizyonunda
bu bölgede, 2 tane daha HES projesi görülmektedir.
"Yörede anıt ağaç ve
koruma statüsündeki sığla ve benzeri ağaçların yok olmasını engellemek
için" yöre halkı ve bazı muhtarlar, Kültür ve Tabiat Varlıkları Bölge
Kurulu Müdürlüğü’ne başvurmuştur. Kurul müdürü, yaşanacak çevre felaketini
engelleyebilmek ve ilgili tespit çalışmalarını yapmak için HES faaliyetinin
yapılacak araştırma raporlarının sonuçlarının değerlendirilmesi aşamasına kadar
10.08.2011 tarihinde durdurulmasına karar vermiştir.
Ancak 17.08.2011 tarihli
648 sayılı KHK kapsamında Kültür ve Tabiat Varlıkları Kurullarının görevlerinin
son bulmasını müteakip, KHK gereğince yayın tarihinde yürürlüğe giren ve kurul
kararlarının, yeniden inceleme yapılıncaya kadar geçerliliğinin devam edecek
olmasına rağmen Muğla Bölge Kurulu, 22.08.2011 tarihinde daha önce hiç durdurma
kararı vermemişçesine vatandaşların taleplerini reddederek, muhatabın Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı olduğuna dair ikinci yeni bir karar vermiştir. Böylelikle
yörede faaliyet gösteren şirkete fiili bir durum yaratılmıştır. Böylesine kanunsuz
ve suç niteliğine haiz uygulama ile kamu zararı kaçınılmazdır.
(x)
(10/95) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin tam metni tutanağa
eklidir.
Kızıldere'deki Kargı Çayı
Havzası, uluslararası literatürde endemik bir tür olan Sığla (Günlük) ağacının
doğal üreme koridorudur. Şahit olduğumuz üzere, yörede ağaç keserek inşaat
hazırlıklarına geçen HES projesiyle su akışının düzensiz hale gelmesi sonucu
belli nem ve sıcaklık koşullarında yetişebilen soyu tükenmekteki Sığla ağacının
varlığı ve üremesi ciddi olarak tehlikededir. Uluslararası sözleşmelerle koruma
altındaki Sığla ağacının yok olmasına neden olabilecek projenin, uluslararası
mahkemelere başvurulması durumunda şirketi ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni
mahkûmiyet ve yüksek tazminat kararlarıyla baş başa bırakabileceği ortadadır.
Projeden, bitişiğindeki zeytin ağaçlarının etkilenmemesi de mümkün değildir.
Kızıldere Mevkii köy tüzel
kişiliğinin Fethiye Orman İşletme Müdürlüğü'ne 05.01.1999'da yaptığı resmî
başvuruyla "Piknik ve Mesire Yeri" olarak beş yıllığına kiralanarak
muhtarlıkça işletilmiştir. Sözleşmenin bittiği 12.12.2003’te uzatılması için
tekrar başvurulduğunda talep reddedilmiştir. 1999'da piknik alanı olarak
kullanılmasına izin verildiğinde, Kargı Çayı üzerinde herhangi bir HES kurulma
girişimi bulunmazken, 13.10.2003 itibariyle yörede santral kurmak amacıyla
"As Enerji Ticaret AŞ" tarafından alınmış izin vardır. Talebin reddinin,
santral kurma talebiyle ilgisi olup olmadığı sorusu dikkat çekicidir. Yöredeki
HES projelerinin bu bilgiler ışığında Meclis Araştırma Komisyonu kurularak
araştırılması büyük önem arz etmektedir.
1) Nurettin Demir (Muğla)
2) Tolga Çandar (Muğla)
3) Turgut Dibek (Kırklareli)
4) Candan Yüceer (Tekirdağ)
5) Mustafa Sezgin Tanrıkulu
(İstanbul)
6) Ömer Süha Aldan (Muğla)
7) Atilla Kart (Konya)
8) Aylin Nazlıaka (Ankara)
9) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
10) Erdal Aksünger (İzmir)
11) İhsan Özkes (İstanbul)
12) Ali Özgündüz (İstanbul)
13) Celal Dinçer (İstanbul)
14) Rıza Türmen (İzmir)
15) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
16) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
17) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
18) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
19) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
20) Bülent Tezcan (Aydın)
21) Gürkut Acar (Antalya)
22) Salih Fırat (Adıyaman)
23) Hurşit Güneş (Kocaeli)
3.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut ve 21
milletvekilinin, emeklilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/96)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde yaklaşık olarak 5
milyon 681 bin 663 SSK emeklisi, 1 milyon 781 bin 206 BAĞ-KUR emeklisi, 1
milyon 821 bin 357 Emekli Sandığı emeklisi bulunmaktadır. Emeklilerimizin
mağduriyetlerinin belirlenmesi, sıkıntılarının araştırılması, almış oldukları
maaşın düşük olması, banka promosyonlarından yararlanamamaları, devlet ve
üniversite hastanelerinde ücret, katkı payı vermeleri, maaş farklılıklarının
giderilmesi ve benzeri uygulamalar ile emeklilerimizin içinde bulundukları
sıkıntıların araştırılması, Hükûmetin uygulamalarından dolayı ortaya çıkan
mağduriyetin tespiti, bu sorunların giderilmesi ve çözüm yollarının
belirlenmesi amacıyla Anayasamızın 98'inci maddesi, İç Tüzüğün 104 ve 105'inci
maddeleri gereğince ekte sunulan gerekçe çerçevesinde Meclis Araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
Gerekçe:
Ülkemizde yaklaşık olarak 5
milyon 681 bin 663 SSK emeklisi, 1 milyon 781 bin 206 Bağ-kur emeklisi, 1
milyon 821 bin 357 emekli sandığı emeklisi bulunmaktadır. Emeklilerimiz almış
oldukları maaşın düşük olması sebebiyle mağdur olmaktadırlar. Bu yıl memurumuza
ve emeklimize % 4+% 4 olmak üzere % 8 maaş zammı yapılmış ancak
vatandaşlarımızın cebindeki enflasyona bakıldığı zaman %18 civarında olduğu ve
%8 lik zammın hiçbir anlam ifade etmediği görülmektedir. Geçim sıkıntısı
içerisinde olan emeklilerimizin büyük bir bölümü çalışma ihtiyacı
duymaktadırlar.
Emeklinin milli gelirden
aldığı payı yasa değişikliği ile iptal eden şimdiki hükümet çalışanlar ile
emekliler arasındaki gelir uçurumunu artırmış ve yine hükümet intibak yasasını
söz verdiği halde çıkarmamış ve emeklimizi mağdur etmeye devam etmiştir.
Özellikle kamuda çalışan
işçi ve memurlara verilen banka promosyonları emeklilere verilmemektedir.
Sosyal Güvenlik Kurumu; bankalar ile protokol yaparak, banka promosyonlarından
emeklileri de yararlandırmalıdır.
Ülkemizin imzaladığı ve
taraf olduğu uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)'nun sendika özgürlüğüne ilişkin
87 ve 98 sayılı sözleşmelerinde, sendikal örgütlenme hakkı düzenlenmektedir.
Buna göre emeklilerin de sendika kurmaya ve toplu sözleşme masasına oturmaya hakları
vardır. Toplu Sözleşme masasında emekliler de bulunmalıdır. Maaş katsayısı ve
taban aylığına yansıtılmayan ödemelerden emeklilerimizde faydalandırılmalıdır.
Emekli Sandığı, S.S.K,
Bağ-kur emeklilerinin devlet ve üniversite hastanelerinde ücret ödemeden, katkı
payı vermeden muayene ve tedavi olmaları; ortez, protez gibi araç ve gereçleri
ile etken madde içeren ilaçlarını ücret ödemeden almaları sağlanmalı, eşdeğer
ilaç genelgesi de kaldırılmalıdır.
Milli Gelir dağılımından en
düşük payı alan emeklilerin, yaşadığı olumsuz ekonomik şartlardan biraz olsun
feraha erebilmeleri ve yaşanabilir bir hayat sürdürmeleri emeklilerimiz en
doğal hakkıdır.
1) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Özcan Yeniçeri (Ankara)
5) Sinan Oğan (Iğdır)
6) Erkan Akçay (Manisa)
7) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
8) Mustafa Kalaycı (Konya)
9) Enver Erdem (Elazığ)
10) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
11) Ali Öz (Mersin)
12) Sümer Oral (Manisa)
13) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
14) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
15) Koray Aydın (Trabzon)
16) Muharrem Varlı (Adana)
17) Ali Uzunırmak (Aydın)
18) Celal Adan (İstanbul)
19) Zühal Topcu (Ankara)
20) Edip Semih Yalçın (Gaziantep)
21) Ali Halaman (Adana)
22) Bahattin Şeker (Bilecik)
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve arkadaşları
tarafından verilen, “Tutuklu gazetecilerin içerisinde bulunduğu sorunlarının
tespit edilerek, alınması gereken önlemlerin bir an önce belirlenmesi ve
ülkemizde basın ve ifade özgürlüğünün dünyaya örnek teşkil eder hale gelmesi”
hakkındaki Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 10/1/2012 Salı günkü
birleşimde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
10.01.2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 10.01.2012 Salı günü (Bugün) toplanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel
Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
M.
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup
Başkanvekili
Öneri
Bartın Milletvekili M. Rıza
Yalçınkaya ve arkadaşları tarafından, 06 Ekim 2011 tarihinde, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına "Tutuklu gazetecilerin içerisinde bulunduğu
sorunlarının tespit edilerek, alınması gereken önlemlerin bir an önce belirlenmesi
ve ülkemizde basın ve ifade özgürlüğünün dünyaya örnek teşkil eder hale
gelmesi" hakkında verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin, (20 sıra
nolu) Genel Kurul'un bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak, 10.01.2012 Salı günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Önerinin lehine
İzmir Milletvekili Oğuz Oyan. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Oyan.
OĞUZ OYAN (İzmir) –
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; özel yetkili yargı terörü tüm toplumu tehdit etmeye devam
ediyor, başta özgür basın olmak üzere tüm muhalif sesleri susturmaya yöneliyor.
Sadece tutuklamalar üzerinden değil, daha da yaygın olarak gazetecileri işlerinden
ederek veya oto sansüre yönlendirerek.
Basın özgürlüğü
demokrasinin mihenk taşıdır, o yoksa demokrasi de yoktur. O olmadığı içindir ki
bugün özel yetkili savcılar cüretlerini milletvekillerinin kürsü
dokunulmazlığına kadar uzatıyorlar. Oda TV iddianamesinin eklerine
bakabilirsiniz.
Demokrasi ve hukuk devleti
olmadığı içindir ki 2010 tarihinde kendi yaptığı anayasa değişikliğini dahi
uygulamayarak iktidar kendi döneminin Genelkurmay Başkanını özel yetkili
mahkemelere teslim ediyor. Demokrasi ve hukuk devleti olmadığı içindir ki Ana Muhalefet
Partisi Lideri için dahi özel yetkili savcılar harekete geçirilebiliyor. Sözün
bittiği yerdeyiz. Oynanan tiyatro dramdan komedi drama doğru ilerliyor.
Eğer suçlama adil
yargılamaya teşebbüs ise şimdi onu burada ben de işleyeceğim değerli arkadaşlarım.
size Sayın Kılıçdaroğlu’nun yargı konusu yapılan, fezleke konusu yapılan
sözlerini okuyorum: “Burada ön yargılı, siyasi otoritenin emrinde olan
yargıçların sadece oynadıkları bir tiyatro var. Bunun adına ‘Yargılama,
demokrasi’ diyorlar. Bu ne demokrasidir ne de adalet dağıtmadır. Tutuklu
milletvekillerinin kaçma imkânları yok. Zaten kaçamazlar, ülkelerini
seviyorlar. Onlar ‘Biz yargılanmayalım.’ demiyorlar, zaten yargılanıyorlar.
Onlar Parlamentoya gelip yeminlerini içerek Anayasa’nın 90’ıncı maddesinde ve
diğer maddelerinde öngörülen kurallar içerisinde görevlerini yapmak istiyorlar
ama bu görevler maalesef bazı yargıçlar tarafından engelleniyor. Onlara yargıç
demeyi içime sindiremiyorum çünkü yargıç vicdanıyla hareket eden kişi demektir,
yargıç toplumun beklentilerini, duygularını bilen ve ona saygı duyan demektir.
Vicdan… Anayasa’nın 90’ıncı maddesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin imzaladığı
uluslararası sözleşmeler var. Bunları görmezlikten gelip ‘Ben bildiğimi okurum,
benim bildiğim ve söylediklerim doğrudur.’ mantığıyla yola çıkarsanız, adalet
dağıtamazsınız.” (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım -devam
ediyorum- eğer suçlama adil yargılamaya teşebbüs ise bu Başsavcıyı, ilgili
Başsavcıyı derhâl, şu sözleri söyleyen “Başbuğ’un tutuklu yargılanmasını
isabetli bir yol olarak görmüyorum.” diyen Başbakan hakkında bir fezleke
düzenlemeye davet ediyorum. Bakalım cüretini bu noktaya kadar taşıyabilecek mi?
Ve size şunu söyleyeyim: Silivri davaları Başbakanın “Ben bu davanın
savcısıyım.” diyerek çaktığı işaret fişeği üzerinden, onun gölge savcılığı
altında yürütülmektedir ve bugün dahi Başbakan şunu söylüyor bu,
Kılıçdaroğlu’yla ilgili fezleke için: “Olması gereken olmuştur.” diyor. Savcı
konuşuyor, gölge savcı ve ilave ediyor: “Kılıçdaroğlu’nun bugün grup
konuşmaları da fezleke nedenidir.” diyor. Kime söylüyor bunu? Kolluk güçlerine
ve özel yetkili savcılarına. Başsavcı konuştu, derhâl harekete geçin.
Değerli arkadaşlarım, bunun
adına eğer “demokrasi” diyorsanız bu ancak bir iki perdelik tiyatro olabilir.
Eğer bu savcılar çok istiyorlarsa Başbakana adil yargılamayı etkileme suçu
yanında başka suçlamalar da yöneltebilirler. Birkaç örnek vereyim: Balıkesir
SEKA fabrikasının satışında mahkeme kararıyla saptanan usulsüzlükler ve
yolsuzluklar için Başbakan için derhâl harekete geçiniz. TÜPRAŞ’ın ilk satış
işlemlerinde ayyuka çıkan ve mahkeme kararıyla iptal edilen yolsuzluklar için
derhâl Başbakan için fezleke düzenleyiniz. Gene TÜPRAŞ’ın sözde halka arz
yöntemiyle halktan kaçırılan Ofer’e, yani sağdıç Ofer’e yüzde 14,76 hissesini
satan uygulama için -ki mahkeme kararıyla da bunun usulsüzlüğü tespit
edilmiştir- derhâl fezleke düzenleyin. Kuşadası Limanı’nın ihalesine veya Çalık
Grubu’na tek katılımlı ihaleyle Sabah, ATV grubunu ihale eden Başbakan hakkında
derhâl fezleke düzenleyin. İzmir Büyükşehir Belediyesi hakkında kendi belediye
şirketinin, kendi otoparkını alması üzerine fezleke düzenlemeye cüret edenler
bakalım ne yapacaklar burada, merak ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu
yargılama süreci, iktidarın rövanş zihniyetinin dışa vurumudur. Daha ötesinde
bir korku imparatorluğu yaratma misyonunun açığa çıkmasıdır. Bu, üstünlerin
hukukudur; bu, yürütmenin hukukudur; bu, AKP’nin sıkıyönetim hukukudur; bu,
iktidarın sıkıyönetim savcıları ve mahkemeler eliyle hukuk düzenlemektir; bu,
Orta Doğu’da egemen gücün maşası olmayı içine sindiren, BOP Eş Başkanı olmayı
iftihar vesilesi yapan, bunun tüm muhalif unsurlarını ülkede –TSK dâhil-
temizlemeye girişen büyük bir operasyonun parçasıdır; bu, bir karşı devrim
sürecidir; bu, örtük faşizmden açık faşizme geçiş sürecidir.
Peki, bu süreçte özerk bir
erk olan yasama organı ve onun başkanı ne yapıyor? Acaba yasama organının,
yasama üyelerinin, yani Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin onurlarını,
Meclisin itibarını koruyor mu? Yani biz yürütme ve yargı karşısında yasamanın
özerkliğinden vazgeçtik, bir de bu itibar ve onur meselesinin peşine düştük.
Yani ne gezer? Öyle bir şey yok. Yasama organının Başkanı, bizim ilettiğimiz bu
medya üzerine kurulan baskılarla ilgili, milletvekillerinin burada kürsüden
yaptığı konuşmaların Oda TV davasında sırf o İnternet sitesinde yayınlandıkları
için eklerinde suç delili olarak sayılması konusunda Meclis Başkanını göreve
çağırıyoruz, diyoruz ki: Bu konuda HSYK’ya suç duyurusunda bulun. Geriye, topu
tacı atarak bize bir cevap veriyor ya da bu konuda Adalet Bakanlığı için bir
gensoru düzenlemeye çalışıyoruz, yargının yasamaya müdahalesi… Anayasa’da iki
tane düzenleme var, biri madde 138 yasama yargıya müdahale edemez ama madde 83
yargı da yasamaya müdahale edemez. Anayasa maddeleri arasında üstünlük yoktur
değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar) Meclis Başkanı temsil ettiği
organın şerefini korumakla birinci derecede yükümlüdür.
Ve tabii, bu Mecliste 3.188
soru sorulmuştur hazirandan bu yana, bunlardan 717’si yanıtlanırken 606 tanesi
yanıtlanmayarak dosyasına kaldırılmıştır. Meclis Başkanının bu konuda yüksek
sesle bir çağrı yaptığını duyanınız var mı? Değerli arkadaşlarım, bu
yanıtlanmayan sorular arasında benim sorularım da var. Ben İzmir’de -burada
Sayın Bakan da var şimdi- iki bakanın Kültür ve Turizm Bakanı ile istifa etmiş
Ulaştırma Bakanına seçim harcamalarıyla ilgili soru sordum. Yanıt gelmedi
Meclisten. Onun üzerine 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu üzerinden sordum.
Sayın Bakandan bir yanıt geldi, çok ilginç, yanıtta diyor ki, okuyorum, iki
satır. “Seçim döneminde bütün seçmenlere değil 2 milyon 900 bin kişiye mektup
yollanmıştır.” Bunun çok kabarık bir bütçesi vardır. Bunun finansmanı
neredendir, nasıldır? Bunları sorduk. Sayın Bakan şunu söyledi, dikkatinizi
çekerim, Bakan dinliyorsunuz değil mi? “Seçim döneminde bütün seçmenlere değil
özellikle merkez ilçede örnekleme yoluyla seçmene ulaşılmaya çalışılmıştır.
Organizasyon büyük ölçüde kampanyayı destekleyen arkadaşlar tarafından
gerçekleştirilmiştir.” Arkadaşlar kim, bilmek istiyoruz. Siyasi Partiler
Yasası, seçim hukuku… Ve İzmir’de merkez ilçe yok Sayın Bakan, Ordu’yla
karıştırmayın, İzmir’de metropol ilçeler var, çok sayıdalar. Bir de “Merkez
ilçe örnekleme yolu.” Örnekleme kaç kişi, onu size tekrar sordum, sizden cevap
gelmeden PTT sağ olsun bana bir yanıt verdi, çünkü oraya da sormuştum. PTT
diyor ki: “İzmir’de AKP’yle yapılan sözleşme uyarınca tam 2 milyon 904 bin 485
adet gönderi yapılmıştır. Bunların baskıları yapılmıştır tarafımızdan,
katlanması, zarflanması vesaire, 720 bin lira para tahsil edilmiştir.” Bu da
çok indirimli bir fiyat.
Şimdi, ben sorularımı
tekrar ediyorum: Bunun finansmanı nereden? İki, siz nasıl milletvekiline yalan
söylersiniz?
Sayın Bakan, başka bir
ifade bulamıyorum, siz, bana “Sadece bir örnekleme yapılmıştır, bütün
seçmenlere gitmemiştir.” diyorsunuz, PTT’niz bana imzalı yazısıyla “Biz bu
anlaşmayı yaptık ve bu kadar.” diyor.
Bunun üzerine bir bakan
istifa etmezse ne zaman eder değerli arkadaşlarım? Ne zaman eder, onu
soruyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Yani insan hakkı ve
onurunun bir tarafa, siyasetin bir onuru yok mudur? Siyaset illa bakan
koltuğuna yapışıp kalmak mıdır? Eğer bu açığa çıktıysa ki bunun arkasında
Binali Yıldırım’ın da aynı derece ve daha fazla sorumluluğu vardır -Sayın
Ulaştırma Bakanının- çünkü PTT ona bağlı bir kuruluştur ve onun üzerinden
geçmiştir ve hak etmedikleri kadar indirim yapılarak da olmuştur. Bunların
cevabını bekliyoruz.
Yani bir taraftan medya
üzerine baskı yapacaksınız, bir taraftan herkesin ağzını tıkayacaksınız,
siyasete, ana muhalefete, muhalefetin tümüne baskı uygulayacaksınız, arkasından
ileri demokrasi, ileri demokrasi anayasası palavraları atacaksınız. Yağma yok!
Kimse bu yalanlara artık kanmaz!
Biz, bu yalanlarla ülkenin
yönetilemeyeceğini burada bir kere daha haykırıyoruz ve sizi hakka, adalete
davet ediyoruz. Umuyorum biraz sesimiz duyulur.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Oyan.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL
GÜNAY (İzmir) – Sayın Başkan…
SIRRI SAKIK (Muş) – Bitsin,
ondan sonra Sayın Bakan cevap versin.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Günay.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın, İzmir Milletvekili
Oğuz Oyan’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; bugünlerde ülkemizin hukuk düzeninde devrim niteliğinde bazı
kararlar alınıyor. Bazılarımızın hoşnut olmadığı işlemler olabilir ama bütün
Parlamentonun, demokrasiye inanan herkesin gecikmiş de olsa, bugünlerde yaşanan
bir olaydan ötürü, Türkiye'de hukuk düzeninin demokratik hukuk devleti
doğrultusunda gelişmesinden ötürü bu kürsüden iyi şeyler söylemesini beklerdim.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)-
Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı hakkında müzekkere düzenlemek ne zamandan
beri sevinilecek bir şey?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) - Arkadaşlarımız inanılmaz bir infial içindeler. 12
Eylül 1980’de bütün siyasi partileri kapatan ve Türkiye’yi…
AYTUĞ ATICI (Mersin) –
Sizden de korkmuyoruz, Hükûmetinizden de!
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) - … önce çeşitli tuzaklara maruz bırakıp sonra çeşitli
haksızlıklara uğratan bir cunta kadrosu hakkında çok gecikmiş de olsa 2010
yılında yaptığımız anayasa değişikliğinden sonra bir iddianame düzenlendi ve
yargı bunu kabul etti. Bütün Parlamentonun bunu, gecikmişliğin altını çizerek,
ayakta alkışlaması gerekir…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Kılıçdaroğlu’nun fezlekesiyle ilgili bir şey söyleyecek
misiniz?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) - … ama arkadaşlar inanılmaz biçimde Türkiye’de hukuk
düzeninde bir geriye gidişten söz ediyorlar. Önce bunu herkesin dikkatine
sunmak istiyorum.
Aslında 1991… (CHP
sıralarından gürültüler)
Arkadaşlarım, 12 Eylül
darbesinin yargıya götürülmüş olmasıyla ilgili…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sizin
darbenizin hesabını verin siz. Kendi darbenizin hesabını verin siz. Siyasi
soykalık yapmaya gerek yok..
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) - … en önce sizin memnuniyet ifade etmeniz gerekirken,
bugün Türkiye’de hukuk düzenini karalayacak birtakım sözler söylemenizi çok
şaşkınlıkla takip ediyorum; birincisi bu.
OKTAY VURAL (İzmir) - Baskı
ve tehditlerinizin hesabını verin önce Parlamentoya. Sizi sorguluyoruz.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) - İkincisi, bir arkadaşımız, biraz önce konuşan
arkadaşımız İzmir’le ilgili bir zamandan bu yana bir iddiayı dile getiriyor:
Seçmenlerimize mektup yazmışız ve bu mektupları nereden ve nasıl yazmışız?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Parayı kim ödedi?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) - Bakın, ben tabii sadece bir mektup taslağı verdim
arkadaşlarıma ve o taslağı… Ben herkesin mektup aldığına rastlamadım yani
bazıları “Aldık.” dediler bazıları “Almadık.” dediler. Resmî rakamlardan…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Günay, bir
dakika daha süre veriyorum.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Bitiriyorum.
Resmî olarak,
arkadaşlarımız olabilecek kadar çok yere ulaşmışlar.
Şimdi, siz siyaseti tepeden
inme yapıyor, örgütlenme içinde ve arkadaş kadrolarınızla birlikte yapıyorsanız
ve bir seçmeninize mektup bile yazamıyor ve yazanları da eleştiriyorsanız
yazıklar olsun size! (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Doğru konuşun. Parayı kim ödedi?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) - Yani seçmene mektup bile yazamıyor ve seçmene mektup
yazmayı eleştiriyorsanız bütün iddialarınızı, bütün yalan iddialarınızı ve
bütün yalan iddialarınızı ve ihbarlarınızı size aynen iade ediyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OĞUZ OYAN (İzmir) – Yalan
söylüyorsunuz! Yalan söylüyorsunuz!
OKTAY VURAL (İzmir) –
Kızardınız Sayın Bakan, kızardınız.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Günay.
Önerinin aleyhine Muş
Milletvekili Sırrı Sakık.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) –
Bu siyasi yolsuzluktur. Parayı kim ödedi Sayın Bakan?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir) – Seçmene mektup yazmışım. Senin cebinden mi çıktı?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Oyan’ın söz isteği var.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, cevap hakkı istiyorum. Çünkü resmî belgeyi çarpıtma var.
BAŞKAN – Bir dakika Sayın
Sakık… Bir dakika Sayın Sakık, bir dakika…
OĞUZ OYAN (İzmir) - Resmî
belgeyi çarpıtma vardır. Bu Bakanın imzasını taşıyan belgeden bahsediyorum. Bu,
bir suçüstü durumudur.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, burası mahkeme değil, versin mahkemeye.
OĞUZ OYAN (İzmir) – Bu bir
suçüstü durumudur. Bakanın imzasını taşımaktadır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, burası mahkeme değil…
OĞUZ OYAN (İzmir) -
Dolayısıyla burada gelip, bunu inkâr edemez. Gelip burada ya özür dileyecek…
Bunun cevabını vermemiştir.
BAŞKAN – Sayın Oyan, bir
dakika… Size daha sonra söz hakkı vereceğim.
Lütfen, buyurunuz Sayın
Sakık. (BDP sıralarından alkışlar)
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve arkadaşları
tarafından verilen, “Tutuklu gazetecilerin içerisinde bulunduğu sorunlarının
tespit edilerek, alınması gereken önlemlerin bir an önce belirlenmesi ve
ülkemizde basın ve ifade özgürlüğünün dünyaya örnek teşkil eder hale gelmesi”
hakkındaki Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 10/1/2012 Salı günkü
birleşimde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
SIRRI SAKIK (Muş) – Değerli
arkadaşlar, ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum. Her ne kadar aleyhte
aldıysak da gruplar arası anlaşmadan kaynaklı, böyle bir günde böyle bir
önergenin aleyhinde konuşmak züldür.
Ben de Dünya Çalışan
Gazeteciler Günü nedeniyle bütün gazeteci arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum.
Bir miktar geçmişte benim de içinde bulunduğum bir alandan geliyoruz.
Şimdi, Sayın Bakanım biraz
önce buradan konuştu; sanki güllük gülistanlık bir ülkede Bakanlık yapıyor.
Daha birkaç gün önce, sadece suçu ve günahı habercilik yapan 36 gazetecinin
gece evlerine operasyon yapıldı ve bu gazeteci arkadaşlarımız teker teker
İstanbul’dan, Ankara’dan, Diyarbakır’dan, Van’dan, İzmir’den, Türkiye’nin dört
bir tarafından 36 gazeteci alelacele gece evinden alınarak tutuklandılar. Ben
bu hafta sonu onları Kandıra’da ziyaret ettim. Bu hafta sonu onları İstanbul’da
ziyaret ettim. Yani bu ülkenin ayıbını hâlen demokratik bir gelişim, demokratik
bir dönüşüm, ciddi devrimler yapılıyor, bunu kamuoyuna sunma vallahi biraz da
vicdansızlıktır.
Biz birbirimizi iyi
tanırız, birbirimizi iyi biliriz. Yani Sayın Başbakan dün akşamdan itibaren
mesai arkadaşıyla ilgili sarf ettiği düşünceleri keşke emekçi gazetecilerle
ilgili sarf etmiş olsaydı. Keşke sadece görevi gidip müvekkiline avukatlık eden
hukukçuların hukukunu savunabilmiş olsaydı. Keşke sadece görevi belediye
başkanlığı olan ve bundan dolayı tutuklanan belediye başkanlarının hukukunu
savunabilmiş olsaydı. Keşke Sayın Başbakan, mesaidaşı olan Sayın Generali ne
kadar savunuyorsa, meslektaşı olan 8 milletvekilinin hukukunu da savunabilmiş
olsaydı ve bu milletvekilleri, siz de nasıl, halkın iradesiyle buraya
yansıdıysanız, o milletvekilleri de halkın iradesidir, o belediye başkanları da
halkın iradesidir. Onlarla ilgili de, demokratikleşmeyle ilgili de laflar
etseydiniz ama bunu yapmıyorsunuz. Bugün grup toplantısında, sadece şiddete
davetiye vardı, sadece Türkiye'nin toplumsal dokularıyla oynayarak yeniden iç
çatışmaya davetiye vardı. Ve sizin aranızda iki gündür, ana muhalefet
partisiyle iktidar arasında bir fezlekedir gidip geliyor. Bütün cezaları lütfen
bizim hanemize yazın. Yani Cumhuriyet Halk Partisine giden fezlekeyi, rica
ediyorum BDP’nin hanesine yazın. (CHP sıralarından alkışlar) AKP’nin elinde de
bir fezleke var. Lütfen, o, Başbakana gelen fezlekeyi de benim haneme yazın.
Ayıptır, bunları konuşuyorsunuz, ayıp! Yani, gidin bakın, komisyonlarda kaç
tane, 15-20 milletvekilinin kaç tane fezlekeyle karşı karşıya olduğunu görürsünüz.
Her biri için yüz yıl, yüz elli yıl isteniyor, üç bin yıla yakın cezayla
cezalandırılmak isteniyoruz ama burada gündemi çarpıtmak, burada çıkıp hamasi
nutuklarla olmaz. Siz iktidarsınız, hesap vereceksiniz. Siz iktidarsınız, sizin
eğer ülkenizde haksızlık ve hukuksuzluk varsa, bunların hesabını sizden biz
sorarız. Sorduğumuz zaman da bizi emir kipleriyle tehdit etmek, bugün satır
aralarından bizleri hedef göstererek “Sizleri cezalandırırız…” Sayın Başbakan,
siz ve grubunuz, bütün Türkiye halkı bizi çok iyi tanır, nereden geldiğimizi de
bilir, burada, egemen güçlere teslim olmadığımızı siz de bilirsiniz ki, biz
buradan alınıp gittik, uzun yıllar demir ve beton yığınları arasında kaldık.
“Boyun eğeceksiniz.” dediler, “Eğmeyiz.” dedik. “Bir canımız var, onu da feda
ederiz.” deriz, bunu siz bilirsiniz ve bize dönüyorsunuz ki… Bütün kutsal
kitaplar sabırdan bahseder, Allahuteala da sabırdan bahseder, peygamberler de
sabırdan bahseder ama bu sabır sadece mağdurlar içindir. Uludere’de insanlar
katlediliyor, sizi eleştiriyoruz, bizi tehdit ediyorsunuz. Peki, sizi
eleştirmeyip de kimi eleştireceğiz, ne yapacağız? Yani geçmişe dönüyorsunuz,
diyorsunuz ki: “Mustafa Muğlalı olayında 33 tane insan öldürüldü, Cumhuriyet
Halk Partisi döneminde oldu.” Peki, günaydın! Bu 35 insan da hangi iktidar
döneminde oldu? Kaç gün önce; siz iktidar değil miydiniz? O gün orada o masum
köylülerin ensesine silahlar dayanarak tetikler çekiliyordu ama yıl 2011 ve on
ikiye iki kala, gece buradan emirler yağıyor ve buradan F-16’lar, uçaklar
havalanıyor, F-16’lardan bu işaret parmağıyla düğmelere basıyor, 35 masum Kürt
insanı katlediliyor ve ölenlerin birçoğunun eli ve kelimeişehadet getirdikleri
için parmakları böyleydi ve o tuşlara basan zalimler de kelimeişehadet
parmaklarıyla tuşlara basıyordu ve masum Kürt insanları katlediliyordu. Adına
“Kürt” dediğimizde “bölücü” diyorsunuz. Peki, bunlar nereden geldiler? Kürt
değiller miydi? Bu insanlar bu ülkenin vatandaşları değil miydi? Nasıl
katledildiler? Siz yapay sınırlarla… Sınırlara mayın koymuşsunuz, dilimize
mayın koymuşsunuz, kimliğimize mayın koymuşsunuz, “Gelin, bu mayınlara biat
edin.” diyorsunuz. Topraklarımızı bölmüşsünüz, parçalamışsınız. Tarlası İran’ın
sınırında, Irak’ın sınırında, Suriye’nin sınırında ama kendisi Uludere’de bir köyde.
Şimdi, böyle bir zalimane bir politika olur mu? Bunları sarmanız gerekirken, bu
sorunu çözmeniz gerekirken ama mesaidaş arkadaşlarınıza zaman ayırıyorsunuz ve
-buradan bir arkadaşımız da söyledi- acılarımızı kan parasıyla ödeştirmeye
çalışıyorsunuz. Kan parası ilkel bir paradır, kan parası hukuka, insanlığa
karşı bir vahşet parasıdır. Siz gerçekten şunu yapamaz mıydınız? Nedir bu
kibirliliğiniz? Bir günah işlendi, bu günahtan dolayı ailelerden ve bir halktan
özür dileme geleneği yok mudur sizde? Sayın Başbakan çıkıp “Evet, biz
Türkiye’deki bu vahşetten dolayı bu ailelerden özür diliyoruz. Bu aileler ve bu
halk, bu coğrafyada uzun yıllardır acılar çekti, biz bundan dolayı özür
diliyoruz.” deseydi ne olurdu? Selahattin Demirtaş’a saldırmak, Gültan Kışanak’a
saldırmak, BDP’ye saldırmak ahlaki midir, vicdani midir? Bu işin sorumluları
onlar mıdır? Siz bize açıklayacaksınız, yani oradaki görevde olan alay
komutanını görevden alarak bu işin üstünü örtemezsiniz. Kim yaptı, kim etti?
Bunu bir bütün olarak bileceksiniz. Yani, o işaret parmaklarıyla nasıl ki o
insanlar katledildi, onları bilmek bizim hepimizin hakkı.
Ve orada yaşları on iki-on
beş arası olan 9 tane çocuk var. Düşünün, el vicdan! Yani, siz eğer randevunuza
beş dakika geç kalsanız, dönersiniz o şahsiyete: “Sizden özür diliyoruz, biz
beş dakika geciktik.” Şu kapıda gayriihtiyari 2 insanın kolu birbirine değse,
dönüp 10 kez özür diliyorsunuz. Peki, bir halktan, bir aileden neden özür
dileme erdemliliğini göstermiyorsunuz? Çünkü sizde beyazlık ruhu var, sizde
üstünlük kültürü var. “Biz nasıl aşağılanan bir halktan özür dileyebiliriz?”
Böyle bir ruh hâliniz var. Onun için o çocuklar, daha çocuktu. Sizin on iki
yaşındaki, on üç, on sekiz, yirmi yaşındaki çocuklarınız gece eve gelmediğinde
hepiniz kudurursunuz, ayaklanırsınız. Ama o çocuklar öldüğü zaman nereye
gidiyordu? Bir kontör parası almaya. Onlar nereye gidiyordu? Üniversitede
okuyan 2 kardeşine burs şeklinde para gönderen çocuklardı. Ama ne yazık ki, siz
bunları anlayabilecek noktada değilsiniz; çünkü ruh hâliniz farklıdır.
ŞUAY ALPAY (Elazığ) – Kim
anlamaz kim, hangimiz anlamayız?
SIRRI SAKIK (Devamla) –
Anlıyorsanız çözün.
ŞUAY ALPAY (Elazığ) –
Hesaplaşın bakalım.
SIRRI SAKIK (Devamla) –
Anlıyorsanız çözün.
ŞUAY ALPAY (Elazığ) –
Hangimiz anlamıyoruz?
SIRRI SAKIK (Devamla) –
Anlıyorsanız çözün gidin.
ŞUAY ALPAY (Elazığ) –
Kendinizle yüzleşin.
SIRRI SAKIK (Devamla) –
Oraya gidin konuşun.
ŞUAY ALPAY (Elazığ) –
Yüzleşin kendinizle.
SIRRI SAKIK (Devamla) –
Buralarda bu kürsülerde, bu koltuklarda laf atmak kolay. Ben sizi göreve davet
ediyorum, ben sizi vicdana davet ediyorum.
ŞUAY ALPAY (Elazığ) –
Hepimiz vicdana davet ediyoruz.
SIRRI SAKIK (Devamla) –
Ben, o ailelerle empati yapmaya davet ediyorum. Bu sorun sadece benim sorunum
değil, bu sorun hepimizin ortak sorunudur, bu ortak sorunda hepimizin
ortaklaşması gerekir. Hepimizin, birbirimizi tehdit ederek, birbirimizi
elimizdeki yargıyla, polisle tehdit ederek bu sorunu çözemeyiz. Vallahi ne
kimse yargıdan ne de polisten ne de o üniformalı, gelip burada bize ters bakan
üniformalılardan kimse korkmuyor. Korktuğumuz tek bir şey vardır, vicdanımız ve
inançlarımızdır.
Teşekkür ederim. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Sakık.
Sayın Oyan buyurunuz
efendim.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’ın, Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
OĞUZ OYAN (İzmir) –
Teşekkür ediyorum.
Şimdi Sayın Bakan, burada
bir suçüstü durumu var. Siz gerçekleri gizlemek istediniz, bu gerçekler açığa
çıktı. Gerçekleri niçin gizlemek istediniz? Çünkü, açığa çıkmasından
çekindiniz. Önce cevap vermediniz, ancak Bilgi Edinme Hakkı Kanunu üzerinden
gidince cevap vermek zorunda kaldınız. Saklama ihtiyacınız nereden doğdu? Şimdi
peki bu suçüstüden sonra nasıl bir tutum takınıyorsunuz burada? Pişkin bir
tavır, fütursuz bir tavır, pervasız bir tavır ve karşı suçlama. Nedir? Bizi
kıskanıyorsunuz, siz de yazsaydınız. Benim derdim şu değil. 2 milyon 904 bin
seçmene yazdınız, ben bunun finansmanı nereden diye soruyorum size. Gayet basit
bir soru, baştan beri sordum. Normalde 50 kuruştur PTT’nin tarifesi, 1,5 milyon
eder. Bunun içinde, kırtasiyesi, baskısı, katlaması, zarflaması yoktur. Yani 2
milyon küsurdur bunun maliyeti. Böyle bir finansman yüzünden birçok ülkede
hükûmetler devriliyor. Siyasetin kaynağını açıklayamadığı bu tür bağışlar
yüzünden Türkiye’de değil ama başka ülkelerde hükûmetler, başbakanlar
devriliyor. Bir Bakan buraya gelip “E, siz de yapsaydınız.” diyor. Laf mı?
Kaldı ki yanıtı yalan bir yanıt.
Bakın, ben, PTT’nin size
yanıtını biraz daha okuyayım: “AKP 1’inci bölge milletvekili adayı Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile 2’nci bölge adayı Ulaştırma eski Bakanı Binali
Yıldırım’ın mesajını içeren 2 milyon 904 bin 485 adet gönderi, AKP İzmir il
teşkilatından Ömer Cihat Akay ile yapılan 25/5/2011 tarihli sözleşme kapsamında
PTT bünyesindeki Birleşik Posta Sistemi’nde basılıp, katlanıp, zarflanarak
dağıtımı yapılmıştır. Bu doğrultuda 2/6/2011 tarihinde İzmir Posta İşletme ve Dağıtım
Başmüdürlüğü tarafından baskı bedeli -KDV hariç- 162.680 avro…”
Niçin avro? İzmir
Büyükşehir Belediyesi durak ihalesini avro üzerinden yaptı diye şu an
yargılanıyor. Niçin avro?
Devam ediyor: “…ve dağıtım
bedeli -KDV dâhil- 278.830 TL…”
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OĞUZ OYAN (Devamla) –
Bitiriyorum.
BAŞKAN – Lütfen bitiriniz.
OĞUZ OYAN (Devamla) –
“…toplam karşılığı olarak da 720 bin TL tahsil edilmiştir.” diyor. Yani burada
20 kuruş üzerinden bir hesap yapılmış…
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ne
var bunda?
OĞUZ OYAN (Devamla) – Yani
yalanı savunmayın.
ÜNAL KACIR (İstanbul) –
Neresine takıldığını söyle.
OĞUZ OYAN (Devamla) – …oysa PTT’nin tarifesi sadece katlanmış
gazeteler 20 kuruşa gidiyor. İzmir il teşkilatımız bizim 50 kuruştan aşağı
herhangi bir şey yollayamıyor yani buradaki 720 bin de kamunun zarara
uğratılması pahasına yapılmış bir iştir. Yani bütün bunlar 2 Bakanı da istifaya
zorlar.
Onurlu bir iş yapacaksanız
Sayın Bakan -hayatınızda bir ilk olsun- istifa ediniz, o koltuğu boşaltınız.
(CHP sıralarından alkışlar) Türkiye’de bir ilki gerçekleştiriniz; yalanınız
açığa çıkmıştır, bu yalanla artık orada oturamazsınız.
OKTAY VURAL (İzmir) – Belki
Bakan cebinden ödemiştir ya!
OĞUZ OYAN (Devamla) – Benim
bundan sonra da bunun peşini bırakmayacağımdan emin olunuz, grubumuz da bunun
peşini bırakmayacaktır.
İlginiz için teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Oyan.
Lehte…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, bakın, iddialara Sayın Bakan cevap verdi, arkasından Sayın Oyan’a
söz verdiniz. Sayın Bakan bu iddialara cevap vermek istiyor, izin verirseniz…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Bakan parmak kaldırıyor zaten.
BAŞKAN – Sayın Şandır,
Sayın Bakanın söz istediğini görmedim. Sayın Bakan isterse tabii ki veririm,
neden vermeyeyim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Şandır değil efendim. Şandır burada efendim.
BAŞKAN – Pardon, çok
affedersiniz Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Bakan istiyor efendim orada.
BAŞKAN – Tabii ki Bakana,
Hükûmete ben söz veririm, niye vermeyeyim.
İZZET ÇETİN (Ankara) –
Arkadaş Bakanın avukatı.
BAŞKAN – Lütfen…
Buyurunuz Sayın Günay.
3.- Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın, İzmir Milletvekili
Oğuz Oyan’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Sayın Oyan,
İzmir’de seçimler sırasında bütün seçmenlerimize mektup gönderildiği konusunda
bir iddiayı neredeyse bir yolsuzluk olayına dönüştürmeye çalışıyor.
Şimdi, biz 2 Bakan -o sırada
2 aday- mektup yazdık evet ve bunun finansmanını ve örgütlenmesini tamamen il
sağladı. Bir mektup kime gitti, ne kadar kişiye gitti ya da gitmedi, bunu benim
birebir takip etmem, ilgilenmem söz konusu değil. Ben, bazı seçmenlerin
aldığını, bazı seçmenlerin almadığını gördüğüm için bir kısmına gitti yani biz
özellikle, Konak diyeceğim, büyük ilçelerde, merkez saydığım ilçelerde bir
kısmına gitti. O yüzden “Örnekleme yoluyla gitti.” dedim. Resmî rakam herkese
gönderildiğini söylüyor, ben herkese gittiğine -gitmişse çok sevinirim-
rastlamadım ama böyle söylüyor.
Biz, milyonlarca üyesi, yüz
binlerce dayanışmacı, seçim çalışmacısı olan bir büyük siyasi yapıyız. Elbette,
bir dayanışma içinde bütün bunlar finanse ediliyor Türkiye’de, her yerde olduğu
gibi.
Arkadaşlarımız, seçimler
sırasında, İstanbul’da, benim eski seçim bölgemden bir belediye başkanı
arkadaşımız ve birkaç arkadaşıyla birlikte flash bellek getirdi gençlere
dağıtılmak üzere, bunu da şık bir keseye koymuşlar. Bazı arkadaşlarımız “Altın
dağıtıyorlar.” dedi. Siyasette, bakın, aynı seçim bölgesindeyiz ve çok kez yüz
yüze geliyoruz ve birbirimizin haklı taleplerine destek olmaya çalışıyoruz.
Kimse kimsenin, böyle “Yalan söylüyor, onursuzca davranıyor.” gibi haysiyetiyle
ilgili şeyler söylemesin. Bunlar ayıptır ve insan bunlardan utanır.
İZZET ÇETİN (Ankara) –
Senin yaptığın ayıp değil mi?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir) – Ben, siyasi hayatı Türkiye’nin önünde yıllardan beri
bilinen bir insanım, yirmi beş yıldan bu yana Parlamento dışındaydım. Bazı
arkadaşlar sadece bulundukları koltuklardan güç alırlarken, ben kendi
fikirlerimle ve namusumla ayakta durdum. Hayatım boyunca veremeyeceğim bir tek
kuruşun, kamu malından benim kasama, keseme girmiş bir tek kuruşun hesabı
yoktur. Bunu en iyi Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarım bilirler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Eğer içlerinde bilmeyen varsa çok utanırım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Kaç
para harcadınız Sayın Bakan cebinizden acaba?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir) – Yani, böyle birbirimize
karşı haysiyet cellatlığında bulunmayalım. Yapılan seçmene saygıdan ibarettir.
OKTAY VURAL (İzmir) – Kaç
para harcadınız cebinizden Sayın Bakan?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir) – Seçmene bir
mektup yazılmıştır ve koskoca bir İzmir örgütü bunu kendi arasında…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
OĞUZ OYAN (İzmir) – Yalan,
bu da yalan!
OKTAY VURAL (İzmir) – Kaç
para harcadınız cebinizden Sayın Bakan?
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Günay.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir) – Bitiriyorum…
BAŞKAN - Son cümlenizi
alalım.
OĞUZ OYAN (İzmir) – Bu da
yalan!
OKTAY VURAL (İzmir) – Şahsi
seçim kapmayanız için ne kadar para harcadınız?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir) – Yani bunu, bir seçmene mektubu bile eğer kendi
aranızda dayanışmayla finanse edemiyor -ve tekrar söylediğimi söylüyorum- bunu
kıskanıyorsanız sizin için çok üzülürüm. Genel Kurulu…
OĞUZ OYAN (İzmir) – Bu da
yalan Sayın Bakan, bu söylediğiniz de yalan!
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir) – Ya bu “yalan” sözcüğünü kullanırken biraz lütfen
dikkatli olun.
OĞUZ OYAN (İzmir) – Onu
örgüt finanse etmedi, finanse eden şirket de battı. Onu örgüt finanse etmedi,
bu da yalan.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir) – Bu “yalan” sözcüğünü kullanırken…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Günay.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Bakan, siz cebinizden harcama yaptınız mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Siz ne kadar harcadınız?
BAŞKAN - Konu kapamıştır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve arkadaşları
tarafından verilen, “Tutuklu gazetecilerin içerisinde bulunduğu sorunlarının
tespit edilerek, alınması gereken önlemlerin bir an önce belirlenmesi ve
ülkemizde basın ve ifade özgürlüğünün dünyaya örnek teşkil eder hale gelmesi”
hakkındaki Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 10/1/2012 Salı günkü
birleşimde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
(Devam)
BAŞKAN - Grup önerisinin
lehine Mersin Milletvekili Sayın Şandır.
Buyurunuz Sayın Şandır.
(MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, bu
tartışmanın arasına girmek istemezdim ama bir şekil şartının yerine gelmesi
gerekiyor.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun vermiş olduğu grup önerisi lehinde söz almış bulunuyorum. Sizleri ve
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Grup önerisinin talebi:
Tutuklu gazetecilerin içerisinde bulunduğu sorunların tespit edilerek alınması
gereken önlemlerin bir an önce belirlenmesi ve ülkemizde basın ve ifade
özgürlüğünün dünyaya örnek teşkil eder hâle gelmesi hakkında bir komisyonun
kurulması talep ediliyor. Bu talebin gündeme alınması için grup önerisi
veriyorlar. Grup önerisinin kabulü, reddi konusunda bildiğimiz gelişmenin,
mukadder gelişmenin yaşanacağını biliyoruz ama bunu vesile yaparak ülkemizin
çok temel bir sorunu üzerinde konuşmak imkânına sahip olmayı da önemli
görüyorum. O konu, basın özgürlüğü.
Değerli milletvekilleri,
basın özgürlüğü Türkiye’nin her kesimi için, iktidarıyla muhalefetiyle tüm
siyaset kurumu için en önemli bir değerdir ve ortak paydadır. Basın özgürlüğünü
gerçekleştirememiş bir ülkenin, bir toplumun ortak aklı üretmesi, doğruları
yapabilmesi, yolsuzlukları sorgulayabilmesi, toplumun beklentilerini
dillendirebilmesi, daha kısacası sistemin sağlıklı işlemesini temin edebilmesi
mümkün değil. Basın özgürlüğü, gerçekten, her türlü baskı, tehdit, yönlendirme,
sansür ve cezalandırma baskısından kurtarılması; düşüncenin, fikrin, ifadenin
özgürce topluma sunulabilmesinin olmazsa olmaz bir temel şartıdır, çok temel
bir insan hakkı, medeni toplumların ulaştığı çok önemli bir gelişmişlik
standardıdır.
Bakınız değerli milletvekilleri,
Türkiye’de basın özgürlüğünün gittikçe geriye doğru gittiği hususu artık
toplumun tüm kesimleri tarafından ısrarla ifade edilmektedir. Tutuklu
gazetecilerin sorunlarının tartışılması önemli ama ondan da önemlisi basın
özgürlüğünün, ifade ve basın
özgürlüğünün standartlarının Türkiye’de her yıl geriye düşmüş olması çok daha
önemli bir hadise.
Biz, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak her defasında, her zeminde ısrarla ifade ediyoruz. Milletin
iradesine, milletin iradesiyle oluşmuş Parlamentoya ve bu Parlamento
içerisinden çıkmış siyasi iktidara hukuk dışı yollardan bir müdahaleyi asla
tasvip etmiyoruz, doğru bulmuyoruz. Dolayısıyla, milletin iradesini ortadan
kaldırmak için silahlı terör örgütü kurmak, darbecilik yapmak suçlamasıyla
gazeteci veya diğerleri bir itham altında bugün. Tutukluluk, cezalandırmaya
dönüşen bu süreçleri kabul edebilmek mümkün değil. Milletin iradesini
savunalım, terörle mücadeleye koşulsuz destek verelim ama bu iki ortak değer
adına biz basın özgürlüğünü kısıtlamayı bir yol olarak görürsek yanlış yapmış
oluruz. Basının özgür olmadığı, basının toplum adına, toplumun beklentilerini,
haklarını dile getirmediği, muhalefetin görüşlerini, tenkitlerini
dillendirmediği, yazamadığı, konuşamadığı bir ülkenin gelecekle ilgili
iddialarına inandırabilmek, inanmak mümkün değildir. Bu konuda Türkiye maalesef
her geçen gün geriye doğru gidiyor.
Buraya gelirken bir
inceledim bu konuda, mesela bugün dolayısıyla, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü
dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki: “Özgür bir basının mevcudiyetinin ve
basının her türlü yönlendirmeden ve baskıdan uzak bir şekilde görevi yerine getirmesinin…”
Bu bir sorun ki Sayın Cumhurbaşkanı bu konuyu öne çekiyor. Gerçekten bu bir
sorun. Şu kadar gazeteci tutuklu falan, bu tartışmaların içerisine girmeden
söylüyorum. Ama bugün yazdıklarından dolayı, düşündüklerinden dolayı, hatta
tasavvurlarından dolayı, hayallerinden dolayı terör örgütü üyesi olmak
suçlamasıyla cezalandırmaya dönüşen uzun tutukluluk hâllerini Türkiye’ye
yakışır bulabilmek mümkün değildir.
Yine aynı şekilde Sayın
Cumhurbaşkanı diyor ki: “Basın özgürlüğünün ve ifade hürriyetinin korunması ve
geliştirilmesi demokratik toplum düzeninin en önemli gereklerinden biridir.”
Böyle bir ihtiyaç var ki Sayın Cumhurbaşkanı bu gerekliliği ifade etmek
gereğini duyuyor.
Bugün 10 Ocak Çalışan
Gazeteciler Günü. Parlamento Muhabirleri Derneği bildiri yayınlıyor, diyor ki:
“Biz 10 Ocağı eskiden bayram günü olarak kutlardık, Çalışan Gazeteciler Bayramı
olarak kutlardık ama bayram olarak kutlamak imkânı kalmadı. Bu kadar gazeteci
tutukluyken, gazetelerin üzerinde, gazetecilerin üzerinde bu kadar baskı
varken, bunu bayram olarak kutlayabilmek mümkün değil.”
Değerli milletvekilleri,
biraz önce de ifade ettim, bu Parlamento, bu Genel Kurul, içinde bizim de
bulunduğumuz bu Genel Kurul burada aldığı kararlarla basın sahiplerinin, basın
çalışanlarının yıpranma hakkını elinden aldı.
Değerli milletvekilleri,
sizler adına önemli bir hususu dillendiriyorum. Bugün her partinin kutladığı
Çalışan Gazeteciler Günü’nde hatırlanması, yani gerekiyorsa özür dilenmesi
gereken bir hususu söylüyorum: Yıpranma hakkını gazetecilerin elinden aldık.
Hâlbuki gördük ki gazeteciler işte Van depreminde hayatını kaybediyor, yangında
hayatını kaybediyor. İşsizlik tehdidi her gazetecinin üzerinde bugün bir
Demokles’in kılıcı gibi sallanıyor. Sendikal güvenceden yoksun gazeteciler, sosyal
hakları yetersiz. Bu sorunların çözülmesi yönünde, bu Parlamentonun,
gazetecilere, daha doğrusu kendi geleceğimize bir borcu var, bir sorumluluğu
var. Bu sebeple söylüyorum.
Değerli milletvekilleri,
gerçekten ülkemizin birçok sorunu var. Bu sorunların çözümü konusunda ortak
aklı üretmek bir mecburiyetse bu mecburiyeti karşılayabilmek için basının özgür
olması gerekiyor. Eğer farklı düşünceleri, içinde hakaret olmayan tenkitleri,
toplumun beklentilerini, basının üzerinden toplumsallaştıramazsak, topluma
duyuramazsak, iktidarın önüne koyamazsak, o zaman geleceğimizle ilgili
endişelerimiz gerçekten her geçen gün büyüyecektir. İşte bugün de Sayın
Cumhurbaşkanının ifade ettiği -Sayın Başbakanın da ifadeleri var- Sayın
Başbakanın ifade ettiği ve gazetecilerin ifade ettiği basın özgürlüğü
konusundaki endişelerimiz, maalesef Meclisimizin her an gündemini meşgul edecek
boyuta ulaşıyor. Türkiye’miz, bakınız, uluslararası düzlemde basın özgürlüğü ve
ifade özgürlüğü kriterleri noktasında hızla sorgulanıyor. Her geçen gün daha
geriye düşüyor. Bu konuda Avrupa Parlamentosu, Avrupa Konseyi Parlamenterler
Meclisi Başkanı Sayın Çavuşoğlu burada konuştu ama aynı meclisin Türkiye’yi
suçlayan raporları var, Avrupa Birliğinin raporları var, uluslararası
gazetecilerin bu konudaki raporları var. Bu sebeple söylüyorum: Değerli
milletvekilleri, basın sorun içerisinde olduğu sürece demokrasimizin ileri
demokrasi aşamasına geçebilmesi mümkün değil. Ve bir başka şey daha ifade etmek
gerekirse: Siyasi iktidarın sayısal çoğunluğu muhalefet partilerinin bu noktada
ve buna benzer noktalarda buraya getirdiği her talebi reddetmeyi bir usul
hâline getirirse gerçekten Türkiye'nin sorunlarının çözümü konusunda, ortak
aklı üretmek konusunda topluma karşı verdiğimiz sorumlulukları yerine getirmek
konusunda bu Meclisin yapabileceği çok fazla bir şey olmayacaktır
endişesindeyim.
Bu sebeple bu önerge
doğrultusunda veya bir başka sebeple basının sorunlarının, basın özgürlüğü
sorunlarının araştırılması, alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi için Meclisimizde
bir komisyon kurulmasını biz de talep ediyoruz Milliyetçi Hareket Partisi
olarak; hem basın çalışanlarının sorunlarının araştırılması hem basın
özgürlüğünün sorunlarının araştırılması hem de bu tutuklu gazetecilerin
gerçekten Türkiye'ye yakışmaz bu özgürlük çığlıklarının dikkate alınması için
bir komisyonun kurulmasını çok önemsiyoruz, biz de talep ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Bu arada şunu da söylemek gerekir: Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu her
defasında, millî iradeyi temsil ettiğini ve millî iradenin gücüyle burada
bulunduğunu övünerek ifade ediyor. Madem böyle, milletin iradesiyle
milletvekili olmuş insanların hâlâ ısrarla tutukluluk durumlarının devam
ettirilmesine sizin de itiraz etmeniz ve gerekeni yapmak gibi bir
sorumluluğunuz olduğunu size hatırlatmak istiyorum. Bu, Türkiye'ye yakışmıyor.
Türkiye'de bugün, genelkurmay başkanlarının bile silahlı terör örgütü kurmak ve
yönetmekle suçlandığı bir ülkeyi yönetmiş olmak bence size de yakışmıyor. Buna
da tedbir geliştirmek gerekiyor.
Ve tekrar ediyorum: Basın
özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve tutuklu gazetecilerin sorunları ile tüm gazete
çalışanlarının, gazetecilerin sorunlarının araştırılması için bir komisyon
kurulmasını onayladığımızı, desteklediğimizi ve talep ettiğimizi ifade ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Şandır.
Aleyhte Çankırı
Milletvekili İdris Şahin.
Buyurunuz Sayın Şahin. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisinin aleyhinde söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri saygıyla selamlıyorum.
CHP, grup önerisiyle,
tutuklu gazetecilerin durumunun araştırılmasıyla ilgili verilen araştırma
önergesinin Türkiye Büyük Millet Meclisinin bugünkü gündemine alınmasını talep
etmektedir. Öncelikle araştırma önergesinde bahsedilen olayların, tutuklu
gazetecilerin durumunun tamamen yargıyı ilgilendiren bir konu olduğunu buradan
ifade etmem gerekiyor.
Bu kürsüden hemen her gün
Anayasa’nın 138’inci maddesi ihlal edilmekte. Anayasa’nın 138’inci maddesi son
derece açıktır ve mahkemelerin bağımsızlığını düzenlemektedir. Maddede
“Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun
olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya
kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat
veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. Görülmekte olan bir
dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru
sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.”
denilmektedir. Bu hükmün sürekli ihlal edildiğini maalesef Meclisimizde
görmekteyiz. Buradan yargıya müdahale anlamına gelecek konuşmalar sürekli
yapılmaktadır. Yargının verdiği kararların eleştirilmesi elbette ki mümkündür
ancak yargıya müdahalede bulunmaya yönelik, kamuoyunda bilinen davaları
etkilemeye yönelik beyanlarda bulunmak ve yargıya intikal etmiş bir konuda
Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşme yapmak, soru sormak, hatta herhangi bir
beyanda bulunmak Anayasa’mıza göre de mümkün değildir.
Yargının gerçekleştirdiği
soruşturmaları AK PARTİ’yle, Hükûmetle ilişkilendirmek, adil yargılamayı
etkilemeye yönelik beyanlarda bulunmak, yargının yıpratılmasına yönelik
açıklamalar yapmak, kapsam itibarıyla çok geniş ve çok ciddi suçlamalar ihtiva
eden, binlerce sayfa delilden ve yüzlerce sanıktan oluşan bu davalarda gerçeği
ortaya çıkarmaya yönelik çalışan yargı mensuplarımıza da büyük bir
haksızlıktır.
Değerli milletvekilleri,
gazetecilerin yazdıkları yazılar sebebiyle tutuklu ve hükümlü olarak cezaevinde
bulunduğu iddiası sürekli olarak Meclis kürsüsünden ve haricen
tekrarlanmaktadır. Türkiye’de son dönemde basın özgürlüğünün kısıtlandığı
yönünde eleştiriler yoğun bir şekilde yapılmaktadır. Bu iddia ve eleştirileri
kabul etmemiz mümkün değildir.
Cezaevlerindeki basın
mensubu tutuklu ve hükümlü sayısı konusunda bazı sivil toplum kuruluşlarınca
sağlıklı verilere dayanmayan çeşitli rakamlar verilmektedir. Bunlar arasında
medyada en çok gündeme gelen, Türkiye Gazeteciler Sendikası tarafından yapılan
açıklamadaki 72 gazetecinin tutuklu ve hükümlü olduğu yönündeki haberlerdir.
Bu konuda gerekli
tespitleri yaparak konuyu kamuoyuna Adalet Bakanlığı duyurmuştur. Türkiye
Gazeteciler Sendikasının listesinde tutuklu ve hükümlü olduğu belirtilen 72
isimden 3’ünün cezaevlerinde kaydına rastlanmadığı, 6’sının ise tahliye
edildiği açık şekilde tespit edilmiştir. Listede yer alan isimlerin 63’ü hâlâ
cezaevindedir. Bu 63 isimden 36’sı hakkında dava açılmış ve bunların 18’iyle
ilgili mahkûmiyet kararları verilmiştir. 27 kişi hakkında ise soruşturmalar
devam etmektedir. Cezaevlerindeki 63 kişiden 18’inin basın kartı varken 45
kişinin ise basın kartı yoktur. Hakkında dava açılan veya mahkûmiyet kararı
verilen 36 kişiden 4’ü basın yoluyla işlenen suçlar arasında sayılabilecek olan
terör örgütünün propagandasını yapmak suçundan dolayı cezaevindedir. Diğer 32
tutuklu ve hükümlünün cezaevinde bulunmalarının gazetecilik faaliyetiyle bir
ilgisi yoktur. Haklarındaki soruşturmalar devam eden 27 kişiyle ilgili olarak
ise, soruşturmaların gizli yürütülmesi nedeniyle bu kişilerin hangi suç ve
eylemlerden dolayı tutuklandıkları ancak iddianame hazırlandığında açık bir
şekilde görülebilecektir. Soruşturması devam eden 27 ismin tamamının silahlı
terör örgütü üyeliği gibi gazetecilik faaliyetiyle ilgisi olmayan suçlardan
dolayı cezaevinde bulundukları görülmektedir. Cezaevlerindeki tutuklu ve
hükümlü 63 kişiden 59’u basın yoluyla işledikleri iddia olunan suçlardan, yani
yazdıkları yazılardan ve gazetecilik faaliyetlerinden dolayı değil, basınla
ilgisi olmayan suçlardan dolayı tutuklanmış ve mahkûm olmuşlardır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; özellikle bu suçların tiplerine baktığımız zaman tüyler
ürpertici suçlarla karşılaşıyoruz. Bunlar adam öldürmek, banka soygunu, yağma,
gasp, tehdit, resmî belgede sahtecilik, sahte kimlikle dolaşmak, izinsiz
tehlikeli madde bulundurmak, anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüs, PKK
silahlı terör örgütüne üye olmak, eylem sırasında tabanca ve sahte polis
kimliği kullanmak gibi ve yine “Selam, selam İmralı’ya, bin selam!” diye slogan
atmak da bu suçlardan bir tanesi. Devletin güvenliğine ilişkin belgeleri tahrip
etmek, amacı dışında kullanmak, hileyle çalmak, silahlı terör örgütüne yardım
ve yataklık yapmak, silahlı terör örgütü adına para toplamak, evet, değerli
milletvekilleri, iddialarıyla yürütülen soruşturma ve kovuşturmaların
gazetecilik göreviyle bir ilgisi var mıdır? Bu nedenle, tutuklu ve hükümlü
gazeteciler konusunun sadece rakamsal olarak değil, işlenen ya da işlendiği
iddia edilen suçların gazetecilik faaliyeti kapsamında olup olmadığı
çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Gazetecilik faaliyetiyle ilgisi
olmayan iddialara dayalı tutuklama ve mahkûmiyet kararlarının basın özgürlüğünün
ihlali olarak yorumlanması mümkün değildir. Ayrıca, bağımsız yargı organlarınca
açılan soruşturma ve davalar ile yapılan tutuklamalar ve verilen mahkûmiyet
kararlarının, Hükûmetin basına baskı yaptığı şeklinde değerlendirilmesi de
doğru bir yaklaşım asla olamaz. Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğünün daha
ileriye taşınması için son yıllarda önemli yasal düzenlemeler yapılmıştır ve bu
yöndeki çalışmalar özgürlükçü bir anlayışla sürdürülmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; darbeye zemin hazırlamak düşünce özgürlüğü kapsamında
değildir. Hükûmeti yıpratmak maksadıyla yazılanlar, çizilenler elbette ki suç
olamaz. Basın özgürlüğü çerçevesinde herkes istediğini istediği şekilde ifade
eder, ediyor da. Sabahtan akşama kadar Hükûmet aleyhine acımasızca
eleştirilerin yapıldığı televizyon yayınları devam ediyor. Gazeteler, dergiler
yayınlarına devam ediyor. Ancak yargının devam ettirdiği soruşturmalara
baktığımızda soruşturulan olayların basın özgürlüğüyle hiçbir ilgi ve alakası
olmadığını görüyoruz.
Değerli milletvekilleri,
Hükûmeti eleştirilebilirsiniz, AK PARTİ’yi de eleştirebilirsiniz ancak yukarıda
suç tiplerini saydığımız eylemleri gerçekleştirenleri “tamamen masum ve
gazetecilik faaliyeti nedeniyle” diye Türk toplumuna sunmak son derece yanlış
bir davranıştır.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Nereden biliyorsun? Demin sen söylüyordun ya.
İDRİS ŞAHİN (Devamla) –
Zira, gerçek gazetecilere yapılan bir saygısızlıktır diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Şahin.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama talebinde
bulunan arkadaşların isimlerini tespit edeceğim: Sayın Hamzaçebi, Sayın
Aslanoğlu, Sayın Tezcan, Sayın Kuşoğlu, Sayın Özkan, Sayın Karaahmetoğlu, Sayın
Çıray, Sayın Demiröz, Sayın Ediboğlu, Sayın Özkes, Sayın Topal, Sayın Toptaş,
Sayın Özdemir, Sayın Öner, Sayın Öz, Sayın Düzgün, Sayın Özgümüş, Sayın Küçük,
Sayın Yüceer, Sayın Çam.
BAŞKAN – İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter
sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve arkadaşları
tarafından verilen, “Tutuklu gazetecilerin içerisinde bulunduğu sorunlarının
tespit edilerek, alınması gereken önlemlerin bir an önce belirlenmesi ve
ülkemizde basın ve ifade özgürlüğünün dünyaya örnek teşkil eder hale gelmesi”
hakkındaki Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 10/1/2012 Salı günkü
birleşimde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Önergeler (Devam)
3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Üreticilerin T.C. Ziraat
Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan ve Yeniden Yapılandırılan
Borçlarının Faizsiz Ödenmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin (2/28) İç Tüzük’ün
37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/19)
BAŞKAN – İç Tüzük’ün 37’nci
maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; okutup
işleme alacağım ve daha sonra oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
2/28 Esas Numaralı Kanun Teklifim 45
gün içinde Komisyonda görüşülmediğinden İç Tüzüğün 37. Maddesi gereğince
doğrudan gündeme alınması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz
ederim. 24.11.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
BAŞKAN – Önergenin lehine,
teklif sahibi olarak Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt.
Buyurunuz Sayın Öğüt. (CHP
sıralarından alkışlar)
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) –
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; çiftçilerin Ziraat Bankasına ve tarım kredi
kooperatifine olan borçlarının yeniden yapılanması için kanun teklifim üzerine
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, hepimiz
“Köylü milletin efendisidir.” deriz, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk de böyle
dedi ama köylünün efendi olmadığını, köylünün efendi değil de
köleleştirildiğini bu Hükûmet zamanında gördük. 12 Haziran 2003 tarihinde bir
kanun çıkarttık, çiftçilerin borçlarının yapılandırılması. O günden bugüne
kadar sekiz buçuk yıl geçti ama şu anda, hem o günden borcu olanlar var hem bu
sekiz buçuk yıldır borcu birikenler var.
Sayın Başkanım, bu insanlar
dinlemek istemiyor, sayın milletvekilleri, çok uğultu var.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Öğüt, buyurunuz.
Sayın milletvekilleri,
biraz sessiz olalım.
Buyurunuz Sayın Öğüt.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) –
Yalnız, lütfen bana ilave bir süre de vermenizi istirham ediyorum.
BAŞKAN – Siz lütfen devam
ediniz.
Sayın milletvekilleri,
lütfen sessiz olunuz.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Şu
anda, çiftçilerimizi ve köylülerimizi Türkiye’de saydığımız zaman, Türkiye'nin
üçte 1’ini oluşturuyor değerli arkadaşlar yani yüzde 30’unu oluşturuyor. Yüzde
30’unu oluşturan bir kitle tarım ve hayvancılıkla uğraşıyor ve çok mağdur
insanlar.
Bakın, tarım ürünlerine,
100 milyar dolar, bu Hükûmet geldiğinden beri para ödedi, dışarıya. Kendi
köylümüze, çiftçimize ektirmedi, kendi köylümüze, çiftçimize ürettirmedi.
Bakın, 2002’den bu yana Türkiye’ye kaçak hayvan geldi. Kaçak hayvanı önleyin
dedik, köylüyü destekleyelim, kredisini verelim. Bu olmadı, nereye geldik? 2010
yılında hayvan ithal etmek mecburiyetinde kaldı Türkiye ve Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde ne yazık ki bu Hükûmet döneminde ithal kurbanlık geldi.
Şimdi, ithal hayvan, ithal
kurbanlık geldi, köylü ve aile işletmeciliği öldü. Bu nedenle, şu anda köylümüz
ve çiftçimiz çok mağdur durumdadır. Hayvancılık ölmüş, tarım ürünleri bitmiş
yani buğdayını satıyor adam, mazot alamıyor. Şu anda, bir kredi sistemi var, bu
kredi sisteminden faydalanamıyorlar, herkes teminat istiyor. Bütün bankalar
diyor ki “Şehir merkezinde evini teminat verirsen, iş yerini teminat verirsen
ben sana kredi veririm.”
Değerli arkadaşlar, eğer
köylünün şehir merkezinde evi varsa, binası varsa, niye köyde otursun? O zaman köydeki
yerini niye teminat kabul etmiyorsunuz? Onun yanı sıra, şu anda, kış günü
köylümüz çok perişan durumda; çiftçi desteklemeleri ödenmedi, yem bitkileri
paraları ödenmedi.
Bakın, acı bir gerçekle
karşı karşıya geldik Van’da. Van’daki çiftçilerin daha hesabı kitabı, icmali
yapılmamış. Niye sayın Hükûmet yetkilileri, Tarım Bakanı Van’a eleman
göndermiyor? Van İl Tarım Müdürüyle konuştum, “Elemanımız olmadığı için
icmalleri hazırlayamadık.” diyor. Yem bitkileri parasını ödeyemiyorlar. Şimdi,
oradan icmal gelecek ki burası ödensin.
Değerli arkadaşlar, bu
nedenle, yem bitkileri parasının acilen ödenmesi lazım. Şu anda kar, kış,
kıyamet; insanlar hayvanlarını bahara çıkarmaya çalışıyor. Yem bitkileri parası
bugün ödenmeyip de ne zaman ödenecek? Eğer yem bitkileri parası bugün
ödenmezse, inanın, samimi söylüyorum, insanlar daha da çok mağdur olacaktır.
Bakın, isterseniz sizinle
beraber köylere gidelim, köylüler çok perişan bir durumda.
Sayın Başkanım, süre
verecek misiniz bir dakika?
BAŞKAN – Siz devam ediniz
lütfen.
Buyurunuz.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Ben
ona göre kendimi ayarlayacağım.
Değerli arkadaşlar, şunu
söyleyeyim: Mazot parasının, gübre parasının, yem bitkileri parasının, su
ürünleri parasının derhâl ödenmesi lazım. Ben yetkililerle konuştum, diyorlar
ki: “Mart ayında ya öderiz ya ödemeyiz.” Değerli arkadaşım, mart ayına kalırsa
-kış- bahara kadar ne yapacak insanlar? Samanın kilosu 70 kuruşa çıkmış, 70
kuruş saman… İnsanların hayvanı para etmiyor, tüketici daha da kötü duruma
düşmüş. Bu nedenle Büyük Millet Meclisinin…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözünüzü
tamamlayınız Sayın Öğüt.
Sayın milletvekilleri,
biraz daha sessiz olursanız…
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, demokrasiye de, insanlarımızın sorunlarına da çözüm yeri
olarak ben Büyük Millet Meclisini görüyorum. Vermiş olduğum kanun teklifinde…
Ziraat Bankasına çiftçilerin borcu var, tarım kredi kooperatiflerine borcu var,
bu borçların yeniden yapılandırılması için bu kanun teklifimin kabulünü ben
istirham ediyorum. Bu kanun teklifi kabul edilirse, o zaman çiftçilerin
borçlarında en azından bir iyileştirme olacak ve çiftçiler rahat nefes
alacaktır. Ayrıca -tekrar ediyorum, sizden istirham ediyorum- yem bitkileri
parasının acilen ödenmesini istirham ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Öğüt.
Burdur Milletvekili Ramazan
Kerim Özkan.
Buyurunuz Sayın Özkan.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; doğrudan gündeme almak
istediğimiz konu, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Anonim Şirketi ile tarım
krediye olan borçların bir yapılandırılması yapılmıştı. O yapılandırma da
faizlerin alınmaması yönünde. Ne diyordunuz? “Faiz haramdır, faizin biri de
bir, bini de bir. Faizsiz kazanç kutsaldır.” Hep hocalarımızdan da bunu
duyuyoruz, büyüklerimizden de bunu duyuyoruz. Biz de diyoruz ki yetki elinizde,
çiftçilerin, üreticilerin Ziraat Bankasına, tarım krediye, biri iki yapmak,
ikiyi dört yapmak, dördü sekiz yapmak için krediler alındı, çiftçiler
borçlandı. Bu borçlanmaları zamanında… Çünkü bu çiftçinin derdi çok, tilkiyle
mücadele eder, fareyle mücadele eder, virüsle mücadele eder, mantarla mücadele
eder, hırsızla mücadele eder, yükü ağırdır. Bu yükü faiz anlamında, faizleri
kaldırarak bir iyileştirme yapalım isteğimiz var bu kanun teklifinde. Bu kanun
teklifi bunu içeriyor. Oy verirseniz bu çiftçilerimiz, bu üreticilerimiz yani
pancar üreticileri, patates üreticileri, haşhaş üreticileri, anason
üreticileri, bu durumda, yağışlardan, doğadan, dondan zarar gören üreticilerin
zararlarını bir nebze azaltmış olacağız. Kanun teklifimizin içeriği bu. Ziraat
Bankasının hanesinde görev zararı olarak geçecek.
Dünyanın büyük
ekonomilerinden biri ülkemiz, söylediğinize göre. Bu anlamda da, gittiğimiz
yerde, diğer dış ülkelerin bazı borçlarını da siliyoruz, bu güzellikler de
yapılıyor. Bu güçlü devlet, bu çiftçilerin borçlarını, faizlerini bir anlamda
silsin isteğimiz var.
Bakın, zalim olmayalım,
zulüm yapmayalım diyoruz. Ah alınıyor. Zalimin zulmünü bir ah keser, mâni-i
rızk olanın rızkını Allah keser. Yargıda da ah alıyorsunuz. Genel Başkanımızın
söylediği ifadeleri -fezleke düzenliyorsunuz- ben o ifadeleri sizlerle
paylaşmak istiyorum. “Burada önyargılı siyasi otoritenin emrinde olan
yargıçların sadece oynadıkları bir tiyatro var. Bunun adına ’Yargılama,
demokrasi’ diyorlar. Bu ne demokrasidir ne de adalet dağıtmadır. Bunların kaçma
imkânları yok. Zaten kaçamazlar, ülkelerini seviyorlar. Bunlar ‘Biz
yargılanmayalım.’ demiyorlar, zaten yargılanıyorlar. Bunlar Parlamentoya gelip
yeminlerini içerek Anayasa’nın 90’ıncı maddesinde ve diğer maddelerinde
öngörülen kurallar içerisinde görevlerini yapmak istiyorlar. Ama bu görevler
maalesef bazı yargıçlar tarafından engelleniyor. Onlara yargıç demeyi içime
sindiremiyorum, çünkü yargıç, vicdanıyla hareket eden kişi demektir; yargıç,
toplumun beklentilerini, duygularını bilen ve ona saygı duyan demektir. Vicdan
her şeyin üstündedir. Vicdanıyla hareket etmeyen bir yargıç, yargıç olabilir
mi? Anayasa’nın 90’ıncı maddesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin imzaladığı
uluslararası sözleşmeler var. Bunları görmemezlikten gelip ’Ben bildiğimi
okurum, benim bildiğim ve söylediklerim doğrudur.’ mantığıyla yola çıkarsanız,
adalet dağıtamazsınız.” demiştir Değerli Genel Başkanım. Bundan dolayı
Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı hakkında fezleke düzenleniyor. Bu
Parlamento olarak bu sorunu da çözmek zorundayız değerli arkadaşlarım.
Yine, konumuza
gelindiğinde, Sayın Başbakan 2010’da bir grup toplantısında diyor ki: “2002’de
67 bin kişiye kredi verildi. Ama bizim dönemimizde haftada 18.279 kişiye kredi
verildi.” Bunların arasında sübvansiyonlu var sübvansiyonsuz olanları var.
Demek ki vatandaş krediye yükleniyor. Neden yüklenir? Çünkü durumunu
iyileştirmek için. Parası olan adam krediye, bankaya koşar mı? Kefil arar mı?
Kefalet arar mı? Aramaz. Demek ki vatandaşın durumu içler acısı. Onun için, bu
yeniden yapılandırma anlamında, borçların faizsiz ödenmesi yönünde oylarınıza
ihtiyacımız var, kanun teklifimiz bunu içeriyor. Tekrar, bu oylarınızın evet
yönünde olacağını düşünerek hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Özkan.
Önergeyi oylarınıza…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar yeter
sayısı…
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, on
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.36
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.54
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Fatih ŞAHİN
(Ankara)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49’uncu Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmına geçiyoruz.
Sunuşlar bölümünde
belirttiğim Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay’ın birlikte
cevaplandırmak istediği sözlü soru önergelerini okutuyorum:
X.- SÖZLÜ SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Çıldır-Aktaş Sınır
Kapısının açılışına ilişkin Gümrük ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi
(6/9) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Gümrük ve Ticaret Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasının saygılarımla arz ederim.
14.7.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
Ardahan Çıldır Aktaş
kapısının Gürcistan tarafının yol ve Gümrük binaları yapılmıştır. Kapının
açılması ile Çıldır başta olmak üzere bütün Ardahan'da ticaret gelişecek
işsizlik son bulacak göç duracaktır. Bunun için Çıldır kapısının açılması
konusunda ilçe halkımızla beraber İl yöneticilerimizin de çabaları
bulunmaktadır.
1- Ardahan Çıldır İlçesi
Aktaş sınır kapısının Gürcistan tarafındaki yol ve Gümrük binaları yapılmıştır.
Bu kapının açılmasıyla Ardahan'da ticaret gelişecek işsizlik bitecek ve
dolayısıyla göç duracaktır. Bunların olabilmesi için Aktaş sınır kapısı ne
zaman açılacak?
2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Posof’taki Savaşır ile
Göle’deki Kalecik kalelerinin restorasyonuna ilişkin sözlü soru önergesi (6/16)
ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
14.7.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
Ardahan Posof’ta bulunan
Savaşır kalesi ile Göle’de bulunan Kaleci kalelerinin restorasyonlarının
yapılması ile bu kültürel yerler iç ve dış turizme açılacak olmasıyla bölgenin
yeni iş sahalarına kavuşması sağlanacağı gibi bölgenin tanınmasında ve kültürümüze
sahip çıkılmasında önemli yer tutacaktır.
1- Ardahan Posof’ta bulunan
Savaşır Kalesi ile Göle’de bulunan Kalecik kalelerinin restorasyon çalışmaları
ile bölgenin tanınmasının yanında yeni iş sahaları açılacak ve işsizlik
önleneceği gibi ticaret gelişecek ve göç duracaktır. Bu kalelerin restorasyon
çalışmaları ne zaman başlayacak?
3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki Şeytan Kalesi
ve Hanak’taki Kırnak Kalesi’nin restorasyonuna ilişkin sözlü soru önergesi
(6/17) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
14.7.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
Ardahan Şeytan Kalesinin
bakım ve onarımı yapılarak gerek yerli turizme gerekse yabancı turizme açılması
ile bölgede ciddi gelir kaynağı olacağı gibi bölgenin tanınmasında da önemli
bir kaynak olacaktır, yine Hanak’ta bulunan Kırnak kalesinin de aynı şekilde
bakım onarımı yapılarak iç ve dış turizme açılması sağlanmalıdır.
1- Ardahan’da yaşayan
hemşerilerimiz uzun kış şartları altında yaşamlarını sürdürmektedirler
çalışılacak iş günün az olması nedeniyle başka yollar bulunarak işsizliğin ve
göçün önüne geçilmelidir. Ardahan’da bulunan Şeytan Kalesi ve Hanak’taki Kırnak
kalelerinin bakım onarımı ve restorasyonunun yapılarak hizmete açılması ile
yeni gelir kaynağı bulunacaktır. Kalelerin restorasyonları ne zaman
yapılacaktır?
4.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan Kongre Binasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/76) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
cevabı
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 26.7.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
Ardahan ili Karagöl
mahallesinde bulunan zamanında kurtuluş savaşı öncesinde önemli kararların
alındığı, Ardahan'da kongre binası olarak da bilinen, bir müddet hastane daha
sonra sağlık müdürlüğü olarak hizmet eden bina koruma altına alınmış ve
Ardahan'da kent müzesi olarak kullanılacaktı ancak yapılan yatırımlar da boşa
gitti ve şu anda binanın ne olarak kullanılacağı belli değil.
1) Ardahan'da Kongre binası
olarak bilinen, koruma altına alınan ve Ardahan kent müzesi olarak
kullanılacağı bilinen binanın şu anda ne olarak kullanılacağı belli değildir.
Kent müzesi olması ne zaman sağlanacak?
5.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ağrı-Diyadin şifalı
kaplıcalarının turizme açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/92) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını
saygılarımla arz ederim. 21.7.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
Ağrı Diyadin’de bulunan şifalı kaplıcalar 26 bin nüfuslu ilçenin
kalkınmasında büyük rol oynamaktadır. Kaplıcalarda yatak sayısı çoğaltılınca
ilçeye ve ile daha çok turist geleceğinden ilçede ve ilde işsizlik azalacağı
gibi göçün de önüne geçilecektir.
1) Ağrı ili Diyadin ilçesinde bulunan şifalı kaplıcaların daha
modern alt ve üst yapılarının yapılmasıyla ilçe ekonomisine olduğu gibi ülke
ekonomisine de büyük katkılar sağlayacaktır. Şifalı kaplıcaların çevre
düzenlenmesi başta olmak üzere yeni ve yatak kapasitesi yüksek bir otel
yapılması için bir çalışma yapacak mısınız?
6.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Van-Başkale travertenler bölgesinin turizme açılmasına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/93) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını
saygılarımla arz ederim. 21.7.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
Van Başkale ilçesinde görüntüsü ile Pamukkale'yi andıran
travertenler yol olmasından dolayı rağbet görmemektedir. Van kent merkezine 150
km Başkale ilçesine 35 km uzaklıktaki Dere içi köyünde bulunan travertenler
doğal harika görüntüsü ile ilgi beklemektedir.
1) Van Başkale ilçesinde bulunan travertenler çevre düzenlenmesi
yapıldığında ilçenin ekonomisine büyük katkı sağlayacağı gibi işsizliğin ve
göçün önüne de geçilecektir. Travertenler bölgesinin çevre düzenlenmesinin
yapılarak turizme açılması için bir çalışma yapacak mısınız?
7.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Kars-Sarıkamış’ta bulunan Katerina Köşkünün bakım ve onarımına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/105) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günay’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını
saygılarımla arz ederim. 20.7.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
Kars Sarıkamış’ta bulunan ve kültürel değerinin yanında tarihi
olaylara da ev sahipliği yapan Katarina köşkü bakımsızlıktan, ilgisizlikten ve
sahipsizlikten dolayı çürümeye terk edilmiştir. Kültürel değerlerimize sahip
çıkmadığımız gibi tarihi mirasa da sahip çıkılmamaktadır.
1) Kars Sarıkamış'ta bulunan tarihi Katarina köşkünün bakım ve
onarımının yapılarak tarihi mirasa sahip çıkılması için neler yapacaksınız?
8.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, turizm konusunda Tokat’ta yapılacak projelere ilişkin sözlü
soru önergesi (6/111) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Turizm konusunda Tokat için hangi ana projelere öncelik
verilecektir?
9.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Kars’ta bulunan Beş Kiliselerin onarımına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/128) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Turizm ve Kültür Bakanı Sayın Ertuğrul Günay
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını
saygılarımla arz ederim. 12.9.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
Kars Ani antik kente yaklaşık 25 km uzaklıkta bulunan Beş
Kiliseler bakımsızlık ve ilgisizlikten dolayı yıkılmaya yüz tutmuştur. Kars'ta
sayılı turistik ve kültürel alanlardan biri olan ve yabancı turistlerin
çoğunlukla ilk ziyaret ettikleri bir yerdir. Bazı bölgelerde milyonlarca lira
harcanarak yapılan arkeolojik çalışmalarla kültürel varlıklar gün yüzüne
çıkarılıyor.
1- Kars Ani antik kentine 25 km uzaklıkta bulunan ve her yıl
yabancı turistlerin ilk ziyaret ettikleri Beşler Kilisesi bakımsızlık ve ilgisizlikten
dolayı yıkılmaya başlamıştır, bu kültürel yerin yıkılmaması için bir çalışma
başlatacak mısınız?
10.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da bulunan tabyaların restore edilmesine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/146) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını
saygılarımla arz ederim. 6.9.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
Savaşlarda kalelerin önemini kaybetmesiyle birlikte tabya denilen
yeni bir askerî savunma yapıları ortaya çıkmıştır. Osmanlı Rus savaşları
döneminde stratejik bir konuma sahip olan Ardahan tabyalarla güçlendirilerek
önemli bir savunma merkezi haline getirilmiştir. 2.500 metre yükseklikte bir
tepe üzerine kurulan yeraltında kışlalar ile bir tarihî mirastır. Ardahan'da 93
harbinde çok önemli olarak kullanılan tarihî ve turistik yapıya sahip olan
tabyanın restore edilmesi gerekmektir.
1- Ardahan'da bulunan tabyanın restore edilerek tarih ve kültürel
mirasa sahip çıkılması için gereken çalışmaların bir an evvel yapılarak hizmete
açılması için bir çalışma yapacak mısınız?
11.- Ağrı Milletvekili
Halil Aksoy’un, Ağrı ve ilçelerinde bulunan tarihî eserlerin korunmasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/232) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günay’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay
tarafından Anayasa'nın 98. ve Meclis İç Tüzüğü'nün 99. maddesi gereğince sözlü
olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Halil
Aksoy
Ağrı
1- Bakanlığınız tarafından en önemli eseri olan '"Mem û
Zîn"i bastığınız Kürt sanat, bilim, felsefe ve edebiyat insanı Erimede
Xanî'nin ismini bir eğitim ya da kültür kurumuna vermeyi düşüyor musunuz?
2- Ağrı Doğubayazıt'ta bulunan İshak Paşa Sarayı'nın restorasyonu
ne zaman bitecek? Restorasyon orijinal özüne uygun bir şekilde yapılmış mıdır?
3- Ağrı ve ilçelerinde bulunan tarihi miras ve kültür eserlerinin
korunması amacıyla herhangi bir girişiminiz olacak mı?
12.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, bazı unvanlarla çalışan personelin özlük haklarına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/342) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda belirtilen sorularımın, Kültür ve Turizm Bakanı Sayın
Ertuğrul Günay tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini
saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Alim Işık
Kütahya
Bakanlığınız bünyesinde Sosyolog, Müze Araştırmacısı, Kitap
Patologu, Arşivci ve Kütüphaneci unvanlarıyla çalışan personelin, teknik
hizmetler sınıfında ve fakülte mezunu olmalarına rağmen hak ettikleri özlük
haklarından yararlanamadıkları gibi Maliye Bakanlığı bürokratlarınca lise
mezunu YHS personeli düzeyinde maaş almalarına yönelik çalışmaların yapıldığı
iddialarıyla ilgili olarak;
1- Halen bakanlığınız bünyesinde anılan unvanlarla çalıştırılan
personel sayısı ne kadardır?
2.- 644 sayılı KHK ile teknik hizmetler sınıfına geçirilen anılan
personelin özlük haklarının geriye götürülmesi yönünde Maliye Bakanlığı
bürokratlarınca çalışma yapıldığı iddiaları doğru mudur?
3- Doğru ise bu konuda Bakanlığınız görüşü alınmış mıdır?
4- Anılan personelin özlük haklarının, YÖK tarafından eş değer
gösterilen arkeolog ve istatistikçilerin düzeyine çıkartılması yönünde
Bakanlığınızın bir çalışması var mıdır? Varsa çalışma ne aşamadadır?
13.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, Seyit Battal Gazi Türbesi yenileme çalışmalarına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/400) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 96.
maddesine uygun olarak Kültür ve Turizm Bakanlığına iletilmesi ve Sayın Kültür
ve Turizm Bakanı tarafından sözlü olarak yanıtlanması için gereğinin
yapılmasını arz ederim. 20.10. 2011
Kazım
Kurt
Eskişehir
Frigya Vadisi içinde bulunan Eskişehir, Seyitgazi ilçesi
merkezinde Seyit Battal Gazi Türbesi yenileme çalışmaları eserin tarihî
özelliklerini korumadan ve hatta bozarak yapılmaya devam etmektedir. Bu eserin
tarihî özellikleri korunarak geliştirilmesi için Anadolu Üniversitesine devri
düşünülmektedir.
Ancak;
1) Esere zarar verildiği sabittir. Esere zarar vererek yenileme
çalışmalarını sürdüren, ihalesini yapan, kabul eden görevliler hakkında her
hangi bir idari soruşturma yapılmış mıdır?
2) Şimdiye kadar soruşturma yapılmamış İse neden yapılmamıştır?
3) Bundan sonra soruşturma yapmayı düşünmekte misiniz?
14.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, taşınması düşünülen bir köyde yaşayanların mağduriyetlerinin
giderilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/401) ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 96.
maddesine uygun olarak Kültür ve Turizm Bakanlığına iletilmesi ve Sayın Kültür
ve Turizm Bakanı tarafından sözlü olarak yanıtlanması için gereğinin
yapılmasını arz ederim. 20.10.2011
Kazım
Kurt
Eskişehir
Frigya Vadisi içinde bulunan Eskişehir, Seyitgazi ilçesi Kümbet
köyü içinde bulunan Kümbet Baba anıtı
nedeniyle taşınması düşünülen köy veya taşınılması düşünülen konutlarla ilgili
olarak;
1) Taşınma işlemlerini hızlandırma çabası içinde olmanıza karşın
köylüye herhangi bir ekonomik bir katkı sağlamayı planlamakta mısınız?
2) Böyle bir planlama varsa ekonomik katkının
ölçüsü olarak ne düşünülmektedir?
3) Bu tür taşınmalarda TOKİ den yararlanmak suretiyle köylüye
modern, çağdaş, yaşayabileceği konutlar üretmeyi planlar mısınız?
15.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, Küllüoba Höyüğü kazısı çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/402) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ankara
Aşağıdaki sorularımın Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 96.
maddesine uygun olarak Kültür ve Turizm Bakanlığına iletilmesi ve Sayın Kültür
ve Turizm Bakanı tarafından sözlü olarak yanıtlanması için gereğinin
yapılmasını arz ederim. 20.10.2011
Kazım
Kurt
Eskişehir
Eskişehir, Seyitgazi
ilçesine bağlı Yenikent Köyü sınırları içinde bulunan Küllüoba Höyüğü
çalışmaları uzun yıllardan beri devam etmektedir. Ancak her yıl ayrılması
gereken ödenek miktarlarının çok az olması nedeniyle çalışmalar çok kısa sürmektedir.
Oysa Orta Anadolu tarihinde önemli bilgileri ortaya çıkaracağı tahmin edilen
kazıların artarak devamı gerekmektedir. Bu nedenle;
1) Başta Küllüoba Höyüğü olmak üzere bölgedeki tarihi kazılar için
ayrılacak ödenekleri artırmayı düşünüyor musunuz?
2) Bu kazılarda çalışan öğrenci ve işçiler ile öğretim
görevlilerinin emekleri karşılığı ödenen ya da ödenecek bedelleri artırmak gibi
bir çalışmanız var mıdır?
16.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, Bahşeyş Anıtı’nın bakım ve onarımına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/416) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ankara
Aşağıdaki sorularımın
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 96. maddesine uygun olarak Kültür ve
Turizm Bakanlığına iletilmesi ve Sayın Kültür ve Turizm Bakanı tarafından sözlü
olarak yanıtlanması için gereğinin yapılmasını arz ederim. 20.10.2011
Kazım
Kurt
Eskişehir
Tarihi Frigya Vadisi içinde bulunan Eskişehir Seyitgazi İlçesinin
Gökbahçe Köyündeki Bahşeyş anıtı önemli ve önemli olduğu kadar da bakımsız,
korumasız bir anıt olarak bulunmaktadır. Ancak koruma kararı nedeniyle
etrafında iyileştirme çalışmaları yapılabilmesi izne tabidir. Bu doğrultuda;
1) Köyün hemen yanındaki bu anıtın tarihi değeri ve önemi
ölçüsünde bakım ve onarımı çalışmaları yapılması düşünülmekte midir?
2) Bu anıt içinde bulunduğu köy halkına ekonomik ve sosyal bir
katkı sağlar hale getirildiği takdirde daha iyi korunacaktır düşüncesinden
hareketle herhangi bir işlem yapılmakta mıdır?
3) Anıtın bulunduğu alan köylünün sulama ihtiyacı için gerekli
olan yapılması mümkün baraj göleti altında kalma ihtimali nedeniyle ekonomik
olarak köylüye zarar verir haldedir. Bu zararın giderilmesi için herhangi bir
çalışma bulunmakta mıdır?
17.- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt’un, Yazılıkaya Midas Anıtı’nın bakım ve onarımına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/417) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ankara
Aşağıdaki sorularımın Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 96.
maddesine uygun olarak Kültür ve Turizm Bakanlığına iletilmesi ve Sayın Kültür
ve Turizm Bakanı tarafından sözlü olarak yanıtlanması için gereğinin
yapılmasını arz ederim. 20.10.2011
Kazım
Kurt
Eskişehir
Eskişehir, Afyon ve Kütahya illerinin ortak noktası olan ve Frigya
Vadisi olarak adlandırılan bölge antik çağın en önemli yerleşim alanlarından
biridir. Eskişehir'imizin Sembolü sayılabilecek nitelikte önemi olan Yazılıkaya
Midas Anıtı da bu vadinin Eskişehir sınırları içinde kalmaktadır. Bu anlamda;
1) Yazılıkaya anıtının ciddi anlamda bakım ve onarıma ihtiyacı
olduğu yetkililerinizce saptanmış mıdır?
2) Bu anıtın ayakta durmasını sağlamak için bir an önce
çalışmaların başlatılması gerektiği düşüncesine katılır mısınız?
3) Vadi içerisinde koruma ve iyileştirme çalışmaları yapılması
planlanmakta mıdır?
18.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Kahramanmaraş’ta yapılan ve yapılması
planlanan yatırımlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/519) ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Kahramanmaraş İlimiz tarım ve hayvancılığın yanı sıra sanayi ve
turizm potansiyeli bakımından da oldukça zengin bir konuma sahiptir. Nüfusu 1
milyonu aşmış olan İlimiz, hükümetten her alanda önemli yatırımlar
beklemektedir.
Bu bilgiler ışığında;
1. 2012 yılı için Kahramanmaraş İlimize hangi yatırımları yapmayı planlıyorsunuz?
2. Bakanlık olarak, 2011 yılı içinde İlimizde hangi yatırımlar
başlatılmış veya gerçekleştirilmiştir?
3. Yapımı devam eden veya yapılması planlanan yatırımları hangi
yıl tamamlamayı düşünüyorsunuz?
19.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Kahramanmaraş’ın Süleymanlı beldesindeki
termal su kaynaklarının turizme kazandırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/535) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Kahramanmaraş sağlık turizmi bakımından çok önemli imkânlara
sahiptir. Özellikle termal su kaynaklarının bulunduğu Süleymanlı Beldesi bu
konuda oldukça elverişlidir.
Bu bilgiler ışığında;
1. Kent merkezine 70 kilometrelik mesafede bulunan bu termal
kaynaklarına ulaşım standardı çok düşük yol nedeniyle güç şartlarda
sağlanmaktadır. Kolay ulaşım konusunda bir planınız var mıdır?
2. Bu bölgeyi turizme kazandırmak amacıyla başta konaklama olmak
üzere altyapının iyileştirilmesi, hizmet kalitesinin düzeltilmesi, fizik tedavi
ve rehabilitasyon merkezi kurulması konusunda bir çalışmanız var mıdır?
20.- Adana Milletvekili Ali
Halaman’ın, Adana’ya yapılan ve yapılacak yatırım ve projelere ilişkin sözlü
soru önergesi (6/578) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki soruların Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 21.11.2011
Ali
Halaman
Adana
1. Bakanlığınıza bağlı ve ilgili kuruluşlar tarafından Adana İli
ve ilçelerinde yürütülen proje ve yatırımlarınız nelerdir?
2. Bakanlığınızın Adana İlinin sorunları konusunda yürütülen
çalışmalar var mıdır? Varsa nelerdir?
3. Adana İlinde yapılacak kamu hizmetleriyle ilgili olarak, 2012
mali yılı bütçesinden ayrılan ödenek ne kadardır?
4. Adana personel açığı var mıdır? Varsa personel açığını nasıl
gidereceksiniz?
5. Görev alanınızla ilgili olarak, Adana İline götürdüğünüz kamu
hizmetlerini bölgesel dengeler açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
21.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki okulların kitap ihtiyacının karşılanmasına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/593) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Turizm ve Kültür Bakanı Sayın Ertuğrul Günay
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını
saygılarımla arz ederim. 27.11.2011
Ensar
Öğüt
Ardahan
Ardahan İl merkezi ve ilçelerin köylerimizde bulunan okulda yeteri
kadar kitap olmaması öğrencilerimizin okuma alışkanlığı kazanmasında büyük
sıkıntı yaşatmaktadır. Kitap İhtiyacını karşılamak amacıyla öğrencilerimiz ilçe
merkezine gitmek zorunda kalmakta, bu onlara hem maddi külfet getirmekte hem de
8 ay karlar altında kalan bölgede ulaşım imkânsız hâle geldiğinden mağdur
olmaktadırlar.
1- İmkânlar ölçüsünde Bakanlığınız tarafından Ardahan il merkezi
ve ilçe köylerinde okullar kitap gönderilmesi konusunda bir çalışma yapılması
ile öğrencilerimizin bilgi ve birikimleri artacak olmasından dolayı acilen
kitap ihtiyaçlarının karşılanması için bir çalışma yapacak mısınız?
22.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Bakanlık Merkez Teşkilatı birimlerinin hizmet
binalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/602) ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Çeşitli bakanlıklara ait merkez teşkilatı birimlerinin dağınık bir
yapı içinde hizmet vermesi, hem kurum personelini hem de hizmet alan kişileri
mağdur etmektedir. İlçe ve semtlere dağılarak ayrı ayrı yerlerde hizmet yürüten
bakanlık kurumlarının, bazılarının da kiralık binalarda hizmet verdiği
belirtilmektedir.
Bu bilgiler ışığında;
1. Bakanlık merkez teşkilatı birimleriniz kaç ayrı ilçe ve semtte
hizmet verilmektedir?
2. Kiralık binalarda hizmet veren bakanlık merkez teşkilatı
biriminiz var mıdır?
3. Var ise birim olarak kaç kiralık binada hizmet vermektedir?
4. Kiralık binalarda hizmet veren birimleriniz için aylık ve
yıllık toplam ne kadar kira bedeli ödenmektedir?
5. Bakanlık merkez teşkilatı birimlerinizi bu dağınık yapıdan
kurtararak, tek çatı altında toplamayı düşünüyor musunuz?
6. Bu konuda bir çalışmanız var mıdır?
23.- Ankara Milletvekili
Zühal Topcu’nun, Bakanlıkta ve Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda özürlü
personel istihdamına ilişkin sözlü soru önergesi (6/611) ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda belirtilen sorularımın Kültür ve Turizm Bakanı Sayın
Ertuğrul Günay tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygıyla arz ederim.
02/12/2011
Prof.
Dr. Zühal Topcu
Ankara
Kamu kurum ve kuruluşlarının 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na
göre çalıştırdıkları personele ait kadrolarda, ilgili kurum veya kuruluşun
toplam dolu kadrosunun % 3'ü oranında özürlü çalıştırma zorunluluğu
bulunmaktadır.
Bu çerçevede;
1- Bakanlığınız ve Bakanlığınıza bağlı kurum ve kuruluşların 2010
ve 2011 yıllarında;
657 sayılı Kanun'a göre çalıştırmış olduğu personel sayısı ve
çalıştırması gereken özürlü personel sayısı ile çalışan özürlü personel sayısı
kaçtır?
2- 657 sayılı Kanun uyarınca özürlü personel çalıştırma
yükümlülüğü çerçevesinde Bakanlığınız ve Bakanlığınıza bağlı kurum ve
kuruluşların özürlü açığı bulunmakta mıdır? Varsa eğer eksiklik ne kadardır ve
bu eksikliğin giderilmesine yönelik talepler Devlet Personel Başkanlığına
iletilmiş midir?
24.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Afşin’deki tarihî eserlerin restorasyonu
çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/660) ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Önemli bir turizm potansiyeline sahip olan Afşin ilçemizde, tarihi
yapılarda birtakım restorasyon çalışmalarının başlatılması gerekmektedir.
Bu bilgiler ışığında;
1- Tarihi Hurman Kalesi ile Afşinbey Okulu'nun bahçesinde yer alan
mozaiklerin restorasyonunun yapılması konusunda bir çalışmanız var mıdır? Bu
konuda çalışma yapmayı planlıyor musunuz?
25.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlu’nun, Bakanlık merkez teşkilatı araçları ve
lojmanların giderlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/663) ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mesut
Dedeoğlu
Kahramanmaraş
Hükümet, "yok" gerekçesiyle hep işçi, memur, emekli ve
asgari ücretli kesimden fedakârlık istemektedir. Bu fedakârlığı evine ekmek
götürmekte zorlanarak yerine getirmeye çalışan vatandaşlarımız, en büyük
fedakârlığı hükümetten beklemektedir.
Bu bilgiler ışığında;
1. Bakanlığınıza bağlı merkez teşkilatı kurumlarınızda toplam kaç
adet araç hizmet vermektedir. Bu araçların kaçı kiralıktır?
2. Kurum araçları ve kiralık araçlar için 2010 ve 2011 yılı içinde
toplam ne kadar (bakım, tamir, mazot ve kira bedeli gibi) ödeme yapılmıştır.
3. Bakanlığınıza bağlı lojman var mıdır? Var ise toplam kaç adet
lojmanınız vardır? Bu lojmanlardan kaçında bürokratlarınız oturmaktadır?
26.- Ankara Milletvekili
Mustafa Erdem’in, Ulus, Ankara Kalesi ve çevresinde yapılan çalışmalara ilişkin
sözlü soru önergesi (6/664) ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda yer alan sorularıma Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul
Günay tarafından sözlü olarak cevap verilmesini saygılarımla arz ederim. 06.12.2011
Prof.
Dr. Mustafa Erdem
Ankara
a) Ankara Kalesi ve çevresinde bulunan kaç adet tarihi eser (cami,
mescit, türbe, hamam) vardır?
b) Bu tarihi eserlerle ilgili restorasyon çalışmaları hangi
aşamadadır?
c) Ulus ve Ankara kalesi kapsamında yapılan çalışmaların son
durumu nedir?
d) Ne zaman bitirilmesi planlanmaktadır?
e) Yapılan bu restorasyon faaliyeti sonucu tahmin edilen maliyet
rakamı ne kadardır?
f) Hangi firma ya da firmalara ihale edilmiştir?
g) Restore edilen Ankara evi diye tabir edilen evlerin
mülkiyetinin ne kadarı kamuya aittir? Kamuya ait olanlar kimlerin kullanımına
tahsis edilmektedir?
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir) – Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; soru soran arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Ben de,
zaman ölçüsünde bunlara mümkün olduğunca cevap vermeye çalışacağım.
Ama önce, Çalışan Gazeteciler Günü’nde, çalışan ve çalışamayan
gazeteci arkadaşlarımı ben de saygıyla anmak istiyorum sözlerimin başında.
İlk soru, Sayın Ensar Öğüt’ün Sayın Gümrük ve Ticaret Bakanımıza
yönelttiği bir soru, onu da ben üstlendim.
Sayın Öğüt, (6/9) sayılı sözlü soru önergesinde, Çıldır-Aktaş
gümrük kapısının ne zaman çalışmaya başlayacağını soruyor.
Yap-işlet-devret modeli kapsamında yeniden yapılandırılması için Yüksek
Planlama Kurulu tarafından 27/1/2011 tarihinde karar verilmiş ve bu konuda
inşaatın yapılması planlanan araziyle ilgili kamulaştırma ve tahsis işlemleri
Ardahan Valiliği tarafından sonuçlandırılmış; şirket görevlendirilmesi ve
görevlendirilecek şirketle ilgili uygulama sözleşmesi imzalanmasını müteakip
çalışma başlayacak ve sanıyorum 2012 yılı sonunda devreye girecektir bendeki
bilgilere göre.
Yine, Sayın Ensar Öğüt’ün (6/16), (6/17), (6/76), (6/92), (6/93)
ve (6/105) esas no.lu soruları var.
Sayın Öğüt Ardahan’daki
kalelerle ilgili, Şeytan Kalesi,
Posof’taki Savaşır Kalesi, Hanak’taki Kırnak Kalesi, Göle’deki Kalecik
Kalesi’nin restorasyon çalışmalarıyla ilgili bilgi soruyor.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin her yerindeki tarihî eserleri
olabilecek ölçüde ayağa kaldırmaya çalışıyoruz ayrımsız biçimde. Tabii, hepsine
bir yıl içinde ya da birkaç yıl içinde kaynak yetmiyor. Ardahan Kalesi’yle
ilgili önemli çalışmalarımız var. Tabyalar bir başka soruda geçiyordu.
Tabyalarla ilgili de 2015’te, 1915’in 100’üncü yıl dönümünde bütün bunlar,
sanıyorum ki tabyalar ve kaleler tamamlanmış olacak, imkân ölçüsünde hepsini
yapmaya çalışıyoruz.
Yine, Kongre Binası ile ilgili bir soru var. Ardahan Kongre Binası
özel idareye devredilmiş vaziyette ve özel idare kent müzesi yapmayı -bizdeki
bilgilere göre- tasarlıyor. Eğer bizden bilimsel ve müze yapma konusunda
herhangi bir yardım isterlerse biz bu yardımı Bakanlık olarak gerçekleştirmeye
hazırız ama bizde değil, yani bize devrederlerse, Kültür ve Turizm Bakanlığına
devrederlerse Kongre Binası’nı bir müze yapma konusunda biz gereken hızlı
çalışmayı gerçekleştiririz.
Ağrı Diyadin kaplıcalarıyla ilgili… Burada bir termal turizm
merkezi ilanımız var bizim eski tarihlerde, 1993 tarihinde fakat burada
planlama çalışmalarında sonuç alınması için ilgili kurumlara görüş sormuşuz,
Devlet Su İşlerinden ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünden olumsuz yanıtlar
gelmiş. Devlet Su İşleri burada Murat Barajı rezervuar alanı içinde kaldığından
söz etmiş, Köy Hizmetleri de tarım alanı olduğundan söz etmiş, olumsuz yanıtlar
geldiği için bizim bu planlama çalışmalarını sonuçlandırmamız mümkün olmadı.
Tabii, planlama çalışmalarını sonuçlandırmadığımız için de buradan bir kamu
arazisi tahsis etmemiz şu an itibarıyla mümkün değil.
Travertenlerle ilgili -Van Başkale’de- bir soru var. Bu son
düzenlemelerle, kültür ve tabiat varlıkları ve çevresindeki düzenlemelerle
ilgili yetki Çevre ve Şehircilik Bakanlığına geçtiği için onu sanıyorum ki
arkadaşımın cevaplandırması gerekecek daha sonra. Sarıkamış yöresinde “Katerina
Köşkü ve Şişman Köşk” diye bilinen Rus işgali döneminden kalma iki tane ahşap
yapılı köşk var. Gerçekten benim içimde de bir üzüntü vesilesidir. 2008 yılında
Kars Özel İdaresi burayı tahsise çıkacağı konusunda bir bilgiyle bize başvurdu
ve aldı. Fakat aradan geçen süre içinde hiçbir gelişme ne yazık ki olmadı ve
tekrar biz Maliye hazinesinden bunu iade aldık turizm olarak değerlendirmek
üzere. Şimdi “kültür ve turizm” olarak vasfını değiştirmek ve ilana çıkmak
istiyoruz. Biz aradan geçen süre içinde, Özel İdareye devrettiğimiz süre içinde
çok bakımsız kaldığı için ve haklı olarak basında da eleştiri konusu olduğu
için bakımı için hem şifahi olarak hem de maddi olarak gereken taleplerde
bulunduk ve kaynak da gönderdik. Sanıyorum ki bu…
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sarıkamış şehitleri için de çok önemli.
Orada bir revizyon yapılırsa…
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Biliyorum, ben
gezdim de yapıları. Yapıların şu andaki hâli de parlak durumda değil ama özel
olarak oraya yatırımcı arıyorum. Eğer bir özel yatırımcı varsa, sizden de çok
rica ederim. Katerina Köşkü ve Şişman Köşk bir konaklama tesisi olamaz ama
yeme-içme mekânı olabilir tarzında.
Ayrıca, orada askeriyenin terk ettiği bazı yapılar var, yine, eski
cer atölyeleri var.
Sarıkamış’ta bir anıt yapma çerçevesi içinde bütün bunları orada
kültür ve turizm amaçlı kullanmaya çalışıyoruz ama itiraf etmek gerekiyor ki,
yatırımcı bulmak o kadar kolay olmuyor. O yüzden “Eğer yatırımcı var.”
diyorsanız ben somut olarak yardım etmeye hazırım.
Bazı arkadaşlarımız “Bir bölgede bir turizm bölgesi ilan etmişsek
oraya devlet hemen gidiyor konaklama tesisi veya bir yeme-içme mekânı yapıyor.”
diyor. Bu yapılmıyor tabii. Biz sadece planlama yapıyoruz, taleplere tahsis
olarak karşılık veriyoruz ama özel teşebbüsün bu alanlarda yatırım yapması
gerekiyor. Biz sadece koruma önlemleri almaya çalışıyoruz. Bu iki yapıyı çok
iyi biliyorum ve yakından takip ediyorum.
Sayın Reşat Doğru’nun soruları var. (6/111)… Zinav Termal Turizm
Merkezini Tokat’ta yaptığımız bir geziden sonra tespit etmiştik ve turizm
bölgesi ilan etmiştik biliyorsunuz Sayın Milletvekilim. Yine Tokat Akbelen
Yaylası turizm merkezi konusunda ilan çalışması yapıyoruz.
Bizim Doğu Karadeniz’de -ki, ben Amasya’yı, Tokat’ı da bir ölçüde
irtibatlıyorum Doğu Karadeniz’le- yaylaları turizm güzergâhına katmak konusunda
ciddi bir çabamız var. Bu çerçevede de Tokat bizim için özellik taşıyor.
Tokat’ta, 2010 ve 2011 yıllarında, altyapı çalışmaları için 1
milyonun üzerinde kaynak ayırdık, bunu biliyorsunuz. Tokat’ı, biz, ulusal ve
uluslararası fuarlarda talep olması hâlinde değerlendirmeye çalışıyoruz,
tanıtma için gerekli yayınları yapmaya çalışıyoruz.
Bir de Tokat içinde de çok sayıda tarihî eser var; Arastalı
Bedesten var, Yağbasan Medresesi var benim hatırladığım kadarıyla. Arastalı
Bedesten’in restorasyonu bitti, Vakıflardan bitti. Biz Kültür ve Turizm
Bakanlığı olarak talep ettik, oldukça yüksek bir meblağda da bize kiraladılar.
Şu anda teşhir tanzim çalışması yapıyoruz. Sanıyorum ki teşhir tanzim çalışması
bitince Tokat’ta, o bölgede -Amasya, Tokat, Sivas bir kültür yolu olarak ortaya
çıkıyor- yeni ve çok gösterişli bir kültür mekânına kavuşmuş olacağız
umudundayım.
BAŞKAN – Sayın Bakan, bir dakika.
Sayın Doğru, bir söz talebiniz var herhâlde.
Bir açıklama istiyor tekrar.
Buyurunuz.
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Bakanım, ben çok teşekkür ediyorum.
Çalışmalarınızı gayet yakinen takip ediyoruz.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Sağ olun.
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Ancak, orada Sulusaray’da bir Sebastopolis
kenti var.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Var.
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sebastopolis kenti de hakikaten tarihî
özellikleri bakımından müdahale edilmesi ve ortaya çıkartılması gereken çok
önemli bir yer.
Bir de Ballıca Mağarası var biliyorsunuz, orayı siz görmüştünüz
Pazar’da. Ballıca Mağarası, sonra, Danişmentlilerin başkenti Niksar, mesela
orada da çok harika kültür değerleri olan eserlerimiz var, tarihî eserlerimiz
var. Bu yönde olarak da desteklerinizi beklediğimizi ifade etmek istiyorum.
Vermiş olduğunuz cevaplardan dolayı teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Doğru.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Tabii, ben çok
teşekkür ediyorum nezaketinize Sayın Milletvekilim.
Niksar Kalesi’nin restorasyonuna önemli katkılar yaptık. Niksar
Kalesi, benim de çok iyi bildiğim bir güzergâhtadır ve bu yaz da inşallah,
tekrar birlikte görme fırsatı bulacağız.
Sebastopolis’te kazı çalışmaları durmuştu, bir kazı ekibi sorunu
vardı. Bu yıl özellikle ve öncelikle değerlendirmeye almayı, yeniden değerlendirmeye
almayı umut ettiğimiz kazı alanları listesi içinde yer alıyor.
Ballıca Mağarası’nda bir çalışma var zaten. Sanıyorum ki
önümüzdeki yıllarda, Türkiye turizmine tanıtma konusunda biz de gerekeni
yapmaya çalışacağız.
Sayın Ögüt’ün Ani kentiyle ilgili soruları var: (6/128), (6/146).
Arkadaşlar, Beş Kilise’yle ilgili henüz bir çalışma yok ama Ani’yle ilgili
önemli çalışmalar oldu geçmiş yıllardan bu yana. Önce, Sayın Başbakanın da
yakın takibiyle 40 kilometrelik yol sorunu çözüldü. Orada, farklı uygarlıklara
ait kilise, cami, manastır restorasyon çalışmalarımız var. Dünya Anıtlar
Fonu’nun da Büyük Katedral’le ilgili çalışması var. Yani biz Ani’yi bütünüyle,
hem Selçuklu hem Hristiyan uygarlıkları dönemine ait eserleriyle ayağa
kaldırmaya çalışıyoruz ama şu anda Beş Kilise’yle ilgili özel bir çalışma yok,
bunu açıklıkla ifade etmek istiyorum.
Sayın Aksoy’un, Ağrı Milletvekilimizin (6/232) esas numaralı
sorusu var. Ağrı’da kültür varlıklarını ayağa kaldırmak konusunda bir
gayretimiz var. İshak Paşa Sarayı’nda önceki yıllarda oldukça yanlış bazı
uygulamalar vardı. Ben son yıllarda bizzat yakından takip etmeye çalışıyorum.
Son gördüğümde de birkaç müdahale ihtiyacımız daha vardı ama mümkün olduğu
kadar aslına uygun bir çalışmaya dönmüştü İshak Paşa.
İshak Paşa’nın çevresinde vakıfların yaptığı bir cami
restorasyonumuz var, o da oldukça yüz ağartıcı denilebilir.
Ahmedi Hani Türbesi var İshak Paşa civarında. Ahmedi Hani Türbesi
bize ait olmamakla birlikte Doğu Anadolu’da ve Ağrı’da çok özel bir mekân, çok
önemli bir mekân olduğu için bizzat ilgilenmeye çalıştım ve en son gidişimde
de… Şimdi çalışmalar başladı; Ahmedi Hani Türbesi’ni çevresiyle birlikte,
haziresiyle birlikte iyileştirmeye çalışıyoruz. Yapı yeni ama “Ahmedi Hani”
ismi çok köklü olduğu için orada bu isme yakışır bir düzenlemeyi yapmaya
çalışıyoruz.
Ahmedi Hani’nin ismini bir kültür mekânına elbette verebiliriz.
Ağrı’da kültür merkezinin bitirilmesine özel idare çalışıyor ama biz de
yardımcı olmaya çalışıyoruz. Bittiği zaman -belki eğer Ağrı halkı da uygun
görürse- Ahmedi Hani’nin ismiyle bu gereği yerine getirmiş oluruz.
Bir de Patnos’ta bir kazı mekânı var. Benim çok yakından bildiğim,
askerliğimi yaptığım alanın içinde...
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Aznavur Tepesi…
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) …“Aznavur Tepesi”
ya da “Kot Tepe” ismiyle bilinen bir alan var ki bir höyüktür. Orada da bu yıl
sanıyorum ki bir sondaj çalışmasına, bir müze araştırmasına başlamış olacağız.
Sayın Işık’ın, Kütahya Milletvekilimizin (6/342) sayılı sorusu
var. Kütüphaneci personelimizle ilgilenmiş; çok teşekkür ediyorum gerçekten.
Kültür ve Turizm Bakanlığı personelinin özlük haklarıyla ilgilenen bütün
arkadaşlarıma minnettarım çünkü Kültür ve Turizm Bakanlığının özellikle kültür
alanında, turizm alanında büyük ölçüde özel sektör çalışıyor ama kültür
alanında arkadaşlar gerçekten kütüphaneci olarak, müzeci olarak çok büyük
varlıklara çok küçük imkânlarla vaziyet etmeye ve o imkânları korumaya
çalışıyorlar. Biz, son yıllarda Bakanlığın -özellikle bu yıl, 2011 yılında ve
2012’de şimdi devam ediyor- çalışanlarının özlük haklarının iyileştirilmesi
için bütün gücümüzle uğraşıyoruz. Son kanun hükmünde kararnamelerle bazı
iyileşmeler oldu; Bakanlıktaki uzmanlarımızın, uzman yardımcılarımızın, il
müdürlerimizin şartları biraz iyileşti. 500 kadar kütüphanecimiz, müze
araştırmacımız ve kitap pataloğumuz var. Bunların, folklor araştırmacı ve
kütüphanecilerin ve kitap pataloglarının teknik hizmetler sınıfına dâhil
olmasını 2010’da sağlamıştık. Şimdi onların da arkeologlar gibi,
istatistikçiler gibi statüsünün, düşmesi değil, yükselmesini sağlamaya
çalışıyoruz. Bu konuda katkı yapacak olan, Maliyeyle bizim müzakerelerimizde
bizi destekleyecek olan bütün arkadaşlarıma Bakanlığımın çalışanları adına
minnetlerimi, şimdiden teşekkürlerimi ifade etmek isterim.
BAŞKAN – Bir dakika Sayın Bakan.
Sayın Işık, buyurun.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım ben de hassasiyetinize çok teşekkür ediyorum.
Gerçekten şu anda Bakanlığınızda çalışan sosyolog, müze araştırmacısı, kitap
pataloğu, arşivci, kütüphaneci gibi ciddi anlamda mesai harcayan personel
maalesef teknik personel kadrosuna geçti ama eş değeri olan arkeolog ve
istatistikçiler özlük haklarına kavuşamadılar ve iki yıldır bunu bekliyorlar.
Bu konuda sizlerin çabasının da olduğunu biliyoruz ama bir an önce bunun
tamamlanmasının çok yararlı olacağını düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum, başarılar diliyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.
Buyurunuz Sayın Bakan.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Ben de
katkılarınıza çok teşekkür ederim Sayın Işık.
Eğer sadece bizim Bakanlığın kararıyla olsa, hemen akşam -17.00’yi
geçmiş, saat kaç oldu bilmiyorum ama- hemen yarın sabah uygulamaya başlarız ama
tabii başka bakanlıkların da bu konudaki görüşleri son derece önemli. Ama
ilginize ve katkınıza minnettarım, çok teşekkür ederim.
Sayın Kurt’un, Eskişehir Milletvekilimiz Sayın Kazım Kurt’un
(6/402), (6/416), (6/417), sanıyorum, esas numaralı soruları var. Seyit Battal
Gazi çok önemli, Anadolu’daki inanç turizminin ve kültür hazinemizin çok önemli
duraklarından bir tanesi. Oradaki uygulamalarda yanlışlıklar varsa ben bunu
Kurul aracılığıyla denetlemeye çalışayım ama Seyit Battal Gazi’yle ilgili bütün
iş ve işlemler Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yürütülüyor. Bizim
tarafımızdan, bizim sorumluluğumuzda değil ve bizim tarafımızdan yürütülen bir
iş değil, işlem yok ama restorasyonun uygun olup olmadığına Kurul aracılığıyla
yeniden bakmaya çalışacağım.
Taşınmazı Seyitgazi ilçesi Kümbet köyünde bulunan Kümbet Höyük.
Evet, Kümbet Höyük 1’inci derece arkeolojik ve doğal sit olarak tescil edilmiş
2009’da. Kümbet köyü ve çevresi de 3’üncü derece arkeolojik ve doğal sit.
Burada imar planı yapmaya çalışılıyor, koruma amaçlı imar planı. Ondan sonra,
mülk sahiplerinin arazileri, hazine arazileriyle takas edilmeye çalışılacak.
Maalesef birçok yerde böyle bir sorunumuz var. Tarih duyarlılığı yükselmeye
başladı son yıllarda, bu sevindirici bir gelişme ama üzerindeki yerleşim
bölgelerini hemen kaldıramıyorsunuz. İşte, planlama yapmanız gerekiyor, uygun
hazine arazisi bulmanız gerekiyor ya da kamulaştırma yapmanız gerekiyor. TOKİ
ile iş birliği yapmaya çalışıyoruz. Onlara yeni konut alanları oluşturmaya ve
biz bu kasabaları, köyleri nakletmeye çalışıyoruz. Frig Vadisi’nde bu çerçevede
çok alanımız var.
Yine, Küllüoba Höyüğü konusunda Sayın Kurt’un (6/402) esas
numaralı sorusu var. Burada kazı yapıyoruz değerli arkadaşlarım. Biz, ödenek
aktarılmasına da önemli ölçüde ek kaynaklar bularak gayret sarf ediyoruz.
Şimdi, bakınız, kamunun, 2002, bendeki rakamlara göre, resmî rakamlara göre
Bakanlığımızın kazılara ayırdığı kaynak sanıyorum 2000’li yıllarda, 2002’ye
kadar 1 milyon civarında. Ben başladığımda 2007 sonunda 14 milyon civarındaydı
ama resmî bir genel bütçede ayrılan kaynak 1 milyonun altındaydı, hâlâ da 1-1,5
milyon civarında. Biz, DÖSİM kaynaklarıyla, başka ek ödeneklerle bu rakamları
yükseltmeye çalışıyoruz. 2010 yılında 30 milyona gelmiştik -kazılara
ayırdığımız kaynaklar- bu yıl 40 milyona ulaştık. Yani hâlâ bize genel bütçeden
ayrılan kaynak 1 milyon, 2 milyon civarında. Bu yıl 40 milyon kadar çeşitli
birimlerden kaynak aktararak kazılara destek vermeye çalıştık. 120’den fazla
kazı yapıyoruz. Bakanlar Kurulu kararıyla kazı yapıyoruz. Müze kazıları
yapıyoruz. 40’tan fazla da yabancı kazı yapılıyor. Son yıllarda, sevinerek
söyleyebilirim ki Türkiye’de arkeoloji konusundaki duyarlılık çok arttı ve
kamunun da arkeolojiye verdiği önem ve ayırdığı kaynak çok arttı.
Burada, tabii, bir miktar arkadaşımız gönüllülükle çalışıyor.
Üniversite hocaları herhangi bir ücret almıyorlar, onlar ücretlerini
üniversiteden alıyorlar ama bilimsel bilgi elde etmek için bu fedakârlığa
katlanıyorlar. Üniversite öğrencileri çalışıyor, onlara hocalar bir küçük ücret
takdir ediyorlar. Onun dışında bölgeden işçiler çalıştırılıyor. Bölgedeki
işçiler de o bölgedeki işçi ücreti neyse, nasıl tespit edilmişse o çerçevede
ayrılıyor ve verilmeye çalışılıyor ve biz de, kazıda herhangi bir hocamız kırk
beş gün, üç ay, ne kadar çalışmak istiyorsa ona çalışma müddeti boyunca
gerekli, yeterli kaynağı ayırmaya çalışıyoruz.
Yine, Sayın Kurt’un (6/416) esas numaralı sorusu var Seyitgazi
ilçesi Gökbahçe köyündeki Bahşeyş Anıtı’yla ilgili. Bu bölgede bir sulama
göleti projesi var. Biz de bir koruma projesi yapılmasını öngörüyoruz. Koruma
projesi geldikten sonra sulama göleti konusunda nihai karara varılacak.
Olabileceği kadar da Frig Mezar Anıtı’nı, oradaki, korumaya çalışıyoruz ama şu
anda Frig Vadisi çok zengin bir vadi olmakla birlikte ne yazık ki yeteri kadar
bakımlı değil. Bu bölgede bölgenin tarihsel özelliğine uygun bir bakım
kalitesini yükseltmek için geçen yıl Kütahya, Eskişehir ve Afyonkarahisar
illeri arasında bir Frig Vadisi Kültürel Mirası Koruma ve Kalkınma Birliği
oluşturuldu; bu yeni bir Birlik. Bu Birlikle Bakanlığımızın iş birliği
çerçevesinde Frig Vadisi’nde önemli gelişmelerin önümüzdeki yıllarda olacağını
düşünüyorum çünkü, mesela orada -yine Sayın Kurt’un sorularından (6/417)-
Yazılıkaya Midas Anıtı var. Gerçekten birkaç yıl önce benim ilk gördüğümde
vahim durumdaydı. Bir acil müdahale projesi yapıldı.
Tabii, bu tarihî eserlere, birkaç bin yıllık, milattan birkaç bin
yıl eskiye kadar giden eserlere müdahale yeni bir yapıya müdahaleden çok daha
zor. Onun özgün yapısını bozmamanız gerekiyor, kullanacağınız malzemenin özgün
yapıya herhangi bir zarar vermemesi gerekiyor ve ayrıca onun özgünlüğünü
bozmadan korumanız gerekiyor. Çok ciddi bir bilimsel danışmayı gerektiriyor.
Bir bilimsel danışmaya başvurduğunuz zaman da süre biraz hızlı gelişiyor,
ilerliyor fakat biz Midas Anıtı’na şu anda müdahale ediyoruz ve bu yıl sonu
itibarıyla da bu yıl içinde bu müdahale tamamlanmış ve anıt korunur hâle gelmiş
olacak.
Değerli arkadaşlarım, Kahramanmaraş Milletvekilimiz Sayın Mesut
Dedeoğlu’nun, Kahramanmaraş’la ilgili soruları var, 6/519 ve 535 esas numaralı
soruları var. Kahramanmaraş’ta biz 2012 yılında Kahramanmaraş Müzesi güvenlik
sisteminin kurulması işi ve Germenikya mozaikleri güvenlik sistemi kurulması
işini projelendirdik ve ödenek aktarıyoruz. Kahramanmaraş Müzesi’nin 1,5 milyon
bedelle teşhir, tanzimini yeniledik ve son derece modern ve güzel bir müze
ortaya çıktı. Direkli Mağarası’nda kazı yapıyoruz, Kahramanmaraş’ta. Altyapı
uygulamalarına 2011 yılı içinde 300 bine yakın bir ödenek gönderdik.
Kahramanmaraş’ta çok önemli mozaik varlıkları var. Kahramanmaraş,
Eski Maraş denilen bölgede, bu Germenikya bölgesinde, gerçekten Urfa’yla,
Gaziantep’le karşılaştırabileceğiniz özellikte çok güzel mozaikler var. Bir
gecekondu bölgesini geziyorsunuz, yapıların altından, bodrum katlarından
herhangi bir kazı sırasında, herhangi bir ekleme sırasında inanılmaz
mozaiklerin çıktığını görüyorsunuz. Tabii, ciddi kamulaştırma sorunlarımız var.
Gaziantep Mozaik Müzesi, bütün bölgeyi çok tetikledi, olumlu
biçimde çok etkiledi. Herkesin böyle bir müze yapma talebi var ama tabii
hepsini kamunun bulması mümkün değil. Mesela biz geçen yıl Eskişehir’de -benden
önceki Sayın Bakan döneminde bir protokol vardı, sonra biz onu geliştirdik- Eti
Arkeoloji Müzesi’ni yaptık. Gaziantep Zeugma kadar büyük değil ama son derece
modern teknoloji kullanılarak yapılmış çok güzel bir müze oldu. Ben,
Kahramanmaraş’tan da mesela böyle bir sponsorluk bekliyorum doğrusu. Böyle bir
girişim olursa biz de o müzenin teşhir, tanzimi konusunda elimizden geleni
yapmaya çalışacağız.
Süleymanlı beldesindeki termal su kaynaklarıyla ilgili bizim şu
anda planlanmış bir çalışmamız yok ama oradaki yerel yönetimlerin, beldenin bir
talebi olursa bu konuda, Bakanlık olarak yardımcı olmaya çalışacağız.
Değerli arkadaşlarım, Adana Milletvekilimiz Sayın Halaman’ın…
BAŞKAN – Sayın Bakan, Dedeoğlu’nun bir ek açıklama talebi var.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Buyurun
efendim.
BAŞKAN – Buyurunuz.
MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) – Sayın Bakanım, çok teşekkür
ediyorum yakın ilginize.
Mozaikler… “Karamaraş” denilen, sizin de biraz önce ifade
ettiğiniz gibi Kahramanmaraş’ın ilk yerleşim yeri. Şu anda orada daha en ufak
bir kazı çalışmamız olmadı. Arkeologlarımızın raporlarına göre çok eski
zamanlardan kalma çok büyük mozaiklerimizin olduğu, orada bir şehrin olduğu
bilinmekte. Bu konudaki yardımlarınızı istirham ediyoruz. Bunların gün ışığına
çıkması lazım. Bunların dünya ülkeleriyle de paylaşılıp Kahramanmaraş’ın bu
bağlamda turizme açılmasını temenni ediyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Dedeoğlu.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Ben temenninize
aynen katılıyorum. Gerçekten çok etkileyici orada gördüğümüz mozaik örnekleri
şu anda, ki çok daha büyük bir alanda kamulaştırma yapınca çok güzel örneklerin
çıkacağını -şu anda çıkmış olanlara bakarak söylüyorum- görmek mümkün.
Ben son Kahramanmaraş gezimde bir önemli Kahramanmaraşlı iş
adamından sponsorluk, bir müze yapma vaadi almıştım, onu takip edeceğim. Yani
biz bir yandan mevcut müzeyi -demin de söyledim- 1,5 milyon vererek teşhir,
tanzimini yeniledik ama yeni bir müze sanıyorum orada çok daha fazla işimizi
görecektir. Konuyu beraberce takip edelim. Beni de çok heyecanlandıran yeni
mozaik buluntuları var Kahramanmaraş’ta gerçekten.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Halaman’ın (6/578) esas numaralı
sorusu: “Adana’ya ne yapıyorsunuz?” diyor. Adana Etnografya Müzesi’nin rölöve,
restitüsyon, restorasyon, statik, elektrik ve makine projeleri yapımını
tamamladık. Anavarza Zafer Kapısı’nın 200 bin ödenekle 2011 yılı içinde
restorasyonunu tamamladık. Atatürk Evi güvenlik sistemini tamamladık. Adana
Arkeoloji Müzesi onarımı, teşhir, tanzim ve çevre düzenlemesi yapım işinin
ihalesini 2010’un sekizinci ayında yaptık. Müze binasının onarım ve teşhir,
tanzimi tamamlandı kısmen ama başka bölümlerinde yeni çalışmalar var,
önümüzdeki tarihlerde bunlar yapılacak. Ayrıca, Taşınmaz Kültür Varlıklarının
Onarımına Yardım Sağlanmasına Dair Yönetmelik çerçevesinde gelen taleplere
cevap vermeye çalışıyoruz. Adana’da Ceyhan, Kozan ve Yüreğir kültür
merkezlerini 2012 ve 2013 yılı içinde tamamlamaya çalışıyoruz. Ama Tufanbeyli
henüz başlamış değil, o sanıyorum biraz daha gecikecek.
Değerli arkadaşlarım, geçmiş yıllarda ne yazık ki, Türkiye’de,
belki iyi niyetle ama bazı siyasi saiklerle, amacın çok ötesine taşan kültür
merkezleri tasarlanmış. Çok büyük projeler ve kamunun bunların altından
kalkması çok zor ve gereksiz yapılar. Geçenlerde, 90’lı yıllarda başlamıştı,
2008’de biz aldık on beş yıl aradan sonra, bitirdik, Afyonkarahisar Kültür
Merkezini Hattat Ahmet Karahisari’nin ismiyle açtık. Defaatle gittim, geçen
hafta yine gittim. Yani otuz tane oda konulmuş, ne olduğu belli değil, ama
başlamış, karkası bitmiş, ana yapısı bitmiş bir yapıydı, biz onu bitirmek
zorundaydık, bitirdik. Ama bazı bölümlerini nasıl kullanacağımızı düşünüyorum
hâlâ.
Kırşehir’in bir bölgesinde bir kültür merkezi var. Belediyeyi,
adliyeyi, hepsini beraber içine koymaya çalışıyoruz, fazla geliyor. Hâlbuki
Akçakent’in nüfusundan fazla. Bunlar yanlış projeler.
Şimdi, mümkün olduğu kadar elimizdekileri tasfiye etmeye
çalışıyoruz, bitirmeye çalışıyoruz, yeni projeleri de ihtiyaca uygun hâle
getirmeye çalışıyoruz. Altından kamunun kalkabileceği ve asıl ihtiyaç neyse,
orada salon mudur, bir sergi salonu mudur, bir toplantı salonu mudur, o amaca
yöneltmeye çalışıyoruz.
Adana’da da maalesef başlamış yanlış projeler vardı. Olabileceği
kadar toparlıyoruz ve demin söylediğim gibi, Ceyhan, Kozan ve Yüreğir’i bu yıl
ve 2013’ün ortasına kadar bitirmiş olacağız. Altyapı uygulamalarına yardım
ediyoruz. Yumurtalık Turizm Merkezimiz var biliyorsunuz. Karataş kültür, turizm
koruma, gelişme bölgelerimiz var.
Adana da, Adana Çukurova da biraz turizme sırtını dönmüş bir yöre
gibiydi benim tespitlerime göre. Her bölgede turizm lafı edilirken Adana biraz
gündeminin dışına çıkarmış gibiydi. Geçen yıl Adana’da, Bakanlığımızın
talebiyle, bir Turizm Arama Konferansı yaptık ve o Konferans’tan sonra bir
miktar, turizm, kültür açısından, doğrudan doğruya kitle turizmi açısından
Adana’nın gündemine girdi ve biz de altyapı konusundaki talepleri
cevaplandırmaya çalışıyoruz.
Yine Adana’da bizim biliyorsunuz bir devlet tiyatromuz var,
Sabancı Kültür Merkezinde her gece perde açıyor. Mersin’deki opera ve bale de
Adana’yı sürekli olarak -Adana ve Mersin ortak çalışıyor- kültürel çalışmalarla
buluşturuyor.
Bir de bütün arkadaşlarımdan çok rica ederim, eğer imkânınız varsa
-Dünya Tiyatrolar Haftası’nda her yıl Adana’da Sabancı Vakfıyla birlikte biz
bir Tiyatro Haftası açılışı yapıyoruz- zamanınız varsa açılış gecesini görün.
Çünkü ben başladığım zaman bir salonda yapılıyordu açılışlar. Daha sonra
konuştuk biz Sabancı Vakfının yöneticileriyle, “Mart ayının sonu Adana için
genellikle iyi havalar olabilecek bir mevsimdir, neden bunu dışarıda
yapmıyoruz, Taşköprü’de yapmıyoruz ve salonda bin kişi izleyeceğine neden 10
binlerce insan bilet almadan, para vermeden bu etkinlikleri izlemiyor?” diye
düşünüldü ve 2009, 2010 ve 2011’de Taşköprü üzerinde… Bir tarafta Taşköprü, bir
tarafta karşıdaki o güzelim cami ve tam nehrin üzerinde, nehrin üzerinden masal
gibi bir açılış yapılıyor, masal gibi gerçekten. Bunu ben üç yıldır her
fırsatta gidip görmeye çalışıyorum. Bütün arkadaşlarımdan rica ediyorum,
Türkiye'nin bu tartışa geldiğimiz kötü gündeminden bizi bir miktar sıyırabilir
sanatla ve orada en güzeli de tabii nehrin iki yakasında binlerce insan,
mübalağasız 10 binlerce insan bütün o etkinlikleri izliyor herhangi bir kuruş
ödemeksizin ve böylece sanatı bir ölçüde salonlardan çıkarıp kitleye, halka
götürmüş oluyoruz. Ben iş birliği yaptığımız Vakfa da bu vesileyle çok teşekkür
ediyorum ve Adana’daki bu etkinliğe arkadaşlarımızı davet etmek istiyorum.
Kütüphanelerimiz var 18 tane…
BAŞKAN – Sayın Bakan, Sayın Halaman bir ek açıklama istemiş.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) –Adana’yı
bitirmedim ama buyurun.
ALİ HALAMAN (Adana) – Sayın Başkan, Değerli Bakanım; teşekkür
ediyorum sorulara cevabınızdan dolayı, çok da güzel şeyler yaptığınızı
düşünüyorum. Yalnız bizim Adana’nın Kozan ilçesi var. Adana’nın Kozan ilçesinde
çok büyük sit alanları var. Tabii, bu sit alanlarının düzeltilmesi, direkt
Kültür Bakanlığına ait olmasına rağmen, bazen belediyeler müdahale ediyor. Ben
bu sit alanlarının düzelmesi noktasında Kültür Bakanı olarak sizin
katkılarınızı bekliyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum, sağ olun.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Halaman.
Buyurunuz.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Çok teşekkür
ederim Sayın Halaman.
Kozan gerçekten çok ilginç, ben kaleye de çıktım, çeşitli oradaki,
çevredeki yapıları da gezdim. Tabii, şimdi, bu sit alanlarının tabiat
varlıklarıyla ilgili olanlarının akıbetini Çevre ve Şehircilik Bakanımızdan
takip edeceksiniz ama kültür varlıklarıyla ilgili olan kısımda daha yoğun bir
biçimde çalışalım.
Adana’da bizim 18 tane halk kütüphanemiz, 2 tane de çocuk
kütüphanemiz var.
Bir de değerli arkadaşlarım, son yıllarda, biz, kütüphaneleri
biraz daha tematik hâle getirmeye çalışıyoruz. Eskiden, biliyorsunuz, işte, her
eğitim grubunun rahatlıkla çeşitli kitapları bulabileceği genel bilgi
merkezleriydi kütüphaneler. “Bilgi merkezleri”, “Bilgi mabetleri” gibi çeşitli isimler
kullanılıyor. Son yıllarda, biz, “Edebiyat müze kütüphanesi.” diye yeni bir
konsept geliştirmeye çalışıyoruz, geçen yıldan bu yana. Edebiyat müze
kütüphanesi bir isim etrafında, önce o isimle ilgili bütün yayınları içeriyor;
ikincisi, bir bölgeyi topluyor; bölge yayınları ve o isim etrafında tematik bir
kütüphane konsepti, yeni bir bakış açısı geliştiriyor. Bunun ilkini 12 Mart
2011 tarihinde, Ankara’da, Mehmet Akif Ersoy Edebiyat Müze Kütüphanesi olarak
açtık. Altındağ Belediyesi Hamamönü bölgesinde bir Ankara evi yaptı bize ve onu
Mehmet Akif Ersoy Edebiyat Müze Kütüphanesi yaptık Mehmet Akif’in hatırasına
hürmeten.
Sonra, Adana’da Karacaoğlan Edebiyat Müze Kütüphanesi’ni açtık.
Yaşar Kemal geldi aklımıza ama Yaşar Kemal “Ben ne öğrendimse Karacaoğlan’dan
öğrendim.” dedi, o önerdi, o yüzden adını “Karacaoğlan Edebiyat Müze
Kütüphanesi” yaptık. Bunu söylemeyi bir borç sayıyorum çünkü Yaşar Kemal bu
güzelliği yaptı orada.
Arkasından şimdi Erzurumlu Emrah çalışıyoruz Erzurum’da.
Kütahya’da “Evliya Çelebi” ismiyle bir edebiyat müze kütüphanesi
açmaya çalışıyoruz.
İstanbul’da Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Müze Kütüphanesi yaptık.
İstanbul’da Alay Köşkü diye bir bina Bakanlık makamı olarak kullanıma
verilmişti, onu Bakan olarak ben kullanmadım İstanbul Ahmet Hamdi Tanpınar
Edebiyat Müze Kütüphanesi yaptık.
Trabzon ve İzmir’de de böyle projelerimiz var.
Bunların birincisi Ankara’da, ikincisi de Adana’da açılmış oldu,
bunu da bilgilerinize sunmuş oluyorum.
Yine, Sayın Ensar Öğüt Arkadaşımız’ın (6/593) sayılı Ardahan’daki
okulların kitap ihtiyacıyla ilgili bir sorusu var.
Biz geçen yıl içinde, 2010’dan bu yana 4.948, 5 bin adet kitap
göndermişiz Ardahan’daki kütüphanelere ve bu kütüphaneleri 117 çeşitli süreli
yayına da abone yapmışız. Köylere ve okullara kitap dağıtımı yapmıyor bizim
Bakanlığımız ama bir muhtarlık, bir okul talepte bulunursa o taleplere de özel
olarak biz cevap vermeye çalışıyoruz.
Sayın Dedeoğlu’nun…
BAŞKAN - Sayın Bakan, Sayın
Öğüt’ün bir ek açıklama talebi var.
Buyurunuz Sayın Öğüt.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Bakanım, çok teşekkür ederim.
Ardahan Valisi Mustafa Tekmen’le görüştüm. Kendileri kongre
binamızın onarımını yapıyorlarmış ama “Sayın Bakanım da bize katkı sunarsa,
ekonomik anlamda, çok memnun oluruz.” dediler; onu arz edeyim.
Posof’taki Savaşır Kalesi, Kalecik Kalesi, yöredeki, Çıldır’daki
Şeytan Kalesi, Hanak’taki Kırnav Kalesi, Kars Ani Harabeleri, biliyorsunuz,
büyük bir hazine, aynı zamanda Kars Sarıkamış’ta bulunan Katerina Köşkü ve bu
Ardahan’daki tabyaların onarımı. Şimdi, Değerli Bakanım, bizim bölgemiz çok
yoksul, çok göç veren bir bölge. Nedense, devlet, Hükûmet hep batıya yardım
ediyor, kalkınmış illere. Kalkınmamış illere hâlbuki turizmi çekebilecek
şekilde yatırım yapılsa sadece Ani Harabeleri’ne, bakın, inanın samimi
söylüyorum, bütün Amerika’dan, yurt dışından bir sürü insan geliyor. Sizden
istirham ediyorum, Ani Harabeleri’ni ve diğer oradaki saydığım kaleleri ve
tabyaları onarırsanız samimi söylüyorum, en azından yani biz 1877-78
Osmanlı-Rus Savaşı’ndaki tabyalarımızı onarıp turizme açsak bölgemiz çok hızlı
bir şekilde kalkınır. Ben buradan istirham ediyorum, oraya yatırıma biraz ağırlık
verin efendim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öğüt.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Tabii, Doğu’ya
ya da Güneydoğu’ya eğer, yani kendi görev alanımla ilgili söyleyeyim, bizim
ilgi göstermediğimiz ve destek vermediğimiz söylenirse ya bilgi eksikliğidir…
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Biraz daha fazla verin.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Yani mümkün
olduğu kadar fazla veriyoruz. Bakın, Ardahan Kalesi şu anda oldukça bakımlı vaziyette.
Kongre binasıyla ilgili bize ne düşerse yaparız; bunu söyledim. Ani
Harabeleri’yle ilgili çalışıyoruz. 2007’de ben gittiğimde Ani Harabeleri’nin
yolu yoktu, şu anda son derece mükemmel bir yolu oldu, çevresi de koruma
bandıyla yapıldı. Orada çeşitli kültür varlıklarıyla ilgili çalışıyoruz, İshak
Paşa’da çalışıyoruz, Ahmedi Hani’de çalışıyoruz. Yeni alanlardan söz ediyorum.
Arkadaşlar, -İzmir’deki fuardaydı, üç yıl önce- sadece Türkiye'nin
batısında, güneyinde olmaz turizm, bunu doğuya taşımak konusunda kamu öncülük
yapmalıdır düşüncesiyle -İzmir’de karar verdik, üç yıldır Van’da uyguluyorduk-
Van’da iki yıl üst üste turizm fuarı yaptık ve Allah izin verirse bu yıl
sonunda yine yapacağız, Van’daki bu felaketin yaralarını saracağız. Ben bu
hafta sonu da Van’daydım, cumartesiyi pazara bağlayan günümü ve gecemi Van’da
geçirdim. Biz yine o bölgedeki tarihî eserlerimizi ayağa kaldırmaya, bölgeyi
bütünüyle ele alarak -sadece bir il değil- orayı Türkiye'nin ilgi merkezi
yapmaya, belki bu musibetten bir nasihat oluşturmaya, bir kötülükten bir iyilik
çıkarmaya ve bölgenin altyapısını iyileştirmeye çalışacağız.
Erciş’e gittim, Ahlat’a gittim bu hafta sonu. Erciş’te Çelebibağı
mezarlıkları var, Ahlat’ta Türk İslam dünyasının en büyük mezarlıkları var ki
yıllardır bakımsız olan anıt yapıların, şimdi, o mezar taşlarının nasıl ayağa
kalktığını sanıyorum baharda gittiğiniz zaman göreceksiniz, yani o bölgeye
ilgisiz olduğumuz söylenemez. Güneydoğu’da yaptıklarımız çok daha fazladır.
Sadece bizim, Türkiye'nin doğusunda, güneydoğusunda barış, huzur, asayiş,
sükûnet olduğu konusunda dünya kamuoyunun rahatlamasına ihtiyacımız var. Dünya
kamuoyu Türkiye'nin herhangi bir yerinde bir sıkıntı olduğu zaman -özellikle
doğusunda, güneydoğusunda- bunu her tarafa teşmil ediyor, biz bu sıkıntıdan
sıyrılalım.
Ben, doğunun, güneydoğunun çok büyük bir kültür turizmi
potansiyeli olduğuna bütün kalbimle inanıyorum. Gerçekten, sivil mimarlık
örnekleri açısından, tarih açısından inanılmaz bir zenginlik var orada ve
gelecek yıllarda… Yani Antalya bu sene 10 milyonu geçti tek başına, Türkiye 30
milyonu geçti, doğu ve güneydoğu da inşallah 10 milyonları aşan turist sayılarını
görecektir ama bunun için biraz daha sabırlı, biraz daha hep beraber barışçı,
biraz daha tahammüllü olmamız gerekiyor zannediyorum.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Dedeoğlu’nun Kahramanmaraş’la ilgili
sorusu var, (6/602): Bizim hangi binalar kiralık?
Değerli arkadaşlarım, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğümüz
sadece kirada, ötekilerin hepsini oldukça birbiriyle sıkışık vaziyette kamu
binalarına toplamayı başardık, onları da kiradan kurtarmaya çalışıyoruz.
Sayın Zühal Topcu, özürlü personel çalıştırılmasıyla ilgili
soruyor. Biz, özürlü personeli büyük oranda çalıştıran bakanlıklardan
birisiyiz, 299 şu andaki, bendeki sayılar. 5 Bakanlıkta, 2 Devlet
Tiyatrolarında ve 3 de Opera Balede eksiğimiz var, onları da en kısa zamanda
tamamlayacağız. Özürlü konusunda üzerimizdeki sosyal sorumluluğu mutlaka en
kısa zamanda yerine getireceğiz.
Sayın Dedeoğlu’nun (6/660) esas numaralı, Kahramanmaraş’taki
Hurman Kalesi’nin projelerinin hazırlanmasıyla ilgili bir sorusu var. 2012 yılı
içinde bunları tamamlamaya çalışacağız. Afşinbey Okulu’nun altındaki
mozaiklerin restorasyonu için de Gaziantep Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğünü
görevlendirdik.
Yine Sayın Dedeoğlu “Merkez teşkilatında kaç aracınız var?” diyor.
Bizim, toplam 55 aracımız var arkadaşlar. 21 aracımız kiralık. Kiralık araçlara
bakım, tamir, akaryakıt ödemesi yapmıyoruz, hepsi firmanın üzerinde. Kendi
araçlarımıza geçen yıl 334 bin lira ödemişiz, akaryakıt olarak da 116 bin lira
ödemişiz. Öteki araçlara da, kiralıklara da herhangi bir fazla mesai, şoför,
fazla kilometre, ek bir harcama yapmaksızın toplam 811 bin ödemişiz 2010
yılında.
51 adet lojmanımız var. Bunların 24’ünde bürokratlarımız,
gerisinde de öteki çalışanlarımız oturuyorlar. Yani 50 rakamlarında aracı, 50
rakamlarında da lojmanı olan, oldukça mütevazı bir bakanlığız biz.
Ankara’yla ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum Sayın Başkan
izin verirse.
BAŞKAN – Buyurunuz.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, Ankara tabii cumhuriyetin başkenti ama aynı zamanda bir Selçuklu
şehri, Osmanlı şehri ve bir Roma şehri. İşin bu tarafları bir miktar
unutulmuştu, ihmal edilmişti. Son yıllarda, Ankara’nın tarihî kent merkezini
iyileştirmek konusunda bir gayret içindeyiz.
Ankara Kalesi içinde Alaaddin Camisi var, Musafir Fakih Camisi
var, Ramazan Şemseddin Camisi var, Devduran Camisi, Hacı Arap Camisi, Ahi Elvan
Camisi ve Ahi Şerafettin Camisi var. Bunlar Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından
restore ediliyor, birçoğu tamamlandı. Sanıyorum bir tek Aslanhane Camisi’nin
onarımı devam ediyor, ötekiler yapıldı. Biz de Ankara’nın bu kültür varlığının
öne çıkması konusunda elimizden geldiği kadar yerel yönetimlerle iş birliği
yapıyoruz, çevrede kirlilik yaratacak olan…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Ben birkaç
dakika içinde bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Devam ediniz efendim, bir iki dakika vereceğim.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Değerli
arkadaşlarım, ben göreve başlar başlamaz –birçok arkadaşım biliyor belki ama-
Bakanlığın hemen yanında, köprünün altında Bakanlıkla, karşısındaki Opera Genel
Müdürlüğüyle bağdaşmaz bir eğreti çarşı vardı. Yani kötü bir terim kullanmak
istemiyorum. Son derece bakımsız, eğreti bir çarşı vardı ve garip yazılar
yazılı idi. Hemen o çarşıyı kaldırarak başladık ve şu anda Türkiye'nin kültür
zenginliklerini anlatan bir rölyef var o eğreti çarşının yerinde. Bakanlığın
arkasında bir kaçak ek bina yapılmıştı, 4 katını kaldırdık. 1’inci derece
arkeolojik alan üzerinde –Kaleye çıkarken- geçmiş yıllarda ne yazık ki bir
Röleve Müdürlüğü yapılmıştı, onu dozerle yıktık. 1’inci derece arkeolojik
alanın üzerine Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Bakanlığı röleve binası
yapmıştı, onu dozerle kaldırdık. Orada bir Roma tiyatrosu var, şimdi
Büyükşehirle birlikte çalışıyoruz. Hacı Bayram çevresinde Büyükşehir
Belediyemiz çok iyi bir restorasyon projesi geliştirmeye çalışıyor. Altındağ
Belediyesi, Hamamönü çevresinde 1’inci ve 2’nci etapta çalışmalar yapıyor ve
Ankara’nın unutulmuş olan kültürel varlığını, tarihsel kimliğini ortaya
çıkarmaya çalışıyoruz. Bazı plan çalışmalarımız var, onlar tamamlandıktan ve
maliyet hesapları tamamlandıktan sonra Ulus merkezli Ankara’nın kültür dokusunu
ortaya çıkarmak konusunda çok büyük bir projeyi hep beraber inşallah görmüş
olacağız ve Ankara cumhuriyetin başkenti olduğu kadar tarihi olan, kökü olan
Anadolu’nun çok önemli merkezlerinden birisi olarak da ortaya çıkmış olacak.
Soru soran bütün arkadaşlarıma ve bunları anlatma fırsatı veren
arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, sizi ve Genel Kurulunuzu sevgiyle ve saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Günay.
Sayın Çelebi, sisteme girmişsiniz, bir dakika süre vereceğim size.
Buyurunuz.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Herkese verdiniz, beni en sona bıraktınız. Ben özellikle burada…
BAŞKAN – Şunu belirtmek isterim, burada söz hakkı verdiklerim soru
soran milletvekilleridir. Sizin sorunuz yoktu onun için size ek açıklama
veriyorum.
Buyurunuz.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Peki, teşekkür ediyorum.
Sayın Milletvekilinin Ağrı’yla ilgili sorularına biraz da ben
cevap vermek istiyorum.
Ben burada Sayın Bakanımıza çok teşekkür ediyorum. Özellikle Sayın
Bakanımız Ağrı’yı teşrif ettiler, Doğubayazıt ve Diyadin ilçelerini biz
birlikte gezdik. Oradaki kültür varlıklarıyla ilgili olarak gerçekten AK PARTİ
Hükûmeti dönemlerinde çok büyük yatırımlar da olmuştur. 3 AK PARTİ milletvekili
olarak da orada Sayın Bakanımızı ağırladık. Ben tekrar kendilerine, bu kadar kültür
varlıkları ve Ağrı’ya önem verdiklerinden dolayı teşekkür ediyorum.
Özellikle Doğubayazıt, hem Ahmedi Hani olsun hem İshak Paşa Sarayı
olsun, bir de Patnos’ta kendileri de müjde verdiler, bu Kot Tepesi dediğimiz
-Sayın Bakanımız da Patnos’ta askerliğini yaptığı için- Aznavur Tepesi ki
Urartulardan kalma, Urartuların dinî merkezi olarak kabul ediliyor, orada bizim
bir kalemiz var, o kalenin üstünün açılması hususunda, ben burada
huzurlarınızda kendilerine teşekkür ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çelebi.
Sayın Koca, buyurunuz.
SALİH KOCA (Eskişehir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, Sayın Bakanımızın açıklamalarından dolayı ben
teşekkür ediyorum. Özellikle Eskişehir’imizde termal turizmin geliştirilmesiyle
ilgili olarak bugüne kadar Bakanlığımız tarafından master planlar yapıldı,
Frigya Kültürel Mirasını Koruma ve Kalkınma Birliği kuruldu. Bu anlamda,
özellikle Eskişehir Kızılinler termal turizm merkezi 2006 yılında yine Bakanlar
Kurulumuz tarafından kabul edildi. Bu bölge bugüne kadar gerçekten define
avcılarının tahribatına uğramış bir bölgeydi. Yapılan bu çalışmalarla birlikte
il özel idaremiz şu anda üç adet sondaj yaptı, önemli ölçüde ve miktarda su
tespitinde bulundu.
Yine Bakanlığımız, 1/25.000’lik master planlarını tamamladı, kabul
etti. Alt belediyelerimiz de şu anda bununla ilgili 1/1.000’lik ve 1/5.000’lik
planları yapıyorlar.
Yine, fotoğraf yarışmaları bu bölgeyle…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz.
Sayın Yılmaz, buyurunuz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Teşekkür ederim.
Sayın Bakandan sormak isteğim şeyler: Uşak’ta Karun hazinelerini
biz çok büyük uğraşlar sonucunda elde edebilmiştik. Uşak Milletvekili Dilek
Yılmaz ben. Karun hazineleri çalındı ve değiştirildi biliyorsunuz, bu konuda
soruşturmalar açıldı, mahkûmiyetler oldu ama bu konudaki eserlerimizin geri
gelmesiyle ilgili Bakanlığınızın yaptığı bir çalışma var mıdır? Eserlerimiz
nerededir? Biz yeniden Karun hazinelerinin orijinallerine kavuşmak
istiyoruz.
Ayrıca Ulubey kanyonlarıyla da ilgili ne türden çalışmalarınız
vardır? Kanyonlar çok önemli nitelik kazanıyor Uşak için, turizm anlamında da
kullanılabileceğimiz yerler. Kanyonla ilgili ne türden çalışmalarınız vardır?
Ben bunları öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz.
Son olarak Sayın Güler’e söz veriyorum. Ama sayın
milletvekillerimiz, bir konuyu hatırlatmak istiyorum. Bu soru-cevap bölümü
değildir, sadece sisteme girdiğiniz için kısa söz hakkı verdim.
Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- Mardin Milletvekili
Muammer Güler’in, Türk İdareciler Günü’ne ilişkin açıklaması
MUAMMER GÜLER (Mardin) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum efendim.
Ben de bugün Türk İdareciler Günü vesilesiyle bir açıklamada
bulunmak istedim efendim.
Ülkemizin kalkınmasında önemli rolü olan, il ve ilçelerde devletin
ve hükûmetin temsilciliği görevini yürüten mülki idare amirlerimizin günü
bugün. Ben ülkemizin kalkınmasında büyük emekleri olan vali ve
kaymakamlarımızı, Türk idarecilerini verdikleri emekleri için burada takdirle
anıyorum, ebediyete intikal edenleri, şehitleri rahmetle anıyorum, ayrılan
idarecilerimize sağlık ve esenlikler diliyorum ve ülkemizin kalkınması için bu
büyük gayretlerinin daima devam edeceğine olan inancımızı da belirtiyorum.
Saygılar sunuyorum efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Güler.
Sayın milletvekilleri, şimdi, alınan karar gereğince diğer denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Kazakistan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak
Üniversitesinin İşleyişine Dair Anlaşma ile 22 Ekim 2009 Tarihli Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hoca Ahmet
Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin İşleyişine Dair Anlaşmaya
Değişiklikler Getirilmesi Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
XI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ve Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hoca Ahmet Yesevi
Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin İşleyişine Dair Anlaşma ile 22 Ekim
2009 Tarihli Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin İşleyişine
Dair Anlaşmaya Değişiklikler Getirilmesi Hakkında Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/440) (S.
Sayısı: 32)
BAŞKAN – Komisyon yok.
Ertelenmiştir.
Şimdi, 2’nci sırada yer alan, Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi ve
Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin'in; 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Ağrı Milletvekili Ekrem
Çelebi ve Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin'in; 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/152) (S. Sayısı: 112) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Çerçeve 2’nci maddeyle, Emniyet Teşkilatı Uçuş ve Dalış Hizmetleri
Kanunu’nun birden fazla maddesinde değişiklik yapıldığından, maddenin (b) ve
(c) bentleri birlikte olmak üzere, diğer her bendini ayrı ayrı, ayrı madde
olarak görüşeceğiz.
Geçen birleşimde, teklifin 2’nci maddesinin (a) bendi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşma tamamlanmıştı.
Şimdi söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Aydın
Milletvekili Bülent Tezcan’a aittir.
Buyurunuz Sayın Tezcan. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
CHP GRUBU ADINA BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 112 sıra sayılı Kanun
Teklifi’yle ilgili kaldığımız yerden görüşmelere devam ediyoruz.
(x) 112 S. Sayılı Basmayazı 04/01/2012 tarihli 47’nci
Birleşim Tutanağı’na eklidir.
Bu arada, Türkiye’de gündem hızla değişiyor. Bugün 10 Ocak Çalışan
Gazeteciler Günü. Öncelikle, Türkiye’de gazetecilik görevini yerine getirmek
için canını dişine takarak mücadele eden, çalışan bütün gazetecilerimizi
kutluyorum. Bu vesileyle, Türkiye’de, Çalışan Gazeteciler Günü’nün aslında
“Özgürlükleri çalınan gazeteciler günü” olarak anılması gerektiğini
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, son dönemlerde, dikkat ediniz, neler
yaşıyoruz? 97 gazetecimiz cezaevinde tutuklu veya hükümlü. Yazdıkları yazılar
nedeniyle, makaleler nedeniyle, gazetecilik faaliyetlerini yürüttükleri için
gazetecilerin tutuklandığı, gazetelerin terör aracı olarak kabul edildiği bir
süreç yaşıyoruz ve böyle bir süreçte Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutluyoruz.
Değerli arkadaşlar, bakın, bir ülke düşünün ki İçişleri Bakanı
resimle, şiirle, yazıyla, makaleyle terör işlenebileceğini söylesin; bir ülke
düşünün ki o ülkenin güvenliğinden sorumlu İçişleri Bakanı makaleyi bir terör
aracı, terör silahı olarak ifade edebilsin ve bir ülke düşünün ki siz o ülkede
Çalışan Gazeteciler Günü’nü bu şartlar altında kutlayacaksınız. Bu -başta da
söylediğimi tekrar ediyorum- olsa olsa bugünün Türkiye’sinde Çalışan
Gazeteciler Günü’nü değil, özgürlükleri çalınan gazeteciler gününü kutlamak,
anmak durumunda kalabiliriz. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bakın, çok ilginç bir noktaya gidiyoruz,
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’yla ilgili,
Silivri Savcılığı bir fezleke düzenledi. 2012 yılının başındayız, hani o ileri
demokrasiye doğru yelken açtığımızı söylediğimiz zamanların başındayız. Ana
Muhalefet Partisi Genel Başkanı siyaset yaptığı için hakkında fezlekeye maruz
hâle düşmüş, fezleke düzenlenmiş hakkında. Suç: Adil yargılamayı etkilemek.
Nerede söylemiş? Silivri toplama kampının önünde söylemiş. Ne söylemiş? “Burası
Silivri toplama kampıdır.” demiş. Ben de söylüyorum: Orası Silivri toplama
kampıdır. Benim için de fezleke düzenleyin. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, ne söylemiş, ne söylemiş, bakınız Genel
Başkanımız ne söylemiş? Aynen onun sözlerini benim sözlerim olarak tekrar
ediyorum, nakletmiyorum. Benim sözlerim olarak zapta geçsin, benim sözlerim
olarak Silivri’deki savcı dinlesin, aynı sözleri buradan tekrar ediyorum:
Burada ön yargılı, siyasi otoritenin emrinde olan yargıçların sadece
oynadıkları bir tiyatro var, bunun adına “Yargılama, demokrasi” diyorlar. Bu ne
demokrasidir ne de adalet dağıtmadır. Bunların kaçma imkânları yok. Zaten
kaçamazlar, ülkelerini seviyorlar. Bunlar “Biz yargılanmayalım.” demiyorlar,
zaten yargılanıyorlar. Bunlar, Parlamentoya gelip yeminlerini içerek
Anayasa’nın 90’ıncı maddesinde ve diğer maddelerinde öngörülen kurallar
içerisinde görevlerini yapmak istiyorlar ama bu görevler maalesef bazı
yargıçlar tarafından engelleniyor. Onlara “yargıç” demeyi içime sindiremiyorum
çünkü yargıç, vicdanıyla hareket eden kişi demektir; yargıç, toplumun
beklentilerini, duygularını bilen ve ona saygı duyan demektir. Vicdan her şeyin
üstündedir. Vicdanıyla hareket etmeyen bir yargıç, yargıç olabilir mi?
Anayasa’nın 90’ıncı maddesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin imzaladığı uluslararası
sözleşmeler var. Bunları görmemezlikten gelip “Ben bildiğimi okurum, benim
bildiğim ve söylediklerim doğrudur.” mantığıyla yola çıkarsanız, adalet
dağıtamazsınız. Evet, Genel Başkanım Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bu sözleri
Silivri’de Silivri toplama kampının önünde söylemişti. Cumhuriyet Halk Partisi
Milletvekili Bülent Tezcan da bu sözleri kendi sözü olarak milletin kürsüsünde
söylüyor. Benim için de fezleke düzenleyin. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, Türkiye önümüzdeki dönemde zorlu bir mücadele
dönemine giriyor, özgürlük ve demokrasi mücadelesi bu mücadele. Bu mücadele,
iktidarın kendisi gibi düşünmeyenlere hayat hakkı tanımadığı bir Türkiye’de
özgürlüğün ülkesini kurma mücadelesi. Bu mücadele, Türkiye’de “İleri demokrasi”
adı altında yepyeni bir sivil diktatörlüğe yelken açanlara karşı özgürlüğün
bayrağını dalgalandırmak isteyenlerin Türkiye’si. Bu mücadeleyi veriyoruz ve bu
mücadelede hakkımızda fezleke düzenleyecekler varsa, varsınlar sayfalar dolusu
fezlekelerini düzenlesinler. Biz, özgürlük türkülerini söylemeye devam edeceğiz
hâlâ. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bu şartlar altında 112 sıra sayılı Kanun
Teklifi’ni görüşüyoruz. Daha önce defalarca söyledik. Alelacele yapılan kanun
hükmünde kararnameleri apar topar düzeltmek zorunda kalırsınız. Milletin
iradesinden kaçırarak, Meclisten kaçırarak Hükûmete devrettiğiniz yetkiyi
milletten aldığınız yetkiyle Mecliste düzeltmek zorunda kalırsınız. 666 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname daha yürürlüğe girer girmez, üç ay üstünden geçmeden
değiştirilmek için önümüze geliyor. Niye? Çünkü aceleyle çıkarıldı, çünkü
burada tartışılmadı, çünkü milletin vekillerinden kaçırıldı.
Şimdi, bakın, bu kanun hükmünde kararnamede unutulmuş, bir şeyler
unutulmuş: Pilot, kurbağa adam, uçuş ekibi. Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde
çalışan pilotları, kurbağa adamları, uçuş ekibini unutmuşlar. Emsallerine artış
yapılırken bunlara artış yapılmamış. Bu çerçevede bu eksikliği giderme
açısından değişiklik olumludur. Nitekim Plan ve Bütçe Komisyonundaki
arkadaşlarımız da bu konuda olumlu olduğu görüşlerini bildirdiler ama değerli
arkadaşlar, bu eşitsizlik sadece bu düzenlemeyle giderilmiyor ki. Bakın, orada
başka önergeler verdi bizim arkadaşlarımız, dedi ki: “Ya, Emniyet Genel
Müdürlüğü bünyesinde evet bunları düzeltelim ama bunun dışında da mağdur olan
insanlar var.” Mesela Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde üniversite mezunu olup
komiser rütbesinden başlayarak polis rütbesine kadar başpolis, polis, komiser
yardımcısı, komiser bütün bu rütbelerde üniversite mezunu olan görevlilerin,
polislerin, kamu görevlilerinin bugün emeklilikle ilgili bir katsayı problemi
var. Değerli arkadaşlar, yine, emsallerinden farklı bir uygulamaya tabi
tutuluyor bunlar. Bugün, üniversite mezunu, polis ya da başpolis veya
başkomiser 2.200 göstergeden emekli olurken emsalleri 3.600 göstergeden emekli
oluyor. 2,5-3 milyar lira çalışırken
maaş alan görevli komiser emekli olunca 1 milyar 200 bin, 1 milyar lira maaş
almak durumunda, yarı yarıya maaş almak durumunda.
Şimdi, bu konuda Komisyonda verdiğimiz önergeye, çok ilginçtir
-hadi başka bakanlar karşı çıkabilir bunu anlarım da- Emniyet Genel Müdürlüğü
doğrudan doğruya kendisine bağlı olan İçişleri Bakanı karşı çıkıyor değerli
arkadaşlar. Kendi personeline, çalışan personeline, kendisine bağlı personelde
“Gelin, bu adaletsizliği de giderelim.” dediğimizde, buna karşı çıkan İçişleri
Bakanlığı.
Değerli arkadaşlar, burada, bakın, emniyet mensuplarının,
polislerin çalışma şartlarını herkes biliyor. Öyle problemleri var ki normal
bir kamu görevlisi memur ayda yüz altmış saat çalışırken, bir polis memuru iki
yüz kırk saat çalışıyor. Sabah beşte gönderiyoruz -ek hizmetler hariç, ek
görevler hariç- sabah beş buçukta maç olduğu gün göreve çıkıyorlar, gece on
ikide dönüyorlar, ertesi gün saat yedide, sekizde yeniden görev başındalar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) – “Bunlarla ilgili dengesizliği
giderelim.” dedik, bu konuda da herhangi bir çalışma yapılmadı. “İnfaz koruma
memurlarıyla ilgili, itfaiye erleriyle ilgili komisyon aşamasında düzenleme
yapılsın.” dedik, buna da cevap verilmedi, itibar edilmedi, şimdi yarım yamalak
sadece bu kısmını düzeltmeye çalışıyoruz.
Son olarak şunu söylüyorum değerli arkadaşlar: Meclisin
iradesinden kaçırarak alelacele yapılan her işi yeniden Meclise getirip
düzeltmek zorunda kalıyorsunuz. Hiç olmazsa bu bize ders olsun, hiç olmazsa bu
size ders olsun, bu konuda bütün kamu görevlileri arasındaki eşitsizlikleri
gidermek ve eşit işe eşit ücreti sağlamak için, hep beraber Meclis iradesiyle
topluca bir düzenleme yapalım diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tezcan.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Erol
Dora.
Buyurunuz Sayın Dora.
BDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Bütün ülke olarak oturup düşünmemizi gerektiren bir olay yaşandı.
Şırnak’ın Uludere ilçesinde 28 Aralıkta meydana gelen katliamda 19’u çocuk
olmak üzere 35 vatandaşımız hayatını kaybetti. Medyanın saatler sonra haber
olarak görüp vermeye tenezzül ettiği bu olay tarihî bir trajedi olarak
hafızalarımıza kazındı. Hiçbir suçu, günahı olmayan, geçimlerini sağlamak için
sınır ticareti yapan sivil insanlar Diyarbakır’dan kalkan savaş uçaklarının
yağdırdıkları bombalarla can verdiler.
Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına
başsağlığı diliyorum. Bütün halkımızın başı sağ olsun.
Meydana gelen facianın basit bir istihbarat hatası olmadığı,
planlı, programlı bir operasyon olduğu izlenimi doğmuştur. Gündüz vakitlerinde
bölgede bulunan yerel karakolun gözleri önünde Irak sınırını geçen Roboski
köylüleri gece hayatlarını kaybedeceklerini bilmiyorlardı. Görgü tanıklarının
ve olaydan sağ kurtulan vatandaşların anlattığına göre, köylüler, gece Türkiye
sınırına geldikten sonra aynı karakol tarafından başka bir yola
yönlendirildiler, ailelerine telefonla haber verdiler. Aileler çocuklarının
dağda kaldığını yetkililere bildirmesine rağmen, karakol yetkilileri “Bizimle
ilgisi yok, Diyarbakır’ı arayın.” demişler. Bütün anlatımlar grubun PKK’lı bir grup
olmadığını karakolun bildiğini açıkça gösteriyor.
Dağda üç saat bekletilen köylüler kendi köylerine birkaç kilometre
uzaktayken Diyarbakır’dan kalkan F-16’larla öldürülüyorlar. 19’u çocuk olmak
üzere 35 canın kimisi anında, kimisi kayalıkların altında sıkışarak, kimisi de
yaralı bir şekilde soğuktan can vererek hayatlarını kaybediyorlar.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başta Kürt sorunu olmak
üzere sorunlarımızı güvenlik konseptleriyle, şiddete dayalı politikalarla
çözemeyeceğimizi, ancak demokratikleşmeyle, temel hak ve özgürlükler ışığında,
insani hakları gözeterek çözmemiz gerektiğini bir kere daha bu olayla beraber
görmüş bulunuyoruz. Güvenlik siyasetinin güvensizleştirici niteliğini bir kere
daha yaşadık. Gerek medyanın bu olaya yaklaşımı, suskunluğu, ölen insanlara
karşı aldığı kabul edilemez tavır gerekse de olaydan sonra Türkiye’nin
batısında, sanki hiçbir şey olmamışçasına yeni yıl kutlamalarının yapılması,
1990’ları hatırlatır nitelikteydi.
2009’dan bu yana haksız gözaltı ve tutuklamalarla şiddetini
giderek artıran, artırmaya devam eden güvenlik politikaları insanların yaşama
haklarını ellerinden almaya kadar varmış bulunuyor.
Peki, bu insanlar ne istiyor? Niye sormuyoruz kendimize? Bu
insanlar özgürlük istiyor, ana dilde eğitim istiyor. Bu insanlar eşit ve onurlu
bir hayat yaşamak istiyor.
Hükûmet bu katliama seyirci kalarak, saatler geçmesine rağmen
suskunluğunu koruyarak, en önemlisi, bunu basit operasyon kazası gibi
nitelendirmelerle açıklamaya çalışarak, oradaki insanların gözünde itibarını
zedelemiştir.
Evet, ortada bir kaza, bir hata var. Bu hata yıllardır süren ret,
inkâr ve asimilasyon politikalarıdır. Bu hata, yıllardır sürdürülen ve sonu
nereye varacağı belli olmayan güvenlik politikalarıdır. Bu hata, insanların en
doğal hakkı olan ana dilde eğitime cevaz vermeyen zihniyetin ta kendisidir.
“PKK’lı zannettik vurduk.” gibi bir gerekçe, devletin tam bir
savaş konseptiyle hareket ettiğini gösteriyor. “Dur” ihtarı, teslim olma
çağrısı yapılmadan ateş etmek, bombalamak ancak savaş hukukunda ve savaşçı
gruplara karşı meşrudur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, şiddete dayalı güvenlik
konseptlerinin en büyük sonucu birlikte yaşamayı zora sokmasıdır. Bu tür
politikalar Türkiye’de kardeşçe yaşamasını istediğimiz halkları birbirinden
ayrıştırmaya yönelik, Kürt-Türk ayrılığını güçlendiren sonuçlar doğurmaktadır.
Ülkede yıllardır süren şiddet ortamından dolayı sivillere yönelik
bu türden olaylar daha önce de yaşandı. Böyle giderse yaşanmaya devam
edecektir. Kürt sorunu çözümsüz kaldığı, çatışma koşulları devam ettiği sürece
benzer olayların farklı şekillerde tekrarı her zaman ihtimal dâhilindedir.
Şunu unutmayalım ki Türkiye’de yaşayan halkların birbirine
düşmanlığı yoktur. Bizim düşüncemizde bütün halklar kardeştir ancak böylesi
facialar kardeşlik duygularına zarar vermektedir. Duygular dünyasında bölünmüş
bir ülkeyle karşı karşıyayız. Bu olay İstanbul’da, İzmir’de olsaydı tepkimiz
nasıl olurdu? Herkesin ciddiyetle düşünmesi, bu savaş konseptinin nelere mal
olabileceğini görmesi gerekmektedir. Biz, böylesine acı bir olayın, barışa
dayalı konseptlere geçişe vesile olmasını temenni ediyoruz. Toplumsal barışı
tehlikeye sokan, kardeşliği zedeleyen bu acı olay karşısında dikkatli olmak
gerekiyor.
Başta Hükûmet olmak üzere, bütün Meclise, sorunun köklü çözümü
için görev düşmektedir. Artık neyi bekliyoruz? Meclisin görevi nedir?
Türkiye’deki bütün sorunların çözüm yeri bu Meclis değil midir? İş lafa
gelince, “Gelin, ne sorun varsa Mecliste tartışalım, çözüm yeri Meclistir.”
demesini biliyoruz ancak görünen o ki bu konudaki işlevini yerine
getirmemektedir. Bu acı olay, Meclise görevini hatırlatıyor. Toplumsal barışı
tesis etmenin yolu, Meclisin, başta Hükûmet partisi olmak üzere, bütün
partilerin görev ve sorumluluklarını yerine getirmesinden geçiyor. Meclise
çağırımızdır: Gelin, bu olayı artık barışçıl yollarla çözelim. Artık kangren
hâline gelmiş, tarihî, siyasi ve kültürel boyutları olan bir sorunu, diyalog
temelinde, demokratik konseptlerle çözelim. Ülkeyi kendi ellerimizle daha fazla
bölmeyelim.
Sayın Tarhan Erdem’in geçen haftaki yazısında ifade ettiği gibi,
“Nerede durursak duralım; bundan sonra Uludere olayını doğru değerlendirmeden
Kürt meselesinde gerçekçi ve doğru görüş oluşturamayız. Yaşamımızın her yanını
etkileyen Kürt meselesinin, Uludere olayına bağlı ve çözümsüz kalmasını
istemiyorsak hiçbir bilinmedik taraf kalmadan soruları cevaplamalıyız.” Olayı
aydınlatmak için görevlendirilmiş komisyonlar görevlerini yaptıktan sonra
neticenin kamuoyuyla paylaşılması ve bu işte sorumluluğu olan herkesin bir an
önce yargılanması gerekiyor. Hatayı kabullenip özür dilemek, insan hayatına
değer veren devletlere yakışan bir erdem olmalı. “Tazminatlarını öderiz, olur
biter.” mantığıyla hareket ederseniz insanların acısını dindiremezsiniz. Tarih,
yapılanları olduğu kadar yapılmayanları da not ediyor. Aldığı oylarla halkın
büyük teveccühünü kazanmış Hükûmet partisinin çözüm yolunda adımlar atması
gerekirken karşılıklı diyaloğu içermeyen güvenlik siyasetinde ısrar etmesini
anlayabilmiş değiliz. Biz, Kürt sorununun çözümünün güvenlik siyasetinde değil,
insan odaklı demokratik çözümde aranması gerektiğine inanmaktayız. Bu halkın
büyük çoğunluğu size sorunların çözümü için, insanca yaşamak için oy verdi,
dağlarda gecenin bir vakti savaş uçaklarıyla can vermek için değil. Olaydan
sonra yaşadıkları tarifsiz acıya rağmen köylülerin istediği tek şey vardı yine
de: Akan kanın durması ve barışın gelmesi.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Uludere’deki bu vahim olay
olduğu gün siyasi parti başkanları bir araya gelip konuşsaydı grup
toplantılarında ve Meclis Genel Kurulundaki bu sert tartışmalar, suçlamalar
olmazdı. Maalesef siyasetteki bu sertlik Uludere katliamından bile daha fazla
gerilim çıkarıyor. Gerilimin kimseye fayda sağlamadığı ortadadır. Gün tansiyonu
düşürme günü ve diyalog günüdür. Diyalog için Sayın Başbakan öncülük yapmalı,
ülkeyi başka bir atmosfere taşımalıdır. Ülkenin bugün içinde olduğu bu gerilimi
çok ağır ve kaotik buluyoruz, bunu artık görmeliyiz. Buradan da Sayın Başbakana
sesleniyorum. Bütün parti liderlerini davet ederek bu olayın ciddiyetle
değerlendirilmesini sağlamalı ve ülkenin içinde bulunduğu gergin atmosferden
kurtulmasına öncülük etmelidir.
Yeni anayasadan söz ediyoruz, bu bir süreç işidir. Bir taraftan
çatışmalar devam ederken diğer taraftan demokratik bir anayasa yapmaktan söz
ederseniz insanları ikna edemezsiniz. İki hafta önce Başbakan Yardımcısı Sayın
Bülent Arınç “Kendisini Kürt kimliğiyle, Arap kimliğiyle, Boşnak kimliğiyle
artık ne gelirse aklınıza, hepsi, kim ne varsa bu topraklar üzerinde kendi
kimliğini rahatlıkla söyleyecektir, o kimliğe saygı duyuyoruz, o kimliğin bütün
kültürel haklarını, anayasal hakkını vereceğiz, tanıyacağız.” dedi. Biz bu
sözlere önem atfettik ve umutlandık, bu umut vadeden sözlerden sonra ülkenin
tekrar böyle gergin bir sürece girmesini büyük bir üzüntüyle karşılıyoruz.
Konuşmama son verirken insanlık tarihi kadar kadim bir tarih olan
bu topraklarda artık diyalog ve barış sürecinin başlamasını temenni ediyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Dora.
Şahsı adına Eskişehir Milletvekili Salih Koca. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Koca.
SALİH KOCA (Eskişehir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; ben de sözlerime 10 Ocak
Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutlayarak başlamak istiyorum.
Ayrıca, Uludere’de yaşanan elim olay sonucu hayatını kaybeden tüm
kardeşlerime Allah’tan rahmet, ailelerine ve sevenlerine de başsağlığı
diliyorum.
Ülkemizde kangren hâlini almış sorunların çözümü konusunda
Hükûmetimizin çalışmaları halkımız tarafından da takdirle izlenmektedir. Eşit
işe eşit ücret çalışması bu kapsamda önemlidir ve eşitlik ilkesi gereği benzer
kurumlarda aynı işi yapan, fakat farklı ücret uygulaması ile mağdur olan
memurlarımızın haklarının da korunması amaçlanmaktadır. 2000 yılından bu yana
mevcut pilotların yüzde 41’i özlük haklarının yetersizliği nedeniyle Emniyet
Genel Müdürlüğünden ayrılarak özel sektörde çalışmaya başlamıştır. Üzerinde söz
aldığım 2’nci maddenin (a) fıkrası ile Emniyet Genel Müdürlüğünde çalışmakta
olan uçuş ve dalış hizmetleri personelinin mali hakları konusunda gerekli
düzenlemeyle personelin hakları iyileştirilerek yetişmiş personel kaybının
önüne geçilecektir. Böylece, bir hak mağduriyeti ortadan kaldırılarak yüzler
güldürülecektir.
AK PARTİ Hükûmeti, uyguladığı politikalar ile vatandaşlarımızın
bugüne kadar yaşanan hak kayıplarını en aza indirerek, her alanda yüksek
standartta yaşam kalitesini hedeflemiştir. Artık “Halkıyla barışık olan
Hükûmet.” ifadesi AK PARTİ Hükûmeti için yetersiz kalıyor çünkü AK PARTİ,
halkıyla etle tırnak misali birbirinden ayrılmaz bir bütünlük kazanmıştır. AK
PARTİ’nin 2002’de hükûmet olduğundan beri belirlediği kıstaslar ile 61’inci
Hükûmet Programı’ndaki “Yaratılmışları Yaradan’dan ötürü severiz.” anlayışı
içinde ayrım yapmadan 74 milyona yönelik geliştirdiği politikalar, halkımızın
her kesiminin yüzünü güldürmüştür. Yürüttüğümüz çalışmalar neticesinde,
Türkiye’yi Avrupa’nın suç oranı en düşük ülkesi yaparak, vatandaşımızı baskı
altına alan çetelerle kararlı mücadelemiz sonucu hukukun galip gelmesini
sağlayarak, bilgi edinme hakkını hayata geçirerek devletini denetleme sürecine
dâhil olan halkımızın da yüzünü güldürdük.
Avrupa’da kamu çalışanlarının maaşları donduruluyor veya
düşürülüyorken, enflasyonun çok üstünde maaş ve ücret artışı yaparak işçimizi,
memurumuzu, emeklimizi, dul ve yetimlerimizi enflasyona ezdirmeden yüzlerini
güldürdük.
Türkiye, Hükûmetimizin ekonomide uyguladığı bilinçli politikalar
ve mali disiplin sayesinde, son altmış yılın en büyük küresel ölçekli krizine
rağmen Çin’den sonra en hızlı büyüyen 2’nci ülkesi olmuştur. Bu sayede yüzde
8,8 seviyelerine gerileyen işsizlik rakamlarıyla yine halkımızın yüzünü
güldürdük.
Pek çok ülkeyle kurulan dostluklar, uluslararası arenada elde
edilen saygınlık sayesinde 135 milyar dolarlık ihracat rakamlarıyla
ihracatçımızın da yüzünü güldürdük.
Halkımızın tamamının istediği kurumdan tedavi hizmeti alması
sağlanarak, evde sağlık hizmetleri, misafirhane uygulamaları ile halkımızın
hizmetkârı bir devlet anlayışı ortaya koyarak, hastanelerde muayene,
eczanelerde ilaç kuyruklarına son vererek de halkımızın yüzünü güldürdük.
Yine aynı şekilde, lisans ve yüksek lisans öğrencilerimize
2002’den bu yana ciddi oranlarda yapılan burs ve kredi artışlarıyla
öğrencilerimizin, velilerimizin de yüzlerini güldürdük.
Ayrıca, onlara sağlanan dört kişilik -kredi yurtlar- ve lüks
yurtlar yaparak, derslikler, spor salonları ile de, ayrıca ücretsiz ders
kitapları dağıtarak, FATİH Projesi’ni hayata geçirerek de gençlerimizin,
öğrencilerimizin ve velilerimizin de yüzünü güldürdük.
Alan ve ürün bazında yapılan desteklemelerle çiftçimizin de yüzünü
güldürdük.
Özet olarak, yola çıkarken, insanı yaşat ki devlet yaşasın düsturu
ile hareket ettik, dua aldık, kalkınmayı ve adaleti sağladık, Türkiye'nin
yüzünü güldürdük.
Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Koca.
Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat Koçer. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Koçer.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerine şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın başında ben de Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutluyor ve
çalışmalarında kolaylıklar ve başarılar diliyorum. Uludere’de hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza da Allah’tan rahmet diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin 8 bin kilometrenin üzerinde
bir sahil şeridi var ve buna yakın büyüklükte de iç sulara sahip. Böylesine
geniş bir alanda hemen hemen her gün emniyet teşkilatını, polisimizi
ilgilendiren pek çok adli olay meydana geliyor. Bu olaylarda başta arama ve
kurtarma olmak üzere çeşitli konularda yetişmiş, uzmanlaşmış su altı ekiplerine
ihtiyaç duyuluyor. Bu ihtiyaç çok önceden amatör sivil balık adamlar tarafından
karşılanıyordu ancak bu kişilerin amatör ve aynı zamanda sivil olmaları sonuca
kısa zamanda ulaşılamaması, olayların başarıyla aydınlatılamaması gibi değişik
ve çok sayıda sorunun yaşanmasına neden oluyordu. Bu nedenle zaman içerisinde
gelişmiş ülke örneklerinden yararlanılarak polis teşkilatı bünyesinde su altı
ekipleri oluşturuldu. Emniyet Genel Müdürlüğünün düzenlemiş olduğu polis
kurbağa adam kurslarını başarıyla bitirerek sertifika alan kurbağa adamlarla bu
sorunlar profesyonelce giderildi. Bu kanun teklifinin 2’nci maddesine konu
personel ülkemizde hem emniyetin hem de adaletin sağlanması bakımından
stratejik önemi haiz Emniyet Genel Müdürlüğünde görev yapan pilot ve uçuş ekibi
personeli ile kurbağa adamlardır ve toplam mevcutları da 46 pilot, 65 uçuş
personeli ve 109 kurbağa adam olmak üzere 220 kişidir. Bu personel yüksek risk
grubunda, yani büyük tehlikeler altında sorumluluklarını yerine getirmekte ve
üstlendikleri görevleri yıllardır başarıyla ifa etmektedirler.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüzme ve dalmada dayanıklı,
yetenekli görülen personel içinden yapılan seçmelerle, basınç odası başta olmak
üzere çeşitli fiziksel testlere tabi tutulan personel su altı hekimliğinin
heyet raporu elemelerinden de geçirilip son derece ciddi eğitimlere tabi
tutuluyorlar. Adli olayların incelenmesi ve aydınlatılması için gerekli olan
delillerin toplanması, var ise olay mahallindeki cesetlere ulaşılması için
dalarak gerçekleştirilen bu tür görevler su basınç etkisi, su kirliliği, suyun
soğukluğu, bulanıklığı gibi nedenlerden dolayı son derece zor ve risk taşıyan
görevlerdir. Bu zorlu görevler esnasında çeşitli olaylarda yaşamını yitiren
emniyet mensuplarımız da var. Aynı şekilde emniyet teşkilatımızın uçuş
personelinin de çalışma şartlarının zorluğu, havacılık mesleğinin taşıdığı
tabii riskler tartışılmaz bir gerçektir.
Değerli milletvekilleri, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 2’nci
maddesiyle 3160 sayılı Emniyet Teşkilatı Uçuş ve Dalış Hizmetleri Tazminat
Kanunu’nun 4’üncü maddesinde yer alan Emniyet Genel Müdürlüğünde görev yapan
pilot ve uçuş ekibi ile kurbağa adamlara ödenen uçuş ve dalış tazminatları
düzenlenmektedir. Böylesine zor görevleri gerçekleştiren kurbağa adamların,
Emniyet Genel Müdürlüğünde görev yapan uçucu personelin uçuş tazminatları
düzenlenirken Anayasa’mızın sosyal devlet ve sosyal adalet anlayışıyla hareket
edilmiş ve aynı zamanda “Ücrette adalet sağlanması” ilkesine uygunluğu da
gözetilmiştir.
Kanun teklifinin hayırlı olmasını diliyor, bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Koçer.
Şimdi, soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Sayın Kuşoğlu…
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, malum olduğu üzere, Suriye’deki gelişmelerin
olumsuz olması, bizim de Suriye ile olan ilişkilerimizde maalesef doğru bir
yöntemin kullanılmaması Türk şirketlerini sıkıntıya sokuyor.
Şu anda Suriye’de tutulu bulunan ne kadar araç gerecimiz var? İş
yapan müteahhitlerin ne kadar zorluğu, sıkıntısı var? Riskleri ne kadardır?
Bunlarla ilgili bir bilgimiz var mı?
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kuşoğlu.
Sayın Tanal…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Başkan.
Sayın Çevre Bakanı Bayraktar, “Trabzon’a kupayı getirmek için ince
ayarlı çalışma yapıyoruz.” şeklinde açıklamalarda bulunmuştur. Sayın
Bayraktar’ın bu açıklaması şike çalışması mıdır acaba? İçişleri Bakanlığının
görevi, ülkede huzur ve mutluluğu sağlamak, suç ve suçluyla mücadele etmektir.
Acaba Sayın İçişleri Bakanı, Bayraktar’la nasıl mücadele geliştirecek? Bu bir.
Soru iki: İnsan Hakları Komisyonu Başkanı, İlker Başbuğ’la ilgili
der ki: “İster özel yetkili mahkeme yargılasın, ister Yüce Divan sıfatıyla
Anayasa Mahkemesi yargılasın, bizim için durum değişmez.” Burada, AKP İktidarı
yani yargıya hükmetmiştir, buna güvenerek mi bunu söyledi? Bakanın bu konudaki
açıklaması nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, geçen hafta bir soru üzerine vermiş olduğunuz cevaba
istinaden, bu hafta da çok sayıda vatandaşımız merakla sizden gelecek cevabı
beklemektedir. Bilindiği gibi, geçen hafta, şehit ve gazi ailelerinden ikinci
bir kişiye daha kamuda iş istihdamı sağlanacak çalışmanın yürütülmekte olduğunu
söylediniz. Şimdi, bu çalışmanın muhtemel sonuçlanma zamanı ne zamandır? Yakın
zamanda Yüce Meclisin Genel Kuruluna bu çalışmanın getirilmesi düşünülmekte
midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın Yılmaz…
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana şunu sormak istiyorum: Görüşmekte olduğumuz yasa
teklifi, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de yapılan eksiklikler ve
usulsüzlükler nedeniyle yeniden görüşmeye başladığımız bir tekliftir.
Kanun hükmünde kararnamelerin Anayasa madde 91 uyarınca ivedilikle
Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmesi gerekmektedir, komisyonlarda ve
Genel Kurulda görüşülmesi gerekmektedir.
Anayasa’nın bu açık hükmüne rağmen kanun hükmünde kararnameler
Mecliste görüşülmek üzere neden getirilmemektedir? Bu konudaki cevaplarını
merak ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.
Buyurunuz Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) – Sayın Başkan, soru soran
değerli milletvekillerimize teşekkür ederek cevaplamaya başlıyorum.
Sayın Kuşoğlu, Suriye’deki gelişmelere bağlı olarak o ülkede
mağduriyet yaşayan kişiler ve orada tutulu bulunan araçlara yönelik sorusunu
sordular.
Bu konu, Dışişleri Bakanlığımız ve onunla paralel bir şekilde
İçişleri Bakanlığımız, Gümrük ve Ticaret Bakanlığımız tarafından günlük olarak
takip edilen bir konudur. Şu an itibarıyla kişi ve araç sayısını ifade etmem
mümkün değil ancak bir sorun ve alınan bir bilgi ilgisiz kalınmadan takip
edilmektedir. Yaşanan önemli bir sıkıntı söz konusu değildir şu an itibarıyla.
Sayın Tanal’ın sorusu, Sayın Bakanımızın açıklamasına bağlı olarak
ya da değerlendirmesine bağlı olarak bir soru.
Sayın Bakanımızın ne dediğinin tamamını kendileri bilirler. Ben
onun niyetini veya biz onun niyetini okuyamayız ama benim anladığım…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – İçişleri Bakanının suçlu ve suçla
mücadele etmek görevidir.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) – …Sayın Bakan, bir
Trabzonlu olarak aynı zamanda, Trabzon’la ilgili, bu ülkeyle ilgili, kendisini
ilgilendiren, kendisinin ilgi duyduğu her konuyla olan yakın ilgisini ifade
bağlamında doğal olarak Trabzonspor’la ilgili bir konuda da samimi ilgisini ifade
etmek istemiştir. Bu da herkesin ifade ettiği, edebileceği bir husustur. Bakan
olarak Bakanlığıyla ilgili değildir. Trabzonsporlu ve Trabzonlu bir
milletvekili olarak hissiyatını ifade etmiştir. Bir sakınca görmemekteyiz.
İster özel yetkili mahkeme ister başka mahkeme konusuna gelince:
Sayın Tanal, ifade eden arkadaşımız yargı bağımsızlığı açısından bundan daha
başka bir ifadede bulunamaz. Mahkeme tayini, ne herhangi bir komisyon
başkanımızın yetkisindedir ne milletvekilimizin ne politikacının ne bizim ne de
sizin, hiç kimsenin yetkisinde değildir. Her mahkeme kendi yetkisini usul
kanunlarına göre, gücünü aldığı, yetkisini aldığı kanunlara göre kendisi tayin
eder. Arkadaşımızın, Komisyon Başkanımızın ifade etmek istediği husus budur.
Sayın Işık, şehit ailesi yakınları konusundaki sorunuzu
tekrarladınız. Bunun cevabını geçen hafta vermiştim, tekrar vereyim. Eğer şu
hızı biraz arttırırsak, beş maddelik kanunu on günde görüşmeden vazgeçip biraz
hızlı yasalaşma yapabilirsek bu konudaki yasa tasarımız da yakın zamanda
Meclisimizde, gündemde yerini alacak ve kanunlaşacaktır.
Sayın Yılmaz’ın sorusu…
ALİM IŞIK (Kütahya) – Öncelik veririz de ona Sayın Bakanım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Getirin şimdi, önergeyle getirin kabul
edelim Sayın Bakan, o kadar şeye gerek yok. Getirin şimdi önergeyi kabul
edelim.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) – Sayın Yılmaz’ın sorusu…
OKTAY VURAL (İzmir) – Niye getirmiyorsunuz yani? Sayın Bakan,
hemen…
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) – Sayın Grup Başkan Vekilimiz,
heyecanlanmanıza gerek yok.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, biraz çalışkan olsanız, getirseniz
daha çabuk olacak.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) – Aslında mahzuru da yok
ama heyecanlanmayın. En az biz de sizin kadar bu konuda istekli ve
heyecanlıyız, ondan kimsenin endişesi olmasın.
OKTAY VURAL (İzmir) – Meclisi suçlamayın, siz kendinize bakın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Bakan, siz Genel Kurula hitap
edin.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) – Siz konuşmadan önce veya
siz istemeden önce bunu biz düşündük Hükûmet olarak, parti olarak ve yasa
çalışması son şeklini almış vaziyette.
OKTAY VURAL (İzmir) – Siz önce getirin de ondan sonra sorun.
Getirin, bekliyoruz.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) – Sayın Yılmaz’ın sorusu:
666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname düzenlemesinde eksiklikler olduğunu
belirttiler. Teşekkür ederiz. Eksiklik herkes tarafından olabilir; tamamlamak,
eksikliği yapanlar ve onlara katkı vermek durumunda olan herkesin görevidir.
Ancak usulsüzlükler olduğunu belirterek bu yöndeki değerlendirmeyi kabul
etmemiz mümkün değildir. Bir kanun hükmünde kararnamenin veya kanunun
yapılışında usulsüzlük iddiası herhâlde kastı aşan bir iddiadır. Sayın
Yılmaz’ın da onu eksikliğin yanında kafiyeli bir kelime olarak kullandığını
düşünmek istiyorum ve Türkiye Büyük Millet Meclisine kanun hükmünde
kararnamelerin gelmesi konusu doğrudur, Anayasa’nın hükmüdür, gereği
yapılacaktır.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) – Ne zaman Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) – Hükûmet bu konuyu
Anayasa doğrultusunda, Anayasa’nın emredici hükmü doğrultusunda oradan
anlaşıldığı şekliyle çalışmalarını yürüterek yüce Meclisi bilgilendirir ve yüce
Meclisten kanun hükmünde kararnamelerin yasalaşması yönündeki talebini yapar,
yapacaktır.
Hepinize çok çok teşekkür eder, saygılar sunarım.
BAŞKAN – Biraz süremiz var.
Sayın Atıcı, buyurunuz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
“Eşit işe eşit ücret” dediniz Sayın Bakan ve bir kanun hükmünde
kararname çıkardınız alelacele. Sonra onlarca sorun çıktı ve şimdi o onlarca
sorunu… Öneri istiyorsunuz, alın size bir öneri: Üniversitede çalışan daire
başkanı, genel sekreter yardımcısı, hukuk müşaviri bakanlıkta çalışan aynı
unvana sahip, aynı işi yapan birisinden tamı tamına 1.579 lira daha az ücret
almaktadır. Bu mudur sizin anlayışınıza göre eşit işe eşit ücret?
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Atıcı.
Sayın Günal…
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Çok kısa
soruyorum.
Sayın Bakanım, 229 bin polis eşit işe eşit ücretten değişik
unvanlarda yararlanamıyor. Bunlarla ilgili de bir düzenleme düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Günal.
Buyurunuz Sayın Bakan.
Bir dakika süre vereceğim.
Buyurunuz.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) – Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Atıcı’nın sorusu. Kanun hükmünde kararname Türkiye’de
yılların birikimi olan bir sorunu çözme cesaretiyle düzenlenmiş bir yasal
metindir. Mutlaka tatmin olunmayan yanları veya tatmin olamayan kesimleri
doğurmuş olabilir ancak şu anda yaptığımız gibi bu konuda belli düzenlemeleri
yapmak suretiyle daha mükemmeli hep birlikte gerçekleştirmek durumundayız.
“Eşit işe eşit ücret” anlayışı, bizim her zaman öne aldığımız bir
anlayıştır ve çalışmalarımız, yasal düzenlemelerimiz, diğer ikincil mevzuat
düzenlemelerimiz bu anlayışla yapılmaktadır.
Bahse konu rakamların gerçeği ne kadar yansıttığından şahsen emin
değilim. Belgeler üzerinde çalışmalarımızı yapacağız. İlave bir cevap gerekirse
kendilerine takdim ederiz.
Sayın Günal’ın 229 bin polisimize, polis memurumuza yönelik
sorusu. Polis memurlarımız kendi içinde herhangi bir eşitsizlikle karşı karşıya
değillerdir. Kastedilen başka kamu görevlileriyle ilgili ücretlendirmeden
dolayı bir eşitsizlik ise onun da giderilmesi için zaman içerisinde hep
düzeltmeler yapılmıştır. Ancak polis memurları önce kendilerine ve işleri de
kendi yaptıkları işe benzer. Yani polisin yaptığı iş, en fazla, en yakınında
silahlı kuvvetler personelinin yaptığı işle…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Ek süremiz sona ermiş Sayın Bakan, teşekkür ederiz.
Şimdi, 2’nci maddenin (a) bendi üzerine bir önerge vardır,
okutuyorum:
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 112 Sıra Sayılı yasa tasarısının 2. maddesinin
(a) bendinin sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Musa Çam Süleyman Çelebi
İstanbul İzmir İstanbul
Bülent Kuşoğlu Erdal Aksünger Mehmet Volkan Canalioğlu
Ankara İzmir Trabzon
“Motosiklet kullanan polis memurları veya emniyet hizmetlileri
görevlilerine de aynı oranda tazminat ödenir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Buyurunuz Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; bugün Çalışan Gazeteciler Günü. Hep kutluyoruz. Ben içimden
kutlamak istemiyorum. Neyi kutlayacağız? Bir şey yapalım, bir şeyi kutlayalım.
O arkadaşlarımızın sorunlarına bir çözüm bulalım, o arkadaşların derdine bir
çözüm bulalım. Sadece buraya geliyoruz, kuru kuru kutluyoruz. Hayır. Kutlamak,
o insanların sorunlarına, dertlerine çözüm bulmakla olur. Eğer biz, bu Meclis,
çalışan gazetecilerin sorunları nedir, dertleri nedir, bunları irdeleyip
bunlara bir çözüm bulabiliyorsa, buluyorsa, bir tane çözümü bugün buluyorsak
bunu hep beraber kutlayalım. Yoksa geliyoruz, “Hepinize hayırlı olsun Çalışan
Gazeteciler Günü.” diyoruz. Bana göre gün kutlamak, onların derdine, sorununa
bir çözüm bulmakla olur. Bir kere bunu baştan söyleyeyim.
Sayın Bakan, burada bir hak kaybının önlenmesini istedik. Yani
“Yunus” dediğimiz arkadaşlarımızın, polis arkadaşlarımızın yaşam tehlikesi
riskine çok açık olduklarına, bunların sürekli her türlü olayda o çok hızlı bir
şekilde olay yerine ulaşmada çok büyük kazalarla karşı karşıya geldikleri, en
az bir dalıcılar kadar, en az bir pilotlar kadar bunların da riski var. Bu
arkadaşlarımızın da bu kapsam içine alınmasını istedik. Bir şey istemedik.
Sadece “Yunus” dediğimiz, çok hızlı motosiklet kullanan arkadaşlarımızın aynı
kapsam altına alınmasını istedik. Yani önerge buydu.
Sayın Bakan, olmuş bir hikâye anlatıyorum size. İstanbul Ataköy
Sahil Yolu’nda bir Yunus kardeşimiz büyük bir kaza geçiriyor ve yaşamını
yitiriyor. Bakırköy’deki emniyet teşkilatı ve mülki idare -çok sevilen bir
kardeşimizmiş- onun isminin Bakırköy’de yaşatılmasını istiyor. Bakırköy
Belediyesi de bir park yapıyor o sıra ve o parka da “Sayın Mustafa Yurter
ismini seve seve veririm.” diyor. Veriliyor. Hatta açılışına ben de gitmiştim.
Oradaki tüm emniyet teşkilatımız, tüm aile, hepsi ağladı, hepimizi ağlattı.
Dönüp, Bakırköy Belediye Başkanına döne döne teşekkür ettik. Sayın Çelebi de
vardı zannediyorum.
Sonra ne oldu biliyor musunuz Sayın Bakanım? Bir ihbar mektubu,
imzasız ve adressiz, Giresun’dan postaya veriliyor. Diyor ki: “Bu yolla bu
Belediye Başkanı çok ilgilenmedi, bu nedenle kaza oldu, bu adam öldü, bir
şekilde vicdanını rahatlatmak için ona park yaptı.” Bir kere yol otoban yani
sahil yolu Büyükşehire ait. Yolda bir hata yok ama “Etik Kurul” denen bir kurul
-imzasız, ismi yok, isim sahte, mektup sahte- alıyor mektubu eline, gidiyor
Bakırköy Belediye Başkanına “Sen böyle bir şey yaptın mı?” diyor, “Kazaya sen
mi sebep oldun?” diyor, arkasından emniyet yetkililerine gidiyor, “Bu kaza
böyle mi oldu?” diyor ve bir iyilik yapan, rahmetli olan bir polis kardeşimizin
ismini bir parka vermekle kıvanç duyan Bakırköy halkı, Bakırköy Belediye
Başkanı devletin bu şekilde davranmasından dolayı da son derece üzüntülü.
Bir: Sayın Bakanım, Etik Kurulunun böyle bir yetkisi var mı? “Etik
Kurul” denen kurulun imzasız… Bir kere, devlette imzasız ve sahte mektuplar
yırtılıp atılır biliyorum. Bizim bildiğimiz bu. Etik Kurulun böyle bir görevi
var mı, gidip sorguya çekme görevi var mı?
Onun için, Sayın Bakan, Bakırköy Emniyetinden olayın gerçeğini
öğrenirseniz, hangi etik kurul, niçin bunu yaptı, bize bir bilgi verirseniz çok
teşekkür ederim. Ama motosikletli Yunus arkadaşlarımızın hakkını da hep beraber
vermek zorundayız.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi, çerçeve 2’nci maddenin (a) bendi üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır, oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin sonuna geldiğimiz için,
alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 11 Ocak 2012 Çarşamba günü saat 13.00’te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.