TÜRKÝYE BÜYÜK MÝLLET MECLÝSÝ
YASAMA DÖNEMİ CİLT YASAMA
YILI
24 5 2
TUTANAK
DERGİSİ
26’ncı BİRLEŞİM
30 Kasım 2011 Çarşamba
DÖNEM:
24 CİLT:
5 YASAMA
YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
26’ncı Birleşim
30 Kasım 2011 Çarşamba
(TBMM Tutanak Müdürlüğü
tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler
tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili
İbrahim Yiğit’in, içinde bulunduğumuz muharrem ayına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetin’in, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda yapılması
gereken yasal düzenlemelere ilişkin gündem dışı konuşması ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı
3.- Isparta Milletvekili S.
Nevzat Korkmaz’ın, ceza infaz memurlarının yaşadıkları sorunların giderilmesi
gerektiğine ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, içinde bulunduğumuz muharrem ayına ilişkin açıklaması
2.- Ankara Milletvekili Emine
Ülker Tarhan’ın, halkın temsilcisi olan 8 milletvekilinin uzun tutukluluk
süresine ve CHP İzmir Milletvekili Mustafa Ali Balbay’ın bugün tutukluluğunun
1.000’inci günü olduğuna ve bu durumu kınadığına ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça ve 22 milletvekilinin, Marmara Denizi’nde kirlilikten kaynaklanan
sorunların ve kirliliğin çevre ve insan sağlığına etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/71)
2.- İstanbul Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 26 milletvekilinin, başta okulların fiziki
eksiklikleri ile öğretmenlerin sosyal ve ekonomik durumları olmak üzere millî
eğitim sistemindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/72)
3.- İstanbul Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 25 milletvekilinin, okullarda yaşanan şiddet olayları
ve madde bağımlılığının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/73)
B) Önergeler
1.- Sakarya Milletvekili
Şaban Dişli’nin, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin
önergesi (4/13)
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Diyarbakır Milletvekili
Emine Ayna ve arkadaşları tarafından KCK adı altında sürdürülen operasyonların
tüm yönleriyle araştırılması amacıyla 24 Kasım 2011 tarihinde, Türkiye Büyük
Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
30/11/2011 Çarşamba günkü birleşimde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerin aynı
tarihli birleşimde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Yeni Zelanda Hükümeti Arasında Hava Hizmetlerine Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/423) (S. Sayısı: 21)
2.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Ankara Milletvekili Cemil Çiçek ile Başkanvekilleri Kayseri
Milletvekili Sadık Yakut ve Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Sağlam’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/92) (S. Sayısı: 83)
IX.-
OYLAMALAR
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Ankara Milletvekili Cemil Çiçek ile Başkanvekilleri Kayseri
Milletvekili Sadık Yakut ve Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Sağlam’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu Teklifi’nin
oylaması
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Simav’da bazı konutların tarihî eser olarak tescil edilmesi
sebebiyle yaşanan mağduriyete ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/821)
2.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Simav depreminde zarar gören binaların yenilenmesine,
Simav depremi sonrası
binaların güçlendirilmesi için verilen kredilere,
İlişkin Başbakandan sorusu
ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/827), (7/828)
3.- Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat’ın, Bağlama Gölü’nün korunması çalışmalarına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/866)
4.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan’ın, Asar Deresi’nin ıslah çalışmalarına ilişkin sorusu ve Çevre
ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/872)
5.- Eskişehir Milletvekili
Ruhsar Demirel’in, savat sanatına ve bu sanatın yaşatılmasına ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/889)
6.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Başkomutan Tarihi Milli Parkına ve bölgenin turizm potansiyeline
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/890)
7.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Simav depreminde zarar gören turistik tesislerin yenilenmesine
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/891)
8.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, şehitliğe dönüştürülmesi istenen bir araziye ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/892)
9.- İzmir Milletvekili
Aytun Çıray’ın, İzmir’de depreme karşı güçlendirme çalışması yapılan
hastanelere ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın
cevabı (7/967)
10.- Ankara Milletvekili
Sinan Aydın Aygün’ün, yapı denetim uygulamasına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı (7/969)
11.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutça’nın, Çanakkale-Yenice’de bir köyde işletilmesi planlanan bir
maden zenginleştirme tesisinin çevreye ve insan sağlığına vereceği zararlara
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı
(7/972)
12.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Susam’ın, strateji belgesi ve ESDEP’e göre tamamlanması hedeflenen
çalışmalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın
cevabı (7/1059)
13.- Ankara Milletvekili
Aylin Nazlıaka’nın, kamuoyunda N.Ç. davası olarak bilinen davanın sanıklarından
bir kamu görevlisine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar’ın cevabı (7/1060)
14.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürk’ün, Anayasayla ilgili bir açıklamasına ilişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanından sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili
Mehmet Sağlam’ın cevabı (7/1152)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat
15.00’te açılarak yedi oturum yaptı.
Ardahan Milletvekili Orhan
Atalay, içinde bulunduğumuz muharrem ayına ve milletvekilliğin
sorumluluklarına,
Çorum Milletvekili Tufan
Köse, Çorum ilindeki şeker fabrikalarının özelleştirilmesi nedeniyle yaşanan
sorunlara, özel yetkili mahkemelerde yapılan yargılamalara ve uzun süren
tutukluluk iddialarına,
Tokat Milletvekili Reşat
Doğru, Tokat ili ve ilçelerinde yaşanan sorunlara,
İlişkin gündem dışı birer
konuşma yaptılar.
İzmir Milletvekili Oktay
Vural, MHP Grubu olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a geçirdiği ameliyattan
dolayı acil şifalar dilediğine,
Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan, tutuklu bulunan 8 milletvekili hakkında vermiş oldukları kanun
teklifinin acilen Meclisin gündemine alınmasına ve bir an önce konunun çözüme
kavuşturulması gerektiğine,
İlişkin birer açıklamada
bulundular.
660 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile kurulmuş bulunan Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları
Kurumunun Maliye Bakanlığı ile ilgilendirilmesinin Başbakanın teklifi üzerine
uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi Genel Kurulun bilgisine
sunuldu.
İstanbul Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlu ve 24 milletvekilinin, futbol kulüplerinin ekonomik (10/68),
İstanbul Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlu ve 22 milletvekilinin, usta öğreticilerin (10/69),
Tekirdağ Milletvekili
Candan Yüceer ve 21 milletvekilinin, Tekirdağ sahillerindeki kirlilik (10/70),
Sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki
yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Grup Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Van ilinde meydana gelen depremlerde, arama ve
kurtarma çalışmaları, yardımların ulaştırılması, hasar tespiti ve süreçteki
diğer hizmetlerin yerine getirilmesinde etkin koordinasyon sağlayamadığı
iddiasıyla Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay hakkında gensoru açılmasına ilişkin
(11/5) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin görüşme gününün Danışma
Kurulunca daha sonra belirleneceği ve Genel Kurulun onayına sunulacağı
açıklandı.
Kütahya Milletvekili Hasan
Fehmi Kinay’ın, Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin
önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Diyarbakır 5. Ağır Ceza
Mahkemesinin, Hakkâri Milletvekili Adil Kurt’un 2010/568 esas sayılı dava
dosyasında yargılandığının Anayasa’nın 83’üncü maddesinin ikinci fıkrası gereği
Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirildiği hususu Genel Kurulun bilgisine
sunuldu.
Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşları tarafından 1937-1938
yıllarında, bugünkü adı Tunceli olan Dersim'de Tedip ve Tenkil uygulamalarının
bütün yönleriyle araştırılması amacıyla, 22 Kasım 2011 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 29/11/2011
Salı günkü birleşimde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerin aynı tarihli
birleşimde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi yapılan görüşmelerden sonra
kabul edilmedi.
Adıyaman Milletvekili
Mehmet Metiner, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın şahsına,
Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan, Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’in partisine,
Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlu, Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’in Grubuna,
Sataşmaları nedeniyle birer
konuşma yaptılar.
Bastırılarak dağıtılan ve
gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan 82 sıra sayılı Kanun Tasarısı ile 83 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 48 saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 2’nci ve 3’üncü sıralarına
alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 83 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre Temel Kanun olarak
görüşülmesine ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olmasına; (11/6) esas
numaralı gensoru önergesinin Genel Kurulun 1 Aralık 2011 Perşembe günkü
gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına alınmasına,
Anayasa’nın 99’uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmelerinin aynı günkü birleşimde yapılmasına; Genel Kurulun 29 Kasım 2011
Salı günkü birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine; 29 Kasım 2011 Salı
günkü birleşiminde 82 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar; 30 Kasım 2011 Çarşamba günkü birleşimde 83 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar; 1 Aralık 2011 Perşembe
günkü birleşimde 22 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine; 22 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerinin 1 Aralık 2011 Perşembe günkü birleşimde
tamamlanamaması halinde Genel Kurulun haftalık çalışma günlerinin dışında 2
Aralık 2011 Cuma günü saat 14.00'te toplanmasına ve bu birleşimde "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer
alan 22 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarına devam etmesine; belirtilen birleşimlerde gece 24.00'te günlük
programların tamamlanamaması halinde günlük programların tamamlanmasına kadar
çalışmalara devam edilmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi yapılan görüşmelerden
sonra kabul edildi.
Bolu Milletvekili Tanju
Özcan’ın Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/11)
İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesinin yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmediği açıklandı.
Gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında yer alan
ve görüşmelerine devam olunan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yeni Zelanda
Hükümeti Arasında Hava Hizmetlerine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/423) (S.
Sayısı: 21) görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
2’nci sırasına alınan
Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma
Komisyonu Raporu (1/524) (S. Sayısı: 82) görüşmeleri tamamlanarak kabul edildi
ve kanunlaştı.
Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un Genel Başkanına,
İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın partisine,
Adıyaman Milletvekili
Mehmet Metiner, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın şahsına,
Sataşmaları nedeniyle birer
konuşma yaptılar.
30 Kasım 2011 Çarşamba günü
alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime 05.14’te son
verildi.
Sadık YAKUT
Başkan Vekili
Tanju
ÖZCAN Mustafa
HAMARAT Özlem YEMİŞÇİ
Bolu Ordu
Tekirdağ
Kâtip Üye Kâtip
Üye Kâtip
Üye
II.-
GELEN KâĞITLAR
No: 39
30 Kasım 2011 Çarşamba
Raporlar
1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Etyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Büyükelçilik ile
Misyon Şefi ve Diplomatlar İçin İkametgah İnşaası İçin Arsa Değişimi
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/291) (S. Sayısı: 68) (Dağıtma tarihi: 30.11.2011) (GÜNDEME)
2.- Asyada İşbirliği ve Güven Arttırıcı
Önlemler Konferansı Yazmanlığının Statüsünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/309) (S. Sayısı: 69) (Dağıtma
tarihi: 30.11.2011) (GÜNDEME)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köy
İşleri Bakanlığı ile Moldova Cumhuriyeti Tarım ve Gıda Endüstrisi Bakanlığı
Arasında Tarım Alanında Ekonomik, Bilimsel ve Teknik Konularda İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/314) (S.
Sayısı: 70) (Dağıtma tarihi: 30.11.2011) (GÜNDEME)
4.- Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı ile İngiltere Uluslararası Tarım ve Teknoloji Merkezi
Arasında Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Konusunda
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/315)
(S. Sayısı: 71) (Dağıtma tarihi: 30.11.2011) (GÜNDEME)
5.- Uluslararası Bitki Koruma
Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Dışişleri Komisyonu Raporları (1/335) (S.
Sayısı: 72) (Dağıtma tarihi: 30.11.2011) (GÜNDEME)
6.- Dünya Posta Birliği Kuruluş
Yasasına Yedinci Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/337) (S. Sayısı: 73) (Dağıtma tarihi:
30.11.2011) (GÜNDEME)
7.- Eşyanın Sınırlardaki Kontrollerinin
Uyumlaştırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşmenin Uluslararası Karayolu
Taşımacılığına İlişkin Sınır Geçiş İşlemlerinin Kolaylaştırılması Başlıklı 8
Numaralı Ekinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/350) (S. Sayısı: 74) (Dağıtma tarihi: 30.11.2011)
(GÜNDEME)
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Karadağ Hükümeti Arasında Yolcu ve Eşyanın Karayoluyla Uluslararası Taşınmasına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/394) (S. Sayısı: 75) (Dağıtma tarihi: 30.11.2011)
(GÜNDEME)
9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kore Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı
Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/414) (S. Sayısı: 76) (Dağıtma tarihi: 30.11.2011)
(GÜNDEME)
10.- Bozulabilir Gıda Maddelerinin
Uluslararası Taşımacılığı ve Bu Taşımacılık Faaliyetinde Kullanılacak Özel
Ekipmana İlişkin Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/415) (S. Sayısı: 77) (Dağıtma tarihi:
30.11.2011) (GÜNDEME)
11.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Tarım Alanında İşbirliği Konulu Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/437) (S. Sayısı: 78) (Dağıtma tarihi: 30.11.2011) (GÜNDEME)
12.- Geçici İthalat Sözleşmesinde
Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/462) (S. Sayısı: 79) (Dağıtma tarihi: 30.11.2011)
(GÜNDEME)
Sözlü Soru
Önergeleri
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, küçük esnafın sorunlarına ilişkin Başbakan Yardımcısından (Ali
Babacan) sözlü soru önergesi (6/482) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, emeklilerin intibak sorunlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/483) (Başkanlığa geliş tarihi:
18/11/2011)
3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, kredi ve kredi kartı borçlularının mağduriyetlerine ilişkin
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) sözlü soru önergesi (6/484) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18/11/2011)
4.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, emeklilerin reel gelirlerindeki bozulmanın etkilerine ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/485) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18/11/2011)
5.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Adana’daki plansız ve kaçak yapılaşma sorununa ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/486) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
6.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Adana’nın sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/487)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
7.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Adana’daki tarım arazilerinin kullanılması ve işletilmesi ile ilgili sorunlara
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından sözlü soru önergesi (6/488)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
8.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın,
terör örgütü tarafından kaçırılan öğretmenlerin maaşlarında kesinti yapılıp
yapılmadığına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/489)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
9.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Bakanlığın Adana’daki yatırım ve projelerine ilişkin Adalet Bakanından sözlü
soru önergesi (6/490) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
10.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, kamu personeli ile ilgili bir açıklamasına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/491) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/11/2011)
11.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, otoyolların ve köprülerin özelleştirilmesi çalışmalarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/492) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
12.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, kayıt dışı istihdama ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/493) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
13.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşayanların sorunlarına
ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından sözlü soru önergesi (6/494)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
14.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Ardahan’da kış aylarında telefonlardaki arıza nedeniyle yaşanan
mağduriyete ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından sözlü soru
önergesi (6/495) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/11/2011)
15.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Ardahan’ın ilçe ve köylerinde kapalı olan sağlık ocaklarının hizmete
açılmasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/496) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21/11/2011)
16.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Kars tarihî Ani şehrinin etrafının ağaçlandırılmasına ilişkin Orman ve
Su İşleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/497) (Başkanlığa geliş tarihi:
21/11/2011)
17.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, kamuda ve özel sektördeki özürlü istihdamına ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından sözlü soru önergesi (6/498) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/11/2011)
18.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Göle’deki bir derenin ıslah edilmesine ilişkin Orman ve Su İşleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/499) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2011)
19.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Ardahan’da kamu yatırımları için ayrılan ödenek miktarının
artırılmasına ilişkin Kalkınma Bakanından sözlü soru önergesi (6/500)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2011)
20.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Erzurum’un öğretmen açığının kapatılmasına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/501) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2011)
21.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Erzurum’daki kayak tesislerine rüzgar perdesi yapılmasına ilişkin
Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru önergesi (6/502) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/11/2011)
22.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, özel güvenlik görevlilerine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/503) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2011)
23.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, işçilerin ve memurların brüt ücretlerine uygulanan vergi oranlarının
eşitlenmesine ve emekli maaşlarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru
önergesi (6/504) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2011)
24.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Ağrı’ya yeni bir hal binası yapılmasına ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/505) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2011)
25.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, yabani hayvan saldırıları sonucu arı yetiştiricilerinin yaşadığı
mağduriyete ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/506) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2011)
26.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, sokak çocuklarının topluma kazandırılmasına ilişkin Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanından sözlü soru önergesi (6/507) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/11/2011)
27.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, uyuşturucu bağımlısı çocukların topluma kazandırılmasına ilişkin Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanından sözlü soru önergesi (6/508) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/11/2011)
28.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Posof’da meyve yetiştiriciliğinin yaygınlaştırılmasına ilişkin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanından sözlü soru önergesi (6/509) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/11/2011)
29.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Ardahan’daki bazı ilköğretim okullarının fiziki sorunlarının giderilmesine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/510) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/11/2011)
30.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, orman yangınlarına ve orman yangınları ile mücadeleye ilişkin Orman ve
Su İşleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/511) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/11/2011)
31.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Ardahan’da yürütülen taşımalı eğitimle ilgili sorunlara ve Göle’deki
İmam Hatip Lisesinin eksikliklerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/512) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2011)
32.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Ardahan İl Koordinasyon Kurulu tarafından gerçekleştirilmesi gereken
inşaat projelerine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/513)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2011)
33.- Ağrı Milletvekili Halil Aksoy’un,
öğretmen atamaları ve açığına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/514) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2011)
Yazılı
Soru Önergeleri
1.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in,
SGK’dan maaş alan emeklilerin banka promosyonlarından yararlanmalarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1287) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
2.- Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in,
Ulusal İstihdam Stratejisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1288)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
3.- Muğla Milletvekili Nurettin
Demir’in, Çevre ve Şehircilik Bakanının yaptığı bir açıklamaya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1289) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
4.- İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın,
terör olaylarını protesto maksadıyla yapılan bir gösteriyle ilgili bazı
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1290) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/11/2011)
5.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulut’un, Mekke’de bulunan Osmanlı revakları ve kubbelerinin yıkılmasının
önlenmesi için yapılan çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1291) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
6.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Adana’nın çeşitli sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1292)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
7.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulut’un, Bandırma’da yapılan barajın kanaletlerinin tamamlanmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1293) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
8.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlu’nun, basında çıkan bir habere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1294) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
9.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi’nin, Türkiye genelinde ve İstanbul’da olası bir depreme karşı alınan
tedbirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1295) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21/11/2011)
10.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in,
Van’ın afet bölgesi ilan edilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1296) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/11/2011)
11.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in,
Van depremi sonrası Kızılayın yaptığı çalışmaların yeterliliğine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1297) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/11/2011)
12.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Orta Asya ve Arap ülkelerine yapılan ihracatın teşvik edilmesi ve öğrenci
değişimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1298) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/11/2011)
13.- Tokat Milletvekili Orhan
Düzgün’ün, ABD Dışişleri Bakanının Suriye ile ilgili bir açıklamasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1299) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2011)
14.- Kocaeli Milletvekili Haydar
Akar’ın, öğretmen atamaları ve öğretmenlerin özlük haklarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1300) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2011)
15.- Ankara Milletvekili Gökhan
Günaydın’ın, İzmir Büyükşehir Belediyesinin kentsel dönüşüm projelerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1301) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2011)
16.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
Özkan’ın, gübredeki KDV oranına ve çiftçilerin mağduriyetine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1302) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2011)
17.- Tekirdağ Milletvekili Emre
Köprülü’nün, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/1303) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2011)
18.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
Özkan’ın, üniversite öğrencilerinin barınma sorununa ve alınan önlemlere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1304) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2011)
19.- Antalya Milletvekili Gürkut
Acar’ın, Deniz Feneri e.V. soruşturması kapsamında MASAK tarafından inceleme ve
soruşturma yapılıp yapılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1305) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2011)
20.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
Özkan’ın, sözleşmeli personelin kadroya atanmalarında yaşanan sorunlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1306) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2011)
21.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Binici’nin, tutuklu bulunan bir milletvekilinin kelepçeli olarak mahkemeye sevk
edilmesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1307) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18/11/2011)
22.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
Ankara’da yapılan bir zabıt katipliği mülakat sınavına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1308) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
23.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, Ergenekon davasında tutuklu bir kişiye ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1309) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/11/2011)
24.- Diyarbakır Milletvekili Nursel
Aydoğan’ın, 28 Mart 2006’da Diyarbakır’da meydana gelen olaylar hakkında açılan
davanın sanık ve delilleriyle ilgili bazı iddialara ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1310) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/11/2011)
25.- İstanbul Milletvekili Ali
Özgündüz’ün, şike soruşturmasıyla ilgili bazı iddialara ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1311) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2011)
26.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün,
muhtarların özlük haklarına ve yapılması planlanan yasal düzenlemelere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1312) (Başkanlığa geliş tarihi:
18/11/2011)
27.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, İşsizlik Sigortası Fonuna ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1313) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
28.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
666 sayılı KHK ile bazı memurların mağdur olduğu iddiasına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1314) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/11/2011)
29.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya’nın, Bartın Irmağındaki kirliliğe ve alınan önlemlere ilişkin Çevre
ve Şehircilik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1315) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/11/2011)
30.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi
Baydar’ın, Van’ın afet bölgesi ilan edilmesine ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1316) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
31.- Muğla Milletvekili Nurettin
Demir’in, Van depremiyle ilgili bir açıklamasına ilişkin Çevre ve Şehircilik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1317) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
32.- Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlu’nun, elektrik kullanımında kayıp-kaçak oranına ve kayıp-kaçak
bedeline ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1318) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
33.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
elektrik faturalarındaki kayıp-kaçak bedeline ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1319) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
34.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
kaçak elektrik kullanımına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1320) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
35.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
elektrik abonelerinden tahsil edilen sayaç okuma bedeline ilişkin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1321) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/11/2011)
36.- Bursa Milletvekili İlhan
Demiröz’ün, Mustafakemalpaşa’ya bağlı bir köyde maden arama ruhsatı verilen
işletmelere ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1322) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/11/2011)
37.- Erzurum Milletvekili Oktay
Öztürk’ün, Erzurum’da hayvancılık organize bölgesi kurulup kurulmayacağına
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1323)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
38.- Amasya Milletvekili Ramis
Topal’ın, hayvan üreticilerinin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1324) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
39.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Binici’nin, şeker pancarı üreticilerinin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1325) (Başkanlığa geliş tarihi:
18/11/2011)
40.- Muş Milletvekili Demir Çelik’in,
şeker pancarı üreticilerinin sorunlarına ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1326) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
41.- Aydın Milletvekili Bülent
Tezcan’ın, TKDK’nın Uzman ve Destek Personel Alımı Seçme Sınavının iptali ve
yaşanan mağduriyete ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1327) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2011)
42.- Balıkesir Milletvekili Namık
Havutça’nın, Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu uyarınca yapılan aşılamalara
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1328)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2011)
43.- Erzincan Milletvekili Muharrem
Işık’ın, TKDK’nın Uzman ve Destek Personel Alımı Seçme Sınavının iptali ve
yaşanan mağduriyete ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1329) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2011)
44.- Manisa Milletvekili Hasan Ören’in,
yaş üzüm ihracatındaki sorunlara ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1330) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2011)
45.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, tarım alanında üretim ve verimin artırılması için alınan önlemlere
ilişkin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1331)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2011)
46.- İstanbul Milletvekili Celal
Dinçer’in, töre ve namus cinayetlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1332) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
47.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in,
deprem bölgesinde hayatını kaybeden bir çocuğa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1333) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/11/2011)
48.- Diyarbakır Milletvekili Nursel
Aydoğan’ın, Diyarbakır’da bir protesto yürüyüşü sırasında yaşamını yitiren bir
kişiye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1334) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21/11/2011)
49.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Van depremi sonrasında yaşanan mağduriyetlere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1335) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2011)
50.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
Bakanlığın resmi internet sitesine yapılan saldırıya ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1336) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
51.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
elektrik faturalarındaki kayıp-kaçak bedeline ve bunun tahsil edilmesine
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1337) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/11/2011)
52.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
659 sayılı KHK ile bazı kadroların yeniden düzenlenmesi sonucu oluşan sorunlara
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1338) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/11/2011)
53.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
666 sayılı KHK’ye ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1339)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
54.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in,
1999 yılından itibaren toplanan deprem vergilerinin kullanımına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1340) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/11/2011)
55.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu’nun, öğretmen açığına ve atama bekleyen öğretmen adaylarına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1341) (Başkanlığa geliş tarihi:
18/11/2011)
56.- İstanbul Milletvekili Sabahat
Akkiray’ın, Van depreminde yaşamını yitiren öğretmenlerin aileleri için
yapılacak düzenlemeye ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1342) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
57.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi
Baydar’ın, öğretmen atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1343) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
58.- Tekirdağ Milletvekili Candan
Yüceer’in, Van deprem bölgesinde YGS’ye girecek öğrencilerin sorunlarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1344) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/11/2011)
59.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in,
Van depremi sonrasında okullarda tespit edilen hasarlara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1345) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
60.- İstanbul Milletvekili Celal
Dinçer’in, Van depremi sonrasında sözleşmeli öğretmenlerin mağduriyetlerinin
giderilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1346)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/11/2011)
61.- İstanbul Milletvekili Melda
Onur’un, Ankara Yenimahalle İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün bir öğretmen
hakkında başlattığı soruşturmanın gerekçesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1347) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2011)
62.- Ağrı Milletvekili Halil Aksoy’un,
Ağrı merkez ve ilçeleri ile bunlara bağlı köylerde yaşanan eğitimle ilgili
sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1348)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2011)
63.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
Bakanlıkta meydana geldiği iddia edilen zimmete para geçirme olayına ilişkin
Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1349) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/11/2011)
64.- Elazığ Milletvekili Enver
Erdem’in, Kuzova Sulama Projesine ilişkin Orman ve Su İşleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1350) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
65.- Manisa Milletvekili Hasan Ören’in,
Turgutlu Ticaret ve Sanayi Odası meclis toplantısında yapıldığı iddia edilen
maden arama ve üretim izni faaliyetleri ile ilgili bir konuşmaya ilişkin Orman
ve Su İşleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1351) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/11/2011)
66.- Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün
Bilgehan’ın, Bakanlık bünyesinde aile planlaması hizmetlerini yerine getiren
birime ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1352) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18/11/2011)
67.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulu’nun, ambulans, hasta nakil ve yoğun bakım araçlarında bulunması
gereken malzemelere ve bu araçların kontrolüne ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1353) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
68.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün, ABD
kökenli ilaç firmalarının ülkemizdeki faaliyetlerine ve gönüllü kobaylığın
önlenmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1354) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18/11/2011)
69.- Gaziantep Milletvekili Mehmet
Şeker’in, Van depremi sonrasında yapılan tıbbi yardımlara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1355) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2011)
70.- Mersin Milletvekili Ali Öz’ün,
şehirlerarası taşımacılık yapan firmaların ucuz mazot kullanımından kaynaklanan
haksız rekabete ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1356) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
71.- Kastamonu Milletvekili Emin
Çınar’ın, eşya taşımacılığında K1 yetki belgesiyle ilgili yaşanan sorunlara
ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1357) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
72.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Ardahan’a havaalanı yapılmasına ilişkin Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/1358) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/11/2011)
73.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutan’ın, THY’nin Ankara-Batum seferini iptal etmesine ilişkin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanından yazılı soru önergesi (7/1359) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/11/2011)
74.- İstanbul Milletvekili Celal
Dinçer’in, cemevlerine yasal statü tanınmasına ilişkin Başbakan Yardımcısından
(Bekir Bozdağ) yazılı soru önergesi (7/1360) (Başkanlığa geliş tarihi:
18/11/2011)
75.- Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün
Bilgehan’ın, Van depreminde kadınlar, yaşlılar ve özürlülerin yaşadıkları
mağduriyete ilişkin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1361) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2011)
76.- Çanakkale Milletvekili Ali
Sarıbaş’ın, tarihî Topçamlar Tabyalarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1362) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2011)
77.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali
Ediboğlu’nun, A Milli Takım Teknik Direktörünün sözleşmesine ve aldığı maaşa
ilişkin Gençlik ve Spor Bakanından yazılı soru önergesi (7/1363) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/11/2011)
78.- Yalova Milletvekili Muharrem
İnce’nin, vefatının 150. Yılında Sultan Abdülmecid ve Dönemi Etkinlikleri için
bastırılan davetiyelere ilişkin Türkiye Büyük Millet Başkanından yazılı soru
önergesi (7/1364) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2011)
79.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, Florya Atatürk Deniz Köşklerinde düzenlenen bir yemeğe ilişkin
Türkiye Büyük Millet Başkanından yazılı soru önergesi (7/1365) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18/11/2011)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Balıkesir Milletvekili Namık
Havutça ve 22 Milletvekilinin, Marmara Denizi’nde kirlilikten kaynaklanan
sorunların ve kirliliğin çevre ve insan sağlığına etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi. (10/71) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/10/2011)
2.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 26 Milletvekilinin, başta okulların fiziki eksiklikleri ile
öğretmenlerin sosyal ve ekonomik durumları olmak üzere milli eğitim
sistemindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi. (10/72)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06/10/2011)
3.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 25 Milletvekilinin, okullarda yaşanan şiddet olayları ve madde
bağımlılığının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi. (10/73) (Başkanlığa geliş
tarihi: 06/10/2011)
30 Kasım 2011 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.01
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Tanju
ÖZCAN (Bolu)
BAŞKAN – Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 26’ncı Birleşimini açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN – Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için beş dakika
süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
– Sayın Başkan…
BAŞKAN - Gündem dışı ilk
söz…
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
– Sayın Başkan, usul hakkında bir söz rica ediyorum.
BAŞKAN – Efendim?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
– Sayın Başkan, söz rica ediyorum başlamadan önce.
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Vekil.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
– Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, bir saniye…
Lütfen sesinizi yükseltir
misiniz, duyamıyoruz.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
– Yükseltiyorum Sayın Başkan.
Türkiye Cumhuriyeti’nin en
güçlü harcı olan halkın iradesi bugün tutsaktır Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Lütfen sisteme
girer misiniz, sesiniz anlaşılmıyor.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyetinin en güçlü harcı
halkın iradesidir. Bugün halkın iradesinin…
BAŞKAN – Sayın Tarhan, önce
hangi hususta konuşacaksınız, onu bir söyleyin de ona göre. Gündem dışı…
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
– Sayın Başkan… Bugün Türkiye Büyük Millet…
BAŞKAN – Hayır, gündem dışı
söz vereceğiz de onun için. Önce gündem dışıları dinleyelim, sonra sizi
dinleyeceğiz.
Ne için söz istiyorsunuz
onu sormak için açtım ben mikrofonu öncelikle.
EMİNE ÜLKER TARHAN
(Ankara) – Sayın Başkan, bir
milletvekilimiz bugün tutukluluğunun 1.000’inci gününü yaşamaktadır. Bununla
ilgili.
BAŞKAN – Gündem dışılar
bitsin ondan sonra hanımefendi.
EMİNE ÜLKER TARHAN
(Ankara) – Bununla ilgili bir açıklama
yapmak istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Tamam Sayın
Başkan, tamam.
Gündem dışı ilk söz, Muharrem ayı hakkında söz isteyen
İstanbul Milletvekili İbrahim Yiğit’e aittir.
Buyurun Sayın Yiğit. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İstanbul Milletvekili İbrahim Yiğit’in, içinde bulunduğumuz muharrem ayına
ilişkin gündem dışı konuşması
İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; içinde bulunduğumuz ve İslamiyet’in
kutsal aylarından biri olan Muharrem ayı münasebetiyle gündem dışı söz almış
bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri,
Muharrem ayı 1372’nci yıldönümünde Kerbela’da yaşanan insanlık dramını bize
hatırlatması açısından önemli bir aydır. İmam Hüseyin ve çoğunluğu kadınlardan
oluşan 73 canın katledilişi insanlık tarihine kara bir leke ve vahşet olarak
geçmiştir. Bu nedenle Kerbela’da şehit edilen canlarımız için Muharrem ayı
Müslüman toplumumuzda bir yas ve matem ayıdır. Bu matem toplumsal olarak bizi
birleştiren Sünni, Alevi, Caferi ve diğer mezheplerin vatandaşlarını yan yana
getiren ve insanlarımızın tek bir duygu ekseninde ortak gözyaşı döktüğü bir
platformdur. Hepimizin tarihini en ince ayrıntılarına kadar bildiğimiz Kerbela
olayları bize göstermektedir ki güç ve iktidar hırsı her zaman masum insanların
hayatlarını kaybetmesine neden olmuştur. Ehlibeyt’e karşı yapılan ve yine içinde
iktidar hırsı barındıran savaşlarda da binlerce insan hayatını kaybetmiştir. Bu
ayın asıl anlam ve önemi yine tarihte benzerleri sıkça yaşanmış olan iktidar
savaşlarının insanlığa kaybettirdikleri ve insanın insana zulmü hatırlatılarak
bir daha yaşanmamasının sağlanmasıdır. Yani İmam Hüseyin’in dediği gibi
“Zalimin zulmüne karşı çıkmamak mazluma yapılacak en büyük kötülüktür. Ben,
zalimlerle birlikte varlık içinde yaşamayı kendime alçaklık sayarım, zalime
karşı gelerek bulacağım ölümü ise yücelik sayarım.” diyerek en güzel şekilde o
günkü direnişin özünü anlatmış ve bizlere örnek olmuştur.
İmam Hüseyin, aynı zamanda
insanın insana kulluğuna da karşı çıkmış ve kendisinden biat edilmesi
istendiğinde bunu reddederek canı pahasına bu düşüncesini savunmuştur. Bugün
burada onu hâlâ hatırlıyor ve anımsıyorsak, onun nedeni, onun haklı davası
uğruna Kerbela’da verdiği onurlu ve yiğit mücadelesidir.
Değerli milletvekilleri,
inanç toplumlar için çok hassas bir konudur. Toplumun hiçbir ferdi inancına
müdahale edilmesini istemez. Bugün gelinen noktada, ülkemiz içerisinde bütün
inanç ve mezhep gruplarının kendi inanış ve felsefelerini daha özgürce yaşaması
hususunda ciddi adımlar atılmaktadır. Yüzyıllar boyunca gündeme bile
getirilmemiş konular bugün bir bir ele alınmakta ve toplumumuzun hassasiyetleri
de dikkate alınarak çözülmeye çalışılmaktadır. Burada önemli olan, çözüm
konusundaki samimi ve içten yaklaşımların herkes tarafından
gösterilebilmesidir.
Bütün sorunlar, ortak akıl
ile daha kolay çözüme kavuşturulabilir. Ortak aklın olmadığı yerde ise çatışma
ve gerilimler ortaya çıkar. Bu durumunsa kimseye bir fayda sağlamayacağı
açıktır. Hazreti Ali’nin dediği gibi “Fikir çatışmalarından hakikat çıkar.”
Önemli olan insan odağında buluşarak farklı dil, din, inanç ve etnik kökenlerin
bir arada, barış içerisinde yaşayabilmesidir. Ülkemiz, bu grupların ortak
mücadeleleri sonucunda bugüne gelmiştir.
Değerli milletvekilleri,
Kerbela’da yaşanan insanlık dramı ve daha sonrasında yaşanan benzeri olayları
tarih hiçbir zaman sayfalarından silmemiş ve insanlık bu olayları unutmayarak
zalimleri kendi vicdanlarında cezalandırmışlardır.
Zulüm, bireysel ve
toplumsal huzurun bozulmasına, toplumda birlik ve beraberliğin zedelenmesine,
sevgi, saygı ve hoşgörünün ortadan kalkmasına neden olur. Ama unutulmamalıdır
ki zalimler mutlaka bir gün cezalarını çekerler. Muharrem ayında tutulan matem
orucu, Kerbela’da İmam Hüseyin ve birlikte şehit edilen 70 can içindir. Topluma
yapılan haksızlığa ve zorbalığa karşı direnen İmam Hüseyin ve efradı insan
hakkı yiyenlere ve zulüm edenlere karşı onurlu direnmenin sembolü olarak tarihe
geçmiştir. Karanlığa karşı aydınlığı, barbarlığa karşı hoşgörüyü, demagojiye
karşı demokrasiyi, ölüme karşı yaşamı savunmak insan olan herkesin sorumluluğu
ve görevidir.
Değerli milletvekilleri,
sözlerime son verirken Kerbela’da yaşanan acıları bir kez daha paylaşıyor,
ülkemizdeki toplumsal barış ve huzur ortamının bozulmaması, insanların kardeşçe
ve barış içerisinde yaşaması dileklerimle hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Yiğit.
Sayın Şandır, bu konuyla
ilgili söz talebiniz var galiba, buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, içinde bulunduğumuz muharrem ayına
ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Biz de Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak mübarek muharrem ayını kutluyoruz. Bu ayda milletimizin
birliği, insanlığın huzuruna dua etmeye herkesi davet ediyorum.
Acıların hüznün de
birliğimizi geliştirmek, birlikte olarak bu acıları bir daha yaşamamanın
tedbirlerini almak hepimizin sorumluluğudur. Kabuk tutmuş yaraları kaşıyarak,
acılar üzerinden siyaset yaparak birliğimizi bozucu her davranış bu ülkeye ve
milletimize haksızlık olacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak muharrem ayını kutluyor, bu ayda yapılacak duaların makbul ve
kabul edilmesini yüce Allah’tan diliyor, yüce heyetinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Özkes…
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu,
grup başkan vekillerine veriyoruz, hayır. Gündem dışında sadece grup başkan
vekillerine, konuyla ilgili…
Gündem dışı ikinci söz,
Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu değişiklik çalışmaları hakkında söz isteyen
Ankara Milletvekili İzzet Çetin’e aittir.
Buyurun Sayın Çetin. (CHP
sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
2.-
Ankara Milletvekili İzzet Çetin’in, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanununda yapılması gereken yasal düzenlemelere ilişkin gündem dışı konuşması
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı
İZZET ÇETİN (Ankara) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanunu çalışmalarıyla ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan evvel
tutsaklığının bininci gününü Silivri zindanlarında geçirmeye mahkûm edilen
Mustafa Balbay ve diğer milletvekillerine, tutuklu, tutsak milletvekillerine,
Türkiye Büyük Millet Meclisini sahip çıkmaya davet ediyorum.
Yine, konuşmama başlamadan
evvel, uygarlık tarihinin ve cumhuriyet aydınlanmasının ulu çınarlarından
Profesör Server Tanilli’ye Allah’tan rahmet, sevenlerine başsağlığı
dileklerimle konuşmama başlamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
bildiğiniz gibi, 12 Eylül 2010 tarihinde bir referandumla Anayasa’da bir
değişiklik yapıldı ve o değişiklikle kamu çalışanlarına toplu görüşme yerine
toplu sözleşme hakkı verilecekti. Şimdiye kadar geçen süre içerisinde, bir yıl
on beş ayı bulan bu süre içerisinde ne yazık ki AKP hükûmetleri yasal
düzenlemeleri yapmadığı için herhangi bir ilerleme kaydedilemedi.
12 Haziran seçimlerinden
sonra da ikinci kez Çalışma Bakanı olan Sayın Çelik, yapmış olduğu açıklamayla
4 Ağustos tarihinde 15 Ağustos tarihi itibarıyla toplu görüşmelere yer
olmadığını, eylül ayında hazırlıklarının tamamlanmasıyla birlikte ekim ayının
ilk günlerinde Kamu Görevlileri Sendikaları Yasası’ndaki değişiklikleri
Meclisin gündemine taşıyacağını ve komisyonlarda görüşmelerden sonra, Genel
Kuruldaki yasalaşmaya müteakip memurlarla toplu sözleşme masasına
oturacaklarını ifade etti. Eylül, ekim aylarında, Sayın Bakan peş peşe yapmış
olduğu açıklamalarla her seferinde hem Kamu Görevlileri Sendikaları Yasası’na
ilişkin hem 2821 sayılı Sendikalar Yasası ve 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi
Grev ve Lokavt Yasası’na ilişkin hem on yıldan bu yana çıkartamadığınız ve
ortadan fiilen kalkmış gibi gözüken işçi sağlığı, iş güvenliğine ilişkin
yasalarda olduğu gibi, 4688 sayılı Yasa’da da laftan başka hiçbir şey
üretilemedi ve memurlar toplu görüşme yerine toplu sözleşme beklerken, toplu
sözleşmeden de oldu ve bütçe görüşmelerine başlayacağız bugünlerde. Şimdi,
basında kamuoyunda çıkan yazılardan anlaşılıyor ki memurlar ocak ayına zamsız
girecek ve yine bir geçiştirme sözcük: “İleride toplu sözleşmeyle haklar
belirlenir ve memurlara da fark öderiz.”
Değerli arkadaşlar, iki
aydan bu yana Meclis havanda su dövüyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Türkiye'nin ihtiyacı olan yasaları bir an evvel çıkarmak zorunda ama ben
Çalışma Bakanının gerçekten imamet ve hitabet yeteneğini bildiğim için laftan
başka hiçbir iş üretmediğine tanıklık edenlerdenim. İş Güvencesi Yasası’ndan
itibaren on yıldan bu yana çıkmayan yasalar bir türlü Meclis gündemine
gelmiyor. Memurlar, toplu sözleşme bekliyor. Memurlar, özgür toplu sözleşme
düzenine geçmek istiyor. Hak kısıtları olmadan, askerî iş yerlerinde çalışan
sivil memurlar, yargı mensupları, Emniyette çalışan görevliler toplu sözleşmeli
sendikal haklarını kullanmak isterken, ortada ne bir yasa var ne bir başka
düzenleme. En azından, pek çok konuda Bakan “Tasarı hazır.” diyor “Tasarıyı
göndereceğiz.” diyor. On tane taslak ortaya çıkıyor, hangisi ne zaman
görüşülecek belli değil. Sayın Bakandan rica ediyoruz, bir an evvel şu çalışma yaşamına
ilişkin düzenlemeleri Meclis gündemine getirsin.
Sayın Bakanda bugünlerde
bir alışkanlık daha peydah oldu, diğer yasaları halletti, şimdi gözünü 657
sayılı Devlet Memurları Yasası’na dikti, diyor ki: “Yasa ihtiyarladı, artık
miadı doldu, emekliye ayrılması lazım.” Bakanın bu sözcüğünden bütün
çalışanlar, memurlar rahatsız çünkü memurları da o yasayı değiştirerek iş
güvencesiz hâle getirip kolayca işlerine son vermenin yolunu açacak endişesini
taşıyorlar. Bakan önündeki işlere bir baksın, onları bir bitirsin, 657 sayılı
Devlet Memurları Yasası’nda değişiklik yapılması gerekiyorsa o gün onu da
görüşürüz.
Bakınız, biraz sonra
görüşeceğiz Mecliste.
Mecliste öyle bir noktaya
getirdik ki, Türkiye’deki tüm çalışanları huzursuz, örgütsüz bıraktığımız gibi,
şimdi de Meclis personelini huzursuz hâle getirdik. Gerçekten, çalışanlar
huzursuz, çalışanlar rahatsız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Yasal düzenlemeleri bir an evvel Meclisin gündemine getirmenizi diliyor, hepiniz
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Çetin.
Gündem dışı üçüncü söz ceza
infaz memurlarının sorunları hakkında söz isteyen Isparta Milletvekili Süleyman
Nevzat Korkmaz’a aittir.
Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.-
Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, ceza infaz memurlarının yaşadıkları
sorunların giderilmesi gerektiğine ilişkin gündem dışı konuşması
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
“Adalet” denilen kutsal
mekanizma sadece hâkim ve savcılardan yahut mahkemelerden ibaret değildir.
“Adalet” denildiği zaman, olayın oluş anından gözaltına alma, tutuklama,
yargılama, hüküm ve infaz safhalarını da kapsayacak bir şekilde, infazın
tamamlanıp şahsın devlet tarafından tutulmasından vazgeçilmesine kadar olan
süreyi kapsar. Adaletin tesisi ve yargının inkişafı için hâkim, savcı kadar
adli kolluk, adli memurlar, infaz memurları, mahkemeler kadar adli araç ve
yöntemler ve cezaevleri de önemlidir. Bir süreden beri bu mekanizmanın önemli
dişlilerinden biri olan ve sayıları 12 bini aşan ceza infaz memurları,
yetkililere ulaşmaya ve sıkıntılarını anlatmaya çalışıyorlar, ancak AKP her
zaman en tepedekileri memnun etmeyi bir yöntem olarak gördüğünden ceza infaz
memurları bir türlü muhatap bulamıyorlar. Bu sıkıntılarını eminim tüm partilere
ve aynı zamanda Milliyetçi Hareket Partisine de birçok kanaldan ilettiler ve
Meclis kürsüsünden dillendirilmesini istediler, belli başla talepleri şunlar
kıymetli arkadaşlar:
1) Yaptıkları görevin
özelliği ve çalışma şartları dikkate alınarak aynen kolluk kuvvetleri gibi
emniyet ve güvenlik hizmetleri sınıfına dâhil olmak ve böylece fiilî hizmet
zammından istifade etmek istemektedirler.
2) Adalet Bakanlığı merkez
ve taşra teşkilatı için öngörülen fazla çalışma ücreti ile ilgili düzenlemede
ceza infaz kurumları hariç tutulmuştur, oysa vardiya sistemiyle bayram, tatil,
gece, gündüz demeden yasalarla belirlenmiş haftalık çalışma saatinden daha
fazla çalışan ve zaman zaman da çoluk çocuğunun yüzüne hasret kalan ceza infaz
memurları da fazla çalışma ücretini hak etmektedirler.
3) Maaşları ve aldıkları
ücretlerin insanca yaşama seviyesine, hiç değilse benzer görevi icra eden
güvenlik güçlerinin seviyesine çıkarılmasını ve emeklilerine yansıyacak ek
göstergelerinin yükseltilmesini beklemektedirler.
4) Ceza infaz kurumlarının
karar mekanizmalarında cezaevlerinin iç işlerini bilen, hatta mahkûmlarla
birlikte bu şartları yaşayan, onlarla aynı mekânları paylaşan alt seviyedeki
memur ve amirlerin de yer alması için gerekli değişikliklerin yapılmasını ve
deneyimlerinden faydalanılmasını beklemektedirler.
5) Son derece zor ve riskli
şartlarda görev yapan ceza infaz personeline görevi başında iken verilen silah
taşıma ruhsatlarının emeklilikte de geçerli olmasını ve birtakım harçlardan
muaf tutulmasını talep etmektedirler.
6) Eğitim, sağlık, eş
durumu atamalarında kolaylık gösterilmesini, konut, lojman, servis, okul gibi
sorunlarının çözülmesini talep etmektedirler.
7) İdare memurlarının daha
çok ceza infaz personelinden atanmasını, ceza infaz kurumlarında görev yapan
sözleşmeli personel ve kadrolu personel arasındaki özlük hakları
farklılıklarının giderilmesini istemektedirler.
8) Ceza infaz memurlarına
sendika kurma ve üye olma hakkı verilmesini talep etmektedirler.
9) İş yurdu kâr paylarından
dağıtılan miktarın artırılıp, değişik statüdeki tüm personele de
yaygınlaştırılmasını istemektedirler.
Değerli milletvekilleri, bu
taleplerin hepsi makul ve hiçbiri fazla değildir. Devlet, kendi evlatları
arasında ayrımcılık yapmaz, yapamaz; kimi evladını öz, diğerini üvey göremez.
Muhakeme ve adil hüküm ancak infazı ne bir eksik ne bir fazla, layıkıyla
gerçekleştiğinde anlam kazanır. Cezaevlerinin sadece cezalandırma değil, aynı
zamanda kader mahkûmu insanların yeniden cemiyet hayatına kazandırılması gibi
de önemli bir fonksiyonu vardır. Karar veren hâkim, verilen kararın nasıl infaz
edildiğinden habersizdir. Cezaevi savcıları da mesai bitimi sonrası evine
gitmekte, cezaevlerinin huzuru, güvenliği asıl olarak infaz memurlarına emanet
edilmektedir. Bu personelin madden ve manen iş tatmininin yüksek olması onların
vazifelerini hiçbir kaygı taşımaksızın yapmalarına sebep olacak, devletin
adalet hizmetinden beklentileri de gerçekleşmiş olacaktır.
Bu bakımdan, bu personelin
yaptığı hizmetin öneminin farkında olarak zikrettiğim sorunların çözümünün
gerekli olduğunu, hatta zaruri olduğunu düşünüyoruz. Bu sorunların giderilmesi
için de Meclise getirilecek düzenlemelerde Milliyetçi Hareket Partisi olarak
destek vereceğimizi şimdiden ilan ediyoruz. Çok zor çalışma şartları içerisinde
görev ifa etmeye çalışan tüm ceza infaz kurumu personeline yürekten başarılar,
aileleriyle birlikte huzurlu, sağlıklı ve mutlu bir hayat temennisiyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Gündem dışı
konuşmaya Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Ankara Milletvekili Sayın İzzet Çetin’in 4688 sayılı Kamu
Görevlileri Sendikaları Kanunu’nda değişiklik içeren çalışmalarla ilgili gündem
dışı konuşması üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bildiğiniz gibi, Anayasa’nın 53’üncü maddesi 1995 yılında değişti ve “toplu
görüşme” hükmü 1995 yılında getirildi. Toplu görüşme sonunda nihai karar
Bakanlar Kuruluna verildi, yetki Bakanlar Kuruluna bırakılmış idi. Bu
değişikliğe uyum yasası ise 2001 yılında 4688 sayılı Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanunu çıkarılarak bu uyum yasası yürürlüğe girmiş oldu yani
takriben altı yıl sonra, Anayasa değişikliğinden altı yıl sonra böyle bir uyum
yasası yürürlüğe girmiş oldu.
İZZET ÇETİN (Ankara) – Daha
beş senen var yani.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Bugün, 2010 yılında yaptığımız Anayasa
değişikliği ve akabinde talepler doğrudur çünkü gerçekten bizim hızımızı
muhalefet de çok iyi biliyor, altı yılları, on yılları beklemeye gerek yok,
seri olarak bu konudaki çalışmalarımızı takip ettiğiniz için teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, şimdi,
bugün geldiğimiz nokta itibarıyla Kamu Görevlileri Sendikaları Yasası’nda
yaptığımız değişikliği sosyal taraflarla uzunca bir süredir görüşmelerimizi
sürdürdük ve tamamladık. Sayın Konuşmacı eğer sosyal taraflarla yani
konfederasyonlarla bir irtibatı var ise, sormuş olsaydınız bununla ilgili
gerekli cevabı alırdınız. Kaç saat, kaç gün, ne kadar toplandık, hangi
konularda uzlaşma, hangi konularda uzlaşamama gibi sorunları ilgili sivil
toplum örgütlerinden, konfederasyonlardan çok rahat bir şekilde
dinleyebilirdiniz. Yalnız kamu görevlileriyle ilgili değil, işçi sendikalarıyla
ilgili de, 2821, 2822’yle ilgili de yaptığımız çalışmaları tamamladığımızı
onlardan öğrenebilirdiniz.
İZZET ÇETİN (Ankara) – On
yıl oldu on yıl! Soruyorum, çalışıyoruz. On yıl oldu Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Evet, bu düzenlemeler Bakanlığımız tarafından
tamamlandı ve Bakanlar Kurulunun gündeminde. Her üç yasa da imzaya açıldı.
İZZET ÇETİN (Ankara) – On
tane tasarı var.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Ayrıca intibakla ilgili düzenlememizi de
bitirmekte olduğumuzu ifade etmiştik. Önümüzdeki hafta bunu da Bakanlar
Kuruluna göndermiş oluyoruz. Yalnız hem kamu görevlileriyle ilgili hem
işçilerimizle ilgili hem emeklilerimizle ilgili tüm sorunlar bizim
sorunlarımız. Millet bu sorumluluğu bize yüklemiş. Dolayısıyla biz bu konuda
yapılması gerekenleri laf olsun diye değil iş olsun diye çözmek için
gündemimize almış ve çözmek noktasındayız.
Bildiğiniz gibi,
istatistiklerin yayınlanmasını 31 Aralığa kadar erteledik ve en geç 17 Ocağa
kadar bu yasaların, yani işçi sendikalarıyla ilgili mevzuatın burada
yasalaşması gerekiyor. Biz de bu takvimi dikkate alarak çalışmalarımızı
sürdürüyoruz. Ama takdir edersiniz ki, Bakanlar Kurulunun toplanması… Sayın Başbakanımıza Allah’tan şifalar diliyoruz.
Bu hafta sunumunu gerçekleştireceğimiz sendikal mevzuatla ilgili düzenleme
pazartesi günü Bakanlar Kurulu gerçekleşmediği için yapılamadı. Ama en kısa
süre içerisinde inşallah Bakanlar Kurulunda yapılacak son değerlendirmelerle
yasa Parlamentoya gelecek, komisyonlara gelecek ve sizlerin de katkılarıyla
yasalaşmış olacak.
“Ortada yasa taslağı yok.”
gibi bir yaklaşımı doğru bulmuyorum. Çünkü bu gerek Bakanlık bünyesinde gerekse
sivil toplum örgütleriyle aylardır yapılan ve büyük bir emeğin mahsulü olarak
ortaya çıkmış olan bu düzenlemeleri görmezlikten gelme demektir ki, bu şekilde
bir bakış değil de, “Bunun daha da
hızlanması” şeklindeki talep meşru bir taleptir, doğru bir taleptir, haklı bir
taleptir. Bunu birlikte hızlandıralım ama yani “Ortada bir taslak yok, ortada
bir çalışma yok.” gibi bir yaklaşım emekçilere de, bu konuda emek gösteren
emekçilere de haksızlıktır diye ifade ediyorum.
İZZET ÇETİN (Ankara) –
Verdiğiniz sözler tutulmadı Sayın Bakan, onu ifade söylüyorum.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) –Diğer bir konu, işte 657 sayılı Yasa. Bildiğiniz
gibi, Devlet Personel Başkanlığı da Bakanlığıma bağlı. Dolayısıyla, o konuda
“Eşit işe eşit ücret” düzenlemesi, yıllardır…
İZZET ÇETİN (Ankara) –
Kanun hükmünde kararnameyle batırdınız orayı.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
FARUK ÇELİK (Devamla) – …siz de sendikal faaliyetler içerisinde olan arkadaşlar
olarak bütün konfederasyonların, bütün sivil toplum örgütlerinin talepleriydi.
Bu talepler cevap buldu şimdi. Bu talepler cevap bulduğuna göre tabii ki
Hükûmet olarak da teşekkürü hak ettiğimizi bir cümle de olsa burada ifade
etmenizi doğrusu beklerdik çünkü yılların beklentisi bir düzenleme olduğunu
belirtmek istiyorum.
Ayrıca, 657’yle ilgili
şikâyetler muhalefetten yok mu, onu bilemiyorum ama 657, 1960’ların yasası ve bu
çerçevede bir düzenleme yapılması gerekiyor ama genel ilkemiz şudur bizim:
Hiçbir zaman, yasayı, ihtiyaç duyulan çalışma hayatıyla ilgili düzenlemeleri
“Ben yaparım, biz yaparız, Bakanlık olarak yaparız, Hükûmet olarak yaparız.”
gibi bir yaklaşım içerisinde olmadık.
İZZET ÇETİN (Ankara) – Hep
öyle oldu.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) –Genel görüşümüz, sosyal taraflarla oturup bütün
meseleleri enine boyuna günlerce, saatlerce görüşüp mutlaka maksimum bir
uzlaşma düzeyini arıyoruz ve ondan sonra bu yasaların Parlamentoya
gönderilmesi, Meclise gönderilmesi konusunda bir ilkemiz var. Bunun da
bilinmesinde yarar var diye düşünüyorum.
Tabii, bugün neyi
konuşuyoruz biz? Memurlarla ilgili toplu görüşmeden toplu sözleşmeye geçtik.
Şunu da unutmayalım: Çok
yakın bir zamanda yani referandum öncesinde, referandum sürecinde “Hayırda
hayır vardır.” diyenler bugün diyorlar ki: ”Bu toplu sözleşme ne kadar güzel
bir şey.” Bu da güzel bir değişim ve dönüşüm, güzel bir bakış açısı. Geç de
olsa bu noktaya gelmeniz…
İZZET ÇETİN (Ankara) –
Tasarıyı bir getirin, tartışacağız. Önce tasarıyı bir görelim.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – …inanıyorum ki önümüzde, daha çalışanların
beklediği Anayasa’da bazı değişiklikler var, bazı düzenlemeler var;
çalışanların talepleri doğrultusunda ifade ediyorum.
Yeni Anayasa değişikliğinde
de “Hayırda hayır vardır.” gibi bir yaklaşım içerisinde olmazsınız, orada da
nihayetine kadar yani Anayasa değişikliğini gerçekleştirinceye kadar gerek
komisyonda gerekse Genel Kurulda varlığınızı sürdürürsünüz ve katkı sağlar,
Türkiye’nin beklediği köklü bir anayasa değişikliğini el birliğiyle
gerçekleştirmiş oluruz.
İZZET ÇETİN (Ankara) – Yani
Anayasa değişecek diye mi bekleyeceğiz yasa için?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Tabii son olarak, Muharrem ayındayız. Ehlibeyt
şehitlerine Allah’tan rahmet diliyorum ve bütün şehitlerimizi bu vesileyle
rahmetle anıyorum. Bu fırsatı verdiği için de sayın milletvekili arkadaşımıza
teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Sayın Tarhan, bir söz
talebiniz vardı, lütfen sisteme…
Buyurun Tarhan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Teşekkür ederim Değerli Başkan.
Değerli milletvekilleri,
benim…
BAŞKAN – Hayır, Sayın
Tanal, lütfen kusura kalmayın. Ben Sayın Tarhan diye açtım.
Sayın Tarhan, lütfen
sisteme girer misiniz.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
– Sayın Başkan, burada sorun olduğu için giremiyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
2.-
Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın, halkın temsilcisi olan 8
milletvekilinin uzun tutukluluk süresine ve CHP İzmir Milletvekili Mustafa Ali
Balbay’ın bugün tutukluluğunun 1.000’inci günü olduğuna ve bu durumu kınadığına
ilişkin açıklaması
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara)
– Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün Türkiye
Cumhuriyeti’nin ve Meclisin aslında kara bir günü olduğunu düşünüyoruz Değerli
Başkanım. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin en güçlü harcının, biz, halkın iradesi
olduğunu düşünüyoruz ve bugün, halkın 8 temsilcisi tutuklu. Bu Meclisin saygın
bir üyesi, halkın temsilcisi İzmir Milletvekilimiz Sayın Mustafa Balbay için
ise bu tutsaklığın bininci günü.
Değerli milletvekilleri,
bininci gün. Yüz değil, iki yüz değil, bininci günü bugün tutsaklığının. Siyasi
tarihimizin kara bir lekesi olan bugünün, aynı zamanda kendi vekillerine sahip
çıkamayan bir Meclis için de bir utanç olduğunu düşünüyoruz.
Bu vesileyle, ülkemizde
ağır bir insan hakkı ihlali ve infaza dönüşen uzun tutukluluk sürelerini,
yakamıza taktığımız bu kara kurdelelerle kınıyoruz Sayın Başkan.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Tarhan.
Sayın milletvekilleri,
birleşime yarım saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.34
İKİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Tanju
ÖZCAN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır.
Ayrı ayrı okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutça ve 22 milletvekilinin, Marmara Denizi’nde
kirlilikten kaynaklanan sorunların ve kirliliğin çevre ve insan sağlığına
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/71)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'nin Asya ve Avrupa
kısımlarını da birbirinden ayıran, Karadeniz'i Ege Denizi ve Akdeniz'e bağlayan
Marmara Denizi, denizleri ve karaları bağlayan bir "su yolu" olarak
stratejik önemiyle gelecek kuşaklarımızdan ödünç aldığımız önemli bir iç denizimizdir.
Dünyadaki tüm çevresi bir ülke sınırları içinde kalan tek deniz olan Marmara
Denizi, koruma ve incelemeye gerek duyulmayan bir deniz gibi görülse de çeşitli
canlıların popülasyonu, derinliklerinde bulunan ve benzeri olamayan bir canlı
habitatı ile de son derece önemli bir hazinemizdir.
Balıkesir, Bursa,
Çanakkale, İstanbul, Kocaeli, Tekirdağ ve Yalova illerimizin kıyılarının
bulunduğu Marmara Denizi hem kara (evsel atıklar, endüstriyel deşarjlar,
nehirlerden kaynaklanan kirlenme) hem de deniz kökenli (ulaşımdan kaynaklanan)
yoğun bir kirlenme yaşamaktadır. Bu kirlenmenin yarattığı çevresel tehdit
giderek büyümektedir.
İstanbul başta olmak üzere
Marmara Denizi çevresindeki illerimizdeki binlerce endüstri kuruluşundan,
yüzbinlerce metreküp atıksu deşarj edildiği, bu atıksuların yarısından
fazlasının ise arıtılmadan denize bırakıldığı araştırmalar sonucunda
saptanmıştır. Yapılan son araştırmalara göre, kurşun çinko, bakır, krom, civa
gibi ağır metallerin miktarı çok tehlikeli boyutlara ulaşmıştır.
Marmara Denizi'ne yine
İstanbul başta olmak üzere Bursa, İzmit'ten ve diğer çevre kentlerden
milyonlarca metreküp evsel atıksu deşarj edilmektedir. Marmara Denizi'ndeki
kirliliğin tamamen temizlenmesinin olanaksız olduğunu belirten uzmanlar
kirliliğe karşı yapılması gereken ilk ve en önemli müdahalenin denize kirletici
girişini durdurmak olduğunu vurgulamaktadırlar.
Marmara Denizi'nin
kaldırabileceği yükün üzerine çıkmış olan kirlilik deniz canlılarının tür
çeşitliliğinin hızla azalmasına ve bununla birlikte de mevcut türlerin fert
adetlerinde patlamalar şeklinde (örneğin Erdek ve Bandırma körfezlerinde son
yıllarda görülen çok yoğun yosunlaşma ya da halk arasında "zehirli
denizanası" olarak bilinen türün artması olarak) ifade edilebilecek
anormalliklere yol açmıştır. Yapılan çeşitli araştırmalar göstermiştir ki;
Marmara Denizi'ndeki çok türlülük sadece 1-2 canlı türüne kadar düşmüştür.
Araştırmalarda, ticari çapta öneme sahip türlerin büyük çapta ortadan kalktığı
gözlenmiş ve sudaki oksijenin ise geçmiş seneler göz önüne alındığında çok
düştüğü, hatta bazı yerlerde sıfıra yakın değerler gösterdiği belirlenmiştir.
Marmara Denizi'nin suyunda
yapılan araştırmalar da ise erimiş oksijen değerlerinin kritik seviyenin altına
düşmesi bunun dışında sudaki organizmaların içerdikleri biyolojik zehir
dolayısı ile diğer denizel canlılarda kütlesel ölüm vakaları (özellikle Kapıdağ
Yarımadası kuzeyinde dip balıklarında ölüm olayları) ve hatta son yıllarda
oksijensizlikten göçmen balıklarımız artık hiç oyalanmadan, kıyılara yayılmadan
Çanakkale Boğazı’ndan çıkıp gittiğinin gözlenmesi kirliliğin direkt bir
göstergesi olduğu kadar, sonuçları ile de kirliliği arttırıcı bir unsur olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Kısaca, Marmara Denizi
günden güne maviliğini kaybediyor, yeşile dönüyor. Oksijen yer yer sıfır
değerlere yaklaşıyor, yüzlerce balık türü yok oluyor. Bu sebeple, Marmara
Denizi'nde yaşanan ve boyutları gittikçe büyüyen kirlenmenin yarattığı çevresel
tehdidin, çevre ve insan sağlığına etkilerini, yarattığı ekonomik zararları ve
bu tehdidin nasıl giderileceğinin kapsamlı olarak araştırılması için Anayasanın
98, İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için
gereğinin yapılmasını arz ederiz. 09.09.2011
1) Namık Havutça (Balıkesir)
2) Aydın Ağan Ayaydın (İstanbul)
3) Candan Yüceer (Tekirdağ)
4) Erdal Aksünger (İzmir)
5) Bülent Kuşoğlu (Ankara)
6) Tufan Köse (Çorum)
7) İhsan Özkes (İstanbul)
8) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
9) Kazım Kurt (Eskişehir)
10) Salih Fırat (Adıyaman)
11) Atilla Kart (Konya)
12) Aytuğ Atıcı (Mersin)
13) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
14) Özgür Özel (Manisa)
15) Nurettin Demir (Muğla)
16) Sinan Aydın Aygün (Ankara)
17) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
18) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
19) Ali Özgündüz (İstanbul)
20) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
21) Celal Dinçer (İstanbul)
22) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
23) Malik Ecder
Özdemir (Sivas)
2.-
İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 26 milletvekilinin, başta
okulların fiziki eksiklikleri ile öğretmenlerin sosyal ve ekonomik durumları
olmak üzere millî eğitim sistemindeki sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/72)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Öğretmenler eğitim
sistemimizin en temel öğesidir. Okullarımızda büyük bir öğretmen açığı olmasına
rağmen, çok sayıda öğretmen adayımızın da işsiz dolaştığı bilinmektedir. Göreve
başlayan öğretmenlerimiz de insanca yaşamlarını sürdürebilecek ekonomik ve
sosyal haklardan mahrumdur. Öğretmenlerimizin sözleşmeli ve kadrolu ayrımına
tabi tutularak, aynı göreve farklı ücret ödenmesi de apayrı adaletsizlik
yaratmıştır. Öğretmen açığı konusunda dahi bakanlık doğru bir rakamlar
verememektedir.
Milli eğitimimizde yaşanan
kargaşanın giderilmesi, okullarımızda var olan fiziki sorunların çözülmesi,
öğretmenlerimizin içinde bulundukları sosyal ve ekonomik sorunların
iyileştirilmesi amacıyla, Anayasa'nın 98’inci, TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105
maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını saygılarımla arz ederim.
Gerekçe:
Ülkemizde orta ve uzun
vadeli eğitim politikalarının olmayışı, yeni öğretim yılına ciddi sorunlar,
kavram ve sayı tartışmalarının gölgesinde girilmesine neden olmaktadır.
Milli Eğitim Bakanlığınca,
en iyi bilinmesi gereken konularda bile, net ve doyurucu açıklamalar
yapılamamaktadır. Milli Eğitim Bakanı tarafından öğretmen açığı hakkında, ayrı
tarihlerde farklı rakamlar verilmesi bunun en çarpıcı örneklerinden biridir. Bu
konuda bakanlık ve eğitimle ilgili sivil toplum örgütlerinin verdiği rakamlar
arasındaki büyük fark olması dikkat çekicidir.
Okullarımızın fiziki
şartlarının yetersizliğinin yanı sıra öğretmenlerimizin içinde bulunduğu
ekonomik ve sosyal sıkıntılar eğitim sistemimizi ve eğitim kalitemizi olumsuz
yönde etkilemektedir. Yapılan araştırmalara göre; okullarımızın yüzde 46’sının
bahçesi dar, yüzde 49’u kalabalık, yüzde 52’si derslik sıkıntısı çekiyor, yüzde
50’sinin sıra, masa, tahta türü donanımlarında, yüzde 65’i ise ders araç
gereçlerinde eksiklikler var, yüzde 70’inin günümüz koşullarına uygun
laboratuvar ve atölyesi bulunmuyor.
Derslik başına düşen
öğrenci sayısı; ilköğretimde 60, liselerde ise 53’tür. Spor salonu başına
ilköğretimde 5 bin 412, normal liselerde 3 bin 334 kişi düşüyor. Okulların
yüzde 66’sının tuvaletleri bakımsız ve yüzde 72’si hijyen sorunları yaşıyor.
Bir tuvaleti ilköğretimde 117, liselerde 145 öğrenci ortak olarak kullanıyor.
İlköğretim okullarının yüzde 82'sinde okula yeni başlayan çocuklarla ikili
kademe öğrencileri aynı binada ders görüyor. İlköğretimlerin yüzde 70'i, normal
liselerin yüzde 68'i ikili öğretim yapıyor. Ayrıca, her dört okuldan 3'ü (yüzde
74) ödenek sıkıntısı çekiyor, okullar dönem başlarında veli ve öğrencilerden
toplanan yardımlarla (harçlarla, katkı paylarıyla) ayakta durabiliyor.
Okullarımızın yarısında
öğretmen açığı bulunmasına rağmen, bu kadrolara atama yapılmaması, mezunların
uzunca bir süre atama beklemesi, öğretmenlik mesleğinin saygınlığı ve mesleğin
geleceği açısından ciddi sorunlar teşkil etmektedir.
Öğretmenlerimizin
sözleşmeli ve kadrolu ayrımına tabi tutularak, aynı göreve farklı ücretler
ödenmesi, çalışma barışı ve verimliliğini olumsuz yönde etkilemektedir.
Ne yazık ki, Milli eğitim
politikamız, AKP iktidarı döneminde yaşanan belirsizlikler nedeniyle adeta yaz
boz tahtası haline getirilmiştir. Bu dönemde Milli eğitim politikamız,
Cumhuriyet tarihinde hiç görülmemiş bir şekilde kadrolaşma hırsına kurban
edilmiştir.
Bu konuda verilebilecek en
çarpıcı örneklerden biri de Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığında yaşanan
kadrolaşmadır; bu kurulda görev yapan tecrübeli 145 kadrolu inceleme uzmanı
bulunmakta iken, bu uzmanlara komisyonlarda görev verilmeyerek, bu uzmanların
yerine tecrübesi olmayan öğretmenlerin çalıştırılmasıdır.
Ülkemizin geleceği ve
günümüz dünyasının koşullarına uygun, sağlıklı nesillerin yetiştirilmesi için,
milli eğitim politikalarımızın gözden geçirilmesi ve eğitim sisteminde varolan
eksikliklerin giderilmesini bir zorunluluktur.
1) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
2) Erdal Aksünger (İzmir)
3) Candan Yüceer (Tekirdağ)
4) Celal Dinçer (İstanbul)
5) Kamer Genç (Tunceli)
6) Atilla Kart (Konya)
7) Mehmet Şeker (Gaziantep)
8) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
9) Mevlüt Dudu (Hatay)
10) Aykut Erdoğdu (İstanbul)
11) İhsan Özkes (İstanbul)
12) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
13) Kazım Kurt (Eskişehir)
14) Veli Ağbaba (Malatya)
15) Salih Fırat (Adıyaman)
16) Özgür Özel (Manisa)
17) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
18) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
19) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
20) Nurettin Demir (Muğla)
21) Aytuğ Atıcı (Mersin)
22) Sinan Aydın Aygün (Ankara)
23) Ali Özgündüz (İstanbul)
24) Rıza Türmen (İzmir)
25) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
26) Sena Kaleli (Bursa)
27) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
3.-
İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 25 milletvekilinin, okullarda
yaşanan şiddet olayları ve madde bağımlılığının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/73)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Eğitim, çocuklarımızın,
gençlerimizin ve geleceğimizin teminatıdır. Çocuklarımızın ve gençlerimizin
sağlıklı ve güvenli ortamlarda eğitim alması devletin görevi olduğu kadar,
bireylerin de yerine getirmesi gereken bir sorumluluktur. Okullarımızda yaşanan
şiddet olaylarının ve madde bağımlılığı gibi ciddi tehlikelerin nedenlerinin
araştırılması, bu olayların önlenmesi için gereken önlemlerin alınması, bu
konuda doğru eğitim politikalarının oluşturulması amacıyla, Anayasanın 98.
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını saygılarımla arz ederim.
Gerekçe:
Okullarımızda yaşanan
şiddet olayları ve madde bağımlılığı her geçen yıl biraz daha artmaktadır. Daha
küçük yaşta ve daha fazla öğrenci madde bağımlısı durumuna düşmektedir.
Okullarda ve okul önlerinde
yaşanan bu olaylar öğretmenleri, velileri, ve öğrencileri derinden
etkilemektedir. Bu durum, eğitim ve öğretimin sağlıklı bir şekilde
yürütülmesini engellemekte, gençlerimizi ve ülkemizin geleceğini tehdit
etmektedir.
Okullarımızda meydana gelen
şiddet olayları ve madde bağımlılığındaki artışın pek çok nedeni bulunmaktadır.
Gelir dağılımındaki adaletsizlik, yoksullaşma, göç nedeniyle başta büyük
kentler olmak üzere çeşitli yerleşim birimlerinde oluşan kontrolsüz yapılaşma
bunların nedenlerinden bazılarıdır. Bununla beraber mafya benzeri grupların
sayısındaki artış, işsizlik, gelecek kaygısı, kültürel yozlaşma ve
yabancılaşma; yazılı basının ve görsel medyanın şiddet unsurları içeren
programları diğer sebepler olarak gösterilebilir.
Sorunu çözmek, günü birlik
müdahalelerle değil, uzun vadeli eğitim politikalarıyla mümkündür. Sosyal
devletin zayıflatılması, eğitimin bir meta haline getirilmesi, milli gelirden
eğitime ayrılan payın yetersizliği gibi nedenler sorunun giderek
yaygınlaşmasına ve içinden çıkılmaz bir boyuta sürüklenmesine neden olmaktadır.
Yeni bir öğretim yılına
girerken okullarımızda ortaya çıkacak şiddet olaylarının nedenlerinin
araştırılması, bu olayların önlenmesi için gereken önlemlerin alınması, konuyla
ilgili olarak doğru eğitim politikaların oluşturulması ülkemizin geleceği
açısından yaşamsal önemdedir.
1) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
2) Erdal Aksünger (İzmir)
3) Candan Yüceer (Tekirdağ)
4) Atilla Kart (Konya)
5) Kamer Genç (Tunceli)
6) Mehmet Şeker (Gaziantep)
7) Sinan Aydın Aygün (Ankara)
8) Mevlüt Dudu (Hatay)
9) İhsan Özkes (İstanbul)
10) Haluk Ahmet Gümüş (Balıkesir)
11) Salih Fırat (Adıyaman)
12) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
13) Özgür Özel (Manisa)
14) Nurettin Demir (Muğla)
15) Bedii Süheyl Batum (Eskişehir)
16) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
17) Kazım Kurt (Eskişehir)
18) Aytuğ Atıcı (Mersin)
19) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
20) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
21) Ali Özgündüz (İstanbul)
22) Rıza Türmen (İzmir)
23) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
24) Celal Dinçer (İstanbul)
25) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
26) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Komisyondan istifa
tezkeresi vardır, okutuyorum:
B) Önergeler
1.-
Sakarya Milletvekili Şaban Dişli’nin, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/13)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum. Konuyla ilgili hususta gereğinin
yapılmasını saygılarımla arz ederim.
Şaban
Dişli
Sakarya
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna ve arkadaşları tarafından KCK adı altında
sürdürülen operasyonların tüm yönleriyle araştırılması amacıyla 24 Kasım 2011
tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması
önergesinin, Genel Kurulun 30/11/2011 Çarşamba günkü birleşimde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerin aynı tarihli birleşimde yapılmasına ilişkin BDP
Grubu önerisi
30.11.2011
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun
30.11.2011 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantısında, Toplanamadığından
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel
Kurul'un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Pervin
Buldan
Iğdır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
24 Kasım 2011 tarihinde,
Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna ve arkadaşları tarafından (213 sıra nolu),
KCK adı altında sürdürülen operasyonların tüm yönleriyle araştırılması
amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis Araştırma
Önergesinin, Genel Kurul'un bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin
önüne alınarak, 30.11.2011 Çarşamba günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Barış ve Demokrasi
Partisi grup önerisinin lehinde ilk söz Diyarbakır Milletvekili Sayın Emine
Ayna’ya aittir.
Buyurun Sayın Ayna. (BDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
EMİNE AYNA (Diyarbakır) –
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 14 Nisan 2009 tarihinde DTP genel merkez
yöneticileri, yerel yönetimler komisyonu ve başta Diyarbakır olmak üzere birçok
ilde ev baskınları ile insanlar gözaltına alınmaya başlandı, buna “KCK
operasyonu” dendi. Bugüne kadar geçen iki yıl yedi ay içerisinde KCK ana
davası, Diyarbakır KCK, İstanbul KCK, Batman KCK, Urfa KCK, İzmir KCK, Adana
KCK, Mersin KCK, Siirt KCK, Mardin KCK, Van KCK, Şırnak KCK, Hakkâri KCK,
Erzurum KCK, Antep KCK gibi il il birçok KCK davası açıldı, toplamda 5 binden
fazla insan tutuklandı. Tutuklanan partimizin genel merkez yöneticileri,
il-ilçe yöneticileri, belediye eski ve yeni başkanları, kadın meclisi, gençlik
meclisi üyelerimiz, mahalle meclis üyelerimizin yerlerine yeniden seçim yaptık;
onlar da tutuklandı. DTP kapandı, BDP’de görev aldık, BDP’de de en üstten en
alt birime kadar tüm yöneticilerimiz tutuklandı. Biz yenisini seçtik, yine
tutuklandı. Biz yenisini seçtik, tekrar tutuklandı. Bu böyle süregeldi.
Anlaşılan o ki KCK operasyonları hiç bitmeyecek; 5 bin olacak 10 bin, sonra 100
bin olacak. Nereye kadar?
İşte bu sorunun cevabını
halkların yararına olacak şekilde verebilmek için KCK’nin ne olduğu, kimler
tarafından ne amaçla kurulduğu, neden terörize edildiği ya da yargı eliyle
terörize edilmek istenenin ne olduğu ortaya çıkarılmalıdır. Bunu “KCK silahlı
yasa dışı bir örgüttür.” diyerek yanıtlamak, mevcut durumun sahip olduğu tüm
soru işaretlerini cevapsız bırakmak anlamına gelir. Peki, şu sorunun cevabı
nedir: PKK zaten silahlı yasa dışı bir örgüt. KCK’yi PKK kurdu ise neden ikinci
bir silahlı illegal örgüt kursun?
İktidarı el değiştiren
tekçi statükocu zihniyetin devamı için asla hukuki olmayan siyasal bir
yaklaşımla, kurnazca bir planla, bir taşla birçok kuş birden vurulmak
istenmektedir. Bir yandan KCK yapılanması terörize edilerek PKK’nin ulusal ve
uluslararası arenada siyasallaşmasını engellemek, bir yandan da bugüne kadarki
legal siyasi partilere ve yöneticilerine yönelimde oluşan yine ulusal ve
uluslararası tepkiyi çekmemek için BDP’ye ve yöneticilerine yönelirken legal siyasi
partiye yönelmiyormuş görüntüsü vermek. “Biz BDP’ye değil, KCK’ye operasyon
yapıyoruz.” Oysa basılan, BDP’nin il, ilçe binaları; tutuklanan, BDP’nin
yöneticileri, milletvekilleri, belediye başkanları, çalışanları, Demokratik
Toplum Kongresi, yazılı ve görsel basın temsilcileri, İnsan Hakları Derneği,
avukatlar, sendikacılar, akademisyenler, sivil toplum alanında çalışan binlerce
insan. Bu kadar çeşitli ve çok sayıda kurum ve insan teröristlikle suçlanıyor.
Bu Meclis bunun karşısında sessiz kalmamalıdır. Bu kadar çok kurum ve bu kadar
çok insanın söz konusu olması bile, tek başına, araştırma yapmak için
yeterlidir. Bu çokluk durumu Meclisi şüpheye ve sorgulamaya sevk etmelidir.
Bu araştırma, iddianamenin
nasıl hazırlandığının incelenmesinden başlamalı, gözaltına alınış şekli,
tutukluluğun neden uzun tutulduğu, kurumların ve kişilerin bu yönelimden
uğradıkları maddi ve manevi zararın tespitini kapsamalıdır. En önemlisi,
yaşanan bu süreç aydınlatılmaya muhtaçtır. Bu aydınlatmayı da Meclis
yapmalıdır.
Tüm toplumsal kesimlerde
örgütlenen kişileri ve kurumları kapsayan böyle bir dava dünyanın hiçbir
yerinde yoktur. Terörize edilmek istenen, Kürtlerin kendi kimliğiyle
kurumsallaşması ve iradeleşme isteğidir. Bu istek, özgür belediyecilik,
demokratik siyaset, demokratik özerklik, kadın-gençlik meclisleri, siyaset
akademileri, sivil toplum kuruluşları, koordinasyonlar, kongreler, konferanslar
gibi pratik çabalarla somutluk kazanan çalışmalardır.
Bu davada yargılanan hiç
kimse “Yak, yık, öldür!” gibi şiddet talimatı vermediği gibi böyle bir eylemi
de yoktur. İddianamenin hiçbir telefon görüşmesinde, hiçbir görüntüsünde,
hiçbir delilinde Türkiye'nin bölünmek istendiğine dair, bağımsız Kürdistan
idealine dair bir tek kelime, bir tek iddia yoktur. Bu nasıl bölücülüktür?
Bireysel ve kolektif hak ve
özgürlükleri istemek evrensel bir hak olmasına rağmen, bunun demokratik
mücadelesini vermek ve örgütlemeye çalışmak suç sayılmıştır. KCK adı altında
terörize edilen Kürt halkı gerçeğidir, ana dilde eğitim talebidir. Peki, insanlar
bu yönlü taleplerini gündemleştirme ve örgütleme çalışmalarını, kamuoyunu
oluşturma, propagandasını yapma etkinliklerini, inandıkları düşüncelerinin
siyasetini nasıl yapacaklar?
Ulus devlet anlayışı yerine
toplumsal, kültürel, siyasal çalışmalarla politik, ahlaki, demokratik toplum
inşa etme arayışındayız. Katılımcı yönetim tarzını, yöntemini oluşturmaya
çalışıyoruz. İşte asıl terörize edilen budur, korkulan bu siyasal örgütlenme
modelidir. Demokratik toplum, demokratik siyaset felsefesi toplumsal genel bir
kabule dönüştüğü takdirde artık Türkiye halkında da ulus devlet anlayışı
sorgulanacak; tekçilik yerini çoğulculuğa, yönetimde iktidar hegemonyası yerini
sorgulayan katılımcılığa bırakacaktır.
KCK iddianamesinin temel
konusu 29 Mart yerel seçim çalışmalarımızdır. Aday belirleme yönteminden seçim
propagandamıza kadar her şey suç unsuru sayılmıştır. Biz yerel yönetimler
komisyonu, seçim komisyonu oluşturuyoruz; komisyon üyelerini aktif üyeler
arasından seçiyoruz. Bu komisyona, belediyelerimizi sosyal, siyasal denetleme
ve önlerine görev koyma yetkisini biz veriyoruz. Yetkilerini aşmaları hâlinde
de onlara gerekli yaptırımları partimizin yetkili kurumları uygular. Bizim bu
örgütleme modelimizi ve komisyonlarımızı denetleme veya yargılama yetkisine ne
yürütme organı ne de yargı organı sahip değildir. Oysa yapılan tamamen budur.
Çalışma komisyonlarımıza ve nasıl çalışacaklarına yürütmenin emriyle yargı
böyle bir hakkı olmamasına rağmen müdahale etmiştir. Bu partinin eş başkanları,
MYK’sı, PM’si var; adayları nasıl belirleyeceğini onlar söyler veya müdahale
eder. Bu partinin yetkili organları müdahale etmemiş iseler demek ki aday
belirleme yöntemleri merkez ve eş başkanlar tarafından onay görmüştür. Bu,
yargının ve Hükûmetin asla işi değildir. Hele hele Hükûmet tarafından yapılan
“BDP’yi temizliyoruz, onları kurtarıyoruz.” söylemi tamamen hukuksuzluğun
itirafı, siyasal yaklaşımın acizliğidir.
Tekçiliğin ve farklılıkları
yok sayan zihniyetin kuruluşundan bugüne
devletin resmî ideolojisi olması tarih ile bugünün, neden ile sonucun bağını
koparmıştır. Tarihsel dayanağı olan siyasal kimlikleriyle örgütlenmeye
çabalayan Kürtler bölücü, solcular-sosyalistler yıkıcı, Aleviler dinsiz, Sünni Müslümanlar şeriatçı-irticacı biçiminde damgalanarak, zor ve şiddet kullanılarak
bastırılmış, provokasyonlarla terörize edilmiş bu ülke hep böyle
yönetilegelmiştir.
Bir zamanlar “Türbanı
çıkarırsan türban sorunu kalmaz.” diyen bir iktidar vardı, siyasal ve sosyal
alt yapısını inkâr eden bir yaklaşımdı. “Evinizde takın, sokakta takın ancak
kamusal alanda olmaz.” diyorlardı. Türban sorununu yaşayanlar bugün iktidarda.
Şimdi onlar da “Kürt sorununu düşünmezsen yoktur. Kürt kimliğinden arın, Türk
ol; Kürt sorunu kalmaz.” diyorlar. Kürt sorununun nedeninin Kürt kimliği
olmadığını, bu kimliğin inkârı olduğunu görmeyen; coğrafik, tarihsel, siyasal
ve sosyal altyapısını yok sayan aynı yaklaşım. Hele şu cümle nasıl da aynı:
"Evinizde, sokakta Kürtçe konuşun; kamusal alanda olmaz."
Kürt sorununu, savaş ve
barışı, demokratik çözümün nasıl olacağını tartıştığımız kimi ortamlarda sık
sık şu cümle ifade edilir: "Haklısınız, kimliğinize ve ana dilinize
özgürlük istemek hakkınız ancak bu yüzyılda silah hak arama aracı
olmamalıdır." ya da "Çözüm yeri Meclistir, çözümü başka yerde aramayın."
Biz, özgürlük mücadelemizde
silahı araç olarak kullanmıyoruz ama terörize ediliyoruz. Neden? Evet, bizim
Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi ve idari yapılanmasına itirazlarımız var.
Türkiye Cumhuriyeti, cumhuriyet olma vasıflarından yoksundur. Cumhurbaşkanı ve
Meclisi olması onu cumhuriyet yapmıyor. Demokratik değildir.
Evet, bu siyasi ve idari
yapılanmayı değiştirmek istiyoruz ve bunun hem düşünsel hem siyasal hem de
pratik örgütlenmesini hayata geçirmeye çalışıyoruz. Halk meclisleriyle, kent
meclisleriyle, Demokratik Toplum Kongresi’yle, Halkın Demokratik Kongresi’yle
bunun örgütsel modelini yaratmaya çalışıyoruz. Tüm bunlar neden terörize
ediliyor? Cevabını biz verelim: Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmî
ideolojisine göre şekillenen iktidarlarının sorunu, özgürlük mücadelesinde, hak
arayışında ya da yaptığın muhalefette neyi araç olarak kullandığın değildir;
sorun neyi talep ettiğindir. Düşündüğün, ifade ettiğin, örgütlediğin şey tekçi
ve statükocu resmî ideolojiye aykırı ise sen teröristsin. Yaklaşım budur.
KCK davası operasyonu,
sadece yargı sorunu, hukuk sorunu değildir; yeniden savaş, yeniden can
kayıpları, yeniden istikrarsızlık demektir. Türkiye'yi tekçi, bağnaz; farklıyı,
ötekiyi kabul etmeyen, bütün dünya tarafından yüzleşilmiş gericiliğe mahkûm
etmek demektir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu duruma müdahale etmeli,
Türkiye'nin yazılacak tarihini belirleyecek olan bu siyasal operasyonu bütün
yönleri ile araştırmalıdır.
Teşekkür ediyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Sayın Ayna.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu önerisinin aleyhinde ilk söz, Kırıkkale Milletvekili Sayın Ramazan Can’a
aittir.
Buyurun Sayın Can. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin grup
önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Barış ve Demokrasi
Partisinin grup önerisi Anayasa’nın ve
kanunların amir hükümlerine aksi bir önergedir. Zira Anayasa’nın
138’inci maddesinde devam eden yargı sürecine müdahale etmek söz konusu
değildir. Anayasa’nın 138’inci maddesinde yargı bağımsızdır, hâkimlere kimse
görüş ve tavsiyede ve telkinde bulunamaz. Hâkimler karar verirken hukuka,
Anayasa’ya ve vicdanlarına göre karar verirler. Eğer uygulamada bir problem
varsa, bu problem idareden
kaynaklanıyorsa itiraz edilir savcılık makamına. Savcılık makamının
yapmış olduğu bir işlem hukuka aykırı ise hâkime ve mahkemelere müracaat
edilir. Diğer taraftan hâkimin ve mahkemenin kararı beğenilmiyorsa onları da
bir üst düzeye itiraz etme yetkisi vardır. Neticede verilecek karar da yargısal bir karardır, hukuki bir
karardır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisinin gerekçesinde
deniliyor ki: “14 belediye başkanı, 6 milletvekili, Barış ve Demokrasi Partisi
üst düzey yetkilileri, kapatılan partinin üst düzey yetkilileri tutuklanmıştır,
gözaltına alınmıştır. Bu kadar insan gözaltına alınır mı, tutuklanır mı?”
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; eğer suç işleniyorsa kanun önünde, Anayasa önünde herkes
eşittir. Hiç kimsenin siyasetçi olması, belli bir makamda olması ona suç işleme
imtiyazını sağlamaz, sağlamayacaktır da.
Netice itibarıyla bunlar
tutuklanmıştır ve tutuklamaya karşı da itirazlar edilmiştir. İtirazlar da
mahkemece reddedilmiştir. KCK adı altında yapılan operasyonların ne kadar
süreceği ve Sayın Başbakanımızın açıklamalarından da anladıklarına göre bunun
ilelebet süreceği şeklinde bir gerekçe belirtmişler burada. Bunun ne kadar süreceğini biz bilemeyiz. Bunun ne
kadar süreceğini kanunu, Anayasa’yı ihlal edenler bilir; üzerine giden yargı,
savcılık makamları bilir.
PERVİN BULDAN (Iğdır) -
Kararı Başbakan verdiği için ne kadar süreceğini de Başbakan bilir. İsterseniz
sorun Başbakana ne kadar süreceğini.
RAMAZAN CAN (Devamla) -
Eğer ihlal varsa, ihlal devam ediyorsa bu ihlale karşı tabii ki emniyet
güçleri, savcılık ve yargı görevini yapacaktır. Hiç kimse iktidardan yargıya
müdahale beklemesin. Zaten böyle bir yetkimiz de yok.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
deniliyor ki yine gerekçede: “PKK silahlı bir örgüttür.” KCK’nın ne olduğu,
nasıl bir örgüt olduğu, niçin kurulduğunu soruyorlar bize. Bu sorunun muhatabı
biz olmasak gerek, bu sorunun cevabını siz bizden daha iyi bilseniz gerek.
Netice itibarıyla, yargı boyutunda bu sorunun cevabı ortaya çıkacaktır.
Bırakalım, yargı görevini yapsın. Netice itibarıyla, hukuk devletinde Anayasa
ve kanunlar önünde yapılan yargılama neticesinde hepimiz sonucu bekleyelim.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; devlet içerisinde bir yapılandırma varsa Anayasa ve kanunlara
aykırı olarak ve devlet içerisinde devlete alternatif üretme anlamında yeni bir
devlet arayışı varsa bunların üzerine tabii ki gidilecektir, bundan kimse
rahatsız olmasın. Biz bağımsız yargıya güveniyoruz, herkes de güvenmek
durumundadır.
14 Ağustos 2009-22 Kasım
2011 tarihleri arasında belediye başkanlarının, siyasetçilerin,
milletvekillerinin tutuklandığından bahsedilmekte bu önergeyle. Biz, özellikle
bu konuda yargının, bağımsız yargının vereceği kararı bekleyelim diye beyan
ediyorum. Diğer taraftan…
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Hep
aynı şeyleri tekrarlıyorsunuz. Biraz farklı şeyler söyleyin lütfen Sayın Hatip,
aynı şeyleri tekrarlayıp durmayın.
RAMAZAN CAN (Devamla) -
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; “KCK’yla ilgili gözaltı, tutuklamalar,
hukuk dışı uygulamalar, saldırılar, maddi manevi zarar tespit edilmelidir.”
diye gerekçede belirtiliyor. Biz diyoruz ki tabii ki bunlar tespit edilmeli,
araştırılacak, bunu hukuk devletine bırakacağız.
Diğer taraftan, yine
BDP’nin grup önerisinde KCK yapılandırmasıyla ilgili bilgi isteniyor. Siyaset
akademisi, bizzat teröristbaşının talimatları çerçevesinde “siyaset
akademileri” adı altında örgütsel eğitim merkezleri kurulmuştur. Talimatlar
çerçevesinde kurulan siyaset akademisi KCK yapılanması ile de bilim aydınlatma
komitesine bağlı ve örgütün 14’üncü maddesinde, ideolojik anlamda yetişmiş
kadroları hazırlamak amacıdır.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Hani yargıya müdahale etmiyordunuz!
RAMAZAN CAN (Devamla) -
Siyaset akademilerinde verilen derslerle kırsalda PKK örgütünün bütün eğitim
faaliyetleri örtüşmektedir.
Yine teröristbaşının
ifadesine göre… Burada 25 Ekim 2009 tarihli ifadesini okuyorum: “Kürtler için
yıllardır akademilerin açılması gerektiğini söylüyorum. Akademilerin
açılmasının gerektiğini söylememe rağmen onu bile yapmıyorlar. DTP’nin
binlerce, 10 binlerce kadro yetiştirmesi lazım. Neden yapmıyorlar? Çünkü teorik
kavrama düzeyleri buna yetmiyor. Başarılı olmak istiyorlarsa 10 binlerce insan
yetiştirmek durumundadırlar.” Yine örgütten üst düzey yetkili birinin
açıklamasını da buradan okuyorum: “Bağımsız Kürdistan devrimci halk savaşıyla
kurulabilir -dikkat edin arkadaşlar- siyaset akademilerinden yetiştirilen
gerillalar bu savaşta etkin bir şekilde yer alacak.” denilmektedir.
KCK yasalara, Anayasa
aykırı olarak devlet içinde bir yapılandırmadır. Bunu, netice itibarıyla yargı
boyutunda hepimiz bekleyeceğiz, göreceğiz, verilen karara hepimiz de saygı
duyacağız.
Bu nedenle, verilmiş
önergeyi kabul etmiyoruz. Aleyhe oy kullanacağımızı belirtiyor, yüce heyetinizi
tekrar saygıyla selamlıyor, hepinize teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Can.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Sayın Başkan, Sayın Hatip araştırma önergesini farklı bir şekilde yansıttı,
Anayasa 138’e atıfta bulundu. Bu konuda bir açıklama yapmak istiyoruz.
BAŞKAN – Buyurun.
Üç dakikanız var.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Evet, arkadaşlar,
Anayasa’nın 138’inci maddesine göre hiçbir makam, kurum, kuruluşun yargıya
telkin, tavsiye ve yol göstericiliğinde bulunmaması lazım, Anayasa suçudur. Bu
konuda hemfikir miyiz? Peki, o zaman Sayın Başbakan neden “KCK soruşturmaları
sürecek, tutuklamalara devam edeceğim.” dedi? Bu yargıya müdahale değil mi
şimdi? Bizzat icranın başı, Hükûmetin başındaki Başbakan bunu söylüyorsa bu
yargıya müdahale değil mi? Bunu araştıracağız arkadaşlar.
Diğer bir konu: Burada
gensoru görüşmelerinde hepimiz vardık. Bizzat İçişleri Bakanı KCK
tutuklamalarıyla ilgili verdiği rakamlarda 8 bini aşkın gözaltı ve 4.500’ü
aşkın tutuklama rakamını söylediğimizde 453 rakamından bahsetti. Ben sadece 450
tane kadın tutuklunun listesini burada İçişleri Bakanının önüne koyduk. Peki, o
İçişleri Bakanı değil miydi “Gerekirse, o kadar sayıyı da tutuklarım.” diyen?
Bu yargıya müdahale değil mi arkadaşlar? Bunların ayrıcalığı mı var? Onlar
konuştuğu zaman Anayasa’ya uygun, onlar konuştuğu zaman, özel mahkemeler
istediği hâkimi atadığı zaman Anayasa’ya uygun, istediği savcı atadığı zaman Anayasa’ya
uygun, polise istediği şeyi yaptırdığı zaman Anayasa’ya uygun. Arkadaşlar,
bunun araştırılmasında binbir yarar var, Türkiye'nin demokrasisi, o barışı buna
bağlı.
Bakın, en son 47 tane
avukat hakkında tutuklama kararı çıktı. Deniliyor ki: “İmralı’dan talimat
götürüyorlardı Kandil’e.” Bugün basında bir açıklama var, Karayılan’ın. Lütfen,
hepiniz, İnternet habere bakın ve burada ilginç bir iddia var: Hükûmetle
aramızdaki görüşmelerde on tane el yazısıyla mektubunu İmralı’dan bizzat
Hükûmet görevlileri, o mektupları bize Kandil’e getirdi, elimizdedir.”
diyorlar.
ORHAN DÜZGÜN (Tokat) -
Devlettir o devlet, yanlış anlamışsın sen!
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Bakın, Karayılan’ın bugünkü açıklaması. On tane mektubun postacılığını yapanlar
yargıya müdahale etmiyorlar, talimat etmiyorlar ama savunma görevini yapan
avukat yapıyor değil mi?
2006’da bir iddia daha var,
2006’da bir cumartesi günü, bir tatil günü Hükûmetin yetkilisi, sorumlusu ve
Öcalan’ın şu alan tutuklanan bir avukatı birlikte İmralı’ya gidip görüşme
yapıyorlar. Bunları araştırmayalım mı? Halkımızın hakkı yok mudur ne olup
bittiğinden, Oslo görüşmesinden, Kandil görüşmesinden, İmralı görüşmesinden?
Sınırlara 200 bin asker yığıp bu kadar can yanıyorsa bunu araştırma hakkı yok
mu bu Meclisin? Bir süs kabağıyla mı uğraşacağız Mecliste, Türkiye'nin gerçek
sorunlarıyla uğraşmayacağız? O zaman size söylüyorum: Yargıya müdahale etmesin
Hükûmet. Gelin gereğini yapalım. Bu iddialara Hükûmet cevap versin.
Buyurun… (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Kaplan.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu önerisinin lehinde ikinci söz, Eskişehir Milletvekili Sayın Bedii Süheyl
Batum.
Buyurun Sayın Batum.
BEDİİ SÜHEYL BATUM
(Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; KCK operasyonları nedeniyle
verilen araştırma önergesi lehinde söz almış bulunuyorum. Çünkü bunu bir fırsat
addederek artık, Türkiye'nin ortak bir sorunu hâline gelmiş olan uzun, haksız,
adaletsiz tutukluluklar için konuşmak istiyorum. Üstelik bugün, uzun, haksız,
adaletsiz tutukluluklar içinde bir tanesinin, 1 milletvekilinin tutukluluğunun
bininci günü.
Değerli arkadaşlar,
gerçekten de bu uzun, haksız ve adaletsiz tutuklulukların devam ettiği, üstelik
genel uygulama hâline geldiği bir ülkede bulunmak hepimiz için çok acı hem de bunların
ileri demokrasi adına yapıldığı ve meşrulaştırılmaya çalıştırıldığı bir ülkede
bulunmak çok acı hem de yine bunların bir bakan tarafından “Gazetecilerin tümü
tutuklanmadı ya 1 tanesi, 2 tanesi tutuklanmış.” diye meşrulaştırılmaya
çalışıldığı, “Profesörlerin hepsi tutuklanmadı ya, hepsi tutuklansaydı
bakardık, 1 tanesi tutuklanmış.” diyerek meşrulaştırılmaya çalışıldığı bir
ülkede, o ülkenin Parlamentosunda konuşuyor olmak çok acı.
Değerli arkadaşlar,
tutukluluk konusu tüm yargılamaların tutuklu olarak devam etmesi ve maalesef
tutukluluklar süresince kanıt üretilmeye çalışılması, artık toplum vicdanını
kanatan bir yara olmaktan çıktı; Türkiye’yi, Türk hukukunu şiddetle, süratle
Orta Çağ engizisyon dönemine ve Orta Çağ hukukuna geri döndüren bir sorun
hâline geldi. Tutukluluk tutsaklığa dönüştürüldü, rehine almaya dönüştürüldü.
Askerî darbelerde, baskı dönemlerinde görüyorduk, doksan gün gözaltılar, üç-üç
buçuk yıl tutukluluklar, sözüm ona ileri demokrasi aşamasında bu korkunç
uygulamaya geri döndük maalesef iktidarın atadığı, iktidarın görev verdiği,
yapmayanları da cezalandırdığı hukuk sisteminde.
Değerli arkadaşlar, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi, hep söz ederiz, hep söyleriz, işimize geldiğinde hep
konuşuruz, tabii işimize gelmediğinde de bir an önce “Sen ne bilirsin, ulema
bilir, ulemaya sordun mu?” dediğiniz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden söz
ediyorum. Şöyle diyor: “Bir hukuk devletinde tutuklanmanın koşulları nelerdir,
ne anlama gelir ve süresi nedir?” Hepimizin bildiği -hepimiz biliyoruz da özellikle
vurgulamak istiyorum- hiç olmazsa tarihe geçsin, bu Parlamentoda bunları
ortadan kaldırmaya çalışanlar varken bunları tam tersine eleştirenler de vardı
diye, bu tarihe çıksın, çocuklarımıza kalsın diye. “Ceza yargılamasında
tutukluluk istisnadır.” diyor, “Makul bir süreyle sınırlandırılmıştır.” diyor
ve şöyle diyor: “Ulusal yargı organları yani mahkemeleriniz bir kişiyi
özgürlüğünden mahrum ederken ya da
tutuklamanın devamına karar verirken bu tutukluluk durumunu haklı
gösterecek kamu yararına dayanan bir
zorunluluğun -‘keyfiyetin’ demiyor- var
olup olmadığını ortaya çıkaracak koşulları çok iyi değerlendirmek zorundadır.”
Üstelik şöyle diyor, bakın
dikkat edin değerli dostlar: “Tutuklanan kişinin ileri sürülen suçu işlemiş
olma olasılığı yüksek olsa dahi bu durum kişinin tutuklanması için ancak ön
koşul olur.” diyor. “Tutuklamanın devamı için tek başına yeterli değildir,
bunun için yargı organının yeni gerekçeler, nedenler bulması lazımdır.” diyor.
Hatta devam ediyor, dikkat edin: “Soyut olarak kaçma tehlikesi ya da yasada bu
suç için öngörülen cezanın ağırlığı tutukluluğun devamı için tek başına yeterli
değildir.” diyor. Kim diyor bunu? Hani “ileri demokrasi” olduğunu söylediğimiz
Türkiye Cumhuriyeti gibi ileri demokrasilerin yargı organı olduğunu söyleyen
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi. Bunu sizler bilmiyorsunuz değil değerli
dostlar, hepimiz biliyoruz ama tarihe geçsin diye söylüyorum. Çünkü bu uzun
tutukluluklara bazıları, bakanlar “Canım hepsini tutuklamadık ya, birkaç kişiyi
tutukladık, devam etsin.” derken, bazılarının buna itiraz ettiği tarihe geçsin
diye söylüyorum. Sonra çocuklarımıza, tarihe ileride “Canım biz de farkında
değildik, yargıya nasıl karışacaktık?” diyemesinler diye. En azından bugün
ileri sürdükleri gerekçeleri, o gün bahaneleri ileri süremesinler diye.
Sevgili arkadaşlar, sevgili
dostlar, sayın milletvekilleri; bir şey daha söylüyor. Bakın, aynısını
söylüyor: “Kaçma tehlikesinin varlığını ya da tutukluluğun devamının gerekli
olup olmadığını açıkça ortaya koyan yeterli derecede farklı, somut, ek delil,
kanıt, gerekçelerin, bilgilerin olması zorunludur. Bu konuda kalıplaşmış
ifadeler -dikkat edin, kalıplaşmış ifadeler- tutukluluğun devamını haklı
göstermek için yeterli değildir.” diyor. Kim diyor? Avrupa demokrasilerinin yargı
organı diyor. Kimin için diyor? İktidar yargısının yargıçları için söylüyor.
Değerli arkadaşlar, bunları
söylüyor da, bugün tutukluluklar üç yıl, üç buçuk yıl devam eden tutukluluklar.
Hem de maalesef trajikomik olaylarla devam eden. Mehmet Ali Çelebi’yi
biliyorsunuz, gencecik bir teğmen. Tutuklu kaldı on sekiz ay. Niçin?
Telefonundaki 138 tane kayıt için. 18 ay sonra o kayıtların uydurulmuş,
düzenlenmiş kanıtlar olduğu çıktı. Yaptığımız bir “Kusura bakma…” “Kusura
bakma.” bile değil, “Artık tahliyene karar verebiliriz.”
Bir tane daha var. Bakın,
bizim bir milletvekilimiz, sevgili arkadaşımız Uğur Bayraktutan’ın verdiği bir
soru önergesi. Altında da neden söylediğini yazmış. Bakın, bir kişinin
ifadesinden: “Hastalanınca beni götürdüler doktora, hastaneye. Muayene
işlemlerim bitince beni gelip almaları için oturup beklemeye başladım. Saatler
geçtiği hâlde hiç ses çıkmadı, beni unutmuşlardı. Bir arabaya binip Silivri’ye
geldim, üstelik taksi parasını da cebimden ödeyerek.”
Hastanede unutulan Hayrettin Ertekin taksi
tutuyor, Silivri’ye gidiyor ve yargıçlar kararlarını veriyorlar, iktidar
yargısının yargıçları: “Tutuklamanın devamına...” Gerekçe? “Kaçma tehlikesinin
geçmemiş olması.” (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, bugün
bir arkadaşımızın, hepimizin bir arkadaşının, bir milletvekilinin
tutukluluğunun bininci günü ve şöyle diyoruz: Bütün tutuklulukları da bu
dediğim uzun, kalıcı, haksız tutuklulukları belirlerken bir şey daha
söylüyoruz. Özellikle, bütün haksız tutukluluklara karşıyız -kalıcı, bu şekilde
haksız- maalesef hepsine karşıyız ama hem de tümü muhalefet milletvekillerine
mensup 8 milletvekilinin tutukluluğunun sürdüğü bir ülkede konuşuyoruz ve şunu
söylüyoruz: Bunlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, Birleşmiş Milletler İnsan
Hakları Komitesinin kararlarından çıkmış ilkelerdir.
Seçmen iradesini hiçe
sayarak milletvekillerini tutuklamak, milletvekilini yasama görevinden
alıkoymaktır. İki yılı aşkın ve ucu belirsiz bir tutukluluk süreci, bin günlük
tutuklama süreçleri, tutukluluğun, açıkça cezaya dönüştürülmesidir.
Uzun tutukluluk hâlleri
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne de bütün evrensel insan hakları
sözleşmelerine de aykırıdır.
Kanıtları kurgu kuşkusu
taşıyan veya somut delil içermeyen olgularla tutukluluğun sürdürülmesi,
masumiyet karinesi hakkına ciddi bir müdahaledir, kişilik haklarının ihlalidir.
Üstelik nasıl bir ülkede değerli dostlar? Bu ülkenin bir kentinde Deniz Feneri
davasında hâkim “Üç ayı aşan tutukluluk cezadır.” der iken başka bir kentinde
tutukluluk süresi üç yıl, üç buçuk veya başka kentlerinde dört yıl sürmüşken…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BEDİİ SÜHEYL BATUM
(Devamla) – Bu durumun araştırılması, giderilmesi, en azından tarihe not
düşülmesi lazım.
Biz, bunun için bu önerge
lehinde, bu gibi durumların araştırılması için önerge lehinde söz aldık.
Hepinize saygılar. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Batum.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu önerisinin aleyhinde İzmir Milletvekili Sayın Ali Aşlık.
Buyurun Sayın Aşlık. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ AŞLIK (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli Meclis üyeleri; Barış ve Demokrasi Partisinin vermiş olduğu
grup önerisi aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Türkiye Cumhuriyeti devleti
bir hukuk devletidir. Anayasa’mız, devleti yasama, yürütme ve yargı olarak üç
ayrı erke ayırmıştır. Dolayısıyla, yasama yasama görevini yapacak, yargı yargı
görevini yapacak, yürütme de yürütme görevini yapacak.
ERTUĞRUL KÜRKÇÜ (Mersin) –
Tayyip Erdoğan da hepsini yapacak, değil mi?
ALİ AŞLIK (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, Türkiye hukuk devleti olma yolunda ciddi adımlarla
ilerlemektedir.
ERTUĞRUL KÜRKÇÜ (Mersin) –
İlerlemedi.
ALİ AŞLIK (Devamla) – Ama
bizler aksayan kısımları düzeltmek adına buradayız. Millet, bizi, aksayan
kısımları düzeltmek adına buralara yolladı. Dolayısıyla…
PERVİN BULDAN (Iğdır) –
Bırakın, hiç düzeltmeyin bence böyle kalsın. Elinize yüzünüze
bulaştırıyorsunuz!
ALİ AŞLIK (Devamla) –
Meclis açıldı açılalı armudun sapı, üzümün çöpüyle uğraşıp duruyoruz.
Dolayısıyla, biz söylediklerinizde haklılık payı olduğunu farz etsek bile
Türkiye'de bu işlerin çözülmesi adına yapacağımız ilk şey Anayasa’yı
değiştirmektir arkadaşlar. Onun için… Her buraya çıktığınızda söylediğiniz şey
şu: Tutuklu milletvekilleri niye salınmıyor? Değerli arkadaşlar, Anayasa’nın
14’üncü maddesi orada o şekilde kaldığı sürece yargıç… Yargıç yetkilerini
nereden alır? Yasalardan alır. E, Anayasa’da bu hüküm olduğu sürece o
arkadaşlar tahliye edilseler bile yarın ceza aldıklarında yine buradan alınıp
götürülecekler. Dolayısıyla, eğer vicdanımızı rahatsız eden bir şey varsa
oturalım, Anayasa’yı evrensel hukuk değerlerine uygun, 12 Eylül kalıntılarından
arınmış şekilde yeniden yapılandıralım.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
14’üncü madde kanunu çıkmadı on senedir, on senedir çıkmadı o yasa.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) –
İtiraf mı ediyorsunuz?
ALİ AŞLIK (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan Değerli Arkadaşımız
iktidarın yargıçlarından bahsetti. Bir defa, hukuk devletinde “iktidarın
yargıcı” diye bir şey yoktur. Bir defa, bu anlayış hukuk devleti anlayışına
aykırı bir anlayıştır. 24 Anayasası’yla, 61 Anayasası’yla zihinlerimizi
bulandırmanın bir anlamı yok. 12 Eylül Anayasası’nda bile bu bir adım öndedir.
Dolayısıyla, değerli
arkadaşlar, biz, bu Meclis, 12 Eylül öncesi yapmış olduğu Anayasa değişikliği
ile ve milletimizin desteğiyle Anayasa’nın birçok maddesi değişti ve bu yapılan
değişiklikle artık hâkimler savcılar kendi terfilerini, kendilerini atayacak
kişileri kendileri seçer hâle geldiler. Dolayısıyla, artık, bu töhmetten
iktidarı uzak tutmanız gerekir. Eski alışkanlıklarla, eski söylemlerle bir yere
varma şansımız yok.
Değerli arkadaşlar, eğer
bir yanlışlık varsa, yargı bir yanlışlık yapıyorsa artık yargı bunu kendi
içinde düzeltecek durumdadır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
“Ben savcıyım.” diyen Başbakan değil mi?
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
ALİ AŞLIK (Devamla) –
Bundan sonraki yapılacak HSYK seçimlerinde yanlış yapanları seçmeyecektir.
Çünkü 12 binin üzerinde hâkim seçim yapacaktır. Bunu göz ardı ediyoruz, bunu
görmezlikten geliyoruz. Bunu görmezlikten gelemeyiz.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) –
Hepsi aynı cemaatten olursa nasıl olacak?
ALİ AŞLIK (Devamla) – Bir
de BDP “Bu tutuklamalar, bu operasyonlar ne kadar sürecek?” diye soruyor. Eğer Türkiye hukuk devletiyse bunun
sorulmaması lazım, çünkü bunun muhatabı yargıdır.
PERVİN BULDAN (Iğdır) –
Hukuk devleti değil işte. Hukuk devleti olsa zaten bu tutuklamalar olmaz ki!
ALİ AŞLIK (Devamla) – Yargı
bunun cevabını verecektir. Ama biz
sonuçta siyaset yapıyoruz. Değerli arkadaşlar, kamu vicdanını rahatsız
eden hiçbir şeyde, biz AK PARTİ olarak kamu vicdanını rahatsız eden tarafta
olma şansına sahip değiliz, olmayız da. Biz toplumun sağduyusunu temsil
ediyoruz.
ORHAN DÜZGÜN (Tokat) – Bir
günde tutuklananlar vicdanınızı rahatsız etmiyor mu?
ALİ AŞLIK (Devamla) – Serap
Eserler, Nergis Evinler, Zeynep Evinler, Nurcan Olgaçlar, Kevser Çekin gibiler
masumane, öldürüldü, katledildi ve binlerce buna benzer insanın kan ve gözyaşı
içinde ailelerinin beklediği bir ortamda, yargıya siz “Bunu niye yapıyorsunuz?”
deme hakkına da sahip değilsiniz, vicdanen de değilsiniz, hukuken de
değilsiniz.
EMİNE AYNA (Diyarbakır) –
Ne alakası var? BDP’li belediye başkanlarıyla ne alakası var?
PERVİN BULDAN (Iğdır) –
Milletvekilleri, belediye başkanları, kadın temsilciler, gençlik; ne alakası
var?
ALİ AŞLIK (Devamla) – Onun
için biz, bunun aleyhinde oy kullanacağız. Dolayısıyla, biz hukuktan yanayız,
evrensel anayasadayız, hukuk devletinden yanayız. Yapılan yanlışlıklar varsa
burada tartışırız. Ama burada, yasamayı daha kaliteli hâle nasıl getireceğiz,
önce bunu tartışalım diyorum.
Hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Aşlık.
Barış ve Demokrasi Partisi
grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmemiştir.
Alınan karar gereğince
sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Değerli Başkanım, usul hakkında söz almak istiyorum. Burada karar yeter sayısı
yok. Resmen hukuka aykırılıktır. Ya, lütfen… Olmaz bu iş. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Keşke karar yeter
sayısı isteseydiniz Sayın Milletvekili.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Bakın, ama sayın o zaman.
BAŞKAN – Hayır, karar yeter
sayısı isteseydiniz sayacaktık.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Efendim, yani bakmıyorsunuz ki!
BAŞKAN – Bakın, baştan
aşağı yanlış konuşuyorsunuz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Bakın, özür dilerim, Değerli Başkanım, hukukta bir söz var…
BAŞKAN – Sayın Tarhan’a
sorun; sorun, öğrenin.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Özür dilerim ama herkesçe bilinen bir şeyin tersi ispat edilemez. Sizin
tarafınızdan biliniyor mu bilinmiyor mu? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Usuller var,
teamüller var; isteyecektiniz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Usul demek çiğnemek anlamına gelmez Değerli Başkanım, ne olur…
BAŞKAN – Sevgili
Milletvekilim, bana bağıracağına isteyecektin.
Alınan karar gereğince
sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
BAŞKAN – 1’inci sırada yer
alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yeni Zelanda Hükümeti Arasında Hava
Hizmetlerine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yeni Zelanda Hükümeti Arasında Hava
Hizmetlerine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/423) (S. Sayısı: 21)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ankara Milletvekili Cemil Çiçek ile
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Sadık Yakut ve Kahramanmaraş Milletvekili
Mehmet Sağlam’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı
Kanunu Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
2.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ankara Milletvekili Cemil Çiçek ile
Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Sadık Yakut ve Kahramanmaraş Milletvekili
Mehmet Sağlam’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı
Kanunu Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/92) (S. Sayısı: 83) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Burada.
Hükûmet yani Meclis?
Burada.
Komisyon Raporu 83 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince bu teklif İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel
kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle teklif tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde
görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Teklifin tümü üzerinde söz
isteyen Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip
Kaplan.
Buyurun Sayın Kaplan. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 83
sıra sayılı Meclis Teşkilat Kanunu ile ilgili Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu yasa teklifi Meclisin
kendi işi. Sonra, terzi söküğünü dikemiyor misali eleştirilere muhatap olmamak
için buna çok iyi bakmak, çok iyi incelemek gerekiyor çünkü Meclisin
çalışmasını, personel hukukunu, bütün her şeyi dizayn eden bir yasa teklifi.
2009 Aralık ayında, o zaman
Meclis Danışma Kurulu oluşturulmuştu dört partiden ve biz bir çalışmanın içinde
yer aldık, her parti grubundan 1 kişi vardı. “Türkiye Büyük Millet Meclisinin
İdari Kapasitesi” diye şöyle bir rapor yayımlandı, bilmiyorum, bütün
milletvekillerine de gönderilmiş olması lazım. Bunda çok önemli eksiklikler ve
tespitler göreceksiniz çünkü biraz Avrupa Birliği destekli bir SIGMA Akran
Değerlendirme Raporu bu. Bunu mutlaka bütün arkadaşlarımın okumasını isterim
çünkü gerçekten çok derin bir çalışma sonrası yapıldı bu.
Yine, biliyorsunuz,
Mecliste tıpkı Anayasa Uzlaşma Komisyonu gibi bir İç Tüzük Komisyonu var dört
parti grubundan oluşan. Şimdi, bu dört parti grubundan oluşan İç Tüzük
Komisyonunun hazırladığı bir taslak var, bir de Anayasa Uzlaşma Komisyonu var.
Yani şunu demek istiyorum: Anayasa yeniden yapılacak, Meclisin hukuku orada
belli olacak. İç Tüzük yeniden yapılacak, Meclisin iç işleyişi nasıl olacak
yeniden belli olacak. Ancak ondan sonra bu kanun teklifi görüşülseydi kalıcı
olabilirdi. Yani şunu ifade ediyorum ki: Bu teklif, çok kısa bir sürede
maalesef değişmeye mahkûm bir teklif. İlginç bir şey daha söyleyeyim. Bir
hukukçu olarak dikkatimizi çekmişti. Şimdi, biz yemin töreninde bulunmadığımız
için alt komisyonda yer almadık BDP olarak ancak sonraki esas komisyonda Plan
ve Bütçede katılma imkânını bulduk. Orada bu teklif görüşülürken 666 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname çıkarıyor Hükûmet, dikkatinizi çekiyorum ve bu Kanun
Hükmünde Kararnameyle Anayasa’nın 95’inci maddesine göre Meclis Başkanlığının
yetkisinde olan konularda yürütme düzenleme yapıyor personelle ilgili.
Şimdi, buraya her çıkan
konuşuyor, güçler ayrılığı, yargı, yürütme, yasama. Bu gerçekten böyle midir?
Böyle mi işliyor? Hayat böyle midir? Böyle olmadığını Meclis Başkanlığı kendi
teklifini görüşürken 4 Ekimde alt komisyonda, 2 Kasımda Hükûmet kararname
çıkarıyor, müdahale ediyor. Arkadaşlar, burada konuşulması gereken, savunulması
gereken yasamanın bağımsızlığıdır. Yasama bağımsız mı, kendi içişlerini
düzenlemesini, çalışmasını kendisi bağımsız yapacak mı, yapılandıracak mı,
başında olacak mı yoksa yürütme her kanaldan buna müdahale edecek mi? Veya bir
başka biçimiyle yasama çalışırken burada, yasama görevini yaparken yargı
yasamanın alanına girecek mi, ne olacak? Geçmişte 367 kararı var, 414 kararı
var, bunlar yaşandı.
(x) 83 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Şimdi, biz usul açısından
acele davranıldığını düşünüyoruz bu teşkilat yasasında çünkü bir yıl içinde bu
Anayasa, İç Tüzük çalışmaları olacaktı, bu teşkilat yasası da ona göre yapılsa
kalıcı olacaktı. Şimdi, bunun böyle olmadığını görüyoruz ama ilginç olan bir
şey daha var, Mecliste Özlük, Personel, Genel Sekreterlik, Genel Sekreterliğin
ismini değiştirip başkanlık… Farkında mısınız arkadaşlar, bir başkanlık modası
gelişiyor bu ara? Bu teklife iyi baktınız mı? Genel Sekreterlik, genel
başkanlık dairelerine dönüşüyor ama çok ilginç başkanlık daireleri var bunun
içinde. Eğer biraz dikkatli bir gözle bakarsanız, şöyle arkada bir sıra cetveli
var. Bu sıra cetveline bakarsanız Mecliste beraber çalıştığınız mesai
arkadaşlarınızın kimler olduğunu çok iyi göreceksiniz. Mesela, Saray Müdürü
arkadaşlarınız var, Saray Müdürü. Siz saraylara gittiniz mi Meclis üyesi olarak
arkadaşlar?
Şimdi soruyorum Sayın
Başkanıma… Sayın Meclis Başkanım burada değil mi?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Yok.
BAŞKAN – Sayın Meclis
Başkan Vekili burada.
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Nerede?
BAŞKAN – Burada oturuyor,
Sayın Yakut oturuyor.
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Sayın Başkanım, Dolmabahçe Sarayı millî saray olarak Meclisin değil mi?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT
(Kayseri) – Meclisin.
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Meclisin. Peki, yürütmenin başı Başbakan onu niye çalışma ofisi olarak
kullanıyor, Meclisin, yasamaya ait olan bir yeri yürütme niye çalışma ofisi
olarak kullanıyor?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK
YAKUT (Kayseri) – Başkanlık Divanının kararı var.
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Bakın, siz, Mecliste fabrika müdürü olduğunu biliyor muydunuz arkadaşlar, var
mı bilen? Peki, onu da bilmiyorsunuz. Buna biraz daha bakarsanız daha enteresan
şeyleri sizler de bulursunuz ancak burada gerçekçi olmamız ve öz olarak
üzerinde durmamız gereken bir şey var. Biz her ne kadar “Bu Meclis en yüksek
temsille geldi.” desek, biz her ne kadar “Burada yüzde 85 oranında temsil var.”
desek, unutmayın, yüzde 10 baraj seçim sistemiyle yapılan bir seçim sonrası
gelinen, oluşan bir 24’üncü Dönem Meclisinden bahsediyoruz. Burada, 24’üncü
Dönem Meclisi, 85 çevreden 550 milletvekiliyle toplanamamıştır, 8 milletvekili
eksiktir. KCK davasından tutuklu, iki buçuk yıldan fazla, 6 tane bizim BDP
milletvekili tutuklu. 2 tane CHP’nin ki, bugün arkadaşlar söyledi, Balbay’ın
bininci cezaevi günü doldu. Bininci yıl dönümünü, Mecliste milletvekili
üyesinin bininci cezaevi günü yıl dönümü yaşayan ilk Meclis olduğunu tarih
yazacaktır ilginç bir şekilde. MHP’ye şaşırıyorum, bir gün olsun, “Bizim de bir
tutuklu vekilimizdir.” demedikleri için biraz sitem ediyorum. Unuttunuz mu
arkadaşınızı, unuttunuz mu?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Birazdan diyeceğim.
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Şimdi, 8 milletvekili tutuklu. Teşkilat Yasası var, burada milletvekillerinin
özlük hakları da var, danışmanların var, sekreterlerin var, çalışanların var,
hizmetlilerin var, 4/C’si var, 4/B’si var, herkesi var. Meclis açılalı, 12
Hazirandan bu yana -aralık ayına giriyoruz- 8 milletvekilinin özlük hukuku
işlemiyor, 8 milletvekili maaş alamıyor, 8 milletvekili danışman alamıyor, 8
milletvekili sekreter alamıyor, odaları boş, başında kimse yok. Niye, sordunuz
mu bunu, niye hakikaten? Yargıya karışmıyoruz, yargı tasarrufu mu bu? Değil
arkadaşlar, yargı tasarrufu değil. Yemin etmedikleri için Meclis özlük hukukunu
işletmiyor 8 milletvekilinin. Nasıl bir şey bu? Terzi kendi söküğünü dikemez
misali bir şey bu işte. Yani yargısal bir karar yemine engel değil. Yargı
“Yemin etmesinler.” demiyor, tutuklulukla ilgili karar veriyor. Yargı yemin
konusunda şunu diyor: “Yemin bir idari tasarruftur.” Nasıl ki, biliyorsunuz,
tutuklu ve hükümlüler için izin hukuku var. Onun dışında, Meclisin Başkanlık
Divanı var. Giderdi… Bölükbaşı olayı var tarihte. Cezaevine gitmiştir naip
Başkanlık Divanı üyeleri, orada yemin töreninin eksikliğini gidermişti. Bir
şekil olayı bu, şekil olayı arkadaşlar. Bırakın onu, başka bir formül
geliştirilir; o da yok. Bir yasal düzenleme, o da yok. Meclis Başkanına
diyoruz, tık yok. Ondan sonra, bizler, kendi üyelerinin hukukunu koruyamayan
bir teşkilat yasamızı biz yapacağız. Bu hüzün vericidir. Bu tablo demokrasi
adına bir ayıptır.
8 milletvekili kelepçeli
olan bir Meclisi konuşuyoruz. Bazen burada arkadaşlarımız diyor: “Ama 14’üncü
madde vardı.” Burada bütün partilerde hukukçular var, açık söylüyorum: 14’üncü
madde DEP milletvekilleri zamanında dahi uygulanmadı, uygulanmadı arkadaşlar.
Orada fezlekeler geldi, Anayasa Adalet Karma Komisyonuna gitti, Mecliste
görüşmeler yapıldı, savunmalar alındı, ondan sonra karar verildi, Anayasa
süreci, itirazlar, tartışmalar bitti. Bu, 94’teki olay, bu ağır hükmüne rağmen
Anayasa 14’üncü maddenin. Anayasa 14’üncü madde 2001’de Avrupa Birliği uyum
yasaları nedeniyle değiştirilip bu madde yumuşatıldı.
Peki, bu maddenin son
fıkrasını bütün hukukçu arkadaşlarımın okumasını istiyorum Anayasa’nın 14’üncü
maddesinin son fıkrasını, diyor ki 2001 değişikliği: “Bu kapsama giren suçlar
ve müeyyideleri bir kanunla tespit edilir.” Bu ne demek arkadaşlar? Bu konuda
kanun çıkacak. Bu kanun çıktı mı? Dokuz senedir -bir sene önce AK PARTİ dönemi-
on senedir bu kanun çıkmadı ama uygulanıyor Türkiye’de. İşte çıkmayan kanunu
uygulayan bir yargıyla karşı karşıya olan bir yasama söz konusu. Yasama bu
konuda yargıya karşı “Benim dokunulmazlığım var, milletvekillerimin
dokunulmazlığı var, milletvekillerimi içeride tutamazsın dokunulmazlık hukuku
var, 14’üncü madde...” diyorsun. Ama son fıkraya göre ben o işi becerememişim,
yapamamışım, ihalelerle uğraşmaktan kanunu çıkaramamışım. Yani yirmi defa İhale
Kanunu değişti, 14’üncü maddesinin son fıkrasındaki bu suçların tespiti ve
müeyyidelerin tespitine ilişkin kanun çıkmadı ama bu kanun, arkadaşlar şu an 8
milletvekiline uygulanıyor.
Şimdi, kendi üyesinin
hukukunu koruyamayan bir Mecliste siz sağlıklı bir yasama süreci yapabilir
misiniz? Bu sağlıklı yasama sürecinde dört parti grubu var, dört parti grubunun
katılmadığı bir Parlamento faaliyeti
demokratik midir? Bakın, bir önerge verdiniz dün “Bitimine kadar.”
dediniz, sabah ezanıyla gittik eve, öyle değil mi arkadaşlar? Bedelli askerlik…
Bugün sabah ezanında da bitmez bu -69 madde- öbür gün yatsı namazına kadar
sürecek yani yatmayacaksınız, uyumayacaksınız, yemeyeceksiniz emme basma
tulumba gibi oturacaksınız burada, eller kalkacak, eller inecek, siz buna
parlamenter rejim, demokrasi, “…”(x) demokrasi diyeceksiniz. Bu “…”(x)
demokrasi, yaşasın demokrasi… Yaşamıyor arkadaşlar. Bu demokrasi değil. Bu çok
tehlikeli bir yaklaşım tarzıdır, sağlıklı değil. Bu Meclisin sağlıklı çalışması
parlamenter demokraside muhalefetin katılımıyla şekillenerek olur.
Genel Sekterliğimiz kanun
tekliflerini nasıl indiriyor komisyonlara bilginiz var mı? Ben dört senedir
kanun indiririm, dört senede benim hiçbir kanun teklifim komisyona inmedi.
İktidarınkiler akşam veriliyor değil, saatinde veriliyor, saatinde iniyor
komisyona. 37’nci madde diye bir madde var İç Tüzük’te, muhalefetten yeni
arkadaşlar buna iyi baksın, dün bir uygulaması vardı. Belli bir sürede inmeyen
kanunları yazıveriyoruz Genel Sekreterliğe, direkt Meclise indiriyoruz, ön
görüşmesi yapılıyor.
Şimdi, bu çalışmanın içinde
Sayıştay kime bağlı çalışıyor? Meclis Başkanlığına. Kimin adına denetim
yapıyor? Meclis Başkanlığının. Sayıştay nerede? Anayasa Mahkemesinde değil mi
arkadaşlar, o binada, yargının yanında yani, yargıyla beraber yani.
Peki, Sayıştay denetiminde
gizli yönetmelik olursa, denetim performans denetiminden çıkarılırsa, başka
denetim tarzına getirilirse, siz Türk Silahlı Kuvvetleri ve güvenlik
harcamalarını denetleyemezseniz Meclis adına, burada size bağlı çalışan
Sayıştayın hukukunu düzenleseniz ne olur, düzenlemeseniz ne olur?
Bakın, Sayıştay Kanunu
görüşülürken, Genel Sekreterlik adına, Sayıştay Genel Sekreterinden önceki
gizli yönetmeliği istedim. Bütçe Komisyonundan arkadaşlar burada, Sayın Kalaycı
var, Aslanoğlu var. Sayıştay Genel Sekreteri, o gün Komisyonda şunu demedi mi:
“Hasip Bey, vallahi, ben de o gizli yönetmeliğe ulaşamadım.”
Şimdi, Sayıştay Genel
Sekreterinin ulaşamadığı gizli yönetmelik bana gelmiyor, milletvekili olarak
bilmiyorum ben, Genel Sekreter de bilmiyor ve şimdi 14 maddelik yeni bir gizli
yönetmelik yapıldı.
(x) Bu bölümlerde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir dille
birtakım kelimeler ifade edildi.
Şimdi, Meclis Başkanlığına
bağlı bu Sayıştay nasıl denetim yapacak? Harcamaları, yargıyı, bürokrasiyi,
askeriyeyi, her tarafı nasıl denetleyecek? Denetleyemez.
Meclis grupları dışlanıyor
süreçten. Bu ayrı bir konu, çalışma ayrı bir konu ama Avrupa Birliği
raporlarında bile -2010- bizimle ilgili, Meclis çalışmalarıyla ilgili pek
parlak notlar yok, kırık notlar var, sınıfta çakmalar var arkadaşlar. Ne diyor?
“Siyasi partilerle Hükûmet arasında diyalog, uzlaşı ruhu eksikliği ve başlıca
siyasal kurumlar arasındaki gerginlik, uzlaşamama, seçim barajları,
dokunulmazlıklar, yargı süreci, kaygı süreci…” deyip yazıyor. Bizim
Meclisimizin hâlini İlerleme Raporu’ndan okuyoruz.
Yine, personel ve yönetim
konseyleri yok.
Yine, bu taslakta örneğin
dört tane Meclis grubu var, grup başkan vekillerinin oluşturduğu bir kurum, bir
şey yok. Meclisin kendi çalışmasıyla ilgili etik yasası yok. Etik yasası
olmayan bir Meclisten bahsediyoruz. Gelmiş zamanında görüşülememiş Mecliste.
Etik yasamız yok.
Bir şey daha söyleyeyim,
ben geziniyorum sizler de görüyorsunuz. Bakın, hep çalışanlar, stenograflar
burada, kavaslar burada, aşağıya kulise gittiğiniz zaman hizmetliler var
bizimle sabahlıyorlar, aynı işi yapıyorlar, sabahlıyorlar. Soruyorum “Senin
konumun ne?” “4/C’li.” Kaç yıldır çalışıyorsun? On beş yıldır. Allah’tan
korkun, bir Meclis kendi çalışanına bu zulmü eder mi ya? Bu zulmü insan kendi
Meclisinde on beş sene çalışanı geçici işçi statüsüyle mevsimlik işçi gibi on
beş sene 4/C kadrosuyla çalıştırmak zulüm değil mi? Bu zulme karşı bütün parti
gruplarının ortaklaşa burada bir çözüm getirmesi lazım. On sene, on beş sene
çalışıyorsa devamlı kadroya alacaksın, eğer beceremiyorsa, liyakat yoksa,
hizmet yoksa zaten son verirsin, disiplinsizlik varsa son verirsin. On beş sene
çalıştırdıysan memnunsun. Şimdi Allah aşkına şu lokantaya gidin, parka gidin,
çalışanlara gidin ve bir dokunun, aynı mesaide çalışan, hatta daha ağır işi
yapan 2 kişiden birinin birisinden 3 kat fazla maaş aldığını görürsünüz.
Adaletsizlik bu arkadaşlar. Meclis özlük hukukunu, personel hukukunu
koruyacaksa adil olması lazım. Burada ben tek iktidar partisini sorumlu tutmam.
Teşkilat Yasası hepimizin, bütün Meclisin ve dört tane grup olarak da hepimiz
bundan sorumluyuz. Eğer hepimiz bu konuda bunu aşamazsak, bunu çözemezsek bunun
vebalini hep birlikte taşırız. Bunu çözelim diyorum, bunu çözelim.
Evet, aslında bununla
ilgili söylenecek çok şey var, yazılı hazırladığım çok teknik konular var ama
ilerleyen maddelerde söz konusu olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) –
İnşallah, hayırlı olur. Önergelerle destekleyeceğiz. Düzeltmeye, kamburlarını
düzeltmeye çalışacağız. Birlikte çalışalım, birlikte düzeltelim diyorum.
Teşekkür ederim. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Kaplan.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına konuştu.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize
saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
yasama organımızın teşkilat yasasını yapıyoruz. Tabii, yasama organı demek
hukukun üstünlüğünü, önce bunu egemen kılan bir organ. Tabii, öncelikle burada,
Türkiye de bir hukuk devleti ve hukukun üstünlüğünü asla hiçbirimizin
tartışmaması lazım.
Bugün tutuklu
milletvekillerimiz ve bu milletvekillerimizden Sayın Balbay’ın bininci günü ve
bin gündür tutuklu ve hücrede.
Değerli milletvekilleri, bu
ülkede Sayın Başbakan Yardımcısı çıkıyor, Plan ve Bütçe Komisyonunda diyor ki:
“Ben bunlardan üzüntü duyuyorum. Ben tutuklu milletvekillerinin tutuklu
olmasından hicap duyuyorum.” ve diyor ki: “Hâkimler –tutanaklara bakın, Sayın
Arınç Plan ve Bütçeye hangi gün geldiyse, dağıtayım isterseniz- millet
iradesine ipotek koymuştur.” Girin Plan ve Bütçedeki tutanaklara, bakın, aynen
ifade bu. “Bu ülkede millet iradesi vardır ama hâkimler millet iradesine ipotek
koymuştur.” diyor. Ben anlamıyorum o zaman, ben neredeyim? Bu ülkede bir
Başbakan Yardımcısı bunu söylüyor ama hâlâ daha biz burada hukuku arıyoruz.
Kendi hukukuna sahip çıkmayan bir Meclis olarak görmek hepimizi çok üzüyor
arkadaşlar. Bir kere bininci gün…
Değerli arkadaşlarım,
Yüksek Seçim Kurulu ne iş yapar? Eğer bir milletvekilinin milletvekili seçilme
ehliyeti yoksa o zaman bizden neden belge istiyor? Savcılık istiyor, diploma
istiyor, askerlik istiyor. İnceleyip “Bu adam milletvekili olamaz.” deyip geri
gönderdikleri var. Peki, bu milletvekillerine “Sen milletvekili olabilirsin.”
diye seçime girmesine izin veriyorsa bunu nasıl yorumluyorsunuz? İşte, millet
iradesini yok etmek yarın hepimize, bu ülkeye çok büyük zararlar açar.
Maalesef, burada millet iradesi tecelli etmiyor arkadaşlar.
Tabii bu Meclisin olmasında
esas, demokrasinin temel bütünü, olmazsa olmazı siyasi partiler ve siyasi parti
gruplarıdır. Bu Meclisi siyasi parti grupları yönetir. Bu Meclisi bürokrasi
yönetemez. Bu Meclisin, yasama organının gerçek hâkimi siyasi parti
gruplarıdır. Ancak siyasi parti gruplarıyla birlikte Meclis Başkanlık Divanı
Meclisteki her işi yürütür arkadaşlar, ama önce siyasi parti gruplarını
tanıyacaksın; seçilmiş, halkın iradesiyle gelmiş -eğer bir şekilde mevcut
Anayasa’da tarif etmişse şu kadar milletvekili alan parti grup kurar diye- grup
kurmuşsa, siyasi parti Meclis Başkanlık Divanına eğer üye vermişse Meclisi bu
Başkanlık Divanı yönetir. Öncelikle Meclisin kendine sahip çıkması lazım. Eğer
bir şekilde kendi çalışmalarını naklen yayın yaptırmakta aciz kalıyorsa bunun
adı yasama meclisi olamaz arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Meclis ne
TRT’nin ne başka kurumun talimatıyla hareket edemez. “TRT’yle böyle protokol
yaptık da, şöyledir, böyledir.” diyemez. Meclis, yaptığı her türlü çalışmasını,
her türlü yaptığı işlevi, grup konuşmalarını ve diğer tüm çalışmaları halkın
bilgisine sunmaktan gurur duymalıdır. Meclis, çalışmalarını halkın iradesinden
kaçıramaz. Hani “halk iradesi” diyoruz, nerede kaldı halk iradesi, nerede
halkın iradesi? Siz, eğer, Meclis çalışmalarını, siyasi parti gruplarının
çalışmalarını halkın iradesinden kaçırıyorsanız o zaman bu Meclis yasama görevini yapmıyor.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) -
Bunu en son konuşacak olan sizsiniz, halkın iradesini en son siz
konuşacaksınız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Ben konuşayım, sen dinle. Halkın iradesine kim saygı gösteriyor,
halkın iradesini...
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) –
Burada milletvekilini dışarı atan sizsiniz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Sen sesini kes otur orada...
Sesini kes otur orada...
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) –
Milletvekilini dışarı siz attınız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Sesini kes otur orada...
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce)
– Buradan milletvekilini dışarı attınız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Sesini kes otur orada!
Halkın iradesini...
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Milletvekiline saygısızlık yapamazsın.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Sesini kes! Sesini keseceksin.
Sayın Metiner, dinlemesini
bileceksin.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen...
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Saygısızlık yapma.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Dinlemesini bileceksin.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri lütfen...
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Kimsin sen ya!
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu...
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Dinlemesini bileceksin.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Konuşmasını öğren sen.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Dinlemesini bilmiyorsan, dinlemesini öğreneceksin.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Bir milletvekiline talimat vererek konuşamazsın.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA
(Bartın) – Sayın Başkan, sustur şunu.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen...
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Dinlemesini öğreneceksin.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Otur oturduğun yerde.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu,
Genel Kurula hitap eder misin.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Dinlemesini öğreneceksin.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Geçti o dönemler.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Dinlemesini öğren.
BAŞKAN – Sayın Metiner,
lütfen...
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Her gün burada insanlara laf atarak değil, önce dinlemesini
bileceksin.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Edebinle konuş.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu,
lütfen...
Sayın Metiner, lütfen...
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Evet, dinlemesini bileceksin. Önce dinlemeyi bil.
MEHMET METİNER (Adıyaman) -
Bir milletvekiline talimat veremezsin.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Öyle konuşursa, söylerim.
BAŞKAN – Sayın Metiner,
lütfen...
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Konuşurum.
Dinlemeyi bileceksiniz,
dinlemeyi bileceksin. Dinlemeyi bilmiyorsan orada oturmayacaksın.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Kabadayı mısın sen?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla)
– Dışarıda olurum, burada olmam, bura milletin iradesi.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Çık dışarı o zaman.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Dışarıda olurum, evet, dışarıda olurum, gel.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA
(Bartın) – Metiner, neye meydan okuyorsun?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Burada olmam, burası millet iradesi. Burada, ben milletin önünde
çok saygılıyımdır.
MEHMET METİNER (Adıyaman) –
Terbiyeli konuşacaksın.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Ben çok terbiyeliyim. Kimin ne kadar terbiyeli olduğunu herkes iyi
biliyor.
BAŞKAN – Sayın Metiner,
Sayın Aslanoğlu lütfen.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA
(Bartın) – Ayıp ya, orada sokak çocuğu gibi herkese laf atıyor, bütün kürsüye
çıkanlara laf atıyor ya!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Değerli milletvekilleri, milletin iradesi… (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
Hanımefendi, süremi keser
misiniz?
BAŞKAN – Kestim, şimdi,
bakın, Sayın Aslanoğlu, bir dakika, ben şimdi vereceğim tekrar. Sizin on üç
dakikanız vardı, üç dakika ekleyeceğim, yeniden başlatıyorum.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA
(Bartın) – Kadrolu laf atıcı, başka bir şey yapmıyor.
BAŞKAN – Evet, şimdi
buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, aynen bir daha söylüyorum: Milletin iradesi,
gidip millete “millet iradesi” demek değil, milletin iradesi milletin gözünün
önünde yaptığın her işin hesabını vermekle tecelli eder. Bu nedenle bu Meclis,
yaptığı her şeyin hesabını… “Millet takdir etsin.” Hani, böyle diyordunuz?
Evet, millet takdir etsin ama niye milletten kaçırıyorsunuz? Niye millete
yayınlatmıyorsunuz? Samimi olmak lazım. Ben bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda
Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesi görüşülürken Meclis Başkanına ve Basın,
Yayından sorumlu olan Sayın Başbakan Yardımcısına sorduğumda her biri hiç birinin
haberi yokmuş, bu yayınları kim kesmiş, bu yayınlar niye yapılmıyor, bize kimse
bir cevap veremiyor. Bize birisi cevap versin.
Biz diyoruz ki: Madem bu
Meclis yasama Meclisi, önce kendi yasamasını yapmalı ve kendi yaptığı her türlü
hesabı da millet iradesine sunmalıdır. Millet iradesine sunulmayan bir irade
hiçbir zaman buradaki halkın egemenliği olamaz arkadaşlar. Onun için bu
Mecliste ne görüşülüyor ise bu Mecliste herkes her şeyi bilsin, her şeyi
görsün. Milletin iradesine saygı duyalım. Lütfen önce Türkiye Büyük Millet
Meclisi bu yasama görevini yaparken siyasi parti gruplarının ve Meclisin tüm
çalışmalarını halkın iradesine sunmak, en tabii, en baş görevidir arkadaşlar.
Önce bunu yapsın arkadaşlar.
Değerli arkadaşlarım,
tabii, burada, Meclis Türkiye'deki kurumlara örnek olmalıdır. Türkiye'deki
kurumlara dürüstlükle, ilkelilikle, basiretlilikle tüm kurumlara örnek
olmalıdır. Acaba Türkiye Büyük Millet Meclisi bugüne kadar Türkiye'deki
kurumlara örnek olmuş mudur? Bugün demiyorum, dün de, evvelsi gün de, bugün de.
Sayın arkadaşlar, hiç olmamıştır. Ahbap çavuş ilişkisi, kariyer, liyakat,
bunlar olmaksızın bir sürü kadro doldurulmuş. Şimdi de deniyor ki: -işin acısı
bu- “Mecliste norm kadro çalışması yapacağız. Fazla personel var,
göndereceğiz.” Ya kardeşim, kimi gönderiyorsun? Burada yıllardır emek veren,
dürüstçe, namusluca, şereflice çalışan bir sürü insan var. Önce, sen, liyakati
olmadan, becerisi olmadan buraya getirdiğin insanlardan hesap sor. Sen
yıllardır burada sınav açıyor musun? 2000 yılından beri burada sınav yaptın mı?
İnsanların liyakatini ölçtün mü? Hayır. Ahbap çavuş ilişkisi, ahbabı olan geldi
buraya. Çok kötü bir sınav vermiştir, dün de vermiştir, evvelsi gün de, bugün
de.
Öncelikle, bu Mecliste
yıllardır çalışan, emek veren insanların önünde saygıyla eğiliyorum. Bu
insanları mağdur etmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Bir kere, bir madde var,
meşhur bir madde, önce Genel Sekreterlik, bu insanları, kadro fazlasını başka
kurum ve kuruluşlarına gönderme yetkisi istiyordu. Ya, kimi gönderiyorsun? Yıllarca
emek veren insanlara sahip çıkmıyorsan, vefan yoksa, bir gün aynı vefasızlığı
sana birisi yapar.
Biz, önce alt komisyon
üyelerimiz Sayın Aşkın Türeli ve Sayın Aydın Ayaydın, Sayın Bilgiç -burada mı-
onlarla oturdular, Sayın Mustafa Bey, onlarla oturdular, bunu ifade ettik.
Arkadaşlar, bu Meclisten
irade dışında, kişinin iradesi dışında kimseyi göndermek, başka kurum ve
kuruluşlara sürgün yapmak hiç kimseye yakışmaz. Burası Türkiye Büyük Millet
Meclisi. Önce saygıya, sevgiye, vefaya burası örnek olmalıdır ama maalesef,
bugüne kadar, kariyer, liyakat; bunlar hiç dikkate alınmadığı için her şey
birbirine karışmış. Bir kurumda -memur, 4/C, 4/D, 4/B, danışman, danışman
yardımcısı- eğer işleri bu kadar çok birbirine karıştırırsan bunlara hâkim
olamazsın.
Yine, başka bir konu: Eğer
bir meclis insan çalıştırıyorsa önce Türkiye’de hukuk devletine onun uyması
lazım. Burada danışman, danışman yardımcısı çalıştırıyorlar. Eğer Türkiye’de
herhangi bir kurum insan çalıştırıyorsa… Kıdem tazminatı olmayan, kıdem tazminatı
vermeyen başka bir kurum biliyor musunuz arkadaşlar? Var mı böyle bir kurum?
Var, Türkiye Büyük Millet Meclisi. Kanunun boşluğundan yararlanıp, sözleşmeli
diye… Sözleşmeli değil arkadaş, bir milletvekili dört sene burada çalışıyor,
dört sene onun danışmanlığını yapıyorsa, dört sene onun yanında çalışıyorsa,
dört sene çalıştırıyorsan bu süreli iş değildir, bu süreli değildir ama
atlatarak bu Meclis yapmamalı, bu Meclis örnek olmalı. Ben, Plan ve Bütçe
Komisyonunda şikâyet ettim, “İhbar ediyorum.” dedim, yine ihbar ediyorum,
Çalışma Bakanlığına Meclisi ihbar ediyorum, çalışanların kıdem tazminatını
ödemeyen bir kurum olarak söylüyorum.
Hayır, süreli iş değildir
danışmanlık. Danışmanlar, bir milletvekiliyle gelir, dört yıl çalışır, dört yıl
sonra gittiği zaman da kıdem tazminatı ödemek yasal hakkıdır arkadaşlar. Böyle
bir şey olmaz. Yasayı uygulamayan, yasayı atlatan bir kurum olabilir mi Meclis?
Değerli arkadaşlarım, bir
mecliste sevgi olmalı. Bu kurumda sevgi olmalı. Siz, şimdi, dışarıdan bir sürü
insan… Her milletvekiline, danışman, danışman yardımcısı ve bir de yardımcı
hizmetler sınıfında çalışan 3 kişi verdiler; güzel. Bir kere, kamu görevinden
gelme konusunu kaldırdılar, gelmeyebilir de.
Arkadaşlar, burası Türkiye
Büyük Millet Meclisi; mutlaka milletvekilleri özgür olmalı, özgür çalışmalı ama
-burası Türkiye Büyük Millet Meclisi- mutlaka çalışan kişiler de Meclis
disiplinine, Meclis çalışma ahengine uymalı. Ben, eğer “danışman yardımcısı”
dediğimiz, “sekreter” dediğimiz kişilerin hepsinin dışarıdan gelmesi hâlinde
Meclis yönetiminin bu ahengi sağlayamayacağına inanıyorum. Bunu geçtim, burada
yıllardır çalışanlar var Meclis kadrosunda. Arkadaşlar, yıllardır emek
vermişler; bu insanları nasıl ayırırsınız? Şimdi, yeni getirdiğiniz danışman,
danışman yardımcısının ücret ve maaşları, Mecliste yıllardır çalışan insanların
çok üzerinde olacak. Bu bir haksızlıktır, onlara vefasızlıktır. Yıllarca emek
vermişler, hepimize emek verdiler. Bir kurumda aynı işi yapanlar arasında
farklı farklı ücret yapısı olur mu? Aynı işi yapacaksın... Olmaz böyle bir şey
arkadaşlar, olmaz; yazıktır.
Yine 4/C’li diye aldığı on
beş yıldır, on altı yıldır çalışan insanlar var. Bunlar işlerini çok başarıyla
yapıyor. Meclis örnek olmalı. Siz onları bir tarafta bırakıyorsunuz, Meclise
yeni eleman alacaksınız, başkasını getiriyorsunuz. Ya, kardeşim, burada
insanlar var, burada çalışmışlar, emek vermişler; bunların günahı ne? Neden
Meclise eleman alırken 4/C’liler içinden seçip almıyorsun? Becerisiyle,
bilgisiyle… Yok. Böyle şey olur mu arkadaşlar? Bunların günahı ne? Öncelikle,
arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi bundan böyle dışarıdan personel
alırken önce o 4/C’lileri eritmeli. “Eritmeli” derken bünyesine almalı, onlar
Meclisin bir parçası. Hepinizin her gün gördüğünüz, her gün bize hizmet veren
insanlar bunlar; yazıktır bu insanlara.
Arkadaşlar, bir yardımcı
hizmetler var, bir idari hizmetler var, aynı işi yapıyorlar, yine farklı farklı
hep birileri bir şey yaratmış. Yine söylüyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi,
dün de bugün de Türkiye’ye örnek olamamış, hep birilerini getirmek için her
türlü boşluktan yararlanmış, sonuçta bu doğmuş arkadaşlar, örnek bir kurum
olamamış.
Bir baştabiplik var burada.
Arkadaşlar, milletvekilleri, biz dün sabah beş buçukta gittik, burada bugüne
kadar hepimize hizmet etti bu baştabiplik. En azından bir sorun olduğu zaman
Meclis Başkanlığına gidip yani bizim bağlı olduğumuz kurum, derdimizi oraya
anlatabiliyoruz. Neymiş efendim, bu Sağlık Bakanlığına devrediliyor.
Arkadaşlar, yani bir yeri
yönetmekten aciz mi Meclis Genel Sekreterliği? En iyi teknik cihazı alırsın, en
iyi şekil… Benim derdimi ancak ben size anlatabilirim, ben gidip Sağlık
Bakanlığına derdimi nasıl anlatacağım. Ben burada gelip “Burada böyle bir sorun
var, burada böyle bir dert var.” demek… Çünkü ben sizle konuşmalıyım;
devrediyorlar.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
– Ora özelleşecek, özelleşecek.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Yine, Türkiye’de bir meslek grupları vardır, her meslek grubuna
saygılı olmalıyız, bir hukuk müşavirliği var. Burada hukuk müşavirleri mutlaka
avukatlık ruhsatını almış olmaları lazım. Avukatlık ruhsatının alımı da belli,
nasıl alınacağı belli. Örneğin, davalara avukatlık ruhsatı olmaksızın ve
vekâletname örneği olmaksızın… Bildiririz ve davaya girerler. Arkadaşlar, her
konunun vekâletnamesi ayrıdır, siz her avukata ayrı bir vekâletname
verebilirsiniz. “Vekâletname örneği olmaksızın” ibaresi son derece açık bir
örnek. Arkadaşlar, bu nedenle, hukuk müşavirliği konusunda da, avukatlık
ruhsatı olmayanların mutlaka Hukuk Müşavirliğinde çalıştırılması olamaz.
Mesleğe saygıdan olamaz, avukatlara saygıdan olamaz. Bir kere, bunu da
söylemeden geçemeyeceğim.
Tabii, burada tasarının ilk
gelişinde “Meclisteki güvenlik olgusunu özel güvenlik şirketlerine devredelim.”
diye getirdi Meclis Başkanlık Divanı. Ama şu anda burada bizi, tüm
misafirlerimizi, hepsini karşılayan, onlara hizmet eden, Türkiye’de hepimizin
emniyetini sağlayan bir polisimiz var. Bazen yirmi dört saat nöbet yapıyor bu
arkadaşlar. Buraya özellikle salı günleri gelen 10 bin-15 bin kişiyi hakikaten
gayet mutlu göndermeye çalışıyorlar. Bunların küçük bir tazminatları vardı,
bunu da kestiler. Aynı koşulda çalışmıyor ki arkadaşlar.
Dün sabah biz beş buçukta
çıktık. Meclis restoranlarında beş buçuğa kadar bekleyen o arkadaşlarımın
hakkını hakikaten ödeyemeyiz. Ama onların kimi kadrolu, kimi kadrosuz, kimi
4/C’li, kimi 4/B’li. Arkadaşlar, böyle bir şey olur mu? Bir kurumda görev
tanımı olmayan ve farklı farklı maaş verdiğin, birisinin aldığı maaşın
yarısından daha az maaşa çalışan, o görevi daha başarıyla birisi yapıyorsa bu
bir haksızlık değil midir arkadaşlar? Bizim alt komisyonumuz bu tasarıda önemli
değişiklikler yaptı. Ben alt komisyona emek veren tüm arkadaşlara teşekkür
ediyorum. Üst komisyonda yine hepimizin ortak noktası, hepimizin ortak duygusu
diye biz elimizden gelen her türlü katkıyı verdik. Ama hâlâ bahsettiğim konular
duruyor arkadaşlar, hâlâ bahsettiğim konularda sorun var.
Özellikle, Meclis
çalışanlarının bir başka kuruma gönderilmesi konusunda herkes tedirgin.
İnsanların yüreğini acıtmayın. İnsanlar huzurlu, mutlu çalışıyorsa bırakın,
kurumlarında yirmi yıldır çalışıyorlar.
Yine aynı şekilde, başka
kurumlardan gelmiş, yirmi yıldır çalışan sekreterler var. Sınav yapmışlar
bunları, sınava tabi tutmuşlar; birilerini almışlar kadroya, birileri hâlâ
yirmi yıldır bekliyor. Niye? Çünkü onun ağası olmamış, ona kimse sahip
çıkmamış, o bir gariban.
Meclis herkesin,
garibanların da babası olmalıdır ama bugüne kadar Meclis babalık görevini
yapamamıştır, ahbap çavuş ilişkisinden dışarı çıkamamıştır.
Diliyorum ki bundan böyle
Türkiye Büyük Millet Meclisi kariyere, liyakate, beceriye önem veren, herkesi
yaptığı işle değerlendiren bir kurum olarak Türkiye’ye örnek olmalı ama bu
yasayla da, bu teklifle de, şu an önümüze gelen şekilde de yine bundan umutlu
değilim, umut görmüyorum. Aynı şekilde devam edecek çünkü bir birlik beraberlik
örneği gösterilmedi.
Yine, farklı farklı
ücretler, farklı farklı kadrolar… Bu Meclis bu olmamalı, tek yumruk olmalı,
sevgi de olmalı, birlik de olmalı ama ben hayretler içinde kalıyorum. Başkanlık
Divanı bunların olmasını kesinlikle istemiyor, artık buna karar verdim.
Ben, birlik olan, ulusal
egemenliğinin ve hukuk devletinin olduğu, tüm milletvekillerinin, tutuklu
milletvekillerinin burada olduğu, her gün yaptığımız her eylemi naklen
yayınlayan bir Meclisin olması dileğiyle hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA
KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 83
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin geneli hakkında görüşlerimizi açıklamak üzere
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı ve 2 Başkan Vekilinin imzalarını taşıyan bu kanun teklifi,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı idari teşkilatının kuruluş, görev,
yetki ve sorumluluklarını düzenlemekte ve mevcut 13/10/1983 tarih, 2919 sayılı
Kanun’u yürürlükten kaldırmaktadır.
Kanun teklifinin genel
gerekçesinde, 2919 sayılı Kanun’un ara rejimin bir ürünü olarak yürürlüğü
girdiğinde idari teşkilatta basit bir yapı var iken daire başkanlıkları ilave
edilerek hiyerarşik kademe sayısının gereksiz artırıldığı, teşkilatta yapay bir
genişleme eğilimine girildiği, kimi birimlerin işlevlerini yitirdiği, birimler
arasındaki görevsel çakışmaların “hizmette birlik ve bütünlük” ilkesini zedelediği,
işe göre kişi değil, kişiye göre iş verilmesinin, atama ve yükselmede ehliyet
ve liyakat ilkelerinin geri plana itilmesinin iş yükü dağılımında adaletsizlik,
motivasyon düşüklüğü ve verimsizliğe yol açtığı, istisnai memuriyet
düzenlemesinin aşırı istihdam, personel istihdam politikasında hizmet
gerekleriyle uyumsuzluk, performans ile görevde yükselme arasında bağlantı
kopukluğu gibi sonuçların ortaya çıkmasına yol açtığı, farklı statülerde
çalıştırılan personelin aynı işi yapması fakat farklı özlük haklarına sahip
olmasının iş barışını zedeleyen bir unsur olarak dikkat çektiği, kurum
kültürüne olumsuz etki yaptığı ve kurumsal aidiyeti zayıflattığı gibi hususlar
vurgulanarak, bu olumsuzlukların giderilmesi, teşkilatın görevlerini etkin ve
verimli bir şekilde yerine getirmesi ve objektif esaslara dayalı personel
politikasının belirlenmesi bakımından yeni bir teşkilat kanununa ihtiyaç
bulunduğu ifade edilmektedir.
Bu gerekçeler, Türkiye
Büyük Millet Meclisi idari teşkilatının yıllardır nasıl yönetildiğini, ne hâle
getirildiğini, adalete, eşitliğe, hakkaniyete ve hukuka sığmayan nasıl
uygulamalar yapıldığını, “kişiye göre iş” anlayışıyla atamalar yapılarak
Meclisin nasıl doldurulduğunu, teşkilatın nasıl hantal yapıya geldiğini ve
personel arasında nasıl adaletsiz uygulamalar yapıldığını gösteren samimi ve
bir o kadar da acı itiraflar niteliğini taşımaktadır. İdari teşkilattaki mevcut
hantal yapıya son verilip personel atamaları ve terfiler yönünden keyfî
uygulamaları içinde barındıran sistemdeki başıbozukluğun giderilmesi için
aslında çok da geç kalınmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarını da
zedeleyen adaletsiz uygulamalara son vermek için çok daha önceden bu durumları
düzeltecek düzenleme yapılmalıydı. Bu itibarla, Değerli Meclis Başkanının bu
konuda bir düzenleme yapılması için girişimde bulunmasını, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak takdirle karşıladığımızı ifade etmek istiyorum. Bizim de bütün
gayretimiz, Sayın Başkanın bu girişimine katkı vermek üzerine olmuştur ve
olacaktır. Bizim eleştirilerimiz ve önerilerimiz Türkiye Büyük Millet Meclisine
yakışır bir düzenlemenin ortaya çıkarılmasına ve bu kanunun hakkaniyete ve
hukuka uygun hükümler içermesinin sağlanmasına yöneliktir.
Değerli milletvekilleri,
esasen nasıl bir teşkilat yapılanması olması gerektiği ve uygulanacak personel
politikası konusunda iyi bir hazırlık yapılmadığı, teklif sahiplerinde ve
idarede kararsızlık ve tereddütler olduğu, siyasi parti gruplarına gönderilen
taslaktan, Plan ve Bütçe Komisyonuna gelen tekliften ve alt komisyon ve Komisyon
görüşmelerinde sunulan değişiklik teklifleri arasındaki ciddi farklılıklardan
anlaşılmaktadır. Diğer taraftan kanun teklifinin müzakeresi sürecinde Hükûmetin
doğrudan müdahalesi ile karşı karşıya kalınmıştır. Alt komisyonda kanun teklifi
değiştirilerek kabul edildikten sonra 2 Kasım 2011 tarihli Resmî Gazete’de
yayımlanan 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Meclis idari teşkilatı
personeli de bu KHK kapsamına alınmış; 2919 sayılı Kanun’la belirlenmiş olan
Meclis personelinin fazla mesai ücreti, kadro karşılığı sözleşmeli uygulaması
ve Meclis Başkanlık Divanı yetkisinde olan özel hizmet tazminatları konusundaki
hükümler iptal edilmiş; yine 657 sayılı Kanun’la düzenlenen teşkilat personelinin ek gösterge,
makam tazminatı ve benzeri mali haklarıyla ilgili Meclis Başkanlık Divanının
yetkileri elinden alınmıştır.
AKP Hükûmeti hem Türkiye
Büyük Millet Meclisi açıkken kanun hükmünde kararname düzenliyor hem de Türkiye
Büyük Millet Meclisi idari teşkilatında çalışan personelin özlük haklarını
değiştiriyor ve bu konudaki Meclis Başkanlık Divanının yetkilerini elinden
alıyor. Ben soruyorum: Yasama organı kim? Parlamento açıkken ve olağanüstü bir
durum söz konusu değilken böylesi kapsamlı düzenlemeler yapmak, Parlamentoyu
yok saymak, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının yetkilerini almak
her şeyden önce ahlaki midir? Hangi etiğe sığar?
666 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Meclis idari teşkilatı hakkında yapılan düzenlemeler yürütmenin
yasamaya tahakkümü niteliğini taşımaktadır. Aslında 6 Nisan 2011 tarihli ve
6223 sayılı yetki kanunu mali hakları kapsamamaktadır. Yine bu yetki kanununun
kapsamında Türkiye Büyük Millet Meclisi teşkilatı yer almamaktadır. Ayrıca
Anayasa’nın 95’inci maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin yönetim
hizmetlerinin Meclis Başkanlığı eliyle düzenlenmesi ve yürütülmesi hükmü
bulunmaktadır. Dolayısıyla 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yapılan
düzenleme Anayasa’nın kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verme ile ilgili
87’nci ve 91’inci maddelerine ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin yönetim
hizmetleriyle ilgili 95’inci maddesine aykırı bulunmaktadır.
Yetki kanununun görüşmeleri
esnasında, o tarihte Hükûmet Sözcüsü olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Cemil Çiçek’in bu kanunun Türkiye Büyük Millet Meclisini kapsamadığı yönündeki
beyanları tutanaklarda ve Komisyon raporunda yer almaktadır. Ancak Sayın Başkan
sözlerinin arkasında durmamış, görüşmekte olduğumuz kanun teklifi de Komisyonda
verilen önergelerle 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye paralel hâle getirilmiştir.
Bu durum, yasamanın yürütmenin dayatmasına boyun eğmesi demektir. Umarım ki
Genel Kurulda bulunan siz değerli milletvekilleri “kuvvetler ayrılığı” ilkesini
ve yasamanın bağımsızlığını savunmak adına, Meclisimizin itibarını korumak
adına bu dayatmaya boyun eğmezsiniz.
Değerli milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin genel gerekçesinde, 2919 sayılı Kanun’un,
ara rejimin bir ürünü olarak 18 Ekim 1983 tarihinde yürürlüğe girdiği ifade
edilmektedir. Ancak, 2919 sayılı Kanun’un ara rejim ürünü olduğunu belki de en
belirgin bir şekilde gösteren 5’inci maddesinin 4’üncü fıkrası hükmüyle
düzenlenen yetki bu kanun teklifine, 29’uncu maddenin 9’uncu fıkrası olarak
aynen taşınmıştır. Bu yetki, idari teşkilat kadrolarındaki herhangi bir personelin
diğer kamu kurum ve kuruluşlarına atanmasına ihtiyaç duyulması hâlinde
Başkanlıkça atanmasını öngörmektedir. Görüldüğü üzere, sürgün amacı taşıyan
yetki aynen muhafaza edilmiş, sadece yetki kullanımının Başkanlık yerine
Başkanlık Divanınca yapılması ve sürgünün de Ankara’daki kamu kurum ve
kuruluşlarından birine yapılması şeklinde bir değişiklik yapılmıştır.
Komisyon görüşmelerinde, bu
yetkinin istihdam fazlası personel için kullanılacağı ağızdan kaçırılmıştır.
Böyle keyfî bir düzenleme ile kimlerin sürgün edileceği de malumdur. AKP’nin
üst yönetiminden referansı bulunmayan memurlar gider, dolayısıyla yandaş, eş,
dost, akraba ve topluluklardan olanlar kalır.
Bilindiği gibi, 657 sayılı
Kanun’un siyasal kadrolaşmaya ve siyasal baskıya karşı memurun haklarını
koruyan ve kamu hizmetini esas alan bir mantığı vardır. Buna göre, memurlar
istekleri dışında başka bir kuruma nakledilemezler. Yine, disipline uymama ya
da suç işlemeleri hâlinde de haklarında memuriyetten çıkarma cezasına kadar
uygulanacak müeyyideler bulunmaktadır. O nedenle, personelin keyfekeder başka
kurumlara sürgün edilebilmelerini öngörün bu düzenleme mutlaka metinden
çıkarılmalıdır. Bir memurun sorgusuz sualsiz başka kurumlara sürülmesini zerre
vicdanı olan biri kabul edemez. Böyle bir şey olabilir mi? Ne yazık ki bu
yetkiye ilişkin hükmün çıkarılmasına yönelik Komisyonda verdiğimiz önergeyi
AKP’li üyeler kabul etmemiş, tüm ısrarlarımıza rağmen bu yetki tekliften
çıkarılamamıştır.
Evet, kanun teklifinin
genel gerekçesinde de ifade edildiği gibi bu düzenleme darbe döneminin bir
ürünüdür. Zaten böylesi bir anlayış ancak ve ancak darbeci zihniyetlerde,
faşist ve diktatörlük rejimlerinde söz konusu olabilir. Dolayısıyla bu durum
AKP’nin zihniyeti ile darbeci zihniyetin nasıl örtüştüğünü somut bir şekilde
ortaya koymaktadır.
Yine Komisyon
görüşmelerinde daireye gelmeyen, adresi dahi tespit edilemeyen müşavirler
olduğu ifade edilerek bu durum sürgün yetkisinin kalmasına gerekçe olarak ileri
sürülebilmiştir. Bir defa, işe gelmeyenlere göz yumanlar, bunlar hakkında
hiçbir işlem yapmayanlar da suç işlemektedir. 657 sayılı Kanun’a göre memurlar
izinsiz veya mazereti olmaksızın görevini kesintisiz on gün terk etmesi hâlinde
görevden çekilmiş sayılmakta ve özürsüz olarak bir yılda toplam yirmi gün
göreve gelmemesi hâlinde devlet memurluğundan çıkarma cezasına
çarptırılmaktadır.
Sayın Meclis Başkanına
soruyorum: Başkan başmüşaviri, başkan müşaviri ve müşavir kadrolarında 87 kişi
görünüyor. Bunlardan hangileri işe gelmiyor? İşe gelmeden maaş alan başka
memurlar da var mı? Bunlar kime güvenerek işe gelmiyorlar? Kim bunlar, kimlerin
yakını bunlar? Bunların arkasında kimler var? Burası AKP’nin çiftliği mi,
burası AKP’nin arpalığı mı? Şimdi, işe gelmeyecek, davet edeceksin gelmeyecek,
adresini bile tespit edemeyeceksin ama maaşlarını tıpış tıpış hesaplarına
yatıracaksın, bu kanun teklifi ile de maaşlarını aynen almaya devam edecek
şekilde bunlara şahsa bağlı kadrolar vereceksin, sonra da Meclis memurlarını
sürebilmek için, bu kadar koruyup kolladığın, işe gelmeyen kişileri gerekçe
olarak ileri süreceksin. Buna kim inanır? İşe gelmeyenlerin işi sadece bir
tutanakla bitirilebilir. Kanun maddesine falan gerek yok, tutanak için sadece
bir A4 kâğıdı yeterli. Böyle âcziyet olur mu? Mecliste memurların mesaiye gelip
gitmediği kontrol edilmiyor mu? Bunları niye müstafi saymıyorsunuz? Niye göz
yumuyorsunuz? Niye koruyorsunuz? Lütfen açıklayın.
Değerli milletvekilleri,
bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi idari teşkilatının hangi birimine giderseniz
gidin, aynı işi yapmakla birlikte farklı statüde çalışan personelle
karşılaşırsınız. Ana birimlerde, halkla ilişkiler binasında, lokantada,
yemekhanede, berberde, baştabiplikte, kreşte büro memuru, aşçı, berber, çay
ocakçı ve garson gibi birçok personelin, hatta Genel Kurulda kavas olarak aynı
işi yapanların bir kısmı genel idari hizmetler sınıfında, bir kısmı yardımcı
hizmetler sınıfında, bir kısmı da 4/C statüsünde görev yaptığından farklı özlük
haklarına tabi tutulmakta, aralarında çok önemli maaş farkı oluşmasına neden
olunmaktadır.
Farklı statülerde
çalıştırılan personelin aynı işi yapmakla birlikte farklı özlük haklarına sahip
olmasının getirdiği olumsuzlukların giderilmesi gerekçesiyle bu düzenlemeye
gidilmişken gelinen durum itibarıyla bu olumsuzluklar giderilmediği gibi daha
da artırılmıştır.
Meclisin kadrolu personeli
dahi mağdur edilmektedir. Hele ki 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye
paralel bir düzenleme yapılmasının da etkisiyle, bundan sonra Meclis
kadrolarına atanacaklar için öngörülen düzenleme dikkate alındığında memur
statüsünde aynı unvanda çalışanlar arasında da farklı özlük hakları
uygulamasının oluşacağı şimdiden görünmektedir.
666 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’yle makam tazminatı ve ek göstergeler düşürüldüğünden bundan sonra
mevcut kadrolu personel görevde yükseldiği takdirde hak kaybına uğraması gibi
acayip bir durumla karşı karşıya kalacaktır.
Alt komisyon görüşmelerinde
kadrolu personelin fazla mesai ücretlerinin 20 puan, yaklaşık 125 lira
artırılmasına ilişkin verilen karar, teklif metninde yer almadığı gibi, fazla
mesai ücretlerini düzenleyen hükümler tümüyle çıkarılmış, Başkanlık Divanınca
bu konuda yapılacak düzenlemede dikkate alınacağı ifade edilmiştir.
Yine alt komisyon
görüşmelerinde yardımcı hizmetler sınıfında çalışan 463 personelin aynı unvana
sahip ve aynı işi yapan emsalleri olması gerekçesiyle genel idare hizmetleri
sınıfına alınmasına ilişkin karara teklif metninde yer verilmemiş, bu amaçla
Başkanlık Divanına personelin sınıf değişiklikleri yapma yetkisi verilmiştir.
Emsalleriyle aynı işi yapan 4/C statüsündeki personelin kadroya alınması
teklifimiz de kabul edilmemiştir. Sadece bundan sonra Meclise alınacak
personelin yüzde 20’sinin 4/C’liler arasından yapılacak sınavla alınması kabul
edilmiştir.
Aslında bir yıldan az
süreli ve mevsimsel hizmetler için geçici personel istihdamını öngören 657
sayılı Kanun’un 4/C maddesi hükmü amacı dışında kullanılmaktadır. 4/C
statüsünde personel çalıştırılan hizmetler bir yıldan az süreli veya mevsimsel
hizmetler olmayıp süreklilik arz eden hizmetlerdir. On yılı aşkın süredir
çalışanlar var, buradan emekli olacaklar var, bu nasıl geçici hizmettir? O
nedenle, mevcut uygulama kanunun lafzına da, ruhuna da aykırıdır. 4/C
statüsünde çalışan personel aynı işi yapan, aynı hizmeti yürüten emsallerinin
sahip oldukları mali ve sosyal haklara sahip olmaksızın istihdam edilerek
mağdur edilmektedir. O nedenle, teklifin genel gerekçesi dikkate alınarak ve
adaletli bir yaklaşım gösterilerek 4/C’lileri kadroya almalıyız. Böylece
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından tüm kamu kurum ve kuruluşlarına örnek
bir davranış sergilemiş oluruz.
Yine alt komisyonca kabul
edilen teklifin 35’inci maddesinden de anlaşılacağı üzere kamuda geçici
görevlendirilen personele tahsil durumlarına göre standart bir tazminat
ödenmesine yönelik düzenleme öngörülmüştür. Komisyon görüşmelerinde ise hâlen
çalıştırılan personeli mağdur etmeyeceği söylenen bir sistemi içeren önergeyle
alt komisyonun önerisi değiştirilmiş, milletvekillerine yardımcı personel
arasında hiyerarşik kademe getirme anlamına gelecek şekilde aralarında önemli
farklar bulunan ücretler öngörülmüş ve bu teklifin 30’uncu maddesi olarak kabul
edilmiştir. Ancak getirilen bu sistemin adaletli olmadığı, birçok personelin
mağduriyetine yol açacak nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Şöyle ki, idari
teşkilatın kadrolu personeli, teklif ile getirilen sistemden yararlanamamakta,
emsallerine göre aralarında eşitsizlik söz konusu olmaktadır. Eşitlik sağlayıcı
bir düzenlemeye mutlaka gidilmelidir.
Güvenlik hizmetleri için
emniyet teşkilatından görevlendirilen personele, bu kanunun yürürlük tarihinden
sonra görevlendirilecekler için hiçbir ödeme yapılmaması eşitsizliğe ve
ayrımcılığa yol açacaktır. Hele ki, parti gruplarında veya milletvekillerinin
yanında görevlendirilen emniyet teşkilatı personeline yüksek ücret verilecek
olması eşitsizliği daha da perçinlemektedir. Kamudan geçici görevlendirmeyle
gelen personel arasında ayrımcılık yapılmamalı, kimse mağdur edilmemelidir.
Emniyet teşkilatı personelinden geçici görevlendirme amacıyla Başkanlığa gelen
yoğun talepleri önlemenin yolu böyle adaletsiz ve ayrımcı bir uygulama
olmamalıdır.
Hâlen kamu kurumlarından
geçici görevlendirmeyle gelen birçok personele yapılan ödemelerde azalma söz
konusu olmaktadır. Ayrıca, getirilen sistem kamudan kalifiye personel
görevlendirilebilmesine imkân vermeyecek niteliktedir. O nedenle, ya mevcut
uygulamaya ya da alt komisyon metninde getirilen sisteme dönülmesi hakkaniyete
daha uymaktadır.
Milletvekillerine yardımcı
olan personel arasında bir anlamda hiyerarşik kademe öngörülerek yüksek
nispette farklı ücretler getirilmesi huzursuzluklara yol açacaktır. O nedenle,
unvanları yerine tahsil durumlarına göre farklı ücret belirlemesinin daha uygun
olacağı düşünülmektedir.
Teşekkür ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Kalaycı.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.01
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 17.15
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Tanju ÖZCAN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
83 sıra sayılı Kanun
Teklifi üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Başkanlık Divanı Temsilcisi
burada.
Şimdi söz sırası Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Sayın Süreyya Sadi Bilgiç’te.
Buyurun Sayın Bilgiç. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 83 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı
Kanun Teklifi hakkında AK PARTİ Grubu adına konuşma yapmak üzere söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; henüz yasama döneminin başında sayılırız ve ilk defa
milletvekili seçilen arkadaşlarımızın sayıları da oldukça fazla ancak eski
milletvekilleri Meclis idaresinin nasıl çalıştığını çok iyi biliyorlar, yeni
arkadaşlarımız da az çok buna vâkıf olmuşlardır. Meclisin hizmet sunum
kalitesinin çok da üst düzeyde olmadığı hepimizin malumu. Oysaki hem milletin
temsil edildiği yer olan yasama organı hem de milletin temsilcisi olan
milletvekillerine sunulan hizmetlerin en üst seviyede olması gerekir.
Saygıdeğer arkadaşlar, bu
bir yandan millete duyulan saygının bir göstergesi, diğer yandan da milletin
temsilcilerinin kendilerine emanet edilen görevi hakkıyla yerine
getirebilmelerinin ön koşullarından biridir. Bizler, hiç şüphesiz her şartta
bize tevdi edilen görevleri bihakkın yerine getirmeye çalışırız ancak şu da çok
açıktır ki dünyanın küresel bir köy hâline geldiği, bununla birlikte
ilişkilerin daha da karmaşıklaştığı ve üretilen bilgileri takip etmenin
olanaksız hâle geldiği günümüz dünyasını anlamak kurumsal yapılarla
desteklenmeden mümkün olamamaktadır.
Saygıdeğer milletvekilleri,
bu noktada, bu milletin karar vericileri ve ekonomik, sosyal ve mali alanları
düzenleyerek topluma yön veren kanunların yapıcısı olan milletvekillerine
sunulan destekler de büyük öneme sahip bulunmaktadır. Şu da çok iyi
bilinmektedir ki sunulan bu imkânlar şahıslara yönelik değildir. Bu imkânlar,
yasamanın kalitesinin artırılmasına, Türkiye Büyük Millet Meclisinin asıl
vazifesi olan yasama ve denetim faaliyetlerinin layıkıyla yerine getirilmesine
hizmet etmektedir.
Değerli arkadaşlar,
görüşmekte olduğumuz kanun teklifi de bu amaca yönelik olarak hazırlanmıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi idari teşkilatı, Meclisin açıldığı günden bu yana
Türkiye Büyük Millet Meclisine idari ve teknik destek sağlamıştır. Nitekim,
teşkilat zamanla değişiklikler de geçirmiştir. Bildiğiniz üzere, yürürlükte
bulunan 2919 Sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Sekreterliği Kanunu, bundan
yaklaşık otuz yıl önce, 1983 yılında yürürlüğe girmiştir ancak gelinen noktada,
mevcut teşkilat, ihtiyaçları karşılayamaz hâle gelmiştir.
Arkadaşlar, tabii, sanki bu
teklif bir anda ortaya çıkmış gibi bir algı var, kesinlikle bu böyle değil.
Çeşitli zamanlarda Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliğince bu konuda
çalışmalar yapılmış, hatta Bilkent Üniversitesi ve TODAİE gibi diğer kurumlara
da çalışmalar yaptırılmıştır. Bu çalışmaların odağında da etkin bir yapılanma
oluşturulması ve kurumsal kapasitenin artırılması yer almıştır ancak söz konusu
çalışmalarda, teşkilatın kamunun genelinden farklı çalışma düzeni ve şartlarına
sahip olması dikkate alınarak çok daha etkin, hızlı, esnek ve bilgi odaklı bir
yapıya sahip olması gerektiği hususlarına vurgu yapılmıştır.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gerek teşkilat yapısı gerekse personel yapısına
şöyle bir baktığınızda, pek çok sorun olduğunu sizler de göreceksiniz. Hepimiz
çalışmalarımızda bu sorunlarla karşılaşıyoruz. Karşı fikirler, söylemler ortaya
koyabilirsiniz. Biz bunu komisyon aşamalarında, alt komisyon aşamalarında, üst
komisyon aşamalarında da yaşadık ama sizler de biliyor ve kabul ediyorsunuz ki
bu yasa bir gereklilik, ihtiyaç, bir olmazsa olmaz. Ben şu an partim adına, AK
PARTİ Grubu adına konuşuyor olabilirim ama inanın, son saniyeye kadar, şu
kürsüye çıkışıma kadar, üzerimde yaratılmaya çalışılan baskıyı -ki Alt Komisyon
Başkanı olarak, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkan Vekili olarak- burada vurgulamak
istiyorum. Hiç kimse, Meclisin hukukunu arama peşinde değildi bu süreç
içerisinde. Bir şekilde herkes kendi hukukunu koruma adına baskı yapmaya,
yaptırmaya çalıştı. Bu baskıyı gerçekten burada sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bizlerin şahsa özel düzenlemeler yapmamız mümkün değil. Bizler her şeyden önce
yüce Meclisin ve tüm çalışanlarının hak ve hukukunun en üst düzeyde
korunmasının yollarını aramalıydık ve biz de Komisyon üyesi arkadaşlarımızla
birlikte de bu tasarıyı, daha doğrusu bu teklifi buraya getirirken bunu yaptık.
Teşkilata bakıyorsunuz, pek
çok birim ya da müdürlük var, hangisi ne iş yapıyor belli değil. Birinin
yaptığı işi öteki de yapıyor ya da öteki yapıyor diye hiçbiri yapmıyor.
Sistematik hiçbir şey yok. Bir kere bu kanun teklifi bu karmaşayı ortadan
kaldırıyor arkadaşlar.
Şu an mevcut kadroya
baktığımızda, müdür yardımcısı ve üstü kadro olarak 226 tane üst düzey
yöneticinin Meclis teşkilatlarında çalıştığını görüyoruz. 82 tane burada müdür
yardımcılığı kadrosu var. Biz şimdi gelecek bir önergeyle de -ki gruplar bu
konuda da anlaştılar- bu sayıyı 45’e indiriyoruz. Sadece Meclis Başkanımızın
Özel Kalemine 8 tane kadro ihdas edilmiş Özel Kalem Müdür Yardımcısı olarak.
Mesela bu sayı da Sayın Meclis Başkanımızın da talimatıyla 3’e kadar
indiriliyor. Çok ciddi bir kadro şişkinliği var. 1.800’ün üzerinde aşırı istihdamdan
bahsediliyor.
Değerli arkadaşlarım, bir
kere bu kanun teklifi bu karmaşayı ortadan kaldırıyor. Teşkilat günümüzün
ihtiyaçlarına göre yenileniyor ve böylece, kendisinden beklenen hizmetleri daha
etkin bir şekilde yerine getirebilmesi amaçlanıyor.
Her şeyden önce teşkilatın
adı değişiyor -son derece önemli- ve “Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
İdari Teşkilatı” oluyor. Doğrusu da budur arkadaşlar, Meclis Başkanından kopuk
bir yapı düşünemezsiniz. Neticede bu teşkilatın başında siyasi sorumlu olarak
Meclis Başkanı bulunmaktadır. Bu değişiklikle de bu bağ tekrar kurulmuş oluyor.
Genel sekreter
yardımcılıklarının sayısı 4’e çıkıyor ve görev alanları yeniden belirleniyor.
Yasama organlarının iki
temel görevi var: Yasama ve denetim. En önemli vazife de bu. Dolayısıyla,
şimdiye kadar hep ihmal edilmiş olan denetim boyutunu güçlendirici düzenlemeler
de var bu teklifin içerisinde, alt komisyonda ve Komisyonda yapılan
düzenlemelerden de kaynaklı olarak.
Yasama ve Denetimden
Sorumlu Genel Sekreter Yardımcılığının altında denetime yönelik hizmetlerden
sorumlu olacak bir Başkan Yardımcılığı kadrosu da ayrıca ihdas ediliyor. İşte,
bu, denetime verilen ve yasama faaliyetlerine verilen önemin daha güçlü bir
biçimde ifadesinden başka bir şey değil.
Bu Genel Sekreter
Yardımcısının altında, yani yasamadan ve denetimden sorumlu Genel Sekreter
Yardımcısının altında üç başkanlık var: Kanunlar Kararlar, Bütçe ve Tutanak
Başkanlıkları. Bu üçü yasamanın kalbi, beyni, her şeyi. Yani bu Genel Sekreter
Yardımcısı yalnız yasama hizmetlerinin geliştirilmesi, eş güdüm ve sunumundan
sorumlu olacak, başka bir işle uğraşmayacak. Yasama ve denetime dünya
standartlarında en üst düzeyde nasıl destek sunarım, bununla uğraşacak bu
arkadaş.
Yine, teklifle dedik ki:
“Yasamaya yönelik işlerde kurumsal hafıza ve tecrübe çok önemli. Bu yüzden, bu
Genel Sekreter Yardımcısının ve bu Genel Sekreter Yardımcısına bağlı
başkanlıkların yöneticilerinin atamasını özel şartlara bağlayalım. Bir kere,
içeriden atansın bunlar.” Yasamayı en iyi bilenler kimler? Doğrudan yasama
süreçleri içinde çalışanlar, yani Kanunlar Kararlar, Bütçe ve Tutanağın
yöneticileri ile burada çalışan yasama uzmanları.
Değerli arkadaşlar, dikkat
ettiyseniz, yasama birimlerine yönelik özel düzenlemeler yaptık. Bu işi bilen
yasama uzmanları buralara yönetici olacak ve Genel Sekreter Yardımcısı da
bunların içinden atanacak. Bu düzenleme, yasama birimlerinin kurumsallaşması,
yasamanın hafızasının geleceğe taşınması ve Meclisin asıl işinin önemine vurgu
yapılması demektir.
Bizler her dört yılda bir
de olsa millete hesap verme zorunluluğu olanlarız ki bizlerden başka, millete
hesap verme zorunluluğu olan başka hiçbir kurum yok. Milletimiz adına en
doğruyu yapmak için bizlere bu süreçte hizmet edecek Meclis idari teşkilatını
da en doğru şekilde yapılandırmak zorundayız.
Diğer Genel Sekreter
Yardımcımız idari, mali ve teknik hizmetlerden sorumlu. Tüm idari ve teknik
işler de burada. Bir diğeri Bilgi ve Bilişim Hizmetlerinden Sorumlu Genel
Sekreter Yardımcısı. Bu da arkadaşlar, milletvekillerinin bilgi ve belge
talebini karşılayacak, Meclisin basın ve halkla ilişkileri ile bilgi işlem
hizmetlerini yürütecek birimlerden oluşacak.
Ve bu birime bağlı en
önemli birimlerden bir tanesi de Araştırma Merkezi Müdürlüğümüz ki burada
tamamen yasama uzmanlarından oluşan, son derece güçlü bir kadro var. Burada
yasama süreçlerine ilişkin olarak denetim süreçlerine ilişkin olarak
milletvekillerimize her türlü desteği sağlasınlar, onlar adına her türlü
araştırmayı yapsınlar diye. Aynı zamanda bu birim gene yurt dışıyla ilişkili
olan her türlü ihtisas komisyonlarına, uluslararası dış komisyonlara, dostluk
gruplarına da, milletvekillerimize de her türlü teknik desteği de sonuna kadar
sağlamaktadır.
Son olarak da Millî
Saraylardan Sorumlu Genel Sekreter Yardımcılığı: Değerli arkadaşlar, millî
saraylar bizim millî mirasımız. Bunların en iyi şekilde korunması, bize nasıl
geldiyse o şekilde gelecek nesillere miras bırakılması bizim boynumuzun borcu.
Bunlar bizim millî mirasımız olduğu kadar dünyanın da kültürel değerleri ve
tarihî mirası içinde yer alıyor. Bu bakımdan bize yaraşır şekilde yerli ve
yabancı tüm ziyaretçilerin ziyaretine buraların açık tutulması gerekir.
Bu görevler layıkıyla
yapılmaktadır. İnşallah daha da iyi yapacaktır arkadaşlar bu yeni düzenlemeyle.
Çünkü bu birimde oldukça radikal bir değişiklik yapıldı. Birim, Genel Sekreter
Yardımcılığına dönüştürüldü ve 20-25’e yakın bağlı birim sayısı 3’e düşürüldü.
Böylece hem buradaki dağınıklık giderilip derli toplu bir birim hâline
getirildi hem de hizmet sunumunda bir
standart sağlandı. İnşallah yapacakları hizmetlerle vatandaşlarımız ve dünyanın
takdirini toplayacaklar, milletçe de göğsümüzü kabartacak işlere imza atacaktır
oradaki arkadaşlarımız.
Saygıdeğer milletvekilleri,
teşkilata ilişkin diğer bir düzenleme: Görev ve sorumlulukların yerine
getirilmesi sürecinde hız ve etkinliğin sağlanması amacıyla hiyerarşik
kademelerin azaltılarak yatay bir örgütlenme modelinin tercih edilmesidir.
Teklifle daire başkanlıkları ve müdürlükler kaldırıldı. Bu da çok köklü bir
değişiklik. Bunların yerine daha güçlü bir örgütlenme modeli olan başkanlıklar
kuruldu. İşlevselliği kalmayan hizmet birimleri azaltıldı ve hizmet
çakışmalarının önlenmesi amacıyla benzer hizmetleri yürüten birimler tek bir
çatı altında toplandı. Benzer nitelikteki hizmetlerin hem eşgüdümünü hem de bu
hizmetlerin sunumunu bu başkanlıklar yerine getirecek.
Saygıdeğer milletvekilleri,
bu yapılarak gerçek anlamda hizmet birimi dediğimiz birimler de kurulmuş oluyor
böylece. Benzer hizmetler, dağınık dağınık, birbirinden habersiz birimlerce
değil tek bir birimce yerine getirilecek artık. Bu Başkanlıklar hizmet sunumu
açısından da daha güçlü ve etkin hareket edecek. Ayrıca kanun teklifiyle
başkanlıkların da görevleri ayrı ayrı belirtilerek görev tanımlarına açıklık
getirilmiştir ve iş süreçleri açıkça tanımlanmıştır. Bundan sonra hangi birim
hangi görevi yerine getirecek, bir işin asıl sorumlusu kim, belli olacak, kimse
bundan sonra “Bu benim işim değildi.” diyemeyecek.
Başkanlık örgütlenmesine
geçilmesiyle 57 olan birim sayısı da 17’ye düşmüş oldu, 40 birim azaltıldı. Bu
da ciddi bir yeniden yapılanma göstergesidir. Bu, aynı zamanda yöneticilerin
sayısının azalması anlamına da geliyor. Şu anda, az önce de söyledim, müdür
yardımcısı ve üstü düzeyinde diyebileceğimiz müşavirler dâhil 226 tane personel
var. Teklifle bunun 100 civarına düşmesi planlanıyor. Bundan müşavirleri de
düşersek bu sayı, yönetici kadro sayısı 65-70 olacaktır, bu anlama gelmekte. Bu
da gerçekten önemli bir tasarruf demektir. Bu, aynı zamanda buranın
yönetilebilmesi için ihtiyaç duyulan makul sayıyı da göstermektedir.
Değerli arkadaşlar,
öngörülen bu yalın ve yatay örgütsel yapıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve
milletvekillerinin ihtiyaçlarına daha hızlı ve etkin yanıt verebilecek ve
bürokrasiyi azaltacak bir sistem oluşturulmaktadır.
Saygıdeğer milletvekilleri,
gelelim Meclisin en büyük keşmekeşine yani o da personel sistemine. Yasama ve
denetim faaliyetlerinin yerine getirilmesi sürecinde Türkiye Büyük Millet
Meclisine hizmet sunacak olan personelin niteliği ve kalitesinin de en üst
düzeyde olması gerekir ama maalesef Meclisteki bu keşmekeşten dolayı birkaç
birim dışında maalesef biz bu niteliği hissedemiyoruz.
Aslında burada bir öz
eleştiri de yapmak lazım, bence gerekir. Tabii ki biz siyasiler olarak,
buradaki yöneticiler olarak da bu konuda da bizim ciddi anlamda suçumuz var.
Biz AK PARTİ olarak, bu yanlışlığı da düzeltmeye talibiz. Diyoruz ki
arkadaşlar, bundan sonra Meclise, tanıdığı olan, torpili olan değil, bileğinin
hakkıyla sınavı kazanan girsin. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ediyorum Mevlüt
Bey.
Bundan sonra hangi statüde
çalışırsa çalışsın, ister memur ister sözleşmeli isterse geçici personel olsun,
herkes sınavla girecek Meclise. ÖSYM yapacak sınavı, en yüksek puanı alan
kazanıp girecek. Aşırı istihdam, personel istihdam politikasında hizmet
gerekleriyle uyuşmazlık, evet değerli milletvekilleri, bir dolu, fazla
personeli var Meclisin. Bundan sonra norm kadro uygulanacak ve fazla insan
çalıştırmak gibi bir sorun artık Mecliste yaşanmayacak.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Ama kimseyi de kovmayacaksınız.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Devamla) – Hayır, herkesin özlüğünü koruyoruz, şimdi oraya geliyorum Sayın
Mevlüt Bey, orada hiçbir sıkıntı yok.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Hah,
tamam.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
– Haksızlık yok.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Devamla) - Hiçbir şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisinin, bu yüce Meclisin
vatandaşına, çalışanına haksızlık yapacağını düşünmek bile yanlıştır yani Sayın
Aslanoğlu, çok teşekkür ediyorum.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
– Uygulamada da görmek istiyoruz.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Devamla) - Yani mutlaka hep beraber göreceğiz.
Tüm bunlar yapılırken de
değerli arkadaşlar, kimse mağdur edilmeyecek, tam o cümlede kalmışım. Herkesin
özlük hakları sonuna kadar korunacak. Alınan tedbirler mecburen geleceğe
yönelik oluyor. Hemen bugün bu almış olduğumuz kararları uygulamaya sokalım
dediğimiz anda buradaki arkadaşlarımızı, çalışanlarımızı mağdur etmiş oluruz.
Asla kimsenin, bu Meclisin böyle bir düşüncesinin olması mümkün değil.
Diğer bir sorun, hepimiz
dinliyoruz bunları, hepimize geliyor arkadaşlar, 4/C’lilerin durumu. Bu
teklifle önemli bir düzenleme yaptık. Az önce diğer konuşmacı arkadaşlarımız da
buna vurgu yaptılar. İçeride de grup başkan vekili arkadaşlarımız hâlâ
görüşüyorlar. 4/C’li çalışanlara bir imkân tanıdık ve memur alınacağı zaman
alınacak sayının yüzde 20’si kurum içinde yapılacak sınavlarla 4/C’lilerden
alınacak. Böyle bir imkân da başka hiçbir yerde yok. Biz AK PARTİ olarak bu
konuda hassas davrandık, diğer muhalefet
partisindeki Komisyon üyesi arkadaşlarımız da bizle beraber aynı hassasiyeti
gösterdiler ve buradaki 4/C’li çalışan personelimize çok önemli bir fırsat
verdik. Böylece AK PARTİ olarak vatandaşımızın talepleriyle duyarlı olduğumuzu
ve onların yanında olduğumuzu da bir kez daha göstermiş olduk.
Değerli arkadaşlar, siyasi
parti grupları ve milletvekilleri için çalışacak personele ilişkin de önemli
düzenlemeler yapıldı. Hepimizin en önemli şikâyeti yeterli ücret verilmediği
için yasama faaliyetlerinde bizlere yardımcı olacak nitelikli personel
çalıştıramamaktı. Yaptığımız düzenlemelerle de bunu karşıladık. Buna ilişkin de
az önce diğer arkadaşlarım da konuştu ama, bu son yapılan düzenlemeye ilişkin
bu danışmanlarla ilgili, yardımcı personelle ilgili yapılmış olan düzenlemenin
altında da aynı şekilde hem Milliyetçi Hareket Partili hem de Cumhuriyet Halk
Partili komisyon üyesi arkadaşlarımın da imzaları vardır. Yapılan
düzenlemelerle Türkiye şartlarında bunlar iyi denebilecek tutarlar ve amaca
hizmet edecektir diye düşünüyorum. Hem böylece bu ücretler bir standarda da
kavuşturulmuş oldu. Biliyorsunuz, şu an bu işi yapan, aynı şekilde geçici
görevlendirmeli olarak gelen personel arasında çok büyük ücret farklıkları
vardı. Bu böyle bir standarda bindirilmiş oldu.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Gene farklılıklar kaldırılmadı.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Devamla) – Yani farklılıklar kalmadı, hayır, hiç farklılık kalmadı. Eğer gelen
geçici görevli bir personel kurumunda daha yüksek ücret alıyorsa kurumundaki
ücreti almaya devam edecek ama bizim önerdiğimiz ücretin altında bir ücret
alıyorsa aylıksız izinli sayılacak ve ücreti Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından ödenecek. Bütün buradaki bu danışmandır, danışman yardımcısıdır,
yardımcı personeldir, bunlara kurumlardan gelecek personelde bir eşitlik ilkesi
de bu şekilde sağlanmış oldu.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
– Plan ve Bütçe Müdürü niye değişti?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Devamla) – Onu az sonra konuşuruz, bunun konusu değil, bu kanunun konusu
değil.
Bu statüde çalışacaklardan
diğer kurumlarda çalışanlar ya kendi maaşını alacak ya da buradaki ücretleri
alacak, tercih kendilerinin.
Değerli milletvekilleri,
siyasetin en önemli aktörlerinden olan siyasi parti grupları da hem uzman hem
de yardımcı personel açısından takviye edildi. Gruplarda da bundan sonra 10
grup danışmanı olacak, 25 büro görevlisi artı partilerin milletvekili sayısının
yüzde oranında da ek büro görevlisi buralarda istihdam edilecek.
Saygıdeğer milletvekilleri,
hepinizi yakından ilgilendiren bir konu da sağlık biriminin devri. Malumunuz,
şu an Mecliste bu işi Baştabiplik yapıyor. Ancak Baştabipliğin imkânları çok
kısıtlı ve sunulan hizmetler de sınırlı. Tüm bunlar değerlendirildi ve burada
çalışan personelin hakları korunarak Baştabipliğin devrine karar verildi. Ancak
sağlık hizmeti daha güçlü bir şekilde ikame edilecek. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı ile Sağlık Bakanlığı arasında yapılacak protokollerle,
böylece Türkiye Büyük Millet Meclisi yerleşkesi içinde sağlık hizmetleri daha
donanımlı ekipman ve uzman doktor açısından güçlendirilmiş olarak yerine
getirilecek. Örnek olarak, Genel Kurul çalıştığı sürece 1 adet kardiyolog
asgari sürekli hazır bulunacak. Ayrıca, Bakanlığa bağlı eğitim araştırma hastanelerinden
de yararlanılabilecek. Arkadaşlar, bu ilave bir imkân yoksa yararlandığımız
diğer sağlık hizmetlerinden de aynen yararlanmaya devam edeceğiz.
Değerli arkadaşlar,
bildiğiniz gibi az önce arkadaşlarımız değindi, bu kanun hükmünde kararnamelere
değindiler, 666 sayılı KHK’ya değindiler. Bizler bu KHK’ların içerisinde dahi
çalışanlarımızın hakkını, hukukunu ve Meclisin hak ve hukukunu en üst düzeyde
koruyacak şekilde çalışmalarımızı yaptık ve düzenlemelerimizi yaptık. Örnek
olarak, biz Meclisin konumunu dikkate alarak bu KHK’da birtakım da
değişiklikler yapıldı. Mevcut personel KHK’nın zaten kapsamı dışında,
dolayısıyla sosyal ve mali haklar açısından bir kayıpları da herhangi bir
şekilde söz konusu olmayacak.
Değerli arkadaşlarım, Plan
ve Bütçe Komisyonunun tüm üyelerine şahsım ve partim adına teşekkür ediyorum.
Özellikle de şahsım, partim ve yüce Meclis adına da Meclis Başkanımız Sayın
Cemil Çiçek Beyefendiye bu yeni düzenleme konusu hususunda göstermiş oldukları
kararlılıklardan dolayı da şükranlarımı arz ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Bilgiç.
Şahıslar adına ilk söz
Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır’a aittir.
Buyurun Sayın Şandır. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Bilgiç’in bıraktığı
yerden devam edelim. Gerçekten…
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
– Hepsini anlattı.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
“Hepsini anlattı, konuşacak bir şey kalmadı.” diyor Sayın Baştopçu ama şimdi
efendim, kabul etmek lazım ki iyi niyetle, samimiyetle, iyi olsun diye bir
kanun tasarısı hazırlandı. Bunun iradesini ortaya koyan Sayın Meclis Başkanına
ben de teşekkür ediyorum. Emeği geçen tüm personelimize, Komisyonda, alt
komisyonda bunun mükemmelleşmesi için gayret gösteren tüm milletvekillerimize,
Komisyon üyelerimize de teşekkür ediyorum.
Daha iyi olabilir miydi?
Mutlaka. Eksikleri var mı? Doğrudur, vardır. Yanlışları var mı? Doğru,
olabilir. Ama bir iyi niyetle, uzun müddetten bu yana tartışılan Türkiye Büyük
Millet Meclisinin teşkilat yasası hazırlandı, önümüze geldi.
Değerli arkadaşlar,
gerekçeyi okursanız -ben bununla birlikte, bununla ilişkilendirerek aslında
geneli konuşmak istiyorum- genel gerekçeye bakarsanız çok önemli bir husus
söylüyor, diyor ki: “Yürütmeden bağımsız bir idari teşkilat kurmak.” Buna
dayalı bir hukuk kurmak.
Değerli milletvekilleri,
burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, burada yasama yapıyoruz. Türkiye’yi
yönetmek üzere hukuk kuruyoruz, toplumun taleplerini, sorunlarına çözüm için
bize yüklenilen görevin gereği bir hukuk kuruyoruz. Dolayısıyla, Türkiye Büyük
Millet Meclisi, sistemin üç ayağından, bana göre en önemli ayağından, birinci
ayağından biri olan yasamanın kendi hukukunu kuruyoruz. Bunun yürütmeden
bağımsız olması bir zorunluluk, bir mecburiyet ama Sayın Kalaycı’nın biraz
önce, çok acı acı tenkit ettiği 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle
yasamanın, Teşkilat Yasası’nın yürütmeden bağımsız olmadığı hukuken tescil
edildi. Böyle bir müdahale oldu. Bunu, alt komisyonda, üst komisyonda, işte
burada Genel Kurulda ısrarla söylememize rağmen yok sayarak geçiştiriyoruz.
Değerli milletvekilleri,
demin de arz ettiğim gibi, burası hukuk kurma müessesesi. Burada hukuk kuruyoruz,
kurduğumuz hukuk, burada kabul ettiğimiz kanun -gerek tartışarak gerek teklif
gerekse tasarı, uzlaşarak- burada çıkan tüm kanunlar Meclisin kanunlarıdır,
millet adına görev yapan, hepimizin, bazen uzlaşarak bazen muhalif kalarak ama
hükmi şahsiyet olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin kanunları. Bu kanunların
bir ortak özelliği olması lazım o da adalet duygusunu güçlendirmesi lazım.
Adalet duygusunu güçlendirmeyen hukuk, hukuk değildir; kanun, kanun değildir.
Bizim görevimiz, burada, toplum arasında... Çünkü en büyük ortak paydamız bu,
hukuk devleti olmak, hukukun üstünlüğünün güvencesinde birlikte yaşamak.
Şimdi, değerli
konuşmacılar, muhalefete ait konuşmacılar bana göre çok önemli şeyler
söylediler, ağır şeyler de söylediler. Bazı notlar aldım. Yani Sayın Hasip
Kaplan “Bu zulümdür, bu zulme nasıl razı oluyorsunuz?” dedi. Gerçekten
4/C’liler konusunda “Zulüm değildir.” diyen varsa içinizde öne çıksın.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
– Zulüm, zulüm.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4’üncü maddesinin (c) fıkrasındaki tanım
geçici işçilerle, geçici çalışanlarla ilgili. Yirmi senedir, on senedir aynı
görevi yapan, diğerleriyle birlikte aynı görevi yapan insanlara hâlâ “Sen
4/C’lisin, ayrı statüdesin ve şu maaşı alacaksın.” demek Sayın Kaplan’ın
ifadesiyle zulüm değil mi? Ben de katılıyorum. Gelin, bunu düzeltelim.
Şimdi, arkada, sayın grup
başkan vekilleri çalışıyorlar. Israrla söylüyoruz, gelin, bunu değiştirelim.
Burası hukuk kuruyor. Kendisinin hukukunu kuramayan, kurduğu hukukla adaleti
temin etmeyen bir Meclis, bir Meclis üyesi, milletvekilleri olarak vicdanınız
sızlamıyor mu?
Değerli arkadaşlar, şimdi,
koridorlara çıktığınızda bu Mecliste çalışan insanlar, işte, şu Genel Kurulda
çalışan insanlar farklı statülerde, farklı maaşlar alarak hizmet üretiyorlarsa
bunun adı adalet midir? Böyle bir hukuk olur mu? Gelin, bunu düzeltelim,
başkası yapmayacak bunu, biz yapacağız. İşte, Teşkilat Yasası’nı çıkartıyoruz,
buyurun düzeltelim. Önce kendi yasamızda adaleti temin edelim. Türkiye Büyük
Millet Meclisi öncü olmak mecburiyetinde, -burada yapalım ki, başka yerlerde de
yapılsın- emsal olmak mecburiyetinde. Elimizi tutan mı var?
Toplam 1.500 tane 4/C’li
varmış. Bunun bir miktarını da göndereceğinizi söylüyorsunuz. Bu mudur Türkiye'nin
belini büken? Yani bu 1.500 kişiye ödenecek fazla ücret midir Türkiye'nin
belini bükecek? Hani büyüdük, kalkındık, gayrisafi millî hasılamız 10 bin
doları geçmişti? Bu insanların rızkından keserek büyüdüğümüzü iddia etmek
yakışıyor mu Türkiye'ye, Türkiye'yi yöneten siyasi iktidara? Burada adalet yok.
Ee, bir başka arkadaşımız
dedi ki: “Burası AKP’nin çiftliği mi?” Yani şimdi 29’uncu maddeye bir husus
eklediniz, dediniz ki: “Fazlasını Ankara içinde diğer kurumlara göndereceğiz.”
Ankara, Beypazarı da Ankara, Güdül de Ankara, nereye göndereceksiniz Allah
aşkına? Sayın Bilgiç diyor ki: “Kimseyi mağdur etmeyeceğiz.” Ee, kanuna
yazıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, ben,
tabii, kızgınlık, öfkeyle söylemiyorum, milletin önünde konuşuyoruz. Yani bu
bizim ayıbımız arkadaşlar. Kusura bakmayın ya! Lütfen kusura bakmayın!
Yıllardır burada
konuşuyoruz değerli milletvekilleri. Burada üç dönem, dört dönemdir
milletvekilliği yapan arkadaşlarımız var. Kendi hukukumuzu kuramamışız. Anayasa
86’ya göre özlük haklarımızı yasayla belirleyeceğiz. Nerede yasamız?
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli)
– Yok! Yasamız yok!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Yasamız yok.
Şu milletvekillerinin
içerisinde, şu genç arkadaşlarımızın içerisinde, ben diyebilirim ki 150 tane,
200 tanesi emekli olamayacak. Emekli olamayacaksınız. Gelin, şunu düzeltelim.
Ya, gelin düzeltelim.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) –
Tamam.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Sayın Haluk İpek, Genel Başkan Yardımcısı olarak, Mehmet Şandır, Grup Başkan
Vekili olarak, işte irademizi ortaya koyuyoruz, gelin, düzeltelim. Allah aşkına
ya!
SALİH KAPUSUZ (Ankara) –
Yapalım!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Ayıp oluyor Sayın Salih Kapusuz!
Değerli arkadaşlar, bakın,
bir şey söyleyeyim. Meclis başkanları bile eşit statüde değil. Sayın Mehmet Ali
Şahin ile Sayın Bülent Arınç farklı statüde maaş alıyor. Ya, buna nasıl
diyeceğiz? Ne diyelim? Ayıp değil mi bu ya? Yani millete umut olabilir miyiz
böyle? Kendi hukukunu düzeltemeyen, kendi kurduğu hukukta adaleti sağlayamayan
bir Meclis kimin yarasını saracak? Yapmayalım arkadaşlar, böyle bir şey olmaz!
Çalışalım, biraz daha çalışalım. Bak, alt komisyonda düzeltmeler yapıldı, üst
komisyonda geri sildiniz. Nerede Sayın Bilgiç? Geri sildiniz. Üst komisyonda
kararlaştırdıklarımızı da burada önerge vererek tekrar geri silecekmişsiniz.
Yapmayın bunu değerli arkadaşlar. Bu Meclis bu milletin son umududur. Burayı da
itibarsızlaştırırsak, burayı da böyle çözüm üretemeyen, kendi derdine çözüm
üretemeyen bir kurum hâline getirirsek yazık ederiz ülkemize. Bir fırsattır,
kendi hukukumuzu kurmadık ama personelimizin hukukunu kurarken adaletsizlik
yapıyoruz, bunu düzeltelim ama gelin bunu fırsat bilerek kendi hukukumuzu
düzeltelim.
En büyük ayıbımız da şu:
İçeride 7 tane, 8 tane milletvekili tutuklu.
Değerli arkadaşlar,
milletin seçtiği milletvekilleri şu anda içeride tutuklu, bin gündür tutuklu.
Bunu düzeltelim, bu yakışmıyor. Böyle bir şey olmaz. Milletin iradesinden daha
üstün bir başka gücü tanımıyorsak, buna müdahale edenleri Ergenekon’a tıkmakla
övünüyorsak gelin bu milletvekillerinin, bir hukuk geliştirelim, o
tutukluluklarını bitirelim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla) -
Ben bunların dikkate alınacağını ümit ederek hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Şandır.
Şahıslar adına son söz,
Ağrı Milletvekili Sayın Ekrem Çelebi’ye aittir.
Buyurun Sayın Çelebi. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 83 sıra sayılı Kanun Teklifi
hakkında, tümü üzerinde şahsım adına konuşma yapmak üzere söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
İlk önce şunu belirtmek
istiyorum: Değerli bir konuşmacımız dedi ki: “Bu teşkilat yasası sürgün
yasası.” Kesinlikle, bu ne bir sürgün yasası ne de hakların geri alınması
yasası. Bu, 1920’li yıllarda çıkan bir teşkilatın rehabilite edilme yasası. Bu
vesileyle bunu da belirtmek istiyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi ilk kurulduğu 23 Nisan 1920 tarihinden itibaren idari teşkilata sahip
olmuştur. Bu teşkilat, kurulduğu ilk günden bu yana zamanın ihtiyaçlarına göre
sürekli gelişerek ve değişerek varlığını devam ettirmiş ve yasama meclisinin
faaliyetlerini daha etkin bir şekilde yerine getirebilmesi amacına hizmet
etmeye çalışmıştır.
Bilindiği üzere, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliğinin kuruluşunu, görevlerini ve yönetim
esaslarını düzenleyen 2919 sayılı Kanun 13/10/1983 tarihinde yürürlüğe
girmiştir. 2919 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden bu yana gerek dünyada gerekse
Türkiye’de önemli değişiklikler yaşanmıştır.
Bu değişmeler çerçevesinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliğinin yeniden yapılandırılması
amacıyla, Bilkent Üniversitesi ve TODAİ gibi bazı kurumlara yaptırılan
çalışmalar başta olmak üzere, kurum içinde de çalışmalar yapılmış, kurumsal
kapasitenin güçlendirilmesi adına oldukça önemli tespitlerde bulunulmuştur.
Söz konusu çalışmalar ve
dünyada yaşanan değişimin yakından izlenmesi sonucunda edinilen bilgiler
ışığında, yasama meclislerinin rutin olmayan ve kendilerine has çalışma
yöntemlerinden dolayı çok daha etkin, hızlı, esnek ve bilgi odaklı bir
teşkilatlanmaya sahip olması gerektiği ortaya çıkmıştır.
Özellikle, hiyerarşik
kademelerin azaltılarak, yatay bir örgütlenme modelinin tercih edilmesiyle,
görev ve sorumlulukların yerine getirilmesi sürecinde hız ve etkinliğin
sağlanması oldukça önem arz etmektedir. Böylelikle, yalın ve yatay bir örgütsel
yapı oluşturularak hizmet zenginliğine, çeşitliliğine gidilmesi
sağlanabilecektir.
Diğer yandan, iş
süreçlerinin tanımlandığı ve tanımlanan bu iş süreçlerine göre nitelikli
personel alımının yapıldığı, atama ve yükselmede ehliyet ve liyakat, iş yükü
dağılımında adalet, isteklendirme ve verimlilik ilkelerinin esas alındığı
personel istihdam politikaları ön plana çıkmaktadır.
Bu şekildeki bir personel
politikasıyla bilgi odaklı bir yapılanmaya geçilebileceği, statü, görev ve
ücret dengesinin adil ve eşit bir şekilde dağılabileceği aşikârdır.
Yasama meclislerinin asli
görevleri arasında yer alan yasama ve denetim faaliyetlerinin daha etkin bir
şekilde ve bu iki faaliyete yönelik hizmetlerin tam anlamıyla uzmanlaşmaya
dayalı olarak yerine getirilmesi, değişen ve gelişen zaman içerisinde bir
gereklilik olarak karşımıza çıkmaktadır. Benzer gereklilik parlamenter
diplomasi alanında da görülmektedir.
Yukarıdaki ifadelerimle
kısaca resmini çizmeye çalıştığım yeni teşkilatlanma anlayışının bir gereği
olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterlik idari teşkilatlanmasında
değişikliğe gidilmesi ihtiyacı hasıl olmuştur.
Bu ihtiyacın bir gereği
olarak hazırlanan (2/92) esas numaralı kanun teklifimiz de bu yeni anlayışın
bir ürünü olarak huzurlarınıza getirilmiş söz konusu teklif ile hiyerarşik
kademelerin azaltılması amacıyla, 6 adet daire başkanlığı ve 5 adet daire
başkan yardımcılığı kaldırılmıştır. Görev çakışmalarının önlenmesi ve
işlevselliği kalmayan birimlerin kapatılması amacıyla müdürlükler yeniden
örgütlendirilmiştir. Bu kapsamda, 20 müdür, 10 şube müdürü, 6 idari şube
müdürü, 2 saray müdürü, 1’er tane de işletme, fabrika ve saray müdür kadroları
şahsa bağlanmak suretiyle kaldırılmış, buna mukabil, sadece 17 tane başkanlık
kadroları ihdas edilmiştir. Ayrıca, 7 olan Başkan başmüşaviri sayısının 5’e
düşürülmesi, 39 olan Başkan müşavir sayısının 15’e düşürülmesi, 41 olan Genel
Sekreter müşavir sayısının 15 ile sınırlandırılması ve müşavir kadrolarına
açıktan ya da naklen atama imkânının toplam müşavir kadrosunun yüzde 40’ıyla
sınırlandırılması… Daha önce böyle bir şey yoktu.
İstisnai memuriyet uygulamasının
önemli ölçüde sınırlandırılması. Sınırlı sayıda personel ve yöneticiler dışında
kalan personele sınavla atanma şartı getirilmesi ve istisnai memuriyet
kapsamında açıktan atamalarda eğitim şartı getirilmesi. İstisnai memuriyetin
kaldırılmasına paralel olarak idari yönetim görevlerine atanma şartlarının “En
az dört yıllık lisans mezunu olma.” şeklinde yeniden belirlenmesi.
4/B ve 4/C kapsamında
istihdam edilen personel sayısının toplam kadro sayısının yüzde 20’sini
geçmeyecek şekilde sınırlandırılması.
Öte yandan, mevcut
uygulamaya göre Başkanlık Divanı Kararıyla düzenlenen milletvekili danışmanı,
yardımcı personeli ve siyasi parti grup danışmanları ve büro görevlilerinin
sayısı ve özlük haklarının yasayla düzenlenmesi öngörülmüştür. Nitekim kanun
teklifinin 30’uncu maddesi bu hususu düzenlemekte. Söz konusu hükme göre,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatında Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanına danışmanlık yapmak üzere
1) 5 başkan danışmanı,
açıktan sözleşmeli, 60.000’le 100.000 gösterge arası sözleşmeli olarak, kamu
kurum ve kuruluşlarında geçici görevlendirilmek suretiyle çalışanlar açısından
talep etmeleri hâlinde açıktan sözleşmelinin alacağı ücret düzeyini de yine bu
aynı kıstası, 60.000’le 100.000 gösterge arası sözleşme ücreti,
2) Siyasi parti gruplarında
her grup için 10 grup danışmanı, açıktan sözleşmeli, kamu kurum ve
kuruluşlarında geçici görevlendirilmek suretiyle çalışanlar arasında talep
etmeleri hâlinde açıktan sözleşmelinin alacağı ücret düzeyinin 85.000 gösterge
sözleşme ile kurumlarında almakta oldukları ücret düzeyiyle,
3) Siyasi parti gruplarında
her grup için büro görevlisi, milletvekili sayısının yüzde 10, artı 25, toplam
55 büro görevlisi, açıktan sözleşmeli, 73.000 göstergeli sözleşme ücreti, kamu
kurum ve kuruluşlarında geçici görevlendirilmek suretiyle çalışanlar açısından
talep etmeleri hâlinde açıktan sözleşmelinin alacağı ücret düzeyinin 73.000
gösterge sözleşme ücretiyle,
4) İhtisas komisyonu ve
uluslararası komisyon başkanı ile milletvekili için danışman, açıktan
sözleşmeli, kamu kurum ve kuruluşlarında geçici görevlendirilmek suretiyle
çalışanlar açısından talep etmeleri hâlinde açıktan sözleşmelinin alacağı ücret
düzeyinde 83.500 gösterge sözleşmesiyle kurumlarında almakta oldukları ücret
düzeyini gösterir şekilde,
5) İhtisas komisyonu ve
uluslararası komisyon başkanları ile milletvekilleri için danışman yardımcısı,
açıktan sözleşmeli yine bunlar da, kamu kurum ve kuruluşlarında geçici
görevlendirilmek suretiyle çalışanlar açısından talep etmeleri hâlinde açıktan
sözleşmelinin alacağı ücret düzeyinde 73.000 gösterge sözleşmesiyle,
6) İhtisas komisyonu ve
uluslararası komisyon ile milletvekili için ilave personel, açıktan sözleşmeli,
63.000, kamu kurum ve kuruluşlarında geçici görevlendirilmek suretiyle
çalışanlar açısından talep etmeleri hâlinde açıktan sözleşmelinin alacağı ücret
düzeyini 63.000 gösterge sözleşmesiyle kurumlarında almakta oldukları ücret
düzeyini alacaklardır.
Bu şekildeki bir düzenleme
ile ülkemizin en güzide kurumlarından olan Parlamentomuzda vatandaşlarımızın
temsil vazifesini layıkıyla yerine getirmeye çalışan milletvekillerimizin
nitelikli ve alanında uzmanlaşmış kişilerce desteklenmesi sağlanabilecektir.
Diğer yandan, teklifle,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İdari Teşkilatında norm kadro uygulaması
getirilmektedir. Söz konusu uygulamanın ilke ve standartları, hizmet
birimlerinin görev ve sorumluluk tanımları çerçevesinde Başkanlık Divanınca
belirlenecek norm kadro ile istisnai memuriyet uygulamasının kaldırılmasıyla
birlikte düşünüldüğünde, ileriki yıllarda Türkiye Büyük Millet Meclisinde daha
etkin bir personel politikasıyla hak edilen hizmet fazlasıyla verilecektir.
Özellikle millî mirasımız
olarak değerlendirdiğimiz ve bu çerçevede ayrı bir itina gösterdiğimiz Millî
Sarayların Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlandığı günden bugüne bakımı,
onarımı ve restorasyonu sürekli bir şekilde yapılmış ve ilk günkü kadar dinamik
bir şekilde muhafaza edilmesi hususunda özel bir çaba sarf edilmiştir. Nitekim,
başta yurt dışı ziyaretçiler olmak üzere tüm ziyaretçiler söz konusu
çalışmalardan ve tanıtım faaliyetlerinden memnun olduklarını her suret ve
şartta dile getirmişlerdir. Bu anlamda, Millî Saraylarımız İdari Teşkilata
Genel Sekreter Yardımcılığı düzeyinde bağlanmıştır.
Bu anlamda, tüm bu
anlattıklarım açık bir şekilde göstermektedir ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İdari Teşkilatının zamanın gerekliliklerine göre bilgi odaklı, zamanında,
yerinde, etkin ve yetkin bir şekilde cevap verebilecek bir nitelik
kazandırılması ve bütüncül bir yaklaşım çerçevesinde yeniden yapılandırılması,
personel profilinin daha nitelikli hâle getirilmesi ve bu kapsamda, personel
istihdam biçiminin daha adil, eşitlikçi ve yarışmaya dayalı bir yapıya
kavuşturulması…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
EKREM ÇELEBİ (Devamla) – Bu
vesileyle, ben hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar
)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Çelebi.
Soru-cevap işlemine
geçiyoruz.
Sayın Özkes… Yok.
Sayın Işık.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, Sayın Değerli
Başkan Vekili; bu kanun teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisi teşkilatı için
hayırlara vesile olmasını diliyorum öncelikle.
Bir iki sorum olacak. Her
şeyden önce, sekreter olarak çalışan personelin adının değiştirilmesinden
kadroluların ve dışarıdan gelenlerin ücret farkına kadar birçok değişiklik
içeren bu teklif hiçbir sekretere soruldu mu? Yani “sekreter” isminin “danışman
yardımcısı” veya bir başka isimle anılmasına ilişkin başka bir kamu kuruluşunda
örnek var mı? Bu değişikliğe neden ihtiyaç duyuldu?
İkincisi: Kadrolu çalışan
Türkiye Büyük Millet Meclisi personelinin mağdur edildiği iddiaları doğru
mudur? Bununla ilgili bir tedbir düşünülmekte midir?
Üçüncüsü de, Baştabipliğin
Sağlık Bakanlığına devrinin gerekçesi nedir? Buradaki personelin Bakanlığa
gönderilmesine veya Mecliste kalmasına nasıl karar verilecektir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Çınar…
EMİN ÇINAR (Kastamonu) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan Vekili ve
Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Bu Teşkilat Yasası’yla Türkiye Büyük Millet
Meclisinde 2002 yılında ne kadar personel çalışmakta idi? 2002 ve 2011 yılları
arasında çalışan personel sayımız ne kadar olmuştur? Yeni düzenlemeyle ne kadar
personel başka kurumlarda istihdam edilecektir? Bu yapılacak norm fazlası
uygulamasının kriteri nedir? Bunları öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Yılmaz…
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan Vekilime ve
Sayın Bakana sormak istiyorum: Bu 4734 sayılı Kanun’u biliyorsunuz bu yüce
Meclis çıkardı ve tüm kamu kurum ve kuruluşlarında uygulanması öngörüldü fakat
getirilen kanun teklifinde bu Türkiye Büyük Millet Meclisi istisna kapsamına
alınıyor. Örnek olmamız gereken Türkiye Büyük Millet Meclisinin yapısına uyuyor
mu?
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın Şandır…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Meclis Başkan
Vekilim,
1) Yaptığı işin karşılığı
unvanı ve maaşı alamayan personel var özellikle Meclis lokantalarında. Bunlara
yaptıkları işin karşılığı olan unvanı ve maaşı verecek misiniz?
2) Kadrolu personel ile
kurum dışından getirilen personel arasında ciddi bir maaş farkı olduğu çıkıyor
ortaya. Bunu düzeltecek misiniz?
3) Sözleşmeli personelin
kıdem tazminatlarını ödeyecek misiniz?
4) Erken emeklilik
karşılığı tazminatlara bir zam yapmayı düşünüyorsunuz. Bu zammı emekli maaşına
yansıtmayı öngörür müsünüz? Fazla personelin kurum dışına gönderileceğini
söylüyorsunuz. Kaç personeli kurum dışına göndereceksiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Kaleli…
SENA KALELİ (Bursa) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tüm meslek grubu ve
sektörlerde küçüğü yok eden, büyüğü tercih eden ve büyüten AKP politikaları,
devlete gelince küçültmekten yanadır. İş güvencesi, güvenliği ve adaleti
sağlamayan anlayış Meclis çalışanları için de geçerlidir. Bu anlayışla
çalışanlar birbirlerine düşman mı edilmek istenmektedir? Burada var olan
sömürüdür, devlet eliyle zulümdür, insanca ve hakça değildir. Emek tekrar
değerine kavuşturularak 4/C statüsünün kaldırılmasına Meclisten başlanması
Meclisin itibarını kurtarmaz mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Kaptan? Yok.
Sayın Ayaydın…
AYDIN AĞAN AYAYDIN
(İstanbul) – Sayın Başkan, aracılığınızla Meclis Başkan Vekiline şu soruyu
sormak istiyorum: Sayın Başkan Vekili, yasama ve denetimden sorumlu Genel
Sekreter Yardımcısı kayınbiraderini sınavsız olarak kendisine bağlı bir bölümde
işe aldı. Ulusal basında yer aldı. Sayın Genel Sekreter Yardımcısı gazeteciye
aynen şunu söylüyor: “Kayınbiraderim Türkiye Büyük Millet Meclisine CV’sini
sunmuş, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı da CV’sini beğenmiş ve işe
almış. Ne var bunda?” demiş. Şimdi Sayın Başkan Vekiline soruyorum: Size her
CV’sini vereni sınavsız olarak işe alıyor musunuz? Eğer böyle bir uygulamanız
var ise Türkiye’de 6 milyon işsiz vardır. Bunlar da CV’sini Meclis Başkanlığına
gönderirse onları da sınavsız olarak işe başlatacak mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Tanal…
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Teşekkür ederim değerli Başkan.
Ekli listede 25 tane mimar,
62 tane mühendis var. Yasama organı yasama faaliyetini bırakıp bundan sonra
inşaat işine mi başlayacak? Bu bir.
İkincisi, engellilerle
ilgili. İstisna kapsamının dışına yani “Engelliler Mecliste çalışamaz.”
şeklinde böyle bir istisna getirilmiş durumda. Bu, hak, hukuk ve adalete uygun
düşer mi?
Üç, restorasyon ve hizmet
satın alma işi 4734 sayılı kamu ihale hükümlerine tabi değildir. Bu, neden
bundan kaçırılmak isteniliyor? Denetimden kaçırılmak mı isteniyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Keskin…
ADNAN KESKİN (Denizli) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
2 Kasım 2011 tarih ve 666
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının bir kısım yetkileri Bakanlar Kuruluna devredilmiştir ve Başkanlık
Divanının bu kararnamede belirtilen hususlarla ilgili herhangi bir unsur ekleme
yetkisi bulunmamaktadır. Teşkilat Kanunu ile Başkanlık Divanının bu yetkisi
geri alınabilmiş midir?
İki, kanun hükmünde
kararname ile ek gösterge, tazminatlar ve ikramiyeler düzenlenmiştir. Şu anda
Türkiye Büyük Millet Meclisinde çalışan personelin ek göstergeleri, kanun
hükmünde kararnamede düzenlenen ek göstergelerden fazladır. 15/1/2012 tarihi
itibarıyla bu personele ek gösterge, tazminat ve ikramiyeleri ne şekilde
uygulanacaktır?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Soydan…
MUSTAFA SERDAR SOYDAN
(Çanakkale) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Meclise değişik statülerde
kaç kişi alındı?
Başbakanın köylüsü olan
Genel Sekreterin öz kardeşi son iki yıl içerisinde işe alındı mı?
İletişim Daire Başkanlığına
jeoloji mühendisi alındı mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Ayhan…
EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ben, Mecliste tecrübeli
personelin, bilgili personelin daha çok kullanılması gerektiğine inanıyorum. Bu
nedenle de Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu Müdürünün görev
değişikliğinin sebebinin ne olduğunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Demir…
NURETTİN DEMİR (Muğla) –
Teşekkür ederim Başkanım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi çalışanlarının, özellikle yardımcı personelin günün koşullarına
uyabilmeleri için, daha iyi hizmet verebilmeleri için meslek içi ve sürekli
eğitim konusunda yeni bir çalışma programları var mı? Bütçeden yeterince bu
konuda kaynak ayrıldı mı?
Profesyonel yönetici
asistanlığı gibi konularda destek sağlanacak mı? Sertifikasyon konusunda
yeterince onlara destek verilecek mi?
Ayrıca, yine Meclis
çalışanları sosyal dayanışma ve paylaşım konusunda yeni bir yapılanmaya
gidecekler mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Toptaş…
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, bu yasa teklifi yasalaştığı zaman, yüce
Meclisin çatısı altında yıllardır çalışan, emek veren insanların bir bölümünün
tasfiye edileceği açıktır. Yerine yeni kadrolar ihdas edilecek ve yeni
çalışanlar alınacaktır.
Şimdi, eğer bu çalışanlar,
bugüne kadar alındığı gibi aynı yöntemler uygulanarak alınacak ise örneğin
seçimlerden bir hafta önce Sayın Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın kardeşinin
işe alındığı gibi, yine seçimlerden önce Parlamenterler Hizmetler Müdürlüğüne
şef olarak Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun kardeşinin alındığı gibi,
yine Genel Sekreter Sadettin Kalkan’ın kardeşinin Hereke Halı Fabrikasına
başlatıldığı gibi, yine Genel Sekreter Yardımcısının eşinin kardeşinin…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) - …Arşiv Müdürlüğüne atandığı gibi uygulamalar olacaksa, bu
yasanın hangi yenilik getireceğini görmüş bulunuyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Başkan,
ağırlıklı sorular sizeydi. İsterseniz, Sayın Bakanla paylaşabilirsiniz.
Önce kim cevap verecek? Beş
dakika, beş dakika paylaşırsanız…
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK
YAKUT (Kayseri) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bize soru yönelten sayın
milletvekillerine de ayrıca teşekkür ediyorum.
Konuşmama, Sayın Kaplan’ın
konuşması sırasında sorduğu bazı konulara cevap vermekle başlamak istiyorum.
Öncelikle Sayın Başbakanın kullandığı ofisin Dolmabahçe Sarayı’na ait
olmadığını, müştemilattan olduğunu, yani musahiban, musahipler dairesi,
geçmişte Beşiktaş Kaymakamlığı ve nüfus idaresi olarak da kullanıldığını ancak
bundan önce de Millî Savunma Bakanlığına tahsis edildiği, Mimar Sinan
Üniversitesine tahsis yapıldığı, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenterler
Asamblesine tahsis edildiği, Dışişleri Bakanlığına ve Çevre Bakanlığına da AK
PARTİ İktidarından önce tahsis edildiği bilinmekte.
Kaldı ki Sayın Kaplan’ın
söylediği bu konunun, yine Sayın Sakık’ın da idare amiri olarak görev yaptığı 5
Eylül 2007 ve 10/3/2010 tarihlerindeki toplantısında, Sayın Sakık’ın da bu
konuda olumlu görüş belirttiği getirdiğimiz tutanaklardan belli.
SIRRI SAKIK (Muş) –
Doğrudur.
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK
YAKUT (Kayseri) – “Tutuklu milletvekillerine personel tahsis edildi mi?
Maaşları neden ödenmiyor:? diye soru yöneltildi. Tutuklu milletvekillerine,
talep edenlere, personel tahsis edildiği, daha doğrusu sekreter tahsis
edildiği, Sayın Mustafa Ali Balbay’a, Sayın Engin Alan’a ve Sayın Mehmet
Haberal’a sekreter taleplerinde bulundukları için bunların tahsis edildiği;
diğer taraftan bu milletvekillerinin 12/6/2011 tarihinden itibaren hak
ettikleri ödenek ve yollukları tahakkuk ettirilmiş olup ant içme görevini
yerine getirdiklerinde ödenmek üzere emanet hesabında bekletilmektedir.
4734 sayılı Yasa’dan
istisna olması hakkındaki soruyla ilgili: Söz konusu istisna, Millî Saraylar
bünyesinde yaptırılan tarihî ve kültürel varlıklarla ilgili restorasyon
uygulamalarıyla ilgilidir. Mevcut yasa çerçevesinde nitelik gerektiren
restorasyon işlerinde sıkıntılar yaşanmakta ve aksamalar olmakta, tarihî
mirasın korunmasında zafiyet yaşanmaktadır. Düzenleme bunu gidermeye
yöneliktir.
Zaman, zaman personel
alımıyla ilgili sorulara gelince… Yıllardan bu tarafa Türkiye Büyük Millet
Meclisinde her siyasi partiden sayın milletvekillerinin kendi iktidar dönemleri
olsun olmasın taleplerde bulundukları, ancak bunların özgeçmişlerine göre
değerlendirildikleri ve sınavsız alındıkları bir vakıadır. 2002’den 2011’e
kadar olan kadrolu personel sayısına baktığımızda: 2002’de 2.782; 2003’te
2.726; 2004’te 2.655; 2005’te 2.603; 2006’da 2.561; 2007’de 2.636; 2008’de
2.487; 2009’da 2.543; 2010’da 2.573 ve 2011’de 2.692. Sözleşmeli personele
baktığımızda da yine aynı çizginin takip edildiğini görüyoruz. 2002’de 53;
2007’de 70; aradaki 2003-2004-2005’tekileri okuyacak olursak: 2003’te 62; 2004’te
95; 2005’te 117; 124; 80; 76; 72 ve 70 olarak takip etmektedir. Geçici personel
sayısı: 2002’de 1.064; 2003’te 950; 2004’te 1.015; 2005’te 1.003; 2006’da
1.004; 2007’de 1.030; 2008’de 1.331; 2009’da 1.339; 2010’da 1.451 ve 2011’de
1.511.
666 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Türkiye Büyük Millet Meclisi kadrolarında görev yapan personelin
ek gösterge tazminatları ile sözleşmelerini aynen almaya devam edecekleri
bilgilerinize sunulur. Hiçbir değişiklik yapılmamıştır.
Divanın yetkisi de bu
yasayla getirilen 26’ncı maddede ve ayrıca 28’inci maddede düzenlenmiştir.
26’ncı madde: “Kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde Bakanlar Kurulu kararına
lüzum gösterilen hususlardan TBMM ve İdari Teşkilatla ilgili olanlar hakkında
Başkanlık Divanı yetkilidir.” Diğer taraftan yine, 28’inci madde: “…dolu
kadrolarda derece ve sınıf değişikliği, boş kadrolarda sınıf, unvan ve derece
değişikliği ile sınıflar arası atama yapabilir ve boş kadroları iptal
edebilir.”
4/C’lilerle ilgili soruda,
4/C’lilere emekli tazminatı getirildi. Maaşları emsallerinin üzerine
çıkartıldı; ilkokul mezunlarının 2 bin, yüksekokul mezunlarının da 2.300 lira
civarında, maaşlarının artırılması söz konusu. Türkiye Büyük Millet Meclisinde
çalışan 4/C’liler diğer kurumlarda çalışanlara göre de yaklaşık yüzde 40 fazla
maaş aldıkları da bir gerçek ayrıca.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Diğerlerine ben cevap vereyim isterseniz.
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK
YAKUT (Kayseri) – Buyurun Sayın Bakanım.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Efendim, ben de, müsaade ederseniz… Sayın
Şanal, özellikle özürlü elemanlarla alakalı, çalışıp çalışmadığından bahsetti.
Aslında şu anda Meclisimizde kanunda belirtilen nispetten daha fazla sayıda
özürlü eleman çalışmaktadır, onu arz ediyorum.
Ayrıca, Sayın Adnan Keskin,
ek gösterge, tazminat ve diğer tüm özlük haklarıyla ilgili… Mevcut çalışanlar
için aynen muhafaza edilecektir. Onu arz ediyorum.
Bunun dışında, bir de,
Sayın Tanal “62 mühendis nerede çalışıyor?” diye sordu. Efendim, 62 mühendis,
bildiğiniz üzere, inşaat birimleri var, millî saraylar, köşkler, kasırlar var,
ayrıca park ve bahçelerde tabii mühendis ihtiyacı var, oralarda çalışıyor. Onu
arz ediyorum.
Bunun dışında, diğer
birtakım sorular var, onları da yazılı olarak cevaplandıracağız.
Hepinize saygılar sunarım.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
– Sayın Başkan, burada bir yığın arkadaşımız çok önemli sorular sordular.
AKP’li milletvekillerinin kardeşleri, yakınları gerçekten sınavsız alınmış mı,
biz de öğrenmek istiyoruz. Burası AKP’nin babasının çiftliği değil. Asıl bu
sorulara cevap verilmesi lazım.
FATMA NUR SERTER (İstanbul)
– İki dakika da süre var.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
– Evet, daha iki dakika da süre var. Merakla bekliyoruz, gerçekten bu iddialar
doğru mu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Efendim, şöyle, müsaade ederseniz…
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
– Eğer bu iddialar doğruysa bu arkadaşlar istifa etmeyi düşünüyorlar mı?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, müsaade ederseniz bunlara
cevap vereyim.
BAŞKAN – Sayın Bakan cevap
verecekmiş.
Buyurun.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Şu anda burada bizim kimin -ben Hükûmet
temsilcisi olarak oturuyorum- kimin yakını olduğunu bilmemiz mümkün değil.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
– Genel Sekreter orada oturuyor. Kardeşi burada çalışıyor mu çalışmıyor mu? Bu
soruya cevap istiyoruz.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Elbette burada bilmediğimiz konuda yazılı
olarak cevap vereceğimizi ifade ettik.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
– Bırak yazılı cevabı, bu soruların cevaplarını istiyoruz.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Zaten usul de budur yani şu anda bilmediğimiz
konuda bir cevap vermek mümkün değil. Takdir edersiniz ki herhâlde…
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
– Soru sorulan Sayın Genel Sekreter orada oturuyor. Kardeşini işe aldı mı
almadı mı? Bu soruya cevap istiyoruz.
İSMAİL AYDIN (Bursa) –
Cevap verdi, duymadın mı!
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI
VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Yazılı olarak cevap vereceğimizi söyledik.
Lütfen… Herhâlde Türkçe söylüyorum.
BAŞKAN – Evet, yazılı cevap
vereceklermiş.
Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi birinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 30’uncu
maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz
isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Aydın
Ağan Ayaydın.
Buyurun Sayın Ayaydın. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYDIN AĞAN
AYAYDIN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 83 sıra sayılı
Türkiye Büyük Millet Meclisi teşkilat yasasının birinci bölümü üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisinin görüşlerini sizlerle paylaşmak üzere söz aldım. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi halk iradesinin tecelli ettiği en yüksek kurumdur. Bu nedenle Meclis
idari teşkilatının kurumsal olarak da ülkemize örnek olacak bir yapıda olması
gerekir. Ancak geçtiğimiz dokuz yıl içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
idari kadroları hiçbir objektif kriter olmadan, dost, ahbap çavuş ilişkileri
çerçevesinde dağıtılmış, 2003 yılında 4.100 olan Meclis çalışan sayısı bugün
5.389 kişiye ulaşmıştır. Üstelik bu kadrolara sınavsız olarak hem yeni
elamanlar alınmış hem de şeflik ve müdürlükler hak eden Meclis çalışanlarına
değil, hak etmeyenlere ulufe dağıtılır gibi dağıtılmıştır.
Türkiye’nin en verimsiz KİT’i
hâline dönüşen Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu dönemde kimine göre 800,
kimine göre bin kişi bu şekilde işe alınmıştır. Alınanların kimi
milletvekillerinin yakınları, kimi de eş ve dostları olduğu iddiaları yüksek
sesle dile getirilmektedir. Milletvekili ve diğer siyasilere yakın olup Türkiye
Büyük Millet Meclisinde çalışanların isimlerinden oluşan liste elden ele
dolaşmaktadır. Bana da ulaşan o utanç listesi eminim ki sizlere de ulaşmıştır.
Siyasilerin bunu yapması
son derece yanlıştır. Siyasiler bunu yaparsa Meclis bürokratları ne yapar?
Onlarda da çok örnek var ama bir tanesi şaka gibi. Daha geçtiğimiz günlerde
ulusal bir gazetenin manşetine taşınan habere göre Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Sekreter Yardımcısı İrfan Neziroğlu’nun göreve başlar başlamaz ilk
yaptığı uygulama kayınbiraderini sınavsız işe almak olmuş. Sayın Neziroğlu
gazeteciye bakın bunu nasıl izah ediyor: “Meclis yetkilileri kayınbiraderimin
CV’sine bakmış…
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) –
Başkan aldı, Başkan. Ne kadar yakışıksız!
AYDIN AĞAN AYAYDIN
(Devamla) - …beğenmiş ve işe almış. Ne var bunda?” demiş.
Türkiye’de 10 milyon gerçek
işsiz insan var, Türkiye Büyük Millet Meclisi onların CV’sine bakıp işe alıyor
mu? Ne hikmetse Sayın Genel Sekreter Yardımcısının talebi uygun görülmüş ama Türkiye’de
işsiz olan insanların talepleri geri çevriliyor. Ülkemizde bir de Kamu
Görevlileri Etik Kurulu var, o sadece bu tür olayları seyretmekle yetiniyor.
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin web sayfasında Görevde Yükselme Yönetmeliği var, buna göre, çalışanların
belli şartları taşımaları ve sınava girerek kazanmaları halinde şef olmaları
gerekirken, bugüne kadar bir tek sınav dışında hiçbir sınav açılmamış, ancak
sırtını etkin siyasilere dayayan kimi yeteneksiz ve liyakatsiz memurlar
istisnai kadro olan özel kalem müdürlüğü üzerinden sınavsız şef olarak atanmış,
daha sonra aynı yöntemle müdür olarak terfi etmişlerdir. Yetenekli ve liyakatli
olup arkasında dayısı olmayan kimi memurlar da şef dahi olamadan emekli olma
yolunda gün saymaya başlamışlardır. Maalesef tüm bu uygulamalar, gözbebeğimiz
olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin, dolayısıyla siyaset kurumunun
saygınlığına gölge düşürmektedir.
Bunun içindir ki,
Meclisimizin yeni Başkanı Sayın Cemil Çiçek’in tamamen iyi niyetle yaptığına
inandığımız yeni bir teşkilat kanunu yapmak suretiyle Meclis tekrar örnek bir
kamu kurumuna dönüştürülmek istenmektedir. Ancak, maalesef gelinen noktanın
Sayın Çiçek’in iyi niyetli amacına hizmet etmeyeceğini görüyoruz. Zira şu an
görüşmekte olduğumuz kanun teklifi ne yazık ki, komisyonun tüm iyi niyetli
çabalarına ve katkılarına rağmen oluşan kulislerin baskısı, Meclise hâkim kimi
etkin bürokratların yüksek manevra kabiliyetleriyle kanun ne yazık ki çıkmadan
kuşa dönmüştür. Tüm öneri ve uyarılarımıza rağmen oluşan bu metin hukuku,
adaleti, demokratik teamülleri hiçe sayan bir metin olmaktan öteye
gitmemektedir.
Siz değerli
milletvekilleri, bu yasanın tek kelimesini dahi değiştiremez iken sözünü
ettiğim Meclis bürokratları dilediği değişikleri özgürce yapabilmektedirler.
Nerede kaldı millî irade? Arkamda gördüğünüz “Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir” ifadesinin “Egemenlik kayıtsız şartsız Meclis bürokratlarınındır.”
şeklinde değiştirilmesi gerektiğine olan inancımı da sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin
asil işlevi olan yasama faaliyeti münhasır bir yetki olup özel sektörde
karşılığı bulunmayan bir alandır. Bu çerçevede, Mecliste Genel Sekreter ve
Genel Sekreter Yardımcılıklarına kamuda çalışması olmadan özel sektörden
atanabilmenin önünü açmak son derece sakıncalıdır. Ayrıca, bu makamlar özel
bilgi, beceri ve tecrübe gerektiren makamlardır. Özel sektörde ne kadar
başarılı olunursa olunsun, devlet deneyimi ve özellikle yasama faaliyeti
deneyimi olmayan birinin bu görevlerde başarılı olma şansı yoktur. Bu
nedenlerle, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreter ve Genel Sekreter
Yardımcılıklarına kamuda çalışma koşulu aranmadan, özel sektörden personel
getirilmesi sakıncalıdır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi kadrolarında çalışan personelin bir havuza alınarak torpilliler
elendikten sonra geriye kalanların diğer kamu kurum ve kuruluşlarına
gönderilmesine olanak tanınması tam anlamıyla bir sürgün uygulamasıdır,
yazıktır, günahtır. Bu uygulama 2919 sayılı Kanun’da da yer verilen hukuksuz,
adaletsiz bir husustur. 2919 sayılı Kanun darbe döneminin bir ürünü olup
böylesi bir uygulama ancak demokrasiyi hiçe sayan keyfî iktidarlarda mümkün
olabilmektedir. Ne yazık ki aynı uygulama günümüzde de sürdürülmek
istenmektedir. Bu mudur ileri demokrasi! Bu düzenlemeyle, Meclis Başkanlığı
dilediği personelinin Meclisle ilişkisini kesip başka bir kuruma
gönderebilecektir. Personel yönetiminde siyasi etkilerle yapılan bu tür yanlış
uygulamalar sonucunda ortaya çıkan tablonun bedelini yıllarını Türkiye Büyük
Millet Meclisinin hizmetine adamış personele ödetmek adil olmadığı gibi
günahtır. Bunun da adı kul hakkının yenmesidir.
Komisyon başkanları ve
milletvekillerine yardımcı olmak üzere istihdam edilecek sözleşmeli personelin
çalışma esaslarına ilişkin olarak getirilen düzenleme ile çalışma barışı
bozulmaktadır. Aynı işi yapan personel arasında ücret farklılığı oluşturan bu
durum şüphesiz ki “Eşit işe eşit ücret.” anlayışına ve hakkaniyete uygun
değildir. Zira, açıktan danışman yardımcısı olarak görevlendirilen bir
personel, aynı işi yapan Türkiye Büyük Millet Meclisinin kadrolu personelinden
yüzde 20 daha fazla ücret alacaktır. Milletvekiline fiilen aynı hizmeti,
danışman yardımcılığı hizmeti sunan Meclis personeli mağdur edilmektedir, oysa
kadrolu personel Meclisimizin asli unsurudur. Yıllardır her koşul altında bu
yüce kuruma hizmet veren kadrolu personeli mağdur etmek tek kelimeyle
vefasızlık olacaktır.
Kamudan görevlendirme
suretiyle istihdam edilecek kimi uzmanlara Mecliste herhangi bir ücret
ödenmeyecek olması Meclise gelmesi istenen nitelikli kişiler açısından sıkıntı
yaratacaktır. Zira, bu maddede öngörülen ücretleri kendi kurumundan alan
personel Meclise gelmez ve kurumdaki ücretine devam edecektir.
Ülkemizde 4/C statüsü
kanayan yara hâline gelmiştir. Asli ve süreklilik arz eden kamu hizmetlerinin
gördürülmesinde geçici ve güvencesiz işçi çalıştırılması yaygın bir uygulamaya
dönüşmüştür. Ne acıdır ki şu anda çatısı altında bulunduğumuz Türkiye Büyük Millet Meclisinde bile yüzlerce
4/C statüsünde çalıştırılan işçi vardır. Bu taşeron sisteminin amacı her ne
olursa olsun artık açıktır ki amacından sapmış, kamuda insafsız, hukuksuz bir
çalışmanın yeni bir yolu olmuştur. İşsizlik sorunu içinde…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYDIN AĞAN AYAYDIN
(Devamla) – Evet, bu yasanın ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayan Ayaydın.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET
GÜNAL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
öncelikle en sonda konuşacağım şeyi konuşacağım çünkü birazdan zaman dolup
yedide yayın kesileceği için sürem de bitmezse yetişmediği zaman onları
söyleyememiş olacağım.
Birincisi, o madde geldiği
zaman önergemiz var ama oraya geldiği zaman…
BAŞKAN – Yarım saat var,
yarım saat…
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Yok Sayın Başkanım, ilgili maddede söyleyeceklerim var ama şimdi onun bir
kısmını burada söylemek istiyorum. Orada önergemiz de var. Öncelikle, en son
söyleyeceğimi söyleyeyim diye onun için dedim.
Meclis Başkanlığına ve TRT
Genel Müdürlüğüne buradan sitemlerimi göndererek başlıyorum.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
– Hep beraber gönderiyoruz.
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Yetkilisine, Hükûmetimizin bir üyesi de buradaymış, Sayın Bakanımız da burada.
Bu nasıl bir anlayıştır, ben anlamıyorum. Zaten muhalefetin sesini kestiniz
“Yediden sonra yayın olmasın.” güzel. E peki “Sabaha kadar çalışalım.” O ne
demek? Yani bugün de aynı şekilde, hani iki güne yayıyordunuz? Üç bölümü olan,
60’a yakın maddesi olan bir kanun teklifini, tasarısını bu şekliyle görüşmek,
bizim imzaladığımız bütün sözleşmelere, ILO sözleşmelerine, insan haklarına…
Dilekçe Komisyonumuz var, İnsan Hakları Komisyonumuz var. Az önce Sayın Şandır
söyledi, kendi hukukumuzu koruyamıyoruz, özlük haklarından vazgeçtik, biz
çalışma şartlarımızı düzenleyemiyoruz. Bunu dile getirdiğimiz zaman vatandaşa
duyuramıyoruz. “Grup toplantıları yayınlanmasın.” güzel. Başbakan zaten her
yerde konuşuyor, bakanlar her yerde konuşuyor.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) –
Namazdan, camiden bile naklen yayın yapıyor.
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Ee, muhalefet zaten bir tek Mecliste sesini duyuruyor, onu da kestik maşallah.
Onun için, baştan bunu söyleyerek başladım. Az sonra söyleyeceklerimi değerli
vatandaşlarımız duymayacaklar çünkü TBMM TV yayını kesmiş olacak sağ olsun.
Yani bir genel müdürün…
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun)
– Size yetiyor.
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Yok, bana şu anda yetiyor, yalnız birazdan 15’inci madde geldiği zaman TBMM
yayını bitmiş olacak, TBMM TV’den yayın kesilmiş olacak. Onun için o maddenin
cümlesini burada söylemiş oldum.
Değerli arkadaşlar, Meclis
yetkisini kullanamıyor dedim. Burada çalışanlarla ilgili bir Teşkilat Kanunu
Teklifi’ni görüşüyoruz. Yukarıda komisyonda, alt komisyonda görüştük ve dedik
ki bir kanun hükmünde kararname çalışması varmış, Meclis bütçesi görüşülürken
Sayın Çiçek oradaydı ve dedim ki: “Sayın Başkanım, bunun duyumunu alıyoruz. Bir
iki gün içerisinde böyle bir şey çıkacakmış, bunun içerisinde Meclisin ve
Cumhurbaşkanlığının olmaması lazım.”
Niye dedik? Çünkü bu
tasarı, kanun hükmünde kararnamenin yetki tasarısı görüşülürken Sayın Çiçek’e
soruldu ve kendisi de aynen bu şekliyle eleştiriler yapılınca dedi ki:
“Arkadaşlar, şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisiyle Cumhurbaşkanlığı konusu
var. Ayrıca ona ihtiyaç var mı? Varsa önergeyle aşağıda da düzeltebiliriz. Ama
burada şunu demişiz: ‘Kamu hizmetlerinin bakanlıklar arasındaki dağılımını
yeniden belirlemek.’ İlgili kanuna atıfta bulunuyoruz. Şimdi, bakanlıklar
arasında düzenlediğimiz için biz kendi kanaatimize göre -bakın, Sayın Çiçek
söylüyor, ben söylemiyorum- Cumhurbaşkanlığı ile Meclis Başkanlığına bağlanacak…”
“…Meclis Başkanlığına bağlanacak değil. Cumhurbaşkanının yapacağı iş Meclisin
hizmetleri. Onun için, biz onu yazmaya gerek duymadık ama hakikaten bu
izahattan sonra ihtiyaç varsa, en azından burada tutanaklara geçiyor
konuşmamız.” diyor. Geçmiş; yeniden, ben bir defa daha söyleyerek geçirdim.
Peki, iki gün geçti, üç gün geçti; bir de baktık ki kanun hükmünde kararname
çıkmış.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, burada hiçbir şekilde hiçbirimiz, 550 milletvekilinin tamamı
hakkımızı koruyamıyoruz. Sizlerin sadece parmak kaldırma yetkiniz vardı, kanun
hükmünde kararname ile o da gitti, yok öyle bir şey. Bütün Türkiye'nin
yönetimini ilgilendiren, bakanlıkların kadrolarını ilgilendiren, personel
rejimini ilgilendiren konular imzayla alelacele geçiyor. Bazı bakanların
kendisinin bile yapılan düzenlemenin ayrıntısından haberi yok, Komisyonda
tartışırken öğreniyoruz. Yapılan düzenlemeyi, çıkan kanun hükmünde kararnamenin
içinde bile yedi-sekiz tane ayrı alt madde olduğu için arayarak bile zor
buluyoruz. Öyle bir hâle gelmiş ki yetkimiz gasbedilmiş durumda.
Aynı şeyi, daha önceki
Meclis Başkanımız Sayın Mehmet Ali Şahin kanun teklifinin Komisyondaki
görüşmeleri sırasında geldi, bizlere konuştu ve aynen az önce söylediğim gibi
“Burada böyle bir düzenlemenin içindeki hükümler yürütmenin yasamaya
tahakkümüdür.” dedi. Tabii o sağlık işiyle ilgili, TBMM Baştabipliğinin Sağlık
Bakanlığına devredilmesiyle ilgili konuyu anlatırken söyledi ama söylediğine,
esas itibarıyla, tamamıyla katılıyoruz. Burada diyor ki: “Burası yasama organı;
millet iradesinin tecelli ettiği, yasama faaliyetlerini yürüten ayrı bir erk.”
Aynen böyle bir diyor Sayın Başkanım, “Ayrı bir kuvvet.” “Kuvvetler ayrılığı
ilkesi gereği, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve sorumluluklarıyla
ilgili düzenleme yaparken kuvvetler ayrılığı ilkesine uymakta titizlik
göstermek durumundayız.” diyor. Eski Meclis Başkanımız diyor.
Peki, biz ne yapıyoruz? Biz
yine, her bir şekliyle KHK’da zaten düzenlenmiş şeylerin bir kısmını burada
düzeltmeye çalışıyoruz. Biz kendisine destek verdik. Diyor ki: “Öncelikle,
burada Meclisin sorumluluk alanının içine yürütme organından birini
sokuyorsunuz, görev veriyorsunuz. Sonucunda da -yine en son söylediği cümleyi
size tekrar ediyorum- ben, tüm Komisyon üyelerimizin, gerek iktidar partisine
mensup Komisyon üyelerimizin gerekse muhalefet partilerimize mensup Komisyon
üyelerimizin Meclisin bu konudaki görev alanına yapılacak olan iyi niyetli de
olsa tecavüzleri önleyici titizliği göstermelerini diliyorum.” Ben de sizden
Sayın Mehmet Ali Şahin’in dileklerini yerine getirmenizi ve bu titizliğe
uymanızı istiyorum.
Peki, ne dedik? “O zaman,
gelin, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yi baştan burada görüşelim.” Bu
yetki kanunu görüşülürken -sizler de buralardaydınız, ilgili Bakanımız da buradaydı,
Meclis Başkan Vekilimiz de buradaydı- yine söyledik: “Gelin, buradan
başlatalım. Meclisin ilgili hakkını, yetkisini nasıl KHK’yla düzenliyorsunuz?”
Değerli arkadaşlar -burada
olmayan arkadaşlarımız var- geçen sene kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisine
ilişkin tasarı görüşülürken söyledik. Meclisin öncelikle bunları düzenlemesi
gerekiyor değerli arkadaşlarım. “İvedilikle, aynı gün Meclis Başkanlığına
gönderilir. Türkiye Büyük Millet Meclisi bu KHK’ları görüşür, aynen kabul
edebilir, değiştirebilir, reddedebilir.” Bunlar gelmiyor, bizim yetkimiz
gasbediliyor. “Bizimle ilgili konuda en azından, 666 örnek olsun, birincisini
bundan başlatalım.” dedik. Bu sizin yetkinizde sayın başkan vekilleri. Meclis
Başkanlığı o KHK’yı gündeme alır, biz de tartışırız, onun içerisinden de
Meclisi çıkarırız.
Yani öyle garip bir şeyler
var ki değerli arkadaşlar, burada örneğin personelle ilgili bazı şeyler
konuşulurken ben söylemiştim, 62 tane mühendis, 25 tane mimar kadrosu var, siz
biliyor muydunuz? 1 tane azaltmışlar 61’e düşmüş. Defalarca sordum “Dökümü
gelecek mi?” diye, hâlâ gelmedi. Meclis ne yapar bu kadar mühendisle? Yani park
bahçelerin dışındaki şeylerde 25 tane mimarla ne yapar? “Meclis TOKİ mi oldu?”
demiştim. TOKİ’nin böyle ihtiyaçları
oluyor biliyorsunuz. Vallahi TOKİ bile Meclisle beraber olmaktan çekinmiş.
Arkadaşlarımız kanun teklifi vermişler, diyorlar ki: “TOKİ, bu KHK’ya tabi
olmasın.”
Sayın Başkan Vekilim
duyuyor musunuz? TOKİ bizimle aynı statüde olmak istemiyor. Meclis kendi
hakkını koruyamıyor. 2 tane milletvekili arkadaşımız Meclisle ilgili şeyi
getirmiyor ama Toplu Konut İdaresi Başkanlığının -bir, iki tane hüküm daha var
ama- “TOKİ bu kanun hükmünde kararnameye tabi olmasın.” diyorlar. Yani…
EMİN HALUK AYDAN (Denizli)
– Millî Eğitim de…
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Millî Eğitim de var, Emniyet de var, biliyorum, üç tane arada madde var. TOKİ
bu kanuna tabi olmak istemiyor ama biz Meclis olarak kendi yetkimizi yürütmeye,
her zaman olduğu gibi, devrediyoruz.
Değerli arkadaşlar, burada
gerçekten de sağlık birimiyle ilgili biz de katıldık ve bu kadroların
devredilmesi hâlinde bile şahsa bağlı kadrolar hâline getirilmesini ve bundan
sonraki yapılacak çalışmalarda Sağlık Bakanlığının görevlendirmesini en azından
talep ettik, olmadı.
“Eğitim Müdürlüğünü ayrı
yapın, o ayrı bir faaliyettir.” dedik ama kafalarına göre yapmışlar
Araştırmayla birleştirmişler, o da olmadı.
Şimdi Kütüphane ve Arşivle
ilgili çalışmalar vardı, yeniden ayrıştırıldığını duyuyoruz.
Yayınla ilgili “Yayınlar ve
yayınlattırır.” demiştik. En azından başka bir televizyona, TBMM TV
yayınlamıyorsa TRT frekans vermiyorsa çıkarsınız, nasıl ki maç yayınlarını
ihaleyle veriyorsanız, gelir, bir özel televizyon yayınlar. Bakmayın buna yani
çok basit bir iştir. Meclisin gündemini izlemeye meraklı o kadar çok adam var
ki en fazla reytingi kırmazsa -ben burada söz veriyorum- istifa ederim ertesi
gün. Alın, özel bir televizyona verin bakalım yayın hakkını, kim daha çok
izleniyor o zaman görürsünüz. Böylece yediden sonra da bizim sesimizi kesmek
zorunda kalmazsınız. TRT de vermez, isteyen o özel kanaldan izler. Dolayısıyla
bunların hepsini söyledik ama şimdi yeniden bazı önergelerle bunların iptal
edilmeye çalışıldığını söylüyorlar. Maalesef bunlara katılamıyorum. Personel
arasındaki adaletsizliği giderin, unvanlar arasındaki adaletsizliği giderin ve
bu düzenlemeleri yapın, adınızdaki gibi adaletli olun. Hiç olmazsa “Adalet ve
Kalkınma Partisi” demeye yüzünüz olsun. (MHP sıralarından alkışlar)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – Biz öyleyiz, hiç kuşkunuz olmasın!
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Adaletliyiz, adaletli…
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Günal.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına Muş Milletvekili Sayın Sırrı Sakık.
Buyurun Sayın Sakık. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK
(Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, yani Divanın
yetkisini kanun hükmünde kararnameyle gasbetmek Parlamentoya bir haksızlık ama
bir yerden de başlamak gerekiyordu. Ben, burada bir iyi niyetin olduğunu çünkü geçmişten
bugüne kadar bir iz düşümüne doğru yolculuk edersek nelerin yapıldığını,
birazdan bunları sizlerle paylaşacağım. Ama biraz önce Meclis Başkan
Vekilimizin, bizim Grup Başkanımızın bir serzenişini cevaplandırırken… Divanda
bir şey görüşülüyordu yani Dolmabahçe’de Başbakana yer verilsin mi, verilmesin
mi? Cumhuriyet Halk Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi, karşı koydular, bir
gerekçe de ortaya koyamadılar ama aynı Dolmabahçe’de askerler görev yapıyordu,
orada onların yeri vardı. Orası da Meclise ait, Millî Saraylar da Meclise ait
ama Başbakana bir yer tahsis denildiğinde kıyametleri kopardılar. Ben de dedim
ki bu, demokrasiye karşı bir suçtur, günahtır. Eğer askerler orada oturuyorsa,
halkın temsilcisi olan Parlamentodan bir Başbakan da orada oturabilmelidir.
Bugün de aynı şeyi söylüyorum. Hatta döndüm dedim ki diliyorum üç parti de
iktidar olur, onların genel başkanı da orada oturur. Yani bugün de eğer böyle
bir şey olursa…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) –
Hangi Divanda?
SIRRI SAKIK (Devamla) -
Geçmiş dönemde olmuştu bu.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Onu
hatırlatın yani.
SIRRI SAKIK (Devamla) –
Evet.
Şimdi, yine eğer böyle bir
şey olursa aynı kararın arkasında oluruz.
Sevgili arkadaşlar, ben,
iki dönemdir Divandayım, olup bitenlere tanıklık ediyorum. Şimdi, 2007
yılından, 09/08/2007-09/08/2009 yılları arasında nasıl bir çiftlik mantığıyla
yönetildiğini bilgilerinize sunacağım, hiçbir
yorum yapmayacağım. Mesela kadrolu personel diyor, naklen 92, açıktan
33. Kim, nereden gelmiş? Biraz önce muhalefetten gelen sorular vardı, işte bu
açıktan gelenler bunlar. Toplam 125, sözleşmeli personel 2, bu merkezde olan,
geçici personel 305, toplam 432.
Yine, Millî Saraylarda
naklen 15, açıktan 4, toplam 19, geçici personel 134, toplam 153. Merkez Millî
Saraylardan kadrolu personel 107, açıktan yine 37, yani akrabalar, toplam 144
ve iki yıl içerisinde toplam 585 tane personel alınmıştır.
Bunların büyük bir
çoğunluğu geçicidir. Burada söz alan arkadaşlarımızın büyük bir çoğunluğu
geçicilerin büyük bir mağduriyet içerisinde olduklarını söylediler. Evet,
gerçekten çalışan, işte kulislerde size servis yapan, restoranda size servis
yapanlar mağdurlardır ama torpille gelenlerin büyük bir çoğunluğu -Allah
adına söylüyorum- sadece maaş almaya
gelirler buraya, büyük bir çoğunluğu. Araştırın. Geçmişten bugüne kadar Meclis
Başkan Vekilinin çocukları veyahut da Meclis Başkanının yakınları, bilmem
kimlerin yakınları hatta burada komisyonlar kurun, ben öneriyorum. Dil şartı
koymuşsunuz ve almışsınız ama dil bilmiyor. Uzmanlık demişsiniz uzman değildir.
Meclisi bu kadrolarla doldurmuşsunuz. Şimdi Meclis Başkanımız ben inanıyorum ki
bu haksızlığı gidermek adına bunu yaptı ve bundan sonra eğer bu haksızlığı
giderecekse biz yanı başında olacağız. Mağdurların hakkını korumak ama buradan
hak etmeyenleri de nemalandırmamak hepimizin boynunun borcu. Meclis Başkanımız,
bu konuda ben eminim ki, bu niyetten bunu yaptı. Yoksa zaten bu konuda yasa o
kadar açık ki dilediği kadar, onun da iki yıl içerisinde 534 tane, 538 veyahut
da 85 kişiyi işe alabilme yetkisi var. Ama ben, Sayın Cemil Çiçek’in bu konuda
vicdan sahibi olduğuna inanıyorum. Bu çalışmaların da bu doğrultuda olacağını
umut ediyorum.
Şimdi, bakın, sevgili
arkadaşlar, mesela geçici işçilerin büyük çoğunluğu, emektar olanların konumu
BDP Grubu konumuyla aynı. Bu Parlamentonun 4/C’li grubu da biziz, onlara ne
uygulanıyorsa bize de aynı şey uygulanıyor. Mesela, grubumuzun önünde
müşavirlerin odaları vardır. Grubumuzun 10 çalışanı küçük bir odada ama oradaki
müşavirlerin odası yılın üç yüz altmış beş günü kilitlidir ama aydan aya
gelirler, maaşlarını alırlar. Yani bu Parlamento bunları gördü.
Şimdi, mesela, bu
Parlamento kendi hukukunu koruyamıyor. Bakın, sizin özlük işlerinizle ilgili
gerçekten sağlam bir şey yok. Neden korkuyor? Geçen dönem bu konuda bir çalışma
oldu. Bazı partiler, popülist politika uğruna… Kendisinin zaten böyle bir
talebi yok, bir genel başkan tuttu, Parlamento grubunu mağdur etti ve
korktular, medyadan korktular. Şimdi, bu medyayı biliyoruz, tanıyoruz; eliniz
kirli, gelin siz bu paranızın hesabını verin yani milyon dolarları siz
götürüyorsunuz. Bu Parlamento bunlardan hesap sorması gerekirken ama
milletvekillerinin özlük işleriyle manşetler atabiliyor. Ama Parlamento işte
buna karşı bir duruş sergileyebilmeli, kendi hukukuna sahip çıkmalı.
Bakın, yıl 91. 91 yılında
seçilen milletvekili arkadaşlarımız var. Sayın Hatip Dicle, Sayın Leyla Zana
-bu dönem geldi, o hakkı elde etti- Sayın Sedat Yurttaş, rahmetli Orhan Doğan
milletvekilidir, yasa açık. Emekli hakkından faydalanması gerekirken hani
bilinmeyen o karanlık el yani açıkça söylüyorum, apoletliler emrettiler Emekli
Sandığına, bu insanlar, ben de dâhil olmak üzere, “Bu insanlar Emekli
Sandığından faydalanamazlar.” dediler. Geldik, Parlamentoya başvurduk ama
Parlamento da ayrımcı, Meclis başkanlarının kılı kıpırdamadı. Mesela ben 4 kez
emekli oldum. Emekli oluyorum birkaç ay sonra tekrar yanlışlıkla emekli
olduğumu… Bir yıl sonra tekrar… Aldığım parayı faiziyle ödüyorum, aidatları
tekrar ödüyorum. 4 kez üst üste emekli oldum. Nereden? Sosyal Sigortalar
Kurumundan ama benimle birlikte çalışan arkadaşlarımız Meclisten emekli oldular
ve şu an Hatip Dicle emekli hakkından faydalanamıyor, Sedat Yurttaş
faydalanamıyor, bir dönem milletvekilliği yapmışlar. Rahmetli Orhan Doğan’ın
çocukları faydalanamıyor.
Bu kadar adaletsizlik,
vicdansızlık olur mu? Yani, bir dönem vekillik yapmışlar ve bunların hakları
gasp ediliyor ve ilahlar devreye giriyor, Emekli Sandığı diyor ki: “Yasa çok
açık arkadaşlar, siz bizi niye zorluyorsunuz?” “Hayır” diyor. Danıştaya
başvuruluyor, Danıştay lehte karar veriyor. Bu sefer 2. Daireye başvuruyorlar.
2. Daire kimler? İşte, MİT’ten itten nereden bir sürü insanı toplamışlar oraya,
kendi lehlerinde karar verebilecek bir karar çıkarıyorlar ve halkın iradesini
yok sayıyorlar.
Şimdi, biz bunlarla birebir
karşılaştığımız için sizlerle paylaşıyoruz. Sizin de başınıza bunlar gelebilir.
Birçok arkadaşımız da geçmişte bunlarla karşı karşıya kaldılar. Onun için
derhâl Parlamento hem kendi içindeki hukuksuzluğu bir an önce gidermelidir,
ikincisi kendi hukukunu da oluşturmalıdır.
Bu 4/C’yle ilgili mağdur
olan arkadaşlarımız… Ve diliyorum, üç gruptan, dört gruptan da rica ediyorum,
bu haksızlığı giderin. Daha yasa görüşülmeden alelacele bir toplantı
yapılabilir. Yani danışmanlarla, yardımcılarıyla ilgili siz bu hukuksuzluğu
ortadan kaldırdınız, iyi ettiniz. Peki, bu 4/C’yle ilgili de dört grup derhâl
bir araya gelebilir, bu haksızlığı ortadan kaldırabilir. Bunları kaldırırsa
eminim ki dua alırsınız.
Bu duygularla hepinize
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Sakık.
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Doğan Kubat.
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET
DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 83 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari
Teşkilatı Kanun Teklifi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
yasama meclisleri, kendi faaliyetlerini yerine getirirken ihtiyaç duyduğu
destek hizmetlerini sağlamak üzere, kendi bünyelerinde yürütmeden bağımsız
idari teşkilatlar kurarlar. Yasama meclisleri, rutin olmayan ve kendilerine
özgü çalışma yöntemlerinden dolayı, diğer kamu kurum ve kurumlarından çok daha
etkin, hızlı ve esnek bir idari teşkilata sahip olmak zorundadırlar. Bu gerçek,
Batı ülkelerinde açıklıkla görülmektedir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin temel faaliyetleri olan yasama ve denetim faaliyetlerinin daha etkin
ve verimli bir şekilde yürütülebilmesi bakımından, ona bu faaliyetleri
sırasında gerekli desteği sağlayacak görev tanımları yapılmış bir bütünlük
içerisinde ve uyumlu olarak çalışan örgütsel bir yapının oluşturulması, gerekli
araç gereç ve personelin nitelik ve nicelik olarak her an hizmete hazır
bulundurulması büyük bir önem arz etmektedir. Ülkemizde Meclisimizin kurulduğu
23 Nisan 1920’den itibaren böyle bir idari teşkilat kurulmuş ve bugüne kadar da
hizmetlerini sürdürmüştür.
2919 sayılı, 13 Ekim 1983
tarihli Kanun ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliğinin kuruluş,
görev ve yetkileri ile çalışma usul ve esasları düzenlenmiştir. Bu Kanun’da,
temel yapılanmada icracı birimler olarak birim müdürlükleri öngörülmüş ve bu
birim müdürlükleri arasında koordinasyonu sağlamak üzere, şu anda mevcut 3
Genel Sekreter Yardımcımız ve onların üzerinde de Genel Sekreterlik makamı
olmak üzere bir yapılanma öngörülmüştür.
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin temel faaliyetleri olan yasama ve denetim faaliyetlerinin daha etkin
ve verimli bir şekilde bu iki faaliyete yönelik hizmetlerin tam anlamıyla
uzlaşmaya dayalı olarak yerine getirilebilmesi ve güçlü bir kurumsal yapı ve
hafıza oluşturulması amacıyla yasama ve denetim işlerine destek sağlayacak yeni
bir yapılanmaya ihtiyaç duyulmuştur.
Batı ülkelerine bakıldığı
zaman bizdekinden farklı olarak onların idari teşkilat yapılarının gerek
personel sayısı gerek yapıdaki hiyerarşik kademelenme ve idari birimler
açısından daha küçük ölçekli bir yapılanma, bir model olduğu görülmektedir.
Bizde de bu temel gerçeklikler karşısında bu getirilen düzenlemeyle icracı
müdürlükler yerine başkanlıklar tarzı bir modellemeye geçilmiştir. Bazı
birimler işlevini yitirdiğinden dolayı kaldırılmış mevcut kanunda, bazı
birimler görev alanları çakıştığından birleştirilmiş, bunun dışında günün
ihtiyaçlarına göre, gereksinimlerine göre bir kısım yeni birimler ilavesi de
yeni düzenlemede öngörülmüştür.
Getirilen düzenlemenin
temel amacı, Türkiye Büyük Millet Meclisine yasama ve denetim faaliyetlerinde
ihtiyaç duyulan hizmetleri nitelikli, etkin ve verimli bir şekilde yerine
getirebilmektir. Söz konusu bu hizmetler esas itibarıyla yasama ve denetim
faaliyetlerine yönelik olmakla birlikte, bunların bir kısmı yasama ve denetime
doğrudan katkı sağlarken, diğerleri dolaylı şekilde destek sağlamaktadır.
Bu düzenlemedeki temel amaç,
Türkiye Büyük Millet Meclisine çalışmalarında ihtiyaç duyulan hizmetlere
doğrudan ve dolaylı katkı sağlayacak idari teşkilatın kuruluş, görev, yetki ve
sorumluluklarını düzenlemektir. İşte, bu amaçla 44 asıl madde ve 12 geçici
maddeden oluşan bu teklif yüce Meclisimize sunulmuştur.
Teklifin 3’üncü maddesinde,
kurulan yeni yapıdaki idari teşkilatın temel olarak görevleri genel olarak
sayılmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama, denetim ve temsil
işlevlerini yerine getirirken ihtiyaç duyulan hizmetleri etkin biçimde sunma
anlayışından yola çıkılarak belirlenmiştir bu görev tanımları.
Bu 3’üncü maddeyi takip
eden diğer 4 ve 5’inci maddelerde de idari teşkilatın tepe yönetiminin asli
yapısı, asli unsurları olan yönetim kademeleri düzenlenmiştir.
4’üncü maddede getirilen
düzenlemeye göre, bu idari teşkilat doğrudan Meclis Başkanına bağlı birimlerle
birlikte, Genel Sekreter ve ona bağlı, doğrudan bağlı birimler, onun altında
genel sekreter yardımcısı, 4 genel sekreter yardımcısı ihdas edilmiştir, genel
sekreter yardımcılıklarına bağlı başkanlıklar şeklinde bir örgütlenme
tasarlanmıştır.
Kanun teklifinin 25’inci
maddesinde ise, bu teşkilat kademelerindeki tepe yöneticilerin alt kademelere
yetki devri yapmasına ve bunların, üst yöneticilerin sorumluluklarına dair
temel esaslar düzenlenmiştir.
Yine 28’inci maddede,
Türkiye Büyük Millet Meclisi idari teşkilatında norm kadro esası öngörülmüş ve
bu norm kadro esasına göre yapılacak atamalara ilişkin usul ve esaslar 29’uncu
maddede hükme bağlanmıştır.
29’uncu maddede, Genel
Sekreter ve Genel Sekreter Yardımcıları, Türkiye Büyük Meclisi Başkan
Başmüşavirleri ve özel kalem müdürünün doğrudan, diğer personelin ise Genel
Sekreterin teklifi üzerine Meclis Başkanı tarafından atanacağı hükme bağlanmış,
Başkanın bu yetkisini Genel Sekretere devredebileceği de öngörülmüştür.
Burada yine önemli bir
yenilik olarak idari teşkilatın norm kadro esasına göre düzenlemesi yapılırken
kural olarak sınav yoluyla bu kadrolara atama esası getirilmiş, diğer
kurumlardan açıktan veya naklen atama yolu da kapatılmıştır. Böylece, nitelikli
personel istihdamına yönelik bir ciddi düzenleme olmuştur.
30’uncu maddede ise, gerek
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının gerekse Tüzük’ümüze göre kurulmuş 17
tane ihtisas komisyonunun gerek siyasi parti gruplarımızın gerekse biz
milletvekillerinin sözleşmeli personel çalıştırmasına dair hususlar hükme
bağlanmıştır. Burada, yeni düzenlemede yine milletvekillerimize danışman, danışman
yardımcısı ve ilave bir personeli sözleşmeli olarak çalıştırma imkânı da
getirilmiştir.
Getirilen bu
düzenlemelerin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama ve denetim
faaliyetlerini yerine getirirken ihtiyaç duyduğu destek hizmetlerini çok daha
etkili ve verimli şekilde sağlayacağı düşüncesiyle hepinize saygılar sunuyor,
kanunun hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Kubat.
Şahıslar adına ilk söz,
İstanbul Milletvekili Sayın Aydın Ağan Ayaydın.
Buyurun Sayın Ayaydın.
AYDIN AĞAN AYAYDIN
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 83 sıra sayılı Kanun
Teklifi üzerinde kişisel görüşlerimi sizlerle paylaşmak üzere söz aldım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin teşkilatına ilişkin 2919 sayılı Kanun 1983 tarihli olup, darbe
döneminin bir ürünüdür.
Yine özellikle, son dokuz
yılda hayata geçirilen uygulamalarla, Türkiye Büyük Millet Meclisi teşkilatı
karmaşık, adaletten yoksun, zayıf bir kurumsal yapıya dönüşmüştür.
Nitekim, bugün teşkilat,
tabiri caizse ülkenin en büyük KİT’idir. Maalesef Türkiye Büyük Millet
Meclisine yakışmayan bir yasadır. Bu yasanın yeniden gözden geçirilmesi son
derece doğrudur, isabetlidir. Ancak yasa çıkarken bunun çok daha adil olması,
çalışanların lehine olması ve çalışanlar arasında ayrım yapılmamasına dikkat
etmemiz lazımdır.
Böylesi bir değişiklik
üzerinde etraflıca düşünülmeli, yeni teşkilat kanunu katılımcı bir anlayışla,
tüm siyasi parti grupları ve konuyla ilgili uzmanların görüş ve önerileri
doğrultusunda ortaya çıkmalıydı. Zira aksi bir düzenleme kalıcı, köklü ve
sağlıklı bir teşkilat oluşturmayacak ve hatta ihtiyaçlara da cevap
vermeyecektir.
Bu kanun teklifinin
hazırlanışında katılımcılık benimsenmediği gibi, aslında nasıl bir teşkilat
yapısının istendiği de sanırım hazırlayanlar tarafından da tam bilinmemektedir.
Bunun içindir ki, kanun teklifi metni her aşamada çok fazla değişimlere tabi
tutulmuştur. Siyasi parti gruplarına gönderilen taslak, Plan ve Bütçe Komisyonuna
gelen taslak, alt komisyon sonrası ortaya çıkan metin ve nihayet şu an
görüşmekte olduğumuz nihai metin alıp incelendiğinde rahatlıkla görülecektir
ki, kalıcı, köklü ve sağlıklı bir sistem düşünülmeden, aceleyle, günü
kurtarmaya yönelik bir tasarruf söz konusudur.
Bununla birlikte, alt
komisyon çalışmaları sırasında bazı hususlar üzerinde mutabık kalmış olmamıza
rağmen, nedense nihai olarak Plan Bütçe üst Komisyonunda bu metinlerden
uzaklaştırıldı. Ancak, her ne olduysa, alt komisyon metni, Plan ve Bütçe
Komisyonu görüşmeleri sırasında verilen onlarca önergeyle şimdiki hâline, bizim
açımızdan tanınmaz hâle getirilmiş oldu.
Şimdi sormak istiyorum
değerli milletvekilleri: Alt komisyon metnini, kimler, hangi amaçlarla baypas
etti? Milletin temsilcilerinin hazırladığı bu metin hangi bürokratik
çekişmelerin kurbanı oldu? Eğer böyle çalışacaksa, alt komisyonda neden emek ve
zaman harcandı? Çağırsaydınız o pek kıymetli bürokratlarınızı, onlar yazsaydı;
zaten, onların dediği oluyor. İşte, o bürokratların hazırladığı metindir ki,
içinde pek çok adaletsizlik ve haksızlık barındırmaktadır. Nitekim, teklifin
böyle yasalaşması durumunda ortaya çıkacak çarpık yapıyı düzeltmek için, çok
geçmeden, kısa süre içerisinde tekrar mesai harcamak zorunda kalacağımızı söylemekten
de kendimi alamıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Başkanlık Divanı, siyasi parti gruplarının grup toplantıları ile Genel Kurul
görüşmelerini, görüşmeler bitene kadar, mutlaka naklen yayınlamak ve
yayınlatmak zorunda olmalıdır. Halkın iradesinin yansıdığı organ olan Türkiye
Büyük Millet Meclisinin çalışmaları, herhangi bir kısıtlama olmaksızın halka
ulaştırılmalı, halk, kendi geleceğinden haberdar olmalıdır. Meclis
çalışmalarını halkın izlemesinin sakıncası nedir? Neden çekiniliyor;
doğrulardan, gerçeklerden mi? Yıllardır Meclis TV, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Genel Kurul, partilerin grup toplantıları ve komisyon toplantılarını
naklen vermekteydi. Meclis çalışmalarını takip etmek isteyen yurttaşlarımız
bunları izler, buna göre de siyasi partilerin çalışmaları hakkında fikir sahibi
olurlardı ancak artık Meclis TV’nin ekranları karardı. Gerekçe, Türkiye Büyük
Millet Meclisi ile TRT arasında yapılan anlaşmaya göre Meclis TV sadece Genel
Kurulun açık olduğu salı, çarşamba ve perşembe günleri 15.00 ile 19.00 arasında
naklen yayın yapacak. İyi de 2002 yılından 2011 yılına kadar dokuz yıl boyunca
bu anlaşma yok muydu? Neden muhalefet partilerinin çalışmalarını gösteren TV
kanalı kapatılıyor? Bu mudur ileri demokrasi anlayışınız? Meclis TV
yayınlarının sınırlandırılması Meclise, demokrasimize ve ülkemize
yakışmamaktadır.
Bu duygu ve düşüncelerle
yasamızın hayırlı uğurlu olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Ayaydın.
Şahıslar adına son söz Kocaeli
Milletvekili Sayın Fikri Işık’a aittir.
Buyurun Sayın Işık. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 83 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisi İdari Teşkilatı Kanunu Teklifi üzerinde şahsım adına söz aldım. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, hiç
kuşkusuz ki çok önemli bir iş yapıyoruz. 1983 yılından beri dokunulmayan, âdeta
olağanüstü dönemin ürünü olan Meclisimizin, ki bu idari yapıyla beraber
çalışıyoruz, bununla ilgili çok önemli bir reformu hayata geçiriyoruz. Bu
noktada, Meclisin, Meclisteki bütün partilerin mutabakat içerisinde olmuş
olması fevkalade sevindirici. Bunu 24’üncü Dönem için yeterli görmemeyi aslında
hedeflemeliyiz ve bundan sonra da Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin
kendine ait bir kanununun olması noktasında, biraz önce Sayın Şandır’ın burada
ısrarla üzerinde durduğu konu üzerinde de Meclis olarak odaklanmalıyız. 24’üncü
Dönem Parlamentosuna, bu Meclise inşallah yepyeni bir anayasa ve yepyeni bir
meclis iç tüzüğü de nasip olur ve gerçekten 24’üncü Dönem gerek Meclis idari
teşkilatı gerek yeni anayasa, yeni iç tüzük ve milletvekili kanunuyla
cumhuriyet tarihinde önemli bir yer tutar.
Değerli arkadaşlarım, bu
yeni kanun teklifinin neler getirdiğini çok uzun uzun anlatmak durumunda
değilim, önemli değişiklikler yapıyor, Meclisin daha hızlı ve daha iyi çalışan
idari bir yapıya kavuşması için gereken reformu getiriyor. Burada belki önemli
noktalardan birisi de personel. Evet, Meclisimiz maalesef bugüne kadar
kadrolarının tamamına neredeyse sınavsız eleman almış. Ama bu, sadece AK
PARTİ’nin benimsediği bir yöntem değil. Şimdi AK PARTİ’nin iradesiyle ve
Meclisimizde oluşan genel iradeyle artık bunu son derece sınırlıyoruz.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Kadrolar
dolduktan sonra. Kadro kalmadı.
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Çok
ihtiyaç duyulan konuların dışında, artık istisnai kadroların dışında sınavsız
eleman alımı kalkıyor. Elbette zararın neresinden dönülürse kârdır.
Değerli arkadaşlarım, ancak
burada özellikle vurgulamam gereken bir konu var, bir siyaset etiği var: Burada
Meclis kürsüsünde kendisinin cevap verme imkânı olmayan insanları isim
zikrederek zan altında bırakmak siyasi etiğe uymaz. Biraz önce bir Sayın
Milletvekili konuşmasını yaparken benim şahsen iyi tanıdığım ve Meclise yirmi
yıldan daha fazla bir süre önce girmiş ve bugün Genel Sekreter Yardımcılığı
koltuğuna gerçekten alın teriyle gelmiş İrfan Neziroğlu Beyefendi’nin ismini
zikrederek, onun kayınbiraderini işe aldığını söyledi.
Değerli arkadaşlarım, yani
biz siyasetçiyiz; bizim kendimize yaptığımız kötülüğü inanın bir başka kişi,
grup veya kurum bize yapamıyor. Ya arkadaşlar, bir siyasetçinin yakınının bir
yere gelmesi o insanın illa kötü olduğu anlamına mı gelir veya bir bürokratının
yakınının bir yere gelmesi o insanın illa kötü, beceriksiz, elverişsiz,
ehliyetsiz olduğu anlamına mı gelir?
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) –
Usulü eleştiriyor, gelmesini değil; saptırma konuyu.
FİKRİ IŞIK (Devamla) –
Bakın, mantıkta temel bir hüküm var: Eksik bilgi yanlıştır. Sayın Milletvekili
burada çıktı, Değerli Bürokratımızın kayınbiraderinin sınavsız işe alındığını
söyledi. Sanki bundan önce herkes sınavla alınıyormuş da bu arkadaşımız
sınavsız işe alınmış. Peki, hangi özelliğinden dolayı alınmış? Bunu söylemiyor.
Hangi özelliğinden dolayı alındığını ben size söyleyeyim: Bu arkadaşımızın
kayınbiraderi Mustafa Çakmakçı kendisi yeminli Arapça-Osmanlıca tercüman.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin de Osmanlıca -özellikle- arşivleriyle ilgili 8
tane eleman ihtiyacı oluyor, duyuru yapılıyor ve bu duyurunun sonunda bu
arkadaşımız da her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının yaptığı gibi müracaatını
yapıyor, bu müracaat sonunda yapılan değerlendirmelerde bu arkadaşımızın bu işi
yapabilecek ehliyette ve liyakatte olduğuna sayın bürokrat değil, o bürokratın
bağlı olduğu başkan karar veriyor ve işe alıyor.
Şimdi, arkadaşlar, bunun
neresinde hata var? Yani biz, peki o zaman biz… Arkadaşlar, bakın, dönün kendi
grubunuza da bakın. Bugün Sayın Kamer Genç’in oğlu bu Mecliste, sınavla mı
alındı? Aydın Milletvekilimiz Metin Lütfi Baydar’ın eşi bu Mecliste, sınavla mı
alındı? Sayın Muharrem İnce’nin danışmanı bu Mecliste, sınavla mı alındı?
Bunların hangisi sınavla alındı da bir tek bu arkadaşımızın sınavla alınmadığı
konusunda… Son sözüm: Dolduruşa gelmeyelim.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) – Bilgi işlem merkezine jeoloji mühendisi alınır mı?
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Işık.
Birleşime saat 20.00’ye
kadar ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.08
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 20.04
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Tanju ÖZCAN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
83 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin maddeleri üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Başkanlık Divanı Temsilcisi
burada.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Evet…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Sayın Başkanım, bir önceki oturumda şahsı adına konuşan kişi, Grup
Başkan Vekilimiz Sayın İnce’nin ismini vererek “Onun da danışmanı çalışıyor.”
dedi. Hepimizin danışmanı Mecliste çalışıyor. Sayın İnce beni aradı…
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) –
Kadrosu Mecliste…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Hayır…
Sayın İnce beni aradı,
“Asla böyle bir şey yok, dönünce ben onunla görüşürüm.” Aynen bu ifadesi bu.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Ne
o, hayırdır!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – “Benim şahsıma ait, kesinlikle, Meclis benim danışmanımı asla
almadı. Bir kısım danışmanlar kadrolu, bir kısmı kadrosuz, hepimizin olduğu
gibi ama benim ismimin geçmesinden çok üzüldüm.” dediler. Onu tutanaklara
geçmesi için ifade ediyorum.
BAŞKAN – Çok teşekkür
ediyorum, çok sağ olun.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Bir
araştıralım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – “Onunla görüşeceğim.” dedi. Bilmiyorum! (Gülüşmeler)
BAŞKAN – Şimdi on beş
dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.
Sayın Alim Işık, burada mı?
Sayın Yılmaz, buyurun.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan Vekilimiz,
teklifin gerekçesinden taşeronlaşmanın yaygınlaşacağı, halihazırda 200
civarında olduğu öğrenilen taşeron personel sayısının artırılacağı
anlaşılmaktadır. İnsan onuruna yaraşır, düzgün işlerin sunulması için örnek
olması beklenen Türkiye Büyük Millet Meclisinin fazla çalıştırılan, ancak
karşılığı ödenmeyen bir nevi kölelik sistemini andıran taşeronlaşmayı
yaygınlaştırmayı uygun buluyor musunuz?
BAŞKAN – Sayın Keskin,
buyurun.
ADNAN KESKİN (Denizli) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Uzman stenograflık şahsa
bağlı kadroya dönüştürülmüştür. Mevcut uzman stenograflar emekli olduktan sonra
uzman stenograflık kadroları kalmayacaktır. Tutanak Müdürlüğü belli bir bilgi
birikimi ve genel kültürü üst düzeyde bir müdürlüktür ve tüm personeli
üniversite mezunudur. Genel kültürü ve bilgi birikimi olmadan bu müdürlükte
görev yapmak zordur. Uzmanlık, stenograflık olarak düzenlenmiştir. Bu
statülerin tekrar konulması yerinde olacaktır. İlgili maddenin “tutanak uzman
yardımcısı” ve “tutanak uzmanı” şeklinde değiştirilmesi düşünülmekte midir?
BAŞKAN – Sayın Tanal…
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Teşekkür ederim Değerli Başkanım.
Meclis TV’de, bize gelen
bilgilere göre, duyumlarımıza göre 350 kişinin çalıştığı söyleniyor. Meclis TV
saat yedide kapandığına göre, bu boşta kalan personel hangi alanda istihdam
edilecek? Bu konudaki bilgileri nedir?
İkinci sorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulu saat mefhumu olmadan çalıştığına göre, uzman
stenograflar da bu saatlere bağlı olarak çalışmaktadır. Türkiye Büyük Millet
Meclisinde başka hiçbir müdürlük tam kadro olarak görev yapmamaktadır. Bu
arkadaşlarımızın fazla çalışmalarına veya emekliliklerine herhangi bir farklı
düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN – Sayın Başkan,
buyurun.
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK
YAKUT (Kayseri) – Meclis televizyonunda toplam 60 personel idari haber ve
teknik görevli olarak çalışmaktadır.
BAŞKAN – Stenograflarla
ilgili bir soru sormuşlardı.
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK
YAKUT (Kayseri) – Uzman stenograflık şahsa bağlı kadro olması ve… Kanun
teklifinde de diğer kadro unvanlarında olduğu gibi ara kademeler azaltılmaya
gidilmiştir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Sayın Başkanım, ses gelmiyor.
BAŞKAN – Ses gelecek, bir
saniye.
Biraz yüksek sesle
söylerseniz.
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK
YAKUT (Kayseri) – Kanun teklifinde, diğer kadrolarda olduğu gibi ara
kademelerde de stenografların azaltılmasına gidilmiştir.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Soru farklı, cevap farklı.
BAŞKAN – Efendim…
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Sorum o şekilde değildi.
BAŞKAN – Vaktimiz var.
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK
YAKUT (Kayseri) – Fazla çalışma ücreti de ödenmiyor henüz. Süre de var Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Tekrar girin,
tekrarlayın sorunuzu, vaktimiz var çünkü.
Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Teşekkür ederim Değerli Başkanım.
Şimdi, bir başka sorum da
şu, vakit olduğu için: Şu anda danışman olarak aldığımız personel eğer devlette
çalışıyorsa, örneğin 2 bin TL maaş alıyor ise ve Meclise geldiğinde, danışman
olarak geldiğinde birinci derecede 3.600 ek gösterge maaş karşılığı aşağı
yukarı 3.800-4 bin TL civarında maaş almakta. Bu alınan danışmanlar daha önceki
geldiği kurumdaki ücret üzerinden Sosyal Güvenlik Kurumuna prim ödemekte ancak
emeklilik açısından da son alınan maaş üzerine yararlanamamaktadır. Daha önce
gelinen kurumdaki aldığı maaş üzerine emekliye ayrılmakta ancak Mecliste aldığı
ücret nedeniyle aradaki farktan dolayı eski kurumunda aldığı düşük ücretten
dolayı Sosyal Güvenlik Kurumuna para yatmakta. Burada Meclis âdeta Sosyal
Güvenlik Kurumundan para kaçırmaktadır. Bu adalete aykırıdır, bunu düzeltmeyi
düşünüyor musunuz?
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Başkan.
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK
YAKUT (Kayseri) – Önce, stenograflarla ilgili… Şu anda 30 kursiyer stenograf
kursta. Kursiyerler kadroya geçtiklerinde mevcut stenograflarla aynı haklara
sahip olacaklar, aynı maaşları alacaklar.
Mecliste Temizlik, Park ve
Bahçeler ve Satın Alma birimlerinde yaklaşık 135 personel çalışmakta.
Diğer konulara yazılı cevap
vereceğiz.
Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Sayın Başkan, benim bir sorum daha vardı, danışmanlarla ilgili.
BAŞKAN – Sizin sorunuza da
geliyorlar.
Bir de Sayın Tanal
danışmanlarla ilgili…
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK
YAKUT (Kayseri) – Yazılı cevap vereceğiz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Ona yazılı cevap
vereceklermiş Sayın Tanal.
Birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer
alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra
ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
4’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
5’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
6’ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
7’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime yarım saat ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.13
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 20.57
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Tanju ÖZCAN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
83 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin maddeleri üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Başkanlık Divanı
Temsilcisi? Burada.
8’inci madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/92 Esas Numaralı Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu'nun, 8. maddesinin (a)
bendinin şu şekilde değiştirilmesini saygılarımla arz ve teklif ederiz.
(a) Genel Kurul görüşmeleri
ile daimi ve diğer komisyonların görüşmelerinin tutanağını tutarak, vakit
geçirmeden derhal internetten yayınlanmasını sağlamak. Tutanak özetini tutmak
ve TBMM Tutanak Dergisi’ni baskıya hazırlamak.
Ferit Mevlüt Aslanoğu Bülent Kuşoğlu Prof. Dr. Aydın Ayaydın
İstanbul Ankara İstanbul
Dr. Aytun Çıray Mehmet Ali Ediboğlu Sinan Aygün
İzmir Hatay Ankara
İlhan
Demiröz
Bursa
BAŞKAN – Komisyon katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Başkanlık
katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK
YAKUT (Kayseri) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) – Ben
konuşacağım.
BAŞKAN – Bursa Milletvekili
Sayın İlhan Demiröz, buyurun.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 83 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu Teklifi hakkında ve 8’inci maddenin
(a) fıkrası değişikliği hakkında görüşlerimi bildirmek üzere huzurunuzdayım.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
“Sevgili dostlar,
Ankara’nın en güzel mevsimi sonbaharı birlikte soluyacağımız günlerin özlemiyle
sizleri selamlıyorum.
Karlı bir kış günü polis
eşliğinde Ankara’dan ayrılışımın üzerinden on bir mevsim geçti, günlerse dört
haneli rakamlara ulaştı. Tarih boyunca aydınlarımızın paylaştığı ortak kaderden
ben de payıma düşeni yaşıyorum. Bu gerçeğin rehberliğinde Silivri’nin duvarlarını
kara tahtaya çevirip eğitimimin kalan bölümünü tamamlamaya çalışıyorum.
Sevgili dostlar, Mithat
Paşa’dan bu yana bu topraklardaki siyasi davaların en uzun süreli olanını
yaşıyoruz. Yargılama sürecinin doğrudan cezaya dönüştüğü bir dönemin içindeyiz.
Her şey göz önündeymiş, her şey şeffafmış gibi ama gerçekler bir türlü ortaya
çıkmıyor.
İleride Silivri arşivleri
açıldığında, hukukun yargı ve siyaset eliyle çürütüldüğü belgeleriyle
görülecek. İleride Silivri arşivleri açıldığında, insanların en hassas olduğu
duyguları, en çok değer verdiği düşünceleri üzerinden suçlama üretilerek yaşam
biçimlerinin cezalandırıldığı görülecek. İleride Silivri arşivleri açıldığında,
hukukun en temel ilkesi olan masumiyet karinesinin mahkûmiyet karinesine
dönüştüğü görülecek. İleride Silivri arşivleri açıldığında, terazili hukuk
heykelinin sadece gözlerinin değil, kulaklarının ve ağzının da kapalı olduğu
bir dönemin yaşandığı ortaya çıkacak. İleride Silivri arşivleri açıldığında,
cezaevlerindeki en önemli sağlık sorununun hukuk yetmezliği olduğu anlaşılacak.
Sevgili dostlar, bu
topraklar, zulme karşı direnenlerin de olduğu topraklardır. Despotlara karşı
mücadeleyi, insanlığı ve uygarlığı yüceltenlerin yeşerdiği topraklardır. Ben bu
uzun tarih ırmağında bir damla olabildimse ne mutlu.
Binler, sadece tutukluluk
sürelerinin değil, mücadele gücünün, güzel bir Türkiye hayal etme
kararlılığının ifadesidir. Binler, Mustafa Kemal Atatürk’ün koyduğu hedeflere
ulaşmak için dinlenmeden yürüme azminin de ifadesidir.
Sizleri bir kez daha, bir
kez daha bu duygularla selamlıyorum. Özgürlükte buluşmak dileğiyle, omuz omuza
olacağımız günlerin özlemiyle…
Mustafa
Balbay
Silivri”
Evet süremin çok az
olduğunu biliyorum ama bu yasayla ilgili de şu ifadeleri kullanmak istiyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu Teklifi’ne baktığımızda bir düzenleme
yapmaktan ziyade kimi personeli görevden almak, yeni kadrolar oluşturmak ve
partizanca atamalar yapmanın hedeflendiği görülmektedir. Bu sonuca ulaşmak için
bununla ilgili neler yapılacağını önümüzdeki günlerde hep beraber göreceğiz.
Ben kamuda ziraat yüksek
mühendisi olarak otuz üç yıl görev yaptım. Bu süre içerisinde çeşitli
iktidarlar ve değişik uygulamalarla karşılaştım. Toprak Su kapatıldı, Köy
Hizmetleri kapatıldı. Bu uygulamalarda yapılanlarla ilgili arkadaşların uzun
yıllar emek verdiği, çalıştığı, düğünler yaptığı iş yerinden uzaklaştırmanın
olduğunu biliyorum. Bu insanların bu bölümden uzaklaştırılmalarının da uygun
bir şekilde olmadığını biz Bursa’da da, il özel idarelerinde de gördük. Aynı
oyunun şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisinde olacağı aşikârdır. Bundan dolayı
herkesin bu kanun teklifi üzerinde titiz ve uygulamaların huzursuz olmadan
yapılabilmesi için çaba sarf etmesi gerekir.
Hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum. Çok teşekkür ediyorum, sağ olun, var olun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Demiröz.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
8’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.
9’uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.
10’uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.
11’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.
12’nci madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 Sıra
Sayalı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu Teklifinin
12. maddesinin 1. Fıkrasının ç bendinde yer alan “tahsis ve” ibaresi ile d
bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Prof. Dr. Aydın Ayaydın Süleyman Çelebi
İstanbul İstanbul İstanbul
Ali Rıza Öztürk Musa Çam Bülent Kuşoğlu
Mersin İzmir Ankara
Kazım Kurt Osman Aydın Haluk Ahmet Gümüş
Eskişehir Aydın Balıkesir
İhsan
Özkes
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Başkanlık
Katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK
YAKUT (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) – Sayın Ali Rıza Öztürk…
BAŞKAN – Mersin
Milletvekili Sayın Ali Rıza Öztürk, buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının
12’nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi olarak verdiğimiz önerge
üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
burada öncelikle kendi hakkını ve hukukunu koruyamayan bir Meclisin
yapılandırılmasına ilişkin kanun teklifini görüşüyoruz. Bu yapılan
görüşmelerin, çıkarılan yasaların amacı, hak ve hukuku korumaktır. Bir toplumda
kendi hakkını koruyamayan milletvekilleri, halkın hakkını hukukunu hiç
koruyamaz. Kendi hakkını hukukunu koruyamayan bir Türkiye Büyük Millet Meclisi,
temsil ettiği millî iradenin hakkını hukukunu koruyamaz.
Bugün bu Meclis, gerçekten,
kendi üyeleri olan 8 milletvekilinin Anayasa’nın 7’nci maddesi gereğince
egemenlik kapsamında yasama yetkisi kullanma hakkına sahip ve aynı zamanda yasa
yapma göreviyle yüklenmiş milletvekillerinin yargının tahakkümü ve yasama
organına egemen olma sakat anlayışı neticesinde milletvekillerine burada
görevlerini yaptıramamaktadır.
Bugün, Cumhuriyet Halk
Partisinden 2 milletvekili, Milliyetçi Hareket Partisinden 1 milletvekili ve 5
de bağımsız milletvekili olmak üzere toplam 8 milletvekili gerçekten tutukludur, millî iradenin kendisi
tutukludur.
Bugün içinde yaşadığımız
süreçte bu Parlamentonun ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisinin Grup
Başkan Vekili hakkında Hükûmeti eleştirerek yıprattığı nedeniyle
dokunulmazlığının kaldırılması için fezleke hazırlanabilmektedir. Bu fezlekeyi
yani asıl görevi iktidarı yıpratmak, dolayısıyla yakın seçimde onun yerine
iktidar olmak isteyen bir siyasi partinin milletvekili hakkında bu nedenle
dokunulmazlık fezlekesi düzenleyebilen bir savcı bu cesareti nereden alıyor
değerli arkadaşlarım? Bugün onun hakkında böyle bir fezlekeyi düzenleyen bir
savcı başkasının hakkında da pekâlâ bir fezleke düzenleyebilir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi yasama görevini yapamaz hâldedir. Eskiden zaten sakat ve arızalı bir
şekilde yapıyordu. Çoğu zaman hazırlanan kanun tasarı ve teklifleri komisyonlarda
ve Genel Kurulda görüşülüyormuş gibi yapılarak, âdet yerini bulsun diye
görüşülüp yasa çıkartılıyor idi ama son zamanlarda çıkarılan kanun hükmünde
kararname yetkisiyle yasama yetkisini zaten kullanamadı. Geriye kalıyor
milletvekillerinin denetleme yapma hakkı ve yetkisi. Denetleme hakkı ve
yetkisinin de en önemli unsurlarından bir tanesi soru sormaktır, soru önergesi
vermektir. Sağ olsun Meclis Başkanlığı bu milletvekillerinin denetleme hakkını
Kanunlar ve Kararlar Müdürlüğüne devretti. Oradaki memur arkadaşlarımız
milletvekillerinin bu denetleme hakkını denetler hâle geldi. Bunu kabul etmek
mümkün mü değerli arkadaşlarım? Dolayısıyla Parlamentodaki milletvekillerinin
Hükûmeti denetleme yöntemlerinden birisi olan soru önergeleri de fiilen tıkanıyor
çünkü hepsi geri geliyor. Öncelikle bu Meclisin hukukunu koruyabilmemiz için,
bu Meclisin saygınlığını koruyabilmemiz için, bu Meclis kendi hukukuna, kendi
hakkına sahip çıkmak zorundadır. Bugün bu ülkede yaşanan tüm olayların altında
yatan bir tek neden vardır, o da haksızlığın ve hukuksuzluğun egemen olmasıdır.
Herkes ve her kurum kendi hakkına, kendi hukukuna cesurca sahip çıkmalıdır,
haksızlıkları ve hukuksuzlukları haykırmalıdır.
Bu vesileyle de Silivri’de
hücrede bininci gününü tamamlayan Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Mustafa
Balbay başta olmak üzere, millî iradelerine sakat konulan tüm
milletvekillerine, KCK tutuklusu milletvekillerine…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) -
…Ergenekon davasından tutuklu
milletvekillerine, Balyoz davasından tutuklu Engin Alan’a selam gönderiyorum,
tek selam.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Öztürk.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
12’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
13’üncü maddede bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 S.
Sayılı Kanun Teklifinin 13 üncü maddesinin (a) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mustafa Kalaycı Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Giresun Konya İstanbul
Ahmet Aydın Türkan Dağoğlu Zeynep K. Uslu
Adıyaman İstanbul Şanlıurfa
Hasip
Kaplan
Şırnak
“a) Yasama uzmanları
marifetiyle yasama ve denetim faaliyetlerine ilişkin konu odaklı nesnel
araştırmalar yapmak ve milletvekillerinin ve komisyonların bilgisine sunmak.”
BAŞKAN – Komisyon katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Başkanlık
katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK
YAKUT (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Yasama uzmanı çalışan diğer
birimlerde olduğu gibi, belirtilen görevlerin yasama uzmanları aracılığıyla
yerine getirileceği hususuna açıklık kazandırılmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
çerçevesi içinde 13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 14’te bir önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinden
sonra gelmek üzere aşağıdaki bendin eklenmesini ve bent numaralarının buna göre
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Emin Haluk Ayhan Mehmet Şandır
Konya Denizli Mersin
Mehmet Erdoğan Erkan
Akçay
Muğla Manisa
“e) Yurtdışı ve yurtiçi
arşiv ve kütüphanelerden, parlamento tarihi bakımından önem arz eden belge ve
evrakı arşive kazandırmak”
BAŞKAN – Komisyon katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Başkanlık
katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK
YAKUT (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Mehmet Erdoğan konuşacak.
BAŞKAN – Muğla Milletvekili
Sayın Mehmet Erdoğan.
Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu anda görüşmekte olduğumuz kanunla
ilgili vermiş olduğumuz önerge hakkında grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi Parlamento
arşivinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi arşivinde cumhuriyetin kuruluşundan
itibaren bütün bilgiler ve belgeler bulunmaktadır. Ancak, cumhuriyetin
kuruluşundan önceki döneme ait gerek Osmanlı’nın son dönemindeki Islahat
Fermanı’ndan sonra oluşturulan parlamentolarla ilgili gerekse cumhuriyetin
kuruluşu sırasındaki yazışmalarla ilgili birçok bilgi ve belge Meclisimizin
arşivinde bulunmamaktadır. Yurt içi ve yurt dışı değişik ülkelerin
arşivlerinde, Osmanlı arşivlerinde, cumhuriyet arşivinde yer alıp, İngiliz
arşivinde, Fransız arşivinde yer alıp Türkiye Büyük Millet Meclisi arşivinde
yer almayan belgelerin Türkiye Büyük Millet Meclisi arşivine kazandırılması ile
ilgili olarak, bu 14’üncü maddede sayılan görevlere ilave olarak, Meclis
Başkanlığımızın arşiv ve kütüphanecilik birimine bir görev verilmesi önem arz
etmektedir. Eğer bu görev bir fıkra eklenerek verilebilir ise, bu konu yüce
Parlamento tarafından kabul edilirse bundan sonra Parlamento tarihini yazacak
olan bilim adamları için arşiv arşiv gezme ihtiyacı ortadan kalkacak,
aradıkları bütün bilgi ve belgeleri Türkiye Büyük Millet Meclisi arşivinde
bulabileceklerdir hem de Türkiye Büyük Millet Meclisi arşivi ciddi bir
zenginlik kazanmış olacaktır.
Biz, bu konunun, bütün
partilerimizin ortak önerisiyle ve herkesin katılımıyla bu fıkranın, bu maddeye
eklenmesini, 14’üncü maddeye eklenmesini talep ediyoruz. Bu güzel hizmete
herkesin vesile olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Erdoğan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
çerçevesi içinde 14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
15’inci madde üzerinde dört
önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 Sıra
Sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu Teklifinin
15. Maddesinin 1. Fıkrasının d bendinde yer alan "siyasi parti grup
toplantılarını" ibaresinden sonra "naklen" ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Prof. Dr. Aydın Ayaydın Ali Rıza Öztürk
İstanbul İstanbul Mersin
Süleyman Çelebi Musa Çam Bülent Kuşoğlu
İstanbul İzmir Ankara
Kazım Kurt Haluk Ahmet Gümüş İhsan Özkes
Eskişehir Balıkesir İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 sıra sayılı Kanun Teklifinin 15 inci
maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Emin Haluk Ayhan Mehmet Şandır
Konya Denizli Mersin
Oktay Vural Erkan Akçay Mehmet Günal
İzmir Manisa Antalya
"d) Genel Kurul görüşmeleri ile siyasi parti grup
toplantılarını canlı yayınlamak veya yayınlatmak."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 S. Sayılı Kanun Teklifinin 15 inci maddesinin
(d) bendinin sağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan Pervin Buldan Nursel Aydoğan
Şırnak Iğdır Diyarbakır
Sırrı Süreyya Önder Sırrı Sakık Demir Çelik
İstanbul Muş Muş
"d) Genel Kurul görüşmeleri ile siyasi parti grup
toplantılarını kesintisiz olarak yayınlamak veya yayınlatmak."
BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 S. Sayılı Kanun Teklifinin 15 inci maddesinin
(d) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, maddeye aşağıdaki bendin
eklenmesini ve müteakip bentlerin teselsül ettirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ahmet Aydın M. Belma Satır Nurdan Şanlı
Adıyaman İstanbul Ankara
Zeynep Armağan Uslu Ekrem Çelebi Tülay Kaynarca
Şanlıurfa Ağrı İstanbul
Nureddin Nebati Salih Koca Abdulkerim Gök
İstanbul Eskişehir Şanlıurfa
Mehmet Doğan Kubat Tülay
Selamoğlu
İstanbul Ankara
“d) Genel Kurul
görüşmelerini yayınlamak.”
“ğ) Kurtuluş Savaşı
Müzesinde (Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi Binası), tüm müzecilik
hizmetlerini yerine getirmek, Müzenin
ulusal ve uluslararası tanıtımını yapmak veya yaptırmak ve bu amaçla
faaliyetlerde bulunmak, ilgili kuruluşlarla kültürel alanlarda işbirliği
yapmak, Müzenin onarım, restorasyon, teşhir ve müzecilikle ilgili diğer teknik
hizmetlerini, gerektiğinde Milli
Saraylardan Sorumlu Genel Sekreterliğine bağlı Başkanlıklarla
birlikte yürütmek.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor
mu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Başkanlık
katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK
YAKUT (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Siyasi parti grup
toplantılarının yayınlanması hususu protokollerle düzenlenebileceğinden buna
yönelik hükmün metinden çıkarılması; 2009 yılından bu yana TBMM'nin yönetiminde
bulunan ve halen Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü altında faaliyetlerini
sürdüren 1. TBMM (Kurtuluş Savaşı Müzesi) Binası Müzesinin, hangi Başkanlığa
bağlı olacağına ve müzeye yönelik görevlerin neler olacağına açıklık
getirilmesi amacıyla bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Biraz önce kabul edilen
önergeyle (d) bendi tümüyle değişmiş olduğundan diğer önergeleri işleme koyma imkânı
kalmamıştır. Bu üç önergeyi işlemden kaldırıyorum.
15’inci maddeyi kabul
edilen önerge çerçevesinde oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 16’yı oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 17’de Komisyonun bir
düzeltme talebi vardır.
Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Başkan, maddenin (a), (b)
ve (c) bentlerinin başında yer alan “Saray, müze, köşk ve kasırların” ifadesi,
(ç) bendinin başında “müze” ibaresi olmadan sehven yazılmış olup, (ç) bendinde
de “Saray, müze, köşk ve kasırların” şeklinde redaksiyona tabi tutulmasını
takdirlerinize sunuyoruz.
BAŞKAN – Komisyonun
düzeltme metni çerçevesinde madde 17’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 18’i oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 19’u oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
20’nci madde üzerinde bir
önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 sıra
sayılı "Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu
Teklifi"nin 20 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Yusuf Başer Nurettin Canikli Hilmi Bilgin
Yozgat Giresun Sivas
Ahmet Aydın Mahir Ünal Ahmet Toptaş
Adıyaman Kahramanmaraş Afyonkarahisar
Zeynep Karahan Uslu Nureddin Nebati Pelin Gündeş Bakır
Şanlıurfa İstanbul Kayseri
Abulkerim Gök İdris Şahin Ayşe Nur Bahçekapılı
Şanlıurfa Çankırı İstanbul
"Madde 20- (1) Hukuk
Hizmetleri Başkanlığının görevleri şunlardır:
a) 659 sayılı Genel Bütçe
Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin
Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre hukuk
birimlerine verilen görevleri yapmak.
b) Talep halinde
komisyonlara yasama süreçlerinde hukuki görüş sunmak.
c) Verilecek benzeri
görevleri yapmak."
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Başkanlık
katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK
YAKUT (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
659 sayılı Genel Bütçe
Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin
Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 4 üncü maddesinde hukuk
birimlerinin görevleri tek tek sayılmış olup, maddenin bu düzenlemeyle uyumu
sağlanmaya çalışılmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
çerçevesi içinde 20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 21’i oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 22’yi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 23’ü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 24’ü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 25’te bir önerge
vardır, okutup işleme alacağım.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 sıra
sayılı yasa tasarısının 25. maddesine 5. fıkra olarak aşağıdaki metnin ilave
edilmesini arz ederiz.
5) Verilen yetki
çerçevesinde diğer görevleri yapmak
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Oktay Ekşi Süleyman Çelebi
İstanbul İstanbul İstanbul
Özgür Özel Ahmet Toptaş Salih Fırat
Manisa Afyonkarahisar Adıyaman
BAŞKAN – Komisyon katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Başkanlık
katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK
YAKUT (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – İstanbul
Milletvekili Sayın Oktay Ekşi. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN OKTAY EKŞİ (İstanbul)
– Sayın Başkan, saygıdeğer arkadaşlarım; Türkiye Büyük Millet Meclisi, hiç
söylemeye lüzum yok ki, hukuk yapan kurum ama kendisi hukuk yapmak konusunda
eğer görevini eksik bırakıyorsa o zaman bizim, burada, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin üyeleri olarak konuyla ciddiyetle meşgul olmamız lazım.
İkincisi, Türkiye Büyük
Millet Meclisi, hepimiz biliyoruz ki, denetim yapan kurum. Denetim fonksiyonunu
en üst düzeyde Anayasa’mız bize vermiş. Hepimiz biliyoruz ki, az önce Sayın Ali
Rıza Öztürk’ün de ifade ettiği gibi, denetim fonksiyonumuz maalesef elimizden
alınmış hâlde.
Bakınız, benim elimde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına takdim edilmiş soru önergem var. Soru
önergemin aldığı yanıt şu: Temmuzda verdiğim önergeyi 1 Ekimden önce işleme
koymadıklarını bildiriyorlar. Sebep ne? Sebep, Meclis tatilde. Türkiye Büyük
Millet Meclisi 12 Haziran seçimlerinden hemen sonra, 28 Hazirandan itibaren
bilfiil görevini yapmaya başlamadı mı? Başkanlık Divanı görevde değil mi? Bakanlıklar
görevde değil mi? Devletin devamlılığı ilkesi yok mu? Bu tür açık ilkelere
rağmen Türkiye Büyük Millet Meclisi “1 Ekime kadar sizin önergenizi -İç
Tüzük’ün hiçbir ilgisi olmayan maddelerine dayanarak, yani konuyla ilgisi
olmayan maddelerine dayanarak- işleme koymadım.” diyor. Denetim görevimizi
sadece Sayın Öztürk’ün ifade ettiği gibi Meclis bürokrasisi değil, bilfiil
Başkanlık Divanı engelliyor; bir.
İkincisi sevgili
arkadaşlarım, şu anda 8 arkadaşımız içeride, tutuklu. Bunlar, bizim 2 arkadaşımız,
benim 2 arkadaşım değil, Milliyetçi Hareket Partisinin 1 arkadaşı değil, Barış
ve Demokrasi Partisinin 5 arkadaşı değil, bunlar, Türkiye Cumhuriyeti Büyük
Millet Meclisinin Başkanı Sayın Cemil Çiçek’in arkadaşı. Bu arkadaşlarını
hapisten kurtarmak konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisinin yapması gereken
hiçbir işi yapmayan bir Meclis Başkanımız var.
Sevgili arkadaşlarım,
parlamentonun itibarını parlamento korur. Parlamentoyu itibarlı hâle getirmenin
en iyi örneğini verenlerden biri ve parlamento tarihinin ilk kurumu olan
İngiliz Parlamentosu, 1542’den itibaren, bir milletvekilinin haksız yere
tutuklu olmasına itiraz edilmesinden itibaren milletvekillerini hapse
göndermekten alıkoyabilmiştir.
Sevgili arkadaşlarım,
Başkanlık Divanı -az önce ifade edildi- seçilmiş, şu anda hapiste bulunan
milletvekillerinin ödeneklerini, yolluklarını tahakkuk ettirmiş; ailelerine
vermiyor, kendilerine vermiyor. Hukukun temel ilkesi, mahkûm oluncaya kadar,
kesin mahkûmiyet kararına kadar insanların masum sayılması değil midir? Masum
sayılan insanın hakkını gasbetmek Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
yakışacak bir tasarruf mudur?
Sadece bunları
söylemiyorum. Bu arkadaşlarımıza oda veriyorsunuz, bu arkadaşlarımıza
kendilerine yasayla tahsis edilen yardımcıları tahsis ediyorsunuz ama onlara
ödenmesi gereken, kendilerinin mazbata aldıkları tarihten itibaren, o andan
itibaren hakları olan yollukları, ödenekleri onlara vermeyip, alıkoyuyorsunuz.
Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin hukuk yapma, hukukta önderlik etme fonksiyonuna
uygun bir tavır mıdır?
Bunları sizlerle paylaşmak
için huzurunuza geldim. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Ekşi.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
25’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
26’ncı maddede iki önerge
vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 S.
Sayılı Kanun Teklifinin 26 ncı maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin Canikli Mustafa Kalaycı Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Giresun Konya İstanbul
Mehmet Doğan Kubat Hasip Kaplan Türkan Dağoğlu
İstanbul Şırnak İstanbul
Ahmet
Aydın
Adıyaman
“ (2) Siyasi parti
gruplarının, Başkanlık Divanı üyelerinin ve komisyon başkanlarının personel
ihtiyacı ile milletvekillerinin çalışma mekanlarının tahsis ve donatımına
ilişkin usul ve esaslar Başkanlık Divanınca belirlenir.”
“ (3) Belirli bir sürede
bitirilmesi gereken zorunlu ve istisnai işlerden, her defasında ayrıca
Başkanlık Divanınca karar alınması kaydıyla, Başkanlık Divanınca uygun
görülenlerde çalışan İdari Teşkilat kadro ve pozisyonlarında bulunan personele,
ayda elli saati ve bir yılda altı ayı geçmemek üzere yılı merkezi yönetim bütçe
kanununda belirlenen fazla çalışma saat ücretinin beş katını aşmamak kaydıyla
Başkanlık Divanınca belirlenen çalışma süresi, miktar, usul ve esaslar
dâhilinde fazla çalışma ücreti ödenebilir. Bu ödeme damga vergisi hariç
herhangi bir vergiye tabi tutulmaz. Diğer mevzuat hükümleri çerçevesinde
yaptıkları fazla çalışma karşılığında herhangi bir ad altında ödeme yapılan
personele bu madde uyarınca ayrıca fazla çalışma ücreti ödenmez.
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 83 sıra
sayılı TBMM İdari Teşkilat Kanunu Teklifinin 26. maddesine aşağıdaki fıkraların
eklenmesini (3 ve 4. maddeler)
Arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bülent Kuşoğlu Prof. Dr. Aydın Ayaydın
İstanbul Ankara İstanbul
Mahmut Tanal Musa
Çam
İstanbul İzmir
(3) Başkanlık Divanı,
Yüksek Seçim Kurulunun seçime girmesinde engel görmediği, seçimlere katılıp
milletvekili seçilen ancak tutuklu olan milletvekillerinin tutukluluk
hâllerinin kalkması konusunda gerekli yasal düzenleme önerilerini yapmak
konusunda yetkilidir.
(4) Başkanlık Divanı
tutuklu milletvekillerinin özlük hakları ve ücretleri konusunda karar almaya ve
tediye yapmaya yetkilidir.
(5) Siyasi parti
gruplarının ve milletvekillerinin çalışma mekânlarının ve siyasi parti
gruplarının personel ihtiyacı Başkanlık Divanınca belirlenir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Başkanlık
katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK
YAKUT (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal.
Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Değerli Başkan, değerli arkadaşlar; hepinize iyi akşamlar diliyorum.
Anayasa uyarınca il seçim
kurullarının vermiş olduğu belgeyle birlikte milletvekili sıfatı kazanılmış
olur. Ancak 12 Haziran 2010 tarihinde yapılan milletvekili seçiminde 8 tane
milletvekiliyle ilgili, bugüne kadar, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
milletvekili statüsüne sahip olduğu hâlde ancak Anayasa’nın 86’ncı maddesi
uyarınca özlük haklarından, bugüne kadar sağlıktan yararlandığı hâlde maaş
olayı ödenmemiş bulunmakta. Maaşın ödenmemesinin herhangi bir yasal dayanağı
yok değerli arkadaşlar. Bu konuyla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğumuz dilekçede maaşların niçin ödenmediği hususunda
verilen cevap da şu: “Yemin etmedikleri için.”
Değerli arkadaşlar, yemin
metnini düzenleyen Anayasa hükmünde, orada bir parlamenter faaliyete
katılabilme açısından getirilen bir şarttır. Ancak, parlamenter faaliyetlerine
katılabilmek için mazereti olmaksızın olur ise bu sıkıntılar gündeme gelir.
Ancak, mevcut olan pozitif düzenlemelerin hiçbir yerinde milletvekillerinin
maaşları ödenmez veya bir bankaya yatırılır gibi bir hüküm yok. Bu neye benzer
değerli arkadaşlar? Siyasal iktidara karşı muhalif olan iş yerleri nasıl
basılıyor ise, siyasal iktidara karşı olan belediyeler nasıl sabah altıda
basılıyor ise aynı şekilde milletvekillerinin maaşları da ekonomik nedenlerle
kıskaç altına alabilmek için bu milletvekillerinin bugüne kadar maaşları da
ödenmemiş durumdadır. Gerçekten, bu anlamda Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığını göreve davet ediyorum.
İkinci bir husus: Sayın
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekilimiz dedi ki: “Efendim, sekreter
tahsis edildi.” Tahsis edilen sekreterler tamamen geri alındı. Ayrıca, bugüne
kadar Meclis tarafından tahsis edilen cep telefonları dahi konuşmaya açılmış
değil.
Bununla birlikte,
tartıştığımız Meclis kanunuyla ilgili aynı şekilde…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Meclis telefonları, Meclis.
MAHMUT TANAL (Devamla) –
Telefonu konuşmaya açan Meclis tabii, Meclis Başkanı bunun farkında.
Aynı şekilde, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde çalışan personel sayısıyla ilgili vermiş olduğum dilekçeye
verilen cevapta 5.521 kişi çalışmakta. “5.521 kişi içerisinde kaç tane engelli
var?” diye sorduğumuzda verilen cevapta değerli arkadaşlar, 51 engellinin
çalıştığı söyleniyor. Yasa uyarınca kaç kişinin çalışması gerekir? Yüzde 3. O
kaça tekabül eder? 165 kişiye tekabül eder. Ancak Sayın Meclis Başkan Vekili
şöyle bir cümle sarf etti: “Efendim, mevcut olan yasal düzenlemenin üzerinde
engelli çalışmakta.” Ben, gayet rahat kendi imzalarını havi belgeyi ibraz
ediyorum. Sizden istirham ediyorum, yani verilen bu sorulara hukuka uygun bir
vaziyette cevap vermelerini istirham ediyorum. Yani bu, hakikati yansıtmayan
beyanlarla milletvekillerine bilgi vermemelerini istirham ediyorum. Yani burada
elimde yazılı belge var, bu yazılı belgenin tam tersine uygun açıklamalarda
bulundular.
Bir başka husus, 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunu’nun 59’uncu maddesinde istisnai hükümler var. İstisnai
hükümlerde Türkiye Büyük Millet Meclisinde çalışan personel istisnai kapsam
içerisine alınmış durumda. Bu, eşitlik ilkesine aykırılık teşkil etmekte.
Burada istisnai kapsam teknik, uzmanlık işi gerektiren hususlarda olur ancak
maalesef bu, bu anlamda da kanuna aykırı.
Düzenlemeyle alakalı olarak
ihale işleri yani burada ihaleyle ilgili, avukatlık mesleğiyle ilgili, hukuk
hizmetiyle ilgili verilecek olan bir hizmet dışarıya, 4734 sayılı Yasa’nın
dışına alınmış durumda. Sayın Başkan Vekili o konuda da şunu söyledi: “Efendim,
restorasyon işleri teknik işlerdendir. Biz bunu her yerde bulamayız.” Böyle bir
açıklama... Aynı maddenin içerisinde düzenleme yapılmış durumda. Gerçekten buna
da bir anlam vermek zor. Yani herhâlde burada yapılmak istenilen şu: Meclisin
bütçesinden acaba burada da para nasıl çekebiliriz, Meclis bütçesini nasıl
boşaltabiliriz? Hesap bunun üzerine kurulu. Bu düzenlemenin de yapılmasını
istirham ediyorum.
Maddenin gelinen bu
aşamasına kadar, değerli arkadaşlar, madde tekniği anlamında çok garip bir
cümle, her yerde “Verilecek benzeri görevleri yapmak…” Tam bu maddeye kadar 18
yerde aynı cümle sarf edilmiş durumda, 18 cümle. 26’ncı maddeye kadar aynı
cümle, son cümle 18 sefer… Bu da kanun yapma tekniğine aykırıdır.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Tanal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 S.
Sayılı Kanun Teklifinin 26 ncı maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve
arkadaşları.
“ (2) Siyasi parti
gruplarının, Başkanlık Divanı üyelerinin ve komisyon başkanlarının personel
ihtiyacı ile milletvekillerinin çalışma mekanlarının tahsis ve donatımına
ilişkin usul ve esaslar Başkanlık Divanınca belirlenir.”
“ (3) Belirli bir sürede
bitirilmesi gereken zorunlu ve istisnai işlerden, her defasında ayrıca
Başkanlık Divanınca karar alınması kaydıyla, Başkanlık Divanınca uygun
görülenlerde çalışan İdari Teşkilat kadro ve pozisyonlarında bulunan personele,
ayda elli saati ve bir yılda altı ayı geçmemek üzere yılı merkezi yönetim bütçe
kanununda belirlenen fazla çalışma saat ücretinin beş katını aşmamak kaydıyla
Başkanlık Divanınca belirlenen çalışma süresi, miktar, usul ve esaslar
dâhilinde fazla çalışma ücreti ödenebilir. Bu ödeme damga vergisi hariç
herhangi bir vergiye tabi tutulmaz. Diğer mevzuat hükümleri çerçevesinde
yaptıkları fazla çalışma karşılığında herhangi bir ad altında ödeme yapılan
personele bu madde uyarınca ayrıca fazla çalışma ücreti ödenmez.”
BAŞKAN – Komisyon katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Başkanlık katılıyor
mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK
YAKUT (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: İkinci fıkrada
öngörülen değişiklikle, Başkanlık Divanı üyeleri ve komisyon başkanlarının
personel ihtiyacının da Başkanlık Divanınca belirlenmesi amaçlanmaktadır.
Eklenmesi öngörülen üçüncü
fıkrayla diğer kamu personeli için Bakanlar Kurulu tarafından kullanılan fazla
çalışma ücreti belirleme yetkisinin, ilgili mevzuatında Bakanlar Kurulu
kararına lüzum gösteren hususların TBMM açısından Başkanlık Divanınca
kullanılacağı öngörüldüğünden, TBMM çalışanları açısından Başkanlık Divanınca
kullanılması amaçlamaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
çerçevesi içinde madde 26’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 27’de bir önerge
vardır, okutup işleme alıyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan yasa
tasarısının 27. maddesinin yasa metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İhsan Özkes Ahmet Toptaş
İstanbul İstanbul Afyonkarahisar
Oktay Ekşi Aytun Çıray Gürkut Acar
İstanbul İzmir Antalya
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Başkanlık
katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK
YAKUT (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – İstanbul
Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; çok özür diliyorum, bu
maddeyle ilgili değil, geri döneceğim biraz. Biraz önce… Sayın Alt Komisyon
Başkanım burada, Sayın Alt Komisyon Başkanım, size soruyorum: Biz 15’inci
maddede hem alt komisyonda hem üst komisyonda sizinle mutabakat yapmadık mı?
Sizinle mutabakat yaptıktan sonra buraya getirip burada iktidar partisinin bir
önergesiyle naklen yayınlatmak olayını, grupların… Hakikaten, bu üzüntü verici
bir olay. Alt Komisyon Başkanı ve Komisyon Başkanım -burada yok- bir mutabakat
yaptık, gerek alt komisyonda gerek üst komisyonda, bu mutabakatta naklen
yayınları yani Meclis TV ve Meclis Başkanlığı, Meclis ve grupların
çalışmalarını naklen yayınlatmak görevi verdik ama siz burada bir önerge
veriyorsunuz, grubunuz, “grupları” çıkarıyorsunuz.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – “Naklen” hiç gelmedi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Gruplar, bu Parlamentonun temelidir Sayın Bilgiç. Eğer grupları saf
dışı bırakıyorsanız, o zaman bu Parlamentoda hiçbir zaman grup da kurdurmayın,
böyle idare edin.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Hiç konuşulmadı.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Yani, onun için üzüntülerimi belirtiyorum. Hakikaten mutabakat
zaptına aykırı davrandınız. Bunu eğer partinizdeki kimseye anlatamadıysanız,
yazıklar olsun size!
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
27’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 28’de üç önerge
vardır, sırasıyla okutup en aykırısını işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 S.
Sayılı Kanun Teklifinin 28 inci maddesine bağlı (1) sayılı listenin altıncı,
sekizinci ve yetmiş beşinci satırları ile son satırının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Ahmet Aydın Hasip Kaplan
Giresun Adıyaman Şırnak
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Mustafa Kalaycı Türkan Dağoğlu
İstanbul Konya İstanbul
SERBEST
KADRO
SINIF UNVAN DERECE ADEDİ TOPLAM
GİH Başkan Yardımcısı 1 46 46
SERBEST
KADRO
SINIF UNVAN DERECE ADEDİ TOPLAM
GİH Özel Kalem Müdür Yardımcısı 1 3 3
SERBEST
KADRO
SINIF UNVAN DERECE ADEDİ TOPLAM
GİH Memur 9 17 17
SERBEST
KADRO
SINIF ADEDİ TOPLAM
TOPLAM 2791 2791
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 28 inci maddesinin eki 1 sayılı listenin
"stenograf yardımcısı" ile ilgili satırının aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Emin Haluk Ayhan Mehmet Şandır
Konya Denizli Mersin
Nevzat Korkmaz Emin Çınar Erkan Akçay
Isparta Kastamonu Manisa
“GİH Stenograf
Yardımcısı 8 60 60”
BAŞKAN – Şimdi maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/92 esas
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu
Teklifinin 28 inci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Süleyman Çelebi Kazım Kurt
İstanbul İstanbul Eskişehir
Musa Çam İhsan Özkes Aydın Ayaydın
İzmir İstanbul İstanbul
Bülent Kuşoğlu Osman Aydın Haluk Ahmet Gümüş
Ankara Aydın Balıkesir
"(3) Bu Kanunun 30
uncu maddesine göre Türkiye Büyük Millet Meclisi İdari Teşkilatında
milletvekili danışmanı, danışman yardımcısı ve milletvekili yanında istihdam
edilen diğer sözleşmeli personele ödenen net sözleşme ücretleri ile Türkiye
Büyük Millet Meclisi İdari Teşkilatının şef ve altı memur kadrolarında istihdam
edilen personele ödenen ücretler arasındaki fark, söz konusu memurlara
aylıkları ile birlikte tazminat olarak ödenir. Bu tazminatlar; en az iki yıllık
yüksek öğretim ya da bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul
edilen yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun olan memur danışmanın;
lise mezunu olan memur danışman yardımcısının; ilköğretim ve altı öğretim
kurumlarından mezun olan memurlar ise milletvekili yanında istihdam edilen
diğer sözleşmeli personelin sözleşme ücretleri emsal alınarak diğer kanun ve
kanun hükmündeki kararnamelerdeki kısıtlamalara bağlı olmaksızın ödenir. Bu
tazminat damga vergisi hariç hiçbir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz, sigorta
primine esas kazancın hesabında dikkate alınmaz."
BAŞKAN – Komisyon katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Başkanlık
katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK
YAKUT (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Sayın Adnan Keskin konuşacak.
BAŞKAN – Denizli
Milletvekili Sayın Adnan Keskin. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)
Sayın Keskin, buyurun.
ADNAN KESKİN (Denizli) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öyle sanıyorum ki bu teklif
yasalaştıktan sonra herhâlde Türk Parlamento tarihini yazanlar hilkat garibesi
bir yasa teklifi olarak niteleyecektir; gerek hazırlanışı gerek komisyonlarda
ve Parlamentoda görüşülmesi çok dikkat çekici ilişkiler ağına sahne oldu. Önce,
bu yasa teklifi Sayın Başkan ve 2 Başkan Yardımcısı arkadaşlarımız tarafından
hazırlanıp Türkiye Büyük Millet
Meclisinde grubu bulunan siyasi partilere ve Başkanlık Divanında görev alan
arkadaşlarımıza gönderildi. Biz, Başkanlık Divanında görev yapan arkadaşlar
kendi düşüncelerimizi, görmüş olduğumuz eksiklikleri bir rapor hâlinde Sayın Başkanlığa
sunduk ama ne olduysa bizim hazırlık aşamasında düşüncemizi almaya ihtiyaç
duyan Başkanımız, Başkanlık Divanındaki muhalefete mensup görevli
arkadaşlarımızın hiçbirisinin imzasını almadan kendi partisine mensup olan 2
tane Başkan Yardımcısıyla bu teklifi imzalayarak Parlamentoya gönderdi.
Çağımızın demokrasi
anlayışı çoğunluğun her istediğini yapan bir anlayış değildir, tam tersine,
çoğulcu demokrasi anlayışı egemendir. Muhalefet partilerini, sivil toplum
kuruluşlarının mesleki kuruluşlarında toplumu ilgilendiren konularda söz sahibi
olduğu bir uygulama, çağımızda demokrasi anlayışına egemendir ama maalesef,
gerek sunumunda gerekse komisyonlarda ve Genel Kurulda görüşmelerde bu anlayışı
göremiyoruz. Sayın Başkan biraz önce yarım saatlik bir ara verdi “Uzlaşma
sağlanacak.” diye, tam bir saat bekledik, bir saat sonra dağ fare doğurdu,
hiçbir anlaşma, hiçbir uzlaşma olmadan maalesef tekrar çalışmalara başladık.
Bu yasa teklifinin
hazırlanışı için gösterilen gerekçelere baktığınızda hiçbir gerekçenin ortadan
kalkmadığını görüyoruz, tam tersine, yasa teklifinin hazırlanmasına neden olan
olumsuzluklara yeni olumsuzluklar eklenmekte, yeni haksızlıklar eklenmektedir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisinde değişik tarihlerde alınan 3 bine yakın görevli personel çalışmaktadır.
Bunların ağırlıklı bir bölümü Adalet ve Kalkınma Partisinin, Başkanlık
Divanında ekseriyete sahip olduğu dönemlerde göreve getirilmişti. Şimdi, yasa
teklifinin hazırlanmasına gerekçe olarak personel sayısındaki fazlalık
gösterilmektedir. Sormak gerekmez mi, niçin bu kadar personel aldınız? Niçin bu
insanları sınavsız bir şekilde göreve başlattınız? Şimdi, enerjisini,
birikimini, bilgisini Meclise veren insanları hangi hakla, hangi hukukla, hangi
adalet anlayışıyla “Siz fazladansınız, sizi gönderiyoruz.” diyerek bir başka
kuruma göndereceksiniz? Burada birikimini kazanan, burada deneyim sahibi olan
insanlar yeni gittiği kurumda nasıl uzlaşma sağlayacaktır? Orada hiç bilgi
sahibi olmadığı bir alanda nasıl o insanlarla uyumlu çalışabilecektir?
Bu düzenleme, maalesef
biraz antidemokratik anlayışların hâkim olduğu dönemlere uygun bir düzenleme.
Zaten bu teklif ilk geldiğinde, gerek Meclis grup başkan vekillerine gerek
komisyon üyelerine gönderildiğinde, yasanın ismi “Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Sekreterlik Teşkilat Kanunu” idi. Böyle bir düzenlemeye bizim kamu
hukukumuzda rastlanmaz. Bu düzenleme, 12 Eylül hareketini getirenlerin kamu
yönetimimize aktardığı bir düzenlemedir, yalnız Cumhurbaşkanlığı makamında
Genel Sekreterlik teşkilatı vardır. Bizim eleştirimiz üzerine -Sayın Başkana ve
yardımcı arkadaşlarımıza hiç olmazsa bu konuda teşekkür ediyorum- bunun
antidemokratik bir anlayışı yansıttığını, memurların seçilmişlerin üzerinde
hegemonya kurmaya yönelik bir düzenleme olduğunu söyleyerek bir eleştiri ortaya
koyduk. Bu eleştirimiz kabul edilerek yasa teklifinin ismi değiştirildi. İsmi
değiştirildi ama içeriğinde maalesef kapalı dönemlere ilişkin anlayışları
kapsayan bir düzenleme egemen olmaktadır. Fazla olan memurların başka kurumlara
gönderilmesi yönündeki anlayış antidemokratik bir düzenlemedir, hakka, hukuka,
adalete ters düşen bir yaklaşımdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ADNAN KESKİN (Devamla) –
Gelecek günlerde bunun ortaya koyduğu olumsuzlukları hep beraber yaşayacağız.
Yüce kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Keskin.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 28 inci maddesinin eki 1 sayılı listenin
"stenograf yardımcısı" ile ilgili satırının aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
“GİH Stenograf
Yardımcısı 8 60 60”
BAŞKAN – Komisyon katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Başkanlık
katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK
YAKUT (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Isparta
Milletvekili Sayın Nevzat Korkmaz… (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemiz üzerine söz aldım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
hepsini neredeyse bir bir tanıyacak kadar içimizden birileri olan bir meslek
grubuna dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Aynı çalışma ortamını teneffüs
ettiğimiz, görevlerini yerine getirirken de âdeta bizleri rahatsız etmemek için
ayaklarının uçlarına basarak sessizce Genel Kurula gelip görevini ifa ettikten
sonra da yine sessizce Genel Kuruldan çıkan, Meclis stresinin en yoğun olduğu
anlarda dahi huzur ve sükûnet öneren duruşlarıyla Genel Kurulun ve yasama
faaliyetinin ayrılmaz bir parçası, çalışma arkadaşlarımızdan,
stenograflarımızdan bahsetmek istiyorum. Bu konuşmayı da müsaade ederseniz
hiçbir siyasi polemiğe meydan vermeden, sizlerin, hepimizin adına yapacağım.
Stenograf arkadaşlarımızın
fedakâr çalışmaları hiçbirimizin gözünden kaçmıyor. 1876 Meclisi Mebusanından
beri bir tarih kaydediyorlar. “Söz uçar, yazı kalır.” demişler. Meclisin
hafızasını oluşturuyorlar.
Bu arkadaşlarımız sadece
Genel Kurul ve komisyonlarda değil, Meclis Başkanlığının yaptığı bütün
toplantılarda, Anayasa Mahkemesi Yüce Divanda, olağanüstü hâllerde sıkıyönetim
mahkemelerinde de görev ifa ediyorlar. Sadece 37 sayıları. Genel Kurul
kapanınca da işleri bitmiyor. Başkan vekilinin “Birleşimi kapatıyorum.” sözüne
dek tutulan tutanaklar bir buçuk saat içerisinde de İnternete aktarılıyor.
Yirmi dört saatlik günün ne kadarını kendilerine, ailelerine ayırırlar, ne
zaman dinlenirler yeniden çalışma güçlerini toplamak için, hakikaten anlamak
zor. Galiba cevabı da benzer olacak: Stenograf olmak zor. Belki de dünyanın en
zor mesleklerinden. Sınavını kazanmak zor, stenograf olabilmek -söylediğim
gibi- çok daha zor. Sayılı üniversitelerden mezun olmak, KPSS ve Meclisin seçme
sınavını geçmek yeterli değil, daha sonra katılacakları bir yıllık stenograf
eğitimleri süresince önce kaide sınavına, sonra da üç kademeli hız sınavlarına
tabi tutuluyorlar. Dakikada iki yüz heceyi okuyup yazmayı başaranlar stenograf
yardımcısı olarak göreve başlıyor. Yani yine stenograf olamıyorlar. Bunun için
de iki yıl hizmet içi eğitimden sonra son sınavda da başarılı olma şartı var.
Uzmanlık ile birlikte
stenograflık Meclisteki kariyer meslekleri. Yasa koyucu da uzun süre bu dengeyi
korumuş. Çok da yanlış değil ancak bir hakkı iade etmek lazım. “En zor çalışma”
denilecekse stenograflar, “görev çeşitliliği” denecekse yine onlar. Ancak,
kıymetli arkadaşlar, bu kadar yoğun çalışma yanında şayet aleyhlerine bir
düzenleme olacak ise de performanslarını Genel Kurulun önünde sergilemelerinden
dolayı haklarına sahip çıkmamızı da bizlerden bekliyorlar. Talepleri gayet
açık, net, anlaşılabilir. Söyledim ya, sayıları 37, son derece yetersiz. Bu
sayının en az 100 ila 120 olması lazım görevlerini aksatmamaları için. Onların
aksaması, aslında yasama sürecinin aksaması demek.
Hepiniz biliyorsunuz, komisyon
zabıtlarını hemen alamıyorsunuz. Hangi bir yere yetişecekler? En az iki gün
sürüyor bu tutanakları almak. Dünyanın hiçbir parlamentosunda böyle bir şey yok
kıymetli arkadaşlar. Çözümü de basit, onların sayısını artırmak.
Şu anda stenograflık kursu
var, 30 da kursiyer ancak kadro sayısı 10. 30 kursiyerin performansları
hakkında bilgi aldık, gerçekten çok başarılı arkadaşlar geliyor. Bu konuda
gruplar arasında bir uzlaşma olduğunu, memur kadrolarının Başkanlık Divanı
kararıyla değiştirilerek yardımcıların tamamının atanacağını öğrendik, bundan
da memnun olduk. Ancak yine de yetmeyecek bu sayı arkadaşlar, bundan sonraki
yılda da yine böyle bir kurs açılması ve bu kursta da en az bir 30 kadar daha
stenograf yetiştirilmesi lazım.
Bir diğer önemli sorun da şudur:
Eşit işe eşit ücret kararnamesiyle kadro karşılığı sözleşmeler iptal edilerek
stenograflar da bu kanun hükmünde kararnameye dâhil edilmiştir. Yoğun ve
bezdirici çalışma süreleri dolayısıyla kursiyerler “Bu çileyi çekmenin anlamı
yok, bu emekle istediğimiz kurumda uzmanlığa geçebiliriz.” diyorlar. Başkanlığa
ve Genel Kurula bu hususu hatırlatmak istiyorum.
Kanun hükmünde kararnameden
çıkarılmaz ise -ki, bunun örneğini Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığında
bizzat gördüm- Meclis çalışmalarının aksayacağı gün gibi aşikâr.
Bu sorunların çözümü
aslında onların beklentilerinin karşılanması açısından değil yasama
faaliyetinin devamı açısından da önemli. Hepimiz aslında bu arkadaşlarımıza
karşı bir samimiyet sınavı vereceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla)
– Bu konuda bütün Meclis gruplarını onların sorunlarına destek olmaya davet
ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Korkmaz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 S.
Sayılı Kanun Teklifinin 28 inci maddesine bağlı (ı) sayılı listenin altıncı,
sekizinci ve yetmiş beşinci satırları ile son satırının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli ve arkadaşları
SERBEST
KADRO
SINIF UNVAN DERECE ADEDİ TOPLAM
GİH Başkan Yardımcısı 1 46 46
SERBEST
KADRO
SINIF UNVAN DERECE ADEDİ TOPLAM
GİH Özel Kalem Müdür Yardımcısı 1 3 3
SERBEST
KADRO
SINIF UNVAN DERECE ADEDİ TOPLAM
GİH Memur 9 17 17
SERBEST
KADRO
SINIF ADEDİ TOPLAM
TOPLAM 2791 2791
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Başkanlık
katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK
YAKUT (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Başkan yardımcılığı ve özel
kalem müdür yardımcılığı kadrolarının ihtiyaçları karşılayacak ve Teşkilatın
yönetimi için yeterli olacak sayıda tespit edilmesi, bu görevler için münhal
kadro öngörülmemesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
çerçevesinde madde 28’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 29’da dört önerge
vardır, geliş sırasına göre okutuyorum. En aykırısını işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 S.
Sayılı Kanun Teklifinin 29 uncu maddesinin Beşinci fıkrasına “stenograf olarak
görev yapanlar" ibaresinden sonra gelmek üzere "veya yapmış
olanlar" ibaresinin eklenmesini ve fıkranın son cümlesinin fıkra metninden
çıkarılmasını, altıncı fıkrasına aşağıdaki (a) ve (c) bentlerinin eklenmesini
ve diğer bentlerin teselsül ettirilmesini, mevcut (b) bendinde yer alan
"ve Kütüphane ve Arşiv Hizmetleri Başkanlığı" ibaresi ile yedinci
fıkrasında yer alan "Genel Sekreter ve" ibarelerinin fıkra
metinlerinden çıkarılmasını, dokuzuncu fıkrasında yer alan “herhangi bir personelin”
ibaresinden sonra gelmek üzere "(bu
Kanunun 31 ve 32 nci maddesi kapsamında bulunan personel hariç)"
ibaresinin eklenmesini ve dokuzuncu fıkranın son cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mustafa Kalaycı Ahmet Aydın
Giresun Konya Adıyaman
Abdulkerim Gök Ekrem Çelebi Salih
Koca
Şanlıurfa Ağrı Eskişehir
“a) Genel Sekreter.”
“c) Milletvekili Hizmetleri
Başkanlığı hariç, İdari, Mali ve Teknik Hizmetlerden sorumlu Genel Sekreter
Yardımcısına bağlı başkanlıkların başkanları."
"Ancak bu personelin
ataması Ankara'daki kamu kurum ve kuruluşlarından veya talep etmeleri halinde
talep ettikleri ildeki kamu kurum ve kuruluşlarından birine yapılır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 Sıra
Sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanun Teklifinin
29. Maddesinin 9. Fıkrasının "İdari Teşkilat kadrolarındaki herhangi bir
personelin diğer kamu kurum ve kuruluşlarına atanmasına ihtiyaç duyulması
halinde" ibaresinden sonra gelmek üzere "TBMM'ye sınavla giren
personel hariç tutulmak üzere" ibaresinin eklenmesini arz ederim.
İhsan
Barutçu
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 Sıra
Sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu
Teklifinin 29. Maddesinin, 9. Fıkrasında yer alan "Başkanlık Divanınca bu
konuda karar alınması halinde" ibaresinden sonra gelmek üzere "Kamu
kadrolarına sınavla girenler hariç olmak üzere" ibaresinin eklenmesini ve
10. Fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Prof. Dr. Aydın Ayaydın Bülent Kuşoğlu
İstanbul İstanbul Ankara
Musa Çam Süleyman Çelebi Dr. Mehmet Ali Ediboğlu
İzmir İstanbul Hatay
BAŞKAN – Şimdi maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 29 uncu maddesinin ikinci ve dördüncü fıkralarının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, altıncı fıkrasında geçen "açıktan
veya" ibaresinin ve dokuzuncu fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Emin Haluk Ayhan Mehmet Şandır Hasan Hüseyin Türkoğlu
Denizli Mersin Osmaniye
Erkan Akçay Mehmet Günal Mustafa Kalaycı
Manisa Antalya Konya
"(2) Genel Sekreter ve
genel sekreter yardımcısı olarak atanabilmek için üniversitelerin dört yıllık
eğitim veren fakültelerinden ya da bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu
tarafından kabul edilen yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun olmak
ve en az on iki yıl kamu hizmeti yapmış olmak zorunludur. Özel kurumlarda veya
serbest olarak çalışılan sürenin 6 yılı geçmemek üzere 3/4'ü yukarıdaki sürenin
hesabında dikkate alınır.
(4) Milli Saraylardan
Sorumlu Genel Sekreter Yardımcılığı ile bu Genel Sekreter Yardımcısına bağlı
başkanlıkların başkanlığına atanabilmek için en az on iki yıl kamu hizmeti,
başkan yardımcılığına atanabilmek için en az on yıl kamu hizmeti yapmış olmak
zorunludur. Özel kurumlarda veya serbest olarak çalışılan sürenin 6 yılı
geçmemek üzere 3/4'ü yukarıdaki sürenin hesabında dikkate alınır."
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Başkanlık
katılıyor mu? Sayın Yakut önergeye
katılıyor musunuz?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK
YAKUT (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Osmaniye
Milletvekili Sayın Hasan Hüseyin Türkoğlu, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) – Sayın Başkan, Türk Milletinin saygıdeğer milletvekilleri;
görüşülmekte olan 83 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari
Teşkilatı Kanunu Teklifi’nin 29’uncu maddesinde değişiklik içeren önergenin
sahipleri adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri,
mezkûr tasarının “Personele ilişkin hükümler” başlıklı Beşinci Bölümünün “Atama
esasları” başlıklı 29’uncu maddesi 11 fıkrayla tanzim edilmiş bir maddedir. Bir
temel kanun için oldukça uzun ve ayrıntılı sayılabilecek bu madde, mevcut
hâliyle yasalaşması hâlinde önemli sıkıntılara sebep olabilecek özellikler
taşımaktadır.
Başkanlığa sunduğumuz
önergeyle, maddenin mevcut hâlinin 2’nci ve 4’üncü fıkralarını değiştirmek
arzusundayız. Madde mevcut hâliyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Sekreteri, Genel Sekreter Yardımcısı ve Millî Saraylardan Sorumlu Genel
Sekreter Yardımcısı, bağlı başkanlıkların başkanlarıyla başkan
yardımcılıklarına yapılacak atamalarda aranan on iki ve on yıllık sürelerin
kamuda veya özel sektörde geçirilmiş olmasını birbirinden ayırmayarak aynı
tutmaktadır. Madde bu hâliyle yasalaşırsa, kamuda bir gün dahi hizmeti olmayan
şahıslar Türkiye Büyük Millet Meclisindeki en önemli görevlere hiçbir
tecrübesi, birikimi olmadan atanabilecektir. Takdir edersiniz ki Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Sekreteri ve yardımcıları, başkanlıklar ve başkan
yardımcılıkları bu Meclisin vazifesini yerine getirmesinde önem arz eden
birimlerdir. Bu kadrolara atanacak kişilerin de belli bilgi ve tecrübeye sahip
olmaları tabii ki gerekli ve önemlidir.
Diğer yandan, tamamı özel
sektörde geçmiş sürelerin ne tür bir işte geçirilmiş olduğu da maddenin mevcut
hâlinde izah edilememiştir. Maddenin bu hâliyle, özel sektörün en
niteliklisinde çalışana da zikredilen görevlere atanma imkânı getirmekte, bir
bakkalda çalışana da bu imkân tanınmaktadır.
Türk devletinde memuriyet
temel ilke olarak kariyer ve liyakat ilkelerine dayandırılmaktadır. Bu
çerçevede hem devlet memuruna bulunduğu hiyerarşide ilerleme imkânı verilmekte
hem de devlet memuru atanacağı görevin istediği şartlara göre hazırlanmaktadır.
Bu noktalardan hareketle, vermiş olduğumuz önergeyle hem kariyer ve liyakat
ilkelerine uygun yükselmeyi hem de özel sektörde geçen sürelerin dörtte 3’ünü
aranan hizmet süresine dâhil ederek orta bir yol bulmayı hedeflemekteyiz.
Diğer yandan, maddenin
mevcut hâlinin 9’uncu fıkrası ise hukuksuz, anlamsız, keyfî işlemlerin kaynağı
olacaktır. 9’uncu fıkra mevcut hâliyle, en kaba tarifle sürgün maddesidir.
İdari teşkilat kadrolarındaki herhangi bir personel diğer kamu kurum ve
kuruluşlarına Başkanlık Divanınca karar alınması hâlinde gönderilebilmektedir.
Bunun adı sadece sürgündür. Madde bu hâliyle yasalaşırsa idari teşkilata tabi
bütün memurlar Mecliste çoğunluğu olan partiye tabi olacaklar ve iktidar
partisinden referans arama yarışına gireceklerdir.
Bugün hoşunuza giden bu
uygulama yarın ortaya çıkacak manzara ile hoşunuza gitmeyebilir. Olması gereken
Meclis çalışanlarının kimseye muhtaç olmadan, tarafsız bir ortamda çalışması
esasıdır. Bu maddenin 9’uncu fıkrası Meclis çalışanlarının görev güvencesini
ortadan kaldırmaktadır. Meclise yıllarını ve emeğini veren, bilgi ve
tecrübeleri ile milletvekillerine gerektiğinde rehberlik eden bu insanları
rencide etmemek gerektiğini düşünmekteyim.
Bu çerçevede 9’uncu
fıkranın madde metninden çıkarılmasını yüce heyetinizin takdirlerine arz
ediyorum. Önergemizin de kabulünü diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Türkoğlu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 Sıra
Sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu
Teklifinin 29. Maddesinin, 9. Fıkrasında yer alan "Başkanlık Divanınca bu
konuda karar alınması halinde" ibaresinden sonra gelmek üzere "Kamu
kadrolarına sınavla girenler hariç olmak üzere" ibaresinin eklenmesini ve
10. Fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Başkanlık
katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK
YAKUT (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Sayın Musa Çam konuşacak.
BAŞKAN – İzmir Milletvekili
Sayın Musa Çam.
Buyurun.
MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın
Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum, iyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Yorgunsunuz dünden beri,
bugün de geç saatlere kadar, sabaha kadar çalışacağız. Türkiye Büyük Millet
Meclisi, 75 milyonluk bir ülkenin en önemli kurumunun yasasını görüşüyoruz.
Tabii ki gönül isterdi ki bu görüşmeleri yaparken gerek alt komisyonda gerekse
Plan ve Bütçe Komisyonunda, burada birlikte, emek verdiğimiz arkadaşlarımızla
birlikte daha güzel bir tasarıyı sizlerin karşısına getirmekti. Ancak şöyle bir
durumla karşı karşıya kalıyoruz: “Yüzde 50” deyince ben düdüğü ne çalarsam
benim dediğim o olur. Oysa demokrasi bu değil arkadaşlar. Demokrasi, azınlıkta
kalanların da hukukunun korunduğu ve kollandığı bir rejimin adıdır ama ne yazık
ki Plan ve Bütçe Komisyonunda ve alt komisyonda verdiğimiz önergelerin önemli
bölümü sizin çoğunlukta olduğunuz Plan ve Bütçe Komisyonunda yirmi beş oyla
birlikte, bütün iyi niyetle, çabalarımız ve gayretlerimiz orada ters düz edildi
ve hiçbir önerimiz ve görüşlerimiz kabul edilmedi.
Bu madde tamamen bir sürgün
maddesidir. Büyük emeklerle Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapan
danışman arkadaşlarımız ve diğer hizmetli arkadaşlarımızı kendi rızasının
dışında ve isteği dışında Başbakanlıkta toplanacak olan havuzda, daha sonra da
Türkiye'nin değişik yerlerine gönderecek olan arkadaşlarımızdır. Elinizi
vicdanınıza koyun, burada bizlerle gece-gündüz demeden hizmet veren, iyi
günde-kötü günde bizimle burada mesai üreten bu arkadaşlarımızın geleceklerini
sizler iki dudağınız arasına alıp da onları sürgüne göndermeyin. Herkesin
ailesi, çoluk çocuğu, bakmak zorunda olduğu insanlar var. Onların kurulu bu
düzenini parçalamak... Onları değişik kentlere, değişik yerlere göndermeye izin
vermemenizi istiyoruz. Bizler de bir babayız, babasınız, anneler var burada.
Kendinizi bir noktada onların yerine koyun. Size yapılmasını istemediğiniz,
arzulamadığınız şeyi, sizlerin başkalarına yapmamanız gerekir, yapmamamız
gerekir. O nedenle burada emek veren, çalışan arkadaşlarımızın bu özlük
haklarına dokunmadan ve onların gelecekleriyle, çoluk çocuğunun gelecekleriyle
oynamamanızı ve onlara bu sıkıntılı süreci yaşatmamanızı diliyoruz ve
arzuluyoruz.
“Kahrolsun 4/C, kahrolsun taşeron uygulaması”
diyorum, hepinize iyi akşamlar dilerim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 Sıra
Sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanun Teklifinin
29. Maddesinin 9. Fıkrasının "İdari Teşkilat kadrolarındaki herhangi bir
personelin diğer kamu kurum ve kuruluşlarına atanmasına ihtiyaç duyulması
halinde" ibaresinden sonra gelmek üzere "TBMM'ye sınavla giren
personel hariç tutulmak üzere" ibaresinin eklenmesini arz ederim.
İhsan
Barutçu
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Başkanlık
katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK
YAKUT (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Barutçu
burada mı? Yok.
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe :
Teşkilat Yasa Teklifi,
Kurumda ihtiyaç fazlası personelin Başkanlık Divanı kararı ile kurum dışında
görevlendirilmesini öngörmektedir. Norm kadronun genel ilkelerine göre kamu
hizmetinde ihtiyaç duyulduğu için sınavla alınan personelin, istihdam fazlası
olarak değerlendirilmemesi ve bu nitelikteki personelin kurum dışında
görevlendirilme kapsamından çıkartılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 S.
Sayılı Kanun Teklifinin 29 uncu maddesinin beşinci fıkrasına “stenograf olarak
görev yapanlar" ibaresinden sonra gelmek üzere "veya yapmış
olanlar" ibaresinin eklenmesini ve fıkranın son cümlesinin fıkra metninden
çıkarılmasını, altıncı fıkrasına aşağıdaki (a) ve (c) bentlerinin eklenmesini
ve diğer bentlerin teselsül ettirilmesini, mevcut (b) bendinde yer alan
"ve Kütüphane ve Arşiv Hizmetleri Başkanlığı" ibaresi ile yedinci
fıkrasında yer alan "Genel Sekreter ve" ibarelerinin fıkra
metinlerinden çıkarılmasını, dokuzuncu fıkrasında yer alan "herhangi bir
personelin" ibaresinden sonra gelmek üzere "(bu Kanunun 31 ve 32 nci
maddesi kapsamında bulunan personel hariç)" ibaresinin eklenmesini ve
dokuzuncu fıkranın son cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve
arkadaşları
"a) Genel
Sekreter."
"c) Milletvekili
Hizmetleri Başkanlığı hariç, İdari, Mali ve Teknik Hizmetlerden sorumlu Genel
Sekreter Yardımcısına bağlı başkanlıkların başkanları."
"Ancak bu personelin
ataması Ankara'daki kamu kurum ve kuruluşlarından veya talep etmeleri halinde
talep ettikleri ildeki kamu kurum ve kuruluşlarından birine yapılır."
BAŞKAN – Komisyon katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Başkanlık?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK
YAKUT (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Önceden stenograftık
mesleğinde bulunanların tecrübelerinden yararlanmak amacıyla bunlara da Tutanak
Hizmetleri Başkanlığına başkan veya başkan yardımcısı olma imkânının
sağlanması, Kütüphane ve Arşiv Hizmetleri Başkanlığı kütüphane ve arşiv
hizmetlerini birlikte yürüteceğinden buranın başkan ve başkan yardımcılığına
atanmaya ilişkin sınırlamaların kaldırılması, açıktan veya naklen atanacaklar
arasında Genel Sekreter de olduğundan bu konuya açıklık getirilmesi,
Milletvekili Hizmetleri Başkanlığı hariç İdari, Mali ve Teknik Hizmetlerden
Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısına bağlı başkanlıkların başkanlarının da
dışarıdan atanabilmesine imkân sağlanması, TBMM personelinin bu madde uyarınca
diğer kurumlara gönderilmesi durumunda personelin farklı illerde görev yapması
durumu göz önünde tutularak, ataması yapılacak ilin personelin kendi isteği ile
belirlenmesinin ve doğabilecek mağduriyetlerin giderilmesinin sağlanması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Kabul etmeyenler…
BAŞKAN – “Önerge kabul
edilmiştir.” dedim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(İstanbul) – Etmeyenleri de görün Sayın Başkan.
BAŞKAN – Etmeyenleri de
sordum.
Ben sizin kadar yorgun
değilim, gece dörde kadar siz oturdunuz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Efendim, biz yine dimdik ayaktayız!
BAŞKAN – İtirazım yok. Yani
gece dörde, dört buçuğa kadar oturduğunuzu ilan ediyorum. Yani çalıştığınızı,
pardon.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – Beş buçuk! Beş buçuk!
BAŞKAN – Beş buçukmuş.
Evet, beş buçuğa kadar. Yani siz daha yorgunsunuz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) –
Yalnız enerjisi biten Enerji Bakanımız uyumuştu!
BAŞKAN – Evet, kabul edilen
önerge çerçevesinde madde 29’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.18
ALTINCI OTURUM
Açılma
Saati: 22.38
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu), Tanju ÖZCAN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
83 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin maddeleri üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Başkanlık Divanı temsilcisi
burada.
30’uncu madde üzerinde üç
önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanununun 30’uncu maddesinin
üçüncü fıkrasının birinci cümlesindeki, "... danışman yardımcısı ..."
ibaresinin "milletvekili asistanı", ikinci cümlesindeki "...
danışman yardımcısının ..." ve "... danışman yardımcısına ..."
ibarelerinin ise sırasıyla 'milletvekili asistanının" ve
"milletvekili asistanına" şeklinde değiştirilmesini; üçüncü
fıkrasının sonuna, "Bu madde kapsamında istihdam edilen personel kıdem
tazminatından yararlandırılır." cümlesinin eklenmesini ve beşinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Süleyman Çelebi Ferit Mevlüt Aslanoğlu Kazım Kurt
İstanbul İstanbul Eskişehir
Prof. Dr. Aydın Ayaydın Musa Çam Ali Rıza Öztürk
İstanbul İzmir Mersin
Osman Aydın İhsan Özkes Haluk Ahmet Gümüş
Aydın İstanbul Balıkesir
Bülent
Kuşoğlu
Ankara
"(5) Kamu kurum ve
kuruluşları ile kamu tüzel kişiliğini haiz kuramlarda çalışanlar aylık, ödenek,
her türlü zam ve tazminatlar ile diğer mali, sosyal hak ve yardımları
kurumlarınca ödenmek ve görevde yükselme sınavı dahil her türlü özlük
haklarından yararlandırılmak kaydıyla kurumlarının ve kendilerinin muvafakati
ile bu madde kapsamında TBMM'de görevlendirilebilirler. Bu kapsamdaki personel
ile TBMM İdari Teşkilatında çalışanlardan bu şekilde görevlendirilenlere
çalıştıkları görev unvanları dikkate alınarak birinci, ikinci ve üçüncü fıkrada
öngörülen gösterge rakamlarının % 35'inin memur aylık katsayısı ile çarpımı
sonucu bulunacak tutarda ayrıca ödeme yapılır ve bu ödemeden Damga Vergisi
hariç herhangi bir kesinti yapılmaz. Bu kapsamdaki personel kurumlarından
aylıksız izinli olarak da bu madde hükümleri uyarınca TBMM'de
görevlendirilebilir. Bunlara çalıştıkları görev unvanları dikkate alınarak
birinci, ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri uyarınca ödeme yapılır ve bunların
sosyal güvenlik kurumu ile ilişkileri kendi kurumlarındaki statüleri dikkate
alınarak devam ettirilir. TBMM Başkanlığının bu konudaki talebi ilgili kurum ve
kuruluşlarca öncelikle sonuçlandırılır. Bu personelin TBMM'de çalıştıkları
süre, varsa mecburi hizmetlerine sayılır ve bunlara TBMM'de çalıştıkları süre
karşılığında herhangi bir mecburi hizmet yükletilmez. Bu personele mali ve
sosyal haklar kapsamında ayrıca bir ödeme yapılmaz."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 sıra
sayılı Kanun Teklifinin 30 uncu maddesinin madde başlığına “Mali haklar ile
geçici ve” ibaresinin eklenmesini, üçüncü ve beşinci fıkralarının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki 9, 10 ve 11 inci fıkraların ilave
edilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Emin Haluk Ayhan Mehmet Şandır
Konya Denizli Mersin
Oktay Vural Erkan Akçay Mehmet Günal
İzmir Manisa Antalya
“(3) Yasama faaliyetlerinde ihtisas komisyonları ve uluslararası
komisyon başkanları ile milletvekillerine yardımcı olmak üzere kadro şartı
aranmaksızın ve diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki
hükümlerine bağlı olmaksızın her ihtisas komisyonu ve uluslararası komisyon
başkanı ile milletvekili için bir danışman ve iki personel sözleşmeli olarak
çalıştırılabilir. Danışmanın en az iki yıllık yükseköğretim ya da bunlara
denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilen yurt dışındaki
yükseköğretim kurumlarından, danışman yardımcısının en az liseden ve diğer
personelin en az ilkokuldan mezun olması zorunludur. Bu kapsamda
çalıştırılanlardan; üniversitelerin en az dört yıllık eğitim veren
fakültelerinden ya da bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul
edilen yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun olanlara (83.500), en
az iki yıllık yüksekokul mezunu olanlara (73.000) bin ve diğer personele ise
(63.000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak
tutarda aylık sözleşme ücreti hak edildikçe ödenir. Herhangi bir nedenle
ilişiklerinin kesilmesi hâlinde genel usullere göre kıdem tazminatı hakkından
yararlandırılır.
(5) İdari Teşkilat dâhil, kamu kurum ve kuruluşları ile kamu tüzel
kişiliğini haiz kurumlarda çalışanlar aylık, ödenek, her türlü zam ve
tazminatlar ile diğer mali ve sosyal hak ve yardımları kurumlarınca ödenmek
kaydıyla bu madde kapsamında TBMM’de görevlendirilebilirler. Bu personelden en
az yüksekokul veya üniversitelerin en az dört yıllık eğitim veren
fakültelerinden ya da bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul
edilen yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun olanlara (24.500),
diğerlerine (18.500) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı
sonucu bulunacak tutarda tazminat hak edildikçe ödenir ve bu tazminat damga
vergisi hariç hiçbir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz, sigorta primine esas
kazancın hesabında dikkate alınmaz. Bu madde kapsamındaki personel
kurumlarından aylıksız izinli olarak da bu madde hükümleri uyarınca TBMM’de
görevlendirilebilir. Bunlara bu fıkrada öngörülen tazminat ödenmez ve
çalıştıkları görev unvanları dikkate alınarak birinci, ikinci ve üçüncü fıkra
hükümleri uyarınca ödeme yapılır ve bunların sosyal güvenlik kurumu ile
ilişkileri kendi kurumlarındaki statüleri dikkate alınarak devam ettirilir.
TBMM Başkanlığının bu konudaki talebi ilgili kurum ve kuruluşlarca öncelikle
sonuçlandırılır. Bu personelin TBMM’de çalıştıkları süre, varsa mecbur
hizmetlerine sayılır ve bunlara TBMM’de çalıştıkları süre karşılığında herhangi
bir mecburi hizmet yükletilmez.
(9) Bu Kanunun 40 ncı maddesi uyarınca tahsis edilen personelden;
Koruma Daire Başkanı ve yardımcısına (24.500) gösterge rakamının memur aylık
katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda, diğerlerine (18.500) gösterge
rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda tazminat
hak edildikçe ödenir ve bu tazminat damga vergisi hariç hiçbir vergi ve
kesintiye tabi tutulmaz, sigorta primine esas kazancın hesabında dikkate
alınmaz.
(10) İdari Teşkilat kadrolarında çalışanlara, 657 sayılı Kanunda
belirtilen, ek gösterge dâhil en yüksek Devlet memuru aylığının;
a) 15 ila 11 inci derecelerden aylık alanlara yüzde kırkını,
b) 10 ila 7 nci derecelerden aylık alanlara yüzde kırk beşini,
c) 6 ila 4 üncü derecelerden aylık alanlara yüzde ellisini,
ç) 3 ila 1 inci derecelerden aylık alanlara yüzde elli beşini,
geçmemek üzere TBMM Başkanlığınca belirlenen usul ve esaslar
çerçevesinde her ay aylıkla birlikte, damga vergisi hariç hiçbir vergi ve
kesintiye tabi olmaksızın, peşin olarak fazla çalışma ücreti ödenir.
(11) İdari Teşkilat personelinden hangi görevleri yapanlara ne
miktarda ek gösterge, makam tazminatı, ek ödeme ve özel hizmet tazminatı
ödeneceği; ifa edilen görevin niteliği, yetki ve sorumluluk mevkileri ile
hizmet sınıfı, kadro derece ve unvanları da göz önünde bulundurulmak suretiyle
Başkanlık Divanınca belirlenir. Ancak bu ek gösterge, makam tazminatı, ek ödeme
ve tazminatın en yüksek tutarı, 657 sayılı Kanuna göre ödenen ek ödeme ve özel
hizmet tazminatının en üst tutarını geçemez. Bu ek ödeme ve tazminatın
ödenmesinde aylıklara ilişkin hükümler uygulanır ve bu tazminat damga vergisi
hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz."
BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 S. Sayılı Kanun Teklifinin 30 uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Ahmet Aydın A. Çağatay Kılıç
Giresun Adıyaman Samsun
Mehmet Erdoğan Yunus Kılıç Mahir Ünal
Adıyaman Kars Kahramanmaraş
"MADDE 30- (l) TBMM'nin faaliyetleri ile ilgili alanlarda
TBMM Başkanına danışmanlık yapmak üzere, kadro şartı aranmaksızın ve diğer
kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine bağlı
olmaksızın sözleşmeli olarak beş TBMM Başkan danışmanı çalıştırılabilir. Bu
kapsamda çalıştırılanlara, (60.000) ila (100.000) gösterge rakamının memur
aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda aylık sözleşme ücreti hak
edildikçe ödenir ve sözleşme ücreti dışında mali ve sosyal haklar kapsamında
herhangi bir ad altında ödeme yapılmaz. Bu şekilde çalıştırılacak personelin
sözleşme ücreti ile sözleşme usul ve esasları tam veya kısmi zamanlı
çalıştırılacak olması dikkate alınarak TBMM Başkanlığınca belirlenir.
(2) Yasama faaliyetleri ile
ilgili özel bilgi ve ihtisas gerektiren konularda siyasi parti grup
başkanlıklarında kadro şartı aranmaksızın ve diğer kanunların sözleşmeli
personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın sözleşmeli
personel çalıştırılabilir. Bu kapsamda her siyasi parti grubunda on grup
danışmanı, yirmi beş büro görevlisi ve TBMM'de grubu bulunan her bir siyasi
parti için, her bir siyasi parti grubunun milletvekili sayısının yüzde onu
oranında ilave büro görevlisi çalıştırılabilir. Bunlardan grup danışmanına
(85.000), büro görevlisine (73.000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı
ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda aylık sözleşme ücreti hak edildikçe
ödenir. Bu kapsamda çalıştırılan personele sözleşme ücreti dışında mali ve
sosyal haklar kapsamında herhangi bir ad altında ödeme yapılmaz.
(3) Yasama faaliyetlerinde milletvekillerine yardımcı olmak üzere
kadro şartı aranmaksızın ve diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması
hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın her milletvekili için bir danışman, bir
ikinci danışman ve ilave bir personel sözleşmeli olarak çalıştırılabilir.
Danışmanın en az iki yıllık yükseköğretim ya da bunlara denkliği Yükseköğretim
Kurulu tarafından kabul edilen yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarından,
ikinci danışmanın en az liseden ve diğer personelin en az ilkokuldan mezun
olması ve ikinci danışmanın kamu kurum ve kuruluşları ile kamu tüzel kişiliğini
haiz kurumların personeli olması zorunludur. Bu kapsamda çalıştırılanlardan;
danışmana (83.500), ikinci danışmana (73.000) ve diğer personele ise (63.000)
gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda
aylık sözleşme ücreti hak edildikçe ödenir. Bu kapsamda çalıştırılan tüm
personele sözleşme ücreti dışında mali ve sosyal haklar kapsamında herhangi bir
ad altında ödeme yapılmaz.
(4) İkinci, üçüncü ve beşinci fıkra uyarınca sözleşmeli olarak
çalıştırılacak tüm personelin sözleşme usul ve esasları Başkanlık Divanınca
belirlenir.
(5) Kamu kurum ve kuruluşları ile kamu tüzel kişiliğini haiz
kurumlarda çalışanlar aylık, ödenek, her türlü zam ve tazminatlar ile diğer
mali ve sosyal hak ve yardımları kurumlarınca ödenmek kaydıyla kurumlarının ve
kendilerinin muvafakati ile bu maddenin bir ila üçüncü fıkraları kapsamında
TBMM’de görevlendirilebilirler. Bu personele mali ve sosyal haklar kapsamında
ayrıca bir ödeme yapılmaz. Bu kapsamdaki personel ilgili mevzuatında yer alan
süre sınırlamalarına tabi olmaksızın ihtiyaç duyulan hizmet sürecince
kurumlarından aylıksız izinli olarak da bu madde hükümleri uyarınca TBMM’de
görevlendirilebilir. Aylıksız izinli çalışanlara çalıştıkları görev unvanları
dikkate alınarak birinci, ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri uyarınca ödeme
yapılır ve bunların sosyal güvenlik kurumu ile ilişkileri kendi kurumlarındaki
statüleri dikkate alınarak devam ettirilir. TBMM Başkanlığının bu konudaki
talebi ilgili kurum ve kuruluşlarca ivedilikle sonuçlandırılır. Bu personelin
TBMM’de çalıştıkları süre, varsa mecburi hizmetlerine sayılır ve bunlara
TBMM’de çalıştıkları süre karşılığında herhangi bir mecburi hizmet yükletilmez.
Bunlardan aylıksız izinli olarak çalıştırılanların TBMM Başkanlığında geçen
süreleri kazanılmış hak aylık derece ve kademelerinde değerlendirilir ve bu
süreler terfi ve emekliliklerinde hesaba katılır. Terfileri başkaca bir işleme
gerek duyulmadan süresinde yapılır. İdari Teşkilat kadro veya pozisyonlarında
bulunan personel de ikinci ve üçüncü fıkrada belirtilen sayılar aşılmamak
kaydıyla bu fıkralarda belirtilen görev unvanlarında çalıştırılabilirler.
Bunlardan 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 14 üncü maddesi
kapsamında bulunanların, geçici 14 üncü maddedeki hakları saklıdır.
(6) Bu madde uyarınca çalıştırılan TBMM Başkan danışmanlarının
sözleşme veya görevlendirmeleri TBMM Başkanının görev süresinin sona erdiği,
grup danışmanları ve büro görevlilerinin sözleşme veya görevlendirmeleri siyasi
parti gruplarının ilgili yasama dönemi içinde grup kurma hakkını kaybettiği,
danışman, ikinci danışmanın ve ilave personelin sözleşme veya görevlendirmeleri
milletvekilinin ilgili yasama dönemi içinde milletvekilliği sıfatını kaybettiği
tarihte veya tüm sayılanlar açısından milletvekili genel seçimlerinin ardından
yapılan ilk seçimle TBMM Başkanının seçildiği tarihte hiçbir işleme gerek
kalmaksızın sona ermiş sayılır. Kamu kurum ve kuruluşları ile kamu tüzel kişiliğini
haiz kurumların personeli bu fıkrada sayılan hallerde hiçbir işleme gerek
kalmaksızın kendi kurumlarındaki kadro veya pozisyonlarına dönerler.
(7) Bu madde uyarınca,
aylıksız izinli olanlar hariç, sözleşmeli olarak çalıştırılacak tüm personel,
31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı
sayılır.
(8) Gerekli hallerde TBMM
Başkanlığının talebi üzerine kamu kurum ve kuruluşları ile kamu tüzel kişiliğini
haiz kurumlarda çalışanlar aylık, ödenek, her türlü zam ve tazminatlar ile
diğer mali ve sosyal hak ve yardımları kurumlarınca ödenmek kaydıyla
kurumlarının ve kendilerinin muvafakati ile bu maddenin diğer fıkra hükümlerine
tabi olmaksızın TBMM'de görevlendirilebilirler. Bu personele mali ve sosyal
haklar kapsamında ayrıca bir ödeme yapılmaz."
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Başkanlık katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Ne yapalım?
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Diğer görevlerine bakılmaksızın milletvekili sıfatını
haiz tüm yasama organı üyelerine milletvekilleri için çalıştırılması öngörülen
personelin tahsis edileceği, dolayısıyla komisyon başkanları için ayrı bir
düzenleme ihtiyacı olmadığından bu yöndeki düzenlemelerin metinden çıkarılması,
kamu tecrübesi olan birinin milletvekili için çalıştırılmasında faydalı olacağı
gerekçesiyle milletvekilleri için ikinci danışman olarak istihdam edilecek
kişinin kamu personeli olması zorunluluğu getirilmesi, harcırah ödemesinin daha
çok denetim amaçlı görevler ile düzenli nitelik oluşturmayan belli görevler
için geçerli olduğu, maddedeki harcırah uygulamasının kalabalık bir gruba
yönelik olarak düzenli bir nitelik arz edebileceği ve kaynak kullanımında
israfa yol açabileceği gerekçesiyle metinden çıkarılması, TBMM personelinin de
siyasi parti gruplarında ve milletvekilleri için çalışabilmesine imkân
tanınması ve gerekli hallerde İdari Teşkilatta da geçici görevlendirmeyle
personel çalıştırılabilmesi amaçlanmıştır. Uygulamada çıkabilecek sorunların
giderilmesi amacıyla danışman yardımcısının görev unvanı ikinci danışman olarak
değiştirilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Biraz önce kabul edilen önergeyle madde tümüyle değişmiş
olduğundan diğer önergeleri işleme koyma imkânı kalmamıştır. Bu iki önergeyi
işlemden kaldırıyorum.
Kabul edilen önerge çerçevesi içinde madde 30’u oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm 41’inci maddenin bir, iki, üç, dört, beş, altıncı
fıkraları, yedinci fıkrasının a ile b, c, ç, d bentleri, sekiz ila on birinci
fıkraları ile on iki, on üç ve on dördüncü fıkralar dâhil olmak üzere 31 ila
42’nci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
isteyen İzmir Milletvekili Sayın Musa Çam. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Çam.
CHP GRUBU ADINA MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; hepinizi bir kez daha saygıyla
selamlıyorum, iyi akşamlar diliyorum. Bugün görüşülmekte olan 83 sıra sayılı
Kanun’la ilgili Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum.
Bu yıl, çalışanlar açısından bu ülkede emek veren, üreten insanlar
açısından son derece talihsiz bir süreç yaşıyoruz. Süreç 2011 Şubatında
başladı, Haziran ayında devam etti ve son darbeyi de bugün vurmak üzeresiniz.
Darbeyi vurmadan önce sizleri bir kez daha uyarma görevini burada yerine
getirmek istiyoruz. Bu sürgün yasalarının birincisini Şubat 2011 yılında, bu
yılın başında 6111 sayılı Yasa’yla gerçekleştirmiş oldunuz veyahut da AKP
Hükûmeti gerçekleştirmiş oldu. Bunun önemli maddesi 166’ncı maddedir; 6111’in
166’ncı maddesi Türkiye’de tüm belediyelerde çalışan norm kadro fazlası
işçilerin, emekçilerin valilik emrine verilmesi ve valilik tarafından il
sınırları içerisinde farklı yerlere gönderilmesidir. Yaklaşık olarak 52 bin
işçiyi kapsayan bu sürgün maddesi, sürgün kanunu şu anda uygulanmaya başladı.
Örnek, şu anda Ankara’da Çankaya Belediyesinde çalışan ama valilik emrine
gönderilen arkadaşlar, Ankara’nın en ücra noktası Haymana’ya, Polatlı’ya
veyahut da Elmadağ’a sürgüne gönderiliyor ve hatta İstanbul’da Sultanbeyli’de
bulunan işçiler nereye gönderiliyor? Avcılar’a gönderiliyor veyahut da Şile’ye
gönderiliyor veyahut da İstanbul’un bir başka köşesine sürgüne gönderiliyor.
Bunlar bu ülkede yaşayan işçilere ve emekçilere yapılan en büyük zulüm ve en
büyük sürgün yasasıdır.
İkinci sürgün yasası; Haziran ayında Parlamento kapalı iken
çıkarmış olduğunuz kanun hükmündeki kararnamelerle birlikte, Türkiye’de
çalışanlar bir anda boşlukta kaldı, bakanlıklarda unvanları ve kadroları açığa
çıkartıldı.
Son olarak da, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde şu anda
görüşülmekte olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Teşkilat Yasası’yla ilgili;
Parlamentoda görev yapan işçilerin, emekçilerin, kamu çalışanlarının sürgün
yasası. Biz şunu söylemek istiyoruz, diyoruz ki: Arkadaşlar, burada
çalışanların, görev yapan arkadaşlarımızın hiçbir suçu ve kusuru yok iken
sizler bu yasayla burada görev yapan arkadaşlarımızı tasfiye ediyor ve onların
gelecekleri, onların aileleri ve çocuklarının yaşamlarıyla ilgili önemli
kararları alıyorsunuz ve onlara çok büyük haksızlık yapıyorsunuz.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde personel fazlası sanki burada
çalışanların suçuymuş gibi bir tutum ve davranış içerisindesiniz. 666 sayılı
Kanun Hükmündeki Kararname’yle bu durum hukuki bir metne dercedilmektedir. Oysa
Türkiye Büyük Millet Meclisi bu duruma AKP’li Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanının son dokuz yıldaki yönetimi sayesinde gelmiştir. Örneğin, Türkiye
Büyük Millet Meclisi müşavirleri sorunu; yüzde 80’i 2002’den sonra alınmıştır.
Örnek olarak, 2006 yılında 3 Başkan başmüşaviri, 15 Başkan müşaviri, 9 müşavir,
toplam 27 müşavir görev yaparken bu sayı Sayın Bülent Arınç döneminde, 2007
yılında 2 Başkan başmüşaviri, 19 Başkan başmüşaviri, 15 müşavir, toplam 36
müşavire; 2008 yılında 3 Başkan başmüşaviri, 20 Başkan başmüşaviri, 23
başmüşavir, toplam 46 müşavire; 2009 yılında 6 Başkan başmüşaviri, 33 Başkan
başmüşaviri, 26 müşavir, toplam 65 müşavire Sayın Köksal Toptan ve Mehmet Ali
Şahin döneminde ve son olarak 2011 yılında ise bu sayı 7 Başkan başmüşaviri, 39
başmüşavir ve 42 müşavir, toplam 88 müşavir unvanlı personele Sayın Mehmet Ali
Şahin tarafından ulaştırılmıştır.
Şimdi, arkadaşlar, bütün burada çalışanların hiçbirisinin kusuru
ve kabahati yok. Bunlar tamamen sizin iktidarda olduğunuz dokuz yıllık Hükûmet
döneminde göreve alındı ve şimdi de onların kaderleriyle oynamak istiyorsunuz.
Sayın Bilgiç buradaki konuşmasında “Geçmişte torpille yakınlar alınıyordu,
şimdi artık, bundan sonra torpille alınmayacak, KPSS sınavıyla veyahut da
sınavla alınacak.” diyor. Arkadaşlarımız burada görev yapan arkadaşlara sorduklarında,
Genel Sekretere, Başkana ve Başkan Yardımcılarına sorduklarında, kimlerin hangi
yakınlarının göreve alındıkları sorularını sorduklarında ben şahsen kulaklarıma
varıncaya kadar kızardım arkadaşlar. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu kadar
yandaşlarla, dayı, yeğen, amca, amca çocukları, teyze çocukları, yeğenlerle
doldurulduğuna ilk kez burada şahit oluyoruz ve bunun çok büyük bir haksızlık
ve adaletsizlik olduğunun bir kez daha altını çizmek istiyoruz. AKP’den bir
milletvekili arkadaşımız “Ne olmuş? Almışsa ne olmuş? İşte, yetenekleri ve
ölçüleri buna uyuyor, alınmış, bunda bir şey yok.” dedi. Şimdi, arkadaşlar bunu
söyleyince, yıllar önceden aklıma bir anı geldi. Şairimiz rahmetli Can Yücel’le
İzmir’de bir sokakta oturup sohbet ederken bir anısını anlattı. Rahmetli Can
Yücel’in babası Hasan Ali Yücel bu ülkede Millî Eğitim Bakanlığı yapmış olan
önemli bir şahsiyettir. Sınav yapılıyor, yurt dışına 2 tane öğrenci
gönderilecek ve bunlardan bir tanesi kendi oğlu Can Yücel, bir tanesi de
Türkiye’yi önemli bir marka yapan beyin cerrahı Profesör Doktor Gazi Yaşargil.
İkisi sınava giriyorlar, ikisi de sınıf arkadaşı, okul arkadaşı ve çocukluk
arkadaşı. Bu sınav sonucunda sınavı kazanan Can Yücel değil Türkiye'nin en
büyük beyin cerrahı olan Gazi Yaşargil arkadaşlar. Bu bir devlet terbiyesidir,
bu bir yansızlıktır. Bu, Türkiye’de kendi oğluna, çocuğuna, kardeşine, amca
oğluna, teyze oğluna kayırmacılık değil hukukun üstünlüğünü, adaleti ve burada
eşitliği gözetmiştir. Bunu ben, biraz önce Turhan Tayan’la konuşurken o da bana
bir başka anıyı anlattı. Rahmetli Menderes’in oğlu Yüksel Menderes okulu
bitirip de iş yapmak istediği zaman oğluna önerdiği görev “Hayır, sen özel
sektörde değil, git hariciyeye, sınava gir, sınavı kazan, git hariciyede
çalış.” demiştir arkadaşlar. Şimdi, bu kadar önemli örnekler önümüzde varken
burada Türkiye Büyük Millet Meclisinin
yandaşlarla doldurulmuş olmasını hayretle ve ibretle izliyor ve bunun kara leke
olduğunun altını çizmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bakınız, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2010
faaliyet raporunun 4/C maddesine göre 1.455 kişi geçici olarak çalışıyor ve
bunlardan bir bölümü, bize her gün çay ikramında bulunan bu arkadaşlarımızın
kadrolu olanları 2.700 lira maaş alıyor ama 4/C’li olanlar 1.700 lira alıyor
arkadaşlar. Biz, 2.700 lira almasına karşı değiliz, orada aynı işi yapan
insanın, aynı çayı yapan, aynı çayı demleyen ve bize servis yapan bu
arkadaşlarımızın 1.700 lira gibi komik bir ücretle çalışmasına karşıyız ve bu
nedenle 4/C’li arkadaşlarımızın mutlaka durumunun iyileştirilmesi gerektiğini
ve onlara kadro açılması gerektiğini söylemek istiyorum.
Yine, burada bize danışmanlık hizmeti veren arkadaşlarımız bu
çıkartılacak yasayla şu ana kadar alınan gıda ve giyecek yardımını arkadaşlar
alamayacak. Uyarıyorum sizleri, araba devrilmeden önce yol gösteriyoruz,
diyoruz ki şu ana kadar bize danışmanlık hizmeti veren kardeşlerimiz yiyecek ve
giyecek yardımı alıyorlar, şu anda alıyorlar bunlar ama çıkartılacak olan bu
kanunla birlikte onlar kesilecek. Onlara bunu çok görmeyin, onlar bunları
almaya devam etsinler.
Yine, bize danışmanlık hizmeti veren arkadaşlarımızın, ocak
ayından yıl sonuna kadar geçen süreç içerisinde ücretlerinde vergi matrahının
yükselmesi nedeniyle yıl sonuna doğru vergi matrahı yükseliyor ve maaşlarında
bir düşüş oluyor. Bu düşüşü yapmayın arkadaşlar. O arkadaşlarımızın aldığı
ücretlerin düşürülmesine fırsat vermemenizi istiyoruz arkadaşlar.
Geçen, Plan ve Bütçe Komisyonunda Genel Sekreterin ve Genel
Sekreter yardımcılarının ve daire başkanlarının aldıkları yüksek ücretleri
söylemiştim. Bir kez daha orada reddettiler “Hayır, öyle değil, böyle değil.”
dediler ama şimdi elimde madde “İkramiye: Başkanlık Divanının 20/8/1993 tarih,
53 sayılı kararıyla değişik sözleşmeli olarak çalışanlara çalıştıkları günlere
orantılı olarak hastalık ve senelik izin süreleri dâhil ocak, nisan, temmuz,
ekim aylarında ödenmek üzere mali yıl içinde dört aylık ücret ikramiyesi
verilir. Ayrıca, gayret ve çalışmaları sonucunda başarılı görev yaptıkları
tespit edilenlere onay ile iki aylığa kadar da ücret teşvik ikramiyesi olarak
verilir.”
Şimdi, bu yasayı yapanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi, bizler
değiliz arkadaşlar, hiç kendinize öyle bir pay çıkarmayın, Genel Sekreterlik ve
Genel Sekreter yardımcıları, daire başkanları, oturmuşlar, kendilerine göre bir
yasa tasarısı hazırlamışlar ve bundan sonra artık Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı, başkan vekilleri falan değil burayı bürokratlar yönetecekler
arkadaşlar. Buna izin vermemeniz gerekiyor, doğru değildir, bunu yapmamanız
gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSA ÇAM (Devamla) – Burada sabahlara kadar bizimle beraber
çalışan stenograflar ve diğer arkadaşlarımızın hakkının ve hukukunun
çiğnenmesine izin vermeyin. Türkiye Büyük Millet Meclisi kendi iradesiyle
yönetilmeli ve kendisi yönetmeli. Burada çalışan bürokrat arkadaşları küçük
görmek, hor görmek anlamında değil ama yetkimizi ve yetkinizi başkalarına
devretmeyin arkadaşlar.
Hepinize hayırlı akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çam.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın
Erkan Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Akçay.
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 83 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı idari
teşkilatı hakkındaki Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi partim ve şahsım adına
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu görüşmeler sonunda çıkacak olan
teşkilat kanunu Türkiye Büyük Millet Meclisinin faaliyetlerini, işleyişini,
geleceğini, milletvekillerini ve personelini çok yakından ilgilendirmektedir.
Aslında biz burada geleceğe bir miras devredeceğiz. Bu miras aynı zamanda bir emanet
olacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurumsal yapısı, kurumsal kimliği
çok önemlidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi bu kurumsal yapısıyla, kimliğiyle,
çalışmasıyla, gelenekleriyle, hatta fiziki yapısı olan binalarıyla, araç
gereciyle, park bahçesiyle, Meclis ve vatandaş münasebetleriyle Türk milletini
temsil eden millî bir teşkilattır. Bu nedenle, bu kanunun esas ve usulleriyle
örnek teşkil edecek özellikte bir kanun olması gerekir. Yine bu nedenle, her
türlü siyasi mülahazadan uzak bir tutumla, iktidar ve muhalefet olarak ortak
sorumluluğumuz bulunmaktadır.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak konuya baştan beri bu
şekilde bakıyoruz. Ancak bugüne kadar nasıl bir teşkilat yapısı olması
gerektiği konusunda teklif sahiplerinde, iktidar kanadında ve idarede
tereddütler gözledik.
Bize göre, Meclis teşkilat kanunu yapılırken en fazla titizlik
gösterilmesi gereken konuların başında yasama, yürütme, yargı erklerinin
bağımsızlığı ilkesi gelmektedir. Bu kanun teklifinde ve teklifin görüşmelerine
başladığımızdan bu yana geçen süreçte en çok ihmal edilen ve ihlal edilen,
maalesef, bu yasama bağımsızlığı olmuştur. Plan ve Bütçe Komisyonunda iktidar
kanadının verdiği önergelerde 2 Kasım 2011’de çıkan 666 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname hükümleri dikkate alınmıştır. Maalesef, bu kanun teklifinde 666
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin gölgesi vardır değerli arkadaşlar.
Aslında, özlük haklarını içermeyen ve Türkiye Büyük Millet
Meclisini de kapsamayan bir yetki kanununa dayanılarak çıkarılan bu 666 sayılı
Kararname’yle Meclis personeli hakkında düzenlemeler yapılmıştır. Yani yasama
erkine açıkça müdahale edilmiştir. Bu asla kabul edemeyeceğimiz, yanlış bir
durumdur ve tutumdur ve maalesef, bu yanlışlık peş peşe devam etmektedir.
Yine, bugün itibarıyla öğrendik ki bazı iktidar partisi
milletvekilleri TOKİ’yi 666 sayılı Kararname kapsamı dışına çıkaran teklif
verebiliyorlar.
Yine, Meclis faaliyetlerinin televizyon yayınlarıyla ilgili
Komisyonda sağlanan anlaşmadan sonradan iktidar partisinin vazgeçtiğini
görüyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu tutum ve davranışları kınıyorum.
Hatırlatmak isteriz ki yetki kanununun Komisyondaki görüşmeleri sırasında o
tarihte Hükûmet Sözcüsü olan Sayın Cemil Çiçek’in yetki kanununun Türkiye Büyük
Millet Meclisini kapsamadığı yönünde beyanı vardır. Bu beyan tutanaklarda ve
Komisyon raporunda yer almaktadır. Şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
olarak Sayın Cemil Çiçek’in maalesef kılı dahi kıpırdamamaktadır. Bu ne yaman
bir tutarsızlıktır? Bu tutum Sayın Çiçek’in güvenilirliğine ve saygınlığına
hiçbir katkı sağlamayacaktır.
Anayasa’nın 95’inci maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin
yönetim hizmetlerinin Meclis Başkanlığı eliyle düzenlenmesi ve yürütülmesi
öngörülmektedir. Yine bu 666 sayılı Kararname’yle yapılan değişiklikle Meclis
Genel Sekreterliği ve Meclis Başkanlık Divanının yetkileri daraltılmaktadır.
Sonuç olarak diyebiliriz ki bu meşhur 666 sayılı Kararnameyle
yapılan düzenlemeler yürütmenin yasamaya tahakkümü mahiyetini taşımaktadır.
Değerli milletvekilleri, burası yasama organıdır. Kanun hükmünde
kararname Türkiye Büyük Millet Meclisini bağlamamalıdır. Meclisin görev ve
sorumluluklarıyla ilgili düzenleme yaparken kuvvetler ayrılığına özen
gösterilmelidir. Meseleye bu ilkeler çerçevesinde Anayasa, demokrasi ve hukuk
açısından bakılmalıdır.
Meclisin hesabını Sayıştay denetliyor. Sağlık idaresi Sağlık
Bakanlığına devredilecek.
Güvenlik meselesi zaten yıllardır tartışılıyor.
Meclis-TRT ilişkileri sorunlu.
Teşkilat yönetiminde Başkanlık Divanı etkisiz. Bu sorunları daha
da saymak mümkün.
Meclis idari teşkilatının yeniden yapılandırılması ihtiyacı
hepimizin ortak görüşüdür. Aşırı istihdam herkesin dikkatini çekiyor. Her gelen
Meclis Başkanı yüzlerce personel alımı yapmış. Kriter ne? Kriter yok. Hizmetin
gereği düşünülmemiş. Hizmetin gerekleriyle uyumsuzluk, farklı statüde çalışan
personelin sorunları, farklı özlük hakları, iş barışının zedelenmesi gibi
hususlar Meclis teşkilatının görevlerini etkin ve verimli bir şekilde yerine
getirmesini aksatmaktadır.
Bu kanun teklifinin gerekçesinde aşırı istihdamdan şikâyet
ediliyor ancak kanun teklifinde ise bazı
personeli görevden almak, yeni kadrolar oluşturmak, yeni atama imkânları
sağlamaya yönelik bir amaç olduğu anlaşılıyor.
Taşeronluk teşvik ediliyor, farklı statülerde çalışmaya çözüm
getirilmiyor.
Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifinin belki de en olumlu
düzenlemelerinden birisi 31’inci maddeyle yasama uzmanlığının düzenlenmesidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama ve denetim işlerinde, komisyon ve Genel
Kurul çalışmalarında görev alan idari personelin yasama uzmanı olarak liyakata
ve kariyere dayandırılmasını çok olumlu bulduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Temenni ederim ki bu kadroların istikbalde de yasama faaliyetlerine çok olumlu
katkıları olacaktır. Yalnız, yasama uzmanlarının ciddiyetle, disiplinle ve en
iyi şekilde yetiştirilmeleri mecburiyeti vardır.
Ayrıca Meclisin yasama ve denetim faaliyetinin olmazsa olmazı, en
kritik personeli Meclis tutanaklarını tutan, düzenleyen, yayına, basıma hazır
hâle getiren stenograflarımızdır. Çok özel öneme sahip bir fonksiyon ifa eden
stenograflar, çok zorlu yetişme döneminden sonra hata affetmeyen görevlerini
başarıyla, özveriyle, gece gündüz demeden takdire şayan bir şekilde yerine
getirmektedirler. Bu sebeple hepsini kutluyoruz. Ancak şu anda Meclisimizde
görev yapan stenograf sayısı çok azdır, yetersizdir. 37 stenograf görev yapmaya
çalışmaktadır. Mümkün olan en kısa zamanda bu sayının 2-3 katına artırılmasına
şiddetle ihtiyaç vardır. Sadece Genel Kurul değil, bütün komisyon çalışmalarında
da tutanakların istenildiğinde en geç bir iki saat içinde alınabilmesi
gerekmektedir.
Yine stenograflarla ilgili bir önemli düzenleme de 32’nci maddede
yer almaktadır. Bu maddenin 3’üncü fıkrasında, stenograf yardımcılarının en az
üç yıl çalışmaları ve yeterlilik sınavında başarılı olmaları hâlinde bu
kadrolara atanabileceği öngörülüyor. Stenografların bu zorlu kursları sekiz ila
on üç ay sürmektedir. Bu nedenle kurs sürelerinin de çalışma sürelerine dâhil
edilmesi çok yerinde olacaktır.
Meclis idari teşkilatında norm kadro belirlenmesi ve norm kadro
sayılarına ininceye kadar atama yapılmaması, emeklilik teşvikinden
yararlananlardan boşalan kadroların yüzde 40’ının iptal edilmesini olumlu
buluyoruz ancak önce norm kadro çalışmasının yapılması…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) - … ve belirlenecek kadroların teklife
alınması gerekmektedir.
Bu düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına, Şırnak Milletvekili Sayın
Hasip Kaplan.
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşkilat Yasası’nın İkinci Bölümü’nü şu an görüşüyoruz. “Burada
gerçekten iyi niyetle bazı ortak çalışmalar yapabilir miyiz, nasıl
yapabiliriz?” diye dört parti grup başkanvekilleri çekildik, arkada uzun bir
süre çalıştık ama maalesef uzlaşabildiğimiz önerge sayısı bir elin parmaklarını
geçemedi. Burada enteresan olan bir durumla şöyle de karşı karşıyayız: Bu
teşkilat Yasası alt komisyonda görüşüldü, Plan ve Bütçe Komisyonu üst
komisyonda görüşüldü ve o komisyonda mutabakatla geçen metinleri görüyoruz,
buraya geliyor, bu metinlerin değiştirildiğini, önerge verilerek son dakikada
değiştirildiğini görüyoruz iktidar partisi tarafından. Şimdi bir taraftan ortak
önergeler oluştururken bir tarafta bir komisyon çalışması epey emek verilmiş,
ortaklaşılmış komisyon metinleri, geliniyor burada önergelerle değiştiriliyor.
Şimdi bunca çalışmaya, bunca ortaklaşmaya, bunca emeğin üzerine böyle bir
durumla insan karşılaştığı zaman gerçekten “Neden böyle oluyor?” sorusuna cevap
aramak zorunda yani bu metin komisyondan kısa bir süre önce geldi ve geleli
daha haftasını doldurmadı ama bunun üzerinde 30’a aşkın önerge geliyor. Yani bu
komisyon metni geldikten sonra Genel Kurula eğer 30’un üstünde metin, üzerinde
değişiklik önergesi geliyorsa çok ciddi bir hazırsızlık söz konusu ve gerçekten
burada hatipler de bu sıkıntıları anlatıyor.
Şimdi bunlardan bir tanesine dikkat çekmek istiyorum: 4/C olayı.
4/C olayı konusunda burada çıkan herkes konuşuyor ve rahatsız olduğunu ifade
ediyor. Burada bir eşitsizlik var, hukuksuzluk var, adaletsizlik var. Yani diğer
birtakım birimlerde, danışmanlıklarda, sekreteryadan tutun da stenograflara
kadar çok farklı kesimlerde de birtakım iyileştirmeler yapılmasına dair
talepler olduğunu da biliyoruz. Bunun bir kısmı karşılandı ama büyük bir kısmı,
mağduriyet kalemi, dilimi karşılanmıyor.
Arkada konuştuk, üç parti grubu olarak 4/C’lilerin kadroya
alınması konusunda ısrarla söyledik: “Bu sayı yüksek değil. Mecliste
çalışanları, on-on beş yıldır çalışanları alalım.” diye. Ama bunu ikna
edemedik, iktidar partisini. Sanki Maliye bütçesi… Burada çalışan ve toplam
sayı olan 5.521 çalışanın içinde belli bir sayıdaki 4/C’liye kadro verildiği
zaman Türkiye bütçesi dengeleri değişecek gibi bir manzara çıkıyor karşımıza.
Peki o zaman bu bakış açısının kaynağı nedir? Eğer işveren primlerinin yüzde
5’ini devlet hazinesinden ödeme kararını, iradesini gösterirseniz ve bir bütçe
yılında 5 milyar lira parayı devlet hazinesinden işveren primlerine, vatandaşın
vergisini işveren primlerine harcarsanız, burada mağdur edilen 4/C kadrolarına
da aynı işverenlerin primlerini nasıl indirdinizse -ki öyle bir durum söz
konusu değil kıyaslama açısından- emeğinin karşılığını vermek zorundasınız,
emeğinin, hakkının, alın terinin karşılığını vermek zorundasınız. Bu
adaletsizliğe biz isyan ediyoruz, Grubumuz adına isyan ediyoruz. Bu yaklaşıma
isyan ediyoruz arkadaşlar. Burada bir düzenleme yok, bu önergede ortaklaşma
sağlayamadık. Nasıl sağlayacağız? Tutturdu arkadaşlarımız AK PARTİ Grubundan,
dediler ki: “Her dönem alınan kadroların yüzde 20’sini 4/C’lerden oluşturacağız.”
Zaten bunun yanında bir de sürgünü var, “Emekliliğe teşvik” adı altında bir
sürgün maddesi de var. Maalesef burada bir düzenleme iradesi göremiyoruz. Bu
geçici madde konusudur, buna ilişkin bir önergemiz gelecek. Tekrar herkesin
kendi vicdanını yoklamasını istiyoruz.
Diğer bir konu: Şimdi, 15’inci maddeyle ilgili bir tartışma burada
yaşandı. Bu yaşanılan tartışmada Meclis TV’nin grup toplantılarını canlı
vermesi, Genel Kurul çalışmalarının canlı yayınlanması konusu vardı. Şimdi,
çağdaş, gelişmiş parlamentoların hepsine bakıyorsunuz, parlamento çalışmaları
şeffaftır, alenidir, halka açıktır. Halk seçtiği vekillerin ne yaptığını,
uyuyup uyumadığını merak ediyor; sabaha karşı süren toplantılarda hangi vekil
uyuyor, hangisi uyumuyor merak ediyor; hangisi çalışıyor, hangisi çalışmıyor
merak ediyor; hatta izliyor, takip ediyor vekilini.
Ben 2007’de seçilmiştim, gelmiştik, kasım ayında Plan ve Bütçe
Komisyonundayız. Plan ve Bütçe Komisyonunda her gün toplantı var, tabii buraya
inemiyorum Genel Kurula ama canlı yayın da var. Antalya’dan bir seçmen arıyor
evi “Hanımefendi, arıyoruz Hasip Kaplan’ı hep ‘Meclisteyiz’ diyor ama bir türlü
göremiyoruz Genel Kurulda.” O zaman da Plan ve Bütçe Komisyonunda sürekli
toplantılar gece on ikiye kadar sürüyor. Bırakın onu, vatandaş vekilinin ne
giydiğine kadar dikkat ediyor, söylediklerine kadar dikkat ediyor. Vatandaş
ilgili. O zaman bu ekranları… Her gün elektriğe zam oluyor, zaten elektrik
şirketleri özelleştirmeyle dağıtıldı, bütün şirketleri aldılar, geçen sene hepsi
gitti, enerji piyasası gitti, otomatik de zamma bağlanmış.
Şimdi, bu zamlardan, vergilerden TRT’ye akçe aktırılıyor, para
aktarılıyor, vatandaşın parasıyla çalışıyor. Vatandaşın parasıyla çalışan TRT,
iktidarın resmî yayın organına dönüşmüş, bir gün olsun muhalefet partilerini
çağırıp bir açık oturum yaptığını gördünüz mü? Görmedik. Bari Meclis TV'ye
biraz insaf edin. Holdingleriniz var, medyalarınız var, bütün medyayı zapturapt
altına aldınız, tekele aldınız. Genelkurmay başkanları, genel yayın yönetmenlerini
toplardı, siz toplamaya başladınız, Başbakan topluyor, yetmiyor, Başbakan
Yardımcısı topluyor, diyor ki: Muhalefete ambargo koyacaksınız,
yayınlamayacaksınız. Koyana vergi memurlarını, denetmenlerini gönderirim. Aha,
merak mı ediyorsunuz? Uzanların da, Doğan Grubunun da sonu burada. Olacaksanız
Çalık grubu gibi, yandaş ve candaş medya olacaksınız, cemaat grubunun yayınları
gibi tek yanlı dezenformasyon bilgi kirliliği yapacaksınız, iktidardan yana
olacaksınız, muhalifleri karalayacaksınız, o zaman sizin yaşama hakkınız var.
Şimdi, burada da bir vicdan, bir
insaf, bir ahlak, bir basın etiği, bir basın ahlakı, bir basın konseyi,
bir basın dünya evrensel kurallarının etikleri var ama medyayı siz, madenci
şirketlerine dönüştürürseniz, madenci şirketleri gibi her tarafta altın, krom,
bilmem ne aramaya kalkıp, iktidara yaranmak için de muhalefetin üstüne olmadık
şekilde yayın yapmaya devam ederse, basın özgürlüğünden rekor kırarsanız, en
çok içeride olursa, Meclis TV’nin de sesini kısıtlamaya kalkarsınız. Meclis
TV’nin sesini kısıtlamak, şeffaflığı bozmak, Meclisin oturmuş bu düzenini... Ki
her grup toplantısında liderler gelir, bu liderler, önceden hazırlanır ve
haftalık gündem konuşmaları yaparlar. Oradan toplantılara, bütün partililer
gelir ve iç toplantı olduğu için Genel Kuruldan öte daha gündemi belirleyici
konuşmalar yapılır orada.
Doğru, sizin holdingleriniz, medyanız dışında, zapturapt altına
aldığınız medya da mümkünse canlı yayından vermesin iktidar partisini, görürüz
onun hâlini, ona bir kulp bulursunuz. Ee, bari muhalefet partilerini falan
onlar da Meclisteki TV çalışmalarından kendi çalışmalarını kamuoyuna yansıtmak
istediğinde de bunun karşısında görüyoruz. Bu çok ciddi bir yanlış. Demokrasiye
inanamama, halkın iradesine, halkın takdirine, güvenine mazhar olma konusunda
yüzde 49,9 oy almış bir partinin kendisine oy vermiş bunca iradenin karşısında
kendine güvenememesinden kaynaklanıyor.
Bu ayıba son verilmesi gerekiyor arkadaşlar. Tekriri müzakere mi
olur, ne olursa olur ama Meclis TV’nin açık olması gerekir diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Şahıslar adına Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim. Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, birinci bölüm üzerindeki konuşmamda size
televizyon yayını biteceği için o anda söyleyeyim demiştim. Şimdi, rahat rahat
sizlere de söyleyeyim, onlar gitti. Biz Genel Kurulda önerge verdik “grup
toplantılarının da yayımlanması ve yayımlattırılması” diye. Şimdi, burada da
naklen yayın konusunda önerge vardı, vallahi, helal olsun onu da çıkarttınız,
sadece -kuşa döndü- “Genel Kurul görüşmelerini yayınlamak.” Yani muhalefetten
neden korkuyorsunuz bu kadar? Ha, niye korkuyorsunuz?
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Çok korkuyoruz o yüzden.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Korktuğunuzu biliyorum da niye? Yani topu
topu şurada haftada bir saat grup toplantısı yapılacak. Az önce söyledim.
Hepiniz buradasınız, gelin, açın, bir özel televizyona ihaleyle verin,
yayınlasınlar. TBMM TV, TRT’ye niye muhtaç olalım?
Gerçekten esef duyuyorum, yukarıda kabul ettiğimiz şeyleri burada
kim değiştiriyor, nasıl oluyor da komisyonda, alt komisyonda alınan kararlar
TBMM’nin iradesine aykırı bir şekilde… Bu Meclisle ilgili Sayın Başkanım,
Hükûmetin tasarısı falan değil, Meclis Başkanının, başkan vekillerinin teklifi,
nasıl oluyor da parti taassubuyla bunu değiştiriyorsunuz, hâlâ anlayabilmiş
değilim. Yani ne olur, zaten yediden sonra bunu kaldırıyorsunuz, Genel Kurulu
da “naklen” demiyorsunuz, “tamamını yayınlamak” da demiyorsunuz, ne zaman
yayınlayacağınız da belli değil. “Yayımlattırmak” diye niye yazdırtmıştık? TBMM
TV yapmıyorsa, TRT bize frekans vermiyorsa başka televizyon yayınlasın diye söyledik.
Şimdi, ondan da birileri rahatsız olmuş, talimat vermiş, onu da kaldırtıyor. Bu
nasıl bir anlayıştır, açıkçası şaşırıyorum.
Aynı şeyler personelle ilgili. Yukarıda anlaşıyoruz, alt komisyon
çalışıyor, bürokratlar çalışıyor, geliyor arkadaşlarımız burada başka bir
şeyler söylüyor. Kadrolu personelin, örneğin fazla mesai ücretlerini söyledik,
burada tamamıyla çıkmış, yani Başkanlık Divanının inisiyatifinde ne yaparsa
yapacak.
Aşağıda yine başka hususlar var. İdari teşkilatın kadrolu
personelinde de yine eşitsizlikler var. Burada, yine, danışmanlarımızın
-hepsini söylüyorsunuz, adaletsizlik var diyoruz- işi sona erdiği zaman ne
yapacak? Kıdem tazminatı yok, bir şeyi yok. Bu adam ne yapacak? Yani çalıştı,
iki sene, üç sene. En azından dedik ki belli bir yıl çalışmış olmak şartıyla
bunların tazminatlarını ödeyelim, o da yok.
Şimdi, burada güvenlik hizmetleriyle ilgili, emniyet mensuplarında
ayrıcalık var. Şimdiye kadar gelenlere verdik, peki, bundan sonra geçici
görevlendirilirse ne olacak? Milletvekillerinin yanında çalışan personellere
bir şey veriyorsunuz, öbür taraftakine vermiyoruz. Emniyet mensupları arasında
yine bir çifte standart var.
Ayrıca, burada kamudan geçici görevlendirmeyle gelen personele
yapılan ödemelerde de azalma söz konusu, böylece kalifiye personel getirmemiz
de zorlaşacak.
Ve yine getirdiğimiz önergede, biz, elemanlarımız arasında öğrenim
durumuna göre farklılaştırma yapılmasını istemiştik, adaletsizliği önlemek
adına, şimdi unvanlara göre bir ücret farklılaştırması yapılmış. Maalesef,
bunların hepsi çok sorunlu maddeler.
Tabii, daha önce de olduğu gibi aceleyle böyle geçtiği zaman
-hâlen daha bir taraftan arkadaşlarımız düzeltme yapmaya çalışıyorlar- maalesef
bu konularda mağdur etmeyeceğiz derken mağduriyetler artırılıyor.
Bir taraftan, mağduriyeti azaltıcı yapmış olduğumuz teklifler
yeniden tersine çevriliyor ve burada ciddi anlamda bir personel kıyımına yol
açacak bir yapılaşma var.
Değerli arkadaşlar, bütün çalışanları bu şartlarda, bu kanun
çıktıktan sonra herhangi bir kamu kurumuna nakletme, gönderme, zorla gönderme
hakkını elde ediyoruz. “Bu bir kıyımdır.” dedik. Bu şartlarda, bütün personeli
o zaman buradan gönderme şansınız var. “İhtiyaç olması hâlinde…” çok keyfî bir
söylemdir. Dolayısıyla, bu konulardaki adaletsizliğin giderilmesi gerekiyor ve
tekrar ediyorum:
Bakın, burada birçok maddede kul hakkı yiyorsunuz, çalışanlar
arasında adaletsizliğe yol açıyorsunuz. Defalarca söyledim, Allah-ü Teala
Kur'an-ı Kerim’de birçok ayette “Hakkı tutun kaldırın.” diyor. “Kul hakkı en
önemli haklardan bir tanesidir.” diye daha önceki kanunlarda da söyledik.
Sizden tekrar bunları gözden geçirmenizi, sonraki geçici maddelerde veya önce
geçmiş olanlarda da tekriri müzakereyle bu düzenlemeleri yapmanızı ve personel
arasındaki adaletsizliği ortadan kaldırmanızı, genel idari hizmetler
sınıfındaki personel ile aynı işi yapan diğer personel arasındaki adaletsizliği
de ortadan kaldırmanızı istirham ediyorum. Aksi takdirde, hiçbir şekilde…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL (Devamla) - … adınızda geçen “Adalet” kelimesini
kullanma hakkınız olmadığını da söylemek istiyorum.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günal.
Şahıslar adına son söz, Adana Milletvekili Sayın Necdet Ünivar’a
aittir.
Buyurun Sayın Ünüvar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 83
sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi İdari Teşkilat Kanunu Teklifi üzerine
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, bu kanun kapsamında çok önemli düzenlemeler
yapılıyor. Bunlardan bir tanesi de Meclise ait sağlık biriminin Sağlık
Bakanlığıyla yapılacak bir protokolle Sağlık Bakanlığına devri.
Plan ve Bütçe Komisyonunda, alt komisyonda, ana komisyonda bu
konuyla ilgili yasama ile yürütme arasındaki erk ilişkisinden, bu hizmetlerin
Türkiye Büyük Millet Meclisinde kalması gerektiğini ifade eden veya bu
hizmetlerin Sağlık Bakanlığına devrinin daha iyi olması noktasında birçok tartışma
yapıldı.
Bu vesileyle değerli arkadaşlar, bir hekim olarak da
milletvekillerimizin sağlıkla ilgili hususlarda içinde bulunduğu durumdan
birazcık bahsetmek istiyorum.
Milletvekilliği gerçekten zor ve zahmetli bir görev. Hepimiz, bir
yandan kendi seçim bölgemizdeki faaliyetlerimiz, bir yandan Türkiye Büyük
Millet Meclisi çatısı altındaki faaliyetlerimiz sebebiyle gerçekten sağlık
açısından da çok ciddi bir risk altında olan grubu oluşturuyoruz. Âdeta
milletvekili, bir yandan hizmet yapmakla yükümlü olduğu kitlenin veyahut da
yürütmekle sorumlu addettiği işlerle ilgilenmekten kendisiyle ilgilenmeye
fırsat bulamayan bir kitleyi oluşturur. Dolayısıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisindeki sağlık hizmetlerinin de hakikaten mükemmel bir şekilde olması
gerekir.
Bu devirle ilgili konu aslında Meclisin gündemine ilk defa
gelmiyor. 2005 yılında, başta SSK’ya ait olmak üzere diğer kamu kurum ve
kuruluşlarındaki sağlık tesislerinin Sağlık Bakanlığına devriyle ilgili konuda
da, kanun esnasında da bu konu gündeme gelmişti. O zaman ben Sağlık
Müsteşarıydım ve birçok tartışmalar yapıldı ve en sonunda Türkiye Büyük Millet
Meclisine ait sağlık biriminin Meclis uhdesinde kalmasının sağlık hizmetlerini
daha iyiye götüreceği kanaati ortaya çıktı. Ben o zaman da farklı bir kanaatteydim.
Ama geçtiğimiz altı yıllık süre içerisinde, hekim olarak, tamamen hekim olarak
yaptığım gözlemler çerçevesinde ifade etmek isterim ki, sağlık hizmetleri, en
azından istediğimiz seviyede değil. Burada tabii ki, çalışan görevli, doktor,
hemşire veya diğer sağlık çalışanlarının bir kusurunu falan söyleyecek değilim.
Ama sağlık hizmetleri bir destek hizmeti olarak yani başta milletvekillerimiz
olmak üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisinde çalışan kişilerin sağlık hizmetini
veren bir birim olarak en mükemmel olmak durumunda ama gelin görün ki şu andaki
tablo o şekilde değil. Bu kanun çerçevesinde Sağlık Bakanlığına devrolduktan
sonra bu hizmetlerin çok daha iyi bir noktaya geleceğini düşünüyorum çünkü
gerek Komisyon gerekse Genel Kurul çalışmaları esnasında, geçmişten, öteden
beri yaşanan birtakım sağlık problemlerini çözüm noktasında birçok
zorluklarımız oldu. Bu devirle bu problemlerin ortadan kalkacağına ben şahsen
bir doktor olarak inanıyorum ve tabii, bu çerçevede şunu da ifade etmek isterim
ki, bu konu Plan ve Bütçe Komisyonunda “Yürütmenin yasamaya müdahalesi.”
şeklinde ifade edildi. Ama esasında şunu ifade etmeliyiz ki, bir hekimin bir
milletvekilinin bünyesine, vücuduna olan müdahalesi “yürütmenin yasamaya
müdahalesi” olarak addedilemez, o şekilde değerlendirilemez.
Sonuçta, yüksek risk altında çalışan milletvekillerimizin sağlık
hizmetlerinin olsa olsa daha iyi bir şekilde takip ve tedavi edilmesi anlamını
taşır. O yüzden, bu devri, şahsen bir doktor olarak çok önemsediğimi,
hizmetlerin çok daha iyiye gideceği kanaatini, bu vesileyle şahsım adına ifade
etmek için söz aldım.
Kanunun, başta milletvekillerimiz olmak üzere, Türkiye Büyük
Millet Meclisine hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünüvar.
Soru-cevap işlemine geçeceğim.
Buyurun Sayın Işık.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, Sayın Meclis Başkan Vekilime sormak istiyorum: Bu
düzenlemeyle emekliliği gelmiş personelin emekli ikramiyelerinin artırılarak
özendirilmesi esası alınmıştır. Bunun yerine, emekli maaşlarına da yansıyan bir
düzenleme daha gerçekçi olmaz mıydı veya bu konuda bir iyileştirme yapılabilir
mi?
İkincisi: Mecliste 112 acil istasyonunda çalışan personelin durumu
ne olacaktır?
Üçüncüsü: 4/C kadrosunda olup da bu salonda kavaslık görevini
yapan arkadaşların durumundaki belirsizlik giderilebilecek midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Başkan, buyurun.
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) – 112 acilde çalışan
personel Sağlık Bakanlığına bağlı, Meclis Başkanlığına bağlı personel değil,
dolayısıyla herhangi bir düzenleme yapmamız söz konusu değil.
Genel Kurulda çalışan kavasların durumu da 4/C personelinde hangi
düzenleme yapılacaksa aynı düzenlemeden faydalanacaklar Sayın Işık.
BAŞKAN – İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki
önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
32’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
33’üncü maddede bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/92 esas numaralı Kanun Teklifinin Norm kadro
33. Maddesinde yer alan İdari Teşkilatta norm kadro ilke ve standartları
uygulanır ifadesinden sonra gelmek üzere “Genel Sekreterlik kadrolarında
sınavla göreve başlayanlar norm fazlası olarak değerlendirilemez.” ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Prof. Dr. Aydın Ayaydın Dr. Aytun Çıray
İstanbul İstanbul İzmir
Ahmet Toptaş Mehmet Volkan Canalioğlu Mehmet Ali Ediboğlu
Afyonkarahisar Trabzon Hatay
Süleyman
Çelebi
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Başkanlık katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) – Katılamıyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Süleyman Çelebi…
BAŞKAN – Sayın Süleyman Çelebi, İstanbul Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, yüce Meclisin çok
değerli üyeleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Aslında gecenin bu saatinde önemli bir kanunu görüşüyoruz ama bu
kanunu görüşürken özellikle üzerinde duracağımız madde herkesi ilgilendiriyor,
hepimizi ilgilendiriyor, burada çalışan arkadaşlarımızı ilgilendiriyor. 657’ye
göre burada çalışan statüde arkadaşlarımız var, 4/A statüsünde çalışan
arkadaşlarımız var, 4/B statüsünde çalışan arkadaşlar var, 4/C statüsünde
çalışan arkadaşlar var, sözleşmeli var, taşeron çalışan var. Şimdi bir meclis
düşünün, bir meclisin çalışanlarının bu kadar farklı kategorilerde çalışma
alanında olduklarını ve aynı alanda hizmet veren, aynı işi yapan arkadaşlar
arasında hem ücret açısından hem de çalışma koşulları açısından bu kadar
farklılık olur. Bir ülke parlamentosu gösterseniz, “Bu kadar farklı çalışma
koşulları var ve biz de bunu getirdik önünüze.” diyebilseniz; keşke bunu sizden
duyabilsek. Böyle bir şey yok.
Şu anda yapılmak istenen şu değerli arkadaşlar: Hani “Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir.” Şimdi o değişti, bu Meclise bundan sonra
bürokrasinin egemenliği hâkim olacak. Şu anda yapılmak istenen bürokrasinin
egemenliğidir. Bürokrasinin bu kadar egemen olduğu bir yapıda ve bu Meclis
sürecinde, bundan sonraki çalışmalar, işte Meclis Başkan Vekiline sunulduğunda
da arkadan bir notla, bir irade gösterilmeden, bürokrasi ne diyorsa bundan
sonra ona el kaldıracağız ve o parmaklarımızı onun için kaldırmış olacağız.
Değerli arkadaşlarım, aslında ben TRT’yle ilgili sansürü
konuşacaktım, o maddede söz almıştım ama o geçti. Zaten bir kanal vardı, hani
hasbelkader vatandaş farklı sesleri de buradan duyabiliyordu. TRT1, iktidarın
elinde; TRT2, iktidarın elinde; müzik kanallarına varıncaya kadar TRT’nin,
iktidarın elinde; özel kanalların yüzde 95’i elinizde. Bir kanal vardı, hani
ola ki bazen sesimiz duyulur diye, o da kısıldı. Çünkü ne isteniyor? Sayın
Başbakan daha önce “bürokrasinin oligarşisi” diyordu. İşte tam da oligarşiyi
buraya, bu sürece taşıyan bu uygulamadır. Tam da oligarşinin sınav verdiği yer
de burada başlıyor. Tam da egemen olan yapı buraya doğru taşınmıştır. (CHP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
Dolayısıyla sağlık alanında, sağlığın bakanlığına devredilmesi
gelecekle ilgili bir hazırlıktır. İlk önce Sağlık Bakanlığına devredilecek, “O
iyi işletemedi burayı.” denilecek, bir özel sektöre de orası devredilecek tıpkı
diğer taşeron uygulamalarında olduğu gibi, tıpkı sözleşmeli personelde olduğu
gibi.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – SSK’lar ne hâle geldi?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) – SSK’ları da ne hâle getirdiğinizi
biliyoruz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Vatandaş biliyor, vatandaş!
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) – Daha önce “Cari açık var.” dediniz,
cari açığı dörde katladınız. Siz dediniz “Cari açık var.” diye, siz dediniz. O
nedenle bütün bunların finansmanının nereye gittiğini hep beraber görüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, biz bu sürecin vardığı noktayı görüyoruz.
Biz bu limanda buradaki çalışan arkadaşlara bu haksızlığın yapılmamasını
istiyoruz. Bu eşit, adil olmayan ve geleceğini karartan uygulamalara bir nebze
vicdanınızla karar vermenizi istiyoruz, biraz vicdanınız varsa. Dün akşam diğer
yasada hep cüzdanlar konuşuldu, en azından bu yasada vicdanınız bir kez daha
konuşsun. Vicdanınıza sesleniyorum: Bu yasaları bir bütünlük içerisinde
değerlendirin ve buna izin vermeyin. Bu oligarşik yapıya izin vermeyin ve bu
sürece hep beraber katkı verelim. Bu konuda muhalefetin önerisine birazcık
olsun katkı vermek açısından oylarınızı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) - …bir farklı noktada değerlendirmenizi
istiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelebi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge reddedilmiştir.
33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 34’te bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 sıra sayılı “Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu Teklifi" nin 34 üncü maddesinin beşinci
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Ahmet Aydın Nureddin Nebati
Giresun Adıyaman İstanbul
Abdulkerim Gök Ahmet Yeni Pelin Gündeş Bakır
Şanlıurfa Samsun Kayseri
Mihrimah Belma Satır Sevim
Savaşer
İstanbul İstanbul
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Başkanlık katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Evet, katılıyor…
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Hali hazırda genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin
ödemeleri için gerekli nakit ihtiyacı, Nakde Dayalı Ödeme Sistemi kapsamında
elektronik ortamda Hazine Müsteşarlığına iletilmekte ve Müsteşarlık tarafından
nakdin aciliyeti ve ödeme zamanına göre karşılanmaktadır. Nakitler günlük
karşılanmakta ve günlük nakit hesaplaşması yapılmaktadır.
Mevcut uygulama çerçevesinde nakit ihtiyaçlarının karşılanmasında
herhangi bir sıkıntı bulunmamaktadır. Genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinin ödeme ve tahsilat işlemlerinin elektronik ortamda yapılmasına
ilişkin Usul ve Esaslarda, nakit ihtiyaçlarının belirlenmesi ve karşılanmasına
ilişkin hususlar ayrıntılı olarak düzenlenmiş olup, aniden gerçekleşecek
toplantı, organizasyon, seyahat vb. durumlar için günlük ve hemen nakit
gönderimine ilişkin düzenleme mevcuttur.
Yaklaşık iki buçuk yıldır Bakanlık Merkez Muhasebe Birimlerinde de
uygulanan sistemde şu ana kadar herhangi bir sıkıntı bulunmamaktadır. Yapılmak
istenen düzenleme, nakit yönetimi açısından sıkıntı oluşturabilecek ve nakdin
yersiz yere hesaplarda bekletilmesi sonucu doğurabilecektir. Önerge ile
oluşacak sıkıntıların önüne geçilmeye çalışılmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, karar
yetersayısı…
BAŞKAN - Karar
yetersayısını arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı yoktur, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 23.49
YEDİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 00.06
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Tanju ÖZCAN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
26’ncı Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
83 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 34’üncü maddesi üzerinde verilen,
Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir, karar
yeter sayısı vardır.
Teklifin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Başkanlık Divanı temsilciliği burada.
34’üncü maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
35’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
36’ncı maddede bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 sıra sayılı Kanun Teklifinin 36 ncı maddesinin
Teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Mehmet Şandır Seyfettin Yılmaz
Konya Mersin Adana
Erkan Akçay Emin
Haluk Ayhan
Manisa Denizli
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Başkanlık Divanı katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Seyfettin Yılmaz…
BAŞKAN – Sayın Seyfettin Yılmaz, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) – Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
İdari Teşkilat Kanun Teklifi’nin 36’ncı maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
36’ncı madde ne diyor? “TBMM Başkanlığının sorumluluğundaki tarihî
bina ve objelerin onarımları ve restorasyonları ile çevre düzenlemesine ilişkin
mal ve hizmet alımları ile … TBMM Başkanınca mütalaa ve hukuki hizmet satın
alma işleri … Kamu İhale Kanunu hükümlerine tabi olmaksızın…” Yani istisna
dışında olmasını öngörüyor. Peki,
istisna olmasını istediği 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu nedir? 4734 sayılı Kamu
İhale Kanunu 22/01/2002 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanmış ve 2003 tarihinden
itibaren de yürürlüğe girmiştir yani bu yüce Meclisimizde kabul edilmiş bir
kanun. 4734 sayılı Kanun 2886 sayılı Kanun’u yürürlükten kaldırmamış ve
uygulamada 01/01/2003 tarihinden itibaren kapsam içerisinde bulunan idarelerin
yapacağı her türlü mal ve hizmet alımı ile yapım işlerinin ihalesinde Kamu
İhale Kanunu’nu, bunun dışında kalan örneğin satım, kiraya verme ve mülkiyetin
gayriayni hak tesisi konularında ise Devlet İhale Kanunu’nun uygulamasına
geçilmiştir. 4734 sayılı Kanun’a göre açık ihale usulü ve belli istekliler
arasında ihale usulü temel usullerdir. Bu Kanun’un amacı, kamu hukukuna tabi
olan veya kamunun denetimi altında bulunan veyahut kamu kaynağını kullanan kamu
kurum ve kuruluşlarının yapacakları ihalelerde uygulanacak esas ve usulleri
belirlemektir. Yolsuzlukla mücadele kapsamında yaşanan son gelişmeler
neticesinde Saydamlığın Artırılması ve Yolsuzlukla Mücadelenin Güçlendirilmesi
Stratejisi Bakanlar Kurulu kararıyla kabul edilmiş ve eylem planı
hazırlanmıştır. Bu eylem planı stratejisinde 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu saydamlığın
artırılması ve yolsuzlukla mücadele alanında son yıllarda yapılan başlıca
düzenlemeler arasında sayılmıştır. Eylem planında ise “Önlemeye yönelik
tedbirler” başlığı altında kamu ihale sisteminin gözden geçirilmesi tedbiri yer
almasına rağmen, 4734 sayılı Kanun ilk yürürlüğe girdiğinde 5 bent olan
istisnalar maddesi en son değişikliklerle birlikte 17 bende çıkmıştır. İstisna,
tanım itibarıyla, ayrı tutulmak, kural dışı bırakılmak gibi anlamlara
gelmektedir. 4734 sayılı Kanun açısından istisnai kanunun 3’üncü maddesinde
düzenlenen istisna ile bazı ürün, mal ve hizmetlerle yapım işleri adlarına veya
konularına göre kanun genelinden istisna tutulmaktadır. Sayılan iş ve konularda
yapılacak harcamalar kanun kapsamı dışında tutulmaktadır.
Kamu alımlarını düzenleyen 4734 sayılı Kanun dokuz yıl içinde çok
sayıda ciddi değişikliklere uğramıştır. Bu değişikliklerin bir kısmı siyasi
rant riski taşıyan unsurlar içermektedir. Bu risk, yapılan değişiklikler ile
daraltılan kapsam maddesi ve genişletilen istisna maddelerinde kendisini
gösterse de bunun dışında kalan maddelerle birlikte İhale Kanunu günümüzde
siyasi iktidarlara yakın bir sermaye birikimi modeli yaratmanın aracı hâline
gelmiş gibi gözükmektedir. Bu modelin uygulama ayaklarında yerel yönetimler ve yapım
işlerinde rol alan diğer kamu kurum ve kuruluşlarının yer aldığı açıktır.
Kamusal denetim zayıflatılarak ihale süreçlerinin kanunun kuruluş felsefesini
oluşturan açıklık ve kaliteli rekabet anlayışından uzaklaştırılmasının kamu
kaynaklarının rasyonel bir biçimde kamu yararına kullanımında ciddi sıkıntılar
yaratacağı çok açıktır. Bütün bunların sonucunda siyasi rantın bürokratik rant
mekanizmasıyla desteklenmesi ve yapılmak istenilen istisnai maddenin içeriği de
göz önüne alındığında ihale sisteminin yolsuzluk ve usulsüzlüklere giderek daha
fazla muhatap olma riskini artırdığını ileri sürmek fazla iddialı bir
değerlendirme olmayacaktır. 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nu çıkaran bu yüce
Meclis değil midir? Bu Kanun’un amacı tüm kamu kurum ve kuruluşlarında dürüst,
şeffaf, katılımcı, kimsenin kayırılmadığı ihaleleri yapmak değil midir? Tüm
kamu kurum ve kuruluşlarında bu Kanun uygulanırken Türkiye Büyük Millet Meclisinin istisna
tutulmasını yüce Türk milletine nasıl açıklayacağız? Kamu kurumlarına nasıl “Bu
kanunları uygulayacağız.” diyebileceğiz?
Ben bu düşüncelerle bu maddenin kanundan çıkarılmasını teklif
ediyorum, hepinize teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge reddedilmiştir.
Madde 36’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 37’de bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 sıra sayılı Kanun Teklifinin 37 nci
maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Ahmet Aydın Nureddin Nebati
Giresun Adıyaman İstanbul
Salih Koca Zeynep
Karahan Uslu
Eskişehir Şanlıurfa
“Görüşülen inceleme sonuçları, Genel Kurulun bilgisine sunulur.”
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Başkanlık katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İçtüzüğün Harcamaların Denetimi Başlıklı 177 nci maddesinde
"Komisyon söz konusu incelemelerinin sonucunu bir raporla Genel Kurula
sunar." şeklinde yer alan ve bugüne kadar geleneksel olarak devam eden
Genel Kurulun Bilgilendirilmesi işleminin muhafazası amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge çerçevesinde madde 37’yi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 38’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 39’da iki önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 sıra sayılı "Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu Teklifi"nin 39 uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Zeynep Karahan Uslu Ahmet Aydın
Giresun Şanlıurfa Adıyaman
Mahir Ünal Nureddin Nebati Abdulkerim Gök
Kahramanmaraş İstanbul Şanlıurfa
"Madde 39 - (1) Milletvekilleri ve İdari Teşkilatın kadrolu
personeli, bunların emeklileri, sözleşmeli, geçici ve geçici görevli personel
ile bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere TBMM yerleşkesi içerisinde
verilecek sağlık hizmetleri, TBMM Başkanlığı ile Sağlık Bakanlığı arasında
yapılacak protokol çerçevesinde Bakanlığa bağlı eğitim ve araştırma
hastanelerinin TBMM yerleşkesi içerisinde kuracakları yataklı veya yataksız
sağlık birimlerince verilir. "
BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 Sıra Sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu Teklifinin 39. Maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Haluk Ahmet Gümüş Aydın Ağan Ayaydın
İstanbul Balıkesir İstanbul
Ali Rıza Öztürk Bülent Kuşoğlu Musa Çam
Mersin Ankara İzmir
Kazım Kurt Osman Aydın Süleyman Çelebi
Eskişehir Aydın İstanbul
İhsan Özkes Özgür
Özel
İstanbul Manisa
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Başkanlık katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Özel konuşacak.
BAŞKAN – Manisa Milletvekili Sayın Özel, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
39’uncu maddede ve 39’uncu maddeden ayrı olarak düşünülemeyecek,
ileride gelecek olan geçici 8’inci maddede, Meclisteki bizlere sunulan sağlık
hizmetinin hem kimler tarafından sunulacağı hem de şu anda sağlık hizmetini
bize sunan personelin özlük hakları açısından veya görevlerine devam edip
etmemesi açısından burada bir karar vereceğiz.
Mevcut duruma göre öneri buradaki sağlık hizmetlerinin Sağlık
Bakanlığına devredilmesi, hem fiziki mekân açısından hem de personelin
yapılacak olan bir protokolle devredilmesi yönünde.
Aslında böyle bir kararı verirken… Ki her zaman, örneğin kanun
hükmünde kararnamelere itiraz ederken de bunu söyledik. Örneğin Sağlık
Komisyonunda hem iktidar partisinden hem muhalefet partisinden, konusunun
uzmanı ve danışıldığı takdirde, daha doğrusu, kolay kolay bulunamayacak değerde
bir danışma heyeti orada varken kanun hükmünde kararnameler bürokratların
yönlendirmesiyle ve sosyal taraflardan fikir alınmadan hazırlanmıştı.
Şimdi Mecliste çok daha dar kapsamlı bir şey yapıyoruz ama belki
burada bir memnuniyet anketi düşünülmeliydi. Çünkü -şunda bir itiraz olmaz
sanıyorum- bugünkünden daha pahalıya Meclis bütçesine mal olacak alacağımız
sağlık hizmeti. Bunun 10 trilyon lira ya da 7 trilyon lira yıllık ek yük getireceğini
hesaplıyorlar ve bu noktada, sağlık hizmetini kendisi üreten bir noktadan
Sağlık Bakanlığından hizmet satın alan bir noktaya geldiğimiz durumda Meclisin
bütçesine ek yük gelecek. Acaba milletvekillerimiz Meclis kampüsü içinde ve
bize bağlı olarak çalışan ve üretilen bu sağlık hizmetinden memnun değiller mi?
Böyle bir memnuniyet anketi yapıldı mı ki 10 trilyon lira daha ek para
veriyoruz?
Bunun üzerine şöyle bir tarafı daha var işin: Orada çalışan
personelin özlük hakları açısından birtakım sıkıntılar var. Her ne kadar geçici
8’inci maddenin bazı bentlerinde emeklilik teşvik ediliyor ve iki yıl çalışma
şartına bakılmaksızın, bugünkü özlük hakları üzerinden emeklilikle ilgili bir
durum varsa da maddenin bütünü incelendiğinde, orada çalışan kişilerin Sağlık
Bakanlığına devredileceği ve Ankara içinde farklı yerlerde
görevlendirilebilecekleri durumu ortaya çıkıyor. Bugüne kadar Meclise, yasama
faaliyeti yapan bizlere çok önemli hizmetler vermiş olan bu sağlık personelinin
-ki dışarıda eczacılar, doktorlar, diş hekimleri iktidar partisinin sekiz dokuz
yıldır ortaya koyduğu politikalardan şikâyet ederek kimi meydanlarda, kimi
eylemlerdeyken görece olarak daha iyi durumda olan sağlık personelinin- son
huzur içinde olan kısmına da el atmış ve onların da huzurunu kaçırıyormuş
pozisyonuna da hep beraber düşüyoruz.
Bir başka sakınca olarak şunu da ifade etmek zorundayım: Burası
bir yasama organı ama biz, yasama organına sunulmakta olan sağlık hizmetlerinin
patronajını yürütme organına ve bir bakanlığa bırakıyoruz. Bunun mahzurlu
tarafları olduğu noktasında grubumuzda oluşan görüş hukuken de
desteklenmektedir, bunu da yüce Meclisin takdirlerine arz etmek durumundayız ve
açıkça da şunu ifade etmek durumundayız ki bu taslağın bu kadar, artık böyle
hani bir grubun kararıyla, hemen, eller kalksın, indirilsin falan… Birçok şeyde
oluyor ama artık, bu, burada görev yapan ve bundan önce görev yapmış kişilere,
onların hak sahiplerine sunulacak olan sağlık hizmetiyle ilgili bir mesele. Hiç
olmazsa burada bir empati kurmak, burada bir ortak aklı aramak, burada “Biz
bunu nasıl yaparsak daha iyi olur arkadaşlar?” diye bakmak, mevcut durumu
iyileştirmek için ilave gelecek olan o 7 trilyon ya da 10 trilyonluk, Sağlık
Bakanlığına cebimizden ödeyeceğimiz, hepimiz adına bütçelendirilen bu parayı
ödemek yerine burada daha bir iyileştirmeyi tartışmak doğru olabilirdi. Hâlâ
daha bu fırsatın kaçmış olduğunu düşünmüyorum Sayın Meclis Başkan Vekillerim;
hem Komisyon sırasında bu değişiklik önergeleriyle ilgili görüşlerini
belirtmesi açısından hem de siz değerli Başkan Vekilime. Bu fırsatın
değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum ve
bu konudaki bizim düşüncemiz, mevcut durumun iyileştirmelerle
sürdürülmesi yönündedir ama tabii ki
kararı verecek olan yüce Meclistir.
Hepinizi grubum adına saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Özel.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 sıra sayılı "Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu Teklifi"nin 39 uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları
"Madde 39 - (1) Milletvekilleri ve İdari Teşkilatın kadrolu
personeli, bunların emeklileri, sözleşmeli, geçici ve geçici görevli personel
ile bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere TBMM yerleşkesi içerisinde
verilecek sağlık hizmetleri, TBMM Başkanlığı ile Sağlık Bakanlığı arasında
yapılacak protokol çerçevesinde Bakanlığa bağlı eğitim ve araştırma
hastanelerinin TBMM yerleşkesi içerisinde kuracakları yataklı veya yataksız
sağlık birimlerince verilir. "
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Başkanlık katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın
Başkan.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde ile tüm personeli de kapsayacak şekilde sağlık hizmetlerinin
satın alınması Genel Sağlık Sigortasından istisna gibi algılanacaktır. Önerge
ile bu durumun önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda madde 39’u oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 40’ta dört önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan yasa tasarısının 40. maddesinin sonuna aşağıdaki
ifadenin eklenmesini arz ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Haydar Akar Turgut Dibek
İstanbul Kocaeli Kırklareli
Ali Özgündüz Mehmet
Hilal Kaplan
İstanbul Kocaeli
“TBMM’de görev yapan Emniyet ve diğer kolluk hizmetleri için
ödenen tazminatların ödenmesine devam edilir.”
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Başkanlık katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Akar…
BAŞKAN – Kocaeli
Milletvekili Sayın Haydar Akar.
Sayın Akar buyurun. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kocaeli’nin farkını görüyorsunuz değil mi
Sayın Başkan?
BAŞKAN – “Kocaeli’nin farkını görüyor musunuz?” dedi bana.
Evet, buyurun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Burada Teşkilat Yasası’nı görüşmeye devam ediyoruz ama Teşkilat
Yasası’nı da dün akşamki gibi, paralı askerlik veya zenginlerin askerlik yasası
gibi hızlı bir şekilde görüşüyoruz. Bunun sakıncalarını da gelecekteki birkaç
gün veya birkaç ay içerisinde tek tek görmeye başlayacağız. Umarım yine
zenginlerin bir yasası olan, şikecilerin yasası olan yasayı görüştüğümüz gibi,
sizin daha önce kabul ettiğiniz şekilde, yedi ay sonra bu yasada da bir
değişiklik yapmak için tekrar Meclisi çalıştırmayız. Umarım bunların önüne
geçmiş oluruz diye düşünüyorum.
Şimdi, güvenlik hizmetleriyle ilgili konuşma aldım ve öneri vermek
istiyorum ama önce bir tanımlayalım: “Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütün
bina, tesis, eklenti ve arazilerinde kolluk ve yönetim hizmetleri TBMM
Başkanlığı eliyle düzenlenir ve yürütülür. Emniyet ve diğer kolluk hizmetleri
için yeteri kadar kuvvet İçişleri Bakanlığı TBMM Başkanlığına tahsis edilir.”
diye maddede değinilmektedir.
Bütün buradaki muhafız ve tören taburundaki görevler de buradaki
güvenlik birimlerine devredilmiş bulunuyor. Buraya kadar bir sıkıntı yok ancak
666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 375 sayılı Kanun Hükmündeki
Kararnamenin geçici 14’üncü maddesinde düzenleme yapılmış “Cumhurbaşkanlığı
Genel Sekreterliği, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği ve Milli
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğine ait kadro veya pozisyonlarda bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihte istihdam edilen personelin mali ve sosyal hakları
hakkında bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan mevzuat
hükümlerinin, geçici 10 uncu madde hükümleri dikkate alınmak suretiyle anılan
kurumlarda istihdam edildikleri sürece uygulanmasına devam olunur.” denilmekte.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu
Teklifi’nin “Değiştirilen hükümler” başlıklı 41’inci maddesinin 7’nci fıkrası
(d) bendi ile geçici 14’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan
“personelin” ibaresinden sonra gelmek üzere “İçişleri Bakanlığınca tahsis
edilen polis kuvvetlerine mensup personel ile mevzuat uyarınca görevlendirilmiş
personel dâhil” ibaresi eklenerek mevcut personelin mali ve sosyal hakları
korunmakta, kanunun yasalaşması hâlinde yeni atanacak personel bu mali ve
sosyal haklardan yararlanamayacaktır. Yani kısaca özetlersek yapılmak isteneni;
sabahları geliyoruz, soğuk Ankara günlerinde bizi kapıda karşılayan
polislerimiz veya Meclis meydanında karşılayan polislerimiz veya bankolarda
karşılayan polislerimiz eğer şu anda görevlerini devam ettiriyorlarsa bundan
sonraki sosyal haklardan ve mali haklardan yararlanabilecekler ama Meclis
kadrosundaki bu kuvvetlere yeni katılacak polis arkadaşlarımız bu görevlerini
yaparken aynı görevi yapan 2 kişiden biri sosyal ve mali haklardan istifade
ederken diğerleri bu sosyal ve mali haklardan istifade edemeyecektir yani
Anayasa’nın 10’uncu maddesi olan eşitlik ilkesine de aykırıdır yani İntibak
Yasası diye bağırdığımız bu Meclisteki emeklilerin problemi gibi yeni bir
problem yaratılmaktadır. Aynı görevi yapan, aynı iki kapıda dikilen biri eski
biri yeni polis arkadaş aynı sosyal haklardan ve özlük haklarından yararlanamayacaktır.
Bu, tamamen yanlıştır. Bizim önerimiz aynı görevi yapanlar arasındaki farkın
olmaması için bu önergemizin kabul edilmesi doğrultusunda görüş bildirmenizdir.
Bu maddenin bir ayağı aksaktır, topaldır. Bunu da sizlerle birlikte, hep beraber
bu arkadaşlarımız için düzeltmeyi öneriyoruz size.
Teşekkür ediyorum, sağ
olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akar. Kocaeli’nin farkını
gösterdiniz, zamanı da çok iyi kullanarak, çok teşekkür ederim. (CHP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge reddedilmiştir.
Madde 40’ı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 41’e bağlı birinci fıkrada bir önerge vardır, okutup işleme
alıyorum.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanun Teklifi nin 41 inci maddesinin birinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
İhsan
Barutçu
İstanbul
Madde 41- 15/07/1950 tarihli ve 5682 sayılı pasaport kanunun 13.
Maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri
ibaresinden sonra gelmek üzere “Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel
Sekreterine" ibaresi, aynı kanunun 14. maddesinin birinci fıkrasında yer
alan "T.C.Emekli Sandığı ile ilgilendirilip emekli kesenekleri bu
derecelerden kesilmek suretiyle sözleşmeli olarak çalıştırılan Devlet memurları
ve diğer kamu görevlilerine" ibaresinden sonra gelmek üzere, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı İdari teşkilatında görev yapan Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı danışmanlarına, siyasi parti grup danışmanlarına ve
milletvekili danışmanlarına görevleri süresince" ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Başkanlık katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Başkanlık katılmıyor.
Sayın Barutçu yok.
Gerekçeyi okuyun:
Gerekçe:
TBMM idari teşkilatında, siyasi parti grupları bünyesinde ve
milletvekili yanında görev yapan danışmanlardan, bir kısmı TBMM'de ya da diğer
kamu kurum ve kuruluşlarında kadrolu olarak görev yapmakta iken geçici olarak
bu görevi ifa etmekte olup, büyük bir kısmı açıktan sözleşmeli olarak istihdam
edilmektedirler. Danışmanlar arasında özlük hakları yönünden hiçbir fark
olmamasına rağmen, kamu kurum ve kuruluşlarından görevlendirme gelen kadrolu
personeli, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda öngörülen derece ve kademeye
geldiklerinde yeşil pasaport hakkından yararlanmakta iken, açıktan gelen
personelin böyle bir hakkının olmaması aynı unvanda aynı görevi yapan personel
arasında eşitsizliğe yol açmaktadır. Bu önerge ile hem danışmanlar arasında
pasaport kullanım hakkı yönünden eşitsizliğin giderilmesi, hem de diğer kamu
kurum ve kuruluşlarında görev yapan devlet memurlarına belli derece ve kademede
tanınan bu hakkın, Meclis başkanı, grup başkanları ve milletvekillerine
parlamenter hizmetlerde en büyük yardım ve desteği sağlayan personele de
sağlanması amaçlanmaktadır.
Söz konusu değişiklik önergemizin kabulü ile, yasa teklifinin
genel gerekçesinde yer alan; “Siyasi parti gruplarının ve milletvekillerinin
nitelikli personel ve yardımcı personel ihtiyacını karşılamaya olanak sağlayan
düzenlemeler de Teklife dercedilmiştir. Böylece İdari Teşkilat ile bağlı olduğu
siyasi otoritenin ilişkisinin politika geliştirme, sistem kurma, ulusal ve
uluslararası iş birlikleri yapma gibi stratejik düzeye taşınması" amacının
yerine getirilmesinde katkıda bulunulmuş olacak ve madde gerekçesinde yer alan
"Ayrıca Pasaport Kanununun 13 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında TBMM Genel
Sekreterine yer verilmesi, TBMM'nin saygınlığı bakımından önemli" olmasına
paralel olarak aynı kanunda TBMM de görev yapan danışmanlara da yer verilmesi
TBMM'nin saygınlığına ayrıca katkıda bulunacaktır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 41’e bağlı 1’inci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 41’e bağlı 2’nci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 41’e bağlı 3’üncü fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 41’e bağlı 4’üncü fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 41’e bağlı 5’inci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 41’e bağlı 6’ncı fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 41’e bağlı 7’nci fıkra (a) ile (b) bentlerini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 41’e bağlı 7’nci fıkra (c) bendinde bir önerge vardır,
okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 S. Sayılı Kanun Teklifinin 41 inci maddesinin
yedinci fıkrasının (c) bendinin madde metninden çıkarılmasını ve diğer
bentlerin teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mustafa Kalaycı Ahmet Aydın
Giresun Konya Adıyaman
Oya Eronat Vedat Demiröz Salih Koca
Diyarbakır Bitlis Eskişehir
Ekrem
Çelebi
Ağrı
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Başkanlık katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Ne yapalım?
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
TBMM çalışanlarına yönelik fazla çalışmaya ilişkin düzenleme bu
Kanun kapsamına alındığından mükerrerliğin önlenmesi amacıyla söz konusu
düzenlemenin metinden çıkarılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 41’e bağlı 7’nci fıkranın (c) bendi madde metninden
çıkarıldığı için oylamıyoruz.
Madde 41’e bağlı 7’nci fıkranın (ç) bendini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 41’e bağlı 7’nci fıkranın (d) bendinde bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 S. Sayılı Kanun Teklifinin 41 inci maddesinin
yedinci fıkrasının (d) bendine "(İçişleri Bakanlığınca" ibaresinden
önce gelmek üzere "Türkiye Büyük Millet Meclisinde çalışanlar hariç,
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Ahmet Aydın Eşref Taş
Giresun Adıyaman Bingöl
Mehmet Doğan Kubat Mihrimah Belma Satır Ekrem Çelebi
İstanbul İstanbul Ağrı
Zeynep Karahan Uslu Nureddin Nebati Şirin Ünal
Şanlıurfa İstanbul İstanbul
Sevim Savaşer Abdulkerim Gök Mehmet Metiner
İstanbul Şanlıurfa Adıyaman
Türkan Dağoğlu Tülay Selamoğlu Tülay Kaynarca
İstanbul Ankara İstanbul
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Takdire bırakıyor Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Başkanlık katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın
Başkan.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Gerekçe...
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
TBMM'de görevli olanlara yönelik düzenlemelerin bu Kanunda
yapılması öngörüldüğünden söz konusu değişiklik önerilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 41’e bağlı 7’nci fıkranın (d) bendini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 41’e bağlı 8, 9, 10, 11’inci fıkraları oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 41’e bağlı 12’nci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 41’e bağlı 13’üncü fıkrada bir önerge vardır, okutup işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 Sıra Sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu Teklifinin 41 Maddesinin 13. fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İhsan Özkes Ferit Mevlüt Aslanoğlu Süleyman Çelebi
İstanbul İstanbul İstanbul
Aydın Ayaydın Ali Rıza Öztürk Kazım Kurt
İstanbul Mersin Eskişehir
Musa Çam Haluk Ahmet Gümüş Osman Aydın
İzmir Balıkesir Aydın
Bülent
Kuşoğlu
Ankara
(13) 25/6/2001 tarihli ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları
Kanunun 15 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde geçen "Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği" ibaresi "Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatında Başkan Yardımcısı ve üzeri
kadrolarda görev yapan" şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Başkanlık katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Çelebi...
BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Sayın Süleyman Çelebi.
Buyurun Sayın Çelebi.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şu ana kadar içtenlikle, samimi birçok öneriyi muhalefet
burada dile getirdi. Yani gerçekten, aslında çözüme ulaşabilecek, ortak noktalar
bulabilecek birçok öneri oylarınızla reddedildi. Şimdi…
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Birçok öneri de kabul edildi ya,
ortaklaşa öneriler…
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) – Hayır, hayır yani önemliler, hani öyle
garnitür olanlardan bahsetmiyorum Sayın Grup Başkan Vekili, esasını
ilgilendiren konulardan bahsediyorum.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Esasını düzenledik, hep birlikte
düzenledik.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) – Şimdi, ileri demokrasiden bahsediyoruz
ya, hani, ileri demokrasi ülkemize geldi ya Anayasa değişikliğinden sonra.
Anayasa’nın 51’inci maddesinde yapılan değişiklikten sonra, en azından şimdi,
buradaki personelin, burada çalışanların en tabii hakkı olan sendika hakkının
önüne geçmeyin, onu engellemeyin, onu gene bürokrasinin tekeline bırakmadan,
özgürce sendika üyesi olabilsinler, en azından size derdini anlatamayan, size
en azından cesaretle gelemeyen, sizlere bu sorunlarını açamayan personelin,
burada çalışanların sendika hakkına kıyım yapmayın. Önce bunu istiyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bakın, bakın, “ileri demokrasi” dediğiniz ülkelerde -biraz önce
polis teşkilatıyla ilgili de öneri böyle reddedildi- İsveç’te polis sendikası
1886 yılında kuruldu, subay sendikası 1883 yılında kuruldu. Bizim ülkemizde en
çok övündüğümüz neydi? Anayasa’nın 90’ıncı maddesi. Uluslararası alandan
gelenler olduğunda, ilk anayasa değişikliğinde biz sendikacılar olarak “Ya, çok
önemli değişiklik oldu. Türkiye’de uluslararası sözleşmeler artık 90’ıncı madde
kapsamında güvence altına alınmıştır.” dedik. Şimdi, böyle bir güvence var mı?
Şimdi, Anayasa’nın 90’ıncı maddesinin uygulandığı bir Türkiye’de miyiz, ihlal
edildiği bir Türkiye’de miyiz? O nedenle bir yandan bu Mecliste Avrupa Sosyal
Şartı’nın 5 ve 6’ncı maddesine çekince koyuyoruz. Bir taraftan ileri demokrasi,
bir taraftan engeller, önüne konulan barajlar ve böyle sendikal haklar.
Şimdi, burada çalışan, artık güdümlü hâle getirilmek istemeyen
insanlar, en azından bu önerimizden, o 4/C’ler burada sendika hakkını bir
kullansınlar, bir özgürce en azından şu Mecliste bizlerle bir pazarlığa
otursunlar. 4/A’dakiler, 4/B’dekiler, 657’ye tabi olanlar gelsinler, burada
uğradıkları haksızlığı, eşitsizliği gidermek adına, böyle bir özgürlüğü, en
azından bu aşamada ve bu saatte en azından bunu tanıyalım, en azından böyle bir
özgürlüğü, arkadaşlarımızın önüne bir baraj, bir engel koymadan bu hakkı
tanıyalım, sendikal hakları tanıyalım, bunu istiyoruz önerimizde, bunu çok
görmeyin değerli arkadaşlar.
Bunu eğer çok görürseniz, yarın sizin açınızdan da, sizler
açısından da bu arkadaşlar, size hizmet edenler gerçekten boynu eğik bu
hizmetleri vereceklerdir. Bu haksızlıklara uğrayanlar sizin önünüzde bu
hizmetleri verirken onurluca değil, size tabi bir zorunluluk içerisinde bu
hizmetleri vereceklerdir. Bu arkadaşları o anlamda en azından özgür bırakmanızı
ve bu arkadaşların bu haklarına kavuşmaları için sendikal hak ve özgürlükler
önündeki engelleri kaldıralım.
En azından burada bir defa olsun elinizi bir kaldırmanızı diliyor,
hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelebi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
MUSA ÇAM (İzmir) – Sayın Uslu, bir kere de siz çıkın konuşun.
Sendika genel başkanı olarak destekleyin bunu, çıkın konuşun.
BAŞKAN – Madde 41’e bağlı, 13’üncü fıkrayı oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
41’inci maddeye bağlı 14’üncü fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Çerçeve 41’inci maddeye bağlı 1’inci fıkra, 2’nci fıkra, 3’üncü
fıkra, 4’üncü fıkra, 5’inci fıkra, 6’ncı fıkra, 7’nci fıkra (a) ile (b)
bentleri, çıkarılan 7’nci fıkra (c) bendi, 7’nci fıkra (ç) bendi, 7’nci fıkra
(d) bendi, bağlı 8, 9, 10, 11’inci fıkralar, bağlı 12’nci fıkra, bağlı 13’üncü
fıkra, bağlı 14’üncü fıkrayla beraber 41’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 42’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, üçüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Üçüncü bölüm geçici 1-12’nci maddeler ila 44’üncü maddeleri
kapsamaktadır.
Üçüncü bölüm üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Bülent Kuşoğlu.
Buyurun Sayın Kuşoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 83 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
İdari Teşkilat Kanunu Teklifi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum efendim.
Değerli arkadaşlarım, yasama erkinin çalışmasına uzun yıllar
dayanak teşkil edecek bir kanun üzerinde çalışıyoruz hep birlikte. Şimdiye
kadar olan bölümler genellikle organizasyonla ilgiliydi, organizasyona ait
bölümlerdi, daha somut bölümlerdi, daha anlaşılabilir bölümlerdi ama bundan
sonraki bölümler geçişle ilgili hükümler, daha teknik bölümler, daha karmaşık
bölümler.
Şimdiye kadar olan bölümlerle ilgili olarak yeterince bazı konuları
tartışmadık ama şunu bilin ki, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışanları
huzursuzdur, rahatsızdır, sıkıntılıdır; bütün gün bunlarla ilgili olarak
konuşmaktadır, bizleri, sizleri, hepimizi rahatsız etmektedirler. Bir
huzursuzluk vardır. Geçiş dönemi çok önemlidir. Bakın, bir dönemden bir döneme
geçiş en önemli konudur. Şimdiye kadar olan bölümde yeterince ayrıntılı olarak
çalışmadık, üzerinde durmadık ama bundan sonraki bölümü çok ayrıntılı olarak
çalışmak zorundayız.
Bu tür kanunlar, idari teşkilat kanunları sık sık çıkmaz,
çıkmaması da gerekir ama çok önemlidir. Basit bir iş yapmıyoruz. Bakın, gecenin
bu saatinde oturup hep beraber uğraşıyoruz, basit bir iş yapmıyoruz. Birçok
kişiyi ilgilendiren bir kanunu birlikte çıkarmaya çalışıyoruz. 5 bin kişi görünüyor,
aileleriyle 20-25 bin kişi. Ama sadece onlar değil biz, Türkiye Millet Meclisi
olarak, yasama erki olarak örnek bir kanun hazırlamaya çalışıyoruz. Gecenin bu
saati veya gündüz saati, ne olursa olsun ciddiye almak zorundayız, ciddi olarak
üzerinde durmak zorundayız. Önemli bir iş yapıyoruz. Bunu fark etmemiz,
anlamamız lazım hep beraber.
Bir kurum için personelin isteksizliği, şikâyeti, sıkıntısı en
önemli konudur. Bakın, bugün çalışanlarımız hepsi sıkıntılıdır. Bu kanun
çıktıktan sonra da, yarın daha da fazla sıkıntılı olacaklardır. Bu kanun zaten
sıkıntılıydı. Biliyorsunuz, arkadaşlarımız da söyledi; 12 Eylül’den kalma bir
kanundur. Sıkıntılıydı. Bu Meclis kendi başına ilk defa böyle bir kanun
çalışması yapıyor. Çok güzel ama bunu yaptıktan sonra da kimsenin üzülmemesi
lazım, pişman olmaması lazım “Keşke eskisi kalsaydı.” dememesi lazım. Onun için
bu işi ciddiye almamız lazım.
Bakın, şimdiye kadar olan bölümde bizim muhalefet olarak,
muhalefet partilerinin tümünün önergeleri reddedildi ne olduğuna dahi
bakılmadan. Ama bu bölüm çok tekniktir. Bu bölümde vereceğimiz önergeleri
lütfen dikkate alın, ciddiye alın, beraber tartışalım, ciddi bir şeyler ortaya
çıkaralım. Sık sık -dediğim gibi- bu tür kanunlar yapılmaz, yapılmaması lazım.
Onun için, bunu ciddiye almak zorundayız.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve 2919 sayılı Meclis
Kanunu, -bundan önceki- şu anda
42’nci maddeyle yürürlükten kaldırdığımız Kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Sekreterliği Kanunu istisnai memuriyeti, istisnai memuriyet kapsamında
kanunlardır… İstisnai memuriyetle amaçlanan şudur: Çok özel, nitelikli işler
gerektiren konuları düzenlemektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi de o
nitelikte bir yerdir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Türkiye'nin kalbidir, en
önemli kurumudur, örnek olması gereken bir kurumdur. Dolayısıyla burada
yapılacak olan çalışmanın örnek olması lazım tüm Türkiye’ye, tüm Türkiye’deki
kurumlara, bakanlıklara, kuruluşlara. Onun için istisnai memuriyet tarzında
düzenlenmiştir. Örnek olacak bir kanun hazırlamak zorundayız hep beraber ama bu
şekilde devam edersek daha karmaşık bir kanun hazırlayacağız.
Özellikle, bu kanunu biz hazırlamaya başladığımız zaman -ben Plan
Bütçe Komisyonu üyesiyim- Plan Bütçe Komisyonuna geldikten sonra, kanun
hükmünde kararname çıktı. Bakın ciddiyetsizliğe ya da Plan Bütçe Komisyonuna
olan güvensizliğe ya da Türkiye Büyük Millet Meclisine olan güvensizliğe. Kanun
teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisine geliyor, Plan Bütçe Komisyonuna geliyor,
ondan sonra kanun hükmünde kararname çıkıyor ve işleri iyice de karıştırdı,
daha kötü hâle getirdi. Bu, sizlere, bizlere, hepimize bir güvensizliktir, çok
büyük bir yanlışlıktır. Bunları hakikaten ciddiye almak zorundayız. Üzülüyorum.
Hepimiz, tabii, gecenin bu saatinde zaman zaman çocuklaşıyoruz, dalga
geçiyoruz, bir şeyler söylüyoruz ama yanlış yapıyoruz değerli arkadaşlar,
hakikaten yanlış yapıyoruz. Böyle devam ederse ortaya sakat bir durum çıkacak,
yanlış bir durum çıkacak. Şimdiye kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinde
çalışanların, –biraz önce anlatıldığı şekilde- herkesin arkasında birileri
vardı, dayıları vardı, sakat bir kanun oluştu. İstisnai memuriyet getiren
düzenleme sonuçta sakat bir uygulama getirdi, burada çok büyük yanlışlıklar
vardı, hakikaten düzeltilmesi gerekiyor. “Bu sakatlığı düzeltelim.” derken
şimdi çok daha büyük bir sakatlık, yanlışlık yapmamamız lazım.
Birçoğunuzu tanıyorum, değerli iktidar milletvekilleri, aranızda
çok değerli arkadaşlarımız var, gerçekten birey, gerçekten kendi alanlarında
çok iyi yetişmiş insanlar var. Şimdi, düşünün şu şekilde çıkardığımız kanunu,
şu şekilde bir çalışmayı… Bakın, ilk günden beri ne yapılırsa reddediliyor,
burada çıkan, yapılan, verilen öneri nedir, onlara dahi bakılmıyor, el
kaldırılıyor, indiriliyor, biz de reddediyoruz, siz de… İnanın şu saatlerdeki
çalışmalarımız televizyonlardan verilseydi hepimiz üzülürdük, sıkıntıya
girerdik. Belki de televizyonlardan verilmemesi çok doğru oluyor, çünkü bu
şekilde yapılması hepimiz için utançtır, ayıptır.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Niye, beraber yaptığımız da var ya?
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Ne var? Yani şu yaptıklarımızın, şu
çalışmalarımızın doğru olduğunu, bu şekilde yapılmasının doğru olduğunu mu
söylüyorsunuz efendim?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sana göre doğru, bana göre yanlış.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Hiç kimseye göre bunlar doğru değildir,
hiç kimse bunların, bu şekilde bir çalışmanın doğru olduğunu iddia edemez
değerli arkadaşım, hakikaten edemez, siz de edemezsiniz. Hiç kimse bunların, bu
şekilde bir çalışma anlayışının doğru olduğunu söyleyemez. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakın, bugün bir önerge de verildi, benim de altında imzam vardı.
Çok söylendi, bıkmışsınızdır ama Sayın Mustafa Balbay’ın, aramızdan bir
arkadaşımızın…
RECEP ÖZEL (Isparta) – Valla onu da bağladınız ya, tebrik ediyorum.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Allah sizleri o durumda bırakmasın.
Bakın, ben bunu diliyorum.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Amin.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Ama sizler de bunun ne kadar önemli
olduğunun farkına varın. Yani, bu sadece kâğıt üzerindeki bir durum değildir.
Bizim bunları vicdanımızla düşünmemiz, aklımızla idrak etmemiz, anlamamız,
anlatmamız, çare bulmamız lazımdır.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Hâkimler veriyor o kararı.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Bakın, şikeyle ilgili daha geçen
yıllarda, çok yakın zamanlarda çıkmış bir kanunla ilgili olarak geldik burada
acil bir düzenleme yaptık. Kendi arkadaşlarımızla ilgili de aynı şekilde
düzenleme yapmak zorundayız. Doğrusu budur; bu, bizim vicdanlarımızı tatmin
eder, doğru olan budur. Onun için, hep beraber bunları yapmak zorundayız. Yarın
çocuklarımızın bizden hesap sormaması lazım, hiçbirimizden. Hepimizin vicdanı
var, hepimizin aklı var, hepimizin idrakli davranması lazım. Bunları ben
söylerken tabii sıkılarak söylüyorum. Sizlerin de aynı şekilde sıkıldığının,
üzüldüğünün farkındayım ama bir otoritenin, bilmediğimiz bir otoritenin gelip
de bu Meclis egemenliğini, dolayısıyla şurada yazan millet egemenliğini ele
geçirmiş olmasını, bir yerlerden yönetmesini aklım almıyor. Sizlerin de bunu
görmesi, anlaması lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Malatya) – “Bürokrasi” diyorlar, bürokrasinin emrinde
çalışıyorlar.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Başka bir otorite gelse Meclisi kapatsa
daha mı güzel olur?
VELİ AĞBABA (Malatya) – Bürokrasinin emrinde çalışıyorlar.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Hayır, bunu da tabii ki tasvip
etmiyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kuşoğlu.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Emin
Haluk Ayhan.
Buyurun Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 83 sıra
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanun Teklifi
hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Modern demokrasilerin temel ilkelerinden olan kuvvetler
ayrılığının doğal bir sonucu olan yasamanın bağımsızlığı kavramının hayata
geçirilebilmesi için parlamentonun kendi kendine yetebilen bir birim olması,
yürütme ya da başka bir erkin müdahalesinden bağımsız olması gerekmektedir.
Yasama bağımsızlığının sağlanması ise yasama organının idari bağımsızlığa sahip
olmasıyla mümkün olmaktadır. Fakat 2/11/2011 tarihli ve 666 sayılı Kamu
Görevlilerinin Maddi Haklarının Düzenlenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde
Kararname’yle hem yasamanın bağımsızlığı fiilen ortadan kaldırılmakta hem de
yasama organı yürütme organının müdahalesi sonucu yeniden yapılandırılmaktadır.
Dolayısıyla söz konusu Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde yasamanın
bağımsızlığı kavramı maalesef zedelenmiştir. Millî iradenin tecelli ettiği ve
toplumsal taleplerin seslendirildiği bu yüce Meclis geçmişten günümüze kadar
idari teşkilatlanmasını kendi iradesiyle düzenlemiştir. Fakat söz konusu Kanun
Hükmünde Kararname’yle yasama organının bağımsız bir kurum olarak varlığını
sürdürmesini sağlayan bu gelenek ortadan kaldırılmaktadır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gecenin bu saatinde tabii ki
yorgunluk da olması nedeniyle çok teknik bir konuşma yapmak belki biraz daha
zor ancak şunu ifade etmek istiyorum ki bu personelin geçiş hükümlerini, geçici
maddeleri bu bölümde kapsamaktadır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bazı tasarılar, teklifler
görüşülürken veya basında, kamuoyunda yer aldı mı o tasarı veya teklifin bir
rumuzu oluşmaktadır, bir isimle anılmaktadır. Nedir? “Torba”, “Küçük torba”,
“Büyük torba”, “Bedelli”, “Şike yasası.” Bu yasa da -basında en çok yer alan
şekliyle- sayın milletvekillerinden iktidara mensup bir tanesinin “Ben Nuri
Alço değilim.” ifadesiyle basında en çok yer almıştır. Bu, Türkiye Büyük Millet
Meclisi açısından gerçekten üzüntü vericidir; bunu üzülerek ifade ediyorum,
gerçekten sıkılarak ifade ediyorum.
Şimdi, bu milletvekili feveran etmiştir. Bir başka milletvekili
iktidara mensup benzer nedenle istifa etmek zorunda kalmıştır komisyondan.
Bunlar bu tasarının ileride müspet şekilde anılması açısından iyi olmayan
göstergeler olarak kamuoyuna yansımıştır.
Gündüz Meclisin tecrübeli bir personeli bana emekli olacağını
beyan ederek “Zaten emekliliğinin dolduğunu.” söyledi. Bu teklifle ilgili
gelişmeleri gerçekten nasıl yorumladı biliyor musunuz değerli milletvekilleri?
“Bu hadise kamera şakası gibi.” dedi.
Şimdi, bakın, biz bu Mecliste çalışmalar yapıyoruz, sempozyum
yapıyoruz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin altyapısının iyileştirilmesi için
OECD ile proje geliştiriyoruz. Her partiye mensup milletvekilleri bu projede
danışman olarak yer alıyor.
Bir diğeri, “Kanun Yapım Sempozyumu” olarak sempozyum
düzenliyoruz. Bunun yolu yordamı, hepsi konuşuluyor ama şunu görüyorum ki bu
kadar yapılan çalışmalardan belki “bir harf” dersem yanlış olur, “kelime”
dersem yanlış olur ama belki harfle kelime alınmış ama muhteva olarak üzülerek
ifade etmek istiyorum ki hiçbir şey konulmamış, istifade edilmemiş. Gerçekten
bu kadar emeğe yazık.
Şimdi, değerli milletvekilleri, gerçekten bunu ne yapmak lazımdı?
Bunlardan istifade etmek lazımdı. Aslında düğmeyi yanlış yerden ilikliyorsunuz
baştan. Nedir? Çok açık ve net söyleyeyim: Anayasa yapılıyor, bunun arkasından
İç Tüzük düzenlenecek, Teşkilat Kanunu da ne olacak? Buna paralel bir düzenleme
olacak. Şimdi, siz tam tersini yapmaya çalışıyorsunuz. Esasen 666 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname’nin dayandığı hukuki mesnet olan yetki kanunu problemlidir.
Başkan, tasarıyı görmeden, yurt dışındayken “onun imzası var” diye havale
edilmiştir. Fiilen Başkan Türkiye’de değildir. Çok açık ve net söylüyorum.
Başkan Vekili, yetkisi olmadığı hâlde Başkan tarafından görevlendirilmediği
hâlde ne yapılmıştır? İkinci bir yazıyı yazmıştır. Onun da yetkisi yoktur.
Başkan yurt dışından çağrılmıştır. Başkan çağrılmasına rağmen, ilk iki yazı
ilgi gösterilmiştir, ilk iki yazının geçerliliği yoktur, ona istinaden sadece
toplantıyı bir saat ileri erteleme yazısıdır. İlgi gösterdikleri yazı da
geçersizdir. İki yanlış bir doğru etmediği gibi, bununla ilişkili üçüncüsünü
yapmak, hukuken geçersiz bir yazı üzerine kanun çıkarmaktır. Bu kadar yanlışın
üzerine neyi inşa ediyoruz? Bu kanun teklifi hazırlanırken, sizler teklif
hazırlarken faydası mı olacaktır? Sizler önerge hazırlarken yardımcı mı olacaktır?
Vatandaşa sizler yardımcı olurken, onlar problemlerini çözerken bu teklif neyi
çözecektir? Şimdi, Meclis millete hizmet ederken yardımcı mı olacaktır? Meclis
koridorlarını siz de dolaşıyorsunuz bugünlerde, ücret meselesi değil sadece,
haksızlıklar, AKP’ye yakın bürokratlara münhasıran düzenlenmiş önergeler ve
düzenlemelerin olduğu çok açık ve nettir.
Sayın milletvekilleri, görüşmeleri hep birlikte takip ediyoruz.
Lütfen siyasi latife olarak kabul edin, kendisine de biraz önce söyledim: Eğer
Komisyon yetkilisinin ilgili görevli omzuna dokunursa “Katılıyoruz.”, dizine
dokunursa “Katılmıyoruz.” ama…
RECEP ÖZEL (Isparta) – Nerede gördün ya, nasıl görebildin?
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Gördüm Sayın Milletvekili. Ben siyasi
latife olarak kabul edin diye nezaketinde yerine koydum. Anlamanız için biraz
zaman gerekiyor, anlarsınız.
Şimdi, ama “Takdire bırakıyorum.” dediği zaman neresine dokunacak,
onu bilmiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, bugün benim edindiğim intiba, birçok düzenleme tek bir
şahsa münhasır oluyor biraz önce ifade ettiğim gibi. Burada Hükûmet yer alıyor,
Meclisle ilgili sorulara Sayın Bakan yetkili olmadığı hâlde orada oturarak
cevap veriyor ve “Yazılı cevap vereceğim.” diyor. Sayın Bakanın yetki alanında
değil, onun işi değil, Sayın Bakanı da zora sokuyorsunuz; hâlbuki alanını
bilen, çalışan bir Sayın Bakan. Şimdi, bu kadar yanlışın bir doğru etmesi
mümkün mü? Bakan, gerçekten zor durumda kaldı.
Şimdi, bu Kanun Hükmünde Kararname’yle “Ekonomi Bakanlığı”
diyorsunuz, içinde Planlama yok. İçinde ne yok yetki kanunuyla yaptığınız?
Başka ne yok içinde? Hazine yok. Bambaşka bir şey: Yabancı sermayeyle neyi
koyuyorsunuz? Teşviki içine koyuyorsunuz, Dış Ticaretin Ekonomi Bakanlığı
oluyor. İnanın, sayın bakanlar da bu işe gülüyor. Gümrükle İç Ticareti
birleştiriyorsunuz. Dünyada bu kadar garabetin olduğu bir yer olmaz.
Ben işin ciddi yapılmasını, fayda sağlamasını arzu ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Bunun milletimize hayırlı hizmetler
vermesine aracı olmasını diliyorum inanmamama rağmen. Hepinize saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
Sırrı Süreyya Önder.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli üyeler;
öncelikle, bir sinema emekçisinin kalleşlikle özdeşleşmesi sadece rolünü çok
başarılı, sanatını çok başarılı icra ettiği anlamına gelir. Ortalık gerçek
kalleşlerle dolu iken Nuri Alço’ya haksızlık yapılmasını buradan bir meslektaş
olma hasebiyle kınayarak başlıyorum. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)
Orada olura olmaza gülen arkadaşlar var ve muhalefet bunu topyekûn
yanlış anlıyor, bu televizyon yayınlarının kısılması meselesini. Muhalefetin
kıymetli fikirlerinden ve itirazlarından iktidarın çok da tırstığını
düşünmüyorum. Burada olura olmaza gülen, zekâdan ve mizahtan yana bereketsiz,
fukara tepkiler veren birkaç üyenin bütün halk tarafından görülmesine mâni
olmak daha büyük bir faktör gibi geliyor bana. (BDP ve CHP sıralarından
alkışlar)
Size Kızılcahamam’da söylediler “Olura olmaza, cebinizde başka bir
şey yoksa öyle laf atmayın, sonra mahcup olursunuz.” diye. Bunu dinlemeyen
vekiller var, bence herkes bu konuda heybesindeki kadar konuşmalı, bunda büyük fayda
var, kardeşçe söylüyorum.
Ben size gerçek bir kalleşlik hikâyesi anlatayım. Ona başlamadan
önce, Meclis Genel Sekreterinin personele şu tüneli, kulisi kullanma yasağıyla
ilgili bir genelgesi var, bunu, bu Meclisin bir üyesi olarak 2011/24 sayılı belgeyi,
genelgeyi reddettiğimi belirterek başlayacağım çünkü vekilleri bu kadar halktan
yalıtmak, personelden yalıtmak doğru bir şey değildir, bırakın biraz iç içe
olsunlar. Bu kadar izole ettiğinizde tepkiler işte böyle bereketsiz oluyor.
“Gerçek kalleşlik hikâyesi” diyecektim, bu ülkenin son on beş
yirmi senesine şu damgasını vurdu: Emperyalist, kapitalist sistem dedi ki: “Siz
dardasınız, neyiniz var neyiniz yok satın ancak böyle kurtulursunuz.” ve en
liberal ülke, bayraktarlığını yapan ülke Amerika’da bile devletin, kamunun
ağırlığı yüzde 30’ların üzerindeyken bu ülkede kamunun olmazsa olmazını yüzde
19’a düşürdüler gelen, giden bütün sağ iktidarlar, alın birini tokuşturun
ötekine. (CHP sıralarından alkışlar) Yüzde 19’a düşürdüler.
Kamuyu siz hayatın içinden bu kadar çekince burada çalışan
insanların ne yapılacağı meselesi çıktı ortaya. “4/C” denilen zalimlik buna
verilmiş cevabın adıdır. Herkes unuttu, “4/C” deyince sanki bir ilkokul sınıfı
gibi geliyor insana, 4/C öyle değil. Siz bu ülkenin onurunu, izzetini,
haysiyetini, toplam varlığını, bugüne kadar getirdiği birikimini sermayeye
peşkeş çekince dışarıda kalan işçilere verilen addır 4/C. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sağ ol Başkan.
Eskiden amele pazarı vardı -siz bilmezsiniz, artık pazarı bile
yok- oradan işçiler alınır ihtiyaca göre, götürülürdü güvencesiz, kabala, belli
bir pazarlıkla çalıştırılırdı. Güvencesi yok, başına bir iş gelirse garantisi
yok, o parayı alıp almayacağı belli değil. 4/C, o amele pazarından daha vahim
bir uygulamanın, daha zalim bir uygulamanın adıdır. Müsebbibi kim? Sistem,
devlet, son otuz senemizi gasbeden sağ iktidarlar. Emeğin hakkını, kutsallığını
hiç idrak etmeyen, bunun bir sorgu sual günü olacağını hiç yâdına getirmeyen
4/C işçileri. Ne biliyorsunuz 4/C’liler ne durumda? Bakın burada, gelişigüzel,
4/C’li personelin durumuyla ilgili konuşuyorsunuz. Bu, ne deve ne kuş misali,
işçi değil çünkü sendika hakkı yok. Sayın Başbakan bile bunu anlamamıştı. Tarih
unutmaz, Mustafa Kumlu’ya dönüp “Ya Mustafa, bunlar gerçekten kıdem tazminatı
alamıyorlar mı?” diye sorduğu zaman, bu ülkede 4/C çoktan kanunlaştırılmıştı.
27 bin Tekel işçisini ki bu ülkede 570 bin aileye tekabül eder, 570 bin kişilik
bir aileye tekabül ederdi tütün. Siz kendi toprağınızda, her türlü mukaddesatı,
milliyetçiliği bir kenara atıp kendi toprağınızda neyin ekileceğine Amerikan
zaliminin karar vermesine cevaz verdiniz. Ondan sonra, mukaddes derken
mukaddesin sayısınca düşünmeniz lazım, milliyetçilik derken milliyetçiliğin
sayısınca düşünmeniz lazım. Ben burada demagoji de yapmıyorum, politik bir şey
de değil, olanı biteni anlatıyorum.
Bu ülkenin Sayın Başbakanı -Allah şifa versin, acil şifa versin bu
vesileyle- bunların kıdem tazminatı alamayacağını kamunun önünde, kameraların
önünde sorduğu zaman 4/C yasalaşmıştı. Danıştayın penceresinin karşısında eylem
yaptılar, vatan hainliğiyle suçlandılar. Tam da böyle soğuk kış günleriydi,
Ankaralı yoksullar sahip çıktılar onlara. Şimdi, burada…
VELİ AĞBABA (Malatya) – CHP…
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – CHP de bu vesileyle gaz bombasıyla
tanışmış oldu, evet. (CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) – CHP İzmir’in hesabını versin.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, burada
bu yasal düzenleme yapılıyor. 4/C düzenlenemez çünkü bu son iki yılda bu Tekel
işçisi “vatan haini” diye yutturuldu bu millete. 4/C’ye şimdi bir iyileştirme
yapılırsa “Onların ne günahı vardı?” denilecek.
Devlet sahtekârlık yapar mı? Yapar, yapıyormuş. Niye? On bir ay,
on ay çalıştırıyor; bir hak kazanmaması için ondan sonra iki aylığına işten
çıkarıyor, sonra tekrar alıp almayacağının garantisi yok. Bunun neresinde bir
yiğitlik var, bunun neresinde bir insan haysiyetine hürmet var, bunun neresinde
emeğe saygı var, biriniz söyleyin, biz de bir gece rahat uyku uyuyalım. Bunlar hiç
yok. Burada da bu sisteme yeni bir adaptasyon, yasama uzmanından başka bu
Meclisin geriye kalan bütün personeline azap muamelesi yapılacak, bu düzenleme
onun adıdır.
Anlamadığım şudur: Bu tür yasalar hükûmetler genellikle gidici
olduğu zaman yapılır. Maşallah, durumu kavi gözükmesine rağmen, Hükûmet niye
bunu bunca derdin arasında öncelikli olarak gündeme getirdi, onu da anlamış
değilim.
Sayın vekiller, 14 tane 4/C işçisi intihar etti. (AK PARTİ
sıralarından gülüşmeler) Gülmeyin, intihar etmek çok ağır bir iştir, insanın
çok çaresiz kaldığı bir zamanda yapacağı bir iştir. Çoluğunu çocuğunu, onun
rızkını, nafakasını ya da kendinizinkini tamamlayamadığınız zaman,
kazanamadığınız zaman ne yapacağınızı bir düşünün, o intihar eden 14 tane 4/C
kapsamındaki işçinin hâlini belki biraz anlarsınız. Allah da feraset takviyesi
yapmalı epey bunu anlamanız için.
Sözlerimi o yiğit, onurlu Tekel işçilerinin şahsında, hayatına son
veren 14 işçiyi selamlayarak bitiriyorum. Bir kere daha vicdanınıza danışmanızı
öneriyorum.
Saygılar sunuyorum. (BDP, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Önder.
Buyurun Sayın Yakut.
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) – Kısa bir açıklama
yapmak istiyorum Sayın Başkan.
Öncelikle, Sayın Önder’e teşekkür ediyorum. Yalnız, bu teklifin
yasalaşmasından sonra Türkiye Büyük Millet Meclisine kamu personeli seçme
sınavı kanalıyla yeni alınacak bir devlet memuru yaklaşık 1.400 TL alacakken şu
anda 4/C’li bir personel yaklaşık 2 bin TL maaş almaktadır.
Bilgilerinize sunarım.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Garantisi var mı Sayın Başkan?
BAŞKAN – Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Önder
söyledi, tesadüfen ben de öğrendim. Bir insan hasta olur. Yemeklerini bu
personel dışarıda yiyor, öbür yemekhaneye gidiyor. O kışın soğuğunda bu
insanlara “Tünelden geçmeyin, yukarıdan geçin, oradan geçmeyin.” demek insanlık
ayıbıdır! İnsanlık ayıbıdır! Biz oradan geçen hiçbir arkadaşımızdan rahatsız
olmuyoruz. O genelgedeki şey “Milletvekillerini rahatsız etmeyin.” Biz burada
çalışan hiçbir arkadaşımızdan rahatsız olmuyoruz, onların tünelden geçmesinden
rahatsız olmuyoruz. Onlar da bir can, onlar da bir insan. Onlarla orada yürümek
bizim için bir gururdur Sayın Başkan. Bu bir ayıptır! (CHP, MHP ve BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Üçüncü bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, üçüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki
önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
Geçici madde 1’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 2’de bir önerge vardır; okutup, işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 S. Sayılı Kanun Teklifinin geçici 2 nci
maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "atanmış olanlar" ibaresinden
sonra gelmek üzere "ile TBMM Genel Sekreterliğinde uzman unvanlı
kadrolarda bulunanlardan bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte «Kanunlar ve
Kararlar Müdürlüğünde görevli olanlar" ibaresinin eklenmesi ve maddeye
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet Muş Osman Aşkın Bak
Giresun İstanbul İstanbul
Zeynep Karahan Uslu Bülent Turan Fatih Şahin
Şanlıurfa İstanbul Ankara
“10) 29 uncu maddenin dokuzuncu fıkrası uyarınca diğer kamu kurum
ve kuruluşlarına atanan personelin yeni kadrolarına atandıkları tarih
itibarıyla eski kadrolarına ilişkin olarak en son ayda almış oldukları sözleşme
ücreti, aylık, ek gösterge, ikramiye (bir aya isabet eden net tutarı), her
türlü zam ve tazminatlar, makam tazminatı, temsil tazminatı, görev tazminatı,
ek ücret, ek ödeme ve benzeri adlar altında yapılan her türlü ödemeler ile
diğer malî hakları toplamının net tutarı (bu tutar sabit bir değer olarak esas
alınır) yeni atandıkları kadrolara ilişkin olarak yapılan sözleşme ücreti,
aylık, ek gösterge, ikramiye, her türlü zam ve tazminatlar, makam tazminatı,
temsil tazminatı, görev tazminatı, ek ücret, ek ödeme ve benzeri adlar altında
yapılan her türlü ödemeler ile diğer malî hakları toplamının net tutarından
fazla olması halinde aradaki fark tutarı, atandıkları kadrolarda kaldıkları
sürece farklılık giderilinceye kadar herhangi bir vergi ve kesintiye tâbi
tutulmaksızın tazminat olarak ödenir."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Başkanlık katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
29 uncu maddenin dokuzuncu fıkrası uyarınca diğer kamu kurum ve
kuruluşlarına atanan personelin mali haklarının fark tazminatı ödenmek
suretiyle korunması ve TBMM Genel Sekreterliğinde uzman unvanlı kadrolarda
bulunanlardan bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Kanunlar ve Kararlar
Müdürlüğünde görevli olanların yasama uzmanı kadrolarına atanması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge çerçevesinde geçici madde 2’yi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 3’te bir önerge vardır; okutup, işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 Sıra Sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu Teklifinin geçici 3. Maddesinin 1., 2. ve 3.
Fıkralarında geçen “dört” ibaresinin “altı” olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İhsan Özkes Prof. Dr. Aydın Ayaydın
İstanbul İstanbul İstanbul
Ali Rıza Öztürk Bülent Kuşoğlu Süleyman Çelebi
Mersin Ankara İstanbul
Haluk Ahmet Gümüş Osman Aydın Kazım Kurt
Balıkesir Aydın Eskişehir
Musa
Çam
İzmir
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Başkanlık katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu düzenleme ile emekli olmak için öngörülen başvuru süreleri
uzatılmaktadır. Emekliliği teşvikten daha fazla personelin yararlanmasını
sağlamayı amaçlamaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Geçici madde 3’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 4’te bir önerge vardır, okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Teklifinin Geçici 4. Maddesine aşağıda yer
alan fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
“(3) İdari Teşkilat kadrolarına sınavla girenler ile görevde
yükselme mevzuatına göre yapılan sınavlarda başarılı sayılarak göreve atanan
personel norm kadro uygulaması sonuçlarına göre başka kamu kurum ve
kuruluşlarına gönderilemez.”
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Özgür Özel Kadir Gökmen Öğüt
İstanbul Manisa İstanbul
İhsan Özkes Gürkut Acar Mahmut Tanal
İstanbul Antalya
İstanbul
Veli
Ağbaba
Malatya
BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Başkanlık katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Eskişehir Milletvekili Kazım
Kurt…
BAŞKAN – Sayın Kurt, buyurunuz.
KAZIM KURT (Eskişehir) – Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri;
iyi akşamlar dileyerek başlıyorum.
Bu kadar çok kanun hükmünde kararnameden sonra bir kanun teklifi
gelince önümüze oldukça memnun olmuştuk ancak gerekçesini ve sunumunu dinlediğimiz zaman da 12 Eylül
baskıcı rejiminin yasalarını değiştirmek üzere bu teklifi hazırladığını
söyleyince Sayın Başkanın daha da memnun olmuştuk. Yalnız hiç de demokratik bir
ortamda tartışmadığımız bir sonuç çıktı. Gerek Komisyonda gerek Genel Kurulda
hiçbir biçimde muhalefetin yapıcı ve mantıklı söylemleri dikkate alınmadı.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Kabul etmiyoruz komisyon aşamasında.
KAZIM KURT (Devamla) - Bir kere, Komisyonda uzlaştığımız pek çok
noktada burada farklı önergeler geldi, Komisyonda uzlaşılan hükümler
değiştirildi. 12 Eylül 1980 Türkiye’deki bütün siyasi partileri kapatmıştı. Biz
bu teklifle 15’inci maddede Genel Kurulda yaptığımız değişiklikle siyasi parti
gruplarının toplantılarının yayınlanmasını yasakladık. Dolayısıyla bu uzlaşma
demokratik bir ortamda gerçekleşmeden Türkiye Büyük Millet Meclisi
çalışanlarının sıkıntılı anlar yaşamasına sebep oldu. Bir kere, emeklilikle
ilgili ciddi anlamda bir teşvik söz konusu olacaksa bu arkadaşlarımızın
haklarının teslim edilmesi gerekirdi. Şimdiye kadar hiçbir biçimde sendika ve
örgütlenme hakkını tanımadığımız bu kişilerin hiç değilse emekli olurken
maaşlarına yansıyacak bir düzenlemenin getirilmesi gerçekten mantıklı ve 2012
yılının Türkiyesi’ne uygun bir düzenleme olurdu ancak bu gerçekleştirilmedi.
Dolayısıyla biraz önce Başkanın da belirttiği gibi, Anayasa’nın 90’ıncı
maddesine göre iç hukuk hükümleri hâline gelen Uluslararası Çalışma Örgütü
sözleşmelerinin hiçbirisi Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında çalışan
personele uygulanmadı, uygulanmamakta ısrarla direniliyor. Ne örgütlenme ne
sendika ne toplu sözleşme. Biz 12 Eylül 2010 tarihinde ileri demokrasiye
geçerken yaptığımız referandumda, bunların tamamını çalışanlarımıza ve Türk halkına vereceğimizi vadettiğimiz hâlde,
tek tek hem kanun hükmünde kararnamelerle hem Türkiye Büyük Millet Meclisi
Kanunu ile bunları kestik, tıraşladık. Dolayısıyla, bu arkadaşlarımızın
haklarını koruma konusunda ileri adım atılmadı. Hiç değilse, şu anda bu dört
ay, altı ay gibi süreleri düzenleyerek yeni bir teklifi değerlendiriniz ve
bunların hak kaybına uğramasına engel olunuz. Türkiye Büyük Millet Meclisi bu
işi düzenlediği takdirde hiçbir şey kaybetmez. Ancak, nedendir? Başkanım da
rahatsız oluyor ama Türkiye Büyük Millet Meclisinin hiçbir işinin denetim
dışında ve kamuoyunun gözü önünde olmasına engel olmadan bu işleri
düzenlememizde yarar var idi, maalesef bu şans kaçırılmıştır. Bu şans neden
kaçırılmıştır, bunu sizin değerlendirmeniz gerekir diye düşünüyorum. Ne
olursunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasama faaliyetlerini yaparken biraz
daha özgür, biraz daha demokrat, biraz daha olumlu yaklaşımlar içerisinde
bulunalım.
Bu vesileyle, bugün bininci gününü deviren başta Balbay olmak
üzere tüm tutuklu milletvekillerine de saygılarımı sunuyorum.
İyi geceler diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kurt.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Geçici madde 4’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 5’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 6’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 7’de iki önerge vardır, geliş sırasına göre okutup en
aykırı olanı da işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 S. Sayılı Kanun Teklifinin geçici 7 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz
Nurettin Canikli Mahir Ünal Mehmet Erdoğan
Giresun Kahramanmaraş Adıyaman
Ahmet Aydın Yunus Kılıç Zeynep Karahan Uslu
Adıyaman Kars Şanlıurfa
"Geçici Madde 7- (1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte
TBMM Genel Sekreterliği Kanunlar ve Kararlar, Bütçe ve Araştırma Merkezi
Müdürlüklerinde müdürlük veya müdür yardımcılığı görevi yapmış veya yapmakta
olanlardan geçici 2 nci maddenin beşinci fıkrasında belirtilen şartları
taşıyanlar ile Tutanak Müdürlüğünde müdür veya müdür yardımcılığı görevi yapmış
veya yapmakta olanlar 29 uncu maddenin beşinci fıkrasında belirtilen şartlar
aranmaksızın Yasama ve Denetim Hizmetlerinden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı
olarak atanabilirler.
(2) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Kanunlar ve Kararlar,
Bütçe ve Araştırma Merkezi Müdürlüklerinde müdür veya müdür yardımcılığı
görevinde bulunanlar 29 uncu maddenin beşinci fıkrasında belirtilen şartlar
aranmaksızın aynı maddede belirtilen ilgili başkanlıkların başkan ve başkan
yardımcılığına atanabilirler.”
BAŞKAN – Şimdi en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/92 esas sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu Teklifinin Geçici 7 nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Kazım Kurt Prof. Dr. Aydın Ayaydın
İstanbul Eskişehir İstanbul
Ali Rıza Öztürk Bülent Kuşoğlu Musa Çam
Mersin Ankara İzmir
Süleyman Çelebi Osman Aydın Haluk Ahmet Gümüş
İstanbul Aydın Balıkesir
Atamalara ilişkin geçiş hükmü
Geçici madde 7 –(1) Yasama ve Denetim Hizmetlerinden Sorumlu Genel
Sekreter Yardımcısı; bu Kanunun yürürlüğünden önce idari teşkilatta Yasama
Hizmetlerinden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı, Kanunlar ve Kararlar Daire
Başkanı, Kanunlar ve Kararlar, Bütçe, Tutanak ve Araştırma Merkezi
Müdürlüklerinde müdür veya müdür yardımcısı olarak görev yapanlar veya yapmış
olanlardan bu Kanunun 29 uncu maddesinin (2) nci fıkrasındaki şartları
taşıyanlar arasından atanır.
(2) Kanunlar ve Kararlar, Bütçe ve Araştırma Hizmetleri başkanlıklarının
Başkan ve yardımcıları; bu Kanunun yürürlüğünden önce Kanunlar ve Kararlar,
Bütçe ve Araştırma Merkezi Müdürlüklerinde müdür veya müdür yardımcısı ile
yasama uzmanı olarak görev yapanlar veya yapmış olanlardan bu Kanunun 29 uncu
maddesinin (3) üncü fıkrasındaki şartları haiz olanlar arasından atanır.
(3) Tutanak Hizmetleri Başkanlığının Başkan ve Başkan
yardımcıları; bu Kanunun yürürlüğünden önce idari teşkilatta Tutanak
Müdürlüğünde müdür veya müdür yardımcısı ile stenograf olarak görev yapanlar
veya yapmış olanlardan bu Kanunun 29 uncu maddesinin (3) üncü fıkrasındaki
şartları haiz olanlar arasından atanır.
(4) Kütüphane ve Arşiv Hizmetleri Başkanlığının Başkan ve başkan
yardımcıları; bu Kanunun yürürlüğünden önce Kütüphane-Dokümantasyon ve Tercüme
Müdürlüğünde müdür veya müdür yardımcısı ile bu müdürlükte uzman olarak görev
yapanlar veya yapmış olanlardan bu Kanunun 29 uncu maddesinin 3 üncü
fıkrasındaki şartları haiz olanlar arasından atanır.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Başkanlık katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Gerekçe...
BAŞKAN – Gerekçe...
Gerekçe:
Teklifin 29 ncu maddesinin 5 inci fıkrası ile diğer hükümleri göz
önünde tutulmadan düzenlenen ve muğlak ifadeler içeren Teklifin geçici 7 nci
maddesi, daha anlaşılır, uygulanabilir, haksızlıkları önleyen ve 29 uncu
maddeye paralel bir şekilde yeniden düzenlenmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 S. Sayılı Kanun Teklifinin geçici 7 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları
"Geçici Madde 7- (1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte
TBMM Genel Sekreterliği Kanunlar ve Kararlar, Bütçe ve Araştırma Merkezi
Müdürlüklerinde müdürlük veya müdür yardımcılığı görevi yapmış veya yapmakta
olanlardan geçici 2 nci maddenin beşinci fıkrasında belirtilen şartları
taşıyanlar ile Tutanak Müdürlüğünde müdür veya müdür yardımcılığı görevi yapmış
veya yapmakta olanlar 29 uncu maddenin beşinci fıkrasında belirtilen şartlar
aranmaksızın Yasama ve Denetim Hizmetlerinden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı
olarak atanabilirler.
(2) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Kanunlar ve Kararlar,
Bütçe ve Araştırma Merkezi Müdürlüklerinde müdür veya müdür yardımcılığı
görevinde bulunanlar 29 uncu maddenin beşinci fıkrasında belirtilen şartlar
aranmaksızın aynı maddede belirtilen ilgili başkanlıkların başkan ve başkan
yardımcılığına atanabilirler."
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Başkanlık katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Uygulamaya yönelik geçiş hükmü öngörülmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda geçici madde 7’yi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 8’de iki önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin geçici 8 inci
maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Nevzat Korkmaz Mustafa Kalaycı Ali Öz
Isparta Konya Mersin
Mehmet Şandır Emin
Çınar
Mersin Kastamonu
"(3) Bu madde uyarınca atanan personelin, bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten önceki kadrolarının sözleşme ücreti, aylık, ek
gösterge, ikramiye, her türlü zam ve tazminatlar, makam tazminatı, temsil
tazminatı, görev tazminatı, özel hizmet tazminatı, ek ücret, ek ödeme, fazla
çalışma ücreti ve benzeri adlar altında yapılan her türlü ödemelerini yapılacak
artışlarla birlikte almaya devam ederler."
BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 Sıra Sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu Teklifinin Geçici 8. Maddesinin Teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ayaydın Musa Çam
İstanbul İstanbul İzmir
Ali Rıza Öztürk Kadir Öğüt Süleyman Çelebi
Mersin İstanbul İstanbul
Bülent Kuşoğlu Kazım Kurt Haluk Ahmet Gümüş
Ankara Eskişehir Balıkesir
Osman Aydın İhsan
Özkes
Aydın İstanbul
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Başkanlık katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Öğüt…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Öğüt.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın
milletvekillerim; 1992 yılında, Birleşmiş Milletler aldığı kararla 3 Aralık
gününü Uluslararası Engelliler Günü olarak ilan etmiştir. Ardından Birleşmiş
Milletler İnsan Hakları Komisyonu, engellilerin topluma kazandırılması ve insan
haklarının tam ve eşit ölçüde sağlanması amacıyla bugünün tanınmasını
istemiştir.
Türkiye'de nüfusun yüzde 12,29’u, yani 8,5 milyon kişi engellidir.
Bu rakamlar göz önüne alındığında engellilerin sorunlarının önemsenmemesi
mümkün değildir. Engellilerin nedenleri araştırıldığında, büyük çoğunluğunun
kaçınabilir ve önlenebilir neden olduğu görülmektedir.
Engelliler, özellikle toplumun kendisine yönelik olumsuz
tutumlarından dolayı kendi içine kapanma, işe yaramama ve yetersizlik
duyguları, güvensizlik, endişe, korku, ümitsizlik gibi duygular yaşayabilir. Bu
anlamda engelli vatandaşlara acıma duygularıyla yaklaşmak yerine, kurumsal
hizmetlerin geliştirilmesi esas alınmalıdır. Engellilere hizmet eden kamu, özel
sektör ve gönüllü sivil toplum örgütlerinin güçlendirilmesine önem
verilmelidir.
Engelli insanların yaşadıkları sorunlar sadece kendilerinin değil,
ailelerinin, çevrelerinin, toplumun ve tüm insanların ortak sorunudur.
Engellilerin normal yaşam sürmeleri ancak toplumsal duyarlılığın oluşmasıyla
mümkündür.
Başta İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi olmak üzere, birçok belge
engellilik sorununu temelde bir insan hakları sorunu olarak ele almaktadır. Bu
bağlamda engellilerimizin gününü kutluyorum ve sorunlarının en kısa sürede
giderilmesi için herkesi daha duyarlı olmaya davet ediyorum. Her sağlıklı
insanın potansiyel engelli olduğu unutulmamalıdır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Meclisimizde 5.521 personelimiz
varken, 51 kişi engelli olarak çalışmaktadır. Aslında normal mevzuata göre 165
kişi olması gerekmektedir, istisnalar uygulandığı için bu, 51 kişi olarak
uygulanmaktadır. Gelin, bu hafta Meclis olarak bir jest yapalım, bu 165 yerine
yeni kanun düzenlenirken daha fazla bir oran çıkartarak engellilerimize bir
jestimizi sunmuş olalım.
Bu arada, Profesör Server Tanilli, biliyorsunuz, aydınımız, onu
kaybettik, yarın cenazesi var. Onun önünde saygıyla eğiliyorum. Kendisi de bir
engelli olarak uzun yıllar yaşamını sürdürdü bir tekerlekli sandalyede. 78’den
beri, bir terör kurşunuyla, belinden aşağısı tutmuyordu. Onun önünde de bir
daha saygıyla eğildiğimi belirtmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Balbay’ın artık binbir gece masallarına dönen bininci gününü de
unutmamanızı tekrar tekrar istiyorum. Balbay’ın da burada olması bu Meclise bir
güç katacaktı, Haberal’ın olması bir güç katacaktı.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öğüt.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin geçici 8 inci
maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları
"(3) Bu madde uyarınca atanan personelin, bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten önceki kadrolarının sözleşme ücreti, aylık, ek gösterge,
ikramiye, her türlü zam ve tazminatlar, makam tazminatı, temsil tazminatı,
görev tazminatı, özel hizmet tazminatı, ek ücret, ek ödeme, fazla çalışma
ücreti ve benzeri adlar altında yapılan her türlü ödemelerini yapılacak
artışlarla birlikte almaya devam ederler."
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Başkanlık?..
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge ile sağlık biriminin ve baştabiplikte görevli sağlık
personelinin Sağlık Bakanlığına devredilmesi sürecinde söz konusu personelin
mali ve sosyal haklarının korunması amacıyla fıkranın değiştirilmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Geçici madde 8’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 9’da dört önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 S. Sayılı Kanun Teklifinin geçici 9 uncu
maddesinin sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Ferit Mevlüt Aslanoğlu Mustafa Kalaycı
Giresun İstanbul Konya
Ahmet Aydın Abdulkerim
Gök
Adıyaman Şanlıurfa
"Bunlar, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 14
üncü maddesi dikkate alınarak, atandıkları aynı veya emsali unvanlı kadrolarda
bulunan personelin her türlü mali ve sosyal hak ve yardımlarından aynı usul ve
esaslar çerçevesinde yararlandırılır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari
Teşkilatı Kanununun geçici 9 uncu maddesinde “… 657 sayılı Kanunun 4 üncü
maddesinin (C) fıkrasına göre istihdam edilenlerden” sonraki ibarenin “… başka
kurumlardan görevlendirilen geçici görevli personelin de belirtilen sınav
şartına bağlı olmaksızın kurum içinde açılacak sınavlarda başarılı olmak
kaydıyla İdari Teşkilat kadrolarına atanabilir" şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu İhsan Özkes Prof.Dr. Aydın Ayaydın
İstanbul İstanbul İstanbul
Ali Rıza Öztürk Kazım Kurt Bülent Kuşoğlu
Mersin Eskişehir Ankara
Musa Çam Haluk Ahmet Gümüş Haluk Koç
İzmir Balıkesir Samsun
Nurettin Demir Osman Aydın Süleyman Çelebi
Muğla Aydın İstanbul
İzzet
Çetin
Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 sıra sayılı Kanun Teklifinin geçici 9 uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı Oktay Vural Emin Haluk Ayhan
Konya İzmir Denizli
Erkan Akçay Mehmet
Şandır
Manisa Mersin
"Geçici Madde 9- İdari
Teşkilatta 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun dördüncü
maddesinin (C) fıkrası kapsamında sözleşme ile çalıştırılan mevcut geçici
personel, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içerisinde
durumlarına uygun memur kadrolarına atanırlar."
BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup, işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin Geçici 9 uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan Sırrı Süreyya Önder Sırrı Sakık
Şırnak İstanbul Muş
Erol Dora Demir
Çelik
Mardin Muş
'Geçici Madde 9 - (1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte TBMM
Genel Sekreterliğinde 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (C) fıkrasına göre
istihdam edilenler, hiçbir işleme gerek kalmaksızın müktesiplerine uygun genel
idari hizmetler sınıfının memur unvanlı kadrolarına atanmış sayılırlar.'
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Başkanlık katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Sakık, buyurun.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; gecenin geç
saatinde tekrar hepinize merhaba.
Şimdi, daha önce bir konuyu gündeme getirdiğimde, o dönemde
görevde olan arkadaşımız grubumuza gelerek, efendim, bizim grubumuzun da zaman
zaman talepleri olduğunu söylemiş. Şimdi, mesela, açıklıyorum: 144 tane naklen
ve açıktan atama yapılmış. Grubumuzdan bir tek tane talep yok. Toplam 585 tane,
yani iki yıl içerisinde Meclise, geçici, işte, dışarıdan, sözleşmeli personel
alınmış. Bunlardan, grubumuza 3 tane şoför alınmıştır. Bunu bir lütuf olarak
sunuyor ve gelip, grubumuza “Efendim, işte onlar da söyledi, aldılar.” Şimdi,
burası kimsenin babasının çiftliği değil. Yani, siz diğer gruplara
verdiğinizde, her hâlükârda BDP grubuna da vereceksiniz. Ben aslında bir
günahkârın günahlarını yüzüne vurmak istemezdim -yani birçok şey biliyorum-
yani kendinize göre yasaları düzenleyeceksiniz, kendinize göre her şeyi dizayn
edeceksiniz ama dönüp diğer gruplarla ilgili küçük bir şey olunca kıyametleri
koparacaksınız.
Bakın, şimdi, 4/C’lilerle ilgili, efendim, 2 milyara yakın para
aldıkları söyleniyor. Peki, bu insanlar yirmi yıl burada çalışacaklar, bu
koşullarda çalışacaklar ama bir Meclis Başkanı iki yıl görev yaparsa hangi
haklarla ömür boyu bunları sürdürecek? Altında aracı olacak, benzini olacak,
koruması olacak, çoluk çocuğunun altında olacak ve şu anda da, bakın, şu anda
emekli milletvekillerinin maaşı, milletvekili olan arkadaşlarımız 3 milyar
veyahut da 3 milyar küsur bir maaş alıyorlar
ama bu Meclis başkanları 9-10 milyar lira maaş alıyor. Meclis başkanları bu
göreve geldiğinde sadece kendi konumlarını güvence altına almak gibi bir
görevleri yoktur. Bunları dile getirdiğimizde de rahatsız olmayacaksınız. Eğer
haram bir şey yiyorsanız, o zaman adı “haramdır” ve şimdi, dönüp gelip burada,
“Efendim, 4/C’liler bilmem şöyle oldu.” diyorsunuz. Vallahi bu 4/C’lilere
uygulanan politika zulüm politikasıdır. Evet, asgari ücretle kıyaslarsanız
durumları iyi ama aynı işi, aynı görevi yapıyorlar, salonda bir kadrolu eleman,
diğeri de 4/C’li aynı hizmeti sunuyor, biri 2 milyar 700 dolayında bir para
alıyor, biri de 1 milyar 700 dolayında. Şimdi, bu Meclis, kendi içinde hukuku
ve adaleti uygulamazsa ne zaman adalet vadedecek topluma?
Şimdi, “Divan” diyorlar, şeklen bir Divan var yani gidiyoruz.
Divandan bir sürü arkadaşlarımız burada, geçmişten bugüne kadar kiminizin,
kimimizin Divanda ne kadar söz ve karar sahibi olduğunu söyleyebilir misiniz?
Hayır. Şeklen bir Divan var. O zaman Divanı da ortadan kaldırın. Yani bu şeklî
şeylere son verin, deyin ki: “Bu işte bürokrasi ve Meclis Başkanı etkilidir.”
Yani şeklen Divanı idare edecek ne oluyor? Meclis Divan üyeleri. Kim? Meclis
idare amirleri, sadece durumu idare etmek üzere varlar, başka hiçbir şeyi idare
edecek bir durumları yok. Ben sağlıktan sorumluyum, Allah adına bugüne kadar
bir tek dosyaya imza atmadım ve diğer arkadaşlarım da aynı konumda, şimdi bu
yasayla tamamen devre dışı kalacağız. Peki, eğer görevimiz yoksa, o zaman bunu
da gelin bu yasaya dâhil edelim. Yani 4/C’li işçilerin konumu neyse -Allah
adına diyorum- Divanın da konumu bu noktadadır. Keşke Divanı da dâhil
etseydiniz sorun sadece bürokrasiye ve Meclis Başkanına kalmış olsaydı. Çünkü
bürokrasi o kadar güçlendi ki Divanı da birçok konuda dinlediklerini falan da
söyleyemem.
Ben, tekrar bu konuda herkesin yani bizim… Tabii, bu saatte sözün
para etmediğini biliyorum yani hele hele bizden gelen bir değişiklik
önergesinin sizin oylarınızla kabul edilmesi mümkün değil ama biraz vicdan yani
bu işçilerle ilgili biz biraz sizi vicdana davet ediyoruz. Gecenin bu saatinde
bir jest yapın, bu mağdurlara karşı bir elinizi vicdanınıza, bir elinizi de
havaya kaldırırsanız sevinirim.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sakık.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 sıra sayılı Kanun Teklifinin geçici 9 uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları
"Geçici Madde 9- İdari Teşkilatta 14/7/1965 tarihli ve 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun dördüncü maddesinin (C) fıkrası kapsamında
sözleşme ile çalıştırılan mevcut geçici personel, bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren bir ay içerisinde durumlarına uygun memur kadrolarına
atanırlar."
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Başkanlık katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Gerekçe Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin "Geçici personel"
başlıklı (C) fıkrasında "Bir yıldan az süreli veya mevsimlik hizmet
olduğuna Devlet Personel Başkanlığı ve Maliye Bakanlığının görüşlerine
dayanılarak Bakanlar Kurulunca karar verilen görevlerde ve belirtilen ücret ve
adet sınırları içinde sözleşme ile çalıştırılan ve işçi sayılmayan
kimselerdir." denilmektedir.
Bir yıldan az süreli veya mevsimsel hizmetler için geçici personel
istihdamını öngören 4/C maddesi hükmü, amacı dışında kullanılmakta ve
mağduriyetlere sebep olunmaktadır.
Zira, 4/C statüsünde personel çalıştırılan hizmetler bir yıldan az
süreli veya mevsimsel hizmetler olmayıp, süreklilik arz eden hizmetlerdir.
4/C’li personelin geçici değil yıllardır çalıştığı gerçeği ortadadır. O nedenle
mevcut uygulama kanunun lafzına ve ruhuna aykırıdır.
Ayrıca, bu statüde çalışan personel, aynı işi yapan, aynı hizmeti
yürüten kadrolu emsallerinin sahip oldukları mali ve sosyal haklara sahip
olmaksızın istihdam edilerek mağdur edilmektedir.
Kanun Teklifinin gerekçesinde de belirtilen, farklı statülerde
çalıştırılan personelin aynı işi yapmakla birlikte farklı özlük haklarına sahip
olmasının iş barışını zedelemesi, hakkaniyete sığmaması gibi olumsuzlukların
giderilmesi için, asli ve süreklilik arz eden görev ve hizmetlerin kadrolu
personel eliyle yürütülmesi, dolayısıyla geçici ya da mevsimsel olmayıp sürekli
hizmetleri yürüten 4/C'li personel ile taşeron personelinin kadrolara alınması
yoluyla TBMM'nin kamu kurumlarına da örnek olması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari
Teşkilatı Kanununun geçici 9 uncu maddesinde “… 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin
(C) fıkrasına göre istihdam edilenlerden” sonra ki ibarenin “…başka kurumlardan
görevlendirilen geçici görevli personelin de belirtilen sınav şartına bağlı
olmaksızın kurum içinde açılacak sınavlarda başarılı olmak kaydıyla İdari
Teşkilat kadrolarına atanabilir” şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Başkanlık katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Muğla Milletvekili Nurettin
Demir konuşacak efendim.
BAŞKAN – Muğla Milletvekili Sayın Nurettin Demir.
Buyurun Sayın Demir. (CHP sıralarından alkışlar)
NURETTİN DEMİR (Muğla) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
sabaha karşı günaydınla sizleri selamlıyorum.
Bugün, biliyorsunuz, 1.001’inci günün ilk saatleri. Umarım 8
milletvekili arkadaşımız da kısa sürede buraya gelir, hep beraber sabahlamaya
devam ederiz.
Ayrıca bugün Dünya AIDS günü. Hem dünyada hem ülkemizde AIDS’li
sayısı, bulaşıcı hastalıklar artmakta. Yeni yıldan itibaren daha az hastalıklı,
daha sağlıklı bir yıl geçirmeyi umut ederim.
Ayrıca, biliyorsunuz, bu hafta Engelliler Haftası. Engelli
yurttaşlarımızın sorunlarının giderileceği, öncelikle Meclisimizde engelli
çalışanların bu yasadan sonra sayısının artacağı umuduyla Meclis Başkanımızın
bu konuda büyük gayret göstereceğini umut ediyorum.
Sayın milletvekilleri, biliyorsunuz, 4/C meselesi gerçekten
ülkemizin 21’inci yüzyılda çok büyük bir sıkıntı ve ayıbıdır. Ben birkaç örnek
vermek istiyorum. Sadece “eşit işe eşit ücret” anlamında baktığımız zaman belki
birazcık sempatik görünüyor olabilir ama gerçek öyle değil. Sosyal anlamda,
özlük hakları anlamında gerçekten 4/C’liler çok acı çekiyorlar, gelecek
korkuları var, iş yerinde mobbing uygulanıyor, hakları gasbediliyor, saatlerce
çalıştırılıyor.
Bakın, Muğla’da, Kavaklıdere’de maden işçilerinin içerisinde on
sekiz saat, yirmi saat çalıştırılan işçiler var. Hastanelerde yine saatlerce,
on iki saat, on altı saat çalıştırılıp… Üniversitede dahi maalesef bir ses
çıkaramıyorlar. Üstlerine, onları idare edenlere, yönetenlere, işe alanlara ses
çıkardıklarında ya da onların hakaretlerine maruz kaldıklarında itiraz
edemiyorlar çünkü anında kapı dışarı atılıyorlar. Bu, insanlık ayıbı. Ben
özellikle 4/C ile ilgili olarak gittiğim her yerde işçilerin çok buruk, boynu bükük
olduklarını görüyorum.
Bunun dışında -mevcut iktidar- özellikle iktidarın yoğun baskısı
altında olunan yerlerde partiye üye olmadan ya da partiye bir aylığını, iki
aylığını yatırmadan işe alınmıyor. Bunlar gerçekten çok büyük bir ayıp, çok
büyük bir sıkıntı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Nerede var o ya? Çok yanlış şeyler!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – At, at! İsim verin, nerede,
belgeleyin?
NURETTİN DEMİR (Devamla) – Özellikle aylarca bazen maaşlarını
alamıyorlar.
RECEP ÖZEL (Isparta) – Nerede, kim alamıyor?
NURETTİN DEMİR (Devamla) – Hatta orman işçilerinden birçoğu gerçek
haklarını alamıyor.
4/C’lilerin sosyal güvencesi, örgütlenme hakkı sağlanmadığı sürece
bunlar yaşanacak işlerdir. Ben, tabii, parti ismini vermiyorum, onlar
kendilerini biliyorlar. Özellikle de bu saatte polemiğe girmek istemiyorum.
Bunun dışında…
İSMAİL AYDIN (Bursa) – Anladık, anladık, CHP olduğunu anladık!
NURETTİN DEMİR (Devamla) – Bravo! Çok zekisiniz, tebrik ederim!
Efendim, Meclisimizde 1.500 civarında 4/C’li var. Gelin,
Türkiye’deki bu emek sömürüsünün eşitsizliğini ortadan kaldırmak için bu
4/C’lileri hak ettikleri kadrolara yerleştirelim.
Saygılar sunuyorum. İyi sabahlar diliyorum efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 S. Sayılı Kanun Teklifinin geçici 9 uncu
maddesinin sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları
"Bunlar, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 14
üncü maddesi dikkate alınarak, atandıkları aynı veya emsali unvanlı kadrolarda
bulunan personelin her türlü mali ve sosyal hak ve yardımlarından aynı usul ve
esaslar çerçevesinde yararlandırılır."
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Başkanlık katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın
Başkan.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Sınavla TBMM Başkanlığı İdari Teşkilatına atanacak mevcut 4/C'li
personel hakkında da mevcut mevzuat hükümlerinin uygulanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge çerçevesi içinde geçici madde 9’u oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici Madde 10’da bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 S. Sayılı Kanun Teklifinin geçici 10 uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Doğan Kubat Ahmet Aydın Mahir Ünal
İstanbul Adıyaman Kahramanmaraş
Nurettin Canikli A.
Çağatay Kılıç
Giresun Samsun
"Geçici Madde 10 - (1) TBMM Genel Sekreterliği veya İdari
Teşkilatta istihdam edildikleri sürece, TBMM Genel Sekreterliği veya İdari
Teşkilat kadro veya pozisyonlarında 15/1/2012 tarihine kadar istihdam edilen
personelin (İçişleri Bakanlığınca tahsis edilen polis kuvvetine mensup personel
dâhil), mali ve sosyal hakları hakkında ilgili mevzuatın 2/11/2011 tarihinden
önceki hükümleri uygulanır. Bu madde kapsamında bulunanlar açısından, 375
sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin geçici 14 üncü maddesinde uygulanmasına
devam olunacağı belirtilen mevzuat hükümleri bu maddede belirtilen mevzuat
hükümleridir.
(2) TBMM Genel Sekreterliği tarafından açılan sınav sonucu
stenografi kursuna katılmaya hak kazanıp bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte
kursa devam edenlerden ilgili mevzuatı uyarınca stenograf yardımcılığı
kadrosuna atanmaya hak kazanacaklar ile bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
önce başlayan uzman yardımcılığına alım sürecinde ilgili mevzuatı uyarınca
yasama uzman yardımcılığı kadrosuna atanmaya hak kazanacaklar hakkında da 375
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 14 üncü maddesi hükümleri uygulanır.
(3) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte TBMM Genel
Sekreterliğinde uzman yardımcısı kadrolarında bulunanların yeterlik sınavları
ve yasama uzmanlığı kadrolarına atanmaları ile bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten önce başlayan uzman yardımcılığına alım süreci, bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten önceki ilgili mevzuat hükümlerine göre sonuçlandırılır.
(4) 2919 sayılı Kanunun 12 nci maddesi ile ek 1 inci maddesinin
ikinci fıkrası hükümleri bu Kanunun 30 uncu maddesinin yürürlüğe girdiği tarihe
kadar uygulanmaya devam olunur. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte TBMM Genel
Sekreterliğinde bu kapsamda çalıştırılanlardan bu Kanunun 30 uncu maddesi
uyarınca çalıştırılacakların, TBMM'de bu hükümlere tabi çalışmaları 30 uncu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar devam eder. Ancak bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihte TBMM'de geçici görevlendirmeyle çalışan personelden 30 uncu
maddenin beşinci fıkrası uyarınca istihdam edilemeyecekler hakkında 2919 sayılı
Kanunun 12 inci maddesinin uygulanmasına 24 üncü Yasama Dönemi sonuna kadar
devam olunur."
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Başkanlık katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın
Başkan.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
666 sayılı KHK ile 375 sayılı KHK'da yapılan düzenlemelerle kamu
personel sisteminde kapsamlı değişiklikler yapıldığından, mevcut personelin
haklarının korunması noktasında ortaya çıkacak tereddütlerin giderilmesi amaçlanmıştır.
Yapılan bu düzenleme ile söz konusu KHK'ya paralel olarak TBMM Genel
Sekreterliği veya İdari Teşkilatta istihdam edildikleri sürece 15/1/2012
tarihinden önce TBMM Genel Sekreterliği veya İdari Teşkilat kadro veya
pozisyonlarında bulunan personelin mali ve sosyal hakları hakkında ilgili
mevzuatın 2/11/2011 tarihinden önceki hükümleri, 15/1/2012 tarihinden sonra (bu
tarih dâhil) TBMM Genel Sekreterliği veya İdari Teşkilat kadro veya
pozisyonlarına atanacak (açıktan veya naklen) personelin mali ve sosyal hakları
hakkında ise KHK'nın öngördüğü yeni sistem ve mevzuat hükümleri uygulanacaktır.
Diğer yandan alım süreci başlamış olan uzman yardımcılığı sınavı sonucu yasama
uzman yardımcısı olarak atanacaklar hakkında, bunlar arasında uygulama
farklılığı ve mali ve sosyal haklar açısından farklılık olmaması amacıyla eski
mevzuat hükümlerinin uygulanmasına yönelik düzenleme yapılması, ayrıca bu
Kanunla yasama uzman yardımcılığına atanma sürecine ilişkin hükümlerde
değişiklik yapılması nedeniyle, 19/11/2011 tarihli ve 28117 sayılı Resmi
Gazetede yayımlanan uzman yardımcılığı alımına ilişkin ortaya çıkacak
tereddütlerin giderilmesi amaçlanmıştır. Sözleşmeli ve geçici görevli personel
çalıştırılmasına ilişkin sistem değiştiğinden ve bu sistemin bu Kanunun yayımı
tarihiyle birlikte uygulanmaya başlaması sorunlar ortaya çıkarabileceğinden,
2919 sayılı Kanunun ilgili hükümlerine dayalı olarak sözleşmeli ve geçici
görevlendirmeyle çalışan personelin belli bir süre daha eski mevzuat
hükümlerine göre çalıştırılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge çerçevesinde geçici madde 10’u oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 02.00
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 02.12
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Tanju ÖZCAN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
26’ncı Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
83 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Başkanlık Divanı Temsilcisi burada.
Geçici 11’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte 83 S. Sayılı Kanun Teklifinin geçici 11 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Aydın Mahir Ünal Ayşenur Bahçekapılı
Adıyaman Kahramanmaraş İstanbul
Tülay Kaynarca Zeynep Karahan Uslu Osman Aşkın Bak
İstanbul Şanlıurfa İstanbul
GEÇİCİ MADDE 11- (1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte TBMM
Genel Sekreterliğinde ilgili mevzuatı uyarınca görevlendirilmiş personelden 30
uncu maddenin beşinci fıkrası uyarınca istihdam edilecekler yeni bir
görevlendirme onayı alınmaksızın anılan maddede yer alan hükümler çerçevesinde
görevlerine devam edebilirler.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Başkanlık katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Geçici görevli personelin geçici görevlendirmelerine ilişkin husus
ve bunlara yapılacak ödemeler diğer maddelerde düzenlendiğinden bu madde
yeniden düzenlenmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge çerçevesinde geçici madde 11’i oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 12’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, yeni geçici madde ihdasına dair bir önerge
vardır. Malumları olduğu üzere görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu
kanunun komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı veya teklif ile çok yakın
ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt
çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı
İç Tüzük’ün 87’inci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. İç Tüzük’ün 91’inci
maddesine göre yeni bir madde olarak görüşülmesine komisyonun salt çoğunlukla
katıldığı önergeler üzerinde görüşme açılır ve bu maddede belirtilen sayıda
önerge verilebilir.
Bu nedenle önergeyi okutup komisyona soracağım. Komisyon önergeye
salt çoğunlukla yani 21 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde
olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise
önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 Sıra Sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu Teklifine aşağıdaki geçici maddenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Aydın Ağan Ayaydın Bülent Kuşoğlu
İstanbul İstanbul Ankara
Musa Çam Süleyman Çelebi Mehmet Ali Ediboğlu
İzmir İstanbul Hatay
Geçici Madde 13- (1) TBMM kadrolarında çalışan geçici görevliler
başkaca bir işlem yapılmadan TBMM İdari Teşkilatı kadrolarında durumuna uygun
kadrolara atanır. Ayrıca diğer kamu kurum ve kuruluşlarından geçici görevle
TBMM'de istihdam edilen personel de TBMM İdari Teşkilatı kadrolarında durumuna
uygun kadrolara atanır.
(2) Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra dışarıdan hizmet alımı
yapılmaz.
BAŞKAN – Sayın Komisyon, salt çoğunluğunuz var mı?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Çoğunluğumuz olmadığından dolayı katılamıyoruz Sayın Başkanım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Davet edin Sayın Başkan.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
– Komisyon üyelerimiz buyurun. Tabii ki Komisyon üyesi arkadaşlarımızı
çağıralım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Evet, çağırın, davet edin.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Sayın Başkan, görüldüğü gibi sadece 2 üyemiz var. Onun için bence
geçelim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Oturmak istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun, oturun. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Ya Mevlüt Bey, bu saatte Allah aşkına ya!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Davet edin.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Başkanım, ben çağırdım, gelmiyorlar yani.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Davet edin.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Davet ettim Sayın Aslanoğlu.
BAŞKAN – Çağırdı, çağırdı.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Ettim efendim, gelen yok.
BAŞKAN – Çağırdı, ben duydum çağırdı.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Sayın Başkanımız teyit ediyor. Çağırdım ama gelen yok yani.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Meclisin çalışmasını engelledikleri için
haklarında işlem yapılsın. Meclisin çalışmasını engelledikleri için gelmeyen
arkadaşlarımız hakkında işlem yapılmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN – Salt çoğunluk olmadığından önergeyi işlemden
kaldırıyorum.
Madde 43’te bir önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 83 S. Sayılı Kanun Teklifinin 43 üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Mahir Ünal Ahmet Aydın
Giresun Kahramanmaraş Adıyaman
Ekrem Çelebi Osman Aşkın Bak Mehmet Doğan Kubat
Ağrı İstanbul İstanbul
“Madde 43 – Bu Kanunun;
a) 30 uncu maddesi 15/1/2012 tarihinde,
b) diğer hükümleri,
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.”
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Başkanlık katılıyor mu?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ SADIK YAKUT (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Siyasi parti grupları ve milletvekilleri için çalıştırılacak
personel konusunda yeni bir sistem benimsendiğinden, bu sisteme adaptasyon
sağlanması ve sistemin uygulamaya konabilmesi için ihtiyaç duyulan zamanın
tanınması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge çerçevesinde madde 43’ü oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 44’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Oyunun rengini belli etmek üzere, İç Tüzük 86’ncı maddeye göre,
aleyhte İstanbul Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkanım, Komisyon
üyeleri gelmediği için, onları protesto ediyorum ve konuşmuyorum! (CHP ve AK
PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – Oylamaya geçmeden evvel Komisyonun bir düzeltme talebi
var.
Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ
(Isparta) – İç Tüzük’ün 85’inci maddesi uyarınca, maddi hata yapıldığından bir
söz talebimiz oldu.
Bu kabul edilen önerge doğrultusunda 14’üncü maddenin birinci
fıkrasına yeni (e) bendi olarak eklenen hükmün sonunda olması gereken “için gerekli
çabayı göstermek” ifadesinin metne eklenmesi hususunu ve yine kabul edilen
önerge doğrultusunda değiştirilen 30’uncu maddenin beşinci fıkrasının sondan
bir önceki cümlesinde yer alan “bu fıkralarda” ibaresinden önce gelmek üzere
“aylıksız izinli olarak” ifadesinin eklenmesi hususunu takdirlerinize
sunuyoruz.
BAŞKAN – Üçüncü bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Teklifin tümü açık oylama tabidir. Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme
giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de
sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen üç dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi
bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile
imzasını da taşıyan oy pusulasını yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ankara Milletvekili
Sayın Cemil Çiçek ile Başkanvekilleri Kayseri Milletvekili Sayın Sadık Yakut ve
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet Sağlam’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu Teklifi açık oylama sonucu:
“Kullanılan oy sayısı :
220
Kabul :
199
Ret :
21 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Tanju Özcan Bayram
Özçelik
Bolu Burdur”
Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Yirmi sekiz yıl sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi Teşkilatı
Yasası yeniden yapılmıştır. Ben Meclis adına, Divan adına bütün siyasi
partilerimizin milletvekillerine ve grup başkan vekillerine kalpten
teşekkürlerimi sunuyorum, hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Alınan karar gereğince, Başbakan Yardımcısı Sayın Beşir Atalay
hakkındaki gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağına ilişkin görüşmeleri
yapmak ve kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 1 Aralık 2011 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 02.27
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.