DÖNEM: 23 CİLT: 98 YASAMA YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
86’ncı
Birleşim
5 Nisan 2011 Salı
(Bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile
konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş
alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III. - GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Karabük
Milletvekili Mehmet Ceylan’ın, Karabük ilinin ve Türk demir çelik sanayisinin
kuruluşunun 74’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, merhum Alparslan
Türkeş’in ölümünün 14’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Konya
Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun, Avukatlar Günü’ne ilişkin gündem dışı
konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana Çukurova
Üniversitesinde 200 dönüm arazi üzerinde kurulu zeytin gen bahçesinin
söküldüğüne ilişkin açıklaması
2.- Eskişehir
Milletvekili H. Tayfun İçli’nin, özel yetkili mahkemelerde savunma makamının
görev yapmasının engellendiğine ilişkin açıklaması
3.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Avukatlar Günü’nü kutladığına ilişkin
açıklaması
4.- Kocaeli
Milletvekili Fikri Işık’ın, konuşmasında hiçbir partiye yönelik komplo
iddiasında bulunmadığına dair açıklaması
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel ve 23 milletvekilinin, taşımalı eğitimde yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1100)
B) Tezkereler
1.- İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair talebine ilişkin tezkeresi
(3/1447)
2.- Dilekçe
Komisyonu Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu
dönemde de çalışabilmesine dair talebine ilişkin tezkeresi (3/1448)
3.- TBMM
Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın, NATO KİS Merkezi ile İsviçre
Misyonu tarafından Cenevre’de 30 Mart-2 Nisan 2011 tarihleri arasında
düzenlenecek olan “Silahların Kontrolü Silahsızlanma ve Yayılmanın Önlenmesi
Alanlarında Parlamentoların Rolü” konulu toplantıya katılacağına ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/1449)
C) Önergeler
1.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit ve Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin;
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılarak Tarımsal Üretimde Kullanılan
Elektriğin Düşük Fiyattan Satılmasına Dair Kanun Teklifi’nin
(2/515) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/266)
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- ÖSYM’nin
sorunlarının araştırılarak daha sağlıklı çalışabilmesi için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen (10/485) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 5 Nisan 2011 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu
önerisi
2.- Akaryakıt
fiyatlarındaki artış hakkında verilen (10/1034) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 5 Nisan 2011 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu
önerisi
3.- Gündemdeki
sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine;
744 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler
hâlinde görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Kocaeli Milletvekili
Fikri Işık’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Kocaeli Milletvekili Fikri Işık’ın, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in, AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Kamu
Hizmetlerinin Düzenli, Etkin ve Verimli Bir Şekilde Yürütülmesini Sağlamak
Üzere Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Teşkilat, Görev ve Yetkileri ile Kamu
Görevlilerine İlişkin Konularda Yetki Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/1017) (S. Sayısı: 746)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Libya Arap Halk Sosyalist Büyük Cemahiriyesi
Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/872) (S. Sayısı: 681)
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Kamu
Hizmetlerinin Düzenli, Etkin ve Verimli Bir Şekilde Yürütülmesini Sağlamak
Üzere Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Teşkilat, Görev ve Yetkileri ile Kamu
Görevlilerine İlişkin Konularda Yetki Kanunu Tasarısı’nın (S. Sayısı: 746) Anayasa’ya
aykırı olduğu iddiasıyla, Başkanlıkça işleme alınıp alınamayacağı hususunda
X.- OYLAMALAR
1.- Kamu
Hizmetlerinin Düzenli, Etkin ve Verimli Bir Şekilde Yürütülmesini Sağlamak
Üzere Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Teşkilat, Görev ve Yetkileri ile Kamu
Görevlilerine İlişkin Konularda Yetki Kanunu Tasarısı’nın oylaması
2.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Libya Arap Halk Sosyalist Büyük Cemahiriyesi
Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, diyabet hastalarına ve tedavide kullanılan kan
şekeri ölçüm çubuğu alımıyla ilgili genelgeye ilişkin Başbakandan sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/18571)
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, SGK tarafından bazı
nedenlerle maaşları kesilen emeklilerin mağduriyetinin önlenmesine ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/18592)
3.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, ekonomik krizin ülkemiz
ekonomisine etkilerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Ali Babacan’ın cevabı (7/18597)
4.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki yöneticilerin
daha önceki görevlerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/18651)
5.- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın, Mustafa Kemal Atatürk’ün Dolmabahçe Sarayı’ndaki
odasının boşaltıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/18652)
6.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, akaryakıt kaçakçılığına ve Ulusal Marker
Projesi’nin gecikmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet
Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/18662)
7.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlak’ın, bir beldede TOKİ tarafından tapulara şerh
konulduğu ve kamulaştırma yapılacağı iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/18663)
8.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Mavi Akım doğal gaz boru hattının İsrail’e
uzatılacağı iddiasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın cevabı (7/18698)
9.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Azerbaycan-Türkiye doğal gaz boru hattına ve bazı
iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın
cevabı (7/18706)
10.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, sosyal güvenlik denetmenliği kadrolarına yapılacak
atamalarda mevcut tecrübeli personelden yararlanılmasına ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/18839)
11.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, SGK personeline fazla çalışma ücreti verilip
verilmeyeceğine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer
Dinçer’in cevabı (7/18842)
12.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Japonya-Fukuşima
Nükleer Santralindeki sızıntının ülkemizin nükleer enerji politikasına etkisine
ve yeni kurulacak olan nükleer santrallere ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/18897)
13.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Seyitömer
Termik Santrali İşletme Müdürlüğünün personel taşıma işi ihalesiyle ilgili
iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın
cevabı (7/18902)
14.- Bursa
Milletvekili Onur Öymen’in, Akkuyu Nükleer Santrali
Projesi’ne ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın
cevabı (7/18904)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.00’te açılarak dört oturum yaptı.
Kahramanmaraş Milletvekili
Mehmet Akif Paksoy, Kahramanmaraş’ta bulunan Germenicia
Antik Kenti’nin tanıtımına ve Türk turizmine kazandırılmasına,
Karabük Milletvekili
Cumhur Ünal, Karabük Demir Çelik İşletmelerine ve Karabük ilinin 74’üncü kuruluş
yıl dönümüne,
İlişkin gündem dışı
birer konuşma yaptılar.
Tekirdağ Milletvekili
Kemalettin Nalcı’nın, Trakya çiftçisinin sorunları ve Ergene Havzasına ilişkin gündem
dışı konuşmasına Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Eker cevap verdi.
Adana Milletvekili
Muharrem Varlı, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Eker’in verdiği rakamlarla insanlarımızı yanılttığına,
Tekirdağ Milletvekili
Kemalettin Nalcı, Trakya çiftçisinin Ziraat Bankasına olan borçlarına,
İlişkin birer açıklamada
bulundular.
Macaristan Ulusal
Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Mihaly Balla ve beraberindeki
parlamento heyetinin Türkiye Büyük Millet Meclisinin konuğu olarak resmî temaslarda
bulunmak üzere ülkemizi ziyaretlerine ilişkin Başkanlık Tezkeresi Genel Kurulun
bilgisine sunuldu.
Adana Milletvekili
Tacidar Seyhan ve 34 milletvekilinin, Mersin-Akkuyu’da kurulacak nükleer santralin muhtemel etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1099) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki
yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
Gündemin “Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında bulunan
ve görüşmelerine devam olunan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesi
kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul
edilen, Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/1012) (S. Sayısı:
725),
2’nci sırasında bulunan,
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Komisyonu Raporu (1/1016) (S. Sayısı: 719),
6’ncı sırasında bulunan
ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Sporda Şiddet ve Düzensizliğin
Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Komisyonu Raporu (1/990) (S. Sayısı:
646)
Görüşmeleri tamamlanarak
yapılan oylamalardan sonra;
3’üncü sırasında bulunan,
Türkiye’de Yapılan Birleşmiş Milletler Konferansları ve Toplantılarına Dair Ayrıcalık,
Bağışıklık ve Diğer Bazı Hususlara İlişkin Düzenlemeler Hakkında Birleşmiş Milletler
ve Türkiye Arasındaki Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1011) (S. Sayısı: 699),
4’üncü sırasında bulunan,
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve İslam Ülkeleri Standardlar
ve Metroloji Enstitüsü Arasında İslam Ülkeleri Standardlar
ve Metroloji Enstitüsünün Türkiye’de Kurulması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1008) (S.
Sayısı: 702),
5’inci sırasında bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası
İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükûmete Yetki Verilmesine Dair Kanun,
Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasının Kuruluş Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun ile Asya Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşmasına Katılmamızın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/1006), (S. Sayısı: 712),
Görüşmeleri tamamlanarak
yapılan açık oylamalardan sonra;
Kabul edildi ve kanunlaştı.
5 Nisan 2011 Salı
günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 22.00’de son verildi.
Nevzat PAKDİL |
Başkan
Vekili |
Bayram
ÖZÇELİK
Fatih METİN |
Burdur Bolu |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
|
Yaşar TÜZÜN Gülşen
ORHAN |
Bilecik Van |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
|
No.: 116 |
II.- GELEN KÂĞITLAR
1 Nisan 2011 Cuma
Teklifler
1.- Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekili Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi ve 1
Milletvekilinin; Kadını Şiddetten Koruma Kanunu Teklifi (2/896) (İçişleri;
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Adalet
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.3.2011)
2.- Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve 1 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/897) (Avrupa Birliği Uyum; Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31.3.2011)
Raporlar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Kamu Personel Yönetiminin
Geliştirilmesi ve Desteklenmesi Alanlarında İşbirliğine İlişkin Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/699) (S. Sayısı: 735) (Dağıtma tarihi: 1.4.2011) (GÜNDEME)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ve Almanya Federal Cumhuriyeti Federal
Savunma Bakanlığı Arasında Yapılan Mühimmat Dahil
Leopard 2 Ana Muharebe Tankı Silah Sisteminin Müşterek Konfigürasyon Kontrol
Yönetimi (JCCM) Konulu Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/982) (S. Sayısı: 737)
(Dağıtma tarihi: 1.4.2011) (GÜNDEME)
3.- Araştırma
Organizasyonu, Programları ve Faaliyetleri İçin Avrupa Anlayışı Hakkında
(EUROPA) Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/875) (S. Sayısı: 740) (Dağıtma
tarihi: 1.4.2011) (GÜNDEME)
4.- Ortak Savunma
Araştırma ve Teknoloji Projeleri Konulu 1 Numaralı Avrupa Araştırma Grubu
Düzenlemesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/871) (S. Sayısı: 741) (Dağıtma tarihi: 1.4.2011)
(GÜNDEME)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Alanda
Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/895) (S.
Sayısı: 742) (Dağıtma tarihi: 1.4.2011) (GÜNDEME)
No.: 117
4 Nisan 2011 Pazartesi
Raporlar
1.- Adana
Milletvekili Necdet Ünüvar ve 1 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Antalya Milletvekili Abdurrahman
Arıcı’nın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(2/889, 894) (S. Sayısı: 744) (Dağıtma tarihi: 4.4.2011) (GÜNDEME)
2.- Askeri
Tesislerin Güvenliği İleri Sürülerek Muğla İli Köyceğiz İlçesi Sultaniye Köyü Büyükkaraağaç Mahallesinin Boşaltılmasına İlişkin
Uygulamalara Son Verilmesi Talebini İçeren Dilekçelere İlişkin Dilekçe
Komisyonu Genel Kurulunun 24/12/2010 Dağıtım Tarihli
ve 23 Numaralı Kararına, İzmir Milletvekili Mehmet Vecdi Gönül ve
Afyonkarahisar Milletvekili Veysel Eroğlu’nun İtirazları ve Dilekçe Komisyonu
Genel Kurulu Raporu (5/5) (S. Sayısı: 745) (Dağıtma tarihi: 4.4.2011) (GÜNDEME)
Yazılı
Soru Önergeleri
1.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Batman’da bir partinin yöneticileri hakkında
bilgi istenildiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19025)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2011)
2.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, bir İngiliz şirketinin vergi borcuna ve bazı
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19026) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/03/2011)
3.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, açılışı yapılan tesislere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/19027) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/03/2011)
4.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, NATO’nun Libya’ya müdahalesine ve bir
açıklamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19028) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28/03/2011)
5.- Trabzon
Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu’nun, Sümela Manastırında yapılan ayine ve
Karadeniz Bölgesini kapsayacak Pontus televizyonu kurulacağı iddiasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/19029) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/03/2011)
6.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van-Muradiye’ye bağlı köylerin sulama sorununa
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/19030) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25/03/2011)
7.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Eydoğan’ın, Balıkesir-Bandırma’da
bir şirketin ÇED raporu alıp almadığına ve denetimlerine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19031) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2011)
8.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in, İstanbul Büyükada’da bulunan bir
parkın yıkımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/19032)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2011)
9.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, İstanbul-Fatih’teki Fevzipaşa Caddesinin bazı bölümlerinin otopark yapılması
amacıyla bir şirkete devredildiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19033) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2011)
10.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, uyuşturucu madde taşıdığı iddiasıyla gözaltına
alınan bir kişiyle ilgili bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/19034) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/03/2011)
11.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Devlet Memurlarına Ödenecek Zam ve Tazminatlara
İlişkin Kararın güncellenmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19035) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/03/2011)
12.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekici’nin, teknik eğitim veren program ve bölümlerin
mezunlarının memuriyetteki özlük haklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/19036) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/03/2011)
13.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, eğitim müfettişlerinin
özlük haklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/19037)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/03/2011)
14.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da gıda
güvenliği, hijyen ve kalite analizi yapan
laboratuvarlara ve yapılan denetimlere ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19038) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2011)
15.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’de gıda
güvenliği, hijyen ve kalite analizi yapan
laboratuvarlara ve yapılan denetimlere ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19039) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2011)
16.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un, yerleşim alanı
içerisindeki baz istasyonlarının çevre ve halk
sağlığına etkilerine ve baz istasyonunun kaldırılmasına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/19040) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2011)
17.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, TÜRKSAT yetkililerinin haksız ücret
aldıkları iddiasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/19041)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2011)
18.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Şükrü Elekdağ’ın, ABD’den F-35
savaş uçağı alımına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/19042) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2011)
19.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Tekirdağ F Tipi
Cezaevinde kitap toplatıldığı iddiasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/19043) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2011)
20.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, tarımsal sulamada denetim amaçlı görev yapacak
sorumlu elektrik mühendisi giderlerinin karşılanmasına ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/19044) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/03/2011)
Süresi
İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Anayasa Mahkemesi
üyelerinin ant içme metninde yapılacak değişikliğe ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/18017)
2.- Gaziantep
Milletvekili Akif
Ekici’nin, 2003-2010 yılları arasında açılan maddi ve manevi
tazminat davaları ve sonuçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18029)
3.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, bir hükümlünün avukatlarıyla görüşmelerine ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/18031)
4.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, cezaevlerindeki
tutuklulara internet olanağı sağlandığı iddialarına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18032)
5.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, CMK’nın
102. maddesi kapsamında serbest bırakılan sanıklara ve kaçan sanıkların
yakalanması için alınan tedbirlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18033)
6.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, HSYK’nın
bazı atama kararlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/18034)
7.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Polis Meslek Yüksek
Okulu sınav sorularının çalınması hakkında yürütülen soruşturmaya ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/18035)
8.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, karşılıksız çek düzenleme
suçu nedeniyle açılan davaların sayıları, verilen para cezaları ve
cezalandırılan kişilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18087)
9.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, karşılıksız çek düzenleme suçundan
dolayı dava açılmış kişilere ve cezaevinden kurtulmaya yönelik kanuni
düzenlemeye ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/18088)
10.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal’ın, bir kitabın yasaklanmasına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18089)
11.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, insan taşımacılığı yapanların kullandığı
akaryakıttan alınan vergilere, otogar çıkış ücreti ile otopark ücretlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18516)
12.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Kırıkkale’nin Büyükavşar
Beldesi ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/18518)
13.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, tarihi eserlerin restorasyonu
çalışmalarında meydana gelen yangınlara ve bunun sebeplerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18519)
14.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un, bir cezai soruşturmayla
ilgili bilgilerin basına sızdırıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/18520)
15.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, basın mensupları hakkında açılan adli
soruşturmalara, medya kuruluşlarının vergi incelemelerine ve basın özgürlüğünü
sağlayıcı tedbirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18521)
16.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, bir belediye başkanı ile bazı yöneticiler hakkında
ihaleye fesat karıştırma iddiasına ve yürütülen adli ve idari soruşturmaların
sonucuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18522)
17.- İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin’in, bir sanıkla ilgili sahte delil üretildiği iddiasına ve
yürütülen soruşturmaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18532)
18.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, Konya’ya yeni stadyum yapılmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18533)
19.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanının Brooklyn Belediyesini ziyaretiyle
ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18534)
20.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, İDO’da çalışan gemi
adamlarının maaşı ve avukatlık hizmet alımıyla ilgili iddialara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18535)
21.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa-Mustafakemalpaşa’da bazı köy yollarının
onarımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18536)
22.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa-Nilüfer’e bağlı bir köyün yol ve
kanalizasyon sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18537)
23.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal’ın, bir avukatın öldürülmesi ile ilgili adli
soruşturmaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18538)
24.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara’da asfalt danışmanlığı hizmet alımına ve
asfalt katılım payı tahakkukuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18539)
25.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Kadirli Kültür Merkezi
inşaatına ve Osmaniye’de bulunan diğer kültür merkezlerine ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/18541)
26.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekici’nin, sözleşmeden kadroya geçen personele yolluk
verilmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/18542)
27.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Yozgat Belediyesinin bir tesisi vergi borcu
mukabilinde Tarım ve Köyişleri Bakanlığına devrettiği
iddiasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/18543)
28.- Samsun
Milletvekili Osman Çakır’ın, okul kantinlerine ve denetimlerine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18544)
29.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Giresun Üniversitesi rektör seçimine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18545)
30.- Samsun
Milletvekili Osman Çakır’ın, Samsun-Vezirköprü’deki YİBO’nun
kapatılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18546)
31.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Kuzey Irak’a Kürtçe eğitim görmek üzere
öğretmen gönderildiği iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18547)
32.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekici’nin, dönüştürülen ve birleştirilen eğitim
kurumlarındaki norm kadro fazlası öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/18548)
33.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, İstanbul-Beykoz’da bazı
okullarda yapılan “Güçler ve Güçlükler” anketine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18549)
34.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Kütahya ve ilçelerindeki taşımalı eğitime
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18550)
35.- Hatay
Milletvekili Gökhan Durgun’un, Hatay’da bir okul
müdür yardımcısı hakkındaki iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18551)
36.- İstanbul
Milletvekili Fatma Nur Serter’in, ÖSYM’deki bazı çalışanlarla ilgili iddialara
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18552)
37.- İstanbul
Milletvekili Fatma Nur Serter’in, yenilenen KPSS Eğitim Bilimleri Sınavına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18553)
38.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, ithal sığırların Konya Sarayönü Konuklar
Tarım İşletmesinde karantinaya alınmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18556)
39.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa’da don ve sel afeti sebebiyle zarar
görenlere yapılan yardımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18557)
40.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Yozgat Belediyesinin bir tesisi vergi borcu
mukabilinde Bakanlığa devrettiği iddiasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/18558)
41.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, TCDD’nin bir dergisinde yayınlanan yazıya ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18559)
42.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, İstanbul Boğazına yapılması planlanan
üçüncü köprüye ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18560)
43.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, kamyonet tipi araçlara tartı kontrolünde
kesilen cezalara ve kamyonetlerin azami yük ağırlığı kriterlerine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18561)
44.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, yurt dışı seyahatlere,
bunlara katılanlara ve ödenen harcırahlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/18562)
45.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, TCDD’nin bir dergisinde yayınlanan yazıya ve kadın
erkek cinsiyet eşitsizliğine ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf)
yazılı soru önergesi (7/18563)
46.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, görevi esnasında hayatını kaybeden
askerlerin yakınlarına, şehit yakınlarına tanınan hakların sağlanmasına ilişkin
Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18564)
47.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Bakanlık şube müdürlüğü kadrolarına ve yapılan
atamalara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/18565)
48.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Yozgat Belediyesinin dış kaynaklı kredi
kullanımı nedeniyle Hazine Müsteşarlığına olan borcuna ve bir tesisin
devredildiği iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali
Babacan) yazılı soru önergesi (7/18567)
49.- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın, KKTC ile yaşanan soruna, büyükelçinin görevden
alınmasına ve yeni yapılan atamaya ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/18568)
No.: 117’ye Ek
4 Nisan 2011 Pazartesi
Raporlar
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat
ve 20 Milletvekili, Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü ve 38 Milletvekili,
Kırklareli Milletvekili Tansel Barış ve 23 Milletvekili, Adana Milletvekili
Nevin Gaye Erbatur ve 23 Milletvekili, Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya ve 22 Milletvekili, Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 22
Milletvekili, Konya Milletvekili Hasan Angı ve 19
Milletvekili, Konya Milletvekili Orhan Erdem ve 28 Milletvekili, Çanakkale
Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz ve 27 Milletvekili, Aydın Milletvekili Ahmet
Ertürk ve 21 Milletvekili, İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan ve 25 Milletvekili,
Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe ve 23
Milletvekili, İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 29 Milletvekili,
Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe ve 23
Milletvekili, İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 29 Milletvekili, Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 23 Milletvekili, İzmir Milletvekili Bülent Baratalı
ve 26 Milletvekili, Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu
ve 24 Milletvekili, Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan ve 21
Milletvekili, Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu ve 19 Milletvekili,
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 23 Milletvekili, Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkuner ve 25 Milletvekili,
İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 22 Milletvekili, İzmir Milletvekili Ahmet
Kenan Tanrıkulu ve 39 Milletvekili, Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19
Milletvekili, Isparta Milletvekili Haydar Kemal Kurt ve 23 Milletvekilinin
Ülkemizde Yaşanan Çevre Sorunlarının Araştırılarak Sürdürülebilir Çevre
Politikası İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Araştırması
Açılmasına İlişkin Önergeleri ve Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/3, 8,
12, 28, 31, 33, 38, 42, 47, 56, 59, 62, 64, 65, 68, 71, 84, 87, 89, 98, 101,
119, 145, 146) (S.Sayısı: 352) (Dağıtma tarihi: 4.4.2011) (GÜNDEME)
2.- Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün ve 26 Milletvekilinin, CHP Genel Sekreterinin Yasa Dışı Dinlendiği
İddiasının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Araştırması
Açılmasına İlişkin Önergesi ve Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/203) (S.Sayısı: 344) (Dağıtma tarihi: 4.4.2011) (GÜNDEME)
3.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 23 Milletvekili, Antalya
Milletvekili Tayfur Süner ve 26 Milletvekili, Bursa Milletvekili İsmet
Büyükataman ve 31 Milletvekili, Yalova Milletvekili İlhan Evcin ve 20
Milletvekili, Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün ve 24 Milletvekili,
İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar ve 21 Milletvekili, Bursa Milletvekili
Kemal Demirel ve 20 Milletvekili, İstanbul Milletvekili Mithat Melen ve 22
Milletvekili, İzmir Milletvekili Oktay Vural ve 21 Milletvekili, Kocaeli
Milletvekili Muzaffer Baştopçu ve 30 Milletvekilinin,
Deprem Riskinin Araştırılarak Deprem Yönetiminde Alınması Gereken Önlemlerin
Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci Maddeleri
Uyarınca Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri ve Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu (10/60, 63, 99, 242, 243, 244, 245, 246, 254, 256)
(S.Sayısı: 549) (Dağıtma tarihi: 4.4.2011) (GÜNDEME)
4.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 20 Milletvekili, Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 34 Milletvekili, İzmir Milletvekili Canan Arıtman
ve 39 Milletvekili, Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 25 Milletvekili, Bursa
Milletvekili Kemal Demirel ve 21 Milletvekili, Mardin Milletvekili Emine Ayna
ve 19 Milletvekili, Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı ve 19 Milletvekili,
Bursa Milletvekili Kemal Demirel ve 24 Milletvekili, İstanbul Milletvekili
Çetin Soysal ve 28 Milletvekili, Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 22
Milletvekili, Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 23 Milletvekili, Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 26 Milletvekili, Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdöl ve 29 Milletvekili, Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 Milletvekili, İzmir Milletvekili Canan Arıtman
ve 21 Milletvekili, Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür
ve 25 Milletvekili, Gaziantep Milletvekili Akif Ekici ve 27 Milletvekili,
Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 20 Milletvekili, Diyarbakır Milletvekili
Selahattin Demirtaş ve 19 Milletvekili, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 28 Milletvekili, İstanbul Milletvekili Çetin
Soysal ve 27 Milletvekili, İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen
ve 21 Milletvekili, Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 24 Milletvekili,
Manisa Milletvekili Ahmet Orhan ve 23 Milletvekili, İstanbul Milletvekili Alev Dedegil ve 21 Milletvekilinin, Kayıp Çocuklar Başta Olmak
Üzere Çocukların Mağdur Olduğu Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken
Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri ve Meclis Araştırması
Komisyonu Raporu (10 / 90, 190, 210, 235, 312, 433, 438, 466, 474, 496, 531,
539, 558, 563, 564, 565, 566, 567, 568, 569, 570, 571, 572, 573, 574) (S.Sayısı: 589) (Dağıtma tarihi: 4.4.2011) (GÜNDEME)
5.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 19 Milletvekili,
Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 Milletvekili, Diyarbakır Milletvekili
Selahattin Demirtaş ve 19 Milletvekili, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 21 Milletvekili, Ankara Milletvekili Tekin Bingöl
ve 23 Milletvekilinin Kanser Hastalığı Konusunun Araştırılarak Alınması Gereken
Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri ve
Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/348, 551, 666, 667, 668) (S.Sayısı: 648)
(Dağıtma tarihi: 4.4.2011) (GÜNDEME)
6.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekili Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin ve Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu Adına Grup
Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay
Vural’ın, Sivas Milletvekili ve Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin
Yazıcıoğlu ve 5 Kişinin Hayatını Kaybettiği Helikopter Kazası ve Kurtarma
Çalışmalarının Tüm Yönleriyle Araştırılarak Benzer Durumların Yaşanmaması İçin
Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98’inci İçtüzüğün
104 ve 105 inci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin
Önergeleri ve Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/333, 334, 335-3/1090) (S.Sayısı: 700) (Dağıtma tarihi: 4.4.2011) (GÜNDEME)
7.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 21 Milletvekili, Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak
ve 25 Milletvekili, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan
ve 20 Milletvekili, Edirne Milletvekili Cemaleddin
Uslu ve 19 Milletvekili, İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen
ve 27 Milletvekili, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 22 Milletvekili, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve 23 Milletvekili, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu Adına Grup
Başkanvekilleri Batman Milletvekili Ayla Akat Ata ve Batman Milletvekili Bengi
Yıldız, Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcı ve 21 Milletvekili, Sivas
Milletvekili Hamza Yerlikaya ve 19 Milletvekili, Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk ve 22 Milletvekili, Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz ve 24
Milletvekilinin, Spor Kulüplerinin Sorunları ile Sporda Şiddet Sorununun
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın
98’inci, İçtüzüğün 104 ve 105’inci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Araştırması
Açılmasına İlişkin Önergeleri ve Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/80,
91, 267, 674, 714, 737, 739, 876, 877, 878, 879, 880) (S.Sayısı:
733) (Dağıtma tarihi: 4.4.2011)
(GÜNDEME)
No.: 118
5 Nisan 2011 Salı
Rapor
1.- Kamu
Hizmetlerinin Düzenli, Etkin ve Verimli Bir Şekilde Yürütülmesini Sağlamak
Üzere Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Teşkilat, Görev ve Yetkileri ile Kamu
Görevlilerine İlişkin Konularda Yetki Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/1017) (S. Sayısı: 746) (Dağıtma tarihi: 5.4.2011) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergesi
1.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel ve 23 Milletvekilinin, taşımalı eğitimde yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1100) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/03/2011)
No.: 118’e Ek
5 Nisan 2011 Salı
Tasarı
1.- Afgan Ulusal
Polisinin Eğitilmesi ve Kapasitesinin Geliştirilmesi Hususunda Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
İşbirliği Yapılmasına Dair Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı (1/1019) (İçişleri ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2011)
5 Nisan 2011 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşimini
açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekili arkadaşıma gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz, Karabük ilinin ve Türk demir çelik sanayisinin kuruluşunun 74’üncü yıl
dönümü münasebetiyle söz isteyen Karabük Milletvekili Mehmet Ceylan’a aittir.
Sayın Ceylan,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Karabük Milletvekili Mehmet Ceylan’ın, Karabük ilinin
ve Türk demir çelik sanayisinin kuruluşunun 74’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
MEHMET CEYLAN
(Karabük) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Meclisimizin
23’üncü Döneminin bu son haftasının ilk gününde Karabük Demir Çelik
İşletmelerinin ve “Karabük’ün kuruluşu”nun 74’üncü
yıl dönümü münasebetiyle söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkanım,
değerli arkadaşlarım; bilindiği üzere, güzel ülkemizin seksen bir vilayetinin
birçok ilinde yılın belli günlerinde düşman işgalinden kurtuluş günleri
kutlanmaktadır ama bir cumhuriyet kenti olan Karabük’te ise kurtuluştan ziyade
“kuruluş günü” kutlanmaktadır. 3 Nisan 1937 yılında cumhuriyetimizin kurucusu
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün direktifleri doğrultusunda -ülkemizin
sanayileşmesi konusunda- Karabük’te ilk ağır sanayi tesisi Karabük Demir Çelik
İşletmelerinin temeli atılmış bulunmaktadır.
Aradan yetmiş
dört yıl geçmiştir. Karabük Demir Çelik İşletmeleri bu süreç içinde giderek
büyümüş ve ülkemizin sanayileşme ve kalkınmasında gerçekten çok önemli roller
üstlenmiş bulunmaktadır. Sadece çelik üretimiyle değil ama onun ötesinde,
mühendislik hizmetleriyle Türkiye’de birçok sanayi tesisinin -çimento
fabrikaları, çay fabrikaları, kuleler, antenler, köprüler, barajlar ve benzeri
gibi tesislerin- yapımında Karabük Demir Çelik İşletmelerinin, şimdiki
KARDEMİR’in mühendislerinin, işçilerinin, ustalarının emekleri, alın terleri
bulunmaktadır. İşte o açıdan Karabük Demir Çelik İşletmeleri ve KARDEMİR,
bölgemiz açısından son derece önemlidir.
1937 yılında on
dört haneli sadece bir köy olan Karabük, bugün nüfusu 100 binleri aşan,
gerçekten gelişen modern çehresiyle bir cumhuriyet kenti olma yolunda emin
adımlarla ilerlemektedir.
Karabük’ün
bugünlere gelmesinde Karabük Demir Çelik İşletmelerinin çok büyük emekleri
vardır. Karabük’e bu sayededir ki ülkemizin birçok yerinden işçiler, ustalar
göç ederek bu tesislerde çalışmışlardır. Ben buradan bir kez daha, bu tesisleri
kuranları, başta Büyük Atatürk olmak üzere, arkadaşlarını ve emeği geçenleri
şükranla yâd ediyorum, ruhları şad olsun.
Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; tabii, Karabük, ifade ettiğim gibi, 1937 yılında on dört
haneli bir köy. Karabük Demir Çelik İşletmelerinin büyümesiyle birlikte,
gelişmesiyle birlikte Karabük giderek büyümüş, göç almış ve 1950’li yıllarda
kasaba ve 1995 yılında da vilayet olmuş bulunmaktadır.
Tabii, vilayet
statüsüne geçtikten sonra, ilçe statüsünden vilayet statüsüne geçtikten sonra
da kurumsal yapıları ve diğer yatırım ve hizmetleri açısından büyük ihtiyaç
hissetmiş. İşte, Karabük, özellikle AK PARTİ İktidarı döneminde, son sekiz
buçuk yılda ihtiyaç duyduğu bu yatırım ve hizmetleri önemli ölçüde almış ve bu
ihtiyaçlarını kapatmış bulunmaktadır.
2007 yılında
kurulan Karabük Üniversitesi, bugün 10 fakültesi, 6 yüksekokuluyla birlikte 12
bin öğrenci kapasitesine ulaşmış ve dört yıl içinde 32 binlere ulaşacak
bir üniversiteye sahip olmuş bulunmaktadır. POMEM’iyle,
ilk ve ortaöğretim kurumlarıyla, sağlık tesisleriyle, yeni hastaneleriyle, ağız
ve diş sağlığı merkeziyle, 300 yataklı modern hastanesiyle, 100 kilometrenin
üzerinde duble yollarıyla, doğal gazıyla, Karasu içme
suyu tesisleriyle, KÖYDES’le yaptığı projelerle, TOKİ
tarafından 3 bine yakın konut ve öğrenci evleriyle ve gurur duyduğu Kardemir Karabüksporuyla, barajlarıyla, organize sanayisindeki
yatırımlarıyla Karabük, gerçekten cumhuriyet kenti olma yolunda emin adımlarla
ilerlemektedir. Eksikliklerini de -barajlarını ve diğer yatırımlarını- inşallah
AK PARTİ İktidarının gelecek döneminde tamamlayacaktır.
Bu duygu ve
düşünce içinde Karabük’ün ve KARDEMİR’in kuruluşunun 74’üncü yıl dönümünü bir
kez daha kutluyorum. 23’üncü Dönemde görev yapan bütün milletvekili
arkadaşlarımıza teşekkür ediyor, bu yeni seçimde başarılar diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
Ceylan, teşekkür ediyorum.
Gündem dışı
ikinci söz, merhum Alparslan Türkeş’in ölümünün 14’üncü yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’a
aittir.
Sayın Şandır,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,
merhum Alparslan Türkeş’in ölümünün 14’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, 4 Nisan tarihi itibarıyla partimizin kurucusu Alparslan Türkeş
Hakk’ın rahmetine yürümüştür, 14’üncü yıl dönümünü dün mezarı başında andık. Bu
Meclisin bir mensubuydu, Türk siyasi hayatının mümtaz şahsiyetlerinden biriydi;
Türk milletinin hayatında, getirdiği değerlerle, kurduğu siyasi partiyle
gerçekten çok derin izler bırakan, hizmet eden, emek veren çok büyük, önemli
bir şahsiyetti. Yalnız Türkiye’de değil, Türk milletinin yaşadığı her
coğrafyada saygıyla anılan bir büyük Türk evladıydı. Onu, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunda, onun yetiştirdiği bir ülkücü olarak rahmetle ve
şükranla anıyorum. O gerçekten bir duygu ve düşünce olarak en büyük ortak
paydamız olan Türk milliyetçiliği fikrini bir ideolojiye, bir siyasi programa,
bir iktidar olma projesine dönüştüren ve buna dayalı kadroları yetiştiren,
siyasi partiyi kuran, Türk siyasi hayatında ender büyüklerimizden biridir.
Alparslan Türkeş
seksen yaşında rahmetli olmuştur. Çalışırken Hakk’a yürümüştür. İnandığı dava
yolunda bütün ömrünü, bütün enerjisini tüketmiştir. Çalışırken, bu davaya
hizmet ederken, ülkesine, milletine hizmet ederken o yolda hayatını tüketmiş ve
rahmete yürümüştür. Onun, bu milletin hayatında çok önemli, hayatının her
döneminde, bu ülkenin geleceğinde, bu milletin hizmetinde çok önemli katkıları,
hizmetleri olmuştur. Bakınız, bugün devletimizin vazgeçemeyeceğimiz birçok
kurumunun kuruluşunda rahmetli Türkeş’in Başbakan Müsteşarı olarak imzası
bulunmaktadır. Türk siyasi hayatında birçok değerin, ortak değerin tesisinde
rahmetli Türkeş’in tavrı vardır, sözü vardır, eylemi vardır. İktidarda olsun
muhalefette olsun, Mecliste olsun Meclis dışında olsun, Türk siyasetine öncülük
yapmıştır, Türk siyasetini yönetenlere bir anlamda danışmanlık yapmıştır.
Onun söylediği
çok önemli ve bugün için çok ihtiyacımız olan bir iki hususu da arz etmek
istiyorum. Birincisi, rahmetli Türkeş derdi ki: “En kötü demokrasi en iyi
askerî yönetimden daha iyidir.” Milletin iradesine, milletin iradesiyle oluşmuş
Türkiye Büyük Millet Meclisine ve ondan çıkan iktidarıyla, muhalefetiyle sivil yönetimine
çok önem verir, çok değer verir, kendisi bir asker, kendisi bir ihtilalin
mensubu olmakla beraber demokrasiye, milletin iradesinin şekillendirdiği
demokratik yönetime samimiyetle inanırdı.
Bir diğer hadise,
milletin birliğini çok önemserdi. Gerçekten, bu topraklarda yaşayan halkın adı
olarak andığı Türk milleti onun için her şeyin merkeziydi, temeliydi. Kürt-Türk
ayrımına çok kızardı, insanların kendilerini soylarıyla tanıtmalarına çok
kızardı ve unutmayınız, derdi ki: “Ben ne kadar Türk’sem Kürtler de o kadar
Türk’tür, Kürtler kendilerini ne kadar Kürt hissediyorlarsa ben de o kadar
Kürt’üm.” Biz, et-tırnak misali bir olmuş, kardeş olmuş, tarih yazmış, geçmişi
paylaşmış, geleceği paylaşmak iradesinde bir milletiz. Bu milleti
farklılıkların üzerinden ayrıştırmanın, bunu işte “demokratik proje” diye veya
“millî birlik, kardeşlik projesi” diye bu milleti ayrıştırmanın kimseye faydası
olmadığını rahmetli Türkeş dün söylemiştir, bugünleri öngörmüştür. Rahmetli
Türkeş haklı çıkmıştır. Onu, tekrar şükranla, rahmetle yâd ediyor, saygılar
sunuyorum, huzurunda saygıyla eğiliyorum.
Hepinize teşekkür
ediyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Şandır.
Gündem dışı
üçüncü söz “Avukatlar Günü” münasebetiyle söz isteyen Konya Milletvekili Ayşe
Türkmenoğlu’na aittir.
Sayın
Türkmenoğlu, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun, Avukatlar
Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
AYŞE TÜRKMENOĞLU
(Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “5 Nisan Avukatlar Günü”
nedeniyle gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, 5 Nisan avukatlar için özel bir anlamı olan gündür.
Türkiye'nin en eski barosu olan İstanbul Barosunun ilk genel kurul toplantısını
yaptığı 5 Nisan 1878 tarihinden ilham alan ve ilk defa 1987 yılında kutlanmaya
başlanan 5 Nisan Avukatlar Günü, meslektaşlarımız için özel bir anlam ifade
etmiş ve bu vesileyle, avukatlık mesleğinin önemi, mesleğin sorun ve zorlukları
gündeme getirilmeye çalışılmıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bilindiği gibi hukuk devleti ilkesinin birinci ve en
önemli şartı bağımsız ve tarafsız yargıdır. Savunma olmadan bağımsız ve
tarafsız bir yargıdan bahsedilemeyeceği gibi savunma almadan ve savunma
yapılmadan gerçekleştirilen bir yargılamanın gerçek ve adil bir yargılama
sayılamayacağı hukuk devleti ilkesinin temel gereğidir. Doğru ve güvenilir bir
yargılama bağımsız mahkemelerin, hâkimlerin, savcıların varlığı kadar bağımsız
avukatların da varlığını gerektirmektedir. Bu anlamda, savunmanın temsilcileri
olan avukatlar da yargının diğer aktörlerinden daha az öneme sahip değildirler.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şüphesiz ki Türkiye’de yargının sorunları olduğu kadar
buna bağlı olarak avukatlarımızın da önemli sorunları bulunmaktadır. Yargının
kurucu unsurlarından olan ve kamu hizmeti niteliği taşıyan avukatlık mesleği
zor ve meşakkatli bir geçmişten günümüze gelmiş ve meslektaşlarımız türlü
zorluklarla mesleklerini ifa etmişlerdir. Geçmişte bir taraftan bürokrasinin
hantal ve yavaş işleyen yapısıyla uğraşan avukatlar bir taraftan da müvekkiline
durumu açıklamakta zorlanmış ve her türlü aksaklığı üstlenmek zorunda kalmıştır.
Yıllarca uzayan davalar, delile ulaşmada yaşanan zorluklar, bu nedenlerle
kaybedilen davalardan avukat sorumlu tutulmuş ve toplum nezdinde güvene layık
görülmeyen bir meslek konumuna getirilmeye çalışılmıştır. Hükûmet konaklarının
bir kenarına sıkıştırılmış adı “saray” olan adliye binalarından adaletin
tecelli edeceği beklenmiş ve devlet korumasında olan hâkim ve savcıların
yanında avukat adaletin kötü çocuğu sayılmıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; adaletin doğru ve kendine yakışır fiziki mekânlarda
tecelli etmesine inanan Hükûmetimiz, bu anlamda cumhuriyet tarihinin en önemli
icraatlarından birine imza atmış ve tüm Türkiye’de adliye binalarını görkemli
yapılara kavuşturmuştur. Sayın Başbakanımızın özel gayretleriyle
gerçekleştirilen bu hamle, tüm adalet mensupları ve vatandaşlarımız kadar bu
binaları en çok kullanan avukatlarımız için de mesleğin onuru adına uygun
çalışma ortamı yaratmış, avukatlarımız işlerini yaparken haz almaya
başlamışlardır.
Yine gittikçe
gelişen ve yaygınlaşan “UYAP” dediğimiz Ulusal Yargı Ağı Sisteminde adalet
erişimi kolaylaştırılmış ve bu anlamda sistemi en fazla kullanan ve yararlanan
kesim de avukatlarımız olmuştur. Bugün avukatlar her belge için, örneğin bir
duruşma tutanağı için mahkeme kalemlerine gitmek zorunda kalmamakta, sistem
üzerinden bürosunda tutanağı temin edebilmektedir. Sistemin daha da
geliştirilmesiyle bugün en fazla şikâyet edilen yargılamanın yıllarca uzaması
sorunu son bulacaktır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizde bugün 75 bini aşkın bir topluluğu ifade eden
avukatlar yargının güvenilirliği ve adaletin yerine getirilmesinde önemli bir
rol üstlenmişlerdir. Avukatlarımızın bu görevi yerine getirirken
karşılaştıkları sorunların çözümü konusunda hem bire bir meslektaşlarımızla ve
hem de avukatların meslek birliği olan barolar ve Barolar Birliği ile birlikte
iş birliği içerisinde katkı sağlayacağımızı ve sorunların giderilmesinde önemli
adımlar atacağımızı da belirtmek istiyorum.
Sözlerime son
verirken, ebediyete intikal eden tüm avukat meslektaşlarımıza Allah’tan rahmet
diliyorum, hepsini saygıyla selamlıyorum. Bu duygu ve düşüncelerle avukatlık
mesleğinin en önemli günlerinden birisi olan 5 Nisan Avukatlar Günü’nü
kutluyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Türkmenoğlu.
Sayın Güvel, buyurun efendim.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,
Adana Çukurova Üniversitesinde 200 dönüm arazi üzerinde kurulu zeytin gen
bahçesinin söküldüğüne ilişkin açıklaması
HULUSİ GÜVEL
(Adana) – Teşekkür ediyorum Başkanım.
Değerli
arkadaşlar, Adana’da Çukurova Üniversitesinde 1976’da 200 dönüm üzerine kurulan
ve aralarında nadir türleri de barındıran 86 değişik türden 7.500 zeytin
ağacının bilimsel amaçlarla yetiştirildiği zeytin gen bahçesi dozerlerle
sökülmektedir. Adana Valiliği İl Özel İdaresinin gerçekleştirdiği bu fiil,
ülkemizde bilime ne kadar önem verildiğinin de bir göstergesidir. Bu ülkede
zeytin gen kaynaklarının korunmasında büyük önem taşıyan bu merkezin yapılan
bir imar değişikliğine kurban edilmesine, tarım alanlarının imara açılmasına
sesini çıkarmayan bir Tarım Bakanı vardır. Böyle bir anlayışa sahip bir bakan
bu ülkenin tarım politikalarını belirleyemez. Göz göre göre bilimin
katledilmesine sesini çıkarmayan yetkilileri ve Sayın Bakanı açıklama yapmaya
davet ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın İçli,
buyurun efendim.
2.- Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçli’nin, özel yetkili
mahkemelerde savunma makamının görev yapmasının engellendiğine ilişkin
açıklaması
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, her zaman üyesi olmaktan gurur duydum, bir Ankara
Barosunun… Bir avukat olarak her zaman onur duydum ama son dönemlerde savunma
görevini yapan birçok avukatta olduğu gibi, özellikle özel yetkili mahkemelerde
ve savcılıklarda savunma makamının görev yapmasının engellenmesi nedeniyle,
sanıyorum bugünler cumhuriyet tarihinin savunma makamı açısından en karanlık
günleridir diyorum.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın İçli.
Sayın Öztürk…
3.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Avukatlar
Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bildiğimiz üzere 5
Nisan Avukatlar Günü. Herkes için adalet, adalet için hukuk, hukukun üstün
olduğu bir yönetimde tüm avukatların yargının temel unsuru olduğu gerçeği
hatırlanacağı umudu ve dileğiyle avukatların Avukatlar Günü’nü kutluyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Öztürk.
Bizler de avukat
arkadaşlarımızın Avukatlar Günü’nü canıgönülden
kutluyoruz.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel ve 23 milletvekilinin,
taşımalı eğitimde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1100)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde
taşımalı eğitim, 1989-1990 eğitim öğretim yılında pilot uygulaması başlayıp,
uygulamaya konulmuştur. Özellikle; 1-2 ve 3. Sınıflar için taşınan gözü yaşlı
öğrenciler, yaşadıkları sosyal ve psikolojik sorunlarla boğuşmakta, gözü yaşlı
anne babaları da çocuklarının sosyal, psikolojik ve fiziksel sağlık
sorunlarıyla mücadele etmektedir. Bu arada birleştirilmiş sınıfları ortadan
kaldırmayı amaçlayan sistem, yine birleştirilmiş sınıflara taşıma yapmaktadır.
Uygulamaya
geçilmeden önce yeterli çalışmalar yapılmadığını düşündüren sorunlar yumağı,
taşınan çocuklarla birlikte her gün artmaktadır. Sağlığa uygun olmayan fizik
şartlara taşınan çocuklar, hem fiziksel sağlıklarından olmakta hem de
psikolojileri bozulmaktadır.
Kapanan okullarla
birlikte bir çok köyde eğitimle ilgili hiç eser
kalmamıştır. Köylerden; eğitimin direği ve başlangıcı olan öğretmenler tamamen
silinmiştir. İstiklal Marşı hiç dinlenmeyen yüzlerce köyümüz bulunmaktadır. Bu
köylerde milli bayramlarımız kutlanamamakta ve bu coşku yaşanamamaktadır.
Köylülerimiz cehalete terk edilmiştir.
Konu çok
önemlidir. Özellikle ilk 3 sınıfın eğitimi köylerde verilmelidir. Bu yaş
grubundaki çocuklar ailelerinin yanında, evlerine yakın ve güvende okullarına
gitmeli ve harabe haline dönmeye başlamış olan okullar köylerde yeniden işler
hale getirilmelidir.
1. Ülkemizde
taşımalı eğitime geçişin amacı ne idi? Günümüzdeki uygulamalarla bu amaca
ulaşılabildi mi?
2. Taşımalı
eğitime başlanmasıyla birlikte kaç okulda eğitime son verildi, kaç köyde okul
kapatıldı? Kapanan köy okullarının şimdiki durumu nedir?
3. Taşımalı
eğitim uygulamaları sırasında servis araçları ile taşınan kaç öğrenci, trafik
kazaları sonucunda hayatını kaybetmiştir? Kaç öğrenci yaralanmıştır?
4. Çok küçük
yaşlardaki çocuklar ailelerinden uzak yerlere taşınarak psikolojik ve sosyal
sorunlar yaşamaktadır. Kendi sorunlarını gittikleri yerlere taşımak dışında
oraya uyum sağlayamadıkları için sorunları daha da artmaktadır. Bu tür
sorunların ihtimali üzerine ne gibi çalışmalar yapılmıştır?
5. Taşımalı
eğitimin sosyal ve psikolojik yönü ile ilgili Milli Eğitim Bakanlığı nasıl bir
ön çalışma yapmış ve bu çalışmaların sonuçları nasıl değerlendirilmiştir?
6. Taşımalı
eğitim sisteminin uygulanmasından önce ne gibi fizibilite ve ön çalışmalar
yapılmıştır? Bu çalışmalarda ortaya çıkan sorunlar hangileriydi ve bu konularda
nasıl çözümler gerçekleştirildi?
7. Taşımalı
eğitim merkezlerinin sisteme geçiş öncesinde, fiziksel, sosyal, kültürel ve
sağlık konularında desteklenmesi ve tamamlanması yönünde ne gibi çalışmalar
yapılmıştır? Halen bu sorunların yaşandığı okullara yönelik neler
yapılmaktadır?
8. Taşımalı
eğitimle daha kaliteli eğitim için laboratuvar ve eğitim araç gereci daha
donanımlı okullarda eğitim planlanmışken, bu konuda açığı bulunan okullara
taşınan çocuklarımızın durumu nedir?
9. Eğitimde
ailenin desteği ve çocukların güven duygusunun da geliştirilmesi önemli bir
konudur. Halen 1-2-3. sınıflardaki çocukların taşınarak eğitim alması
sağlanırken bu çocukların yaşadığı psikolojik ve fiziksel sağlık sorunları ile
ailelerinin yaşadığı korku ve panik ile başa çıkmak için neler yapılmaktadır?
10. Taşıma
sırasında yaşanan kazaların sebepleri ve çözümleriyle ilgili ne gibi çalışmalar
yapılmıştır?
11. Taşıma
merkezi okullarda, beslenmenin denetimleri nasıl yapılmaktadır?
12. Bir çok Bakanlığa sürekli kadrolar tahsis edilirken,
ülkemizde halen eğitimin temel taşı olan öğretmen açığının kapatılmasına
yönelik çözümler üretilememektedir. Öğretmen açığına taşımalı eğitim çözüm
olmuş mudur? Bu konudaki sorunların çözümü için neler yapılmaktadır?
Taşımalı eğitimle ilgili sorunların ve hali hazırda eğitimle
ilgili durumun ortaya konulması, aksaklıklara son verilmesi için gereken
önlemlerin alınması ve bu konuda sosyal bir politika oluşturulmasına ışık
tutulması amacıyla Anayasanın 98'inci, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri
uyarınca bir Meclis Araştırması açılması hususunda gereğini saygılarımızla arz
ederiz.
1) Kemal Demirel (Bursa)
2) Abdulaziz Yazar (Hatay)
3) Ali Oksal (Mersin)
4) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
5) Derviş Günday (Çorum)
6) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
7) H. Tayfun İçli
(Eskişehir)
8) Abdullah Özer (Bursa)
9) Eşref Karaibrahim (Giresun)
10) Selçuk Ayhan (İzmir)
11) Şevket Köse (Adıyaman)
12) Ali İhsan
Köktürk (Zonguldak)
13) Fehmi Murat
Sönmez (Eskişehir)
14) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
15) Mehmet Ali
Özpolat (İstanbul)
16) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
17) Ensar Öğüt (Ardahan)
18) Ahmet Küçük (Çanakkale)
19) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
20) Muhammet Rıza
Yalçınkaya (Bartın)
21) Bayram Ali
Meral (İstanbul)
22) Tekin Bingöl (Ankara)
23) Sacid Yıldız (İstanbul)
24) Ahmet Ersin (İzmir)
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemdeki
yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşme
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının üç tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım:
B) Tezkereler
1.- İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığının,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesine
dair talebine ilişkin tezkeresi (3/1447)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu
dönemde de çalışabilmesine dair bir talebi olmuştur. Başkanlığımızca uygun
görülen bu talep İçtüzüğün 25 inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.- Dilekçe Komisyonu Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair talebine ilişkin
tezkeresi (3/1448)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Dilekçe
Komisyonunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de
çalışabilmesine dair bir talebi olmuştur. Başkanlığımızca uygun görülen bu
talep İçtüzüğün 25 inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3.- TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın, NATO
KİS Merkezi ile İsviçre Misyonu tarafından Cenevre’de 30 Mart-2 Nisan 2011
tarihleri arasında düzenlenecek olan “Silahların Kontrolü Silahsızlanma ve
Yayılmanın Önlenmesi Alanlarında Parlamentoların Rolü” konulu toplantıya
katılacağına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1449)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
TBMM Dışişleri
Komisyonu Başkanı Sayın Murat Mercan, 30 Mart-2 Nisan 2011 tarihleri arasında
NATO KİS Merkezi ile İsviçre Misyonu tarafından Cenevre’de düzenlenecek olan
“Silahların Kontrolü Silahsızlanma ve Yayılmanın Önlenmesi Alanlarında
Parlamentoların Rolü” konulu toplantıya katılacaktır.
TBMM Dışişleri
Komisyonu Başkanı Sayın Murat Mercan bahsekonu
toplantıya katılımı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 9. Maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN –
Tezkereyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım. Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.26
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Meclis Başkanlığının
son tezkeresinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi tezkereyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Tezkere kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Sayın milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün
19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım:
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- ÖSYM’nin sorunlarının araştırılarak daha sağlıklı
çalışabilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen
(10/485) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Nisan 2011 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu;
05.04.2011 Salı günü (bugün) toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisini,
İçtüzüğün 19 uncu Maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
(Mersin)
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Gündeminin, Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan 10/485 esas numaralı, “ÖSYM’nin sorunlarının araştırılarak
daha sağlıklı çalışabilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla” Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri Gereğince Meclis
Araştırması önergemizin görüşmelerinin Genel Kurulun 05.04.2011 Salı günkü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN –
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde Alim
Işık, Kütahya Milletvekili.
Buyurun Sayın
Işık.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; bugün, doğrudan 1 milyon 700 bin
dolayında gencimizi, dolaylı olarak en az 10 milyonu ve Türkiye’de yaşayan 73,5
milyonu ilgilendiren çok önemli bir skandalla ilgili Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına vermiş olduğumuz bir önerge üzerine söz aldım. Bu vesileyle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, maalesef konuşması zor, söylemesi zor ama AKP İktidarı
döneminde skandal üstüne skandalın yaşandığı bir kurumun Türkiye’yi en son
getirdiği noktayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Kurum, ÖSYM. Maalesef bugün, en
son yaşanan skandalla milyonlarca genci gelecekten umutsuz ve hayalleri
çalınmış bir insan gibi yaşatmak hiçbirimizin hakkı da değil, haddi de değil.
Sayın
Cumhurbaşkanı ve Sayın Hükûmet adına Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in peşinen
Sayın ÖSYM Başkanının açıklamalarından tatmin olduklarını ifade ettikleri bir
konu, herhâlde kendi çocukları, yakınları veya torunları sınava girmediği için
basitten geçirilmek isteniyor. Henüz Devlet Denetleme Kurulu
görevini yapıp tamamlamamış, ortada bir rapor yok, diğer taraftan savcılık
konuya el atmış, bir hüküm yok ama yapılan açıklamalar bu yaşanan skandalın ya
da basına yansıdığı ismiyle “gizli şifre” iddiasının doğru olmadığı,
siyasilerin veya basın mensuplarının insanların kafasını karıştırdıkları
yönünde geçiştirilmesi gerçekten acıdır, üzücüdür ve büyük bir haksızlıktır.
Hepinizin bildiği
gibi, 2 Nisan 2011 tarihinde basına gizli şifre iddiasıyla yansıyan konu iki
temel çözüm üzerinde bütünleşmiştir. 27 Mart 2011 tarihinde
yapılan son YGS sınavında sorulan soruların bir şifreyle rahat çözülebileceği
dolayısıyla bu şifrenin sızdırıldığı kişilerin hiçbir birikimi olmasa dahi bu sınavda
başarılı olabileceği iddiasıyla, birinci şifrenin cevap şıklarında yer alan
sayılar küçükten büyüğe doğru sıralandığında çakışan sayıların doğru cevap
olduğu, ikinci şifrenin de, eğer bu şifrede küçükten büyüğe doğru sıralama
zaten yapılmış ise o zaman da doğru cevabın “A” şıkkı olduğu yönündedir. Bu
bir avukat bayanın tespitiyle ortaya çıkmış ve kamuoyunun bunun üzerine
gitmesiyle, maalesef, gerçek olduğu hepimizin de yakından izlediği gibi bugün
tespit edilmiştir.
Şimdi, öncelikle,
daha önceki sınavlarda bazı soruların yanlış olduğu gerekçesiyle iptal
edildiği, diğer taraftan bazı adayların yerine sahte adayların girdiği ve
tespit edilenlerin iptali yönündeki konularda yaşananlar hepimizin malumu ancak
son dönemde yaşananlar gerçekten çok acı verici.
2003 yılından
itibaren, Sayın Millî Eğitim Bakanının bir yazılı soru önergeme verdiği resmî
cevaptan size okuyorum. Sınavlar itibarıyla iptal edilen soru sayılarını
sizlerle paylaşmak istiyorum:
ÖSYM tarafından
yapılan sınavlarda 2003 yılında toplam 2 soru, 2004 yılında 14 soru, 2005
yılında 11 soru, 2006 yılında 20 soru, 2007 yılında 25 soru, 2008 yılında 25
soru, 2009 yılında 44 soru iptal edilmek zorunda kalınmıştır. Bunlar Sayın
Millî Eğitim Bakanının resmî cevabından verdiğim rakamlar.
Bunlar makul,
olabilir ama bir şey görünüyor burada: Zaman ilerledikçe yani AKP İktidarının
bu tür kurumlarda da “benden olsun” anlayışı yaygınlaştıkça buradaki hassasiyet
kaybolmuş, 2 ile alınmış 44’e kadar gelmiş.
Son iki yılda
polis meslek yüksekokulu sınavlarında iptal edilen sınavları yaşadık. Bir
dershanede sınav tarihinden bir hafta önce cevaplar veriliyor, gençlerimiz eğer
o dershaneye gitmişse polis oluyorlar. Allah’tan ÖSYM bunu tespitler ortaya
çıktıktan sonra iptal etti, haksızlık önlendi. Arkasından, KPSS sınavında
yaşanan usulsüzlük, yolsuzluk, -çok özür diliyorum- hırsızlığın sonunda birçok
insan bedavadan kamuda memur oldu. Sadece eğitim bilimleri sınavı iptal
edilerek öğretmenlerle ilgili güya haksızlığın önüne geçildi ama hepimizin
unuttuğu bir şey var: O, diğer kamu personeli yerleştirmelerinde esas alınan
genel kültür soruları da maalesef bu çalınan, hırsızların sızdırdığı cevapları
içeriyordu, onlar iptal edilmedi. İşte geçen dönem memur atandı, atanan tüm
kardeşlerimize hayırlı olsun ama hakkı yenenler bunu unutmayacak.
Şimdi, en son
yaşanan bu YGS sınavındaki, gençlerimizi âdeta ümitsizliğe sürükleyen ve
gerçekten aileleriyle beraber tüm ulusumuzu devlete ve devletin kurumlarına
güvenmekten alıkoyan uygulama maalesef bu ülkeye yakışmadı. Biz, bu gençlerimizin
morallerinin bozulup ikinci sınavlarında da başarısız olmalarına yol açacak
uygulamaların derhâl kaldırılmasından yanayız. Onun için, gençlerimizin morali
bozulmasın diye bu konuyu Genel Kurul gündemine taşımayı daha uygun bulduk.
Basın toplantısı ve diğer kanalları özellikle gençlerimizin geleceği açısından
hiç değerlendirmeyi düşünmedik ama yüce Meclisin çok değerli siz üyelerinin
bilgisine sunarak bunun acil çözümlerinin bulunması gerektiği düşüncesiyle
konuyu sizlerle paylaşmanın daha doğru olduğunu düşünüyoruz.
Tabii, Sayın
Cumhurbaşkanının ve Sayın Başbakan Yardımcısının ifadeleri gerçekten bu ülkeyi
yönetmekte artık son dönemde özellikle acze düşmüş anlayış açısından çok ibret
vericidir. Hiçbir belgeye dayanmadan, bilgiye dayanmadan, ama bir gerçek var,
bu şifrenin kullanıldığı artık tüm ulusumuz tarafından ortaya çıkmasına rağmen,
bu şekildeki söylemlerle bunun kapatılması asla ve asla düşünülmemelidir. Çünkü
KPSS sınavında yapılan yolsuzluk, haksızlık ve hırsızlıkların maalesef üzeri
kapatılmış, yine verdiğimiz soru önergelerine gelen resmî cevaplarda maalesef
bu konuda suçluların bulunamadığı yönünde cevabın verilmiş olması bu ülke için
son derece acıdır.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Millî Eğitim Bakanının burada olmasını çok arzu ederdim,
gördüğüm kadarıyla yok. Bugün bir skandala daha şahit oldum. Millî
Eğitim Bakanlığının ücretini ödediği millî eğitime bağlı okullardaki İnternet
sisteminden Adalet ve Kalkınma Partisinin resmî web sitesine giriliyor, BDP’nin resmî web sitesine giriliyor, Cumhuriyet Halk Partisinin
resmî web sitesine giriliyor ama Milliyetçi Hareket Partisinin resmî web
sitesine herhangi bir öğrencimiz veya okuldaki herhangi bir öğretmen ya da
idareci girmek isterse bakınız karşısına ne çıkıyor: “Bu siteye erişim
sakıncalı içeriğinden dolayı Millî Eğitim Bakanlığı isteğiyle Türk Telekom AŞ
tarafından engellenmiştir.” Sayın Bakan, siz her şeyi çok iyi takip
ediyorsunuz da, işinizi takip etmiyorsunuz. Bunu yüce Meclisle paylaşıyorum. Bu
konudaki bürokratları bilgilendirdim, şu anda çalışıyorlar, huzurunuzda hepsine
teşekkür ediyorum ama bir bakan eğer kendi talimatıyla bir siyasi partinin
resmî web sitesine girişi engelliyorsa, bunun cevabını burada vermek zorunda.
Cevap budur.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – İleri demokrasi…
ALİM IŞIK (Devamla) –
Bu, ileri demokrasinin Türkiye’yi getirdiği noktadır. Sayın Bakanı göreve davet
ediyorum. Özellikle de YGS sınavında yaşananlardan dolayı kendisiyle beraber
YÖK Başkanı ve ÖSYM Başkanının kendilerine büyük gelen o koltuktan bir an önce
inmelerini talep ediyorum, derhal inmeleri lazımdır. Çünkü,
bugün eski ÖSYM Başkanı hakkında konuştukları da hiç yakışık almamıştır. O
pislikleri temizlemeden böyle konuştuğu konusunu Sayın Bakana yakıştıramıyorum. O bürokratla siz beraber çalıştınız ama
o kişi onuruyla istifa etti…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİM IŞIK (Devamla) –
…yeni Başkanın ve Bakanın da derhâl istifasını talep ediyorum.
Önergemize
desteğinizi bekliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) – Bakanla konuştun mu?
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Genel Müdürüyle konuştum.
HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) – Bakanla konuşsaydın.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Bakana ulaşamadım.
BAŞKAN – Grup
önerisinin aleyhinde Muğla Milletvekili Yüksel Özden. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
YÜKSEL ÖZDEN
(Muğla) – Sayın Başkanım, değerli üyeler; MHP grup önerisi aleyhinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.
Çok değerli arkadaşlar, daha bir ay öncesinde, Türkiye'de ortalama
5 milyon, bazı yıllarda 8 milyona yakın kişiyi sınava alan kurumun yeniden
yapılandırılması, günümüzdeki çağdaş, teknolojik donanımlar doğrultusunda
sınavın geçerliliğini, güvenirliğini artırması için Öğrenci Seçme ve
Yerleştirme Merkezini yeniden yapılandırdık, sadece öğrenciyi seçmediği için
bundan sonrasında da Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi olarak adını
değiştirdik. Bahsettiğimiz kurum -biraz önce
söylediğim gibi- 8 milyona yakın insanı sınava alıyor yıllık. Bu sınavlar
sadece öğrenci sınavları değil, bir tarafta KPSS, göreve ilk giriş sınavı,
terfi sınavı, TUS sınavı, ÜDS, ALES; DGS ve Jandarma Okulları Komutanlığı
sınavı gibi kırk kadar sınav yapıyor. Bu sınavların yapılmasında,
uygulanmasında daha önce ortaya çıkan eksiklikler, yanlışlar, ithamlar,
iddialardan dolayı hepsinin üzerine gidildi ve bu kurumla ilgili düzenlemeyi
daha bir ay öncesinde yaptık.
Sayılara
baktığımızda, bu sınavlara girenler, görev alanlar itibarıyla sayılar
milyonları buluyor. İşte, 2010 yılındaki rakamları verecek olursak, 5 milyon
kişi sınava giriyor, 1 milyon kişi sınavda görev alıyor yani 6 milyon kişi.
Etkisiyle baktığımızda, bu ülkedeki herkes bu sınavlardan etkileniyor şu veya
bu şekilde.
Şimdi -üzerinde
daha önce konuştuğumuz- bu sınavın üzerinde, bir yerinde bir şeyler bularak
oradan fırtına koparmak yerine bu ülkedeki kurumların, işlerini bilir, yapar,
güvenilir hâlde olması ve böyle bilinmesi hepimizin görevi. Bunun için çalıştık
burada ve bir ay öncesinde bu kanunu buradan çıkardık.
Ben verilen
araştırma önergesinin gerekçesine bakıyorum, daha önceki sınavlarda ortaya
atılan iddialarla ilgili bir gerekçeyle tekrar Meclis araştırması isteniyor.
Bir defa, buradaki tutarsızlığa, buradaki özensizliğe dikkatinizi çekmek
istiyorum. Bu Kurum bir ay öncesinde oluşturulmuş ama siz çok daha öncesindeki
bir sınavla ilgili iddiaları gerekçe göstererek tekrar bu kurumun yeniden
yapılandırılmasını istiyorsunuz. Tekrar baktım, bu kurum yeniden
yapılandırılırken görüşmelerde bulunan grubunuz üyesi arkadaşların herhangi bir
itirazları olmuş mu, bir eleştirileri olmuş mu, çekinceleri olmuş mu? Böyle bir
şey yok.
Şimdi, gelelim bu
sınavla ilgili iddialara. Çok kıymetli milletvekili arkadaşlarım, bir defa,
şimdiye kadar kendimiz bu sınavlara girdik. Daha sonrasında çocuklarımız,
yeğenlerimiz, arkadaşlarımız, hepsi de girdi ve her zaman bu sınav olduğunda bu
ülke bu sınavlara kilitlenir. Hepimiz şöyle böyle bu sınavla ilgiliyizdir,
tarafızdır, bir taraftan sonuçları merakla bekleriz. Bugüne kadar böylesine bir
şeffaflık gördük mü?
Daha önceki
sınavlarda olmayan bir şeyi yapıyor ÖSYM bu sefer. Her bir öğrenciye soru
kitapçığı hazırlıyor ve her biri biricik. Yani, 160 sorunun yeri her bir
kitapçıkta farklı. Ayrıca, bu kitapçıklardaki cevap
şıklarının yeri her bir kitapçıkta farklı. Yani, 1 milyon 692 bin adet, her
biri biricik olan, başka eşi benzeri olmayan bir soru kitapçığı üretiyorsunuz,
bunun üzerine kimsenin söylediği, söyleyebileceği bir şey yok ve ondan sonra,
kendine çok güvendiği için, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi diyor ki “Ben,
bu 1 milyon 692 bin kitapçığın her birini İnternet’e koyacağım.” ve koyuyor. Kitapların
her biri teker teker yayınlanmaya başlandı, 400 bine mi ulaştı tam bilmiyorum,
bu sabah itibarıyla 360 bini geçmişti. Hiçbirinde böylesine bir durum yok çünkü
bu kitapçıkları üreten algoritmanın böyle bir şeyi yapmasının imkânı yok.
Defalarca denenmiş, cevaplanıp gelen soru kitapçıkları bakılmış, rastgele
içinden örneklemler alınmış, böylesine bir şey yok. 400 bine yakın kitapçık
ilan edilmiş, böylesine bir şey yok ortada ve geri kalanlar da ilan edilmeye
devam ediliyor ama siz kalkıyorsunuz, milyonlarca gencin ümitleriyle,
hayalleriyle oynuyorsunuz, onları bir belirsizliğe, bir kaosa
sürüklemek istiyorsunuz. Eğer çocuklar üzerinden, gençlerin eğitimi üzerinden
siyaset yapmak istiyorsanız, gelin bizim yaptıklarımızdan daha iyisini yapmayı
vaat edin, “Biz, bu ülkedeki gençlerin daha iyi, daha kaliteli eğitim alması
için şunları şunları öngörüyoruz. 165 tane üniversite
açtınız, biz bu üniversitelerin yanına ekleyeceğiz.” deyin veya bu üniversitelerin
-şöyle veya böyle- dünya standartlarında daha verimli, daha etkili olması için,
dünyada yarışabilecek gençler yetiştirmek için neler yapacağınızı söyleyin.
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) – Siz çekilin, biz yapacağımızı yaparız.
YÜKSEL ÖZDEN
(Devamla) – Sizin yaptıklarınızı da biliyoruz biz.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sınavsız…
YÜKSEL ÖZDEN
(Devamla) – Sizin yaptıklarınızı da çok iyi biliyoruz.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Bir sınavı bile başaramıyorsunuz, bir de övünerek anlatıyorsunuz!
YÜKSEL ÖZDEN
(Devamla) - Gelin, üniversite öğrencileri üzerinden, üniversite adaylarının
hayalleri, beklentileri üzerinden oyun oynamayı bırakalım.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Ne oyunu ya, ne oyunu!
YÜKSEL ÖZDEN
(Devamla) – Çünkü 1 milyon 692 bin kitapçığın hiçbirisinde…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Bu ne, bu? Sayın Konuşmacı, bunu gördün mü sen?
YÜKSEL ÖZDEN
(Devamla) – …bugüne kadar bir hata bulamadınız ve iddia ediyorum
bulamayacaksınız, hiç kimse o kitapçıkların üzerinde bir iddia, bir aksilik,
bir kodlama, herhangi bir şey bulamayacak…
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Savcı mısın?
YÜKSEL ÖZDEN
(Devamla) – …çünkü bilgisayar, formüllü algoritma ile her birini biricik olarak
üretmiş.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Öğrencilere verilen kitapçıkta bir şey var mı, onu koy ortaya.
Öğrencinin kitapçığında var mı?
YÜKSEL ÖZDEN
(Devamla) – Peki, neyin üzerinden yapıyorsunuz? Üzerinde söz söyleyecek başka
bir şey bulamadığınız için cevap anahtarı üzerinden fırtına koparmaya
çalışıyorsunuz.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Biz çıkarmadık basın çıkardı, basın.
YÜKSEL ÖZDEN
(Devamla) – Oysa çocuklarımızı ilgilendiren tarafında bugüne kadar ilan edilen
kitapçıkla ilgili hiçbir şey yok.
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) – Olmaz tabii, yargı sizin elinizde, ÖSYM sizin elinizde.
YÜKSEL ÖZDEN
(Devamla) – Tekrar söylüyorum: Milyonlarca genci belirsizliğe, kaotik bir
duruma sürüklemek için konuşmayın, üzerinde somut bulabildiğiniz bir şey varsa…
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Şifre var mı, şifre? Şifre var mı, onu bir açıklasana güzel
kardeşim.
YÜKSEL ÖZDEN
(Devamla) – …cevapların üzerinde, çocukların kullandığı kitapçıklarla ilgili,
cevap anahtarıyla ilgili yaptığınız bir şey varsa onu söyleyin ve bunu…
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Şifre, kopya sayıldı mı?
YÜKSEL ÖZDEN
(Devamla) – Şifre değil, ortalıkta şifre yok.
MUHARREM İNCE (Yalova)
– Kız çocuklarını bir okulda toplayabildiklerine göre istediğini istediği okulda
toplayabilirler.
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – O çelik kasa şifresi mi?
YÜKSEL ÖZDEN
(Devamla) – ÖSYM Başkanı, uzun, açık, net, samimi bir şekilde sorulara cevap
verdi. Burada zerre kadar kimsenin hiçbir şey bulamayacağına güvendiği için…
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Şifre ne, şifre?
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) – Kendisi bile inanmıyor söylediklerine. Yazık ya!
YÜKSEL ÖZDEN
(Devamla) – …bu kadar kitapçığı zaten İnternet’e koyuyor ama siz şu ana kadar
hiçbir sınavda böylesine şeffaflık görmediniz, böylesine açıklık, net durum
göremediniz.
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) – Bravo!
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Her sınavda yolsuzluk var, her sınavda sahtekârlık var.
YÜKSEL ÖZDEN (Devamla)
– Çok değerli arkadaşlarım, bakın, sizlere tavsiyem… Bu Kurum kuruluyorken ben
“Arkadaşlarımın herhangi bir eleştirisi, itirazı var mı?” diye baktım,
“Şerhleri var mı?” diye baktım, bir şerh yok. Bir ay önce çıkan yeniden
yapılandırmayla ilgili bugün getirdiğiniz gerekçe, aylar öncesi, bu Kurum
yapılandırılmadan altı ay, yedi ay öncesinde yapılan bir sınavla ilgili. Her
biriyle ilgili şikâyetler üzerine incelemeler, araştırmalar devam etmektedir.
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) – Ne oldu, sonuç ne, sonuç?
YÜKSEL ÖZDEN
(Devamla) – Sizlere son sözüm: Gençler üzerinden siyaset yapmak istiyorsanız…
(CHP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Siyaset filan yapmıyoruz, sahtekârlıktan bahsediyoruz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Hırsızlık yapanları söylüyoruz, gençlerin geleceğini çalanları
söylüyoruz, gençlere sahtekârlık yapanları söylüyoruz.
YÜKSEL ÖZDEN
(Devamla) – ...onlara daha parlak bir gelecek vaat edin, daha kaliteli bir
üniversite eğitimi söyleyin, onların hayalleriyle, onların kafasında karışıklık
yaratarak, bir bardak suda fırtına koparmaya çalışarak siyaset yapmayı bırakın.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – İmtihana benim oğlum girdi!
YÜKSEL ÖZDEN
(Devamla) - 1 milyon 692 bin adet kitapçığın her biri, bir başkasına
benzemeyecek şekilde…
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – İmtihana benim oğlum girdi!
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Şifre ne, şifre?
YÜKSEL ÖZDEN
(Devamla) - 1 milyon 692 kitapçığın her biri, hiçbir şekilde şaibeye,
eleştiriye, şüpheye ve birilerinin buradan istifade etmesine yönelik olmayacak
şekilde yapılmıştır. Bundan sonrasında…
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) – Nereden biliyorsunuz? Nereden biliyorsunuz? Kendiniz mi
incelediniz?
YÜKSEL ÖZDEN
(Devamla) - 400 bin adet olan kısmı yayınlanmıştır, bundan sonrasını da hep
birlikte göreceğiz.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum, araştırma önergesinin aleyhinde olduğumu bir kez daha
belirtiyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Grup önerisinin
lehinde, İstanbul Milletvekili Sayın Nur Serter.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde konuşmak için
söz almış bulunuyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten, yeni
ÖSYM’nin göreve başladıktan çok kısa bir süre sonra, Türkiye'nin yeni bir ÖSYM
sınav skandalıyla çalkalanmakta olduğunu görüyoruz. Bu defa, ÖSYM’nin, yeni
atılımlarını yaparken o çok övündüğü ve sınavda kopyalanmanın önüne geçeceğini
iddia ettiği kişisel, özel soru kitapçığı uygulamasını neden
gerçekleştirdiğini, bu ortaya çıkan sonuçla kamuoyu anlamıştır. Kişiye özel
soru kitapçığı, olanlardan anlıyoruz ki kişiye özel şifrelemeyi de beraberinde
getiren yeni bir uygulamayı başlatmıştır. Bu nedenle, ÖSYM’yi, ÖSYM Başkanını
kutluyoruz.
Şimdi burada,
benim çok merak ettiğim bir konu var. ÖSYM Başkanı, bu şifreleme olayı ortaya
çıktıktan sonra acaba neden ÖSYM içinde bir soruşturma, hadi bırakın
soruşturmayı, bir inceleme bile başlatma gereği duymamıştır? Herhangi
bir kurumun başındaki kişi, orada, doğru ya da değil, böyle bir iddia ortaya
atıldığında, kaldı ki Türkiye'nin tümünü, bütün çocuklarımızı, bütün
gençlerimizi, onların geleceğini ilgilendiren bu derece önemli bir iddia ortaya
atıldığında en azından bir bakar, “Böyle bir şey var mıdır, yok mudur?” diye
bir inceleme yapma gereği duyar. Çünkü aynı ÖSYM Başkanı, bundan önce
ortaya çıkan ve hâlâ faili bulunmayan soru skandalıyla ilgili olarak kurumun
bütün çalışanlarını şaibeli ilan etmiştir, yetersiz, yeteneksiz ve şaibeli ilan
etmiştir. Mademki kendisinden önce faili hâlâ bulunamayan bu soru skandalıyla
ilgili bütün çalışanlar şaibelidir, o hâlde bu şifreleme durumunda “Bir kişi
bile acaba böyle bir suç işledi mi? Bir şaibe altında kalabilir mi?” deme
gereğini ÖSYM Başkanının duymamış olması aslında kendisinin şu anda şaibeli
konumuna düşmesine, maalesef, neden olmuştur. Ama Hükûmet, başta Sayın
Cumhurbaşkanı, bu olaya her nasılsa, neyi anladıysa, ÖSYM Başkanının o
anlaşılmayan ve çelişkilerle dolu açıklamalarından ne anladıysa, kefil olmuş,
arkasından Hükûmet tatmin olduğunu ifade etmiştir. Vallahi, kamuoyu tatmin
olmadı değerli milletvekilleri, biz tatmin olmadık. Biz bu çelişkilerle dolu
açıklamalardan hiçbir biçimde tatmin olmadık.
Bu çelişkilerle
dolu açıklamalarda ÖSYM Başkanı “1 milyon 700 bin değişik soru kitapçığı
üretildi.” diyor, hemen arkasından “Yok, bazı kitapçıklar da birbirine benzer
olabilir.” diyor. “Kamuoyuna sunmuş olduğu kitapçık acaba neden sınavda
kullanılan master kitapçıklardan biri değildi?”
sorusuna da hâlen cevap verebilmiş değildir. Ama en önemlisi, kendi içinde
böyle bir soruşturma başlatma gereği duymuş olmamasıdır. Bu, suça fiilen
iştirak anlamına gelir.
Bakınız, neden
duymalıydı biliyor musunuz? Şunun için duymalıydı: Bundan önceki ÖSYM döneminde
en önemli birimlerinde ÖSYM’nin çok ciddi sorumluluk alarak çalışmış olan
personelin tümüne yakını hakkında soruşturma başlatıldı ve ÖSYM Başkanı, bizim
burada beş gün arka arkaya alt komisyonda yaptığımız bütün toplantılarda, bu
personeli YÖK’e göndermesinin gerekçesi olarak da bunların şaibeli olduğunu
söyledi. Bunlar şaibeli.
Peki, bu dönemde
1 kişi var, soruşturma kapsamı dışında bırakılıyor ve almış olduğu burs
nedeniyle de bu 1 kişi Kanada’ya gönderiliyor. Bu 1 kişinin ismini daha önce
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu
da söyledi: Mustafa Asil. Bu 1 kişi, soruşturma kapsamı dışında bırakılmasına
rağmen, yeni ÖSYM aşamasında geliyor tekrar Türkiye’ye ve aynı yerde göreve
başlıyor. Bu 1 kişinin özelliği nedir biliyor musunuz? Soruların tümünü gören
az sayıda insandan birisi olması. Bu 1 kişinin önemi bu. Bununla ilgili hiçbir
soruşturmaya gerek duymuyor. 318 personel içinden bir tek bu mudur şaibesiz
olan, taltif edilmesi, ödüllendirilmesi gereken? Bunların da cevabını hâlâ
verebilmiş değildir. Benim, iki ayı aşkın bir süredir, bu konuda vermiş olduğum
soru önergelerine de cevap gelmemiştir.
İki: ÖSYM’de, şu
anda, KPSS’den muaf tutularak yani KPSS’ye girmeksizin, METEKSAN şirketine geçici işçi olarak
alınan ama ÖSYM’nin Bilgi İşlem biriminde uzman statüsünde ve Test Araştırma
Biriminde yine uzman konumunda çalışan elemanlar var. Bu nasıl bir iştir?
Değerli milletvekilleri, bunları sorgulamayacak mıyız? KPSS’yi atlayacaksınız siz -işte kadrolaşma budur zaten-
atlatacaksınız, geçici işçi diye alacaksınız ve ÖSYM’nin en kilit birimlerinde
bu insanlara görev yaptıracaksınız. Bilgi İşlem Dairesi Müdür Yardımcısı, adını
vermiyorum, Müdür Yardımcısının çocuğu bu sınava girdi. Bu Müdür Yardımcısı, Bilgi
İşlem Müdür Yardımcısı olarak bütün bu sınavların değerlendirilmesinden sorumlu
kişi. Bundan önceki uygulamada çocuğu sınava girenler o dönem için görevden
uzak tutuluyorlardı, en azından test değerlendirme işi yaptırılmıyordu. Şimdi
böyle bir şey yok. Göreve devam ediyor herkes. Burada herkesin çocuğu sınava
giriyor ama onun çocuğu sınava girmesine rağmen en kilit mevkide görevine devam
ediyor. Vatandaş da çocuğunu dershaneye göndererek, özel öğretmenler tutarak,
özel ders kitapları alarak yıllarca emek sarf ederek çalıştırıp üniversiteye
sokmaya çalışıyor.
Bir başka soru:
27 Mart günü yapılan ÖSYM’nin yaptığı YGS sınavında cezaevlerinde sınav iki
saat geç yapıldı. Neden? Ve bu neden kamuoyundan gizlendi? Bu, kamuoyundan
gizlendi, bu sınav iki saat geç yapıldı, sınavın ortasında fen bilimleri ders
kitabının cevap şıklarının olmadığı görüldü -ne ilginçtir, bütün cezaevlerinde-
yeni kitapçıklar getirtildi. Diyelim ki iyi niyetle, diyelim ki bir maddi hata
oluştu böyle bir şey oldu. Peki, ÖSYM Başkanının bunu kamuoyundan özenle
gizlenmesi ve bu konuda hiçbir soruşturma açıp da görevini ihmal etmiş olan
kişileri araştırmaması nedendir acaba? Bu da cevapsız kalmış sorularımızdan
biridir.
Kız ve erkek
öğrencilerin ayrı ayrı okullarda İstanbul’da sınava alınmasını tesadüf diye
nitelendirmek gerçekten insan aklıyla alay etmektir. Bunun başka bir izahı
yoktur.
Ünal Yarımağan, ÖSYM’nin bir önceki
Başkanı, bugün soruyor, diyor ki: “Sınav kapılarında arama yapıldı, çok göz
boyamaca aramalar, insanların saçının tokası söküldü, neredeyse röntgeni
çekildi ama kulakları kapalı girenlere bu inceleme, bu araştırma yapılmadı;
kulakları kapalı girenlere yapılmadı yani onların kapalı olan baş kısımlarının
arkasında böyle bir dinleme aygıtının olup olmadığı araştırılmadı.” Biz de gördük zaten ekranlarda araştırılmadığını. Bu bir ayrıcalık
değil midir? Kadın yapar, başı öyle girer; kadın yapar, ayrı bir odaya alır,
başını açtırır bakar, ondan sonra kapattırır. Buna verilecek makul bir cevap
yoktur.
Cevap kâğıdı ve
veri güvenliği ihaleleri acaba gerekçesiz olarak neden ÖSYM tarafından iptal
edilmiştir?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Dinleme cihazı sadece başörtünün altına mı saklanır; mesela
ceketin altına, eteğinin altına saklanmaz mı yani?
FATMA NUR SERTER
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, bağırabildiğiniz kadar bağırın, kamuoyu
buradaki sahteciliği, buradaki skandalın hesabını…
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) – Senin aklın ikna odasında kalmış, haydi git sen, oralara git. Haydi süren doldu, yürü…
FATMA NUR SERTER
(Devamla) – MHP’nin önergesini destekliyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Dinleme cihazı ille başörtünün altına mı saklanıyor?
BAŞKAN -
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde Kocaeli Milletvekili Sayın
Fikri Işık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun.
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) – Kafayı bozmuşsun sen başörtüyle ya!
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) – Ne alakası var?
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) – Var alakası, var alakası…
BAŞKAN – Sayın
milletvekilli, karşılıklı konuşmayalım.
Buyurun Sayın
Işık.
FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun… (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN – Sayın
Hatibi dinleyelim. Arkadaşlar, lütfen…
FİKRİ IŞIK
(Devamla) – Sayın Başkan, süremi dondurun.
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) – Ne alakası var?
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sahtekarlıkla baş örtüsünün ne alakası var?
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) – Var alakası! (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf
atmalar) Benim çocuğum da baş örtülü.
BAŞKAN – Sayın
Kurt… Haydar Bey… Sayın Kurt… Sayın Kurt… Lütfen Sayın Aydoğan… Sayın Aydoğan…
Sayın Kurt…
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Kalpazanlıkla başörtüsünün ne alakası var?
BAŞKAN -
Arkadaşlar, hatibi dinleyelim, kendi aramızda konuşmayalım lütfen.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Kalpazanlıkla başörtüsünün ne alakası var?
BAŞKAN - Sayın
Işık, buyurun.
FİKRİ IŞIK
(Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun Anayasa’nın 98, Meclis İç Tüzüğümüz’ün 104
ve 105’inci maddeleri gereğince verdiği Meclis araştırma önergesi hakkında,
önergenin aleyhine söz almış bulunuyorum, bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, her bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının en tabii hakkı eğitim
hakkıdır ve daha iyi bir hayat, daha iyi bir gelecek için en iyi eğitim
olanaklarından yararlanma hakkına da sahiptir. Bunun için toplumumuzda gelişen
eğitim bilinciyle birlikte yüksek eğitim öğretimde çok ciddi bir rekabet
oluşmuştur. Âdeta milyonlarca gencimizin girdiği sınavdan önemli oranda
kaliteli okulları kazanan öğrencilerimiz vardır ve bu öğrencilerin arasına
girmek için bütün velilerimiz çok ciddi fedakârlıklar yapmak durumundadır.
İşte, bu noktada
bu sınavların güvenli olması, açık olması, şeffaf olması, sağlıklı olması,
toplumun adalet duygusunu zedelemeyen bir tarzda yapılması son derece
önemlidir. Bakın bu konu siyaset üstü bir konudur, bu konu, siyasi partilerin
kendi aralarında polemik yapacakları bir konu asla
değildir. Şimdi bu noktada bugüne kadar yaşanan aksaklıklar,
uygulamada meydana gelen problemlerden dolayı bu yüce Meclis daha bir ay önce
ÖSYM’nin ismi de dâhil yapısını baştan aşağı çok ciddi bir reforma tabi tuttu
ve bu reformun içeriğine yönelik personel ve satın almaların dışında muhalefet
partisi temsilcilerimizin de bir muhalefet şerhi yok. Demek ki daha bir
ay önce yaptığımız reform muhalefeti de, toplumun geniş kesimlerini de tatmin
eden bir reformdu. Dolayısıyla…
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Yetkiyi verdik, kullanamamışsınız. Sahtekârlık yapılsın diye mi
verdik yetkiyi?
FİKRİ IŞIK
(Devamla) - Müsaade ederseniz… Hiç rahatsız olmayın.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Doğruyu söylemiyorsun ama. Hangi maksatla yetki verildi,
sahtekârlık yapılsın diye mi?
FİKRİ IŞIK
(Devamla) - Bu noktada şunu çok net olarak ifade ediyoruz: Toplumun güvenini
sarsacak herhangi bir olay varsa bu olayın soruşturulması, açığa çıkarılması,
sorumlu kişilerin cezalandırılması sadece muhalefetin değil iktidar olarak da
hepimizin görevidir. Zira bu siyaset üstü bir olaydır. Ancak maalesef bu
yapılan -adına provokasyon da diyebilirsiniz, hata da
diyebilirsiniz, yanlış da diyebilirsiniz- ne olduğu daha çok net olarak açığa
çıkmamış bir konu vesilesiyle, bu konunun, muhalefet olarak İktidarı yıpratma,
Hükûmeti yıpratma, AK PARTİ’yi yıpratma kampanyasına
dönüştürülmesi ve maalesef, birtakım medyanın da buna ısrarla, tüm yapılan
açıklamalara rağmen çanak tutuyor olması son derece düşündürücüdür. Bunun
üzerinde özellikle durmak durumundayız.
Değerli
arkadaşlarım, bundan bir süre önce -yine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu o zaman
vermişti- KPSS skandalıyla ilgili Meclis araştırma önergesi…
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Ne oldu? Ne yaptınız?
FİKRİ IŞIK
(Devamla) - Evet, o zaman da söyledik, şimdi de söylüyoruz: Soruşturma devam
ediyor; bakınız, soruşturma devam ediyor.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Sorumluları buldunuz mu?
FİKRİ IŞIK
(Devamla) - Soruşturma bitecek. O soruşturma bittikten sonra Devlet Denetleme
Kurulu raporunu hazırlayacak. İddianame noktasına gelirse -eğer savcılık
takipsizlik kararı verirse bunu ayrı değerlendiririz- savcılık iddianame
hazırlarsa, o zaman bu yüce Meclis bu konuyla ilgili her türlü gereken
çalışmayı yapar; bundan kimsenin tereddüdü olmasın.
Şimdi, ortaya çıkan yeni durum, çok ciddi olarak üzerinde
durulması gereken bir durum. Değerli
arkadaşlarım, ÖSYM bir ilke imza atmış, gelişmiş ülkelerde her sınava giren
öğrencinin şahsına hazırlanan soru kitapçığını ilk defa ülkemizde uygulamış ve
maalesef ama maalesef, burada bütün arkadaşlarımın dikkatini çekmek istiyorum:
Sadece basına gönderilen sınav kitapçığında bir şifreleme iddiası var.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Olur mu canım? Bugün bakmadınız mı gazetelere?
FİKRİ IŞIK
(Devamla) - Evet, bugün ben de gazetelere baktım sabah. Bir gazetemizde, hatta
birkaç gazetemizde iki ayrı soru kitapçığında da aynı şifrelemenin olduğu iddia
edildi. Ben de ÖSYM’nin yetkililerini aradım, dedim ki: “Ya, böyle bir iddia
var, bunu incelediniz mi?” “Evet, sabah erkenden bu konuyu inceledik.” dediler.
Değerli
arkadaşlarım, dikkatinize sunuyorum: Bir sınav kitapçığında matematik soruları
hiç cevaplanmamış. O şifreleme iddiası var ya, o şifreleme iddiasına muhatap
olan kişi hiç matematik sorularını cevaplamamış, boş. Diğer soru kitapçığında
da cevap anahtarının yarısına yakını işaretlenmiş, yarısından çoğu
işaretlenmemiş. Yani iddialar tamamen kamuoyunu tedirgin etmeye, rahatsız
etmeye, endişelendirmeye yönelik iddia.
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) – Hep öyle olur!
FİKRİ IŞIK
(Devamla) – Burada ben Nur Serter Hanım’a bir noktada katılıyorum: Eğer bu iddialar,
ÖSYM’nin soru kitapçıklarında, öğrencilere dağıtılan, sınava giren insanlara
dağıtılan kitapçıklarda problem yok da sadece ve sadece basına verilen
kitapçıklarda problem varsa bu gerçekten araştırılmalı. Bunu yapan neyi
amaçlamış olabilir? Bunu herkesin çok iyi değerlendirmesi
lazım.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Şifre koymanın ne amacı olabilir, söyler misiniz?
FİKRİ IŞIK
(Devamla) – Türkiye'nin doludizgin seçime gittiği bir atmosferde, ÖSYM’nin o
yılların getirdiği hantal yapısının değiştiği, ÖSYM’de yeni bir heyecanın
oluştuğu, sınav güvenliğine yönelik çok ciddi radikal önlemlerin alındığı bir
dönemde basına verilen kitapçıklarda şifreleme iddiası gerçekten
araştırılmalıdır.
Bunu öncelikle
kim yapacak? Savcılık yapacak. Savcılık bu konuyu enine boyuna inceleyecek ve
enine boyuna inceledikten sonra eğer konu iddianame noktasına gelirse elbette
ki bu yüce Meclis bu konuyla ilgili gereken her türlü adımı atacaktır, ben
buradan zerrece tereddüt duymuyorum. Ama bu skandalın veya bu iddianın ortaya
çıkmasından hemen sonra birtakım çevrelerin yaptığı propagandaya dikkat
edersek, birtakım medyanın bu işe âdeta balıklama dalmasını dikkate alırsak,
değerli arkadaşlarım, bu iş sanki Hükûmete yönelik bir komplo gibi gözüküyor.
Bu iş… [CHP ve MHP sıralarından “Bravo(!)” sesleri, alkışlar (!)] Evet, evet…
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Dalga mı geçiyorsun!
FİKRİ IŞIK
(Devamla) – Yani, sadece basına verilen kopyanın… Sadece basına verilen
kopyayla ilgili bir fırtına çıkıyorsa, değerli arkadaşlarım, ÖSYM “Hodri
meydan!” dedi, 1 milyon 700 bin kitapçığı İnternete koyuyor. Şu ana kadar 500
bini geçmiş. Ben matematikçiyim, az istatistik bilirim, eğer 1 milyon 700 bin
kitapçığın 500 bini açıldıysa ve bunda 2 tane bulunabildiyse ve o 2 tane…
“Efendim, daha incelenemedi.” Hayır, şu anda sadece Türkiye’de değil, dünyanın
her yerinde kitapçıklar taranıyor. İnternet aracılığıyla, eminim ki,
incelenmeyen kitap yok ama buna rağmen… Ki, bir şifre bulunsa anında bizim
medyamıza akar ve medyamız bunu anında haberleştirir ama bu saate kadar böyle
bir, tutarlı bir şifreleme ortaya konmadıysa o zaman bizim üzerinde durmamız
gereken konu, böyle bir komplo varsa bu komplonun neden olduğu ve bunun acaba
siyasal sonuçlarının ne olduğu üzerindedir. Bunun üzerinde durmak durumundayız.
Değerli arkadaşlarım,
bir noktanın daha özellikle altını çizmek istiyorum: Bakın, bir yasama
döneminin sonuna geldik. Bu hafta 5’inci yasama yılımız, 23’üncü Dönemin son
haftası. Önümüzdeki hafta, artık, her milletvekili veya milletvekili adayı,
sahada olacak, kendi partisinin kendi düşüncesini halka anlatmak için bir ciddi
gayretin içerisine girecek.
Bugün, aslında,
bu araştırma önergesinin gündeme alınmasının pratiği yok, sadece seçime yönelik
yani gündem oluşturmak ve bu noktada Hükûmeti zor durumda bırakmaya yönelik bir
öneri olarak değerlendiriyorum.
Ama şunu
özellikle ifade etmek istiyorum: Arkadaşlarımın iyi niyetini bir kenara
koyuyorum, yani o konuda “Arkadaşlarım art niyetlidir.” demek asla istemem ama
değerli arkadaşlarım, bizim bir şeye dikkat etmemiz lazım; ÖSYM gibi kurumlar,
bakın, siyaset malzemesi yapılamayacak kadar önemli kurumlardır. Eğer siz,
“yeni ÖSYM” derseniz ve eski ÖSYM’nin bugüne kadarki pek çok hatasını “O
ÖSYM’nin başındaki insanlar dünya görüşü olarak bize yakındı, örtelim ama şimdi
en küçük bir hatada bu yeni ÖSYM Başkanının kellesini koparalım.” derseniz,
bunun siyasetle de, insafla da, izanla da bağdaşır tarafı olmaz.
Bir de şunu
unutmayalım: Cumhuriyet Halk Partisi, cumhuriyeti kurduğunu iddia eden bir
parti.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) - İddia değil, kuran...
FİKRİ IŞIK
(Devamla) - Yahu cumhuriyet kurumlarını AK PARTİ’yi
yıpratacağız diye...
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) - İddia ne demek?
FİKRİ IŞIK
(Devamla) – Tabii, o dönemde Cumhuriyet Halk Partisi tek partiydi ve bütün
toplumun renkleri siyaset yapma noktasında Cumhuriyet Halk Partisinde siyaset
yapmak durumundaydı ama...
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) - Bunu bile, gerçeği bile söyleyemiyorlar ya.
FİKRİ IŞIK
(Devamla) - ...şunu bilin: Toplumun değerlerini aşındırmak, “AK PARTİ
İktidarını yıpratacağız.” diye devleti yıpratmak hiç kimseye fayda getirmez.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) - Ne alakası var bunun devletle ya? Sahtekârlığın üzerine gitmek ne
zaman devleti yıpratmak oldu?
FİKRİ IŞIK
(Devamla) - Bu olsa olsa Cumhuriyet Halk Partisinin iktidara gelemeyeceğinin
açık bir göstergesidir diyorum.
Önergenin
aleyhinde olduğumu bildiriyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
MUHARREM İNCE
(Yalova) - Sayın Başkan...
BAŞKAN – Evet
Muharrem Bey…
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sayın Başkanım, ÖSYM’yle ilgili iddiaların bazı çevreler tarafından
Hükûmete yönelik komplo olduğunu söyledi.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Ne alakası var?
MUHARREM İNCE
(Yalova) – İç Tüzük 69’a göre siyasi parti gruplarına sataşma vardır,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz istiyorum.
BAŞKAN – Bunun
şeyle ilgisi ne? Grubunuza bir sataşma mı var burada?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – CHP’yle ne alakası var?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Biz söylüyoruz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Siyasi parti gruplarını Hükûmete yönelik komplo kurmakla suçladı
Sayın Işık.
BAŞKAN – Yok,
böyle bir şey yok Muharrem Bey.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Öyle söyledi efendim.
BAŞKAN – Hayır
efendim, böyle bir şey yok.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim,
şeylere bakayım, inceleyeyim, olur.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, buradaki her konuşulandan alınganlık gösterilirse
olmaz.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Ne alınganlığı canım?
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Efendim, aynen şöyle söyledi: “Bu iddiaları ortaya atanlar Hükûmete
yönelik komplo kuranlardır.” dedi, siyasi parti gruplarını İç Tüzük 69’a göre
itham etti, bu konuda söz vermelisiniz.
BAŞKAN – Şimdi,
bakınız Muharrem Bey, bu konuyla ilgili olarak, Sayın Başkan, eğer hiç kimse
buraya çıkıp hiçbir siyasi parti bir konuda diğerini eleştirmeyecekse o zaman
siyaset falan olmaz zaten.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Bu eleştiri değil, komplo kurmak…
BAŞKAN – Hayır
efendim, gruplar adına direkt böyle bir şey söylenmedi.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sayın Başkanım, komplo kurmak bir eleştiri sınırının ötesindedir.
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) – Eleştirinin ötesindedir.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Evet,
buyurun.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkanım, bu grup önerisini Milliyetçi Hareket Partisi olarak
biz verdik. Bu verdiğimiz önergeyle, bugün ülkemizin büyük kısmını ilgilendiren
bu konunun Genel Kurulda görüşülmesini arzu ettik. Bu arzumuzu bu öğrencilerin
üzerinden siyaset yapmak, bunları istismar etmekle suçlayan aleyhte konuşmacılara
cevap hakkımız doğmuştur. Müsaade ediniz, İç Tüzük 69’a göre söz istiyorum.
İsterseniz tutanakları getirtin, okuyun, gerek birinci konuşmacı gerekse ikinci
konuşmacı aynı cümleleri kullandı.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Tutanaklara bakın efendim.
BAŞKAN –
Tutanakları getirteyim, dediğiniz hususlar varsa sizlere söz vereceğim efendim,
tutanakları getirteyim.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sayın Başkanım, aynı oturum içinde.
BAŞKAN –
Tutanakları getirteyim, tamam arkadaşlar, tamam Muharrem Bey.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Karar yeter sayısı arayınız efendim.
BAŞKAN –
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Öneriyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Sayın
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün
19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım.
Buyurun:
2.- Akaryakıt fiyatlarındaki artış hakkında verilen
(10/1034) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Nisan 2011 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
“Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu;
05.04.2011 Salı günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Muharrem
İnce
Yalova
Grup
Başkanvekili”
“Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler Kısmında yer alan (Akaryakıt
Fiyatlarındaki artış hk.) (10/1034 esas numaralı)
Meclis Araştırma Önergesinin görüşmesinin, Genel Kurulun, 05.04.2011 Salı günlü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.”
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde İstanbul Milletvekili Sayın
Mustafa Özyürek.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisinin grup önerisi lehinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, biraz önce konuşulan, bu ÖSYM’de yapılan şifreli sorularla ilgili
olarak arkadaşlarımız konuyu böyle bir politize
ederek, gargaraya getirerek aşmaya çalışıyorlar. Bu somut bir olaydır değerli
arkadaşlarım. Böyle, Cumhurbaşkanının kefil olmasına, Hükûmetin bildiri
yayınlamasına, milletvekillerinin burada konuşma yapmasına gerek yok. Bu teknik bir konu, bu somut bir konu. Kurarsınız ciddi bir
komisyon, o komisyon inceler, sonucu açıklar.
Arkadaşım diyor
ki: “Ben ÖSYM’den bilgi aldım, burada şifre yokmuş.” Şifre olduğu artık o kadar
net bir şekilde ortaya konuldu ki bunu “Yok.” diyerek ortadan kaldıramazsınız.
Böyle bir olay yaşanmamış olsaydı, muhalefet veya AKP’ye karşı olanlar nasıl
bunları uydurabilirlerdi? Oturup insanlar olmayan şifreleri uyduruyorlar mı? Yani biraz insaf sahibi olmak lazım. “Muhalefet
eleştirdiğine göre biz haklıyız.” psikolojisiyle bir sahtekârlığı gelip burada
savunmak hiçbirinize yakışmıyor değerli arkadaşlarım. Yanlışa yanlış deyin. 1,5
milyon insanın, gençlerin umudunu kırmaya ne hakkınız var?
Burada ÖSYM’yle
ilgili yasa çıkarken -ben konuşmamı çok iyi hatırlıyorum- dedim ki: “ÖSYM,
kurulduğundan bu KPSS sınavlarına kadar güvenilir bir kurumdu. Herkes, ÖSYM
sonuçları ilan edildiği zaman ‘ÖSYM ilan ettiğine göre doğrudur.’ derdi,
tartışma olmazdı ama o KPSS’yle birlikte kaç yıllık
ÖSYM güvenilirliğini kaybetti.” Dediniz ki “Gelin, bize yetki verin, eksikleri
neyse ÖSYM Yasası’nın, daha da güçlü bir şekilde, biz sınavları dürüst bir
şekilde yapalım.” O yetkiyi verdik, komisyonlarda iyileştirmek için elimizden
geleni yaptık, daha ilk sınavda böyle bir skandalla karşı karşıya geldik.
Deniliyor ki: “Meclis daha iki ay önce yetki verdi.” Evet, yetkiyi verdik ama o
yetkiyi, siz, amacına uygun, maksadına uygun, dürüst bir şekilde
kullanamadınız.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye'yi sınav yapamaz bir ülke konumuna getirdiniz. Sayın
Başbakan, bugün grup konuşmasında başarılarınızı anlatıyordu ama niçin sınav
yapamayan bir ülke hâline getirdiğinizi, niçin artık, her yere mutlaka
yandaşlarınızı yerleştirmek için milyonlarca insanın umudunu, hayalini ortadan
kaldırdığınızı, oturup elinizi vicdanınıza koyarak düşününüz diyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bizim bugün grup önerisiyle gündeme getirmek istediğimiz konu
akaryakıt fiyatlarıdır. Bugün dünyada petrol fiyatları 120 dolara çıkmıştır.
Eğer Libya’daki olayların arkası alınmazsa, Orta Doğu’daki diğer olaylar
durulmazsa bu fiyatlar artmaya devam edecektir.
Tabii, bu
fiyatlar dışarıda artınca Hükûmet hemen onu benzine, motorine, diğer akaryakıt
fiyatlarına olduğu gibi yansıtıyor. Tabii, bu akaryakıt fiyatlarının bu kadar
yüksek olmasının nedeni, dünyada en yüksek fiyatlı akaryakıtın Türkiye’de
satılmasının nedeni dışarıdaki fiyatlar değildir. Almanya’da, Yunanistan’da,
diğer Avrupa Birliği ülkelerinde de petrol yok, onlar da dışarıdan ithal
ederler, onlar da ya ürün olarak ya ham petrol olarak ithal ederler ve
tüketiciye sunarlar. Oralarda akaryakıt niçin daha ucuz da Türkiye’de bu kadar
pahalı? Sebebi çok açık değerli arkadaşlarım: Biz akaryakıtı ve benzin
istasyonlarını vergi dairesi gibi kullanıyoruz, toplam vergi gelirlerimizin çok
büyük bir bölümünü akaryakıt üzerinden alıyoruz. Tabii, bunun temel nedeni, kurumlar
vergisi gibi, gelir vergisi gibi doğrudan vergilerin, dolaysız vergilerin
tahsil edilemeyişi; yüzde 40’lara, 50’lere varan kayıt dışılığı önleyemeyişin
faturasını bugün nakliyeci ödüyor, bugün çiftçi ödüyor, bugün araç sahipleri
ödüyor, bugün evinde tüp gaz kullanan kadınlarımız ödüyor. Öyleyse, gelin artık
dışarıda her petrol zammı olduğunda Türkiye’deki akaryakıta zam yapma yolundan
vazgeçelim, buradaki vergi oranlarını makul düzeye indirelim değerli
arkadaşlarım.
Biz, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak halkımıza vaat ediyoruz: Cumhuriyet Halk Partisi
iktidarında tüketicilerimiz, özellikle çiftçilerimiz, motorini, bugün olduğu
gibi 3,5 liraya değil 1,5 liraya kullanacaktır; 3,5 lira yerine 1,5 lira
ödeyecektir. Bunun üstündeki vergileri biz kesinlikle kaldıracağız değerli
arkadaşlarım çünkü çiftçinin bu desteğe ihtiyacı var. Türkiye’de çiftçi çok güç
durumda; tarlasını süremiyor, traktörünü çalıştıramıyor, ürününü toplayamıyor. Öyleyse bunlara ciddi bir destekte bulunmak lazım. Bunu,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz yapacağız.
Değerli
arkadaşlarım, bu akaryakıt fiyatları üzerindeki vergileri mutlaka ve mutlaka
aşağı çekme ihtiyacı vardır. Bugün 120 dolar olan akaryakıt yarın 150 dolar
olduğu zaman, gene bu düzeyde vergi alırsanız, 5 liraya motorin satacaksınız. 5
liraya sattığınız motorinle nakliye ne olacak, çiftçilerin durumu ne olacak;
bunları düşünmek gerekiyor.
Değerli
arkadaşlarım, biz bunu gündeme getirdiğimiz zaman deniliyor ki: “Bütçeyi biz
ona göre dengeledik. Akaryakıt üzerinden vergi alamazsak bu bütçe dengesini
sağlayamayız.” Değerli arkadaşlarım, elbette, kamu harcamaları mutlaka vergiyle
karşılanmalıdır, vergi almadan bir devlet yönetimi olmaz, bunu söylüyor değiliz
ama nereden vergi alacağınızı iyi kararlaştıracaksınız. Siz holdinglerden doğru
dürüst vergi alamazsanız, siz ekonomin büyük kısmının kayıt dışı kalmasına göz
yumarsanız doğrudan vergileri tahsil edemezsiniz. O zaman, akaryakıt üzerinden
vergi almaya, tüketicilere vergi üzerine vergi bindirmeye devam edersiniz.
Değerli arkadaşlarım,
akaryakıt sektörünün çok önemli sıkıntısı, sorunlarından biri de akaryakıt
kaçakçılığıdır. Sayın Başbakan 13 Şubat 2007 yılında yaptığı bir açıklamada
demişti ki: “Akaryakıt sektöründe 38 milyar dolarlık kaçakçılık vardır.” Bunu
2007 yılında Sayın Başbakan söyledi, 38 milyar dolar.
Değerli
arkadaşlarım, dile kolay; söylemesi bile zor. Peki, o günden bugüne dört yıl
geçti. Acaba AKP, ilgili bakanlıklar, Enerji Piyasası Kurulu, Emniyeti, Gümrüğü
bu kaçakçılıkla mücadele için ne yaptı, hangi önlemleri aldı, hangi çareleri
toplumun önüne koydu? Bir başbakan söylediği sözün arkasında durur. 38 milyar
dolarlık kaçakçılıktan bahsediyorsanız, bunun önlenmesi için de aynı şekilde
ciddi tedbir almış olmanız lazım. Bugüne kadar akaryakıt kaçakçılığıyla mücadele
anlamında ben somut bir tek önlem görmedim, somut bir tek adım görmedim. Demek
ki ya Başbakan yalan yanlış bir bilgiyi kamuoyuyla paylaştı veya biliyorsunuz
bu kaçakçıları, himaye ediyorsunuz diyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Grup önerisinin
aleyhinde Siirt Milletvekili Afif Demirkıran.
Buyurun Sayın
Demirkıran. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AFİF DEMİRKIRAN
(Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk
Partisinin akaryakıt fiyatlarındaki artışla ilgili vermiş oldukları grup
önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, gönül arzu ederdi ki bu dönemin son günlerinde
Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi çıkıp burada
Hükûmetimizin yapmış olduğu güzel şeyleri takdirle ifade etsin, tebrik etsin ve
“12 Hazirandan sonraki AK PARTİ hükûmetleri döneminde biz de parti olarak
Türkiye'nin geleceği için, Türk insanının huzuru, refahı için size destek
vereceğiz, yaptığınız güzel icraatlarda sizi
destekleyeceğiz.” demiş olsunlar. Bakın, demiş
olsaydılar ki: “Cumhuriyet tarihi boyunca sadece 6 bin kilometre duble yol yapılmışken, çift yol yapılmışken siz 13 bin
kilometre duble yol yaptınız.” Demiş olsaydılar ki: “Fakir fukaraya, garip gurebaya, orta hâlli insanlara, dar gelirli insanlara 480
bin konut yaptınız.” Demiş olsaydılar ki: “Yüzde 8,9 büyümeyle, Türkiye’yi
Avrupa’nın ve OECD’nin büyümede 1 numaralı ülkesi hâline getirdiniz.” Demiş
olsaydılar ki: “1970’ten bu yana enflasyon en düşük seviyeye düştü ve enflasyon
canavarını ağlattınız. Biz sizi tebrik ediyoruz, sizi takdir ediyoruz, sizin
politikalarınızı destekliyoruz.” Tüm bunları demiş olsalardı herhâlde
vatandaşlar nezdinde çok daha fazla takdir toplarlardı.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Sırayı garantiledin, biraz daha anlat!
AFİF DEMİRKIRAN
(Devamla) – Ancak, arkadaşlarımız bütün bunları söylemeyip ikinci kezdir
akaryakıt fiyatlarındaki artışı, sözde artışı gündeme getiriyorlar.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Sözde artış öyle mi?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Siz akaryakıt almıyorsunuz galiba.
AFİF DEMİRKIRAN
(Devamla) – Evet, akaryakıt fiyatlarında bir artış söz konusudur. Bakın, biz
iktidara geldiğimiz zaman varili sadece 24 dolar idi, bugün itibarıyla -dünya
fiyatlarından bahsediyorum- 120 dolardır.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Peki, Avrupa’da benzin fiyatı ne kadar, bizde ne kadar?
AFİF DEMİRKIRAN
(Devamla) – Bakın, 2009’da ortalama brent petrolün
varil fiyatı 62 dolardı, 2010 ortalama fiyatı 77 dolar. Fazla uzağa gitmeyelim,
1/1/2011 tarihinde 92 dolar 55 sent ve 1/4/2011
tarihinde, sadece üç ay sonra, bu fiyat 115,95 dolara çıkıyor. Kuzey
Afrika’daki, Orta Doğu’daki malum, bildiğiniz halkların demokrasi talepleri,
ayaklanmaları sonucu, tabii, dünya genelinde bir tedirginlik, dünya
fiyatlarında bir artma, dünya üretimlerinde bir düşüş söz konusu oldu. Nijerya dahi, ki seçimlere gidecek, ama Nijerya’da bile büyük bir
tedirginlik var. Amerika, ithal ettiği ham petrolün yüzde 10’unu Nijerya’dan
alıyor. Dolayısıyla, Nijerya’da oluşabilecek olan herhangi bir belirsizlik
Amerika’yı ve dolayısıyla bütün dünyayı erteleyecektir.
Peki, dünya
fiyatlarındaki bu artış oluyor iken Türkiye'de, gerçekten, aynı orantıda benzin
ve motorin fiyatları artıyor mu? Ona da baktığımız zaman, bakın, 1/1/2011
tarihinden 1/4/2011 tarihine kadar benzin CIF fiyatı yüzde 21,45 artmış iken
Türkiye'deki vergisiz bayi fiyatı sadece yüzde 13,38 artmıştır. Dünyadaki CIF
fiyatının neredeyse yarısı kadar bir artış söz konusudur.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Şimdi kaç lira? Dışarıda ne kadar, burada ne kadar?
AFİF DEMİRKIRAN
(Devamla) – Arkadaşlarımız hep bu kürsüye çıktıklarında “Dünyada en fazla vergi
yükü Türkiye'dedir.” diyorlar. Bakın, evet, Türkiye'de vergi yükü vardır ama bu
Türkiye'deki vergi yükü, ilk vergi konduğu zaman, bizden önceki iktidarlar
döneminde yüzde 70 iken bugün yüzde 65’lere, 66’lara düşmüş…
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Dokuz yıldır iktidarsınız, bırakın eskileri artık.
AFİF DEMİRKIRAN
(Devamla) - …ve Avrupa ülkelerinin ortalaması -iPad
hemen burada, çok güzel bir grafik var orada- yüzde 60 civarındadır, yüzde
60’ın biraz üstündedir Avrupa ülkelerindeki vergi yükünün ortalaması.
Hollanda’da Türkiye'den fazladır. Daha önce bu kürsüde Hollanda örneği verildi,
Hollanda’da Türkiye'den fazladır.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – En yüksek bizim.
AFİF DEMİRKIRAN
(Devamla) – Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, Türkiye, AK PARTİ hükûmetleriyle
fakir fukaraya, halkına sunduğu hizmetleri hiçbir şekilde petrol fiyatlarındaki
artışla karşılamamıştır, karşılamak gibi bir niyeti de yoktur ve hiçbir
şekilde…
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Ya neyle karşılayacak? En büyük vergiyi oradan alıyor.
AFİF DEMİRKIRAN
(Devamla) – Bakın, 2009 yılında, 2010 yılında vergi yükünde herhangi bir artış
söz konusu olmamıştır, 2011 yılında da vergi yükünde herhangi bir artış söz
konusu olmayacaktır. Maliye Bakanlığımızın olayı gözden geçirip, bütçe dengesi
dâhilinde herhangi bir çalışma yapması tabii ki hepimizin arzusudur ama hiçbir
şekilde, petrol fiyatlarındaki artış, akaryakıt fiyatlarındaki artış ile
bütçenin herhangi bir şekilde ilave gelir elde etme gibi bir niyeti hiçbir
zaman olmamıştır, olmayacaktır, buna zaten ihtiyacı da yoktur.
Değerli
arkadaşlar, bakın bir misal daha vereyim: Şimdi, OECD ülkelerinde -dünyanın her
yerinde olduğu gibi- enflasyonu tetikleyen en önemli unsur enerji fiyatlarıdır
son zamanlarda ve bu OECD ülkelerinde geçen sene şubat ayında yüzde 1,9 olan
enflasyon, bu sene şubat ayında yüzde 2,4 olmuştur. Peki, bizde ne oldu? Enerji
fiyatlarındaki artışlara rağmen Türkiye son kırk yılın en düşük enflasyonunu
yaşadı, yüzde 4. Bu, önemli bir göstergedir; bu, Türkiye’nin gelmiş olduğu
noktayı göstermektedir; bu, yeni Türkiye’nin vizyonunun
ne olduğunu göstermektedir. Enerji fiyatları, malumunuz olduğu gibi, serbest piyasa
koşullarında, arz-talep dengesi doğrultusunda, dünya konjonktürüne
bağlı olarak değişkenlik arz etmektedir, ancak şunu ifade etmeden
geçemeyeceğim: Türkiye petrol açısından maalesef fakir bir ülkedir. Değişik
zamanlarda bu kürsüden ifade ettim, Türkiye’deki şu andaki ham petrol miktarı
rezervi 40 milyon ton civarındadır ancak. Bizim sadece bir yıllık tüketimimizin
bir miktar üstündedir. Yerli üretimimiz 2,5 milyon ton civarındadır. Petrol
tüketimimizin yüzde 90’ını, 92’sini ithal etmekteyiz, kalan kısmını ise yerli
kaynaklarımızdan üretmekteyiz. Onun içindir ki Hükûmetimiz, her sene bir miktar
daha fazla yatırım yapmakta.
Bakın, bu sene,
2010 yılında 1,2 milyar dolar yatırım yapmış bulunuyoruz petrol aramalarına
-kamu, özel- ve geçmiş yıllarda ortalama 40-50 adet sondaj açılıyorken
geçtiğimiz yıl 150 civarında sondaj kuyusu açılmıştır. Denizlerimizde petrol
aramaktayız. Çok da ümitliyiz. İnşallah, hep beraber Karadeniz’de eğer ciddi
bir rezerve rastlarsak -ki göstergeler onu gösteriyor- Türkiye bugün için yurt
dışına ödediği 40 milyar dolarlık petrol faturasından kurtulacaktır.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Ne zaman?
AFİF DEMİRKIRAN
(Devamla) – Karadeniz’de petrol bulduğumuzda inşallah. Hep beraber bunu
kutlayacağız.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Rüyanda mı gördün!
AFİF DEMİRKIRAN
(Devamla) – Bundan memnun olmanız lazım. Esasen bu cümlemi alkışlamanız lazım.
Türkiye kendi kendine yetecek olan bir ülke hâline geliyor.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Bu tempoyla kırk sene sonra!
AFİF DEMİRKIRAN
(Devamla) – Türkiye enerji politikalarında yerli kaynaklarına yöneliyor. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Türkiye enerji politikalarında dışa bağımlılıktan
kurtuluyor.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Ne zaman, ne zaman? Dokuz yıl bitti!
AFİF DEMİRKIRAN
(Devamla) – Türkiye enerji politikalarında sadece kendi içinde değil, bölgesel
ve küresel ölçekte bir aktör hâline geliyor.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Tabii… Tabii…
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Başkalarına muhtaç bir aktör!
AFİF DEMİRKIRAN
(Devamla) – Türkiye’den geçen petrol boru hatları, Türkiye üzerinden geçen
doğal gaz hatları, elektrik bağlantısı Avrupa’yla…
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Giderayak şaka yapma!
AFİF DEMİRKIRAN
(Devamla) – Yani öyle kolay değil Türkiye'nin bu şekilde dünyada sözü dinlenir
ülke hâline gelmesi. Evet, bunun önemli bir kısmı da petrol politikalarımızın
doğruluğundan kaynaklanmaktadır. Şu an için yüzde 70’in üzerinde ithal
bağımlısı bir ülkeyiz ama biz yenilenebilir kaynaklarımızın tamamını
değerlendirdiğimizde göreceğiz ki Türkiye kendi enerjisinde kendisine yetecek
bir konuma gelecektir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum ve 12 Haziranda yapılacak olan seçimlerin ülkemize hayırlar
getirmesini diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Grup önerisinin
lehinde Mehmet Günal, Antalya Milletvekili.
Sayın Günal,
buyurun efendim.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, sizleri ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu grup önerisi, son günlerde akaryakıt fiyatlarındaki artışlarla
ilgili. Tabii, Hükûmete, iktidar partisine mensup arkadaşlarımız her şeyi
güllük gülistanlık göstermeye devam ediyorlar. Ben size şimdi bazı gerçekleri
söyleyeceğim. Yine parmaklar kalkacak inecek, sadece grup başkan vekillerine
bakıp oylayacaksınız ama bazı bilgileri sizlerin dikkatinize arz edeceğim,
belki bu arada yüce Türk milletini de bu gelişmelerden bilgilendirmiş oluruz.
Sizlerin parmakları kalkıp inip kabul etse de onlar gerçekleri öğrenmiş olur bu
vesileyle diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, şubatta, mart ayı başında bir daha gelmiş, bir daha gelmiş…
Sadece geçen hafta böyle bir oylamadan sonra, birkaç kuruşluk bir indirimin
dışında sürekli olarak bir macera var. Yani Avrupa’nın en pahalı benzinini
tüketiyoruz. Dünyanın en fazla vergi ödeyen -benzinde, akaryakıtta- ülkesiyiz.
Şimdi bir
bakıyoruz, böyle çıkarken nedense otomatik bir fiyatlandırma var. Benzin
fiyatları dünyada çıkarken anında, ertesi gün hemen bu akaryakıt belirlemesi
yapılıyor. Akaryakıt fiyatları düşmeye başladığı zaman bu otomatik çalışmıyor
nedense, böyle şeyin otomatiği gibi, düşerken çalışmıyor. Bu kur politikasında
olduğu gibi, yani tersine olduğu zaman hemen müdahale, düşerken bırak düşsün,
orada da tersi var.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, buraya baktığınız zaman, Hükûmetin milleti yanılttığını görüyoruz
çünkü yansımıyor. Düşüşler neden yansımıyor? Enerji Piyasası Düzenleme ve
Denetleme Kurumu burada, Enerji Bakanlığı burada, çıkarken otomatik yansıyan
şey… Ben şimdi size rakamları okuyayım, sizler de hep beraber, Türk milletiyle
beraber bu gerçekleri öğrenmiş olun. Çünkü size gelenler hep böyle düşenleri
gösterdiği için, fiyatlardaki artış belki gelmiyor olabilir. 2002 yılı başında,
baktığınız zaman -hep 2002 ile mukayese ediyorsunuz, bunu da edelim nereden
nereye gelmiş diye- petrolün ortalama
varil fiyatı 24 dolar civarında, 95 oktan kurşunsuz benzinin pompa fiyatı
ortalama 1,48 lira, 1,5 lira dahi değil. Petrolün varil fiyatı 2003’te 27
dolara çıkmış, benzinin fiyatı 1,80’e çıkmış. Şimdi, geliyorsunuz sürekli
olarak benzinin fiyatı yükselmeye başlıyor ve 2008 yılına gelindiğinde, biraz
da krizin etkisiyle, petrol fiyatları 140 dolara kadar çıkıyor. Aynı dönemde 1
litre 95 oktanlık kurşunsuz benzinin pompa fiyatı 3,21 liraya yükselmiş. 2009
yılında, bakıyoruz şimdi, ne oluyor, ilk çeyreğinde, yüzde 72 oranında petrol
fiyatlarında düşüş var. Bakın, yüzde 72. Az önce fiyatı söyledim, 3,21 lira.
Yüzde 72 düşüş var, petrol fiyatları 140 dolardan 38 dolara kadar düşmüş. Peki,
benzin fiyatlarında ne kadar indirim olmuş hiç bilen var mı? 6 kuruş, sadece 6
kuruş.
FEVZİ ŞANVERDİ
(Hatay) – Sen anlamazsın!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) - Bakın, yüzde 72 indirime karşılık fiyatlarda yüzde 72’ye…
Fevzi Bey mi
konuşuyor? Arkadan bir şeyler geliyor, anlamıyorum Sayın Başkan. Arkadaşlar bir
şeyler söylüyor ama…
6 kuruşluk sadece
indirim yapılmış, yüzde 72 petrol fiyatlarındaki düşüşe karşılık. Şimdi,
değerli arkadaşlar, bu, milleti aldatmaktır.
2009 yılının son
çeyreğine bakıyorsunuz. Şimdi orada dursa yine iyi. Bir
de bakıyoruz ki benzin fiyatları 60 dolara çıkmış, yeniden zamlanmaya başlamış,
bir anda 3,60 liraya çıkmış. Burada, Hükûmet, maalesef, bu konuda milleti
yanıltmaktadır. Yine petrol fiyatları tekrar 60 dolara düşmüş 80’den, yine
bakıyoruz benzin fiyatlarında herhangi bir indirim yok. Yani çıkarken otomatik
olarak çıkıyor, inerken orada kalıyor. Neden? Demin burada arkadaşlarım
kızıyorlardı “Efendim bir artış olmadı” diye, Afif Bey de söyledi, çünkü
buradan önemli ölçüde vergi alıyor, en fazla vergiyi ödeyen biziz. Bu nedenle,
benzin fiyatlarına baktığımız zaman değerli arkadaşlar, 2000 yılında ortalama
0,58 lira litre başına ödenirken, şu anda, on bir yılda, bu rakam yüzde 741
oranında artmış ve 4,30 liraya kadar yükselmiş. Dolayısıyla, efendim, işte
benzindeki artışlar yansıyor, indirimlerde de iniyor diye bir şey yok.
Tekraren… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sayın Başkanım,
lütfen…
Arkadaşlar,
burası kıraathaneye döndü, ben anlamıyorum bunu. Ben de bana sataşıyorlar diye
bakıyorum ama…
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Ayıp ama ya! Saygısızlık bu!
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, saygıdeğer arkadaşlarım, Sayın Hatip rahatsız oluyor efendim.
Genel Kurulu sükûnete davet ediyorum.
Buyurun.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) – Yani madem muhabbet ediyorlar, o zaman… Rahatsız oluyorum Başkanım.
BAŞKAN –
Haklısınız, ikaz ettim Sayın Günal.
Buyurun efendim.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) – Bir daha size de söylüyorum arkadaki arkadaşlar: Yüzde 72 oranında
petrol fiyatları düşmüş, benzin fiyatı 6 kuruşçuk düşmüş, sadece 6 kuruş.
MEHMET ERDOĞAN
(Adıyaman) – Niye olduğunu sen iyi biliyorsun.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) – Niye olduğunu biliyorum, işte onu anlatıyorum. Çünkü buradan
aldığınız vergiler olmasa o yandaşlara kayırarak verdiğiniz kredileri, o
yandaşlara verdiğiniz ihaleleri finanse etme şansınız kalmayacak; vergi
gelirlerini nereden aldığınıza bakarsanız oradan göreceksiniz. Ha, niye
olduğunu ben biliyorum, size anlatmaya çalışıyorum.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bu, AKP Hükûmetinin burada acziyetinin
bir göstergesidir, en azından vatandaşa bunu doğru anlatmak lazım. Fiyatlar
belli, ayrıntısı da var, ben sadece 2002’den sonrasını söylemedim, 2009’a
geçtim, krizin olduğu yıla, isterseniz 2004’te, 2005’te, 2006’da ne olmuş, ne
kadar yükselmiş, hepinize bunları takdim edebilirim.
Dolayısıyla,
burada yapılan şey milleti kandırmaktır, “Milletin sırtından, zorunlu olarak herkes
arabasına biniyor, o zaman buradan alalım,
herkes cep telefonunu kullanıyor, bunlardan alalım.” demektir. Burada
milleti kandırmaktan vazgeçelim. “Hiç olmazsa çiftçinin kullandığı mazottan
gelin bu KDV’yi sıfırlayalım.” dedik. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak,
küçük çiftçilerimizin kullanmış olduğu mazottaki KDV ve ÖTV’yi sıfırlayacağız,
-seçim beyannamemizde söyledik- büyük ölçekli çiftçilerde de yüzde 50’ye
kademeli olarak belli bir strateji çerçevesinde indireceğiz. Bu, AKP’nin enerji
politikasının olmadığını, bir başıboşluğun olduğunu gösteriyor.
Ben, dört yıldır
Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmeleri sırasında ve burada da Sayın Bakan geldiği
zaman sürekli söylüyorum, hâlen daha bir enerji stratejisi oluşturulamadı,
“Enerji politikalarımız var.” deniyor, sonunda söyleye, söyleye önce bir
özelleştirme yol haritası çıktı birkaç sayfalık, ondan sonra dediler ki: “Biz
stratejimizi koyduk.” Döndüm baktım değerli arkadaşlar, 27/10/2009
tarihinde bir Strateji Belgesi Yüksek Planlama Kurulu tarafından onaylandı.
Strateji Belgesi’nin tamamı on bir sayfa ve nükleere üç satır, doğal gazla
ilgili ilişkilere de iki satırcık yer verilmiş. Şimdi, siz burada
uygulayacağınız politikaları millî bir enerji stratejisi çerçevesinde
uygulamazsanız bu sefer dışa bağımlılık artar. Doğrudan ihalesiz olarak bir
ülkeye verirsiniz. O ülkeye zaten siz hem petrolde hem doğal gazda
bağımlısınız. Bir de nükleer enerjiyi verdiğiniz zaman yarın enerji arz
güvenliği diye bir şey kalmaz.
Dolayısıyla, bu
hususlar önemlidir. Ne kadar pahalı enerji tükettiğimizin arkasında yatan
nedenler hem fiyatlandırmanın otomatik olarak uygulanmaması hem de Hükûmetin
buradan elde ettiği vergi kazançlarından olmamak için… Çünkü her düşen fiyatta
otomatik olarak aldığınız KDV ve ÖTV de düşmüş oluyor. Bu nedenle, Adalet ve
Kalkınma Partisini vatandaşlarımızın normal günlük ihtiyaçlarında kullandığı bu
akaryakıtlarla ilgili biraz daha adaletli olmaya ve bunlar üzerindeki yükü
azaltmaya sürekli olarak davet etmiştik ama maalesef bugüne kadar olmadı.
Artık seçime
gidiyoruz. İnşallah 12 Haziranda Türk milleti bu yanıltmaları görecektir.
Kendisinin çektiği sıkıntıları, üzerinden yapılan istismarları görecektir ve
Milliyetçi Hareket Partisinin iktidarında, az önce belirttiğim gibi, millî bir
enerji politikasıyla enerji stratejisi belirlenerek öncelikle dışa bağımlılık
azaltılacak, belli anlaşmalar yeniden gözden geçirilecek ve millî enerji
politikaları uygulanacak. Bu kapsamda da özellikle çiftçilerimizin kullanmış
olduğu mazottan KDV ve ÖTV’yi kaldıracağız, kademeli olarak büyük çiftçilerde
de yüzde 50’ye indireceğiz. Böyle “2023 lider ülke” demek sadece adını taklit
etmekle olmuyor. Bunun gereği olan millî politikaları, Türkiye’yi güçlü yapacak
millî enerji politikalarını da ortaya koymak gerekiyor.
Bu duygularla
hepinize teşekkür ediyor, inşallah 12 Hazirandan sonra bunları biz Milliyetçi
Hareket iktidarı olarak yapacağız diyor, sizleri ve yüce Türk milletini
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Günal.
Grup önerisinin
aleyhinde Bayram Ali Bayramoğlu, Rize Milletvekili, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Sayın Bayramoğlu, giderayak doğruları söylersin.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Nasıl olsa aday değilmişsin, artık doğruları söyle.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Her zaman doğruları söyler…
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Rize) – Aday olduğum zaman da bütün doğruları söyledim, hiç ondan
endişeniz olmasın.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Cumhuriyet Halk
Partisinin vermiş olduğu önergenin aleyhine söz almış bulunuyorum.
Ben de konuyla
ilgili, gelişmelerle ilgili bilgilerimi sizlerle paylaşmış olacağım.
Şimdi, konuşmaya
başlamadan önce bir prensibi söylemekte fayda görüyorum. Önerge
aslında son derece önemli bir konu. İç Tüzük gereği partilerin kendi
bünyelerinde kamuoyunun gündemine getirilmesi gereken, kamuoyunun dikkatinin
çekilmesi gereken konuları burada tartışmak, bunlar için gerekiyorsa
komisyonlar kurdurmak son derece doğal bir şey ama önemli olan bir konuyu böyle
sık sık, peş peşe gündeme getirdiğiniz zaman işi sanki süre kazanmayla, “Bu işi
biraz daha uzatalım.” mantığıyla karşı karşıya kalmak gibi noktaya getiriyor
bizi ki konunun ciddiyeti de maalesef bu anlamda ikinci plana itilmiş oluyor.
Bakın, 8 Şubat
günü gene aynı bu Mecliste gene Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuyla ilgili
verdiği önerge enine boyuna tartışılmış, hatta Sayın Özyürek Cumhuriyet Halk
Partisi adına konuşmuş, Milliyetçi Hareket Partisi adına da Erkan Akçay
konuşmuş, bu da aynı meseleleri gündeme getirerek değerlendirme yapmış.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Ama yine kabul etmemişsiniz.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) – Şimdi bugün gene aynı konuları gündeme getirip aynı
şeyleri konuşmuş oluyoruz ama konuşulunca bazı altı çizilmelik
birkaç tane önemli not aldım, onları da sizlerle bu vesileyle paylaşmış
olacağım.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Sorun devam ediyor.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) – Öncelikle şunu bir kere net bir şekilde bilelim ki, 5015
sayılı Kanun çıktıktan sonra yani 1/1/2005’ten itibaren
petrol piyasasının düzenlenmesi ve fiyatlandırılması konusu tamamen EPDK
bünyesine intikal ettirilmiş ve fiyatlandırma mekanizması, Hükûmetin planladığı
bir şekilde yapılan bir uygulama değildir.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Vergileri kim koyuyor?
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) – Hükûmet sadece bu konuda ÖTV ve KDV’yle ilgili vergiler
konusuyla ilgili gündemine alır, bütçesini hazırlarken de bu planlamayı yapar.
İşte, burada gündeme getirilmiş olan aslında KDV’nin ve ÖTV’nin indirilmesi
gereken konu 31/12/2009 tarihi itibarıyla fiyatların
yüzde nispetinin dışına çıkartılarak fikslenmesiyle
birlikte netleştirilmiş.
Bakın, mesela,
burada, size son derece önemli rakamlar vereceğim sizin verdiğiniz rakamların
önünde: 1/1/2010, yani bundan yaklaşık on altı ay
evvel 1 litre kurşunsuz benzinin fiyatı 3 lira 64 kuruş iken bunun içerisindeki
ÖTV nispeti toplam 1 lira 89 kuruş, yani yüzde nispeti olarak değil 1 lira 89
kuruş. Bugün itibarıyla, yani bir hafta evvelini alırsak 31/3/2011
tarihi itibarıyla 1 litre kurşunsuz benzinin fiyatı 4 lira 13 kuruşken ÖTV yine
1 lira 89 kuruş. Yani alınmış olan prensip kararına göre litre fiyatlarının fikslenmiş olması fiyatların artışında herhangi bir vergi
yükünü artırmadığı gibi tam tersine petrolün, gerek mazot olarak gerek benzin
olarak fiyatının artması demek içerisindeki vergi yükünün aşağıya orantılı
olarak düşmesi anlamına gelir. Velev ki, bu tarih itibarıyla baktığımızda 2005
yılında kurşunsuz benzinde yaklaşık yüzde 74 olan toplam vergi nispeti 2011
yılı itibarıyla yüzde 65 rakamına indirgenmiş olmasına rağmen, bugün itibarıyla
toplam KDV, ÖTV yükü dâhil olmak üzere vergi yükü yüzde 61,05’e indirilmiştir.
Yani şunu derseniz: “Bu vergiler yüksektir, bunları kaldıralım, yerine şunları
koyalım.” ayrı bir şeydir…
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Yüksek, azaltalım diyoruz.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) - …ama “Hükûmet
vergileri hiç gündeme getirmiyor, bunları fiyat olarak aşağı indirmiyor.”
derseniz bu yanlış olur çünkü hesaplar ortada. Dolayısıyla, bu anlamdaki vergi
yüklerini aşağıya indirmiş olmak şu anda Hükûmetin almış olduğu bir prensip
kararıdır. Ancak, burada çiftçiye…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Seçime kadar mı? Daha önce de öyle yapmıştınız.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) - Seçimle ne
alakası var Mehmet Beyciğim, 1/1/2010’dan
itibaren bahsediyorum, 1/1/2010 on altı ay evvelinden beri bahsediyorum ve bu
alınmış prensip kararı, bundan sonra uygulanacak olan bir prensip kararıdır.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Allah’ın emri değil ya.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) – Şimdi burada gündeme Sayın Özyürek getirdi, dedi ki:
“Biz vergileri kaldıracağız.” Bu çok güzel bir söylem.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Tarımda…
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) – Yani “Biz benzini 4 lira 13 kuruş yerine…” Şu anda
içerisindeki toplam vergi yükü yaklaşık 2,5 lira. Bu ne demek? “2,5 lirayı
kaldıracağız, yerine 1 lira 60 kuruşa benzin vereceğiz veya işte 3,5 liralık
mazotun yerine de 1 liraya mazotu vereceğiz…”
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Motorin.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) – Fark etmez. Ben akaryakıt olarak söylüyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Fark eder. “Benzin” demedim.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) – Mazotu söyleyelim. Bu güzel bir
söylem. Ancak, geçtiğimiz yıl itibarıyla, 2010 yılı itibarıyla
bütçemizin toplam gelir kalemi 232 milyar liradır yani Türkiye bütçesinin
toplam geliri 232 milyar. Bu gelir kaleminin içerisindeki akaryakıt ÖTV’lerinin
toplam gelir nispetiyse 34,6 milyar liradır yani yüzde 15’idir. Şimdi siz bunun
sadece mazot kısmını söylüyorsanız, diyelim ki yarı yarıya olsun,
ki mazot daha fazladır...
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Tarımdaki mazot…
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) – “34 milyar liralık, 35 milyar liralık gelirin yaklaşık
20 milyar lirasını biz almayacağız.” diyorsunuz.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Hesap ettik, 9 milyar.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) – Bakın, ben size mazotun rakamını söylüyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Yanlış hesap ediyorsunuz. Tarımda ne kadar tüketildiğini
bilmiyorsunuz ki.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) – Şimdi “Çiftçiye döndüreceğiz, taşımacılığı
durduracağız.” demeyin.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Tarımda ne kadar tüketildiğini söyle.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) – Dolayısıyla, bu 20 milyar liralık vergi gelirinden eğer
feragat edecekseniz bu çok güzel bir söylemdir ama bu 20 milyarın yerine neyi
koyacağınızı da söyleyeceksiniz.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Evet, kayıt dışı ekonomiden alacağız.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) – Yani bu 20 milyar liralık vergi kaybını biz bütçe açığı
olarak yeniden enflasyon olarak mı yaşayacağız yoksa bunu tekrar insanlarımızın
sırtına yükleyeceğimiz bir başka yük olarak mı göreceğiz?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Kaçakçıdan alacağız, akaryakıt kaçakçılığıyla mücadele edeceğiz.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) – Dolayısıyla, söylemi söylemek ayrı bir şey. Ben de katılıyorum, bir sanayici olarak uluslararası rekabet
piyasasında enerji girdi maliyetlerimizin yüksek olduğunu görüyorum ama
Türkiye’nin mevcut istikrarlı siyasi politikası ve ekonomik politikası
faizlerin, enflasyon rakamlarının düşüşüyle birlikte -her ne kadar akaryakıt
giderlerini aynı oranda düşürtemediyse de- gerek ekonomik büyüklüğü gerek
uluslararası rekabet edebilirliliği açısından bu
fiyatları artık kendi içerisinde absorbe edebilecek
noktaya gelmiştir. Şimdi bunu yeniden gündeme getirip “Açalım bu kapıyı,
yeniden rakamları indirelim, popülist politikaları uygulayalım.” dediğimizde
çıkabilecek yeni sıkıntıları da nazarı itibara almış olmamız lazım.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Popülist falan değil… Biz tarıma öncelik vermek istiyoruz.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) - Yani ben realistik rakamlarla
yaklaşıyorum, ben de kendi söylemlerimi söylüyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Siz kendi dengenizi savunuyorsunuz, biz de kendi dengemizi
savunuyoruz.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) - Şimdi, ben fiyatın yüksek olmadığını savunmadım.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Savunuyorsunuz.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) - Ben, mevcut sistemin içerisinde bunun absorbe edilebildiğini ve bunu kullanan firmalarımızın
uluslararası rekabet etme şanslarının var olduğunu söyledim.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Bir de çiftçiye soralım.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) - Yüzde 60 faiz nispetiyle kredi kullanırken, bugün
sanayici yüzde 9’lu rakamlarla kredi kullanır konuma gelmişse, ekonomik enstrümanları içerisinde maliyet fonksiyonlarını aşağıya
çekip, enflasyon altında ezilmekten, her yıl hangi rakamı kâr olarak… Veya
maliyetleri mi artış olarak düşüneceği dediği noktada uluslararası piyasadaki
etkilenmenin getirdiği maliyet yükünü de hesap edecek demektir.
Şimdi, bunun
yanında bir diğer konuyu daha Sayın Mehmet Beyin açıkladığı konuyla
değerlendirmek istiyorum. Dedi ki, haklı olarak: “Fiyatlar yükselince hemen
otomatik olarak artıyor, fiyatlar düşünce niye bunlar yansıtılmıyor?” Bakın,
kâğıt üzerindeki fiyatlarla Türkiye’nin petrol ve doğal gaz alımı fiyatlarının
hangi endeksle alındığını bilmez isek bu şekilde söyleriz.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Yüzde 72 de az bir şey değil.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) - Bakın, 160 dolarlar seviyesine çıkmış petrol fiyatları
38 dolarlara kadar indi ama kâğıt üzerinde indiği zaman Türkiye’nin satın
aldığı fiyatlar aynı fiyatlarla paralellik arz etmedi. O dönemdeki uygulamaları
biz dört ay sonrasından takip ediyoruz uluslararası anlaşmalarda. Fiyatlardan…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Çıkarken nasıl hemen çıkarıyorsunuz?
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) - Çıkarken de düzenli çıkmıyor.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Aynı şekilde geliyor, çıkarken de aynı.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) - Bir dakika… Yok, öyle değil. Öyle değil. Rakamlarla
konuşalım. Rakamlarla konuşalım.
Bakın, 1/1/2011 tarihinde petrolün varil fiyatı 92,55 dolar,
1/1/2011’i söylüyorum. Toplam, bugün itibarıyla, 5 Nisan itibarıyla brent petrolün fiyatı 120 dolar. Arasındaki artış ne kadar?
Tam yüzde 30. Yüzde 30 fiyat artışı olmuş. Peki, vergisiz bayi fiyatlarındaki
artış ne olmuş? Ortalama yüzde 13,38 olmuş. Yani siz “Fiyatların tamamı dünya
genelinde ham madde olarak arttı.” deyip “Birden, bütün fiyatları pompa
fiyatlarının üzerine yansıtıyorsunuz.” derseniz haklı olursunuz…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Yani sen de diyorsun ki önümüzdeki ay artacak o zaman.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) - ...ama ham madde rakamlarının yüzde 30 arttığı bir yerde
satış fiyatlarına yüzde 13 olarak yansıtılması bunun, bir, hakkaniyet hesabı
yapılarak gündeme getirildiğinin çok net ifadesidir.
Dolayısıyla,
bunların genel olarak tartışılmasında mutlaka fayda vardır ama bu önergenin şu
an için çok haklı bir önerge olmadığını bu vesileyle söylüyor ve CHP grup
önerisinin karşısında olacağımı belirterek sözlerime son veriyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Grup önerisi kabul
edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, Sayın Şandır ve Sayın İnce’nin biraz önce, söz almak için
söyledikleri gerekçe, kullandıkları konuşmaları inceledim, baktım. Evet, burada “komplo” ifadeleri yer alıyor ama bu “komplo”
ifadeleri bir siyasi partiye yönelik olarak değil, medyanın ve bir kısım
kurumların bu hususta, işte, kendi tabiriyle, tırnak içinde, Fikri Bey’in,
“balıklama daldıkları” ifadesi filan var, onları gündeme getiriyor ama burada
grup önerisini veren siyasi parti olarak Milliyetçi Hareket Partisinin Grup
Başkan Vekiline, bunu sadece bir konunun açıklığa kavuşması maksadıyla
kendilerinin verdiklerine ben inanıyorum, kendileri de öyle diyorlar. O
anlamda, yani, böyle, bir kısım çevrelerin, bir kısım hususların “komplo”
ifadeleri olabilir ama biz onun içinde falan değiliz, biz konunun açıklığa kavuşmasını
istiyoruz anlamındaki düşüncelerine katılıyorum. Kendilerine açıklamak için iki
dakika süre vereceğim.
Buyurun Sayın
Şandır.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,
Kocaeli Milletvekili Fikri Işık’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Bu ÖSYM’de
yaşanan sorunların, sık sık yaşanan sorunların Meclis Genel Kurulunda
görüşülmesi, Danışma Kurulu… Grup önerisi bir komisyon kurulması amacıyla
verilir ama Meclis Genel Kurulunun gündemi belirlenirken sözlü sorulara yer
verilmemesi iktidar partisi grubunun bir kararı olarak buradan geçiyor.
Dolayısıyla, Meclisin muhalefet olarak denetleme görevini yapabilme olanağı,
şansı kalmıyor, imkânı kalmıyor. İşte, böyle bir, ülke gündemindeki, toplumun
gündemindeki bir konuyu, önemli bir konuyu Meclis Genel Kurulunda tartışmaya
açmak, görüşebilmek için bu grup önerilerini veriyoruz. Arkadaşlarımızın, bizi,
işte “Meclis bitti, süre bitti, komisyon kurulması talebi gayri ciddi.” diye
suçlamalarının aslı doğru değildir, birinci husus bu.
İkinci husus: Bir
sorun var ortada değerli arkadaşlar. İster bu komplo olsun ister Hükûmeti hedef
almış olsun ama bir sorun var. 1 milyon 700 bin öğrencinin kafasını karıştıran, moralini bozan ve
sürekli yaşanan bir sorun var ve bu sorunun çözümlerini bulmak sorumlusu siyasi
iktidar.
Değerli
arkadaşlar, ülkeyi, bu millet adına, AKP Grubunun, iktidarının, Hükûmetinin
yönettiğinin ne zaman farkına varacaksınız Allah aşkına? Yani ÖSYM’de bir
sınavda bu kadar yanlış yapılıyorsa ve sürekli yapılıyorsa, bunun tedbirini
alamıyorsanız, kime ne söyleyeceğiz?
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak biz asla öğrencilerin veya ülkenin bir sorununun
üzerinden istismar siyaseti yapmayı ilke olarak da ahlak olarak da doğru
bulmayız ve asla yapmayız. Bu konuda toplumun bir sorununu dile getiriyoruz ve Hükûmeti sorumlu davranmaya
davet ediyoruz.
Bunu, Hükûmeti
yıpratmak değil, göreve davet etmek olarak algılamanızı size tavsiye eder,
teşekkür eder, saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Şandır.
Sayın İnce de
aynı konuyla ilgili olarak bir açıklama yapacaklar.
Buyurun efendim.
2.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Kocaeli
Milletvekili Fikri Işık’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
1 milyon 700 bin
gencimizin geleceğinden söz ediyoruz. Bunlar sınava girmişler, kaderleri
ortada. Hiç kimsenin, hiçbir siyasi partinin, hiçbir sivil toplum örgütünün, bu
gençlerin kaderinin olduğu bu olayla politika yapmak, siyaset yapmak, Hükûmete
yüklenmek, Hükûmete komplo kurmak... Böyle bir şey olabilir mi? Bunu kim yapar,
hangi vicdan yapar, hangi akıl yapar?
Ama ortada bir
iddia var: Sorular çalınıyor. Daha önce, Polis Akademisinde olan ve eğitim
bilimlerinde olan kopya olayı değildir. Bunu bir kez daha söylüyorum. Kopya,
önceden bir emek hazırlanarak yapılan iştir, bir tesadüfe bağlıdır, çıkarsa
bakıp yaparsınız. Buradaki kopya değildi, geçmişteki. Hır-sız-lık-tı. Soruların ve cevapların
servis edilmesiydi. Önceden birilerine sorular ve cevaplar verilmişti. Şimdi
ortada bir şifre var. Yok “Basına verilen kitapçıkta
vardı.” yok “Öbür kitapçıkta vardı.”
Değerli
arkadaşlarım, neden şifre konulur? Birilerine kıyak
geçmek için şifre konulur. Yıllarca öğretmenlik yapmış insanlarız. Aptal mı
bunlar, geri zekâlı mı bunlar, ne diye şifre koyuyorlar? Şifre koymalarının bir
tane sebebi var: Kişiye özel kitapçık hazırlanıyorsa, şifre varsa, istediği
kişiyi, istediği yere sokacaklar demektir. Kız çocuklarının İzmir’de,
İstanbul’da aynı okulda sınava alınması demek, istedikleri bir kişiyi istedikleri
bir yerde sınava alacaklar demektir. Bu haksızlıktır, bu haramdır, bu birinin
hakkını gasbetmektir, bu hiledir, bu yalancılıktır,
bu sahtekârlıktır. Devlet Denetleme Kurulu görevini yapmalıdır. Sayın Başbakan
MİT’i görevlendirmişti. MİT nerede? Niye bu soruşturulmuyor? Niye bu
araştırılmıyor? Niye bu açığa çıkmıyor? Biz bunun peşindeyiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM İNCE
(Devamla) – Kimseyi suçladığımız falan yok. Açığa çıksın istiyoruz. Bu
sahtekârlık, bu hırsızlık çözülsün istiyoruz. Siyaset yapmak gibi bir amacımız
yok.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Sayın
Işık, şimdi konu zaten...
FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – İç Tüzük 60’a göre bir söz...
BAŞKAN – Ben şunu
diyorum: Konu savcılığa intikal etmiş, savcılık ilgili yerden soru
kitapçıklarını istemiş, diğer şeyler olmuş, dolayısıyla konmuş…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Kısa bir açıklama yapmak istiyor Sayın Başkan.
FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Sayın Başkan, tutanaklara geçsin.
BAŞKAN – Efendim,
şöyle, çok kısa bir söz talebinizi yerine getireceğim. Siz oturunuz efendim.
Ben sizin söz talebinizi yerine getireceğim.
Evet, en son
sizin de söyleyeceğiniz kısa bir açıklamayı alarak bu konuyu kapatalım. Çünkü
konu yargının eline geçmiştir. Yargı artık gerekli değerlendirmeyi yapsın.
Sayın Işık,
buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Kocaeli Milletvekili Fikri Işık’ın, konuşmasında hiçbir
partiye yönelik komplo iddiasında bulunmadığına dair açıklaması
FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Bir konunun
tutanaklara geçmesi açısından bir kısa söz istedim.
Benim konuşmamda
hiçbir siyasi partimize yönelik bir komplo iddiam yoktur. Bir komplo iddiası
varsa bu, Hükûmete yönelik bir iddia olarak değerlendirilmelidir. Çünkü, bu, Hükûmeti zor durumda bırakmaya yönelik bir sonuç
doğurmuştur. Dolayısıyla, tutanaklara bu şekilde geçmesini arz ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Işık.
Saygıdeğer
milletvekilleri, şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alıyorum:
VI.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve
saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 744 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak
bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu;
05.04.2011 Salı günü (bugün) toplanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını
arz ederim.
Mustafa
Elitaş
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak dağıtılan 746 ve 744 sıra sayılı kanun tasarısı ve
teklifinin 48 saat geçmeden Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmının 1 inci ve 3 üncü sıralarına; 681,
713, 682, 732, 726 ve 727 sıra sayılı kanun tasarıları ile kanun tekliflerinin
ise bu kısmın 2, 4, 5, 6, 7 ve 8 inci sıralarına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
04.04.2011
Pazartesi günü dağıtılan, 700, 549, 589, 648, 352 ve 733 sıra sayılı Meclis
araştırması komisyonları raporlarının gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak
İşler" kısmına alınması ve raporlar üzerindeki genel görüşmelerin bu sıra
ile ve Genel Kurulun 07.04.2011 Perşembe günkü Birleşiminde yapılması,
Genel Kurulun;
05 Nisan 2011
Salı günü (bugün) 681 Sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar,
6 Nisan 2011
Çarşamba günü 682 Sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar,
7 Nisan 2011
Perşembe günü saat 12:00'de toplanarak; 700, 549, 589,
648, 352 ve 733 sıra sayılı Meclis araştırması komisyonları raporlarının
görüşülmelerinin tamamlanmasının ardından; gündemin kanun tasarı ve teklifleri
ile komisyonlardan gelen diğer işler kısmında yer alan işlerin görüşülmesi, 6
Nisan 2011 Çarşamba günkü birleşimde 682 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerinin tamamlanamaması halinde bu tasarının görüşmelerine bu birleşimde
devam edilmesi ve 682 sıra sayılı tasarının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalara devam edilmesi; bu birleşimde de 682 Sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerinin tamamlanamaması halinde Genel Kurulun, haftalık çalışma
günlerinin dışında 8 Nisan 2011 Cuma günü de saat 14:00’de toplanarak bu
birleşimde 682 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışmalara devam edilmesi,
Bu birleşimlerde
gece 24:00’de günlük programların tamamlanamaması
halinde günlük programların tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam etmesi;
744 Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin, İçtüzüğün 91. maddesine göre Temel Kanun olarak görüşülmesi
ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması,
Önerilmiştir.
744 Sıra Sayılı
Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/889,894)
Bölümler Bölüm
Maddeleri Bölümdeki Madde
Sayısı |
1. Bölüm 1
ila 11 inci maddeler 11 |
2. Bölüm 12
ila 22 nci maddeler 11 |
Toplam
Madde Sayısı 22 |
BAŞKAN – Grup
önerisinin lehinde İstanbul Milletvekili Sayın Ufuk Uras.
Buyurun efendim.
(BDP sıralarında alkışlar)
MEHMET UFUK URAS
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli vekiller; usulen tabii lehte söz aldım.
İçeriğe gelince,
bir dönemin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Yaşam gailesi yüzünden yaşamın kendisi
hakkında düşünmeye hiçbirimizin pek vakti kalmıyor ama galiba bir labirente dışarıdan daha iyi bakmak ve bir labirenti
dışarıdan daha iyi çözmek mümkün. Sokağın nabzını, sesini Meclise büyük ölçüde
yansıtmaya ve siyasi partilerimize yönelik siyasi eleştirilerde bulunmaya
çalıştık, şahsileştirmemeye özen gösterdik. Şimdiden “Sürçülisan ettiysek affola.” diyorum ve vekil arkadaşlarımıza önümüzdeki
dönemde siyasi yaşantılarında başarılar temenni ediyorum.
Bir politikanın
geleceğini taşıyıcılığının yaratıcılığı belirliyor. Serada yetişen bir
siyasetin ihtiyacı karşılamadığını görüyoruz, o yüzden hep “Mecliste vicdan
gerek, Meclise aydınlık gerek, Meclise emek gerek.” dedik. Bilinen her
hastalığı iyileştirecek bir ilacın da olmadığını gördük, o yüzden belki her bir
konuya göre, her bir konunun özgünlüğüne göre tutum almak gerekiyor ve fikrî
fosilleşme karşısında Richard Bach’ın “Martı”sı gibi
her gün kendimizi aşmak ve kendimizi yenilemek ihtiyacı siyasetin en önemli
özelliği.
John Stuart Mill “En güçlü millî ruha
sahip olan milletler en az milliyetçilik sergilerler.” demişti. Sürekli
milliyetçilik yarışması içerisinde, bu yarışın girdabı içerisinde somut
sorunlara somut yanıtlarımız zaman zaman geride kalabiliyor, hamaset somut
siyasetin yerini alabiliyor ve biz bir türlü ülkemizde ittihatçı-ihtilafçı
ikilemini aşma becerisini gösteremiyoruz.
Siyasetin idareye
tabi olmaması gerektiğini biliyoruz. Otoriter siyaset
anlayışı karşısında her zeminde özgürlükleri savunmak çok önemli. Çiviye
yandan vurduktan sonra çekice sarılmanın anlamının olmadığını gördük.
Geçen gün Libya
ile ilgili, yine yurttan sesler korusu gibi ortak tutum alınan Genel Kurulda
Sayın Dışişleri Bakanına küçük bir metin okudum, verdim. Orada “Dövüş Sanatı”
kitabının yazarı Liang diyordu ki: “Dövüşte usta
olanlar öfkelenmez, kazanmakta usta olanlar korkmazlar, dolayısıyla akıllılar
dövüşmeden önce kazanır, cahiller kazanmak için dövüşürler.” Hem uluslararası
ilişkilerde hem iç siyasette herhâlde dikkate almamız gereken bir şiar.
Siyaset toplumdaki potansiyel enerjiyi kinetik enerjiye
dönüştürüyorsa anlamlı. Bu kinetik
enerjiyi ortaya çıkarmak için sınırlı da olsa ön seçim yapan bütün siyasi
partilerimizi kutluyorum, darısı Türkiye genelinde bu doğrudan demokrasinin
kanallarını açmaya.
Halkın bilgisi
yoksa iradesinin de olmadığını görüyoruz. “Hegemonya” dediğimiz şey rızanın
örgütlenmesi, insanlar nasıl razı oluyorlar, nasıl sömürülmeyi onaylıyorlar.
Kutadgu Bilig’i bilirsiniz, bir metninde diyor ki: “Kuvvet kullanılıp toprak
alınsa bile/Halk elde tutulmaz tek başına kılıç ile.” Kılıç politikasıyla
hiçbir zeminde sonuç alınamayacağını gördük ve siyasette “zararlı ot
gübrelemek” denilen şeyin ne kadar tehlikeli olduğu da görüldü. Umarım
önümüzdeki dönemde zararlı ot gübrelemeyi misyon edinen
bir siyaset anlayışı ön plana çıkmaz. Zamanında yolu açan buldozerin gün gelip
bozulduğunda bu sefer kendisinin artık yola engel olduğunu görüyoruz. O yüzden,
siyaseten kendimizi yenilememiz, güncellememiz çok önemli. Tolstoy diyordu ki:
Kendisi kötü oldukları hâlde kötülüğü düzeltmek istiyorlar. Devrimcilik
ise önce kendimizden başlayarak zihinsel ve ahlaki bir devrimle toplumu
dönüştürmek çok önemli.
Bildiğiniz gibi,
sivil itaatsizlik barışçıl, alternatif bir siyaset biçimi olarak dünyada
gündeme geliyor, bir tür “pasif mukavemet” anlamına geliyor. Habermas gibi sivil itaatsizlik üzerine kitaplar yazanlar
var. Biz de bir kere daha, Kürt sorunu gibi temel bir meselenin barajlarla,
mahkemelerle, operasyonlarla çözülemeyeceğini naçizane ifade etmek istedik.
Todor Jivkov döneminde Bulgaristan’da soydaşların isimleri
değiştirildiğinde önemli bir sorun olmuştu. İlginç bir sivil itaatsizlik
eylemini Romanlar verdi. “Adınız mı değiştirilmek isteniyor?” “Evet, değişsin.”
dediler. “Ne istiyorsunuz?” “Todor Jivkov.” “Bravo yoldaş.” dedi Bulgar yöneticiler. Sonra
öğrenildi ki binlerce insan, Roman, ismini “Todor Jivkov” olarak değiştirmek istiyor. Bunun bir sivil
itaatsizlik eylemi olduğu anlaşıldı ve “Todor Jivkov” adının kullanılması yasaklandı.
Sporcunun… Uzak
Doğu sporlarında “gücünü kendi lehine çevirmek, kendine doğru, rakibini
barışçıl yollarla alt etmek” anlamına geliyor. Siyaset yapmak da özlemlerimiz
doğrultusunda zaten halkı seferber etmek değil mi? Kötülüğe karşı kötülükle
karşı olmak bizi de kötülerden farksız kılıyor. Kendini değiştirme araçlarından
yoksun olan bir sistem kendini koruma araçlarından da yoksun oluyor. O yüzden,
ertelemek korkakların ödünüdür, siyaseten önümüze gelen hiçbir meseleyi
ertelememek gerek. O yüzden, belki Cervantes, Don Kişot’ta
“Doğru yaşayış, vaaz yerine geçer.” diyordu, vaazlardan çok ne yaptığımız
önemli.
Bu Meclis
çalışmalarında en üzüldüğüm konulardan bir tanesi, İç Tüzük’ü
değiştiremememiz oldu. Grup merkezli değil, birey merkezli bir iç tüzük
olmalıydı. Yasakların olmadığı bir iç tüzük olmalıydı. Bazen milletvekillerimiz
çıkıyor diyorlar ki: “İşte, efendim ben nasıl kravat takıyorsam siz de
yasaklara uyacaksınız.” diye… Yasakların hiçbirisi amentü değil. Kılık Kıyafet
Yönetmeliği Avrupa Parlamentosunun hiçbir yerinde yok. Avrupa Parlamentosunda
kılık kıyafet nasılsa, bizim Meclisimizin de öyle olmasını temenni ediyorum.
68 Kuşağı
Paris’te duvarlara “Kravatlı devrime hayır.” diye yazıyordu. Kravat sadece
boynumuzu boyunduruk altına almıyor, beynimizi, ufkumuzu da boyunduruk altına
alıyor. Bu Mecliste emeğin, kimliklerimizin, her türlü tercihimizin simgelerine
karşı, bu boyunduruğa karşı tutum almamız son derece önemli. Eğer bu Meclis
kendi İç Tüzük’ünde demokratikleştirilir, kılık
kıyafet meseleleri gibi şekil konularını aşarak da içerik meselesinde
demokratik ve sosyal bir Türkiye ve cumhuriyet konusunda adım atarsa çok mutlu
olacağımızı ifade ediyorum. Ben bu temennilerimle kendi kravatımı da, bu
boyunduruğu da Meclise hediye ediyorum arkadaşlar.
(İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Uras, kravatını çıkarıp, hatip mikrofonuna astı)
Umarım, yasaksız,
kılık kıyafet yasağının olmadığı bir Meclisimiz olur. (BDP sıralarından
alkışlar)
OSMAN ÖZÇELİK
(Siirt) – Sivil itaatsizlik budur işte!
BAŞKAN – Evet,
Sayın Vekilimizin kravatını kendisine verelim efendim.
OSMAN ÖZÇELİK
(Siirt) – Sivil itaatsizliğe devam.
BAŞKAN - Ufuk
Bey, buyurun, kravatınızı tekrar size iade edelim.
M. NURİ YAMAN
(Muş) – Hayır, Meclis Başkanlığına hediye ettik.
OSMAN ÖZÇELİK
(Siirt) – Sivil itaatsizliğe devam Sayın Başkan.
BAŞKAN – Efendim,
şimdi, sivil itaatsizlik konusu farklı bir konudur, şeydir…
OSMAN ÖZÇELİK
(Siirt) – Bu işte, bu. Bu yanlışlara karşı gelmek.
BAŞKAN – Yani, şu
anda değişmediği müddetçe İç Tüzük’ümüzün kuralları
vardır. Biraz önce Sayın Uras da söyledi, amentü değildir.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – “Bu kuralı ben beğenmedim, uymuyorum.” Böyle bir
şey olur mu!
BAŞKAN – Doğrudur
ama değişmediği müddetçe de bu kurallara uymamız gerekir. Sayın Uras’ın…
OSMAN ÖZÇELİK
(Siirt) – Değiştireceğiz, hep beraber değiştireceğiz.
BAŞKAN – Efendim,
Sayın Ufuk Uras Beyden de kravatını takmasını rica ediyorum. Eğer Genel Kurulu
terk edecekse ona bir itirazım yok.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Genel Kurula devam edemezsin böyle.
BAŞKAN – Lütfen
Sayın Uras, kravatımızı takalım veya Genel Kurulu terk edelim.
MEHMET UFUK URAS
(İstanbul) – İsterseniz bu konuda İç Tüzük tartışması açalım. İç Tüzük çok net.
BAŞKAN – Evet
efendim, lütfen… Şu andaki uyguladığımız İç Tüzük budur.
Evet, Sayın Uras…
MEHMET UFUK URAS
(İstanbul) – Kürsü benim mütemmim cüzüm, benim bir parçam, bunda da benden
başka kimse söz alamaz ki.
BAŞKAN – Efendim,
Sayın Uras, geçmişte Sayın Osman Yüksel Serdengeçti’nin de bu tip esprileri
olmuştu. Ben, sizi nezaketli bir arkadaşımız olarak görüyorum. Kravatımızı
lütfen oradan alıp takalım veya Genel Kurulu terk edelim. İstirham ediyorum. Hangisini tercih ederseniz.
MEHMET UFUK URAS
(İstanbul) – Ben sizi yasaklarınızla baş başa bırakıyorum.
(İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Uras Genel Kurul salonunu terk etti)
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Bütün gazeteciler çekti resmini, merak etmesin.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Uras.
Grup önerisinin
aleyhinde Sayın Muharrem İnce, Yalova Milletvekili.
Sayın İnce,
buyurun efendim.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Şimdi, Genel Kurul salonunda kravat çıkarılıp bütün gazeteciler
fotoğrafı çektikten sonra, tekrar o konsantrasyonu
sağlamak sanırım zor olacak.
Dört buçuk sene
yat milletvekilliğinde, sonra, giderayak “Bir şov yapalım da gündeme gelelim…”
Bunları doğru işler olarak görmüyorum açıkçası. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Şimdi, sayın
milletvekilleri, Meclis kapanmak üzere. Bu Meclis seçim kararı almış.
Milletvekilleri “Bir daha seçilecek miyim?” diye düşünür olmuş. Kamuoyunda
“Kimler aday olacak?” diye beklentiler var. Aslında, bu Meclis, fiilen, kanun
yapma gücünü, yetkisini kaybetmiş bir meclis. İşte, biz böyle bir Meclisi
sabaha kadar çalıştıracağız, “Bitimine kadar.” diyeceğiz ve buradan altı
aylığına bir yetki vereceğiz. Neden altı aylığına? Yani 12 Haziran günü seçim
var, haziranın içerisinde bu Meclis toplanabilir, hiçbir şey geri kalmaz,
hiçbir şey engellenmez. Neden altı aylığına bu yetki? Yani bu şuna benziyor:
Ağustos böceğiyle karıncanın hikâyesi gibi bu. Dokuz yıldır yattınız demek ki
şimdi giderayak bu yetkiyi vererek altı aylığına, bir şeyler yapacağız diyorsunuz.
Bakınız, 23’üncü
Dönem Parlamentosunun bir karnesini çıkarayım size. 23’üncü Dönemde 503 kez
toplantı yeter sayısı istemişiz -muhalefet istemiş bunu- 503 toplantı yeter
sayısının 137’sinde bulunamamış; 768 kez karar yeter sayısı istenmiş, 412’sinde
bulunamamış.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Ne kadar oyalamışsınız Meclisi.
MUHARREM İNCE
(Devamla) - Eğer siz 768 karar yeter sayısının 412’sinde 138 milletvekilini,
grubunuzun yarısından daha azını burada bulunduramamışsanız siz çalışmamışsınız
demektir, yatmışsınız demektir.
Şimdi, ne
yapacaksınız bu yetkiyle? AKP programına baktığımızda, eşit işe eşit ücret var,
kamu personeli reformu var. Niye yapmadınız bunu da şimdi bu alacağınız
yetkiyle personelle ilgili düzenleme yapıyorsunuz?
Yine, bir başka
konu: “Bu yetkiyle Hükûmet neyi yapabilir?”den ziyade
“Neyi yapamaz?” diye sorgulamamız lazım. Bir defaya mahsus, TÜBİTAK Başkanını
atayabilir bu yetkiyle. Rüyasında gördüğü kişiyi YÖK üyesi yapabilir.
Yargılanması gereken bürokratın avukatlık masraflarını devlete ödetebilir.
Şimdi, ben size 2/8/2000 tarihli Milliyet gazetesinden, Fazilet Partisi
Milletvekili Sayın Abdullah Gül’ün bir köşe yazısından alıntılar yapıyorum.
Sayın Gül o zaman Fazilet Partisi Milletvekili. Milliyet gazetesi, 2/8/2000 tarihi: “Meclisi baypas etmek niyetiyle
kullanılmaktadır kanun hükmünde kararname. Hukuk işte böyle yozlaşır. Kapsamı
açıkça belirtilmelidir. Memurlar arasında ayrımcılık yapılabilecektir. Binlerce
memur emekli edilecektir.” diyor Sayın Abdullah Gül Kayseri Milletvekiliyken.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun hükmünde kararname, aslında muhalefet
milletvekillerine değil ama iktidar milletvekillerine bir hakarettir. Bence
hakarettir bu size, bize değil, size hakarettir. Şundan dolayı hakarettir:
Yani, burada gasbedilen sizin iradenizdir. Bu yetki
kanunu çoğunuzun aday olmayacağının, aday yapılmayacağınızın garantisidir. Yani
diyor ki: “Sizin parmak indirip kaldırmanıza bile gerek yok. Siz Meclis olarak
zaten liste telaşındasınız, bak yazmam ha!” Siz bu yetkiyi verseniz de yazmayacak,
vermeseniz de yazmayacak. 2002’den 2007’ye baktığınız zaman yüzde 60’ı, yüzde
65’i değişmiştir milletvekillerinin. Siz, giderayak “Şimdi bu yetkiyi ben
verirsem, yazılırım listeye.” sakın demeyin. Yani, “Parmak kaldırmanıza bile
gerek yok. Siz giderayak bu yetkiyi bana verin, altı aylığına ben istediklerimi
yapayım.” diyor. Parmaklarınızın kaldırılmasına bile gerek duyulmuyor artık.
Kanunlar ve
Kararlar Dairesi açıkça “Anayasa’ya aykırıdır.” diyor, dikkate almıyorsunuz.
Komisyon Başkanı yurt dışındayken onun yerine imza atıyorsunuz. Açıkça
Anayasa’ya aykırı olan tasarı Anayasa Komisyonunda görüşülmüyor. Bu hız neden?
Bu hukuksuzluk neden? Bu usulsüzlüklerin sebebi ne? Bu acele neden?
Kanun hükmünde
kararnamelere baktığımız zaman, en fazla davayı Fazilet Partisi açmıştır. Siz o
kökenden gelen insanlarsınız, ne oldu da bugün değişti her şey? Bu, Türkiye’de
Parlamento tarihindeki en büyük tornistan örneğidir. Kanun hükmünde
kararnameler muhtıracıların eseridir, ilk kez Eylül 1971’de anayasa hukukumuza
girmiştir, yürütmeyi güçlendirmiştir, 12 Eylülcüler
de bunu kullanmıştır. Yani, siz muhtıracıların ve darbecilerin mantığıyla bu
ülkede hareket etmektesiniz.
Anayasa
değişikliğinde boş kâğıda imza, umredeyken oy kullanma, yurt dışında olan
Komisyon Başkanının imza atması… Bütün bunlar devlet adamı ciddiyetine
yakışmıyor, devlet adamı mantığına yakışmıyor. Bunlar olsa olsa bir bakkal
defteri mantığına da yakışmaz. Orada bile bir veresiye düzeni vardır.
Şimdi, bakın,
sayın milletvekilleri, Sayın Fikri Işık her kürsüye çıktığında cumhuriyetin
kökenleriyle, Cumhuriyet Halk Partisinin ilk yıllarıyla ilgili sürekli bir
şeyler söyler. Yine söyledi, “Cumhuriyeti kurduğunu iddia eden parti.” dedi.
Bakınız, İsmet Paşa muhalefetteyken eşi Mevhibe Hanım’ın Malatya Sümerbanktan 3 metrelik kumaş aldığını ve faturasını
ödemediğini söylerler. Mecliste konuşulur bu. İsmet Paşa “Eksik, 3 metrelik
kumaş aldığım doğrudur, faturasını da ödedim.” der, faturasını bir gün sonra
getirir, verir. Cumhuriyet Halk Partisi zihniyeti bu. Ama ben
size -kim isterse, isimlerini okumak
istemiyorum- Sümer Halıcılık ve El sanatları Sanayi ve Ticaret AŞ Genel
Müdürünün görevden alınması sonrası dava dilekçesine yansıyan, Başbakan Yardımcısının,
milletvekillerinin, yani Sümer Halıda bayilik fiyatından satış yapılıp kurumu
zarara uğrattıkları gerekçesiyle -ki miktarını da söyleyebilirim buradan,
84.573 lira- yani bu kurumu indirimli halı alarak 84 bin lira zarara
uğrattıkları gerekçesiyle hangi milletvekillerinin isimlerinin olduğunu
isterseniz size verebilirim. İşte size, sürekli kötülediğiniz,
aşağıladığınız Cumhuriyet Halk Partisi mantığı, işte 2010’lu yılların Türkiye
mantığı bu.
Bir başka konu
daha: Şimdi elimde bir kitap var “Son Ispartalı” diye. Siz, bize “darbeci”
dediniz, darbecilerin avukatı arkadaşınız çıktı. Siz, şimdi, bizi Silivri’yle
eşleştiriyorsunuz sürekli. “Son Ispartalı.” Kitaba baktım, kitabın ön sözünü
yazan kişiye baktım “Acaba, bu kişi New York’ta mı, Washington’da mı,
Brüksel’de mi? Bu kişi acaba milletvekili mi? Bunu acaba Sayın Elitaş mı, Sayın Kapusuz mu,
Sayın Cemil Çiçek mi, Sayın Veysel Eroğlu mu yazdı? Kim? Yani bu camianın
tanıdığı insanlar mı? Acaba bu ön sözü kim yazdı?” dedim, araştırdım ben.
Bakıyorum… Çok ilginç biliyor musunuz? Bizi sürekli suçlarsınız ya, Kenan
Evren’in avukatı siz… (AK PARTİ sıralarından “Bülent Ersoy’un avukatı da siz!”
sesi)
Mahkeme kararı
var biliyorsunuz, olmadığını ispatladı ve tazminat kazandı Bülent Ersoy’dan
Deniz Bey.
Bakın arkadaşlar,
Grup Başkan Vekilinin, Sayın Kılıç’ın yazdığı kitabın önsözünü yazan kişi
Tuncay Özkan.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) - Ne var?
MUHARREM İNCE
(Devamla) – Evet, ne var?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Bir şey yok tabii.
MUHARREM İNCE
(Devamla) – Biz selam verdiğimiz zaman Tuncay Özkan’a “darbeci, ihtilalci, Silivrici” siz önsöz yazdırdığınız zaman “Ne var?” diyor.
Pişkinlik bu kadar olur işte. İşte bunun adı pişkinlik.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) - Ne zaman yazıldı?
MUHARREM İNCE
(Devamla) – 2000 yılında.
Bak, bunun adına
pişkinlik derler.
Ben, bu hafta
içerisinde, o 12 Eylül avukatlığından tutun, önsöz yazarlığına, birkaç tane
daha açıklayacağım. Merak eden varsa indirimli halı listesini, bunu da bilahare
kendilerine fotokopiyle verebilirim.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Grup önerisinin
lehinde Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili.
Sayın Elitaş, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
AK PARTİ grup
önerisi, 23’üncü Dönem son yasama yılının son haftasını çalışmak üzere, bu
program çerçevesinde yapmamız gereken, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çıkarmayı arzuladığı kanun tasarı ve tekliflerinin neler olduğuyla ilgili,
çalışma saatlerinin ne zamana kadar gitmesiyle alakalı verdiğimiz grup önerisi.
Değerli
arkadaşlar, grup önerimizde, biraz önce arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi,
geçen hafta Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunda tartışılan,
Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi veren kanun
tasarısının bugün ve arkasından Libya’yla ilgili bir uluslararası sözleşmenin
bitimine kadar çalışma süresinin devam etmesini teklif ediyoruz. Yarın ise Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin
bitmesi, arkasından Türkiye ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükûmeti arasındaki
uluslararası sözleşme ve yine, Türkiye Cumhuriyeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti
arasındaki denizcilik anlaşmasının onaylanmasına dair uluslararası sözleşmenin
bitimine kadar devam etmek istiyoruz. Arkasından…
Bugüne kadar
Türkiye Büyük Millet Meclisinde siyasi partilerin birlikte verdikleri
önergelerle araştırma komisyonları kuruldu. Bu önergeler içerisinde yedi tane
araştırma komisyonu kuruldu, yedi komisyonumuz da çalıştı ve raporlarını
verdiler. Bu komisyonlar içerisinde 7 Nisan Perşembe günü
öncelikle rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopter kazasıyla ilgili ikinci
kere kurulan araştırma komisyonunun raporu, arkasından, kayıp çocuklarla ilgili
kurduğumuz araştırma komisyonunun raporu, sonra, kanser hastalıkları ile ilgili
konuda kurulmuş araştırma komisyonu raporu, spor kulüplerinin sorunlarının
araştırılmasıyla ilgili komisyon raporu, çevre sorunları araştırma komisyonu
raporu, deprem araştırma komisyonu raporu değerli milletvekillerine Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tarafından bastırılıp dağıtılmıştır.
Değerli
arkadaşlar, bu komisyon raporlarının bastırılıp dağıtıldıktan sonra Türkiye
Büyük Millet Meclisinde görüşüldüğü andan itibaren hayata geçmeye ve Türkiye
Büyük Millet Meclisinin ürünü olmaya hazır hâle geldiği anlamına gelir. Aksi
hâlde komisyon raporları Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmediği,
bastırılıp dağıtılmadığı takdirde tozlu raflarda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
raflarında kalır ve kamuoyunda bu konuyla ilgili inceleme ihtiyacı olanların
incelemelerine fırsat verilmemiş olur.
Değerli
arkadaşlar, biraz önce Değerli Grup Başkan Vekilimiz, bizim Grup Başkan
Vekilinin yazdığı kitapla ilgili bazı şeyler söyledi. Kitabın yazarı, AK PARTİ
Grup Başkan Vekili Sayın Suat Kılıç. Değerli Grup Başkan Vekilimizin genç yaşta
bir kitap yazması da… Gerçekten ben sekiz yıldır, sekiz buçuk yıldır mesai
arkadaşlığı yaptığım bir kardeşimin böyle bir eserinin olmasını mutlulukla
ifade ettiğimi buradan söylemek istiyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Haberiniz yok muydu daha önce?
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – O zamanlar kitap yazmak serbestti Sayın Elitaş!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Şimdi, bakınız, Suat Kılıç bu kitabı yazmış. Kitabın baskı tarihi
2002. Kitabın ön sözünün yazılış tarihini de Sayın İnce, “Mayıs 2002” diye
söyledi.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – O zaman serbestti kitap yazmak Sayın Elitaş!
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Evet, o zaman kitap toplamıyorlardı.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sayın Elitaş, cuk oturdu.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Evet!
Şimdi, bakın
değerli arkadaşlar, Mayıs 2002 tarihinde Suat Kılıç, o zaman, sizin ifade
ettiğiniz, Tuncay Özkan’ın bulunduğu, editörlük yaptığı televizyonda muhabir
olarak çalışıyor.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Darbe planlarını birlikte yapmışlardır!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Muhabir olarak çalışan bir
kişinin kendi yazdığı kitabına bunun muhabir olarak çalıştığı editörünün bu
konuda ön söz yazması kadar rahat ve hoş olan bir şeyde nasıl siz burada kalkıp
da Tuncay
Özkan’ın 2002 yılında yaptığı konuyla ilgili “böyle” diye iddiada
bulunabilirsiniz?
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Suat’ı darbeciler mi yetiştirdi?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Sayın İnce, bakın,
Türkiye’de darbe geleneği ne zaman başladı biliyor musunuz?
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Yapma ya, yapma!
Bak, bir belge
daha açacağım. Bir belge daha açayım mı?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Türkiye’de darbe geleneği
1960 yılından itibaren başladı…
CANAN ARITMAN
(İzmir) – Siz darbeleri peydahladınız!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – …ve Türkiye’de 3 Kasım 2002
seçimlerinden itibaren AK PARTİ’nin önlenemez
yükselişi birilerini aşırı derecede rahatsız ettiğinden dolayı planlar
yapılmaya başlandı. O darbe planları: Ayışığı,
Sarıkız, Eldiven, Balyoz. Neler aklınıza gelirse.
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) – O tarihler, o tarihler…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – O darbe planlarının ne zaman yapıldığının tarihleri, hepsi ortada,
belli.
Yani bugün
Türkiye'de milletin iradesinden, milletin bağrından çıkmış insanların iktidara
gelmesi birilerini rahatsız etmeye başladığı andan itibaren “Nasıl bu iktidarı
biz önleyebiliriz? Nasıl engel olabiliriz? Protokol yolundan inecek bir aracın
önüne kaza süsü verebiliriz.” diye planlar yapıldığını hep gördük.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Dava bitmiş yahu, mahkeme bitmiş!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Cumhuriyet mitingleriyle Tandoğan’da, Çağlayan’da, Gündoğdu’da
insanları toplayıp Google’da bunları, biri bin gibi göstererek, Türkiye’de
büyük bir çoğunluğun rahatsız olduğunu ifade ederek darbenin ayak seslerini
meşru hâle getirmek için birilerinin nasıl gayret ettiğini ve bazı siyasi
partilerin de orada boy gösterdiğini bu millet unutmadı.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Nerede boy gösteriyor, nerede?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Nitekim,
2007 seçimlerinde dedi ki değerli Türk milleti, değerli seçmenler: “Ben, kendi
irademle Parlamentoya gelmiş insanların iradem dışı, başka bir şekilde
indirilmesine müsaade etmiyorum ve yüzde 47’yle seni iktidar ediyorum; yürü,
yolun açık olsun.” (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Büyükanıt’a zırhlı araba verdiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Bugün biz AK PARTİ İktidarı olarak…
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Zırhlı araba verdiniz Büyükanıt’a.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – …3 Kasım 2002’de “Her şey Türkiye için, her şey bu vatan için, her
şey bu millet için.” dedik.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Madalya verdiniz Büyükanıt’a.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Darbecilere madalya verdiniz, zırhlı araç verdiniz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Kenan Evren’in maaşına kim zam yaptı?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – 2007 yılında milletimize dedik ki: “Daha yapacak çok işimiz var,
bize yol verin, yolumuza devam edelim. Durmak yok, yola devam.” Millet “Yürü!” dedi. (AK PARTİ
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Evet, darbecilerle beraber yolunuza devam ediyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Ve bugün yürüyoruz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Bence fena yakaladım bu sefer, fena yakaladım!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Ama nasıl ki
bakın, 12 Mart döneminde rahmetli Bülent Ecevit 12 Mart Muhtırası
verildiğinde kendi partisinden birisinin bağımsızlaştırılarak Başbakanlığa
getirilmesini “Bu, demokrasi hayatına karşı vurulmuş en büyük darbedir.” diye
isyan ederek, parti genel sekreterliğinden istifa ederek geldiği nokta ve
arkasından milletimizin ona karşı gösterdiği teveccühü sizler aklınızdan hiç
çıkarmaması gereken bir siyasi partisiniz ama…
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Beyefendi, o zaman milletvekiliydik biz. Ben milletvekiliydim o
zaman.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – …siz de rahmetli Ecevit’le beraber herhâlde hareket etmişinizdir
diye düşünüyorum.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Bırak, bırak, bırak… Sen kısa pantolonla geziyordun.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Siz kim bilir nerelerde koşturuyordunuz?
CANAN ARITMAN
(İzmir) – Sen para kazanmakla meşguldün.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Bakın şimdi, değerli arkadaşlar, Sayın İnce biraz önce
eleştirilerinde bu Yetki Kanunu Tasarısıyla ilgili “Anayasa Komisyonu bunu
görüşmemiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Anayasa’ya aykırı
olduğunu açık ve net bir şekilde ifade etmesine rağmen niye Plan Bütçe
Komisyonuna gitmiştir?” diye bir ifade kullandı.
Bakın değerli
arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi, kanun tasarı ve tekliflerinin
Anayasa’ya aykırı olduğunu inceler, Anayasa’ya aykırı ise Meclis Başkanlığı
“Anayasa’ya aykırı olduğundan” iddiasıyla, ifadesiyle geldiği yere geri
gönderir ve Plan Bütçe Komisyonu, bütün komisyonlar kanun tasarı ve
tekliflerini Anayasa’ya uygun olup olmadığı konusunda denetleme yetkisine
haizdir…
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Mehmet Ali Şahin AKP’nin tasarısını geri gönderecek. Olacak şey
mi?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – …ve Plan Bütçe Komisyonu
Anayasa’ya aykırı olmadığını düşünerek, ifade ederek ve Anayasa’nın 91’inci
maddesindeki açık hükümle bunun görüşmesini yapmıştır.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Meclis Başkanı göndermiş komisyona.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Şimdi, muhalefet şerhini okuyorum. Muhalefet şerhinde Cumhuriyet
Halk Partisi milletvekili arkadaşlarımız diyor ki: “Sayısı kesin olmamakla
birlikte bugüne kadar 30 tane kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi veren
kanun tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçmiştir.” İlki 1972 yılında,
sonuncusu 2002 yılında. O günden bugüne kadar 546 adet kanun tasarı ve teklifi,
yetki ve kanunuyla birlikte kanun hükmünde kararname çıkarılmıştır. En son
gelen çerçevede…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Kaçı iptal edilmiş? İptal edilen kaç?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Bakın, kanun tasarısı görüşülürken Anayasa Mahkemesinin verdiği
kararlarında içtihat sahibi hukukçularla kitabı olan hukukçuların bu konuda ne
türlü fikirleri olduğunu da herhâlde hep beraber tartışacağız diye düşünüyorum.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Komisyon toplanmadı.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, karşı oy yazısının birinci paragrafının
son cümlesini okuyorum: “Söz konusu tasarı, aynı gün esas komisyon olarak Plan
ve Bütçe Komisyonuna, tali komisyon olarak da Adalet Komisyonuna havale
edilmiştir.”
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
– “Evet.” diyor Sayın Özyürek.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Anayasa Komisyonu görüşünü belirtmemiş.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Sayın Özyürek de “Evet.” diyor ama altında da diyor ki, ikinci
fıkra: “Tali komisyon olarak görevlendirilen Anayasa Komisyonu görüş
bildirmekten kaçınmıştır.” Yani bizim bilmediğimiz Adalet Komisyonuna bir sevk
de mi var, yoksa Cumhuriyet Halk Partili arkadaşların bu konuyu biraz aceleyle
incelediklerinin belgesi midir?
Hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Grup önerisinin
aleyhinde Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Zannediyorum,
23’üncü Dönem Beşinci Yasama Yılının son Danışma Kurulu görüşmesini yapıyoruz
ve de muhtemel son konuşmacıyız. Sayın Elitaş burada
konuştu, Sayın Elitaş burada her defa dinlediğimiz
bir nutuk attı. Artık bunlara alıştık. Milliyetçi Hareket Partisi olarak ben bu
kürsüde her defasında diyorum, Genel Kurulun gündemini belirleme yetkisi, hakkı
iktidar partisine aittir. Ülkenin ihtiyacı, millete verilen
sözler doğrultusunda çıkartılması gereken kanunları öncelik sıralamasını iktidar
takdir edecek, programı yapacak, Genel Kurul onaylayacak ve o gündemle
çalışacağız ama birinci söyleyeceğim şey: Öyle bir iktidar grubu var ki bir gün
sonrasını -bir hafta çok uzun oluyor bazen- öngöremeden sürekli karar
değiştiren, sürekli buraya Danışma Kurulu getiren bir usulü artık kural hâline
getirmiştir.
Şimdi, bu son
Danışma Kurulunun son konuşmasında değerli milletvekilleri, Sayın Elitaş konuştu ama ben de söyleyeyim: Fermanı okudu. Yani
bugün 746 sıra sayılı Yetki Yasası’nı bitimine kadar konuşacağız. Hazır olun,
burada bulunun; çok tartışmalı bir konu, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
komisyonda da ifade ettiğimiz, burada da ifade edeceğimiz Anayasa’ya aykırılık
iddiamız var. Dolayısıyla mesele toplumun önünde, halkımızın, milletimizin önünde
ciddi bir şekilde tartışılacaktır, herkes burada bulunsun. Yarın yine bir torba
yasa geliyor. Bu torba yasayla beraber iki tane de uluslararası sözleşme
geliyor. Yine bitimine kadar çalışılacak. Bir sonraki gün, perşembe günü de
Genel Kurulumuzun, Meclisimizin iktidar ve muhalefet partileriyle birlikte
oluşturduğumuz araştırma komisyonlarının raporlarını görüşeceğiz. Doğru bir
gündemdir, biz de buna katkı vereceğiz. Perşembe günü bitiremediğimiz takdirde
ne yazık, üzüntüyle ifade ediyorum cuma günü de burada olacaksınız. Onun için
perşembeye enerji toplamanızı tavsiye ederim. Yani biz bu fermanları her hafta
bir iki defa dinlemeye alıştık ama inşallah bundan sonra size bu zevki
vermeyeceğiz, bu son Danışma Kurulu olacak. Tamam, yarın getireceğiniz Danışma
Kurulu Önerisini -çünkü var, sayın bakanlar yine kanunları aldılar, geç kalmış
olmanın aceleciliğinde “Bunları da çıkartalım.” diye geliyorlar- onları
uzlaşmayla çıkartacağız yani bir Danışma Kurulu getirmenize, o zevki tatmanıza
müsaade etmeyeceğiz.
Değerli
milletvekilleri, bakınız, işin esprisi bir yana, bir dönemin sonundayız. İki
dönemlik tek başına iktidarın sonundasınız. Üçüncü dönem iddianız var.
Anayasa’yı değiştirecek çoğunlukta da bir Meclis çoğunluğunuz var. Bu ülkeyi
tek başına yönetmek iddiasıyla, “Tek başına işbaşına.” diyerek hükûmete
geldiniz, Meclise geldiniz. Sekiz buçuk yılın sonunda getirdiğiniz bu yetki
yasası, sizin AKP İktidar Grubu olarak bana göre iflas belgenizdir. Sekiz buçuk
yılda yapamadıklarınızı şimdi, Meclis Genel Kurulunun, Meclisin yetkilerini
devralarak şu altı ay süre içerisinde… Seçime de iki ay kaldı. Milletin
iradesine ipotek mi koyuyorsunuz? İki ay sonra burada olacağınızdan emin misiniz? Böyle
bir senet mi var cebinizde?
Değerli
milletvekilleri, şimdi, bakın, Türkiye hukuk devleti. Hukukun üstünlüğüne
inanmadan bu hukuk kurumu çatısı altında bulunmak mümkün değil. Bu anlamda,
biraz önce yaşadığımız hadiseyi telin ediyorum. Ama bunu sürekli burada
yaşıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, biraz sonra ısrarla konuşacağız. Anayasa’ya aykırılık
önergemizi vereceğiz ve bunun burada tartışılmasını ısrarla yapacağız, hukukçu
gözüyle, siyaset yaparak değil, hukuk olarak. Eğer burası hukuk devletiyse ve
burada Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak Türk milleti adına hukuk kuruyorsak,
hukuka uygun bir çalışma içerisinde, bir davranış içerisinde olmak
mecburiyetimizi size hatırlatacağız.
Ama milletime
şikâyet ediyorum sizi, halkıma şikâyet ediyorum sizi. Sekiz buçuk yıl sonra
getirdiğiniz yetki yasasında söylediğiniz husus şu, diyorsunuz ki… Değerli
milletvekilleri, söze başlarken “Fermanı dinlediniz.” dedim. Bir şansınız yok
elinizi kaldırmaktan öte.
RECEP KORAL
(İstanbul) – Sizin var mı?
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) - Yapacağınız bir şey yok, Allah yardımcınız olsun. Sizin durumunuza
hiç kimsenin düşmesini tavsiye etmem, gerçekten üzüntü verici. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Ama, bakın, size bir
şey söyleyeyim… Hadi, işin güzelliği, hoşluğu olsun diye söylüyorum. Şimdi,
bakın, size bir şey söylüyorum: Sekiz buçuk yıl sonra diyorsunuz ki, Sayın
Hükûmetiniz diyor ki: “Kamu yönetimini hantal yapısından kurtaramadık.”
Getirdiğiniz yetki yasasının gerekçesi bu değerli milletvekilleri ve diyorsunuz
ki: “Gerekli yasal düzenlemeleri de yapamadık.” Ne yaptınız siz ya? Ey
milletim, sandık önünüze geliyor, bu soruyu sorun. Sekiz buçuk yılda bu kamu
yönetiminin, bu devlet yönetiminin hantal yapısını düzeltemediyseniz siz ne
yaptınız? İtiraf ediyorsunuz: “Başaramadık.” diyorsunuz, “Beceremedik.”
diyorsunuz. İşin özü bu. Siz diyorsunuz, ben demiyorum.
Burada, getirdiğiniz kanunun gerekçesi bu.
Ha, bir de
samimiyet sorgulaması yapmak lazım. Milleti aptal yerine koymayınız, bu Genel
Kurulu böyle bir duruma düşürmeyiniz. Diyorsunuz ki: “Sınırlı bir konuda, kısa
bir süre için yetki istiyoruz.” Hangi sınırlı konu arkadaşlar? Allah aşkına, şu
kanunu açın bir okuyun ya! Hangi sınırlı konuda? Yani devletin tüm yapısını
değiştiriyorsunuz, tüm yapısını değiştirmek için yetki alıyorsunuz. Bakanlıklar
kuruyorsunuz, bakanlıkları birleştiriyorsunuz, atama kanunlarını
değiştiriyorsunuz, tüm yapıyı değiştiriyorsunuz. İşin esprisi bir yana.
Değerli
milletvekilleri, siz seçimden sonra değiştirmeyi öngördüğünüz Anayasa ve Sayın
Başbakanın ısrarla konuştuğu başkanlık sistemine geçiş için idari bir zemin mi
hazırlıyorsunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Allah Allah, kanun hükmünde kararnameyle
başkanlık sistemine geçildiğini de ilk defa duyuyoruz!
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Tekrar ediyorum, Sayın Elitaş,
okuduğunuzu anlıyorsanız, işte burada var.
Getirdiğiniz
yetki yasasıyla sınırlı bir konuda… Hangi sınırlı konu Allah aşkına? Ben
saydım, burada on bir tane kanunda değişiklik yapıyorsunuz, dokuz tane kanun
hükmünde kararnamede değişiklik yapıyorsunuz…
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Yirmi beş, yirmi beş kanunda değişiklik yapıyor.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – …ve bunların tamamında kamu kurum ve kuruluşlarını yeniden
düzenliyorsunuz.
İki: Kamu kurum
ve kuruluşlarında istihdam edilen memurlar, işçiler, sözleşmeli personelin
nelerini değiştiriyorsunuz? Atamasını, naklini, görevlendirilmesini,
seçilmesini, terfisini, yükselmesini, görevden
alınmasını, emekliye sevk edilmesinin usul ve esaslarını değiştiriyorsunuz.
Bundan daha büyük kapsam olur mu ya? Bunu siz nasıl olur da “Sınırlı bir konuda
yetki istiyoruz.” diye millete kabul ettireceksiniz?
Tekrar ediyorum…
Bakın, sizi milletime şikâyet ediyorum. Tekrar ediyorum: Seçime giderken kapalı
kapılar arkasında yaptığınız müzakerelerde verdiğiniz sözlerin gereği,
Türkiye'nin yapısını federal yapıya dönüştürmek için öngördüğünüz Anayasa değişikliğine
bir idari alt zemin mi hazırlıyorsunuz? Bunu bu millete anlatmanız lazım. Biz
çünkü Milliyetçi Hareket Partisi olarak ısrarla size teklif ediyoruz, “Gelin,
bu Anayasa’yı nasıl değiştireceğinizi bu millete anlatın, hangi hususlarda
değiştireceğinizi söyleyin.” diyoruz ama Sayın Başbakan diyor ki: “Seçimden
sonra değiştireceğiz.” Seçimden sonra değiştirin, seçilirseniz değiştirin ama
bu yetki yasasıyla idarenin yapısını değiştirme niyetinizi masum bir niyet
olarak kabul etmemizi nasıl beklersiniz?
Değerli
milletvekilleri, bu yapılan yanlıştır, bu yapılanın adı şudur: Adalet ve
Kalkınma Partisi olarak bu ülkeyi iyi yönetmediğinizi itiraf ediyorsunuz.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) – Yok canım.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – İki ay kaldı, iki ay.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) - Adalet ve Kalkınma Partisi olarak iflas ettiğinizi itiraf
ediyorsunuz. Bu belge onun belgesidir.
AHMET YENİ
(Samsun) - 12 Eylülde dersinizi aldınız.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) - Dolayısıyla yetki kanunu bu anlamı taşır, bunu birazdan sorgulayacağız.
Bu sebeple, bu önergeye biz hak vermiyoruz, doğru değil diyoruz ve aleyhte
vereceğimizi de ifade ediyoruz.
Teşekkür ederim.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Karar yeter sayısı istiyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Şandır.
AK PARTİ grup önerisini
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Öneri kabul
edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Sayın
milletvekilleri, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre
verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Buyurun.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit ve Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi’nin; Elektrik Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılarak Tarımsal Üretimde Kullanılan Elektriğin Düşük
Fiyattan Satılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/515)
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/266)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
“Elektrik
Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılarak, Tarımsal Üretimde Kullanılan
Elektriğin Düşük Fiyattan Satılmasına Dair Kanun Teklifi”m,
süresi içerisinde ilgili Komisyonda görüşülmediği için doğrudan gündeme alınmasıyla
ilgili Meclis Genel Kurulunda görüşülmesini arz ve talep ederim. 02.03.2010
Hasan
Macit
İstanbul
BAŞKAN – Sayın
Macit, buyurun efendim.
HASAN MACİT
(İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; doğrudan gündeme alınmasıyla
ilgili söz almış bulunuyorum. Şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Kanun teklifinin
doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili… Meclisin kapanmasına da zaten bir iki gün
kaldı ve bunun gündeme alınmayacağı, yasalaşmayacağı bir gerçek ama biz bu
konuyla ilgili söz talebini bir yıl önceden istemiştik, ancak bugün gelebildi
ve bugün geldiği için de bu konunun öneminden dolayı bir not düşmek adına söz
almış bulunuyorum. Belki önümüzdeki yasama döneminde bu konu gündeme gelir ve
yasalaşır, Türk çiftçisine gerekli kolaylık sağlanmış olur. Kanun teklifimiz
tarımsal sulamada kullanılan elektrik ücretlerinin daha düşük ücretten çiftçiye
yansıtılmasıyla ilgili, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nda değişiklik
yapılmasıyla ilgili.
Değerli
milletvekilleri, zaman zaman Türk çiftçisinin üretimine katkı koyabilmek,
girdilerde destek olmak amacıyla birtakım desteklemeler yapılıyor. Bu, tamamen
kanunla düzenlenmediği için Bakanlar Kurulunun o gün, o koşullarda belirlediği
şartlar dâhilinde oluyor. Örneğin, söz konusu sulamada
kullanılan elektrik fiyatlarıyla ilgili, daha önceden sübvanse edilirken bu
elektrik, Aralık 2002’de kaldırıldı ve o günden bu tarafa da sulamada
kullanılan elektrikle ilgili herhangi bir destek yok ama ondan bu tarafa
çiftçilerimiz de bu elektriği ödemede büyük sıkıntılar yaşadı ve defalarca
Meclisimizden bu borçların ödenmesiyle ilgili, iyileştirmeyle ilgili
düzenlemeler yapıldı. Gelin, bunu kanunla belirleyelim ve dünyada
rekabet hâlinde olduğu diğer çiftçilerle girdi konusunda rekabet edebilir
düzeye çıkaralım diyoruz. Yani bugün Amerika Birleşik Devletleri yılda 75
milyar dolar civarında bir destek yapmaktadır, Avrupa Birliği çiftçisine ise 50
milyar euro civarında bir destek yapılmaktadır. Türkiye'de ise Tarım Kanunu’nda belirtilen “yüzde 1’inden az
olmamak kaydıyla” diye hüküm olmasına rağmen, ne yazık ki şimdiye kadar gayrisafi
millî hasılanın yüzde 1’i desteklemelere ayrılamamıştır, hep bunun altında
kalmıştır ve bu nedenledir ki Türk çiftçisi girdi maliyetlerinin yüksekliğinden
dolayı rekabet edememekte ve ürettiği daha pahalıya mal olmakta ve dışarıya
satışıyla ilgili başka ülkelerin çiftçisiyle üretim noktasında rekabet
edememektedir.
Değerli
arkadaşlar, söz konusu teklifimizde “Tarımsal sulamada kullanılan elektrik
fiyatı, normal piyasa koşullarının yüzde 80’inden fazla olamaz.” diyoruz. Yani
normal piyasa koşullarında verilen elektriğin kilovatsaatinin yüzde 20’nin bir
altında olmasını öngörüyoruz. Aynı şekilde damlama sulamayı da teşvik etmek
amacıyla, damlama sulamada kullanılan elektrik ücreti de gene tarımsal sulamaya
ayrılan, yani “Yüzde 80’inin yüzde 80’inden fazla olamaz.” şekliyle bir teklif
getiriyoruz.
Eğer bu
teklifimiz yasalaşırsa Türk çiftçisinin tarımsal sulamada kullandığı elektrik
girdisine önemli bir destek sağlanacaktır ve Meclisimizde defalarca bu konuyla
ilgili ödeme kolaylığı yaptığımız düzenlemelere gerek kalmadan çiftçimiz
kullandığı elektriğin bedelini daha rahat koşullarda ödeyebilecektir diyoruz,
böyle bir teklif getirdik.
Oylarınızla bu
doğrudan gündeme alınırsa bu dönemde yasalaşmayacak ama inşallah, önümüzdeki
dönemde yasalaşır diyor, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Macit.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.01
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, alınan karar gereğince, sözlü önergeleri ile diğer
denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sıraya
alınan, Kamu Hizmetlerinin Düzenli, Etkin ve Verimli Bir Şekilde Yürütülmesini
Sağlamak Üzere Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Teşkilat, Görev ve Yetkileri ile
Kamu Görevlilerine İlişkin Konularda Yetki Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Kamu Hizmetlerinin Düzenli, Etkin ve Verimli Bir
Şekilde Yürütülmesini Sağlamak Üzere Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Teşkilat,
Görev ve Yetkileri ile Kamu Görevlilerine İlişkin Konularda Yetki Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1017) (S. Sayısı: 746) (x)
BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan…
BAŞKAN –
Dinleyeceğim Sayın Şandır.
Komisyon raporu
746 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Buyurun Sayın
Şandır.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkanım, bir önerge verdik. Bu yasanın, bu tasarının
Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasındayız. Bu yönüyle Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına da bir yazı yazdık Komisyon görüşmeleri sırasında. Meclis
Başkanlığı bu konuda bir cevap vermedi, Komisyonda da Anayasa’ya aykırılık
tartışması açılmadı. Biliyorsunuz İç Tüzük’ün 84’üncü
maddesine göre Anayasa’ya aykırılık iddiaları öncelikle görüşülür. Ben bu
yasanın Anayasa’ya aykırı olduğu, Genel Kurul görüşmesine alınmaması gerektiği
iddiasındayım. Bu konuda bir görüşme açılmasını talep ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Şandır, teşekkür ederim.
Kısa bir açıklama
da izin verirseniz ben yapayım.
Buyurun siz
oturun efendim, sonrasında tekrar görüşürüz.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, tasarının tümünün görüşmelerine başlamadan önce,
Kamu Hizmetlerinin Düzenli, Etkin ve Verimli Bir Şekilde Yürütülmesini Sağlamak
Üzere Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Teşkilat, Görev ve Yetkileri ile Kamu
Görevlilerine İlişkin Konularda Yetki Kanunu Tasarısı’nın Anayasa’ya aykırı
olduğu belirtilerek maddelerine geçilmeden reddine ilişkin iki önerge
Başkanlığımıza ulaşmıştır.
(x) 746 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Başkanlığımızın bu konudaki görüşünü kısaca Genel Kurula arz
etmek istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, İç Tüzük’ün söz konusu 84’üncü
maddesi, bir kanun teklifinin Genel Kuruldaki görüşülmesi sırasında belli bir
maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle verilecek önergeleri
düzenlemektedir. Henüz tasarının maddelerine geçilmesine karar verilmemiştir.
Bu nedenle, bu önergenin –yani “önergenin” derken iki önergeyi kastediyorum-
işleme konulması şu aşamada mümkün değildir, ancak tasarının maddeleri
görüşülürken her madde üzerinde Anayasa’ya aykırılık önergesi verilmesi mümkün
olacaktır.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, bakınız, çok önemli bir konuyu müzakere ediyoruz,
istirham edeyim yani… Kaldı ki söz konusu tasarı, esas olarak Plan ve Bütçe
Komisyonuna havale edilmiş ve Komisyon tarafından da görüşülerek rapora
bağlanmıştır. İç Tüzük’ün 38’inci maddesine göre tüm
komisyonlar, kendilerine havale edilen tasarı veya tekliflerin ilk önce
Anayasa’nın metin ve ruhuna aykırı olup olmadığını tetkik etmekle
yükümlüdürler. Komisyon Anayasa’ya aykırı gördüğü tasarıyı maddelerine geçmeden
reddetmek zorundadır. Plan ve Bütçe Komisyonu, tasarıyı Anayasa’ya aykırı
görmeyerek raporunu Başkanlığımıza intikal ettirmiş ve tasarı gündemimizdeki
yerini almıştır.
Genel Kurulda
tasarının tümü üzerindeki görüşmeleri sırasında Anayasa’ya aykırılık
iddialarının dile getirilmesi mümkündür. Genel Kurulun, bu görüşmelerden sonra
Anayasa’ya aykırılık iddialarını ciddi görerek maddelerine geçilmesini reddetme
yetkisi de bulunmaktadır.
Yine İç Tüzük’ün 84’üncü maddesine göre, tasarının belli bir
maddesinin Genel Kurulda görüşülmesi sırasında Anayasa’ya aykırı olduğu
gerekçesiyle reddini isteyen önergeler, diğer önergelerden önce oylanır.
Görüldüğü gibi,
bir tasarının Anayasa’ya aykırı görülmesi hâlinde gerek komisyonda gerekse
Genel Kurulda reddedilmesine olanak sağlayan çok sayıda kural bulunmaktadır. Bu
nedenlerle, tasarının görüşmelerine başlanmadan önce Anayasa’ya aykırılık
iddialarını görüşme usulü ve bu önergelerin işleme alınması mümkün
bulunmamaktadır.
Bu konuyu
bilgilerinize arz ediyorum.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın
Şandır, buyurun efendim.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkanım, İç Tüzük 84’e göre belli bir maddesinin Anayasa’ya
aykırılık hususu doğrudur. Ama benim iddiam şu: Anayasa’ya aykırılık iddiası,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun Meclis Başkanlığına verdiği bir dilekçeyle
dile getirilmiş, tartışılmış ama sonuca ulaştırılmamış. Şimdi benim sizden
isteğim şu: Bu Anayasa’ya aykırılık konusu tartışılsın, kanuna öyle geçelim.
Buna bir usul bulun, mesela İç Tüzük 63’e göre…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Nasıl usul bulacağız Sayın Başkanım?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sizin değerlendirmenize ben katılmıyorum. Tavrınızı İç Tüzük 63’e
göre… Ama bu amaca matuftur.
BAŞKAN – Anladım.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Yani bu tasarının Anayasa’ya aykırılık iddiamızın ifadesine yetecek
kadar bir süre içerisinde İç Tüzük 63’e göre usul tartışması açılmasını
istiyorum.
BAŞKAN – Anladım
Sayın Şandır. Yani Başkanlık Divanının, Başkanlığın bu hususta yapmış olduğu
açıklamayı yeterli görmeyerek bu hususta tutumumuzla ilgili söz talep
ediyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Lehte Sayın Başkan…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bir
dakika efendim, müsaade buyurunuz.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Lehte Sayın Başkan…
BAŞKAN – Hayır,
hayır; bir de Sayın Elitaş’ı dinleyeceğim de onun
için söyledim.
Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkanım, Sayın Grup Başkan Vekilinin atıfta bulunduğu
84’üncü madde, sizin de ifade ettiğiniz gibi, sadece maddelerin görüşmesi
esnasında Anayasa’ya aykırılık önergeleri öncelikle görüşmeye alınır, diye
ifade ediyor. Bu konuda usul tartışması açmanızla ilgili İç Tüzük’te
herhangi bir husus yok efendim. Usul tartışması açamazsınız.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Ben maksadımı ifade ettim ve siz anladınız efendim.
BAŞKAN - Anladım efendim. Sizin görüşünüz de böyle.
Bir başka Grup Başkan Vekilimizin görüşü…
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, konunun daha vuzuha kavuşması bakımından ben
kanaatimi sizlerle paylaştım.
Bu konuda usul
tartışması açacağım ve lehte Sayın Günal, Sayın İnce veya Sayın Genç…
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Tayfun İçli…
BAŞKAN – En fazla
2 kişiye söz verebilirim.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Sayın Şandır zaten talep ediyor, ben lehte söz istedim Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Efendim, lehte söz istediniz, gördüm
öncelikle.
Sayın Şandır,
Sayın Günal lehte, tamam.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Tayfun İçli…
BAŞKAN - Tutumumun aleyhinde yani, lehinde değil,
düzeltiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Tutumunuz lehinde Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Evet, Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Ahmet Yeni…
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Tayfun İçli… Sayın Başkan, söyledim, “Tayfun İçli” dedim.
BAŞKAN - Sayın İçli, yalnız, bakınız, tutumum lehinde
söz isteyip aleyhte konuşursanız olmaz.
Siz aleyhte mi
istiyorsunuz?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Biz aleyhte istiyoruz.
BAŞKAN – Siz
aleyhte istiyorsunuz.
Sayın İçli, siz…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) - Tutumunuzun aleyhinde istiyoruz.
BAŞKAN – Sayın
İçli, siz de aleyhte istiyorsunuz.
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) – Karıştırdınız. İlk önce neyi veriyorsunuz?
BAŞKAN - Efendim, ben şunu söylüyorum size: Lehte mi
istiyorsunuz, aleyhte mi istiyorsunuz?
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) – Aleyhte istiyoruz.
BAŞKAN - Aleyhte istiyorsunuz, tamam.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Belli bir konunun açığa çıkmasını konuşacağımız için, her gruptan
birer kişiye söz veriniz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Kura çekin efendim.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Komisyon Başkanı, Hükûmet de bu konuda konuşsun.
BAŞKAN - Sayın Şandır, ben bir şey demiyorum.
Arkadaşlar, bakınız,
en fazla 4 kişiye söz verilebilir, 2 kişi lehte, 2 kişi aleyhte.
Şimdi, ilk söz
talepleri Sayın Şandır ve Sayın Günal. Sayın İçli’yi de yazıyorum, Sayın Genç
de söylemişti.
Kendi aranızda
birbirinize söz hakkınızı devredebilirsiniz, ona bir şey demiyoruz.
Sayın Elitaş, Sayın Yeni…
Evet, tutumumun
aleyhinde…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Kime lehte, kime aleyhte verdiğinizi sorabilir miyim Sayın Başkan?
BAŞKAN - Efendim, zatınız Sayın Günal siz aleyhte,
Sayın Şandır aleyhte, Sayın İçli aleyhte, Sayın Genç aleyhte…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Ben “lehte” demiştim dikkat ederseniz.
AHMET YENİ (Samsun) – Lehte olur mu…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Şimdi burada, arkadan gelen arkadaş en son söyledi diye…
BAŞKAN - Şimdi bakınız…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) - Ben sizin lehinizde konuşamaz mıyım Sayın Başkan?
BAŞKAN - Hayır konuşursunuz.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) - “Lehte” diye söyledim.
BAŞKAN - Yalnız
bakınız, arkadaşlar…
HALİDE İNCEKARA
(İstanbul) – Lehte isteyip aleyhte konuşuyorsunuz.
AHMET YENİ
(Samsun) – Hem aleyhte istiyorsunuz…
BAŞKAN – Evet
arkadaşlar, her arkadaşıma dört dakika söz vereceğim.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkanım, bu konu önemli bir konu, önemli bir kanunu
görüşeceğiz.
BAŞKAN – Hayır,
dört dakika efendim.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Yani, bu zamanı kısarak maksat hasıl olmaz
efendim.
BAŞKAN – Yok
efendim, konu zaten açık.
Buyurun efendim,
dört dakikalık süre veriyorum Sayın Şandır.
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Kamu Hizmetlerinin Düzenli, Etkin ve Verimli Bir
Şekilde Yürütülmesini Sağlamak Üzere Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Teşkilat,
Görev ve Yetkileri ile Kamu Görevlilerine İlişkin Konularda Yetki Kanunu
Tasarısı’nın (S. Sayısı: 746) Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla, Başkanlıkça
işleme alınıp alınamayacağı hususunda
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinin
grup önerisinin aleyhinde konuşurken de ifade ettim. Gerçekten önemli, dönemin
sonunda, bir iktidarın sonunda, sekiz buçuk yıllık bir iktidarın sonunda bir acziyetin ifadesi olarak bir yetki yasası görüşüyoruz. Bu
yetki yasasında, kendi gerekçelerinden okuyorum. Bu gerekçede ifade ettiğiniz
husus, gerçekten bu konuda bir itirafta bulunuyorsunuz. Diyorsunuz ki: Biz,
kamu yönetiminin hantal yapısını değiştiremedik, bunun için yeterli yasaları
çıkaramadık. Şimdi bize bir yetki yasası verin, Meclis Genel Kurulu,
komisyonlar olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi, Anayasa’dan kaynaklanan
yetkisini bize devretsin, biz, kalan şu iki aylık sürede kanunlar çıkaracağız
ve devleti yeniden yapılandıracağız diyorsunuz. Bakanlıklar kuracaksınız,
bakanlıkları birleştireceksiniz. Yeniden bir düzenleme yapacağız diyorsunuz.
Bu, çok önemli bir karar. Bu, çok önemli bir husus. Yani,
sekiz buçuk yılda normal prosedür içerisinde tartışıp
Meclisin kararı hâline getiremediğiniz bir düzenlemeyi şimdi hükûmet sıralarına
alıyorsunuz. Ben zannediyorum, o, hükûmet sıraları da değil, bürokratik
sıralara alıp bu meseleden neyi amaçlıyorsanız onu gerçekleştirmeye
çalışıyorsunuz.
Bakın, Anayasa’ya
aykırılık konusu çok önemli bir konu. Burası hukuk devleti, hukuk kuran bir
müessese, hukuka uymadığı takdirde, hukukla ilgili itham ve iddiaları yeterince
cevaplandırmadığı takdirde burada yapılan iş hukuk bozuculuğu olur. Şu anda
yapacağınız, eğer, bu Anayasa’ya aykırılık konusunu tatmin edici bir çözüme
kavuşturamazsanız, yapacağınız sonuç hukuk bozuculuğu olur.
Değerli
arkadaşlar, İç Tüzük’ün ilgili maddeleri, hepiniz
biliyorsunuz, İç Tüzük 37’nci maddeye göre, 26’ncı maddeye, 23’üncü maddeye
göre, kanun tasarı veya teklifleri Meclis Başkanlığının gönderdiği tali ve ana
komisyonlarda görüşülür. Görüşmem diyemez komisyon. Görüşür, görüş
bildirmeyebilir. Ama Anayasa’nın 91’inci maddesine göre yapmış olduğunuz
düzenlemeyi, Anayasa Komisyonunda tartışmadan, tartışıp bir kanaat ifade
etmeden, Anayasa Komisyonu üyesi milletvekillerine bilgi vermek gerekliliğini
bile duymadan Plan ve Bütçe Komisyonunda “Ben yaptım, oldu.” mantığıyla
gerçekleştiriyorsunuz. Aldığınız yetki şaibeli olur. Değerli milletvekilleri,
değerli Hükûmet, aldığınız yetki şaibeli olur ve gelecekte tartışılır.
Bir başka şey
söyleyeceğim.
Çok kısa zaman
verdi Sayın Başkan, sağ olsun.
Değerli
milletvekilleri, aynı gerekçeyle, okursanız, hemen hemen bire bir cümlelerle
aynı gerekçeyle 2000 yılında da böyle bir yetki yasası çıktı. Bu yetki
yasasına, o günün, sizin partiniz, sizin geldiğiniz parti olan Fazilet Partisi
itiraz etti, Anayasa Mahkemesine gitti. Anayasa Mahkemesi, işte şu uzun
gerekçeyle, Anayasa’ya aykırılık iddiasıyla, hatta Anayasa’nın 1’inci maddesine
aykırı olduğu iddiasıyla o yetki yasasını iptal etti. Şimdi, hep hukukçusunuz. Anayasa Komisyonu Başkanı, Adalet Komisyonu Başkanı karşımda. Tekrar
ediyorum: Hukuk kuruculuk mu hukuk bozuculuk mu yapıyorsunuz? Anayasa’nın
153’üncü maddesine göre, bir yargı kararı ortada dururken, yürütme veya yasama
bu yargı kararına aykırı bir kanun çıkartabilir mi? Sayın Hocalar, Sayın Kuzu,
Sayın İyimaya… İşte, burada. 4588 sayılı Yetki Yasası
Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş, aynı gerekçeyle istenen bir yetki
yasası Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş. “İnat, parmağım gözüne!” der
gibi…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Sayın Başkanım, bu meseleyi konuşmamız lazım.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, geneli üzerinde izah ederler efendim.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Böyle zaman kazanamazsınız. Lütfen bize zaman verin.
BAŞKAN – Şimdi,
bakınız, Sayın Şandır, ben sürenizi verdim.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Arkadaşlara da verin.
BAŞKAN – Bakınız,
bu konu zaten tartışılmış, görüşülmüş şeydir.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Ama şimdi benim iddialarımı yeterince ortaya koymadıktan sonra,
neyi tartışacağız?
BAŞKAN - Bakınız,
kuralı şu şekilde şey yapayım: Ben size bir dakika vereyim ama öbür arkadaşlar
da tabii bir dakikayı peşinen alır.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Sayın Başkan, öbür arkadaşlara da onar dakika verin.
BAŞKAN – Efendim,
şöyle yani, saatlerce de görüşseniz aynı şeyler devam eder, şimdi buna bir şey
yapmak… Konu açık…
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Bu konuda ben iddia sahibiyim, iddiamı ifade etmem için yeterli
süreyi vermeniz lazım.
BAŞKAN - Bakınız,
İç Tüzük’te süreler belli, diğer hükümler belli. Ben
ek bir dakika süre veriyorum Sayın Şandır, lütfen görüşünüzü tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Yani böyle bir şey olmaz değerli arkadaşlar, yani biz burada laf
olsun diye konuşmuyoruz. Tarih önünde vebal altındasınız, tekrar ediyorum,
tarih önünde vebal altındasınız. Sayın Cemil Çiçek’in de aralarında bulunduğu
Fazilet Partisinin imzasıyla iptal edilen kanunu, Anayasa Mahkemesinde iptal
edilen kanunu aynı gerekçelerle tekrar getiriyorsunuz ve burada parmak
çoğunluğuyla, antidemokratik, hukuka uymadan, hukuk bozuculuğu yaparak buradan
geçirmeye çalışıyorsunuz.
MUHARREM İNCE (Yalova)
– Anayasa Mahkemesi üyelerine boşuna mı zam yaptı?
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) - Bu kanun Anayasa’ya aykırıdır, şeklen de aykırıdır, usulen de
aykırıdır, içeriği de aykırıdır, geçiş şekli de aykırıdır. Anayasa Komisyonunda
görüş bildirilmeden, Anayasa Komisyonu üyesi milletvekillerinin kanaati
alınmadan bu kanunun Plan ve Bütçe Komisyonundan geçirilmesi de Anayasa’ya
aykırıdır. İçeriği itibariyle dar bir konuda, dar bir alanda yetki
istiyorsunuz. İçeriğine bakarsanız dar değil, köklü bir temel kanun getiriyorsunuz.
Bu, Anayasa’ya aykırıdır, aykırılığı tescil edilmiştir. Altında imzası bulunan
Anayasa Mahkemesi üyeleri hâlâ hayattadır.
Dolayısıyla bu
konuyu tekrar müzakere etmenizi, tekrar tezekkür etmenizi, doğru bir şekilde
tanzim edip buraya getirmenizi size tavsiye ederim. Yoksa tarih önünde, millet
önünde vebal altındasınız ve bu kanun sizin ifrat belgeniz olur. Sekiz yılda
gerçekleştiremediğinizi burada bir hukuksuzluk yoluyla gerçekleştirmek size ve
milletin iradesine, milletin iradesinin tescil ettiği size de yakışmaz diye
düşünüyorum. Doğru yapmıyorsunuz.
Teşekkür ederim.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Şandır.
Sayın Elitaş, buyurun, lehte… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Aslında Sayın
Grup Başkan Vekili de İç Tüzük’e göre böyle bir usul
tartışmasının açılmaması gerektiğini bilmesine rağmen, maalesef sadece zamandan
kazanabilmek için ve engelleyebilmek için yaptıkları işlemdir.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Elitaş, beni dinlememişsin, hangi
maksatla söylediğimizi dinlememişsin.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Zarfın içinde yazıyı verdim uymadı diye mi?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Bakın, Meclis Başkan Vekilimiz, Kanunlar Kararlar Müdürlüğünün
hazırladığı şekli okudu.
Anayasa aykırılık
iddiaları; bir, Meclis Başkanlığı tarafından bakılır, kontrol edilir. Eğer
Meclis Başkanlığı, bu kanun tasarısı veya teklifinin Anayasa’ya aykırı olduğu
konusunda herhangi bir görüş beyan etmediyse doğrudan doğruya komisyonlara
havale eder.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Meclis Başkanlığı incelemez.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Meclis Başkanlığı, bu konuda, Anayasa’ya uygun olduğunu görmüş ve
komisyonlara havale etmiş.
İç Tüzük 38’inci
madde: Anayasa’ya aykırılık olup olmadığı konusunda komisyonlar kendiliğinden
bunu değerlendirmeye tabi tutarlar. Komisyon Başkanlığı Anayasa’ya aykırı
olduğu görüşüne varmadığından dolayı komisyonda görüşmelere başlamış.
Bu süreçte,
sizler, muhalefet partisinin değerli milletvekilleri, Komisyon üyeleri komisyon
aşamasında Anayasa’ya aykırılıklarını iddia edebilirlerdi…
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Ettik.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - …ama Anayasa’ya aykırılıklarını iddiayla ilgili Komisyonda herhangi
bir görüşme yapmamışlar, sadece muhalefet şerhlerinde bunu ifade etmişlerdir.
İki…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Tutanaklar burada.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Hiç okumadığın belli.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Müsaade edin, bir dinleyin arkadaşlar.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Hiç okumadığın belli. Bilmeden konuşuyorsun.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Niye zorunuza gidiyor? Doğruları dinlemekten niye alınganlık
gösteriyorsunuz?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Bilmeden konuşuyorsun. Komisyon Başkanı burada. Oradaki
usul tartışması beş saat sürdü.
BAŞKAN – Lütfen…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Bırakın, dört dakikalık vaktimde bunları anlatayım.
BAŞKAN – Sayın Elitaş, Genel Kurula hitap edin lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Ben dört dakikalık vaktimde bunları anlatayım, siz de neyin ne
olduğunu iyi bir şekilde öğrenmiş olursunuz.
Bakın, Anayasa
91’inci madde…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Okumadın madem, söyleme.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Anayasa 91’inci maddenin uygulaması ta 1960 Anayasa’sından bu
tarafa var. Yani, kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Geç onu, geç.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - …hükûmetlere Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından 1972 yılından bu tarafa verilen önemli bir yetkidir ve
Anayasa 91’inci madde kanun hükmünde kararnameye o kadar büyük bir ehemmiyet
vermiştir ki, birinci fıkrada sınırlarını çizmiş, diyor ki: “Ancak sıkıyönetim
ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve
ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile
dördüncü bölümde yer alan siyasî haklar ve ödevler kanun hükmünde kararnameler
düzenlenemez.” Burada sınırlamayı yapmış.
Arkasından, yine bu yetkiye o kadar büyük ehemmiyet vermiş ki, eğer bu kanun
hükmünde kararname çıkarma yetkisi herhangi bir hükûmete Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından verildiği takdirde, hükûmetler... “Bakanlar kurulunun
istifası, düşürülmesi veya yasama döneminin bitmesi, belli bir süre için
verilmiş olan yetkinin sona ermesine sebep olmaz.” Yani bunda aynen kanun
tasarı ve tekliflerinde komisyonlarda bekleyen, dönemi geçen, bir sonraki
döneme intikal edenlerin kadük olması gibi bir durum
söz konusu değil.
Yine, Anayasa
koyucu bu kararname yetkisine öyle büyük ehemmiyet vermiş ki, bakın, sekizinci
fıkrada: “Yetki kanunları ve bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler,
Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonları ve Genel Kurulunda öncelikle ve
ivedilikle görüşülür.” Yani diyor ki, komisyona gelen, kanun hükmünde kararname
çıkarma yetkisini içeren bir tasarı varsa komisyon bütün gündemini değiştirip ilk
önce bunları görüşür. Kırk sekiz saatlik süre de burada geçerli değildir.
Nitekim bugün kırk sekiz saatlik süre geçmeden de Anayasa’nın 91’inci
maddesinin yedinci fıkrasına göre ivedilikle görüşülmesi gerekir.
Bakın, değerli
arkadaşlar, 1972 yılından bu tarafa kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi
verilmiş. Kimler kullanmış? Mesela, 57’nci Hükûmet kendisinden önce verilmiş
kanun hükmünde kararname yetkisini kullanmış. 57’nci Hükûmet zamanında…
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Kaç tanesi iptal edilmiş Anayasa Mahkemesi tarafından?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Bakın, bugüne kadar 29 tane yetki kanunu çıkarılmış.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Kaçı iptal edilmiş?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Şimdi, biraz sonra bunların hepsini görüşeceğiz, konuşacağız.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Hangisinde bakanlık kurulmuş?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, bu kanun hükmünde kararnameler, mesela,
kimin zamanında çıkmış? 1’inci Bülent Ecevit… Cumhuriyet Halk
Partisi döneminde. Ne zaman? Ferit Melen Hükûmetinden kalan Yetki Kanunu
çerçevesinde 1 tane kanun hükmünde kararname çıkarmış. Yine, Bülent Ecevit
Hükûmeti, 3’üncü Ecevit Hükûmeti, 42’nci Hükûmet…
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Kaçı iptal edilmiş, onları söyle!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - …2171 sayılı Yetki Kanunu’yla 21 tane kanun hükmünde kararname
yetkisi çıkarılmış.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Anayasa’ya aykırı olduğunu söylüyorum, bunlar da aykırıydı,
bugünkü de aykırı.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Yine, Bülent Ulusu Hükûmeti zamanında 5 tane yetki kanunu verilmiş
ve bunlardan 90 tane. Turgut Özal hükûmetleri döneminde 7 tane yetki kanunu
çıkarılmış, 113 tane kanun hükmünde kararname. Yine, DYP-SHP İktidarı
döneminde, Yıldırım Akbulut Hükûmetinden kalan Yetki Kanunu çerçevesinde
Süleyman Demirel ve…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sizin hakkınızı daha önceden belirledim, beş dakika olarak koymuştum.
Evet, süreniz tamamlandı Sayın Elitaş, teşekkür
ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Kaç tanesi iptal edilmiş, onu söylesenize!
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Anayasa Mahkemesi kararını yok sayarak buradan…
BAŞKAN – Sayın
Günal, siz mi konuşacaksınız, Sayın İçli mi konuşacak?
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir)
– Ben konuşacağım.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Ben de konuşacağım da, hangisi konuşur diye…
BAŞKAN – Hayır,
yani aleyhte bir kişiye söz vereceğim. Ya İçli konuşacak ya siz konuşacaksınız.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Bunlar siparişe bağlı değil Sayın Başkanım.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Ben “lehte” dedim ya Sayın Başkan.
BAŞKAN – Bakınız
Sayın Günal, “lehte” dediniz ama geldiğiniz zaman aleyhte konuşma olmaz. Yani
şık olmuyor şeyin içerisinde, bellidir.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Bu ilk uygulamanız. Bu tutanaklara geçsin. Ben “lehte” diye
herkesten önce söyledim mi? Söyledim. İktidar mensupları defalarca bu kürsüde
“lehte” diye, “aleyhte” diye alıp bizim yerimize konuştular mı? Konuştular. Bu
tutanaklara geçsin Sayın Başkan.
BAŞKAN – Geçsin
efendim.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) - Tutumunuzu taraflı buluyor ve eleştiriyorum. Ben lehte konuşacağım.
Sizin tutumunuzun lehinde konuşacağım!
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Belki lehte konuşur. Belki lehte konuşacak.
BAŞKAN –
Olabilir, olabilir, konuşabilirsiniz.
AHMET YENİ
(Samsun) – Sayın Başkan, lehte biz konuşacağız.
BAŞKAN – Ahmet
Bey, lütfen efendim, lütfen. Sakin olun efendim, sakin olun lütfen.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Böyle şey olur mu ya!
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Yazılmamış kitaba ceza oluyor da, konuşulmamış konuşmaya bile yasak
oluyor!
AHMET YENİ
(Samsun) – Lehte söz istedim Sayın Başkan.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Sayın İçli aleyhte konuşacak, ben lehte istedim.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkanım, Mehmet Günal lehte söz istemiştir.
BAŞKAN – Tamam
efendim. Lehte konuşsun, tamam.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Söylenmemiş sözlere yasak!
BAŞKAN – Buyurun
Sayın İçli.
Tamam, lehte
konuşsun efendim. Lehte konuşacaksa muhalefetten bir arkadaş…
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sayın Başkanım, yazılmamış kitaba ceza var da, söylenmemiş söze de
mi var yani!
BAŞKAN – Buyurun.
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; Sayın
Başkanın tutumunun aleyhinde söz aldım.
Biraz evvel Sayın
Elitaş bununla ilgili Plan ve Bütçe Komisyonunda
Anayasa’ya aykırılık iddialarında bulunulmadığını söyledi. El insaf! Ben Plan
ve Bütçe Komisyonu olmadığım hâlde sabahtan akşama kadar bütün Komisyon
görüşmelerine katıldım ve Komisyon görüşmelerinin ana konusu Anayasa’ya
aykırılık iddiasıydı. Zamanımız dar, fazla detaya girmiyorum. Ve bize
dağıtılmayan bir raporu da tespit edip tutanaklara geçmesi için orada okudum.
Sayın Elitaş, siz de dinlerseniz…
Bakın, bu yetki
kanun tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisine geldiğinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Kanunlar ve Kararlar Müdürlüğü bir inceleme raporu hazırlıyor. Bu
inceleme raporu…
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Onu biterken dağıttılar millete!
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) – Biterken sizlere dağıttılar ama ben önceden okuyup tutanaklara
geçirttim.
Ve inceleyen,
Yasama Uzmanı Mustafa Şahin, Müdür Yardımcısı Fahri Bakırcı.
Bu rapor, şimdiki
getirilen yetki kanununun 29/6/2000 tarihinde
getirilen yetki kanunuyla tıpatıp aynı olduğunu, bu yetki kanununun Anayasa
Mahkemesi tarafından iptal edildiğini belirtiyor, Anayasa Mahkemesinin iptal
gerekçesini bütün detaylarıyla burada koyuyor ve diyor ki: “Tasarının 1’inci
maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin (20) numaralı alt bendiyle (b)
bendinin (7) numaralı alt bendi…” diye devam edip bunun Anayasa’ya aykırı olduğunu
söylüyor ve komisyon görüşmeleri devam ederken Sayın Cemil Çiçek’in, Sayın
Bakanın basına intikal eden demeçlerine de tanık olmuşsunuzdur, “Ya, uzman bunu
söylüyorsa da bizi bağlamaz.” şeklinde ifade var.
Değerli
arkadaşlarım, bu açıkça Anayasa’ya aykırıdır. Yetki kanunları çıkarılmıştır,
doğru -on yıldır çıkmamaktadır- ama her yetki kanunu Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edilmiştir.
Bakın, Anayasa’da
bu yetki kanunlarının hangi hâllerde çıkabileceği belirtilmektedir. İşin ilginç
tarafı nedir biliyor musunuz? Anayasa Mahkemesinin yapısı değiştikten sonra
geçen hafta alelacele Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkileri yasasının neden
çıkarıldığını daha iyi anlıyoruz. “Bu yetki kanunu Anayasa Mahkemesine giderse,
biz nasıl olsa Anayasa Mahkemesine kırmızı plaka, kırmızı pasaport, maaş, her
tür özlük haklarıyla ilgili rüşveti verdik…
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Ayıp, ayıp!
RECEP KORAL
(İstanbul) – Onlar bunları hak etmiyor mu?
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) – Hayır, iddia bu, iddia.
…onlar nasıl olsa
bu Anayasa’ya aykırılık iddiasını dinlemezler.” diye peşin peşin
bazı düzenlemelerin yapıldığı halk tarafından algılanmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, hep söylüyorum, Türkiye Büyük Millet Meclisi seçim kararı
almıştır. Seçim kararı aldıktan sonra savaş, olağanüstü hâller dışında yasama
faaliyetleri rölantiye girer, çok önemli işler, çok
acil, tarafların uzlaştığı konular buraya getirilir.
Şimdi, bakın,
birçok kanunu, sadece uluslararası sözleşmeler dışında bütün kanunları burada
temel kanun diye getiriyorsunuz, “Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edenler…
Etmeyenler…”
O size yetmedi;
yok, yetmedi. Seçim kararı alındıktan sonra Yüksek Seçim Kurulu devreye girmiş,
bakın, 3 Nisanda ön seçim yapılmış, bütün sandıklarda oy kullanılmış.
Milletvekili adayları seçimlerde belli oluyor ve gümrüklerde oy kullanılacak.
Siz, bu yetmediği gibi Türkiye Büyük Millet Meclisini baypas ederek yürütme
organına -keşke yürütme organı olsa da iyi- yürütme organının başına geniş
yetkiler veriyorsunuz ve bu geniş yetkilerle yürütme organı -Bakanlar Kurulu-
bu kanun hükmündeki kararnamelerle Anayasa’da yargı yetkisini kullanan hâkim ve
savcılarla ilgili düzenleme de yapacaktır.
Yine, bu kanun hükmündeki kararnameyle -münhasıran yasama
organına- Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olan yetkiler kullanılacaktır ve
çok acıdır, Hükûmetin gerekçesinde -zamanım dar- bakın, ekim ayına kadar
Parlamentonun yasama faaliyetlerinin yapılmayacağı söylenmekte, arkasından da
bütçe kanun tasarısı geleceği için “E, kusura bakmayın milletvekilleri, siz
baypas edildiniz, biz sizin yerinize düşünürüz, sizin yerinize kanun
çıkartırız; siz de bunu Anayasa Mahkemesine götürürseniz, nasıl olsa halka biz
referandumda ‘özgürlük’ dedik, Anayasa Mahkemesinin yapısını değiştirdik,
haklarla da yeni kanunla ona özlük hakları getirdik, nasıl olsa iptal etmez
canım.” gibi bir anlayışla parlamenter rejimi, demokrasiyi sekteye uğratmaya
çalışıyorsunuz, bu kabul edilemez ve Anayasa Komisyonu da baypas edilmiştir. Buradaki söylenenler, işte “İç Tüzük’e
göre öncelikle incelenecek…” Bunlar hep fasa fiso. Yazılı belge alınmış “Biz
bunu incelemeyeceğiz.” demiş Anayasa Komisyonu Başkanı. Hadi canım! Senin
yetkinde mi? Anayasa Komisyonunda bir sürü milletvekilleri var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Süremiz doldu.
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) – Beş dakika sürem vardı…
BAŞKAN – Hayır,
beş dakika vermiştim direkt olarak.
Teşekkür ederim
Sayın İçli.
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Komisyonda birçok milletvekili vardır ama “bir sürü” yoktur.
BAŞKAN – Biraz
önce Sayın Günal söz talebinde bulunmuştu, doğru, kendisi lehte söz talebinde
bulunduğunu ifade etmişti.
AHMET YENİ
(Samsun) – Lehte ben bulunmuştum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Efendim,
müsaade eder misiniz Sayın Yeni.
Ben aleyhte kabul
ettim. Sayın Günal’ın ben söz talebini
öncelikle gördüm, doğru “Ben lehte istedim ve bu husus daha önceden de oldu.”
dedi. Doğru, lehte istedi. Dolayısıyla, Sayın Yeni, siz daha sonra talepte
bulunduğunuz için Sayın Günal’a söz vereceğim, lehte konuşacak.
Buyurun Sayın
Günal.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Aslında Ahmet Yeni konuşsaydı, misafir o, bir daha konuşamaz, Ahmet
Yeni konuşsun.
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.
Değerli
arkadaşlar, söz hakkının tanındığı İç Tüzük 84 “Lehte ve aleyhte ikişer kişiye
söz verilir.” diyor, “muhalefet ya da iktidar partisinden” demiyor. Dolayısıyla
ben Sayın Başkana hem usule ilişkin tutumundan dolayı hem de bu söz hakkımı
bana teslim ettiğinden dolayı ayrıca teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
84’üncü maddeye ilişkin olarak gerçekten kendi eline gelen nota bakarak bize
söylediği doğru. O notu kimin gönderdiğini de ben gördüm de neyse… Şimdi,
Başkanlık Divanı bakıyor, oradaki Tüzük’te yazana,
1’inci madde veya 2’nci madde üzerine… Biz arkadaşlarımıza önce sorduk, bu,
Anayasa’ya aykırıdır diye. Ben şimdi size bunun aleyhinde-lehinde söylemiyorum.
Tutumla ilgili zaten açtığımız tartışma, Sayın Başkan açtı. Zaten lehindeyiz.
Teşekkür ediyoruz. Açmasaydı tartışmayı oylatıp geçip gidebilirdi. Bize bu
hakkı verdiği için -zaten lehinde olmak zorundayım, yoksa konuşturmazdı beni-
ben teşekkür ediyorum tekrar.
Sayın Başkanım,
söylediğimiz bir tek şey var, şimdi maddelerde bunu konuşacağız. Sayın Bakan da
oradaydı. Bizim Meclis Başkanlığına bir yazımız var, siz o safahatı
bilmediğiniz için, o arada Sayın Grup Başkan Vekilimiz geldi, cumartesi günü
tekrar söyledi. Cuma günü, bu perşembe günü geri çekildikten sonra -Sayın Grup
Başkan Vekilimiz o zaman imzaladı, o uzun hikâye, onu sonra konuşacağız ama-
bir yazı yazıldı, Anayasa’nın 91’inci maddesine istinaden, bakın, aynen şöyle
diyor, ben okuyayım. Eğer ben yanılıyorsam ondan da özür dileyeceğim, burada
hukukçu arkadaşlarımız var. Buradaki söylenen şey, Meclise kanun hükmünde
kararnameyi veren yetki tasarısıyla beraber KHK’ların da ivedilikle ve
öncelikle görüşüleceği söyleniyor. Ne diyor? Bakın, dikkat edin: “Yetki kanunları
ve bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler Türkiye Büyük Millet Meclisi
komisyonları ve Genel Kurulunda öncelikle ve ivedilikle görüşülür.” Hukukçu
arkadaşlar, Sayın Adalet Komisyonu Başkanımız, Sayın eski Adalet Bakanımız;
“görüşülür”, Anayasa hükmü; “görüşülebilir” değil. Peki, Meclis Başkanlığı kime
havale etmiş? Meclis Başkanlığı, tali komisyon olarak Anayasa Komisyonuna
havale etmiş. Burada “Anayasa Komisyonu tali komisyonsa görüşmeyebilir.”
demiyor.
Değerli
arkadaşlar, bu sizin söylediğiniz on günlük süre normal kanun teklif ve
tasarılarındaki süredir. Bizde de geldiği zaman Komisyon Başkanımız
“Görüşmeyeceğim.” diyor ama burada Anayasa’nın amir hükmü var, kanun hükmünde
kararnamelere ilişkin. Sayın Kuzu Hocam da gelmiş. Bana lütfen, yanılıyorsam
“Sen Mülkiyelisin, yarım hukukçusun, bilmezsin.” deyin, ben de özür dileyeyim.
“Görüşülür.” hükmü… Sayın Anayasa Komisyonu Başkanımız da orada, görüşmek
zorundasınız Hocam.
BURHAN KUZU
(İstanbul) – Konuşacağım, konuşacağım.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) - Evet, görüşmek zorundasınız. Söylediğimiz buydu Sayın Başkanım.
Buradaki şey, Anayasa’nın hükmü “Görüşülür.” diyor. Biz de dedik ki, Anayasa
Komisyonu önce görüşsün, bu bizim uzmanlık alanımız değil.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Bunun Başkanın tutumuyla ne alakası var?
MEHMET GÜNAL
(Devamla) - AKP döneminde sürekli olarak Plan ve Bütçe Komisyonunu baypas etme
vardı. “Görüşülür.” diyorsa, Anayasa Komisyonu görüşür, der ki: “Kardeşim, bunda
Anayasa’ya aykırılık yoktur.” der. Ondan sonra, biz de görüşmeyelim demedik.
Bunun usulüne de aykırı. Artı, içindeki yetki, 1990’dan beri oluşmuş, Anayasa
Mahkemesinin içtihadı var. Bütün yetki tasarılarında, öncelik, ivedilik ve
zorunluluk… Bakın, öncelik, ivedilik ve zorunluluk. Anayasa Mahkemesinin iptal
gerekçeleri, az önce Sayın Elitaş güzel saydı, ben
onu Sayın Bakana da gösterdim. Elimde iptallerle ilgili de bir liste var.
Baştan aşağı hepsi, birkaç ay sonra çoğu, bir iki tanesi hariç iptal edilmiş.
Biz de istiyoruz ki, doğru düzgün bir şey yapılsın.
Değerli
arkadaşlarım, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu hafta sonu çalışmalarına
ara veriyor. 91’inci maddenin sonunda başka bir husus daha var, onun için
Anayasa’ya aykırı diyoruz. Bakın, yayınlandıkları gün Meclise sunulmayan
kararnameler bu tarihte, reddedilen kararnameler bu kararın Resmî Gazete’de yayınlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Eğer
göndermiyorsa zaten yürürlüğe girmez. Peki, ivedilikle ben görüşeceğim. Meclis
kapalı, kim görüşecek? Bu bir yetki devri değildir, sınırlı konuda bir yetki
verilmesidir. Verdiğim yetkiyi de ben Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak
denetlemek durumundayım ve sizin çıkardığınız bu yetki kanununda ise bizim
denetleme yetkimiz yok çünkü Meclis kapalı.
Sayın Bakan dedi
ki: “Acele toplantıya çağırır Meclis Başkanı.” Bunun olmayacağını hepimiz
biliyoruz. Onun için, ben Sayın Başkana tutumundan dolayı teşekkür ediyorum.
Gerçekten, bu konuların görüşülmeden önce açıklığa kavuşturulması gerekiyordu.
Sizlerin zaten malumatı yok, bizim de uzmanlık alanımız değil. Tartıştık,
Anayasa Komisyonunun mütalaasını bekliyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)
MEHMET GÜNAL
(Devamla) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyoruz, bu hususu dikkate alacağınızı
umuyoruz. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Günal.
Efendim, son
olarak, söz veremediğimiz Sayın Genç’e bir söz vereceğim.
Sayın Genç,
buyurun efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
daha önce 29/6/2000 günlü 4588 sayılı bir Yetki Kanunu
çıkmış. O Yetki Kanunu’nda şu var, bu Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edilmiş, Fazilet Partisi bunu şey etmiş: “Bu Kanunun amacı,
kamu hizmetlerinin düzenli, hızlı ve etkin bir biçimde yürütülmesini sağlamak
ve kamu mali yönetiminde disiplini temin etmek üzere; kamu kurum ve
kuruluşlarının (Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat Kanunları ile diğer kanun ve kanun hükmünde
kararnamelerin ve teşkilatlarla ilgili hükümleri hariç) teşkilat, görev ve
yetkilerine, personel kanunları veya kendi özel kuruluş kanunları uyarınca
aylık veya ücret alan memurlar ve diğer her türlü kamu görevlileri ile bunların
emeklilerine ve kamu mali yönetimine ilişkin kanun ve kanun hükmündeki kararnamelerde
değişiklikler yapmak ve aynı konularda yeni düzenlemelerde bulunmak amacıyla
Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisini” vermiş. Buna
karşı Fazilet Partisi Anayasa Mahkemesine gitmiş ve bu yetki kanununu iptal
etmiş…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Genç.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, lehte, aleyhte katkı veren bütün arkadaşlarıma canı
gönülden teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, bakın, burada verilen yetki çok geniş bir yetki.
BAŞKAN – Anladım
Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yani daha önce Anayasa Mahkemesince iptal edilen yetki kanunu var.
AHMET YENİ
(Samsun) – Ya yeter be!
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ne yeter ya, ne yeter yani! Yani böyle bir şey olur mu?
BAŞKAN –
Arkadaşlar, lütfen.
Teşekkür ediyorum
Sayın Genç.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Başkanlığın tutumunda bir değişiklik olmamıştır.
Tasarının
görüşmelerine başlıyoruz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Kamu Hizmetlerinin Düzenli, Etkin ve Verimli Bir
Şekilde Yürütülmesini Sağlamak Üzere Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Teşkilat,
Görev ve Yetkileri ile Kamu Görevlilerine İlişkin Konularda Yetki Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1017) (S. Sayısı: 746) (Devam)
BAŞKAN - Gruplar
adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
Mustafa Özyürek’e aittir.
Sayın Özyürek,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, söz veriyorsunuz, meramımızı anlatmadan… Böyle
Başkanlık olur mu?
BAŞKAN – Sayın
Genç, bakınız, iki lehte, iki aleyhte oldu. Siz girmiştiniz, ben, size de
verdim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, bakın, yani ben bir açıklık getirmek istiyorum.
BAŞKAN – Açıklığı
yaptınız efendim, biz anladık.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ne aceleniz var? Bana bir söz veriyorsunuz ve bu meramımı
anlatmaktan yoksun bırakıyorsunuz.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Çok taraflısınız.
BAŞKAN – Anladım
efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Utanç duyuyorum sizin o taraflı davranışlarınız karşısında.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Genç.
Sayın Özyürek,
buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, önce, kısaca, biraz önceki tartışmaya yani bunun Anayasa’ya
uygunluğu konusuna değinmek istiyorum. Anayasa’mızın 7’nci maddesine göre kanun
çıkarma yetkisi, yasama yetkisi münhasıran Türkiye Büyük Millet Meclisine
aittir. Temel ilke budur ama 1971 yılında, 1961 Anayasası’nın millete bol
geldiği, özgürlüklerin çok görüldüğü bir anlayışla bu kanun hükmünde kararname
çıkarma yetkisi Anayasa’ya konulmuş ve Meclisin bazı konularda istisnai olarak
hükûmete kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi tanınmıştır. Fakat bu 91’inci
maddedeki kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi istisnai bir yetkidir ama ne
yazık ki geçmişte bu yetki çok çeşitli vesilelerle kullanılmıştır, 30’dan fazla
yetki kanunu çıkmıştır.
Burada, biz
“Meclisin böyle bir yetkisi yok, kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi
verilemez.” demiyoruz ama çıkmış olan yetki kanunlarının 10’dan fazlası Anayasa
Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Öyleyse, Hükûmete düşen, Türkiye Büyük
Millet Meclisine düşen görev nedir? Bu Anayasa Mahkemesi kararlarının temel
hükümlerini dikkate alarak bir tasarı hazırlamaktır. Burada arkadaşlarım ifade
etti. Bizim söylediklerimize itibar etmiyorsunuz, “Muhalefet zaten eleştirir.”
diyorsunuz ama önümde Fazilet Partisinin açtığı dava, oradaki dava dilekçesi ve
bu dava dilekçesinde ileri sürülen görüşler var. Bu dava dilekçesinde, bugün
Bakanlar Kurulu sırasında oturan Sayın Cemil Çiçek’in imzası var, Sayın Bülent Arınç’ın imzası var, Sayın Salih Kapusuz’un
imzası var, Meclis Başkanı Sayın Mehmet Ali Şahin’in imzası var, 15’e yakın, şu
anda AKP’de görev yapan milletvekilinin imzası var. Onlar, o gün, bugün burada
bizim ifade ettiğimiz Anayasa’ya aykırılık noktasındaki düşüncelerimizi aynen
dilekçeleriyle yazmışlar ve imzalarını atmışlardır. Şimdi, eğer bugün
getirilen, kanun hükmünde kararname yetkisi veren tasarıyla Anayasa
Mahkemesinin iptal ettiği tasarıları karşılaştırırsanız bugünkü çok daha geniş
yetkiler içeren bir düzenlemedir. Bizim söylediğimiz budur.
Anayasa
Mahkemesi, yargı niçin vardır? Yargı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin alacağı
kararlara bir sınır çizmiştir, bir yorum getirmiştir. Bu yoruma itibar edilmesi
gerekir. Ama nedense AKP, artık hukuk devletini bir tarafa bıraktı. Biz
“Türkiye hukuk devleti olmaktan çıktı, kanun devleti hâline geldi.” diyorduk
ama bu yetki kanunundan sonra Türkiye kararname devleti hâline gelecektir.
Artık kanuna ihtiyaç kalmayacaktır, Bakanlar Kurulu istediği noktada
kararnameler çıkaracak, o kararnameler de kanun niteliğinde olduğu için, kanun
hükmünde olduğu için Türkiye Büyük Millet Meclisine yeni yeni tasarılar getirme
ihtiyacını duymayacaktır. Yani “Muhalefetle, Sayın Şandır’la,
Sayın Muharrem İnce’yle niye uğraşayım? Alırım yetkiyi. Bu yetki kanunu
konuşulurken biraz onların eleştirilerine tahammül ederim, ama daha sonra artık
Bakanlar Kurulu istediği gibi karar alabilir.” diyor.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisi görüşmeleri şeffaftır, halka
açıktır, ama Bakanlar Kurulu görüşmeleri halka kapalıdır. Şimdi siz orada,
Mecliste verilmesi gereken kararları, Mecliste çıkarılması gereken kanunları,
Hükûmet olarak, kamuoyunun bilgisi dışında, muhalefetin hiçbir şekilde söz
hakkı olmadığı şekilde çıkaracak ve yürürlüğe koyacaksınız.
Şimdi, Anayasa
Mahkemesinin bu iptal kararları, gerekçeleri ortada olduğu için 2001 Nisanından
bugüne hiçbir kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi Meclise gelmemiştir. Bu
rahatlığı, bu Bakanlar Kuruluna olağanüstü yetkileri AKP niçin bugüne kadar
istememiş, almamıştır değerli arkadaşlarım? Çünkü,
Anayasa Mahkemesine gidildiği zaman bu yetki yasalarının iptal edileceğini
bildiği için bu yola başvurmamıştır. Ama şimdi, Anayasa Mahkemesinin yapısıyla
ilgili kanun çıktı, Anayasa Mahkemesini Anayasa Mahkemesine hülle yoluyla
atanan üyelerin görev yaptığı bir hâle getirdiniz, artık Anayasa Mahkemesi
AKP’nin arka bahçesi oldu, onun için rahat rahat bu yetkiyi alıyorsunuz, “Nasıl
olsa Anayasa Mahkemesinden dönmez.” diye düşünüyorsunuz. Biz de diyoruz ki:
“Artık onlarca kararla müstakar hâle getirilen bu görüşlere rağmen, Anayasa
Mahkemesinin, ne kadar arka bahçesi olursa olsun, bir hukuk varsa, bir vicdan
varsa bu yetki kanununu da iptal etmesi gerekiyor.
Biraz önce de söyledim,
şimdi tekrar ediyorum: Daha önce çıkarılan ve Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği
yetki kanunları bugünkünden çok daha dar kapsamlıdır, bugünkü çok daha geniş
kapsamlıdır.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bu tasarıya baktığımızda, iki grup yetki alınıyor. Bunlardan
birincisi, devletin yapısıyla ilgili, Bakanlar Kuruluyla ilgili yetkilerdir.
Bunun gerekçesi şu, deniliyor ki: “Meclis şimdi tatile girecek. Daha sonra,
yemin töreninden sonra Meclis fiilen çalışamaz, yaz aylarına geliyor seçim.
Arkasından da bütçe gelecek. O nedenle de fiilen kanun çıkarması mümkün değil.
Oysa biz -yani seçimi kazanacaklarına garanti gözüyle baktıkları için- yeni
Bakanlar Kurulunu oluştururken Bakanlar Kurulunun dağılımını değiştireceğiz,
devlet bakanlıklarını değiştireceğiz. Bize bu yetkileri verin ki istediğimiz
gibi Bakanlar Kurulunu oluşturalım.” Ayrıca “Bütçe görüşmeleri gelecek, bütçe
görüşmeleri sırasında da kanun çıkmaz.” diyorlar.
Değerli
arkadaşlarım, hepiniz hafızanızı yoklayınız, elinizi vicdanınıza koyunuz, bütçe
görüşmeleri sırasında biz pek çok yasayı buradan geçirdik, çıkardık. Tatil
döneminde eğer acil bir ihtiyaç varsa Türkiye Büyük Millet Meclisini
toplarsınız, olağanüstü toplarsınız, istediğiniz yasayı çıkarırsınız. Bunların
hiçbirine engel yok ama biraz önce söylediğim gibi sizin maksadınız şu:
Muhalefetin olmadığı, hatta AKP Grubunun bile olmadığı, 20-25 bakanın önceden
toplanmış imzalarıyla yürürlüğe konulacak kararnameleri, kanun hükmünde
kararnameleri yürürlüğe koymak istiyorsunuz, meselenin özü budur.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin temel görevi yasamadır ve
idareyi, hükûmeti denetlemedir. Şimdi zaten denetim yetkisini Allah’a şükür
ortadan kaldırdınız. “Herhangi bir konuda komisyon kuralım.” diyoruz, “Faili
meçhulleri araştıralım.” diyoruz kabul etmiyorsunuz, “Çeşitli yolsuzlukları
araştıran komisyon kuralım.” diyoruz eller kalkıyor, komisyonlar kurulmuyor.
Gensoru veriyoruz enerjiyle ilgili konularda, neredeyse çok somut bir şekilde
yolsuzlukları gündeme getirdik, kanıtladık, yine eller kalktı, gensoru da
çalışmıyor.
Ne oldu? Türkiye
Büyük Millet Meclisi var, 550 milletvekili var, 550 milletvekili devletten maaş
alıyor fakat temel görevlerini yani denetim görevlerini yerine getirmiyorlar, o
bitti. Geriye ne kalmıştı? İyi kötü, komisyonlarda kavga dövüş, orasını
burasını düzelttiğimiz yasaları Genel Kuruldan, Türkiye Büyük Millet
Meclisinden geçirmek, şimdi bu kanun hükmünde kararname yetkisiyle artık kanun
çıkarmaya da gerek yok.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanun hükmünde kararname yetkisiyle on dokuz kanunda
değişiklik yapma yetkisini alıyor Bakanlar Kurulu. Nedir bunlar? Mesela 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu. Oysa, daha önce çıkan
yetki kanunlarında 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun hangi maddelerinin
değişeceği orada belirtilmiş, burada “657 sayılı Devlet Memurları Kanunu”
dediğiniz zaman yüzlerce maddeden oluşan bir kanunu istediğiniz gibi değiştirme
yetkisini istiyorsunuz.
Anayasa Mahkemesi
bir kararında, devlet memurlarıyla ilgili idari, mali, sosyal konularda
düzenleme yapma yetkisi istendiğinde, “idari” kısmını iptal etmiştir. Nedir
idari kısmı? Tayindir, terfidir, nakildir, emekliye sevktir.
Şimdi, burada
getirilen yetki kanununda bu yetkilerin hepsini istiyorsunuz, memurlarla ilgili
emeklilik yetkisi istiyorsunuz, tayin yetkisi istiyorsunuz, nakil yetkisi
istiyorsunuz, terfi yetkisi istiyorsunuz. Nasıl kullanacaksınız bu yetkileri?
Bunu sadece devlet memurları için istemiyorsunuz, Türk Silahlı Kuvvetleri için
de istiyorsunuz, işçiler dâhil diğer bütün kamu personeli için istiyorsunuz.
Yani iktidar hoşuna gitmeyen memurları, hoşuna gitmeyen üst düzey yöneticileri
dilediği gibi emekliye sevk etme yetkisi almak istiyor, istediklerini oraya
buraya sürme yetkisi almak istiyor.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanun tasarısı bir tasfiye kanun tasarısıdır, bu kanun
tasarısı bir sürgün tasarısıdır. Tabii, istemediğiniz memurları, üst düzey
görevlileri istediğiniz gibi bu kanun hükmünde kararnameyle tasfiye
edeceksiniz, ayrıca artık bunların Danıştaya gitmek,
idare mahkemesine gitmek gibi bir hakları da olamayacak çünkü kanunla bunu
yapmış olacaksınız. Bunun amacı, temel amacı sürgün ve tasfiyedir değerli
arkadaşlarım, bunu gözden kaçırmamak gerekiyor. Tabii, seçimde buzdolabı
dağıtan, seçimde -Başbakanın dediği gibi- şoför mahalline oturup kömür dağıtan
valileri de istediğiniz gibi terfi ettirmek isteyeceksiniz, istediğiniz gibi
onları da ödüllendirmek isteyeceksiniz. Bu getirilen düzenlemenin temelinde
yatan bunlardır.
Değerli
arkadaşlarım, bu konu, yani istisnai olarak getirilmek istenen kanun gücünde
kararname çıkarma yetkisi dünyanın her yerinde istisnai yetkidir. Sayın Cemil
Çiçek Komisyonda o ülkede de var, bu ülkede de var… Ama o yetkiler daha çok
ekonomik konularla ilgilidir. Türkiye'de de var; KDV’nin oranlarını, ÖTV’nin
oranlarını hükûmetler tayin eder belli sınırlar içinde, bu yetkiyi hep
verirsiniz. Fransa’daki de Almanya’daki de aşağı yukarı bu düzeyde yetkilerdir.
Böyle tutup memurları emekliye sevk etmeye dönük bir kanun hükmünde kararname
oradan çıkmaz.
Şimdi, hepimizin
değerlendirmesi gereken, arkadaşlarım, Türkiye bir hukuk devleti olarak devam
edecek mi? Hiç yoksa, bir kanun devleti olarak devam
edecek mi yoksa artık kararname devleti hâline mi geleceğiz? Yani Bakanlar
Kurulunun dilediği şekilde alacağı kararların kanun gücünde olmasını sağlayan
bir düzenlemeyle Türkiye’yi nasıl yöneteceğimizi hep beraber düşüneceğiz.
Diyorlar ki:
“Belki AKP dışında bir Hükûmet kurulur, bu yetkileri onlar kullanır.” Biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak -tutanaklara geçmesi için buradan açıklıyorum-
kanun hükmünde kararname yetkisini, yani bu kanunun verdiği yetkiyi kesinlikle
kullanmayacağız. Çünkü bizim anlayışımızda Anayasa’mızın temel hükmü olan
Türkiye’nin laik, demokratik bir hukuk devleti olduğu ilkesidir. Biz,
Türkiye’nin bir hukuk devleti olarak yaşamasını, devam etmesini, kalmasını
istiyoruz. O nedenle, böyle Parlamentoyu yok sayacak, millî iradeyi yok
sayacak, millî iradeyle oluşmuş olan Meclisin yetkilerini Bakanlar Kuruluna
devredecek bir tasarıyı, bir kanunu kesinlikle kabul etmek istemiyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, biraz önce söyledim, istisnai olarak, ivedi ve olağanüstü
konularda kanun hükmünde kararname yetkisi alınabilir. Şimdi, buradaki
düzenlemelere baktığımızda hiçbirinde ivedi, gecikmesinde büyük zarar doğacak
bir olay yok. Devlet memurları çalışmaya devam ediyorlar. Türk Silahlı
Kuvvetleri mensupları da -hapse atmadıklarınız- çalışmaya devam ediyorlar. Onun
dışında üniversitelerdeki personel, rektörler, öğretim üyeleri devam ediyorlar
ama bazı öğretim üyelerinin laik, demokratik cumhuriyete sahip çıkmasından
rahatsız oluyorsunuz, onları da bu kanun hükmünde kararname çıkarmak suretiyle
tasfiye etmek istiyorsunuz. Peki, bu insanları böyle hukuk dışı yollarla
tasfiye ederken bunların hakkını kim koruyacak? Türkiye'de insanların hakkı,
hukuku nasıl korunacak? Bütünüyle hukukun ayaklar altına alındığı bir ülke mi
olacak Türkiye, yoksa hukukun egemen olduğu bir ülke mi olacak? Biz, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak bu tasarıya, Türkiye’nin hukuk devleti olarak kalması
isteğimiz nedeniyle karşı çıkıyoruz. Aksi takdirde, hukuk devletinin yok
olmasına, Türkiye’nin bir kararnameler devleti olmasına doğru gitmiş oluruz.
Değerli
arkadaşlarım, AKP “Daha önce hep Türkiye'de olağanüstü hâl vardı ama olağanüstü
hâli biz kaldırdık.” diye hep övünür ama şimdi bu tasarıyla âdeta bir
olağanüstü hâl dönemine geçiyoruz.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Onu da kendileri kaldırmadı.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) – Bir olağanüstü hâl dönemine geçiyoruz. Artık, hukuk bir kenarda,
Bakanlar Kurulu göstermelik, tek kişinin, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, devlet
başkanlığına gitmeden önce Başbakan olarak dilediği şekilde kanun hükmünde
kararname çıkaracağı, başkanlık sisteminin altyapısını hazırlayacağı bir döneme
geçmiş oluyoruz. Bu, yanlış bir yoldur değerli arkadaşlarım. Biz, hukuk içinde
sizi uyarıyoruz. Bunca iptal edilen yetki kanununun niçin iptal edildiğine bir
dikkatle bakarsanız… Sayın Elitaş tabii bunları kabul
etmiyor, Sayın Elitaş kusura bakmasın, Mülkiyede bize
daha geniş bir hukuk okuturlardı. Onun için, Anayasa, Anayasa’ya aykırılık;
hukuk, hukuka aykırılık, bunlar çok önemlidir. Bir ülkede hukuk yoksa, adalet yoksa o ülke de refah da olmaz, özgürlükler de
olmaz.
Biz demokrasiden
yana olduğumuz için, hukuktan yana olduğumuz için bu yetki tasarısına şiddetle
karşı çıkıyoruz değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Özyürek.
Saygı değer
milletvekilleri, birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.16
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.17
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
746 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi, tasarının
tümü üzerinde söz Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Siirt Milletvekili
Osman Özçelik’e aittir.
Sayın Özçelik,
buyurun efendim.
BDP GRUBU ADINA OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 746 sıra sayılı kamu hizmetlerinin düzenli, etkin ve verimli
bir şekilde yürütülmesini sağlamak üzere kamu kurum ve kuruluşlarının teşkilat,
görev ve yetkileri ile kamu görevlilerine ilişkin konularda Bakanlar Kuruluna
yetki verilmesini talep eden kanun tasarısı üzerine Barış ve Demokrasi
Partisinin görüşlerini sunmak üzere söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, AKP, kanun tasarısının gerekçesinde, Türkiye’de ekonomik
konularda, sosyal politikalarda, sağlıkta, eğitimde, çevrede, toplu konutta,
yargıda, sosyal güvenlik konularında çok önemli mesafelerin katedildiğinden,
demokrasinin güçlendirildiğinden, herkesin geleceğe güvenle baktığı bir ülke
yaratıldığından söz ediyor, bundan dem vuruyor. Biz, bu konularda gerek Barış
ve Demokrasi Partisi olarak gerekse diğer muhalefet partileri olarak bu
yaratılmaya çalışılan hayalî, tozpembe dünyanın böyle olmadığını bütün
kanıtlarıyla Meclis kürsüsünden ifade ettik. Hiçbir gelişme yok mu? Tabii ki
var, doğanın yapısı gereği bu gelişmeler olacaktır zaten ama yaratılan hayal
dünyasının bir hayal olduğunu hep vurgulamaya çalıştık.
İnsanların
geleceğe güvenle baktığı bir ülkeden söz ediliyor. Gerçekten insanlar geleceğe
güvenle bakabiliyorlar mı? Bakın, biz milletvekilleri olarak, Barış ve
Demokrasi Partisinin milletvekilleri olarak biz bile geleceğe güvenle
bakabiliyor muyuz? Her birimiz hakkında otuz-kırk tane fezleke var. Ne yaptık
biz, biz ne yaptık da bu fezlekeler düzenlendi aleyhimizde? Yolsuzluk var mı,
hırsızlık var mı, ihaleye fesat karıştırma var mı, iskâna tecavüz var mı, başka
adi suçların hiçbiri var mı? Hiçbiri yok. Biz sadece çeşitli toplantılarda,
seçmenlerimizle yaptığımız görüşmelerde, toplantılarda yaptığımız konuşmalarda
bir siyasi parti olarak Türkiye'nin geleceğine ilişkin görüşlerimizi açık bir şekilde
ve bütün sorunların barışçıl yollardan çözülmesine ilişkin düşüncelerimizi
kamuoyuyla paylaştığımız için hakkımızda fezlekeler var. Her birimizin yüz, yüz
elli yıl, iki yüz yıl ceza talebiyle yargı önüne çıkacağı günler bekliyor bizi.
Geleceğe güvenle bakamayan milletvekilleri… Acaba halkın geleceğe nasıl güvenle
baktığını düşünebiliriz, böyle bir iddia ne kadar doğru olabilir?
Bakın, 1 milyon
700 bin insan sınavlara girdi ve sınavlar üzerinde de çok ağır bir şaibe var,
şifre şaibesi var. Bu 1 milyon 700 bin insan, bu şaibe tamamen ortadan
kaldırılmadan, açık bir şekilde… Sadece teminat vererek bunun olmayacağını
herkes biliyor. “Biz Başkana güveniyoruz, onun açıklamaları yeterli.” demek
yeterli mi acaba? Bunun mutlaka açığa çıkarılması lazım, yoksa 1 milyon 700 bin
gencimizin geleceğini karartmış olursunuz.
Yine, onlarca gazeteci cezaevlerinde. Yazarların yazılmayan kitapları toplatılıyor. Dünyanın hiçbir
yerinde yazılmamış bir kitabın toplatıldığı görülmüş müdür? Böyle bir ülke için
demokrasi tanımı yapılabilir mi, demokratik bir ülke tanımı yapılabilir mi?
Hâlâ, kadın cinayetleri var. Kadına işkence, baskı, şiddet uygulanıyor. Bunun
önüne geçilebildi mi? Kadınlarımız geleceğine güvenle bakabiliyorlar mı acaba?
İnsanlar kılık ve kıyafetlerinden dolayı yasal engellerle karşılaşıyorlar,
geleceklerinden umutlu olabilirler mi?
Bir kitap
yazıldı, hatta yazılmadı bir kitap, bu kitap toplatıldı: “İmamın Ordusu” Şimdi
duyuyoruz, yeni bir kitap yazılıyor. Sayın Başbakan İçişleri Bakanına, İçişleri
Bakanı da polis yetkililerine, oradan da savcılara bir talimat herhâlde gider
bugünlerde. Bu defa “İmamın Şifreleri” diye bir kitap yayınlanıyor bugünlerde,
onun hazırlıkları yapılıyor.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Onu kim yazıyormuş?
OSMAN ÖZÇELİK
(Devamla) – Onu da Sayın İçişleri Bakanı arasın bulsun, ben ihbar etmiş
olmayayım. “İmamın Şifreleri” kitabını da…
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Hayır, kolaylık yapalım da toplayıversinler.
OSMAN ÖZÇELİK
(Devamla) – Evet.
Şimdi, AKP’nin bu
kanun tasarısının gerekçesinde bütün bu konularda inandırıcı, tatmin edici
söylemler yok ancak doğru bir şey var. Doğru olan şey: Ne diyor yasa
tasarısının gerekçesinde? “Bütün bu yapılanlara karşın kamu yönetimini hantal
yapısından kurtaramadık.” diyor. Şimdi, bakın, dokuz yıldır iktidardasınız. Kamu yönetiminin bu kadar önemli, bu kadar acil olduğu
gerekçesiyle, Meclisin kapanmasına iki gün kala bir yasa tasarısı
getiriyorsunuz ve çok önemli bir konu, dokuz yıl kulak ardı etmişsiniz, dokuz
yıl böyle bir sorunun farkına varmamışsınız veya farkına varmış olsanız bile
Meclisin gündemine getirmemişsiniz; şimdi, Meclisin kapanmasına iki gün kala
Meclisin gündemine getiriyorsunuz. Niye getiriyorsunuz? Meclisin
gündeminden kaçırmak, Anayasa’nın Meclise verdiği yasama yetkisini baypas
etmek, kendi uhdenize almak amacıyla yapıyorsunuz.
340
milletvekiliniz var bu sıralarda. Sekiz dokuz yıldır, en azından son dört beş
yıldır istediğiniz kanunu parmak sayısına güvenerek getirdiniz, geçirdiniz.
Size bu yetmiyor çünkü burada, bu Mecliste yapılan konuşmalar televizyonlardan
yayınlanıyor, muhalefetin düşünceleri, muhalefetin eleştirileri basında,
medyada yer alıyor ve halkın sizin bu tutumunuza karşı tereddüt içinde olmasına
neden oluyor. Ne yapacaksınız? 340 kişinin oyuyla yetinmiyor, Meclisin
tamamının yetkisini bir elde toplamaya çalışıyorsunuz. Ne yapıyorsunuz?
Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname yetkisi vererek.
Evet, kanun
hükmünde kararname yetkisi tabii ki anayasal bir durum, anayasal bir kurum,
buna itiraz eden yok. Meclisin bu tür kararname yetkisi verme durumu
Anayasa’nın 91’inci maddesinde düzenlenmiş. Bakın, 1876
tarihli Kanuni Esasi’de Meclisi Mebusana kanun
hükmünde, gücünde kararname çıkarma yetkisi verilmişti ama o günün İttihat
Terakkicileri bu yetkiyi o kadar kötü kullandılar ki keyfî yönetimler, keyfî
idareler o kadar keyfî kanunlar, yasalar çıkardılar ki bundan vazgeçilmek
zorunda kalındı ve ta 1971’e kadar, 1921 Anayasası’nda yok, 1924 Anayasası’nda
yok, 1961 Anayasası’nda yok ama 1971 Anayasası’nda Meclise, hükûmete kanun
hükmünde kararname çıkarma yetkisi verme görevi verildi, böyle bir durum
düzenlendi.
Yine bu tarihten
sonra, 1971’den 1980’e kadar -yani askerî darbeye kadar- çok sınırlı sayıda
yetki aldı hükûmetler kanun hükmünde kararname çıkarmak için -sanıyorum 36
kanun hükmünde kararname çıkarılmış- ama 12 Eylül darbesinden sonra, Kenan
Evren yönetimi, üç dört yılda 166 kanun hükmünde kararname çıkarmış. Şimdi siz
buna mı özeniyorsunuz, yani Kenan Evren yönetimine mi özeniyorsunuz kanun
hükmünde kararnameyle çok kapsamlı yetkiler almaya çalışıyorsunuz?
Şimdi, Anayasa’da
bu yetkinin çok sınırlı konularla ilgili olabileceğini söylüyor. Yani sizin
ortaya koymaya çalıştığınız bakanlıkların teşkilatlanmaları, görevleri ve
sorumluluklarına ilişkin, yine genel müdürlüklerin, başkanlıkların teşkilat ve
görevleri hakkında kanunlarda değişiklik yapmayı tasarlayan bu yaklaşımınız…
Yirmi-yirmi beş bakanlığın veya kurumun teşkilat yasasını tümden değiştirme
yetkisi istiyorsunuz. Bu sınırlı bir yetki değil, bu çok kapsamlı bir yetkidir,
Anayasa’ya bu nedenle aykırıdır.
Yine, çok ivedi
durumlarda kanun hükmünde kararnamelerin çıkarılabileceği, yetkilerin
verilebileceği Anayasa’da belirtiliyor. Peki, çok ivedi olan durum ne? Ülke bir
savaş hâlinde mi? Meclisi toplayamıyor, karar alamıyorsunuz, bu alınacak
kararlar zaman alınacak ve ülke felakete girecek; böyle bir durum mu var? Yok.
Peki, doğa felaketleri mi yaşıyoruz bir an önce acil önlemler almak gerekir?
Meclis toplanıp da bu konularla ilgili zaman kaybetmeye, gecikmesinde sakınca
bulunan bir hâl mi var? Yok. Dokuz yıldır sizin yönetiminizde bu yasalar
yürürlükte ve devlet mekanizmasının, bizim de çok eleştirdiğimiz hantal yapısı
devam ediyor.
Şimdi siz dokuz
yılda bir şey yapmayacaksınız, dokuz yıl için kulağınızın üstüne yatacaksınız “Ee altı aylık bir süre var, efendim Meclis 12 Hazirana
kadar tatile girecek, tatilden sonra da Meclis toplanacak, efendim yeni yılın
bütçesi gelecek, altı ay bir süre geçecek, bu çok uzun bir zaman.” Dokuz yıl
kısa bir zaman ama altı ay bekleyemiyorsunuz.
Bakın Meclisin
gerçekten sizin iyi niyetli, kamu yararına düzenlediğiniz, düzenlemek
istediğiniz yasa tasarılarına muhalefet partileri olarak bizler hiçbir zaman
zorlayıcı, engelleyici olmadık. Evet, eleştirilerimizi, önerilerimizi söyledik
ama yasaların çıkarılması konusunda engelleyici bir tutum içinde olmadık, iyi
niyetli olduğuna inandığımız tasarımlarınız, tasarılarınız hakkında. Tabii ki
halkın aleyhine olduğunu düşündüğümüz yasa tasarılarınıza, tekliflerinize de,
tabii ki muhalefet partileri ve biz karşı durduk. Bunun kamuoyuna doğru
anlatılması konusunda denetleme görevimizi yeterince yaptığımıza inanıyoruz ama
tabii ki sizin sayısal çoğunluğunuz var, 340 milletvekili, 335 milletvekiliyle
parmak sayısına güvenerek “Dediğim dedik, çaldığım düdük.” tutumu içinde
bunları geçirdiniz.
Şimdi bu kanun
hükmünde kararname konusunda böyle bir telaşınız var, bir telaş görüyoruz. Neye
benziyor bu telaş biliyor musunuz? Hani “Buzlar Çözülmeden” oyununu bilir
misiniz? Buzlar Çözülmeden, Cevat Fehmi Başkut’un iki
perdelik oyunu. Tımarhaneden kaçan bir delinin bir kış günü bir kasabaya yolu
düşer. Kasabaya tayin edilen kaymakam yollar kapalı olduğu için gelememiş,
kasaba kaymakam bekliyor ve bu deli kendisini kaymakam olarak tanıtıyor ama
bütün telaşı yollar açılmadan, buzlar çözülmeden kendi tasarılarını, abuk sabuk
çalışmalarını orada yaşama geçirme telaşı içinde.
Siz bu duruma
düşmeyin. Önümüzde 24’üncü Dönem var, 24’üncü Dönem eğer siz gerçekten iktidar
olacağınıza inanıyorsanız yine bu kürsülerde siz arzu etmeseniz bile muhalefet
partileri olacak ve inanıyorum ki iyi niyetli yaklaşımlarınız, devletin kamu
hizmetlerinin bu hantal gidişinden rahatsız olan tüm bizlerin, bizden sonra
geleceklerin yardımcı olacağı konusunda bir kuşkunuz olmasın. Bir altı ay daha
bekleyin. Yok, alelacele, bir an önce bunları geçirmek istiyorsunuz. Bu bize
sizin bu konuda samimi ve iyi niyetiniz konusunda kuşkular yaratıyor. Acaba,
bugüne kadar yaptığınız gibi devletin bütün kurumlarında kadrolaşmaya ilişkin
yaptığınız çalışmaların bir parçası olarak mı bu tekrar gündeme getiriliyor?
Diğer muhalefet
partisi sözcüsü arkadaşlar ifade ettiler, yargıda, eğitimdeki kadrolaşmalar
yetmedi, şimdi bütün kamu kurumlarında yeni kadrolaşmaların önünü açacak,
Bakanlar Kurulunun denetimden yoksun bir şekilde ortaya getireceği düzenlemelerle
geleceğinizi bir şekilde garanti altına mı almaya çalışıyorsunuz? Yoksa siz
gerçekten bu seçimlerden sonra bu Mecliste yeterli çoğunluğu sağlamayacağınız
konusunda endişe içinde misiniz? Eğer böyle ise zaten gelecek hükûmet bu kanun
hükmündeki kararnamelerinizi sanıyorum iptal edecektir. Bu telaşa gerek yok.
Bunu bugün bu Meclis kürsüsüne, bu Meclisin gündemine getirmenin herhangi bir
yararı olacağına inanmıyoruz.
Halkın iradesinin
temsilcisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisini bu şekilde baypas ediyorsunuz.
Kanun hükmünde kararnameyi çıkarmanız hâlinde bile Meclisin tamamen reddetmesi,
onaylaması veya kısmen değiştirmesine ilişkin Anayasal hükmü yani bu denetleme
durumu da Meclis tatile gireceği için uygulamaya geçilemeyecek. Olağanüstü
toplantıya mı çağıracaksınız? Seçimin sıcak günlerinde, seçim arifesinde
Meclisi apar topar toplantıya çağırıp yine hazırladığınız, kamuoyu
denetiminden, Meclis denetiminden uzak hazırladığınız bu kanun hükmündeki
kararnameleri Meclisten geçirmeyi düşünüyorsunuz.
Sayın Başbakan,
hep bize şunu söylüyor, diyor ki: “Barış ve Demokrasi Partisi gerginlik
yaratıyor.” Ve nedense bizim her söylediğimiz, bizim her eylemimiz, her
söylemimiz Sayın Başbakanı geriyor. Diyor ki: “Siz koltuk amacıyla yapıyorsunuz
bunu.” Evet doğru, koltuk amacıyla yapıyoruz bütün
yaptıklarımızı ama bu koltuk sevdamız sizin sevdanız gibi değil. Biz halkın,
tüm toplumsal kesimlerin bu Mecliste belli bir hakkaniyet çerçevesinde,
temsilde adalet çerçevesinde temsil edilmesi için çaba sarf ediyoruz ama siz
herkesi Meclis dışında bırakmaya çalışıyorsunuz. Barış ve Demokrasi Partisi
Mecliste olmasın. Milyonlarca seçmeni, sempatizanı
olan bir siyasal hareketin Meclis dışında kalması için her türlü antidemokratik
yasal uygulamayı yürürlükte tutuyorsunuz, bağımsız adaylarla seçime girmemiz
durumunda bile minimum temsil için çaba sarf ediyorsunuz. Bu mudur adalet? Bu
mudur hakkaniyet? Seçmenimizin de katkılarıyla oluşmuş hazineden bize beş kuruş
hazine yardımı yapmıyor, âdeta seçmenlerimizin hazineye aktardığı parayı gasbediyorsunuz ve bizim aleyhimize eşitsiz koşullarda bir
yarışa sürüklüyorsunuz bizi.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – İktidar partisine söylüyorsun bunları değil mi?
OSMAN ÖZÇELİK
(Devamla) - Evet, siz de onun az bir ortağı değilsiniz, siz de az bir ortağı
değilsiniz onun. Sizin gelmeniz hâlinde daha iyi olacağına dair bir emare fazla
görmüyoruz.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Barajı indirme önergelerimizi verdik.
OSMAN ÖZÇELİK
(Devamla) – Biz, Meclisin, Mecliste kürsünün halk adına temsil edilmesi için çaba
sarf ediyoruz. Biz, Türkiye’nin bütün sorunlarının şiddet yolu olmaksızın, hak
arama yollarının, şiddetle arama yollarının kapanması için, Meclis çatısı
altında, demokratik yollarla ve barışçıl yöntemlerle sorunların çözüm yerinin
Meclis olduğunu işaret etmek için bu koltuklara aday oluyoruz. Yoksa, bu koltukların kişisel olarak bize kazandırdığı bir
şey yok, demin söyledim. Yüz yıl, yüz elli yıl, iki yüz yıllık cezalarla karşı
karşıyayız. Polis copuyla karşı karşıyayız milletvekilleri olarak; polisin gazıyla,
polisin renkli sularıyla, hakaretleriyle karşı karşıya kalıyoruz her gün,
halkımızın yanında yer aldığımız için. Milletvekilliğinin kişisel olarak bize
kattığı bir şey yok ama bize kattığı bir tek şey var: Halkımızın, Türkiye’de
ezilen, sömürülen, baskı altında tutulan bütün toplumsal kesimlerin burada
temsilini sağlamak. Tüm sorunların demokratik yollarla çözüm yerinin burası
olduğunu ispatlamak için her türlü riski göze alıyoruz. Buna rağmen, Sayın
Başbakan “Efendim, siz gerginlik yaratıyorsunuz.” Nasıl gerginlik yaratıyoruz?
Bakın, “sivil
itaatsizlik eylemleri” adı altında bir eylemler dizisi başlattık. Taleplerimiz
belli, dört talebimiz var. Bu taleplerin hiçbiri bölücülük içermiyor, bu
taleplerin hiçbiri kavgayı, şiddeti içermiyor. “Seçim barajı düşsün.” diyoruz.
Bu sadece bizim talebimiz mi? Demokrasiye inanan herkesin talep etmesi gereken
bir durum değil mi? Aydınlar bunu söylemiyor mu? Üniversiteler bunu söylemiyor
mu? Muhalefet partileri veya partisi bunu söylemiyor mu? Bu sadece bizim mi talebimiz?
Bu niye gerginlik yaratıyor, bunu talep ediyoruz diye?
“Askerî ve sivil
operasyonlara son verilsin.” diyoruz. Her gün 15-20 yöneticimiz cezaevine
konuluyor, gözaltına alınıyor, her gün ama. Şu anda 2 binden fazla yöneticimiz,
üyemiz cezaevinde. Suçsuz, günahsız, hiçbir şiddet yok, şiddeti çağrıştıracak
hiçbir şey yok. Demokratik alanda siyaset yapan arkadaşlarımız, belediye
başkanları, belediye meclis üyeleri, il genel meclis üyeleri, parti
yöneticileri.
Demokratik
özerklik talebimiz Türkiye’nin geleceğinin güvencesidir. Bir arada yaşamanın,
bir arada yaşama koşullarının geliştirilebileceği, birlikte yaşama kültürünün
geliştirilebileceği, bütün gelişmiş…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN ÖZÇELİK
(Devamla) – İki dakikam var mı Sayın Başkan?
BAŞKAN – Yok.
Teşekkür ederim.
OSMAN ÖZÇELİK
(Devamla) – Peki.
Barış dolu günler
diliyorum. Ne diyeyim size?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özçelik.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte 746 sıra sayılı Tasarı’nın geneli üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz aldım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi,
ihtisas komisyonları kanun yapım sürecinin en önemli aşamasıdır. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurul gündemine giren tasarı ve tekliflerin çok büyük bir
kısmı Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmektedir. Bu süreçte birçok kanun
tasarısı hakkında teknik sebepler gerekçesiyle alt komisyonlar
oluşturulmaktadır. Komisyona davet yazıları ve buna istinaden yapılan
görüşmeler de hukuka uygun olmalıdır.
Kanunların çok
büyük bir kısmı tasarılara dayandığı için, tasarıların kaleme alındığı
Başbakanlık ve ilgili bakanlıklarda yasa yapım sürecinin ilk önemli
aşamasındaki hukuki sürecin yanlışlığı veya kasten ihmali ülkeyi sıkıntıya
sokmaktadır. Başbakanlık tarafından koordine edilen bu aşamadaki
yetersizlikler, siyasi tavırlar ve Meclisteki hızlı yasama nedeniyle çoğu zaman
düzeltilmeden yasalaşmaktadır.
Kanun yapım
sürecinde Hükûmet bünyesindeki hazırlık aşamasına yeterli zaman ayrılmamakta,
kanunla ilgili sosyal kesimlerin ve sivil toplum kuruluşlarının katkısı
alınmaktan özellikle kaçınılmaktadır. AKP’nin “Kanun bir kere çıksın, sonra
yeni değişiklikler yapıp düzeltiriz.” yaklaşımı Türkiye’de kanun enflasyonu
olgusunu ortaya çıkarmıştır.
Şimdi size bu
tasarıyla ilgili gelişmeleri anlatmaya çalışacağım:
28/3/2011 tarihinde
Başbakanlık, kamu hizmetlerinin düzenli, etkin ve verimli bir şekilde
yürütülmesini sağlamak üzere, kamu kurum ve kuruluşlarının teşkilat, görev ve
yetkileriyle kamu görevlerine ilişkin konularda yetki kanun tasarısının
gerekçesi, 28/3/2011 tarih ve 334/1130 sayı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına gönderilmişti. Aynı tarihte, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tarafından, esas komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna, tali
komisyon olarak Anayasa Komisyonuna 1/1017 sayı ile havale ediliyor.
29/3/2011 tarihinde
Komisyon Başkanlığı, 422 sayılı yazı ile Komisyon Başkanı Sayın Açıkalın’ın
imzasıyla 31/3/2011 Perşembe günü Komisyon üyeleri toplantı için çağrılıyor.
31/3/2011 Perşembe günü
toplantı başlamadan Komisyon üyesi olarak bizzat ben, Komisyon Başkan Vekiline
mevcut davet yazısıyla yapılan çağrının toplantı yapılması için geçerli
olmayacağını beyan ettim. Nitekim, Komisyon Başkan
Vekili toplantıyı başlatmadı, başlatamadı.
Daha sonra, Sayın
Başkan Vekili Recai Berber’in imzasını taşıyan 31/3/2011
tarih 423 sayı ile 2/4/2011 Cumartesi günü saat 10.30’da Plan ve Bütçe
Komisyonunun 518 no.lu salonunda toplanacağını ifade eden Komisyon üyelerine
hitaben bir çağrı yazısı daha geldi.
Buna ilave
olarak, Bütçe Komisyonunun 1/4/2011 tarih 424 sayılı
yazısıyla toplantının saat 11.30’da yapılacağını ifade eden Komisyon Başkanı
Sayın Mustafa Açıkalın’ın davet yazısı Komisyon üyesi milletvekillerinin sekreteryalarına bildirildi.
Bilahare, biz,
bunu elektronik posta ile daha önceki yazılar ilgi gösterilerek elde ettik.
Daha önceki yazıların geçersiz olduğunu ve bu nedenle toplantının
yapılamadığını açık ve net bir şekilde söyledik. Onlar ilgi gösterilerek tekrar
bunun görüştürülmeye çalışılması ve bir saat ertelenerek hileişeriyeyle,
Başkan Vekilinin imzasının geçerli olmayacağı bilindiğinden Başkanın imzasını
atarak bir saat erteleme gibi hileişeriye yoluna
gidildi. Bunu bütün millet takip ediyor, kamuoyu önünde cereyan ediyor.
Diğer taraftan,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği Kanunlar ve Kararlar Müdürlüğü
tarafından söz konusu yetki kanun tasarısı hakkında çekincelerinin ortaya
konulduğu bir mütalaa tesis edilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Kanunlar
ve Kararlar Müdürlüğünce hazırlanması gerekli inceleme raporu Komisyon Başkan
Vekili Sayın Recai Berber’den muhalefet tarafından defalarca istenmesine rağmen
ancak tasarının görüşülmesi bitmek üzereyken yoğun isteklerimiz üzerine
alınabilmiştir. Neden? Çünkü o, iktidara ve Hükûmete imkân tanımayan bir
görüştür, çok açık ve nettir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Kanunlar ve Kararlar
Müdürlüğünün konuya yaklaşımından da, tasarının biraz önce ifade ettiğim gibi
hukuken problemler taşıdığı gayet net ve açıktır.
Diğer bir önemli
husus ise, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına hitaben Türkiye Büyük
Millet Meclisi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu Başkanlığınca yazılan 712
sayılı 1/4/2011 tarihli yazıda Anayasa Komisyonunun
Anayasa’nın amir hükmü çerçevesinde söz konusu yetki tasarısını görüşmek üzere
Anayasa Komisyonu Başkanı tarafından toplantıya çağrılması, bu Komisyon
görüşünü takiben Plan ve Bütçe Komisyonunun toplantı yaparak konu hakkındaki
raporun hazırlanması hususunu gereği yapılmak üzere Anayasa ve İç Tüzük
hükümleri çerçevesinde ele alınması gereken yazıya henüz Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu bir cevap alamamıştır.
Bir başka husus
ise, tali komisyon olarak tasarının görüşülmek üzere gönderildiği Anayasa
Komisyonu Başkanı tarafından bu tasarı hakkında görüşme yapılmayacağını ifade
eden yazısıdır. Bu yazıda “Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün
37’nci maddesinin tali komisyonlar için öngörüldüğü on günlük süre içerisinde
Komisyonumuzda gündeme alınmayacaktır.” denilerek, Plan ve Bütçe Komisyonuna yazı
gitmiştir.
Şimdi, şunu ifade
etmek istiyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının bizzat Komisyona
havale ettiği bir yazıya, Komisyonu toplamayarak, bilerek toplamayarak cevap
vermek, en hafif deyimiyle Türkiye Büyük Millet Meclisine, ilgili Komisyon
üyelerine ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerine,
ilave olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine, nedir? Hakarettir. Bunu bütün
milletime şikâyet ediyorum buradan. Değişime uğrayanların, “Gömleğimizi
değiştirdik.” diyenlerin, bu tasarıya imza koyanların, geçmişte bu konulara
nasıl yaklaştığını da vatandaşların öğrenmesi gerekiyor. Çok detaya falan
girmeyeceğim.
Bakın, 21’inci
Dönem Üçüncü Yasama Yılında, 20/12/2000 Çarşamba günü
37’nci Birleşimde şimdiki Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç’ın
konuşmasında neler söyleniyor. Çok detaya girmeyeceğim: “Bütün milletvekili
arkadaşlarımızı bir tedirginlik, bir endişe içerisine sokmaktadır. -Böyle bir tasarı gelmiş
de- Çünkü sadece mali ve sosyal haklar denebilse bunları herkesin anlaması
mümkündür, ama idari haklar ve bu konuda yapılacak düzenleme denildiği için
idari haklar konusunda acaba ne getirilmek isteniyor, hangi amaçlar gizlenilmek isteniyor, yine hangi trajediyi yaşayacağız,
herkesi tedirgin eden, korku içerisine alan bir düzenlemeyle mi karşı karşıya
kalacağız endişesini taşımaktayım.” diyor.
“Değerli
arkadaşlarım, Fazilet Partimiz, bir sorumlu muhalefet partisidir, anamuhalefet partisidir ve hepiniz biliyorsunuz ki, 4588
sayılı Yetki Kanununun iptali için Anayasa Mahkemesine dava açmıştır ve bu
dava, 5 Ekim 2000 tarihinde, yürürlüğün durdurulmasıyla birlikte iptal
edilmiştir.” “…Yoksa, buradan kanun hükmünde
kararnameyle, sınırları belli olmayan bir yetki kanununa dayandırmak, sürekli
bir münakaşayı, sürekli bir endişeyi ve korkuyu da beraberinde taşıyacaktır.
Türkiye, buna müstahak değildir.” Bu tutanaklarda var.
Şimdi, Sayın Karapaşaoğlu’nun da benzer konuşmaları var, bunlara
girmeyeceğim.
Anayasa’nın
87’nci maddesi Bakanlar Kuruluna belli konularda kanun hükmünde kararname
çıkarma yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından çıkarılabileceğini
düzenliyor. 91’inci madde ise bu kanun hükmünde kararnamelerin düzenlenmesi ve
yürürlüğe girmesini hükme bağlıyor, 91/1 kanun hükmünde kararnamelerin hangi
alanlarda düzenlenebileceğini belirtiyor.
Anayasa’nın 7’nci
maddesinde “Yasama yetkisi, Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet
Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.” denilmektedir. Kanun hükmünde
kararnameler yapısal bakımdan yürütme organı işlemi, işlevsel bakımdan ise
yasama organı işlemi olup bu yetkinin istismar edilmemesi erkler ayrılığı
ilkesinin bir gereğidir.
Yetki tasarısı,
yaklaşık sekiz buçuk yıldır iş başında olan AKP hükûmetlerinin kamu yönetimi,
personel rejimi, emeklilik rejimini içinden çıkılmaz bir hâle getirdiğinin
ikrarıdır. Tasarının gerekçesinde 58, 59, 60’ıncı hükûmetler döneminde
yürürlüğe konulan düzenlemelerin kamu yönetimini hantal yapısından
kurtarabilmek için yeterli olmadığı açıkça ikrar edilmektedir. Sekiz buçuk yıl
Anayasa’yı bile değiştirecek çoğunluğa sahip olan AKP’nin hâlâ bunları söylüyor
olması, AKP adına hiç de sevinilecek bir durum değildir, daha başka bir şey
söylemek istemiyorum.
Bu düzenleme,
egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğu, millet adına bu yetkinin Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından yerine getirildiği parlamenter sistemin baypas
edilmesidir; her fırsatta millî iradeden bahseden AKP’nin bu söylemlerinin
sadece laftan ibaret olduğunun veciz bir ifadesidir. Yetkinin kullanılmasının
belirsiz olan bir hükûmete verilmiş veya verilecek olması, Türkiye Büyük Millet
Meclisi iradesinin kötüye kullanılması, seçimlerden sonra oluşacak Türkiye
Büyük Millet Meclisi üyelerinin de iradelerinin ipotek altına alınması anlamına
gelmektedir. Bu yönüyle tasarı, hukuki anlamda sakatlıkla maluldür.
Öte yandan, tüm
kamu teşkilatının yeniden yapılandırılması, personel rejimi ve emeklilik
rejiminin değiştirilmesi de yer almakta. Bu kadar kapsamlı ve toplumun büyük
kesimini ilgilendiren düzenlemelerin yangından mal kaçırır gibi yapılmak istenmesi,
ilgili sivil toplum kuruluşlarının, kamu kurum ve kuruluşlarının görüşlerinin
yeterince alınmaması, AKP’nin gizli gündemlerinin olduğunun çok açık bir
göstergesidir.
Alınan yetki,
AKP’nin ifade ettiği ancak içeriği hakkında hiçbir şey söylemediği Anayasa
değişikliğinin de ipuçlarını vermektedir. “Torba yasa” olarak adlandırılan
kanun ile yapılan düzenlemeler de dikkate alındığında, AKP, kamu
çalışanlarından yandaş olmayanları bir havuzda toplayacak, baskı ve cebir ile
emekliliklerini isteyecek, teşkilatlar değiştirilerek taş üstünde taş
bırakılmayacaktır. Kendi bürokratlarını sağlama almaya çalışacaktır. Atama ve
yükselmede liyakati esas alan düzenleme yapılacağının gerekçede yer alması,
bugüne kadar AKP tarafından yapılan atamaların bu ilkelere uygun olmadığını
göstermektedir. Yapılacak düzenlemeyle atama yetkisi Cumhurbaşkanından alınarak
Başbakan tekelinde toplanacaktır. Önerilen bu yapı, başkanlık sisteminin de
hazırlığı mahiyetindedir. Bu yetki içinde yer alan hususların bazıları
özellikle Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili düzenlemeler. Yine seçim öncesi
kamuoyu önünde Türk Silahlı Kuvvetleri-AKP kavgası ya da Türk Silahlı
Kuvvetlerine haddini bildirme göstergesi vermek suretiyle bundan nemalanmak
olduğu anlaşılmaktadır. AKP’nin yeni bir istismar siyasetidir bu. AKP’nin
yaptığı bugüne kadarki düzenlemelerin gerekçelerinde hep “kamunun iyi
işlemesi”, “verimlilik” ve “etkinlik” gibi ifadelere yer verilmiş, o nedenle
kanun yapılmış olması karşısında bugün yetki kanunun gerekçesinde yer alan
ifadelerden “Bugüne kadar böyle söyledik ama biz yalan söyledik.” anlamı mı
çıkarmak gerekir? Türkiye Büyük Millet Meclisinin işlevsiz hâle getirilmesi
girişimi olan bu yetki tasarısı niyeti bakımından, amaç ve kapsamı bakımından
iyi niyetten uzak, toplumsal gerilimi artırmaya, yeni Anayasa çalışmalarına
altlık oluşturmaya dönük bir düzenlemedir.
Şimdi, bütün bu
ifade ettiklerimizden sonra özellikle Anayasa, yasama faaliyetleriyle ilgili
emredici genel hükümlerin ve kuvvetler ayrılığı ilkesi karşısında Türkiye Büyük
Millet Meclisi iradesinin hiçe sayılması Milliyetçi Hareket Partisi Komisyon
üyelerini rahatsız etmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; artık Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışanları da
baskı altındadır, çalışanlar baskı altındadır. Anayasa Komisyonunda dağıtımlı
yazıyı biz elektronik ortamda alamadık bu muhalefet şerhimize koymak için.
Yaptığımız telefon görüşmeleri meydandadır. Kanun Kararlardaki uzmanlardan
belgeyi çok geç almış olmamıza rağmen Komisyonda, onlardan elektronik ortamda
yine bu muhalefet şerhine koymak için o belgeyi alamadık. Herkes korkuyor, tir
tir titriyor. Şimdi, Komisyonda bütçe görüşmeleri esnasında hangi
milletvekilinin ne kadar konuştuğuna dair belgeyi istediğimizde Komisyon
Başkanını da zorlayarak bir ay gibi bir sürede belgeyi almış olmamıza rağmen,
aynı belgeyi elektronik ortamda rica etmemize rağmen Komisyon Başkanının
baskısından burada alabildiğimiz her şeyi orada alamıyoruz. Bütün bunları
milletime şikâyet ediyorum. Şimdi, bilgi istiyorsunuz veren yok.
Sayın Başkan tutanakları
okuyacağını ifade ediyor, okumuyor bize olan itimadını kaybetmemek için. Okudum
ben, söylediklerimiz meydanda. Yaptığı iş yanlış. Makamı
terk ediyorsunuz. Üstü boş, altı imzalı; ister ıslak olsun ister olmasın… Ne
yapıyorsunuz? Gönderiyorsunuz. Böyle bir şeye hakkı var mı? Yok. Maliye
müfettişleri arasında incelemeye soksanız herhâlde bir daha teftiş kuruluna
geri almazlar o insanı. Şimdi şunu ifade etmek istiyorum: Bu işler, gerçekten,
milletin Türkiye Cumhuriyeti’ni tahribata yönelik yapılmamalıdır.
Son olarak bir
şeyi ifade etmek istiyorum -Sayın Bakan da burada, Denizlili- Denizli
perişandır. Bugün bir iş adamımız daha intihar etti. Burada… Bakın, siz
gelmeden fevkalade iyi olan ilimiz, tahsilat-tahakkuk oranında vergilerde çok
kötü bir durumda. Kredi takibatı açısından en kötü illerden
biri, sondan 3’üncü. Şehir harap. 30 bin kişi işini kaybetmiş. İcra
dairesi sayısı 2’den 9’a çıkmış. Şimdi, bütün bunların iyi olduğu söylenebilir
mi? Denizli bu hâldeyse Türkiye ne hâlde? Bütün bunları ifade etmek istiyorum.
Söylemek
istediğim birkaç husus daha var. Şimdi, bu hadiseyi biz Sayın Bakana söyledik;
biz bu konuda çalıştığımızı, Meclise araştırma önergesi verdiğimizi, Milliyetçi
Hareket Partisinin bu konular üzerinde hassasiyetle durduğunu söyledik. Bir
seneden beri bize ne cevap veren ne bu konuda ne olduğunu söyleyen, ne yapmak
istediğini söyleyen var. Sayın Bakanım, şu getirdiğiniz tasarıda düzenlemek
istediğiniz şeylerden hiç olmazsa alt başlıklarla bir şeyler getirip şu
Komisyonun önüne koymak mümkün müydü? Siz kendi bürokratlarınızı arkanızda
getiremiyorsunuz, kamuoyu bunu konuşuyor. Size bunlar dikte ettiriliyor.
Ben bunları ifade
etmek istedim.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Saygılar
sunuyorum yüce heyete. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
AK PARTİ Grubu
adına İstanbul Milletvekili Sayın Burhan Kuzu.
Buyurun Sayın
Kuzu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA BURHAN KUZU (İstanbul) – Sayın Başkanım, çok değerli arkadaşlar;
görüşülmekte olan Kamu Hizmetlerinin Düzenli, Etkin ve Verimli Bir Şekilde
Yürütülmesini Sağlamak Üzere Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Teşkilat, Görev ve
Yetkileri ile Kamu Görevlilerine İlişkin Konularda Yetki Kanunu Tasarısı
üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Herkesi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, kanun hükmünde kararnameler konusu kamu hukukunun ve anayasa
hukukunun en çetrefilli konusudur. Bu mesele benim doktora tezimdir aynı
zamanda söylemesi ayıp. Dolayısıyla, beş yüz sayfalık emeği olan bir çalışma
yayınladım.
Fransa’nın başına
yıllarca sıkıntı çıkarmış, hep tartışılmış, iki yüz yıldan beri Fransa bunu
kaldırmak için çabalamış ama bir türlü kaldıramamış. Demek ki bu bir ihtiyaçtan
kaynaklanıyor. Evvela bunun altını çizmemiz lazım. Benzer görüşmeler Almanya’da
gerçekleşmiştir, benzer tartışmalar İtalya’da vardır. Gerek olağanüstü hâllerde
gerek normal dönemlerde kanun gücünde kararnameler kurumu hep olmuş.
Tabii,
tartışmanın temeli nereden kaynaklanıyor? Kuvvetler ayrımına yer veren
modellerde bu tartışma çok doğaldır. Yasama kanun yapar, yürütme bunları
uygular, yargı da aradaki ihtilafları çözer.
Şimdi,
getirdiğimiz kurum ya da dünyada tartışılan bu kurum, bu iki yetki arasında
orta bir yerde bulunuyor. “Decret-loi” dedikleri
“kararname-kanun” şeklinde iki taraflı olan bir işlem türü bu aslında. “Decret” (kararname) kelimesi yürütmenin işlemi olmasından
kaynaklanıyor, “loi” (kanun) kelimesi de kanun
muhtevasına sahip olmasından kaynaklanıyor. Dolayısıyla da yasama diyor ki:
“Ben bu yetkiyi sana vermem.” Yürütme diyor ki: “Benim ihtiyacım var.” Hasılı bu tartışmalar hep yaşanmış.
Şimdi günümüze ve
özellikle tarihimize dönersek… Kısa bir özet vererek tasarıya geçmek istiyorum.
Şimdi, bizdeki tartışmalar 1876 Anayasası döneminde başlamış. Kanunuesasi’nin 36’ncı maddesi doğrudan doğruya hükûmete,
Bakanlar Kuruluna muvakkat kanun çıkarma yetkisi veriyor. Muvakkat kanun geçici
kanun ama hep kalıcı olmuş bu kanunlar ve 1909-18 arasında sürekli çıkmış.
Zaten savaş yıllarında Parlamento tatilde olduğu için hep kararnamelerle ülke
yönetilmiş ve bunlar Meclise sunulduğu zaman, yani Kanunuesasi’nin
dayanak olarak alındığı bu muvakkat kanunlar Meclise sunulduğu zaman orada
şöyle bir… Sadece bir bölümünü söyleyeyim size: “Yüz bu kadar kanun gücünde
kararname bir günde görüşüldü, Meclis hiçbirini Anayasa’ya aykırı bulmadı.”
diyor ve eleştiri konusu oluyor. Sonra hükûmet adına çıkan başbakan (sadrazam)
“E, o zaman istifa edelim madem bu kadar rahatsızsanız.” diyor. Muhalefetten
gelen ses “Sakın bir yere gitmeyin. Hükûmet istifa etse, biz eteğinden tutar
oturturuz hükûmeti tekrar.” şeklinde bir serzenişte bulunuyor ya da o şekilde
bir cevap veriyor.
Tabii bu şunu
gösteriyor aslında: Yani eleştirilen bir konudur, muhalefetin bu konudaki
çıkışları elbette ki kendi açısından doğaldır, normaldir ama bu kurum da
maalesef Türk siyasi tarihinde olsun, dünyanın değişik anayasalarında olsun,
vazgeçilmez kurum olarak gözüküyor. Bütün mesele bunun dengesini kurabilmekten
kaynaklanıyor.
Muvakkat
kanunların bu kadar kötü uygulanması cumhuriyetin ilk yıllarında… Yani gerek
1921 gerek 24 anayasalarına baktığımız zaman Teşkilatı Esasiyye
yasalarında bu konuda hüküm konulmadığını görüyoruz. Ama bu sefer de uygulamada
-hepimizin bildiği gibi- 1930 ve 40’lı yıllarda uzun süre uygulanan Millî
Korunma Kanunu ve Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu çıkarılıyor. Aslında bunlara
baktığınız zaman bir nevi yetki kanunu, süresi belli olmayan bir yetki kanunu.
Orada da kararname çıkarılıyor. Bunlar belki kanun gücünde değil ama çıkarılan
kararnameler senelerce uygulandı ve sonunda da, bilindiği gibi, bu yasalar son
yıllarda kaldırıldı. Özal döneminde de Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu,
malum, yürürlükten kaldırıldı.
Şimdi, 1961
Anayasası’na gelindiği zaman, bu Anayasa tartışmaları sırasında 1971’den 1980’e
kadar on yılda on iki tane hükûmet kurulmuş, Türkiye perişan olmuş ve 70’li
yıllarda, o bunalım dönemlerinde bu mesele Türkiye’de bir kez daha gündeme
geliyor.
Değerli
arkadaşlar, bakın, 64’üncü maddeye bu hüküm ilave edilirken, kanun gücünde
kararname çıkarma yetkisi… Şunu okumak istiyorum müsaadenizle:
"Parlamenter rejimlerde, kanun yapmanın belli usullere uyulmak zorunluluğu
sebebiyle zaman aldığı ve gecikmeler meydana getirdiği bir gerçektir. Değişen
iktisadî ve sosyal şartların gereği olarak bazı hukuk kurallarının bu usuller
dışında yürürlüğe konulabilmesi çağdaş devlet anlayışının tabiî bir sonucu
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Anayasa'nın 5. maddesi -yasama yetkisiyle alakalı maddedir-
hükmünün prensibini bozmamak ve her halde önceden yasama meclislerince esasları
bir kanunla tespit olunan sınırlar içerisinde kalmak kaydıyla, hükümete KHK’ler
çıkarma yetkisinin verilmesi ve bu yetkiyi düzenleyen hükmün TBMM’nin genel
olarak görev ve yetkilerini belirleyen 64. maddesine eklenmesi uygun
görülmüştür." diyerek kanun gücünde kararnamelerin ilk düzenlemesi yapılmıştır.
Şimdi, 82
Anayasası aslında bu düzenlemeye hemen hemen aynen uymuş, çok küçük bir iki
değişiklik yapmış. Mesela bunlardan birisi: “Gelen hükümetler bu kanun gücünde
kararnameyi kullansın mı, kullanabilir mi hukuken?” “Evet, kullanabilir.”
denmiş. “Hükümetin istifası, değişmesi çıkan kararnameyi hükümsüz kılmaz.”
şeklinde bir düzenleme getirilmiş. Bir de “Verilen yetki neticesinde ne kadar
kararname çıkacak, bir mi, birden çok mu?” Bunların da yer alması öngörülmüş. Hasılı, bunların dışında, özü itibarıyla 61’in aynısı -yani
71’den bahsediyorum 61 derken- kabul edilmiş. Böylece bu süre içerisinde aşağı
yukarı 36 adet yetki kanunu çıkmış -bir tanesi de şimdi bu- bunun 7 tanesi
uzatma biçiminde çıkmış yani yetkiyi uzatan biçimde çıkmış, kalanları da normal
olarak yetki kanunu çerçevesinde çıkmış. Bu yetki kanunlarına uyarak bugüne
kadar hükûmetler 522 adet kanun hükmünde kararname çıkarmışlar. Bunların bir
kısmı iptal edilmiş, bir kısmı komisyonlarda bekliyor. Enteresandır, burada
tabii ki bunların görüşülmesinin geciktirildiği ya da şu anda aceleye
getirildiği -en azından bu yasa bakımından- söylenirken, bugüne kadar yıllardan
beri aşağı yukarı yüzlerce kararname ilgili komisyonlarda bekliyor.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – O zaman sistemde bir sakatlık var.
BURHAN KUZU
(Devamla) – Anayasa, açıp bakıyorsunuz, “…komisyonlarda ve Genel Kurulda
öncelikle ve ivedilikle görüşülür.” diyor.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Kaç senedir bekliyor…
BURHAN KUZU
(Devamla) – Şimdi, bizden önceki hükûmet döneminde de bunlar beklemiş. İşte
Meclisin yoğunluğu sebebiyle bunlara maalesef sıra gelmiyor.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Tam dokuz yıldır da sizinle bekliyor.
BURHAN KUZU
(Devamla) – Bu Hükûmete evvela bir teşekkür edin sayın muhalefet. O teşekkür
şu: Sekiz yıldır bu Hükûmet hiç kararname çıkarmadı, yetki kanunu da istemedi.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Şimdi niye çıkarıyor Hoca?
BURHAN KUZU
(Devamla) – Şimdi diyeceksin ki: “Efendim, tek başına, güçlü Hükûmet.”
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – O zaman Anayasa Mahkemesinden dönecekti.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Dönecekti Anayasa Mahkemesinden!
BURHAN KUZU
(Devamla) – “Tek başına, güçlü Hükûmet” dediğin zaman…
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sizin Anayasa Mahkemeniz var, resmî plakalı Anayasa Mahkemesi
üyeleri var, diplomatik pasaportlu, bol maaşlı!
BURHAN KUZU
(Devamla) – Özal dönemi de güçlü hükûmetti, Özal döneminde kanun gücünde
kararnameler çok sayıda çıkarıldı. Demek ki güçlü olmak, tek başına, kararname
çıkartmak konusunda yeterli bir neden değil. Bu, AK PARTİ Hükûmetinin Türkiye
Büyük Millet Meclisine verdiği değeri gösteriyor aslında, bunun önemini
gösteriyor.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Şimdi saygısını yitirdi mi?
BURHAN KUZU
(Devamla) – Yoksa alırdı birkaç yetki kanunu -bizim burada sabahlara kadar
çalıştığımız günler olmuştur- bunları düzenlerdi. Bu bir yetkidir sonuç olarak
ama bunu yapmadı.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Allah razı olsun yani, yapmadınız, lütfettiniz!
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Lütfettiniz, sağ olun!
BURHAN KUZU
(Devamla) – Dolayısıyla öyle zannediyorum ki konuyu böyle değerlendirirsek daha
sağlıklı düşünmüş oluruz.
Peki, şimdi yetki
kanunu veriyoruz, acaba kanun hükmünde kararnameler çıkartma konusunda verilen
bu yetki -tartışmanın bir tanesi de bu noktada- yasama yetkisinin devri
anlamına mı geliyor? Bu da, çünkü, çok konuşuluyor.
Şimdi, evet,
Anayasa’mızın 6’ncı maddesine baktığımız zaman yasama yetkisinden söz ediyor,
7, 8, 9, öyle gidiyor, yürütmeyi ve yargıyı düzenliyor, kuvvetler ayrımını
öngörmüş ve bunların da medeni bir iş bölümü olduğunu Anayasa’mız vurgulamış.
Burada tabii,
evet, çıkarılan kanun, kanun hükmünde bir yetki veriyor, kanun yapma gibi bir
yetki veriyor. Bu noktada baktığınız zaman yetkinin devri gibi gözüküyor ama literatürde -çok teoriler var ama- kabul gören teoriye göre
yetki genişletmesi olarak algılanıyor. Yetki devri olsa -yani bir an için öyle
olduğunu düşünelim- yetki devrinde yetkiyi devreden devrettiği sürece o konuya
dokunamaz. Kim devrediyor şimdi? Biz devrediyoruz Hükûmete, diyelim ki devir
olsa. Hâlbuki kanun gücünde kararnamelerde bu Meclis istediği zaman bu yetkiyi
geri alabilir, altı aylık süre için verdiği yetkiyi geri alabilir, çıkan
kararnameleri pekâlâ iptal edebilir, kaldırabilir.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Liste telaşı var, biraz sıkar onu geri almak!
BURHAN KUZU
(Devamla) – Dolayısıyla, demek ki burada bir yetki devri söz konusu değil, bir
yetki genişletmesi söz konusudur, bunu özellikle belirtmemiz gerekir.
Pekâlâ, kanun
hükmünde kararnamelerle neler düzenlenemez? Şimdi, muhalefet partilerimiz
Anayasa’ya aykırılıktan söz ettiler. Anayasa bu konuda açıkça hükmünü koymuş,
diyor ki: “Kişi hakları, temel hak ve özgürlükler, siyasi haklar ve 163’üncü
madde de bütçe -bütçe özel olarak düzenlenmiş- bu konularda kanun gücünde
kararname çıkarılamaz.”
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Ve cezalar…
BURHAN KUZU (Devamla)
- Demek ki bunun dışında kalan alanlarda kanun hükmünde kararname çıkarma
yetkisi hükûmete her zaman verilebilir, evvela bunu belirtelim.
Şimdi, bir şey
daha var, deniliyor ki: “Efendim, Anayasa’da -açıyoruz Anayasa’yı, Anayasa’da
yazıyor- ‘…kanunla düzenlenir’, ‘…bu konuda kanun çıkarılır’, ‘…ancak kanunla
düzenlenir.’ gibi ifadeler var. Bu ifadeler varken nasıl olur da bu gibi
konularda Hükûmete yetki verilebilir?”
Esasen, değerli
arkadaşlar, kanun hükmünde kararname zaten kanunun konusu olan konularda
verilir, tipik olarak odur zaten yani evvela bunu kabul etmemiz lazım,
ağırımıza gitmesin, bu iş böyle. Yani burada “Anayasa’nın öngördüğü kanun
düzenlenir.” dediği alanda zaten kararname verebiliriz. Dolayısıyla bu,
efendim, bildiğimiz bir üçlü kararname filan gibi değil, bayağı kanun yapıyor
burada.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Sayın Bülent Arınç’ın konuşması burada,
“Sadece kanunla düzenlenir, kanun hükmünde kararnameyle düzenlenmez.” diyor.
Kendisiyle bir konuşsanız iyi olur.
BURHAN KUZU
(Devamla) – Mustafa Bey, sen gel beni dinle istersen bu konuda, uzman gözüyle
şu anda kürsüde konuşuyorum.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Hocam, 85’te yazdıklarını mı şimdi söylediklerini mi? Kitapta
yazanları mı yoksa söylediklerini mi dikkate alacağız?
MUHARREM İNCE
(Yalova) – “Bülent Arınç bu işten anlamaz.” mı demek istiyorsun?
BURHAN KUZU
(Devamla) – Yahu, fitne çıkarma fitne, ortaya fitne sokma, şurada bir hafta
kaldı, fitne çıkarma.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Burhan Bey, resmî görüşünüzü mü açıklıyorsunuz, kişisel görüşünüzü mü?
BURHAN KUZU
(Devamla) – Şimdi, bu konuda çıkarılan kararnamelerle ilgili…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Kitapta var Hocam, 85’te, kanun hükmünde kararname kitabı var, ona
mı bakalım şimdikine mi?
BURHAN KUZU
(Devamla) – Müsaade buyurun değerli arkadaşlar, rica ediyorum, lütfen dinleyin,
bir şeyler öğrenin Allah aşkına yahu. Bakın, buraya çıkıyorsunuz, yanlış şeyler
söylemeyin ne olur.
BAŞKAN – Sayın
Kuzu, siz Genel Kurula hitap edin efendim.
Buyurun.
BURHAN KUZU
(Devamla) – Şimdi, 1972 tarihinde ilk yetki kanunu verilmiş, buna dayanılarak
on iki adet kararname çıkarılmış. Bunlar içinde tabii, şunu söyleyeyim ki
arkadaşlar: Her hükûmet kararname konusunda aynı hassasiyeti de maalesef
göstermemiş, bazen suç ve cezalarla alakalı konulara bile girilmiş ve mesela
bankerler konusundaki kanun gücünde kararnamelerle bunların dışına çıkılmış ve
gerçekten de bazı ihlallerle karşılaşılmış.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Sizinkinde de var, görevden alma var, görevden alma.
BURHAN KUZU
(Devamla) – Keza, memurlarla alakalı yetki verilmiş…
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Bunda da var ceza hükümleri.
BURHAN KUZU
(Devamla) – …memur konusu ciddi anlamda hırpalanmış, düzeltmek yerine ciddi
sorunlar da çıkarılmış. Diyeceksiniz ki: Bunlar kanunla olsaydı aynı perişanlık
olmaz mıydı? O da olabilirdi yani o da onun garantisi filan değil ama verilen
yetkilerin taşkınlığı anlamında söylüyorum.
Süre meselesi…
Altı ay süre istiyor Hükûmet. “Bu süreler uzun mu kısa mı?” diye baktığımız
zaman dünya anayasalarında genellikle kararnameler konusunda belirlenmiş bir
süre yok yani bir yıl, iki yıl filan gibi ama uygulamada, mesela Fransa dört
ay, beş ay gibi süre veriyor fakat bizim uygulamalarımız daha uzun süreler
ihtiva ediyor. Mesela yetki kanunlarında iki yıllık var önümde, bir yıllık var,
on sekiz aylık var.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Üç aylık var.
BURHAN KUZU
(Devamla) – Üç aylık, beş aylık, ne ise…
Dolayısıyla bir
yıllık ortalama olarak hep olmuş ama genelde bir yıl veriliyor fakat Hükûmet
altı ay olarak istemiş.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Doğrusu seçime kadar olması değil mi?
BURHAN KUZU
(Devamla) – Pekâlâ, çıkarılan kararnameler acaba –çünkü Plan Bütçede bu da
konuşulmuş- bir süre konsa “Şu kadar süre içerisinde görüşülmezse ne olur?”
filan gibi. Bunda da süre konmaktan öte süreye bağlayacağımız müeyyide
konusunda sorun yaşanıyor. Mesela “Altı ay içinde Meclise bunlar sunulmazsa ya
da sunulup da görüşülmezse kadük hâle gelir, geçersiz
hâle gelir.” deseniz…
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Sunulur.
BURHAN KUZU
(Devamla) – Zaten sunulmak zorunda yani de, görüşmek anlamında. Tabii
sunulacak.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Ha, görüşmezsek olur, yoksa sunulur.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Anayasa’yı değiştirirken niye koymadın Hoca?
BURHAN KUZU
(Devamla) – Müsaade buyurun Mustafa Bey.
Bu konuda süre
koymayı doğru bulmuyoruz. Süre konulmasını doğru bulmuyoruz, çünkü süreyi ne
uygulayacaksın? Mesela İtalya’da diyor ki: “Altı ay içinde görüşülmezse kanun
hükmünde kararname kabul edilmiş sayılır.” Buna var mısınız? Buna yoksunuz.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Yokuz.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – O zaman hiç çalışmaz Meclis.
BURHAN KUZU
(Devamla) – Peki, “Kabul edilmez sayılır.” desek, bu sefer de kararnamenin suçu
ne diyeceğiz haklı olarak.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – “Öncelik ve ivedilik” diyor.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Niye tartıştırmadın Komisyonda?
BURHAN KUZU
(Devamla) – Dolayısıyla süre koyma meselesi de gündemde pek olan bir konu
değil.
Netice
itibarıyla, değerli arkadaşlar, şu doğru değil: Yani bunları Meclis yapsa
şeklindeki bir görüş kararnamenin veriliş gerekçesiyle pek bağdaşmıyor. Yani
şöyle bir şey yok: Nasıl olsa çoğunluk var, ne olacak bir günde çıkmaz iki
günde çıkar.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – 1.400 tane de kanun çıkmaz!
BURHAN KUZU
(Devamla) – Belki bunlar bir eleştiri sebebi olabilir. Zaten nasıl olsa gelen
tasarı komisyonlardan ve Genel Kuruldan genellikle olduğu gibi geçiyor.
Parlamentarizmin hastalığı. O ayrı bir mesele. Bunlar bir gerekçe olarak
sunulur ama bu aslında kanun gücünde kararnamelerin teknik bir konuyu düzenleme
konusundaki hükûmetin önceliğini gidermez ve esasen o gerekçeyle verildiğini
burada belirtmemiz gerekiyor.
Şimdi, gelelim
bu, komisyonlarda görüşülmesiyle alakalı itirazlar… Emin Ayhan Bey demin
Komisyonumuzu ağır bir dille eleştirdi. Şimdi, Anayasa Komisyonuna bu tali
olarak geldi, benim gönlüm isterdi ki asli olarak gelseydi, esas komisyon ben
olsaydım ama öyle olmadı. Bu, Özal döneminde başlayan yanlış bir uygulamadır
maalesef. Nedir o yanlış uygulama: Para yönü varsa, efendim, ağır basıyorsa,
kadro yönü varsa Bütçe Plan’a gidiyor. Ben 2003 yılında Meclis Başkanına bir
dilekçe verdim…
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Parayı çok sevdiklerinden mi acaba?
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Daha ağır basan bir şey mi var?
BURHAN KUZU
(Devamla) – Müsaade buyurun, müsaade… Şimdi, bırakın paraydı, şeydi, bende para
filan yok.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Hükûmet sizi dinlemiyor mu Hocam?
BURHAN KUZU
(Devamla) – Anlamadım? Dinle…
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – AKP dinlemiyor mu sizi?
BURHAN KUZU
(Devamla) – Onlar zaten bana baştan diyorlar ki: “Hocam yanlış söylemez.” Sizin
şüpheniz var, onun için söylüyorum size bakarak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Neyse, şimdi…
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Acaba parayı çok sevdikleri için mi Plan ve Bütçe Komisyonuna
gidiyor bunlar?
BURHAN KUZU
(Devamla) – Ya, bir şeyler öğrenin ya.
AHMET YENİ
(Samsun) – Hocam, sizi dinliyoruz, öğrenelim.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) – Dinliyoruz Hocam.
BURHAN KUZU
(Devamla) – Bak, şurada bir şey kalmadı. Süre dolup gidiyor, görüyorsunuz.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) – Dinleyelim, öğrenelim.
BURHAN KUZU
(Devamla) – Evet, netice itibarıyla, bizim buradaki gayretimiz, değerli
arkadaşlar…
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Hocam, üniversite değil burası, karıştırdın.
BURHAN KUZU
(Devamla) – Tabii, 2003 yılında biz aldık, getirdik, dedim ki: “Ey Meclis
Başkanlığı -6 no.lu- şu elimizdeki uyum yasasını Anayasa Komisyonuna gönderin.”
Adalet Komisyonuna gönderdiler. “Adalet Komisyonu Başkanı” da yazardım o zaman
ama maalesef orası uygun görüldü, oraya verildi. Bu yanlışlara ben her zaman
karşı çıktım, ayrı bir mesele. Fakat Anayasa’ya aykırılık meselesini her
komisyon görüşebilir, zaten elimizdeki İç Tüzük bunu emrediyor, evvela buna
bakar diyor. Plan ve Bütçe Komisyonu da buna bakmış. İşin içinden çıkamasaydı
bize zaten gönderirdi onlar “Hocam, gel şu işe bir de sen bak.” derlerdi. Böyle
bir ihtiyaç doğmamış.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Bari tali komisyon olarak baksaydın da bir şey öğrenseydin.
BURHAN KUZU
(Devamla) – Anayasa’ya aykırı bir durum da yoktur benim gördüğüm kadar.
İkinci bir husus,
Sayın Ayhan, bizim Komisyondaki durum “İstedim de vermediler.” filan gibi… O üç
satırlık bir yazı. Üç satırlık yazıda diyor ki: “Biz tali toplanmıyoruz.”
Bugüne kadar Anayasa Komisyonu tali olarak hiç toplanmadı, hiçbir zaman, bizden
önce de toplanmamış.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Hocam, isterseniz deşifre ettirelim konuşmamı.
BURHAN KUZU
(Devamla) – O ayrı bir konu, toplanıp toplanmamak bize bağlı bir iştir. Biz
öyle uygun gördük “Toplanmıyoruz.” dedik. Üç satır yazıyı “İstedim de vermediler.”
filan, bunun bir manası yok. Üç satırı hemen yazdırırsın, niyet başka, orada
niyet başka, orada başka şey arıyorsun.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Sadece hukuk arıyoruz.
BURHAN KUZU
(Devamla) – Dolayısıyla, oradaki niyetin başka senin, ona da fırsat vermek
istemedik.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Sayın Başkan, sataşma var.
BURHAN KUZU
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, Hükûmetimiz bu konuda, tabii seçime gidiliyor,
altı aylık bir süre içerisinde bunları çıkarayım diyor. Seçimden sonra,
isterseniz, gelirseniz bunu siz uygulamazsınız. Bu Hükûmet de yapmış olur,
yanına olur, o kadar. Bundan rahatsız olmayın yani gelemeyeceğiz diye bir hisse
kapılmış gibi bir hâliniz var, bunu aşın artık beni dinlerseniz. Dolayısıyla,
bence bunlar üzerinde çok fazla durmayın. Siz gelirseniz kabul etmezsiniz. Bu
Hükûmet de zaten bunu kullanmak zorunda değil. Hükûmet alır bunu, altı ay,
kullanmaz ama bakın, ben size bir şey söyleyeyim: Eğer bu Hükûmet bunu
kullanmaz da seçim olursa, arkasından, en erken martta bu işi tamamlayabiliriz.
Alın, oturun, hesabınızı yapın. Hükûmet bu sebeple getirmiştir.
Bu duygu ve
düşüncelerle hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, burada hedef kısa, ödül büyük, var bunda bir
hinlik. Bir kenara yazalım bunu.
BAŞKAN - Şahsı adına Faruk Bal, Konya Milletvekili.
Buyurun Sayın
Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde
kararname çıkarma yetkisi veren kanun tasarısı üzerine şahsım adına söz aldım.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Sayın Kuzu’ya çok
teşekkür ederiz. Uzun uzun -İtalya’dan, Fransa’dan vesair
yerlerden- gayet akademik bir konuşma yaptı ama meselenin özüne gelmedi. Ben sizin meselenin özüne gelebilmeniz için bir şeyler hazırladım,
bakalım yardımcı olabilecek miyim.
Önce, biz kimiz?
Kime ne veriyoruz? Gayet basit bir soru. Biz Türkiye Büyük Millet Meclisiyiz.
Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi veriyoruz. Türkiye
Büyük Millet Meclisi yasama organıdır yani yasama, gücünü Bakanlar Kuruluna
devrediyor yani yürütme organına devrediyor yani Bakanlar Kurulu hem yasama
organı hem yürütme organı hâline geliyor. Bugün görüştüğümüz konunun özü bu.
Bunun iyi anlaşılabilmesi için hangi hâllerde Bakanlar Kuruluna bu yetki
verilmeli, hangi hâllerde de verilmemeli noktasını iyi değerlendirmemiz lazım.
Meselenin
vahametini bu yüce Meclisin 1’inci Döneminde yaşanmış bir olayla yüce heyetin
takdirine sunmak istiyorum. Biliyorsunuz, birinci Meclis gazi Meclistir.
Birinci Meclis Kurtuluş Savaşı yapmış bir Meclistir.
Birinci Meclis önce kendini teşekkül ettirmiş, kendi içinde hükûmet kurmuş,
ondan sonra devletini kurmuş bir Meclistir ve bu Meclis Kurtuluş Savaşı
verirken, değerli milletvekilleri, Birinci Sakarya Savaşı yapılıyor. Birinci
Sakarya Savaşı’nı Meclis yapıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti o
savaşı organize ediyor ancak Meclis, Birinci Sakarya Savaşı yapılırken Meclisin
ve Hükûmetin başındaki Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e yetkisini vermiyor.
İkinci Sakarya Savaşı’na geliyoruz: İkinci Sakarya Savaşı’nı
Türkiye Büyük Millet Meclisi hükmi şahsiyet olarak yapıyor, o savaşı yaparken
dahi kendi yetkisini Meclisin Başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e vermiyor, ta
ki Eskişehir-Kütahya savaşında ordu içerisinde bir sıkıntı oluşup ricat durumu,
Sakarya’nın öteki kıyısına geçme durumu olduğunda, Türkiye Büyük Millet Meclisi
yetkilerini Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e veriyor.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – O da altı aylığına vermiyor, daha kısa süre.
FARUK BAL
(Devamla) – Buradan çıkaracağımız sonuç şu: Bu Meclisin bu devleti kurarken
yasama gücüne vermiş olduğu önemi ve yasama yetkisini devrederken göstermiş
olduğu hassasiyeti 24’üncü Dönem Parlamentosu da anlamak ve buna uygun
davranmak zorundadır.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, böyle olağanüstü hâllerde dahi yasama yetkisini
devretmeyen Türkiye Büyük Millet Meclisi ne oldu da 12 Haziranda yapılacak
seçimlere giderken, iki ay kala bütün yetkisini bu kanun hükmünde kararname
yetkisinin devrine ilişkin tasarıda Hükûmete devrediyor? Hükûmet diyor ki
-anlamı şudur bunun- yetkiyi isterken: “Ben dokuz yıldır iktidarım ancak kamuyu
çekidüzene koyamadım, başarısızım.” Hükûmet diyor ki: “Ben, bu kanun tasarısı
içerisindeki yetkileri şimdiye kadar kullanmadım, kullanamadım, bu konuda
başarılı olamadım, şimdi bana bu yetkiyi verin.” Kardeşim, seçime iki ay
kalmış, bekle iki ay daha. İki ay kalmış bir ömrünü tamamlayacak yasama
Meclisinin yetkisini “parmakmatik” bir usul ile
elinden almanın hangi demokrasiyle, hangi hukukla, hangi anayasayla, hangi
evrensel değerlerle bağdaşır bir yönü var? Bunun daha iyi anlaşılabilmesi için
şöyle izah edilmesinde fayda var: Bugünkü Hükûmet diyor ki: “Ben, iki ay sonra
yapılacak seçimlerde milletin iradesini tanımıyorum, milletin iradesi benim
çantamda keklik. Bu çantamda kekliğe göre iki ay sonra yapılacak seçimlerden sonra
tekrar iktidar olacağım. Tekrar iktidar olduktan sonra da Bakanlar Kurulunu
şöyle kuracağım, kamu teşkilatında şöyle bir düzenleme yapacağım.” bunun anlamı
bu.
Değerli
arkadaşlarım, bunun anlamı buysa bunun hukukla, mantıkla, ahlakla, siyasi
etikle birleşir, özdeşir bir tarafı var mı? Hani
milletin iradesiyle biz buradaydık? 12 Hazirandan sonra ne olacağını kim
biliyor? 12 Hazirandan sonra kim öle kim kala. Bugün buradasınız, yarın
yoksunuz.
RECAİ BERBER
(Manisa) – Millet yetki verirse…
FARUK BAL
(Devamla) – Evet, evet, yarın yok olacaksınız. Bunu, bu millet elbette ki…
Çantada keklik mi
sizin oylarınız? Çantada keklik mi sizin oylarınız, bir bekle bakalım.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) – Belki siz gelirsiniz!
FARUK BAL
(Devamla) – 12 Hazirandan sonra oluşacak hükûmete bugünkü Meclisin tahakküm
etme hakkı, yetkisi var mı? Yok.
RECAİ BERBER
(Manisa) – Yetki verilir, ister kullanırsınız ister kullanmazsınız.
FARUK BAL
(Devamla) – Yok işte, bu yetki yok.
Siz, millet
iradesini tanımadığınız için, vatandaşın önüne konulacak sandığın 12 Haziranda
boş olarak konulacağının idraki içinde olmadığınız için böyle saçma, böyle
saçma sapan bir kanunu getiriyorsunuz bu Meclisin huzuruna. Biraz önce
anlattım, hangi Meclisin üyesi olduğunuzu lütfen bir anlayın. Hangi Meclisin
üyesisiniz? Gazi Meclisin üyesisiniz. Bu Meclisin Kurtuluş Savaşı yaparken bile
vermediği yetkiyi, seçimde tehdit aracı olarak kullanmak için istiyorsunuz. Kamu
görevlilerini baskı altında bulundurmak için bu yetkiyi alıyorsunuz. Emekliye
sevk edileceklerin listelerini alıp onların siyasi kanaatlerini kamuda etkin
bir şekilde değerlendirip oya çevirmek için böyle bir yetkiyi alıyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, bu yetki tasarısı demokrasiye aykırıdır, demokrasinin genetiğine
aykırıdır. Yasama ve yürütme güçlerinin, seçime gidilen bir dönemde, seçime iki
ay kalmış bir dönemde, gelecek 24’üncü Dönemin de yetkisini uhdesinde
barındırır bir şekilde kullanılması demokrasiye aykırıdır.
Değerli
arkadaşlarım, bu, Anayasa’ya aykırıdır, Anayasa Mahkemesinin içtihatlarına
aykırıdır. Anayasa’nın başlangıç hükmüne, 2’nci maddesine, 7’nci maddesine,
87’nci maddesine ve 91’inci maddesine aykırıdır.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Ve 153…
FARUK BAL
(Devamla) – Bu, siyasi ahlaka aykırıdır. Bırakın, kendi döneminiz içerisindeki
işlerinize bakın, bu dönemde ne yapacaksanız ona bakın. Eğer bu dönemde
başaramadığınız bir iş varsa bunun hesabını milletin mahkemeyi kübrasında verin, eğer aklanabilir iseniz o zaman bunu
yapın. İki aylık bir süre beklemekle… Dokuz yıl yapamamışsınız, iki ay daha
kaybetseniz ne olacak? O zaman burada mesele, yetki kanunu tasarısının
gerekçesindeki masum ifadeler değil, seçimde bu kanun tasarısı ile kamu
görevlilerini zapturapt altına, baskı altına alma işidir.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bunları biz konuştuk, sizler de dinlediniz. Biraz sonra
oylama yapılacak. İşte, demokrasinin en kötü durumu burada maalesef
gerçekleşecek. Sayın İyimaya’nın ifade ettiği, bu
parmaklarda akıl olmadığı için, parmaklar akla işaret etmediği için,
parmakların akla hizmet ederek, vicdana hizmet ederek ayağa kalkıp inmesi
meselesini halledemediğimiz için, demokrasinin bir canavarı daha burada doğum
yapacaktır.
AHMET YENİ
(Samsun) – Millet demek milletvekili demek. Milletvekiline hakaret ediyorsunuz.
FARUK BAL
(Devamla) – Dolayısıyla, “parmakmatik” bir demokrasi
anlayışıyla, emme basma tulumba gibi biraz sonra bu oylama yapılacak ve bu
oylamada, maalesef, gök kubbede hoş bir seda bırakmayacaksınız.
Hepimiz gideceğiz
milletin huzuruna. Uzun yıllar istatistikleri ortaya koymuştur ki hepimizin
içinde 1/3’ü geri gelemeyecek, 1/3’ü de seçimlerde listelerde seçilemeyecek
sıralarda olacak yani üçte 1’iniz burada olacaksınız ama vereceğiniz oylar kayda
geçecektir. Vereceğiniz oy…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bal.
FARUK BAL
(Devamla) – Bir dakika verir misiniz?
BAŞKAN – Yok
efendim. Kuralı bozmayalım, istirham edeyim.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Sayın Başkan, usul tartışmasında verdiniz birer dakika.
BAŞKAN – Hayır,
Sayın Şandır’a bir verdim, ondan sonrasında…
FARUK BAL
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, vereceğiniz oy bu gazi Meclisin kubbesinde
hoş bir seda olarak kalmayacak, demokrasi tarihimizde kara bir leke olarak
ortaya çıkacaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
Hükûmet adına
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek.
Buyurun Sayın
Bakanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
23’üncü Yasama
Döneminin son müzakerelerini yapıyoruz. Bu dönem zarfında burada görüştüğümüz
konularda, kanun tasarılarında ve sair müzakerelerde hem parti gruplarımıza hem
de teker teker hepinize yaptığınız katkılardan dolayı teşekkür ediyorum.
Tabiatıyla bu kürsüden Türkiye'nin her sorununu konuşacağız. Burada
konuşacağız, demokrasinin bir özelliği. 12 Haziranda seçimlere gidiyoruz.
Burada konuştuklarımızı, konuşmadıklarımızı millet önünde de elbette
tartışacağız, sonuçta milletimiz bir karar verecek, hepimiz o karara saygı
duyarak 24’üncü Döneme de o karar çerçevesinde başlamış olacağız.
Bugün burada
müzakeresini yaptığımız konu, amacı, kapsamı, ilkeleri belli, o konularla
sınırlı olmak üzere Hükûmete
kanun kuvvetinde kararname çıkarma yetkisi veren bir yetki
tasarısını görüşüyoruz.
Hiç şüphesiz,
değerli arkadaşlarımızın bu kürsüden ifade ettiği hususları Plan ve Bütçe
Komisyonunda da geçtiğimiz cumartesi günü dokuz saati aşkın, hatta on saate
yakın bir süre içerisinde enine boyuna tartıştık. Evvela usul yönünden
tartıştık. Komisyonun usulüne uygun toplanıp toplanmadığı dâhil, Anayasa’ya
uygunluk konuları da dâhil, bunların hepsini orada tartıştık. Hatta bu dokuz on
saatlik sürenin belki de üç dört saati -çok önemli bir kısmı- bu tartışmalarla
başladı, sürdürüldü ve sonuçta Komisyon işin esasından görüşülmesine karar
verdi ve neticede bugün, burada, Genel Kurulda bu işin müzakeresini yapıyoruz.
Evvela şunu ifade
edeyim kamuoyunun bilgilenmesi açısından: Bu yetki tasarıları sık sık Meclis
gündemine gelen konular değil. Onun için, zaman zaman basında, sanki Hükûmet bu
yetki tasarısıyla Anayasa’da olmayan, anayasal dayanağı olmayan bir konuyu
Türkiye'nin gündemine, Meclisin gündemine getiriyor gibi bir tartışma oldu, bir
algılama oldu. Bu doğru değil. Evvela, Anayasa’mızın 87’nci maddesi, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 91’inci maddedeki şartlar muvacehesinde kanun hükmünde
kararname çıkarmak üzere yetki verebileceğini ifade ediyor. Dolayısıyla bu
tasarının anayasal dayanağı evvela 87’nci maddedir. Sonra, buna dayalı olarak
da 91’inci maddedeki ve 163’üncü maddedeki kısıtlamalar hariç, sadece ekonomik
konularda değil, onun dışındaki her alanda kanun kuvvetinde kararname
çıkarabilir yetki verildiği takdirde. Dolayısıyla hem Anayasa’nın 87’nci hem
91’inci maddesinde ifadesini bulan, dayanağını bulan bir düzenlemeyi huzurunuza
getirmiş oluyoruz o sınırlamalar çerçevesinde.
İkincisi: Gerek
burada gerek yukarıda gerekse kamuoyunda, sanki bu yetki kanunuyla beraber
Meclis iradesinin iptal edildiği, Meclisin yok sayıldığı gibi ya da o anlama
gelebilecek, öyle algılanabilecek değerlendirmeler yapıldı. Bu hiç doğru değil
çünkü eninde sonunda bu yapılan düzenlemelerin hepsinin yeni baştan
değerlendirileceği, yasalaştırılacağı mekân, çatı yine burasıdır. Dolayısıyla
Meclis iradesinin ötelenmesi, dışlanması, askıya alınması da asla söz konusu
değil.
Bir üçüncü husus:
Bu düzenlemeler sadece bize mahsus da değildir. Biraz evvel Sayın Kuzu’nun
ifade ettiği gibi kanun hükmünde kararnamelerin parlamenter sistemde ki hatta
parlamenter olmayan başkanlık sistemi dâhil Anglosakson hukukunda da yerinin
olduğunu, geniş ölçüde uygulama alanı bulduğunu da ifade etmek isterim.
Dolayısıyla kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi ve buna dayalı düzenlemeler bize mahsus, bize özgü
bir düzenleme değil, tüm Batı hukukunda, gelişmiş, kökleşmiş demokrasilerde de
tartışılmasına rağmen -yeri neresidir değildir, buna gerek var mıdır yok mudur-
hâlen uygulama alanı bulan bir anayasal imkândır. Demek ki ortada bütün bu
tartışmalara rağmen bir ihtiyaç da var.
Bir başka husus:
Şimdi, bu tartışmalar ilk defa bu tasarıyla gündeme gelmiyor. Biraz evvel de
ifade edildi. 29 tane yetki yasası çıkmış. Bu yasalara dayalı olarak 7 defa
uzatılmış, 1 defa da kapsamı değiştirilmek suretiyle 36 tane yasaya, yetki
yasasına dayalı olarak 522… Bunun 55-56 tanesi sayın cumhurbaşkanları
tarafından iade edilmiş. Şu an devlet hayatımızda, toplum
hayatımızda önemli alanları düzenleyen bir model olarak, bir imkân olarak,
anayasal imkân olarak hukukumuzda, devlet hayatımızda var ve üstelik 1971’den
sonra da Anayasa hukukumuza ve parlamenter sistem içerisinde bir imkân olarak
karşımıza çıkan bu hususu, bu imkânı kullanmayan hemen hemen hiçbir başbakan da
hiçbir hükûmet de yoktur. Yani bu 522 tane kanun hükmünde kararname, ona
dayanak teşkil eden yetki yasaları tek başına iktidarlar döneminde de
kullanılmış, koalisyon hükûmetleri döneminde de kullanılmıştır. Bu,
iktidarların gücüyle alakalı bir konu da değildir. Tek başına, bizimki gibi
Anavatan Partisi Hükûmetlerinde olduğu gibi Meclis çoğunluğuna sahip olduğu
dönemlerde de kullanılmış, 91’de olduğu gibi –91-95 arası veya daha önce– çok güçlü
koalisyon hükûmetleri döneminde de bu kararname yöntemine başvurulmuş. Neden
başvurulmuş bütün bu tartışmalara rağmen? Çünkü Türkiye’de bu yolla belli
alanları düzenlemeye ihtiyaç hasıl olmuş. Bunu
kimsenin göz ardı etmemesi gerekir. Konuyu…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) - Kaç tanesi seçime giderken olmuş?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Efendim?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Kaç tanesi seçime giderken, iki ay kala olmuş?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Şimdi onu da söyleyeceğim.
Şimdi, bu
sorduklarınızın hepsine yukarıda belli ölçüde cevap verdim ama orası kapalı
oturumdu, tutanaklarda var. Şimdi, burada herkesin huzurunda ifade edeceğim.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Bir de kaç tanesi iptal edilmiş?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Şimdi, zamanlamalarına
baktığımızda, değerli milletvekilleri, Meclisin açık olduğu zaman yetki talep
eden düzenlemeler var. Meclis açık. Denilebilir ki “Niye kanun kuvvetinde
kararname çıkaracaksınız? Bak, Meclis açık -sizlerin aynen söylediği gibi-
getirin neyi yapmak istiyorsanız burada kanun olarak düzenleyelim. Niye kanun
hükmünde kararname çıkarıyorsunuz? Meclis açık.” Demek ki bir kısım yetki
yasaları Meclisin açık olduğu dönemlerde çıkmış, bir kısım yetki yasası Meclis
tatile giderken çıkmış. Onu da görmek lazım. Meclis
tatile giderken… Bir kısım yetki yasaları ise seçime giderken çıkmış. Yani
yetki yasası çıkmış, birkaç gün sonra seçim kararı alınmış ve seçime gidilmiş.
Bununla ilgili tarihleri de seçim dönemleriyle ilgili de bilgileri geçtiğimiz
yukarıdaki komisyonda verdim. Tekrar gerekiyorsa bunları sizlerle
paylaşabiliriz.
Mesela, bir misal
vermek gerekirse 3755 sayılı Yetki Yasası, 6/6/1991’de
çıkarılmış, 9/6/1991’de Resmî Gazete’de yayımlanmış,
Meclis tatile girmiş arkasından ve 20 Ekimde de Meclis seçime gitmiş.
Dolayısıyla 87’de de böyle bir durum var, 95’te de -aradaki mesafe biraz uzak
olmakla birlikte tatilden sonraki süreyi hesaba kattığınızda- Meclis seçim
kararını verdiği dönemde de bunlar çıkarılmış. Dolayısıyla bizim hukukumuzda
geriye dönüp baktığımızda her üç ayrı dönemle ilgili olarak da yetki yasaları
çıkarılmış, buna uygun kararnameler de çıkarılmıştır.
Şimdi, bu Hükûmet
açısından baktığımızda: Bakınız, şu kadar zamandır söylüyorsunuz. 2002’den bu
tarafa biz böyle bir yetki talebiyle karşınıza gelmedik. Aynen sizin
söylediğiniz gibi, mümkün olduğu kadar her türlü düzenlemeyi bu çatı altında
tartışarak yapmaya çalıştık. Bugün bir ihtiyaç olarak karşımıza çıkıyor. Bu
ihtiyacı değerlendirmek adına da Anayasa’daki bir imkânı değerlendiriyoruz. İyi
niyetimizin göstergesi olarak geriye dönüp baktığımızda -itirazen
söylendi- evet üç aylık, altı aylık var, bir yılık, iki yıllık var, beş yıllık
yetki yasası var. Dört yıl sekiz aylık, dört buçuk yıllık, dört yılın üzerinde
yetki alan imkânla da karşıya gelinmiş. Demek ki biz burada altı aylık Meclisin
bu seçim dönemini de hesaba katmak suretiyle bir an evvel yapacağımız
düzenlemeleri sizin huzurunuza getirebilmek adına iyi niyetle diyoruz ki: Bize
bu konularda amacı, kapsamı, ilkesi belli konularda altı aylığına yetki
vereceksiniz ve biz bu düzenlediğimiz hususları kamuoyu önünde sizinle buraya
getireceğiz. Şöyle bir suçlama yaparsanız haksızlık olur: “Bakınız, durup durup sekiz buçuk yıl sonra şimdi mi bunu…”
Değerli
arkadaşlar, bu Parlamentoya kimse haksızlık etmemelidir. En evvel kendimiz
etmemeliyiz. Sizlerle beraber, sizlerin de katkısıyla gece sabahlara kadar
çalıştık, boş kalmadı bu Meclis. Bu ülkenin çok sorunu var, çok sıkıntısı var,
çok hızlı değişen bir yapımız var, toplumsal yapımız var. Bölgede, dünyadaki
olan gelişmeleri en evvel algılayan, yorumlayan bunun karşılığı olarak da hem
mevzuatında hem de devlet yapısında süratli değişikliklere ihtiyaç duyan bir
ülkeyiz. Dolayısıyla, biz, aradan geçen, 18 Kasım 2002’den bu tarafa, bir
taraftan Avrupa Birliğiyle ilgili anayasal ve yasal düzenlemeler yaptık, alan
düzenlemeleri yaptık, yapısal düzenlemeleri yaptık. Sabahlara kadar -hepinize
teşekkür ediyoruz- bu Meclis sabahlara kadar çalıştı. Dolayısıyla, Meclis sanki
altı ay, bir sene hiç çalışmadı, hiçbir şey yapmadı; durup dururken bir yetki
yasasıyla aradan geçen zamanı kapatmak adına böyle bir yola başvurdu. Bu doğru
değil. Meclis, Türkiye’de, devlet kurumları içerisinde geçmişte de bugün de
-iddia ediyorum- en çok çalışan, en çok çabalayan, milletimize de bu manada en
çok hizmet veren ve Türkiye’nin her meselesinin enine boyuna konuşulduğu ve
konuşulacağı yegâne de kurumdur. Bunda hepimizin de ittifak etmesi lazım. Bu
sekiz buçuk yılda Türkiye çok şey kazandı, çok şey değişti, çok önemli
noktalara da geldik. Bunları toplum önünde de tartışmaya devam edeceğiz.
İnanıyorum ki milletimiz, benim burada söylediğimi de 12 Haziranda teyit
edecektir.
Gelin, meseleye
böyle baktığımız takdirde… Bu düzenlemelerle getirdiğimiz husus Anayasa’ya
aykırı değil. Aslında, bizim Anayasa’mız kanun kuvvetinde kararnameyle
düzenlenebilecek alanı çok geniş tutmuş, bunu sınırlandıran Anayasa Mahkemesi
kararlarıdır. Bunu şikâyet anlamında söylemiyorum, bir tespit olarak
söylüyorum. Değilse üç konu hariç, temel haklar, kişisel haklar, siyasi haklar
dışında, 163’üncü maddedeki bütçe kanununda değişiklik anlamındaki husus bir
tarafa, her alanda kanun kuvvetinde kararname düzenleme yetkisi var. Anayasa
bize, böylesine bir çoğunluğa bu kadar geniş imkân vermiş olmasına rağmen,
bakınız, sekiz buçuk yıldır ilk defa sizin karşınıza bir yetki talebiyle
geliyoruz. Hatta bu konuyla ilgili bir kısım makalelerde “Bu altı aylık süre azdır.”
dediler. Siz bu düzenlemeleri yapacaksanız bunu daha uzun yapmanız tarzında yol
gösteren, tenkit eden, telkin eden yazılar da çıktı ama biz altı aylık sürenin
yeteceği kanaatindeyiz Meclise olan saygımızın, inancımızın gereği. Çünkü altı
ay içerisinde biz yapacağımız düzenlemeleri yapar, onu da Meclis huzuruna
getirir ve böylece yapılması gereken hususlar ne ise bunları gerçekleştirmiş
oluruz.
Kaldı ki bir
başka şeyi daha ifade etmek isterim değerli milletvekilleri: Kanun hükmünde
kararname konusu -demin söyledim- sadece ekonomik konularla ilgili değil ya da
olağanüstü durumların söz konusu olduğu zamanlarda başvurulacak bir yol değil.
O türlü kanun hükmünde kararnameler zaten Anayasa’da var, “sıkıyönetim ve
olağanüstü hâller hariç” diyor. Olağan dönemde de bir sorun çözme yöntemidir,
ülkenin sorunlarına bir yasal zemin oluşturabilme ve ülkenin sorunlarını
çözebilme noktasında bir anayasal fırsattır.
Şunu kabul
etmemiz gerekir değerli milletvekilleri: Devlet hayatı, kamu hayatı son derece
dinamik bir hayat. Toplum devamlı değişiyor, ne sekiz sene evvelin ne on sene
evvelin Türkiye’si var. Bazen bir sene içerisinde çok şey değişiyor.
Teknolojideki gelişme, dünyada olup bitenler devlet hayatında da süratli
değişikliklere ihtiyaç gösteriyor. Bu ihtiyaçların karşılanabilmesi, bu
düzenlemelerin yapılabilmesi için kanun hükmünde kararname meselesi zaten bu
neviden zaruri ihtiyaçlar sebebiyle anayasa hukukumuza, devlet hayatımıza
girmiş, Batı’daki varlık sebebi de budur.
Kaldı ki zaten
geriye dönüp baktığımızda çıkarılan bu 522 kararnameden, değerli
milletvekilleri, 250’ye yakını…
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – 631.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – 631’se daha fazlası, ama bizdeki
kayıtlar, arkadaşlarımız, 522 olarak ifade ediyor.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Hayır, 631.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Zararı yok. Benim dediğimi de kabul
etseniz, sizinkini de kabul etseniz 250’ye yakını kamu kurum ve kuruluşlarının
yeniden düzenlenmesiyle alakalı. O zaman sormazlar mı -eğer soruyu bize
soruyorsanız- bizden evvelki hükûmetlere -ki bu yola başvurmamış hiçbir hükûmet
yok, hiçbirisi de zaafından, zafiyetinden dolayı buraya başvurmadı- 250’ye
yakın kanun hükmünde kararname devlet organlarının yeniden teşkiliyle
ilgiliyse, o zaman sormazlar mı “Siz niye düzeltemediniz? Siz niye o yollara
başvurdunuz? Siz niye o yol ve yöntemlerle sorunları aşmaya gittiniz de
Parlamentoya getirmediniz, buraya getirmediniz?” diye.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – O zaman niye dava açtınız?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Hâlbuki “Parlamentoya getirilmedi.”
tabiri de hoş değil, eninde sonunda her şeyin geleceği nokta burasıdır.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sayın Çiçek, bu imza sizin değil mi?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Bir dakika şimdi… Bir dakika…
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Siz dava açtınız. İmzanız var, imzanız.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Sayın İnce, bakın, şimdi bir şey
rica edeceğim ben sizden: Siz Grup Başkan Vekilisiniz. Bak, hakkımı yiyorsunuz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Hayır, imzanızı sordum. Bu imza kimin?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Grup başkan vekilleri ağır oturur,
batman götürür. Biraz sorumlu davranın, sorunlu davranmayın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Rica edeceğim, bak, şunun şurasında bir hafta zaman
kalmış, yapmayın.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Bence Başbakan Yardımcısı da eski attığı imzanın hesabını
vermelidir. Bu imza kimin?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Benim üslubum incedir, sizin
soyadınız İnce. Bu doğru değil. Gelin, üslubumuzu da inceltelim, tutumumuzu da.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Bu imza kimin?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Şimdi, onun izahını yaparım, onun
izahını yaparım.
Şimdi, o altına
imza koyduğumuz konuyu Anayasa Mahkemesi iptal etti.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Evet.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Neden dolayı iptal etti? Demek ki
biz yanlış söylememişiz, doğru söylemişiz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sayın Çiçek, aynısını yapıyorsunuz şimdi. Bu imza kimin?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Bizim doğru söylediğimizi Anayasa
Mahkemesi de kabul etmiş. Neden dolayı? Kapsamı olmadığından
dolayı.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Hayır, hiç alakası yok, hatta şimdikinin kapsamı daha geniş.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Onun için, dikkat ederseniz
getirdiğimiz bu yetki tasarısında en fazla hacim işin kapsam kısmındadır.
O iptal edilen
tasarıda amaçla kapsam birleşmiş gözüküyor, kapsamı olmadığı için iptal edildi.
Biz doğru bir şey söylemişiz, Anayasa Mahkemesi de bizi teyit etmiş.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Sayın Bakan, “Pozisyonum değişti, görüşüm de değişti.” deyip
kurtulun.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Pozisyonunuza göre görüş...
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Müsaade ederseniz, siz eğitimden
ben de biraz hukuktan anlarım. Herkes kendi alanında konuşsun, birbirimizi
üzmeyelim, demin, Sayın Hocamın da tavsiyesine uygun olarak.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – İsterseniz imza konusunda konuşalım, ortak alan olsun.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Dolayısıyla, o imza benim, o imza
bizim, o yaptığımız itirazın doğru olduğunu da Anayasa Mahkemesi teyit ettiyse
bunu ikide bir ismimi telaffuz ederek gündeme getirmeniz sanki büyük bir
kabahat işlemişiz, yanlış işlemişiz gibi, böyle bir şey var.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Büyük bir çelişki, tutarsızlık.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, biz bu
tasarıyı hazırlarken elbette Anayasa’yı, uluslararası hukuktaki uygulamaları ve
hiç şüphesiz Anayasa Mahkemesinin geçmişte on konuyla ilgili olarak... On
tanesi Anayasa Mahkemesine gitmiş.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) - On iki tanesi Anayasa Mahkemesince iptal.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) -
On iki tanesi… İki tanesi kısmen iptal, iki tanesi. Orada
dile getirdiği hususları, öne çıkardığı hususları dikkate alarak getirdiğimiz
bir düzenlemedir.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) - Hiç dikkate almamış, hiç ilgisi yok.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Şimdi siz diyeceksiniz ki:
Anayasa’ya aykırı.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Aykırı.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Biz de diyoruz ki: Anayasa’ya
uygun. Neticede demokraside tartışmanın yolu bir yerde kesmektir. Aykırıdır,
uygundur… İşte bunu bir usul çerçevesinde tartışıyoruz. Eğer sonunda siz hâlen
kanaatinizde ısrar ediyorsanız Anayasa Mahkemesine gidecektir.
Yalnız, burada
yeri gelmişken bir şey ifade edeyim: Şimdi, Anayasa Mahkemesinin Teşkilat,
Kuruluş Yasası’nı geçtiğimiz günlerde burada konuştuk.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Anayasa Mahkemesi üyelerine kırmızı pasaportları verdiniz.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Onunla ilgili her şey söylendi.
Şimdi, hâlen, bu işe bir noktayı koymak lazım. Orayı “iktidarın arka bahçesi”
vesaire tarzındaki ifadeler yakışık almaz, doğru olmaz.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Arka bahçeniz, aynen öyle!
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Aynen öyle!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Orada görev yapan tüm yargıçları
zan altında tutacak, onları töhmet altına sokacak ifadeler doğru değildir.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Geçmişte hep siz söylüyordunuz.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Bunları reddederim, onlar adına da
reddederim çünkü burada kendilerini savunma imkânları yoktur. Oradaki insanları
sırf bir teşkilat yasası çıkarıldı diye vicdanlarını bir tarafa bırakacak,
askıya alacak, hukuku bir tarafa alacak, biz böyle dedik diye bize göre karar
verecek. O zaman mefhumu muhalifinden şöyle bir şey çıkar: Eskiler de sizin
dediğiniz gibi…
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Hayır, eskiden hukuk vardı, şimdi siz varsınız!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – “Eskiler de sizin arka bahçenizdir”
diye oradaki insanları suçlamak gibi bir durumla karşı karşıya kalırız. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Yapmayın yani bu kürsü bir suçlama aracı değildir.
Burada her türlü değerlendirmeyi yaparız ama burada olmayanları suçlamak bence
bu kürsü açısından da doğru olmadığı gibi İç Tüzük açısından da çok uygun bir
üslup olmadığı kanaatini taşıyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Sekiz buçuk senedir çıkarmadığınız kararnameyi şimdi niye
çıkarıyorsunuz?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Bu tasarının milletimize, ülkemize
hayırlı olması dileğiyle hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Çiçek.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun
efendim.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sayın Başkan, Sayın Çiçek konuşmasında “Siz Grup Başkan Vekilisiniz,
daha ağırbaşlı olmalısınız.” dedi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ben buna
katılıyorum. Ben gerekli ağırbaşlılığı gösterdiğime inanıyorum. Grup Başkan
Vekilinin bir diğer görevi daha vardır ki konuşurken belgeyle, bilgiyle
konuşmalıdır. Bence Sayın Çiçek… Ben imzasını sordum Sayın Çiçek’in, açıklaması
şudur: “O zaman muhalefet milletvekiliydim, şimdi Başbakan Yardımcısıyım,
şartlar değişti…” (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Hayır, hayır, hiç öyle bir şey
söylemedim.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Ben imzayı söyledim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Şahsı
adına Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz Tunç.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yetki kanunu tasarısının tümü
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Benden önce konuşan Değerli
Başbakan Yardımcımız ve AK PARTİ Grubu adına konuşan, aynı zamanda benim de
Anayasa Hukuku Hocam olan Değerli Burhan Kuzu Hocamız yetki kanunu tasarısının
anayasa hukuku açısından değerlendirmelerini yaptılar… (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Eyvah!
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Senin nasıl geçtiğin belli oldu hukuk derslerinden!
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) – Ben Hocamıza ve Değerli Bakanımıza çok teşekkür ediyorum.
Kanun hükmünde
kararname çıkarma yetkisi Anayasa’mızın 91’inci maddesinde düzenlenmiştir. 82
Anayasası’ndan önce de var olan bu yetkiyi hükûmetler 1971 yılından 2001 yılına
kadar zaman zaman kullanmışlardır. Bugün bu yetki tasarısına itiraz eden
partilerin, Cumhuriyet Halk Partisinin, Milliyetçi Hareket Partisinin iktidarda
olduğu dönemlerde de bu yetki kullanılmıştır, hatta bu yetki Anayasa’ya Cumhuriyet
Halk Partili Nihat Erim tarafından konulmuştur.
AK PARTİ’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana ise kanun
hükmünde kararname yetkisi hiç kullanılmamıştır. 12 Haziran 2011 tarihinde
yapılacak olan seçimler nedeniyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu haftanın
sonundan itibaren çalışmalarına ara verecektir.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Seçimle ne alakası var! Olsaydı 2007 seçimlerinde isterdiniz!
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) – Yapılacak olan genel seçimlerin ardından Türkiye Büyük Millet
Meclisinin yeniden teşkili ve hükûmetin kurulması çalışmalarının yanı sıra ekim
ayında başlayacak bütçe süreci de dikkate alındığında, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin uzun bir süre için yasama faaliyetlerinde bulunmayacağı açıktır.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Peki, bütçe ilk defa mı yapılacak! Her bütçede yetki mi alınacak!
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) – Bu nedenle kamu hizmetlerinin etkin işleyişi açısından aciliyeti olan konuların Hükûmete verilecek bir yetki
çerçevesinde çıkarılacak kanun hükmünde kararnamelerle gerçekleştirilmesi, kamu
yönetimimizde etkinlik ve verimliliğin artırılmasına katkı sağlayacaktır.
Anayasa Mahkemesi
kanun hükmünde kararnameler konusunda, 1990 yılından başlayarak verdiği
kararlarıyla bir yandan Anayasa’nın bazı açık hükümlerini fiilen etkisiz
kılmış, diğer yandan da bu konuda Anayasa’da olmayan ivedilik, zorunluluk ve
önem gibi yeni hükümler eklemiştir. Anayasa Mahkemesinin Anayasa’nın açık
hükümlerini geçersiz kılacak veya Anayasa’ya Anayasa’da olmayan hükümler ilave
edecek kararlar vermesi hukuken mümkün değildir. Anayasa’nın açık hükmü
ortadayken Anayasa Mahkemesinin âdeta anayasa normu koyarcasına karar vermesi
yanlıştır. Anayasa normu koymak veya anayasa normlarını değiştirmek yalnızca ve
yalnızca millî iradeye, Türkiye Büyük Millet Meclisine aittir. Bu nedenle,
millî iradenin temsilcisi olan milletvekillerimizin anayasa normunu göz ardı
ederek Anayasa Mahkemesinin geçmişte verdiği hukuka aykırı kararlarını
savunmaları doğru değildir.
Yüce Meclisin
dikkatlerine bu müzakerelerde farkına varılmayan bir yanlışı sunmak isterim.
Kanun hükmünde
kararname ve yetki kanunu kurumu, sınırları, yasakları ve kapsamı anayasa normu
tarafından ihdas edilmiş bir kurumdur. Bir anayasal kurumun Anayasa bütününe
veya herhangi bir maddesine aykırılığından söz edilemez. Bazı sözcüler Anayasa
Mahkemesinin kararlarına aykırılık ile anayasa normuna aykırılığı birbirine
karıştırmaktadırlar.
Anayasa Mahkemesi
1990 yılına kadar kanun hükmünde kararname ve yetki kanunu kurumlarını
Anayasa’nın sözüne ve özüne uygun şekilde anlamış, uygulamış ve itirazları buna
göre sonuçlandırmıştır. Anayasa Mahkemesi 1990 yılından itibaren kararlarını
Anayasa’mızın 91’inci maddesi karşıtlığında kurmuştur. Anayasa Mahkemesinin
karar çizgisindeki bu değişiklik siyasal koşullar ve siyaset bilimi bakımından
değerlendirilebilir.
Şimdi, her
birimizin önünde var olan Anayasa’nın 91’inci maddesini dikkatle okuyalım.
Hangi cümlesinde “önem” kelimesi var, ivedilik ve zorunluluk kriterleri
var?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Anayasa Mahkemesi kararlarında var.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) - Yüksek Parlamentonun asgari 330 oyla başarabildiği anayasa
değişikliğini, anayasa bilimi söylemiyle kurucu iktidar yetkisini Anayasa
Mahkememiz hangi anayasa normundan almaktadır? Yetki yasasının veya kanun
hükmünde kararnamenin Anayasa’ya aykırılığı ile Anayasa Mahkemesi kararlarına
aykırılığını birbirine karıştırmamalıyız. Anayasa Mahkemesi kararlarının
bağlayıcılığı iptal ettiği normların yürürlükten kalkmasıyla sınırlıdır. Yüksek
Meclis, anayasa normunu Anayasa Mahkemesinin anladığının dışında, yepyeni bir
bakış açısıyla yorumlayabilir.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Sayın Çiçek dedi ki: “Anayasa Mahkemesinin bütün kararlarına
uygun.” Sen diyorsun ki: “Bağlayıcı değil Anayasa Mahkemesi kararları.”
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) - Bu nedenle modern Anayasa yargısı, Anayasa Mahkemesinin karar
gerekçelerinin yasayıcı organları bağlamadığı temeli üzerine kuruludur. Bizim
için aslolan Anayasa’nın bağlayıcılığıdır. Bugün
görüşülen iş, Anayasa’nın özüne ve sözüne merkezî bir uygunluk içindedir.
Doktrinde ve muhalefet şerhlerinde ağır eleştiriye uğrayan Anayasa
Mahkemesinin, konuya özgü kararlarını gözden geçireceğini ummaktayım. Bir
içtihat otokritiği Anayasa Mahkememizi de Anayasa eksenine çekecektir.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Cesaretlendiren sizi o zaten!
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – “İçtihat değişecek.” diyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Anayasa’mızın 91’inci maddesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Bakanlar
Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebileceği, ancak
sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasa’da yer alan temel
haklar, kişi hakları ve ödevleri ile siyasi haklar ve ödevlerin kanun hükmünde
kararnamelerle düzenlenemeyeceği hükme bağlanmıştır. Yine maddede, yetki
kanununun, çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin amacını, kapsamını,
ilkelerini, kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla kararname çıkarılıp
çıkarılamayacağını göstermesi gerektiği belirtilmiştir.
Görüşmekte olduğumuz yetki kanunu tasarısına baktığımızda, kamu
hizmetlerinde düzenlilik, etkililik ve verimlilik sağlanması ve kamu
görevlilerinin çalışmalarında etkinliğin artırılması amacıyla mevcut
bakanlıkların birleştirilmesine, kaldırılmasına veya yeni bakanlıklar
kurulmasına ve bunların bağlı kuruluşları arasındaki hiyerarşik ilişkinin
yeniden belirlenmesine, mevcut, birleştirilen veya yeni kurulacak bakanlıkların
görev ve yetkileriyle taşra ve yurt dışı teşkilatlarının düzenlenmesine ve
bakanlıklarda ve bakanlıkların bağlı kuruluşlarında istihdam edilen memur, işçi
ve sözleşmeli personelin atanma ve nakil esaslarının belirlenmesine ihtiyaç
duyulduğu ve bu konularla ilgili olarak altı ay süreyle ve bu süre içerisinde
birden fazla kararname çıkarılabilecek şekilde Bakanlar Kuruluna yetki
verilmesi ve bu yetki kullanılırken uyulacak ilkeler belirlenmiştir. Tasarıda Anayasa’nın öngördüğü şekilde amaç ve kapsam net bir
şekilde belirlenmiş, ilkeler ve yetki süresi de açıkça düzenlenmiştir. Bu
nedenle, Anayasa’ya aykırılık tartışmaları yersizdir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sekiz buçuk yıllık AK PARTİ İktidarında parti
programında ve hükûmet programlarında taahhüt edilen hususlarda çok büyük
mesafeler alınmıştır. Demokrasimiz bu dönemde güçlenmiştir. Her alanda
iyileştirmeler sağlanmış, ülkemizin itibarı AK PARTİ İktidarında artmıştır.
Milletimiz geleceğe bu dönemde güvenle bakmaya başlamıştır. Türkiye Büyük
Millet Meclisi yoğun gündemlerle çalışmış, temel kanunlarımızın tamamına yakını
çağımızın ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde değiştirilmiştir. 11 Haziran
seçimleri ve yaz dönemi ve ardından yapılacak bütçe görüşmeleri nedeniyle
geçecek zamanda ihtiyaç duyulan, milletimizin menfaatine olan, özellikle kamu
yönetiminde daha etkin ve verimli çalışmayı sağlayacak bu düzenlemelerin hayata
geçirilmesine itiraz etmenin doğru olmadığını belirtmek istiyorum. Kurulması
düşünülen Gençlik ve Spor Bakanlığına, Ekonomi Bakanlığına, Dış Ticaret
Bakanlığına, Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım Bakanlığına kimin itirazı
olabilir? Seçimlerin hemen akabinde yeni hükûmet kurma çalışmaları
gerçekleştirilecektir. Yeni hükûmet kurulurken bu bakanlıklarla ilgili yeni
mevzuatın hazır olması ülkemizin zaman kaybetmesinin önüne geçecektir.
Muhalefete mensup milletvekillerimizin de bu zaman kaybına gönüllerinin razı
olmayacağını düşünüyorum.
Bu duygu ve
düşüncelerle Yetki Kanunu Tasarısı’nın ülkemize ve milletimize hayırlı, uğurlu
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Tunç.
Sayın
milletvekilleri, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Genç…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
aslında yetki verme hükûmete Anayasa’dan kaynaklanan bir durumdur. Ancak burada
getirilen yetki kanunuyla Hükûmete verilen kanun hükmünde kararname çıkarma
yetkisi çok geniş. Burada şimdi deniliyor ki: “Memurların seçilmesi, terfi
etmesi, yükselmesi ve görevden alınması…” Siz memuru hangi koşullarda görevden
alacaksınız, hangi koşullarda emekliye sevk edeceksiniz? Bu, temel hak ve
özgürlüklere bir saldırıdır. Şimdi, emekliye sevk işlemlerini 5510 sayılı
Kanun’la mı yapacaksınız yoksa özel bir emeklilik statüsü mü getireceksiniz?
Bir de Anayasa
Mahkemesinin kuruluş kanununu çıkardınız, Anayasa Mahkemesi Başkanına orada
yıllarca çalışan insanların görevine son verdirttiniz, açığa aldınız. Yani,
burada da aynı sistemi getiriyorsunuz. Memurların görevine son verdiğiniz zaman
memur güvencesi olur mu? Yani orada amir o zaman kadına diyecek ki: “Gel evimde
bulaşık yıka, yoksa seni buradan atarım.” Bununla o getiriliyor. Yani kamu
görevlilerinin güvencesi kalmıyor.
BAŞKAN – Sayın
Yalçın.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli Bakanım,
şunu sormak istiyorum: Şimdi, bu kanun maddeleri içerisinde personel rejimi
etkilenecek kurumların yasalarına işaret edilirken Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanunu’ndan da bahsedilmekte. Aynı zamanda normal devlet memurları prosedüründe “emekliye sevk etme işlemi” tabiri bu yasada
geçtiği zaman da bu sanki biraz silahlı kuvvetlere ilişkin bir jargon, normal
devlet memurları için böyle bir düzenleme çok kullanılmıyor. Baktığınızda, daha
ziyade bakanlıkların ihdası, ayrılması, birleştirilmesi gibi takdim ettiğiniz
bu hususta nereden icabet etmiştir de Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu
da bu kanun içerisine alınmıştır? Bu kanun geçerse Türk Silahlı Kuvvetlerinde
emekliye sevk etmeyi düşündüğünüz kimler vardır ya da bu yasadan etkilenecek
askerî personel hangi vasıf ve evsaftadır?
Teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Yalçın.
Sayın Günal.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
yukarıda da sordum ama demin de “Cevaplayacağım.” dediniz. Ben merak ediyorum,
sizin saydığınız kanun hükmünde kararname çıkarma yetki kanunlarının kaç tanesi
seçime gidilirken çıkarılmıştır? Onların içerisinde bu kadar geniş yetki
verilen var mıdır? Hangisinde, “Seçime giderken çıkarıldı.” dediklerinizden
hangisinde bu kadar geniş düzenleme; sekiz buçuk yılda yapamadığınız her şeyi
pakete koyup bütün kurumları, az önce Sayın Yalçın’ın dediği gibi TSK dâhil
koyarak yapılmış bir yetki kanunu var mıdır? Bunların kaç tanesini Anayasa
Mahkemesi iptal etmiştir, iptal edilmeyen neler kalmıştır? Merak ediyorum.
Demin de “Cevap vereceğim.” dediniz ama belki bu vesileyle -zaman yetmediği
için- cevap verirsiniz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Günal.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu
tasarı yasalaşırsa hangi bakanlıklar kapatılacak veya ikiye, üçe bölünerek yeni
bakanlıklar oluşturulacaktır? Söz konusu bakanlıkların resmî görüşleri alınmış
mıdır? Alınmışsa hangi bakanlık nasıl bir görüş vermiştir?
Bir de tasarının
1’inci maddesinin 20’nci fıkrası, diğer kanun ve kanun hükmünde kararnamelerle
ilgili düzenlemeleri de kapsıyor. Kafanızdaki diğer kanun ve kanun hükmünde
kararnameler hangileridir? Bunlarla kimlerin canlarını yakmayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Şandır…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, kamu
kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen memurlar, işçiler ve sözleşmeli
personelin atanma, nakil, görevlendirilme, seçilme, terfi etme, yükselme,
görevden alınma ve emekliye sevk edilmesinin usul ve esaslarını belirlemek
üzere yetki alıyorsunuz.
Şimdi, bu kadar
geniş bir yetkiyi seçim öncesinde alırken seçimi yönetecek kamu çalışanlarına
bir baskı uyguladığınızı düşünüyor musunuz? Birinci sorum bu.
İkincisi: 2000
yılında 57’nci Cumhuriyet Hükûmeti tarafından çıkartılan kanun hükmünde
kararname veya yetki yasasına karşı demiştiniz ki, bir arkadaşınız: “
’Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve
yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ödenekleri ve diğer özlük işleri
kanunla düzenlenir.’ Kararnamelerle düzenlenir demiyor ‘kanunla düzenlenir,’
diyor.” diye bir arkadaşınız itiraz etmiş, Anayasa Mahkemesine gidiş
gerekçesine de bunu yazmışlardır. Bu söz bugün doğru değil midir? Dün mü
doğruydu, bugün mü doğru Sayın Bakan?
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Paksoy…
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, yine
ben de memurlarla ilgili sormak istiyorum: Seçimlere iki ay kala almak
istediğiniz bir yetkiyle emeklilik zamanı gelmiş memurları emekli etmeyi
düşünüyorsunuz. Emekli edeceğiniz bürokratlar sizin gibi düşünmeyen, diğer
partilerin görüşlerini benimseyenlerden mi olacaktır?
İkinci sorum:
Yargı kararıyla iade edilen kaç adet üst düzey bürokrat vardır? Bunları mı
emekli etmeyi düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Çelik…
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
Anayasa’nın 91’inci maddesi ikinci fıkrası yetki kanununun amaç, kapsam, ilke
ve kullanma süresine ilişkin hüküm içeriyor. Yine Alim
Işık Bey’in ifade ettiği gibi -ben onu tekrarlamak istiyorum- 1’inci madde 2/a
20’nci madde ve yine madde 1’in 2/b 7’nci maddesi; yani “Diğer kanun ve kanun
hükmünde kararnamelerin” diye başlayan cümleler her ikisi de. Burada sınır
konulmuyor ve geniş bir düzenleme öngörüyor. Bu durumda siz devlet
teşkilatlanmasında neler yapacaksınız? Onu o zaman Genel Kurula anlatır
mısınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Bakanım,
buyurun efendim.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Evvela şunu ifade
etmek istiyorum: Çıkarılan bu 522 adet kanun hükmünde kararnamenin 250 kadarı
kamu kurum ve kuruluşlarının yeniden yapılanmasıyla ilgili, önemli bir kısmı da
personel rejimiyle ilgilidir. Doğal afet gibi vesaire, bu konularda da
çıkarılmış olan kararnameler var. Yani genel tasnif olarak baktığımızda, önemli
bir kısmı kamu kuruluşlarının yeniden yapılanması, ikincisi de personel
rejimiyle ilgili düzenlemelerdir. Dolayısıyla ilk defa…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Personelin durumunu iyileştirmek için alıyorsunuz bunu, görevine
son vermek için değil.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – “İyileştirme” dediğinizde,
tabiatıyla… Biz de başka maksatla alıyor değiliz. Onları kanun hükmünde
kararnameler çıktığında zaten göreceksiniz. Demek ki personel
rejimiyle ilgili kanun hükmünde kararname çıkarmak mümkün. Bunun
sınırları da zaten burada belirtilmiş oluyor. Nitekim,
misal vermek gerekirse, önümdeki listede, 2171, 2999, 3268, 3990, 4214, 4615,
en son personelle ilgili olarak 2001’de çıkmış olan 4639. Yani 1978’den bugüne
kadar personel rejiminin düzenlenmesiyle ilgili kanun hükmünde kararname
çıkmış, aşağı yukarı genel yazılım tarzı da bizim burada ifade ettiğimiz gibi.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Burada görevine son verme yok.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Anayasa Mahkemesiyle ilgili olarak
değerli milletvekilleri, anlaşılıyor ki bu kanun konuşulurken müteaddit defalar
gündeme gelecek. O kanun tasarısı görüşülürken ifade ettik, Anayasa
Mahkemesinin teşkilat, kuruluş ve yargılama usulleriyle ilgili kanun
düzenleniyor. Düzenlenirken orada personel rejimiyle ilgili, personelin özlük
hakları, kadro durumuyla ilgili de bir kısım düzenlemeler var. Mesela, orada,
aklımda kaldığı kadarıyla -bir iki eksik ya da fazla olabilir, ondan özür
dilerim- on sekiz tane müdürlük varsa yediye, sekize düşüyor. Şimdi geri
kalanların durumu ne olacak? Bunların taşra teşkilatı da olmadığı için…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Anayasa Mahkemesi Başkanına yetki vereceksiniz.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Sayın Genç, müsaade ederseniz ben
bir şey söyleyeyim.
Şimdi, on sekiz
tane müdürlük var da sekize düşüyorsa on tanesinin durumu ne olacak?
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Niye düşürdünüz?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Daha evvel Yargıtay Kanunu’nda ek
bir madde var. Yargıtay Kanunu’ndaki o ek düzenleme de bu dönemde çıkmış değil.
Oradakine paralel olarak deniliyor ki: “Eğer bu türlü düzenlemeler sebebiyle
bir kısım insanların mağduriyetine imkân vermemek adına, bunlar Adalet
Bakanlığındaki kadrolara aktarılmak suretiyle özlük haklarının korunmasına
imkân sağlanır.” Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesindeki o düzenleme bugüne mahsus,
bu defaya mahsus ve bu mahkemeye mahsus bir düzenleme değil. Aynı şey Yargıtay
Kanunu’nda var bildiğim kadarıyla. O gün Adalet Bakanlığı bürokratları şunu
söyledi: “Aynı şeyi Danıştay da bizden istiyor bir düzenleme gerektiğinde.”
Çünkü bir ihtiyaç var, ihtiyaç 8 kişiyse 10 tane insanın özlük hakları nasıl
olacak, bunun düzenlenmesi gerekiyor, o nedenle.
İkinci olarak:
Geriye dönük olarak çıkarılmış olan… Sayın Yalçın’ın sorduğu soru, deniliyor ki
“Türk Silahlı kuvvetleriyle ilgili düzenleme…” Belli ki bu soruyla ilgili
olarak bir tereddüt var, onu ifade etmek için söylüyorum. Şimdi, daha evvel
çıkarılmış olan yetki veren kanunlarda, 26/9/1978
tarihli 2171 sayılı, 24/4/1984 tarihli 2999 sayılı, 12/3/1986 tarihli 3268
sayılı, 18/5/1994 tarihli 3990 sayılı, 28/11/1996 tarihli 4214 sayılı,
21/12/2000 tarihli 4615 sayılı, 10/4/2001 tarihli 4639 sayılı yetki
kanunlarında da diğer kanunlar zikredildiği için personel rejimiyle ilgili,
Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili de düzenlemeler var. Çünkü bir kısım özlük
haklarıyla ilgili düzenleme olacaksa, bir kısım imkânlar sağlanacaksa,
düzenleme yapılacaksa bu kanunlar bu düzenlemelerde de var.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Özlük hakları var mı bunun içinde?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Hangisi?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Mali yetkiyle ilgili bir şey var mı?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Ha, personel rejimi şimdi, bir kadro
değişti, ihdaslar olacak, iptaller olacak vesaire, bununla ilgili düzenlemeler
geldiğinde tabiatıyla bu kanunlarda da konulmuş.
MUSTAFA KALAYCI
(Konya) – Mali yetki yok!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – O günkü kanunların yazılım tarzına
bakarsanız bunun bu maksatla konulduğu görülecektir.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Bugünkünde yok Sayın Bakan!
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Sayın Bakan, mali yetki yok efendim!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Hangi konularda şey çıkmış, Sayın Günal’ın sorusu,
yanlış şey yapmıyorsam, çıkarılmış olan kanunlar da, hemen söyledim, kategorik
olarak ya kamu kurum ve kuruluşlarının yeniden teşkiliyle ilgilidir ya personel
rejimiyle, özlük haklarıyla ilgilidir ya da…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Bunun hepsini birden içeren var mı hiç?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Efendim?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Bütün diğer kanunları, ne bileyim, personel rejimini, bakanlıkları…
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Birçok kanunda var, özellikle
1984’te falan çıkan, Rahmetli Özal döneminde çıkan yetki kanunlarına bakarsanız
bunları göreceksiniz.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Sayın Bakan, spesifik, biz baktık,
bulamadık da ondan soruyorum.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Alim
Işık’ın “Hangi bakanlıklar, ne olacak?” diye bir sorusu var.
Bununla ilgili
çalışmalarımız oldu, alternatifli olarak çalışmalarımız var. En evvel, konu
gündeme geldiğinde kamuoyu açısından daha iyi anlaşılabilmesi bakımından,
devlet bakanlıklarıyla ilgili düzenlemeyi öne çıkarmak istedik çünkü
başlangıçta iki tane devlet bakanlığı vardı, bugün yirmi devlet bakanlığı var.
Dolayısıyla, esas itibarıyla, çok sayıda devlet bakanlığı kurulması gibi
geçmişte Türkiye’nin çok değişik sebeplerden dolayı başvurduğu bir yol olmuş.
Bazen bir genel müdürlük için bir tane bakanlığın konulduğu dönemleri
biliyoruz. Ben kendi hayatımdan da biliyorum, devlet bakanı olarak görev
yaptığım dönemde sonradan, ben ayrıldıktan sonra aynı görevler beş ayrı
bakanlık tarafından yürütüldü. Dolayısıyla, bu devlet bakanlıklarına artık bir
son verelim, devletin diğer icracı bakanlıkları gibi tüzel kişiliği olan,
normal işleme imkânı olan icrai bakanlıklara dönüştürecek
bir sisteme götürmek istiyoruz. Bütçesi yok, Başbakanlıkla ilintili, bunun
getirdiği sıkıntılar var; tüzel kişiliği yok, bununla ilgili sıkıntılar var.
Bir de, ayrıca, devlet bakanlığının Batı’da bizdeki gibi bir denkliği yok,
orada daha çok bakan yardımcısı ya da siyasi müsteşar gibi bir algılanması var,
bunun getirdiği de bir sıkıntı var. Onun için, artık, bu tecrübelerden sonra
istiyoruz ki bu devlet bakanlıklarını kaldıralım, büyük ölçüde icrai bakanlıklara dönüştürelim.
Ayrıca diğer
bakanlıklarda -belki sanayi bilim teknoloji bakanlığı, çünkü bunları
söylediğimiz zaman doğrusunu isterseniz bir kısım beklentilere, tereddütlere de
sebebiyet verir, onu ifade etmemek için söylüyorum- belki bazı bakanlıklarda ya
kaldırarak veya başka ad altında yeni bir kompozisyonla yeni bir bakanlık
düzenlemesine gitme imkânı da vardır. Bu konularla ilgili alternatif
çalışmaları yaptık, zaten kararname çıktığında bu açık olarak gözükecektir.
Bununla ilgili düzenleme de çok büyük bir ihtimalle seçimleri takiben yapılacak,
aynı işi, hükûmet kurma işini iki defa yapmamak adına, onu ifade etmek
istiyorum.
Sayın Şandır,
hepimiz siyasetin içinden geliyoruz. Sorduğunuz soru önemli. Bu ülkede kim
seçmene baskı yapıyorsa kaybediyor. Bunu kerratla gördük. Geriye dönük… Bakınız,
24’üncü defa sandık başına gideceğiz genel seçim için. İster normal zamanlarda
ister olağanüstü dönemlerin akabinde yapılan seçimlerde seçmene baskı anlamına
gelecek -ki kamu görevlileri de seçmendir, epey de etki alanları vardır- aklını
peynir ekmekle yememiş hiçbir hükûmet baskı yol ve yöntemiyle vatandaştan oy
alma yolunu tercih etmez, ederse kaybeder geçmişte yapıldığı gibi. Onun için
bizim bu düzenlemeyi getirirken hiçbir kamu görevlisine, hiçbir vatandaşa bir
baskı yoluyla bir netice elde etmek gibi ne düşüncemiz var ne de buna
ihtiyacımız var; bunun bilinmesinde fayda var ama sizin bunu “Baskı aracı
olarak getirildi.” tarzında değerlendirmemenizi de rica ediyorum.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Bu kadar çok geniş memur kitlesini ilgilendiren…
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Hayır, işte “Bu kadar çok geniş
memuru ilgilendiriyor.” diyorsanız o zaman Hükûmet bu tip kararnameleri
çıkarırken ince eleyip sık dokuyacak, 9 defa düşünecek, 19 defa düşünecek böyle
bir algılamaya imkân vermemek adına. Onun için konuyu bu şekliyle ifade etmek
istiyorum.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Korku yaratacaksınız!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Yargı kararıyla iade edilen ne kadar
kamu görevlisi var? Sayın Paksoy, doğrusunu isterseniz, yanlış bir bilgi vermiş
olurum, istiyorsanız yarın sorayım -illa da bu formatta bunun cevaplanması
gerekmiyor- size bilgi vereyim yani yanlış bir bilgi verirsem size de
saygısızlık olur.
Emekli
edileceklerle ilgili de bizim bir önyargımız yok, vesaire yok, bu
düzenlemelerin sonucunda çıkacak tabloya bakarız. “Zoraki emeklilik” diye bir
şey olmadı, olsa olsa teşvik edersiniz geçmiş dönemdeki bazı uygulamalar
sebebiyle, belki ikramiye miktarını artırırsınız, teşvik edici düzenlemeler
olabilir. Emekli olur ya da olmaz emekli olacak kişi hesabını kitabını yapar,
kendi arzusuna bağlı bir konudur.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Öyle bir şey yok Sayın Bakanım, değişiklik yapın bari.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Yok, yok.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Yani mali haklarla ilgili bir şey yok, bari bir önerge verin de
değiştirin.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Sayın Çelik, yanlış anlamadıysam
-siz tabii idarecilikten geliyorsunuz- şöyle bir şey var: Bir konu “Anayasa’da
kanunla düzenlenir.” denildiğinde kanun hükmünde kararnameyle düzenlenebilir
mi? Anayasa Mahkemesinin 89/4 esas, 89/23 sayılı Kararı var. Demin konuşmamda
ifade ettiğim 91’inci maddedeki istisnalar, yani temel haklar, siyasi haklar ve
kişisel haklarla 163’üncü maddedeki istisna dışında düzenleme yapabileceği
yolunda mahkeme kararı var. Doğrudur…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Sayın Arınç, öyle dememiş, “Memurlarla ilgili hususlar 128’de
kanunla düzenlenir.” demiş.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Efendim, şimdi kişisel görüşleri
tartışmak değil de artık yargı kararları… Siz de yukarıda bana onu söylediniz.
Yargı kararları…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Bunları diyor, ben bir şey demiyorum.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Bak şimdi, yargı kararları, sizin de
ifade ettiğiniz 153’üncü maddeye göre katılsak da katılmasak da yargı kararları
bağlıyor bizi. Katılmadığımız noktalar oluyor, nitekim birçok anayasa hukukçusu
Anayasa Mahkemesinin bu kanun hükmünde kararnamelerle ilgili görüşüne
katılmıyor. Anayasa’daki var olan bir yetkiyi işlemez hâle getiriyor diye Sayın
Kemal Gözler’in ki o gün orada bir değerli
arkadaşımız o kitaptan bahisle herhâlde… Sayın Günal sizde miydi?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Var hepsi, var.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Sizdeydi.
Orada diyor ki,
“Anayasa’daki bir imkânı ortadan kaldırıyor Anayasa Mahkemesi” diye çok ağır
bir şekilde de Anayasa Mahkemesini eleştiriyor. Şimdi eleştirmek ayrıdır,
kanuna uymak ayrıdır.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Eleştirebilir ama kaldırmış yani.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Diyor ki Anayasa Mahkemesi “Bu
istisnalar dışında kanunla düzenlenir konusunda da düzenlemeler yapılabilir.”
Doğrudur, yanlıştır ama neticede hepimizin bir düzenleme yapılırken dikkat
etmemiz gereken hususlardır diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Evet, sayın
milletvekilleri, yirmi saniyelik bir zamanımız kaldı. Bazı arkadaşlarımız
soru-cevap için girmişler ama Sayın Bakanın da cevap verme şansı yok. Onun için
soru-cevap işlemi burada neticelenmiştir.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, maddelerine geçilmesinin oylamasından önce bir hususu açıklamak
istiyorum: Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç, Başkanlığımıza bir önerge
vermiştir. Sayın Genç, önergesinde görüştüğümüz tasarının tümünün maddelerine
geçilmeden Komisyona iade edilmesini talep etmektedir. İç Tüzük’ün
87’nci maddesinin birinci fıkrasında “Kanunlarda veya İçtüzükte aksine bir
hüküm yoksa, kanun tasarısı veya teklifinde bir
maddenin reddi, tümünün veya bir maddenin komisyona iadesi, bir maddenin
değiştirilmesi, metne ek veya geçici madde eklenmesi hakkında, milletvekilleri,
esas komisyon veya Hükûmet değişiklik önergeleri verebilir.” hükmü yer
almaktadır. Hükmün başında yer alan “İçtüzükte aksine bir hüküm yoksa”
ibaresine dikkatinizi çekmek istiyorum. Tasarı veya teklifin tümünün veya bir
maddesinin komisyona iadesi hususu İç Tüzük’ümüzde
özel olarak 88’inci maddede ve 87’nci maddenin son fıkrasında düzenlenmiştir.
Buna göre, tasarı veya teklifin tümünün veya bir maddesinin komisyona geri
verilmesini, 88’inci maddeye göre ancak Hükûmet veya esas komisyon, 87’nci
maddenin son fıkrasına göre de esas komisyon isteyebilmektedir. “İçtüzükte
aksine bir hüküm bulunmaması” şartı karşısında, tasarı veya teklifin tümünün
veya bir maddesinin komisyona iadesi konusunda İç Tüzük’te
özel bir düzenleme bulunması nedeniyle Sayın Genç’in önergesini işleme alma
imkânımız bulunmamaktadır. Nitekim, bugüne kadar da bu
içerik ve nitelikte herhangi bir önerge de işlem görmemiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, evvela benim önergemi okutun. Bana söz vermek
zorundasınız çünkü 87’nci madde açık. Yani bunu yorumla değil…
BAŞKAN – Açık
efendim, ben de onu okudum Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Hayır…
BAŞKAN – “Aksine
bir hüküm yoksa” diyor, burada aksine bir hüküm var, dolayısıyla bu önergenizi
işleme koyma…
KAMER GENÇ (Tunceli) – 87’nci maddede, tasarının komisyona iadesi
hüküm altında.
BAŞKAN – Hayır,
önergeyi işleme koyma imkânım yok, yoksa ben verirdim mecburiyetle sözü çünkü
buradaki İç Tüzük hükmü…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, önergemi okutun, bana bir açıklama hakkı verin.
BAŞKAN – Hayır,
İç Tüzük hükmü son derece açık, önergenizi işleme alamam, İç Tüzük’e aykırı davranamam Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yanlış yapıyorsunuz.
BAŞKAN – Hayır,
İç Tüzük’e aykırı davranamam.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – O zaman, tutumunuz hakkında söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Onun için,
önergenizi işleme koyamayacağım. Teşekkür ederim size.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Hayır, tutumunuz hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN – Başka
bir imkânım yok.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yanlış yapıyorsunuz. Sayın Başkan, olmaz ki böyle.
BAŞKAN –
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
KAMU HİZMETLERİNİN DÜZENLİ, ETKİN VE VERİMLİ BİR ŞEKİLDE
YÜRÜTÜLMESİNİ SAĞLAMAK ÜZERE KAMU KURUM VE KURULUŞLARININ
TEŞKİLAT, GÖREV VE YETKİLERİ İLE KAMU GÖREVLİLERİNE İLİŞKİN
KONULARDA YETKİ KANUNU TASARISI
Amaç ve kapsam
MADDE 1- (1) Bu
Kanunun amacı, kamu hizmetlerinin düzenli, süratli, etkin, verimli ve ekonomik
bir şekilde yürütülmesini sağlamak üzere;
a) Kamu
hizmetlerinin bakanlıklar arasındaki dağılımının yeniden belirlenerek;
1) Mevcut
bakanlıkların birleştirilmesine veya kaldırılmasına, yeni bakanlıklar
kurulmasına, anılan bakanlıkların bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşlarıyla
hiyerarşik ilişkilerine,
2) Mevcut bağlı,
ilgili ve ilişkili kuruluşların bağlılık ve ilgilerinin yeniden belirlenmesine
veya bunların mevcut, birleştirilen veya yeni kurulan bakanlıklar bünyesinde
hizmet birimi olarak yeniden düzenlenmesine,
3) Mevcut
bakanlıklar ile birleştirilen veya yeni kurulan bakanlıkların görev, yetki,
teşkilat ve kadrolarının düzenlenmesine, taşrada ve yurt dışında teşkilatlanma
esaslarına,
b) Kamu kurum ve
kuruluşlarında istihdam edilen memurlar, işçiler, sözleşmeli personel ile diğer
kamu görevlilerinin çalışmalarında etkinliği artırmak üzere, bunların atanma,
nakil, görevlendirilme, seçilme, terfi, yükselme, görevden alınma ve emekliye
sevk edilme usûl ve esaslarına,
ilişkin konularda
düzenlemelerde bulunmak üzere Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname
çıkarma yetkisi vermektir.
(2) Bu Kanuna
göre çıkarılacak kanun hükmünde kararnameler;
a) Kamu
hizmetlerinin bakanlıklar arasındaki dağılımının yeniden belirlenmesine ilişkin
olarak,
1) 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda,
2) 24/5/1983 tarihli ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu Kanununda,
3) 27/9/1984 tarihli ve 3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve
Görev Esasları Hakkında 174 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 13/12/1983 Gün
ve 174 Sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında 202 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanunda,
4) 10/10/1984 tarihli ve 3056 sayılı Başbakanlık Teşkilatı
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda,
5) 8/1/1985 tarihli ve 3143 sayılı Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda,
6) 21/5/1986 tarihli ve 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda,
7) 9/12/1994 tarihli ve 4059 sayılı Hazine Müsteşarlığı ile Dış
Ticaret Müsteşarlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda,
8) 1/5/2003 tarihli ve 4856 sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda,
9) 27/10/2004 tarihli ve 5251 sayılı Kadının Statüsü Genel
Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda,
10) 10/11/2004 tarihli ve 5256 sayılı Aile ve Sosyal
Araştırmalar Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda,
11) 1/12/2004 tarihli ve 5263 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda,
12) 13/12/1983 tarihli ve 180 sayılı Bayındırlık ve İskan
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede,
13) 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede,
14) 8/6/1984 tarihli ve 217 sayılı Devlet Personel Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede,
15) 27/6/1989
tarihli ve 375 sayılı 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu, 926 Sayılı Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 2802 Sayılı Hakimler
ve Savcılar Kanunu, 2914 Sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu, 5434 Sayılı T.C.
Emekli Sandığı Kanunu ile Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması, Devlet Memurları ve Diğer Kamu Görevlilerine Memuriyet
Taban Aylığı ve Kıdem Aylığı ile Ek Tazminat Ödenmesi Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede,
16) 7/8/1991 tarihli ve 441 sayılı Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede,
17) 2/7/1993 tarihli ve 485 sayılı Gümrük Müsteşarlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede,
18) 19/6/1994 tarihli ve 540 sayılı Devlet Planlama Teşkilatı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede,
19) 25/3/1997 tarihli ve 571 sayılı Özürlüler İdaresi Başkanlığı
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede,
20) Diğer kanun
ve kanun hükmünde kararnamelerin görev, yetki, merkez, taşra ve yurt dışında
teşkilatlanma esasları, kadrolar, bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşların
bağlılık ve ilgilerine ilişkin hükümlerinde,
b) Kamu kurum ve
kuruluşlarında istihdam edilen memurlar, işçiler, sözleşmeli personel ile diğer
kamu görevlilerinin, atanma, nakil, görevlendirilme, seçilme, terfi, yükselme,
görevden alınma ve emekliye sevk edilme usûl ve
esaslarına ilişkin olarak;
1) 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununda,
2) 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silâhlı
Kuvvetleri Personel Kanununda,
3) 23/4/1981 tarihli ve 2451 sayılı Bakanlıklar ve Bağlı
Kuruluşlarda Atama Usulüne İlişkin Kanunda,
4) 23/6/1981 tarihli ve 2477 sayılı 23/4/1981 Tarih ve 2451
Sayılı Kanunun Kapsamı Dışında Kalan Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Atama Usulüne
İlişkin Kanunda,
5) 11/10/1983 tarihli ve 2914 sayılı Yükseköğretim Personel
Kanununda,
6) 22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı
Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamede,
7) Diğer kanun ve
kanun hükmünde kararnamelerin memurlar, işçiler, sözleşmeli personel ile diğer
kamu görevlilerinin atanma, nakil, görevlendirilme, seçilme, terfi, yükselme,
görevden alınma ve emekliye sevk edilme usûl ve
esaslarına ilişkin hükümlerinde,
yapılacak değişiklik ve
yeni düzenlemeleri kapsar.
BAŞKAN – Madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Hakkı Suha Okay.
Sayın Okay,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun
hükmünde kararname çıkartma yetkisine ilişkin tasarının 1’inci maddesi hakkında
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Tasarının tümü
üzerinde görüşlerini açıklayan Sayın Burhan Kuzu ve Sayın Bakanın
açıklamalarını dinledim. Burada tartışılan, Parlamentonun kanun hükmünde
kararname çıkartıp çıkartmayacağı değildir. Burada tartışılan, görüşmekte
olduğumuz tasarının içeriği itibarıyla Anayasa’ya uygun olup olmadığıdır, sorun
da buradadır. Ben, Sayın Kuzu’nun açıklamalarından şunu bekliyordum: Bu içeriği
tartışmak. Yoksa, Anayasa’da açık hüküm var,
Anayasa’nın 87’nci maddesi var, Anayasa’nın 91’inci maddesi var. Evet, kanun
hükmünde kararname çıkarabilirsiniz, kapsamı, amacı, süresi, sınırları
belliyse, fakat şimdi görüyoruz ki öylesine geniş kapsamlı bir kanun hükmünde
kararname çıkıyor ki, bu, Anayasa’ya aykırı. “Niye Anayasa’ya aykırı?”
tartışmasını yapıyoruz. Yoksa “Gelen tasarının Anayasa’da yeri yok ve bu tasarı
çıkmaz.” demiyoruz.
Değerli arkadaşlarım, biraz evvel Divan Kâtibinin de uzun süre
okuduğu gibi, on dokuz kanun ve kanun hükmünde kararnameye temas eden ve ola ki
arasında unuttuklarımız varsa diye yirminci olarak da “diğer” diye adlandırılan
ve bundan sonraki süreçte önümüze herhangi bir şekilde değişiklik gelirse
bununla ilgili de biz kanun hükmünde kararname çıkaralım diye bir yetki
tasarısı gündemde. Peki, bu yetki
tasarısı niye bugün gündemde? Sayın Bakan Çiçek’in açıklamasına göre “Eğer 12
Hazirandan sonra yapılacak seçimlerde AKP iktidara yeniden gelecek olursa dört
devlet bakanlığını dört icracı bakanlık hâline çevireceğiz, onun için zaman
kaybetmeyelim, şimdiden biz bu yetkiyi alalım.” Peki, bu yetkiyi aldınız ama
uygulamaya geçebilecek misiniz? Hayır. Uygulamaya geçemeyecekseniz, eğer böyle
bir çalışma yapacaksanız sizin elinizi tutan da yok, çalışmanızı sürdürün. 12
Haziran sonrası millî iradenin nasıl tecelli edeceği belli olmadan, böylesine,
atiye ilişkin, geleceğe ilişkin bir düzenlemeyle buraya gelmek ve bu
düzenlemenin süresini altı ay olarak belirlemek, açıkça, Parlamentonun
yetkisini gasptır. Kaldı ki Sayın Bakan, Fazilet Partisi milletvekili olduğu
dönemde “Anayasa Mahkemesine yapılan başvuruda imzam var. İyi ki de o imzayı
atmışım çünkü nihayetinde Anayasa Mahkemesi de iptal etmiş.” diyor.
Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği o yetki tasarısına baktığımızda
“idari hak” terimini iptal ediyor, idari hak ve şunu söylüyor: “İdari hak
kavramının memurların ve diğer kamu görevlilerinin mali ve sosyal hakları
dışında kalan tüm haklarını ifade etmesi nedeniyle bir belirsizlik içerdiği
açıktır.” diyor ve “İdari hakla ilgili olarak kanun hükmünde kararname çıkmaz.”
diyor, “Bu da Anayasa’nın başlangıcının dördüncü fıkrasına, 2’nci ve 7’nci
maddesine, 87 ve 91’inci maddelerine aykırıdır.” diyor.
Peki, o 20’nci
fıkrasında getirilen “diğer” bir yana, yapılmak istenen ne? Memurların atama,
nakil, görevlendirme, seçilme, terfi, yükselme, görevden alma ve emekliye sevk
etme; tamamen idari hakları tek tek tanımlayarak, açıkçası, Anayasa’ya içerik
olarak aykırı bir kanun hükmünde kararnamenin tartışmasını yapıyoruz şimdi. Bu
tartışmayı yaparken de iki gün sonra artık seçim nedeniyle bir daha bir araya
gelmeyecek ve yeni bir dönemin başlangıcı olacak 12 Haziran sonrası için altı
ay süreli Parlamentonun yetkisine el atıyoruz.
Pekâlâ, böyle
baktığımızda “Anayasa’ya aykırılık nerede?” diyorsanız, Anayasa Mahkemesinin
kararına baktığımızda “Anayasa’nın ‘Başlangıç’ bölümü, dördüncü fıkrası…”
diyor. Anayasa’nın dördüncü fıkrası kuvvetler ayrımından bahsediyor ve “…belli
Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medenî
bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda
bulunduğu…” diyor. Siz yasamanın görevini yürütmeye devrediyorsunuz.
Başka?
Anayasa’nın 2’nci maddesi hukuk devletinden bahsediyor, Anayasa’nın 7’nci
maddesi yasama yetkisinden bahsediyor ve “Yasama yetkisi Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.” diyor. Anayasa’nın
11’inci maddesi “Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.” diyor.
Devam ediyoruz
Anayasa’dan. Anayasa’nın 70’inci maddesi var, “Hizmete alınmada, görevin
gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez.” diyor. Oysa bu
kanun hükmünde kararnamede bu da göz ardı edilecek. Anayasa’nın 87’nci maddesi
“Kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vardır.” diyor ama 91’inci maddesinin
birinci fıkrasında “Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde
yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan
siyasî haklar ve ödevler kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemez.” diyor.
Şimdi yapılmak
istenen, Anayasa’nın 91’inci maddesinin birinci fıkrasına aykırı bir biçimde
bir yetki tasarısı ve böylece Hükûmete bu yetki tasarısıyla birlikte dilediği
gibi tasarrufta bulunma imkânının sağlanmasıdır. Keza Anayasa’nın 128’inci
maddesi var ve nihayetinde Anayasa’nın 153’üncü maddesi var: “Anayasa Mahkemesi
kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı
organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.”
Şimdi, biraz
evvel Sayın Tunç bahsederken, “İçeriği değil, içeriği bağlamaz.” dedi. İçerik
yol gösterir. Anayasa Mahkemesinin 2001/9 esas sayılı Kararı’nda diyor ki:
“Böylesine geniş kapsamlı bir yetki tasarısı olmaz, kanun hükmünde kararname
çıkarma yetkisi verilemez.”
“Şimdi hep
birlikte Parlamentoda yapılmak istenen, böylesine Anayasa’ya açıkça aykırı bir
kararname için yetki alınmasıdır.” Bunu ben söylemiyorum. Bunu, Sayın Çiçek
söylüyor. Bunu, Sayın Bülent Arınç söylüyor. Bunu, Sayın Abdullah Gül söylüyor.
Bunu, Sayın Vecdi Gönül söylüyor. Ne zaman söylüyorlar? Fazilet Partisi
milletvekili olarak Anayasa Mahkemesine verilen dilekçenin altına attıkları
imzayla. Şimdi şöylesine bir kolaycılık olabilir mi? E, o zaman biz ana
muhalefet partisiydik Fazilet Partisi olarak, şimdi iktidardayız. Dün dündür bugün bugündür.
Arkadaşlar, dün
yanlış olarak gördüğünüz ve de yanlışlığını Anayasa Mahkemesi kararıyla tescil
ettirdiğiniz bir hususta, bugün bakıyorum ki hukuk adına ve içerik saklanarak
sadece kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi var mı yok mu tartışması
içerisinde bir Parlamento çalışması götürülüyor. Biliyorum ki biraz sonra
yapılacak oylamada bizim bu ikazlarımıza rağmen yine sizler bu maddeyle ilgili
olumlu oy vereceksiniz.
Değerli
arkadaşlarım, Parlamento ömrünü tamamlıyor. Sizi son bir kez daha ikaz etmek
istiyorum, hiç olmazsa bir kez, Anayasa’ya uygun, hukuka uygun oy verme
iradesini ortaya koyabilin diyorum.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Okay.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı, buyurun
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 746 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızdayım. Bu
vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Tasarının amaç ve
kapsamının belirlendiği bu maddeyle, kamu hizmetlerinin bakanlıklar arasında
dağılımının yeniden belirlenmesi ve kamu görevlilerinin atanma, nakil,
görevlendirme, seçilme, terfi, yükselme, görevden alma ve emekliye sevk edilme
usul ve esaslarına ilişkin konularda düzenlemelerde bulunmak üzere Bakanlar
Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilmektedir. Hem önemli,
ivedi ve zorunlu bir durumun söz konusu olmadığı şartlarda hem de yetki konusu
ve yetki sınırları açık ve net bir şekilde belirlenmeden, sınırları geniş ve
belirsiz konularda düzenleme yapmak üzere Hükûmete yetki verilmesi
Anayasa’mızın 2, 7, 87 ve 91’inci maddelerine aykırıdır. Bu durum daha önce
çıkarılan benzer içerikteki yetki kanunları hakkında Anayasa Mahkemesinin
verdiği iptal kararlarıyla da sabittir.
Şimdi soruyorum:
Bu maddenin 2’nci fıkrasının (a) bendinin 20 numaralı alt bendinde “Diğer” diye
belirtilen kanun ve kanun hükmünde kararnameler nelerdir? Kapsama girecek
kurumlar hangileridir?
Şimdi, 19 bentte
tadat edip kanunları 20’nci bentte “Diğer” demenin, bu 19 bentte sayılan
kanunların bir anlamını ortada bırakmıyor. Bu nedenle bu konu sınırsız ve
belirsizdir.
Yine bu maddenin
2’nci fıkrasının (b) bendinin 7 numaralı alt bendinde “Diğer” diye belirtilen
kanun ve kanun hükmünde kararnameler nelerdir? Burada hangi görevliler
kastedilmektedir? Böyle, konusu belli olmayan konularda sınırsız yetki
verilemez.
Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunu’nda atanma, nakil, görevlendirme, seçilme, terfi,
yükselme, görevden alma ve emekliye sevk edilme konularında düzenlemelerde
bulunmak üzere yetki isteniyor. Acaba ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Yine kamu
görevlilerinin emekliye sevk edilme usul ve esaslarında düzenlemelerde bulunmak
üzere yetki isteniyor. Kimi veya kimleri hangi amaçla, niçin emekliye sevk
edeceksiniz?
Bu soruları hem
Plan ve Bütçe Komisyonunda hem de biraz önce Sayın Başbakan Yardımcısına sorduk
ama tatmin edici bir cevap alamadık. Özlük haklarından bahsetti, ikramiyelerden
bahsetti. Hâlbuki bu tasarı, özlük haklarını, mali ve sosyal hakları
kapsamıyor. Bu konuda bir yetki verilmesi söz konusu değil. Bu tasarı hakkında
ilgili ve yetkili bakanlık veya kurumlarımızın görüşü de alınmamıştır. Halbuki 17 Şubat 2006 tarihli Resmî Gazete’de
yayımlanan Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’in 6’ncı
maddesine göre görüş alınması zorunlu olan Adalet Bakanlığının, Maliye
Bakanlığının, DPT Müsteşarlığının, Devlet Personel Başkanlığının resmî
görüşleri alınmamıştır. Böylesi kapsamlı bir tasarının Plan ve Bütçe Komisyonu
görüşmelerinde de, başta Adalet Bakanlığı olmak üzere sendikaların, sivil
toplum kuruluşlarının temsilcileri çağrılmamıştır. Şu anda Sayın Başbakan
Yardımcısının yanında yine Adalet Bakanlığı temsilcilerini göremedim, bilmiyorum
varlar mı?
Bu düzenleme
Anadolu tabiriyle “Ali kıran baş kesen” yetkisi istemektedir. İstediğin
bakanlığı istediğin kurumu kuracaksın, istediğini kapatacaksın,
birleştireceksin, ayıracaksın, görev, yetki, teşkilat ve kadrolarını istediğin
gibi düzenleyebileceksin, istediğin memuru, işçiyi, sözleşmeli personeli, diğer
kamu görevlilerini istediğin gibi atayacaksın, istediğin yere nakledeceksin,
görevlendireceksin, sürgün edeceksin, istediğini görevden alacaksın, emekliye
sevk edebileceksin.
Değerli arkadaşlarım,
böyle bir yetki ancak krallarda vardır, diktatörlerde vardır. Bu tasarı burada
kabul edilse bile Sayın Cumhurbaşkanı tarafından Anayasa’ya aykırılıktan dolayı
veto edileceğine inanıyorum.
Değerli
milletvekilleri, AKP döneminde kamu yönetimi disiplini ve devlet yönetimine
ilişkin gelenekler yok edilmiş, kamu yönetimi kurum, kural ve çalışanlar
bakımından her yönüyle tahrip edilmiştir. Bugüne kadar kamu yönetimi alanında
yapılan düzenlemeler birlik ve bütünlük ilkesinden tamamen uzak, temel dengeleri
tahrip eden, eşitliği zedeleyen, adaletsizliğe yol açan düzenlemeler olmuştur.
AKP hükûmetleri bir yandan kamu yönetimindeki dengesizlik, verimsizlik ve
kalitesizlikten, bürokratik oligarşiden şikâyet etmiş bir yandan da bu
düzensizlikleri gidermek yerine kullanmayı, bu yolla kayırmacılık yapmayı
tercih etmiştir.
Sayın Başbakanın
ve Hükûmetin vücut dilinden anlamayan personel taciz edilmiş, yıldırma
politikası uygulanmıştır. Terfilerde kayırma esas olmuş ve idari görevler
siyasi yandaşlarla doldurulmuş, siyasi kadrolaşma anlayışı hâkim olmuştur.
Şimdi Hükûmet
yetki istiyor. AKP Hükûmeti sekiz buçuk yıldır yan gelip yatmış, bu çarpık
sistemden yararlanıp eş dost kayırarak bunca yılı geçirmiş, şimdi de kalkmış
kamu yönetimini yeniden yapılandırmak için yetki istiyor. Bunun iyi niyetle
bağdaşabilir bir tarafı bulunmamaktadır.
Tasarı
gerekçesinde hantallıkla suçladığınız kamu yönetimini bu yapıdan kurtarmak
şimdi mi aklınıza geldi? Sekiz buçuk yıldır neredeydiniz? Bunca yıllık iktidar
dönemi göstermiştir ki AKP hükûmetleri sorunların altından kalkamamış,
üstesinden gelememiştir, birçok sorunun daha da büyümesine yol açmıştır.
AKP tarafından
taahhüt edildiği hâlde kamu yönetimi, personel ve ücret rejimine yönelik
reformlar gerçekleştirilmemiştir. Bugüne kadar yapılan düzenlemeler de kamu
yönetiminin iyileştirilmesi ve kaynak israfının önlenmesine yönelik olmak
yerine, kamu arazileri ve malları nasıl talan edilebilir… Kamu yönetimindeki
yolsuzluk ve yozlaşma büyük boyutlara ulaşmış, işler çoğu zaman meşru zeminde
yürür olmuştur.
Söz verildiği
hâlde siyasi ahlak yasası, mal bildirimine ilişkin düzenlemeler, milletvekili
dokunulmazlıklarının kaldırılması konusu hep kulak arkası edilmiştir.
Tasarının
gerekçesinde, kamu hizmetlerinin düzenli, süratli, etkin, verimli ve ekonomik
bir şekilde yürütülmesinin amaçlandığı ifade edilmektedir. Bu amacın hasıl olabilmesi için kamunun yeniden yapılandırılması
kapsamında eş zamanlı olarak yasama, yargı ve denetim ile merkezî yönetim,
yerel yönetimler, bütçe, bölgesel kalkınma ve personel alanlarında reformların
gerçekleştirilmesi de gerekmektedir. Yoksa,
bakanlıkların kurulması, birleştirilmesi ya da kaldırılmasına yönelik yüzeysel
düzenlemelerle kamu hizmetlerinin düzenli, süratli, etkin, verimli ve ekonomik
bir şekilde yürütülmesi mümkün değildir.
Ülkemizin içinde
bulunduğu ekonomik ve sosyal sorunların çözüme kavuşturulması ve her şeyin en
iyisine layık olan Türk milletine evrensel normlarda hizmet sunulması,
toplumsal dönüşümü sağlayacak kapsamlı bir devlet ve yönetim reformunu
gerektirmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi kapsamlı bir şekilde hazırladığı
Toplumsal Dönüşüm Sürecinde Devlet ve Yönetim Reformu Projesi’ni milletimize
takdim etmiştir. Bu proje, devletin rolüne ve kurumsal yapısına yönelik
tercihlerin net olarak ortaya konulmasını içeren devlet reformu, devletin
işlevlerini etkin olarak yürütmesinin sağlanmasını içeren yönetim reformu olmak
üzere iki temel anlayış çerçevesinde değerlendirilmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi her şeyden önce vatandaş memnuniyetini
esas alan, açıklık, katılımcılık ve hesap verilebilirlik ilkelerine uygun,
kalite ve sonuçlara yönelik, performansa dayalı bir yönetim kültürünü kamuda
hâkim kılmayı, vatandaşa güveni esas alan adil, kollayıcı ve koordine edici bir
anlayış ile bunlara yönelik idari yöntemlerin uygulanmasını ve bunu sağlayacak
zihniyet değişikliğini gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır. Türk milletinin refah ve mutluluğunun yükseltilmesi temel amacı
doğrultusunda, ülkemizin ekonomik ve sosyal alanda gelişmesini sağlayarak
çağdaş uygarlık düzeyini aşması ve cumhuriyetimizin 100’üncü kuruluş yıl dönümü
olan 2023 yılında lider ülke olması Milliyetçi Hareket Partisinin ana
hedefidir.
Teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kalaycı.
Şahsı adına
Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle saygılar sunuyorum.
Tabii, işte, ne
kadar konuşursak konuşalım sonuçta imam bildiğini okuyor. Dün söylediklerinizi
bugün söylüyoruz, kendiniz telaffuz etmiyorsunuz ama tavrınızla diyorsunuz ki:
“Dün dündür, bugün bugündür. Biz bu yetki yasasını çıkartacağız, isteseniz de
istemeseniz de.” Bu bir dayatma. Ama şu sorunun cevabı yok, yani getirdiğiniz
kanunun gerekçesinde, ortaya koyduğunuz gerekçede söylediğiniz bir şey var,
diyorsunuz ki: “Kamu yönetimini hantal yapısından kurtaramadık. Kurtarabilmek
için gerekli hukuki düzenlemeleri yapamadık.” Bu bir güçsüzlük ifadesidir, bu
bir acziyettir, bu bir başarısızlığın ifadesidir,
itirafıdır. Bence bu yetki yasası anayasal olabilir, geçmişte kullanılmış
olabilir ama tek başına iktidar olan AKP için, Türk milleti karşısında bir başarısızlık
belgesidir, bir başaramamanın itirafıdır. Öncelikle bunu kabul edeceksin.
İkinci husus,
hukukçu kimliklerinize söylüyorum, gerçekten Anayasa’ya aykırı arkadaşlar. Bu
kadar geniş kapsamlı bir yetki yasası olmaz.
Şimdi, Milliyetçi
Hareket Partisi Grup ARGE’si bir çalışma yapmış, bu kanunla, bu yetki yasasıyla
ne kadar sayıda kanunda değişiklik yetkisi alıyorsunuz? İnanınız ki toplamaya
imkânım olmadı ama muhtemel, iki bin maddelik, yani Türk hukuk mevzuatının çok
önemli bir kısmını kapsayan, kişisel hakları da kapsayan, yani Anayasa’nın
91’ine göre değiştirilememesi, yetki alınmamasını amir olan, kişisel hakları da
kapsayan... İşte, buraya tek tek
çıkarttık, yani 657’den tutun, işte 14 tane kanun, 9 tane kanun hükmünde
kararname, bunlardaki değişiklikler, maddeleri alt alta sıralarsanız iki binin
üstünde kanun maddesinde değişiklik yapma yetkisi alıyorsunuz.
Bir başka şey:
Kamuda çalışan sözleşmeli, geçici işçi, kadrolu tüm personelin, işçi, memur tüm
personelin özlük haklarıyla ilgili yeniden düzenleme yapma yetkisi alıyorsunuz.
Yetmiyor, değerli arkadaşlar.
Şimdi, özellikle
hatırlatmak istiyorum: Diğer kanun hükmündeki kararnamelerin yetki yasalarında,
hiçbirinde şu husus yok, zannetmiyorum, inceleyeceğim ama yok. Yani 91’e göre
kapsamı net ve belli olacak. “Şu kanunda, şu kanunda, şu kanunda” diye
sıralayacaksınız ama tüm bunların arkasında “diğer kanun ve kanun hükmünde
kararnameler” dediniz mi kapsamı muğlak hâle getiriyorsunuz. Böyle kapsam
tanımlaması olmaz. Anayasa’nın 91’inci maddesine göre bu getirdiğiniz hüküm
yanlış.
Sayın Bakanım,
yani eğer kanunların lafzı ve ruhu birlikte mütalaa edecekse ve birbirimizi
kandırmak gibi bir niyetimiz yoksa, Burhan Hoca yok
burada, kendisi de söyledi, çok çetrefilli bir alan, demokrasinin ayıbı bu.
Yani, yasamanın yetkisini yürütmeye devretmek anlamı taşıyan böyle bir
uygulamada geçmişte yapılan yanlışı bugünün gerekçesi yaparsak yanlış yaparız,
doğru yapmayız. Böyle bir yetki yasası gerçekten özel durumlar için alınabilinir, icranın, Hükûmetin elini özel durumlarda,
özel zamanlarda güçlendirmek için, sıkışık zamanlarda, dar zamanlarda böyle bir
yola başvurulabilinir ama seçime giderken…
Bakın, değerli milletvekilleri, bir siyasi
partimizin ön seçim yoklaması sonuçlandı. Bu ön seçim sonuçlarına göre bu siyasi
partimizden birçok milletvekili gelecek dönem burada yok, belli oldu durumları.
Şimdi, burada oy verecekler. Meşru olur mu bu?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sizin döneminizde çıkan kanunlar mülga mı?
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – İki gün sonra Meclis çalışmasını tatil edeceğiz. Nasıl
yapacaksınız?
RECAİ BERBER
(Manisa) – 12 Hazirana kadar yetkiniz yok mu?
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, gerçekten, sebebiniz ne bilmiyorum, hangi
şartlar sizi böyle bir yetki yasasını sekiz buçuk yıl sonra çıkartmaya getirdi,
bunu bilmiyorum ama anlatamadığınız ve masum olmayan bir sebebiniz mutlaka
vardır ve bu sebep bana göre meşru değildir.
Teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Şandır.
Evet, şahsı adına
Isparta Milletvekili Sayın Süreyya Sadi Bilgiç… (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yetki kanunu
tasarısının 1’inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, buraya
çıkan konuşmacıları dinlediğimizde, işte, sekiz senedir, dokuz senedir neden bu
yetki kanunu tasarısı çerçevesinde düzenlenecek kanun hükmünde kararnamelerle
yapılacak iyileştirmelerin yapılmadığını soruyorlar.
Yani tabii, biz
sekiz senedir ne yapıyoruz? 2002’de devralmış olduğumuz Türkiye'yi bir
hatırlamak lazım. 2002’de yirmi bir tane bankası batırılmış, devletin
vatandaşına nema borcu olduğu, KEY borcu olduğu, işte, IMF’ye borcun 25 milyar
dolar sınırına dayandığı bir Türkiye. Biz geldiğimizden beri sizlerin hayal
dahi edemeyeceğiniz reform niteliğindeki uygulamaları Türkiye'de hayata
geçirdik.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Mesela! Bir tane örnek ver!
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Devamla) – Bunların neler olduğunu siz gayet iyi biliyorsunuz!
AK PARTİ
hükûmetleri döneminde, ülkemizde, temel hak ve özgürlüklerden yargı sistemine,
ekonomiden sosyal politikalara, sosyal güvenlik sisteminden yoksulluğun
azaltılmasına, gelir dağılımının iyileştirilmesine, sağlığa, ulaşıma, tarıma,
dış politikaya, bütün alanlarda reformlar gerçekleştirilmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, tabii, biliyorsunuz ki bu reformların gerçekleştirilmesi
sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisi de yoğun bir tempo içerisinde yasama
süreciyle bu konuya katkıda bulunmuştur. Yapılan tüm bu kapsamlı düzenlemelere
ve sabahlara kadar süren yoğun çalışma tempomuza rağmen, Hükûmetimizin
programında yer alan ama henüz hayata geçiremediğimiz pek çok önemli konu da
bulunmaktadır. Kamu düzeninin etkin işleyişi açısından ihtiyaç duyulan bu
konuların kısa süre içerisinde yasalaştırılması da büyük önem arz etmektedir.
Sayın
Başbakanımız, 24’üncü Dönemin AK PARTİ iktidarlarının ustalık dönemi olacağını
sürekli vurgulamaktadır. Ustalık dönemi ve 2023 vizyonuna
ulaşabilmek için bakanlıkların ve bağlı kuruluşların yeniden yapılandırılması
büyük önem arz etmektedir. Burada, sizlerin iddia ettiği gibi, bürokrat
arkadaşlarımızı, memurlarımızı ürkütecek, onların özlük haklarını olumsuz
etkileyecek hiçbir düşüncemiz yoktur ve asla da olamaz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Görevine son vermeyi niye getirdiniz?
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Devamla) - Devlet bakanlıklarının gerek bütçe açısından gerek kurumsal
kimlik, tüzel kişilik, temsil açısından yaratmış olduğu sıkıntılar ortada; ki, Komisyonda Milliyetçi Hareket Partisi
milletvekillerinden Komisyon üyesi bir arkadaşımız da, devlet bakanlıklarının
kaldırılarak bunların yerine icrai bakanlıkların
kurulmasına kendilerinin seçim bildirgesinde de yer verdiklerini ifade
ediyordu. O zaman, buradaki itirazın ne olduğunu anlamak mümkün değil.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Mecliste yapacağız, Türkiye Büyük Millet Meclisinde birlikte
yapacağız.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Burada yapacağız inşallah.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Devamla) - Yaparsınız tabii de önce Parlamentoya gelmeniz gerekiyor,
önce o kısmı geçmeniz gerekiyor.
RECAİ BERBER
(Manisa) – Yetkiyi de alıyorsunuz, daha ne istiyorsunuz?
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz; önümüzdeki bu kısa
süre içerisinde kamu hizmetlerinin hızlı, etkin bir şekilde yerine
getirilmesine yönelik ve çok sayıda kanunda değişiklik getiren düzenlemelerin
kanunlaştırılmasının Türkiye Büyük Millet Meclisinde mümkün olamayacağı
açıktır, 24’üncü Dönem de çalışmalarına ancak ekim ayında başlayabilecek. Bu
durumda, yasalaştırılıp yürürlüğe konulması acil ihtiyaç duyulan bu
düzenlemelerin Bakanlar Kuruluna verilecek bir yetki çerçevesinde…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Kalfalık belgeniz geçersiz, ustalık belgesi vermeyecek millet size.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Devamla) - …kanun hükmünde kararname çıkarılması yoluyla
gerçekleştirilmesi bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır.
Yetki yasaları ve
onlara dayalı yapılan iş ve işlemleri Parlamentoyu askıya almak olarak
nitelemek, algılamak tamamen yanlıştır. Meşruiyetini Anayasa’dan alan bir
yetkiyi yanlış değerlendirirsek 1971’den bu tarafa görev yapmış olan tüm
hükûmet ve başbakanları Parlamentoyu askıya almakla suçlamak durumunda kalırız.
Değerli
arkadaşlarım, kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisine ilişkin sınırların
Anayasa’yla belirlendiği, Anayasa’da sayılan temel haklar, kişi hakları ve
ödevleri ile siyasi hak ve ödevler dışında kalan bütün konularda kanun hükmünde
kararname çıkarma yetkisinin verilebileceği, tasarıda da yetkinin sınırlarının
açıkça belirtildiği açıktır. Bu anlamda da bu tasarının Anayasa’ya bir
aykırılığının söz konusu olmadığı da son derece nettir. İptale gerekçe olarak
buradan öne sürdüğünüz 4588 sayılı Yetki Kanunu’nun iptal gerekçesi kapsamının
ve sınırlarının belirsizliğidir…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Bununki belirsiz değil mi?
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Devamla) - …ve bu, gerekçede de net olarak ortaya konulmuştur.
Değerli
arkadaşlarım…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Bununki de belli değil.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Aynı değil, aynı değil.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Niye?
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Devamla) – Aynı değil, aynı değil; çok net bir biçimde orada
belirtilmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, hepinize bu vesileyle saygılar sunuyor ve bu kanun tasarısının
milletimiz ve memleketimiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyor,
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın İçli…
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) – Sayın Bakanım, biraz evvel konuşmanızda, Anayasa’nın 91’inci
maddesi dışında ve 163’üncü maddesi dışında, Hükûmete, kanun hükmünde kararname
çıkartabileceğini ifade ettiniz. Anayasa’nın 140’ıncı maddesine göre hâkimlik
teminatı vardır. Hâkimlerin özlük haklarına ilişkin kanun hükmünde kararname
çıkartabilecek misiniz? Bu bir.
İkincisi:
163’üncü madde de bütçede değişiklik yapılmasıyla ilgili bir düzenleme vardır
ama 161’inci maddede bütçelerin kanunla yapılacağına dair amir hüküm vardır. O
zaman, bütçeyi de kanun hükmünde kararnameyle düzenleyebilecek misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Şandır…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Açıklığa
kavuşması açısından tekrar soruyorum, “Belki Sayın Bakanın bir açıklaması olur,
kayıtlara düşer.” diye. Anayasa 91’e göre, kapsamı, ilkeleri ve amacının belli
olması gereken yetki yasasında “Diğer kanun ve kanun hükmündeki kararnameler.”
diyerek kapsamı belirsiz hâle getirdiğinizi düşünüyor musunuz? Bu husus bile
Anayasa’ya aykırılığı göstermez mi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu
tasarıda isimleri zikredilen bakanlık, kamu kurum veya kuruluşlarının
hangilerinden hangi tür görüşler alınmıştır? Tasarının hazırlanmasında hangi
sivil toplum kuruluşlarının görüşüne başvurulmuştur?
Bir de kamu
iktisadi teşebbüsleri personel rejiminin düzenlenmesi ve 233 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname’nin bazı maddelerinin yürürlükten kaldırılmasıyla ilgili
düzenlemede hangi amaç güdülmüştür, buradan ne tür personelimiz zarar
görecektir?
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Işık.
Sayın Günal…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
tekrar soruyorum: Bu kararnamelerden kaç tanesi Anayasa Mahkemesi tarafından
-demin söylediğiniz- iptal edilmiştir, iptal edilmeyenler hangileridir?
Yine bu kadar
geniş şekilde alınmış olan kararname hangidir,
başlığını okuyabilir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Akçay…
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tasarı’nın 2’nci
fıkrasının (a) bendinin 20’nci alt bendi diğer kanun ve kanun hükmünde
kararnamelerin görev, yetki, teşkilatlanma esasları ile kadrolarına ilişkin
hükümlerinde değişiklik ve düzenleme yetkisini kapsamaktadır. Bu diğer kanun ve
kanun hükmünde kararnameler hangileridir ve toplam kaç personeli
ilgilendirmektedir? Bu kadar geniş ve namütenahi bir yetki diktatörlük yetkisi
değilse nasıl bir yetkidir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Ayhan…
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
aracılığınızla Sayın Bakana tevdi etmek istediğim iki soru var:
Bir tanesi, sınır
bölge asayişi AB mevzuatına uygun olarak askerden alınıp özel birliklere
verilecek midir? Bunun için bu tasarıyla bir ilgisi var mıdır? Bu iş için risk
analizi yapılmış mıdır?
Gümrük
teşkilatıyla ilgili tasarı komisyondadır. Bu tasarıya özellikle personel
alımıyla ilgili, burada başka bir tasarıya bir önergeyle ilave yapılmak
istenmiştir bu tasarıyla ilgili, fakat usule uygun olmadığı için alınmamıştır,
eklenmemiştir, şimdi, yine ilgisiz bir tasarının arkasına komisyonda ilave
edilmiştir. Siz bu işleri hiç Bakanlar Kurulunda görüşmüyor musunuz? Burada da
yetki alıyorsunuz, bunu farklı farklı şekillerde gündeme getirmenin bir anlamı
olduğuna inanıyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Yalçın.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım,
Sayın Bakanıma soruyorum: Bugün Kütahya Milletvekilimiz Sayın Alim Işık Bey de kürsüde ifade etti. Sayın Bakanım, Millî
Eğitim Bakanlığı personeli bilgisayarından Milliyetçi Hareket Partisinin
sitesine girmek istediğinde “Bu site sakıncalı olduğundan Millî Eğitim
Bakanlığının talebi üzerine Telekom tarafından erişimi engellenmiştir.” ibaresiyle
karşılaşıyor. Aynı personel AKP’nin sitesine girebiliyor, BDP’nin
sitesine girebiliyor, CHP’nin sitesine girebiliyor fakat Milliyetçi Hareket
Partisinin sitesine girdiğinde böyle bir yazıyla karşılaşıyor. Sayın Bakanım,
Milliyetçi Hareket Partisinin nasıl bir sakıncası vardır, diğer üç partide
olmayan nasıl bir sakınca taşımaktadır ki böyle bir muameleye tabi
tutulmaktadır? Bu iddia belgeleriyle bu kürsünün şerefine tevdi edildi ve bir
tane yetkiliniz çıkıp buna cevap vermedi. Böyle bir şey nasıl olabilir? Siz
bunu kendi vicdanınızda nasıl sorguluyor, değerlendiriyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Son olarak Sayın
Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana
soruyorum: Bu kanun hükmünde kararname kapsamına girmeyen herhangi bir kamu
kurumu var mıdır, varsa hangisidir? Yani dersiniz ki: “Şu şu
şu kurumlar girmiyor bu kanun kapsamına.”
İkincisi; bu
kanunla özel bir polis teşkilatını kurmayı düşünüyor musunuz? Bu polis
teşkilatına dışarıdan eleman almayı düşünüyor musunuz? Bu “F tipi” polis
teşkilatlanmasına bununla gidiyor musunuz?
Bir de biraz önce
sordum size, emekliliğe sevk etme işleminde 5510 sayılı Kanun’a göre mi
memurları emekliye sevk edeceksiniz, yoksa yeni bir emeklilik sevk statüsü mü
getireceksiniz?
Bunları öğrenmek
istiyorum, teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Bakanım,
buyurun efendim.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Süre yettiği
nispette ifade etmeye çalışayım. Sayın İçli’nin Plan Bütçe Komisyonunda gündeme
getirdiği bir konu vardı. Tabiatıyla demin konuşmamda da ifade ettim, aslında
bizim Anayasa'mız, 91’inci maddedeki istisnalar ve 163’teki istisna dışında her
alanda kanun kuvvetinde kararname çıkarma yetkisi veriyor.
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) – Bütçeye de…
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – 163’üncü maddedeki…
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) – Ayrı…
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Bütçe kanununda değişiklik yapmaya
imkân vermiyor.
Şimdi, Anayasa
Mahkemesine konu götürülmüş. Bakınız, demin onu söyledim, Anayasa Mahkemesi
konuyu açıklığa kavuşturmuş. Ne zaman? 1989/4 Esas (16 Mayıs 1989) 1989/23
sayılı Karar. Oradan okuyayım: “Anayasa’nın bir konunun kanunla düzenleneceğini
öngördüğü durumlarda o konu kanun hükmünde kararnameyle ilgili özel hüküm olan
91’inci maddenin sınırlaması dışında kalmadıkça ya da 163’üncü maddede olduğu
gibi kanun hükmünde kararname çıkarılamayacağı açıkça belirtilmedikçe kanun
hükmünde kararnameyle düzenleme yapılabilir. Anayasa’nın kanunla düzenleme
yapılacağını öngören her maddesini, mutlak ve yalnız kanun çıkarılmasını
gerektiren bir zorunluluk sayıp kanun hükmünde kararnameyi sakıncalı bulmak
olanaksızdır.” Doğru, yanlış ama bugüne kadar sizin söylediğiniz uç noktalarla
ilgili düzenlemelere gidilmemiş. Demin söyledim, çıkarılan 522 tane… Sayın
Öztürk’le orada şey yapamıyoruz, fırsat bulursam onu da…
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Arada atlama yoksa 631.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Var, arada atlama var.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) - Atlama varsa bilemem, en son kararnameyi söylüyorum.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Bir kısmını, 56 tanesini sayın
cumhurbaşkanları geri göndermiş, bir kısmı da yayınlanmamış, söylediğiniz
doğru, numara almamış. Onun için 522 yürürlükte olan, onun üzerinden bakıyoruz.
Dolayısıyla,
genellikle çıkarılan kararnamelerin çok önemli bir kısmı kamu kurum ve
kuruluşlarının yeniden düzenlenmesiyle ilgili, bir kısmı da personel rejimiyle ilgili
-mali, özlük hakları filan- bazen de doğal gaz konusuyla ilgili veya depremle
ilgili -o gün yukarıda belirttiğiniz gibi- alanlarda. Yani bu alanlarla ilgili
düzenleme bugüne kadar yapılmamış.
Dolayısıyla, bu
türlü bir imkân olsa bile, belli ki hükûmetler bu alanlarda düzenleme yapmış.
Onun için, bizim, düzenlememiz içerisinde söylenilen o konularla ilgili ne bir
düşüncemiz var ne de böyle bir uygulamayı sekiz buçuk yıldır yaptık.
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) – Hâkimler Kanunu var.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Hayır, o başka sebeple… Eskilerinde
de var, yani baktık.
Değerli
milletvekilleri, ben müteaddit defalar ifade etmeye çalıştım ki, bu
düzenlemeleri yaparken… Hatta biz, kendi sevk ettiğimiz Hükûmet metninde -bakarsanız önünüzde- “2802 sayılı
Hâkimler Kanunu” filan dememişiz. Ama yukarıda bu konuyla ilgili şey yapılırken
eski kanunlarda da olduğu için buna benzer bir düzenleme gelmiş. Ama bizim
düzenlememiz içerisinde hâkimlerle, savcılarla, bu alanlarla ilgili bir
düzenleme söz konusu değil.
Sayın Şandır’ın hem konuşmasında hem de burada soru olarak ifade
ettiği “Diğer şeylerde var mı benzer böyle ifade?” diye… Şimdi önümüzde
olanlara bakalım. Diyor ki: “Kanun numarası 3268.” Bunun kapsam maddesi -2’nci
madde- (m) bendinde yazmış işte yukarıda: “1600 sayılı Askerî Kanun, Yargıtay
Kanunu, askerî kanunlar, kanun hükmünde kararnameler, mülki idare amirliği…”
filan filan dedikten sonra (m)’ye kadar gelmiş (a)’dan itibaren. “Diğer kanun ve kanun hükmündeki kararnameler”
diye başlıyor. Orada var.
Ondan sonra
geçiyoruz, 3378… Yine “Kapsam” maddesinde Belediye Kanunu, Büyükşehir Kanunu,
Kat Mülkiyeti Kanunu” demiş, ondan sonra “Diğer kanun ve kanun hükmünde
kararnameler” diye (g) bendinde yazmış.
Geliyoruz 1996
tarihinde çıkarılmış 4214 sayılı Kanun’a. “Kapsam” maddesinin (2’nci madde)
onuncu bendinde “Diğer kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin…”
Geliyoruz 4639…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Devamında ne diyor Sayın Bakanım, devamında?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Hayır, şimdi geliyoruz, işte diğer
kanunda…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – “Diğer kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin” devamında ne diyor o
cümle?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Hayır, şöyle: 4639. 2001’de. (f)
fıkrasında “Diğer kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin memurlar ile -çünkü bu
memurlarla ilgili çıkarılan şey- diğer kamu görevlilerinin mali ve sosyal
haklarına ilişkin…”, “Diğer kanunlarda” demek suretiyle atıflar yapılmış.
Sürem bitti
herhâlde. Geri kalanlara da sözlü cevap verme imkânım yok, yazılı cevap
vereyim.
BAŞKAN –
İsterseniz bir iki dakika süre vereyim.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Hayır, tamam Başkanım.
BAŞKAN – Peki, tamam.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, 1’inci madde üzerinde yedi adet önerge vardır. İlk
okutacağım beş önerge aynı mahiyette olduğundan, ilk önergeyi okuttuktan sonra
diğer önergelerin imza sahiplerinin isimlerini okutacağım. Sonrasında iki
önergemiz var. En son önerge Anayasa’ya aykırılık iddiası taşımaktadır. Onun
için onu okuttuktan sonra işleme alacağım.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/1017 esas
numaralı kanun tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasının b) bendinde geçen “etkinliği” kelimesinden sonra gelmek üzere
“ve verimliliği” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Mustafa
Elitaş İbrahim
Yiğit |
(Kayseri) (İstanbul) |
Diğer önerge
sahipleri: |
Hayrettin
Çakmak
Yılmaz Tunç |
Bursa
Bartın |
|
Faruk
Koca Ahmet Aydın |
Ankara
Adıyaman |
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Yetki Kanunu Tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa Özyürek Harun Öztürk Hüseyin Pazarcı |
İstanbul İzmir Balıkesir |
Kamer Genç Haluk Koç Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Tunceli Samsun Malatya |
Madde 1.
(1) Amaç:
Kamu hizmetlerinin düzenli, süratli, etkin, verimli ve ekonomik
bir şekilde yürütülebilmesi ve kamu görevlilerinin çalışmalarında etkinliği
artırmak için; bu kanun kapsamına giren bakanlık ve genel müdürlüklerin
kuruluş, görev ve yetkileri ile kamu hizmetlerinin bakanlıklar arasında
dağılımı ve bu bakanlıklara bağlanacak bağlı ve ilgili kuruluşların yeniden
belirlenmesi ve kamu kurum ve kuruluşlarda istihdam edilen personel ile
bunların emeklilerinin mali ve sosyal haklarında adaletsizlikleri giderecek iyileştirmeler
yapma konularında Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi
verilmiştir.
(2) Kapsam:
Bu Yetki Kanununa
göre çıkarılacak kanun hükmünde kararnameler;
a) Kamu
hizmetlerinin bakanlıklar ve genel müdürlükler arasındaki dağılımının yeniden
belirlenmesine ilişkin olarak;
1) 24.3.1983
tarihli ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununda,
2) 27/9/1984 tarihli ve 3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş Ve
Görev Esasları Hakkında 174 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname İle 13/12/1983 Gün
Ve 174 Sayılı Bakanlıkların Kuruluş Ve Görev Esasları Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Bazı Maddelerinin Kaldırılması Ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında 202 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanunda,
3) 10.10.1984
tarihli ve 3056 sayılı Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda,
4) 8.1.1985
tarihli ve 3143 sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunda,
5) 21.5.1986
tarihli ve 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunda,
6) 9.12.1994 tarihli
ve 4059 sayılı Hazine Müsteşarlığı ile Dış Ticaret Müsteşarlığı Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda,
7) 27.10.2004
tarihli ve 5251 sayılı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunda,
8) 10.11.2004 tarihli ve 5256 sayılı Aile ve
Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda,
9) 1.12.2004
tarihli ve 5263 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü Teşkilât
ve Görevleri Hakkında Kanunda,
10) 13.12.1983
tarihli ve 178 sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede,
11) 13.12.1983
tarihli ve 180 sayılı Bayındırlık ve İskan
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede,
12) 13.12.1983
tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede,
13) 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede,
14) 7.8.1991
tarihli ve 441 sayılı Tarım ve Köyişleri Bakanlığının
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede,
15) 2.7.1993
tarihli ve 485 sayılı Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamede,
16) 19.6.1994
tarihli ve 540 sayılı Devlet Planlama Teşkilatı Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamede,
17) 25.3.1997
tarihli ve 571 sayılı Özürlüler İdaresi Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede,
b) Kamu kurum ve
kuruluşlarında istihdam edilen memurlar, işçiler, sözleşmeli personel ile diğer
kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarında adaletsizlikleri giderecek iyileştirmeye
ilişkin olarak;
1) 14.7.1965
tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda,
2) 27.7.1967
tarihli ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri
Personel Kanununda,
3) 11.10.1983
tarihli ve 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununda,
4) 2802
5) 22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede,
6) Diğer kanun ve
kanun hükmünde kararnamelerin memurlar, işçiler, sözleşmeli personel ve diğer
kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarında adaletsizlikleri iyileştirmeye
ilişkin hükümlerinde,
yapılacak değişiklik ve
yeni düzenlemeleri kapsar.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 746 sıra sayılı “Kamu Hizmetlerinin Düzenli,
Etkin ve Verimli Bir Şekilde Yürütülmesini Sağlamak Üzere Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Teşkilat, Görev ve Yetkileri ile Kamu Görevlilerine İlişkin
Konularda Yetki Kanunu Tasarısı”nın 1. maddesi
Anayasa’nın 2, 6, 7, 11, 87 ve 91’inci maddelerine aykırı olduğundan tasarının
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Doç. Dr. Mehmet Günal Mehmet Şandır Faruk Bal |
Antalya Mersin Konya |
Alim
Işık Mustafa
Kalaycı Rıdvan
Yalçın |
Kütahya Konya Ordu |
Emin
Haluk Ayhan
Behiç Çelik |
Denizli Mersin |
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın
Yalçın, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; kanun hükmünde
kararname yetkisi verilmesine ilişkin tasarının 1’inci maddesi üzerindeki
önergemizle ilgili söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, biraz önce Sayın Bakana soru-cevap kısmında yönelttiğim ve
cevap alamadığım hususu tekrar hatırlatmak istiyorum: Sayın Bakanım, bugün, bu
kürsüde, Kütahya Milletvekilimiz Sayın Alim Işık,
Kütahya’daki Millî Eğitim Bakanlığı personelinin kendisine yönelttiği ciddi bir
hususu Meclisin, Genel Kurulun önünde kamuoyuyla paylaştı. Ben de kendisine
gelen mesajı gördüm, aynen şöyle ifade ediliyor: “Milliyetçi Hareket Partisinin
İnternet sitesi sakıncalı bulunduğundan Millî Eğitim Bakanlığının talebi
üzerine erişime engellenmiştir.”
Şimdi, Sayın
Bakan, bu ciddi iddiaya, bu kürsünün şerefine tevdi edilmiş bu ciddi iddiaya
cevap verecek bir tek yetkiliniz yok mudur?
İsterdim ki
bugün, üniversite sınavında yapılan birtakım şifreleme işlerinin konuşulduğu
bir günde burada Millî Eğitim Bakanı da olsun, kamuoyunda 1 milyon 700 bin
çocuğumuzun ve ailelerinin merakına yetkili ağız olarak cevap versin ama
maalesef bu mümkün olmadı. Sizden istirham ediyorum, nedir bu Millî Eğitim
Bakanlığı personeli işi? Milliyetçi Hareket Partisini, mensup olduğumuz partiyi
BDP ya da Cumhuriyet Halk Partisinden daha sakıncalı kılan husus nedir? Lütfen,
bunu hem bize hem kamuoyuna açıklamanızı özellikle sizden bekliyor ve istirham
ediyorum.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, bu tasarının, bu yetki meselesinin Anayasa’ya aykırı olduğu bu
kürsüde defalarca ifade edildi, kapsamı itibarıyla aykırı olduğu ifade edildi,
içeriği itibarıyla Anayasa’ya aykırı olduğu ifade edildi ama anlıyorum ki
hiçbir şekilde “Acaba muhalefet neyin kaygısı içerisinde?” gibi bir endişe
taşımıyorsunuz.
Değerli
arkadaşlar, biraz önce Sayın Bakan Cemil Çiçek burada konuşurken hayretler
içerisinde kaldım. Yani sanki biz şöyle bir dönem içerisindeyiz: “Meclis rutin
üç aylık yaz tatiline girecek de bu yaz tatili içerisinde acaba acil bir şey,
birtakım şeyler gelişir mi? Meclisi toplamak zor olabilir. Bu dönem
içerisindeki hususlarda inisiyatif kullanmak için bir
yetki meselesini konuşuyoruz.” gibi anlatıyor Sayın Bakan. Allah aşkına, ben
şimdi size soruyorum: İki-iki buçuk ay sonra seçim olacak bu memlekette. Siz
bir seçimin varlığını nasıl bu kadar anlamsız hâle getirebiliyorsunuz? Sanki
milletin oyunu cebinize doldurdunuz da aynı şekilde devam mı edeceğinizi
düşünüyorsunuz ki? Ki, böyle bile olsa bu Meclise de bu millete de
saygısızlıktır böyle bir beyanda bulunmak. İki buçuk ay sonra seçim olacak bir
ülkede altı aylık yetki almanızın nedir esprisi? Bana çıkıp aklı başında bir
insan şunu anlatsın ya: Kültür ve Turizm Bakanlığını ikiye ayırmanın aciliyeti nedir? Yani yeni oluşacak bir Meclisin, yeni
oluşacak bir Hükûmetin bu kadar da mı inisiyatifi
olmayacaktır? Bu nasıl bir mantıktır? Bu nasıl bir anlayıştır? Yani siz dokuz
yıl hükmettiğiniz, dokuz yıl sayısal çoğunluğunuzla hükmettiğiniz bir Mecliste
düşünmediğiniz, yapmadığınız, hayata geçirmediğiniz bu uygulamalar için seçim
atmosferine girdiğimiz şu günlerde bakanlık kuracaksınız, bakanlık
ayıracaksınız ve bütün kamu personelini, memur, işçi, sözleşmeli, tamamını
kapsar bir meseleyi bu Meclisin gündemine getireceksiniz. Ben bunu açıkçası
-kusura bakmayın- hem Meclis iradesine hem millet iradesine saygısızlık olarak
değerlendiriyorum; bu kabul edilemez bir durumdur, böyle bir şey nasıl
olabilir?
Değerli
milletvekilleri, peki, nedir o zaman, dokuz yıldır kullanmadığınız yetkiyi,
bunun için teşekkür beklediğiniz yetkiyi bugün kullanmaktaki muradınız ne
olabilir? Gerçekten, samimiyetle düşündüm, şuna kanaat ettim: Şimdi, birkaç
gündür, geçen torba yasada belediye personelinin başka kurumlara gönderilecek
norm fazlasıyla ilgili bunun yürürlüğünün ertelendiğinden haberdar olmayan
insanlar biçare şekilde bizleri arıyor, “Aman işte rica edin de belediye
başkanımıza bizi göndermesinler.” duygusu içerisinde.
Şimdi, siz bu
tasarıyla bütün kamu personelini tedirgin ediyorsunuz. Bütün kamu personelini
“Ya seçimde bizim yanımızda yer alır bizim adımıza etrafınıza AKP’nin
propagandasını yaparsınız ya da bu yetkiyi kullanır, sizin huzurunuzu bozar,
bir kısmınızı emekliye sevk ederim, bir kısmınızı da sürgün ederim.”
diyorsunuz. Bu hakça değildir, bu hukukça değildir değerli arkadaşlar.
Bu düşüncelerle
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Yalçın.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Yetki Kanunu Tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek (İstanbul) ve arkadaşları
Madde 1.
(1) Amaç:
Kamu hizmetlerinin düzenli, süratli, etkin, verimli ve ekonomik
bir şekilde yürütülebilmesi ve kamu görevlilerinin çalışmalarında etkinliği
artırmak için; bu kanun kapsamına giren bakanlık ve genel müdürlüklerin
kuruluş, görev ve yetkileri ile kamu hizmetlerinin bakanlıklar arasında
dağılımı ve bu bakanlıklara bağlanacak bağlı ve ilgili kuruluşların yeniden
belirlenmesi ve kamu kurum ve kuruluşlarda istihdam edilen personel ile
bunların emeklilerinin mali ve sosyal haklarında adaletsizlikleri giderecek iyileştirmeler
yapma konularında Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi
verilmiştir.
(2) Kapsam:
Bu Yetki Kanununa
göre çıkarılacak kanun hükmünde kararnameler;
a) Kamu
hizmetlerinin bakanlıklar ve genel müdürlükler arasındaki dağılımının yeniden
belirlenmesine ilişkin olarak;
1) 24.3.1983
tarihli ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununda,
2) 27/9/1984 tarihli ve 3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş Ve
Görev Esasları Hakkında 174 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname İle 13/12/1983 Gün
Ve 174 Sayılı Bakanlıkların Kuruluş Ve Görev Esasları Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Bazı Maddelerinin Kaldırılması Ve Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında 202 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanunda,
3) 10.10.1984
tarihli ve 3056 sayılı Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda,
4) 8.1.1985
tarihli ve 3143 sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunda,
5) 21.5.1986
tarihli ve 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunda,
6) 9.12.1994 tarihli
ve 4059 sayılı Hazine Müsteşarlığı ile Dış Ticaret Müsteşarlığı Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda,
7) 27.10.2004
tarihli ve 5251 sayılı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunda,
8) 10.11.2004
tarihli ve 5256 sayılı Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü Teşkilât ve
Görevleri Hakkında Kanunda,
9) 1.12.2004
tarihli ve 5263 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü Teşkilât
ve Görevleri Hakkında Kanunda,
10) 13.12.1983
tarihli ve 178 sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede,
11) 13.12.1983
tarihli ve 180 sayılı Bayındırlık ve İskan
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede,
12) 13.12.1983
tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede,
13) 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede,
14) 7.8.1991
tarihli ve 441 sayılı Tarım ve Köyişleri Bakanlığının
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede,
15) 2.7.1993
tarihli ve 485 sayılı Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamede,
16) 19.6.1994
tarihli ve 540 sayılı Devlet Planlama Teşkilatı Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamede,
17) 25.3.1997
tarihli ve 571 sayılı Özürlüler İdaresi Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede,
b) Kamu kurum ve
kuruluşlarında istihdam edilen memurlar, işçiler, sözleşmeli personel ile diğer
kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarında adaletsizlikleri giderecek iyileştirmeye
ilişkin olarak;
1) 14.7.1965
tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda,
2) 27.7.1967
tarihli ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri
Personel Kanununda,
3) 11.10.1983
tarihli ve 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununda,
4) 2802
5) 22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede,
6) Diğer kanun ve
kanun hükmünde kararnamelerin memurlar, işçiler, sözleşmeli personel ve diğer
kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarında adaletsizlikleri iyileştirmeye
ilişkin hükümlerinde,
yapılacak değişiklik ve
yeni düzenlemeleri kapsar.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın
Genç, buyurun efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 746 sıra sayılı Yetki Kanunu
Tasarısı’nın 1’inci maddesiyle ilgili olarak verilen önerge üzerinde söz aldım.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Aslında bana
kalsaydı, maddenin tasarı metninden çıkarılması şeklinde verirdim ama
arkadaşlarımız öyle vermişler.
Şimdi, sayın
milletvekilleri, seçime girerken eski ÖSYM Başkanı Profesör Doktor Ünal Yarımağan bugün ne diyor biliyor musunuz? “Sekiz aydır
korkumdan konuşmuyorum.” diyor. Sekiz aydır yani ÖSYM imtihan sorularının
çalındığı tarihten…
Türkiye, korku
imparatorluğu hâline geldi. Neden hiçbir üniversitede ses çıkmıyor? En dinamik
beyinler konuşmuyor? Bu, ülke adına çok büyük bir olumsuzluk.
Devri iktidarınızda ülke karanlıklara sürüklendi. Bugün kimse yarından
emin değil.
Şimdi, YGS
imtihan soruları şifrelenmiş. 1 milyon 700 bin aileyi ilgilendiriyor. Allah
rızası için kimse çıkıp da bu 1 milyon 700 bin ailenin sorunlarını,
tereddütlerini giderecek bir şey söylemiyor. Abdullah Gül diyor ki “Ben tatmin
oldum.” Sen ne anladın ki tatmin oldun? Tatmin olduysan çık konuş bakalım!
Şimdi, bakın
beyler, ar, namus, insanlık, haysiyet her insan için gerekli olan bir durumdur.
Bir memlekette namuslu, dürüst, arlı, edepli bir
nizam kurmak herkesin görevidir. Şimdi, ben soruyorum size: Getirdiğiniz bu
yetki kanunu ile kamu personelinin görevine son verme yetkisini Hükûmete
veriyorsunuz. Peki, neye göre son vereceksiniz? Anayasa Mahkemesinin Kuruluş
Kanunu’nda, siz, Başkanı memnun etmek için -16 mı veya o civarda- 17 tane daire
başkanının kanunla görevini feshettiniz. Şimdi, ne yapacak? Anayasa Mahkemesi
Başkanının takdirine bıraktınız. Eğer hanımsa diyecek ki “Gel benim evimdeki
bulaşıkları yıka ki ben seni bir yere göndermeyeyim.” Yani sizin kamu
personeline getirdiğiniz statü bu. Doğruluğunu savunuyorsanız…
Kamu personelinin
durumunun iyileştirilmesi için yetki verildi -yani aylık ve ödeneklerinin
durumunun yükseltilmesi, onların terfilerinin kolaylaştırılması- ama hiçbirisinde
bunların görevine son verme yetkisi Hükûmete verilmedi. Peki, siz görevine son
vereceğiniz bu personelin görevine hangi kıstasa göre son vereceksiniz? Zaten,
bizim kanunlarımızda hangi kıstasa göre bir kamu personelinin görevine son
verileceği belli, bunun dışında niye ayrı bir yetki alıyorsunuz? Yarın seçime
giderken diyeceksiniz ki sandık başındaki memurlara “İşte, benim istediğim
şekilde oy getirmezsen senin görevine son veririm.” Bu dürüst, namuslu,
haysiyetli bir insanın düşüneceği bir davranış biçimi midir? Kamu personelinin
arını, namusunu, statüsünü, güvencesini sağlamak Türkiye Büyük Millet
Meclisinin görevi değil midir? Peki, eğer bu göreviyse neden bu hakkı bu kamu
personelinden alıyorsunuz?
Tabii, o kadar
çok şey var ki… Geçen gün elime bir belge geçti, bu İhracatçılar Birliği…
AKP’nin eski Genel Merkezini -MHP’nin Genel Merkezinin altında olan yeri- dört
sene önce İhracatçılar Birliğine kaça sattınız? Arkadaşlar, dört senedir hâlâ o
bina boş orada. 15,5 trilyon liraya satmışlar. Kim almış? İhracatçılar Birliği.
İhraçtılar Birliği bu binayı dört senedir orada boş tutuyor ve 15,5 trilyon
liraya… Yine o İhracatçılar Birliğinde, senede ihracatçıdan alınan aşağı yukarı
1 trilyon liraya yakın da para var. Arkadaşlar, bir ay benim elime geçmişti;
orada bazı bakanların, müşavirlerin özel arabalarının akaryakıt paraları, kendi
danışmanlarının telefon paraları, bakanların bayram kartlarının paraları… Bu
devleti talan ediyorsunuz. Yani fırsat elinize geçti mi talan ediyorsunuz, bir
de böyle bir yetki aldınız mı ne yapacaksınız? Artık bu devleti yok
sayacaksınız. Tayyip Erdoğan diyor ki “Ben ustalık dönemime girdim.” Yani diyor
ki “Ustalık dönemime girdim, artık bu yetki kanununu da alınca milletin çanına
ot tıkayacağım.” Arkadaşlar, bu yetki dünyada hiçbir kimseye verilmemiştir.
Evet, yetki belli sınırlarla verilebilir. Ben biraz önce Sayın Bakana “Bu yetki
kanunu kapsamına girmeyen bir tane devlet dairesini sayabilir misin?” diye
sordum. Sayamaz ki hepsini sokmuşsunuz.
Onun için, bu,
yüz karası bir yetkidir. Siz, devleti, diktaya, faşizme, milleti
götürüyorsunuz, milleti köle yapmaya çalışıyorsunuz. Bunun için, gerçekten çok
yüz kızartıcı bir durum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Genç.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım beş önerge aynı mahiyettedir. Bu önergeleri
okutup birlikte işleme alacağım, önerge sahiplerinin talebi hâlinde kendilerine
ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/1017 esas
numaralı kanun tasarısının 1 inci maddesinin birinci fıkrasının b) bendinde geçen “etkinliği” kelimesinden sonra gelmek üzere
“ve verimliliği” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
Diğer önergelerin
imza sahipleri:
Hayrettin Çakmak Yılmaz Tunç |
Bursa Bartın |
|
|
Faruk
Koca Ahmet Aydın |
Ankara Adıyaman
|
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
23’üncü Dönem,
Dördüncü Yasama Yılının son günlerini bitirmek üzereyiz. Perşembe veya cuma
günü inşallah Türkiye
Büyük Millet Meclisi 24’üncü Dönem milletvekillerine, gelecek arkadaşlara
yerlerini terk etmek üzere, bir kısım arkadaşlarımız burada olacak, bir kısım
arkadaşlarımız başka başka görevler içerisinde
bulunacak.
Dört yıllık geçen
süre içerisinde ağrınmadan, incinmeden, birbirimizin
kalplerini kırmadan milletvekilliği, bittikten sonra bile birbirimizin yüzüne
bakabilecek bir şekilde zamanı getirmek için iktidar partisi grubu olarak,
iktidar partisi grup başkan vekilleri olarak, milletvekilleri olarak elimizden
gelen gayreti gösterdik. Bazılarını duymamaya çalıştık, bazılarını -zaten onun
söylediği bellidir- hiç ciddiye almamaya çalıştık ama yalan ve iftira olduğu
sürece burada da cevap vermek mecburiyetini hissettik.
Buraya çıkan
şahıs her ne zaman çıktıysa yalan ve iftiradan başka hiçbir şey bilmiyor. Hani
derler ya “Dervişin fikri neyse zikri odur.” diye. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Aklında iftiradan başka, aklında yolsuzluktan başka, aklında nüfuz
kullanmaktan başka hiçbir fikri olmayan, ömrü boyunca sadece devlet memurluğu
yapmış bir kişinin altmışın üzerinde daire sahibi olması ve iki tane, üç tane
büyük iş yeri, gayrimenkul sahibi olması, iş hanlarının bulunması… Bir kere,
düşünün değerli milletvekilleri, sadece memur maaşıyla alınan şeyler ve yüzde
5’lik, yüzde 10’luk hisseyle, sadece nüfuz kullanarak. Alman Doktor Brechmann’ın 22 Temmuz seçimlerinden sonraki ilk yaptıkları
genel kurulda saman duvarlarla ilgili neler yapacağı ve 1 trilyon liraya yakın
bir borcu birisine takıp gittiği gazetelerde ilan edildi. O gazeteyi yazan
muhabir arkadaşa diyor ki: “Ben sana bunu söyledim, niye başkalarıyla bunu
paylaşıyorsun?”
Önce, senin bunların hesabını vermen lazım. Başkasına iftira atabilmek için önce senin ak ve pak olman lazım.
Bakın ne diyor? “Adalet ve Kalkınma Partisinin, Milliyetçi Hareket Partisinin
sokağında bulunan Genel Merkezini, 15,5 milyon dolara Türkiye İhracatçılar
Meclisine sattınız.” diyor. Külliyen yalan, bütün söylediklerinin demek ki
hepsi böyle. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Satmadınız mı? Kime sattınız, kime?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – O kirayı… Gazeteleri araştır oku. O zaman eleştirildi, denildi ki
“Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Merkez binası, aylığı şu kadara kiraya
tutuldu.” denildi. Bunları da mı okumadın? Bunları da mı görmedin? Hâlâ kalkıp
burada yalan söylüyorsun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – İhracatçılar Birliğine satılmış.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Şimdi, bakın değerli arkadaşlar, buna cevap vermeyi kendime ar
ediniyorum, inanın ar ediniyorum, buraya çıkmayı kendime bir zül olarak kabul
ediyorum.
Bakın, Twitter’da bazı arkadaşlarımızın, değerli milletvekilimiz
Halide İncekara’nın çok veciz sözleri var. Bazı
şeyleri yapmışlar, vatandaş da ona katkı sağlıyor. Diyor ki Halide Hanım’a:
“Değerli milletvekilim, zihin fukara olunca fikir ukala olur.” “Oturma cahille
sözü can incitir, otur alim ile her sözü mercan,
incidir.” Arkadan da bu öncekini açıklamış: “Alim ile
sohbet etmek lalü mercan, incidir; cahille sohbet
etmek günde bin can incitir.” Arkadan biri daha var: “Sayın milletvekilim, bu
söylediklerimin en doğrusu bu.” diyor. “Alim ile
sohbet edersen alırsın mertebe, cahille sohbet edersen dönersin… Nokta
noktaya.” diyor.
Onun için değerli
arkadaşlar, bakınız, şu son günleri, ne olur, lütfen… Grup başkan vekili
arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum, ihtimam gösteriyorlar, son günlerimizde ince
ve birbirimizi kırmadan çalışmaya gayret ediyoruz. Yarın baktığımız zaman bizim
dostluğumuz var, Muharrem Bey, Mustafa Bey, Sayın Başkanım, Harun Bey, diğer
arkadaşlarımız, Milliyetçi Hareket Partisinden Mustafa Bey, Mehmet Bey, Rıdvan
Bey…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Bizimkine de mesaj geliyor, “Bir de Zahid
Akman’ınkini açıklasın.” diyorlar. “Bağışla nasıl almış? Zahid
Akman’ınkini açıklasın.” diyorlar.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Milletvekili oluruz veya olmayız, bu makamlar, bu koltuklar hiçbirimize
baki değil ama bu arkadaşlarımızla yarın bir sokakta karşılaştığımızda, ben
Antalya’ya geldiğimde, siz Kayseri’ye geldiğinizde “Ya, bizim şöyle şöyle güzel anılarımız vardı. Bak ne kadar güzel şeyler
yaptık. Şunları yaparken kalp kırdık mı acaba?” diye düşünmememiz gerekir.
Eleştiriler
yapılıyor, yasayla ilgili eleştiriler yapılıyor, farklı farklı şeyler
söyleniyor hatta ağır, incitici şeyler söyleniyor ama bu siyasetin geleneğinden
gelen bir unsurdur diye incitici eleştirilere de katlanıyoruz. Fakat, inanın, yalan ve iftiraya katlanmak kadar zor bir şey
yok ve burada da Grup Başkan Vekili olarak, yalan ve iftiradan başka hiçbir şey
konuşmayan bir insanı dinleyip gerilmemek de mümkün değil.
Değerli
arkadaşlar, hepinizi saygı, sevgi ve hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sataştı, söz istiyorum efendim.
ABDURRAHMAN ARICI
(Antalya) – Sataşmadı. Ne sataştı!
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Çok açık yani. Sataşma başka nasıl olacak?
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Genç. Bir açıklama yapınız, buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sataşmadım, doğruları söyledim Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Arkadaşlar, bir konuyla ilgili olarak, kendisine isnat olunan sözlerle ilgili
olarak aksi bir durum, diğer bir şeyler varsa onu açıklayacak, oturacak, ondan
sonra da güzel bir şekilde çalışmalarımıza devam edeceğiz.
Sayın Genç,
buyurun.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Evet, ama iki dakika verdiniz Sayın Başkan. Yani şimdi çok ağır
laflar söyledi.
BAŞKAN – Sayın
Genç, herkese aynı şeyi veriyoruz, size de aynı, fark etmez. Siz hatipsiniz…
KAMER GENÇ
(Devamla) – Ben fazla bir şey söylemiyorum, 60 tane dairem varsa, 3 tane iş
hanım varsa ben size bağışlıyorum. Bağışlıyorum, gelsin, işte, Mustafa gelsin.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Şimdi, fabrika
meselesinde de arkadaşlar geldiler, ben Aksaray’da bir saman fabrikasının yüzde
5 hissesini aldım fakat sonradan iş gitmedi, devrettim.
HASAN ANGI
(Konya) – Kaç para verdin, kaç para?
KAMER GENÇ
(Devamla) – Ama bazı arkadaşlarımız samandan, tuğla yapmaktan çok gocunuyorlar
çünkü saman onların kışlık yiyeceği. Ben onların kışlık yiyeceğini bırakırım
kendilerine canım, o kadar merak etmesinler.
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) – Terbiyeli konuş!
KAMER GENÇ
(Devamla) – Şimdi, onun için, bu kadar samana taktılar.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – “Âlim ile konuşursan alırsın mertebe, cahil ile konuşursan dönersin
merkebe.” idi o. Nokta nokta var ya o senin
samanlarındı işte.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Ben devri iktidarınızda gittim, bir ortak oldum ama zarar ettim,
ayrıldım, ben devrettim.
Şimdi, bakın, ben
burada hiçbir şey, yalan söylemedim. Senin eski AKP Genel Merkezini
İhracatçılar Birliğine dört sene önce sattın mı satmadın mı?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Yalan söylüyorsun!
KAMER GENÇ
(Devamla) - Yalan söyleyen sensin!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Yalan söylüyorsun!
KAMER GENÇ
(Devamla) - İspatlarsam ne yaparsın? İspatlarsam…
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri… Lütfen arkadaşlar…
KAMER GENÇ
(Devamla) - İhracatçılar Birliğine 15 trilyon liraya satmışsınız.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Nereyi satmışız?
KAMER GENÇ
(Devamla) – Efendim, eski bir binanız vardı ya, AKP’nin bir Genel Merkezi,
kullanıyordunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Nerede o?
KAMER GENÇ
(Devamla) - MHP’nin o sokağında.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Yalan söylüyorsun!
KAMER GENÇ
(Devamla) – Efendim, neyse!
Ondan sonra,
tamam ama fiyat konusu…
OSMAN KILIÇ (Sivas) – Kira orası, kira.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Bak, ihracattan sorumlu Bakan burada. Yalancının mumu… İhracattan sorumlu Bakan burada.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Bakın, yetkinizi kullanarak devletin malını bedava, şey, devletin
parasını, 3-5 kat fiyatla kendi gayrimenkullerinizi satıyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ
(Samsun) – Yalan söylüyorsun! Yalan konuşuyorsun!
KAMER GENÇ
(Devamla) - Şimdi, beyler, bakın, eğer şey ediyorsanız, buyurun, savcılara
gidelim, her şeyimizi açıklayalım. Tayyip Erdoğan da malını mülkünü getirsin
ortaya koysun, ben de koyayım yahu. Çıkalım, hesap uzmanlarını getirelim,
çağıralım, hepimizin hesaplarını incelesin. Sizin içinizde kim ticaretle
uğraşıyorsa, kim vergi kaçakçılığını yapıyorsa…
Mustafa Elitaş, var mısın? Hesap uzmanlarını çağıralım. Getirip
inceletmeyen şerefsizdir, namussuzdur, alçaktır ve hesap vermeyen de
şerefsizdir, alçaktır, namussuzdur!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Şerefi ağzına alma, olmayan şeyi ağzına alma.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Karşılıklı hesap uzmanlarını çağıralım, hesaplarımızı verelim, var
mısınız arkadaşlar? Hepinize hodri meydan diyorum! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
– Olmayan şeyi ağzına alma. Olmayan bir şey için pazarlık yapma, ağzına alma.
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) – Bir sürü yalan söyledin, gidiyorsun.
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım… Bakınız, arkadaşlar…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Müsaade
edin arkadaşlar.
Bakınız, bizi
milyonlarca insan izliyor.
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) – Yalan söylüyorsun!
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yalan söyleyen sensin!
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) – Yalan söylüyorsun!
BAŞKAN – Sayın
Öksüz… Sayın Öksüz… Sayın Öksüz…
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) – Yalan söylüyor Başkanım.
BAŞKAN – Tamam
efendim, buyurun.
Arkadaşlar,
buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Varsa, beni mahkemeye ver, yalan söylüyorsam.
BAŞKAN - Sayın
Genç, lütfen…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Saygıdeğer
arkadaşlarım, nihayetinde, bu gayrimenkulün yeri bellidir, yurdu bellidir. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar,
lütfen ya!
Sayın
milletvekilleri, bu gayrimenkulün yeri belli, yurdu belli. İnternet’e
girdiğiniz zaman öğrenilir arkadaşlar. Tapu kayıtları açık, kim kime kaça
satmış, kaça vermiş, bilmem ne etmiş, bunun gizli kapaklı bir tarafı yok ki.
Kimse de istese gizleyemez. Evet, gidiniz, isteyenler tapudan öğrensinler ama
konuşurken lütfen birbirimizi kırmadan, dökmeden… (Gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Efendim…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Biraz önce konuşmacı “Samanları ben size yem olarak veriyorum.”
dedi. İzin verirseniz bir dakikada bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN – Samanlarla sizin ne ilişkiniz var Sayın… (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Ona sormak lazım.
Sayın Başkanım,
izin verin bir dakika…
BAŞKAN – Sayın Elitaş, bir
dakika... (CHP ve MHP sıralarından gürültüler) Bir bakalım ne diyecek arkadaş,
bir dinleyelim.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkanım, Genel Kurulu bu tür şeylerle meşgul etmek doğru
değil.
BAŞKAN – Sayın
Şandır, katılıyorum hassasiyetinize.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Az önce dedim ya arkadaşlar “Dervişin fikri neyse zikri odur.”
diye. Bizi, beni bazı şeylerle itham etti. Onun yediği neyse aklından hiç
çıkmadığından onu başkalarına söylüyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bakın, Özkan
Öksüz Bey, AK PARTİ Genel Merkezinin binasının kime ait olduğunu ifade ediyor,
Ekol Şirketine ait olduğunu söylüyor ve Adalet ve Kalkınma Partisi orada,
bildiğim kadarıyla, aylığı 30 bin dolara veya 20 bin dolara kiraya tutulmuştu.
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) – 25 bin…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – 25 bin dolara. Evet, Nusret Bey doğrusunu söylüyor.
Aylığı 25 bin
dolara tutulmuştu, “Bu ne kadar kira? Büyük kira” diye de gazetelerde manşet
olmuştu. İhracattan sorumlu Sayın Bakan burada, TİM Başkanını aradım ulaşamadım
-TİM Başkanına eğer ulaşmış olsaydım, şimdi de TİM Başkanı beni aradı cevapsız
aramadan- biraz sonra TİM Başkanıyla görüşeceğim, Türkiye İhracatçılar
Meclisine Adalet ve Kalkınma Partisinin 1 kuruşluk mal satıp satmadığını
öğreneceğim, ona da vereceğim.
Hepinize teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Tamam, teşekkür ederim arkadaşlar, tamam.
Evet, kendi
aranızda konuşup meseleyi halledersiniz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Kamu Hizmetlerinin Düzenli, Etkin ve Verimli Bir
Şekilde Yürütülmesini Sağlamak Üzere Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Teşkilat,
Görev ve Yetkileri ile Kamu Görevlilerine İlişkin Konularda Yetki Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1017) (S. Sayısı: 746) (Devam)
BAŞKAN – Diğer
önergelerin gerekçelerini okutuyorum.
Gerekçe:
Bu önergeyle
kelime tahsisi yapılarak ifade bütünlüğünün sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN –
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler
kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
İlkeler ve yetki
süresi
MADDE 2- (1)
Bakanlar Kurulu bu Kanuna göre verilen yetkiyi kullanırken;
a) Kamu
hizmetlerinin bakanlıklar arasındaki dağılımının yeniden belirlenmesine ilişkin
olarak,
1) Bağlı, ilgili
ve ilişkili kuruluşların Devlet bakanlarına bağlanması ve ilgilendirilmesi
uygulamasına hizmetlerin özelliğinden kaynaklanan zorunluluklar dışında yer
verilmemesini,
2) Sosyal
hizmetler alanında halen bağlı kuruluşlar eliyle yürütülen aile, özürlüler,
çocuklar, kadınlar ve sosyal yardımlar alanındaki hizmetlerin daha etkin ve
verimli bir şekilde sunulabilmesini sağlamak üzere yeni bir bakanlık
kurulmasını,
3) Ekonomiyle
ilgili kamu kurum ve kuruluşlarınca yürütülen faaliyetlerin koordinasyonunu
sağlamak, ekonomi politika, hedef ve stratejilerini belirlemek üzere yeni bir
bakanlık kurulmasını,
4) İç ve dış
ticarete yönelik hizmetlerin daha etkin ve verimli bir şekilde sunulabilmesini
sağlamak üzere yeni bir bakanlık kurulmasını,
5) Gençlik ve
spora yönelik hizmetlerin daha etkin ve verimli bir şekilde sunulabilmesini
sağlamak üzere yeni bir bakanlık kurulmasını,
6) Kamu
hizmetlerinin verimli, süratli ve etkin bir şekilde yürütülmesini, ülkenin
ekonomik ve sosyal durumunu dikkate alarak hizmetin özelliği ve gereklerine
uygun düzenlemeler yapılmasını,
7) Kamu
hizmetlerinde işbölümü ve koordinasyonun sağlanmasını, benzer hizmetlerin tek
kuruluş veya birim tarafından yürütülmesini ve kaynak kullanımında israfın
önlenmesini,
8) Teşkilatların,
hizmetlerin özelliğinden kaynaklanan zorunlu farklılıklar saklı kalmak
kaydıyla, hiyerarşik bağlılık ve unvan standardizasyonu sağlanacak şekilde
düzenlenmesini, zorunlu olmadıkça yeni birim kurulmamasını, kadro ihdasında
azamî tasarrufa riayet edilmesini,
9) Kaynakların
ekonomik ve sosyal ihtiyaçlara uygun ve rasyonel kullanılmasını, kamu
hizmetlerinde etkinliğin artırılması yönünde düzenlemeler getirilmesini,
b) Kamu kurum ve
kuruluşlarında istihdam edilen memurlar, işçiler, sözleşmeli personel ile diğer
kamu görevlilerinin atanma, nakil,
görevlendirilme, seçilme, terfi, yükselme, görevden alınma ve emekliye
sevk edilme usûl ve esaslarına ilişkin olarak,
1) Yürütülen
hizmetin, özelliklerini de dikkate alacak şekilde çağdaş kamu yönetimi
anlayışına uygun bir şekilde geliştirilmesini,
2) Kamu kurum ve
kuruluşları tarafından yürütülen hizmetlerin, özelliğinden kaynaklanan zorunlu
farklılıklar saklı kalmak kaydıyla,
standardizasyon sağlanacak şekilde düzenlenmesini,
3) Yönetim
görevlerine atanmada ve bu görevlerde yükselmede kariyer ve liyakat esasları
ile nitelikli personel istihdamının esas alınmasını,
gözönünde bulundurur.
(2) Bakanlar
Kuruluna verilen yetki, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay
süre ile geçerlidir. Bu süre içinde Bakanlar Kurulu birden fazla kanun hükmünde
kararname çıkarabilir.
BAŞKAN – Madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Harun
Öztürk.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
746 sıra sayılı Yetki Kanunu Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz aldım, bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, hükûmetlere kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilmesi
1961 Anayasası’na 71’de girmiştir. Aynı hüküm 1982 Anayasası’nda da yer
almıştır yani dayanağı Anayasa’da vardır. Bugüne kadar birçok hükûmet
Parlamentodan aldığı yetkiye dayanarak birçok kanun hükmünde kararname çıkarmıştır.
1972 yılından bu yana çıkarılan kanun hükmünde kararnamenin 522 olduğu Hükûmet
tarafından açıklanmıştır. AKP Hükûmetlerinin bu yetkiyi bugüne kadar
kullanmamış oldukları doğrudur. Bunda tek başına iktidar olmanın yasa çıkarmada
verdiği rahatlık kadar temel kanun olarak görüşme usulünün yozlaştırılmasının
da etkili olduğu yadsınamaz. “Mademki kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi
dayanağını Anayasa’dan almaktadır, o hâlde önceki hükûmetlerde olduğu gibi
AKP’nin de bu yetkiyi kullanmasında ne sakınca olabilir?” diyebilirsiniz. Bu
durumda getirilen yetki tasarısının amaç, kapsam ve ilkeleriyle süresi
bakımından Anayasa’ya uygun olup olmadığını tartışmamız gerekir.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle seçime giden, gidip de gelip gelmeyeceği belli
olmayan bir hükûmetin niçin bu yetkiyi istediği ve yetki süresini niçin
seçimlerden sonraya da sarkıttığı cevaplandırılmalıdır. Hükûmet tasarının
gerekçesinde Parlamentonun tatile girdiği dönemlerde yasalaştırılması gereken
acil konular olabileceğini söylemektedir. Öncelikle bu acil konuların neler
olduğunun bu yetki talep edilirken ortaya konulması gerekirdi. Ayrıca,
Parlamento ilk kez seçime gidiyor olmadığı gibi, ilk kez de tatile giriyor
değildir.
Yine gerekçede,
bütçe görüşmeleri sırasında Parlamentonun yasa yapma işinin yavaşladığı
belirtilerek, bu nedenle de kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisine ihtiyaç
olduğu ifade edilmektedir. Burada da “Parlamento ilk kez mi bütçe yapacak?”
sorusunun cevabı verilmelidir. Seçimlerden sonra iktidarda kalma hayali kuran
Hükûmet, bu beyanıyla bütçe döneminde de kanun hükmünde kararname çıkarma
yetkisini kullanmak için yetki kanununun süresini uzatma niyetinde olduğunun
sinyallerini vermektedir. Görüldüğü gibi, iktidar, anayasal bir yetkiyi
kullanma talebinde bulunurken tutarlı gerekçeler ortaya koyamamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Anayasa’nın 7’nci maddesi, yasama yetkisinin Türk milleti
adına Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ve devredilemeyeceğini hükme
bağlamakta, 87’nci maddesi Türkiye Büyük Millet Meclisine, Bakanlar Kuruluna
belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermekte, 91’inci
maddesi de verilecek yetkinin sınırlarını belirlemektedir. Bu sınırlar içinde
kalan alanda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi veren yasanın,
çıkarılacak kanun hükmünde kararnamelerin amacını, kapsamını, ilkelerini,
kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla kararname çıkarılıp
çıkarılamayacağını da göstermesi gerekir. Görüşmekte olduğumuz yasaya bakıp
“Amaç ve kapsamı var, ilkeler ve süre de belirtilmiş, o hâlde Anayasa’ya
uygundur.” deyip işin içinde çıkamayız; çıkamayız çünkü bugüne kadar bu şekil
şartını yerine getiren yetki kanunlarının çoğu, yasama yetkisinin devri
anlamına yorumlanmış ve iptal edilmiştir.
1993 ve 96
yıllarında verilmiş iptal kararlarında yer alan “Yürütme organına düzenleme
yetkisi veren bir yasa kuralının Anayasa’nın 7’nci maddesine uygun olabilmesi
için temel ilkeleri koyması, çerçeveyi çizmesi, sınırsız, belirsiz, geniş bir
alanı yönetimin düzenlemesine bırakmaması gerekir.” cümlesini dikkatlerinize
sunmak isterim.
Değerli
milletvekilleri, bu iptal kararları çerçevesinde görüşülmekte olan yetki
tasarısının 1’inci maddesinin 2’nci fıkrasının (a) bendinin 20 numaralı alt bendiyle,
(b) bendinin 7 numaralı alt bentleri Hükûmete verilmek istenen yetkinin
sınırsız, belirsiz ve geniş bir alanı kapsadığını göstermektedir. Bu nedenle,
söz konusu hükümler Anayasa’nın 7, 87, 91 ve 153’üncü maddelerine aykırıdır.
Ayrıca, disiplin cezası mahiyetinde olan görevden alma ve reysen emeklilikle
ilgili düzenlemeler de yine Anayasa Mahkemesinin içtihatları çerçevesinde
Anayasa’ya aykırıdır.
Değerli milletvekilleri, Yüksek Mahkeme kararlarında, yasama
yetkisinin genel ve asli bir yetki olması, Türkiye Büyük Millet Meclisine ait
bulunması ve devredilememesi karşısında kanun hükmünde kararname çıkarma
yetkisinin kendisine özgü ve ayrık bir yetki olduğu sonucuna varmış, bu
yetkinin yasama yetkisinin devri anlamına gelecek ya da bu izlenimi verecek
biçimde yaygınlaştırılıp genelleştirilmemesi gerektiğine vurgu yapmış, kanun
hükmünde kararnamelerin ancak ivedilik gerektiren belli konularda, kısa süreli
yetki yasaları temel alınarak etkin önlemler ve zorunlu düzenlemeler için
yürürlüğe konulması gerektiğine işaret etmiştir. Anayasa’nın Danışma Meclisinde görüşülmesi sırasında kanun
hükmünde kararname çıkarma yetkisine niye ihtiyaç duyulduğu “Çok acele hâllerde
Hükûmetin elinde uygulanacak bir seri kural olmadığı için, acele olarak
çıkarılıp ve hemen olayın üstüne gidilmesi gereken hâllerde çıkarılması için bu
düzenleme getirilmiş.” cümlesiyle açıklanmaktadır.
Açıklanan
gerekçelerle, istenen yetkinin Anayasa’ya aykırılığı açık olmasına rağmen
Anayasa Komisyonunun kendisine havale edilen bu konuyu gündemine alıp
görüşmemesi, en hafifinden, görevden kaçınmadır. Çünkü Plan ve Bütçe Komisyonu
cumartesi toplanıp bu tasarıyı görüşebildiğine göre, Anayasa Komisyonu da aynı
işi yapabilirdi. Bildiğimiz kadarıyla, 29 Mart-2 Nisan döneminde anılan
Komisyon, sadece 29 Martta Genel Kurulun kendisine iade ettiği bir maddelik bir
konuyu görüşmüştür.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmet, şu ana kadar ne Komisyonda ne de Genel Kurulda yetki
talebini haklı gösterecek ivedilik ve zorunluluk hallerini ortaya koymuş
değildir. Hükûmetin acil düzenleme yapılması gerektiğini ifade ettiği
teşkilatlanma konularında da hemen devreye sokabileceği hazır düzenlemeleri de
bulunmamaktadır.
Yetki talebi,
Hükûmetin dokuz yılda düzenleme yapamadığı alanlara ilişkindir. Kendisi bu
dönemi, çıraklık ve kalfalık dönemi olarak ifade etse de biz, iktidarın ülkeyi
yönetme açısından belli bir ustalık dönemine hâlâ ulaşamadığı kanaatindeyiz.
Millet de kendisinin deneme tahtası yerine konulmasına izin vermeyecektir.
Değerli
milletvekilleri, Parlamento, Hükûmetin bugüne kadar Türkiye Büyük Millet
Meclisine getirdiği teşkilat düzenlemelerini de Gümrük Müsteşarlığı hariç
yasalaştırmıştır. ÖSYM, Anayasa Mahkemesi Kuruluş Kanunu, Dışişleri Bakanlığı
Teşkilat Kanunu, Diyanet İşleri Başkanlığı Teşkilat Kanunu, Avrupa Birliği
Genel Sekreterliği Kanunu ve İller Bankası Teşkilat Kanunu örnek olarak
gösterilebilir. Yetki kanununa dayanılarak yapılması düşünülen teşkilat
düzenlemeleri Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmiş olsaydı pekâlâ onlar da
yasalaştırılabilirdi.
2’nci maddede
ortaya konulan ilkelerin de Anayasa’nın emrini şeklen yerine getirme çabasından
öte bir anlam ifade etmediğini dikkatlerinize sunmak isterim.
Değerli
milletvekilleri, üyelerinin çoğunun bir daha seçilip seçilmeyeceği belli
olmayan ve seçime giden bir Parlamento, gidip gelmeyebilecek bir Hükûmete bu
tasarıyla yasa yapma yetkisini Anayasa’ya aykırı bir biçimde altı ay süreyle
devretmektedir.
Hükûmet, son
Anayasa değişiklikleriyle üç erkten yargının işini bitirmiştir. Yasama organı
zaten Hükûmetin kontrolündedir ancak Hükûmete göre yeterince hızlı
çalışmamaktadır. İşte, Hükûmet, bu tasarı ile yargıdan sonra yasama organının
da işini bitirmek niyetindedir.
Defalarca Anayasa
Mahkemesince iptal edilmiş olmasına ve Anayasa’nın ilgili maddelerinde bir değişiklik
yapılmamasına rağmen bugün yetkinin alınmak istenmesinde Anayasa Mahkemesinde
yapılan son operasyonların etkili olduğunu ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Öztürk.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, yüce Meclisi ve bu Meclise yetki veren, yasama yetkisi veren
yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, az önce Burhan Hocam “Biraz dinleyin, bir şeyler öğrenin.” dedi
ama ben söylediklerini pek öğretici bulmadığım için, kitaplarını daha önce
okumuştum, oradan okuduklarımı daha öğretici buldum, ondan örnekler vereceğim.
BURHAN KUZU
(İstanbul) – Oku, oku.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) – Ondan önce de Sayın İyimaya’nın bir
kitabıyla başlamak istiyorum. Yazdığı makaleyi vermişti. Demin Başkana teşekkür
ettim, şimdi de değerli hukukçularımıza teşekkür ederek başlıyorum. Sayın İyimaya -kitabının bir başını, bir sonunu söyleyeceğim
vaktinizi almamak için- “Siyaset Kurumunun Ortak Günahı: Yasama Reformu” diye
bir makale yazmış yani günahı olan çok da Hocam, yasama reformu dediği için
söylüyorum.
Başında
“Demokrasi ve Meclis, çağdaş siyasal düzenin açık bir şifresidir.” diyor. Şifre
deyince ÖSYM’nin şifresini anlamayın. Bu çok açıkmış, kapalı değil. Sonunda da
yine aynı şekilde bir tek “çoğulcu” ilavesi yapmış. Son cümlesi yine kitabın
başlığında hemen var: “Çoğulcu demokrasi ve Meclis, çağdaş siyasal düzenin açık
bir şifresidir.” diyor ama ben bir düzeltme yapmak istiyorum. Çoğulcu değil çoğunlukçu
bir demokrasi Türkiye’de uygulanıyordu, uygulanıyor diyemiyorum artık. “Bir
parmak demokrasisi var.” diyorduk artık diyemiyorum çünkü Sayın Başbakan o
parmak demokrasisini dahi size çok gördü, artık parmaklarınızı kaldırıp
indiremeyeceksiniz.
Değerli
arkadaşlarım, burada, hakikaten bu yetki gasbediliyor,
sizin buradaki parmak kaldırma yetkiniz bile elinizden alınıyor. Sekiz buçuk
yıldır yapılmayan bir şey, ne var da… Yani şimdi itiraf etmişsiniz gerekçede ama, seçime giderken ne yapacaksınız? Bu reformların hepsi
iki ayda yapılır mı? Seçimden sonra yapacaksanız niye acele ediyorsunuz?
Bunları yapamadığınızı itiraf etmek bir acziyet
göstergesi değil midir?
Değerli
arkadaşlar, bakın, burada bunu yapabilmek için o kadar olmadık yollara
başvuruyorsunuz ki arkadaşlarımız burada rencide oldu, Komisyonda iki gün
tartışmalar yaşadık, imzalar atıldı, bilmem ne oldu. Burada geneli üzerine
konuşurken arkadaşlarımız bazı şeyleri sizlere izah ettiler ama bakıyorum,
burada, yani bu kadar hızlı bir şekilde geçirmek için neden acele ediyorsunuz?
Ne oluyor? Ya da şimdiye kadar niye getirmediniz? Bu iki ay içerisinde ne
yapacaksınız? Seçime kadar ne yapacaksınız? Sekiz buçuk yıldır Anayasa’yı bile,
Türklüğe hakareti serbest bırakan Türk Ceza Kanunu’nu bile çıkarttınız, zinayı
suç olmaktan çıkaran kanunları çıkarttınız, burada metazoriyle
sabahlara kadar ne kanunlar çıkarttınız. Neyi çıkartamadınız siz? Neyi
getirdiniz de biz kabul etmedik? Hangi reformu getirdiniz? Hangi yasama reformu
geldi Sayın İyimaya’nın dediği gibi de burada size
katılmadık? Ama yangından mal kaçırır gibi verdiğiniz taahhütleri yerine
getirmek üzere sözde açılım projesinin altyapısını yaparsanız bu olmaz.
Değerli
arkadaşlar, bakın, burada, az önce kısa bir şekilde Sayın Şandır konuşurken
söyledi. Söylediğimiz şeyin arkasında durmamız lazım, 128’inci maddeyi söylüyor
Sayın Arınç. “Kanun hükmünde kararnameyle değil, kanunla düzenlenir memurlara
ilişkin…” diyor burada. “Yine bu düzenlemenin içerisinde mademki idari haklar
diyoruz.” diye devam ediyor. İptal edilen yasadan bahsediyor. Sizin
arkadaşlarınız bunu söylüyor. Az önce baktım Altan Ağabey buradaydı, herhâlde
hâlâ duruyor, onun da konuşması var.
Değerli arkadaşlar,
aynen demin söylediğimi söylüyor. Bakın “Eğer Hükûmet Parlamentomuzun bu üç
aylık tatil dönemi içerisinde bir şeyler yapmak istiyorsa bu yetkiyi üç aylık
alabilir, ama üç ay sonra yine inşallah hep beraber buradayız, Parlamento
çalışacak, buna ne gerek var.” diyor, yani “Birtakım kanunlarda değişikliği
sonra yaparız.” diyor. Ne güzel. Yani yarın gelince siz gelirseniz yine siz
yapın, biz gelirsek bırakın biz yapalım. Bizim de devlet reformu kanunumuz var.
İçindeki bazı şeylere aykırı değiliz. Demin, sağ olsun, Sayın Bilgiç o kısmını
anlamış, söyledi bize, anlatmıştık Komisyonda. Yani onlar yapılacak ama
bunların bütün bu kesimlerle tartışılarak, herkesle, Ekonomik ve Sosyal Konsey
toplanarak… Siz “Kamu görevlileriyle ilgili düzenleme yapacağız.” diyorsunuz ne
sendikayla alakanız var ne bir şey var. Şimdi, gidecek, iki ayda ne
yapacaksınız? Ben merak ediyorum, siz ne çıkarmak istiyorsunuz? Açıkça bunu
söyleyin. Böyle bir düzenleme için yetki alınmaz. Gerçekten neyi istiyorsunuz,
neyi yapmak istiyorsunuz?
Burada, 91’inci
madde çok net, tekrar sordum. Sayın Kuzu Hocam, oraya cevap vermediniz ama
bakın “İvedilikle görüşülür.” diyor yani burada yetki devri olmadığını
söylemişsiniz, siz de genişletmeye katılıyorsunuz, teoriyi de hepsini de okudum
Hocam, delegalizasyonu da okudum…
BURHAN KUZU
(İstanbul) – Gelişme var!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) - Hepsini okudum, merak etmeyin ama sizin söylediğiniz gibi bir
gerekçe göremedim yani
diyor ki… Bir kısmını okuyayım, hepsini söylemişsiniz -sunulmadan
sonraki hikâyeyle ilgili söylüyorum, görüşme, ivedilikle ilgili- 388’inci
sayfada diyor ki: “Kanun hükmünde kararnameler için öncelikle ve ivedilikle
görüşülme hususunu benimsemesinin sebebi, yasama organının yürütme organınca
yapılan bu düzenlemeler üzerinde iradesinin bir an önce gerçekleşmesini
sağlamaktır.”
BURHAN KUZU
(İstanbul) – Doğru okuyorsun.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) – Şimdi, doğru okuyorsunuz… Peki, devam ediyor: “Anayasa koyucu
Meclisin iradesinin bir an önce gerçekleşmesini arzuladığı için bu işlemlerin
görüşülmesinde izlenecek yöntemi Meclisin kendi tercihine bırakmayarak bizzat
kendisi tespit etmiştir.” Neden görüşmüyorsunuz o zaman Hocam? Siz dediniz ki:
“Keşke, ben asli komisyon olsaydım.” Tali komisyon olmuşsunuz, niye
görüştürmediniz?
BURHAN KUZU
(İstanbul) – O değil, o başka bir şey.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) – Olur mu işte? Şimdi, burada yetkinin önemli olduğunu söylüyorsunuz.
Kitap benim değil, Burhan Kuzu, doktora... Kanun hükmünde kararnameleri de
söylemişsiniz.
Değerli
arkadaşlar, söylemeye çalıştığımız şey şu: Neden? Az önce söylediğim parmak
demokrasisine dahi tahammül edemeyen Başbakanın talimatı: “Bu çıkacak.” Bitti!
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Ferman!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) - Ne zaman? İki gün içinde çıkacak. İmza eksik. Cumartesi çıkacak.
Tamam, geldik, biz çalışıyoruz, siz neredesiniz? Niye Anayasa Komisyonu
toplanmadı? Bu kadar kitap yazmışsınız, bir kısmını hiç olmazsa rapora
koysaydınız da biz de Plan ve Bütçe Komisyonu olarak oradan faydalansaydık
güzel olacaktı.
RECAİ BERBER
(Manisa) – Faydalanmışsınız işte.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) – Bakın, madde 91’de aynen öyle diyor, bir daha söyleyeyim:
“Öncelikle ve ivedilikle görüşülür.” Hocam faydalanmış ama burada söylediğimizi
dinlemiyor, kitapta yazmış ama burada dinlemiyor, uygulamıyor.
RECAİ BERBER (Manisa)
– Siz de faydalanmışsınız.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) - Kitaba yazmak önemli değil ki, onun için dedim. Ben yazdıklarına
itibar ediyorum, söyledikleri çünkü siyasi yani Anayasa profesörü olarak
söyledikleri, doktora tezinden sonra söyledikleri doğru. Burada bir yetki yok
“Görüşülür…” Herkes Anayasa Mahkemesinin kararlarına da uymak zorundadır.
Hocam, kusura bakmayın, o kadarlık söyledim ama vaktim az, sonra siz cevap
verirseniz onları dinlerim.
Değerli
arkadaşlar, bakın, burada, başka bir husus daha var, Sayın Bakana sorduğumuz
hususlar var burada, hâlâ cevap gelmedi. Bakın, 84, 86, 88, 88, sizin demin
saydığınız da dâhil, “İki tane iptal edilmedi.” dediği şeyler zaten iptal
davası açılmayan, 84 ve 86 tarihindeki iki tane kanun hükmünde kararname çıkarma
yetkisi iptal edilmemiş çünkü dava açılmamış. Onun dışında, 90, 90, 91, 93, 94
ve 96 sayılı kararlar, o açılanların hepsi iptal edilmiş yani dava açılanlar
iptal edilmiş; ikisine dava açılmamış, iptal edilmemiş.
Peki, biz diyoruz
ki: Şimdi kaç kişiyle ilgili düzenlemeler yapıyorsunuz? Arkadaşlarımız soru
soruyor, “Bu kadar memur tehdit altında.” diyoruz. Tamı tamına şu anda, 2010
yılı itibarıyla 1 milyon 776 bin memur -küsuratlarını söylemiyorum- 262.500
sözleşmeli, 226 bin sürekli işçi, kapsam dışı personel 3 bin, kapsam içi
personel 7 bin küsur, toplam 2 milyon 276 bin kişiyi ilgilendiren bir düzenleme
yetkisi istiyorsunuz. Ne demek bu seçim arifesinde? Yani neyini düzenleyeceğiz?
Bu kadar da geniş. “Diğer kanunlarda ve kanun hükmünde
kararnamelerde de.” deyip bir de böyle bir yetki koymuşuz. Ben şimdi bunu
anlayamıyorum.
Sayın Bakanım,
burada, yirmi tane ayrı kanunda, otuz, kırk, elli, yüze yakın maddelerde
değişiklik yapma yetkisi istiyorsunuz. Bu kanunların bir tanesini biz,
komisyonlarda ve Genel Kurulda, günlerce, haftalarca tartışarak bir sürü
yanlışını düzelterek geçiriyoruz. Sizden gelen kanunları da gördük. Bazen
üzerini kalemle çizip “teklif”, sonra hepsini birden çizip tekrar “teklif” diye
yazdıklarımızı, biz Plan ve Bütçe Komisyonunda şahit olduk, arkadaşlarımız
burada. Ne kadar ciddiyetle geldiğini, aceleyle gelenlerin gördük. İki ay
içinde, o zaman hazır var, tak tak tak Sayın Başbakan aldığı o faksla imzaları
da -hâlâ teyidi bana gelmedi, söyledim, “Faksla biz yapıyoruz, usulü var.”
dediniz ama faksla yapılan işlemin teyidi gelir- ondan sonra, o zaman arkasına
koyacak, hazırlamış, sizin önceden verdiğiniz imzalarla çıkaracak.
Dolayısıyla,
Türkiye’de yasama yetkisi gasbediliyor. Parmak
demokrasisi dahi ortadan kaldırılıyor, çoğulcu değil çoğunlukçu demokrasi de,
azınlığa tahakküm eden demokrasi de maalesef işlemez hâle getiriliyor değerli
arkadaşlarım. Buradan bu konuda tekrar sizi uyarıyorum ve bu düzenleme bu kadar
geniş…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL
(Devamla) – “Türk Silahlı Kuvvetlerinde hangi düzenlemeleri yapacaksınız?”
dedik, hâlâ buna da cevap alamadık. Üç yüz küsur maddesi var Sayın Bakanım Türk
Silahlı Kuvvetleriyle ilgili kanunun. Bu kadar geniş yetkiyle ne yapacağınızı
anlayamadık.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Günal. (MHP sıralarından alkışlar)
BURHAN KUZU
(İstanbul) – Sayın Başkanım, kısa bir açıklama yapayım.
BAŞKAN – Ne oldu
efendim, anlamadım.
BURHAN KUZU
(İstanbul) – İsmimi söyleyerek bir konuda açıklama istedi benden.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Kitabı vereyim mi Hocam? Buradan ben konuştum ama.
BAŞKAN – Sonra
yaparsınız Hocam, yerinizden bir söz veririm ben size, açıklarsınız.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Bir dakika, sataşma yok ki Hocam, sizin kitabınızın reklamını
yaptım. Kitaptan okudum, maddelerin reklamını yaptım.
BURHAN KUZU
(İstanbul) – Doğru okudun da yanlış anladın.
BAŞKAN - Şahsı
adına Uşak Milletvekili Sayın Mustafa Çetin.
Sayın Çetin,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÇETİN
(Uşak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz yetki
tasarısının 2’nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Kanun hükmünde kararnamelerin anayasal dayanağı 91’inci madde. 91’inci maddenin ikinci fıkrası bir yetki talebinin içermesi
gereken zorunlu unsurları ifade ediyor. Bu yetki talebini düzenleyen tasarı,
amacını, kapsamını, ilkelerini, kullanma süresini ve bu süre içinde birden
fazla kararname çıkarılıp çıkarılmayacağını hükme bağlar, bağlaması gerekiyor.
Şimdi, amaç ve
kapsam biraz önce kabul edilen 1’inci maddede tartışıldı ve kabul edildi. 2’nci
madde yetki ve süre, ilkeleri ve yetkinin süresiyle ilgili. İlkeler burada
fıkralar, bentler ve alt bentler hâlinde sayılmış. Süre olarak altı aylık bir
süre öngörülüyor ve birden fazla düzenleme olabileceğini de, buna dair talebi
de içeriyor. Bu bakımdan, 91’inci maddeyle ilgili bir sorun olmadığını
düşünüyorum.
Şimdi, bir
Hükûmet, 2 defa üst üste salt çoğunlukla, güçlü bir salt çoğunlukla seçim
kazanmış ve bugüne kadar kanun hükmünde kararname talebinde bulunmamış. Şimdi
arkadaşlar diyor ki: “Siz Meclisin yetkisini gasbedeceksiniz.
Seçime giderken bunu niye istiyorsunuz?” Arkadaşlar, bu, şimdi lazım. Niye mi
şimdi lazım? Seçim sebebiyle zaten Parlamento çalışmayacak. Seçimden sonra
Başkanlık Divanının oluşması, komisyonlar, hükûmet kurulması… Bu, gerekçede
yazıyor arkadaşlar yahu! Bu gerekçeyi hiç okumadınız mı? Herkes çıkıyor buraya,
muhalefet, değerli muhalefet aynı sözleri tekrar ediyor.
Arkadaşlar, izin
verirseniz bir şey söyleyeyim: Ben, benden önce söylenmiş bir sözü asla hayatta
söylemedim ve söylemem. Benim yeni bir şey söylemem lazım. Eğer bu personelle
ilgili veyahut idari teşkilatla ilgili bir şeyler söylüyorsa, Sayın Burhan
Hocam açıkladı, yani bunun Anayasa’ya aykırılık sorunu olmadığını, Anayasa’ya
uygun bir düzenleme ve talep olduğunu söyledi. Siz de ıslarla diyorsunuz ki:
“Anayasa’ya aykırıdır.” Bunu duyduk, anladık.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Toplayamadı Komisyonu.
MUSTAFA ÇETİN
(Devamla) – Anladık bunu kardeşim, 10 defa niye söylüyorsun? Bizim zekâmız var,
aklımız var, anlıyoruz yahu! O zaman, yeni bir şey söyle, bunun içiyle ilgili
bir şey söyle. “Anayasa’ya aykırıdır.” Daha da yetmezse Anayasa Mahkemesine
gidersin.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) – Şimdiye kadar niye konuşmadın?
MUSTAFA ÇETİN
(Devamla) – Yani lafı niye uzatıyorsunuz?
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Onu bilmiyorduk, sizden öğrendik.
MUSTAFA ÇETİN
(Devamla) – Ha, işte öğreneceğiniz daha çok şey var.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir)
– Sizden öğrenmiş olduk.
MUSTAFA ÇETİN
(Devamla) – Hoca olmak tek başına yetmiyor, talebeler de bir şeyler biliyor.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Başka bir talimatın var mı?
MUSTAFA ÇETİN
(Devamla) – Talimatım yok. Bakın, şimdi…
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Talimatlarını sırala…
MUSTAFA ÇETİN
(Devamla) – Bakın, ben burada milletin kürsüsünde söylemem gerekenleri
söylüyorum, bunlarla benim söylediklerime engel olamazsınız.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Ne söyleyeceksen söyledin, bırak.
MUSTAFA ÇETİN
(Devamla) – Bu bir talimat filan değil. Ben kendi hukukumu ve kendi yaptığım
icraatı savunuyorum, savunmaya da devam edeceğim.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şahsı adına
Manisa Milletvekili Sayın Recai Berber.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RECAİ BERBER
(Manisa) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; ben de hepinize saygılar sunuyorum.
Ben de görüşmekte
olduğumuz 746 sayılı Yetki Kanunu Tasarısı’nın 2’nci maddesiyle ilgili şahsım
adına söz almış bulunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, gerçekten, kanunun kapsam maddesi görüşülürken de, 2’nci maddesi
görüşülürken de, her maddesi görüşülürken, biraz önce Değerli Arkadaşımızın
söylediği gibi, Anayasa’ya aykırılıktan başlıyoruz, Anayasa’ya aykırılıktan
devam ediyoruz.
Ben Burhan Hocama
teşekkür ediyorum, burada çok güzel anayasa dersi verdi. Gerçi, benim
üniversiteden hocam değil, benim hocam da Mümtaz Soysal. Hocamla ben de gurur
duyuyorum, uluslararası bir hocamız.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Benimki de Mümtaz Soysal’dı.
RECAİ BERBER
(Devamla) - Yani Hocama sorarsanız, bakın, Hocamın bu konuda… Siz Burhan Hocama
cevap vermek için onun kitabına bakmışsınız, bir de Mümtaz Hocanın kitabına
baksaydınız, orada da bunun Anayasa’ya aykırı olmadığını görecektiniz.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Hayır, bir de orada muhalefet ne diyor, onu öğrenelim.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Ama Erbakan Hoca “Sınıftan kaçan talebeler” dedi…
RECAİ BERBER
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, şunun için söylüyorum bunu: Bu kanunun
özellikle daha önce iptal konusu olmuş kanunlarda gerçekten çok açık bir
şekilde Anayasa’nın 91’inci maddesini ihlal var. Nasıl var?
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Ondan önce, Komisyonu usulsüz topladın.
RECAİ BERBER
(Devamla) – Biraz önce Sayın Harun Öztürk “4588 sayılı Yetki Kanunu’nda amaç
bölümünü okudunuz mu?” diye bizzat geldi. Ben de kendisine söyledim okuması
için. 1’inci madde amaç ve kapsam. Değerli arkadaşlar,
bu madde nasıl başlıyor biliyor musunuz? “Bu Kanunun amacı…” diye başlıyor ve
sonunda “şu amacıyla Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi
vermektir.” Amaç ve kapsam bundan ibaret.
Peki, nerede
kapsam? Şimdi burada detaylı olarak sayılmış olması Anayasa’ya aykırı! Çok
genişmiş! Anayasa’nın 91’inci maddesi genişlik veya darlık açısından bakmıyor, tadadi olarak sayılmasını istiyor.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Toplantı usule aykırı.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – 4615’i de oku Recai Bey.
RECAİ BERBER
(Devamla) – Yani “Neyi düzenleyeceğinizi bu yüce Parlamento bilsin.” diyor.
Neyi düzenleyeceksiniz?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Anayasa Mahkemesinin on iki tane kararı var.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – 4615’i de oku.
RECAİ BERBER
(Devamla) – Bakın, burada gündeme getirilen hem 1’inci madde hem 2’nci madde,
değerli arkadaşlar, Parlamentonun çok net bir şekilde bildiği bir şeyi koyuyor.
Öyle saydığınız gibi bütün kanunlarda filan düzenleme yetkisi de vermiyor.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Zabıtlara geçti!
RECAİ BERBER
(Devamla) – Evet, zabıtlara geçiyor.
Diyor ki: Kamu
hizmetlerinin bakanlıklar arasındaki dağılımını yeniden belirlemek üzere
aşağıdaki hususlarda yetki istiyor.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Peki, 20 numaralı alt bendi oku.
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Recai Bey, yanlış söylüyorsun.
RECAİ BERBER
(Devamla) – Yani diyelim ki bakanlıklardan bir tanesiyle, örnek veriyorum,
Maliye Bakanlığıyla ilgili herhangi bir düzenleme yoksa 657 sayılı Kanun’da
değişiklik yaparak Maliye Bakanlığıyla ilgili bir düzenleme yapılabilir mi bu
yetkiyle? Yapılamaz arkadaşlar, çok açık. Yani niye böyle sanki ucu başı belli
olmayan bir şey olarak düzenliyorsunuz? Çok açık.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Hoca, doğruysa topla Komisyonu. Doğru olmadığı için toplayamadın.
RECAİ BERBER
(Devamla) – Sonra 2’nci maddede “İlkeler” bölümünde bunların hangi devlet
bakanlıklarıyla ilgili kurumlar olduğu bile “şu, şu, şu hususların
düzenlemesiyle ilgili” diye açık açık belirtilmiş. Hatta yeni personel alımı veya yeni personel
düzenlemelerinde nelere dikkat edileceği hususunda bile...
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Yetkin olmadan Komisyonu topladın sen.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sayın Berber, tıraş yapıyorsun!
RECAİ BERBER
(Devamla) – Evet değerli arkadaşlar, Komisyon çalışmaları sırasında da aşağı
yukarı on saat süren Komisyonun yedi sekiz saati işte, usul ve Anayasa’ya
aykırılık tartışması. Tam tutanak tutuldu, bakabilirsiniz, sonra maddelere
geçtiğimizde arkadaşlarımızın bu maddelerle ilgili en ufak bir itirazları da
olmadı. Sadece denildi ki: “Buraya geçmişte olmayan bir süre koysak…” Harun
Bey’e teşekkür ederim.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – 20 ve 7’ye itiraz... 20 ve 7 numaralı bentler.
RECAİ BERBER
(Devamla) – Dediniz ki: “Bu şekilde çıkarılan kararnameler bir yıl içinde veya
belli bir süre içinde Mecliste tekrar görüşülsün.” Değerli arkadaşlar,
geçmişte, yirmi yıl önce, otuz yıl önce çıkmış yetki kanunlarına dayanarak
çıkarılan kararnamelerden hangisi şimdiye kadar görüşülmüş?
Yine burada çok
yanlış bir yaklaşımda bulunuldu.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Denetleyemeyeceğim yetkiyi niye veriyorum?
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sayın Berber, iyi tıraş yapıyorsunuz!
RECAİ BERBER
(Devamla) – Deniyor ki 91’inci maddede: Hükûmet istifa etse bile, bu yetkinin,
süresi içinde, yeni gelen hükûmetler tarafından kullanılacağı çok açık. Yani
burada siz ister kullanırsınız ister kullanmazsınız, ama bakın, bu yetki… Eğer
millet size yetki verirse sizin için de bir yetki alınmış oluyor ama milletten
yetki almayanlar tabii bu yetkiyi kullanamazlar. Onun için, burada Hükûmetimiz,
milletimizin sağduyusuna güvenerek yetkisini…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Sayın Başkan, usulsüz komisyon topladılar.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Berber.
RECAİ BERBER
(Devamla) – Ben de teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – 69’a
göre bir açıklama…
Bir dakika
yetiyor mu Hocam?
BURHAN KUZU
(İstanbul) – Biraz daha versen daha iyi olur Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun
efendim.
BURHAN KUZU
(İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; 91’inci maddedeki bir
paragrafın yorumunda bir uyuşmazlık var, bu konuda bir açıklık getirmek istiyorum,
ismim de kullanıldığı için.
Şimdi, burada
“Yetki kanunları ve bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler, Türkiye Büyük
Millet Meclisi komisyonları ve Genel Kurulunda öncelikle ve ivedilikle
görüşülür.” diyor. Bizim literatürde bunun
tartışmasında gündemdeki öncelik olarak algılarız biz bunu, yani mutlaka
görüşme manasında değil. Görüşmeye karar verdiğinde, diyelim birikmiş işler
varsa onlar bahane edilemez, önce bu alınsın. Nitekim AK PARTİ Grubu bir önerge
verdi burada hatırlarsanız. Bence önergeye de gerek yoktu bana sorarsınız, bu
madde çerçevesinde direkt görüşmek gerekirdi, ama öyle uygun görülmüş, belki
bir tartışmaya meydan vermemek adına.
Buradaki durum
zorunluluk anlamında değil. Görüşmeye karar verip de, biri çıkıp da “Bu kadar
iş varken niçin bunu önce görüşüyorsun?” dediği zaman “Bu hükme dayanarak
görüşüyorum.” dememiz lazım. İşin özü, esası budur.
Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Yani şimdi “görüşülür” emri emir değil mi Sayın Kuzu. “Görüşülür”
diyor, “görüşülebilir” demiyor ki.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.
Sayın Işık,
buyurun efendim.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Bakanım, bu tasarıyla ilgili olarak memur ve işçi sendikalarının görüşü
nedir?
Diğer taraftan,
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’nda, 2477 sayılı ve 2451 sayılı Kanun
kapsamı dışında kalan personelle ilgili nasıl bir düzenleme düşünülmektedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Akçay…
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi 3 Mart 2011 tarihinde 12 Haziran tarihi için seçim kararı aldı.
Genel seçimlere iki aylık bir süre kalmışken, Hükûmete altı ay süreyle kanun
hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilmesi, şu anda görev yapmakta olan Meclisi
devre dışı bırakmak ve seçim sonrası oluşacak Meclisin ise iradesine ipotek
koymak değil midir? Bu konunun açıklanmasını istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Günal…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Sayın Bakanım, demin üç yüz elli küsur tane madde söyledim Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’yla ilgili. Burada genel olarak hepsini
düzenleme yetkisi alıyorsunuz. Bunun içerisinde yeni ordu kurma, sınır fiziki
güvenlik sistemiyle ilgili şeyler var mı, daha önce “Çıkaracağız.” dediniz? Yoksa
biz hâlâ Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili… “Özlük hakları” dediniz, burada
özlük hakları yok. “Mali bir şey vereceğiz, ayıp olur, söylemeyelim.” dediniz
Komisyonda da. Bu konuda gerçekten bir açıklama yapabilir misiniz? Yoksa çünkü
resen emeklilikle beraber o zaman mahkeme kararıyla dönen üç tane generalin de
resen emekliliğe mi sevk edileceği gibi sorular geliyor aklımıza. O zaman ya bu
“resen emekliliğe sevk” cümlesinin çıkarılması gerekir ya da bir açıklık
getirmek gerekir diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim
Sayın Yalçın…
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Teşekkür ediyorum.
Umarım Sayın
Bakan bu kez soruma cevap verir, üçüncü kez aynı suali sormak durumunda
kalıyorum.
Sayın Bakanım,
Milliyetçi Hareket Partisini diğer partilerden daha sakıncalı hâle getiren
hangi husustur ki Millî Eğitim Bakanlığı böyle bir tasarrufta bulunmuştur?
Millî Eğitim Bakanlığının bir memur kitlesinin İnternette erişim imkânını
kısıtlama hakkı nereden gelmektedir, böyle bir hakkı bulunmakta mıdır?
Bir de efendim,
şunu soruyorum: Şimdi, bu tasarıyla getirdiğiniz -bakanlıklar kuracaksınız ya
da bakanlıkları ayıracaksınız- bu yetkileri hangi aşamada kullanmayı
planlıyorsunuz? Seçim öncesi mi biz bunu yaşayacağız, yoksa,
örneğin, seçim sonrası yeni hükûmetin kurulma aşamalarında bu yetkilerin
kullanılması da olası olacak mı? Yani güvenoyu almaya çalışan ya da bunun
uğraşısı içerisinde olan bir Hükûmet varken görevi devam eden Bakanlar Kurulu
bu inisiyatifleri kullanabilir mi? Siz bu altı aylık
takvimi ne şekilde planladınız kafanızda?
Teşekkür eder,
saygılar sunarım.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Bakanım,
buyurun efendim.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bir kısım reform
niteliğindeki konularla ilgili olarak geçmişten beri yapılmış Başbakanlıkta,
bakanlıklarda çok sayıda çalışma var yani bakarsanız, devlet yapısının yeniden
düzenlenmesiyle ilgili hemen hemen her hükûmette, her kalkınma planında bu
konularla ilgili yapılmış çalışmalar var, özel ihtisas komisyonları kurulmuş
vesaire. Dolayısıyla, bu getirilen yetki tasarısı bu görüşlerin ışığındadır.
Tabii, kanun hükmünde kararnameler çıkarken hangi alanı düzenliyorsanız onunla
ilgili de ilgili kuruluşların özel olarak bilgisine, görüşüne başvuracaksınız,
ona göre de çıkaracaksınız. Bununla ilgili olarak zaten Başbakanlığın
bilgisinde, tecrübesinde, arşivinde, yeteri kadar, bakanlıklardan, ilgili
kuruluşlardan alınmış görüş var.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Yani bu kuruluşların görüşlerine müracaat etmeyeceksiniz?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Biz yetki kanunu için böyle bir şeye
gerek görmüyoruz ama ona dayalı olarak çıkarılacak kararnameler özel bir alanı
düzenleyeceği için o alanda… Esas uygulanacak olan orasıdır yani kanun yerine
geçecek olan orasıdır, orayla ilgili olarak da tabiatıyla ilgili bakanlıkların,
kurum ve kuruluşların görüşü alınacaktır.
İkincisi -demin
konuşmamda da ifade ettim, tekrar soruldu, buna da memnun oldum- kanun hükmünde
kararname çıkarmaya imkân veren yetki yasaları Meclisi baypas etmek değildir
değerli arkadaşlarım yani bundan sonra bu Meclisi kimse devre dışı bırakamaz.
Geçmişte zaman zaman sıkıntılar oldu, bundan hepimiz, en fazla da demokratik
düzen zarar gördü. Artık, iki de bir “Meclis baypas ediliyor.” vesaire
tarzındaki konuları gündeme getirmek bence doğru değil çünkü önünde sonunda,
kanun hükmünde kararname de çıkarsanız -şimdi yetki vereceksiniz eğer uygun
görüyorsanız- o kararnameler buraya gelecek. Herkesin, her şeyin burada
konuşulacağı bir düzene girdik artık, bir döneme girdik. Dolayısıyla “Meclis
baypas ediliyor.” filan… O zaman, otuz altı tane yasa bu Meclisten çıktı. Bu
ülkede demokrasiye inanmış, bunun mücadelesini vermiş, yeri gelmiş hapis
yatmış, yeri gelmiş sıkıyönetimlerde sıkıntıya girmiş olan başbakanlar
döneminde de kanun hükmünde kararnameler çıktı, yetki yasaları çıktı. Yani
böyle bir yetki yasasını illa da Meclise şu oluyor, bu oluyor tarzında
nitelemek bence doğru değil; o insanlara da haksızlık olur, bizim de sekiz
buçuk yıllık bir geçmişimiz var. Yani bu Meclisin hukukunu korumak adına kim ne
söylediğinde nasıl durduğumuz, nasıl tavır aldığımız da ortadadır. Onun için,
bu türlü şeyler ne Meclisi ipotek altına almadır ne Meclisi devre dışı
bırakmaktır; tam tersi, bir ihtiyaçtan kaynaklanan husustur.
Sayın Günal
sordu, demin vakit gelmedi, ben bir cevap vermek istemediğimden değil, işte
oradaki saat işliyor, o süre zarfında cevap veriyoruz. Bu soruyu aslında siz
yukarıda da sorduğunuz için ben orada cevap verdim, tutanaklarda var. Yeni ordu
mu kuracaksınız…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Var var, tutanak var!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Hayır, hayır, o tutanaklara bakın.
Siz sordunuz, ben cevabı orada verdim ama bir defa daha vereyim çünkü orası dar
kapsamlı bir grup arkadaşın duyduğu konu, tutanaklar, şimdi burada üçüncü
kanaldan herkes de dinliyor.
İnşallah bu ülke
yeni bir ordu kurma ihtiyacını duymaz, Türkiye o sıkıntılara girmez. Bizim ne
ordu kurma işimiz var ne böyle bir düşüncemiz var ne özel bir uygulama
ihtiyacımız var. Kaldı ki…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Yeni değil, özel ordu vardı ya Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Bir şey daha sordunuz -onu
sormadınız- sınır birlikleriyle ilgili, entegre sınır
yönetimiyle ilgili. Bu, ulusal programda olan bir husustur. Bununla ilgili
çalışmalar yapılıyor ama “Bunu bu yetkiyle düzenleyeceğiz.” diye bir husus yok.
Hiç aklımızdan geçmeyen de bir konudur. “Bu kanunla her şeyi alıyorsunuz,
neleri yapmayacaksınız?” İşte, şimdi siz sordunuz. Böyle bir sınır birlikleri
filan getirme yok, yeni bir ordu kurma tarzında bir şey yok, silahlı
kuvvetlerin yeniden teşkili, reorganizasyonuyla ilgili bir düzenlemeyi bizim bu
kanunla yapma niyetimiz de yok, aklımızın köşesinden geçmedi. Yerel
yönetimlerle ilgili herhangi bir düzenleme bu kanun kapsamında yapılmayacak.
Bunlar hiç düşündüğümüz şeyler değil.
Onun için, o
türlü genelleme yapmak yanlış olur. Niyetimizin ne olduğunu daha somut anlamak
istiyorsanız tabii kanun kuvvetinde kararname çıktıkça daha net göreceksiniz
ama sordunuz, bakınız en azından üç tane sorulan somut soruya cevap verme
imkânımız oldu.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Göremeyeceğiz, ara vermiş olacağız.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Şimdi, Sayın Yalçın’ın sorduğu soru:
Samimi olarak ben ilk defa şimdi sizden duydum, yani o şeyi dinlemedim. Yani
burada Mecliste temsil edilen bir partiyle ilgili o türlü bir düşünceyi, o
türlü bir uygulamayı ben şahsen bilmiyorum, bir bilgim yok. Bilgimin olmadığı
konuda…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Bakan, akşamdan beri…
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Hayır, Sayın Bakan şimdi burada
olsaydı, onu da sorabilirdim.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sordurun efendim, telefonla sordurun.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Hayır hayır, sordururuz, onu da
sordururuz ama şimdi…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Yani Milliyetçi Hareket Partisi böyle bir muameleye muhatap oluyor,
siz rahatsız olmuyorsunuz, bu nasıl bir şeydir?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Sayın Şandır…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Akşamdan beri konuşuyoruz şurada!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Bir dakika yani şimdi Sayın Şandır,
beni en iyi tanıyanlardan birisi sensin. Yani sen şunu bilirsin ki, yani
bilmediğim bir konuda cevap vererek size saygısızlık mı edeyim ya? Yani siyaset
adamı bildiği konuda konuşursa doğru dürüst, adam gibi siyaset adamı olur,
bilmediği konuda konuşursa olur mu?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Bakanım, bilin ama bilin.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Benim size saygım var, partinize de saygım
var. Burada temsil edilen partilere saygım var, insanlara saygım var, bu konuyu
bilmiyorum diyorsam, sen de anlayışla karşıla. Yani kalkıp da böyle suçlama ya…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Konuştuklarımızı birine sorun o zaman!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Anlıyoruz yani, tamam seçim
yaklaşıyor, burada son konuşmalarınızı da yapacaksınız ama yani bilmeden bir
şey mi diyeyim?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Hayır efendim, bilmeden söylemeyin ama öğrenin, öğrenme imkânınız
var.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Canım öğreniriz onu da, bir şey
demedim ki. Demin de bakınız, bir arkadaşım sordu, “Bilmiyorum, öğreneyim size
yarın cevap vereyim” dedim.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Akşamdan beri konuşuyoruz ama burada.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Yahu elini vicdanına koy, akşamdan
bu tarafa iki dakika dışarıya çıktım, ben buradayım, bu kanunu da baştan beri
ben takip ediyorum. Yani istiyorsanız bunu sabaha kadar tartışalım canım. Yani
bu böyle bir şey değil ki. Yapma bunu Sayın Şandır, en evvel sen yapma. Yani
doğru bir şey değil.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Bakanım, Türkiye’de…
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Yetkiyi ne zaman kullanacağız? Bizim
düşüncemiz, bu yetki tasarısını getirirken düşündüğümüz konu, seçimleri takiben
yeni bir hükûmet teşkil edildiğinde aynı işi iki defa yapıp zaman kaybına sebebiyet
vermeyelim.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Sayın Bakan, siz Hükûmette kalacağınızı garanti mi görüyorsunuz?
Yeni Hükûmetin…
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Yasama ekonomisi açısından bunu
önemsiyoruz. Bir saatlik buradaki çalışmanın neye mal olduğu
ortada. Dolayısıyla, biz başlangıçta da onu ifade ettik. Bu konuşmalarım
üzerine de atıf yapıldı. Onun için, bu kanunla ilgili bir yetki söz konusu
olacaksa, bunu büyük ölçüde seçimleri takiben kullanmayı düşünüyoruz.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Sayın Bakan, hiç olmadı şu anki konuşmanız. Meclisin bunu takdir
etmesi gerekmez mi Allah aşkına? Nasıl böyle bir şey yaparsınız?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Genel düşüncemiz, genel şeyimiz
budur.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde yedi önerge vardır. İlk okutacağım beş önerge
aynı mahiyette olduğu için önergeyi okutup, diğerlerinin imza sahiplerini
okutacağım:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/1017 esas
numaralı kanun tasarısının 2 nci maddesinin ikinci
fıkrasında geçen “altı” kelimesinin “sekiz” olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederim.
Ali
Öztürk |
Konya |
Diğer
önergelerin sahipleri: |
Durdu
Mehmet Kastal Ayhan Sefer Üstün |
Osmaniye Sakarya |
|
Ahmet Yeni
Safiye Seymenoğlu |
Samsun
Trabzon |
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Yetki Kanunu Tasarısının 2 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek Kamer
Genç Haluk
Koç |
İstanbul Tunceli Samsun |
Tayfun
İçli Hüseyin
Pazarcı Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Eskişehir Balıkesir Malatya |
Harun
Öztürk |
İzmir |
Madde 2.
(I) İlkeler:
Bakanlar Kurulu
bu Kanuna göre verilen yetkiyi kullanırken aşağıdaki ilkeleri göz önünde
bulundurur.
a) Kamu
hizmetlerinden genel idare esaslarına göre yürütülmesi gerekenler; Başbakanlık,
Bakanlıklar ve bunlara bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşlar eliyle yürütülür.
b) Bakanlıkların kuruluş ve teşkilatlanmasında;
kamu hizmetlerinde işbölümünün ve koordinasyonun sağlanması, bir hizmetin tek
kuruluş veya birim tarafından yürütülmesi ve kaynak israfının önlenmesi esas
alınır.
c) Ekonomiyle
ilgili bakanlıklarla kamu kurum ve kuruluşlarınca yürütülen faaliyetlerin tek
elde toplanmasını sağlamak, ekonomi politika, hedef ve stratejileri belirlemek
üzere yeni bir bakanlık kurulur.
d) İç ve dış
ticarete yönelik hizmetlerin daha etkin ve verimli bir şekilde sunulabilmesini
sağlamak üzere yeni bir bakanlık kurulur.
e) Sosyal
hizmetler alanında halen bağlı kuruluşlar eliyle yürütülen aile, özürlüler,
çocuklar, kadınlar ve sosyal yardım alanındaki hizmetlerin daha etkin ve
verimli bir şekilde sunulabilmesini sağlamak üzere yeni bir bakanlık kurulur.
f) Gençlik ve spora yönelik hizmetlerin daha
etkin ve verimli bir şekilde sunulabilmesini sağlamak üzere yeni bir bakanlık
kurulur.
g) Zorunluluk olmadıkça devlet bakanlığı
şeklinde örgütlenilmez.
h) Serbest kadro adedinin yüzde onundan fazla
yeni kadro ihdas edilemez.
i) Kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen
memurlar, işçiler, sözleşmeli personel ve diğer kamu görevlileri ile bunların
emeklilerinin mali ve sosyal haklarında; ücret adaletsizliklerini gidermek,
eşit işe eşit ücret ilkesini gerçekleştirmek ve ücret sisteminin nitelikli
personelin kamu kesiminde istihdamına olanak sağlayacak şekilde geliştirmek
hedeflenir,
j) Yeni teşkilat
düzenlemesinde halen üst düzey görevlerde bulunanlar ihdas edilen eşdeğer
kadrolara öncelikle atanırlar,
k) Kadro unvan ve
derecesi değişen kamu görevlilerinin eski kadrolarına ait aylık, ek gösterge ve
her türlü zam ve tazminat hakları yeni görevlerinde kaldıkları sürece
şahıslarına bağlı olarak saklı tutulur.
(2) Yetki süresi:
Bakanlar Kuruluna
verilen yetki, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay süre ile
kullanılabilir ve hiçbir şekilde uzatılamaz. Bu süre içinde Bakanlar Kurulunca
birden fazla kanun hükmünde kararname çıkarılabilir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 746 sıra sayılı “Kamu Hizmetlerinin Düzenli,
Etkin ve Verimli Bir Şekilde Yürütülmesini Sağlamak Üzere Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Teşkilat, Görev ve Yetkileri ile Kamu Görevlilerine İlişkin
Konularda Yetki Kanunu Tasarısı”nın 2. maddesi
Anayasa’nın 2, 6, 7, 11, 87 ve 91 inci maddelerine aykırı olduğundan tasarının
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal Mehmet
Şandır Rıdvan
Yalçın |
Antalya Mersin Ordu |
Behiç
Çelik Erkan
Akçay Emin
Haluk Ayhan |
Mersin Manisa Denizli |
Alim Işık Mustafa
Kalaycı Faruk
Bal |
Kütahya Konya Konya |
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Alim Işık konuşacak.
BAŞKAN – Sayın
Işık, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 746 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım.
Bu vesileyle bu geç vakitte hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, söz konusu kanun, yürürlük ve yürütme maddelerini düşünmezsek
iki maddelik bir kanun, toplam üç yarım sayfalık da bir metne sahip ama bu
kanunla ilgili kırk sekiz sayfa muhalefet şerhi var.
Değerli
milletvekilleri, dört yıla yakın süredir burada beraber çalışıyoruz. İki
maddelik bir kanunda kırk sekiz sayfalık muhalefet şerhini ilk defa görüyoruz.
Acaba bu muhalefet bu kadar şerhi niye düştü diye hiç merak edeniniz herhâlde
olmadı.
Konunun hukuki
boyutunu benden önceki birçok değerli konuşmacı ziyadesiyle açıkladı, ben
onlara girmek istemiyorum ancak şunu hatırlatmak istiyorum: AKP iktidara
geldiğinde önce icracı bakanlıkları azalttı ve Sayın Başbakan çıktı “Bakanlık
sayısını azalttık, milletvekili lojmanlarını sattık.” diye de çok popülist bir
politikayla milletin kahramanı gibi oldu. Şimdi, aradan geçen yıllardan sonra,
ihtiyaca binaen bakanlık sayılarının artması gerektiği görüşüne gelmiş olmanız
hakikaten önemli bir gelişme. Bunu tekrar hatırlatmak isterim. Acaba, aradan
geçen yıllarda ne oldu da bu bakanlık sayılarını dört bakanlık olarak artırma
ihtiyacı ortaya çıktı? Bunu düşünmemiz gerektiğini söylüyorum.
Diğer taraftan,
Sayın Burhan Kuzu Hocam, Anayasa Komisyonu Başkanı olarak “Keşke bana gelseydi
de bunu farklı bir şekilde değerlendirseydik.” diye burada bir itirafta
bulundu. Sayın Hocam, siz bir Komisyonun Başkanısınız. Eğer Plan ve Bütçe
Komisyonu Başkanı bu Komisyonu kavgalı dövüşlü toplayabildiyse sizin de
Komisyonunuzun görüşünü buraya zikretmeniz lazımdı. Bu kırk sekiz sayfalık
muhalefet şerhinin bir önemi olması gerekiyor. Anayasa Komisyonunun görüşü yok,
birkaç satırlık bir görüşle maalesef böyle bir konu tekrar gündemde. Olağanüstü
hâllerde bile devredilmeyen yasama yetkisini seçime iki ay kala sayın
milletvekilleri olarak sizler devrediyorsunuz. Eğer bundan sonra oluşacak,
sizin vicdanınızı rahatsız edecek bir konuda bu millete hesap vermeniz
gerekirse elbette ki bunun vebaline de katlanmanız kaçınılmaz olacaktır.
Sayın Başbakan
315 ile 335 arasında milletvekili çıkaracağını iddia ediyor ve bunu da birçok
basın ve medyada söylüyor. O zaman, seçim sonucu garantiyse, iki ay sonra
yeniden bu AKP İktidarı tekrar hükûmet oluşturacaksa buna niye gerek var? O
zaman bu çelişkiyi nasıl açıklayacaksınız? Bu milletin iradesine şimdiden
ipotek koymayı, değerli milletvekilleri, sizlerden vicdanınızda yeniden
tartmanızı talep ediyorum, ona göre bu maddeye oy vermeniz gerektiğini
düşünüyorum.
Türkiye'nin
götürülmek istendiği diktatörlük yönetimi dünyada yıkılıyor. Bunu yeniden
değerlendirmenizde yarar olduğunu düşünüyorum tekrar. 23’üncü Dönemde, bu son
haftada eğer bu Meclisin tarihine kara bir leke düşmesini istemiyorsanız
geliniz, bu vicdanınızı yeniden tartınız ve oylamanızı ona göre yapınız diyor,
her şeye rağmen, bu yasanın ülkemize hayırlara vesile olmasını temenni ederek
tekrar saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Işık.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler.. Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Yetki Kanunu Tasarısının 2 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek (İstanbul) ve arkadaşları
Madde 2.
(1) İlkeler:
Bakanlar Kurulu
bu Kanuna göre verilen yetkiyi kullanırken aşağıdaki ilkeleri göz önünde
bulundurur.
a) Kamu
hizmetlerinden genel idare esaslarına göre yürütülmesi gerekenler; Başbakanlık,
Bakanlıklar ve bunlara bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşlar eliyle yürütülür.
b) Bakanlıkların kuruluş ve teşkilatlanmasında;
kamu hizmetlerinde işbölümünün ve koordinasyonun sağlanması, bir hizmetin tek
kuruluş veya birim tarafından yürütülmesi ve kaynak israfının önlenmesi esas
alınır.
c) Ekonomiyle
ilgili bakanlıklarla kamu kurum ve kuruluşlarınca yürütülen faaliyetlerin tek
elde toplanmasını sağlamak, ekonomi politika, hedef ve stratejileri belirlemek
üzere yeni bir bakanlık kurulur.
d) İç ve dış
ticarete yönelik hizmetlerin daha etkin ve verimli bir şekilde sunulabilmesini
sağlamak üzere yeni bir bakanlık kurulur.
e) Sosyal
hizmetler alanında halen bağlı kuruluşlar eliyle yürütülen aile, özürlüler,
çocuklar, kadınlar ve sosyal yardım alanındaki hizmetlerin daha etkin ve
verimli bir şekilde sunulabilmesini sağlamak üzere yeni bir bakanlık kurulur.
f) Gençlik ve spora yönelik hizmetlerin daha
etkin ve verimli bir şekilde sunulabilmesini sağlamak üzere yeni bir bakanlık
kurulur.
g) Zorunluluk olmadıkça devlet bakanlığı
şeklinde örgütlenilmez.
h) Serbest kadro adedinin yüzde onundan fazla
yeni kadro ihdas edilemez.
i) Kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen
memurlar, işçiler, sözleşmeli personel ve diğer kamu görevlileri ile bunların
emeklilerinin mali ve sosyal haklarında; ücret adaletsizliklerini gidermek,
eşit işe eşit ücret ilkesini gerçekleştirmek ve ücret sisteminin nitelikli
personelin kamu kesiminde istihdamına olanak sağlayacak şekilde geliştirmek
hedeflenir,
j) Yeni teşkilat
düzenlemesinde halen üst düzey görevlerde bulunanlar ihdas edilen eşdeğer
kadrolara öncelikle atanırlar,
k) Kadro unvan ve
derecesi değişen kamu görevlilerinin eski kadrolarına ait aylık, ek gösterge ve
her türlü zam ve tazminat hakları yeni görevlerinde kaldıkları sürece
şahıslarına bağlı olarak saklı tutulur.
(2) Yetki süresi:
Bakanlar Kuruluna
verilen yetki, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay süre ile
kullanılabilir ve hiçbir şekilde uzatılamaz. Bu süre içinde Bakanlar Kurulunca
birden fazla kanun hükmünde kararname çıkarılabilir.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
İnce, buyurun.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Son günlerde bir
usta-çırak tartışması var. Aslında, bu tartışmanın kökenleri,
tam beş yüzyıllık. Mimar Sinan 1500’lü yıllarda, Şehzade Camisi için “Bu
benim çıraklık eserimdir.” Süleymaniye için “Bu benim kalfalık eserim.”
Selimiye içinse “Bu benim ustalık eserimdir.” der. Yani, 1500’lü yıllarda
yaşamış Mimar Sinan’dan alıntı yaparak, bugün üçüncü dönemi kastederek “Ustalık
dönemim olacak.” diyen Sayın Başbakana bir şeyi hatırlatmak istiyorum: Mimar
Sinan o minareyi yaptığında oradan bir çocuk geçiyor. Çocuk diyor ki “Aa bu minare eğri.” Mimar Sinan hemen topluyor çalışanları,
halatları bağlatıyor minareye, “Çekin.” diyor. Çocuğa da diyor ki: “Düzelince
söyle.” Çocuk diyor ki: “Düzeldi.” “Tamam, bırakın.” diyor.
O çocuk kimdir
biliyor musunuz? O çocuk eleştiridir, o çocuk muhalefettir, muhalefet. Yani
“Ustalık eserim, kalfalık eserim, çıraklık eserim.” diyen, o 1500’lü yıllarda
yaşayan Mimar Sinan için o çocuk bir eleştiridir yani çok küçük bir eleştiridir
ama eleştiridir. Yani, bir çocuğun eleştirisine bile katlanabilen Mimar Sinan
ama muhalefetin eleştirisine, kendisiyle aynı konumda olan milletvekillerine,
ana muhalefet partisine, muhalefet partilerine katlanamayan bir iktidar. Bu
şuna benzer… Bu tartışma aslında ideolojik bir tartışma, yüzyıllık bir
tartışma. Yarım yamalak özümserseniz bir kültürü, bir ideolojiyi, bir
düşünceyi, yarım yamalak algılarsanız işte böyle olur. Sizin yarım yamalak
demokrasi bilginizle de bugün burada yasa yapıyoruz.
Madem bu kadar
önemliydi neden Komisyon Başkanı burada yok? Yurt dışındayken imza atmasını
biliyor ama Komisyon Başkanı bugün burada yok.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Muharrem Bey, Komisyon Başkanı, Başkan Vekili burada, Sözcü orada.
MUHARREM İNCE
(Devamla) – Yani siz bir çocuğun muhalefetine bile, bir çocuğun eleştirisine
bile katlanabilen bir geleneğin insanları olduğunuzu söylüyorsunuz da bu “temel
yasa” kavramı neden? Muhalefete beş dakikalık süre neden? Söz kesmek neden?
Kanun hükmünde kararname neden?
Sayın Elitaş, “twitter”dan mesajlar
okudun. E, bize de mesajlar geliyor, hiç okumuyoruz. Bir tanesini okuyayım.
Diyor ki: “Mücahitler müteahhit oldu, sonra her şeye
müsait oldu.” Buna benzer on tane mesaj var, “twitter”
mesajlarına geçmeyelim isterseniz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Kimi kastediyor, kimi?
MUHARREM İNCE
(Devamla) – Mesela “Gömleklerini değiştirdiler ama kafa aynı kafa.” diyor. Buna
benzer pek çok mesaj geliyor. Bunları hiç okumayalım isterseniz.
Şimdi, madem
buradan yetki alıyorsunuz, ben Sayın Bakana şunu söylemek istiyorum:
1) Sözleşmeli
öğretmenler üç senedir kadro bekliyor. Bu yetki kanunu ile sözleşmeli
öğretmenlere kadro verecek misiniz?
2) İthal öğretmen
istihdamını bu yetki kanunuyla mı çözeceksiniz?
“Eşit işe eşit
ücret” ilkesini bu yetki kanunuyla mı gerçekleştireceksiniz?
Kurumlar
arasındaki ücret dengesizliğini bu yetki kanunuyla mı çözeceksiniz?
Görevden alınma
işlemlerine karşı dava açan bürokratların sicil puanlarını düşürmek, onları
süründürmek, sürgün etmek, yargı kararlarını uygulamamak gibi yöntemleri bu
yetki kanunuyla yasal hâle mi getireceksiniz?
Başbakana bir
defaya mahsus atama yetkisi mi vereceksiniz TÜBİTAK’ta yaptığınız gibi?
Başbakan
tarafından tesis edilen işlemlere karşı dava açan kamu görevlileri için özel
bir düzenleme yapacak mısınız?
Çakılı kadro ile
sözleşmeli çalışan sağlık personelinin sorunlarını bu kanunla mı çözeceksiniz?
Bakınız, bu
kürsülerden eski Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik sözleşmeli
öğretmenlerin kadroya geçirileceğinin sözünü verdi, Sayın Nimet Çubukçu verdi.
Siz Meclisi baypas ederek, yasamayı devre dışı bırakarak Bakanlar Kuruluna
madem böyle bir yetkiyi veriyorsunuz, parmak kaldırmanıza da nasıl olsa gerek
yok artık, hadi o verdiğiniz sözü tutun, o sözleşmeli öğretmenleri bu yetki
kanunuyla kadroya geçirin, o atanamamış 300 bin öğretmenin derdine çare olun.
Bu yetki kanunu
ne işe yarayacak? Yani siz ballı maaşlı, çocuklarınıza yaptığınız
-bazılarınızın çocuklarınıza yaptığınız- kıyakları
kimlere yapacaksınız bu yetki kanunuyla? Bunu atanamamış öğretmenlere yapın
diyorum, yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım beş önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri
okutacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine söz vereceğim.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/1017 esas
numaralı kanun tasarısının 2 nci maddesinin ikinci
fıkrasında geçen “altı” kelimesinin “sekiz” olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederim.
Ali
Öztürk |
Konya |
Diğer önergelerin sahipleri: |
Durdu Mehmet Kastal Ayhan Sefer Üstün |
Osmaniye
Sakarya |
|
|
Ahmet Yeni
Safiye Seymenoğlu |
Samsun
Trabzon |
BAŞKAN – Komisyon
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu önergeyle
sürenin uzatılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN –
Önergeleri birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.47
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.59
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Bayram ÖZÇELİK
(Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
746 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Şimdi, tasarının
3’üncü maddesini okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 3- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Bülent
Baratalı.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
BÜLENT BARATALI (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz yetki kanunu tasarısının yürürlük maddesi üzerinde, 3’üncü maddede
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek için söz almış
bulunmaktayım. Öncelikle
grubumuz ve şahsım adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ben, her kanunda olması gereken gerekçeler üzerinde biraz
görüşlerimi ifade edeceğim. Bir defa, yetki kanunu tasarısının gerekçesi
inandırıcılıktan uzaktır. Bu gerekçeye bağlı bu tasarı, Türkiye Büyük Millet
Meclisini ve millî iradeyi baypas eden bir tasarıdır, altı aylığına bir baypas
vardır ve millet iradesine de altı ay müddetle bir el koyma tasarısıdır;
demokratik değildir, antidemokratik bir tasarıdır.
Aslında, geçmiş
dönemlerde de bazı hükûmetler bu yetkiyi kullanmışlardır ama daha çok, yetki
tasarıları, olağanüstü dönemlere ait olan tasarılardır. Geçmiş dönemlerde bu
kullanıldı diye bu Hükûmetin de bunu kullanmasını pek doğru bulmuyorum. Yani
kanun hükmündeki kararnameler bir istisna olarak bizim hukukumuzda kalmalıdır
diye düşünüyorum çünkü kuvvetler ayrılığı prensibine aykırı bir olaydır,
yasamanın yetkisini yürütme istediği gibi belirli bir süre kullanmaktadır.
Ancak tasarının gerekçesinde itibarımızın arttığı ve demokrasimizin güçlendiği
bir dönem yaşandığı söyleniyor dokuz yıllık süreç içinde. Ben, bu ifadeyi
hayretle karşılıyorum. Gerekçelerini anlatacağım. Bu gerekçeyi yazan arkadaşlar
ve katılanlar acaba başka bir ülkede mi yaşıyor diye düşünüyorum çünkü bu dokuz
yıl içinde üniversiteler ve YÖK altüst olmuştur. Rektörler, hocalar,
gazeteciler, bilim adamları her kesimden muhalifler çeşitli senaryolar ve
sehven eklenmiş delillerle aylardır cezaevinde bulunmaktadırlar. Hukuk adına en
büyük hukuksuzluk bu dönemde yapılmıştır. Yüksek yargı, HSYK, Anayasa Mahkemesi
AKP’nin birer organı hâline gelmiştir. Polis akademisi sınavlarında ve KPSS’de sınav yolsuzluğu ilk defa bu dönemde yaşanmıştır.
Şimdi de üniversite sınavında ortaya çıkan şifre skandalıyla 1 milyon 700 bin
öğrencimizin, 1 milyon 700 bin ailenin umutları ve geleceği karartılmıştır.
Sayın Cumhurbaşkanı, Endonezya’dan ikna olduğunu söylüyor herhangi bir şifre
skandalı yok diye ama ben Cumhuriyet Halk Partisi terbiyesi almış bir
arkadaşınız olarak sadece bir iyi niyet okuması olduğunu ifade ediyorum
Cumhurbaşkanımızın söylediklerinin çünkü 1 milyon 700 bin öğrencinin ve ailenin
ikna olması çok önemlidir. Ben bir ikna olayı da göremiyorum. Bu konuda
araştırma, soruşturma ve inceleme yapılmadan “İkna oldum.” demekle
geçiştirilemeyecek kadar büyük olan bu skandalın derhâl aydınlatılması
gerekmektedir çünkü bu çocukların psikolojisi, motivasyonu,
inancı ve gelecek duyguları tamamen alt üst olmuştur, bunun da tek sorumlusu
AKP’dir.
Değerli
milletvekilleri, haneye tecavüzler, kameralı kayıtlar bu dönemde başlamış, özel
hayatın gizliliği kalmamıştır. Basılmamış kitaplar üzerinde sürek avları bu
dönemde yaşanmaya başlamıştır. Dinlemelere karşın “Telefonla konuşmayın.” diyen
bir bakana ilk defa bu dönemde rastlanmıştır. Ortak özellileri
dinler tarihi, dinler arası diyalog, karşılaştırmalı dinler tarihi, dinler
tarihi metodolojisi gibi konularda uzmanlık olan
ilahiyatçı profesörlere yönelik baskı ve aramalar bu dönemde yaşanmıştır çünkü
bu zihniyet yani AKP zihniyeti kendisinden başka hiç kimseye hayat hakkı tanımayan
bir zihniyettir. Onun içindir ki bunlara dokunanlar “Ergenekon ve çeşitli darbe
planları” adı altında susturulup cezaevlerine konulurken Deniz Feneri davasının daha iddianamesi bile
hazırlanmamıştır. KPSS’deki kopya skandalının
failleri hâlâ ortaya çıkarılmamıştır. Bu durumda iki olasılık akla geliyor:
Bunları yapanlar ya çok güçlü ya da bu iş AKP’ye kadar uzanıyor değerli
arkadaşlar. Bunun başka bir açıklaması yok.
Bakınız, yine Balyoz davasının esasını teşkil eden 11 no.lu CD
hakkında, davanın mağduru sıfatıyla duruşmaya katılan gazeteci Abdurrahman
Dilipak, bu CD’yle ilgili olarak bazı dolapların döndüğünü ve konu
aydınlanıncaya kadar bunlarla ilgili soru sormayacağını ifade ediyor ve diyor
ki: “2003’te olduğu söylenen olaylarda 2008 kayıtları yer alırsa hangi
güvenden, hangi gelecekten, hangi hukuktan, hangi demokrasiden söz edilebilir?”
Değerli
arkadaşlar, sayın milletvekilleri; biliyorsunuz, 11 no.lu CD kahraman deniz
kuvvetlerimizin belkemiğini ortadan kaldıran düzmece bir CD’dir. Kahraman deniz
kuvvetlerimizin 54 amiralinden 27 tanesi şu anda tutukludur. Hatta deniyor ki
bir kurmay hesabıyla…
NECAT BİRİNCİ
(İstanbul) – Ne yapalım?
BÜLENT BARATALI
(Devamla) – Vallahi artık gölgede oturun, yapacak bir şey yok. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen müsaade edin, arkadaşlar konuşsunlar.
BÜLENT BARATALI
(Devamla) – Ben size anlatayım: 27 amiralin tutuklanması yani sanık hâline
gelmesi deniz kuvvetlerinin belini kırmıştır. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Baratalı…
Sayın Birinci,
lütfen efendim.
Sayın Baratalı,
Genel Kurula hitap eder misiniz efendim.
BÜLENT BARATALI
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
O deniz
kuvvetleri ki Ege’de, Marmara’da ve Karadeniz’de bandıra dolaştıran deniz kuvvetleridir.
Osmanlının son dönemlerinden önce Doğu Akdeniz’de Rumlara petrol aratmayan
deniz kuvvetleridir.
Bakın, donanmanın
Kurmay Başkanı tutuklu bu uyduruk CD’yle ve “Navarin,
Çeşme ve Sinop baskınından sonra deniz kuvvetlerinin başına geçirilen en büyük
baskındır.” deniyor arkadaşlar.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, Hitler’in Nasyonal Sosyalist Partisinin ateşli bir neferi olan
Papaz Martin Niemöller faşizmin gerçek yüzüyle nasıl
tanıştığını, tarihe geçen şu sözlerle ifade ediyor: “Önce sosyalistleri topladılar,
sesimi çıkarmadım çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar,
sesimi çıkarmadım çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi
çıkarmadım çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler, benim için sesini
çıkaracak kimse kalmamıştı.”
Değerli
arkadaşlar, demokrasi ve rejimin geleceği tartışmalı, adalet, hukuk maalesef
çok ciddi şekilde çürümeye başladı. Bunun sonuçlarını herkes görüyor, herkese
yansıyor. Türkiye bir kırılma noktasına doğru gidiyor. Bu gerçekler karşısında
tasarının gerekçesinde demokrasimizin güçlendiğini ve geleceğe güvenle
bakıldığını yazmak abesle iştigalden başka bir anlam taşımamaktadır bu konuda
çünkü tuz kokmuştur.
Bu nedenle,
Başbakanın sıkça dile getirdiği ustalık dönemi Türkiye’yi ancak daha ileri bir
faşizme götürecektir. Dokuz yıllık çıraklık ve kalfalık dönenimde ustalık için
gerekli yeterliliğe sahip olmadığı ortaya çıkmıştır. Onun için AKP’nin 12
Haziran seçimlerinde malulen emekli edilmesi gerekmektedir.
Değerli
arkadaşlar, dokuz yıllık yasama sürecinde AKP, Batılı demokrasilerin İkinci
Dünya Savaşı’ndan sonra terk ettiği meclis üstünlüğü sistemini hoyratça
kullanmıştır bu Mecliste. Meclis üstünlüğü sistemi, parmak üstünlüğü
sistemidir. Kimin parmağı çoksa onun dediği olur, dokuz yıldır olduğu gibi.
Oysa öykündüğümüz Batılı demokrasilerde artık anayasal üstünlük sistemi
uygulanmaktadır. Anayasal üstünlük ise muhalefetin de yasama sürecine katıldığı
bir sistemdir. Dokuz yıllık yasama sürecinde bunun bir tane bile örneğini
görememenin üzüntüsünü yaşıyorum ve Papaz Martin ne kadar haklıymış diye
düşünmekten kendimi alamıyorum.
Değerli
arkadaşlar, her kanunun bir mağduru olur. Bu kanunun mağduru
da içimizde bulunan bir Değerli Anayasa Profesörü. Sayın Hoca’ya Anayasa
Komisyonunu bile toplatmadılar. Anayasa Komisyonu bu en önemli konuda bir görüş
ifade edemedi. Onun için Sayın Kuzu Hoca için de üzülüyorum. Bu nedenlerle
tasarının geri çekilmesi önerisiyle sizlere tekrar saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Baratalı.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 746 sayılı
Tasarı’nın 3’üncü maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
aldım. Muhterem heyetinizi partim ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, görüştüğümüz bu tasarı ile Hükûmete çok çeşitli kanunlarda ve
konularda altı ay süreyle kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi
verilmektedir.
Anayasa’nın 7’nci
maddesine göre, yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisine aittir. Bu yetki
devredilemez.
Anayasa’nın
87’nci maddesine göre de kanun koymak Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve
yetkisi dâhilindedir.
Yine, Anayasa’nın
91’inci maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin Bakanlar Kuruluna kanun
hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebileceği ifade edilmekte ve bu yetkinin
Anayasa’daki sınırlarını, kapsamını, amacını ve usulünü belirlemektedir.
Ancak
görüştüğümüz bu kanun tasarısı Anayasa’nın 91’inci maddesinde belirtilen
unsurları içermemektedir. Bu tasarının 1’inci maddesinde çıkarılacak kanun
hükmünde kararnamelerin konusu, kapsamı ve amacı tek maddede karmaşık bir şekilde
iç içe girmiş, kapsamının çok geniş olması nedeniyle de verilen yetkinin
Anayasa bakımından denetimi imkânsız hâle gelmektedir. Konu ve kapsamdaki bu
belirsizlik, yasama yetkisinin Hükûmete devredilmesi anlamına gelmektedir.
Konusu, amacı,
kapsamı ve ilkesiyle ilgili sınırları belli olmayan böylesi bir kanun hükmünde
kararname çıkarma yetkisi Anayasa’nın 7’nci maddesine aykırıdır.
Değerli
milletvekilleri, eğri oturup doğru konuşalım. Meclisten istenen bu kanun
hükmünde kararname çıkarma yetkisiyle ileride AKP’nin getirmek istediği
başkanlık sisteminin idari altyapısı oluşturulmak istenmektedir. Gerçek
amacınız budur. Devletin çatısı ve temeliyle oynuyorsunuz. Başkanlık sistemi
özlemiyle ülkemiz keyfî ve şahsi bir yönetime sürüklenmektedir. Hani 23 Nisan
Bayramı’nda Başbakan koltuğuna oturtulan bir çocuğa Başbakan Sayın Erdoğan ne
demişti: “Şimdi Başbakansın, ister asarsın ister kesersin.” Başbakanlık
makamını asma kesme makamı olarak gören bir zihniyete Anayasa dışında neredeyse
bütün kanunlarda değişiklik yapma ve kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi
verilmesini ülke hayrına görmüyoruz.
Toplum zaten AKP
İktidarının icraatlarıyla korku, baskı ve endişe içindedir. Genel seçimlere 67
gün kala Meclisten altı ay süreyle, sınırları ve kapsamı açık olmayan çok geniş
yetkiler istenmesi iyi niyetle ve dürüstlükle izah edilemez. Yapılacak
seçimleri neredeyse geçersiz hâle getiriyorsunuz. AKP, ezici Meclis çoğunluğuna
rağmen bu yetkileri istiyorsa acaba bir acziyeti mi
var, yoksa kendi Meclis grubuna, kendi milletvekillerine saygısı ve güveni mi
yok? Seçim öncesi bütün seçim yatırımlarını kanun hükmünde kararnamelerle mi
yapmayı düşünüyor?
Bu kanun hükmünde
kararname yetkisiyle Başbakan Sayın Erdoğan’ın her istediği kanun olacak,
bunların çoğu Bakanlar Kurulunda bile görüşülmeyecek. Bakanlar imzayı atacak,
geçip gidecek. Muhalefet yok, sendikalar yok, meslek örgütleri yok, basın
sindirilmiş. Peki, bütün bu olanlardan sonra Türkiye Cumhuriyeti’ne demokratik
hukuk devleti mi diyeceğiz? Türkiye Büyük Millet Meclisini devre dışı bırakan,
işlevsiz hâle getiren bu yetki tasarısı toplumsal gerilimi daha da artıracak,
başkanlık sistemine, AKP anayasasına zemin oluşturmaya dönük amaç ve kapsamıyla
iyi niyetten uzak bir düzenleme. Bu zihniyete göre, Türkiye Büyük Millet
Meclisine, milletvekillerine ne lüzum var, Başbakan ne isterse o olsun
denilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye sekiz buçuk yıldır AKP İktidarı tarafından
yönetiliyor. AKP, 2002 yılında yüzde 34 oy oranı ve 365 milletvekiliyle,
2007’de yüzde 46 oy oranı ve 341 milletvekiliyle iktidara geldi.
Yüce Meclis
kürsüsünden soruyorum: Sekiz buçuk yılda AKP Türkiye'nin hangi temel sorununu
çözmüştür? AKP, sekiz buçuk yılda Türkiye'nin hiçbir temel sorununu
çözememiştir.
Soruyorum: AKP,
sekiz buçuk yılda insanımıza iş ve aş üretebilmiş midir? Hayır, üretememiştir.
Bugün AKP’yle geçen sekiz buçuk yılın sonunda Türkiye daha huzursuzdur, temel
ekonomik, sosyal ve kültürel problemleri daha da büyümüştür. Sorunları çözmek
için 365, 341 milletvekili yetmedi mi? Daha kaç milletvekili lazım veya daha
kaç yıl süre lazım? Baktınız olmuyor, şimdi de Meclisi devre dışı
bırakıyorsunuz.
Bu tasarının
genel gerekçesi, sekiz buçuk yıllık AKP İktidarının iflası ve âdeta
itirafnamesi gibidir. “Tüm çalışmalara rağmen…” deniliyor gerekçede “…yürürlüğe
konulan düzenlemeler kamu yönetimini hantal yapısından kurtarabilmek için
yeterli olmamıştır.” deniliyor.
Tasarının 1’inci
maddesinin birinci fıkrasında, tüm kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen
memurlar, işçiler, sözleşmeli personel ile diğer kamu görevlilerinin atanma,
nakil, görevlendirme, seçilme, terfi, yükselme, görevden alınma ve emekliye
sevk edilme usul ve esaslarında düzenleme yapılmak isteniyor.
Yapılacak
düzenlemelerle AKP baskısının tüm ağırlığıyla bir karabasan gibi kamu
görevlilerinin üzerine çökeceğini görmek için kâhin olmaya gerek yok.
Çalışanların hukuki güvenceleri ellerinden alınacak, âdeta köle düzeni
kurulacaktır. Tasarıda birçok kanunda geniş düzenleme
yetkileri sayıldıktan sonra, ikinci fıkranın yirminci bendindeki “Diğer kanun
ve kanun hükmünde kararnamelerin görev, yetki, merkez, taşra ve yurt dışındaki
teşkilatlanma” ve (b) bendinin yedinci alt bendindeki ve bütün kamu personeline
atanma, nakil, görevlendirme, görevden alma ve emekliye sevk etme esasları ve
kadrolarda değişiklik ve düzenleme yapma yetkisi bir diktatörlük yetkisi
değilse o zaman nedir? “Diğer kanunlar” deyince Türkiye Cumhuriyeti’nin
tüm kanunlarını kapsamıyor mu?
Altmış yedi gün
sonra seçime gidecek olan bir Meclis, gidişi olup da gelişi olmayacak bir
hükûmete kanun yapma yetkisini devretmektedir çünkü 60’ıncı Hükûmet gidecek,
61’inci Hükûmet gelecek.
Demokratik, laik
ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Anayasa tarafından
belirlenen yasama, yürütme ve yargı erkleri dengesi içinde yani kuvvetler
ayrılığı ilkesine göre yönetilmesi gereken bir devlettir. AKP Hükûmeti 12 Eylül
2010 Anayasa değişiklikleri ve yargıda yapılan düzenlemelerle yargı erkine hâkim
olmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisi AKP’nin ve Hükûmetin büyük çoğunluğunun hakimiyetinde ve kontrolündedir. Hükûmet, bu tasarıyla
Meclisi de devre dışı bırakmaktadır.
Anayasa’nın
123’üncü maddesinin birinci fıkrasında idarenin kuruluş ve görevleriyle bir
bütün olduğu ve kanunla düzenleneceği belirtilmiştir. 3046
sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun’da ise kanunun
amacı kamu hizmetlerinin düzenli, süratli, etkili, verimli ve ekonomik bir
şekilde yürütülebilmesi için bakanlıkların kurulması, teşkilat, görev ve
yetkilerine ilişkin esas ve usullerin düzenlenmesi olarak belirtilmiş,
düzenlemelerde uyulması zorunlu esaslar şu şekilde ifade edilmiştir: “İdare
kuruluş ve görevleriyle bir bütündür, teşkilatlanmada görev ve yetkilerin
tespitinde bu bütünlük bozulamaz. Bakanlıkların kuruluş ve
teşkilatlanmalarında etkili bir idare, iş bölümü, kontrol ve koordinasyonun
sağlanması esastır. Aynı ve benzer hizmet ve görevlerin tek bir bakanlık
tarafından veya sorumluluğunda yürütülmesi, atıl kapasite ve kaynak israfının
önlenmesi esastır.”
AKP’nin sekiz
yıla yaklaşan iktidarı döneminde Meclise getirilen teşkilat kanunu tasarıları
bu ilkelere uygun olarak hazırlanmamıştır. Hizmet ihtiyacına bağlı olmaksızın
birçok teşkilat kanunu değiştirilerek yapılmak istenen…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY
(Devamla) - …kadrolaşma ve tahribata
yasal kılıf hazırlanmıştır.
Bu düşüncelerle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Akçay.
Şahsı adına
Karaman Milletvekili Sayın Mevlüt Akgün, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEVLÜT AKGÜN
(Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan
yetki kanunu tasarısının 3’üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Anayasa’mızın 91’inci maddesi uyarınca, Türkiye Büyük Millet
Meclisi, Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi
verebilmektedir. Kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisine ilişkin kanunda,
çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin amacı, kapsamı, ilkeleri, kullanma
süresi ve birden fazla kararname çıkarılıp çıkarılamayacağı gösterilmelidir.
Yine, Anayasa’mızın ilgili maddesi uyarınca, sıkıyönetim ve olağanüstü haller
saklı kalmak üzere, Anayasa’nın ilgili bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi
hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler
kanun hükmünde kararname ile düzenlenemeyecektir.
Değerli
arkadaşlarım -önceki konuşmalarda da ifade edildiği gibi- Anayasa’da yer alan
bu yetki, hükûmetlerin 1971 yılından beri başvurduğu ve alınan yetki
çerçevesinde birçok kanun hükmünde kararnamenin çıkarıldığı anayasal bir
yoldur, yani yeni bir uygulama değildir. Bugüne kadar bu kapsamda hükûmetlere
yetki veren 36 adet yetki kanunu Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul
edilmiştir. Bu yetki kanunları kapsamında bugüne kadar 522 adet kanun hükmünde
kararname çıkarılmıştır. Ayrıca benzer uygulamalar -daha önce de ifade edildiği
gibi- sadece Türkiye’de değil, Almanya, İtalya, Fransa, İsveç gibi ülkelerde de
yer almaktadır. Görüşmekte olduğumuz tasarı, Anayasa’da öngörülen şartları
taşıyan bir tasarıdır. Çünkü AK PARTİ Hükûmetinin talep ettiği yetkinin
sınırları tasarıda açıkça ifade edilmektedir. Ayrıca, yetki süresi altı ayla
sınırlandırılmıştır. Hükûmete verilecek yetki Anayasa’nın 7’nci maddesinde
düzenlenen yasama yetkisinin devri anlamına gelmemektedir. AK
PARTİ Hükûmeti, tasarının gerekçesinde de ifade edildiği gibi seçimlerin 12
Haziranda yapılacak olması, yeni oluşacak 24’üncü Dönem Meclisinin toplanma ve
çalışma süresinin uzun zaman alacağı ve bu zaman diliminde kamu düzeninin etkin
işleyişi açısından ihtiyaç duyulan Hükûmet programında yer alıp ancak
Meclisimizin yoğun gündemi nedeniyle henüz yasalaştırılması imkânı olmamış
önemli konularda kanun hükmünde kararname ile düzenleme yapmak istemektedir. Bu
konuların yasalaştırılmasında, kamu hizmetlerinde verimlilik, düzenlilik ve
etkinlik sağlanması ve kamu görevlilerinin çalışmalarında etkinliğin
artırılması amacıyla acil ihtiyaç bulunmaktadır. Yukarıda da ifade ettiğim
gibi, tasarı bu hâliyle Anayasa’mızın 91’inci maddesinde ifade edilen şartları
taşıyan ve Anayasa’ya uygun bir tasarıdır.
Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; AK PARTİ iktidarları uyguladıkları sosyal ve ekonomik
politikalarla Türkiye’yi dünyada itibar sahibi ve bölgesinde en güçlü ülke
konumuna getirmişlerdir. Sağlıktan eğitime, duble
yollardan hızlı trenlere, tüp geçit ve tünellere, toplu konutlardan okul, hastane,
baraj inşaatlarına kadar her alanda ülkemizi baştan başa bir şantiye ve yatırım
alanına çevirmiş hükûmetlerdir. Aynı zamanda, ekonomi, sosyal politikalar,
temel hak ve özgürlükler, yargı sistemi, sosyal güvenlik sistemi, yoksulluğun
azaltılması, gelir dağılımının iyileştirilmesi gibi alanlarda önemli reformlara
imza atmış hükûmetlerdir.
Bu politika ve
çalışmaların aziz milletimiz tarafından tasvip edildiği, 2002 yılından bu yana
yapılan her seçimde onaylandığı milletimizin partimize verdiği büyük destek
sebebiyle açıkça ortadadır. Biz, milletimizin sağduyusuna ve adalet anlayışına
güveniyoruz. Milletimizin vicdan terazisi bir sarrafın hassas terazisinden daha
ince ayarlarla demokratik hayata yön vermektedir. Bu nedenle, milletimizin
tercihlerine her daim saygılı olduk, 12 Haziranda yapılacak genel seçimde de
milletimiz ülkemizin geleceği için en hayırlı sonucu ortaya koyacaktır.
Bu düşüncelerle,
kanun hükmünde kararnamenin hayırlı olmasını diliyor, yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Şahsı adına Ordu
Milletvekili Sayın Ayhan Yılmaz.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AYHAN YILMAZ
(Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan
kanun tasarısının 3’üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, dört yılı doldurmak üzereyiz. Bu Mecliste iyi günlerimiz, tatlı
günlerimiz oldu. İktidarıyla muhalefetiyle memleketin gelişmesi yolunda
elimizden gelen bütün gayretimizle gece gündüz çalıştık. Bu hızlı tempo
içerisinde bilemeden ayağına bastığımız varsa, sürçülisan etmişsek affola.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Ayhan veda mı ediyorsun, ne yapıyorsun?
AYHAN YILMAZ
(Devamla) – Tabii, aslında hepimiz veda etmeliyiz. Çünkü 12 Haziranda milletin
terazisine çıkacağız ve bu terazide vatandaşın takdir ettiği insanlar,
arkadaşlar gelecekler, burada çalışacaklar. Burada çalışacaklara ve bundan
sonraki siyasi hayatını yürüten bütün arkadaşlara başarılar diliyorum.
Değerli
arkadaşlar, hükûmet etmek zor bir iştir malumunuz. Hele bu hükûmeti zor
şartlarda devralmışsan çok daha zor bir iştir.
Hatırlayalım: Ekonomisi dibe vurmuş; memurları, işçisi
ayakta; memur maaşını ödeyemez bir hâlde; polisler nümayiş yapıyorlar,
sokaklarda hakkını arıyorlar; memur maaşlarını depremzedelere dünya insani
örgütleri tarafından gönderilen paralarla idare etmeye çalışan bir zaman dilimi
içerisinde insanların umutları sönmüş, yarınlarından umutvar
olmayan insanların çoğunlukta olduğu bir ülkede hükûmet olmak kolay bir iş
değil. Bankaların battığı, yirmi tane bankanın fona devredildiği bir
zamanda, kasanın, kesenin boşaldığı bir zamanda, Merkez Bankasının dibe vurduğu
bir zamanda hükûmet olmak kolay bir iş değil.
Ama inanmışsa bir grup, bir sevdası varsa, Ferhat gibi Şirin’i varsa
dağları delmiştir, delmesini de bilmiştir. Ne günlerden ne günlere geldik
arkadaşlar. Düşünebiliyor musunuz, IMF’nin karşısında 1 milyar dolar kredi
alabilmek için o fotoğraf karelerine nasıl düştük?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Sizdiniz düşen!
AYHAN YILMAZ
(Devamla) – Ama şimdi öyle günlere geldik ki değerli dostlar, senin
Başbakanını…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) - At pazarlığını siz yaptınız.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Dubai’de kim imzaladı?
AYHAN YILMAZ
(Devamla) – Kahire’de Tahrir Meydanı’nda 3 milyon insan senin Başbakanının
yapmış olduğu konuşmayı canlı dinliyor. Gazze’de 100 binlerce insan sabahtan
akşama kadar yol yürüyerek senin Başbakanını dinliyor.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Kerkük’tekiler de sitem ediyor “Nerede?” diye!
AYHAN YILMAZ
(Devamla) – Suriye’de 100 binlerce insan temel atma töreninde senin Başbakanını
dinliyor. Bu hepimizin gururu arkadaşlar. Bak, bugünler, bu makam, bu mevkiler
kimseye kalıcı değil. Bu koltuklarda nice insanlar oturdu. Bizler de geldik,
bizler de gideceğiz.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Aynen öyle!
AYHAN YILMAZ
(Devamla) - Ama bizim Başbakanımız bizim ülkemizin gururu ve onuru. Bundan
kimse bir kere gocunmayacak. Bundan biz gururlanacağız.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Ayhan, boşuna uğraşma! Çok geç oldu, çok!
AYHAN YILMAZ
(Devamla) - Evlatlarımıza bırakacağımız en önemli miras bunlar.
Bu Başbakanın
ekibinin içinde olmak benim için ayrı bir özellik, ayrı bir incelik, ayrı bir
güzellik. 480 bin konutun altına imza koyan bir Parlamentoda, bir grupta olmak
en büyük şereftir. Ben öyle alıyorum değerli arkadaşlar. 13.600 kilometre duble yol yapan bir iktidarın üyesi olmak, o Başbakanın
milletvekili olmak benim için bir gurur abidesidir.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Milletin vekilisin, milletin! Milletin vekilisin, Başbakanın vekili
değilsin!
AYHAN YILMAZ
(Devamla) - İnsanların hep övüneceği yanları vardır. Bir arkadaşımız az önce
bahsetti: “Bu AK PARTİ İktidarı hangi temel meseleleri düzeltmiştir?” dedi de…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Geç kaldın, geç!
AYHAN YILMAZ
(Devamla) - Zaman yok işte, yine zaman bitiyor değerli arkadaşlar. Türkiye’yi
nereden nereye getirdiğimizi siz de biliyorsunuz, bu millet de biliyor. Onun
için bu millet üç seçimdir üst üste… Kuvvetle muhtemeldir ki, 12 Haziranda
dördüncü sefer kahir çoğunlukla iktidara getirecek ve bizi hükûmet yapacaktır.
Biz de 2023’e bu ülkeyi götürmenin plan ve programlarını yapacağız. Çünkü bizim
sevdamız var. Bizim sevdamız bu millet, bizim sevdamız bu ülkeyi muasır
medeniyet seviyesinin ötesine taşımaktır değerli dostlar.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – O zaman milletin vekili ol, Başbakanın değil!
AYHAN YILMAZ
(Devamla) - Hepinizi bu duygu ve düşüncelerle selamlıyor, Allah’a emanet
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Milletin vekili ol milletin! Başbakanın vekili olma, milletin
vekili ol!
BAŞKAN –
Arkadaşlar lütfen…
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın
İnce, buyurun efendim.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sayın Başkan, Sayın Milletvekilinin bir düzeltme yapması lazım.
BAŞKAN – Ne gibi?
MUHARREM İNCE
(Yalova) - Biz yasamanın bir üyesiyiz. Yürütmenin başı Sayın Cumhurbaşkanıdır,
yürütmenin siyasi kanadının başı ise Başbakandır. Milletvekili başbakanın
milletvekili olmaz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – “Yol arkadaşı” dedi.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Yol arkadaşı olabilir, Başbakanın milletvekili olamaz. Genel
başkanların milletvekili değiliz biz. Biz milletin milletvekiliyiz, biz
milletin vekiliyiz. Anayasa’nın 80’inci maddesi “Milletvekili kendisini
seçenlerin ya da seçildiği bölgenin değil, bütün milletin temsilcisidir.” der.
Biz milletin temsilcisiyiz. Yani ne genel başkanların milletvekiliyiz ne de
Başbakanın milletvekiliyiz. Bunu düzeltmesi lazım. Yasamaya
saygısızlık yapmıştır, yasamayı yürütmenin emrine sokmuştur.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın İnce.
Sayın Yılmaz,
herhâlde Sayın Başbakanın partisinden milletvekili olmayı mı kastettiniz, neyi
kastettiniz efendim?
AYHAN YILMAZ
(Ordu) – Hayır efendim, biz Sayın Başbakanın yol arkadaşlarıyız. Sayın İnce’nin
bu kadar üzüleceğini hiç düşünmemiştim Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Evet.
Yani böyle bir kastın olmadı.
Teşekkür ederim.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
4’üncü maddeyi
okutuyorum:
Yürütme
MADDE 4- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Madde
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Behiç
Çelik.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
746 sıra sayılı Yetki Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinize saygılar
sunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, kanun hükmünde kararname düzenleyici bir işlemdir, hükûmetin
parlamentodan istediği yetkiye istinaden düzenleyici bir işlemdir. Tabii ki
yasama organının denetimine tabidir ve normlar hiyerarşisinde kanun
düzeyindedir. Bu, bizim gerek Osmanlıda gerekçe cumhuriyet döneminde birçok kez
uygulanan bir yöntemdir. Ancak, yasama faaliyeti içerisinde istisnai bir
durumdur ve idarenin yasamaya müdahale etmeyeceği şeklinde bunun mütalaa
edilmesi gerekir. Ayrıca, kanun hükmünde kararname ya da kanuna eşit metinler,
sınır, konu, süre itibarıyla açıklıkla belirtilmelidir. Burada özellikle
Osmanlı döneminde, Osmanlının yıkılış yıllarında çok sık başvurulan kanunu
muvakkat uygulamaları da yine kanuna eşit metinler olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
kanunu muvakkat yani “geçici kanun” adıyla bu kanuna eşit metinler cumhuriyet
döneminde de uzun yıllar kullanılagelmiştir. Özellikle
hepimizin yakından bildiği, Türk yönetim yapısı içerisinde devletin idari
yapısını, özellikle bir alan yerel yönetimi olan il özel idarelerini düzenleyen
yasa son altı yedi yıl öncesine kadar bir kanunu muvakkatti ve adı da İdarei Umumiyei Vilayat Kanunu Muvakkat, İdarei Hususiyei Müteallik Bölümü şeklinde ifade edilmişti ancak
80’li yıllarda bu yasanın ismi değiştirilmişti.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Plan ve Bütçe Komisyonunda cumartesi günü görüşmelere
ben de katıldım. Orada özellikle muhalefet partisi milletvekillerinin görüşleri
çok net bir şekilde ifade edilmişti. Orada biz bir dilekçe hazırlamıştık
Anayasa Komisyonuna. Çünkü bu metnin, daha doğrusu yetki kanun tasarısının tali
komisyonda görüşülme zorunluluğu vardı. Bu, bu kürsüde de tartışıldı, akşamdan
bu yana muhtelif hatipler buna değindi, 91’inci maddeyle ilgili vurgu yaptılar,
doğrudur ancak Sayın Kuzu’nun bu konuyu gündeme almaması ve görüşme istememesi
açıkça Anayasa’nın 91’inci maddesine aykırılık teşkil etmektedir.
Ayrıca bir
maddeye daha atıfta bulunmak istiyorum, Anayasa’nın yasama yetkisini düzenleyen
7’nci maddesi. Bunun da, aynı şekilde, söz konusu kanun hükmünde kararnamenin
genel nitelikli, süresinin uzun tutulması ve konusunun aşırı dağınık olması
itibarıyla, daha önce bir Anayasa Mahkemesi kararı muvacehesinde, kuşkusuz ki,
bu Genel Kurulda kabul edilse dahi Anayasa Mahkemesinden geçmeyeceği gün gibi
aşikârdır.
Burada, değerli
arkadaşlar, AKP, yetki yasası peşinde koşarken sekiz buçuk yılda teslimiyetçi
ve iş birlikçi politikalarıyla maalesef bir meşruiyet sorununun içerisine
düşmüştür.
Şimdi, burada sizlere hatırlatırım, açlar, açlık sınırının altında
yaşayan kitleler, yoksulluk sınırının altında yaşayan kitleler, artan işsizlik,
yeni istihdam alanlarının yaratılamaması, tarımın çökertilmesi, sanayinin can
çekişmesi, sıcak paranın piyasaları kasıp kavurması, toplumsal cinnetin
artması, toplumsal dengenin aşırı bozulması, terörün yurdun dört bir yanını
sarmış olması, Türkiye’nin bütünüyle küresel hegemonların
insafına terk edilmiş olması, AKP’nin izlediği genel politikalar yüzünden
Türkiye’nin artık bir operasyon ülkesi hâline gelmiş olması ve bölünmeye doğru
hızla giden bir ülke konumuna sokulmuş olması acı bir gerçeğimizdir. Onun için Sayın Kuzu kanun hükmünde kararnameyi görüşmeyerek Plan
Bütçe Komisyonunun doğrudan görüşmesini sağlamakla çok yanlış yapmıştır.
Bunlara dikkat çekilmesi gerekir. Bahsetmiş olduğum hususlarla AKP’nin
gelecekte ne büyük belalarla karşı karşıya kalacağını ve bunların hesabının bir
bir sorulacağını özellikle hatırlatmak isterim.
Şimdi, hatipler
konuşuyor, tabii, Kerem ile Aslı’dan, Leylâ ile Mecnun’dan bahsediyorlar ama
böyle hayal âleminde geziyorlar, daha bankaların hangi tarihte battığının bile
farkında değiller, nereye getirirlerse oraya koyuyorlar. Âdeta MHP’nin üçte 1
sorumluluğu olan 57’nci Hükûmet dönemini, Hazreti İsa’nın çarmıha gerilmesinde
dahi Milliyetçi Hareket Partisini suçlama noktasına gelebiliyorlar. Bu, iktidar
partisinin bazı hatiplerinin en büyük hatası ve aymazlığıdır.
Değerli arkadaşlar, bu tasarı, biraz önce arz etmiş olduğum
Anayasa’nın 91’inci maddesine ve yine Anayasa’nın 7’nci maddesine amaç, kapsam,
ilke ve süre itibarıyla terstir ve burada metni okuduğumuz zaman, genel
gerekçeyi okuduğumuz zaman tasarıdaki, burada şunu görüyoruz: Aile, özürlüler,
çocuklar, kadınlar için bakanlık, gençlik için bakanlık, sosyal hizmetler, ekonomi
bakanlığı, gençlik spor bakanlığı, sosyal yardım bakanlığı gibi birtakım
bakanlıkları planladıkları anlaşılıyor. Şimdi benim elimde Milliyetçi Hareket Partisinin 28 Ocak 2011’de
Sayın Genel Başkanımızın uzun bir konuşmayla sunduğu seçim beyannamemiz var. Bu
seçim beyannamemizin içeriğinde bunların birçoğu var. Ben şunu anlıyorum:
İktidar partisi kanun hükmünde kararnameyle alelacele yangından mal
kaçırırcasına Milliyetçi Hareket Partisinin Seçim Beyannamesi’nden hırsızlama
yapmak suretiyle kopya çekmiş. Bunu anlıyorum ama orijinali bizde olduğu için
fark etmiyor, yani bunu iyi okuyun, bu beyannameyi, biraz kültürünüz artsın.
Ayrıca, her zaman
efendim gençlik, kadın, aile, çocuk gibi, Anayasa değişikliğinde yaptığınız
gibi sayarak her kesime sanki mavi boncuk dağıtır gibi bir strateji
izliyorsunuz. İnsanları lütfen kandırmayın, gerçekleri bütün çıplaklığıyla
söyleyin, insanlar bunu görsün ve şunu hiçbir zaman unutmamak lazım:
Demokraside ne kadar oy aldığın değil, aldığın oyu nasıl aldığın önemli. Bu itibarla
kandırmadan, açıklıkla, net, hulusikalple insanlara
yaklaşın, öyle oy alın.
Bu duygularla ben
sözümü noktalıyorum ve hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Çelik.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu ve şahsı adına Eskişehir Milletvekili Sayın Tayfun İçli. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Çok değerli
milletvekili arkadaşlarım, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, burada konuşuldu, dinleyenler de yanlış anlamış olabilir. Şimdi,
kanun hükmünde kararname çıkarmak Anayasa’ya aykırı mıdır? Değildir. Buradaki
muhalefete mensup hiç kimse bunun Anayasa’ya aykırı olduğunu söylememiştir.
Kanun hükmündeki kararnameler sadece bizim ülkemize özgü müdür? Hayır. Birçok
demokratik ülkede kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi tanınmıştır. Bu
konuda yetki kanunları alırlar ve kanun hükmünde kararname çıkarırlar.
Değerli
arkadaşlarım, peki kanun hükmündeki kararname çıkar? Kanun hükmünde kararname
kimi zamanlarda çok gereklidir, acil işler vardır. Bazen kanun çıkartmak çok
zaman alabilmektedir. Hükûmetin, çok acil işlerde, böylesi uzun zaman alacak
vakti yoktur çünkü ülke acil, çok ivedi birtakım sorunlara karşı karşıya
kalmıştır ve hükûmet bu sorunları çözmek durumundadır. Bu nedenle, daha önceki
anayasalarımızda olmayan, hatta 61 Anayasası’nda olmayıp 71 Muhtırası’ndan
sonra Anayasa’mıza giren bir hüküm vardır; hükûmetler, kanun hükmünde kararname
çıkartmak için bir yetki kanunuyla Türkiye Büyük Millet Meclisinden yetki
alırlar ve bunu çıkartırlar.
Değerli arkadaşlarım,
71’de bu çıktıktan sonra… Ha, bir de neden böyle bir gereklilik konulmuştur
Anayasa’ya? Çünkü Anayasa’mızın 88’inci maddesine göre, Türkiye Büyük Millet
Meclisi kanun çıkartır. Kanunu çıkartırken hangi kurallara uyar? Türkiye Büyük
Millet Meclisi İç Tüzüğü’ndeki kurallara uygun davranır der.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, hükûmetler, 1971’den sonra yetki kanunlarıyla kanun hükmünde
kararnameler çıkartmış ve buradaki iktidara mensup, muhalefete mensup bütün
milletvekillerin mutabık kaldığı, özellikle Sayın Bakanın da ifade ettiği
üzere, Anayasa Mahkemesi çok sayıda iptal kararı vermek suretiyle hükûmetin bu
yetkisini sınırlamıştır.
Şimdi,
uygulamada, hükûmetlerin sıkıştığı konu, zaman içinde, değerli arkadaşlarım, İç
Tüzük’le çözülmüştür. Anayasa 88’e göre, Türkiye
Büyük Millet Meclisi kanun çıkartırken İç Tüzük’teki
kurallara bağlı kalacağına göre, daha sonra, İç Tüzük’ün
91’inci maddesinde, bu kanun hükmünde kararnamelerin getirdiği sakıncaları
ortadan kaldırmak için bir “temel kanun” müessesesi getirilmiştir. Bakın, daha
önce, 1970’lerde, 80’lerde, 90’larda “temel kanun” diye bir kavram yok, “temel
kanun” diye kavram giriyor ama orada da bugün uyguladığımız gibi bir temel
kanun uygulama imkânı olmuyor.
2001 yılında İç Tüzük’ün 91’inci maddesi daha geniş bir şekilde yorumlanmak
için bir İç Tüzük değişikliği yapılıyor. O tarihte Fazilet Partisi Anayasa
Mahkemesine götürüyor, Anayasa Mahkemesi temel kanun düzenlemesini iptal
ediyor.
Bunları neden
anlattım? Bunları şunun için anlattım değerli arkadaşlarım: AKP iktidara
geldikten sonra bugüne kadar kanun hükmünde kararname çıkartmadığını söylüyor.
Neden çıkartmadı? Çünkü İç Tüzük’ün 91’inci maddesini
2003’te, 10 Nisan 2003; o yetmedi, 30 Haziran 2005; o da yetmedi, 31 Ocak 2007
tarihinde değiştirmek suretiyle “temel kanun” kavramını getirdi. Artık, AKP’ye
İç Tüzük’ün 91’inci maddesi de yetmedi ki 91’inci
maddedeki düzenlemeyi tamamen keyfî uygulamak suretiyle… Sadece uluslararası
sözleşmeleri burada bir kanun, tek maddelik kanun olarak görüşüyoruz, onun
dışında bütün kanunları bir temel kanun olarak bölümler hâlinde bölüyoruz; üç
bölüme bölüyoruz, dört bölüme, hatta iki bölüme bölüyoruz, “Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edenler… Etmeyenler…”
İşte, değerli
arkadaşlarım, AKP, bu nedenle, iktidara geldikten sonra İç Tüzük’te
yaptığı, 91’inci maddede yaptığı değişiklik nedeniyle kanun hükmünde kararname
olayına başvurmadı. Bir de başka bir neden, Anayasa Mahkemesinin özellikle 2001
yılında verdiği kararda kanun hükmündeki kararnamelerinin sınırlarını net
biçimde belirledi.
Şimdi neden kanun
hükmünde kararname getiriyor? Değerli arkadaşlarım, burada iyi niyet aramak
mümkün değil. Neden? Çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi bir seçim kararı
almıştır, bir erken seçim kararı almıştır, bunun adı erken seçimdir, öne çekmiştir
ve demiştir ki “Ey halkım, biz erken seçim kararı aldık, 12 Haziranda seçime
gidiyoruz.” Anayasa’nın 67 ve 79’uncu maddesi gereğince seçimlerin adil,
dürüst, eşit bir biçimde yapılabilmesi için devreye Yüksek Seçim Kurulu girmiş
ve bir seçim takvimi ilan etmiştir. Şimdi, bu seçim takvimine
göre kimi partiler temayül yoklamasına gitmiştir, Cumhuriyet Halk Partisi yirmi
dokuz ilde ön seçime gitmiştir, adaylarını belirlemiştir ama tam seçime
giderken, seçim kararı almışken ve bir iki gün sonra Türkiye Büyük Millet
Meclisinin seçim nedeniyle bir anlamda tatile gireceği bir dönemde ucu, arkası
hiçbir şekilde belli olmayan bir yetki kanunu Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemine getirilmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, burada iyi niyet aramak mümkün değil. Ben ve birçok kişi, benim
partim, Milliyetçi Hareket Partisi ve vatandaşların birçoğu burada kötü niyet,
art niyet arıyor. Şimdi deniliyor ki “Bundan önce bir sürü hükûmet yetki kanunu
alarak kanun hükmünde kararname çıkarttı.” İddianız odur. Doğrudur, çıkarttı,
Anayasa Mahkemesi de 71’den bu yana hep iptal kararları verdi. Bakın, demin,
Anayasa Profesörü, anayasa hukukçusu Sayın Hocamız iki konuda çok enteresan
beyanlarda bulundu. Birinci beyanında “Bu yetki kanunu yetki genişlemesidir,
yetki devri değildir.” dedi. Doğru anladım değil mi, bir itiraz yok? Hoca
buradaysa... Öyle dediniz değil mi Hocam?
BURHAN KUZU (İstanbul) – Evet.
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) – Bakın, ben size Anayasa Mahkemesinin 2000/45, 2000/27 sayılı
Kararı’nı aktaracağım.
AHMET İYİMAYA (Ankara)
– Hocanın kitabını okumamışlar.
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) – Hocanın kitabını okumamış, evet. Hocanın kitabını artık kimse
okumuyor, Anayasa Mahkemesi niye kale alsın Hocanın kitabını? Çünkü Hoca sabah
başka şey söylüyor, akşam başka şey söylüyor, Anayasa Komisyonu Başkanıyken
başka şey söylüyor, Hocayken kitabında başka bir şey söylüyor. Bunu eleştiri
için söylemiyorum. Bunu zamanımız yeterse konuşuruz.
Bakın, bu nedir?
Bu elimdeki benim uydurduğum bir olay değil. Plan ve Bütçe Komisyonunda
üyelerden gizlenen, üyelere verilmeyen ama bir şekilde haberim olup, gidip
Başkanın yanındaki uzmanlardan aldığım, Türkiye Büyük Millet Meclisi Kanunlar
ve Kararlar Dairesinin bu yetki kanunuyla ilgili verdiği inceleme raporudur. Bu
inceleme raporunda... Bunlar bize ait arkadaşlar değil, bu uzmanlar. Bu
uzmanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin deneyimli uzmanları ve bu uzmanlar
geçmişte sizin iddialarınızı da dikkate alarak bütün Anayasa Mahkemesi
kararlarını taramışlar, yetki kanunlarını taramışlar ve özellikle 2000 yılında,
yani 21’inci Dönem Parlamentoda, yani 57’nci Hükûmet döneminde çıkartılan, aynı
özellikleri taşıyan –kendi ifadeleri- 29/6/2000 günlü
4588 sayılı Karar’ın ana muhalefet partisi Fazilet Partisi tarafından Anayasa
Mahkemesine götürülmesinden sonra Anayasa Mahkemesinin verdiği karar bu.
Değerli uzmanlar diyor ki, bu tıpatıp çok benzer olan… Siz, tabii ”Kapsamı
orada çok belirtilmemiş, biz bunları tadat ettik.” diyorsunuz, kendi savunmanız
o. Ama bakın, diyor ki uzmanlar, hepsini okuyacak değilim, zaman sınırlı:
“…kapsamının çok geniş ve sınırsız olması nedeniyle de verilen yetkinin 91’inci
maddede öngörülen yasak alana girip girmediğinin denetimi olanaksız hâle
gelmiştir. Konu ve kapsamdaki bu sınırsızlık ve belirsizlik, Türkiye Büyük
Millet Meclisine ait olan yasama yetkisinin yürütme organına devri anlamına
gelir.”
BURHAN KUZU
(İstanbul) – Ne bilsin oradaki çocuklar.
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) – “Ne bilsin çocuklar.” diyor.
Siz her şeyi
biliyorsunuz.
“Amaç, konu, ilke
ve kapsamla ilgili sınırların belirli olması gerekirken bunlara uyulmadan kanun
hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilmesi Anayasa'nın 7’nci maddesine
aykırılık oluşturur.”
BURHAN KUZU
(İstanbul) – Öyle bir karar yok.
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) – Bu okuduğum, Anayasa Mahkemesinin kararı, o uzmanların kararı
değil, siz yanlış anlıyorsunuz. Uzmanlar, bu Anayasa Mahkemesi kararının
dikkate alınması gerektiğini, kapsamının detaylı incelenmesi gerektiğini
söylüyor.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, sayın bakan da ben, her kanunda,
Anayasa’da “kanun” denildiğine göre, bu konularda kanun hükmünde kararname
çıkartılamaz şeklindeki benim ve birçok kişinin iddiasını ve özellikle Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç’ın bu kürsüde 2000 yılında
yaptığı konuşma ve Anayasa Mahkemesine verdikleri dava dilekçesindeki
iddiaların yerinde olmadığını, Anayasa Mahkemesinin 1984’te verdiği kararın bu
şekilde olduğundan bahisle “Ne yapalım, ben de katılmıyorum, Anayasa Mahkemesi
eleştirilir.” şeklinde görüş bildirdi.
Sayın Bakanım,
yani tabii ki Anayasa Mahkemesi kararları eleştirilir ama benim elime 1984
tarihli kararı getiriyorsunuz ve bunu emsal aldığınızı, buna göre bir
Anayasa’ya aykırılık olmadığını söylüyorsunuz. Kusura bakmayın da 100 tane
Anayasa Mahkemesi kararının arasından 84 tarihlisini çıkartıyorsunuz ama
Türkiye Büyük Millet Meclisinin uzmanlarının dile getirdiği, son 21’inci Dönem
Parlamentonun çıkarttığı yetki kanunlarıyla ilgili Anayasa Mahkemesi kararını
ve 71’den bugüne kadar gelen Anayasa Mahkemesi kararlarını görmüyorsunuz.
Anayasa’nın 153’üncü maddesi der ki “Mahkeme kararları herkesi bağlar.”
Şimdi, 2000
tarihli bir Anayasa Mahkemesi kararı önümüzde, diğer Anayasa Mahkemesi
kararlarından arkadaşlarımız defaten bahsettiler. Şimdi, doğrudur, evet, 89’da
Anayasa Mahkemesi böyle bir karar vermiş olabilir ama bakın 89, yıl 2011. 1989
tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nde
temel kanun diye bir kavram yok. Türkiye değişmiş, temel kanunu 3 defa
Hükûmetiniz değiştirmiş. Temel kanunu değiştirmişsiniz, değiştirmişsiniz, bir
de onu daha da geniş yorumlamak suretiyle bütün kanunları temel kanun olarak
“Kabul edenler… Etmeyenler…” diye de geçirmişsiniz. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin dağıtılan gündeminde görüşülecek kanun tasarısı kalmadı, iki yaprak.
Eskiden -siz de deneyimlisiniz, biz de oralardan geçtik- hep böyle olurdu yani
kanun çıkartmak, hele hele temel kanunları, öyle bin maddelik, beş yüz maddelik
kanunları çıkartmak, bu Mecliste gerçekten çok güçtü ama şimdi bunları süratle
geçirebiliyoruz. Parlamentonun böyle bir çalışma olanağı var ve muhalefet
partileri, uzlaştığımız konularda, özellikle Hukuk Usulü Muhakemesi Kanunu’nda,
Türk Ticaret Kanunu’nda, Borçlar Kanunu’nda, burada hiçbir muhalefet yapmadan,
belki de üç bin maddeye yakın kanunu buradan süratle geçirdik. Uluslararası
sözleşmelerin çoğunda muhalefet partileri burada hiçbir engelleme yapmadı.
Mesela, bu yasa görüşüldükten sonra, birazdan yine bir uluslararası sözleşme
gelecek, ülke menfaatleri gerektirdiği için bunlara da itiraz etmeyeceğiz ama
siz, tutuyorsunuz diyorsunuz ki: “İşte, 89’da Anayasa Mahkemesi kararı
böyledir.”
Bakın, özellikle
de size sordum, Anayasa’da özellikle hâkim ve savcılarla ilgili hâkimlik
teminatı Anayasa teminatıdır ve hâkimlerin özlük haklarına ilişkin
düzenlemelerin kanunla düzenlenmesi emredici hükümdür.
Yine ben ifade
ettim, Anayasa’nın 161’inci maddesinde “bütçe kanunu” der, bütçe. Anayasa’nın
163’üncü maddesinde de “bütçe kanunlarında kanun hükmünde kararnameyle
değişiklik yapılamayacağı” ifadesi yer alır. O zaman şöyle bir yorum yapmak
gerekir: “Kanun hükmünde kararnamelerle bütçede değişiklik yapılamayacağına
göre -tersine yorum- demek ki Anayasa’nın 161’inci maddesi gereğince bütçe
kanunları da kanun hükmündeki kararnameyle yapılır.” sonucu çıkar ki bu vahim
bir olaydır. Çünkü bir ülkenin bütçesinin, Parlamentonun yetkisinde olan bir
konunun yürütme
organınca kanun hükmünde
kararnameyle yapılabilmesi
-değiştirilebilmesi değil- zaten mümkün
değildir. O zaman, Anayasa’da özellikle yargı ve yasama yetkisi, Parlamentonun
yetkisinde olan konular yetki kanunlarıyla, kanun hükmünde kararnameyle yürütme
organı tarafından değiştirilemez. O zaman, üç ayrı erk olan güçlerin birleşmesi
olur ki bu çok vahimdir, bu ancak diktatörlüklerde olur.
Yani bunları,
lütfen, bu tutanaklara geçsin diye söylüyorum. Sayısal çoğunluğunuzla yine bunu
geçireceksiniz ama dediğim gibi, ben sizin iyi niyetinize inanmıyorum, Türk
halkı da sizin iyi niyetinize inanmıyor diyorum ve saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Madde üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
T.B.M. Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
746 sıra sayılı yasa tasarısının 4. maddesinde geçen “Bakanlar Kurulu”
ibaresinin “Başbakan” olarak değiştirilmesini arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın
Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğim bir önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Sayın
milletvekilleri, tabii, biz burada yaptığımız konuşmaları tarihe konuşuyoruz.
Bakın, ünlü Fransız tarihçisi Bernard Lewis diyor ki:
“On yıl sonra Türkiye ile İran yer değiştirecek. Türkiye’de hareket giderek
daha hızlı bir biçimde yeniden İslamlaşmaya doğru. Hükûmet gayet akıllıca
kurumları birbiri peşinden teslim alıyor. Ekonomi, iş dünyası, akademik camia,
medya; şimdi de geçmişte cumhuriyetçi rejimin kalelerinden biri olan yargıyı
devralıyorlar.”
Biraz önce burada
okudum, eski ÖSYM Başkanı diyor ki: “Maalesef, korkumdan konuşmuyorum.”
Türkiye devri
iktidarınızda çok karanlık bir rejime gitti ve götürüyorsunuz da. Tabii, bunun
günahını göreceksiniz. Yarın çocuklarınız hiçbir zaman, zannetmiyorum ki
sizinle gurur duyacak, iftihar edecek. Bu ülkeyi çağdaşlıktan uzaklaştırarak,
bu ülkeyi Orta Çağ karanlıklarına götürerek, devletin kaynaklarını kendi şahsi
emelleri için tarumar ederek, yargı denetimini ortadan kaldırarak, devletin
bütün kurumlarını bu yetki kanunuyla ortadan kaldırarak, tamamen devlete tek
kişinin hâkimiyetini sağlayarak bir ülke yönetmeye kimsenin “evet” dememesi
lazım. Demokrasiye inananların, insan haklarına inananların,
insan onuruna inananların bunlara karşı çıkması lazım.
Bir devleti
ayakta tutan memurlarıdır, kamu görevlileridir. Kamu görevlilerinin mesleğe
alınmasında gereken nitelikler Anayasa’mızın 70’inci maddesinde sayılmıştır,
hizmetin gerektirdiği nitelikler dışında başka bir ayrım gözetilemez. Siz
getirmişsiniz, diyorsunuz ki: “Ben kamu görevlilerinin tümünü görevden
alabilirim, yerine atama yapabilirim.” Peki, zaten, bizim yürürlükteki
kanunlarımıza göre, bunları göreve alma konusunda aranması gereken nitelikler
belli, görevine son verme sebepleri belli. Ama bunlarla yetinmiyorsunuz çünkü
siz istiyorsunuz ki bu Türkiye Cumhuriyeti devletini tamamıyla ortadan
kaldırmak. Bu, açık artık. Bunu biz demiyoruz
arkadaşlar, bunu birileri… Yani artık tarihçiler görüyor, bugün yetmiş dört
yıldır Türkiye tarihini en yakından inceleyen bir Bernard Lewis
diyor, bu Fransız… Bunlar herhâlde bizden daha fazla bu Türkiye’yi yakından
takip ediyorlar.
CEVDET ERDÖL
(Trabzon) – Bunu söyleyenler hasta efendim, hasta.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Şimdi, onun için böyle bir kanun getiriyorsunuz. Bu kanunla işte
Tayyip Bey diyor: “Ben tabii şimdi artık ustalık dönemine girdim.” Ustalığı
niye şimdi aklına gelmişse bilmiyorum ama Türkiye uluslararası arenada hep
itibar kaybeden bir devlet. İşte önce çıktı dedi ki: “NATO’nun Libya’da ne işi
var?” Sonra tıpış tıpış gitti Türk ordusunu… Daha
burada yetki verilmeden gemileri Libya’ya gönderdi. Bir dışişlerine bakan,
sizin sanki içinizde bakanlık yapacak kimse yokmuş gibi, Ahmet Davutoğlu
denilen bir kişi var, o da çıktı “Türkiye Haçlı seferlerinin bir elemanı
olamaz.” dedi. Ama maalesef yine o da gitti o Haçlı seferlerine eleman oldu.
Şimdi tabii böyle
bir Türkiye, hiçbir kimsenin güvencesi yok. Bundan önce birçok kanun hükmünde
kararnameler çıkarıldı ama bu kanun hükmündeki kararnameler bundan daha dar
kapsamlı olanlar Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği, işte, sizin Hükûmet
sıralarında oturan kişinin de imzasının olduğu 5/10/2000 tarihli 2005/45 sayılı
Karar’da Kanun Hükmünde Kararnamede hiç olmazsa Türkiye Büyük Millet Meclisi
ile Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği bundan istisna tutulduğu hâlde siz
hiçbir kurumu istisna
tutmadan bu kadar düzenleme yetkisini veriyorsunuz Hükûmete.
Kaldı ki o istisna getirilen düzenlemede bu Hükûmete verilen böyle bir yetkinin
Anayasa’nın 91’inci maddesine aykırı olduğu açıkça belirtildiği hâlde,
maalesef, işte ne hukuk dinliyorsunuz, ne hak dinliyorsunuz. Siz diyorsunuz ki
“Bizim bu parmaklarımız her şeye kadir.” Ama bu parmakların her şeye kadir olmadığını
en yakın tarihte göreceğiz. Bu milletimiz anlayacak bunu, yani karanlık rejime
bu memleketi sürüklemeye engel olacağına inanıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Genç.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünün
oylamasından önce oyunun rengini belirtmek üzere Mersin Milletvekili Sayın
Mehmet Şandır, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle sizi saygıyla selamlıyorum.
Bu, bitime kadar
usulünü biz getirmedik. Bu, sizin oylarınızla kabul edilmiş bir zulüm. Buna
katlanacaksınız arkadaşlar. Yine de erken bitiriyoruz, daha devam edebilirdi bu
iş.
Değerli
arkadaşlar, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak ve şahsım olarak biz, bu
yetki kanununa hayır oyu vereceğiz çünkü bu kanunu masum bulmuyoruz. Dönemin
sonunda, seçimin önünde böyle bir yetki yasasına ihtiyaç duyan Hükûmetin ortaya
koyduğu gerekçeleri kabul edilir türde değil. Şunu derseniz -ki gerekçenizde
söylüyorsunuz- “Biz, sekiz buçuk yıl içerisinde devlet kurumunun hantal
yapısını değiştiremedik.” Böyle diyorsunuz ve “Bunun için hukuk düzenlemelerini
tamamlayamadık. Seçime gidiyoruz, seçimden sonra oluşacak boşlukta bu
başaramadıklarımızı, tamamlayamadıklarımızı böyle bir yetki yasasıyla,
denetimin de dışına çıkartarak gerçekleştireceğiz, kanun hükmünde kararnameyle
gerçekleştireceğiz.” demeniz bizi tatmin etmiyor. Çünkü burada birçok defa
konuştuğumuz gibi, bu Genel Kurulda adrese teslim, şahsa özel birçok değişiklik
yapıldı. Bu noktada, çok doğrudan söylüyorum, sizin masumiyetinize
güvenmiyoruz, samimiyetinize güvenmiyoruz. Sekiz buçuk yıldan bu yana ülkeyi yöneten siyasi
iktidar olarak bütün imkânlara sahip olmanıza, bütün yetkiye sahip olmanıza
rağmen, yapılması gerekeni doğru yapmadığınız için, tamamlayamadığınız için,
böyle ucu açık, kapsamı belirsiz bir yetki yasasıyla Türkiye’yi nereye
taşıyacağınız konusunda endişelerimizden dolayı biz bu yetki yasasına hayır oyu
vereceğiz.
Muhatabımız
sizler değilsiniz çünkü sizler ferman ne buyurduysa onun gereğini yapacaksınız,
bir şey söylemiyorum ama seçime gidiyoruz, muhatabımız halkımız, milletimiz.
Ben tekrar söylüyorum, bu ülkenin çok sorunu var, halkımızın çok sorunu var, iş
sorunu var, sanayicisinin, esnafının, çiftçisinin. Hepimiz yarın bu milletin
önüne gideceğiz. O sorunların konuşulması gerekirken burada başka şeyler konuşuyoruz.
Millet biliyor. Millet bildiğini de yarın sandığa yansıtacak. O sebeple
söylüyorum, biz bu yetki yasasıyla sizin neleri çözeceğinizi şu on saate yakın
görüşmede anlayabilmiş değiliz.
Bu yetki yasasıyla Sayın
Başbakan Yardımcısı burada- mesela Devlet Personel Yasası’nın ıstıraba dönen,
zulme dönen adaletsizliklerini çözecek misiniz? Atanma bekleyen 300 bine yakın
öğretmeni atayacak mısınız? 4/B’li, 4/C’li aynı işi yapan insanları farklı statülerde böyle
kıvrandıran bu rejimi değiştirecek misiniz? Bunları, yani hazırlığınız yok,
heybede bulunsun diye böyle bir yetki alıyorsanız, bu ciddiyete yakışmaz ama
diyorsanız ki, “Şunları tamamlayamadık, şunları tamamlamak için böyle bir yetki
yasasına ihtiyacımız var.” gelip bunu burada anlatabilirdiniz, anlatmıyorsunuz.
Dediğiniz şey: “Devletin hantal yapısını düzeltemedik, düzeltmek için yetki
istiyoruz. Bunun için gereken hukuku çıkartamadık, bunun için böyle bir yetki
yasası istiyoruz.” Ama nasıl yapacağınız konusunda size güvenimiz yok.
İnanıyorum, milletin de güveni yok. Çünkü burada, tekrar söylüyorum, milletime,
halkıma söylüyorum, şahsa özel, kişiye özel, adrese teslim birçok kanun
değişikliği yaptınız, bağırdık çağırdık ama yaptınız.
Dolayısıyla, biz,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu yetki yasasına “hayır” oyu
vereceğiz. Gecenin bu saatinde bu yasanın değil ama bundan sonra yapılacak
seçimlerin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyor, sizlere de saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ederim.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Şandır.
Oyunun rengini
belirtmek üzere aleyhte Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.
Buyurun Sayın
Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ülkemiz için
gerçekten bir felaket niteliğini taşıyacak bir kanunun aleyhinde konuşmak benim
için gurur vericidir.
Şimdi, sayın
milletvekilleri, Shakespeare’in bir meşhur lafı vardır: “Şeytan günah işlediği
zaman, işe günahını kutsallık zırhına sarmakla başlar.” diyor.
Şimdi, bu kanun
da şeytanımsı bir günah işliyor. Orada da diyor ki kamu hizmetlerini düzenli,
süratli, etkin yapmak üzere böyle bir yetkiyi veriyoruz. Hâlbuki
kamu hizmetlerini etkin, verimli, sağlıklı yapmak için değil, kamu
hizmetlerinde siyasi iktidarın lehine düzenlemeler yapmak için, devletin kamu
hizmetini gören memurlarını siyasi iktidarın kölesi yapmak için, Türkiye’de
hukuk düzenini yok etmek için, Türkiye’de hâkim teminatını yok etmek için,
Türkiye’de, Türkiye’yi ayakta tutan kurumları yok etmek için böyle bir yetki
kanunu bana göre veriliyor.
Biraz önce
söyledim… Mustafa Bey, öğrendin değil mi binanın kime ait olduğunu,
satıldığını. İşte, Bakan Bey burada, söylesin o zaman. İki buçuk üç sene önce
sattınız mı İhracatçılar Birliğine? Bakın, yarın bunun hesabını da soracağım
sana, yarın çıkaracağım bunu. Bir de seninle hesaplarımızı inceleteceğiz
maliyeciler. Tamam mı? Yapacağız bunu.
Şimdi, bu
bakımdan, değerli milletvekilleri -Sayın Şandır’ın
biraz önce burada yaptığı konuşma gibi- hakikaten bugüne kadar yaptığınız
uygulamalarda bir sıkıntı içinde olan kamu görevlilerinin sıkıntılarını
gidermek için böyle yetki alsanız seve seve veririz ama sizin Başbakanlık
makamına getirdiğiniz, Cumhurbaşkanlığı makamına getirdiğiniz kişilerin eylem
ve işlemleri ortada. Bir Abdullah Gül’ün yaptığı atamalar ortada, Danıştaya getiriyor, hiç hukukla ilgisi olmayan kişileri
Danıştay üyeliğine atıyor. Ondan sonra Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yine
öyle. Anayasa Mahkemesine bir rüşvet kanunu çıkardınız, o da yetmiyormuş gibi,
getirdiniz, Anayasa Mahkemesinde müdür seviyesinde bulunan, ondan sonra orada
belli bir makama gelen insanları bir kanunla feshettiniz, o insanları
güvenceden yoksun bıraktınız ve dolayısıyla Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim
Kılıç’a o insanlar üzerinde bir krallık yetkisini verdiniz ve bu insanlar, ki artık Haşim Kılıç’ın merhametine kalmış,
isterse doğuya gönderecek, isterse bilmem başka bir yere gönderecek, isterse,
kendisinin beğenisini kazanıyorsa orada bir makamlara getirecek.
Getirdiğiniz bu
kanunla da bunları yapacaksınız. Bunların günahını çekemezsiniz, yani sizin bu
getirdiğiniz kanunla Hükûmet yarın birçok masum memurun görevin son verdiği
zaman… Çünkü verdiği zaman da, bu defa da bunların hak arama yollarını da
tıkıyorsunuz. Bakın, sizin getirdiğiniz bu anlayış -12 Eylül’de de ben görev
yaptım- 12 Eylül’de yoktu böyle. 12 Eylül’de yirmi dört yıllık memurlara bir
tebligat gidiyordu: “Görünen lüzum üzerine görevinize son verilmiştir.”
deniliyordu ama sonradan yargı yolu açıldı, bu insanlar tek tek döndüler
yerlerine ama sizin getirdiğiniz bu kanunla, yani keyfine…
Zaten, artık bu
biraz tasarrufta bulunurken, bugüne kadar bazı şeylerde bir vicdan
muhasebesinden geçirmek gerekiyordu, şimdi artık ona da gerek yok çünkü bir
ideolojik mücadele, bir ideolojik savaş veriyorsunuz. Bu ideolojik savaş ve mücadelede karşınızdaki
gruba hiçbir şans hakkı tanımıyorsunuz ve tanımamaktasınız.
Dolayısıyla,
seçimlerde yine, işte size karşı olan kamu personellerini tek tek bu kanunla ve
aldığınız yetkiyle korkutup terbiye edeceksiniz. Dolayısıyla, Türkiye’nin bu
karanlık rejimle, bu yasalarla gittiği zaman, bunun sonucunun nereye varacağını
hepimiz göreceğiz.
Bakın, Doğu,
Güneydoğu’daki olaylar ortada, ülkeyi ne duruma getirdiniz. Dolayısıyla bu
yönetimle benim size bir tavsiyem şu: Dokuz senedir şu memleketi yönetiyorsunuz
ve artık iktidar yorgunluğu oldunuz. Sizin dokuz sene sonra bu memlekete
vereceğiniz yeni hiçbir şey yok. Zaten yapsaydınız, doğru dürüst, dokuz senede
yapardınız.
Tayyip Bey
çıkıyor diyor ki: “6 bin kilometre yol yapılmıştı cumhuriyet kurulduğundan
beri, biz 13 bin kilometre yol yaptık.” Sen duble yol
yaptın. Hiç yeni bir yol yaptın mı arkadaş? Duble yol ne kadardı? 6 bin
kilometre. 6 bin kilometrenin yanına ancak 6 bin kilometre yol yaparsın. 13 bin
kilometre nereden geldi?
O bakımdan, kanuna
karşıyım efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) – Konuşmaktan aciz adamsın sen?
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Efendim?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, Hatip ismimden bahsederek Türkiye İhracatçılar
Meclisine satılıp satılmadığı konusunda AK PARTİ Genel Merkezinin, bir ithamda
bulundu. İki dakikada açıklayayım efendim, izin verirseniz.
BAŞKAN – İki
dakika, buyurun.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Saygıdeğer milletvekilleri, biraz önce kürsüde konuşurken Türkiye
İhracatçılar Meclisi Başkanı arkadaşımızla görüşmeye çalıştım, arkasından beni
aradı. Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanımız Sayın Cumhurbaşkanıyla beraber
Endonezya’da olduğundan dolayı konuya kısa cümlelerle açıklık getirdim.
İhracattan sorumlu Değerli Bakanımız Sayın Tüzmen burada. Türkiye İhracatçılar
Meclisine Adalet ve Kalkınma Partisinin sattığı bir tek kuruşluk mal ve mülk
yoktur. Zaten Adalet ve Kalkınma Partisinin şu andaki Genel Merkezi 2007
yılında yaptırılmış ve hizmete sunulmuştur.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Eski, eski…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – 14 Ağustos 2001 tarihinde kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi, şimdi
Milliyetçi Hareket Partisinin Genel Merkezine yakın olan yerde, 10 bin
metrekarelik kapalı bir alan içerisinde 3 ortaklı bir şirkete ait veya 3 şahsın
mülkiyetinde kiraya tutulmuştur. Kiraya tutan da Kayseri Milletvekili Sayın
İrfan Gündüz’dür. Aylık kirası 30 milyar liradır. Bu 30 milyar liralık kira bedeli
ödenmiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Satılmadı mı o İhracatçılar Birliğine?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Bu kira süreci içerisinde Adalet ve Kalkınma Partisi 2007 yılının
Nisan ayına kadar orada faaliyetlerine devam etmiştir, 2007 yılı Nisan ayında
Adalet ve Kalkınma Partisi oraya taşınmıştır, yeni merkezine, Söğütözü’ndeki merkezine.
Ha bire, temcit
pilavı gibi, aslı astarı olmayan şeyleri, yalan, kulaktan dolma bilgileri
burada kalkıp milletvekilinin kafasında istifham yaratmaya hiç kimsenin hakkı
da yoktur, yetkisi de yoktur. Bunu milletvekili arkadaşlarımız çok iyi biliyor,
kamuoyu biliyor, medya biliyor. Açık ve net söylüyorum. Değerli
İrfan Gündüz burada. O zaman bu şirketin veya bu mülkün 3 kişilik sahibi
vardır. 2 tanesi Ispartalı, 1 tanesi Kayserili ve 1 arkadaşımız da Sayın Özkan
Öksüz’ün arkadaşıdır, bu kiraya verilen mülkiyetle ilgili. Bunun AK PARTİ’yle ne alakası var? Mülkiyetin AK PARTİ’yle
kesinlikle alakası yoktur ve bir kuruşluk mal da İhracatçılar Birliğine
satılmamıştır.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Elitaş, durum vuzuha kavuşmuştur.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Kamu Hizmetlerinin Düzenli, Etkin ve Verimli Bir
Şekilde Yürütülmesini Sağlamak Üzere Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Teşkilat,
Görev ve Yetkileri ile Kamu Görevlilerine İlişkin Konularda Yetki Kanunu
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1017) (S. Sayısı: 746) (Devam)
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN -
Saygıdeğer milletvekilleri, Kamu Hizmetlerinin Düzenli, Etkin ve Verimli Bir
şekilde Yürütülmesini Sağlamak Üzere Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Teşkilat,
Görev ve Yetkileri ile Kamu Görevlilerine İlişkin Konularda Yetki Kanunu
Tasarısı açık oylama sonucunu arz ediyorum:
“Kullanılan Oy Sayısı : 267 |
Kabul : 256 |
Ret :
11(x) |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
Yusuf
Coşkun Harun
Tüfekci |
Bingöl Konya
” |
Bu Yetki
Kanunu’nun Hükûmetimize, milletimize hayırlar getirmesini diliyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, 2’nci sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile Libya
Arap Halk Sosyalist Büyük Cemahiriyesi Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
2.- Türkiye Cumhuriyeti ile Libya Arap Halk Sosyalist Büyük
Cemahiriyesi Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki
ve Korunması Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/872) (S. Sayısı: 681) (x)
BAŞKAN –
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu
681 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz talebi yoktur.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
BAŞKAN – 1’inci
maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE LİBYA ARAP HALK SOSYALİST BÜYÜK
CEMAHİRİYESİ ARASINDA YATIRIMLARIN KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE
KORUNMASI ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 25
Kasım 2009 tarihinde Trablus’ta imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile
Libya Arap Halk Sosyalist Büyük Cemahiriyesi Arasında
Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması”nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Libya Arap Halk Sosyalist
Büyük Cemahiriyesi Arasında Yatırımların Karşılıklı
Teşviki ve Korunması Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucunu arz ediyorum:
(x)
681 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
“Kullanılan Oy Sayısı : 262
Kabul : 262 (x)
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Yusuf
Coşkun Harun
Tüfekci
Bingöl Konya
”
Her iki ülkeye de
hayırlı olmasını diliyorum. Bu vesileyle Libya’da akan gözyaşının ve kanların
da bir an önce dinmesini temenni ediyorum.
Grup başkan
vekili arkadaşlarıma da hoşgörülü çalışmalarından dolayı teşekkürlerimi
sunuyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Biz de Meclis Başkan Vekilimize ve Başkanlık Divanımıza teşekkür
ediyoruz.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleriyle
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 6 Nisan 2011
Çarşamba günü, yani bugün saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 02.27
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.