TÜRKÝYE BÜYÜK MÝLLET MECLÝSÝ
YASAMA DÖNEMİ CİLT YASAMA
YILI
24 2 2
TUTANAK DERGİSİ
2’nci BİRLEŞİM
4 Ekim 2011 Salı
DÖNEM:
24 CİLT: 2 YASAMA YILI: 2
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
2’nci
Birleşim
4 Ekim 2011 Salı
(TBMM Tutanak Müdürlüğü
tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler
tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Mehmet Sağlam’ın, Meclis Başkan Vekilliğine seçilmesi dolayısıyla konuşması
IV.-
ANT İÇME
1.- Milletvekillerinin ant içmesi
V.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Giresun Milletvekili Adem Tatlı’nın, Doğu Karadeniz Projesi’ne ilişkin gündem
dışı konuşması ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı
2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Ardahan ilinin kalkınabilmesi için Çıldır Aktaş Kapısı’nın açılması ve o
bölgeye yatırım yapılmasına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yeni yasama
yılına ilişkin gündem dışı konuşması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi,
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi, Parlamentolararası Birlik, Akdeniz Parlamenter Asamblesi, Asya
Parlamenter Asamblesi ve Akdeniz İçin Birlik Parlamenter Asamblesinde Türkiye
Büyük Millet Meclisini temsil edecek grupları oluşturmak üzere boş bulunan
üyelikler için, Başkanlık Divanı kararını müteakiben uygun bulunan üyelerin
isimlerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/544)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisinde,
Türkiye - Hindistan Parlamento-lararası Dostluk
Grubunun kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/543)
B)
Duyurular
1.-
Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan hakkında, Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesince
kamu davası açıldığına ve uygulamasına devam edildiğine; Mardin Milletvekili
Ahmet Türk’ün, Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesince yargılamasına devam
edildiğine; Diyarbakır Milletvekili Altan Tan hakkında, Diyarbakır 7. Ağır Ceza
Mahkemesince kamu davası açıldığına dair dosyaların Anayasa’nın 83’üncü
maddesinin 2’nci fıkrası gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine
sunulmasına ilişkin duyuru
C)
Meclis AraştIrması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Erdoğan
Toprak ve 22 milletvekilinin, spor sektöründeki siyasi baskı iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/2)
2.- İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel
ve 23 milletvekilinin, Türkiye’de siyanür ve benzeri kimyasal maddeler
kullanılarak yapılan madencilik faaliyetlerinin neden olduğu çevre kirliliğinin
ve olası kirlilik tehditlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/3)
3.- Konya Milletvekili Atilla Kart ve
19 milletvekilinin, Konya Ovası Projesi’nin (KOP) revize edilmesi ve hayata
geçirilmesinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/4)
VII.-
ÖNERİLER
A)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Genel Kurulun toplantı günlerinden salı gününün denetim konularına (Anayasa’nın
süreye bağladığı konular hariç), çarşamba ve perşembe günlerinin de kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işlerin görüşülmesine
ayrılmasına; salı ve çarşamba günlerinde birleşimin başında bir saat süre ile
sözlü soruların görüşülmesine; “Sunuşlar” ve işaret oyu ile yapılacak
seçimlerin her gün yapılmasına ve Genel Kurulun bu haftaki çalışma saatlerinin
yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
VIII.-
AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Melda
Onur’un, Hayvanları Koruma Gününe ilişkin açıklaması
2.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal’ın, Meclis TV yayınının kapatılmasına ilişkin açıklaması
3.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, kamu görevlilerinin suçsuz insanlara
yapmış oldukları muameleleri kınadığına ilişkin açıklaması
IX.-
SEÇİMLER
A)
Başkanlık Divanında Açık Bulunan
Üyeliklere Seçim
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi İdare
Amirliğine seçim
B)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere
Seçim
1.- Millî Savunma Komisyonunda açık
bulunan üyeliklere seçim
1.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te
açılarak iki oturum yaptı.
TBMM Başkanı Cemil ÇİÇEK, yeni yasama
yılının ülkemize, milletimize ve Türkiye Büyük Millet Meclisine hayırlı
olmasını dileyen bir konuşma yaptı.
Açış konuşmasını yapmak üzere Genel
Kurulu teşrif eden Cumhurbaşkanına, Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denildi.
İstiklal Marşı okundu.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 24’üncü Dönem
İkinci Yasama Yılı açış konuşmasını yaptı.
Daha önce ant içmemiş olan
milletvekillerinden Genel Kurulda bulunanlar seçim çevresi ve soyadları
alfabetik sırasına göre ant içtiler.
4 Ekim 2011 Salı günü saat 15.00’te
toplanmak üzere, birleşime 16.41’de son verildi.
Cemil
ÇİÇEK |
|
|
Başkan |
|
|
|
Muhammet
Rıza YALÇINKAYA |
Mine LÖK
BEYAZ |
|
Bartın |
Diyarbakır |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
ıı.- GELEN
KâĞITLAR
No: 2
4
Ekim 2011 Salı
Teklif
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Ankara Milletvekili Cemil Çiçek ile Başkanvekilleri Kayseri
Milletvekili Sadık Yakut ve Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Sağlam’ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu Teklifi (2/92)
(Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.10.2011)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Erdoğan
Toprak ve 22 Milletvekilinin, spor sektöründeki siyasi baskı iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önerges. (10/2)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2011)
2.- İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel
ve 23 Milletvekilinin, Türkiye’de siyanür ve benzeri kimyasal maddeler
kullanılarak yapılan madencilik faaliyetlerinin neden olduğu çevre kirliliğinin
ve olası kirlilik tehditlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/3)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/07/2011)
3.- Konya Milletvekili Atilla Kart ve
19 Milletvekilinin, Konya Ovası Projesi’nin (KOP) revize edilmesi ve hayata
geçirilmesine yönelik alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/4) (Başkanlığa geliş tarihi:
18/07/2011)
4 Ekim 2011 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Mehmet SAĞLAM
KÂTİP
ÜYELER: Tanju ÖZCAN (Bolu), Mustafa HAMARAT (Ordu)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 2’nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Mehmet Sağlam’ın, Meclis Başkan Vekilliğine
seçilmesi dolayısıyla konuşması
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu
kürsüye bugün ilk defa çıkıyorum. Bütünüyle zamanımızı iyi değerlendirmek ve
zaman içinde adil söz hakkını yerine getirebilmek için karşılıklı birbirimize
saygı içerisinde yürüteceğimizi ümit ediyorum. Ayrıca, adil eleştiri ve cevap
dengesiyle temiz bir dille konuşma konusunda arkadaşlarımızla karşılıklı
anlaşacağımızı zannediyorum. İç Tüzük’te belirtilen
sürelere hassasiyetle riayet edeceğimi şimdiden beyan ediyorum,
arkadaşlarımızdan da aynı hassasiyeti bekliyorum.
IV.- ANT
İÇME
1.-
Milletvekillerinin ant içmesi
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Anayasa’mıza göre milletvekillerinin göreve başlamadan önce ant içmeleri
gerekmektedir.
Şimdi ant içememiş olan Batman
Milletvekili Sayın Bengi Yıldız’ı ant içmek üzere kürsüye davet ediyorum.
Buyurun Sayın Yıldız.
(Batman Milletvekili Bengi Yıldız ant
içti)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Doğu Karadeniz
Projesi (DOKAP) hakkında söz isteyen Giresun Milletvekili Adem
Tatlı’ya aittir.
Buyurun Sayın Tatlı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz beş dakika.
V.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Giresun Milletvekili Adem Tatlı’nın, Doğu Karadeniz
Projesi’ne ilişkin gündem dışı konuşması ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın
cevabı
ADEM
TATLI (Giresun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kısa adı DOKAP olan
Doğu Karadeniz Kalkınma Projesi ve Bölge Kalkınma İdaresinin kuruluşu ile
ilgili gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesile ile yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, sözlerimin
başında, yüce Meclisin 24’üncü Dönem İkinci Yasama Yılının ülkemiz ve
milletimiz için hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, özellikle yapılacak olan
yeni anayasa başta olmak üzere tüm yasama faaliyetlerinin ülkemiz
demokrasisinin daha da güçlenmesine vesile olmasını temenni ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığının kuruluşu,
Hükûmetimiz tarafından, 649 sayılı Kararname’yle, 8 Ağustos 2011 tarihinde
gerçekleştirilmiştir. Buna göre, DOKAP Bölge Kalkınma İdaresi, Kalkınma
Bakanlığına bağlı ve tüzel kişiliği haiz şekilde faaliyet gösterecektir.
Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma
İdaresinin kurulması hem Karadeniz Bölgesi için hem de ülkemiz için son derece
önemlidir. Bu proje, bölgenin kalkınmasını sağlayacak, bölge kalkınmasıyla
birlikte ülkemize ekonomik, sosyal ve kültürel katkılarda bulunacaktır.
Türkiye, gelişmekte olan ekonomiler
arasında, yatırımcıların ilgisini çeken ülkelerin başında gelmektedir.
Özellikle son yıllarda yakalanan büyüme oranları, küresel ekonomik krizlere
rağmen ekonominin kırılganlığının azalması bu ilgiyi daha da artırmaktadır.
Türkiye ekonomisi, bugün, iç ve dış
ekonomik çalkantılara karşı çok daha sağlam bir duruma gelmiştir. Ülkemiz temel
ekonomik göstergeleri, millî gelirdeki artışlar ve refah seviyesinin yükselmesi
bu sağlamlığın sonuçlarıdır. Demokrasi, hukuk devleti, insan hakları, sağlık,
gıda güvenliği, tüketici hakları, rekabet kuralları, kurumsal gelişim ve çevre
koruma alanlarında evrensel standartlara ulaşılması, sosyal ve politik açıdan
sağlanan ilerlemeler ile ülkemiz dünya liginde üst sıralara çıkmıştır.
Değerli milletvekilleri, ekonomik
büyümeyle birlikte, sosyal kalkınmanın gerçekleştirilmesiyle yetinilmeyerek,
dünyadaki gelişmelere paralel olarak, bölgesel kalkınmaların da desteklenmesi
konusunda son derece önemli adımlar atılmıştır. Bilindiği üzere, daha önceden,
Doğu Anadolu Projesi ve Konya Ovası Projesi Kalkınma İdarelerinin kuruluşu
gerçekleştirilmişti. Bunlara ek olarak, yetki kanunu çerçevesinde, yeni bir
kararnameyle, DOKAP Bölge Kalkınma İdaresinin kuruluşunu da sağlamış
bulunmaktayız. Yine bu Kararname’yle, Doğu Anadolu Projesi ve Konya Ovası
Projesi Kalkınma İdarelerinin de görev tanımları ve yapıları güçlendirilmiştir.
Bu şekilde, bu üç idare, standart bir statü, görev tanımı ve teşkilat yapısına kavuşturulmuştur.
Söz konusu idarelerin asli fonksiyonu,
görev alanlarındaki illerde topyekûn bir bakış açısıyla kalkınmaya yönelik
yatırımları bir eylem planı çerçevesinde ele almak, önceliklerini belirlemek ve
hızlandırmak olacaktır. Buna göre kalkınma idareleri bölgelerindeki kalkınma
ajansları ve Kalkınma Bakanlığıyla çok yakın çalışacaktır. Hazırlayacakları
eylem planlarıyla uygulamada koordinasyonu güçlendirecek, kamu yatırımlarının
daha verimli ve daha hızlı yürütülmesini sağlayacak projelerin izlemesini
gerçekleştirecek, etüt ve araştırmalar yanında yatırım projelerinin
hazırlanmasında da yardımcı olacaklardır.
DOKAP kapsamındaki illerimiz. Giresun,
Artvin, Bayburt, Gümüşhane, Ordu, Rize, Samsun ve Trabzon’dur. Merkez ise
Giresun ilimizdir. DOKAP İdaresi ve diğerleri beş yıllık süreler için
kurulmaktadır. Gerektiğinde Bakanlar Kurulu görev süresini beş yıla kadar
uzatabilecektir. İdarelerde büyük çoğunluğu uzman personel olmak üzere toplam
azami 100 kişi istihdam edilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Doğu Karadeniz’de bugüne kadar yürütülmüş üç temel planlama çalışması vardır:
Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Planı, Doğu Karadeniz Turizm Master Planı, Doğu
Karadeniz Bölge Planı’dır.
Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme
Planı’nın amacı ortalama gelir düzeyini yükseltmek ve bölge içi gelir
dağılımını iyileştirmek, bölge içi bütünleşmeyi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Tatlı, teşekkür ederim.
ADEM
TATLI (Devamla) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Ek süre vermiyoruz efendim,
lütfen…
ADEM
TATLI (Devamla) – Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gündem
dışı konuşmaya Kalkınma Bakanımız Sayın Cevdet Yılmaz cevap vermek
istemişlerdir.
Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz yirmi dakika.
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Doğu Karadeniz Bölge Kalkınma İdaresinin kuruluşuyla ilgili gündem dışı
konuşmaya cevap vermek üzere karşınızdayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Yeni yasama yılının Meclisimize, ülkemize hayırlı uğurlu olmasını
temenni ediyorum.
Değerli Milletvekilimiz Adem Tatlı Bey tamamlayamadı konuşmasını ama belli oranda
detay verdi. Ben de Doğu Karadeniz’le ilgili ve bölgesel gelişmeyle ilgili
bakışımızı aktarmaya gayret edeceğim. Öncelikle şunu vurgulamak istiyorum:
Ülkemiz hızlı bir şekilde gelişiyor, büyüyor. 2002 yılında 230 milyar dolar
olan millî gelirimiz geçen yıl itibarıyla 740 milyar dolara ulaşmış durumda.
Aynı şekilde kişi başına gelirimiz de 3.500 dolar seviyelerinden 10 bin
dolarları aşmış durumda, yaşadığımız küresel krize rağmen, bunun dünyada birçok
ülkeye yaptığı etkilere rağmen. Tabii, bu süreci devam ettirmek istiyoruz. 2023
vizyonumuz var. 2023 yılında millî gelirimizin 2
trilyon doları aşmasını, kişi başına gelirimizin ise 25 bin doları aşmasını
öngörüyoruz, 500 milyar dolarlık ihracat hedefi ve diğer birçok alt hedefle
birlikte.
Tüm bu çabaları devam ettirirken
ülkemizin bütün bölgelerinin potansiyelini harekete geçirmek durumundayız.
Sadece belli bölgelerin, belli illerin potansiyelini harekete geçirerek 2023 vizyonumuza ulaşamayız. Dolayısıyla bizim bakışımız,
bölgesel gelişmeye bakışımız, yeni bölgesel gelişme kavramlarına dayanıyor.
Bölgesel gelişmede yoksul bazı bölgelere kaynak aktarımını öngörmüyoruz. Bu, işin sadece bir parçası. Asıl bizim bakış açımız, bütün
bölgelerimizde kullanılmamış, yeterince kullanılmamış potansiyeller görüyoruz.
Bu potansiyelleri her ilimizde, her yöremizde, her bölgemizde harekete geçirmemiz
gerekir diye düşünüyoruz. Bir taraftan ülkemizi hızlı bir şekilde büyütürken,
geliştirirken, diğer taraftan da bölgeler arası farklılıkları azaltmayı
öngörüyoruz ve bu iki hedefi birbirini tamamlayıcı hedefler olarak algılıyoruz.
Geçmişte biraz bu iki hedef birbirinden ayrı gibi algılandı. Sanki “Bölgesel
gelişmeye kaynak verirsek ülkenin gelişmesini bir miktar düşürürüz.” diye
tartışmalar da yapıldı belli dönemlerde fakat artık bu tartışmaları biz geride
bırakmış durumdayız, bizim bakışımız –bölgelere- bu şekilde. Ortalamanın
altında olan bölgeleri bir yük olarak değil bir fırsat olarak görüyoruz ve
oradaki potansiyelleri değerlendirerek ülkemizin genel kalkınmasına da ciddi
katkılar yapacağımızı düşünüyoruz. Aksi takdirde 2023 vizyonumuzu
gerçekleştiremeyiz.
Bu çerçevede bölgesel politikada
hükûmetlerimiz döneminde son derece önemli adımlar atıldı. Eskiden de bu
konular çok tartışıldı. Bütün planlarda, bakarsanız, mutlaka “Bölgesel
farklılıklar azaltılsın, bölgesel gelişmeye önem verilsin.” şeklinde
düşünceler, fikirler, politikalar ifade edildi ancak burada geçmişte çok
başarılı olunamadığı da ortada. Türkiye’de bölgeler arası gelişmişlik farkı
maalesef işte Avrupa’yla mukayese ettiğinizde çok daha yüksek. Dolayısıyla
geçmiş politikalarımızın yeterince etkili olamadığını gördük. “Geçmişe dönük
yaptığımız değerlendirmeler ve analizlerde niçin yeterince başarılı olamadık?”
sorusunu sorarak bazı dersler çıkardık. Bunlardan bir tanesi şu: Bölge
politikalarını biz hazırladık geçmişte fakat daha çok kâğıt üzerinde kaldı
bunlar. Niçin kâğıt üzerinde kaldı? Yeterince kurumsallaşma sağlanamadı. Bir
plan var ama bu planı sahiplenecek, bu planı takip edecek, uygulayacak kurumsal
mekanizmalar anlamında yeterince gelişme sağlanamadı.
Diğer taraftan yine geçmişteki
eksiklere baktığımız zaman, plan hazırlandı fakat bunlar eylem planına
dönüştürülmedi. Somut, takvimi olan, kurumların rollerinin netleştirildiği ve
her şeyden önemlisi finansmanı belirginleştirilmiş planlar olmadı geçmiş
planlar. Oysa hükûmetlerimiz döneminde farklı bir yaklaşıma geçtik ve hem
kurumsallaşma hem finansman hem eylem planı bazında önemli bazı yenilikler
gerçekleştirdik. Bunlardan bir tanesi kalkınma ajansları. Şu anda yirmi altı
bölge bazında seksen bir ilimizi kapsar şekilde kalkınma ajanslarımızı
kurumsallaştırmış durumdayız. Kalkınma ajanslarımızla kamu sektörü, özel
sektör, sivil toplum, yerel yönetimler hep bir platformda buluşuyorlar yani
bütün yerel dinamikleri bir platformda buluşturan ve o yörenin kalkınmasına
dönük olarak ortak hareket etmelerini sağlayan bir mekanizmayı kurmuş
durumdayız.
Buna ilave olarak, özellikle
ortalamanın altında gelire sahip, daha hızlı, Türkiye ortalamasının üstünde bir
hızla büyümesi gereken bölgeler için ise ayrıca kamu otoritesi olarak yeni
bölgesel yapılar oluşturduk. Daha
önceden, biliyorsunuz, GAP Bölge Kalkınma İdaresi vardı sadece, bu anlamda. Son
yaptığımız düzenlemelerle buna üç tane daha bölge kalkınma idaresini ilave
etmiş bulunuyoruz. Bir tanesi Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi, DAP
Bölge Kalkınma İdaresi. On dört ilimizi kapsar şekilde düşündüğümüz, Erzurum’da
merkezi olacak bir bölge kalkınma idaremiz. İkincisi, “KOP” dediğimiz, Konya
Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaremiz. Bu da dört ilimizi kapsar şekilde ve
Konya merkezli olarak oluşturduğumuz bir bölge kalkınma idaresi. Üçüncüsü ise
az önce Değerli Vekilimiz Adem Tatlı Bey’in dile
getirdiği “DOKAP”, Doğu Karadeniz Bölgesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı. Bu
da sekiz ilimizden oluşan bir bölge kalkınma idaresi.
Bu şekilde, Doğu Karadeniz Bölgemizin
aslında son dönemlerde yakaladığı kalkınma ivmesini, gelişme ivmesini daha
sistematik bir şekilde, eylem planlarına dayalı bir şekilde, daha
sürdürülebilir bir şekilde devam ettirmeyi hedefliyoruz. Bu bölgeye bakışımızın
ve bu bölgenin kalkınmasına verdiğimiz önemin de aslında bu kurduğumuz yapı bir
somut göstergesi.
Merkezî düzeyde de yeni birimler
oluşturduk. “Bölgesel kalkınma” dediğimiz hadise yerelde de merkezde de iyi
koordine edilmesi gereken bir politikadır, yatay bir politikadır; birçok
kurumu, birçok faaliyeti içeren, bütüncül bir şekilde ele alınması gereken bir
politikadır. Bu bakımdan, son kararnameyle birlikte merkezde de yeni yapılar
oluşturmuş bulunuyoruz. Bunlardan bir tanesi, Sayın Başbakanımızın
başkanlığında “Bölgesel Gelişme Yüksek Konseyi” oluşturduk. Burada ilgili bütün
bakanlarımızın olduğu, bölgesel gelişmede birincil derecede sorumlu bütün
bakanların olduğu bir yapı öngördük. Bunun altında ise “Bölgesel Gelişme
Komitesi” dediğimiz, yine Ankara’da, merkezde müsteşarlar düzeyinde, bütün
ilgili kurumlarımızın müsteşarlarının olduğu bir yapı öngördük. Yani, bölgesel
gelişmeyi merkezî düzeyde de güçlendiren bir çerçeveyi kurmuş durumdayız,
önümüzdeki dönemde bunu da çalışır hâle getireceğiz. Bu hep eksikliğini hissettiğimiz
bir konuydu, bölgesel gelişmeye ulusal bir politikayla yaklaşmanın aracı da bu
yeni kurumsal yapılarımız olacak inşallah.
DOKAP’a
gelirsek, Doğu Karadeniz Bölgesi Projesi (DOKAP) bugüne kadar çeşitli isimler
altında aslında dile getirilmiş bir proje. Onları da biraz kavram kargaşası
olmasın diye izah etmek isterim. Üç tane temel “DOKAP” adı altında doküman var
şu anda:
Birincisi, Devlet Planlama Teşkilatının
1998’de başlatıp 2000 yılında tamamladığı bir DOKAP projesi var. Bu, Japon
teknik iş birliği teşkilatı JICA’yla ortaklaşa bir
şekilde gerçekleştirilen bir projeydi. Artvin, Bayburt, Giresun, Gümüşhane,
Ordu, Rize ve Trabzon illerimizi kapsayan bir projeydi ve burada çeşitli
öncelikler belirlendi, ekonomik gelişme, sosyal gelişme, mekânsal düzenleme
anlamında çeşitli analizler, teknik çalışmalar gerçekleştirildi. Bu plan
2001-2005, 2006-2010, 2010-2020 diye üç fazlı da tarif edilmişti. Ancak burada,
bu, Japonlarla hazırlanan projenin tam anlamıyla hayata geçirilemediğini
görüyoruz. Birtakım eksikleri vardı bu planın, yerel katılım yeterince
sağlanmamıştı bu plan hazırlanırken, dolayısıyla yerel düzeyde arzu edilen
ölçüde bir sahiplenme oluşturamadı. Diğer taraftan, baktığınız zaman,
finansmanı, işte birtakım takvimleri vesaire, arzu ettiğimiz ölçüde somut hâle
getirilemedi. Dolayısıyla, bu plan kısmen hayata geçti ama bu DOKAP planı,
Japonlarla birlikte hazırlanan plan tam arzu ettiğimiz ölçüde etkili olmadı.
Diğer bir çalışma, son dönemlerde
başlayan ve biraz yerel inisiyatiflerle aslında gelişen
bir DOKAP çalışması var, bu da Doğu Karadeniz Turizm Master Planı. Burada da
Ordu, Giresun, Gümüşhane, Rize ve Trabzon illerimizin valilikleri bir inisiyatif geliştirdiler. Özellikle Doğu Karadeniz’de
hepiniz takdir edersiniz ki çok güçlü bir turizm potansiyeli var, özellikle
yayla turizmi potansiyeli var, bunu hedef alarak bir çalışma başlatıldı.
Ardından, Kültür ve Turizm
Bakanlığımız, Kalkınma Bakanlığımız da devreye girdiler ve bunu daha
bütüncül, daha sistematik bir hâle getirme yönünde çeşitli toplantılar,
çalışmalar yürütüldü. Bu çalışmalar hâlen yürütülüyor. Bu çalışmaların hedefi,
özellikle, dediğim gibi, yayla yollarını hedefleyerek kara yolu yatırımları,
özellikle yayla yolu yatırımları gerçekleştirmek; bu anlamda özel sektör
yatırımlarını teşvik etmek; restorasyon, çevre
düzenlemesi ve imar planı revizyonu gibi çalışmalara destek olmak; turizm
merkezlerini belirlemek ve etüt etmek; tanıtım gerçekleştirmek gibi alt
unsurları olan bir turizm master planı çalışmamız da
şu anda teknik düzeyde devam ediyor. Yani, “ikinci DOKAP” adı altında yürütülen
çalışma bu.
Üçüncüsü ise, yine Doğu Karadeniz
Bölgemizde kurduğumuz Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansının yaptığı bir Doğu
Karadeniz bölge planı var. Bu da kalkınma ajansının yerel aktörlerle yine,
birlikte katılımcı bir şekilde gerçekleştirdiği, özellikle tabii, burada
KOBİ’leri, işletmeleri geliştirmeyi hedefleyen; yine büyük oranda, odağında turizmi gören, güçlü
ve rekabetçi bir ekonomik yapıyı öngören; sosyal gelişmeyi, bütünleşmeyi
öngören; altyapı, sürdürülebilirlik, çevre konularına yine önem veren bir plan
oldu. Bu anlamda da kalkınma ajansımız bazı hibe programları başlatmış durumda,
özellikle turizm altyapısına dönük olarak çeşitli eğitimler, teknik çalışmalar,
araştırmalar başlatmış durumda, bu da bir taraftan devam ediyor. Yani bugün
yeni kuracağımız idare hemen elinde hazır, üç tane, geçmişten gelen dokümanı
alacak. Bunları yeniden değerlendireceğiz, bunlardan da istifade edeceğiz fakat
bu planların hepsini süzerek, kamu açısından özellikle, kamu yatırımları, kamu
faaliyetleri açısından yeni bir eylem planı hazırlayacağız, Doğu Karadeniz
Bölgemiz için sorumlulukları çok daha netleştiren, takvimi netleştiren,
finansman meselelerini daha ayrıntılı bir şekilde ele alan yeni bir eylem
planına gideceğiz inşallah.
Tabii, burada adım adım gitmemiz
gerekiyor. Öncelikle bu bölge kalkınma idaremizi kurumsallaştıracağız. İşte,
çeşitli atamalar, eleman alımları vesaire bu tür çalışmalarımız, onların
eğitimi gibi çalışmaları yürüteceğiz. İlk adımımız kurumsallaşmayı sağlamak
olacak. Bu anlamda hazırlıklarımız devam ediyor.
Diğer ikinci adım, hemen bundan sonraki
adımımız önceki plan ve çalışmaları kullanarak, az önce bahsettiğim gibi, eylem
planımızı hazırlamak, netleştirmek. Burada, tabii, eylem planını yaparken
Ankara’dan oturup yapmayacağız. Mutlaka yerel düzeyde bütün ilgili aktörlerin
yine katılımıyla, hem merkezî düzeyden hem yerel düzeyden bütün aktörlerin
katılımıyla bu çalışmalarımızı gerçekleştireceğiz.
Baktığımız zaman, Doğu Karadeniz
Bölgemizde önemli gelişmeler oluyor. Bir taraftan sahil yolunun bitmesi ve
bunun getirdiği yeni bir coğrafya, yeni bir altyapı, işte, Ordu, Giresun
illerimize hizmet edecek çok büyük ölçekli yatırımlar, havaalanı yatırımı gibi
yatırımlarımız. Yine baktığınız zaman, toplam yatırımlar içinde Doğu Karadeniz,
DOKAP bölgemiz yüzde 9,6 gibi çok ciddi bir pay alıyor kamu yatırımlarımızdan.
Nüfus içindeki payı yüzde 5,2 iken kamu yatırımlarındaki payı -tabii,
ayrıştırabildiğimiz kamu yatırımlarındaki payı- 9,6 düzeyinde. Ciddi anlamda bir kamu yatırımı söz konusu.
KÖYDES’ten
yine bu bölgemize çok ciddi kaynaklar aktardık. KÖYDES’e
2005-2011 döneminde baktığınız zaman 7,4 milyar Türk lirası kaynak aktarmış
durumdayız çeşitli dönemlerde. Burada DOKAP bölgemize aktardığımız kaynak 1,8
milyar Türk lirası yani toplam KÖYDES ödeneğinin yaklaşık yüzde 24’ü, hatta
yüzde 24’ün biraz üzerindeki bir kısmını yine bu DOKAP bölgemize ayırıyoruz.
Kalkınma ajansımıza da yine son iki yıldır 70 milyon Türk lirasının üzerinde
bir kaynak tahsis etmiş durumdayız çeşitli programların yürütülmesi bakımından.
Bunlara da inşallah önümüzdeki dönem devam edeceğiz.
Bizim bölgesel gelişme anlayışımızda
kamu sektörünü ve özel sektörü bir bütünlük içinde kalkınma sürecinde
değerlendirmek söz konusu. Bir taraftan kamu olarak bu altyapı yatırımlarımızı
tamamlarken şehirlerimizde, yaylalarımızda, kırsal alanda; diğer taraftan özel
sektörü özellikle teşvik etmeye devam edeceğiz. Öncelikli sektörlerde
biliyorsunuz Doğu Karadeniz Bölgemiz yine 4’üncü bölge kapsamında ciddi anlamda
özel sektör yatırımlarını da özendirdiğimiz bir bölge. Önümüzdeki dönemde yeni
teşvik sistemimizde de yine bu bölgelerimiz teşvikten yararlanmaya devam
edecekler.
Bir taraftan kamu yatırımları bir
taraftan da özel yatırımlarımızla inşallah bu bölgemiz yakaladığı ivmeyi çok
daha üst düzeylere çıkararak hem bölgede yaşayan insanımızın refahına,
mutluluğuna daha fazla katkıda bulunmuş olacak hem de ülkemizin kalkınmasına,
gelişmesine de daha fazla güç, destek veren bölgelerimizden biri olacak inşallah.
Geçmişte çok göç veren bir bölge
olduğunu biliyoruz. Gerçekten önemli oranda göç vermiş, Türkiye'nin çok değişik
yerlerine göç vermiş, insan kaynağı transfer etmiş bir bölgemiz. Bugün işsizlik rakamlarına baktığınızda çok düşük. 2010 yılı
işsizliği Türkiye’de 11,9 iken bölgemizdeki illerde 4,7 ile 7,8 arasında
değişiyor. İş gücüne katılma oranı yüksek fakat şunu da biliyoruz, genç nüfusun
geçmişte önemli oranda göç ettiğini biliyoruz. İnşallah yeni kalkınma
çabalarımız da hem bu işsizlik rakamlarını korurken hem de daha fazla
insanımıza aş, iş imkânı sağlayarak bölgenin göç veren değil giderek göç alan
bir bölge olmasını sağlamayı da tabii ki hedefliyoruz.
Bu vesileyle tekrar Meclisimizin yeni
yasama yılının hayırlı uğurlu olmasını, ülkemizin kalkınmasında, gelişmesinde
önemli kanunların, düzenlemelerin gerçekleştirilmesine vesile olmasını diliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
Gündem dışı ikinci söz Ardahan
Milletvekili Sayın Ensar Öğüt’e aittir.
Buyurun Sayın Öğüt. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan ilinin kalkınabilmesi için Çıldır
Aktaş Kapısı’nın açılması ve o bölgeye yatırım yapılmasına ilişkin gündem dışı
konuşması
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; yeni dönemin ülkemize barış ve mutluluk
getirmesi dileğiyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bir hafta önce sel
geldi, Rize’yi bastı, iki gün önce de Kars, Ardahan, Erzurum, Iğdır ve Ağrı’nın
yüksek yerlerine kar yağdı. Millet denize girerken bizim arabalarımız Posof’un
Ilgar Dağı’nda kaldı, Şavşat’ın Sakarya Dağı’nda kaldı. Bu bölgenin çok büyük
çilesi var. Hakikaten, kalkınmada öncelikli illere Hükûmetin bugüne kadar davranışını
ben bir türlü anlayamıyorum. Burada ben rica ediyorum ve bu konuşmalarımın da
tutanağa geçerek, tutanaktan ilgili bakanların alıp, konuşup kendi icraatlarını
yapmalarını bekliyorum, sayın bakanlar da burada.
Kalkınmakta olan iller, sınırda, sekiz ay
karlar altında. Allah aşkına şu ana kadar ne yapıldı? Bakın, size şunu
söyleyeyim: Doğal gaz Ardahan’dan geçiyor, iki hat doğal gaz, biz Türkiye'yi
ısıtıyoruz, bize doğal gaz vermiyor bu Hükûmet. Şikâyet ediyorum arkadaş.
Altmış dokuz tane ili bizden geçen doğal gaz ısıtıyor, hem İran’dan gelen
bizden geçiyor hem de Azerbaycan’dan gelen. Yani düşünebiliyor musunuz,
Ardahan, 21’inci yüzyılda, Avrupa Birliğinde Türkiye'deki Ardahan ili tezek
yakıyor arkadaşlar, tezekle ısınıyor. Bu ne kadar ayıp!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
Gazı kes! Gazı kes!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Şimdi, o değil,
ithal mal, hayvan geldiği için Mevlütçüğüm, mal da
kalmadığı için tezek bulamıyoruz.
Şimdi zamanımız dar ama şunu
söyleyeyim, o bölgenin kalkınması için benim önerilerim var:
Ardahan Üniversitesi kuruldu, teşekkür
ederim, iyi de bir rektörümüz var, çok da iyi, temelini de attık, sağ olsunlar.
Ardahan Üniversitesi, Kafkasya Üniversiteler Birliğini kurdu, 21 üniversite
bizim birliğimize üye. Bizim Kafkasya’ya açılmamız lazım. Biz sizden bir şey
beklemiyoruz.
Sizden rica ediyorum, Çıldır Aktaş
Kapısı’nı açın. Çıldır Aktaş Kapısı niye önemli biliyor musunuz? Arkadaşlar,
ben daha önce Meclis Başkanımız Sayın Köksal Toptan’la Azerbaycan’a gittim,
daha sonra da Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül Bey’le gittim. İkisinde de
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’e şunu söyledim: “Efendim, Türkiye ile
Azerbaycan arasında kara yolu yoktur ama bu yolu açabiliriz.” “Nasıl?” dedi.
“Azerbaycan’ın Zagatala bölgesinden Çıldır Aktaş Kapısı’na
186 kilometrelik, bir buçuk saatlik yol var. Bu yolu eğer yaparsanız Türkiye
ile Azerbaycan arasında kara yolu oluşacak, hem Amerika hem Türkiye hem
Ermenistan hem de Azerbaycan rahatlayacak çünkü, iki
de bir ‘Doğu kapısını açın.’ diye Amerika dayatmayacak, Ermenistan ısrar
etmeyecek. Gürcistan tarafından bu yol yapıldığı zaman, zaten Gürcistan
içerisinden Ermenistan’a giren kapılar var, oradan isterse Ermeni
vatandaşlarımız gelebilir, sıkıntımız yok.” Azerbaycan Cumhurbaşkanı -buradan
teşekkür ediyorum Sayın İlham Aliyev’e, Türkiye'nin gerçek dostu- derhâl yol
bakanını çağırdı, talimat verdi ve Gürcistan’dan gaz alacağı yani doğal gaz
için alacağı paranın yerine yolu yaptırdı. Şimdi bakın, o yol yapıldı, bitti.
Gürcistan tarafında binalar da bitti ama bizim tarafta binalar yirmi yıla
yakındır bitmiş olmasına rağmen… Bakın, devlet olarak, resmî olarak açık Çıldır
Aktaş Kapısı ama fiilî olarak kapalı. Gürcistan tarafının
Azerbaycan yolu açık. Azerbaycan şirketi yaptı yolu, ben teşekkür
ederim. Yol açık, bizim tarafımız kapalı. Ben Sayın Yazıcı’ya gittim, dedim ki,
böyle böyle. Bana hak verdi. “2012’de programa
alacağız, Aktaş Kapası’nı açacağız.” dedi. Bizim kapı
açılırsa Türk cumhuriyetlerine açılıyoruz, Kafkasya’ya açılıyoruz;
Azerbaycan’la bağımız daha sıkı bir şekilde oluyor, Gürcistan’la bağımız daha
sıkı bir şekilde oluyor ve üniversitemize gelen öğrenciler daha kolay gelecek.
O bakımdan, bizim bölgenin
kalkınabilmesi için Çıldır Aktaş Kapısı’nın açılmasını ve o bölgeye yatırım
yapılmasını arz ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öğüt.
Gündem dışı üçüncü söz, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin yeni yasama yılı açılışı münasebetiyle söz isteyen Mersin
Milletvekili Sayın Mehmet Şandır’a aittir.
Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından
alkışlar)
3.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin yeni yasama yılına ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle şahsım ve grubum adına yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Meclisimiz yüz on iki gün sonra,
seçimden bu yana geçen yüz on iki günden sonra bugün 24’üncü Dönem İkinci
Yasama Yılına başlıyor. Bu sebeple söz aldım. Meclisimizin, Genel Kurulumuzun,
komisyonlarımızın bu dönemde çok önemli çalışmalar yapacağını, ülkemizin ve
milletimizin geleceği açısından çok önemli gündem maddeleri üzerinde yoğun
çalışmalar yapacağını bildiğim için şahsım ve grubum adına Meclisimize, siyasi
partilerimize, siyasi parti grup yöneticilerimize ve siz sayın
milletvekillerimize hayırlı çalışmalar, başarılı çalışmalar temenni ediyorum.
Değerli Başkanım, tabii sizin için de
-çok önemli bir görev emanet aldınız- sizlere de başarılar diliyorum. Ümit
ediyorum ki, ülkemizin önemli süreçlerden geçtiği bu dönemde Meclisimiz
sizlerin yönetiminde gerçekten ortak aklı üretecek bir zemini oluşturacak bir
şekilde yönetilir. Burada bizden beklenen çözümler, çözümler için gerekli olan
hukukların kurulmasında etkin, faydalı bir çalışmayı yapabiliriz. Bunu
önemsiyorum. Burada çok uzun süredir Mecliste bulunan milletvekili
arkadaşlarımız var. Onların tecrübesiyle söylüyorum: Genel Kurul çalışmaları,
komisyon çalışmaları gerçekten iyi organize edildiği takdirde, iyi bir uzlaşma
zemini, diyalog zemini oluşturulduğu takdirde sorunların çözümüne katkı verecek
hukuk kurabilmek mümkün.
Değerli milletvekilleri, biz burada
sorunların çözümü için hukuk kuruyoruz. Dolayısıyla, birlikte oluşturmak
mecburiyetinde olduğumuz bu görevimizi yaparken uzlaşmaya açık, diyaloğa açık
ve birbirine karşı hoşgörülü bir yaklaşım içerisinde, birlikte çalışmak
mecburiyetindeyiz.
Ben bu yasama yılının bu ilk
toplantısında şahsım ve grubum adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
sizlere başarılar dilerken ve iyi bir çalışma ortamı temenni ederken iki hususu
da dikkatlerinize sunmak istiyorum:
Değerli milletvekilleri, bizim, burada,
hukuk devleti olmanın gereği, hukukun üstlüğünü özümsemiş, hukukun içinde
kalmayı bir zorunluluk gören bir yaklaşım içerisinde olmamız lazım. Bizim en
önemli ortak paydamız hukuktur. Hukukun üstünlüğüne saygı göstererek burada İç
Tüzük ve Anayasa’nın gereği bir çalışma oturtmamız lazım.
İkinci husus, seçilmiş olmanın
sorumluluğunda görevimizi yapmamız gerekir. Özellikle Sayın Başbakan
yardımcılarımızın da burada olmasını fırsat bilerek ifade ediyorum: Artık,
ülkemizin ve insanımızın gündemine geri dönmemiz lazım. Türkiye bugün,
gerçekten, birçok sorunları olan toplum kesimlerinin beklentileri içerisinde
kıvranan ve bizden çözüm bekleyen bir dönemi yaşıyor. Çiftçisiyle, çalışanıyla,
emeklisiyle, bu Meclisten çözüm bekleyen toplum kesimlerine karşı
sorumluluğumuzun idrakinde olmak mecburiyetindeyiz. Bu sebeple, bugün bu ilk
toplantıda -daha sonra konuşacağımız birçok konu var ama- özellikle şunu söylemem
gerekiyor: Bakın, bugün grup toplantılarının Meclis televizyonundan
verileceğini duyurdular ama sonra kim müdahale ettiyse -Sayın Başbakan
Yardımcısının burada olması sebebiyle söylüyorum- grup konuşmalarının Meclis
televizyonundan, TRT televizyonundan verilmesi engellendi. Nelerden korkuyoruz?
Hangi korkuların kuşatması altında siyasetin sesini kesiyoruz iktidarıyla
muhalefetiyle? Öncelikle kendi hukukunu koruyamayan bir Meclisin, bir siyasetin
ülkenin hukukunu korumak, milletin beklentilerine cevap verebilmek gibi bir
imkânının olmayacağının bilinmesi gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Bunun dikkate
alınması ve yeniden bu kararın gözden geçirilmesini de istirham ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sayın
Başkanım, bu ek süre vermeme kararınızı da gözden geçirmenizi istiyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan,
bir dakika ek süre vermeniz gerekiyor.
BAŞKAN – Bir dahaki sefere size sorarım
Sayın Üyemiz, lütfen…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sormaya gerek
yok.
BAŞKAN - Lütfen, başında söyledim
efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Böyle müdahale
edemezsiniz efendim.
BAŞKAN - Lütfen, oturur musunuz
yerinize.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Burada bir
dakika veriliyor.
BAŞKAN - Beş dakika, beş dakika. Lütfen
oturun.
Teşekkür ederim Sayın Şandır. (MHP
sıralarından alkışlar)
Gündem dışı konuşmalar bitmiştir.
Şimdi gündeme geçiyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
Sayın Sağlam, bu bir ananeydi. Toparlamak açısından birer dakika ananeydi Sayın
Sağlam.
BAŞKAN – Efendim, başında söyledim,
daha evvel de Meclisin kararı var.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Ama
insanların toparlamaya ihtiyacı var.
BAŞKAN - Özür diliyorum. Özür diliyorum
lütfen…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
İnsanların toparlamaya ihtiyacı var Sayın Sağlam.
OKTAY VURAL (İzmir) – Meclisin böyle
bir kararı yok.
BAŞKAN - Var, var.
OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır, yok.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Niye efendim?
Öyle bir kararı yok.
OKTAY VURAL (İzmir) – Gösterin bize
Meclisin nerde kararı var?
BAŞKAN – Efendim, isterseniz sonra
gösteririm. Meclisin kararı var, burada karar alır.
OKTAY VURAL (İzmir) – Meclisin bu
konuda ne kararı var efendim?
BAŞKAN - Şimdi bakınız, beş dakika
vereceğimi söyledim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, Meclisin
hangi kararı var, bunu bir lütfederseniz milletvekilleri…
BAŞKAN – Bir saniye, bir saniye
efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Neye istinaden
karar veriyorsunuz?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Daha önce
bir karar almış, daha önceden bir karar var.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan,
o zaman niye beş dakika veriyorsunuz, üç dakika verin. Söz vermeyin…
BAŞKAN - Günlük İç Tüzük’teki
sürelere uyacağımı söyledim. Herkese aynı. Kusura bakmayın, zaman kazanmak
meselesi. Bu tartışmalarla da zaman harcıyoruz. Yani İç Tüzük’e
uyalım. Adil olmazsa itiraz ediniz. Adaletle gidelim.
ALİM
IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, böyle bir uygulamayı ilk kez siz tayin
ediyorsunuz!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Nerede var bu
uygulama?
BAŞKAN – Evet, efendim, Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır, okutuyorum:
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sonra
Başbakana da söz vermeyeceksiniz ama.
BAŞKAN – Göndereceğim şimdi, kararı da
göndereceğim.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Burası eşitler
Meclisidir.
BAŞKAN – Bir saniye…
Geçen yasama döneminde, önce bütçe görüşmelerinde
uygulanan ve daha sonra 20/12/2010 tarihinde 37’nci
Birleşimde açılan usul tartışması sonunda oylanarak kabul edilen konuşmalara ek
süre verilmemesi şeklindeki usulü, Genel Kurulu yönettiğim birleşimlerde de
uygulamaya devam edeceğim, dedim. Tarih, numarasıyla böyle bir karar var. (CHP
ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen efendim, lütfen…
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.-
Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi,
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi, Parlamentolararası Birlik, Akdeniz Parlamenter Asamblesi,
Asya Parlamenter Asamblesi ve Akdeniz İçin Birlik Parlamenter Asamblesinde
Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grupları oluşturmak üzere boş
bulunan üyelikler için, Başkanlık Divanı kararını müteakiben uygun bulunan
üyelerin isimlerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/544)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 Sayılı Kanunun 2. maddesine göre
“Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi,
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi, Parlamentolararası Birlik, Akdeniz Parlamenter Asamblesi,
Asya Parlamenter Asamblesi ve Akdeniz İçin Birlik Parlamenter Asamblesi”nde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni temsil edecek
grupları oluşturmak üzere boş bulunan üyelikler için; aynı kanunun 12. maddesi
uyarınca Başkanlık Divanı Kararı’nı müteakiben uygun bulunan üyelerin isimleri
Genel Kurul’un bilgilerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanlığı
(Türkiye-AB KPK)
Aykan Erdemir (Bursa)
Halide İncekara
(İstanbul)
Umut Oran (İstanbul)
Şafak Pavey (İstanbul)
Yıldırım Mehmet Ramazanoğlu (Kahramanmaraş)
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi
(AKPM)
Türk Grubu
Asil Üyeler
Deniz Baykal (Antalya)
Ahmet Kutalmış
Türkeş (İstanbul)
Pelin Gündeş Bakır (Kayseri)
Yedek Üyeler
Münir Kutluata (Sakarya)
NATO Parlamenterler Asamblesi (NATO PA)
Türk Grubu
Yedek Üyeler
Mehmet Günal (Antalya)
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı
Parlamenterler Asamblesi
(AGİTPA) Türk Grubu
Yedek Üyeler
Hülya Güven (İzmir)
Osman Kahveci (Karabük)
Faruk Bal (Konya)
Parlamentolararası
Birlik (PAB) Türk Grubu
Hurşit Güneş (Kocaeli)
Akdeniz İçin Birlik Parlamenter
Asamblesi (AİBPA) Türk Grubu
Şafak Pavey (İstanbul)
Akdeniz Parlamenterler Asamblesi
(AKDENİZ PA) Türk Grubu
Arif Bulut (Antalya)
Asya Parlamenter Asamblesi (ASYA PA)
Türk Grubu
Süleyman Sencar
Ayata (Ankara)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının tezkeresi bilgilerinize sunulmuştur.
B) Duyurular
1.-
Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan hakkında, Diyarbakır 5. Ağır Ceza
Mahkemesince kamu davası açıldığına ve uygulamasına devam edildiğine; Mardin
Milletvekili Ahmet Türk’ün, Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesince yargılamasına
devam edildiğine; Diyarbakır Milletvekili Altan Tan hakkında, Diyarbakır 7.
Ağır Ceza Mahkemesince kamu davası açıldığına dair dosyaların Anayasa’nın
83’üncü maddesinin 2’nci fıkrası gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisinin
bilgisine sunulmasına ilişkin duyuru
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 25/08/2011 tarih
ve 2011/1-84-555-3 numaralı yazısıyla, Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan
hakkında Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinde 2011/351 esas sayılı dosya ile
kamu davasının açıldığı ve uygulamasına devam edildiği; Erzurum 2. Ağır Ceza
Mahkemesinin 19/02/2011 tarih ve 2011/141 dosya numaralı yazısıyla, Mardin
Milletvekili Ahmet Türk’ün 2011/141 esas sayılı dava dosyasıyla yargılamasına
devam edildiği; Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 26/08/2011 tarih ve
2011/64 dosya numaralı yazısıyla, Diyarbakır Milletvekili Altan Tan hakkında
2011/64 esas sayılı dosyayla kamu davasının açıldığı Anayasa’nın 83’üncü
maddesinin ikinci fıkrası gereği bildirilmiştir.
Bilgilerinize sunarım.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan,
Meclise sunuşlarla ilgili bilgilendirmeler, Meclis Başkanlığında Başkanlık
tasarrufu olarak yanlış yapılıyor. Burada 550 milletvekili var, 550
milletvekili hakkında ne dava açılmışsa hepsinin buraya sunulması lazım ama
özellikle Barış ve Demokrasi Partisinin, bizim Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğunun adaylarına
ilişkin dava açıldığına dair bilgiler burada okunuyor. Kimin hakkında
dolandırıcılıktan açılmış, yolsuzluktan açılmış, hırsızlıktan açılmış,
arsızlıktan açılmış, neden açılmışsa bütün vekillerle ilgili Meclis Başkanlığı
eşit bilgilendirme yapsın. Bu ayrımcılığı kabul etmeyiz. İlk günden bu
ayrımcılığı kabul etmeyiz. Anayasa’da bir hukuk var, dokunulmazlık diye bir şey
var, parlamenter olmak diye bir şey var; hukuk var, insanlık var. (BDP
sıralarından alkışlar) Yani bu ne? İlk günden bu Meclis Başkanlığı niye bunu
yapar Başkanım? Niye ilk günden bunu yaparsınız? Bu olmaz, bunu kabul etmeyiz.
Çok açık söylüyorum, bu tasarrufu kabul etmeyiz.
Usul tartışması açıyorum efendim İç Tüzük’e göre. Meclis Başkanlığı bu sunuşunu geri alacak.
BAŞKAN – İlk önce, müsaade ederseniz,
bu uygulamayı izah edeyim, siz yine isteyin.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hayır efendim,
bakın, bir usul var.
BAŞKAN – Bir dakika, siz…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Adalet
Komisyonu oluşmamış, Karma Komisyon oluşmamış…
BAŞKAN – Bir saniye efendim, bir
saniye…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – …Anayasa
Komisyonu oluşmamış, komisyonda görüşülmemiş, Meclis Başkanlığına geliyor ve
buraya indirip bilgilendirme yapıyorsunuz. Ekonomik ihale yolsuzluğundan gelen
dava açılmaları niye sunulmuyor, hırsızlıktan niye sunulmuyor? Bilmem bir düşünce suçunun
davasını… Sayın Ahmet
Türk bir yerde konuşma yapmış. Siyasetçidir arkadaşlar. Siz buna tahammül
edecekseniz… Bu Mecliste biz konuşamayacaksak, açık konuşalım, ilk günden bu
yanlış…
BAŞKAN – Sayın Kaplan, bir saniye,
oturun, ben de izah edeyim efendim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bunun geri
alınması lazım, lamı cimi yok.
BAŞKAN – Tamam, buyurun oturun efendim,
ben de izah edeyim, neden böyle yapılıyor.
Sayın milletvekilleri…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkanım,
hangi suçtan… Bunun ne izahını yapacaksınız?
BAŞKAN – Oturun lütfen, oturun. Siz konuştunuz, siz oturun lütfen.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ama özel
görevli mahkeme ne diyor…
BAŞKAN – Ama niçin uygulanmadığını da
müsaade edin ben izah edeyim.
Buyurun oturun.
Sayın milletvekilleri, Anayasa’nın
83’üncü maddesinin ikinci fıkrası “Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve
seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14 üncü
maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır.” diyor…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Tamam Başkanım…
BAŞKAN – …ve “Ancak, bu hâlde yetkili
makam durumu hemen ve doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirmek
zorundadır.” hükmünü içermektedir.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Tamam Başkanım,
güzel…
BAŞKAN – Bir saniye.
Bu hüküm çerçevesinde bugüne kadar
mahkemelerden gelen yazılar Genel Kurulun bilgisine sunulmuştur. Başkanlığımız,
Anayasa’nın hükmüne göre gereğini yapmaktadır. Olay bundan
ibaret.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Başkanım, çok
güzel! Bakın, Anayasa 14 2001’de değiştirildi. Bakın Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Evet.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – 2001’de Anayasa
14 değişti. 14’üncü maddenin son fıkrası, okuyorum: “Bu hükümlere aykırı
faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir.” On
yıldır bu kanun çıkmadı. Çıkmayan kanunu bize uygulayamazsınız. Arkadaşlar,
bunu açık söylüyorum: Çıkmayan kanunu bize uygulayamazsınız. (BDP sıralarından
alkışlar) 14’üncü maddenin son fıkrası…
BAŞKAN – Hayır, hayır. Şimdi
lütfen…
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Bu Mecliste on
senedir bu kanun çıkmadı.
BAŞKAN – Lütfen…
HASİP KAPLAN (Şırnak) - 10 tane tutuklu
milletvekili olan bir Meclis cumhuriyet tarihinde var mı? 8 tane tutuklu
milletvekili var, Hatip Dicle’nin vekilliği düştü. Bana bir örnek gösterebilir
misiniz? Nasıl olacak arkadaşlar?
BAŞKAN – Sayın Kaplan, Anayasa’nın
hükmü yerine getirilmiştir.
Sayın milletvekilleri…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – 14’üncü
maddenin son fıkrası…
BAŞKAN – Yapılacak bir şey yok.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Geriye
sunacaksınız Sayın Başkanım, geri göndereceksiniz.
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen…
Meclis araştırması açılmasına ilişkin
üç önerge vardır. Ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Başkanım, onu
tartışacağız. 14’üncü maddenin son fıkrası…
BAŞKAN – Oturun lütfen.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Ya gereğini
yapın ya gereğini yapın! Bize zulüm etmeyin, zulüm istemiyoruz. Çok açık
söylüyorum.
BAŞKAN – Lütfen oturun.
Okutuyorum:
C) Meclis AraştIrması Önergeleri
1.-
İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak ve 22 milletvekilinin, spor sektöründeki
siyasi baskı iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'nin önde gelen spor
kulüplerinin yöneticileri ile bazı sporcular şike iddiaları çerçevesinde
gözaltına alınmış ve tutuklanarak cezaevine gönderilmişlerdir.
Bu çerçevede yürütülen operasyonlar 3
Temmuz 2011 tarihinde başlatılmış ve bugün hâlâ süren operasyonların ucu açık
bir süreçte de devam edeceği anlaşılmaktadır.
Şike iddialarının üzerine gidilmesi
Türk sporunun gelişmesi ve uluslararası alanda başarılı olması açısından son
derece önemli ve gereklidir. Ancak, şike soruşturmasının zamanlaması, yürütülüş
yöntemi ve gelişimi, bir şike organizasyonunun çökertilmesinin yanında, daha
farklı siyasi girişimlerin ve amaçların da olabileceği yönünde bazı kuşkular
ortaya çıkarmaktadır.
Özellikle, soruşturmayı yürüten
savcının gözaltına alınan Trabzonspor Başkanı Sadri Şener’e “12 Haziran
seçimleri öncesi Başbakan Erdoğan’a yönelik komplo kuruldu mu?” sorusunu
yöneltmesi, soruşturmanın spor alanının dışında, daha çok siyasi yönü olduğu
yorumlarını kuvvetlendirmektedir.
Şike operasyonlarının her aşaması,
evrensel hukuk ilkelerine ve yasal mevzuata aykırı bir şekilde basın
organlarına servis edilmiş, soruşturma tamamlanmadan ve iddianame hazırlanmadan
bazı spor kulüplerimiz ve spor adamlarımız toplum önünde peşinen suçlu ilan
edilmiştir.
Ceza Muhakemesi Kanununun 157.
Maddesinde soruşturmanın gizliliği ilkesi düzenlenmiş ve Adalet Bakanlığının
“Adli Kolluğun Görevi Yetki ve Sorumlulukları ile Soruşturmanın Gizliliği”
başlıklı 98 Nolu Genelgesinde bu ilkenin çerçevesi
tartışılmayacak netlikte ortaya konmuştur.
Söz konusu Genelge’de
Anayasanın 138. Maddesinde yer alan “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar,
kimse suçlu sayılamaz.” hükmü ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Adil
yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesinde yer alan “Bir suç ile itham edilen
herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır.” hükmüne
işaret edilmiştir. Soruşturmanın gizliliği ilkesi, suçsuzluk karinesinin vaz
geçilmez unsurudur. Oysa şike operasyonu kapsamında bu ilke sistematik bir şekilde
ihlal edilmiş, asırlık spor kulüpleri, spor yöneticileri, sporcular halk
nezdinde suçlu ilan edilmişlerdir.
Soruşturmanın gizliliğine ilişkin
ihlaller en hafif deyimi ile siyasi iktidarın ihmalinden kaynaklanmaktadır ve
bu ihlallerin siyasi iktidarın himayesi olamadan sistematik bir şekilde
sürdürülmesi olanaklı değildir.
Şike operasyonunun, ceza hukukunun en
temel ilkelerinden olan masumiyet karinesinin ihlali yanında, endüstriyel
futbolun marka değerini düşürmesi, halka açık birer şirket olan birçok spor
kulübünün yatırımcılarının zarara uğraması ve en önemlisi de özerk TFF’nin yönetimine dışarıdan müdahalelere ve siyasetin
malzemesi yapılması sonucuna neden olduğu açık bir gerçektir. Bu açıdan Türk
futbolunu halkın karşısında ve uluslararası alanda zor durumdan kurtarmak için
gerekli önlemlerin belirlenmesi ve bir an önce hayata geçirilmesi bir
zorunluluktur.
Tüm bunların yanında federasyon
seçimlerinde siyasi iktidarların baskıcı ve şekillendirici yaklaşımlarının,
özerkliğin yitirilmesinden dolayı Türk sporunu çağdışı bir konuma taşıyacağı
açıktır. Bu nedenle, sporun siyasi iktidarların etkilerinden arındırılması için
gerekli önlemlerin belirlenmesi son derece önemlidir.
Konuya ilişkin olarak 22. Dönemde
kurulan ve Raporu TBMM Genel Kurulunda görüşülen “Türk Sporunda Şiddet, Şike,
Rüşvet Ve Haksız Rekabet İddialarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu Raporunda” yer alan
tespit ve önerilerinin gereğinin hayata geçirilip geçirilmediğinin araştırılması,
spor alanındaki siyasi baskıların ve şekillendirme girişimlerinin belirlenmesi,
federasyonların özerkliğini yitirmesine neden olan müdahalelerin değerlendirilmesi, sporun ve sporcunun
itibarını yitirmesine neden olan uygulamaların incelenerek alınması gereken
önlemlerin tespiti amacıyla Anayasa’nın 98 inci, TBMM içtüzüğünün 104 ve 105
inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Erdoğan Toprak (İstanbul)
2) Mahmut Tanal (İstanbul)
3) Kazım Kurt (Eskişehir)
4) Erdal Aksünger (İzmir)
5) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
6) Levent Gök (Ankara)
7) Malik Ecder
Özdemir (Sivas)
8) Hüseyin Aygün (Tunceli)
9) Atilla Kart (Konya)
10) Ensar Öğüt (Ardahan)
11) Bülent Tezcan (Aydın)
12) Osman Aydın (Aydın)
13) Rahmi Aşkın Türeli (İzmir)
14) Mustafa Moroğlu (İzmir)
15) Namık Havutça (Balıkesir)
16) Aylin Nazlıaka (Ankara)
17) Gürkut
Acar (Antalya)
18) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
19) Haydar Akar (Kocaeli)
20) Salih Fırat (Adıyaman)
21) Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
22) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
23) İdris Yıldız (Ordu)
2.- İzmir
Milletvekili Alaattin Yüksel ve 23 milletvekilinin, Türkiye’de siyanür ve
benzeri kimyasal maddeler kullanılarak yapılan madencilik faaliyetlerinin neden
olduğu çevre kirliliğinin ve olası kirlilik tehditlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/3)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye’de Siyanür ve Benzeri Kimyasal
Maddeler Kullanılarak Yapılan Madencilik Faaliyetinin Neden Olduğu Çevre
Kirliliğinin ve Olası Kirlilik Tehditlerinin Araştırılarak Alınması Gereken
Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 ve 105.
maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Alaattin Yüksel (İzmir)
2) Rıza Mahmut Türmen (İzmir)
3) Mustafa Moroğlu (İzmir)
4) Hasan Ören (Manisa)
5) Şafak Pavey (İstanbul)
6) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
7) Aytun Çıray (İzmir)
8) Musa Çam (İzmir)
9) Hülya Güven (İzmir)
10) Sakine Öz (Manisa)
11) Özgür Özel (Manisa)
12) Dilek Akagün
Yılmaz (Uşak)
13) Adnan Keskin (Denizli)
14) Süleyman Çelebi (İstanbul)
15) Aykut Erdoğdu (İstanbul)
16) Aylin Nazlıaka (Ankara)
17) Rahmi Aşkın Türeli (İzmir)
18) Gürsel Tekin (İstanbul)
19) Malik Ecder
Özdemir (Sivas)
20) Engin Altay (Sinop)
21) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
22) Oğuz Oyan (İzmir)
23) Gökhan Günaydın (Ankara)
24) Birgül Ayman Güler (İzmir)
Gerekçe:
7 Mayıs 2011’de Kütahya’nın Tavşanlı
ilçesinde gümüş üretimi yapılan Eti Gümüş A.Ş.’ye ait
tesisin siyanürlü atık su barajındaki setlerden birinin çökmesi büyük bir çevre
kirliliği tehlikesini ortaya çıkarmıştır. 25 milyon metreküp atık kapasitesine sahip olan
barajda 15 milyon metreküp atık siyanürlü su bulunduğu ve bunun 1 litresinde
1000 mg siyanür bulunduğu iddia edilmektedir. Uzmanlar 1 litre suda 8 mg
siyanür bulunduğunda zehirlenmeye, 20 mg bulunduğunda ise ölümcül sonuçlara yol açtığını
belirtmektedir. Atık havuzundaki setlerin tamamen çökmesi durumunda başta
tesisin çevresi olmak üzere Porsuk Çayı’nda ve Sakarya Nehri’nde çok büyük bir
çevre felaketinin yaşanacağı ve Karadeniz’e kadar ulaşacak kirliliğin
etkilerinin yüzyıllarca süreceği, bölgenin adeta bir çöle dönüşeceği ifade
edilmektedir. Tesisin üretim kapasitesini son dönemde üç kat artırmasına rağmen
atık bertaraf sisteminde yeterli düzeyde kapasite artışı sağlamadığı iddiaları
yaşanan tehlikenin en önemli nedeni olarak gösterilmektedir.
Öte yandan bir deprem bölgesi olan
Kütahya’da 19 Mayıs 2011’de yaşanan 5.9 büyüklüğündeki
deprem büyük bir endişeye neden olmuştur. Zira “aşırı yağışlar” nedeniyle bile
siyanürlü atık su setleri yıkılan bu tesisin böyle büyük depremler karşısında
ne hale geleceği çok ciddi ve kaygı verici soruları akla getirmektedir.
Tehlikenin boyutları bu seviyede iken
Çevre ve Orman Bakanlığı’nın, Sağlık Bakanlığı’nın, Kütahya Valiliği’nin ve Eti
Gümüş A.Ş’nin sürekli olarak yaptığı, insan sağlığını
ve doğal yaşamı tehdit eden herhangi bir bulgu olmadığına ve gerekli
tedbirlerin alındığına dair açıklamalar kamuoyunu tatmin etmemektedir.
Nitekim Çevre Mühendisleri Odası,
bölgedeki içme suyundan 12 Mayıs’ta numune alındığını ve akredite olmuş bir laboratuarda analiz ettirildiğini belirtilerek, analiz
sonucuna göre, kazanın 5. gününde siyanür sızıntısının 4,5 kilometre ötedeki Köprüören köyü su kaynaklarına ulaştığı, içme suyunda
müsaade edilen limit değerlerden yüzde 40 fazla siyanür olduğunu açıklamıştır.
Bu analizin Ankara’da Çevre ve Orman Bakanlığı ile Türk Akreditasyon Kurumu
tarafından akredite bir laboratuvarda yaptırıldığı belirtilmiş, Kütahya
Valiliği’nin yeraltı suyu analizlerini yaptırdığı Kütahya İl Halk Sağlık
Laboratuvarı’nın ise siyanür ölçme konusunda akredite olmadığı, dolayısıyla
ölçümlerin de güvenilir olmadığı açıklanmıştır.
13 Haziran 2011’de Kütahya’nın Dulkadir köyünden 7 kişinin siyanür zehirlenmesi şüphesiyle
hastaneye kaldırılması, halkı yeniden korkuya sevk etmiş; bu 7 vatandaştan
birine Kütahya Evliya Çelebi Hastanesi’nde “siyanür zehirlenmesi” teşhisi
konulduğu hastane raporuyla belgelenmiştir.
Bu arada çok önemli bir gelişme daha
yaşanmış, Sağlık Emekçileri Sendikası’nın 14 Haziran 2011’de Dulkadir köyünden alarak Sağlık Bakanlığı İzmir Hıfzıssıhha
Enstitüsü Müdürlüğü’nde tahlil ettirdiği içme suyunda, siyanür ve arsenik
oranlarının müsaade edilen sınırın çok üzerinde, ölümcül düzeyde olduğunu
ortaya çıkarmıştır. Bu resmî raporla ilgili olarak Sağlık Bakanlığı’ndan
herhangi bir açıklama yapılmamıştır.
İlgili sivil toplum kuruluşları ve
meslek odalarının tesiste inceleme yapmasına izin verilmemekte, Bakanlıklardan
soru işaretlerini giderecek açıklamalar yapılmamakta, bölge halkı ekmeğini ya
da sağlığını kaybetmek gibi hayati bir ikilem arasında bırakılmaktadır. Ortada
araştırılması ve cevaplanması gereken çok sayıda soru ve büyük bir sorun
bulunmaktadır. Anayasanın 17. ve 56. maddelerinde düzenlenen
yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakları ile sağlıklı ve
dengeli bir çevrede yaşama hakkının açıkça ihlali anlamına gelen bu mevcut
durumdan hareketle, ülkemizde benzer yöntemlerle yapılan tüm madencilik
faaliyetlerinin incelenmesi için Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105.
maddeleri gereğince bir Meclis Araştırması açılması hayati açıdan önem arz
etmektedir.
3.- Konya
Milletvekili Atilla Kart ve 19 milletvekilinin, Konya Ovası Projesi’nin (KOP)
revize edilmesi ve hayata geçirilmesinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/4)
TBMM Başkanlığına
Konya Ovası Projeleri (KOP); İç
Anadolu’daki kuraklığı ve sulama yetersizliğini önleyecek, bölgede üretimi
asgari şartlarda 4-5’e katlayacak boyutlarda önemli bir projedir.
KOP, Konya ve İç Anadolu Bölgesi için
hayati önemi olan bir projedir.
Entegre bir proje olan KOP, 59 ve 60.
Hükümetler döneminde ihmal edilmiştir. KOP’un en
önemli ayağı olan ve maliyeti 120 milyon dolar seviyesinde olan Mavi Tünel
Projesi, AKP iktidarlarıyla birlikte 8 yılı aşan bir süre geçmiş olmasına
rağmen halen sonuçlandırılamamıştır.
Öte yandan; KOP kapsamında yer alan 12
adet projenin, Konya’nın kuzeyini kapsamadığı bilinmektedir. Mevcut projeler
ile Konya’nın kuzey bölgesinin, yani Selçuklu, Sarayönü, Altınekin, Yunak,
Kulu, Cihanbeyli, Karapınar, Ereğli, Aksaray, Kadınhanı, Ilgın ve Akşehir’i
sulamak mümkün olamayacaktır. Oysa, bu bölge Konya’nın
en kurak bölgesidir. Aynı zamanda tarım arazisi olarak yüzölçümü en büyük olan
bölgesidir. Buna rağmen mevcut KOP faaliyeti bu bölgeyi kapsamamaktadır.
Bu yönüyle, KOP’un
mutlaka ve ivedi olarak revize edilmesi zorunluluğu vardır.
Artık Göksu rezervi ya da kaynağı
yerine, Kızılırmak-Hirfanlı üzerinden bu çalışmanın
yapılması gerektiği uzmanlar tarafından ifade edilmektedir. Bu güzergahın Kulu-Cihanbeyli bölgesine kuş uçuşu 90-100 km
mesafede olduğu gözönüne alındığında, keza gelişen
teknoloji sebebiyle, projenin uygulanma kabiliyetinin yüksek olduğu ve esasen
bu yönde resmi kurumların belli çalışmalar yaptıkları da bilinmekle; 6-7 yıldan
bu yana konu tarafımızdan ısrarla dile getirilmesine rağmen, Hükümet’in konuya
duyarsız kalması kabul ve izah edilebilir bir hal değildir.
GAP Projesiyle eşdeğer önemi olan bu
projenin hayata geçirilmesi, belli odaklar tarafından her nedense
engellenmektedir. Ya da mevcut duyarsızlık sebebiyle bu yönde izlenimler
doğmasına yol açılmaktadır. Hükümet’in konuya duyarsızlığı ve ilgisizliğinin
kabul edilebilir hiçbir açıklaması olamaz.
KOP’un
revize edilmesi projesi neden hayata geçirilmemektedir?
Neden bu yönde çalışmalara
başlatılmamaktadır?
Bölgenin tarımsal üretimini 4-5’e
katlayacak bu projeden birileri rahatsız mıdır?
Teknik boyutuyla projenin hayata
geçirilmesi mümkün müdür?
Bu projenin hayata geçirilmesinin
maliyeti nedir?
Bu soruların ve konuların açıklığa
kavuşturulması zorunluluğu vardır.
Bu konuların, mahallinde uzmanları
aracılığıyla teknik boyutunun incelenmesi, projenin revize edilmesi ve hayata
geçirilmesi konularında gerekli araştırmaların yapılması, rapora bağlanması ve
böylece Hükümet’in görev ve sorumluluğunun gereğini yapması; bu konuda ihmal ve
sorumluluğa yol açan sebeplerin ve alınması gereken önlemlerin tespiti amacıyla
Anayasa’nın 98 ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Atilla Kart (Konya)
2) Emre Köprülü (Tekirdağ)
3) Rahmi Aşkın Türeli (İzmir)
4) Engin Altay (Sinop)
5) Rıza Mahmut Türmen (İzmir)
6) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
7) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
8) Kazım Kurt (Eskişehir)
9) Nurettin Demir (Muğla)
10) Özgür Özel (Manisa)
11) Süleyman Çelebi (İstanbul)
12) Candan Yüceer (Tekirdağ)
13) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
14) Hurşit Güneş (Kocaeli)
15) Haluk Ahmet Gümüş (Balıkesir)
16) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
17) Oğuz Oyan (İzmir)
18) Levent Gök (Ankara)
19) Sena Kaleli (Bursa)
20) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
Gerekçe:
Araştırma Önergesinde dile getirilen
konunun tarımsal üretim ve istihdam boyutları vardır.
Projenin uygulanma kabiliyetinin
olup-olmadığının teknik boyutuyla araştırılması, bunun sonucuna göre de Siyasi
İktidarın göreve davet edilmesi amaçlanmaktadır.
Siyasi İktidarın duyarsızlığı ve
ilgisizliği yanında konunun üretim ve istihdam boyutunun da somut olarak
araştırılması ve bu konudaki belirsizliklerin giderilmesi amacıyla, konunun
TBMM aracılığıyla tahkik edilmesi uygun ve yerinde olacaktır.
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın milletvekilleri, önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
A) Tezkereler (Devam)
2.-
Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Türkiye - Hindistan Parlamentolararası
Dostluk Grubunun kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/543)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 4. maddesi uyarınca,
Hindistan Parlamentosu ile TBMM arasında parlamentolararası
dostluk grubu kurulması hususu Genel Kurulun tasvibine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi, Danışma Kurulunun bir önerisi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
VII.-
ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Genel Kurulun toplantı günlerinden salı gününün denetim konularına (Anayasa’nın
süreye bağladığı konular hariç), çarşamba ve perşembe günlerinin de kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işlerin görüşülmesine
ayrılmasına; salı ve çarşamba günlerinde birleşimin başında bir saat süre ile
sözlü soruların görüşülmesine; “Sunuşlar” ve işaret oyu ile yapılacak
seçimlerin her gün yapılmasına ve Genel Kurulun bu haftaki çalışma saatlerinin
yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
Danışma Kurulunun 4/10/2011
Salı günü yaptığı toplantıda aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına
sunulması uygun görülmüştür.
|
|
Cemil Çiçek |
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
|
Başkanı |
|
Nurettin Canikli |
M. Akif Hamzaçebi |
|
Adalet ve Kalkınma Partisi |
Cumhuriyet Halk Partisi |
|
Grubu Başkanvekili |
Grubu Başkanvekili |
|
|
|
|
Oktay Vural |
Hasip
Kaplan |
|
Milliyetçi Hareket Partisi |
Barış ve Demokrasi Partisi |
|
Grubu Başkanvekili |
Grubu Başkanvekili |
Öneriler:
1 - Genel Kurulun toplantı günlerinden
Salı gününün denetim konularına (Anayasanın süreye bağladığı konular hariç),
Çarşamba ve Perşembe günlerinin de kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işlerin görüşülmesine ayrılması, Salı ve Çarşamba
günlerinde birleşimin başında bir saat süre ile sözlü soruların görüşülmesi,
“Sunuşlar” ve işaret oyu ile yapılacak seçimlerin her gün yapılması,
2 - Genel Kurulun 4/10/2011
Salı günkü (bugünkü) Birleşiminde Başkanlığın Genel Kurula sunuşlarından sonra,
varsa gündemin seçim kısmındaki işlerin tamamlanmasını müteakip bu Birleşimin
sona erdirilmesi,
3 - Genel Kurulun 6/10/2011
Perşembe günkü Birleşiminde Başkanlığın Genel Kurula Sunuşlarından sonra, bir
saat süreyle sözlü soru önergelerinin görüşülmesi ve varsa gündemin seçim
kısmındaki işlerin tamamlanmasını müteakip bu Birleşimin sona erdirilmesi,
önerilmiştir.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Danışma
Kurulu önerisi üzerinde ilk söz Sayın Oktay Vural’ın.
Buyurun Sayın Vural. (MHP sıralarından
alkışlar)
Konuşma süreniz on dakika.
OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, öncelikle, siz de ilk
defa yönetiyorsunuz, hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. İnşallah, gömleğin ilk
düğmesini yanlış iliklememişizdir. Dolayısıyla, bu önemli.
Değerli milletvekilleri, yasama yılının
hayırlara vesile olması dileğiyle Danışma Kurulu üzerinde görüş ve
düşüncelerimi ifade etmek üzere söz aldım. Tabii, bir ilke kararı, aslında
bugün toplantıyı yaptık ve bu toplantıda da diğer grup başkan vekilleriyle de
bir değerlendirme imkânı oldu. Bildiğiniz gibi, Anayasa, Parlamentoya hem
yasama hem denetim görevi vermiş. Bu çerçevede İç Tüzük’ümüz
de Anayasa’ya uygun bir şekilde belli günleri denetime hasretmiş. Çünkü, milletvekillerinin aslında yasama faaliyetleri
konusunda en önemli gücü, parlamenter demokraside milletvekillerinin hükûmete
soru sorma gücüdür: Yazılı soru, sözlü soru, gensoru, Meclis araştırması,
Meclis soruşturması. Aslında, bu, tüm milletvekillerinin görevlerinden biridir
ama özellikle muhalefet açısından en önemli araçlardan biridir.
Bugünü, salı gününü denetime ayırıyoruz
ve salı, çarşamba günleri de birer saat sözlü soru. Tabii, değerli
arkadaşlarım, biz bu günleri ayıracağız, çok göreceksiniz ama çoğunluk
iradesiyle bu salı günlerinin nasıl denetimden çıkartıldığına da şehadet
edeceğiz. Orada da Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim sesimizin,
sözümüzün, denetim yapma imkânımızın kısılmasına ilişkin tavrımızı ortaya
koyacağız. Evet, biz soru soracağız çünkü bizi getiren, sizi de getiren irade,
burada kendi istikametimizde irademizi kullanmamızı istemektedir. Bu bakımdan,
bunun, iktidar partisi, çoğunluk partisi tarafından yok edilmesi ve denetim
faaliyetlerinin, Parlamento faaliyetlerinin hiç olmazsa en aşağı yüzde 30’una
yakınını teşkil etmesi konusunda özen göstermesi gerekir.
Parmaklarla yok edebilirsiniz, ama
değerli arkadaşlarım, demokrasi böyle işlemez. O bakımdan, iktidar partisine
benim önerim, salı günlerini denetim günleri yapalım, sözlü soruları devam
ettirelim. Bu hakkı gasbetmeyin. Bütün bunlarla
ilgili Türkiye'nin sorunlarını burada konuşalım. Milletimiz bizi gönderdi.
Evet, siz yapacaksanız biz de yapılanları, yapılamayanları değerlendireceğiz
ama burada çiftçinin, atanamayan öğretmenlerin, sıkıntı içerisinde olan
vatandaşların dertlerini dile getirmek için fırsat olması lazım. Meclisin nabzı
burada atsın.
Bu konuda kullanacağımız sözlü sorular.
Maalesef, sözlü sorularda, Hükûmetin bu sözlü sorulara cevap verme süreci bir
iki yıl geçiyor. Bir bakıyorsunuz, Hükûmet, sözlü soruların elli tanesini, yüz
tanesini cevaplandıracağım diyor. Sayın milletvekili sormuş, iki yıl önceki bir
olayı sormuş, iki yıl sonra aslında gündemden kalkmış ama cevaplandırıyor.
Dolayısıyla Hükûmetin bu sözlü soruları zamanında cevaplandırmasını temin etmek
özellikle çoğunluk partisinden istediğimiz hususlardan birisidir.
Yazılı sorularda cevaplandırma nispeten
daha fazladır ama maalesef yazılı sorularımızın önemli bir kısmı Meclis
Başkanlığının vetosunu yiyor. “Kişiseldir” filan diye gönderiyorlar iadeli
taahhütlü olarak. Gerçekten subjektif bir şekilde
soru sorma hakkımız engelleniyor. Maalesef soruların önemli bir kısmına
bakanlar cevap vermiyor yani sorduğumuz soru başka ama sayın bakanlar, mevzuat
gereğince “Yapılmaktadır.” diyerek sorudan, soruyu cevaplandırmaktan
kaçınmaktadır; zaman zaman önemli bir kısmı, zannederim yüzde 30-35’i, maalesef
cevaplandırılmayan kâğıtlarda yayımlanmaktadır. Bir soru soruyorsunuz yani bir
sayın bakanın, koskoca devlet teşkilatının milletvekilinin bu sorusunu
cevaplandırmaktan imtina etmesini anlayabilmiş değilim. Soru soracağız, bilgi
sahibi olacağız, ona göre de siyasetimizi yapacağız. Bu bakımdan, bu yazılı
sorulara da Hükûmetin cevap vermesini temin etmek gerekiyor. Gerçekten bilgi
edinme hakkı var ama bakın, milletvekillerinin sordukları sorulara cevap
verilmiyor ve milletin vekilinin sözü kesiliyor. Bu da anlaşılabilir bir husus
değildir.
Diğer taraftan, bizim,
milletvekillerimizin kanun teklifleri olacaktır. Maalesef, bu kanun teklifleri
komisyonlarda gündeme alınmıyor. Kanun teklifleri olmasına rağmen, komisyon
muhalefetten gelen kanun teklifleriyle beraber, birlikte, birleştirerek
değerlendirmiyor. Bunlar yanlış işlerdir. Parlamentoda milletvekillerinin
verdiği kanun teklifleri de görüşülebilmelidir, hiç olmazsa komisyonlarda
görüşülebilmelidir. Reddedeceksen et ama maalesef komisyon başkanı resen, bu
yetkisiyle teklifleri görüşmüyor. Zaman zaman da maalesef milletvekillerimizin
verdiği bu teklifler, ilgili olmasına rağmen birleştirilerek müzakere
edilmemektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak
bizler Anadolu’nun her yerinden geldik değerli kardeşlerim. Tabii iktidar ve
muhalefet olarak, hepimize yetkiyi dağıttı vatandaşlarımız ama bu Parlamento
milletin parlamentosu. Bizler, hepimiz bu milleti temsil ediyoruz. O bakımdan,
vatandaş bu ekranda, burada, şu anda yayınlanıyor “Parlamenterim ne yapıyor?
Meclis, milletvekilim ne yapıyor?” diye soruyor; geliyor mu gelmiyor mu; hangi
konuda konuşuyor, konuşmuyor? Bir parlamentonun faaliyetlerinin halk tarafından
takip edilmesi önemlidir. İcraatlar anlatılacaktır, yapılamayanlar sorgulanacaktır
ama Parlamento faaliyetlerini vatandaştan kesmek amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisi Televizyonunun yayınlarını kısıtlamak ve bugüne kadar yapılan bütün
uygulamaların hilafına bir kısıtlama getirmek doğru değildir. Ne korkuyoruz?
Hani ileri demokrasi, hani şeffaflık, hani açıklık ilkeleri nerede kaldı?
Bunların hiçbiri kalmadı. Niye? Burada, Parlamentoda konuşmalarımız İç Tüzük
çerçevesinde partilere yirmi dakika. Burada bunları kısıtlarsanız dışarıda
istediğin gibi, istediğin televizyon bir partinin borazanı olarak istediği
kadar verir ama Parlamentoda eşit bir şekilde faydalandığımız haklardan
faydalanarak eşit bir şekilde vatandaşımıza ulaşmamız engellenir. Bu bakımdan,
Meclis faaliyetlerinden vatandaşın bilgi edinmesi kesinlikle gereklidir.
Parlamentolar milletten kopamaz, kopmamalıdır. Vatandaşın, nabzının burada atıp
atmadığına, kaldırılan oyların hangi istikamette olduğuna ilişkin bilgi sahibi
olması gerekmektedir.
Bu bakımdan, maalesef, Parlamento bu
yeni dönem içerisinde Meclis faaliyetlerinin 14.00-19.00 salı, çarşamba,
perşembe günleri yayınlanmasına ilişkin eski bir protokolü yürürlüğe sokmuştur
oysa bugüne kadar böyle değildi. Sayın Başbakan bu konuda, Meclis
Televizyonuyla ilgili “Meclis kürsüsü bir şov manzarası hâline dönüştürülüyor.”
diyerek milletvekillerini “âdeta şov yapıyorlar” diye nitelendirmesini Türkiye
Büyük Millet Meclisine yönelik bir haksızlık olarak görüyorum. Burayı elbette
iktidar partisi de diğer milletvekilleri de kullanıyor ama şov için değil,
burada, Mecliste sözünü kullanmak için bu Parlamentoda bu kürsüyü
kullanmaktadır. Bu bakımdan, konuşulacak yer çokmuş, meydanlar. Türkiye Büyük Millet Meclisinde asıl önemlisi
konuşmak, vatandaş burayı istiyor. Bu bakımdan, Sayın Başbakanın “Grup
toplantılarını dahi vermeyeceğiz.” şeklindeki girişimini yürütmenin yasama
üzerindeki bir tahakkümü olarak görüyoruz ve muhakkak -bugün Sayın Meclis
Başkanına da ilettik- bu konunun çözümlenmesi gerekiyor. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar) Burada çözümlenmesi gerekiyor değerli arkadaşlarım.
Olmaz… Yani Parlamentoda bir milletvekilinin halkıyla irtibatını kesmek… Ne
olacak o zaman? Kapalı oturum yapalım. Her gün kapalı oturum önergesi verelim,
kapatalım Parlamentoyu! Zaten yetkiler de Bakanlar Kurulunda, kanun hükmünde
kararnamelerle çıkartıyor. O zaman seçime de gerek yok. Seçim yapılsın,
Bakanlar Kurulu belirlensin, ondan sonra Parlamentoyu feshedelim, bitsin. Olmaz
böyle bir şey.
O bakımdan, değerli arkadaşlarım,
Parlamento kamu hizmetinin odağıdır, Türkiye'nin nabzı burada atar. Bu nabzın
vatandaşlar tarafından algılanması ve güvenini artırmamız lazım. Parlamentoyla
halkın arasında boşluk olduğu zaman parlamentere ve siyaset kurumuna güven
azalmaktadır. Bu bakımdan, arzum ve isteğim, vatandaşına ve seçmene karşı
duyarlı olan milletvekillerinin güçlendirilmesidir. Bürokrasiye ya da birtakım
çevrelere duyarlı olan yürütmenin güçlendirilmesi yerine, burada hesabı seçmene
verecek olan milletvekillerinin güçlü olmasıdır, onların sözü daha önemlidir.
Parlamenter demokraside, bu bakımdan, bu Meclis kanalları demokrasi için
anahtar niteliğindedir ve vatandaşlık hakkının kullanılmasının özüdür. Bir
vatandaş seni vekil olarak seçmiş, millet burada konuşuyor, milletin
konuşmasını milletten saklayalım. Vatandaşlık hakkı burada gasbedilmektedir.
Bu bakımdan, halk ile Meclis arasındaki bir boşluk doğurabilecek Meclis
faaliyetlerinin vatandaşa yansıtılması imkânı olan bu Meclis TV’nin, ivedilikle
Meclis faaliyetlerinin tamamının yansıtılması şekline dönüştürülmesi
gerekmektedir.
Daha çok buralarda konuşacağız elbette.
Ben öncelikle, bu yasama yılının hayırlara vesile olması dileğiyle söz
almıştım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OKTAY VURAL (Devamla) – İnşallah,
bundan sonraki dönem içerisinde de… Tabii, Sayın Başkanıma özellikle şunu da
ifade etmek isterim: Burası Parlamento, yani bir parlamenterin hiç olmazsa Türk
milletine karşı selamını esirgemeden kapatmak da Türk milletinin terbiyesine de
uymaz, bu Parlamentonun geleneğine de uymaz. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla, bu konuda sizi, Türk
milletinin bu konudaki ananelerine, geleneklerine uygun hareket etmeye… Bir
dakika tasarruf edeceğiz diye, bir milletvekilinin sayın milletvekillerine bir
teşekkür etme, bir hitap etme ve bir sonlandırma imkânı verilmemesini de doğru
bulmadığımı ifade ediyorum. Böyle yanlış iliklemeye başlarsanız bundan sonraki
dönem daha fazla yanlışlıklarla devam eder.
Bu bakımdan, hepinize saygılarımı arz
ediyorum, teşekkür ederim. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.
Danışma Kurulu önerisi üzerinde ikinci
söz, İstanbul Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi’nin.
Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin yeni
yasama döneminin ve bu yılın Türkiye Büyük Millet Meclisine ve milletimize
hayırlı olmasını diliyorum. Umuyorum ve temenni ediyorum ki Türkiye Büyük
Millet Meclisi, milletin, ülkenin çözüm bekleyen sorunlarına tam bir demokrasi
anlayışı içerisinde çözüm bulmak amacıyla elinden gelen gayreti sarf eder.
Biraz önce Danışma Kurulu kararı
okundu. Danışma Kurulu kararına göre, her gün yapılan gündem dışı konuşmalara
ilave olarak, salı ve çarşamba günleri birer saat sözlü sorular ve onların
cevapları olacak, salı günü ayrıca denetim günü olacak, çarşamba ve perşembe
günleri de yasama faaliyetleri olacak. Tabii ki burada yazılı olmayan bir şey
var: Adalet ve Kalkınma Partisi bu söze, bu karara sadık kaldığı sürece. Hemen
söyleyeyim, bu karara Adalet ve Kalkınma Partisi sadık kalmayacaktır, çoğunluk
anlayışıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini devamlı olarak belirleme
anlayışında olacaktır.
Bugünlerde bir Anayasa tartışması var.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın Başkanının başlattığı ve kendi başkanlığı
altında kurulması planlanan bir komisyonla ilgili olarak iktidardaki parti
Adalet ve Kalkınma Partisi muhalefet partilerini ziyaret etti, bir seri ziyaret
gerçekleştirildi. Sonuçta, bu ziyaretlerin de amacı, bu komisyon kurulsun,
toplum yeni Anayasa veya Anayasa değişikliği yolunda hareket etsin.
Yeni Anayasa’da veya Anayasa
değişikliği paketinde -Adalet ve Kalkınma Partisi bunu “Anayasa değişikliği
paketi” olarak isimlendirdi bizim partimize göndermiş olduğu yazıda, o nedenle
öyle isimlendirmekte bir mahzur görmüyorum- Cumhuriyet Halk Partisinin önceliği
özgürlüklerdir. İnsanımızın daha fazla özgür olması, insanımızın daha fazla
özgür olabilmesi için de bu özgürlüğe müdahale edebilecek en büyük güç olan
devletin yani özelde de yürütmenin yani Hükûmetin gücünün sınırlanması. Bizim
hareket noktamız budur ancak, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak özgürlük
anlayışıyla yola çıkarken Adalet ve Kalkınma Partisinin, mevcut Hükûmetin 1982
Anayasası’nın bile tanımış olduğu birtakım özgürlükleri halkından esirgeyen bir
tutumu var. Bunları, halka, siyasi partilere, muhalif seslere fazla gören bir
anlayışı var. Anayasa için yola çıkarken hâlâ bir demokraside olmaması gereken
“özel yetkili mahkemeler” uygulaması Türkiye Cumhuriyeti’nde vardır. “Toplum
sözleşmesi” tanımına uygun bir anayasayı yapabilmek için bütün toplumun
iradesinin anayasa yapım sürecine yansıması gerekir. Ta liberallerden
başlayarak herkes anayasayı “toplum sözleşmesi” olarak tanımlar. Bunun için halkın iradesinin yansıyacağı bir
çalışma ortamı, çalışma sisteminin olması gerekir. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Sayın Başkanının, Mecliste grubu olmayan, temsil edilmeyen siyasi partilere
ziyareti çok anlamlıdır. Neden? Evet, Mecliste grubu yok ama bunların arkasında
az veya çok ona inanan bir kitle var, onların görüşleri anayasa yapım sürecinde
önemlidir. Yine bu Mecliste temsil edilmeyenler var, sandık başına gitmeyen
vatandaşlarımız var ama seçildiği hâlde bu Mecliste olamayan milletvekilleri de
var. Halk iradesi “toplum sözleşmesi” tanımına uygun olarak bir anayasa
yapılması gibi bir arzuyla beraber aranacaksa, seçilmiş bütün
milletvekillerinin burada olması gerekir. Devam ediyorum… (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, bugün ilk çalışma günümüz.
Cumartesi günü Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı, bugün ilk olarak gündeme
ilişkin faaliyetler başladı ama bugünün diğer yıllardan bir farkı var. Bugün
Türkiye Büyük Millet Meclisi Televizyonu bu yayınları vermiyor. Yaz aylarında….
OKTAY VURAL (İzmir) – Bugün veriyor şu
anda…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) -
Vermiyor… Veriyor mu arkadaşlar? Vermiyor. Öğlene kadar bu konuyla uğraştım,
vermiyor. Neden vermiyor? Yaz aylarında Sayın Başbakan bir demeç verdi, dedi
ki: “Bu Meclis Televizyonu yayınları bu şekilde olmaz. Grup başkan vekillerime
talimat veriyorum, bu konuyu halledecekler.”
Bir baktık süreç şöyle işlemiş birden:
TRT Genel Müdürü Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 24 Haziranda bir
yazı yazıyor -yazı burada- “Ben bu yayınları keseceğim.” diyor yani saat
14.00-19.00 arasındaki faaliyetleri ben ancak yansıtacağım. Emreden bir yazı
yani daha doğrusu “Benim kararım bu, senin kararın beni ilgilendirmez.”
anlamında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yazılan bir yazı, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanını rencide eden bir yazı. Gerçekte Sayın Başkanın
bunu geri çevirmesi gerekir. Sayın Başkan buna uygun görüş veriyor, 11 Temmuz
tarihinde “TRT Genel Müdürünün bu teklifi uygundur.” diyor, uygun görüş
veriyor.
E, demokrasi, siyasi partilerin, burada
temsil edilen milletvekillerinin görüşünün alınması demek değil midir? Yani
Sayın Başkan nazik bir insan, kendisini kırmayı da arzu etmem ama bakın, bir
karar alıyor Sayın Meclis Başkanı, bu karardan siyasi parti gruplarının -daha
doğrusu iktidar partisi grubunun var ama- muhalefet partisi gruplarının haberi
yok. TRT’nin böyle bir yazıyı yazmaya hakkı yoktur. TRT, bu halkın vergileriyle
ayakta kalan bir kurumdur. Elektrik faturaları üzerinden bütün vatandaşlarımız
yüzde 2 vergi ödüyor TRT için. Halkın vergileriyle yayın yapıyor ama halkın
Parlamentosundan, halkın Meclisinden haber alma hakkına sahip değil, bu hak
kendisinden esirgeniyor. Kendi ülkesinin Meclisinde yapılan konuşmaları
halkından saklamak isteyen bir anlayışın olduğu, böyle bir iktidarın olduğu
rejimin adı demokrasi değildir. Muhalefet partilerinin, muhalefet sözcülerinin
kendi grup salonlarından, grup toplantı salonlarından, Genel Kuruldan yaptığı
konuşmaları halkın gözünden, kulağından saklamak isteyen bir anlayışın olduğu
rejimin adı demokrasi değildir, demokrasi yok. Hem yeni bir anayasa için yola
çıkacağız hem de halkın vergileriyle yayın yapan bir kurumun, Türkiye Radyo
Televizyon Kurumunun Türkiye Büyük Millet Meclisi faaliyetlerini yansıtması
engellenecek. Protokol, yasa, vesaire bütün bunlar işin detayıdır arkadaşlar.
İlgili yasa bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisine takdir hakkı vermektedir.
Meclis hangi faaliyetlerin yayınlanmasını arzu ediyorsa, hangi saatler arasında
yayınlanmasını arzu ediyorsa TRT buna göre yayın yapmak zorundadır.
“Dünya ülkeleri” dendi. O zaman Sayın
Meclis Başkanımız “Dünya ülkelerini araştıracağım.” dedi. Otuz ülkeyle ilgili
bir çalışma yapıldı. Görüldü ki Bulgaristan haricindeki bütün ülkelerde
parlamento faaliyetleri, Genel Kurul çalışmaları kesintisiz bir şekilde
vatandaşlara ulaştırılıyor, dinleyicilere daha doğrusu. Yine, bir iki ülke
haricinde bütün ülkelerde bu yayınlar normal çalışma saatleri yani canlı olarak
yapılan yayınlar dışında banttan ayrıca yayınlanmaktadır. Yine birkaç ülke
haricinde bütün ülkeler bunları İnternet ortamında yayınlıyor ve birkaç ülke
haricinde bu yayınlar kamu yayın sistemi veya bağımsız parlamento kanalları
tarafından yapılıyor. Dünya gider Mersin’e, Adalet ve Kalkınma Partisi gider
tersine! Demokrasiden, özgürlükten yana anlayışı olan bir iktidar burada
yapılan çalışmaları halkın gözünden, kulağından saklamayı düşünmez.
Bununla sınırlı değil. Bakın,
bugünlerde Cumhuriyet Halk Partili belediyeler üzerinde iktidarın olağanüstü
bir baskısı var. Maltepe Belediyesi, Kadıköy Belediyesi… Başka sırada hangi
belediyeler var, bunları göreceğiz. Şunu merak ediyorum: 2.950 belediye var
Türkiye’de, 539 tanesi Cumhuriyet Halk Partili yani yüzde 18’i. Sayın Bakandan,
Hükûmetten rica ediyorum, İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin, mülkiye
müfettişlerinin yüzde kaçı Cumhuriyet Halk Partili belediyeler üzerindedir?
Neden Adalet ve Kalkınma Partili belediyeler üzerinde bir denetim haberini
duymuyoruz, neden bunlar basında yer almıyor? Çünkü,
iktidar kendi belediyelerini hiçbir şekilde denetlemeyecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Evet,
bundan sonra konuşmamın yararı yok, kimse duymayacak.
Sözlerimi burada bitiriyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Danışma Kurulu önerisi üzerinde üçüncü
söz Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın.
Buyurun Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; ben de yeni yasama yılında hepinize selam ve saygılarla
sözlerime başlamak istiyorum.
Sevgili arkadaşlar, şimdi, daha dün
bir. Burada yer konusunda adaleti sağlamayan bir Meclisin halklar arasındaki
hukuku nasıl sağlayacağını sizin vicdanınıza bırakıyorum. Burada 35
milletvekili olan bir grup, ama ayrılan yer sayısı 14!
Şimdi, kendi içinde hukuku işletemeyen
bir Parlamento nasıl bu ülkede özgürlüklerden, demokrasiden, hukuktan
bahsedebilir? Yani halkın sesini kıstırmak için elinizden ne geliyorsa onu
yapıyorsunuz. Bundan sonra grubumuzla geleceğiz, bu komisyonların sırasında
oturacağız. Ya adaleti sağlayacaksınız ya da çalışmalarda, bu konuda siz
adaleti sağlamadığınız müddetçe sizi her gün teşhir etmek boynumuzun borcudur.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bakanlar Kurulu
sırasına oturun ya, Bakanlar Kurulu boş!
SIRRI SAKIK (Devamla) – İnşallah oraya
da geleceğiz, oraya da oturacağız.
İkincisi, halkın sesini niye
kısıyorsunuz? Hani özgürlüklerden bahsediyorsunuz, hani halktan saklanacak
hiçbir şeyin olmadığını söylüyorsunuz. Yani, Meclisi, Meclisin TV’sini, TRT 3’ü
susturuyorsunuz. Saat yediden sonra yayın yok, bugün gruplar vardı yayın yok.
Siz kendi arka bahçenizi yarattınız, medyanızı yarattınız, bu konuda bir
sıkıntınız yok. Peki, muhalefet partisi ne yapacak, diğer muhalefet partileri
ne yapacak? Size biat mı edecek? Siz korkuyorsunuz.
Siz kimden korkuyorsunuz? Siz muhalefetten, evet, muhalefetin dinamiği olan
Barış ve Demokrasi Partisinden korkuyorsunuz. Aslında bu uygulamanız Barış ve
Demokrasi Partisinedir. Çünkü bir toplantıda, bölgede, bölge valilerinin
yaptığı bir toplantıda İçişleri Bakanı da toplantıdaydı, model vekil olarak
Barış ve Demokrasi Partisinin vekillerini İçişleri Bakanına söyleyen valilerdi.
Arkasından bu grubun büyük bir kısmını, bölgedeki Kürt milletvekillerini
tasfiye eden anlayış da oydu. Model vekil istiyorsanız, Başbakan diyordu ki…
İşte, bakın, Barış ve Demokrasi Partisinin grubuna… Halkın içerisindedirler,
fedakârdırlar, gece-gündüz demeden halkın sorunlarına sahip çıkıyorlar,
Parlamentoda en fazla emekçilerin, yoksulların, Kürtlerin, Türklerin, diğer
halkların sorunlarına sahip çıkan tek parti Barış ve Demokrasi Partisidir. Onun
için sesi kısmaya çalışıyorsunuz. Vallahi korkunun ecele faydası yok. Biz
buradayız, kralın çıplak olduğunu söylemeye adayız ve bunu söyleyeceğiz.
Dünyanın dört bir tarafında özgürlükler vadeden, bütün ülkeleri kurtarmaya
kendisini adayan bir Başbakan kendi ülkesinde alabildiğine daha çok geri, daha
çok halkın sesini kısmaya çalışan bir anlayış içerisinde. Şimdi, görün bakın,
eğer… Orta Doğu’daki liderlerden zaman zaman dönüp söylüyor: “Ders
almalısınız.” Siz de ders almalısınız. Yani, Hafız Esad’lar da senin gibiydi,
Kaddafi de öyleydi, Mübarek de öyleydi. Halkın sesini kısıyordular. Şimdi
gelinen noktada siz de halkın sesini kısarsanız halka hesap vermek zorunda
kalırsınız.
Sevgili arkadaşlar, şimdi, uzun bir
süredir, seçimlerden sonra Barış ve Demokrasi Partisi neden üç ay Parlamentoyu
boykot etti? İşte, biraz önce burada fezlekeler gündeme geldiğinde ne kadar
haklı olduğumuzun bir gerekçesiydi. Yani seçimler sonrası yapılan… Ve
seçimlerde 8 milletvekili halkın oylarıyla seçildi. Duvarımızda “Egemenlik
kayıtsız, şartsız milletindir.” diyor ama halkın vekilleri cezaevinde. Ya bunu
sökeceksiniz ya da halkın vekillerini cezaevinden çıkaracaksınız. (BDP ve CHP
sıralarından alkışlar) Başka bir yolu yok. Eğer egemenlik kayıtsız, şartsız
halkınsa derhâl bu vekiller özgürlüklerine kavuşmalıdır.
Siz “Demokratik kanalları açacağız.”
diyorsunuz, bir taraftan da her gün BDP üzerinde ciddi bir baskı var. Bakın,
bugün 123 tane yöneticimizi gözaltına aldınız. Şu ana kadar 3.500 “KCK Operasyonu”
adı altında seçilmiş belediye başkanlarımızı, milletvekillerimizi, il genel
meclisi üyelerimizi, il ve ilçe başkanlarımızı tutuklattınız. Kim? Sizin emrinizdeki polis ve yargı. Çünkü suçüstü
yakalandınız. Sayın Başbakan Makedonya’dan dönerken suçüstü… Daha önce
söylüyordu: “Yargı bağımsız.” Şimdi ona da gerek duymadan açık bir şekilde bu
talimatın nereden geldiğini -bizzat kendisi açıklamalarda bulundu ve- biz de
biliyoruz evet, genelde hep de söyleriz: Cinayeti işleyen ile soruşturan aynı
ise failler bulunmuyor. Artık açık ve net olarak bu tutuklama talimatının
nereden geldiğini biliyoruz ve halkımız bu işin faillerini biliyor. Siz silahlı
güçleri demokratik zemine davet ederken demokratik zeminde eline silah almamış,
hayatı boyunca silahla hiçbir ilişkisi olmamış halkın temsilcilerini
tutuklarsanız bu ülkeye nasıl demokrasiyi getirirsiniz, nasıl bu ülkede iç
barışınızı sağlayabilirsiniz?
Sayın Cumhurbaşkanı yurt dışı gezisinde
şunu söylüyordu silahlı güçlere: “Silahlarınızı bırakın, eve dönün.” Peki,
bugünkü operasyonlarda, il ve ilçe başkanlarımız, il genel meclisi üyelerimiz,
belediye başkanlarımız, bunların ellerinde bir silah bulundu mu? Biz size
güvenmiyoruz. Siz, doksan yıldır bu halkı aldattınız. Sizin adınız değişse de
bütün partiler bu halka karşı suç işledi. Şimdi, onun için, bu sözlerin hayata
geçebilmesi için demokratik kanalların açılması lazım, Parlamento artık savaş
kararları alan bir Parlamento değil, tam tersine, daha çok özgürlük, daha çok
bağımsızlık, daha çok halkların kendi kimlikleriyle kendisini ifade edebileceği
bir Parlamento olmalıdır. Geçmişte de… Yarın buraya gelecek, yine sınır ötesi
operasyonlarla ilgili yeni bir tezkere gelecek. Bunların hepsi denendi sevgili
arkadaşlarım. Yeni gelen arkadaşlarımız bunu bilsinler. Yüzlerce kez sınır içi,
sınır dışı, havadan ve karadan o coğrafya hep bombalandı ve biz bu kürsüde hep
şunu söyledik: Sorun Kandil’i fethetmekte değil. Sınır ötesi operasyonları
yaparak sorunu çözemezsiniz. Sorun… Kürt halkına haksızlık ettiniz cumhuriyetin
kuruluşundan bugüne kadar, bu hakları teslim ettiğiniz an o zaman Kürt halkının
yüreğini fethedersiniz. Sorun… Kürt halkının çocuklarını öldürerek Kürt
halkının yüreğini fethedemezsiniz. Acılarımızı çoğaltarak yüreği
fethedemezsiniz. O vesileyle, geçmişten bugüne kadar denenen bu yolların bir
daha denenmemesi gerekir. Bu yolların hepsi denendi, Çiller’den tutun Mehmet
Ağar’a kadar, Ağar’dan bütün tanıdığınız aktörlere kadar ve siz de denediniz.
Bu yol, bir çıkmaz yoldur. Onun için, tek yol vardır, müzakere ve diyalogdur,
uzlaşıdır. Biz uzlaşı ve diyalog için buradayız. Biz sorunların çözümü için
buradayız. Bizim amacımız, buralarda gelip… Diğer milletvekilleri gibi bir
lüksümüz yok. Ülkede kan akıyor, bu her damla kan bizim kanımızdır, bunların
arasına bir ayrım koymuyoruz. Biz, ölümler arasına ayrım kesinlikle koymadık.
Ölen askerin de polisin de gerillanın da sivil bir vatandaşın da acısını
yüreğimizde hissettik. Bu sorumlulukla hareket ettik. Bundan sonra da bu
sorumluluklarımızı aynen bu şekilde devam ettireceğiz.
Onun için gerçekten hepimize önemli
sorumluluklar düşüyor. Ben küçük bir örnek vermek istiyorum: Bakın, KCK
operasyonu dışında da -yüzlerce ve binlerce isim sayabilirim- bir demokratik
çözüm çadırında oturduğu için on iki yıl ceza alan Kürt çocukları var, Kürt
anneleri var, Kürt yaşlıları vardır. Böyle bir hukuk, böyle bir adalet olabilir
mi? Böyle bir ayrımcı politika olabilir mi?
Bugün Sayın Başbakanın dünyanın -dört
bir tarafını dolaşırken- Güney Afrika’da gidip ziyaret edeceği müzede “Özgürlük,
saygı, eşitlik, farklılık, demokrasi, sorumluluk ve uzlaşı…” onlar duvarların
üzerinde yazılmıştır. Diliyorum Sayın Başbakan bu saydıklarımı orada okur
gelir, o ruh hâliyle bu ülkede olmayan iç barışı hep birlikte sağlarız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Sakık,
teşekkür ederim.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Hepinize
saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulu
önerisi üzerinde son söz Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli’nin.
Buyurun Sayın Canikli. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Danışma Kurulu
kararı almışlar, üzerinde konuşuyorlar Sayın Başkan. Böyle bir şey yok ki!
BAŞKAN – Öğreniriz sonra…
Buyurun.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum ve yeni Meclis
çalışmalarının, yeni yasama yılının hepimize, partilerimize, gruplarımıza,
milletimize hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. İnşallah bu dönemde
katkı sağlayan ve milletimizin sorunlarının çözümüne katkı sağlayan çalışmalar
inşallah bu çatı altında yapılacaktır.
Değerli arkadaşlar, şimdi, tabii bir
konu tartışıyoruz, daha doğrusu birkaç konu tartışıyoruz ama bunlardan en
önemlisi bu Meclis görüşme yayınlarının seyriyle ilgili konu.
Şimdi, tabii, arkadaşlarımız,
muhalefete mensup arkadaşlarımız kendi açılarından olayları değerlendiriyorlar.
Öncelikle şu hususun bilinmesi gerekiyor: Kesinlikle hiçbir zaman, hiçbir
dönemde muhalefetin sesinin kesilmesi, kısılması, azaltılması gibi bir tavır,
davranış içerisinde hiç olmadık, AK PARTİ Grubu olarak hiç olmadık.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – İnanarak mı
söylüyorsunuz?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Evet, inanarak... Biraz sonra, belgeli
rakamlarla size bunun altını dolduracağım.
Şimdi isterseniz başlayalım. Bakın,
tartıştığımız konu şu: 1995 yılında, ilgili kanuna dayanarak TRT ile Türkiye
Büyük Millet Meclisi bir protokol yapıyor. Tarih 1995 değerli arkadaşlar. Ona göre, Meclisin çalışmalarının saat 14.00 ile -bir saati özet,
diğeri canlı olmak üzere- 19.00 arasında canlı olarak verilmesi öngörülüyor,
karara bağlanıyor, protokole bağlanıyor ve 2002 yılının, daha doğrusu 13 Mart
2003 yılına kadar -dikkatinizi çekiyorum- 13 Mart 2003 tarihine kadar bu kural
kesintisiz bir şekilde uygulanıyor yani protokolün gereği yapılıyor ve hiç
bunun dışına da çıkılmıyor.
OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Yani, 1995
tarihinden 13 Mart 2003 tarihine kadar sadece 14.00 ile 19.00 arası görüşmeler
yayınlanıyor televizyondan. Onun dışında -bir de özel görüşmeler var yani
Meclis görüşmeleri vesaire- Meclis ne zaman çalışırsa çalışsın, saati uzatılsın
uzatılmasın, hafta sonu çalışma kararı alsın, hiçbir şekilde bunlar canlı
olarak yayınlanmıyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
19.00’dan sonra veriyordu.
OKTAY VURAL (İzmir) - Hayır, hayır,
hayır…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Yayınlanmıyor… Hayır, çok net, tartışmasız.
OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır, hayır…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - İzin
verin… İzin verin. Sayın Vural, lütfen…
OKTAY VURAL (İzmir) - Nurettin Bey,
doğru bilgi verin.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
Yayınlanmıyor… Bakın, özel olanlar hariç…
OKTAY VURAL (İzmir) – Grup toplantıları
verilmiyordu, Genel Kurul çalışmaları tamamıyla veriliyordu.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - İzin verin
efendim, izin verin. Özel olanlar hariç. Resmî bilgiler, belgeler bunlar.
Bakın, ayrıca, 13 Mart 2003 tarihine
kadar grup konuşmaları da verilmiyor.
OKTAY VURAL (İzmir) – Siz yoktunuz o
zaman… Meclis faaliyetlerine pek ilginiz yokmuş o zaman demek ki.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Biliyoruz
efendim, olmaya gerek yok yani yirmi yıl, elli yıl öncesinin, yüz yıl öncesinin
olaylarını değerlendirirken yüz yıl önce yaşamak mı gerekir? Sayın Vural,
yapmayın Allah aşkına.
Şimdi arkadaşlar, dolayısıyla, bakın,
bu dönemde, 1995 yılında karar bu ve kesintisiz bir şekilde uygulanıyor. Şimdi
şunu mu söylemek gerekir: O dönemde iktidarda olan siyasi parti grupları
muhalefetin sesini mi kesti bu uygulamayla? Böyle bir şey söyleyebilir misiniz?
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Aynı
milletvekilleri bugün sizde!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - 1995’ten
13 Mart 2003 tarihine kadar, hiçbir tane, kesinlikle bu protokolün dışında bir
canlı yayın söz konusu değil arkadaşlar. Ne zaman başlıyor? Protokolün –tırnak
içerisinde söylüyorum- ihlali 13 Mart 2003 tarihinde başlıyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Kim
ihlal etti? Kim, kim?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Tırnak
içerisinde söylüyorum, bakın, onu yani gerçek anlamda, ihlal anlamında
kullanmıyorum elbette. Yoğun talepler üzerine böyle zaman zaman protokolün
dışına çıkılıyor ve bu saatlerin dışında da görüşmeler canlı olarak
yayınlanıyor. Ne zaman? 13 Mart 2003 tarihinden itibaren. Tekrar tekrar
söylüyorum, bu tarihten önce hiç yayın yok, yani 17.00’den sonra Türkiye Büyük Millet
Meclisindeki görüşmeler yayınlanmıyor.
OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır, doğru
değil!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Doğru,
doğru kesin.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bahse girelim mi
sizle?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Sorun,
sorun.
OKTAY VURAL (İzmir) - Hadi bahse
girelim.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Özel
olarak daha sonra halledelim Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) – Grup toplantıları
verilmiyordu, Genel Kurul çalışmaları veriliyordu. Hodri meydan!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Dolayısıyla bakın, ben de Divandan aldım -resmî rakam- belgeleri. 13 Mart 2003…
OKTAY VURAL (İzmir) – Bak,
milletvekillerine doğru bilgi…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Yayınlanmıyor, özetler hariç bakın.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Meclis
Başkanına soralım.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Özetleri
karıştırmayın, özetler hariç.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Meclis
Başkanı…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Yani demek
ki arkadaşlar…
BAŞKAN – Sayın Vural, lütfen…
Lütfen dinleyelim. Sizi dinledik
efendim, dinleyelim.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Ve
protokol bu şekilde, katı bir şekilde uygulanıyor. O dönemde iktidarda olan
arkadaşlar var, siyasi partiler var, muhalefet var, gruplar var ama biz onlara
“Siz o zaman bu uygulamayla o zaman muhalefette olan insanların, siyasi
partilerin, konuşmacıların sesini kestiniz, muhalefetin sesini kestiniz.”
demiyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Diyemezsiniz.
Doğru değil.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Demiyoruz,
demiyoruz. Onu diyemiyorsak siz de bugün…
OKTAY VURAL (İzmir) – Nurettin Bey,
bakın, Genel Kurul çalışmaları sınırsız veriliyordu kardeşim. Burada ısrar
etme, yanlış yaparsın.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Aynı
uygulama. Bakın, bu uygulama aynı uygulama, şu anda bundan sonra alınan karar
aynı uygulama.1995 ile 2002 arasındaki uygulama bizden önceki uygulama, aynısı.
Ona diyemiyorsan, buna nasıl diyorsun? Çifte standart değil mi bu?
OKTAY VURAL (İzmir) – Bak, o zamanki
milletvekili Cemil Çiçek Bey Meclis Başkanı, ona soralım. Başka burada olan var
mı? Doğru bilgi vermiyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar,
bakın, daha sonra TRT diyor ki: “Aramızda bir protokol vardı ama siz bu
protokolü deldiniz.” Protokolde bir tadilat yok. Protokol aynı protokol, 1995
yılında yapılan protokol. “Bu protokolün uygulanmaması tam olarak sıkıntıya
sokuyor beni. Çünkü Meclis görüşmelerinin ne zaman yapılacağı önceden belli
değil, ne zamana kadar süreceği, ne zaman başlayacağı kesinlikle tahmin
edilemediği için ben de planlama yapamıyorum, lütfen bu protokole uyun.” diyor.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – On dört
tane kanalı var, Meclis kanalına mı geldi yani?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Meclisten
talebi bu. Meclis de bunu böyle söylüyor; aynen olay bu.
OKTAY VURAL (İzmir) – Yani Türkiye
Büyük Millet Meclisini TRT Genel Müdürüyle eş değere getirmeyin.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bakın, bu
uygulamayı biz başlatmadık, bizden önce başladı. Bizden önceki 1995’ten 2003’e
kadar uygulandı aynen, bundan sonraki uygulama da 1995’ten 2003 yılına kadar
uygulamanın aynısı olacak.
Değerli arkadaşlar, yani şimdi buradan
yola çıkarak AK PARTİ uygulamasını, AK PARTİ’yi
eleştirmek gerçekten en hafif hâliyle haksızlık, çok büyük haksızlık,
haksızlık; doğru değil bu, doğru değil!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – O zaman eksiği
görmüşsünüz, düzeltmişsiniz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
Sonuç, sonuç…
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – 14 tane
kanalı var bugün TRT’nin, 14 tane kanalı! Neyi saklıyorsun?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Yani, ben,
şimdi 1995 yılından bugüne kadar siyasi partileri falan sayacak değilim,
kimseyi de rencide etmek için söylemiyorum ama bizim bu konudaki gerçek
niyetimizi ortaya koymak için bunları anlatıyorum. Bunlar gerçektir arkadaşlar,
rahatsız olmayacaksınız. Bakın, ben gerçeklerden bahsediyorum. Belge, bilgi;
hepsini çok net olarak veriyorum. Girdiğiniz zaman görürsünüz zaten. Aynı şey
grup toplantıları için de geçerli.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) – Her şeyi
değiştiriyorsunuz, bunu niye düzeltmediniz?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Şimdi,
bakın benim başka bir önerim var değerli arkadaşlar. Bakın öneri şu: Türkiye
Büyük Millet Meclisinin mevzuata göre esas çalışma saatleri 15.00 ile 19.00.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – O
zaman hiç çalışmayacağız.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Gelin, biz
çalışma saatlerini fiilen buraya yoğunlaştıralım. Yani olağanüstü ve olağandışı
hâller dışında, çok istisnai hâller dışında çalışmayalım, yani 19.00’un dışında
çalışmayalım. (CHP sıralarından gürültüler)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
Nurettin Bey, kim çalıştırdı, kim çalıştırdı? Sabahlara kadar burada…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – İzin
verin… İzin verin…
Bakın ama bunun yapılabilmesi için
15.00 ile 19.00 arasında yasama faaliyetlerini yapabilmemiz gerekiyor.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Statükoculuğu
bırakın!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bir başka
ifadeyle, esas bu Meclisin görevi olan, hepimizin görevi olan yasama faaliyeti
dışında özellikle -denetim hariç tabii, onu kast etmiyorum- gereksiz ya da
zaman kaybı olarak telakki edilebilecek uygulamaları çıkaralım İç Tüzük’ten.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Sen mi
karar vereceksin ona?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Örnek
vereceğim şimdi, bakın…
HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Zaten sen
konuş, biz hiçbir şey demeyelim.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – İç Tüzük’ten çıkaralım ve bu dönemde yasama faaliyetlerini bu
zaman dilimi içerisinde yoğunlaştıralım; dolayısıyla tüm faaliyetler, tüm
çalışmalar canlı olarak yayınlanmış olsun. Örnek olarak söylüyorum, bakın,
geçtiğimiz dönemde çok sık karşılaştık, yapıldı -bir tespit olarak söylüyorum,
bir vakıa olarak söylüyorum- her gün dört tane grup, grup önerisi getirdi
buraya. Bir grup önerisi yaklaşık olarak elli dakika ile bir saat; dört grup
önerisi dört saat, beş saat veya üç saat, dört saat…
OKTAY VURAL (İzmir) – Denetimi
kaldırıyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Onun
dışında 60’ncı maddeye göre kullanılan zamanlar, 63’e göre kullanılan zamanlar,
o tartışmalar, vesaire… Bunları hesap ettiğiniz zaman ne oluyor? Saat
19.00-20.00 oluyor, biz esas yasama faaliyetlerine geçemiyoruz. Öyle değil mi
arkadaşlar? Yaşadık. Bundan sonra da muhtemelen olacak, hep birlikte göreceğiz.
İşte o zaman bunlardan ayıklayalım bunları, esas daha yoğun faaliyet alanımıza
giren, hedefimiz olması gereken konuları yoğunlaştıralım ve 19.00’un dışına da
çıkmayalım. Yapılması gereken bu, biz buna varız. Buyurun, biz buna varız.
OKTAY VURAL (İzmir) – Gensoru da
vermeyelim, Meclis soruşturması da vermeyelim!
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Yoklamayı da
kaldıralım!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Eğer üzüm
yemekse amacınız, biz bunu öneriyoruz. Gelin, İç Tüzük’ten,
zaman kaybına yol açan bu uygulamaların tümünü kaldıralım ve bu dönemde bu
zaman dilimi arasında biz esas yapmamız gereken yasama faaliyetlerine
yoğunlaşalım değerli arkadaşlar. Buyurun, sözümüzdür, kayıtlara da geçiyor,
istediğiniz her türlü görüşmeye hazırız, bu düzenlemeleri yaparız.
Biz iyi niyetliyiz, biz… Bakın, ayrıca
bir şey daha söyleyeyim; yasalar görüşülürken -genelde doğal olarak geçmişte de
böyleydi- iktidar grubu olarak bir an önce yasalar sonuçlansın, tamamlansın, bu
Mecliste kabul edilsin diye biz az konuşuyoruz açıkçası. Yani mümkün olduğu
kadar hızlı geçsin diye konuşmuyoruz. Dolayısıyla esas… Bakın, bir temel yasada
önergeyi düşünün. Biz çekiyoruz konuşmaları, tamamen muhalefet konuşuyor. Yani
şunu da söyleyemezsiniz, efendim yasa görüşmelerinde iktidar partisi grubunun
daha çok söz hakkı kullanma imkânı vardı diyemezsiniz, uygulamada da böyle
değil. Dolayısıyla sesinizi, kimsenin sesini kesme gibi bir niyetimiz yok.
OKTAY VURAL (İzmir) – Milletin sesini
kısacağınıza, süreyi uzatın.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Biz, bu
Meclis daha yoğun bir şekilde esas faaliyet konusuna yoğunlaşsın istiyoruz,
yasama ve denetim faaliyetlerine yoğunlaşsın istiyoruz. Onun da yolu budur.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) – Halktan
da kaçıralım istiyorsunuz!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Onun da
yolu budur. Gelin anlaşalım hep birlikte, o zaman kayıplarını ortadan
kaldıralım ve ayrıca, daha etkin, daha yoğun bir çalışma metodunu benimseyelim
ve bu şekilde bütün tartışmalar da, bütün sıkıntılar da, sizin eleştirileriniz
de ortadan kalksın.
OKTAY VURAL (İzmir) – Söz mü?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Ben
söylüyorum bakın, söz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Söz mü Danışma
Kurulu önerisi getirmeyeceğiz, getirmeyeceksiniz? Söz mü milletin huzurunda?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bakın,
şunu söylüyorum…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OKTAY VURAL (İzmir) – Söz ver.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Eğer
63’üncü madde…
OKTAY VURAL (İzmir) – Söz ver.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – 63’üncü
madde…
OKTAY VURAL (İzmir) – Söz ver,
getirmeyeceğiz, getirmeyeceksin.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – 63’üncü
madde, 37’nci madde de, buna benzer…
OKTAY VURAL (İzmir) – Söz ver
getirmeyeceğiz, getirmeyeceksin.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Söz
veriyorum, söz önemli değil.
OKTAY VURAL (İzmir) – Tamam söz verdi,
getirmeyeceğiz getirmeyeceksin.
Söz verdiniz tamam.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
Danışma Kurulu kararı getirmeyeceksin Nurettin Bey.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Buna
benzer zaman kaybına yol açan düzenlemeleri, uygulamaları İç Tüzük’ten kaldıralım…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) – Siz
Danışma Kurulu getirmeyeceksiniz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
…olağanüstü hâller dışında da bu Meclisi bu şekilde çalıştıralım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Canikli.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan,
biraz önce Nurettin Bey, bu Meclis televizyonu yayınlarıyla ilgili sayın
milletvekillerini zannederim yanlış bilgilendirdi. 2003’ten önce de -o zaman da
Parlamentodaydık- Parlamentonun faaliyetleri sınırsız
bir şekilde Genel Kurul faaliyetleri televizyondan yayınlanıyordu.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hayır
Sayın Başkan, doğru değil, özetler yayınlanıyordu ve özel gündemle ancak…
OKTAY VURAL (İzmir) - Yayınlanmayan sadece grup toplantılarıydı.
Dolayısıyla, bu konuda açık olan husus budur Nurettin Bey yani yanlış
bilgilendirmeyi düzeltme ihtiyacı içerisinde oldum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın
Başkan, protokol çerçevesinde kesinlikle bu yayınlar söz konusu değildi,
protokol çerçevesinde özel yayınlar olabilir, özel gündemler olabilir.
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkanım, Meclis Başkanının huzurunda
söylendi, Parlamento çalışmalarıyla ilgili biraz önce aldığımız karar
doğrultusunda salı, çarşamba, perşembe günleriyle ilgili iş bölümü yapılmak kaydıyla,
biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, Sayın Nurettin Canikli de
getirmeyeceğini ifade etti, onlar da Danışma Kurulu kararı getirmeyeceklerine
göre biz de getirmemeye söz veriyoruz, onların sözünü de bir taahhüt olarak
kabul ediyoruz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın
Başkanım, ben öyle söylemedim. Sayın Başkan, ben “Danışma Kurulu kararı
getirmiyoruz.” demedim, izin verin, bakın, ben şunu söyledim: İç Tüzük’ümüzde zaman kaybına yol açan kuralları,
düzenlemeleri tamamen temizleyelim, onları kaldıralım, daha yoğun bir şekilde
bu işlere şey yapalım.
Danışma Kurulu kararı getirmeden olur
mu, Meclis gündemini nasıl belirleyeceğiz Sayın Vural? Yapmayın Allah aşkına,
siz de çok iyi biliyorsunuz!
BAŞKAN – Zabıtlara geçti Sayın Canikli.
Teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
Sayın Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN – Müsaade edin.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
Yani şimdi Meclis iradesi TRT Genel Müdürüne teslim mi edildi?
BAŞKAN – Yok böyle bir şey.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
Evet.
BAŞKAN – Yok böyle bir şey efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
Halkın iradesi değil mi burası?
BAŞKAN – Lütfen.
Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulu
önerisi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Danışma Kurulu önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi, İç Tüzük’ün
60’ıncı maddesine göre yerinden söz talebi var. İstanbul Milletvekili Sayın
Melda Onur Dünya Hayvan Hakları Günü münasebetiyle yerinden bir dakika söz
istediler.
Buyurun Sayın Onur.
VIII.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Melda Onur’un, Hayvanları Koruma Gününe ilişkin
açıklaması
MELDA ONUR (İstanbul) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bugün
Hayvanları Koruma Günü. Bugüne farklı açıdan bakmanızı isteyeceğim. Kimi zaman
yüreğimizi dağlayan vahşet haberleri görsek de hayvansever
gönüllülerin gerçekleştirdiği mucizeler bizleri umutlandırıyor ama bizim
yapacağımız çok şey var; Boğaz’daki lüferi, Uzundere’deki kırmızı benekli
alabalığı, Tortum’daki su samurunu da korumamız gerekiyor. Bu yüzden
hidroelektrik santral, nükleer santral gibi projelere girişmeden önce bu sessiz
kitleyi de hassasiyetle düşünmeliyiz çünkü hepimiz ekolojik
zincirin bir parçasıyız.
Yeni bir anayasa yapacağız.
Canlılarımızı, havamızı, suyumuzu, toprağımızı, dolayısıyla toplum sağlığımızı
güvence altına alalım. Doğanın hakkını biz talep edelim. Çünkü doğa talep
ettiğinde sonuçları ağır oluyor. Biz Anayasa’mız ekolojik
olsun istiyoruz. O zaman gelecek nesillerin sırtına daha az sorun yükleriz.
Hepinize çok teşekkür eder, iyi bir
yasama yılı dilerim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Onur.
İç Tüzük’ün
60’ıncı maddesine göre yine İstanbul Milletvekilimiz Sayın Mahmut Tanal
yerlerinden bir dakika söz istediler.
Buyurun Sayın Tanal.
2.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Meclis TV yayınının kapatılmasına
ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
Sayın Canikli sözleşmeden bahsetti. Sözleşme 2003’te olsa dahi zımnen o
koşullar değiştiği için tatbik edilmesi lazım. Meclis TV’de Parlamento
demokrasinin dilidir. Meclis TV’nin kapatılması dilsiz bir demokrasi, aynı
zamanda örtülü bir diktatörlüktür. Yani bu anlamda halkın öğrenme, bilgilenme hakkı
bu şekilde engellenmektedir. Bu, temel hak ve özgürlüklerin ihlali anlamına
gelir.
Değerli Başkan, değerli
milletvekilleri; kanun hükmünde kararnamelerle Kalkınma Bakanlığı kuruldu.
Ancak, değerli milletvekili arkadaşımız Adem Tatlı söz
alırken, herhangi bir sataşma olmadığı hâlde, herhangi bir soru olmadığı hâlde…
Anayasa’nın 91 ve son maddesi uyarınca ivedilikle kanun hükmünde kararnamelerin
Meclise getirilmesi gerekir iken maalesef bu saate kadar kanun hükmünde
kararnameler Meclise gelmemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Tanal, süreniz doldu,
sözleriniz geçti efendim. Lütfen…
MAHMUT TANAL (İstanbul) – Anayasa’nın
91’inci maddesi ihlal edilmektedir. Benim Sayın Meclis Başkanlığından
istirhamım, Anayasa’nın 91’inci maddesinin ivedilikle, öncelikle komisyonlardan
Genel Kurula getirilmesini arz ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Son olarak Sayın Aslanoğlu,
yerinizden bir dakika lütfen.
Buyurun.
3.-
İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
kamu görevlilerinin suçsuz insanlara yapmış oldukları muameleleri kınadığına
ilişkin açıklaması
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) –
Sayın Başkan, eğer her kimse, kamu görevlisi, suç işliyorsa sonuna kadar
gidelim ama suçsuz bir şekilde polis devleti gibi sabahın 5’inde evlerinden
alınan, özellikle son Kadıköy Belediyesinde… Ben kınıyorum herkesi. İnsanların
onuruyla, şerefiyle, haysiyetiyle oynayan herkesi kınıyorum; o polisleri de
kınıyorum, o izni veren savcıyı da kınıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler.
Sayın milletvekilleri, gündemin “Seçim”
kısmına geçiyoruz.
IX.-
SEÇİMLER
A) Başkanlık Divanında Açık Bulunan Üyeliklere
Seçim
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi
İdare Amirliğine seçim
BAŞKAN – Başkanlık Divanında boş bulunan
ve Barış ve Demokrasi Partisi Grubuna düşen Türkiye Büyük Millet Meclisi İdare
Amirliği için Muş Milletvekili Sırrı Sakık aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
B) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Millî
Savunma Komisyonunda açık bulunan üyeliklere seçim
BAŞKAN – Millî Savunma Komisyonunda boş
bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen (2) üyelik için İstanbul
Milletvekili Şirin Ünal ve Karabük Milletvekili Osman Kahveci aday gösterilmişlerdir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince bugünkü gündemimiz sona ermiştir.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Irak'ın
Kuzeyinden Ülkemize Yönelik Terör Tehdidinin ve Saldırılarının Bertaraf
Edilmesi Amacıyla, Sınır Ötesi Harekât ve Müdahalede Bulunmak Üzere, Irak'ın
PKK Teröristlerinin Yuvalandıkları Kuzey Bölgesi ile Mücavir Alanlara
Gönderilmesi ve Görevlendirilmesi İçin Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17/10/2007 Tarih ve 903 Sayılı Kararıyla Hükûmete Verilen ve
8/10/2008 ve 6/10/2009 ve 12/10/2010 Tarihli 929, 948 ve 975 Sayılı Kararları
ile Birer Yıl Uzatılan İzin Süresinin Anayasa'nın 92'nci Maddesi Uyarınca
17/10/2011 Tarihinden İtibaren Bir Yıl Daha Uzatılmasına Dair Başbakanlık
Tezkeresi ve gündemdeki konuları görüşmek üzere 5 Ekim 2011 Çarşamba günü saat
15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.