Comments 00000000 false 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false TR X-NONE X-NONE 0 nk 0 nk

 

DÖNEM: 23                            CİLT: 97                      YASAMA YILI: 5

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

81’inci Birleşim

23 Mart 2011 Çarşamba

 

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

 III. -  YOKLAMALAR

 IV. -  GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Çanakkale Milletvekili Müjdat Kuşku’nun, 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi ve Şehitleri Anma Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Trabzon Milletvekili Süleyman Lâtif Yunusoğlu’nun, 23 Mart Dünya Meteoroloji Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, 21 Mart Dünya Ormancılık Günü, 22 Mart Dünya Su Günü ve 23 Mart Dünya Meteoroloji Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman ilinin su potansiyeli açısından çok zengin olduğuna ve bu potansiyelin doğru kullanılmadığına, Hükûmeti bu konuda göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

2.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Çanakkale Zaferi kahramanlarından Koca Seyit’in adını taşıyan Balıkesir’in Havran ilçesi Kocaseyit köyünün yolunun ulaşılmaz hâlde olduğuna ilişkin açıklaması

3.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, dünyada küresel ısınma, iklim değişikliği ve su kaynaklarının yanlış kullanımı nedeniyle yakın bir gelecekte su sıkıntısı yaşanacağına ilişkin açıklaması

4.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, MHP Grubu olarak Dünya Ormancılık Günü’nü kutladıklarına ilişkin açıklaması

5.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü personeline, Eurocontrol’den sağlanan tazminatların dağıtılmadığına ilişkin açıklaması

6.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, anason üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

7.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Dünya Ormancılık Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 33 milletvekilinin, alışveriş mağazalarının küçük esnaf üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1086)

2.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ve 30 milletvekilinin, iş kazaları, iş güvenliği ve işçi sağlığı konularında karşılaşılan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1087)

3.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 19 milletvekilinin, hayvan yetiştiriciliğinde karşılaşılan şap, akabene ve mavi dil hastalıklarının boyutlarının tespit edilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1088)

4.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz ve 25 milletvekilinin, tasfiye hâlindeki İhlas Finans Kurumu mudilerinin mağduriyetlerinin giderilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1089)

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- (10/96), (10/197), (10/390), (10/509) ve (10/836) esas numaralı, hayvancılık sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 23/03/2011 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

2.- Muhtarlarımızın içerisinde olduğu ekonomik ve sosyal sorunlar hakkında (10/381) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmesinin, Genel Kurulun 23/03/2011 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLAR-DAN GELEN DİĞER İŞLER

 

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

 

 

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ'ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Osmaniye Milletvekili Durdu Mehmet Kastal'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/875, 2/876) (S. Sayısı: 698)

2.- Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usülleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696)

 

 

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

 


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak dört oturum yaptı.

 

Elâzığ Milletvekili Hamza Yanılmaz’ın vefatı nedeniyle bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu.

 

Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil,

Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ,

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır,

Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi,

Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan,

Elâzığ Milletvekili Hamza Yanılmaz’ın vefatı nedeniyle Allah’tan rahmet, ailesine, AK PARTİ camiasına ve yakınlarına başsağlığı dilediklerine ilişkin birer açıklamada bulundular.

 

Siirt Milletvekili Afif Demirkıran, 22 Mart Dünya Su Günü’ne,

Adıyaman Milletvekili Şevket Köse, Nevruz Bayramı ve önemine,

Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy, Kahramanmaraş ilinin sorunlarına,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

 

Tokat Milletvekili Reşat Doğru,

Adana Milletvekili Hulusi Güvel,

Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan,

Muş Milletvekili Sırrı Sakık,

Nevruz Bayramı kutlamalarına;

Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt, Kars ve Ardahan’da çiftçilerin Ziraat Bankasından aldıkları kredilere,

Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan, taksi şoförlerinin sorunlarına,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

 

Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ve 26 milletvekilinin, şeker hastalarının sorunlarının (10/1082),

Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 20 milletvekilinin:

Niğde Çiftlik ilçesinin ekonomik ve sosyal sorunlarının (10/1083),

Niğde Çamardı ilçesinin ekonomik ve sosyal sorunlarının (10/1084);

Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 23 milletvekilinin, iptal edilen kamu personeli seçme sınavı nedeniyle mağdur olanların sorunlarının (10/1085),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan (Mersin’de Kurulması Planlanan Nükleer Enerji Santrallerinin Çevreye ve Turizme Olumsuz Etkileri hakkında) (10/175) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmesinin, Genel Kurulun, 22/03/2011 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 696 ve 699 sıra sayılı kanun tasarılarının bu kısmın 2’nci ve 3’üncü sıralarına, bastırılarak dağıtılan ve gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan 702 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ise kırk sekiz saat geçmeden yine bu kısmın 4’üncü sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 22, 23, 29 ve 30 Mart 2011 Salı ve Çarşamba günlerindeki birleşimlerde sözlü sorular ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işlerin görüşülmesine; haftalık çalışma günlerinin dışında 25 Mart 2011 Cuma günü de toplanarak gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 23, 24, 25, 30 ve 31 Mart 2011 Çarşamba, Perşembe ve Cuma günleri saat 14.00'te toplanmasına; 22 Mart 2011 Salı günü (bugün) 696 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın birinci bölüm görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 23 Mart 2011 Çarşamba günü 696 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölüm görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 24 Mart 2011 Perşembe günü 696 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar; 25 Mart 2011 Cuma günü 702 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalara devam edilmesine, bu birleşimde 702 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde Genel Kurulun; haftalık çalışma günlerinin dışında 26 Mart 2011 Cumartesi günü saat 14.00'te toplanarak gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine ve bu birleşimde 702 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam etmesine, bu birleşimlerde gece 24.00'te günlük programların tamamlanamaması hâlinde günlük programların tamamlanmasına kadar çalışmalara devam edilmesine; 29, 30 ve 31 Mart 2011 Salı, Çarşamba ve Perşembe günlerindeki birleşimlerde saat 23.00'e kadar çalışmalarını sürdürmesine; 696 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.

 

İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in; Tarım Kanununun Değiştirilerek Tarımsal Destekleme ve Müdahale Kurumu Kurulmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/513) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Osmaniye Milletvekili Durdu Mehmet Kastal’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/875, 2/876) (S. Sayısı: 698),

2’nci sırasına alınan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usülleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696) birinci bölümün 16’ncı maddesine kadar kabul edildi, verilen aradan sonra;

Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

 

Rize Milletvekili Bayram Ali Bayramoğlu, Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, şahsına sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.

 

23 Mart 2011 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime 01.21’de son verildi.

 

                                                      Nevzat PAKDİL

                                                        Başkan Vekili

 

              Bayram ÖZÇELİK                                               Harun TÜFEKCİ

                        Burdur                                                                 Konya

                     Kâtip Üye                                                           Kâtip Üye

 

                                                         Fatih METİN

                                                                Bolu

                                                           Kâtip Üye
No.: 109

II.- GELEN KÂĞITLAR

23 Mart 2011 Çarşamba

Teklifler

1.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 9 Milletvekilinin; Bir İl Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/893) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.3.2011)

2.- Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcı’nın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/894) (İçişleri; Sağlık, Aile,Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.3.2011)

 

Raporlar

1.- Türkiye Cumhuriyeti, Yunanistan Cumhuriyeti ve İtalya Cumhuriyeti Arasında Türkiye-Yunanistan-İtalya Gaz Nakil Koridorunun Geliştirilmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/469) (S. Sayısı: 705) (Dağıtma tarihi: 23.3.2011) (GÜNDEME)

2.- Türkiye Cumhuriyeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Arasında Elektrik Mübadelesi Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/647) (S. Sayısı: 706) (Dağıtma tarihi: 23.3.2011) (GÜNDEME)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Hindistan Cumhuriyeti Petrol ve Doğal Gaz Bakanlığı Arasında Petrol ve Doğal Gaz Alanında İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/668) (S. Sayısı: 707) (Dağıtma tarihi: 23.3.2011) (GÜNDEME)

4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Gaz Alanında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/796) (S. Sayısı: 708) (Dağıtma tarihi: 23.3.2011) (GÜNDEME)

5.- Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Gürcistan Enerji Bakanlığı Arasında Türkiye-Gürcistan Elektrik Enterkonneksiyonlarının Geliştirilmesi Hakkında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/780) (S. Sayısı: 709) (Dağıtma tarihi: 23.3.2011) (GÜNDEME)

6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Danimarka Krallığı Hükümeti Arasında Enerji Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/926) (S. Sayısı: 710) (Dağıtma tarihi: 23.3.2011) (GÜNDEME)

7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İran İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Doğal Kaynaklar ve Su Havzası Amenajmanı Üzerine Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1005) (S. Sayısı: 711) (Dağıtma tarihi: 23.3.2011) (GÜNDEME)

8.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanun, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasının Kuruluş Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun ile Asya Kalkınma Bankası Kuruluş Anlaşmasına Katılmamızın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1006) (S. Sayısı: 712) (Dağıtma tarihi: 23.3.2011) (GÜNDEME)

9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Terör ve Terör Örgütlerine Karşı Ortak İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1009) (S. Sayısı: 713) (Dağıtma tarihi: 23.3.2011) (GÜNDEME)

10.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belçika Krallığı Arasında Diplomatik ve Konsüler Personelin Belirli Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/678) (S. Sayısı: 714) (Dağıtma tarihi: 23.3.2011) (GÜNDEME)

11.- Türkiye Cumhuriyeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/848) (S. Sayısı: 715) (Dağıtma tarihi: 23.3.2011) (GÜNDEME)

 

Meclis Araştırması Önergeleri

1.-    Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 33 Milletvekilinin, alışveriş mağazalarının küçük esnaf üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1086) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/03/2011)

2.-    Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ve 30 Milletvekilinin, iş kazaları, iş güvenliği ve işçi sağlığı konularında karşılaşılan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1087) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/03/2011)

3.-    Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 19 Milletvekilinin, hayvan yetiştiriciliğinde karşılaşılan şap, akabene ve mavi dil hastalıklarının boyutlarının tespit edilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1088) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/03/2011)

4.-    Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz ve 25 Milletvekilinin, tasfiye halindeki İhlas Finans Kurumu mudilerinin mağduriyetlerinin giderilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1089) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/03/2011)


23 Mart 2011 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Görüşmelere geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi ve Şehitleri Anma Günü münasebetiyle söz isteyen Çanakkale Milletvekili Müjdat Kuşku’ya aittir.

Buyurun Sayın Kuşku. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Çanakkale Milletvekili Müjdat Kuşku’nun, 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi ve Şehitleri Anma Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

MÜJDAT KUŞKU (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nin 96’ncı yıl dönümü ve Şehitler Günü nedeniyle gündem dışı konuşma için söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, bu toprakları bizlere vatan kılan aziz şehitlerimizi rahmetle anıyor, yüce hatıralarının önünde hürmetle, minnetle eğiliyorum.

Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz hafta tüm yurtta büyük bir coşkuyla kutlanan Çanakkale Deniz Zaferi, Türk milletinin yokluk içinden yeniden şahlanışının muazzam bir günüdür. O yokluk, yoksulluk günlerinde yalnızca vatanını savunmak aşkıyla cephelerde kahramanca savaşan ve kanlarıyla destanlar yazan Mehmetçiklerimiz, bizlere başımız dik yaşayabileceğimiz bağımsız bir ülke bırakan İstiklal Savaşı’nın öncüleriydi. Bugün bu topraklarda sahip olduğumuz her şeyi, Çanakkale’yi geçilmez kılan Anafartalar Grup Komutanı Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, silah arkadaşları, kahraman Türk ordusu ve Mehmetçiklerimize borçluyuz. Millî Mücadele'nin kadroları cephelerde büyük kahramanlıklar gösterirken cesaretin yanı sıra, tüm dünyaya, Mehmetçiğin hoşgörüsünü ve insani erdemlerini de göstermiştir. Birçok sömürge devleti ise bu savaşlarda ulus olmanın, millet olmanın bilincine Çanakkale’de ulaşmıştır. İstiklal’in şairi Âkif’in de ifadesiyle “Bir zamanlar biz de millet, hem de nasıl milletmişiz: Gelmişiz dünyaya, milliyet nedir öğretmişiz!”

Değerli milletvekilleri, bundan doksan altı yıl önce üzerimize zırhlı gemilerle gelenler, Müslüman Türk milletinin iman dolu göğsüne çarpıp geri dönmek zorunda kalmışlardır. Çünkü Çanakkale’yi geçilmez kılan kahraman Mehmetçiklerimizdi. Anadolu’nun dört bir yanından; Batman’dan, Hakkâri’den, Şırnak’tan, Diyarbakır’dan, Yozgat’tan, Kastamonu’dan, Edirne’den gelen kınalı kuzularımız, Koca Seyitlerimiz, Ezineli Yahya Çavuşlarımız, kısaca yurdun dört bir yanından gelen Mehmetçilerimiz oradaydı. Sadece Anadolu’dan, Misakımillî’den değil, bugün 131 tane askerlik şubesinin hepsinden şehitlerimiz vardır; Saraybosna’dan, Mostar’dan, Şam’dan, Yemen’den. İşte onun için diyoruz ki: 1915 Çanakkale ruhu her daim yaşanmalı ve yaşatılmalıdır. Çanakkale, birlik ve beraberliğimizin, var olma mücadelemizin, en zor zamanda birbirimize kenetlenmenin sembolüdür. Bugün millî birlik ve beraberliğimize, bin yıllık kardeşliğimize pusu kurmak isteyenlere, aramızda nifak tohumları ekmek isteyenlere en büyük cevap Çanakkale olmalıdır. Çünkü millî birlik ve beraberliğimizi, kardeşliğimizi en iyi şekilde Çanakkale anlatır. Bugün, doksan altı yıl önce sergilenen dirayeti, kararlılığı, birlik ve beraberliği hep birlikte ortaya koyabilirsek, istiklal mücadelemizi istikbal mücadelesi olarak kabul edip kardeşliğimizi tesis edebilirsek Türkiye, bölgesinde ve dünyada daha güçlü bir ülke olacaktır. İşte onun içindir ki Fazıl Hüsnü Dağlarca Çanakkale’ye “Türkiye'nin önsözü” demiştir. 1915’te Çanakkale’de aslında bir millet uyanmıştır. Onun için, Çanakkale ruhunu daima diri tutmak, ilelebet yaşatmak durumundayız. Vatan kalbinin attığı yer olan Çanakkale’nin tarihi, genç nesillere millî şuuru ve millet olma ruhunu aşılamada etkili bir unsurdur. Birlik ve beraberliğimizin, kardeşliğin, cumhuriyetimizin bağımsızlığımız gibi kazanımlarını hiçbir zaman unutmamalıyız. Bizler, şehitlik mertebesini ölümsüz sayan bir inancın, bir kültür ve medeniyetin mirasçılarıyız. Bu nedenle şehitlerimizin ölmediklerine, diri olduklarına inandığımız için gözlerinin üzerimizde olduğunu düşünüyoruz. Aziz şehitlerimizin doksan altı yıl önce canlarını feda ederek verdikleri istiklal mücadelesini sürekli yaşamak ve yaşatmak istiyorsak istiklal mücadelesinde verilen mücadele kadar kutsal kabul edeceğimiz istikbalimize de sahip çıkmalıyız.

Değerli milletvekilleri, sözlerimi burada bitirirken bu millî coşkuyu kutlamak ve kahraman şehitlerimizi anmak üzere şehitler diyarı Çanakkale’mize her yıl gelerek bizleri onurlandıran başta Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a, bakanlarımıza, milletvekillerimize ve yurdun dört bir yanından gelen kıymetli misafirlerimize teşekkür ediyorum.

Ayrıca, Çanakkale Deniz Zaferi’nin 96’ncı yıl dönümü dolayısıyla bizlere bu vatanı, bu büyük cumhuriyeti emanet eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün istiklal kahramanlarımızı, bütün şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi minnet ve şükranla yâd ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kuşku.

Gündem dışı ikinci söz 23 Mart Dünya Meteoroloji Günü münasebetiyle söz isteyen Trabzon Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Yunusoğlu.

2.- Trabzon Milletvekili Süleyman Lâtif Yunusoğlu’nun, 23 Mart Dünya Meteoroloji Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

SÜLEYMAN LÂTİF YUNUSOĞLU (Trabzon) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Meteoroloji, atmosferde meydana gelen hava olaylarının oluşumunu, gelişimini ve değişimini sebepleriyle inceleyen ve bu hava olaylarının canlılar ve dünya açısından doğuracağı sonuçları araştıran bir bilim dalıdır.

Günümüzde meteorolojik hizmetler tamamen bilimsel yöntemlerle ve uluslararası iş birliği içerisinde yürütülmektedir.

Bugün dünyada yirmi dört saat sürekli çalışan on bin civarında kara istasyonu, açık denizlerde görev yapan altı binden fazla gözlem gemisi ve yüksek hava sondajları yapan binden fazla meteoroloji istasyonu mevcuttur.

1873 yılının Eylül ayında Viyana’da Uluslararası Meteoroloji Kongresi toplanıp bu kongrede Uluslararası Meteoroloji Komitesi oluşturulmuştur. Birleşmiş Milletlerin bir uzmanlık konusu olan Dünya Meteoroloji Teşkilatı Ana Sözleşmesi 23 Mart 1950 tarihinde yürürlüğe girip her yılın 23 Mart günü Dünya Meteoroloji Günü olarak kutlanmaktadır.

Ülkemizde 1926 yılı sonunda Türkiye'nin Batı, Güney, Trakya ve Orta Anadolu bölgelerinde iklim çalışmaları için gerekli meteorolojik veriler düzenli bir şekilde elde edilmeye başlanmıştır.

1937 yılında kurulan Meteoroloji Genel Müdürlüğü, özellikle son dönemde yaptığı hava tahmin raporları ile yurttaşlarımızın hayatını kolaylaştırmaktadır. Ancak son günlerde Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü personeli sorunlarla karşı karşıyadır.

Değerli milletvekilleri, 2002 yılından beri Meteoroloji çalışanlarına ödenen arazi tazminatı sekiz yıl sonra kesilmiştir. Hava tahmini sıralamasında dünyada ilk 10'a giren, tahmin tutarlılık oranı yüzde 90'ı bulan bu kurumumuzun başarısı tamamıyla çalışanlarına aittir. Kurum yetkilileri ise çalışanları başarılarından dolayı ödüllendireceği yerde, yapmış oldukları uygulamalarla âdeta cezalandırmaktadır.

Yine, bilindiği üzere, Devlet Hava Meydanlarında hizmet veren personele ödenen havacılık tazminatı, aynı zamanda kısmi olarak Meteoroloji çalışanlarına da ödenmektedir.

Eurocontrol teşkilatı yani Avrupa Hava Seyrüsefer Emniyet Teşkilatı tarafından ödenen tazminat, Devlet Hava Meydanları İşletmesi çalışanlarına en yüksek devlet memuru aylığının brüt tutarının yüzde 300, yüzde 600, yüzde 1000 civarında ödenirken aynı hizmeti sunan, sunduğu hizmet alanında belki de daha önemli, riskli hizmet sunan Meteoroloji çalışanlarına bu oran sadece yüzde 50 ve yüzde 25 oranında uygulanmaktadır.

Eurocontrol’den gelen paranın bir kısmı Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından döner sermayeye aktarılıyor. Aktarılan para amacı dışında harcırah ödenmesi, malzeme alımı gibi harcamalarda kullanılıyor. Oysa gelen paranın tamamı personelin hakkıdır. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir adaletsiz uygulama yoktur. Aynı işi yapan, aynı işi üreten kamu çalışanları arasındaki bu ayrımın, bu adaletsizliğin ortadan kaldırılması gereğine inanıyoruz.

Zor şartlarda çalışan devlet memurları çalışmaları karşılığında yeterli bir ücret alamamaktadır. Genel olarak maddi anlamda zaten mağdur edilen memurların hak etmiş oldukları ek ödemelerin taraflarına zamanında ödenmemesi ile ciddi anlamda sıkıntı çekecekleri de açıkça ortadadır. Her ne kadar kurumun döner sermaye hesaplarında paranın bulunmaması gerekçe gösterilerek, mali kaynakların yeterli düzeye ulaşmasını müteakip ödemelerin yapılacağı belirtilmekte ise de ne zaman ödeneceği belli değildir.

Sorunu çözmekte başarısız olan ve verdiği sözleri yerine getiremeyen Sayın Genel Müdür ve Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü yetkilileri, suçu başkalarının üstüne atarak bu işten sıyrılabileceklerini zannetmesinler.

Bütün bu sorunların bir an evvel çözüme kavuşturulmasını umut ediyor, Meteoroloji çalışanlarının Dünya Meteoroloji Günü'nü kutlayarak yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yunusoğlu.

Gündem dışı üçüncü söz 21 Mart Dünya Ormancılık Günü ile 22 Mart Dünya Su Günü hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’a ait.

Buyurun Sayın Ayhan. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, 21 Mart Dünya Ormancılık Günü, 22 Mart Dünya Su Günü ve 23 Mart Dünya Meteoroloji Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

SELÇUK AYHAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 21 Mart Dünya Ormancılık, 22 Mart Dünya Su, 23 Mart da Dünya Meteoroloji Günü olarak kutlanıyor. Aslında ben dün söz istemiştim ama yoğunluk nedeniyle bugüne kaldı. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Anayasa’mızın 43, 168 ve 169’uncu maddeleri, içinde su ve ormanların da bulunduğu doğal servet ve kaynakları devletin hüküm ve tasarrufu altında yerler olarak tanımlamıştır ve yararlanmada da kamu yararının gözetilmesini hüküm altına almıştır. Ancak, bugün her şeye ticari mal gözüyle bakan ve “Ben ülkemi pazarlamakla mükellefim” diyen bir hükûmetle karşı karşıyayız.

Dünya Doğayı Koruma Vakfının Türkiye Büyük Millet Meclisinde ilgili araştırma komisyonuna yaptığı sunumda dünya nüfusunun yüzde 20’sini oluşturan otuz ülkenin kıtlıkla karşı karşıya olduğu, 2025 yılında da bu oranın yüzde 30’a ulaşacağı ve elli ülkenin su krizi yaşayacağının öngörüldüğü, dünyada 2,3 milyar kişinin sağlıklı suya hasret olduğu, her yıl 250 milyon insanın kirli sularla bulaşan hastalıklara yakalandığı ve yaklaşık 5 milyon kişinin yaşamını kaybettiği ifade edilmiştir. Türkiye de su azlığı yaşayan ülkelerden birisidir. 2011 yılı Meteoroloji Günü’nde konunun “Sizin İçin İklim” seçilmesinin de bir anlamı olduğu ve bir uyarı olduğu kanısındayım.

AKP Hükûmeti ülkenin gündemine sokulan Maden Yasası, Mera Yasası, Orman Yasası, Turizmi Teşvik Yasası, siparişe göre hazırlanan ÇED raporları ve tekstilciden gıdacıya kadar herkesin bulaştığı HES projeleriyle ormanın, suyun, toprağın yerli ve yabancı şirketlerin talanına açılmasına fırsat sağlamış, ülkenin geleceğini de ipotek altına sokmuştur. Su havzalarında mutlak koruma alanının 300 metreden 100 metreye indirilmesi, su havzalarındaki kaçak yapılara fiilî af sağlanması bunlara bir örnektir.

Yine ÇED sürecinden muaf tutulan projelerle 1.500 hektarlık orman alanının yok edilip 2,5 milyon ağacın kıyıma uğraması, 680 hektar doğal sit alanı ile 931 hektar tarım arazisinin yok olması bu uygulamaların bir sonucudur.

Yargı iptal kararlarına karşın Başbakana yakınlığıyla tanınan bir inşaat firması Antalya’nın içme suyunun Oymapınar Barajı’ndan karşılanmasına karşı çıkabilmekte, İzmir’in Efemçukuru köyünde ormana zarar vermesin diye keçi otlatmak yasaklanırken maden arama işletme ruhsatı verilebilmekte, içme suyu ihtiyacı için gereken Çamlı barajına ise ÇED raporu verilmemektedir.

Bu arada, temel bir insan hakkı olan suyu vatandaşına 13 tona kadar ücretsiz veren Dikili Belediye Başkanı hakkında da dava açılabilmektedir. Başkanın da aklı başına geldi, 13 tona kadar 1 kuruş yaptı fiyatı, yargılanmaktan kurtuldu.

AKP Hükûmeti giderayak “yatırım” adı altında talanın yeni ve önemli bir evresi olarak Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı ile yeni rant alanları yaratmak istemektedir. Bu yasalaşırsa su kullanım hakkı ve HES lisansı almış şirketlerin önünde engel olarak duran havza koruma statüleri kaldırılacak İkizdere gibi birinci derece sit alanı olan yerler için ağzının suyu akarak bekleyenlerin önü açılmış, yargı yolu da tıkanmış olacaktır.

21 Mart Dünya Ormancılık Günü, 22 Mart Dünya Su Günü ve 23 Mart Dünya Meteoroloji Günü’nün amacına uygun ve hak ettiği gibi kutlanması umuduyla kısaca bazı gerçeklere değinmeye çalıştım.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.

Sayın Köse, Sayın Aydoğan, Sayın Güvel, Sayın Şandır ve Sayın Aslanoğlu, birer dakika süre veriyorum.

Sayın Köse, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman ilinin su potansiyeli açısından çok zengin olduğuna ve bu potansiyelin doğru kullanılmadığına, Hükûmeti bu konuda göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yaşamın en önemli maddesi sudur. Dünyada su kaynakları hızla azalmaktadır. Bunun için, suyun doğru kullanımı konusunda halkımızı bilinçlendirmek hepimizin vazifesidir. Ülkemiz sanılanın aksine  su zengini bir ülke değildir. Bu konuda zengin kabul edilen ülkelerin ancak üçte 1’i kadar su kaynağına sahiptir. Buna rağmen su zengini gibi ve bilinçsizce su kullanılmaktadır. Ülkemizde suyun yüzde 75’i tarımsal sulama, yüzde 15’i içme-kullanma, yüzde 10’u ise endüstri suyu ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanılmaktadır.

Sularımız bu yoğun kullanımla birlikte aşırı oranda da kirlenmektedir. Su potansiyeli açısından çok zengin olan Adıyaman ilimizin milletvekiliyim ama maalesef bu potansiyel doğru kullanılmamaktadır. Bu konuda Hükûmete büyük görev düşmektedir. Adıyaman’da bu görev layığınca yerine getirilmemiştir. Dokuz yıldır bitirilmeyen barajlar bunun örneğidir. Adıyaman su konusunda daha fazla hizmete ihtiyaç duymaktadır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Köse.

Sayın Aydoğan…

2.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Çanakkale Zaferi kahramanlarından Koca Seyit’in adını taşıyan Balıkesir’in Havran ilçesi Kocaseyit köyünün yolunun ulaşılmaz hâlde olduğuna ilişkin açıklaması

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Elbette 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin unutulmaz kahramanı Koca Seyit’in yaşamış olduğu köyün ulaşılmaz olması kabul edilebilir değildir. Tarihimize ve tarihî şehitlerimize sahip çıkarken onların yaşadığı alanları da yaşanabilir kılmak gerekir. Balıkesir’in Havran ilçesi Kocaseyit köyünün yolu ulaşılmaz hâldedir. Ülkemizi yönetenler köylerimizin yol ve alt yapı sorunlarının olmadığını söylerken her yıl anma törenlerinin düzenlendiği Kocaseyit köyünün yolu ulaşılmaz hâldedir. Bu, Çanakkale Zaferi’nin akışını değiştiren, tarihini değiştiren şehidimizin anısına yakışmamaktadır. Bunun giderilmesini diliyor, saygı sunuyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aydoğan.

Sayın Güvel…

3.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, dünyada küresel ısınma, iklim değişikliği ve su kaynaklarının yanlış kullanımı nedeniyle yakın bir gelecekte su sıkıntısı yaşanacağına ilişkin açıklaması

HULUSİ GÜVEL (Adana) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Değerli arkadaşlar, dünyada küresel ısınma, iklim değişikliği ve su kaynaklarının yanlış kullanımı nedeniyle yakın bir gelecekte sıkıntılar doğacağı açıktır. Su kaynakları konusunda sıkıntılar yaşayacak ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. Bu sıkıntıların hafifletilebilmesi ve insanlarımıza suya olan bir gelecek bırakabilmek için şimdiden çok ciddi önlemler almamız gerekmektedir. Gerek merkezî yönetime gerek yerel yönetimlere bu konuda büyük sorumluluklar düşmektedir. Su kaynaklarımızın sürdürülebilirliğine ilişkin sağlıklı ve verimli çözümler bulmamız gerekmektedir. Bu süreçte en belirleyici etken halkımızın etkin katılımını sağlamaktır. Su sorununda farkındalığı artırmamız gerekmektedir. Sivil toplum örgütlerini bu sürece katmamız gerekliliği vardır. Su kaynaklarının korunması konusunda Hükûmetin yeterli duyarlılığa sahip olmadığını üzülerek görüyoruz.

Teşekkür ediyorum Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Şandır…

4.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, MHP Grubu olarak Dünya Ormancılık Günü’nü kutladıklarına ilişkin açıklaması

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak biz de Dünya Ormancılık Günü’nü yürekten kutluyoruz. Orman teşkilatlarında çalışan tüm orman yüksek mühendislerinin ve tüm çalışanların bu gününü, kendilerine huzur, barış getirmesi, sağlık getirmesi temennisiyle kutluyor, ormanların önemini bir daha vurguluyor, herkese saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Aslanoğlu.

5.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü personeline, Eurocontrol’den sağlanan tazminatların dağıtılmadığına ilişkin açıklaması

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Efendim, Sayın Yunusoğlu’nun da dile getirdiği, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğüyle ilgili, onların Eurocontrol’den sağladıkları paralar var. Bu para devlet bütçesinden çıkmıyor. Biz bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda defalarca gündeme getirmemize rağmen, bu arkadaşlarımızın tazminatlarına ilave yapılmıyor. Bu para bu insanlara verilmek üzere geliyor, Avrupa Eurocontrol’den geliyor. Bu nedenle, Devlet Meteoroloji İşleri ve Devlet Hava Meydanları İşletmelerindeki arkadaşlarımızın bu haklarının verilmesi çok önemlidir. Biz Plan ve Bütçe Komisyonunda defalarca gündeme getirdik, kabul etmediler. Hassaten ben bir kez daha Meclis Genel Kurulundan rica ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Özkan…

6.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, anason üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Üretim maliyeti 6-7 liraya varan anason üreticilerinin sorunlarıyla ilgili söz aldım.

Anason üreticilerimiz bugün Burdur’da, Fethiye’de, Türkiye’nin değişik illerinde feryat etmektedir ancak Toprak Mahsulleri Ofisi hâlâ ithal anason getirmektedir. Türkiye’de anason mevcuttur, anasonumuz vardır. Bunu, bir ödenek ayırıp Hükûmetin bir an önce üreticilerin elindeki anasonu değerlendirmesini üreticiler adına talep ediyoruz.

Gerçekten, gübre fiyatları artmıştır, mazot fiyatları artmıştır. Buna rağmen üreticilerimiz anasonu cansiparane bir şekilde üretmişlerdir ama alım yapılmamaktadır. Bu konuda, sayın grup başkan vekilleri aracılığıyla, sizler aracılığıyla Hükûmetimize uyarılarımın iletilmesini temenni ediyor, sizlere teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Sakık…

7.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Dünya Ormancılık Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, ben de teşekkür ediyorum.

Ben de bu günü kutluyorum, Dünya Ormancılık Günü’nü. Her yerde ormana eşit mesafede saygılı olmamız gerekir. Bir tarafta ormanı, batıda, kollar korurken, ama bir tarafta da ormanı ateşe verirken bu da çifte standarttır. Her ağaca da eşit mesafede davranmamız gerektiğini düşünüyorum ama ne yazık ki öyle bir belalı coğrafyada yaşıyoruz ki her insana eşit mesafede olmadığımız gibi her ağaca da eşit mesafede değiliz. Türkiye’nin böyle bir ruhu yakalayacağını umut ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN –Teşekkür ediyorum Sayın Sakık.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 33 milletvekilinin, alışveriş mağazalarının küçük esnaf üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1086)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Son yıllarda hiçbir sosyal veya ekonomik analiz yapmadan bölge ihtiyaç veya kapasite raporu çıkarılmadan açılan alışveriş merkezleri ve büyük market zincirlerinin piyasa paylarında büyük oranda artış gerçekleşmiştir. Bu durum yaklaşık seksen meslek grubunda faaliyet gösteren küçük esnafı olumsuz etkilemekte, esnaflarımız alışveriş merkezleri ile hiper market zincirlerinin ezici haksız rekabeti ile karşı karşıya kalmaktadır.

Perakende sektöründe esnaf aleyhine gelişen durum siyasi iktidar tarafından görmezden gelinmekte, ekonomide mikro kaynakların kullanılması açısından önemli rol oynayan, ekonomik ve sosyal kalkınmanın dengeli biçimde sağlanması ve sürdürülmesinde işlev sahibi olan esnaflarımız büyük sermaye grupları karşısında korunmamaktadır.

Bu nedenlerle, süpermarket zincirleri, büyük perakende mağazaları ve alışveriş merkezlerinin küçük esnafımız üzerindeki olumsuz etkilerinin araştırılması ve esnafın korunması konusunda alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci İç Tüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Hulusi Güvel                            (Adana)

2) Hüsnü Çöllü                             (Antalya)

3) Şevket Köse                             (Adıyaman)

4) Ali Rıza Öztürk                       (Mersin)

5) Yaşar Ağyüz                            (Gaziantep)

6) Tekin Bingöl                             (Ankara)

7) Ergün Aydoğan                        (Balıkesir)

8) Fuat Çay                                  (Hatay)

9) Atila Emek                               (Antalya)

10) Sacid Yıldız                            (İstanbul)

11) Osman Kaptan                       (Antalya)

12) Tayfur Süner                          (Antalya)

13) Halil Ünlütepe                        (Afyonkarahisar)

14) Kemal Demirel                       (Bursa)

15) Durdu Özbolat                       (Kahramanmaraş)

16) Ramazan Kerim Özkan          (Burdur)

17) Mevlüt Coşkuner                   (Isparta)

18) Mehmet Ali Özpolat             (İstanbul)

19) Ali Rıza Ertemür                    (Denizli)

20) Gürol Ergin                             (Muğla)

21) Fevzi Topuz                          (Muğla)

22) Malik Ecder Özdemir             (Sivas)

23) Derviş Günday                       (Çorum)

24) Rahmi Güner                          (Ordu)

25) Haluk Koç                              (Samsun)

26) Rasim Çakır                            (Edirne)

27) Ahmet Küçük                         (Çanakkale)

28) Hüseyin Pazarcı                     (Balıkesir)

29) Harun Öztürk                         (İzmir)

30) Algan Hacaloğlu                     (İstanbul)

31) Kamer Genç                           (Tunceli)

32) Abdurrezzak Erten                 (İzmir)

33) Ali Topuz                              (İstanbul)

34) Ensar Öğüt                             (Ardahan)

Gerekçe:

Özellikle büyük kentlerde birbiri ardına açılan alışveriş merkezleri ile hiper ve grosmarketler başta bakkal esnafı olmak üzere hemen her iş kolundaki esnafımızın mağduriyetine yol açmaktadır. Küçük esnaflarımız sayıları hızla artan alışveriş merkezleri ve perakende satış yapan mağaza zincirlerinin haksız rekabetlerine maruz kalmakta bu nedenle pek çok esnaf işyerlerini kapatmak zorunda kalmaktadır.

Büyük alanlara kurulan çok amaçlı alışveriş merkezleri büyük sermaye gruplarına olağanüstü kârlar sağlarken çevre esnafının yaşam alanını daraltmaktadır. Özellikle son sekiz yıldır zincir mağazalarla hizmet veren süpermarketler pazar paylarını ve yaygınlıklarını hızla arttırmaktadır. Bu durum, yapısal olarak organize perakendecilerin küçük ölçekli geleneksel perakendeciler üzerinde baskınlığının artmasına yol açmakta, küçük esnafların ekonomik hayattan dışlanması sonucunu doğurmaktadır.

Anayasamızın 173'üncü maddesinde "Devlet esnaf ve sanatkârı koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır" şeklinde emredici bir hüküm bulunmasına rağmen siyasi iktidar üçte biri yabancı sermayeden oluşan büyük gruplar karşısında esnafı koruyacak hiçbir tedbir almamaktadır. Esnaf ve sanatkârların baskılarıyla hazırlanan "Alışveriş Merkezleri, Büyük Mağazalar ve Zincir Mağazalar Kanun Tasarısı Taslağı" bu konudaki ihtiyaç görmezden gelinerek gündeme alınmamaktadır.

Gelişmiş ülke ekonomilerinde birer istikrar ve istihdam unsuru olarak algılanan esnafların büyük sermaye çevrelerinin neden olduğu haksız rekabet karşısında korunduğu, desteklendiği ve gelişmesinin sağlandığı bilinmektedir. Bu amaçla birçok AB ülkesinde rekabetin normal işleyişinin bozulmasını önleyici, mağdur olan tarafı korumaya yönelik tedbirler alınmakta, AVM'ler şehir dışında konuşlandırılmakta, çalışma gün ve saatlerinde esnafı koruyacak düzenlemeler yapılmaktadır. Şehir içinde kurulu bulunan AVM'lerin yıllık vergi gelirlerinin belli bir oranı bir havuzda toplanarak, o bölgede mağdur olan esnafa dağıtılmaktadır.

Ülkemizde ise bir işletmeci istediği yere istediği zaman herhangi bir izin ve araştırma olmaksızın mağaza açabilmekte, alışveriş merkezi kurabilmektedir. Açılan hiper marketin veya alışveriş merkezinin çevredeki esnaf üzerinde yaratacağı olumsuz etkiler ve sosyoekonomik dengeler üzerinde oluşturacağı baskılar dikkate alınmamaktadır.

İki milyonu aşkın esnaf ve sanatkârın, özellikle son on yıl içinde büyük oranda sermaye, gelir ve çalışma alanı kaybettiği göz önüne alınarak, önemli ölçüde istihdam yaratan ve ekonomide mikro kaynakların kullanılmasını sağlayan esnaf ve sanatkârları süpermarket zincirleri ve büyük alışveriş merkezlerinin haksız rekabetinden koruyacak tedbirler bir an önce alınmalıdır.

Yukarıda sayılan gerekçelerle küçük esnafımızın zincir marketler, büyük perakende mağazaları ve alışveriş merkezleri karşısında yaşadıkları sorunların saptanması ve alınacak önlemlerin Yüce Meclisimizce tespiti amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasının yerinde olacağı kanısını taşımaktayız.

2.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ve 30 milletvekilinin, iş kazaları, iş güvenliği ve işçi sağlığı konularında karşılaşılan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1087)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye'de son günlerde ard arda yaşanan iş kazaları ve iş kazalarının ortaya çıkardığı iş güvenliği ve işçi sağlığı konularındaki olumsuzluklar konuşulmaktadır. İş kazaları ile iş güvenliği ve işçi sağlığı konularının meclis çatısı altında görüşülebilmesi ve bir daha böyle acı olayların yaşanmaması için alınabilecek önlemlerin tespiti için, uzman görüşlerine de başvurulabilmesine imkân tanıyarak TBMM içtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri ve Anayasanın 98. maddesi gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Tekin Bingöl                                 (Ankara)

2) Durdu Özbolat                             (Kahramanmaraş)

3) Fevzi Topuz                                 (Muğla)

4) Fuat Çay                                       (Hatay)

5) Ergün Aydoğan                             (Balıkesir)

6) Hulusi Güvel                                (Adana)

7) Sacid Yıldız                                   (İstanbul)

8) Atila Emek                                    (Antalya)

9) Yaşar Ağyüz                                 (Gaziantep)

10) Halil Ünlütepe                            (Afyonkarahisar)

11) Hüsnü Çöllü                               (Antalya)

12) Tayfur Süner                              (Antalya)

13) Osman Kaptan                           (Antalya)

14) Kemal Demirel                            (Bursa)

15) Ramazan Kerim Özkan              (Burdur)

16) Mevlüt Coşkuner                       (Isparta)

17) Mehmet Ali Özpolat                  (İstanbul)

18) Ali Rıza Ertemür                        (Denizli)

19) Gürol Ergin                                 (Muğla)

20) Derviş Günday                           (Çorum)

21) Rahmi Güner                              (Ordu)

22) Haluk Koç                                  (Samsun)

23) Rasim Çakır                                (Edirne)

24) Ahmet Küçük                             (Çanakkale)

25) Harun Öztürk                             (İzmir)

26) Hüseyin Pazarcı                         (Balıkesir)

27) Algan Hacaloğlu                          (İstanbul)

28) Kamer Genç                                (Tunceli)

29) Ali Topuz                                   (İstanbul)

30) Abdurrezzak Erten                     (İzmir)

31) Şevket Köse                                (Adıyaman)

Gerekçe:

Türkiye son yıllarda taşeronlaşmanın da etkisiyle ard arda yaşanan iş kazalarının derin üzüntüsünü yaşamaktadır. İstanbul Davutpaşa'da meydana gelen, 20 kişinin ölümüne ve 117 kişinin yaralanmasına sebep olan havai fişek üreten atölyedeki patlama, Tuzla tersanelerinde yaşanan işçi ölümleri, Bursa'nın Kemalpaşa, Balıkesir'in Dursunbey, Zonguldak'ın maden ocaklarında meydana gelen patlamalar sonucu yaşadığımız acılar henüz tazeliğini korurken peş peşe yaşanan iş kazaları hepimizi sarsmıştır.

Ankara Ostim ve İvedik Sanayi sitelerindeki patlamalar 20 işçinin ölümüne yol açmış, tüm Türkiye bu olayları konuşurken ard arda Adapazarı-Hendek Havai Fişek Fabrikasındaki patlama, K.Maraş Afşin'de 1 yurttaşın ölümü ile sonuçlanan göçük, sonunda 1 vatandaşımızın ölümü ve hâlâ kendilerine ulaşılamayan 9 vatandaşımızın göçük altında kaldığı açık saha maden alanı göçüğü, 3 vatandaşımızın ölümüne yol açan Batman Güney Şelmo doğalgaz dolum tesisinde meydana gelen patlama ve nihayet 1 kişinin hayatını kaybettiği Ankara-Bilkent Üniversitesindeki doğalgaz kazası sonunda meydana gelen patlama hepimizi yeni acılara boğmuştur. Dünyanın hiçbir ülkesinde bu sıklıkla iş kazaları söz konusu değilken ülkemizde peş peşe iş kazalarının olması elbette son derece anlamlıdır.

SGK'nın Ocak 2011'de açıklanan son verileri incelendiğinde de, iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucunda 2008 yılında 866 işçimizin hayatını kaybettiği görülmektedir. Bu sayı 2009 yılında % 35,2 oranında artarak bin 171'e ulaşmış, 2011 yılının şubat ayının ilk 10 gününde meydana gelen iş kazalarında ölenlerin sayısı ise 34'e ulaşmıştır.

Bu verilerin yalnızca sigortalıları kapsadığı, buna karşılık toplam istihdamın yaklaşık 22,5 milyon kişi olduğu göz önüne alındığında, gerçekte iş kazaları ve buna bağlı olarak ölümlerin çok daha fazla olduğu anlaşılmaktadır. 2009 yılında inşaatta 156, madende 19 ve metal işkolunda 32 işçi hayatını kaybederken, 781 kişi ile en yüksek ölümlü iş kazası sayısının 'bilinmeyen' kategorisinde görülmesi SGK verilerindeki ciddi eksikliğin yanı sıra insana değer verilmediğini de ortaya koymaktadır.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) raporları da ülkemizdeki vahim tabloyu ortaya koymaktadır. Rapor sonuçlarına göre Türkiye iş kazalarında Avrupa'da birinci, dünyada ise üçüncü sırada yer almaktadır.

Tüm bu veriler toplu olarak incelendiğinde Türkiye'de iş sağlığı ve iş güvenliğinin ILO standartlarına uygun olmadığı, çalışan haklarının ihmal edildiği görülecektir.

Yetkililer tarafından gerekli denetim ve incelemelerin yerine getirilmesi durumunda bu denli yüksek iş kazasının yaşanmayacağı bir gerçektir. Ülkemizde iş sağlığı ve iş güvenliği konusuna yönelik ihmallerin sonlandırılabilmesi için konunun Meclis çatısı altında kapsamlı bir şekilde incelenmesi şarttır.

Bu araştırma ile konunun uzmanları, işçi ve işveren temsilcileri, denetimle yükümlü kurum ve kuruluşların temsilcilerinin fikir ve görüşlerine, çözüm önerilerine de başvurulabilecektir.

Yukarıda özetlenen sebeplerle, ülkemizde iş sağlığı ve iş güvenliği konusundaki aksaklıkların giderilebilmesi ve bu konuda yasal mevzuatın ele alınabilmesi için bir araştırmanın açılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

3.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 19 milletvekilinin, hayvan yetiştiriciliğinde karşılaşılan şap, akabene ve mavi dil hastalıklarının boyutlarının tespit edilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1088)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde hayvan yetiştiricilerini mağdur eden Şap, Akabene ve Mavi Dil hastalıklarının ulaştığı boyutların tespit edilmesi, gerekli önlemlerin belirlenmesi, üreticilerin zararlarının giderilmesi için gerekli önerilerin ortaya konulması, üretici ve tüketicilerin bilgilendirilmesi, bilinçlendirmesi ve hastalıkların et ve süt üretimimize verdiği ekonomik zararların araştırılması amacıyla, Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz

1) Mehmet Serdaroğlu                               (Kastamonu)

2) Mehmet Şandır                                     (Mersin)

3) Ertuğrul Kumcuoğlu                              (Aydın)

4) Süleyman Nevzat Korkmaz                  (Isparta)

5) Kamil Erdal Sipahi                                (İzmir)

6) Beytullah Asil                                       (Eskişehir)

7) Hamza Hamit Homriş                           (Bursa)

8) Kürşat Atılgan                                      (Adana)

9) Kadir Ural                                             (Mersin)

10) Sabahattin Çakmakoğlu                       (Kayseri)

11) Zeki Ertugay                                       (Erzurum)

12) Abdülkadir Akcan                               (Afyonkarahisar)

13) Ali Uzunırmak                                    (Aydın)

14) Reşat Doğru                                        (Tokat)

15) Hasan Çalış                                         (Karaman)

16) Mehmet Akif Paksoy                         (Kahramanmaraş)

17) Bekir Aksoy                                       (Ankara)

18) Yusuf Ziya İrbeç                                 (Antalya)

19) Mehmet Zekai Özcan                         (Ankara)

20) Osman Durmuş                                   (Kırıkkale)

Gerekçe:

Son yıllarda ülkemizde hayvan varlığının azalmasına paralel, hayvancılık sektörü büyük bir krize girmiş, bitme noktasına gelen hayvancılığımız, canlı hayvandan, kesik ete hatta süte kadar yapılan ithalat yoluyla ayakta tutulmaya çalışılmaktadır.

Hayvancılık sektörünün ve özellikle üreticilerin en büyük sıkıntılardan biri de, hayvan hastalıklarıdır. Başta Şap hastalığı olmak üzere, çok bilinmemesine rağmen, önlem alınmadığı takdirde Akabane ve Mavi Dil hastalıkları da hayvancılığımızı olumsuz yönde etkileyecek olan hastalıklardır. Hayvan yetiştiricilerini mağdur eden en büyük hastalıklardan biri olan Şap hastalığı adeta Türkiye'de hayvan yetiştiricilerinin kaderi olmuştur.

Son birkaç yılda ve özellikle 2010 yılı başlarından itibaren ülkemizdeki şap hastalığı vakalarında büyük artışlar olmuş, Edirne'den Kars'a kadar şap vakasının görülmediği köy neredeyse kalmamıştır. Geçtiğimiz Kurban Bayramı öncesinde de, şap nedeniyle karantinalar ve kapatılan hayvan pazarlarında büyük artışlar olmuştur. Her geçen gün hayvan pazarları bir bir kapatılmaktadır. Hatta hükümet, bayram öncesi şap hastalığını bahane ederek, birçok ülkeden canlı hayvan ithal etmiştir.

Başta Kastamonu, Çankırı, Çorum, Kırşehir, Sivas, Nevşehir ve Afyon illeri olmak üzere, birçok il ve ilçede hayvan pazarları kapalı durumdadır. Şap hastalığı nedeniyle pazarların kapatılması, hayvan alım satımının durdurulması, süt ve et üretimimizde ekonomik kayıplara neden olurken, zaten büyük sıkıntı içinde olan hayvan üreticileri, borçlarını ödeyemez duruma gelerek, icralarla karşı karşıya kalmışlardır.

Şap hastalığının yanı sıra, çok bilinmeyen ancak ülkemizde çeşitli bölgelerde görülmeye başlayan Akabane ve Mavi Dil Hastalıkları da önlem alınmadığı takdirde, Şap hastalığında olduğu gibi, hayvancılığımızı perişan edebilecek büyük sorunlardan biridir. Akabane Hastalığı ağırlıklı olarak sivrisineklerle bulaşan, etkeni virüs olan bir hastalıktır. Bu hastalık ineklerde yavru atmaya sebep olurken, aslında bir koyun hastalığı olan ve mikrobunu sığırların taşıdığı Mavidil Hastalığı ise, koyunlarda toplu ölümlere, sığırlarda yavru atmaya sebep olmaktadır. Özellikle Avrupa ülkelerinde yaygın olarak görülen Mavi Dil Hastalığı'nın, Avusturya'dan ithal edilen damızlık sığırlarla Türkiye'ye girdiği yönünde çok ciddi iddialar bulunmaktadır.

Akabane ve Mavi Dil Hastalıklarına yakalanan inekler yavrularını atmakta, yavru atmadan doğum yapan hayvanların yavruları ise hastalıklı doğmakta ve en fazla 6 ay yaşayabilmektedir. Atık yapan hayvanların yavrularına, hayvan sigortalı ise, TARSİM, poliçenin yüzde 10'unu ödemekte olup bu miktar da 500-600 TL arasındadır. Buzağı doğduktan 7 gün sonra ölürse hiç ödeme yapılmamaktadır. Diğer yandan şap hastalığı bulaşıcı hayvan hastalığı sınıfına girdiği için ne devlet, ne de TARSİM, şaptan dolayı yavru atmalarda, yavru, dana ve inek ölümlerinde hiçbir ödeme yapmamaktadır.

Avrupa ülkelerde, tazminat ödenerek şap hastalığı önlenebilmiştir. Bugün de bu ülkelerde şap hastalığının görüldüğü yerlerde ve bulaşma riski bulunan işletmelerdeki hayvanlar itlaf edilerek tazminat ödenmektedir. Ülkemizde de şap hastalığı, Biyogüvenlik Bir Sınıfından, Biyogüvenlik Üç sınıfına alınarak, tazminatlı hastalıklar kapsamına almalıdır.

İşte tüm bu nedenle, ülkemizde hayvan yetiştiricilerini mağdur eden Şap, Akabene ve Mavi Dil hastalıklarının ulaştığı boyutların tespit edilmesi, gerekli önlemlerin belirlenmesi, üreticilerin zararlarının giderilmesi için gerekli önerilerin ortaya konulması, üretici ve tüketicilerin bilgilendirilmesi, bilinçlendirmesi ve hastalıkların et ve süt üretimimize verdiği ekonomik zararların araştırılması amacıyla bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması gerekmektedir.

4.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz ve 25 milletvekilinin, tasfiye hâlindeki İhlas Finans Kurumu mudilerinin mağduriyetlerinin giderilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1089)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bakanlar Kurulunun 19.11.1994 tarih ve 94/6193 sayılı kararı ile 29.04.1995 tarihinde faaliyet izni verilen İhlas Finans Kurumu A.Ş.'nin "faaliyet izni" Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun 10.02.2001 tarih ve 171 sayılı kararı ile kaldırılmış ve şirket tasfiye sürecine girmiştir. Şirketin tasfiyeye girdiği tarih itibariyle 901 milyon USD mevduatı ve 216.592 adet kök hesaba bağlı 222.300 adet ek hesabı bulunmaktadır.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı müfettişlerince yapılan inceleme sonucunda düzenlenen 31.10.2006 tarihli raporda o günkü şartlara göre şirketin tasfiyesinin 20-25 yıl sürebileceği hesaplanmıştır. İhlas Finans, kâr ortaklığı vaadiyle tasarruflarını topladığı onbinlerce vatandaşı, hak ve alacaklarını ödemeyerek mağdur etmiştir. Tasfiye sürecinin anonim şirketler hakkında uygulanan genel hükümlere göre yapılması bu mağduriyeti artırmıştır.

12.05.2001 tarihli ve 4672 sayılı (Eski) Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanununun Geçici 2 nci maddesinin (a) fıkrası hükmü uyarınca Özel Finans Kurumlarının tasfiyesi genel hükümlere göre yürütülmektedir. Ancak gerek yürürlükteki 19.10.2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu gerekse 4389 sayılı mülga Bankalar Kanununa göre tasfiyesi gereken bankaların tasfiye işlemleri Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından yürütülmektedir. TMSF'nin yürüttüğü bu tasfiye işlemleri sonucunda banka varlıklarının, borçları karşılayamaması hâlinde aradaki farkın bankaların hâkim hissedarlarından tahsil edilmesi olanağı bulunmaktadır.

5411 sayılı Bankacılık Kanununun Tasarı aşamasında Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeleri sırasında 2001 krizi sonrası TMSF'ye devredilen bankaların batık krediler nedeniyle hâkim ortaklarından tahsil edilecek alacaklar için yapılan çalışmalar kapsamında İhlas Finans Kurumunun da aynı kapsama dâhil edilmesi için komisyonun CHP'li milletvekilleri bir önerge verdiler. Ancak Komisyonda kabul gören önerge ile Tasarıya dâhil edilen düzenleme Genel Kurul görüşmeleri sırasında Tasarı metninden çıkarılarak Kanun o şekliyle kabul edilmiştir. Ayrıca yine 24.05.2007 tarihli ve 5667 sayılı Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası Türk Anonim Şirketince Devlet İç Borçlanma Senedi Satışı Adı Altında Toplanan Tutarların Ödenmesi Hakkında Kanunun Genel Kurul görüşmeleri sırasında bu yönde verilen önergemiz de kabul edilmemiştir.

İhlas Finans Kurumu'nun tasfiye işlemlerinin TMSF'ye devredilmemesi bu finans kurumundan alacaklı olan onbinlerce vatandaşın, o günkü şartlarda 800 milyon dolar civarında alacağının tahsil edilmemesi sonucunu doğurmaktadır. Bugün ihlaszede olarak anılan vatandaşlarımızın sayısı ve bunların alacaklarının tutarı sağlıklı olarak bilinmemektedir.

Kamuoyunda "İhlaszede" olarak bilinen onbinlerce vatandaşımız 10 yıldır zararlarının karşılanmasını beklemektedir. İhlaszedelerin sorunlarının araştırılması, zararlarının karşılanması için gerekli önlemlerin alınması ile bir daha benzeri sorunların yaşanmaması için yapılması gerekenlerin tespiti amacıyla Anayasa'nın 98, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Yaşar Ağyüz                                           (Gaziantep)

2) Bayram Ali Meral                                  (İstanbul)

3) Ali Rıza Ertemür                                    (Denizli)

4) Tekin Bingöl                                           (Ankara)

5) Sacid Yıldız                                             (İstanbul)

6) Durdu Özbolat                                       (Kahramanmaraş)

7) Ahmet Küçük                                         (Çanakkale)

8) Şevket Köse                                            (Adıyaman)

9) Gökhan Durgun                                      (Hatay)

10) Mehmet Ali Özpolat                            (İstanbul)

11) Mevlüt Coşkuner                                 (Isparta)

12) Ensar Öğüt                                            (Ardahan)

13) Ramazan Kerim Özkan                        (Burdur)

14) Tansel Barış                                          (Kırklareli)

15) Ahmet Ersin                                         (İzmir)

16) Orhan Ziya Diren                                 (Tokat)

17) Tacidar Seyhan                                     (Adana)

18) Algan Hacaloğlu                                    (İstanbul)

19) Hüseyin Ünsal                                      (Amasya)

20) Ferit Mevlüt Aslanoğlu                        (Malatya)

21) Abdulaziz Yazar                                   (Hatay)

22) Rahmi Güner                                         (Ordu)

23) Ali Oksal                                               (Mersin)

24) Akif Ekici                                              (Gaziantep)

25) Eşref Karaibrahim                                 (Giresun)

26) Hüsnü Çöllü                                          (Antalya)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemde yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- (10/96), (10/197), (10/390), (10/509) ve (10/836) esas numaralı, hayvancılık sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 23/03/2011 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

                                                                                                                         Tarih: 23.03.2011

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu; 23.03.2011 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisini, İçtüzüğün 19 uncu Maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                 Mehmet Şandır

                                                                                                        Mersin

                                                                                         MHP Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan 10/96, 10/197, 10/390, 10/509 ve 10/836 esas numaralı, “Hayvancılık Sektöründeki Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla” Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri Gereğince Meclis Araştırması önergelerimizin görüşmesinin Genel Kurulun 23.03.2011 Çarşamba günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Abdülkadir Akcan, Afyonkarahisar Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubunun Türkiye’de hayvancılık sektörünün içinde bulunduğu olumsuz durumun sebeplerini araştırmak ve alınması gereken önlemleri belirlemek amacıyla verdiği Meclis araştırma önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, hayvancılık sektörü, bugün, dünyanın artan nüfusu karşısında hiçbir devletin, hiçbir ülkenin göz ardı edemeyeceği, göz ardı ederse insanları doyurmak için Türkiye'nin içine düştüğü duruma düşeceği gerçeğini göz önüne alarak herkesin önlem aldığı bir dünya içinde yaşamaktayız. Gerçekten, Türkiye'nin hayvancılığının sekiz buçuk yıllık AKP iktidarlarının yanlış hayvancılık politikası yüzünden içine düşürüldüğü durumu ibretle seyretmekte.

Değerli milletvekilleri, bu içine düşürüldüğümüz durum bizi et ithal etmek durumunda, kasaplık hayvan ithal etmek durumunda, süt tozu ithal etmek durumunda bırakmıştır. İşte, özellikle AKP iktidarlarının son iki yılında içine düşürüldüğü durumun sonucu olarak Avrupa’dan hayvan ithal etmenin, et ithal etmenin yüzünden, Avrupa ülkelerinde de et fiyatları yüzde 25 artmış, eskiden mesela Macaristan’dan bir tır canlı hayvanı, damızlığı getirmek için ödenen ücret yaklaşık 3 bin dolar civarında iken şimdi 9 bin avro seviyesine çıkmıştır, bir tırın nakliye ücreti. Bu olay bütün dünyadaki hayvancılık sektörünü etkiler hâle gelmiştir.

Biz bu hâle nasıl düştük? Önce yanlış hayvancılık politikası, yanlış tarım politikası ve bu politikalar içerisinde “Nereden nereye…” şarkılarının esas konusu olan, esas güftesi olan “Biz aldığımızda şöyleydi, şimdi böyle oldu.” yanlış nutuklarına AKP İktidarının kendisinin de inanır hâle gelmesi sebep olmuştur.

2002’de bir çuval yem 7,5-8 lira iken şimdi 38-40 lira olmuştur, yani 5 kat artmıştır. 2002’de 1 litre süt 35 kuruş iken şimdi sadece 60 kuruştur. Bu olay, Türkiye’de hayvan yetiştiricisini süratli bir şekilde bu işi yapmaktan vazgeçirmiş ve sonuçta, girdi maliyetinin de artmasına bağlı olarak artık katlanılamaz maliyetle dün kredi aldığında ipotek ettiği evini satmak durumuna geldiğinde fark ettiği için pılını pırtısını toplamış, kendi memleketinde, doğduğu ülkede, doğduğu şehirde yaşayamaz hâle gelmiş ve şehrini terk etmiştir. İşte bu yüzdendir ki Anadolu’nun kadim kenti Konya göç vermiştir, işte bu yüzdendir ki bütün yolların havada, demir yolunda, kara yolunda kesiştiği Afyonkarahisar’da öyle göç verilmiştir ki 7 milletvekili çıkaran şehir 5 milletvekili çıkarmaya mahkûm edilmiştir. Bunun sebebi, yanlış hayvancılık politikasıdır, yanlış tarım politikasıdır.

Değerli milletvekilleri, 57’nci Hükûmet döneminde hep eleştirilerek gelinen şu noktadan kurtulmak için bu sefer “Sıfır faizli kredi veriyoruz.” diyerek bu olumsuzluğu bile AKP İktidarı kendi açtığı yaraya pansuman olarak kullanmaya çalışırken verdiği sıfır faizli krediyi bir övünç meselesi hâline getirmiştir. Bunun sonunda, sıfır faizli kredi pansuman olmamıştır, çare olmamıştır. Niçin? Hayvancılık sektöründe bu işi, anasından doğduğundan beri o meşgaleyi ailesinin edindiğinden dolayı örnek alarak yapar olan çiftçi ve hayvan yetiştiricisi cesaret edip sıfır faizli krediyi almaktan çekinmiştir. Kim almıştır hayvancılık kredisini? Doktor almıştır, eczacı almıştır, berber almıştır, bakkal almıştır, hayvan yetiştiricisinin, çiftçinin dışında herkes buna talip olmuştur. Bir de talip olsa bile çare midir acaba? Hayır. Ödeyebilecek midir? Hayır. Sıfır faizli kredi verilmeden önce 2.500 lira olan damızlık düve şimdi 6 bin-7 bin lira olmuştur. Bu durumda…

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Yapmayın, siyaset yapıyorsunuz siz.

ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Yaparım Sayın Aydoğan, yaparım. Ben bu milleti kandırmıyorum burada. Aldata, kandıra bu hâle getirdiniz Türkiye tarımını ve hayvancılığını. Onun için senin seçim bölgende 7 milletvekili veren Afyonkarahisar, 5 milletvekili verecek şekilde başka yerlere göç etmek, karnını doyurmak zorunda kalmıştır.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – O dediğiniz yanlıştır.

ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Söyleyecek bir şeyiniz varsa çıkın burada söyleyin.

Sayın Başkan, lütfen…

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – O dediğiniz yanlıştır, istatistik rakamları orada.

ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Söyleyeceğiniz bir şey varsa…

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – O söylediğiniz yanlıştır.

BAŞKAN – Sayın Aydoğan, lütfen… Sayın Aydoğan, lütfen…

ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – …dağarcığınızda bir şey varsa, milleti aldatmadan, kandırmadan, gelin burada söyleyin!

M. YILMAZ HELVACIOĞLU (Siirt) – Bağırmadan konuş ya, niye böyle bağırıyorsun?

ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Laf atmayın lütfen, laf atmayın…

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Evet, siz de kandırmayın.

BAŞKAN – Sayın Aydoğan… Sayın Aydoğan…

ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Gelin, dağarcığınızda bir şey varsa söyleyin.

Değerli milletvekilleri, ithal edilen hayvanlarla getirilen hastalıklar ne olmuştur? Bir akabane, bir mavi dil hastalığı, bu milletin ensesine yapışmıştır. Şimdi, Manisa’da bir hayvan hastalığıyla karşı karşıyayız. O hayvandan bulaşan, sivrisineklerle bulaşan hastalık insanları öldürür hâle gelmiştir. Gelin, bakın şapa. Verilmiş olan önerge… Şap yüzünden Afyonkarahisar’da, Burdur’da, Konya’da, Tekirdağ’da, Edirne’de, Anadolu’da hayvancılık yapılan her yerde, hayvan park ve pazarları kapatılmıştır.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Kars’ta, Ardahan’da, Erzurum’da…

ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Kars’ta, Erzurum’da ve siz, sadece hayvancılığın yirmi altı ilde yapıldığını zannederek “100 hayvan alırsanız yüzde 40’ını hibe edeceğim.” diyerek o bölgelerde, başka bölgelerin aleyhine ayrımcılık yaptınız. Bana söyler misiniz, doğu, güneydoğunun dışında hangi ilde 100 hayvan damızlık bağlayan vatandaşa yüzde 40’ı hibe edilmiştir? Doğuda, vergi toplayamazsınız, elektrik parası alamazsınız, alamadığınız elektriğin parasını batıdaki insanın sırtına yüklersiniz; doğuda alamadığınız, tahsil edemediğiniz vergileri batıdaki insanın sırtına yüklersiniz, arkasındanda bu ülkeyi doğru dürüst yönetiyormuş gibi davranır ve doğu bölgelerinde -oraya yapılanlar yanlış değil ama ayrımcılık yaparak- 100 hayvandan 40’ını hibe edersiniz. Konya’daki vatandaşım hayvancılık yapmıyor mu? Burdur’daki vatandaşım hayvancılık yapmıyor mu? 2002 seçimlerine giderken Sayın Başbakan “ÖTV ve KDV’den arındırılmış mazot vereceğim.” diyerek vatandaşın oyuna talip olmuş, bu oyu almışken, 1 lira 15 kuruşluk mazota sadece son bir yılda 1 lira 35 kuruş zam yaptınız. Bunun yüzde 60’ı ÖTV ve KDV’dir ve Sayın Maliye Bakanınız çıkmakta, demektedir ki: “Efendim, biz vergiye zam yapmıyoruz.” Yaptığınız zammın içinde zaten yüzde 60’ı vergi Sayın Şimşek, yapsanız ne olur, yapmasanız ne olur! Artık çiftçi traktörüne mazotunu koyup o tarlayı ekmekten vazgeçmiştir ve ekmemektedir, terk etmiştir tarımı.

Bu durumda da siz, Kasım 2010 ayında, 2011’de 1 milyon ton buğday ithal etmeyi Bakanlar Kurulu kararıyla güvence altına alıyorsunuz ve aldınız. Süt tozu ithalatını Kasım ayında aldığınız Bakanlar Kurulu kararıyla gümrükten muaf hâle getiriyorsunuz. Ne zaman? Kasımda ithal edeceğiniz süt tozunu değil; aldığınız karar Kasımda olmasına rağmen, dönüyorsunuz, 1 Ocak 2010 tarihinden itibaren ithal edilmiş süt tozundan gümrük vergisi almamayı taahhüt ediyorsunuz. Bu kimin lehine, bu kimin aleyhine?

Kaçakçılığın önüne geçemediğiniz için… Değerli Dostum Sayın Canikli burada, Kamu İhale Kanunu’nda değişiklik yapan bir kanun tasarısında ne dedi? “Efendim, doğudaki silahlı kuvvetleri-mizin et ihtiyacını karşılarken kaçak et teklif edildiğinden, bunu da almak istemediğimizden, karargâhlarımıza, garnizonlarımıza eti doğrudan Et ve Balık Kurumundan alma fırsatı vermek için Kamu İhale Kanunu’nda değişiklik yapmamız gerekti. Bu önergeyi bunun için verdik, destekleyin.” dedi. Siz kaçakçılığı engelleyemeyeceksiniz, buna karşılık önergeyle, kaçak eti almamanın yoluna gideceksiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akcan.

ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Bu kime hizmet eder? Bu, Türk tarımına hizmet etmez diyor, önergemize desteklerinizi bekliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Grup önerisi lehinde söz isteyen Ramazan Kerim Özkan, Burdur Milletvekili.

Buyurun Sayın Özkan.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım, aleyhindeki…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Aleyhte söz isteyen yok mu?

BAŞKAN – Düzeltiyorum: Aleyhinde söz isteyen Safiye Seymenoğlu, Trabzon Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Özkan, lütfen, kusura kalmayın.

SAFİYE SEYMENOĞLU (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; MHP Grubunun hayvancılık sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla araştırma komisyonu kurulmasıyla ilgili vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz üzere, seçim sürecindeyiz ve yaklaşık iki hafta sonra, bölgelerimize gidip seçimle ilgili çalışmalar yürüteceğiz. Dolayısıyla, bugün, gündemimizde bulunan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edilmesi gerekmektedir.

Seçim çalışmalarından önce bu yasanın çıkması önem taşımakta. 12 Eylül 2010 referandumunda Anayasa Mahkemesinin yapısındaki değişiklikleri içeren madde de kabul görmüştü. Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesinin çalışmalarında aksaklık yaşamaması, boşluk oluşmaması için bu yasa tasarısına devam edilmesi gerekmektedir.

Dolayısıyla MHP grup önerisinin aleyhinde olduğumu bildirerek saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Seymenoğlu.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, bir komisyon kurulmasından çok, bu toplumsal konu üzerinde Meclisin görüş ifade etmesi için bu önergeyi verdik. AKP Grubunun bu konuda bir görüşü yok mudur ifade edecek?

BAŞKAN – Sayın Akcan ifade etti Sayın Şandır.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Görüşleri olsa hayvancılık bu duruma düşer miydi Sayın Başkan? Görüşleri yok ki hayvancılık bu hâlde.

BAŞKAN – Grup önerisinin aleyhinde söz isteyen Ramazan Kerim Özkan, Burdur Milletvekili.

Buyurun Sayın Özkan. (CHP sıralarından alkışlar)

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu kürsüden dört yıldır hayvancılığın sorunlarını konuşuyoruz ama çözüm anlamında bir arpa boyu yol almadığımızı hep beraber görüyoruz.

Şu anda tarım ve hayvancılıkla uğraşan çiftçilerimizin bir perişanlığı söz konusu. Size “Eti araştıralım.” dedik, “Sütü araştıralım.” dedik, “Üretim kaynaklarını, tüketim kaynaklarını araştıralım.” dedik ama bir türlü, bu Meclis, dolu olduğu zaman da kabul etmedi, bu şekilde boş olduğu zaman da kabul etmedi.

Ama size söyleyecek bir sözüm kalmadı. Bugünden itibaren artık Türk çiftçisine sesleniyorum: Değerli Türk çiftçisi, AKP İktidarı size sıfır faizli kredi verdi. Sıfır faizli kredi ile 3,5 milyar lira olan inekleri 7 milyar liradan, yeni fiyatımızla 3 bin lira olan inekleri 7 bin liradan aldınız, bağladınız. “Sıfır faizli kredi” dediler, yüzde 2 sizlerden komisyon aldılar, 4 tane kefil aldılar, banka kendini korudu, Hükûmet kendini korudu ama vatandaşı düşünmedi çünkü bu vatandaş iki yıl sonra iflas edecek. Bu süt fiyatlarıyla, bu et fiyatlarıyla hayvancılığın yapılması mümkün değil. Sizler, rakamlarla kandırılıyorsunuz. “Süt fiyatlarını yüzde 50 destek artırdık.” dediler, dedikleri artış, 4 kuruş destek veriliyordu, 2 kuruş  daha konuldu, bunun adına yüzde 50 deniliyor, yüzde 50. Yani 2 kuruş  destek verildi yüzde 50… Ama sütün üretim maliyeti şu anda 85 kuruş,  73 kuruştan alınacağını Sayın Ali Koyuncu burada ifade etti.

Sanayiciye 50 trilyon kaynak ayrıldı, dedik ki: “Yandaş sanayicimizi elbette desteklemek zorundasınız ama üretene ve o ineğe yem verene, o ineğin memesinden süt sağana destek vermeniz gerekiyor.” Ancak orada 2 kuruş desteği Türk çiftçisine mübah gördüler.

Değerli çiftçi kardeşlerim -Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında sizlere vaatlerimizde- biz dedik ki: “Gübreden yüzde 18 KDV’yi yüzde 1’e çekin.” çekmediler. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında gübrede yüzde 18 olan KDV yüzde 1’e düşürülecek. Bu tarım ve hayvancılığa ayrılan desteği kanun yaptık, “Gayrisafi millî hasılanın yüzde 1’i destek olarak ayrılır.” dedik ama bu yaptığımız kanunun ancak yarımını size verdiler. Buna da uymadılar. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında en az tarım ve hayvancılığa 3 misli destek verilecektir. “Mazottan ÖTV’yi kaldırın.” dedik. “Marinalara, gemi sahiplerine, yat sahiplerine ucuz mazot veriliyor, bunu da Türk çiftçisine verin.” dedik, verilmedi. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında Türk çiftçisi 1,5 YTL’den mazotla buluşacak. Elektrikte KDV yüzde 18. “Gelin, çoğunluğunuz var, paranız var, bu Türk çiftçisine verdiğiniz -sulama amaçlı kullanılan elektrik- tarımda kullanılan elektrikte yüzde 18 KDV’yi yüzde 1’e düşürün.” dedik, düşürmediler. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, elektrikte KDV yüzde 18’den yüzde 1’e düşürülecek. Gübreyi söyledik, elektriği söyledik. Sıra yemde, sıra sütte, sıra ette. Bunlardan da yüzde 8 KDV alınıyor. “Bunu, gelin, yüzde 1’e düşürün.” dedik, “Araştıralım.” dedik, düşürülmedi -AKP İktidarı- bu Hükûmet döneminde. Bunu da Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında yüzde 8’den 1’e düşüreceğiz. Bu sözü de veriyoruz.

Dedik ki: “Meralar sizden bir şey istemiyor. Burdur Gölü’nün kenarında; uzağa gitmiyorum, doğuya, Güneydoğu Anadolu’ya, Orta Anadolu’ya, Polatlı Ovası’na, Konya Ovası’na girmiyorum. Gelin… Bu meralar sizden bir şey istemiyor. Allah’tan sadece yağış ve sizden bir tohum istiyor. Toprak ‘Ben beslerim bu meralarda otu, hayvanın yiyeceği otu ben beslerim.’ diyor. Burdur Gölü’nün kenarında binlerce dönüm arazi oluştu, göl çekildi, gelin buraya bir ot tohumu atın, hayvanlar burada otlasın.” Burdur Gölü’nün kenarındaki o binlerce dönüm araziye, insanı dikseniz insan çıkacak o araziye bir mera tohumunu dahi çok gördü bu İktidar.

Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında bu meralar Türkiye genelinde ıslah edilecek. O koyun çobanlarımıza şimdiden müjde veriyorum, keçi çobanlarımıza. Kıl keçisi unutuldu, terörist ilan edildi bu ülkede ama şimdi doğal gıda diye keçi eti aranıyor, keçi sütü aranıyor, keçi sütüne prim veriliyor. Koyuna prim veriliyor, keçiye prim veriliyor ama ne kadar? Koyun başına 10 lira, keçi başına 10 lira. Geçmiş olsun! Günaydın! Çocuk öldü, vatandaş soğudu bu işten. Vatandaş perişan oldu. Sadece köylü değil, eczacı bu işe girmişti, siyasetçi bu işe girmişti, doktor bu işe girmişti ama şu anda o sanayicilerimiz, iş adamlarımız, aranızdaki milletvekili arkadaşlarımız feryat ediyor ama ne yazık ki bu feryatlara kulaklarınızı tıkadınız. Sayın Tarım Bakanı geliyor, sayın Tarım Komisyonu üyeleri geliyor burada rakamlarla bizi kandırıyor.

Değerli üretici kardeşlerim, saman yazın samanlığa kondu, balya yapıldı, samanın üretim maliyeti belli, saman bu sıfır faizli kredilerin önünde 15 kuruştu, şu anda samanın kilosu 33 kuruş, sütün kilosu 60 kuruş. “73 kuruştan alacağım.” diyorsunuz ama üreticiye, -benim Burdur’um çok örgütlü- 60 kuruştan fiyat ödeniyor arkadaşlar, 60 kuruştan. Konya ovasında 50 kuruş, daha batıya gittiğiniz zaman 40 kuruş litresine süte fiyat veriliyor ama yemin çuvalı şu anda 40 lira oldu, bir çuval yem 50 kilodur yani yemin kilosu şu anda 80 kuruş, sütün kilosu 60 kuruş, 50 kuruş. Bir kilo sütle bir kilo yem alamıyor, yoksa gidin Anadolu’ya -Halep oradaysa arşın burada- çıkalım hep beraber gidelim. Çok uzağa gitmeyelim, Çubuk’a gidelim. Çubuk’ta besiciler feryat ediyor arkadaşlar. Besiciler, aile işletmeleri var ülkemizde. Sayın Başbakanı da kandırdınız. Aile işletmelerinde bugün binlerce besi danası var, binlerce, on binlerce besi danası var. Bunlar yemediler içmediler, çocukların rızklarından kestiler ama bunları beslediler, bunları da ihmal ettiniz. Şu anda dana eti 13 liraya kesiliyor, inek 10 liraya kesiliyor değerli arkadaşlarım. Siz Et ve Balık Kurumundan vatandaşa karkas olarak, canlı olarak 9,5 liradan canlı hayvan verdiniz, kimse almadı, 8,5 liraya düşürdünüz. Bunlar besiye bağlandı. Bunların üretim maliyetleri 18 lira. Nasıl bu adam 5 lira zararına bu hayvanı kestirecek? Nasıl vicdanımız buna elveriyor? Bunları bilmeniz gerekiyor. Bu hayvancılık sektörü kendi başına çalışan bir sektör değil. Bu hayvancılık sektörü terziye bakar, manava bakar, bakkala bakar, süpermarkete bakar, kamyoncuya bakar, tarım alet ve makinelerine bakar; biçer onun için vardır, traktör onun için vardır, pancar onun için vardır. Bunlar üretim materyalleri, bunlar Türkiye’nin gelir ve getiri kaynakları ama şu anda bu bacasız fabrikalar yine kesime gidiyor, yine kesiliyor çünkü artık vatandaş illallah getirdi. Diyor ki: “Bu yem fiyatlarıyla ben bunu yapamıyorum, zarar ediyorum.” Kumar oynamak, amaç ütmek. “Ben ütülüyorum, ben yeniliyorum.” diyor, yeniliyor vatandaşlarımız. “Orada laf anlatmayın.” diyor. “Sayın Tarım Bakanı ineği getirdi, kurbanlığı getirdi.” diyor. Bu kurbanlıkların, şu anda gelen yabancı hayvanların, canlı gelen hayvanların kellesini yemek yasak, ciğerini yemek yasak, böbreğini yemek yasak. Bunlar imha ediliyor imha tutanaklarıyla. Değerli kardeşlerim, kurbanda bu memleketin en az 200-250 bin vatandaşı kurban kesti. Bu hayvanların ciğerini yedi, dalağını yedi, böbreğini yedi, yüreğini yedi. Ne olacak şimdi?

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – On sene bekleyecek, on sene…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – On sene sonra değişik hastalıklar çıkacak. Nedir? Bu vatandaşla alay etmek değil midir? Mezbahalara şu anda resmî yazı gidiyor. Diyorlar ki “Beyin sıvısı, kelle…” Arkadaşlarım, kelle deyip geçmeyin, bunlar yeniyordu. Şu anda, kuzu kellesi 3 liradan şu altı aylık dönemde 12 liraya çıktı. Neden? Kelle yok, ciğer yok. Ciğer 25 lira, eti geçti. Değerli arkadaşlarım, bunlar bizim… Kokoreç yapacak bağırsak bulunmuyor şu anda. Yurt dışından gelen hayvanlarda bu tehlike vardı da neden buna müsaade etti bu Tarım Bakanlığı, niçin müsaade etti? Şimdi genelge yayınlıyor, diyor ki: “Bunları sakın ha ola ki yemeyin, gömün.” Tehlike var mı? “Yok. Tehlike var da tedbir alıyoruz.” diyor. Ne güzel! O kurbanı kesen, o çocuğunu, torununu… O kurban etleriyle kurbanını eda eden insanlar şimdi ne yapacak değerli arkadaşlarım? Kara kara düşünecek. Bunları o gün de uyardık biz sizlere. Dedik ki: “Bakın, hastalıklar geliyor. Mavidil geliyor, şap geliyor, şarbon geliyor, kuduz geliyor, rift hastalığı var.” Bunları söyledik ama bir kulaktan girdi, bir kulaktan çıktı.

Onun için, değerli vatandaşlarıma sesleniyorum: Biz buradan umudumuzu kestik. Ben, tarım ve hayvancılıkla yirmi yıl uğraşmış, gece gündüz onlarla beraber olmuş, onların hastalıklarıyla uğraşmış, tedavisiyle uğraşmış, koruyucu hekimlikle uğraşmış bir kardeşinizim. Ama onların feryatlarını sizlerle paylaştım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özkan, teşekkür ediyorum.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Çözüm yakındır. 12 Haziran seçimlerinin ülkemize hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Çekerken değil, seçerken bir kez daha düşünmemiz gerekiyor.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Grup önerisi aleyhinde söz isteyen Mehmet Erdoğan, Adıyaman Milletvekili.

Buyurun Sayın Erdoğan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin Meclis araştırma önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tarım önemli bir sektör. Bu sektörün içerisinde hayvancılığın önemi oldukça farklı ama ne yazık ki tarım ve hayvancılık sektörü en fazla popülizmin yapılabildiği, negatif anlamda, ucuz politik söylemlerin çok rahat bir şekilde ifade edilebildiği bir alan. Çok kıymetli muhalefet partisi milletvekillerini de bu anlamda dinledik. Bağırarak çağırarak, tıpkı meydanlarda yapılanı aynı şekilde kürsüden de yapmış oldular, gösterdiler ama şunun özellikle bilinmesi lazım…

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Laf atmadan…

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Biz, laf atmadan, doğruları, yaptıklarımızı anlatacağız. Bağırarak çağırarak bu işi yapmayacağımızı bir kere ifade ediyoruz çünkü…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Pek de bir şey yapmadınız ama.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – …kıymetli bir mal üretip de kıymetli bir mal satan, mücevher satan insanların hiç bağırdığını duydunuz mu? Hayır, icraat yaparlar.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sesi nasıl çıkacak ki bu kadar hastalık varken ortada?

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Değerli dostlar, 2002 senesinde Türkiye dünyanın 11’inci tarımsal üretim yapan ülkesi ve üretim değeri yaklaşık 24 milyar dolar. 2008’de 58 milyar dolar ve derken 2009’da 51 milyar dolar. Fransa’dan, İspanya’dan, İtalya’dan… İtalya bizim önümüzde ama biz 11’inci sırada olan konumumuzu Avrupa Birliğinde 1’inci sıraya taşımışız, dünyada 8’inci tarımsal üretim değeri olan bir ülke hâline getirmişiz.

Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin insanların beslenme, barınma, giyinme gibi zorunlu temel ihtiyaçlarının kaynağı olan tarımın önemi hiçbir zaman azalmayacak çünkü insanlarımızın sağlıklı ve dengeli beslenmesinin temelinde tarım var.

İşte, hayvancılıkta yaşanan sıkıntılardan bahsedildi. Biz AK PARTİ hükûmetleri olarak bu dönemde hayvancılıkla ilgili, tarımla ilgili neler yapıldı, müsaade ederseniz onlardan özellikle bahsetmek isteriz. 2002 yılında toplam tarımsal desteklemeler 1,8 milyar TL iken 2010 yılında tam 6 milyar TL’ye yaklaştırmışız. Peki, hayvancılığın bu toplam tarımsal desteklemeler içerisindeki miktarı nedir? 2002 yılında 83 milyon TL, 2010 yılında 1,2 milyar TL’ye çıkarmışız.

AKİF AKKUŞ (Mersin) - O zaman vatandaşın ihtiyacı yoktu 2002’de. Vatandaşı bu hâle getirdiniz.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - AK PARTİ hükûmetleri döneminde 2003-2011 yılları arasında 6 milyar TL destekte bulunmuşuz. Toplam destekler, tarımsal destekler içerisindeki hayvancılığın payı, yüzde 4,4’ten 22,3’e çıkmış. Yüzde 59 faizle kredi verilirken, biz, basınçlı sulama sistemlerine “sıfır faiz” demişiz, besi hayvancılığına “sıfır faiz” demişiz, diğer hayvancılık kredilerinin hepsine “yüzde 5” demişiz. Aslında faizsiz, “sıfır faiz” derken faizsiz kredi uygulamasını da biz başlatmışız. Sizin, hayvancılığı gözünüz bile görmezken, Türk çiftçisini âdeta unutmuştunuz.

Boşaltılan bankaların içerisinde milletin zenginlikleri çarçur edilmedi mi, bunlar hortumlanmadı mı? Bu dönemde sesi çıkmayan, o dönemde iktidarda olan sizler değil miydiniz?

AKİF AKKUŞ (Mersin) - Yine siz hortumladınız, o zaman da siz hortumladınız. Tek tek bak kimin hortumladığına.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Hayvan başına 225 TL destek veriyoruz, soy kütüğü farkına 50 TL, buzağısı doğduğunda 75 TL veriyoruz, süte litreye 6 kuruş veriyoruz -yüzde 50 artırdık, 4 kuruştu 6 kuruşa çıkardık- yem bitkisi ekerse ortalama dekara 80 TL ödüyoruz, aşı yaptırırsa hayvan başına 25 TL ödüyoruz, sağım ünitesi makine ekipmanına yüzde 50 hibe desteği veriyoruz.

2002 yılında Ziraat Bankasından hayvancılığa kullandırılan kredi 47 milyon TL, 16 bin çiftçimiz kullanmış. 2010 yılında 284 bin kişiye 6,7 milyar TL kredi kullandırılmış. Peki, kredinin geriye dönüşü nedir değerli arkadaşlar? 2002 yılında yüzde 38’i geriye dönerken, AK PARTİ İktidarı döneminde Ziraat Bankasında kredilerin geriye dönüş oranı yüzde 97’dir. Rahat olun, bu rakamlar sizin de ne söylediğinizi ne söylemediğinizi ifade ediyor.

Muhalefet partisinin Meclis araştırma önergesinde yazdığı bir ifade var, diyor ki: “Sayın Eker, süt üretimini 3 milyon ton artırdıklarını iddia etmekte, oysa bu artışın istatistiklerde kullanılan kat sayılarla oynanması sonucu ortaya çıkmış olma ihtimali oldukça yüksek görünmektedir.”

Şimdi, değerli arkadaşlar, araştırma önergesi hazırlamak ciddi bir iş. Yani bunda ihtimalden bahsedeceksiniz. Siz bu rakamları alırken sokağa mı sordunuz, asker arkadaşa mı sordunuz, mektepteki delikanlıya mı sordunuz? Yani yaptığınız yanlış şeyler meydanda. Bir kere şu araştırma önergesindeki ciddiyetinizi muhafaza etmeniz lazımdı, ne yazık ki onu da göremiyoruz.

Biz kooperatif desteklerini de ihmal etmedik. 1999-2002 arası 287 kooperatife 87 milyon TL’lik destek sağlanırken, AK PARTİ hükûmetleri döneminde 1.800 kooperatife 1,55 milyar TL’lik destek sağlanmış, bundan 178 bin aile istifade etmiştir.

Kırsal kalkınma yatırımlarını destekleme kapsamında süt, süt ürünlerini, makine ekipman desteklemelerini artırmışız.

Eti ve otu birbirinden ayırt etmiyoruz, etin olması için ot lazım. Islah edilen meranın alanı da önemliydi. “Hiçbir şey yapılmadı.” diyor değerli arkadaşlarımız. 2002’ye kadar toplam ıslah edilen mera 6.800 hektar iken, AK PARTİ döneminde, değerli arkadaşlar, 364 bin hektar alanda mera ıslah çalışmaları yapılmıştır.

Yem bitkisi üretim alanı 2002’ye dek 1,2 milyon hektar, bizim dönemimizde, 2010’da 2,2 milyon hektar alanda.

50 milyon tonluk kaba yem ihtiyacımızın 2002’de yüzde 50’sini karşılıyormuşuz, ama bugün, biz 25 milyon tondan 37 milyon tona çıkararak, bu yüzde 50 kaba yem karşılama oranını yüzde 75’e çıkarmışız.

Değerli arkadaşlar, işte, Türkiye hayvancılığının nereden nereye geldiğinin durumları bunlardır. AK PARTİ İktidarı döneminde süt üretiminde kalite getirilmiş, hayvancılığımızda kültür ırkı oranındaki artış gözler önündedir. Kültür ırkında yüzde 19’dan yüzde 35’lere varan bir oran artışıyla hayvan başına düşen yıllık süt üretimindeki artış 1.705 litreden 2.800 litreye çıkmıştır ama bu, kültür ırkı sığırlarla birlikte şu anda yıllık 2.800 değil 4 bin, 5 bin litreden aşağıya düşmemektedir.

Soy kütüğü kayıtlarında 178 bin baş kayıt altına alınırken soy kütüğünde 1 milyon 968 baş hayvan sok kütüğü kaydına alınmıştır.

Elli başın üzerinde hayvan barındıran işletme sayısı toplam ne kadardır? 2002 yılında 4.300 adet. Bizim dönemimizde 50 başın üzerinde hayvan barındıran işletme sayısı 20 binleri bulmuştur.

İşte bunlar kayıt altına alınmayla olmuştur değerli dostlar. Bizim için Türk çiftçisi önemlidir, tarım önemlidir, hayvancılık önemlidir. Bu noktada, çiftçimizi, hayvancılarımızı desteklemeyle ilgili sıfır faizli kredilerimizle 2010 yılında 3,6 milyar TL ile 48 bin üreticimizi buluştururken, 2011 yılında da bu çalışmaya devam edeceğiz.

Kayıt altına alarak üretimin artırılması, insanlarımızın refah seviyesinin yükseltilmesi hedefimizdir ama kayıt dışılık her zaman için sıkıntı getirir. Kayıt dışı siyaset anlayışınızın da bittiğinin, tükendiğinin farkına varmanızı özellikle bilmenizi istiyorum. O devir kapanmıştır. Türkiye'nin değiştiği, çiftçimizin bu desteklemelerle durumunun daha da düzeltilmesi ama bunun yetmeyip daha da artırılması noktasındaki düşüncelerimizi bir kez daha ifade ediyorum.

Yaklaşan seçimler dolayısıyla, araştırma önergesinin zaman darlığından dolayı yetişmeyeceğini bir kez daha ifade ediyor, araştırma önergesinin aleyhinde olduğumu ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Erdoğan.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Gerek var ama zaman yok.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Arayacağım.

İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesine göre iki tane söz talebi var.

Sayın Hıdır, buyurun.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum. Bir yanlış bilgilendirmeyi düzeltmek amacıyla söz aldım.

1984 yılında ilk defa yapılan havyan sayımında yüzde 97 kırma ve yerli ırk, yüzde 3, yani 420 bin süt sığırcılığı varken, 2011’de yapılan hayvan sayımında 11 milyon hayvanın yüzde 38’i cins, yani 4 milyona yükselen cins ırk sayısı vardır. Dolayısıyla 8 milyon tondan 14 milyon tona çıkan süt üretiminde çiftçinin zarar görmemesi için 38 bin ton süt tozuna destek vermek suretiyle süt tozu ithalatı önlenmiş oldu.

Diğer yandan, 49 bin kişiye 3 katrilyon 600 milyar liralık sıfır faizli, iki yıl geri ödemesiz, beş yılda ödemeli kredi dağıtılmak suretiyle hayvancılığımıza yeni bir nefes, yeni bir strateji tespit edilmiştir. Bu 11 milyon hayvanın, ithal edilen hayvan sayısı göz önüne…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Hıdır.

Sayın Aydoğan, sizin de kısa bir söz talebiniz var İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesine göre.

Buyurun.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, saygılar sunuyorum.

Biraz önce, muhalefetten konuşmacı Sayın Abdülkadir Akcan Afyonkarahisar’ın nüfusuyla ilgili ve tarımsal kredilerle ilgili olarak verdiği bilgilerde halkımızı doğru bilgilendirmemiştir.

Afyonkarahisar’ın adrese dayalı nüfus sisteminden önceki nüfusu 800 bin civarında iken, adrese dayalıdan sonraki nüfusu mükerrer kayıtlar nedeniyle 701 bine düşmüş, milletvekili sayısı da bu mükerrerlikler nedeniyle 6’ya düşmüştür.

2007 kayıtlarına göre nüfusu Afyonkarahisar’ın 701 bin iken, şu andaki nüfusu 698 bindir. Emirdağ’daki jandarma birliğinin Afyonkarahisar’dan taşınması nedeniyle 6’dan 5’e düşmüştür. Örneğin Kütahya, 570 bin nüfusu ile 5 milletvekili çıkarırken, 698 bin nüfusuyla Afyonkarahisar 5 milletvekili çıkarmaktadır. Bu, bu rakamdan da bu örnekten de açıkça görülmektedir.

İkincisi, doktora, bakkala, kütüphaneciye filan kredi verilmemiş, 50 bin çiftçiye 3 milyar 600 milyon TL kredi verilmiş, üstelik enflasyonun altında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aydoğan.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

2.- Muhtarlarımızın içerisinde olduğu ekonomik ve sosyal sorunlar hakkında (10/381) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmesinin, Genel Kurulun 23/03/2011 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi

23.03.2011

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu; 23.03.2011 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                     M. Akif Hamzaçebi

                                                                                                              Trabzon

                                                                                                     Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan (Muhtarlarımızın içerisinde olduğu ekonomik ve sosyal sorunlar hk.) 10/381 esas numaralı Meclis Araştırma Önergesinin görüşmesinin, Genel Kurul’un, 23.03.2011 Çarşamba günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi lehinde söz isteyen Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu.

Buyurun Sayın Aslanoğlu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Bir kere, tüm muhtarlardan özür diliyorum. Dokuz yıldır hep avutuldunuz, hep avutuldunuz. Bazı hakikatleri hepimizin görmesi gerekir. Biz araştırma kurulu kurulsun istemiyoruz, öyle getirdik. Bir torba geçti, o torbaya muhtarın “m”sini koymadınız. İkinci bir torba var, bu torbaya muhtarın “m”sini koyun diye getirdik bugün. Dokuz yıldır hep avutuldular. 2002 yılında 110 lira maaş, 90 lira BAĞ-KUR primi vardı, 25 lira muhtarın eline para geçiyordu, şimdi geçen para 345 lira, 260 lira BAĞ-KUR primi, en düşük, en düşük BAĞ-KUR primi. Kaç lira arkadaşlar? 85 lira. Yaptığınız zam da bu, muhtara yaptığınız her şey bu arkadaşlar. Yani işte “Sekiz yılda şu kadar artırdık, 90 liraydı, bilmem kaç liraydı…” Muhtarların o gün ödedikleri BAĞ-KUR primi kaç liraydı, çünkü muhtar mecburi BAĞ-KUR’lu oluyor, bugün kaç para? Arkadaşlar, o gün eline 25 lira para kalıyordu, bugün 85 lira para kalıyor. Tüm mesele bu. Sekiz yılda muhtara verdiğiniz 85 lira para. Başka bir şey yok. Kimse gelip burada başka bir şey söylemesin.

Değerli arkadaşlar, bir torba geçiriyoruz. Torba yasa var, görüşülüyordu, devam edecek. Gelin, gelin…

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Bir tane daha geliyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ha, bir daha geliyor Komisyona yarın, bir torba daha var.

Ama her ne kadar bu torbalar geliyor, her şey konuluyor bu torbalara ama her ne hikmetse muhtarların “m”si konulmuyor. Gelin, önümüzdeki hafta, ikinci torba görüşülürken muhtarlarla ilgili en azından BAĞ-KUR sigorta primlerinin ödenmesi konusunda bir çözüm getirelim arkadaşlar.

Şimdi, muhtarı devlet memuru olarak addediyorsunuz. Muhtar bir suç işlerse veya herhangi bir şekilde bir suçla ilgili 657 sayılı Yasa’yla yargılanıyor. Yahu, bunlar devlet memuru mu? 657’deki ceza, ona göre Türk Ceza Kanunu’yla yargılanıyorlar. Yahu, bunlar devlet memuru mu? Bunlar nedir Allah aşkına? Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Türkiye Cumhuriyeti, bu muhtarların yerini bir söylesin arkadaşlar bize. Bize bir söyleyin yahu! Hemen jandarma yapışır yakasına, polis yapışır yakasına. Mahallede bir suç olsa önce muhtarın yakasına yapışıyorsunuz. Peki, biz bu insanlara ne veriyoruz? Bunlar seçilmiş insanlar. Ama dokuz yıldır -ben ilk 2002’de milletvekili olduğum zaman, okumuyorum o günkü tutanakları, defalarca okurdum- burada çıkıp Hükûmet adına cevap veren arkadaşlar: “Getirdik”, “Getiriyoruz”, “Getireceğiz.” Hiçbir şey yok. Şimdi de deniliyor ki Köy Kanunu geliyor, Köy Kanununa… Hayır, arkadaşlar. Kimseyi artık…

Bir şekilde eylem yapalım. Bu insanların sorunlarını dokuz yıldır çözmediniz. Ben muhtarlara kızıyorum, ben size kızmıyorum, ben muhtarlara kızıyorum. Hakikaten muhtarlara kızıyorum. Dokuz senedir “lay” ile “loy” ile avuttunuz bu insanları. Ya, siz onurlu insanlarsınız…

MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) – Tahrik etme!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Tahrik ederim. Tahrik ederim. Söz verip yapmadığınız zaman tahrik ederim. O insanların onuru yok mu? O insanları siz tahrik etmiyor musunuz? O insanlara söz verip yapmıyorsunuz; onların onuru, şerefini, haysiyetini bir parça ediyorsunuz, tahrik etme diyorsunuz! Ederim arkadaş!

ALİ TEMÜR (Giresun) – Tahrik et! Et, tahrik et!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ederim.

BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri…

Sayın Aslanoğlu, lütfen Genel Kurula hitap edelim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Söz verdiniz, geçen dönem defalarca, burada oturan arkadaşlar, ilgili bakanlar söz verdi. Tutanakları, Meclis tutanaklarını her sefer okudum ben. Bir şey söylememe gerek yok, sadece o gün söz veren bakanların, grup başkan vekillerinin şeyini okuyun.

Arkadaşlar, bu insanlar onurlu insanlar. Bu insanların sadece ayda 75 lira cebine para koyarak… Bu insanlara artık onurlarını, haysiyetlerini iade edelim. Bunlar hepimizin muhtar babası, muhtar emmisi ama her ne hikmetse hep böyle söylüyorsunuz.

Yine söylüyorum: Ben muhtarlara kızıyorum. Davalarına sahip çıkmayan muhtarlarıma kızıyorum. Sizin de en tabii hakkınız. Bu ülkenin her türlü olanağından paylarını almak zorundadır. Herkese bir şey verildi, ne hikmetse muhtarlar hep sözde kaldı.

Değerli arkadaşlarım, bunların yerleri kira, bir kısmının. Su ödüyorlar, elektrik parası ödüyorlar, hem de hane gibi değil, ticarethane gibi ödüyorlar. Ticarethane tarifesinden ödüyorlar elektrik ve su paralarını. İnternetleri var, bunun parasını ödüyorlar. Emekli oluyor muhtar –silah Türk toplumunda bir simgedir- emekli olduğu zaman 2 bin lira silah ruhsatı parası alınıyor. Değerli arkadaşlarım, yani, hakikaten, bu ülkede seçilmişlerin ilk halkası, demokrasi adına… Demokrasi diyoruz, hep beraber diyoruz ama demokrasinin gereklerini yerine getirmiyoruz. Demokrasi seçilmişlere sahip çıkmaktır. Sadece muhtarlar değil. Örneğin il genel meclis üyeleri. İl genel meclis üyelerinin de bir sürü sorunu var. Köyünün, ilçesinin her türlü sorununa göğüs geriyor ama bir sosyal güvenlikleri yok ama bu seçilmişlerin hiçbir hakkı yok, sadece oturum başı çok küçük bir ücret alıyorlar. Onların da sorunları var. Yani, birinci derecede seçilen il genel meclis üyelerimiz ve muhtarlarımızla ilgili -demokrasinin ilk beşiği diyoruz- hiçbir şey yapmıyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu size dokuz yıldır son çağrım. Gelin, gelin… Bak yine söylüyorum: Siyaset üstü, bu insanların… Haftaya torba yasa tekrar geliyor. Bu torba yasada, en azından, bir kere, x gösterge, y gösterge rakamını ağza almak istemiyorum çünkü çok sözler verildi “derhâl 3 bin göstergeden 11 bin göstergeye getireceğiz.” dediler, artık benim bu sözlere karnım tok, artık inanmıyorum. Gelin, en azından bu torba yasada… Araştırma komisyonu falan kurulmasını istemiyoruz biz, vakit geçtir çünkü hep geciktirdiniz. Şimdi de diyeceksiniz ki “İşte seçime gidiyoruz, bu nedenle bu araştırma komisyonu kurulursa çalışmaz.” Doğrudur. Biz bu öneriyi… Torba yasa haftaya görüşülmeye devam edecek. Orada, tüm gruplar birlikte, en azından BAĞ-KUR primlerinin, sosyal güvenlik primlerinin karşılanması yönünde ortak bir görüş belirtmeliyiz. Ben, tüm Meclise bu öneriyi yapıyorum yoksa biz seçime şurada üç ay kala kurulacak bir komisyonun verimli olmayacağını biliyoruz. Ama gelin, son dakikada hep beraber bir önergeyle bu insanların BAĞ-KUR primlerinin… En azından 260 lira daha verirseniz 100, 75 lira, 300 lira para bak. O BAĞ-KUR primini karşılarsak ellerine geçecek, ceplerine geçecek para 300 lira.

Şimdi siz herhâlde tüm muhtarları İstanbul, Ankara, bilmem İzmir’deki beş on mahalle muhtarına benzetiyorsunuz. Bunlar her gün ilçesine giden, her gün iline giden, cebinden bir sürü para harcayan insanlar. Gariban insanların çoluk çocuğunun hakkını yedirmeyin arkadaşlar. Bu mesele hepimizin meselesi. Ben bir kez daha dikkatlerinize sunuyorum. Lütfen…

Bakın, yine söylüyorum: Araştırma komisyonu kurulmasını istemiyoruz. Bu önergeyi getirmemizin tek nedeni, torba yasa geçerken orada bir önergeyle acaba çözüm bulabilir miyiz? Yoksa çıkıp da Meclis de seçime giriyor, komisyon… Hayır hayır, biz bunu istemiyoruz.

Ben hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Sırrı Sakık, Muş Milletvekili.

Buyurun Sayın Sakık.

SIRRI SAKIK (Muş) – Ben lehte istemiştim ama…

BAŞKAN – Aleyhte yazılmış Sayın Sakık.

SIRRI SAKIK (Muş) – Ben de bu önergenin aslında lehinde söz istemiştim ama uzlaşı olunca “aleyhte” yapmışlar. Ben lehte konuşmak istiyorum.

Biz bu Meclis araştırma önergesine destek veriyoruz. Daha önce de bu konuda çalışmalarımız vardı. Hep de söyledik: Yani bu sadece muhtarların sorunu değil. Yani seçilmiş muhtarların yanında seçilmiş il genel meclisi üyelerinden tutun belediye meclis üyelerine kadar bunların bir bütün olarak… Birkaç gün önce bu torba yasa buradan geçerken de burada zaman zaman seslendirdik. Evet, bunlar seçilmiş halk temsilcileri ama hiçbirinin bir sosyal güvencesi yok. Bunların gerçekten maaşları çok komik noktada. Bunların hayatlarını normal bir alana çekmek için ne yapılabilir konusunda epeyce konuştuk, tartıştık ama hiçbir şey olmadı. Şimdi yeniden duyuyoruz ikinci kez bir torba yasası gündemde. Eğer gerçekten bu konuda sorunları çözmek istiyorsak -Parlamento çok önemli bir çalışmayı sürdürdü bu torba yasasında- muhtarlarla ilgili, bunlara ek olarak da il genel meclisi üyeleri ve belediye meclisi üyelerinin bu konudaki mağduriyetlerini giderebilir. Ama ne yazık ki biz bunları yapacağımız yerde sürekli kanunlar çıkararak bu ülkede… Yani asıl lüks olan o kanunlardır. İşte geçen gün burada çıkardığımız, 50 bin paralı asker için yeniden kanunlar çıkarttık. O kanunlar geçmişten bugüne kadar uygulandı, sorunlar çözülmedi. Asıl sorunun mağdurlarının sorununun çözülmesi için niye çaba sarf etmiyoruz?

Bakın, iki gündür, Türkiye’de, ciddi bir şekilde, geçmişten bugüne kadar bizim hepimizin seslendirdiği, ama bu Parlamentonun bir türlü kulak vermediği bir konuyu, bir özel hareketçi kaç gündür feryat ediyor, diyor ki Ayhan Çarkın: “Bu ateş hepimizi yakacak. Ben geçmişte halka karşı suç işledim. Bizi aldılar, eğittiler, götürdüler. Biz 320 kişilik özel hareket grubuyduk. 1990’lı yıllarda bölgeye hepimiz gittik, hepimiz kana bulaştık. Öyle korkunç şeyler yapıldı ki. Gittiğimiz bataklık. Adamın biri gelmiş. Çoluğun çocuğun içinde adamın birini çırılçıplak soymuşlar. Milleti köyün ortasında toplamışlar, dayak atıyorlardı. Biri Kürt’tü, PKK’li diye çırılçıplak soyulan bir vatandaş. Soyan bir zihniyet... Bunlar Atatürk’ün askerî olamaz, bunu yapan askerler.” diyor ve diyor “Biz orada kana bulaştık ve halka eziyet ettik, işkence ettik, zulüm ettik. Kürt halkı bizim onurumuzdur, omurgamızdır, gururumuzdur. Bir özür dileme borcumuz vardır.” Bakın, eli kana bulaşmış ve bir vicdan muhasebesi yapan bir özel hareketçi sesleniyor.

Asıl, burada, işte, bizim torba yasaları, bilmem ne yasaları dediğimiz değil, yani bu ülkede iç barışı sağlayacaksak bir vicdan yasası, bir vicdan muhasebesi yapmalıyız. Bu arkadaşı dün akşam ben televizyonda da izledim, eminim ki sizler de izlediniz ve orada sesleniyor: “Bize o dönemin aktörleri bu suçu işlettiler.” diyor, “Pınarcık köyünde bir katliam yaşandı. 16’sı çocuk, 30 kişi katledilmişti.” diyor, “O köye gittim, kan kokuyordu, barut kokuyordu. Pınarcık katliamını yapanlar JİTEM elemanlarıydı.” diyor. Şimdi gerçekten sizin hiçbirinizin vicdanı sızlamıyor mu? Bizzat eylemlere karışmış biri çıkıp bu itiraflarda bulunuyor ve Parlamento hâlâ bunlara seyirci. Ne yapmalıyız Allah aşkına?

Şimdi, siz burada göstermelik İnsan Hakları İnceleme Komisyonunun alt komisyonlarını oluşturdunuz. Göstermelik olarak üyeleriniz taa çıkıp gittiler, Almanya’da Berfo Ana’nın otuz bir yıl önceki çocuğunun ne olduğunu hepimiz biliyoruz, işkencede öldürüldü ve kaybedildi. Ama bakın, bu, 1990’lı, 2000’li yıllara tanıklık eden bir insan, bizzat elinin kana bulaştığını söyleyen biri ve dönüp söylüyor, diyor ki: “Bu kana bulaşırken, ben değil, bize talimat verenler vardı.” diyor, “İbrahim Şahin vardı, Mehmet Ağar vardı, Çiller vardı, Doğan Güreş vardı, efendim, o dönemin siyasal aktörleri vardı.” diyor. Ben de şimdi sizlere buradan sesleniyorum: Almanya’ya gideceğinize, gidin, bakın, Güniz Sokak şurada, o dönem Başbakan olan Demirel orada. O talimatı ondan aldıklarını söyleyenler, gidin, orada araştırma yapın. Gidin Çiller’in yalısına, uçağınız var, atlayın, gidin, Çiller’in yalısında araştırma yapın. Gidin, Doğan Güreş’i bir orduevinde bulursunuz, orada araştırma yapın. Eğer gerçekten bu sorunları çözmek istiyorsanız buralara gitmelisiniz. Son günlerde flört içerisinde olduğunuz Mehmet Ağar da buralarda oturuyor, gidin, araştırmayı orada yapın. Eğer gerçekten sorunları çözmek istiyorsanız, bizim yaralarımızın sarılmasını istiyorsanız oralara gitmelisiniz. Gidip o adreslerde bu işlenen cinayetlerin faillerini orada bulmalısınız ama onu yapmıyorsunuz. Son günlerde, “Nevroz”da 3 milyon insan alanlara çıktı ve özgürlük talep etti, şiddete bulaşmadan, hiçbir şey yapmadan özgürlük talep etti, ana dilde eğitim talep etti. “Benim demokratik haklarımı yasallaştırın, anayasallaştırın.” dedi ve çıktı dedi ki: ”Seçimde adil bir seçim yasası istiyorum.” Ama siz bunların taleplerini görmediniz, döndünüz, dolaştınız bu milyonlarca insanların talebini bir taş parçasıyla ters düz etmeye çalıştınız. Yok efendim “Şurada polise el kaldırıldı…” Bizim de… Evet, yani hepimiz üzgünüz, olmaması gereken bir şeydi. Peki, bu kadar feryat koparan Sayın Başbakan, “Çocuk da olsa, kadın da olsa gereğini yapın.” dediğinde, hani o polisler ki, çocukların kafasında gaz bombasını patlatanlarla ilgili işlemler niye yapılmadı? Sizin milletvekilleriniz gidip genel müdürlükleri basarak, silahlar çekerek… Siz niye o gün o genel müdürlerin hukukunu savunmadınız? Siz o bölgede, insanları topluca alıp, alanlara, spor sahalarına toplayıp işkence edenlerle ilgili neden bir şey söylemediniz? Sorun siz olunca, elinizde silah da olsa onları örtbas ediyorsunuz ama çocuklara gaz bombası atıldı diye bir milletvekili çıkıp iradesinin dışında bir tepki göstermişse kıyametleri koparıyorsunuz.

Şimdi, bize kandan kanunlar çıkararak sorunlarımızı çözemeyeceğinizi biliyorsunuz. Bizi ötekileyerek, bizi yok ederek sorunlarımızı çözemeyeceğinizi biliyorsunuz. Siz de, bakın, geldiniz ne dediniz? Dediniz ki: “Biz -3Y- yolsuzluk, yoksulluk, yasakları kaldıracağız.” Şimdi, dönün bakayım, yasakları kaldırdınız mı? Hayır. Yolsuzluk… Allah da biliyor, siz de biliyorsunuz hayatın her alanında yolsuzlukların devam ettiğini. Yoksulluk… Halkın büyük bir çoğunluğu hâlen yoksul. Yani sizin yaşadığınız alanlarda belki yoksulluk yok ama halk yoksul ve aç. Benim seçim bölgem de, evet, en yoksul illerden biridir. Açlığın ruhu çürüttüğü alanlardan geliyoruz. Döndünüz, dediniz ki: “Hukuk, hürriyet ve hizmet.” Hizmetiniz sizin olsun ama hukuk ve hürriyet yok. İşte, hâlen insanlar hukuk ve hürriyet için alanlardadır ve siz seçimde ne yaptınız biliyor musunuz? O kadar adaletsizsiniz ki, seçimde, işte, seçim barajını düşürmediniz; döndünüz, hazinede bizim önümüze set koydunuz. Bu yetmiyordu –hilelerinizle- bakın, bir bağımsız aday çıkıp eğer bağımsız aday olacaksa 7 milyar 800 milyon lira para ödemesi gerekir. Hani adaletli bir partiydiniz? Yahu, nedir bu düşmanlığınız bu halka, bu temsilcilere nedir bu düşmanlığınız? Bir işçi çıkıp dedi ki: “Ben İstanbul’dan milletvekili adayı olacağım. İşçilere kendimi kabul ettirdim. Emek cephesinin temsilcisi olacağım.” Nasıl 8 milyar lira ödeyecek? Sizin adaletiniz bu işte. Sorun Kürtler olunca, sorun Türkiye demokrasi güçleri olunca adaletiniz de bu işte. Siz, her yerde, hürriyete de haksızlık, adalete de haksızlık ettiniz.

Onun için, bu toplumun aslında size vermesi gereken çok büyük bir ders var ama o kadar alanları tıkadınız ki, karşınızda ciddi bir muhalefet olmadığı için başka bir seçenek de yok. Üçüncü kez de iktidar olacaksınız. Buna hiçbir itirazımız yok, iktidar olacaksınız ama Allah sizi ıslah etsin. Yani iktidar olmakla bu kadar zalimkâr, bu kadar zulümkâr olunmaz. Sizi, hukuka ve adalete davet ediyoruz çünkü istediğimiz hukuk ve adalettir. Sizde de ne hukuk var ne adalet var.

Bu duygularla hepinize sevgiler ve saygılar... (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Recep Taner, Aydın Milletvekili.

Buyurun Sayın Taner. (MHP sıralarından alkışlar)

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; muhtarlarla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde köy ve mahalle muhtarı olarak yaklaşık 54 bin civarında muhtarımız bulunmaktadır. Muhtarlar devletimizin vatandaşla ilişkilerinde son nokta, vatandaşları açısından ise doğumdan ölüme her türlü sıkıntılarının karşısında başvurdukları ilk mercidir. Mahalli idareler  bakımından yerel yönetimin ilk basamağı olan mahalle ve köyler, o muhtarlarımız vasıtasıyla idare edilmektedir. Ülkemizdeki yaşanan ekonomik sıkıntı ve olumsuzluklardan en büyük payı alan muhtarlarımızdır. Şu anda geçim sıkıntısıyla karşı karşıya kalmışlar ve birçoğu da icra dairelerinde uğraşmaktadır. Aldıkları ücret BAĞ-KUR primini ancak karşılayan, tüm kamu kurum ve kuruluşlarının her türlü iş ve işlemleri için, jandarmasından tarım ilçe müdürlüklerine, postasından seçim kuruluna kadar aracı olan muhtarlarımız, vatandaşın ve devletin işleri için kullandıkları telefon ücretlerini, muhtarlık binası giderlerini, su, elektrik, kırtasiye ve diğer giderleri hep kendileri karşılamaktadır.

Değerli milletvekilleri, hangi dönemde olursa olsun tüm hükûmetler muhtarlara önem vermiştir. Ancak bugünkü iktidara kadar köy ve mahalle muhtarlarının, oy alabilmek için ilk başvurulan kişi olan muhtarlarımız, maalesef, AKP Hükûmeti döneminde oy almak için köylü üzerinde baskı aracı olarak kullanılmaya başlanılmış ve ilim olan Aydın’da görüştüğümüz muhtarlar, köylerinden yeterli oy çıkmadığı takdirde hizmet alamayacakları yönünde tehdit edildiklerini; dolayısıyla oy çıkartabilmek için eş, dost ve akrabalarından ricacı olduklarını, ancak o şekilde oy aldıklarını belirtmekteler ve yeterli oy almadıkları gerekçesiyle köy yolu yarım kalan, meydan düzenlemeleri bitirilemeyen onlarca köyümüz maalesef mevcuttur.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, soru önergeleri, araştırma önergeleri, kanun teklifleri ile muhtarlarımızın sorunlarının takipçisi olduk. Ama iktidar, her zaman “En kısa sürede gerekli düzenlemeler yapılacaktır.” demesine rağmen yapılmamıştır. Yandaşları için 16 kez Devlet İhale Kanunu’nu değiştiren veya naylon faturacılar ve kara para sahipleri için af kanunları çıkaran AKP zihniyeti, iş muhtarlarımızın ve köylerimizin sorunlarına geldiğinde maalesef ilgi göstermemektedir. Ama inanıyoruz ki sekiz buçuk yıldır devam eden bu vurdumduymazlığa, baskı ve sindirmelere en güzel cevabı 12 Haziranda yapılacak olan seçimlerde köylülerimiz ve muhtarlar verecektir.

Değerli milletvekilleri, Ocak 2008 tarihi itibarıyla Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’ne geçilmesiyle birlikte kamuoyunda oluşan havayla, muhtarlarca verilen bir kısım evrakın nüfus müdürlüklerince verileceği kanaati yaygınlaşmış ve neticesinde de vatandaş her türlü belge için nüfus müdürlüklerine müracaat etmeye başlamıştır. Her ne kadar daha sonradan uygulama yumuşatılmış ve muhtarlıklar tekrar belge vermeye başlamış iseler de hâlâ vatandaşlarımız ikametgâh için nüfus idarelerinde izdihama neden olmaktadır. Yeri gelmişken, İkametgâha Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’nin olumlu olduğu kadar sıkıntılı yönlerinin de olduğunu hatırlatmak isterim.

Dün muhtarlıklarca takip edilen ve mahallede oturan kişilere ait kayıtlar ellerinden alındığından, vatandaşlar artık muhtarlıklara kayıt yaptırma ihtiyacı hissetmemekteler. Böylelikle, muhtarlar, mahallesinde oturanlardan habersiz bir sistemle çalışmaktalar. Tabii bu, AKP İktidarının özellikle işine gelmektedir. Zira, ikametgâh kayıtları muhtarlıklarda tutulsa o zaman mezarlıktaki ölülere nasıl seçmen kaydı yapılabilecek? Şu anda, bildiğiniz gibi, seçmen sandık listeleri muhtarlıklarda askıya çıkarıldı. O listeleri incelediğinizde, alt komşunuzun, yan komşunuzun veya apartmanınızdaki kapı komşunuzun maalesef listelerde ismini bulamamaktasınız. Neden? Çünkü, daha düne kadar orada apartman kapı numaralarına göre yapılan seçmen kayıt listeleri şu anda artık soyadı sırasına göre listelendiğinden, seçmen sandık listelerinin de çok  sağlıklı olduğu düşünülemez.

Değerli milletvekilleri, muhtarlarımızın bizlere ilettiği ve düzenleme beklediği bazı taleplerini sizlerle paylaşmak istiyorum:

1) Muhtarlar diğer seçilmişlerle aynı haklara sahip olmak istiyorlar, protokollerde ve belediye meclisleri ile kent konseylerinde yer bulmak istiyorlar.

2) Bir an önce Tebligat Kanunu değiştirilerek muhtarların posta dağıtıcılığı yapmaları engellenmelidir.

3) Vatandaşlar nüfus cüzdanlarını değiştirme, kayıp, çalıntı ve yeni doğumlarla ilgili muhtarlıklardan aldıkları belgelerle nüfus müdürlüklerinde işlem yapabilmeliler ve böylelikle muhtarlıklar tekrar eski dönemlerine dönmeliler.

4) Nüfus müdürlükleri yaptıkları ikametgâh nakilleri sonrasında ilgilileri mutlaka ve mutlaka muhtarlıklara yönlendirmeli, muhtarlık kaydı yaptırmayana mali bir ceza uygulanmalıdır.

5) Birden fazla mahalleye bakan muhtarlar ile köy ve mahalle büyüklüğü bin hane ve üzeri olan muhtarlıklara ek ödeme yapılmalıdır.

6) Mahallî idareler ve belediyeler uygun bulunan alanlara muhtarlık idare binalarını yapmalılar ve encümen kararları ile bu binalar muhtarlara devredilmeli.

7) Muhtarlıklara ait su, elektrik, telefon ve kırtasiye gibi giderler yerel yönetimlerce karşılanmalı.

8) Köy ve mahalle muhtarları ile ilgili açılan davalara il özel idare, belediye ve hazine avukatları ücretsiz girmeliler.

9) Sorumluluk ve yaptıklarıyla devlet memuru olarak addedilen ama yetkileri olmayan muhtarların statüleri yeniden değerlendirilerek gözden geçirilmelidir.

10) Aldıkları 370 liralık maaşla BAĞ-KUR’larını dahi ödeyemeyen muhtarlarımız en kısa sürede asgari ücret seviyesine çıkarılmalıdır.

11) Muhtarlar ile azalar toplu taşımdan ücretsiz yararlanmalılar.

12) Muhtarlık görevi biten eski muhtarların silah ruhsatları “taşıma”dan “bulundurma”ya çevrilmekte ve taşıma ruhsatı için maalesef  2 kat harç alınmakta. Muhtarların muhtarlıkları bitse bile taşıma ruhsatları devam ettirilmeli, harçlar düşürülmelidir.

13) Köy tüzel kişiliği hudutları dâhilinde bulunan hazine arazilerindeki kum, taş ocağı ve maden arama ile su membaları gibi yapılan çalışmalardan elde edilen gelirlerden o köy muhtarlıklarına belli bir oranda pay verilmelidir.

14) Mahalle muhtarlarına da gelir getirecek sosyal tesisler belediyelerce yaptırılarak tahsis edilmelidir.

15) Önümüzde seçimler var. Seçimler öncesi muhtarlarımız vali, kaymakam, mülki amirlerce baskı altına alınmamalı, “Seçimlerde çıkacak oy kadar hizmet gelir.” felsefesinden iktidar bir an önce vazgeçmelidir.

Değerli milletvekilleri, biraz önce Sayın Aslanoğlu’nun dediği gibi önümüzdeki hafta gelecek olan torba yasa var, gelin hep birlikte muhtarların sorunları noktasında ortak önergeyi verelim ve o önergenin neticesinde de hep beraber muhtarların meselelerinin çözümü noktasında birlikte olalım.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak 12 Haziran seçimleriyle ilgili hazırladığımız ve sonrasında oluşacak olan MHP iktidarında muhtarlarla ilgili uygulayacağımız politikalardan kısaca bahsedersek: Köy ve mahalle muhtarlarının hâlen 370 lira olan maaşları yerleşim biriminin idari yapısı ve nüfusu gibi kriterler dikkate alınmak suretiyle en az asgari ücret tutarına yükseltilecek ve köy ve mahalle ihtiyar heyeti üyelerine de her ay 150 lira hakkı huzur ücreti ödenecektir diyerek sözlerimi tamamlıyorum.

Önergeye Milliyetçi Hareket Partisi olarak destek vereceğiz.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Taner.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Fahrettin Poyraz, Bilecik Milletvekili.

Buyurun Sayın Poyraz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlarken hepinizi en kalbî duygularımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi, muhtarlarımız demokratik sistemimizin vazgeçilmez en önemli unsurlarından bir tanesi. Bugüne kadar bu konuda pek çok düzenleme yapıldı ama bu düzenlemelerin esasına baktığımız zaman, Köy Kanunu diye bir kanunumuz var ve Köy Kanunu’muzun tarihi de 1924. 1924 tarihinden bugüne kadar da, bugün burada söz alıp konuşan siyasi parti temsilcisi arkadaşlarımızın partilerinin de iktidarda olduğu dönemler geldi, geçti ve o dönemlerde, bugün burada rahatlıkla gelip birtakım konularda eleştiri yapan arkadaşlarımız, birtakım konularda seçime çeyrek kala bonkörce önerilerde bulunan arkadaşlarımızın iktidarda oldukları veya iktidar ortağı oldukları dönemlerde ne yaptıkları noktasında da muhtar arkadaşlarımızın ve milletimizin bir sorgulama yapması gerekiyor.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Torba tasarının anlamı ne? Seçimlere beş kala ulufe dağıtmak değil mi? Niye muhtarlara vermiyorsunuz?

FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) – Şimdi, burada gelip seçime çeyrek kala birilerine selam verme, onları ajite etme ve buradan birtakım oy devşirme iddiasında olan arkadaşlarımızın, 1924 tarihinden bugüne kadar ne yapıldığı noktasında da öncelikle ve öncelikle bir öz eleştiride bulunmaları gerekiyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Biz dokuz yıldır söylüyoruz Fahrettin Bey! Lütfen, dokuz yıldır söylüyoruz!

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Muhtarlar kollarını açmış bekliyor sizi Fahrettin Bey!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ama “seçime çeyrek kala” diyor, dokuz yıldır söylüyoruz!

FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) - Peki, biz ne yaptık değerli arkadaşlar? Bizim yaptığımız şey şu… Evet, birtakım düzenlemeler belki zamanlama noktasında eleştirilebilir ama burada söylenmesi gereken şey şu: Evet, AK PARTİ hükûmetleri olarak bizler göreve geldiğimizden bugüne kadar yereli ve kararların yerelde alınmasını önemsediğimizi çeşitli uygulamalarımızla gösterdik. Ne yaptık? Öncelikle ve öncelikle hepimizin bildiği gibi İl Özel İdaresi Kanunu’nu, Belediye Kanunu’nu değiştirdik. Hepimizin bildiği gibi Köylere Hizmet Götürme Birliği Kanunu’muzu değiştirdik. 2005 yılında yaptığımız bu düzenlemelerle köylere hizmet götürme birliklerini aktif hâle getirdik. İlçelerimizde kaymakamlarımızı bu birliklerin başına getirdik, 2 il genel meclisi üyesi, 2 muhtarımızı da bu birliğe üye yaptık. Bu il genel meclisi üyesi arkadaşlarımızın seçimini de orada, o beldede, o ilçede görev yapan, seçilmiş olan muhtarlarımızın inisiyatifine bıraktık. Muhtarlarımız toplanıp, bu birlikte görev alacak olan arkadaşlarımızı bizzat özgür iradeleriyle seçtiler ve köylere ne tür yatırımların yapılacağına da bizzat sürece dâhil olarak kendileri karar verdiler.

Peki, bu dönemde başka bir şey yapılmadı mı? Evet, yine bu dönemde, bugün burada eleştiri getiren arkadaşlarımız, 2002 yılında muhtar arkadaşlarımıza sadece ve sadece 97 lira gibi -bugünden bakıldığı zaman çok komik oranda- bir ödeme yapıyorlardı. Şu anda bu rakam yaklaşık 370 lira gibi bir rakama çıktı. Yeterli mi? Değil. Bunun farkındayız.

Yine, 2006 yılında…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – BAĞ-KUR primi ne kadardı?

FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) – Biz sizi dinledik Beyefendi, biz sizi dinledik. Yani çıkarsınız…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ama ajite etmeyin ya!

FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) – Kürsüde on dakika konuştunuz. Millet sizi dinledi, milletvekili arkadaşlarımız dinledi. Müsaade edin, üç tane muhalefet partisinin temsilcilerinin konuştuğu bir ortamda biz de İktidar olarak yaptıklarımızı anlatalım. Bu hazımsızlık, bu sabırsızlık niye?

SIRRI SAKIK (Muş) – Allah size de muhalefeti nasip etsin!

FAHRETTİN POYRAZ (Devamla) – Yeterli olduğunu söylemiyoruz ama enflasyonun kümülatif olarak yüzde 100 rakamına bile ulaşmadığı bir ortamda biz muhtar arkadaşlarımıza yaptığımız ödemeleri yaklaşık yüzde 350 oranında artırdık.

Şimdi, Bakanlar Kuruluna gelmiş olan Köy Kanunu’muz var. Nihayet, işte, 1924 tarihinden bugüne kadar, muhalefet partisi milletvekili arkadaşlarımızın da görevde olduğu dönemlerde değiştirilmeyen Köy Kanunu’nu inşallah yakın bir zamanda hep birlikte Mecliste değiştirme noktasına geleceğiz.

Burada, arkadaşlarımızın bugün konuştuğu ve muhtar arkadaşlarımıza “Biz iktidara gelirsek bunu taahhüt ediyoruz.” dediğimiz o düzenlemeyi zaten yapıyoruz, şu anda Bakanlar Kurulunun gündeminde. Nedir o? Bir kere evvelemirde şunu söyleyeyim: Köylerimizin kendine ait bir bütçesi olacak ve bu bütçe çerçevesinde de tüm toplanan vergi gelirlerinin binde 5’ini bu köy bütçelerine kaynak olarak aktarıyoruz. Yine, il özel idarelerinin bütçelerinin yüzde 1’ini bu köylerimizin bütçesine kaynak olarak aktarıyoruz ama yaptığımız en önemli şeylerden bir tanesi de bu muhtar arkadaşlarımızın sigorta primlerini de devlet olarak biz ödemeyi üstleniyoruz burada. Şimdi, bu rakamlar da, topladığımız zaman, değerli arkadaşlar, aşağı yukarı 1 milyar 161 milyon, yani eski rakamla 1 katrilyon 161 trilyon lira gibi yıllık bir bütçeye denk geliyor. Onu da burada, yeri gelmişken sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, lafı fazla uzatmayacağım ama şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisinin seçim sebebiyle sıkışan takvimini hepimiz biliyoruz, burada vatandaşımız da buna şahit oluyor. Gece yarılarına kadar, şu anda vatandaşımızın bizden beklediği kanunları çıkartmak için hep birlikte geç saatlere kadar çalışıyoruz.

Şimdi, gündemimizde, dün kabul ettiğimiz öneriler çerçevesinde, Anayasa Mahkememizin teşkilat kanununun bir an önce çıkartılması noktasında bir çalışma programımız var. Biz AK PARTİ Grubu olarak, evet, Cumhuriyet Halk Partisi Grubundaki arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz tekrar bu konuyu Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirdikleri için ama biz AK PARTİ olarak, AK PARTİ hükûmetleri olarak bu sorunun farkındayız, çözümü noktasında da hazırlığımızı yaptık, bundan önce yaptığımız gibi, inşallah yakın zamanda getireceğiz ama bugün için, biz Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemindeki Anayasa Mahkememizin teşkilat kanununun çıkartılmasını talep ediyoruz. Dolayısıyla, bu araştırma önergesinin bilahare, gerekirse tekrar gündeme getirilerek çıkartılması noktasında, görüşülmesi noktasında bir düşüncemiz var.

Bu düşüncelerle, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde olduğumu tekrar ifade ederek hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Poyraz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım ancak karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.57


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.09

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.

Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Osmaniye Milletvekili Durdu Mehmet Kastal’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ'ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Osmaniye Milletvekili Durdu Mehmet Kastal'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/875, 2/876) (S. Sayısı: 698)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usülleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.

Dünkü birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının birinci bölümünde yer alan 15’inci maddesi kabul edilmişti.

Şimdi, bu bölümde yer alan diğer maddeleri ve varsa önerge işlemlerini yaptıktan sonra oylarınıza sunacağım.

16’ncı madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 16. maddesinin 3. fıkrasının 2. cümlesinde yer alan “Başkana” ibaresinin metinden çıkarılarak bunun yerine “Genel Kurula” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                   İsa Gök                               Atilla Kart                    Ramazan Kerim Özkan

                    Mersin                                   Konya                                    Burdur

                                   Mustafa Özyürek                    Harun Öztürk

                                           İstanbul                                   İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 16. maddesinin 5. fıkrasında yer alan “üyeler arasından” kelimelerinden sonra gelmek üzere “en az biri hukukçu kökenden gelmek kaydıyla” ibaresinin eklenmesini arz ederiz.

             Behiç Çelik                          Beytullah Asil                           Nevzat Korkmaz

                Mersin                                  Eskişehir                                        Isparta

                                  Abdülkadir Akcan                  Mehmet Şandır

                                    Afyonkarahisar                           Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyor Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Soruşturma Kurulunun yapacağı iş ve işlemlerin ceza usul yöntemlerini ilgilendirmesi yönünden bu ibarenin eklenmesi teklif edilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 16. maddesinin 3. fıkrasının 2. cümlesinde yer alan “Başkana” ibaresinin metinden çıkarılarak bunun yerine “Genel Kurula” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Harun Öztürk (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyor Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Harun Öztürk, İzmir Milletvekili.

Buyurun Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 696 sıra sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi olarak vermiş olduğumuz önergeyle ilgili olarak söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu madde ile ilgili değerlendirmemizi sizlerle paylaşmak istiyorum. Başkan ve üyelerin görevlerinden doğan veya görevleri sırasında işledikleri iddia edilen suçlar için soruşturma açılması yetkisinin Genel Kurul kararına bırakılması isabetli olmuştur. Nihai soruşturma açılmadan önce ihbar ve şikâyetlerin bir ön incelemeye tabi tutulması işin doğası gereğidir. Ancak ön incelemenin Anayasa Mahkemesi üyelerinden birine yaptırılmasına ilişkin düzenleme konusunda bazı tereddütlerimiz vardır. Ya ön inceleme de soruşturma aşamasında olduğu gibi, üyelerden oluşacak 3 kişilik bir kurul tarafından yapılmalı ya da ön inceleme yapmak üzere görevlendirilecek üyenin, hakkında suç isnadında bulunulan üyenin görev yaptığı bölüm dışından olmasına dikkat edilmesi yerinde olacaktır.

Hakkında suç isnadında bulunulan yüce mahkemenin Başkanı ile ilgili ön inceleme ve gerektiğinde soruşturma işlemlerinin başlatılmasına kıdemli başkan vekili karar verecektir. Ancak bu durumda gerek ön incelemenin gerekse soruşturmanın objektif bir şekilde sonuçlandırılabilmesi için Başkanın bu işlemler sırasında görevinden ayrılması gerektiğine ilişkin bir düzenlemenin yasada yer almasına ihtiyaç olduğu kanaatindeyiz.

Bir diğer tereddüt konusu ise Genel Kurulun vereceği “Soruşturma yapılmasına gerek yoktur.” kararına bir itiraz mekanizmasının öngörülmemesidir. Bu eksikliğin de mutlaka bir şekilde giderilmesi gerekir çünkü bu tür soruşturmalarda, soruşturmaya yer verilmemesi kararının, bir de bir üst merci tarafından değerlendirilmesi öngörülmüştür.

Maddenin 6’ncı fıkrasında, ön inceleme yaptırılmasına, soruşturma kurulu üyelerinin seçilmesine, soruşturmanın yapılmasına ve gereken diğer kararların verilmesine dair esasların İç Tüzük’le düzenleneceği hükme bağlanmaktadır. Gerek bu fıkrada sözü edilen işlemlerin gerekse Anayasa Mahkemesinin diğer görevleriyle ilgili yaptığı işlemlerin İç Tüzük hükümlerine aykırılığı ileri sürüldüğünde, bu itiraza hangi makamın bakacağı açık değildir. Bu konuda ortaya çıkacak muhtemel ihtilafların ne şekilde halledileceğine ilişkin olarak Sayın Bakan tarafından Genel Kurulun bilgilendirilmesi uygulamaya ışık tutacaktır.

Değerli milletvekilleri, bu vesileyle 24’üncü maddede raportörlerin raportör kadrolarına atanarak görevlendirilmeleri söz konusu olduğu gibi, bunların başka kurumlardan görevlendirilmesine ilişkin hükümler iç içe geçmiş durumdadır. Dışarıdan görevlendirmelerde herhangi bir kadroya atama söz konusu olmadığında bu kişilerin aylıklarının Anayasa Mahkemesi tarafından ödeneceği ifade edilmekle  birlikte bu ödemeye esas olacak tutarın görevlendirilen kişinin kendi kurumundan alacağı aylık mı, yoksa Anayasa Mahkemesinde raportörler için öngörülen aylığı mı alacağı konusu da açık değildir. Bu iki görevlendirme iç içe geçmiştir. Bunun ayıklanmasında yeri geldiğinde fayda vardır.

Bu vesileyle yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

17’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kn. tasarısının 17. maddesinin 4. fıkrasında yer alan “yer olmadığına” kelimelerinden sonra gelmek üzere “dair” kelimesinin gelmesini arz ve teklif ederiz.

          Mehmet Şandır                          Behiç Çelik                          Nevzat Korkmaz

                 Mersin                                   Mersin                                     Isparta

                                      Beytullah Asil                      Abdülkadir Akcan

                                           Eskişehi                             Afyonkarahisar

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 17. maddesinin 4. fıkrasının 1. cümlesinden sonra “Soruşturma kurulunun kovuşturma yapılmasına yer olmadığı kararına karşı Danıştay ilgili dairesine itiraz edilebilir.” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                  İsa Gök                               Atilla Kart                         R. Kerim Özkan

                   Mersin                                   Konya                                    Burdur

                                                          Canan Arıtman

                                                                  İzmir

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 S. Sayılı tasarının 17 nci maddesinin 4. fıkrasının 1. cümlesinden sonra “yer olmadığı kararına karşı itiraz yapılabilir” ibaresinin eklenmesini arz ederiz.

              Sırrı Sakık                             Hasip Kaplan                              Ufuk Uras

                   Muş                                       Şırnak                                       İstanbul

                                   Osman Özçelik                        M. Nezir Karabaş

                                            Siirt                                           Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.

Buyurun Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de bir dokunulmazlık tartışması yapıyoruz. Bu dokunulmazlık tartışmalarında hep milletvekilleri akla geliyor. Oysaki askerî bürokrasi, yargı bürokrasisi ve bürokrasinin kendisi, bunların üst yönetimleri, bir milletvekilinin dokunulmazlığının 100 katı daha dokunulmazdır, 100 katı daha dokunulmazdır. Bunları yargının önüne çıkarmak için özel usulleri var, özel incelemeleri var, özel yasaları var ve kendini koruyan yasaları var yani kadıyı kadıya şikâyet eder gibi yapıyorsunuz. Aldıkları her yanlış karar yanlarına kâr kalıyor, ülkeye verdikleri her zarar yanlarına kâr kalıyor.

Bakın, Anayasa Mahkemesinin -kapattığı- parti kapatma davalarının hepsinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye’yi mahkûm etti. Hepsinde derken bizim açtığımız özellikle HEP, DEP, ÖZDEP, HADEP gibi davalarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye’yi mahkûm etti, tazminata hükmetti, ihlal siciline, ihlal üzerine ihlal eklendi.

Rücu yasasını çıkardık burada. Anayasa Mahkemesi yargıçlarına eğer bir tanesi rücu edilseydi bu tazminatların, bu yanlış kararların bir tekini vermezdi, bir tekini vermezdi; daha vicdanlı, daha insaflı, daha hukuka uygun, Anayasa’nın 90’ıncı maddesine uygun kararlar verirlerdi. Yalnız bu değil, yasamaya müdahale ediyorlar, istedikleri gibi müdahale ediyorlar, yanlarına kâr kalıyor. Niye? Milletvekilinden daha dokunulmazdırlar. Milletin seçtiği temsilcilerinin, bu Mecliste temsil edilenlerin üzerinde dokunulmazlık zırhına bürünenlerin olduğu bir ülkede demokrasi olmaz. 782 tane dokunulmazlık dosyası var. Bizimle ilgili 600 tane dokunulmazlık dosyası geldi. Bize istenen ceza 2.600 yıl hapis ama bugün AK PARTİ’nin Genel Başkan Yardımcısı çıkıyor, televizyonda çok rahatlıkla şunu söylüyor: “Düşüncelerinizi açıklayınız.” Biz düşünce açıkladık, bizimle ilgili 600 tane fezleke geldi. Beyler, siz Ay’da mı yaşıyorsunuz, Jüpiter’de mi, Satürn’de mi? Ayaklarınız bir yere bassın hele. Hangi düşünce açıklamalarından dolayı bize dava açıldığını saysak… Onun kitabını yazmaya başladım, onun kitabını yazıyorum, rezaletin. Darbelere karşı çıktığım için bana fezleke hazırlanmış. “Darbeler” diyorum, “12 Eylül darbesinden hesap soracağız.”, bana fezleke düzenlenmiş. Burada Başbakan da söylüyor, ona düzenlemiyorlar.

Şimdi, böyle bir anlayış içinde dokunulmazlık anlayışı sürerken birilerine istediğin gibi dokunabilirsin ama yargı bürokrasisine dokunamazsın, Anayasa Mahkemesi üyesidir, dokunamazsın; askerî bürokrasiye dokunamazsın, sivil bürokrasiye, müsteşarına, yardımcısına dokunamıyorsunuz. E, niye; Memurin Muhakematı Kanunu var? E, niye; Danıştaya gidilir? E, bunun içinde, bir de siz zorlaştırırsanız bunu…

Ya, birinci sınıf yargıç olmuş, Anayasa Mahkemesi yargıcı olmuş, Türkiye’de namusun, çalışkanlığın, ahlakın, her şeyin temsili konumunda olan bir yargıç neden yargılanmaktan korksun, söyler misiniz bana? Bunun izahını yapabilir misiniz 74 milyon insana? Yapamazsınız arkadaşlar, bunu yapamazsınız. Burada Anayasa Mahkemesi yargıcı da eğer suç işliyorsa, adı bir şeye karışmışsa, onun hakkında ihbar varsa, onun hakkında şikâyet varsa, onun hakkında delil varsa bir gün Anayasa Mahkemesinde kalmaması lazım, bir gün kalmaması lazım. E, bırakın onu da -sonraki önergelerde açıklayacağız- önce, gelin, bu Anayasa’yı değiştirelim arkadaşlar. Bu Anayasa değişmeden bunlarla bu iş olmaz, boşuna kürek çekiyorsunuz, akıntıya kürek çekiyorsunuz, yanlış yapıyorsunuz, sondan başlıyorsunuz. TÜSİAD’ın açıklamaları ortada. Sizin Anayasa’nızı hazırlayanların imzası da var o çalışmanın içinde. Gelin bu ülkeye önce özgürlükleri getirelim. Özgür bir ülkede özgür bir anayasayla özgür yargıçlar görev yapar. O özgür yargıçlar da korkmaz diyoruz.

Önergemizi bu nedenle verdiğimizi ifade ediyoruz.

Teşekkür ederim. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge  kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 17. maddesinin 4. fıkrasının 1. cümlesinden sonra “Soruşturma kurulunun kovuşturma yapılmasına yer olmadığı kararına karşı Danıştay ilgili dairesine itiraz edilebilir.” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                 Ramazan Kerim Özkan (Burdur) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Canan Arıtman, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

CANAN ARITMAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demokrasinin var olabilmesi için en önemli şart bağımsız yargının varlığıdır. O nedenle de demokrasi ve cumhuriyet karşıtlarının en büyük hedefi de yargıdır. Siyasi iktidar yargıyı siyasallaştırmak, egemenliği altına almak için Anayasa değişikliği dahil her yola başvurmuştur. Yüksek yargıyı teslim alma süreci tamamlandığında iktidarın önünde hiçbir engel, hiçbir fren sistemi kalmayacaktır. Yargısı ele geçirilmiş, siyasi iktidarın emrine girmiş, medyasının bir bölümü satın alınmış geri kalanı sindirilmiş, aydın, yurtsever kalemleri zindanlara atılmış, üniversiteleri susturulmuş, ordusu yıpratılmış, yürütme, yasama, Cumhurbaşkanlığı hepsi ele geçirilmiş, devletin tüm kurum ve kuruluşları yandaşların, cemaatin adamlarıyla doldurulmuş bir Türkiye. Sözde ileri demokrasi söylemleri ve önce işsiz ve yoksul bırakılıp sonrasında da makarnalı nohutlu gıda yardımlarıyla kandırılmış bir toplum. Nazım’ın deyişiyle “Hava ağır, ağır mı ağır.”

Arap halkları bile diktatörlükten kurtulmak, demokrasiye kavuşabilmek için canları pahasıyla mücadele ederken biz hızla demokrasiden uzaklaşıyoruz. Bu yasa tasarısıyla, Anayasa Mahkemesine, tüm yüksek mahkeme kararlarını iptal yetkisi tanınmaktadır ve Anayasa Mahkemesi diğer yüksek mahkemelerin üzerine geçmektedir. Bu durum, hukuk sistemimizin iğdiş edilmesidir. Bir yüksek yargı kararının bir başka yüksek yargı organınca iptal edilmesi hukuk sistemimizin temel ilkelerine aykırıdır.

AİHM’in bile yargı kararlarını iptal etme yetkisi yoktur. AİHM hukukçumuz Rıza Türmen “Anayasa Mahkemesi adli mahkemenin kararlarını iptal edip onun yerine karar veremez. AİHM’de olmayan bir yetki Anayasa Mahkemesine verilemez. Anayasa Mahkemesinin iptal yetkisi ancak anayasaya aykırı yasalarla ilgilidir.” diyor. Anayasa Mahkemesine, bir süper temyiz mahkemesi olarak diğer yüksek yargı kararlarını iptal etme yetkisinin verilmesi diktatoryal bir uygulamadır. Ayrıca, iktidar bu yolla her türlü denetimden kaçabilecektir. Yargıda tam bir kaos ortamı oluşacak. Yerel mahkemeler, bölge adliye mahkemeleri, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi yani dört kademeli bir yargı sistemi olacak. Davalar uzayacak, sonu gelmeyecek. Geç gelen adalet neredeyse artık hiç gelmeyecek ve yasa tasarısı bu hâliyle de Anayasa aykırıdır.

Türkiye hukuk devleti olma idealinden hızla uzaklaşıyor. Hukuk devletinin olmadığı yerde insan hakları, özgürlükler ve demokrasi de olmaz, ileri demokrasi ise hiç olmaz.

Değerli milletvekilleri, siyasetin çivisi çıkabilir, ekonominin çivisi çıkabilir fakat adaletin çivisi çıkarsa hiç kimse yarınlara güvenle bakamaz. Adalet temellerinden sarsıldığında hiçbir şeyin sağlamlığından bahsedilemez.

Bakın, şimdi, sizlere bir bilimsel tanımlama sunmak istiyorum, diyor ki: “Hukuk devletinden uzaklaşıldıkça rejim de otoriter ya da totaliter nitelik kazanır. Otoriter, totaliter rejimlerde iktidar bağımsız yargıya izin vermez. Yargıyı ya tamamen kendisine bağlar ya da üzerine baskı kurarak kendi siyasal çıkarlarına uygun kararlar çıkmasını sağlar. Bunun için de yüksek yargıçlar kuruluna ve anayasa mahkemesine kendine yakın kişiler atar.” Bu bilimsel tanımlamaya göre ülkemizi hangi sınıfa koyarsınız, demokratik mi, totaliter mi? Cevabı çok net ve acıklıdır.

Değerli milletvekilleri, bu yüksek mahkemenin kralın mahkemesi olmaması için, birazcık demokrasi, birazcık hukuk devleti için verdiğimiz bu önergenin kabulünü rica ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum ancak karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma saati: 16.31
ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.39

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

696 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 17’nci maddesi üzerinde verilen İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kn. tasarısının 17. maddesinin 4. fıkrasında yer alan “yer olmadığına” kelimelerinden sonra gelmek üzere “dair” kelimesinin gelmesini arz ve teklif ederiz.

                                            Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili.

Buyurun Sayın Şandır.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Önergemiz bir düzeltme önergesi; daha iyi anlaşılabilmesi için, anlamın ortaya çıkabilmesi için bir kelimenin ilavesiyle ilgiliydi. Sayın Komisyon ve Sayın Hükûmet katılmadı, gerekli görmediler, canları sağ olsun.

Değerli milletvekilleri, tekrar ifade etmekte fayda görüyorum, Anayasa, yani teşkilat yasasını kurmaya çalıştığımız Anayasa Mahkemesinin konusu olan Anayasa bir toplumsal sözleşme, Anayasa Mahkemesi de bu toplumsal sözleşmenin taraflarının Anayasa’ya uyup uymadıklarını denetleyen ve bu konuda yetki kullanan kurulların aralarındaki dengeyi gözeten çok temel, sistemin en temel, kilit taşı mahiyetinde bir kurumu. Bu kadar bir olan, birlikte yaşamak için, toplumsal birliğimiz, ortak paydamız için bu kadar önemli stratejik değerde bir kurumun yasasını çıkarıyoruz ve bu kurumun başkan ve başkan vekillerinin üyelerinin özlük haklarıyla ilgili bir maddeyi tanzim ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, 17’nci madde “Adli soruşturma ve kovuşturma” başlığıyla yer bulan bir madde. Burada başkan ve üyeleri hakkında koruma tedbirleriyle ilgili düzenlemenin yapıldığı ifade ediliyor.

Değerli milletvekilleri, bu kadar önemli olan bir kurumun Başkan ve üyelerinin korunmasıyla ilgili hukuki düzenleme gerçekten önemli. Demokrasi ve hukuk birbirini o kadar yakından, içeriden etkileyen olmazsa olmaz iki temel müessesedir, kurumdur ki birindeki yanlışlık veya tereddüt diğerini ortadan kaldırır. Türkiye Cumhuriyeti devleti eğer bir hukuk devletiyse ve bizim rejimimiz bir arada yaşama sistemimizin adı demokrasi ise bunun arasındaki ilişkiyi düzenlerken çok dikkatli olmak gerekmektedir.

Başkan ve üyelerin dokunulmazlığının düzenlendiği bu maddede öyle bir düzenleme var ki ağır cezalık ve suçüstü durumlarının dışında veya bu konularla ilgili kovuşturmanın Yargıtay Ceza Genel Kurulunca yapılacağını ifade ediyor. Yanlış bilmiyorsam 387 üyeli Yargıtay Ceza Genel Kurulunca kovuşturmanın nasıl yapılacağını, nasıl bir pratik bulunacağını tüm hukukçuların dikkatine sunuyorum. Bu kadar toplumsal değeri olan bir kurumun işleyişini, yönetimini tanzim ederken, Başkan ve üyelerinin dokunulmazlığını tanzim ederken bu türlü dolambaçlı yollara başvurulacağına, bu kanunun 10’uncu maddesinde tanzim ettiğimiz on iki yıl süreli bir görevlendirme var. Hâlbuki dokunulmazlıkları kanunla değil de kazandırılan statüyle sağlayabilseydik, buraya seçilen hâkimleri yüksek yargıç hâline getirip Anayasa Mahkemesini yüce mahkeme hâline getirip emekli oluncaya kadar yargıçlık yolunu açabilseydik, bu türlü arkadan -affedersiniz- dolambaçlı yollarla dokunulmazlık tesis etmeye gerek kalmazdı.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin hukuk devleti sisteminin, Türk demokrasisinin en sıkıntılı kurumu dokunulmazlık sistemidir. Bu devlette hukukun üstünlüğü eğer vazgeçilmez bir konuysa hukukun üstünlüğünün dışında dokunulmazlık tesis ettiğimiz o kadar kişi ve kurum var ki yani bu hukukun nerede uygulandığını gerçekten sorgulamak lazım. Hukuk kime uygulanıyor değerli milletvekilleri? Vatandaşa uygulanıyor mu? Vatandaşın dışında hukukun uygulandığı, uygulanabildiği yani dokunulmazlığı olmayan bir alan olduğunu söyleyebilir misiniz? Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyeleri için ortaya koyduğunuz dokunulmazlık sistemi, sistemin özüne, felsefesine, anlayışına ve amacına aykırı. On iki yılla sınırlayıp hâkimleri böyle dar bir alana sıkıştıracağınıza ve o alanda birtakım dokunulmazlık tedbirleri alacağınıza onu özgür bıraksaydınız da yüksek yargıç seviyesine, yüce mahkeme seviyesine çıkarsaydınız çok daha doğru yapardınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Bunları ifade etmek için söz aldım.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

18’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 18. Maddesinin 2 numaralı fıkrasında yer alan “geçmiş ise” ibarelerinin “geçmiş olması hâlinde” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Behiç Çelik                              Faruk Bal                           Nevzat Korkmaz

                 Mersin                                    Konya                                     Isparta

          Mehmet Şandır                      Mustafa Kalaycı                          Akif Akkuş

                 Mersin                                    Konya                                     Mersin

                                                              Alim Işık

                                                               Kütahya

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Şimdi, bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 18. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “veya hizmetin aksamasına yol açan hâl ve” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                 İsa Gök                             Atilla Kart                     Ramazan Kerim Özkan

                 Mersin                                 Konya                                     Burdur

                                                     Ali İhsan Köktürk

                                                           Zonguldak

Diğer önerge sahipleri:

            Hasip Kaplan                         Ufuk Uras                           Osman Özçelik

                  Şırnak                                 İstanbu                                       Siirt

                                      Sırrı Sakık                         M. Nezir Karabaş

                                          Muş                                        Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ali İhsan Köktürk, Zonguldak Milletvekili.

Buyurun Sayın Köktürk. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 696 sıra sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanun Tasarısı’nın 18’inci maddesine yönelik önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi temel hak ve özgürlükleri, anayasal düzeni koruyan, bu bağlamda Anayasa’yla kendisine verilen denetim görevini yerine getiren Anayasa Mahkemesinin görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının hazırlık sürecinden Türkiye Büyük Millet Meclisindeki yasalaşma sürecine kadar uzlaşmanın esas alınması gerekirken, maalesef bu yasa tasarısı da yargıyı biçimlendiren diğer yasa tasarılarında olduğu gibi tek yanlı ve baskıcı bir mantıkla hazırlanmıştır.

12 Eylül 2010 tarihinde gerçekleştirilen referandumdan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirilen Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu yasası, Danıştay ve Yargıtayın yapısını değiştiren, torba kanunla adli yargıyı, idari yargıyı, Danıştayı ve Yargıtayı biçimlendiren siyasal iktidar, tek yanlı, baskıcı ve kadrolaşmaya dönük bugünkü yasa tasarısıyla da anayasa yargısını, Anayasa Mahkemesini kendine göre biçimlendirme çabalarını nihai bir aşamaya taşımaktadır.

Anayasa değişikliği sonucu Cumhurbaşkanına ve Türkiye Büyük Millet Meclisine tanınan üye seçim yöntemiyle yasama ve yürütmeye karşı bağımsızlığını kaybeden Anayasa Mahkemesi, bugün görüşülen yasa tasarısıyla da Anayasa değişikliğinin de kapsamını aşan görev ve yetkilerle donatılarak hukuk devletinin ve bağımsız yargının temellerini sarsan bir yapıya büründürülmektedir.

Değerli milletvekilleri, bütün bu düzenlemelerle, Anayasa Mahkemesi parlamenter demokrasinin koruyucu bir denetim organı olmaktan çıkarılarak, siyasal iktidarın uygulamalarının tevsik makamına dönüştürülmekte, bu şekliyle de Anayasa’mızın 2’nci maddesinde ifadesi bulunan hukuk devleti ilkesinden hızla uzaklaşılmaktadır.

Anayasa’mızın başlangıç kısmında ifadesi bulunan kuvvetler ayrılığı ilkesi ağır bir şekilde zedelenmekte, ortadan kaldırılmaktadır ve yine bu tür düzenlemelerle demokrasinin temeli olan çoğulculuk anlayışı, yerini, tek kişinin hegemonyasına, tek kişinin diktatörlüğüne doğru giden totaliter bir rejime ve anlayışa bırakmaktadır. Değerli arkadaşlar, böyle bir anlayış ve bu anlayışı mutlaklaştırmaya yönelik düzenlemeler, demokratik devlet yapılanmasında hiçbir şekilde kabul edilemez, meşru görülemez, demokratik düzenle hiçbir şekilde bağdaşamaz.

Değerli milletvekilleri, önerge konusu olan 18’inci maddeye baktığımızda ise, tasarının 18’inci ve 19’uncu maddelerinde, disiplin suçu oluşturacak eylemler arasında fark bulunması açık bir çelişki olarak karşımıza çıkmaktadır. 18’inci maddede disiplin soruşturması gerektiren eylemler “Yargıçlık mesleğinin vakar ve şerefiyle bağdaşmayan, hizmetin aksamasına neden olan hâl ve hareketler.” olarak belirtilmişken tasarının 19’uncu maddesinde buna ek eylemler sayılmıştır. Dolayısıyla, tasarının 18’inci ve 19’uncu maddeleri arasında açık çelişki söz konusudur. Bu nedenle tasarıya ve madde düzenlemesine karşıyız.

Önergemizin kabulünü diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Köktürk.

Diğer önerge üzerinde Ufuk Uras, İstanbul Milletvekili.

Buyurun.

MEHMET UFUK URAS (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli vekiller; teknik bir konu ama daha adil bir uygulama olacağı varsayımıyla bu değişiklik önergesini verdik. Bu hafta, hafta sonu ve pazartesi günü “nevruz” bayramıydı; bu, hepimizin ortak bayramı. Görülüyor ki, bayramlarda, ortak günlerde, baş başa verip sorunlarımızla başa çıkmamız açısından bugünler bir önemli vesile. Genel olarak Türkiye'nin bütününe baktığımızda, nevruzun, çok, barış içerisinde, ortak bir duygudaşlıkla kutlandığını görüyoruz ve istiyoruz ki, ne gaz bombaları olsun ne su sıkılsın ne itiş kakış olsun. Ama münferit vakalar bir yana, Türkiye genelinde toplumumuzun ortak özlemi bir an önce barışın sağlanması, eşit koşullarda bir arada yaşama konusunun adımlarının atılmasıdır.

Ben de İstanbul “nevroz”unda 100 binlerce insanın katıldığı bir zeminde yaptığım konuşmada başta şehit anaları olmak üzere Cumartesi Anneleri, Barış Anneleri bir mutabakatla adım adım Türkiye’de demokrasinin, özgürlüklerin ve barışın tesis edileceğinin altını çizdik. Hiçbir şekilde dayatmayla, fiilî durumlarla adım atmak mümkün değil. Dolayısıyla, Mecliste de Anayasa değişikliği dâhil olmak üzere her konuda mutabakatın sağlanması, bir oydaşmanın sağlanması çok önemli. Bu konuda basına da çok önemli görevler düşüyor yani yangına körükle gitmek değil, şoven milliyetçi duyguları körüklemek değil, ortak paydaların altını çizmek çok önemli.

Geçenlerde benim de başıma geldi, Sayın eski Adalet Bakanımızla iki buçuk ay önce yapmış olduğum bir görüşme sanki iki gün önceki bir görüşme gibi yansıtıldı. Şahsa dayalı ceza uygulamasına MHP Grubu dâhil hemen herkes karşıyken bu konuda ne düşündüğünü sorduğumda siyaseten ve hukuken uygun görmediklerini ifade etmişlerdi ama sonra aslı astarı olmayan, tamamıyla asparagas üzerinden bir habercilik anlayışı kabul edilebilir değil. Biz, basın-yayın okullarında ilgili şahıslara başvurulmadan haber yapılmaması gerektiği gibi etik ilkeleri kendi öğrencilerimize anlatıyoruz. Bu Meclise geldiğimde mal bildiriminin boş bir kâğıt olduğunu ifade etmiştim. Ne araziler ne mallar vesaire bir sürü şey çıktı. Basınımızın bu konuda özeni çok önemli, hele ki konu barış olduğunda, demokrasi olduğunda çok daha önemli. Barışın sağlanması, kardeş kanının akmasının ortadan kaldırılması hepimizin ortak özen göstermesi gereken kamusal bir görev olarak önümüzde duruyor.

Şimdi, Anayasa Mahkemesine, hatırlarsanız, Anayasa Mahkemesiyle ilgili değişiklik bir partimiz tarafından götürüldüğünde yani “Yargı ele geçiriliyor.” gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi bunu reddetti. Bizim, aslında, 12 Eylül rejiminin kazanımlarını cumhuriyetin kazanımı gibi takdim etme ve yargı kurumlarına kale gibi bakma alışkanlığından vazgeçmemiz gerekiyor. Ne tutum almış olursak olalım geçmişte, bugün yeni bir Anayasa’nın inşa edilmesinde mutabakat sağlamamız çok önemli. Mesela, BDP, herhangi bir etnik aidiyete göndermek yapmaksızın bir yurttaş Anayasası’nın gerçekleşmesi konusunda son derece pozitif katkılar ileri sürüyor. Yurttaş merkezli bir Anayasa konusunda adım adım tutum almamız son derece önemli.

Siyasetin kara kutusunu açtığımızda -uçaklar düştüğünde nasıl açılıyorsa- aslında sadece bağnazlık çıkıyor, sofuluk çıkıyor, fikrî taassup çıkıyor, kendi görüşünü başkasına dayatma çıkıyor. Buna hiçbir şekilde tevessül etmemeliyiz.

Cizvit papazlarının en büyük sloganı “Amacın yüceliği her türlü aracı meşru kılar.” anlayışıdır. Yani amacımız ne kadar meşru olursa olsun eğer ona uygun araçları Mecliste bir mutabakatla sağlamıyorsak amacımızın ulvi olması sonucu değiştirmiyor. O yüzden, başka görüşlere açık olmamız, yaşamımızda keşfedilecek bir şey kalmamışsa taşlaşmış olduğumuzu unutmamamız gerekiyor. Birbirimize karşı ön yargılı olmamalıyız, ön yargının yargıların en kötüsü olduğunu bilmeliyiz ve ataletin her zaman hamaset ürettiğini unutmamalıyız.

O yüzden, bu yeni Anayasa meselesinde alacağımız tutum turnusol kâğıdıdır. Akıllı insan, yanlış yapmayan insan değil, yanlışlarını düzelten insandır. Bizim de buna uygun davranmamız gerekiyor.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Karar yeter sayısı istemiştik.

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, kusura bakmayın ben duymadım. Bundan sonrakinde…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Peki, arayalım Sayın Hamzaçebi.

Kabul etmeyenler…

Katip üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla oylama yapacağız.

iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır ve önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

                          Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 18. Maddesinin 2 numaralı fıkrasındaki yer alan “geçmiş ise” ibarelerinin “geçmiş olması halinde” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                           Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu ibare konuyu daha iyi ifade etmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

19’uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 19. Maddesinin 2 numaralı fıkrasındaki “şarttır” kelimesinin “aranır” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Faruk Bal                               Behiç Çelik                           Mustafa Kalaycı

                Konya                                     Mersin                                      Konya

            Akif Akkuş                         Nevzat Korkmaz                       Mehmet Şandır     

               Mersin                                    Isparta                                      Mersin           

                                                              Alim Işık

                                                              Kütahya

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge de aynı mahiyettedir. Şimdi bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 19. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “hizmetin aksamasına yol açan hal ve” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

               İsa Gök                                 Nur Serter                                 Atilla Kart

                Mersin                                   İstanbul                                      Konya

                                                        R. Kerim Özkan

                                                                Burdur

Diğer önerge imza sahipleri:

              Hasip Kaplan                       Ufuk Uras                            Osman Özçelik

                    Şırnak                               İstanbul                                       Siirt

                                      Sırrı Sakık                       M. Nezir Karabaş

                                           Muş                                     Bitlis

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Nur Serter, İstanbul Milletvekili.

Buyurun.

FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 696 sıra sayılı yasanın 19’uncu maddesinin (1)’inci fıkrasıyla ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

19’uncu maddenin (1)’inci fıkrasında yer alan “hizmetin aksamasına yol açan hâl” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını teklif ediyoruz. Çünkü bu ibarenin belirsizlik içerdiğini ve uygulamada sorunlara ve aksamalara yol açacağını düşünüyoruz. Hiç kuşkusuz, bir kanun metninde yer alan bir ibarenin yanlış uygulanması yargı kurumlarına olan güvenin sarsılması açısından büyük önem taşımaktadır. Yargı kurumlarının güvenirliği, bağımsızlığı ve tarafsızlığı demokrasi ve hukuk devleti bakımından büyük önem taşır. Taraflı ve bağımlı bir yargı demokrasinin önündeki en büyük engeli oluşturur. Aslında yargı bağımsızlığı, hiç kuşkusuz, demokrasiyle totaliter rejimler arasındaki en temel ayraçtır. Bir rejimin demokratik mi yoksa totaliter bir rejim mi olduğunu anlayabilmeniz için önce o ülkedeki yargıya bakarsınız, eğer yargı bağımlı bir yargıysa, yandaş bir yargıysa, taraflı bir yargıysa o ülkede demokrasiden söz etmek kesinlikle mümkün değildir.

AKP, iktidar olduğundan bu yana, kendinden farklı görüş oluşturan, kendisine muhalif görüşler oluşturan bütün kurumları etkisiz hâle getirecek bir proje başlatmıştır. Bu proje içerisinde, hiç kuşkusuz, hedef tahtasına oturtulan kurumlardan birisi de yargıdır ama AKP işe yargıyla başlamadı. AKP işe önce YÖK ve üniversitelerle başladı. Önce kendi YÖK’ünü, kendi rektörlerini, kendi yandaş rektörlerini oluşturdu ve bu rektörler aracılığıyla, bu YÖK aracılığıyla da, hiç kuşkusuz, üniversiteleri susturdu. O kadar susturdu ki, Türkiye'nin üniversitelerindeki hukuk fakültelerinin hiçbirisinden bu ülkede referandum yapılırken tek bir aykırı ses yükselemedi. Çünkü yaratılan korku imparatorluğu, dinlenen telefonlar, içeri atılan rektörler ve üniversite öğretim üyelerinin baskısıyla referandumdan kendi yandaş üniversiteleri aracılığıyla ses çıkartmamayı başlattı. Ardından, sıra sivil toplum kuruluşlarına geldi. AKP, sivil toplum örgütleri içerisinde “Atatürk” diyen, “çağdaşlık” diyen, “demokrasi” diyen bütün sivil toplum örgütlerini ya genel merkezlerine baskınlar düzenleyerek ya bu kurumların başkanlarını içeri atarak susturmayı başardı, sonra sıra medyaya geldi.

MEHMET OCAKDEN (Bursa) – İkna odalarınızdan bahsedin!

BAŞKAN – Sayın Ocakden…

FATMA NUR SERTER (Devamla) – Hiç kuşkusuz medya, içeri atılan özgür kalemleri susturarak, bu gözdağından en büyük payı aldı.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Hangi suçtan içeride?

BAŞKAN – Sayın Milletvekili, lütfen müdahil olmayınız.

FATMA NUR SERTER (Devamla) -  Şimdi zincirin son halkasına sıra gelmiştir, şimdi sıra yargıdadır. HSYK, Yargıtay ve Danıştaydan sonra zincirin son halkası olan Anayasa Mahkemesi de bugün işte o gözdağından payını alacak, işte AKP’nin yandaşı bir kurum hâline dönüştürülecektir. Böylece proje tamamlanmıştır. Proje, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AKP projesidir. Proje, Türkiye’de kendi yapay demokrasisini AKP’nin yaratma projesidir ama bu proje 12 Haziranda gerekli cevabı sandıkta alacaktır.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Millet projesidir, millet!

FATMA NUR SERTER (Devamla) - Türkiye “demokrasi” diyecektir, “bağımsız yargı” diyecektir, “özgürlük” diyecektir ve bu Meclis bundan sonra özgürlük ve demokrasinin gerçek sahibi olacaktır.

Hepinize saygılar sunuyorum.  (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Serter.

Önerge üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.

Buyurun Sayın Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Değerli milletvekilleri, bu maddeyi biraz dikkatinize sunmak istiyorum. Bir hukukçu olarak ben anlamadım, eğer sizden anlayan varsa lütfen bana anlatsın, ben de ikna olayım.

Şimdi bu maddede “Anayasa Mahkemesinin bir üyesi veya başkanı, özel görev almaları, yemine aykırı davranmaları ve üyeliğin vakar ve şerefiyle bağdaşmayan bir iş yaparlarsa…” diyor. “…hizmetin aksamasına yol açan hâl ve hareketlerinin sabit görülmesi hâlinde…” Yani Anayasa Mahkemesi yargıcının yargı görevini yapmasını aksatacak bir hâl doğurursa. Bakın, size o hâli doğurmayacak suçları sayacağım: Bir, kumar oynarsa bu hâl doğmaz, yolsuzluk yaparsa doğmaz, rüşvet alırsa doğmaz, hatta toplu seks yaparsa, yakalansa bile doğmaz, hizmetin aksamasını engellemez. Bakın, çok açık söylüyorum: O kadar yanlış, o kadar çarpık, o kadar denetimsiz, o kadar ölçüsüz düzenleme olmaz.

Bakın, ihale alsa hizmetini aksatmaz, rüşvet alsa, yüzde 10 komisyon alsa yine hizmetini aksatmaz. Hatta ve hatta, bir şey söyleyeyim, yüz tane daha suç sayabiliriz. Bu yüz tane suç da görevle de ilgili değil, yeminlerle ilgili değil. Hatta ve hatta şeref ve vakarla da ayrı bir konuda ölçümlemeye alırsanız hizmeti aksatmaz. Şimdi, siz bütün bunların hâlâ bu görevin, en yüksek mahkemenin üyeliğinin devamı için kalmasını ister misiniz? Şimdi soruyorum size, soruyorum. Yani şimdi benim saydıklarım bu, benim anladığım bu, eğer ben bunu farklı anlıyorsam, Sayın Bakan da hukukçudur, çıksın burada anlatsın. Eğer burada benim söylediklerimin tersi bir şey varsa, Sayın Kuzu da Anayasa Komisyonu Başkanıdır…

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Söyleriz söyleriz, Sayın Başkan izin verirse söyleriz.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bunun söylemesi ne… Yemin içti, görevi dışında suç işledi…

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Sayın Kaplan, gelmiyor göreve, ne yapacaksınız?

HASİP KAPLAN (Devamla) – …yüz kızartıcı suç işledi, ahlaki yönden ağır bir suç işledi, rüşvet işledi, yolsuzluk işledi, ihaleye karıştı, bir siyasiyle iş birliği yaptı, bir çeteyle iş birliği yaptı, bir organizasyonla yaptı. E, bu onun hizmetini aksatmaz ki, yine gidecek sabah Anayasa Mahkemesindeki odasında oturacak, yine gidecek toplantılara katılacak, yine karar yazacak, yine verecek. Böyle bir mantık, bir anlayış olabilir mi arkadaşlar? Bunun izahı… Hani, kanun lastiktir anlarız, anlatılır vatandaş böyle bilir kanun lastiktir istediği gibi uzar da, ya bu kadar da uzatılmaz, yapmayın, etmeyin. Bu kauçuklar son model, yeni mi çıktı? Yasa kauçuktan öte bir şey ya! PVC sanayisinde devrim yaratıyorsunuz. PVC sanayisinde bile böyle bir lastiğin hammaddesi daha dünyada yaratılmadı yani. Etmeyin, eylemeyin, kimi koruyorsunuz? Bir tek faşist devletlerde Mussolini zamanında korporasyon sisteminde piramit örgütlenmede, tepe örgütlenmede merkezi korumak için, darbecileri korumak için, cuntacıları korumak için, birilerini korumak için özel yasalar çıkarılır. Ya, yargıçların buna ihtiyacı var mı Allah aşkına? Bir hukuk devletinde, bir demokraside yargıçların buna ihtiyacı var mı? Eğer bir yargıç zaten o sıfatına aykırı bir durumla karşı karşıyaysa o yargıç orada nasıl durur? Türkiye’de, bana söyler misiniz, bu suçları işleyecek bir yargıç Anayasa Mahkemesinde nasıl durur? Eğer duramıyorsa, buna iğne ucu kadar tereddüt yaratacak bu düzenlemeyi lütfen düzeltin, lütfen düzeltin. Yanlış yapmaktan vazgeçin. Kimse kimseyi korumasın. Herkes yargının önünde açık olsun. Başbakan da yargının önünde açık olsun, Anayasa Mahkemesi yargıcı da yargının önünde açık olsun, milletvekili de açık olsun, herkes açık olsun. Ama önce yargının en tepesinden başlayacaksınız. Onun için, Sayın Bakan, Sayın Komisyon Başkanı, bu benim söylediklerimin aksini iddia ediyorsanız sizi ispata davet ediyorum, buyurun.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Yerine getireceğim Sayın Hamzaçebi.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım ancak bir yoklama talebi vardır, yerine getireceğim.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Gök, Sayın Köktürk, Sayın Köse, Sayın Oksal, Sayın Yazar, Sayın Serter, Sayın Öztürk, Sayın Pazarcı, Sayın Susam, Sayın Özer, Sayın Aydoğan, Sayın Güvel, Sayın Genç, Sayın Günday, Sayın Ersin, Sayın Baytok, Sayın Arıtman, Sayın Hacaloğlu ve Sayın Anadol.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usülleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696) (Devam)

BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Aynı mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 19. Maddesinin 2 numaralı fıkrasındaki “şarttır” kelimesinin “aranır” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                  Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Sayın Başkanım, bu önergeyi takdire bırakıyoruz.

Yalnız, Sayın Kaplan’ın deminki konuşmasında, verdiği önergeyle konuşması arasında hiç ilgi ve alaka yok. “Hizmetin aksamasına yol açan hâl” diyor, disiplinle alakalı bir konudur, diyelim devam etmemesi… Yoksa efendim, rüşvettir, hırsızlıktır bilmem bunlar zaten suçtur yasada. O açıdan, bu kadar ithamı hak etmedik. Bunu açıklamak istedim.

Önergeyi takdire sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Soruşturma on yıl sürdü, o zaman yargıç da on yıl görev yapsın!

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu ibare konuyu daha iyi ifade etmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 20’nci madde üzerinde iki önerge aynı mahiyettedir. Şimdi bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 20. maddenin 1. fıkrasında yer alan “idari” ibaresinin “yönetsel” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                 İsa Gök                              Atilla Kart                           R. Kerim Özkan

                  Mersin                                  Konya                                      Burdur

                                                     Mehmet Ali Susam

                                                                İzmir

Diğer önergenin imza sahipleri:

                Hasip Kaplan                         Ufuk Uras                        Osman Özçelik

                      Şırnak                                  İstanbul                                   Siirt

                                        Sırrı Sakık                          M. Nezir Karabaş

                                            Muş                                        Bitlis

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Ali Susam, İzmir Milletvekili.

Buyurun Sayın Susam.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 20’nci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Parlamentonun seçim kararı aldığı ve yavaş yavaş seçime gideceği bugünlerde çok önemli bir kanunu tartışıyoruz. Referandumla ilgili gündem maddelerini konuşurken Türkiye’de dikkati çektiğimiz bir konu vardı, yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını, adil yargının oluşmasını herkesin yürekten arzu etmesi gerektiğini söylemiştik ve referanduma giderken yargı üzerinde iktidarın, özellikle yürütme organının etkin hâle geleceğini söyleyip uyarılarımızı yapmıştık. Sizlerse o zaman demiştiniz ki: “Biz, ileri demokrasiyi getireceğiz, yargının bağımsızlığını sağlayacağız.” ve buna ilişkin topluma ciddi şekilde vaatler vermiştiniz. Bugün yaklaşık yüz doksan gün geçti, sizin verdiğiniz vaatlerle Türkiye’nin gerçek tablosunu karşılaştırdığımız zaman ortaya çıkan tablo sizin vaatlerinizin ileri demokrasi değil, tamamen bizim uyardığımız gibi, yargının ele geçirilmesi, yürütmenin yargı üzerinde egemenliğinin oluşturulması şeklinde maalesef tezahür etmiştir. Bugün de bu kanunda da bir kez daha görüyoruz ki bu bir düzenlemeyle kalıcı hâle getirilmeye çalışılmaktadır.

Değerli arkadaşlar, bir şeyin altını çizeyim, Türkiye’de hepimiz ileri demokrasinin oluşmasını çok arzu ederiz. Değerli arkadaşlar, eğer Sayın Meclis Başkanı da uyarır, kendi aranızdaki konuşmaları keser, bana üç dakika konuşma hakkını tanırsanız bir şeyin altını çizmek istiyorum. Az önce bir konuşmacı bayan arkadaşımız çıktı. Bayan arkadaşımızın konuşması sırasında kendi fikirlerini belirtirken ona iktidar sıralarından, özellikle de milletvekili arkadaşlarımızın davranışlarını oturduğum yerden izlerken hiç hoş karşılamadım. İnşallah, arzu ediyorum ki...

MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Biz de zulümleri hiç hoş karşılamamıştık.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – İnşallah, arzu ediyorum ki bu Meclis yeni dönemde daha çok kadın ağırlıklı...

MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Zulmü hiç hoş karşılamamıştık.

BAŞKAN – Sayın Ocakden...

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) - Bir hanımefendiye, kadın ağırlıklı bir Meclis olarak gerekli ilgiyi, dikkati ve saygıyı göstererek, bu kürsüdeki konuşmacılara gerekli ilgiyi gösterir.

MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Milletçe baskılardan hiç hoşlanmamıştık.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bir konunun altını daha çizmek istiyorum. Bu iktidar her şeyi kendisine yontmayı çok iyi biliyor. İşte son bir konu, esnaf kefalet kooperatifleri kredilerinin yeniden yapılandırılarak sanki Hükûmetin yaptığı bir uygulamaymış gibi bu Mecliste ve kamuoyunda yansıtılması gerçekleştirildi. Kredi kooperatiflerinin yapmış olduğu uygulama, kooperatiflerin kendi kârlarından ve kendi uygulamaları noktasında almış olduğu bir karardır. Bu, Hükûmetin bir kararı olsaydı, bundan iki ay önce yaptığımız torba yasa içerisinde konulurdu, yapılırdı. Ama sanki Hükûmet yapmış gibi ve içeriği farklı lanse edilerek, burada esnafa bir yeniden yapılandırmayla, Hükûmetin kıyağı gibi sunulmaya çalışılması da bu kamuoyunu aldatmaya yönelik çok yanlış bir duygudur.

Bu anlamıyla, zamanım yetmiyor ama şunu söyleyeyim, bir dahaki konuşmalarımda bunun altını çizeceğim ve ne olduğunu bir kez daha söyleyeceğim, hep beraber şunu yapmalıyız: Bu ülkede demokrasiyi istiyorsak muhalefete tahammül edeceğiz, bu ülkede demokrasiyi istiyorsak herkesin özgürce fikirlerini söylemesine tahammül edeceğiz. Seçimle elde ettiğiniz çoğunluğun bu ülkenin demokrasisinde size istediğinizi yapma hakkını vermediğini, yasaların her şeyin üstünde olduğunun kabul edilmesi gerektiğini sizler de öğreneceksiniz inşallah.

Bu duygularla, sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Susam.

Önerge üzerinde söz isteyen Ufuk Uras, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Uras.

MEHMET UFUK URAS (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli vekiller; aslında burada konuştuğumuz bütün konular, siyasette kararı alanlarla kararı uygulayanlar arasındaki açı farkının yasal ve anayasal düzeyde nasıl azaltılacağı konusu.

Geçenlerde Yeşiller Partisi Milletvekili Helene Flautre’la Kuzguncuk’taki Bizans Bostanı’na gittim, ta Bizans’tan kalan bir bostan. Okul açmaya çalışıyor bizim Vakıflar Müdürlüğü. Binlerce Kuzguncuklu altına imza altmış “Deprem olursa soluk alacağımız tek alan odur.” diye. İşte size bir örnek: Söz, yetki, karar yurttaşta olacak mı, olmayacak mı? Bilincin en temel özelliği insanın kendi kendini algılaması. Kendi kendimizi, kendi durumumuzu, demokrasi karşısında verdiğimiz sınavı algılayamıyorsak zor bir durum.

Biliyorsunuz, Temel 10’uncu kattan düşmüş, yere çakılmış. “Ne oldu, bir şey oldu mu?” diye gelip sormuşlar, “Vallahi bilmiyorum, ben daha yeni geldim.” demiş. Yani birçok arkadaşımız da sanki, hakikaten, bu memleketin gerçeğiyle yepyeni karşılaşıyor gibi gözüküyor.

Unutmayalım ki iktidar sahipleri de aslında kullandıkları iktidara tabidirler. Bu iktidar geleneğinin değiştirilmesi ve dönüştürülmesi bizim asli görevimizdir. Çok sesli bir dünyaya tek sesli bir araçla ulaşılmaz. Onun için politik ahlakta araçlarla amaçların uygun olması önemlidir.

Şöyle bir tarihimize baktığımızda, ta Osmanlıda 1870’lere kadar tüzel kişiliğin olmadığını görüyoruz. Tüzel kişilikler üzerinden siyaset yapmak kolay bir iş değildir. “Kadınlar yeterince yer almıyor.” dedi bir arkadaşımız. Bir sınav sorusu sorayım, “Kadınlar halk fırkası kurmak istediklerinde acaba izin kimden ve hangi gerekçeyle çıkmamıştı?” sorusunun yanıtına bir bakalım isterseniz.

İkinci sınav sorusunu sorayım: “Bir devlet büyüğü diyor ki: ‘Padişah düşmanımızdır. Aman kimse duymasın, millet de düşmanımızdır.’ Bu hangi mantıkla söylenmiş bir yaklaşımdır?” ikinci sınav sorusu.

Üçüncü sınav sorusuna kopya vereyim. Sayın Soyak “Atatürk’ten Hatıralar”da sayfa 436’da… “Mustafa Kemalpaşa’nın ‘Seçimde hangi fırka kazanacak?’ sorusuna ‘Bizim fırka.’ diyor etrafındakiler, o da diyor ki: ‘Hayır, efendim, hiç de öyle değil, hangi fırkanın kazandığını ben sana söyleyeyim, kazanan idare fırkasıdır yani jandarmadır, yani nahiye müdürüdür, yani kaymakam ve valilerdir. Bunu böyle bilesiniz.’ diye buyuruyor.”

Şimdi, baktığımızda, iktidarın durumuna da baktığımızda, âdeta bir gelenek aynen devam ediyormuş gibi gözüküyor. Otoriter zihniyetin en temel özelliği siyaseti kutsileştirmesidir. Kimin kutsileştirdiğinin önemi yoktur, siyasetin kutsileştirildiği yerde eleştiri olmaz. O yüzden bir düştüğümüz yerden bir daha düşersek bil ki kabahat bizimdir. Kendi tarihimize baktığımızda, yapılan yanlışları aşarak ancak Türkiye'nin demokrasisini kurumsallaştırırız. Siyasette en tehlikeli şey kendi eleştirdiğin kendi karşıtına benzer hâle gelmektir. O yüzden bir kendiliğindencilik hâlinde, bir teslimiyet hâlinde bu süreci izleyemeyiz. Mutlaka yurttaşların söz, yetki ve karar sahibi olması gerekiyor. Egemenlik kayıtsız şartsız jakobenlerin değil, egemenlik kayıtsız şartsız milletinse Anayasa değişikliği dâhil her değişiklikte pusulamız bu olmalıdır. Derinliği ölçmemiz için illa o kuyulara girmemiz gerekmiyor, tarihten o dersleri çıkarmamız gerekiyor. Zayıflıklarımız asla ve asla bizden daha güçlü olmamalıdır.

Necip Hoca’m burada mı bilmiyorum, Kant’un lafıdır: “Özgürlüğün olmadığı yerde ahlak olmaz.” Ahlakın olmazsa olmaz şartı özgürlüklerin kurumsallaşmasıdır Siyasi Partiler Yasası’nda, Seçim Yasası’nda, Anayasa’da. Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesini ikna edemeyenlerin halkı ikna etmesinin de zaten ne kadar zor olduğunu hayat bize gösterdi. Dolayısıyla, bütün taraflarıyla, yaşadığımız bu süreçten dersler çıkarmalıyız. Toplumun, yurttaşların bizden beklediği demokratik bir anayasa, demokratik bir cumhuriyet konusunda hepimizin iyi bir sınav vermesi gerekmektedir.

Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

21’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, geliş sıralarına göre okutup, aykırılıklarına göre işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 21. maddesine aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                 İsa Gök                             Atilla Kart                          Ali Rıza Öztürk

                  Mersin                                 Konya                                    Mersin

                                                      R. Kerim Özkan

                                                              Burdur

“ğ) Harcamaları onaylamak.

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 S. Sayılı tasarının 21. maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

(h) Dairelerin bireysel başvuru üzerine verilen kararları itiraz sonucu incelemek, karara bağlamak.

              Hasip Kaplan                         Ufuk Uras                          Osman Özçelik

                    Şırnak                                 İstanbul                                     Siirt

                                       Sırrı Sakık                          M. Nezir Karabaş

                                            Muş                                        Bitlis

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 21 inci maddesinin 2 numaralı fıkrasının “g” bendinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                 Faruk Bal                        Nevzat Korkmaz                       Mehmet Şandır

                   Konya                                  Isparta                                      Mersin

                Behiç Çelik                       Mustafa Kalaycı                          Akif Akkuş

                   Mersin                                  Konya                                      Mersin

                                                               Alim Işık

                                                               Kütahya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Akif Akkuş, Mersin Milletvekili.

Buyurun Sayın Akkuş. (MHP sıralarından alkışlar)

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 696 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 21’inci maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyor, yüce Divanı saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yasa teklifinin bu maddesi Anayasa Mahkemesinin Genel Kurulunun oluşumu ve görevlerini belirlemektedir. Genel Kurul 17 üyeden oluşuyor ve en az 12 üye ile toplanıyor. Görevleri olarak da aşağıdaki fıkralar belirtilmektedir:

a) İptal ve itiraz davaları ile Yüce Divan yargılamalarını yapmak.

b) Siyasi partilerle ilgili mali denetim yapmak.

c) İç Tüzük’ü kabul etmek veya değiştirmek.

ç) Başkan ve başkan vekilleri ile Uyuşmazlık Mahkemesi Başkan ve başkan vekillerini seçmek.

d) Bölümler arasında iş bölümü yapmak ve onların iş yükünü düzenlemek.

f) Üyeler hakkında disiplin ve ceza soruşturması açılması ve karara bağlanmasına karar vermek.

Bir de (g) maddesinde “İtirazları incelemek.” olarak belirtilmektedir.

Görüldüğü gibi Anayasa Mahkemesinin görev yükü oldukça fazla olduğu gibi son derece de büyük sorumluluk isteyen işlerden meydana gelmektedir. Bu yüzden bu Mahkemenin kuruluşunu düzenleyen yasaların bir grubun hazırlayarak dikte ettirmeye çalıştığı düzenlemelerle oldubittiye getirilmemesi gerekirdi. Maalesef Anayasa Mahkemesi kurulması yasa tasarısında da bir acelecilik dikkati çekmektedir.

Genel Kurulun yetkilerini belirleyen bu maddenin (d) ve (e) fıkraları ile Başkanın görev ve yetkilerini belirleyen 13’üncü maddenin (f) fıkrası çelişmektedir yani bir Anayasa Mahkemesi kuruluşu hazırlanıyor, iki farklı yerdeki maddenin fıkraları arasında önemli derecede bir çelişki oluyor. Ayrıca, ilgili maddenin 2’nci fıkrasının (g) bendinin ne olduğu açık değildir. “İtirazları incelemek.” ibaresinden hangi itirazları inceleyeceği belli değildir. Bütün bunlar yasanın acelecilikle ortaya konulduğunu ve Genel Kurula getirildiğini göstermektedir. Bu yüzden bu yasa tasarısının tümüyle yeniden ele alınması ve ilgili komisyona havale edilmesi uygun olur kanaatindeyim. Çünkü, sadece bu iki maddenin karşılaştırılmasında görmüyoruz bu aksamaları, eksiklikleri, birçok yerinde bu aksama ve eksiklikler bulunmaktadır. Bu yüzden yeniden değerlendirilmesinde fayda vardır diye belirtiyorum.

Değerli milletvekilleri, ilgili komisyon başkanı ve bakanlar gerek yargının işleyişi ve gerekse emniyet güçlerinin çalışmasına herhangi bir etkilerinin olmadığı konusunda fikirlerini sık sık beyan etmektedirler. Ancak, özellikle yargının son zamanlarda ihbar mektuplarına dayanarak ifadesine başvurulması gereken ancak AKP’li olmayan mahallî yöneticilere davranışları eskiden olduğundan farklıdır. O zaman demek ki, yönetimle bunun bir ilintisi bulunmaktadır. Bu bakımdan, ne kadar inkâr etsek de, bu ilintiyi ortadan kaldırmak mümkün değildir. Yöneticilerin onur ve gururlarını rencide etmeye yönelik birtakım hareketler yapılmaktadır.

Bunlardan bir tanesi 18/3/2011 günü Gülnar Cumhuriyet Savcılığınca oluşturulmuştur. Bu da belediye başkanının araç alımıyla ilgili bir usulsüzlük yapıldığını iddia eden bir ihbar mektubu geliyor ve bu belediye başkanını savcı bey makamına davet edip ifadesini alabilirdi ama onu yapmıyor. Bir grup polisi belediyeye gönderiyor ve belediye başkanı âdeta derdest edilerek adliyeye götürülüyor. Dolayısıyla, savcının bu tutumunun HSYK’nın siyasallaşmasına güvenmesinin bir sonucu olduğu kanaati hâkim.

Kürsüye çıktığınızda bireysel hak ve özgürlükleri savunuyorsunuz ancak bu hakkı siyasi rakiplerinize vermekten veya tanımaktan imtina ediyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akkuş.

AKİF AKKUŞ (Devamla) – Sözlerime burada son veriyorum. Yüce Divanı saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 S. Sayılı tasarının 21. maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

(h) Dairelerin bireysel başvuru üzerine verilen kararları itiraz sonucu incelemek, karara bağlamak.

                                               Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.

Buyurun Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Değerli milletvekilleri, şu görüştüğümüz tasarı Anayasa Mahkemesinin yargılama usulleri değil mi? İsmi bu.

Şimdi, niye bunu söyledim? Yargılama usulünü belirler. Ama bireysel başvurularla ilgili Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun “İtirazları incelemek” diye sadece genel bir kavram başlığı var. Burada “Bireysel başvuruları da inceler.” diye özel bir hüküm konulmamış yani “Bireysel başvurular incelenir.” diye konulmamış, “İtirazlar incelenir.”

Baktık, 45’inci maddeden 50’nci maddeye kadar bireysel başvurular yazılmış ama bu bireysel başvuruların son maddesinde -50’nci madde- “…İçtüzükle düzenlenir.” diyor, “İçtüzük” arkadaşlar. Şimdi, İçtüzük olunca iki ayrı usul oluyor burada. Bunlardan birincisi, iç tüzük. Uluslararası yargıda, ulusal üstü yargıda, ad hoc mahkemelerde, Bosna-Hersek ad hoc mahkemesinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde, Uluslararası Ceza Mahkemesinde, Lahey Adalet Divanında bir tek usul vardır arkadaşlar ve o usul iç tüzükle belirlenir. Öyle, buradaki gibi bir yargılama usulü ayrı, bir de o usulün içine usul konmaz. Böyle bir yasal düzenleme, böyle bir sistematik yok. Her şeyi kendimize benzetiyoruz, her şeyi eğri büğrü yapıyoruz, her şeyi yanlış yapıyoruz arkadaşlar.

Şimdi, burada bireysel başvurunun ne için yapılacağı belli değil. Deniliyor ki: “Bireysel başvuruyu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uygun olarak Anayasa Mahkemesi yapar.” Peki, taraf olduğumuz Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, diğer sözleşmeler… Birleşmiş Milletler Evrensel Haklar Sözleşmesi’nden tutun da bütün sözleşmeler, evrensel olan sözleşmelerin yanında bölgesel sözleşmeler, bu Meclisten geçen bütün sözleşmeler bu kapsam içinde değil mi? İçinde. Peki, siz bunu İçtüzük’ten ayrı belirleyeceğinize göre, niye 45’ten 50’ye kadar bunu koydunuz?

Bir şey daha soracağım. Hangi uluslararası mahkemede insan hakları, temel hak ve özgürlükler için başvuranlardan harç alınıyor? Bu harcı haraca bağlamayı bir tek sizin mantığınızda görüyoruz. Bana bir tane örnek verin, deyin ki “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvururken harç alınıyor.” Deyin ki “Başka bir yerde alınıyor.”

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Almanya…

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bir de diyorsunuz ki “Davayı kaybedenden yargılama gideri alacağız.” Ne demek istiyorsunuz? Adli yardımı nerede bunun? Niye koymuyorsunuz? Niye açık değil her şey? Yani şimdi, burada, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde, dokuz yıllık İktidarınız döneminde Türkiye ihlallerde 1’inciliğe terfi etti sayenizde. Adil yargılamadan, düşünce özgürlüğünden, parti kapatmadan, yaşam hakkının ihlalinden, ayrımcılıktan, mülkiyet hakkının ihlalinden, kişilik haklarının ihlalinden, gizli dinlemeden, bunların hepsinde rekoru kırdınız Türkiye’de. Dokuz yıl içinde 1’inci olduğunuz tek ihlal, tek konu bu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde mahkûmiyet 1’incisi olmak, 1’inci olduğunuz bu.

Şimdi, bunu adam gibi yapmak lazım, hukuk gibi yapmak lazım, bunu insanlar için yapmak lazım. Bunun uluslararası örnekleri var. İç tüzük ayrı, yargılama usulü ayrı olmaz arkadaşlar, usul içinde usul olmaz. Yani gerçekten buna isyan ediyorum, burada otuz yıl çalışmış bir hukukçu olarak buna isyan ediyorum. Başından koyun, ya “İç tüzük ayrı konulur, bireysel başvuru için ayrı bir iç tüzük konulur.” diye hüküm koyun, ayrı bir şey olsun, bütün ve bu bütünlüğü sağlayacak bir düzenleme yapın ya da bu usulün içine yedirin, tek olsun, tek. Böyle ekleme, yamalı yasa, usul, düzenleme yaparsanız ayağınıza dolanır ve tekrar buraya gelir. Kısmet olur da seçilecek arkadaşlar gelirse aynı şeyi burada tekrar tartışacağımızı söylemek istiyorum.

Saygılarımla. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler…  Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 21. maddesine aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

R. Kerim Özkan (Burdur) ve arkadaşları

“ğ) Harcamaları onaylamak.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İsa Gök, Mersin Milletvekili.

Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

21’inci maddenin birkaç sorunu var aslında, bu sorun yargılama sırasında belki çözümlenebilecek. (1)’inci fıkrasında “Genel Kurul, Başkanın veya belirleyeceği başkanvekilinin başkanlığında en az oniki üye ile toplanır.” diyor. Başkan dâhil mi 12, Başkan hariç mi?

Tanım kısmına bakıyoruz, madde 2’ye bakıyoruz: “Üye: Başkan ve başkanvekilleri de dâhil tüm üyeleri,” diyor. O zaman buradaki 12 sayısı Başkan artı 11 klasik üye, 12 oluyor. 12 dediğinizde, bir istikrarsızlık durumunda, 6-6 kalındığında, bu sefer Başkan oyunu çift oy sayıyorsunuz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Pata oluyor o zaman, pata!

İSA GÖK (Devamla) – Pata yani Hasip’in dediğiyle. E, bunu yapacağınıza…

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – 12 nereden çıktı, 13. Kafa karıştırma.

İSA GÖK (Devamla) – Şimdi, Burhan Bey… Hayır, şimdi bakın, madde metnini iyi okuyun: “Genel Kurul, Başkanın veya belirleyeceği başkanvekilinin başkanlığında en az oniki üye ile toplanır.”

Üyenin tanımına bakmamız lazım. Tanım maddesi, 2’nci madde (h) fıkrası diyor ki: “Üye: Başkan ve başkanvekilleri de dâhil tüm üyeleri,” O zaman, burayı açıklamanız lazım. 13’e çıkartmanız lazım ki Hasip’in deyimiyle pata olmasın veya o itiraz ettiğimiz Başkanının oyunun çift oy olması gibi adaletsizliğe sebebiyet vermesin; bu, bir.

İkincisi, 12 üye dediniz. Oylamaya veya genel kurula katılmayacak olan 4 veya 5 üye kimlerden oluşacak? Burada önemli olan, genel kurullarda aynı üyelerle, kurul gibi çalışan yerlerde aynı üyelerle yargılamayı götürmek. Bunu turnikeye bindirdiğinizde, farklı üyeler genel kurula katılmadığında, bu sefer kararlarda farklılık arz edecek. Bunu bir kıdem esasına bağlayabilirsiniz yani 12’yi düzeltip 13 diyebilirsiniz. Bunları bir kıdem esasına göre, mutlaka şunlar olması gerekir diyebilirsiniz veya gelemeyenler içerisinde bir kıdem sistemi getirebilirsiniz. Aksi hâlde, genel kurulda mütemadiyen farklı üyeler katılacaklar, kararda istikrarsızlık olacak. Alın size ikinci bir sorun.

Üçüncü bir sorun: Akif Bey bir parça değinmeye çalıştı ama bunu da arz ettim Komisyonda da. Bakın arkadaşlar, (d) ve (e) bentleri doğru 2’nci fıkranın. Ne diyor? “Bölümler arasındaki işbölümünü yapmak, Bölümlerden birinin yıl içinde gelen işleri normal çalışmayla karşılanamayacak şekilde artmış ve Bölümler arasında iş bakımından bir dengesizlik meydana gelmişse takvim yılı başında toplanıp bir kısım işleri diğer Bölüme vermek.” Bir eş güdüm sağlayacak, bölümü toparlayacak, doğru.

(e)’ye geliyorsunuz, 2’nci fıkra (e) bendine geliyorsunuz: “Bölümler arasında meydana gelen işbölümü uyuşmazlıklarını kesin karara bağlamak -olması lazım- fiilî veya hukuki imkânsızlık nedeniyle bir Bölümün görevine giren işe bakamaması hâlinde diğer Bölümü görevlendirmek.” Tamam. Ama bakın, daha önce anlattım size aynı olayı. 13’üncü maddede Başkana tanıdığınız olağanüstü bir yetki var. 13’üncü maddenin 1’inci fıkrasının (f) bendi: “Bölümler ve üyeler arasındaki eşgüdümü sağlamak.” Bölümler arasındaki eş güdümü sağlamak Genel Kurulun işidir.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – O çıktı.

İSA GÖK (Devamla) – Ne zaman çıktı?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Dün önergeyle çıktı.

İSA GÖK (Devamla) – Ne zaman çıktı bu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Dün, dün…

İSA GÖK (Devamla) – Aynen… Önergenize baktım. Bu sorunu…

BAŞKAN – Sayın Gök, lütfen Genel Kurula hitap edin. -

İSA GÖK (Devamla) – Tamam. Konuşuyoruz.

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayın lütfen Sayın Gök.

İSA GÖK (Devamla) – Sonuçta, maddenin Komisyondan geçmiş olması hâlinde dahi usul kanununun bir sürü sorunu var, bir sürü sorun. İtirazlarımızı yaptık, Komisyonda iki ay yaptık itirazları ama hâlâ düzelemedi. Düzelemediği için de bu kanun 2949 sayılı Kanun’a göre ve Mahkemenin önceki usul kanununu uygulayarak yarattığı içtihatların hepsine aykırı, bir sürü sorun yaratacak olan bir kanun oldu.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gök.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

22’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 22. Maddesinin 2 numaralı fıkrasındaki “iş bölümü” ibaresinden sonra gelmek üzere “ile ilgili hususlar” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                 Faruk Bal                        Nevzat Korkmaz                     Mehmet Şandır

                   Konya                                   Isparta                                    Mersin

           Mustafa Kalaycı                       Akif Akkuş                              Alim Işık

                   Konya                                   Mersin                                  Kütahya

                                      Behiç Çelik                               Recep Taner

                                         Mersin                                       Aydın

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 22. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                  İsa Gök                                Atilla Kart                          R. Kerim Özkan

                   Mersin                                    Konya                                    Burdur

                                                         Ali İhsan Köktürk

                                                               Zonguldak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ali İhsan Köktürk, Zonguldak Milletvekili.

Buyurun Sayın Köktürk. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 696 sıra sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usûlleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 22’nci maddesine yönelik önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Anayasa’mızın 148’inci maddesine göre, Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün Anayasa’ya şekil ve esas bakımından uygunluğunu denetleyen, bireysel başvuruları karara bağlayan, Anayasa değişikliklerini ise şekil bakımından inceleyen ve denetleyen bir yüksek mahkemedir. Genel işlevi itibarıyla da anayasa mahkemeleri, demokratik rejimlerde, meclis çoğunluğunun çıkardığı yasaların anayasaya uygunluğunu denetleyerek rejimin anayasal sınırlar çerçevesinde kalmasının temel güvencesidir.

Ancak, değerli arkadaşlar, gelinen noktada, bugün, ülkemiz Anayasa Mahkemesi, anayasa yargısı düşüncesinden tamamen uzaklaştırılmıştır, anayasal rejimin güvencesi olmaktan çıkarılmıştır. Her türlü yasal düzenlemeleri parmak çoğunluğuna dayanarak yapma hakkını kendinde gören siyasal iktidarın, parmak çoğunluğuyla, uzlaşma kültüründen yoksun bir şekilde hareket eden Parlamentonun âdeta onay makamı hâline getirilmiştir. Yine, ülkenin diğer anayasal kurumlarında olduğu gibi, Anayasa Mahkemesi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve yüksek mahkemeler üzerinde siyasal iktidarın hedefleri doğrultusundaki kadrolaşma, bütün ülkenin gözleri önünde, açık açık ve fütursuzca gerçekleştirilmiştir. Yargıyı 1982 Anayasası’ndan daha da geri götüren, siyasal yönetime yargının bağımlılığını artıran, pekiştiren bir proje, küresel dış destekleriyle beraber, büyük bir aldatmacanın arkasına gizlenerek, “ileri demokrasi” söylem ve vaatleriyle yaşama geçirilmiştir.

Değerli milletvekilleri, yine bu tasarıyla Anayasa’yla çerçevesi çizilen bireysel başvuruların sonuçları olabildiğince genişletilerek kesinleşmiş yargı kararlarının iptaline olanak sağlanması, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine dahi verilmemiş bir süper yetkinin Anayasa Mahkemesine tanınıyor olması, Anayasa Mahkemesinin tüm yargı sistemi içerisinde fiilen en üst düzeydeki bir temyiz mahkemesi konumuna getirilmesi ve bütün bunların, üyeleri hukukçu dahi olmayan bir mahkeme kanalıyla gerçekleştiriliyor olması, yargı bağımsızlığı, hukuk devleti ve evrensel yargı düzeni açısından kabul edilebilir düzenlemeler değildir.

Değerli milletvekilleri, -az önce de ifade ettiğimiz gibi- bütün bunlarla ülkemiz, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde hukuk devleti ve demokratik devlet teamüllerinden tamamen hızla uzaklaştırılmaktadır. Adı konulmamış, baskıcı, totaliter bir rejime doğru doludizgin ilerlemektedir. Parasız eğitim talebinde bulunan üniversite öğrencileri, insanca yaşam talebinde bulunarak alanları dolduran emekçiler, gerçekleri halkımıza ulaştırmaya çalışan aydın, dürüst, saygın gazeteciler ve toplumun tüm kesimleri üzerinde hissettirilen ve kurulan baskı düzenini kalıcılaştırmak için siyasal iktidara bağımlı bir yargı düzeni yaratılarak bunları gerçekleştiren iktidar çevreleri ve yandaşları etrafında  kalın bir zırh oluşturulmaya çalışılmaktadır. Ancak bizler halkımızın, laik, demokratik, sosyal hukuk devleti korumasız bırakan böyle bir sürece seyirci kalmayacağına, demokrasimize de, ulus devletimize de, cumhuriyetimize de kararlılıkla sahip çıkacağına yürekten inanıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bundan hiçbir kuşku duymuyoruz.

Değerli arkadaşlar, önergemize baktığımızda ise tasarının 22’nci maddesi metninin son derece özensiz bir şekilde hazırlandığını görüyoruz. Bu nedenle, özensiz hazırlanan maddenin tasarı metninden çıkarılmasına yönelik önergemizin kabulünü diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 22. Maddesinin 2 numaralı fıkrasındaki “iş bölümü” ibaresinden sonra gelmek üzere “ile ilgili hususlar” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Recep Taner (Aydın) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu ibare konuyu daha iyi ifade etmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

23’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 23 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında geçen "üç genel sekreter yardımcısı" ibaresinden sonra gelmek üzere "görevlendirilir." ibaresinin eklenmesi arz ve teklif olunur.

            Bekir Bozdağ                        Yaşar Karayel                          A. Sibel Gönül

                 Yozgat                                   Kayseri                                    Kocaeli

        Hayrettin Çakmak                    Recep Yıldırım                      Abdulkadir Akgül

                  Bursa                                    Sakarya                                     Yozgat

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 23. Maddesinin 4 numaralı fıkrasında geçen "iş bölümü" ibaresinden sonra gelmek üzere "ile ilgili hususlar" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

               Faruk Bal                              Behiç Çelik                          Mustafa Kalaycı

                 Konya                                   Mersin                                     Konya

         Nevzat Korkmaz                    Mehmet Şandır                           Akif Akkuş

                 Isparta                                   Mersin                                     Mersin

                                                              Alim Işık

                                                              Kütahya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 23. maddesinin 2. fıkrasında yer alan "Başkan" ibaresinin "Genel Kurul" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                İsa Gök                                Atilla Kart                           R. Kerim Özkan

                 Mersin                                   Konya                                     Burdur

                                Mehmet Ali Susam                       Kamer Genç

                                           İzmir                                      Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili.

Buyurun Sayın Genç. (CHP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 696 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 23’üncü maddesinde verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Önergemizde Genel Sekreterin Başkan tarafından değil de Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu tarafından atanmasını öneriyoruz çünkü Anayasa Mahkemesi Başkanı, çok, taraflı hareket eden bir başkan, maalesef sicili hiç iyi olmayan bir kişi.

Biliyorsunuz, bu sene değiştirilen Anayasa’da Türkiye Büyük Millet Meclisi bir değişiklik yaptı yargıyla ilgili. Tabii, yirmi altı madde üzerinde değişiklik yapıldı ama -burada AKP’nin hedeflediği- Hâkimler ve Savcılar Kurulu ve Anayasa’nın yapısının değiştirilerek âdeta kendisine bağlı bir kurul hâline getirilmesi için değişiklik getirildi. Şimdi, buna karşı, Cumhuriyet Halk Partisi, bu yapılan değişiklikler cumhuriyetin temel niteliklerini değiştiren hükümler ihtiva ettiği nedeniyle Anayasa Mahkemesine dava açtı. Anayasa değişikliklerinin Anayasa Mahkemesi tarafından hangi koşullar altında inceleneceği belirtilmiş, yalnız şekil bakımından inceleniyor ama Anayasa Mahkemesinin bir içtihadında, eğer Anayasa değişikliği cumhuriyetin temel nitelikleri, yani Anayasa’nın 4’üncü maddesinde belirtilen şeylere teklif edilmeyecek maddeleri içeriyorsa ben o zaman işin içine girerim ve incelerim diyor.

Şimdi, burada Anayasa Mahkemesi maalesef, maalesef Meclisin yetkisini gasbetmiştir. Şimdi, eğer hakikaten, değiştirilen Anayasa’nın bu iki maddesi cumhuriyetin temel niteliklerini değiştirir ve Anayasa’nın 4’üncü maddesine göre teklif edilmeyen maddelerden ise o zaman bu teklif -keenlemyekün- yok hükmünde sayılarak Anayasa Mahkemesince bu iki maddenin incelenmeden iptal edilmesi lazımken, maalesef Anayasa Mahkemesi –özellikle- Başkanının siyasi iktidarla zaman zaman görüşmeleri, kebap yemeleri bilinen bir olayken, burada kendi görevini aşarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi yetkisini de gasbederek orada bunu esastan incelemeye almış, bazı kelimeleri teklif metninden çıkarmış, böyle referanduma sunmuştur.

Yani, Anayasa Mahkemesi, sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen bir metinden birtakım kelimeler çıkarıp veya birtakım kelimeler ilave etme yetkisine sahip midir? Eğer sahipse o zaman Meclise ne gerek var? Maalesef tabii bu, siyasi iktidarın çok hoşuna gittiği için bu konuda en ufak bir laf da söylemediler ve bunu da alkışladılar yani bugünkü AKP İktidarının bir hedefi var: Eğer yapılan herhangi bir olayda AKP’nin menfaati varsa alkışlıyorlar, yoksa en temel, en haklı, en hukuka uygun şeyler de olsa maalesef bunu en sert şekilde tenkit ediyorlar yani getirilen Anayasa değişikliğiyle de bireysel başvurma meselesi Anayasa Mahkemesine, Danıştay ve Yargıtay kararlarında verilen kesin kararlara karşı Anayasa Mahkemesine gitme hakkını tanıdılar yani Danıştay ve Yargıtayı etkisiz hâle getirmek için, bu da mümkün değil. Anayasa’nın 154 ve 155’inci maddeleri Yargıtay ve Danıştay kararlarının kesin ve son olduğunu, bunlara karşı hiçbir merciye gitmeyeceği burada belirtilmesine rağmen, peki yarına Danıştayda verilen veya Yargıtayda verilen bir karar Anayasa Mahkemesine götürüldüğü zaman, Anayasa Mahkemesi bozduğunda, Danıştay “Kardeşim, benim kararım kesindir, bu Anayasa’nın bir hükmüdür, sen benim kararıma karşı Anayasa Mahkemesine gidemezsin. Ey Anayasa Mahkemesi, sen de bunu inceleyemezsin.” dediği zaman ne olur? Yani biraz hukuk bilgisi olan, biraz hukuku okuyan insanların bu gerçeği görmesi lazım. Mademki Anayasa Mahkemesine bireysel başvurma hakkını tanıdınız, Danıştay ve Yargıtay kararlarına karşı Anayasa Mahkemesi gitme yolunu açtınız, o zaman Anayasa’nın 154’üncü maddesi ve 155’inci maddesindeki Danıştay ve Yargıtay kararlarının kesin olduğuna, son merci olduğuna dair hükümleri de değiştirmeniz lazım. En basit bir akıl, mantık bunu ister ama kendilerini Anayasa profesörü zanneden kişiler, işte bu kadar açık, net gerçekleri görmeden Türkiye’yi bir kaosa sürüklemeye çalışıyorlar, Türkiye’de bir kaos yaratmaya çalışıyorlar. Ben anlamıyorum yani nasıl bir uygulama yapılacak? Onu tabii burada soru soruyoruz, sorumuza da cevap vermiyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Verdik.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Vermedin ki.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Verdik ama sen anlamadın.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Kapasite meselesi, Allah vermemiş. Anlamıyorsun, ben ne yapayım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Nerede anlamıyorum? Açıkla işte. Gel bir televizyon programında konuşalım.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Anlama kabiliyetin yok, ben ne yapayım.

BAŞKAN - Lütfen Sayın Başkan… Sayın Başkan, lütfen…

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 23. Maddesinin 4 numaralı fıkrasında geçen "iş bölümü" ibaresinden sonra gelmek üzere "ile ilgili hususlar" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu ibare konuyu daha iyi ifade etmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 23 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında geçen "üç genel sekreter yardımcısı" ibaresinden sonra gelmek üzere "görevlendirilir." ibaresinin eklenmesi arz ve teklif olunur.

Bekir Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Abdulkadir Akgül konuşacak.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Abdulkadir Akgül, Yozgat Milletvekili.

Buyurun Sayın Akgül.

ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, biraz önce buradaki konuşmasında, Mehmet Ali Susam arkadaşımızın konuşmasına biraz daha açıklık getirmek üzere söz almış bulunuyorum.

Mehmet Ali arkadaşımızın söylemiş olduğu husus, dün Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve TESKOMB’un ortaklaşa yapmış olduğu bir basın toplantısında dile getirildi. Bu konu şudur: Bizim daha önce burada yapmış olduğumuz yapılandırmalarda, torba yasa diye adlandırdığımız yapılandırmalarla ilgili bir çalışma üzerine TESKOMB da böyle bir çalışma yapmıştır. Buna göre kredi kullanan esnaf ve sanatkârın ödeyemediği, bankaya olan borçlarını ödemediği takdirde TESKOMB tarafından, kredi kefalet kooperatifleri tarafından ödenmiş bir para vardı. Bu para, aşağı yukarı son on yıl içerisinde 490 milyon Türk lirasına kadar geldi yani eski parayla 490 trilyon lira bir ödenmemiş para var. Bunun da getirmiş olduğu gecikme faizlerinin toplamı 200 milyon liranın üzerinde. TESKOMB Yönetim Kurulu tarafından yapılan çalışmalar neticesinde bu para… Eğer 15 Nisana kadar müracaat edildiği ve iki ay içerisinde üç taksitle ödeme yapıldığı takdirde gecikme faizlerinin tamamı silinecektir. Yani, 10 bin lira kredi kullanmış bir ortağın beş yıl içerisinde toplam faizleriyle birlikte para 90 bin liraya gelmişse iki ay içinde ödemek için müracaat ettiği ve iki ay içinde ödediği takdirde, sadece almış olduğu 10 bin lirayı getirdiği hâlde, diğer 80 bin liranın affı söz konusu.

Tabii, bu niçin dün Sanayi ve Ticaret Bakanlığında yapılan toplantıda dile getirildi? Çünkü, esnaf kefalet kooperatifleri bu işi yalnız başına yapamaz, ön iznin mutlaka Sanayi ve Ticaret Bakanlığından alınması gerekir ve bu izin Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından verilmiştir.

Kaldı ki bugün esnaf kefalet kooperatifleri aracılığıyla kullandırılan kredi miktarı 4 milyar Türk lirasını geçmiştir. Yani, bugüne kadar, aşağı yukarı on yıl içerisinde, 100 bin liradan 4 milyar liraya çıkmıştır bu para ve faiz oranı sadece yüzde 5’tir.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Millet batmış o zaman Sayın Vekilim, ondan kullanıyor, keyfinden değil!

ABDULKADİR AKGÜL (Devamla) – Yani, 100 bin lira para kullanan bir şahsın dört yılın sonunda toplam ödeyeceği para 107 bin liradır. Yedi, sekiz sene önce böyle bir para aldığında ödenecek para 400 bin liranın üzerindeydi, bugün aşağı yukarı bir babanın oğla vermeyeceği kadar miktarda ucuz bir paradır ve bu şekilde kullandırılmıştır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Mehmet Ali Susam arkadaşımızın söylediği doğrudur ancak birlikte yapılan şey de, Bakanlık tarafından ve Hükûmetin yapmış olduğu icraatlar da asla unutulmamalıdır.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

24’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 24. maddesinin 1 numaralı fıkrasında geçen “yardımcı olmak” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve teknik destek sağlamak” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

               Faruk Bal                          Nevzat Korkmaz                     Mehmet Şandır

                 Konya                                    Isparta                                    Mersin

              Behiç Çelik                         Mustafa Kalaycı                        Akif Akkuş

                 Mersin                                    Konya                                    Mersin

               Alim Işık

                Kütahya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 24. maddesinin 3. fıkrasında yer alan “raportörlüğe görevlendirmede ve atanmada tercih nedenidir.” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                İsa Gök                                 Atilla Kart                          R. Kerim Özkan

                 Mersin                                    Konya                                    Burdur

                               Mehmet Ali Susam                           Kamer Genç

                                          İzmir                                          Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Ali Susam, İzmir Milletvekili.

Buyurun Sayın Susam.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demin konuşmamda sürem yetmediği için bazı konulara değinememiştim. Benim konuşmama cevap niteliğinde konuşan Sayın Akgül, birçok konuda beni tamamlayan şeyler söyledi ama ben bir şeyin altını çizmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, ben neyi söyledim? Bu esnaf kredilerinin yapılandırılmasında bu işin maliyetini kim çekiyor? Hükûmet mi, kefalet kooperatifleri mi? Maliyeti kefalet kooperatifleri çekiyor.

ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Bu hâle nasıl geldik, Hükûmet getirmedi mi?

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Kefalet kooperatifleri maliyeti çekiyorsa bu Hükûmetin yaptığı bir yapılandırma değil, kefalet kooperatiflerinin kendi sermayeleri içerisinde esnafına bir kolaylık sağlamak üzere yapmış olduğu bir uygulamadır. Hükûmet, bu konuda sadece ana sözleşmeden kaynaklanan bir soruya “Evet, bu yapılandırmayı yapabilirsiniz.” diye izin vermiştir. Yaptığı bu ama bunu kefalet kooperatifleri açıklamak yerine, Sanayi ve Ticaret Bakanı Hükûmet adına açıklayıp “Hükûmet esnafın bu kadar borcunu yapılandırdı.” dediği zaman bu işi siyaset yaparsınız. Siyaset yaptığı zaman da birileri çıkar, size işin doğrusunu anlatmak durumunda kalır. Ben şimdi işin doğrusunu anlatıyorum.

Değerli arkadaşlar, şimdi…

HASAN ANGI (Konya) – 2001’deki durumunu da anlat!

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Tabii, anlatacağım Hasancığım, bir dakika.

BAŞKAN – Sayın Angı…

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Sayın Akgül dedi ki… Sayın Bakan açıklama yaptığı için o da söyledi. Sayın Bakanın açıklamasında “Biz 4 milyar noktasına çıkardık esnaf kefalet kooperatiflerine kullandırdığımız krediyi.” Doğru.

Peki, arkadaşlar, size soruyorum şimdi: Geçen yıl, 2010 yılının üç çeyreğinde toplam Halk Bankasının kullandırdığı kredi miktarı 30 milyar, dört çeyreğini saydığınız zaman 40 milyarın üzerine çıkıyor. Ne kadarını esnafa kullandırmış? 4 milyarını, onda 1’ini. Esnaf bankası kullandırdığı kredilerin onda 1’ini esnafa kullandırmış. Diyebilirsiniz ki 2002’de çok azdı, şimdi çok fazla.

Arkadaşlar, Türkiye'de 2002’de ne kadar tüketici kredisi kullanıyorlardı, ne kadar toplam bankalardan ticari kullanıyordu, şimdikiyle karşılaştırın, bakın, aradaki farkı, gerçekten esnafın lehine artmış mı artmamış mı görürsünüz. Birazcık rakamlarla oynarken doğru şekilde söyleyelim.

Şimdi, bu kredi kullanılmasında iki yan vardır. Bir, piyasada faizlerin düşmesi nedeniyle kredi verme iştahı artmıştır, insanlar da düşük faiz noktasında alma durumundadır ama ikinci yanı, krediye çok ihtiyacı olan esnaf ve sanatkâr borcunu ödeyemediği için ciddi bir şekilde, hem Halk Bankası kanalıyla kefalet kooperatif kredilerine fazla müracaat etmiştir hem de diğer bankalara ciddi bir şekilde kredi almak için başvurular yapmıştır ve bugün, kredi kartı, özel bankalara borçlanma, kefalet borçlanmasıyla esnafın borçlu bir şekilde yaşadığı çok açık bir gerçekliktir.

Şimdi, bütün bu gerçeklikler ortadayken size sormazlar mı, ya arkadaş, madem siz esnafın kredisini borçlandırabiliyordunuz, 2008’de kriz olduğunda niye bu yapılandırmayı yapmadınız? Üç yıldır bu esnafa niye sıkıntı çektiriyorsunuz? Size sormazlar mı, ya size bu önergeler verildiğinde… Bakınız, torba kanunda hem MHP verdi hem biz verdik önergeyi.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Niye reddettiniz o zaman?

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) - O dönemde ne konuşuldu? “Hükûmet bu işi yapamaz, özel, tüzel kişiliklerin borcudur, onlar karar almalıdır.” dedik. Sayın Akgül’le de beraberce konuştuk. Bu konuyu Halk Bankası ile TESKOMB konuşup yeni bir yapılandırma için altyapısını oluşturacaktı ve oluşturuldu, yapıldı. Onun için, bu sonuç, herkesin ortak çabası sonucunda, esnafın içinde bulunduğu durumu iyileştirme noktasında herkesin katkılarıyla oluşturulmuş bir durumdur. Yani biz bu işe yıllardan beri “Esnaf zordadır, kredi borçları yapılandırılmalıdır, kefalet kooperatiflerine olan borçları da dâhil yapılandırma yapılmalıdır.” diye 2008’den bu yana söylüyoruz, bunu bar bar bağırıyoruz. Şimdi, bugün çıkıp Hükûmet “Biz esnafın sırtındaki yükü de aldık.” derse yanlış olur.

İki: “Anaparayı” diyorsunuz. Anapara temerrüde geldiğinde o güne kadar işlemiş faiz ve masraflarla anapara olarak değerlendirilmektedir. Bunu da dikkatlerinize sunarım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Susam.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 24. maddesinin 1 numaralı fıkrasında geçen “yardımcı olmak” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve teknik destek sağlamak” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                           Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Behiç Çelik, Mersin Milletvekili.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Söz konusu tasarının 24’üncü maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge için söz aldım.

Bundan önceki konuşmamda özellikle 12 Eylül rejimine değinerek birtakım hususlara açıklık getirmeye çalışmıştım. Oradan devam etmek istiyorum. Malumunuz olduğu üzere, 2324 sayılı Yasa yani 6 Aralık 1983 tarihine kadar yürürlükte kalan Yasa, cuntanın anayasası şeklinde uygulandı ve burada yasama, yürütme ve yargı gücünü Millî Güvenlik Konseyi olarak 5 tane general aldı ve götürdüler. Ama, daha sonra, 1982 Anayasa’sı olarak hâlen yürürlüğü devam eden Anayasa metni Meclisten geçerken, Danışma Meclisinden, yine söz konusu generallerin açık ve aleni müdahalelerinin olduğunu Türkiye Büyük Millet Meclisi zabıtları teyit ediyor.

Burada, ben atlayarak günümüze gelmek istiyorum. Şimdi, bütün evrende ve yaşamda bir muvazene olduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak, devlette muvazene farklı bir kavramdır. Devlette, demokratik bir hukuk devletinde özellikle, yasamanın, yürütmenin ve yargının, bunların kurumlarının, kurallarının ve bütün teşkilat yapısının ve fonksiyonlarının, çok özel, ayrı bir muvazenesi vardır. Hatta bu, mali hususlara kadar uzanan bir zincir şeklinde kendini gösterir. Ancak, böyle bir muvazene yani yargının ne kadar güce, kudrete sahip olduğu devlet içerisinde, yürütmenin neler yapabileceği bu bağlamda, birbirini kesen daireler şeklinde, bu erkler birbirini tamamlar ve “devlet” dediğimiz kavram, bütün icraatlarıyla, vatandaşlarını mesut, huzurlu ve yarınından emin kılmaya çalışır.

AKP iktidarları bu muvazeneyi bozmuştur. AKP’nin yapmış olduğu şey, yargıya karşı örneğin yasamayı kullanmıştır ve bürokrasinin bütün kademelerini birbirine düşürmüştür. “Kurumlar arası çatışma” dediğimiz hadiseyi ilk icat eden Türkiye Cumhuriyeti tarihinde AKP İktidarıdır. Bu bozucu, yıkıcı icraatlar sonuçta öyle bir noktaya geldi ki bugün itibarıyla artık yargıyı ele geçirme noktasına geldi. 5982 sayılı Yasa’nın biraz önce arz etmiş olduğum generallerin anayasası olan 2324 sayılı Yasa’dan hiç farkı yok.

Şimdi, klonlanmış bir başbakan düşünün, kabinede kendisinden müteşekkil bir kabine var. Aynı klonlanmış başbakanları götürünüz, yargının ilgili kurumlarının başına oturtunuz, öyle bir tablo var. O zaman, o generallerden AKP İktidarının ne farkı var, generallerin yönetiminden? Hiçbir farkı söz konusu değil. İşte 5982 sayılı Yasa’yla 12 Eylül 2010’da yürürlüğe giren hükümleri Türkiye’de Milliyetçi Hareket Partisinin istediği yeni anayasa, “toplumsal uzlaşma” kavramından alabildiğine uzak, dayatmacı, elitist ve şu andaki uygulamalarıyla da jüritokrasiyi icat eden ama jüritokraside de klonlanmış başbakan figürlerinin olduğu bir yapıyı bize dayatıyor. Bu itibarla, Milliyetçi Hareket Partisi daima büyük Türk milletinin yanında olmayı kendisine ilke ve hedef edinmiş, mukaddesatına, millî değerlerine bağlı olarak yeni, uzlaşmacı ve demokrat bir anayasayı savunagelmiştir ve bugün de hâli hazırda bunu istemiştir.

Bu itibarla önergemizin kabulünü diler, hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunacağım, ancak karar yeter sayısı istendi, karar yeter sayısı arayacağım.

Elektronik cihazla oylama yapacağım.

İki dakika süre veriyorum.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Salonda kimse yok ki!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Salonda kimse yok.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Yani gözümüzün içine baka baka yapmayın.

İSA GÖK (Mersin) – Başkanlığın ciddiyeti de kalmadı vallahi.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Böyle bir şey olabilir mi? Sadece iktidarın hakkı hukuku mu var Mecliste, muhalefetin yok mu?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hiç kabul ediyor mu vicdanınız?

BAŞKAN – Sayın Genç, benim istediğim şekilde oylama hakkım var burada.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, yapamazsınız!

BAŞKAN – Tüzük’teki yetkiyi kullanıyorum.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hiçbir hakkı kötüye kullanmak diye bir şey yok!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Salondaki kişi sayısı ortada.

BAŞKAN – Sayın Genç, işinize bakın, sizden öğrenecek değilim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Adaleti öğren, tarafsızlığı öğren!

BAŞKAN – Hiç de ihtiyacımız yok.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Öğrenmenin yaşı olmaz Sayın Başkan!

KAMER GENÇ (Tunceli) – İsimleri okuyalım.

BAŞKAN – Oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.

Beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.21


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

696 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 24’üncü maddesi üzerinde verilen Mersin Milletvekili Behiç Çelik ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

25’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 25 inci maddesinin altıncı fıkrasında yer alan “sicillerine” ibaresinin “özlük dosyalarına” şeklinde değiştirilmesi arz ve teklif olunur.

          Bekir Bozdağ                           Yaşar Karayel                           A. Sibel Gönül

               Yozgat                                      Kayseri                                      Kocaeli

      Hayrettin Çakmak                   Haydar Kemal Kurt                      Recep Yıldırım

                Bursa                                       Isparta                                      Sakarya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 25. Maddesinin 2 numaralı fıkrasındaki “kurumun yetkili mercileri” ibaresinin “kurum” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Faruk Bal                              Nevzat Korkmaz                      Mehmet Şandır

                Konya                                        Isparta                                     Mersin

            Behiç Çelik                             Mustafa Kalaycı                         Akif Akkuş

                Mersin                                        Konya                                     Mersin

              Alim Işık                                  Hasan Çalış                          Yılmaz Tankut

              Kütahya                                     Karaman                                    Adana

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 25. maddesinin 3. fıkrasının son cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                    İsa Gök                               Atilla Kart                               R. Kerim Özkan

                     Mersin                                   Konya                                         Burdur

                                                            Algan Hacaloğlu

                                                                  İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen Algan Hacaloğlu, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Hacaloğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşülmekte olan 696 sıra sayılı Anayasa Mahkemesinin Kurulması ve Yargılama Usulleri Yasa Tasarısı’nın 25’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde 1961 Anayasası ile ilk kez düzenlenen Anayasa Mahkemesi, kırk dokuz yıldır demokrasimizin zaman zaman çalkantılı ortamında mevcut bazı aksaklık ve eksikliklere rağmen çok önemli bir görev yapmaktadır. Bu kurumun, yargının bağımsızlığı, erklerin ayrılığı ilkesi çerçevesinde daha etkin konuma gelmesine katkıda bulunmak tüm Meclisimizin ortak görevidir.

Anayasa Mahkemesinin görevini en etkin ve yetkin şekilde yapabilmesi ülkemizde temel hak ve özgürlüklerin, Anayasa’mızda yer alan kural ve ilkelerin varlıklarını sürdürebilmelerinin, kısaca hukuk devletinin güvencesini oluşturmaktadır. Ancak maalesef kendi başkanı ile yıllardır sıkıntılar yaşamış olan Anayasa Mahkemesi, yürütmenin getirdiği bu düzenleme ile daha bir kargaşaya itilmektedir.

Devlet yönetiminde “benim memurum”, “benim genel müdürüm”, “benim müsteşarım” döneminden sonra, “benim medyam” yapılanmasından sonra, şimdi de “benim yargıcım” dönemine girilmektedir.

Bu çok tehlikeli gelişmenin temelleri yeni Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu yapılanması ile atılmıştır. Şimdi sıra Anayasa Mahkemesine gelmiştir, şimdi sıra Anayasa Mahkemesinin AKP İktidarının etkileşim alanı içine alınmasına gelmiştir.

Bu tasarıyla ülkemizin yargı sistemi genelde Anayasa Mahkemesi hegemonyasına alınmak istenmektedir. Bu amaca ulaşabilmek için de Anayasa Mahkemesi üyelerine her alanda ve her anlamda imtiyazların verilmesi öngörülmektedir. Bu siyasi etik dışı anlayışınızı, bu yandaş yargı yaratma arayışınızı bu yasa tasarısıyla raportörlere yönelik düzenlemelere de yansıtmış olduğunuz görülmektedir.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi Anayasa Mahkemesi Başkanı zaman zaman uluorta çıkışlar yapmaktadır. Bunlardan biri, Cumhuriyet Halk Partisi için, tüm yurtseverler için yaşamsal önemde olan Anayasa’nın ilk üç maddesiyle ilgili sözleridir. Anayasa Mahkemesine, hukuk eğitiminden yoksun olmasına rağmen yıllardır Başkanlık yapmakta olan Sayın Haşim Kılıç, Anayasa’mızın değişmez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez konum ve nitelikte olan ilk üç maddesi için “Bu ilk üç maddeye dokunulabilir. İlk üç madde donarsa Anayasa’mızı dondurursunuz. İlk üç madde dondurulmamalı.” diyebilmiştir. Aldığı tepkiler üzerine ise “Kastettiğim, ilk üç maddenin zenginleştirilmesidir.” diyerek âdeta itirafta bulunmuştur. Oysa bu ülkede böyle bir şeyi söylemesi gereken en son kişi Haşim Kılıç’tır konumu gereği.

Şimdi, böyle bir kişinin mutlak Başkanlığı altındaki Anayasa Mahkemesine bu yasa tasarısıyla 143 raportör, 90 raportör yardımcısı ve 366 yardımcı personel istihdamı için kadro yaratılması öngörülmektedir.

Sayın milletvekilleri, bu düzenlemeyle Anayasa Mahkemesi Başkanlığının keyfî tavırları özendirilecek, Anayasa Mahkemesinde yandaş odak yaratma arayışlarına zemin yaratılacaktır. Sizin örtülü gündeminizin temel stratejilerinden biridir bu. Bunu iyi biliyoruz. Bu nedenle düzenleme girişiminizi reddediyoruz. Yargı bağımsızlığı ile hukuk devleti kural ve kurumlarını AKP yandaşı kontrol düzeni altına almaya yönelik bu ve benzeri girişimlerinizi kabul etmiyoruz, kesinlikle reddediyoruz.

Değerli milletvekilleri, bu maddeyle Anayasa Mahkemesinin yargısal ve idari çalışmalarına yardımcı olmak üzere, başkanın oluru ile görevlendirilen raportörlerin özlük hakları ve disiplin kuralları belirlenmektedir. Bu teklifimizle, istihdam edilecek 143 raportörün yükselme ve kademe ilerlemelerinde başkan tarafından verilecek yazılı bilginin esas alınmasını öngören 25’inci maddenin üçüncü fıkrasının son cümlesinin belirtmiş olduğum duyarlıklar nedeniyle madde metninden çıkartılmasını talep ediyoruz.

Bu dilek ve duygularımla hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Hacaloğlu.

III.- Y O K L A M A

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı.)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, yoklama talep ediyoruz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ancak yoklama talebi var, onu yerine getireceğim.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Gök, Sayın Tan, Sayın Güvel, Sayın Pazarcı, Sayın Yazar, Sayın Ersin, Sayın Genç, Sayın Öztürk, Sayın Yalçınkaya, Sayın Hacaloğlu, Sayın İçli, Sayın Seçer, Sayın Okay, Sayın Aslanoğlu, Sayın Seyhan, Sayın Ateş, Sayın Öymen, Sayın Çay, Sayın Kumcuoğlu.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usülleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 25. Maddesinin 2 numaralı fıkrasındaki “kurumun yetkili mercileri” ibaresinin “kurum” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                           Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu ibare konuyu daha iyi ifade etmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 25 inci maddesinin altıncı fıkrasında yer alan “sicillerine” ibaresinin “özlük dosyalarına” şeklinde değiştirilmesi arz ve teklif olunur.

Hayrettin Çakmak (Bursa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe...

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

6111 sayılı Kanunla sicil sisteminin kaldırılması nedeniyle bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önergeler doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

26’ncı madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 26. Maddesine aşağıdaki (6) numaralı fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

            Faruk Bal                              Nevzat Korkmaz                         Mehmet Şandır

              Konya                                        Isparta                                        Mersin

          Behiç Çelik                             Mustafa Kalaycı                            Akif Akkuş

              Mersin                                        Konya                                        Mersin

                                     Alim Işık                                       Şenol Bal

                                      Kütahya                                           İzmir

6- Röportörler, görevleriyle ilgili açıklama yapamazlar.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 26. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

              İsa Gök                                 Atilla Kart                               R. Kerim Özkan

               Mersin                                     Konya                                         Burdur

                                                       Algan Hacaloğlu

                                                              İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Algan Hacaloğlu, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Hacaloğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 696 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 26’ncı maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, demokratik toplumlarda temel yasalar, bu kapsamda yüksek yargının kuruluşu ve yargılama usulüyle ilgili yasal düzenlemeler çoğunluk esasıyla değil, çoğulculuk ilkesiyle şekillendirilir. Ne yazık ki AKP İktidarında bu kural bir dayatmacı, hatta despot anlayışla tam tersine işletilmektedir. Kendi mutfağınızda kendi muhafazakâr sağ siyaset dünyanız düzeyinde kimseyle danışmadan ve paylaşmadan hazırladığınız yasa taslaklarını Meclisteki mutlak çoğunluğunuzla bize, toplumumuza, hatta devletimize dayatmaktasınız. Bu yaklaşımınız, ülkemizin uzlaşmaya ve doğrunun ortak akılda aranmasına en çok ihtiyaç duyulduğu bir ortamda ve zaman kesitinde tüm diyalog kanallarını tıkamaktadır. Bu, çıkışı olmayan, kimseye yararı olmayan bir yoldur. Bu yolda ısrarın sonu örtülü faşizmdir, sivil diktadır.

23’üncü Dönemin sonuna geldiğimiz bu noktada altını çizerek vurgulamak istiyorum. Laik demokratik cumhuriyetimizin kurucusu olan Türkiye Büyük Millet Meclisi, sizin bu arayışlarınıza, örtülü gündemlerinize hiçbir zaman geçit vermeyecektir.

Sayın milletvekilleri, İktidarın Meclisteki sayısal gücünü kullanarak sürdürmekte olduğu baskıcı, dışlayıcı yönetimin bir diğer sonucu, idarede, yargıda, medyada, sivil toplumda hatta ekonomi ve çalışma yaşamında “yandaşlar” ve “yandaş olmayanlar” temelinde ülkemizde yurttaşlarımız arasında yaratmakta olduğu ayrışımdır.

İktidar, Sayın Cumhurbaşkanının da desteğiyle yandaş yaratmaya yönelik ayrışımı, yandaşları kayırmayı, yasa ve kurallara arkadan dolanmayı, çarpık, keyfî yönetim anlayışını kendi temel özellik ve kimliğine dönüştürmüştür. Bunun çarpıcı örneklerinden birisini, Anayasa Mahkemesiyle ilgili bir kayırma örneğini size bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Bildiğiniz gibi Sayın Alparslan Altan Anayasa Mahkemesi Raportörü olarak görev yaparken önce Denizcilik Müsteşarlığı Müsteşar Yardımcısı olarak atandı. Bir ay sonra Sayın Cumhurbaşkanı Gül, üst düzey yönetici kontenjanından Altan’ı Anayasa Mahkemesi yedek üyeliğine atadı. Son Anayasa değişikliğiyle de Sayın Altan şimdi Anayasa Mahkemesi üyesi olma hakkını kazandı.

AHMET YENİ (Samsun) – Onlar geçti, yeni bir şey söyle, yeni bir şey.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Anayasa Mahkemesine yandaş üye yerleştirebilmek için gerçekleştirilen bu ve benzeri etik dışı uygulamalar, devleti çağdaş devlet yapan, ona hukuk devleti niteliği kazandıran köklü gelenek ve kuralları içten içe çürütmektedir. Biliniz ki bu kabul edilemez uygulamalarınızın vebali büyüktür. Yarın bunun hesabını veremezsiniz.

Bu konuda bir sözüm de yüksek yargıyadır. Kanuna karşı hile niteliğindeki bu tür uygulamaları, keza HSYK’nın son seçimdeki uygulamaları içine sindiren yüksek yargı bu tavrı ile AKP’yi demokrasimizde daha vahim sonuçlar yaratabilecek uygulamalar ve politikalara özendirmektedir. Yüksek yargı bu duruşu ile hukuk devletinin daha çok tahribatına çanak tuttuğunu artık görmeli, artık uyanmalıdır.

Yasama, yürütme ve yargının ayrılığı ilkesi demokrasimizin temel kriteridir. Demokrasimizi siyasi ekip veya cemaat dayanışması temelinde çıkar hesaplarının yıkıcı girdaplarından kurtarmak her üç erkin de yaşamsal görev alanıdır, ortak sorumluluğudur. Milletvekilleri olarak bu çatı altındaki sorumluluğumuzun ve varlık nedenlerimizin en önemli gereklerinden biri de budur. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak biz bu konudaki görevimizi hiçbir ödün vermeden sürdürmekte kararlıyız.

Sayın milletvekilleri, 24’üncü ve 25’inci maddeler ile tanımlanmış olan Anayasa Mahkemesi raportörlerinin görevleri görüşmekte olduğumuz bu maddeyle, 26’ncı maddeyle, belirlenmektedir. Bu teklifimiz ile talebimiz raportörlerin görevlerini tanımlayan, ancak tanık veya uzman dinleme ve benzeri görevler gibi muğlak, genelde son derece özensiz ve yetersiz bir çerçeveye oturtulmuş olan 26’ncı maddenin yeniden düzenlenmek üzere tasarı metninden çıkartılmasıdır.

Bu dilek ve duygularımla hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Arayacağım Sayın Hamzaçebi.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 26. Maddesine aşağıdaki (6) numaralı fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                          Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

6- Röportörler, görevleriyle ilgili açıklama yapamazlar.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Sayın Başkanım, 13’üncü maddede Başkanın raportörleri görevlendirmesi durumunda açıklama yapabileceklerini kabul ettik daha önce. O husus hariç olmak üzere, mahfuz olmak üzere bu şeyi olumlu olarak takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)– Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Şenol Bal, İzmir Milletvekili.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 696 sıra sayılı Kanun Tasarı’nın 26’ncı maddesi için vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Evet, vermiş olduğumuz değişiklik önergesinde raportörlerin görevleri sırasında raporları açıklayamayacağı konusu vardı. Kabul gördüğü için ayrıca teşekkür ediyoruz bu konuyla ilgili ama tabii ki bu önergeyle ilgili vesile ederek bazı konuları sizlerle paylaşmak istiyorum sayın milletvekilleri.

AKP İktidarının başlangıcından bu yana Türkiye’de devlet yapısının ve rejimin değiştirilmeye çalışıldığı, Türklüğün yok sayıldığı, devletimizin kuruluş felsefesini yerle bir etmeyi hedef alan, yakın bir gelecekte parçalanmaya ve bölünmeye sebebiyet verecek bir siyasi yapı oluşturulmaya çalışılıyor. İşte görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarıları da bunlara hizmet ediyor.

Sayın milletvekilleri, bu yapılmak istenilenleri gördükçe AKP Genel Başkanı ve yöneticilerin sahi nedir Türk düşmanlığı buradan sizlere sormak istiyorum. Bütün derdiniz Türk’le mi? Anayasa Mahkemesinin yemin metninden bile “Türk” kelimesini çıkarmaya çalıştınız ama gücünüz yetmedi. Şimdi paranın baronlarını mı konuşturuyorsunuz? Size daha önce sivil anayasa taslağı hazırlayan profesör unvanlı Özbudun’u şimdi paranın baronlarına mı hediye ettiniz diye sormak istiyorum. Kamuoyu oluşturmak üzere görevi TÜSİAD’ın yöneticilerine mi verdiniz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

ŞENOL BAL (Devamla) – Diyarbakır halayından sonra, TÜSİAD’ın Türk’e savaş açmış hâlini görmekten memnun musunuz?

“Türk” kelimesi Anayasa’dan çıkacakmış bu Anayasa taslağında TÜSİAD’ın, Türk milliyetçiliğine atıf yapan ifadeler yer almayacakmış. Değiştirilemez maddeler değiştirilmeliymiş, bir cumhuriyet kalabilirmiş. Atatürk’e sadece bir şükran sunulabilirmiş.

Ben bu kürsüden sesleniyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

ŞENOL BAL (Devamla) –TÜSİAD içinde eminim bu ülkeye hizmet eden, önce ülke çıkarlarını düşünen, cumhuriyetimizin ilke ve felsefesine bağlı iş adamlarımız vardır, onlara sesleniyorum: Bu oyuna gelmeyin. Bir yerlerden düğmeye basıldığının farkında olun ve TÜSİAD yetkililerini kınayın, protesto edin ve uyarın.

Sizlere de sesleniyorum sayın milletvekilleri: Sayın Ahmet İyimaya’nın basında verdiği demece dikkatim çekildi. Yuvarlak cümlelerle, sivil toplum kuruluşlarının bu tür hazırlıklarının olabileceğini ifade ediyordu.

Türkiye Cumhuriyeti muz cumhuriyeti değildir sayın milletvekilleri, kabile devleti de değildir. Bu vesileyle belirtmek isterim ki bu ülke Türk yurdudur ve bu bir tarihî miras ve gerçekliktir. Bu uğurda her türlü bedel sonuna kadar ödenmiştir. Toprak, vatan hâline kolay gelmiyor. Karşılığı kan ve candır ve bu bedel gerçekten ülkemizde fazlasıyla ödenmiştir. Bu mührü sökmeye çalışıyorsunuz; AKP Grubu, sizlere sesleniyorum ama biliniz ki bu gayretler beyhudedir. Türk milleti üzerinde oyun oynanmayacağını tarih açıkça ortaya koymuştur. Bu millet er ya da geç size cevabını anlayacağınız dilden verecektir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, milletimizle birlikte, zamanı geldiğinde bu yaptıklarınızın hesabını teker teker soracağız.

“Yeni Anayasa” diyorsunuz. Ne olacak bu anayasada? Seçimden sonra, “Yeni Anayasa” şeklinde takdim ettiğiniz taslağınızda neler var sayın milletvekilleri? Seçim öncesi açıklayın, kaçamak yapmayın, TÜSİAD’ın arkasına saklanmayın. Millet bilsin. Hani nerede açıklık? Nerede şeffaflık? Seçim öncesi gizli gündeminizi açıklayınız. Yapmak istediğiniz anayasanın genel muhtevasını açıklayın ki millet bilsin karanlık hedeflerinizi. (AK PARTİ sıralarından “Ret” sesleri)

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

27’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, ayrı ayrı okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 27 inci maddesinin altıncı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “ve olumlu sicil almaları” ibaresinin metinden çıkarılması arz ve teklif olunur.

           Bekir Bozdağ                        Yaşar Karayel                      Hayrettin Çakmak

                Yozgat                                  Kayseri                                     Bursa

                                 A. Sibel Gönül                   M. Altan Karapaşaoğlu

                                       Kocaeli                                       Bursa

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 27’nci maddesinin 6 numaralı fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesi arz ve teklif olunur.

              Faruk Bal                         Nevzat Korkmaz                     Mehmet Şandır

                Konya                                   Isparta                                    Mersin

             Behiç Çelik                              Alim Işık                               Akif Akkuş

                Mersin                                  Kütahya                                   Mersin

                                 Mustafa Kalaycı                 Süleyman L. Yunusoğlu

                                         Konya                                     Trabzon

“Raportörlüğe atanabilmek için gerekli koşulları taşımayanlar durumlarına uygun idari kadrolara atanırlar.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 27. maddesinin 4. fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                İsa Gök                                Atilla Kart                          R. Kerim Özkan

                 Mersin                                   Konya                                    Burdur

                                                        Algan Hacaloğlu

                                                               İstanbul

BAŞKAN –Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Hacaloğlu...

BAŞKAN – Algan Hacaloğlu, İstanbul Milletvekili.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 696 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 27’nci maddesi üzerinde vermiş bulunduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda değişiklik öngören kanun 12 Eylül 2010 günü 26 maddesi bir bütün olarak halkoyuna sunuldu ve kabul edilerek değişiklikler yürürlüğe girdi.

Yine anımsayacaksınız, Anayasa değişiklikleri Mecliste görüşülürken “Elma ile armudu tek paket olarak ele alamazsınız, birbiriyle doğrudan bağlantılı olmayan konuları bir bütün olarak, ya hepsine ‘evet’ ya hepsine ‘hayır’ şeklinde halk oylamasına sunamazsınız.” demiştik. Bu konuda iş birliği önermiştik ama reddettiniz. Tüm yandaş medyanızı, devlet televizyonlarını arkanıza alarak, korku dağları yaratarak bildiğinizi okudunuz. Sonuçta, ne olup bittiğini anlayamayan halkımız “evet” demeye koşullandırıldı. Oysa, özel dayanışma kanalları oluşturduğunuz Venedik Komisyonu kriterleri arasında “birbirinden farklı konular aynı paket içinde birlikte halk oylamasına sunulamaz” ilkesi yer almaktadır. Siz onu da dikkate almadınız, bildiğinizi okudunuz.

Geçen ay Hatay’da Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu dönemsel toplantısı yapıldı. Toplantıda sunum yapan Venedik Komisyonu Genel Sekreterine AKP İktidarının 26 maddeyi birlikte referanduma sunması hakkındaki görüşünü sorduk. Genel Sekreterin zabıtlara geçen resmî yanıtı “Referandum üç ayrı oylama şeklinde yapılmalıydı. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Anayasa Mahkemesi ve diğer maddeler üç ayrı referandum kapsamını oluşturmalıydı.” şeklinde oldu. Bunu, toplantıya katılan AKP’li milletvekili arkadaşlarımız da izlediler. Umarım “Neden bu hatayı yaptık, ne diye ülkeyi kaosa taşıdık?” diye şimdi oturup düşünürsünüz.

Değerli milletvekilleri, yasa tasarısının gerekçesinde “Anayasa’nın 148’inci maddesinde yapılan değişiklikle getirilen bireysel başvuru hakkı nedeniyle artacak olan yargısal ve idari çalışmalara yardımcı olmaları için mahkemeye raportör yardımcısı atanması öngörülmektedir.” denilmektedir. Bu, ilk kez olmaktadır bildiğiniz gibi. Bu mantıkla 75 raportör yardımcısının Anayasa Mahkemesinde istihdamını öngörmektesiniz.

Sayın milletvekilleri, Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde 2010 yılında en fazla mahkûm olan Avrupa ülkesi oldu. 2010’da, Türkiye hakkında 278 davada, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin en az bir maddesinin ihlal edildiği mahkeme tarafından karara bağlandı. Türkiye’yi 217 davayla Rusya, 143 davayla Romanya, 109 davayla Ukrayna ve 107 davayla Polonya izlemektedir. Özellikle basın özgürlüğü, insan hakları ve kadın-erkek eşitliği konularındaki ihlaller başı çekmektedir. Bu kara tablo sözde özgürlükçü, özde baskıcı; sözde demokrat, özde sivil diktacı sekiz yıllık AKP İktidarının eseridir. Ancak bu kara tablodan, görüşmekte olduğumuz yasa tasarısıyla ilgili bir ders çıkarmamız gerekir diyorum. Görülmüştür ki AKP İktidarı demek, tırmanın insan hakları ihlalleri demektir. O nedenle yol yakınken 85 raportör yardımcısıyla yetinmeyin asgari 385 raportör yardımcısı için tasarınızla kadro yaratın. Aksi hâlde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapma hakkının kullanılması tıkanacak, ayağınıza dolanacaktır.

Sayın milletvekilleri, yargının tarafsızlığı, şeffaflığı ve bağımsızlığı ile kuvvetler ayrılığı ilkelerinde ciddi sapmalar saptayan ve bunu son Türkiye raporuna yansıtan Avrupa Birliği yetkililerine yönelik “Rapor ve raporu yazanlar dengesizdir. Biz bildiğimizi okumakla görevliyiz.” diyebilen Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, baskıcı iktidarını sürdürebilmek uğruna neler yapabileceğini kaygıyla izlemekteyiz. Ancak pragmatik bir siyasetçi olan Sayın Erdoğan’ın bu önerimizi dikkate alacağını düşünüyoruz.

Sayın milletvekilleri, vermiş olduğumuz önergeyle, mevcut olan eksiklikleri içeren -zaman olmadığı için toparlıyorum- 27’nci maddenin dördüncü fıkrasının tasarı metninden çıkarılması ve maddenin bu anlayış ile yeniden düzenlenmesini öngörmekteyiz.

Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 27’nci maddesinin 6 numaralı fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesi arz ve teklif olunur.

“Raportörlüğe atanabilmek için gerekli koşulları taşımayanlar durumlarına uygun idari kadrolara atanırlar.”

                                      Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Süleyman Yunusoğlu, Trabzon Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Yunusoğlu.

SÜLEYMAN LÂTİF YUNUSOĞLU (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 27’nci maddesinin 6’ncı fıkrası üzerinde verdiğimiz önerge üzerinde görüşlerimizi belirtmek üzere huzurlarınızdayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 27’nci maddenin 6’ncı fıkrasında “Raportör yardımcılarının raportörlüğe atanabilmeleri için adaylık süresi hariç olmak üzere bu görevde fiilen en az beş yıl çalışmış olmaları, hazırlayacakları meslekî nitelikteki tezin kabul edilmesi ve olumlu sicil almaları şarttır. Bu koşulları taşıyanlar, kadro durumu da gözetilerek Genel Sekreterin teklifi ve Başkanın onayı ile raportörlüğe atanabilirler.” denmektedir. Burası doğru ancak raportör yardımcılarının raportörlüğe atanamaması hâlinde hukuki statülerinin ne olacağı konusunda bu fıkrada bir açıklık yok. Dolayısıyla biz bu önergemizde, “Raportörlüğe atanabilmek için gerekli koşulları taşımayanlar durumlarına uygun idari kadrolara atanırlar.” cümlesini eklemek istiyoruz çünkü bu hâlde onların hukuki statülerinin ne olacağı da açıklığa kavuşmuş olacaktır. Bu önergemizin tarafınızdan kabulünü ümit ediyorum.

Değerli milletvekilleri, Anayasa’mızın 2’nci maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti devleti, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olarak ifade edilmektedir. Demokratik devlet, sadece seçim kanunlarına uygun olarak belli zamanlarda milletvekillerinin, yerel yöneticilerinin veya bazı kurum ve kuruluşların yöneticilerinin seçilebileceği seçimlerin yapılacağı bir devlet midir, yoksa bütün Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşlarının eşit hak ve özgürlüklere sahip olabileceği bir sistemin adı mıdır? Eğer öyleyse bugün yaşadığımız, bugün devletimizin yapmış olduğu uygulamalar ne kadar demokratiktir hep beraber onu gözden geçirmek mecburiyetinde olduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Sistemimizde bir dokunulmazlık var, milletvekili dokunulmazlığı. Adalet ve Kalkınma Partisi 3 Kasım 2002 seçimlerinden önce Sayın Başbakanın Türk milletine vaat ettiği gibi “Biz dokunulmazlığı kaldıracağız.” demesine rağmen 23’üncü Dönemde Milliyetçi Hareket Partisinin 70 milletvekilinin imzasıyla dokunulmazlığın kaldırılması yönünde önergemizi reddettiniz. Sadece bununla kalınmadı, sadece milletvekili dokunulmazlığı değil, bürokrasiye de, yüksek memurlarımıza da dokunulmazlık hakkı verildi. Suç işleyen bir bürokratımız, görevini suistimal eden bir bürokratımız eğer bağlı olduğu bakan izin vermediği takdirde ifade bile veremiyor, savcının karşısına bile çıkamıyor. Peki bu şekilde vatandaşlar arasında eşit hak ve özgürlüklerin var olduğunu söyleyebilir miyiz?

Bir Anayasa metni hazırlandı 2010 yılında. Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti hazırlamış olduğu bu Anayasa metnini Meclise getirdi ancak bir muhalefet partisi, diğer muhalefet partileri, ana muhalefet partilerinin önergeleri hiçe sayılarak bizim teklif ettiğimiz şekilde bu Anayasa metninin burada daha güzel bir şekilde görüşülmesi için bir komisyon kurulması teklifimizi de reddettiniz. Sonra referanduma götürülen Anayasa, halkımıza da doğru dürüst açıklanmayarak, aldatma ve kandırma politikaları uygulanmak suretiyle vatandaşlarımıza “Bu Anayasa metniyle kadın ve çocuk ayrımcılığı konusunda iyi şeyler olacak.” dendi, “12 Eylül darbesini yapanlar yargılanacak.” dendi. 12 Eylül 2010 tarihinden bu zamana kadar geçen zaman içerisinde ne kadın ve çocuk ayrımcılığı ne de 12 Eylül’ü yapanlara karşı bir işlem yapılamadı çünkü asıl niyet bu değildi. Asıl niyet zamanla ortaya çıktı ve bizim söylediklerimizde ne kadar haklılık payı olduğunu da Türk milleti gördü.

Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu değiştirildi ve neticede, iki sene önce “Yargıtayın üye sayısı fazladır, bunları azaltalım.” diyen Adalet ve Kalkınma Partisi yöneticileri, ne oldu da iki sene sonra “Yargıtayın üye sayısı azdır, bunları daha fazlaya çıkartalım.” dedi? Çünkü Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulundaki uygulama, yargıyı bağımsız olmaktan çıkartıp yürütmenin hâkimiyeti altına alan bir sistem geliştirildi de ondan. İki ay sonra Yargıtayın seçimi var ve buradaki seçimlerde yeni atanan üyelerin kullanacakları oyla yeni bir Yargıtay oluşturulacak.

Dolayısıyla demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin oluşması temennisiyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yunusoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 27 inci maddesinin altıncı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “ve olumlu sicil almaları” ibaresinin metinden çıkarılması arz ve teklif olunur.

Bekir Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum…

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Efendim, konuşacağım, bir açıklama yapacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – “Gerekçeyi okutuyoruz.” dedik Sayın Bozdağ, başka zaman yaparsınız.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Efendim, başka konuda bir açıklama yapacağım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bozdağ. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önerge üzerinde söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, Türkiye yeni bir anayasa ihtiyacını sadece bugün değil her dönem hissetti.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Milletin ekmeğe ihtiyacı var. Ekmeğe bak, işe bak.

AHMET YENİ (Samsun) – Az kaldı Hüseyin Bey, az kaldı.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Bunu bütün siyasi partiler de programlarına koydu, gündemlerine aldı. Sivil toplum örgütleri de bu konuda değişik öneriler, taslaklar hazırladı. Ben şöyle geriye dönüp baktığımda, 1982 Anayasası’nın yürürlüğe girdiği tarihten sonra hemen tartışmalar başlıyor, daha o gün var. 1992’de TÜSİAD’ın bir anayasa önerisi var, bakıyorsunuz 2000’de TOBB’un bir anayasa önerisi var, 2001’de Barolar Birliğinin bir anayasa önerisi var. Daha da önemlisi, 1993 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına o dönem Parlamentoda bulunan bulunmayan bütün siyasi partilerin bir çalışma çerçevesinde kendi anayasa önerilerini sunduklarına dair elde belgeler var. Bütün bunlar da kayıtlar altında.

O nedenle, Türkiye’de herkesin ve her kesimin yeni anayasaya dair söyleyecekleri sözler olabilir. Buna TÜSİAD’ın söyleyecek sözü varsa elbette çıkıp söyleyecektir, Türkiye’deki bilim adamlarına, başka bilim adamlarına raporlar hazırlatıp, öneriler hazırlatıp kendi görüşü olarak kamuoyuna açıklayacaktır, bundan doğal bir şey olamaz. Partilerin varsa partiler bunu yapacak, başkaca sivil toplum örgütleri varsa başkaları da bunu yapacak. Bunların, bizim yapmamız gereken, herkesin ve her kesimin bütün düşüncelerinin hür bir biçimde ifade edilmesi ve bu düşüncelerin de hür bir ortamda tartışılmasıdır.

Düşüncelerin ifade edilmesinden, tartışılmasından ve tartışılıyor olmasından rahatsız olmamak lazım. Varsa bizim karşı fikirlerimiz bu düşünceler karşısında, onu söylememiz lazım, çünkü fikrinin gücüne, kuvvetine inanan, başkalarının fikrinden, başkalarının önerisinden, başkalarının düşüncesinden tehdit algılaması veya korku çıkarmaz, kendi görüşünü söyler, kamuoyu zaten bunu değerlendirecek, alacaktır.

Ama, burada partimizle ilgili bir hususun altını çizmekte fayda var, dün Sayın Bakanımız Cemil Çiçek Bey de burada ifade ettiler ama bir kez daha yinelemekte fayda var. Hatırlarsanız 2007 seçimlerinden sonra yeni Anayasa’yla ilgili biz bir komisyon kurduk ve bu komisyon çalışmalarını kamuoyunun önünde sürdürdü ama o arada da maddelerle ilgili tartışmalar oldu, neler olacak, neler olmayacak. Daha sonra müteaddit defalar hem parti adına yapılan konuşmalarda hem bakanların hem de o komisyonda görev almış arkadaşların yaptıkları konuşmalarda biz her defasında şunun altını çizdik, dedik ki: Anayasa’nın 1’inci maddesi, 2’nci maddesi, 3’üncü maddesi ve bunlarla ilgili hükümler, bu konularda bizim kamuoyu önünde deklare edilmiş “Biz bunları değiştireceğiz.” diye bir sözümüz yok, aksine biz bunları değiştirmeyeceğiz. Ama Anayasa’nın değişmesi, değiştirilmesiyle ilgili diğer hükümleri konuşmak, tartışmak, yeni bir anayasa içerisinde bu hükümlere yer vermiş olmak, onları ortadan kaldırmak anlamına gelmez. Biz, bunu defalarca açıkladık ama her defasında bizim, bunu, ilk üç maddenin Türk milletinin ortak paydası olduğunu ifade etmemize rağmen, yüzlerce defa söylemimize rağmen hâlâ bu konularda gizli ajandalardan, şunlardan bunlardan bahsetmek fevkalade kabul edilemez bir yaklaşımdır diye ifade ediyorum. Ama biz, her konunun tartışılmasından, her konudaki fikirlerin hür bir biçimde ifade edilmesinden yanayız. Bizim fikirlerimiz var her fikre karşı, vakti gelince onu söyleriz, yoksa söylenen fikirlerden dolayı bizim hiçbir korkumuz bugüne kadar olmadı, bundan sonra da olmayacaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Madde 28 üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 28. Maddesinin (2) numaralı fıkrasındaki “üzerine” ibaresinin “ve” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Faruk Bal                           Nevzat Korkmaz                         Mehmet Şandır

               Konya                                     Isparta                                        Mersin

           Behiç Çelik                          Mustafa Kalaycı                            Akif Akkuş

              Mersin                                     Konya                                        Mersin

                                      Alim Işık                                   Recep Taner

                                      Kütahya                                        Aydın

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 28. maddesinin 3. fıkrasında yer alan “ile sair hususlar” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

              İsa Gök                                  Atilla Kart                                 Ahmet Tan

               Mersin                                     Konya                                       İstanbul

                                                        R. Kerim Özkan

                                                               Burdur

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Tan...

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ahmet Tan, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Tan. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET TAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ilgili kanundaki değişiklik önergemiz konusunda, 28’inci madde üzerinde görüşlerimi açıklamak üzere saygı sunarak sözlerime başlıyorum.

Şimdi, efendim, üzerinde görüşme yaptığımız kanun tasarısı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun. Bu kadar temel bir  kanun ki -aranızda avukatlar vardır, hukukçular vardır- Anayasa’yı zamanında hukuk fakültelerinde, devletin esas teşkilat hukuku yahut da Teşkilatı Esasiye Kanunu olarak okurduk yani devletin temel teşkilatlanma yasası. Devletin temel teşkilatlanma yasasının seçim kararı almış bir Parlamentoda -yine dün gece yarısını  boylamıştık, bu gene gece yarısı olacak, hafta sonuna uzayacak- yani giderayak böyle bir değişikliği temel bir kanun, devletin temeliyle ilgili bir kanunda yapmanın mantığını anlamak kolay değil.

Bu kolay olmayan hadiseyi bugün -öğleden sonra odalarınıza uğramamışsınızdır meşguliyetten- dağıtılan bir kitapçıktan aldığım ilhamla ifade etmek istiyorum. Sayın İyimaya, Adalet Komisyonu Başkanımız, kendisi bir kelam erbabı olduğu kadar kalem erbabı da, bir kitap yazmış. Kitabın başlığı yahut da kitapçığın: “Siyaset Kurumunun Ortak Günahı.” Ortak günahımız yasama. Şimdi, kitap şöyle başlıyor: “Meclis, çağdaş siyasal düzenin açık bir şifresidir.” Şimdi, buradan alacağımız ilhamla bu açık şifrenin, dokuz yılın sonunda, Büyük Millet Meclisinin ne yazık ki Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna dönüştüğüdür. Aldığınız çoğunluk dolayısıyla Büyük Millet Meclisi iradesi bir grup toplantı salonuna dönüştü ancak yine de devam etmiyorsunuz. Biraz evvel, adını açıklamak istemediğim bir AKP’li arkadaşımız dedi ki: “Keşke İç Tüzük’te bir değişiklik yapsak da bizim sayın milletvekillerinin ayaklarına zarif birer kelepçe koysak, şu kanunları çıkarsak.” İç Tüzük’te herhangi bir değişiklik yapmaya gerek yok. Bu değişikliği yapmadan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin en temel komisyonlarından birisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesapları İnceleme Komisyonu İç Tüzük’te var olduğu hâlde tebahhur etti, buharlaştı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi denetimsiz kaldı. Çıkartılan bir kanuna tabi tutuldu ve iki maliye memurunun denetimine bırakıldı. Buradaki 300 küsur milyon liralık bütçenin sarfı tamamen denetimsiz. Yani eğer biz Anayasa Mahkemesinin kuruluşuyla ilgili bir kanun görüşüyorsak, bence bunu Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşu ve yasama usulleri hakkında bir kanunla takviye etmemiz gerekir.

Biz, geçenlerde Sayın Büyük Millet Meclisi Başkanımızla ve iki değerli AKP Grubu Başkan Vekiliyle Suudi Arabistan’a bir ziyaret yapmıştık. Bu ziyarette Suudi Arabistan Parlamentosunu gezdik. Bizim bu salon çok mütevazı kalır, tek yıldızlı bir otelin balo salonu kadar mütevazı kalır, bu görkemli olarak millete yansıyan salon. Müthiş, yedi yıldızlı bir salon. Sorduk, dediler ki: “Kral toplantıya çağırır Parlamentoyu ve yılda bir kere toplanır, bazen iki kere.”

Şimdi, Büyük Millet Meclisi de zamanımızın iradei şahanesi olan Sayın Başbakan, AKP Grup Başkanı tarafından çağrılıyor ve gündem ve çalışma esasları ona göre düzenleniyor ve biz de burada seçime giderayak “Kabul edenler… Etmeyenler…” Kanun çıkartıyoruz, fakat öyle ki yerinizde duramıyorsunuz haklı olarak, seçime giden bir Parlamentoda. Bizlerin içinde ön seçime gidecek arkadaşlarımız var, seçimi düşünen, seçimle ilgili kampanya yürüten arkadaşlarımız var, sizler de öyle ve çıkıyorsunuz. O yüzden, zincir vurmak yerine, rozet GPRS cihazı vardır, kimin nerede olduğunu takip eden, birer minik rozet alıp AKP Grubuna teslim etmek ve gidenleri hemen toplamak, yoksa bu kanunlar gece yarılarına kadar devam edecek.

Şimdi, son söz olarak, İyimaya’nın kitapçığını göreceksiniz, müthiş tespitler var. Diyor ki: “Hukuk üretme kapasitesinde zaaflar çıkmıştır, yasama zaafları.” Bu zaafın en belirgin örneği, torbalı bir hukuk düzeninin getirilmesidir. Torba yasalarla yasama organının siyasi iradesi ne yazık ki dumura uğratılmıştır, AKP Grubuna dönüşmüştür. Seçime giderayak böyle bir manzarayla gidiyorsak bunun cezasını halk herhâlde kesecektir sizlere.

Bir son konu da uzlaşma açığı sorunudur. Bir sürü sorun sarıyor. Uzlaşma açığı olmaması dolayısıyla biz burada önerge vererek üç yüz saniyelik konuşmalar yapıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET TAN (Devamla) – Bu sözlerle saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarının 28. Maddesinin (2) numaralı fıkrasındaki “üzerine” ibaresinin “ve” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                 Recep Taner (Aydın) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

İfade daha anlaşılır hâle getirilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Böylece, birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Birleşime bir saat ara veriyorum sayın milletvekilleri.

Kapanma Saati: 19.19
BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.21

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

696 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

İSA GÖK (Mersin) – Meclis yok ama! Komisyon orada da Meclis yok!

BAŞKAN – Meclis burada da konuşmacılar yok.

İSA GÖK (Mersin) – Meclis nerede?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…

İSA GÖK (Mersin) – Meclis nerede Başkan?

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum…

İSA GÖK (Mersin) – Evet, sağ olun.

BAŞKAN - Ama İsa Bey, siz konuşmacısınız.

İSA GÖK (Mersin) – Efendim, beş dakika sonra olsun. Kimse yok Mecliste. Bomboş Meclise mi konuşacağım?

BAŞKAN – Anladım da Sayın Gök, konuşmacı sizsiniz. Ben başkasının olduğunu düşünüyordum doğrusu.

Buyurun.

İSA GÖK (Mersin) – Artık, pazarlıkla Meclisi açıyoruz!

BAŞKAN – Sayın Gök, pazarlıkla Meclisi açan falan yok. Ben, sizin konuşmacınız olmadığı düşüncesiyle size nezaketen beş dakika ara vermek istedim.

İSA GÖK (Mersin) – Ne ilgisi var?

BAŞKAN -  Ama, konuşmacı sizsiniz, buyurun.

İSA GÖK (Mersin) – Konuşmacı benim. Biz, her zaman için konuşuruz, grubumuzda konuşmacı sorunu olmaz.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Gök.

CHP GRUBU ADINA İSA GÖK (Mersin) – Sağ olun, sağ olun.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Meclisteki mevcut sayısı 10 kişi. Hakikaten tarihe not düşmeli, Anayasa Mahkemesinin uygulama kanununu, kuruluş kanununu değiştiriyoruz, 10 kişiyle değiştiriyoruz.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – O kadar geldiğine şükret!

İSA GÖK (Devamla) – Bu, dünyada nerede var? Temel bir kanun, yargının en önemli ayağını değiştiriyoruz. Nerede?

ABDURRAHMAN KURT (Diyarbakır) – Sizden kaç kişi var?

İSA GÖK (Devamla) – Vallahi, hele sen, kendi arkadaşlarını bir say da ondan sonra sağa sola kafanı çevir, tamam mı! Önce bir kendini say sen!

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Yanlış saymışsın, 15 kişi var.

İSA GÖK (Devamla) – Evet, 15 kişi… 5 kişi daha arttınız, tebrik ediyorum sizi.

ABDURRAHMAN KURT (Diyarbakır) – Bir sensin, 3 kişi de burada var. Nerede, nerede senin arkadaşların?

İSA GÖK (Devamla) – Ya, işte… Bakın, bu, yasama organına karşı yaklaşım ciddiyetsizliğidir, başka hiçbir şey değil.

ABDURRAHMAN KURT (Diyarbakır) – Ya, kendi sırana baksana!

İSA GÖK (Devamla) - Orantını kur, ona göre konuş!

Arkadaşlar, 696 sıra sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usûlleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Olmayan arkadaşları saygıyla selamlıyorum!

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Olanlara 2 defa saygı sun.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Olanlara tabii…

İSA GÖK (Devamla) – Olanlara zaten saygımız sonsuz Harun Bey.

Şimdi, öncelikle bir neticeyi ortaya koyalım arkadaşlar. Bu kanunun 12 Eylül referandumunda değiştirilen dört tane maddesinin bazı fıkralarının, bu değiştirilen maddelerin yeni uygulama normlarının çıkmasına hiçbir itirazımız yok. Yüce milletimiz, referandumda, öyle veya böyle, bu dört tane madde oylandı, Başbakanın deyimiyle “hap gibi” de olsa, Venedik Komisyonu yanlış olduğunu beyan etse de, hukuk tarihinde böyle bir şey olmasa da oylandı ve geçti. Bu Anayasa’yı kabullenmek durumundayız, herkes kabulleniyor. Bu dört tane maddenin -ki bunlar, 146, 147, 148, 149- bazı fıkraları değişti. Bunlara ilişkin uygulama maddeleri getiriliyorsa bunlara itirazımız yok. Anayasa’nın lafzına, ruhuna, yorumuna uygun maddeleri getirin, kabul edelim. Buradaki sorun şu: Değişmeyen dört tane madde var, o maddelere dayanan uygulama maddeleri var. O maddeler, Anayasa’nın o diğer, 150, 151, 152, 153, bunlar değişmemesine rağmen, uygulama kanununda bu maddelere tekabül eden maddelerin değiştirilmesini anlamak mümkün değil. Bunun anası değişmedi ki danasını değiştiriyorsunuz, bu anlaşılır gibi değil. Üstelik, hadi değiştiriyorsunuz, helal olsun, -şu anda her ne kadar 8-10 arkadaş var ama- “Çoğunluğumuz var, biz değiştiririz kardeşim!” deyip değiştiriyorsunuz, bari Anayasa’ya uygun değiştirin. Yani, halkın “evet” dediği dört tane maddenin değişikliğine sadık kalın. Diğer dört maddede de bazı değişiklikleri yapacaksanız, değişmeyen maddelerin uygulama maddelerinde de bazı değişiklikleri yapacaksanız, bunların da önceki maddelere uygunluğunu sağlayın. Böyle gelseniz hiç kimse itiraz etmez. Ama kafada halkın icazet vermediği, halkın onaylamadığı, halkın “evet” demediği maddeleri yeterli görmeyerek –bakın, halkın “evet” dediği dört madde var- hedeflediğiniz başka bir noktaya varma konusunda zorlayarak, referanduma gitmeyen maddeleri de zorlayarak yeni bir kanun çıkarmaya kalkarsanız bu yanlış olur. Ha, diyeceksiniz ki, “Nereden çıkarıyorsun bunu İsa Gök?” İşte, basıp dağıttığınız sıra sayıdan çıkarıyorum. Hepimizin ortak dili Türkçe, güzel de bir alfabemiz var, beraber bunları okuyalım, bakalım.

Hizmet birimlerini düzenleyen 29’uncu madde var, diyor ki 2’nci fıkrası: “İhtiyaç hâlinde Başkanın önerisi, Genel Kurulun kararı ile yeni birimler oluşturulabilir.” Şimdi, içinizde bürokratlar da var. Yeni hizmet birimi oluşturuluyor. Oysaki Anayasa 123, hizmet birimlerinin oluşturulmasını kanunla yapmaya amir mi? Amir. Hiçbir idari makam bu konuda hizmet birimi oluşturamaz. Bir de işin komedisi var. Bakın, komedisi ne biliyor musunuz? Anayasa Mahkemesinin bu konuda verdiği bir çuval iptal kararı var. Diyor ki Anayasa Mahkemesi: “Hizmet birimlerini sen bu şekilde oluşturamazsın. Anayasa 123’e aykırı.” Ama şimdi bu tasarının 29’uncu maddesinin 2’nci fıkrasında bunu yapıyorsunuz. Biz dava açacağız, şimdi merak ediyorum Haşim Kılıç ne yapacak? Bugüne kadar Mahkeme hepsini iptal etti, ama bu seferki lehine. Niye? Ee, Başkan büyük başkan ya artık, dev başkan ya… Onun lehine imkân verdik, bakalım bunu iptal edecek mi? Yani tükürük meselesi. Onu merak ediyorum.

Geçici görevlendirme, madde 31 var. Arkadaşlar, hâkimlik ve savcılık farklı bir makamdır, farklı bir meslektir. Anayasa 140 bunu çok güzel açıklamış. Siz, hâkim ve savcıyı o kadar hakir görüyorsunuz ki… Asıl üzüldüğüm şey şu: Anayasa Mahkemesinin hâkim ve savcıları da kendilerinin hakir görülmesini öyle bir hazmediyorlar, yutuyorlar ki ağrıma gidiyor. Çünkü ben kendimi yargı mensubu addederim. Ne yapıyorlar biliyor musunuz? Hâkim ve savcının kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan memur ve diğer kamu görevlileriyle aynı fıkrada zikredilmesine ses çıkarmıyorlar. Yani, pes… Anayasa 140 açıktır arkadaşlar. Ha, muvafakat aranacakmış. Bırakın bunu, bırakın bunu.

34’üncü madde var: İdari personelin Adalet Bakanlığı kadrolarına atanması. Arkadaşlar, 34’üncü maddeyle, Başkanın, raportör yardımcıları hariç Mahkemenin bütün idari personelini Adalet Bakanlığının merkez ve taşra teşkilatına sürgüne gönderme yetkisi var. Bu kabul edilemez, çünkü bu da Anayasa 128’e aykırı. Nerede kaldı devlet memurunun güvencesi? Hani 12 Eylülde 128’i değiştirdiniz ya 128’i… O değişti, artık kuşa döndü. “Memurları sürerim.” diyor Başkan. Sayın Genel Sekreter teklif edecek, Mahkeme Başkanı da sürecek. Madde 34. Bu, kadrolaşmadır, bu tasfiyedir.

Arkadaşlar, aynı olay geçici madde 1’de de var. Bazı makamları kaldırıyorlar ve bir de oraya madde koymuş, demişler ki: Bu makamlar, bu kanunun kabulüyle -yayımı tarihinde- bu unvanlı görevde bulunanların görevleri sona erer. Yandı gülüm keten helva! Gitti hepsi, kamu görevlileri gitti. Devlet memurlarını bu şekilde tasfiye ediyorlar ve bunu Anayasa 128’e rağmen Anayasa Mahkemesi Kanunu’nda yapıyorlar. Tebrik etmek lazım!

Şekil bakımından iptal davası var, madde 36. Arkadaşlar, bu 36’nın önceki hâli madde 21; 2949 sayılı Yasa madde 21’de “Anayasa Mahkemesinin şekil bakımından denetimi kanunlarda son oylama…” falan diye gidiyor, Anayasa değişikliklerinde şunu diyor: 21’inci madde… Burası değişmedi fakat yeni tasarıda bunu 36’ncı madde yapıyorlar. Bu hiç değişmemesine rağmen, kanun hükmünde kararname ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’nün şekil bakımından denetimine sınır getiriyorlar, daraltıyorlar. Daraltılan ne? Anayasa Mahkemesinin inceleme yetkisi. Anayasa Mahkemesi buna bir şey demiyor. Anayasa Mahkemesinin, Meclis İç Tüzüğü… Yarın değiştirecekler ve biz bunun davasını açacağız. Anayasa Mahkemesi bunu inceleyemeyecek. Kanun hükmünde kararnameler de bu şekilde. Yetkisi daraltılıyor ve buna kimse bir şey demiyor. Bu da Anayasa 148, 150’ye açıkça aykırı. Ama bunu yapıyorlar, yine yetmiyor.

Bakın arkadaşlar, eksiklerin tamamlanması… İptal davalarında Başbakanlık davacı değil, davalı değil. Artık, Mahkemenin bütün gelen dosyaları Başbakanlığa bildirme yükümlülüğü geliyor. Ya Başbakanlık ne? Meclis Başkanlığı ne? Ne davacı ne davalı. Nasıl yaparsınız bunu? Yapıyorlar, üstelik de bu bireysel başvuruda. Bu da Anayasa 146 ve devamına, 138’e aykırı. Bu da Anayasa’ya aykırı. Umursamıyor ama. “Her şeyi Başbakanlığa bildireceksin.” diyor. Bir de Başbakanlık görüş bildirecek. Niye? Başbakan hazreti belki de talimat verecek! Bunu da Anayasa’ya koydular.

Bireysel başvuru arkadaşlar, bireysel başvuruda o kadar çok hata var ki, mesela, her başvurunun örneğini Adalet Bakanlığına gönderiyorlar. Yahu kuvvetler ayrılığı nerede kaldı? Adalet Bakanlığı davanın tarafı değil ki. Orası bir yargı. Kararlar… Arkadaşlar, yüksek mahkemelerin tümünü mahvediyorlar. Anayasa 2, 148, 153, 155 aykırı. Neye aykırı? Yargıtayın, Danıştayın verdiği kararları Anayasa Mahkemesi iptal edecek terdidli yolla, dolanarak. Ne yapıyorsunuz siz ya? Ne yapıyorsunuz siz? Dünyanın neresinde var bu? Bizim Anayasa’mızda bütün yüksek yargı yatay eşitlik hâlindedir, hiç birisi bir diğerinin kararını iptal edemez. Anayasa diyor ki, yalnızca ihlal tespiti yapar. Siz ne diyorsunuz kanununuzda? İptal de edecek. Anayasa bu yetkiyi vermiyor ki. Anayasa’ya aykırı bir Anayasa Mahkemesi kuruluş kanunu yapıyorsunuz ya, tebrik etmek lazım; tebrik ediyorum sizi! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gök.

İkinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Behiç Çelik, Mersin Milletvekili.

Buyurun Sayın Çelik. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 696 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşma yapmak üzere söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, bu bölüm, 30’uncu maddeden itibaren başlayan hükümleri içeriyor ve özellikle mahkeme birimlerini, personelini, hizmet birimlerini, özlük ve atamaya ilişkin hükümleri ve iptal davasının görüşülme usul ve esasları, itiraz yolu, bireysel başvuru hakkının kullanımına ilişkin hükümleri, siyasi parti kapatmaları, dokunulmazlığın kaldırılmasına ilişkin davaları ve siyasi partilerin mali denetimini ve yüce divan yargılamasını özellikle kapsamaktadır.

Görüldüğü üzere, oldukça önemli olan bu hükümler, Türkiye’nin devlet nizamına yön ve şekil verecek davalar ve hususları kapsamakta. Ancak böylesine önemli olan bir konuda uzlaşı içerisine girmeden anayasa metni hazırlayan, bunu gerçekleştiren iktidar partisi, aslında Türk toplumuna ve Türkiye Cumhuriyeti’ne en büyük zararı vermiştir.

Değerli milletvekilleri, bundan önceki konuşmamda devlette muvazeneden bahsederken de aslında vurgulamış olduğum husus, devlette güç birimlerinin, erklerin kendi arasında alışılagelmiş ilişkiler manzumesini bir bir yıkarak, değiştirerek kendisine ve partizan uygulamalarına, militan uygulamalarına imkân ve fırsat verecek ve yanlı, yandaş davranışlarını meşrulaştıracak bir yargı, bir yürütme ve bir yasanın gerçekleşmesi gerekiyor. İşte, yapılan budur. Devlette muvazene ortadan kalkmıştır.

Devlet, bugün bütün kurumlarıyla, bütün kurallarıyla, demokrasisiyle, hukukuyla, rejimiyle can çekişir hâle getirilmiştir. Artık Türkiye’de bugün tabloya baktığımız zaman, Güneydoğu’da tokat yiyen devlet görevlilerini görüyoruz. Bugün Türkiye’ye baktığımız zaman acımasızca ailesini katletme noktasına getirilmiş cinnet geçiren insanları görüyoruz. Bugün Türkiye’ye baktığımız zaman geçim zorlukları içerisinde inim inim inleyen çiftçileri, esnafı görüyoruz.

Bir taraftan toplumsal yozlaşma ve genel ahlakta çürüme alabildiğine yaygınlaşırken, bunun devlet kurumlarına yansıması ne yazık ki çok feci boyutlara geldiğini bize işaret ediyor. O zaman, işte, Milliyetçi Hareket Partisi geçen yıl bu vakitlerde bas bas bağırırken, Türk milletine hitap ederken, iktidar partisi vekillerine hitap ederken vurguladığı şey neydi? “Gelin, uzlaşı içerisinde yapalım, bunu 24’üncü Döneme bırakalım ve bir uzlaşma komisyonu oluşturarak Anayasa değişikliğini milletimizin tasvip edeceği şekilde bir metin hâline getirerek o şekilde çıkaralım.” diye âdeta bu konuda yoğun tavrını, yoğun şuurunu ortaya koyuyor ve sergiliyordu ama buna iktidar partisinden herhangi bir cevap gelmedi.

Dolayısıyla yirmi yedi maddeden oluşan Anayasa değişikliği metni bize şunu gösterdi ki -bütün etrafı sarılmış- insanlara hoş gelen maddelerin içerisinde aslında yargıyı tamamen ele geçiren, sözümün başında da ifade ettiğim üzere, bir anayasa değişikliğini gerçekleştirdiniz. Bugün klonlanmış Sayın Erdoğanların yargının bütün köşelerine getirildiğini çok açık bir şekilde görüyoruz.

Anayasa Mahkemesi, kendi statüsünü aşan, bu metinle birlikte aşan bir yapıya kavuşturulurken bu mahkeme âdeta, göreceksiniz, jüritokrasinin en önemli mercii hâline gelecek ve belki de önce Parlamentonun boğazını sıkmaya başlayacak. Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindi, değil mi? Hâkimiyet kayıtsız şartsız belki de Anayasa Mahkemesinin olacak! Buraya doğru giden, bu sürecin kapısını aralayan AKP İktidarı olmuştur ve AKP İktidarı da böyle bir meşum yolu açması sebebiyle Türk tarihi nezdinde mahkûm olacaktır.

Değerli arkadaşlar, yargının dengelerini bozmaya kimsenin hakkı yok ama yargının dengeleri bozulmuştur. Bugün Yargıtay Danıştayla, Yargıtay Anayasa Mahkemesiyle, Yargıtay Adalet Bakanlığıyla ve HSYK’yla, HSYK öbürleriyle, Adalet Bakanlığı diğerleriyle çatışır hâlde ve bu çatışmanın sonucunda ortadan çıkan bir Anayasa Mahkemesi statüsü belirlemişsiniz ve süper temyiz mahkemesi olarak bunu yukarıya çekip, o konumunda Türkiye'nin âdeta yargının da ötesinde bir güç odağı hâline getirmiş oluyorsunuz.

Bu nasıl bir sonuç doğuracak? Biraz önce ifade ettim ama ilave olarak şunu söyleyebilirim: Temiz toplum, temiz siyaset ve tarafsız yargı bağlamında Anayasa Mahkemesi nasıl bir fonksiyon ifa edecek onu dikkatlerinize sunuyorum. Böyle bir fonksiyon ifa etmesi mümkün mü acaba? Asla değil.

O hâlde, biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak Anayasa değişikliği sürecinde hep vurguladık, gelin dedik, Anayasa değişikliği yapacaksak yasama dokunulmazlığını kaldıralım, hızlı ve adil yargılamaya ilişkin hükümler getirelim ve tabii hâkim esasını güçlendirelim ve adli altyapıyı daha da güçlendirerek belli bir siyasal görüşün emrinde olan bir konuma yargıyı sürüklemeyelim şeklinde mealen bu görüşlerimizi ifade ettik. Ancak, iktidar partisi kendi gücüne güvenerek bu sözlerimizi dikkate almadı ama Türkiye’ye böylece çok büyük bir kötülük yaptı.

Artık bundan sonra, temennimiz odur ki, böyle bir yasama çalışmasından sonra Türkiye'nin karanlığa gitmesi mukadderdir ancak bu memleketin vatansever, milliyetperver insanları, bu gidişi, kötü hukuk kaidelerine rağmen, iradelerini ortaya koyarak bir çıkış yolu bulmak için mücadele edeceklerdir. O yüzden, kötü metinler iyi uygulayıcıların elinde iyi sonuçlar verebilir. Bunu da unutmamamız gerekir.

Sonuç olarak, ben, bu maddelerle ilgili Anayasa Mahkemesinin konumunu eleştirmiş oluyorum ve tümü üzerinde görüşlerimizi Milliyetçi Hareket Partisi olarak belirtirken aslında bizim seçim beyannamemizde “Adalet ve hukuk” bölümünde temel hak ve özgürlüklere ciddi şekilde atıfta bulunulduğunu dikkatlerinize sunuyorum ve yargıyla ilgili militan ve partizan yargı yerine, herkesi kapsayan bir yargı anlayışını benimsediğimizi ifade ediyor, sözüme son verirken hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.

Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Mustafa Çetin, Uşak Milletvekili.

Buyurun Sayın Çetin.

MUSTAFA ÇETİN (Uşak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı’yla ilgili şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi bu münasebetle saygılarımla selamlıyorum.

Bu tasarının ikinci bölümü üzerinde, ikinci bölümün düzenlediği hususlardan en belki, burada şahsım adına söz almışken, bahsetmem gereken husus Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru üzerinde biraz durmakta yarar görüyorum. Bildiğiniz gibi 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan Anayasa referandumuyla yürürlüğe giren 5982 sayılı Kanun Anayasa’da bir dizi değişiklik yapmıştı. Anayasa’nın bazı maddelerinde (146, 147, 148 ve 149’uncu maddelerinde) yapılan değişiklikler içinde bireysel başvuruyu ilgilendiren hususlar da var.

“Bireysel başvuru” dediğimiz şey şu: Şimdiye kadar olmayan, yurttaşlarımızın daha çok içeride iç hukuk yollarının tüketilmesinden sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine giderek kendileri açısından çözmeye çalıştıkları, karar almaya çalıştıkları hususları Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesinde dava konusu etmelerine ve öncelikle Anayasa Mahkemesine başvurmalarına imkân sağlayan bir düzenlemedir. Anayasa Mahkemesinin bu kanununda düzenlemeyle ilgili hususlar da bu kanunda düzenlenmiştir. Bu başvurunun nasıl yapılacağı, hangi hâllerde gidileceği, hangi şartların buna ait olmadığı, başvuru hakkı vermediği gibi hususlar bu maddelerde düzenlenmiş. Bu, vatandaşlarımız açısından getirilmiş yeni bir hak arama yoludur. İnanıyorum ki, bu kanunun da yürürlüğe girmesinden sonra vatandaşlarımız bu haklarını da kullanmaya başlayacaklar ve bundan mutluluk duyacaklardır. Demokratik rejimde yurttaşlarımıza ne kadar hak arama yolu açarsak, bu imkânı onlara sağlarsak yurttaşlar daha geniş ve kapsamlı bir hukuki güvenceye kavuşmuş olacaklardır.

Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısının Anayasa Komisyonunda görüşülmesi sırasında, daha önce de referanduma konu edilen Anayasa değişiklikleri sırasında da Anayasa ve yargı üzerinde yapılan tartışmalara baktığımızda geleceğimize dair umutlu olmanın zor olduğunu üzülerek söylemek zorundayım. Bu kanunun müzakerelerinden beri muhalefet sözcülerinin yargıyı hangi temelde algıladıkları, tarafsız yargıdan ne anladıkları konusundaki sergiledikleri beyanlar beni doğrusu çok karamsarlığa itiyor. Bu ülkenin vatandaşları ve siyasi partileri, mahkemeleri “senin yargın, benim yargım” şeklinde görmeye devam ederse yurttaşlarımızı hukuka güvenmeye ve hukukun üstünlüğüne inandırmaya ikna etmek zor olacaktır.

Gelin, bir şey yapalım. Mademki Türkiye genel seçimden sonra bir Anayasa değişikliğine hazırlanıyor, şu Anayasa konusundaki tartışmalarda geçmişe bir sünger çekelim, diğer siyasi partileri ve görüşleri hasım gibi görmekten vazgeçip biz yeni bir başlangıç yapalım, yeni bir Anayasa için topluma da örnek olalım ve bu sayede toplumumuza yeni bir heyecanı biz aşılayalım. Yoksa ben seni yargıyı ele geçirmekle suçlarsam, sen beni suçlarsan, doğrusu, toplumumuzun önüne sunacağımız yeni bir anayasayı da ortaya koyamayız.

Ben, 2011 Haziran seçimlerinde bundan sonraki yapılan tartışmaların bu temelde başlamasını ümit ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Hacı Hasan Sönmez, Giresun Milletvekili.

Buyurun Sayın Sönmez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

H. HASAN SÖNMEZ (Giresun) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 696 sıra sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Divanı, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının ikinci bölümü, Anayasa Mahkemesinin hizmet birimleri, inceleme ve yargılama usulleri, itiraz yolu, bireysel başvuru hakkı, siyasi parti kapatma ve dokunulmazlığın kaldırılması davaları ve siyasi partilerin mali denetimine ilişkin hususları düzenlemektedir. Bilindiği gibi, bu tasarıyla Anayasa Mahkememizin daha önce 12 Eylül 2010 tarihinde referandumda kabul edilen Anayasa’nın Değiştirilmesine İlişkin Kanun muvacehesinde bir uyum yasası çıkarıyoruz. Bu uyum yasası ile Anayasa Mahkemesinin bir yandan kuruluşunu bir yandan yargılama usulünü öbür taraftan kadro cetvellerini -yeni fonksiyonlar yüklendiği için bu mahkemeye- yeniden dizayn ediyoruz. Burada dikkat çeken en önemli husus, Anayasa Mahkemesinin bireysel yargılama konusunda ilk defa Anayasa’yla getirilen düzenlemeye paralel olarak Anayasa Mahkemesinin bu görevi nasıl yapacağının düzenlenmesidir. Tabii, esasen, çağdaş gelişmiş ülke anayasalarında yıllarca önce getirilmiş olan bu hakkın Türk Anayasası’nda bugünlerde getirilmiş olması -bu kadar gecikmeli getirilmiş olması- belki düne göre gecikmeli bir düzenlemedir ama yarına göre de erken bir adım sayılabilir. Örneğin, 1950 yılından beri, yaklaşık altmış yıldır, Federal Almanya’da bireysel başvuru hakkı özgürce kullanılmakta ve bu ülke Anayasa Mahkemesinde yaptığımız incelemelerde hakikaten herhangi bir sorun yaşanmadan Alman vatandaşlarının yargı mercilerinde karara bağlanmış hususlarda insan haklarının ihlal edildiği noktasına dayalı bir kısım ihlallerin olduğu kanaatine vardığında müracaat etme haklarını Anayasa Mahkemesinde aramaktadırlar. Biz altmış yıl sonra -Almanya’ya bakarak söylüyorum- bu düzenlemeyi getirmiş bulunuyoruz. Biraz önce de ifade ettiğim gibi, düne göre belki gecikmeli ama yarına göre erken bir düzenlemedir. Ama ne zaman bir eksikliği gidermişsek hep beraber yine milletimiz adına bundan, efendim, mutluluk duymamız gerekir.

Anayasa Mahkemesinin kuruluş ve yargılama faaliyetlerine ilişkin bu tasarının görüşülmesi komisyon aşamasında ve Genel Kurul aşamasında, her iki aşamada da muhalefet partisine mensup arkadaşlarımızın tasarı hakkındaki yoğun tenkitlerini kısmen anlayışla ancak geneline baktığımız zaman anlamamızın mümkün olmadığını çağdaş ülke anayasalarına ve uygulamalarına bakarak söylemem mümkündür. Çünkü, biraz önce de ifade ettiğim gibi, bireysel başvurunun insan haklarına odaklı ihlaller konusunda düzenlendiği sürekli vurgulandığı hâlde sanki Yargıtayın, Danıştayın, efendim, burada vermiş olduğu nihai kararların temyiz mercii gibi bu mahkemenin algılandığını söylemek bence hem hukukçu arkadaşlara hem de Genel Kurula bir haksızlık olur. Bu arkadaşlarımızın en azından bu ifadeyi kullanmaması gerekir diye düşünüyorum.

Yine muhalefet partisine mensup bir sayın vekilimizin Anayasa Mahkemesinin kuruluş kanununa ilişkin bu düzenlemenin bir tasarı şeklinde gelmiş olmasını tenkit etmesini anlamış değilim çünkü “Yürütme böyle bir düzenlemeyi yapamaz.” şeklinde bir ifade kullanmıştır. Yürütmenin böyle bir düzenleme yapması söz konusu değildir. Sistemimiz parlamenter demokratik sistemdir. Bakanlar Kurulu bu Parlamentonun aynı zamanda üyeleridir, onların kanun teklif etme hakları vardır. Dolayısıyla, yürütmenin vermiş olduğu bu tasarı aynı zamanda bir tekliftir. Dolayısıyla “Bakanlar Kurulu üyelerinin, Anayasa Mahkemesinin bir yargı müessesesiyle ilgili düzenleme yapma yetkisi yoktur, teklif veremez.” şeklindeki bir ifadeyi doğrusu ben sisteme yakıştıramadım.

Teşekkür ediyorum, yüce heyete saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Sönmez.

Bölüm üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Paksoy, buyurun.

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Anayasa Mahkemesi Başkanı ne kadar, Başkan Vekili ve üyeleri ne kadar maaş alacaklardır? Bazı haberlerde Anayasa Mahkemesi Başkanının Cumhurbaşkanı kadar maaş alacağı söyleniyor, yani 24 bin TL civarında olacağı söyleniyor. Bu konuda net bir bilgi verir misiniz. Bu doğru ise diğer üst düzey kamu görevlileri arasında bir tenakuz olmayacak mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, tasarının 33’üncü maddesinde, yabancı uzman çalıştırılması yetkisi verilmektedir. Türk milleti adına karar veren mahkemede yabancı uzman çalıştırılması sizce uygun mudur?

İki: İptal davalarında Anayasa Mahkemesine dava açma yetkisi bulunmayan Meclis Başkanına ve Başbakana yazılı görüş beyan etme hakkının verilmesi Anayasa’ya aykırı değil midir?

Üç: Bireysel başvuruyla ilgili maddelerde Anayasa’da olmayan bir yetkinin kuruluş kanununa konularak tanınması sizce anayasa hukukuna uygun mudur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, son iki gündür basın ve medyada TÜSİAD tarafından hazırlandığı belirtilen Anayasa değişiklik paketine ilişkin detaylar yer almaktadır. Yazılanlara göre ve söylenenlere göre, pakette “Türk milleti” ve “Türklük” kavramlarının çıkarılacağı ve cumhuriyet ilkesi dışındaki değiştirilemez nitelikteki ilk üç maddenin de değiştirileceği ifade edilmektedir. Acaba AKP adına TÜSİAD bu işi millete pazarlamaya mı çalışmaktadır; yoksa, daha önceki AKP’nin hazırladığı paketle arada ne fark vardır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Işık.

Sayın Bakan, buyurun.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Evvela, Sayın Başkan, Sayın Başkan Vekili ve sayın üyelerin bu yasa gerçekleştiği takdirde, yürürlüğe girdiği takdirde mevcut düzenlemeler açısından alabileceği maaş Başkan açısından 9.542 TL, Başkan Vekili açısından 8.765 TL, üyeler açısından da 8.552 TL olarak arkadaşlarımız verdi. Bu çerçevede bu konunun değerlendirilmiş olması gerekir.

Yalnız şunu ifade etmeliyim: Bugünkü maaş sistemi içerisinde birçok kurumlarda farklı maaşlar vardır. Mesela bir Merkez Bankası Başkanının aldığı para belki bir başka kurumdakine nazaran daha farklıdır. Devletin değişik kurumları içerisinde farklı statüler var. Dolayısıyla meseleye bu çerçeve açısından bakmak gerekecektir.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Ek ödeme, sosyal hak, makam aracı gibi şeyler var mı?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI  CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Şimdi, arkadaşlarımızın verdiği şey bu. “Tamamı dâhil.” diyor arkadaşlar. Çünkü bu teknik bir konu. Onlardan aldığım bilgiyi size aktarmış oluyorum.

Şimdi, aslında, Sayın Işık’ın sorduğu soru… Müteaddit defalar, aslında, cevaplandırdık biz bu konuyu. Şimdi, yeni bir anayasa ihtiyacı olduğunu hepimiz söylüyoruz, hatta uzunca bir zamandan beri söyleniyor.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ben söylemiyorum.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Hayır, hayır…

Yürürlükteki anayasalar açısından, en fazla tartışılan ve yürürlüğünü koruyan Anayasa da budur. Geriye dönük, o 93’lü yıllarda -Meclis kayıtlarında vardır- bugün Mecliste temsil edilen, en azından sonradan kurulmamış partilerimiz açısından, Meclis Başkanlığına o günkü Anayasa değişikliğine katılım açısından yazılan yazılara baktığımızda bu Anayasa’nın neden değiştirilmesi gerektiği çok açık, çok gerekçeli bir tarzda ortaya konmuş vaziyette. O gerekçeler ortadan kalkmış değil. Dolayısıyla bugün gelinen noktada, bu kadar değişikliğe maruz kalmış, toplumun hemen hemen her kesimi tarafından yeni bir anayasa yapılması dillendiriliyor. Bu toplumsal bir taleptir. Dolayısıyla üzerinde durduğumuz bir başka konu da var: “Bir anayasa yapılacaksa bunu bir parti yapmamalı. Toplumun her kesimi yeni bir anayasadan ne anlıyorsa, içinde ne bulunmasını istiyorsa, bulunmasını istediği konularda, kavramlarda, kurumlarda ne gibi özellikler, ne gibi tanımlar getirecekse onu açıkça ortaya koymalı.” diyoruz. Dolayısıyla, her parti, her kurum, her kuruluş kendi yönünden çalışmalar yapıyor. Bunları da açıklıyoruz. Bunların açıklanmış olmasında bir mahzur yok. Açıklanır, katılan olur, katılmayan olur çünkü kapsamlı bir çalışmada katıldığınız noktalar da vardır. Mesela, diyorsa ki TÜSİAD “Bu Anayasa değişmelidir.” “Değişmelidir.” diyen herkesle o noktada ittifak hâlindedir ama falanca konuda o farklı bir görüş söyler, siz farklı bir görüş ileri sürersiniz, bir başkası bunların dışında bir görüş ileri sürer. Dolayısıyla, bir sivil toplum örgütünün, bir derneğin yaptığı çalışmayla AK PARTİ arasında organik bir bağ kurmak, bir illiyet bağı kurmak; bu, bühtan olur, doğru bir şey değildir. Ama şunu görmek lazım ki...

ALİM IŞIK (Kütahya) – Söylendi yani Sayın Bakan, daha önce söylendi.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Canım, söylenenler... “Allah bir.” diyorsa başkaları siz “iki” mi diyeceksiniz o zaman?

ALİM IŞIK (Kütahya) – O ayrı... O ayrı...

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Yani yapmayın, böyle polemiklere girmeyin; girerseniz, kaybedersiniz.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Tam size uygun bir örnek bu.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Yani siyasi parti olarak varlığınızı bir başkasının lafına açıklama yetiştirmek yerine kendi tavrınızı açıkça ortaya koyun, kendi tavrınızı. Deyin ki, Milliyetçi Hareket Partisinin...

Bakın, ben, sizi, seven, sayan, saygı duyan bir insanım. Bırakın başkasının ne söylediğini, siz ne söyleyecekseniz pozitif değerlendirmelerinizi açıkça ortaya koyarsınız, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu kamuoyu sizin Anayasa’dan, ister vatandaşlık ister değişmez maddeler ister başka kurumlarla ilgili... Metinlerinize bakar, TÜSİAD’ınkine bakar, sendikanınkine bakar, başka meslek odalarınınkine bakar, başka partilerinkine bakar, ondan sonra da bunları değerlendirir.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Siz şu metinlerinizi ortaya koysanıza Sayın Bakan. Sizin metin nerede, sizin?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Siz şimdi diyorsunuz ki: “Biz bir şey söylemeyiz, başkası açıklasın, biz onun üzerinden polemik yapalım.” Ben burada TÜSİAD’ın yaptığı açıklamanın ne hesabını veririm ne de değerlendirmesini yaparım.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Bakan, sizin bir metniniz mi var da konuşuyorsunuz?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Bu, benim şeyim değildir ama neticede fikir özgürlüğü, ifade özgürlüğü diyorsak...

ŞENOL BAL (İzmir) – Anayasa’nın 14’üncü maddesine göre değil onlar...

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - ...o da kendi düşüncelerini böyle söylüyor. Doğrudur, yanlıştır, siz “yanlış” diyorsunuz, bir başkasının da katıldığı noktalar olur veya olmaz ama TÜSİAD’ın yaptığı çalışmayla bizim aramızda bir bağ kurmaya çalışırsanız, bu doğru olmaz.

ŞENOL BAL (İzmir) – Öne sürüyorsunuz... Öne sürüyorsunuz...

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Ama bu türlü bir çalışmalar yapılırken... Bakınız, her türlü yasal düzenlemede biz değil Türkiye içerisindeki ortaya atılmış fikirleri, düşünceleri, gündeme getirilen tasarıları, taslakları, kadük olmuşlar, acaba dünya hukukunda ne var diye mukayeseli hukuktan da istifade etmeye çalışıyoruz. Yani birilerinin söylediğinde bir yanlışlık varsa, siz geldiniz, burada söylediniz, yarın başka yerlerde de bunları söyleyeceksiniz. Benim de katıldığım noktalar olur, katılmadığım nokta olur. Kişisel kanaatimi soruyorsanız, benim de bu açıklanan görüşlerle ilgili çok farklı düşündüğümüz noktalar var.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Neler var mesela?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Mesela “Kurucu Meclis” diyor, vesaire diyor, filan. Biz bunu doğru bulmayız şahsen.

ŞENOL BAL (İzmir) – Siz çok mu rahatsız oldunuz?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Demek ki, şimdi, bizim adımıza bir çalışmaysa bizim de çok noktalarda onlardan farklı düşündüğümüz hususlar var. Böyle bühtan üzerine bir değerlendirme yapmamız doğru olmaz. Şimdi, kaldı ki konuştuğumuz konu Anayasa Mahkemesinin teşkilat yasası.

ŞENOL BAL (İzmir) – “Türk milleti”nin çıkmasından rahatsız mısınız Sayın Bakan?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Anayasa Mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleriyle ilgili yasadır. Bizi hiç o türlü tartışmaların içerisine çekmeyin. Çekmenizde de bir şey görmeyiz biz, fayda görmeyiz.

İSA GÖK (Mersin) – Cemil Bey... Cemil Bey, bir şey soracağım. Cemil Bey, bir cümlecik, istirham ediyorum.

Bakın, Anayasa Mahkemesi Kuruluş Kanunu. Bu, Hükûmetten geldi.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Evet.

İSA GÖK (Mersin) – Hükümetten gelmeden önce, Allah için...

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Hayır, bakın şimdi...

BAŞKAN – Sayın Gök, böyle bir usul yok. Lütfen sorunuzu sorun...

İSA GÖK (Mersin) – Bir saniye... Bir saniye...

BAŞKAN – Hayır, soru sorun Sayın Gök.

İSA GÖK (Mersin) – Türkiye’de bir tane barodan, Barolar Birliğinden, bir üniversiteden tek bir görüş alınmış mı? Hukukla alakalı...

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Şimdi, bakınız, bu türlü...

BAŞKAN – Sayın Bakan, cevap veriniz lütfen.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Sayın Başkan da ikaz ediyor. Şimdi, böyle bir usul varsa nasıl olsa demin burada konuştunuz.

BAŞKAN – Hayır, Sayın Bakan. Siz lütfen sorulara cevap verin, tamam.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Biz almaya çalıştık, çalışıyoruz. Almaya çalıştık, çalışırız. Herkesten görüş almaya çalışırız, veren olur, vermeyen olur. Neticede geliyor.

İSA GÖK (Mersin) – Bana bir tane örnek verin, örnek, örnek. Bir tek, hukuk kuruluşlarından.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Bakınız, bugüne kadar, şimdi bu tasarının bir kısmı Anayasa’daki düzenlemenin kanun hâline getirilmesi.

İSA GÖK (Mersin) – Efendim, her kanunun anayasal dayanağı vardır, her kanunun.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Bakınız, şimdi, bireysel başvuru konusu ki en çok tartışılan, üzerinde durulan, yargı organlarının açıklanmadık ne yanı kaldı ki?

İSA GÖK (Mersin) – Görüş alınmadı.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Açıklanmadık ne yanı kaldı?

İSA GÖK (Mersin) – Yapmayın! Yapmayın! Cemil Bey, bakın, bizim sizle kaç yıllık dostluğumuz var. Baro Başkanları konuştu mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – 2005’ten beri evvela yargı organları arasında tartışılan bir konudur. Yapılmış paneller var. O panellerde dile getirilen konular var. Anayasa Mahkemesi bir kuruluş yıl dönümünde bireysel başvuruyu, müstakil tartışma konusu, panel konusu yaptı. Onun için yapmayın bunları.

İSA GÖK (Mersin) – Yani Hükûmet kanun yaparken panel notlarına bakarak mı kanun yapıyor?

BAŞKAN – Sayın Gök, lütfen.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Tabii. Yeri geldiğinde bilimsel görüşlerden de istifade ederiz...

İSA GÖK (Mersin) – Yapmayın Bakanım! Yapmayın ya! Ne ayıp bir şey bu! Ne ayıp bir şey!

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – …tasarılardan da istifade ederiz, dünya uygulamalarından da istifade ederiz, varsa sizin görüşleriniz ondan da istifade ederiz. Nitekim, bu değişiklikler yapılırken bu Anayasa’nın değişmesiyle ilgili konularda demedik mi ki 1993’te Cumhuriyet Halk Partisinin bu Anayasa neden değişmelidir tarzında çok haklı, çok doğru. Hatta o derece ileri bir değerlendirme de yapmadan dedik ki: “Bakın, Cumhuriyet Halk Partisi 1993’te böyle bir değerlendirme yapıyor. Bu Anayasa eğer belli bir süre içerisinde, kısa sürede değiştirilmezse Türkiye’de rejim bunalımı çıkar.” Demek ki biz sizin söylediklerinizi, yazdıklarınızı da okumuşuz, bunlara dayanarak da bunları temellendirmeye, gerekçelendirmeye çalışıyoruz. Hiç o türlü tartışmalara girmenin bir anlamı yok.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Değiştirilecek olan hangi anlayış, önemli olan o.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum.

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Bakan, efendim bir cümle söyleyeyim.

BAŞKAN – Şimdi bir soru var, soruyu aldıktan sonra Sayın Bakanım.

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan…

Sayın Bakan, bir saniye…

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Sayın Şandır, buyurun.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Şimdi, hizmet satın almayla ilgili bir konu var.

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Bakan…

BAŞKAN – Sayın Gök, lütfen oturur musunuz.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Hizmet satın almayla ilgili bir konu…

BAŞKAN – Sayın Bakanım…

İSA GÖK (Mersin) – Bir saniye…

BAŞKAN – Sayın Gök, böyle bir usul yok ki! Niye harekette bulunuyorsunuz? Lütfen…

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Bakan, Anayasa…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Sadece istisnai hâllerde, özel meslek bilgisi gerektiren konularda hizmet satın almaya imkân tanınmış oluyor.

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ederim.

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Bakan…

BAŞKAN – Sayın Şandır, buyurun, sorunuzu sorun.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ederim.

Sayın Bakan, arkadaşlarımın, partimin grubu üyesi milletvekillerimizin sorduğu soruyu yanlış yere çekmeyiniz lütfen. Siz “Anayasa’yı değiştirmek gerekir.” diyor, bu yönde de birçok hazırlıklar yapıyorsunuz. Diyoruz ki: “Geliniz…”

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Siz demiyor musunuz?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Biz de diyoruz.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Evet?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Biz de diyoruz ama biz iktidar değiliz, iktidar olan sizsiniz. Millete de sözünüz var. Diyorsunuz ki: “Anayasa’yı seçimden sonra değiştireceğiz.” Nasıl değiştireceksiniz, bunu açıklayın ki size bu türlü bühtanlar -bühtan, diye niteliyorsunuz- atılmasın. Eğer TÜSİAD’da bu raporu açıklayan bir kişi, bir sayın profesör sizin daha önceki Anayasa Komisyonunuzun da başkanlığını yaptıysa arkadaşlarımın bu türlü sorularına muhatap olursunuz. Bu noktada hiç kızmaya hakkınız yok.

Anayasa’yı nasıl değiştireceksiniz, hangi hususları değiştireceksiniz? Sorumuz çok açık, net.

Türkiye’yi iki dilli bir millete, iki milletli bir devlete dönüştürecek misiniz, dönüştürmeyecek misiniz?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.

Sayın Gök, buyurun.

İSA GÖK (Mersin) – Sağ olun.

Sayın Bakan, bir şey söylemek istiyorum. Bakın, inanın, hicap duyuyorum bu soruyu sorarken. Son dönemde Adalet ve Anayasa Komisyonu üyesi arkadaşların hepsinin, ilk görevimiz ne oldu biliyor musunuz? Getirdiğiniz, yargıyla, önemli kanunlarla ilgili şu tasarılarınızı hiçbir yargı kurumu göremiyor. Hiçbir hâkim, savcı, baro, şu, bu göremiyor. Bize yalvarıyorlar, “Ya, ne olur, bize bir suret gönderin, bir inceleyelim.” diye. Bunu neden yapıyorsunuz? Neden? Bunun mantığı ne? Sakın ha, bana yanınızdaki Genel Müdürünüz de “Gönderiyoruz.” demesin.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gök.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSA GÖK (Devamla) – Çünkü ben şunu her yere gönderdim, en son Komisyondaki kanununuzu elli yere gönderdim, artık utanıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Çelik, buyurun.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Ben de bu mealde konuşmak istiyorum.

Sayın Bakanım, siz çok sakin, teenniyle hareket eden bir yapıya sahipsiniz aslında. Sizi yıllardır tanıyorum ama bugün nedense çok öfkeli ve sinirlisiniz.

BAŞKAN – Sayın Çelik, lütfen soru sorunuz.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Soracağım efendim.

BAŞKAN – Sayın Bakanın tarzı hakkında yorumda bulunmayınız. Sorunuzu sorunuz.

Buyurun.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Türkiye’miz bütün kurumlarıyla, bütün yapısıyla, bağımsızlığıyla, egemenliğiyle atalarımız tarafından bize emanet edilmiş fevkalade önemli bir ülke ve devlet. Şimdi ben inanıyorum ki iktidar partisi mensuplarının içerisinde bu ülkeye aşkla bağlı birçok insan var ama bunun yanında ülkeyi bölmeye çalışan ve bağımsızlığımızı, egemenliğimizi yok etmeye çalışan ve Türk milletini sevmeyen insanlar da var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

Süreniz kısıtlı yalnız Sayın Bakan, bir dakikanız kaldı.

Buyurun.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Teşekkür ederim.

Evvela şu Anayasa konusuyla ilgili.

Aslında biz çok açıklama yaptık, tekrar tekrar açıklama yapmakta fayda varsa bin defa daha yaparız. Özellikle bu 12 Eylül halk oylamasından sonra yaptığımız açıklamada yeni bir Anayasa’nın bir toplumsal talep hâline geldiğini, evvela bu Anayasa’nın herkes tarafından özellikle bu konuya ilgi duyan en başta siyasi partilerimiz, meslek kuruluşlarımız dahil olmak üzere hangi yöntemle bu Anayasa değişikliğinin yapılması gerektiği konusunda; bir, herkes kendisi çalışma yapsın, iki, yeni bir Anayasa yapılacaksa bunun içeriğiyle ilgili çalışmayı herkes yaparsa seçimden sonra bunları oturacağız uzlaşmayla diye… Sayın Başbakanımızın müteaddit defalar açıklamaları var. Demek ki uzlaşmayla yapılacak. Bu uzlaşma nasıl yapılacaksa bunun yol ve yöntemini bu Parlamento bulacak, bu bir.

İkincisi: Anayasa değişikliği konusu… Hâlen anlaşamadığımız nokta şurası: Anayasa’nın nasıl yapılacağı, nasıl değiştirileceği 175’inci maddede yazılı. İktidarın işidir, Parlamentonun işidir Anayasa yapmak, hükûmetin işi değil, hatta zaman zaman geriye dönüp tutanaklara baktığınızda, Hükûmet üyesi burada niye oturuyor oturmuyor diye… Yeri gelmiş oturduğu zaman olmuş, yeri geldiğinde bu oturuşa itiraz edilmiş ve hükûmet adına burada kimse oturmamış. Demek ki anayasa yapma meselesi iktidarın meselesi değil, Parlamentonun meselesidir. Parlamentoda bulunan partilerimiz, milletvekillerimiz bir araya gelecek, bunun yol ve yöntemini ya İç Tüzük hükümlerine göre bulacak veya birlikte başka bir yol veya birlikte başka bir yöntem bulacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Bunun dışında daha başka eğer sizin gündeme getireceğiniz bir başka yol, yöntem varsa onu da söyleyin. Yani siz de bu sorunun cevabını iktidardan beklemeyin. Bu sorunun cevabını siz verirseniz, sizin ne düşündüğünüzü biz de biliriz.

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Bakan, tasarıları niye kimseye göndermiyorsunuz? Burhan Kuzu’dan bile saklıyorsunuz, Burhan Kuzu bile bilmiyor bunu.

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

29’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 29’uncu maddesinin 3 numaralı fıkrasının tasarı metninden çıkarılması arz ve teklif olunur.

               Faruk Bal                           Nevzat Korkmaz                        Behiç Çelik

                  Konya                                     Isparta                                   Mersin

           Mehmet Şandır                   Mehmet Akif Paksoy                  Rıdvan Yalçın

                 Mersin                              Kahramanmaraş                              Ordu

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığını

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 29. maddesinin 2. fıkrasının madde metninden çıkarılmasını ve fıkra numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

              İsa Gök                               Kamer Genç                             Ahmet Ersin

              Mersin                                   Tunceli                                       İzmir

            Ali Oksal                           Zekeriya Akıncı                     Ali İhsan Köktürk

              Mersin                                    Ankara                                   Zonguldak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Zekeriya Akıncı konuşacak.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Zekeriya Akıncı, Ankara Milletvekili.

Buyurun.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz yasanın bu maddesinde Mahkemenin hizmet birimleri sıralanmış, sunulmuş ve görevlendirilmeler tanımlanmış. Hemen arkasından gelen 30’uncu maddede de zaten mahkeme personelinin atanmasına ilişkin bir madde var.

Şimdi ben bu vesileyle, bir süreden beri yüce Meclisle paylaşmak istediğim bir konuyu özellikle dikkatinize sunmak istiyorum. Kuşkusuz görevlendirmeler yapılacak, atamalar yapılacak, Sayın Başkan yetkilerini kullanacak ama bu görevlendirmelerin içerisinde acaba kadının yeri ne olacak diye ben hep merak etmişimdir. Bu merakımın altında yatan da 2010 Aralık raporuyla Kadın Statüsü Genel Müdürlüğünün hazırlamış olduğu Türkiye’de kadının durumuna ilişkin bir rapor.

Birkaç ana konuyu dikkatinize sunmak istiyorum. Diyor ki:

Hâlen 4 milyona yakın kadın okuma yazma bilmiyor.

Kadınların iş gücüne katılma oranı 1999’da yüzde 34’ken 2009’da yüzde 26’lara düşmüş. Kadınların yüzde 77’si hiçbir ücret almaksızın aile işçisi olarak çalışıyor. İş gücüne katılmayan kadınların yüzde 62’si iş gücüne katılmama nedeni olarak ev kadını olmasını gösteriyor ki bu sizin en çok hoşlandığınız kadın tiplemesidir.

100 kadından sadece 12’si patron ve 12,8’i kendi hesabına iş yapıyor.

Üniversitede kadın öğretim elemanı -yüz ağartıcı tablo budur- yüzde 45, profesörler içinde yüzde 27, öğretim görevlileri arasında yüzde 38,5.

Bürokraside üst düzey yöneticilerin yüzde 7’si kadın. Hiç kadın vali yok. 1 tane kadın müsteşarımız var, o da Sayın kadın Bakanımızın müsteşarı, 20 müsteşar içerisinde sadece o var. 61 erkek, 2 de kadın müsteşar yardımcımız var.

Savcıların yüzde 5,2’si, hâkimlerin ise sadece yüzde 28’i kadın.

Şimdi, bu tabloya baktığımız zaman değerli arkadaşlarım, yeni bir ekleme yapmak daha gerekiyor. Son dönemde gerçekleştirilmiş olan yargı operasyonlarının içerisinde bir gerçek daha aynı tabloyu ortaya serdi. Yapılan Yargıtay ve Danıştay üyeleri seçiminde, yeni seçilen 211 üye içinde kadın üye sayısının oranı yüzde 3’ün altında kalmış oldu. Kadın üye sayısının genellikle yüzde 30’lar seviyesinde olduğu, yüzde 20’nin altına pek düşmediği Yargıtay ve Danıştay seçimlerinde, bu süreçte bir anda kadın üye sayısının yüzde 3’ün altına düşmüş olması düşündürücüdür, kaygı verici bir gelişmedir ve kuşkusuz bugüne kadar sürdürülmüş olan anlayışların bir yansımasıdır, sonucudur.

Şimdi, tablo bu kadar açıkken, kadına dönük bunca sorun çözüm beklerken, işin özünü değiştirmeyecek biçimsel değişiklikler bu ülkede hiçbir şey ifade etmeyecektir. Anadolu’da nüfusun yarısın oluşturan 10 milyonlarca kadının bu tabloya baktığımızda bunca çok sorunu ve çözülmesi gereken, önünün açılması gereken bunca çok alan varken, sizler milletvekilindeki kadın parlamenter sayısını artırın ama 5-10 kişi, 15 kişi artırsanız ne olur, artırmasanız ne olur?

Burada bir şeye daha dikkatinizi çekmek istiyorum yalnız, ortaya çıkmış olan bu tablo bir tesadüf müdür? Yani durduk yerde oluşmuş ya da bugüne kadar olduğu gibi süregelen bir gelişme midir yoksa bir anlayışın, bir bakış açısının sonucu olarak ortaya mı çıkmıştır? Hiç kuşkusuz tesadüf değildir arkadaşlarım. Bu, AKP İktidarının, Hükûmetinin kadınlara bakış açısındaki çarpıklığı ve ayrımcı anlayışı bir kez daha ortaya koyan bir sürecin yaşanmakta olduğunu hepimize göstermektedir.

Hükûmet, ne yazık ki kadınların iş ve meslek hayatında kariyer yapmalarını istememektedir, kadınlara ikinci sınıf insan gözüyle bakmaya devam etmektedir; kadın-erkek eşitliğini herkesin aynı ağırlıkta halter kaldırması, aynı mesafeyi, aynı sürede koşabilmesi gibi geri bir anlayışla değerlendirmektedir; birçok kadının kendilerinden çok daha büyük ağırlıkları kaldırabileceğini, mesafeleri çok daha kısa sürede koşabileceklerini unutmaktadırlar. Bu nedenle de kadınların iş ve çalışma hayatına girmeleri engellendiği gibi, kendi emek ve disiplinleriyle de belli bir başarıyı yakalayan kadınların da kariyer yapması engellenmektedir.

Benim dileğim, sevgili arkadaşlar, bu tabloyu değiştirin, sizin niyetiniz yok ama bu tabloyu değiştirin. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akıncı.

III.- Y O K L A M A

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, yoklama…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ancak bir yoklama talebi var, onu yerine getireceğim.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Gök, Sayın Öztürk, Sayın Köse, Sayın Güvel, Sayın Tan, Sayın Öztürk, Sayın İçli, Sayın Susam, Sayın Aslanoğlu, Sayın Yalçınkaya, Sayın Köktürk, Sayın Seçer, Sayın Oksal, Sayın Sönmez, Sayın Tüzün, Sayın Bingöl, Sayın Akıncı, Sayın Aydoğan, Sayın Paksoy.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usülleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 29’uncu maddesinin 3 numaralı fıkrasının tasarı metninden çıkarılması arz ve teklif olunur.

Behiç Çelik (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sayın Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili.

Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinize saygılar sunuyorum.

Bu kadar kalabalık görünce de gerçekten hoş oldu yani, hoş oldu yani! Böyle kırmızı koltuklara konuşmaktan usanmıştık yani demek ki sık sık yoklama isteyeceğiz ki herkes burada olsun, boşa konuşmayalım. Öyle mi arkadaşlar? Tamam.

Değerli arkadaşlar, yani önerge kabul edilmedi, reddedilecek, önerge üzerinde değil, biraz önceki tartışma üzerinde üç beş cümle etmek istiyorum. Gerçekten 1982 Anayasası dediğimiz elimizdeki cari Anayasa ki hepimizin korumak, kollamakla yükümlü olduğumuz, üzerine yemin ettiğimiz, toplumun yüzde 91,5’unun, Türk milletinin yüzde 91,5 oyuyla kabul ettiği bir Anayasa. Bu Anayasa’nın değiştirilmesi gerektiğini herkes söylemekte. Milliyetçi Hareket Partisi olarak söylüyorum ısrarla, her seçim öncesi yayımladığımız seçim beyannamesinde ve parti programımızda bu Anayasa’nın, özel şartlara dayalı hazırlanmış bu Anayasa’nın değiştirilmesi gerektiğini, özgürlüklerin önündeki, bireysel hak ve özgürlüklerin önündeki kısıtların kaldırılmasını amaçlayan yeni bir anayasa yapılmasını biz de taahhüt ediyoruz.

Bu Genel Kurulda bulunan tüm partilerin bu Anayasa’nın değiştirilmesi yönünde topluma verilmiş sözleri vardır ve itiraz ettiğimiz ve tenkit ettiğimiz husus şu: Adalet ve Kalkınma Partisi sekiz yıldan bu yana ülkeyi yönetiyor ve sekiz yılın başında iktidar olurken, iktidar olmadan önce bu Anayasa’yı değiştirmek yönünde topluma, Türk milletine verilmiş sözleri var. Bugüne kadar bu Anayasa’yı değiştirmek noktasında bir adım atmayan, attığı adımı tamamlamayan iktidar partisinin, Adalet ve Kalkınma Partisinin böyle seçime yakın, dönemin sonunda bir Anayasa değişikliği, palyatif, parça Anayasa değişikliği yapmasını samimi bulmuyoruz. Eğer bu Anayasa’yı ucundan, kenarından değiştirirseniz sistemi bozarsınız. Yalnız Anayasa’yı değiştirmek de yetmiyor, Anayasa’yla bağlı kalınarak Seçim Kanunu’nun, Siyasi Partiler Kanunu’nun ve diğer bazı kanunların da değiştirilmesi gerekiyor.

Şimdi, bunu bugüne kadar yapmayan Adalet ve Kalkınma Partisi, bugün… Sayın Bakan yok burada, Sayın Cemil Çiçek’e hitaben söylüyorum, birbirimizle akıl yarışı yapmayalım, akılla alay etmeyelim yani “İktidarın işi değil Anayasa yapmak.” diyerek kendinizi kenara çekemezsiniz. Yani, iktidar bu Parlamentodan çıkmıyor mu? İktidar partisinin grubunun burada sorumluluğu yok mu? İktidarın sahibi olan bu partinin sorumluluğu yok mu? Bugüne kadar bir Anayasa değişikliği yapmıyorsunuz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak söylüyorum, ısrarla davet ediyoruz: Gelin, bir uzlaşma komisyonu kuralım, birlikte çalışalım, bu Anayasa’yı hangi kapsamda değiştireceğimizi, en azından ilkesel bağlamda, çerçeve olarak belirleyelim, seçimden sonra da oturup birlikte değiştirelim. Buna itiraz etmiyoruz ama yanaşmıyorsunuz. Sayın Başbakan istifhamlar uyandıracak şekilde diyor ki: “Seçimden sonra değiştireceğiz.”

Ee şimdi, şu soruyu soruyoruz, cevabı verilmesi gereken şu sorunun cevabını bekliyoruz; diyoruz ki: “Seçimden sonra nasıl değiştireceksiniz? Kapalı kapılar arkasında, kayıt altına alınamayan, bilinmeyen görüşmelerde kime, hangi sözler verildi?”

Ee, şimdi, meydanlarda özerklik isteniyor, federal yapı isteniyor. Acaba, bunlar kimden cesaret alıyorlar değerli arkadaşlar? Muhalefet olarak Türk milleti adına bunu sormak hakkımız yok mu?

Bu ülkeyi iki dilli bir millete, tekrar ediyorum, bu ülkeyi iki dilli bir millete, iki milletli bir devlete dönüştürmek gibi bir planınız var mı, yok mu? Bunu gelin, buradan açıklayın ki, seçim öncesi millet de bilsin Anayasa’yı nasıl değiştireceğinizi. Çünkü müzakere yaptığınızı ifade ettiğiniz, ortaya çıkan PKK unsurları, bölücü terör örgütü unsurları bugün diyorlar ki: “Biz bu müzakerelerde anlaşma noktasına geldik ve bu anlaşma doğrultusunda iki dilli bir millete, federal bir devlete ulaşacağız.” diyorlar. Ee, şimdi, bunu nasıl kabul ederiz?

Bir yandan da bir sivil toplum kuruluşu ki, başında “Türk” kelimesi var. Ben buradan sizin adınıza da, Türk milleti adına da ifade ediyorum o kuruluşa başındaki “Türk” kelimesini çıkartması lazım. Türk milletinden bu kadar rahatsızlık duyan bu kuruluş, başındaki “Türk” kelimesini çıkartması lazım “Türk” kelimesini kirletmek hakkı kimsede yoktur. (MHP sıralarından alkışlar)

Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, gelin bu Anayasa’yı nasıl değiştireceğinizi burada veya bir başka yerde açıklayın, milletin kafasındaki bu soruların cevabını verin yoksa ülkeyi fesada koşuyorsunuz, fesada katıyorsunuz. Bunları ifade ediyorum.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sizin Anayasa teklifiniz var mı? Sizin var mı? Sizin teklifiniz var mı?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Var bizim teklifimiz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Nerede?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Var, var Anayasa teklifimiz; iktidar olduğumuzda görürsünüz.

SUAT KILIÇ (Samsun) - Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir saniye…

Buyurun Sayın Kılıç.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, Sayın Şandır’ın konuşması sırasında grubumuza yönelik soruları oldu; sorularına cevap vermek için…

BAŞKAN – Ne söyledi? Ne soruları oldu?

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkanım, iki dilli bir devlet hayali olup olmadığını, iki milletli bir devlet hayali olup olmadığını “Türk” ibaresinin Anayasa’dan çıkarılması gibi bir… 

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kılıç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Üç dakika süre veriyorum; yalnız yeni bir sataşmaya mahal vermeden Sayın Kılıç.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, dünden bugüne devam eden, sirayet eden bu tartışmaları doğrusu derin bir üzüntüyle, teessürle takip ediyoruz. Türk milletini, Türk devletini, sürekli, korkularla, kaygılarla, kâbuslarla kuşatmaya hiç kimsenin hakkı olmadığını bu kürsüden her vesileyle ifade etmek lazım. “Türk devleti büyük bir devlettir.” demek yetmez. “Türk milleti büyük bir millettir.” demek de yetmez. Türk devleti büyük bir  devlet, milleti büyük bir millet olduğuna göre, bu milletin yüceliğine, bu devletin gücüne iman etmeniz, gerçekten inanmanız ve her hezeyan dolu ifadeyle bu cumhuriyetin temellerinin sarsılmayacağına kesin bir kanaat getirmeniz lazım. Bu kanaati, bu kararlılığı göremiyorum.

YILMAZ TANKUT (Adana) – Grubuna söyle.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Oraya söyle Suat Bey, oraya söyle!

SUAT KILIÇ (Devamla) - Her vesileyle, milletin birliğini, devletin dirliğini, bölünmez bütünlüğümüzü istismar etmeye yönelik yaklaşımlarınız var. Bu konular siyasi istismar vesilesi değildir.

ŞENOL BAL (İzmir) – Başbakana söyle, Başbakana!

ALİM IŞIK (Kütahya) – Başbakana söyle onu!

BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri…

SUAT KILIÇ (Devamla) – Türk milleti, korkularla, kaygılarla, kâbuslarla bezdirilecek, yıldırılacak, korkutulacak bir millet değildir.

İki dilli bir millet hayali var mı? Yok. İki milletli bir devlet hayali var mı? Yok.

ŞENOL BAL (İzmir) – Federasyon var, federasyon.

SUAT KILIÇ (Devamla) - E ne oldu, bitti mi siyasi sermayeniz? Bitti. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu konuların istismarı...

ŞENOL BAL (İzmir) – PKK’yla anlaşma var.

SUAT KILIÇ (Devamla) - Bu konuların istismarı hiç kimseye ekmek kazandırmaz. Bu millet, bizden, güçlü bir gelecek vaadi bekliyor. Bu millet, bizden, güçlü bir geleceğin hayallerini kendisiyle paylaşmamızı bekliyor.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Anayasa’yı nasıl değiştireceksiniz?

SUAT KILIÇ (Devamla) - İyi rüyalar, aydınlık rüyalar, güzel rüyalar, hayırlı senaryolar, iyi işler bekliyor.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Suat Kılıç, Anayasa’yı nasıl değiştireceksiniz?

SUAT KILIÇ (Devamla) - Karanlık rüyalar, kâbuslar, korku senaryoları, “Bittik, yandık, parçalandık, bölünüyoruz.” gibi hezeyanların bu millete kazandıracağı hiçbir şey yoktur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Bahçekapılı kimin grup başkan vekili?

SUAT KILIÇ (Devamla) – E merak ediyorsanız ben size ifade edeyim. Anayasa burada, açın Anayasa’yı okuyun.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Bahçekapılı kimin grup başkan vekili?

SUAT KILIÇ (Devamla) – “Türkiye Cumhuriyeti devleti, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir.” Bitti mi? Bitti. Bunun ötesi yok. Cumhuriyeti tartışan kim? Demokrasiyi tartışan kim? Laikliği tartışan kim? Tek dili tartışan kim? Başkentin Ankara olduğunu tartışan kim? Sizler esasında, farkında olarak veya olmayarak -ama tenzih ederim, camianıza saygım var- büyük olasılıkla farkında olmayarak, yanlış beyanlarıyla topluma hezeyan pompalayanların değirmenine maalesef su taşıyorsunuz.

YILMAZ TANKUT (Adana) – Ya, siz kendinize bakın!

SUAT KILIÇ (Devamla) – Bölücüler bizi birbirimize düşürmek istiyor, doğru mu? Doğru. Bölücüler bu konular üzerinde ayrılık yaratmak, tefrika yaratmak istiyorlar, doğru mu? Doğru. Birileri bu kürsüyü onların ekmeğine yağ sürmek için kullanıyor mu? Maalesef kullanıyor, bu da doğru.

Değerli arkadaşlar, bu korkuları, bu kaygıları, bu kâbusları bir tarafa bırakın. AK PARTİ’si, CHP’si, MHP’siyle cumhuriyetin birliğine inanan herkese sonsuz saygımız var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞENOL BAL (İzmir) – İnanıyor musunuz, cumhuriyete inanıyor musunuz?

SUAT KILIÇ (Devamla) – Değiştirilmez maddeler, değiştirilmez hükümler bellidir. Boşuna korkulara, kaygılara sığınmayın.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kılıç.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Şandır.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, Sayın Kılıç benim konuşmama cevaben söz aldı ve bizi ilzam etti.

BAŞKAN – Soru sordunuz cevap verdi Sayın Şandır.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Etmedim, etmedim.

BAŞKAN - Hayır, ne söyledi de ilzam etti?

SUAT KILIÇ (Samsun) – İtham etmedim. Olur mu, milletin birliğine hepimiz inanıyoruz.

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Kılıç.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bizi ilzam edecek…

BAŞKAN – Hayır, ne söyledi de ilzam etti diyorum, onu soruyorum Sayın Şandır.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – “Korkuların kuşatmasında, hezeyanların etkisinde konuşuyorsunuz.” dedi. Ben endişemizin kaynağını, müsaade ederseniz cevaben gurubum adına…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)

SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) – Aynı şeyleri söyleyeceksin.

2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bak, Değerli Arkadaş, heyecanlanma. Değerli Arkadaşım heyecanlanma. Bak, tane tane konuşacağım.

Değerli arkadaşlar, biz endişelerimizi ifade ediyoruz. Sayın Kılıç’ın Türk milleti ve Türk devleti ile ilgili söylediklerini bütünüyle paylaşıyoruz, biz onun siyasetini yapıyoruz zaten. Biz Türk milliyetçisi bir partiyiz. Siz siyasetini yapmayın. Siz ne yaptığınızın farkında değilsiniz.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Biz siyaset yapmıyoruz, yürekten buradan söylüyoruz.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, size bir şey söyleyeyim. Beni dinleyin, lütfen bir dinleyin.

Değerli arkadaşlar, bakın, bir sonuç olarak söyleyelim, sebebi tartışmaya zaman yok, bir sonuç olarak söylüyorum: Bugün hangi tarih? 23 Mart. Gelinen noktada Türkiye’nin, Türkiye’de yaşayan insanların dünden daha çok birlik içerisinde olduğunu söyleyebilir misiniz? (AK PARTİ sıralarından “Söyleriz tabii.” sesleri)

Söyleyemezsiniz.

Değerli arkadaşlar, bu ülkede birileri “Ben Türk değilim.” diyorsa, “Ben ayrı bayrak istiyorum.” diyorsa… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – Ne yapacaksın?

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Zorla Türk mü yapacaksın?

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Evet, dün böyle bir şey yoktu.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bunun başlangıcı nedir? Endişemizi de size söyleyeyim. Siz anlamak isteyin lütfen, bakın endişemizi anlamak… Sayın Başbakan 12 Ağustos 2005 tarihinde Diyarbakır meydanında “Kürt kimliğini tanıyorum. Kürt sorunu benim sorunumdur. Bu sorunu siyaset üreterek demokrasi içerisinde çözeceğim.” dediği andan itibaren bu ülkenin temellerine dinamit koydunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

SUAT KILIÇ (Samsun) – Dinamit yok, dinamit yok!

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Şimdi bu ülkede Türk milletinin dışında bir başka milletin varlığını, bir başka kimliğin varlığını Başbakan olarak telaffuz ettiğiniz andan itibaren, değerli milletvekilleri, sizi kendi vicdanınızla baş başa bırakıyorum. Tarih sizi sorgulayacak. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – “Tek bayrak, tek millet, tek devlet.” dedi Sayın Başbakan.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – “Bu memlekette otuz altı tane alt kimlik var, etnik kimlik var.” dediğiniz andan itibaren bu kimliklerin, bu etnik kimliklerin egemenliğini vermek mecburiyetindesiniz.

Bakın, size çok ilmî bir şey söyleyeyim: Eğer farklılıkları kimlik yaparak, farklılıkları kimlikleştirerek o kimliklerin sorunlarını çözmeye kalkarsanız bu milleti parçalarsınız, bu milleti parçalarsınız. Şimdi, Kürt kimliğini tanıyıp, Kürt sorununu çözmeye kalkarsanız onların egemenlik hakkını, bayrak talebini vermek mecburiyetinde kalırsınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – Yok öyle bir şey!

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – İşin tehlikesi budur. Bu bölücülere cesareti sizin bu tavrınız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – İşin özü budur.

Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Şandır, teşekkür ediyorum.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usülleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.35


ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 21.43

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

696 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

30’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup, aykırılıklarına göre işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 30. Maddesinin (1) numaralı fıkrasında geçen “Bunlar” ibaresinin “Bu personel” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Faruk Bal                             Nevzat Korkmaz                           Behiç Çelik

               Konya                                       Isparta                                       Mersin

        Mehmet Şandır                               Alim Işık                                Rıdvan Yalçın

              Mersin                                     Kütahya                                       Ordu

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 30. maddesinin 2. fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

              İsa Gök                                  Kamer Genç                              Ahmet Ersin

              Mersin                                      Tunceli                                        İzmir

            Ali Oksal                            Ali İhsan Köktürk                 Ferit Mevlüt Aslanoğlu

              Mersin                                    Zonguldak                                   Malatya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Malatya Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunarım.

Deminden beri tartışıyoruz. Ben tabii hukukçu değilim, işin tekniğine de girmeyeceğim ama halkı ilgilendiren konuları burada dile getireceğim. Dün size tapu kadastro ve orman kadastroyla ilgili sorunları dile getirmiştim.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, zamanında verilmeyen karar, karar değildir. Eğer bir köyün arazileriyle ilgili hazine o köye üç yüz tane dava açıyorsa veya orman kadastrosu insanların malına el koyup, “Burası ormandır.” deyip o köyden üç yüz dava açılıyorsa veya bir yere gölet yapıyorsunuz, bu gölet köyün arazilerini yok ediyor, köylü üç yüz tane dava açıyor, üç sene geçmiş sonuç yok. Ha, ne oluyor biliyor musunuz? Keşif çıkacak diyorlar. Size örnek vereceğim, Malatya’nın Darende ilçesinin bir köyü. Köyün ekilebilir tüm arazileri gitti, gölet yapılıyor. Adı, gölet yapılıyor. Elektrik üretecekler orada birileri. Ya kardeşim, bu ekilebilir arazi. Bir fiyat biçiyorlar, köylü itiraz ediyor, “Benim bu arazimin değeri bu değil.” diyor ama üç yıl geçiyor, hiçbir sonuç yok. Her bir dava açana diyor ki: “Davayı tek tek açacaksınız.” Dava tek tek açılıyor. Mahkeme her bir davaya ayrı ayrı bakıyor. Tabii, kişilerin açtığı davaya ayrı ayrı bakarsın ama tümünde ortak bir nokta var, köyün ekilebilir arazileri yok edilmiş, tüm davalar bu nedenle açılmış, tüm davaların ortak noktası işgal edilen arazilerin bedelini yükseltmesi ama herkese diyor ki: “Bin lira harç yatıracaksın, keşif harcı.” Kimine bir sene önce gidiyor, kimine hâlâ üç senedir gelmiyor.

Değerli arkadaşlarım, insanlarımızın bu sorunlarına da eğer yargı çözüm bulamıyorsa, yargı insanları devletinden, yargı en güvendiği kurum olan devletinden… “Acaba benim devletim niye böyle yapıyor?” derse o zaman bu adalet, adalet değildir arkadaşlar. Söylüyorum, üç yıl önce davalar açılmış ve bir istimlak bedeli tayin edilmiş. Köyün yaklaşık 500 dönüm tüm ekilebilir arazisi gitti, gölet altında kalıyor. Gölet de değil, sulama amaçlı değil, enerji amaçlı yapıyorlar. Bir kere buraya izin veren yetkili burada… Acaba burada enerji, HES yapılıyorsa burada kimlerin arazisi gidiyor, niçin gidiyor, buradaki arazinin değeri nedir, hiç bakılmıyor. İstimlak ediyor, “Bedeli budur.” diyor. Beşte 1 fiyat değil arkadaşlar, köylünün malı, canı… Dava açıyor ama ortada hiçbir şey yoktur.

Aynı şekilde, orman kadastrosu, el koyuyor mallara, “Bu mal senin değil.” diyor, tapuları iptal ediyor. Yine, köylü, aynı amaçla dava açıyor ve “Benim arazimin tespitini yap.” diyor ama üç sene geçiyor hâlâ ortada bir şey yok arkadaşlar.

İnsanların malı devletin teminatı altındadır, can güvenliği de, mal güvenliği de. Ben eğer bu ülkede mal güvenliğimin ne olacağını bilmiyorsam bunun adı hukuk devleti olmaz. Ben buradan söylüyorum: Üç yüz tane açılan davada üç yıldır sonuç alınamıyorsa, istimlak bedelinin tayini için köylünün bu davasına her seferinde bir keşif çıkarıp… Eğer bir keşif yapılacaksa, tüm arazilere gidilir keşfedilir, ortak bir değer biçilir, ortak değer herkese uygulanır. Hayır, herkesin tarlası için gidiyor, herkesin bağı için gidiyor. Ortak bir değer vardır arkadaşlar. Üç sene, beş sene insanları oyalamak hukuk devletine yakışmaz.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 30. Maddesinin (1) numaralı fıkrasında geçen “Bunlar” ibaresinin “Bu personel” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                        Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

İfade daha anlaşılır hâle getirilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

31’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup, aykırılıklarına göre işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 31 inci maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesinde geçen “almakta oldukları aylıklar” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve diğer ödemeler” ibaresinin eklenmesi arz ve teklif olunur.

          Bekir Bozdağ                           Yaşar Karayel                            A. Sibel Gönül

               Yozgat                                     Kayseri                                       Kocaeli

      Hayrettin Çakmak                  Haydar Kemal Kurt                       Recep Yıldırım

                Bursa                                       Isparta                                       Sakarya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 31. maddesinin 1. fıkrasına, “Uzatma süresi 5 yılı geçemez.” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

              İsa Gök                                 Kamer Genç                               Ahmet Ersin

               Mersin                                     Tunceli                                         İzmir

             Ali Oksal                           Ali İhsan Köktürk                           Tayfun İçli

               Mersin                                   Zonguldak                                   Eskişehir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 31. maddesinin (1) numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, (2) numaralı fıkrasında, “on gün içinde” ibaresinden sonra gelmek üzere, “kanuni bir engeli olmaması hâlinde” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

               Faruk Bal                               Recep Taner                          Nevzat Korkmaz

                 Konya                                       Aydın                                       Isparta

   Süleyman L. Yunusoğlu                     Behiç Çelik                            Mehmet Şandır

                Trabzon                                     Mersin                                      Mersin

                                                             Rıdvan Yalçın

                                                                    Ordu

1- Mahkemenin Anayasa ve bu Kanunda verilen görevlerini yerine getirirken ihtiyaç görülmesi hâlinde, hâkim, savcı ve Sayıştay denetçileri ile kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanlardan memur ve diğer kamu görevlisi statüsünde olanlar, aylık, ödenek, her türlü zam, tazminatlar ile diğer mali ve sosyal hak ve yardımlar kurumlarınca ödenmek kaydıyla mahkemede geçici olarak görevlendirilebilir. Bu hüküm çerçevesince yapılacak görevlendirmelerde kamu görevlisinin muvafakati aranır. Bu şekilde yapılan görevlendirmenin süresi bir yılı geçemez. Ancak ihtiyaç hâlinde bu süre altı aylık dönemler hâlinde uzatılabilir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Geçici görevlendirmeye konu olacak kamu görevlileri arasında (muvafakat konusunda) ayrıma gidilmesi Anayasanın 10. maddesine aykırılık teşkil eder.

Madde mevcut haliyle, Anayasanın 6. maddesinin 2. fıkrasına (Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.) aykırıdır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 31. maddesinin 1. fıkrasına, “Uzatma süresi 5 yılı geçemez.” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                              Tayfun İçli (Eskişehir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. 

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Tayfun İçli, Eskişehir Milletvekili.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan

Değerli milletvekilleri, sizleri saygıyla selamlıyorum.

Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı görüşülüyor. 31’inci madde üzerinde önerge verdik.

Değerli arkadaşlarım, Anayasa’yı değiştirdik, Anayasa Mahkemesinin yapısını değiştirdik, şimdi Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Yasa’yı düzenliyoruz.

Her şeyden önce Anayasa’dan söz ediyoruz ama değerli arkadaşlarım, ne yazık ki Türkiye Büyük Millet Meclisi, Anayasa’ya uygun davranmıyor. Bu yüce Meclis geçtiğimiz günlerde bir seçim kararı aldı. Seçimler 12 Haziran 2011 tarihinde yapılacak. Anayasa’mızın 67’nci ve Anayasa’mızın 79’uncu maddelerine göre seçimler ve halk oylaması serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre yapılır ve yargı denetimi ve gözetimi altındadır. Değerli arkadaşlarım, bu yüce Meclis seçim kararı almış, duruma Yüksek Seçim Kurulu el koymuştur ve Yüksek Seçim Kurulu seçim takvimini belirlemiştir. Yüksek Seçim Kurulunun kararına göre seçim takvimi 14 Martta başlamaktadır. Fakat Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu sabahlara kadar, adına “temel kanun” dediğimiz, adına “torba kanun” dediğimiz kanun tasarılarını görüştüğü gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ihtisas komisyonları da sabah erken saatte başlayıp geç saatlere kadar kanun tasarı ve tekliflerini görüşmektedir.

Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi yirmi dokuz ilde ön seçim yapma kararı almıştır. Bu karar gereğince Yüksek Seçim Kurulu açıkladığı seçim takvimine göre de ön seçim yapılacak illerde seçmen listelerini askıya çıkarttığı gibi, 26 Mart itibarıyla ön seçime girecek adaylar da kesin bir şekilde ilan edilecektir ve yine Yüksek Seçim Kurulu kararına göre 3 Nisanda ön seçim yapılacaktır. Değerli arkadaşlarım, şimdi Yüksek Seçim Kurulu devreye girmişken, seçim takvimi ilan edilmişken, böyle yangından mal kaçırır gibi kanun tasarı ve tekliflerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesi Anayasa’ya aykırı. Türkiye Büyük Millet Meclisi seçim kararı aldıktan sonra ancak olağanüstü hâllerde, savaş, yarın görüşeceğimiz tezkere gibi konularda ancak faaliyetini gösterebilir. Onun dışında Türkiye Büyük Millet Meclisinin burada faaliyet göstermesi eşitlik ilkesine de aykırıdır. Örneğin, Adalet Komisyonunda bizim Aydın Milletvekili Fatih arkadaşımız var. Bu arkadaşımızın ilinde ön seçim yapılacaktır. Şimdi, Adalet Komisyonunun böyle bir faaliyet göstermesi nasıl mümkündür? Bakın, yarın sabah yine Adalet Komisyonu toplanacak, Türk Ceza Kanunu’nda bazı değişiklikleri görüşeceğiz. O yetmiyor, Adalet Komisyonu Başkanının yazısına göre 29’unda toplantıya çağrılıyoruz ve seksen beş maddeden oluşan Askeri Hakimler Kanunu’yla ilgili bir kanun tasarısının görüşülmesi için yine çalışacağız ve cumartesi günleri dâhil olmak üzere.

Değerli arkadaşlarım, rica ediyorum, özellikle AKP grup başkan vekillerinden rica ediyorum; sadakat yemini ettiğimiz Anayasa’ya bağlı kalalım. Yani bir taraftan seçim işleri yürüyor, seçim takvimi ilan ediliyor, milletvekilleri burada kanun çıkartmaya çalışıyor.

Değerli arkadaşlarım, Parlamento hukukunda -AKP’yi kastederek söylüyorum- buna “korku sendromu” derler. Yani “Seçimde, bir daha gelmemek üzere gidiyoruz. Onun için, ne kadar mıntıka temizliği yaparsak yapalım.” anlayışının burada bir tezahürüdür bu.

İki ay sonra yeni Türkiye Büyük Millet Meclisi zaten teşekkül edecek ve o üyeler yine gelen kanun tasarılarını buradan çıkartacaklar. Bunlara dikkat etmeksizin, alelacele, dayatmayla, böyle iyi kanun değil, kötü kanun yapma konusunda ısrar etmenizi doğrusu ben anlayamıyorum, milletin de anlayabildiğini ben düşünemiyorum.

Onun için, değerli arkadaşlarım, her şeyden önce yemin ettiğiniz, sadakat yemini ettiğiniz Anayasa’ya bağlı kalmanız gerekiyor.

Hepinize saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın İçli.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ancak bir yoklama talebi var, onu yerine getireceğim.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Gök, Sayın Öztürk, Sayın Tan, Sayın İçli, Sayın Aslanoğlu, Sayın Bingöl, Sayın Köse, Sayın Güvel, Sayın Pazarcı, Sayın Tüzün, Sayın Susam, Sayın Sönmez, Sayın Köktürk, Sayın Aydoğan, Sayın Oksal, Sayın Yalçınkaya, Sayın Yazar, Sayın Seyhan, Sayın Paksoy.

İki dakika süre veriyorum yoklama için.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usülleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 31 inci maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesinde geçen “almakta oldukları aylıklar” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve diğer ödemeler” ibaresinin eklenmesi arz ve teklif olunur.

                                            Bekir Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul)– Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Anayasa Mahkemesinde geçici görevlendirilen personelin 69’uncu maddede düzenlenen ek ödemeyi alabilmeleri ve personel arasında ödemeler bakımından denge sağlanması amacıyla bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

32’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 32. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, “karşılık gösterilmek suretiyle,” ibaresinden sonra gelmek üzere, “mevcut kadroların yarısı kadar” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

            Faruk Bal                                  Behiç Çelik                          Nevzat Korkmaz

               Konya                                        Mersin                                     Isparta

Süleyman L. Yunusoğlu                    Mehmet Şandır                          Rıdvan Yalçın

             Trabzon                                      Mersin                                       Ordu

                                    Beytullah Asil                          Recep Taner

                                        Eskişehir                                    Aydın

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 32. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “basın müşaviri ve” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                İsa Gök                                 Kamer Genç                             Ahmet Ersin

                Mersin                                      Tunceli                                      İzmir

              Ali Oksal                           Ali İhsan Köktürk                         Tayfun İçli

                Mersin                                   Zonguldak                                 Eskişehir

                                                           Ali Rıza Öztürk

                                                                  Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul)– Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Tayfun İçli, Eskişehir Milletvekili.

Buyurun Sayın İçli. (CHP sıralarından alkışlar)

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, 32’nci madde üzerinde arkadaşlarımla birlikte önerge verdim. Biraz evvel 31’inci maddede zaman darlığı nedeniyle değinemediğim birkaç konuya da değinmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, dediğim gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevi iyi kanun yapmaktır. Adalet Komisyonuna 16 Mart 2011 tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından “çok acele” kaydıyla iki kanun tasarısı gönderildi: Birisi adalet hizmetlerinin hızlandırılması, diğeri de Türk Ceza Kanunu’yla ilgili bazı değişiklikler ve bu kanun tasarıları Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız tarafından hemen Adalet Komisyonuna asli komisyon olarak, tali komisyon olarak da Millî Savunma Komisyonu ile Plan Bütçe Komisyonuna sevk edildi.

Değerli arkadaşlarım, bugün elime geçen Adalet Komisyonu Başkanının yazısına göre ayın 29’unda toplanacak Adalet Komisyonuna sevk edilen kanun tasarısı yine aynı zamanda Millî Savunma Komisyonu, Anayasa Komisyonu ve Plan Bütçe Komisyonuna sevk edildi. Çok acı bir olay; Plan Bütçe Komisyonu Başkanı ve Millî Savunma Komisyonu Başkanı, kendi üyelerini hiçe sayarak, Adalet Komisyonu Başkanına, komisyonunun toplanmayacağına dair yazı göndermek suretiyle kanun tasarılarının Adalet Komisyonunda görüşülmesine izin vermiştir.

Değerli arkadaşlarım, biraz evvel söyledim, bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde artık Anayasa ve İç Tüzük hiçe sayılıyor. İç Tüzük’ümüzün 37’nci maddesine göre “Kendilerine sevk edilen komisyonlar on gün içerisinde eğer bir rapor tanzim etmezse, asli komisyon, o komisyonun, tali komisyonun raporunu beklemeden kararını verir.” der. Yani komisyon başkanlarının diğer siyasi parti gruplarının üyelerinin iradelerini hiçe sayarak “Ben komisyonu toplamayacağım, sen ne yaparsan yap.” deme hakkına sahip değildir. Bakın, 29’unda toplanacak Adalet Komisyonu yine büyük bir ihtimalle Millî Savunma Komisyonundan, Anayasa Komisyonundan ve Plan Bütçe Komisyonundan görüş almadan kanun tasarısını rapora bağlayacaktır.

Değerli arkadaşlarım, Plan Bütçe Komisyonu Türkiye Büyük Millet Meclisinin en önemli komisyonudur. Kanun tasarısında kadrolar, ücretler, malî konular görüşülmektedir. Biz 2011 yılı bütçesini Plan Bütçe Komisyonundan geçirmek suretiyle bu yüce Meclis Genel Kurulda kabul ettik. Böyle kadro tahsislerinin bir uzmanlık komisyonu olan Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeden Adalet Komisyonunda yangından mal kaçırır gibi görüşülmesini kabul etmem mümkün değil, sizlerin de kabul edeceğinize inanmıyorum. O zaman kötü kanunlar çıkıyor değerli arkadaşlarım. Çalışmaktan değil, sabahlara kadar çalışalım, çalışıyoruz da. Amacımız iyi kanun yapmak. Bakın, görüşülen kanunlarda, daha yürürlüğe girmemiş, bir ay önce kabul ettiğimiz, mürekkebi kurumamış kanunların maddeleri değiştiriliyor. Yani bunu anlamak inanın çok zor. Bakın, burada, Genel Kurulda sabaha kadar çalışıyorum, ben, kendi adıma söylüyorum. Adalet Komisyonunda geç saatlere kadar çalışıyoruz. Cumartesimiz pazarımız yok. Muhalefet şerhi yazacağız. Değerli arkadaşlarım, böyle bir çalışma ortamında, ilkokul çocuklarının “Pamuk Prenses” diye masal kitabını getirirseniz buradaki milletvekillerinin bu çalışma temposunda bunları algılayabilmeleri mümkün değil.

Değerli arkadaşlarım, yine söyledim bir önceki konuşmamda, seçim kararı aldık, siz aldınız, biz aldık. Yüksek Seçim Kuruluna bu işi devrettik. Bakın, Anayasa’nın 114’üncü maddesine göre “İçişleri, Adalet ve Ulaştırma bakanları istifa eder.” Neden? Seçimlerin dürüstçe yapılabilmesi için. Demek ki Anayasa’nın amacı, Anayasa’nın ruhu, seçim kararı alındığı zaman Türkiye Büyük Millet Meclisinin komisyonlarıyla Genel Kurulunun acil, ivedi işler dışında toplanmaması. Bir de, mutabakat sağlanır, belirli bir kanunda bütün gruplar anlaşır, süratle geçirebileceğimiz kanunlar, çok acil, milletin gerçekten acil ihtiyacını karşılayacak kanunlar gelir, bunları konuşuruz. Ama burada ne yapıyoruz? Yargıtayın, Danıştayın üzerine başka bir güç koyuyoruz, güç veriyoruz Anayasa Mahkemesi olarak.

Bunu bir sonraki önergemde değerlendireceğim çünkü beş dakikada bunları anlatabilmek mümkün değil.

Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın İçli.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Arayacağım Sayın Hamzaçebi.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur, beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.10


YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.17

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81’inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

696 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 32’nci maddesi üzerinde verilen Mersin Milletvekili İsa Gök ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 32. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, “karşılık gösterilmek suretiyle,” ibaresinden sonra gelmek üzere, “mevcut kadroların yarısı kadar” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                          Beytullah Asil (Eskişehir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir)- Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Taner efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Recep Taner, Aydın Milletvekili.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 696 sıra sayılı Anayasa Mahkemesi Kanunu Tasarısı’nın 32’nci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu maddeyle Anayasa Mahkemesinin sözleşmeli personel çalıştırması şartları düzenlenmektedir. Ancak ben, dünden bu yana gündeme getirmek istediğim ancak bir türlü fırsat bulamadığım 9’uncu maddeyle ilgili, yani Anayasa Mahkemesi üyelerinin yemin metinleriyle ilgili görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, 2011 yılı Ocak ayında AKP Hükûmetinin Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk ettiği tasarıdaki yemin metni, AKP’li grup başkan vekilinin Aralık 2009’da gündeme getirdiği “Türklüğü Anayasa’dan çıkaracağız, yoksa demokratikleşmeyi yapamayız.” sözüne uygun bir metin olarak Türk milletinin hazmına sunulmuştu. Yani Sayın Başbakanın “Sindire sindire, hazmettire hazmettire yapacağız.” dediği değişikliklerden birisi olarak gündeme gelmişti. Yürürlükteki metinde "Türk milleti tarafından demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunan Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını koruyacağıma; görevimi doğruluk, tarafsızlık ve hakka saygı duygusu içinde, sadece vicdanımın emrine uyarak yapacağıma, namusum ve şerefim üzerine andiçerim." şeklinde yemin edilirken, yeni metinde baştaki kısım tamamen kaldırılmıştı. Bu yapılan değişiklik, sadece “Türk milleti” ve “Türk evlatları” ibaresinin ortadan kaldırılması değildir. Bu, aynı zamanda, Anayasa’mızın başlangıç metninde “Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa” ve dayandığı temel ilkeleri koruması gereken “demokrasiye âşık Türk evlatları”na işaret eden yani Anayasa’nın ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek olan ilk üç maddenin kimler tarafından korunacağının ortaya konduğu Anayasa’nın ön sözüdür.

Hükûmetin sevk ettiği tasarı metni, Alt Komisyon görüşmeleri sırasında Milliyetçi Hareket Partisi Isparta Milletvekilimiz Sayın Nevzat Korkmaz’ın ısrarlı itirazları sonucunda, kamuoyunda oluşan tepkilerle birlikte dikkate alınarak bu kısmın başında “…büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine andiçerim.” şeklinde kısmen bir düzeltme yapılmıştır. Ancak bu hâliyle de yemin metninde, önceki metinde yer aldığı hâlde, Anayasa’nın Türk milleti tarafından, Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet edildiği kısmı yer bulamamıştır.

Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmetinin sevk ettiği tasarıda yemin metninde yapılan değişiklik, bir yandan Türk milleti ve Türklüğe yapılan atıfları ortadan kaldırırken, diğer taraftan da 2011 seçimlerinin ana teması olan sivil anayasa çalışmalarının nerelere uzanacağının bir göstergesidir. 2007 seçimlerini, yaptığı icraatlardan veya yapacaklarından bahsetmek yerine, dindar bir cumhurbaşkanı teması üzerinde götüren AKP’nin, 2011 seçimlerinde de sivil anayasa söylemini ana gündem maddesi olarak gündeme getireceği ortadadır. Ancak, sivil anayasadan kastının ne olduğu ise her gün değişik önergelerle ortaya çıkmaktadır. “Sivil anayasa” dedikleri, bu maddede de ortaya çıktığı gibi, milletten bir şeyleri kaçırarak, “Ben yaptım, oldu.” zihniyetiyle gizli gündem maddelerini uygulamak… Ve vatandaşlarımızın bu gizli gündeme karşı uyanık olmaları gerekmektedir. AKP devletin şeklini, cumhuriyetin niteliklerini, devletin bütünlüğünü, resmî dilini, bayrağını, millî marş ve başkentini değiştirmeye kalkanlara karşı direnç odağı olacak olan demokrasi âşığı Türk evlatlarının yemin metninden çıkartılarak ortadan kaldırabileceğini düşünüyorsa yanıldığını Türk milleti kendisine 12 Haziranda vuracağı şamarla hatırlatacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle önerinin kabulünü diliyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Önerge var…

BAŞKAN – Hayır, önerge işlemi yapıldı.

Madde kabul edildi.

33’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 33. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “ve yabancı” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını ve aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

             İsa Gök                                     Ali Oksal                                 Ahmet Ersin

              Mersin                                       Mersin                                        İzmir

          Kamer Genç                                Tayfun İçli                           Ali İhsan Köktürk

              Tunceli                                     Eskişehir                                   Zonguldak

(2) Bu madde uyarınca yapılacak hizmet alımları 4.1.2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa tabi olarak yapılır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 33 üncü maddesinin metinden çıkarılması arz ve teklif olunur.

            Faruk Bal                                  Behiç Çelik                            Nevzat Korkmaz

              Konya                                       Mersin                                       Isparta

Süleyman L. Yunusoğlu                   Mehmet Şandır                           Rıdvan Yalçın

             Trabzon                                      Mersin                                         Ordu

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Şenol Bal, İzmir Milletvekili.

Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)

ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzerinde konuştuğumuz kanun tasarısının üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi ile, yasal sınırları belirsiz, ucu açık bir yetkilendirme olması nedeniyle bu maddenin çıkarılmasını istiyoruz. Muhalefet şerhimizde, özellikle yabancı uzman çalıştırmanın, Türk milleti adına karar veren mahkemelerimizde uygun olmadığını gerekçeleriyle de ifade etmiştik. Biz, Türk insanının bu alanlarda dışarıya muhtaç olmayacak kadar yetişmiş elemanları olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla yabancı uzman görevlendirme ihtiyacı nereden kaynaklanıyor? Bundan maksat nedir acaba? Taşeronluğu yapılan ABD kaynaklı projelerin uygulanması sırasında hemen ilk adımda müracaat edilecek birilerinin yanı başta olması mı hedefleniyor?

Sayın milletvekilleri, bu önerge vesilesiyle bazı değerlendirmeleri yapmak istiyorum. Biliyorsunuz, Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde gelişen olaylara baktığımızda, o ülkelerde halk ayaklanması şeklinde ortaya konulan Büyük Orta Doğu Projesi’nin Türkiye ayağı, AKP Hükûmeti eliyle yapılan, rejim ve düzen değişikliğine matuf, Türklük düşmanlığını esas alan ve etnik bölücülüğü teşvik ve tahrik eden yıkım projeleri şeklinde cereyan ediyor. Bütün bu gelişmeler ve yapılanlar, “Büyük Orta Doğu Projesi’nin ‘Türkiye’ başlıklı kısmının gerekleri mi?” diye bir soru akıllara ve vicdanlara takılıyor. Büyük Orta Doğu Projesi’nin, biliyorsunuz, Eş Başkanı Recep Tayyip Erdoğan. Gelişmelerin farkında mısınız sayın milletvekilleri, bilmiyorum ama AKP iktidarının işbaşına geldiğinden beri uygulanan süslü, takılı, rejim ve düzeni değiştirmeye matuf çalışmaları, yoksa Eş Başkanın, Büyük Orta Doğu Projesi’nin Eş Başkanı Başbakanın da övünerek anlattığı Türkiye uygulaması mı?

İlk önce ”Kürt açılımı”, sonra adını “demokratik açılım”, daha sonra “Millî Kardeşlik Projesi” gibi başlıklarla ortaya attığınız, muhtevasıyla ilgili hiçbir şeyin ortaya konulmadığı bir garabetle Türkiye’yi tanıştırdınız. Aynen bugün de yeni Anayasa konusunu aynı şekilde götürüyorsunuz ama görüyoruz ki Güneydoğu Bölgesi’nde PKK himayesinde ve güdümünde oluşturulan Demokratik Toplum Kongresi, sizin “açılım” dediğiniz garabetin içeriğini ortaya koyuyor. Nedir bunlar? İşte, ayrı dil, ayrı bayrak, federasyon, özerklik, ayrı güvenlik gücü ve herkesin bildiği konular. Artık inkârı mümkün olmayacak şekilde açığa çıkmış olan PKK-Hükûmet anlaşmasının bir sonucu mudur bütün bunlar?

Siz kapıyı açıyorsunuz, onlar sizin açtığınız kapıdan içeriye giriyorlar. En son nevruz kutlamaları sırasında televizyonlara yansıyan birçok olay var ama Sayın Başbakan bunları görmüyor, olaysız kutlandığı için de teşekkür ediyor. Malum gösterilerde neler olup bitiyor sayın milletvekilleri, dikkat ediyor musunuz? Olaylar başlı başına kanunsuz. Orada PKK bayrakları, İmralı canisinin posterleri ve sloganları, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın ve kanunların yasakladığı bütün eylemler gerçekleşiyor, tam bir bölücülük provası yapılıyor.

Kanunları uygulamaktan kim sorumlu sayın milletvekilleri? Tabii ki Hükûmet sorumlu. Buradan böyle bir sonuç çıkmıyor mu? Ülkemizde Hükûmet eliyle tam bir kanunsuzluk düzeni oluşturulmuş, yani bir kapı açılmış, o kapıdan da bölücüler içeriye sökün etmiş. Olan bitenin Türkçesi budur. Olaylar başından sonuna kadar kanunsuzluk örneği ve bu duruma maalesef Hükûmet eliyle meydan verilmektedir.

Biri Türk polisini tokatlıyor, birisi elinde taşlarla bir eylem ortaya koyuyor, sorumlusu kim sayın milletvekilleri? Elbette ki Hükûmettir. Elbette, çünkü ülkede Hükûmet eliyle tam bir kanunsuzluk düzeni oluşturulmuştur, bundan cüret alan bazıları da söz konusu eylemleri ortaya koymuştur.

Bütün bunlar PKK ile Hükûmetin artık ayan beyan ortaya çıkan anlaşmasının bir gereği midir, düşünün. Seçime kadar eylemsizlikten bahsediliyor, “PKK eylem yapmıyor.” deniliyor. Peki, bunlar ne? PKK eylemi sadece silahlı saldırıdan ibaret değil sayın milletvekilleri. Yakarak, yıkarak yaşanan tartışma provalarının tamamı PKK eylemleridir.

“Ya devlet başa ya kuzgun leşe.” (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 33. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “ve yabancı” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını ve aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Ali İhsan Köktürk (Zonguldak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Tayfun İçli, Eskişehir Milletvekili.

Buyurun.

H. TAYFUN İÇLİ (İzmir) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, 33’üncü maddenin 1’inci fıkrasında yer alan “ve yabancı” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını, onun yerine hizmet alımlarında 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na tabi olacağına dair bir önerge verdik.

Değerli arkadaşlarım, öncelikle tabii ki bu madde, önerge üzerinde görüşlerimi ifade etmek istiyorum. Şimdi, tasarının 33’üncü maddesinde, “Hizmet satın alma” başlıklı bu maddede “...özel bir meslek bilgisi ve ihtisasını gerektiren işlerde hizmet alımı yoluyla yerli ve yabancı uzman çalıştırmaya yetkilidir.” şeklinde bir madde düzenlemesi var.

Değerli arkadaşlarım, bu nasıl bir anlayıştır ki Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasa Mahkemesi sanki bu ülkede yeteri kadar yerli uzman yokmuş da... Bakın, ifadeye bakın: “Yerli uzman.” Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu Hakkındaki Kanun’da yerli uzmandan bahsediyoruz, yerli uzmanımız yetmiyor, yabancı uzmanı da ihalesiz, işte kamu ihalesine tabi olmadan Anayasa Mahkemesinde çalıştırmayı arzu ediyor Hükûmetimiz. Ya, bu nasıl bir ülkedir? (AK PARTİ sıralarından “Ne var?” sesleri)

Yok mu kardeşim? İşte, sizin anlayışınız bu: “Ne var?” Bu ülkede Anayasa Mahkemesinde çalışacak bir vatandaşımız yok mu kardeşim? Bakın, bu anlayış nereden kaynaklanıyor: Eğer siz Yüce Divan sıfatıyla ceza yargılaması yapacak Anayasa Mahkemesine, hukukçu olmayan, hukuk nosyonu olmayan, çoğunluğu hukukçulardan oluşmayan bir Anayasa Mahkemesi oluşturursanız -işte bu anlayış- aynı şekilde Anayasa Mahkemesine yabancı uzman alma konusunda da siz böyle bir anlayışla gidersiniz kardeşim. Anayasa Mahkemesinde bir yabancı uzmanı getireceksin, yabancı ülke anayasalarına göre kendi ülkelerine sadakat yemini etmiş bir yabancıyı bir de temel hak ve özgürlükler dâhil olmak üzere Yüce Divan sıfatıyla yargılama yapacak Anayasa Mahkemesine uzman olarak alıp çalıştıracaksın. Hangi konuda çalıştıracağı da belli değil. Bilgisayar uzmanı mı olacak, raportör şeklinde mi çalıştırılacak, tercüman olarak mı çalıştıracaksınız, Anayasa Mahkemesinde aşçı olarak mı çalıştıracaksınız? Çünkü kadrosuna baktığınızda aşçısından berberine, raportöründen raportör yardımcısına hiçbir yüksek mahkemede olmayan yetkileri siz bunlara, Anayasa Mahkemesine vermişsiniz ve imtiyazlı, ayrıcalıklı bir sınıf yaratmak suretiyle Anayasa Mahkemesine karşı birçoklarının “siyasi rüşvet” diye adlandırdığı birtakım imtiyazlar vereceksiniz.

Değerli arkadaşlarım, işte, böyle bir anlayış anayasa yargısını da başka bir yerlere götürür. Bakın, Venedik Komisyonu da aslında Türkiye’yi uyarıyor. Şimdi, siz Anayasa’yı yaptınız. Anayasa değişikliğini yaptık, halkımıza anlatamadan apar topar geçirdik sanki bir anayasa yargısıyla hesaplaşırcasına. Şimdi bu anayasa yargısına siz bireysel başvurulardan dolayı temel hak ve özgürlükleri ihlal edilen vatandaşların iç kanun yolları tüketildikten sonra Anayasa Mahkemesine başvurabileceğine dair bir  düzenleme getirdiniz.

Değerli arkadaşlarım, daha altyapısı oluşmamış ve bu kanun yürürlüğe girdikten sonra, bir müddet sonra Türkiye’de yağmur gibi bireysel başvurular gelecek ve Anayasa Mahkemesi tıkanacak. Anayasa Mahkemesi tıkandığı için, iç kanun yolları tüketilmediği için temel hak ve özgürlükleri ihlal edilen vatandaşlar Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne dayanarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidemeyecek. Öylesine büyük hak ihlalleri olacak ki yani inanın çok derin pişmanlık duyulacak. Onun için buradan bu uyarıları yapmak durumundayız. Gerçi beş dakikada bunları ifade etmek o kadar da kolay değil değerli arkadaşlarım.

Değerli arkadaşlarım, Anayasa’mıza göre Danıştay idarenin eylem ve işlemlerini denetlemekle görevli bir üst yargı organıdır. Yargıtay adli yargıdaki temyiz mahkemesi görevini yapmaktadır, Anayasa Mahkemesi de yasama organının yasa faaliyetlerini denetlemekle görevli olduğu gibi, Yüce Divan sıfatıyla da yargılama yapma görevini haizdir. Bu yüksek mahkemelerden hiçbiri bir diğerinden üstün niteliklere sahip değildir, o mahkeme üyelerinin de hiçbiri diğerinden üstün niteliklere sahip değildir, yine Anayasa’da belirtilen hâkimlik teminatı güvencesi altındadır diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın İçli.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.

Beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.37


SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.42

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81’inci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

696 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 33’üncü maddesi üzerinde verilen Eskişehir Milletvekili Tayfun İçli ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır ve önerge kabul edilmemiştir.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 34’üncü madde üzerinde okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Şimdi bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım ve önerge sahiplerinin istemi hâlinde de kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 34’üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif olunur.

        Nevzat Korkmaz                      Mehmet Şandır                         Rıdvan Yalçın

                Isparta                                     Mersin                                       Ordu

          Beytullah Asil                  Süleyman L. Yunusoğlu                     Behiç Çelik

              Eskişehir                                   Trabzon                                    Mersin

                                                              Faruk Bal

                                                                 Konya

Diğer önerge sahipleri:

               İsa Gök                                Kamer Genç                             Ahmet Ersin

                Mersin                                     Tunceli                                      İzmir

                               Ali İhsan Köktürk                           Ali Oksal

                                      Zonguldak                                   Mersin

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Ali Oksal.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Beytullah Asil.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Beytullah Asil, Eskişehir Milletvekili.

Buyurun Sayın Asil. (MHP sıralarından alkışlar)

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken yüce heyeti ve sizlerin şahsında aziz milletimi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, şu anda ülkemiz için, demokrasimiz için, ülke insanımız için çok önemli bir yasa tasarısını görüşüyoruz. Anayasa Mahkemesini yeniden yapılandırıyor, yargılama usullerini oluşturuyoruz. Ama bu yasa tasarısının üzerindeki gölgeyi kaldırmak için Hükûmet de, Komisyon da, iktidar grubu da bir adım atmıyor. Kürsüye gelen her milletvekili bu tasarıdaki yanlışlıkları anlatıyor, Anayasa’mızda belirtilen hâkim teminatının zedelendiğini ifade ediyor, bu şekilde seçilmiş Anayasa Mahkemesi üyelerinin tarafsız olamayacaklarını söylüyor, bu kurumda çalışanlara yandaş gözüyle bakılacağı ifade ediliyor, aldırış eden yok;“Bu Mahkeme Yüce Divan sıfatıyla görev yapacak, bu şaibeleri üzerinden kaldıramaz isek hiçbir yargılamanın sonucu vatandaş vicdanında anlam bulmaz. Hukuka güvenin kaybolduğu bir ülkede demokrasinin sağlıklı işlediğinden de bahsetmek imkânı ortadan kalkar.” diyoruz, umursayan yok.

Dünkü konuşmasında Sayın Bakan şöyle diyor: “Bugünkü Başkanın bir hukuk fakültesi diploması olmayabilir ama hukuk fakültesi diploması olmak ayrıdır, hukuk adamı olmak ayrıdır.” diyebiliyor. Bir başka iktidar milletvekili “Ne Parlamento ne de bir başka kurum görüş beyan edemez, sarf edemez, Mahkemeyi zan altında tutacak ya da yönlendirecek, Mahkemeyi tesir altına alacak bir baskı kuramaz, kurmamalıdır.” diyor, doğrudur. Size bir vakayı gazetelere yansıdığı şekliyle ifade ediyorum, karar aziz milletimindir: “Başbakan: Bu yargıya artık güven kalmadı.” “Başbakan, partisinin il başkanlarına seslenirken, yüksek yargıyı hedef aldı. Erdoğan, bir süre önce bir tutuklunun tahliye talebini reddeden 9 yargı mensubunu ‘tazminat ödemeye’ mahkûm eden Yargıtay kararını ve yüksek mahkemeyi sert sözlerle eleştirdi.” Bir başka olay: Kars’taki İnsanlık Anıtı’nın yıkılması kararının yürütmesini durduran hâkim başkanlıktan alınarak düz üye olarak atandı. Buna karşılık, yürütmeyi durdurma kararını kaldıran heyetteki bir üye, bu hâkimden boşalan idare mahkemesine başkan yapıldı.

Değerli milletvekilleri, neye mal olursa olsun, hangi gerekçeler bulunursa bulunsun, devletin temel, ana görevi olan, devletin varoluş nedenleri arasında bulunan yargı işlevine mutlaka sağlıklı bir işleyiş kazandırılmalıdır. Aksi, devleti yıpratır, yurttaşın adaletten beklediğini bulamaması sonucunu doğurur ki bu problemler telafisi mümkün olmayan, ağır ve vahim zararlar oluşturur.

Hepimizce malum, 10 Temmuz 2010 tarihinde yapılan KPSS sınavlarının bir bölümü binlerce kişinin katıldığı kopya skandalı sebebiyle iptal edildi. İptal edilen sınav 31 Ekim 2010 tarihinde yenilendi. Bu kopya skandalı sonrası hakkıyla atanabilecek durumda olan, aylarca emek veren, alın teri döken, gecesini gündüzüne katarak çalışan ve üstelik tek suçu dürüst olmak olan binlerce kişi bu adi hırsızlık olayı sonrası mağdur oldular, incindiler, öğretmen olarak atanamadılar çünkü onların yerine hiçbir emek vermeyen, hırsızlık yapan, soruları çalan, insanlıktan nasibini almamış kişiler öğretmen olarak atandı. Ne oldu? Skandal örtüldü, yok sayıldı. Kopyayı oluşturanlar ellerini kollarını sallaya sallaya geziyor, kopyayı çekenler, hırsızlığı yapanlar öğretmen olarak atandılar. Kamu vicdanı kan ağlıyor. Bu sizi hiç ilgilendirmiyor mu değerli milletvekilleri? Kamu vicdanı sadece KPSS olayından dolayı kan ağlamıyor, Deniz Feneri de bunlardan biri diyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Asil.

Diğer önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekili Ali Oksal.

Buyurun Sayın Oksal. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ OKSAL (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 696 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 34’üncü maddesinin tasarıdan çıkarılması önergemiz üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hukuk, boğazımıza kadar girip de haykırmak istediğimiz adalet duygusundan, vicdan yangınından doğmuştur. İşte bu yüzden hukuk, çağlar boyunca adalete duyulan özlemin adı olmuştur ve yine bu yüzden hukuk, sadece kanunlardan ibaret olmamış, adaletin evrensel ışığıyla aydınlanmış, yazılı olmayan kuralları da kalbinde taşımıştır. Uygar ulusların adalet yolundaki alın yazısı, ne yazık ki yüzyılların kanıyla, acısıyla, haksızlıklarıyla yoğrula yoğrula yazılmıştır. Uygar ulusların insan hakları, temel hak ve özgürlükler konusundaki hassasiyetleri bundandır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi bu yüzden vardır, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi bu yüzden yazılmıştır ve Anayasa Mahkemesi insanoğlunu çiğneyen her türlü yapının karşısında yükselen anıtsal bir kalkan olarak dizayn edilmiştir. Bu nedenle, yargıdaki hiçbir mahkeme ama özellikle Anayasa Mahkemesi siyasallaşmamalıdır dedik, yargıya dokunmayın dedik. Hükûmet ne yaptı? Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu siyasallaştırdı, Yargıtay ve Danıştayı yeniden yapılandırdı ve nihayetinde getirilen bu tasarı ile Anayasa Mahkemesi bağımlı hâle getirilmek istendi.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu tasarı, Anayasa Mahkemesinin yasaların Anayasa’ya uygunluğunu denetleme yetkisini daraltıyor. Anayasa Mahkemesi Başkanını Mahkeme üyeleri üzerinde ağır baskı kurabilecek ve Mahkemenin bağımsız karar almasını engelleyecek bir biçimde güçlendiriyor. Anayasa Mahkemesine kendisi gibi yüksek mahkeme olan Yargıtayın kararlarını iptal edebilme yetkisi veriyor. Raportör yardımcılığı gibi bir statü oluşturarak Anayasa Mahkemesini kadrolaşma yuvası hâline getiriyor. Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyelerine diğer yüksek mahkeme üyelerine tanınmayan ayrıcalıklar bahşediliyor. Diplomatik pasaport, sağlık yardımları, kolay emeklilik, büyük maaş artışları bunlardan sadece bazıları. Kanun yürürlüğe girdiği tarihte Kütüphane Müdüründen tutun da Kararlar Müdürüne, Genel Sekreter Yardımcısına kadar pek çok görevlinin Anayasa Mahkemesindeki çalışma hayatı sona erdiriliyor.

Madde 34’ün tasarıdan çıkarılmasını istiyoruz. Çünkü maddeyle, raportör yardımcıları hariç Anayasa Mahkemesinde çalışan tüm personel Adalet Bakanlığı emrine verilerek merkeze ya da taşra teşkilatlarına, yani Türkiye'nin herhangi bir yerine bezdirme yöntemiyle sürülerek kadrolar boşaltılacak, yeni personel alınarak -hizmetliler dahi- kadrolaşma ihmal edilmeyecek.

Değerli milletvekilleri, bu düzenlemeler, Türkiye'nin demokratik hukuk devleti kimliğine, yargı birliğine, yüksek mahkemelerin denkliği ilkesine apaçık aykırıdır. Bu nedenle de yüksek mahkemeler arasında sorun yaşanması kaçınılmazdır. Bu tasarı, hukuk sistemimizde yaratılan suni ama yıkıcı depremlere eklenen yeni bir halkadır.

Bugüne kadar pek çok yasa hukuk devleti ilkesine ya da Anayasa’ya aykırı görülerek Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Siyasallaşmış bir Anayasa Mahkemesi hukuk devleti ilkesini gözetip Hükûmetin yaptığı yasaları iptal edemez. Hiyerarşik bir yapıya bürünmüş Mahkeme, Mahkeme Başkanının sözünden çıkamaz. En nihayetinde “Kimi kime şikâyet ediyorsun?” noktasına getirilen bir yargıyla karşı karşıya kalırız.

Değerli arkadaşlar, bizler hukuka inanıyoruz. AK PARTİ Hükûmetinin hukuka ve yargı sistemine olan tavrını bu nedenle kabul edemiyor, içimize sindiremiyoruz.

Anayasa mahkemeleri demokrasiyi engelleyecek değil, geliştirecek ve takviye edecek bir çizgiyi izlemelidir. Asıl mesele, Anayasa Mahkememiz özgürlüğün ve adil yargılanma hakkının koruyucusu mu, yoksa iktidarın baskıcı hizmetkârı mı olacaktır? Mühim olan, bu sorunun bulacağı cevaptır.

Yargının aydınlık yüzünün tekrar görüneceği günleri görmek dileğiyle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...  Madde kabul edilmiştir.

35’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 35. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “halinde” ibaresinin “durumunda” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              İsa Gök                                 Kamer Genç                             Ahmet Ersin

              Mersin                                     Tunceli                                       İzmir

     Ali İhsan Köktürk                           Ali Oksal                               Hulusi Güvel

            Zonguldak                                   Mersin                                      Adana

TBMM Başkanlığına

696 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 35. maddesinin 1. fıkrasında geçen “doğrudan doğruya” ibaresinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

             Alim Işık                            M. Akif Paksoy                         Recep Taner

             Kütahya                             Kahramanmaraş                               Aydın

        Yılmaz Tankut                  Süleyman L. Yunusoğlu                     Behiç Çelik

               Adana                                     Trabzon                                    Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Sayın Başkanım, “doğrudan doğruya” ibaresi Anayasa’mızın 107’nci maddesinin aynen aktarılmasıdır. Bu gerekçeyle katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 696 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 35’inci maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Tasarının 35’inci maddesi, iptal davası açmaya yetkili olan kişileri tanımlıyor. Birinci fıkrada, “Kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’nün veya bunların belirli madde ya da hükümlerinin Anayasa’ya aykırılığı iddiasıyla doğrudan doğruya iptal davası açmaya yetkili olanlar şunlardır:” şeklinde bir tanımlama yapılmış. Biz, önergemizde, bu “doğrudan doğruya” ibaresinin madde metninden çıkartılmasının daha doğru olacağını, dolayısıyla bu çıkartılmış şekliyle söz konusu maddenin daha genele şamil bir madde hâline dönüşeceğini söylüyoruz. Umarım Genel Kurul da bu konuda takdirini olumlu bildirir.

Değerli milletvekilleri, iki gündür Anayasa Mahkemesiyle ilgili bu tasarının görüşmeleri sırasında yüce Meclisin tüm üyelerinin dikkatini çeken bir konuya değinmek istiyorum. Sayın Bakanı tenzih ediyorum ama Sayın Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in oturumda bulunduğu zamanlarda kendilerine tevdi edilen sorulara verdiği cevaplarda, her ne hikmetse, hiç alışık olmadığımız şekilde Sayın Bakanın son derece sinirli, gergin ve telaşlı bir hâl içerisinde olması gerçekten dikkat çekicidir. Bu da uzlaşmadan uzak AKP anlayışının Meclisi ne hâle getirdiğinin çok somut bir göstergesidir.

Dün kendisine 12 Eylül 2010 tarihinde yapılacak referandum öncesinde “AKP yetkililerinin ‘Bu referandum darbecilerle hesaplaşmayı sağlayacak, dolayısıyla darbecilerden hesap soracağız.’ ifadeleriyle oy alındı. Bunu gelinen noktada nasıl değerlendiriyorsunuz?” şeklinde sorduğum soruya verdiği cevabın bir bölümünü dün size ifade etmiştim. Bugün siyasi olarak değerlendirme yapmasıyla ilgili cevabı tutanak metinlerinden aynen size aktarıyorum.

Sayın Bakan diyor ki: “Siyaseten soruyorsanız, darbeciler karşısında neyin nasıl yapılacağının, nasıl durulması gerektiğinin sınavını vermiş bir iktidarla Türkiye tanışmıştır. Dolayısıyla bunu da çok açık olarak ifade ediyorum. Bizim darbeler karşısında nerede durduğumuz bellidir, ne zaman durduğumuz bellidir, ne söylediğimiz bellidir.”

Sayın Bakanım, size soruyorum: 12 Eylül 1980 darbecileriyle ilgili ne yaptınız? 28 Şubat 1997 tarihindeki darbecilere acaba danışmanlık görevi verdiniz mi? 27 Nisan 2007 tarihinde “E-muhtıra benimdir.” diyen sayın yetkiliye zırhlı araç aldınız mı?

Bunlar karşısında verdiğiniz sınav buysa bu yüce Meclis ve bu aziz Türk milleti bunun değerlendirmesini yapacaktır. Bunu, lütfen, gelip bu kürsüden bu aziz millete Sayın Bakanın açıklamasını bir kez daha teklif ediyorum.

Bir diğer konu…

CEVDET ERDÖL (Trabzon) – YAŞ kararlarıyla ilgili gelinen nokta ne?

ALİM IŞIK (Devamla) – YAŞ kararlarıyla ilgili gelinen nokta da belli.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – 27 Mayısta ne yaptınız?

ALİM IŞIK (Devamla) – 27 Mayısta ne mi yaptık? Ne yaptığını aziz millet biliyor.

12 Eylül 2010 referandumunda ve bunun arkasında Sayın AKP Grup Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı Hanımefendi bir beyanatında “Bu Anayasa’nın içerisinden ‘Türk milleti’ ve ‘Türklük’ kavramlarının çıkması gerekir. Aksi takdirde ileri demokrasi olmaz.” demiştir.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Tekzip etti, onu düzeltti.

ALİM IŞIK (Devamla) - Bugün Sayın Grup Başkan Vekili Suat Kılıç da geldi, bununla ilgili ifadelerde bulundu. İşte, eğer Sayın Cemil Çiçek’in bugün TÜSİAD ile ilgili açıklamalarını yaparken kullandığı ifadeler ile bunları yan yana getirirsek, TÜSİAD’ın açıklamış olduğu raporun, Sayın Başbakanın referandum öncesinde “Bitaraf olan bertaraf olur.” sözüne karşılık bertaraf olmaktan kurtulma telaşıdır, bunun bedelini ödemektedir. Bunun AKP Grup Başkan Vekili Sayın Bahçekapılı’nın ifadeleriyle aynen örtüştüğünü, dolayısıyla Sayın Çiçek’in bu konudaki telaşının anlamsız olduğunu ifade ediyor, önergemize desteğinizi bekliyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 35. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “halinde” ibaresinin “durumunda” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                               Ali İhsan Köktürk (Zonguldak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Sayın Başkanım, aynen deminki önerge gibi, “hâlinde” kelimesi Anayasa’nın ifadesidir. Bu gerekçeyle katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Hulusi Güvel konuşacaklardır.

BAŞKAN – Hulusi Güvel, Adana.

Buyurun Sayın Güvel. (CHP sıralarından alkışlar)

HULUSİ GÜVEL (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 696 sıra sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 35’inci maddesinde değişiklik yapılmasına ilişkin teklifimiz üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, bugün burada tartıştığımız tasarı, yalnızca Anayasa Mahkemesi gibi temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan bir kurumun kuruluş kanunu değil, yargının bağımsızlığı anlayışıdır. Son döneme bakıldığında yargı bağımsızlığının ciddi biçimde zedelendiğini görüyoruz. Referandum sonrasında oluşturulan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu eliyle yargı kıskaç altında alınmaktadır. Kuvvetler ayrılığı ilkesi hiçe sayılarak, yargı, iktidarın otoritesine boyun eğmeye zorlanmaktadır.

Bakanlık, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu içinde denetimi ele geçirmek için, kürsü hâkimleri yerine, hâkim unvanı taşıyan Bakanlıktaki üst düzey bürokratlarını seçtirmek için, hâkim ve savcılar üzerinde ağır bir sindirme politikası izlemiştir.

Sonuç ortadadır. Yaşanan gelişmeler, bu konuda kaygı duyan herkesi haklı çıkarmıştır. Siyasi iktidar kendine muhalif gördüğü hâkim ve savcıların tenzilirütbe ile görev yerlerini değiştirerek cezalandırmayı amaçlamıştır. Bu konuda sınır tanımamaktadır.

Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz haftanın yoğunluğu içinde gözden kaçan bir konuya dikkatinize çekmek istiyorum. Bildiğiniz gibi, Sayın Mehmet Aksoy’un Kars’ta yapmakta olduğu İnsanlık Anıtı’nı Sayın Başbakan “Ucube” diye nitelemiş ve kaldırılması emrini vermişti. Bu kararın ardından İnsanlık Anıtı’nın yıkılması kararını durduran heyetin başkanı olan hâkim düz üye olarak başka bir ile atanmış, yürütmeyi durdurma kararını kaldıran üye de başkan yapılmıştır. Bu durum, referandum sonrası yargının Hükûmet güdümüne girdiğini gösteren olayların yalnızca birisidir. Bu, Sayın Başbakanın keyfine uygun karar vermeyen yargı mensupları için bir gözdağı anlamına gelmektedir. Böyle bir yapılanmanın olduğu ülkede yargının bağımsız olduğunu, yargıç güvencesinin bulunduğunu söylemek mümkün değildir.

Yargı bağımsızlığı toplumsal barışın en önemli teminatlarından birisidir. Geçmişte yargı bağımsızlığının olmadığından, yargının politik olduğundan şikâyet eden AKP’nin amacı kendi yargı sistemini kurmaktır. Yargıyı yandaş yargı hâline getirmektedir. Amaç, demokrasinin güvencesi olan kuvvetler ayrılığı ilkesini ortadan kaldırmaktır. AKP’nin önemsediği yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı değildir, “Bizden olsun da kim olursa olsun.” mantığı egemen kılınmıştır. Artık partizanlık yüksek yargının da içindedir. Ancak yandaş bir yargı yaratma çabaları önünde sonunda anayasal sistemin tamamına zarar verecektir. Böyle bir durumda adalet mekanizmasının doğru işlemesi mümkün değildir. Adaletin doğru işlemediği bir yerde zalimlerin iktidarı ortaya çıkar. Bugün yaşananlar bunu çağrıştıracak niteliktedir.

Değerli arkadaşlar, bağımsız bir yargının temel ögesi siyasal iktidarın yargıyı etkilemesini önleyecek güvenceler içermesidir. Bu nedenle yargının kurumsal olarak yürütme ve yasamadan bağımsız olması gerekmektedir. Bu sağlanmadan sağlıklı bir hukuk sistemi kurulması olanaksızdır. Bağımsız yargı, hukukun eğilip bükülmesinin, iktidarın istediği gibi davranmasının önünde en büyük engeldir. Yargı bağımsızlığının olmadığı koşulda iktidarın hukukun sınırları içinde kalıp kalmadığını saptayacak hiçbir kurum olmayacaktır. Bu durum temel hak ve özgürlüklerin, demokrasinin tehdit altında olduğunu gösterir. Çağdaş bir demokrasi için yargı bağımsızlığı olmazsa olmaz bir zorunluluktur.

Hukukun olmadığı yerde zorbalığın egemen olacağını belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Güvel.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

36’ncı madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 36'ncı maddesinin 1 numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif  ederiz.

                Faruk Bal                             Behiç Çelik                          Nevzat Korkmaz

                  Konya                                   Mersin                                     Isparta

            Rıdvan Yalçın                      Mehmet Şandır                Süleyman Lâtif Yunusoğlu

                   Ordu                                    Mersin                                    Trabzon

(1) Şekil bakımından denetim; Anayasa değişikliklerinde teklif çoğunluğuna, oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı; kanunların öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı; hususlarıyla sınırlıdır."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 36. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             İsa Gök                                Kamer Genç                              Ahmet Ersin

              Mersin                                     Tunceli                                        İzmir

     Ali İhsan Köktürk                          Ali Oksal                               Harun Öztürk

           Zonguldak                                  Mersin                                        İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Harun Öztürk, İzmir Milletvekili.

Buyurun Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 696 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 36’ncı maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tali komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilen tasarı hakkında bu Komisyonun görüşü beklenmemiştir. Hatta Sayın Komisyon Başkanının esas komisyona söz konusu tasarıyı gündeme alıp görüşemeyeceklerini yazıyla bildirdiği ifade edilmektedir. Plan ve Bütçe Komisyonunun üyesi olarak benim bu durumdan haberim olmamıştır. Aynı Komisyon Başkanının yeni bir torba tasarı teklifi için yarın Komisyonu toplantıya çağırması tam bir keyfîliğe işaret etmektedir. Üstelik görüşeceğimiz on altı maddelik kanun teklifinin dört maddesi doğrudan sağlıkla ilgilidir ve bizler Komisyon üyesi olarak bir tek kelime etmek durumunda değiliz.

Değerli milletvekilleri, raportörlerin atanmaları ve görevlendirilmeleriyle ilgili diğer özlük hakları, sözleşmeli personel çalıştırılmasına ilişkin hükümleri, hizmet satın almaya ilişkin hükümleri, siyasi partilerin mali denetimine ilişkin hükümleri, harç istisnası, mali haklar, aylık tablosu, sağlık ve tedavi işleri ile kadrolara dair hükümleri nedeniyle bu tasarı Plan ve Bütçe Komisyonunda da mutlaka görüşülmeliydi.

Değerli milletvekilleri, “Bu İktidar ne zaman doğru bir yasama faaliyeti yapacak?” derseniz, cevabımız “Hiçbir zaman.” olacaktır çünkü bu İktidarın süresi 12 Haziranda dolacaktır.

Değerli milletvekilleri, 36’ncı madde, şekil bakımından açılacak iptal davasıyla bu davaların sınırlarını belirlemektedir. Maddeye göre şeklî denetim, Anayasa değişikliklerinde teklif ve oylama çoğunluğu ile ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı, kanunların ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’nün son oylamasının öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı, kanun hükmünde kararnamenin yetki kanununda öngörülen süre içinde çıkarılıp çıkarılmadığı ile Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu üyelerinin imzalarının bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olacaktır.

Değerli milletvekilleri, Anayasa değişiklikleri sırasında sıkça eleştiri konusu yapılan bir husus, Anayasa değişiklik tekliflerinin ivedilikle görüşülemeyeceğine ilişkin olmuştu. Peki, bu değişiklik o tartışmalara bir açıklık getiriyor mu? Hayır. Çünkü Anayasa değişikliği teklifi öncelikle görüşülmek üzere gündemin ön sıralarına alınmış ise bu durum ivedilikle görüşme sayılacak mı? Görüşmenin sabahlara kadar sürdürülmesi ivedilikle görüşme sayılacak mı? Tasarı bu tartışmalı konuların hiçbirine açıklık getirmemektedir. Temel kanun olmayan bir kanun temel kanun olarak görüşülmüş ise bu kanun şekil yönünden iptal konusu yapılabilecek mi? Tasarı bu konuya da açıklık getirmemektedir.

Bir kanunun Anayasa’ya aykırılığı mahkemeler tarafından da ileri sürülebilirken şekil yönünden itirazda mahkemelere bu hakkın verilmemesi Anayasa’nın 148’inci maddesinde yer alan bir hükme dayandırılmaktadır. Bize göre bu hüküm Anayasa değişiklikleri sırasında ele alınıp değerlendirilmelidir.

Değerli milletvekilleri, bir kanun hükmünde kararnamenin yetki kanununda öngörülen süre içinde çıkarılıp çıkarılmadığının iptal konusu yapılması bir yenilik gibi sunulmaktadır. Yetki süresi biten bir kanuna dayanarak hangi hükûmet kanun hükmünde kararname çıkarır? Böyle bir şeye teşebbüs edilebileceğinin öngörülmüş olması bile abesle iştigaldir. Tasarı, kanun hükmünde kararnamelerde Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu üyelerinin imzalarının bulunup bulunmadığının şekil yönünden inceleme konusu yapılacağını da hükme bağlamaktadır.

Değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından imzalanmayan bir kararnamenin Resmî Gazete’ye gönderilebileceğini mi düşünüyorsunuz? Böyle bir şey olabilir mi? Bu düzenleme de bize abesle iştigal gelmektedir.

Değerli milletvekilleri, ayrıca Anayasa’da yer almamasına rağmen, kanun hükmünde kararnameler ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’nde şekil bakımından yapılacak iptal kapsamına alınarak bu alandaki iptal davası açma yetkisi de sınırlandırılmaktadır diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 36'ncı maddesinin 1 numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif  ederiz.

                                         Nevzat Korkmaz (Isparta) ve arkadaşları

(1) Şekil bakımından denetim; Anayasa değişikliklerinde teklif çoğunluğuna, oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı; kanunların öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı; hususlarıyla sınırlıdır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

AKP iktidar olduğundan beri söyleyemediklerini ya da söylemeye cesaret edemediklerini hep “uygar dünyanın talepleri”, “dünyadaki yükselen değerler” ya da “AB’nin istekleri” şeklinde gündeme getirir ve millete “Bunu yapmaz isek medeni dünyadan geri kalırız.” fikrini dayatıp istediğini almaya çalışır. Bu taktiği hiç değişmez değerli milletvekilleri.

“Anayasa Mahkemesine, HSYK’ya kendi yandaşlarını atayıp yargıyı siyasallaştırmaya çalışıyor.” dediğimizde “Efendim, Almanya’da da Fransa’da da böyle, hatta dünyadaki pek çok ülkede de böyle.” diye vatandaşa propaganda yapmıştır. Dün Sayın Cemil Çiçek de bunu söylemiştir.

Referandum sonrasında bir grup milletvekiliyle Almanya Anayasa Mahkemesini ziyaret edip yüksek yargıçlarla görüşme imkânı bulduk. “Anayasa Mahkemesinin üyeleri Almanya’da da Parlamento tarafından seçiliyor, doğru. Ama önemli olan uzlaşma, bu uzlaşma Parlamentoda sağlanıyor. Seçimden önce Meclisteki parti grupları arasında yoğun gidip gelmeler, müzakereler, uzlaşı arayışları oluyor ve sonuçta Anayasa Mahkemesi yargıçları yüzde 80-90 gibi bir oy çoğunluyla seçiliyor. Almanya’da bunun tersi vaki değildir.” diyor görüştüğümüz yüksek yargıç. “Şayet böyle bir olay vuku bulmuşsa, bu, hükûmetin ayıbıdır, yargıcın prestijiyle oynamaktır.” diyor.

AKP’ye değil, devletin Anayasa Mahkemesine üye seçiyorsunuz. Üye seçiminde uzlaşma adına ne yaptınız, nasıl bir gayret gösterdiniz? Batı medeniyetini işinize geldiği gibi okuyorsunuz. Her netameli konuda referans diye AB’yi gösteren AKP, AB’nin bu teamüllerini neden örnek almaz? Çünkü Avrupa Birliğinde genel kabul, hukuka hizmet edilir. AKP’nin yaptığı gibi “Hukuk bana hizmet edecek.” gibi bir saplantı ya da sapkın düşünceyle yola çıkılmaz. Ayrıca sadece HSYK’yı, Anayasa Mahkemesini yeniden teşkilatlandırmakla filan yargıda bir üst lige çıkamazsınız. Alt derece mahkemelerinde vatandaşın sürünecek, ömür törpüsü misali zaman kaybedecek hem de adil olmayan kararlara muhatap olacak, sen küçük politik hesaplarla yüksek yargıyı teşkilatlandıracaksın ve bunu da “Yargıda reform yapıyorum.” diye allayıp pullayıp vatandaşa sunacaksın. Adamlar diyorlar ki: “Anayasa Mahkemesinin görevlerini eksiksiz olarak yapabilmesi için alt derece mahkemelerinin düzenli ve adil işlemesi gerekir ve bu yüzden Anayasa Mahkemesine yapılan başvuruların bozma ya da durdurma kararıyla çıkma ihtimali ancak yüzde 2, yüzde 3’tür.

AKP’nin AB’yi istismarıyla ürettiği masallardan biri de “Yargı kararları da eleştirilebilir. Halkın iradesiyle seçilmiş Başbakan, Anayasa Mahkemesini, HSYK’yı suçlayabilir. YSK’ya da Yüksek Seçim Kuruluna da ‘Kararlarını bir gözden geçir.’ diyebilir.” masalıdır. Bu konudaki görüşlerini sorduğumuz yüksek yargıç tane tane aynen şunları söylemiştir: “Almanya’da da bazı kararlar sert ve acımasız tartışmalara sebep olabilir ancak siyasetçiler bu tartışmaların tarafı olamaz ancak olsa olsa alanında faaliyet gösteren STK’lar, hukuk fakülteleri gibi kurum ya da kuruluşlar adalete hizmet ya da hukuk literatürüne katkı amacıyla böyle bir tartışmanın içinde olabilirler. Mahkemelerle karşı karşıya gelen siyasal iktidarlar asla milletten tasvip görmezler ve kamuoyunda mutlaka destek kaybederler. Ayrıca, Parlamento ile Anayasa Mahkemesi arasında bir hiyerarşi olmaz. ‘Ben milletin iradesini temsil ediyorum, onlar da bana biat edecek.’ diyemezsiniz. Anayasa Mahkemesi kararları Parlamentoyu da bağlar, Başbakanı da. Bunun tersini düşünmek siyasal sistemi sıkıntıya sokar.”

Bu söylemlere ne kadar aşinasınız değil mi? Çünkü bu kürsüden defalarca biz bunu dile getirmiştik. Bizleri çağ dışılıkla suçlayan zihniyet çağdaşlığın neresindeymiş gördünüz mü?

Bu gerçekleri bilmiyor muydu Sayın Başbakan? Elbette biliyordu fakat önce kendi doğrularına inanan insanlarla yüksek mahkemeleri tanzim edip AKP’nin inanç ve yargılarını mahkemelerin inanç ve yargıları hâline getirmek, böylece olgunlaştırdıktan sonra yargı kararlarına saygılı olmak yolunu seçti. Harika bir nalıncı keserliği ve ne yüce bir adalet duygusu değil mi! Bu zihniyet milletin onlarca, hatta yüzlerce yıldır yarattığı değerleri ve sahip olduğu kazanımları dokuz yılda tüketti, dejenere etti, hukuk bozgunculuğu yaptı.

Aziz milletim, bu anlayış bu ülkeye daha çok zarar vermeden mutlaka iktidardan uzaklaştırılmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Milletin aklıselimine güveniyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

37’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 37’nci maddesinin 1 numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Nevzat Korkmaz               Süleyman L. Yunusoğlu                    Behiç Çelik

                Isparta                                    Trabzon                                   Mersin

          Mehmet Şandır                         Rıdvan Yalçın                            Faruk Bal

                Mersin                                      Ordu                                      Konya

“(1) Esas bakımından iptal davası açma yetkisi kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Resmi Gazete’de yayımlandıkları tarihten başlayarak altmış gündür.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 37. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                İsa Gök                           Ali İhsan Köktürk                         Ali Oksal

                Mersin                                  Zonguldak                                 Mersin

         Ali Rıza Öztürk                          Ahmet Tan                            Ahmet Ersin

                Mersin                                    İstanbul                                     İzmir

                                                            Kamer Genç

                                                                Tunceli

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Söz isteyen?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Ahmet Tan…

BAŞKAN – Ahmet Tan, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Tan. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET TAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ilgili önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Efendim, daha önce bahsetmiştim, temel kanun süsü verilerek birçok teklif, tasarı Adalet Komisyonuna gelmiyor. Bu, sanıyorum. Sayın Adalet Komisyonu Başkanını -ki değerli bir hukukçudur kendisi- bir vicdan muhasebesine sevk etmiş ve bunun sonunda da bugün odalarımıza dağıtılan, daha önceki konuşmamda bahsettiğim, bu makalesini yahut da kitapçığını bizlere göndermiş. Çok önemli çünkü bu, kurumsal bir vicdani hesaplaşmayı yansıtıyor. Olmayan arkadaşlara tekrar edeyim: “Siyaset Kurumunun Ortak Günahı” başlığıyla Sayın İyimaya’nın kaleme aldığı, teorik çerçevede, güncel yahut da pratik zaaflardan yola çıkarak teorik çerçevede Meclisin hâli pürmelalini ortaya koyuyor. Diyor ki Sayın İyimaya –bölüm başlıklarından zaman elverdiği ölçüde hızla özetleyeceğim- “Yasama Organı Algısı” başlığı altında: “Bu algı bozulmuştur.” Algının bozulmasının nedeni, ne yazık ki yürütmenin Büyük Millet Meclisimizi bir noter gibi kullanması ihtiyacından kaynaklanmış gibi görünüyor. Gelen bütün tasarılar -biraz evvel Tayfun İçli Arkadaşımızın da bahsettiği gibi- acil, ivedi yazısıyla geliyor ve bunun üzerine de tabii, grup olarak ağırlığınızı koyuyorsunuz ve bu kanunlar çıkıyor ama yeterince tartışılmadan.

Öyle ki bunun hemen arkasında bir başka bölüm başlığı var: “Yasama Refleksi Sorunu.” Bu refleksin kaybolduğunu görüyoruz çünkü bu refleks tartışarak, konuşarak güçlü kılınabilir.

Biliyorsunuz “parlamento” İtalyanca “parlare”den geliyor, “konuşmak” kökünden geliyor. “Meclis” sözcüğünü biz seçmişiz. “Meclis” de “cülûs” sözcüğünden geliyor, Arapça oturma anlamına geliyor. Öyle anlaşılıyor ki parlamento tarafını, “parlare”yi değil de biz oturmayı tercih etmişiz iktidar olarak ve o yüzden arkadaşlarımızın sadece oturmasını teşvik ediyorsunuz ve konuşma müsaadesi de vermiyorsunuz.

333... Allah bereketini artırsın. Şimdilik 333 arkadaşımızdan herhâlde bu kürsüye hiç çıkmadan gidecekler var çünkü grup “Bir an evvel bu kanunlar çıksın.” diye bir fason imalat türü bir çalışma nedeniyle iktidar milletvekillerine konuşma fırsatı verilmiyor. O yüzden refleks kayboluyor, milletvekilinin refleksi. Hâlbuki, dediğim gibi, parlamento “parlare” yani konuşulan yer. Bu konuşulan yeri biz meclis, “cülûs” oturma yeri hâline getirdik, bu da bir başka konu.

Şimdi, ikinci ve önemli konu da Meclis başkanlarının meseleyi sahiplenmesi sorunu, 10’uncu sayfada. Ne yazık ki Büyük Millet Meclisi Başkanımız bu meseleyi sahiplenmiş değil. Mesele şu: Burada yasama için ve denetleme için varız, milletvekilleri ve yasamayı elhak yerine getiriyoruz, bu biçimde getiriyoruz ama denetleme tamamen sıfıra inmiş durumda.

Bu İç Tüzük elimizde. İç Tüzük’ün 27’nci sayfası “Komisyonlar” bölümünde, açıkça madde 20’de, 12’nci sırada Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu yer aldığı hâlde bu Komisyon fiilen ortadan kaldırıldı, fiilî durumla ortadan kaldırıldı. Bu Komisyon bu Meclisin ana komisyonlarından biriydi. Bu da büyük bir hukuk ayıbı olarak bu dönemin zaaf hanesine yazılacak bir günahtır. Çünkü İngilizcesi de var Sayın İyimaya’nın, burada “günah” sözcüğünü kullanıyor başlığında.

Bir başka konu da yasamadaki zaaflar sorunu. Bu zaaflar, söylediğim gibi “Bir an evvel çıksın.” diye Adalet Komisyonuna götürülmeden birçok konu -“torbalı hukuk” demiştim- bir torba yasa ilkesiyle yeni bir hukuk modeli, yeni bir pratik, yasama pratiğine tevessül edildi. Bu da yine bu İktidarın günah hanesine yazılmış bir husus olarak önümüze çıkmaktadır.

Tabii ki daha önce bahsettim, Sayın grup başkan vekilleriyle Mekke’ye gittik, Suudi Arabistan Parlamentosunu dolaştık. Suudi Arabistan Parlamentosunun da bizden daha lüks olduğunu ama kralın emriyle toplandığını gördük, yani Türkiye’nin yüz elli yıl öncesi durumunda bulunuyor Suudi Arabistan Parlamentosu. 1876 Meclisi Mebusanı da padişah hazretlerinin emriyle toplanır ve öyle çalışırdı. Şimdi ona benzer bir durum sergileniyor.

Bu hissiyatımı paylaşmak üzere sözlerim noktalıyorum. Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tan.

M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 23.26


DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 23.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81’inci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

696 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 37’nci maddesi üzerinde verilen İstanbul Milletvekili Ahmet Tan ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 37’nci maddesinin 1 numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“(1) Esas bakımından iptal davası açma yetkisi kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Resmi Gazete’de yayımlandıkları tarihten başlayarak altmış gündür.”

                                    Nevzat Korkmaz (Isparta) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Behiç Çelik, Mersin Milletvekili.

Buyurun Sayın Çelik. (MHP sıralarından alkışlar)

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum. Gecenin bu saatinde Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde görüşmelere devam ediyoruz. Bu konuda vermiş olduğumuz önerge için ben söz aldım.

Burada tabii, görüşlerimizi ifade ederken Türkiye’nin kamu düzeniyle ilgili hususları da sıklıkla dile getirilmektedir. 37’nci madde bağlamında özellikle Türkiye’nin içine sokulduğu durumu burada vurgulamak isterim. Açılım denen yıkım projesinin mimarı olan AKP İktidarı, Türkiye’ye açılımı ilan ettikleri günden bugüne kadar ne kadar büyük kötülükler ettiklerini bilmiyorum fark ettiler mi ama hâlâ bu aymazlığın pençesinde kıvranan yönetici elit bunu terk ederek tam bağımsız ve millî olan Türk devletinin kuruluş felsefesine gelmek durumunda olduklarını bilmiyorum yine ne zaman idrak edecekler.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nı 2007 yılında, seçimden hemen sonra değiştirmek üzere faaliyete geçen siyasal iktidar, kendisinin hazırlatmış olduğu metni alarak birtakım çalışmalar yaptılar. Bunu Sapancalarda ve Abantlarda değişik, gizli mahfillerde görüşerek, Türk milletinden saklayarak belli odakların görüşleri doğrultusunda bir metni ortaya çıkardılar. Daha sonra o metni aldılar, Atlantik ötesine kadar götürdüler ve orada kabul ettirmek için uğraş verdiler. Şimdi, bunları yapan siyasal iktidar, Türk milletine bu metni danışma yerine, kendilerini iktidara getiren ve kendilerinin meşruiyetini aradığı kapılara kadar gittiklerini görüyoruz.

İşte, yargıyla ilgili yapılan bütün faaliyetler, icraatlar, yasama çalışmaları da bu düzlemde değerlendirilmelidir. Anayasa Mahkemesine biçilen rol “Anayasa Mahkemesi militan, partizan, tarafgir bir tutum içerisinde olmak durumundadır.” fikrine dayanıyor. İşte, AKP bunu yapıyor.

Şimdi, ifrattan tefrite yolculuğun acı örneklerini hep birlikte müşahede ediyoruz. İfrat vardı, şimdi tefrit var. Ne zaman, biz, meşru zeminde adaleti tecelli ettirmek için bir yargı reformuna başvuracağız? Ne zaman ele ele verip ay yıldızlı bayrağımızı daha nazlı semalarımızda dalgalandıracağız? Ne zaman?

M. YILMAZ HELVACIOĞLU (Siirt) – Her zaman…

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - Ne zaman? Bunun cevabı var mı? Yok. Ama yıkım projeleriyle, demokrasi ve insan hakları söylemleri altında Türkiye'nin altını oymalarla, Türkiye’de millî ekonomiyi olabildiğince gayrimillî ekonomi hâlinde dönüştürerek insanları aç, sefil, perişan hâle getirmekle AKP İktidarı bugün itibarıyla bundan sonra Türk milleti nezdinde meşruiyetini kaybetmiştir.

AKP’nin gerçekleri görmesi ve AKP yönetiminin Türk milletinin gerçeklerine dönmesi, Türk milletinin millî değerlerine ve mukaddesatına saygılı olması çok büyük önem arz etmektedir. Aksi hâlde fatura çok ağır olacaktır, bedelini çok ağır ödeyeceksiniz.

Bu duygularla önergemizin kabulünü diler, hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

38’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 38. maddesinin (6) numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Faruk Bal                                Behiç Çelik                        Nevzat Korkmaz

                Konya                                      Mersin                                    Isparta

  Süleyman L. Yunusoğlu                   Rıdvan Yalçın                        Mehmet Şandır

               Trabzon                                      Ordu                                     Mersin

(6) İptal davalarında, Anayasaya aykırılıkları ileri sürülen hükümlerin Anayasanın hangi maddelerine aykırı olduğunun ve gerekçelerinin belirtilmiş olması zorunludur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 38. maddesinin 3. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                 İsa Gök                               Kamer Genç                           Ahmet Ersin

                  Mersin                                    Tunceli                                    İzmir

         Ali İhsan Köktürk                         Ali Oksal                    Ferit Mevlüt Aslanoğlu

               Zonguldak                                 Mersin                                  Malatya

(3) İptal davası, Anayasa değişiklikleri ile kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün veya bunların belirli madde ya da hükümlerinin Anayasaya aykırılığı iddiası ile iptalini ihtiva eden dava dilekçesinin Genel Sekreterliğe teslimi ile açılmış sayılır. Davayı açanlara Genel Sekreterlikçe başvurunun kayda alındığına dair bir belge verilir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mevlüt Aslanoğlu, Malatya Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hukuk önünde herkesin eşit olması lazım. Şimdi, hukuku uygulayanlar da acaba eşit mi?

Şimdi, Anayasa Mahkemesi Başkanının diplomatik pasaportu vardı -güzel- şimdi üyelerin de oluyor.

Türkiye’de 4’üncü dereceye gelen bir devlet memurunun eşi -ne olursa olsun- o da yeşil pasaport alıyor, dikkatinizi çekerim. Eğer birisi bir devlet memuruysa, ister bayan ister erkek, diyelim ki bayan devlet memuru, eşi serbest bir meslekte çalışıyor, o da yeşil pasaporta sahip oluyor.

Peki, aranızda bu kadar avukat var, 3’üncü derece. (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi aranızda bu kadar avukat var. Avukatlar da hukuku uygulayan, hukukun önünde adaleti sağlayan ve bir yerde haklıyı savunan, haksıza karşı çıkan...

İSA GÖK (Mersin) – Kanun gereği kamu görevi yapan...

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - ...bir yerde kanun karşısında bir kanun görevi yapıyorlar.

Peki, yıllarca bu Mecliste acaba... Şimdi, diyelim ki hazine avukatlığı yapıyor bir insan. O da kanun önünde devletin haklarını savunuyor. Avukatlar da vatandaşın hakkını savunuyor. Peki, 3’üncü dereceye gelen bir devlet memurunun eşi ne görev yaparsa yapsın, işte işsiz olsun, hiçbir görevi olmayan işsiz, işsiz dahi olsa yeşil pasaporta sahip oluyor. Peki, bu hak mıdır, hukuk mudur, bunun adı nedir arkadaşlar?

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) - Bankacıların başı kel mi?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, bu yasa hukukla ilgili bir yasa. Ben, hukuk devletinde hukuku savunan insanların hukuk karşısında eşit olmasını savunuyorum, eşitlik ilkesini savunuyorum.

Gene söylüyorum: Bir hazine avukatı, devletin hakkını savunan bir avukat… Avukat avukattır. Avukat avukattır. Eğer birisi kamuda avukatlık yapıp görevi avukatsa, belli bir dereceye gelip yeşil pasaporta sahip oluyorsa, barolar da yıllardır, yılardır barolar meslekte belli bir deneyime gelen, örneğin on yıl, on beş yıl, yirmi yıllık avukatların da bu hakka sahip olmasını Türkiye Barolar Birliği yıllarca söylemesine rağmen, ben bu konuyu Plan ve Bütçe Komisyonunda Dışişleri Bakanlığına, Dışişleri Bakanlığı bütçesinde söylememe rağmen bunun… Arkadaşlar, avukatlar kamu görevi yapıyor. Türkiye Barolar Birliği yıllarca bunu söylemesine rağmen kimse kulak asmıyor.

Bir kez daha söylüyorum: Kanun önünde herkesin eşit olması lazım. Bir hazine avukatının yeşil pasaportu varsa, bir vatandaşın hakkını savunan bir avukatın da, hazine avukatı hangi dereceye kaç yılda geliyorsa benim normal bir avukat arkadaşımın, baroya kayıtlı ve avukatlık mesleğini yapan, fiilen yapan arkadaşlarımın da o süre sonunda yeşil pasaporta sahip olması lazım.

Ben dikkatlerinize sunuyorum. İçinizde birçok avukatımız var. Ben avukatların avukatlığını yapmıyorum. Sadece kanun önünde kanunu uygulayan insanların avukatlara karşı bir haksızlığını dile getiriyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 38. maddesinin (6) numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

(6) İptal davalarında, Anayasaya aykırılıkları ileri sürülen hükümlerin Anayasanın hangi maddelerine aykırı olduğunun ve gerekçelerinin belirtilmiş olması zorunludur.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Takdire bırakıyor Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

İptal davalarında iptal edilmesi talep edilecek maddeler ve bunların Anayasaya aykırılık gerekçelerinin belirtilmiş olmasının yeterli görülmesi, davacılar açısından daha lehe bir durumdur ve Anayasaya aykırılıkların giderilmesine katkı sağlar.

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

39’uncu maddede iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 39. Maddesinin 4. Fıkrasının son cümlesinde yer alan “Bu makamlar” ibaresinden sonra gelmek üzere “otuz gün içinde” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                 Faruk Bal                            Behiç Çelik                         Nevzat Korkmaz

                   Konya                                  Mersin                                    Isparta

            Mehmet Şandır                        Hasan Çalış                           Rıdvan Yalçın

                   Mersin                                Karaman                                     Ordu

                                                   Süleyman L. Yunusoğlu

                                                               Trabzon

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 39. maddesinin 4. fıkrasının metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                  İsa Gök                        Ali İhsan Köktürk                          Ali Oksal

                   Mersin                               Zonguldak                                  Mersin

            Ergün Aydoğan                       Ahmet Ersin                            Kamer Genç

                 Balıkesir                                  İzmir                                      Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sayın Aydoğan.

Buyurun.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 696 sıra sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 39’uncu maddesi üzerine vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, AKP İktidarı süresince, sürekli demokrasiden bahseden, demokrasiyi savunduğunu söylerken demokrasiden anladığı çoğulcu anlayış değil, çoğunlukçu anlayış gereği “Mademki sayısal çoğunluğum var, ben ne dersem o olur.” anlayışıyla her kurumu kontrol altına almak isteyen bir anlayışı görüyoruz.

Aynı AKP yöneticileri ve Sayın Başbakan 1993 yılında diyor ki: “Bizim demokrasiden anladığımız, azınlıkta kalanların da haklarının korunduğu, yüzde 1’i bile olsa haklarının korunduğu sistemdir.” diyor. Aynı anlayış bugün ne diyor? “Ben Hükûmetim yani hükmetmem lazım.” diyor ve hükmetme anlayışının gereği, yürütmenin eylemlerini denetlemesi gereken Anayasa Mahkemesini de kendi anlayışına göre düzenlemek istiyor yani ele geçirmek istiyor ki, yaptığı hukuka aykırı eylemler denetlenmesin.

AKP, bugüne kadar haksız, hukuksuz eylemlerine “Dur” diyen yüksek yargıyı yerden yere vurarak eleştirinin ötesinde hakaret etti, hukuksuzluklarını Anayasa Mahkemesine götüren Cumhuriyet Halk Partisini eleştirdi. Şimdi, kendi anlayışına göre şekillendirdikten sonra “Yargıya saygı gösterin, yargı kararlarına uyun.” demeye başlamıştır yani AKP’nin demokrasi anlayışı “Her şey benim olmalı” anlayışına dayalı, “Yasama, yürütme, yargı da benim olmalıdır” diyor. Yani referandumda yaşadığımız AKP’nin ileri demokrasi anlayışı bu. Biz ileri demokrasiden vazgeçtik, normal demokrasi istiyoruz.

Döneminizde demokrasi değil korku egemen oldu; ya AKP iktidarına uyacaksınız ya da yoksunuz. Yine döneminizde “gizli tanık” hikâyesinden sonra “gizli suç” kavramı da AKP sayesinde hukuk literatürümüze girdi.

12 Eylülde bir referandum yaşandı. Bu referandumda “Evet” denilmesi için kırk neden sayıldı ve bu kırk neden içerisinde de çocuk istismarının önüne geçilmesi için ”Evet” denmesi istendi ve yine “Fişlemenin tarihe karışmasını istiyorsanız evet” dendi. Oysa, şu anda, Türkiye cumhuriyet tarihinin en yüksek fişlemesinin yaşandığı, dinlemesinin yaşandığı bir dönemi yaşıyoruz. Bir AKP milletvekili “Bizden öncekiler bizi fişledi, şimdi sıra bizde.” dedi. Yine “Kişisel verilerin ancak kanunlarda öngörülen hâllerde veya kişilerin açık rızasıyla işlenebilmesine ‘evet’ demektir.” dedi ve şu anda, bırakınız kişisel bilgileri, artık kişisel mahremiyetin ortadan kalktığı bir dönemi maalesef yaşıyoruz.

Bunlarla da sınırlı değil “evet” demek için…

Yine 12 Eylül referandum döneminde “Emekli memurların da toplu sözleşmeden yararlanmasını istiyorsanız ‘evet’ deyin.” dedi. Yine toplum aldatıldı ve yanıltıldı.

Sadece bununla da ilgili değil, çalışanların birden fazla sendikaya üye olmasını istiyorsanız “evet” denilmesi istendi. Bırakınız birden fazla sendikayı sadece bir sendikaya üye olanlar bile kapı önüne bırakıldı.

12 Eylül referandumunda ileri demokrasi adına “evet” denilmesi için kırk neden sayılırken, bu kırk nedenin hiçbirisi yaşama geçirilmedi. En son torba yasada da emeklilere verilecek olan zamlar oraya götürüldü.

Bir taraftan “Emeklilere hak verilecek.” diyerek, 12 Eylül Anayasa referandumuna sunulurken, yine emekliler aldatıldı ve kandırıldı. Bu, torba yasanın içine sokuldu.

Burada kırk neden büyük kitapçıklar hâlinde kamuoyuna dağıtıldı. Kamuoyu aldatıldı ve yanıltıldı; 12 Eylül referandumunda “evet” çıkması sağlandı.

Şimdi de AKP, Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere tüm kurumları ele geçirmek için bu düzenlemeyi yapmaktadır.

Önergemizin kabulünü bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aydoğan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 39. Maddesinin 4. Fıkrasının son cümlesinde yer alan “Bu makamlar” ibaresinden sonra gelmek üzere “otuz gün içinde” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                          Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hasan Çalış.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Karaman Milletvekili Hasan Çalış.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

39’uncu madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz önergeyi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Kıymetli arkadaşlar, 39’uncu madde, eksikliklerin tamamlanması ve görüş bildirmeyle ilgilidir. Bu maddenin (4)’üncü fıkrasında, “İptal davalarında Mahkemece esasın incelenmesine karar verilmesi hâlinde, dava dilekçesi ile ekleri Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı, Başbakanlık ile iptal davası açmaya yetkili siyasi parti gruplarına gönderilir. Bu makamlar, iptal davasıyla ilgili görüşlerini değerlendirmek üzere Mahkemeye bildirebilirler.” denmektedir. Bu hâliyle, (4)’üncü fıkrada, makamların görüş bildirmeyle ilgili süre belirtilmemiş olması, değişik suistimallere yol açmaya yatkın bir durum ortaya koymaktadır. İşte, biz, önergemizle “bu makamlar” ibaresinden sonra “otuz gün içinde” ibaresini ekleyerek buradaki belirsizliği ortadan kaldırmayı amaçladık. Gerçekten bu şekliyle fıkra daha anlamlı hâle gelecektir ve suistimaller de önlenmiş olacaktır.

Kıymetli arkadaşlar, 23'üncü Dönemde, yargıyla ilgili, gerçekten önemli çalışmalar yapıldı, önemli kanunlar çıkarıldı ve bu kanunların her çıkarılışında, bizleri televizyonları başında izleyen vatandaşlarımız, tabii ki öncelikle, kendilerinin hangi problemlerine çözüm getiriliyor, hangi sıkıntıları, artık, bundan sonra yaşayacak, hangilerini yaşamayacak, bunlarla ilgili, kafasındaki sorulara cevap arıyor. Şu anda bizleri televizyonları başında izleyen pek çok vatandaşımız bakın ne gibi sorular soruyor olabilir:

Adalet hizmetlerinin kalitesi yükselecek mi? Çünkü buradaki tartışmalara baktığımız zaman herkes bir şeyler söylüyor. Herkes o kadar değişik şeyler söylüyor ki insanlarımızın kafası karışıyor ve kendi kendine soruyor: “Acaba bu düzenlemeyle adalet hizmetlerinin kalitesi yükselecek mi?”

Geciken adalet şikâyetleri bitecek mi, azalacak mı?

Adliye teşkilatı kaldırılan ilçelerin komşu ilçelerden hizmet alması problemi halledilecek mi? Bu problemi Anadolu’muzda yaşayan, benim seçim bölgem Karaman’da da yaşayan pek çok ilçemizin halkı şu anda bu sorusuna cevap arıyor.

Değerli arkadaşlar, hâkim, savcı ve diğer yargı çalışanlarının problemlerine çözüm getirilecek mi?

Adli kolluk hizmetler ile ilgili şikâyetler giderilecek mi?

Cezaevlerinde çalışan personelin problemlerinin çözümüne yönelik herhangi bir şey var mı?

Tutuklu ve hükümlülerin yaşadıkları ortamların çağdaş, yaşanılabilir ve gerçekten insan haklarına uygun bir hâle getirilmesiyle ilgili ilerlemeler kaydedilecek mi?

Yargı çalışanlarına, adalet hizmeti alan vatandaşlara yönelik memnuniyet araştırmalarıyla ilgili bir düzenleme var mı? Hizmeti sunanlar ve hizmeti alanlar açısından memnuniyetlerini ortaya koyamadıkları problemleri ortadan kaldıracak çalışma var mı?

Değerli arkadaşlar, yandaş yargı tartışmaları bitecek mi, kaldırılabilecek mi?

Yargının tarafsızlığıyla ilgili tartışmalar bitirilebilecek mi?

AKP kendine göre yargı mı dizayn ediyor?

Kıymetli arkadaşlar, sorular uzayıp gidiyor. Maalesef, bu düzenlemeyle de vatandaşımın hiçbir derdine deva bulunmuyor. Bu işin hakemliğini de ben, bizleri izleyen vatandaşlarımıza bırakıyorum.

Önergemize desteğinizi bekliyor, saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çalış.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

40’ıncı madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 40 ncı maddesinin (1) numaralı fıkrasında, “bu dava nedeniyle” ibaresinin, “bu davada” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Faruk Bal                               Behiç Çelik                     Nevzat Korkmaz

                 Konya                                    Mersin                                Isparta

   Süleyman L. Yunusoğlu                Mehmet Şandır                     Rıdvan Yalçın

               Trabzon                                   Mersin                                  Ordu

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 40. maddesinin 4. fıkrasında yer alan “on” ibaresinin “yedi” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                İsa Gök                               Kamer Genç                        Ahmet Ersin

                Mersin                                    Tunceli                                  İzmir

       Ali İhsan Köktürk                         Ali Oksal                           Tayfun İçli

              Zonguldak                                 Mersin                               Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Tayfun İçli.

BAŞKAN – Tayfun İçli, Eskişehir Milletvekili.

Buyurun Sayın İçli.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Değerli Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; 40’ıncı madde üzerinde verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, aslında bu kanun, çok önemli bir kanun. Bu kanun Anayasa Komisyonunda da çok süratli geçti. O zaman da Anayasa Komisyonuna katılıp görüşlerimi belirtirken bu kanunun Genel Kurulda alışkanlık hâline gelen bir şekilde temel kanun olarak görüşüleceğini, bu kanunun maddeleri üzerinde görüş belirtilemeyeceğini ve bunun bölümler hâlinde görüşüleceğini söylemiştim. Yanılmadığımı işte sizler de görüyorsunuz. Bu derece önemli bir kanun üç bölüm üzerinde görüşülüyor. Bölüm dediğiniz, yani madde gibi görüşülüyor. Aslında, her bir maddesinin teker teker ayrıntılı olarak görüşülmesi ve tartışılması gerekir. Ama ne yazık ki, bir bölümde yirmi madde, yirmi sekiz madde, yirmi altı madde, bu şekilde, bu derece önemli bir kanunu aslında geçiştiriyoruz. Aslında görmemiz gereken, tartışmamız gereken konuları da üstü kapalı olarak geçiştiriyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu kanun tasarısı Anayasa Komisyonunda görüşülürken, ilgili kurumların da görüşü ne yazık ki alınmadı, Yargıtayın, Danıştayın görüşü alınmadı. Sanki bu tasarıyı, son dönemde olduğu gibi, diğer tasarılarda olduğu gibi yangından mal kaçırırcasına komisyonlara getirip, sonra Genel Kurula getirip ve burada yasalaştırmaya çalışıyoruz. Sonra da dizlerimize vuracağız “Vah, biz bu hatayı nasıl yaptık?” diye.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, öylesine acele ve acemice hazırlanıyor ki bazı maddeler, göz göre göre bazı hususlar da tabii dikkatlerden kaçıyor. Sonra başka bir torba, çorba kanun içerisine maddeler eklenmek suretiyle yapılan hatalar giderilmeye çalışılıyor. Bakın, mesela 45’inci maddede… Zamanım dar, beş dakikada bu hataları teker teker burada anlatacak değilim, değerli arkadaşlarımız anlatıyor. Örneğin, bireysel başvuru hakkıyla ilgili 45’inci maddede diyor ki: “…Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlâl edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.” Doğru, Türkiye'nin taraf olduğu protokoller... Türkiye'nin taraf olduğu ek protokoller… Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre -özellikle Komisyon Başkanımızın dikkatle dinlemesini istiyorum- evet, taraf, onaylamış, imzalamış ama Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmayan öyle ek protokoller var ki, yani “Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanır.” ibaresinin eklenmesi lazım. Hatırlayın, idam cezasıyla ilgili protokol Türkiye tarafından imzalanmış olmasına rağmen, bazı protokoller Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayından geçmediği için uygulama kabiliyeti yok. İşte aceleye geliyor, bazı hükümler böyle apar topar geçirildiği için çok vahim hatalar doğurabiliyor.

Orada başka konular da var; adaletsizlik var, eşitlik ilkesine aykırı bir sürü düzenlemeler var, Kamu İhale Yasası’nın arkasından dolanma gibi gayretler var. Son dönemde Hükûmetin bu konudaki ısrarını anlıyorum, öylesine olaylar var ki, hep Kamu İhale Yasası’nın arkasından dolanma ve komisyonlarda da böyle gece yarısı önergeler sokuşturulmaya çalışılıyor. Şimdi, bu…

Beyler, değerli arkadaşlarım, biz, kamunun, devletin, milletin malı üzerinde tasarrufta bulunuyoruz, kendi cebimizdeki, kendi cüzdanımızdaki paralarla ilgili tasarrufta bulunmuyoruz. Birilerine diğer imtiyazlı sınıf yaratmak gibi bizim bir gücümüz yok; aksine, imtiyazlı sınıflar varsa, ayrıcalıklı insanlar varsa, o ayrıcalığın giderilmesi konusunda mücadele etmemiz lazım. Ama, bakıyorsunuz bu kanun tasarısına, ek cetvellere bakıyorsunuz, işte görüyorsunuz, bir sürü kadro tahsisi yapılmış, bir sürü ilginç, hizmetli, aşçı, şoför, hemşire, mühendis… Hemşire kadrosu var, Anayasa Mahkemesine hemşire kadroları… Zamanım yok, ne kadrolar var. Biraz evvel söyledim, yabancı uzman çalıştırmaya niyeti var arkadaşlarımızın. Yabancı uzman, Anayasa Mahkemesinde yabancı uzman!.. Yani, akla ziyan işler yapıyoruz, ama gecenin bu saatinde tabii vatandaşlarımız bizi dinliyor mu bilmiyorum, hem de seçim kararı alınmışken, Türkiye seçim atmosferine girmişken üç bölüm, yani özetle üç madde olarak görüşmeye kalkıyoruz. Bunlardan acil olarak vazgeçmek gerekir diyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 40 ncı maddesinin (1) numaralı fıkrasında, “bu dava nedeniyle” ibaresinin, “bu davada” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                            Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Sayın Başkanım, kısa bir açıklama yapacağım. Sayın İçli, Komisyonda gerekli birtakım bilgilerin alınmadan yapıldığını… Bir ay alt komisyonda bu yasa tartışıldı. Tüm ilgililer çağrıldı. Yargıtayımızın görüşü Meclis Başkanlığı vasıtasıyla bize ulaştırıldı, o da dikkate alındı önemli ölçüde. Dolayısıyla Komisyona haksızlık yapmayalım Sayın İçli.

Evet, bu önergeyi takdire bırakıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Davada uygulanacak “kanun hükmü” ibaresi daha belirgin ve anlaşılır bir ifadedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

41’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 41. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “halinde” ibaresinin “durumunda” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               İsa Gök                             Ali Rıza Öztürk                          Kamer Genç

               Mersin                                     Mersin                                     Tunceli

             Ali Oksal                               Ahmet Ersin                        Ali İhsan Köktürk

               Mersin                                      İzmir                                    Zonguldak

                                                           Şevket Köse

                                                             Adıyaman

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 41. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, “Anayasaya aykırılığı iddiasıyla itiraz başvurusu yapılamaz” ibaresinin, “Anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Faruk Bal                               Behiç Çelik                          Nevzat Korkmaz

                Konya                                     Mersin                                     Isparta

         Mehmet Şandır                 Süleyman L. Yunusoğlu                   Rıdvan Yalçın

               Mersin                                    Trabzon                                      Ordu

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili, buyurun.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, dokuz yılda dünya yeniden kurulur. Dokuz yıl iktidarda kalmış, Meclisten istediği yasayı çıkarabilecek güce sahip bir partiden, AKP’den bahsediyorum. Yani “Şuna gücüm yetmedi, sayım yetersiz.” diyeceği, arkasına gizleneceği en küçük bir mazereti yok.

Bu kadar imkânlardan sonra yargıyı iyileştirmek, hızlandırmak ve vatandaşı mahkeme kapılarından kurtarmak için ne gerekiyorsa yapın, değil mi? Hayır, AKP ve Sayın Başbakan kolay yolu seçti. Adaleti hâkim kılmak yerine Adalet ve Kalkınma Partisini hükümran kılma, hukukun üstünlüğü yerine AKP hukukunun dayatmacılığına soyundu. Kim kazandı? Yargıyla ilgili sorunlar bitmediği ve mahkemeler hızlı ve adil çalışmadığına göre herhâlde yargı değil.

Bakın, muhalefet demiyor, Sanayici ve İşadamları Derneği söylüyor: Vatandaş mahkemeye gittiği zaman “Yandım Allah!” diyor. Mahkemelere başvurma, avukat tutma, yasalardaki kaos ve karmaşa, duruşmalarının sürekli ertelenmesi, bu süreçte adalet için harcanan paralar, kaybolan yıllar… Sonunda ortaya çıkan ve hiçbir derde deva olmayan anlamsız, haksız kararlar. Mahkemeyi ağzına alan bir, başvuran bin pişman. “Mahkeme” deyince vatandaşın kimyası bozuluyor. Bu söylediklerimde bir abartı var mı değerli milletvekilleri? Üstelik ülkenin en zenginler kulübünün Başkanı bunu söylüyorsa bir yürek yarası aramak lazım, yani onlar şikâyetçiyse düşünün fakir fukarayı!

Ülkede abuk subuk birçok konuda anket yapıp iktidarın borazanlığına soyunan, böylece ülkedeki araştırma şirketlerinin prestijini sıfırlayan şirketlere sesleniyorum: Bir sorun bakalım vatandaşa, düne göre daha adil, daha hızlı mı çalışıyor mahkemeler? Vatandaş mahkemelerden emin, kararlara hakikaten “Hakkın kestiği parmak acımaz.” diye mi yaklaşıyor? Aynı açıklamada deniliyor ki: “Suç yargıçların değil.” Doğru. O zaman kimin? Biz söyleyelim: Bu suç, elinde siyasetin ve devletin imkânları, tüm imkânları olmasına rağmen sıkıntıları görmezlikten gelen, çözüm üretmeyen ve vatandaşın mahkeme kapılarında sürünmesine ilgisiz kalan AKP Hükûmetinindir. Hakkını yemeyelim, AKP İktidarı yargı üzerine kafa yormasına yordu da “Nasıl hâkimleri hizaya getiririm?”, “Nasıl yargıda kadrolaşırım?” şeklindeydi bütün mesaisi.

Değerli milletvekilleri, herkes şunu iyi anladı ki yargıda reform filan değil AKP’nin muradı. Öyle olsa bunun için dokuz yıllık süre yeter de artar bile. İstediği alanlarda, örneğin özelleştirmede milletin fabrikalarının, bankalarının yabancılara satılması, tarım ürünlerinde ithalatın önünün açılması gibi alanlarda dokuz yıl değil, dokuz ayda sonuç aldı ve yabancılar, uluslararası güçler sıraya girdi, Sayın Erdoğan’a ödüller, payeler verme hususunda. Neden mahkemelerde ömür tüketen vatandaşımıza çare üretemedi? “Vatandaş Mehmet Bey’le ilgili vakit kaybetmeye gerek yok, siyasi, dinî, ekonomik istismarlarla istediğimizi alırız.” dediler. Birkaç seçimde de vatandaş üzerinde geliştirdikler istismar politikalarıyla da başarılı oldular.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak ne zaman bu sorunları dillendirsek “Siz kendinize bakın, biz şu kadar oy aldık.” deyip çıktılar. Yanlış yapıyorsunuz dedikçe, “Yanlış olsak birinci parti olur muyuz?” dediler. Hatta yoğun kar yağışında “Neden tuzlama yapılmıyor?” diye soran vatandaşa da “İnanmıyorsanız asfaltı yalayın.” dediler. Her şeye sözü olan Başbakan, bu densizlik karşısında sustu, “Benim insanıma hakaret edemezsin.” bile demedi. Hiçbir yere saklanamaz, hiç kimsenin üstüne yıkamazsınız. Haksızlığın, hukuksuzluğun vebali, tüm imkânlara sahip iken bu sorunu görmezlikten gelen, çözüm üretmeyen AKP’dir.

O hâlde aziz milletim bu kördüğümü 12 Haziranda sen çözeceksin. “İnanmazsan yala.” diyen zihniyette 13 Haziranda dersini verdikten sonra “İnanmazsan bir daha say, bir daha say.” diyecek ve siyasetin tozlu raflarına AKP’yi kaldıracaksın diyor, yüce milleti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 41. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “halinde” ibaresinin “durumunda” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                     İsa Gök (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Adıyaman Milletvekili Şevket Köse, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz yasa tasarısının 41’inci maddesinde söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, parlamenter demokrasilerde anayasal rejimin güvencesi anayasa mahkemeleridir. Anayasa Mahkemesi, Anayasa’ya, uluslararası anlaşmalara ve hukukun genel ilkelerine aykırı hak ve özgürlükleri ihlal edici yasal hükümleri hukuk sisteminden ayıklamayı amaç edindiğinden, bu anlamıyla demokrasi ve hukuk devletinin en önemli koruyucusu olarak kabul edilmektedir.

Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun geçenlerde açıkladığı sivil topluma yönelik Cumhuriyet Halk Partisi projesinde toplumun merkezinde özgür insanın olduğu vurgulanmaktadır. Örgütlü bir toplumun yaşatılması ve güçlendirilmesi Cumhuriyet Halk Partisinin en önde gelen siyasi hedefi olarak ortaya konulmuştur. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi, kendisini ne bir zümrenin ne de ırka dayalı bir aidiyetin ya da yerleşik iktidar güçlerinin değil, örgütlü sivil toplumun partisi olarak görmektedir. Cumhuriyet Halk Partisi yeni Anayasa tartışmalarına bu perspektiften bakmaktadır.

Her şeyden önce, katılırız katılmayız, doğru bulduğumuz yönleri vardır, eleştireceğimiz yönleri vardır ama bir sivil toplum örgütü olan TÜSİAD’ın böyle bir çaba içine girmesi de çok olumludur. Anayasa, tüm toplumu, tüm kesimleri ilgilendirdiğinden bir ortak mutabakat belgesidir. Bu açıdan TÜSİAD’ın ortaya böyle bir yaklaşım koyması değerlidir. Umarız başka sivil toplum örgütleri de benzeri çabalar içerisine girerler. Zaten DİSK’in, Barolar Birliğinin de böyle bir çalışması vardır.

Sayın milletvekilleri, 2010 yılının 12 Eylülünde yirmi altı maddelik bir referandumdan dolayı Anayasa değişikliği paketi geçti. Şimdi, gerçekten gözlerimizin önünde bulundurduğumuzda bir örnek vermek istiyorum. Amerika Birleşik Devletleri’nin Anayasası’nın bir maddesini değiştirmek için, orada tüm sivil toplum örgütleri, tüm siyasi partiler, ilgililer, taraflar, meslek odaları, bilim adamları, sosyologlar, tarihçiler, siyaset bilimciler bir araya gelmişler, yedi yıl çalışmışlar, Anayasa’nın sadece bir maddesini değiştirmişlerdir. Biz ne yaptık Allah aşkına! Bir ay içerisinde AKP mutfağında hazırlanmış, AKP yandaşlarınca ortaya konulmuş yirmi altı maddelik bir Anayasa paketini birkaç gün içerisinde değiştirmek zorunda kaldık. İşte AKP’nin ileri demokrasi anlayışı budur!

Sayın milletvekilleri, yeni bir anayasa Cumhuriyet Halk Partisinin de gündemindedir. Bu konuda partimizin hukukçu kurmayları da yoğun bir çaba içerisindedirler. TÜSİAD’nın yeni anayasada hangi ilke, kural ve kurumların yer alması gerektiğine dair değerlendirme ve önerilerine bakıldığında “Yeni anayasa devlet odaklı değil, birey ve insan odaklı bir felsefeyle kaleme alınmalıdır.” deniliyor. Buna katılmamak mümkün değildir. Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuda tereddüdü yoktur. Temel hak ve özgürlükler, insan hakları, kültürel haklar, çevre hakkı ve kadın-erkek eşitliğine vurgu yapılması bizce de olumludur. Seçim barajı, yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı, demokrasinin güçlendirilmesi konularında da aynı perspektifi paylaşıyoruz. Ancak, karşı çıktığımız bazı hususlar bulunmaktadır. TÜSİAD önerisinde Anayasa’nın değiştirilemez maddelerine ilişkin olarak yalnızca “Türkiye Devleti bir cumhuriyettir.” ifadesinin korunması öngörülüyor. Ama biz toplumun ilk üç maddeye ilişkin bir sorunu olduğunu da hiçbir zaman düşünmedik ve düşünmüyoruz. Çünkü bu maddeler cumhuriyetin temeli niteliğindedir.

Ayrıca, TÜSİAD’ın önerisinde laikliğin korunmasından söz edilmektedir. “Sorun laiklik kavramında değil, laiklik anlayışındadır.” denilmekte, din ve vicdan hürriyetinin düzenlenmesinde de uluslararası standartların uygulanmasından söz edilmektedir.

Bu duygu ve düşüncelerle önergemizin kabul edilmesini diler, yüce heyetinize tekrar saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

42’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 42. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “şekil ve” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                İsa Gök                            Ali Rıza Öztürk                           Kamer Genç

                Mersin                                   Mersin                                      Tunceli

            Ahmet Ersin                             Ali Oksal                           Ali İhsan Köktürk

                  İzmir                                     Mersin                                   Zonguldak

                                                  Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                                                              Malatya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 42. maddesinin (1) numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Faruk Bal                           Yılmaz Tankut                             Behiç Çelik

                 Konya                                    Adana                                       Mersin

        Nevzat Korkmaz              Süleyman L. Yunusoğlu                  Mehmet Şandır

                Isparta                                   Trabzon                                     Mersin

                                                          Rıdvan Yalçın

                                                                 Ordu

(1) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar aleyhine şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyor Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Yılmaz Tankut konuşacak.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Yılmaz Tankut, Adana Milletvekili, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 696 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 42’nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından kullanılmasının sağlanması olan adalet, bütün dünyada geçmişten bugüne kadar soyut bir değer olarak insanlığın olmazsa olmazları arasında kabul edilmiş ve bundan sonra da hiç kuşkusuz böyle devam edecektir. Yargı kurumları da bu öneme binaen o adaletin dağıtılması süreçlerinde yine vazgeçilmez hayati önemi haiz tüzel kişiliklerdir. Dolayısıyla, adaletin vücut bulması için öncelikle herkesi eşitlikçi bir anlayışla kucaklayan mevcut hâle getirilmiş bir yasanın ve bu yasayı herkese eşit olarak tatbik eden kurumsal bir yapının olması gerekmektedir. İşte, o kurumsal yapının adı yargıdır değerli arkadaşlar ve bütün hukuki tasarrufların yaslandığı ya da referans aldığı kurumsal yapı ise “yüksek mahkeme” olarak tabir ettiğimiz Anayasa Mahkemesidir.

Anayasa Mahkemesi, ilginçtir ki yine bir ara dönemle birlikte gündeme gelmiş ve bir zorunluluk olarak kurumsal hüviyete kavuşmuştur. Yaklaşık yarım asırdır varlığını sürdürmekte olan Anayasa Mahkemesi, beğendiğiniz yanları olur veya olmaz, eksiği olur veya fazlası olur ama bugüne kadar Türk hukuk sisteminin en üst kurumu olarak görevini ifa edegelmiştir ve bugüne kadar yüksek mahkemenin verdiği kararlar içerisinde katıldığımız ya da katılmadığımız hususlar olmuştur ama Anayasa Mahkemesi Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal bir kurumudur ve böyle de kalacaktır. Dolayısıyla, bu yüce kurumun hiçbir şekilde şu ya da bu şekilde yıpratılması, amaçlarından saptırılması, gizli, açık ama yüce Türk milletinin menfaatleriyle örtüşmeyen emellere alet edilmesi düşünülemez ve düşünülmemelidir. Peki, bugün gerçekten böyle mi olmaktadır? Ne yazık ki böyle olmamaktadır değerli arkadaşlar. Son yıllarda yargının üzerinden açıktan ya da gizliden birçok faaliyetin yürütüldüğü bizzat müşahede edilmektedir.

Yine, bakınız, son yıllarda yargı üzerinden yapılan tartışmalar cumhuriyet tarihi içinde hiç bu kadar yüksek seviyede olmamıştır. Birileri yargıdan ciddi şekilde rahatsızlık duymuştur ve bu rahatsızlık devam etmektedir. Hükûmet olma erkini elinde tutan zihniyet, devletin bütün kurumlarını ele geçirme, bütün bürokratlarını, basını, iş dünyasını, sivil toplum örgütlerini, aydınları, yazarları, çizerleri, hülasa, nefes alan her şeyi yandaş hâle getirme çabası içerisine girmiştir. Yıllardır devam eden bu anlayışa son yıllarda hız verilmiş, yoğunluk kazandırılmış, herkesin adil ve eşit adalet beklediği, beklemesi gerektiği yargıya AKP fütursuzca müdahale etmiştir. Çünkü ele geçirilen mevziler yetmemekte, bir gün bunların hesabının sorulacağı yerlere de AKP kartviziti eklenme ihtiyacı hissedilmektedir.

Ayrıca, mevcut Hükûmetin gizli gündem maddelerinden birisi de aldatma ve kandırma politikalarıyla aziz milletimize “millî birlik, kardeşlik projesi” gibi sahte etiketlerle pazarlanan ama Milliyetçi Hareketin ta başından beri deşifre ettiği ve yaşanan süreçte de görüldüğü gibi, aslında ihanet açılımı olarak ortaya çıkan projeyi hayata geçirmek için yargının tamamen kuşatılması gerekmektedir. İşte bu süreçte, önce, geçtiğimiz yıl yapılan referandumun akabinde HSYK’nın yapısıyla oynanmış, sızma operasyonu gerçekleştirilmiş ve şimdi de Anayasa Mahkemesinin kurumsal yapısı hedef alınmıştır. Böylece, ihanet açılımının önünde hiçbir engel kalmayacak ve gözünü Köşk’e dikenlerden hiçbir hesap soracak mevki bulunmayacaktır.

Değerli arkadaşlar, bunları görmek için kâhin olmaya gerek yoktur. Bakınız, dağlardan davet edilerek getirtilen ve şaşaalı törenlerle karşılanan eşkıyaya gösterilen şefkatin, o eşkıyayla mücadele eden Türk Silahlı Kuvvetlerinin değerli subaylarından esirgendiği apaçık ortadadır. Bugün artık âdeta eli kanlı katillerin intikamının alındığı bir süreci hep birlikte ibretle ve dehşetle izlemekteyiz. Daha geçtiğimiz günlerde Nevruz’u âdeta bölücü eyleme dönüştüren, kalabalığı ikaz eden devletin polisine atılan taşı ve tokadı ve bunları kimlerin attığını şöyle bir düşünün. Türkiye nereden nereye geldi görmektesiniz değil mi?

Ve patronlar kulübü. Anayasa taslağı hazırlatmışlar ve Anayasa’mızın değiştirilemez maddelerini kabul etmiyorlar. Peki, bunların hangisinden rahatsızlık duyuluyor? Bölünmez bütünlük ilkesinden mi, resmî dilimiz Türkçemizden mi, ay yıldızlı al bayrağımızdan mı, İstiklal Marşı’mızdan mı, yoksa başkentimiz Ankara’dan mı, yoksa “Türk milleti” ibaresinden mi, hangisinden? Nereden nereye!

Dokuz yılda AKP İktidarının ülkemizi getirdiği nokta işte budur diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tankut.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 42. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “şekil ve” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                  Ahmet Ersin (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Malatya Milletvekili, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; kanunu uygulayanlar da eşit şartlarda olmalı. Size soruyorum: Bir hâkim, bir savcı, bir de askerî savcı var, askerî hâkim var. Acaba iş yoğunluğu bakımından hangisi çok yıpranır? Vicdanlarınıza soruyorum. Soruyorum: Acaba normal mahkemelerimizde, Yargıtayda, Danıştayda, mahkemelerimizde hâkimlik ve savcılık yapan insanlar mı daha çok davaya bakıyor, yoksa askerî mahkemelerimizdeki hâkim ve savcılarımız görevlerini yapıyor, acaba onlar mı daha çok davaya bakıyor? Hangisi daha çok yıpranıyor arkadaşlar? Bana birisi cevap versin. Kim yıpranıyor, yıpranan hangisidir; askerî savcı ve hâkimler mi, yoksa diğer savcı ve hâkimlerimiz mi?

Arkadaşlar, eşit olalım, eşit. Arkadaşlar, beş yıl farklı bir yıpranma süreleri var ve beş yıl önce emekli oluyorlar. Hak mıdır, adalet midir? Bir adaleti uygulayanlar arasında, hak ve adalet arasında farklılık olursa, bunun adalet neresinde? Ben günde 70-80 davaya bakacağım, sabahın 7’sinde gideceğim, adalet dağıtmaya çalışacağım, ben yıpranmıyorum ama günde 3-5 davaya bakan bir askerî hâkim ve savcı yıpranıyor! Burada adalet yok arkadaş. Ben herkesin görevine saygı duyuyorum. Herkes görevini yapıyor ama eğer yıpranıyorsa, benim vicdanımda, normal mahkemelerimizdeki hâkim ve savcılarımız daha çok yıpranıyor; bir.

İki; hâkim ve savcılarımızın maaşları Sayın Müsteşarın maaşına endekslendi. “Kıstas maaş” diyorlar arkadaşlar buna. Müsteşara göre kıstas maaş veriliyor.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Müsteşarın sadece çıplak maaşı kıstas alınıyor, Sayın Müsteşarın diğer gelirleri kıstas alınmıyor.

NECAT BİRİNCİ (İstanbul) – Başka ne geliri var?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Hâkim ve savcılarımıza fazla mesai veriyor muyuz? Hayır. Hâkim ve savcılarımıza nöbet tazminatı veriyor muyuz? Hayır. Peki arkadaşlar, neden sadece Müsteşarın kıstas maaşıyla ölçülüyor? Durum bu arkadaşlar. Ben, çıplak bir şekilde vicdanlarınıza sunuyorum. Hangi hâkimimiz, askerî hâkimimiz mi, askerî savcımız mı, sivil savcımız mı, sivil hâkimimiz mi, Yargıtay üyelerimiz mi, Danıştay üyelerimiz mi daha çok yıpranıyor? Vicdanlarınızın sesini dinleyin. Adalet dağıtan insanlarda adaletsizlik yaratmayın.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler.. Madde kabul edilmiştir.

43’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.

Okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

696 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 43. maddesinin 2. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

         M. Akif Paksoy                        Alim Işık                           Yılmaz Tankut

          Kahramanmaraş                         Kütahya                                  Adana

         Nevzat Korkmaz                   Hüseyin Yıldız                        Recep Taner

                 Isparta                                 Antalya                                   Aydın

(2) Cumhurbaşkanı adına Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri sözlü açıklamada bulunur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 43. maddesinin 2. fıkrasının madde metninden çıkarılmasını ve fıkra numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                İsa Gök                          Ali Rıza Öztürk                       Kamer Genç

                 Mersin                                 Mersin                                  Tunceli

            Ahmet Ersin                           Ali Oksal                        Ali İhsan Köktürk

                  İzmir                                   Mersin                                Zonguldak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili.

Buyurun Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin kuruluşu ve yargılama yöntemleri hakkındaki kanun tasarısının 43’üncü maddesinde verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Anayasa’da 5982 sayılı Yasa’yla yapılan değişiklikten bu yana daha altı ay geçti. Altı ay geçmeden gündemde yeni Anayasa tartışmaları var. Demokratik anayasa yapılmaktan söz ediliyor, insan haklarını güvence altına alması gereken bir anayasadan söz ediliyor, hukuk devletini güçlendirmesi gereken bir anayasadan söz ediliyor, çağdaş bir anayasa yapılmasından söz ediliyor. Demek ki 5982 sayılı Yasa’yla yapılan Anayasa değişiklikleri demokratik hukuk devletini güçlendirmemiş, devletin hukuku yerine bireyin özgür hukukunu korumamış, bireysel hak ve özgürlükleri korumamış.

Şimdi, bizde yasa yapma konusunda bütün bu olaylar ne kadar özensiz davrandığımızı gösteriyor. Yeni Parlamento oluşacak 12 Haziran 2011 seçimlerinden sonra, “Yeni Anayasa yapılacak.” deniyor. Bu yeni Anayasa’ya göre de bu görüşmekte olduğumuz kanunlar yeniden yapılacak. İşte, yargının yükünü böyle artıran olaylardan en fazlası da bu yasa yapma konusundaki özensizliktir.

Devri AKP döneminde açlık, yoksulluk, yolsuzluk, fukaralık, kuralsızlık, keyfîlik, haksızlık ve hukuksuzluk kural hâline gelmiştir. Bakın, bu, bugünün Sözcü gazetesi. Bu Sözcü gazetesinin manşetinde “Millet sürünüyor.” diyor. Bu sürünen vatandaşımız kedi değil, hayvan değil değerli arkadaşlarım, bu, insan. Bu, insan; bakın, sürünüyor. Yani, hani siz çok övünüyorsunuz ya sağlık hizmetleriyle, işte, sağlık tedavisi yapılamayan bir vatandaşın süründüğünün somut göstergesidir bu. Bu, çok acı bir tablodur. İşte, sizin hukukunuz da yerlerde sürünüyor, adaletiniz de yerlerde sürünüyor. Sizin döneminizde, AKP döneminde haksızlıklar, kuralsızlıklar, keyfîlikler olağan bir yönetim biçimi hâline geldi, istisnalar kural oldu, kurallar istisna oldu; milletvekilleri kendi hakkını, hukukunu koruyamaz hâle geldi, toplumun hakkını hukukunu korumaktan bahsediyorlar.

Bakın, değerli milletvekilleri, geçen hafta cuma günü, Silifke Ahmet Necati Hancıoğlu İlköğretim Okulu öğrencileri buraya geldi. Şu yukarıda anlatırken Meclis görevlisi, Meclisin çalışma saatlerini onlara anlattı. Onu anlatırken “Meclis salı günü, çarşamba günü ve perşembe günü saat 15.00 ile 19.00 arasında çalışır.” dedi. Ben de “Allah Allah!” diye kendi kendime de şüpheye düştüm, ya bunun dışında çalışmaz mı diye. Hakikaten de Meclis İç Tüzük’ünün 54’üncü maddesinde, kural olarak, Meclisin salı, çarşamba ve perşembe günü 15.00 ile 19.00 arasında çalışacağı öngörülmektedir. Bu bir kuraldır. Ama biz, 23’üncü Dönem, bu kuralın âdeta istisna hâline geldiğini ve istisna olarak öngörülen bir hükmün de Danışma Kurulu önerileriyle kural hâline geldiğini gördük.

Değerli arkadaşlarım, Allah aşkına söyler misiniz, her türlü siyasi mülahazalarınızı bir kenara bırakın. Anayasa Mahkemesinin kuruluşuna ve yargılama yöntemlerine ilişkin bir yasa yapıyoruz. Şu Meclisin hâline bakın. Gecenin bu saati, biz, burada ne yaptığımızı bilemez durumdayız. Hiçbir milletvekili arkadaşım da haklı olarak ne yapıldığını bilmiyor. Sözüm ona yasa yapıyoruz değerli arkadaşlarım. Bu, her şeyden önce millî iradeye saygısızlıktır. Bu, milletvekili arkadaşlarımıza saygısız olan bir davranış biçimidir. Bu, davranış biçiminden vazgeçilmelidir. Bunun kimseye bir faydası yoktur değerli arkadaşlarım. Meclisin çalışma şartlarına boyun eğen milletvekilleri, kendi hakkını, hukukunu koruyamayan milletvekilleri, milletin hakkını, hukukunu nasıl koruyacak, ben merak ediyorum!

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

696 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 43. maddesinin 2. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

(2) Cumhurbaşkanı adına Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri sözlü açıklamada bulunur.

                                                Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 43’üncü maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Bu vesileyle tekrar, sizleri, gecenin bu vaktinde saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, önergemiz “Dosya üzerinden inceleme ve gerekçeyle bağlı olmama” başlıklı 43’üncü maddede, 2’nci fıkrada yer alan “Cumhurbaşkanı adına Cumhurbaşkanının tensip edeceği görevli sözlü açıklamada bulunur.” ifadesinde “Cumhurbaşkanının tensip edeceği görevli sözlü” yerine “Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri” ibaresinin konmasına yöneliktir. Dolayısıyla bu düzenlemeyle Cumhurbaşkanlığını en üst düzeyde temsil edecek bir değişiklik gerçekleşmiş olacaktır. Sayın Komisyonun ve Bakanın katılmama gerekçesinin ne olduğunu anlamakta, bu vesileyle, güçlük çektiğimi de ifade etmek istiyorum. Yeri geldiğinde Cumhurbaşkanlığı makamının en yüksek makam olduğunu ve her yerde en iyi şekilde temsil edilmesi gerektiğini savunan anlayış, burada bu tezinden vazgeçmiş olmaktadır. Bunu takdirlerinize sunuyorum.

Bu vesileyle, sizi, yaklaşık iki yıl önce Sayın Cumhurbaşkanının “Yakında iyi şeyler olacak.” sözüyle başlayan bir sürece götürüp o günden bugüne Türkiye sayenizde nereye geldi, onu tekrar bir hatırlatmak istiyorum çünkü dört yıllık yasama sürecinin sonunda bu Türkiye'nin nereye geldiğini hem bizler hem de bizleri izleyen aziz milletimiz çok iyi anlamak zorunda.

İki yıl öncesinde başlayan bu süreç, 1 Ağustos 2009 tarihinde polis akademisinde bir sayın bakanın koordinatörlüğünde “Kürt açılımı” adıyla düzenlenen bir toplantıda içinin Sayın Bakan tarafından dahi açıklanmakta zorluk çekildiği bir konuyla Türkiye’nin gündemine getirildi. Arkasından Sayın İçişleri Bakanından ve yapılan açıklamalardan alınan güçle 19 Ekim 2009 tarihinde bir Habur töreni yaşandı. 20 Ekim tarihli grup toplantısında Sayın Başbakan “Bu görüntülerden umutlanmamak mümkün mü?” diye Türkiye’ye seslendi ve sizlere seslendi. Kırmızı halılarla bu teröristler Türkiye’ye alındı, mobil mahkemelerle bunlar yargılandı, Atatürk’ün portresi ve Türk Bayrağı’nın indirildiği bir mobil mahkeme kuruldu ve bunlar salıverildi. Arkasından Sayın Başbakan’ın 17 Nisan 2010 tarihli “Kanal 24” isimli televizyonda yaptığı bir açıklamayla “Bu referandumda yapılacak Anayasa değişiklik oylaması bizim açılım projemizin yani Millî Birlik ve Kardeşlik Projemizin önündeki engelleri kaldırıyor, atacağımız adımları kolaylaştırıyor.” diye Türkiye’ye mesaj verildi. Arkasından 3 Ağustos 2010 tarihli Diyarbakır mitinginde Sayın Başbakan Diyarbakırlılara  seslendi, dedi ki: “Bu Anayasa değişiklik paketi demokratik açılım projemizin kapısını açıyor, kapısını ey Diyarbakırlılar.” Cesaretlenme arttı. Arkasından bir büyükşehir belediye başkanı meşenin dallarını hatırlatarak Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Hükûmetine küfretti ve suskun kalan bir Başbakan, suskun kalan bir İçişleri Bakanı âdeta yüzü kızarmadan burada açıklama dahi yapamadı. En son, birkaç gün önce Nevruz kutlamalarında görevi başında taşlanan Türk polisi ve tokatlanan baş komiser ve Türkiye’nin geldiği nokta bu.

Değerli milletvekilleri, bu süreci lütfen sorgulayınız. Bu süreçte vebali olan herkes bunun hesabının bir gün mutlaka verilmesi gerektiğini de eminim ki düşünüyordur. Dolayısıyla, bu sürecin neyi, ne amaçla ve Türkiye’yi nereye götürmek için hazırlandığını da… Bunun mimarı ve övünerek koordinatörlüğünü yapan Sayın İçişleri Bakanının yerinde oturan bugünkü İçişleri Bakanı acilen bunun gereğini yapmalı; değilse, o koltuğu lütfen boşaltıp bu onurlu devletin onurunu düşürmemeli diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

44’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 44. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “muhafazası” ibaresinin “korunması” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                   İsa Gök                       Ali Rıza Öztürk                       Kamer Genç

                    Mersin                              Mersin                                  Tunceli

               Ahmet Ersin                        Ali Oksal                        Ali İhsan Köktürk

                     İzmir                                Mersin                                Zonguldak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Ali Rıza Öztürk.

BAŞKAN – Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili.

Buyurun.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Yöntemi Hakkındaki Kanun Tasarısı’nın 44’üncü maddesinde verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu kanunun gerekçesinde “Anayasa mahkemelerinin temel amacı ve misyonu; Anayasada güvence altına alınan kural ve ilkelerin yasama organının tasarruflarıyla ihlâl edilmesini önlemek, en genel anlamda Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığıyla temel hak ve özgürlükleri güvence altına almaktır.” olarak tanımlanmıştır. Ancak hem bundan önce yapılan Anayasa değişikliklerinin hem de bu Anayasa değişikliklerine uygunluk sağlasın diye çıkarılan bu kanunun, aslında bu gerekçesinde belirtilen misyonu ve amacı gerçekleştirmekten çok uzak olduğu açıktır. Burada yasama ve yürütme organının tasarruflarının hukuku ve yargıyı ihlal etmesinin önlenmesi değil, aksine, yasamanın ve yürütmenin yasa dışı eylem ve işlemlerinin hukuka uygun hâle getirilmesi çalışmaları yapılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, ne kadar kanun çıkarırsak çıkaralım, ne yaparsak yapalım, şimdi burada Anayasa Mahkemesinin görevleri tanımlanmış. Anayasa Mahkemesinin görevlerinin başında Türkiye Büyük Millet Meclisinin çıkardığı yasaların Anayasa’ya uygun olup olmadığını denetlemek görevi vardır.

Yine, hem bu kanunda hem de Anayasa’da kimlerin dava açma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Bunlardan bir tanesi de, ana muhalefet olarak ana muhalefetin dava açma hakkı tanınmıştır.

Değerli milletvekilleri, Anayasa madde 36: “Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” Yani, Anayasa’nın 36’ncı maddesi hak arama özgürlüğü ve hürriyetini tanımlamıştır. Bunu neden okudum? Bunu şu nedenle okudum: Yani, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çıkardığı yasa eğer Anayasa’ya aykırıysa bunun Anayasa’ya aykırı olup olmadığı iddiasını denetleyecek bir organ Anayasa Mahkemesidir. Anayasa Mahkemesinin Türkiye Büyük Millet Meclisinin çoğunluk oylarına dayanarak çıkardığı yasaların Anayasa’ya uygunluk denetimini yapabilmesi için bunun önüne getirilmesi lazım. Anayasa Mahkemesinin önüne getirme hakkı sahibi olanlardan bir tanesi de ana muhalefet partisidir.

Bu hak arama hürriyeti Anayasa’yla güvence altına alınmış ama ne hazindir ki, ne acıdır ki devri AKP döneminde Parlamentonun çoğunluğuna dayanarak Parlamentonun Anayasa’ya aykırı yasa yapması, uluslararası hukuk kurallarına aykırı yasa yapması ayıplanmıyor, Anayasa’ya ve uluslararası hukuk kurallarına aykırı olarak yapılan yasaların, Parlamentonun yaptığı işlemlerin Anayasa’ya uygun olup olmadığının denetlenmesi amacıyla Anayasa Mahkemesine dava açmak, bu devirde Sayın Başbakan ve AKP yöneticileri tarafından ayıplanıyor. Bunu ben çok ilkel bir anlayış olarak değerlendiriyorum. Bunun, çağdaş, gerçekten demokrat bir hukuk anlayışıyla uzaktan yakından hiçbir alakası yok.

Sayın Başbakan ve AKP yöneticileri hak arayanları, dava açanları suçlarken, hak aramanın bir ayıp olduğunu -sözüm ona- topluma sunarken kendilerine karşı yöneltilen eleştirileri dahi hazmedememişlerdir ve kendi kişilik haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle her gün yazarlar aleyhine, çizerler aleyhine, siyasetçiler aleyhine adliye kapılarından gelmemektedirler, dava açmaktadırlar değerli arkadaşlarım.

İşte bu hukuk anlayışının bugün Türkiye’de egemen olması, Türkiye’deki bu kötü yönetimin sonuçlarını doğurmaktadır. Dolayısıyla Parlamento ne kadar yasa yaparsa yapsın, ne kadar burada yazarsa, çizerse çizsin bir ülkede eğer bir Başbakan, demokratik hukuk devletinin temel ilkesi olan yasama ve yürütmenin eylem ve işlemlerinin yargı tarafından, mahkemeler tarafından denetlenmesini hazmedemiyorsa, bunu içine sindiremiyorsa ve bu millî iradenin vesayet altına alınması olarak kabul ediliyorsa orada biz sözün bittiği noktadayız demektir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

45’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 45’inci maddesinin 2 numaralı fıkrasında geçen “idari” ibaresinin “idari (kamu denetçiliği hariç)” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                      Faruk Bal                     Behiç Çelik               Nevzat Korkmaz

                        Konya                           Mersin                          Isparta

          Süleyman L. Yunusoğlu       Mehmet Şandır               Rıdvan Yalçın

                       Trabzon                         Mersin                            Ordu

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 45. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “idari ve” ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                       İsa Gök                   Ali Rıza Öztürk               Kamer Genç

                        Mersin                          Mersin                          Tunceli

                   Ahmet Ersin                    Ali Oksal                Ali İhsan Köktürk

                         İzmir                            Mersin                        Zonguldak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyor Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili.

Buyurun Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Yöntemleri Hakkındaki Kanun Tasarısı’nın 45’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım.  Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bundan önce yapılan Anayasa değişikliğinin en önemli, en acı yönlerinden bir tanesi aslında bireysel başvuru hakkıydı, yani Anayasa Mahkemesine kişilere tanınan bireysel başvuru hakkıydı. Bu aslında topluma sunulurken topluma sözüm ona yeni bir hak olarak sunulmuş gibi yapıldı. Aslında AKP döneminde insan hakları ihlalleri o kadar boyutlara ulaştı ki, adil yargılanma hakkı o kadar ihlal edildi ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önündeki masalar adil yargılanma hakkı ve insan hakları ihlalleri dosyalarıyla dolup taştı. Adalet Bakanı kendisi açıkladı. Adil yargılanma hakkında başvurularda Türkiye Rusya’dan sonra dünyada 2’nci ama hak ihlalleri bakımından da 1’inci.

Şimdi, aslında bu bireysel başvuru hakkıyla, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı getirilmesiyle insanların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuru yolu ve süreci uzatıldı. Yani insanlar hak arama süreci içerisinde âdeta boğulacak, bunalacak, hak aramadan vazgeçeceklerdir. Çünkü değerli arkadaşlarım, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurabilmek için öncelikle o ülkenin iç hukuk yollarının tüketilmesi şartı öngörülmüştür. Yani eskiden bizim iç hukuk yollarımız beş senede, on senede tükenirken şimdi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitmeden önce bir de Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu getirilmek şartıyla bu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuru yolu süreci uzatılmıştır. Yani insanlar öyle bir noktaya gelecek ki Türkiye'deki iç hukuk yollarını tükete tükete tüketmeye çalışacaklar, ama Türkiye'deki iç hukuk yolları bir türlü tükenmeyecek, çünkü Türkiye'de yargının ne kadar yavaş işlediği herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Sadece adliye mahkemelerinde ya da idare mahkemelerinde değil, Anayasa Mahkemesinde bile davaların bu kadar geç işlediği hepimizce bilinen bir gerçektir.

Bu Anayasa Mahkemesi ne yapar ben bilmem. Anayasa Mahkemesi Başkanı ikide bir çıkar, siyasetçi gibi konuşur, ama önündeki dosyaları bir türlü bitirmez! Ben merak ediyorum, Sayın Bakan açıklasın, bu Anayasa Mahkemesine bir yılda ne kadar dava açılıyor? Bu davaları bu Anayasa Mahkemesi neden bitirmez? 2007 yılında açılan Tanık Koruma Yasası ne olmuştur? Anayasa Mahkemesi Başkanı bunları bırakmış, Anayasa Mahkemesi Başkanı sanki bir siyasi partinin başkanı gibi kendisiyle ilgili olmayan konularda sürekli demeç veriyor.

Değerli arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesi Başkanı asli görevine dönmelidir. Anayasa Mahkemesi Başkanı, önüne gelen davaları en hızlı bir şekilde sonuçlandırmanın yolunu ve yöntemini bulmalıdır.

Şimdi, insanlarımız eskiden on yılda, on beş yılda Türkiye'de hak arama mücadelesi verirken, siz araya bir de Anayasa Mahkemesine başvuru hakkını getirdiniz, bu süreç daha da uzayacak. Yani şunu söylemek istiyorum halkın anlaması bakımından. Eskiden Kızılay Meydanı’na gidip Kızılay Meydanı’ndan sonra Anayasa Mahkemesine gitme hakkın var iken, şimdi bu getirilen değişiklikle “Ulus’a kadar gideceksin, ondan sonra Anayasa Mahkemesine başvuracaksın.” deniliyor bu halka.

Bunun getirilmesinin bir tek nedeni vardır. Hükûmet, siyasi iktidar bu konuda çok kurnaz davranmıştır. Bunun getirilmesinin nedeni, kendi dönemindeki hak ihlallerinden dolayı, insanların da hak arama bilinci gelişti ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde akın akın davalar açılıyor. Şimdi bu yolla bu davaların açılmasının önü kesilmiştir, önü engellenmiştir değerli arkadaşlarım. Yani Türk halkına böyle bir hak tanınmamıştır, hak tanınıyormuş gibi yapılmıştır, insanlar hak arama sürecinde, o uğraş içerisinde o insanlar boğulacaktır, hak arama mücadelesi içerisinde nefeslerini tüketeceklerdir, en sonunda da diyeceklerdir ki: “Lanet olsun, ben bu hakkı aramıyorum, bu hakkı aramaktan vazgeçiyorum.” İşte, siyasi iktidar Türk insanını bu noktaya getirmek için bu Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkını getirmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Bu, öyle söylenildiği gibi çok güzel bir hak değildir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 45’inci maddesinin 2 numaralı fıkrasında geçen “idari” ibaresinin “idari (kamu denetçiliği hariç)” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                           Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Behiç Çelik, Mersin Milletvekili.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; söz konusu tasarının 45’inci maddesinden başlayıp 51’inci maddesine kadar devam eden bireysel başvuru hakkını düzenleyen maddelerden 45’inci madde üzerinde vermiş olduğumuz önerge için söz aldım. Bu vesileyle, gecenin bu saatinde hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Anayasa Komisyonunda bu maddeye ilişkin biz aslında bir değişiklik önergesi vermiştik ama o zaman da reddolmuştu, yalnız Genel Kurulun yüksek takdirine sunmak üzere burada da verme ihtiyacını hissettik.

Değerli milletvekilleri, Anayasa’mızın özellikle dilekçe, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkını düzenleyen 74’üncü maddesinde 12 Eylül referandumuyla yapılan değişikle şöyle bir düzenleme yapılmış oluyor: “Herkes bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı olarak kurulan kamu denetçiliği kurumu, idarenin işleyişiyle ilgili şikâyetleri inceler. Kamu baş denetçisi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından gizli oyla dört yıl için seçilir. -Devam ediyor- Kamu denetçiliği kurumunun kuruluşu, görevi, çalışması, inceleme sonucunda yapacağı işlemler ile kamu baş denetçisi ve kamu denetçilerinin nitelikleri, seçimi ve özlük haklarına ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.” hükmünü getiriyor.

Burada kamu denetçiliği idari bir kurum olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlı olarak oluşturuluyor. Anayasa Komisyonunda, alt komisyonunda da bu konuyu görüşmüştük ama henüz bu kanun Genel Kurula indirilmedi.

Bizim burada bu önergeyi vermekteki amacımız, aslında, Anayasa Mahkemesini zorlama değil, işini kolaylaştırma amacı taşıyor. Çünkü, özellikle gelişmiş Batı ülkelerinde ombudsman kurumuyla ilgili başvuru hakkına ilişkin bütün düzenlemeler ihtiyari niteliktedir, yani bir zorunluluk, dayatma veya mecburiyet söz konusu değildir.

Bu itibarla, Anayasa şikâyetine gidebilmek için mevcut şekliyle madde yasalaşırsa, o zaman Anayasa şikâyetine gidebilmek için kamu denetçisine gitme zorunluluğu aranacaktır. Bu da doğal olarak kamu denetçiliği kurumuna milyonlarca başvuruyu beraberinde getirecektir.

Bu itibarla, kamu denetçiliği kurumu daha oluşmadan ve oluşmuş olsa dahi ağır iş yükü altında kalacağından böyle bir düzenlemenin kamu denetçiliği kurumunu tıkayacağı barizdir, açıktır.

Bu itibarla, bizim önergemizin kabulü, hem kamu denetçiliği kurumunda önemli bir rahatlama sağlayacaktır hem de Anayasa yargısının bireysel başvuru hakkına ilişkin hükmün icrasını oldukça kolaylaştıracaktır. Bu itibarla bu önergemizin dikkate alınmasını önemle talep ediyoruz.

Saygıdeğer milletvekilleri, gecenin bu saatinde, mevcut Anayasa düzenlemesinin, Anayasa Mahkemesi düzenlemesinin Türk yargı sistemi içerisinde ciddi ve onulmaz yaralar açacağını bir kez daha hatırlatıyor, önergemizin yüce heyetinizce dikkate alınmasını öneriyor, sözüme burada son veriyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 00.58

ONUNCU OTURUM

Açılma Saati: 01.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81’inci Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.

696 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 24 Mart 2011 Perşembe günü alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 01.02