DÖNEM: 24 CİLT: 4 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
18’inci Birleşim
15 Kasım 2011 Salı
(TBMM Tutanak Müdürlüğü tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak
içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Görüşmeleri izlemek üzere Genel
Kurulu teşrif eden Macaristan Cumhurbaşkanı Pal Schmitt ve beraberindeki heyete
Başkanlıkça “Hoş geldiniz.” denilmesi
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 21 milletvekilinin süt üreticilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/50)
2.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 22 milletvekilinin, ortaöğretim sistemindeki aksaklıkların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/51)
3.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 24 milletvekilinin, mermercilik sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/52)
C) Tezkereler
1.- Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Cumhuriyet Meclisi Başkanı Dr. Hasan Bozer'in vaki davetine icabetle,
"KKTC'nin 28. Kuruluş Yıl Dönümü Kutlamaları"na, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığını temsilen TBMM İdari Amiri Salim Uslu'nun, resmî bir
ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/629)
2.- Azerbaycan Cumhuriyeti Millî
Meclisinin vaki davetine icabetle TBMM Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan
bir parlamenter heyetin 20-22 Kasım 2011 tarihleri arasında Azerbaycan'a resmî
bir ziyarette bulunmalarına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/630)
V.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın,
Iğdır ilinin düşman işgalinden kurtuluş yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın,
Van ilinde meydana gelen depremlere ilişkin gündem dışı konuşması ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı
3.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu’nun, Van ilinde meydana gelen depremlere ilişkin gündem dışı
konuşması ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba’nın, Malatya Meteoroloji Bölge Müdürlüğünün kapatılarak Sivas’a
bağlanmak istenmesine ilişkin açıklaması
2.- Bolu Milletvekili Tanju Özcan’ın,
Başbakanın AK PARTİ Grup toplantısında CHP Grubunu ve milletvekillerini
kastederek “Genel Kurulu terörize ediyorlar.” şeklindeki ifadesinden dolayı
kendisini kınadığına ilişkin açıklaması
3.- Bursa Milletvekili Aykan
Erdemir’in, öğretmeninden dayak yiyen lise öğrencisi Burak Kul’un öğretmeni
Zeki Yılmaz’a karşı açtığı dava ile aleyhinde bir delil bulunmamasına karşın
yirmi iki aydır tutuklu bulunan Galatasaray Üniversitesi öğrencisi Cihan
Kırmızıgül’ün 16 Kasım’da görülecek olan davalarına ilişkin açıklaması
4.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğüt’ün, diş hekiminden hizmet bekleyen yurttaşlarımızın istediği hekimi
seçemediğine ve serbest çalışan diş hekimlerinden hizmet almalarının
engellendiğine ilişkin açıklaması
5.- Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan’ın, Iğdır ilinin düşman işgalinden kurtuluş yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
6.- Erzincan Milletvekili Muharrem
Işık’ın, Erzincan ilinde 1992 yılında meydana gelen depremden sonra destekleme
yapılan binaların tekrar elden geçirilmesi gerektiğine; araştırma hastanesi
yapıldığına ancak diğer hastanelerin de kapanmaması gerektiğine ilişkin
açıklaması
7.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Van ilinde meydana gelen depremin Simav
depremini unutturduğuna, Simav depreminden etkilenen ilçe ve belde
belediyelerinin çok zor durumda olması nedeniyle bu bölgeye de hizmet edilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
8.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın,
Çevre ve Şehircilik Bakanının “Van ve Erciş en güvenli bir yerdir, herkes evine
girsin.” açıklaması üzerine otel ve evlere yerleşen vatandaşların ikinci
depremde hayatlarını kaybetmesinden Bakanın sorumlu olduğuna ve istifa etmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
9.- Gaziantep Milletvekili Ali
Serindağ’ın, deprem afeti düşünülerek tedbir alınmadığına; deprem yardımlarının
koordine edilemediğine ilişkin açıklaması
10.- Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmak’ın, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın gündem dışı konuşmasında söz
ettiği Dersim İsyanında görevde bulunan Türkiye Cumhuriyeti yöneticilerini
Hitler’le özdeşleştirmesini kendisine yakıştıramadığına ilişkin açıklaması
11.- Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkan’ın, Fener Rum Patriği Bartholomeos’un ekümenik patrik oluşunun 20’nci
yılını 9 Kasım 2011 tarihinde TBMM sosyal tesisi “Florya Deniz Köşkü”nde
kutlanmasında TBMM Başkanının izni olup olmadığına ilişkin açıklaması
12.- Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar’ın, Van ilinde meydana gelen deprem nedeniyle yapılan hizmetlere
ilişkin açıklaması
13.- İstanbul Milletvekili Haluk
Eyidoğan’ın, Van depremi nedeniyle bölgede yapılan hasar tespit çalışmalarının
yapılamadığına ilişkin açıklaması
14.- Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmak’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Meclis idare amirlerini
topyekûn olarak suçladığına ilişkin açıklaması
15.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın,
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkında
vermiş olduğu gensoru önergesi üzerindeki görüşmelerin halka yansımaması için,
başka konular uzatılarak, Meclis TV yayınlarının kesildiği saat 19.00’dan
sonraya bırakılmaya çalışıldığına ilişkin açıklaması
16.- Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan’ın, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel ile kendisine fiili saldırıda bulunduğuna, bu fiilinden dolayı
kınama cezası verilmesi gerektiğine ve kendisini özre davet ettiğine ilişkin
açıklaması
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulu’nun, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın, grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
3.- Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar’ın, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Adıyaman Milletvekili Mehmet
Metiner’in, Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
5.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
6.- Denizli Milletvekili Adnan
Keskin’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
7.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi’nin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
8.- Denizli Milletvekili Nihat
Zeybekci’nin, Denizli Milletvekili Adnan Keskin’in şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
9.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması
10.- Antalya Milletvekili Mehmet Vecdi
Gönül’ün, Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
11.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
12.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
13.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş’ın, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
14.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın, Kırıkkale Milletvekili Oğuz Kağan Köksal’ın, partisine sataşması
nedeniyle konuşması
15.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
16.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş’ın, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
17.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in, partisine sataşması nedeniyle
konuşması
18.- Ankara Milletvekili Gökhan
Günaydın’ın, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in, partisine sataşması nedeniyle konuşması
19.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı’nın, Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
20.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın,
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in, partisine sataşması nedeniyle konuşması
21.- İçişleri Bakanı İdris Naim
Şahin’in, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve arkadaşları tarafından, (46 sıra no.lu) “Okullarda yaşanan şiddet olaylarının ve
madde bağımlılığı gibi tehlikelerin nedenlerinin araştırılması” hakkında
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak
üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 15/11/2011
Salı günkü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı birleşimde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
IX.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi İç
Tüzüğü’ne uygun olarak davranmadığı ve çalışma usullerine uymadığı gerekçesiyle
Başkanın tutumu hakkında
X.-
GENSORU
A) Ön Görüşmeler
1.-
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın; bazı soruşturma ve
operasyonlarda kolluk güçlerine hukuka aykırı uygulamalar yaptırdığı, yargıya
müdahale ettiği, açıklamalarında kullandığı bazı ifadelerle devlet adamı
ciddiyetinden uzaklaştığı ve yetkilerini hukuka aykırı olarak kullandığı
iddialarıyla İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkında bir gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/2)
XI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kırklareli Milletvekili Turgut
Dibek’in, stajyer avukatlara yapılan bir uygulamayla ilgili basında çıkan bir habere ilişkin sorusu
ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/150)
2.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın,
yabancı uyruklu hekim kontenjanındaki artışa ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Recep Akdağ’ın cevabı (7/394)
3.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde görev yapan bazı
öğretmenlerin PKK terör örgütü tarafından kaçırılması ve bu konuda alınan
önlemlere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/452)
4.- Antalya Milletvekili Gürkut
Acar’ın, ulusal eğitim politikasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Ömer
Dinçer’in cevabı (7/455)
5.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplan’ın, bir sendika şube yöneticisinin bilgisi ve onayı alınmaksızın görev
yerinin değiştirilmesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Faruk Çelik’in cevabı (7/480)
6.- Manisa Milletvekili Hasan Ören’in,
yaş üzüm ihracatındaki sorunlara,
- Aydın Milletvekili Metin Lütfi
Baydar’ın, 2011 yılı kütlü pamuk ürünü fark ödemesi destek miktarına,
- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,
süt hayvancılığına,
- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu’nun,
Hatay-Dörtyol’da yağan dolu nedeniyle meydana gelen zarara,
- İstanbul Milletvekili Aykut
Erdoğdu’nun, TMO tarafından yapılan 2003-2011 yılları arasındaki ihracat ve
deniz nakliyelerine,
- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, ziraat mühendisleri ve veteriner hekimlerin
istihdamına,
İlişkin soruları ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/486), (7/487), (7/488),
(7/489), (7/490), (7/491)
7.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulut’un, okul öncesi eğitimdeki öğrencilerin bazı ihtiyaçlarına ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/511)
8.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran
Bulut’un, öğretmenlere verilen öğretim yılına hazırlık ödeneğine ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/512)
9.- Adana Milletvekili Ali Halaman’ın,
Seyhan’da kurulan HES’lere ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlu’nun cevabı (7/545)
10.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Beşkarış Sulama Barajı’yla ilgili sulama
projesine ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
(7/548)
11.- Kırklareli Milletvekili Turgut
Dibek’in, hayvan ithalatına ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/550)
12.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın, kadın koruma evi açma yükümlülüğünü yerine getirmeyen belediyelere
ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in cevabı (7/556)
13.- Muğla Milletvekili Tolga
Çandar’ın, engellilerin sorunlarına ve engelli personel kadrolarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in
cevabı (7/573)
14.- Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı’nın, Konya’daki Tarımsal Araştırma Enstitüsünün kaldırılmasına,
- Hatay Milletvekili Adnan Şefik
Çirkin’in, besicilik sektörüne,
- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan’ın,
kuru incir üreticilerinin sorunlarına ve desteklenmesine,
- Tekirdağ Milletvekili Bülent
Belen’in, ithal edilen canlı hayvanlar için menşe şehadetnamesi aranmamasına,
Bir çiftliğin faaliyetlerinin
durdurulmasına,
Usulsüz bir işlem yapıldığı iddiasına,
İlişkin soruları ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
(7/592), (7/594), (7/595), (7/596), (7/597), (7/682)
15.- Ağrı Milletvekili Halil Aksoy’un,
Doğu ve Güneydoğu bölgelerindeki orman yangınlarına ilişkin sorusu ve Orman ve
Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/652)
16.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Bursa Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünün Uludağ’daki tesislerinin
devir teslim haberlerine ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlu’nun cevabı (7/653)
17.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Bursa sınırlarında bulunan orman arazilerine verilecek maden
arama ruhsatlarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlu’nun cevabı (7/655)
18.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman’ın, Bursa’da meydana gelen orman yangınlarına ilişkin sorusu ve
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/656)
19.- Antalya Milletvekili Arif
Bulut’un, Kredi Yurtlar Kurumunun yurt kapasitesine ve başvuran öğrenci
sayısına,
- Niğde Milletvekili Doğan Şafak’ın,
üniversite öğrencilerinin beslenme ve barınma ile ilgili sorunlarına,
- Adana Milletvekili Seyfettin
Yılmaz’ın, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumunun Türkiye genelindeki
kapasitesine,
İlişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Suat Kılıç’ın cevabı (7/720), (7/721), (7/722)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak üç oturum yaptı.
Ulu Önder Atatürk’ün ölümünün 73’üncü yıl dönümü münasebetiyle iki
dakikalık saygı duruşunda bulunuldu.
Ankara Milletvekili Levent Gök’ün,
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın,
İstanbul Milletvekili Bülent Turan’ın,
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 73’üncü yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşmalarına Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç cevap verdi.
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan,
Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır,
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 73’üncü yıl dönümüne
ilişkin birer açıklamada bulundular.
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç’ın Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumuna ilişkin yayınlanan
Kanun Hükmünde Kararname’yle ilgili yaptığı konuşmasına ilişkin bir açıklamada
bulundu.
İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 22 milletvekilinin
taş ocaklarının yol açtığı sorunların araştırılarak (10/47),
İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 21
milletvekilinin, emeklilerin sorunlarının araştırılarak (10/48),
İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 22
milletvekilinin, doktorların ve diğer sağlık personelinin çalışma ortamlarının
güvenliği ile ilgili (10/49),
Alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu;
önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın; bazı
soruşturma ve operasyonlarda kolluk güçlerine hukuka aykırı uygulamalar
yaptırdığı, yargıya müdahale ettiği, açıklamalarında kullandığı bazı ifadelerle
devlet adamı ciddiyetinden uzaklaştığı ve yetkilerini hukuka aykırı olarak
kullandığı iddialarıyla İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkında bir gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/2) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin
gündeme alınıp alınmayacağı konusundaki görüşme gününü de kapsayan Danışma
Kurulu önerisinin daha sonra Genel Kurulun onayına sunulacağı açıklandı.
TBMM Dışişleri Komisyonu
Başkanı Volkan Bozkır'ın, beraberinde bir heyetle, İtalya Senatosu Dışişleri ve
Göç Komisyonu'nun vaki davetine icabetle İtalya'ya,
TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in, Çek Cumhuriyeti Temsilciler Meclisi
Başkanı Miroslova Nemcova ile Almanya Federal Meclisi Başkanı Norbert
Lammert'in vaki davetlerine icabet etmek üzere beraberinde bir Parlamento
heyetiyle, Çek Cumhuriyeti ve Almanya'ya,
Resmî ziyarette bulunmalarına ilişkin Başkanlık tezkereleri kabul
edildi.
6/11/2011 tarihinde dağıtılan ve
Genel Kurulun 10/11/2011 tarihli 17’nci birleşiminde (bugün) okunan İçişleri
Bakanı İdris Naim Şahin hakkındaki (11/2) esas numaralı gensoru önergesinin
15/11/2011 Salı günkü gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmında yer
almasına ve Anayasa’nın 99’uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı
hususundaki görüşmelerin de bu birleşimde yapılmasına ve bu birleşimde başka
bir iş görüşülmeyerek bu görüşmelerin tamamlanmasından sonra çalışmaların sona
erdirilmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul
edildi.
Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, konuşması sırasında konudan
ayrılmamaya davet edilmesine rağmen konuya gelmemesi nedeniyle İç Tüzük’ün
66’ncı maddesi gereğince konuşmaktan men edilmesi yapılan oylama sonucu kabul
edildi.
Çorum Milletvekili Salim Uslu’ya, Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in konuşması sırasında saldırıda bulunması nedeniyle İç Tüzük’ün 160’ıncı
maddesinin dördüncü fıkrası gereğince kınama cezası verilmesi, yapılan oylama
sonucu kabul edilmedi.
Çorum Milletvekili Salim Uslu’ya, Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’e konuşması sırasında saldırıda bulunmasından dolayı kınama cezası
verilmesi hususunu Genel Kurulun oyuna sunması nedeniyle Başkanın tutumu
hakkında usul görüşmesi yapıldı. Başkanlığın tutumunda herhangi bir değişiklik
olmadığı açıklandı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmının:
1’inci sırasında yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile
Romanya Hükümeti Arasında Denizcilik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/330) (S.
Sayısı: 41),
2’nci sırasında yer alan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yeni Zelanda Hükümeti Arasında Hava
Hizmetlerine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/423) (S. Sayısı: 21),
Görüşmeleri komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
Alınan karar gereğince
(11/2) esas numaralı Gensoru Önergesi’nin gündeme alınıp alınmayacağı
hususundaki görüşmeleri yapmak için 15 Kasım 2011 Salı günü saat 15.00’te
toplanmak üzere birleşime 16.41’de son verildi.
Sadık
YAKUT |
Başkan
Vekili |
Özlem YEMİŞÇİ Muhammet
Rıza YALÇINKAYA |
Tekirdağ
Bartın |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
II.- GELEN KâĞITLAR
No:
27
14
Kasım 2011 Pazartesi
Teklifler
1.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu'nun; 25.04.2006 Tarih ve 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/131) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27.10.2011)
2.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı
ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural
ile 4 Milletvekilinin; 3/11/1980 Tarihli ve 2330
Sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/132) (Milli Savunma ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.11.2011)
Raporlar
1.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Enerji ve Mineral Kaynaklar Alanında İşbirliğine Yönelik Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/295) (S. Sayısı: 59) (Dağıtma tarihi: 14.11.2011) (GÜNDEME)
2.-
Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Hindistan
Cumhuriyeti Petrol ve Doğal Gaz Bakanlığı Arasında Petrol ve Doğal Gaz Alanında
İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/340) (S. Sayısı: 60) (Dağıtma tarihi:
14.11.2011) (GÜNDEME)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
Danimarka Krallığı Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/407) (S. Sayısı: 61) (Dağıtma tarihi: 14.11.2011)
(GÜNDEME)
4.- Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı ile Yunanistan Cumhuriyeti Çevre, Enerji ve İklim
Değişikliği Bakanlığı Arasında Enerji Alanında İşbirliği Hakkında Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/474) (S. Sayısı: 62) (Dağıtma tarihi: 14.11.2011) (GÜNDEME)
No:
28
15
Kasım 2011 Salı
Tezkereler
1.- Van Milletvekili Özdal Üçer'in
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/556)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
2.- Aydın Milletvekili Osman Aydın'ın
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/557)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
3.- İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncel'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/558) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
4.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/559)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
5.- Van Milletvekili Özdal Üçer'in
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/560)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
6.- Hakkari
Milletvekili Selahattin Demirtaş, Siirt Milletvekili Gültan Kışanak, Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan ve Batman Milletvekili Bengi Yıldız'ın Yasama
Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/561)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
7.- Hakkari
Milletvekili Selahattin Demirtaş, Siirt Milletvekili Gültan Kışanak ve Diyarbakır
Milletvekili Emine Ayna'nın Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/562) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
8.- Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna'nın
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/563)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
9.- Van Milletvekili Özdal Üçer'in
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/564)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
10.- Van Milletvekili Özdal Üçer'in
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/565)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
11.- İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu'nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi (3/566) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
12.- Van Milletvekili Özdal Üçer'in
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/567)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
13.- Siirt Milletvekili Gültan
Kışanak'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/568) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10.11.2011)
14.- İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu'nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi (3/569) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
15.- Batman Milletvekili Bengi
Yıldız'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/570) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
16.- Hakkari Milletvekili
Selahattin Demirtaş, Batman Milletvekilleri Ayla Akat Ata ve Bengi Yıldız'ın
Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/571)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
17.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Binici'nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/572) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
18.- Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/573) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
19.- Batman Milletvekili Bengi Yıldız'ın
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/574)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
20.- Ağrı Milletvekili Halil Aksoy'un
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/575)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
21.- Batman Milletvekili Ayla Akat
Ata'nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/576) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
22.- Van Milletvekili Nazmi Gür'ün
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/577)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
23.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık'ın
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/578)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
24.- Van Milletvekili Özdal Üçer'in
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/579)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
25.- Van Milletvekili Özdal Üçer'in
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/580)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
26.- Aydın Milletvekili Osman Aydın'ın
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/581)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
27.- Siirt Milletvekili Gültan
Kışanak'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/582) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
28.- Siirt Milletvekili Gültan
Kışanak'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/583) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
29.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan
ve Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici'nin Yasama Dokunulmazlıklarının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/584) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
10.11.2011)
30.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/585) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
31.- Hakkari
Milletvekili Esat Canan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/586) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
32.- Trabzon Milletvekili Koray
Aydın'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/587) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
33.- Batman Milletvekili Bengi
Yıldız'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/588) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
34.- Hakkari
Milletvekili Selahattin Demirtaş, Siirt Milletvekili Gültan Kışanak ve Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan'ın Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/589) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
35.- Mardin Milletvekili Emine Ayna'nın
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/590)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
36.- Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/591) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
37.- Batman Milletvekili Bengi
Yıldız'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/592) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
38.- İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncel'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/593) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
39.- İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncel'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/594) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
40.- Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna'nın
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/595)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
41.- Batman Milletvekili Bengi
Yıldız'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/596) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
42.- Diyarbakır Milletvekili Nursel
Aydoğan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/597) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
43.- Batman Milletvekili Ayla Akat
Ata'nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/598) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
44.- Siirt Milletvekili Gültan
Kışanak'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/599) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
45.- Batman Milletvekili Bengi
Yıldız'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/600) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
46.- Siirt Milletvekili Gültan Kışanak,
Batman Milletvekili Ayla Akat Ata, Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna ve Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binici'nin Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması
Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/601) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
47.- Diyarbakır Milletvekili Emine
Ayna'nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/602) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
48.- Siirt Milletvekili Gültan
Kışanak'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/603) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
49.- Siirt Milletvekili Gültan
Kışanak'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/604) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
50.- Hakkari
Milletvekilleri Esat Canan ve Adil Kurt'un Yasama Dokunulmazlıklarının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/605) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
10.11.2011)
51.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık'ın
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/606)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
52.- Van Milletvekili Özdal Üçer'in
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/607)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
53.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık'ın
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/608)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
54.- Şanlıurfa Milletvekili Seyit
Eyyüpoğlu'nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi (3/609) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
55.- Siirt Milletvekili Gültan
Kışanak'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/610) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
56.- Batman Milletvekili Ayla Akat
Ata'nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/611)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
57.- Diyarbakır Milletvekili Şerafettin
Elçi'nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/612) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
58.- Batman Milletvekili Bengi
Yıldız'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/613) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
59.- Aydın Milletvekili Osman Aydın'ın
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/614)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10.11.2011)
60.- Mardin Milletvekili Ahmet Türk'ün
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/615)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
61.- Batman Milletvekili Bengi
Yıldız'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/616) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
62.- Batman Milletvekili Ayla Akat
Ata'nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/617) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
63.- Yalova Milletvekili Muharrem
İnce'nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/618) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
64.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/619) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
65.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu
Özbolat'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/620) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
66.- Diyarbakır Milletvekili Emine
Ayna'nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/621) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
67.- Batman Milletvekili Bengi
Yıldız'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/622) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
68.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/623) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
69.- Hatay Milletvekili Adnan Şefik
Çirkin'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/624) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
70.- Van Milletvekili Özdal Üçer, Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan ve Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna'nın Yasama
Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/625)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
71.- 3346 Sayılı Kanun Uyarınca, 6085
Sayılı Kanun Kapsamında Sayıştay Denetimine Tabi Kuruluşlarla İlgili Olarak
Hazırlanan ve Denetim İşlemleri Tamamlanmış Bulunan Kuruluşların 2010 Yılı
Denetim Raporlarının Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/626)
(Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2011)
Raporlar
1.- Nükleer Enerjinin Barışçıl
Amaçlarla Kullanımına Dair Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ürdün Haşimi
Krallığı Hükümeti Arasında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/293) (S. Sayısı: 63) (Dağıtma tarihi: 15.11.2011)
(GÜNDEME)
2.- Orta Doğu Sinkrotron Işığı Deneysel
Bilim ve Uygulamaları Uluslararası Merkezi Statüsüne Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/297) (S.
Sayısı: 64) (Dağıtma tarihi: 15.11.2011) (GÜNDEME)
3.- Türkiye Cumhuriyeti, Yunanistan
Cumhuriyeti ve İtalya Cumhuriyeti Arasında Türkiye-Yunanistan-İtalya Gaz Nakil
Koridorunun Geliştirilmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/317) (S.
Sayısı: 65) (Dağıtma tarihi: 15.11.2011) (GÜNDEME)
4.- Enerji Şartı Antlaşmasının Ticaretle
İlgili Hükümlerine Getirilen Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/366) (S. Sayısı: 66) (Dağıtma tarihi: 15.11.2011)
(GÜNDEME)
5.- Çukurova Üniversitesinin KKTC’de
Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün Onaylan-masının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/482) (S. Sayısı: 67)
(Dağıtma tarihi: 15.11.2011) (GÜNDEME)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 21 Milletvekilinin süt üreticilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi. (10/50) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/10/2011)
2.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 22 Milletvekilinin, ortaöğretim sistemindeki aksaklıkların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi. (10/51) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/10/2011)
3.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 24 Milletvekilinin, mermercilik sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi. (10/52) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/10/2011)
15
Kasım 2011 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.02
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Muhammet
Bilal MACİT (İstanbul)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 18’inci Birleşimini açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.06
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.10
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Muhammet
Bilal MACİT (İstanbul)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 18’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN – Yapılan ilk yoklamada toplantı
yeter sayısı bulunamamıştı, şimdi elektronik cihazla yeniden yoklama yapacağım.
Üç dakika süre veriyorum.
Süre başlamıştır.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.-
Görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif eden Macaristan Cumhurbaşkanı Pal
Schmitt ve beraberindeki heyete Başkanlıkça “Hoş geldiniz.” denilmesi
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ün davetlisi olarak ülkemizi
ziyaret etmekte olan Macaristan Cumhurbaşkanı Sayın Pal Schmitt ve
beraberindeki heyet şu anda Meclisimizi teşrif etmişlerdir, kendilerine
Meclisimiz adına “Hoş geldiniz.” diyorum efendim. (Alkışlar)
III.-
YOKLAMA
(Elektronik cihazla yoklamaya devam
edildi.)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz Iğdır ilinin düşman
işgalinden kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Iğdır Milletvekili
Sinan Oğan’a aittir.
Buyurunuz Sayın Oğan. (MHP sıralarından
alkışlar)
V.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan’ın, Iğdır ilinin düşman işgalinden kurtuluş yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
SİNAN OĞAN (Iğdır) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
14 Kasım 1920 tarihi ülkemizde gerçekleşen şanlı Millî Mücadele’nin Iğdır’da
sonuç verdiği tarihtir. (Gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen
biraz sessiz olabilir misiniz, konuşmacıyı daha rahat duyabileceğiz.
Buyurunuz efendim.
SİNAN OĞAN (Devamla) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Doksan bir sene öncesinde, değerli
milletvekilleri, Iğdır’ımız düşman işgalinden kurtuldu.
Başta Ulu Önderimiz Mustafa Kemal
Atatürk olmak üzere, Kazım Karabekir Paşa, Iğdır’ımızın ilk şehitlerinden
Mehmet Çavuş başta olmak üzere bütün şehitlerimizi burada saygı ve şükranla
anıyorum.
Doksan bir sene öncesinde Iğdır’ımız
kurtuldu düşman işgalinden ama aynı düşman, bugün kendi ülkesinde, bir komşu
ülkenin Cumhurbaşkanı kalkıp şunu diyebiliyor: “Dağlık Karabağ’ı biz aldık,
Ağrı Dağı’nı almayı size bırakıyorum.” Demek ki doksan bir sene öncesinde kendi
topraklarımızdan attığımız düşmanın gözü hâlâ Iğdır’dadır, ama bununla beraber başka
bir tehdit daha vardır Iğdır’da, Metsamor Nükleer Santrali tehdididir. Eğer bu
konuda bir gerekli önlem alınmazsa -defalarca altını çizdiğimiz bir konudur,
tekrar altını çizmek istiyorum- maalesef bundan sonra 91’inci, 92’nci yılını
kutlayacağımız bir Iğdır da ortada kalmayacaktır.
Değerli milletvekilleri, dün, Ahıska
Türklerinin sürgününün 67’nci yıl dönümüydü. Yüce Meclisimizin dikkatinden
kaçıyor ama, Ahıska Türkleri altmış yedi sene
öncesinde kendi yurtlarından sürüldüler ve hâlâ kendi yurtlarına dönebilmiş
değillerdir. Türkiye'nin, Ahıska Türklerinin ana vatanlarına dönme mücadelesine
sahip çıkması gerekmektedir. Ahıska Türkleri bugün hâlâ vatansız olarak
yaşamaktadırlar. Bir kısmını Amerika almakta, bir kısmını Rusya almakta,
dostumuz ve müttefikimiz Gürcistan, Ahıska Türklerinin ana vatanlarına dönme
mücadelesinin, maalesef önünde bir engel olarak durmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu anlamda bir
başka önemli konu var. Biliyorsunuz 15 Kasım 1983 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’miz de kuruldu. Bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’mizin de
28’inci yılını burada kutluyoruz. Ümit ediyorum ki Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının nice yirmi sekiz yıllarını, nice yüz yıllarını
burada kutlarız, ama, maalesef -bu yakınlarda Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeydik- Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti dünyadaki birçok
yeni bağımsızlığını kazanmış devletten daha çok bağımsız bir devlet olma
niteliğini taşırken, hâlâ biz Türkiye olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin
bağımsızlığını tanıtmak için bir çaba içerisinde değiliz. “Yes be anneciğim”
zihniyeti hâlâ Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni Rum’la aynı masaya oturtmanın
derdindedir. Hâlâ Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin üzerindeki ambargolar
kaldırılabilmiş değildir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne referandumda “Evet”
oyu verdirmek için o kadar çaba sarf edildi. Karşılığında ne alındı? Hiçbir şey
alınmadı. Dolayısıyla, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı için
canını veren bütün şehitlerimizi de burada şükranla anıyorum.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’mizin
Kurucu Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş’a da burada acil şifalar diliyorum;
saygılar, hürmetler sunuyorum.
Tekrar konunun başına dönecek olursak,
Iğdır’ımızın kurtuluşunun 91’inci yıl dönümüdür. Iğdır’ımızın bu anlamda
devletin ilgisine ihtiyacı vardır.
111 tane açılış yapılmıştır, onu da
yeri gelmişken ifade edeyim, bu açılışlardan birisi de Iğdır’ın payına
düşmüştür. Fidan dikimi yapılmış, on sene önce açılmış ormanlık bir alan bu
sene yeniden açılmıştır. Biz iktidardan bekleriz ki, Iğdır’ın beklediği Ünlendi
Barajını açasınız, Iğdır’ın beklediği yatırımları açasınız, on sene önceki
ormanlık alanı açıp ondan sonra “111 tane tesis içerisinde Iğdır’da da bir
tesis açtık.” demeyesiniz.
Süremin de sonuna geldiğim için,
Iğdır’la ilgili konuşacak çok şey var ama…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SİNAN OĞAN (Devamla) – Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Oğan.
Gündem dışı ikinci söz, Van ilinde
meydana gelen depremler hakkında söz isteyen Muş Milletvekili Sırrı Sakık’a
aittir.
Buyurunuz Sayın Sakık. (BDP
sıralarından alkışlar)
2.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Van ilinde meydana gelen depremlere ilişkin gündem
dışı konuşması ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın cevabı
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkana da
Van’daki çığlığı burada sizlerle paylaşma adına verdiği sözden dolayı teşekkür
ediyorum.
Bugün 15 Kasım, 1938’de Dersim’de, Dersim
İsyanı’nda gözaltına alınıp sonra Elâzığ’da yargısız bir infazda idam edilen
Seyit Rıza’nın ölüm yıl dönümünü. Seyit Rıza Elâzığ’da yargılanırken,
alelacele, geceleyin bir uyduruk mahkeme kuruluyor. Bu mahkemede -Seyit
Rıza’nın yaşı yetmiş sekiz, oğlunun yaşı on yedi- uyduruk mahkeme kuruluyor;
Seyit Rıza’nın aynı gece yaşı elli dörde indiriliyor ve oğlunun yaşı, yani
Hüseyin’in yaşını da yirmi bire… Ve asıyorlar. Seyit Rıza’ya soruyorlar: “Son
sözünüz ne?” “Cebimde 40 lira param, bir de saatim var; bunu Hüseyin’e verin.”
Dönüyorlar “Hüseyin’i de asacağız.” “O zaman sizden rica ediyorum, evlat acısı
nedir bilirim; beni oğlumdan önce asın.” “Hayır” diyorlar “Seni daha önce
asacağız.” Ve Seyit Rıza 15 Kasımda asılırken onlara diyor ki: “Sizin
yalanlarınızla baş edemedim; bu bize ders olsun. Ama size boyun eğmedik; bu da
size dert olsun.” diyor ve o gün Seyit Rıza ve oğlunu asıyorlar.
Seyit Rıza ve direnenleri buradan
saygıyla selamlıyorum. Seyit Rıza’yı katleden, kimliği ne olursa olsun, konumu
ne olursa olsun onları lanetliyorum. O gün Dersim katliamını gerçekleştirenler,
yani Hitler Yahudiler için ne ifade ediyorsa, o gün iktidarda olanlar, Dersim
katliamını gerçekleştirenler de benim için aynı şeyi ifade ediyor. Yani o
tarihte Dersim katliamını gerçekleştirenler Hitler Siyonistler için neyi ifade
ediyorsa benim için de aynı şeyi ifade ettiğini söylemek istiyorum ve
sözlerime…
BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Hitler’i
yakınınızda arayın. Hitler’i yakınınızda arayın. Yakınınızda arayın Hitler’i;
başka yere gitmeye gerek yok.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Yaranız varsa…
Niye bağırıyorsunuz? Ben katilleri lanetliyorum.
BAŞKAN – Sayın Sakık…
SIRRI SAKIK (Devamla) – Katilleri
lanetliyorum.
BAŞKAN - Sayın Sakık, lütfen karşılıklı
konuşmayalım. Genel Kurula hitap ediniz.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Sayın Başkan,
aslında söylenecek çok söz var. Demek ki, sizin bir yaranız var ki oradan
feryat ediyorsunuz. Ben katilleri lanetliyorum. Size ne oluyor? Siz niye
katilleri koruyorsunuz?
Şimdi, sevgili arkadaşlar, ben Van’dan
geliyorum. Van’ın çığlıklarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Orada, gerçekten,
Van’daki insanlar mağdur ve Van’da insanlığa karşı suç işleniyor. Van’da
depremde hayatlarını kaybedenler, taleplerle sokakta ve insanlar aç ve perişan,
soğukta donuyorlar ama ne yazık ki, sokakta, barınma için talepte bulununca
Hükûmet tarafından, Hükûmetin polisleri tarafından saldırıya maruz kalıyorlar.
Bakın sevgili arkadaşlar, şu gördüğünüz resimler, şunlar, bunlar, yanı komşumuz
olan Suriye’deki muhalif güçlere bir saldırı değil. Şu resimler, Van’da enkaz
altında olanların yakınlarının feryatlarına verilen bir cevaptır. Orada, gaz
bombası kullanılıyor. Orada, sıcak bir çadır isteyen, sıcak bir yemek
isteyenlere karşı gaz bombası, çadır kuyruğunda olan insanlara karşı tazyikli
su kullanılıyor ve bunu da sizin iktidarınız ve sizin polisiniz yapıyor.
Şimdi, hep birlikte… Ne söylüyorsunuz?
Doğru söylemiyorsunuz. Eğer, vicdanınız olmuş olsaydı
hepinizin -bakın, buna muhalefet de seyirci kaldı- eğer bu Van’da olup
bitenlere karşı bir vicdan muhasebesi yapsanız, aslında muhalefet sizi bu
sıralarda oturtmamalıydı çünkü düşünün, bu, Yalova’da olmuş olsaydı, Aydın’da
olmuş olsaydı veyahut da İzmir’de olmuş olsaydı vallahi muhalefet sizi bu
sıralarda oturtmazdı ama sorun Kürt coğrafyasında olunca birbirinize
benzeşiyorsunuz ve aynı şeyi söylüyorsunuz. (CHP sıralarından
gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ne alakası var?
Bırak ya!
SIRRI SAKIK (Devamla) - Şimdi, bakın…
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – Orası Kürt
coğrafyası değil, Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Hep istismar ediyorsunuz siz.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Şimdi, sen
başını kuma göm, sen başını kuma göm, Kürt coğrafyası da var…
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) – Orası Kürt
coğrafyası falan değil.
SIRRI SAKIK (Devamla) - …Kürtlerin oturduğu yer de var, oranın adı da
belli ama ilk günden bugüne kadar biz Van sorununda partiler üstü bir konum
sergiledik. Dedik ki: “Gelin, acıdan nemalanmayalım, hep birlikte, Van’ın
sorunlarını birlikte çözelim.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Devamla) – Sayın Başkan,
bitiriyorum.
BAŞKAN – Sayın Sakık, lütfen sözünüzü
bağlayınız.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Bugün de bütün
Parlamentoyu aynı noktada duyarlı olmaya davet ediyorum. Biz gerçekten… Van’da
sivil toplum örgütleri, Van’da yerel yönetimler baypas edilmiş. Gelin, hep
birlikte acıyı ortaklaştırarak bu insanların sorunlarına çözüm bulalım. Eğer bu
çözümü bulabilirsek Van’a bir katkıda bulunuruz. Van’da sürgün var, Van’da göç
var, Van’da acı var, Vanlıların yaraları var, bu yaraları ortak bir şekilde sarmalıyız.
Sizi göreve davet ediyoruz. Yani en demokratik hakkını isteyen Vanlılara neden
cop uygulanıyor, Allah aşkına? Yani göçük altında kalan insan… Yakınlarını
aramaya gelenlere copu kullanan mantık ne kadar adil olabilir, ne kadar
adaletli olabilir? Onun için diyorum: Daha çok muhalefetten gür bir ses
çıkmalıdır. Yani partiler arası bir ayrım yapmadan gerçekten bu Van’daki
vahşeti nasıl durdurabiliriz, nasıl birlikte bunların yaralarını sarabiliriz?
Hepinizi vicdan sahibi olmaya davet
ediyorum.
Sayın Başkan, size de çok çok teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Sakık.
Gündem dışı üçüncü söz, yine aynı
konuda söz isteyen İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’na aittir.
Buyurunuz Sayın Tanrıkulu. (CHP sıralarından
alkışlar)
3.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Van ilinde meydana gelen
depremlere ilişkin gündem dışı konuşması ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar’ın cevabı
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle büyük acının simgesi olan 4
insanı anmak isterim. Diyarbakır’da tanıştığım ve mütevazılığı, çalışkanlığı ve
dürüstlüğüyle beni etkileyen can dostum Cem Emir’i, basın emekçisi Sevgili
Sebahattin Yılmaz’ı ve Tuncelili Hasan Beyaz’ı ve yine bir yazarımızın
deyimiyle bize küresel vicdan dersi veren Japon Miyazaki’yi sevgi ve rahmetle
anıyorum.
Sonra da Başbakan Yardımcısı Sayın
Beşir Atalay’a sesleniyorum: Sayın Beşir Atalay açılımı açmaya teşebbüs bile
edemedi, Deniz Feneri sanıklarına bilgi sızdırdı, depremdeki krizi yönetemedi,
kendi potansiyelimizi görmek amacıyla arama kurtarma, yardım ekiplerini
bekletti ve yardıma gelenleri geri gönderdi ve bir işaretiyle de protestoculara
gaz sıktırdı ve o görüntülerle Türkiye’yi bütün dünyaya rezil ettirdi. Demokraside
istifa bir erdemdir, büyüklüktür. İstifa, insanları ve siyasetçileri büyütür.
Sayın Beşir Atalay’a, bugüne kadarki tutumu nedeniyle ve özellikle de Van’daki
bu son tutumu nedeniyle de bu kurumu kullanmasını öneriyorum bu kürsüden.
Değerli milletvekilleri, depremden
sadece beş altı saat sonra Van’a gittik, hiçbir bakan ve Başbakan oraya
gelmeden orada olanları gözlemledik ve bunları tüm Türkiye’yle paylaştık. Orada
yaşananları anlamak ve kavramak için müneccim olmaya gerek yok; sağduyulu
olmak, insanları tanımak ve onların içlerinde olmak, onlara dokunmak yeter. Ama
bunların hiçbiri maalesef Hükûmette yok. Sizde sadece ve sadece kibir var ve
ego şişkinliği var. Bir şeyler söyleyip birtakım uyarılarda bulunurken bizim
doğru söylediğimize değil, doğruyu söyleyebilme ihtimalimize kulak verseydiniz
durum bu kadar idare edilemez hâle gelmezdi. Size ısrarla bu kürsüden tekrar
şunu ifade ediyoruz: Bu kibri bırakın, “Her şeyi biz biliriz, en iyisini biz
biliriz.” anlayışından vazgeçin, gelin Türkiye'nin bu en temel sorununu
birlikte çözelim.
Türkiye'nin her yerinden CHP’li
belediyelerimiz deprem bölgesinde aralıksız çalışma yürüttü. Çukurova
Belediyemizin kurduğu yaşam çadırının benzerini orada ne devlet ne Hükûmet ne
de yerel yönetimleriniz kurabildi. Peki, siz ne yaptınız? Çadır kentin içinde
bulunan ve revir olarak kullanılan bu çadırdaki doktoru geri çektiniz. Bu kadar
partizanca sağlık sorunlarını görmezden gelen bir tutum olabilir mi? Hangi
insani vicdan bunu kabul eder? Bayramın birinci günü milletvekillerimizden
Profesör Doktor Lütfi Baydar bu revirde sadece 10 tane çocuğa baktı ve
çocuklardaki hastalığı teşhis etti. Ama oraya Valilik tarafından gönderilen 1
hekim bile yoktu. Orada çocuklar donarken ve gazete haberlerine göre 300’e
yakın çocuğa zatürre teşhisi konmuşken ve koca bir il hayalet kent hâline
dönmüşken siz, hâlen, bakanlarınızla orada podyuma çıkar gibi gösterişte
bulunuyorsunuz ve sorunları çözme iradesinden yoksun bir tutum izliyorsunuz.
Biz, Erciş yaralarını hızla sarsın ve gerçekten il olma kriterlerini
taşımasından dolayı bu ilçenin il olmasını önerdik. On yıldır bu ülkeyi yöneten
Sayın Başbakan, siyasi tarihimize geçecek akıl almaz bir örnek verdi
“Hakkâri’yi il yaptılar da ne oldu” dedi. Ben de Sayın Başbakana soruyorum:
Hakkâri, tam yetmiş beş yıl önce 1936’da il oldu. Yetmiş beş yıl önce il olmuş
bu kentimizden Sayın Başbakanın haberi yok. Peki, Hakkâri bu kadar kötü
durumdaysa, bir ilçeden daha kötü durumdaysa bunun kusuru kime ait? On yıldır
kim bu ülkeyi yönetiyor? Bu ayıp bence bütün hükûmete yeter.
Bize göre, maharet, Van’a, Erciş’e
gitmek değil, orada bakanlarla toplantı yapmak değil; sorun ve maharet, orada
sorunları çözmektir. 5,6’lık depremden sonra ne yaptınız? Hemen gidip orada bir
gövde gösterisi yaptınız. Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Bayraktar, ondan
önce şu ifadede bulundu: “Deprem açısından en güvenilir il Van ve Erciş’tir”
dedi ve bütün insanları az hasarlı evlere ve konutlara girmeye davet etti.
Sonra ikinci bir deprem ve 40 ölü. Peki, bu ihmal mi yoksa cinayet mi? Sayın
Bakanın da buna bir cevap vermesi lazım. Hangi bilimsel verilere göre artık
orada deprem olmayacağını…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) -
…ifade etti ve 40 kişinin ölümüne bizzat, bana göre sebep oldu.
Deprem sonrasında yardıma gelenlerin ve
gazetecilerin kaldıkları otel sayısı onu geçmiyordu Van’da, neden bunlarla
ilgili olarak bir tespit yapılamadı? Neden yapılamadı? Hükûmetin hangi bakanı
buna cevap verecek? Neden insanların o otellerde kalmasına izin verildi ve
böyle ağır bir sonucun meydana çıkmasına neden olundu?
Sayın İçişleri Bakanı tam da oradayken
ne söyledi: Çadırda oturanlarla dalga geçer bir biçimde “Koskocaman sarayda oturuyorsunuz”
dedi.
Değerli milletvekilleri, bizler, artık,
bu ülkede depremden değil, deprem sonrası AKP yönetiminden çekiniyoruz.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın
Tanrıkulu.
Gündem dışı konulara Hükûmet adına
cevap vermek için Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar.
Sayın Bayraktar, buyurunuz efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ölen 40
kişiden Bakan sorumludur. Onun konuşma hakkı yok bu Mecliste.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Van depremi
hakkında bilgi sunmak üzere huzurlarınızdayım.
Çok değerli milletvekilleri, maalesef
Van’ımızda 23 Ekimde 7,2 ve 9 Kasımda da 5,6 deprem oldu ve toplam 644
insanımızı kaybettik ve 2 binin üzerinde de yaralımız var. Cenabı Allah
hayatını kaybedenlere rahmet eylesin. Yaralılara acil şifa diliyorum ve şehit
olan basın mensuplarımıza da Allah rahmet eylesin diyorum.
Çok değerli milletvekilleri, tabii ki
Meclis bizi sorgulayacak, biz Meclise hesap vermek durumundayız.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Seni Allah
sorgulasın. O 40 insanın ölümünden siz sorumlusunuz.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Devamla) – Şimdi, çok değerli milletvekilleri, tarihte depremlere
baktığımız zaman, çok geriye gitmeye gerek yok, 17 Ağustos 1999 Gölcük depremi,
12 Kasım Düzce depremi, 27 Ocak Pülümür depremi, yine Bingöl depremi, Elâzığ
depremi, en son Sivas depremi ve Van depremi… (CHP sıralarından “Sivas” değil,
“Simav” sesleri) …bütün depremlerde ilk depremin moment büyüklüğünden sonra ilk
üç ay içerisinde artçı depremler olur ve bunların büyüklüğünün hiçbirisi
depremin kendi büyüklüğüne ulaşmaz. Bizim oradaki ifademiz, çok değerli
milletvekilleri, İstanbul’dan Teknik Üniversiteden gelen hocaların, depremden
gelen profesörlerin, İstanbul Üniversitesinden gelen profesörlerin yaptığı
açıklamaların ardındaki açıklamadır. Biz dedik ki: “Burada aynı şiddette bir
deprem olmaz, hasarlı evlere girmeyin, yıkık evlere yanaşmayın ama boya döküğü
olan, sıva döküğü olan evlere girebilirsiniz.” Nitekim,
bizim ekiplerimizin yapmış olduğu ön hasar tespitlerde… Yine, ön hasar
tespitinin ne olduğunu da yasa çok açık şekilde söylemektedir.
HASAN AKGÖL (Hatay) – Rapor verdiniz mi
rapor?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Devamla) - Değerli arkadaşlar, değerli milletvekillerim; bunu ben
sizlere arz etmek durumundayım. Biz ön hasar tespitinde hasar olmayan yerlere
bakamayız, bakmayız, ihbar olunca bakarız. Bu iki otelin yıkıldığı yerde hasar
yok. Gidin bakın, orada şu anda bu iki otelin etrafında yıkılan bir bina yok,
çatlayan bir bina da yok ve ilk depremden sonra, yani 23 Ekimdeki depremden
sonra Van’da yıkılan bina ve oturulamayacak seviyedeki bina sayısı 28 bindi ama
şu anda 35 binin üzerine çıktı. Yani bu ikinci, Edremit eksenli, Edremit
merkezli depremden sonra hasar sayısı arttı. Ama hasar olan bölgelerde bizim
arkadaşlarımız tarafından tespiti yapılan hasarlı evlerden 23 tanesi
boşaltılmıştı. Hasar olmayan bölgelerde sonradan bu binaların niye yıkıldığını
da, şu anda Savcılık araştırma yapıyor, daha sonra çok net bir şekilde
açıklayacak. Biz orada insanlara “Hasarlı evlere girmeyin.” dedik. Yine aynı
sözümüzü söylüyoruz.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Helal olsun
sana!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Devamla) - Değerli milletvekilleri, depremden hemen sonra
Hükûmetimiz Van’da oldu. Hükûmetimiz Van’da gösteriş için olmadı; gönlüyle
oldu, kalbiyle oldu ve orada her türlü yardımlarla oldu.
Bakınız yine hatıralarınızı tazelemek
bakımından ifade etmek istiyorum. Haiti’de 2010 yılında deprem oldu -tarihini
yanılabilirim- ve burada bir ay sonra enkaz altından cesetler çıkarıldı. Biz
Van’da 250 insanımızı canlı kurtardık ve bir haftada enkaz çalışmaları bitti.
(CHP sıralarından “Yalan!” sesi) Bu dünyada bir rekordur; inanın arkadaşlar, bu
dünyada bir rekordur ve Van’a 75 bin çadır götürdük, Van’a 330 bin battaniye
götürdük, Türkiye'nin seksen vilayeti Van’a aktı, Türkiye'nin 74 milyon insanı
Van’a aktı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Onu da
sahiplendiniz.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Devamla) - Burada iyi niyetli eleştiri yapanlara, bizi ikaz edenlere
biz teşekkür ediyoruz. “Van’a yaptıklarımız yeterlidir.” demiyoruz. Vanlı
kardeşlerimiz bizi ne kadar eleştirse başımızın üstünde yeri var. Biz onların
emrindeyiz, biz onların hepsinin hizmetindeyiz. Orada Başbakanımız iki sefer
gelmiştir, bizzat enkazlarda, yıkık yerlerde incelemeler yapmıştır. Ben de
Türkiye Cumhuriyeti’nin bir milletvekili olarak, Kabinenin bir üyesi olarak ilk
günden beri orada on beş gündür bulundum.
Gelin benimle beraber gezin, oradaki
insanlarla nasıl kucaklaştığımı gelin görün, beraber gidelim siz benim Van’da
misafirim olun. Orada köylerde köylülerin bizi nasıl bağrına bastığını,
insanların nasıl bizi bağrına bastığını, sizlerin gidemediği bölgeye bizim
nasıl gittiğimizi, gece ve gündüz on beş gün insanlara nasıl gıda
dağıttığımızı, nasıl çadır dağıttığımızı…
HASAN AKGÖL (Hatay) – Sen gezdin de ne
oldu? Neden soruma cevap vermediniz? O çadırlarda köylülerle beraber değil
miydik?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Devamla) -Şimdi de 18.250 konteynerin siparişini verdik, dalga dalga
geliyor. İstiyoruz ki insanlarımız orada kış şartlarında, aşırı soğukta en az
sıkıntı çeksinler.
HASAN AKGÖL (Hatay) – O çadırları niye
söktünüz peki?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Devamla) - Şimdi, devletin bütün misafirhanelerini Vanlı
kardeşlerimize açtık; dalga dalga onları uçakla, otobüslerle Adana’ya,
Mersin’e, İzmir’e, İstanbul’a, Türkiye’nin çeşitli yerlerine taşıyoruz.
Yine aynı şekilde, sağlık hizmetleri
aksamasın diye sağlık personelimizin kış şartlarında ikameti için öncelik
yapıyoruz. Yine, öğretmenlerimiz için, eğitim aksamasın diye -4 Aralıkta eğitim
başlayacak- öğretmenlerimizi öncelikli taşıyoruz.
Tabii ki biz Van’ın boşalmasını
istemeyiz, biz Van’daki kardeşlerimizin yerinde olmasını isteriz. Biz orada…
Değerli milletvekilleri, gelin orada
çocukları görün. Biz çocukların kışın çadırlarda donmasını, zatürre olmasını
istemeyiz. Bu bir Allah’ın afatıdır.
Dünyanın her tarafında deprem olur;
Japonya’da da oluyor, İspanya’da da oluyor, Amerika’da da oluyor ama nedir?
Modern devletin yaptığı gibi biz bir haftada enkazı kaldırmışız ve oraya biz
yirmi günde 75 bin çadır getirmişiz ve oraya biz dünyanın hiçbir yerinde
yapılamayacak şekilde 18.250 konteyneri gayet güzel, dalga dalga getiriyoruz.
İnşallah, göreceksiniz, bu Hükûmet, bu devlet önümüzdeki sene ağustos sonu gibi
orada kalıcı konutları bitirecek; bu da bir rekordur. Orada, Kevenli’nin
eteklerinde, sağlam zeminde yeni bir Van kuracağız.
Değerli milletvekilleri, Türkiye’nin
birikimi, Türkiye’nin yüzyıllardır geldiği noktaya beraber geldik. Biz dokuz
yılda Türkiye’ye çağ atlattık, bunu siz çok iyi biliyorsunuz.
Sayın Milletvekilim, İstanbul
Milletvekilim burada söyledi, ben kendisine yürekten teşekkür ediyorum,
“Beraber yapalım.” dedi; ben kendisine teşekkür ediyorum, kendisini tebrik
ediyorum. Hakikaten, beraber yaparsak bereketi artar, beraber yaparsak milletin
duası hepimize daha çok artar, daha çok iş yaparız.
Türkiye’de kişi başına geliri 3 bin
dolardan 10 bin dolara çıkaran bu Hükûmettir. (CHP sıralarından gürültüler)
Türkiye’de eğer bu bizim Hükûmetimiz
olmasaydı bir haftada o enkazları… Dünyanın hiçbir yerinde yok, ne Japonya’da ne
Amerika’da ne hiçbir yerde... İşte, Haiti önümüzde, bir ayda enkazdan cesetler
çıktı. Biz bir haftada enkazı kaldırdık. (CHP sıralarından gürültüler)
Ama,
deprem olur. Depremi daha bilim çözemedi. Orada bizim açıkladıklarımızın bir…
Bakın televizyona, kayıtlara bakın, sol tarafımda Türkiye'nin en ünlü
profesörleri geldi, orada açıklama yaptılar. Onların dediğini ben bir siyasi
sorumlu olarak ben de tekrar ettim. Niye? Van’ın boşalmasını biz istemiyoruz.
Bizim boşalttığımız evler yıkıldı ve oralarda ölen olmadı. Yıkılan iki otelin
olduğu bölgede deprem hasarı olan bina yoktu. Ön hasarlarda hasar olmayan
yerlere bakılmaz. Ön hasarın ne olduğunu 7269 sayılı Yasa çok açık bir şekilde
söylüyor. Bu bakımdan, biz bundan sonra da gerek Erciş’i… Erciş’i değil ama Van’ı
biz büyükşehir yapacağız, 2014 seçimlerine Van büyükşehir olarak girecek ve 3
kat yardım alacak.
Şimdi, biz orada bir düzenleme olarak
bir ilçeyi il yapmakla, teorik olarak il yapmakla bir şey olmaz. Hizmet
yapacaksınız. Biz Erciş’e hizmet yapıyoruz. Ercişli bizden
memnun, Vanlı bizden memnun. Gidin orada araştırma yapın, gidin orada
anket yapın, bizim insanlarla nasıl hemhâl olduğumuzu, nasıl kucaklaştığımızı
göreceksiniz.
YILDIRAY SAPAN (Antalya) – Beddua
ediyorlar, beddua!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Devamla) –Bundan sonra da modern, çağdaş bir Van, nasıl bir Van
kuracağımızı hep beraber göreceğiz.
Bu bakımdan, tekrar yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum, hepinize saygılarımı ve hürmetlerimi arz ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın
Bayraktar.
Şimdi, Sayın Ağbaba, Sayın Özcan, Sayın
Erdemir, Sayın Öğüt ve Sayın Buldan, Sayın Işık, Sayın Işık tekrar -Alim Işık- Sayın Tanal, Sayın Serindağ ve Sayın Türkkan’a
birer dakika 60’ıncı madde gereğince söz vereceğim.
Buyurunuz Sayın Ağbaba.
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya Meteoroloji Bölge Müdürlüğünün
kapatılarak Sivas’a bağlanmak istenmesine ilişkin açıklaması
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan,
Malatya sadece Türkiye'nin değil dünyanın da kayısı başkentidir; yine, Malatya,
ürettiği diğer tarım ürünleriyle önemli bir tarım merkezidir; Hekimhan’ın
cevizi, Yeşilyurt’un kirazı, Doğanşehir’in elması, Arapgir’in üzümü,
Doğanyol’un narı, Akçadağ’ın armudu hem Türkiye’de hem de dünyaca meşhurdur.
2 Kasım 2011 tarihli Resmî Gazete’de
yayınlanan 657 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Malatya Meteoroloji Bölge
Müdürlüğü diğer yirmi üç bölge müdürlüğüyle beraber kapatılarak Sivas’a
bağlanmak istenmektedir. Malatya Bölge Müdürlüğünün Sivas’a bağlanması Malatya
açısından kabul edilebilecek bir durum değildir. Malatya’nın tarımdaki önemi
göze alındığında bu Bölge Müdürlüğünün kapatılması Malatya tarımına vurulacak
en büyük darbedir. Kayısının, diğer tarım ürünlerinin dondan her yıl zarar
gördüğü düşünüldüğünde bu Meteoroloji Bölge Müdürlüğünün Sivas’a bağlanması
Malatya’ya darbe vuracaktır. Her geçen gün küçülen, en önemli bölge
müdürlüklerini kaybeden Malatya, Meteoroloji Bölge Müdürlüğünü de kaybederek,
tarımı büyük bir darbe alacaktır.
Bu konuda Hükûmetin bu kararı tekrar
gözden geçirmesini rica ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın
Ağbaba.
Sayın Özcan…
2.- Bolu
Milletvekili Tanju Özcan’ın, Başbakanın AK PARTİ Grup toplantısında CHP Grubunu
ve milletvekillerini kastederek “Genel Kurulu terörize ediyorlar.” şeklindeki
ifadesinden dolayı kendisini kınadığına ilişkin açıklaması
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bugün Genel Kurul
öncesinde AKP’nin grup toplantısında Sayın Başbakanın konuşmasının bir bölümünü
özellikle ibretle izledim. Sayın Başbakan, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunu ve Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerini kastederek “Genel
Kurulu terörize ediyorlar.” şeklinde bir ifade kullandı ve bu ifadeyi
kullanırken de amacı, birkaç gün önce Meclisin kürsüsünde konuşma yapmaya
çalışan Sayın Milletvekilimizi ite kaka oradan indirmeye çalışan ve Türkiye
Büyük Millet Meclisine yakışmadığını düşündüğüm AKP’nin İdare Amiri Salim
Uslu’yu korumak anlamında bu beyanları kullandı. Ben, Sayın Başbakanın
bu talihsiz beyanlarından dolayı kendisini kınadığımı ifade etmek için söz
aldım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özcan.
Sayın Erdemir…
3.- Bursa
Milletvekili Aykan Erdemir’in, öğretmeninden dayak yiyen lise öğrencisi Burak
Kul’un öğretmeni Zeki Yılmaz’a karşı açtığı dava ile aleyhinde bir delil
bulunmamasına karşın yirmi iki aydır tutuklu bulunan Galatasaray Üniversitesi
öğrencisi Cihan Kırmızıgül’ün 16 Kasım’da görülecek olan davalarına ilişkin
açıklaması
AYKAN ERDEMİR (Bursa) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yarın 16 Kasım. Yarın İstanbul’da iki ayrı dava
görülecek. Birinci dava, 2007 yılında Alevi olduğu için dayak yiyen lise
öğrencisi Burak Kul’un öğretmeni Zeki Yılmaz’a karşı açtığı dava. İkinci dava
ise aleyhine tek bir somut delil bulunmamasına karşın Tekirdağ’da yirmi iki
aydır tutuklu bulunan Galatasaray Üniversitesi öğrencisi Cihan Kırmızıgül’ün
davası. Bugün haklı davasını dört yıldır sürüncemede bıraktığınız Burak
kardeşimizi Mecliste misafir ettik. Bugün, attığınız hücrede yirmi iki ayda
otuz kilo veren Cihan’ın babası Vahap amcamızı ve kardeşi Serhat arkadaşımızı
Mecliste misafir ettik. Korku imparatorluğunuzda mağdur ettiğiniz,
ötekileştirdiğiniz, örselediğiniz tüm yurttaşlarımızı bağrımıza basacağız,
onlara sahip çıkacağız; davaları davamız, mücadeleleri mücadelemizdir.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
öğrencilerimiz başta olmak üzere, tüm yurttaşlarımızın temel hak ve
özgürlüklerini yılmadan savunacağız. Değirmenin üstü her gün yel olmaz, korku
imparatorluğunuz elbet bir gün yıkılır.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Erdemir.
Sayın Öğüt…
4.-
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt’ün, diş hekiminden hizmet bekleyen
yurttaşlarımızın istediği hekimi seçemediğine ve serbest çalışan diş
hekimlerinden hizmet almalarının engellendiğine ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; geçen hafta konuşan iktidar partisi milletvekili
hasta haklarının nasıl gelişmiş olduğunu anlatan konuşmasını yaptı. Ardından,
Sayın Bakan, kendisini tamamlayan bir konuşma yaptı. Anlatılanlara göre
sorunlarımızın çoğu çözülmüştü yani Türkiye’deki ağız diş sağlığı hastaları
istediği diş hekimine gidebiliyordu yani bedensel ve zihinsel engellilerin diş
hekimine ulaşması, transfer kolaylıkları yapılabilmişti yani yaşlılarımızın
eksik dişlerinin protez sorunu çözülmüştü yani
çocuklarımızın yüksek çürük oranı çözülebilmişti. Ama maalesef gerçek böyle
değil.
Kısaca, yüzde 75’leri bulan ağız ve diş
sağlığı hastalıkları devletin kısıtlı imkânlarıyla çözülememekte, serbest
çalışan 17 bin diş hekiminden hizmet bekleyen yurttaşlarımız istediği hekimi
seçememektedir. Bu kandırmacanın bir an önce sona erdirilmesini ve serbest
çalışan diş hekimlerinden hizmet alma hakkının engellenmemesini istiyoruz.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.
Sayın Buldan…
5.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, Iğdır ilinin düşman işgalinden kurtuluş yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Dün 14 Kasım Iğdır’ın düşman işgalinden
kurtuluşunun yıl dönümüydü, 91’inci yıl dönümü. Bu vesileyle, yüzyıllardır
barış içerisinde, kardeşçe yaşayan Türk, Kürt, Azeri ve terekeme halkımızın bundan
sonra da barış ve kardeşlik duygularıyla yaşamalarını temenni ediyor, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Buldan.
Sayın Muharrem Işık…
6.-
Erzincan Milletvekili Muharrem Işık’ın, Erzincan ilinde 1992 yılında meydana
gelen depremden sonra destekleme yapılan binaların tekrar elden geçirilmesi
gerektiğine; araştırma hastanesi yapıldığına ancak diğer hastanelerin de
kapanmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
MUHARREM IŞIK (Erzincan) – Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, deprem denince akla ilk
gelen şehir Erzincan’dır. 92 depreminden sonra Erzincan’da şehir merkezinde
binalarda yenileme yapılırken destekleme yapılan binaların tekrar elden
geçirilmesi gerekiyor. Erzincan’da, özellikle hastane konusunda, on altı yıl
inşaat hâlinde bekleyen bina araştırma hastanesi olarak yapıldı, diğer
hastanelerin kapanması gündemde. En önemli konu sağlık olduğu için ve depremde
de hastaneler çok önemli olduğu için bu konuda gerekli çalışmaların
yapılmasını, devlet hastanelerimizin, özellikle çok sağlam olduğuna inandığımız
A ve B blok hastanelerimizin kapanmamasını istiyoruz. Bu konuda halkımızın
istediği de budur. Özellikle deprem olacağı zaman köylerimizdeki durumlar şu
anda iyi değil. Evlerimiz kerpiç ve taştan yapıldığı için en son iki ay önce
yapılan depremde gördük, çatlamalar ve yıkılmalar meydana geldi.
Hastanelerimizin açık kalması gerekiyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın Alim
Işık…
7.-
Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Van ilinde meydana
gelen depremin Simav depremini unutturduğuna, Simav depreminden etkilenen ilçe
ve belde belediyelerinin çok zor durumda olması nedeniyle bu bölgeye de hizmet
edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
ALİM
IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Van depreminin acıları henüz yenidir ve
hepimizin yüreği yanmaya devam etmektedir. Bu vesileyle Van’da hayatını
kaybeden tüm vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Ancak, Van’da meydana
gelen deprem 19 Mayıs 2011 tarihinde Simav’da meydana gelen depremi
unutturmuştur. Nitekim Sayın Bakan biraz önce yaptığı konuşmada bu depremi
“Sivas depremi” olarak beyan etmiştir. Altı aydır Hükûmet tarafından zaten
unutulmuş olan Simavlılar kaderleriyle baş başa bırakılmışlardır. Simav
depreminden etkilenen ilçe ve belde belediyeleri çok zor durumdadırlar. Altı
aydır kira ve su gelirlerini toplayamayan bu belediyeler vatandaşa verdikleri
hizmetleri veremez hâle gelmişlerdir. Bu vesileyle Hükûmeti bu belediyelere
mutlaka yardımcı olmaya ve hizmet vermeye davet ediyorum.
Bu vesileyle size de söz verdiğiniz
için teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.
Sayın Tanal…
8.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Çevre ve Şehircilik Bakanının “Van ve
Erciş en güvenli bir yerdir, herkes evine girsin.” açıklaması üzerine otel ve
evlere yerleşen vatandaşların ikinci depremde hayatlarını kaybetmesinden
Bakanın sorumlu olduğuna ve istifa etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli
Başkanım, değerli milletvekilleri; Çevre ve Şehircilik Bakanlığının “Van ve
Erciş en güvenli bir yerdir, herkes evine girsin.” açıklaması nedeniyle
insanlar güvenilir olmayan otel ve evlerine yerleşmişlerdir. Bu sebepten dolayı
meydana gelen ikinci depremde Çevre ve Şehircilik Bakanının bu cümlesine
vatandaşlar güvenmemiş olsaydı, inanmamış olsaydı ölmeyecekler idi ve Bakanın
bu lafına güvendikleri için, inandıkları için vefat etmişlerdir, ölmüşlerdir.
Bu anlamda Bakan bunların ölümünden sorumludur, istifaya davet ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
Sayın Serindağ…
9.-
Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ’ın, deprem afeti düşünülerek tedbir
alınmadığına; deprem yardımlarının koordine edilemediğine ilişkin açıklaması
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, AFAD’ın kurulmasından
önce, AFAD’ın kurulmasıyla varlığı sona eren Afet İşleri Genel Müdürlüğünün envanterinde binlerce konteyner vardı, hatta on binlerce
konteyner vardı. Bugünler düşünülerek, deprem afeti düşünülerek tedbir alınması
gerekirken bu konteynerler bugünler düşünülmeden dağıtılmıştır ve insanlar,
eksi 20 derecede çadırda oturmaya mahkûm edilmiştir. Şimdi de Sayın Bakanın
konuşmasından konteyner siparişi verildiğini öğreniyoruz. Peki, konteyner
siparişi verilecek idiyse mevcut konteynerler neden dağıtıldı, neden bugünler
düşünülmedi?
Ayrıca, Sayın Başkan, gene varlığı sona
eren, Afet İşleri Genel Müdürlüğünün envanterinde bir
prefabrik atölyesi vardı ve orada 2-3 bin kişi bu atölyede çalışır idi ama
atölye de kapatıldı, o işçiler de sağa sola gönderildi ve bugünkü durum meydana
geldi. Yani Hükûmet, bugünleri düşünerek gerekli tedbirleri almakta âciz
kalmıştır ve var olan, envanterinde var olan
konteynerleri dağıtmıştır, prefabrik atölyesini kapatmıştır, işçileri de başka
yerlere göndermiştir ve bugünkü durum meydana gelmiştir. Depremden sonra da
deprem yardımları koordine edilememiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın
Serindağ.
Sayın Türkkan…
Sayın Uzunırmak…
10.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın gündem dışı
konuşmasında söz ettiği Dersim İsyanında görevde bulunan Türkiye Cumhuriyeti
yöneticilerini Hitler’le özdeşleştirmesini kendisine yakıştıramadığına ilişkin
açıklaması
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Biraz önce bir sayın milletvekilinin
konuşmasında, Türkiye’nin zamanındaki yöneticilerinin Hitler’le eşit tutulan
bir soykırıma suçlama yapıldı. Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Seyit
Rıza, eğer bir etnik yapıdan dolayı isyan ettiyse bu yanlış bir olgu ve
soykırım, isyan edenin aynı soydan gelenlerinin bütün ülke çapında soruşturmaya
ve kıtale uğramasını gerektirir. Oysaki o bölgenin dışında olmamıştır. Gönül
istiyor ki bugün baktığımızda keşke isyan olmasaydı, keşke isyan öyle
bastırılmasaydı ama şunu bütün Meclisimizin bilmesini istiyorum: Seyit Rıza bir
Kürt değildir. Eğer etnik yapıya gönderme yapılmak isteniyorsa Seyit Rıza
mahkemelerdeki duruşmalarda ve görüşmelerde diyor ki: “Eğer yeni kurulan
devlet, Türkiye Cumhuriyeti bizden rahatsızsa, bizimle anlaşamadıysa,
uyamadıysa bizi geldiğimiz yere, Türkistan’a geri gönderin.” diyor yani
Türkistan’dan gelmiş bir Türkmen’dir Seyit Rıza. Dolayısıyla kendisinin Kürt
kimliği altında bir soykırıma tabi tutulduğu gibi bir ifade hem gerçek dışıdır
hem de o zamanki Türkiye Cumhuriyeti yöneticilerini Hitler’le özdeşleştirmeye
kalkmak bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını taşıyan sayın milletvekiline
yakışmayan bir davranıştır diye ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın
Uzunırmak.
Sayın Türkkan, buyurunuz, son olarak.
11.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Fener Rum Patriği Bartholomeos’un
ekümenik patrik oluşunun 20’nci yılını 9 Kasım 2011 tarihinde TBMM sosyal
tesisi “Florya Deniz Köşkü”nde kutlanmasında TBMM Başkanının izni olup
olmadığına ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan,
bildiğiniz gibi Florya Atatürk Deniz Köşkü beraberindeki diğer alan ve binalar
ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün adıyla
bütünleşmiş bir anlam taşımaktadır. Bizzat Büyük Önder Atatürk için İstanbul
Belediyesi tarafından projelendirilmiştir. 14 Ağustos 1935 tarihinde kullanıma
açılmıştır. Cumhurbaşkanlığı Köşkü olarak kullanılan bina 16 Eylül 1988
tarihinde Millî Saraylar Daire Başkanlığına bağlanmıştır. Florya Atatürk Deniz
Köşkü yanındaki Yaverlik ve Genel Sekreterlik binaları ise sonradan onarılarak
Türkiye Büyük Millet Meclisi sosyal tesisleri hâline getirilmiştir.
9 Kasım 2011 tarihinde Fener Rum
Patriği Bartholomeos “Florya Deniz Köşkü” diye bilinen Türkiye Büyük Millet
Meclisi sosyal tesislerinde ekümenik patrik oluşunun 20’nci yılını
beraberindeki papazlarla beraber, ilahiler eşliğinde, Türkiye Büyük Millet
Meclisi sosyal tesisleri olarak kullanılan Atatürk Köşkü’nde kutlamıştır. Sayın
Meclis Başkanlığından izinleri olduğunu söyleyen bu grup -daha sonra- orada bulunan
diğer arkadaşlarımızın araştırmasıyla izinsiz böyle bir gösteri ve ayin
yapmışlardır Atatürk Köşkü’nde. Bu konuda Meclis Başkanının izni var mıdır?
Hangi saikle izin verilmiştir? Öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Türkkan.
Bu konuyu incelemek gerekecek, ben şu
anda cevap veremem.
Şimdi gündeme geçiyoruz.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın Başkan, bir açıklama yapmak istiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Öyle bir şey yok.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Böyle bir
hakkı yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 69’a göre…
OKTAY VURAL (İzmir) – Yerinden efendim.
BAŞKAN – Yerinizden, açayım mikrofonu
lütfen, açıklama…
Buyurunuz.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Bir dakika,
sadece bir dakika… İç Tüzük neyse o.
12.- Çevre
ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın, Van ilinde meydana gelen deprem
nedeniyle yapılan hizmetlere ilişkin açıklaması
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hatırlarsınız, 17
Kasımda Gölcük’te deprem oldu, o depremde Düzce’de de 17 kişi zannediyorum,
yanılmıyorsam, rahmetli olmuştu.
MUHARREM İNCE (Yalova) – 12 Kasım Düzce
depremi.
OKTAY VURAL (İzmir) – 17 Ağustosta
Gölcük’te olmuştu efendim.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) – Olmuştu. 17 Ağustosta… Bir dakika, buradan size okuyayım.
MUHARREM İNCE (Yalova) – 17 Ağustos
Gölcük’tü, 12 Kasım Düzce’dir.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) –17 Ağustos Gölcük depremi oldu, aynı depremde Düzce’de de
17 insanımızı kaybettik ve daha sonra 12 Kasımda Düzce’de deprem oldu ve
bilmiyorum, 2 bin insanımız rahmetli oldu. Yine aynı şekilde, hiç deprem
olmadığı hâlde Hicret Apartmanı olayı var, çöktü. Yine Diyarbakır’da bir
apartman çöktü. Ben şimdi Van’da diyecektim ki: “Bütün Vanlılar Van’ı terk
etsin, bütün Vanlılar boşaltsın!” Yani böyle garip bir ifade olur mu? Biz o
binalara “girin” de demedik, “girmeyin” de demedik. O bölgede bir deprem yoktu.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ya millet ne
yapacak ki, “girin” de demiyorsunuz, “girmeyin” de demiyorsunuz?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) – Şimdi, arkadaşlar, yani bilmeden konuşmanın, böyle
mahcubiyet getiren lafları konuşmanın, boş konuşmanın manası yok.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sen emekli olmak
için milletvekili olmuşsun.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) – Biz bilimsel… Bilim ne diyorsa biz onu dedik. Biz orada
“sakat” dediğimiz binaları boşalttık ve onlarda ölen olmadı, o bölgede deprem
yoktu. Bina sakatsa biz Van’ı mı boşaltacaktık? Böyle bir şey olabilir mi? Van
boşalıyor şimdi, biz üzülüyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Biz 17
Ağustosta deprem olunca altı ay evlere giremedik.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) – Van boşalıyor şimdi, biz üzülüyoruz. Siz Van’a buyurun,
bir gelin, Van’ı beraber bir gezelim. Şimdi buradan, uzaktan böyle gazel
okumakla bu iş olmaz. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler) Gelin… Ben
yirmi gündür Van’dayım, orada Van’ı görüyorum.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Enkazın üzerinde gezerek olmaz.
Enkaz üzerinde şov yaptınız.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) – Böyle boş konuşmalarla bir şey çıkmaz, fuzuli
konuşmalarla bir şey çıkmaz. Hiç fuzuli konuşmayın. (CHP sıralarından
gürültüler)
Şimdi, biz orada bilimsel konuşuyoruz,
bilimsel konuşmaya devam ediyoruz. Biz, yine diyorum: Sağlam evlere girin,
hasarlı evlere girmeyin, aynısını söylüyorum, bu bilimsel bir ifadedir.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Hasar
tespiti yapmadan nasıl söylüyorsun, hasar tespiti?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sen hiçbir şey
bilmiyorsun Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) – Çocuklarımızı biz donduramayız, kusura bakmayın,
insanlarımızı biz hasta edemeyiz.
Simav’da da -özür diliyorum, eğer dilim
sürçtüyse özür diliyorum- konutlar bitti, kalıcı konutlar altı ayda bitti
değerli milletvekilleri, altı ayda. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Simav’da
onları kardeşlerimize vereceğiz. Bu bir rekordur. Pırıl pırıl evler yaptık
Simav’da. (CHP sıralarından gürültüler) Van’da da vereceğiz, Van’da da. Sizi de
davet ediyoruz, gelin görün Van’da nasıl bir yeni…
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Biz oradayız
zaten, oradayız biz.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) – Van’da biz devlet olarak dört yerde konut yaptık, dört
yerde; Edremit’te yaptık, Kevenli’de yaptık, Erciş’te yaptık.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Devletin
parasıyla yaptın onları.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) – Hepsi pırıl pırıl, sağlam. İşte,
sağlam devlet, sağlam Hükûmet sağlam bina yapar. Bizim dönemde yapılan, bizim
yaptığımız binalar sağlam.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yaptığın
binalarla ilgili kaç tane dava açıldı? İstanbul adliyesi
sizin davalarınızla dolu.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) – Bizim dönemde 5 milyon konut yapıldı Türkiye’de, 5
milyon. Özel sektör de yaptı, devlet olarak biz de 500 bin konut yaptık, hepsi
sağlam. Bundan sonra da siz bize yardım edin, yeni bir afet riskini azaltmaya
yönelik gayretlerimiz var. (CHP sıralarından “Allah versin” sesleri) Gelin,
Maltepe’de, gidip orada teröristleri desteklemeyin, gelin bizimle beraber olun
da… (CHP sıralarından “Ne alakası var?” sesleri, gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın
Erdoğan.
Sayın milletvekilleri, lütfen sakin olunuz,
lütfen.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) –
İç Tüzük’ün 69’uncu maddesi uyarınca söz almak istiyorum. Sayın Bakan
söylediklerimi farklı bir şekilde aktardı. (CHP sıralarından gürültüler)
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) – Ben “destekliyorsunuz” demedim, “desteklemeyin” dedim.
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen sakin olunuz, ben
duyamıyorum. Sırayla…
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) –
Efendim, İç Tüzük’ün 69’uncu maddesi uyarınca söz istiyorum. Sayın Bakan söylediklerim
noktasında farklı anlama gelecek bir şekilde ifadeler kullandı. Ona cevap
vermek için İç Tüzük’ün 69’uncu maddesi uyarınca…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, isim zikretmedi. İç Tüzük 69’da şahsına ilişkin bir yanlış
bilgilendirme varsa onunla ilgili isteyebilir.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Tanrıkulu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, İç Tüzük’ü mü uyguluyorsunuz, kafanıza göre mi yapıyorsunuz? Ne var
orada, ismi geçen ne var?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Çünkü yalan
bilgi veriyor Sayın Bakan, gerçekleri söylemiyor.
MUHARREM İNCE (Yalova) – “Boş
konuşuyorsun.” dedi, onun için.
BAŞKAN – Konuşmasıyla ilgili söyledi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Konuşmasıyla
ne alakası var o işin? İç Tüzük 69’a göre istiyor.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan,
“Boş konuşuyorsun.” dedi Sayın Bakan. Ona göre söz istedi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, İç Tüzük 69’a göre istiyor.
69’da ne var burada?
BAŞKAN – Lütfen yerinize oturur musunuz
Sayın Elitaş.
Buyurunuz Sayın Tanrıkulu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, İç Tüzük’e uygun hareket etmek zorundasınız.
BAŞKAN – Lütfen…
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakan biraz önce çok talihsiz
ifadelerde bulundu, burada söz almış milletvekillerine “Boş konuşuyorsunuz.”
dedi. Bu cümleyi Sayın Bakana yakıştıramıyorum öncelikle.
Efendim, şimdi, Sayın Bakan şu cümleyi
kullandı mı kullanmadı mı, bunu teyit etsin: “Deprem açısından en güvenilir il
Van ve Erciş’tir. Az hasarlı evlere girebilirsiniz.” Bunu söylediniz mi
söylemediniz mi Sayın Bakan? “En güvenli il Van’dır.” dediniz.
Şimdi, dünyanın hangi ülkesinde 5,6’lık
artçı bir depremle 40 kişi ölmüş yani vicdanı olan bir insan kalksın, desin ki
“olmuş”, biz de kabul edelim. Ama yani bir cinayete sebep oldunuz.
Bakın, oteller kamu hizmeti veren
yerlerdir. Ben gider, güvenir, orada kalırım çünkü en azından denetlendiğini
düşünürüm ama siz bunu yapamamışsınız, bunu kabul edin. Sorumluluğu kabul etmek
erdemliliktir, siyasette de budur. Nasıl Van’daki bu iki otel çöker? Nasıl
insanlar orada kalırlar? Gazeteciler, yardım görevlileri, yardım götürenler
nasıl orada kalırlar? Bunda hiç mi sorumluluğunuz yok? Hiç mi afet yönetiminin
sorumluluğu yok? Lütfen, lütfen sorumluluğunuzu gözden geçirin.
40 kişinin ölümünün sorumlusu bu
Hükûmettir, altını çize çize söylüyorum. Yoksa,
5,6’lık depremle 40 kişi ölmez, dünyanın hiçbir yerinde de ölmemiştir. Bu
sorumluluğu kabul edin ve bu depremi yönetemediğinizi de kabul edin. Depremi
yönetemediniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Ben beş saat sonra oradaydım, siz yirmi
gündür oradaydınız, ben beş saat sonra oradaydım. Yine gittim geldim, siz de
oradaydınız. Biz de görüyoruz. Biz vatandaşa dokunuyoruz, aramızdaki fark o,
siz dokunamıyorsunuz. Ayrılıyorsunuz, arkanızdan gaz sıkıyorlar ya, gaz
sıkıyorlar! (CHP sıralarından alkışlar) Depremzedeye gaz sıkılır mı? Gaz
sıkılır mı? O gazları gidin başka yerde kullanın. Olur
mu böyle bir şey ya!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) – Gördün mü sen? Sayın Tanrıkulu, yok öyle bir şey.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) –
Bütün dünya gördü, ayıp, gerçekten ayıp! Bütün dünyaya rezil ettiniz
Türkiye’yi, bunu bu şekilde bilin.
İnsanlar travma
yaşamışlar, tepkilerini farklı dile getirebilirler ama size her tepki gösterene
“provokatör” diyemezsiniz. Hoşgörülü olun, sizden başka doğru da var, bunları
bilin. Ayrılıyor 3 tane bakan oradan, sonra oradaki insanlara cop vuruluyor,
gaz sıkılıyor, dövülüyor. Böyle bir şey var mı yahu! Adam travma
görmüş, yardım bekliyor ama siz diyorsunuz ki: “Biz oraya gittik, köylere
gittik, herkes bizi kucaklıyor.” Nerede sizi kucaklamışlar, bize bir gösterin
ya!
Bakın, yönetmelik elimde, soruyorum
size, Şehircilik Bakanı olarak size soruyorum: Neden afet bölgesi ilan
etmediniz, neden? Genel hayatın etkili olup olmadığı noktasında bir karar niye
bugüne kadar vermediniz Sayın Bakan? Bunu söyleyin, elimde yönetmelik var…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) –
Kanun da burada. Yani bu depremden etkilenmedi mi, bu depremden Van etkilenmedi
mi? Bunu mu söylemek istiyorsunuz.
Teşekkür ederim, sağ olun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın
Tanrıkulu.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın Başkan, bana soru sordu, cevap vermek istiyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Bakan,
konuşmasında muhalefet partilerini Van depremi nedeniyle teröristlere yardım
yapmasaydınız şeklinde bir genel suçlama yaptı, cevap vermek istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sen terörist
değilsin ki, seninle ne alakası var bu işin?
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kaplan. (BDP
sıralarından alkışlar)
2.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Bakan, sanıyorum, kastını aştı ama öyle bir söz
söyledi ki, Van’da ciğerimiz yanarken, soğukta Deniz Bebe ölürken, başını
sokacak bir çadırı olmamış depremzedeler ve şehir hayalete dönerken, Van Valisi
“Hayalet şehre döndü, Van’a yardım edin” derken, orada sorumluların, Hükûmetin,
devletin olmadığı yerde Sayın Bakan hasar tespiti yapmadan “Bu binalar
sağlamdır, girebilirsiniz.” deyip ikinci depremde özellikle Bayram Otel’de
gazetecilerin, Japon yardım temsilcilerinin gözlerimizin önünde kayıp gidişine
sorumsuzluklarıyla neden olurken, bugün Van Valisi yerel yönetimleri dışlayan,
sivil toplumu dışlayan, gönüllü kuruluşları dışlayan ve birlikte çalışmayı
dışlayan ama Deniz Fenerine yol veren bir Hükûmetin Bakanı, üç muhalefet
partisini burada terörizmle suçlayamaz! (CHP
sıralarından alkışlar) Böyle bir aymazlık, böyle bir sorumsuzluk olamaz! Çıkın,
yurt dışından ne kadar para geldi, açıklayın; nereye yardım yaptınız,
açıklayın; sizin icraatınız panzer ve gaz! Sizin icraatınız soğukta ölen Deniz
Bebe! Sizin icraatınız işte dünyanın 16’ncı büyük ekonomisi! İşte bu çadırda
fotoğrafınız gizli! Ve bugünkü gazetelerde Van Valinizin, istifa etmesi gereken
Van Valinizin çığlığı var. Vali diyor ki: “Yardım yapın, yardım edin.” Sen
orada nesin kardeşim! Hükûmet nedir orada! Siz bostan
korkuluğu musunuz! Sizin göreviniz orada insanlara yardım dağıtmak değil
mi! Organize etmek değil mi! İnsanlara ulaşmak değil mi! Şefkat vermek değil
mi! Siz ne hakla insanları bu şekilde suçlarsanız! Suçlayacaksınız Deniz
Fenerini suçlayın! Hâlâ Bakanlar Kurulu kararıyla yardım kuruluşu, kamu
niteliğinde bir kuruluş. Deniz Feneri Almanya’da mahkûm, kesinleşti. Deniz
Feneri burada yargılanıyor ama Van Belediyesi, seçilmiş Belediye Başkanım, Van
halkının özgür iradesine “terörist” diyorsunuz! İşte Sayın Bakan, bu devlet
terörüdür, bunun adı devlet terörüdür! Vatandaşa devlet terörü uyguluyorsunuz.
Artık, bunu bırakın. Gelin, Van halkına yardım edelim, gerisi hikâyedir. Sen bu
kışı geçirebiliyor musun Van’da ey dünyanın 16’ncı büyük ekonomisi! Sen
dünyanın inşaatını yapıyorsun, iki tane konteyner yapamadıysan Van’da, bunun
hesabını verirsin, istifa edersin. Namuslu tavır, erdemli tavır işte budur,
gerisi lafügüzaftır. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın
Kaplan.
Gündeme…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan,
biraz önce Sayın Bakan konuşmasında önce “Girin de demedik, girmeyin de
demedik.” dedi. Ondan sonra da “Hasarlı binalara girmeyin, hasarsız binalara
girin.” dedi.
Şimdi, bu kadar çelişkili, çok önemli
bir güvenlik meselesidir, can güvenliğidir. Dolayısıyla söylediğiniz sözlere
dikkat ediniz. Bakın, ne anlamlara çekileceğini görüyorsunuz. Ondan sonra da bu
bölgeye yardım giderken, bütün belediyeler oraya giderken, “Teröristlere yardım
etmeyin.” derken vatandaşların bu yardımlarını ve o yörede yaşayan insanları da
terörist gibi adlandırmak, böyle topyekûn bir değerlendirme yapmak doğru
olmamıştır. Sözlerinize dikkat etmenizi… Bir ders olmalıdır bu sözlerin
söylenmesi.
BAŞKAN – Sayın Vural, teşekkür ederiz.
OKTAY VURAL (İzmir) - O bakımdan, Sayın
Bakan bunları hatırlatmak istiyorum.
BAŞKAN – Şimdi gündeme geçiyoruz…
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın Başkan, söz verir misiniz? Bana birkaç soru
soruldu, onlara cevap vermek istiyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Öyle bir hakkınız yok Sayın Bakan, nedir ya
bu!
BAŞKAN – Bu soru-cevap değil, şahsınıza
yönelik olduğu için, buyurunuz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Önce kanun
hükmünde kararname tescillerinin Parlamento tarafından… Kanun hükmünde kararname gündeme gelmeden
askıda bir bakanın konuşması suçtur bu aşamada.
BAŞKAN - Sayın Tanal, lütfen,
Bayraktar’ı dinleyelim.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkan hangi hakla konuşuyor?
BAŞKAN – 69’a göre istiyor efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim,
sataşmadan dolayı mı söz verdiniz?
BAŞKAN - Evet efendim.
Sayın Bayraktar, buyurunuz.
3.- Çevre
ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; benim dediğim
kentsel dönüşüm yaparken, depreme dayanıksız binaları yıkmaya giderken orada
birtakım terörist hareketler oluyor, onları destekliyorsunuz demedim, “Onları
desteklemeyin, bizi destekleyin.” Bizi desteklemeyin…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – “Terörist”
dediniz Sayın Bakan, özür dilemeniz lazım.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Devamla) – Bir dakika… Tamam…
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Üç tane muhalefet partisine “Terörist”
dediniz, özür dilemeniz lazım.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Devamla) – Eğer dediysem özür diliyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Evet, tamam
Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Devamla) – Dediysem özür diliyorum.
Özür diliyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Teşekkür ederim.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Devamla) – Şimdi, Van’da da bu iki binanın etrafında hasarlı bina
yoktu. Bu hasarlı iki binanın… 7269 sayılı Yasa burada çok açık. Hasar olmayan
yerlerde ön hasar tespiti yapılmaz. Biz oralara bakmadık, öbür taraflarda…
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) – Bakmak
zorundaydınız, içinde insan oturacak!
OKTAY VURAL (İzmir) – Allah Allah!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Devamla) – Değerli milletvekilleri, biz 105 bin haneyi inceledik,
105 bin hane!
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Parlamento
tarafından…
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Devamla) – Çok Değerli Milletvekili, 105 bin haneden 35 bin haneye
“Girmeyin” dedik ve bu 23 tane yıkılan bina boş binadır ve girilmeyen binadır
fakat otelin olduğu bölgede… Gidin bakın, bu otelin yanında yıkılan bina var mı
veya hasar gören bina var mı? Bu bölgede yıkılan bina yok değerli arkadaşlar.
Yani benim…
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Nasıl
yıkılmadı!
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Devamla) – Ama binanın kendisi sakat. Hicret
Apartmanını da biz mi yaptık? Yani ben şimdi bir şey söylesem “Haddini
aşıyorsun.” diyeceksiniz. Bana diyorsunuz… Biz orada depremle hemhâl olduk,
depremle dertlendik. Yani oraya gelen yardımları da ben size arz edeyim. Yani
vatandaşımızdan şu ana kadar 206 milyon TL yardım geldi. Konteyner bir imalat
işidir. Bir fabrikanın günlük konteyner üretim kapasitesi 10 tanedir. Bizim
elimizde hazır konteyner bir yerde yoktu. Olan konteyner…
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Dünyada var,
alın.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Devamla) – Kocaeli’de
olanları aldık, Kocaeli Valisi gönderdi. Batman Valisinde vardı, onları aldık,
onları gönderdi. Elimizde hazır çadır vardı…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN BAYRAKTAR
(Devamla) - …ve kışın da kış şartlarında çadır olmayacağı için konteyner
getiriyoruz, arkasından da kalıcı konutları yapacağız.
Burada çok samimiyetle ifade ediyorum,
ben kendim oradayım, yani depremi adım adım takip ediyorum, yine gideceğim,
yine oradayım. İnanın, orada gece gündüz bütün kamu kuruluşları çalışıyor,
geldiler. Bakınız, Van Belediye Başkanının telefon numarasını ben buraya şimdi
yazmadım, Bekir Kaya, 530 931 99 70, kendisiyle defalarca görüştüm, ben
kendisine de buradan teşekkür ediyorum. Biz orada onlarla beraber hem hasar
tespit çalışmalarına hem diğer çalışmalara katıldık. Bu işte acele etmeye gerek
yok. Van insanı metanetli insandır, kanaatkâr insandır. Orada bizi nasıl
kucakladıklarını gelin, görün.
Ben orada -93 tane merkez köyü var- 93
merkez köyünün 50’sini gezdim değerli arkadaşlar. Erciş’e defalarca gittim,
Van’daki bütün kenar mahallelere gittim. Biz oradayız ama deprem özelini…
Yani birisini suçlamak için… Ben istifa
etsem ne olacak? Edeyim, istifa edeyim, ne olacak? (CHP sıralarından “Et, et”
sesleri)
Arkadaşlar, sizin, şimdi... Tamam,
teşekkür ederim size, çok teşekkür ederim, çok sağ olun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Devamla) – Şimdi, siz ağır bir şekilde…
BAŞKAN – Sayın Bayraktar, lütfen
sözlerinizi toparlayınız.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Devamla) - Müsaade edin.
Siz en ağır şekilde eleştireceksiniz,
biz konuşmayacağız; siz en ağır şekilde hakaret edeceksiniz, biz cevap
vermeyeceğiz, böyle bir şey yok. Biz hizmet yapıyoruz. Bu millet bizi seviyor,
biz de milleti seviyoruz, siz de bizi sevin, siz de bizi destekleyin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu millet bizi seviyor. Bakınız, ben şimdi sizi… Bir
muhalefet eleştirilir mi? Burada sizi eleştirmeye kalksam altı saat yetmez,
altı saat yetmez.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Ölen
insanların vebali üzerinde.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Devamla) -Öyle eleştiririm ki inanın evinize gidemezsiniz, evinizin
yolunu şaşırırsınız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Samimi söylüyorum,
eleştirmiyorum sizi. Bizi millet bağrına bastı. Ne demek ya, 7 tane seçim
geçirmişiz, 5 tane genel seçim, 2 referandum. Yüzde 50 oy almışız, bu millet
bizi seviyor, biz de milleti seviyoruz. (CHP sıralarından “Millet sizi
sevmiyor, korkuyor, korkuyor.” sesi.)
Van’da bizim 4 milletvekilimiz var,
Vanlı bizi seviyor. Şimdi seçim olsun, 8 milletvekilinin 6’sını alacağız,
6’sını, öbürünü de diğer kardeşlerimiz alsın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Nereden
biliyorsun, nereden?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Devamla) -Vanlının bizi nasıl sevdiğini görüyorsunuz. Siz de hizmet
yapın millet size de oy versin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Devamla) – Siz de hizmet yapın millet sizi de sevsin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın
Bayraktar.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI ERDOĞAN
BAYRAKTAR (Devamla) – Eleştiriyle olmaz. Biz hizmet yaptık, size de hizmet
yapacağız.
MUHARREM İNCE (Yalova) – İdare
amirleri, indirin! İdare amirleri… Nerede idare amiri? İndirsin.
BAŞKAN – Sayın Bayraktar, teşekkür
ediyoruz, sağ olun.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Sayın
Başkan, görüş bildirmek istiyorum.
BAŞKAN – Ne hakkında?
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Van depremi
hasar tespitleriyle ilgili.
BAŞKAN – Bir yanlış anlamayı düzeltmek
üzere mi?
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Evet.
BAŞKAN – Buyurunuz, sisteme giriniz.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Arkadaşlar,
görüş belirtmek isteyenler girebilir! Böyle saçma sapan şey mi olur ya, Allah
aşkına ya.
Yani Sayın Başkan, İç Tüzük miçtüzük
ilga, bitti. Şu anda Güldal Hanım’ın iç tüzüğü uygulanıyor. (AK PARTİ
sıralarından “Evet, doğru” sesleri, alkışlar) 69’la ne alakası var bunun?
BAŞKAN – Sayın Elitaş… Sayın Elitaş,
siz de gayet iyi bilirsiniz ki…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ne alakası
var 69’la bunun? Böyle görüşme mi olur! Hepsi kurallarla olur.
BAŞKAN – Sayın Elitaş, siz de gayet iyi
bilirsiniz ki 60’ıncı maddeye göre yanlış anlaşılmaları düzeltmek üzere her
milletvekili söz ister.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ne yanlış
anlaşılması? Ne söyledi ki yanlış anlaşıldı?
BAŞKAN – 60’a göre söz istedi, ona
vermek durumundayım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ne söyledi?
Oradaki yaptığı parazit mi yanlış anlaşıldı? Parazitten başka bir şey yapmıyor
kimse.
BAŞKAN – Haluk Eyidoğan, buyurunuz.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
13.-
İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan’ın, Van depremi nedeniyle bölgede yapılan
hasar tespit çalışmalarının yapılamadığına ilişkin açıklaması
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) – Sayın
Başkan, 17 Ağustos 1999 depreminden sonra hasar tespitleriyle ilgili, o zamanki
Hükûmet 1.200 hasar tespit uzmanını bölgeye göndermişti. Şimdi girin AFAD’ın
sayfasına… Bakınız, üç yıl evvel kurulan AFAD, bu depremde -Van depreminde-
maalesef görevini yapamamıştır. Bunun birçok nedeni vardır. Kuruluşundan
icraatına kadar -bugünkü icraatına kadar- görevini yapamamıştır. AFAD’ın
görevlerini KHK’yla kurulan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı üstlenmiştir. Hasar
tespiti, yer seçimi, hak sahipliği ve kalıcı konut yapma görevini şu anda Sayın
Bakan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı üstlenmiş gözüküyor. AFAD’ın sayfasında,
Van depremi için 200 hasar tespit uzmanı görevlendirilmiştir. Tabii ki bu
yetmemiştir. Gerek üniversitelerimizden gerekse odalarımızdan, meslek
odalarımızdan -İnşaat Mühendisleri Odası olsun, Mimarlar Odası olsun- hasar
tespitleriyle ilgili sahada çalışma yapmak istemişlerdir ve izin
alamamışlardır. Şimdi kalkıp “Ön hasar tespiti yaptık, arkasından kesin hasar
tespiti yapacağız, ondan sonra bu işleri halledeceğiz.” diyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın
Eyidoğan.
Sayın milletvekilleri, gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 21 milletvekilinin süt
üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/50)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Bir taraftan sanayinin, diğer taraftan
tarım ve hayvancılığın ülke ekonomimize kazandırdığı değerde Trakya Bölgemizin
önemi küçümsenemez.
Son yıllarda bilimsel metotların da
devreye girmesi ile Trakya bölgemiz için hayati öneme haiz olan hayvancılıkta
da çok önemli gelişmeler olmuştur. Yaşanan bu gelişmelere karşın özellikle süt
besiciliği işi ile uğraşan üreticilerimiz, ürünlerinin, emeklerinin para
etmemesi nedeni ile çok ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmaktadırlar.
Günümüzde bir litre sütün bir litre su ile eşdeğer olması, süt üreticiliğindeki
girdi maliyetlerinin yüksek olması, buna karşın ürünlerinin düşük fiyattan
alıcı bulması nedeni ile gün geçtikçe, üreticiler zor duruma girmekte, işin
içinden çıkamayacakları ekonomik darboğazın içerisinde kıvranıp durmaktadırlar.
Büyük güçlüklerle ürettikleri
sütlerini, hak ettikleri gerçek değerlerinde pazarlayamamaktadırlar. Nerede ise
bir litre sütü bir litre su fiyatına ancak alıcı bulabilmektedirler.
Süt üreticiliği ile uğraşmayı sanki suç
işliyorlarmış gibi kabul ederek cezalandırıldıklarını düşünen üreticilerimizin
içinde bulundukları sıkıntıların giderilmesi, ekonomik zorluklardan
kurtarılması, ürünlerinin en iyi koşullarda değerlendirilerek, bir daha bu
durumlara düşürülmemeleri için gerekli tedbirlerin alınarak çözüm yollarının
belirlenmesi amacı ile Anayasamızın 98, İç Tüzüğümüzün 104 ve 105. maddeleri
gereğince bir Meclis Araştırması Komisyonu kurularak konunun araştırılması için
gereğini saygılarımla arz ederim.
1) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
2) Mehmet Şeker (Gaziantep)
3) Candan Yüceer (Tekirdağ)
4) Erdal Aksünger (İzmir)
5) Tufan Köse (Çorum)
6) Kamer Genç (Tunceli)
7) İhsan Özkes (İstanbul)
8) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
9) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
10) Kazım Kurt (Eskişehir)
11) Salih Fırat (Adıyaman)
12) Aytuğ Atıcı (Mersin)
13) Özgür Özel (Manisa)
14) Nurettin Demir (Muğla)
15) Atilla Kart (Konya)
16) Sinan Aydın Aygün (Ankara)
17) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
18) Mustafa Sezgin Tanrukulu (İstanbul)
19) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
20) Celal Dinçer (İstanbul)
21) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
22) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
2.-
İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 22 milletvekilinin, ortaöğretim
sistemindeki aksaklıkların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/51)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Eğitim her açıdan bir bütün olarak ele
alınmalı ve incelenmelidir. İyi bir gelecek için öncelikle eğitim sistemindeki
eksikliklerin giderilmesi gerekmektedir. Bu eksiklikler öncelikle
öğrencilerimizi, dolayısı ile de bu ülkenin geleceğini olumsuz etkilemektedir.
Bunun için ilk olarak eğitim ve sınav sistemindeki adaletsizlikler ortadan
kaldırılmalıdır. Metropol şehirlerdeki öğrenciler ile ülkenin ücra yerlerinde
yaşayan öğrencilere aynı eğitimi vermeden, onları aynı sınava sokmak en büyük
adaletsizliktir. Sınavda çıkan sorular müfredata uygun hale getirilmelidir. Bu
nedenle eğitimde fırsat eşitliği sağlanmalı ve bölgeler arası dengesizlik
ortadan kaldırılmalıdır.
Bu yıl, LYS ve YGS sınav sonuçlarının
açıklanması ile birlikte acı bir tablo ortaya çıkmıştır. Sınavda barajı geçen
öğrenci sayısı önceki yıllara göre oldukça düşmüştür. LYS ve YGS'de binlerce
öğrencinin sınavda sıfır puan alması, öğrencilerin yüzde 60'ının fen sorularına
hiç dokunmaması ve binlerce öğrencinin ise matematikten tek soru bile
çözememesi milli eğitim ve ortaöğretim sisteminde büyük bir eksikliğin ve
bozukluğun olduğunu gözler önüne sermektedir. Sınavda başarısız olan
öğrencilerin ülkemizin geleceğini oluşturacak olması ise diğer bir düşündürücü
noktadır. Burada eleştirilmesi gereken öğrencilerden çok, öğrencileri bu
noktaya getiren eğitim sistemidir. İlköğretimden başlayarak kendisini
sınavların içerisinde bulan öğrencilerimiz tıpkı bir yarış atı haline getirilmişlerdir.
Bu yarışta öne çıkan dershaneler ise okullardaki eğitim kalitesinin düşmesine
neden olmuştur. Ayrıca bu sınav, giderek parası olanın okuma hakkının olduğu
bir sistem haline de dönüşmektedir. Oysaki T.C. Anayasasının 42. maddesinde de
belirtildiği gibi "Kimse eğitim ve öğretim hakkından mahrum
bırakılamaz." Bu nedenle herkesin eşit şekilde faydalanacağı, yalnızca
parası olanların iyi dershanelere giderek iyi eğitim almasını ortadan kaldıran,
dershane değil okul öncelikli ortaöğretim sisteminin bir an önce hayata
geçirilmesi gerekmektedir.
Milli Eğitim sistemindeki eksikliklerin
araştırılması, temel eğitime ve öğrenciye odaklı bir eğitim sisteminin
yerleştirilmesi için gerekli çalışmaların yapılması, var olan üniversite seçme
sınavındaki adaletsizliklerin ortadan kaldırılarak adil bir sınav hâline
getirilmesi ve ortaöğretim müfredatındaki problemlerin önceden tespit edilerek
kalıcı çözüm yollarının bulunması amacıyla Anayasanın 98. ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi İç Tüzüğünün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis Araştırması
açılmasını saygılarımla arz ederim.
1) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
2) Candan Yüceer (Tekirdağ)
3) Atilla Kart (Konya)
4) Erdal Aksünger (İzmir)
5) Kamer Genç (Tunceli)
6) Mehmet Şeker (Gaziantep)
7) Tufan Köse (Çorum)
8) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
9) Kazım Kurt (Eskişehir)
10) Salih Fırat (Adıyaman)
11) Özgür Özel (Manisa)
12) Aytuğ Atıcı (Mersin)
13) Sinan Aydın Aygün (Ankara)
14) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
15) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
16) İhsan Özkes (İstanbul)
17) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
18) Nurettin Demir (Muğla)
19) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
20) Sena Kaleli (Bursa)
21) Celal Dinçer (İstanbul)
22) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
23) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
3.-
İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 24 milletvekilinin, mermercilik
sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/52)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Mermer rezervi bakımından Dünyada
önemli bir yere sahip olan Türkiye, yüzlerce renk ve doku kalitesine sahip
mermer çeşidiyle uluslar arası pazarlarda şansı çok
yüksek bir ülkedir. Ancak Türkiye ekonomisine ciddi katkı sağlayan, 100 bin
kişilik istihdam yaratan, ihracatta önemli bir gelir kaynağı olan ve yarattığı
katma değerle önemli bir yere sahip olan mermercilik sektörü, özellikle son
yıllarda ciddi sorunlar yaşamaktadır.
Mermercilik sektörünün yaşamakta olduğu
sorunların saptanması ve çözüm yollarının bulunması amacıyla, Anayasa'nın
98'inci, TBMM İçtüzüğü‘nün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını saygılarımla arz ederim.
1) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
2) Candan Yüceer (Tekirdağ)
3) Atilla Kart (Konya)
4) Erdal Aksünger (İzmir)
5) Veli Ağbaba (Malatya)
6) Kamer Genç (Tunceli)
7) Mehmet Şeker (Gaziantep)
8) Mevlüt Dudu (Hatay)
9) Sinan Aydın Aygün (Ankara)
10) Haluk Ahmet Gümüş (Balıkesir)
11) İhsan Özkes (İstanbul)
12) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
13) Kazım Kurt (Eskişehir)
14) Salih Fırat (Adıyaman)
15) Aytuğ Atıcı (Mersin)
16) Özgür Özel (Manisa)
17) Nurettin Demir (Muğla)
18) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
19) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
20) Ali Özgündüz (İstanbul)
21) Rıza Mahmut Türmen (İzmir)
22) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
23) Celal Dinçer (İstanbul)
24) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
25) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerini alacak ve
Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
C) Tezkereler
1.- Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Başkanı Dr. Hasan Bozer'in vaki
davetine icabetle, "KKTC'nin 28. Kuruluş Yıl Dönümü Kutlamaları"na,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığını temsilen TBMM İdari Amiri Salim
Uslu'nun, resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/629)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Cumhuriyet Meclisi Başkanı Dr. Hasan Bozer'in vaki davetine icabetle,
"KKTC'nin 28. Kuruluş Yıldönümü Kutlamaları"na, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığını temsilen TBMM İdari Amiri Salim Uslu'nun resmî ziyarette
bulunması hususu "Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin
Düzenlemesi Hakkında 3620 Sayılı Kanun'un 6. Maddesi" uyarınca Genel
Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2.-
Azerbaycan Cumhuriyeti Millî Meclisinin vaki davetine icabetle TBMM Dışişleri
Komisyonu üyelerinden oluşan bir parlamenter heyetin 20-22 Kasım 2011 tarihleri
arasında Azerbaycan'a resmî bir ziyarette bulunmalarına ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/630)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Azerbaycan Cumhuriyeti Milli
Meclisi'nin vaki davetine icabetle TBMM Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan
bir parlamenter heyet'in 20-22 Kasım 2011 tarihleri arasında Azerbaycan'a resmî
bir ziyarette bulunması hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı Kanun'un 6. Maddesi uyarınca
Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.26
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.39
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 18’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
VIII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve arkadaşları tarafından, (46
sıra no.lu) “Okullarda yaşanan şiddet
olaylarının ve madde bağımlılığı gibi tehlikelerin nedenlerinin araştırılması”
hakkında verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 15/11/2011
Salı günkü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı birleşimde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
15.11.2011
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 15.11.2011 Salı günü
(Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Muharrem
İnce
Yalova
Grup
Başkanvekili
Öneri
İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve arkadaşları tarafından, 06 Ekim 2011 tarihinde, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına “Okullarda yaşanan şiddet olaylarının ve madde
bağımlılığı gibi tehlikelerin nedenlerinin araştırılması” hakkında verilmiş
olan Meclis Araştırma Önergesinin, (46 sıra nolu) Genel Kurul’un bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 15.11.2011 Salı günlü
birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Öneri lehine Yalova
Milletvekili Muharrem İnce.
Buyurunuz Sayın İnce. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan, sayın milletvekilleri.
Değerli arkadaşlarım, geçtiğimiz
günlerde burada bir zorbalık oldu, kürsüdeki bir milletvekilimiz iteklendi.
(Bir grup CHP milletvekili CHP sıraları
önünde toplandı)
Merak etmeyin, bugün olmaz o. Onu yapan
kişi şöyle bakar…
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Biz yine de
koruyalım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, milletvekilleri niye ayakta duruyor?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
hayırdır, ne oluyor?
MUHARREM İNCE (Devamla) – Önce bakar,
CHP Grubunda az kişi var.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
MUHARREM İNCE (Devamla) – Sonra
kürsüdekine bakar, belli bir yaşta mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri ne yapıyorlar?
BAŞKAN – Sayın İnce…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri ne yapıyor?
BAŞKAN – Sayın İnce…
MUHARREM İNCE (Devamla) – Onu
itekleyebilir miyim? Ancak o zaman gelebilir. Bugün bir şey olmaz. Oturun.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen
yerlerinize oturunuz.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Siz oturun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kürsüyü mü
işgal edecekler?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen
yerlerinize oturunuz. Sayın İnce’yi dinleyelim.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Arkadaşlar,
oturun siz.
BAŞKAN – Lütfen yerlerinize oturunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, ne oluyor?
BAŞKAN – Anlayamıyorum ben de efendim.
Lütfen yerlerinize oturunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Lütfen sorar
mısınız ne olduğunu.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Sayın Ağbaba,
oturun.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Ne olur ne
olmaz.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Oturun
arkadaşlar, oturun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkanım, ne olduğunu sorar mısınız.
BAŞKAN – Söylüyorum efendim,
duyuyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ama bir şey
yapın.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Korkmayın, bir
şey yapmayız. Biz, sizin gibi…
BAŞKAN – Lütfen yerlerinize oturunuz.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Arkadaşlar, o
her zaman olmaz. Bakarlar, CHP Grubunda az milletvekili var, kürsüdeki de kalp
rahatsızlığı geçirmiş, onu itekleyebilirim, ona inandığı zaman gelir yapar;
şimdi gelmez, gelemez, merak etmeyin. O her zaman olmaz. Zaten zayıflık oradan
başlar. Bir insanın özelliği oradan başlar zaten. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, Türkiye sorunlar
yumağı bir ülke hâline geldi. Sorunlar çözülemiyor, erteleniyor veya cilalanıp
çözülmüş gibi gösteriliyor. Yurttaşlarımızın yaşadığı Türkiye ile gazetelerin,
televizyonların gösterdiği Türkiye, ne yazık ki, farklı. Sorunlar
çözülemeyince, yeni metotlar ortaya çıkıyor, bunun da başında şiddet geliyor.
Gelecekten umutsuz, sınavlardan yorgun gençler okulda şiddet uyguluyor.
Depremzedelerin sorununu çözemeyen AKP Van’da şiddet uyguluyor, HES’lerde
yurttaşlarımızı ikna edemeyen iktidar dipçikle ikna etmeye çalışıyor, hatta
bunların bayramlaşmalarını bile engelliyor. Parasız eğitim isteyen üniversite
öğrencileri on dokuz ay hapse atılıyor. AKP İktidarı için şiddet herkese
uygulanmaktadır artık. Kendisine karşı olan, öğrenci, işçi, köylü, emekli,
çevreci, son olarak da milletvekiline şiddet uygulamak AKP’nin politikası
hâline gelmiştir.
Muhalefetin sesini, önce, temel yasayla
kısmak istediler. 21’inci Dönemde 7 kanun temel kanun olarak geçmişti, 22’nci
Dönemde 28; 23’üncü Dönemde 51 kanun temel kanun olarak geçti. Temel kanundan
amaç, önergeyi sınırlandırmak, konuşma süresini sınırlandırmaktır.
İki: Soru önergelerini yanıtlamayarak
muhalefetin sesini kısmak istediniz. 23’üncü Dönemde 21.598 soru önergesinin
9.245’i süresi içinde yanıtlanmamıştır. Bu dönemde, 24’üncü Dönemde, beş aylık
süre içerisinde verilen 1.451 soru önergesinin 297 tanesi süresi içinde
yanıtlanmış, 260 tanesi süresi içinde yanıtlanmamıştır.
Kanun hükmünde kararname. Yazıklar
olsun ki, Meclis açıkken otuz dört kanun hükmünde kararname çıkarılmış, yasama
devre dışı bırakılmıştır.
Bir başkası: Meclis TV yayınlarını
keserek muhalefetin sesini kısıyorsunuz, Başbakanın her konuşmasını en az on
televizyon canlı yayın veriyor ama muhalefete geldi mi, yok. İşte sizin ileri
demokrasiniz bunlar.
Komisyonlarda yeterlik önergesi vererek
sesimizi kısmak istiyorsunuz.
Bunlar sizi kesmedi, hızınızı
alamadınız, şimdi şiddete başvurmaya çalışıyorsunuz. 23 Nisan 1920’den bu yana
bir ilki gerçekleştirdiniz; kürsüdeki milletvekilini iteklediniz, ite kaka
kürsüden indirdiniz, şiddet uyguladınız, zorbalık yaptınız, eşkıyalığı Meclise
taşıdınız. (CHP sıralarından alkışlar) Bu yapılan, bir kişinin densizliği,
zorbalığı değildir, zorbalığın topyekûn desteklenmesi ve sahiplenilmesidir.
Bugün Başbakan da ayrıca bu zorbalığı desteklemiştir, Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekillerine küfürlü konuşmalarıyla ilgili akıl vermiştir. 61’inci
Hükûmet, 61 başbakan yaşamış bu ülke. Sayın Recep Erdoğan’dan daha küfürlü
konuşan ikinci bir başbakan tanıyor musunuz siz? (CHP sıralarından alkışlar)
Çoğunluk diktatörlüğü işte budur. 170
bin euroluk işçi parasıyla alınmış araca binmeye alışkın sendika ağası Meclis
ağalığına, sultan fedailiğine soyunmuştur. (CHP sıralarından alkışlar) Bu zat,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde idare amirliği yapamaz. Ona önerim şudur:
Başbakanın 1.400 koruması var, alsın Salim Uslu’yu yanına koruma işini toptan
halletsin diyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Kürsüde konuşan
milletvekillerini oy çokluğuyla susturmak faşizmin ta kendisidir, çoğunluk
diktatörlüğünün çok açık göstergesidir. (CHP sıralarından alkışlar)
“Başbakana dokunmak ibadettir.” diyen
vekiller, Başbakana eleştiri getiren milletvekillerine dokunarak ibadet
ettiklerini sanıyorlar.
Şimdi sizleri uyarıyorum. Biz devrimin
ve direnişin partisiyiz, Kuvayımilliye’nin partisiyiz, yedi düvele ve yerli iş
birlikçi eşkıyalarına direnmiş bir partiyiz. Biz İçişleri Bakanlığına dilekçe
verilerek damga puluyla kurulmuş bir parti değiliz, savaş cephelerinde kurulmuş
bir partiyiz, sizin gibi beş yıldızlı otellerin lobilerinde kurulmuş bir parti
değiliz. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÜZÜLMEZ (Konya) – O savaş
cephelerini benim dedem yaptı, benim dedem!
MUHARREM İNCE (Devamla) – “Tayyip
Erdoğan’la demokratik bir Türkiye kurulamaz. Tayyip Erdoğan’ın entelektüel
düzeyi yetersiz.” dediği kamuoyuna yansıyınca önce özür dilemek, sonra
Kayseri’ye gidip eğilip bükülmek ve şimdi de sürekli laf atarak Genel Kurulu
geren cahiliye artığı milletvekiline sesleniyorum (CHP sıralarından alkışlar)
ve yanında yağcılığını şiddete dönüştüren idare amirine sesleniyorum: Padişahlığa
özenen bir Meclis başkanı. İşte 10 Kasım davetiyeleri. Bu, 10 Kasımda
cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü anma günüyle ilgili,
Meclis Başkanının davetiyesi; bir kâğıt, bir fotokopi. Bu da son Halife
Abdülmecit dönemiyle ilgili, onunla ilgili, Meclis Başkanlığının bastığı
davetiyeler.
HÜSEYİN ÜZÜLMEZ (Konya) – Halife değil,
Osmanlı Sultanı.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Yazıklar
olsun, yazıklar olsun, yazıklar olsun size! (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, şuraya bakın şuraya, şu davetiyeye
bakın şu davetiyeye.
BÜLENT TURAN (İstanbul) – 10 Kasımda
niye yoktunuz burada?
MUHARREM İNCE (Devamla) – Şuna bakın,
şuna bakın: Atatürk’ü anma gününde basılan davetiye, Abdülmecit’le ilgili
basılan davetiye.
Değerli arkadaşlarım, size şunu söylüyorum,
bakınız, sizi bu kürsüden Cumhuriyet Halk Partisi adına uyarıyorum: Bu kürsü
milletin kürsüsüdür. Milletvekilinin sesini kesmek milletin sesini kesmektir.
“Haddinizi bilin!” diyorum. Siz şiddeti saldırı amaçlı yapıyorsunuz, biz
şiddeti savunma amaçlı anlıyoruz. Eşkıyayı Meclise hükümdar etmeyiz.
Zannetmeyiniz ki savaş baltalarını gömdüysek yerini unutmadık. (AK PARTİ
sıralarından “Allah Allah!” sesleri, gürültüler)
Zannetmeyin ki, zannetmeyin ki…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Siz terör
estirmeye başladınız, terör.
MUHARREM İNCE (Devamla) – “Biz siyaseti
beyaz kefenler içinde yaparız.” diyen Başbakana sesleniyorum: Biz bu
topraklarda kefensiz yatanların torunlarıyız. Biz siyaseti böyle yapıyoruz.
(CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
Herkes haddini bilsin! Türkiye Büyük
Millet Meclisinde hiç kimse padişahlık özentisi yapamaz, Atatürk’e hakaret
edemez! Hakkı da değildir, haddi de değildir; haddini de bildiririz!
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın İnce.
Aleyhinde Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunç… Yok.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, kuraları çektiniz de haber mi vermediniz?
BAŞKAN – Kuralar çekildi, bunlar çıktı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ama bir
haber vermeniz lazımdı.
BAŞKAN – İkinci sırada siz varsınız,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, haber
vermeniz lazım; bakın, değişecek arkadaşlarımız var, onun yerine Necdet Ünüvar…
BAŞKAN – Yani ben bilemeyeceğim onu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ama Sayın
Başkan, haberimiz yok ki.
BAŞKAN – Arkadaşlar burada kuraları
çektiler, bana…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kura çekildi
ama bize bilgi vermiyorsunuz.
BAŞKAN – Ben bilemeyeceğim, burada
vermediler mi arkadaşlar bilgileri?
Siz konuşun o zaman.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, ikinci
aleyhte olan konuşsun Yılmaz Bey yoksa.
Efendim, diğer aleyhte konuşsun Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Elitaş, buyurunuz siz
konuşun, sonra bakarız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Biz geçen hafta bir toplantı yaptık,
Danışma Kurulu toplantı yaptı. Danışma Kurulunun yaptığı toplantıda, bugün
itibarıyla Barış ve Demokrasi Partisinin İçişleri Bakanımıza verdiği gensoru
önergesini konuşmak üzere anlaştık. Bunun altında, Danışma Kurulu toplantısı
dediğimizde, bütün siyasi parti grup başkan vekillerinin ittifakı söz
konusudur. Kırmızı gündem dediğimiz şu şeye baktığınız takdirde bugün ne
yapacağımız bellidir. O gün Cumhuriyet Halk Partisinden Sayın Akif
Hamzaçebi’nin imzası vardır. Sayın Akif Hamzaçebi’nin imzası çerçevesinde
bugünkü yapacağımız işlem, bir siyasi partinin İçişleri Bakanı hakkındaki
verdiği gensoru önergesini konuşup gündemi kapatmaktır ama maalesef muhalefet
öylesine kendi içerisinde tutarsız ve kararsız ki kimin ne yaptığının farkında
değil.
OKTAY VURAL (İzmir) – Kim? Kim?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Genel konuşma,
ismini söyle.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bir taraftan
Danışma Kurulu önerisi yapacaksınız, geleceksiniz, bugün gündemin ne olduğuyla
ilgili bir meseleyi konuya getireceksiniz, öbür taraftan…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Elitaş,
“muhalefet” diye genel konuşma.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Milliyetçi
Hareket Partisi ile Barış ve Demokrasi Partisi bu kapsamın dışındadır.
Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili konuşuyorum.
…siz kalkacaksınız gündemi değiştirmeye
çalışacaksınız ve bir kelime dahi araştırma önergenizle ilgili ifade
etmeyeceksiniz. Sebep? Perşembe günü yaşanan hadiseyi burada ajite ederek,
farklı bir şekilde göstermeye çalışarak milletin Meclisinin millet gözünde,
millet nezdinde itibarını düşürmek için uğraşacaksınız.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Herkesin gözü
önünde oldu Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, az
önce Grup Başkan Vekili buraya konuşmaya kalktığında Cumhuriyet Halk Partisi
Grubundan milletvekili arkadaşlar kürsüye saldırmak için ortaya çıktılar. (CHP
sıralarından gürültüler)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Korumak için,
korumak!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Burada Grup
Başkan Vekili zorbalığı kınarken, zorbalığı lanetlemeye çalışırken orada
zorbalık yapmak için esas duruşta bekleyen milletvekillerini gördü bu
Parlamento. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
Bakın değerli milletvekilleri, kürsü
dokunulmazlığı kürsüyü işgal hakkını hiç kimseye vermemiştir.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Gel, bir daha
indir de görelim o zaman!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Eğer siz
tutanakları okuduysanız tutanaklara baktığınızda Meclis Başkan Vekili buradaki
konuşma yapan konuşmacıyı 66’ncı maddeye göre gündeme davet ediyor, temiz bir
dille konuşmaya davet ediyor ve uyarıyor, “İkinci bir uyarıyı yapıyorum, eğer,
ikinci uyarıyı yaptığım takdirde sizin sözünüzü kesmek mecburiyetindeyim.”
diyor ve sözünü kesiyor. Bu ara konuşmacı Meclis Başkan Vekiliyle diyaloğa
giriyor, hatta Meclis Başkan Vekiline hakaretamiz sözlerde bulunuyor. Aradan
iki dakika geçiyor, iki dakika geçtikten sonra Meclis Başkan Vekili idare
amirlerini göreve çağırıyor. Olması gereken muhalefet
partisinden idare amirlerinin burada görevinin başında olması. Onlar yan
gelip yatarken maalesef burada Adalet ve Kalkınma Partisi İdare Amiri göreve
ister istemez geliyor…
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Salim Uslu
görev mi yaptı yani? Görev mi yaptı Salim Uslu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …ve burada milletvekili arkadaşımıza hakaret
ettiğinden dolayı, aslında kabul etmediğimiz, hoş olmayan bir davranış ortaya
çıkıyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Kına, kına,
kına! Kınasana!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın
değerli milletvekilleri, siz o anda kürsüye yapılan bir müdahale olduğunu
gösterdiğiniz takdirde, ifade ettiğiniz takdirde bu kürsünün ne kadar önemli
olduğunun bilincinin dışına çıkmışız demektir. Kürsüyü işgal eden bir
milletvekilini Meclis Başkanı oradan indiremiyorsa idare amirleri görevini
yapacaktır. (CHP sıralarından “Ara verir, ara!” sesi)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Ayıp, ayıp,
ayıp!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Eğer idare
amiri, muhalefet partisinden idare amirleri orada yoksa grup başkan vekilleri
görev yapacaktır. (CHP sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar, gürültüler) Grup başkan vekilleri bostan korkuluğu mu! Grup
başkan vekilleri ne iş yapar! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu) – İdare amirleri
tetikçi mi!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Grup başkan vekilleri burada sükûneti
sağlamakla görevlidir.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Eşkıya, eşkıya!
İdare amiri eşkıya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Eğer
sükûneti sağlamayacaksa, anarşiyi teşvik edecekse, burada terörizm yapacaksa ve
faşistçe bir uygulamayı kendi içine sindirecekse grup başkan vekili grup başkan
vekilliği görevini yapmayacaktır.
Bakın, o savunduğunuz milletvekili,
kulakları çınlasın Kemal Anadol’un -Kemal Ağabeyin- bir tabiriyle ilk defa
yanaşma meclisine üye olmuş, arkasından gelmiş farklı bir partiye girmiş,
arkasından Doğru Yol Partisine girmiş, belli bir zamana gelene kadar… (CHP
sıralarından gürültüler)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Sen neredeydin!
Sen nereden geldin! Beşinci partin bu!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …belli bir
zamana gelene kadar kendi başına çalışmaya çalışmış. Geçen dönemde yanaşmaya
çalışmış bu gruba ama o zamanki genel başkan bu yanaşmayı dirseğiyle itmiş. 22
Mayıs 2010 tarihinde bir değişim olmuş, bütün yanaşmaları yanına çekmeye
başlamış.
Bakınız değerli milletvekilleri, sizin
o savunduğunuz milletvekili, her tarafı gezip, şu kürsüde ağza alınmayacak
sözleri söyleyen…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sen
söylüyorsun Sayın Başkan!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …herkese
iftira atan, yalanı bir arada ifade etmeye çalışan bir milletvekili. O grup
içerisinde -geçen dönemde çok iyi biliyorum- burada kürsüye çıkıp da konuşmaya
çalışan o milletvekilinden aşırı derecede rahatsız olan grup başkan vekili
arkadaşlarım olduğunu çok iyi biliyorum ama her ne hikmetse, şu anda o
Cumhuriyet Halk Partisinin kahramanı hâline geldi.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Meclis
kürsüsünü koruyoruz, Meclis kürsüsünü.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Biz daha
önce o milletvekiliyle ilgili anılmayı istemezken, “Sadece o milletvekili
burada var.” derken, şu anda bakıyorum ki Cumhuriyet Halk Partisinin Kamer Genç
olmaya hevesli onlarca milletvekili varmış! Hepinize hayırlı uğurlu olsun! (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
VELİ AĞBABA (Malatya) – Kamer Genç
olmaktan onur duyarım, onur.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Niye üzülüyorsunuz? “Kamer Genç’e
hevesleniyorsunuz.” diye niye alınganlık gösteriyorsunuz? Onun yaptığı
hareketlerden memnuniyetinizi ifade ediyorsunuz. Niye biz “Kamer Genç oldunuz.”
diye söylediğimizde ayağa fırlıyorsunuz? Diken mi batıyor? Niye ona karşı çıkıyorsunuz?
(CHP sıralarından gürültüler)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Tutanakları
okuyun…
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Şu anda,
bakın, değerli milletvekilleri, Kamer Genç’in ne olduğunu herkes biliyor, Kamer
Genç’in nasıl bir milletvekilliği yaptığını da herkes biliyor. Onu, en iyi,
geçen dönemdeki Grup Başkan Vekilliği yapmış Sayın Kemal Anadol’a
sorabilirsiniz, Sayın Kemal Anadol’un tabirinin ne olduğunu ifade
edebilirsiniz. Şu anda, maalesef Cumhuriyet Halk Partisinde bir tane Kamer Genç
vardı ama onlarca Kamer Genç’in var olduğunu görüyorum. Cumhuriyet Halk
Partisini temsil etme kabiliyeti eğer Kamer Gençlere kaldıysa “Atatürk’ün
kurduğu Cumhuriyet Halk Partisinin vay hâline!” demek lazım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
Rahmetli İnönü’nün, Atatürk’ün
kemikleri sızlıyor. Herhâlde Atatürk bu resmî görmüş olsaydı, öyle tahmin
ediyorum ki hepinizi falakaya yatırırdı.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Senin
Meclise saygın bu işte! Sizin Meclise saygınız bu işte!
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Seni kim
falakaya yatıracak?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Değerli
milletvekilleri, bakın, geçen dönemle ilgili, Sayın Grup Başkan Vekili dedi ki:
“Biz buradan 91’inci maddeyi, temel kanunla ilgili kısmı öylesine bir şey
yapmaya kalktık ki muhalefetin sözünü kesmeye çalıştık.” Ya, Allah aşkına
şurada istatistiklere bir tane bakın, muhalefetten fazla yapılan bir konuşma
var mı? Muhalefet milletvekillerinin yaptığı konuşmadan daha çok konuşma yapan
var mı?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Siz
konuşmuyorsunuz, biz ne yapalım?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Dün Meclis
Başkanımızın Başkanlığında toplandık. Meclis Başkanının Başkanlığında
yaptığımız toplantıda dedik ki: “Muhalefetin verdiği grup önerilerine aleyhte
sözler iktidar grubuna ait, diğer sözleri muhalefet kendi arasında anlaşacak.”
Sayın Vural bugün geldi: “Anlaşma devam mı?” “Aynen devam.” dedik ve ifade
ettik, Meclis Başkanlığına bildirdik ama dün sanki biz bu işi suyun üstüne
yazmışız.
Değerli arkadaşlar, laf buradan çıkar,
laf ağızdan çıktıktan sonra kişiyi bağlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Eğer siz 3 grup başkan vekili oradayken, salahiyetiniz yoksa,
yetkiniz yoksa, birilerine danışacaksanız, birilerinden icazet alacaksanız,
grup başkanınız adına konuşma yetkiniz yoksa, o gün Sayın Meclis Başkanına bir
dahaki toplantıda “Grup başkan vekilleri grup başkanından aldıkları ıslak
imzayla yetkili olduklarını teyit etsinler, biz o şekilde bu konuşmaları
yapalım.” demek mecburiyetinde kalırız.
Şimdi, temel kanunla ilgili konu. Elli
küsur tane temel kanun çıkarmışız, hiç incelediniz mi? Altında grup başkan
vekilinizin imzasıyla birlikte ortak olarak imza attığımız temel kanun kaç
tane? Bakma imkânı bulmadınız, anca ağzınıza geleni söylüyorsunuz geçen ifade
ettiğiniz gibi. Hani “ADEY” diye bir proje vardı ya, ADEY Projesi’nde Millî
Eğitim Bakanlığı 264 milyon liralık bir ihaleyi yapmıştı ya, bu da Ahmet
Elhakan diye bir kişiydi ya, “Ahmet Elhakan” diye olan kişi Adalet ve Kalkınma
Partisinden aday adayı olmuş ve o kişi de gitmiş Millî Eğitim Bakanlığından ihale
almış… El insaf! El insaf! İnsan Allah’tan korkar. Bu kadar yalanı bir araya
getirip ifade etmek hiçbir milletvekiline yakışan bir tavır değildir. Ertesi
gün Sayın Millî Eğitim Bakanı bu konuyu açıkladı, dedi ki: Millî Eğitim Bakanlığı …dı iddia ederek böyle bir şeyi “Ben sizlere
yardımcı olmaya çalışayım.” dediği bir ifadeyi, siz öğrenci sayısıyla,
ilköğretimdeki öğrenci sayısıyla 20 liralık, ayda 2 liralık kısmı çarpıp
bölüyorsunuz “264 milyon lira ihale var.” diyorsunuz. Böyle bir şeyi söylemek
hangi milletvekiline yakışır?
Değerli milletvekilleri, yaptığımız iş,
İç Tüzük’e uygun bir harekettir. İdare Amirinin yaptığı, Meclis Başkanının
görevi sonucu buraya çağrılmıştır. Grup Başkan Vekili olaya müdahale etmeliydi,
muhalefet partilerinin idare amirleri olaya müdahale edip bir fırsat
vermemelilerdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi bağlayınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bu yüzden
grup önerisi aleyhinde söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Elitaş.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan…
ADNAN KESKİN (Denizli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bir dakika sayın
milletvekilleri…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Lütfen, bir dakika sayın
milletvekilleri…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Elitaş,
Grubumuza açıkça sataşmıştır, hakaret etmiştir, cevap vermek istiyorum.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – İdare amirleri
olarak bir genelleme…
BAŞKAN – Bir dakika sayın milletvekilleri…
Bir dakika… Söz vereceğim…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yani “Kamer
Genç Cumhuriyet Halk Partisini temsil ediyor.” demek hakaretse, amenna.
BAŞKAN – Sayın Elitaş, lütfen…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir
dakikanızı rica edeceğim.
Size söz vereceğim fakat Sayın Metiner,
Sayın İnce’nin konuşmasından bir sataşma olduğunu kendi sözlerine yönelik
olarak niteliyor. Onun için, daha önceki oturumda yapılmış bir konuşmasına
atıfta bulunulmuş.
Buyurunuz Sayın Metiner.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan,
Mustafa Elitaş en fazla bana sataştı.
BAŞKAN – Biliyorum efendim, lütfen
bekleyiniz. Sırayla vereceğim sözünüzü. Lütfen…
Buyurunuz Sayın Metiner.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’in, Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET METİNER (Adıyaman) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri…
ADNAN KESKİN (Denizli) – Sayın Başkan,
önce bize sataşma olup olmadığına bir karar verin, sonra söz verin.
BAŞKAN – Karar verdim, söz vereceğim
dedim.
MEHMET METİNER (Devamla) – …Sayın
İnce’ye üslubuyla cevap vermek istemem. Gerilimin, çatışmanın Türkiye’ye de, bu
Meclise de hiçbir yararı yok ama çok merak ediyorsa kendisine, cahiliye metaforu üzerinden yapmış olduğum bir saptamanın ne anlama
geldiğini uzun boylu anlatabilirim, yeri burası değil.
“Yalakalık”
“Atatürk düşmanlığı” gibi tabirler bir siyasetçinin bir başka siyasetçi
arkadaşına karşı kullanmaması gereken suçlama sözcükleridir. Konuşmasını
bilenler, söyleyecek sözü olanlar hakarete başvurmazlar. Aynı idealleri
paylaştığımız insanların yan yana durmaları yalakalık
değildir arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Biz AK PARTİ Grubu olarak
aynı idealleri paylaşıyoruz. Sayın Başbakanımız da aynı idealleri paylaştığımız
bir davanın lideridir. (CHP sıralarından gürültüler) Onu sevmek, onun
arkasından yürümek bizim için onurdur, yalakalık
değildir, bunu düzeltiyorum.
Şimdi, “eşkıya” sözüne gelince:
Arkadaşlar, kürsü dokunulmazlığı diye bir şey varsa burada söylediğimiz
sözlerden dolayı sizin de biraz daha toleranslı olmanız lazım. Tut ki yanlış
konuşmuş olalım, toleranslı olmanız lazım. “Eşkıya” sözünü benim bildiğim,
rahmetli İnönü Süleyman Demirel için kullanmıştı, Demirel Hükûmeti için kullanmıştı
ama CHP -siyasetinize asla karışmak istemeyiz- bugün Demirel’i baş tacı ediyor.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Sana ne,
sana ne!
MEHMET METİNER (Devamla) – Sayın Millî
Şef’in “eşkıya” diye tanımladığı Demirel’i baş tacı ediyor. Bu da sizin
paradoksunuz olsun. Her seferinde Atatürk düşmanlığını dilinize dolamanıza
gerek yok.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Sen
şimdi hangi dönemdesin, onu söyle.
MEHMET METİNER (Devamla) – Ben Atatürk
düşmanı olsaydım bunu açık yüreklilikle söylerdim, söylemekten kaçınmazdım.
Sorunum Atatürk’le değil, cumhuriyetle değil ama Baas tipi bir cumhuriyeti, hür
ve eşit vatandaşları olmayan bir cumhuriyeti eleştiriyorum. Cumhuriyet Halk
Partisinin de demokratik bir cumhuriyetten yana olduğunu sanıyordum.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Dikkat et,
dikkat et!
MEHMET METİNER (Devamla) – Arkadaşlara
bitirirken salık vereyim. Ulusalcı tezleriyle tanınan, bilinen Atilla İlhan’ın
“Hangi Atatürk” kitabını bir kez daha okusunlar, Goloğlu’nu okusunlar, “Ama
Hangi Atatürk” kitabını Taha Akyol’dan bir kez daha okusunlar. Türkiye’nin
geçmişine dair yaptığımız saptamalar Atatürk düşmanlığı biçiminde yorumlanırsa
yanlış olur arkadaşlar. Türkiye’nin geçmişinden kin çıkartmamıza gerek yok ama
Türkiye kendi geçmişiyle yüzleşmeli.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Sen kendi
geçmişinle yüzleş!
MEHMET METİNER (Devamla) – Bugün 15 Kasım, Dersim katliamının yıl
dönümü. Ama bugün o Dersim katliamının doğrudan muhatabı olan bir ailenin
çocuğu Sayın Kılıçdaroğlu Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı. Bu, cumhuriyetin
bir kazanımıdır, Cumhuriyet Halk Partisinin bir kazanımıdır. Ama Cumhuriyet
Halk Partisi kendi devri iktidarındaki bir katliamla yüzleşirse, sanıyorum,
tarihe anlamlı bir not düşmüş olur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Metiner.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan,
Sayın Elitaş grubumuza açıkça hakaret etmiştir, cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN – Sayın İnce, buyurunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, neyle hakaret ettiğini ifade etmesi lazım. Kamer Genç, grubunun bir
üyesi olmak hakaret kabul ediyorsa arz ettim demektir.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Mustafa, sana
güzel cevap vereceğim, otur sen.
BAŞKAN – Lütfen Sayın Elitaş. Ne cevap
vereceğini…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, sormanız gerekir.
BAŞKAN – Buyurunuz.
5.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Hepinize saygılar sunuyorum sayın
milletvekilleri.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, 69’a göre sormanız gerekir.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Sayın Elitaş,
Sayın Kamer Genç’in daha önce başka partiden bize geçmek istediğini… Başka
partide siyaset yapmış olabilir. Yanılmıyorsam, siz Anavatan Partisinin Kayseri
İl Başkanıydınız. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Değildim.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Değil
miydiniz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yanlış
bilgi, değildim.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Belediye
başkan adayı değil miydiniz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Doğru. O
doğru bilgi. O doğru bilgi.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Peki, Meclis
Başkanı Cemil Çiçek başka partilerde siyaset yapmadı mı? Kültür Bakanı Ertuğrul
Günay yapmadı mı? Vecdi Gönül, eski bakan Vecdi Gönül 12 Eylülün, 12 Eylül
paşalarının YÖK kurucu üyesi değil mi? Değil mi? Sen önce kendine bakacaksın.
Birincisi bu. (CHP sıralarından alkışlar)
İkincisi: “Atatürk CHP’nin hâlini
görseydi bunları falakaya yatırırdı.” diyor.
İSMAİL AYDIN (Bursa) – Doğru diyor.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Atatürk bizi
görseydi, eminim ki direnişimiz için kutlardı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Allah,
Allah!
MUHARREM İNCE (Devamla) – Ama siz,
mutlaka sporcu olurdunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tabii,
tabii!
MUHARREM İNCE (Devamla) – Siz dünyanın
en iyi 100 metre koşucusu olurdunuz. Bundan hiç kuşkun olmasın. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Allah,
Allah!
MUHARREM İNCE (Devamla) – Bir üçüncüsü,
o Millî Eğitim Bakanlığıyla ilgili, ADEY Projesi’yle ilgili elimde Millî Eğitim
Bakanlığının bana yazmış olduğu bilgi notu var. Diyor ki… Ahmet Elhakan denilen
kişi çıkar sağlamaya yönelik çalışma yaptığını söylüyor Bakanlık bilgi notunda.
Bunu size verebilirim. Ayrıca AKP’nin İnternet sitesine girin, kendisinin hâlen
aday adayı olduğunu İnternet’ten görebilirsiniz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
ORHAN ATALAY (Ardahan) – Herkes aday
adayı olabilir.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Şimdi, bakın,
size şunu söyleyeceğim, size şunu söyleyeceğim: Sizin bir özelliğiniz var.
Diyorsunuz ki… Geometrik üstünlüğünüze güvenerek bizi yenebileceğinizi,
ezebileceğinizi sanıyorsunuz. Bize göre geometrik olarak fazla bir hacim
kaplamış olabilirsiniz. Önemli olan niteliktir, nitelik. (CHP sıralarından
alkışlar) O geometrik büyüklüğünüze güvenmeyin sakın diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın İnce.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Uzunırmak…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Elitaş
bütün Meclis idare amirlerine topyekûn olarak bir suçlamada bulundu, ilzam
etti. Konuyla ilgili bir aydınlatma…
BAŞKAN – Buyurunuz efendim.
ADNAN KESKİN (Denizli) – Sayın Başkan,
aynı gerekçelerle ben de söz istiyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan,
Mustafa Elitaş asıl bana sataştı. Kamer Genç dışında bir şey konuşmadı. Ben ona
bir cevap vereyim efendim.
BAŞKAN – Size de söz vereceğim efendim.
Buyurunuz.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
14.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Meclis
idare amirlerini topyekûn olarak suçladığına ilişkin açıklaması
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan,
çok teşekkür ediyorum.
Çok değerli milletvekilleri, tabii ki
birtakım konuşmalarda insanlardaki şuuraltı ortaya çıkar. Maalesef İktidar
Partisi Grup Başkan Vekili arkadaşımızın Parlamentonun Genel Kurulunu çok
rencide edecek şekilde bir anlayışı ortaya çıkmıştır. Eğer idare amirleri
olarak bizleri bu Genel Kurul salonu içerisinde bir kolluk gücü olarak görmek
istiyorsa bu bizleri çok küçültür, sizleri de çok küçültür. Parlamento
konuşulan yerdir ve müdahaleler sözle olur, fiziki müdahale olmaz.
SONER AKSOY (Kütahya) – Laftan anlayana
o.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Eğer sayın
grup başkan vekilleri, eğer idare amirlerinden kolluk gücü gibi müdahaleler
istiyorlarsa bu bizlere yakışmaz. Biz, Sayın İdare Amirimizin, Salim Uslu
Bey’in, kürsüden milletvekilini fiziki müdahaleyle indirmesine karşı geliyoruz.
Yoksa idare amirinin sözle, gelerek, yetkisi dâhilinde, ikna
edici bir şekilde buradan milletvekilini ayırması, elbette ki İç Tüzük’ün ve
Meclis Başkan Vekilinin bizlere verdiği bir görevdir ama bu görev, hiçbir
zaman, iktidarın bugün dışarıda anladığı gibi polis gücü gibi copla, bir
milletvekilini fiziki müdahaleyle kürsüden indirmek gibi bir görevi olamaz. Böyle
bir göreve karşı çıkarız. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar) İdare amirleri
böyle bir görevle görevlendirilemez. Parlamento Genel Kurulunda böyle bir
görevli olması o parlamentoyu aşağılar.
Onun için, bu duyguları dile getirmek
istedim. Bütün idare amirleri arkadaşlarımıza ortak çalışmalarda başarılar
diliyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın
Uzunırmak.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Keskin, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.-
Denizli Milletvekili Adnan Keskin’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
ADNAN KESKİN (Denizli) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biraz önce Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Başkan
Vekilini dinlerken hayretler içerisinde kaldım. Faziletsizlikler fazilet
kırıntılarıyla örtülemez. Bu, evrensel bir kuraldır.
SONER AKSOY (Kütahya) – Yok ya! Sen
biliyor musun?
ADNAN KESKİN (Devamla) – Parlamentoda
yapılan hukuksuzluk ve saldırıyı savunmak zorunda kalan Sayın Grup Başkan
Vekili, maalesef, fazilet kırıntılarıyla bu haksızlığı ve hukuksuzluğu örtmeye
çalışıyor. Bu yaklaşım, sakatatçı dükkânında parfüm satmaya benziyor. Sakatatçı
dükkânında çalışan insan, kokusunu gizleyebilmek, gelen müşterileri rahatsız
etmekten kurtulabilmek için ara sıra suratına, yüzüne, koltuk altlarına parfüm
çalar. Sayın Elitaş da maalesef bu anlayışı somuta yansıttı. (CHP sıralarından
alkışlar)
Ben amigoluğun Eskişehirli Orhan’dan
sonra ortadan kalktığını sanıyorum ama hâlâ varmış, özür dilerim sizden.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Size
mahsus, size, size! Sizinkiler yapıyor!
ADNAN KESKİN (Devamla) – Özür dilerim
sizden, devam edin siz o mesleğinize.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Sizinkiler
yapıyor onu!
ADNAN KESKİN (Devamla) – Değerli
arkadaşlar, bir insanın Cumhuriyet Halk Partisi ile ilgili düşünce
serdedebilmesi, onu eleştirebilmesi için o insanın ideolojik çizgisi, parti
çizgisi, günlük ahlak çizgisi doğru olmalıdır. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Her gördüğü tepeye çadır kurarak parti değiştiren kişiler
Cumhuriyet Halk Partisi ile ilgili değerlendirme yapamazlar, onu anlayamazlar,
ne kültürleri ne kafaları müsaittir bu işe. (CHP sıralarından alkışlar)
SONER AKSOY (Kütahya) – Hayal gör,
hayal!
NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – “Milletin
değerlendirmesi yanlış.” mı diyorsunuz?
ADNAN KESKİN (Devamla) – Sayın
Zeybekci, ben geçen gün seninle ilgili burada bir değerlendirme yaptım. Sende
yürek varsa, kafa varsa, beyin varsa gelir burada konuşursun. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayınız
lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, böyle terbiyesizlik olmaz!
ADNAN KESKİN (Devamla) – Yakışmıyor
sana bu yakışmıyor, yakışmıyor! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, İdare Amiri burada terbiye dersi verirken terbiyesizce hareketlerde
bulunamaz!
BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayınız
lütfen, dinleyiniz.
ADNAN KESKİN (Devamla) – Sayın Başkan,
laf atmasın, söz atmasın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan,
İdare Amiri…
BAŞKAN – Sayın Keskin, devam ediniz
lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, üstüne mi yürümek lazım? Hakaret mi etmek lazım?
ADNAN KESKİN (Devamla) – Hayır, hakaret
etmiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kürsü
masuniyeti, kürsü özgürlüğü bu mudur?
BAŞKAN – Devam ediniz.
ADNAN KESKİN (Devamla) – Siz oturun,
siz oturun lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır,
hakaret edemezsiniz!
BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayınız.
Lütfen dinleyiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hakaret
edemezsiniz!
ADNAN KESKİN (Devamla) – Oraya müdahale
edin, oraya müdahale edin, bana değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hakaret
edemezsiniz!
BAŞKAN – Lütfen dinleyiniz.
ADNAN KESKİN (Devamla) –
Milletvekilinize müdahale edeceksiniz, bana değil.
NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Sayın
Başkan, şahsi sataşmadan dolayı söz istiyorum, haberiniz olsun.
BAŞKAN – Sayın Keskin, devam ediniz.
ADNAN KESKİN (Devamla) – Bu tür
meslekler krallık döneminde vardı, güzel de bir ismi vardı onun. Ben
demokrasiye geçtiğimize, cumhuriyetle yönetildiğimize inanıyorum. Bu tür
mesleklerin bu Parlamentoda yer almaması gerekiyor ama maalesef yanılmışız.
(CHP sıralarından alkışlar)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Tıpkı
sizin gibi!
ADNAN KESKİN (Devamla) – Demek ki
geçmişte krallara bu tür görevleri yapanlar hâlâ bu Parlamentonun içerisinde
varmış.
YUNUS KILIÇ (Kars) – Sizin de
bulunmamanız lazım Parlamentoda!
ADNAN KESKİN (Devamla) – Cumhuriyet
Halk Partisi hakkında görüş serdedenlerin önce kendi tarihini iyi bilmesi
gerekir. Maalesef ülkemizin son on yıldır en büyük sıkıntısı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Keskin, teşekkür ederiz.
ADNAN KESKİN (Devamla) – Sayın Başkan,
beni konuşturmadılar ki nasıl teşekkür ediyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Tamam, buyurunuz.
Devam edin, sözünüzü bağlayınız lütfen.
ADNAN KESKİN (Devamla) – Sürekli söz
atılıyor, sürekli…
BAŞKAN – Sözünüzü bağlayınız.
Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, sataşmaya üç dakika cevap veriyorsunuz, ne yapıyorsunuz Allah aşkına?
Sayın Başkan, ne yapıyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın Elitaş, o hak size de
ait, siz de istediğiniz zaman aynı süreyi veriyorum. Lütfen…
Buyurunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Olur mu
efendim? On dakika benim grubum adına konuşmam var. Siz ne yapıyorsunuz?
BAŞKAN – Siz de sataşmadan söz
istediğinizde veriyorum biliyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, keyfî yönetim yapıyorsunuz! Keyfî yönetim yapıyorsunuz, olmaz böyle
şey!
BAŞKAN – Lütfen devam ediniz Sayın
Keskin.
ADNAN KESKİN (Devamla) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; arkadaşlarım; idare amirlerinin görevlerini İç Tüzük
belirlemiştir. İdare amirleri İç Tüzük’ün düzenlemeleri doğrultusunda
görevlerini yapar. Onun ötesinde idare amirlerinin buyruklarla, talimatlarla
hareket etmesi söz konusu değildir. İdare amirlerinin buyruklarla hareket
etmesini isteyen kafa biat kültürünün, kölelik kültürünün ürünüdür. (CHP
sıralarından alkışlar)
Ben üyesi de, kendisi de özgür olan
Cumhuriyet Halk Partisinin üyesiyim. O nedenle, görevimi yaparken İç Tüzük
hükümleri doğrultusunda hareket ederim. İç Tüzük’te idare amirleri göreve
çağrıldığında iktidar veya muhalefet partisinin önce görev alacağına ilişkin
bir hüküm yoktur. O çağrı yapıldığında kim varsa Genel Kurulda…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Keskin.
ADNAN KESKİN (Devamla) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Konu anlaşılmıştır. Sağ olun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, Sayın Gönül’ün…
NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Sayın
Başkan, hakaret var, söz istiyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan…
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bir dakika sayın
milletvekilleri… Sırayla, lütfen… Bir dakika…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan,
esasen bana sataştı.
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Otur yerine
ya, otur yerine! Otur be!
ADNAN KESKİN (Denizli) – Hakaret etme!
BAŞKAN – Lütfen…
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Otur yerine
ya! (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar ve kürsü önünde
toplanmalar)
NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Sayın
Başkan, sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN – Duydum efendim, duydum.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Otur
yerine! Burayı da yönetecek değilsin.
ADNAN KESKİN (Denizli) – Gel de oturt!
Gel de oturt!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İdare
Amirine bak! İdare Amirine bak!
BAŞKAN – Sayın Keskin… Sayın Keskin…
Sayın Keskin… Lütfen yerinize… Sayın Keskin lütfen yerinize… (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Sende akıl
varsa, fikir varsa oturursun yerine!
ADNAN KESKİN (Denizli) – Saygısızlık
yapma!
NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Sayın
Başkan, hâlâ devam ediyor.
ADNAN KESKİN (Denizli) – Böyle
teslimiyetçi adam yok!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Şuna bak,
İdare Amirine!
BAŞKAN – Sayın Keskin, lütfen yerinize
geçiniz. Sakin olunuz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – İyi alıştınız
siz bu zorbalığa!
BAŞKAN – Sakin olunuz lütfen.
Sayın milletvekilleri… Sayın
milletvekilleri… Sayın milletvekilleri, lütfen yerlerinize oturunuz. Teker
teker, sataşma olan milletvekillerimize söz vereceğim. Lütfen yerinize
oturunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, Cumhuriyet Halk Partisinden milletvekili arkadaşları yerlerine davet
eder misiniz?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan,
esasen AKP’li Grup Başkan Vekili bütün konuşmasını benim üzerimden yaptı.
BAŞKAN – Sayın Elitaş, herhâlde beni
duyuyorsunuz. Ben, sayın milletvekillerine yerlerine oturmasını rica ediyorum.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Sayın
Başkan, Meclisi iyi yönetmiyorsunuz. Düzgün yönetin burayı!
BAŞKAN – Sakin olmanızı rica ediyorum.
Sayın milletvekilleri, on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.18
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.35
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Muhammet
Bilal MACİT (İstanbul)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 18’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan, Sayın Elitaş kürsüdeki konuşmasında, benim ismimi de söyleyerek,
Danışma Kurulundaki imzamın arkasında durmadığımı, sözümde durmadığımı ifade
etmiştir. Bu nedenle, sataşma üzerine 69’uncu maddeye göre söz istiyorum
efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, Sayın Hamzaçebi’nin imzası yokmuş, Sayın Tarhan’ın imzası varmış,
düzeltiyorum. Doğru değildir efendim, sataşma bitti.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Fark
etmiyor, grubumuza bir sataşmadır efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Meram
anlaşıldı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Hayır, o imza nedeniyle, o imzanın arkasında durmadığımızı ifade etti, grup
olarak.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, meram anlaşıldı, her aklına esen, şey var diye söyleyemez ki!
BAŞKAN – Lütfen, Başkanlığı rahat
bırakır mısınız.
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Başkanlık,
zaten kendi hukukunu uygular hâle geldi, isterseniz sizin oturumlarınızda İç
Tüzük’ü biz başka tarafa koyalım.
NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Sayın
Başkan, şahsım adına söz istiyorum.
7.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu Başkan
Vekili Sayın Elitaş kürsüdeki konuşmasında bugünün gündemine ilişkin olarak
daha önce alınan Danışma Kurulu kararında Akif Hamzaçebi olarak benim imzamın
olduğunu, yani genelde de Cumhuriyet Halk Partisinin imzasının olduğunu ifade
ederek Cumhuriyet Halk Partisinin bu Danışma Kurulu imzasına sadık olmadığını,
sözünde durmadığını ifade etmiştir. Birincisi, benim burada bir imzam yok,
Sayın Emine Ülker Tarhan arkadaşımızın imzası var ama benim veya onun imzası
fark etmez, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun Danışma Kurulundaki imzasına sahip
çıkmaması, onun arkasında durmaması diye bir şey kesinlikle söz konusu
değildir.
Şimdi, ortada bir gerçek var: Geçen
hafta Perşembe günü, bu kürsüde yaşanmaması gereken bir olay yaşandı. Tunceli
Milletvekili Sayın Kamer Genç konuşma yaparken, konuşması sona ererken İdare
Amirinin…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Erdikten
sonra…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) –
Erdikten sonra diyelim önemli değil…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Erdikten sonra,
Sayın Hamzaçebi size yakışmıyor.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Fark
etmez, konuşması sona erdikten sonra diyelim, hiç önemli değil, onlar
ayrıntıdır. İdare Amirinin bir saldırısına uğramıştır, fiilî saldırısına
uğramıştır. Konu budur şimdi. Şimdi, yapılması gereken, Türkiye Büyük Millet
Meclisini sükûnete kavuşturmaktır. Bütün siyasi partilere düşen görev budur.
Burada ana görev de Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşmektedir. Eğer bu
fiilî saldırının arkasında durursanız, burada kınanacak, ayıplanacak herhangi
bir şey görmezseniz bu gerilimi hafifletmek, azaltmak maalesef mümkün
olmayacaktır, maalesef.
Şimdi, bakın, o olay yaşandı. Sayın
Başkan oturuma ara verdi, aradan sonra tekrar görüşmeler başladı. Sayın Başkan,
İdare Amiri hakkındaki disiplin cezasını Genel Kurulun takdirine sundu, Genel
Kurul reddetti. Aslında İdare Amirinin bu fiilî saldırısı üzüntü verici olduğu
kadar Adalet ve Kalkınma Partisinin tutumu da en az onun kadar üzüntü vericidir
yani “Biz burada kınanacak bir olay görmüyoruz.” demiştir AKP Grubu. Bunun bir
adım ilerisinde şu yapılabilirdi: İlgili arkadaş, idare amiri veya Adalet ve
Kalkınma Partisi grup başkan vekillerinden bir arkadaşımız çıkıp özür
dileyebilirdi, bunu da yapmamıştır. Şimdi, çirkin olan budur. Böyle bir erdemi
maalesef iktidar partisi grubu gösterememiştir. Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun sözünde durmaması diye bir şey kesinlikle söz konusu değildir. Biz
imzamızın, görüşümüzün arkasındayız ama siz…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın
Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Son
cümlemi söyleyeyim.
BAŞKAN – Şimdi…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Peki
efendim.
Sözlerimi burada bitiriyorum. Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Vural, biliyorum
efendim. Bir dakikanızı rica edeceğim. Daha önceki konuşmada…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Genç, size de söz
vereceğim fakat daha önce söz talebi burada vardı. Sırayla yerine getireceğim.
Sayın Zeybekci’nin bir söz talebi var
sataşmadan dolayı ismi zikredilmiş olarak…
Buyurunuz Sayın Zeybekci. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
8.-
Denizli Milletvekili Nihat Zeybekci’nin, Denizli Milletvekili Adnan Keskin’in
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) – Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yüce Meclisin bir mensubu, bir
milletvekilimiz burada bana işaret ederek “Aklın varsa, zekân varsa…” diye bir…
Sataşma diyeyim ben ona çünkü hakaret dersek Meclisimizin yüce kimliğine
saygısızlık olur. Bu yüce Meclise duyduğum saygıdan ve Denizli’deki
vatandaşlarımıza olan saygımdan dolayı bu sözlere asla cevap vermeyeceğim.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) – Sayın Başkan,
cevap vermek için söz aldı.
NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Değerli
milletvekilleri, yedi yıl Belediye Başkanlığı yaptım. Yedi yıl Belediye
Başkanlığı yaptığım sürede, bizim Belediyemizin Meclisinde de aynı manzara yani
sayısal olarak, AK PARTİ, Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi
olmak üzere böyle bir dağılım vardı…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Konuyla
ilgisi yok Değerli Başkanım.
NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – …ve asla ve
asla, burada görmüş olduğum, o insanların birbirine kin ve nefret aşılayan bir
şekilde parmağını sallayarak konuşması asla ve asla hiçbir zaman için vuku
bulmamıştır. Yani biz Denizli’de, Belediye Meclisi üyeleri olarak hep şunun
farkında olduk: Bizim hareketlerimizin, tarzlarımızın ve tavırlarımızın Denizli
halkı tarafından izlendiğini, onların da bizi örnek aldığını ve referans
aldığını bilerek birbirimize karşı hep saygılı olduk.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Türkiye
izliyor oradan laf atarken!
AYTUĞ ATICI (Mersin) – O şiddeti bütün
Türkiye gördü.
NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Saygıdeğer
milletvekilleri, bakın, yıllarca bu memlekette istatistikler yaptılar. Yapılan istatistiklerde, hatırlayın bunları, Türkiye Büyük Millet
Meclisini, milletvekillerini ve siyaset kurumunu bu ülkede en az güvenilen
kişi, kurum ve yön olarak yani siyaseti bu memlekette bu milletin bilinçaltına
ve hafızasına bilerek kazımaya çalıştılar ama üzülerek görüyorum ki hakikaten, burada
büyük bir üzüntüyle seyrediyorum ki bu istatistiği bu şekilde yapanlara da
malzemeyi maalesef bu Mecliste milletin bize vermiş olduğu o görevi unutarak bu
Mecliste biz veriyoruz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Millet “Gidin,
Mecliste birbirinizi dövün.” mü dedi! Ne ayıp şey bunlar!
NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) – Değerli
milletvekilleri, bakın, millet bizden çok daha başka şeyler bekliyor. Millet
bizden çok daha farklı şeyler bekliyor. Millet bizden birlik ve beraberlik
bekliyor. Millet bizden anlayış bekliyor. Millet bizden kardeşlik bekliyor.
Milletin bu isteklerine cevap veren, milletin bu isteklerini öngören ve millete
“Bizimkiler size karşı nasıl el salladı, parmak salladı.” diye örnek olacak
kötü alışkanlıklarınız veya kötü davranışlarınızdan vazgeçmenizi ben yeni bir
Milletvekili olarak temenni ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum, çalışmalarınızda başarılar
diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın
Zeybekci.
ADNAN KESKİN (Denizli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim…
ADNAN KESKİN (Denizli) – Sayın Sözcü,
benim konuşmamı çarpıtarak kamuoyuna…
BAŞKAN – Sayın Keskin…
ADNAN KESKİN (Denizli) – Benim
konuşmamı çarpıtarak kamuoyuna benim şahsımla ilgili farklı bir mesaj vermeye
çalıştı. İç Tüzük’ün 69’uncu maddesine göre söz istiyorum.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Size
sataşmadı ki.
ADNAN KESKİN (Denizli) – Sataşmadan
değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sizinle
ilgili, söylediğiniz kelimeleri söyledi, “Ben bunu yakıştıramıyorum.” dedi.
BAŞKAN – Sayın Keskin, bir şey
söylemedi size şimdi.
ADNAN KESKİN (Denizli) – Efendim…
BAŞKAN - Sayın Keskin, bir şey
söylemedi şimdi.
ADNAN KESKİN (Denizli) – Nasıl
söylemedi efendim?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Başkan
söylemediğini söylüyor.
ADNAN KESKİN (Denizli) – Neler söyledi
efendim, benim söylediğim sözleri aldı, bir başka yere götürdü, esasından
saptırdı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ama Başkan
öyle anlamamış.
ADNAN KESKİN (Denizli) – Dolayısıyla,
amacından saptırıldı benim konuşmalarım.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Vereceğim Sayın Sakık.
HALUK İPEK (Ankara) – Sayın Başkan, o
zaman sonsuza kadar sürer bu tartışma, sonsuza kadar.
BAŞKAN – Sayın Keskin, rica etsem önce
Sayın Genç’e söz vermek istiyorum.
Buyurunuz.
ADNAN KESKİN (Denizli) – Olur efendim,
verin, ben sonra…
AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan,
Meclisi çalıştırmayacak mısınız?
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) – Sayın
Başkan, gensoruya gelelim artık.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan,
gensoruya gelelim.
BAŞKAN – Geleceğiz.
Buyurunuz Sayın Genç.
9.-
Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Mustafa Elitaş çıktı, on dakika konuştu, hep Kamer
Genç’ten bahsetti.
Mustafa Elitaş, o gün, ben Danışma
Kurulu kararı üzerinde söz aldığım zaman, tutanakları inceleyin, tam sekiz defa
Meclis Başkan Vekiline bağırmış “Kamer Genç’i konuşturma… Konuşturma…Oyla...”
Zaten, ben buraya çıktığım zaman
Mustafa Elitaş ve bazı AKP grup başkan vekilleri, eğer, Başkan Vekili
kendilerinden ise onlara talimat veriyorlar, beni konuşturmuyorlar.
Şimdi, Sayın Mustafa Elitaş, senin
burada yaptığın konuşma benim sözümün haksız kesildiğinin açık bir delilidir.
Bak, sen buraya çıktın, hiç konuyla bağlı olarak konuşmadın Danışma Kurulu
kararı üzerinde hep benden bahsettin. Eğer, Sadık Bey’in benim sözümü kesmesi
doğru olsaydı o zaman demek ki senin de sözünün kesilmesi lazımdı. Sen
şahsiyetimle uğraştın, 157’nci maddeye göre sana uyarma cezası verilmesi
lazımdı, verilmedi.
Şimdi, değerli milletvekilleri, Danışma
Kurulu kararı Meclisin çalışmasıyla ilgilidir. Daha önce burada bazı arkadaşlar
tenkit ettiler, Danışma Kuruluna imza atan grup başkan vekilleri 2 Ağustosta
çıktılar, üzerinde konuştular. Dolayısıyla, benim Mustafa Elitaş’tan alacak bir
dersim yok.
Mustafa Elitaş geçen dönem 50
milletvekiliyle bana saldırttı, şurada. Ben o zaman bağımsızdım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yalan
söylüyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) – Burada, şimdi,
AKP’liler niye benden şey ediyorlar? Kamer Genç’in kim olduğunu biliyor,
biliyorsunuz. Ben Danışma Meclisi üyesiyken 82 Anayasası’na tek başına ret
vermişim. O gün o Anayasa’ya ertesi gün demişim ki: “Bu paçavradır, yırtıp
atılması lazım.” Basına bakın. Bugün siz benim sözüme geliyorsunuz.
Tunceli gibi asil ve soylu bir halkın
dar bölge sistemine göre seçtiği yerde yedi defa milletvekili seçilmişim
arkadaşlar, yedi defa. Bir defa tercih ile, bir defa
ön seçimle, bir defa bağımsız ve ondan sonra da partide yani tek başıma
gelmişim. Kimin gücü varsa gelsin karşımda konuşsun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, Kamer Genç kim? Kamer Genç
AKP’lilerin yaptığı soygunları dile getiriyor. Ben burada ne demişim? Demişim
ki: Efendim, Hakkâri’de 24 tane askerimizin şehit edildiği gün, an Tayyip
Erdoğan’la Ahmet Davutoğlu İsrail’in serbest bıraktığı 11 Hamaslıya özel uçak
göndermişler. O saatte askerlerimiz şehit ediliyor, onlarla ilgilenmemişsiniz.
Onu burada dile getiriyordum.
Deniz Feneri davasında tutuklu olan…
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Fener nerede?
KAMER GENÇ (Devamla) – Feneri
getireceğim buraya biraz sonra.
Ondan sonra, Deniz Feneri davasında
tutuklanan Zekeriya Karaman, Tayyip Erdoğan’ın oğlunun bacanağının babası. Tayyip
Erdoğan diyor ki: “Yargı benim emrimde olacak ama benim oğlumun bacanağının
babası içeri alınacak.” “Bu nerede görülmüştür!” dedim, arkasından da hemen
serbest bıraktılar. Buna İstanbul Belediyesinde, Ankara Belediyesinde birçok
yerlerde ihalelerde yapılan yolsuzluk…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) – Ama Sayın Başkan
yani on dakika konuştu, ben sözümü bitirmedim ki.
BAŞKAN – Sayın Genç, herkese sataşma
için üç dakika veriyorum.
Teşekkür ediyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Sakık, buyurun.
Bir dakika süre veriyorum.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
15.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun, İçişleri
Bakanı İdris Naim Şahin hakkında vermiş olduğu gensoru önergesi üzerindeki
görüşmelerin halka yansımaması için, başka konular uzatılarak, Meclis TV
yayınlarının kesildiği saat 19.00’dan sonraya bırakılmaya çalışıldığına ilişkin
açıklaması
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Aslında, bugün çok önemli bir konuyu
konuşacaktık, bir gensoruyu konuşacaktık ama görebildiğim kadarıyla, böyle
planlı projeli bir şekilde, saat yediye kadar bu işi uzatıp gensorunun
kamuoyuna yansımaması…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Gensorunun
neresindeyiz biz anlayamadım.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Yani bu çok
hakkaniyet değil ama ilk günden beri, bu yıl, yani 24’üncü Dönem Parlamentonun
oluşmasından bugüne kadar AKP’nin bir miktar eli sopalı. Yani salt o gün Kamer
Bey’le ilgili değil, daha önce bizimle de ilgili bu tür tehditleri buradan
duyduk; ekran ekran duyduk ve buraya da getirdik.
Şimdi, sizin bir milletvekili
arkadaşınız ekran ekran dolaşıyor, elinde çakma bir kitap: “Kürtler ve
Ergenekon.”
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “PKK ve
Ergenekon.”
SIRRI SAKIK (Devamla) – Yahu, Ergenekon
Kürtlerin katili. Ben katillerimle nasıl bir arada olabilirim? Yani bu kitabın
reklamını yapmak adına dönüp diyor ki: “Biz BDP’lileri evire çevire burada
döveceğiz.” Size söyledik, grup başkan vekillerinize söyledik. Aha buradayız,
ellerimiz bağlı, gelin, dövün, hodri meydan diyoruz! Bu doğru bir şey değil.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – PKK’dan
bahsediyor.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Bakın, bunları
sizinle paylaştık. Açıkça söylüyoruz sevgili arkadaşlar, geçen dönemde, 23’üncü
Dönemde de…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sen alınma
canım, PKK’dan bahsediyor.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Bakın, biz
kimseye hakaret etmeyiz, biz kimsenin onurunu rencide de etmeyiz ama bize
saldırı olursa, onurumuz rencide edilirse katbekat cevabını alırsınız. Geçen
dönemde bize saldırılar oldu. Evet, nahoş şeyler oluştu, bunun cevabını da
verdik ama çıktık, burada, açıkça, kamuoyundan, halkımızdan da özür diledik, bu
da bir erdemliktir.
Eğer Kamer Bey’e o gün burada -ben
yoktum- kamuoyuna, medyaya yansıyan… Çıkıp buradan bir özür dilemek halkın
iradesine bir saygıdır. Siz, sayısal çoğunluğunuza güvenerek ikide bir… Oradaki
Meclis başkan vekili sizdense tutup disiplin suçunu oya sunuyor. Peki, geçen
dönem tartışmalardan dolayı bizi neden disiplin suçuna mahkûm ettiniz? Hatta, böyle bir itişme de yoktu.
Sayısal çoğunluğunuza dayanarak siz,
kendi içinizde şiddete bulaşanları ve şiddet yanlısı olanları aklayamazsınız.
Aklarsanız, elimiz yakanızda olur. Biz de yaparsak sizin de eliniz bizim
yakamızda olsun. Hep barıştan, demokrasiden bahsediyorsunuz ama sayısal çoğunluğunuzu
kullanarak 24’üncü Dönemde böyle bir politika içerisindesiniz. Bu doğru
değildir ve özellikle ekran ekran kitabının reklamını yapmak üzere ekranlarda
dolaşarak bizim üzerimizden çakma kitabının reklamını yapanlar bu işten
vazgeçsinler. Yani günahtır, yazıktır. Bu halkın değerlerlerini böyle küçücük rantlara dönüştürerek hele hele bizi tehdit ederek hele hele
bizi korkutarak bu işi yapabileceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.
Ben bir an önce Genel Kurulun derhâl bu
görüşmeye başlamasını diliyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Sakık.
Şimdi, Sayın Gönül’ün ismi geçtiği için
sataşmadan söz talebi vardır.
Buyurunuz Sayın Gönül. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan,
69’uncu maddeye göre aynı oturumda sataşmadan dolayı söz verilir. Mustafa
Elitaş, bunları öğren sen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sen oraya öğret, bana niye öğretiyorsun?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben sana konuyu
anlatıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Oraya öğret sen! Sen oraya öğret!
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
10.-
Antalya Milletvekili Mehmet Vecdi Gönül’ün, Yalova Milletvekili Muharrem
İnce’nin, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Antalya) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; biraz evvel bir sayın milletvekili, ilgili
ilgisiz, benim adımı zikrederek kendi düşüncesine gerekçe bulmaya çalıştı. Bu
konuyu açıklamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, gerçekten 12 Eylül olduğu zaman ben Ankara
Valisiydim. Ancak beni Ankara Valiliğine 12 Eylül idaresi getirmedi. Beni
Ankara Valiliğine Adalet Partisi azınlık hükûmeti getirdi. Adalet Partisi
azınlık hükûmeti beni Ankara Valiliğine getirdiği zaman ben daha önce Emniyet
Genel Müdürlüğü, Kocaeli Valiliği, Personel Genel Müdürlüğü, mülkiye müfettişliği
ve kaymakamlık yapmıştım yani asansörle bir yere çıkmış değilim. Ancak 12 Eylül
idaresi ilk kararnameyle beni Ankara Valiliği görevinden aldı. Ankara Valisi
olduğum zaman ben otuz dokuz yaşındaydım. İlk kararnameyle beni görevimden aldı
ve merkez valisi yaptı. Daha sonra İhsan Doğramacı’nın başkanlığında kurulan
YÖK’te bir mülki idare amirine, akademik çalışmaları olan bir mülki idare
amirine ihtiyaç olduğu için orada görev verildi.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Bunu söyledim
işte zaten, ben de bunu söyledim.
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Devamla) – Bunun
partiyle ne alakası var?
MUHARREM İNCE (Yalova) – 12 Eylül’ün
YÖK üyesi!
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Devamla) – Parti
mensupluğuyla ne alakası var? YÖK üyeliği bir parti mensupluğu mudur?
MUHARREM İNCE (Yalova) – “12 Eylül
paşalarının YÖK üyesi.” dedim, bu kadar!
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Devamla) – YÖK
üyeliği utanılacak bir olay mıdır?
MUHARREM İNCE (Yalova) – 12 Eylül
paşalarının YÖK üyesisin, bu kadar!
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Devamla) – YÖK
üyeliği utanılacak bir olaysa iktidara geldiğinizde niye kapatmadınız orayı?
(CHP sıralarından “Siz niye kapatmadınız?” sesleri)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Ben utanılacak
bir şey demedim.
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Devamla) –
Utanılacak bir olaymış gibi zikrettiniz.
MUHARREM İNCE (Yalova) – “12 Eylül
paşalarının YÖK üyesi.” dedim.
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Devamla) – Ben,
yaptığım her görevden dolayı iftihar ediyorum. Orada da elimizden geldiği kadar
çalıştık.
Yalnız, bir şeye tenezzül etmeyin
fikirlerinizi kuvvetlendirirken. Kamu görevi yapmış, politikayla hiç alakası
olmayan bir dönemimden bahsediyorsunuz. Fikirlerinizi teyit etmek için,
desteklemek için bunlara ihtiyacınız yok, başka destekler bulabilirsiniz.
Şunu arz ediyorum: Gerçekten çok zaman
kaybediyoruz. Memleketin meselelerini konuşmak varken… Ha üzücü bir olay…
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Kanun
hükmünde kararnameyle…
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Devamla) – Üzücü
bir olay, evet, o konuşulur…
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Kanun
hükmünde kararnameler…
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Devamla) – …o
konuşulur ancak memleketin meselelerini konuşmak varken engellemek herhâlde çok
uygun değil. Böyle bir konuşma yaptığım için gerçekten üzgünüm ama…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Gönül,
otuz dört kanun hükmünde kararname var. Mecliste görüşülmüyor ki bunlar! Onları
getirin…
MEHMET VECDİ GÖNÜL (Devamla) – …Sayın
Başkana bu fırsatı verdiğinden dolayı teşekkür ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Gönül.
Sayın milletvekilleri…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkanım…
ADNAN KESKİN (Denizli) – Benim bir
talebim var…
BAŞKAN – Sayın Elitaş…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkanım,
lütfen… İç Tüzük’e göre gensoruyu görüşeceğiz, burada tartışacağız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkanım, biraz önce…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – TRT’de yayın
yapılmasın diye her şey yapılıyor. Ayıp denen bir şey var. Televizyon açıkken
tartışmaktan korkuyor musunuz?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Hasip
Kaplan, bize bakma, biz yapmadık bunu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Buyurun Elitaş…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – İç Tüzük’e göre…
BAŞKAN – Nedir Sayın Elitaş?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, hem Sayın Hamzaçebi ve hem Kamer Genç ismimden bahsederek…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Burada Hacivat
Karagöz’e çevirdiniz kardeşim ya!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Hasip
Kaplan, bize bakarak söyleme bunları.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Aynen öyle
söylüyorum.
BAŞKAN – Hiç duyamıyorum.
Sayın Kaplan…
Buyurunuz Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkanım, hem Sayın Hamzaçebi hem Kamer Genç biraz önce konuşmalarını…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Böyle şey olur
mu? Sabahtan beri karşılıklı…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – …ismimden bahsederek
hiç söylemediğim konuları ifade etmeye çalıştılar ve Kamer Genç hakaret
etmiştir, o konuda söz istiyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan, ben konuyu anlatmak açısından Sayın Elitaş’a…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır biraz
önce ben…
BAŞKAN – Ben sataşma bulmadım Sayın
Elitaş. Çünkü siz söylediniz o da gerekli cevabı verdi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, Kamer Genç’in konuşmasında sataşma bulmadınız mı?
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim,
tutanakları getirin.
BAŞKAN – Tutanaklara bakalım.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Tutanakları
isteyin.
BAŞKAN – Görmedim, söyler misiniz ne
söyledi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, bakın, burada konuşurken hem Grup Başkanımıza hem Genel Başkanımıza
hakaretler etti. Hakkâri’deki 24 tane şehidimizin olduğu gün Hamas’taki
mültecilerin İsrail’le olan değiş tokuşuyla ilgili meseleyi ifade etti. Aynı
zamanda Deniz Feneri meselesinde yargılanan kişinin Sayın Başbakan’ın oğluyla
bacanak olduğuyla hiç alakası olmayan gerçek dışı ifadelerde bulundu, bundan
daha başka ne olabilir?
ADNAN KESKİN (Denizli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Ben tutanakları isteteyim
Sayın Keskin. Sizin için de tutanaklara bakacağım. Lütfen…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan… Sayın Başkan, biraz önce hiç kimseye…
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grup
önerisi lehine Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut.
Buyurunuz Sayın Bulut…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan… Sayın Başkan…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Böyle
Meclis yönetilmez Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, usul hakkında… Sayın Başkan, 63’üncü maddeye göre usul tartışması
istiyorum. Şu anda yaptığınız uygulama hakkaniyete uygun değildir.
BAŞKAN – Tutanaklara bakmak istemenin
hakkaniyetle ne alakası var Sayın Elitaş anlamıyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Tutanakları
getirtin Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan,
başkalarına hiçbir şey sormadan, başkalarıyla hiçbir şey görüşmeden, neyle
ilgili istediğini söylemeden, hangi maddeden burada konuştuğunu ifade etmeden…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bulut…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Tutanakları istedim Sayın
Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, bakın tarafsız yönetmiyorsunuz. Kendi kurallarınızı uygulamaya
çalışıyorsunuz. Sayın Başkan, sizi İç Tüzük’e uymaya davet ediyorum. Tarafsız
davranmıyorsunuz.
BAŞKAN – Ben İç Tüzük’e göre ve
tarafsız yönetiyorum Sayın Elitaş siz de İç Tüzük’ü çok iyi biliyorsunuz…(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, az önce konuşmacılara “Niye?” diye sormadınız.
BAŞKAN – Lütfen… Tutanakları istedim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hangi
maddeden söz istediklerini ifade etmediniz. Sormadınız Sayın Başkan.
BAŞKAN – O zaman duymuşum efendim, tam
net algılayamadığımı söyledim size.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Şu anda siz
bana yapılan hakareti görmemek derken bana hakaret etmiş oluyorsunuz. Sizin bu
davranışınızı kınıyorum.
BAŞKAN – Tutanakları istedim Sayın
Elitaş lütfen yerinize oturun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, bana yapılan hakareti “Duymadım” derken bana hakaret edilmesine müsaade
ediyorsunuz.
BAŞKAN – Genel Kurulun çalışmasına
engel oluyorsunuz, lütfen…
Sayın Bulut, buyurunuz.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve arkadaşları tarafından, (46
sıra no.lu) “Okullarda yaşanan şiddet
olaylarının ve madde bağımlılığı gibi tehlikelerin nedenlerinin araştırılması”
hakkında verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 15/11/2011
Salı günkü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı birleşimde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, yazıklar olsun size! (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sakin olun lütfen.
Buyurun Sayın Bulut, devam edin.
AHMET DURAN BULUT (Devamla) – İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun vermiş olduğu eğitim, çocuklarımızın,
gençlerimizin… (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
Değerli milletvekilleri, bakın, iktidar
milletvekilleri diyorlar ki: “Memleketin sorunları görüşülmüyor.” Sorunları
getirecek olan hem muhalefettir hem iktidar. Milletvekili olarak bizim bir
kanunumuz yok, biz kendi haklarımızı aramaktan mahrumuz. Ondan vazgeçtik, ülke
kan gölüne dönmüş; okullarda uyuşturucu, öğretmen ölümleri, dövmeler had
safhada. Bunları en azından bir görüşüp, bu çok ciddi konu hakkında Meclis olarak
bir karar almak, bunu tartışmak, sadece eğitimle değil, Millî Eğitim
Bakanlığıyla değil, Adalet Bakanlığıyla alakalı, diğer kurumlarla alakalı bu
sorunlara mutlaka bir çözüm getirmek gerekiyor. Günlerdir Meclis boşa kürek
çekiyor. Yani konuşulan konular sabahtan beri… Bakın, Meclis başladığından beri
şöyle doğru dürüst milletin, halkın lehine bir sonuç alamadık. Bu bakımdan,
milletvekilimizin vermiş olduğu önergenin lehinde söz aldım.
“Eğitim, çocuklarımızın, gençlerimizin
ve geleceğimizin teminatıdır.” diyor.
Çocuklarımızın ve gençlerimizin sağlıklı ve güvenli ortamlarda eğitim
alması devletin görevi olduğu kadar bireylerin de yerine getirmesi gereken bir
sorumluluktur. Okullarımızda yaşanan şiddet olaylarının ve madde bağımlılığı
gibi ciddi tehlikelerin nedenlerinin araştırılması, bu olayların önlenmesi için
gereken önlemlerin alınması adına bir Meclis araştırma önergesi verilmiş. Çok
yerinde bulduğumuz bu önergeyi şahsım ve gurubum olarak destekliyoruz.
Değerli milletvekilleri, okullarda
şiddet konusunun görüşüldüğü bu bölümde, sadece okulların ana konusu olan insan
yetiştirmek, eğitim. Buna baktığımız zaman Türkiye’de eğitim konusunda…
Sayın Başkanım, salonda gürültü var,
buna bir müdahalede bulunun.
BAŞKAN – Buyurunuz efendim, devam
ediniz.
Sayın milletvekilleri, lütfen sakin
olarak dinleyiniz.
AHMET DURAN BULUT (Devamla) – Ülkemizde
ve dünyada en önemli yatırım insana yapılan yatırımdır ve eğitime olan
yatırımdır. Ülkemize baktığımızda insanların yetiştirilmesi, eğitimi konusunda
devlet olarak alınan tedbirlerin, yapılan çalışmaların yeterli olduğunu hiç
kimse söyleyemez. Sadece bu iktidarlara has bir uygulama değil. Bütün,
geçmişten beri “Saldım çayıra Mevla’m kayıra” şeklinde devam eden “Çocuklara
bir sınıf, 1 öğretmen, 1 müdür, bir mühür, okul açtık, öğretim devam ediyor.”
şeklinde öğretmensiz kalmasın ama okulda nasıl eğitim veriliyormuş, bu eğitimin
neticesinde nasıl bir insan yetiştiriliyormuş bunun takibi yapılmaksızın içine
düştüğümüz durumu görüyorsunuz. Küçücük bebekler, çocukların içinde bulunduğu
durum… Okula giden çocuklar devletin güvenlik güçlerine taş atmakta.
Azra bebeği nasıl bir gelecek bekliyor
Türkiye’de, bunu düşünüyor muyuz? Depremden kurtuldu ama Türkiye'nin bu
şartlarının karşısında ona bir düzenli gelecek verebilecek miyiz? Bu ruhunda oluşan büyük depremi hangi eğitimle, hangi metotlarla
düzelteceğiz ve topluma sağlıklı, kendisiyle barışık, toplumla barışık,
insanlara saygı duyan, insanların düşüncelerine saygı duyan, dinlemesini bilen,
dinletmesini bilen, sabretmesini bilen, kendi değerlerini tanımış, özümsemiş,
yaşadığı toplumun değerlerine önem vermiş, kendi toplumunu, insanlığı seven,
onlara hizmeti ibadet kabul eden, kendisiyle yarışan, bilgiyi kendine en önemli
rehber kabul eden bireyler olarak nasıl yetiştirmeliyiz?
Değerli milletvekilleri, bunda Türkiye
Cumhuriyeti devleti başarısız. Bütün kurumlarımız bu anlamda
başarısız. Cezaevleri balık istifi gibi mahkûmlarla dolu. Çocuk
koğuşlarındaki durumları lütfen gidin bir inceleyiniz. Aynı yatakta 2-3 çocuğun
yattığı ve orada her türlü kötü alışkanlığın yapıldığı, ıslahevi değil, oraya
girenin potansiyel bir suçlu olarak dışarıda, daha güçlenerek, daha kinlenerek
toplumdan intikam almak adına potansiyel yüklediği bireyler olarak topluma
salıyoruz.
İnsanın eğitimi… Çocuk ana rahmine
düştükten sonra annenin takibinin yapılması gerekir. Annenin geçirmiş olduğu
kazalar, annenin eşiyle yaptığı kavgalar, yediği dayaklar o çocuğun ruh
dünyasını altüst eder. Doğar çocuk. Geçirdiği hastalıklar, geçirdiği kazalar,
bunları takip ediyor muyuz? Bununla ilgili bir tespitimiz, bir envanterimiz var mı? Hayır, yok.
Yaşı gelir, okula göndeririz. Dünya üç
yaşında çocuğu eğitime başlatır, biz altı yaşında eğitime başlatırız. Okulda
aldığı eğitim, sınıftaki öğretmen merkezli olması gereken eğitim, maalesef
Türkiye'de dershane merkezlidir. Siz dershanelerde öğrencinin öğretmeni
dövdüğünü, öldürdüğünü hiç duydunuz mu? Ama okullarda var. Çünkü okulları
çocuklar amaç olarak görmüyor, diploma alacakları araç olarak görüyor.
Türkiye'de görev alan bütün hükûmetler dershane merkezli hâline getirdikleri,
eğitimi bir şirkete döndürdükleri, parası olanın iyi eğitim aldığı, parasıza
“Ne hâlin varsa gör.” dedikleri, eğitimde fırsat eşitliğini yok ettikleri bir
sistem içerisinde insanımız kendi kaderine terk ediliyor. Buna, tabii ki, bir
dur demek gerekiyor, bir yerden başlamak gerekiyor. Okuldayken
okul kantininden çikolata alan, çalan, önemsiz gibi görülen, ilkokulu
bitirdikten sonra ortaokulda arkadaşlarıyla bir marketten bir şey alan,
Emniyete düşen, küçük küçük alışkanlıklarla bunu ilerleten ancak zeki olduğu
için de çok iyi bir üniversite bitirip, çok iyi görevlere getirdiğimiz ama
aslında hırsızlığın onun bir karakteri hâline geldiği, ona bir bankayı teslim
ettiğimiz, onu bir kurumun başına getirerek o bankanın, o kurumun soyulmasına
sebep olduğumuz insanın geçmişini biliyor muyuz? Emniyetten sadece bir
araştırma yaptırıyoruz. Savcılıktan temiz kâğıdı istiyoruz. Herkes o kâğıdı
alıyor. Ama asıl onun bu anlamdaki kötü alışkanlıkları, ailevi durumu, bireysel
şiddet içerip içermediği, toplumsal konularda duyarlılığı; bunları tespit eden
herhangi bir kıstasımız yoktur. Böylelikle, toplumumuz tesadüfen bir yerlere
geliyor. Hükûmet iddia ediyor, diyor ki: “Millî gelirimiz 3 bin dolardan 10 bin
dolara yükseldi.” Ben buna inanmıyorum, kusura bakmayınız.
Benim bankomda, bir haftadır, Ankara’da
yaşayan, çocuğuna, bebeğine mama alamayan, Ankara Valiliğince “Biz çok verdik,
artık bundan sonra buna vermeyeceğiz.” diye itilen, bankomda çalışan insanların
aralarında para topladıkları, artık onların da bıkıp diğerlerinden yardım
aldıkları bir insan Mecliste dilencilik yapıyor. Türkiye’de, evet, 10 bin dolar
gelire sahip olanlar var, çok kazananlar var, sayenizde, iktidarın sayesinde,
açıkgözler, parti yandaşları gerçekten buradaki gelir seviyesinde, refah
seviyesinde bir adaletsizlik oluşturdunuz. Bunu bir takip edemediniz.
Birilerine “Yürü ya kulum” dendi ama diğer tarafta, emin olun, görüyorsunuz
sizler de ancak bir parti taassubundan dolayı bunu görmezden gelmek yanlış bir
şey.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözünüzü bağlayınız.
AHMET DURAN BULUT (Devamla) – Şiddetin
her türlüsüne karşı olmak için mutlak surette eğitimde ciddi, köklü tedbirlerin
alınmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bulut.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın
Başkan, yönetiminizde çalışma usullerine uymuyorsunuz. İsteyen herkese söz
vermenize rağmen sataşmadan ilgili olsun ya da olmasın, Grup Başkan Vekilimiz
bir konuşmacının çok ağır hakaretleri çerçevesinde sataşmadan söz istemesine
rağmen vermediniz. Uygulamanız adaletli değil Sayın Başkan.
63’üncü madde çerçevesinde usul
tartışması açılmasını talep ediyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Tutanakları
istediniz zaten.
BAŞKAN – Tutanakları istedim Sayın
Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın
Başkan, 63’üncü madde çok açık.
BAŞKAN – Sayın Canikli, siz de çok iyi biliyorsunuz.
İç Tüzük’e göre tutanakları isteyebilirim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 63’e göre
takdir hakkınız yok Sayın Başkan.
BAŞKAN - Şimdi bu görüşmemiz devam
ediyor. Tutanakları istedim Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın
Başkan, o başka bir şey.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, usul tartışmasının tutanakla alakası yok. Biz sizin yönetim tarzınızı
eleştiriyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzük’üne uygun olarak
davranmadığınızı, usullere uymadığınızı ifade etmek istiyoruz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Usullere
uymuyorsunuz, adaletli davranmıyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sizin usul
tartışmasında takdir hakkınız yok Sayın Başkan. Usul tartışmasını açmak
zorundasınız.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan,
gensoru görüşmesi televizyondan yayınlanmasın, kapansın diye, bu, oyalamaktır.
Sayın Başkan, bu kötü niyettir.
Sayın Arınç, bak, görüyor musun nereye
varıyor. Saat yedide gensoru görüşülmesin diye neler yapılıyor…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Kaplan, olur mu böyle bir şey?
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bu mu demokrasi?.. Bu mu demokrasi? Televizyonda gensoru görüşülmesin diye
yapmadığınız şeyler kalmadı.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Ne
yapacaktık ya?
BAŞKAN
– Buyurun; lehte, aleyhte kim konuşacak?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Aleyhte.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Aleyhte.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Lehte.
BAŞKAN – Lehte konuşacaksınız; Usul
tartışması tutumum lehinde.
Üçer dakika süre veriyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – O zaman
demokrasi kalmadı. Ayıp ya ayıp! Nezaket lazım biraz,
nezaket.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Bize
söylemeyin nezaketi. Biz bir şey yapmadık.
BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen rica
ederim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Tutanak
getirildiğinde değerlendirir Başkan. Gensoruyu televizyonda vatandaş izlemesin
diye bunu yapıyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Grup
önerisini biz mi getirdik? Danışma Kurulunda o zaman neden zaman kaybediyoruz? Olur mu öyle bir şey! Yani hakaret edilecek, sataşma
yapılacak cevap vermeyeceğiz. Böyle bir şey olabilir mi?
BAŞKAN – Sayın Canikli aleyhte, Sayın
Elitaş aleyhte, Sayın Hamzaçebi lehte.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) –
Hakkımı aramayacak mıyım?
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hak arama olayı
değil…
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Hak
arama olayı değil mi? Çünkü grup başkan vekiline söz verilmedi.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Televizyonu
kapattınız konuşuyorsunuz! Bundan daha…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kapatmadık!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) –
İstismar edildi!
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Televizyon
kapansın diye…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kapatmadık,
kapatmadık!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Halkımız bu
tartışmayı görmesin diye…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kapatmadık,
kapatmadık! Boşu boşuna konuşuyorsun!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Lütfen,
karşılıklı konuşmayınız.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Eğer grup
önerileri olmasaydı şimdi gensoruya geçecektik.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkanım,
tutanaktan sonra…
BAŞKAN – Tutanaktan sonra ama tutumu
hakkında açabilir her zaman milletvekilleri, özgürdürler, bu kürsü özgür bir
kürsü.
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi, lehte.
Üç dakika süre veriyorum.
IX.- USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’ne uygun olarak davranmadığı ve çalışma
usullerine uymadığı gerekçesiyle Başkanın tutumu hakkında
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce kürsüye çıktığımda da ifade ettiğim
gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin sükûnete ihtiyacı var, bütün sorunları
sükûnet içerisinde tartışmaya ihtiyacı var ama benim gördüğüm, giderek bu
sükûnet ortamından uzaklaştığımızdır. Bir yanlışın arkasında, bir kaba kuvvetin
arkasında, bu kadar büyük bir gruba, büyük bir güce rağmen, bu güçle
durursanız, bunu devam ettirirseniz, bu doğru olmaz, sükûneti bulamayız. Bir
kere, olayı buraya getirelim, öyle değerlendirelim. Tekrar o konuya dönüp onu
değerlendirme amacıyla bunu söylemiyorum.
Şimdi usul tartışması açıldı, o nedenle
kürsüye çıktım. Bu tartışma açılmadan önce, Sayın Mustafa Elitaş’ın, sataşma
nedeniyle söz talebi oldu. Sayın Başkan Vekilimiz de tutanaklara bakarak,
prensipte buna olumlu olarak baktığını ben anladım ama tutanaklara bakarak o
konuda bir görüş ifade etme ihtiyacı duydu, bu da doğaldır. Yani, Sayın
Elitaş’ın, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun söz talebini, sataşma nedeniyle
söz talebini reddetmiş değil Sayın Başkan. E bakın, şimdi, tablo böyle. Şimdi,
bunu veri olarak alıp “Bizim konuşma talebimizi vermedi.” derseniz, doğru
değil, haksızlık etmiş oluruz. Bütün konuları konuşalım, eleştirileri de
yapalım ama her şeyi yerli yerine koyarak değerlendirelim bu konuları. Sayın
Başkanın, o anlamda, tutumunda ben herhangi bir yanlışlık görmüyorum. Sayın
Başkan herkesin konuşmasına taraftar olan bir tutum içerisinde herkese söz
veriyor. Ben hatırlıyorum -Allah rahmet eylesin- Meclis Başkan Vekilimiz Ali
Dinçer vardı. Konuşma süresi kaç dakika? Beş dakika. Kaç dakika? On dakika. Kaç
dakika? Yirmi dakika. Konuşmacı on dakikada toparlayamıyordu, on iki, on üç, on
dört, on beş… Herkese bu sözü veriyordu. O da bir usuldü bakın. Sayın Başkan
Vekilimiz Güldal Mumcu da herkese söz veriyor, talep eden herkese demokratik
bir şekilde sorunları tartışabilmek amacıyla söz veriyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ama bize
demokratik olmuyor. Demokrasi bu tarafa Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sayın
Elitaş, sizin grup başkan vekili olarak söz talep etmeniz de çok doğaldır. Grup
başkan vekili olarak bu kürsüye çıkıp konuşmanız da son derece doğaldır.
Partinizin hukukunu kendinize göre savunacaksınız ama sizin hukukunuzu ihlal
eden bir tavır ben görmedim şu ana kadar, böyle bir şey yok.
Ben bir şey öneriyorum: Gensoru
görüşmeleri bitene kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi televizyonunun yayınlara
devam etmesi için Meclisin karar almasını ve bunu TRT’ye bildirmesini
öneriyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın
Hamzaçebi.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Arınç da
burada. Arınç da burada oylayalım bakalım, parmaklarınızı o zaman göreceğiz.
BAŞKAN – Giresun Milletvekili Sayın Canikli…
Buyurunuz Sayın Canikli. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; usul tartışmasında Başkanın tutumunun aleyhinde söz aldım.
Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar, hep
birlikte bugün yaşanan tartışmaları izliyoruz. Sayın Başkan, söz isteyen hemen
herkese söz verdi, söz talebini olumlu olarak değerlendirdi. Olabilir yani bu
bir tarzdır, bir itirazımız yok. Sataşmadan olsun ya da başka
gerekçelerle ilgili olsun ya da olmasın hiçbirisinde de Sayın Başkan “Ben
tutanaklara bakacağım.” diye bir gerekçe ileri sürmeden talepler gelir gelmez,
anında, kabul etti ve söz taleplerini yerine getirdi, herkes çıktı konuştu ve
bir konuşmacı ağır hakaretlerde bulundu, partimize, Genel Başkanımıza,
grubumuza ve doğal olarak Grup Başkan Vekilimiz de sataşmadan, bu haksız,
iftira mahiyetindeki yalanlara cevap vermek için söz almak istedi, o zaman
tuttunuz, Sayın Başkan, tutanaktan bahsettiniz. O ana kadar tutanaklar
neredeydi Allah aşkına! “Görmedim.” diye bir şey olabilir mi, “Duymadım.” diye
bir şey olabilir mi? Siz duymadığınız için o hakaretler ortada mı kalacak, o
yalanlara bir cevap vermeyecek miyiz Sayın Başkan? Böyle bir yaklaşım olabilir
mi? O nedenle bunu açmak zorunda kaldık. Ha, çok memnun değiliz böyle bir usul
tartışmasını açmaktan ama sataşmadan cevap verilseydi gerekeni söyleyecekti
Grup Başkan Vekilimiz ve bu olay kapanacaktı. Ama maalesef, ısrarınız bu
noktaya getirdi.
Şimdi, bakın, bizim hiçbir şekilde bu
gensorunun şu saatte, bu saatte görüşülmesi ya da görüşülmemesi gibi bir
kaygımız, bir hassasiyetimiz söz konusu değil. Kesinlikle böyle bir niyetimiz,
bir düşüncemiz yok. Bizim yaklaşımımız, hemen gündem dışı konuşmalardan sonra
gensoru görüşmelerinin başlamasıydı. Eğer öyle bir niyetimiz olsaydı o zaman o
çerçevede, ona hizmet eden bir adım atardık; yani biz de grup önerisi
getirirdik, Danışma Kurulunu toplantıya çağırırdık.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Önergede söz
istedik, vermediniz ama.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Ama bakın,
hâlen grup önerisi tartışmaları devam ediyor, bir konuşmacı daha var. Dolayısıyla,
buradan yola çıkarak bizi nasıl suçlayabilirsiniz? Yani bizim gruba dönerek
gensoru görüşmelerinin televizyon yayınlarının yapılmadığı saate denk
getirilmesi gibi bir amacımızın olduğunu nasıl söylersiniz? Çok
büyük bir haksızlık. Bunu reddediyorum, iade ediyorum çünkü şu anda
yaşanan tartışmaların sorumlusu biz değiliz. Lütfen bunu düzeltin, bu büyük
haksızlık bize. Elbette hakkımızı arayacağız. Yani gensoru görüşmeleri şu zaman
olacak, bu zaman olacak diye lehte ya da aleyhte herhangi bir yaklaşımımız, bir
ön yargımız söz konusu değil. Bizim, bir yanlış konuşma varsa, bir hakaret
varsa onu kendisine katıyla iade etmek için söz almamız gerekiyor. Onu pas
geçemeyiz, onu görmezden gelemeyiz. Çünkü burada o kadar çok yalan şeyler
söyleniyor ki, bunlar bu Meclise yakışmıyor, hiç kimseye yakışmıyor. Aslında
muhatap almak istemiyoruz, cevap vermek istemiyoruz, belki cevap vermeye de
değmeyebilir ama bilmeyen bazı vatandaşlarımız duyduğu zaman bunları doğru
kabul edebilir. Yani bunların çoğunun cevap verilmeye değecek kadar bile bizim
için kıymeti yok, hiç kimse açısından kıymeti yok ama cevap vermemiz gereken
zamanlar da oluyor, o zaman da hakkımızı kullanıyoruz. Ha, gensoru bu çerçevede
uzar, kısalır; onun bir şeyi olmaz, bizi ilgilendirmez.
Değerli arkadaşlar…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Hepinize
saygı sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın
Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Lehte, Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan.
Buyurunuz Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Evet, Sayın
Başkan, Mecliste sinirler yay vaziyette, belli. Burada bir iteleme oldu, onun
özür gösterme erdemi yerine getirilmediği için şu ana kadar Hacivat-Karagöz
siyaseti yapılıyor bir senden bir senden. Ondan sonra önergeler veriliyor,
sataşma deniliyor ve bir gensoru, ciddi bir denetim mekanizmasını konuşacağız.
Sayın Arınç burada oturuyor, geçen
dönem televizyonlar açıktı, niye millete kapattınız anlamıyorum. Yani burada
İçişleri Bakanı hakkında verdiğimiz gensoruyu canlı yayında vatandaş izlemesin,
yaptığı operasyonları, Van depremini, haksızlıkları, hukuksuzlukları burada
dile getirdiğimizi halk dinlemesin diye saat 7’den sonraya öteliyorsunuz.
Diyorsunuz ki “Hayır, biz yapmıyoruz.” Siz yapmıyorsanız, burada bir öneri
getirdi CHP, dört tane konuşmacısı vardı, dedik ki bölüşelim dört grup olarak.
Bizim grubumuza vermediniz, niye? Çünkü siz konuşup süreyi doldurup, saat 7’den
sonraya gensoruyu atarız diye. Şimdi, bu yaklaşım tarzınızı eğer…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bizimle
bir alakası yok ki.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Doğru değil
diyorsanız, bakın…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Doğru
değil tabii.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Sayın Canikli,
doğru değil diyorsanız, Sayın Arınç da burada.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ne alakası
var?
HASİP KAPLAN (Devamla) – Sayın Arınç da
burada, Genel Kuruldaki bütün partiler eğer bu gensorunun halkın nezdinde
açıkça tartışılmasından yanaysa buyurun oylayalım. Bitimine kadar canlı yayınla
gensoru devam etsin. Şimdi, şeffaflık demokrasinin unsurudur. (CHP sıralarından
alkışlar) Açıklık demokrasinin unsurudur. Halktan kaçmak niye? Halktan
gizlenmek niye? Halkın gözüne televizyonu kapatmak niye? Bana anlatır mısınız,
hangi demokrasilerde bu… Uganda cumhuriyetinin demokrasisi mi burada işliyor,
istediğin zaman televizyonu kapatacaksın istediğin zaman açacaksınız. Gensoru
bu, ciddiyetle çıkar Hükûmet konuşur, partiler konuşur, televizyon açık olur,
siz de yaptıklarınızın hesabını varsa çıkar mertçe savunursunuz. Ama
korkuyorsunuz, halktan korkuyorsunuz, gerçekleri halk duyacak diye
korkuyorsunuz. Siz bu kürsüde muhalefetin sesinden korkuyorsunuz, muhalefetin
sesine tahammül etmiyorsunuz. Sizi biz biliyoruz, biz bir dönemde usta olduk,
siz üç dönemde usta oldunuz. Sayın Canikli, biz bir dönemde usta olduk, sizin
bütün bu usulsüzlüklerinizi öğrendik, yapmayın, bu halka haksızlık etmeyin.
Sayın Arınç, televizyona söyleyin
gensoru bitene kadar açık kalsın. İşte bakanlarınız burada, vicdanen
rahatsanız…
BAŞKAN – Sayın Kaplan, Genel Kurula
dönerek konuşun.
HASİP KAPLAN (Devamla) -
…yürekliyseniz, yüreğiniz varsa gensoruda açık kalsın televizyon,
yürekliyseniz, yüreğiniz varsa. Yüreğiniz varsa açık kalsın. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Aleyhte Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş.
Buyurunuz Sayın Elitaş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkan
Vekilinde bugün bir anlayışta farklılık var diye görüyorum yani hedefi
şaşırıyor, kimle uğraşması gerektiğini, kimle mücadele etmesi gerektiğini,
kimden hesap sorması gerektiğini bilmiyor. Dün akşam toplantı yaptık, siz
vardınız, 2 grup başkan vekili buradan vardı, 3 grup başkan vekili buradan
vardı, Sayın Bahçekapılı ve ben vardım, konuştuk, anlaştık. Ne dedik?
“Muhalefetin verdiği grup önerilerinin aleyhine iktidar konuşacak, öbür tarafta
lehte olanları muhalefet kendi arasında anlaşacak.” dedik.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – 3 tanedir, 2
tane söz var. Nasıl böleceksin? 2’yi 3’e böl bakalım hadi!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın,
lütfen…
Şimdi, kalkıyorsunuz, diyorsunuz ki:
“Kapattınız siz aleyhte konuşmaları.”
Sayın Kaplan, kulaklığınız kulağınızda
herhâlde. Başkan diyor ki: “Kura çektim, kurada sizinki çıktı.” diyor. Ben
itiraz ediyorum, Başkana diyorum ki: “Sayın Başkan, bakın, eğer, siz,
çektiğiniz kura varsa o kurayı beyan etmek zorundasınız, duyurmak zorundasınız,
kime çıktığıyla ilgili bilmiyorsunuz.” diyorum.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Elitaş,
Başkanın tutumuyla ilgili söz aldın, Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın
değerli milletvekilleri, Sayın Başkan bugün geçen yaptığımız, daha önceki
dönemdeki aldığımız karara muhalefetten hâlâ uygulamalarına devam etti. İç
Tüzük 59… Sayın Başkan biraz gittiği zaman İç Tüzük’ü okusa veya Kamer Genç’le
azıcık ders çalışsa, bildiğini iddia ediyor, azıcık ders çalışsa.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Önce sen öğren,
sen!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - 59 diyor ki,
açık ve net. Bakın, 59’uncu madde…
BAŞKAN – 69 diyorsunuz herhâlde Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – 59 Sayın
Başkan. 59’u diyorum. 59’a bakarsanız.
BAŞKAN – Bakayım 59’a.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bilerek
yapıyorsun değil mi! Bilerek sataşmada bulunuyorsun değil mi! Aferin sana!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – “Gündem dışı
konuşmalar en çok üç kişiye verilir.” Niye 4 kişiye veremiyorsunuz Sayın
Başkan? İç Tüzük’ün emredici hükmü olduğundan dolayı. Ama gündem dışı sözler de
en fazla beş dakika olarak verilir.
BAŞKAN – “En fazla” demiyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Siz buradan
beş dakikayı altı dakika olarak veriyorsunuz. İç Tüzük’ün “Üç kişiye verilir.”
emredici hükmüne bağlısınız ama beş dakikayı altı dakikaya, yedi dakikaya
uzatma konumunda bağlı değilsiniz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Şimdi
televizyon açık kalsın mı Elitaş, onu söyle! Televizyon açık olsun mu olmasın
mı? Televizyonu söyle televizyonu!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Şimdi şu
görüşmeler sırasında grup önerisinin aleyhinde bir ben konuştum, Sayın Metiner
konuştu, Sayın Zeybekci konuştu. AK PARTİ Grubundan konuşan 3 milletvekili var.
Öte yandan 60’ıncı maddeye göre, istismar edilen o 60’ıncı maddeye göre en az
12 kişi saydı, 23 kişi konuştu. Arkadan bir arkadaş kalktı, “Efendim, ben de
bir katkıda bulunmak istiyorum…” Neye göre? 60’ıncı maddeye göre. Buyurun o
zaman öyleyse! Ama ben bana sataşma olduğunu ifade ediyorum. Sayın
Hamzaçebi’nin Danışma Kurulu önerisinde imzası olduğunu ifade ettim, arkasından
baktım, düzelttim. Ama Sayın Hamzaçebi’yi tekrar kürsüye çağırdınız. Ben
diyorum ki: Şu Danışma Kurulu önerisinde bugünkü gündemimize söz verdik. Söz
ne? Gensoruyu görüşeceğiz. Grup önerisi getirmemek üzere söz vermiş anlamına
gelir bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın
Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Ama dediğim
gibi, sizin kendi aranızda anlaşmanız, uzlaşmanız yoksa ve sözlerinizin de
arkasında değilseniz yapacak bir şeyimiz yok.
Sayın Kaplan kime müracaat edeceğini
iyi… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın
Elitaş.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Elitaş,
televizyon açık olsun mu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – O bizim
elimizde olan bir şey değil.
BAŞKAN – Tutumumda bir değişiklik
yoktur.
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve arkadaşları tarafından, (46
sıra no.lu) “Okullarda yaşanan şiddet
olaylarının ve madde bağımlılığı gibi tehlikelerin nedenlerinin araştırılması”
hakkında verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 15/11/2011
Salı günkü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı birleşimde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN –Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin aleyhinde Adana Milletvekili Necdet Ünüvar konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Necdet Ünüvar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin Meclis
araştırması açılmasıyla ilgili grup önerisinin aleyhine söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, şiddet çok
konuşuldu. Ben bir hekim olarak konuyu yeniden açmayacağım ama bir hissiyatımı
huzurlarınızda açmak isterim. Şiddet sadece elle olan bir şey değildir. Beş
yıldır milletvekilliği yapıyorum, birçok kez dille Grubumuz çok ağır şiddete
maruz kalıyor. Şahsen ben, onurlu bir insan olarak bazı sözler duymaktansa bir
yumruk yemeyi tercih ederim. Onun için bunu da yüce Meclisin huzurlarında
sunmak isterim. O yüzden hep konuşulan şey fiziki şiddet ama dille olan şiddet
asla konuşulmuyor.
O fotoğrafla ilgili de çok şeyler
söylemek mümkün ama ben konuyla ilgili konuşacağım.
Sayın Aslanoğlu ve 26 arkadaşının
verdiği bir Meclis araştırması önerisi söz konusu. Devlette devamlılık esastır.
Elimde üç tane Meclis araştırma komisyonu raporu var. Her birisi beş yüz, altı
yüz sayfadan oluşuyor. Esasında burada konuşulan, daha doğrusu Meclis
araştırması istenen konular son derece mühim. Uyuşturucu ve şiddetle ilgili,
hepimizin geleceğini çok yakından ilgilendiren iki tane önemli konuda Meclis
araştırması isteniyor ama bu arkadaşlarımız şayet geçmişte, çok fazla değil son
beş altı yılda neler yapıldığını görseydi, neler yapıldığını en azından şöyle
bir geriye dönük tutanaklara baksaydı herhâlde böyle bir Meclis araştırması
açılması talebinde bulunmazlardı.
Tabii, bu vesileyle ben, Sayın
Aslanoğlu’na da teşekkür ediyorum; en azından Meclisin yaptığı çalışmaları -ki
bir araştırma komisyonunda da ben başkanlık yaptım- onu sunma fırsatı verdi; o
yüzden yüce Meclise birtakım bilgileri arz etmek isterim.
Değerli arkadaşlar, madde bağımlılığı
hepimiz için çok ciddi bir problem, her ülke için çok ciddi bir problem;
biyolojik, ruhsal ve sosyal boyutları önemli olan bir sorun. Tabii, madde
kullanımı, ortaya çıkardığı sonuçlar itibarıyla sadece kullanan kişiyi değil
etrafını da çok yakından ilgilendiriyor, toplumun bütününü ilgilendiriyor ve
Türkiye, uyuşturucu kullanımı açısından çok ciddi bir riskle karşı karşıya.
Niçin? Bulunduğu coğrafya itibarıyla bir yandan doğusunda
özellikle, Birleşmiş Milletler Uyuşturucu Ofisinin raporlarına göre yüzde 95’i
Afganistan’da üretilen doğal uyuşturucuların Batı’ya geçiş güzergâhında olması,
öte yandan Batı’da üretilen kokain, extacy türü sentetik uyuşturucuların Türkiye'nin
doğusuna veya güneyindeki ülkelere geçiş güzergâhında olması sebebiyle çok
ciddi bir risk altında ve tabii, bu riskle ilgili de bizim de devlet olarak
mücadele etmemiz gerekiyor.
Olayın kaçakçılık boyutuyla ilgili,
İçişleri Bakanlığımız Emniyet Genel Müdürlüğü, Sahil Güvenlik Komutanlığı,
Jandarma Genel Komutanlığı, Adalet Bakanlığı, Gümrük Müsteşarlığı gerçekten
fevkalade işler yapmaktadır ve her yıl yakalanan uyuşturucu miktar, bütün yirmi
yedi tane Avrupa Birliği ülkesinin yakaladığı uyuşturucudan daha fazladır.
Dolayısıyla onlar aslında sadece Türk çocukları için Türk gençliğini değil,
dünya gençliğini de bu zehirli illetten korumaktadır. O yüzden, onlara da
şükranlarımı arz ediyorum.
Türkiye’de madde kullanımı açısından
değişik araştırmalar yapılmış. Baktığınız zaman, belki Batı’ya göre daha az
oranda uyuşturucu ve madde bağımlılığı olduğunu görüyoruz ama bu her zaman bu
şekilde olacak anlamına gelmiyor. Dolayısıyla kurumların, bakanlıkların bu
konuda çok yoğun bir şekilde çalışması gerekiyor. Ki Anayasa’nın 58’inci
maddesi zaten, devletin gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden,
suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için
gerekli tedbirleri alacağını ifade etmektedir.
Dolayısıyla bizim gerek Meclisimiz
gerekse bakanlıklarımız bu konuda çok önemli çalışmalar yaptı. Örneğin, 4207
sayılı Yasa’yla ilgili iki tane önemli düzenleme yapıldı son on yıl içerisinde.
Hatta son düzenlemeyle kapalı ortamlarda sigara içilmesinin yasaklanması
hakikaten toplum açısından fevkalade önemli, olumlu sonuçlara yol açmıştır.
Bir basit istatistik vermek gerekirse,
sigara kullanımı 2006’da 18 yaş üstü kitlede yüzde 33 iken, son düzenlemeden
sonra yapılan araştırmada bu yüzde 27’ye düşmüştür.
“Sigara” deyip geçmemek lazım. “Madde
bağımlılığı” dediğimiz zaman daha çok uyuşturucu, alkol gibi maddeler akla
geliyor ama sigara, gerçekten, hem bağımsız bir şekilde sağlığı olumsuz yönde
etkilemekte hem de uyuşturucu alışkanlığını artırıcı bir unsur hâlinde
karşımıza çıkmaktadır.
Türkiye’de gençler arasında yapılan
araştırmalarda, en fazla esrar kullanıldığı, yüzde 4,3 civarında bir oran söz
konusu -Batı’ya göre oldukça düşük- ama esrarla sigara arasında da son derece
yakın bir ilişki var. Dolayısıyla, sigarayla mücadele esasında uyuşturucuyla
mücadele anlamına da geliyor. Bu Meclis, gerçekten, bu anlamda fevkalade önemli
bir çalışmayı yaptı.
Mecliste, daha önce burada ifade
ettiğim, 4 tane Meclis araştırma komisyonundan bahsetmiştim. Onlardan da
bahsetmem gerekirse… 2005’te Siirt Milletvekili Sayın Öner
Ergenç’in başkanlığını yaptığı, sokak çocuklarıyla ilgili çok önemli bir
çalışma yapılmıştı -ki o zaman ben Sağlık Müsteşarıydım- Sağlık Bakanlığı
temsilcisi olarak bir müsteşar yardımcısıyla, İçişleri Bakanlığıyla, Millî
Eğitim Bakanlığıyla ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığıyla sürekli koordinasyon
hâlinde çalıştılar ve gerçekten çok önemli sonuçlar elde edildi. Yine
2006’da çocuk ve gençlerde şiddet eğiliminin araştırıldığı bir Meclis araştırma
komisyonu ki Sayın Halide İncekara bunun başkanlığını yapmıştı, Sayın Ataş’ın
da başkan vekili olduğunu hatırlıyorum. 2008’de benim başkanlığını yaptığım
uyuşturucu ve madde bağımlılığıyla ilgili sorunların araştırıldığı bir
araştırma komisyonu ve 2010’da da kayıp çocuklarla ilgili yine Sayın İncekara’nın
başkanlığını yaptığı komisyon çalıştı.
Peki, çalıştı, sonuç ne oldu? Sonuçta
gerçekten çok güzel şeyler oldu. Örneğin, bizim uyuşturucu komisyonunda ve
kayıp çocuklar komisyonunda sürekli gündeme gelen suç eğilimi içerisinde olan
çocukların değerlendirilmesiyle ilgili veya suça itilmiş çocukların
değerlendirilmesiyle ilgili Sağlık Bakanlığı -şurada Meclise yaklaşık 10
kilometre mesafede- Yenimahalle Devlet Hastanesi içerisinde ama Sami Ulus Çocuk
Hastanesine bağlı bir çocuk izleme merkezi var. Hakikaten fevkalade önemli ve
çocukları ekstra mağduriyete yol açmadan çocukların değerlendirilmesi ve
onlarla ilgili gerek sağlık gerekse diğer hususlarda gereken işlemlerin
yapılmasıyla ilgili fevkalade önemli bir merkez oluştu.
Sağlık Bakanlığı, özellikle
AMATEM’lerin sayısını ve hem fiziki kapasitesini hem de personel açığını
gidermeye yönelik çok önemli çalışmalar yaptı.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
-ki son derece önemli bir bakanlık- bu bakanlık, bizzat Sayın Bakan bizim
Komisyonumuzu satır satır ele aldı ve onunla ilgili bir çalışma heyeti
oluşturdu. O çalışma grubu çalışıyor. Yine, çocuk
politikalarının oluşturulacağı bir eylem planı hazırlığı içerisinde.
Millî Eğitim Bakanlığımızın -tabii,
şiddetle ilgili olduğu için- yaptığı çalışmalardan da söz etmeden geçmek olmaz.
Bu, ilk sokak çocukları, daha sonra da çocuklardaki şiddet eğilimiyle ilgili
araştırma komisyon raporlarından sonra Millî Eğitim Bakanlığı 2006 yılında bir
strateji belgesi hazırladı ve 2006-2011 yılını kapsayan beş yıllık bir strateji
ve eylem planını yürürlüğe soktu. Bu çerçevede, merkez teşkilatta bir üst kurul
oluşturdu, taşra teşkilatında da il yürütme kurulları oluştu ve bu çerçevede
birçok eğitim yapıldı. Yaklaşık 12 milyon civarında öğrenci, 2 milyon 400 bin
civarında veli eğitimden geçirildi. Peki, sonuç ne oldu? Yıllara göre okullarda
gerçekleşen olay sayısına baktığınız zaman esasında yapılan çalışmaların da
boşa gitmediğini görüyoruz değerli arkadaşlar.
2006-2007 yılında 3.014 vaka, 4.116
olaylara karışan öğrenci varken 2007-2008 yılında 3.014 olan vaka
sayısı 1.483’e, 2008-2009’da 1.716’ya, 2009-2010 yılında da 359’a düştü. Keza
olaylara karışan öğrenci sayısı da 2006-2007’de 4.116’dan 2009-2010 yılları
arasında 448’e indi. Dolayısıyla, yapılan, hem stratejik eylem planı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayınız lütfen sözünüzü.
NECDET ÜNÜVAR (Devamla) – Teşekkür
ediyorum.
…ve eğitimler çerçevesinde gerçekten
son derece önemli çalışmalar yapıldı. Ve biz o komisyon raporlarında hep
gündeme getirdiğimiz konularda -ki, Sayın Millî Eğitim Bakanımız Nimet Çubukçu
Hanımefendi de burada- rehber öğretmen sayısının artırılmasını istemiştik ve
2009-2010 yılları arasında 15 bin civarında olan rehber öğretmen sayısı bugün
itibarıyla 18.741’e çıktı. Yeterli mi? Yetmez ama devlet devamlılık esasına
göre çalışan bir müessesedir ve Sayın Bakanımızın başlattığı çalışma, şimdi,
yine aynı hızla devam etmektedir.
Bizler madde ve madde bağımlılığıyla
ilgili toplumumuzun geleceği ve ülkemizin geleceği, kendi yerlerimizi emanet
edeceğimiz gençler adına çalışıyoruz, gayret ediyoruz. Çalışanlardan, gayret
edenlerden Allah razı olsun diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ünüvar.
Sayın Keskin, sizin talebinizi yerine
getiremeyeceğim çünkü tutanakları inceledim, öyle bir sataşmaya mahal yeniden
olacak bir durum yok.
ADNAN KESKİN (Denizli) – Ben sataşmadan
söz istemedim efendim.
BAŞKAN – Sayın Elitaş, tutanaklara
baktım ve siz Grubunuz adına, buyurunuz efendim üç dakika. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) – Oylamayı
yapsaydınız.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Usul tartışması
açtınız zaten. Oylamayı yapın sonra…
BAŞKAN – Bitireyim, oylamayı yapacağım.
Devam ediyor çünkü. Bitirdikten sonra, şimdi oylama yapıyorum.
Buyurunuz.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
11.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle Sayın Ünüvar’a teşekkür
ediyorum. Önergeyle alakalı, hiç önerge dışında konuşma yapmadığından dolayı ve
teknik bilgi verdiğinden dolayı teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bakınız, biz bu
24’üncü Döneme girdiğimizde çeşitli problemlerle karşı karşıya kaldık. 12
Haziran seçimlerinde bu millet, bize, gidin Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görev yapın, benim dertlerimi, meselelerimi gündeme getirin ve bu konuda
Hükûmete yardımcı olun, eleştirilerinizle Hükûmetin yapacağı adımlara katkı
sağlayın diye muhalefet görevini bir kısım partilere, iktidar görevini de bir
partiye verdi.
Demokrasilerdeki en önemli unsur,
muhalefetin varlığıdır ama muhalefet seviyeyi yüksek tutmakla görevlidir.
Muhalefet muhalefetini yaparken hakaretlere, insanların şahsiyetiyle
ilgilenmeyen, onları rencide edici meseleleri gündeme getirmeyi yapmak,
maalesef seviyeyi olumsuz noktada ilerletmektedir. Siyasi parti grup başkan
vekillerine ifade ediyorum, rica ediyorum. Buraya çıkan hangi konuşmacı varsa
-biz de AK PARTİ Grubu olarak, Grup Başkan Vekili olarak grubumuz üyelerinden
istiyoruz- hiçbir konuşmacı, bir siyasi partinin genel başkanıyla ilgili bir
konuyu, hakaret edici bir meseleyi gündeme almamalıdırlar. Çünkü Adalet ve
Kalkınma Partisi Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 12 Haziran
seçimlerinde bu ülkede yaşayan her 2 kişiden 1’inin oyunu almış ve geçmiş
dönemdeki icraatları ibra edilerek tekrar yoluna devam etmesi için görev
verilmiş. Bu yaptığınız incitmeler, bu yaptığınız hakaretler bizi rencide
ettiği gibi bize oy veren tüm seçmenleri de rencide etmektedir. Eğer buna hâlâ
devam edecek olursanız, Genel Başkanımızı, Grup Başkanımızı, Başbakanımızı
haksız bir şekilde eleştirmeye devam ettiğiniz takdirde, şunu da iyi bilmeniz
gerekir ki artık, bu, sizin genel başkanınıza da aynıyla, misliyle devam edecek
demektir. Bugüne kadar AK PARTİ grup başkan vekilleri olarak, Sayın
Kılıçdaroğlu Genel Başkan olduğundan bu tarafa incitici, hakaret edici hiçbir
sözcüğü kullanmamak için elimizden gelen gayreti gösterdik çünkü birlikte görev
yaptık. Birlikte görev yaptık. Sayın Kılıçdaroğlu da grup başkan vekiliydi, biz
de grup başkan vekiliydik. Genel Başkan olduktan sonra da hiçbir konuşmamızda,
bu kürsüde kendisini rencide edici bir ifadede bulunmadık. Belki
eleştirilerimizin dozları ağırlaşmış olabilir ama şahsıyla, şahsiyetiyle ilgili
hiçbir meseleyi gündeme getirmedik.
Bakın, değerli milletvekilleri, Kamer
Genç, geçen seneki bir konuşmamdan dolayı beni dava etti. İki davada 6 bin lira
para kazanmış. Avukatım sormuş avukatına: “Bakın, icraya, hacze gelecekseniz
parayı hemen yatırayım” diye. Kamer Genç’in avukatı da demiş ki: “Zinhar. Biz
bu parayı az bulduk, temyize gidiyoruz.” Arkasından yememiş, içmemiş… Benim
avukatım da onun avukatına inanmış…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Avukatın da
Kamer Genç gibi olduğunu bilmiyormuş…
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın
Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …ve icra,
haciz getirmiş. 6 bin lira ödemem gerekirken 2 bin lira da haciz parası ödedim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Elitaş, teşekkür
ediyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan,
yanlış bir bildirimde bulundu. Kendi avukatı beni icraya verdi efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Peki, davayı
kazanan kim, sen misin, ben miyim?
VIII.-
ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve arkadaşları tarafından, (46
sıra no.lu) “Okullarda yaşanan şiddet
olaylarının ve madde bağımlılığı gibi tehlikelerin nedenlerinin araştırılması”
hakkında verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 15/11/2011
Salı günkü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı birleşimde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre vermiş olduğu öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım,
size kürsüde ifade etmiştim, Sayın Elitaş’ın birtakım ifadeleri vardı, onunla
ilgili…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Vural.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan,
gensoruya geçin. Gensoruyu görüşmek istemiyor muyuz Sayın Başkan?
BAŞKAN – İstiyoruz Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – E, o zaman
gündeme geçin efendim.
BAŞKAN – Geçiyoruz.
Buyurunuz Sayın Vural.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
12.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, tabii, perşembe günü
aslında bir yanlışın bugüne kadar sürmesinin sıkıntısını Meclisimiz çekiyor.
Tabii, yanlış ilikleme olunca, maalesef bugünlere kadar…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hepinizin yaptığı bu, yok birbirinizden
farkınız. Görürsünüz usul hatası, kurnazlık nasıl yapılırmış? Sizi şeşbeş
edeceğim. Yazın bir tarafa.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sen kimi
muhatap alacağını bilmiyorsun, kimi hedef alacağını bilmiyorsun.
OKTAY VURAL (Devamla) – Sayın grup
başkan vekilleri, müsaade eder misiniz? Müsaade eder misiniz Sayın Elitaş?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen
dinleyiniz.
OKTAY VURAL (Devamla) – Keşke bugüne
kadar taşınmasaydı ama bence bunun çözülmesi gerekiyordu.
Biraz önce Sayın Elitaş dün Sayın
Meclis Başkanıyla yaptığımız toplantı neticesinde Danışma Kurulu önerileriyle
ilgili bir usul belirlendiğini ifade etti. Şimdi, efendim, usul belirlenmiş.
Diyor ki… “Siyasi parti grup önerilerinde ilk söz hakkı öneri sahibi grubun
başkan vekilinin işaret ettiği milletvekiline aittir. Kalan lehte ve aleyhte
söz talepleri ise geliş sırasına göre veya kura çekilerek belirlenmektedir.”
diye yazmıştı. Ondan sonra biz dedik ki: “Anlaşma var ise o anlaşma uygulansın,
esastır; yoksa kuraya göre olması lazım.”
Biraz önceki olayda gruplarla ilgili
lehte sözleri zaten CHP almıştı, biz de aldık ve size dedik ki: “Aleyhte de
sizin.” Sonra BDP, bir söz talebi sizden oldu, siz vermediniz, dolayısıyla
anlaşma olmadığı için kuraya gitti. Dolayısıyla diğer grupları yapılan
anlaşmaya uymamakla suçlamak doğru değil.
İkinci husus: Burada…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Vural,
ben sizi teyit ediyorum, siz saf değiştiriyorsunuz!
OKTAY VURAL (Devamla) – Sayın Elitaş,
burada tutanaklardan okuyorum: “Eğer idare amiri, muhalefet partisinden idare
amirleri orada yoksa grup başkan vekilleri görev yapacaktır. Grup başkan
vekilleri bostan korkuluğu mu? Grup başkan vekilleri ne iş yapar?” Zannederim
bu yakıştırma grup başkan vekillerine yapılacak bir yakıştırma değil.
Zannederim böyle bir yakıştırmayı sizin partinizin grup başkan vekilleri de
kabul etmez. Umarım siz de bu ifadeyi kabul etmezsiniz.
Bu konuda grup başkan vekillerine
yaptığınız bu ifadeyi yerinizden geri almanızı istirham ediyor, hepinize
saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Vural.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, Sayın Vural bir teklifte bulundu. İzin verirseniz, teklifiyle ilgili
şeye bir cevap vereyim.
BAŞKAN – Lütfen, geri alıyorsanız
söyleyiniz. Lütfen geri alınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kürsüde
söyleyeceğim, kürsüde cevap vereceğim.
BAŞKAN – Yakışıklı bir ifade olmamış
Sayın Elitaş. Geri alıyorsanız lütfen geri alınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Efendim,
şarta bağlı konuşma mı olur Sayın Başkan?
BAŞKAN – O geri almanızı talep etti.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bir teklifte
bulundu, ben de ne olduğunu söyleyeceğim.
BAŞKAN – Ama bu o kadar uzayacak ki, ya
özür dilemenizi ya da bu konuyu geri almanızı rica ediyor…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Hangi maddeye göre söz istiyorsunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 69’uncu
maddeye göre…
BAŞKAN – …Geri alacaksanız “Geri
alıyorum.” deyin, almayacaksanız “Almıyorum.” deyin, o kadar basit.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, 69’uncu maddeye göre, Sayın Oktay Vural, benim “Grup başkan
vekillerinin görevi nedir, bostan korkuluğu mudur?” şeklindeki ifademi
çarpıtarak söylediler. İzin verin, düzelteyim. (MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) – Ben bir şey
demedim ki! Yazılanları okudum, yorum yapmadım.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan,
sataşmanın sataşması…
BAŞKAN – Tutanaklardan okudu Sayın
Elitaş. Lütfen… Sözü geri alıyor musunuz? Lütfen…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, siz bana şarta bağlı olarak söz veremezsiniz.
BAŞKAN – Sataşma yapmadı, sadece sizden
bunu geri almanızı rica etti. Siz de bu yakışıklı olmayan…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, ben neyi ifade ettiğimi anlatmak istiyorum.
BAŞKAN – Buyurunuz, iki dakika söz
veriyorum. Çok rica ederim… Bu sefer çok fazla uzadı bu iş.
Devamlı sataşma üzerine mahal vermeyin.
Buyurunuz.
13.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, bunun sebebini bizde aramayın. Az önce usul tartışması yaptık. Şuradan,
yerimizden bağırdık. Usul tartışmasında da dedik ki: “Şu anda siz o kürsüde, o
makamda oturduğunuz takdirde Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü rafa
kalkıyor, gal oluyor. Ama siz kendi hukukunuzu uyguluyorsunuz.” diye ifade
ettik.
BAŞKAN – Rafa kalkmıyor Sayın Elitaş.
Lütfen, siz şimdi Sayın Vural’ın sözüne cevap veriniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakınız
Sayın Başkan, o gün yapılan o olayda konuşmacı Kamer Genç buraya fenerle geldi.
Ben Başkanı uyardım. Dün de yine Meclis Başkanımızın Başkanlığında aldığımız
karar çerçevesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna hiç kimsenin
milletvekilliğiyle bağdaşmayan bir maddeyle, cisimle giremeyeceği konusunda
karar aldık. Niye karar aldık? Çünkü, buradaki yapılan
hareketin, perşembe günkü yapılan hareketin yanlış olduğunu söyledik.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Neydi, onu
söylesene.
OKTAY VURAL (İzmir) – Onunla ilgili
değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – O anlamda
dedim ki: “Bakın, Meclis Başkanı bir karar almış, aldığı kararı
milletvekillerine oylatmış, o milletvekili artık kürsüyü işgal hâlindedir.
Kürsüde konuşan milletvekiline saldırı yoktur. O saldırıda Başkan İdare Amirini
göreve çağırmıştır…”
TANJU ÖZCAN (Bolu) – Şov yapıyorsun
sen, şov yapıyorsun!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sayın Salim
Uslu kendi başına gelmemiştir.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Başkanım, ne
alakası var? Dün Meclis Başkanıyla yaptığımız konuşmaları konuşuyor burada,
ayıp! Meclis Başkanının açıklaması lazım bunları.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – “…Başkanın
daveti üzerine İdare Amiri olarak buraya gelmiştir ve görevini yapmıştır.” (CHP
sıralarından gürültüler)
Bakın, ben grup başkan vekilleri
olarak…
BAŞKAN – Sayın Elitaş, Sayın Vural’ın
sözüne cevap vermeniz gerekiyordu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sayın
Başkan, ben Sayın Vural’a şunu ifade ettim, az önceki yaptığım konuşmada da
öyle söyledim, “Grup başkan vekili arkadaşlarımızın, grubun sükûnet içerisinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu çalışmalarına katılmalarını sağlamak
birinci görevleridir.” dedim. “Eğer grup başkan vekilleri bu işe müdahil
olmazsa, grup başkan vekilleri yapılan yanlışları destekleyici mahiyette
görüntü verirlerse ve buradaki hakareti de haklı gösterecek gerekçeleri de
ortaya koyarlarsa ve benim Genel Başkanıma, Grup Başkanıma hakarete imkân
verecek şekilde konuşmalar yaptırırsa…” dedim, “Bundan sonra yapmayalım, ben de
başkalarını ağzıma alırım.” dedim. İşte o anlamda dedim ki: “Burada görev
yapmayan grup başkan vekili görevini yapmalı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Ya, ne için
söz aldın, ne diyorsun!
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Elitaş.
Sayın milletvekilleri, bir hususu
belirtmek istiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan,
sayın grup başkan vekillerine bu ifadeyi kullanana şunu söyleyeyim: Bizim
bostanımız yok. Herkes kendi bostanına baksın, kendi korkuluklarına baksın.
Bunu ifade etmek istiyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Bravo!
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.
Sayın milletvekilleri…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan,
efendim, Elitaş her kürsüye çıktığında benim ismimi ağzına alarak, ifade ederek
bana iftira atıyor ve “Saldırıya uğramadı.” diyor. Lütfen bana sataşmadan söz
verin efendim.
BAŞKAN – Lütfen, Sayın Genç, yerinize
oturunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, niye
oturayım? İkide bir laf atıyor bana. Biraz önce avukatlık…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir şey
söylemek istiyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, benim
icraya verdiğimi söyledi.
BAŞKAN – Bir dakika Sayın Genç, lütfen…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan,
yani o kürsüde adaleti izleyin lütfen.
BAŞKAN – Bu konu yeterince tartışıldı.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan,
şu gensoruyu yayın kapandıktan sonra mı görüşeceğiz?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bakın,
yani burada bize sataşılıyor, bize söz vermiyorsunuz efendim.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu
kürsüden ve Genel Kurulun bu kürsüsünden söz söyleyen milletvekillerine
uygulanacak her tür şiddete karşı olduğumuzu belirtmek istiyorum. Bunun bir
daha tekrarlanmamasını ve yeni baştan bu tarz yakışıklı olmayan tartışmaların
açılmamasını da temenni ediyorum ve lütfen tekrar bu tarz tartışmalara, bu tarz
yollara yol açmayalım. Hepinizi bu konuda tekrar uyarıyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan,
Mustafa Elitaş bir grup başkan vekilliğinde bulunması gereken ağırlığı
taşımadan her kürsüye çıktığında bana sataşıyor efendim.
SIRRI SAKIK (Muş) – Adamdan 6 milyar
almışsın, ciğeri yanıyor tabii!
BAŞKAN – Sayın Genç, siz de bu konuda
yeterince cevap verdiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, lütfen müdahale edin.
BAŞKAN - Karşılıklı yeterince
tartışıldı.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama bana
sataşmadan söz verin efendim.
BAŞKAN - Şimdi, gündemin “Özel Gündemde
Yer Alacak İşler” kısmına geçiyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim,
sataşmadan söz verin. Böyle olur mu! AKP’liler zaten
söz vermiyor. Böyle şey olur mu ya!
BAŞKAN – Verdik efendim, yeterince
tartışıldı ve kınıyorum, bunun da tekrar altını çiziyorum.
Gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak
İşler” kısmına geçiyoruz.
Bu kısımda yer alan Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, bazı soruşturma ve operasyonlarda kolluk
güçlerine hukuka aykırı uygulamalar yaptırdığı, yargıya müdahale ettiği,
açıklamalarında kullandığı bazı ifadelerle devlet adamı ciddiyetinden
uzaklaştığı ve yetkilerini hukuka aykırı olarak kullandığı iddialarıyla
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkında Anayasa’nın 99’uncu ve İç Tüzük’ün
106’ncı maddeleri uyarınca bir gensoru açılmasına ilişkin (11/2) esas numaralı
gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelere
başlıyoruz.
X.-
GENSORU
A) Ön Görüşmeler
1.-
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın; bazı soruşturma ve
operasyonlarda kolluk güçlerine hukuka aykırı uygulamalar yaptırdığı, yargıya
müdahale ettiği, açıklamalarında kullandığı bazı ifadelerle devlet adamı
ciddiyetinden uzaklaştığı ve yetkilerini hukuka aykırı olarak kullandığı
iddialarıyla İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkında bir gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/2)
BAŞKAN – Hükûmet? Buyurun.
Önerge daha önce bastırılıp dağıtıldığı
ve Genel Kurulun 10/11/2011 tarihli 17’nci
Birleşiminde okunduğu için tekrar okutmuyorum.
Sayın milletvekilleri, Anayasa’nın
99’uncu maddesine göre bu görüşmede önerge sahiplerinden 1 üyeye, siyasi parti
grupları adına 1'er milletvekiline ve Bakanlar Kurulu adına Başbakan veya 1
bakana söz verilecektir.
Konuşma süreleri önerge sahibi için on
dakika, gruplar ve Hükûmet için yirmişer dakikadır.
Şimdi söz alan sayın üyelerin
isimlerini okuyorum: Önerge sahibi olarak Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan;
gruplar adına Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Gökhan
Günaydın, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Süleyman
Nevzat Korkmaz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kırıkkale Milletvekili
Oğuz Kağan Köksal, Hükûmet adına da İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin
konuşacaklardır.
Şimdi, ilk söz önerge sahibi olarak
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’a aittir.
Buyurun Sayın Kaplan, süreniz on
dakikadır.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun
gensorusu üzerinde söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, ben, Sayın
Bakanın vatandaşlara “adet”, şehit cenazelerine “ceset parçası”, yaralılara
“önemli-önemsiz”, yedi yaşındaki Deniz’in donarak öldüğü çadırlara “saray”,
“arıyorum da arıyorum Kürt sorununu bulamıyorum” diyen gaflarının üzerinde
durmayacağım, vahim olan icraatı üzerinde duracağım. Eş başkanlara,
milletvekillerine pervasızca TOMA’ları, zırhlıları, gaz bombalarını gönderen
bir bakanın icraatı üzerinde konuşacağım. Van’da “Vali istifa!” diyen
vatandaşın, çaresiz öfkeli halkın üzerine TOMA’ları, gaz bombalarını süren bir
bakan üzerinde konuşacağım. KCK operasyonu nedeniyle gözaltına aldığı binlerce
kişinin sayısını bilmediği için Sayın Bakan hakkında konuşacağım. Çünkü 8 bin
gözaltıya, 4 binin üzerindeki tutuklamaya Sayın Bakan diyor ki: “485 tane
tutuklama var.”
İÇİŞLERİ BAKANİ İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu)
– Ne alakası var, sen kendine bak!
HASİP KAPLAN (Devamla) - Bu benim
elimdeki kadın tutukluların listesidir arkadaşlar. Kadın tutuklu… Türkiye’de
siyasette kadının ne kadar zor rol aldığını ve temsilde ne kadar zor bir görev
aldığını biliyorsunuz. Belediye başkanı seçilmiş, parti yöneticisi, her sayfada
Sayın Bakan 50 tane var: 50, 100, 150, 200, 250, 300, 350… (AK PARTİ
sıralarından “Yere atma!” sesleri) Sizin rakamınızı tutuyor mu? Sadece kadın tutuklu var KCK’den ve siyaset,
demokrasi içinde.
Sayın Bakan, sizin bilmediğiniz bu
rakamların istatistiklerinin hepsi bizde belgeli. Sizin rakamınızda sadece
kadın tutuklu yok, sadece Şırnak ilinde 500 tane tutuklu var ve
tutukladıklarınızı ilk gün hemen görevden alıyorsunuz. Bu ne adalet ya! Bu ne
jet adalet! Sayın Bakan, siz bu KCK tutuklularının sayısı -tabii ki- ilerleme raporuna
girdiği için bakıyorum. Açıklama yapıyorsunuz.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu)
– Evet.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Avrupa
Konseyini yalanlamaya kalkıyorsunuz, Avrupa Konseyini yalanlıyorsunuz.
Sayın Bakan, kendinizi yargının yerine
koyuyorsunuz, diyorsunuz ki: “Biz gerekirse 8 bin kişiyi de tutuklarız.” Nesin
sen kardeşim ya! Nesin ya! Savcı mısın! Hâkim misin! Mahkeme
misin! Kelepçeli misin! Cellat mısın! Neyin nesisin! (AK PARTİ
sıralarından “Bağırma, bağırma” sesleri) Yerini bileceksiniz! Yargının yerine…
Hukuk devletinde herkes haddini bilecek ve yerini eğer bakanlık makamındaysa.
İHSAN ŞENER (Ordu) – Siz de
bileceksiniz, sen de! Sen de bileceksin haddini!
HASİP KAPLAN (Devamla) – Arayıp da
bulamayanlara söylüyorum: Bugün Seyit Rıza’nın idam ediliş günü, yarın Ahmet
Kaya’nın sürgünde ölüm yıl dönümü! “İki damla gözyaşımla satıldım pazarlarda.
Kırdılar yüreğimi kırdılar azarlarla. Sürgünlere yolladılar sabah 4’te
yağmurlarla. Ben yandım siz yanmayın Allah aşkına!” diyen Ahmet Kaya’yı ara bulursun
Paris’in mezarlıklarında. Kürt sorununu aramış da aramış bulamamış bir Bakan
hakkında gensoru verdik. Oysaki herkes bilir ki bir atasözümüz var: “Arayan
mevlasını da bulur, başka şeyleri de bulur.”
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu)
– Doğru.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Çok açık
söylüyorum: Bakın, burada Sayın Bakanın marifetleri o kadar çok ki hangisine
değineyim. Uluslararası Ceza Mahkemesinin insanlık suçundan tutukladığı El
Beşir’le en fazla görüşen kişi Sayın Bakan. Yakın zamanda Parti MYK’sı adına ve
Bakan olarak görüşmüş. Bakın, çok enteresan, Başbakan yardımcısı iken Sayın
Bakan -Cihaner burada mı bilmiyorum- ta buradan Erzincanlara, İsmailağa
cemaatine, dinleme kaydına kendisi de takılmış, al size, buyurun. Dinleme
telefonları, bakın.. Meclis odasından aramış. Orada
yönlendiriyor adaleti, şimdi de kendisi tutuklamaları yönlendiriyor.
Şimdi “Kürt sorunu yoktur.” deyip
açılımda da şaşan bir Bakan karşınızda var. Açılımda da Kürt sorununu anlata
anlata bitirmeyen, ezber bozarcasına Kürt kökenli vatandaşların hakkını
verdiğini kaydeden Şahin “Kürt kökenli halk ‘hakkımızı istiyoruz’ dedi ve
aldılar.” diyor. Hadi buyurun! Biri arıyor, bulamıyor; bir arıyor, buluyor
işine geldiği zaman!
Bakın, İdris Naim Şahin’in ismi
fezlekelerde nerede geçiyor? Benim hakkımda yirmi tane fezleke var
düşüncelerimi açıkladığım için. İşte, Meclis arşivi: “İhaleye fesat karıştırma.
Zimmet. Evrakta sahtecilik. Kalpazanlık. İhaleye fesat karıştırma. Hizmet
nedeniyle emniyeti suistimal.” Başka yüz kızartıcı suç kaldı
mı arkadaşlar, söyler misiniz! KCK soruşturmalarıyla uğraşıp Profesör
Büşra Ersanlı için “Bölücülük yaptın.” diyorsunuz. Arkasından da “Halkı isyana
teşvik dersleri verdiniz.” diyorsunuz.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu)
– Evet.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Ben avukatıyla
görüştüm, cezaevine gittim, kendisiyle görüştüm. Ne bunu sordular ne ifadesinde
var ne avukatın bana gösterdiği ifade tutanağı… Sayın Bakan, lütfen, bu
söylediğinizin çıkın, bana belgelerini koyun. Belgelerini koyun, ben istifa
edeyim. Koymuyorsanız, erdemli olarak siz istifa edin, yoksa tarihe müfteri
olarak geçersiniz. Bir profesör hakkında “On binlerce profesörden biri.”
diyerek o profesörleri de, hocaları da aşağılayarak yalanla, dolanla,
iftirayla, gerçeği olmayan bilgilerle kamuoyunda bir daha aşağılamanın
hukuksuzluğunu ve adaletsizliğini yaşarsınız. Çıkın, belgelerini koyun.
Belgelerini koymayan ortaya, söylediklerinin… Bakın KA.DER’in
–KA.DER bir kadın derneği- onun ders notları dışında, siyaset bilimi dışında
eğer ders tespit ederse Sayın Bakan, ben istifa edeceğim. Eğer söylediklerini
ispatlarsa ben edeceğim. Eğer kendisi edemiyorsa istifa etsin, erdemlilik
budur, edemiyorsa… Kardeşim, bakın, devlet adamlığı ciddiyet ister, bilgi
ister, birikim ister, anlayış ister, nezaket ister, saygı ister. Bakın, hele
hele İçişleri Bakanlığı emrinde 1 milyon silahlı güç varsa adalet, güvenlik ve
özgürlük öyle, böylelerinin eline bırakılmayacak kadar değerlidir hukuk
devletlerinde. Adaleti, özgürlüğü ve güvenliği 1 milyon silahlı güce hükmeden böyle
bir Bakana teslim etmek AK PARTİ iktidarlarının en acemice yaptığı işlemdir, üç
yıllık dönemlerinin en acemi bakanlığını, en acemi işini, en sorumsuz işini, en
ciddiyetsiz işini bu Bakanlıkta yapmışsınız.
Şimdi sorarım, kimin can güvenliği var?
Herkesi dinliyorsunuz, herkesi fişliyorsunuz, herkesi izliyorsunuz, herkese
saldırıyorsunuz. Van depreminde Valiyi koruyorsunuz, Vali talimatıyla enkazda
kalıyor insanlar, sesini çıkarıyor, gaz bombalarıyla saldırıyorsunuz. Şimdi
sorarım, Sayın Bakan, sen o Valini niye görevden almıyorsun veya bunun hesabını
niye vermiyorsunuz Hükûmet olarak?
Evet, kırmızı kitap, anayasa, gizli bir
anayasa var, 2010 AK PARTİ döneminde çıktı. Milletvekilleri, Bilgi Edinme
Yasası gereğince hepiniz gidin, bunu isteyin. Bunu size vermezler, gizli
anayasası var. Bu Meclis gizli anayasa ile idare ediliyor. Bu gizli anayasayı
da uygulayan bakan çıkmış diyor ki: “Paralel devlet örgütlenmesi KCK kurmuş.”
Yanılıyorsunuz beyler, paralel devlet örgütlenmesini cemaat, Başbakan Erdoğan
ikilisi kurdu. Polise gidin, cemaat örgütlenmesi var; emniyete gidin, aynısı
var; mülkiyeye gidin, valilerin, kaymakamların hepsi cemaat çıkışlı; eğitime
gidin, cemaat çıkışlı; sağlığa gidin, cemaat çıkışlı; özelleştirmelere gidin,
ihaleleri verdiniz, cemaat çıkışlı; bir tek ordu kaldı, orduya da başladınız
şimdi Genelkurmay Başkanıyla. Paralel devleti, teokratik,
otokratik iktidar hevesiyle kuran padişahvari bir anlayışın içinde, bu yönetim
saltanatı içinde her gün insanları içeri alacaksınız, evlerini basacaksınız,
demokratik siyaseti daraltacaksınız, hak ve özgürlüklere saldıracaksınız, ana
dillerini yasaklayacaksınız, kimliklerini yasaklayacaksınız, kültürlerini
yasaklayacaksınız, muhalefet etti diye susturacaksınız, Tekel işçilerini
susturacaksınız, son olarak Diyarbakır’da cenazesini kaldıranlara
saldıracaksınız, camiye gaz bombası atacaksınız ve orada oturacaksınız…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen sözünüzü
bağlayınız.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Oturamazsınız
beyler, insanlık, vicdan buna tahammül etmez. Bu gensoru önergemizi
vicdanlarınıza havale ediyorum. Sadece diyeceğim bu kadar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Iğdır Milletvekili Pervin Buldan.
Buyurunuz Sayın Buldan.
BDP GRUBU ADINA PERVİN BULDAN (Iğdır) –
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin hakkında Anayasa’nın 99’uncu ve İç
Tüzük’ün 106’ncı maddeleri uyarınca vermiş olduğumuz gensoru önergesi hakkında
konuşmak üzere grubum adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yeryüzünde var olan ülkeler arasında
savunma sanayisine en çok yatırım yapan ve bütçesinin aslan payını savunma
giderlerine harcayan en başat ülkelerden birisidir Türkiye. Zira,
ülkenin korunma ihtiyacına dair geliştirilen inanç gereğince tanka, topa
yapılan yatırımın ne kadar gerekli olduğuna sıklıkla vurgu yapılmaktadır.
Ülkenin resmî söylemini, tarihsel argümanlarını ve kültürel kodlarını, iç ve dış düşman
tehdidini esas alarak bir ötekileştirme hareketi üzerinden kuran siyasal
sistem, bu dar anlayışı çerçevesinde ülke yönetimini sağlamaya çalışmaktadır.
Lakin siyasal ve kültürel bütün kurumlara hâkim kılınan bu anlayış bir yönetim
sorununa neden olduğu gibi, bu vatan topraklarını halkımız için yaşanılması güç
diyarlar hâline getirmektedir. Özgürlükler alabildiğine kısıtlanmakta, muhalif
kesime, farklı olana gösterilen tahammülsüzlük en amansız şekilde zorbalığa
dönüştürülmektedir. Demokratik kurumlar devletin bizatihi hedefi hâline
getirilmektedir. İnsanlığın evrensel değerleri olan hak, eşitlik, özgürlük,
demokrasi ve adalet gibi toplumsal yaşam için elzem olan kavramlar ve bu
kavramların var olma zeminleri Hükûmetin kendisi tarafından yok edilmektedir.
Üç dönemdir iktidar olan bu Hükûmet
döneminde, parkta otururken ya da farklı bir dilde şarkı söylerken yahut
aracınızda hiçbir şeyden habersiz seyahat ederken sizi korumakla görevli
olduğunu sandığınız kendi devletinizin kendi polisi tarafından öldürülebilir ya
da felç bırakılabilirsiniz ve bu polis, kendisine bu Hükûmet tarafından tanınan
yasal olanaklar sayesinde, hiçbir soruşturmaya ve yaptırıma tabi tutulmadan, meslek
hayatının yeni kurbanlarını avlamak üzere hayatına devam edebilir.
Bu Hükûmet döneminde, gözaltına
alınırsınız, devletin evi sayılan karakolda en azından canınızın bir kıymeti
olduğunu sanırsınız ama tamamen yanlışlıkla sizi bulmuş bir polis kurşunu
sonucu yahut görgü tanıklarının ifadelerine göre bir polisin beşinci kattan
sizi itmesi sonucu öldürülebilirsiniz. Nedense, bu olayların yaşandığı zaman
kayıtta olan kameraların ilgili kayıtları da yanlışlıkla silinmiştir. Bu
yanlışlıkların sayısı yüzleri, binleri bulmuştur ama yine de fark etmez, bu bir
devlet geleneğidir. Bu Hükûmet de altı üstü bu geleneği devam ettirmektedir.
Kurbanlar Hükûmet yanlısı olmadıktan sonra, bu devlet için bu yanlışlıkların
faydası olur ama zararı olmaz.
Cezaevindeyseniz iş daha da vahimdir.
Farklı bir dilde konuştuğunuz için hücre cezası alabilir, işkenceye maruz
bırakılabilirsiniz. Bu ülkenin öteki olan yurttaşları olduğunuz için, temel
yaşam gereksinimlerinden mahrum bırakılır, her türlü hakaret altında yok
edilmeye çalışılabilirsiniz. Ölümcül bir hastalığın pençesindeyken dahi
devletiniz hücre koşullarında can vermesini bekler sizden.
Burası Türkiye. Cezaevi aracında yangın
çıkar, 5 can araç içinde cayır cayır yanmaya terk edilir, bir sabah hepimiz bu
vahşi ölümün haberiyle uyanırız. Hükûmetin zirvesinin hiçbirisinin uykusu
kaçmaz çünkü ölümler olağan sayılmıştır bu ülkede. Bir insanın, bir insan
canının kıymeti harbiyesinin kaç devlet demirbaşına eşit olduğu bile devlet
aklı tarafından bahse konu olabilmiştir. Esrarengiz bir asker ocağı vardır bu
ülkede. Bumerang şeytan üçgeni gibidir. Her ne oluyorsa sayısı bir tabur sayısını
dahi aşan oranda er intihar etmektedir. Oysa intihar ettiği söylenen bu erlerin
enselerinden, sırtlarından vurulmalarından etnik ve düşünce yapıları göz önüne
alındığında gayet kasti bir şekilde öldürüldüklerini rahatlıkla
kestirebilirsiniz. Nitekim birçok raporda bu iddiaya yer verilmiştir. Fakat bu
ölümler de olağandan sayılsa gerek Hükûmet kanadından bu ölümler ile ilgili
olarak bir araştırma yapılma gereği dahi duyulmamıştır. Nitekim bu ölümlerin
bir teki dahi aydınlatılmamış, ülkenin şüpheli ölümler listesinde
aydınlatılmayı bekleyen karanlık birer cinayet olarak kalmıştır.
Sınır boylarında yine onlarca
yurttaşımız çeşitli gerekçelerle gerek Türk Silahlı Kuvvetleri askerleri gerek
komşu ülke askerleri tarafından sorgusuz sualsiz öldürülebilmektedir. Ne komşu
ülkeye hesap soran olur “Yurttaşımı
neden öldürdün?” diye ne de Türk Silahlı Kuvvetlerine sorulur “Bu yurttaşlar
kendi ülkesinin kurşunuyla nasıl öldürülür?” diye. Yoksulluğun pençesinden
sıyrılıp ekmek kavgası vermekten başka hiçbir edimi bulunmayan gençlerimizin
infazı hâlâ sorgusuz sualsiz ölümlerin istatistiğini kabartmaya devam
etmektedir.
Her gün ama her gün mutlaka en az
birkaç kadın öldürülür ülkemizde. Önü bir türlü alınmadığı gibi kadın
cinayetleri her geçen gün daha da artmaktadır. AKP Hükûmeti döneminde bu
artışın yüzde 1.400 olduğu bizzat Hükûmet tarafından açıklanmaktadır ama hâlâ
kadınların korunması için ayrılan ne bir bütçe vardır ne de yapılan ciddi bir
çalışma bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bütün bu güvensiz ortamdan ve şiddet sarmalından geleceğimiz ve umudumuz olan
çocuklarımız da çok haksız ve insafsız bir şekilde nasiplerini almaktadır.
Sayısı yüzleri geçen çocuğumuz, polis ve Türk Silahlı Kuvvetleri şiddeti ile
can verdiler, panzer ile ezildiler, havan topu ile parçalandılar, gaz bombası
ve kurşunlar ile daha henüz çok başındayken hayatlarına göz yumdular. Tek bir
tanesinin katili hakkında hukuki ya da idari herhangi bir işlem yapılmadı.
Elinde taş izi bulanan çocuklarımızın ise suçunun boyunu kat kat aştığına karar
verilip karakollarda ve cezaevlerinde gelecekleri karartılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bütün bu haksız uygulamalar karşısında mücadele etmeye çalışan kesimler,
özgürlük ve barış mücadelesi veren siyasetçilerimiz, insan hakları
savunucuları, gazeteci ve yazarlarımız ise kesintisiz bir biçimde düzenlenen
operasyonlar ile gözaltına alınıp tutuklanmaktadırlar. Bu operasyonlar kadar bu
operasyonların uygulama biçimi de ülkemiz demokrasisi açısından utanç
vericidir. Hiçbir hak, hukuk, ahlak kriteri, kolluk
kuvvetleri ve bağlı bulundukları birimler açısından dikkat edilmesi gereken bir
nitelik taşımamaktadır. Özellikle Kürt siyasal hareketine yönelik yürütülen
operasyonlar en pervasız görüntülere sahne olmaktadır. Açıkça söylüyorum, bu
operasyonların düzenlenme amacı ve şekli tamamen darbe niteliği taşımaktadır.
KCK operasyonları, bu ülkenin siyasal tarihinde bugüne kadar düzenlenmiş bütün
darbeler kadar darbedir ve bütün bu darbeler kadar hukuksuzdur. Zira Türkiye
Cumhuriyeti tarihi, darbeler dönemi hariç, ülke tarihinin hiçbir döneminde bu
kadar çok sayıda siyasi tutuklama görmedi. Devletin elinin binlerce masum
insanın kanına bulaştığı 90’lı yıllarda dahi bu kadar çok tutuklama yapılmadı.
Bugünün ağır ceza mahkemelerinin o dönemin devlet güvenlik mahkemeleri kadar
hukuksuz kararlar ürettiğini kim inkâr edebilir?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şiddet ortamına bizzat bu devletin ve de Hükûmetin ideolojik yapısı
çerçevesinde oluşturulan yönetim tarzıyla sürüklenen ülkemizde devlet eliyle
gerçekleştirilen haksızlıkları saymaya zaman yetmez. Hakkında gensoru vermiş
olduğumuz İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin, tam anlamıyla “Böyle bir
hükûmete böyle bakan.” dedirten cinsten uygulamalara imza atmaktadır. İçişleri
Bakanlığı, bu Bakan döneminde de hukuksuzluğun üretildiği bir birim olarak
kullanılmaktadır. Bu Bakanlığın hukuksuz icraatlarına yabancı değildik ama
devlet adamı ciddiyetinden bu denli uzak, ortaya koyduğu mantık hataları kadar,
kısa bir cümle kuracak kadar dahi Türk dilini kullanamayan bir bakan profiliyle ilk defa karşılaştığımızı söyleyebilirim. Bu ülke
basiretsizliği ayyuka çıkan nice siyasetçi gördü ama her hareketi, her cümlesi
bilinçsiz bir davranış patavatsızlığını dahi aşan bakanın böylesini görmek AKP
Hükûmetinin bu dönemine kısmetmiş!
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye iç işlerinin basiretsiz bir yöntemle idare edilmeye çalışıldığı bu
dönemde sorunumuz sadece bir komedyene duyulan ihtiyaç olsaydı siz Sayın Bakan
İdris Naim Şahin’i bulunmaz bir nimet sayıp başımızın tacı yapardık! Lakin o
kadar çok acımız var ki, bu halka lazım olan en son şey bu acıların
hafifletilmesiyle sorumlu durumda olan kişilerin her olayda bir mizansen
sergilemesidir.
İnsanların en yakıcı haliyle yaşadığı
olaylara hangi akılla hareket ettiğini anlayamadığımız sulu bir
ciddiyetsizlikle açıklamalarda bulunan Sayın Bakan, işgal ettiği makamın görev
ciddiyetini askıya almıştır. Sayın Bakanın Erciş’teki deprem çadırlarını
gezerken sarf ettiği sözler utanç vericidir. Siz hem Van
depreminde merkez idare ve yerel yönetimlerin ortak çalışmalarını
engelleyeceksiniz, yardımları engelleyerek görevini kötüye kullanacaksınız hem
de gidip deprem mağduru yurttaşımızla “Sarayda kalıyorsunuz.” diyerek dalga
geçeceksiniz, üstüne “Biz de burada makam tutalım.” diye de ekleyerek cila
çekeceksiniz; çadırlara ve birçok yardıma halkın acil ihtiyaç duyduğu bir
dönemde bizzat Valiniz aracılığıyla yardımların halka ulaşmasını
engelleyeceksiniz; Hükûmetin bütün üyeleriyle halka deprem korkusunun psikolojik
olduğunu söyleyip evlerine dönmelerini salık vereceksiniz; ardından ikinci
depremde binaların altında kalan halkın dramını pişkinlikle izleyeceksiniz. Dünya
barışına gönül vermiş bir doktor Japonya’dan gelecek,
bu Hükûmetin ve bu Bakanın tamamen görevlerini ihmalinden kaynaklanarak yıkılan
bir otelin enkazı altında 39 can ile beraber hayata gözlerini yumacak. Böylece,
bu olay kayıtlara “idari cinayet” olarak geçecek ama bu cinayetin bir tek
sorumlusu bu ağır suçun hesabını vermeyecek. Bütün bunlar yetmeyecek,
Hükûmeti protesto eden gruba, emir verdiğiniz polisleriniz saldıracak, gaz
bombasından etkilenen arama kurtarma ekipleri çalışmalarını durdurmak zorunda
kalacaklar ve bütün bunların üzerine, ülkenin diğer ucunda soğuğa, açlığa,
ölüme terk edilen bir yerde, Van’da altı yaşında bir çocuk -Deniz Olgun-
kaldığı naylon çadırda soğuğa daha fazla dayanamayarak donarak ölüyorsa, Sayın
Bakan bu makamı daha fazla işgal etmemelidir. İnsan canı ve onurunu hiçe
sayan bu uygulamalar asla kabul edilemezdir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İçişleri Bakanlığının faaliyetleri hukuk ve ahlak sınırlarını aşan bir şekilde
üretilmektedir. Sayın Bakanın, son bir yılın yarısına denk düşen icraatlarına
baktığımızda ortaya çıkan tablo oldukça elzemdir. Yaşam hakkı ihlalleri devasa
boyutlara ulaşmış durumdadır, güvenlik kuvvetlerinden kaynaklanan yargısız
infazlar artarak devam etmektedir. Kartepe deniz otobüsünün kaçırılması
esnasında yaşanan infaz, insan canını hiçe sayarak, tutuklama gereği
duyulmadan, bir çatışma ortamı dahi yaşanmadan gerçekleştirilen infaz, bu
yaklaşımın son örneği olmuştur.
İçişleri Bakanının “Üzerinde bomba
düzeneği vardı.” açıklamasını Kocaeli Valisi bizzat yalanladı. İstanbul Valisi
Sayın Mutlu ise Mensur Güzel’in çatışma yaşanmadan etkisiz hâle getirildiğini
açıkladı. Yolcular, eylemcinin kafasından ve kalbinden vurularak öldürüldüğünü
belirttiler.
Sonuç olarak, Kartepe operasyonu
esnasında açık bir yargısız infaz yaşandı. Eylemci sağ olarak etkisiz hâle
getirilmiş fakat komandolar tarafından infaz edilmiştir. Yargı, hukuk tamamen
devre dışı bırakılmıştır. İnsan canını hiçe sayan İçişleri Bakanlığı,
hukuksuzluğun üretildiği bir birim olduğunu bir kez daha Türkiye kamuoyuna
göstermiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yine cezaevlerinde ve gözaltı merkezlerinde de ölümler devam etmektedir.
Belediye başkanlarımız, il ve belediye meclis üyelerimiz gözaltına alınarak,
tutuklanarak bizlere demokratik siyaset alanı tamamen kapatılmak istenmektedir.
KCK operasyonları kapsamında yürütülen bu tutuklamalar esnasında kapılar
kırılmakta, kadın belediye başkanlarımızın giyinmesine dahi fırsat verilmeyen
ahlak dışı uygulamalar devreye sokulmaktadır.
Nitekim,
bu Bakanlığa bağlı kolluk kuvvetleri kendisini devlet olarak
milletvekillerimizin karşısına çıkarıp vekillerimizi tartaklama haddini
gösterebilmektedir. İşte, en son Eş Genel Başkanımız Sayın Gülten Kışanak
üzerine sürülen TOMA aracının görüntüleri bu durumu çok net bir biçimde gözler
önüne sermektedir.
Bildiğiniz üzere KCK operasyonları
kapsamında son olarak Profesör Doktor Büşra Ersanlı ve Ragıp Sarakoğlu 47
kişiyle beraber tutuklandı. Sayın Büşra Ersanlı’nın tutuklanma gerekçesini
Bakan İdris Naim Şahin şöyle açıklıyor: “Büşra Ersanlı ‘Halk nasıl ayaklanır,
Türkiye Cumhuriyeti nasıl bölünür?’ dersleri veriyormuş.”
Daha önce de belirttiğimiz gibi, Bakan
Beyden ivedilikle bu iddiasını kanıtlamasını bekliyoruz fakat bu noktada şunu
belirtmek istiyorum: “Türkiye’de halk nasıl ayaklanır?” derslerinin failini
bulmak istiyorsa Sayın Bakan, öncelikle kendisini tutuklatsın. Zira, ben buradan kendisini ihbar ediyorum. Sayın Bakan
“Sorun, sorun diyorlar. Sorun ne? Ben arıyorum, sorunu bulamıyorum. Sorun yol
mu, sorun şarkı mı, sorun kıyafet mi, sorun ibadet mi, sorun hastane mi?” gibi
ülke gerçeğiyle hiçbir ilgisi bulunmayan bir açıklama ile “Türkiye’de halk
nasıl ayaklanır”ın provasını yapmaktadır.
Siz arayıp da bir türlü bulamadığınız
bir Kürt sorunundan söz ederseniz, faili meçhul tutulan binlerce cinayetin
mağduru ayaklanır; yakınlarını, ciğerparelerini otuz yıldır yaşanan kirli
savaşta kaybedenler ayaklanır. Zindanlarda tutulan binler ayaklanır; ülke
barışını hemen şimdi isteyenler, demokrasiye, hak ve özgürlüklere gönül
verenler ayaklanır. Kürtçe konuştu, şarkı söyledi diye tutuklanan, hakarete
uğrayanlar ayaklanır. Dilini yüzyıllardır konuşamayan, kendi dili ile ticaret
yapamayan, eğitim göremeyen milyonlar ayaklanır ki ne var ki bu milyonlar on
yıllardır zaten ayaklanmışlar. Bu ayaklanma, bu ülkenin ekonomisinden tut
idaresine kadar bütün yapısını kuşatmış olan Kürt sorununu tutmuş sizin
gözünüzün önüne koymuş. Siz hâlâ bu sorunu göremiyorsanız ne diye bu ülkenin iç
işlerine bakmaya soyunmuşsunuz Sayın Bakan.
Siz, Çukurca’daki çatışmada yaşamını
yitiren askere ait cenazeye “ceset parçaları” derseniz, yaşamını yitiren
yurttaşlarımızdan düzine adeti gibi “adet” diye söz
ederseniz bu açıklamalar ayaklandırma derslerinin en âlâ örnekleri olur. PKK
üyelerinin farklı ırklardan gelen kişiler olduğunu tespit edip onları “dinsiz
ve inançsızdırlar” diye etiketlerseniz dine ve ırka dayanarak nasıl ayrımcılık
yapıldığının devleti âliyyeden gelen bir sesi de siz olursunuz.
Nitekim,
“Bu ülkede Kürt sorunu yoktur.” diyen, başörtüyle ilgili verdiğimiz önergeden
dolayı “Dini Zerdüştlük olanın böyle bir derdi olabilir mi?” diyerek Kürtleri
suçlamaya yeltenen bir Başbakanın kabinesinin bir üyesisiniz. Sizin, bu anlamda
Hükûmet kanadından yükselen tek ayrımcı ses olmadığınız konusunda hakkınızı
yemediğimizi bilmenizi isterim. Her inanca koşulsuz şartsız eşit saygıyı ve mutlak
inanç özgürlüğünü ahlaki bir değer olarak benimsememiş bir Başbakanın
kabinesine yakışıyor olabilirsiniz ancak bu tavrınızla farklı aidiyetlere sahip
halklara yurt olan bu diyarları layığıyla idare edemezsiniz. Ülkenin herhangi
bir yerinde yaşanan, ağaçların neden yandığının önemsiz olduğunu, bunun
araştırılmaması gerektiğini beyan eder, “Ağaçtır bu yanar, ha roketle, ha
benzinle.” ifadelerini kullanırsanız, millî varlıklarımızı koruma kaygısı
gütmediğiniz için o makamda oturamazsınız. Bütün muhalifleri, farklı
düşünenleri polisinizle terbiye etmeye çalışırsanız, sesini yükseltenin, bu
depremzede olsa dahi, sırtından copu eksik etmezseniz, siz bir hukuk devletinin
kabinesinde yer alamazsınız.
Kara harekâtı için “Her an olabilir,
olmaz, ordumuz zaten hep hareket hâlinde.” diyen, eylemler için “Hedef
gözetmeden yapılan hedef.” gibi mantıksız ve ciddiyetsiz sözleri hemen her olay
karşısında sarf ederseniz, işgal ettiğiniz makamın ciddiyetinden uzaklaştığınız
için bu makamda daha fazla kalmamalısınız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin, demokrasi ve hukuk bilincinden yoksun,
ülke gerçekliğinizle hiçbir şekilde örtüşmeyen beyanları ve icraatları ile
bulunduğu makamı kötüye kullanmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurunuz, tamamlayınız
sözünüzü.
PERVİN BULDAN (Devamla) – Bu yönetim
anlayışının başarılı olmadığını, olamayacağını bizler darbe dönemlerinde,
olağanüstü hâl dönemlerinde çok net bir biçimde gördük. Bu sığ anlayışın ortaya
çıkardığı çürümüşlüklerden dolayı ülkemizin geleceğini kaybediyoruz.
Bu nedenle, yeni bir anayasayı,
toplumsal uzlaşmayı aradığımız bir dönem yaşamaktayız. Bu dönem itibarıyla bu
ülkeyi siyasi çözümsüzlüğe mahkûm etmiş siyasetçilerin söylem ve pratiklerinden
öteye gidemeyen İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin hakkında gensoru vermiş
bulunmaktayız.
Grubum adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Buldan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Ankara Milletvekili Gökhan Günaydın.
Buyurunuz Sayın Günaydın. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GÖKHAN GÜNAYDIN
(Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin hakkında verilmiş gensoru önergesi
hakkında Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızda
bulunuyorum.
İdris Naim Bey’in öz geçmişine baktım
buraya gelmeden evvel çünkü bugün ortaya koyduğu parlak bakanlık mutlaka bir
birikim gerektiriyor. Kaymakamlık, mülkiye müfettişliği ve başmüfettişliği
yapmış ama bence esas birikimi 1994 yılında başlamış çünkü İstanbul Büyükşehir
Belediyesinde genel sekreter yardımcılığı yapmış. Kendisine bağlı birçok birim
var ama İnternette gördüğümüz kadarıyla itfaiye de kendisine bağlı, itfaiyeyi
de yönetmiş Sayın Şahin. Arkasından Adapazarı’na gitmiş, büyükşehir
belediyesinin genel koordinatörlüğünü yapmış bir süre, sonra İstanbul’a gelmiş
ve devam etmiş.
AKP’nin kurucuları arasında kendisi. 2002
yılından bu yana milletvekili. 2002 ve 2007’de İstanbul milletvekilliği yapmış
ve 2011’den bu yana da Ordu Milletvekili.
Kendisinin bir de facebook sayfası var.
“İdris Naim Şahin hayranları” diye de bir ayrı bölüm var. Geniş de bir hayran
kitlesi olduğunu düşünüyorum. Ordu’dan milletvekili adayı gösterildiği zaman
“Ordu’ya hayırlı olsun.” diye mesaj yayınlamış Sayın Şahin. Yani hayırlama
durumu kendisine ilişkin bir durum değil, Ordu’ya ilişkin bir durum. Aslında bu
hayırlama, âdeta sonradan olacakların bir habercisi niteliğinde.
Kuruluşundan bu yana AKP’nin genel
sekreterliği görevini sürdürüyor. 61’inci Hükûmette de İçişleri Bakanı olarak
görev yapmış.
Dolayısıyla bu gensoru sayın
milletvekilleri, dokuz yıllık milletvekili ve dört aylık İçişleri Bakanı olan
İdris Naim Şahin hakkındadır. Ancak hakkını teslim etmek gerekirse Sayın Şahin
bu yüz yirmi günü çok iyi değerlendirmiştir ve genel sekreterlik dönemindeki
uzunca bir sessizliğinden sonra kendisini Türkiye kamuoyuna çok iyi bir şekilde
tanıtmıştır.
Bu tanıtma o düzeydedir ki değerli arkadaşlar,
sosyal medyada çok sayıda mesaj görürsünüz, AKP yetkililerine atfen atılmıştır.
“Neden bizden bugüne kadar Sayın İdris Naim Şahin’i sakladınız.” demektedirler
milyonlarca yurttaşımız.
Şimdi, Sayın Şahin konuşmayı seviyor
ama üstelik de bir İçişleri Bakanı için çok tehlikeli olacak bir şekilde
konuşmanın şehvetine kapılıyor. Bu, gerçekten, bir İçişleri Bakanı için çok
tehlikelidir.
Arkadaşlarımız söylediler ancak okursak
tam anlamını bulabiliyoruz. Sınır operasyonu için şunları söylüyor: “Tabii kara
harekâtı, bugün, yarın başlamış, başlıyor değil. Şartlara göre her an olabilir.
Bugün olabilir, bir saat sonra da olabilir. Bunun tarihini verecek değiliz,
vermiş de değiliz. Yapıldığı zaman fark edilir. Yapılır mı, yapılmaz mı o da
değerlendirilir.”
Arkadaşlar, sözlerin çok veciz olduğu
ortada ama Başbakan maalesef aynı fikirde değil. “Sürçülisan etmiş” sözleriyle
bu veciz sözleri karşılamış.
Yine örneğin, 13 askerimizin şehit
olduğu Silvan saldırısında çıkan yangının nedenini bütün kamuoyu merak ederken,
“Askerlerimiz nasıl ölmüş?”ü bütün kamuoyu merak ederken İçişleri Bakanı şu
açıklamayı yapmakta hiçbir sakınca görmüyor: "Yangın, ya ateşle çıkar ya
bombayla çıkar ya roketle çıkar ya benzinle çıkar.”
Sayın Bakanım, başka nedenlerle de
yangın çıkabilir. Yani sayılan kadarıyla değil, başka nedenlerle de yangın
çıkabilir.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu)
– Soruya bak. Soruyu oku da ondan sonra. Uçaklar bombaladı mı, bombalamadı mı,
o soruya bak.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) – “Netice
itibariyle yanmıştır, yakılmıştır. Sebebini araştırmak, sebebini söylemek bir
şey ifade etmiyor." Arkadaşlar, bu açıklama kimse tarafından düzeltilmiş
değildir. Onun için ben kısmen bir açıklama gereği içinde oldum.
İdris Naim Şahin Bey’in açıklamaları,
yalnızca meşhur gafları değil İçişleri Bakanı için uygun olmayan lafları. Bunun
yanında çok önemli bir farkı daha var. Terör olaylarında kaybettiğimiz
yurttaşlarımız için gerekli saygıyı gösteremiyor Sayın Bakan çünkü bunu
içselleştirememiş. Eğer ruhunda bunu duysaydı Kızılay’da ölen yurttaşlarımız
için “adet” diyemezdi. Bu, basit bir sürçülisan değildir, o saygıyı
içselleştirememenin bir göstergesidir.
Şunu diyor gene: “Yaptıkları bina içi
incelemede sokakta ve caddede can kaybımız yoktu.” Güzel… “Ancak binaların
içinde yaptıkları incelemelerde, aramalarda, adli makamların yani Ankara
Savcılığının intikal eden ön bilgilere göre 3 adet vatandaşımızın patlamadan
dolayı can kaybına maruz kaldığı bilgisi var elimizde.” Allah’ınızı severseniz,
bir laf bu kadar mı dolandırılır yahu? “Bir patlama oldu ve 3 yurttaşımızı
kaybettik.” lafı bu kadar mı dolandırılır?
Bu konuda en canımızı acıtan konuşma
ise Hakkâri-Çukurca’da meydana gelen ve 24 askerimizin şehit olduğu saldırının
ardından Sayın Bakanın yaptığı açıklamadır. Zap Suyu’nda bulunan ve Şehit Uzman
Çavuş Erhan Ar’a ait olduğu açıklanan cenaze için “Ceset parçaları bulundu.”
diyebilmiştir Sayın Bakan. Bu sözü “Başka bir söze hacet var mı?” diyerek bir
yoruma gerek bırakmadan geçiyorum.
Çoğu kez Sayın Bakanın ne demek
istediği anlaşılamayan konuşmalarına muhatap oluyoruz. Yine bir örnek: Türkiye
Muharip Gaziler Derneği Ordu Şubesini ziyaret ediyor Bakan ve şöyle diyor:
“Bedel ağır ödendi. Bu bedeli yok sayamayız. Bu bedel çocuk oyuncağı değil. Bu
işin şakası olmaz. Bu işin ciddisi de olmaz. Bu işin hiçbir şeyi olmaz.” (CHP
sıralarından gülüşmeler) Arkadaşlar, bu sözlerin Sayın Bakanın zihin dünyasında
bir karşılığı var ki söylemiş ama ben kendi zihin dünyamda bir karşılık
bulamıyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Bence her gün
Genel Kurula gelsin.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) – Sayın
İçişleri Bakanının insanların tutuklanmasını değerlendirirken kullandığı ölçüt,
samimiyetle söylüyorum ki hem kendisinin hem de benim mezun olduğum İstanbul
Hukuk Fakültesinde öğretilen bir ölçüt değildir. Şöyle diyor Sayın Bakan:
“Büşra Hanım Türkiye'deki
binlerce profesörlerden bir profesördür. Bu ülkede bütün
profesörler tutuklanmış olsa merak eder, sorabiliriz. Ama binlerce profesörden
1 profesör tutuklanmış olabilir.”
Şimdi, değerli milletvekilleri, Sayın
Naim Şahin’in mantığına göre, tutuklanmasından şikâyet eden bir insana bizim
ilk soracağımız soru şudur: “Kaç kişiyle beraber tutuklandın? Tek başına mı?
Geç kardeşim, geç. Ne var bunda? Bir kişi rahatlıkla tutuklanabilir. Binlerce
tutuklanırsa o zaman bakarız.” Söylediği söz budur. (CHP sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu)
– Hayır, saptırma, saptırma!
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) – Kaldı ki
sayın, değerli milletvekilleri, binlerce insanın tutuklu bulunduğu tutukluluk
kamplarında da insanlara ne tür muameleler yapıldığını hep beraber yine
görüyoruz.
Bakanın sorun algılaması Başbakana
paralel bir değişim gösteriyor, bu da normal aslında. Önce “Kürt sorunu
vardır.” diyen Başbakan, daha sonra “Kürt sorunu yoktur, Kürt yurttaşlarımızın
sorunu vardır.” demiştir. Sayın İçişleri Bakanı bu konuda daha fazla
dayanamamış ve bir beyanat daha patlatmıştır. Şöyle diyor:
“Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki maalesef, uzaktan, Çankaya’dan, Nişantaşı’ndan,
Etiler’den Boğaz’a bakarak, denizi seyrederek, yeşilliklere bakarak, gökyüzüne
bakarak -biraz kısaltsak Sayın Bakanım- kâğıdı kalemi eline almış, muhtemelen
de saatine göre içeceğini yudumlayarak yazı yazan birileri benim yaşadığım
gerçeği, benim gördüğüm Hakkâri’yi
-nereden Sayın Bakanım, Ankara’dan mı, Ordu’dan mı?- Muş’u, oradaki
gerçeği farklı yazıyorlar. ’Kürt sorunu’ diyorlar, ‘sorun, sorun’
diyorlar. Sorun ne? Ben arıyorum, bulamıyorum.”
Değerli milletvekilleri, eğer Sayın
İçişleri Bakanı bir sorun arıyorsa, önce, iki yıl evvel “Çok güzel şeyler
olacak.” diyen Cumhurbaşkanına gitsin, bir sorsun, “Çok güzel şeyler olacak.”
diyen Cumhurbaşkanına sorsun. Ondan sonra belki Sayın Beşir Atalay’la konuşma
gereği hisseder, “Atatürk Orman Çiftliğinde kimlerle, ne konuştunuz?” diye
bakar, Habur skandalını araştırır, Oslo görüşmelerine bakar ve ondan sonra bu
sorunu belki anlar. Ama burada da gördüğümüz şudur ki İçişleri Bakanı zihin
dünyasında bu sorunu bitirmiştir ve böylece Türkiye'nin bu ciddi sorununu da
İçişleri Bakanı ortadan kaldırmış bulunmaktadır.
Nihayet Erciş’te çadır kenti gezerken
espriyi patlatmış Sayın Bakan: “Koskocaman sarayda oturuyorsunuz, hiç ‘gel’
dediğiniz yok.” O “saray” diye tanımladığınız çadır, Sayın Bakan, şu anda
üzerine kar yağarken ısınmaya çalışan 10 binlerce yurttaşımızın mekânı
niteliğindedir ve daha fazla ciddiyeti elbette hak etmektedir. Sonra, yanındaki
Diyanet İşleri Başkanının şaşkın bakışları altında şu sözleri söyleyebiliyor:
“Sayın Başkanım, yani biz de bir çadırda, burada bir mekân tutalım.”
Bakın, arkadaşlar, haksızlık etmek
istemem. Siyasetçinin asık yüzlü olanına espri yapma yeteneği olanını tercih
ederim. Espri iyi bir şeydir, bunu aşağılıyor da değilim, kötülüyor da değilim
ama bir milletvekili arkadaşımız altını çok güzel çizmişti, “Sayın Bakan, çok iyi
espri yapamıyorsunuz, lütfen zorlamayın.” demişti. Bunlar ciddi konular.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
şüphesiz espri yeteneği İçişleri Bakanı olmanın ölçütü değildir. İçişleri
Bakanının bu en önemli Meclis denetimi karşısındaki durumunu saptayabilmek için
3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve diğer
ilgili mevzuatın İçişleri Bakanına yüklediği görevlere bir bakmamız lazım.
Şunları yapacak İçişleri Bakanı: Anayasa ve yasalarımıza uygun olarak Türkiye
Cumhuriyetinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü, güvenlik ve asayişi,
kamu düzeni ve genel ahlakı, Anayasa’mızda yazılı hak ve hürriyetleri korumak,
suç işlenmesini önlemek ve suçluları takip edip yakalamak, her türlü terörle,
kaçakçılıkla ve organize suçlarla mücadele etmek. İkinci bir görevi daha var
temel görevleri arasında: Belediyeler, il özel idareleri, mahallî idare
birlikleri ve köy muhtarlıklarıyla ilgili olarak mevzuatla verilen vesayet
yetkisini kullanmak ve bu mahallî idarelerin merkezî idare ile olan ilişkilerini
düzenlemek. Bu görevleri Sayın İdris Naim Şahin nasıl yürütüyor? Tartışmamız
gereken temel nokta budur.
Üzülerek görüyoruz ki Türkiye’nin hızla
polis devleti niteliğine dönüştüğüne ilişkin çok sayıda olgu vardır. Bu durum
yeni değildir ancak giderek hız kazanmaktadır. Bu gidişinin son aşamasının
yöneticisi ise temmuzun ortasından bu yana Sayın İdris Naim Şahin’dir.
Sayın Şahin soruyorum size: Bir
zamanlar Eskişehir Emniyet Müdürlüğünü yapan bir yöneticiniz görevi başındayken
bir kitap yazarak bazı iddialar ortaya koydu ve “Emniyet Genel Müdürlüğünün
atanmış bir genel müdürü vardır ama başka bir zat emniyet genel müdürü olarak
görev yapmaktadır. Özellikle polisin istihbarat biriminde toplanmış ve amaçları
Emniyet Genel Müdürlüğünün yasal amaçlarıyla örtüşmeyen bir grup çok sayıda
soruşturmada savcıları yönlendirmekte, bunların yazdıkları aynen iddianamelere
geçirilmektedir.” demişti, “Emniyetin elinde demirbaş kayıtlarında bulunmayan
dinleme cihazları vardır.” demişti. Sonra bir şey daha söylemişti: “Emniyet
bugünkü kapasitesiyle eğer isterse yasa dışı cep telefonu dinlemelerinin
tamamını, yüzde 100’ünü derhâl saptayabilir.”
Bu iddiaların sahibi, yaşamını sol
bulduğu her şeye saldırarak geçiren bu iddiaların sahibi, değerli arkadaşlar,
şu anda Devrimci Karargâh Örgütü duruşmasından yargılanmaktadır, hapistedir.
Kitabı yazdığı zaman da zaten söylemiştir “Bu dünyayı bana dar edecekler,
biliyorum.” demiştir.
Bu öylesine trajikomik bir durumdur ki
Devrimci Karargâh Örgütünde yargılanan diğer kişiler bu kitabı yazan kişiyle
aynı duruşma salonunda bulunmamak için duruşmalara bile girmemektedirler. Yani bu kadar trajikomik bir durum.
Peki, ben şimdi soruyorum: Görev
yaptığınız bu zaman dilimi içerisinde bu çok ciddi iddialara ilişkin herhangi
bir araştırma yaptınız mı? Dört ay boyunca bu alanda herhangi bir adım attınız
mı?
Değerli milletvekilleri, bir ülkenin
sineması, yaşanılan döneme tanıklık eden ve gelecek kuşaklara bu olayları
aktaran özellikler taşır. Örneğin, Kemal Sunal filmlerini izlerseniz, bu ülkede
rüşvetin, adam kayırmacılığın, banker skandallarının iktisadi ve politik arka
planını çok net bir şekilde görürsünüz. Eski Türk filmlerinde suça bulaşmış
polis tiplemeleri de tasvir edilmiştir. Masum insanların evinde arama yaparken
yanlarında getirdikleri az miktarda esrar, eroin gibi maddeleri sanki o evde
bulmuş gibi göstererek insanları suçlayan sahneler de bu filmlerden hatırlanır.
Bunlar hiç şüphesiz, değerli
milletvekilleri, her yerde olduğu gibi polis teşkilatımızda da bulunabilecek
yanlışları ortaya koyan örneklerdir. Aradan uzunca bir zaman geçti, teknoloji
elbette ilerledi, şimdi başka olaylara tanık oluyoruz. Örneğin, gözaltında
tutulan teğmenin cep telefonuna hiç yapmadığı bir telefon görüşmesinin
kayıtları kopyalanıp atılabiliyor. Böylece soruşturmanın seyri, polis
tarafından bir noktaya doğru çekilmeye çalışılıyor. Bu ne kadar korkunç bir şey
değil mi? Bu, emniyette yapılan bir komplodur. Peki
münferit bir olay mıdır? Kimse “Bu olay münferittir.” diyebilecek konumda
olamaz. Çünkü bu olayın münferit olabilmesi için o polisle o teğmen arasında
geçmişe dayalı bir özel ilişkinin olması lazım. Onlar birbirlerini
tanımadıklarına göre, bu, sistemli bir soruşturmada polisin pozisyon alma
tutumudur. İşte asıl sorun da bu noktada başlıyor. Kamu yararından başka hiçbir
amacı olmaması gereken, savcının emrinde hukuki gerçekleri aramakla görevli
olan polis, kendisini devletin değil, siyasi iktidarın memuru olarak görüyor ve
yaratılan bu kaosta taraf oluyor. Bu nokta, polis
devletine dönüşün en temel işaretidir. Şimdi soruyorum: Emniyette zanlının
telefonuna özel kayıt yüklemekte sakınca görmeyen zihniyeti, o polisi
demiyorum, zihniyeti engellemek için ne yaptınız? Bu sistemli tutum alışın
neresindesiniz Sayın Bakan?
İddialar bununla bitmiyor. Yine bir davadan
tutuklu sanık gazeteci Müyesser Yıldız’ın bilgisayarından elde edildiği iddia
edilen ve suça konu olan dosyaların Yıldız’ın bilgisi dışında yüklendiğine
ilişkin uzman raporlarının bulunduğu basına yansımaktadır. Avukatının iddiasına
göre bu dosyalar Yıldız’ın bilgisayarına gözaltına alındığı gün yüklenmiştir. Birinci olayla ilgili
olarak birlikte değerlendirdiğimizde haklı şüphelerimize konu olan bu olayla
ilgili ne yaptınız? İddialar doğru mu, yanlış mı? Eğer doğruysa buna da
“münferit bir olay” deyip geçecek misiniz?
Değerli milletvekilleri, sevgili
çalışma arkadaşlarım; bugün Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı ve
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan grupta yaptığı konuşmada Sayın Genel Başkanımıza
her zamanki dikkatsiz tutumuyla güya yüklenerek diyor ki: ”Sen bir kaset
komplosuyla geldin.” diyor.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) –
Doğru.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) – Her zaman
söylüyoruz. İçişleri Bakanlığı elinizde. Emniyetin, MİT’in
her türlü imkânı elinizde. Bugüne kadar siyaseti dizayn
etmekle ilgili olarak bu kaset komplolarında, Milliyetçi Hareket
Partisinin genel başkan yardımcılarına karşı yapılan bu kaset komplolarında ne
yaptınız? Hangi araştırmayı sonuçlandırdınız? “Failleri bunlardır. Siyaseti dizayn etmeye çalışanlar bunlardır.” dediniz de biz mi
duymadık?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Boş kovanları
buldular denizin altında.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) – Eğer
İçişleri Bakanlığını yürütemiyorsanız işte o zaman haklı olursunuz. Siz oradan
bana “doğru” diyecek yerde değilsiniz; siz araştırma yapacak yerdesiniz,
araştırıp gerçekleri ortaya koyacak yerdesiniz. Sizin fikirlerinize ihtiyacımız
yok, gerçeğe ihtiyacımız var. Gerçek de araştırmakla ortaya çıkar.
Değerli milletvekilleri, bir ülke,
yurttaşını, temel insan haklarından ve onların kullanımından ne kadar uzak
tutuyorsa o kadar polis devletine yaklaşıyor demektir. En yakın örneğini Van’da
yaşadık. Başbakan yardımcısı ve bazı bakanlar Van’da meydana gelen ikinci
depremde yıkılan binalarda incelemelerde bulunuyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız, buyurunuz.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) – Vatandaş,
birinci deprem sonrası “Evlerinize girin, güvenle yaşayın. Bir sorun yoktur.”
diyen Valiye tepki gösteriyor, “Vali istifa.” diye bağırıyor. Dikkat edin,
Başbakan Yardımcısına bağırmıyor, Bakana bağırmıyor. Tabii eğer Çevre ve
Şehircilik Bakanı orada olsaydı, ona bağırırdı çünkü Vali bu sözü ondan
öğrenmiş. Büyük deprem uzmanı Erdoğan Bayraktar “Bir şey olmaz, evlerinize
girin.” demiş, Vali de bu sözü tekrar etmiş, insanlar evlerine girmişler, 40
kişi ölmüş.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Eve giden yok,
otele girmişler.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) –
Araştırmak gerekiyor dediğiniz gibi.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) – Buna “Vali
istifa!” diye tepki koyuyor vatandaş. Peki, ne oluyor? Vatandaş “Vali istifa!”
diyemez mi sizce? Vatandaş “Vali istifa!” diye bağıramaz mı sizce? Heyet oradan
ayrılıyor, sen misin “İstifa!” diye bağıran, henüz enkaz oradayken basıyor
polis biber gazını, copu. Bu biber gazından, arkadaşlar, enkazda çalışma yapan
kurtarma ekipleri bile etkileniyorlar. Siz buna “Normal” diyorsanız, siz buna
“Demokrasinin doğal gereğidir.” diyorsanız, sizin ve bizim anladığımız
demokrasi arasında çok fark var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın
Günaydın.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) – Bir dakika
kullanabilir miyim Sayın Başkan?
BAŞKAN – Bir dakika ek süre verdim
efendim.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) – Peki, sağ
olun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, otuz dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.44
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.18
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 18’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
(11/2) esas numaralı Gensoru
Önergesi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Hükûmet yerinde.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz.
Buyurunuz Sayın Korkmaz.
MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İçişleri Bakanı Sayın Şahin hakkında verilen gensoru üzerine Milliyetçi Hareket
Partisinin görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızdayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında hemen belirtmek
isterim ki görüşmekte olduğumuz gensorunun amacı, artan terör olayları ile
milletin sabrının tükendiği noktada harekete geçmek zorunda kalan Hükûmetin
başlatmış olduğu KCK operasyonlarının durdurulması ve PKK’nın şehir yapılanması
olan KCK’ya ve devletimiz içerisinde paralel devlet kurma teşebbüslerine destek
olunmasıdır. Açıkçası, devletin güvenlik güçlerini yıpratmak, savunma
reflekslerini kırmaktır murat edilen. Devlet ve millet bekasını her türlü
siyasi mülahazaların üstünde tutan, en zor siyasi şartlarda dahi “Önce ülkem ve
milletim.” diyen Milliyetçi Hareket Partisi bu yüzden bu gensoruya ret oyu
vererek şer girişimlerine set çektiğini bir kez daha gösterecektir. Gün kısır
siyasi çekişmelere müsaade edileceği gün değildir.
Değerli milletvekilleri, adı vahşet ve
barbarlık ile özdeşleşmiş, bebeklerin ve hamile kadınların katili PKK terör
örgütünün karakollarımıza ve masum insanlarımıza saldırıları, Türk milletinin
deprem sonrasında topyekûn insanlık dersi verdiği, yardımlaşma ve dayanışmanın
en güzel örneklerini sergilediği şu günlerde dahi sürüyor, şehitler vermeye
devam ediyoruz. Birileri bu ülkede ekmeğini yediği, her türlü nimetlerinden
istifade ettiği vatanına nankörce ihanet edip bin yıllık kardeşliğe tetik
çekerken, birileri de ülkesi ve milletinin birlik ve bütünlüğünü, atalarının
emaneti devletini ve ay yıldızlı al bayrağını sahiplenmek adına canlarını feda
ediyor. Tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, aileleriyle birlikte aziz
milletimize başsağlığı diliyoruz.
Tarih kahramanlar ile hainleri,
milletinin ve devletinin bekası için dağ gibi duranlar ile emperyalist küresel
güçlerle kol kola girenleri hep ayrı tutmuş, birilerine şeref ve ebedî hayat
mertebesini verirken diğerlerini de yüz kızartıcı insanların çöplüğüne
atmıştır. Cenabı Allah hepimizi tarih önünde doğru yerde duranlardan,
yarınlarda çoluk çocuğunun yüzüne utanmadan bakanlardan eylesin.
Değerli milletvekilleri, kanunlarımız,
can güvenliği başta olmak üzere, milletin ırzı, namusu, huzuru ile ülke ve
millet bütünlüğünü koruma görevini İçişleri Bakanlığına emanet etmiştir.
Elbette, kendisini Dicle kenarındaki koyundan Toroslardaki Yörük çadırına kadar
tüm değerlerimizin sorumlusu bilen, kendi ülkesinde evladını şehit veren
annelerin ağıtlarını yüreğinde hisseden İçişleri Bakanına verilmiştir bu
emanet. Ülkenin huzur ve asayişini korumak için ön alan, güvenlik güçlerinin
amiri sıfatıyla, sadece özel günlerinde, bayramlarda ve mezuniyet törenlerinde
değil, sıkıntılı olduğu kara günlerinde de arkalarında duran bir bakan
duruşundan söz ediyoruz. Yazıktır ki ne bugünün ne de dünün AKP’li içişleri
bakanları bu devletli duruşu göstermekten uzak düşmüşlerdir.
Ağustos 2009’da bizzat Başbakanca
takdim edilen, adına “açılım projesi” dedikleri yıkım projesine ne diyeceğiz;
hangi kaba koyacağız; cahilliğe mi, körlüğe mi, basiretsizliğe mi, yoksa tüm
uyarılara rağmen ihanete varan inatçılığa mı?
2002’de âdeta sıfır terör ile ülke
yönetimini devralan AKP, tam yedi yıl güvenlik güçlerini hareketsiz bırakmış,
en küçük hatalarını bile bahane edip kamuoyunda afişe etmiş, cezalandırmıştır.
Yangın tüm ülkeyi kaplamışken, bu yangını derhal söndürmek yerine, özgürlük ve
güvenlik terazisi fantezisiyle terörist ve yandaşlarına engin bir hoşgörü ve
anlayış ile yaklaşmış, sonra da terörün yükselmeye başladığı, canlar almaya
başladığı bir dönemde de açılım projesini devreye sokmuştur.
AKP, 2002’den beri terörle zaten
mücadele etmiyordu. 2009’da müzakere etmeyi kabullendiğini, hem de psikolojik
üstünlüğü bölgede terör örgütüne kaptırdığı bir dönemde ilan etmiştir. Bu
tarihten itibaren bölücü terör örgütü ve yandaşları çıtayı daha yükseklere
taşımış, örgütün yıllardır silahla kabul ettirmeye çalıştığı talepleri
siyasallaşmış, kitlesel derinlik kazanmıştır. “Sayın Hükûmet, Sayın İçişleri
Bakanı, yanlış yapıyorsunuz.” dediğimizde “Bugüne kadar yapılanlar yanlıştı,
biz doğruları yapıyoruz.” gibi, aklıselimi, devletin birikim ve tecrübelerini
yok sayan bir cehaletle karşılık verilmiştir. “Bu ülkeyi ayrıştırırsınız,
kardeşi kardeşe düşürürsünüz.” dediğimizde “Terör ve kanla besleniyorsunuz.”
gibi bir hakarete maruz kalmışızdır. Belki tüm bunları da sineye çekebilirdik
ama keşke milletimizi böyle acı bir terör tablosu ve ümitsizlik ile karşı
karşıya bırakmamış olsaydınız.
Bilanço gerçekten çok ağırdır kıymetli
arkadaşlarım. Açılımdan itibaren geçen iki buçuk yılın kayıplarına baktığımızda sadece
şehit olan güvenlik görevlisi sayısı 275’tir.
Sayın Bakan, sizler Irak’ın kuzey
bölgesinde MİT Müsteşarınızla Başbakanın özel temsilcisi sıfatıyla Norveç’te
teröristlerle müzakere yaparken Peşmerge liderini devlet başkanı gibi
karşılayıp, bebek katiline “Sayın” diye hitap ederken eşkıya her geçen gün
mevzi kazanmaya devam etmiştir. “Terörizmle müzakere meselenin çözümüne bir
katkı sağlamaz çünkü bölücü terör örgütünün nihai hedefi bellidir.” diyen
Milliyetçi Hareket Partisinin
tüm uyarılarına rağmen Hükûmet, PKK ve KCK’nın lider kadrolarının
“Biz PKK’yı terör olarak görmüyoruz.” diyen Peşmerge reisi Barzani’nin yakasına
yapışıp hesap sormak yerine operasyonları engellemiş ya da dostlar alışverişte
görsün misali hep ağırdan almıştır. Norveç’teki masa arkadaşınız terörist Sabri
Ok’un yönettiği uyuşturucu paraları, örgütün finansmanına giden sınır ticaret
gelirleri, hatta devletin merkez bütçesinden verdiği belediye paraları ülkemize
kan, gözyaşı ve ölüm olarak geri dönmüştür.
Sayın Başbakan, KCK akşamdan sabaha
ortaya çıkmış değildir; orada duruyor ve her gün devletin bütünlüğüne ve
milletin birliğine meydan okuyor ve sizler de bunu biliyor ve görüyordunuz. 25 Mayıs 2007’de Kongra-Gel tarafından onaylanıp yürürlüğe konulan
KCK sözleşmesinin amacının demokratik özerkliği inşa etmek olduğunu, dört
ülkedeki dört parçayı kapsayan bir Pan-Kürdizm hareketi olduğunu; 11’inci
maddesinde, liderinin bebek katili Öcalan olduğunu ve son kararların kendisi
tarafından verildiğini; 5’inci maddesinde, Anayasa’mız dışında bir KCK
vatandaşlığı tanımı getirdiğini, bölgede yaşayan herkese dayatma yaptığını,
ilkelerini benimsemeyenleri de kurduğu halk mahkemesinde yargıladığını; 31 ila
33’üncü maddelerinde de “meşru savunma” adı altında ayaklanma talimatları
verdiğini bilmeyeniniz var mı?
Bunları bile bile maalesef yıllarca
KCK’nın varlığına ve faaliyetlerine seyirci kaldınız, hazmettire hazmettire
toplumu da buna hazırladınız. Bunu ben söylemiyorum, PKK ile pazarlık yapsın
diye Norveç’e gönderdiğiniz ve görüşme ortaya çıktığında da “Hakan’ı yedirmem.”
diye sahip çıktığınız MİT Müsteşarınız söylüyor. Bu görüşmenin tutanakları
utanç vesikaları olarak İnternet’te durmaktadır. Bölgede âdeta paralel devletin
kurulması girişimlerini görmemezlikten geldiniz. Şimdi, çıkıp da “Paralel
devlet kurdurmayız, bu milliyetçilik ise milliyetçiyiz.” demenin günah
çıkarmaktan başka ne kıymeti var? Aklınız başınıza yeni mi geldi? Senelerce
sizleri bu hususlarda uyaran Milliyetçi Hareket Partisine “Faşist, ırkçı”
demenin pişmanlığı mı yoksa yeni bir göz boyama mıdır yaptığınız?
Sayın açılımcı bakanlar, sizler
müzakere masasında PKK’nın şehir yapılanması olan KCK’nın liderlerinden eli
kanlı Sabri Ok’lar, Zübeyir Aydar’larla geyik yaparken PKK kırsala yerleşmiş,
mağaralar kazmış, lojistiğini tamamlamıştır. Sabah şerifleriniz hayır olsun!
“Gazze, Gazze” diye ortada dolaşan
Sayın Erdoğan, senin ülkende bir yılda Gazze’de verilmeyen şehit on günde
veriliyor, görmez misin? Araplarda bahar nutukları atan Sayın Başbakan,
milletin hazan mevsimi yaşıyor, gencecik fidanlar dalından kopan yapraklar gibi
toprağa düşüyor, bilmez misin? Bu ülkeyi böyle mi teslim aldınız? Mübarek
bildiğimiz, uğruna şehit olduğumuz değerler aleyhine söylenmedik ne kaldı?
Sizin yönetiminizde yıllara göre verilen şehit sayısı nedir, gözlerinizi açıp
bir bakın hele.
2001 yılında sıfır şehit, 2002 yılında
sadece 6, terör sıfırlanmış, teröristler inlerinden çıkamaz olmuş. Sonra… Sonra
AKP gelmiş iktidara, hem terör olayları hem de şehitlerimizin sayısı giderek
artmış. 2003’te 21 şehit, 2004’te 73 şehit, 2005’te 92, 2006’da 121, 2007’de
118, 2008’de 150, 2009’da 135, 2010’da 141 şehit, 2011 yılında bu rakam
şimdiden 2’ye katlanmış. Bir de insanımızı ağlatan, şehitlerimizin kemiklerini
sızlatan Habur görüntüleri var ki hem Beşir Atalay hem de bu utanç üzerine
koltuğa oturan halefi İdris Naim Şahin bunun ezikliğini hayatları boyunca
taşıyacaklar ve maalesef, Habur rezaletinin içişleri bakanları olarak tarihte
anılacaklardır.
Terörist kıyafetleriyle sınır
kapısından ellerini kollarını sallayarak ülkeye giriş yapıyorlar, devletin üst
düzey yetkililerince karşılanıyorlar, âdeta, ellerindeki şehitlerimizin kanını
gözümüzün içine sokarcasına parmaklarını uzatıp “Teslim olmadık, barış için
geldik” diyorlar. Hâkim, savcı teröristlerin ayağına gönderiliyor, rahatsız
olurlar diye, mahkeme hâline dönüştürülen okulun duvarındaki Atatürk resmî ve
Türk bayrağı indiriliyor. “Sizleri serbest bırakacağız, sakın yanlış bir ifade
vermeyin” deniliyor terörle mücadele eden komutanların hapse atıldığı ve
aylarca gün yüzü gösterilmediği bir dönemde. Kim bilir kaç kişinin katili,
azmettiricisi bu teröristler, kahraman edasıyla, bir gün bile tutuklanmadan
serbest kalıyorlar. Şehit anası bu tabloyu görünce, hele hele bir de evladının
teröristle aynı kefeye konulduğuna şahit olunca gözyaşlarını içine akıtıyor,
haklarını devletine helal etmiyor. Teröristler il il dolaşıp zafer naraları
atarken, ülkesi ve milleti için evlatlarını kaybetmiş aileler kahroluyorlar.
Habur rezaletinin sayın bakanları, işte
“Açılım” dediğiniz yıkım projesinin yarattığı travmanın
özeti budur. Bu tahribat kadar acı olan bir şey daha vardır ki, İçişleri
Bakanlığı olarak açılım koordinatörlüğü görevinin kabul edilmiş olmasıdır. Daha
önce de defalarca söyledik, siz İçişleri Bakanlığı olarak bu meselede
tarafsınız. Binlerce şehit ve gazi askeriniz, polisiniz var. “Şehitlerin kanı
yerde kalmayacak” diye şehit ailelerine, aziz milletimize namus sözünüz var.
Sizden başka bakan bulamadılar mı açılımı anlatmak için kapı kapı dolaştıracak?
Siz Ankara’da böyle yaparken, sahada askeriniz, polisiniz teröristle nasıl mücadele
edecek? Arkasında devletin olduğuna, devletinin olduğuna nasıl inanacak? Aziz
evlatlarını, eşlerini, babalarını kaybetmiş insanlarımızla helalleştiniz mi de
terörle mücadeleden vazgeçiyor, müzakere yapıyorsunuz? Bu, terör karşısında
yenilgiyi kabullenmek, Türk devletine diz çöktürmek değil de nedir?
Değerli milletvekilleri, maalesef
İçişleri Bakanı yıkım koordinatörü olarak bu çöküşü ve terör karşısında geri
çekilmeyi tescillemek üzere özellikle seçilmiştir ve bir de istismar türküsü
tutturulmuştur “Analar ağlamasın.” diye; sanki aksini isteyen varmış gibi,
sanki ülkemizi savunmak zorunda bırakılmamışız gibi. Kaldı ki söz konusu vatan
olunca hepimiz bu vatana adanmış kınalı kuzular değil miyiz? Çanakkale’de
dedelerimiz sizin gibi düşünselerdi bugün vatanımızda günde beş vakit ezanımız
okunur, semalarda özgürce al bayrağımız dalgalanabilir miydi? Sayın Atalay
nasıl bulunmaz bir Bursa kumaşı imiş ki tüm başarısızlıklarına rağmen
Bakanlıktan Başbakan Yardımcılığına terfi ettirilmiş ama koordinatörlük görevi
yine kendisine verilmiştir. Herhâlde dünyada ülkesini terörizm karşısında bu
kadar acze düşüren bir İçişleri Bakanının Başbakan Yardımcılığına terfi
ettirildiği yegâne ülkeyiz. Başka bir ülkede bu rezaletler, bu acizlikler
yaşansa idi muhtemelen sadece bakanlıktan olmaz, sessiz sedasız köşesine
çekilmeyi de bir erdem kabul ederdi. Hâlâ daha milletin gözünün içine baka baka
yıkım koordinatörlüğü görevine devam ediyor ya, pes doğrusu!
Değerli milletvekilleri, Sayın Atalay
Bakanlığı bıraktı yerine Sayın Şahin geldi. Kamuoyu bekledi ki Atalay zamanında
yaşanan kan kaybı telafi edilecek, eski mülki idare amiri olarak güvenlik
meselelerine de yabancı değil ancak kısa zaman içerisinde Sayın Bakanın da
kafasının bir hayli karışık olduğu anlaşılıyor. Bakanın ne dediği belli değil,
bir sürü laf kalabalığı ama ortada bir şey yok. Hatırlarsanız geçmişte böyle
siyasetçi tipleri vardı, bir saat konuşup da ne dediği belli olmayan. Bu
karakter yeniden hortluyor Sayın Bakanın şahsında, şaka gibi.
Diyarbakır Silvan’da PKK 13 askerimizi
şehit etmiş, sonra da yangın çıkarmış, bu yangının nasıl çıktığıyla alakalı bir
soru soruluyor kendisine, açıklama bekleniyor. Şu sözlere bakın Allah aşkına:
“Yangın çıkmıştır, yangının sebepleri şu anda çıkmış olan yangını geriye
getirecek değildir. Yanan ağaçlar, orada kaybolan canları geri getirecek
değildir.”
Bir başka yerde yine bir değerlendirme
yapıyor Sayın Bakan: “Vurmak için yola çıkanlara ‘dur’ demek yerine başka bir
şey geliştirmek gerekiyor.” Ne demek yani? Vurmak için yola çıkanlara “dur”
demeyelim mi? Memleketine kurşun sıkanlara çiçek mi atalım? Daha ne kadar
sineye çekelim Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu)
– İşte onu epeyce anlamışsın!
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Dedik ya, kafası bir hayli karışık! Şehide “ceset”
diyor, can kayıplarımızı “ciddi zayiat-ciddi olmayan zayiat” diye ayırıyor.
Memleket evlatları ana kuzularına henüz acıları çok tazeyken “3 adet, 6 tane
kayıp” gibi yakışıksız tanımlamalar yapıyor. Sayın Bakanı şehide “kelle”, bebek
katiline “sayın” diyen, ağabeyine bakıp “sahibinin sesi” diye geçiştirmek
mümkün ancak bu Bakanlık diğer bakanlıklardan farklı, yüzlerce yıllık devlet
geleneğinin temsilcilerinden. Yakışmıyor Sayın Bakan.
Terör saldırısında gazeteciler soruyor
hedefin tam olarak neresi olduğunu. Yine kerameti kendinden menkul bir söz sarf
ediyor, çık işin içinden çıkabilirsen! “Hedefi tabii eylemi yapan bilir.”
“Gidip onlara sorun.” mu diyor, “Biz bilmiyoruz.” mu diyor, felsefik bir imada
mı bulunuyor, anlaşılır gibi değil. Hele bir cümle var ki, benim diyen stand
up’çılara taş çıkartacak cinsten: “Hedef gözetmeden yapılan bir hedeftir.”
Meclisten tezkere almış Hükûmet. 28 can bir anda kaybedince tutuşuyor. Bir
şeyler yapmış görünmek için silahlı kuvvetlerimize sınır ötesi operasyon talimatı
verilecek. Basın öncesinden soruyor, bilmece gibi bir cevap veriyor Sayın
Bakan: “Kara harekâtı her an yapılabilir. Yapılmayabilir de. Görevlilerimiz hep
hareket hâlinde.” Şimdi bu cümlenin analizini bir yapalım değerli
milletvekilleri. Yüzde yüz eminim, Sayın Bakan operasyonun ne zaman
yapılacağından habersiz. Hatta operasyonun yapılıp yapılmayacağını da bilmiyor.
Ama asayişten sorumlu bir bakan olarak bir şeyler söylemesi lazım ya, o da onu
yapıyor.
Değerli milletvekilleri, bu ciddiyetten
uzak cümleler Başbakanı bile çileden çıkarıyor, Mısır’dan Tunus’a geçerken
uçakta Sayın Bakanın sürçülisan ettiğini ifade ediyor. Konu basında “İçişleri
Bakanına fırça!” diye geçiyor. Sayın Şahin suspus oluyor, çekiliyor köşesine. “İfrat ve tefrit” meselesi.
Bu sefer de Van Erciş depreminde AKP’li
belediyenin ruhsat yolsuzluklarının konuşulduğu, yapılan yardımların
yağmalandığı, asayişsizliğin depremin acılarını bir kat daha artırdığı bir
dönemde İçişleri Bakanı ortalarda yok. Sayın Başbakan “Daha fazla konuşma.” demiş
muhtemelen ama hiç durur mu, deprem mahallinde kaybedilenler için mevlut
okunuyor, dönüyor Diyanet İşleri Başkanına, âdeta oradakilerle dalga geçer gibi
“Biz de mi buraya bir çadır kursak acaba?” diyor. Oradaki deprem çadırını tatil
çadırına mı benzetiyor diye düşünürken yanıldığımız ortaya çıkıyor meğer ki saraylara benzetiyormuş Sayın Bakan.
Bingöl’deki canlı bomba ile
Hakkâri’deki katır pususunu da şöyle yorumluyor: “Katırın suçu ne? Bingöl’deki
kadının suçu ne? O katırın hesabını nasıl verecekler?” Katır hakkını helal
etmeye hazır Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu)
– Katır adına mı konuşuyorsun?
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Siz yeter
ki dinimizin eşrefi mahlukat dediği canlara, şehitlere
sahip çıkın.
Bu stand-up gösterisi artık yeter Sayın
Bakan. Göreve geldiğiniz andan itibaren kırdığınız potlar tahammül sınırını
aştı. Ya görevinizi bir devlet adamı ciddiyetiyle yapın ya da komedi
dükkânınızı gidin başka yerde açın. (MHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, vatandaşın
günlük hayatında karşılaştığı büyük sıkıntıların en önemli müsebbibi İçişleri
Bakanlığının iyi yönetilememesi, denetim ve gözetim yetkilerinin layıkıyla
kullanılmamasıdır. Bu ülkede maalesef can ve mal güvenliği kalmamış, hürriyet
alanları daralmış, “Kendimi özgür hissetmiyorum.” diyen insanların sayısı
artmış, özel hayatın gizliliği kalkmıştır. Yazarlar, çizerler, muhalif olan
herkes susturulmuştur. İnsanlar rahat ve huzurlu değildir. Bir sabah erkenden
evinden alınıp bir daha aylarca sevdikleriyle görüşememek gibi bir korkuyu
yüreklerinde hissetmektedirler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi
tamamlayınız.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) –
Evlerindeki, ceplerindeki telefon âdeta düşmanları hâline gelmiştir.
Söylenecek çok şey var kıymetli
arkadaşlar. Sayın İçişleri Bakanına seslenmek istiyorum: Eğer birazcık
Allah’tan korkunuz, mahkemei kübrada hesap sorulma kaygınız varsa, özellikle
belediyelerle ilgili yaptığınız adaletsizliklerden vazgeçin. Zulümle abad
olunmadığının örneklerini tarihimize ve yüce dinimizin emirlerine bakarak
anlarsınız.
Sayın Şahin’in, yaşanılan sıkıntılar
için çare üretemediğini, birçok yanlış uygulamanın sorumlusu olduğunu
biliyoruz. Tüm bu tespitleri yapmak görevimiz. Bunu yaparken devletimizin
terörle mücadelesinde de zafiyetler yaratılmaması gibi bir kaygıyı da
yüreğimizde taşıyoruz. Bu hassasiyetle Hükûmeti ve İçişleri Bakanlığını, ülke
ve millet bekası için göreve davet ediyoruz.
Terör örgütüne ve KCK’ya yönelik
operasyonların hız kesmeden netice alıncaya kadar devam etmesini ve bu yangının
bir an önce söndürülmesini bekliyoruz. Her türlü desteği vermeye de hazırız.
Değerli milletvekilleri, gensorudaki
iddiaların, teröre yönelik operasyonların başlatıldığı bir dönemde gündeme
taşınmasının…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın
Korkmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) –
Vatanımızın menfaatlerini siyasi kaygılardan her zaman önde tuttuğumuzu
göstermek için de bu gensoruya ret oyu vereceğimizi bir kez daha tekrarlıyor,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın
Korkmaz.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Kırıkkale Milletvekili Oğuz Kağan Köksal.
Buyurunuz Sayın Köksal. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA OĞUZ KAĞAN KÖKSAL
(Kırıkkale) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi
Partisinin, İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin hakkında gensoru açılmasına
ilişkin önergesi üzerine AK PARTİ Grubu adına görüşlerimi sunmak üzere
huzurlarınızdayım. Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Van ilimizde meydana gelen
depremde hayatlarını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına da
bir kez daha başsağlığı dilemek istiyorum. Ayrıca, tüm şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi
de minnet ve şükranla anarak sözlerimi sürdürmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye demokratikleşme yolunda AK PARTİ hükûmetleri döneminde ciddi mesafeler
katetmiştir. Bu dönemde terörle mücadele, hukuk kuralları içerisinde bütüncül
bir yaklaşımla ve çok boyutlu olarak sürdürülmektedir. Bugün bu yüce Meclis
çatısı altında suçlama siyasetinden kurtulup milletin sorunlarına birlikte el
atmamız, Türkiye’nin büyümesine ve güçlenmesine katkı koymamız gerekirken adli
ve güvenlik birimlerimizin terörle mücadelede, tamamen hukuki bir çerçevede
yürüttükleri çalışmalara yönelik eleştirileri konuşuyoruz. Esasen, parti
sözcülerinin yaptığı konuşmalara baktığımızda özellikle gensoru veren
partimizin grup sözcüsü gensoru gerekçesiyle ilgili hiçbir açıklama yapmadan,
tamamen gensoru gerekçesi farklı, buradaki konuşmaları başka boyutlarda olmak
suretiyle sanki bu gensoruyu iş olsun diye verilmiş bir gensoru gibi gösterme
çalışması içerisinde olduğunu da görüyoruz.
Gensorunun özünü teşkil eden KCK
yapılanmasına karşı adli ve güvenlik birimlerimizce gerçekleştirilen yasal
operasyonların Anayasa ve hukuka aykırı yapıldığı şeklindeki iddiaların asılsız
ve gerçek dışı olduğunu belirlemek için öncelikle KCK adlı terör örgütünün
yapısını, faaliyetlerini ve amaçlarını irdelememiz gerekiyor.
Sayın milletvekilleri, malumunuz üzere
PKK terör örgütü zaman zaman değişik isimler altında eylem ve işlemlerini
sürdürmektedir. Bir bakıyorsunuz ismini değiştiriyor KADEK oluyor, bir
bakıyorsunuz PKK/ KONGRA-GEL oluyor, bir bakıyorsunuz TAK oluyor yani PKK isim
değiştirmek suretiyle eylemlerini sürdürme gayreti içerisinde oluyor. İşte, KCK
da PKK terör örgütünün yeni bir adı şeklinde karşımıza çıkıyor ve KCK ülkemizi
terör yolu ile bölmeyi amaçlayan, PKK terör örgütünü de içine alan illegal bir
çatı örgütüdür.
Esasen, KCK örgütü tarafından
belirlenen yönetim şemasına baktığımızda, örgüt başının Abdullah Öcalan
olduğunu ve Kandil’den yönetildiği çeşitli haber ajanslarında bile artık çok
açık olarak yer almış durumdadır. Bugün KCK örgütünün fiilî elebaşısı da
Kandil’den Murat Karayılan’dır. İşte, bunlar bir araya
geldiği zaman KCK örgütüne bir demokratik örgüt veya bir sivil toplum örgütü
adını takmak suretiyle bu KCK örgütünün bölücü amacını gizlemeye çalışmanın da
hiçbir faydası olmadığı artık açıktır ve vatandaşlarımız, kamuoyumuz bu KCK
örgütünün ne olduğunu, ne demek olduğunu ve ne yapmak istediğini çok iyi
bilmektedir.
KCK örgütü kendisini sözde anayasa
niteliğindeki sözleşmeyle tanımlıyor, diyor ki: “KCK sadece Türkiye’yi değil,
İran, Irak ve Suriye’yi de içine alan konfederal bir devlet modeli oluşturma
iddiasındadır.” KCK sözleşmesinde ayrı bir bayrak, ayrı bir yurttaşlık, ayrı
bir yasama organı, ayrı bir yargı sistemi gibi Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını
hiçe sayan bir yapılanma içine girmeye çalışıldığı görülmektedir.
Teröristlerce kaleme alınan ve
sözleşmeden anlaşıldığı üzere KCK aracılığıyla devlet içinde ayrı bir devlet
oluşturmaya çalışılmaktadır ve KCK kentlerde faaliyet gösteren bir terör örgütü
olarak gençlerin terör örgütüne katılmaya zorlanmasından, PKK yanlısı sokak
eylemlerinden, araba yakmalardan, halktan zorla “vergi” adı altında haraç
toplamaktan, terörü finanse etmek gibi, uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığı
gibi her türlü kanun dışı eylemde bulunmaktadır.
Bölgeye yatırım yapılmasını engellemek
için, gerek kamu gerekse özel sektörün iş makinelerini tahrip etmekten, bölge
halkının ticari faaliyetlerini engellemek için zorla kepenk kapattırmaktan,
halk üzerinde fiziksel ve psikolojik baskı kurmaktan, “Artık silahlarla bir
yere varılmaz.” diyen seçilmiş belediye başkanları üzerinde dahi baskı
kurmaktan, örgüte eleman sağlayan, onları eğiterek eli kanlı terörist hâline
dönüştürmeyi amaçlayan, sözde siyaset akademisi faaliyetlerini yürütmekten, öz
savunma birlikleri kurarak halkı zorla güvenlik güçleriyle karşı karşıya
getirmekten ve daha nice eylemlerden sorumludur. Bu
eylemlerin hepsi illegaldir ve terörizmin bir parçasıdır.
Bu kapsamda, KCK’nın talimatları
sonrasında büyük şehirlerimizde molotofkokteyli, patlayıcı madde, ses bombası
atma, araç ve orman yakma eylemleri ile vatandaşlarımızın hayatını kaybettiği
saldırılar gerçekleşmiştir. Ayrıca, güvenlik güçlerimize, kamu görevlilerine ve
sivil vatandaşlarımıza karşı yapılan eylemlerin KCK tarafından planlandığı ve
talimatlandırıldığı bilinmektedir.
Sayın milletvekilleri, tüm bu hususlar
göz önüne alındığında son dönemde yapılan operasyonlarda hakkında yasal işlem
yapılan şahısların hukuka aykırı ve keyfî bir şekilde tutuklandığı iddialarının
gerçeği yansıtmadığı da açıktır. Evrensel hukuk mantığı gereğince bir insanlık
suçu olan terörü öven, teröre, silahlı kadrolarına fikir, örgütlenme ve
ideolojik destek sunanların yasaklanması ve bu yasağa uymayanlar hakkında
yaptırımlarla karşılaşması da doğaldır ve bir kanuni zarurettir.
Demokrasinin hak ve nimetlerinden
faydalanarak örgütsel terörü tüm ülkeye yayma ve devlet içinde devlet
oluşturmayı dünya üzerinde kabul eden hiçbir ülke yoktur. Dolayısıyla KCK
bünyesindeki şahıslar tüm bu faaliyetleri yürütürken bizim güvenlik güçleri ve
devlet olarak bunları yapmalarına izin vereceğimizi zannedenler de büyük bir
hata içerisindedir. Buna asla müsaade edilemez. Bu çerçevede, devlet
ciddiyetine yakışır bir şekilde, tüm vatandaşlarımızın haklarını korumak ve suç
işlemesini önlemek amacıyla gerekli adli işlemler yapılmıştır.
Unvanı ve titri
ne olursa olsun ülkenin bölünmez bütünlüğüne karşı suç işleyenlerin yasalar
karşısında gerekli cezaları görmeleri de kaçınılmazdır. Gensoru önergesinde
iddia edildiği gibi, yerel yöneticiler siyasi gerekçelerle değil, az önce
saydığım suçlara iştirak ettikleri gerekçesiyle göz altına
alınmışlardır.
SIRRI SAKIK (Muş) – Siz savcı mısınız,
hâkim misiniz?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) – Bu
bağlamda KCK operasyonuna karşı olmak, bir anlamda terörün sosyal ve siyasal
örgütlenme ve gelişimini savunmak anlamına gelmektedir.
Sayın milletvekilleri, bunların yanında
tutuklu rakamları kasıtlı olarak çarpıtılmakta ve sayılar abartılarak
verilmektedir. Binlerce tutuklu bulunduğu iddiaları da gerçek dışıdır. Doğru
sayılar hakkında yetkili makamlarca zaman zaman gerekli açıklamalar
yapılmıştır.
KCK operasyonlarında sadece terör
örgütüne yönlendirilen ve biraz önce belirttiğimiz suçlara karışanlar göz altına alınmıştır. Böylece, örgütün şehirleri terörize
etme, vatandaşlarımız arasında etnik çatışma çıkartma arayışları ve demokratik
özerklik çalışmalarına da büyük bir darbe vurulmuştur.
Sayın milletvekilleri, öte yandan
gensoruda iddia edildiği gibi, Barış ve Demokrasi Partisinin, KCK ve PKK ile
organik bağ içerisinde olduğunu göstermek gibi bir çabamız da yoktur. Esasen,
biz, demokrasinin temel unsuru olan siyasi partilerimizin hiçbir legal, illegal
oluşumla birlikte hareket edeceğini düşünmek dahi istemeyiz. Barış ve Demokrasi
Partisinin de bundan rahatsız olmasından memnun oluruz ancak Barış ve Demokrasi
Partililerinin de terörist cenazelerinde boy göstermekten, PKK ve KCK’yı meşru
gösterme çalışmalarından vazgeçmesinde yarar olduğunu da burada ifade etmek
istiyorum.
Sayın milletvekilleri, operasyonlarda
ve kitlesel gösterilerde güvenlik güçlerince hukuka ve insan onuruna aykırı
davranışlarda bulunduğu iddiaları da asla gerçeği yansıtmamaktadır.
Devletin öncelikli görevlerinden
birisi, Anayasa ve yasalarla güvence altına alınan temel hak ve özgürlükleri
bireylerin huzur, güven içinde kullanmalarına imkân tanıyacak ortamları
oluşturmak, hepimizin malumudur. Bu görevi yerine getirirken bir yandan suç
işlenmesini önleyici tedbirlere ağırlık verilmekte, öte yandan güvenlik
güçlerimizin nitelik ve niceliğini artırıcı tedbirler alınarak hayata
geçirilmektedir. Bu amaçla, özellikle toplumsal olaylarda görevli polisin
eğitimine büyük önem verilmiş olup bugün de aynı hassasiyet devam etmektedir.
Geçmiş yıllarda toplumsal olaylarda meydana gelen olumsuz görüntüler, AK PARTİ
Hükûmetimiz zamanında mümkün olduğunca ortadan kaldırılmıştır.
Güvenlik güçlerimiz, sadece hukuka
aykırı davranan şahısları, kanun çerçevesinde ve yetkili mercilerin emri
doğrultusunda yakalamakta, toplumsal olaylarda örgüt ve yandaşlarının her türlü
tahrik ve provokasyonuna rağmen gayet soğukkanlı ve
duyarlı davranmaktadır. Güvenlik güçlerimizin yargıya müdahale, hâkim ve
savcıları etkileme gibi bir iddiası da tamamen abesle iştigaldir ve adli
makamlarımıza bir hakaret niteliğindedir.
Güvenlik güçlerimiz, sadece kanunların
kendisine verdiği yetkiler çerçevesinde görevini yapmaktadır. Elbette güvenlik
güçlerine saldıran, kamu ve özel binaları, iş yerlerine, hatta çocuk kreşlerine
pervasızca molotof atan, öğretmenevlerini, bankaları, içindeki insanlarla
birlikte yakmaya çalışan gruplara kanunların verdiği yetki çerçevesinde
müdahale etmek de devletin en öncelikli görevidir. Devlet olarak vatandaşımızın
can ve mal güvenliğine yönelik bu saldırılara izin mi verseydik? Böyle bir şey
mi bekleniyordu? Asla buna imkân vermeyiz ve eğer böyle bir şey olursa
demokrasi, hukuk ve insan hakları o zaman hiçe sayılmış olur.
Sayın milletvekilleri, gensoruda Sayın
Bakanımızın kendisine sürekli sorulan, merak edilen ve kamuoyunun
aydınlatılmasına yönelik açıklamaları “yargıyı etkileme çabaları” olarak
yorumlanmaktadır. Açıklamalar hâkimlerin ilgilileri tutuklaması sonrasında
resmî ağızdan kamuoyunun bilgilendirilmesi ve vatandaşımızın doğru bilgilere
ulaşması amacıyla yapılmıştır. Sayın Bakanımızın KCK dava iddianamesinde geçen
konular ve basın organlarında çıkan haberlere dayanarak yaptığı konuşmalar
yargıyı etkileme değil, kamuoyunu aydınlatma amacını taşımaktadır.
Sonuç olarak tüm bu bilgilerden,
yapılanmanın niteliği ve amacı daha iyi anlaşılmaktadır. KCK bizatihi PKK terör
örgütünü içine alan illegal bir çatı örgütüdür. Bu doğrultuda şehir
merkezlerinde isyan havası oluşturma, konfederal bir devlet sistemi kurma,
örgüt adına para toplama, kırsal alana destek sağlama gibi görevleri yüklenen
KCK bünyesindeki oluşumlara yönelik operasyonlar terörle mücadelede de büyük
önem arz etmektedir.
Gözaltıların keyfî olduğu, orantısız
güç kullanıldığı ve hukuka aykırı hareket edildiği iddiaları kesinlikle gerçeği
yansıtmamaktadır. Yakalanan şahıslar, hakkındaki kuvvetli suç şüphesine
istinaden adli makamların emirleri doğrultusunda gözaltına alınmıştır. Bu
nedenle umarım bundan sonraki süreçte herkes bu konuda daha duyarlı olup
yapacakları açıklamaları anlattığım bu bilgiler doğrultusunda dile getirirler.
Demokratik ülkelerde hiç kimsenin fikir
ve düşünce özgürlüğü engellenemez. Ancak, Türkiye Cumhuriyeti devleti
kanunlarını hiçe sayan, ülke bütünlüğünü bozacak, devlete alternatif bir yapı
oluşturmayı amaçlayan, asker, polis, kadın, çocuk, yaşlı demeden birçok saldırıyı
yönlendiren, ülkemizin yıllardır uğraştığı PKK terör örgütüyle birlikte hareket
eden yapı ve şahısların faaliyetleri de hiçbir zaman savunulmamalıdır. KCK ve
bünyesindeki oluşumların yaptığı faaliyetler bunlardır. Bu kişi ve yapıları
savunmak, terörü ve suçu savunmaktır. Artık herkes bir olup, terörü meşru
göstermeye çalışan bu anlayışa prim vermemelidir. Kimse terörle, şiddetle bir
yere varılamayacağının farkına varmalıdır.
Biz AK PARTİ olarak, terör örgütünün
büyük rahatsızlık duyarak engellemeye çalıştığı millî birlik ve kardeşlik
projemizden taviz vermeyerek, ne kadar engellemeye çalışılırsa çalışılsın
“inadına özgürlük” ve “inadına demokrasi” demeye devam edeceğiz.
İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim
Şahin’in basın toplantılarıyla ilgili eleştirilere gelince: PKK terör örgütünün
masum vatandaşlarımıza ve güvenlik güçlerimize karşı yaptığı hunharca eylemleri
konuşmak ve lanetlemek yerine, Sayın Bakanın ifadelerinden mana çıkartmaya
çalışmayı olayın vahametini kamuoyundan saklama çabaları olarak görmekteyiz.
Van depreminde merkezî idare ve yerel
yönetimlerin ortak çalışmalarının engellenmesi iddiasının da tutar tarafı
yoktur. Valimiz ve Kaymakamlığımızın başkanlığında afet koordinasyonları
sağlanmış, bu koordinasyon sağlanırken bir taraftan merkezî idare birimleri,
yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği içerisinde
olunulmuştur.
SIRRI SAKIK (Muş) – Doğru
söylemiyorsunuz, hiç de böyle bir politika yok.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) – Ayrıca,
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın Başkanlığında Van’da yapılan toplantıya
yerel yöneticiler de davet edilmiş ve katılım da sağlanmıştır. Bölgedeki
birimlerin çalışmalarını kontrol eden sayın bakanlar her fırsatta yerel
yöneticilerle bir araya gelmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız
bizzat deprem bölgesine giderek, vatandaşlarımızın dertlerini dinlemiş ve
çalışmalarla yakından ilgilenmişlerdir.
Milletçe büyük bir dayanışma örneği
verilen Van depremini siyasi polemik konusu yapmak bu
ülkeye yapılan en büyük haksızlıktır. Ülkemizin her tarafında yaşayan
vatandaşlarımız, her türlü provokasyona rağmen, arama,
kurtarma ve yardım faaliyetlerinde âdeta birbirleriyle yarışa girmişlerdir.
Amaç ve gayretimiz en kısa sürede yaraların sarılmasıdır. Bu konuda yeni
tedbirler alınarak uygulamaya konulmaktadır.
Elbette ki yerel yönetimlerin görevleri
arasında, afet ve buna benzer olaylarda vatandaşının hizmetine koşmak da
vardır. Bu görevini yerine getirirken herhangi bir talimat da beklemek
gerekmez. Nitekim Van Belediyesinin depremden iki gün sonra PKK’lı teröristler
için yas ilan ederken, belediye araçlarını terörist cenazesine tahsis ederken
depremden zarar gören vatandaşlarımıza yardım için talimat beklemesi de oldukça
manidardır. Kimse mazeret üretmesin. Milletçe büyük bir üzüntü duyduğumuz
deprem yaralarının en kısa sürede sarılması için gerekli her türlü tedbirin
alınacağını ifade etmek isterim. Cenabı Allah’tan milletimize böyle bir acı bir
daha göstermemesini niyaz ediyorum.
Değerli milletvekilleri, buraya kadar
söylediklerimde gensoru önergesinin içerisindeki hemen hemen bütün sorunları,
konuları açmış bulunmaktayız. Bir taraftan KCK’nın ne tip bir örgüt olduğunu,
devlet yapısı içerisinde yeni bir devlet kurmayı amaçladığını, diğer taraftan
Van depremindeki çalışmalarda tamamen büyük bir gayretle ve şu ana kadar
Türkiye’de bu depreme en seri şekilde müdahale edilen bir çalışma yapıldığını
hep birlikte anlattık. Esasen, başta da söylediğim gibi, muhalefet partisinin,
özellikle önergeyi veren partinin sözcüleri de önerge içerisindeki konulardan
ziyade başka konuları gündeme taşımışlardır ve diğer partilerimizin grup
başkanlarının veya grup sözcülerinin yaptığı konuşmalardan da anlıyoruz ki
aslında bu önerge tamamen, belki birazcık da İçişleri Bakanımızın şahsına özel
bir gensoru anlamı taşımakta ve çeşitli donelerle de
desteklenmemiştir. İşte bu noktadan baktığımızda şunu görüyoruz ki AK PARTİ
olarak biz bu ülkenin harcıyız ve bu ülkeyi sağlam tutma gayreti ve azmi
içerisindeyiz.
Sonuç olarak şunu ifade etmek
istiyorum, yüce Meclisin kutsal çatısı altında da şunu ifade etmek istiyorum:
Düşmanlarımız asla heveslenmesin, dostlarımız ve vatandaşlarımızın da şüphesi
olmasın, AK PARTİ olarak şehit kanlarıyla sulanmış ülkemizi kimseye
parçalatmayız. Ay yıldızlı, şanlı bayrağımızı gönderden asla indirtmeyiz. Minarelerimizden
ezan sesini dindirtmeyiz. Yüzyıllarca birlikte yaşamış, kader birliği yapmış,
acıyı ve mutluluğu paylaşmış, et ve tırnak gibi iç içe olmuş aziz milletimizi
böldürtmeyiz. Türkiye Cumhuriyeti devletini sonsuza kadar huzur, güven ve refah
içerisinde yaşatmak azim ve kararlılığınızdayız.
Bu duygu ve düşüncelerle Barış ve
Demokrasi Partisinin, İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim Şahin hakkındaki gensoru
önergesinin gündeme alınması hususunda AK PARTİ Grubu olarak ret oyu
vereceğimizi bildirir, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın
Köksal.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan,
Sayın Hatip partimize yönelik olarak Siyaset Akademisini “sözde Siyaset
Akademisi”, illegal örgütlerle organik bağ ve gensoruyla ilgili üç ayrı noktada
eleştiri sınırlarını aşan suçlayıcı ve sataşma niteliği taşıyıcı bir tarzda
hitap etti. Bu konuda söz istiyoruz sataşmadan dolayı.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Kaplan.
Yeni sataşmalara mahal vermeyiniz
lütfen.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
14.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Kırıkkale Milletvekili Oğuz Kağan
Köksal’ın, partisine sataşması nedeniyle konuşması
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Tabii, Sayın
Başkanım.
Arkadaşlar, eğer kolektif suçlama
cihetine gidersek, 8 bin kişiyi gözaltına alıp, 4 bin kişiyi tutuklayıp, on
binlerce sayfa iddianame hazırlayıp, bunun içinde bir şiddet eylemi yoksa, bir müşteki yoksa, bir mağduru yoksa bu dosyaların
oturup düşüneceksiniz. Bakın, demokratik siyasetin kanallarını tıkarsanız dağın
kanallarını açarsınız, çok açık söylüyorum.
İHSAN ŞENER (Ordu) – Tehdit mi
ediyorsun?
HASİP KAPLAN (Devamla) – Suçlamayı
yaptığınız zaman vicdan, izan, hukuk ve evrensel hukuk ölçütlerine dikkat
edeceksiniz. Kolektif bir suçlama mantığıyla “KCK aynı, PKK aynı, BDP aynı,
kadın örgütü aynı, gençlik örgütü aynı, profesörü aynı.” derseniz, Orta Çağ
zihniyetinin sorumluluk anlayışını getirirseniz, özel güvenlik mahkemelerinde
özel savcılarınızı atarsanız, özel mahkemelerinize özel hâkimleri atarsanız,
özel polislerinize soruşturma yaparsanız, Orta Çağın engizisyon mahkemelerinin
serüveninde, kendinizi, girdabında bulur, boğulursunuz. Bizim parti tüzüğümüzde
Siyaset Akademisi var. Sizin parti tüzüğünüzde yok mu? Sizin siyaset akademiniz
yok mu? CHP’nin yok mu? MHP’nin siyaset okulu yok mu? Tüzüğümüzde olan bir
okulda ders veriyorlar, açık. Ben, kendim İzmir Siyaset Akademisinde basın
önünde çıkıp demokrasi dersi verdim. “Sözde Siyaset Akademisi” diyen sözde
siyasetçiler var karşımızda. Siz, akademilere bu “sözde” klişe lafından, bir
kere, çıkın.
Belediyeye gelince: Yerel
yönetimlerimiz konusunda konuşurken abdestli konuşun, çok açık söylüyorum, Van
söz konusu olunca. Van söz konusu olunca, o valinizi alın, götürün, gidin. Halk
onun oyunu verdi. Bakın, siz hâlâ bizim seçilmişlerle uğraşıyorsunuz, sandıkla
uğraşıyorsunuz. Bizim bütün seçilmiş yöneticilerimizi, siyasetçilerimizi almak,
sandıktan çıkan milletin iradesine saygısızlık. Hani milletin egemenliği vardı?
Hani siyasette iradeye saygı vardı? Siz hâlâ 12 Eylül, Kenan Evren’in
sıkıyönetim savcılarının zihniyetiyle gelip burada… Benim eski bir emniyet
müdürü siyasetçim fezleke okuyor, fezleke! Sıkıyönetim fezlekelerinin zamanı
geçti, 21’inci yüzyılda yaşıyoruz bakın. 21’inci yüzyılın hukuku, eşitliği, insanlığı,
onuru var. İnsanlık onuru işkenceyi yener, bu zulmü yener. Bu konuda konuşurken
dikkatli olacaksınız. Bu konuda konuşurken vicdanlı olacaksınız,
sataşmalarınızda da buna göre konuşacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) – Resmî söylem
de hiçbir şey getirmez, onu söyleyeyim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın
Kaplan.
X.-
GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.-
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın; bazı soruşturma ve
operasyonlarda kolluk güçlerine hukuka aykırı uygulamalar yaptırdığı, yargıya
müdahale ettiği, açıklamalarında kullandığı bazı ifadelerle devlet adamı
ciddiyetinden uzaklaştığı ve yetkilerini hukuka aykırı olarak kullandığı
iddialarıyla İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkında bir gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/2) (Devam)
BAŞKAN – İçişleri Bakanı İdris Naim
Şahin.
Buyurunuz Sayın Bakan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu)
– Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; Barış ve Demokrasi
Partisinin hakkımda vermiş olduğu gensoru önergesinin gündeme alınıp
alınmamasını görüşmek üzere yaptığımız bu toplantıda huzurlarınızdayım.
Süre yirmi dakika, onu biliyorum ama
konu gerçekten uzun fakat anlaşılır bir şekilde anlatmaya çalışacağım.
Öncelikle, Barış ve Demokrasi
Partisinin söyledikleri kendileri açısından çok doğrudur çünkü onların ne
söylediklerini tersten okursak doğruyu bulma gibi bir formülümüz ve şansımız
var (AK PARTİ sıralarından alkışlar) ancak Milliyetçi Hareket Partisi ve
Cumhuriyet Halk Partisi sözcülerinin aynı ize düşerek, aynı izden giderek…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bir şey
değil, ret oyu veriyoruz, bir şey değil.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – İşte anlaşılamayan da orası ya, anlaşılamayan da orası ya.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Çok ekmek
yemeniz lazım anlamanız için.
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Dinleseniz
daha iyi olmaz mı?
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
– …aynı izden giderek burada bir söylem ve sunuş yapmalarını da ben yüce
millete havale ediyorum. Yalnız, şunun bilinmesini istiyorum, İçişleri
Bakanlığı olarak, İçişleri Bakanı olarak, Hükûmet olarak bu ülkede yürütülen
terörle mücadele çalışmalarından AK PARTİ tabanı, AK PARTİ seçmeni olduğu kadar
Cumhuriyet Halk Partili ve Milliyetçi Hareket Partili seçmen de çok memnundur,
sizin söylemlerinizle aynı söylemde, aynı düşüncede değildir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ben halkın içinden, arka sokaklardan geliyorum.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Alakası yok.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sokağa çıksan
AKP’li seçmen bile senden rahatsız.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Barış ve Demokrasi Partisine oy verenlerin de önemli bir kısmı
bundan son derece memnundur, rahattır, huzur içerisindedir, kepenkler
açılmaktadır, sokaklarda hür gezilmektedir artık, gece evler birileri
tarafından vahşice, cinayet niyetiyle çalınmamaktadır, çalınamamaktadır.
Gençler, çocuklar artık dağa kandırılarak ya da korkutularak götürülememektedir.
Onlar da memnundurlar. Millet memnundur yapılanlardan, millet memnundur terörle
mücadeleden.
AYTUĞ ATICI (Mersin) – Demagojiyi
bırak!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Hakkımda verilen gensoruya gelince, ana konu yargıyı etkilemek,
güvenlik güçlerine yetki aşımıyla hukuk dışı işlemler yaptırmak. Bu doğrudur
BDP için çünkü BDP’nin hayalinde veya gerçekleştirme adımlarını attığı, atılan
adımlara ortak olduğu bir yapı var Türkiye’de ve yeryüzünde. O yapıda
birilerinin hâkimi etkilemesi mümkündür. O yapıda birilerinin polislere kanun
dışı işlemler yaptırması mümkündür çünkü o yapıda ne devlet vardır ne hukuk
vardır ne kanun vardır; birilerinin keyfi vardır, keyfîliği vardır, çağdaş,
feodal, 21’inci yüzyıl feodal yapısı vardır. Bu eleştiri kendi akılları,
hayalleri açısından son derece doğrudur.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Çağdaş ve
feodal nasıl bir arada oluyor?
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Çağdaş feodali
anlat hele bir!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – O yapıda, o sözde yapıda…
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Hem çağdaş hem
feodal, birinci gaf.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Çağdaşla
feodali bir anlat, nasıl oluyor?
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – O yapıda, o sözde yapıda bir paralel devlet vardır.
SIRRI SAKIK (Muş) – Vallahi konuştukça
batıyorsun, konuştukça batıyorsun.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, o sözde yapıda yargı vardır sözüm ona, halk
mahkemeleri vardır, 20’nci yüzyılın çakma komünizmi 21’inci yüzyıla taşınmak
istenmektedir, halk mahkemeleri vardır o yapıda. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Çakma
cemaatçileri de tanıyoruz. Çakma cemaatçi mi görmedik!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – O yapıda yürütme vardır. O yapıda yargı vardır. O yapıda yasama
vardır. O yapının yürütmesinde ideolojik alan merkezi vardır. O yapının
yürütmesinde siyasal alan merkezleri vardır.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Allah’ını
seversen okumadan söyle, bakalım söyleyebilecek misin!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – O yapının yürütmesinde sosyal alan merkezi vardır. O yapının
yürütmesinde ekonomik alan merkezi vardır, vergi kuruluşları vardır, vergi
ajanları vardır, vergi çeteleri vardır.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Neyi
anlatıyorsun Bakan, neyi anlatıyorsun?
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – O yapıda öz savunma alan merkezi vardır.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sen Kandil’i
anlatıyorsun! Seçilmiş belediye başkanını alıyorsun!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – O yapıda ilçe meclisi, belde
meclisi, mahalle meclisi, komünler, ocaklar vardır.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Kandil’i
anlatıyorsun!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – O yapıda daha başka kimler vardır biliyor musunuz? O yapının ana
sözleşmesine göre, o yapıda siyasal partiler vardır.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sen iddianame
okuyorsun! Savcı mısın, yargıç mısın sen?
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – O yapıda siyasal partiler vardır, o yapıda dernekler vardır.
SIRRI SAKIK (Muş) – O yapıda senin gibi
zulüm bir Bakan vardır!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – İşte, organik bir yapı
içerisinde bir Türkiye derdi, bir Türkiye belası vardır karşımızda. KCK’yla
yapılan mücadele, bu belaya, bu milletin belasına karşı verilen bir
mücadeledir.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – En büyük bela
sizsiniz!
HASİP KAPLAN (Şırnak) – En büyük bela
sensin!
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Bu ülkenin
başına gelen en büyük bela sensin!
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sen “organik”
diyorsun, birisi “inorganik” diyor.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Evet, organiktir. Hiç de inorganik değildir, organiktir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, BDP sıralarından gürültüler)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Senin ne
dediğin belli değil, orada konuşuyorsun! Bela sensin!
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Bela sensin!
Bela sensin!
SIRRI SAKIK (Muş) – Bir belasın sen!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen
Bakanı dinleyiniz.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Şimdi ben organik yapıyı sizlere anlatacağım.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sen zulümsün!
Zulümsün sen!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Organik değilseniz niye bağırıyorsunuz? Organik değilseniz niye
gensoru veriyorsunuz?
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ancak eli kalem
tutanlara gücün yeter senin!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – KCK operasyonları sizi niye rahatsız ediyor organik değilseniz?
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Düz ovada
siyaset yapanlara gücün yeter senin!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – İşte, organik. Nasıl organik, anlatalım.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Senin gücün
ancak onlara yeter!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Nasıl organik, anlatalım. Nasıl organik, anlatalım.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Göreceksiniz
ama bunun sonu çok ağır olacak! Demokratik siyasete saldıranlar bunun hesabını
verecek! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Tehdit edemezsin! Otur orada, otur! Otur!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen
dinleyiniz açıklamayı.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Arkadaşlar, değerli milletvekilleri; tarih 30-31 Temmuz 2011.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hem “organik”
diyorsunuz hem “inorganik” diyorsunuz. Böyle bir şey var mı?
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Konuştukça
batıyorsun!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Evet, çok hassasiyet içinde oldukları Türkçemizde bir hata yapmamak
için tırnak içinde okuyorum. Tırnak içinde hata olursa bana ait değil, alıntı
yaptığım kişiye ait.
“Direnişimizi çok daha kararlı bir şekilde
sürdürürüz ve kendimizi savunuruz. Bu bir tehdit değil, siyasete, değişime ve
diyaloğa bir çağrıdır.” Nokta nokta, geçiyorum. “Çokça sözü edilen -neymiş o?-
Öcalan, KCK, PKK, DTK bir aradanlığından bahsetmek, herkesin bildiği bir sırrı
ifşa etmekten başka bir anlama gelmez. Bu doğuştan gelen bir aradanlığımıza
tepkiyle, şiddetle karşılık vermek sorunu çözmez, aksine derinleştirir. Gerçeğimiz
budur. Tarihsel, toplumsal bir parçada örgütsel şekillenmemiz böyledir. Öcalan
ne kadar BDP’nin içindeyse BDP de bir o kadar DTK’nın hatta KCK’nın içindedir.
Bunun yasalar karşısında bir meşruiyeti olmayabilir ama Kürt toplumda en meşru
var oluş biçimidir.”
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Oslo’da da,
İmralı’da da siz de o kadar içinde oldunuz!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Nokta, tırnağı kapatıyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Biz ne kadar
içindeysek siz de o kadar içindesiniz!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Aysel Tuğluk, Aysel Tuğluk…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Biz ne kadar
görüştüysek siz de o kadar görüştünüz!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Organik yapıyı anlatıyorum, organik, inorganik değil, yapay değil.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Siz organik
değil hormonlusunuz!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Evet, evet, organik yapı, organik yapı.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hormonlusunuz!
GDO’lu! DNA’nız yok sizin!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, lütfen…
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Bakınız, bakınız, bir başka organik bağ: Sayın Başbakan terör
eylemlerine karşı herkesin tavır almasını defaatle ifade etti, çağrı yaptı.
(BDP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Cevap versin Sayın Bakan, anlatıyor…
HASİP KAPLAN (Şırnak) –Sayın Bakan da
üslubuna… Böyle Bakan üslubu nerde var?
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, AK PARTİ her
zaman terör eylemlerine ve terör yapısına karşı tavrını ortaya koydu. (BDP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen… Sayın milletvekilleri, lütfen Bakanı
dinleyin. Lütfen…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bakan mı şey
mi? Bu Mecliste sokak ağzıyla konuşuyor.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Ama bir parti var ki bu Mecliste bu devletin yasama organının bir
parçası, unsuru olan
bir partimiz o tavrı bir türlü koyamadı, en sonunda da şu ifadede
bulundu: “Bize ‘PKK ile aranıza mesafe koyun, kendinizi PKK’dan ayrıştırın.’
diyorlar yani aslında bize ‘Türkiye’yi aldatın, kandırın.’ diyorlar -gerçekçi
söylüyor- bunun tek yolu vardır ‘PKK’ya sempati duyanlar bize oy vermesin.’
deriz, oyumuzun yüzde 90’ını kaybederiz, herkes rahat eder! Bu mudur yani?”
Tırnağı kapatıyorum. Tarih 4/10/2011, Selahattin
Demirtaş, eş başkanınız.
Evet, evet, şimdi, organik mi, organik
bağ var mı yok mu, bunu milletin ve sayın vekillerimizin takdirlerine bırakıyorum.
Şimdi gelelim başka bir yapıya, bu yapının…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bu ülkenin
geleceğini düşünüyorsanız böyle bir bakana nasıl teslim edersiniz bu ülkeyi?
Hiç mi vicdanınız yok? Yazık günah değil mi Türkiye’ye ya!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – …değerli arkadaşlar, eğitim ayağı vardır, aydınlanma ayağı vardır
ve o aydınlanma ayağında siyaset akademileri vardır. Biraz önce söz alan AK
PARTİ grup sözcüsüne yönelik olarak, Sayın Kaplan, bu bağlantıyı nasıl
buldunuz, nasıl gösterdiniz tepkisinde bulunmak üzere açıklama istedi, söz
aldı, açıklama yaptı. Ben, Sayın Köksal’ın yapmış olduğu değerlendirmeyi
müsaadenizle biraz belgelendireyim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Büşra Hanım’la
ilgili ispatla, konuş. Akademi hocası, konuş…
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Az bekle, az bekle, az sonra, az sonra…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Söylediklerini
belgele, belgelemezsen istifa et. İstifa etmezsen müfterisin.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Az sonra…
Siyaset Akademisi…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Çık konuş…
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - Sayın Başkan, bu kesintileri lütfen not alalım.
BAŞKAN – Buyurun, buyurun, devam edin.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Devam ediyorum.
BAŞKAN – Devam edin Sayın Şahin, devam
edin.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Siyaset Akademisi, bizzat teröristbaşının talimatları çerçevesinde
“siyaset akademileri” adı altında örgütsel eğitim merkezlerinin kurulması
olarak gerçekleşmiştir. Talimatlar çerçevesinde kurulan Siyaset Akademisi, KCK
yapılanması, ideolojik alan bilim
aydınlatma komitesine bağlı ve örgüte ideolojik anlamda yetişmiş kadroları
hazırlamaya çalışan bir yapıdır.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Partiler
kurulduğunda parti tüzüğü İçişleri Bakanlığına verilmiyor mu? Allah’tan kork,
tüzükte var bunlar!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - Siyaset akademilerinde verilen dersler, kırsalda PKK’ya verilen
derslerin tekrarı ve devamı niteliğindedir. Bu derslerle KCK kadrolarına üst
düzey yönetici yetiştirilmektedir. KCK sözleşmesinin –siz çok iyi bilirsiniz-
14’üncü maddesinde bu mesele düzenlenmiştir.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Siz çok iyi
biliyorsunuz, vallahi siz her şeyi biliyorsunuz maşallah!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - Teröristbaşına göre Siyaset Akademisi, 25 Ekim 2009 tarihli
ifadesiyle, “Kürtler için yıllardır akademilerin açılması gerektiğini
söylüyorum, onu bile yapmıyorlar doğru dürüst. DTP’nin binlerce, on binlerce
kadro yetiştirmesi lazım. Neden yapmıyorlar? Çünkü teorik kavrama düzeyleri
buna yetmiyor. Başarılı olmak istiyorlarsa on binlerce insan, kadro
yetiştirebilmelidir. Zaten BDP’nin…” 8 Temmuz 2011…
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Emre Uslu’nun
talimatlarından da biraz bahset!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – 8 Temmuz 2011, “Zaten BDP’nin son seçimlerdeki Dersim’le Urfa’daki
en son hâli ortada…”
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Vallahi bu
kafayla çok gidersiniz, maşallah!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – “…bunun için, daha önce de demiştim, demokratik siyaset akademileri
bu nedenle çok önemlidir, çok güçlendirilmeleri gerekiyor. Bu akademilerde
onlarca profesyonel insan yetiştirilebilir ve her tarafta çalışabilirler. Bu
yöndeki çalışmalara hemen başlanabilir, seferberlik ruhuyla bu çalışmalar
gerçekleştirilebilir.”
Bir başka örgüt üst yöneticisi:
“Bağımsız Kürdistan devrimci halk savaşıyla kurulabilir. Siyaset akademilerinde
yetiştirilen gerillalar bu savaşta etkin bir şekilde yer alacak.” ve devam
ediyor bu tür emirler, bu tür değerlendirmeler. Emir büyük yerden tabii, emir
büyük yerden olunca da, tüzükte de var olan siyaset akademileri hayata geçiyor.
Geçebilir ama evlere şenlik, evlere şenlik.
SIRRI SAKIK (Muş) – Bu ülkeye şenlik,
böyle bir bakana sahibiz!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - Bu siyaset akademileri, kadro yetiştirme yeri olarak faaliyete
geçiyor ve ben şimdi soruyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Belediye
başkanımı aldınız, bir günde görevden aldınız onu anlat. Belediye başkanını
Şırnak’ın anlat. Bülent Arınç’a sor. Bütün seçilmişleri aldınız onu anlat.
Hangi delille aldınız? Doğruları konuş, vicdanlı konuş, doğru konuş, Allah’a
inanarak konuş!
BAŞKAN – Sayın Kaplan… Sayın Kaplan,
müsaade edin de dinleyelim.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Parti çatısı altında kurulan siyaset akademileri BDP’nin bir
çalışması mıdır yoksa örgütün verdiği talimatla, teröristbaşının verdiği talimatla
kurulan birer fesat yuvası mıdır? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hadi oradan!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - Bilimi, akademi adını, eğitim yuvasını ve eğitim hakkını kimse bu
ülkeyi bölme eğitiminin yeri olarak kullanamaz, kullandıramaz.
Orada neler okutuluyor, hangi dersler
var, gelin bakalım.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ne okutulması!
Büşra Hoca’yla ilgili söylediklerini anlat! Ben o dersleri verdim,
televizyonların önünde verdim.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Evet, sen verdin, sen de onun içindesin ki verdin, tabii ki verdin
yani. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Verdin, verdin, verdin; doğru, doğru.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Öyle illegal
değil, açık açık verdim.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
– Aferin sana, arada bir doğru söylüyorsunuz.
BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayınız Sayın
Kaplan. Karşılıklı konuşmayınız Sayın Şahin.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – PKK kamplarındaki müfredat; PKK tarihi, Kürdistan tarihi, aynısı
Siyaset Akademisinde. Abdullah Öcalan’ın yaşamı, savunması,
çözümlemeleri, feodal toplum yapısı; Siyaset Akademisinde Abdullah Öcalan’ın
görüşme notları. Uygarlık tarihi aynı, dinler tarihi, kadın tarihçesi,
disiplin, metropollerde demokratik halk
serhildanlarını geliştirme eğitimi yani ayaklanma demek istiyorsun değil mi?
Yani Türkçesini söylemek istiyorsun. Evet, yayın organları üzerine yorumlar.
Evet, değerli arkadaşlar…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Kandil’le
karıştırıyorsun. Yani elma ile armudu karıştırıyorsun, insan ile eşeği
karıştırıyorsun…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, tek taraflı konuşma var Bakana.
BAŞKAN – Sayın Kaplan… Sayın Kaplan…
HALUK İPEK (Ankara) – Bakanı
uyarıyorsunuz, orayı uyarmıyorsunuz.
BAŞKAN – Herkesi uyarıyorum.
HALUK İPEK (Ankara) – Olur mu, bir tek
Bakanı uyarıyorsunuz.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - Saygıdeğer milletvekilleri, bu derslerde yapılanlar, anlatılanlar
nedir? Açıktan PKK propagandası yapılmaktadır, dinler tarihi dersinde
teröristbaşı Abdullah Öcalan -çok özür diliyorum- peygamber olarak
gösterilmektedir. (BDP sıralarından gürültüler)
SIRRI SAKIK (Muş) – Yalan söylüyorsun!
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Yalan
söylüyorsun!
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yalan! Yalan!
BAŞKAN – Lütfen…
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Devamla)
– O zaman doğru söylüyorum. Sizin yalan dediğiniz benim doğrumdur.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bu kadar yalan
olmaz! Senin dinin, imanın yok!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen
sakin olunuz.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - Bunlar ne diyorsa doğrusu odur arkadaşlar, bunu bilin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, BDP sıralarından gürültüler)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın
Başkan, lütfen müdahale edin.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sakin
olunuz lütfen. Sayın milletvekilleri, lütfen dinleyiniz.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - Dahası var, İslam dininin…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yalan
söylüyorsun! Sen yalancının tekisin!
BAŞKAN – Lütfen dinleyiniz Sayın
Kaplan.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - …uydurma bir din olduğu söylenmekte…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Belgeyle konuş!
Çıkar belgeleri! Ayıp ya! Çıkarmazsan yalancısın!
BAŞKAN – Lütfen dinleyiniz.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - …Kürtlerin bir dini olması gerekiyorsa bunun ancak Zerdüştlük
olabileceği anlatılmakta masum beyinlere…
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Türkiye'nin
felaketi bu ya! Yalan üstüne yalan konuşuyorsun! Bakan mıdır nedir?
BAŞKAN – Lütfen dinleyiniz, konuşma
bittikten sonra… Lütfen dinleyiniz.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - …zavallı, kandırılmış fakir halk çocuklarına. İslam
dinine ve Türkiye devletine hakaret edilmekte ve bağımsız bir Kürdistan devleti
kurulması yolunda projeler, hayaller anlatılmakta, halkın ayaklanması
yöntemleri aktarılmakta, dahası var, ekranlara da yansıdı, ben de oradan
izledim, “Aman bu notları sakın almayın, yakalandığınızda, üstleriniz
arandığında kanunlara göre suç olan notları yanınızda bulundurmayın.”
taktikleri verilmekte bu Siyaset Akademisinde ve değerli arkadaşlar, böyle bir
siyaset akademisinde ders verenler, derse gidenler, devlet tarafından takip
sonucu suçlu görülenler veya suç delillerine rastlananlar gözlem altına alınıp
sorgulandığında da feryatlar basılmakta. Ondan sonra da bana soru: “Bir
profesör tutuklanır mı? Bir kadın tutuklanır mı?” Ben cevap veriyorum; MHP, CHP
siz de dinleyin. Ben diyorum ki, kadın olduğu için tutuklanmıyor, profesör
olduğu için tutuklanmıyor, 15-20 bin tane profesör var, bir tanesi
tutuklanabilir; kaymakam tutuklanabilir, öğretmen tutuklanabilir. Gene diyorum şimdi,
var mı itirazınız, var mı itirazımız?
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Siz öyle
demediniz. Siz dediniz ki: “Böyle böyle dersler veriliyor.” Çık onu anlat! Çok
konuşmakla…
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – “Dersimiz siyaset, konumuz ayaklanma” eğitimini yapıyorsa birisi,
yapmaya devam ediyorsa, Büşra Ersanlı Profesör Hanımefendi’nin 80 öncesi
gençlik yıllarına bir yolculuk yapmanızı tavsiye ederim değerli arkadaşlar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – O yüzden mi
Anayasa’yı Büşra Hanım’la görüşüyordunuz! Üç gün önce Anayasa Komisyonunda
görüşüyordunuz. Yalan söylüyorsun!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - Hangi suçtan, hangi komünizan faaliyetten mahkûm olduğunu,
cezaevinde yattığını, akrabalarının kim olduğunu, eniştesinin…
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Üç gün önce
Büşra Hanım’la Anayasa Komisyonunda görüşüyordunuz.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – …bu ülkede bir başka faaliyetten tutuklu olduğunu, bir başka
sevdanın yolcusu olduğunu araştırırsanız görürsünüz. İsim vermek istemiyorum.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) – Bekir Bozdağ’a
sor Büşra Hanım’ı. Üç gün önce o görüştü.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu yapı Türkiye’de gerçekten önemli ve ciddi
bir yapıdır.
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) –
Gereğini yap!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Gereğini yaptığım için buradayım, gereğini yaptığım için buradayım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Gereğini yaptığım için buradayım. Onun için
soru soruluyor. (CHP sıralarından gürültüler) Otur yerine lütfen! Gereğini
yaptığım için buradayım.
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) –
İnandığın şeyleri söylemiyorsun!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Evet, burada bir yapı var. Bu yapı güneydoğu insanının, sözüm ona,
benim Kürt kardeşlerim üzerinden götürülen bir kandırmaca, bir zorba yapıdır,
bir zulüm yapısıdır. Bir esaret zinciri vardır, bir zorbalık zinciri vardır
güneydoğu insanının üzerinde. Otuz yıldır vardır. Daha önce bu bölgede feodal
bir yapı vardı; ağalar vardı, şeyhler vardı. Onların yerini, onların rolünü bir
başka feodal yapı kaptı, komünizan bir feodal yapı kaptı.
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Tarikatlar
var tarikatlar!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Sözüm ona, halkı savunma adına yaptı, bir sistem kurdu. O sistemin
değişik ayakları var, ekonomik ayağı da var. Kaçakçılıktan insan ticaretine,
uyuşturucudan silah ticaretine kadar her şey var orada. Bir pembe dünya var
orada. İki zincir var orada, iki halka var. Bir esaret zinciri, bir de saadet
zinciri var orada.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Deniz Feneri de
var!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) - Birileri saadet içerisinde, birileri mutluluk içerisinde
birilerinin kanını akıtıyor birbirine karşı. Fakir insanlar, yoksul insanlar ya
kandırılıyor ya da ikna ediliyor, zorlanıyor.
SIRRI SAKIK (Muş) – Cümle kuramıyorsun,
cümle! Zavallı adamsın!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Ve neticede devam eden bir süreç var. Oyunu bozmak istiyoruz ve
bozuldu oyun. Halk anladı, halk anladı artık oyunun ne olduğunu ve…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – …Muş’taki Sezer Arslan’ın
babası Mehmet Arslan Türk Bayrağı’nı dikti artık “Yetti gayrı.” dedi, “Yeter
gayrı.” dedi, “Düşün yakamızdan.” dedi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
“Zehirli yılanlar.” dedi, “Keneler.” dedi, “Gidin artık.” dedi.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – “Vatan, millet,
Sakarya.” diyerek kurtulamazsınız!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – “…” (x) dedi, Türkçe dedi,
Kürtçe dedi, hâlâ anlamıyor musunuz? Hâlâ anlamıyor musunuz? Ne zaman
anlayacaksınız? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(x) Bu bölümde, Hatip tarafından Türkçe
olmayan bir dille, birtakım kelimeler ifade edildi.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Keşke sen de biraz
anlasan!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Deniz otobüsünün kandırılmış, zavallı, beyni yıkanmış teröristi on
iki saat mücadeleden sonra, on iki saatlik ikna turundan sonra…
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Anlayacak
mantık yok ama sende!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – …o ikna turundan sonra etkisiz hâle getirilerek 24 tane insanın
canı kurtarıldı. İstanbul gece uyumadı, Türkiye dikkat kesildi, sadece Türkiye
değil dünya.
Amaç neydi? Eline tutuşturulmuş
kâğıtlar, beynine zehirlenmiş birtakım fitne fesat fikirler… İşte, İmralı
kutsaması yapılmış, “peygamber” denen kişiye inanmasın mı çocukcağız, neydi o,
Sezer… Özür dilerim, Mensur… Mensur Güzel… Mensur Güzel, kerametlere
inandırılmış...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Muş) – Ayıptır! Ayıptır!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – O da bir şey yapayım demiş
ibadet aşkıyla, aldı gitti…
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şahin.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Sayın Başkan, toparlıyorum,
lütfen…
BAŞKAN – Sayın Şahin… Sayın Şahin, bir
dakika ek sürenizi de verdim size. Herkese aynı şekilde davranıyorum, onun
için, teşekkür ediyoruz.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Sayın Başkan, seksen
dakikaya karşı yirmi dakika, on dakikasını da yine çaldılar.
Yalan söylüyorlar, yalan! Ne derlerse
yalan!
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.
Sayın Şahin… Sayın Şahin… Sayın Şahin…
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – …yalanın yalanı, hayatları
yalan, dünyaları yalan…
BAŞKAN - Sayın Şahin, lütfen… Bütün
yirmi dakikanız doldu, ek sürenizi de verdim, lütfen…
Teşekkür ediyoruz.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan,
yirmi dakika daha verin!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – …kendileri yalan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Şahin, teşekkür
ediyoruz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Biz zalimin
kökünü kazırız. Zalimin zulmü varsa mazlumun Allah’ı var!
BAŞKAN – Sayın Şahin, teşekkür
ediyoruz.
MUHARREM İNCE (Yalova) – İdare amirleri
nerede?
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Hepinize saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar, BDP sıralarından gürültüler)
SIRRI SAKIK (Muş) – Bu ayıp da size
yeter! Dışarıda on binlerce…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan…
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaplan.
Bir dakika… Sakin
olur musunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – …burada
konuşmasında, grubumuza, partimize…
BAŞKAN – Sakin olunuz lütfen.
SIRRI SAKIK (Muş) – Yalan söyleyecek!
Kürtler sizin kadar dinine bağlıdır.
BAŞKAN – Sayın Sakık, lütfen…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – ...sataşmalarda
bulundu, özellikle…
BAŞKAN – Bir dakika… Dinliyorum…
SIRRI SAKIK (Muş) – Yani bir halkı
dinsizlikle itham edecek…
BAŞKAN – Sayın Sakık, lütfen yerinize
oturun.
(BDP milletvekillerinin komisyon
sırasına yürümeleri)
SIRRI SAKIK (Muş) – Sensin dinsiz!
Dinsiz olan sensin! (AK PARTİ sıralarından gürültüler, “Otur yerine!” sesleri)
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen… Yerlerinize
oturun lütfen…
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis) - Biz
hepimiz Müslüman’ız.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen
sakin olunuz.
(Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
BDP sıralarının önüne geldi)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Kaplan…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Geç yerine!
Benim bölgeme gelme! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen… Sayın milletvekilleri…
(AK PARTİ ve BDP milletvekillerinin
komisyon sırası önünde toplanmaları, gürültüler)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Geç yerine
otur! Geç yerine! Geç yerine!
GÜLAY DALYAN (İstanbul) – Sayın Başkan,
sizin basiretsizliğiniz, beceriksizliğiniz…
BAŞKAN – On dakika ara veriyorum sayın
milletvekilleri.
Kapanma
Saati: 21.29
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 21.39
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Fatih ŞAHİN (Ankara), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 18’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
(11/2) esas numaralı Gensoru
Önergesi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Hükûmet yerinde.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkanım,
Sayın Bakan konuşmasında grubumuzu eleştirmesi tabii ki doğal ama eleştiri…
BAŞKAN – Biraz yüksek sesle
konuşursanız, duyamıyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Sakin olun
lütfen.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Bakan
konuşmasında eleştiri sınırlarının dışına çıkarak partimizi organik suçlama,
diğer çağdaş ve feodal bir yapı içinde olma, akademileriyle ilgili de
açıklamalar yaparken konuşmaları içinde illegal faaliyetlerinin belgeleri
üzerinden konuşma yapıp, din eğitimine getirip partimize 3 milyon oy veren
yurttaşımızı da itham edecek şekilde “dinsizler” kelimesini kullanmıştır. Çok
ciddi bir sataşmadır. Bu konuda… (AK PARTİ sıralarından “Öyle demedi.” sesleri)
BAŞKAN – Buyurunuz.
Lütfen yeni sataşmalara mahal
vermeyiniz, çok rica edeceğim.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
15.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; insan, hem çağdaş hem feodal olabilir mi aynı anda?
Sayın Bakana göre partimiz Barış ve Demokrasi Partisi hem çağdaş hem feodal bir
partidir.
Sayın Bakandan bir önceki grup adına
konuşan eski Emniyet Genel Müdürü Sayın Köksal “BDP organik bir bağ içinde
değildir.” derken kendisi, Sayın Bakan bizi organik bağ içinde gösterip,
yargının yerine geçip hüküm veriyor burada.
Bakın, 90’dan beri partilerimiz
kapatıldı. HEP kapatıldı, DEP kapatıldı, ÖZDEP, HADEP, DEHAP… Hiçbirinde
organik bağ tespit edilemediği gibi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin hepsinde
de mahkûm edildi Türkiye.
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Kapatılmaya
“Hayır.” dediniz.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Bakın,
akademiler konusunda yine Sayın Bakan bütün gerçekleri tarif ederek yasal
demokratik bir parti okulunda din eğitimine getirip partimizi, bize oy veren 3
milyon insanımızı, hepsini dinsizlikle itham edecek bir suçlamada bulundu.
Bunun İç Tüzük’teki yeri 67’ye göre, kaba ve yaralayıcı sözler nedeniyle…
Müeyyidesi, disiplin cezası 160’a göre, 3’üncü madde, kaba ve yaralayıcı sözler
sarf etmek ve hareketler yapmak kınama cezasını gerektiriyor. Sayın Başkan,
sizi 160/3 konusunda göreve davet ediyorum, bir.
Diğer bir noktaya gelince arkadaşlar,
Türkiye’de değil, Birleşmiş Milletlerde terörün 196 tanımı var. Bu
Parlamentonun 8 milletvekili hâlâ terör isnadıyla tutukludur. Haklarında kesin
bir hüküm yok. CHP’den de var, MHP’den de var, bizden de var. Sizden de tutuklu
olup yargılanan, sıkı yönetimlerde hüküm giyen
milletvekillerini tanıyorum. Sizin içinizde de var böyleleri. Ama 196 tanımı
olan terör tanımının en genişi Türkiye’de olduğu için terör suçlarında en fazla
Türkiye birinci derecede yer alıyor.
Şimdi, onun üzerinden hareketle herkesi
terörist ilan edip bu bahane altında herkese saldırma cüretini bir bakanın
göstermesi kabul edilemez. “Dinsiz” demesi, bu özür kabul edilemez. Meclise
hakarettir, partimize hakarettir, seçmenimize hakarettir. Bu konuda, saldırı
olayını yaşadı bu Parlamento. Uslu, burada bir muhalefet partisi milletvekiline
saldırdı. Şimdi bir bakan bunu kullanıyor ve bakan bunu kullanırken grup başkan
vekilleriniz ve partilileriniz grubumun önüne gelerek âdeta tehdit ediyor. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın
Kaplan. Konu anlaşılmıştır. Teşekkür ediyoruz.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Şimdi, bakın,
sizin tehditleriniz ve saldırgan olan tutum içinde olmayan arkadaşlarınızı da
tanıyoruz, biliyoruz ama şunu bilesiniz ki kimse boyun eğmez. Bizden boyun
eğecek bir tek Allah’ın kulunu bulamazsınız.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın
Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Adalete davet
ediyorum Sayın Başkan. 160/3’e göre gereğini talep ediyorum. Ya Sayın Bakan
özür diler ya 160’a göre gereğinin yapılmasını.
Oyunuz çoktur. Dinsizliği de aklarsınız
artık.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın
Kaplan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Şandır, buyurunuz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Bakan
partimizi ilzam eden bazı hitaplarda bulundu. Yanlış anlamalar olmasın diye
açıklık getirmek istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, Sayın Hatip burada konuşurken az önceki o…
BAŞKAN – Kim?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hasip Kaplan
burada konuşurken az önceki durumda gruplarına hakaret ettiğimi ifade etti.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Size ifade
etmedim. Her şeyden nem alan, havada bulut desem…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İzin
verirseniz o konuyu açıklamak istiyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Geliyorsun
buraya kadar saldırıyorsun. Şuraya kadar gelip bağıran sensin yani.
BAŞKAN – Bir dakika… Sırayla.
Sayın Şandır’a önce söz vermiştim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Şandır, müsaade ederseniz, önce ben bir dakika meramımı dile getireyim.
BAŞKAN – Ne? Pardon…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bakın,
efendim, bana şu anda da söylüyor. “Grubumuzun önüne geçip saldırıya
geçiyorsunuz.” diyor.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş.
16.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce Sayın İçişleri Bakanı
burada, bu kürsüde KCK ile ilgili gerçekleri gündeme getirirken Barış ve
Demokrasi Partisi sırasından bazı arkadaşlar, dinlememek, kayıtların düzgün
tutulmasını engellemek adına, doğruların millete paylaşmasını önlemek için
elinden gelen gayreti gösterdiler. Hatta Sayın Başkanın zaman zaman uyarmasına
rağmen hiç seslerini kesmediler. Sayın Bakan yerine oturduktan sonra arka
sıralardan milletvekili arkadaşlar Sayın Bakanın üzerine doğru giderken ben
Grup Başkan Vekili arkadaşımıza dedim ki: “Bak, biraz sonra sen cevap
vereceksin. Eğer Sayın Bakanın konunun dışında doğru olmayan bir mesele
olacaksa cevap vereceksin.” dedim. “Sen benim grubumun tarafına gelemezsin,
niye buraya geliyorsun?” diye bana bağırdı.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Stenografların
yakınında oturuyoruz. Hiç böyle bir söz söylemedim. Hiç kusura bakma!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ben de dedim
ki: “Sen bana bağıramazsın! Bura dağ değil.” Bunu söyledim, ben başka bir şey
söylemedim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Stenografların
yanındayız. Tutanakları getiririm, utanırsın sonra.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Şimdi,
burada, ben sükûneti sağlamak için, arka sıralardan gelip Sayın Bakana doğru
hareket eden milletvekili arkadaşları, grup başkan vekillerini göreve davet
etmek için gittiğimde bana gözleri dönmüş bir vaziyette bağırdı.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – İtelemeyi yapan
senin kadın Grup Başkan Vekilin.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Sizin
grubunuz grubumuza geldi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ben sizi
tehdit etmeye diye gelmedim ama…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Senin Grup
Başkan Vekilin kadın vekilleri iteledi burada. Utanma yok mu!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - …siz ne
olduğunun farkında değilsiniz. Arkadaki arkadaşlarınız, arkadaki…
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın
Bahçekapılı, bayan milletvekilimizi iteledi burada.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ayşe Nur Hanım
iki defa itti kadın vekili. Yazıklar olsun!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Daha hâlâ
konuşuyor ya! Sen istediğini söylüyorsun, ağzımızı açmıyoruz, daha hâlâ
konuşuyorsunuz. (BDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayınız
lütfen.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Kadın şiddeti
eksikti, kadın şiddeti, onu da gördük biz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bırakın ben
konuşayım, ne söylüyorsanız söyleyin.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Kadın şiddetini
gördük.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ben
söyleyeyim, ne söyleyecekseniz söyleyin. (BDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sebahat Hanım’ı
iteledi burada.
BAŞKAN – Sayın Elitaş, siz devam edin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Allah aşkına
siz hiçbir şeyi…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – AKP’de kadın
şiddetini gördük.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın,
“demokrasi” diyorsunuz, burada 326 kişilik grup her türlü hakaretinize…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Kadın şiddetini
gördük. Özür dilemesi lazım Ayşe Nur’un.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …her türlü
yanlış şeylerinize, bu memleketin birliği ve beraberliğinin temeline dinamit
koyacak her türlü söyleminizi sabırla dinliyor ama şurada ben doğruları
anlatıyorum, hâlâ dinlemiyorsun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ayşe Nur da
çıkıp özür dileyecek.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Hâlâ
dinlemiyorsun bak. Sabırla dinliyoruz. 326 kişilik grup senin bütün yasa dışı
konuşmalarına, bütün tahriklerine, tahriplerine rağmen sabırla dinliyor. Ben
sana cevap vermek için buraya kalktım.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yasa dışı
konuşmama mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sen daha
hâlâ benim konuştuklarımı güme götürmek için uğraş veriyorsun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sen terazi
misin, yasaya mı vuruyorsun benim konuşmamı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Değerli
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli mensupları bu millete
hizmet etmekle görevlidir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin seçilen her üyesi 74
milyon insanın birlik, beraberlik, kardeşliği için gayret göstermelidir.
Kandil’den emir alarak değil, KCK yapılandırmasının talimatları doğrultusunda
değil. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu millete verdiği sözü, bu milletin
birliği ve beraberliği için yapacağı tüm gayretleri yerine getirmelidir.
Sayın Bakanın konuşmalarını
dinleselerdi… Bu partiye oy veren değerli kardeşlerimizi, hemşehrilerimizi
kesinlikle kasıt altına almak değildir.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Niye
televizyonları kapatıyorsunuz? “Kapatın.” diyen mi oldu size?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ama örgütün
yöneticileri maalesef İmralı’daki caniyi peygamber ilan etmiştir, onu beyan
etmiştir.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu)
– Evet, aynen öyle.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – KCK ile ilgili
konu da… Bu gizli bir dinleme değil. Aysel Tuğluk’un bir programda açık ve net
söylediği…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yine isim
vererek sataşmaya… Uyarın Sayın Başkan! Uyarın yani Sayın Ayşe Nur Bahçekapılı…
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın
Elitaş. Konunun dışına çıktınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Şandır, sizi dinliyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Efendim, Sayın
Bakan partimizi ilzam edecek şekilde beyanlarda bulundu.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Şandır. (MHP
sıralarından alkışlar)
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Sayın
Başkan…
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan…
17.-
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in,
partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün gerçekten Türkiye Büyük Millet Meclisinin misyonuna, ruhuna yakışmaz görüşmeler yapıyoruz. Ben
inanıyorum ki bu salonda bulunan hiçbir milletvekili bugünkü görüşmelerin
geleceğinden emin değildir, mutlu ve memnun değildir.
Bugün Sayın Bakan sözlerine başlarken
bir talihsiz beyanıyla başladı. Gerekçelerine katılmadığımızı ve “ret” oyu
vereceğimizi bir gün önceden ifade ettiğimiz bu gensoru dolayısıyla Milliyetçi
Hareket Partisini Barış ve Demokrasi Partisinin izine düşmekle suçladı. Bu
haksız bir beyandır. Sayın Bakan bu sizin hakkınız da değil, özellikle
Milliyetçi Hareket Partisini böyle bir şeyle suçlamak haddiniz de değil.
Değerli milletvekilleri, bir sonuç
itibarıyla -bir sonuç olarak söylüyorum- bugün gelinen noktada bölücü terörün
saldırıları daha fazla artmamış mıdır? Dokuz yıldır bu ülkeyi siz yönetmiyor
musunuz? Siyasi bölücülük dünden daha fazla, artık, Sayın Başbakanın tabiriyle
“devlet içinde devlet yapılanması” cüreti gösterecek boyutlara ulaşmamıştır? Bu
kimin eseri? Dokuz yıldır bu ülkeyi siz yönetiyorsunuz, devletin tüm gücü
elinizde. Hiç geçmişi konuşmadan söylüyorum. Şimdi, rüzgâr eken fırtına biçer.
Siz demediniz mi, Sayın Başbakan demedi mi, “Silahları bırakın, ovaya gelin,
masaya gelin, siyaset yapın.” demediniz mi? İşte siyaset yapıyorlar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Karıştırma,
Mehmet Ağar söyledi.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – İşte siyaset
yapıyorlar. KCK yapılanması bölücü terörün siyaset yapılanması değil mi?
Değerli arkadaşlar, rüzgâr eken fırtına
biçer. Bugün ülkeyi getirdiğiniz nokta size şikâyetlenme hakkı vermez. Bugün
ülkeyi getirdiğiniz nokta, ülkeye hem saldırılıyor, kan akıtılıyor hem de
devlet içinde devlet yapılanmasına cesaret edecek boyutlara ulaştı. Bu sizin
eseriniz. Sayın İktidar, bu sizin eseriniz.
Dolayısıyla, şimdi, böyle gerekçesine katılmadığımız…Sayın Bakan “Ret kararınızı da anlamadım.”
diyor. Gerçekten siz Milliyetçi Hareket Partisini ne inceliyorsunuz ne takip
ediyorsunuz ne de anlama imkânınız var. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak,
bu ülkenin birliğini parçalayacak, bu ülkenin kimliğini sorgulayan sürece ta
başından bu yana itiraz edip sizin dikkatinizi çekmiyor muyuz? Ama bugün
gelinen noktada sizler kalkıp KCK operasyonları dolayısıyla Milliyetçi Hareket
Partisinin tavrını Barış ve Demokrasi Partisiyle özdeşleştirmeye kalkarsanız bunu
Milliyetçi Haraket Partisine hakaret kabul ederiz ve size iade ederiz.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın
Şandır.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Günaydın…
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Sayın Bakan
konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisini BDP’yle birlikte davranmakla suçlamıştır.
Bu bir ithamdır. Buna yönelik açıklamamızı yapmak istiyorum.
SIRRI SAKIK (Muş) – Ya, bizimle
davranmayın, oy da vermeyin, ne yaparsanız yapın!
BAŞKAN – Sizi de dinleyeyim.
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) –
Söylediklerimizi başka bir anlama gelecek şekilde söyledi.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bir dakika Sayın Buldan, size
sonra söz vereceğim.
Buyurun Sayın Günaydın.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, ben
de söz istiyorum. Sayın Bakan benim ilimle ilgili bir belirleme yaptı. Bu vesileyle
söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Sakık, biraz sonra.
Buyurunuz Sayın Günaydın.
18.-
Ankara Milletvekili Gökhan Günaydın’ın, İçişleri Bakanı İdris Naim
Şahin’in, partisine sataşması nedeniyle
konuşması
GÖKHAN GÜNAYDIN (Ankara) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri Bakanının ve Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Mustafa Elitaş’ın konuşmalarını dinledik.
Söyledikleri şudur: “Bu KCK operasyonuna, bunları engellemek için verilmiş bir
gensorudur. Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi tutumunu buna göre
belirlemelidir.” Aşağı yukarı bunu ima ediyorlar.
Bakın, Sayın Bakan konuşmasını
yaparken, Sayın Hasip Kaplan “KCK’yı siz yeni mi duydunuz?” dedi. Ben şimdi
size soruyorum: KCK’yı siz yeni mi duydunuz? Sayın İdris Naim Şahin, siz KCK’yı
son altı ayda, son bir yılda falan mı duydunuz? Ben size ne zaman duyduğunuzu
söyleyeyim. Bizim haberimiz yok ama Oslo’da yapılan 5’incisinin İnternet’e
sızan kayıtlarını biz biliyoruz. Okuduk, İnternet’e düştü, oradan biliyoruz.
Masada oturanlar var.
MURAT BOZLAK (Adana) – Ne yapsın?
Konuşmasın, hepsini mi öldürsün? Kürtlerin hepsini mi öldürsünler?
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) – Masanın bir
tarafında MİT Müsteşar Yardımcısı var, Afet Güneş. Masanın yine bir tarafında
Hakan Fidan var ve diyor ki Hakan Fidan: “Ben hem MİT temsilciyim ama aynı
zamanda hizmet etmekte olduğum siyaset adamı adına burada oturuyorum.” Kim o
siyaset adamı? Elbette Başbakan Recep Tayyip Erdoğan. Peki,
masanın diğer tarafında kim var? Masanın diğer tarafında KCK ve PKK’yı temsilen
isimleri belli kişiler var. E siz burada, bu görüşmelerde bir metin üzerinde
yüzde 95 üzerinde anlaştığınızı söylüyorsunuz. Ya, bu yüzde 5 neyse kavgayı
buradan veriyorsunuz. Bakın, biz bilmiyoruz ama yüzde 5 neyse anlaşamadığınız,
bu kadar gürültünün sebebi bu. Buradan bu anlaşılıyor. Bu benim uydurduğum bir
şey değil, metinlere sızan bir şey.
Sonra, orada diyorlar, mesela “Habur’a
gelenleri tutuklamayacağınızı biliyorduk.” diyorlar. Afet Güneş de diyor ki:
“Elbette tutuklamayacaktık.” Ben şimdi size soruyorum: Bu memlekette yargı
bağımsızsa -Habur’dan gelenlerin durumları belirli bir yasa karşısında
değerlendirilecek- tutuklanıp tutuklanmayacağını nereden biliyordunuz? Orada
kurduğunuz çadır tiyatrosunda onların tutuklanmayacağını çoktan siz müzakere etmiştiniz.
Bu ikiyüzlülüğe bir son vermek lazım. (CHP
sıralarından alkışlar)
KCK’yı ilk kez görüyormuş gibi
davranmayın, buna kimse inanmıyor. Bu ülkede bir polis devleti kuruyorsunuz,
yüz binlerce insanın telefonunu dinliyorsunuz. Bir kez daha söylüyorum:
Gözaltına alınan insanların cep telefonlarına, bilgisayarlarına çeşitli
dosyalar yükleniyor. Asla yan yana gelmeyecek insanlar yan yana getiriliyor ve
her türlü hukuksuz uygulama İçişleri tarafından büyük bir pervasızlıkla
sürdürülüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÖKHAN GÜNAYDIN (Devamla) - Biz bu
ülkenin yurtsever bir partisi olarak, bu memleketin bölünmez bütünlüğünü
savunan Cumhuriyet Halk Partisi olarak elbette bu gensoruya bugüne kadar
yapılan bütün hukuksuz uygulamaları protesto etmek gerekiyor. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın
Günaydın, teşekkürler.
Sayın Buldan…
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan,
Sayın Ayşe Nur Bahçekapılı biraz önce yaşanan o kavga esnasında hem Sebahat
Hanım’a hem bana karşı fiilî bir saldırıda bulundu. Buna yönelik kısa bir
açıklama yaparak Sayın Ayşe Nur Bahçekapılı’ya kınama cezası verilmesini
istiyoruz ve kendisini özre davet ediyoruz.
İki dakika söz hakkı istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
16.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın,
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ile kendisine fiili saldırıda bulunduğuna,
bu fiilinden dolayı kınama cezası verilmesi gerektiğine ve kendisini özre davet
ettiğine ilişkin açıklaması
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biraz önce burada hiç de istemediğimiz, hiç de tasvip
ettiğimiz manzaralarla karşı karşıya geldik. Bugün bu Parlamentoda, bu çatı
altında kadın şiddeti yaşandı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
GÜLAY DALYAN (İstanbul) – Sayende! Sen
geldin buraya!
PERVİN BULDAN (Devamla) - Hem de bir
kadından, Sayın Ayşe Nur Bahçekapılı’dan bir şiddet gerçekleştirildi.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) – Sen
buradaydın! Yalan söyleme böyle çıkıp milletin karşısına. Hiçbir şiddet
yaşanmadı.
PERVİN BULDAN (Devamla) - Kadına
yönelik şiddet gününde, Sayın Ayşe Nur Bahçekapılı hem Sebahat Hanım’a hem de
bana karşı fiilî saldırıda bulundu. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Sayın
Başkan önce Sebahat Hanım’ı iteledi, daha sonra da “Niye buraya geliyorsun?
Buraya gelmeye hakkın yok.” diyerek beni de iteledi ve yerime gönderdi. (BDP
sıralarından alkışlar)
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Siz yürürken
biz oturacak mıydık!
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Kameralara
çıktı. Ben gördüm burada.
PERVİN BULDAN (Devamla) - Sayın Ayşe
Nur Bahçekapılı, bu Meclis ilk defa bir kadından şiddet gördü, onu da siz
gerçekleştirdiniz. Sizi tebrik ediyorum! Sizi kutluyorum!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yapma Allah
aşkına!
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Evet, gözümüzle
gördük.
PERVİN BULDAN (Devamla) - Sayın Başkan,
Ayşe Nur Bahçekapılı’yı bu konuda özür dilemeye davet ediyorum ve kendisine
kınama cezası verilmesini talep ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Burada, Meclis
bir kadın Başkanın oturumunda kadın şiddeti gördü.
BAŞKAN – Sayın Buldan… Sayın Buldan…
(Gürültüler)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın
Başkan, söz talep ediyorum, sataşma var diye.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, ben
de uzun süredir söz istiyorum.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir
dakika sakin olursanız sonuca daha çabuk ulaşacağız.
Buyurun Sayın Bahçekapılı.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın
Başkan, sayın konuşmacı bütün konuşmasında benimle ilgili bazı bölümleri ve
bilgileri aktararak değerlendirme yaptı. Ben cevap vermek istiyorum. (BDP
sıralarından gürültüler)
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Konuşsun Sayın
Başkan, ne diyecek bakalım.
BAŞKAN – Bu Genel Kurulda fiziki
şiddete karşı olduğumu ve hepinizin de karşı olduğuna inanıyorum.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) –
Efendim, söz istiyorum, sataşma var, lütfen…
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bahçekapılı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
19.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) –
Sevgili milletvekili arkadaşlarım, ben özür dilenecek hiçbir şey yapmadım. (BDP
sıralarından gürültüler)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yapmazsın
tabii! Fiilî saldırı gözümün önünde gerçekleşti.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Helal olsun
sana!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) – Bunu
alnımın akıyla söylemek durumundayım.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Buraya gelip
saldırdın. Utanmaz! 160’ı uygulayın Sayın Başkan.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) – Eğer,
buradaki milletvekili arkadaşlarım benim Grup Başkan Vekilime hücum edip onu
oradan…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Burada kadına
şiddeti konuşursun. Hani nerede kadından sorumlu bakan? Meclisin içine şiddeti
indirdin kadın!
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Helal olsun
sana!
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Kadın şiddeti
uyguladın!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) –
…kovarsa ben Grup Başkan Vekilimi kadın veya erkek olduğuna bakmaksızın korurum
çünkü onu önce arkadaşım olarak görürüm. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Eğer bu Mecliste benim Grup Başkan
Vekilimi herhangi biri -ki diğer partinin, Barış ve Demokrasi Partisinin Grup
Başkan Vekilidir- oradan kovarsa ve arkalardan gelen bir bayan milletvekili
aynı şekilde Grup Başkan Vekilime şiddet gösterirse ben bu olaya müdahale
ederim. Bunu da her zaman yaparım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hiç kimse
göstermedi, yalancı!
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Helal olsun sana!
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yalanlarını
kameralar çekiyor. Yalanlarının hepsi ortada. Hem
şiddet hem yalan!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) –Bu
Mecliste kadın şiddetinden bahseden arkadaşlarıma derim ki…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hem şiddet
uygula hem yalan söyle.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) - …kadın
şiddetini eleştiriyorsanız, çocuğunu kurtarmak için abanan bir anneye yapılan
şiddeti, 4 tane genç kızımıza bomba atılarak gösterilen şiddeti, kadınlarımıza
yapılan, bombalarla yapılan, silahlarla yapılan…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Herkesin gözü
önünde yaptın, herkesin gözü önünde, kameraların önünde.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) -
…gösterilen şiddeti de eleştirin. Ben o zaman sizin samimiyetinize inanacağım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ben o zaman sizin samimi olduğunuza
inanacağım. Siz her türlü şiddeti yapacaksınız, her türlü sözlü faaliyette
bulunacaksınız, benim Bakanım…
AYLA AKAT ATA (Batman) – Sen burada
şiddet uyguladın.
Sayın Başkan… (BDP sıralarından
gürültüler)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) - Sizi
hiç duymuyorum.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen
sakin olunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hem şiddeti
anlatıyor hem de burada kadın şiddeti uyguluyor.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) – Benim
Bakanım gerçeklerden alıntı yapacak, benim Bakanım ve biz şiddet göstermiş
olacağız öyle mi, öyle mi bu?
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Özür dile o
kürsüden.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) - Buna
hiç kimse inanmıyor arkadaşlar.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Özür dile o
kürsüden. Özür diletiriz sana, biz özür diletiriz sana Ayşe Nur, Bakan da sen
de özür dileyeceksin.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) - Samimi
olun, dürüst olun, önce insanınıza karşı konuşan silahların ve bombaların
karşısında olun, ondan sonra sizle birlikte konuşalım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Hepinize iyi akşamlar diliyorum.
BAŞKAN – Sayın Bahçekapılı…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Özür dile, özür
diletiriz sana.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bir
dakika…
Sayın milletvekilleri, şiddeti Genel
Kurulda savunmak kadar…
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – İsmimi kullanarak
Sayın Başkan, burada başka bir şey yapılıyor. Eşit davranmak durumundasınız
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Bir dakika… Ben bir şey
söylüyorum, lütfen siz de dinlemek durumundasınız, çok rica ediyorum.
Anlayamadığım bir şekilde davranış
içinde bütün milletvekilleri, algılayamıyorum.
Genel Kurulda şiddeti olumlamak tasvip
edilir bir durum değildir. Çok rica ediyorum sayın milletvekilleri, bu şekilde
konuşmalar Genel Kurulun bundan sonraki çalışmalarını olumsuz etkileyecektir.
Lütfen, hepinizden rica ediyorum, şiddet konusunda milletvekillerinin birbirine
yönelik, şiddete yönelik davranışlarını hep birlikte kınamanızı rica ediyorum,
ben burada kınıyorum ve bunların bir daha tekerrür etmemesini diliyorum ve yüce
Meclise bu tür davranışları yakıştıramıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Lütfen, sayın milletvekilleri, bu konu
sona ermiştir, tekrar konuşmayı istemiyorum ve yeterli bir şekilde konu
tartışılmıştır. (Gürültüler)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Evet, Sayın
Bakana da, Ayşe Nur Hanıma da, ikisine de…
BÜLENT TURAN (İstanbul) – Başkan,
oylamaya geçsene ya!
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hayır, Tüzük’ü
işletin Sayın Başkan, Tüzük’ü işletin!
AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Başkan…
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Şiddeti her şekilde kınıyorum.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Sayın
Başkanım, başka bir şiddet var burada!
BAŞKAN – Yeterince bütün gruplara…
AYLA AKAT ATA (Batman) – Barış ve
Demokrasi Partisinin kadına yönelik şiddet konusundaki tavrını Sayın
Bahçekapılı eleştiremez, böyle bir hakkı yoktur.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Hadi yürü!
Hadi yürü!
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Fiilî saldırıda
bulunan usul gereğini yapın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen
yerlerinize geçiniz ve…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkanım,
İç Tüzük’ü uygulayın.
BAŞKAN – Lütfen yerinize geçiniz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – İç Tüzük’ü
uygulayın Sayın Başkanım. İç Tüzük’ü uygulayın, reddetsinler, nasılsa
alışmışlar zorbalığı aklamaya.
AYLA AKAT ATA (Batman) – Söz hakkı
istiyoruz.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Bakan Muş
iliyle ilgili bir açıklama yaptı. Bu konuda bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Ben şiddet konusuyla
söylüyorum.
AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Başkan,
söz hakkı istiyoruz. Hatip kürsüde konuştu ve…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – İç Tüzük’ü
uygulayın Sayın Başkanım, takdir konusu değil.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şiddete
yönelik bütün davranışları kınıyoruz ve bütün grup başkanlarından, grup başkan
vekillerinden -kadın olsun erkek olsun- tasvip edici şekilde konuşulmasını da
kınıyorum ve bu yüce Meclise yakıştıramıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, sizin kınama hakkınız yok, ne yapıyorsunuz siz!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Bana
bakarak konuşmayın!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, kınama hakkı Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Sizin şahsi olarak hiçbir
şeyi kınama hakkınız yoktur ancak şahsen söyleyebilirsiniz.
BAŞKAN – Şahsen kınıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Orada
oturmakla o kararı veremezsiniz. Bütün bu meseleler sizin basiretsiz
yönetiminizden oluyor.
BAŞKAN – Kınıyorum. Yüce Meclise de yakıştıramıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, bütün bunlar sizin basiretsiz yönetiminizden oluyor.
BAŞKAN – Lütfen…
AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Başkan,
Hatip sataştı ama lütfen…
BAŞKAN – Lütfen… Konu kapanmıştır.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Başkanım,
oylayalım, oylayalım.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – İsmimi
kullanarak Genel Kurulu yanlış bilgilendirdi.
AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın
Başkanım, bu konu bizim tahammül göstereceğimiz bir konu değildir.
BAŞKAN – Olmaz sayın milletvekilleri,
lütfen yerlerinize geçiniz.
AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Başkan,
Hatip, konuşurken sataştı, cevabını alacak.
BAŞKAN – Hangi konuda?
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Sayın
Başkan, ismimi kullanarak Genel Kurulu yanılttı.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
Lütfen, yerlerine geçiniz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Mecliste kadına
şiddeti kabul etmeyiz!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Her
yerde gösterdin şiddete karşı tutumunu, her yerde!
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Ya hem
Genel Kurulu yanlış bilgilendiriyorsun hem de oradan…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Kadın şiddetini
Meclise taşıdın. Yüz karası Meclisin, ilk oldun, ilk!
BAŞKAN – Çok rica edeceğim, bu konu
tasvip edilir bir konu değildir, lütfen yerlerinize geçiniz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Meclisin ilki
oldun, ilki; kadın şiddetini Mecliste uygulayan kadın Grup Başkan Vekili!
BAŞKAN – Her şekilde anlaşılmıştır.
AYLA AKAT ATA (Batman) – Kadına şiddet
konusunda hiçbir siyasi parti, hiçbir kadın milletvekili…
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Oyla Sayın
Başkanım, oyla.
BAŞKAN – Tutanaklara geçmiştir,
teşekkür ederiz.
AYLA AKAT ATA (Batman) – Sataşma var,
söz hakkı istiyoruz, bu bizim İç Tüzük’ten doğan hakkımız.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Sayın
Başkan, yeni bir şiddet uyguluyorsunuz siz de bize.
BAŞKAN – Şiddet uygulamıyorum sayın
milletvekilleri, lütfen… (AK PARTİ sıralarından “Oylayalım Başkanım,
oylayalım.” sesleri, gürültüler)
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Söz hakkı
vermeyerek başka bir şiddet uyguluyorsunuz. Yaklaşık beş altı saattir herkese
söz hakkı verdiniz.
BAŞKAN – Lütfen, çok rica edeceğim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkanım,
Sayın Bakanın da özür dilemesi lazım, Sayın Bahçekapılı’nın da.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – “Özür
dilemiyoruz.” desinler de harbi harbi…
AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Başkan,
lütfen… Bir kadın milletvekilisiniz, yapmayın.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Pozitif
ayrımcılık istiyoruz Sayın Başkan, lütfen…
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Sataşma
konusunda söz istiyoruz Sayın Başkan.
AYLA AKAT ATA (Batman) – Sataşma var,
söz istiyoruz. Bu bizim İç Tüzük’ten doğan hakkımız.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Siz de aklayın
zorbalığı! Nasıl olsa alıştınız, bir şey olmaz size.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şiddet
konusunda yeterince konuşuldu. Lütfen yerinize geçiniz. Lütfen…
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan,
pozitif ayrımcılık istiyoruz.
AYLA AKAT ATA (Batman) – Sataşma
konusunda…
BAŞKAN – Ya, sayın milletvekilleri,
anlayamıyorum, lütfen yerlerinize geçiniz!
(AK PARTİ sıralarından “Oylayalım.” sesleri, gürültüler)
Sayın milletvekilleri, Sayın Buldan
konuştu, onun karşılığında Sayın Bahçekapılı da cevap verdi ve bu şekilde, onun
davranışıyla da ilgili…
AYLA AKAT ATA (Batman) – Grubumuza
sataşmada bulundu, buna dair söz hakkı istiyoruz. Bu bizim İç Tüzük’ten doğan
hakkımız.
BAŞKAN – Şimdi, sayın milletvekilleri,
Sayın Sakık’ın Muş iliyle ilgili…
AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın
Başkanım, saldırıda bulundu, sataşmada bulundu. Söz hakkı istiyoruz.
BAŞKAN - Sayın Bakanın söylediği sözle
ilgili bir talebi vardır.
AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın
Başkanım, yapmayın, geçmeyin. Sataşma var, yapmayın bunu.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Lütfen bize
de söz hakkı verin.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Biz kadın
arkadaşlarımız için konuşacaktık.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Sakık.
20.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in, partisine
sataşması nedeniyle konuşması
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; burada nahoş olan bir tabloyla karşı karşıyayız. Seçimlerde
de aynı dil, aynı üslup kullanılıyordu. Kürtlerin Zerdüşti dininden olduğunu
söylüyordu Sayın Başbakan. Sayın Bakan da döndü, şimdi, burada Kürtlerin
inançlarına hakaret etti. (AK PARTİ sıralarından “Hayır, hayır” sesleri,
gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – PKK’yı
söylüyor, PKK’yı.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu)
– Kürt kardeşlerimi sömürmeyi bırakın artık.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Dinleyin,
dinleyin… Bakın, biz Peygamber Efendi’yi tanırız, biliriz. Onun için, kimsenin
farklı alanların arkasına sığınarak demagoji yapmasına
gerek yok. Ben senin atanın ne olduğunu bilmem ama benim atam Araplardan sonra
Müslüman olan ikinci halktır ve siz, siz, siz var ya, siz gerçekten zalimsiniz
be zalim! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu)
– Vay vay!
SIRRI SAKIK (Devamla) – Bir halkın
inançlarıyla bu kadar hakaret etme hakkını nasıl kendinizde bulursunuz? Bakın
yıl 1932, Türkçe ezan biliyor musunuz o dönem ve sizin atalarınız gittiler
tıpış tıpış Türkçe ezan okudular ve kabul ettiler. Kürtler dedi ki: “Bedeli ne
olursa olsun ben Arapça ezana devam ederim.” Aramızdaki fark budur. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Sizin atalarınız putperestken benim atam Müslüman’dı,
ben Muhammediyim. Onun için bir daha dilimize, inançlarımıza saygısızlık
etmeyiniz.
Siz biraz önce Muş’tan örnekler
verdiniz, o da bir dram. Eğer oğlu dağa gidiyorsa baba da korucuysa bin kez
oturup düşünmemiz lazım. Baba köy korucusu, oğlu da bir
gerilla. İşte Kürtlerin… (AK PARTİ sıralarından “terörist, terörist” sesleri)
İşte bu ülkenin realitesi bu, bu ülkenin realitesi bu. Siz onun için yeri ve
zamanı gelince gidip görüşeceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Sayın Başkan
bitiriyorum, çok özür diliyorum...
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Siz yeri ve
zamanı gelince PKK’yla görüşüp…
BAŞKAN – Teşekkürler, lütfen yerinize geçiniz.
SIRRI SAKIK (Devamla) – …demokratik
zemine çekeceğinizi söylüyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Sakık… Sayın Sakık…
SIRRI SAKIK (Devamla) – Ama demokratik
zeminde siyaset yapan seçilmiş belediye başkanlarının…
BAŞKAN – Sayın Sakık, lütfen yerinize geçiniz. Sayın
Sakık lütfen…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın
Başkan, siz oylamaya geçin efendim.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Bu da sizin
hukuk…
BAŞKAN – Sayın Sakık lütfen…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Oylamaya
geçin, oylama.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Ama Sayın Bakanın halktan, Parlamentodan…
BAŞKAN – Sayın Sakık lütfen yerinize geçiniz, oylamaya
geçeceğim.
SIRRI SAKIK (Devamla) – …ve bizim seçmenimizden özür dilemelidir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkında…
(Gürültüler)
AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Başkan,
lütfen..
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu)
– Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim, anlayamıyorum…
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu)
– Sayın Başkan…
AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Başkan,
lütfen, bizim talebimiz var.
BAŞKAN – Bir dakika sayın
milletvekilleri, hepiniz birden konuşmayın.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu)
– Konuşmamla ilgili olarak BDP grubundan bazı
arkadaşlar… (AK PARTİ sıralarından “ses ses” sesleri)
BAŞKAN – Siz devam edin sözü ben vereceğim.
Sonra
dinlersiniz.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu)
– …bir saptırmada bulundular her zaman
olduğu gibi. Bir düzeltme talep ediyorum İç Tüzük 69’a göre.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ayağa kalkarak
konuşsun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Başkanım,
bu adalet değil!
BAŞKAN – Sayın Bakan, 69’a göre lütfen kürsüye geçin.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan,
sonra 160’ın gereğini istiyorum. Eğer bu konuda karar vermezseniz usul
tartışması açılsın.
BAŞKAN – Sayın Bakan, dinsizlik
konusunda lütfen özür dilerseniz… Genel Kurulda milletvekillerine yönelik
yaptığınız…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Özür dileyin
bitirin.
BAŞKAN - Maksadınızı aşmış olduğunu
düşünüyorum.
Buyurunuz efendim.
21.-
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN (Ordu)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hakkımda verilen gensoruyla ilgili
olarak yaptığım konuşma esnasında bilgilendirme amaçlı olarak gensoru konusuyla
ilgili KCK yapısı, KCK’nın altyapıları, üstyapıları, yönetimleri ve
uygulamaları itibarıyla dinden uzak, bizim millet olarak inandığımız dinin
dışında bir batıl din veya dinsizlik inancını aşılamaya yönelik öğretilerinin,
telkinlerinin, beyin yıkamalarının olduğunu ifade ettim. Gene
ifade ediyorum, örgüt ve örgüt yöneticileri dinden uzaktır, dinden uzaktır,
dinî değerleri yoktur. Bu yönde de siyaset akademilerinde öğreti yapılmaktadır.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Allah yalancıyı
çarpsın!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Tam bunun aksini
belirtmişken Kürt halkı, dindar Kürt halkı, benim Kürt kardeşlerim, mert,
yiğit, akıllı… (AK PARTİ sıralarından alkışlar) …dini için canını veren
kardeşlerimin dinsiz olduğunu söyleyecek kadar insafsız bir şekilde bir kez
daha gerçek yüzlerini gösterdiler burada.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – “Sözlerim
yanlış anlaşıldı, özür dilerim.” de.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Kürt halkına kurban
olsunlar, Kürt halkının dini üzerinden istismar yapmayı artık bıraksınlar ve
sahte imamları, ceplerine sahte para koyarak, Edirne’lere göndererek sahte cuma
namazları kıldırmayı artık bıraksınlar diyorum. (BDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen dinleyiniz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, uyarın…
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Ve eğer bu örgütün dini
varsa, bu örgütün dini varsa Bingöl’de Hatice Belgin’in ölümüne sebebiyet veren
kadının beline canlı bombayı nasıl bağlarlar?
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan,
ya özür dilesin ya da gitsin otursun. Bu kadar saygısızlık olmaz!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Bu örgütün dini varsa,
geçen sene Durankaya’da, Hakkâri Durankaya’da Zeynep bebeğin bulunduğu minibüse
bombalı saldırıyı, silahlı saldırıyı yapıp Zeynep bebeği annesiz nasıl
bırakırlar?
HASİP KAPLAN (Şırnak) – 17 bin faili
meçhulü anlat bir de! 4 bin köy yakıldı…
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Bu örgütün dini varsa Siirt’te Evin, Olgaç ve Çekin kızların içinde
bulunduğu arabayı nasıl tararlar?
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Daha yeni
kalkan cenazeleri anlat!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Bu örgütün dini varsa
Şemdinli’deki camiyi, Şemdinli’deki minareyi nasıl roketle, kalaşnikofla
parçalarlar.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Senin ne
dediğini kulağın duymuyor!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Bu örgütün dini varsa, Hakkâri’de Nur Camisi imamı sabahleyin
namaza giderken onu ensesinden nasıl vururlar? Hangi dindir bu, hangi
dindarlıktır?
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hangi dinde
insan din kardeşini öldürür söyler misin Sayın Bakan!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ya sen örgüt
müsün, seninle ne alakası var!
BAŞKAN – Lütfen…
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Sayın Başkan, Kürt halkı dindardır, dinine kurban oluruz. Kürt
halkının kendisini kurtarmak için bu Kürt halkını cebren köleleştirme hareketi
ve operasyonundan rahatsız olan yapı, aynı zamanda kendisi de bir esaret
halkasındadır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Açık ve net
söylüyor, örgütü lanetliyor. Sen örgüt müsün? “Örgüt dinsizdir” diyor.
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – KCK operasyonları aynı zamanda…Hasip
Kaplan, gensoru ver; verilecek. Hasip Kaplan, gensoruyu çek; çekilecek. Olmadı
Hasip Kaplan, gensoruyu ver; verilecek şeklinde emir kulu bir yapıyı da
özerkleştirme…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şahin.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Emir kulu
sizsiniz!
İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN
(Devamla) – Ne derlerse yalan!
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Şahin, teşekkür
ediyoruz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan,
160’a göre oylama istiyorum. (Gürültüler)
X.-
GENSORU (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.-
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekilleri Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın; bazı soruşturma ve
operasyonlarda kolluk güçlerine hukuka aykırı uygulamalar yaptırdığı, yargıya
müdahale ettiği, açıklamalarında kullandığı bazı ifadelerle devlet adamı
ciddiyetinden uzaklaştığı ve yetkilerini hukuka aykırı olarak kullandığı
iddialarıyla İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkında bir gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/2) (Devam)
BAŞKAN – İçişleri Bakanı İdris Naim
Şahin hakkındaki (11/2) esas numaralı…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Usul tartışması
açacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN – Oylamaya geçtim sayın
milletvekilleri, yeter tartışma. (BDP sıralarından gürültüler) Gensoru
önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmeler tamamlanmıştır.
(Gürültüler)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Oylayalım
aklasınlar!
BAŞKAN – Tamam.
Şimdi, gensoru önergesinin gündeme
alınıp alınmayacağı hususunu oylarınıza sunuyorum: Gündeme alınmasını kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Gensoru önergesinin gündeme alınması kabul
edilmemiştir.
AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Başkan,
AKP aklamadı siz akladınız!
BAŞKAN – Hiç kimse kimseyi aklamadı çok
rica ederim.
Gensoru önergesinin gündeme alınması
kabul edilmemiştir.
Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 16
Kasım 2011 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.15