DÖNEM: 23 CİLT: 98 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
87’nci
Birleşim
6 Nisan 2011 Çarşamba
(Bu Tutanak
Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge
ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdöl’ün, Kanser Haftası’na
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, yükseköğretime geçiş
sınavına ilişkin gündem dışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
3.- Malatya Milletvekili
Ömer Faruk Öz’ün, Malatya iline yapılan yatırımlara ilişkin gündem dışı
konuşması
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.- Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhan’ın, yükseköğretime geçiş sınavıyla ilgili
soruşturmanın idari açıdan da tamamlanıp neticeye bağlanmasına ilişkin
açıklaması ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun
cevabı
2.- Eskişehir
Milletvekili H. Tayfun İçli’nin, yükseköğretime geçiş sınavıyla ilgili idari
soruşturma yürütülmekteyken Cumhurbaşkanının, Millî Eğitim Bakanının telkin ve
tavsiyede bulunamayacağına ilişkin açıklaması ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
3.- Antalya
Milletvekili Mehmet Günal’ın, Polis ve Kanser Haftası’na ilişkin açıklaması
4.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, çiftçilerimizin, köylülerimizin
tarlasında, bahçesinde kullanacakları alt gübresinin bir an önce taksitle
satışının önünün açılmasına ilişkin açıklaması
5.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, son zamanlarda ÖSYM’de özellikle, tüm sınavlarda
kopya ve şifreleme olmasının sorumlusunun Hükûmet olduğuna ilişkin açıklaması
ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
6.- İstanbul
Milletvekili Ünal Kacır’ın, yükseköğretime geçiş
sınavına ait basına verilen kitapçığın şifreli olarak hazırlanmasının yönetime
yönelik bir komplo olabileceğine ve bu yönde araştırma yapılmasına ilişkin
açıklaması ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun
cevabı
7.- Çorum Milletvekili
Agâh Kafkas’ın, yükseköğretime geçiş sınavını tartışarak çocuklar üzerinden
siyaset yapmanın etik olmadığına ilişkin açıklaması ve Millî Eğitim Bakanı
Nimet Çubukçu’nun cevabı
8.- İstanbul
Milletvekili Ahmet Tan’ın, yükseköğretime geçiş sınavına dair Cumhurbaşkanının,
sayın bakanların ve sayın başbakan yardımcısının “Orada bir şey olmamıştır.”
demelerinin yargıya açıkça müdahale olduğuna ilişkin açıklaması ve Millî Eğitim
Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 31 milletvekilinin, rüşvet sorununun bütün
yönleriyle araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1101)
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adana
Milletvekili Necdet Ünüvar ve 1 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Antalya Milletvekili Abdurrahman
Arıcı’nın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(2/889, 894) (S. Sayısı: 744)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükûmeti Arasında Askeri
Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1018) (S.
Sayısı: 751)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ve Almanya Federal Cumhuriyeti Federal
Savunma Bakanlığı Arasında Yapılan Mühimmat Dahil
Leopard 2 Ana Muharebe Tankı Silah Sisteminin Müşterek Konfigürasyon Kontrol
Yönetimi (JCCM) Konulu Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/982) (S. Sayısı: 737)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Lübnan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askeri Alanda
Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/895) (S.
Sayısı: 742)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Mısır Arap Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı
Arasında Askerî Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/966) (S. Sayısı: 749)
6.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Lübnan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askerî Eğitim İş
Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/770) (S. Sayısı: 736)
7.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Maldivler Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askerî Alanda
Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/999) (S.Sayısı: 750)
8.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Federal Demokratik Etiyopya Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında Askeri Alanda İşbirliğine İlişkin Çerçeve Anlaşması ve Bu Anlaşmada
Yapılan 1 Numaralı Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/737) (S. Sayısı: 748)
9.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Terör ve
Terör Örgütlerine Karşı Ortak İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1009) (S.
Sayısı: 713)
10.- Afgan Ulusal
Polisinin Eğitilmesi ve Kapasitesinin Geliştirilmesi Hususunda Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında
İşbirliği Yapılmasına Dair Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1019) (S.
Sayısı: 752)
11.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Denizcilik
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/957) (S. Sayısı: 682)
VII.-
ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Gündemdeki
sıralamanın yeniden düzenlenmesine; Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12 Haziran
2011 Pazar günü yapılması kararlaştırılan 24’üncü Dönem milletvekili genel
seçimine ilişkin kesin sonuçlarının Yüksek Seçim Kurulunca, Türkiye radyo ve
televizyonlarından ilanını takip eden 5’inci gün saat 15.00’te toplanmak üzere,
12/4/2011 Salı gününden itibaren tatile girmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
2.- 752 sıra
sayılı Afgan Ulusal Polisinin Eğitilmesi ve Kapasitesinin Geliştirilmesi
Hususunda Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti
Hükûmeti Arasında İşbirliği Yapılmasına Dair Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı’nın, gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 9’uncu
sırasına alınmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi
VIII.-
OYLAMALAR
1.-Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin
oylaması
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükûmeti Arasında Askeri
Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ve Almanya Federal Cumhuriyeti Federal
Savunma Bakanlığı Arasında Yapılan Mühimmat Dahil
Leopard 2 Ana Muharebe Tankı Silah Sisteminin Müşterek Konfigürasyon Kontrol
Yönetimi (JCCM) Konulu Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Lübnan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askeri Alanda
Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Mısır Arap Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı
Arasında Askerî Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
6.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Lübnan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askerî Eğitim İş
Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı’nın oylaması
7.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Maldivler Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askerî Alanda
Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
8.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Federal Demokratik Etiyopya Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında Askeri Alanda İşbirliğine İlişkin Çerçeve Anlaşması ve Bu Anlaşmada
Yapılan 1 Numaralı Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı’nın oylaması
9.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Terör ve
Terör Örgütlerine Karşı Ortak İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
10.- Afgan Ulusal
Polisinin Eğitilmesi ve Kapasitesinin Geliştirilmesi Hususunda Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında
İşbirliği Yapılmasına Dair Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı’nın oylaması
11.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Denizcilik
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikasının
özelleştirilmesi sürecindeki bir işleme ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı (7/18618)
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya-Simav’daki bazı
köylerin orman emvali işine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlu’nun cevabı (7/18679)
3.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep-Karkamış Sınır Kapısı’nın yenilenmesine
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/18685)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00’te açılarak beş oturum yaptı.
Karabük
Milletvekili Mehmet Ceylan, Karabük ilinin ve Türk demir çelik sanayisinin
kuruluşunun 74’üncü yıl dönümüne,
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, merhum Alparslan Türkeş’in ölümünün 14’üncü yıl
dönümüne,
Konya
Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu, Avukatlar Günü’ne,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel, Adana Çukurova
Üniversitesinde 200 dönüm arazi üzerinde kurulu zeytin gen bahçesinin
söküldüğüne,
Eskişehir
Milletvekili H. Tayfun İçli, özel yetkili mahkemelerde savunma makamının görev
yapmasının engellendiğine,
Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk, Avukatlar Günü’nü kutladığına,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Bursa
Milletvekili Kemal Demirel ve 23 milletvekilinin, taşımalı eğitimde yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1100) Genel Kurulun
bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve ön görüşmelerinin,
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
İnsan Haklarını
İnceleme,
Dilekçe,
Komisyonu
Başkanlıklarının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de
çalışabilmelerine dair taleplerine ilişkin tezkereleri kabul edildi.
TBMM Dışişleri
Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın, NATO KİS Merkezi ile İsviçre Misyonu
tarafından Cenevre’de 30 Mart-2 Nisan 2011 tarihleri arasında düzenlenecek olan
“Silahların Kontrolü Silahsızlanma ve Yayılmanın Önlenmesi Alanlarında
Parlamentoların Rolü” konulu toplantıya katılacağına ilişkin Başkanlık
tezkeresi kabul edildi.
Gündemin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmında yer alan:
ÖSYM’nin
sorunlarının araştırılarak daha sağlıklı çalışabilmesi için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen (10/485) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesi’nin görüşmelerinin Genel Kurulun
5 Nisan 2011 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP,
Akaryakıt
fiyatlarındaki artış hakkında (10/1034) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmelerinin Genel Kurulun 5 Nisan 2011 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP,
Grubu önerileri
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır,
Yalova
Milletvekili Muharrem İnce,
Kocaeli
Milletvekili Fikri Işık’ın, gruplarına sataşması nedeniyle birer konuşma
yaptılar.
Kocaeli
Milletvekili Fikri Işık, konuşmasında hiçbir partiye yönelik komplo iddiasında
bulunmadığına dair bir açıklamada bulundu.
Bastırılarak
dağıtılan 746 ve 744 sıra sayılı Kanun Tasarı ve Teklifi’nin
kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1’inci ve 3’üncü sıralarına; 681,
713, 682, 732, 726 ve 727 sıra sayılı kanun tasarıları ile kanun tekliflerinin
ise bu kısmın 2, 4, 5, 6, 7 ve 8’inci sıralarına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 04/04/2011
Pazartesi günü dağıtılan 700, 549, 589, 648, 352 ve 733 sıra sayılı Meclis
araştırması komisyonları raporlarının gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak
İşler" kısmına alınmasına ve raporlar üzerindeki genel görüşmelerin bu
sıra ile ve Genel Kurulun 07/04/2011 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına;
Genel Kurulun 05 Nisan 2011 Salı günü (bugün) 681 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 6 Nisan 2011 Çarşamba günü
682 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 7 Nisan
2011 Perşembe günü saat 12.00'de toplanarak 700, 549, 589, 648, 352 ve 733 sıra
sayılı Meclis araştırması komisyonları raporlarının görüşmelerinin
tamamlanmasının ardından gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine, 6
Nisan 2011 Çarşamba günkü birleşimde 682 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde bu tasarının görüşmelerine bu birleşimde
devam edilmesine ve 682 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışmalara devam edilmesine; bu birleşimde de 682 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde Genel Kurulun haftalık
çalışma günlerinin dışında 8 Nisan 2011 Cuma günü de saat 14.00’te toplanarak
bu birleşimde 682 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışmalara devam edilmesine; bu birleşimlerde gece saat 24.00’te günlük
programların tamamlanamaması hâlinde günlük programların tamamlanmasına kadar
çalışmalarına devam etmesine; 744 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul
edildi.
İstanbul
Milletvekili Hasan Macit ve Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin;
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılarak Tarımsal Üretimde Kullanılan
Elektriğin Düşük Fiyattan Satılmasına Dair Kanun Teklifi’nin
(2/515) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasına
alınan, Kamu Hizmetlerinin Düzenli, Etkin ve Verimli Bir Şekilde Yürütülmesini
Sağlamak Üzere Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Teşkilat, Görev ve Yetkileri ile
Kamu Görevlilerine İlişkin Konularda Yetki Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/1017) (S. Sayısı: 746),
2’nci sırasına
alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile Libya Arap Halk Sosyalist Büyük Cemahiriyesi Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunması Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/872) (S.Sayısı: 681),
Görüşmeleri
tamamlanarak yapılan açık oylamalardan sonra kabul edildi ve kanunlaştı.
Kamu Hizmetlerinin Düzenli, Etkin ve Verimli Bir Şekilde
Yürütülmesini Sağlamak Üzere Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Teşkilat, Görev ve
Yetkileri ile Kamu Görevlilerine İlişkin Konularda Yetki Kanunu Tasarısı’nın (S.Sayısı 746) Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla,
Başkanlıkça işleme alınıp alınamayacağı hususunda usul görüşmesi yapıldı;
Oturum Başkanı tutumunda İç Tüzük’e aykırı bir durum
bulunmadığını ifade etti.
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
şahsına
Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in, AK PARTİ Grubuna,
Sataşması
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
6 Nisan 2011
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime
02.27’de son verildi.
|
|
Nevzat PAKDİL |
|
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
Yusuf COŞKUN |
|
Harun TÜFEKCİ |
|
|
Bingöl |
|
Konya |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
Bayram ÖZÇELİK |
|
|
|
|
Burdur |
|
|
|
|
Kâtip Üye |
|
|
No.: 119
II.- GELEN KÂĞITLAR
6 Nisan
2011 Çarþamba
Tasarý
1.- Ýslam Konferansý
Örgütü Þartýnýn Onaylanmasýnýn Uygun Bulunduðuna
Dair Kanun Tasarýsý (1/1020) (Dýþiþleri Komisyonuna) (Baþkanlýða geliþ
tarihi: 4.4.2011)
Teklifler
1.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoðlu’nun;
Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Yasasý, Köy
Kanunu ve Þehir ve Kasabalarda Mahalle Muhtar
ve Ýhtiyar Heyetleri Teþkiline
Dair Kanunda Deðiþiklik Yapýlmasý
Hakkýnda Kanun Teklifi (2/898) (Ýçiþleri; Saðlýk,
Aile, Çalýþma ve Sosyal Ýþler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarýna)
(Baþkanlýða geliþ
tarihi: 29.3.2011)
2.- Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Baþkanvekili Trabzon
Milletvekili M. Akif Hamzaçebi ve 3 Milletvekilinin; Ceza Muhakemesi Kanununda Deðiþiklik Yapýlmasýna
Dair Kanun Teklifi (2/899) (Adalet Komisyonuna) (Baþkanlýða
geliþ tarihi: 29.3.2011)
Raporlar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Federal Demokratik Etiyopya Cumhuriyeti Hükümeti Arasýnda Askeri Alanda Ýþbirliðine
Ýliþkin Çerçeve Anlaþmasý
ve Bu Anlaþmada Yapýlan 1 Numaralý Deðiþikliðin Onaylanmasýnýn
Uygun Bulunduðuna Dair Kanun Tasarýsý
ve Dýþiþleri Komisyonu Raporu
(1/737) (S. Sayýsý: 748) (Daðýtma tarihi: 6.4.2011) (GÜNDEME)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Genelkurmay Baþkanlýðý
ile Mýsýr Arap Cumhuriyeti Savunma Bakanlýðý Arasýnda
Askeri Alanda Eðitim, Teknik ve Bilimsel Ýþ Birliði
Mutabakat Muhtýrasýnýn Onaylanmasýnýn Uygun Bulunduðuna
Dair Kanun Tasarýsý ve Dýþiþleri Komisyonu Raporu (1/966) (S. Sayýsý: 749) (Daðýtma
tarihi: 6.4.2011) (GÜNDEME)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Maldivler Cumhuriyeti Hükümeti Arasýnda
Askeri Alanda Eðitim, Teknik ve Bilimsel Ýþ Birliði
Çerçeve Anlaþmasýnýn Onaylanmasýnýn Uygun Bulunduðuna
Dair Kanun Tasarýsý ve Dýþiþleri Komisyonu Raporu (1/999) (S.Sayýsý: 750) (Daðýtma
tarihi: 6.4.2011) (GÜNDEME)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallýðý
Hükümeti Arasýnda Askeri Alanda Eðitim, Teknik ve Bilimsel Ýþ
Birliði Anlaþmasýnýn
Onaylanmasýnýn Uygun Bulunduðuna Dair Kanun Tasarýsý
ve Dýþiþleri Komisyonu Raporu
(1/1018) (S. Sayýsý: 751) (Daðýtma tarihi: 6.4.2011) (GÜNDEME)
5.- Afgan Ulusal
Polisinin Eðitilmesi ve Kapasitesinin Geliþtirilmesi Hususunda Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Afganistan Ýslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasýnda Ýþbirliði
Yapýlmasýna Dair Mutabakat Muhtýrasýnýn Onaylanmasýnýn
Uygun Bulunduðu Hakkýnda
Kanun Tasarýsý ve Dýþiþleri
Komisyonu Raporu (1/1019) (S. Sayýsý:
752) (Daðýtma tarihi: 6.4.2011) (GÜNDEME)
Meclis
Araþtýrmasý Önergesi
1.- Adýyaman Milletvekili Þevket
Köse ve 31 Milletvekilinin, rüþvet sorununun
bütün yönleriyle araþtýrýlarak alýnmasý gereken önlemlerin belirlenmesi amacýyla bir Meclis araþtýrmasý
açýlmasýna iliþkin
önergesi (10/1101) (Baþkanlýða geliþ tarihi: 01/04/2011)
Süresi
Ýçinde Cevaplanmayan Yazýlý
Soru Önergesi
1.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, þiddete
maruz kalan kadýn ve çocuklara yönelik
psikolojik destek çalýþmalarýna iliþkin Saðlýk Bakanýndan yazýlý
soru önergesi (7/17838)
6 Nisan 2011 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87’nci Birleşimini
açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekili arkadaşıma gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz, Kanser Haftası münasebetiyle söz isteyen Trabzon Milletvekili Sayın Cevdet
Erdöl’e aittir.
Sayın Erdöl, buyurun efendim. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Erdöl, lütfen güzel haberler verir bize!
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl’ün,
Kanser Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması
CEVDET ERDÖL
(Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bu fırsatı verdiğiniz için sizlere de teşekkür ediyorum Değerli
Başkanım.
Bu meyanda, 5
Nisan Avukatlar Günü’nü, 7 Nisan Dünya Sağlık Günü’nü ve 12 Nisanda başlayacak
olan Kalp Haftası’nı kutluyor ve etkinliklere destek verenlere teşekkür ederek
konuşmama başlamak istiyorum ama asıl teşekkürümü ben buradaki, Meclisteki tüm
gruplara, tüm milletvekillerine yapmak istiyorum. Çünkü bu dönem içerisinde,
sağlık için çok önemli kanunlara imza attınız. Ben, hepinize takdirlerimi arz
ediyorum.
Bu meyanda, bugün
tekrar sağlıkla ilgili önemli bir kanun görüşmesi daha yapacağız. Vereceğiniz
desteğe de şimdiden teşekkür ediyorum.
Kanser,
hücrelerin sebepsiz, bazen de sebebi bilinmeyen şekilde kontrolsüz olarak
çoğalması anlamına geliyor. Bunu da demokrasi açısından siyaseten tanımlayacak
olursak antidemokratik hücrelerin kontrol dışı çoğalması ve işleyen sistemi
bozmasıdır diye tanımlayabiliriz. Kanser, gerçekten hem Türkiye’de hem dünyada
gittikçe artmaktadır. Bunda, ortalama yaşın yükselmesi, enfeksiyon
hastalıkları gibi pek çok hastalığın belki de elimine edilmesi, azaltılması
sonucu göreceli olarak kanser hastalığı ve kanserden ölenlerin sayısı da
artmaktadır.
Ben, özellikle obezite ve kilo artışına dikkatinizi çekmek istiyorum.
Bunların kanserle direkt ilişkisi olduğu bugün biliniyor. Okul kantinlerinin ve
beslenmenin çok önemli olduğuna, beslenme eğitimimizin mutlaka çok iyi bir
şekilde okullarda başlatılmasının gerekli olduğuna, fast
food alışkanlığını gözden geçirmemiz gerektiğine
inanıyorum. İnternet başında saatlerini geçiren öğrencilerimizin obezite ve beraberinde diğer hastalıklara aday olduklarını
hepimizin bilmesini istiyorum. Kanserden korkuyor isek obeziteden
kaçınmamız lazım, alkolden kaçınmamız lazım, bazı yörelerimizde özellikle güneş
ışınlarından kaçınmamız lazım. Elektromanyetik dalga yayan aletlerin, cep
telefonları başta olmak üzere, çok dikkatli kullanılması gerektiğine
inanmaktayım.
Bu meyanda,
Kanser Araştırma Komisyonumuzun Çok Değerli Başkanı Kemalettin Aydın Bey’e ve
arkadaşlarına da çok teşekkür ediyorum. Yarın görüşülecek Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, çok önemli bir konu. Ben, katkı veren herkese teşekkür ediyorum ve
hazırladıkları kitabın ve özetinin hepimize rehber olmasını temenni ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, kanserle mücadele için, Türkiye Büyük Millet Meclisi 23’üncü Dönemi
çok önemli bir kanuna imza attı: Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine
Dair Kanun. Bundan dolayı da hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Ama gelinen
noktada, Sağlık Bakanlığı her ne kadar kapalı alan tanımını revize ettiyse de
buna genelde bazı özel yerlerde, özellikle lüks semtlerde uyulmadığını
görmekteyiz, kapalı alanlarda sigara içildiğini görmekteyiz. Bu kanser
artışıyla sigara içiminin direkt ilişkisi olduğunu herkes bildiği hâlde sigara
içmeye maalesef devam ediliyor.
Ben “mini
Çernobil” olarak tanımladığım paketlerden sizleri, milletimizi uzak tutmak
istiyorum. Bütün gayretimiz budur. Bunun için hepimizin gayret etmesi
gerekiyor.
Son yapılan
değişikliklerle, sigarayla ilgili kontrollerin, iş yerlerine ait ceza kesme
yetkisinin belediyelerden mahallî mülki amirlere alındığını, mahallî mülki
amirlerimizin, valilerimizin ve kaymakamlarımızın özellikle büyük şehirlerde
bunu titizlikle uygulaması gerektiğini açıkça ifade ediyorum. Çünkü bu,
insanlığa, çocuklarımıza ve geleceğimize olan bir borcumuzdur diye düşünüyorum.
İnternet’ten
sigara satışlarının engellenmesinin de büyük bir aşama olduğunu burada ifade
etmek istiyorum.
İstanbul’da
yapılan, 2009’un ilk beş ayı ile 2010’un ilk beş ayını karşılaştıran 10 eğitim
hastanesinin verilerini incelediğimizde tehlikenin ne kadar büyük olduğunu
görürüz. İlk beş ayların incelenmesinde, İstanbul’daki 10 eğitim hastanesinde,
bir önceki yıla göre solunum hastalıklarında yüzde 20 oranında azalma olduğu,
kalp krizi ve ona bağlı hastalıklarda acillere müracaatlarda yüzde 33 oranında
bir azalma olduğu… Bu demek ki, sigaradan uzak durduğumuz müddetçe sağlığımızın
ne kadar geri gelebileceğini ifade ediyorum. Kanserlerde azalma için de bir beş
yıl beklememizin gerekli olduğunu düşünüyorum.
Ne olur,
çocuklarımız yanmasın, çocuklarımıza kıymayalım. Değerli büyüklerimiz, biz
yandık, çocuklarımız yanmasın diyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Kimse sigara
içmesin, sigarasız günler hepimiz için daha uygundur diyorum.
Katkılarınız için
de size teşekkür ederiz Sayın Erdöl.
Gündem dışı
ikinci söz, yükseköğretime geçiş sınavı hakkında söz isteyen Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi’ye aittir.
Sayın Erçelebi buyurun efendim. (Alkışlar)
2.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin,
yükseköğretime geçiş sınavına ilişkin gündem dışı konuşması ve Millî Eğitim
Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
HASAN ERÇELEBİ
(Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce,
yüce heyetinizi, Demokratik Sol Parti ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Lafı
dolaştırmadan doğrudan konuya girmek istiyorum. Bildiğiniz gibi, son bir hafta,
on gündür ülkemiz bir sınav skandalıyla çalkalanmaktadır. Yakın zamana kadar en
güvenilir kurum olan ÖSYM, artık en güvenilmez kurum hâline geldi ve…
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Yok öyle bir şey.
HASAN ERÇELEBİ
(Devamla) – Niyetiniz neydi belli değil, ama son olayda Allah ayağınıza öyle
bir dolandırdı ki, basına verdiğiniz kitapçık, şifreyi, halk deyimiyle kabak
gibi ortaya koydu!
Değerli
milletvekilleri, ÖSYM, uzmanlaşmış insanların bulunduğu bir yerdir, ama siz,
hiç ÖSYM’de çalışmamış iplik uzmanı bir bilim insanını oraya getirirseniz, işte
gördüğünüz gibi, her sınavda ipliğiniz pazara çıkar! Daha önce polis koleji
sınavlarında sorular çalındı, iptal oldu; kamu personeli seçme sınavında
sorular yine çalındı, yine iptal oldu ve şimdi yargıda, şimdi de şifre iddiaları.
Sayın
Cumhurbaşkanı herkesten önce davrandı; “Tatmin oldum” dedi. Başbakan
Yardımcımız; “Sayın Cumhurbaşkanı tatmin olmuşsa biz de olduk” dedi. Millî
Eğitim Bakanımız; “Ben de bu görüşlere katılıyorum” dedi. Hani, şu matruşka bebekleri var ya, herkes birbirinin içine girerek,
saklanarak konuyu örtbas etmek istiyor. Hepsi tatmin olmuş, ama her şeyde
konuşan Sayın Başbakanımız ortada yok! Acaba domuz gribi olayında olduğu gibi
Sayın Başbakanımız bu şifre olayında farklı mı düşünüyor diye merak ediyoruz.
Evet, bir minare
çalınmışa benziyor. Şimdi de kılıf aranıyor. Bakalım bu kılıfı nasıl
bulacaksınız. ÖSYM’de ölçme değerlendirme uzmanları ya yok ya görüşlerine değer
verilmiyor. 1 milyon 700 bin adet ayrı kitapçık basmak bir fantezidir. Bunun
ölçme değerlendirmeyle bir alakası yoktur. Şimdi konu
hukukta. Yargı görevini yapıyor diyebilirsiniz ama yargı gecikebilir. Şu
anda öğrenciler, 1 milyon 700 bin öğrenci ve onların aileleri kaygı içindeler,
onların hepsi merak içindeler ve gerçekten hepsi de şu anda bildikleri bütün
güzel cümleleri ve dizeleri sizler için sıralıyorlar!
Değerli
milletvekilleri, bu olay pişkinlikle geçiştirilemez ama görüyoruz ki
pişkinlikte ustasınız. O konudaki ustalığınıza gerçekten denecek yok. Şimdi
sizlere öneriyorum: Bu sınavı iptal ediniz. Çünkü bu sınavdan sonra haziran
ayında yapılacak bir sınav var. Bugüne kadar üniversite seçme sınavları tek
basamaklıydı. Onun için, bir kayıp olmaz. Öğrencileri, aileleri stresten
kurtarınız. Aksi hâlde bu insanlar gerçekten stresten çok zor durumda
olacaklar. Bu sınavlar, başarı sınavı değildir, eleme sınavıdır. O yüzden tek
sınavı haziranda doğru dürüst yapınız ve insanların yüreğine su serpiniz
diyorum. Bu suçu METEKSAN’ın üstüne yıkamazsınız.
METEKSAN yöneticisi Polatlı’dan geçen bir belayı üzerine satın almıştır. Çok
yanlış yapmıştır ve bundan sonra METEKSAN ile ÖSYM’nin ilişiği de her zaman
kuşku götürecektir. İşte o yüzden diyorum ki bir an önce bu sınavın iptal
edildiğini, sonuçlarının geçersiz olduğunu açıklayınız. Siyasi sorumluluk sizdedir.
Sayın Millî Eğitim Bakanı biraz sonra cevap verecek, görünen o. O cevapta bütün
milletimize bu sınavın iptal edildiğini söylemelidir çünkü şaibe bir kez
çıkmıştır, şüyuu vukuundan beterdir diyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Erçelebi.
HASAN ERÇELEBİ
(Devamla) – Bağlamayayım mı sözlerimi?
BAŞKAN – Usulümüz
böyle.
HASAN ERÇELEBİ
(Devamla) – Siz bilirsiniz.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
HASAN ERÇELEBİ
(Devamla) – Ben teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sağ olun
efendim.
Gündem dışı konuşmaya
Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu cevap vereceklerdir.
Sayın Bakanım,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MİLLÎ EĞİTİM
BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Yükseköğretime Geçiş Sınavı’ndaki iddialarla ilgili gündem dışı söz alan Hasan Erçelebi Milletvekilimize cevap vermek üzere söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi, 1
Nisan Cuma günü Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nda en az 100 sorunun belli bir
formülle cevaplandığına ve formül sayesinde de soruların rahatlıkla
çözülebildiğine ilişkin bir iddia ortaya atıldı. Çeşitli basın yayın organları
tarafından da belirlenen bir formülle matematik testinde, “sadece matematik
testinde” soruların belli bir kısmını doğru çözmenin mümkün olduğu vurgulandı.
Bu iddianın ardından, yazılı ve görsel basında, Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nda
şifre iddialarıyla ilgili, bir kez daha altını çizerek söylüyorum, çarpıtılmış,
ön yargılı ve yetkilileri suçlayıcı haberlere geniş manada yer verilmiştir. Oysa, kopya iddialarıyla ilgili olarak Öğrenci Seçme ve
Yerleştirme Merkezi Başkanı Sayın Ali Demir, 3 Nisan Pazar günü ayrıntılı bir
şekilde basın toplantısı yaptı ve kendisine, bu konuyla ilgili ileri sürülen
tüm iddialar yaklaşık iki buçuk saat boyunca basın mensupları tarafından
yönetildi ve cevapları verildi. Daha sonraki açıklamalara da baktığımız zaman,
bu konuda çok net ve açık bir durum söz konusu. Bu açıklamalar, maksatlı
çevreler dışında herkesi tatmin etmiştir. Bilim alanında, bu alanda çalışma
yapan yetkin ve yeterli bilim adamları da bu açıklamalardan tatmin olmuştur.
Doğrusu ben de Millî Eğitim Bakanı olarak değil, her şeyden önce, bir anne, bir
veli olarak bu açıklamaları tatmin edici bulduğumu bir kez daha Genel Kurulda
paylaşmak istiyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Somut bilgiyle ancak tatmin olabiliriz.
MİLLÎ EĞİTİM
BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (Devamla) – Ancak Sayın Demir’in açıklamalarına rağmen,
şifre ve kopya iddiaları basın tarafından haberleştirilmeye devam edildi ve ne
yazık ki, bu konuda, bir bilgi kirliliği oluşturuldu. Bilinmelidir ki, her
şeyden önce, Yükseköğretime Geçiş Sınavı’yla ilgili olarak ileri sürülen
iddialar, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının devreye girmesiyle birlikte zaten
soruşturmaya dönüşmüş bir konudur. Kaldı ki, sınavda sistematik bir şekilde
kopya çekme olayının gerçekleştirilmediği de şu aşamada çok net olarak
anlaşılıyor. Dolayısıyla ortada somut bir kopya skandalı yokken, yaklaşık 1
milyon 700 bin gencimizi ve onların ailelerinin kafasını karıştırmaya, bilgi
kirliliği yaratmaya ve mevcut kurumlara güveni sarsmaya hiç kimsenin hakkı
yoktur. Dolayısıyla ben başta basın yayın kuruluşlarının değerli temsilcileri
olmak üzere, herkesi bu konuda serinkanlı, sağduyulu ve bilgiye dayalı
açıklamalar yapmaya davet ediyorum. Zira, burada dile
getirildiği gibi… Hem bu haberler yapılıyor, diğer yandan da sürekli
“Gençlerimizin moralini bozmayalım ama sınav iptal edilsin.” diyoruz veya
sınavın iptal edilmesi yönünde bir karar ittihazı bekliyorsunuz. Her şeyden
önce, Sayın Milletvekili bu kararı kimden bekliyor? Benden böyle bir açıklamayı
nasıl bekliyor doğrusu şaşırıyorum? Zira, Öğrenci
Seçme ve Yerleştirme Merkezi bağımsız, tarafsız bir kurum.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Buraya ancak siz bilgi verebilirsiniz. Oradan bilgi alıp, burada
anlatacaksınız.
MİLLÎ EĞİTİM
BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Dolayısıyla benim talimat vermem, benim
talimatımla sınavın yapılması, benim talimatımla sınavın iptal edilmesi söz
konusu olamayacağı gibi, bu konuda yürütülecek bağımsız bir organ tarafından
yürütülecek soruşturma… Ki, yargı bu anlamda devreye girmiştir. Verilecek
kararın neticesi ne ise, biz, bunları, kurumsal olarak, Bakanlık olarak
uygulamakla yükümlüyüz.
Her şeyden önce, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezinin bir teşkilat
yasası yoktu ve Yükseköğretime Geçiş Sınavı’ndan çok kısa bir süre önce
çıkardığımız bu kanunla birlikte, bu Kurumu yeniden yapılandırmaya, daha önce
de Kamu Personeli Seçme Sınavı’nda yaşanan ve soruların önceden sızdırılmasına
yönelik somut bilgilerin elde edildiği skandaldan sonra yapmamız gereken yegâne
şey bizim Hükûmet olarak, bu kurumun toplum nezdinde elde etmiş olduğu
güvenilir ve itibarlı konumu daha ileriye taşımak, gençlerimizi fırsat eşitliği
yaratacak veya yaratmasını umduğumuz bu sınavla ilgili olarak eşit, objektif,
adil bir ölçme ve değerlendirmeye tabi tutup, yükseköğrenime geçişte en
yoksulla en zengin arasında, en iyi konumdakiyle en kötü konumdaki arasındaki
farkı ortadan kaldıracak şekilde, en güvenli şekilde yapılması için çaba
gösterdik. Nitekim bu sınavda kullanılan
yöntemler o kadar yüksek düzeyde dikkat gerektiren ve güvenlik noktasında da
büyük önem atfettiğimiz konuydu ki hatta basında en çok eleştirildiğimiz konu
da sınavlar için sağlanan güvenlikti.
İşte, sınavda güvenliği sağlamanın, kopya çekilmesinin önüne
geçmenin ve toplu kopya çekmenin önüne geçmenin yollarından birisi de yine bu
alandaki yetkin bilim adamlarının ileri sürdüğü gibi, sınavda kullanılan soru
kitapçıklarının kişinin kimliğini tanımaya elverişli bir şekilde kurgulanması
yani fotoğraflı olması, bir sınav numarası verilmesi ve her adayın soru
kitapçığıyla cevap anahtarının farklı olması. Bu, sınavın güvenliğini sağlamak üzere kurgulanmış bir şeydir.
Söylendiği gibi bu sistemde soruların önceden belli bir şekilde cevap
anahtarlarının şifrelenmesi ve belli adayların kayrılması diye bir şey söz
konusu olamaz. Bu alanın uzmanları da böyle bir şeyin mümkün dahi olmadığını
ifade ediyorlar.
Şimdi, durum bu
kadar açıkken bu konunun bu denli uzun süre gündemde tutulmasıyla açıkçası yani
buradan bir siyasi rant umulduğunu da gözlemliyoruz. Zira, en fazla konu edilen meselelerden bir tanesi Başkanın
atanması. Başkan çok yeni atandı bu göreve. Her şeyden önce dönüp baktığımız
zaman -ki kamuoyuna da yansıdı- on yıllarca Başkanlığını yaptığı Sayın Ünal Yarımağan açıklamalar yapıyor. Kendi çok yakın bir
tarihimizde bir kopya skandalı yaşandı, 2 milyon memur adayının girdiği sınavda
soruların önceden sızdırıldığı tespit edildi, cumhuriyet savcılığı da devreye
girdi. Biz bu sınavı, bu Teşkilat Yasası’nı, bu güvenliği eğer farklı şekilde
anlatıldığı gibi, muhalefetin veyahut da muhalif kesimin ileri sürdüğü gibi bir
kayırmacılık olarak düşünseydik başka türlü bir kanun, başka türlü bir
düzenleme çıkarırdık. Her şeyden önce AK PARTİ Hükûmeti olarak biz
çocuklarımızın, gençlerimizin hayalleri, idealleri üzerinden onlara adil
olmayan, hakkaniyetli olmayan bir yöntemle onları kayırmacı bir anlayışın
çerçevesinde siyaset yapmıyoruz. Artı onlarla ilgili bir sınav üzerinden oluşturulan
bu kaostan da beslenecek kadar doğrusu insafsız
değiliz. Biz bu anlamdaki siyasette gençlerimizin geleceğini, hayallerini en
doğru, en adil, en eşit şekilde sağlamaya yönelik tedbirleri alıyoruz. Her
şeyden önce bu kurumun güvenilirliğini, bu kurumun toplum nezdinde elde etmiş
olduğu itibarı, geçen yıl yaşadığımız olayla başlayan o sarsıntıyı telafi
etmek, gidermek için maksimum gayret gösteriyoruz.
Hükûmet olarak
bizden beklenen şu olmalı: Biz bu kurumun ihtiyaçlarını, gerekliliklerini,
ölçme ve değerlendirme, sınav güvenliğini, adil bir şekilde bu sınavı
gerçekleştirme imkânımızı nasıl sağlarız? Bu sorularla muhatabız. Dolayısıyla,
şu günlerde de çokça dile getirilen “Niye Millî Eğitim Bakanı çıkmıyor,
konuşmuyor?..” Gerçekten de dün itibarıyla bazı açıklamalar
yaptım. Benim açıklamalarım Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezinin yürüttüğü
soruşturmalara, savcılığın soruşturmalarına, araştırmalarına, bu konudaki
incelemelere yönelik olamaz, teknik açıklamalar da olamaz. Bu açıklamaları
zaten Sayın Başkan yapıyor. Ama ben, bu çerçevede ileri sürülen siyasi
tartışmalara ilgili bakan olarak cevap vermek durumundayım. Lütfen 2 milyona
yakın gencimizin hayallerini ve psikolojilerini hiçe saymayalım, kafa
karıştırmayalım. Bu konuda cahillik diyebileceğim düzeyde açıklamalardan
kaçınalım. İşi biraz da uzmanlarına ve tarafsız yargıya bırakalım.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Çocukları tatmin etmek size düşüyor Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM
BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (Devamla) – Unutmayalım ki, sınav güvenliği herkes için geçerlidir
ve gereklidir. Sınava güvende şeffaflık çok önemlidir ve burada cevap
kâğıtlarının tamamının adaylara da gösterimi konusunda ÖSYM tüm sistemi
yeniledi ve açtı. Bu sistemin bileşenleri sınav güvenlik tedbirleri, az önce de
söylediğim gibi, adaya özgü soru kitapçığı, kitapçıkların poşet içerisinde
iletilmesi ve sınav görevlilerinin merkezden görevlendirilmesi gibi uygulamalar
ilk kez bu dönemde gerçekleştirilmiştir.
Adaya özgü soru
kitapçığı da bu toplu kopya sıkıntılarının en önemli çözümüdür. Başkasının
yerine sınava girme de dâhil olmak üzere kopya çekme gibi olayların 2 milyona
yakın adayın sınava girdiği sınavdan sadece birkaç kişiyle, 3 kişiyle sınırlı
olması da sağlanan sistemin güvenlik konusunda bugünkü elimizdeki verilerle
doğru olduğunu ortaya koyuyor.
Aynı zamanda,
gerçekten, adaylara verilen soru kitapçıklarındaki cevap seçeneklerinin
dağıtımı konusunda oldukça nitelikli bir algoritma kurgulandığı da yine bilim
adamları tarafından ifade ediliyor. Söz konusu olan şifreleme
iddiaları, yine firma tarafından da açıklandı, özellikle bu sınavda kullanılan
soru kitapçıkları ve cevap anahtarları adaylara, her birine ayrı ayrı verildiği
için ve adaylara yönelik bilgi güvenliğini sağlamak adına bu sistem açılmadığı
için “master” dediğimiz bir soru-cevap anahtarı
kitapçığı üretilip sadece deneysel anlamda meseleyi anlatmak için, ilk kez
uygulanan bir sınav sistemi olduğu için kullanılmış bir sınav soru-cevap
örneğiydi.
Bu örnekten yola
çıkarak genel manada yapılan bu değerlendirmeler -ben en kısa sürede
soruşturmanın da sonuçlanacağına yürekten inanıyorum- ne Sayın Başkanın ne de
bizlerin Hükûmet olarak, ilgili Bakan olarak taraflı, yanlı, adil olmayan bir
tutum içerisinde olduğumuzu iddia etmek gerçekten insafsızlık. Biz böyle bir
sınavın, her şeyden önce -az önce ifade ettim- yasasını çıkarmak, ilgili tüm
tedbirleri almakla yükümlüyüz ve bunları aldık ve bu yönde gösterdiğimiz gayret
ve çabanın toplum tarafından, gençlerimiz tarafından doğru olarak anlaşıldığını
ve anlaşılması gerektiğini ümit ediyorum.
Ben buradan
gençlerimize seslenmek istiyorum. Sınavla ilgili soruşturmalar en kısa sürede
sonuçlandırılacaktır. Bu sınavın iptal edilmesine yönelik çağrıları… Ki hangi
bilgiye, belgeye dayalı olarak “İptal edin.” diyorsunuz Sayın Milletvekili, onu
da hayretle karşılıyorum. Bir sınavın iptal edilmesi için herhâlde bizim
elimizde olmayan veya ÖSYM’nin elinde olmayan bilgiye sahipsiniz.
Konuşmalarınız tamamen medyadan alınan bilgiler doğrultusunda. Bu konuda daha
ayrıntılı bilgilenmeye davet ediyorum. Biz hem ÖSYM’nin öğrenci, veli ve toplum
nezdinde çok açık, şeffaf bir şekilde soruları cevaplandırmaya çalıştığını
biliyoruz. Biz Millî Eğitim Bakanlığı olarak, üniversite sınavına giren
gençlerimizin bu konuda kafalarında oluşabilecek her türlü kuşkuyu, soruyu net
olarak şeffaf bir şekilde cevaplandırmaya çalışıyoruz.
Ben, bir kez daha
bu sınava giren gençlerimize, ailelerine ve bu sınavla ilgili bir şekilde
endişe duyan toplumumuzun tüm kesimlerine, bize bu konuda güvenmelerini tavsiye
ediyorum. Güveni sarsacak hiçbir tutum ve çaba içerisinde olmadık, olmayacağız.
“Üniversite sınavı” gibi gençlerimizin geleceğini, hayallerini ilgilendiren bir
konuda siyaset yapmadık, yapmayacağız. Dolayısıyla, bunun üzerinden siyaset
yapmaya ve rant elde etmeye çalışanlara da fırsat
vermeyeceğiz. Dolayısıyla, gençlerimiz bize güvensinler, aileleri güvensinler
ve huzur içerisinde önümüzdeki dönemde, haziranda yapılacak ikinci aşama
sınavlara hazırlansınlar diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakanım.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, dün de bu konuyla ilgili olarak bir grup önerisi
burada kırk dakika süreyle tartışıldı. Ben sizden şunu istirham edeyim, çok
sayıda arkadaşımız girmiş: Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grubundan bu konuyla ilgili olan hususlar varsa, sadece birer
arkadaşıma söz hakkı vereceğim.
Sayın Günal…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Bu konuyla ilgili değil efendim.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Ben bu işin mağduruyum, benim oğlum imtihana girdi.
BAŞKAN – Tamam, 1
kişi...
Evet, ilk önce…
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – En önce…
BAŞKAN – Hayır
efendim, bir dakika müsaade ediniz.
Sayın Özkan,
sizde mi bu konuyla ilgili konuşacaksınız?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Sayın Başkan, çok önemli bir konu. Sayın Bakan da somut cevaplar
versin. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Arkadaşlar, müsaade eder misiniz.
Sayın Özkan…
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) – Benimki başka konu.
BAŞKAN – Bu
konuyla ilgili değil.
Evet, Sayın Haluk
Ayhan Beye ve Sayın Tayfun İçli’ye bu konuyla ilgili olarak söz vereceğim.
ZEKERİYA
AKINCI(Ankara) – Sayın Başkan, siz de tatmin oldunuz mu yoksa?
HÜSNÜ TUNA
(Konya) – Ahlaksız!
BAŞKAN – Ben
tatmin oldum efendim.
Sayın Ayhan,
buyurun efendim.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu konuyu uzatmak
istemiyorum. Ancak, gerçekten, bu konuyla ilgili 1 milyon 700 bin gencin evinde
çok büyük sıkıntılar olduğunu çok açık ve net bir şekilde ifade etmek
istiyorum.
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Siz kime “Ahlaksız” diyorsunuz?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Kime “Ahlaksız” diyorsunuz?
HÜSNÜ TUNA
(Konya) – Ahlaksız!
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Hepsini görüp görmemek önemli değil…
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Kime “Ahlaksız” diyorsunuz?
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Kime diyorsunuz?
BAŞKAN –
Arkadaşlar, lütfen… Lütfen…
HÜSNÜ TUNA
(Konya) – “Sen de tatmin oldun mu?” diyen çıksın, ona söylüyorum. Edepli olun!
BAŞKAN – Emin
Haluk Bey, buyurun efendim siz.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Nasıl söyleyeyim Sayın Başkan?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Başkana soruyor…
BAŞKAN –
Arkadaşlar, bir arkadaşımızın sözünü kesmeyelim lütfen. Arkadaşlar, lütfen…
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Ya, “Ahlaksız” diye bağırıyor oradan Sayın Başkan.
HÜSNÜ TUNA
(Konya) – Biraz edepli olun.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan… Hüsnü Bey…
BAŞKAN – Hüsnü
Bey… Lütfen arkadaşlar… Lütfen… Ne oluyor arkadaşlar?
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Biz Sayın Bakanı sessiz sessiz dinledik.
HÜSNÜ TUNA
(Konya) – Edepli olun...
GÜROL ERGİN (Muğla)
– Oradan “Ahlaksız” diye bağırıyor. “Ahlaksız” diyen ahlaksızdır.
BAŞKAN –
Arkadaşlar, lütfen…
Evet, hüsnüniyet
içinde hareket edelim.
MUSTAFA KABAKCI
(Konya) – Yaşına yakışan şeyleri söyle.
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Kardeşim, oradan “Ahlaksız” diye bağırıyor.
BAŞKAN – Sayın Kabakcı, arkadaşlar lütfen… Sayın Ergin, saygıdeğer
arkadaşlarım, lütfen…
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Sayın Başkan aciz mi, cevap veremez mi yani? Buradan laf atılınca
Sayın Başkan cevap verir. Burada bir ahlak sorunu filan yok yani. Bu çok somut
bir mesele, herkesi ilgilendiren bir mesele, ciddiyetle açıklığa kavuşsun
istiyoruz.
BAŞKAN –
Arkadaşlar lütfen…
Sayın Ayhan,
buyurun efendim.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan’ın,
yükseköğretime geçiş sınavıyla ilgili soruşturmanın idari açıdan da tamamlanıp
neticeye bağlanmasına ilişkin açıklaması ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
gerçekten ben bu işin mağduruyum. Benim oğlum bu sene sınava girdi. 1 milyon
700 bin çocuğun evinde, ailesinde çok sıkıntılı, endişeli bir durum söz konusu.
Bunun çok net bir şekilde, kamuoyunu tatmin edecek bir şekilde, endişeleri
giderecek bir şekilde anlatılması lazım, problem varsa ortaya çıkarılması
lazım. Sayın Bakanın nezdinde kamu kurum ve kuruluşlarına olan saygımı
kaybetmek istemiyorum ama geçen yıl da benzer bir hadisenin olmuş olması ülkede
bu tür güvenlikten Hükûmetin sorumlu olmaması gibi bir durumu ortaya çıkarmaz.
Bu nedenle bir an önce bu soruşturmanın idari açıdan da tamamlanıp neticeye
bağlanmasını talep ediyorum.
Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ayhan.
Buyurun Sayın
İçli.
2.- Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçli’nin,
yükseköğretime geçiş sınavıyla ilgili idari soruşturma yürütülmekteyken
Cumhurbaşkanının, Millî Eğitim Bakanının telkin ve tavsiyede bulunamayacağına
ilişkin açıklaması ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun
cevabı
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Başta Sayın
Cumhurbaşkanı olmak üzere Hükûmetin, Sayın Millî Eğitim Bakanının “Tatmin
oldum.” açıklamaları gerçekten çok vahim. Anayasa’mızın 138’inci maddesine
göre, yürütülmekte olan adli soruşturmalara telkin ve tavsiyede bulunulamaz.
“Tatmin oldum.” açıklaması, mevcut bir sorunun üstünün örtülmesidir. Bakın, bu
konu alay konusu olmuştur. Vatandaşların artık, Millî Piyango İdaresine olan
güvenleri Millî Eğitim Bakanlığına, ÖSYM’ye olan güvenden çok daha fazladır.
Hiç olmazsa toplardan gelen şansı denemektedir, şifrelerle birtakım neticelere
ulaşma imkânı ortadan kalkmaktadır.
Hükûmetin yapması
gereken olay bu işin üstünü örtmesi değildir. Siyasi kadrolaşmanın ÖSYM gibi
olaylarda nasıl vahim sonuçlar doğurduğunu bu somut olayda da görmekteyiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Günal, siz
başka bir konuyla ilgili olarak konuşacaksınız galiba.
Buyurun.
3.- Antalya Milletvekili Mehmet Günal’ın, Polis ve Kanser
Haftası’na ilişkin açıklaması
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
O konuyla ilgili
değil.
Ben, öncelikle,
bu hafta Polis Haftası olduğu için polislerimizi kutluyorum yaptıkları
mücadeleden dolayı. 10 Nisan 1845’te kurulmuştur. Çok uzun yıllardır hizmet
ediyorlar, çok özverili, fedakâr çalışma yapıyorlar ama o karşılığını tam
alamıyorlar. İnşallah bu düzenlemelerde onlara da bir şeyler düşer. Dün Sayın
Kuzu ve Sayın Bakan söyledi. Biz “Yok.” dedik ama onlar “Var.” diyor.
Kendilerine
tekrar, şehit, gazi olan güvenlik görevlilerimize minnetlerimizi sunuyoruz,
şehitlere Allah rahmet eylesin diyoruz.
Kanser Haftası da önemli. Az önce Sayın Komisyon Başkanımız da ifade etti ama ben hastalara
şifalar diliyorum. Akdeniz Bölgesinde çok yaygın olduğu için ve ailemde de bu
vakalar yaşandığı için biliyorum. Bir an önce de, Araştırma Komisyonumuzun
sonuç bildirgesinde yer alan hususların eyleme geçmesini ve kurumsal yapının da
bir an önce tamamlanmasını temenni ediyorum.
Son olarak:
Fizyoterapistlerin de 8 Nisan günüydü. Onlar da bu kanundan faydalanacakları
için…
Bütün sağlık
personeline başarılar diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Ben de
katkınız için teşekkür ediyorum Sayın Günal.
Emniyet
mensuplarımızın da böylece günlerini kutlamış oluyoruz.
Sayın Özkan…
4.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın,
çiftçilerimizin, köylülerimizin tarlasında, bahçesinde kullanacakları alt
gübresinin bir an önce taksitle satışının önünün açılmasına ilişkin açıklaması
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Şu anda
köylülerimiz, çiftçilerimiz tarlalarında, bahçelerinde alt gübresine ihtiyaç
duymaktadır. 50 kilogramlık 15-15 gübresinin fiyatı 48, 50 kilogramlık potasyum
fosfatın fiyatı 65 lira civarındadır. Çiftçinin dostu olan tarım krediler bu
gübreleri peşin fiyatla satmaktadır. Bu pahalılığa rağmen, alım güçlüğü çeken
köylülerimiz, çiftçilerimiz bir an önce taksitle satışın önünün açılmasını
istemektedirler.
Aracılığınızla
Hükûmet yetkililerinin bu soruna çözüm bulması yönünde önerimi yapıyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özkan.
Sayın Aydoğan…
5.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, son zamanlarda
ÖSYM’de özellikle, tüm sınavlarda kopya ve şifreleme olmasının sorumlusunun
Hükûmet olduğuna ilişkin açıklaması ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
ÖSYM Başkanı “Soru kitapçığını hazırlarken özensiz davranmışız.” diyor.
BAŞKAN – Sayın
Aydoğan, bakınız…
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Sayın Bakan da “Çocukları istismar etmeyelim, siyaset
yapmayalım.” diyor. Doğru söylüyor. Peki, 1,7 milyon gencimizin geleceğini
ilgilendiren sınavda şifre uygulayanlar ve bu şifreyi yapanlar… Bunun
sorumlularını bulmayan Hükûmetin sorumluluğu yok mudur? Ülkeyi yönetenlerin
görevi halkın güvendiği, öğrencilerimizin güvenebileceği bir sınav ortamı
yaratmak değil midir? Son zamanlarda, ÖSYM’de özellikle, tüm sınavlarda bu
kopya ve şifreleme olmasının sorumlusu siz ve Hükûmetiniz değil midir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Saygıdeğer arkadaşlarım, bakınız, biraz önce Sayın Bakan da izah etti, özerk
bir kurum söz konusu. O kurumla ilgili olarak, bir taraftan, adli yargı
soruşturmayı başlatmış. Yargının, bu neticelerini hep beraber beklememiz
gerekir. Herhâlde bu konularla ilgili olan bilgiler yani Sayın Bakana iletilen
bilgiler bizdekilerden daha fazladır. Biz kanaatlerimizi izhar edebiliriz ama
kanaatlerimiz yüzde 100 doğru anlamında bir şey taşımaz. Bunlar sadece
arkadaşlarımızın kanaatleridir.
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) – Sayın Başkan, “Tatmin oldum” açıklaması üstünü örtmedir onun.
Açıklama olur mu tatmin oldum…
BAŞKAN – Efendim,
şahsi kanaatleri bilgilerle karıştırmayalım.
Evet, son olarak
Sayın Kacır, buyurun.
6.- İstanbul Milletvekili Ünal Kacır’ın,
yükseköğretime geçiş sınavına ait basına verilen kitapçığın şifreli olarak
hazırlanmasının yönetime yönelik bir komplo olabileceğine ve bu yönde araştırma
yapılmasına ilişkin açıklaması ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun
cevabı
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Sayın Bakanıma bir ricamı söylemek istiyorum efendim.
Sayın Bakanım,
öğrencilere sınavda verilen kitapçıklarda şifre olmadığına göre, basına verilen
kitapçığın şifreli olarak hazırlanmasının yönetime yönelik komplo olabileceğini
düşünüyorum. Bu yönde araştırma yapılmasının doğru olacağını arz ediyorum
efendim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Bakanım da
işitti, herhâlde tutanaklara da geçti. İnceleme yapan sayın yargı mensupları da
işitmişlerdir. Bu hususta yargımızın gereken incelemeyi, soruşturmayı yaparak
gereken neticeye ulaştıracağını, gönlümüzün bu hususta ferah olması gerektiğini
söylüyorum.
Sayın Bakanım,
gerekli açıklama, bir ilave yapacak mısınız?
Sayın Kafkas,
sizin konunuz ne? Siz de mi bu konuyla ilgili?
AGÂH KAFKAS
(Çorum) – Evet.
BAŞKAN – Efendim,
hepimiz ÖSYM uzmanı olduk maşallah, bu konularla ilgili olarak yani böyle bir
hakkımızın olmaması lazım.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, bağrımız yandı, bağrımız!
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Kafkas.
7.- Çorum Milletvekili Agâh Kafkas’ın, yükseköğretime geçiş
sınavını tartışarak çocuklar üzerinden siyaset yapmanın etik olmadığına ilişkin
açıklaması ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun
cevabı
AGÂH KAFKAS
(Çorum) – Sayın Başkanım, ben tartışmaları esefle izliyorum. 1 milyon 700 bin
öğrencimizin sorununu yaşıyoruz. Bir tanesinin de babası benim. Yani “Sorunu
nasıl çözeriz?” yerine “Bir şey yakaladık, bunu nasıl istismar ederiz?”
mantığından birilerinin kurtuluyor olması lazım. Bırakalım çocukların yakasını.
Yargı ve devlet gereken müdahaleleri yapıyor. Yapılan açıklamaları hiç kimse
dinlemiyor. Bir soru soruluyor, yapılan bir açıklama var ortada ve “Yapılan
açıklama doğru mudur, yanlış mıdır yani bizi tatmin ediyor mu, etmiyor mu?”yu sormuyoruz, hepimiz aklımızdaki soruları tekrarlayarak
yeniden çocukların dünyasını karartıyoruz. Yani çocukların üzerinden siyaset
yapmak gerçekten etik değil. Bırakalım çocukları...
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Sayın Başkan, kim yaptıysa münhasıran söylesin.
AGÂH KAFKAS
(Çorum) – Yani sistem işlesin. Söylenen söylenmiştir. Söylenenlerin üzerinde
yapılanlara bir zaman tanıyalım. Eğer yapılmıyorsa, ondan sonra konuşalım.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Başkan, Sayın Tan da var.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Sayın Başkan, biz burada gayet normal bir şekilde izah ettik,
söyledik.
BAŞKAN – Sayın
Ayhan, ben size teşekkür ediyorum. Evet, bir öğrenci velisi olarak...
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – İstismar edecek en ufak bir şey de söylemedim ben.
AGÂH KAFKAS
(Çorum) – Sana söylemedim ki! Niye üstüne alınıyorsun?
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Kime söylediysen ona söyle, ortaya konuşma.
BAŞKAN – Emin
Bey... Agâh Bey lütfen...
Sayın Ayhan,
evet, açıklamanız gayet makuldü, dün de aynı şeyi söylediniz. Ben sizin
nezaketinize teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım da bu hususta açıklama yaptı. Son
olarak, Sayın Bakanıma iki dakika...
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, Sayın Tan bir kelime...
BAŞKAN – Efendim,
bırakınız efendim... Öyle durmadan... Sayın Aslanoğlu, lütfen efendim, yerinize
oturunuz. Ben yönetme üslubunu biliyorum efendim. Lütfen...
Saygıdeğer
arkadaşlarım, böyle kısa kısa kalkıp söz almaya falan başlarsanız...
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Ama bizim gruptan bir kişiye söz verdiniz.
BAŞKAN – Efendim,
anladım da yani şimdi ben görüyorum Sayın Aslanoğlu. Başkan Vekilliğini ben
yapıyorum. Ben Sayın Ahmet Tan’ın girdiğini de görüyorum efendim, lütfen. “Ona
söz verin, buna söz verin.” ifadesi olmaz. İstirham ediyorum. Giren
arkadaşlarımın buradaki isimlerini görüyorum, veriyorum.
Ama yani bu
konuyu bu şekilde bir neticeye vardırmanın mümkünü yoktur ama tarihe not
düşüyorsanız, tutanaklara geçiriyorsanız ona bir diyeceğim yoktur. Ona da saygı
duyarım bir siyasetçi olarak.
Sayın Tan,
buyurun.
Ondan sonra Sayın
Bakanımıza söz verip bu ÖSYM konusunu ilgililerine bırakacağız.
Buyurun.
8.- İstanbul Milletvekili Ahmet Tan’ın, yükseköğretime
geçiş sınavına dair Cumhurbaşkanının, sayın bakanların ve sayın başbakan
yardımcısının “Orada bir şey olmamıştır.” demelerinin yargıya açıkça müdahale
olduğuna ilişkin açıklaması ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun
cevabı
AHMET TAN
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, efendim,
tabii yürütülmekte olan soruşturmaya müdahale, açık bir müdahale ve en üst
düzeyde müdahale. O yüzden, burada, işte, bize lütfen tabii söz vermeniz, bu
müdahaleyi belki kamu vicdanında rahatlatabilecek bir şey. Yani ilk defa böyle
bir durum çıkıyor. Yıllardır, elli yılı aşkın merkezi sistemle bu ülkede sınav
yapılıyor. Ne yazık ki sadece bu iktidar döneminde oldu. Bunun köklerinin
araştırılması, herhâlde, en azından söz hakkı verilmesi, burada
milletvekillerine hakça davranmak bakımından önemli.
Sayın Büyükanıt,
Şemdinli’deki bir olaya “Ben kefilim.” dediği zaman kıyamet kopmuştu, olay
yargıya bile taşınmıştı. Burada da Sayın Cumhurbaşkanının yaptığı, sayın
bakanların, Sayın Başbakan Yardımcısının yaptığı aynı şeydir. “Orada bir şey
olmamıştır.” demek açık müdahaledir. Bunun hesabının bu kadar kolay
kapatılması...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
AHMET YENİ
(Samsun) – Sayın Tan da müdahale ediyor şimdi Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Saygıdeğer arkadaşlarım, siyasetçilerin bir kısmı konuştuğu zaman bir yere
müdahale olmuyor, onlar görüşlerini ifade ediyorlar ama başka siyasiler
konuştuğu zaman müdahale oluyor. Doğrusu bunu da anlamak zor Sayın Tan.
İstirham ediyorum.
Evet, Sayın
Bakanı, konuşturup ondan sonra bu konuyu kapatıyorum. Başka söz hakkı yok.
Buyurun Sayın
Bakanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MİLLÎ EĞİTİM
BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
sorular bölümünde ileri sürülen bazı şeylere, şahsımla ilgili olduğu için
açıklama yapmak üzere tekrar söz almış bulunuyorum.
Öğrenci Seçme ve
Yerleştirme Merkezi Başkanının pazar günkü yapmış olduğu açıklamalara ve
şifreleme iddialarına ilişkin vermiş olduğu cevaplara ilişkin tatmin edici
bulduğumu ifade etmem, asla ve kata yargıya müdahale anlamına gelemez, gelmez
ve tavsiye ve telkin niteliğinde de değildir. Yargıya talimat, telkin
verilmesinin mümkün olmadığını ve buna ilişkin her eylemin de bir suç
oluşturabileceğini bilen, uzun yıllar ceza avukatlığı yapmış birisi olarak söylüyorum,
neyin yargıya müdahale olduğunu, neyin olmadığını Sayın İçli en az sizin kadar
biliyorum, Sayın Tan en az sizin kadar biliyorum.
Dolayısıyla,
burada bu kadar büyük bir bilgi kirliliğinin, dezenformasyonun
yapıldığı… Kaldı ki burada az önce de ifade edildi,
“şifreleme ortaya çıktığı hâlde” gibi kesin cümleler kullanıldığı hâlde, ben
ısrarla, soruşturmanın yargıya da intikal ettiğini, bağımsız bilimsel kurumlar
tarafından konunun ele alındığını ve ama şu an bütün soru kitapçıklarının,
cevap anahtarlarının sınava girenler ve velileri tarafından paylaşılabilecek
şekilde şeffaf ve paylaşılabilir bir şekilde açıldığını, asla ve kata şifreleme
yolunda veya şifreyle bazı adayların kayrılması, adaleti zedeleyecek bir tutum
içerisinde ne kurumun ne de bizlerin -kaldı ki bağımsız bir kurum- olmayacağını
ben herhâlde Millî Eğitim Bakanı olarak, bu anlamda kendimden son derece
eminim, çok rahatım. Bunları ifade etmemden doğal da hiçbir şey olamaz.
Bakın, ne kadar
büyük bir kafa karışıklığına yol açılmaya çalışılırsa çalışılsın, bizim bu
konuda, herhangi bir şekilde, tek bir kişinin dahi kayrılması, özel muamele
yapılması, ayrıcalıklı davranılması konusunda tutumumuz çok nettir. Bir kez
daha söylüyorum, biz bu sınavları adil, objektif, eşit bir şekilde uygulamaya
çalışıyoruz, bunun gayreti içerisindeyiz. Daha önce de kamu personeli seçme
sınavında sorular önceden sızdırıldığı hâlde muhalefetin hiçbir şekilde
konuşmamış olduğunu da, bize şu anda kadrolaşma iddiasında bulunanların önceki
dönemdeki başkana yönelik olumlu kayırmacılık içinde olduklarını da burada
vurgulamak isterim. Bir olay yaşandı ÖSYM’de, Cumhuriyet Savcılığı buna el
koydu, bilirkişi raporları “Burada sorular önceden sızdırılmıştır.” dedi, sınav
iptal edildi ama burada biriniz dahi çıkıp eski ÖSYM başkanı hakkında söz
söylemediniz.
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) – Söylenmez mi? Kıyamet koptu. Gazete okumuyor musunuz, gazete?
MİLLÎ EĞİTİM
BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (Devamla) – Bir buçuk iki ay önce göreve gelen bir başkan
ki gösterdiği titizlik… Büyük bir haksızlık, büyük bir insafsızlık olarak
görüyorum. Dolayısıyla, basına verilen kitapçık üzerindeki açıklamalar çok
belli. Bu anlamda çocukları istismar etmeyelim. Bir kez daha söylüyorum,
herhangi bir şifre uygulaması yoktur. Gençlerimiz bu anlamda bize güvensinler
diyorum.
Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakanım.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Sayın Bakanım, demin “Bize bağlı değil.” diyordunuz, şimdi
“Yoktur.” diyorsunuz. Yargıya niye bırakmıyorsunuz? Bunun sonucunu yargıya bırakmak
lazım.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, gündem dışı üçüncü söz, Malatya iline yapılan yatırımlar ve
hizmetler hakkında söz isteyen Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz’e aittir.
Sayın Öz, buyurun
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
(Devam)
3.- Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz’ün, Malatya iline
yapılan yatırımlara ilişkin gündem dışı konuşması
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Malatya ilimize yapılan
yatırımlarla ilgili konuşmak üzere gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, insan için en önemli şey, üzerine düşen, kendine tevdi edilen
emanete layık olmasıdır. 2002 yılından bugüne Sayın Başbakanımızın
Başkanlığında AK PARTİ kadrolarına verilen oylar neticesinde üzerine tevdi
edilen emanet çerçevesinde ülkemizin her tarafı şantiye hâline dönmüştür. Bu
şantiye hâline dönen ülkemizin bir parçası da Malatya’dır. Ben bu vesile ile
Malatya’mıza yapılan yatırımlarla ilgili sizleri biraz bilgilendirmek istiyorum
ana başlıkları itibarıyla.
Ulaşımda
Malatya’da, Elâzığ-Malatya arasındaki 100 kilometrelik duble
yol tamamlanmıştır. Darende-Malatya arasındaki 85 kilometrelik yolun, yaklaşık
200 trilyonluk bedelle, yapımı yüzde 80 civarında tamamlanmış, geri kalan kısmı
da gidiş gelişli tünel olmak üzere bu yıl sonu
itibarıyla tamamlanacaktır. Yine Malatya’yı güneye bağlayan Gölbaşı yolu
üzerindeki Reşadiye Geçidi tamamlanmış, inşallah ağustos veya eylül ayı
içerisinde hizmete girecektir. Aynı şekilde devamındaki Erkenek
tünellerinin ihalesi yapılmış, inşallah yakın zamanda firmayla sözleşme
imzalanarak yapımına başlanacaktır. Yine Malatya Yeşilyurt-Çelikhan ayrımı
Adıyaman yolu, hızlı bir şekilde yapımına devam edilmektedir. Yine
Malatya-Sivas arasındaki 108 kilometrelik yolun proje ihalesi yapılmış, proje
ihalesi biten kısım ile ilgili yapım ihalelerine hemen başlanacaktır.
Yine şehrimizin
merkezinde yaklaşık 40 trilyonluk bir maliyetle üç adet alt geçit tamamlanmış
ve halkımızın hizmetine sunulmuştur. İnşallah önümüzdeki günlerde, bu yıl sonu itibarıyla, kuzeyden bir çevre yolu ile ilgili
çalışmalar son aşamaya gelmiş, inşallah 2011 yılı sonuna doğru yeni bir çevre
yolumuzun yapım ihalesi yapılmış olacaktır. Yine Beylerderesi
Viyadüğü’müz tamamlanmıştır. Aynı şekilde havaalanı
terminalimiz yenilenmiştir. Yine, 1 olan pistimiz 2’ye çıkarılmıştır. Bunlar duble yol kapsamında yaptığımız çalışmalardır.
Aynı şekilde,
KÖYDES kapsamında, 2005 ile 2010 yılları arasında köylerimizin yol, su, sulama
suyunda kullanılmak üzere 112 trilyon lira para harcanmıştır. Bu çerçevede, 36
kilometre olan yollar 253 kilometreye -duble yol-
çıkmıştır.
Yine aynı
şekilde, sağlığa baktığımızda, 90 trilyon civarında bir ihale yapılmış ve
bölgeye hizmet verecek bir eğitim hastanesinin yapımı hızlı bir şekilde devam
etmektedir.
Yine aynı
şekilde, eğitime baktığımızda, 4.500 olan derslik sayısı 6.100’lere çıkmıştır.
Üniversitemizde çok sayıda yeni fakülteler açılmış, üniversitemizin kadro
ihtiyacı tamamlanmıştır.
Yine aynı
şekilde, organize sanayi bölgelerimiz, iki organize sanayi bölgemiz
yatırımcılarla dolmuş, 1. ve 2. Organize Sanayi Bölgemizin toplamı 8 milyon
metrekare iken 12,5 milyon metrekare yer tahsis edilmiş ve onun da altyapıları
şu anda bitmek üzeredir. İnşallah, orayla ilgili çalışmalar da tamamlandığında
özellikle istihdam konusunda çok önemli bir kapı açılmış olacaktır.
Yine, Malatya’mız,
yatırım için, teşvik amacıyla yatırıma en uygun iller arasına alınmış ve bu
çerçevede de ülkemize yatırım yapmak isteyen yerli ve yabancı yatırımcıların
yatırım yapma noktasındaki tercih noktası olmuştur.
Yine aynı
şekilde, sağlıkla ilgili, doktor sayısı ülke ortalamasının üzerine çıkmıştır,
ilimizde gerek uzman hekim ortalaması gerek pratisyen hekim ortalaması ülke
standartlarının üzerine çıkmıştır.
Aynı şekilde,
tarımla ilgili baktığımızda, 418 milyon lira çiftçimize yardım yapılmıştır,
mazot yardımı, gübre yardımı, don yardımı gibi her konuda yapılan yardımlar 418
milyon TL ve bir ilk yapılmıştır, bu ilk de şudur: Tarım sigortası uygulamasına
dönemimizde başlanmıştır. Tarım sigortası kapsamında sigorta bedellerinin yüzde
50’sini devlet karşılamıştır. 2010 yılında don felaketine maruz kalan kayısı
üreticimize devletimiz, Hükûmetimiz 90 trilyon lira yardım yaparak kayısıda
fiyat istikrarı sağlanmıştır. Daha önceki yıllarda 3,5-4 liraya giden kayısı,
Hükûmetimizin tam zamanında yapmış olduğu don desteğiyle kayısı fiyatları 7-7,5
liraya çıkmıştır.
Ben buradan, bu
yatırımların gelmesinde emeği geçen başta Sayın Başbakanımıza, bakanlarımıza ve
tüm milletvekillerimize ve Malatya sivil toplum örgütlerimize ve bu yatırımları
Malatya halkına doğru yansıtan Malatya yerel basınına teşekkür ediyorum.
Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Öz.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin bir önerge vardır.
Önergeyi
okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 31
milletvekilinin, rüşvet sorununun bütün yönleriyle araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/1101)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Uluslararası
Şeffaflık Örgütü 1993 yılında Berlin'de kurulmuş uluslararası bir sivil toplum
örgütüdür. 70'ten fazla ülkede faaliyet göstermektedir. Berlin'deki küçük bir
sekretarya uluslararası şeffaflık hareketini koordine etmekte ve
desteklemektedir. Ayrıca Londra'da bir araştırma bölümü vardır.
Yaklaşık 60
ülkede Uluslararası Şeffaflık Örgütünün temsilcileri konumunda olan ve temel
amacı yolsuzluklarla mücadele ve şeffaflığın geliştirilmesi olan sivil toplum
kuruluşu, şeffaflık hareketinin ana çatısını oluşturmaktadır. Bu örgütler
ülkelerinin özelliklerini de dikkate alarak yolsuzluklarla mücadelede yeni
stratejiler geliştirmekte ve ülkelerindeki gelişmeleri gözlem altında
tutmaktadırlar.
Ülke bölümleri
mali açıdan olsun, kurumsal açıdan olsun Berlin'deki merkezden tamamıyla
bağımsızdır; ancak, merkezin temel ilkelerini faaliyetlerinde göz önünde
bulundururlar. Ülke bölümleri aynı şekilde hükümet ve iş çevrelerine karşı da
bağımsızlıklarını korurlar. Bu nedenle örgütün yaptığı çalışmalar, dünyada özel
bir önem taşımaktadır.
Uluslararası
Şeffaflık Örgütü'nün en son hazırladığı Küresel Yolsuzluk Raporu’nun ortaya
koyduğu rakamlar özel bir önemi hak etmektedir. Örgütün, 86 ülkede 90 bin
kişiyle yaptığı araştırmaya dayanarak hazırladığı rapor, insanların
"dünyanın üç yıl önceye göre daha rüşvetçi bir yer olduğunu
düşündüğünü" ortaya koymaktadır. Rapora göre, katılımcıların yüzde 56'sı
ülkelerinde rüşvetin daha yaygın hale geldiğini söylemiştir. Rapora katılanların
yüzde 56'sı hükümetlerin rüşvet sorununun üstesinden gelmede etkisiz kaldığına
inandığını belirtmiştir. Yine aynı raporda, katılımcıların dörtte birinin geçen
yıl rüşvet verdiği ve en fazla rüşvet alanların ise polislerin olduğu
belirtildi.
Rapora göre, son
12 ayda en fazla rüşvetin döndüğü ülkeler Sahra Altı Afrika'sında yer
almaktadır. Sahra Altı Afrika'sı ülkelerinde son bir yılda rüşvet verdiğini
söyleyenlerin oranı yüzde 56 ile başı çekerken, Türkiye ve Balkan ülkelerinde
(Bosna Hersek, Makedonya, Sırbistan, Kosova ve Hırvatistan) bu oran yüzde 19'a
ulaşmaktadır.
Türkiye ve Balkan
ülkelerinde yetkililerle sorun yaşamak istemediği için rüşvet verenlerin oranı
yüzde 6, sorunların çözümünün hızlanması için yüzde 21, hakkı olan hizmeti
almak için ise yüzde 15 olurken, niçin rüşvet verdiğini bilmeyenlerin oranı
yüzde 53 ve niçin rüşvet verdiğini hatırlamayanların oranı ise yüzde 5
olmuştur. Raporda, Türkiye ve Balkan ülkelerinde hükûmetlerin rüşvetle mücadele
çabalarının etkili olduğunu düşünenlerin oranı 2007 yılında yüzde 38 iken, bu
yıl bu oranın yüzde 35'e indiği belirtilmiştir. Türkiye ve Balkan ülkelerinde,
rüşvetle mücadelede hükûmet liderlerine güven oranı yüzde 17, sivil toplum
örgütlerine yüzde 14, medyaya yüzde 11, uluslararası kurumlara yüzde 10 ve özel
sektöre yüzde 2 olmuştur. Bu konuda hiç kimseye güvenmeyenlerin oranı ise yüzde
45 olarak hesaplanmıştır.
Rapora göre, son
üç yılda rüşvetin seviyesinin nasıl değiştiğine ilişkin soruya, Türkiye'de aynı
kaldığını düşündüğünü söyleyenlerin oranı yüzde 17, düştüğünü söyleyenlerin
oranı yüzde 26 ve yükseldiğini söyleyenlerin oranı ise yüzde 57 olmuştur.
Ülkemizde
yıllardan beridir en önemli toplumsal sorunların başında gelen rüşvet konusunun
çözülemediği bir gerçektir. Ekonomik bozuklukların sonucunda ortaya çıktığı
bilimsel kabul gören rüşvet ile sistemli bir mücadele gerekliliği kesindir.
Bu bağlamda,
ülkemizde yaşanan rüşvetin araştırılması amacıyla Anayasamın 98. ve TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Şevket Köse (Adıyaman)
2) Hulusi Güvel (Adana)
3) Birgen Keleş (İstanbul)
4) Mustafa
Özyürek (İstanbul)
5) Nevingaye Erbatur (Adana)
6) Derviş Günday (Çorum)
7) Abdulaziz Yazar (Hatay)
8) Ali Oksal (Mersin)
9) Sacid Yıldız (İstanbul)
10) Atilla Kart (Konya)
11) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
12) Mehmet Ali
Susam (İzmir)
13) İsa Gök (Mersin)
14) Necla Arat (İstanbul)
15) Hüseyin
Tayfun İçli (Eskişehir)
16) Harun Öztürk (İzmir)
17) Ali Topuz (İstanbul)
18) Ali İhsan
Köktürk (Zonguldak)
19) Orhan Ziya
Diren (Tokat)
20) Atila Emek (Antalya)
21) Abdullah Özer (Bursa)
22) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
23) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
24) Selçuk Ayhan (İzmir)
25) Mehmet Sevigen (İstanbul)
26) Ahmet Ersin (İzmir)
27) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
28) Mehmet Ali
Özpolat (İstanbul)
29) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
30) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
31) Ahmet Küçük (Çanakkale)
32) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemdeki
yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşme
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer
alan, Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 1 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Antalya Milletvekili
Abdurrahman Arıcı’nın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe
Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 1 Milletvekilinin;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Antalya
Milletvekili Abdurrahman Arıcı’nın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (2/889, 894) (S. Sayısı: 744) (x)
BAŞKAN –
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu
744 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
(x)
744 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu teklif İç Tüzük’ün
91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle,
teklif, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul
edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler
ayrı ayrı oylanacaktır.
Teklif üzerinde
ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Tekin
Bingöl’e aittir.
Sayın Bingöl,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 744 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Bu kanun teklifi,
alelacele Meclise taşınan ve Komisyon görüşmeleri sırasında İç Tüzük ihlalleri
yapılarak, sürelerde ve kanun tekliflerinin birleştirilmesinde Meclisin çalışma
usul ve esaslarına uyulmadan Genel Kurula indirilen bir kanun teklifi durumuna
gelmiştir. Bu kanun teklifi, başlangıçtaki hâliyle tümüyle
sağlığı ilgilendiren bir kanun teklifi olmasına rağmen esas komisyon olarak
Plan ve Bütçe Komisyonu öngörülmüş ancak Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan
görüşmeler sırasında Komisyon üyesi arkadaşlarımızın dahi dikkatini çekerek,
ihtisas isteyen, özellikli bir konu olduğu için Sağlık Komisyonunda görüşülmesi
uygun görülerek Sağlık Komisyonuna iletilmiştir. Ancak şunu itiraf
etmeliyiz ki Sağlık Komisyonunda daha önce bu konuda ayrıntılı olarak bilgi
sahibi olunmaması nedeniyle görüşmeler çok sağlıklı bir şekilde yürütülememiştir.
Keza, yeterli kamuoyu desteği de alınmadan, kamuoyunda ciddi anlamda
tartışılmadan hazırlandığı için bu kanun teklifi gündeme geldiği andan itibaren
hepinize, parti gözetmeksizin bütün milletvekili arkadaşlarımıza farklı meslek
gruplarından, uzman derneklerinden, sağlık çalışanlarından sorunlarını iletmek
üzere çokça talepler gelmiş, ikili görüşmeler talep edilmiş, grup başkan
vekilleri bu konuda ziyaret edilmiştir. Bu da gösteriyor ki bu kanun teklifi
yeterince kamuoyuyla paylaşılarak ya da taraflarca çok iyi bir şekilde
irdelenerek hazırlanmadan Meclis gündemine taşınmıştır.
Değerli
milletvekilleri, elbette bu kanun teklifi içerisinde bizim de uygun gördüğümüz,
destek verdiğimiz, katkı koyduğumuz maddeler var. Örneğin, tıptaki olağanüstü gelişmelerle
paralel olarak, yeni oluşan yardımcı sağlık personelinin birçoğunun yasalarda
tanımı yapılmıyor idi ve görev tanımları maalesef resmî hâle dönüştürülmemişti.
Bu bir ihtiyaçtı ve bu çalışanların, ağırlıklı olarak teknisyen ve
teknikerlerin bu talepleri bu kanun teklifiyle büyük ölçüde giderilmiş
olmaktadır. Artık, birçok sağlık teknisyeni ve teknikerin görev tanımları bu
kanun teklifi içerisinde yapılmıştır ve bu, o çalışanlar için son derece önemli
bir adımdır.
Keza, bu kanun
teklifi içerisinde, yine tıptaki önemli gelişmelere paralel olarak yapılan
araştırmaların ileri safhası olan insanlar üzerindeki bilimsel araştırmaların
da bundan sonra yeni yönetmelikler ve değerlendirmeler sonrasında Türkiye’de de
yapılıyor olması çok önemsenmesi gereken bir husustur ve umut ediyorum ki o
bilimsel araştırmalar yapılırken mutlaka etik kurallara riayet edilecektir,
bunun mutlaka ciddi anlamda takibi yapılacaktır ve özellikle, bu kanun teklifi
kapsamında hayata geçirilecek olan Danışma Kurulu ile Etik Kurulun nitelikli,
mesleğinin uzmanı ve profesyonel kişilerden oluşturularak insan üzerindeki bu
bilimsel araştırmaların gerçekçi, sağlıklı ve hiçbir şekilde rant
peşinde koşanlara itibar etmeyecek, kullanılmayacak bir düzenleme hâline
dönüştürülmesi kesinlikle bir zorunluluk olarak önümüzde durmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun teklifinin en önemli maddelerinden bir tanesi tıpta
ihtisas süreleri ile yan dal ihtisaslarını ve sürelerini oluşturan maddedir.
Bildiğiniz gibi, bu kanun teklifinde en çok talebin geldiği madde de 10’uncu
maddeye ek 14’üncü maddedir. Gerçekten, o maddede çok sayıda uzmanın, çok
sayıda sağlık çalışanın çok ciddi talepleri vardır ve bu taleplerin önemli bir
kısmı da haklı taleplerdir, dikkate alınması gereken taleplerdir.
Bakınız değerli
milletvekilleri, örneğin radyolojide son yıllarda olağanüstü gelişmeler katedilmiştir. Hem radyolojik işlemlerde hem de radyolojide
kullanılan cihazlardaki müthiş gelişmeler radyolojinin kullanım alanını
olağanüstü genişletmiştir. Dolayısıyla, radyoloji eğitiminin yeniden gözden
geçirilmesi gerekmektedir. Hatırlayınız, bundan yirmi-yirmi beş yıl önce
radyoloji ünitesinde sadece bir röntgen cihazı varken bugün ultrason
cihazından, MR’ından BT’sine
varıncaya kadar çok çeşitli cihazlar kullanılmaktadır. Dolayısıyla, bu hassas
cihazların mutlaka eğitiminin alınarak kullanılmasında büyük yarar vardır.
Keza, yine radyolojide “girişimsel radyoloji” diye nitelendirilen ve son
yıllarda çok önemli gelişmeler kaydeden bir dalın da bu kapsamda eğitiminin
ciddi anlamda verilmesinin zorunluluğu vardır. Bu örnekleri
çoğaltmak mümkün. Örneğin, kardiyoloji eğitim süresinin -ki, bildiğiniz
gibi tüm dünyada ve ülkemizde, hastalıklar sıralamasında 1 ya da 2’nci sırayı
işgal eden hastalık kalp ve damar hastalıklarıdır. Dolayısıyla, bu kadar önemli
bir bölümdeki eğitim süresinin de haklı olarak, ki bu,
kardiyologların tamamının talebidir, dört yıldan beş yıla çıkarılması bir
zorunluluk olarak önümüzde durmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, aynı şekilde bu kanun teklifinde yapılan düzenlemeler,
maalesef branşlar arasında bir kargaşayı, bir kaosu,
bir yetki kargaşasını beraberinde getirmektedir ve birbirini tamamlayan
bölümlerin, çalışmaları sırasında uyum içinde çalışan bu bölümlerin maalesef bu
düzenlemeyle birbirleriyle ayrışacakları, kırılmaların olacağı ve sürtüşmelerin
hayata geçeceği kaçınılmaz bir gerçektir. O açıdan, bu maddenin mutlaka yeniden
irdelenmesi ve gözden geçirilmesi zorunluluğu vardır. Aksi takdirde, örneğin, enfeksiyoncularla
mikrobiyologların yaşadığı sorunu, psikologlarla psikiyatristlerin yaşadıkları
sorunu -bu örnekleri çoğaltmak mümkün- kanunlaştıktan sonra da yaşamaya,
onların sorunlarıyla sıkça karşılaşmaya maruz kalacağız. Aslında, bu madde
tümüyle kanun teklifinden çıkarılmalıdır. Zira, bundan
önce bu tür ihtisas sürelerinin ve yan dalların oluşturulması Sağlık
Bakanlığındaki Kurul tarafından oluşturuluyor idi ve o Kurul yönetmeliklerle
bunu ihdas ediyordu ama şimdi bu yapı, madde içerisine alınarak yasalaştığında
artık yönetmelikle düzenleme şansı kalmayacak ve yılda birkaç yönetmelikle
bunların sil baştan düzelme şansı var iken bu ortadan kalkacaktır.
Değerli
milletvekilleri, bir başka önemli husus, bir hak olan, yani bu uzman
arkadaşlarımızın usulsüzlük ya da haksızlığa maruz kalmaları hâlinde hukuki
yollara başvurmalarının önü de maalesef bu maddeyle tıkanmaktadır. O da bu
arkadaşlarımızı, hekimlerimizi, önümüzdeki süreçte ciddi anlamda zora
sokacaktır. O açıdan bu madde çok önemlidir ve o açıdan bu maddenin, tümüyle
ama tümüyle, bu kanun teklifinden çıkarılmasında son derece yarar vardır. Bir
süre daha Sağlık Bakanlığındaki Kurul tarafından bunun düzenlenmesi kesinlikle
hiçbir sıkıntı getirmeyecek, aksine yaşanan sorunları ortadan kaldıracaktır.
Bakınız değerli
milletvekilleri, radyolojide “girişimsel nöroradyoloji”
diye bir kavram geliştiriliyor. Bugüne kadar bu uygulamalar radyologlar eliyle
yapılırken bu teklif yasalaştıktan sonra bu uygulamayı aynı şekilde nörologlar
ve beyin cerrahlarının yapması da söz konusu olabilecektir ki bu, işin özüne aykırıdır.
Zira, girişimsel radyoloji uygulamalarının yapılacağı
mekân radyoloji üniteleridir. Keza bu uygulamaların yapıldığı cihazların tamamı
radyoloji ünitelerinde vardır ve yine bu girişimler yapılırken hekime yardımcı
olan yardımcı sağlık personeli, radyoloji ünitesinde çalışan teknisyenlerdir ve
onlar bir ekip anlayışı içerisinde radyologlarla birlikte çalıştıkları için
daha uyumlu, daha olumlu sonuçlar alınabiliyorken olayı genişleterek
radyologların dışında beyin cerrahlarının ve nörologların da bu işin içine
dâhil edilmesi, inanın ki bu branşlar arasında
birtakım ihtilafların, birtakım sürtüşmelerin, birtakım kırılmaların olmasına
yol açacaktır. Keza bu ihtisas dallarından birçoğunun yan dallarının da
oluşturulması, ciddi sorunların yaşanmasına yol açacaktır. Örneğin, dört yıllık
eğitim alan mikrobiyologların görev alanlarına, rotasyonları dahi olmayan enfeksiyon hastalıkları uzmanlarının dâhil edilmesi, bir
haksızlığı beraberinde getirecektir. Mutlaka, çizelgedeki bu maddenin de
düzeltilmesinde önemli yararlar vardır.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun teklifi içerisinde birkaç düzenleme daha
yapılmaktadır. Bunlardan bir tanesi, sağlık tesislerinin, hastanelerin Toplu
Konut İdaresi eliyle yapılması uygun görülmektedir. Oysa sağlık tesisleri
özellikli, önemli birimleri olan, yoğun bakım gibi, ameliyathane gibi değişik
birimleri olan, detayların çok önemli olduğu kuruluşlardır. Dolayısıyla, bu tür
ünitelerin, bu tür tesislerin mutlaka tek elden ve bu konuda deneyimli, birikim
sahibi kadrolar tarafından yapılmasında olağanüstü yarar vardır. Eğer biz bunu
asli görevi konut yapmak olan Toplu Konuta havale edersek, inanın, son günlerde
Türkiye'nin muhtelif yerlerinde yaşanan sorunları daha da büyüyerek
yaşayacağız. Hatırlayınız, hastanelerde gaz patlamaları, yangınlar ve
benzerleri hepimizi üzen sonuçlara yol açmaktadır. O açıdan, Sağlık Bakanlığı
bünyesinde bir birimin -örneğin İnşaat Dairesinin- tümüyle bu işle meşgul
olarak hastanelerin yapımından bakımına, tadiline kadar tümünü üstlenmesi en
ufak bir şaibeye meydan bırakmayacağı gibi daha nitelikli sağlık tesislerinin
de oluşmasına yol açacaktır.
Değerli
milletvekilleri, keza bu kanun teklifinde bir başka madde de özel idarelere
aktarılan Sağlık Bakanlığı bütçesinin ödenekleridir. Değişik gerekçelerle bu ödenekler
kullanılmamış ve o ödenekler atıl vaziyette durmaktadır. Şimdi, kanun
teklifinin 1’inci maddesiyle bu ödenekler Toplu Konut İdaresine
aktarılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye'nin muhtelif yerlerinde sağlık tesisi inşaatları
sürmekte ve bunların bir an önce bitirilmesi zorunluluğu var iken Bakanlık
bütçesinin bir kısmının Toplu Konut İdaresine aktarılmasının hiç ama hiçbir
anlamı yoktur. Aktarılması gerekiyorsa -ki gereklidir- orada atıl vaziyette
duran, kullanılmayan ödeneklerin mutlaka Sağlık Bakanlığına aktarılmasında ve
dağıtımının Sağlık Bakanlığı eliyle yapılmasında önemli yararlar vardır. Bu,
kaynakların verimli ve yerinde kullanılması zorunluluğu gereğidir ama maalesef,
bu kanun teklifiyle bu ortadan kaldırılmakta, Sağlık Bakanlığı bütçesinin
içinde olan ödenekler Toplu Konut İdaresine verilmektedir.
Toplu Konutta
ödenek sıkıntısı mı vardır? Toplu Konutta yandaşlara ihale edilen inşaatların
ödeneklerini ödemek adına Sağlık Bakanlığının bütçesi mi ayrılmaktadır? Bütün
bunların, bu soru işaretlerinin ortadan kaldırılması için, Sağlık Bakanlığının
bütçesinden il özel idarelerine aktarılan bu payların tekrar Sağlık Bakanlığına
döndürülmesinde son derece yarar vardır.
Değerli
milletvekilleri, bazı hastanelerin yapımının Toplu Konut İdaresi tarafından
gerçekleştirildiği ifade edilmektedir. Bu olabilir ama o inşaatlar
başlatılırken, Kamu İhale Kanunu gereğince, zaten o ihalelerin, Toplu Konuta
ihale edilen o inşaatların ödenek sorununun olmaması gerekiyor ki ihale
edilsin. Hâl böyleyken il özel idarelerindeki atıl vaziyetteki ödeneklerin
Toplu Konuta aktarılmasının hiç pratik bir yararı yoktur.
Bir başka husus,
yine bu kanun teklifi çerçevesinde birtakım avukatlık hizmetlerinin
takiplerinin doğrudan alım yöntemiyle yapılmasıdır. Oysa Bakanlık bünyesinde
hukuk işlerinin daha da etkin hâle getirilerek avukatlık konusunda devletin
hukukunun resmî kurumlarca, onların eliyle takip edilmesinin ve
sonuçlandırılmasının çok önemli yararları vardır. Bu yapılmazsa, özel
hukukçulara, özel hukuk bürolarına bu işler havale edildiğinde inanınız ki yine
kafalarda soru işaretleri yaratılacak, yine birtakım şaibeli, problemli
sonuçlarla karşı karşıya kalacağız. O açıdan, yapılması gereken, hukuki
sorunların, mutlaka, devletin hukukunu koruyan Bakanlık bünyesindeki hukuk
birimleri eliyle çözümlenmesine gidilmesidir.
Bu kanun
teklifinin gerekçesindeki ilk cümle “Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında
düzenlemenin yapıldığı”dır. Dokuz yıla yakın AKP
İktidarı döneminde sağlıktaki uygulamaların ve çıkarılan yasaların birçoğu
Sağlıkta Dönüşüm Projesi’ne atıf yapılarak çıkarılmıştır ve Sağlıkta Dönüşüm
Projesi yere göğe sığdırılmamaktadır. Bugün Türkiye’de ilk defa üniversite
öğretim üyesinden, pratisyen hekimine varıncaya kadar, diş hekiminden
eczacısına, ebesinden hemşiresine tüm sağlık çalışanlarını sokağa döken anlayış
bu Sağlıkta Dönüşüm Projesi’dir. Altı gündür İzmir’de bir üniversitenin
asistanları -ki o asistanlar zorlu bir tıp eğitiminden sonra TUS sınavını da
başararak asistan olma hakkını elde eden bu arkadaşlarımız- grev
yapmaktadırlar. İşte onları sokağa döken, idealist anlayışlarının önüne bir set
gibi orada çalışma ortamını zehir eden anlayış Sağlıkta Dönüşüm Programı’dır.
Sağlıkta Dönüşüm Programı, ülkemizde evine ekmek götüremeyecek kadar yoksul
insanlardan, yeşil kartlılardan dahi katkı payı aldıracak bir anlayışın
ürünüdür. Sağlıkta Dönüşüm Programı, son yıllarda binlerle ifade edilen
eczanelerin kapatılmasına yol açmıştır. Sağlıkta Dönüşüm
Projesi, sokağa çıkan, hak arama mücadelesi veren hekimlerin elindeki bir
postere kafayı takarak onun üzerinden yorum yapan Sayın Bakanın başka
posterleri, dövizleri görmeden “Doktor Ç”nin
posteriyle o sağlık emekçilerinin mücadelesine gölge düşüren anlayış, şunu
unutmamalıdır ki “Doktor Ç” doktorlar için özgürlüğün, bağımsızlığın, insan
haklarının simgesidir ve doktorlar özgürlüğü, bağımsızlığı savunmaya devam
edecektir.
Doktorların diğer elinde İbni Sina’nın
posteri vardır, o poster de bilimsel araştırmaları, bilim ışığında tıpta
ilerlemeyi, hekimlerin, ülkemizdeki sağlık çalışanlarının daha insanca
yaşamalarını, daha çağdaş hekimlik yapmalarını öngören bir anlayışla hak arama
mücadelesini sürdüreceklerdir ve bütün sağlık çalışanları halkımızla el ele
vererek Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın, yabancı bir reçete olarak dayatılan bu
programın ters yüz edilmesini sağlayacaktır.
Zor, mutlaka
mücadeleyle başarılacak, halledilecektir diyorum, hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bingöl.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 744 sayılı Kanun
Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi
partim ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 12 Haziran tarihi için seçim kararı alındı ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi 23’üncü Dönem çalışmalarının son günlerini yaşıyoruz ancak
Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinde bir telaştır gidiyor, sürekli yeni
teklifler getirerek Meclisi Yüksek Seçim Kuruluna listelerin verileceği son
güne kadar çalıştırmak istiyor. Burada amaç nedir, doğrusu merak ediyorum. Eğer
bu düzenlemeler gerekli idiyse bu zamana kadar neden getirilmemiştir?
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu kanun teklifi, Plan ve Bütçe Komisyonunda İç Tüzük’e aykırı bir şekilde görüşülmüştür ve bu kanun
teklifi bütçe prensiplerine de aykırıdır. Ayrıca bu kanun teklifi, vergileme
ilkelerine de aykırıdır. Bu kanun teklifi, vergi istisnalarını ve vergi yükünü
kamunun üzerinden alıp vatandaşın üzerine yıkmaktadır. Bu teklif, AKP
Hükûmetinin seçim kokan bir düzenlemesidir.
Sağlık Bakanı
Sayın Recep Akdağ, bu kanun teklifini Meclisin huzurunda görüşmeden önce,
Sağlık Bakanlığındaki ve sağlık hizmetlerindeki skandallar hakkında önce yüce
Meclisi bilgilendirmesi gerekmektedir. Buradan Sayın Akdağ’a soruyorum: Ne oldu
şu domuz gribi aşıları, ne oldu kuş gribi aşıları? Kimler ne kazandı bu
işlerden, kim ne kaybetti? Kuş gribi hastalığı korkusunun
Türkiye’yi, hatta tüm dünyayı sardığı günlerde Avrupa ve Orta Doğu’nun en büyük
aşı üretim merkezi olan, kuş gribi dâhil 250 milyon doz yedi çeşit kanatlı
aşısı üreten, Türkiye’deki ilk ve tek aşı merkezi olan Manisa Tavuk
Hastalıkları ve Aşı Üretim Enstitüsünü kapatan sizin Hükûmetiniz değil mi?
Her seçim
döneminde AKP milletvekilleri tarafından dile getirilen dört yüz yataklı Manisa
Bölge Hastanesine Manisa Belediyesi tarafından yer tahsis edilmesine rağmen,
yıllardır hâlâ neden başlanmamıştır?
Afyon’da özel bir
hastanede katarakt ameliyatı olan 7 kişi ameliyattan sonra kör olmuştur. Sayın
Bakan inceleme başlatıldığını, hastanenin mühürlendiğini söylemişti ancak bu
beyanattan bir iki gün sonra televizyonlar hastanenin çalışmalarına devam
ettiğini gösteriyordu. Son durum nedir?
Bir hastanede 37
yeni doğan bebek ölmüştü. Merak ediyorum Sayın Bakan, ne işlem yaptınız ve bu
işlemler nasıl sonuçlandı? Sayın Bakan bu ve benzeri pek çok konudaki sağlık
skandallarını aydınlatmak ve sonuçları hakkında bilgi vermek durumundadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kanun teklifinin genel gerekçesinde “Sağlıkta dönüşüm
programı çerçevesinde daha iyi ve kaliteli hizmet sunumunun sağlanması, iş ve
işlemlerin hızlandırılması ve ihtiyaç olduğu hâlde kanuni tanzimi bulunmayan
sağlık mesleklerinin düzenlenmesi amacıyla…” bu teklifin hazırlandığı ifade
edilmektedir. Ancak bu teklifle günün koşullarına göre tüzük ve yönetmelikle
yapılması gereken bilimsel gelişmelere ilişkin birçok düzenleme kanunla
yapılmaktadır. Örneğin, Tıpta Uzmanlık Tüzüğü, uyumu kolaylaştırmak bakımından,
Tıpta Uzmanlık Yönetmeliği hâline gelmişken şimdi aksi bir hareketle kanuna
dönüştürülmektedir.
Sağlık
Bakanlığının “Avrupa Birliği normlarına uyum” adı altında yaptığını ifade
ettiği uygulamaların aksine sonuçlanacak bu kanun teklifi, Avrupa Tıp Uzmanları
Birliği ile iş birliğinde de ciddi sorunlar yaşanmasına neden olabilecektir.
Bu kanun teklifi
Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilmiştir. Doğrudur, bu kanun teklifinde mali
hükümler bulunmaktadır ancak tasarıdaki birçok madde Plan ve Bütçe Komisyonunun
alanı dışındaki teknik düzenlemelerdir. Bu düzenlemelerin Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşülmesinin uygun olmadığı ve teamüllere aykırı olduğu
Komisyonda defalarca dile getirilmiştir. Bu eleştirilerimiz karşısında Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ilgili maddeleri tali komisyon olarak
görüşmüştür.
Teknik konularda
meslek mensuplarından Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerine düzenlemelerde yeni
değişiklikler yapılması konusunda yoğun bir talep gelmektedir. Bu durum meslek
mensupları arasında büyük huzursuzluklar olduğunu ve meslek mensupları
arasındaki rekabetin ötesinde uygulamada büyük anlaşmazlıklar bulunduğunu
göstermektedir. Teklifteki mali konular dikkate alındığında iktidarın bütçe
disiplininden tamamen ayrıldığı, yeni modeller icat etmeye çalıştığı
görülmektedir. Hükûmet hem yerelleşmeyi savunmakta hem de onlara
güvenmemektedir. Bir taraftan onlarca harcama yetkisi verirken diğer taraftan
yerel idarelerin elindeki paya saldırmaktadır.
Teklifin 1’inci
maddesiyle il özel idarelerince harcanamayan paralar Toplu Konut İdaresine
aktarılmaya çalışılmaktadır. Bu hüküm mali disipline uymamaktadır. Hükûmetin
yapmak istediği bu düzenleme yerine il özel idarelerine aktarılan fakat amacı
doğrultusunda harcanmayan nakdin hazineye dönüşünün sağlanması ve bu iş için
ayrılan ve kullanılmayan ödeneğin izleyen yıl bütçesine ödenek kaydedilmesine
imkân veren bir düzenlemenin yapılması daha doğru olurdu.
Teklifin 2’nci
maddesiyle 209 sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumları ile
Rehabilitasyon Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanun’un 3’üncü
maddesine eklenen bentler döner sermaye gelirlerini artırmaya yöneliktir. Bu
düzenlemeler 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 3’üncü,
5’inci, 6’ncı ve 13’üncü maddelerine aykırıdır.
Teklifin 3’üncü
ve 4’üncü maddeleri Sağlık Bakanlığı döner sermayeli işletmelerin dava ve icra
takibinin Kamu İhale Kanunu’nun 22’nci maddesindeki doğrudan temin usulüyle
avukatlık hizmet alımı suretiyle yapılması ve dava ve icra takiplerinde 4353
sayılı Kanun kapsamı dışına çıkılması uygun görülmektedir. Bu düzenleme soru
işaretleriyle doludur. Bildiğimiz kadarıyla bu düzenleme kapsamına giren
yaklaşık yüz bin dava bulunmaktadır.
Merak ediyorum,
AKP hükûmetleri döneminde bu madde kapsamında kaç dava açılmıştır ve bunlardan
kaçı idarenin aleyhine sonuçlanmıştır? AKP Hükûmeti döneminde neden bu kadar
çok dava açılmıştır? Demek ki ortada büyük bir yanlışlık var. Bunun gerekçesi,
acaba hükûmetlerinizin keyfî uygulamaları olabilir mi?
Yine merak
ediyorum Sayın Bakan: Bu davaları konuları itibarıyla tasnif ettiniz mi? Bu
davaların açılma tarihleri nedir? Kaçı sizin döneminizde açılmıştır? Döner
sermayeli işletmelerin dava ve icra takibi işlerinde yaşanan tereddütlerin ve
problemlerin giderilmesini teminen döner sermayeli
işletmelerin dava ve icra işlerinin takibinin doğrudan temin usulüyle avukatlık
hizmeti alımı suretiyle yapılması, AKP İktidarı döneminde devletin kendi
hukukunu koruyamadığını ve devletin hukukunun kamudan özele doğru parça parça
yönlendirilmeye başlandığını göstermektedir. Nitekim,
daha önceki torba yasalarda da benzer düzenlemeler yapılmıştır. Bu uygulamalar
ile yandaş avukatlara iş dağıtma imkânı da ortaya çıkacağı düşünülmesi gereken
hususlardan birisidir.
Teklifin 6’ncı
maddesiyle, Sağlık Bakanlığı kurum ve kuruluşlarının kiralama işlemleri 3065
sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’ndan istisna edilmektedir.
Yine teklifin
7’nci maddesiyle Sağlık Bakanlığına bağlı hastane, klinik, dispanser,
sanatoryum gibi kurum ve kuruluşların yapacağı, Gelir Vergisi Kanunu’nun
70’inci maddesinde belirtilen mal ve hakların kiralanması işlemleri Kurumlar
Vergisi Kanunu’ndan istisna edilmektedir. Bu uygulamalar vergide eşitlik ve genellilik ilkelerine aykırıdır.
“Ben yaptım
oldu.” mantığına dayanan bu düzenlemelere Maliye Bakanlığının bakış tarzı,
konuyu yakından bilen uzmanları hayrete düşürmektedir. Vergi istisna ve
muafiyetleri dâhil, bir taraftan şeffaf bir mali yönetim arzu edilirken, diğer
taraftan rekabeti bozan unsurları uygulamaya koymak kesinlikle doğru değildir.
Ayrıca, bu
düzenlemelerden büyük kiralama işlemlerinin yapılacağı anlaşılmaktadır. Mevcut
düzenlemeler bu kiralamalara asla mâni değildir, ancak bu kiralama gelirleri
hastanenin, kamu sağlık birimlerinin kasasına girmeyecek, daha doğrusu giriyor
gibi görünüp aslında özel firmaların kasasına girecektir.
Teklifin 9’uncu
maddesiyle birçok yeni meslek ihdas edilmekte ve sağlık mensuplarının görevleri
tanımlanmaktadır. 9’uncu maddede klinik psikoloğun tanımı yapılmaktadır. Psikoloji
bölümü lisans mezunu dışında hiçbir lisans mezunu yasalara göre “psikolog”
olarak adlandırılamaz, klinik psikoloji yüksek lisansı ve doktorası yapmış olsa
bile psikolog unvanını alamaz. Ancak bu kanun teklifinin 9’uncu maddesinin (a)
bendinde psikolog unvanı psikolojik danışma ve rehberlik mezunlarına da
verilmektedir.
Kanun teklifinin
11’inci maddesinde psikologlardan söz edilmesine rağmen, psikologlar sağlık
mensubu olarak sayılmamıştır. Yani psikologların Sağlık Bakanlığı birimlerinde
çalışıp çalışamayacağı belirsizdir.
Hükûmet
tarafından hazırlanan bu kanun teklifinin münhasıran 9 ve 11’inci maddeleri
psikologları yakinen ilgilendirmektedir. Bu maddeler Danıştay 5. Dairesinin 239
no.lu Kararlarına aykırıdır. Danıştay 5. Dairesi vermiş olduğu kararda
“Ülkemizde bir meslek ve bu mesleğin unvanını alabilmenin, ancak o meslekle
ilgili lisans eğitimi yapmakla mümkün olacağında kuşkuya yer bulunmamaktadır.
Diğer bir deyişle, bir meslek veya meslek unvanını ancak lisans öğretimi
sağlayabilmektedir.” ifadesine yer verilmiştir. Ayrıca, YÖK’ün psikolog
tanımında “Üniversitelerin fen-edebiyat fakültesi psikoloji bölümü mezunları
psikologdur.” ifadesi yer almaktadır. Fakat, Hükûmetin
çıkarmak istediği bu yasada psikologluk unvanının tanımı boşlukta kalmakta ve
rehber öğretmenlerle psikologlar aynı meslek mensuplarıymış gibi
tanımlanmaktadır.
Ayrıca, psikolog
unvanının tam anlamıyla kullanımı yüksek lisans eğitimi sonrasında alınacak
“klinik psikolog” unvanına bağlanmaktadır. Diğer taraftan, klinik psikolog unvanını
yüksek lisans şartına bağlamaktadır.
Yine, Danıştay 5.
Dairesinin ilgili kararında, yüksek lisans öğrenimi, söz konusu bent hükmünde
de belirtildiği gibi, “Belirli bir konuda uzmanlaşmanın ilk basamağını
oluşturmakta ancak kişilere bu eğitime göre bir meslek veya meslek unvanı
sağlamamaktadır.” denilmektedir.
Hükûmetin
psikologlarla ilgili getirdiği bu düzenlemeler, Danıştay 5. Dairesinin vermiş
olduğu kararla uyuşmamaktadır. Bu düzenleme, Sağlık Bakanlığında çalışan
psikologlara yüksek lisans yapma şartı getirirken psikoloji mezunu olmayanlara
“klinik psikolog” unvanı verilmesinin önünü açmaktadır. Bu tanıma göre,
psikolog ve psikolojik danışman aynı statüde yer almaktadır ve aralarında bir
fark görülmemektedir. Oysa rehberlik ve psikolojik danışmanlık bölümü,
üniversitelerin eğitim fakültesinde yer almaktadır. Bu fakültelerin amacı,
öğretmen yetiştirmektir. Psikolog ve psikolojik danışman meslekleri farklı
eğitimlere tabi ve ayrı mesleklerdir.
Yine, 9’uncu
maddede fizyoterapist ve fizyoterapist teknikerinin
tanımı yapılmaktadır. Bu tanımlamalarda bazı sakıncalar görüyoruz. Birey ve
toplum sağlığını ilgilendiren son derece önemli bu maddelerdeki sakıncaların
bilimsel normlar ışığında düzeltilmesi gerekmektedir.
Yine, bu maddeye
göre, fizyoterapistlerin hastalık durumlarında fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzman hekimleri veya fiziksel tıp ve
rehabilitasyon alanında rotasyon yapmış diğer uzman hekimlerle birlikte
çalışıp, uygulama yapacağı ifade edilmektedir. Fizyoterapistlerin diğer tıp branşlarıyla çalışabilmesi amacıyla konulduğu yetkililerce
öne sürülen bu tanımlama, amacını bir ölçüde aşmaktadır.
Fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzman hekiminin uzmanlık eğitim süresi dört
yıldır. Uzmanlık eğitimi sırasında fiziksel tıp ve rehabilitasyon
branşında rotasyon yapan diğer branş hekimlerinin rotasyon süresi bir ila altı
aydır.
Dört yıllık
uzmanlık eğitiminde kazanılan fiziksel tıp ve rehabilitasyon
alanında uygulama yapma yetki ve yeterliliği fiziksel tıp ve rehabilitasyon
kliniklerinde bir ila altı ay rotasyon yapan diğer uzman hekimlere
devredilmektedir. Oysa tıpta yan dal ve ana dal olmak üzere yetmiş üç uzmanlık
alanı eğitim sırasında, bir ile on arasında değişen sayıda farklı branşlarda rotasyon yapmaktadır. Bu maddenin aynen
yasalaşması hâlinde tıp alanında bir kaos doğacak ve
uzmanlık eğitimi yapmadıkları hâlde hasta tedavi yetki ve yeterliliği elde
edebilme durumu da doğabilecektir. Eğer bu madde yasalaşırsa başka uzmanlık
alanında meslek uygulaması yalnızca fiziksel tıp ve rehabilitasyon
alanı ile sınırlı kalmayacaktır, yetmiş üç alanın rotasyon gördüğü yüzlerce
alanda faaliyette bulunmasına kapı açılacaktır. Bu durum, bilimsel olarak
mümkün olamayacağı gibi, bir alanda uzmanlık eğitimi almadan o alanın tedavi
yetkilerinin insan üzerinde kullanılması hastalar açısından onarılmaz tehlike
ve zararlara yol açabilecektir.
Yine, teknikerin
tanımlamaları yapılırken hepsinde “…yapan meslek mensubu” olarak
tanımlanmıştır. 9’uncu maddenin (o) bendine göre fizyoterapi
teknikeri tanımlanırken “…yardımcı olan meslek mensubu” olarak tanımlanmıştır.
Diğer tekniker tanımlamalarında “…yapan meslek mensubu” tanımlaması yapılırken fizyoterapi teknikerinin tanımında “…yardımcı olan”
ibaresinin yer almasının gerekçesinin Sağlık Bakanı tarafından yüce Meclise
anlatılması gerekmektedir.
Bu teklifin aynen
yasalaşması hâlinde, diğer teknikerler grubu ile aynı süre eğitim alan bir
yüksekokul mezunu gruba haksızlık yapılmış ve eş değer oldukları hâlde fizyoterapi teknikeri grubuna diğer tekniker grupları gibi
uygulama yapma hakkı verilmemiştir.
Yine, teklifin
10’uncu maddesiyle, diş hekimliği mesleğindeki uzmanlık alanları sekiz dala
çıkarılmakta ve eğitim süreleri düzenlenmektedir.
Teklifin
gerekçesinde, tabiplikte ve diş hekimliğinde uzmanlık dalları ve eğitim ile
ilgili uygulamada yaşanan sorunların giderilmesi için tabiplikte ve diş
hekimliğinde uzmanlık dalları ve yan dallarıyla eğitim sürelerinin belirlendiği
yazmaktadır. Oysa teklifin bu şekilde gerçekleşmesi hâlinde mesleki ve
toplumsal birçok sorunla karşılaşılacaktır. Diş hekimliğinin sekiz ana dalında
uzmanlığa karar verilirken diş hekimliği mesleğinin bazı gerçekleri maalesef
göz ardı edilmiştir. Genel sağlığı bir bütün olarak algıladığımızda diş
hekimliği zaten bir uzmanlık alanıdır. Diş hekimleri, göz hastalıkları uzmanı
veya kulak, burun, boğaz uzmanı gibi vücudun belirli bir bölümüyle ilgili
eğitim almış uzmanlardır. Diş hekimleri uzmanlıklarının bu şekilde
gerçekleşmesi durumunda bir dişin kanal tedavisini ayrı, üzerinin dolgusunu
ayrı bir uzmanın yapması söz konusu olacaktır. Diş çekimine giderse üçüncü bir
uzmanın devreye girmesi ve dördüncü bir uzmanın yapacağı protezle
de tedavinin tamamlanması gerekecektir. Bunun karşıtı, uzmanlar uzmanlık
alanları dışında da hasta tedavi etmek zorunda kalacaklardır ki bu da
uzmanlaşmanın felsefesine tamamen aykırı bir durum meydana getirecektir.
Tıpta ve diş
hekimliğinde uzmanlıkların saptanması dinamik bir sürecin sonucunda
gerçekleşmektedir. Toplumun ve bilimin gelişim ve değişimine bağlı olarak
ortaya çıkan gereksinimlerin karşılanması amacıyla uzmanlık alanları ile
uzmanlık eğitim süreleri belirlenmektedir. Bu nedenle tıpta ve diş hekimliğinde
uzmanlıkların saptanması bugüne kadar yasayla değil alt düzenlemelerle
belirlenmiştir. Uzmanlık alanlarının yasayla belirlenmesi uzmanlıklar ile eğitim
sürelerinin durağanlaştırılmasına da neden olabilecektir.
Değerli
milletvekilleri, kamu sağlık hizmetleri finansmanı maalesef sürekli açık
vermektedir. Uzman tedavilerinin maliyetleri daha fazla olacağı için sağlık
harcamaları artacak, böylece açık daha da artacaktır. Ayrıca rutin diş
hekimliği hizmetlerinin de uzmanlar tarafından görülecek olması nedeniyle
kaynak israfı ve verimsiz iş gücü kullanımı körüklenecektir. Toplumda var olan
uzmana başvurma alışkanlıkları nedeniyle uzmanlık gerektirmeyen konularda bile
uzmana başvurma sonucu uzmanlarda verimsiz çalışma sorunu yaşanırken diş
hekimleri hasta kaybına uğrayacaktır.
Teklifin 19’uncu
maddesiyle Gümrük Müsteşarlığına eleman alınmaktadır. Bu düzenleme bir seçim
yatırımıdır. Bu teklifle hiç ilgisi olmayan, komisyonda
bulunan gümrük teşkilatının yeniden yapılandırılmasına ilişkin tasarıdan bir
kısmının çıkarılıp kaçırılarak Meclis Genel Kurulunda usule aykırı olarak
verilen önergeyle reddedilen ve giderayak işe yandaş yerleştirme mantığına
uygun olarak 2 bin kadronun usule uygun olmayan bir şekilde tahsis edilmesine
imkân veren bir düzenlemeye yer verilmesini doğru bulmuyoruz.
Bu düşüncelerle
muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Akçay.
AK PARTİ Grubu
adına Adana Milletvekili Sayın Necdet Ünüvar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 744 sıra
sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, hepimizin çok iyi bildiği gibi sağlık temel bir haktır ve ülkede
yaşayan herkesi ilgilendirir. Dolayısıyla sağlık hizmetleriyle ilgili
yaptığımız herhangi bir mevzuat çalışması, bu ülkede yaşayan herkesi çok
yakından ilgilendiren mevzuatlardır. Sağlık hizmetlerinin etkin, kaliteli, verimli
ve kolay ulaşılabilir olması hepimize düşen en önemli görevlerden birisidir.
Çok şükür geriye baktığımız zaman sağlıkta bütün bu sayılan özellikler
açısından çok önemli mesafeler aldığımızı bu ülkede yaşayan herkes kabul
ediyor. Bunun içindir ki Türkiye İstatistik Kurumunun yaptığı anket
çalışmasında, 2002 sonunda sağlık hizmetlerinden memnuniyet oranı yüzde
39’lardayken, bugün itibarıyla yüzde 73’lere çıkmıştır. Yine de hayat sürekli
devam etmektedir, insanların beklentileri, ihtiyaçları farklılaşmaktadır.
Dolayısıyla, zaman içerisinde sağlık hizmetlerinin işleyişinde de gerek
vatandaş nezdinde gerekse fedakârca sağlık hizmeti sunumu yapan sağlık
personeli açısından bazı uygulamalar ve yeni ihtiyaç alanları söz konusu
olmaktadır. İşte, bugün huzurlarınıza gelen kanun teklifimizle sağlık
hizmetlerinin etkinliği, verimliliği, kalitesi ve sunum hızını artırmayı,
sağlık meslek mensuplarının günün gelişen şartlarına uygun yeni
tanımlamalarını, bazı yeni uzmanlık alanlarını ve yan dalları ve klinik araştırmalarda
önemli bir mevzuat eksikliğini gidermeyi amaçlıyoruz.
Bu teklifte,
benimle beraber Çok Değerli Sağlık Komisyonu Başkanımız Sayın Cevdet Erdöl’ün imzası var. Şüphesiz, bu teklifi hazırlarken
Sağlık Bakanlığımızın ilgili birimleriyle sürekli irtibat hâlinde olduk ve o
yasa teklifinde zikredilen hükümlerle ilgili Sağlık Bakanlığında bugüne kadar
yapılan çalışmaları gözden geçirme fırsatımız da oldu.
Değerli
arkadaşlar, bu yasa teklifi yasalaştığında gerek vatandaşlar nezdinde gerekse
sağlık personelinin haklarıyla ilgili çok önemli kazanımlar söz konusu
olacaktır. Esasında, bu teklif üç ana eksene dayalıdır. Sağlık hizmetlerinin
işleyişiyle ilgili çok önemli hükümler söz konusu, vatandaşları bire bir
ilgilendiren ve doğrudan birtakım kazanımları ve sosyal devlet olma
özelliğimizi güçlendirici hükümler söz konusu, bir de özellikle klinik
araştırmalar ve sağlık personeli uzmanlık alanlarıyla ve meslek tanımlarıyla
ilgili önemli hükümler söz konusu.
Bu teklif önce
Plan ve Bütçe Komisyonuna geldi. Plan ve Bütçe Komisyonu ana komisyon olarak
belirlenmişti, Sağlık Komisyonu tali komisyondu. Burada
özellikle mali hükümlerin varlığı ve birtakım yeni kadro ihdasıyla ilgili
hükümler olması hasebiyle Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesi tabiidir ama
Plan ve Bütçe Komisyonu, ben yaklaşık dört yıldır Plan ve Bütçe Komisyonunda
çalışıyorum, çok az rastlanan bir yöntemle, ilgili, özellikle sağlık
personelini yakından ilgilendiren gerek meslek tanımı gerekse uzmanlık
alanlarıyla ilgili konuları ve klinik araştırmalarla ilgili maddenin Sağlık
Komisyonunda görüşülmesini istedi. Sağlık Komisyonu Başkanımız hemen Sağlık
Komisyonunu topladı ve orada da gerek Sağlık Komisyonunun çok değerli üyeleri
gerekse meslek örgütleri ve uzmanlık dernekleri yani bu konuyla ilgili bütün tarafları
çok yoğun ve dikkatli bir şekilde dinledi ve o ilgili maddeler Sağlık
Komisyonunda ortaya konulan görüşler doğrultusunda âdeta yeniden yazıldı ve
Plan ve Bütçe Komisyonuna geldi. Plan ve Bütçe Komisyonu da Sağlık
Komisyonunda kabul edilen metni baz olarak bu teklifi
şu anda huzurlarınıza sunulduğu hâle getirdi.
Burada, değerli
arkadaşlar, birtakım hükümler var. Benden sonra konuşacak arkadaşlar da var,
şüphesiz onlar da detaylara girecektir ama bazı şeyleri mutlaka zikretmemiz
gerekiyor.
Türkiye
Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Dolayısıyla,
vatandaşının gelir düzeyine veya durumuna bakmaksızın, yaşadığı birtakım
problemlere çözümler getirmek durumundadır ve çözümün adresi de Türkiye Büyük
Millet Meclisidir.
Burada belki
-benden önce konuşan değerli konuşmacılar bu konuya girmediler- iki tane önemli
husus var ki bunlar, hakikaten, vatandaşın, en azından bu problemi yaşayan
vatandaşlarımızın sıkıntısını ortadan kaldıracak çok önemli bir hükümdür.
Bizim
teklifimizde, bilhassa tedavi görmekte iken ölen ve bir türlü sosyal güvencesi
olmamış veya sosyal güvencesi olduğu hâlde birtakım ödeme zorlukları çekmiş
vatandaşlarımızın öldükten sonra yakınlarına akseden borçları söz konusuydu, o
vatandaşlarımızın o borçlarının terkin edilmesiyle ilgili bir hükmümüz söz
konusu.
Ayrıca, yıllardır
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında bir protokol
gereğince, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşları Türkiye’ye gelir, sağlık
hizmeti alır ve onlardan da bir kısmı vefat eder. O vefat eden Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti vatandaşlarının da borçları söz konusudur. O borçların terkin
edilmesiyle ilgili bir hüküm vardı. Daha sonra, Plan Bütçe Komisyonunda, bir
önergeyle, Sayın Süreyya Bilgiç’in önergesiyle, ayrıca şu anda yaşayan yani
ölmemiş ama yaşayan vatandaşlarımızın borçlarının bir kısmının da terkin
edilmesiyle ilgili bir hüküm verildi ki bunlar bence sosyal devlet olmanın
gereği olan maddelerdi. Bu, vatandaşa hemen ve bire bir yansıyan hükümler
olarak karşımıza çıkıyor.
Yine bazı
hükümler söz konusu. Onları da kısaca ve hızlı bir şekilde geçmek istiyorum. İl
özel idaresi bünyesinde bulunan bir takım atıl pozisyonda ödenekler söz konusu.
O ödenekler, yıl sonu geldiği zaman, orada, atıl
vaziyette beklemekte. Hâlbuki bizim, onları ekonomiye kazandırmamız gerekiyor.
Burada, bizim teklifimizde, ilgili bakanın onayı olmak kaydıyla, yine o alanla
ilgili bir başka projede kullanılmak şartıyla, aynı il içerisinde veya bir
başka ilin il özel idaresine veyahut da Toplu Konut İdaresine aktarımıyla
ilgili bir hüküm konuldu. Bununla biz, atıl vaziyette bekleyen ödeneklerin
ekonomiye kazandırılması ve vatandaş hizmetine yönelik kullanılmasını
amaçladık.
Kiralama
gelirlerinin döner sermaye geliri olarak yazılması, döner sermaye işletmelerindeki
dava ve icra işlemleri için avukatlık hizmeti satın alabilmesi, dava
dosyalarının ilgili döner sermaye işletmeleri tarafından takip edilmesi… Bunlar
hakikaten -sağlık sektörünün içinde olanlar için belki malumdur ama- sağlık
hizmetlerinin işleyişini hızlandıracak, kolaylaştıracak hükümler olarak
karşımıza çıkıyor.
Yine, Anayasa
Mahkemesinin bir hükmü uyarınca, sözleşmeli sağlık personeli, 4924 sayılı
Kanuna göre, eleman temininde güçlük çekilen yerlerde istihdam edilen sağlık
personeli, başhekim, başhekim yardımcısı veya başhemşire olamıyordu. Bu
teklifle bu arkadaşlarımızın da yönetici olabilmesinin önü açılmış oluyor.
Aşı teminiyle ilgili kolaylaştırıcı bir hüküm söz konusu. Orada ihale süresi üç yıldan yedi yıla çıkıyor.
Değerli
arkadaşlar, klinik araştırmalarla ilgili bir hüküm var, 8’inci madde. 2
arkadaşımız bu konuyla ilgili bir görüş beyan etmedi ama bununla ilgili şöyle
bir husus söz konusu: Klinik araştırmalar, tıpta gelişme, ilerleme, yeni
üretilen, insanlık hizmetine sunulan bir ilacın veya ürünün sağlık hizmetlerine
sunulabilmesi için çok önemli bir aşamadır. Yani klinik araştırma olmadan
tıbbın gelişmesi ve insanlığa yararlı ürünlerin elde edilebilmesi mümkün
değildir. Bununla ilgili öteden beri, 1993 yılında Resmî Gazete’de
yayınlanan ilaç araştırmaları hakkındaki bir yönetmelik uyarınca klinik
araştırmalar yapılabiliyordu. Sağlık Bakanlığı 2008 yılında bir Klinik
Araştırmalar Yönetmeliği yayınladı. Ancak o Yönetmelik’le ilgili Klinik
Araştırmalar Yönetmeliği yayınlandıktan sonra, 2009 yılı Haziran ayında
sanırım, ilgili etik kurullar oluşturuldu fakat Danıştay tarafından Klinik
Araştırmalar Yönetmeliği iptal edildi. Daha sonra, Sağlık Bakanlığı yeniden
yeni bir Klinik Araştırmalar Yönetmeliği yayınladı. Ancak, Danıştay, burada oluşturulan
iki tane kurul var, Etik Kurul ve Klinik Araştırmalar Danışma Kurulu, bu
kurullar süreklilik arz ettiği için onların ancak kanunla yapılabileceğini
hükmetti ve o yüzden sizin huzurlarınızda şu anda kanun teklifinin içerisinde
klinik araştırmalarla ilgili hüküm söz konusu. Ama şunu açık yüreklilikle ifade
etmeliyim ki: Kamuoyunda da zaman zaman işte “kobaylık” vesaire filan gibi
birtakım bence aşağılayıcı ifadeler kullanılıyor. Doğrudur, kobaylar klinik
araştırmalarda belli bir seviyede kullanılır ama o klinik araştırmalarda
“gönüllü” dediğimiz kişilere asla “kobay” denmesi uygun değildir, tam tersi, bu
maddeyle biz aslında klinik araştırmalarda gönüllü olarak o araştırmaya iştirak
etmeyi düşünen vatandaşlarımızın gerek insani gerek etik gerekse hukuksal bir
takım haklarını korumuş oluyoruz. Bu da son derece önemli bir
madde gerçekten.
Değerli
arkadaşlar, kamuoyunda çok fazla tartışılan bir başka husus mesleklerle ilgili
hükümler. Bilindiği gibi, tıp hizmetleri, sağlık hizmetleri sağlık personeliyle
veriliyor ve sağlık personeliyle ilgili de şu anda yürürlükte olan mevzuat, 14
Nisan 1928 yılında yayınlanmış olan Tababet ve Şuabatı
Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun. Bunu “Tıp Meslekleri Uygulamalarına
Dair Yasa” şeklinde günümüz Türkçesine çevirebiliriz. Bu Yasa’yla beş tane
meslek tanımlanmış; hekim, diş hekimi, ebeler, sünnetçiler, hastabakıcı
hemşireler şeklinde. Daha sonra eczacılıkla ilgili kanunda eczacılar ve sonra
diş teknisyenleri vesaire gibi bazı meslek mensupları tanımlanmış. Ama günümüz
şartlarında yeni meslekler söz konusu. Yani sağlık hizmetleri, sadece bilinen
ölçüde tabip, diş tabibi veyahut da hemşirelerle yerine getirilmiyor. Günün
ihtiyaçlarında yeni meslekler var ve onlara da tanım gerekiyor. İşte kanun
teklifimizin 9’uncu maddesinde bu husus düzenlenmiş oluyor. Sağlık Bakanlığı,
sağlık hizmetlerinde söz konusu olan meslek mensuplarının tanımı, sağlık meslek
mensuplarının görev, yetki ve sorumluluklarıyla ilgili birçok çalışma yaptı.
Ama bunlar, kanun şeklinde sizin huzurlarınıza bugünkü teklifle geliyor. Burada
yeni birtakım meslekler var. Bir kısmı zaten o mesleği yapıyor ama tanımı söz
konusu değil, bir kısmı da yepyeni bir tanımla… Bu tanımlar da gerek Çalışma
Bakanlığının ki o da ILO’ya uygun görev tanımı, gerekse bizzat ILO tarafından
“ISCO” dediğimiz, International Standard Classification of Occupations
meslek sınıflandırma sistemleri göz önünde bulundurularak yapılmış oluyor.
Burada birtakım
tartışmaların olması tabiidir. Ama bizim kanun yapıcılar olarak en azından şunu
göz önünde bulundurmamız gerekiyor: Bu mesleklerin alanlarını, bir başka
mesleğin alanını ihlal etmeden ve onlarla ilişkilerini çok iyi dizayn ederek ortaya koymamız gerekiyor. Bununla ilgili de
Sağlık Bakanlığıyla çok yakın bir çalışma içerisinde tanımladık ve bu kanun
teklifiyle, klinik psikolog, fizyoterapist, odyolog, diyetisyen, dil ve konuşma terapisti, podolog, sağlık fizikçisi, anestezi teknisyeni veya
teknikeri, tıbbi laboratuvar ve patoloji teknikeri, tıbbi görüntüleme
teknisyeni ve teknikeri, ağız ve diş sağlığı teknikeri, diş protez teknikeri,
tıbbi protez ve ortez teknisyeni veya teknikeri,
ameliyathane teknikeri, adli tıp teknikeri, odyometri
teknikeri, diyaliz teknikeri, fizyoterapi teknikeri, perfüzyonist,
radyoterapi teknikeri, eczane teknikeri, iş ve uğraşı terapisti, iş ve uğraşı
teknikeri, elektronörofizyoloji teknikeri olmak üzere
yirmi dört tane meslek tanımı yapıldı. Ama burada bir hüküm koyduk, o hüküm de
şudur: Bu meslekler, hekimlerle beraber iş birliği içerisinde çalışmak
durumundadır ama reçete yazma ve tedavinin karar vericisi hekimler ve diş
hekimleridir. Bu meslekler de yine kendileriyle ilgili, ilgili hükümlerde
tanımlanan doğrultuda hizmet yapacaklar. Bununla, aslında çok önemli bir eksiği
giderdiğimizi çok rahatlıkla söyleyebilirim.
Tabii, değerli
arkadaşlar, kanun teklifimizle gerek tabiplikte gerekse diş tabipliğinde
birtakım uzmanlık alanları, yeni uzmanlık alanları da tanımlanıyor. Ama
özellikle diş hekimliğiyle ilgili uzmanlık tanımlarında sekiz tane uzmanlık
alanı var ve bunlar da yine Avrupa Birliğinin ölçütleri baz
alınarak ortaya konulmuş uzmanlık alanlarıdır ve şu anda da zaten doktora
şeklinde verilen ama uzmanlık eğitimi olması diş hekimlerinin büyük çoğunluğu
tarafından istenen hükümlerle yapılmaktadır. Bunun da aslında diş hekimliğini
daha ileriye götüreceğini rahatlıkla söyleyebilirim. Şu anda, doğrudur, bununla
ilgili birtakım tartışmalar var. Yani uzmanlık alanlarının sekiz tane değil de
daha az olmasıyla ilgili kanaatleri de var ama Avrupa Birliğinin standardı -ki,
bizim artık, tam üyelik yolunda ilerlediğimiz standartları da baz almamız gerekiyor- burada sekiz tane uzmanlık alanı
ortaya kondu. Bununla ilgili, tabii, tıpta uzmanlık kurulu dediğimiz, bu
konularda en üst düzey yetkili merci, Sağlık Bakanlığındaki yetkili merci ve
ilgili diş hekimliği fakültelerinin öğretim üyeleri ve yöneticileri tarafından,
dekanları tarafından yapılan çalışma doğrultusunda ortaya konan uzmanlık
alanları.
Hekimlerle ilgili
de birtakım yeni yan dallar belirlendi. Yan dallarda da, değerli arkadaşlar,
yine, keza Avrupa Birliğinin standartlarını baz aldık.
Burada da, birtakım ilgili birimler arasında bazı
tartışmaların olduğu vakidir ama o tartışmalarda da, kanun yapıcı olarak
bizlerin bir taraf olması değil, ancak sağlık hizmetlerinin daha iyi, daha
kaliteli, daha verimli, daha etkin bir şekilde sunulmasıyla ilgili
davranabiliriz ve gerek Sağlık Bakanlığı gerekse teklif sahipleri olarak ben ve
Sayın Erdöl bu yönde çalışmalar yaptık.
Sayın Başkan,
değerli üyeler; burada, Sosyal Güvenlik Kurumuna bağlı Genel Sağlık Sigortası
Genel Müdürlüğümüzün talebi doğrultusunda, Plan ve Bütçe Komisyonunda iki tane
hüküm söz konusu. Oraya eklenen hükümlerle, hakkında inceleme, soruşturma,
teftiş işlemi devam edenler ile örnekleme için tespit edilen sağlık hizmeti
sunucuları tarafından teslim edilen fatura, reçete ve eki belgeler hariç
tutulmak üzere… Yani, artık inceleme veya denetleme işlemi içerisinde olmayan
birtakım ve beşinci yıldan sonra faturaların imha edilmesiyle ilgili bir hüküm
söz konusu. Bunu da şöyle söyleyeyim: Özellikle SSK hastanelerinin Sağlık
Bakanlığına devri esnasında birçok kez gördüğümüz bir hadise var; o da, birçok
hastanenin, sadece arşiv için bir binayı -neredeyse- ve geniş bir mekânı
kullandığını gördük. Bu hükümle, bu ve bundan sonra benzer hükümle esasında
artık o evrakların bekletilmesi veya saklanması zaruri olmayan ve inceleme
işlemleri bitmiş evrakların imha edilmesiyle çok geniş bir mekânın
kazanılacağını rahatlıkla söyleyebilirim.
Neticede, Değerli
Başkan ve değerli milletvekili arkadaşlarım, bu kanun teklifimizde gerek
vatandaşın aldığı sağlık hizmetleri gerek vatandaşa fedakârca sağlık hizmeti
sunan çok değerli hekimlerimizin, hemşirelerimizin, diğer meslek
mensuplarımızın çok önemli kazanımlarının olacağını söyleyebilirim.
Kanun
teklifimizin sağlıkta geldiğimiz noktayı daha ileriye taşımasını umut ediyor ve
hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
Ünüvar, teşekkür ediyorum.
Şahsı adına
Hakkâri Milletvekili Sayın Rüstem Zeydan.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RÜSTEM ZEYDAN
(Hakkâri) – Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
Sağlıkta Dönüşüm
Programı çerçevesinde daha iyi ve kaliteli hizmet sunumunun sağlanması, iş ve
işlemlerin hızlandırılması ve ihtiyaç olduğu hâlde kanuni tanzimi bulunmayan
sağlık mesleklerinin düzenlenmesi amacıyla bu kanun teklifi hazırlanmıştır.
Yapılan
düzenlemelere kısaca değinecek olur isek, il özel idaresi bütçelerinde
bekletilen ödeneklerin kullanımının sağlanabilmesi amacıyla bu ödeneklerin
aktarılmasına ilişkin düzenleme yapılmaktadır. Bilindiği üzere 5302 sayılı İl
Özel İdaresi Kanunu’nun 6’ncı maddesinin ikinci fıkrasındaki “Bakanlıklar ve
diğer merkezî idare kuruluşları; yapım, bakım ve onarım işleri, devlet ve il
yolları, içme suyu, sulama suyu, kanalizasyon, enerji nakil hattı, sağlık,
eğitim, kültür, turizm, çevre, imar, bayındırlık, iskan,
gençlik ve spor gibi hizmetlere ilişkin yatırımlar ile bakanlıklar ve diğer
merkezi idare kuruluşlarının görev alanına giren diğer yatırımları, kendi
bütçelerinde bu hizmetler için ayrılan ödenekleri il özel idarelerine aktarmak
suretiyle gerçekleştirebilir. Aktarma işlemi ilgili bakanın onayıyla yapılır ve
bu ödenekler tahsis amacı dışında kullanılamaz. İş, il özel idaresinin tabi
olduğu usul ve esaslara göre sonuçlandırılır. İl özel idareleri de bütçe
imkânları ölçüsünde bu yatırımlara kendi bütçesinden ödenek aktarabilir.”
Yapılan
değişiklikle “Bakanlıklar ve diğer merkezi idare kuruluşları tarafından
aktarılacak ödenekler ile gerçekleştirilecek yatırımlar görev alanı
sınırlamasına tabi olmaksızın bütün il sınırları içinde yapılabilir.” hükmü
gereğince, Sağlık Bakanlığı genel bütçe ve döner sermaye kaynaklarından, sağlık
tesislerinin yapımı, onarımı ve teçhizinde kullanılmak üzere il özel idare
bütçelerine yatırım ödenekleri aktarılmaktadır. Bu amaçla, il özel idarelerine
aktarılan ödeneklerin bir kısmı maksadına uygun olarak kullanılır iken bir
kısmı ise mevzuat engeli sebebiyle -başka illerin acil ihtiyacı olmasına
rağmen- yıllarca il özel idaresi bütçelerinde atıl olarak bekletilmektedir
maalesef. Dolayısıyla, il özel idarelerine aktarılıp buralarda atıl durumda
bekletilen ödeneklerin bir an önce yatırıma dönüştürülmesi büyük önem arz
etmekte, bu ödeneklerin aktarımı öngörülmektedir.
Son birkaç yıldan
beri uygulanan merkezî yönetim bütçe uygulama talimatları ile belirlenip sağlık
hizmeti karşılığı olarak ödenen fiyatlarda herhangi bir artış yapılamamış ve
hatta bazı hizmet ve ürün fiyatlarında indirim yapılmışken, diğer kalemlerinde
büyük oranda artışlar gözlemlenmiştir.
Bu sebeple, döner sermayeli işletmelerin bünyesinde verilen
hizmetin ve kullanılan araç ve gereçlerin kalitesinin arttırılması ve
giderlerin karşılanabilmesi amacıyla, Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve
kuruluşlarının hizmet vermekte oldukları taşınmazların bünyesinde bulunan veya
müştemilatı niteliğindeki kafeterya, büfe, otopark ve benzeri sosyal tesislerin
kira gelirleri ile 5258 sayılı Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Hakkında Kanun
kapsamında kiralanan sağlık merkezleri ile kullanmış oldukları demirbaşların
kira gelirlerinin ve uzmanlık belgesi, sertifikasyon ve sınav hizmetlerinden
elde edilecek gelirlerin döner sermaye işletmesinin gelirleri arasında sayılmak
suretiyle ek kaynak sağlanması öngörülmektedir. Ayrıca, uygulamada yaşanan tereddütlerin giderilmesi ve döner
sermayeli işletmelerin dava ve icra işlerinin takibinin daha etkili ve süratle
yapılabilmesini teminen döner sermayeli işletmelerin
dava ve icra işlerinin takibinin avukatlık hizmeti alımı suretiyle yapılması
hükme bağlanmaktadır.
Diğer bir konu
da: İnsanlar üzerinde gerçekleştirilecek klinik araştırmaların yapılmasına
ilişkin usul ve esasların kanunla düzenlemesi ve bu araştırmalara katılacak
gönüllülerin hakları, güvenliği ve esenliğinin korunmasını sağlamak ve klinik
araştırmaları etik yönden değerlendirmek büyük önem arz etmektedir. Klinik
araştırmaları etik yönden değerlendirmek amacıyla etik kurullar ve klinik
araştırmalarla ilgili konularda Sağlık Bakanlığına görüş bildirmek üzere Klinik
Araştırmalar Danışma Kurulu oluşturulmaktadır. Etik kurulların ve Klinik
Araştırmalar Danışma Kurulunun teşkili, görevleri ve çalışma usul ve
esaslarının Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelik ile tespit edileceği
hükme bağlanmaktadır.
Bir diğeri: Yapılan bir diğer düzenlemeyle de ülkemizin klinik
psikolog ihtiyacı dikkate alınarak sağlık kuruluşlarında ruh sağlığı hizmet ve
uygulamalarında Bakanlıkça belirlenen sürelerde çalıştığını ve belli bir
uygulamanın tecrübesini kazandığını belgeleyen psikologlara Bakanlıkça açılacak
sınavlarda başarılı olmak kaydıyla çalıştığı ve tecrübe kazandığı alanda tıbbi
uygulamalarda görev alma yetkisi verilmesi öngörülmektedir.
Bir diğeri ise: Odyoloji ile dil ve konuşma terapistliği
alanlarında yüksek lisans veya doktora eğitimi yapmış bulunanlar ile bu alanlarda
yüksek lisans ve doktora eğitimine devam etmekte olanlardan eğitimlerini
tamamlayanlara yüksek lisans veya doktora eğitimi yaptığı alanda unvan kullanma
hakkı verilmektedir. Ayrıca, hukuki bir boşluk doğmaması ve uygulamada tereddüt
yaşanmaması için, Sağlık Bakanlığınca çıkarılması öngörülen yönetmelikler
yürürlüğe konuluncaya kadar mevcut ikincil düzenlemelerin uygulamasına da devam
edilecektir.
Bir diğer önemli
konuda ise sağlık hizmeti ekibinde yer aldığı ve sağlık hizmetlerinde ihtiyaç
duyulduğu hâlde birçok sağlık mesleğinin kanuni tanzimleri bulunmamaktadır.
Bundan dolayı, kanuni tanzimleri bulunmayan sağlık mesleklerinin de
düzenlenmesi, uygulamada yaşanan sorunların giderilmesi, tabiplikte ve diş
hekimliğinde uzmanlık dalları ve yan dalları ile eğitim sürelerinin kanunla
belirlenmesi gerekliliğinden dolayı bu düzenlemeye ihtiyaç duyulmaktadır.
Sağlıkta Dönüşüm
Programı’nın yürütülmesinde ihtiyaç duyulan her türlü tesisin yapımı için arsa
temininde büyük zorluklarla karşılaşılmaktadır. Zira,
her arazi sağlık tesisleri yapımı için uygun olmamaktadır maalesef. İhtiyaç duyulan sağlık tesislerinin yapılması da uygun olup başka
kamu kurum ve kuruluşlarının mülkiyetinde olan veya onlara tahsisli olan
taşınmazların Sağlık Bakanlığına tahsisinin veya devrinin sağlanması, bu
arsalar üzerine Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca veya inşaat işleriyle ilgili
araştırma, proje, taahhüt, finansman ve yapım işlemleri konusunda görevli ve
yetkili kamu tüzel kişiliğine sahip diğer kurum ve kuruluşlarca inşaat yapılmasının
temini amaçlanmaktadır. Ayrıca, sağlık hizmeti için kullanılmakta olan
binalardan Bakanlıkça oluşturulacak komisyon marifetiyle fonksiyonellik veya
onarım, tadilat maliyeti açısından yapılan değerlendirme sonucunda yıkımına
karar verilen binaların yıkılabilmesini de sağlamaktadır.
Bir diğer önemli
bir başlık da, aşı temininde yaşanan güçlüklerin aşılması da son derece
ehemmiyet arz etmektedir. Türkiye’de aşı üretimine ilişkin yatırımların
sağlanabilmesi için de alım süresi yedi yıla çıkarılmaktadır.
Saygıdeğer
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarımız; 23’üncü Dönemin sonuna
gelmekteyiz. Artık bir yasama dönemini tamamlıyoruz. Hep birlikte el ele
memleketimize güzel hizmetler vermenin gayretini gösterdik. Şahsen benim
temennim odur ki inşallah 12 Hazirandan sonraki tarihte de oluşacak Mecliste,
başta Başkanlık Divanı üyeleri olmak üzere bütün buradaki arkadaşları bir arada
görme arzumu tekrar yenilemek istiyorum. Hepinize bundan sonraki yaşantınızda
da başarılar diliyor, sevgi dolu saygılarımı sunuyorum. Eskimeyen bir
Bakanımızın bir dörtlüğüyle sözlerimi sonlandırmak istiyorum. Sayın Ali
Coşkun’un kulakları çınlasın, hiçbir yerde yayınlanmamış bir şiiridir ama
basında yer aldığı için ben de burada ifade etmek istedim:
“Ne kaldı ki
geride hatıralardan başka.
Ömür bitmez
sanmıştım, aşkı tattığım yaşta.
Hazır mısın ey
yolcu, ölüm gelir her yaşta.
Bir gün yazılır
ismin mezarındaki taşta.”
Hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum efendim. (AK PARTİ ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Zeydan.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Ali Bey’e telif hakkını ödememiz lazım.
RÜSTEM ZEYDAN
(Hakkâri) – Basında yayınlandı.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Telif hakkını ödeyelim biz yine de Meclis olarak.
BAŞKAN – Şahsı
adına Trabzon Milletvekili Sayın Cevdet Erdöl,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Siz de hatıra
falan okumayın Hocam ha. Sizi bekliyoruz burada, hatıra falan okumayın.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Yok, yok, Karadeniz fıkrası, Temel fıkrası anlatır.
BAŞKAN – Ha,
Karadeniz’den bir fıkra anlatabilir.
Buyurun.
CEVDET ERDÖL
(Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Madem Temel
fıkrası istediniz, ben size anlatabilirim.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Başkan…
CEVDET ERDÖL
(Devamla) – Sayın Bakanımıza bir gün “Sayın Bakanım, size Dursun Bey çok
kızıyor.” dedim. “Niye kızıyor?” “Vallahi, kızıyor size Dursun Bey, çok alınmış
size.” dedim. “Neden?” dedi. Dedim: “Temel’e genel müdürlük kurmuşsunuz Sağlık
Bakanlığında, Dursun’a hiçbir şey yapmamışsınız.” (Gülüşmeler) Sayın Bakanımız
buna o da…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Bir Dursun bulmak lazım Bakanlıkta, Temel var da.
CEVDET ERDÖL
(Devamla) – Evet.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
23’üncü Dönem
Parlamentosu olarak sağlık için çok ama çok önemli kanunlara imza attınız. Bir
önceki gündem dışı konuşmamda da arz etmiştim, “Bugün eğer gençliğimiz için,
çocuklarımız için kanserden korunma yönüyle kalp-damar hastalıklarından korunma
yönüyle en iyi yapılabilir?” denirse, onu işte bu Parlamento yaptı. Tütünden
korunma kanununu, tütünün zararlarından gençlerimizi, çocuklarımızı korumak
için önemli bir kanun çıkardı. Bunun gelecek yıllarda faydasını göreceğiz yani
üç beş sene sonra kanser sayısındaki azalmayı gördüğümüzde yaptığımız işin ne
kadar iyi bir iş olduğunu o zaman daha iyi fark edeceğiz. Bunun için
katkılarınızdan dolayı hepinize çok ama çok teşekkür ediyorum.
Bugün
Türkmenistan’daki bir işçiyi uçak göndererek alabiliyor isek, bugün Libya’dan
gelen yüzlerce hastayı alıp biz tedavi edebilecek seviyeye ulaşmış isek,
uluslararası alanda pek çok ülkede hastane yapıp işletebiliyor isek, Türkiye
sağlıkta büyük bir ilerleme kaydetmiştir diye rahatlıkla söyleyebiliriz. Bunda
elbette ki siz grupların çok önemli katkıları var. Ben, Barış ve Demokrasi
Partisinin grup başkan vekillerine ve parti üyelerine, Milliyetçi Hareket
Partisinin değerli grup başkan vekili -Sayın Şandır burada- ve değerli
üyelerine, Cumhuriyet Halk Partisinin grup başkan vekillerine ve değerli
üyelerine, AK PARTİ’nin grup başkan vekillerine ve
değerli üyelerine çok teşekkür ediyorum, sağlığa olan katkılarınızdan dolayı.
Ayrıca, 22’nci
Dönemdeki milletvekillerini de, o dönem arkadaşlarımı da burada hayırla yad etmek istiyorum. Gerçekten çok önemli kanunlara imza
attılar, hep birlikte gayret ettik.
Sağlık Komisyonu
olarak Komisyonumuzun bir Başkanı sıfatıyla da söylüyorum: Komisyonumuzun her
üyesiyle ayrı ayrı iftihar ediyorum. Kendilerine çok teşekkür ediyorum
verdikleri katkılardan dolayı.
Bugün, aile
hekimliğine geçmiş isek, hastaneleri bir çatı altında birleştirerek kaliteli
sağlık hizmeti verebiliyor isek, yine Sosyal Güvenlik Kurumunu, genel sağlık
sigortasını biz hayata geçirebilmiş isek bu, sizlerin eseri, sizlerin
gayretleriyle oldu.
On sekiz yaşın
altındaki bütün çocuklarımızı sosyal güvence kapsamına alarak çok önemli bir
işi, dünyanın pek çok ülkesinin başaramadığı bir işi başarmış olduk.
Kadınlara mahsus
hâllerde sosyal güvencenin aranmaması, yine çocuklarımız için hiçbir güvenceye
bakılmaksızın tedavinin yapılması pek çok ülkenin gıpta ettiği bir şey. Yani,
“112 Ambulans”ı çağırdığımızda “Acaba şimdi altı
dakikada mı yedi dakikada mı geldi?” diye hesap tutar, saat tutar olduk.
Saatlerce ambulans bekleyen hastalarımız bunu çok iyi bilirler. Bu seviyeye
Türkiye'nin sağlık gücünün yükseltilmesiyle hep birlikte ulaştık. Bugün eğer
ambulans uçaklarımızla, ambulans helikopterlerimizle ülkemizin tüm sathına hep
birlikte, bütün insanlarımıza, fakir fukara kim olursa olsun bir kuruş para talep
etmeksizin, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasını göstermek suretiyle bütün
hastalarımıza ilaç verebiliyor, hastane imkânı verebiliyor helikopter, ambulans
uçak imkânı verebiliyorsak, bu, ülkemizin sağlık seviyesinin geldiği yeri
gösterir.
Özürlüler Kanunu’nda
çok önemli değişiklikler yaparak çok önemli bir adım attık. Özürlüler Kanunu
sayesinde özürlü yavrularımıza eğitim imkânı getirdik. Evde bakım ücretlerini
vererek onların birinci sınıf insan olduklarını onlara hatırlattık. İşte,
demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti dediğimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin
sosyal devlet olduğunu bütün insanlara, bütün dünyaya göstermiş olduk. Nihayet,
evde bakım hizmetleri bizim sağlık alanında önemli bir hizmetimizin
tamamlayıcısı olacaktır. Bu evde bakım hizmetinin tüm Türkiye sathına
yayılması, bizim yapmakta olduğumuz bu iş birçok ülkenin gıpta ettiği,
beceremediği bir iştir.
Değerli
arkadaşlar, gündemde olan 744 sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmeleriyle ilgili gruplar adına pek çok arkadaşımız çok değerli bilgiler
verdi. Ben detayına girmek istemiyorum ama önemsediğim bir iki konuyu da
belirtmeden geçemeyeceğim. Bir insan düşünün ki hastanede ölmüş, fakir bir
insan. Yakınlarını mahkemeye veriyorlar “Onun parasını öde.” diye. Böyle
binlerce insanı biz bu yükten hep birlikte kurtaracağız. Bu Parlamento bu
yükten bunları kurtarmış olacak.
Etik kurulla
ilgili de bir şey söylemek istiyorum. Etik kurulla ilgili, insan üzerindeki
bilimsel deney ve araştırmalarla ilgili 2005’te Ceza Yasamıza maddeler
konulduğunda çocuklar üzerinde bilimsel araştırma yapmanın belli şartlara
bağlanması gerektiğine dair kanun teklifini verdiğimizde bizi yani çocuklarla
bu kadar ilgilenen bir kişi olarak beni kobaycı olmakla, kobaycılığı
özendirmekle suçlayan yazılar aleyhimizde yazıldı. Fakat o yazarlar, o günden
bugüne yaklaşık altı yıl geçti, yedi yıla yaklaşıyor, böyle bir işleme tabi
tutulmuş bir tane çocuk olmadığı hâlde özür dilemek lütfunda da bulunmadılar.
Onun için, etik kurulla ilgili işlem üzerinde, etik kurulla ilgili kanun maddesi
üzerinde de, efendim, “Kobay kanunu geliyor.” gibi anlamsız şeyler söyleniyor.
Bakınız, hiçbir uygulaması olmayan, kanuni düzenlemesi olmayan bir alan,
başıboş bir alana âdeta, biz, bir hukuki düzenleme getiriyoruz. Bilimsel
araştırmaların nasıl yapılacağına dair bir hukuki düzenleme getiriyoruz. Bu
hukuki düzenleme önümüzdeki yıllar içerisinde Türkiye’deki sağlıktaki araştırma
ve geliştirme faaliyetlerinde önemli girdiler sağlayacak bir düzenlemedir.
Ülkemizin kaynakları bakımından ülkemize girdi sağlayacak bir maddedir.
Ülkemizde sağlıktaki ARGE faaliyetleri bakımından, dört büyük ilaç firmasının
ARGE merkezi kurmak üzere izin aldığını biliyorum. Bunlara yenilerinin
eklenmesi ve yapılacak olan aşı, biyolojik ürün ve ilaç geliştirmelerinde bu
maddeye çok büyük ihtiyacımız olduğunu ben düşünüyorum ve inşallah bugün
çıkaracağımız kanunla bu ihtiyaç da yerine getirilmiş olacak.
Tıp meslekleriyle
ilgili, sağlık meslekleriyle ilgili pek çok meslektaşın birbirleriyle olan,
âdeta yumağa dönmüş olan problemlerini çözmeye gayret ettik. Tamamen çözdük
diyemiyorum çünkü meslektaşlarımızın kendilerinin, kendi aralarında çözmesi
gereken sorunları maalesef tamamen çözebilme imkânını bulamadık ama mümkün
olduğunca en iyi ve en kullanışlı orta yolu bulabilmeye gayret ettik.
Yine Sağlık
Bakanlığımız bu kanunla birlikte 10.600 yeni kadro alıyor. Bunlardan 9 bin
uzman hekim kadrosu, 1.250 pratisyen hekim kadrosu kullanacak ve ilk defa perfüzyonist, iş ve uğraşı terapisti,
dil ve konuşma terapisti gibi branşlarda da kadrolar ihdas edilmiş oldu. Ben bu
kadroların sağlık sistemimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, değerli arkadaşlarım; 23’üncü Dönem Parlamentosunda çok önemli
işleri hep birlikte yaptık, yapmaya gayret ettik. Eğer ben de arkadaşlarım gibi
sürçülisan ettiysem, hepinizden affola diyorum, özür
diliyorum. 24’üncü Dönem milletvekillerinin de bu dönem Parlamentosu kadar
sağlık için önemli adımlar atmasını temenni ediyorum. 24’üncü Dönemde
milletvekili olacak arkadaşlarıma şimdiden başarılar diliyorum. 23’üncü
Dönemdeki başarılarından dolayı da herkesi ayrı ayrı tebrik ediyorum.
Ben, hepinize,
hepimize sağlıklı, mutlu yarınlar diliyorum. 12 Haziran seçimlerinin ülkemize,
milletimize, memleketimize, tüm dünyaya hayırlar getirmesini temenni ediyor,
hepinizi, saygı, sevgi ve muhabbetlerimle selamlıyorum efendim.
Teşekkür ederim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın
milletvekilleri, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Yıldız,
buyurun efendim.
SACİD YILDIZ
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, Emniyet
Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı 2010
raporunda yolsuzluk sektörünü açıkladı. Buna göre sağlık sektörü birinciliği
aldı ve geçtiğimiz yıllarda da Türkiye’de yolsuzluk -sadece sağlıkta değil,
genelde- 2008, 2009, 2010 yıllarında artış gösteriyor. Bu rapora göre 155
yolsuzluk operasyonundan 54’ü sağlık sektörünü içermekte. Bu konuda ne gibi
tedbirler alınıyor? Sağlık sektörünün hangi birimlerini içeriyor? Üniversiteler,
kamu hastaneleri, ihaleler… Çünkü Sağlık Bakanının yaptığı ihalelerde de çok
iptal vardı.
Bu konuda Bakan
açıklama yaparsa sevinirim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Yıldız.
Sayın Ayhan...
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Aracılığınızla Sayın Bakana ve
Komisyon Başkanına bir soru tevdi etmek istiyorum:
Bu kanunda
yaptığımız, il özel idarelerindeki, aslında bazı iktidara mensup
milletvekillerinin “Kaydi olarak duruyor, gerçekte o
para yok.” dedikleri hadiseyi değerlendirmeleri, mali kural ve mali disipline
ne kadar uyduğunu sormak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ayhan.
Sayın Yalçın...
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
özellikle mahalli televizyonlarda sıkça, bir reklamdan çok belgesel gibi
birtakım alternatif tedavi ürünlerinin yayımlandığını görüyoruz ve bu yayımlar,
akademik unvanı olan doktorların da içerisinde yer aldığı bir sunum içerisinde
gerçekleştiriliyor.
Sayın Bakanım,
kaç tane bu şekilde ruhsatlandırdığınız ilaç ya da alternatif tıp ürünü vardır.
Bunların yan etkileri ya da tedavi edici özellikleri bakımından gerçekten bir
incelemeye tabi tutulmuşlar mıdır? Böyle pervasızca yayın yapılmasına daha ne
kadar müsaade edeceksiniz? Bu konudaki Bakanlığımız elindeki dokümanları
bizimle paylaşırsanız memnun olurum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Rıdvan Bey.
Sayın Işık...
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
kanun teklifinin 9’uncu maddesinde geçen “fizyoterapist”
tanımında, fizik tedavi rehabilitasyon uzmanı tabiplerle bu alanda eğitim almış
diğer tabipler arasında bir çatışmanın ya da çakışmanın olacağı endişesine
katılıyor musunuz? Bu konuda bir açıklama yapabilir misiniz?
İkincisi: Kütahya
İli Simav Devlet Hastanesinden son dönemde tayin ya da istifa yoluyla ayrılan
çok sayıda doktorun yerine yenilerinin ataması ne zaman yapılacaktır? Bu konuda
yardımcı olabilir misiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Alim Bey.
Sayın İçli...
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Şimdi, burada 200
kişilik bir avukatlık kadrosu alıyorsunuz. Avukat, düz memur alımına benzemez.
Özellikle belli konularda, devlet konularında, idari yargıda her konuda
ihtisası gerektirir. Bu avukatları nasıl alacaksınız? Bu birincisi.
209 sayılı
Yasa’nın 6’ncı maddesinde tıp dışındaki personelin tayinleri başka usullere
tabi olmuş. İstihdam ettiğiniz avukatları düz memur gibi bir işleme mi tabi
tutacaksınız?
Üçüncüsü: Mevcut
mevzuatta hem 209’un kendi içindeki hükümlerle çatışıyor hem de 4353 sayılı bu Muhakemat Kanunu’yla çatışıyor. Şimdi, devletin
uzmanlaşmış, yıllara yayılmış o kadar avukatı varken bu avukatlardan neden
vazgeçiyorsunuz da 6’ncı dereceden bir kadro ihdas etmeyi düşünüyorsunuz?
Bundaki meramınız nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın İçli.
Sayın Bakanım,
buyurun efendim.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Yıldız’ın
zannediyorum bir gazete haberine atfen… Bilgi gazete haberi olmalı.
SACİD YILDIZ (İstanbul)
– Evet.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Gazete haberine atfen ifade ettiği bir husus oldu
“Kaçakçılık Daire Başkanlığı yolsuzlukta sağlığı birinci sıraya koydu.” diye.
Ben bu haber çıktıktan sonra ilgili daireyle görüştüm, öyle bir tasnif de yok,
dairenin böyle bir haber falan, böyle bir bilgi verdiği de yok. Bunu
gazeteciler nereden çıkarmışlar, nereden yazmışlar, onu bilmiyorum.
Yalnız şöyle bir
durum var: Aslında bu soru önemli bir hususu yüce Meclisin önünde, değerli
milletvekillerinin önünde vatandaşlarımıza izah etmem için de bir fırsat teşkil
etmiş oldu. Onun için Değerli Milletvekilimize teşekkür ediyorum.
Sağlık alanı
kamunun en çok ihale yaptığı alandır. Çünkü bine yakın döner sermaye işletmesi
var ve bu döner sermaye işletmeleri merkezî alım yapmadığımız için kendi
alımlarını kendileri yaparlar. Yani bu hususta bir ademimerkeziyetçilik söz konusu, yerinden yönetim söz
konusu. Dolayısıyla, bu ihalelerle ilgili, ihale sayısı artıkça takdir
edersiniz ki gerek Kamu İhale Kurumuna giden itirazlar gerekse zaman zaman
bizim müfettişlerimizin yaptığı soruşturmalar ya da savcılıkların yaptığı
soruşturmalarla birtakım işlemler yapılıyor, yapılması da lazım. Bunun için
dikkatle gayret etmemiz gerekiyor.
Bir defa,
yolsuzluğu önlemek için sistemi iyi kurmak lazım. “Ne gibi tedbirler
alıyorsunuz bunun için?” dedi Sayın Milletvekilimiz. Sağlık Bakanlığımızda
merkezî yazılımla bir sistem kurduk. Bütün hastanelerin alım satımlarını belli
kalemlerde, hangi rakamlarla yaptığı belli. Dolayısıyla bir defa Bakanlığımızda
da Strateji Geliştirme Başkanlığımız bu ihale rakamlarını takip ederek belli
bir sistematik içerisinde bir yanlış yapılmasını engellemeye gayret ediyor.
Ayrıca kurumlarımıza gönderdiğimiz yazılarda şunu da istiyoruz: “Bu merkezî
yazılımdaki değerlere bakarak ve bunları değerlendirerek ihale yapın.” Bu
açıdan kanaatimce çok önemli bir tedbir almış durumdayız ve Türkiye’de son
yıllarda hem ilaç hem de tıbbi malzeme satın almaları açısından döner sermaye
işletmelerinin her geçen yıl daha hesaplı alımlar yaptığı da bir gerçektir.
Fakat bu yolsuzluk meselesinde benim dikkatimi çeken bir husus var ve bunu
araştırıyorum. Çeşitli sebeplerle savcılıkların soruşturmaları var ve bundan
dolayı zaman zaman bazı sağlık yöneticilerinin ya da bunlarla birlikte bazı müteahhitlerin gözaltına alındığını ve tutuklandığını
hepimiz biliyoruz. Acaba bunun sonucunda Türkiye’de hüküm giyen kaç kişi var?
Ben şimdi bunu araştırıyorum ve bunu çok da önemsiyorum. Bunu Türkiye'nin adli
yapısının, adli hizmetlerinin yürüyüşü açısından da çok önemsiyorum. Ben
hukukçu değilim ama gözaltına alınan ya da tutuklanan insanlardan yüzde kaçı
hüküm giyerse acaba bir adalet sistemi açısından bu doğru bir iştir, beklenen
bir şeydir? Bunu bir nazarıdikkate almak lazım. İşin bu kısmı önemli. Sağlık sektöründe şu veya bu sebeple
gözaltına alınıp ya da tutuklanan yöneticiler ya da ihale komisyonu üyeleri ya
da her neyse firmalar açısından, bunlardan hüküm giyen o kadar az insan var ki
o zaman bu sistemi bu açıdan bir gözden geçirmek lazım.
SACİD YILDIZ
(İstanbul) – Rektörler dâhil…
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Bu son derece önemli bir husus yani. Ben kendi sektörüm
açısından bunu önemsiyorum ve bu işi de şu anda araştırıyorum. Sorunuza da
teşekkür ediyorum.
İkincisi, Sayın
Ayhan’ın il özel idareleriyle ilgili olarak sorduğu soru.
Bu arada
arkadaşlarım bir not ilettiler. 2010 yılı kurumlar ihale şikâyet oranları
açısından Sağlık Bakanlığı yüzde 4,35 ile aşağı yukarı ortalarda bir yerde
geliyor. Söylediğim gibi, en çok ihale yapan kurumlardan biridir.
Burada “Danıştaya en çok şikâyet edilmiş olan…” Neyse, sayısı az,
oranı yüksek olmuş. Şöyle bir tablo var, Kamu İhale Kurumuna götürülen
ihalelerle alakalı ki bu normal bir şey tabii.
Aslında Sayın
Ayhan, biz, il özel idarelerine gönderdiğimiz her paranın orada Sağlık
Bakanlığının projesi adına harcanmak üzere bekletildiğini biliyoruz. Bunun
dışında bir işlem yapılması kanunen mümkün değildir. Eğer herhangi bir il özel
idaresi böyle bir işlem yapmışsa yanlış yapmış olur. Bu yanlışın da sonucu
neyse o sonucuna katlanır ama bizde böyle bir bilgi yok doğrusu. Yani biz
paramızı kullanmak istediğimiz zaman “Bu para şu anda kaydi
bir para, nakdî olarak elimizde yok.” diyen bir il özel idaresi bugüne kadar
hiç çıkmadı.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – İktidara mensup arkadaşlar söylediler Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Ben, bendeki bilgiyi söylüyorum Değerli Milletvekilim.
Sayın Yalçın’ın
alternatif tedavi yöntemleriyle ilgili gözlemi ve uyarısı son derece doğru bir
gözlem ve son derece doğru bir uyarıdır. Doğrusu, Sağlık Bakanlığı olarak
“alternatif tedavi” adı altında, kanıta dayandırılmayan, bilimsel temele
dayandırılmayan birtakım uygulamaların yapılmasını önlemeye çok ciddi ölçüde
çalışıyoruz. Bunlarla ilgili hususlarda yetki tamamen Sağlık Bakanlığında
değil. Mesela reklam yapılıyorsa Reklam Kurulunun yetkisi var ya da bu bir
anlamda rekabeti de engelleyen bir şeyse Rekabet Kurulunun yetkisi var ve biz,
mutlaka bunlar için başvuruları yapıyoruz. Sağlık Bakanlığının bu anlamda
verilmiş bir alternatif ürün izni falan da yok. Bu hususta kamuoyu önüne çıkan
ürünlerin büyük kısmı Tarım Bakanlığımızdan “gıda desteği” adı altında ruhsat
almış ürünler. Yani, bunların aslında ruhsatlarında “Falanca hastalık için
kullanılır.” diye bir hüküm yok, pazarlamasında bunu yapıyorlar.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Reklamlarında öyle söylüyorlar.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Çok haklısınız efendim. Bu firmalar, bu ürünlerin
pazarlamasını yapanlar pazarlanmasında yanlış bir iş yapıyorlar. Bununla ciddi
ölçüde mücadele etmeliyiz ama biz şöyle bir şey de yaptık efendim, onu da arz
edeyim…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Birileri müdahale etmeli ama Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Biz müdahale ediyoruz, savcılıklara veriyoruz. Şu anda bundan
dolayı savcılıklarda yürüyen birçok dava var.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Onlar da kullanılıyor televizyonlarda.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Doğru.
Şimdi, aldığımız
ilave tedbirleri de söyleyeyim efendim: Bitkisel ürünlerin kullanımıyla ilgili
yeni bir yönetmelik yazdık. Bu konu Türkiye'de biraz boştaydı. Bu yönetmelik
hükümlerine göre bundan böyle bitkisel ürünlere bir ruhsat alınabilecek.
İkinci husus da
tanıtım yönetmeliğiyle ilgili bir yeni düzenleme getiriyoruz, bunu da
hazırladık. Sağlık iddiası olan herhangi bir pazarlama için bu iddianın mutlaka
Sağlık Bakanlığından izin alma şartını getiriyoruz, bu husustaki mevzuat
boşluğunu da dolduruyoruz. Uyarınıza da teşekkür ediyorum. Bu bahsettiğiniz
reklamların, pazarlama usullerinin çoğu da Avrupa’dan yapılıyor uydu üzerinden.
Bununla da mücadele etmemiz lazım, haklısınız.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Mahallî televizyonlarda da…
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Doğru efendim.
Sayın Işık’ın
fizik tedavi uzmanları ve fizyoterapistlerle ilgili
bir sorusu vardı. Sayın Işık, bu konuyu çok uzun zaman çalıştık. Şimdi,
Türkiye'de… Zaten bugün yapacağımız kanunun önemli bir maddesi bu, zannediyorum
9’uncu maddesi. Bu 9’uncu maddede, daha önce tanımlanmamış yirmi dört sağlık
mesleğini tanımlayacağız ve Meclis olarak önemli bir iş yapacağız. Sürekli
olarak bir çatışma alanı oldu bu. Tüzükle yapmaya çalıştık olmadı,
yönetmeliklerle yapmaya çalıştık olmadı. Sürekli mahkemeleşmeler
oluyor dernekler arasında ya da meslekler arasında ve bu gerçekten işi bir
çıkmaza sürüklüyor.
Biz şunu yapmaya
çalıştık genel anlamda fizyoterapistler için ya da
diğer bütün meslekler için: Eğer bir hastalığa teşhis konacaksa ve bir tedavi
programı yapılacaksa bunu yalnızca doktorlar yapabilir ama onun dışında
fizyoterapistlerin ya da psikologların ya da diğer meslek erbabının da hareket
edebileceği bir alan bulunmalıdır. Biz orta yolu bulduğumuza inanıyoruz. Yani
bir çatışma alanı olan bu hususta psikologlarla psikiyatristler anlaşamıyorsa,
fizyoterapistlerle fiziksel tıp ve rehabilitasyon
uzmanları anlaşamıyorsa Meclis olarak bize düşen, bir hakemlik yapmaktır. Bu
gelen teklifle bu hakemlik yapılmaya çalışılıyor. Biz de Sağlık Bakanlığı
olarak bunun doğru bir şekilde yerine getirildiğine inanıyoruz.
Simav için
eksikler neyse bunları en kısa sürede tamamlayacak biçimde gerekenleri yaparız.
Soruşturma sonucu bir KBB uzmanı ayrılmış, yerine geçici görevlendirme yaptık.
38’inci dönemde de devlet hizmeti yükümlülüğü kurasında planlama yapıyoruz.
Şimdi, avukatlar
olarak efendim… Avukat kadroları sadece il müdürlüğünde var. Yeni alınacakları
da buraya atayacağız. Alımı KPSS sınavıyla ÖSYM aracılığıyla yapacağız. Bu
hususta hiçbir tereddüdünüz olmasın. 9’uncu derece kadro istedik, çünkü yeni
memurlar gelecek KPSS yoluyla. 6-9’uncu derece arasına da atama yapabiliyoruz.
Bunun dışında 209
sayılı Kanun’un personelin statüsü ve atamalarıyla ilgili hükümleri burada
uygulanmıyor. Ayrıca, döner sermayeli kuruluşların tüm memurları gibi avukatlar
da biraz önce ifade ettiğim gibi 657 sayılı Kanun çerçevesinde Kamu Personeli
Seçme Sınavı’yla alınacaktır. Burada şöyle bir şey var değerli milletvekilim:
Böyle bir madde yapılmasını bizden daha ziyade maliye de istedi. Çünkü çok
sayıda küçük dava var, basit işlerden oluşmuş on binleri bulan davalar var ve
bunlarla gerçekten hazine avukatlarının uğraşması çok zor. Bir de hastanenin
bildiği bir husus için, hastanenin takip ettiği bir husus için hazine
avukatlarıyla yazışma yapılması, o yazışmaya göre hazine avukatlarının işlem
yapması, ihtiyaç duyduklarında yeniden yazışma yapmaları gerekiyor ve bu pratik
bir usul değil. Dolayısıyla bunun biz pratik biçimde bu hastanelerin, döner
sermaye işletmelerinin işini daha iyi yapacağına inanıyoruz. Haklı bir soru
sordunuz: Nasıl alınacak? Söylediğim gibi tamamen KPSS’yle,
genel usullerle bu avukatlar alınarak hizmet verecektir.
Bir soru daha
vardı zannediyorum. Evet, son soru buymuş.
Teşekkür ediyorum
Değerli Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) – Sayın Başkan, süre bitmedi, izin verirseniz…
BAŞKAN – Buyurun Sayın
İçli.
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) – Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım,
şimdi, bu kanunla bir düzenleme getiriyorsunuz. Ben uygulamadan geldiğim için
söylüyorum; sistemden ayrıldığınızda usul kuralları vardır, temsil kabiliyeti
vardır, husumet vardır, bu konuda ciddi uyuşmazlıklar var Yargıtay’da da olan.
Şimdi, siz ciddi bir sıkıntı yaratabilirsiniz, benim kaygım o. Sistemden
çıkıyorsunuz, döner sermayeye avukat oluyorsunuz, pratik olma amacınız olabilir
ama uygulamada ciddi anlamda, usul kurallarından dolayı sıkıntı olacaktır, bu
bir.
Bir de şunu
söylemek istedim: Avukat almak düz memur almaya benzemez yani avukatlıkta
ihtisas vardır, icra iflas vardır, idari davalar vardır, başka davalar vardır.
Şimdi, gencecik bir avukatı KPSS sınavıyla aldığınız zaman, döner sermaye
kurumunun o avukatlardan hizmet almasını beklemeyin çünkü bu uzmanlık alanıdır.
Nasıl tıpta profesörlük, bevliyeci, ürolog gibi… Yani tutup bir bevliyeciye
herhâlde beyin ameliyatı yaptıramazsınız. Avukatlık da bir uzmanlıktır,
avukatlık kendi içinde de uzmanlıktır. Sadece eleman istihdam etmekle problemi
çözemezsiniz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Açıkalın.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Ayhan’ın, yıl içerisinde kullanılmayan, başka projelerde
kullanılmak üzere aktarılan il özel idaresi ödenekleriyle alakalı sorduğu suale
Sayın Bakan bir kısmı itibarıyla cevap verdi. Esasen, özel idarelerin toplam
ödenekleri, toplam bütçe ödenekleri içerisinde kesinlikle mali disiplini
bozacak bir büyüklüğe erişmemiştir, erişmemektedir. Kaldı ki sadece bu
ödenekler değil başka ödenekler de, zaman zaman, yıl içerisinde kullanılmadığı
takdirde Maliye Bakanının onayıyla başka sektörlere aktarılmaktadır, başka
projelere aktarılmaktadır. Sual sahibinin mali kurala aykırı olduğu yönündeki
açıklamasıyla, gayet tabii, teknik olarak mali disiplini kastettiğini
zannediyorum çünkü mali kuralla alakalı tasarı zaten Komisyondan geçmiş ve
Genel Kuruldan geçmemiştir, bilgilerine arz ederim.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Mali disiplini söyledim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Teklifin tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler..
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.33
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.51
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ
(Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
87’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
744 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, birinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 11’inci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İzmir Milletvekili Sayın Harun Öztürk’e aittir.
Sayın Öztürk, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 744 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
birinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, sağlık mevzuatının yanı sıra il
özel idareleri, Sosyal Güvenlik Kurumu ve gümrük mevzuatı ile Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’de
değişiklikler yapılmasını öngören bu mini torba tasarının Genel Kurulda temel
yasa olarak görüşülmesinin İç Tüzük hükümlerine aykırı olduğunu hatırlatarak
sözlerime başlamak istiyorum. Konuşmamda,
birinci bölümde ve izleyen bölümlerde yer alan ve mali mevzuatı ilgilendiren
hükümler üzerinde durmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, on yedi maddeden oluşan kanun teklifine
Komisyon aşamasında beş yeni madde eklenmiştir. Eklenen maddelerden 12, 15 ve
20’nci maddeler tekliflerle ilgili olup 17 ve 18’inci maddeler Sosyal Güvenlik
Kurumu ile ilgilidir. Sosyal Güvenlik Kurumu ile ilgili maddelerin bu teklife
eklenmesi İç Tüzük’ün 35’inci maddesinde yer alan
“Komisyonlar, kendilerine havale edilen kanun tasarı veya tekliflerini aynen
veya değiştirerek kabul veya reddedebilirler; birbirleriyle ilgili gördüklerini
birleştirerek görüşebilirler… Kendilerine havale edilenler dışında kalan
işlerle uğraşamazlar…” hükümlerine aykırıdır. Burada sizlerle paylaşacağım
görüş ve eleştiriler Plan ve Bütçe Komisyonunda da dile getirilmiş olmasına
rağmen, sizlere dağıtılan raporda bu görüş ve eleştirilere hiç yer verilmemiş
olmasını kınıyorum.
Değerli milletvekilleri, 2008 yılında İl Özel İdaresi Kanunu’nda
bir değişiklik yaparak merkezî yönetim bütçesinde yer alan Sağlık ve Millî
Eğitim bakanlıklarının taşrada yapacakları yatırımların il özel idarelerince
yapılmasına imkân sağladınız. Bunun için, ilgili bakanlıkların merkezî yönetim
bütçesinde yer alan sermaye giderleri ödeneğinin bu bütçenin kapsamı dışındaki
özel bütçeli kuruluş olan il özel idarelerine aktarılmasını öngördünüz. Bu öngörünüz,
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na aykırıydı çünkü anılan
Kanun, merkezî yönetim bütçesinde yer alan bir ödeneğin özel bütçeli bir
kuruluşa aktarılmasına izin vermemekteydi. Mevzuatımız, merkezî yönetim
bütçesinde yer alan ödeneklerin kamu adına bir mal ve hizmet satın alındıkça
kullanılmasını, karşılığının nakden ödenmesini ve bütçeleştirilmesini
öngörmektedir. İl özel idarelerine ödenek aktarılmasında ise aslında aktarılan,
ödenek değil, karşılığı nakittir. Mal ve hizmet satın alımında söz konusu
ödenekler kısmen veya tamamen ilgili bakanlık bütçelerine gider yazılmaktadır.
Yani il özel idarelerince yıl içinde yatırım realize
edilmeden realize edilmiş gibi ilgili bakanlığın
bütçesine daha başlangıçta sermaye gideri olarak muhasebeleştirilmektedir. Bu
düzenleme ile merkezî yönetim bütçesine gider yazılmış ancak kamu adına yatırım
realize edilmediği için il özel idarelerinde bekleyen
nakdin izleyen yıllarda aynı ya da başka il özel idareleri aracılığıyla
kullanılması istenmektedir. Öngörülen sistem, 5018 sayılı Kanun’a aykırıdır.
Merkezî yönetim bütçesinden aktarılan kaynağın nihai olarak nerelere harcandığı
konusunda takip ve denetimi güçleştirecektir. Bu sistem, bakanlık ödeneklerinin
il özel idarelerine avans olarak kullandırılmasını öngörecek, mal ve hizmet
kamu adına teslim alındıkça bütçeleştirilecek bir
yapıya kavuşturulmalıdır. Bakanlıkların üçüncü kişilerden mal ve hizmet satın
alırken uyguladıkları yöntemin il özel idarelerine de uygulanmasına imkân veren
bir sisteme geçilmelidir.
Değerli milletvekilleri, Sağlık Bakanlığına bağlı kurum ve
kuruluşların hizmet vermekte oldukları taşınmazların bünyesinde bulunan ve
bunların müştemilatı niteliğinde olan sosyal tesislerin kira gelirleri ile Aile
Hekimliği Pilot Uygulaması Hakkında Kanun kapsamında kiralanan sağlık
merkezleri ile kullanmış oldukları demirbaşların kira gelirlerinin ve uzmanlık
belgesi, sertifikasyon ve sınav hizmetlerinden elde edilecek gelirlerin ilgili
döner sermayeli işletme bütçesinin gelirleri arasına alınması yönünde
düzenlemeler yapılmaktadır. Bu düzenlemeler,
5018 sayılı Kanun’un benimsediği bazı ilkelere aykırıdır çünkü:
1) 5018 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesinin birinci fıkrasının (i)
bendinde, kanunlarına dayanılarak toplanan vergi, resim, harç, fon kesintisi,
pay veya benzeri gelirler, faiz, zam ve ceza gelirleri, taşınır ve
taşınmazlardan elde edilen her türlü gelirler ile hizmet karşılığı elde edilen
gelirlerin kamu gelirleri arasında sayıldığını görüyoruz.
2) Anılan Kanun’un 5’inci maddesinin birinci fıkrasının (e)
bendinde yer alan “Kamu mali yönetimi mali disiplini sağlar.” hükmüne
aykırıdır.
3) Aynı Kanun’un 6’ncı maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Bu
Kanuna ekli (I) sayılı cetvelde yer alan kamu idarelerinin tüm gelirleri Hazine
veznelerine girer, giderleri bu veznelerden ödenir.” hükmüne aykırıdır.
4) Anılan Kanun’un 13’üncü maddesinin birinci fıkrasının
(f) bendindeki “Tüm gelir ve giderler gayrisafi olarak bütçede gösterilir.”,
(g) bendindeki “Belirli gelirlerin belirli giderlere tahsis edilmemesi
esastır.”, (h) bendindeki “Bütçelerde gelir ve gider denkliğinin sağlanması
esastır.”, (m) bendindeki “Kamu idarelerinin tüm gelir ve giderleri
bütçelerinde gösterilir.” şeklindeki sıralanan bütçe ilkelerine aykırıdır.
Değerli milletvekilleri, Sağlık Bakanlığı döner sermayeli
işletmelerin dava ve icra takibinin Kamu İhale Kanunu’nun 22’nci maddesindeki
“doğrudan temin usulüyle avukatlık hizmeti satın alımı” suretiyle yapılması,
dava ve icra takiplerinde 4353 sayılı Kanun kapsamı dışına çıkılması yönündeki
düzenlemeler uygun görülmemektedir. Avukatlık hizmeti satın almanın hiçbir kriter ortaya konulmadan yaygınlaştırılması idareleri karar
vermede sıkıntıya sokabileceği gibi kayırmacılığa da açıktır. Karayolları Genel
Müdürlüğü ve DSİ ile başlayan, dava ve icra takiplerinde 4353 sayılı Kanun
kapsamı dışına çıkma arzusu, bu alandaki tekliğe zarar verecek biçimde
gelişmektedir. Hazine avukatlarının nicel ve nitelik olarak bir yetersizliği bu
girişimlerde rol oynuyor ise sorunun çözümünü yanlış yerde arıyoruz diye
düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, Sağlık Bakanlığı kurum ve kuruluşlarının
kiralama işlemlerinin KDV Kanunu’ndan, Bakanlığa bağlı hastane, klinik,
dispanser, sanatoryum gibi kurum ve kuruluşların yapacağı, Gelir Vergisi
Kanunu’nun 70’inci maddesinde belirtilen mal ve hakların kiralanması
işlemlerinin de Kurumlar Vergisi Kanunu’ndan istisna edilmesi “eşitlik” ve
“genellik” ilkesine aykırıdır.
Bakanlığın sağlık tesislerinin yanı sıra her türlü tesis ve sosyal
donatılarının da TOKİ’ye yaptırılacak tesisler arasına alınması doğru
bulunmamaktadır çünkü kamu yatırımlarının giderek tümüyle TOKİ’ye yaptırılması
bu kuruluşun denetiminde yaşanan boşluklar nedeniyle yanlıştır. Ayrıca,
tahsisli binalarla ilgili olarak gerektiğinde Bakanlığa yıkım yetkisi verilmesi,
başka kurum ve kuruluşlara tahsisli yerlerin talep edilmesi imkânı getirilmesi,
hazine taşınmazlarının idaresiyle ilgili, görevli ve yetkili Maliye
Bakanlığının görev alanına müdahale niteliği taşımaktadır. Bu durum yetki
çatışmalarını beraberinde getirecektir.
Orman yangınlarıyla havadan mücadele hizmetlerinde
kullanılmak maksadıyla Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından gerçek ve tüzel
kişilerden her nevi hava aracı kiralanmasında, sağlık hizmetlerinde kullanılmak
maksadıyla Sağlık Bakanlığı tarafından gerçek ve tüzel kişilerden her nevi hava
ve deniz aracı kiralanmasında 5018 sayılı Kanun’un 28’inci maddesinde yer alan
üç yıllık kiralama süresinin yedi yıla uzatılmasının kamu yararına uygun
olmadığı düşünülmektedir. Kamu yararı için
yedi yıllık kiralama yerine satın alma seçeneğinin değerlendirilmemesi önemli
bir eksikliktir.
Gümrük Müsteşarlığının eleman ihtiyacını karşılamak üzere Bütçe
Kanunu’ndaki atama sınırlamasının devre dışı bırakılması da seçim yatırımı
izlenimi vermektedir diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Öztürk, teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Emin
Haluk Ayhan.
Buyurun Sayın Ayhan.
MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 744 sıra
sayılı Kanun Teklifi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz
etmek üzere söz aldım. Yüce heyetinizi şahsım ve grubum adına saygıyla
selamlıyorum.
Gerçekten, ülkelerin ekonomik ve sosyal gelişmişlik düzeyleri
arasında bir paralellik bulunmaktadır. Gelişmişlik düzeylerine uygun olarak
ülkelerin sağlık problemleri, sağlık hizmetleri arzı, sağlık hizmetleri talebi
de farklılıklar gösterebilmektedir. Ülkelerin gelişmişlik düzeylerine göre
problemler farklılaşmakla birlikte aynı kategorideki ülkeler arasında hatta
aynı ülkelerin değişik bölgelerinde bile ülkelerin sağlık problemleri de
farklılaşabilmektedir.
Ülkelerin sağlığa verdikleri önem ve sağlık düzeylerini gösteren
önemli bir gösterge sağlık harcamaları için ayırdığı kaynaklardır. Gelişmiş
ülkeler sağlık konusunda daha fazla kaynak ayırmaktadır. Yüksek gelirli
ülkelerin bireylerinin eğitim düzeylerinin yüksek olması sağlık konusundaki
bilinçlenmeyi de artırmaktadır. Bu ülkelerdeki sağlık düzeyi diğer ülkelere
nazaran daha iyi durumda bulunurken gelir ve eğitim düzeyi sıralamasına göre
sağlık düzeyleri de şekillenmektedir. Bu duruma göre zaman zaman sağlık
hizmetlerinde de yeni düzenlemelere, teşkilatlanmalara gitmek, bazı
değişiklikler yapmak mümkün gözükmektedir, mümkün olmaktadır, buna ihtiyaç da
duyulmaktadır.
Şimdi bir teklif gelmiş, sağlıkta ne olacakmış? Sağlık Dönüşüm
Programı çerçevesinde daha iyi, daha kaliteli hizmet sunumu sağlanacakmış. Bu
nasıl olacak? İş ve işlemleri hızlandıracak, ihtiyaç olduğu hâlde kanuni
tanzimi bulunmayan sağlık meslekleri düzenlenecek. Peki, bu nasıl olacak?
Şimdi, teklif, Sağlık Komisyonunda teknik maddeler görüşülmeden nereye geliyor?
Doğrudan Plan Bütçe Komisyonuna. Dün burada ilgili
kanun hükmünde kararnameyle ilgili yetki tasarısı çıkarmayla ilgili tasarıyı
görüşürken konuştuğumuz problemler burada da devam ediyor. Ne oluyor? Çok
teknik maddeleri ilgili komisyonlar görüşmeden Plan Bütçe Komisyonu üyelerinin
üzerine yıkılıyor, vebal altında kalınıyor. Burada hiç olmazsa Anayasa
Komisyonundan daha iyi bir hadise oldu. İlgili Komisyon Başkanı ne yaptı?
İlgili maddeleri çekerek komisyonunda görüştü. En azından, o komisyon üyelerine
saygı gösterilmiş oldu.
Şimdi, komisyona teklifin geliş şekli üzerinde de durmak istiyorum
ancak bazı maddelerin daha önce bazı üyelerce bazı tasarılara önergelerle monte
edilmek için verilmek istendiğini de biliyoruz hepimiz. İl özel idarelerinde
bekleyen ödenekleri kullanacaklar. Nasıl kullanacaklar? Bu kullanılmayan
paraları Toplu Konut İdaresine aktaracaklar. Bu korkunç bir
icat. Nasıl diyeceksiniz? Birincisi, böyle bir nakdin olmadığını
iktidara mensup milletvekilleri komisyonda ifade ettiler. İkincisi, böyle bir
nakit varsa aktarma için Toplu Konut İdaresini adres gösteriyorsunuz. Bunun da
iki yönü var. İlki, kapatın Bayındırlık Bakanlığını, orada duruyor, her
seferinde söylüyorum, yetkiyi de aldınız, hiç durmayın. Kamu kurumları bina
yapıyor Eskişehir yolunda, bir tanesini Bayındırlık Bakanlığı yapıyor. Kapatın,
kararnameyle yetki aldınız.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bu sefer kapatacaklar…
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Hayır, o da belli olmaz yani şimdi
başka şeye geleceğim.
Şimdi, bakıyorsunuz, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu’na uymuyor bu. Bunu siz çıkardınız, bozmaktan da zevk alıyorsunuz.
Buradan çıkan sonuç ne? İsteseniz maliye teorisine katkı yapacak bir uygulama
biçimini bu kadar bulamazdınız yani bu ilk defa oluyor.
Şimdi, bir Sayın Bakana söyledik “Gelin yardımcı olalım, bir
kereye mahsus problemi çözelim.” dedik. Yanlış da olsa doğru da olsa orada
bekleyen bir kaynak var ise problemi çözelim. Hayır… Maliyeciler, Sayın Bakan
kabul etmesine rağmen “Bu böyle olmaz.” diyorlar. Onlarla da tartıştığımız
zaman diyorlar ki: “Prensipte siz haklı olabilirsiniz ama iş çıkmaz yola
girmiş, burada bunu böyle yapalım.” Sayın Bakanın kabulüne rağmen komisyonda
“Hayır” diyor maliyeciler. Nasıl bir şey, onu anlamakta sıkıntı çekiyorum.
Şimdi, o kadar önemli meseleler var ki. Bakın, şurada biraz önce
sordum, Sayın Komisyon Başkanı cevap verdi: Mali Kural Kanunu Tasarısı. Ben
Mali Kural Kanunu Tasarısı’nın kanunlaşmadığını biliyorum. Bizim Komisyonda
Sayın Başkanın söylediği bir helalleşme meselesi var. Meclis tatile girmeden
ensemizde boza pişirdiniz, iki ayağımızı bir pabuca soktunuz. Mali kural
çıkacak da çıkacak. Burada Sayın Bakanın ifadeleri var. Ne diyor? “1 Ocak
2011’den önce bitirelim ve yürürlüğe koyalım.” diyor. Birbirimizde hakkımız
kaldı, helalleşeceğiz de sizinle mi helalleşeceğiz Sayın Başkan, yoksa Sayın
Başbakan Yardımcısıyla mı helalleşeceğiz? Şimdi, o mu önemli, bu mu önemli?
İktidar ne yapacağını bilmiyor. Getirdiği yasanın arkasında durmuyor.
Çekiliyor, ayrılıyor.
RECAİ BERBER (Manisa) – Ama uyuluyor zaten ona ya, mali kurala
uyuluyor.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Bir saniye, söyleyeceğim. Mali
kuralın çıkmadığını biliyorum.
“Bakan dut yemiş bülbüle döndü.” dedim ben burada. Evet, diğer
bakanların tasarının altında imzası vardı, çektiler altındaki imzayı,
savunamadı Başbakan Yardımcısı. Siz de biliyorsunuz bunu. Şimdi, hadiseyi
buraya getireceksiniz, yapacaksınız. Diyordu ki burada: Bundan OECD de istifade
edecek, rica ediyorlar, bundan G 20’ler de istifade edecek, bundan AB de
istifade edecek. Ya, hani nerede? Bırakın bizim ülkenin vatandaşlarını, -rezil
oldu, kepaze oldu- öbür ülkeler istifade edemiyor mali kural yok diye.
Şimdi, döner sermayelerle ilgili hususlar… Şimdi, Sayın Bakan
haklı olarak -orada birikmiş alacakların tahsilatına yönelik sistem çalışmıyor,
tıkanmış- çözüm yolu arıyor. Başka kim arıyor? Daha önce Devlet Su İşleri de
aradı. Sistem tıkanmış, herkes bir parçasından alıp götürmeye çalışıyor.
Nitekim Maliyede şimdi hazırlık var galiba, bunu kökten çözmeye yönelik bir
hazırlık. Şimdi, sistem tıkanmış, işler gecikmiş. Ben “Eğer siz bunu, bu
işlemi, avukatları, yandaş avukat tutarak doldurmaya çalışırsanız ne derim?
‘Parasını döner sermayelere ödeyemeyen sağlık hizmetleri almış vatandaşların
üzerine yandaş avukatlara iş verilerek gidiliyor.’ derim.” dedim, yapılmasın
bu. Şimdi hakikaten Sayın Bakan sıkıntılı, problemleri çözmek istiyor ve bizim
komisyonda en çok da yardım edilen Bakan ama bu işin tasarı değil de teklif
olarak gelmesi bir başka şekilde enteresan. Şimdi bunları niye söylemiyoruz?
“Biz bunları çözemiyoruz.” demiyoruz.
Şimdi katma değer vergisi, gelir vergisi muafiyetleri getiriyoruz.
Bu şimdi de uygulanıyor olabilir. Başka şeylerde liberal sistemi kurduk, bu
işlerde bir değişiklik olmasın, hiç kimseye muafiyet tanınmasın, hiç kimseye
istisna tanınmasın, fevkalade iyi gitsin diyoruz. Burada istisna getiriyoruz.
Şimdi hakikaten Toplu Konut İdaresiyle ilgili hususlarda bu iş
-Bir kere siz bu batağa saplandınız Sayın Bakanım- aynı şekilde devam ediyor.
Bir başka husus: Gümrükle ilgili bir husus var burada. Sayın
Bakanın teşkilat yasası orada duruyor. Sayın Bakan elinde bir önerge AKP grup
başkan vekillerinin altında imzası, buraya usule uygun olan, olmayan bazı
tasarıların altına eklenerek çıkarılmak istiyor. Usule aykırı diye Başkan
Vekili reddetti onu. Ondan sonra götürüyorsunuz başka alakasız bir şeyle usule
uyduracak şekilde ne yapıyorsunuz? Bunu birleştirip bu kanunun altına
koyuyorsunuz. Daha dün yetki tasarısı aldınız, onunla çözün, illa yandaş doldurmaya,
seçime iki ay kala mecbur musunuz?
Şimdi bunun bazı yönlerinin çözülmesi lazım, Sayın Bakana yardımcı
oluyoruz ancak bu usul, bu yol yol değil.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Şahsı adına, Muğla Milletvekili Sayın Mehmet Nil Hıdır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; sağlık sektörümüzün bir kısmının görev, yetki ve sorumluluklarını
ilgilendiren 744 sayılı Yasa Teklifi hakkında şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın önemli
adımlarından birini daha gerçekleştiriyoruz. Bu konuda çok gayretli ve
fedakârca çalışan Komisyon milletvekillerimize, Sağlık Bakanlığımızın değerli
çalışanlarına, teklifi sunan değerli milletvekili arkadaşlarımıza da
huzurlarınızda teşekkürü borç telakki ediyorum.
Bilindiği gibi Sağlıkta Dönüşüm Programı, sigorta
kurumlarının tek çatı altında toplanması, devlet hastanelerimizin ve sigorta
hastanelerinin Sağlık Bakanlığının çatısı altında birleştirilmesi, Genel Sağlık
Sigorta Yasası ile sağlıkta güvencenin doğumla başlayıp yaşlılığa kadar devam
ettirilmesi, ilaç satış ve sunumunun eczacılarımızın geniş bir kitlesine
sözleşmeyle yaygınlaştırılması, ilaç fiyatlarının bu vesileyle düşürülmesi,
Bakanlığın ilaç üretiminden çekilmesi, tam gün yasasıyla hekim
meslektaşlarımızın daha kurumsal çalışma imkânlarına kavuşturulması, özel
hastanelerimizin nüfusa ve ihtiyaçlara göre planlanması ve sigorta kurumlarıyla
sözleşmeye açılması önemli basamakları teşkil etmişti.
Bugün yaptığımız yasal faaliyetin birinci bölümünü on bir ana
başlık altında toplayabiliriz.
Öncelikle, hekim meslektaşlarımızın en değerli yardımcıları olan
yardımcı sağlık personelinden yirmi dört branşta,
görev ve sorumlulukları, yetkileri ve mesleki faaliyetlerindeki görev
tanımlamalarına ilişkin madde gerçekleşmektedir.
Yine teklifte önem arz eden ikinci husus, diş hekimlerimizin ve
tıpta uzman olacak hekim meslektaşlarımızın, dünya standartlarında ve ülkemizin
ihtiyaçları doğrultusunda, diş hekimlerinin sekiz branşta
ana dal ve yan dal uzmanlıklarının ihdas edilmesidir.
Yine, uzman hekimlerimizin ihtisas sonrası yan dallarında, yani
üst ihtisaslarda, altmış üç branşa yaklaşık ihtisas
dalında ve yan dalda görev, sorumluluk alanlarının ve sürelerinin yasal
çerçeveye dâhil edilmesidir.
Bir başka husus da tıpta uzmanlık sınavlarında ana dal eğitim
sürelerinin gelişen bilimsel gerçekler çerçevesinde yeniden ele alınması
gerçekleştirilmektedir.
Değerli arkadaşlar, insanlar üzerinde yapılan klinik
araştırmaların usul ve esaslarının da kanunla belirlenmesi bu yasa kapsamına
alınmıştır. Özellikle araştırma gönüllülerinin sağlıkları hakkında güvenlik,
esenlik ve etik haklarının yasal güvence altına alınması bu yasa kapsamına
alınmıştır.
Toplum sağlığı hususunda atılan bir diğer adım ise aşı üretimi ve
yatırımlarının artırılması ve yerli üretimin artırılmasına yönelik yasal
tedbirlerdir.
Yine, yerel yönetimlerle iş birliği içerisinde, gönderilen
ödeneklerin atıl hâlden kurtarılarak sağlık yatırımına dönüştürülmesi bu yasa
kapsamında ele alınmaktadır.
Aile hekimlerimizi ilgilendiren bir başka husus ise pilot
uygulamada hekimlerimizin döner sermaye gelirlerini artırıcı birtakım ek
kaynakların ihdas edilmesidir.
Değerli arkadaşlar, sağlıkta yapılan reform niteliğindeki bütün bu
çalışmalar 70 milyon insanımızın huzurlu, güvenli, geleceğini temin altına
almak noktasında önemli adımlardır ve fedakârca çalışan gerek doktorlarımız
gerek yardımcı sağlık personelimiz bu yasal düzenlemelerle mesleki
kimliklerini, mesleki onurlarını bir kat daha artırmışlar, insanımız tarafından
daha sevecen, daha saygıdeğer hâle gelmişlerdir.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hıdır.
Şahsı adına Denizli Milletvekili Sayın Mithat Ekici.
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MİTHAT EKİCİ (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
744 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, öncelikle sekiz senedir sağlıkta dönüşümü
yürüten Sağlık Bakanlığına, yasaların çıkmasında desteğini esirgemeyen siz
değerli milletvekili arkadaşlarıma ve bu programı içselleştirerek dönüşümün
gerçekleşmesini sağlayan doktorlarımıza, hemşirelerimize ve tüm değerli sağlık
personelimize teşekkür ediyorum.
AK PARTİ İktidarından önce sağlıkla ilgili reform sürekli olarak
dile getirilmiş olmasına rağmen bir ilerleme sağlanamamıştı. Biz, Sağlıkta
Dönüşüm Programı ile bu alanda bir reforma imza attık ve bununla iftihar
ediyoruz. Daha yapılacak çok şeyler olduğunun farkındayız, inşallah zaman
içerisinde bunlar da yapılacaktır.
Hastanelerin birleştirilmesi, ilaçların istenilen
eczanelerden alınabilmesi, hekim seçme özgürlüğü, koğuş sisteminden özel oda istemine
geçilmesi, hasta hakları, “Alo SABİM Hattı”, aile hekimliğine geçilmesi,
koruyucu hekimliğe daha fazla önem verilmesi, acil ve 112 sisteminin daha da
geliştirilerek deniz ve hava ulaşım araçlarının bu amaçla kullanılması,
hastanelerde rehine devrinin kapanması, hastanelerin cihaz ve malzeme altyapısı
yönüyle modern çağa uygun ve en ileri teknolojiyle donatılması, personelin
eğitilerek personelin eğitiminin yükseltilmesi ve hastalarla daha iyi, sıcak
diyalog kurulması, aylar ve günler sonrasına verilen randevuların kaldırılarak
veya makul süreye indirilerek teşhis ve tedavinin hızlandırılması
yaptıklarımızdan bazılarıdır.
Ayrıca, genel sağlık sigortası çıkarılarak on sekiz yaşından
küçükler tamamıyla sağlık güvencesi kapsamına alınmıştır. Şu anda, vatandaşlarımız,
özel hastaneler, üniversite devlet hastaneleri dâhil istediği hastaneye gidip
tedavi olmaktadır.
Bizden önceki sekiz senede yapılmış 1 milyon 100 bin metrekarelik
hastane ve diğer sağlık kuruluşlarını, iktidar olduğumuz sekiz senede, 4 milyon
400 bin metrekareye çıkardık. Bütün bunları insana ve halkımıza verdiğimiz
değerden dolayı yaptık.
Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifi ne gibi yenilikler
getirmektedir, bir de onlara bakalım. 5302 sayılı Özel İdare Kanunu’nun 6’ncı
maddesine göre, bakanlıklar illerdeki kendi alanlarıyla ilgili hizmetleri
gerçekleştirebilmek için kendi bütçelerinden il özel idare bütçesine para
aktarırlar. İl özel idarelerine aktarılan ödeneklerin bir kısmı maksadına uygun
kullanılırken bir kısmı ise mevzuat engeli sebebiyle, illerin acil ihtiyacı
olmasına rağmen harcanamamakta ve o paralar özel idare bütçelerinde atıl olarak
beklemektedir. Bu yasayla hizmetlerin aksamaması ve ödeneklerin en iyi şekilde
değerlendirebilmesi için atıl kalan ödeneklerin başka projelerde veya başka il
özel idarelerinde kullanılmasına, hatta toplu konut idarelerine
aktarılabilmesine imkân sağlanmaktadır.
2’nci maddede, sağlık tesisleri bünyesindeki kafeterya, büfe,
otopark gibi sosyal tesisler Millî Emlak tarafından kiraya verilmektedir. Bu yerlerin
denetim ve kontrolü Millî Emlak tarafından yeterince yapılamadığı için verimli
olarak kullanılamamaktadır. Bu yasayla bu gibi sosyal tesisler hastaneler
tarafından kiraya verilebilecek, gelirleri döner sermayeye kaydedilecek,
kontrol ve denetimleri daha iyi bir şekilde yapılabilecektir.
Üniversite hastaneleri ile Sağlık Bakanlığı hastanelerinde vefat
eden ve tedavi giderleri Sosyal Güvenlik Kurumunca karşılanamayanların yükümlü
oldukları borçlar, eğer kişinin ödeme gücü yoksa,
faizleriyle beraber ortadan kaldırılacaktır. Bu yasayla, 31/12/2010
tarihine kadar tahsil edilmemiş borçların yüzde 50’sinin kanunun yayımı
tarihinden itibaren bir yıl içerisinde ödeneceği taahhüt edilirse borcun geriye
kalanı faiziyle beraber silinecektir, eğer borç 250 TL’nin altında ise tamamen
silinecektir.
İnsanlar üzerinde gerçekleştirilecek klinik araştırmalara
katılacak gönüllülerin hakları, güvenliği ve esenliğini teminat altına almak
amacıyla insanlar üzerinde yapılacak bilimsel araştırmaların usul ve esasları
belirlenmektedir. Herkes kendi keyfine göre insanlar üzerine araştırma
yapamayacak, insanlar kobay olarak kullanılamayacaktır. Son günlerde, bir
hastanedeki uygulamalardan kamuoyu son derece rahatsız olmuştur. Bu amaçla etik
kurullar oluşturulmaktadır.
Sağlık tesisleri önemli binalardır. Onları rastgele her yere
kuramayız. Eğer hastane yapımına uygun bir yer varsa ve bu yer başka kamu
kurumlarının elindeyse Sağlık Bakanlığına tavsiye edilmesi
kolaylaştırılmaktadır. Ayrıca hizmet dışı kalan binaların yıkımı da Sağlık
Bakanlığı tarafından yapılabilecektir. Bu yıkımlar daha önce Millî Emlak
tarafından yapılabiliyordu.
Bu yasanın hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ederken
yasanın halkımıza hayırlı olmasını temenni ediyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ekici.
Bölüm üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Yıldız, buyurun efendim.
SACİD YILDIZ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Geçtiğimiz günlerde basında bir haber yer aldı, bu, “jet
profesörler veya hülle profesörler” adı altında. Ankara Tabip Odası ile Sağlık
ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikasının bir çalışması sonucunda 50 kadar
doçentin eğitim vermeyen üniversite tıp fakültelerinde, hastanesi çalışmayan
tıp fakültelerinde profesör oldukları ve orada hiç görev yapmadan kendi
kurumlarına döndükleri… Bunların bir kısmı Sağlık Bakanlığında üst düzey
görevli, bir kısmı klinik şefi, bir kısmı başhekimlerdir.
Bunların sayısı nedir? Kimler -isimler olarak- hangi
üniversitelerde görev yapmışlar, profesör olmuşlar ve şu anda nerededirler?
Belki bir kısmına Sayın Bakan burada cevap veremeyebilir ama bunların gerçek
sayısı nedir? Hatta bunların bir kısmının rektör olduklarını da biliyoruz,
Ankara’da veya başka yerlerde rektörlük görevine geldiklerini de biliyoruz.
Çünkü hastanesi yok, öğrencisi yok, profesör olmuşlar. Buna açıklık getirilirse
sevinirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Yalçın…
RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, Bakanlığınız toplam personelinin 2002 ile kadrolu ve
şirket elemanları bakımından bir mukayesesini yapmanız mümkün müdür? Aradaki
oran ne şekilde değişmiştir bugün itibarıyla?
Bir de efendim, kendi tecrübelerime göre de özellikle özel
hastanelerde gerekli olmadığı hâlde birtakım tahlillerin yapıldığını,
yaptırıldığını ben kendim de gözlemliyorum. Elinizde böyle bir çalışma var
mıdır? Sizin tahminlerinize göre, hastanelerimizde gerekli olmadığı hâlde sırf
kamu kaynaklarından bir miktar koparmak adına yapılan tıbbi müdahalelerin ya da
tahlillerin -sağlık dilindeki deyimlerini tam olarak bilemeyebilirim- rakamsal
karşılığı hususunda bir tahmininiz bulunmakta mıdır? Bu konuda ne tür bir önlem
düşünmektesiniz?
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yalçın.
Sayın Akçay…
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, yaklaşık altı yıldır, bilhassa her seçim öncesi
Manisa’ya 400 yataklı bölge hastanesi yapılacağı söylenmiştir. Hastane arsası
Manisa Belediyesi tarafından teslim edileli bir yılı da geçmiştir, fakat
hastane inşaatına daha henüz başlanmamıştır. Bu hastane Manisa’ya ne zaman
yapılacak Sayın Bakanım?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Sayın İçli…
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, biliyorum, tabii, SGK’nın
sorunu ama, bu şeker hastalarının hâlâ şeker ölçüm
çubukları meselesi çözümlenmedi. Sağlık Bakanlığı olarak bu konunun
çözümlenmesi için ne gibi girişimlerde bulunacaksınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın İçli.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, Bakanlığınız bünyesinde özellikle kamu hastanelerinde
taşeron şirketlerde çalışan personel sayısı nedir? Bunların sorunlarının
çözümüne yönelik olarak bir çalışmanız var mıdır? Varsa çalışma ne aşamadadır?
Ne düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Sayın Bakanım, buyurun efendim.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Başkanım teşekkür
ediyorum, soru soran bütün değerli arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum.
Sayın Yıldız’ın kendi ifadesiyle -tırnak içinde söylüyorum- bu
“jet profesörler” konusunu, doğrudur…
SACİD YILDIZ (İstanbul) – Haberlere göre. Ben de haberlerden
aldım.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Doğru efendim, basında yer
alan şekliyle ama bu arkadaşlarımız adına bu ifadeyi kullanmasak bence daha
doğru olur efendim.
SACİD YILDIZ (İstanbul) – Benim ifadem değil, basında yer aldı.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Anladım. Yani basın da ifade
etmiş olsa bu bir haksızlık.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Olayı bir anlayalım Sayın Bakan.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Doğru mu yanlış mı olay?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Şimdi ben anlatıyorum.
SACİD YILDIZ (İstanbul) – Ben “Basında bu şekilde yer aldı.”
dedim.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Tamam efendim, müsaade
ederseniz anlatacağım.
Basında da yer almış olsa burada bu arkadaşlarımızı bu şekilde
tarif edersek Türk bilimine çok önemli katkılar yapmış olan, dosyaları son
derecede kabarık olan yani “kabarık” derken bilimsel açıdan son derecede düzgün
dosyaları olan arkadaşlara haksızlık yapmış oluruz.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Peki, bu yöntem doğru mu?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Şimdi profesörlüğün nasıl
bir şey olduğunu bilen akademisyen arkadaşlarımız çok tabii burada. Profesörlük
için aslolan şudur: Doçent olursunuz, doçentlik
unvanı bir sınavla size verilir, yayınlarınız vardır, daha sonra bir sınava
girersiniz doçent olursunuz. Elimizdeki kanunlar doçent olduktan sonra beş sene
bekleme süresi gerektirmektedir. Beş sene bekledikten sonra da bu beş sene
içerisindeki yayınlarınızı dosyaya koyarsınız bir profesörlük kadrosu ihdas
edilmişse buraya, bu kadroya müracaat edersiniz. Yine buna ilgili yönetim
tarafından bakılır, bu dosyanız eğer uygun bir dosyaysa size profesörlük unvanı
verilir. Dolayısıyla, hiç kimse öyle jet profesör falan olamaz Türkiye’de.
Basına akseden bu ifadeler hem Türk akademik camiasına hem de bu
arkadaşlarımıza büyük haksızlıktır.
Şimdi, gelelim ondan sonraki kısma.
SACİD YILDIZ (İstanbul) – Eğitim vermeyen tıp fakülteleri,
hastanesi olmayan tıp fakülteleri…
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Tabii, ondan sonraki kısma
gelelim efendim.
Türkiye’de, öteden beri eğitime yeni başlayan tıp fakültelerinde
benzeri uygulamalar olagelmiştir ve olması da gerekmektedir çünkü bu tıp
fakültelerine öğretim üyesi gerekiyor, aksi takdirde bu tıp fakülteleri
kurulamıyor. Bu tıp fakültelerinde eğitim bir kısmında başlamış durumda, bir
kısmında başlayacak. Bu yetişmiş değerli öğretim üyelerini bu fakültelere
öğretim üyesi yapmak Türkiye'nin geleceği açısından, Türkiye'nin akademik
geleceği açısından, Türkiye’de yetişecek öğrenciler ve uzmanlık öğrencileri
açısından çok doğru bir harekettir.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Peki, orada kalıyorlar mı Sayın
Bakan?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Yüce Meclisimizde yapılmış
olan önemli bir kanunla…
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Orada kalmıyorlar, dönüyorlar.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli milletvekilim,
devamlı laf atarsanız nasıl cevap vereceğim yani? Müsaade edin, konuşayım. Soru
soracaksanız yine soru sorarsınız. Bu mikrofonlar size de açık, bize de açık.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Ama işin esasını anlatmıyorsunuz.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Yani eğer anlatmama müsaade
etmeyecekseniz ben anlatmam. İstemiyorsanız…
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – O benim takdirimde değil.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – İyi de takdiriniz oradan
buraya laf atmak da değil Sayın Milletvekili yani! Böyle bir usul var mı?
BAŞKAN – Sayın Özyürek…
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Var, var…
BAŞKAN – Sayın Bakanım…
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Bunu ben zaman zaman yapıyorum.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Yanlış yapıyorsunuz. Lütfen,
doğru yapın Sayın Özyürek. Siz, tecrübeli bir milletvekilisiniz, yanlış
yapmayın lütfen.
BAŞKAN – Sayın Özyürek, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, buyurun; Sayın Yıldız dinliyor efendim sizi.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Sonra soruyu siz de
sormadınız. Sayın Yıldız gayet güzel bir biçimde dinliyor yani.
Şimdi, bu değerli arkadaşların önünde hem kendileri açısından hem
de yeni kurulan üniversiteler açısından büyük bir fırsat doğdu. Nedir bu
fırsat? Yine yüce Mecliste birlikte yaptığımız bir kanunla, Tam Gün Kanunu’yla
üniversitelerle Sağlık Bakanlığına bağlı eğitim hastanelerinin birlikte çalışma
fırsatı doğdu. Bu değerli arkadaşlarımız ilgili üniversitenin kadrosundayken
eğitim hastaneleriyle birlikte çalışmak suretiyle hem buralarda eğitim
verecekler hem de köklü, oturmuş olan bir eğitim hastanesi yeni kurulan tıp
fakültesine destek vermiş olacak. Bu, Türkiye’nin geleceği açısından çok makul
bir şeydir. Ama biz topluma böyle işte, bazı basın organlarının yaptığı gibi
“Jet profesör” deyince, sanki bu işe hiç layık olmayan bir insan profesör
yapılmış gibi lanse ediliyor. Bu, son derece yanlış bir tariftir, son derece
yanlış bir kara çalmadır. Bu arkadaşlarım adına bir defa bunu -Ben de bir
akademisyen olarak Meclise geldim- kesinlikle reddediyorum.
Yapılan yanlış bir iş değildir hem hukuk çerçevesinde hem de
maslahat çerçevesinde Türkiye’nin gelişmesine yararı olacak bir iştir. Bu gözle
bakmak gerektiğine inanıyorum.
SACİD YILDIZ (İstanbul) – Hastanesi yok. Bir
kısmı da hemşirelik yüksekokullarında profesör.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – İkincisi efendim: “2002 ile
mukayese edildiğinde hizmet alımıyla ne kadar kişi var, kadrolu ne kadar kişi
var?” Sayın Yalçın’ın sorusu zannediyorum. 2002 yılına göre sayı olarak bizdeki
personel sayısı son derece arttı. Şöyle ifade edeyim: Toplam personel
açısından… Arkadaşlar, toplam personeli verseniz daha iyiydi. Her neyse, tek
tek söyleyeyim: Uzman tabip açısından, 20 binden 30 bine çıkmışız, Sağlık
Bakanlığında. Pratisyen tabip açısından, 24 binden 30 bine çıkmışız çünkü
maalesef Türkiye’de geçmiş yıllarda yeteri kadar öğrenci alınmadığı için, bu
sayılarda fazla bir artış sağlanamadı. Hemşire, ebe açısından, 86 binden 118
bine çıkmışız; bu iyi bir sayıdır. Diğer sağlık çalışanları açısından da ciddi
artışlar var. Bu arada, 2002 yılında şirket elemanı sayısı olarak da 11 bin
kişiden 118 bin kişiye çıkmışız. Toplamda, 2002’deki 256 binden 2010’da 450 bin
kişiye çıkmışız. Aslında, Sağlık Bakanlığında çalışan personel sayısının ciddi
ölçüde artırılmasıyla vatandaşa verdiğimiz hizmetlerde de ciddi bir artış
kaydedildi.
Değerli milletvekilleri, burada da temel bir yaklaşıma işaret
etmek isterim. Kamunun, hizmetlerini özel sektör eliyle gördürmesi son derece
çağdaş bir yöntemdir. Yani kamuya alınacak herkesi, kamuda memur, kamuda işçi
kadrosuna almak mıdır hakikaten bu işin doğrusu? Bunun üzerinde düşünmeliyiz. Ama hizmet alımı yoluyla istihdam edilen değerli çalışanların
hukukunu da tabii ki en iyi şekilde korumak lazım.
Haklı olarak sordunuz: “Bunlar için ne gibi tedbirler aldınız?”
Şimdi, birincisi: Sağlık Bakanlığında bu çalışanların maaşlarının banka
kanalıyla kendilerine ödenmesi mecburi hâle getirildi, çerçeve genelgelerimizle
yani doğrudan doğruya işçilere ödenen paralar banka kanalıyla ödeniyor ve
miktarlarında herhangi bir oynamanın olmaması sağlanıyor. Maaşlarının iki iş
günü içerisinde, ayın bitiminde, kendilerine ödenmesi zorunlu tutuldu. Sigorta
primlerinin kontrol edilmesi zorunluluğu getirildi. Sigorta primleri
yatırılmadan firmalara hak ediş ödemiyor hastanelerimiz. Yol ve yemek yardımı
gibi sosyal yardımlar ödenmeye başlandı. Şimdi, bütün bunlar, Türkiye’de 120
bin kişinin istihdamını sağladı ve bu değerli vatandaşlarımız aynı zamanda da
insanımıza hizmet ediyorlar sağlık kuruluşlarında.
Bu arada şunu da yapıyoruz…
RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Biz daha uygun koşullarda çalışsınlar diye
soruyoruz.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – E, tabii ki yani memleket
geliştikçe, AK PARTİ hükûmetleri döneminde olduğu gibi böyle büyümeye devam
ettikçe asgari ücret de artacak ki bu çalışanların büyük bir çoğunluğu asgari
ücretle çalışmıyorlar, öğrenim durumlarına göre daha yüksek ücretlerle de
çalışıyorlar.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) – İnşallah, biz daha iyisini yapacağız.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Yani burada bütün mesele hem
birçok insanı istihdam ederek iş sahibi yapmak hem de sağlık hizmetlerinin
kalitesini artırmak olmuştur, burada yanlış bir şey yok. Ama biz kamu
hizmetlerinin güçlendirilmesini, bu hizmet alımlarıyla gördürülen işlerde de
kamunun patronajının devam etmesini çok önemsiyoruz. Kamuda sağlık hizmetleri
güçlendirilmelidir ama hizmetlerimizin önemli bir kısmını özel sektöre de
gördürebiliriz, bundan sonra da gördürmenin ben gerekli olduğuna inanıyorum.
Peki, özel hastanelerde gerekli olmadığı hâlde yapılan tahliller,
tetkikler var mı, bununla alakalı bir veri tabanı var mı? Biz de böyle bir veri
tabanı yok doğrusu. Sosyal güvenlik, buna ait bilgiler bizden ziyade şimdi
Sosyal Güvenlikte, çünkü Sosyal Güvenlik hizmet alımı yapıyor. Ancak burada da
şunu ifade edeyim: Değerli milletvekilleri, sistem, aslında fazla tahlil
yapmayı genellikle o fazla tahlil yapan kurumun lehine daha fazla bir ödeme
alabilir hâlinde sürdürmüyor. Sosyal Güvenlik Kurumunun paket sözleşmeleri var.
Bu paket sözleşmenin içerisinde siz bir özel hastane olarak daha fazla tetkik
yapmakla daha fazla kazanamazsınız. Yaptığınız tetkikler sizin kasanızdan
gider, sizin kesenizden gider. Ha, bunların dışında istisnai bazı tetkikler,
tetkik grupları var. Bu tetkik gruplarıyla ilgili acaba birtakım istismarlar
olabiliyor mu? Bunu da değerlendirmek lazım.
Peki, zaman zaman kamuoyuna yansıyan doğrudan hastanın
istismarıyla ilgili hususlar var. Ben bunların çok yaygın olmadığını
düşünüyorum. Yani bunu yapanlar gerçekten çok yanlış işler yapıyorlar ve gerek
Sosyal Güvenlik Kurumu gerek Sağlık Bakanlığımız bunları tespit ettiği anda da
hem idari yönden gerekli işlemleri yapıyoruz ruhsat iptallerine varıncaya
kadar, hizmet alım sözleşmelerinin fesihlerine varıncaya kadar ve bunları
ayrıca savcılıklara da teslim ediyoruz. Kuşkusuz ki bu kadar büyük bir hizmet
alanında yanlış yapanlar oluyor, yanlış yapanlara da gerekli olanlar yapılıyor.
Manisa’ya ne zaman bir hastane yapacağız? Bu doğru ve önemli bir
soru. Manisa dört yüz yataklı merkez bölge hastanesi için YPK onaylarını aldık,
kamu-özel ortaklığıyla yapacağız. Ön yeterlilik ihalesini tamamladık Değerli
Milletvekilim Sayın Akçay, teklif sürecinde şu anda ihale. Mayısın sonu
itibarıyla da teklifler alınacak. İhale bu şekilde değerlendirilerek inşallah
sonuçlandırılıp bu sene buranın yapımına başlanacaktır.
Şeker hastalarının şeker ölçüm çubuklarıyla ilgili problem,
aslında Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından çözülmüş bir problemdir ama sahada
hâlâ bazı problemler olabiliyor. Buradan, sizin sorunuzu da vesile bilerek,
bütün vatandaşlarımıza şöyle seslenmek istiyorum: Sosyal Güvenlik Kurumu bir
kural koydu. Bu kuralı koyarken de bizden yardım aldı. Biz, piyasadaki şeker
ölçüm çubukları ve bunları ölçen cihazların hepsini Hıfzıssıhhada inceledik ve
bunların ölçüm açısından rasyonel sınırlar içinde ölçüm yapanlarını bir piyasa
gözetimiyle belirledik. Diğer cihazların da piyasadan çekilme şartını getirdik.
Şu anda piyasada satılan çubuklar ve bunların cihazları, doğru ölçüm yapan
çubuklar ve cihazlardır. Yine piyasa gözetimine devam edeceğiz. Vatandaşımız,
kendisine bir eczaneden fazla fiyat talep edilirse kesinlikle o ölçüm çubuğunu
ve o cihazı kullanmasın. Çünkü Sosyal Güvenlik Kurumu, yeni cihazlar için ilave
bir para ödeyeceğini de tespit etti. Ama maalesef, bazen uygulayıcılar
tarafından, kendilerinin firmalarla ya da şirketlerle yapmış oldukları ticari
ilişkiler sebebiyle, vatandaşa “Şu cihazı ve bu çubuğu kullan.” dayatması
getirilmektedir. Vatandaşımız buna lütfen dikkat etsin, herhangi bir para
ödemeden bu çubukları alma imkânına şu anda kavuşmuştur.
Teşekkür ederim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN – Şu anda önergeleri okutacağım, önergeleri işleme
alacağız. Dolayısıyla, bu aşamada bir oylama yok.
Sayın milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde
üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 744 Sıra Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1. maddesinin son
cümlesindeki “Toplu Konut İdaresi’ne aktarılabilir.” İbaresinin “Sağlık
Bakanlığı’na aktarılabilir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Tekin
Bingöl |
İstanbul İzmir Ankara |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Sacid Yıldız Şevket
Köse |
Malatya İstanbul Adıyaman |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 1’inci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay Mehmet
Günal Mustafa
Kalaycı |
Manisa Antalya Konya |
Mehmet
Şandır Rıdvan
Yalçın Alim Işık |
Mersin Ordu Kütahya |
Emin
Haluk Ayhan |
Denizli |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz Değerli
Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Kalaycı, buyurun.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Görüştüğümüz maddede, il özel idarelerine aktarılıp buralarda
bekleyen ödeneklerin aynı veya başka bir il özel idaresine ya da TOKİ’ye
aktarılması öngörülmektedir. Böyle bir uygulama bütçe ilkelerine aykırı
olduğundan maddenin tekliften çıkarılmasını öneriyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu maddede de TOKİ karşımıza çıkmaktadır.
TOKİ’ye imar mevzuatında, vergi mevzuatında, birçok mevzuatta ayrıcalıklar
tanınarak özel imkânlar verilmiş, bedava arazi ve arsalar tahsis edilmiştir.
TOKİ ne yapmıştır, aslında bir masaya yatırmak gerekmektedir. Ben
buradan şunu söyleyeceğim: TOKİ vatandaşa kazık atmaktadır; TOKİ, dolayısıyla
AKP Hükûmeti fakir fukaraya, dar ve sabit gelirli insanımıza kazık atmaktadır.
AHMET YENİ (Samsun) – Ayıp ayıp! O
ifadeler çok ayıp! Milletten özür dile.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Bunu ben söylüyorum ama bu…
AHMET YENİ (Samsun) – Ağzından çıkanı dinle.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Sen benim konuştuklarımı dinle, gelir
burada cevap verirsin.
AHMET YENİ (Samsun) – Çok ayıp!
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Ben ayıp bir şey söylemedim; yapılan
bir işlemi, resmî rapora yansıyan bir hususu ben burada dile getirmekteyim.
AHMET YENİ (Samsun) – Kulağın duymuyor, kulağın.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bu söylediğim
konu, eski adıyla Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, yeni adıyla Sayıştay
Başkanlığımızın Toplu Konut İdaresi Başkanlığı 2009 yılı raporunda aynen yer
almaktadır ki bu raporu değerli milletvekili arkadaşlarım KİT Komisyonundan da
temin edebilirler. Bu rapor ne zaman yazılmış, ne zaman kabul edilmiş? 14
Aralık 2010 tarihi itibarıyla. Şimdi, raporun Romen rakamla XI’inci
sayfasında yer alan 9 ve 10 numaralı önerileri okuyacağım.
9 numaralı öneride, “İdarenin, konut ve iş yerleri
satışlarında peşinattan kalan bakiyeye memur maaş artışı oranı uygulanan
projelerde taksitlere enflasyon oranı üzerinde bir artış yapılması nedeniyle
alt ve orta gelir grubunda konut satın alanların ödeme güçlüğüne yol açtığı
görüldüğünden, idare tarafından bakiye borç ve taksit tutarlarına memur maaş
artış oranı TÜFE ve ÜFE oranlarını içeren endeksler arasından en düşük olanın
uygulanması” diyor.
Yine, 10 numaralı öneride, TOKİ’nin taşınmaz satışlarında
bankalarla yapılan protokollerin uygulanması sonucunda hem idarenin hem de
taşınmaz satın alanların daha fazla maliyete katlandığı görüldüğünden, idarenin
taşınmaz satışlarında aracı olarak çalışan bankalarla yaptığı protokol
hükümlerinin konut satın alanlar ve idare lehine yeniden düzenlenmesini
istiyor.
Şimdi, katlandığı maliyetin yüksek olması ne demektir arkadaşlarım?
Yani, Anadolu tabiriyle buna kazık derler. Yani maliyetin üzerinde bir satış yapıyorsan, ki dar ve sabit gelirli insanımıza bunu
yapıyorsan bunun başka adı yoktur.
TOKİ’den konut alan vatandaşın bir ödeme planı da yoktur. Yoktur
çünkü TOKİ tefeci gibi faiz almaktadır. TOKİ’nin, konutun peşinat bedelinden
sonra kalan bakiyeye uygulamış olduğu memur maaş endeksi, kim ne derse desin,
etki ve sonuçları itibarıyla bileşik faizdir. Bir de bu uygulama en düşük
devlet memuruna uygulanan artış oranını da içine alan memur maaş endeksidir.
Örneğin, en son dönem olan 2010 ikinci altı aylık memur maaş endeksine bakmak
gerekmektedir. Memura açıklanan ve uygulanan yüzde 2 artıştır ama TOKİ’nin
memur maaş endeksine gelince 3,59’a yükselmektedir çünkü artış olarak alınan
endekste her memur kesimine uygulanan artış oranı değil, belirli memur kesimine
uygulanan memur zammı ve seyyanen yapılan zamlar da eklenerek endeksin içine
girmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Dilekçe Komisyonuna bile bu konuda
binlerce şikâyet dilekçesi gelmiştir. Artış oranı bileşik faiz olmayan, idareyi
tefeci pozisyonuna düşürmeyecek, konut alıcılarını rahatlatacak ve aynı zamanda
ne zaman ne ödeneceğinin bilindiği sabit oranlı bir artış oranı olmalıdır.
Böylece konut alıcısı bir ödeme planı alabilecek ve konutunun gerçek bedelini
görecektir.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kalaycı.
Önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar
yeter sayısı vardır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 744 Sıra Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1. maddesinin son
cümlesindeki “Toplu Konut İdaresi’ne aktarılabilir.” İbaresinin “Sağlık
Bakanlığı’na aktarılabilir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Özyürek
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Özyürek, buyurun efendim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; önergemiz üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, biraz önce arkadaşımız Sacid
Yıldız’ın somut, net bir sorusu oldu. Sayın Bakan bunu cevaplarken, bu somut
soruya somut cevap vermek yerine “vay o arkadaşları rencide ediyorsunuz da, ne
hakkınız var da” filan gibi topu taca atma yöntemine başvurdu. Bu doğru bir
yöntem değil değerli arkadaşlarım. Biz, burada, muhalefet milletvekilleri
olarak elbette denetim görevimizi yapacağız. Basında yer alan, çeşitli
çevrelerde yer alan haberleri burada soracağız. Siz derseniz ki “Hayır, böyle
bir şey yoktur.” veya “Böyle bir şey vardır, şu şekilde olmuştur…” Arkadaşımız
da onu sordu.
Şimdi, Sayın Bakan öyle gerekçeler söyledi ki, işte, kadrosu
olmayan üniversiteleri bu yolla takviye edecekmiş gibi bir izlenim vermeye
çalıştı. Oysa, haber açık, arkadaşımızın sorusu açık.
Bu kişiler, gidiyorlar, hastanesi olmayan bir üniversitede profesör olup hemen
büyük şehirlere dönüyorlar. Bu yöntem doğru mu, değil mi? Önce, Sayın Bakanın
buna cevap vermesi lazım. Bu yöntemi doğru kabul ettikleri anlaşılıyor ama
peki, herkese bu olanak sağlanıyor mu? Her doçent gidip, hastanesi olmayan
üniversitelerde profesör olup geri dönebiliyorlar mı? Yani
bunlara, cevap vermek lazım; bu bir.
İki: Yani, burada, biz, muhalefet milletvekilleri olarak özgür bir
şekilde soru sorma hakkına sahibiz. Sayın Bakanın, bize, burada, nasıl
muhalefet yapılacağı dersini vermeye hakkı ve yetkisi yoktur; bunu açıkça ifade
ediyorum. Biraz önce, sabah, Sayın Nimet Çubukçu’da
da benzer olayı yaşadık. Türkiye’de şu anda 1 milyon 700 bin öğrenciyi
ilgilendiren bir olay sürekli gündemde tutuluyor. Bunun yolu… Bu haberleri
ortaya koyanlar AKP’ye karşı olanlardır, öyleyse biz bunu kabul etmiyoruz
anlayışı doğru bir anlayış değil ki. Bu, gene, teknik bir
olay. Dersiniz ki: “Kesinlikle şifreleme yoktur.” veya “Şu şöyle
olmuştur.” Yoksa siz, burada gelip muhalefeti veya bu konuda haber yapan
medyayı suçlayarak insanları inandıramazsınız ki. İşte, biraz önce değerli
arkadaşımız söyledi, “Benim çocuğum da sınava giriyor, büyük bir huzursuzluk
içindeyiz.” dedi. Bu huzursuzluğu nasıl gidereceğinizi düşüneceksiniz. Bu, 3-5
kişi değil ki, 1 milyon 700 bin kişi ve iyi niyetle biz gerçekten bu olayın
olmamasını dileriz ama olmadığına herkesi inandırmanız lazım. Bu sürekli
suçlayarak bir yere varamazsınız veya Sayın Cumhurbaşkanı gibi fevkalade yanlış
bir şekilde, bilemediğiniz, ayrıntısına vâkıf olmanız mümkün olmayan bir konuda
kefil olarak onu atlatamazsınız.
Şimdi, ben de bu konuyu bilmeden bir konuda kefil olsam ne olacak?
Yani iki gün sonra herkes unutur gider. Bu, teknik bir olaydır, teknik bir
şekilde incelenmelidir, toplumu tatmin edecek şekilde açıklamalar yapılmalıdır.
Onun için bu 51 profesörle ilgili olay da somut bir olaydır, teknik bir
olaydır, bunun ayrıntılarını anlatırsanız, bizi ikna ederseniz biz ikna olmaya
hazırız. Bizim kimseyi suçlamak gibi bir niyetimiz yok. Yoksa o kişilerin
kimler olduğuna dair elimizde bilgiler var, kimin yakını olduğuna dair bilgiler
de var; bunları da burada açıklamak istemem.
Değerli arkadaşlarım, bu teklifle gerçekten sağlık sektörüne
önemli imkânlar sağlanıyor. “Eksiğimiz var.” dediler, “Sorunlarımız var.”
dediler, Meclisin bu sıkışık zamanında bile bunları Meclis olarak görüşüyoruz
ve kabul ediyoruz ama artık sağlık sektörünün de halka hizmet açısından hiçbir
bahanesi kalmamıştır.
Umarım bu kanunla verilen yetkiler en iyi şekilde, adil şekilde
değerlendirilir diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özyürek.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
2’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 744 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2 nci maddesinin Tekliften çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Sacid Yıldız |
İstanbul İzmir İstanbul |
Tekin
Bingöl Ferit Mevlüt Aslanoğlu Şevket
Köse |
Ankara Malatya Adıyaman |
Kamer
Genç |
Tunceli |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Sayın Başkan, katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2’nci maddeyle ilgili olarak verdiğimiz bir önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Tabii, dört seneye yakın bir süredir bu salonda AKP’li bakanlar şu
sıralarda oturuyorlar, biz de milletvekili olarak çıkıyoruz burada memleketin
ciddi sorunlarını dile getiriyoruz. Maalesef, Hükûmet sıralarında oturan
bakanlardan hiçbirisi milletvekillerinin sorduğu sorulara cevap vermiyor, doğru
cevap vermiyor çünkü dürüst görev yapmadıkları için, daima hak ve hukuku köşeye
ittikleri için, hak ve hukuka riayet etmedikleri için hep kendi hesaplarına
göre yanlış cevap veriyorlar. Bu yanlış cevaplara da, tabii, çoğunluk da
onlarda olduğu için, maalesef işte Meclis Başkanlığında oturan arkadaşlarımız da
“Efendim, takdir onundur.” deyip geçiyorlar.
Değerli arkadaşlar, bakın, şimdi biraz önce Sayın Yıldız bir soru
sordu. Bu jet profesörlerden bahsetti. Bunlardan bir tanesi
Metin Doğan. Bu Metin Doğan Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Rektörlüğüne
atanıyor. Nerede şey ediyor? Sakarya Üniversitesinde Hemşirelik Yüksekokuluna
gidiyor orada profesör oluyor ve iki ayını da doldurmadan Abdullah Gül bunu
tutuyor Yıldırım Beyazıt Üniversitesine rektör atıyor. Bugüne kadar bu kadar
keyfî, bu kadar hukuksuz bir atama, bir profesörlük var mı, çık burada konuş,
varsa çık burada söyle. Hep yalan söylüyorsunuz, hep bu milleti
kandırıyorsunuz.
AHMET YENİ (Samsun) – Yalan söyleyen sensin.
KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu,
insanlarda bir sıkılma olur, bir utanma olur arkadaşlar yahu. Bu Meclisin bir
saygınlığı var yahu. Olur mu böyle ya!
AHMET YENİ (Samsun) – Bilmeden konuşma. Sen yalan söylüyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, bakın hep burada suistimallerinizi…. Bakın, benim
elimde, şurada bir çizelge var. Bu çizelge, İhracatçılar Birliğinin, devletin
Dış Ticaret Müsteşarlığının geçen seneki harcamaları. Zafer Çağlayan’a bağlı
olan yani İhracatçılar Birliğinin fon niteliğindeki bu parasının Zafer Çağlayan
tarafından harcanan kısmı 507 milyar lira. Nereye gidiyor biliyor musunuz?
Bunun 81 milyar lirası yiyeceğe gidiyor, 218 milyar lirası telefona, şoföre,
Bakanın işte telefonuna, sekreterinin harcamalarına, telefon giderlerine, ondan
sonra 184 milyar lirası… Hepsi burada var. Bunlar nedir? Fon harcamalarının
keyfî harcanmasıdır. Kendi maaşından harcamıyor, kendi posta masrafları, tebrik
masrafları buradan ödeniyor. Buyurun, listesi burada. Gidin…
Şimdi, dün ben burada bir ifade de tabii yanlış kullandım.
AHMET YENİ (Samsun) – Dünkü yalanını düzelt.
KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, bu İhracatçılar Birliği, AKP’nin
eski genel merkezi kiralıkmış… Bana AKP’ye ait olduğunu bana söylemişlerdi,
kiralıkmış.
AHMET YENİ (Samsun) – Yani akşamdan beri yalanın bitmiyor.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Her şeyin böyle.
KAMER GENÇ (Devamla) – Tamam canım, bir dakika, düzeltiyorum.
AHMET YENİ (Samsun) – Her şeyin yalan.
KAMER GENÇ (Devamla) – Yok efendim, her şeyin doğrusunu
söylüyoruz.
Bakın, kiralıkmış, sizin bir sonradan…
AHMET YENİ (Samsun) – Her şeyin böyle.
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim bir konuş da…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
KAMER GENÇ (Devamla) – Kiralıkmış, sonradan İhracatçılar Birliği
bu binayı 15 trilyon 200 milyar liraya alıyor.
Peki, niye bu kişinin…
AHMET YENİ (Samsun) – Ya bırak kişiyi, yalanı düzelt, yalanı.
KAMER GENÇ (Devamla) – …bu binasını 15 trilyon 200 milyar liraya
alıyor. Yahu, İhracatçılar Birliğinin bu parasını siz hangi hakla buraya
harcıyorsunuz?
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Gene yanlış söylüyorsun.
AHMET YENİ (Samsun) – Yalanı düzelt, yalanı.
KAMER GENÇ (Devamla) – Ve bu bina da sizin bir
milletvekiline ait.
AHMET YENİ (Samsun) – Yalan mı değil mi? Yalanı düzelt.
KAMER GENÇ (Devamla) – Yalan değil işte. Sen söyle.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
AHMET YENİ (Samsun) – Utanmadan, akşamdan sabaha yalan…
KAMER GENÇ (Devamla) – Ya, bak sen, bir defa adabı öğren, adabı.
AHMET YENİ (Samsun) – Yalan… Yalan…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bakın AKP’nin eskiden çok düşük
fiyatla kiraladığı bir binayı…
AHMET YENİ (Samsun) – Yalan… Yalan…
KAMER GENÇ (Devamla) – …İhracatçılar Birliğinin devletin ihracat
politikasını düzeltmek üzere topladığı paralara, getiriyor, orada 15,5 trilyon
liraya satın alıyor. Böyle bir şey olur mu?
AHMET YENİ (Samsun) – Akşamki yalanını düzelt.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Öyle bir şey yok yalan söylüyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) – Ben yalan söylüyorsam beni mahkemeye ver.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – 8,5’a aldı, 8,5’a aldı.
KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, İhracatçılar Birliği almış mı bu
binayı almamış mı?
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Yalan söylüyorsun. Dün de yalan söyledin
bugün de yalan söylüyorsun.
BAŞKAN – Sayın Öksüz…
KAMER GENÇ (Devamla) – Bu bina dört senedir burada, arkadaşlar,
boş duruyor, dört senedir. Nedir? Devletin parasını yandaşlara götür şey et.
AHMET YENİ (Samsun) – Bırak, bırak, önce yalanlarını düzelt,
yalanlarını.
KAMER GENÇ (Devamla) – Dolayısıyla, yani, burada, çıkın…
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Özür dilesene, özür dile.
KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, bu YGS imtihanı, YGS’ye…
AHMET YENİ (Samsun) – Özür dile, özür.
KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, arkadaşlar, 1 milyon 700 bin aile ve
çocuğu buna bir çözüm bekliyor.
AHMET YENİ (Samsun) – Önce özür dile, özür.
KAMER GENÇ (Devamla) – Niye buna çözüm getirmiyorsunuz? Millî
Eğitim Bakanı Çubukçu’yla, Abdullah Gül “Ben tatmin
oldum.” demekle olur mu?
AHMET YENİ (Samsun) – Özür dile, özür.
KAMER GENÇ (Devamla) – Getirdiniz özel aile ve öğrencilere göre
üniversite imtihanını hazırladınız. Böyle bir şey olur mu? Arkadaşlar, kişiye
özel soru kitapçığı da hazırladınız. Bu, tamamen yapılan bir zulümdür bu
memlekete.
AHMET YENİ (Samsun) – Yalanlarını düzelt, yalanlarını.
KAMER GENÇ (Devamla) – Size bu zulümleriniz hakkında millet size
iyi ders verecektir.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
AHMET YENİ (Samsun) – Özür dilesene milletten.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyorum.
AHMET YENİ (Samsun) – Dünkü yalanını düzelt.
BAŞKAN – Arkadaşlar, Sayın Yeni, lütfen.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Hangisini düzeltecek, her şey yalan.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, dün de bu konu meydana geldi.
Arkadaşlar, tapunun kayıtları açık, gider herkes bakar, eder, öğrenirsiniz; bu
mesele değil.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Sayın Başkan, 2’nci maddeyle ilgili bir hususta düzeltme yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Maddeyi oylamadan önce, şimdi önergeyi oyluyoruz biz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
Buyurun Sayın Komisyon.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Sayın Başkan, maddede Gelir Vergisi Kanunu geçiyor, ilk defa geçiyor. Burada kanunun
tarihi ve sayısını belirtmek gerekir. “31/12/1960
tarihli ve 193 sayılı” diye ilave edilerek oylanmasında fayda var.
BAŞKAN – Evet, gerekli notlar alınmıştır.
Komisyonun düzeltme talebiyle birlikte maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 744 Sıra Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3. maddesi ile
düzenlenen Ek Madde 4’ün tekliften çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Tayfun
İçli Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
İstanbul Eskişehir Malatya |
Harun
Öztürk Sacid Yıldız Tekin
Bingöl |
İzmir İstanbul Ankara |
Şevket
Köse |
Adıyaman |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın İçli, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, 3’üncü madde üzerinde önerge
verdik, bu konuda söz aldım.
Sayın Bakanım, bu konuşmalarım inanın katkı vermek için, lütfen
dinleyiniz. Bakın, döner sermaye işletmelerinin tüzel kişiliği yoktur. Döner
sermaye kişilikleri kime bağlıysa onun tüzel kişiliği vardır. Bu, Sağlık
Bakanlığına bağlıdır ve 209 sayılı Yasa’da değişiklik yapıyorsunuz. Bakın, 4353
sayılı Muhakemat Umum Müdürlüğünün Vazifelerine,
Devlet Davalarının Takibi ve Usullerine ilişkin bir kanun vardır; bu, çok
ayrıntılı bir kanundur, çok eski bir kanundur, yıllar itibarıyla ihtiyaca göre
değişiklikler arz etmiştir. Şimdi 200 avukat kadrosu alıyorsunuz, bunu Sağlık
Bakanlığının döner sermaye diye de bir yere ayırıyorsunuz. Şimdi,
bu, kanuna aykırı. Bir kere, 4353 sayılı Kanun’a atıf yapmadan orada
değişiklik yapmazsanız -bütün bakanlıkların ve taşra teşkilatının davalarına
bakmakla görevli olan Muhakemat Müdürlüğüdür, hazine
avukatlarıdır- ve sadece 209 sayılı Kanun’a bir ek fıkra eklemeye kalkarsanız
devletin bütün işleriyle karşı karşıya kalırsınız.
Bakın, Çevre Bakanlığına bağlı döner sermaye işletmeleri vardır. O
döner sermaye işletmelerinin ve birçok döner sermaye işletmelerinin tüzel
kişiliği olmaması sebebiyle, açtıkları davalar husumet nedeniyle büyük
sıkıntılar yaşamaktadır. Kimisi valiliğe bağlıdır alt teşkilat olarak, taşra
teşkilatı, kimi bakanlıklara bağlıdır. Böyle bir düzenlemeyle devletin
sistemini altüst edersiniz, yargıda hız sağlayalım derken, içinden çıkılmaz bir
hâle getirirsiniz.
Bakın, yine öylesine alelacele yapılıyor ki… Ek fıkra
istiyorsunuz. Bu 209 sayılı Yasa’nın 6’ncı maddesine göre “Tıp meslekleri mensubini ile eczacı, kimyager ve veterinerlerin tayini,
müessese amirinin usul ve mevzuata uygun olarak yapılacak teklifi ve vilayetin
inhası üzerine veya resen Bakanlıkça; muhasiplerin tayini ise Sağlık ve Sosyal
Yardım Bakanlığının teklifi üzerine Maliye Bakanlığınca yapılır.” diyor. Şimdi,
“Diğer personelin tayini ise müessese amirinin teklifi ve vilayet sağlık
müdürünün inhası üzere vilayetçe yapılır.”
Şimdi, siz avukatları bu 209 sayılı Yasa’nın içine ekliyorsunuz,
“diğer personel” kapsamına giriyor. Şimdi, siz avukatları, hukuk fakültesini
bitirmiş, stajını bitirmiş… Yani bunları bile düşünmemişsiniz, aceleye
almışsınız. Yani bütün personeli ayırmışsınız çünkü bu kanuna göre ama
avukatları ayırmamışsınız. Bunu aceleye getirmişsiniz. Neden? Çünkü bu kanun
teklifi Plan ve Bütçe Komisyonuna gelirken böyle bir düşünce yok. Plan ve Bütçe
Komisyonunda bir arkadaşımızın böyle zihni fikir projesiyle 200 kişilik kadroyu
buraya ihdas etmişsiniz ama ihdas ettiğiniz bu fıkra 209 sayılı Kanun’u
çökertiyor. Onu çökertmeyi bırakın, 4353 sayılı Muhakemat
Umum Müdürlüğünün Vazifelerine ve Devlet Davalarının Takibi Hakkında Kanun’u
felç ediyor.
Şimdi, mahkemelerde, avukat gitti… Mesela temyiz müessesesini
düzenlemişsiniz. Orada, bu 4353’te temyiz zaruridir. Burada bir fıkra
eklemişsiniz, diyor ki: “Gerekli tedbirleri alır.” Ne demek tedbirleri alır?
Temyiz mi edecek, etmeyecek mi? Temyiz etmek durumunda muhakematın
avukatları. Devletin trilyonları gidecek, siz onun takdirine bırakıyorsunuz.
Hem de takdiri kime bırakıyorsunuz. Yani şimdi fıkrasını bulamadım, çok geniş
bir fıkra düzenlemişsiniz; yani diyorsunuz ki, buradaki, işte, şey yapılır,
dava açılıp açılmayacağı…
Bu sistem, Sayın Bakanım, inanın başınıza çok büyük sıkıntılar
açar. Sağlık Bakanlığının başına sıkıntılar açar, döner sermaye işletmelerinin
başına çok büyük sıkıntılar açar. Rica ediyorum, daha sonra ciddi bir şekilde
bu düzenlenir. Teklif sahibinin niyeti, bu yok. Bir de bu yetmiyor, 200 kişilik
kadro. Kamu İhale Yasası’nın 22’nci maddesine göre, işte, sözleşmeli
alacaksınız. Orada bile bir eksiklik var. Bütün kanunlarda, düzenlenirken
“22’nci maddenin (h) bendi” diye açıkça belirtilir. Çünkü 22’nci maddede… Bu
tür alımlarda doğrudan teminde kâğıt da alıyorsunuz, motor da alıyorsunuz,
hepsi ayrı ayrı bentlerde ifade edilir. Avukatlık hizmeti 22’nci maddenin (h)
bendinde. Öylesine aceleye getirilmiş ki… Rica ediyorum, yani bir kanun
çıkartıyoruz, Meclis giderayak... Bunu lütfen geri çekin çünkü devletin
sistemini… En çok da sizin başınız ağrıyacak bu kanunda çünkü Bakan sıfatıyla
oturuyorsunuz.
Saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
4’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum.
Buyurun:
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 744 sıra sayılı Kanun Teklifinin 4 üncü
maddesinin Tekliften çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Sacid Yıldız Harun
Öztürk Tekin
Bingöl |
İstanbul İzmir Ankara |
Mustafa
Özyürek Ferit Mevlüt Aslanoğlu Şevket
Köse |
İstanbul
Malatya Adıyaman |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, bir dönemi tamamladık. Ülke için, ülkemiz
için elimizden gelen her şeyi yapmaya çalıştık. Doğruları söylemeye çalıştık
ama bazen doğrularımızı doğru olarak kabul etmediniz ama biz sonuna kadar
doğruları söyleyeceğiz. Ben bir kez daha burada bir doğruyu söylemek istiyorum:
Değerli arkadaşlar, konu Sağlık Bakanlığıyla ilgili değil.
Şimdi, seçimler geldi, bir sürü kamu görevlisi istifa etti -en
tabii haklarıdır bunların yani seçme ve seçilme hakkıdır- süresinde istifa
ettiler ve tüm partilerden ön seçime girdiler, temayül yoklamasına girdiler.
Yaklaşık bin kişiye, 2 bin kişiye, 10 bin kişiye gitti, kendilerine destek
istediler. En tabii haklarıydı. Yarın listeye giremediği zaman -benim sizden
âcizane tavsiyem, tüm partiler için- hangi şehirden girdiyse o arkadaşımız,
lütfen kamu olarak aynı şehirde görev vermeyin. Ben, burada isim “X” müdür, “Y”
müdür, “Z” müdür... Yani Sağlık Bakanlığı olduğu için Sağlık Bakanlığına
söylüyorum: Eğer sizin Türkiye’de sağlık müdürleriniz istifa ettiyse -lütfen,
rica ediyorum- artık bunlar politize olmuştur, aynı
şehirde insanlara bir sürü taviz vermiştir, aynı şehirde insanlarla artık o bir
taraf olmuştur. Yani eğer, biz, toplumun bir bütününü kucaklayacaksak
arkadaşlar, toplumda böyle bir ayrımcılık yaratmayalım arkadaşlar, benim
âcizane görüşüm.
Arkadaşlar, bu ülke hepimizin. Bu ülkede eğer ön seçime girmiş
veya yoklamaya girmiş... Yani örneğin, bizim bazı illerimizde 15 bin kişiyle ön
seçime girdiler. Bu arkadaşımız ön seçimi kaybettiyse, bir kamu görevlisiyse,
yine kamu görevine iade etmek en tabii haklarıdır ama o şehirde artık bir taraf
olmuştur o, artık siyasetin bir parçası hâline gelmiştir. Lütfen, bunu bir ilke
edinelim eğer “temiz siyaset” diyorsak. Ülkede temiz siyasetin geleceğinde
bunlar çok önemli. Bunun çok sakıncalarını hep gördük, yaşadık.
Sayın Bakanım, bunu, lütfen, bir ilke kararı alın. Örneğin Diyanet
İşleri Başkanlığında bu ilke kararı var. Diyanet İşleri Başkanlığında istifa
eden kamu görevlisi, ister müftü olsun ister kim olursa olsun artık kendi
kentine, yaşadığı kentine vermiyorlar ama kamunun diğer kurumlarında da mutlaka
bunun böyle yapılması lazım. Eğer siyaseti etik yapacaksak, siyaseti kamu
görevlisiyim deyip insanlara taraf olarak yaklaşmayacak durumdayız. Ülkenin
buna ihtiyacı var. Ben bunu hepinizin dikkatine sunuyorum.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6’ncı madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 744 sıra sayılı Kanun Teklifinin 6 ncı maddesinin Tekliften çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Hulusi
Güvel Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Harun
Öztürk |
Adana
Malatya
İzmir |
Sacid Yıldız Birgen
Keleş Şevket
Köse |
İstanbul
İstanbul Adıyaman |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Köse.
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
744 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin 5’inci maddesiyle
ilgili verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım.
Sayın arkadaşlar, bu yasa teklifiyle AKP son dakika golü atmak
istedi. Bakınız, AKP İktidarı, her maddesi sağlıkla ilgili olan bu yasa
teklifini apar topar, Sağlık Komisyonunun görüşünü almadan Plan Bütçe
Komisyonuna getirdi. Acaba bu derece önemli düzenlemeler içeren bir yasa
teklifinin apar topar görüşülmesinin sebebi nedir? Merak edip soruyoruz ama
tatmin edici bir yanıtı maalesef alamıyoruz. Bu derece önemli bir yasa teklifi
tüm bilim çevrelerince tartışılmadan, hiçbir sivil toplum kuruluşu, meslek
odası ve sendikanın görüşü alınmadan hazırlanamaz. Bu durum, bildiğiniz gibi,
demokrasiyle bağdaşmamaktadır.
Sağlığı ilgilendiren bu düzenleme yalnızca bugünü değil, bir
ülkenin geleceğini değiştirir ve kaderiyle oynar bir duruma gelinir. Bu yüzden,
düzenlemeyi dikkatle ele aldığımız zaman, Hükûmetin halkı düşünmediği gibi,
hiçbir zaman böyle bir derdinin de olmadığı ortaya çıkmaktadır.
Değerli arkadaşlar, yasa teklifiyle 1219 sayılı Yasa’da da çeşitli
değişiklikler yapılmaktadır. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak zaten doğru
olanları hep destekledik ve desteklemeye de devam ediyoruz. Ancak, diş
hekimleri ile ilgili yapılan düzenlemeler için olumlu düşünmek mümkün değildir.
Diş hekimliğinde uzmanlık alanları 1219 sayılı Yasa’yla düzenlenmiştir. Buna
göre, söz konusu yönetmelik 2009 tarihinde yürürlüğe konulmuştur. Bu
yönetmelikle, diş hekimliğinde uzmanlık ana dalları ve eğitim sürelerine dayalı
çizelge kabul edilerek yürürlüğe de konulmuştur. Ama açılan davalar sonucunda
Danıştay tarafından yürütmesi de durdurulmuştur. Danıştay kararıyla yürütmesi
durdurulan bu çizelge, bazı eklemelerle yasa teklifinde de yer bulmaktadır. Bir
başka ifadeyle, AKP hukukun arkasından dolanmaktadır. Diş hekimliği mesleğine
uzun dönem içinde önemli etkileri olacak olan böylesi bir konunun bilimsel kriterlere dayanmadan, keyfî nedenlerle, yargı kararlarını
hiçe sayarak düzenlenmek istenmesi hukuk devletinin ilkelerine uymamaktadır.
Açıkçası Anayasa’ya aykırıdır ve Anayasa’yla bağdaşmaması da söz konusudur.
Onun için, bu yanlışa bir an önce “dur” demeli ve vazgeçilmelidir.
Değerli arkadaşlar, Hükûmet bu ve buna benzer yasalarla sağlığa
ilişkin çok sayıda düzenleme yaptı ama her ne hikmetse diş hekimliğinde hizmet
alımını yaşama geçirmek için bir çaba göstermedi.
Ülkemizin diş hekimliği sorunu uzmanlık değildir. Ülkemizin diş
hekimliği sorunu halkımızın diş hekimlerine ulaşamamasıdır. Uzmanlık toplumsal
talebe ve ihtiyaca dayalı olmalıdır. Oysa vatandaş diş hekimine başvurabildiğinde,
ortodonti bölümü hariç, ağız ve diş sağlığı rahatsızlıklarında çözüm
bulamamaktadır. Zaten Dünya Diş Hekimleri Birliği de diş hekimini “ağız
doktoru” olarak tanımlamaktadır. Bu yasayla hem meslek olarak diş hekimliği hem
de ağız ve diş sağlığı açısından yurttaşlarımız zor bir durumda
bırakılmaktadır. Hükûmet bu şekilde düzenlemelerle birlikte özel
muayenehanelerden hizmet alımının önünü de açmalıdır. Bu konuda Maliye
Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı derhâl birleşip, bir araya
gelip düzenleme yapmalıdır.
Sayın arkadaşlar, peki, “sağlıkta torba yasası” diye adlandırılan
bu yasa teklifinde Gümrük Müsteşarlığına 2 bin kadro tahsis edilmesinin nedeni
nedir? AKP giderayak, seçime iki ay kala böyle bir düzenlemeyi kadrolaşmak için
istemiyorsa ya niçin yapıyor? Bu 2 bin personel eksiğini daha önceden gelen
yasa tekliflerinden birinde değerlendirmek neden aklınıza gelmedi? Maalesef bu
sorularımın hiçbirinin yanıtı verilmemektedir. AKP her zaman yaptığı gibi
yangından mal kaçırır bir biçimde düzenlemeye gitmektedir.
Sözlerime son verirken, verdiğim önergenin kabul edilmesini diler,
yüce heyeti tekrar saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köse.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
7’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 744 sıra sayılı Kanun Teklifinin 7 nci maddesinin tekliften çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Sacid Yıldız Tekin
Bingöl Harun
Öztürk |
İstanbul Ankara İzmir |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Mustafa
Özyürek Şevket
Köse |
Malatya İstanbul Adıyaman |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sağlık Bakanlığı döner sermayelerinin Gelir Vergisi Kanununun 70
inci maddesinde sayılan kira gelirlerinin Kurumlar Vergisinden muaf tutulması
eşitlik ilkesine aykırı olduğundan işbu değişiklik önergesi verilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
8’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 744 Sıra Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 8. Maddesinin son fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tekin
Bingöl Sacid Yıldız Canan
Arıtman |
Ankara İstanbul İzmir |
Şevket
Köse Tayfun
İçli Ahmet
Tan |
Adıyaman Eskişehir İstanbul |
“İnsanlar üzerinde ilmi araştırmalar yapılmasına dair usul ve
esaslar, etik kurulların ve Klinik Araştırmalar Danışma Kurulunun teşkili,
görevleri, çalışma usul ve esasları taraf olduğumuz ve üst hukukumuz olan Biyotıp
Araştırmalarına İlişkin İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesine Ek Protokol
hükümlerine uygun olarak Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle tespit
olunur.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Arıtman, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CANAN ARITMAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
insanlar üzerinde yapılacak bilimsel araştırmalar, deneyler tıp biliminin en
önemli, etik değerlere en çok önem verilmesi gereken alanlarından biridir. Bu
konuda yasal düzenlemeler yapılırken insan hakları ve saygınlığı aleyhine asla biyotıbbi araştırma yapılmaması uluslararası şartı yerine
getirilmelidir.
Biliyorsunuz, Türk Ceza Kanunu’nun “İnsan Üzerinde Deney” başlıklı
90’ıncı maddesi konuyla ilgili cezai yaptırımları düzenler. Ayrıca, bu konuda
taraf olduğumuz bir uluslararası sözleşme var, Avrupa Konseyinin Biyoloji ve
Tıbbın Uygulanması Bakamından İnsan Hakları ve İnsanlık Haysiyetinin Korunması
Sözleşmesine Ek Protokol yani Biyotıp Araştırmalarına İlişkin İnsan Hakları ve
Biyotıp Sözleşmesi.
Biliyorsunuz, bu sözleşmeyi 10 Mart 2011 tarihinde Genel Kurulda
onayladık yani daha bir ay bile olmadı ve 29 Mart 2011’de de Resmî Gazete’de yayınlanarak Anayasa’mızın 90’ıncı maddesine göre
üst hukukumuz olmuştur. Dolayısıyla, konuyla yapılacak tüm yasal düzenlemeler
bu uluslararası sözleşme hükümlerine göre uygun olmalıdır. Ayrıca, tasarının
gerekçesinde, üst hukukumuz olan bu sözleşmeye atıf yapılması gerekliydi,
olmamıştır. İşte verdiğimiz önerge bu eksikliği de giderecektir ve üzerinde
deney yapılacak kişilerin insan haklarını ve saygınlığını garanti altına
alacaktır.
Tıbbi araştırmalarda araştırmaya katılan kişinin menfaatleri ve
refahı bilim ve toplumun menfaatlerinin üstünde tutulmalıdır ve bu durum yasal
düzenlemelerle garanti altına alınmalıdır. Taraf olduğumuz bu uluslararası
sözleşmenin, Ek Protokol’ün 9’uncu maddesi şöyle der: “Araştırma projelerinin
etik kabul edilebilirliğinin bağımsız denetimi için oluşturulacak kurulların
bağımsız kurullar olması gereklidir.” Amaç, araştırmaya katılanların
haysiyetlerini, haklarını, güvenliklerini ve refahlarını korumaktır. Ek
Protokol’ün 10’uncu maddesi ise “Protokolün tarafları etik komitenin
bağımsızlığını temin edecek önlemler alır. Bu organ, istenmeyen haricî etkilere
maruz bırakılamaz.” der. Oysaki bu tasarıda, görüşmekte olduğumuz tasarıda etik
kurullar ve Klinik Araştırmalar Danışma Kurulu’nun Sağlık Bakanlığınca teşkil
olunacağı hükmü yer almaktadır. Danışma Kurulu’nda Sağlık Bakanlığı Müsteşarı
veya Müsteşar Yardımcısı başkanlık yapacaktır. İlgili uzmanları ise yine Sağlık
Bakanlığının seçeceği, görevlendireceği yazılıdır. Ayrıca, Bakanlık Hukuk
Müşavirinin de Kurul’da yer alacağı düzenlenmiştir.
Değerli arkadaşlar, bu durum bağımsız kurullar oluşturma ilkesine
aykırıdır. Nasıl ki Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu’nda
Adalet Bakanı veya Müsteşarı olduğu sürece bu Kurul ve yargı bağımsız olamazsa
ve bu şekilde AKP İktidarında yargı siyasallaştırıldıysa aynı şekilde tıbbi
araştırmalar da insan hakları göz ardı edilerek siyasallaştırılır yani bu
bağımsız kurul oluşturma kuralına uymadığımız takdirde ne yazık ki,
siyasallaşma olguları tıbbi araştırmalara kadar uzanır ve insan hakları
ihlallerine neden olur.
Biz size güvenmiyoruz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak AKP’ye
güvenmiyoruz. Güvenmemekte son derece haklıyız. İşte, son üniversite seçme
sınavındaki skandallara bir bakın, yani devri iktidarınızda bu bile
siyasallaştırıldı, çok büyük haksızlıklara, mağduriyetlere neden oldu. Yani bir
badem bıyıklı atıyorsunuz, bütün sistemler, kurallar altüst oluyor, içi
boşaltılıyor ve çok büyük mağduriyetler oluşuyor ama 12 Hazirandan sonra
halkımız tüm bu olumsuzluklardan, hak ihlallerinden ve mağduriyetlerden
kurtulacaktır.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak öncelikle YÖK’ü kaldıracağız,
üniversite sınavlarını da kaldıracağız. Yüksek yargıyı, hukuku bağımsız hâle
getireceğiz ve çok önemli bir şey arkadaşlar, insanlarımızı yoksulluktan,
böbreklerini satmak durumunda kalmaktan kurtaracağız…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CANAN ARITMAN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arıtman.
CANAN ARITMAN (Devamla) – Yani özetle, Türkiye’yi AKP’den
kurtaracağız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
9’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 744 sıra sayılı "Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi" nin çerçeve 9
uncu maddesi ile 1219 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen ek 13 üncü maddesinin
(e), (g), (ğ), (h), (ı), (i), (j), (k), (l), (m), (n), (o), (p), (r), (ş), (t)
bentlerinde geçen "sağlık hizmetleri" ibareleri ile (ş) bendindeki
"rehabilitasyon alanında" ibaresinin
çıkarılmasını, (b) bendinin ikinci paragrafındaki "fizyoterapi
protokollerini" ibaresinin "protokolleri" olarak
değiştirilmesini ve (t) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bendin
eklenmesini arz ve teklif ederim.
Cevdet
Erdöl Abdurrahman
Arıcı Mehmet Müezzinoğlu |
Trabzon Antalya İstanbul |
Mehmet Nil
Hıdır Muzaffer
Gülyurt |
Muğla Erzurum |
"(u) Mamografi teknikeri; meslek yüksekokullarının mamografi
teknikerliği bölümünden mezun, mamogramların kanser
açısından pozitif ve negatif yönden incelemesini yaparak radyoloji uzmanının
karar vermesi için değerlendirmesine hazır hale getiren, gerektiğinde mamografi
çekimlerini yapan sağlık teknikeridir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısının 9 uncu maddesi ile 11.04.1928 tarihli ve 1219 sayılı Tababet
ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanuna
eklenen Ek Madde 13’e aşağıdaki metnin t) bendi olarak
eklenmesini arz ve teklif ederim.
t) Sağlık Eğitimcisi: Sağlık eğitimi alanında lisans eğitimi veren
fakülte veya yüksekokullardan mezun; örgün ve yaygın eğitim kapsamında
hastalıklardan korunma ve sağlığı geliştirme konusunda toplumu bilgilendirerek,
toplumda sağlıklı yaşam bilincinin yükselmesine katkıda bulunan meslek
mensubudur.
Erkan
Akçay Mehmet
Günal Mehmet
Şandır |
Manisa Antalya Mersin |
Emin Haluk
Ayhan Alim Işık Rıdvan
Yalçın |
Denizli Kütahya Ordu |
Behiç
Çelik |
Mersin |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Çelik. (MHP sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 744
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesi için
vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Bu vesileyle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Bizim önergemizde de ifade ettiğimiz gibi, söz konusu 9’uncu
madde, 1219 sayılı, tıp ve tıbba ilişkin mesleklerin icrasını düzenleyen bir
yasaya ek madde 13 olarak bazı sağlık mesleklerini, görevlilerini maddeler
hâlinde ifade ediyor. Biz buna (t) şıkkı olarak sağlık eğitimcisinin de eklenmesini
özellikle talep ettik çünkü aslında bu maddenin daha kapsamlı düşünülerek, tıp
mesleğinin bütün branşlarını ayrıntılı olarak
içermesinin lüzumunu özellikle yüksek heyetinize hatırlatmak istiyorum çünkü
eğer böyle bir düzenleme yapmazsak söz konusu maddenin sonunda -Sayın Bakan da
burada- “…bir yıldan üç yıla kadar hapis ve iki yüz günden beş yüz güne kadar
adli para cezasıyla cezalandırılır.” hükmü olduğu için burada bir karışıklığa
asla meydan vermememiz gerekir çünkü sonucu cezalandırmayı içeriyor.
Bu itibarla, önergemizin dikkate alınmasını ve gerek Komisyonun
gerekse Hükûmetin dikkate almasını ve sağlık eğitimcisinin de söz konusu
maddeye konulmasını talep ediyoruz.
Diğer bir konu -burada hatırlatmak isterim- geçen yayımlanan bir
yasa var. Bu yasa özellikle Adana’da bir üniversite kurulmasına ilişkin yasa.
Ona da vurgu yaparak ben bunu heyetinize sunmak istiyorum. 375 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname’nin ek 3’üncü maddesi üçüncü fıkrası dayanak gösterilerek,
bu Kararname’nin kapsamına giren ve üniversitelerde görev yapan on binlerce
sağlık personeline ek ödeme yapılmamakta idi ve daha sonra torba yasa çıktı,
6114 sayılı Yasa. Bunun 17’nci maddesi uyarınca “Üniversitelerde çalışan sağlık
personeline 375 sayılı Kararname’nin ek 3’üncü maddesinin üçüncü fıkrası
uygulanmayacaktır.” hükmüne yer verdi ve üniversitelerde istihdam edilen sağlık
çalışanlarına döner sermaye yanında ek ödeme de yapılmasının önü açıldı. Bunun üzerine Mersin Üniversite ile Konya Selçuk Üniversitesi kendi
sağlık personeline döner sermayeden ek ödeme yaptı fakat Genel Kurulda 6218
sayılı Yükseköğrenim Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 5’inci maddesiyle on
binlerce sağlık personelini yakından ilgilendiren bir konuda aleyhte bir
düzenlemeye yer verilerek söz konusu personel bakımından kazanılmış hak teşkil
eden bir uygulamaya son verildi ve ek ödeme hakları gasbedilmiş
oldu. Ayrıca, ilgili Kanun’un 6’ncı maddesinde, hukukun genel ilkelerine
aykırı bir şekilde, geçmişe dönük uygulanmasını da hüküm altına aldı.
Bu itibarla, şunu ifade etmek gerekir ki: Üniversitelerde görev
yapan on binlerce sağlık çalışanı, Adana ilinde kurulacak olan Bilim ve
Teknoloji Üniversitesini kuran 6218 sayılı Kanun’a apar topar eklenen bu 5 ve
6’ncı maddeler dolayısıyla mağdur edilmiştir. Üniversitelerdeki on binlerce
sağlık çalışanın durumunun özellikle düzeltilmesi hususunu Sayın Bakana da
burada hatırlatmak istiyorum.
Önergemizin kabulünü diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 744 sıra sayılı "Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi"nin çerçeve 9
uncu maddesi ile 1219 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen ek 13 üncü maddesinin
(e), (g), (ğ), (h), (ı), (i), (j), (k), (l), (m), (n), (o), (p), (r), (ş), (t)
bentlerinde geçen "sağlık hizmetleri" ibareleri ile (ş) bendindeki
"rehabilitasyon alanında" ibaresinin
çıkarılmasını, (b) bendinin ikinci paragrafındaki ""fizyoterapi
protokollerini" ibaresinin "protokolleri" olarak
değiştirilmesini ve (t) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bendin eklenmesini
arz ve teklif ederim.
Cevdet
Erdöl (Trabzon) ve arkadaşları
"(u) Mamografi teknikeri; meslek yüksekokullarının mamografi
teknikerliği bölümünden mezun, mamogramların kanser
açısından pozitif ve negatif yönden incelemesini yaparak radyoloji uzmanının
karar vermesi için değerlendirmesine hazır hale getiren, gerektiğinde mamografi
çekimlerini yapan sağlık teknikeridir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede tanımlanan teknikerlik mesleklerine ait programlar, sağlık
hizmetleri meslek yüksek okullarının dışında diğer
meslek yüksek okullarında ve sağlık astsubayı yetiştiren meslek
yüksekokullarında da mevcut olduğundan, bu programlardan mezun olanların mağduriyetini
önlemek için maddede geçen "sağlık hizmetleri meslek yüksekokulları"
ibarelerinin "meslek yüksekokulları" olarak değiştirilmesi
amaçlanmaktadır. Ayrıca önemli bir sağlık sorunu olan meme kanserlerinin teşhis
araçlarından biri olan ve kanser taramalarında kullanılan mamografinin
radyoloji uzmanı tarafından daha hızlı ve etkili değerlendirilmesi amacıyla
mamografi teknikerliğinin de tanımlanmasına ihtiyaç bulunmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
10’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 744 sıra sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi”nin çerçeve 10 uncu
maddesi ile 1219 sayılı Kanuna eklenen ek 3 sayılı çizelgenin 46 numaralı
satırının çizelgeden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Cevdet
Erdöl Abdurrahman
Arıcı Mehmet Müezzinoğlu |
Trabzon Antalya İstanbul |
Mehmet Nil
Hıdır Muzaffer
Gülyurt |
Muğla Erzurum |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 744 sıra sayılı Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 10.
maddesi ile düzenlenen Ek madde 14 de Ek- 1 sıra 13’te belirtilen “Enfeksiyon
hastalıkları ve klinik mikrobiyoloji” ifadesinin “Enfeksiyon hastalıkları”
şeklinde değiştirilerek karşısında bulunan “eğitim süresi tıbbi mikrobiyoloji
uzmanları için 3 yıl” ifadesinin çizelgeden kaldırılmasını, 41. sıradaki “Tıbbi
mikrobiyoloji” ifadesinin karşısındaki tanımın “Enfeksiyon hastalıkları
uzmanları için 3 yıl” olarak düzenlenmesini, çizelge Ek- 2’nin metinden tümüyle
çıkarılmasını, ayrıca Ek- 1’de 26’ncı sıradaki Kardiyoloji ihtisas süresi ile
yine aynı çizelgede 33. sıradaki Radyoloji ihtisas sürelerinin 4 yıldan 5 yıla
yükseltilmesini arz ve teklif ederiz.
Tekin
Bingöl Mustafa
Özyürek Sacid Yıldız |
Ankara İstanbul İstanbul |
Hulusi
Güvel Birgen
Keleş |
Adana İstanbul |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Köse, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
744 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin 10’uncu maddesi
üzerinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, biraz önceki konuşmamda “Ülkemizin diş hekimi
sorunu gerçekten uzmanlık sorunu değildir, ülkemizin diş hekimi sorunu halkın
diş hekimlerine ulaşamama sorunudur. Uzmanlık, toplumsal taleplere göre
değerlendirilir, uygulanır.” diye söylemiştim. Aslında, Sağlık Bakanlığının
uzmanlarla ilgili bir yasa teklifinin de kabul edilmemesi gerekir. Sağlık
Bakanlığı, bir yasa maddesiyle, diş hekimlerini pratisyen konumuna getiremez.
Diş hekimleri, diş hekimliği fakültelerinde beş yıl okuyarak diş hekimi olarak
mezun olurlar. Diş hekimliğinin kendisi başlı başına bir uzmanlık alanıdır
zaten. Diş hekimliğinde uzmanlık alanının sınırları belirlenemez. Çok sayıdaki
uzmanlık dalı ile diş hekimleri ve uzman diş hekimlerinin çalışma alanları
birbirinin içine girecektir. Bunun sonucunda, etik tartışmalar diş hekimliği
mesleğinin ayrılmaz parçaları olacaktır. Kamu sağlık hizmetleri finansmanı
zaten açık vermektedir. Uzmanlık ağız, diş sağlığı tedavilerinin maliyetlerini
artıracağından, sağlık harcamalarını daha da artıracaktır.
Değerli arkadaşlar, bu yasayla, vatandaşların ağız, diş sağlığı
hizmetlerinden yararlanması hem zorlaşacak hem de pahalılaşacaktır. Uzmanlık
gerçekleşirse bir dişin kanalını ayrı, üzerinin dolgusunu ayrı bir uzmanın
yapması, dişin çekimine giderse 3’üncü bir uzmanın devreye girmesi ve 4’üncü
uzmanın yapacağı protezle de tedavinin tamamlanması
gerekecektir. Buna karşı, uzmanlar, uzmanlık alanlarının dışında da hasta
tedavi etmek zorunda kalacaklardır ki bu da uzmanlaşmanın felsefesine tamamen
aykırı bir durum ortaya çıkaracaktır. Sağlık Bakanlığının bu öngörüsü eğer
yasalaşırsa zaman içerisinde vatandaşın diş hekimine erişimi daha da
güçleşecektir. Ben, yirmi sekiz yıl diş hekimliği yapan bir arkadaşınız olarak
bunun gelecekteki sıkıntılarını en azından şimdi görmekteyim. Ayrıca, diş
hekimliği eğitimi yüksek maliyeti olan bir eğitimdir. Buna bir de uzmanlık
eğitimi eklenirse kamunun maliyetini de artık siz düşünün.
Türk Diş Hekimleri Birliği “Avrupa Birliği ülkelerinde serbest
ulaşım hakkı verilen iki dal olan ortodonti ve cerrahi uzmanlığı ancak
desteklenmelidir.” diyor. Türk Diş Hekimleri Birliği, diş hekimliği mesleğinin
değişimi ve gelişimi için sürekli eğitim modelini şiddetle desteklemektedir.
Ben de kişisel olarak bu kanıdayım. Bu model ülke diş hekimliği kaynağının en
verimli kullanıldığı bir modeldir de aynı zamanda.
Tüm bu gerekçelerle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Genel Kurul
gündeminde bulunan 744 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi’nden diş hekimliğinde uzmanlık
dallarını belirleyen 10’uncu maddenin çıkarılmasını rica ediyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Köse.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 744 sıra sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi”nin çerçeve 10 uncu
maddesi ile 1219 sayılı Kanuna eklenen ek 3 sayılı çizelgenin 46 numaralı
satırının çizelgeden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Cevdet
Erdöl (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Kabul ediyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Uzmanlık olması gerekli ve uygun bulunmayan “Girişimsel Nöroradyoloji” yan dalının uzmanlık dalı olmaktan
çıkarılması öngörülmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm 12 ila 22’nci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Sacid Yıldız’a aittir.
Sayın Yıldız, buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA SACİD YILDIZ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, 744 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın ikinci
bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Başta ekranları
başında bizleri dinleyen hekimlerimiz ve yurttaşlarımız olmak üzere, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu yasa teklifi -daha evvel de
arkadaşlarımız değindiler ama yine vurgulamak istiyorum- Plan Bütçe
Komisyonunda asıl komisyon olarak görüşülmeye başlandı fakat bu, sağlıkla
ilgili birçok düzenleme getiriyordu, Plan Bütçe Komisyonundaki değerli üyeler
ısrarla Sağlık Komisyonunda da görüşülmesini istedikleri için bizim Komisyona
geldi. 24 Mart Perşembe günü saat 14.00’ü geçe bu yasa teklifi önümüze geldi,
25 Mart Cuma günü saat 10.00’da toplanmak üzere.
Biz, bu arada, tabii, bunu da değerlendiremedik, inceleyemedik,
sivil toplum kuruluşlarıyla görüşemedik. Onlarla görüşmemiz lazımdı çünkü bir
sürü düzenleme getiriyordu. Özellikle tıp fakültelerinde ve
diğer eğitim hastanelerinde uzmanlık dallarının eğitim sürelerini, ana dalları,
yan dalları belirliyordu ki biliyorsunuz -hekimlerin mağduriyetine de
değineceğim biraz sonra- tıp fakültesi Türkiye’de eğitimi en uzun fakülte, altı
yıl ve burada da görüyorsunuz ekli çizelgede -ek 1’de, ek 2’de, ek 3’te- en az
dört ila beş yıl uzmanlık süreleri var. Bunun arkasından yan dal
uzmanlığı yapılacaksa, en az iki veya üç yıl da yan dal uzmanlığı var.
Bu kadar uzun süreli eğitim alan bir mesleğin mensupları ne yazık
ki son günlerde çok mağdurlar değerli arkadaşlar. Yani bu kadar önemli
düzenlemeyi getiren bir teklif Sağlık Komisyonunda görüşülmeden geçecekti tali
komisyon diye. Neyse, bu düzeltildi. Aceleye getirildi, tam şey yapamadık.
Sivil toplum örgütleri geldiler, onlar da dileklerini iletemediler.
Her nedense, son zamanlarda bu usul çok yaygınlaştı ve temel yasa
olarak getirildi; bu da malumunuz, iki bölüm hâlinde getirildi.
Değerli arkadaşlar, hayati önem taşıyan yasaların bu kadar aceleye
getirilmesi etik de değildir, doğru da değildir. O zaman bu ihtisas komisyonlarını
biz niye kuruyoruz? Niye ihtisas komisyonlarında çalışıyoruz değerli
arkadaşlar? Hükûmet üyelerine sesleniyorum: Bu mudur istediğiniz? Yani Genel
Kurulda da görüşülmeden çıksın. Zaten dün alındı bir altı aylık yetki yasası,
hiçbir şey burada görüşülmeden istediğiniz gibi çıkaracaksınız. Herhâlde son, nihai amaç bu.
Hiç kimse kusura bakmasın, Cumhuriyet Halk Partisi geçmişte olduğu
gibi bundan sonra da bu hukuksuzlukların karşısında olacak, takipçisi olacaktır
değerli arkadaşlar.
Hükûmet, “sağlıkta dönüşüm” adı altında çok sayıda yasa çıkardı
fakat uygulanan sağlık politikaları nedeniyle hekimler ve sağlık emekçileri her
gün sokaklarda seslerini duyurmaya çalışmaktadırlar. İşte, 9 Eylül’de
asistanlar yürüdüler, 13 Martta bütün Türkiye’de 10 binlerce sağlık çalışanı
hekim geldi -bunların sayısı en az 30 bindi- bunlar yürüdüler. Diğer sağlık
emekçileri, Hacettepenin, Gazi Üniversitesinin,
Ankara Tıbbın öğretim üyeleri, asistanları yürüdüler. Niye bunlar yürüyorlar
herkes mutluysa? Sayın Bakan diyor ki: “Vatandaş mutlu.” Doğru, mutlu olabilir
vatandaşların bir kısmı -ne kadar- ama hekimler ve sağlık çalışanları mutsuz.
Ankara Tabip Odasının yaptırdığı bir araştırmada -Sayın Bakanımız da biliyordur
herhâlde- hekimlerin yüzde 88’i geleceklerinden emin değiller, mutsuzlar. Gene
diğer sağlık çalışanları da bu şekilde ve hekimlerin gene yüzde 83’ü, halkın
yeterli, nitelikli sağlık hizmeti almadığını düşünüyor.
Şimdi, vatandaş, olabilir ama bunun ilk farkına varan hekimlerdir,
sağlık ordusudur. Bu kadar mutsuz hekimle, bu kadar mutsuz, geleceklerinden
güven duymayan sağlık personeliyle siz nasıl eğitim yapacaksınız sayın
milletvekilleri? Bunlar şimdi iyi gibi görünüyor, “vatandaş memnuniyeti”
deniliyor ama vatandaş belki farkında değil. Yani bir hikâye vardır, müzisyen,
virtüöz, piyanist veya kemancı diyebilirsiniz “Bir hata yaptığım zaman önce ben
ve müzikten anlayanlar bunu fark ediyor.” diyor. Ama daha sonra vatandaş,
dinleyenler fark ediyor. Şimdi, bu Sağlıkta Dönüşüm Programı’ndaki terslikleri
öncelikle hekimler ve sağlık çalışanları fark ediyor ve vatandaş sonra fark
ettiği zaman iş işten geçmiş olacak. Tıp fakültelerinde -79 tane tıp fakültesi
var- niteliksiz eğitim devam ediyor. Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar fazla tıp
fakültesi yok. 1,5-2 milyona 1 tıp fakültesi olurken bizde 1 milyonun altına
düştü.
Değerli arkadaşlar, bunlar eğitim vermiyor. Başka yerlerde, Sayın
Nimet Çubukçu Bakanımıza sormuştum, Türkiye’de şu anda sekiz tane tıp fakültesi
kurulmuş -kendi söyledi bir konuşmada- bunlar kendi fakültelerinde eğitim
yapmıyorlar, başka yerde taşımalı tıp fakültesi öğrencileri eğitiliyor.
Sakarya’nınki Kocaeli’nde, bilmem Kars’ınki başka yerde, Giresun’unki başka
yerde ve hastaneleri yok ve tıp fakültesi açılıyor, öğretim üyeleri yok,
öğretim üyeleri yok. Buralara, biraz evvel de söyledi arkadaşlarımız, büyük
şehirlerden, eğitim hastanelerinden öğretim üyeleri gönderiliyor ama onlar da
çalışmıyorlar. Zaten o hastaneler yok. Çalışmadan tekrar büyük şehre geliyor,
kendi kliniklerinde klinik şefi oluyorlar veya hastanelerinde başhekim
oluyorlar veya yeni kurulan üniversitelerde rektör oluyorlar. Bunlar yanlış ve
bu kötü gidişten sadece üniversite hocaları mutsuz değil, diğer herkes mutsuz.
Bakın, önümde bir gazete haberi var: “Ürolojinin prensi
emekliliğini istedi.” diyor. Bu, çoğunuzun tanıdığı, özellikle AKP milletvekili
arkadaşlarımın ve AKP’lilerin çoğunun gittiği bir hekim arkadaşımız. Ürolog
olduğu için ben de biliyorum, meslektaşım.
AHMET YENİ (Samsun) – Ne biliyorsunuz gittiklerini?
SACİD YILDIZ (Devamla) – Biliyorum yani sadece, milletvekili
dışında da…
Gerçekten iyi bir ürolog. Ne diyor, değerli arkadaşlar, bu arkadaşımız? Ayrılmak zorunda
kalmış. Elli yaşında, nitelikli bir ürolog, burada Ankara Atatürk Eğitim ve
Araştırma Hastanesinde çalışıyor. Bu Derya Balbay arkadaşımız. Siz Balbay’ı
başka türlü biliyorsunuz ama bu Derya Balbay, bu da “Balbay” soyadlı. Ne diyor
arkadaşımız? “Bir ressama sürekli resim yap, hızlı üret dediğinizde nasıl resim
yapmak zevkten çıkarsa; ben de mesleğime aynı müdahaleleri hissettiğim için ….
AHMET YENİ (Samsun) – Hocam, gazete haberlerini bırak, bir şeyler
söyle, gazeteyi boşver!
SACİD YILDIZ (Devamla) – Hayır, benim arkadaşım, biliyorum.
Şunu diyor arkadaşımız: “Sadece üniversite değil, sürekli hasta
gör, sürekli ameliyat yap. Bu nasıl… Ben hobi olarak yapıyordum mesleğimi, hobi
olarak yapmaktan çıktı benim bu mesleğim. Sürekli yap, sürekli üret diyorsunuz,
başka hiçbir şey… Benim yaşamım yok.” diyor. Yani bu şekilde.
Sadece bu eğitim hastanesinde olan bir şey. Kan kaybediyoruz, nitelikli
elemanlar gidiyor. Üniversitelerde performans uygulaması nedeniyle
arkadaşlarımız yollara döküldüler. Performans uygulamasında deniliyor ki: “Altı
dakikada veya dört dakikada bir hasta göreceksiniz.” Hastadan tetkik istediniz,
radyoloji veya laboratuvar tetkiki, gene bu altı dakikanın içinde. Nasıl
nitelikli hizmet verilecek? Hekim arkadaşlar mutlu değiller. “İyi hizmet
veremiyoruz, iyi üretemiyoruz.” diyorlar ve aynı zamanda çok fazla hasta bakmak
zorunda kaldıkları için daha basit müdahaleleri yapıyorlar; komplike,
ağır gelecek ameliyatlara girmek istemiyorlar, değerli arkadaşlar. Bunları her
zaman bu kürsüden bağırıyoruz ama nedense kale alınmıyor.
Bu üniversite hastanelerinde hastalar hekimlerini seçemiyorlar.
Daha evvel hastalar hekimlerini seçebiliyorlardı, özel fark veriyorlardı,
onların bir kısmı da hekimlere dönüyordu. Bu özel fark kalktı tabii, onun için
hastalar seçemiyorlar hekimlerini. Bu şekilde Türkiye’deki üniversitelerin 430
milyon lira kaybı var. Sayın Bakanımız diyor ki: “Biz bunu telafi edeceğiz.”
Gerçekten söyledi, bütçeye torba yasasında bir geçici madde eklendi, 2010
yılında bunu verecek ama bundan sonraki bu kayıplar nasıl karşılanacak,
2011’de, 2012’de nasıl karşılanacak değerli arkadaşlar? Yani
bunların hepsi yanlış.
Gene bir değerli arkadaşımız, meslektaşımız -o da benim
meslektaşım olduğu için biliyorum- “Performans uygulaması nedeniyle gelirim
düşmesin diye, hastayken, kanser tedavisi görüyorum, kemoterapi
görüyorum ve hasta bakıyorum.” diyor. Yani içleriniz, yürekleriniz acımıyor mu?
Bu haberler çıktı Bakanım, yani bakın bunlara da. “Ben kemoterapi
görüyorum -bu kemoterapi gören hastaların ne kadar hassas olduğunu
biliyorsunuz- ama performans nedeniyle hasta görmek zorunda kalıyorum.” diyor.
Yani bu performans… Bir temel maaş, onların mutlu yaşayabilecekleri bir temel
maaş olsun. “Temel” deyince Sayın Başkanımız da başka bir “Temel” anlayabilir,
değil. Bir baz maaş olsun, bunlar alsınlar, bunlar
emekliliklerine yansısın, performans da olsun, araştırma, öğretim hizmetleri de
performansa girsin ama bunlar böyle değil. Bunu defalarca söyledik.
“Emekliliklerine de yansıyacak.” dedi Sayın Bakanımız. Bunlar hallolmadı. Ve
gene hekimlerimiz antidepresan ilaç kullandıklarını
söylüyorlar bu çalışma sistemine tahammül etmek için.
Diyor ki Sayın Bakanımız: “Biz katkı paylarını… Ücretsiz yaptık
sağlık hizmetini.” Ama bir soruya cevap verildiğinde, Sosyal Güvenlik Bakanı
diyor ki: “Katkı payı 466 milyondan -bir önceki seneye göre- 1 milyar 377
milyona çıkmış.” Nereden çıkıyor bu? Bütçeden çıkıyor yani vatandaşın cebinden
çıkıyor ama onun dışında “Biz sağlık hizmetini ücretsiz yapıyoruz.” deniyor
değerli arkadaşlar. Yani Hükûmet verdiği sözleri tutmamaktadır, kamuoyunda tam
gün ardından hekimlerin on bin lira alacağı söylendi, bu da yanlıştır. Anayasa
Mahkemesinin kararlarını uygulamamaktadır Sayın Bakan. Komisyonda da
söylemiştim, üniversiteleri kamudan ayrı tuttuğu hâlde, Sayın Bakan oralara da
baskı yapmaktadır. Üniversite öğretim üyelerine yazı göndermiştir, Anayasa
Mahkemesinin kararı, hep ortadadır bu karar. Buna rağmen niçin bunlara
uyulmuyor değerli arkadaşlar?
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldız.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın
Mehmet Günal.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Yüce Meclisi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu görüştüğümüz torbaya biz isim bulmakta
zorlanmıştık, daha önce, biliyorsunuz büyük bir, “harar” dediğimiz bir çuval
tartışması, sonra “mini torba” dedik, buna da “mini minnacık” diye, hatta
bekleyen bir tane daha kanun teklifi var, onu da görüşmedik, gündemde
erteledik.
Şimdi arkadaşlarımız gülüyor ama maalesef bu iş de birazcık acziyetin, iş bilmezliğin göstergesi. Bekliyor bekliyor,
birinin aklına geliyor “A, biz şunu unutmuştuk.” diye getiriyor veya
bitiriyoruz, gece yarısı saat birden sonra onlarca yeni teklif geliyor, önerge
geliyor, birleştiriyoruz. Dolayısıyla, burada da az önce arkadaşlarım temas
ettiler, ben fazla vaktinizi almak istemiyorum yani Plan ve Bütçe Komisyonunun
yetkisinde olmayan hususlar da bunun içerisindeydi, sağ olsunlar
eleştirilerimizi dikkate aldılar, Sağlık Komisyonu arada görüştü, sonra biz de
Plan ve Bütçe Komisyonu olarak nihai aşamaya getirdik.
Değerli arkadaşlar, bunun içerisinde tabii ki tıpla ilgili
hususlar, sağlıkla ilgili komisyonun değerlendirdiği hususlarda biz görüş
serdedecek değiliz.
Sayın Başkanım, ben duyamıyorum ama arkadaşlar ne tartışıyor
bilmiyorum. Az olmasına rağmen bir uğultu var.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Hatip rahatsız oluyormuş.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Buradaki sağlıkla ilgili konular, Sağlık
Komisyonu, zaten görüştü. Ama asıl burada bizimle ilgili, muhalefet şerhimizde
de yazdığımız, döner sermaye işletmelerine ilişkin, döner sermayelere ilişkin
düzenlemeler.
Burada, özellikle icradaki işlemlerde yine bir avukat yoluyla
takip etme sistemi. Diğer birtakım şeyler de olduğu gibi, bir kayırmacılık,
yandaşlık algısı burada ortaya çıktı. Bunları eleştirmemize rağmen, böylece
kamu kurumlarındaki avukatlık müessesesi gibi, sürekli olarak dışarıdan hizmet
alımına yol açan bir şey var.
Ama daha garip olan neydi? Komisyonda da arkadaşlarım bana
takıldılar. Sayın Arıcı yine burada. İkinci bir teklif geldi, daha biz
birinciyi görüşmeden. Sadece bir tek maddesi farklı, gerekçe de aynen yani bir
tek cümlesi... Doğal olarak dedik ki: “Artık literatüre
yeni bir şey koyalım, İç Tüzük’ü yaparken bunu da
getirelim.” Hükûmet tasarı olarak getirince -arkadaşlarım da söylediler-
mecburen belli kurumlardan görüş almak… Almıyor gerçi de yani usule uymuyor ama
uymak zorunda ve o süreç çabuklaşsın diye paldır küldür geliyor.
Geçen gün görüştük. Sayın Bakan defalarca söyledi, faksla
tamamlanmış. Sonra teyidini istedik Sayın Çiçek’ten, sonradan geldi. Altı yedi
tane imza yeri faks, “faks” yazıyor. Yani acele niye? Yani ne oluyor? Ne
yapmaya çalışıyoruz? Bunlar önemliyse, bunların oturulup tartışılması
gerekiyor.
Sayın Arıcı şimdi getirdi, doğru. Sağlık Komisyonuyla ilgili, o da
doğru. Kendisi doktor, hemşehrim ama ilave edilen
maddeye baktım, Gümrük Müsteşarlığıyla ilgili. Yani bari hiç olmazsa gümrükle
ilgili bir arkadaşımız imza atsaydı diyorum, tamam, baş tarafı öyle ama… Bu
sefer zaman şartı var, yetişmeyecek. Aynı teklifin benzeri olmazsa oraya da
ekleme şansımız yok. Doğal olarak tabii ki kendisinin kabahati yok ama Bakanlar
Kurulu alelacele bunu teklif diye imzalatıyor. Dolayısıyla, bu doğru bir
yaklaşım değil ama biz artık oraları geçtik. Dün, siz, artık her şeyi yapacak
şekilde bir kanun hükmünde kararname yetkisi aldınız. Bunlar artık devede kulak
kaldı -vatandaşın tabiriyle- çok önemsiz şeyler gibi kaldı.
Bu çerçevede, ben kabaca… Sağlık meselesi
önemli. O konuda işin ekonomik boyutu da olduğu için, o nedenle Plan ve
Bütçe Komisyonuna zaten geldi.
Değerli arkadaşlarım, burada gördüğümüz önemli bir şey var, Sayın
Bakan her zaman medyatik şovlarla yapıyor, Sağlıkta Dönüşüm Projesi. Bakıyoruz
Türkiye'nin hâlâ en önemli sorunlarından birisi sağlık ve buna dayalı olarak
sosyal güvenlik sisteminde, özellikle de sağlık harcamalarından kaynaklanan bir
sıkıntı var. İşin ekonomik boyutuna baktığımız zaman gerçekten de burada
vatandaşlarımıza, bu işin bedelini ödeyen vatandaşlarımıza tam olarak bilgi
verilmediğini görüyoruz.
Kabaca iki noktada bu hususları özetlemek istiyorum: Birincisi,
burada tam olarak bir iyileşme sağlanamadığı gibi, eğer bu şartlarda devam
edilirse bu sağlık politikasının sürdürülmesi ekonomik açıdan mümkün değil. Sağlık
harcamaları açısından bunun sürdürülebilir olmadığını görüyoruz. İkincisi ise
sağlık hizmetlerinden yararlanmadaki eşitsizlikler artarak devam ediyor.
İki boyutu var, tekraren söylüyorum:
1) Ekonomik olarak bu sürdürülemez eğer böyle giderse.
2) Uygulamadaki eşitsizlikler devam ediyor.
Neden sürdürülemez ekonomik olarak dedim? Biz iki hususu dikkate
alırız burada, iki faktör bu finansmanın sürdürülebilirliğini belirleyen;
bunların birisi ekonomik, birisi demografiktir. Türkiye'nin şu anda “fırsat penceresi”
dediğimiz, demografik olarak nüfus açısından genç bir nüfusu var. Bu konuda
sorunumuz yok ama aynı tablo maalesef ekonomik durum için söz konusu değil.
Şimdi, burada vaktinizi almayacağım, çok da vaktim yok ama
arkadaşlarımız hazırlamışlar. Yıllar içerisinde gayrisafi millî hasıladaki ve
sağlık harcamalarındaki artışa baktığımız zaman tam bir tezat var, yani
harcamalarımız daha hızlı artıyor. O zaman bunu nasıl sürdüreceğiz? Yani
“sürdürülebilirlik” dediğimiz şey, bizim, zaman içerisinde, belli ölçüde
aldığımız önlemlerle azalması, nüfus artışına paralel, o demografik pencere
içerisinde sağlık ihtiyacından, hizmetinden faydalanacaklara bunu sunmamız
gerekiyor. Peki, böyle giderse ne olacak? Kamunun bunun finansmanını sağlaması
giderek zorlaşacak.
Ne yaptık 2003 yılında? Sayın Bakanım televizyonlarda da anlattı,
bizlere de geldi söyledi ”Sağlıkta Dönüşüm Programı” dedik. Bu çerçevede, 2005
yılında SSK hastanelerinin devri, serbest eczanelere açılım, özel ve üniversite
hastanelerine müracaatı biraz daha esnettik. Sağlık Bakanlığına bağlı
tesislerde performansa dayalı ödeme şeklinde düzenlemeler yaptık. Birtakım
çalışmalar yapınca tabii, sağlık harcamalarında ciddi bir artış ortaya çıktı.
2005 yılında ivme kazanmaya başlayan harcama artışına baktığımız
zaman, 2002-2009 döneminde kümülatif olarak ilaçlar
için yüzde 51 artmış- 2010’un tam rakamını alamadık, onu da yakında alırız
herhâlde- tedavi harcamalarında yüzde 145 artmış, toplamda da yüzde 90’a
yaklaşan bir artış var.
Dolayısıyla, burada da, özet itibarıyla, esas olan, birinci
basamak sağlık tesislerinde biraz daha vatandaşın tedavi edilmelerine yönelik
uygulamalara öncelik vermek gerekirken, burada tersine bir yaklaşım izlendiğini
görüyoruz Sağlık Bakanlığı tarafından. Ne oluyor? Daha çok maliyetlere dayalı
olan ikinci ve üçüncü basamak sağlık tesislerinin de yavaş yavaş hastanelere
doğru kaydırıldığını görüyoruz. Öncelikle, oysa,
Devlet Planlama Teşkilatının raporlarında, diğer sektörel
raporlarda, sağlık politikalarında koruyucu hekimlik ve birinci basamak sağlık
hizmetlerinin güçlendirilmesi gerektiği söyleniyor. Aile hekimliği ve koruyucu
hekimliği uygulayalım diyor ama bakıyoruz ne oluyor? Buradaki politikalar
öncelikle destekleyip büyüttüğümüz ama sonrasında büyük hastanelere öncelik
verdiğimiz için kalan birsürü poliklinik ve sağlık
merkezleri sıkıntıya düşmeye başlıyor.
Şu anda tam rakamını bilmiyorum ama o zaman 250-270 civarında olan
şeyler şimdi 500’leri geçti galiba, Komisyondaki arkadaşlar daha fazla
biliyorlar. Yani bu yaklaşım çok doğru bir yaklaşım değil. Ekonomik olarak
sürdürülebilir olmuyor dememin nedeni budur.
Özetle, birinci basamak sağlık tesisleri etkisizleştirilerek yavaş
yavaş hastanelere ağırlık verilmiş. Önce SSK, ardından Sağlık Bakanlığı
tesislerinin silinmesiyle bu süreçte etkinliği ve payı giderek azalan kamu
sağlık tesislerinden boşaltılan alana özel hastanelerin, büyük hastanelerin
doldurulması sağlanmıştır.
Değerli arkadaşlarım, geri kalan bir dakikalık zamanımı Milliyetçi
Hareket Partisi olarak iktidara geldiğimizde yapacaklarımızı kısaca özetleyerek
bitirmek istiyorum.
Öncelikle, hayatı anlamlı kılan bir sağlık sistemini tesis etmemiz
gerekiyor. Bu çerçevede koruyucu ve temel sağlık hizmetlerini ücretsiz olarak
sunacağız. Aile hekimliğinin etkin bir şekilde hizmet vermesini sağlayacağız ve
kırsal kesimde de donanımlı birçok mobil sağlık ekibinin yaygınlaştırılmasını
sağlayacağız.
Hastalıklarla ilgili koruyucu sağlık hizmetinin
yaygınlaştırılmasını sağlayacağız. Özellikle de hastanelerin yönetim
kapasitesini geliştirerek bazı hastanelerin imkânlarından ortak olarak
yararlanmayı, ortak bir sistem oluşturmayı ortaya koyacağız.
Hastanelerde beklememek için tam gün, tam kapasite çalışmayı
teşvik ederek bunu geliştireceğiz ve özellikle sağlık serbest bölgeleri
oluşturularak daha etkin bir denetim ve etkin bir hizmet Milliyetçi Hareketin
iktidarında sağlanacak.
Tüm vatandaşlarımızı sağlık sigortası kapsamına alacağız ve burada
tıp eğitiminde de bugün tartıştığımız kanunun içerisinde kısmen yer alan,
sağlıkla ilgili çağdaş standartları yakalayacağız diyor, 13 Haziranda
Milliyetçi Hareketin iktidarında buluşmak üzere saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günal.
Şahsı adına Antalya Milletvekili Sayın Abdurrahman Arıcı.
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ABDURRAHMAN ARICI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 744 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi’nin ikinci bölümünde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sağlıkta Dönüşüm Programı çerçevesinde daha iyi ve kaliteli hizmet
sunumunun sağlanması, iş ve işlemlerin hızlandırılması ve ihtiyaç olduğu hâlde
kanuni tanzimi bulunmayan sağlık mesleklerinin düzenlenmesi amacıyla getirmiş
olduğumuz kanun teklifimizde il özel idaresi bütçelerinde bekletilen
ödeneklerin kullanımının sağlanabilmesi amacıyla bu ödeneklerin aktarımına
ilişkin düzenleme yapılmaktadır.
Ayrıca döner sermayeli işletmelerin finans ihtiyacının
karşılanmasına katkı sağlamak üzere Sağlık Bakanlığına bağlı kurum ve
kuruluşların hizmet vermekte oldukları taşınmazlardaki kafeterya, büfe, otopark
vesair sosyal tesislerin kira gelirleri ile 5258
sayılı Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Hakkında Kanun kapsamında kiralanan
sağlık merkezleri ile kullanmış oldukları demirbaşların kira gelirlerinin ve
uzmanlık belgesi, sertifikasyon ve sınav hizmetlerinden elde edilecek
gelirlerin döner sermaye işletmelerinin gelirleri arasında sayılmak suretiyle
ek kaynak sağlanması ve döner sermayeli işletmelerin dava, icra işlerinin
takibinin avukatlık hizmeti alımı suretiyle yapılması hükme bağlanmaktadır.
Görüşmekte olduğumuz kanunla insanlar üzerinde gerçekleştirilecek
klinik araştırmalara katılacak gönüllülerin hakları, güvenliği ve esenliğini de
teminat altına almak amacıyla, insanlar üzerindeki ilmî araştırmaların usul ve
esasları belirlenmektedir.
Ayrıca, klinik araştırmaları etik yönden değerlendirmek amacıyla
etik kurullar ve klinik araştırmalarla ilgili konularda Bakanlığa görüş
bildirmek üzere klinik araştırmalar danışma kurulu oluşturulmaktadır. Etik
kurulların ve klinik araştırmalar danışma kurulunun teşkili, görevleri ve
çalışma usul ve esaslarının Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle tespit
edileceği de hükme bağlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, sağlık sektöründeki bazı sağlık
hizmetleri çalışanlarının meslek tanımları bulunmadığından, söz konusu
mesleklerin tanımının yapılması ve sundukları hizmetlerin belirlenmesi,
tabiplikte ve diş hekimliğinde uzmanlık dalları ve eğitim süreleriyle ilgili
uygulamada yaşanan sorunların giderilmesi amacıyla, söz konusu uzmanlık dalları
ve yan dalları ile eğitim sürelerinin belirlenmesi ve Tıpta Uzmanlık Kurulunun
kararıyla sürelerin üçte 1 oranında artırılabileceği de öngörülmektedir.
Sağlık kuruluşlarında ruh sağlığı hizmet ve uygulamalarında
Bakanlıkça belirlenen sürelerde çalıştığını ve belli bir uygulamanın
tecrübesini kazandığını belgeleyen psikologlara, Sağlık Bakanlığınca açılacak
sınavlarda başarılı olmaları kaydıyla çalıştığı ve tecrübe kazandığı alandaki
tıbbi uygulamalarda görev alma yetkisi verilmesi, ayrıca odyoloji
ve dil ve konuşma terapistliği alanlarında yüksek
lisans ve doktora eğitimi yapmış bulunanlar ile yüksek lisans ve doktora
eğitimine devam etmekte olanlardan eğitimlerini tamamlayanlara yüksek lisans ve
doktora eğitimi yaptığı alanda unvan kullanımı hakkı verilmesinin, yine sağlık
hizmetlerinde çalışan sözleşmeli personele 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu
çerçevesinde başhekim, başhekim yardımcısı veya başhemşire olarak görev
verilmesi hâlinde görevleri süresince kendilerine başka ücret ödenmeyeceğinin,
sağlık tesislerinin yapılmasına uygun olup başka kamu kurum ve kuruluşlarının
mülkiyetinde olan veya onlara tahsisli olan taşınmazların Sağlık Bakanlığına
tahsisinin veya devrinin sağlanması; bu arsalar üzerinde Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı ve inşaat işleriyle ilgili araştırma, proje, taahhüt, finansman ve
yapım işlemleri konusunda görevli ve yetkili kamu tüzel kişiliğine sahip diğer
kurum ve kuruluşlarında inşaat yapılmasının temini getirilmektedir.
Bunların yanında, 9 bini uzman hekim olmak üzere 10.600 yeni kadro
verilmekte ve bu, Sağlık Bakanlığının hekim ihtiyacını karşılamak için iyi bir
fırsat oluşturmaktadır.
Yine, getirdiğimiz teklifte Gümrük Müsteşarlığı taşra
teşkilatlarında kullanılmak üzere yeni 2 bin kadro alınmakta, bunun 400’ü
muayene memuru, 900’ü muhafaza memuru, 700’ü de memur olacak şekilde sınavla
memur alınacak ve bunlar Türkiye'nin çeşitli yerlerinde görevlendirilecektir.
Bu kanunun çıkmasında katkıları olan tüm gruplara, milletvekili
arkadaşlarıma saygılar sunuyor, hepinize esenlikler diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz.
Şahsı adına Gümüşhane Milletvekili Sayın Kemalettin Aydın.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; özellikle 1928 yılından beri sağlık çalışanlarıyla ilgili yeni
bir kanuni düzenleme olmayıp ta o tarihlerden kalan sağlık çalışanlarının
çalışma ortamlarının bugün Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmesi ve tartışılır
duruma kavuşturulmasından dolayı bu kanunu hazırlayan, emeği geçen bütün
arkadaşlara teşekkür etmek istiyorum.
Uzun yıllar bir sağlık çalışanı olarak değişen teknolojiyle
ve gelişen tıp bilimiyle ilgili uyumsuzluk hâline kavuşmuş olan sağlık
çalışanları yasasının, hem ihtisas alanlarının hem daha sonraki üst ihtisas
alanlarının çalışma şartlarının ve sağlık çalışanları arasındaki hiyerarşinin
belirlenmesine katkı sağlayacağına inandığımız bu yasanın tüm sağlık camiasına
ve sağlık camiasından hizmet alan Türkiye’deki Türk insanına, Türk milletine
hayırlı olmasını diliyorum.
Özellikle son sekiz yılı aşan bir süredir Sayın Bakanımızın
başkanlığındaki Bakanlığın ve Hükûmetimizin sağlıktaki dönüşümdeki
çalışmalarının Anadolu’ya nasıl yansıdığını, bu çalışmalar içerisinde yer alan
sağlık çalışanlarının emeklerinin ne anlama geldiğini sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Sağlık çalışanlarının, başta doktorlar olmak üzere tüm
çalışanlarının, hayatlarımızın hiçbir zamanında gece çocuğumuzun ağlamasına
dahi uyanmadığımız gecelerimizin sağlık çalışanlarının yirmi dört saat nöbet
tutarak o mesleklerini icra ettiğinin, hastanelerin ve tüm sağlık
kuruluşlarının yirmi dört saat Türk insanına hizmet etmek için açık olduğunun,
insanların gece gündüz bu alanlarında hizmet etmek aşkıyla bulunduklarının
altını çizmek istiyorum ki büyük, özverili, kutsal bir görev icra etmektedir
sağlık çalışanları.
Sağlık çalışanlarının mesleki olarak 1980’deki ihtilalden
sonra kötüleşen ve değişen özlük hakları ve maaşlarının son yıllarda özellikle
performansa dayalı sistemle beraber önemli bir düzelmeye ulaştığını, sağlık
çalışanlarının, daha önceleri meslekte olduğum zaman 1987’de 600 dolar dahi
değilken maaşımın, bugün pratisyen hekimlerin aile hekimi olarak yaklaşık 4 bin
dolar civarında maaş aldıklarının gerçeğinin altını çizmek gerekiyor.
Bu nedenle hem yeni yapılan hastaneler, yeni yapılan sağlık
ocakları ve yeni onlara sağlanan altyapı hizmetleriyle ekonomik olarak da iyi
bir ortama kavuşturulmalarından dolayı da Hükûmetimize ve başta Sayın
Başbakanımıza teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.
Özellikle benden önceki konuşmacılar, muhalefet milletvekili
arkadaşlarımız son bir buçuk dakikalarında kendileri iktidara geldiğinde ne
yapmak istediklerini söylediler. Ben de onları kısaca not aldım. Demek ki sekiz
yıldır sağlıkta ne olduğunu takip etmeyen, kendi grubunda üçten fazla sağlıkçı
olmasına rağmen, bir ekonomist arkadaşın parayla sağlığı karıştırdığı bir
konuşmayı dinledik ve bundan üzüldüm çünkü sağlık asla parayla ölçülebilir ve
sağlık asla parayla değerlendirilebilir bir hadise değildir ve sağlığa herkes
mutlaka ulaşmalı ve erişmelidir.
O nedenle de bugün Türkiye'nin, Anadolu’nun her yerinde,
benim ilim olan kırsal Gümüşhane’de dahi herkesin yılda yaklaşık 6-7 kez hekime
ulaşabildiğini, herhangi bir hastalık durumunda ambulansa mazot parası vermeden,
helikopter ve uçakla hastasını istediği merkeze ulaştırabildiğini ve hekim
başına düşen kişi sayısının 7 binlerden 2 binlere düştüğünü, bir yılda Anadolu
illerinde yapılan ameliyat sayılarının 7-8 kat arttığını ve özellikle temel
sağlık hizmetlerinde 2002 yılına göre yaklaşık 2 kat artış olduğunu, ekonomik
anlamda arttığını ve 2011 yılında 6 milyarın üzerinde, bir ülkenin parasının
temel sağlık hizmetlerine harcandığını, özellikle aşılama oranının koruyucu
hekimlikte çok önemli olduğunu vurgulayarak 2000’li yıllarda, bu mesleğe
başladığımız zamanlarda 5-6 antijenli aşılar
yapılırken bugün 12 antijenli aşıların yapıldığını,
ekonomik durumu iyi olan birçok insanın Avrupa’dan üçlü kızamık, kabakulak ve
kızamıkçık aşısı getirerek çocuklarına yaptırdığı bir ülkeden, bugün, Sağlık
Bakanlığı aracılığıyla ücretsiz bu aşıların yapıldığını ve hatta “zatürre
aşısı” denilen aşının Sağlık Bakanlığımız tarafından yapıldığını ve aşılamaya
ve koruyucu hekimliğe harcanan parayla beraber, birinci basamakta 2002 yılında
74 milyon muayene yapılırken bugün 200 milyon muayene yapıldığını ve sonuç
olarak da sağlığın ekonomiyle ölçülmeyeceğini, sağlıkta ihtiyaç duyulan bütün
paraların Hükûmetimiz tarafından verileceğini saygıyla sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Kutlarız sizi, kutlarız! Bir de Kütahya’da anlat bunları! Millet rapor alamıyor
Kütahya’da, doktorlar istifa edip…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın Yalçın? Yok.
Sayın Emek? Yok.
Tamam, soru-cevap işlemi yok.
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki
önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
12’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 744 sıra sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi”nin çerçeve 12 nci maddesi ile 1219 sayılı Kanuna eklenen geçici 8 inci
maddenin (e) bendinde geçen ‘Girişimsel Nöroradyoloji’
ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Cevdet
Erdöl Abdurrahman
Arıcı Mehmet Müezzinoğlu |
Trabzon Antalya İstanbul |
Mehmet Nil
Hıdır Muzaffer
Gülyurt |
Muğla Erzurum |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 744 Sıra Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 12. maddesi ile
düzenlenen geçici madde 8’in c bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Ferit Mevlüt Aslanoğlu Harun
Öztürk |
İstanbul Malatya İzmir |
Tekin
Bingöl Şevket
Köse Sacid Yıldız |
Ankara Adıyaman İstanbul |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Bingöl, siz mi konuşacaksınız?
Buyurun efendim.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Daha önceki maddelerde vermiş olduğumuz önergeler maalesef kabul
görmedi. Bu önergelerin önemli bir kısmı, son derece iyi niyetle ve kanun
teklifini zenginleştirecek, yanlış anlaşılmaları ve teknik birtakım sorunları
ortadan kaldıracak amaçlarla verilen önergelerdi. Örneğin, mikrobiyologların
burada çok ciddi sorunları var. Dört yıllık bir uzmanlıktan sonra elde
ettikleri ve gerçekten çok nitelikli bir eğitim sonrasında klinik mikrobiyoloji
alanında başarılı hizmetler veren bu meslek grubuna, şimdi enfeksiyon
hastalıkları uzmanlarının rotasyon dahi yapmadıkları hâlde dâhil edilmeleri son
derece manidar. Oysa ülkemizde yan dal uzmanlıkları konusunda çok ciddi
sıkıntılar yaşanmakta. Örneğin, hematologlar Türkiye’de yeterli sayıda olmadığı
için Anadolu’nun birçok kentinden hematoloji hastaları başka kentlere, metropollere taşınmak zorunda kalıyorlar. Yani,
hematologların zaten işleri başından aşkın. Buna bir de mikrobiyoloji
alanında bir geçit vermek, yol açmak çok sağlıklı olmasa gerek.
Ama maalesef, bu önergelerimiz iyi niyetle verilmiş olmasına
rağmen dikkate alınmadı. Umarım, bundan sonra vereceğimiz önergeler dikkate
alınarak kanun teklifine sunmak istediğimiz katkılar doğrultusunda
değerlendirilir ve o önergeler kanun teklifinin iyileştirilmesi noktasında
katkı koyar diyor, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bingöl.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 744 sıra sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi”nin çerçeve 12 nci maddesi ile 1219 sayılı Kanuna eklenen geçici 8 inci
maddenin (e) bendinde geçen ‘Girişimsel Nöroradyoloji’
ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Abdurrahman Arıcı
(Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Takdire bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Girişimsel Nöroradyoloji uzmanlık dalı
olmaktan çıkarılmış olduğundan, yeni kurulan dallarda uzmanlık belgesi
verilmesini düzenleyen bu fıkradan da çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
14’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 744 Sıra Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 14. maddesine
bağlı iki fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Tekin
Bingöl |
İstanbul İzmir Ankara |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Sacid Yıldız Şevket
Köse |
Malatya İstanbul Adıyaman |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sağlık çalışanları ve sağlık uygulamaları ile ilgili düzenlenen
bir kanun teklifinin içine son anda bu kanun teklifi ve içeriği ile ilgisi
olmayan bir başka kanun teklifinin içerisinden ayıklanan, İçtüzük kurallarına
ve parlamento çalışma usul ve esaslarına ve siyasi etiğe uygun olamayan bir
anlayışla bu maddenin ilave edilmesi sadece önümüzde seçimlere yönelik bir
siyasi rant amacı taşımaktadır. Parlamentonun
ciddiyeti ile bağdaşmayan bu tutumun hayata geçirilmemesi için ve bu kanun
teklifine gölge düşürülmemesi adına bu maddenin tekliften çıkarılması
gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
16’ncı madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 744 Sıra Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi’nin 16. maddesi ile düzenlenen
geçici madde 19'da yer alan "7 yıla" ibaresinin "4 yıla” olarak
değiştirilmesini arz ve teklife ederiz.
Mustafa
Özyürek Harun
Öztürk Tekin
Bingöl |
İstanbul İzmir Ankara |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Sacid Yıldız Şevket
Köse |
Malatya İstanbul Adıyaman |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Ulaşımda ve tıptaki teknolojik gelişmelere paralel olarak
kullanılması zorunlu hava ve deniz araçları ile birlikte hava ve deniz
araçlarının kiralanma sürelerinin 7 yıla çıkarılması kaynakların etkin ve
verimliliği ile ters düşmektedir. 7 yıllık kiralama yapılacaksa bu bedelle
gerekli görülen araç ya da cihazın satın alınması ülke sağlık hizmetlerine ve
ülke ekonomisine daha yararlı katkı sunacaktır. Bu nedenle önergemiz
doğrultusunda değişiklik yapılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza…
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.20
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.42
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ
(Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
87’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Teklifin 16’ncı maddesi üzerine verilen Ankara Milletvekili Tekin
Bingöl ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar
yeter sayısı vardır.
744 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, çok az bir zaman kaldı
çalışmalarımıza ama şunu istirham ediyorum, eğer tekraren herhangi bir şekilde
bir talep olduğunda bulunamamışsa dinlenme vaktini ona göre ayarlayacağım.
Takdirinize, bilgilerinize arz ediyorum.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyettedir. Şimdi bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. Önerge
sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 744 Sıra Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 19. maddesi ile
düzenlenen geçici madde 12’nin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Özyürek Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Harun Öztürk |
İstanbul Malatya İzmir |
Tekin
Bingöl Şevket
Köse Sacid Yıldız |
Ankara Adıyaman İstanbul |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 744 sıra sayılı kanun teklifinin 19’uncu
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay Emin Haluk
Ayhan Rıdvan Yalçın |
Manisa Denizli Ordu |
Alim Işık Mehmet
Günal Mustafa
Kalaycı |
Kütahya Antalya Konya |
BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Ayhan mı konuşacak?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Evet efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Ayhan.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
önergeyle, görüşülmekte olan 744 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
19’uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz.
Esasen ben bu hadisede bu metnin daha önce Komisyonda olan
hususları dikkate alarak, oradaki teşkilat kanununu dikkate alarak orada var
idi. Daha sonra -burada bir önergeyle yarısı şeklinde- burada 2 binini geçirmek
istedi önergeyle, usule aykırı olduğu için Başkan Vekili tarafından reddedildi.
Artı, buna ilave olarak, ne oldu? Komisyonda bir başka şekilde bu
tasarıya ilave edildi. Bunun için çıkarılmasını istiyoruz. Buna ilave olarak
zaten dün kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi alındı, onunla düzenleyebilirsiniz.
Konuyu fazla uzatmayacağım, maruzatımı arz ettim. Yalnız bir
hususu çok açık ve net bir şekilde söylemek istiyorum.
Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen arkadaşlar…
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Bir hususu çok açık ve net bir
şekilde izah etmek istiyorum. Bizim bir milletvekili arkadaşımız, Sayın Günal
buradan sağlık ekonomisiyle ilgili bir konuşma yaptı, bir görüşme yaptı.
Maalesef, iktidara mensup bir milletvekili arkadaşımız geldi, burada şunu
söyledi: “Sağlığın ekonomisi olmaz.” dedi. Sağlığın üniversitelerde kürsüleri
var. Sağlığın ekonomisinin çok kuvvetli olduğu, üniversitelerin olduğu ülkeler
var. Özel üniversiteler var bu konuda. İşletmesi de var. Siz birçok hususta,
özellikle sağlıkta katılım payı alıyorsunuz, benzer işler yapıyorsunuz. Bu
yaptığınız hadiselerin sağlık ekonomisiyle ilgisi ne kadar var yok, bunları hiç
düşündünüz mü? Bunları ifade etmek istiyorum.
Tahsil görmüş bir insan, bir üniversite mensubu akademisyenin
sağlık ekonomisiyle ilgili konuşmasını “Sağlığın ekonomiyle ilgisi mi olur?”
diye ifade ederek burada gündeme getirip küçümsemesi son derece yakışık almayan
bir tavır olmuştur. Özellikle bunu ifade etmek istiyorum, Genel Kurulun
görüşlerine sunmak istiyorum.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Özyürek, önerge üzerinde konuşacak mısınız, yoksa
gerekçesini mi okutalım?
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Ben konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Özyürek, buyurun.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Değerli arkadaşlarım, 19’uncu
maddeyle ilgili önergemiz hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu önergemizle ilgili olarak şunları
söylemek istiyorum: Biliyorsunuz, bu tasarı, bu kanun teklifi esas itibarıyla
tıp konularını, sağlık konularını düzenleyen bir teklif. Tıp konularının önemi
nedeniyle Sayın Bakan ısrar etti, önerge sahibi arkadaşlarımız ısrar ettiler,
biz de bunu Komisyondan geçirdik. Tam bu görüşmelerin sona ereceği aşamada,
19’uncu maddeyle ilgili, yani gümrük teşkilatına 2 bin kişinin alınması
konusunda bir önerge geldi. Tabii bunun, bu önergenin, bu kanun teklifiyle bir
ilgisi yok; çok farklı bir alan ama ne yazık ki uzun zamandır, biz, usulüne
uygun, mevzuat hazırlama yönetmeliğine uygun kanun tasarıları görüşemiyoruz.
Bütün görüştüğümüz teklifler, kanunlar kırk ambar,
içinde her şey var. Kendi içinde biraz tutarlılığı vardı bu teklifin, daha çok
sağlık konularını içeriyordu ama sonunda bu gümrükle ilgili madde de buraya
konulmak suretiyle çok farklı bir mahiyet aldı.
Şimdi, gümrüklerle ilgili sorunları, sıkıntıları biliyoruz. Sık
sık gümrüklerle ilgili olarak büyük operasyonlar yapılıyor, oradaki müdürler
gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, Sayın Bakan Hayati Yazıcı, işte yeteri kadar
personeli olmadığı için bu durumlara düşüldüğünü ifade ediyor. Şimdi, 2 bin
kişilik bir kadro alınmış oluyor.
Değerli arkadaşlarım, tabii, Türkiye’de bir personel reformu
yapmadan, bölük pörçük o bakanlığın, bu teşkilatın taleplerine göre kadro
vermek, onların sorunlarıyla ilgili çözümler bulmak meseleyi daha da içinden
çıkılmaz hâle getiriyor. Bu Hükûmet işbaşına geldiğinde, 2002 yılında personel
reformunu yapacağını vadetmişti ama geldiğimiz neredeyse dokuz yıllık bir
dönemde bu konuda hiçbir adım atamadı, hiçbir düzenleme yapamadı. Biz bu tip
kısmi öneriler geldikçe hep personel reformunu ne zaman yapacaklarını sorduk,
bize verilen cevap artık çok klasikleşti, deniliyor ki: “Çalışmalar
yürütülüyor.” Tabii, hangi çalışmalar yapılıyor, hangi aşamada, ne yapılmak
isteniyor, bununla ilgili bir ayrıntıyı bugüne kadar ne bütçe müzakereleri
sırasında ne diğer müzakereler sırasında hiç öğrenemedik. Tabii, bunu
yapmadığınız zaman işte 2 bin kadro oraya verelim, 5 bin kadro oraya verelim
ama bu kadrolar nasıl kullanılacak, bu kişilerin nitelikleri ne olacak
konusunda büyük açmazları birlikte yaşıyoruz.
Tabii, gümrükte yaşanan olaylar, sürekli gözaltılar, sürekli
görevden almalar sadece personel azlığından kaynaklanan olaylar değil. O
görevlere getirilen insanların nitelikleriyle ilgili, ahlaki durumlarıyla
ilgili bir temel sorun var. Bu son yapılan operasyonda gözaltına alınan, bir
kısmı tutuklanan ve o nedenle de görevden uzaklaştırılan yöneticiler bu Hükûmet
döneminde göreve getirilmiş insanlardı.
Şimdi, deniliyor ki…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Özyürek, buyurun tamamlayın konuşmanızı efendim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) – Şimdi, bu kişileri getirirken tabii
onların özlük dosyalarına bakmak lazım, durumlarını iyi araştırmak lazım.
Bunları yapmayıp, sadece bizden olsun da ne olursa olsun anlayışıyla atama
yaparsanız, gümrük teşkilatında yıllarını vermiş insanları yok sayarsanız işte
böyle durmadan operasyon yapılan, görevden alınan yöneticileriyle karşı karşıya
gelmiş olursunuz.
Şimdi, bu 2 bin personel, peki, alınsın ama nasıl kullanılacak?
Gerçekten objektif kıstaslara uygun seçilecek mi bilemiyoruz. Bize hep denildi
ki: “Bunlar KPS’yle alınacak.” KPS’nin
nasıl olduğunu da günlerdir tartışıyoruz. Onun için Türkiye ne yazık ki tuzun
koktuğu döneme girmiştir.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önergeleri oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, teklife yeni geçici madde
eklenmesine dair bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum.
Önerge yeni geldiği için gruplara dağıtamadık ama grup başkan vekili
arkadaşlarımızın haberi var.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 744 sıra sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifine aşağıdaki geçici
maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş Mustafa
Özyürek Birgen
Keleş |
Kayseri İstanbul İstanbul |
Tayfun
İçli Hulusi Güvel Sacid Yıldız |
Eskişehir Adana İstanbul |
Geçici Madde 1 - 16/8/1961 tarih ve 351
sayılı Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanununun 28 inci Maddesinin mülga
(ç) bendi kapsamında ve mülga 29 uncu maddesi uyarınca yapılması gereken
ödemelerden Spor Toto Teşkilat Başkanlığının Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel
Müdürlüğüne olan ve bu Kanunun yayımlandığı tarih itibariyle ödenmemiş bulunan
asli ve fer’i tüm borçları terkin edilir.
Birinci fıkrada belirtilen alacaklara ilişkin olarak yargı
mercilerinde bulunan davalardan feragat edilir ve feragat nedeniyle mahkemece
yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmez;
verilmiş olan kararlar üzerine ayrıca herhangi bir işlem yapılmaz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Spor Toto Teşkilat Başkanlığı ile Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel
Müdürlüğü arasındaki ihtilafların giderilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Böylece, teklife geçici bir madde eklenmiştir.
21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Adana Milletvekili Necdet Ünüvar
ve 1 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcı'nın; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin açık
oylama sonucu:
“Oy sayısı :
220
Kabul :
211
Ret :
9 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Harun Tüfekci Yusuf
Coşkun
Konya Bingöl”
Evet, sağlık camiamıza ve aziz milletimize hayırlı olmasını
diliyorum.
Sayın Bakanım, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Saygıdeğer Başkanım, değerli
milletvekilleri; çok kısa bir teşekkür konuşması yapacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23’üncü Dönem Meclisi
milletvekilleri olarak gerçekten sağlığa büyük hizmetler yaptınız. Büyük bir
dönüşümü gerçekleştirmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisinde çok önemli
kanunlar yaptık. Halkımızın sağlık hizmetlerine daha kolay ulaşmasını sağladık.
Ben bu sebeple Hükûmetim adına ve Türk milleti adına hepinize şükranlarımı
sunuyor, saygılarımı takdim ediyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Çok teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Saygıdeğer milletvekilleri, Danışma Kurulunun bir önerisi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A)
Danışma Kurulu Önerileri
1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine; Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12 Haziran 2011 Pazar günü
yapılması kararlaştırılan 24’üncü Dönem milletvekili genel seçimine ilişkin
kesin sonuçlarının Yüksek Seçim Kurulunca, Türkiye radyo ve televizyonlarından
ilanını takip eden 5’inci gün saat 15.00’te toplanmak üzere, 12/4/2011
Salı gününden itibaren tatile girmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
Tarihi:
06/04/2011
Danışma Kurulunun yaptığı toplantıda, ekteki önerinin Genel
Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını
gösteren tablo tutanağa eklidir.
Mustafa
Elitaş Muharrem
İnce |
Adalet ve
Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi |
Grubu Başkan
Vekili Grubu
Başkan Vekili |
Mehmet
Şandır Bengi
Yıldız |
Milliyetçi
Hareket Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi |
Grubu Başkan
Vekili Grubu
Başkan Vekili |
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 751, 749, 750 ve 748 sıra sayılı
kanun tasarılarının 48 saat geçmeden Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmının 1, 4, 6 ve 7’nci sıralarına; 737, 742
ve 736 sıra sayılı kanun tasarılarının ise bu kısmın 2, 3 ve 5’inci sıralarına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;
Türkiye Büyük Millet Meclisinin, 12 Haziran 2011 Pazar günü
yapılması kararlaştırılan 24. Dönem milletvekili genel seçimine ilişkin kesin
sonuçlarının 2839 Sayılı Milletvekili Seçimi Kanununun 37 nci
ve Millet Meclisi İçtüzüğünün 3 üncü maddesine göre, Yüksek Seçim Kurulunca,
Türkiye radyo ve televizyonlarından ilanını takip eden 5 inci gün saat 15.00’te
toplanmak üzere, 12.4.2011 Salı gününden itibaren tatile girmesi;
Önerilmiştir.
BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 1’inci sıraya alınan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında Askeri Alanda Eğitim,
Teknik ve Bilimsel İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
ile Suudi Arabistan Krallığı Hükûmeti Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve
Bilimsel İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1018) (S. Sayısı: 751) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 751 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz talebi yoktur.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
(x) 751 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE
SUUDİ ARABİSTAN KRALLIĞI HÜKÜMETİ ARASINDA ASKERİ ALANDA EĞİTİM, TEKNİK, VE BİLİMSEL İŞ BİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 24 Mayıs 2010 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında Askeri
Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Anlaşması”nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum.
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
İle Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik, Ve Bilimsel İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan Oy Sayısı :
225
Kabul :
225 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Harun Tüfekci Yusuf
Coşkun
Konya Bingöl”
Anlaşmanın her iki ülkeye de hayır getirmesini diliyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, 2’nci sıraya alınan, Türkiye
Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ve Almanya Federal Cumhuriyeti Federal
Savunma Bakanlığı Arasında Yapılan Mühimmat Dahil
Leopard 2 Ana Muharebe Tankı Silah Sisteminin Müşterek Konfigürasyon Kontrol
Yönetimi (JCCM) Konulu Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
3.- Türkiye Cumhuriyeti
Genelkurmay Başkanlığı ve Almanya Federal Cumhuriyeti Federal Savunma Bakanlığı
Arasında Yapılan Mühimmat Dahil Leopard 2 Ana Muharebe
Tankı Silah Sisteminin Müşterek Konfigürasyon Kontrol Yönetimi (JCCM) Konulu
Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/982) (S. Sayısı: 737) (xx)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını
gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 737 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Komisyon raporu 737 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz talebi yoktur.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ GENELKURMAY
BAŞKANLIĞI VE ALMANYA FEDERAL CUMHURİYETİ FEDERAL SAVUNMA BAKANLIĞI ARASINDA
YAPILAN MÜHİMMAT DAHİL LEOPARD 2 ANA MUHAREBE TANKI
SİLAH SİSTEMİNİN MÜŞTEREK KONFİGÜRASYON KONTROL YÖNETİMİ (JCCM) KONULU
MUTABAKAT MUHTIRASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti adına 13 Ekim 2009
tarihinde imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ve Almanya
Federal Cumhuriyeti Federal Savunma Bakanlığı Arasında Yapılan Mühimmat Dahil Leopard 2 Ana Muharebe Tankı Silah Sisteminin Müşterek
Konfigürasyon Kontrol Yönetimi (JCCM) Konulu Mutabakat Muhtırasının onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay
Başkanlığı ve Almanya Federal Cumhuriyeti Federal Savunma Bakanlığı Arasında
Yapılan Mühimmat Dahil Leopard 2 Ana Muharebe Tankı
Silah Sisteminin Müşterek Konfigürasyon Kontrol Yönetimi Konulu Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu:
“Oy sayısı :
236
Kabul :
235
Ret :
1
Çekimser, boş, geçersiz oy yoktur. (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Harun Tüfekci Yusuf
Coşkun
Konya Bingöl”
Her iki ülkeye de hayırlar getirmesini diliyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, 3’üncü sıraya alınan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Alanda
Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Anlaşmasının
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını
gösteren tablo tutanağa eklidir.
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
ile Lübnan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve
Bilimsel İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/895) (S. Sayısı: 742) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 742 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz talebi yoktur.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE
LÜBNAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ASKERİ ALANDA EĞİTİM, TEKNİK VE BİLİMSEL
İŞ BİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 11 Ocak 2010 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Alanda
Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Anlaşması”nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel
İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
açık oylama sonucunu arz ediyorum:
“Kullanılan Oy Sayısı :
232
Kabul :
232 (xx)
(x) 742 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(xx) Açık oylama kesin sonuçlarını
gösteren tablo tutanağa eklidir.
Kâtip Üye Kâtip Üye
Harun Tüfekci Yusuf
Coşkun
Konya Bingöl”
Anlaşmanın her iki ülkeye de hayırlar getirmesini diliyorum.
4’üncü sıraya alınan Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı
ile Mısır Arap Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı Arasında Askeri Alanda Eğitim,
Teknik ve Bilimsel İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
5.- Türkiye Cumhuriyeti
Genelkurmay Başkanlığı ile Mısır Arap Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı Arasında
Askerî Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/966) (S. Sayısı: 749) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 749 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz talebi yoktur.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ GENELKURMAY
BAŞKANLIĞI İLE MISIR ARAP CUMHURİYETİ SAVUNMA BAKANLIĞI ARASINDA ASKERİ ALANDA
EĞİTİM, TEKNİK VE BİLİMSEL İŞ BİRLİĞİ MUTABAKAT MUHTIRASININ ONAYLANMASININ
UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 18 Kasım 2009 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye
Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Mısır Arap Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı
Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Mutabakat Muhtırası”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum.
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum.
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 20.21
(x) 749 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ
(Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
87’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Mısır Arap
Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel
İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu açık oylama sonucu:
“Kullanılan oy sayısı :
241
Kabul :
241 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Harun Tüfekci Yusuf
Coşkun
Konya Bingöl”
Her iki ülkeye de hayırlı olmasını diliyorum.
Görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.
5’inci sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Lübnan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Eğitim İş Birliği Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
ile Lübnan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askerî Eğitim İş Birliği Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/770) (S. Sayısı: 736) (xx)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 736 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz talebi yoktur.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE
LÜBNAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ASKERİ EĞİTİM İŞ BİRLİĞİ MUTABAKAT
MUHTIRASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 21 Nisan 2009 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Eğitim İş
Birliği Mutabakat Muhtırası”nın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını
gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 736 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Eğitim İş Birliği Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu:
“Kullanılan oy sayısı :
245
Kabul :
245 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Harun Tüfekci Yusuf
Coşkun
Konya Bingöl”
Anlaşmanın her iki ülkeye de hayırlar getirmesini diliyorum.
6’ncı sıraya alınan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Maldivler
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş
Birliği Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
ile Maldivler Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askerî Alanda Eğitim, Teknik ve
Bilimsel İş Birliği Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/999) (S.Sayısı:
750) (xx)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 750 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz talebi yoktur.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını
gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 750 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE
MALDİVLER CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ASKERİ ALANDA EĞİTİM, TEKNİK VE
BİLİMSEL İŞ BİRLİĞİ ÇERÇEVE ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 15 Eylül 2010 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Maldivler Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askeri Alanda
Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Çerçeve Anlaşması”nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle
Maldivler Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik Ve
Bilimsel İş Birliği Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan oy sayısı :
242
Kabul : 241
Ret : 1 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Harun Tüfekci Yusuf
Coşkun
Konya Bingöl”
Anlaşmanın her iki ülkeye de hayırlı olmasını diliyorum.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 7’nci sıraya alınan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Federal Demokratik Etiyopya Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Askeri Alanda İşbirliğine İlişkin Çerçeve Anlaşması ve Bu Anlaşmada
Yapılan 1 Numaralı Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
ile Federal Demokratik Etiyopya Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askeri Alanda
İşbirliğine İlişkin Çerçeve Anlaşması ve Bu Anlaşmada Yapılan 1 Numaralı
Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/737) (S. Sayısı: 748) (xx)
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını
gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 748 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 748 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz talebi yoktur.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’nci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE
FEDERAL DEMOKRATİK ETİYOPYA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ASKERİ ALANDA
İŞBİRLİĞİNE İLİŞKİN ÇERÇEVE ANLAŞMASI VE BU ANLAŞMADA YAPILAN 1 NUMARALI
DEĞİŞİKLİĞİN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 25/4/2006 tarihinde
Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Federal Demokratik
Etiyopya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Alanda İşbirliğine
İlişkin Çerçeve Anlaşması” ile 16/5/2008 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Federal Demokratik Etiyopya Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Askeri Alanda İşbirliğine İlişkin Çerçeve Anlaşmasında
Yapılan 1 Numaralı Değişiklik” in onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Federal Demokratik Etiyopya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Alanda
İşbirliğine İlişkin Çerçeve Anlaşması ve Bu Anlaşmada Yapılan 1 Numaralı
Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu:
“Kullanılan Oy Sayısı :
240
Kabul :
239
Ret :
1 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Harun Tüfekci Yusuf
Coşkun
Konya Bingöl”
Anlaşmanın her iki ülke için de hayırlar getirmesini diliyorum.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını
gösteren tablo tutanağa eklidir.
Sayın milletvekilleri, 8’inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Terör ve Terör
Örgütlerine Karşı Ortak İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Terör ve Terör Örgütlerine Karşı
Ortak İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1009) (S. Sayısı: 713) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu, 713 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Balıkesir Milletvekili Sayın Hüseyin Pazarcı.
Buyurun Sayın Pazarcı. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN PAZARCI (Balıkesir) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sıra sayısı 713 olan, Suriye Arap Cumhuriyeti ile
yapılan Terör ve Terör Örgütlerine Karşı Ortak İşbirliği Anlaşması konusunda
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, son zamanlarda Kuzey Afrika’da,
Tunus’ta başlayan ve giderek Kuzey Afrika ve Orta Doğu’daki diğer ülkelere de
yayılan, bugün Mısır, Libya, Yemen, Bahreyn gibi ülkelerde gerçekleştikten
sonra Suriye’ye de sıçramış bulunan bu son gelişmelerin ilgili anlaşmaya bazı
yansımaları olacağını düşünüyoruz ve dolayısıyla Yüce Meclisimizi ve
ilgililerimizi bu konuda uyarmayı bir görev biliyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu ülkelerde meydana gelen gelişmeler,
yoksulluk, yolsuzluk ve siyasi baskıların ürünü olarak ortaya çıkmış olup bu
ülkelerle ülkemiz arasındaki tarihsel ve kültürel bağlar nedeniyle ve coğrafi
nedenlerle buradaki olaylar Türkiye’yi doğrudan ilgilendirir bir nitelik
taşımaktadır ve bu çerçevede, özellikle de bu ülkelerdeki istikrarsızlıkların
Türkiye’ye yansıması söz konusu olmaktadır.
Suriye ile imzalanmış bulunan Terör ve Terör Örgütlerine Karşı
Ortak İşbirliği Anlaşması da bu yeni gelişmeler ışığında değerlendirilmesi
gereken birtakım noktalara sahiptir.
Şunu öncelikle söylemekte yarar var ki: Söz konusu elimizdeki
anlaşma, PKK ve KONGRA-GEL’e karşı yapılacak ortak
mücadeledeki iş birliğini düzenleyen, örgütleyen bir anlaşmadır. Bu anlamıyla
da Türkiye bakımından aslında çok beklenen, arzu edilen niteliklere sahip bir
iş birliği anlaşması şeklinde ortaya çıkmıştır. Ancak, bugün, Suriye’deki
koşulların değişmesi çerçevesinde, olayın ve bu gelişmelerin ilgili anlaşmaya
yansıması da söz konusu olmaktadır. Bu çerçevede, birinci
olarak KONGRA-GEL’le ve PKK’yla mücadeleyi esas alan,
başlıca sorunu bu olan bu söz konusu anlaşmayla ilgili olarak eskiden yerleşik
rejimin, yönetimin sorumluluklarını daha kolay yerine getirebileceği bir
dönemde bazı sorunlar çıkmaması beklenirken bugün kendi iç dünyasında birtakım
ayaklanmalarla karşı karşıya kalan Suriye Hükûmetinin ister istemez yapacağı iş
birliğinde daha az etkili olması söz konusudur. Yani bu anlaşmanın
bundan daha önceki dönemde vereceği sonuç, bugün aynı beklenti içinde olmamızı
sağlama durumunda olmayabilecektir. Bir kere, bu olasılığı göz önünde tutarak
anlaşmayı ona göre değerlendirmemiz ve ona göre uygulamamız gerekmektedir.
(x) 713 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
İkinci olarak Suriye’nin kendi iç mücadelesinde Türkiye'nin hiçbir
şekilde onun o iç mücadelesinin aleti olmaması gerekmektedir. Bizim onun iç
sorunlarına bulaşmamamız Türkiye'nin menfaati ve istikrarı bakımından
önemlidir. Bu çerçevede, en başta her ne kadar en temel
başlıca mücadele unsurunun KONGRA-GEL/PKK’ya karşı yapılması öngörülmüşse de
anlaşmanın örneğin 1/b maddesi, 3 numaralı maddesi Suriye’deki terör olaylarına
karşı da iş birliği yapılması isteminde Suriye’nin bulunmasına olanak vereceği
için bu konuda Türkiye'nin Suriye’nin iç işlerine olabildiğince bu mücadelede
karışmaması önemli bir durum arz etmektedir. “Nasıl olabilir?” derseniz,
örneğin, vize anlaşmasının da kaldırıldığı hesap edildiğinde Suriye
vatandaşlarının vizesiz olarak Türkiye’ye girişleri çerçevesinde, ayaklanan
konumunda bulunan, Suriye Hükûmetine karşı mücadele veren kişilerin Türkiye’ye
gelmesi, kolayca girmesi söz konusu olabilecektir ve bu çerçevede o zaman
Türkiye'nin dikkat etmesi gereken husus, Suriye’nin kendi vatandaşlarıyla olan
mücadelesinde olabildiğince sorunun dışında kalması uygun olacaktır. Antlaşmanın
değişik hükümlerinin tekrar gözden geçirilip yeniden değerlendirilmesi
durumunda, özellikle terör olayının değerlendirilmesinde kendi ulusal
hukukunuza göre hareket etmeniz yükümlülüğü çerçevesinde, Türkiye'nin bu tür
olaylarda alet olmaması söz konusu olabilecektir, sağlanabilecektir.
Uygulamacıların buna özellikle dikkat etmesinde yarar vardır.
Bunun dışında, yine Suriye vatandaşlarının Türkiye’ye geçmesi
durumunda Suriye’nin bu vatandaşlarını terör grubu üyesi, vesaire gibi
nitelendirmesi durumunda, Türkiye açısından uluslararası antlaşmalar bakımından
da bazı sorunların çıkması söz konusudur. Şöyle ki: Çok fazla
örneğe girmeyeceğim ama Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, insan hakları
konusunda ülkesinde bulunulan devletin yetkisi çerçevesinde gerektiğinde onun
sorumluluğunu da tanımaktadır ve Türkiye, Sözleşme’nin tarafı olarak insan
haklarının uygulanması konusunda eğer Suriye vatandaşları ülkemize girer ve
onlara karşı Sözleşme’ye aykırı birtakım hareketlerde
bulunulursa, eylemlerde bulunursa Türk devleti, bu kez Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi çerçevesinde Türkiye'nin sorumlu tutulması söz konusu olabilecektir.
Bunlar teorik sorunlar değildir, daha önce İran’daki olaylar dolayısıyla
Türkiye’ye kaçan İranlılarla ilgili olarak Türkiye bu sorunları yaşamıştır ve
dolayısıyla, aynı türden sorunların yaşanmamasına bu anlaşma çerçevesinde yine
dikkat edilmesi gerekmektedir.
Bu çerçevede, özellikle anlaşmanın 17’nci maddesinde, uluslararası
anlaşmaların Suriye’yle yapılan terör anlaşmasını engellememesi gerektiği
unsurunu dikkate alarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uygun da ayrıca
hareket edilmesi gerekecektir, Suriye’den Türkiye'ye kaçan, başkaldıran veyahut
da bu olaylara karışan kişiler bakımından.
Bunun dışında, bu anlaşmada bazı unsurlar vardır ki muhtemelen
eskiden çok fazla düşünülmedi ama bundan sonra başka bir gözle
değerlendirildiği takdirde lehimize de kullanılabilecek unsurlar
içerebilecektir. Örneğin, anlaşmanın 7’nci maddesi, gerektiğinde tarafların
ortak operasyonlar gerçekleştirme olanaklarını araştırması hakkı, yetkisi
tanımaktadır taraflara. Dolayısıyla, Türkiye'yi, Suriye’de bu karışıklıklar
döneminde rahatsız eden terör eylemleri söz konusu olursa Türkiye'nin bunu
doğru değerlendirmesi, dolayısıyla, yerinde kullanma olanağından yararlanması
düşünülebilecektir, araştırılabilecektir. Bu konuya da uygulamacıların
dikkatini çekmek istiyorum.
Bunun dışında, KONGRA-GEL’le ve PKK’yla
mücadele çerçevesinde bu anlaşma, yine Türkiye’nin lehine çalışabilecek birçok
unsuru bu yeni koşullarda da içermektedir. Dolayısıyla, son gelişmeleri ciddi
bir şekilde incelemek, dikkatle izlemek suretiyle Türkiye bu antlaşmadan yararlı
sonuçlar elde edebilme olanağına sahip olacaktır.
Bu veriler çerçevesinde devletimizin bu verilere dikkat ederek
anlaşmayı uygulaması yararımıza olacaktır.
Dolayısıyla, bu anlaşmayı destekliyoruz, hayırlı olmasını
diliyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Çok teşekkür ederim Sayın Hüseyin Pazarcı.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili ve
Grup Başkan Vekili Sayın Mehmet Şandır.
Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Suriye söz konusu olunca, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve
Türkiye’de tüm kesimlerin, iktidarıyla muhalefetiyle hepimizin ortak
paydasıdır. Ortak duygularımızı, düşüncelerimizi birbirimizle paylaşmamız
gerekiyor. Çünkü Suriye Türkiye’nin diğer komşularından biri değildir; Suriye,
Türkiye’nin diğer ilişkide bulunduğu ülkelerden de biri değildir; Suriye bizim
kapı komşumuzdur ve Suriye’de yaşanan her hadise, eğer doğru tanımlanmaz,
zamanında ve yeterince gerekli tedbirler alınmazsa, o hadiseler doğrudan bizim
ülkemizi de etkileyecek mahiyettedir. Onun için, Suriye’de yaşanan hadiseleri,
Sayın Pazarcı’nın da söylediği gibi, doğru incelemek lazım, dikkatlice izlemek
lazım ve gerçekten bir iç siyaset malzemesi yapmadan Türkiye'nin devlet olarak,
bir millî politikası olarak, bir gelecek öngörüsü olarak gerekeni yapmak gibi
bir sorumluluğumuz var. Bu husustaki hassasiyeti dikkatinize sunmak üzere söz
konusu uluslararası sözleşmenin kanunlaştırılmasıyla ilgili 713 sıra sayılı
Kanun Tasarısı üzerinde grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde, bölgemizde ve dünyada yaşanan
olayları birbirinden soyutlayamayız. Mutlaka farklı boyutta da olsa, farklı
anlamlarda da olsa birbirleriyle çok doğrudan ilişkileri olan olaylardır. Bugün
bir anlamda tarihî ve coğrafi olarak bir sorumluluğumuzun olduğu, geçmişe
dayalı bir müktesebimizin olduğu bölgemizde, Orta Doğu bölgesinde -bu bölge ki
Türk coğrafyasıdır, bu coğrafyayı atalarımız bin yıl yönetmişlerdir- bu
coğrafyada yaşayan insanlara karşı bizim tarihî bir sorumluluğumuz olduğu
idrakiyle bölgemizde yaşanan bu olayları doğru tanımlamamız lazım.
Değerli milletvekilleri, Tunus’ta başlayıp Mısır, Libya, Yemen ve
diğer bölge ülkelerinde yaşanan hadiseler televizyonlarda yansıtıldığı,
gazetelerde yansıtıldığının ötesinde bir anlam taşır. Çok önceden ilan edilmiş,
1982 yıllarında bir devletin dışişleri bakanlığının uluslararası basına
yansıttığı bir raporda ifadesini bulan Büyük Orta Doğu Projesi’nin
uygulamasıdır. Bu, tabii ki bu ülkelerde yaşanan birtakım olumsuzlukların,
birtakım adaletsizliklerin, birtakım ekonomik zorlukların karşısında
vatandaşların, o bölge insanının, o ülke insanının taleplerinin eylemli ifadesi
olmanın çok ötesinde olaylardır. Biz, bu bölge ülkelerinde yaşanan halk
olaylarında, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bir damla kanın akmasına bile
razı değiliz. İnsanlar ölmemeli, hiçbir sebepten insanlar ölmemeli. Onun için,
hak talebiyle sokaklara dökülüp eylem yapan insanların, kamu düzenini sağlamak
adına aşırı güç kullanılarak öldürülmesini tasvip etmemiz mümkün değil, ne
Libya’da ne Mısır’da ne Tunus’ta ne diğerlerinde, özellikle de Suriye’de.
O bölge insanlarının hak arayışlarına, ekmek arayışlarına,
özgürlük arayışlarına karşı aşırı güç kullanılmasını tasvip etmemiz veya
sözlerimizden böyle bir anlam çıkartılması doğru olmaz ama tekrar ediyorum, bu
olaylar, hiç böyle kendiliğinden gelişen masum olaylar değildir. Bu olaylar, kurgulanmış,
planlanmış, programlanmış, başladıktan sonra hangi aşaması hangi şekilde eyleme
konulacak, işleme konulacak planlaması yapılmış, hazırlığı yapılmış olaylardır.
Dolayısıyla, bu olayları eğer biz doğru tanımlamak ve gereken tedbirleri
yeterince ve zamanında almak gibi bir sorumluluğu kendimizde görüyorsak, bir
gereklilik görüyorsak gerçekten bölgemizde yaşanan bu olayları doğru
tanımlamamız gerekir. Bu olaylar Büyük Orta Doğu Projesi’nin uygulamasıdır.
Yirmi iki ülkenin rejimlerinin, yönetimlerinin yeniden
düzenlenmesini, sonra da hudutlarının yeniden çizilmesini planlayan ve ilan
edilen, haritaları yayınlanan Büyük Orta Doğu Projesi’nin bölgemizde
uygulanmasıdır.
Değerli milletvekilleri, yeni bir yüzyılın ilk çeyreğindeyiz.
Tarihî bir sorumluluk altında görüşlerimi ifade ediyorum. Yeni bir yüzyılın ilk
çeyreğinde, küresel güçler, yeniden küresel projelerini uygulamak için bir masa
etrafında toplanıp dünya dengelerini yeniden kurgulamak ve dünyayı yeniden
paylaşmak için günümüzde bu seyrettiğimiz olayları insanlığa yaşatmaktalar.
20’inci yüzyılın sonu itibarıyla sona eren soğuk savaş sonrasında kurulan tek
kutuplu dünya düzeni, şimdi, çok kutuplu bir dünyaya evrilmektedir.
Artık, Amerika ve onun yandaşı, müttefiki Avrupa Birliğinin dışında dünyada yeni
küresel güç merkezleri oluşmaktadır. BRIC ülkeleri dedikleri Brezilya, Rusya, İndia ve Çin yeni küresel güç adayları olarak, eski küresel
güç adaylarına karşı bizim coğrafyamızda mevzi tutmaktalar. Eski küresel güç
merkezleri, güçlerini kaybetmemek, dünya dengesindeki paylarını kaybetmemek
için, şimdi, bizatihi, bu coğrafyaya kendileri gelerek ve de kan akıtarak
“Özgürlük ve demokrasi getireceğim.” yalanı altında insanları katlederek…
Bölgemizde, Irak’ta katledilen 1,5 milyon Müslüman’ın kanını nasıl soracağız?
Gazze’de katledilen çocukların kanı nasıl sorulacak? Olayları
doğru okumak lazım.
Bu mesele, siyasi partilerin kendi programları veya iktidarların
kendi politikaları değil, devletimizin bir millî politikası, dış politikası
olarak algılanmalı. Gözümüze baka baka, haritalar da yayınlayarak, bizim
ülkemizin de 17 vilayetini içine alan, adına Kürdistan diye ifade ettikleri,
devlet kurma projeleriyle ifade edilen Büyük Orta Doğu Projesi’nin temeli
budur. Eski küresel güç merkezleriyle yeni oluşan küresel güçler arasında bizim
coğrafyamızda mevziler kurulmakta ve bir güç paylaşımı kavgası yaşanmaktadır
ama heyhat ki, ne yazık ki altta kalan, ayak altında
kalan, kan akıtılan, canı alınan bizim insanlarımızdır, Müslümanlardır ve dün
aynı devletin vatandaşları olarak bin yıldır birlikte yaşadığımız
dindaşlarımızdır. İşin gerçeği budur. Bu meseleyi Batılıların gözüyle görmek ve
öyle tanımlamak çok büyük bir yanılgı olur.
Değerli milletvekilleri, Suriye’de yaşanan olayları
değerlendirirken bu bütünün gerçeğinden hareket etmek lazım. Bütünü görmeden parçanın gerçeğiyle meseleye hükmedebilmek mümkün
değil. O sebeple, bugün hükûmetlerimiz arasında imzalanan Terör ve Terör
Örgütlerine Karşı Ortak İşbirliği Anlaşması’nın kanunlaştırılması konusunda
Suriye’de yaşanan hadiseleri Hükûmetimizin, devletimizin çok dikkatlice
izlemesini, dikkatlice takip etmesini ve gereken tedbiri zamanında almasını
önermekteyim.
Bir başka şey daha söylüyorum, Dışişleri Komisyonu Başkanımız ve
Sayın Bakan burada: Bölgede gelişen olaylar karşısında, Mısır’da, Tunus’ta ve
Libya’da yaşanan olaylar karşısında Hükûmetin ortaya koyduğu tavır bana göre
doğru olmamıştır, Türkiye açısından da doğru olmamıştır, o bölge insanları
açısından da doğru olmamıştır. Nedir doğruluğun ölçüsü? Kan akması önlenememiştir.
Orada hukuka dayalı, milletin, halkın iradesine dayalı bir rejimin gelmesine
yeterince katkı vermemiştir. Burada bir eksiklik, bir yanlışlık var.
Devletimizin, milletimizin ve onu temsilen Hükûmetimizin çok yoğun gayretleri,
hatta yaptığı harcamalar boşa gitmek veya amaca hizmet etmemek gibi bir kadere
mahkûm olabilir. Libya’da ne yapıldıysa yapıldı ama Suriye öyle değil. Başta da
söylediğim gibi değerli arkadaşlar, Suriye bizim kapı komşumuz. Komşumuz değil,
kapı komşumuz. Orada çıkacak yangının en kısa sürede bizim evimizi de
saracağını hiç unutmayınız. Ayrıca, ben Türkiye-Suriye Parlamentolar Arası
Dostluk Grubu Başkanı olarak sizin adınıza, sizin temsil ettiğiniz milletimiz
adına komşu ülkemiz Suriye’nin halkıyla dost olmayı, bu kardeşliği dostluğa,
dostluğu da ortaklığa dönüştürmenin gayretiyle veya misyonuyla
çok yoğun olarak bu meseleyle ilgiliyim. Gördüğüm hadiseler beni tedirgin
etmektedir.
Değerli arkadaşlar, yetkililer burada olduğu için söylüyorum:
Türkiye bu olaylar karşısında, Suriye’de yaşanan olaylar karşısında Libya’da,
Mısır’da ve Tunus’ta gösterdiği tavrın dışında bir tavır ortaya koymalıdır. Her
şeyden önce ayrı bir pozisyon ihdas edemeyeceğimiz müttefiklerimizle yani
NATO’yla ve Birleşmiş Milletlerle önceden pozisyon belirlemeliyiz ve bizim
belirlediğimiz bu pozisyona dayalı olarak bu müttefiklerimiz bizden bir
beklenti içerisine girmeliler. Yoksa olaylar bacayı sardıktan sonra Türkiye’nin
“Ne yapacağım?” tereddüdünü yaşayıp “NATO’nun orada ne işi varmış?” dedikten
sonra NATO’nun içinde olmak için birçok gayret göstermek Türkiye’ye yakışmaz,
yakışmamıştır da. Ama Suriye’de böyle bir ihtimalin yaşanması bize çok pahalıya
mal olur çünkü Suriye’deki yangın aynıyla bizi sarar. Suriye’de yaşanan
hadiseler bizim de canımızı acıtmaktadır ama bununla kalmaz, o olaylar
Türkiye’ye yansıdığında canımız çok daha fazla acıyacaktır. Bunun için Türkiye,
şimdiki Suriye’deki olaylarla ilgili pozisyonunu şimdiden ifade etmelidir. Bu
pozisyona göre müttefiklerimiz Türkiye’den bir beklenti içine girmeliler yoksa
emrivakilerle ne müttefiklerimizden vazgeçebiliriz ne bu bölgedeki tarihî
sorumluluklarımızdan vazgeçebiliriz. İki arada bir derede bir politikayla
Türkiye üzerine düşen görevi yapamaz bir duruma düşebilir.
Onun için, ben, Suriye’de yaşanan bu hadiselerin hemen şimdi…
Okuduğumuza göre, Sayın Dışişleri Bakanı bugünlerde Şam’a gitti, Şam’da
bulunuyor ama bunun daha ötesinde tavırlar ortaya koymamız lazım. Seyirci
kalamayız.
MURAT YILDIRIM (Çorum) – Ne yapacaksınız?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Hükûmet olsak söylerdik, Hükûmet
olduğumuzda söyleriz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Lütfen arkadaşlar…
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Demek ki ne yapılması gerektiğini
düşünmeniz gerekiyor. Her şeyden önce, ne yapılması gerektiğini düşünmeniz
gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, çelik çomak oyunu oynamıyorsunuz. Bakın,
çıkarttığınız kanun tasarısı Terör ve Terör Örgütlerine Karşı Ortak İşbirliği
Anlaşması. Şimdi size buradan soruyorum: Türkiye’deki terörün adı “PKK”
Suriye’deki terörün adı ne? Devlete karşı işlenen ama adına “Halk isyanı, halk
hareketi” diye tanımlanıp kabul gören bu olaylara karşı Türkiye ikircikli bir
tavır mı ortaya koyacak? Türkiye de PKK’ya karşı silahlı, siyasi, her türlü
mücadeleye “Evet” derken, Suriye’de işte, özgürlük adına, ekmek adına sokağa
dökülüp devlete karşı isyana kalkan hadiseye nasıl bir tanım getireceksiniz, ne
diyeceksiniz? Libya’daki, Mısır’daki gibi “Öyle de böyle de” mi diyeceğiz,
yoksa Türkiye olarak hem o halkı koruyacağız hem de devletin, Suriye devletinin
-bu küresel projenin- ayak altında kalmasına engel mi
olacağız? Çok tarihî bir sorumluluk bizi bekliyor, gerçekten zor bir görev de
bekliyor, kolay değil bu. Öyle “Ne yapacağız?” efelenmesiyle bu meseleye
bakarsanız -ki bakmadığınızı biliyorum, yetkililer, ilgililer böyle
bakmıyordur- endişem şudur: Geç kalınmamalıdır. Böyle, dışarıdan verilecek
demeçlerle -Libya’da, Mısır’da- ortaya koyduğumuz tavırlarla Suriye’deki
yangının söndürülmesine katkı vermiş olmayız endişesiyle söylüyorum.
Türkiye’de bir terör var, bu terör canımızı yakmakta. Milletimizi
etnik temelde ayrıştırmayı, devletimizi parçalamayı -ki, o da bir küresel
proje, o da Büyük Orta Doğu Projesi’nin bir parçası- bunu engellemek için
Suriye’yle yaptığımız bu terör ve terör örgütleriyle mücadele anlaşmasında
Suriye’de yaşanan hadiseleri nasıl değerlendireceğiz? Nasıl tanımlayacağız?
Terör örgütü müdür, yoksa meşru halk ayaklanması mıdır?
Değerli arkadaşlar, tekrar söylüyorum: Asla, bir damla kanın
akmasını istemiyoruz. Asla, hiç adaletsizlik olmasın. İnsanlar ölmesin.
İnsanlar, tok yatsın, güven içerisinde yaşasın. Ama devletleri yıkarak bu
coğrafyanın rejimlerini bunalım içerisine iterek bu bölgeyi kontrol etmek
isteyen küresel güçlere fırsat vermemek gerekiyor. Tekrar ediyorum: Eski
küresel güç merkezleriyle yeni küresel güç merkezleri arasındaki Avrasya
coğrafyası bizim coğrafyamız, Türk coğrafyası. Bu coğrafyanın tüm jeopolitik
değerini ve kaynaklarını kontrol altında tutmak isteyen küresel güçler, bu
coğrafyaların yönetimlerini kriz içerisinde, halklarını yoksulluk içerisinde,
güvensizlik içerisinde tutarak gerçekten acımasız, daha önceki yüz yıllarda
yaşanmayan bir zulmü yaşatıyorlar. Bu sebeple -tekrar ifade ediyorum ki bundan
sonraki şeyde de buna bir kısım daha konuşmak istiyorum- tekrar ediyorum:
Suriye bizim kapı komşumuz, orada yaşayan insanlar bizim kardeşlerimiz,
ailelerimizin bir kısmı orada yaşıyor, Suriye vatandaşlarının akrabalarının
birçoğu Türkiye’de yaşıyor. Yani bu konuyu Mısır’da yaşanan hadiseler gibi
seyredemeyiz, Libya’da yaşanan hadiseler gibi seyredemeyiz. Tarihe karşı ve
milletimize karşı çok stratejik değerde bir sorumluluğumuz olduğunun idrakinde
Sayın Hükûmeti bu konuda duyarlı olmaya, dikkatli olmaya davet ediyorum.
Değerli milletvekilleri, gerçekten bu anlaşma önemli. Bu
anlaşmanın onaylanmasına biz de destek veriyoruz ama bunu fırsat bilerek ifade
ettiğim şu hususlardan, zannediyorum, ilgililer, ilgilenenler gereken sonuçları
çıkarmışlardır. Ümit ediyorum ki bu sonuçlar doğrultusunda doğrular yapılır.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE
SURİYE ARAP CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA TERÖR VE TERÖR ÖRGÜTLERİNE KARŞI
ORTAK İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 21 Aralık 2010 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Terör ve
Terör Örgütlerine Karşı Ortak İşbirliği Anlaşması”nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle
Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Terör Ve Terör Örgütlerine Karşı
Ortak İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
“Kullanılan Oy Sayısı :
230
Kabul :
229
Çekimser :
1 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Harun Tüfekci Yusuf
Coşkun
Konya Bingöl”
Anlaşmanın her iki ülkeye de
hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulunun bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım, buyurun:
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A)
Danışma Kurulu Önerileri (Devam)
2.- 752 sıra
sayılı Afgan Ulusal Polisinin Eğitilmesi ve Kapasitesinin Geliştirilmesi
Hususunda Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti
Hükûmeti Arasında İşbirliği Yapılmasına Dair Mutabakat Muhtırasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı’nın, gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 9’uncu
sırasına alınmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
Tarihi:
06/04/2011
752 sıra sayılı Afgan Ulusal Polisinin Eğitilmesi ve
Kapasitesinin Geliştirilmesi Hususunda Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İşbirliği Yapılmasına Dair
Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun 48 saat geçmeden Gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmının 9’uncu sırasına
alınması önerilmiştir.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını
gösteren tablo tutanağa eklidir.
Mustafa
Elitaş Muharrem
İnce |
Adalet ve
Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi |
Grubu Başkan
Vekili Grubu
Başkan Vekili |
Mehmet
Şandır Bengi
Yıldız |
Milliyetçi
Hareket Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi |
Grubu Başkan
Vekili Grubu
Başkan Vekili |
BAŞKAN – Öneriyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 9’uncu sıraya alınan Afgan Ulusal Polisinin
Eğitilmesi ve Kapasitesinin Geliştirilmesi Hususunda Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İşbirliği
Yapılmasına Dair Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
10.- Afgan Ulusal Polisinin
Eğitilmesi ve Kapasitesinin Geliştirilmesi Hususunda Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında İşbirliği
Yapılmasına Dair Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1019) (S. Sayısı: 752) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 752 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz talebi yoktur.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
AFGAN ULUSAL POLİSİNİN EĞİTİLMESİ
VE KAPASİTESİNİN GELİŞTİRİLMESİ HUSUSUNDA TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE
AFGANİSTAN İSLAM CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA İŞBİRLİĞİ YAPILMASINA DAİR
MUTABAKAT MUHTIRASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU
HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 5 Mart 2011 tarihinde Kabil’de imzalanan “Afgan
Ulusal Polisinin Eğitilmesi ve Kapasitesinin Geliştirilmesi Hususunda Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
İşbirliği Yapılmasına Dair Mutabakat Muhtırası”nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(x) 752 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Afgan Ulusal Polisinin Eğitilmesi
ve Kapasitesinin Geliştirilmesi Hususunda Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İşbirliği Yapılmasına Dair
Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı
açık oylama sonucunu arz ediyorum:
“Oy sayısı :
221
Kabul :
220
Ret :
1 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Harun Tüfekci Yusuf
Coşkun
Konya Bingöl”
Her iki ülkeye de hayırlar getirmesini diliyorum.
Sayın milletvekilleri, 10’uncu sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Denizcilik Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
11.- Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Denizcilik Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/957) (S. Sayısı: 682) (xx)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 682 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Özyürek, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Özyürek, sana son söz, süre
vermesin, istediğiniz kadar konuşun.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Değerli arkadaşlarım,
çok alkışlarsanız kısa konuşabilirim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükûmeti arasında denizcilik
anlaşmasının onaylanmasıyla ilgili Dışişleri Komisyonu Raporu hakkında söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını
gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 682 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Değerli arkadaşlarım, Suriye ilişkileriyle ilgili arkadaşlarım
anlattılar. Elbette Suriye ile Türkiye’nin ilişkileri son derece önemli ama bu
ilişkileri hükûmet düzeyinde, devlet düzeyinde kurarken, orada olup bitenleri
çok iyi değerlendirmek ve halkı, orada özgürlük isteyen, demokrasi isteyen
kesimleri de darıltmayacak, dışlamayacak bir tavır sergilemekte yarar var.
Değerli arkadaşlarım, söz almamın esas nedeni, artık bugünkü
toplantıyla, yarın komisyon raporlarını da görüştükten sonra Parlamentonun bu
dönemi sona eriyor. 12 Haziranda bir önemli seçim olacak. Bu önemli seçim,
tabii, Türkiye için gerçekten önemli. Halkımız dört yıllık olup biten olaylarla
ilgili, AKP’nin icraatıyla ilgili, Türkiye'nin durumuyla ilgili, ekonomisiyle,
sosyal hayatıyla, dış politikasıyla ilgili çok önemli bir karar verecek. Bu
kararın özgür bir şekilde verilmesi, halkın gerçek düşüncesinin sandığa
yansıması son derece önemli. Bunun olabilmesi için elbette sandık güvenliği
olmalıdır, elbette sandıktan çıkan irade doğru şekilde değerlendirilip
sayılmalıdır ve en önemlisi de sandığa gidecekler çeşitli şekillerde baskı
altına alınmamalıdır. Ekonomik baskı uygulanmamalıdır, idari baskı
uygulanmamalıdır, siyasi baskı uygulanmamalıdır. Öyle bir seçim yapmalıyız ki
sonuçlarını herkes içine sindirebilmelidir. Bunu halkımızın başaracağına
inanıyorum.
Tabii, bu, Türkiye’yle ilgili, halkımızla ilgili yönü yanında,
burada, Mecliste görev yapan arkadaşlarımızla ilgili, sizlerle ilgili, bizlerle
ilgili bir önemli yönü de var. Burada pek çok arkadaşlarımızla 2002 yılından
beri birlikteyiz, bazı arkadaşlarımızla 2007 yılından beri beraberiz. Tabii,
komisyonlarda tartışırken, burada tartışıp konuşurken bütün amacımız doğruların
ortaya çıkmasıdır, halkımızın lehine olan çözümlerin hayata geçmesidir. Biz
muhalefet milletvekilleri olarak bu doğrultuda çalıştık, bu amaçla çalıştık.
Çoğu kez bize göre doğru olan görüşleri, önerileri kabul ettiremedik ama
canınız sağ olsun. Ben, bundan sonra seçilecek bütün arkadaşlarıma tekrar yeni
dönemde başarılar diliyorum, herhangi bir şekilde aday olmayan veya aday olduğu
hâlde seçilecek yerde bulunamayan arkadaşlarıma da bundan sonraki
yaşantılarında başarılar diliyorum.
Tabii, bu bir emanettir, bu emanet bize verildiği zaman bunun
gereğini en iyi şekilde yerine getirmekle mükellefiz yoksa her görevin -dünya
Sultan Süleyman’a da kalmamış derler ya- bir sonu vardır. Şimdi de Parlamento
bir dönemi tamamlıyor yeni bir döneme başlayacak. Her yeni dönem taze bir
başlangıçtır, her yeni dönem bir umuttur, biz de bu umutla bu seçimlere
gidiyoruz. Halkımız için, milletimiz için, hepimiz için hayırlı uğurlu olmasını
diliyorum. Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. Sağ olun arkadaşlar (CHP ve
AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Özyürek, çok teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Şandır konuşma
yapacak mısınız efendim?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hayır, teşekkür ederim, arkadaşların
meseleyi anladığını sanıyorum, onun için tekrarlamaya gerek duymuyorum.
BAŞKAN – Peki.
Teşekkür ederim.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE
SURİYE ARAP CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA DENİZCİLİK ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 6 Eylül 2004 tarihinde Şam’da imzalanan “Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Denizcilik Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, oylama için bir dakika süre veriyorum ve
oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Denizcilik Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“Oy Sayısı :
230
Kabul :
230 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Harun Tüfekci Yusuf
Coşkun
Konya Bingöl”
Anlaşmanın Türkiye ve Suriye için hayırlar getirmesini diliyorum.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, alınan karar gereğince 700,
549, 589, 648, 352, 733 sıra sayılı Meclis araştırma komisyonları raporlarını görüşmek
için, 7 Nisan 2011 Perşembe günü saat 12.00’de toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Bugün özverili ve hoşgörülü iş birliği çalışmalarından dolayı grup
başkan vekili arkadaşlarımıza ve gruplarımıza özellikle teşekkürlerimi,
şükranlarımı sunuyorum.
Hepinize ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar
diliyorum.
Kapanma Saati: 21.31
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını
gösteren tablo tutanağa eklidir.