1024x768 Comments 0 0 nk 0 nk 0 0 0 nk 0 nk

DÖNEM: 23                                                                  YASAMA YILI: 5

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

CİLT : 97

80’inci Birleşim

22 Mart 2011 Salı

 

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

İ Ç İ N D E K İ L E R

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II .- GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

IV. - ÖLÜM, SAYGI DURUŞU VE TAZİYELER

1.- Elâzığ Milletvekili Hamza Yanılmaz’ın vefatı nedeniyle saygı duruşu

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in, Elâzığ Milletvekili Hamza Yanılmaz’ın vefatı nedeniyle Allah’tan rahmet, ailesine, AK PARTİ camiasına ve yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin konuşması

3.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, Elâzığ Milletvekili Hamza Yanılmaz’ın vefatı nedeniyle Allah’tan rahmet, ailesine, AK PARTİ camiasına ve yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin konuşması

4.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Elâzığ Milletvekili Hamza Yanılmaz’ın vefatı nedeniyle Allah’tan rahmet, ailesine, AK PARTİ camiasına ve yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin konuşması

5.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Elâzığ Milletvekili Hamza Yanılmaz’ın vefatı nedeniyle Allah’tan rahmet, ailesine, AK PARTİ camiasına ve yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin konuşması

6.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Elâzığ Milletvekili Hamza Yanılmaz’ın vefatı nedeniyle Allah’tan rahmet, ailesine, AK PARTİ camiasına ve yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin konuşması

 

V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Siirt Milletvekili Afif Demirkıran’ın, 22 Mart Dünya Su Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Nevruz Bayramı ve önemine ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Kahramanmaraş ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Nevruz Bayramı kutlamalarına ilişkin açıklaması

2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Nevruz Bayramı kutlamalarına ilişkin açıklaması

3.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Nevruz Bayramı kutlamalarına ilişkin açıklaması

4.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Nevruz Bayramı kutlamalarına ilişkin açıklaması

5.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars ve Ardahan’da çiftçilerin Ziraat Bankasından aldıkları kredilere ilişkin açıklaması

6.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, taksi şoförlerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ve 26 milletvekilinin, şeker hastalarının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1082)

2.- Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 20 milletvekilinin, Niğde Çiftlik ilçesinin ekonomik ve sosyal sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1083)

3.- Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 20 milletvekilinin, Niğde Çamardı ilçesinin ekonomik ve sosyal sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1084)

4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 23 milletvekilinin, iptal edilen kamu personeli seçme sınavı nedeniyle mağdur olanların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1085)

B) Önergeler

1.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in; Tarım Kanununun Değiştirilerek Tarımsal Destekleme ve Müdahale Kurumu Kurulmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/513) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/264)

 

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- (10/175) esas numaralı, Mersin’de kurulması planlanan nükleer enerji santrallerinin çevreye ve turizme olumsuz etkileri hakkındaki Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmesinin, Genel Kurulun, 22/03/2011 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi

2.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 696 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ'ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Osmaniye Milletvekili Durdu Mehmet Kastal'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/875, 2/876) (S. Sayısı: 698)

2.- Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usûlleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696)

 

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Rize Milletvekili Bayram Ali Bayramoğlu’nun, Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, Burgaz Rakı’yı alan firmanın işten çıkardığı işçilere ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/16711) Ek cevap

2.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, şeker hastalarının kullandığı ilaç ve etken maddelerine ve ilaçların zararlı etkileri konusunda yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/17911)

3.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa-Nilüfer’de sağlık tesislerinin yapımına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/17913)

4.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, yeni içki satışı yönetmeliğine ve Anayasa değişikliğinde konuyla ilgili düzenlemelere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/18152)

5.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Kocaeli-Dilovası Beldesindeki çevre kirliliği ile ilgili kurulan Meclis Araştırması Komisyonu’nun önerileri hakkında yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/18174)

6.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Batman’da hava kirliliğine karşı yürütülen çalışmalara ve alınacak önlemlere ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/18176)

7.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, 2872 sayılı Çevre Kanunu’na muhalefet nedeniyle verilen cezalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/18177)

8.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Filyos Projesi’nin tamamlanamamasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/18180)

9.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, SGK’nın şeker ölçüm çubuklarıyla ilgili genelgesine ilişkin Sağlık Bakanından sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/18204)

10.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, iş kollarındaki işçi sayısı ve sendikaların üye sayısı ile ilgili 2011 yılı Ocak ayı istatistiğine,

Toplu iş sözleşmesi yapmak üzere yetkilendirilen sendikalara,

İlişkin soruları ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/18232), (7/18368)

11.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, Konya Ovası Projesi’ne ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/18241)

12.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Emet Bor İşletme Müdürlüğünün maden ocaklarının çevreye etkilerine ve Hisarcık’ta yapılması planlanan orman kadastrosuna ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/18242)

13.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, HES projelerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/18243)

14.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, Tarım Satış Kooperatiflerinin kullandığı kredilere ve borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/18298)

15.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Dumlupınar Şehitliği’nde ziyaretçilerin ihtiyaçlarına yönelik yeni bir plan ve proje bulunup bulunmadığına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/18303)

16.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Kırklareli’nde çevreyi kirletenlere uygulanan cezalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/18309)

17.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, faaliyet gösteren Kur’an kurslarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/18315)

18.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, vergi tahsilat işlemlerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/18330)

19.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da yapılan vergi incelemelerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/18332)

20.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, zeytinlik alanlarda maden arama yasağının yönetmelik değişikliği ile kaldırılacağı iddiasına,

- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı’nın uygulamasına,

- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, ithal edilen hayvanların sakatatlarının imha edilmesine dair Bakanlık tebliğine,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/18341), (7/18342), (7/18343)

21.- Bursa Milletvekili Necati Özensoy’un, hijyenik olmayan koşullarda üretilen ekmeklere ve yapılan denetimlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/18359)

22.- Bursa Milletvekili Necati Özensoy’un, ruhsatsız çalışan ekmek fırınlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/18360)

23.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’ın, Manisa-Kütahya-İzmir Bölgesi Çevre Düzeni Planında yapılan değişikliğe ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/18369)

24.- Çankırı Milletvekili Ahmet Bukan’ın, Güldürcek Barajı’ndan verilen içme suyu isale hattına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/18371)

25.- Çankırı Milletvekili Ahmet Bukan’ın, Çankırı’ya yapılacak yatırımlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/18416)

26.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, 2002’den sonra Balıkesir’e yapılan yatırımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/18425)

27.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki Kur’an kurslarına,

Osmaniye’deki Kur’an kurslarına,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/18475), (7/18476)

28.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, kan şekeri ölçüm çubuklarının ödeme yöntemine ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/18515)

29.- Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, özel hastanelere ve yapılan ödemelere ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/18526)

30.- Çankırı Milletvekili Ahmet Bukan’ın, azınlık vakıflarına iade edilen taşınmazlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/18527)

31.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, Samsun-Terme Akçay’a yeni doğalgaz çevrim santralleri yapılacağı iddiasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/18529)

32.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Yozgat-Sarıkaya’daki jeotermal kaynağın TOKİ konutlarında ısıtma amaçlı kullanılmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/18531)

33.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, bir sinema filminin çoğaltılarak piyasaya sızdırıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/18540)

34.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’ın, ilaç harcamalarına ve sağlık kuruluşlarına yapılan ödemelere ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/18555)

35.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Kemerburgaz’da yaşayan göçmenlerin kullandıkları tarım arazilerinin orman alanı kabul edilmesiyle meydana gelen mağduriyete ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir’in cevabı (7/18566)

36.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Dr. İsmail Işık Huzurevinde kalan yaşlılara kötü muamele edildiği iddialarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf’ın cevabı (7/18687)

37.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, Konya’daki bir huzurevi ve rehabilitasyon merkeziyle ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf’ın cevabı (7/18688)

38.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, vefatı dolayısıyla Devlet töreni düzenlenmeyen TBMM üyelerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/18887)

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.03’te açılarak yedi oturum yaptı.

Kayseri Milletvekili Yaşar Karayel’in, ülkemizde olası bir depreme karşı yapılması gerekenler konusundaki gündem dışı konuşmasına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek cevap verdi.

Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz, çiftçi ve köylülerin güncel sorunlarına,

İstanbul Milletvekili Ahmet Tan, yaklaşan seçimler nedeniyle siyaset-medya ilişkilerine,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi, Yunan kuvvetlerine karşı savaşmış mücahit Makbule Efe’yi ve 18 Mart Çanakkale şehitlerini andığına,

Çorum Milletvekili Agâh Kafkas, TBMM-Japonya Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı olarak Japonya’da yaşanan afet nedeniyle Japon halkına başsağlığı dilediğine,

İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Uras, nevruzu kutladığına,

Gümüşhane Milletvekili Yahya Doğan, Japonya’da yaşanan afet nedeniyle Japon milletine başsağlığı ve Çanakkale şehitlerimize rahmet dilediğine,

Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçli:

Japonya’da yaşanan afet nedeniyle Japon halkına taziyelerini sunduğuna,

İstanbul Milletvekili Ahmet Tan’ın gazetecilerle ilgili dile getirdiği kanun tasarısına;

Çanakkale Milletvekili Mehmet Daniş, Çanakkale şehitlerini andığına,

Adıyaman Milletvekili Şevket Köse, ülkemizin bir deprem bölgesi olduğuna ve Başbakanın Mersin Akkuyu’da nükleer santral yapımında ısrar etmesine,

Adana Milletvekili Hulusi Güvel, çiftçilerin sıkıntılarına ve Hükûmet tarafından piyasa koşullarının insafına terk edilmesine,

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır:

Mersin Akkuyu ve Sinop’ta yapılacak olan nükleer santraller konusunda Hükûmeti, inatlaşmadan bir daha düşünmeye, değerlendirmeye davet ettiğine,

MHP Grubu olarak Çanakkale şehitlerine rahmet dilediğine;

Kütahya Milletvekili Soner Aksoy, nükleer enerjinin çok önemli bir teknoloji olduğuna, bunun inatla bir ilgisi olmadığına,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat ve 21 milletvekilinin, Kahramanmaraş’taki göçük olayının nedenlerinin (10/1078),

Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 21 milletvekilinin, terör ve terörle mücadeleden doğan zararların tazmin edilmesinde yaşanan sorunların (10/1080),

Araştırılması;

Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 22 milletvekilinin, nişasta bazlı şeker üretimindeki sorunların ve tüketiminin insan sağlığına etkilerinin araştırılarak (10/1079),

Antalya Milletvekili Tayfur Süner ve 25 milletvekilinin, kayıt dışı istihdam edilenlerin kayıt altına alınması için (10/1081),

Alınması gereken önlemlerin belirlenmesi;

Amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan, İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Osmaniye Milletvekili Durdu Mehmet Kastal’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (2/875, 2/876) (S. Sayısı: 698) görüşmeleri ikinci bölümüne kadar kabul edildi, verilen aradan sonra komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, grubuna,

Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, şahsına,

Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, şahsına,

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, şahsına ve grubuna,

Sataşması nedeniyle birer konuşma yaptılar.

2’nci sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Kemal Anadol, Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi, Yalova Milletvekili Muharrem İnce, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Batman Milletvekili Bengi Yıldız ve 306 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 59’uncu Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Anayasa Komisyonu Raporu (2/879) (S. Sayısı: 697 ve 697’ye 1’inci Ek) ikinci  görüşmesi tamamlanarak yapılan gizli oylamalardan sonra kabul edildi.

22 Mart 2011 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 21.38’de son verildi.

 

                                                          Şükran Güldal MUMCU

                                                                   Başkan Vekili

                     Yusuf COŞKUN                                                                 Gülşen ORHAN

                            Bingöl                                                                                  Van

                         Kâtip Üye                                                                         Kâtip Üye

 

 

 

 

 

 

 

No.: 106

II.- GELEN KÂĞITLAR

18 Mart 2011 Cuma

Teklifler

1.- Gaziantep Milletvekili Fatma Şahin ve 30 Milletvekilinin; Kadın ve Aile Bireylerinin Şiddetten Korunmasına Dair Kanun Teklifi (2/886) (Kadın Erkek Fırsat Eşitliği; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; İçişleri ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.3.2011)

2.-  Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi ile Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın; Askerlik Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/887) (Plan ve Bütçe ile Milli Savunma Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.3.2011)

Raporlar

1.- Türkiyede Yapılan Birleşmiş Milletler Konferansları ve Toplantılarına Dair Ayrıcalık, Bağışıklık ve Diğer Bazı Hususlara İlişkin Düzenlemeler Hakkında Birleşmiş Milletler ve Türkiye Arasındaki Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1011) (S. Sayısı: 699) (Dağıtma tarihi: 18.3.2011) (GÜNDEME)

2.- Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı ve Çevre Komisyonu Raporu (1/964) (S. Sayısı: 701) (Dağıtma tarihi: 18.3.2011) (GÜNDEME)

Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Amerika seyahatine ve bazı hakim ve savcıların Amerika’da eyalet sistemini incelediği iddiasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17747)

2.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, kanser hastası bir mahkuma ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17748)

3.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van F Tipi Cezaevindeki bir tutuklunun tedavisine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17804)

4.- İstanbul Milletvekili Ahmet Tan’ın, Ceza Muhakemesi Kanununun 102 nci maddesinin yürürlüğe girmesi nedeniyle gerçekleşen tahliyelere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17806)

5.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Ceza Muhakemesi Kanununun 102 nci maddesinin yürürlüğe girmesi nedeniyle gerçekleşen tahliyelere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17807)

6.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, İzmir Kırıklar 2 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi Müdürüyle ilgili bazı iddialara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17808)

7.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Yüksekova-Van karayolu üzerinde yaşanan bir olayla ilgili iddialara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17809)

8.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Erzurum-Oltu Cezaevindeki bir hükümlünün sağlık sorununa ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17853)

9.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, cezaevlerindeki işkence ve kötü muamele iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17854)

10.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, bir tutukluya ve hükümlülerin başka cezaevine nakilleri ve tedavilerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17855)

11.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, tutuklu bulunan çocuklara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17856)

12.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, tutuklu ve hükümlü sayısına ve dosyaların Yargıtayda beklemesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17857)

13.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, mobbingle mücadeleye ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17858)

14.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, Wikileaks’in yayınladığı belgelerdeki bir iddiaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18155)

15.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, Lübnan’da yaşanan hükümet krizi nedeniyle Dışişleri Bakanının yaptığı görüşmelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18156)

16.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, özelleştirme işlemlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18160)

17.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, ara malı ithalatına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18161)

18.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, bir bakanla ilgili suikast iddiası ve Genelkurmay Karargâhında yapılan aramaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18163)

19.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, 2010 yılında kadına yönelik şiddet olayları sebebiyle ölümlere, açılan soruşturmalar ile davalara ve AİHM’ye yapılan başvurulara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/18164)

20.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, tutuklu ve hükümlülerin ikametgahlarına yakın yerlerdeki cezaevlerine yerleştirilmelerine ve bir hükümlü yakınının başvurusuna ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/18165)

21.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Emet Bor İşletme Müdürlüğünde çalışan tiraj işi alt işveren işçilerinin sorunlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18171)

22.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Düzce’nin kalkınması için alınacak tedbirlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/18179)

23.- Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin, Yeni Türk Lirasının tedavülden kaldırılması işlemine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/18181)  

24.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Batman’da 2009-2010 yıllarında şiddete maruz kalan kadınlara ve alınan önlemlere ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/18182)

25.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, Kahramanmaraş’taki özürlü vatandaşlara ve sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/18183)

26.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, köy korucularının özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18189)  

27.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, Kahramanmaraş’ta mikro kredi uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18190)  

28.- Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, bir avukatla ilgili bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18191)  

29.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, köy ve mahalle muhtarlarının Bağ-Kur ve SGK primlerinin ödenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18192)  

30.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Kocaeli-Dilovası Beldesindeki çevre kirliliği ile ilgili kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun önerileri hakkında yapılan çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18193)  

31.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Gelir İdaresi Başkanlığınca uzmanlık sınavı açılıp açılmayacağına ve ücret adaletsizliğine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/18194)   

32.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, özel tiyatrolara vergi indirimi uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/18195)

33.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, kamuya ait bazı taşınmazların rayiç yıllık kira bedeline ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/18196)  

34.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, İstanbul Beykoz Su Ürünleri Lisesinin bakım, onarım ve tadilatına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18199)   

35.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Türkiye Bilinçli Gençlik Projesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18200)   

36.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, öğretmen açığına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18201)  

37.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, bazı kişilerin açıktan atama yoluyla öğretmen olarak atandığı iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18202)

38.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’te Ulaştırma Bölge Müdürlüğünün veya şubesinin açılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18208)   

39.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Zonguldak’ın genel ulaşım sorununun çözümüne ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18209)

40.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Kocaeli-Dilovası Beldesinde bulunan mevcut tesislere ve kirliliğe karşı alınması gereken önlemlere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/18214)  

41.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, Tunus ve Mısır’da meydana gelen halk ayaklanmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18215)  

42.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, açılış törenlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18216)  

43.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Şırnak’taki bazı yol çalışmalarına ve havaalanı projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18217)  

44.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, telefon dinlemelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18218)  

45.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, çocukların cinsel istismarının önlenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18219)  

46.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, suikast girişimi iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18220)

47.- Denizli Milletvekili Ali Rıza  Ertemür’ün, daha önce hizmete açılmış yerlerin tekrar açılışının yapıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18222)  

48.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Edirne F Tipi Cezaevindeki bir tutukluya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18223)  

49.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, suikast iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18224)  

50.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, nişasta bazlı şeker üretimi ve kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18225)  

51.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, suikast iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18226)  

52.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, gözaltında kaybolan kişilere ve toplu mezarlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18227)  

53.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, İran sınırında öldürülen köylülere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18228)  

54.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, mevsimlik tarım işçilerine yönelik çalışmalara ve sorunlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18235)  

55.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Başbakanın açılışını yaptığı tesis ve yatırımlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18236)  

56.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, HES projelerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/18237)

57.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, Doğu Karadeniz’de hidroelektrik santrali kurmak amacıyla yapılan barajlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/18240)  

58.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Başbakanın açılışını yaptığı tesis ve yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/18244)

59.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, TRT’de yayınlanan bir habere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/18247)  

60.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, TRT personeline ve programlarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/18248)

61.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, bir açıklamaya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Cemil Çiçek) yazılı soru önergesi (7/18251)  

62.- Bursa Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, İznik Ayasofya Camisinin kilise olarak tahsis edildiği iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru önergesi (7/18252)  

63.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Başbakanın açılışını yaptığı tesis ve yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/18253)

64.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Başbakanın açılışını yaptığı tesis ve yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/18255)

65.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, Mavi Marmara saldırısında Amerika’nın tutumuna ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18257)

66.- Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın, Elazığ-Alacakaya’da meydana gelen bir saldırı olayına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18263)  

67.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul-Ulus’ta mezarlık olarak kullanılan yeşil alana ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18264)  

68.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, bazı valilerin yaptıkları konuşma ve davranışlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18265)  

69.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, bir trompet sanatçısının gözaltına alınmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18266)  

70.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Kars’taki bir heykelin yıkılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18267)  

71.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Başbakanın açılışını yaptığı tesis ve yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18268)  

72.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, kırmızı bültenle aranan firari bir sanığın yakalanması çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18269)  

73.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, çiftçilere Hazine arazilerinin satılmasına ve enerji kaynaklarında vergi indirimine gidilmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/18270)  

74.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Başbakanın açılışını yaptığı tesis ve yatırımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/18271)

75.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Başbakanın açılışını yaptığı tesis ve yatırımlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/18273)  

76.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman Gölbaşı Anadolu Lisesinin yeni bina ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18275)  

77.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, hizmet alımı yoluyla çalıştırılan personele ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18276)

78.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, KOSGEB kredilerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/18283)  

79.- İzmir Milletvekili Kâmil Erdal Sipahi’nin, Erdemir’in özelleştirilmesinden sonra bölgede yaşanan istihdam sorununa ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/18284)  

80.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, bilişim vadisi projesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/18285)

81.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Başbakanın açılışını yaptığı tesis ve yatırımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/18286)

82.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, TCDD’deki geçici kamu işçilerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18291)  

83.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Başbakanın açılışını yaptığı tesis ve yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18292)   

84.- Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, Eskişehir’deki bir mahallenin üst geçit ihtiyacına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18293)  

85.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, havaalanı inşaatlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18294)

No.: 107

21 Mart 2011 Pazartesi

Tasarı

1.- Askeri Hakimler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/1014) (Milli Savunma; Plan ve Bütçe; Anayasa ve Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.3.2011)

Teklif

1.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un; 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/888) (Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.3.2011)

Raporlar

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve İslam Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsü Arasında İslam Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsünün Türkiyede Kurulması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1008) (S. Sayısı: 702) (Dağıtma tarihi: 21.3.2011) (GÜNDEME)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Planlama Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/928) (S. Sayısı: 703) (Dağıtma tarihi: 21.3.2011) (GÜNDEME)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ürdün Haşimi Krallığı Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/934) (S. Sayısı: 704) (Dağıtma tarihi: 21.3.2011) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Karaman-Sarıveliler’de Ziraat Bankasının şube açmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) sözlü soru önergesi (6/2339) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

2.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, üniversite hastanelerinde çalışan sözleşmeli personelin yemek ücretlerinde düzenleme yapılmasına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/2340) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

3.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, üniversite hastanelerinde çalışan personelin tayin ve nakil işlemlerindeki sorunların çözümüne ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2341) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

4.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan-Hoçivan Hasköy’ün içme suyu şebekesi ihtiyacına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/2342) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

5.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Hakkâri’deki çiftçilere ödenecek destek miktarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2343) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

6.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Çankırı’ya bağlı köy yollarının, içme suyu şebekelerinin ve kanalizasyonlarının onarımına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2344) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

7.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Hakkâri Merkez ve ilçelerindeki su şebekesi ve kanalizasyon ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2345) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

8.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki internet kesintilerine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/2346) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

9.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan Devlet Hastanesinin anjiografi cihazı ve psikiyatri doktoru ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/2347) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

10.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, üniversitelerde uluslararası yarışmalar için sporcu yetiştirilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2348) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

11.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde belediyelerin arşivlerindeki yetersizliğe ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2349) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

12.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, bir vakıf üniversitesine bir taşınmazın çok düşük kira bedeliyle tahsis edildiği iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2350) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)

13.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan-Hoçivan Hasköy’de öğrenci yurdu yapılıp yapılmayacağına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2351) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, çocuk hasta bezinin sosyal güvenlik kapsamına alınmasının kolaylaştırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18748) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

2.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bir avukat ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18749) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

3.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, akaryakıt ürünlerindeki vergi oranlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18750) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

4.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün, Tekel’in alkollü içkiler bölümünün özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18751) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

5.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, 2003-2010 yıllarında tutuklanan gazeteci sayısına ve polis atamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18752) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

6.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, özelleştirilen maden sahalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18753) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

7.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Batman’da yasa dışı dinleme yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18754) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

8.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Hasankeyf’teki Yeniden Yerleşim Eylem Planına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18755) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

9.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, kiralanan maden sahalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18756) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)

10.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, bazı yargı mensupları ile görüştüğü iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18757) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)

11.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, bir davanın sanıkları ile ilgili yer değiştirme işlemine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/18758) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

12.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki aile ve çocuk mahkemelerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/18759) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)

13.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’deki aile ve çocuk mahkemelerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/18760) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)

14.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, işçi şikâyetlerinin bölge müdürlüklerince denetlenmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18761) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

15.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Torba Yasa Tasarısındaki deneme süresiyle ilgili hükme ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18762) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

16.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, yeni bir sendikalar kanunu taslağının hazırlanıp hazırlanmayacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18763) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

17.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, mera alanlarında verilen taş ocağı ruhsatlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/18764) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

18.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa-Mudanya Küçükyenice Göletinin yapımına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/18765) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

19.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün toprak döküm yeri ihalelerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/18766) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)

20.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki atık suların bertarafına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/18767) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)

21.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, RTÜK tarafından bir radyo programcısının uyarılmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/18768) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

22.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, bir radyo programına RTÜK’ün verdiği cezaya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/18769) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

23.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, bir televizyon programı ile ilgili RTÜK kararına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/18770) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

24.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TRT Haber kanalındaki bir programa ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/18771) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

25.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, yardımcı hizmetler sınıfındaki personelin durumuna ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/18772) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

26.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının kariyer uzmanlığıyla ilgili hükmüne ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/18773) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

27.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 6111 sayılı Kanunun kamu işçileri ile ilgili bir hükmüne ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/18774) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

28.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının kariyer uzmanlıkların farklılaştırılmasıyla ilgili düzenlemesine ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/18775) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

29.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 6111 sayılı Kanunun bazı hükümlerine ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/18776) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

30.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 606 sıra sayılı Kanun Tasarısındaki bir hükme ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/18777) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

31.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki şehir plancısı istihdamına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18778) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

32.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, son on yıldaki intihar ve cinayet olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18779) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

33.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, Afyonkarahisar-Beyyazı Kasabası yakınındaki taş ocağı firmasının neden olduğu sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18780) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

34.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, Bartın’daki bir belde belediyesinin personel alım sınavının iptal edilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18781) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

35.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Karabük’e yeni bir hal binası yapılıp yapılmayacağına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18782) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

36.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Hakkâri ve ilçelerine yeni hal binası yapılıp yapılmayacağına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18783) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

37.-  Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Hakkâri Merkez ve ilçelerindeki içme suyu ve kanalizasyon şebekelerinin yenilenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18784) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

38.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan-Hoçivan Hasköy’de yaşanan bazı sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18785) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

39.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, otoban ve bölünmüş yollardaki hız sınırlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18786) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

40.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki kilim tezgâhlarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/18787) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

41.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’in ilçelerinde turizm ilçe müdürlükleri oluşturulmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/18788) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

42.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki kütüphanelere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/18789) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

43.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki taşınmaz kültür varlıklarının restorasyonu projelerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/18790) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

44.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, film çekimleri için kullanılacak plato şehirlere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/18791) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

45.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Karabük Merkez ve ilçelerinde turizmin geliştirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/18792) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

46.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı il merkezi, ilçe ve köylerin kitap ihtiyaçlarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/18793) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

47.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Hakkâri’de turizmin geliştirilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/18794) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

48.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat-Zile’ye bağlı Güzelbeyli Beldesinin pancar boşaltma bandı ihtiyacına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/18795) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

49.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’te tahakkuk ettirilen ve tahsil edilen vergilere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/18796) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

50.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’te yapılan vergi incelemelerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/18797) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

51.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, kamu yatırımları ve özelleştirmelerden elde edilen gelirlere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/18798) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

52.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 606 sıra sayılı Kanun Tasarısının kamu avukatlarıyla ilgili düzenlemesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/18799) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

53.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, bir dergide Atatürk Orman Çiftliğinin adının değiştirilerek yazılmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/18800) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

54.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’te okuma-yazma bilmeyen vatandaşlar için açılan kurslara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18801) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

55.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, okullarda yaşanan şiddet olaylarının önlenmesine yönelik çalışmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18802) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

56.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Karabük’teki okullarda ilk yardım seti ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18803) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

57.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’da taşımalı eğitime geçildikten sonra 1, 2 ve 3 üncü sınıfları açık olan okullara ve öğrenci sayılarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18804) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

58.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Hakkâri Merkez, ilçe ve köy okullarındaki ilk yardım seti ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18805) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

59.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, BSE hastalığı riskine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18806) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

60.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa-Gemlik Hamidiye köyünün ebe ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18807) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

61.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Hakkâri Merkez, ilçe ve köylerindeki sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18808) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

62.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, epilepsi hastalığında kullanılan bir ilaca ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18809) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

63.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, organ bağışına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18810) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)

64.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, BSE hastalığı riskine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18811) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

65.- Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin, Doğu Karadeniz’de 2004’de yaşanan don afetinden mağdur olan çiftçilerin zararlarının ödenmemesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18812) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

66.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, tarım ve mera alanlarında verilen taş ocağı ruhsatlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18813) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

67.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, iç denetim birimine yapılan atamalarla ilgili bazı iddialara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18814) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

68.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, canlı hayvan ve et ithalatının durdurulmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18815) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

69.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Muş TİGEM İşletmesinin özelleştirilmesi kararına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18816) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

70.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki tarım kooperatiflerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18817) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)

71.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’a bağlı Zile-Artova karayoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18818) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

72.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, TCDD’nin son beş yıl içerisindeki demiryolu yenileme çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18819) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

73.- Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, Sivrihisar-Eskişehir-Bozüyük Devlet Yolu Projesinin sözleşme bedelinin arttırılarak proje kapsamında olmayan işlerin yaptırıldığı iddiasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/18820) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)

74.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki bazı ekonomik ve sosyal göstergelere ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/18821) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

75.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, engellilere yönelik evde bakım hizmetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/18822) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

76.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, tarım ve mera alanlarında verilen taş ocağı ruhsatlarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/18823) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/03/2011)

77.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, emekli astsubayların maaşlarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/18824) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

78.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, kaçakçılığa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18825) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

79.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Afganistan’daki olaylara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18826) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/03/2011)

80.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirilmesine ve öğretmen atamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18827) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)

81.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Burdur-Bucak’ta damla sulamaya geçilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18828) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)

82.- İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek’in, Dışişleri Bakanının Orta Doğu’da yaşanan gelişmelerle ilgili bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18829) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)

83.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TOKİ Zonguldak Çaydeğirmeni konutlarındaki noksan işlerin konut sahiplerine yaptırıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18830) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)

84.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, sahte diploma aldığı tespit edilen MİT’te görevli bir şahıs hakkında yapılan işlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/18831) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/03/2011)

85.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, mahkemelerin personel ve bina ihtiyacının karşılanmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/18832) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

86.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, mübaşir kadrosunda görevli personelin genel idari hizmetler sınıfına geçirilmesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/18833) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

87.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, Tekirdağ F Tipi Cezaevinde kitap toplatıldığı iddiasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/18834) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)

88.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, cezaevlerindeki sağlık hizmetlerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/18835) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)

89.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, cezaevlerinde ceza infaz kurumu semt polikliniği oluşturulmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/18836) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)

90.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, SSK ve Bağ-Kur emeklilerine ödenmesi gereken zam farklarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18837) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

91.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 606 sıra sayılı Kanun Tasarısıyla getirilmek istenen kısmi zamanlı çalışma uygulamasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18838) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

92.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Sosyal Güvenlik Denetmenliği kadrolarına yapılacak atamalarda mevcut tecrübeli personelden yararlanılmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18839) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

93.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Türkiye İş Kurumunun merkez ve taşra kadrolarında çalışan personelin ek ödemelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18840) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

94.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bakanlık merkez ve taşra kadrolarında personelin ek ödeme oranlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18841) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

95.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, SGK personeline fazla çalışma ücreti verilip verilmeyeceğine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18842) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

96.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, SSK ve Bağ-Kur emeklisine ödenecek zamlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/18843) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/03/2011)

97.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan’ın, Afyonkarahisar-Dazkırı’ya bağlı Çiftlik köyünde yapılan ağaçlandırma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/18844) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

98.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum’da orman ve bitki örtüsü ıslah çalışması yapılmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/18845) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

99.- Trabzon Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu’nun, Avrupa Gençlik Olimpik Oyunları Organizasyonuna ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/18846) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

100.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, sportif eğitim uzmanı unvanının değiştirilmesine ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/18847) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

101.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, spor müsabakalarında bahis ve şans oyunlarından elde edilen gelirlerden Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne aktarılan paya ilişkin  Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/18848) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

102.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, beden eğitimi ve spor yüksekokulu mezunlarının gençlik ve spor uzmanlığı kadrolarına atanması konusunda hukuki düzenleme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/18849) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

103.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü taşra teşkilatında gençlik ve spor uzmanı çalıştırılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/18850) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

104.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Kahramanmaraş Afşin-Elbistan’da meydana gelen göçük olayına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/18851) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)

105.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, bazı TKİ yetkililerinin hediye aldığı iddialarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/18852) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)

106.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, akaryakıt fiyatlarındaki artışın önlenmesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/18853) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)

107.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa-Gemlik’e bağlı bazı köylerin yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18854) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

108.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bakanlık merkez ve taşra teşkilatı personellerine fazla çalışma ücreti verilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18855) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

109.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya-Döşemealtı Kevşirler köyünde açılan hafriyat çukuruna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18856) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/03/2011)

110.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan-Hanak’a bağlı bazı köylerin kanalizasyon sorununa ve arıtma tesisi ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18857) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

111.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Çankırı’da yeni bir hal binası yapımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18858) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

112.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Ankara’da kar yağışına karşı gereken tedbirlerin alınmadığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18859) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/03/2011)

113.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Uşak-Ulubey Belediyesine itfaiye eri alımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18860) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/03/2011)

114.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, bir davadan yargılananların CMK’nın 102. maddesi kapsamında tahliye edilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18861) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)

115.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’da bir tarihi hamamın çevre düzenlemesinin yapılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18862) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)

116.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa-Yenişehir’e bağlı bazı köy yollarının yapımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18863) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)

117.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, bir il emniyet müdürünün “Göçün Suç Üzerindeki Etkileri” konulu çalıştayda yaptığı konuşmaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18864) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/03/2011)

118.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, Bitlis’te bir toplantıda teknik cihazlarla ses ve görüntü kaydı alınmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18865) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/03/2011)

119.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, veri hazırlama kontrol işletmenliği kadrolarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/18866) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

120.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, gelir uzmanlığı sınavına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/18867) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

121.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, Muğla-Marmaris Bozburun Beldesinde Hazine tarafından el konulan arazilere ve açılan davalara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/18868) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/03/2011)

122.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa-Gemlik’e bağlı bir köy okulunun kapatılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18869) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

123.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Hakkâri’de taşımalı eğitime ve branş öğretmen ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18870) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

124.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Hakkâri Üniversitesinin öğretim görevlisi ve öğrenci yurdu ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18871) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

125.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, yeni kurulan bir üniversitenin öğretim üyeliği kadro ilanına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18872) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

126.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Çankırı’da ilköğretim kurumlarının ihtiyaçlarının giderilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18873) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

127.- Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin, Karadeniz Teknik Üniversitesinde bazı idari işlemler dolayısıyla bir dernek adına zorunlu bağış toplandığı iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18874) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/03/2011)

128.- Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın, Bingöl’ün Sancak Beldesine ortaöğretim kurumu açılıp açılmayacağına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/18875) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)

129.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, sağlık sektöründeki sorunlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18876) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

130.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan-Hoçivan Hasköy ve bazı köylerin sağlık ocağı ve tıbbi malzeme ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18877) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

131.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Çankırı Merkezi, ilçeleri ve köylerindeki sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18878) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

132.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, ağız ve diş sağlığı merkezleri hasta hakları kurullarının oluşumuna ve çalışmalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/18879) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/03/2011)

133.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanunun kapsamına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/18880) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

134.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, Bakanlığın ölçüm cihazları ile ilgili yayımladığı yönetmeliğe ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/18881) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)

135.- Kırşehir Milletvekili Metin Çobanoğlu’nun, Alo 174 Gıda Hattına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18882) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

136.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, şap hastalığına yönelik alınan tedbirlere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/18883) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

137.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, RTÜK’ün yazılım ihalesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/18884) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

138.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Doğu ve Güneydoğu illerinde 2010 yılı projelerine ayrılan yatırım tutarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/18885) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/03/2011)

139.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansının yaptığı harcamalara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından soru önergesi (7/18886) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/03/2011)

140.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, vefatı dolayısıyla Devlet töreni düzenlenmeyen TBMM üyelerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/18887) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/03/2011)

 

No.: 108

22 Mart 2011 Salı

Tasarılar

1.- Türkiye Gençlik Ajansının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı (1/1015) (Plan ve Bütçe ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.3.2011)

2.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı  (1/1016) (Plan ve Bütçe ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2011)

Teklifler

1.- Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 1 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/889) (İçişleri; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2011)

2.- Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez ve 4 Milletvekilinin; 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/890) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.3.2011)

3.- Bursa Milletvekili H.Hamit Homriş ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 2 Milletvekilinin;  Dört İlçe ve İnegöl Adıyla Yeni Bir İl Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/891) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.3.2011)

4.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun; Nişasta Bazlı Şeker Kotasının Düşürülmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/892) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.3.2011)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.-    Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ve 26 Milletvekilinin, şeker hastalarının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1082) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/03/2011)

2.-    Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 20 Milletvekilinin, Niğde-Çiftlik İlçesi’nin ekonomik ve sosyal sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1083) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/03/2011)

3.-    Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 20 Milletvekilinin, Niğde-Çamardı İlçesi’nin ekonomik ve sosyal sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1084) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/03/2011)

4.-    Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 23 Milletvekilinin, iptal edilen Kamu Personeli Seçme Sınavı nedeniyle mağdur olanların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1085) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/03/2011)

Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.-  İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Ceza Muhakemesi Kanununun 102 nci maddesinin yürürlüğe girmesi nedeniyle gerçekleşen tahliyelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17797)

2.-  Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, antidepresan ve antipsikotik ilaç kullanım miktarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/17803)

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, AİHM’nin Hrant Dink davası kararı doğrultusunda sorumlular hakkında işlem yapılmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/17805)

4.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, tıbbi mümessillerin hastane ve aile sağlığı merkezlerine girmelerinin yasaklanmasına ve ilaç şirketlerinden alınan promosyonlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17910)

5.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Van-Başkale’de ambulansa yapılan bir sigara kaçakçılığı olayına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17912)

6.-  Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa-Nilüfer’de sağlık tesislerinin yapımına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17913)

7.-  Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, Kırklareli-Babaeski’nin hastane ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17914)

8.-  Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, mobbing sebebiyle yapılan başvurulara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/17915)

9.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, mobbingle mücadeleye ilişkin Sağlık  Bakanından yazılı soru önergesi (7/17916)


22 Mart 2011 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

IV.- ÖLÜM, SAYGI DURUŞU VE TAZİYELER

1.- Elâzığ Milletvekili Hamza Yanılmaz’ın vefatı nedeniyle saygı duruşu

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, bir kısmınızın malumudur, bir kısım arkadaşlarımız duymamışlardır ama Elâzığ Milletvekili Sayın Hamza Yanılmaz bugün itibarıyla Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur.

Sayın Yanılmaz’ın aziz hatırası önünde Genel Kurulu bir dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum.

(Saygı duruşunda bulunuldu)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in, Elâzığ Milletvekili Hamza Yanılmaz’ın vefatı nedeniyle Allah’tan rahmet, ailesine, AK PARTİ camiasına ve yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Milletvekili Arkadaşımız Sayın Hamza Yanılmaz’a Allah’tan rahmet diliyorum. Milletvekili arkadaşlarımıza, AK PARTİ camiasına, kederli ailelerine ve milletimize de başsağlığı ve sabır diliyorum.

Ayrıca, bir trafik kazasında yaralanan Şanlıurfa Milletvekili Sayın İbrahim Binici’ye de Allah’tan şifa talep ediyorum.

Sayın Bozdağ, buyurun efendim.

3.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, Elâzığ Milletvekili Hamza Yanılmaz’ın vefatı nedeniyle Allah’tan rahmet, ailesine, AK PARTİ camiasına ve yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin konuşması

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım, Elâzığ Milletvekilimiz Sayın Hamza Yanılmaz Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Ben, AK PARTİ Grubu adına kendisine Allah’tan rahmet diliyorum, kederli ailesine, yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı diliyorum, makamı cennet olsun diliyorum. 23’üncü Dönem Parlamentosunda milletine ve devletine hayırlı işlerde hizmet yarışında bulundu. Kendisine grubumuz adına rahmet diliyorum. Allah rahmet etsin.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bozdağ.

Sayın Şandır…

4.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Elâzığ Milletvekili Hamza Yanılmaz’ın vefatı nedeniyle Allah’tan rahmet, ailesine, AK PARTİ camiasına ve yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin konuşması

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, Hakk’ın rahmetine kavuşan Hamza Yanılmaz kardeşimize yüce Allah’tan rahmetler diliyoruz, ailesine, sevenlerine, yakınlarına, tüm Elazığ’a, Adalet ve Kalkınma Partisi camiasına başsağlığı diliyoruz. Allah rahmet eylesin.

Söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Hamzaçebi…

5.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Elâzığ Milletvekili Hamza Yanılmaz’ın vefatı nedeniyle Allah’tan rahmet, ailesine, AK PARTİ camiasına ve yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin konuşması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Hakk’ın rahmetine kavuşan Elâzığ Milletvekilimiz Hamza Yanılmaz’a Allah’tan rahmet diliyorum, ailesine, yakınlarına, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna sabır ve başsağlığı diliyorum. Tüm Elazığlıların başı sağ olsun.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.

Sayın Kaplan…

6.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Elâzığ Milletvekili Hamza Yanılmaz’ın vefatı nedeniyle Allah’tan rahmet, ailesine, AK PARTİ camiasına ve yakınlarına başsağlığı dilediğine ilişkin konuşması

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Elâzığ Milletvekilimiz Sayın Hamza Yanılmaz’ın vefatı nedeniyle Allah’tan rahmet diliyor, ailesine başsağlığı diliyoruz.

Ayrıca, Şanlıurfa Milletvekilimiz İbrahim Binici’ye de acil şifalar diliyoruz.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Sayın Hamza Yanılmaz milletvekili arkadaşımızın cenazesi yarın Elâzığ’da, büyük ihtimalle öğle namazından sonra kılınacak cenaze namazını müteakip defnedilecektir. Tekrar kendisine rahmet diliyorum, ruhu şad olsun.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz Dünya Su Günü münasebetiyle söz isteyen Siirt Milletvekili Afif Demirkıran’a aittir.

Sayın Demirkıran, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Siirt Milletvekili Afif Demirkıran’ın, 22 Mart Dünya Su Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 22 Mart Dünya Su Günü münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce ben de Elâzığ Milletvekilimiz, değerli dostum Hamza Yanılmaz’a Allah’tan rahmet diliyorum; kederli ailesine, tüm sevenlerine ve Parlamentomuza başsağlığı diliyorum.

Değerli arkadaşlar, ilk kez 1992 yılında, Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda, dünyada giderek artan temiz su sorununa dikkat çekmek, su kaynaklarının korunması ve çoğaltılması konusunda somut adımların atılmasını teşvik etmek ve genelde su sorununu gündemde tutmak amacıyla her yıl 22 Mart gününün Dünya Su Günü olarak kutlanmasına karar verilmiştir.

Her yıl farklı bir temayla kutlanan Dünya Su Günü’nün bu seneki konusu “şehir sularının yönetimi” olarak belirlenmiştir. Bu temanın belirlenmesindeki ana etken, şehirlerde yaşayan dünya nüfusunun hızlı bir şekilde artması gerçeğidir. Şehirler büyümeye devam ederken gecekondu ve kenar mahallelerde yaşayan nüfus oranı da artmakta ve bununla beraber kentsel altyapı meseleleri de büyümektedir. Bu manada 2011 yılı Dünya Su Günü’nün hedefi, hızlı kentsel nüfus artışı, sanayileşmenin ve iklim değişikliğinin sebep olduğu belirsizlikler ve doğal afetlerin kentsel su sistemleri üzerindeki etkileri konularına uluslararası kamuoyunun dikkatini çekmektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; su bireylerin en temel ihtiyacı olma ve başlıca ekonomik faaliyetlere kaynaklık etme özelliğiyle ulusların devamlılığı için hayati bir kaynaktır. Ülkelerin sosyal ve ekonomik faaliyetlerinin sürdürülebilir bir kalkınma stratejisi çerçevesinde sürmesi, büyük ölçüde, temiz ve yeterli su kaynaklarına sahip olmaya ve bu kaynakların tasarruflu ve verimli kullanımına bağlıdır.

Değerli arkadaşlar, hâlen, dünyada 1 milyarı aşkın nüfus temiz içme ve kullanım suyundan yoksundur. 2 milyarı aşkın kişi de maalesef sağlıklı suya hasrettir ve su kirliliği de dünya çapında önemli bir sorun olup, her yıl dünyada 5 milyonu aşkın insan su ile ilgili hastalıklar nedeniyle ölmektedir. Gerekli önlemler alınmadığı takdirde 2025 yılında dünya nüfusunun üçte 1’i şiddetli derecede su sıkıntısı çekecektir.

İşte, bu nedenledir ki yukarıda ifade ettiğim sorunlara çözüm üretmek, dünyanın dört bir tarafında politik ve toplumsal su bilincini geliştirerek global su anlayışını yerleştirmek ve su kullanımında sorumluluk ilkesini yaygınlaştırmak üzere her yıl 22 Martta Dünya Su Günü kutlanmaktadır.

Değerli arkadaşlar, ülkemiz de su zengini bir ülke değildir. Su zengini ülkeler yılda fert başına 10 bin metreküp su sahibi olan ülkelerdir. Bizde maalesef 2 bin metreküpün altındadır kişi başına yıllık su tüketimi ve yer altı ve yer üstü sularımızın tamamı yıllık 112 milyar metreküp civarındadır. Bunun da ancak maalesef sadece 44 milyar metreküpü hâlihazırda kullanılabilmektedir. Gerçi Hükûmetimiz yapmış olduğu planlamayla 2030 yılına kadar bu suyun tamamını kullanılabilir hâle getirecek olmakla beraber bugünkü şartlarda kullanılan su potansiyelimizin 31 milyar metreküpü tarımda, 5 milyar metreküpü sanayide, 7 milyar metreküpü de içme ve kullanma suyunda kullanılmaktadır ve çoğunluk tarımda olduğu için eğer biz tarımımızı yağmurlama, damlama sistemine tamamen adapte edebilecek durumda olabilirsek yüzde 30-40 civarında bir tasarruf elde edebilme imkânımız olur ki o da neredeyse sanayide ve evlerde kullandığımız suyun tamamına denk gelecektir.

Değerli arkadaşlar, tabii zamanımız çok sınırlı olduğu için GAP projesine değinemeyeceğim çünkü dünyanın gerçekten en büyük su projelerinden bir tanesidir. Öte yandan su, Türkiye’de enerjide çok ciddi şekilde kullanılmaktadır. Elektrik üretimimizin önemli bir kısmı hidroelektrik santrallerinden karşılanmaktadır ve bunun 180 milyar kilovatsaate kadar çıkabilme imkânı var.

Arkadaşlar, tabii GAP bölgesi deyince benim ilim Siirt de GAP bölgesindedir ve benim ilimde de Botan Çayı ve kolları üzerinde yirmi civarında, aşağı yukarı 1.700 megavat civarında HES projesi mevcuttur, bir tanesi üretime geçmiş bulunuyor, birkaç tanesi yapım halindedir, diğerlerinin planlaması devam ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Demirkıran.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Toparlıyorum…

BAŞKAN – Yok, kuralları koyduk, beş dakikalık süre tamamlandı.

Teşekkür ederim.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Peki.

Bu vesileyle yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Afif Bey.

Gündem dışı ikinci söz, nevruz ve önemi hakkında söz isteyen Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’ye aittir.

Sayın Köse, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Nevruz Bayramı ve önemine ilişkin gündem dışı konuşması

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 21 Mart Nevruz Bayramı ve önemi üzerine gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlarken yüce heyetinizi ve yurttaşlarımızı saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, bugün Elâzığ Milletvekilimiz Sayın Hamza Yanılmaz’ı kaybetmiş bulunmaktayız. Allah’tan rahmet diliyor, ailesine başsağlığı diliyorum.

Değerli arkadaşlar, “yeni gün” anlamına gelen nevruz, sadece bir etnik kökene, dine, mezhebe, millete mal edilmeyecek kadar geniş, kapsamlı bir bayramdır. Asya’nın bir ucundan Balkanlara kadar geniş bir coğrafyada doğanın dirilişi, baharın gelişi anlamında bir bayram havasında kutlanmaktadır. Doğanın dirilişi demek, tabiatın yeniden can bulması demektir. Oysa dünyada ve ülkemizde rant uğruna doğa yok edildi. Ne yazık ki artık doğanın dirilişini gerçek anlamıyla görememekteyiz.

Nevruz “kardeşlik” demektir ama kardeşlerin arasına nifak sokuluyor, insanlar kamplara bölünüyor. Bu bağlamda, ülkemizde halk Alevi-Sünni, Türk-Kürt, laik-antilaik diye ayrıştırılmaya başlandı. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak buna müsaade etmeyeceğiz. Oysa nevruzda kutuplaşma, kamplaşma ve öfke yoktur; hoşgörü, birlik, beraberlik ve dayanışma vardır.

Sayın milletvekilleri, nevruzun bir de kutsal anlamı vardır: İlk insan olan Hazreti Adem’in bugün doğduğuna inanılır. Nevruzun Alevilerin dünyasında da ayrı bir değeri ve kutsallığı vardır. Aleviler, nevruzu, diğer ismi Ebu Turab olan Hazreti Ali’nin doğum günü olarak kabul etmektedirler. Ebu Turab’ın Türkçesi “toprağın oğlu” demektir yani Aleviler nevruzda toprağın dirilişini, canlanmasını ve hayat bulmasını Hazreti Ali ile özdeşleştirirler.

Sayın milletvekilleri, nevruz, kardeşliğimizin pekişmesi için bir vesile olarak düşünülmelidir. Nevruzda Devrimci Kawa zalim krala karşı dövüşmüş ve zafer kazanmıştır. Diğer yanda Ergenekon vardır, demirden dağ delinip geçilmiştir. Kurtuluş vardır nevruzda ama maalesef nevruz resmî bir bayram değildir henüz. 21 martın nevruz resmî bayramı olarak kutlanması amacıyla bir yasa teklifi vermiştim. Bunun kabul edilmesi tüm toplum tarafından beklenmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; siz hiç tek notalı bir şarkı duydunuz mu? Çünkü yoktur. farklı farklı sesler ve notalar vardır, bunların bir araya gelmesiyle bir şarkı oluşur, o zaman daha güzel bir ses ortaya çıkmış olur. Tıpkı bunun gibi, toplumlarda önemli olan farklı sesler kabul edilmektedir. Onlara toplumun bir parçası gibi bakabilmek demokrasinin kültüründe vardır. İnsanlara mezhebi, cinsiyeti, etnik kökeninden dolayı farklı bakmak doğru değildir.

Değerli arkadaşlar, Nevruz Hakkâri’de Zozan’dır, Ağrı’da Dilan, Diyarbakır’da Lorke’dir, Ege’de efe, Karadeniz’de horondur ve Tunceli’de Bozatlı Hızır’dır Nevruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Başkanımızın dediği gibi 2011 Nevruz’unun Türkiye için yeni bir başlangıç, halkın iktidarına gidiş günü olmasını diliyorum. İstiyorum ki seçim barajı indirilsin ve gelecek nevruzlarda vereceğimiz oylar başkasının hesabına yazılmasın. İstiyorum ki kimse kimseye ırkından, dininden, inancından, kimliğinden dolayı üstünlük taslamasın ve yine istiyorum ki gelecek nevruzlarda sağ elin verdiğini sol el görmesin, hiçbir ama hiçbir kimse boynu bükük kalmasın, hiçbir çocuk yatağa aç girmesin. Yine istiyorum ki parası olan bedelli, parası olmayan bedelsiz askerliğini yapsın ve askerlik şubelerinin kayıtlarında kaçak, bakaya sütunları boş kalsın. Herkes hayatına bir düzen versin istiyorum ve yine istiyorum ki gelecek nevruzlarda Sayın Başbakan’a yan bakanın yolu Silivri’den geçmesin. Göz altına alınanlar zincirlerle birbirine bağlanmasın, kelepçelenmesin ve sabah kapımızı polis değil sütçü çalsın.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; büyük ozanımız Cahit Sıtkı Tarancı’nın sözleri bize Nevruz’da istediğimiz memleketi hatırlatmaktadır. Bakın ne diyor Ozan:

“Memleket isterim

Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;

Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

 

Memleket isterim

Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;

Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

 

Memleket isterim

Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;

Kış günü herkesin evi barkı olsun.

 

Memleket isterim

Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;

Olursa bir şikâyet ölümden olsun.”

Hepinizin Nevruz Bayramı’nı kutluyor, en derin saygılarımla yüce Meclisi tekrar selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köse.

Gündem dışı üçüncü söz, Kahramanmaraş ilinin sorunları hakkında söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’a aittir.

Sayın Paksoy, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Kahramanmaraş ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kahramanmaraş ilimizin sorunları hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu arada, Elâzığ Milletvekilimiz Hamza Yanılmaz’a Cenabıallah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Kıymetli arkadaşlar, Türkiye’nin gerçek gündeminin Türkiye Büyük Millet Meclisine taşınması yönünde bir yasama döneminde gösterdiğimiz gayretler sonuç vermedi. AKP Hükûmeti, Türkiye’nin gerçek gündemi yerine kendi suni gündemini maalesef millete dayatmaya devam ediyor. Biz, en azından “Balık bilmezse Halik bilir." düşüncesiyle tespitlerimizi yüce Meclis ve aziz milletimizle paylaşmayı bir görev addediyoruz.

Aslında, ben Kahramanmaraş’ın sorunlarından bahsedeceğim ama diğer illerimizin de benzer sorunları var. Mesela, bizim bir havaalanı sorunumuz var. İstimlak problemi vardı, Hükûmet sekiz buçuk yılda bu konuda hiçbir adım atmadı. Kahramanmaraş’a, sadece Ankara ve İstanbul’dan yetersiz ve düzensiz seferler yapılıyor. Bilhassa Ankara’dan yapılan seferlerin bir günü değişiyor, bir sefer sayısı azaltılıyor; hiçbir zaman düzenli seferler yapılmamıştır. Bütün gayretlerimize rağmen Hükûmetten bu konuda bir katkı göremedik.

Başka: Yolumuz yok. Sayın Başbakan rakamların esiri olmuş, yok cumhuriyet tarihinde şu kadar yol yapılmış, AKP İktidarı döneminde şu kadar yol yapılmış. Bir de cumhuriyet tarihî boyunca yapılan borçlarla kendi döneminizdeki borçları kıyaslayın da millet hakikati daha iyi öğrensin.

Yolumuz yok dedim. Kahramanmaraş 1 milyonu aşkın nüfusu olan bir il; sanayisi gelişmiş, tarım potansiyeli yüksek, enerji alanında hatırı sayılır bir payı var. Su kaynakları, orman kaynakları, zengin tarihî ve doğal güzellikleri keşfedilmeyi bekliyor. Ancak 9 ilçesinin kısmen 2’sini hariç tutarsak 7 ilçesiyle ulaşım noktasında ciddi sorunları var, çevre illerle bağlantı yollarında aynı şekilde ciddi sorunları var. Geçenlerde kamuoyuna da yansıdı, en büyük ilçemiz Elbistan’daki sivil toplum örgütleri bu ihmal yüzünden “Malatya’ya bağlanmak istiyoruz.” dediler.

Afşin-Elbistan Termik Santralinde yaşanan elim kazanın üstünü örttünüz mü, yoksa ne yapıyorsunuz, Kahramanmaraşlılar olarak bilmek istiyoruz. Böyle bir kaza başka bir ülkede olsaydı hükûmet düşerdi. “Afşin-Elbistan Termik Santraliyle ilgili master plan yapılsın.” dedik, “İskan ve kamulaştırmaya çözüm bulunsun” dedik, yöre insanına istihdamda pozitif ayrımcılık tanınması yönündeki taleplerimize ısrarla kulak tıkadınız.

Kahramanmaraş ilimiz doğal güzellikleri, tarihî geçmişiyle ülkemizin önde gelen illerinden biridir ama ilimize hiçbir turizm yatırımı yapılmamıştır.

Ben ve arkadaşlarım 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’ndaki nüfus şartının 750 binden 400 bine düşürülmesi için kanun teklifi verdik. Milletin hakkını millete seçim havucu olarak vermekten vazgeçin. Bakın, torba yasada bunu yaptınız, beklettiniz, beklettiniz, elmaları ve naneleri bir torbaya koyarak seçimlere üç ay kala millete sundunuz. Bu numaralardan vazgeçin, gelin yüce Meclis kapanmadan büyükşehir yasasını görüşelim, varsa seçmen nezdinde bir rantı, o da sizin olsun ancak Kahramanmaraş’ın, Denizli’nin, Şanlıurfa’nın, Malatya’nın, Van’ın da hakkını verin.

Kahramanmaraş eğitimde, sağlıkta Türkiye'nin 81 ili arasında 65’inci sırada bulunmaktadır. Öğrenciler 45-50 kişilik sınıflarda eğitim almakta ve çift tedrisat yapılmaktadır. Önce “Bölge eğitim ve araştırma hastanesi yapıyoruz.” dediniz, sonra eğitim ve araştırma hastanesi olma hakkımızı elimizden aldınız. Kahramanmaraş ölçeğinde kaç ilde eğitim ve araştırma hastanesi yok? Bunun cevabını hemşehrilerime vermek zorundasınız.

Çevre kirliliğinde Türkiye'nin ilk on ili arasındayız. Tarımsal sulama projeleri hayata geçirilmedi. Katı ve sıvı atık tesislerine başlanılmadı.

500 bin merkez nüfusu olan bir ile sadece üç yüz doksan altı TOKİ konutu yaptınız, bunu da diğer illerle kıyaslamamız lazım.

20 bin nüfuslu Ekinözü ilçemize sağlık ocağından bozma on yataklı hastane yaptınız. Böyle bir hastanenin dünyada hangi örneği var merak ediyorum. Çağlayancerit adliyesini iptal ettiniz. Maraş’a -sizin deyiminizle- bir adalet sarayı yaptınız, onun da otoparkını unuttunuz.

Sayın Başbakan, Kahramanmaraş’ta “Sizin bakanınız benim.” demişti. Türkçe, mecaza yatkın bir dil. Geçen sürede Sayın Başbakan, Kahramanmaraş’ın bakanı olamadı ama seyreden anlamında bakan oldu.

Bizim talebimiz, bölgenin sorunlarına nutuk atmak dışında, somut, uygulanabilir çözümler bulun diyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Paksoy.

Sayın Doğru, buyurun efendim.

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Nevruz Bayramı kutlamalarına ilişkin açıklaması

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Nevruz Bayramı ile ilgili söz aldım. 21 Mart Nevruz Bayramı, uyanış, diriliş ve yeniden doğuş günü olarak kabul edilip, yeni gün bayramı olarak Türk dünyasında kutlanır. Nevruz, Türk insanını birbirine kenetleyen, bağlayan, Ergenekon’dan demir dağlar eritilerek girilen atalarının ruhlarıyla yanan bir ateştir. Bu ateş, hiç sönmeden binlerce yıl yandı ve gelecekte de kıvılcımlarından binlerce gönlü tutuşturacak, ortak Türk milleti kültür ocağında binlerce ruhu ısıtacaktır.

Avrasya’nın, Türk dünyasının nevruz toyu kutlu olsun, nevruz gülleri geleceğe umutlar taşısın diyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Güvel...

2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Nevruz Bayramı kutlamalarına ilişkin açıklaması

HULUSİ GÜVEL (Adana) – Teşekkür ederim Başkanım.

Değerli arkadaşlar, nevruz, yalnızca doğanın uyanışını ve baharın başlangıcını değil, bu coğrafyadaki tüm halkların ortak dilini ve kültürünü temsil eder. Nevruz, Orta Doğu’dan Çin’e, Anadolu’dan Orta Asya’ya dek ne kadar farklı olursa olsunlar halkların ortak yanlarını anlatan büyük bir şenliğin adıdır. Bu bayram, elimizden alınmak istenen barışın bayramıdır. Nevruz, kardeşliğin, dayanışmanın, özgürlüğün bayramıdır; senin ya da benim değil, bizim bayramımızdır; her yıl yenilenen büyük bir insanlık umudunun bayramıdır.

Yaşamın, doğanın ve insanın yüceltildiği bu bayramda ülkemizin ve tüm insanlığın barış ve dostluk içinde bir yıl geçirmesini diliyor, tüm halkımızın nevruzunu yürekten kutluyorum.

Teşekkür ederim Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Kaplan…

3.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Nevruz Bayramı kutlamalarına ilişkin açıklaması

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

“Nevroz” Bayramı kutlamaları ülkemizde uzun yıllardır bütün baskılara rağmen kutlanmakta. Bu yıl da yüz otuz yerleşim biriminde, milyonlarca kişinin katılımıyla partimiz tarafından kutlanmıştır. “Zalim Dehak’a Karşı Demirci Kawa Destanı” dilin, kültürün, kimliğin, özgürlüğün, eşitliğin, adaletin, barışın bir simgesi hâline gelmiştir. Benim ilçemde de Müslümanlar, Yezidiler ve Hristiyanlar yaşar. İkişerden altı tane dinî bayram, bir de ortak kutlanan yedinci bayram olarak “Nevroz” Bayramı vardır. Bu yıl da Iğdır’da Azeriler, Türk Terekemeler ve farklı halklarla birlikte Kürtlerin, Türklerin Orta Doğu halklarıyla birlikte kutlaması coşkulu geçmiştir. Bunun bir resmî tatil gününe dönüştürülmesi için Meclisimiz tarafından yasalaştırılması gerektiğine inanıyoruz.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Sakık…

4.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Nevruz Bayramı kutlamalarına ilişkin açıklaması

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, ben de teşekkür ediyorum.

Dün ve birkaç gündür “nevroz”u alanlarda kutluyoruz. “Nevroz”u bir resmî alanda kutlayanlar vardı, bir de halkla birlikte kutlayanlar vardı. Ben halkın yanından gelen vekillerden biriyim. Yıllarca bu “nevroz”un yasaklanması, halkın inançlarına gem vurulması… Oysaki ne kadar haksızlık ettiğimizi bu “nevroz”da halk gösterdi. Eğer hiçbir şiddet olmadan, yasaklar olmadan, yüz binlerin, milyonların birlikte kardeşlik şarkılarını seslendirdiğini hep birlikte gördük. Diliyorum bu mesajı buradan siyasal iktidar almıştır. Sürekli Sayın Başbakan hep Libya’dan, Mısır’dan, halkın taleplerinden bahsediyor. Milyonlarca, alanlara dökülen, demokrasi ve özgürlük isteyen halkımızın taleplerini de diliyorum Sayın Başbakan ve iktidar bunu alır ve ona uygun adımlar atar.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Öğüt, buyurun efendim.

5.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars ve Ardahan’da çiftçilerin Ziraat Bankasından aldıkları kredilere ilişkin açıklaması

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ben de nevruzun barış ve kardeşlik içerisinde kutlanmasını diliyorum.

Sayın Başkanım, çiftçi borçlarıyla ilgili konuşacağım.

Yılbaşından önce Ziraat Bankasına yatırılan paraları şu anda Ziraat Bankası geri iade etmiyor. Yani çiftçilere “Siz paralarınızı yatırın, ikinci krediyi vereceğiz.” dediler. Üç aydan beri çiftçiler perişan bir durumda. Paralarını yatırdılar, ellerinde parası yok hayvanını besleyecek. Kış memleketi Kars, Ardahan, o bölge özellikle çok mağdur oldu. Bu anlamda Hükûmete ben rica ediyorum. Ziraat Bankası kredileri ve plasmanları bir an evvel açılsın ve çiftçilere kredileri verilsin.

Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Özkan, son olarak, buyurun efendim.

6.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, taksi şoförlerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Dün akşam taksi duraklarına uğradım Sayın Başkanım. Taksi duraklarındaki çalışan şoför esnaflarımızın sorunları var. Bunu Mecliste dile getirmemizi istediler.

Taksi şoförlerimiz, esnafların yanında çalışmaktadır ve sigortasız çalışmaktadırlar, kayıt dışı çalışmaktadırlar. Bu taksi şoförleri yarım ay çalıştıklarında, biz burada kanun yaptık “Bir aya tamamlanır, sigortaları ödenir.” şeklinde. Bu Kanun da şu anda uygulamaya sokulmamıştır. Bu Kanun’un uygulamaya sokulması yönünde taksi şoförü esnaflarının talepleri vardır. Bunları paylaştım.

İlgililerimizi bu konuda duyarlı olmaya davet ediyor, söz verdiğiniz için sizlere teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özkan.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ve 26 milletvekilinin, şeker hastalarının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1082)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Son yıllarda büyük artış gösteren hastalıklardan biriside şeker hastalığıdır. Hızla artan bu hastalığa yakalanan vatandaşlarımızın hastalığının tanısı ve teşhisinde önemli sorunlarla karşılaştıkları görülmektedir. Ülkemizde yaşanan şeker hastalarının sorunlarının araştırılarak aksaklıkların giderilmesi ve bu konuda yasal düzenlemelerin ele alınabilmesi için TBMM içtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri ve Anayasanın 98. maddesi gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Tekin Bingöl                              (Ankara)

2) Ensar Öğüt                                 (Ardahan)

3) Tayfur Süner                              (Antalya)

4) Sacid Yıldız                                (İstanbul)

5) Durdu Özbolat                           (Kahramanmaraş)

6. Halil Ünlütepe                            (Afyonkarahisar)

7. Mevlüt Coşkuner                       (Isparta)

8. Fevzi Topuz                              (Muğla)

9. Ramazan Kerim Özkan              (Burdur)

10. Rahmi Güner                            (Ordu)

11. Mehmet Ali Özpolat               (İstanbul)

12. Ali Rıza Ertemür                      (Denizli)

13. Atila Emek                               (Antalya)

14. Gürol Ergin                               (Muğla)

15. Malik Ecder Özdemir               (Sivas)

16. Osman Kaptan                         (Antalya)

17. Derviş Günday                         (Çorum)

18. Ahmet Haluk Koç                    (Samsun)

19. Rasim Çakır                              (Edirne)

20. Ahmet Küçük                           (Çanakkale)

21. Hüseyin Pazarcı                       (Balıkesir)

22. Harun Öztürk                           (İzmir)

23. Algan Hacaloğlu                       (İstanbul)

24. Yaşar Ağyüz                            (Gaziantep)

25. Abdurrezzak Erten                   (İzmir)

26. Ali Topuz                                (İstanbul)

27. Şevket Köse                             (Adıyaman)

Gerekçe:

Ülkemizde yaklaşık 10 milyon civarında Diyabet hastası vardır. Bu sayı 2030 yılında ulaşılması düşünülen sayı olmasına rağmen, Diyabet hastalarındaki artış nedeniyle 2011 yılında bu sayıya ulaşılmıştır. Ülkemizde 40 yaşın üstündeki her 5 kişiden 1 kişi 50 yaşın üstündeki her 4 kişiden 1 kişinin Diyabetli olması Diyabetli sayısının ne düzeyde olduğunu açıkça göstermektedir.

Yaşam boyu süren ve kesin tedavisi olmayan Diyabet hastalığı kontrol altına alınmadığı ve uyarılar dikkate alınmadığında hemen her organı etkilemekte ve ciddi hasarlara yol açmaktadır. Bugün için her 2 hemodiyaliz hastasından birisi diyabetlidir. 20 yaş üstü körlüğün birinci nedeni Diyabet olduğu gibi kalp damar hastalıklarının en önemli nedenlerinden birisini de Diyabet oluşturmaktadır.

10 yıl önce 5 milyon civarında Diyabetli varken bu sayının bugün 10 milyona ulaşması hastalığın hızlı bir artış gösterdiğini ortaya koymaktadır. Diyabet hastaları tanı ve tedavilerinde ciddi sorunlar yaşarken SGK'nın yayınladığı 2011/5 sayılı genelge ile kurum kapsamındaki kişilerin kullanmakta oldukları kan şekeri ölçüm çubuklarının bedellerinin ödenmesi, tıbbi malzeme bedellerinin ödenmesi maddesine uyarlanmış bu uygulama da, şeker hastalarının yeni bir sorun yaşamasına yol açmıştır.

Sosyal Güvenlik Kurumu aleyhine kan şekeri ölçüm çubukları ile ilgili açılan dava neticesinde Danıştay onuncu dairesinin 05.11.2010 tarihli kararı ile, Sosyal Güvenlik Kurumu sağlık uygulama tebliğine göre her bir kan şekeri ölçüm çubuğu için 0,55 TL ödeme yapılacağına ilişkin sınırlamanın yürütmenin durdurulmasına karar vermiş, SGK'da bunu gerekçe göstererek şeker hastalarını mağdur eden şeker ölçüm test çubuğunun hastalar tarafından satın alınması uygulamasını başlatmıştır. Günde 3, 4 hatta 5 kez şeker düzeyini ölçmek zorunda olan hastaların bu test çubuklarını alamamaları, hastalar için çok ciddi sorunlar doğuracağı açıkken SGK'nın bu uygulamayı başlatması milyonlarca şeker hastasını mağdur etmiştir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile SGK Genel Müdürü tarafından kabul edilerek bu sorunun düzeltileceği ifade edilmiş olmasına rağmen, bugüne kadar sorunun çözümü için hükümet, birkaç maddelik bir genelge yayınlayarak hastaların mağduriyetini gidermemiştir.

Bu sıkıntılarla birlikte şeker hastalarının artışının ve şeker hastalarının yaşadıkları sorunların araştırılması, ilgili meslek odaları ve konunun muhatabı sivil toplum kuruluşlarının görüşlerine de başvurulması gerekmektedir.

Yukarıda özetlenen sebeplerle, ülkemizde şeker hastalarının sorunlarının araştırılarak aksaklıkların giderilmesi ve bu konuda yasal düzenlemelerin ele alınabilmesi için bir araştırmanın açılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

2.- Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 20 milletvekilinin, Niğde Çiftlik ilçesinin ekonomik ve sosyal sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1083)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gerekçesini ekte sunduğumuz, Niğde İlimize bağlı Çiftlik İlçesi, Niğde İli'nin kuzeybatısında yer almakta ve Aksaray ile Nevşehir İllerimize sınırları bulunmaktadır. Yüzey şekilleri genel manada çevresine göre yüksek olup, etrafı Orta Toroslar'ın devamı olan Melendiz Dağları ile çevrili küçük bir ova görünümündedir. İlçenin ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Son yıllarda kamu yatırımlarından ve AKP hükümetleri tarafından uygulanan tarım ve hayvancılığı teşvik imkânlarından yeterince faydalandırılmamış ve geri kalmıştır. Bugün ilçenin genç nüfusu, sürekli çevre illere ve büyük şehirlere göç etmektedir. Bu ilçemizdeki tarım, hayvancılık ve turizm sektörünün canlandırılıp sorunlarının çözülmesi amacıyla, "Niğde İlimizin Çiftlik İlçesinin Ekonomik ve Sosyal Sorunlarının Araştırılması", gereken tedbirlerin ve bunlara ilişkin yapılacak düzenlemelerin ele alınabilmesi için, Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince, Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Mümin İnan                               (Niğde)

2) Ertuğrul Kumcuoğlu                   (Aydın)

3) Mehmet Şandır                          (Mersin)

4) Kadir Ural                                  (Mersin)

5) Oktay Vural                               (İzmir)

6) Kürşat Atılgan                           (Adana)

7) Reşat Doğru                               (Tokat)

8) Hüseyin Yıldız                           (Antalya)

9) Faruk Bal                                   (Konya)

10) Ahmet Bukan                           (Çankırı)

11) Osman Ertuğrul                        (Aksaray)

12) Sabahattin Çakmakoğlu            (Kayseri)

13) Erkan Akçay                            (Manisa)

14) Süleyman Lâtif Yunusoğlu       (Trabzon)

15) Zeki Ertugay                            (Erzurum)

16) Mithat Melen                          (İstanbul)

17) İzzettin Yılmaz                        (Hatay)

18) Hasan Çalış                              (Karaman)

19) Rıdvan Yalçın                           (Ordu)

20) Mehmet Akif Paksoy              (Kahramanmaraş)

21) Mustafa Kalaycı                      (Konya)

Gerekçe:

Niğde İlimize bağlı, Orta Toroslar'ın devamı olan Melendiz Dağları ile çevrili küçük bir ovada kurulan ilçemiz, kendisine bağlı Azatlı, Bozköy, Divarlı ve Kitreli Beldeleri ile bağlı köylerinde 30 binin üzerinde bir nüfusu barındırmaktadır. Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalı olan ilçemizde, kullanılabilecek tarım arazilerinin az oluşu ve son yıllarda uygulanan tarım ve hayvancılıktaki yanlış politikalar sonucu çok mağdur olmuştur. Geçmişte Niğde, hatta İç Anadolu bölgesinin en önemli küçük ve büyükbaş hayvancılık merkezlerinden biri olan bu bölgemiz, son yıllarda uygulanan yanlış politikalar sonucu elindeki canlı hayvan miktarının %90'ını kaybetmiştir. İlçede işsizliğin çok yüksek oranlara ulaşması, iş bulmak amacıyla genç nüfusun büyük şehirlere ve çevre illere göç etmesine sebep olmaktadır.

Geçtiğimiz yıllarda uygulanan yanlış politikalar sonucu, başta süt tozu ithalatının artmasına bağlı olarak süt fiyatları düşmüş, sütten para kazanamayan üreticilerimiz, ülkemizin birçok yerinde olduğu gibi, bu bölgede de damızlık hayvanlarını kesime vermek zorunda kalmış ve hayvancılık ilçemizde bitme noktasına gelmiştir. Yaptığımız ziyaretlerde yöre halkımız, hükümetin bazı bölgelere verdiği imtiyazlı teşviklerin kendilerine de sağlanmasını beklediklerini ifade etmektedirler.

Niğde'ye yaklaşık 75 km olan bölgede Turizm açısından, Bizans Dönemi kaya yerleşimleri önemlidir. Ayrıca ilçeye çok yakın olan Narlıgöl ve Nar Vadisi görülmeye değer, tanıtımı yapılması gereken gizli hazinelerden bir tanesidir. Narlıgöl ve çevresi içerdiği kaplıca özelliği ile bugün ülkemizin kaplıca turizmi açısından en önemli potansiyeline sahiptir. 10 km uzunluğundaki Nar Vadisi içindeki Peri Bacaları, çevrede görülmeyen meşe türü ağaçları, eski yerleşim yerleri ve vadinin başlangıcındaki küçük gölü ile önem taşır. Çok az bir devlet desteğiyle, Nar vadisinin Çiftlik ilçesindeki Bozköy yakınından başlamak üzere, yürüyüş parkuru olarak değerlendirilerek doğa turizmine kazandırılabileceği ifade edilmektedir. Yine bölgede bulunan Ketençimen Yaylası mesire alanı olarak, doğa ve yayla turizmine kazandırılması gereken çok önemli bir bölgedir.

20.05.1990 tarihinde ilçe olmasına rağmen, gerek kamu yatırımları gerekse AKP hükümetleri tarafından uygulanan tarım, hayvancılık ve turizmi teşvik imkânlarından yeterince faydalandırılmamış ve geri kalmıştır. Bu bölgemizde turizm, tarım ve hayvancılık teşvik edilmeli ve toplum üretime yönlendirilmelidir.

Yukarıda açıklanan sorunların çözümü ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi için "Niğde İlimizin Çiftlik İlçesinin Ekonomik ve Sosyal Sorunlarının Araştırılması" amacıyla bir Meclis Araştırması açılması gerekmektedir.

3.- Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 20 milletvekilinin, Niğde Çamardı ilçesinin ekonomik ve sosyal sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1084)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gerekçesini ekte sunduğumuz, Niğde İlimize bağlı Çamardı ilçesi, bağları, bahçeleri, ekili alanları, Aladağlar ve Demirkazık zirvesi ile bir güzellik abidesidir. Adana gelişi de, Niğde gidişi de, doğanın zenginlikleri ile doludur. Ancak yolun çok dar olması nedeniyle, özellikle kış mevsiminde bu yoldan yeterince faydalanılamamaktadır. İlçenin ekonomisi tarım, hayvancılık, meyvecilik ve kısmen turizme dayalıdır. Son yıllarda kamu yatırımlarından mahrum bırakılmış ve AKP hükümetleri tarafından uygulanan tarım ve hayvancılığı teşvik imkânlarından yeterince faydalandırılmamış ve İlçemiz geri kalmıştır. İlçenin nüfusunun son on yıldır azalması, genç nüfusun sürekli çevre illere ve büyük şehirlere göç ettiğinin en büyük göstergesidir. Bu ilçemizdeki tarım, hayvancılık ve turizm sektörünün canlandırılıp sorunlarının çözülmesi amacıyla, "Niğde İlimizin Çamardı İlçesinin Ekonomik ve Sosyal Sorunlarının Araştırılması", gereken tedbirlerin ve bunlara ilişkin yapılacak düzenlemelerin ele alınabilmesi için, Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince, Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Mümin İnan                               (Niğde)

2) Ertuğrul Kumcuoğlu                   (Aydın)

3) Mehmet Şandır                          (Mersin)

4) Rıdvan Yalçın                             (Ordu)

5) Kadir Ural                                  (Mersin)

6) Kürşat Atılgan                           (Adana)

7) Osman Ertuğrul                          (Aksaray)

8) Oktay Vural                               (İzmir)

9) Faruk Bal                                   (Konya)

10) Ahmet Bukan                           (Çankırı)

11) Hüseyin Yıldız                         (Antalya)

12) Sabahattin Çakmakoğlu            (Kayseri)

13) Erkan Akçay                            (Manisa)

14) Reşat Doğru                             (Tokat)

15) Süleyman Lâtif Yunusoğlu       (Trabzon)

16) İzzettin Yılmaz                        (Hatay)

17) Mithat Melen                          (İstanbul)

18) Hasan Çalış                              (Karaman)

19) Mehmet Akif Paksoy              (Kahramanmaraş)

20) Zeki Ertugay                            (Erzurum)

21) Mustafa Kalaycı                      (Konya)

Gerekçe:

Akdeniz Bölgesi sınırları içerisinde kalan ve Niğde İlimize bağlı olan Çamardı ilçesinde, Konya vilayeti salnamesindeki 1868-1869 kayıtlarına göre, o dönemde bucak olmasına rağmen, 42 mahalle ve köyünde, 11 bin 616 kişinin yaşadığının kayıtlı olduğu bilinmektedir. 1990 sayımında, toplam nüfus 21 bin 432, merkezi nüfusu 5 bin 179 olan bu bölgede 2009 sayımı sonuçlarına göre toplam nüfusu 16 bine merkez nüfusunun ise 3.500'e düşmesi çok manidardır. Bölge işsizlikten ve çaresizlikten dolayı, son yıllarda yine göç vermeye başlamış ve nüfusu her geçen gün azalmaktadır. İlçenin ekonomisi tarım, hayvancılık, meyvecilik ve kısmen de turizme dayalıdır.

Bölgemiz, son yıllarda kamu yatırımlarından mahrum bırakılmış ve AKP hükümetleri tarafından Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve Doğu Anadolu Bölgesinde uygulanan tarım ve hayvancılığı teşvik imkânlarından faydalandırılmayarak geri kalmıştır. İlçenin nüfusunun azalması genç nüfusun, sürekli çevre illere ve büyük şehirlere göç ettiğinin en büyük göstergesidir.

Turizm açısından, Niğde'ye 65 km mesafedeki İlçemiz sınırlarında bulunan ve aynı zamanda Milli Park olan Aladağlar ve Bolkarlar, dağcılık ve trekking merkezi olmuştur. Tanıtım ve tesisler için devlet tarafından yeterli destek verilirse, Çamardı İlçesi, Türkiye'nin en önemli dağcılık ve trekking merkezi olmaya da adaydır. Aladağlar Demirkazık Zirvesi ayrıca doğal bir dağcılık okulu konumundadır.

Alpin bitki kuşağı içinde yer alan Aladağlar, sahip olduğu doğal güzellikleri ve kendine özgü bölgesel dağ bitkisi ve çiçekleriyle de zengin ve ilginçtir. Çeşitli dağ çiçekleri içinde en önemlisi Kardelen'dir. Soğan köklü bitki, soğanı ile birlikte sökülüp başka ülkelere yasal olmayan yollardan kaçırıldığı için tükenme tehlikesi ile karşı karşıya olduğu ifade edilmektedir. Yılın büyük bir bölümü karla kaplı zirveleriyle, bir düzine kadar küçük dağ gölleriyle bir doğa harikası olan Aladağların, dağcılık ve kış turizmi açısından hak ettiği değer ve öneme kavuşması, ancak devlet destekli tanıtım faaliyetinin gerçekleştirilmesi ve gerekli tesis yatırımlarının yapılmasıyla mümkündür.

İlçeyi Adana ilimize en kısa yoldan bağlayan Çamardı-Pozantı yolu bir an önce genişletilmelidir. Yolun çok dar olması nedeniyle özellikle kış mevsiminde bu yoldan yeterince faydalanılamamaktadır.

Çamardı İlçemiz, Altmış yıldan fazla bir süreden beri ilçe olmasına rağmen, gerek kamu yatırımları gerekse AKP hükümetleri tarafından uygulanan tarım, hayvancılık ve turizmi teşvik imkânlarından yeterince faydalandırılmamış ve geri kalmıştır. Bu bölgemizde turizm, tarım ve hayvancılık teşvik edilmeli ve toplum üretime yönlendirilmelidir.

Yukarıda açıklanan sorunların çözümü ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi için "Niğde İlimizin Çamardı İlçesinin Ekonomik ve Sosyal Sorunlarının Araştırılması" amacıyla bir Meclis Araştırması açılması gerekmektedir.

4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 23 milletvekilinin, iptal edilen kamu personeli seçme sınavı nedeniyle mağdur olanların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1085)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İptal edilen 2010 yılı Kamu Personeli Seçme Sınavı sonrasında, mağdur olan adayların durumunun araştırılarak, bu mağduriyetin giderilmesi amacıyla Anayasanın 98. İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması hususunu arz ederiz.

1) Reşat Doğru                               (Tokat)

2) Kamil Erdal Sipahi                     (İzmir)

3) Muharrem Varlı                         (Adana)

4) Beytullah Asil                            (Eskişehir)

5) Kadir Ural                                  (Mersin)

6) Oktay Vural                               (İzmir)

7) Mehmet Akif Paksoy                (Kahramanmaraş)

8) Hasan Çalış                                (Karaman)

9) Cemaleddin Uslu                        (Edirne)

10 Osman Durmuş                         (Kırıkkale)

11) Sabahattin Çakmakoğlu            (Kayseri)

12) Hamza Hamit Homriş              (Bursa)

13) Rıdvan Yalçın                           (Ordu)

14) Mehmet Zekai Özcan              (Ankara)

15) Süleyman Nevzat Korkmaz     (Isparta)

16) Mustafa Kalaycı                      (Konya)

17) Erkan Akçay                            (Manisa)

18) Emin Haluk Ayhan                  (Denizli)

19) Kemalettin Nalcı                      (Tekirdağ)

20) Ahmet Orhan                           (Manisa)

21) Yılmaz Tankut                         (Adana)

22) Osman Ertuğrul                        (Aksaray)

23) Mithat Melen                          (İstanbul)

24) Akif Akkuş                              (Mersin)

Gerekçe:

Bilindiği üzere 10 Temmuz 2010 tarihinde Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavı, Eğitim Bilimleri sınavı kopya iddiaları nedeniyle iptal edilmiştir.

Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığınca yapılan iptal açıklaması sonrasında yapılması gereken öğretmen atamaları durdurulmuştur.

2010 da yapılan KPSS rezaletinde atanabilecek pozisyonda puanı alıp, (bilgi hırsızlarının sebep olduğu) iptalden sonra bu hakkı kaybeden, yani bundan dolayı bunalıma giren, psikolojisi bozulan bu gençlerin sıkıntıları çok büyüktür. Dürüst ve namuslu öğretmenlerin, atanabilecekleri kadar almış oldukları puanları da, kazanılmış hakları da geçersiz sayıldı. Şu anda telafisi de mümkün değil.

Binde bir puanın bile ne kadar etkili olduğu bu sınav sisteminde, iptalden sonra yenilenen Eğitim Bilimleri sınavında netlerini artırdığı hâlde standart sapma ve aritmetik ortalamalardan dolayı puanları düşenler atanamamış oldular.

Kopya çekmediği hâlde yüksek puanı silinerek kendisini, yakınlarını kurtaracak olan ataması durdurulan onca aday ortaya çıkan bu sıkıntılı durum nedeniyle iptal sınavına kendilerini verememiş ve daha düşük puanlar almışlardır.

Kopya çeken adaylar kanunun verdiği boşluktan yararlanarak tekrardan yapılan sınavlara girmeye hak kazanırken, kopya çekmeden yüksek puan alanlar adeta kopyacılar gibi bir uygulamaya tabi tutulmuşlardır.

Konunun bir kez de Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından araştırılması, bu durumda bulunan öğretmen adaylarımızın mağduriyetinin giderilmesine ışık tutacaktır.

Araştırma Önergemiz bu amaçla hazırlanmıştır.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- (10/175) esas numaralı, Mersin’de kurulması planlanan nükleer enerji santrallerinin çevreye ve turizme olumsuz etkileri hakkındaki Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmesinin, Genel Kurulun, 22/03/2011 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu; 22.03.2011 Salı günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                        M. Akif Hamzaçebi

                                                                                                       Trabzon Milletvekili

                                                                                                         Grup Başkanvekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan (Mersin’de Kurulması Planlanan Nükleer Enerji Santrallerinin Çevreye ve Turizme Olumsuz Etkileri hk.) 10/175 esas numaralı Meclis Araştırma Önergesinin görüşmesinin, Genel Kurul’un, 22.03.2011 Salı günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde İsa Gök, Mersin Milletvekili.

Sayın Gök, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

İSA GÖK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Arkadaşlar, aslında Meclis asla fonksiyonlarını yerine getiremiyor, Meclis asli görevini yerine getiremiyor. Meclisin denetim yolları var, bu yollar; soru, genel görüşme, Meclis araştırması, gensoru, Meclis soruşturması, Yüce Divana sevk. Şu anda görüşülen Meclis araştırmasını benim Meclise veriş tarihim 24 Nisan 2008, Meclis Başkanlığına sevk tarihi. 96’ncı Birleşimde okunuyor 29 Nisan 2008’de. Üç yıl önce verdik. Bir denetim yolu, Meclis bomboş.

AKP sıralarında arkadaşlar arkada ne konuştuklarını bilmem ama konu harici olduğu kesin, kahkahalarla konuşuyorlar ve Meclis çalışıyor. Gazi Meclis görevini ifa ediyor, dostlar başına!

Biz, bu Meclis araştırmasıyla arkadaşlar, Mersin ilinin Gülnar ilçesinin Ovacık beldesi -ki, benim ilçem- burada bir nükleer santral kurulması konusu üç yıl önce konuşulmaya başlanmıştı. O tarihte, bölge milletvekillerimizle beraber bölgeyi gezdik, CHP’li diğer vekil arkadaşlarımızla gezdik, konu incelenmişti ve bir Meclis araştırması sunduk Meclis Başkanlığına. Bu üç yıl içerisinde arkadaşlar, gelinen nokta hakikaten hicap duyulacak bir nokta. Biz dedik ki: nükleer santral, atık tasfiyesi ve kaza tehlikesi açısından dünyanın başına beladır ama özellikle Mersin için ayrı bir özelliği var. O da şu: Mersin, Türkiye’de en uzun sahil şeridine sahip bir il, 330 kilometrelik sahil şeridi var Mersin’in. Bizzat Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Doğu Akdeniz’i ikinci turizm hamlesi için gelişme bölgesi olarak lanse etti ve bu ilan edildi. 2008 yılı "Saint Paul Yılı" ilan edilmişti ve hatta Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, 2008’de turizm yılının Mersin’den açılışını yaptı, Mersin’den başlattı ama başlatırken de nükleer santral konuşulmaya başlandı.

Mersinliler bilir ki işsizlik büyük beladır. Buradan kurtuluş iki sektördedir: Turizm ve tarım. Bizim, turizmde dayandığımız şey, “Kaledran” dediğimiz Anamur’dan Tarsus’a kadar, yani Mersin’in tüm kıyı şeridinde, Anamuryum ören yerinden Seyhan Kazanlı’ya kadar, Tarsus’taki Yedi Uyurlardan Hazreti Danyal Mezarı’na kadar, Saint Paul Kuyusu’na kadar -Ayaş, Anamuryum, Boğsak, Taşucu- her şeyiyle Mersin Türkiye'nin en güzel doğa güzelliğine, ormanlarına ve kültürel zenginliğine sahip bir yer. Tarih var, doğa var. O yüzden de Mersin’de çalışan herkes Mersin’de turizmi önceliğe almıştı. Biz turizmi çok istedik çünkü turizm, biliyorsunuz, işsizlik çözümünde umuttur. Zira, istihdam oranı yüzde 40’a varan tek sektördür turizm. Aydıncık bölgesi, Anamur Bozyazı bölgesi, Taşucu bölgesi, Boğsak bölgesi, Ayaş Kumkuyu, Seyhan Kazanlı Projesi, bunlar Mersin’in geleceği idi.

Tarım, organik tarım… Mersin için tarım her şeydi.

Pekâlâ, bunlar varken AKP ne yaptı, ne yaptı? Bu boş sıralarda olduğu farz edilen AKP, Mersin Akkuyu’da nükleer santral kurulması anlaşması yaptı Rusya’yla, Mersin’in tüm feryadına rağmen, Mersin’in milletvekillerine rağmen -AKP’li milletvekilleri de, yarım ağız da olsa, halktan korktukları için “evet” demek zorunda kalmışlardı bu kampanyaya. Ama gelinen nokta, Japonya depremi, Japonya’da yaşanan o tabii afet insanları yeniden nükleer santrali düşünmeye itti. Düşünmeye itti de düşünecek olan şahısta önce beyin olacak, beyin olacak ki düşünecek!

Almanya, nükleer santralini askıya aldı. Bütün dünya nükleer santraller konusunu yeniden gündemine taşıdı, geciktirmeye aldı, güvenlik konularını işliyor. Türkiye’de bizim kıyas konumuz tüp gaz, LPG. Biz bununla kıyaslayabiliyoruz ve “Mersin’de asla durmak yok, yola devam.” buyurdu padişah hazretleri! Evet, durmak yok, yola devam, Akkuyu’ya, o güzelim beldeye nükleer santral yapılacak! Yapılacak da arkadaşlar, orada Ecemiş fay hattının canlı olduğu ve nükleer santralin yanı başında olduğu ortaya çıktı şimdi.

Bakın, ben Mersinliyim. Benim yedi ecdadım orada yaşadı, bizim mezarlarımız orada. Şimdi, siz, bizim ecdadımızın toprağında, deprem olacak olan yerde nükleer santral yapacağız diye ayak diriyorsunuz -hendek atlatmak daha kolay deveye, daha kolay- ayak diriyorsunuz. Otuz sekiz yıl önce alınan bir ruhsat var, bir rapor var. Bu rapora istinaden “İlla da illa Mersin’de nükleer santral yapacağız.” diyorsunuz. Ee pes, pes!

Benim Mersin’deki işsiz kardeşlerimin umudu ve hatta Ticaret Sanayi Odasının umudu Seyhan-Kazanlı arasındaki turizm çalışmalarıydı. Dünya tahsis yaptı AKP, Hükûmet yaptı bu tahsisleri. Herkes orada inşaata başlarken siz Akkuyu’ya nükleer santrali koydunuz.

Tabii AKP’nin mantığını anlamak, özellikle Recep Tayyip Erdoğan hazretlerini anlamak mümkün değil. Neden? Bir taraftan “Akkuyu’ya nükleer santral yapacağım.” diye diretiyor, mıh gibi çakıyor kendini oraya, bir de Mersin’e balık çiftliklerini getiriyor, Muğla’nın kovduğu balık çiftliklerini. Öte taraftan da Mersin’de turizm sezonunu başlatıyor. Ya bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Bu nasıl bir mantık? Bunu anlamak mümkün değil. Ha, bunu inada bindirdi, yapıyor. Neden? Dedi ya İzmir’e “Gâvur İzmir”, Mersin’e de düşman ya; bir şekilde benim Mersin halkıma ihanet edecekler, düşmanlık belleyecekler.

Kalktılar, arkadaşlar, nükleer santral yapılmasını işini -bizim Meclis araştırması önergemiz üç yıldır beklerken- bir kanunla geçirdiler Meclisten ve bu Meclisin sol cenahı sağ ellerini kaldırarak kanunu geçirdi, bir de alkışladılar. Neyi alkışlıyorlarsa? Alkışladılar. 15 Temmuz 2010 tarihinde 6007 sayılı Kanun’la…Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Rusya Federasyonu Hükûmeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti’nde Akkuyu Sahasında -ecdat topraklarımızda yani- Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve İşletimine Dair İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun. Buyurun buradan yiyin. Bir kanun çıkarttınız. Bakın, kanun çıkartmakta da bir ahlaki tarz vardır, bir etik duruş vardır. Uluslararası bir anlaşma yapıyorsunuz ama bunun özünde ticaret var, duygusallık var, 20 milyar dolar. Bugün Genel Başkanımız bahsettiler, 15 sentten elektrik alma garantisi veriyorsunuz, bir anda anlaşmanın değeri 75 milyar dolara çıkıyor. 75 milyar dolarlık duygusal anlaşmayı bir ihaleye çıkartmıyorsunuz, denetime açmıyorsunuz. Ne yapıyorsunuz? Anayasa’ya sığınıyorsunuz. Ar damarı bir kere kalkmasın, çatlamasın, nereye varacağı belli olmaz. Niye? Çünkü Anayasa’da bir hüküm var. Anayasa 90 diyor ki: “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası anlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.” İhale olsa denetlenecek. Zaten Kamu İhale Kanunu’nu mahvettiniz, 20 kere deldiniz ama belki bir de Anayasa Mahkemesine denetimine gider CHP diye bunu uluslararası anlaşma olarak yapıyorsunuz, parasal bir şeyi, denetlenmesin diye. Cumhuriyet Halk Partisi doğal olarak bunun davasını açtı 16 Eylül 2010 tarihinde. Pekâlâ, Anayasa Mahkemesi ne yaptı? Diyoruz ki: Bu uluslararası anlaşma -kanun kısmı- Anayasa’ya aykırılık taşıyor ki, Anayasa Mahkemesinin kararı var. Ey Anayasa Mahkemesi, benim Mersin insanımın, benim Anadolu insanımın bu mağduriyetini gider, bu Kanun’u denetle. Ne yaptı Haşim Kılıç? Hâlâ Kanun’u eline almadı. Recep Tayyip Erdoğan kazmayı aldı, kazma vurmaya koşturuyor, benim Anayasa Mahkemem hâlâ bu konuyu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gök.

İSA GÖK (Devamla) – Sayın Başkanım, selamlamak için bir dakika rica edeyim.

BAŞKAN – Hayır, selamlamayı genel itibarıyla yapın yani genel itibarıyla mikrofonu açmıyoruz.

İSA GÖK (Devamla) – Artı süre vermiyor musunuz?

BAŞKAN – Hayır, artı süre vermiyoruz. Teşekkür ederim.

İSA GÖK (Devamla) – O zaman bağırarak konuşayım.

Recep Tayyip Erdoğan kazmayı aldı Akkuyu’ya doğru koşuyor, yanında da Rus sermayesi ama arkadaşlar, hâlâ Anayasa Mahkemesi bu Kanun’u incelemiyor.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

İSA GÖK (Devamla) – Bitireceğim Sayın Başkan.

Japonya’daki nükleer santral sızıntısından dolayı insanlar, tüm dünya tehlike altında ama benim insanlarım tehlike altında değil. Niye? Recep Tayyip Erdoğan garanti veriyor ya, Medvedev’le görüşmüş ya, “Bir şey olmayacak.” diyor ya! Önce utanmak lazım, kendi insanına karşı sorumlu olmak lazım.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, grup önerisinin aleyhinde Siirt Milletvekili Afif Demirkıran.

Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisinin Akkuyu’da yapılacak olan nükleer santral aleyhine vermiş olduğu araştırma önergesinin aleyhinde söz almış bulunuyorum.

İSA GÖK (Mersin) – Bir Mersin vekili konuşsaydı!

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Efendim?

İSA GÖK (Mersin) – Mersin vekili arkadaşlarımız var. Yani Mersin’le alakalı bir konu. Keşke Mersin vekilleri konuşsa, Mersin vekilleri “hayır” deseydi!

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Ha biz de konuşuyoruz, onlar da konuşuyorlar.

BAŞKAN – Sayın Demirkıran, Genel Kurula hitap ediniz.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, bir şeyin hakkını vermemiz lazım. Dünyada nükleer enerji kullanılıyor mu kullanılmıyor mu? Türkiye'nin enerjiye ihtiyacı var mı yok mu? Türkiye enerjide ne kadar dışa bağımlıdır? Ne kadar çok fiyatı düşürmemiz gerekir ki, sanayimiz, ürettiğimiz mallar yurt dışında rekabet edebilsin? Bütün bunları ortaya koymadan, gerçekleri görmeden, bu kürsüden çıkıp, efendim hidroliğin aleyhinde konuşmak, nükleerin aleyhinde konuşmak, rüzgârın aleyhinde konuşmak, kömürün aleyhinde konuşmak, güneşin aleyhinde konuşmak, medeniyetin aleyhinde konuşmak, ilerlemenin aleyhinde konuşmak maalesef bir âdet hâline gelmiş.

İSA GÖK (Mersin) – Almanya medeniyete karşı değil mi! Almanya niye bu santrali askıya aldı?

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Sanki muhalefette iseniz her şeyin aleyhinde konuşmak gerekiyor diye…

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Ölümün aleyhinde konuşuyoruz ölümün, ölümün! Kitlesel ölümlerin aleyhinde konuşuyoruz.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Dolayısıyla, şimdi müsaade ederseniz, Akkuyu’da kurulmakta olan nükleer santralle ilgili olarak önce ben bunun tarihçesini arkadaşlarımla bir paylaşayım. AK PARTİ Hükûmetiyle beraber mi başladı, tarihçesi nereye kadar gidiyor? Bu tarihî kronolojiyi verdikten sonra zamanımız elverirse Türkiye'nin enerji ihtiyacını, kaynaklarımızı, dünyanın gittiği istikameti, Türkiye'nin gittiği istikameti, gitmesi gereken istikameti hep beraber burada paylaşalım.

Şimdi, değerli arkadaşlar, Türkiye’de ilk nükleer santral kurma girişimi 1967’de. Bugün ne? 2011. 1967’de 400 megavatlık bir santral kurulması öngörülmüş. Ancak, haklısınız, o zaman yer tespiti, yer lisansı olmadığı için, daha sonra Türkiye Elektrik Kurumu da kurulduğu için, bunun önce yer tespiti, yer lisansı hazırlansın, ondan sonra Türkiye Elektrik Kurumu bunun ihalesini yapsın diye 1970 yılında bundan vazgeçilmiş.

Peki, daha sonra ne olmuş? Araştırmalar devam etmiş 72-74 yıllarında. En az deprem tehlikesi olan Mersin ili Gülnar ilçesi Akkuyu mevkisi, nakliye, soğutma suyu ihtiyacı ve elektrik tüketim merkezlerine yakınlık gibi birçok önemli koşullar da dikkate alınarak ilk nükleer santral yeri olarak seçilmiş, seçilen bu yer için Haziran 1976’da Türkiye Atom Enerjisi Kurumundan, TAEK’ten yer lisansı alınmıştır.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Kaç yıl önce Afif Abi?

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – 1976 yılında TAEK buraya yer lisansı vermiş.

Peki, o günkü teknoloji ile, o günkü bilimsel donelerle orası eğer en az zararlı veyahut da nükleer santral kurmaya müsait olarak öngörülmüş ise ve nükleer santral teknolojilerindeki güvenlik de bugünkü kadar değil ise, daha geri ise bugün gelinmiş olan noktada nükleer santrallerin güvenliği bu kadar ileri bir seviyeye gelmiş iken hâlen Akkuyu’da bunun tehlikesinden bahsetmek, gerçekten yani Türkiye’yi doğru okumama ile eş değerdir.

Peki, ondan sonra ne oluyor? İlk, Akkuyu santrali ihalesi 1977 yılında yapılmış, Asea-Atom firması ile görüşmeler yapılmış ancak yüzde 100 kredi getiremediği için ve 1980’deki, malum, Türkiye’deki politik gelişmeler nedeniyle iptal olmuş ilk nükleer santral ihalesi.

Daha sonra 1983 yılında bir anahtar teslimi santral yapımı için bir firmayla ihaleye çıkılmış daha doğrusu.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Siz de yapamayacaksınız.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Ondan sonra yap-işlet-devret’e dönüştürüldüğü için, rahmetli Özal o zaman “Yap-işlet-devret modeliyle bunu yapalım.” diye ortaya attığı için, efendim, firmaların bir kısmı çekilmiş, bir tek firma kalmış ama o da yap-işlet-devret ile gerekli krediyi bulamadığı için ihale iptal olmuş.

Üçüncü ihaleye geliyoruz, 17 Aralık 1996. Ben TEAŞ’ta Genel Müdürüm. Çok ciddi hazırlanan şartnameyle, gerçekten çok ciddi hazırlanan şartnameyle, gerçekten çok ciddi hazırlanan şartnameyle ve herkese eşit mesafede olan bir şartnameyle, herhangi bir adres göstermeyen bir şartnameyle ihaleye çıkıldı, güzel de fiyatlar alındı. Daha sonra -değerlendirme safhasında ben yokum- çeşitli sebeplerle, belki o günkü ekonomik sıkıntılar, belki başka doğru sebeplerden dolayı rahmetli Ecevit döneminde bu ihale de iptal edildi.

Geliyoruz bugüne. Bugün bu ihaleyi bitirmek, bu santrali kurmak mecburiyetindeyiz. Eğer Türkiye otuz sene önce nükleer enerjiye geçmiş olsaydı bugün Cumhuriyet Halk Partisi Sayın Genel Başkanının grup toplantısında yapmış olduğu “Efendim, Türkiye’de elektrik üretimi pahalıdır, elektrik fiyatı pahalıdır.” cümlesi belki kullanılmayacaktı. Fransa’da bu kullanılmıyor.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Nükleer santralin kilovat saati kaç kuruş şu anda?

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Belçika’da bu kullanılmıyor, dünyanın birçok ülkesinde kullanılmıyor.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – 2 katı şu anda.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Eğer Fransa yüzde 70’ini nükleerden elde ediyor ise, eğer birçok ülke yüzde 20, 30, 40, 50 elektrik enerjisini nükleerden elde edebiliyor ise, ediyor ise…

Değerli arkadaşlar, birçok şehirde bir şehirden bir şehre gidinceye kadar birkaç tane santralle karşılaşırsınız ve biliyor musunuz ki bir nükleer santralin yakınında oturan bir kimse uzun uçak seyahatleri yapan bir kimseye nazaran daha az radyasyon alıyor, uzun süre televizyon seyreden bir insana nazaran daha az radyasyon alıyor. Bu gerçek böyle.

Şimdi, turizmde diyor ki: ”Efendim, Mersin turizm bölgesi.” doğrudur. Hem nükleer santral olur hem turizm olur. Buyurun gidin Kanada’ya, buyurun gidin birçok ülkeye. Yani Fransa dünyanın en fazla turistini alan bir ülke değil mi? Nükleer santral vardır diye insanlar Fransa’ya gitmemezlik etmiyorlar.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Afif Bey, istemiyoruz, istemiyoruz, Akkuyu nükleer santralini istemiyoruz.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Ancak, bakın, nükleerde, evet, bir külfet varsa külfet vardır. Kaza oldu, Çernobil’de oldu, Three Mile Island’da oldu ve efendim, Japonya’daki son durum. Ama uçak kazası oldu diye hiç kimse uçağa binmemezlik yapmıyor. Önemli olan gerekli tedbirleri almak, gerekli güvenliği almak.

Arkadaşlar, eğer bir tehdit olarak biz nükleeri görürsek hemen yanı başımızda Romanya, yanı başımızda İran, yanı başımızda Bulgaristan, yanı başımızda Rusya, dört tarafımızdaki bu ülkelerde nükleer santraller var. Allah muhafaza herhangi bir sıkıntı, bir kaza olması hâlinde Türkiye doğrudan doğruya tehdit altındadır. Türkiye’de santral olmasına gerek yok. O zaman madem ben bu külfetini taşıyorum, o zaman niçin nimetinden istifade etmeyeyim? Niçin ben ülkeme nükleer santral kurmayayım? Niçin elektriğimi daha ucuza mal etmeyeyim? Niçin dışa bağımlılığı daha fazla azaltmayayım?

Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, Akkuyu, evet, güvenceli bir noktadadır, deprem açısından güvenlidir. Hem turizm hem nükleer beraber yürür ve biz, efendim, Japonya’da bir kaza oldu diye -Allah bir daha böyle kazaları dünyanın hiçbir yerinde göstermesin- biz hiçbir zaman bu nükleer santrali kurmaktan vazgeçmeyeceğiz. Bu sadece AK PARTİ’nin bir görüşü değil, yıllardan beri birçok hükûmetin, Cumhuriyet Halk Partisinin, Milliyetçi Hareket Partisinin, birçok partimizin içinde bulunduğu hükûmetler döneminde de nükleer hep gündemde olmuştur. Sadece ve sadece bir grup çevreciler belki de diğer bazı enerji kaynaklarının lobilerinin etkisiyle devamlı nükleere karşı gelmişlerdir. Biz bunu yaparken sadece nükleerde mi kalıyoruz? Hayır. Biz Türkiye’deki rüzgâr enerjimizin tamamını değerlendireceğiz; bununla ilgili açtık, çalışmalar devam ediyor.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Afif Bey, yapamayacaksınız, ömrünüz yetmeyecek.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Türkiye’deki hidroelektrik potansiyelimizin tamamını değerlendireceğiz. Türkiye’deki kömür miktarını artırıyoruz. Bazı insanlar da çıkıyor, efendim, kömür santrallerine karşı geliyor; bazı insanlar çıkıyor, hidrolik santrallere karşı geliyor. O zaman, nükleer yapma, hidrolik yapma, kömür yapma! Tamam, karanlıkta bırakayım ben Türk insanını!

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Şimdiye kadar karanlıkta mı kaldı Türkiye?

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Ama öte yandan bakıyoruz ki Türkiye dünyada en fazla enerji, elektrik talebi artışı olan ülke, yüzde 8’in üzerinde.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Otuz yıldır bu lafları duyarız, bunlar nükleer lobilerinin laflarıdır. Afif Bey, nükleer lobilerinin söylediği laflar, otuz yıldır söylerler bu lafları.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Bakın, bir gerçeği sizinle paylaşmak istiyorum. Bugün Türkiye’deki fert başına tüketilen elektrik enerjisi dünya ortalamasının neredeyse altındadır; bizim üye olmak istediğimiz Avrupa Birliğinin yüzde 60-70’i civarında, hatta daha da altındadır; OECD ülkelerinin aynı şekilde. Bakın, bizde 3.500 kilovatsaat fert başına yılda, gelişmiş ülkelerde 7-8 bin kilovatsaat. Değerli arkadaşlar, biz 2020’de maalesef hâlen 5.500 kilovatsaatlerden bahsediyoruz fert başına. O zaman dahi bugünkü OECD ortalamasının çok altında bir rakamdan bahsediyoruz. Türk insanına biz bunu niye reva görüyoruz? Niye refahımızı artırmayalım? Niye dünya ülkeleriyle aynı seviyeye çıkmayalım?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sen kendin de inanmıyorsun Afif Bey bu söylediklerine.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Dolayısıyla bu nükleer santral kurulacaktır, bununla ilgili siyasi irade mevcuttur.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Demirkıran.

Grup önerisinin lehinde, Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır.

Buyurun efendim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisinin gündeme alınmasını istediği Mersin Akkuyu nükleer santraliyle ilgili araştırma önergesinin lehinde söz almış bulunuyorum. Tekrar, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu nükleer santralle ilgili, nükleer enerjiyle ilgili yaklaşık otuz yıldır aynı şeyleri dinleriz. Yani Sayın Demirkıran, Afif Bey bağışlasın; sekiz yılı doldurdunuz, bu kadar önemli ve gerekli olan bir enerji konusunda bugüne kadar adım atmayıp da dönemin sonuna gelince böyle nükleerci kesilmek hiç de doğru bir şey değil, hiç de inandırıcı değil.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak söyleyeyim, ben 1966 yılında rahmetli Alparslan Türkeş’ten, Türkiye’nin nükleer teknolojiye sahip olması gerektiği dersini dinlemiş bir insanım. Çünkü eğer Türkiye büyük olacaksa, Türkiye bu bölgede güçlü olacaksa, Türk ve Müslüman kimliğiyle bağımsız olacaksa gerçekten nükleer teknolojiye sahip olması lazım, buna dayalı her türlü altyapıyı, üstyapıyı kurması lazım. Milliyetçi Hareket Partisi olarak buna samimiyetle inanıyoruz ve bunu parti programımızda, seçim beyannamemizde, her defasında ifade ediyoruz: Evet, Türkiye nükleer teknolojiye sahip olmalıdır.

Bir başka gerçek, Türkiye’nin enerji açığı var. Türkiye bu enerji açığını kendi kaynaklarından, yerli kaynaklarından, öncelikle yerli kaynaklarından temin etmeli, kalkınmasının enerji ihtiyacını karşılamalı. Bu da bir gerçek ama Türkiye’yi bugüne kadar yöneten tüm siyasi iktidarlar ne hikmetse bu kadar yalın bir gerçekliğin gereğini maalesef yerine getirememişlerdir. Ne yazık ki birisi… Ne yazık ki tek başına ülkeyi Türk milleti adına yöneten Adalet ve Kalkınma Partisi de bunu yerine getirememiştir. Şimdi, dönemin sonuna gelmiş… Üstünde bana göre birçok meşruiyet sorunu olan bir yolla nükleer santral kurulması yine mümkün olmayacaktır. Böyle 75 milyar dolara ulaşan bir meblağı, kanun çıkartarak, uluslararası bir sözleşmeyi bu Mecliste parmak çoğunluğuyla kanunlaştırarak bu kadar büyük, bu kadar gelecekle ilgili önemli bir ticari işlemin buradan geçirilmiş olmasını yani evrensel değerler açısından da, Türkiye hukuku açısından da, etik değerler açısından da hiçbir şekilde savunabilmek mümkün değil. Şeffaf, açık, millete bilgi veren…

Bakınız, değerli milletvekilleri, ısrarla buradan söylüyoruz: Bu konular bugünün değil geleceğin de konuları, bu konular yalnız iktidarın değil muhalefetiyle Türkiye’nin konuları. Bu konularla ilgili söylenenlerin cevabı gelip bu kürsüden verilsin. Gelip bir bilgi verin. Bu Akkuyu nükleer santralle ilgili, bütün ısrarımıza rağmen, Sayın Bakan gelip burada bir bilgi vermedi. Gruplar her defasında kısa süreler içerisinde konuyla ilgili tenkitlerini ifade etmenin telaşında burada üç beş cümle söylüyor ama sonuç itibarıyla Türkiye ve ülkemizin geleceği açısından, milletimizin geleceği açısından çok önemli olan bir konu, yine endişe ediyorum, geçen dönemlerde başlanıldığı gibi, yarım kalacak, tamamlanamayacak. Bizden sonra gelen Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri bu konuyu tekrar dinleyecek, bir sayın milletvekili de o gün gelecek diyecek ki: “Otuz beş yıldır bunları dinliyoruz.” Şimdi, Sayın Ali Rıza Öztürk’ün: “Otuz yıldır dinliyoruz.” dediğinin haklılığı olarak ifade ediyorum.

Değerli milletvekilleri, ben Mersin Milletvekiliyim. Bakın, keşke -burası şov yeri değil ama gerçekten bu konunun şovunu yapmak lazım- size buradan, bu Akkuyu nükleer santralinin kurulacağı Büyükeceli koylarını seyrettirebilseydim. Mersin Gülnar ilçesi Büyükeceli beldesinin dört tane koyu inanınız ki cennetten bir parça. İnsan oraya kıyamamış -ben orman mühendisiyim- köylüler orayı açmamış. Yani orman içi köylerinin yaşadıkları, geçindikleri yerlerin tamamı, çoğu ormandan açma yerler olmasına rağmen Büyükeceli’nin, Gülnar’ın insanı bu koylardaki orman alanlarını açıp oraya yerleşmek düşünmemişler, yapmamışlar bunu, kıyamamışlar o koylara, o kadar güzel yerler ki... İnanınız ki oralarda çalıştığım dönemde oralara yol yapılmasına elimiz imza atmazdı, yapmazdık, yapmadık oralara yolu. Oraya yol yapılmasın, buralar bakir kalsın diye, ormancı hassasiyetiyle oralar korundu ama şimdi o dört koyu nükleer santral için bir başka devletin egemenliğine tevdi ediyoruz. Bakın, sözleşmeyi okuyunuz, bu kadar ağır hükümler var.

Değerli arkadaşlar, Japonya’da yaşanan bu son felaketten sonra Milliyetçi Hareket Partisi olarak Hükûmeti ve özellikle de Sayın Başbakanı bu konuyu bir daha düşünmeye ve değerlendirmeye davet ettik. Çok iyi niyetle, samimiyetle, halkımız adına, ülkemizin geleceği adına böyle bir çağrıda bulunduk ama ne yazık ki, maalesef ne yazık ki Sayın Başbakanın her konuda olduğu gibi bu konuda da inadı “Ben bilirim, benim yaptığım doğrudur, ben ne söylüyorsam doğrudur.” anlayışı -buna Anadolu’da “kör inat” denir- maalesef bu konuda ortak aklı üretmek, bu konuyu toplumsallaştırmak... Şimdi, bu konunun tartışılması üzerinden halkımız ikiye ayrılmayacak…

Bakın, bir teklifte bulunuluyor, ben de katılıyorum o teklife. Gerek bugün yaşayan insanlarımızın gerekse bundan sonra yaşayacak insanlarımızın gerek o bölgedeki gerek tüm Türkiye’deki, hatta tüm dünyadaki insanların hayatını ilgilendirecek bir konuda, gelin, millete soralım, referandum yapalım diyoruz. Çünkü Japonya’da yaşanan örneği yok sayamazsınız. Bir felaket yaşanıyor, daha nelerin yaşanacağı da belli değil. Ülkemizde bu kanser hastalıklarının bu denli artmasının sebebi olarak Çernobil gösteriliyor. Böyle o zaman da bir efelenme vardı. “İşte ben içiyorum.” diye çayı için bakanların bugün yaşananlardan ne kadar vicdan azabı duyduklarını düşünmek istiyorum. Şimdi, Sayın Başbakan da diyor ki böyle bir efelenmeyle: “Biz imzamızın arkasında dururuz.” Durursunuz da gelecekte yaşanan felaketin hesabını kim verecek? Kim verecek arkadaşlar ya? Allah aşkına! Yani, bu, deprem hattı üzerinde olduğu açıklanıyor, Ecemiş fay hattı üzerinde olduğu söyleniyor. Depreme tedbir geliştirdiniz, tsunamiye nasıl tedbir geliştireceksiniz? Bu konuda Japonya’dan daha ileri bir teknolojiye sahip olduğunuzu iddia edebilir misiniz? Japonya’dan daha güçlü olduğunuzu, her türlü tedbiri alabileceğinizin garantisini verebilir misiniz? Gözümüzün önünde günlerdir televizyonlarda bir felaketi seyrediyoruz. Kaldı ki o nükleer santraller, reaktörler patlıyor işte, tedbir geliştirilemiyor. Bütün insanlık korku içerisinde. Türkiye’ye ulaşır mı, ulaşmaz mı; bu nükleer sızıntı buraya kadar gelir mi tereddüdü yaşanıyor.

ÜNAL KACIR ((İstanbul) – “Parti programımızda, bizim, var.” dediniz, vaz mı geçtiniz?

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, nükleer teknolojiye sahip olmak ayrı bir hadise, bunun yolları aranması bir ayrı hadise ama bu kadar önemli tereddütlerin yaşandığı, toplumsal ayrışmanın yaşandığı ve gözümüzün içinde bir felaketin yaşandığı bu konunun yeniden değerlendirilmesini talep etmek ayrı bir hadise. Bunu talep ediyoruz. Gelin, şu konuyu tekrar düşünün diyoruz. Niye düşünmekten kaçınıyorsunuz?

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Siz programınızdan çıkarmaya karar verdiniz mi? Siz düşündünüz mü?

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Biz nükleer teknolojiye karşı olmadığımızı bugün, yarın, daha sonraki gün devam ettireceğiz. Ama nükleer teknolojiye sahip olabilmenin başka yolları da bulunabilmeli. Vardır. Ama insan sağlığından, can güvenliğinden daha önemli hiçbir sebep yoktur. Eğer insanlarımızın can güvenliği yüzde 1 ihtimalle de olsa bir tehlike altındaysa birçok şeyden vazgeçmek mecburiyetindeyiz.

Değerli milletvekilleri, burada iktidar-muhalefet siyasetiyle birbirimizle akıl yarıştırmayalım. Biz sizi… Sorumlu siyasetin gereği, bu toplum adına sorumlu siyaset yapmak görevlisi olarak sizler gelin, bu konuyu bir daha düşünün. Bakın, Mersin halkı buna karşı. Mersin halkının karşı olduğu bir konuya Mersin AKP milletvekilleri de karşı, dürüstçe gelip buradan açıklamaları lazım. Bu kadar karşıtlığın olduğu bir konuda, kör inat uğruna milletin hayatını tehlikeye atma hakkınız yok.

Tekrar, sizi bir daha düşünmeye davet ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Şandır, siz de karar verin, yapacak mıyız, yapmayacak mıyız? Siz kendiniz bir karar verin.

AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – Yapacaklar, yapacaklar.

BAŞKAN – Grup önerisinin aleyhinde, Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.

Buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Önce siz parti programınızda kararlı bir hâle getirin.

AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – CHP de istiyor.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Parti programınızda bir değişime gidin.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ünal Kacır, sen anlamadığın dersi anlatma, anlamadığın konularda konuşma, anladığın konularda konuş.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Parti programınızı değiştirin o zaman.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Artık dönemin sonuna geldik ya, bitti artık ya, hâlâ konuşuyorsun. Giderayak bunları öğren.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sen hukukçusun, sen ne anlarsın ya?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen arkadaşlar, Hatibi dinleyelim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; nükleer enerji santraliyle ilgili söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, burada ilginç bir durum var. Yani bir tarafta Mersin Akkuyu’da nükleer enerji santrali kurmaya karar vermiş AKP çoğunluğu var, bu konudaki sözleşmeyi de Meclisten geçirdiler ama bir de bunun karşısında duran ana muhalefetle, CHP ile MHP var. CHP ile MHP’nin de şöyle bir nüans farkı var: “Biz nükleer teknolojiye karşı değiliz ama Mersin’de kurulacak nükleer enerji santraline karşıyız.”

Burada, bu Mecliste net duruş gösteren, net duruşuyla nükleer santrallere, enerji santrallerine karşı da açıkça tavrını koyan, onlarca araştırma önergesi veren, soru önergesi veren tek parti de Barış ve Demokrasi Partisidir. Bunun “ama”sı olmaz arkadaşlar. Japonya’da yaşanan felaket, Fukuşima’da yaşanan tsunami sonrası, nükleer santrallerin artık hiçbir güvencesi olmadığını ortaya koymuştur. “Ama”sı olmaz, Mersin’dekine de karşı çıkacaksınız, Sinop’takine de karşı çıkacaksınız, Fransa’nın, Almanya’nın, gelişmiş ülkelerin terk ettiği bu teknolojiye, insanlık yaşamını tehdit altına alan ve Çernobil’den Türkiye'nin de etkilendiği, Rize’den başlayarak Karadeniz kıyılarında kanser hastalığının yayıldığını bilen, yaşamış bir Türkiye’de net ve açık duruş göstereceksiniz, karşı olacaksınız.

Enerji politikamız her alanda yanlış, her alanda çarpık, HES’lerde çarpık, nükleerde çarpık, güneş enerjisinde çarpık, rüzgârda çarpık çünkü Türkiye'nin bir enerji politikası ve stratejisi ve de planlaması yok. Evet, Türkiye bütçesinin 100 milyara varan ithal enerji açığı var ama o ithal enerji açığı, enerji kanalıyla şirketlerin açgözlü, vahşi kârlarına kurban edilemeyecek kadar, bu ülkemiz ve insanları ve bütün doğası, tarihi, kültürü, iklimi, her şeyi korunmaya değerdir.

Bakın, kendi ilimden örnek vereceğim, çok uzağa gitmeyeceğim. Benim ilimde, Şırnak ilinde Dicle Nehri’nin üzerine baraj kuruyorsunuz, Kızılsu’yu da sular altında bırakıyorsunuz, tarihî Kasrik Vadisi’ni de sular altında bırakıyorsunuz; yetmiyor, Fakiye Teyran’ın mescidini, Asur Kulelerini, Finik Kalesi’ni, Aladino Kalesi’ni ve Kasrı’nı, “Timurlenk’in Pençeleri” diye tabir edilen tarihî yerleri, bütün bu doğayı bırakıyorsunuz; bu da yetmiyor, Hezil Çayı’nın üzerine 7 tane HES kuruyorsunuz; bu da yetmiyor, Habur Irmağı üzerine yani Uludere’den sonra Beytüşşebap’a da kuruyorsunuz; bu da yetmiyor, Cudi Dağı’nın tepesine kömür var diye termik santral kuruyorsunuz; bu da yetmiyor, bakın, Silopi ve İdil BOTAŞ’larına da ayrıca motorla, fuel oil yakan, 3 numara yağ yakması gereken yere 8 numara, 10 numara yağ yakan ve denetlenmeyen santraller kuruyorsunuz; benim ilimde, sadece, bunlar.

Siz bizi boğarak mı öldürmek istiyorsunuz? Şırnak’ı böyle mi boğmayı düşünüyorsunuz? Bir ilde 7 tane termik santral başvurusu daha var. 7 tane termik santral, 2 tane mevcut santral, 1 tane çalışan santral, 10 tane termik santral; barajlar, 11; artı Dicle üzerinde, 12; bunların hepsi Şırnak… Burada bütün şirketlerin hepsi dışarıdan geliyor, yöreye 5 kuruş da yatırmıyor, 5 kuruş da yatırım yapmıyor ve senin doğanı, tarihini, kültürünü, geçmişini, hepsini yok ediyor, alıp götürüyor ve o halk size seyirci kalacak değil mi?

Bakın, halkın, o halkın, on binlerin, elli binlerin, çevre dostlarının bu şekilde yürüyüşlerinin tesadüf olmadığını size söylemek istiyorum. Bu aynı şey Mersin’de de söz konusudur -Mersin gibi güzide bir şehrimizi, kıyılarını, narenciyesini, turizmini, kültürünü, dokusunu, tarihini…- üstelik de fay hatları üzerine kurarak Rus teknolojisiyle yapmaya çalışıyorsunuz. Diyorsunuz ki: “Ruslar nükleer santralde Japonya’dan geri ama tedbir alacaklar.” Japonya’dan daha ileri bir ülke var mı bu konuda? Japonya hâlâ Fukuşima’nın tehdidini atabildi mi? Bu ara bütün dünyada protesto, tepki eylemleri var Tokyo’dan İstanbul’a, İstanbul’dan Paris’e kadar. Yeşillerin bir sloganı var, “Eğer yarın radyoaktif olmak istemiyorsanız bugünden aktif olun!” diyor. Bizimkiler de aktif olmak için çay içiyorlar, radyasyonlu çay içiyorlar. Sonra Başbakanımız tüp ve nükleer santral karşılaştırması yapıyor. Allah’tan korkun arkadaşlar, bu ülkenin insanını, yaşamını, doğasını, geleceğini konuşuyoruz.

Bu kadar tahribat, bu kadar denetimsizlik, eğer bu kadar sorumsuzluk varsa, ki var, bu gözüküyor, buyurun size öneriyoruz: Meclis çoğunluğunuz var, Meclise bir teklif verin, şu Mersin’deki, Akkuyu’daki kurulacak nükleer santralin bulunduğu fay hattının da yerini değiştirin, kaydırıverin Meclis kararıyla, olsun bitsin, kitabına uydurursunuz. Bu şekilde de vicdanen müsterih olursunuz, işte fay hattını kaydırmış olursunuz, “Nükleer santral haritada burada kalıyor, fay hattını da Toroslardan öteye attık.” dersiniz. Nasılsa yandaş, candaş medyanız size bir hafta propaganda yapar ve tsunaminin de olmayacağını, fay hattının da 180 kilometre içerilere kaydırıldığını söylersiniz olur biter.

Eğer halka inanıyorsanız, buyurun halka götürelim. Mersin halkına sorun: “Burada nükleer santral istiyor musunuz istemiyor musunuz?” Demokrasilerde böyle bir durum vardır. Eğer sizin, AK PARTİ Mersin milletvekilleri de bu nükleer santrale karşı çıkıyorsa, eğer Mersin’deki bütün siyasi partiler karşı çıkıyorsa, bütün sivil toplum karşı çıkıyorsa, arkadaşlarım, siz niye yanlışta ısrar edersiniz anlamıyoruz.

Bizim burada söylemek istediğimiz şu: Bu konularda araştırma elbette ki yapılmalı, şart ama bir bütün olarak enerji politikalarımızı ta Rize’deki derelerden Hasankeyf’in sular altında kalmasına, Munzur Vadisi’nden Allianoi’ye kadar… Gidin Allianoi’ye bakın, suların altında bıraktınız ve eserinizle iftihar edin. Yarın aynı durumu Mersin’de yaşayacaksınız. Allah göstermesin, bu doğanın, depremin, doğal felaketlerin ne zaman geleceğini kimse kestiremez ama Türkiye coğrafi ve jeolojik olarak hareketli bir fay hattı ve deprem ülkesi. Bu gerçeği değiştirebilir misiniz? Bu bir gerçek. O zaman, enerji kaynaklarımızı farklı bir biçimde yaratmak zorundayız. Ruslara 65-70 milyara orayı vereceksiniz. Sinop’u Japonlara ihaleye açacaksınız. Vallahi, elinizden gelse o nükleer santrali getirirsiniz Şırnak iline, Gabar Dağı’nın üstüne kurarsınız. Bakın, 12 HES, hidroelektrik santrali, 1’i termik, 2 tane de fuel oille çalışan 3, mevcut var, etti 15, Dicle barajı kurulacak etti 16.

AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – Siirt’e gelsin.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Vallahi nükleer santrali de getirirsiniz Gabar’ın üzerine kurarsınız!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) – El insaf ya, bu kadar da sorumsuzluk olmaz. Olmaz arkadaşlar! Sizi bu konuda uyanmaya davet ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kaplan teşekkür ediyorum.

III.- YOKLAMA

 (CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Tamam Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, oylamadan önce bir yoklama talebi vardır, onu yerine getireceğim:

Sayın Hamzaçebi, Sayın Gök, Sayın Aslanoğlu, Sayın Tan, Sayın Güner, Sayın Kart, Sayın Aydoğan, Sayın Öztürk, Sayın Genç, Sayın Nevingaye Erbatur, Sayın Coşkuner, Sayın Özkan, Sayın Öztürk, Sayın Pazarcı, Sayın Ergin, Sayın Baratalı, Sayın Hacaloğlu, Sayın Yıldız, Sayın Güner, Sayın Özyürek, Sayın Günday, Sayın Karaibrahim.

Evet, saygıdeğer milletvekilleri, yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- (10/175) esas numaralı, Mersin’de kurulması planlanan nükleer enerji santrallerinin çevreye ve turizme olumsuz etkileri hakkındaki Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmesinin, Genel Kurulun, 22/03/2011 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 696 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi

Sayı: 964                                                                                                 22/3/2011

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 22.03.2011 Salı günü (bugün) toplanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                                            Mustafa Elitaş

                                                                                                                 Kayseri

                                                                                              AK PARTİ Grup Başkan Vekili

Öneri:

Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmında bulunan 696 ve 699 sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu kısmın 2 ve 3 üncü sıralarına, Bastırılarak dağıtılan ve Gelen Kağıtlar listesinde yayımlanan 702 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının ise 48 saat geçmeden yine bu kısmın 4 üncü sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun;

22, 23, 29 ve 30 Mart 2011 Salı ve Çarşamba günlerindeki birleşimlerde sözlü sorular ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işlerin görüşülmesi;

Haftalık çalışma günlerinin dışında 25 Mart 2011 Cuma günü de toplanarak gündemin kanun tasarı teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler kısmında yer alan işlerin görüşülmesi;

23, 24, 25, 30 ve 31 Mart 2011 Çarşamba, Perşembe ve Cuma günleri saat 14:00'te toplanması;

22 Mart 2011 Salı günü (bugün) 696 S. Sayılı Kanun Tasarısının 1. Bölüm görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

23 Mart 2011 Çarşamba günü 696 S. Sayılı Kanun Tasarısının 2. Bölüm görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

24 Mart 2011 Perşembe günü 696 S. Sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;

25 Mart 2011 Cuma günü 702 S. Sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalara devam etmesi, bu birleşimde 702 S. Sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerinin tamamlanamaması halinde Genel Kurulun; haftalık çalışma günlerinin dışında 26 Mart 2011 Cumartesi günü saat 14:00'te toplanarak gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler kısmında yer alan işlerin görüşülmesi ve bu birleşimde 702 S. Sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam etmesi,

Bu birleşimlerde gece 24:00'te günlük programların tamamlanamaması halinde günlük programların tamamlanmasına kadar çalışmalara devam edilmesi;

29, 30 ve 31 Mart 2011 Salı, Çarşamba ve Perşembe günlerindeki birleşimlerde saat 23:00'e kadar çalışmalarını sürdürmesi,

696 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının, İçtüzüğün 91. maddesine göre Temel Kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetvellerdeki şekliyle olması;

Önerilmiştir.

696 Sıra Sayılı

Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı (1/993)

                                                                                                                              BÖLÜMDEKİ

BÖLÜMLER                      BÖLÜM MADDELERİ                                          MADDE SAYISI       

1. BÖLÜM                           1 ila 28 inci maddeler                                                         28

2. BÖLÜM                          29 ila 57 nci maddeler                                                         29

3. BÖLÜM                          58 ila 77 inci maddeler

                           (Geçici 1 inci madde ile 75 inci maddeye bağlı

                                1, 2, 3,4, 5, 6, 7 ve 8 inci fıkralar dahil)                                           28

                                       TOPLAM MADDE SAYISI                                                    85 

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, bu grup önerisinde 702 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bastırılarak dağıtıldığını ifade etmişti. Milletvekillerimizin önüne, bastırılıp dağıtılan, gelen kâğıtlar listesinde yer almıyor. Böyle bir gelen kâğıtlar listesi bastırılıp dağıtıldı mı acaba?

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, 702 sıra sayılı Kanun Tasarısı bastırılıp dağıtılmıştır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Gelen kâğıtlar listesinde milletvekillerimize geldiğine ilişkin bir sarahat var mı yok mu, onu ben istirham ediyorum. Bastırılıp dağıtılmışsa gelen kâğıtlar, gelen kâğıtlarda var olup olmadığını öğrenmek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Başkanım…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – 702 sıra sayısını ben dünden bu yana temin edememiş durumdayım Sayın Başkanım.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim Sayın Bozdağ?

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Şimdi, 702 sıra sayılı…

BAŞKAN – Arkadaşlar, uğultuyu keserseniz, duyulmuyor.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım, 702 sıra sayılı Kanun Tasarısı ve Komisyon Raporu bastırılmıştır, benim de elimde. Ben böyle bir tartışma olabilir diye… Çünkü kırmızı gündemde yok ama bastırılıp dağıtılmış. Grup önerisine bakılırsa kırk sekiz saat geçmeden bunun gündeme alınmasıyla ilgili birinci paragrafında da zaten açıklama var. Bastırılıp dağıtılmıştır, benim elimde, Divandan temin edebilirsiniz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, gelen kâğıtlar listesini ben talep ettim, o liste de elimde yok. Lütfen, gelen kâğıtlar listesi dağıtılmışsa o listede olup olmadığını öğrenmek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Vural, Sayın Başkan, şunu ifade etmek istiyorum: 702 sıra sayılı -sizin bahsettiğiniz- Kanun Tasarısı bastırılarak dün dağıtılmış ve 21/3/2011 tarihli 107 sayılı gelen kâğıtlar listesine alınmıştır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Gelen kâğıtlar listesi dağıtılmış mı? Ben onun örneğini istirham ediyorum.

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Başkanım…

OKTAY VURAL (İzmir) – Çünkü “…gelen kâğıtlar listesinde yayımlanır.” diyor. Bu basılıyor bildiğim kadarıyla, dağıtılıyor. Var mı yok mu, onu öğrenmek istiyorum.

BAŞKAN – Gelen kâğıtlar listesi İnternet sayfasında yayınlanmış olup…

OKTAY VURAL (İzmir) – Yayımlandı da nerede?

BAŞKAN – Gelen kâğıtlar listesi İnternet sayfasında yayınlanmış olup…

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim?

BAŞKAN – İnternet sayfasında yayınlanmıştır Sayın Başkanım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yani İnternet sitesinde yayınlanmış olması Başkanlık tarafından kâfi mi görülüyor? Yani bu Türkiye Büyük Millet Meclisinin hem geleneklerine hem İç Tüzük’e aykırı. “Böyle bir hüküm yayınlandı, e-mail’inize gönderdik.” Böyle bir şey olmaz. Gelen kâğıtlar listesinin dağıtılması lazım. Milletvekillerinin odalarına, diğerlerine verilmemiştir.

BAŞKAN – Sayın Başkanım, Oktay Bey, şunu ifade ediyorum: Gelen kâğıtlar listesi İnternet sayfasında yayınlanmış olup basımevinde basımı sürmektedir şu anda.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, tamam, yayımlandıysa ben onu istiyorum, yani basılı, dağıtılan, gelen bir kâğıtçık, şöyle bir şey istiyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir görelim. O kâğıdı ya!

OKTAY VURAL (İzmir) – Varsa görelim. Onu istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Başkanım, şu an itibarıyla basımevinde -bana arkadaşların verdiği not- basımı sürmektedir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Demek ki milletvekillerine dağıtılmadı. Bu grup önerisi işleme alınamaz efendim.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım…

OKTAY VURAL (İzmir) – Usulüne uygun hazırlanmış bir grup önerisi değildir, işlemden çekilsin.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Usule uygun bir grup önerisi Sayın Başkan.

BAŞKAN – Efendim?

OKTAY VURAL (İzmir) – Bu grup önerisi nakıstır. Dolayısıyla işleme alınmaması gerekiyor. Bu grup önerisini gerçekleştirmenin mümkünatı yok. Gelen kâğıtlar listesinde yayımlanmamıştır. Dolayısıyla… Biraz önce siz de söylediniz, “Hâlen basılıyor.” dediniz. Basılıyor. Milletvekilleri burada bununla ilgili görüşlerini ifade edecek. Burası…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

OKTAY VURAL (İzmir) – Parlamenter demokraside bir milletvekilinin haberi olmadan gündem oluşturmak doğru değildir.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.42

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.08

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Biraz önce Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardı, onu okutmuştum. Grup Başkan Vekili arkadaşlarımızla müzakeremizi tamamladık.

Şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin lehinde Safiye Seymenoğlu, Trabzon Milletvekili.

Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SAFİYE SEYMENOĞLU (Trabzon) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; AK PARTİ Grubunun vermiş olduğu grup önerisinin lehinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, Değerli Arkadaşımız, Elâzığ Milletvekilimiz Sayın Hamza Yanılmaz’ı kaybettik. İçi insan sevgisiyle dolu, çok çalışkan, değerli bir arkadaşımızdı. Allah rahmet eylesin. Ailesine ve onu sevenlere başsağlığı diliyorum. Tüm Elâzığlıların başı sağ olsun.

Değerli milletvekilleri, seçim sürecine girmiş olmamız dolayısıyla Parlamentomuzun çalışma süresi kısıtlı hâle gelmiştir fakat yasalaşması gereken çok önemli yasa tasarıları, yasa teklifleri de var. Bunlardan biri de -bildiğiniz gibi- Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı.

12 Eylül 2010’da yapılan referandumla Anayasa Mahkemesinin yapısının değiştirilmesi halkımız tarafından kabul edilmişti. Hazırlanan bu kanun tasarısıyla da Anayasa Mahkemesinin yapısı ve görevlerinde önemli değişime gidilmiştir. Seçim sürecine girdiğimiz bu dönemde boşluk oluşmaması için, kurumdaki çalışma temposunun aksamaması için bu tasarının Genel Kurulda görüşülmesi ve yasalaşması gerekmektedir. Dolayısıyla çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Verilen bu grup önerisiyle de çalışma saatleri yeniden düzenlenmiştir.

Bu süreçte muhalefet partilerinin de destek vererek daha kısa sürede tasarının Genel Kuruldan geçmesi dileğiyle yüce Meclisi Saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Seymenoğlu.

Grup önerisinin aleyhinde Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Oktay Vural efendim.

BAŞKAN – Oktay Bey, pardon.

Sayın Oktay Vural, İzmir Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

Buradaki listede öyle olduğu için, Başkanım, sizin isminizi okuduk.

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AKP grup önerisi aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bu vesileyle, Hakk’ın rahmetine kavuşan AKP Elâzığ Milletvekili Hamza Yanılmaz Bey’e Allah’tan rahmet diliyorum, Elâzığlılara başsağlığı diliyorum, ailesine başsağlığı diliyorum, kendisine Allah’tan rahmet diliyorum, bütün AKP Grubuna başsağlığı dileklerimi ifade ediyorum.

Evet, işte, bir bakıma devre mülk… Meclis de 24’üncü Dönem için seçim kararı aldı. Netice itibarıyla millet iradesi hep baki olacak ama millet iradesini temsil edenler değişecek. Bugün, bu Meclis, aslında, bir seçim kararı almış bir meclis yani Türk milleti iradesi olarak “Ey milletim, ben artık vekâleti size bırakmak istiyorum.” diye beyanatta bulunmuş, bu beyan doğrultusunda da milletvekilleri parmağını kaldırmış, 12 Haziran 2011 tarihinde seçimlere gidilecek.

Bu seçimlerde hangi ilden hangi milletvekili adayının olup olmayacağı hususu… Yüksek Seçim Kurulu tarafından belirlenen bir süreç içerisinde partiler aday adaylıklarına müracaat etti, bazı arkadaşlar müracaatını yaptı, bazıları yapmadı ama bugün geldiğimiz bu noktada, seçime giden bir parlamentoda bu milletvekillerinin yine seçildikleri ilin iradesini alarak Meclise gelmeleriyle ilgili bir süreç içerisinde bugün AKP Grubu yine bir dayatma getiriyor, “Tamamlanmasına kadar, tamamlanmasına kadar, tamamlanmasına kadar! Bitirmezseniz cumartesi, o da bitmezse sonuna kadar.” diye bir tehditle, bir dayatmayla milletvekillerine bir gündem sunuyor. Bu doğru değil, etik değil, ahlaki değil. Her şeyden önce eğer milletvekilleri bir seçim kararı almışsa ve bütün milletvekilleri ve siyasi partiler bir uzlaşma yapmışsa şu Meclis gündemi konusunda insanlar bir araya gelir, partiler. Yahu acele olan nedir? Hangi işleri yapalım? Artık biz iradeyi teslim ediyoruz. Bunu yapmaktan uzak, dayatmacı, tepeden inmeci, milletvekiline ve millete tepeden bakan bir yönetimin zihniyetidir bu AKP Grubunun önerisi. Böyle bir şey olur mu? Ne var burada? Şu Parlamentoda şu gelen kâğıtlara, şu gündeme bakın değerli milletvekilleri. Bugün burada hangi konu çok acil? Böyle acil bir konu oldu da bugüne kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinde bizim partiye geldiniz, başka partilere geldiniz de “olmaz” mı dedik? Ama böyle bir gündemi beraber ve birlikte tanzim ederek hiç olmazsa burada bulunan milletvekillerinin tekrar bu milleti temsil etme şerefine nail olabilmek için yaptığı çalışmaları göz ardı edip onları açıkçası burada sıkıştırmayı doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum. Şimdi gelecek, biraz önce tartışıldı, kırk sekiz saat geçmeden 702 sıra sayılı Kanun Tasarısı. Nedir? Uluslararası sözleşme, İslam Ülkeleri Metroloji Anlaşması. Peki ne zaman görüşeceğiz bunu? Zannedersiniz ki kırk sekiz saat geçmeden gündeme alacağız, bugün görüşeceğiz. Yok. Bugün görüşecek miyiz? Hayır. Yarın görüşecek miyiz? Hayır. Ne zaman görüşeceğiz? Anlamsız, içi boş. Ne olur yani biraz saygınız olsa. Getirirsiniz “Biz zaten gündemi, bunu tayin ediyoruz, şöyle olacak. O arada da 702 sayılı Tasarı ve uluslararası sözleşmeler var, elden bir Danışma Kurulu yapalım bunu da birinci sıraya alalım.” dediğiniz zaman hangi birimiz “hayır” deriz? Ama siz bizi buraya getiren milletin iradesini yok sayıyorsunuz. Onun için de yok etmeye çalışıyorsunuz. Her bir toplantıda gelip burada benim milletim için söyleyeceğim soruları yok sayıyorsunuz, soru sorma hakkımı elimden alıyorsunuz, denetim yapma hakkımı elimden alıyorsunuz. Burada araştırma önergelerini konuşurken “Efendim, bu kadar komisyon var…” Biz size illa ki komisyon mu kuralım diyoruz? Yok. “Gelin, görüşelim.” diyoruz, Türkiye’nin meselelerini görüşelim. Bizim söyleyecek sözlerimiz var. Orta Doğu’yla ilgili söyleyeceğimiz sözlerimiz var, hayvancılıkla, emeklilerle, uzman erbaşlarla ilgili, atanamayanlarla ilgili, askerlikle ilgili söyleyeceklerimiz var. Bizim bunları iletebileceğimiz tek bir imkânımız var elimizde: Anayasa gereği ve İç Tüzük gereği vermek durumunda olduğumuz yazılı, sözlü soru önergeleri, araştırma önergeleri ve soruşturma önergeleri, başka yok. Bunlar bile elimizden alınıyor, bunu bile hazmedemiyorlar. Onun için, Türkiye’nin böyle bir siyasi zihniyetten gerçekten kurtulması gerekmektedir. Şunun şurasında, emaneti vereceğimiz, milletin iradesine gideceğimiz şu kadar bir aylık süre kalmış. Bu kadar aylık bir süre içerisinde kısa bir süreyi bile beraber ve birlikte tanzim edemeyen bir parlamento, kendi gündemini uzlaşmayla tanzim edemeyen… Seçim gününü tanzim ederken “evet” ama bununla ilgili “hayır.”

Ne olacak bundan sonra? “31’ine kadar çalışılsın.” deniyor. Ne görüşeceğiz? 29, 30, 31 Mart; Salı, Çarşamba 23.00’e kadar ne görüşeceğiz, ne var? Kala kala dokunulmazlık dosyaları kaldı. Hadi, gelin, hep beraber bunları görüşelim, hodri meydan! Milliyetçi Hareket Partisi olarak diyoruz ki: “Hodri meydan! Gelin, dokunulmazlık dosyalarını görüşelim.” Var dosyalar, bekliyor görüşülmeyi Parlamentoda, görüşelim, bitirelim bunları ama AKP Grubu, gerçekten -bu Meclis- kısa süren bir Meclis döneminde bile hangi kanunların öncelikli olduğunu bilmiyor. “Ne gelecek?” diye soruyoruz, ne geleceği bilinmiyor. Ne görüşeceğiz? Bilmiyoruz. Nisan ayında olacak mı? Onu bilmiyoruz. Bunun burasında acil olan nedir, acele olan nedir, Türkiye’nin hangi ihtiyacını karşılıyor, ne olacak? Bu İslam ülkeleri metrolojiyle ilgili uluslararası sözleşme. Yani anlaşmayı geçirdik, ertesi günü sıkışmış bir tablo mu var? Yok. O bakımdan, gönül isterdi ki -daha önceki haftalarda AKP grup başkan vekillerine söyledim- şöyle bir oturulsun, gündemde nelere ihtiyacınız var, acil olan nedir, tamamlayalım. Yani bu ne acele? “Hemen bitirelim, 12 Hazirandan sonra yokuz, aman ha!” der gibi, yani “Bir an önce bitirelim ne olur ne olmaz.” diyen bir anlayışı da doğru bulmuyorum.

Siz olmayabilirsiniz; başka irade olacak. “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” diyor. Burada millet iradesi daima olacak. Bu millet iradesine uzanan ellerin hiçbiri başarıya ulaşamadı. Bu kürsü sürekli konuşacak. Onun için, bu gibi konularda AKP Grubu, “hodri meydan” diyorum, gelin, burada, ne ihtiyacınız varsa getirin... Türkiye'nin ihtiyacı nedir? Acil mi görüşmek lazım?

Nedir bu ya? Tamamlanmasına kadar, değerli arkadaşlarım, bitmesine kadar... Şu önergeyi okudunuz mu? “1. Bölüm görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 2. Bölüm görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 696 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, Cuma günü 702’nin tamamlanmasına kadar, 702 tamamlanmazsa 26 Mart 2011 Cumartesi günü saat 14:00'te toplanarak gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler kısmının görüşülmesi, bu birleşimlerde de bitmezse yine tamamlanmasına kadar ha!” diyerek... İnsaf ya, insaf ya! Gerçekten bu, insafsızlık.

Bugüne kadar bu tavır, gerçekten hem milletvekillerine hem millete açıkçası nezaketsiz bir tavırdır. Tamamlamazsanız çalışırsızın ha! Bu milletvekilleri ne zaman oldu da çalışmamazlık etti? Niye haksızlık ediyorsunuz? Niye dayatma yapıyorsunuz?

Yangından mal kaçırır gibi bu gündemi, bu şekilde oluşturmanın doğru olmadığını düşünüyoruz. Dolayısıyla, burada 29, 30 ve 31 Mart 2011 Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri de 23:00'e kadar çalışma koymuşsunuz ama bu çalışmada hangi gündem oluşacak, onu dahi bilmiyoruz.

Ben, burada samimi bir çağrımı yapmak istiyorum: Türkiye için acil, memleketimiz için faydalı olduğunu gördüğünüz ve bizim de gördüğümüz bir gündem, birkaç şey yapılır, edilir, bitirilir, milletvekilleri de bu milleti temsil etmek için kendilerine düşen görevleri yerine getirirler. O bakımdan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, AKP Grubunun bu önerisini doğru bulmadığımızı, seçim kararı almış milletvekillerine yapılan bu dayatmanın millete yapılmış bir dayatma olduğunu düşünüyoruz. Yoksa bu kanunun, Anayasa Mahkemesiyle ilgili kanunun bitmesi gerekiyorsa zaten bunun bitmesi de mümkündür. O bakımdan, AKP Grubunun bu önerisinin aleyhinde olduğumuzu ifade ediyor, hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.

Grup önerisinin lehinde Yozgat Milletvekili Sayın Bekir Bozdağ.

Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma saatlerini ve gündemini belirleyen AK PARTİ grup önerisinin lehinde söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Parlamento yoğun çalışmalar yaptı ve dönem sonuna geldiğimizde, herkesin milletvekili aday adaylığı için müracaat yaptığı bir dönemde, belki önümüzdeki dönemi de düşünen bir arkadaşımız bugün Hakk’ın rahmetine kavuştu, Elâzığ Milletvekilimiz merhum Hamza Yanılmaz. Ben AK PARTİ Grubu adına kendisine Allah’tan rahmet diliyorum, ailesine, sevenlerine, Elâzığlılara buradan başsağlığı diliyorum. Tabii, önemli olan gök kubbede hoş bir seda bırakmaktır çünkü kalıcı olan hiç kimse değil, bu dünyadan herkes göçecek. Parlamentolarda da öyle. Dönemler geliyor, dönemler geçiyor. Burada biz milletin hayrına, milletin yararına güzel işlerin altına imzamızı attıkça milletimizin duası, desteği hep bizimle beraber olacaktır. Ben Hamza Yanılmaz kardeşimizin bu dönemde fedakârane bir biçimde çalıştığına, hem Elâzığlılara hem de Türk milletine Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında önemli hizmetler ifa ettiğine şahit olduk. Allah gani gani rahmet eylesin diyorum. Tekrar ailesine başsağlığı diliyorum ama hayat da devam ediyor. Parlamento da çalışacak, gündemindeki konuları görüşecek.

Bugün, Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı’nı görüşelim. Zira bu tasarı, Anayasa değişiklikleriyle yapılan düzenlemelerin 12 Eylülde milletimiz tarafından kabulü üzerine yapılması zorunlu bir uyum yasasıdır büyük bir kısmı itibarıyla. Şu an itibarıyla Anayasa Mahkemesi yeni düzenlemede iki bölüm hâlinde çalışacak ama üye sayısı 17’ye çıktı, uyumun bir kısmı uygulandı fakat bölüm hâlinde çalışma imkânı fiilen ve hukuken hâlâ yok çünkü yasal düzenleme yapılmadı. Şimdi, bu Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı’nı Parlamento kabul ederse Anayasa Mahkemesi milletin kabul ettiği şekilde bölümler hâlinde çalışma imkânı bulacaktır.

Diğer önemli bir konu ise, Anayasa Mahkemesine, vatandaşlarımıza, bireysel başvuru hakkı tanındı ve bugün -şu anda ne kadar oldu ben bilemiyorum ama- basından takip edebildiğimiz kadarıyla pek çok vatandaşımız Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru talebini iletmiş durumda ama mahkeme şu anda uyum yasası çıkmadığı için bu bireysel başvurulara ilişkin herhangi bir iş ve işlem yapamamaktadır. Orada da bir nevi yığılma ve tıkanma söz konusudur.

O nedenle bütün grupların da önem verdiğine inandığımız Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın bugün, yarın ve önümüzdeki günler içerisinde görüşülmesi ve Meclis tarafından kabul edilmesi için gerekli çalışmaların sağlıklı bir zeminde ve zamanda yapılmasını öngören bir grup önerisidir.

Diğer bir hususun da altını çizmek isterim. Biz AK PARTİ Grubu olarak, gruplardan gizli bugüne kadar buraya bir şey getirmedik, bundan sonra da getirmeyeceğiz. Buraya gelen her grup önerisi, daha öncesinde gruplarla, Danışma Kurulu öncesi de müzakere edilen konulardır.

Her pazartesi günü biz grup olarak kendi partimizin mensubu grup başkan vekilleriyle bir araya geliriz, Hükûmetten gelen talepler ve Türkiye'nin ihtiyaçları gözetilmek suretiyle o haftanın Parlamento gündeminin nasıl olacağına ilişkin müzakereler yapılır; zaman zaman bir haftalık, zaman zaman iki haftalık, zaman zaman bir aylık gündemler yapılabilir. Nitekim, biz, defalarca bu usulde gündemler burada gruplarla uzlaşarak yaptık. Orada biz müzakeremizi yaptıktan sonra, her partinin nöbetçi grup başkan vekili arkadaşımızla bizden nöbetçi olan arkadaşımız görüşür, “Biz kendi aramızda böyle bir görüşme yaptık, konular da şunlardır, sizin görüşünüz, kanaatiniz nedir?” diye onlarla da bir müzakere yapılır nöbetçi grup başkan vekilleriyle. Eğer bu müzakerede bir mutabakat temin edilirse Danışma Kurulu elden imzalanır ve Parlamentonun onayına sunulur, ama gruplar arası bir mutabakat sağlanmazsa, o zaman her parti kendi grup önerisini Türkiye Büyük Millet Meclisine sunabilir. Bu konuda da aynı şey oldu. Biz nöbetçi grup başkan vekili arkadaşlarımızla görüştük, bir mutabakat olmayınca biz bu çerçevede grup önerimizi Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduk.

Ayrıca Parlamentonun çalışmasına -tahminim 7 Nisan günü belki son çalışma günü olabilir- baktığınızda bu hafta dâhil üç haftamız var. Bu süre içerisinde neler konuşacağımızı da biz konuştuk. Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı, yarısını görüştüğümüz, daha doğrusu birinci bölümünü görüştüğümüz torba yasa ve sporda şiddetle ilgili bir konu var, eğer bir mutabakat olursa o konu ve Hükûmetten çok acil bir şey gelmezse -onu da saklı tutarak- çünkü biz iktidar grubuyuz, Hükûmetten çok acil, önemli bir konu gelebilir, o zaman o konuya göre bizim vaziyet almamız lazım. Nitekim, bugün, Sayın Başbakanımız da açıkladı, Libya’da yaşanan olaylarla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir toplantı yapılması ve buradan Parlamentonun bilgilendirilmesi, bir müzakere yapılması geldi gündeme. Böyle ani gelişmeler olduğunda, elbette ki gündem de buna göre değişiyor.

Bizim takvimimize göre ve gruplara da bildirdiğimiz takvime göre, sadece bizim değil, Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında kanun bir, torba yasa iki ve son haftada da Meclisimizin kurduğu pek çok araştırma komisyonu oldu, emek verdiler, çalıştılar, raporlarını hazırladılar, bu raporlar görüşülmedi, görüşülmeyince tabii uygulayıcılar açısından pek fazla bir kıymet atfetmiyor, Parlamento hem emeğe saygı açısından bu araştırma komisyonu raporlarını görüşerek bu dönemi sonlandıracaktır inşallah ama araya çok acil bir şey geldi yani “Olmazsa olmaz.” dendi, bir şey oldu, tabii biz o hakkı da saklı tuttuk, görüşürken, arkadaşlarımıza “Hükûmetten acil bir durum geldiği zaman, bir ihtiyaç geldiği zaman o hakkı saklı tutmak kaydıyla” dedik. Önümüzde görüşeceğimiz iki üç tane kanun, ondan sonrası da araştırma komisyonu raporları. Eğer araya acil bir şey gelirse, onu tabii gruplarla tekrar oturup müzakere edeceğiz, konuşacağız.

Biz, her zaman görüşmeye, müzakereye, uzlaşmaya açığız, bundan sonra da aynı tavrımızı sürdüreceğiz. Uzlaştığımız her konuda sözümüzün arkasında hep durduk, bundan sonra da duracağımızı ifade ediyor, ben bu haftaki çalışmamızın hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bozdağ.

Grup önerisinin aleyhinde Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.

Sayın Genç, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP grup önerisi aleyhinde söz almış buluyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Sevgili Hemşerim Elâzığ Milletvekili Hamza Yanılmaz Hakk’a yürümüştür bugün. Ailesine başsağlığı diliyorum, kendisinin yerinin cennet olmasını diliyorum. Ölüm, hepimiz için; tabii, söylenecek başka bir şey yok.

Değerli milletvekilleri, 18 Mart, Çanakkale Zaferi’nin yıl dönümüydü. Ben de oraya gittim. Tabii, Çanakkale’de 250 binin üzerinde vatan evladı şehit olmuş. Her inançtan, her bölgeden insanlarımız gelmiş, Türk milletinin dünyada saygınlığını korumak için bile bile canlarını vermişler ve herkes için, herkesin de o zafer gününü şevkle, övünerek kutlaması gereken bir gündür. Orada siyasetin yapılmaması gerekirken, maalesef AKP, yine AKP’liğini gösterdi. Saydım, saydırdım daha doğrusu, 350 tane otobüs getirmişler arkadaşlar. 350 tane otobüs. Yaşları on yedi, on altı, on sekiz pek yok, bir genç grubunu getirmişler belli bir yerlerden. Bunlara bir, boyunlarına da mavi fular taktırmışlar. Sayın Genel Başkanımızın orada, o millî günde mesajı okunurken ıslık çaldırttılar. Birtakım yerlerden “yuh” sesleri geldi. Ya, bu kadar küçüklük yapmayın. Yani bu bir millî gündür. Şimdi, yani, bir de üstelik de Çanakkalelileri stadyuma almamışlar.

Şimdi, Tayyip Erdoğan gelmiş orada oturmuş. Küçük bir sahada oturmuş, 16 tane koruma. Yahu, kimden korkuyorsun Tayyip Bey? Yani kimden?.. Onların her birisinin elinde de şemsiye var; herhâlde diyorlar ki… Şemsiyenin içinde gizli bir şeyler var mıydı yok muydu bilmiyorum, biraz şişkindi şemsiyeler. Ondan sonra 16 tane de koruma. Onlar görünen daha, 16 tane koruma. Yani ondan sonra, ben Tunceli Milletvekiliyim. Orada, gitmişken, yani protokolde bize yer vermeleri lazımken, etrafa, protokole doldurmuşlar AKP’li milletvekili. Yani sizin kaliteniz bu, görüntünüz bu. Yani sizde tarafsızlık yok, hak yok, hukuk yok.

SONER AKSOY (Kütahya) – Sende var mı sende!

KAMER GENÇ (Devamla) – Her vesileyle kendinizi kamuoyunda bayağı yani o kadar kötü bir duruma düşürüyorsunuz ki, kelimeyi de söylemek de istemiyorum. Ya, bir defa bir dürüst davranın arkadaş yahu, bir dürüst davranın! Ya biz de diyelim ki: “Hakikaten bu AKP Grubu da, yani, bir yiğitlik yaptı.” Yani, yok böyle bir şey ya!

Şimdi, arkadaşlar, bakın, dört seneyi dolduruyoruz. Yüzlerce sorumuz var. Sırf benim yüzlerce sorum var. AKP’nin yaptığı suistimalleri dile getirmişiz. İhaleleri dile getirmişiz. Meclis Başkanlığında yapılan yolsuzlukları dile getirmişiz. Başbakanlıkta yapılan yolsuzlukları dile getirmişiz. Belediyelerde yapılan yolsuzlukları dile getirmişiz. E çıkın, bize cevap verin. Hiçbir şeye cevap vermiyorsunuz. AKP Grubu, Mecliste bir dikta rejimini kurmuş, âdeta terör estiriyor. Yani, her gün geliyor “Efendim, şu, şu kanunları görüşeceksiniz, yoksa, ister görüş istersen görüşme…” Tabii, burada gece saat 22.00’lere, sabah 01.00’lere, 02.00’lere kadar çalışmak zorunda bırakıyor milletvekillerini.

Sizlerin yani sizin hiçbirinizin bu gelen kanunların hiçbirisinden haberi var mı? Yok. Şimdi, biraz sonra Anayasa Mahkemesinin kuruluş ve görevleri hakkında kanunu inceleyeceğiz. Bu kanun ne getiriyor? Bu, demokrasimize, rejimimize ne katıyor? Nasıl bir, Anayasa Mahkemesinin kuruluş ve vazifeleri hakkında kanun getiriyorsunuz? Burada, hakikaten, bir hukuk devletinin yaşayabilmesi için, anayasal bir rejimin korunabilmesi için, bu Anayasa Mahkemesinin kuruluş ve görevleriyle ilgili sağlıklı bir bilgi getiriyor musunuz?

Bir Anayasa değişikliği yaptılar. En aptal hukukçu, anayasacıyı getirseniz bile, en aptal hukukçu, anayasa profesörünü getirseniz bile, deseler ki: “Yahu, sen, hangi kuruluştan bu Anayasa Mahkemesine üye seçersin?” Der ki: “Ya Yargıtay ya Danıştay.” Çünkü, Anayasa Mahkemesinin esas görevini göz önünde tuttuğunuz zaman, Anayasa Mahkemesinin konusuna göre karar verecek üyenin ya Danıştaydan seçilmesi lazım ya Yargıtaydan seçilmesi lazım ama bunu öyle yapmadılar. AKP, Sayıştaydan getirdi, kendi profesörleri. Bunlar nerede profesörse… Niye Sayıştaydan? E, çünkü Sayıştaydaki kişinin Anayasa Mahkemesinin görev alanına giren konularda bilgisi yok. E, ne istiyor zaten AKP? Yani oraya hak etmeyen insanları seçip, kendi dikta rejimini devam ettirmek.

Değerli milletvekilleri, tabii ülkede o kadar yandaş yayın organları var ki, pespaye, yalaka şeyler var ki… Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi, Danıştay ve Yargıtayın bu yeni kuruluş kanununu Anayasa Mahkemesine götürdü. Şimdi o yandaş ve yalaka televizyonlar yayın yapıyor: “Efendim, Yargıtayda ve Danıştayda işleri azaltacak, davaları süratlendirecek konularla ilgili olarak çıkan Danıştay ve Yargıtay kanununu Cumhuriyet Halk Partisi eskisi gibi yine Anayasa Mahkemesine götürdü.” Ulan, be alçaklar, doğru dürüst haber verin, haber yayınlayın! Bu yani…

MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Adam gibi konuş!

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben böyle alçakça yayın yapanlara “alçak” derim. Tamam mı?

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, İç Tüzük’ü uygulayın!

KAMER GENÇ (Devamla) – Ondan sonra, bir defa doğru söyleyin. Cumhuriyet Halk Partisinin Anayasa Mahkemesine götürdüğü Danıştay ve Yargıtay kanunu yargının süratlendirilmesine engel bir kanun değil. Burada dikta rejimini getirmeye yönelik bir Danıştay ve Yargıtay yapılandırmasını Anayasa Mahkemesine götürüyor.

Bakın, Yargıtay ve Danıştaya 211 tane üye seçtiniz. Nasıl seçildi? Adalet Bakanı seçime katıldığı zaman 17’ye 5 seçiliyor, katılmadığı zaman 16’ya 5 seçiliyor. Bu ne demektir? Yani işte sizin kendinize göre oluşturduğunuz Hâkimler ve Savcılar Kurulu hakkı hukuku bir tarafa bırakmış, kendilerine göre bir birlik oluşturmuş. Ve bu birlikte anlaşılıyor ki Danıştaydan gelen 2 üye ve Yargıtaydan gelen 3 üye ayrı oy kullanıyor, işte Adalet Bakanı, onun kendi teşkilatından seçtirdiği ve sonradan da blok listeyle hâkim ve savcılara seçtirdiği o 10 kişi de birleşerek bir oy kullanıyor. Şimdi 10 üye oradan geldi, zaten 16 ediyor Adalet Bakanıyla.

Şimdi, değerli milletvekilleri, Yargıtaya ve Danıştaya seçtiğiniz kişiler, bunlar, Türk ulusu adına orada son merci olarak karar veriyorlar. Bu kararı nasıl verecekler? Hakka, adalete, hukukun genel ilkelerine göre karar vermesi lazım. Bakın, Fransız Danıştayında bir karar verildiği zaman, yüz elli sene, o, içtihat olarak orada kalıyor. Yüz elli sene, ömür yaratabilecek bir içtihat verebilmek için hukuk sahasında gerekli bilgiye, birikime ve deneyime sahip olması lazım. Sizin şimdi Çankaya’ya gönderdiğiniz Abdullah Gül Danıştaya kimi seçti?

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Sayın Cumhurbaşkanı…

KAMER GENÇ (Devamla) – İmam hatip mezunu, imam hatip ortaokulu mezunu, sonra Gazi Eğitimi de bitirmiş bir kişiyi Millî Eğitimde genel müdürlüğe -tabii, hatıra binaen, Tayyip Bey’in de teyzesinin oğlu- getirmiş, oraya seçmiş. Şimdi bu arkadaş Danıştayda Kur'an mı okuyarak karar verecek, neye göre karar verecek arkadaşlar? Yani düşünebiliyor musunuz, Danıştay gibi yüksek bir idare mahkemesine seçilen üyenin tahsil durumuna bakın. Ya biraz vicdanı olan, biraz adalet duygusuna saygı duyan insanlar böyle yola başvurmaz. Mühendisten getirmişler Danıştay üyesi seçmişler.

Şimdi, bakın, sizin AKP’nin getirdiği, Türkiye'de rejimi değiştirip kendi kafanıza ve ideolojinize uygun bir Türkiye Cumhuriyeti… Cumhuriyeti de yok ediyorsunuz ya. Bir rejime doğru gidiyorsunuz.

Şimdi, imam hatip mezunu olmayan kişileri, kimseyi almıyorsunuz. O zaman bütün liseleri imam hatip yapın. Günah değil mi yani? Şimdi, düz liseye gidip de okuyan çocuklar, onların günahı ne? O zaman bütün liseleri imam hatip lisesi yapın. Oradan mezun olan hiç olmazsa kabiliyetli insanlar gitsin iş bulsunlar.

O bakımdan, çok büyük haksızlık ve adaletsizlik yapıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu haksızlık ve adaletsiz size çok büyük zararlara mal olur. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Karar yeter sayısı…

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan... Sayın Başkan…

BAŞKAN – Karar yeter sayısını arayacağım.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, ben, geçmeden bir hususu ifade etmek istiyorum: Hatip, kürsüde konuşurken, burada bu kürsüde sarf edilmesi asla kabul edilemez hakaret içeren bir cümle sarf etmiştir. Yani, bütün basın mensuplarına, basına, ismini de vermeden genel bir ifade kullanarak, burada, İç Tüzük’ün 67’nci maddesine aykırı yaralayıcı bir üslupta bulunmuştur. Bu Parlamentoda, bu kadar aleni, açık bir iş yapılır da buna Divan sessiz kalırsa, bu doğru bir yaklaşım olmaz. Yani burada küfür edildi Sayın Başkan. Temiz bir dil uymaya ve bu sözünü düzeltmeye çağırmanız icap eder. Yani, şimdi ben ağzıma almak istemiyorum o lafları…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sen anlamadın benim ne demek istediğimi.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ben anladım.

Yani benim arzım budur efendim.

BAŞKAN – Tamam, teşekkür ederim Sayın Bozdağ.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan… (AK PARTİ sıralarından “Otur yerine” sesleri)

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…

Evet.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bekir Bey benim dediğimi anlamadı, zaten hep böyle bir hastalığa tutulmuş Bekir Bey. Ben kürsüye çıkıp konuşunca benim laflarımı tefsir ediyor. Benim orada kullandığım, bazı yalaka basın organları maalesef çok yalan yayın yapıyorlar. Ben onlara söyledim. Evet, yalan, gerçek dışı anketler yapıyorlar. Bekir Beyin, tabii, bu yalan, gerçek dışı anketler hesabına gelebilir, o yalaka basını hazmedebilir ama biz hazmedemiyoruz. Bunu burada söylüyoruz ki, o yalaka basın kendisine bir çekidüzen versin. Burada ben basının büyük bir kesimine saygı duyuyorum, ama o gerçek dışı haber yayınlayanları da lanetliyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Kimin hasta olduğuna da doktorlar karar verir Kamer Bey.

BAŞKAN – Sayın Bozdağ, ikazınıza teşekkür ederim.

Yani, basın mensubu arkadaşlarımız da bizi izliyorlar, herhâlde Türkiye’de yalaka veyahut da o sizin de kullanmadığınız kelimeyi ben de kullanmayayım, onu üzerine alacak basın mensubu arkadaşlarımız da yoktur.

Evet, AK PARTİ grup önerisini oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, grup önerisi kabul edilmiştir.

Sayın Daniş, buyurun efendim.

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum. Çok kısa, 60’a göre yerimden söz istedim.

Sayın Hatip, konuşmasında, Çanakkale’ye geldiğini, özellikle protokolde kendisine ve milletvekillerine yer ayrılmadığını ifade etti.

İlk kez geldi tabii. Her sene bütün partilerden milletvekili arkadaşlarımız Çanakkale törenlerine katılıyorlar. Bu yıl da çok coşkuyla 18 Mart Deniz Zaferi’nin törenlerini kutladık.

Tabii, orada protokol çok sınırlı, ayrılmış bölüm. Sayın bakanlarımız vardı. Mesela MHP’den Genel Başkan Yardımcısı arkadaşımız vardı, Münir Kutluata, o protokoldeydi. İl milletvekilleri vardı ve il protokolü vardı. Mesela bizim, AK PARTİ’den 20’ye yakın milletvekili arkadaşımız da aynı yerde oturdu kendisiyle. Ben bunu bilgilerinize aktarmak istedim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Mavi yakalılar kimlerdi?

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Ayrıca “üç yüz elli otobüs getirdiler” dedi. Eksik saymış, en az bin üç yüz elli otobüstür. Bu tarihten sonra da her gün hemen hemen bin tane otobüs gelir o alana. Buraya AK PARTİ’li belediyeler, diğer partili belediyelerimiz de organizasyon yapar ama Başbakanımız eksiksiz 2003 yılından beri her yıl bu törenlere katılmaktadır. Bundan sonra kendisini de her yıl davet ediyoruz, buyursun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sizin davetinize gerek yok, ben kendim isteyerek gidiyorum efendim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım, oylarınıza sunacağım.

Buyurun efendim.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler

1.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in; Tarım Kanununun Değiştirilerek Tarımsal Destekleme ve Müdahale Kurumu Kurulmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/513) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/264)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tarım Kanunu’nun Değiştirilerek Tarımsal Destekleme ve Müdahale Kurumu Kurulmasına Dair Kanun Teklifi’m süresi içerisinde ilgili komisyonda görüşülmediği için doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili Meclis Genel Kurulunda görüşülmesini arz ve talep ederim.

                                                                                                             Hasan Macit

                                                                                                                 İstanbul

BAŞKAN – Sayın Macit, buyurun efendim.

HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Tarım Kanununun Değiştirilerek Tarımsal Destekleme ve Müdahale Kurumu Kurulmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sözlerime geçmeden önce, Değerli Elâzığ Milletvekilimiz Hamza Yanılmaz’ın yaşamını kaybettiğinden dolayı Allah’tan rahmet diliyorum, kederli ailesine sabır diliyorum. Allah rahmet eylesin.

Değerli arkadaşlar, Meclisimiz artık sonuna doğru geldi, seçim kararı alındı ve bu kanunun görüşülme imkânı da yok ama bu kurumun önemini ve özelliğini sizlerle paylaşmak için söz alma gereğini duydum.

Biliyorsunuz, özellikle tarımsal alandaki ürünlerimiz zaman zaman arz-talep dengesi nedeniyle üretim fazlalığı, tüketim azlığı olmakta veyahut da doğal afetlerden dolayı dengeli bir üretim yapılmamakta; zaman zaman bazı ürünlerin arz fazlası olarak fiyatları düşmekte, zaman zaman da talep fazlalığından dolayı fiyatları yükselmektedir. Hâlbuki bunu regüle edecek bir kurum kurulduğu zaman, arz fazlası olan ürünleri bir şekilde müdahale ederek satın almak ve depolamak, talep olduğu zaman da piyasaya sürmekle hem tüketici hem üretici korunabilir ve üretim de sürdürülebilir hâle gelir.

Bu kanun teklifimizde bir tarımsal destekleme birimi kurulmasını öngörüyoruz, Tarımsal Destekleme ve Yönlendirme Kurulunun belirlediği ilkeler çerçevesinde desteklemeleri tespit etmek ve desteklemelere yön vermek üzere bir birim kurulmasını öngörüyoruz, bir de müdahale birimi öngörüyoruz.

Müdahale biriminin de arz-talep dengesini gözeterek piyasadaki fazla ürünü alarak depolamasını, daha sonra yeterli olmadığında, talep fazlası olduğunda da piyasaya sürmesini ve bu şekilde hem üreticiyi hem de tüketiciyi koruyacağını düşünüyoruz. Bunun en güzel örneğini süt üzerinde verebilirsek…

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, geçmiş yıllarda bir kuraklık oldu ve bu kuraklık sonucu -çiftçimiz hayvanlarını yetiştirirken- hayvan yeminin fiyatlanması ve bunun sonucu olarak ürettiği ürünün -sütün maliyet fiyatına bile satılamaması söz konusu oldu- fiyatı düşük olduğu için hayvanlar kestirildi ve bugün geldiğimiz noktada da, iki yıl sonra geldiğimiz noktada da bir et açığı ortaya çıktı. Hâlbuki böyle durumlarda Avrupa Birliği ülkeleri müdahale kurumu vasıtasıyla arz fazlası sütü süt sanayisine aldırarak süt tozu yaptırır ve depolar, daha sonra da bu sütü, ihtiyaç doğduğunda, talep olduğunda piyasaya sürerek tüketiciyi korur. Bunun en güzel örneği süt dedim çünkü sütte yıllık olarak da dalgalanmalar yaşanır. Örneğin, mevsimsel olarak kış sonu ve ilkbahar dönemlerinde doğumlardan dolayı arz fazlası oluşur ve bu dönemlerde süt fiyatları geriye çekilir. Yaz sonuyla birlikte, sonbahar dönemine doğru talep fazlası olduğu için de süt fiyatları anormal bir şekilde yükselir. Şimdi, böyle durumlarda, hem tüketiciyi korumak hem de üreticiyi korumak için böyle bir birimin kurulmasında zaruret vardır diye düşünüyoruz böyle yararlı bir kurumun kurulmasıyla ilgili, hem Türk halkımızın üretici, tüketici kısmı yararlanacaktır hem de sürdürülebilir bir tarım politikası uygulanacaktır, bu sürdürülebilir tarım politikasında da gerek Tarım Bakanlığımız gerekse halkımız daha rahat bir şekilde nefes alacaktır.

Bu kanun teklifimize desteklerinizi bekliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Macit.

Başka bir söz talebi yok.

Teklifi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim…

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, Divana başvurdum, söz talebi olduğunu söylediler.

BAŞKAN – Teklif üzerinde şahsı adına Sayın Sırrı Sakık, buyurun.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Evet, ben de daha önce Divana başvurdum ama bu konuda söz alındığı söylendiği için… Oylamaya geçilmeden önce ikinci bir arkadaşın söz almadığını gördüm.

Bu kanun teklifini destekliyoruz. Gerçekten olması gereken de bu. Hemen şunu belirtmek istiyorum: Nevrozdan yeni döndük. Sayın Başbakanımız Çanakkale kahramanlarını anmak üzere Çanakkale’deydi, şunu söylüyordu: “Çanakkale’deki şehitlerin ruhuna uygun davranmalıyız.” Buna katılıyoruz. Evet, Çanakkale’de, bu ülkede birlikte gidilip Çanakkale’de herkes toprağa bedenini gömerek orada bir ülke yaratıldı ama Çanakkale’de bedenini ölüme yatıranların ruhuna ihanet edildi. O ruhu, o cumhuriyeti kuranların bir bütünü ve bu ülkeyi yönetenler orada ortak ruha ve bu halkın farklı renklerine, kimliklerine ihanet etti. Eğer gerçekten Adalet ve Kalkınma Partisi Çanakkale’nin ruhuna uygun hareket etmek istiyorsa, gereğini yapmak istiyorsa… Libya’daki halk ayaklanmasına, “Halkın sesine kulak verin.” diye buradan açıklamalar yapıyorsunuz, “Mısır’daki halkın tepkisine kulak verin.” diyorsunuz ama burada milyonlar alanlara dökülüyor, demokratik bir cumhuriyet istiyorlar, demokrasi istiyor ve özgürlük istiyorlar, “Çanakkale’nin ruhuna uygun bir vatan yaratalım, birlikte bir vatan kuralım.” diyorlar ama siz bunu duymuyorsunuz. Libya’daki olup bitenleri duyuyorsunuz, Mısır’da olup bitenleri duyuyorsunuz, peki, Diyarbakır’ın göbeğinde 1 milyon insan, çıkıp “Ben, birlikte cumhuriyeti kurdum, dilimi, kültürümü, kimliğimi istiyorum…” Niye bunu duymuyorsunuz? Çanakkale’nin ruhu budur işte. Çanakkale’ye ihanet, bu sesi duymamaktır.

NURETTİN AKMAN (Çankırı) – O sana göre.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Bu, size göre, bana göre… Tabii ki demokrasi size göredir. İşte, Çanakkale’ye gidip orada ölenler… Sayın Başbakan söylüyordu, Diyarbakır’dan, Hakkâri’den, Şırnak’tan herkes gitti, orada ortak vatan için öldü, sadece Türk kimliği için değil, Türk kimliğinin hayata geçmesi için değil, Türklerin eline sopa verip diğer halkları dövsün diye Çanakkale’de atalarımız gidip ölmedi. Onun gereğini yapmalıyız. Eğer gerçekten birlikte yaşamak istiyorsanız… Çanakkale’de o duvara yazılan “Geldiler, bir daha geri dönmemek üzere orada toprağa gömüldüler.” İşte, o ruhu yaşatabilirseniz kavgayı ve şiddeti durdurursunuz. Yoksa hamasi nutuklar atarak Çanakkale’dekilerin, şehitlerin ruhuna… İşte, şehitlerin ruhu bu hamasi nutuklardan rahatsızdır, onların kemikleri ters dönüyor. Siz Çanakkale’de onları söylerken, eminim ki oradaki Kürtler gidip o mücadelede yaşamlarını yitirirken ruhları rahatsız oluyor. Çünkü hâlen onların çocuklarının kemikleri bulunmuyor. Onların atalarının, Kürt çocuklarının atalarının kemiği de kayıp, Kürt çocuklarının kemiği de kayıp. Şeyh Sait’ten tutun Saidi Nursi, Saidi Nursi’den tutun Seyit Rıza’ya, Seyit Rıza’dan tutun Cibranlı Halit Bey’e kadar bunların hepsi Kürtlerin ataları. Onların mezarları da bilinmiyor, bugün ölen Kürt çocuklarının da mezarı bilinmiyor. Bu mudur Çanakkale’nin ruhu? Bu mudur bir halka zulüm etmek, eziyet etmek? Bir halk birlikte kaderini sizinle paylaşmış, “Benim dilime, kültürüme, kimliğime saygı duyun.” diyor, siz bunu yapmıyorsunuz ve dönüyorsunuz sokakta bulunan milyonlarca insanın taleplerini görmezlikten geliyorsunuz. Milyonlarca insan şiddetsiz bir nevroz kutluyor, küçücük, lokal bir şey oluyor, bizi de üzen o eylemlikleri, onları gruba taşıyorsunuz. Bu değildir birlik ruhu. Birlik ruhu, gelin hep birlikte…

İşte bakın, dönün bugünkü basın bültenlerine bakın, o dönemde nasıl zalimane politikalar Kürtlere karşı uygulanmış, bizzat bu işin içerisinde olan bir özel timin neler söylediğine hep birlikte tanıklık edelim. Onun için, gerçekten Çanakkale’de ortak ruh vardır, ortak vatan vardır, ortak bir cumhuriyet için ölüme yatanlar vardır. Bunların ruhu şad olsun. Bu Parlamento bunların ruhuna uygun atım atarsa eminim ki iç barışımızı da sağlarız, bu ülkenin gündeminden silahı ve şiddeti de kaldırırız.

Ben bu kanun teklifinin kabul edilmesini diliyorum. Biz grup olarak destek vereceğiz.

Tekrar hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sakık.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Osmaniye Milletvekili Durdu Mehmet Kastal’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ'ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Osmaniye Milletvekili Durdu Mehmet Kastal'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/875, 2/876) (S. Sayısı: 698)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sıraya alınan, Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usülleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

2.- Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usûlleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.

Komisyon raporu 696 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Saygıdeğer milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Tasarının tümü üzerinde ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın İsa Gök’e aittir.

Sayın Gök, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

                             

(x) 696 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

CHP GRUBU ADINA İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sıra sayısı 696 olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı üzerine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına tasarının tümü üzerine görüşlerimizi arz ediyorum.

Yargının hep öneminden bahsediyoruz çünkü çağdaş toplumlarda devlet olma, hukuk devleti olma, yargının güçlü, yargının bağımsız, yargının tarafsız olmasıyla mümkün.

Yargı çok önemli. Neden? Çünkü toplumu bir arada tutan şey aslında adalettir. Yargı çok önemli; can güvenliği, mal güvenliği, her şey yargı altındadır ancak geldiğimiz yıl itibarıyla son on beş-yirmi yıllık süreç içerisinde yargının başka bir önemi ortaya çıktı. Nasıl? Ülkelerin rejimleri, ülkelerin ekonomik duruşları, ülkelerin toplumları değiştirilmek istenir. Sonuçta her şeyin özü paraya, ekonomiye dayanıyor. O yüzden “emperyalizm” denen bir olgu var. İşte bu “emperyalizm” denen olgu ülkelere el atar, ülkelerin varlıklarını sömürmeye çalışır, insanlarını köleleştirmeye çalışır. Geçmiş tarihlere baktığınızda bu tek yolla yapılıyordu, silah; istila, baskı, savaş. Bunun tek yolu bu idi. Ancak, ilkel komünal toplumdan Orta Çağ’a geldiğinizde, kapitalist topluma geldiğinizde, 2000’li yıllara gelinirken farklı bir rejim değiştirme yolu daha ortaya çıktı. Vakıflar kullanıldı, “sivil toplum” adı altında kimi kuruluşlar kullanıldı, ama asıl kullanılan, bu rejim değişikliklerini asıl sağlayan ikinci bir gücün farkına varıldı, o da yargı.

Bunun en büyük çalışması, aslında Gürcistan’da yapıldı. 1991 yılında Gürcistan bağımsızlığını elde etti ve ilk Başkanı Gamsahurdia’ydı, ilk Başkanı. Hemen 92’de, burada, eski Sovyetler Birliği’nin Dışişleri Bakanı Eduard Shevardnadze seçildi Başkanlığa. İlk başta Shevardnadze Amerikan yanlısı görülüyordu. Avrupa’nın çıkarlarına karşı çok sıcak, Amerikan çıkarlarına karşı çok sıcak bir devlet başkanıydı. Derken bir şeyler oldu, Shevardnadze “ülke çıkarları”, “Gürcistan’ın çıkarları”, “önce Gürcü halkının çıkarları” diye bazı laflar etmeye başladı ve onun üzerine birileri bu ülkeye el attı, açık toplum şubeleri kuruldu ve Amerika’nın baskısı başladı ve hep şu denildi Shevardnadze’ye: “Sana çok iyi bir Adalet Bakanı lazım, çok iyi Adalet Bakanı.” Adalet Bakanı arandı ve Gürcistan’ın Adalet Bakanı Amerika’da bulundu, Amerika’da, New York’ta bulundu, Manhattan’da. Bir avukatlık bürosu işleten birisi bulundu. Bu şahıs Gürcistan’a getirildi, Adalet Bakanı yapıldı. Adalet Bakanı olan bu şahıs o kadar büyük yargısal dönüşümlere, operasyonlara el attı ki Gürcistan’ın kimyası değişti ve bu şahıs Gürcistan’da bir karşı devrim başlattı ve Gürcistan’ın Başkanı oldu. İsim: Saakaşvili. Yargıyı kullanarak rejim değiştirme, yargıyı kullanarak Amerikancı bir yeni yönetim oluşturma, derken Gürcistan bir anda bizim coğrafyamızda en büyük Amerikan jandarması oldu.

Tabii bunların bizim ülkemizle hiç alakası yok, hiç alakası yok. Biz hiç ülkemize bunları bulaştırmıyoruz, leke sürdürmüyoruz ama aynı olaylar başka ülkelerde de denendi, yapıldı da. Slovakya’da denendi, Hırvatistan’da denendi; Sırbistan’da, Ukrayna’da hep yargı kullanıldı. Yani rejim, istila, darbe, daha önce silahla değiştirilirken, orduyla yapılırken 1990’larda yargı denilen şey keşfedildi. Niye koru elinle tutasın? Maşa kullan! Ülkemizi asla karıştırmıyoruz.

Şimdi Türkiye’ye geliyoruz. Tabii ari tutuyoruz ülkemizi. Türkiye garip bir değişime girdi, garip bir değişime. Bu değişimin özünde sermayenin el değiştirmesi, ordunun tasfiyesi, Kıbrıs politikamızın değiştirilmesi, komşularla politikanın değiştirilmesi, Kuzey Irak politikasının değişikliğine kadar ama her şey vardı. Bir de ülkede bu değişikliklere, ama bakın, olumlu olacak olanlara karşı değil, olumsuzluğa refleks gösteren kurumlar, kuruluşlar, şahıslar vardı. Üniversiteleri vardı, hukukçuları vardı, baroları vardı, sendikaları vardı, siyasi partileri vardı, vardı, vardı, vardı. Bunların susturulmasında silah kullanılmadı, ordu kullanılmadı. Ne kullanıldı? Adı operasyonlarla ünlenen şeyler kullanıldı; falanca operasyon, filanca operasyon… Hep bu operasyonlarda yargı kullanılmaya çalışıldı, yargı. Yargıyı kullanırsanız meşruiyet kazanırsınız ve işte AKP’nin buluşu Türkiye’de yargıyı siyasallaştırma… Ama karşı propagandasını gazetelerle yaptınız: “Yargı daha önce siyasallaşmıştı, biz şimdi siyasetten ari kılmaya çalışıyoruz.” propagandasını yaparak yargıyı ele geçirme amacına girdiniz. Tüm dünyada, siyasal literatürde diktatörlük tanımlarının ortak noktası yürütmenin yani hükûmetlerin yargıyı yani mahkemeleri ele geçirmesinde vardır. Tüm tanımlarda, yürütmenin yargıyı ele geçirmesi mutlaka vardır. Ve bir anda, AKP’nin yargı paketleri uçuşmaya başladı. Yargı paketleri; biri geliyor, biri gidiyor. Yargıtayı dönüştürme paketleri, Danıştay… İlk başta, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu değiştirilerek, hâkim ve savcı adaylarının alınma prosedürü değiştirilmek istendi. Hâkim ve savcıları mesleğe nasıl alacaksınız, bunlarla oynandı. Yargıya gidildi, yargı kararları, Danıştay kararlarına karşı özel kanun maddeleri çıkartıldı, yargının kararını yok etmek için, yargının kararını işlevsiz kılmak için. İş daha da büyüdü. Asıl önemli bir kilit vardı. Bu kilit, Yargıtayın ve Danıştayın bütün üyelerini seçen, yüksek yargıyı belirleyen, “bidayet mahkemeleri” dediğimiz yerel mahkemelerdeki atamaları yapan, başkanları, görevleri, tayinleri yapan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu. Önemli bir aşamaydı o. Bu aşama, HSYK’nın ele geçirilmesi aşaması bu ülkede -açığını söyleyelim- başarıyla sonuçlandı, doğruya doğru. Halka gerçekler anlatılmadı. “Bağımsızlaşıyor yargı.” dendi, “Tarafsızlaşıyor yargı.” dendi. Örneğini gördük. O yeni oluşturulan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 211 tane üye seçti, Yargıtaya seçilen 137 üye eski grupla birleşti.

En son, 11. Hukuk Dairesinin başkan seçimi var. Arkadaşlar, 156 kişi kol kola, bir ekip, bir manga, bir bölük asker beraber sandığa gidiyorlar, Bakanlıktan talimat gelmediği için boş oy verip geri çekiliyorlar. Beraber yemeğe gidiyorlar, beraber mescide gidiyorlar, akşam beraber dağılıyorlar. Yargı bağımsızlaştı, yargı tarafsızlaştı! Öyle bir bağımsız yargı ki Adalet Bakanlığından talimat gelmeden 11. Hukuk Dairesinin başkan seçiminde oy kullanamıyorlar. Kullanamayan kim? Fevzi Çakmak İlkokulu 5’inci sınıf öğrencileri mi? Hayır, Yargıtay üyeleri. Oy kullanamıyorlar, kullanamadılar. Talimat geldi, oy kullandılar. Adalet Bakanlığının Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üye seçiminde adliyelere gönderdiği listelerden, başsavcılar, komisyon başkanları, o adliyede görevli hâkim sayısı belli, savcı sayısı belli. Bu kadar oy talep ettiler, “Bu oyları istiyoruz.” dediler. Elenenler var; Alevisi var, demokratı var, şu var… Bunları eleyin, atın ama gerisi bize oy vermek zorunda. Oy vermiyorsa hesabını sorarız. Bu şekilde blok oylarla -ne hikmetse- Bakanlıktan çıkan, bürokratların da olduğu liste blok olarak çıktı. Öyle bir demokrat, öyle bir çağdaş liste oluştu ki, bu liste geçenlerde yüksek yargıya 211 üye seçti. Daha önce yüzde 20’nin, 25’in altına düşmeyen yüksek yargıda bayan üye, kadın üye yüzde 2’ye düştü, yüzde 3’ün altına düştü. Kadınlara yer yok çünkü bu ideolojide bizim kadınlarımız, Anadolu’nun okumuş kızları yer alamazlar; onların geride yeri var, onlar ekonomik, sosyal toplumdan koparılacak. Yargıtay tarihinde ilk kez bağımsız olduğu iddia edilerek seçilen bu kurul döneminde bu kadar az kadın üye seçildi. Cumhuriyet tarihinde bunun örneği yok. 211 üyeden 5-6 kişi girebildiler.

Derken -bu devam ediyor tabii, yargıyı siyasallaştırma, Hükûmetin emrine alma daha devam ediyor- Yargıtay, Danıştay Kanunu, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu... Bir son nokta var. Son nokta Anayasa Mahkemesi. Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında bir kanun var, 2949 sayılı Kanun, 65 maddeden oluşuyor. Hükûmet Anayasa referandumunda, 8 tane maddesi olan, Anayasa’mızda 8 maddesi olan Anayasa Mahkemesinin 4 maddesini değiştirdi aslında. 4 maddesinin de tümünü değiştirmedi, bazı fıkralarını değiştirdi ama bu Hükûmet Anayasa Mahkemesinin kanununu tasarı olarak getiriyor. Bu tasarı için Barolar Birliğinden, Yargıtay, Danıştay, görüş almıyor. Neden? Kendi çiftliği olacak ya, görüş almaya gerek yok. Kendi tasarısını doğrudan Meclise sevk ediyor ve Anayasa değişikliğinde Türk milletinin kabul ettiği 4 maddedeki kısmi fıkra değişikliklerine rağmen sanki 8 maddenin tümü değişmiş gibi yeni tasarıdaki 77 maddenin her tarafına serpiştirme yapıyor. Neden? Çünkü Anayasa referandumuyla biçimlendirilen ve karşı devrim aşamasında kullanılmak istenen Anayasa Mahkemesinin yapısı yine de ideal değil. Ya kaçak olursa, ya bir kanunu iptal ederse, ya bir Anayasa değişikliğine direnirse, o zaman uygulama kanununda Anayasa değişikliğinde yer almayan kimi maddeleri de sokuştururuz. Neden? Anayasa Komisyonu 25 kişi. CHP 5, MHP 3, 16 zaten kendileri. “Rahat geçiririz.” Aynen mantık bu. Yargı bitti. Yargıyı bitiriyorlar. İşte o zaman direnme konuşuldu. Dendi ki: “Siz, bu milletin başvuracağı hâkimi, savcıyı, polisi ve başvuracağı Anayasa Mahkemesini tümüyle siyasetin emrine alırsanız, Anayasa Mahkemesi hukuk devletinin Anayasa Mahkemesi değil, kanun devletinin Anayasa Mahkemesi olur. Eğer ki siz Anayasa Mahkemesini siyasetin, Hükûmetin emrine alırsanız, Türk ulusunun Anayasa Mahkemesi değil, AKP’nin Anayasa Mahkemesi olur. Bu ise yargıya yapılacak en büyük ihanettir.” dedik. Tabii dinlenmedi.

Geldiğimiz aşama itibarıyla, arkadaşlar, 2949 sayılı eski uygulama kanunu kaldırılıyor, yeni tasarıyla Anayasa Mahkemesinin değişmeyen maddeleri de, Anayasa’da değişmeyen maddeleri de kanunla değiştirilmek isteniyor. Gelen maddeler enteresan. Çünkü, mahkemenin anayasal denetim yetkisi azaltılıyor. Hangi konuda azaltılıyor? Özellikle kanunların Anayasa’ya uygunluk denetiminde Anayasa Mahkemesinin yetkileri azalıyor. Anayasa Mahkemesinin yetkisi bir konuda genişliyor. O da diğer yargı kurumlarının verdiği kararları iptal edebilme noktasında Anayasa Mahkemesinin yetkisi genişliyor. Ama kesinlikle kanunların anayasal denetimi ve özellikle Anayasa değişikliklerinin, ilk üç maddenin, şekli denetim yoluyla, ilk üç madde+ değiştirilemez maddeye dayanılarak denetlenmesi kesinkes kaldırılıyor. Neden? Neden basit. 2011 seçimleri sonrası Türkiye’yi büyük bir Anayasa değişikliği bekliyor. Bu Anayasa değişikliğinde ilk üç maddeye aykırı değişikliklerin geleceğini artık sağır sultan duydu. İlk üç maddeye aykırı değişiklikleri de denetleyemesin diye Anayasa Mahkemesi, yapısı tümüyle değiştiriliyor.

Başka şeyler de değiştiriliyor: Kırk beş yaş şartı geldi Anayasa’da, konmuyor, çünkü Sayıştaydan gelen üye bu şarta uymamıştı. Başkana olağanüstü yetkiler veriliyor 13’üncü maddede. Eşitler arası bir sistem yok. Başkana bağlı hiyerarşik bir yapı geliyor yeni kanunda. Raportör yardımcılıklarından raportörlüğe geçişte başkana olağanüstü yetkiler veriliyor, olağanüstü yetkiler: Başkan ve adamları. Bağımsızlık yok, tarafsızlık yok artık. Bireysel başvuru konusunda -45 ile 51’inci maddeler arasında arkadaşlar- Anayasa Mahkemesi terditli bir hâle geldi ama Yargıtayın kararını iptal edebilecek, yüksek yargının kararını iptal edecek. Bu üstünlüğü nereden geliyor? Anayasa’nın ilgili kısmında tüm yüksek mahkemeler eşittir, yatay bir sistem öngörülmüştür, bu iptal ediliyor. Anayasa Mahkemesi Başbakana bağlı, Cumhurbaşkanına bağlı, yüksek temyiz mercisi, mahkeme kararını iptal yetkisi olan temyiz mercisi. Böyle bir yapı getiriliyor.

Tabii, şimdi, Mahkemenin bunları yapması istenirken elbette bir şey verilecek. Al gülüm, ver gülüm. AKP’nin bu topluma getirdiği duygusal yaklaşım. Bir anda Anayasa Mahkemesi üyelerine diplomatik pasaport veriliyor, hepsine. Kanun değişiyor. Hatta kanunda hüküm vardı, kırmızı plaka. Taşıt Kanunu’nu değiştiriyorlardı, herkese özel makam arabası. AKP gelirken “Makam arabalarına hayır.” diye geldi, dünyada bir numaraya yükseldik. AKP’yi alkışlamak lazım. Yetmiş bini geçen makam arabasıyla devletin tam soyulduğunun resmidir. Yeni makam arabaları veriliyor. Yetmiyor, sağlık yardımı. Milletvekillerinden daha üstün sağlık yardımı hizmeti. Limit yok, sınır yok. Milletvekillerine limit var, sınır var. Onlar sınırsız, yurt dışı, yurt içi her konuda serbestler. Yine yetmiyor. Ne yetmiyor arkadaşlar? Maaşlarda. Altmış beş yaşına gelmiş Yargıtay Başkanının aldığı maaş 6.040 lira, ama Anayasa Mahkemesine 9.750 asgari para veriliyor, asgari para, yarıdan fazla bir fark yaratılıyor; yine yetmiyor, milletvekili emekli olamayabilir, yaşı yetmez, puanı yetmez, emekli olmaz; Anayasa Mahkemesine bir kere girdin mi kıyak emeklilik var, kıyak emeklilik var, bunu koyuyorlar. Niye? Ver siyasi rüşveti, geleceği gelir, 2012’deki Anayasa değişikliğini iptal etmesinler yeter. Ne olacak? Mantık bu: “Al gülüm, ver gülüm.” Artık yargı bu noktaya getirildi arkadaşlar.

Tasfiye maddesi kondu. Utanmak lazım, geçici 1’inci maddede Anayasa Mahkemesinde görev yapan insanları tasfiye ediyorlar. Kanunun yayımlandığı gün görevlerine son veriliyor. Aynı sistemi ÖSYM’ye getirdiler, RTÜK’e de getirdiler. Tasfiye! Mahkeme çalışanlarını boşaltacaklar. Kim belirleyecek? Orada da Başbakanın bir has arkadaşı var ya, Haşim Kılıç, bütün yeni personeli o belirleyecek. Eskileri ne olacak? At Adalet Bakanlığına, Şırnak Adliyesine gitsinler, ne olacak! Yeni sistem bu, böyle bir sistem getiriliyor.

Bu, Anayasa Mahkemesinin tasarısı, kuruluş kanunu Anayasa’ya aykırıdır, hukuk devletine aykırıdır, önceki kanunla tam bir zıtlık içermektedir ve yalnızca AKP’ye bağlı bir mahkeme yaratmaktan başka bir şeye yaramayacaktır. Eğer buna da “evet” oyu verecekseniz, yukarıda Allah, elbet bir gün hepsinin hesabı sorulur.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

HAYRETTİN ÇAKMAK (Bursa) – Her yerde Allah…

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)

BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usûlleri Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bu Anayasa Mahkemesi hukuk devletinde anayasayı uygulayacak, yargı bağımsız olacak ve buna göre bu yargılama usulleri belirlenmiş olacak; gerçek bu mu? Gerçekten, Anayasa Mahkemesi üyelerinin 12 Eylül referandumunda sayısının artırılmasıyla, bireysel başvurunun getirilmesiyle ve birkaç ufak düzenlemeyle Türkiye’de anayasal yargı olayı çözümleniyor mu?

Burada halkımızı, kamuoyumuzu doğru bilgilendirmek ve doğru bilgilendirirken de şu yanlışı yapmamak gerekiyor: Siyasi etik gereği bazı noktalar çok önemlidir, bunun kamuoyuna doğru açıklanması lazım.

1961 Anayasası’yla anayasa mahkemesi rejimine geçildi -1961 Anayasası bir darbe anayasası, iyi kötü yönleriyle- sonra 12 Mart dönemi darbesi, muhtırasındaki değişiklikler, arkasından 12 Eylül darbesi ve 12 Eylül darbesinde Türkiye’de özellikle de depolitizasyon politikaları uygulanarak devletin, merkezî yönetimin katı bir şekilde güçlendirilmesi sağlandı. 12 Eylül Anayasası’ndan, darbe Anayasası’ndan sonra bir de geçtiğimiz günlerde bir 12 Eylül referandumu yaşandı. Burada Anayasa değişiklikleri konusunda çok ciddi tartışmalar yaşandı, hatta bunlar kavgalara varan tartışmalardı, referandum meydanları âdeta seçim mitinglerine döndü ve sonunda da referandum kabul edildi.

Peki, şunu sormak gerekiyor: Siz darbe Anayasası, darbe hukuku -1960, bugün 2011- tam elli bir senedir mevcut darbe anayasaları, şu anda 12 Eylül darbe Anayasası dururken siz en güzel Anayasa Mahkemesini kursanız, en güzel usulleri getirseniz, en iyi yargıçları getirseniz, Türkiye'nin en iyi uzmanlarını getirseniz Türkiye'de hangi bağımsız yargıyı sağlayacaksınız arkadaşlar? Sonuçta Anayasa Mahkemesi darbe Anayasası’nı uygulamayacak mı? Burada bir işi tersinden alma olayı var, işi tersinden, sonundan alma olayı var. Önce Anayasa’yı değiştireceksiniz, sonra o Anayasa’ya göre de uygun bir Anayasa Mahkemesi kuracaksınız.

Şimdi, 1999’da Türkiye Avrupa Birliği aday adayı olduğu dönemden, aday müzakere sürecine geçişe kadar, 2001 koalisyonu döneminde -bakın 2001 koalisyonu AKP öncesi- en önemli Anayasa değişiklikleri 2001 yılında yapılmıştı. 2001 yılında Türkiye'de idam cezası kalktı. 2001 yılında, AK PARTİ öncesi, RTÜK’teki değişikliklerle Kürtçe yayınlara, Çerkezce, Boşnakça yayınlara on beş-kırk beş dakika süreyle de olsa geçildi. Sonrası, Kopenhag Kriterleri gereği Mecliste bir ulusal program kabul edildi. Avrupa Birliğinin yol haritasıydı bu. Bu ulusal programa göre başta düşünce özgürlüğü olmak üzere, kişilik hakları olmak üzere, bağımsız yargı olmak üzere, eşit yurttaşlık olmak üzere, azınlık hakları olmak üzere, ayrımcılık yasağı olmak üzere, bütün bunlar bu Anayasa’nın içinde yer aldı, yani yapılan değişikliklerle. Peki, Anayasa’nın 90’ıncı maddesi 2004 yılında burada yine AK PARTİ ve CHP’nin, Meclisin iki partili olduğu dönemde değiştirilmedi mi? Anayasa’nın 90’ıncı maddesi uluslararası sözleşmelerin iç hukukta kanunların üstünde olduğuna dair değil mi? Peki, öyleyse, Anayasa’nın 90’ıncı maddesini niye Anayasa Mahkemesi yargıçları uygulamaz? Niye Anayasa Mahkemesi siyasi bir karar mercisine dönüşür? Niye Anayasa Mahkemesi yargı görevini yaparken yasamanın yerine geçer, yasamanın alanına geçer, milletin iradesinin yerine geçer, milletin iradesiyle seçtiği temsilcilerinin yaptığı kanunları bile yok sayar? Hele bunun bir cevabını bulun bakayım.

Çok değil, uzak değil, hani baş örtüsüyle ilgili 414 milletvekilinin verdiği bir karar çıkmıştı buradan. Ne çabuk unuttunuz? Ne oldu, o Anayasa Mahkemesinin verdiği siyasi kararla yasamanın alanına müdahale edilmedi mi? Siyasi parti kapatmalarda her seferinde müdahale edilmedi mi? Her seferinde siyasi partileri, bugüne kadar 30 tane siyasi partiyi kapatıp, düşünce özgürlüğü hükümleri konulmasına rağmen bu Anayasa’ya, bunları ihlal etmedi mi bu Anayasa Mahkemesi? Peki, 12 Eylül referandumunda, siyasi yasaklar ve milletvekillerinin, 84’üncü maddeye göre parti kapatmalarda milletvekilliği düşmeyeceği belirtilmesine rağmen bu Anayasa Mahkemesi Sayın Ahmet Türk’le Aysel Tuğluk’un Meclisteki yasama görevi süresi devam ederken neden Meclise bu Anayasa değişikliğine rağmen geriye dönüşünü reddetti, taleplerini kabul etmedi? Bakın, bu siyasi kararlar ve siyasi kararlardan sonra Anayasa Mahkemesinin bu yapısıyla, bu darbe Anayasasıyla Türkiye’de kimseyi kandırmaya hakkı yoktur Meclisin. Meclisin milletvekillerinin, milleti temsil edenlerin millete bunu yapma hakları yoktur diyoruz. Milleti kandırmaktan vazgeçelim diyoruz. Darbe Anayasası duruyor ama siz Anayasa Mahkemesinin üye sayısını artırıp usul değişikliği getiriyorsunuz. Yüce Divan yargısını güçlendiriyorsunuz, Anayasa Mahkemesinin başında hukukçu olmayan bir başkan var. Dünyanın neresinde bu var arkadaşlar? Yüce Divan olarak görev yapan, bir ceza mahkemesi olarak görev yapan Anayasa Mahkemesinin başında hukukçu olmayan bir başkan, karşısındaki bakanları, generalleri, milletvekillerini neyle yargılayacak söyler misiniz? O zaman tahrirat kâtiplerini getirin Anayasa Mahkemesinin başına, tarım müdürlerini getirin Anayasa Mahkemesinin başına, Türkiye'de de hukuk devletini yaratınız. Bu mudur getirdiğiniz usul değişiklikleri? Biraz doğru ve vicdanlı olmak lazım. Doğru ve vicdan şudur: Anayasa değişiklikleri toplumsal sözleşmedir, uzlaşmadır. Anayasal uzlaşma olmadan, toplumun farklı kesimleri uzlaşmadan, Anayasa yenilenmeden, sivil ve demokratik bir anayasa yapılmadan bu ülkede, istediğiniz kadar Anayasa Mahkemesinin üyesini, yapısını, görev alanını değiştirin, o, ancak ve ancak Hükûmete hizmet eder. Hükûmetin ve Hükûmete yakın çevrelerin atadığı yargıçlar, atandıkları yerlerin gözlerinin içine bakarak karar verirler ve bu, bağımsız yargı değildir, bağımsız yargının katlidir bu.

Bağımsız yargının katledilmesi ile de kalınmıyor. Türkiye'de gizli dinleme var mı? Varsa, Anayasa Mahkemesi kendisi dinlenirken kendi hakkını, hukukunu koruyabildi mi? Anayasa Mahkemesi üyesi dinlendi, kendini koruyabildi mi? Hani, kendi hukukunu koruyamayan bir Anayasa Mahkemesi Türkiye’nin hukukunu mu koruyacak?

Peki, eşit seçim var mı Anayasa’da? Anayasa’da eşit seçim var mı, söyler misiniz? Hangi demokraside, çağdaş ülkede seçim barajları yüzde 10’dur? Hangi çağdaş demokraside yüzde 7 hazine yardımı barajı vardır? Hangi demokraside başbakanı beş kuruş para vermeyecek adaylık için ama bağımsız aday olduğu zaman da 7.800 lira para verecek bağımsız aday? Hangi ülkede bu adalet ve eşitlik vardır?

Zaten Afyon’un 2 vekili düşmüş, ben sana vurmayacağım daha.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Canın sağ olsun.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Memleketin canı sağ olsun.

Şimdi, arkadaşlar, Başbakan hazine yardımını alıyor, cebine indiriyor, yetmiyor. Bütün bürokratlar ileride terfi etmek için, aday adaylığı için AK PARTİ’ye başvuruyor; kimi rektör olmak istiyor, kimi müsteşar olmak istiyor, kimi bürokrat bürokraside yükselmek istiyor. Ha bire başvuran başvurana. Şırnak’ta 1 tane seçilme şansı var, bir de baktım, 25 tane resmî başvuru olmuş. Sivillere baktım, adamların çoğu Şırnak’ta yaşamıyor.

Şimdi, bakın, bu Anayasa yapılanmasıyla bireysel başvuru yolunu getiriyorsunuz. “Nedir bireysel başvuru yolu?” desek, burada AKP’nin 337 tane milletvekilini sınıfta sınava tabi tutsak, başta Başbakan olsa, hepiniz çakarsanız, bilemezsiniz o bireysel başvurunun ne olduğunu. Hepiniz, Başbakan dâhil, hukukçu bakanlarınız dâhil, milletvekilleriniz dâhil o bireysel başvuruyu bilmez.

Bireysel başvurunun bir tek yöntemi vardır; uluslararası sözleşmelere -Strasbourg yargısında- Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uygunluk denetimi yapar. İkincisi, Birleşmiş Milletlerde Evrensel Beyanname’ye, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’ne, Cenevre Savaş Kuralları’na, uluslararası ceza mahkemelerine göre, Lahey Adalet Divanında veya uluslararası ceza mahkemelerinde belli kriterlere göre yargılama yapar. Sizin getirdiğiniz bireysel başvurunuzu neye göre yapacak? Kenan Evren’in Anayasası’na göre mi yapacaksınız? Kenan Evren’in Anayasası’na göre yargılama yapacak Anayasa Mahkemesinin neresi hukuktur, neresi demokratiktir, neresi bağımsızdır Allah aşkına! Bireysel başvurusunu Kenan Evren’in getirdiği darbe Anayasası’na göre yapacak bu Anayasa Mahkemesi hangi kritere, hangi ölçüye göre yürüyecek? Belli değil, belirsiz.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye mahkûm oluyor. Kimin zamanında? Dokuz senedir, en fazla AK PARTİ hükûmetleri zamanında. AK PARTİ hükûmetleri rekor kırdı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki mahkûmiyet kararlarıyla ve en fazla da düşünce suçlarında kırdı, adil yargılamada kırdı, yaşam hakkında kırdı, kişilik haklarında kırdı, gizli dinlemede… Yani, şimdi, bu gerçekler dururken buraya bireysel başvuru hakkını getirip vatandaşın umudunun da önüne set çekip seçim barajları gibi kendi oluşturduğunuz Anayasa Mahkemesi ve kendinize bağlı kıldığınız bir sistemin içine hapsetmek istiyorsunuz.

Türkiye'nin nüfusu 74 milyondur ve yüzölçümü de 800 bin metrekaredir beyler! Beyefendiler, hanımefendiler, vekiller, Türkiye’yi darbe hukukuna altmış bir senedir kimsenin hapsetme hakkı yoktur. Bakın, TÜSİAD daha dün toplantılar yapıyordu, Anayasa değişiklikleriyle ilgili çalışmalar yapıyordu, hatta ve hatta AK PARTİ’nin Anayasa taslağında yer alan birçok profesör de orada çalışmanın içinde yer alıyordu. Partimiz, Barış ve Demokrasi Partisi hem emek hem meslek örgütleri, DİSK, KESK, Türk Tabipleri Birliği, insan hakları kuruluşlarıyla, birçok kuruluşla yeni bir anayasa çalışması yaptı, taslaklarını seçime yetiştirecek. Bir seçime gidiyoruz. Hangi partinin elinde bir yeni anayasa fikri ve taslağı vardır seçimde vatandaşın önüne çıkarıp oy isteyecek? Var mıdır AK PARTİ’nin yeni bir anayasa taslağı? Yok. Bir tane üç sene önce vardı, onu da sümenin altına atıverdiniz, sümenin altında küfleniyor, küfleniyor.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Var, var.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Sizin o sümenin altındaki anayasa taslağına imza atan profesörler ve akademisyenlerin çoğu da şu an başka yerlerde anayasa çalışması yapıyor çünkü sizde hayat ve umut tükendi arkadaşlar.

Arkadaşlar, bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüklerden birisi demokrasinin onulmaz unsuru olan güçler ayrılığını güçler birliğine çevirmektir. Güçler ayrılığını, yasama, yürütme ve yargıyı birbirinden ayıran, zayıfı kuvvetliye karşı koruyan hukukun ve yargının olmadığı bir ülkede, adaletin olmadığı bir ülkede o ülkenin başbakanı da, bakanı da, muhalefeti de, hepsi de suçlu duruma düşebilir, düşer de, düşmüştür de. Bir şiir okuduğu için düştü de bundan ders çıkaramayan bir Başbakan var. Bugün, özel ağır ceza mahkemelerinin yaptığı yargılamanın Başbakanın Diyarbakır DGM’de yargılandığı davadan ne farkı var söyler misiniz? Hatta biraz daha söyleyeyim mi, öteye gideyim mi? Araştırın, Diyarbakır DGM’de Başbakana ceza veren yargıçların şu an Silivri’de de görev yaptığını görürsünüz. Garip bir olay değil mi? Değil mi arkadaşlar?

Siz, hangi hukuktan, hangi anayasadan bahsediyorsunuz? Neyi Türkiye’ye getireceksiniz arkadaşlar? Bu sistem yanlış, bu sistemin temelleri çürük. Türkiye yeni bir anayasaya kavuşur, o anayasa kendi kurumlarını dizayn eder, usul budur. Kurumlar üzerinden anayasa dizayn edilmez. Dünyanın hiçbir yerinde bu yoktur arkadaşlar. Siz getirirsiniz, yeni bir anayasada bağımsız yargının ne olduğunu koyarsınız. Zaten, Mecliste yasama çoğunluğu sizde. Hükûmetsiniz, yürütmesiniz, yürütme ve yasamayı birleştirdiniz, şimdi de yasama gücünü elinize geçirmek istiyorsunuz, sonra da tek parti rejimine gitmek istiyorsunuz yüzde 10 seçim barajıyla. “Aman, aman, aman iki tane grubu nasıl seçim barajının altında bırakırız da, tek başımıza Anayasa’yı değiştirecek çoğunluğu buluruz da Anayasa’yı değiştiririz.“ diye çalışırsınız. Çok hayaller kurarsınız arkadaşlar. Bir kere biz bu keyfinize çomak soktuk. Biz, bağımsız milletvekili adaylığıyla şunu dedik: “Eldeki bir kuş daldaki yirmi kuştan iyidir.” ve sizin yeni anayasa tartışmalarınızda bu Mecliste olmak ve halkın sesini duyurmak için var olacağız, daha güçlü bir grup olarak geleceğiz, sizi halka şikâyet etmeye devam edeceğiz. Sizin bu Anayasa Mahkemesiyle Yüce Divan sıfatıyla yargılayacağınız insanlara da, adalete de şimdiden ön yargı ve şüpheyle bakılıyorsa, bu Anayasa Mahkemesi Kenan Evren anayasasının üzerinde, onun çürük temelleri üzerinde, onun tankları üzerinde, onun paletleri ve postalları üzerinde inşa edilmişse temeli çürüktür bu Anayasa Mahkemesinin; yargılama usulü de çürüktür. Siyasi bir kurumdur, statükocudur, tabucudur ve işaret bekler ya hükûmetten ya Genelkurmaydan ya da derin devletten. Her seferinde de böyle olmuştur çünkü “Anayasa Mahkemesinin en yüksek mevki ve makam olarak verdiği kararlar kesindir.” denilmiştir. Yapmayın, bu ülkeye yapacağınız en büyük kötülük budur.

Eğer samimiyseniz, gelin, yeni anayasayı tartışalım. Bakın, TÜSİAD diyor, herkes bir şey söylüyor. Kimi “İlk üç madde değişmez.” diyor, TÜSİAD “1’inci madde hariç değişebilir.” diyor, biz farklı yorumluyoruz. Eşit yurttaşlığı, eşit hukuku, düşünce özgürlüğünü, kişilik haklarını, konut dokunulmazlığını, aileye saygı kuralını, özel hayatın gizliliğini, adil yargılamayı, bağımsız yargılamayı, YÖK’ü kaldırmayı, MGK’yı kaldırmayı, 12 Eylül darbesinin bütün kurumlarını kaldırmayı, onun artıklarını da Anayasa Mahkemesinden söküp atmayı, otuz senedir onun artıklarını uygulayan yargıçların da görevine son vermeyi bu Meclisin namus borcu olarak görüyoruz. Bu Meclis milletin iradesini ancak o şekilde hayata geçirebilir.

Siz senelerce bu darbecilerin getirdiği hukuku uygulayarak evrensel hukuktan uzaklaşacaksınız, senelerce darbe hukukuna bağlı kalarak, bu Meclisten geçen uluslararası sözleşmeleri uygulamayacaksınız, senelerce bu Meclisin getirdiği ve Anayasa 90’ıncı madde uyarınca uygulanması gereken hükümleri uygulamayacaksınız, sonra da “Anayasa yapıyoruz, çalışma usulü…” Bizden oy yok arkadaşlar, uyarıyoruz.

Teşekkür ederiz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa Mahkemesinin kuruluşuyla ilgili -görüşmekte olduğumuz- kanun tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Bugün Hakk’ın rahmetine kavuşmuş olan milletvekili arkadaşımız Hamza Yanılmaz’a Cenabı Allah’tan rahmet diliyorum, sevenlerine başsağlığı diliyorum.

Tabii, Hamza Yanılmaz daha önce bu Meclisin koltuklarında oturarak milletvekilliği görevini ifa eden bir arkadaşımızdı, bugün Hakk’ın huzurundadır, mahkemei kübradadır, Cenabı Allah’ın yâr ve yardımcı olmasını temenni ediyoruz. Ama önemli olan, bu gök kubbede hoş bir seda bırakabilmektir. Bu gök kubbede hoş bir seda bırakabilmek insan olarak bizim en önemli hedefimiz olmalı ve milletvekili olarak da mahkemei kübraya gittiğimizde bunun hakkını verebilmiş olmalıyız.

Mahkemei kübra, sadece semadaki mahkemei kübra değil, bir de milletin indinde mahkemei kübra var, şimdi ona doğru gidiyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi yasama görevinin sonuna yaklaşmıştır, Meclis karar almıştır, neticede milletin terazisine tartılmaya gidiyoruz.

Değerli arkadaşlarım, o açıdan, bu Anayasa Mahkemesinin kuruluşuyla ilgili kanunu değerlendirirken, sizin vicdanınızda olan mahkemei kübranıza da sunarak kanaatinizi oluşturabilmek için, biraz geçmişten alarak düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Dokuz yıl oldu Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geleli. Dokuz yıldır millet AKP’den aş bekledi, iş bekledi. Dokuz yıl boyunca esnaf derdine derman olunmasını bekledi, çiftçi yaralarına bir merhem olunmasını bekledi. Dokuz yıl boyunca et üreticileri, süt üreticileri kendilerine bir çıkış yolu bekledi. Dokuz yıl boyunca küçük, orta, büyük ölçekli sanayicimiz verimli bir sanayi çalışmasının ortamının hazırlanmasını bekledi. Dokuz yıl boyunca Türkiye’de insanlar açlığa, susuzluğa, insanlar gelecekten ümitsizliğe karşı devletinin merhametli, şefkatli elinin kendisine uzatılmasını bekledi. Dokuz yıl boyunca Avrupa Birliğine onurlu giriş teraneleriyle alınan oyların hesabının verilmesini bekledi ve bunların hiçbirisinin hayata geçtiğini göremedik.

Değerli arkadaşlarım, bunları, Adalet ve Kalkınma Partisinin dokuz yıllık iktidarı becerememiştir ancak Adalet ve Kalkınma Partisi dokuz yılda üç önemli işi becermiştir. Becerilen işlerden bir tanesi, bir yandaş sermayedar grubu yaratılmıştır. “Üç ‘Y’ ile mücadele edeceğiz.” diyerek, “Yoksullukla, yolsuzlukla, yasaklarla mücadele edeceğiz.” diyerek halkın oyunu alan AKP, yolsuzlukların daniskasını yapmış, özelleştirmelerle, ihaleye fesat karıştırmalarla ve devlet gücünü ve devlet sermayesini yandaşlarına transfer etmek suretiyle yandaş bir sermaye sınıfı yaratmıştır.

İkinci başardığı iş AKP’nin, yandaş bir basın yaratmıştır. Devletin tüyü bitmedik yetim hakkıyla toparladığı vergileriyle oluşan bütçesinden ve oradan transfer ettiği finans alanlarından 300’er milyon kredi verilmek suretiyle TMSF’den gazeteler alınmış ya da ahlaki değeri, insani değeri hiçbir terazide tartışılmayacak şekilde Müslüman insanın fitresini, zekâtını, sadakasını fakire fukaraya dağıtmak için emanet ettiği “Deniz Feneri” adı altındaki bir kuruluşun yönlendirdiği paralarla sermaye yaratmış, bu sermayeyle basın kurmuş, dokuz yıl boyunca bu basın da yediveren güller gibi birtakım alanlara bölünmek suretiyle televizyon üzerine televizyon kurmuştur. İşte Adalet ve Kalkınma Partisi yandaş sermaye yanında yandaş basını da yaratmış ve dokuz yıl boyunca Adalet ve Kalkınma Partisi devlet memurları içerisinde militanca hareket eden yandaş bir güruh yaratmıştır.

Değerli arkadaşlarım, bu üç yandaş -basın, sermaye ve kamu görevlileri- içerisindeki militan partizanlara bir hukuk yaratılması gerekiyordu. İşte Adalet ve Kalkınma Partisi bu üç alanda yarattığı -kendi açısından- değeri koruyabilmek için Anayasa değişikliğini gündeme getirmiştir.

Anayasa değişikliğinin, çok masum kelimelerle, milletimizin değerleri suistimal edilecek şekilde gizlenmiş iki tane maddesi vardı. Bu iki maddeden bir tanesi HSYK, diğeri Anayasa Mahkemesinin üzerinde yapılacak tasarruftu.

Şimdi, demokrasi için, hukuk devleti için, evrensel değerler ve demokratik toplum gerekleri için önemli olan bu iki konunun üzeri, bakın, nelerle kapatıldı? Her türlü millî ve manevi değeri suistimal etmekle temayüz etmiş AKP politikası baş örtüsünü namus meselesi addedip, meydanlarda “Bu bizim namusumuz.” deyip dokuz yılda çözüme kavuşturmadığı gibi, imam hatip okulları meselesini dokuz yılda çözüme kavuşturmadığı gibi, Kur’an kurslarını dokuz yılda çözüme kavuşturmadığı gibi, milletimizin değer verdiği millî ve manevi değerleri bakın nasıl suistimal etti? Aynen baş örtüsü gibi, aynen imam hatip okulları gibi, aynen Kur’an kursu gibi milletimizin derinden bir saygı duyduğu, “Cennet anaların ayağının altındadır.” inancı ile saygı duyduğu kadınlara pozitif ayrımcılık yapılacaktır propagandası ile bu iki maddeyi gizledi yani milletimizin kadına olan saygısını suistimal etti.

Çocuklara karşı milletimiz derin bir sevgi duymaktadır, geleceğimizin teminatıdır. “Çocuklara karşı tacizi ve çocuklara karşı suistimali engellemek için Anayasa değişikliğini yapıyoruz.” dedi, milletimizin çocuk sevgisini suistimal etti. Milletimizin özürlüye karşı büyük bir şefkat duygusu vardır, bu şefkat duygusunu suistimal etti. Milletimizin şehit yakınlarına ve gazilere karşı bir derin muhabbeti vardır, baş örtüsü olayında olduğu gibi şehit yakınlarına ve gazilere olan bu muhabbet suistimal edildi. Milletimizin yaşlılara karşı hürmet duygusu vardır, AKP bu iki maddeyi gizleyebilmek için yaşlılara karşı hürmet duygusunu suistimal etti ve millî iradeyi ortadan kaldıran 12 Eylül’e karşı, darbelere karşı, muhtıralara karşı milletimizde bir nefret duygusu vardır, bu nefret duygusunu suistimal etti. Netice itibarıyla Anayasa’yla ilgili bu değişikliği gerçekleştirdi.

Şimdi bu iki değişiklikten bir tanesinde işlem tamamlandı, HSYK. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yargının kalbidir. Bir organın çalışabilmesi için bütün hayat damarları oradan hareket eder, yargının hayat damarları da oradan hareket eder. HSYK değiştirildi ve HSYK siyasallaştırıldı. Bu siyasallaştırmadan sonra Danıştayın ve Yargıtayın birisine 137 tane diğerine 61 tane üye seçilmek suretiyle çoğunluğu siyasallaşmış bir vaziyette AKP yandaşı algısı yaratır bir hâl aldı. Dolayısıyla ortaya çıkan bu durum yüksek yargının daha önce eleştirilen ön bahçe, arka bahçe tartışmalarında AKP kanı kanla yıkayarak bir tarafta brifingler alan bir yargı süreciyle mücadele ediyorum söylemiyle kendisinden brifing alan, kendisinden talimat alan ikinci bir yargı kurumu yarattı. Dolayısıyla ortaya çıkan durum genel manada yargının siyasallaşması ve siyasallaşmış bir görüntü içerisinde de “hukuk devleti” dediğimiz kavramın olduğu gibi çökmesi sonucunu doğurmaktadır. Tabii ki Sayın Başbakanın savcı olarak kendisini görevli ilan ettiği, Sayın Ana Muhalefet Partisi Liderinin avukat olarak kendisini görevli olarak ilan ettiği bir yargı düzeninde o yargının bağımsız ve tarafsız kalabileceği düşünülemez. Elbette ki yargının bağımsızlığa ve tarafsızlığa ihtiyacı bugün bir kat daha artmış durumdadır.

Değerli arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesinin sayın başkanları daha önce çok konuşurdu ve siyasi nitelikte konuşmalar yapardı, yaptığı konuşmalar da genellikle eleştirilirdi. Hukuktan, hukukun tarafsızlığından, Anayasa Mahkemesinin mehabetine uymayan cümlelerle siyasi görüşlerini ifade ederlerdi. Bu siyasi görüşler genellikle kararlarına da yansırdı ve bu yönü itibarıyla Anayasa Mahkemesi çok eleştirilirdi. Şimdi, eski Anayasa Mahkemesinin başkanları gibi çok konuşan ama tersine konuşan bir Sayın Başkanla karşı karşıyayız. Eskiden o konuşmalar soldan geliyordu, şimdi sağdan geliyor. Bu Sayın Başkan, Mahkeme Başkanı olarak, Anayasa’daki konumu ve Anayasa Mahkemesinin mehabetine uygun bir ağırlıkta olması gerekirken siyasi partilere ahlak dersi, erdem dersi vermeye kalkacak kadar haddini aşmış durumdadır. Sayın Anayasa Mahkemesinin Başkanının öncelikle Anayasa’ya uygun davranarak, Anayasa’nın siyasi partileri demokrasinin vazgeçilmez unsuru olarak gördüğünü idrak etmesi lazım, dolayısıyla onlara erdem ve ahlak dersi verilmesinin kendisine düşmediğini anlaması lazım.

Diğer taraftan, Adalet ve Kalkınma Partisi, Anayasa’yı değiştirme konusunda bin yıllık kardeşlik hukukunu bozan, bin yıl boyunca kız alıp kız vererek nesillerimizin nesillere kavuştuğu, bin yıl boyunca aynı Allah’a, aynı Peygambere inandığımız, aynı Kâbe’ye beş vakit namazda durduğumuz, açlığı otuz günde doksan tava pilav yiyerek paylaştığımız, ağıtlarımız aynı, düğünümüz aynı, yasımız aynı, tasamız, kederimiz, kıvancımız aynı olan millet bütünlüğünü otuz altı mozaiğe bölerek, PKK terör örgütünün altına Kürt kardeşlerimizi atarak bir açılım furyası başlatmıştır ve Anayasa’mızdaki millî bütünlüğü bozan ilk üç maddeyi değiştireceğini ilan etmiştir, Özbudun tasarısıyla.

Şimdi, Anayasa Mahkemesinin Sayın Başkanı anayasal bir kurum olarak önüne geleceği bir davada konuşmaması, reyini beyan etmemesi gerekirken Anayasa’nın ilk üç maddesinin dahi değiştirilebileceğini ileri sürerek AKP’nin önünde fikirler ilan etmeye başlamıştır! Bu Anayasa Mahkemesine biz nasıl güveneceğiz? Bu Anayasa AKP’nin anayasası değil, bu Türkiye Cumhuriyeti devletinin Anayasası. Bu devlet, Sayın Haşim Kılıç’ın zihnindeki gibi dokunmakla dağılacak bir devlet değil. Bu millet, önce bu yüce Meclisi kurdu. Bu yüce Meclis, devletten önce bir Kurtuluş Savaşı verdi. Bu Kurtuluş Savaşı nedeniyledir ki dünyanın tek “Gazi” unvanlı Meclisidir. Bu Meclisin ortaya koymuş olduğu millî ve üniter devlet yapısı içerisinde devletin kuruluş felsefesinin hıfzedildiği Anayasa’nın ilk üç maddesinin değişebileceğini ifade etmek Sayın Anayasa Mahkemesinin Sayın Başkanına düşecek iş midir?

Arkasından tevil ediyor, “Efendim, ben pozitif şekilde değiştirebilirim.” Nasıl değiştireceksiniz pozitif şekilde? Anayasa’nın ilk üç maddesinde “Devletin dili Türkçedir.” Ne diyeceksiniz pozitif bir şekilde değiştirerek, öz Türkçe mi diyeceksiniz? “Devletin bayrağı ay yıldızlı al bayraktır.” diyor. Nasıl değiştireceksiniz bunu, yanına PKK paçavrasını mı koyacaksınız? Nasıl değiştireceksiniz hukuk devletini? Nasıl değiştireceksiniz kanla, irfanla kurulan cumhuriyetin temel niteliklerini? Nasıl pozitif hâle getireceksiniz? Dolayısıyla kaygımız, endişemiz ciddidir ve büyüktür.

Değerli arkadaşlarım, HSYK ve Anayasa Mahkemesinin bu şekilde siyasallaşmış görüntüsü AKP’ye AKP’nin derin devletini yaratan, AKP statükosu yaratan bir devlet, AKP’nin diktasını yaratan, AKP’nin 12 Hazirandan sonra yapılacak Anayasa değişikliğiyle hayalindeki başkanlık sistemiyle birlikte AKP’nin diktatörlüğünü ilan eden bir yapı içerisine sürüklenmek istenmektedir. Bu yapı içerisinde Türkiye Cumhuriyeti devletinin doksan yılı aşkın bir sürede uygulamış olduğu parlamenter demokrasinin denge ve denetim mekanizmaları bozulmaktadır. Meclisin kararlarını, kanunlarını dengeleyecek ve denetleyecek mercilerden birisi Anayasa Mahkemesidir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin bu siyasallaşmış hâliyle Türkiye’de güçsüz, gücü kontrol edilemeyen bir millet iradesi yaratılmaya, çalışılmaya kalkılmaktadır ki gücü kontrol edilemeyen yani kontrolsüz olan her güç diktadır, kontrolsüz olan her güç zorbadır ve kontrolsüz olan her gücün hiçbir zaman demokratik toplum değerleriyle bağdaşır bir yönü bulunmamaktadır.

Değerli arkadaşlarım, bu kapsam içerisinde birtakım gariplikler de oluştu. Demokrasinin dengesi ve denetimi bozulurken yargının dengesi, denetimi de bozuldu. Yani şu rakamları ortaya koysak, vicdanımızda da bir tartışsak yapılan işin nasıl bir garabet olduğunu, nasıl bir akıl, mantık dışı kanunları, Anayasa’yı bu Meclisin çıkarabildiğini, içine sindirebildiğini şaşırırsınız. Anayasa Mahkemesi 17 üyeden müteşekkil. Anayasa Mahkemesi Yüce Divan sıfatıyla Cumhurbaşkanını, Başbakanını, bakanlarını ve sayılan kişileri yargılayacak, vatana ihanet suçuyla yargılayabilecek, ama öbür taraftan bir hâkimin, bir Yargıtay üyesinin, bir Yargıtay daire başkanının yargılanması için en az 230 üyeli bir mahkeme kuracaksınız tazminat davasıyla ilgili. Yani bir hâkimin yapmış olduğu suistimalden dolayı ondan mağdur olan kişinin açacağı tazminat davasına 230 üyeli Yargıtay Genel Kurulu karar verecek, eğer bu temyiz edilirse 387 üyeli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu da temyiz mahkemesi olarak karar verecek. Böyle bir gariplik var mı? Böyle obez bir mahkeme var mı dünyada?

Değerli arkadaşlarım, tabii bunu yaratırken, dünyada ilk defa, Anayasa’sına otuz gün içerisinde ikişer, üçer günlük dilimler hâlinde HSYK’nın ve Anayasa Mahkemesinin nasıl ele geçirileceğinin planını koydunuz ve bu, hukuk tarihinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasası olarak dünya literatürüne girdi. Bu kadar vahşi, bu kadar hukuk dışı düzenlemeler yapılırken, akıl, mantık, izan bir kenara bırakıldı, uzlaşma kültürü bir kenara bırakıldı. Uzlaşılabileceğini bu Meclis gösterdi. Biraz önce, on gün önce, hep birlikte, dört partinin bir araya gelerek yaptığımız Anayasa değişikliği bir örnektir. Demek ki bu Meclis uzlaşabiliyor, ama siz uzlaşmadan yana değilsiniz, siz dayatmadan yanasınız; siz çünkü diktadan yanasınız, siz çünkü yarattığınız yandaş basına, yandaş sermayeye, yandaş devlet organı içerisindeki unsurlarınıza hukuk yaratmak istiyorsunuz, onlara üstün bir konum yaratmak istiyorsunuz, bu üç unsura üstünlerin hukukunu yaratmak için bunları yapıyorsunuz. Dolayısıyla, önümüzdeki süreçte bu yaptıklarınızla birlikte milletin mahkemei kübrasına gideceksiniz. Allah hakkınızda hayırlısını ihsan etsin, milletimiz hakkınızda doğrusunu karar olarak ortaya koysun.

Değerli arkadaşlarım, bu Anayasa Mahkemesinin kuruluş ve işleyişine dair kanun Anayasa’nın bizatihi kendisine aykırıdır, hukuka aykırıdır, ahlaka aykırıdır, hukuk vicdanına aykırıdır. Dolayısıyla, Milliyetçi Hareket Partisi olarak tümüne karşı olduğumuzu ifade ediyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bal.

Sayın milletvekilleri, birleşime bir saat ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.58
ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

696 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi, tasarının tümü üzerinde söz sırası Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün’e aittir.

Sayın Üstün, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usûlleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa Komisyonu Raporu üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, konuşmama geçmeden önce, bugün rahmeti Rahman’a kavuşan Elâzığ Milletvekilimiz Sayın Hamza Yanılmaz’a Cenabı Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarına, ailesine, bütün Elazığlılara ve AK PARTİ camiasına başsağlığı diliyorum. Gerçekten, Hamza Yanılmaz, bu Mecliste, beyefendi bir insandı. Biz onun beyefendiliğine şahidiz ve inşallah öbür dünyada şahitliğimiz geçerli olur.

Değerli arkadaşlar, bugün burada Anayasa Mahkemesinin Kuruluş Kanunu’nu görüşmekteyiz. Benden önce de diğer muhalefet partilerinin grupları konuştu, değerli konuşmacılar söz aldılar, ancak konuşmalarda bu kanunun neresine itiraz ettikleri noktasında fazlaca bu konuda bir bilgi edinemedik. Bu konuşmacılar, sanki 12 Eylül 2010 tarihinde bir halk oylaması, bir referandum yapılmamış, bir Anayasa değişikliği yapılmamış ve bu değişikliğe uygun olarak da sanki bir uyum kanunu çıkması gerekmediği noktasında böyle bir düşünceyle sözlerine devam ettiler.

Değerli arkadaşlar, oysa 12 Eylül 2010 tarihinde bir referandum yapıldı, milletimiz yüzde 58 gibi tartışmasız bir oy çokluğuyla Anayasa değişikliklerini kabul etti. Milletimizin bize bir talimatı var, bu değişiklikler çerçevesinde Anayasa Mahkemesinin yapısını değiştirecek kanunu çıkarmak zorundayız. Yani bu bizim aslında, neredeyse keyfî bir işimiz değil, üzerimize milletin yüklediği bir görevdir, o bakımdan bu kanunu bir an önce çıkarmakla mükellefiz.

Değerli arkadaşlar, anayasa mahkemeleri İkinci Dünya Savaşı’nda Avrupa’da ortaya çıkmış, totaliter rejimlerin, baskıcı rejimlerin halka karşı uyguladıkları bu zulümleri biraz önlemek ve özgürlükleri garanti altına almak, demokrasiyi garanti altına almak için kurulmuş. Doğrudur, ihtiyaç vardır. Ülkemizde de bu konuda zaman zaman tartışmalar olmasına rağmen, artık bu tartışmalar azalmıştır ve Anayasa Mahkemesi bu ülke için, demokrasi için, özgürlükler için bir ihtiyaçtır. Ancak ne var ki Anayasa Mahkemesi Avrupa’da özgürlükleri koruma adına, demokrasiyi koruma adına kurulmuşken Türkiye’de bunun zamanlaması yanlış zamanda ve yanlış zeminde olmuştur, 1961 Anayasası’yla hukukumuza girmiş. 1961 Anayasası darbenin ardından yapılan bir anayasadır. Yine 1971 Muhtırası’yla birlikte Anayasa Mahkemesinin yapısında ciddi değişimler olmuştur. 1980’de bir darbe olmuş, 82 Anayasası’yla birlikte Anayasa Mahkemesinin yapısında yeniden bir değişiklik olmuş. Yani fark ettiysek üç darbeden sonra yapılan değişikliklerle Anayasa Mahkemesinin hamuru yoğrulmuş. İşte, burada özgürlükler öne çıkacağına, maalesef devleti önceleyen bir anlayışla çalışmış. Biz ne yapmaya uğraşıyoruz? Biz şimdi, inşallah, Anayasa Mahkemesinin ruhuna artık, demokrasi, özgürlük ve insan hakları üflemeye çalışıyoruz. İnşallah, bundan sonra Anayasa Mahkemesi bu anlayış içerisinde çalışacaktır.

Değerli arkadaşlar, yaptığımız işi hakikaten küçümsemeyelim. Ben, Komisyonumuzda çalışan, alt komisyonumuzda çalışan muhalefet partili bütün arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Anayasaları değiştirmek artık bu milletin hakkı olduğu gibi, anayasal kurumları da değiştirmek bu milletin ve Meclisin hakkıdır. Daha önce bu kurumları kimler yapmış? Bakın, burada tutanak var: Millî Güvenlik Konseyi Tutanak Dergisi. Anayasa Mahkemesini yapan Anaya Komisyonunun üyelerinden size bahsetmek istiyorum. Yani, şu anda yürürlükte bulunan Anayasa Mahkemesi Kuruluş Kanunu’nu kimler yapmış? Hâkim Tümgeneral Muzaffer Başkaynak, Kıdemli Albay İsmet Onur, Kıdemli Albay Feridun Boloğlu ve devam ediyor. Şimdi, diğerlerini saymıyorum. Yani arkadaşlar, dolayısıyla “Askerler veya bürokratlar gelip bu kurumları şekillendirince bunlar mükemmel işler yapıyorlar ancak bu Meclis demokratik kurumları işlediği zaman, bu komisyonda siviller varsa, bu Mecliste siviller varsa bunlar bir şey yapamazlar, bunların yaptıkları âdeta tu kaka.” Bu anlayıştan artık kurtulmamız lazım arkadaşlar. O bakımdan, bu ileri bir adımdır, ileri bir adıma gelmişizdir. Anayasa Mahkemesini de bu Meclis ele alabilir, değiştirebilir; HSYK’yı da ele alabilir veya başka anayasal kurumları da bu Meclisin şekillendirme yetkisi vardır.

Değerli arkadaşlar, neler yapıyoruz yani bununla alakalı ne gibi değişiklikler yapılıyor? Biraz önce burada konuşan arkadaşlarımızdan bir tanesi, milletvekillerimizin bireysel başvuru hakkında bir şey bilmediğini söyledi. Kesinlikle bu görüşe katılmıyoruz. Milletvekillerimiz bireysel başvuruyla ilgili bütün, en ince noktasına kadar bu durumu biliyorlar, bu işe vâkıftırlar. Ancak milletimiz bizi dinliyor, milletimiz bu işi öğrensin. Anayasa Mahkemesinin Kuruluş Kanunu’nda en önemli noktalardan bir tanesi yani mahkemeyi dönüştürecek konulardan bir tanesi bireysel başvurudur. Bireysel başvuru bu memlekette eğer rayına oturursa artık, Mahkemeyi devletin yanından alıp inşallah milletin yanına geçireceğiz yani artık, devleti korumak değil milleti koruma noktasına gelecektir.

O bakımdan, neler var bu bireysel başvuruda? Çünkü yanlış anlaşılma da olabilir. Bakın, bireysel başvuru… ”Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlâl edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilir. “ diyor.

Şimdi, bu haklar nelerdir? Yani bir kira sözleşmesi için buna başvurabilir mi, bir boşanma davası için buna başvurabilir mi? Temel olarak hayır. Neler var bunlarda? Yaşama hakkı için, din ve vicdan özgürlüğü, ifade özgürlüğü, ayrımcılıkla mücadele, adil yargılanma hakkıyla alakalı müracaat yapabilir. Kira davasının özüyle alakalı bir başvuru yapamaz ama kira davası on yıl sürmüşse adil yargılamayı etkilediğinden sebeple mutlaka bireysel başvuru yapma hakkı vardır. İşkence yasağı, özel hayatın ve aile hayatının korunmasıyla alakalı bu tür, birçok bu şekilde insan hakları düzenlemelerine ilişkin olarak bunlar için bireysel başvuruda bulunabilir.

“İhlâle neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idarî ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.” Yani müracaatçı öncelikle idari başvuruları yapmalı, ardından mahkemelerde hakkını aramalı, buna rağmen bu haklarını elde edemediğini düşünüyorsa ondan sonra Anayasa Mahkemesine gidecektir.

Bireysel başvuruyla kimler başvurabilir? Bireysel başvuru, ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir. Güncel olmayan veya kişiyi ilgilendirmeyen bir hak için buraya başvuruda bulunulamaz.

Kamu tüzel kişileri bireysel başvuru yapamazlar. Özel hukuk tüzel kişileri yalnızca tüzel kişiliğe ait haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilir.

Yalnızca Türk vatandaşlarına tanınan haklarla ilgili olarak yabancılar bireysel başvuru yapamazlar ancak bunların dışındaki haklar için yabancılar da Anayasa Mahkememize bireysel başvuruda bulunabilirler.

Bireysel başvuru usulü, başvurunun kanuni yollarını tüketen nihai işlemin başvurucuya tebliğ edildiği tarihten, kanun yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten başlayarak otuz gün içinde bir dilekçe ile bizzat veya vekili yoluyla yapılması gerekir. Öncelikle kabul edilebilirlik şartı açısından bir ön inceleme yapılacaktır. Kabul edilebilirlik kararı verilen dosyalar ancak incelenecektir.

Evet, Anayasa Mahkemesi bireysel başvurular sonunda ne kararlar verecektir?

Değerli arkadaşlar, esas inceleme sonunda başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilebilir. “İhlal kararı verilmesi hâlinde, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilebilir ancak yerindelik denetimi yapılamaz, idari eylem ve işlem niteliğinde kararlar verilemez.” Bu şekilde bir karar verilebileceği gibi, yine bir başka karar: “Tespit edilen ihlâl bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir.”

Şimdi, bu fıkrada eğer yeniden yargılama sonunda ihlali ortadan kaldıracak karar verilmezse ikinci kez Anayasa Mahkemesine başvurma gibi bir düzenleme vardı ancak verilen önergeyle sanırım bu cümle buradan kaldırılacaktır. Bu da niye bu şekilde şekillendi? Aslında Yargıtay ve Danıştay bazı kurumlarda, bazı kişilerde “Efendim, yerel mahkemelerin, Yargıtayın haklarını ortadan kaldırmayın, bırakın bir ihlal varsa bu ihlali biz düzeltelim.” diye teklifte bulundular, talepte bulundular. Şimdi, işte, bu görüşler dikkate alınarak, Anayasa Mahkemesi sadece ihlali tespit edecek ve yeniden yargılama yapmak üzere dosyayı yerel mahkemelere gönderecek, -Yargıtay, Danıştay ve yerel mahkemeler- yerel mahkemeler de bu dosyayı ele alacaklar ve ihlali ortadan kaldıracak kararları verecekler.

Değerli arkadaşlar, şimdi, Almanya’da bu şekilde -ki düzenleme aşağı yukarı buna benzer- Alman Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu tüm ihlal kararlarını yerel mahkemeler kabul etmişler, uymuşlar ve ihlali ortadan kaldırmışlar. Şimdi, ümit ediyorum ki bu düzenlemeden sonra, Anayasa Mahkemesi bir karar verdikten sonra Anayasa Mahkemesinin bu kararına yerel mahkemeler saygı gösterir, bir çatışmacı ortama girmez, bu kararlara direnme yolunu seçmezler çünkü biraz sonraki önergeyle birlikte o getirilecek. O bakımdan, bir hak ihlali varsa yerel mahkeme Anayasa Mahkemesinin kararı doğrultusunda karar vermek durumunda kalacak, böyle bir düzenleme getiriliyor.

Değerli arkadaşlar, bir çatışma olabilir mi? Yani “Anayasa Mahkemesi ile yerel mahkemeler arasında çatışma olur.” diye birtakım iddialar var. Hayır, olmaz, yerel mahkemeler alt normların ve maddi vakaların yorumunu yapacaklardır. Bakın, bir daha söylüyorum: Yerel mahkemeler alt normların ve maddi vakaların yorumunu yapacaktır. Anayasa Mahkemesi ise üst normların, Anayasa veya Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yer alan bu hakların yorumunu yapacaklardır dolayısıyla kendi aralarında herhangi bir çatışma ortamının doğacağına inanmıyoruz, öngörmüyoruz.

Bununla ilgili, tabii, işte, “Bu, Anayasa’ya aykırıdır.” gibi birtakım yorumlar yapılmıştı. Adalet Bakanlığı tedbiri elden bırakmamış, bireysel başvuruyla ilgili olarak bu konuyu AB Venedik Komisyonuna sormuş yani “Bireysel başvuruyla ilgili bir düzenleme yapıyoruz, acaba, bu, AB kriterlerine uygun mu?” diye. Bu rapordaki birkaç cümleyi hemen okuyayım: “Genel olarak taslak kanun düzenlemeleri yeterli olmakla beraber bazı açıklamalara ihtiyaç duyulmaktadır. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru hakkında karar alma yetkisi ve yargısal eylemlerin temel haklar ile uygunluğunun teminat altına alınması memnuniyetle karşılanmaktadır. Bu durum hukuk devleti ilkesi altında bir modern demokrasinin en önemli unsurlarındandır.” diyerek devam etmektedir. Dolayısıyla, Venedik Komisyonu görüşü açısından da yapılan düzenleme gerçekten, son derece, Avrupa hukukuna ve üst normlara uygundur.

Değerli arkadaşlar, bunun yanı sıra başkaca değişiklikler yapılmakta. Bunlardan bir tanesi: Mahkemenin üye sayısı 11’den 17’ye çıkmaktadır. Bu üyelerden 3 tanesini yüce Meclisimiz, o da dolaylı yoldan seçmekte. Biliyorsunuz Anayasa değişikliği görüşmeleri burada yapılırken en fazla gürültü burada kopmuştu yani “17 tane üyeden 3 tanesini yüce Meclis seçecek, zinhar istemeyiz.” diye burası ayağa kaldırılmıştı. Arkadaşlar, oysa, sanki bu düzenleme ilk kez hukukumuza giriyormuş gibi bir tepkiyle karşılaşmıştık. 1961 Anayasası’nda 15 taneden 5 tanesini seçiyordu yani üçte 1’ini seçiyordu bu Meclis, 71 Muhtırası’yla darbeciler Meclisin elinden bunu aldı. Ben şahsen bu 17’de 3 rakamını az buluyorum. Avrupa devletlerine baktığımızda en az seçen ülke yarısını seçiyor. Dolayısıyla, inşallah 2011’de burada bir Anayasa değişikliği çalışmaları yapılacaksa şu Meclisin hakkını teslim etmek bu milletvekillerimizin boynunun borcu olsun. En az yüzde 50’sini bu Meclis seçebilmeli.

Değerli arkadaşlar, bunun dışında, üyelik süresi on iki yıla indirildi. Burada da aslında Avrupa ülkelerinde altı yılla on iki yıl arasında değişiyor; biz en fazla, en yüksek olan durumu almışız, on iki yılla bu sınırlandırılmış.

Yine değerli arkadaşlar, burada çok önemli bir değişiklik var. Bakın, bu Mecliste herkes konuşuyor; konuştuğumuz tutanağa geçiriliyor, kameralar bizi çekiyor, stenograflar burada, yetmedi teyp kaydı var ama başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere Yargıtayın, Danıştayın görüşmeleri, müzakereleri gizli. Ne konuşuyorlar, bu millet adına kararlar alıyorlar, ne alıyorlar, nasıl alıyorlar, belli değil. Hiç olmazsa bunların da kayda geçmesi gerektiği noktasında bu kanunda bir değişiklik yaptık. İnşallah, Anayasa Mahkemesi bunun öncülüğünü yapar ve bilahare Yargıtaydaki, Danıştaydaki müzakerelerde de bu usul uygulanır. Millet adına karar veriliyorsa, millet bu tutanakları görme hakkına sahiptir arkadaşlar. O bakımdan buraya böyle bir madde iliştirdik.

Değerli arkadaşlar, bir de Yüce Divan sıfatıyla alakalı olarak bazı şahısları yargılıyorsa, Başbakanı, bakanları, Cumhurbaşkanı vesaire; buraya bazı ilaveler yaptık. Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri komutanları ile Jandarma Genel Komutanının görevleri ile ilgili suçlardan dolayı yargılama yetkisi verildi; bakın, görevleriyle ilgili suçlardan dolayı. Bunların altını kalın harflerle çizdik. Bu daha hafızalarda çok taze, yani yeni anayasa değişikliği yapılalı burada daha bir yıl olmadı, referandum yapılalı beş ay oldu diyelim. Şimdi ben öyle yorumlar duyuyorum ki kamuoyunda, ünlü hukukçular, hukukçuyum diye çıkanlar, efendim sanki bu şahıslarla ilgili olarak her türlü yargılamanın Yüce Divanda yapılacağı noktasında bir görüş serdeden hukukçular var. Onu bıraktık, daha çok yeni, bir savcı karar verdi, dedi ki: “12 Eylülle ilgili yapılan bu tür suçlar, işte, Anayasa değişikliği yapılmıştır artık, bundan sonra bunlar Yüce Divanda görüşülecektir.” Ya 12 Eylül nedir arkadaşlar? 12 Eylül bir darbe değil midir? 12 Eylül bir görev suçu mudur Allah aşkına? Bunu nasıl ifade etmemiz lazım gelir ki, buradan yargı mensuplarının sadece görev suçlarının Yüce Divanda bakılacağını, bunun dışındaki suçlarda normal adliye mahkemelerinin görevli olduğunu nasıl ifade etmemiz lazım gelir ki buradan, bu hukukçularımız bunları bu şekilde doğru yorumlayabilsinler? O bakımdan, bu konuda, bir kez daha bunu zikretmek açısından bu şekilde ifade etmek zorunda kaldım.

Değerli arkadaşlar, yine bir başka değişiklik: Yüce Divan sıfatıyla yapılan yargılamalarda, bir sefer yargılama yapılır, karar verilir, kesindir. “Yeniden yargılama” hükmü getirdik. Belki yeterli değil ama bu şekilde, bundan sonra, aynı mahkemenin kararını bir sefer daha kontrol etmesi için yeniden yargılama hükmü getirildi.

Değerli arkadaşlar, burada söylendi, bir konuşmacı Anayasa Mahkemesinin siyasi parti kapatma kararlarını eleştirdi. Doğru, ben de eleştiriyorum ama ben, bundan beş ay önce, geldim, siyasi parti kapatmalarıyla ilgili maddeye burada “Evet.” oyu verdim. O arkadaşlar ise buradan, o maddenin oylaması geldiğinde çekip gittiler. Bu arkadaşların hâlâ siyasi parti kapatma konusunda bu şekilde sitemde bulunmaya hiçbir hakları yoktur, o bakımdan bunu ifade etmek istiyorum.

Bunun dışında, değerli arkadaşlar “Bireysel başvuru, yargı kararlarının iptali demektir.” diye bir sözcü arkadaşımız söyledi; kesinlikle iptali diye bir durum yoktur, yeniden yargılama yolunu açıyoruz. Yargıtayın, Danıştayın talep ettiği gibi yeniden yargılama yolu verilecek ve o şekilde, varsa bir ihlali, yerel mahkemelerin de ortadan kaldırılması yolunu bu şekilde açıyoruz.

Sürem bitiyor.

Ben, bu kanunun milletimize, vatanımıza hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şahsı adına Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi.

Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının tümü üzerinde kişisel olarak söz aldım. Söz alma ihtiyacımın gerekçelerini sizlere anlatmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, geçen hafta, Yargıtay ve Danıştayın yeniden yapılandırılmasına ilişkin yasanın bazı hükümlerinin iptali için Anayasa Mahkemesine bir başvuru yaptık. Başvuruda bir temel gerekçemiz, bir temel öngörümüz vardı bütün başvuru gerekçelerinin önüne koyduğumuz, son derece önemli bulduğumuz bir husus vardı, o da şuydu: Anayasa Mahkemesinin Sayın Başkanı, yüksek yargının yeniden yapılandırılmasına ilişkin yasa daha tasarı aşamasındayken tasarının lehinde görüş beyan etti; üstelik, yüksek yargıyı çok ağır bir şekilde suçlayarak, “Yüksek yargı bugüne kadar uyumaktan başka bir şey yapmamıştır. Bu tasarı yerindedir, bu tasarı anlamlıdır. O nedenle, yüksek yargının şikâyet etmeye hakkı yoktur.” anlamında bir değerlendirme yaptı. Anayasa Mahkemesinin Kuruluş Kanunu’nun 46’ncı, 47’nci maddeleri son derece açık. Anayasa Mahkemesinin çalışmalarını düzenleyen İçtüzüğü’nün 32’nci maddesi yeteri kadar açık. Bu maddeler diyor ki: “Anayasa Mahkemesinin Başkan ve üyeleri kamuoyuna karşı tarafsızlığını koruyacaktır.” Artı, “Başkan ve üyeler önlerine gelmesi, dava açılması muhtemel olan konularda herhangi bir şekilde görüş beyan edemezler.” Bu yasaklara rağmen Anayasa Mahkemesinin Sayın Başkanı tasarı lehinde görüş beyan etmiştir. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak çoğulcu bir toplumdan yanayız, herkesin görüşünü ifade etmesinden yanayız ama Anayasa Mahkemesinin Sayın Başkanını bağlayan, onun konuşmasını engelleyen, yasaklayan hükümler mevcutken Anayasa Mahkemesi Başkanının konuşmasını da doğru bulmuyoruz.

Şimdi, bu konuşmanın veya benim bu değerlendirmemin bu tasarıyla ilgisi nedir, denilecektir. O konuşmanın yararlarını Anayasa Mahkemesinin Sayın Başkanı ve üyeleri Anayasa Mahkemesi olarak bu tasarıda görüyor. O konuşmanın karşılığı bu tasarıda Hükûmet tarafından Mahkemeye verilmektedir.

Öncelikle ifade edeyim ki, Hükûmetin, yüksek yargı organlarını düzenleyen bir tasarıyı hazırlayıp Parlamentoya getirmesi kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırıdır. Kuvvetler ayrılığının olduğu bir sistemde, bir demokraside hükûmetler, bir başka kuvveti ilgilendiren yasal düzenlemenin tasarısını Meclise getiremez. Şimdi, düşünebiliyor musunuz, Hükûmet Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarına yön vermek amacıyla bir tasarı hazırlasın, getirsin buraya? Olmaz. Yargıyı düzenleyebilir mi? Olmaz ama geliyor bu tasarı, geldi, daha önce de geldi, şimdi de Anayasa Mahkemesiyle ilgili geldi. Sayıştayla ilgili olarak kısa bir süre önce görüşüp yasalaştırdığımız düzenleme, değerli milletvekilleri, bir teklifti, hükûmet tasarısı değildi. O teklifi veren arkadaşlarıma teşekkür ediyorum, kuvvetler ayrılığı ilkesini dikkate aldılar, “Hükûmet bu konuda bir tasarı getiremez.” dediler çünkü Sayıştay Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yapan bir kurumdur ve o teklif öyle yasalaştı. Usul olarak doğru bir düzenlemeydi ama burada, Yargıtayı ve Danıştayı yeniden yapılandıran tasarının ardından Anayasa Mahkemesini düzenleyen bir tasarıyı Hükûmet getirmekte hiçbir sakınca görmüyor ve Parlamento bunu tartışmakta hiçbir sakınca görmüyor. Değerli arkadaşlar, bu, kuvvetler ayrılığı ilkesinin rafa kaldırılmasıdır.

Anayasa Mahkemesi Sayın Başkanının bu konuşmasının karşılığı bu tasarıda nerededir diye bakarsak şuradadır: Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyeleri önemli imtiyazlarla donatılmıştır. Anayasa Mahkemesinin bundan sonra alacağı bütün kararlar, bütün ret kararları yani ana muhalefet partisinin Anayasa Mahkemesinde açmış olduğu iptal davalarına karşı vereceği bütün ret kararları bu yasadaki, bu tasarıdaki düzenlemeler nedeniyle töhmet altındadır.

Ne getiriliyor bu tasarıda Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyelerine? Olağanüstü bir emeklilik düzenlemesi getiriliyor. Hiçbir kimsede olmayan, hiçbir kurumda, hiçbir kamu görevlisinde olmayan, milletvekillerinde olmayan emeklilik hakkı Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyelerine veriliyor Sayın Anayasa Mahkemesi Başkanının o konuşmasının karşılığı olarak, Hükûmete ram olmasının karşılığı olarak. Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyelerinin görev süresi herhangi bir şekilde sona ererse sona erdiği tarihte eğer emeklilik hakkını elde etmiş değilse emeklilik hakkını elde edene kadar başka kamu görevlerine tayin edilecekler. Örneğin, bir serbest avukat Anayasa Mahkemesi üyesi oldu, görevi sona erdi, emeklilik hakkını elde etmiş değil; ne yapılacak? Başbakan baş danışmanlığına atanacak. Yargıdan seçilmiş gelmiş üyeler, görev süresi sona erdi, emeklilik hakkını elde etmedi, uygun görevlere atanacaklar. 11’inci maddede böyle bir ballı emeklilik var. Hayırlı olsun Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyelerine. İnanıyorum ki o üyelerin birçoğu bundan rahatsızdır ama Sayın Başkan bunu Hükûmetten talep etmiştir, Hükûmet de bunu buraya koymuştur.

Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyelerinin maaşları artırılıyor.

Değerli milletvekilleri, bu Hükûmet, emeklilerimize yüzde 4 zam öngörürken Anayasa Mahkemesi Başkanına yüzde 35 zammı hangi hakla yapıyor? Millet bu yetkiyi veriyor mu? Emekliye ayda 60 lira diyorsunuz, yüzde 4 zam, bütçe ancak buna izin veriyor diyorsunuz ama Anayasa Mahkemesi Başkanına yüzde 35, üyelerine yüzde 40 maaş zammını bu tasarıyla getirdiniz. Neyin karşılığında? Hükûmetin çıkaracağı Anayasa’ya aykırı yasalara karşı açılacak iptal davalarını reddetmesinin karşılığı olarak. İnanıyorum, o üyelerimizin hepsi belki de -büyük bir çoğunluğu dersem haksızlık etmiş olurum- bundan rahatsızdır ama Anayasa Mahkemesinin Sayın Başkanı bundan rahatsız değil, mutludur. Talep edilmiştir ki bu buraya girmiştir.

Devam ediyorum: Sağlık konusunda, hiçbir mevzuata, hiçbir kısıtlamaya tabi değil Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyeleri. Bütün sağlık harcamaları, Mahkeme bütçesinden, hiçbir kısıtlamaya tabi olmaksızın ödenecek.

Değerli milletvekilleri, milletvekilleri, diğer kamu personeli neyse onun mevzuatına tabidir, o kısıtlamalar onun için de geçerlidir, fark ödenecekse o da ödeyecektir ama Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyeleri ödemeyecektir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız bir tebliğ yayınladı kısa bir süre önce, şeker ölçüm çubuklarında çubuk başına Sosyal Güvenlik Kurumunun ödeyeceği rakam 32 kuruş; üstünü diyabet hastası sigortalı kişi ödeyecek, fark ödeyecek. Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyeleri, onlar umarım sağlıklıdır, diyabet hastası değildir ama olursa, onlar çubuk başına herhangi bir fark ödemeyecek, tamamını Mahkeme bütçesinden devletimiz karşılayacak.

Bunlar yetmiyor; diplomatik pasaport var, daha başka düzenlemeler var. Anayasa Mahkemesi Başkanına olağanüstü bir yetki veriliyor. Bu yasa yürürlüğe girdiğinde bütün müdürleri görevinden alacak, yerine yenileri gelecek. Bir kadrolaşma… İstemediği personeli Adalet Bakanlığına gönderecek, başka kurumlara gönderecek. Neyin karşılığında Anayasa Mahkemesi Sayın Başkanı? Evet, Hükûmetin çıkaracağı Anayasa’ya aykırı yasalar konusunda muhalefetin açacağı iptal davalarının reddi karşılığında. Bu çok çirkin bir suçlama, hoş bir suçlama değil ama Sayın Başkanın açıklaması, tutumu beni bu yorumu yapmaya mecbur bırakıyor.

Benim bütün Parlamentodan, özellikle iktidar partisi grubundan Cumhuriyet Halk Partisi mensubu bir milletvekili, Grup Başkan Vekili olarak ricam şudur: Lütfen, diğer kamu personelinde olmayan, milletvekillerinde bile olmayan bütün bu çirkin düzenlemeleri, Anayasa Mahkemesini zan altında bırakacak bütün bu düzenlemeleri buradan çıkaralım.

Diğer maddeler ayrıca tabii ki tartışılacaktır, arkadaşlarımız görüşlerini söyleyecektir. Ancak bu tasarıyla ilgili özlük haklarının ötesinde bir şey söyleyecek olursam, bu, Anayasa Mahkemesini paketleme yasasıdır, bir dönem Amerika’da Franklin Roosevelt’in hazırladığı, Amerikan Yüksek Mahkemesini paketleme yasası gibi.

Sözlerimi burada bitiriyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.

Hükûmet adına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir önemli yasa tasarısını görüşüyoruz, Anayasa Mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleriyle ilgili bir yasa tasarısı. Hiç şüphesiz her yasa önemlidir ancak bu yasanın bir başka özelliği var. Evvela, bu yasa, 12 Eylül 2010 tarihinde kabul edilen ve milletimizin bir talimat olarak ortaya koyduğu Anayasa değişikliğinin tabii sonucudur çünkü milletimiz, 12 Eylül 2010 tarihinde verdiği kararla, Anayasa Mahkemesine önemli ilave görevler yüklemiştir. Dolayısıyla, bu görevin gereğini yerine getirebilmesi bakımından böyle bir yasa değişikliğine kesinlikle ihtiyaç vardır.

İkincisi: Anayasa Mahkemesinin teşkilat yasasının yeni baştan ele alınması fikri, düşüncesi ve ihtiyacı yeni de değildir. Böyle bir Anayasa değişikliği olmasaydı dahi, geriye dönük Anayasa Mahkemesinin kuruluş yıl dönümlerinde birçok sayın başkan tarafından dile getirildiği gibi ve yine, Anayasa Mahkemesinin kuruluş yıl dönümlerinde yapılan sempozyumlarda, açık oturumlarda, panellerde bir bilimsel ihtiyaç olarak da ortaya konulduğu gibi, Anayasa Mahkemesinin görevlerini daha iyi yerine getirebilmesi, kararlarını daha süratli bir tarzda verebilmesi ve iş yükü karşısında yeni bir yapılanmaya ihtiyaç duyduğu sayın başkanlar tarafından da geçmişte dile getirilmiş bir husustur. Dolayısıyla, bugün, hem Anayasa’dan kaynaklanan hem de ihtiyaçlardan kaynaklanan bir zaruret sebebiyle böyle bir değişikliği gündeme getirmiş bulunuyoruz.

Hiç şüphesiz, anayasa mahkemesinin kararları, hem bizde hem de anayasa mahkemesi bulunan tüm demokratik ülkelerde zaman zaman tartışılır. Bilimsel olarak tartışılır, zaman zaman belki siyaseten de tartışılır ama hepimizin ittifak ettiği, ittifak etmesi gereken husus şudur ki kararların tartışılmış olması kurumun tartışılacağı anlamına gelmez çünkü anayasa mahkemesine demokrasilerde ihtiyaç olduğu bugün hemen hemen her ülke tarafından her görüş tarafından da kabul edilmiş olan bir husustur. O hâlde biz burada şahıslarla ilgili bir düzenlemeyi değil -bunu ayırt etmemiz lazım- bir kurumsal düzenlemeyi gündeme getirmiş oluyoruz. Bir kurumsal, yeniden yapılandırma ve yargılama usulleriyle ilgili, esas itibarıyla, bir düzenleme yapıyoruz. Tabiatıyla 12 Eylül 2010 tarihindeki Anayasa değişikliğine paralel olarak da bu Mahkemenin görevlerini yerine getirebilmesi bakımından bir kısım kadroya ve sair hususlara da ihtiyaç vardır, onu da bu vesileyle düzenlemekte zaruret var.

Hepimiz biliyoruz ki demokrasilerde demokratik rejimin hukuk alanındaki en güçlü koruyucusu anayasa mahkemesidir, bunu kabul etmemiz lazım. Anayasa mahkemesi anayasal ihtilafları hukuki çözüme kavuşturan, sonlandıran, böylece toplumsal düzeni ve toplumsal barışı sağlayan en güçlü hukuk kurumlarının başında gelmektedir ve onun içindir ki bizim cumhuriyetimizin en köklü, en temel kurumlarının başında Anayasa Mahkemesi geliyor. Bu mahkemeler bir taraftan yasama meclisleri tarafından çıkarılan yasaların Anayasa’ya uygunluğunu denetlerken ya da Anayasa’ya aykırılığını tespit ederken dolayısıyla gücü elinde bulunduranların gücünü hukuk yoluyla sınırlamaya çalışırken -ki varlık sebebi budur, önemli bir sebeptir- öbür tarafta da hak ve özgürlüklerin koruyucusu olarak da önemli bir görev ifa ediyor. O nedenle şunu söylersek mübalağa etmemiş oluruz: Bir ülkede demokrasi kültürünün gelişmesinde, hukuk bilincinin yerleştirilmesinde hak ve özgürlüklerle ilgili değerlendirmelerde en önemli kaynak anayasa mahkemesinin kararlarıdır. Dolayısıyla, bir ülkedeki anayasa mahkemesi kararlarına bakarak o ülkede demokrasinin ve hukukun kalitesiyle ilgili bir karara, bir kanaate de varmak mümkün olacaktır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi, yasalarda tanımlanan görevlerinin ötesinde böyle bir misyona sahiptir, böylesine önemli bir sorumluluğa sahiptir.

Kaldı ki Anayasa Mahkemesiyle ilgili, bir kaynakta da şöyle ifade ediliyor: “Devlet kurumları içerisinde göreviyle gayesi birleşen, üst üste örtüşen yegâne kurum Anayasa Mahkemesidir çünkü görevi, yasaların Anayasa’ya uygunluğunu ya da aykırılığını tespit ederken, bunu ilan ederken, öbür tarafta, bu görev aynı zamanda Anayasa Mahkemesinin de gayesidir.” Yani “Bu mahkemenin gayesi nedir?” dersek, demin söylediğim hususları gerçekleştirmektir. Bu nedenle önemli bir kurumla ilgili yasal düzenlemeleri yapmaya çalışıyoruz ve kurulduğu günden bu tarafa da Anayasa Mahkemesinin ortaya koyduğu gerekçeler, vermiş olduğu kararlar, gerçekten, hukukumuzun, özellikle siyaset hukukumuzun en önemli kaynaklarından bir tanesidir.

Şimdi, değerli milletvekilleri, tabiatıyla, parlamentolar esas itibarıyla konuları düzenler. Bizim de normal olarak İç Tüzük’ümüze göre, mevzuatımıza göre ve esas itibarıyla da Parlamentonun geleneklerine göre burada konuları konuşmuş olmamız gerekir. Ancak zaman zaman konuların dışına çıkarak şahıslarla ilgili de değerlendirmelerimiz oluyor. “Bu doğru mudur?” derseniz, burada bulunmayan kişilerle ilgili -cevap hakkı yok, düzeltme hakkı yok, söz hakkı yok- burada tek yanlı bir değerlendirme yaparsak -“suçlama” tabirini biraz ağır bulduğum için ifade etmeye çalışıyorum, kaldı ki İç Tüzük’te de üslubumuzun nezaket kuralları içerisinde olması gerektiği ifade ediliyor- bunlarla ilgili değerlendirmeleri yapmak bence çok doğru olmaz gibi geliyor.

Şimdi, evvela şunu ifade etmeye çalışayım: Anayasa Mahkemesine kimlerin nasıl seçileceği Anayasa’da yazılı. Şimdi, Anayasa’da yazılı şartlara göre seçilmiş olan birilerinde, kendimize göre “Şöyle olsa iyi olur.” diyebileceğimiz bir kısım şeyleri oraya seçilen kişilerle ilgili bir nakisa, bir eksiklik gibi takdim etmek bence bizatihi bu Anayasa’ya aykırıdır, hukuka aykırıdır. Şimdi, Anayasa’nın 146’ncı maddesinde -bu son şekliyle değil, bundan evvel- diyor ki: “Anayasa Mahkemesine üye seçilebilmek için yükseköğretim kurumları öğretim üyeleriyle üst kademe yöneticileri ve avukatların Anayasa Mahkemesine asil ve yedek üye seçilebilmeleri için kırk yaşını doldurmuş olmaları, yükseköğrenim görmüş veya öğrenim kurumlarında en az on beş yıl öğretim üyeliği veya kamu hizmetinde en az on beş yıl fiilen çalışmış veya on beş yıl avukatlık yapmış olması şarttır. Bu şartları taşıyan bir kişi, değişik kaynaklardan olmak kaydıyla, gene Anayasa’daki usullere göre Anayasa Mahkemesine üye seçilebilir. Bu seçilen kişi Anayasa Mahkemesi asil üyeleri arasından gizli oyla veya üye tam sayısının salt çoğunluğuyla dört yıl için bir başkan ve bir başkan vekilini seçer.” Şimdi, Anayasa’da olmayan bir şeyi, seçilmiş bir Başkana “Şu diploman yok, bu alanda bu eksikliğin vardır.” tarzında bir izafede bulunmak bence doğru değil, Anayasa’ya aykırı bir husus çünkü Anayasa Mahkemesi başkanlarının hukukçu olacağı Anayasa’da öngörülmüyor. Görülebilir miydi? Görülürdü ama olmadığına göre biz buradaki kurallara göre işlem yapmak, buradaki kurallara göre karar vermek durumundayız. Bunun dışında ilave şartı koşmaya çalışırsak bu bizatihi Anayasa’ya aykırı olur.

Kaldı ki bir başka şey daha var. Şimdi, değerli milletvekilleri, bugünkü Sayın Başkanla ilgili olarak, kendisi burada olmadığına göre hukuk adına bazı tespitleri yapmamız lazım.

ATİLLA KART (Konya) – Yanlış tespit yapıyorsunuz Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – O da şudur: Bugünkü Sayın Başkanın bir hukuk fakültesi diploması olmayabilir ama hukuk fakültesi diploması olmak ayrıdır hukuk adamı olmak ayrıdır. Her hukuk fakültesi diploması olanlar hukuka uygun, hukuku bir manada özümsemiş insanlar değil, birçok yerde darbelerin gerekçesini hazırlayanların da önemli bir kısmının hukuk profesörü olduğunu biz biliyoruz, hukukçu olduklarını biliyoruz. En evvel hukukçuların darbecileri tebrike gittiğini de biliyoruz ama bu tüm hukuk camiasına teşmil edilemez. Esas olan hukuk adamı olmaktır, hukuku özümsemektir, hukukun önemini kavramaktır, onu kararlarına yansıtabilmektir. Şunu ifade edeyim: Seçildiği günden beri Sayın Başkan vermiş olduğu kararlarda, yazmış olduğu muhalefet şerhlerinde hakikaten hak ve özgürlükler noktasında, demokrasi noktasında katıldığım önemli açılımları gerçekleştirmiş ve gerçekten önemli kararlara da imza atmıştır, o kararlarda imzası bulunan üyelerle birlikte çünkü karar bir bütündür, muhalefet şerhiyle veya çoğunlukla beraber. Dolayısıyla, bir hukuk adamı olarak o Mahkemenin başında bulunmuş olması, hukukçu olmaması noktasından hareketle bir nakisa olarak kendisine söylenemez. Bunu çok doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum.

İkinci olarak, şimdi, bir değerli arkadaşımız dedi ki: “Kuvvetler ayrılığı prensibi gereği bu yasayı Mahkemenin kendisi hazırlaması gerekirdi, yürütme organı niye hazırladı?” Herhâlde, Komisyonda yapılan konuşmadan değerli arkadaşımızın haberi olmadı, orada da tam tersi bir ithamda bulunuldu: “Bu yasayı Adalet Bakanlığı, Hükûmet hazırlamadı, yukarıdan hazırlandı, sizin elinize tutuşturuldu.” diye. Gelin, şu noktada karar verelim yani o mu doğru, bu mu doğru.

ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, çarpıtıyorsunuz.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Neticede, bugüne kadar yargıyla ilgili tüm yasa tasarıları, kurumların görüşü hazırlandı ama bunun siyasi sorumluluğunu taşıyan Hükûmet olduğu için, Hükûmet olacağı için, elbette bu aynı zamanda Hükûmet tasarısıdır, elbette istifade edilmesi gereken kurumlardan, kaynaklardan da çok açık olarak istifade edilmek suretiyle bu tasarı hazırlanmıştır.

Şimdi, bir başka husus daha var. Değerli arkadaşlarım, milletin karara bağladığı hususları tekrar tekrar burada gündeme getirmek bence çok doğru olmuyor. Kaldı ki bu yargıyla ilgili bir değerlendirme ise yargının tümünü töhmet altına alacak bir değerlendirme yapmak bence doğru değil. HSYK seçimleri yapıldı.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Seçimler değil, atamaları yapıldı. Ne seçimi ya, ataması yapıldı.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Şimdi, orada birçok kişi aday oldu ve sonuçta, belli şahıslar bu seçimde kazanmış olarak bu Kurulda görev yapıyor. Aynı şey Anayasa Mahkemesi için de geçerli . Yani Türk yargısında, ister Anayasa Mahkemesinde ister ilk derece mahkemesinde veya diğer mahkemelerde görev yapan insanları birileri seçti diye, birilerinin döneminde seçildi diye veya şimdi burada söylenen tarzıyla “İşte, şöyle şöyle olacak da bu düzenlemeler buna bir manada -çok uygun bir tabir bulmakta da zorluk var ama- işte, sizin ileride şunları yapmanız için biz sizlere bunları temin ediyoruz.” gibi tümünü zan altında bırakan değerlendirmeler bence çok doğru değil. Çok doğru değil, çünkü o zaman Türk yargısını dünyanın gözü önünde belli menfaatler karşılığı vicdanlarını bir kenara bırakan, hakkı, hukuku bir kenara bırakan, vicdanları ipotek altına alınmış kişiler durumuna sokmuş oluruz. Ben hiçbir yargı mensubunu, ister Anayasa Mahkemesinde ister başka mahkemelerimizde görev yapan insanların hiçbirisini böyle bir şekilde suçlamaya hakkımızın olmadığı kanaatindeyim. Bunlar kendi vicdanlarına göre, hukuka göre karar veriyorlar. Bu kararlarda yanlışlık varsa bunu tartışıyoruz, o ayrı bir olay ama bu söylenen husus kararların doğruluğu yanlışlığıyla ilgili değil, kişisel zaaflarıyla ilgili, karakterleriyle ilgili, onurlarıyla ilgili çok ağır bir suçlamada bulunuyoruz, bunların hiçbirisi doğru değil.

Yani bir sade vatandaşımız bugün artık mevcut Anayasa karşısında Cumhurbaşkanını seçebilecek, Parlamentoyu seçiyor, belediye başkanını seçiyor, muhtarı seçebiliyor. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını veren, trilyonluk, katrilyonluk davalara karar veren bu hâkimlerin kendisini yönetecek kişilerle ilgili birilerinden emir ve talimat alan, “Yat” deyince yatan, “Kalk” deyince kalkan, “Şuraya oy ver” deyince oraya oy veren bu kadar kimliksiz, kişiliksiz insanlar gibi göstermek bence çok doğru değil. O zaman oturup bir başka yerden bakmak lazım. Kaldı ki değerli arkadaşlarım, bugün mesela Yargıtaya seçilen, Danıştaya seçilen arkadaşlarımız, bunların hiçbirisi …

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Seçilmediler, atandılar Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Yukarıda da ifade etmeye çalıştım, en genç olanı 1998’te seçilmiş.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Atadınız, atadınız…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Yani biz 2002’de geldik, yani bizim dönemimizde olanlar, hiçbirisi daha birinci sınıfa bile ayrılmamış. Geçmiş dönemlerde, önemli bir kısmı da DYP ve SHP döneminde yargıda görev yapan, yargıya kazandırılmış arkadaşlarımızdır.

Şimdi, bunları, böyle ayrım yapmadan, belki münferit içinde yanlış yapanlar varsa onu ayırıp diğerlerini tenzih etmek varken, değil mi ki filanca iktidar döneminde seçildi, mutlaka iktidarın emir komutası altında.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Aynen öyle.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Bu insanlara saygısızlık oluyor, bu insanların gururlarına, onurlarına, mesleki müktesebatlarına uygun düşmeyen bu türlü şeyleri çok doğru bulmuyoruz.

Son olarak bir şey daha ifade etmek isterim, bu emeklilik hakkıyla ilgili olarak, doğrusunu isterseniz bu madde buraya getirilirken kesinlikle burada söylenen düşüncelerden hareketle bir düzenleme yapmamıştık çünkü realite ortada, bir şeyi eğer itham konusu yapacaksak, suçlama konusu yapacaksak önüne arkasına iyi bakmak lazım. Şu an getirilen bu düzenlemede... Ki çıkaracağız, yani mahkemeyi bu manada, bu kadar büyük zan altında bırakmanın da bir anlamı yok. Yani bu “kıyak emeklilik” denilen maddeyi çıkaracağız çünkü bugünkü arkadaşlarımız bunu hak etmiyor. Neden hak etmiyor? Çünkü bu yasanın ilk uygulamaya konulacağı, bundan istifade edecekler yirmi beş sene sonradır. Bugün mahkemede görev yapan 17 arkadaşımızın hiçbirisi bu maddeden istifade etmeyecektir, yirmi beş sene sonra...

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Yirmi beş sene sonrakini niye çıkarıyorsun şimdi?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Dolayısıyla, bir düzenleme gelmiş, “Bunu birlikte yapalım.” dedik. Bu, itham konusu yapılacak bir şey değil. Herkesin doğum tarihine bakın, meslekteki müktesebatına bakın hiçbirisi, bugün, bundan istifade etmeyecek. En evvel -arkadaşlarımızın söylediği- yirmi beş sene sonradır.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Arkadaşların söylediğini boş ver Sayın Bakan, yasaya bak, yasaya.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Hesabı kitabı ortada ama böylesine önemli bir düzenlemeyi yaparken, orada görev yapan insanları istifade etmediği hâlde gölge altında bırakmak, zan altında bırakmak, kendisine temin edildiği iddia edilen bu menfaat karşılığı, işte önüne gelen davalarda şöyle yapacak, böyle yapacak tarzda peşin hükümle hareket etmek doğru değil.

Evet, hâkimler için, yargıda görev yapanlar için ön yargı doğru bir şey değil ama biz siyaset adamları olarak da herhâlde ön yargılı olmak, bu bizim bakımımızdan da hoş olan bir şey değildir. Onun için orada kurul hâlinde karar verilecek. Kurul hâlinde karar verilen bir konuda 17 kişinin tamamını aynı kefeye koyup da burada bir değerlendirme yaparsak, doğrusunu isterseniz bu da hakkaniyete çok uygun, çok gerçekçi, çok doğru bir husus değil.

Başka bir hususu daha ifade edelim, demin eksik kaldı orası, o da şudur: Bugün dünyada mevcut anayasa mahkemesi olan ülkelerde herkes hukukçu değil. Şimdi arkadaşlarımızın verdiği bilgiye göre Belçika’da, mesela Anayasa Mahkemesi Başkanının bir öğretmen olduğu ifade ediliyor. Demek ki yani bir değerlendirmeyi yaparken biraz da mukayeseli hukuka bakmak önem arz ediyor. Onun için tekrar dedim ki: Hukuk diploması olması ayrı bir şeydir, hukuk adamı olması ayrı bir şeydir.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Bakan, hukuk adamı da değilse ne olacak?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Hepimizin beklentisi, hepimizin bu noktadaki görüşü Anayasa Mahkemesinin gerçekten kuruluş gayesine uygun olarak, gerekçelerine uygun olarak bir taraftan Anayasa yargısını gerçekten en itibarlı noktaya taşımak, hak ve özgürlüklerimizin teminatını oluşturmak ve siyaset hukukumuz açısından da verdiği kararlarla hakikaten dünya nezdinde “Türkiye’de de bir Anayasa Mahkemesi vardır.” denilerek içtihatlarına atıf yapılan bir mahkeme konumuna getirmektir. Buna hepimiz gayret etmeliyiz. Tabiatıyla, bu konuşmaları kendileri de dinliyor olabilir, tabiatıyla bu tutanaklar kendilerine de ulaşacaktır. Bu beklenti içerisinde olmak, bu da bizim talebimizdir, bu da bizim hakkımızdır çünkü biz Mahkemeyi bu özellikleriyle, bu güzellikleriyle, yapabileceği bu ve benzeri katkılarla el üstünde tutmaya, cumhuriyetimizin ve devletimizin en önemli kurumu olarak görmeye çalışıyoruz.

İnanıyorum ki bölümlere geçtiğimizde, maddelere geçtiğimizde de bu konularla ilgili arkadaşlarımızın görüşleri olacaktır ama özellikle, hassaten rica ediyoruz: Kurumsal bir düzenlemeyi en mükemmel şekilde yapalım ama şahıslarla ilgili bir değerlendirme söz konusu olduğunda bunun yerinin burası olmadığını ifade etmeye çalışıyorum çünkü karşılıklı olarak bu türlü tartışmalar kişilerden daha çok kurumlara zarar veriyor. Yargıya güven ise bir devletin, bir toplumun en fazla ihtiyacı olan husustur diye düşünüyorum. El birliğiyle yargıya güveni sarsarsak o takdirde kim kime güvenecek? Bu ülkede ihtilafları kim, nasıl çözecek?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Bakan, ne zamandır güvenmeye başladınız yargıya?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Bu duygu ve düşüncelerle, bu yasa tasarısı katkılarınızla birlikte ümit ediyorum ki hukuk hayatımızda Anayasa Mahkemesi için önemli imkânları da beraberinde getirecektir, hayırlı ve uğurlu olsun dileğiyle hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Evet, şahsı adına Manisa Milletvekili Sayın İsmail Bilen.

Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İSMAİL BİLEN (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde söz almış bulunuyorum. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Bugün Hakk’ın rahmetine kavuşan Elâzığ Milletvekilimiz Hamza Yanılmaz’a Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve sevenlerine de sabırlar niyaz ediyorum.

Sözün tekrarından mümkün olduğunca kaçınacağım.

Değerli arkadaşlar, doğrusunu isterseniz tasarının görüşmeleri belli bir seviyede geçiyor -Komisyonda da bu temennimi dile getirmiştim- bu üsluba da mümkün mertebe ben de riayet etmek istiyorum ancak burada yapılan bir iki tane haksız eleştiriye de cevap vermek istiyorum.

12 Eylül referandumunda halk oylamasına gittiğimizde, vatandaşımızın huzuruna çıktığımızda, yapmak istediğimiz değişikliği ve bu değişiklikle kendilerine getirdiğimiz iyileştirmeleri anlattık ve vatandaş da büyük bir ekseriyetle bu değişikliğe “Evet” dedi. Artık bunun…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Ne zaman?

İSMAİL BİLEN (Devamla) – 12 Eylül 2010.

ALİM IŞIK (Kütahya) – 12 Eylülcüler ne oldu? Hani hesap soracaktınız?

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Anlamadım?

ALİM IŞIK (Kütahya) – 12 Eylülcüler ne oldu? Hani hesap soracaktınız?

BAŞKAN – İsmail Bey, Genel Kurula hitap edin…

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Evet, çok isabetli bir soru…

BAŞKAN – Sayın Bilen, Genel Kurula hitap edin.

İSMAİL BİLEN (Devamla) – …ben ona değinmeyecektim ama mademki sordunuz ben söyleyeyim. Evet, ben bir hukukçu olarak ona cevap vereyim istiyorsanız.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Halkı bununla kandırdınız!

İSMAİL BİLEN (Devamla) – 12 Eylülle ilgili genellikle kamuoyunda vatandaşı yanlış yönlendiren, yanlış bilgilendiren birtakım ifadeler kullanılıyor, bu ifadeler doğru değil, vatandaşı da doğru bilgilendirmek gerekir. Biz ne dedik? “Darbeyi yasaklayacağız, darbeyi yapanların önündeki…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sözleriniz var, hesap soracağınızı söylediniz.

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Hesap da soracağız, evet, hesap da soracağız. Hesap nasıl sorulur Sayın Başkan, onu söyleyeyim, bir hukukçu olarak lütfedin, müsaade buyurun, ben anlatayım, siz dinleyin.

Değerli arkadaşlar, 12 Eylülün önündeki engelleri kaldırdık, 12 Eylülü koruyan geçici 15’inci maddenin kaldırılmasını sağladık, milletimiz buna “Evet.” dedi. Bundan sonraki aşama nedir, biliyor musunuz? Bundan sonraki aşama, tamamen hukuka ait bir alandır. Buraya da ne bizim ne yürütmenin ne yasamanın, hiç kimsenin müdahale etmesi mümkün değildir, bir.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Deniz Feneri gibi mi?

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Anayasa’nın amir hükmüdür, bunu yaparsanız işte o zaman hukuk devleti olmazsınız.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bu hiç inandırıcı değil.

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Evet, çok inandırıcıdır, birinci sınıf hukuk talebesine de sorsanız bunu size söylerler.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Öyle demediniz “Hesap soracağız.” dediniz.

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Bu işi yapacak olan yargıdır. Yargı bu süreci başlatmış mıdır? Elbette. Gecikmeli mi yürüyor? Evet.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – “12 Eylülcülerden hesap soracağız.” dediniz.

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Türk yargısının maalesef böyle bir gecikme rahatsızlığı, hastalığı öteden beri dile getirilmekte. İnşallah, bunun da hızlandırılmasıyla ilgili bir iki tane daha tasarı gelecek, onları da görüşeceğiz ama kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi adına şunu söylüyorum…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Tutanakları çıkarırız, mahcup olursunuz, hesap soracağınızı söylediniz.

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Bu ifade edilen doğru değildir. Kime sorarsanız sorun, 12 Eylül darbesiyle yüzleşecek olan yargıdır.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yargıya atmayın topu.

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Yürütme asla, kat’a buraya müdahale edemez, hukuk devleti ilkesiyle, prensibiyle çatışır, bizatihi Anayasa’ya aykırıdır.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Öyle söylemediniz siz “Hesap soracağız.” dediniz.

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Bakın, biz bunun gereklerini yaptık. Bundan sonrası tamamen yargının tasarrufu altındadır.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Şimdi topu yargıya atmayın.

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Eğer buraya müdahale etmeyi düşünüyorsanız, buraya müdahale edilmesini istiyorsanız o zaman hukuk devleti ilkesi anlayışınızı sorgulamanız gerekir.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – İsmail Bey, o zaman yok muydu bu doğru? Dün yok muydu bu doğru?

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Evet, dolayısıyla da…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Meydanlarda niye “Hesap soracağız.” diye nutuk attınız?

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Yani ben daha fazla şeyler söyleyebilirim, Sayın Başkan, Sayın Şandır, daha çok şey de söyleyebilirim.

BAŞKAN – Sayın Bilen, karşılıklı konuşmayalım efendim.

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Milletin istismarına yönelik…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hani hesap soracaktınız?

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Asla milleti istismar etmedik.

BAŞKAN – İsmail Bey…

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Milleti istismar eden bizatihi sizlerdiniz. (MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Bilen…

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Niye rahatsız oluyorsunuz? Bakın, hiçbir şey söylemedim.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Hani hesap soracaktınız, ne oldu?

BAŞKAN – Sayın Işık… Sayın Işık…

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Daha hiçbir şey söylemedim. Daha çok şeyler söylerim ki, canınız acır. Lütfen yapmayın.

BAŞKAN – İsmail Bey…

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Lütfen yapmayın…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ağzını korkak alıştırma İsmail Bey.

BAŞKAN – Sayın Bilen, lütfen… Arkadaşlar…

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Evet, daha hiçbir şey söylemeden…

BAŞKAN – Sayın Bilen.

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Ne söyleyeceğimi tahmin ediyorsunuz herhâlde. İsterseniz siz söyleyin, ben buradan anlatayım. Olur mu böyle bir şey? Böyle bir usul…

BAŞKAN – Sayın Bilen, karşılıklı konuşma üslubu da yok, lütfen…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Meydanlarda “Hesap soracağız.” dediniz, şimdi topu yargıya atıyorsunuz, mahcup olacaksınız.

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, Anayasa Mahkemesi geçmişten beri birtakım kararlar vermiştir. Komisyonda da bunu çok konuştuk. Hatta bir arkadaşımız, Britanya İmparatorluğunun, üzerinde güneş batmayan Britanya İmparatorluğunun Kraliçesi geldiğinde bir tek kişinin kalkmadığını söyledi. “Kimdir?” diye sorduk. Kim olduğunu tahmin edebiliyor musunuz? Yargıç. Bizatihi kendisinin atadığı yargıç kraliçenin önünde ayağa kalkmıyor. Böyle hukukçular var Avrupa’da.

İSA GÖK (Mersin) – Bunu anlattım size… Bak, bir dakika, bir dakika… Komisyonda anlatılanı öğrendin ama içselleştirememişsin.

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Bizdekilere baktığınızda… Bakın, bizdekilere baktığınızda, düdük çaldığında esas duruşa geçen, çağrıldığında hazır olda brifingler dinleyen, darbeleri alkışlayan, darbecilerin yaptıkları darbelere gerekçe oluşturan yargıçlar.

İSA GÖK (Mersin) – Güzel!. Bak, bunu öğrendin!.. Pekâlâ Adalet Bakanını kapıda karşılamayı…

İSMAİL BİLEN (Devamla) –Çok güzel değil mi?...

BAŞKAN – Sayın Bilen… Lütfen arkadaşlar, bütün yargıçları töhmet altında bırakmayalım, genelleme yapmayalım lütfen.

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Şimdi değerli arkadaşlar, insaf etmek lazım. Sayın Bakan söyledi, diğer arkadaşlarımız anlattı. AK PARTİ sekiz buçuk yıldır iktidarda, AK PARTİ sekiz buçuk yıldır iktidarda. HSYK’ya veya Danıştaya, Yargıtaya üye olabilmek için en az on iki yıl görev yapmak gerekiyor en az; birinci sınıf hâkim olabilmesi için. AK PARTİ sekiz buçuk yıldır iktidarda, AK PARTİ’nin iktidara geldiği günden bugüne aldığı hâkim adaylarının hiçbirinin buraya seçilme şansı var mı? Yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şevket Kazan’ın atadığı hâkimler…

İSMAİL BİLEN (Devamla) –Tamamını kim seçiyor? Kimlerden seçiyor? Sizlerin iktidar olduğu dönemlerde, koalisyon hükûmeti döneminde alınan yargıçlar arasından. Bu arkadaşlara niye bu töhmette bulunuyorsunuz, yazık, günah değil mi?

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Erbakan’ı inkâr mı ediyorsun?

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Bu hâkimler, birinci sınıfa ayrılmış 5 bin hâkim kimi seçeceğini bilmiyor mu? Yapmayın lütfen!

Bakın, size emin olun samimiyetle söylüyorum, Sayın Başkan size hiç yakışmıyor. Üzülüyorum, yani bunu vatandaşa söylediğinizde, kendisini seçmeyen insana “Bidon kafalı, karnını kaşıyan adam.” dendiğinde vatandaş bunun cevabını verdi, 2002’de verdi, 2004’te verdi, 2007’de verdi, 2009’da verdi, 2010’da verdi. Yani 5 bin hâkim şimdi nasıl oy kullandığını veya kullanacağını bilmiyor öyle mi? Bunlarla alay etmektir.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sonucunu gördük İsmail Bey?

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Hâkimlere, Anayasa Mahkemesi üyelerine verdiğimiz o iyileştirmelerle ilgili de eleştiriler geldi.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – 160 tane hâkim sandığa boş oy verdi. Yani bu 160 kişi nasıl aynı hareket etti?

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bir Yargıtay Başkanı “Cüzdanımızla vicdanımız arasında bizi sıkıştırmayın.” dediler; hatırlıyor musunuz? Bunu söyleyen Yargıtay Başkanıydı.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Diğer hâkimlere…

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Hükûmeti eleştiren Yargıtay ve Danıştay başkanlarına hiç itiraz yok. Niye? İktidara saldırıyorsa, iktidarı yıpratıyorsa, siyasal ve ideolojik karar veriyorsa onlar lâyüsel, onlar hiç tartışılmaz. Onların verdiği siyasi ve ideolojik kararlar kamuoyu nezdinde bizatihi millet tarafından tashih edilmişken ona bir itiraz yok, değil mi? Yapmayın lütfen. Bir mahkemenin yargıcı, başkanı sizden olur veya sizin lehinize ya da Hükûmetin aleyhine bir beyanatta bulunursa o iyi; bir başkası, aleyhte bir beyanatta bulunursa veya bir hukuk adamı bir eleştiri getirirse o kötü. Bu doğru bir yaklaşım değil.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Deniz Feneri ve Ergenekon davasındaki çelişkileri bir anlat bakalım.

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Bakın, Anayasa Mahkemesi üyelerinin ve yapısının oluşumu, bizden önceki, Anayasa maddesiyle düzenlenmiş, kimlerin üye olabileceği orada sayılmış…

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Deniz Feneri ne oldu, Deniz Feneri, bir söyler misin?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Şu Deniz Fenerindeki çelişkileri bir anlat! Hâkim ve savcılara neler dediniz bir anlatın bakalım.

İSMAİL BİLEN (Devamla) – …ve bizatihi ben de katılıyorum bir hukukçu olarak. Anayasa Mahkemesi üyelerinin tamamının hukukçu olmaması da gerekir, hatta ve hatta cezacı olmaması gerekir, doğru olan da budur çünkü Parlamentonun çıkardığı kararların, siyasal, ekonomik ve sosyal boyutları da vardır arkadaşlar. Dolayısıyla, siyasal, ekonomik boyutları olan bir hususu, tamamen, salt cezacı hukukçulardan oluşan bir heyete tevdi etmek de çok doğru, çok isabetli bir şey değildir.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Deniz Fenerini anlatsana!

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Lütfen, bakın, sataşmayın. Doğru, bir…

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Deniz Feneri ne oldu? Onu anlat!

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Peki, onu da söyleyeyim. Değerli arkadaşlar, bakın, bütün hukuk fakültelerinde, birinci sınıfta şu öğretilir: Hükümle sanık sıfatını kazanmamış hiç kimseye bir isnatta veya mahkûm gözüyle bakamazsanız. Hükümle…

RAHMİ GÜNER (Ordu) – Silivri’ye bak, Silivri’ye!

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Bakın…

S. NEVZAT KORMAZ (Isparta) – Ergenekon davasındaki tavrınız ne?

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Böyle bir yargılama…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Yazık, yazık! Orada konuşurken kendinle çelişkiye düşmeyeceksin!

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Bakın, yargılaması devam eden hiçbir davayla ilgili, ne burada ne bir başka yerde…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bak, hukukçu olarak orada konuşurken kendinle çelişkiye düşmeyeceksin! Seni seçmenlerin de izliyor. Ayıp!

İSMAİL BİLEN (Devamla) – …ne Parlamento ne de bir başka kurum görüş beyan edemez, serdedemez, mahkemeyi zan altında tutacak ya da yönlendirecek…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ayıp, ayıp!

İSMAİL BİLEN (Devamla) – …mahkemeyi tesir altına alacak bir baskı kuramaz, kurmamalıdır. Şimdi, davası devam eden bir olayla ilgili sürekli sataşmada bulunuyorsunuz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ayıp, ayıp! Çelişkiye düşmeyeceksin kendinle!

İSMAİL BİLEN (Devamla) – İnanıyoruz ki, orada, eğer mahkûm olması gerekenler varsa yargı onları da tespit edecek, onları da mahkûm edecektir. Dolayısıyla…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bak, Deniz Fenerinde şöyle, Ergenekonda böyle davranmayacaksın, aydın namusu bunu gerektiriyor!

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Nevzat Beyciğim, inşallah bunları tekrar konuşuruz; süremi sataşarak, özellikle insicamımı da bozmaya gayret ederek bitirmeye çalıştınız.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Söyledin söyleyeceğini zaten İsmail Bey.

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Ben, bu yasanın özellikle Yüksek Mahkemeye hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Işık, buyurun efendim.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, 12 Eylül 2010 referandumu öncesinde AKP’li yöneticilerin propaganda malzemesi olarak en öne taşıdıkları konu, kamuoyunun da çok yakından bildiği gibi, darbecilerin yargılanacağı ve 12 Eylül 1980 darbecilerinden hesap sorulacağı söylemiydi. Aradan geçen altı ay içerisinde hangi darbecilerden hesap sorabildiniz? Hükûmetinizce bu konuda nasıl bir işlem yapıldı? Hiçbir şey yapılmadığı kamuoyunca bilindiğine göre bu söylemleri bir siyasetçi olarak içinize sindirebiliyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Çalış, buyurun.

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, teşekkürler ediyorum.

Sayın Bakan, referandumla Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı tanınmıştı. O günden bugüne kadar Anayasa Mahkemesine ne kadar bireysel başvuru olmuştur, bunlardan sonuçlanan kaç tanedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çalış.

Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, adaletin tecelli edeceği yer olması gereken Anayasa Mahkemesi Kuruluş Kanunu’nun geçici 1’inci maddesi mevcut personele tasfiye edici ve kadrolaşmaya yönelik bir düzenleme değil midir?

İki: Bu düzenleme ile hakkın arandığı yerde çalışırken mevcut müktesep hakları ellerinden alınanlar haklarını nerede arayacaklardır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Recep Bey.

Sayın Kart…

ATİLLA KART (Konya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Türkiye Büyük Millet Meclisinde her kamu görevlisi eleştirilebilir, bunun yadırganacak bir yönü olamaz. Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu eleştirilerin ve denetimin temel zeminidir. Bu çerçevede soruyorum: Anayasa Mahkemesi Başkanı, diğer yüksek yargı başkanlarını, mensuplarını hedef alarak son derece düzeysiz bir üslupla bu mahkemelerin yeterince çalışmadığını, yargı yerlerindeki iş birikiminin buradan kaynaklandığını ifade etti. Bakıyoruz Anayasa Mahkemesine, Anayasa Mahkemesinin gündemine bakıyoruz; 2007 yılından bu yana bekleyen Tanık Koruma Yasası, hâkim savcı alımıyla ilgili yasa, TRT, Kamu İhale Kanunu, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı Kanunu gibi Türkiye gündemini, toplum hayatını ve kamu yönetimini…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kart.

Sayın Gök…

İSA GÖK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kürsüye çıkıldığında konuşulan her kelimeye dikkat edilmeli, doğru söylenmeli; yanlış ve yalan söylenmemeli. Dendi ki: “Belçika’da Anayasa Mahkemesi Başkanı öğretmen.” Evet, öğretmen olabilir, kabul. Ama Belçika Anayasa Mahkemesi 12 kişiliktir, Meclis seçer. Belçika Anayasa Mahkemesinin yüce divan yetkisi yoktur, Yargıtaydadır bu yetki. Öğretmeni atamış ama ceza yargılaması yaptırmıyor. Siz, iktisatçıyı Mahkeme Başkanı yapıyorsunuz ama yüce divan yetkisini onda tutuyorsunuz. Bu doğru bir şey mi?

Sorumu soruyorum: Anayasa’nın topu topu dört tane maddesinin bazı fıkraları değişti ama önceki uygulama kanununun her maddesini değiştirdiniz, Anayasa’nın değiştiğine dayandınız. Bu dürüstlüğe sığıyor mu? Anayasa’nın değişmeyen dört tane maddesine ilişkin uygulama maddelerini dahi değiştirdiniz. Bakın, Anayasa’nın son dört maddesi değişmedi Anayasa Mahkemesiyle… Nasıl değiştiriyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gök.

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

1) Devletin laik ve sosyal hukuk devleti vasfını değiştiren bir Anayasa Mecliste kabul edildiği takdirde veya dili ile bayrağı değiştirildiği takdirde, Mecliste şekle uygun çıktığı zaman, buna karşı devlet nasıl korunacak? Bunu koydunuz buraya. Peki, kim koruyacak, nasıl korunacak sosyal ve laik devlet vasfını kaldırdıktan sonra?

2) Şimdi, Anayasa’nın 154 ve 155’inci maddesine göre Danıştay ve Yargıtayın kararları kesindir. Şimdi, bu bireysel başvurma hakkından, mesela bir tazminat davası Yargıtayda kabul edildi. Bu tazminat davasına karşı Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı olur mu? Biraz önce açıklandı: Güncel hak. Güncel hak ne anlama geliyor, bunu açıklarlar mı efendim? Öğrenmek istediğim bu.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Paksoy…

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, BDP Milletvekili Sebahat Tuncel devletin başkomiserine tokat atıyor. Bu tokadı devlete atılan bir tokat olarak kabul ediyor musunuz?

Yine, Batman’da Bengi Yıldız’ın elinde taşla devletin güvenlik güçlerine karşı yerel kıyafetle tepki gösterdiği tüm medyada yer aldı. Bu eylemlere karşı Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bakanı olarak ne gibi işlem yapmayı düşünüyorsunuz? Bu sessizliğiniz devleti zaafa uğratmıyor mu?

İkinci sorum da, Beşir Atalay medyadaki açıklamalarını ne sıfatla yapıyor? Yeni İçişleri Bakanımız yurt dışında mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Paksoy.

Sayın Asil…

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Bakan, sekiz yıl önce dokunulmazlıkları kaldıracağınız konusunda Türk milletine söz vererek iktidar oldunuz. Birinci iktidar döneminde Türk milletine verdiğiniz bu sözü yerine getirmediniz. İkinci iktidar döneminin sonuna gelmek üzeresiniz. Muhalefet bu konuda değişik vesilelerle destek olacağını ifade etti. Bugün Grup Başkan Vekilimiz Sayın Oktay Vural konuşmasında da bu konuda her türlü desteği vereceğimizi söyledi. Dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda Türk milletine verdiğiniz sözü ikinci iktidar döneminde de yerine getirmeyecek misiniz? Bu sözü yerine getirmemenizin sebebi nedir? Neden çekiniyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Şandır…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, Sayın Mehmet Akif Paksoy’un sorusunun devamı olarak soruyorum: Etnik bölücü terörün bu cüretinin kaynağı nedir? Bu konuda bir siyasi sorumluluk duyuyor musunuz? Yönettiğiniz devlete tokat atılıyor, Sayın Başbakan yalnız konuşuyor. Gereği olarak neyi yaptınız, neyi yapmayı düşünüyorsunuz?

İkinci sorum şu: Sayın Bakan, Türkiye devleti bir cumhuriyettir, demokratik cumhuriyettir. Yasama, yürütme ve yargı. Yürütmenin ve yargının özlük haklarını, Allah var, iyi düzenliyorsunuz, işte bol keseden de veriyorsunuz. Yasamayla ilgili, Anayasa’nın 86’ncı maddesine göre, “Milletvekillerinin özlük hakları kanunla düzenlenir.” hükmünü neden yerine getirmiyorsunuz? Ne zaman getirmeyi düşünüyorsunuz?

Bir diğer şey: Yasamanın çalışanları arasındaki statü farklılıklarını, 4/C sorununu ne zaman çözeceksiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Aydoğan…

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, biraz önceki konuşmanızda “Anayasa Mahkemesi Başkanı olmak için hukukçu olmaya gerek yoktur. Önemli olan, hukuk adamı olmaktır.” diyorsunuz. Hukuk adamı olmanın kriteri nedir? “Hukuk fakültesi bitirenler hukukçu ama hukuk adamı değildir.” mi diyorsunuz? Hukuk adamı olmanın kriteri Hükûmet lehine karar vermek midir? Bugüne kadar yüksek yargının kararlarını sürekli eleştirdiniz. Bu eleştirileri yaparken mahkeme başkanlarını hukuk adamı olarak görmediğiniz için mi eleştirdiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.

Sayın Akkuş…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakan; millet olarak birlikte yaşamamızı sağlayan kurum, kural ve ilkeler günümüzde eleştirilmiş, suçlanmış, aşağılanmış ve linç edilmek istenmiştir. Bunların başında Türk Silahlı Kuvvetleri ve yargı gelmektedir. Bu kurumların birer anayasal kuruluş olmasına rağmen, bunlara uygulanan baskılar devam edecek mi? Bunları niçin önlemiyorsunuz? Bu yasayla bu önlenecek mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akkuş.

Sayın Bakanım, buyurun efendim.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım.

Sayın Başkan, iki tip soru var. Bunlardan bir tanesi İç Tüzük’ün 81’inci maddesine uygun olarak sorulan soru. Kanaatimce -daha evvel de ifade ettim- yasa tasarıları görüşülürken, 81’inci maddeye göre, soru sorma hakkı, bu yasaların, tartıştığımız yasaların uygulayıcılar tarafından daha iyi anlaşılabilmesi ve açıklığa kavuşması, müphem kalan hususlar varsa onun içindir. Dolayısıyla, konuyla ilgili olmayan ama milletvekillerimizin soru sorma hakkı çerçevesinde gündeme gelebilecek konularla ilgili ayrı bir yöntem var, yazılı soru sorulabilir, sözlü soru sorulabilir veya soru konusu olan hususlar başka denetim yolları kanalıyla da gündeme getirilebilir ama arkadaşlarımıza…

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Bakan, onun kararını siz verecek değilsiniz, milletvekili verecek o kararı!

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Bağırmanıza gerek yok canım, bağırmanız haklı olduğunuz anlamına gelmiyor ya da sizin bağırdığınız konu İç Tüzük hükmü hâline de gelmez.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sesimi duyurmak istiyorum. Bunun kararını biz vereceğiz Sayın Bakan, siz değil!

BAŞKAN – Sayın Asil, lütfen…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Müsaade edin canım, hepimiz İç Tüzük’e göre… 81’inci madde açık.

MUHARREM VARLI (Adana) – Verme o zaman cevap!

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Siz mi karar vereceksiniz Sayın Bakan!

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Yani bağırınca haklı olduğunuz gibi bir kanaate mi varıyorsunuz? Bu doğru değil.

MUHARREM VARLI (Adana) – İşinize geldi mi İç Tüzük, işinize gelmedi mi…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Şimdi, müsaade ederseniz, siz konuştunuz, ben de cevabımı veriyorum. Tatmin olursunuz ya da olmazsınız, o ayrı bir konu ama neticede ben de fikrimi söylüyorum.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Hayır, siz mi karar vereceksiniz Sayın Bakan?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Yani sizden onay almam gerekiyorsa İç Tüzük’e göre, o onayı alırım ama ben, bir soru sordunuz, cevabını vermeye çalışıyorum.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Benim soru sormak için sizden onay mı almam lazım?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – E, 81’inci maddede gayet açık. Bakın, yasama dönemimizin sonuna geldik. 81’inci madde: “Tasarı veya teklifin tümünün görüşülmesinden sonra…” (MHP sıralarından gürültüler)

MUHARREM VARLI (Adana) – Tamam, verme o zaman cevap!

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – 81’inci maddenin başlığı “Kanun tasarı ve tekliflerinin Genel Kurulda görüşülmesi.” “Geneli görüşüldükten sonra” diyor (b) fıkrasında “Tasarı veya teklifin tümünün görüşülmesinden sonra soru-cevap işlemi yapılır. Tasarı veya teklifin tümü üzerinde soru-cevap süresi… “ yazılı.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Onları biliyoruz biz Sayın Bakan, bizim de okuma yazmamız var!

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Demek ki yapılan bir iş… Burada böyle bir konuyu konuşuyoruz, eksik varsa, yanlış anlaşılan bir konu varsa, yarın uygulayıcılar, yasa koyucu bu kanunu düzenlerken…

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Zorunuza mı gitti Sayın Bakan!

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – …bu maddeyi düzenlerken ne murat etti, bunun anlaşılabilmesi açısından, evvela bunu bir söyleyelim.

İki: Teker teker herkese saygım var ama bunu söyledikten sonra da burada bana sorduğunuz sorularla ilgili de cevap vereceğim, bağırmış olmanız çok doğru bir şey değil. Bakın, bir süre sonra… (MHP sıralarından gürültüler)

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Zaman geçiyor, sen vazifeni yap!

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – İyi de konuyla ilgili sorsaydınız, en evvel oradan geçecektik.

Şimdi, evvela şuna bir karar vermemiz lazım çünkü bu konu hem burada konuşuluyor, bu vesileyle şimdi geldi, başka zaman da... Bir ülkede bir suç işlendiğinde bunu kim soruşturur? Şikâyete bağlı suçlar dışında, bir hakaret gibi vesaire, yasalarımızda özel bir hüküm yok ise bir ülkede bir suç işlendiğinde…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Siyasi sorumluluk, Sayın Bakan!

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – …bunun soruşturmasını kim yapar? Çünkü “darbe” dediğimiz şey, devlet aleyhine işlenen cürümler faslında, o bölümde yer alan suçlardır. Dolayısıyla bunların hiçbirisi bir idare makamının veya bir başka yerin onayına tabi olmadan, devletin yargı sistemi içerisinde kim soruşturacaksa, hangi yargı mercisi soruşturacaksa -İstanbul mudur, Ankara mıdır- bunlar kendiliğinden bu soruşturmaları yaparlar ve yapmalıdır. Dolayısıyla, şimdi, eğer yargının görev alanına giren bir konuda “Hükûmet şunu niye yapmıyor, bunu niye yapmıyor?” diyorsanız farkında olmadan yürütmenin yargının işlerine müdahalesi anlamına gelecek bir beyanda bulunuyorsunuz, bu son derece sakıncalıdır.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – “Yapacağız” dediniz ama.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Bugün bir siyasi söylem olarak bu gündeme gelebilir ama bu kapı açıldığında fevkalade sakıncalı, yanlış bir zeminde bu konuyu tartışıyoruz demektir. Dolayısıyla, sizin bu konuşmalarınızı, bizim bu konuşmalarımızı da yargı mercileri dinliyor, basın gündeme getiriyor, görevini kim yapması gerekiyorsa o yapar. Zaten bir kısım vatandaşlarımız da savcılıklara suç duyurusunda bulundu, bunun soruşturması yapılıyor.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Siyasi sorumluluğu soruyoruz.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Ama eğer o yargı mercilerine yürütmeden bir onay alınması gereken bir husus var da biz o onayı vermezsek o zaman şimdi sizin burada söylediğiniz hususla karşı karşıya kalmış olabiliriz. Dolayısıyla, gelin bu söylemden vazgeçelim, bu çok doğru bir şey değil.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Siyaseten…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Ha, siyaseten, siyaseten…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Evet, onu soruyoruz.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Siyaseten soruyorsanız, darbeciler karşısında neyin nasıl yapılacağının, nasıl durulması gerektiğinin sınavını vermiş bir iktidarla Türkiye tanışmıştır. Dolayısıyla, bunu da çok açık olarak ifade ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Söyleyene bak, söyleyene!

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Boş boş konuşuyorsun!

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – İki de bir bu konuyu gündeme getirip söylüyorsunuz, bizim darbeler karşısında nerede durduğumuz bellidir, ne zaman durduğumuz bellidir, ne söylediğimiz bellidir, bize başka konularda eksiklik izafe edin ona bir şey demem ama bu konuda, demokratlığımız konusunda kimsenin çok fazla bir şey demeye hakkı yoktur. Bırakın bizim ne yaptığımızı ne ettiğimizi, bizi itham edenler kendileri darbeler söz konusu olduğunda nerede olduğunu, konumunu da tespit etmelidir, bunu da kamuoyuna açıklamalıdır, bunu da bir davet olarak yapıyorum.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Bakan, size yakışmıyor!

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – İkincisi -bireysel başvuruyla ilgili, arkadaşımız sordu- henüz bu yasa… “Anayasa değişikliği iki yıl sonra yürürlüğe girecek.” denildi dolayısıyla şu an Anayasa Mahkemesinin iki yıl geçmeden evvel böyle başvuruları değerlendirme imkânı yok. Kaldı ki, zaten o yasanın çıkma sebeplerinden bir tanesi de odur ki bu hazırlığı Anayasa Mahkemesi yapsın. Bir kısım kadroların verilmesinin sebebi de bu hazırlığı şimdiden yapabilecek personeli almak, eğitmek ve buna hazırlamak içindir ama şu ana kadar, arkadaşlarımızın verdiği bilgiye göre, 500 civarında da bu konuda başvuru var.

Şimdi, bir başka arkadaşımız Belçika’yla ilgili… Ben dikkat ederseniz “arkadaşlarımdan aldığım bilgi” dedim, doğrusu ben de bilmiyordum: Belçika’da bugün bir öğretmen kişi mahkeme başkanlığı yapıyor. Ama şu var: Bakınız, farkında olmadan, Sayın Gök, baştan beri siz Parlamentonun… Orada da bir şeyi söylemiş olduk. “Bir kısım yerlere Parlamento üye seçsin.” denildiğinde hep karşı çıkıldı. Demek ki anayasa mahkemesine birçok parlamento üye verebiliyor. Biz bu yaptığımız değişiklikle “Yargı siyasallaşıyor.” ithamına muhatap olmamak adına Parlamentonun hakkı olan bir hususu Anayasa değişikliğinde getirip koymadık. Doğruydu, orada bir eksiklik var, aslında Parlamento da belli yerlere üye seçebilmelidir çünkü bu Parlamento en önemli kararları verebiliyor, en önemli kararları alıyor, burada en özgür bir şekilde her konuyu tartışıyoruz; neden Anayasa Mahkemesine üye seçemesin, neden HSYK’ya üye seçemesin? Biz bunu anlatmak için çırpındık durduk. Birçok ülkede sadece 5 üye değil, mesela Almanya’da tamamını Parlamento seçer, biz 1 taneyi bile seçemedik. Neden? Keşke…

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Bakan, Belçika’da Temsilciler Meclisi var, Senato var, Belçika’da “yüce divan” yetkisi yok, yargılamayı yapmıyor.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Hayır, sadece Belçika olarak değil, Almanya’da da böyle, Fransa’da da böyle. Şimdi vaktimiz yok, diğer sorulara cevap kalmayacak. Bugün dünyada hiçbir anayasa mahkemesi yoktur ki oraya parlamentolar, siyaset kurumu üye seçememiş olsun. Bunun tek istisnası Türkiye. Keşke bu eksikliği o tartışmalar sırasında hep beraber giderebilseydik belki bu noktada farklı bir düzenleme yapılabilirdi.

İSA GÖK (Mersin) – Ülkelerin tümünde önemli nisap aranıyor, Türkiye'de salt çoğunluk aranıyor. Yapmayın bunları, doğruyu söyleyin! Ya bilmiyorsun ya da yanlış söylüyorsun!

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Şimdi, bir başka şeyi daha ifade edeceğim. Tabiatıyla birçok arkadaşımız belki bunu düşünüyor olabilir, 2 arkadaşımız bunu gündeme getirdi. Nevruz münasebetiyle, bir barış, kardeşlik gününde, kendini bilmez, sorumluluğunu taşımamış, milletvekilliği sorumluluğu açısından da tartışılan bazı arkadaşlarımızın orada yaptığı durumlar sebebiyle kimsenin bir şey demediği yok. Bugün Sayın Başbakanımız grup toplantısında buna en ağır şekilde cevabını verdi siyaseten. Ha, hukuken ne yapılması gerekiyorsa, ortada işlenmiş bir suç olduğu iddiasıyla savcıların gerekli işlemi yapması gerekir, o işlemin geleceği yer de burasıdır, buraya geldiği takdirde de hep beraber ne karar vereceksek Parlamento kararını verir. Bu olayı tasvip etmemiz mümkün değil. Özellikle, seçimlere giderken hepimizin toplum önünde sorumluluğu var, sorumlu davranış içerisinde olmamız lazım, sorunlu olmamamız gerekir. Yapılan işi kimse tasvip edemez, kimse doğru bulmaz, bulamaz. Herhâlde bu olayların geçtiği yerdeki savcılar da bu işin gereğini yapıyordur, yapacaktır.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Nasıl buralara kadar geldi?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Nasıl gelir? E, siz, ben nasıl geldiysek, millet sandığa gidiyor, o kişileri seçiyorsa ne diyeceğiz yani biz?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – O eli o polise kaldıracak cesareti kim verdi?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Bu, cesaret meselesi, bunlar siyasi tartışmalardır. Bakınız, sizler bu tartışmaları hep yapıyorsunuz, önümüzdeki dönemde de yapacağız, bunu hep beraber…

YUSUF ZİYA İRBEÇ (Antalya) – Diyarbakır Belediye Başkanına ne oldu şimdiye kadar? Küfreden birisine ne yaptınız?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Sayın İrbeç, siz beni tanırsınız, ben de sizi iyi tanırım, hiç oradan araya girerek bir şey demeye çalışmayın. Hepimiz söylediğimiz fikrin arkasında kendi kişiliğimiz, kimliğimiz olarak buralarda oturuyoruz. Yapılan iş yanlıştır, doğru değildir, milletvekilliği sorumluluğuyla, sıfatıyla bağdaşmıyor, bunun daha ötesindeki bir ifadenin buralarda kullanılması da doğru değil. Savcılar gereğini yaptığında Parlamento da gereğini yapar ve yapacaktır. Bunu ifade etmeye çalışıyoruz.

Hak arama konusuyla ilgili olarak da… Hak arama konusunun hukuk devletinde birden fazla mekanizmaları var. Bunlardan bir tanesi yargıdır. Şimdi, bireysel başvuru hakkını getiriyoruz. Hak arama açısından, komisyondan geçti, vaktimiz olmadı, olabilirse birlikte karar verebiliyorsak, kamu denetçiliği hak arama yollarından bir tanesidir. Bireysel başvuru konusunda ise kararlar Anayasa Mahkemesince yürütmeyi durdurma kararı verilmediği takdirde lazımülicradır, yani uygulanabilecek kararlardır. Neticede nasıl AİHM’e giden kararlar yürütmeyi durdurmuyorsa, Anayasa Mahkemesi -Sayın Genç, sizin sorunuzdu, en azından birinci bölümü- yürütmeyi durdurma kararı vermediği takdirde, tazminat davaları da dâhil diğer kararlar yürürlüğünü sürdürebilecektir. Dolayısıyla, bu manada da dünyadaki uygulamalara aykırı bir durum söz konusu değildir. Kaldı ki bir şeyin hukuka uygun olup olmadığı noktasında en evvel Anayasa’ya bakıyoruz, Anayasa bu hakları öngördüğüne, bu başvuru yolunu öngördüğüne göre buna uygun yapılan işlemde de hukuka aykırı bir yan yoktur diye düşünüyorum.

Sayın Başkan, diğer bazı konular var, onlara da vakit kalırsa, imkân olursa yazılı cevap vermeye çalışırız.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Sayın Hamzaçebi, buyurun efendim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

60’ıncı maddeye göre çok kısa bir söz talebim oldu, karşıladınız, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, Anayasa Mahkemesine Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından üye seçimine muhalefetin, özellikle de ana muhalefetin karşı çıktığı anlamına gelebilecek bir değerlendirme yaptı, bunun gerçekle hiçbir ilgisi yoktur, Sayın Bakan tek yanlı bir bilgilendirme içerisinde.

Anayasa Mahkemesinin kuruluşunu düzenleyen Anayasa’nın 146’ncı maddesinde nitelikli çoğunluk aranmamaktadır Anayasa Mahkemesine üye seçimi için. Bizim ısrarımız, birçok ileri demokraside olduğu gibi nitelikli çoğunluğun aranmasıydı, nitelikli çoğunluk Parlamentoda uzlaşmayı sağlayacağı için önemliydi ama burada iktidar partisinin tek başına üye seçeceği bir düzenleme yapılmıştı, biz bunu eleştirmiştik, buna karşı çıkmıştık.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, milletvekillerinin sorduğu soruya Anayasa Komisyonu Başkanı cevap versin. Doğru dürüst Anayasa bilgisi olmayan Cemil Bey ne bilir bu konuda? Bireysel başvuruda, tazminat davası hakkında Yargıtay karar vermiş. Bu karara karşı Anayasa Mahkemesine gider mi, gitmez mi? Giderse, 154’üncü maddeye aykırı mıdır, değil midir? Buna cevap versin.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 28’inci maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart’a aittir.

Sayın Kart, buyurun.

CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının birinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, hukuk, siyaset ve demokrasi alanında çok önemli sonuçları olacak bir tasarıyı görüşüyoruz. Yetmiş sekiz maddeye ulaşan bu tasarının bir maddesi dışında tüm maddeleri Hükûmet tasarısının Komisyon tarafından onaylanması şeklinde tezahür etti. Nakarat ve koro şeklinde oluşan bir iktidar söylemiyle tasarının Komisyonda görüşüldüğüne tanık olduk. Mutlak anlamdaki söylem birliği ve yasa tekniğindeki sakatlıklar demokrasinin geleceği adına kaygılarımızı daha da artırdı.

Şu gerçek bir kez daha ortaya çıktı değerli milletvekilleri: Yüksek yargıyı doğrudan siyasi iktidara bağlı olarak yapılandırmaya yönelik olan tasarıların altyapısı, büyük ölçüde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yapılanmasıyla gerçekleştirilmiştir. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yapılanmasıyla birlikte yargıda meydana gelen tesadüflerden, çok büyük tesadüflerden birkaçını sizlerle paylaşmak istiyorum ve Sayın Bakanın, Hükûmetin, bu tesadüflere polemik yapmadan, demagoji yapmadan, saptırma yapmadan cevap vermesi gereğini hemen yeri gelmişken ifade ediyorum.

Değerli milletvekilleri, bakıyoruz, 5.500 civarında birinci sınıf yargıcın aday olduğu Yargıtay ve Danıştay üyeleri seçiminde, üye olarak seçilen 211 kişinin tümünün oylaması HSYK’da Adalet Bakanının toplantıya katılıp katılmamasına göre 17’ye 5 ya da 16’ya 5 olarak gerçekleşmiştir. Yargı çevrelerinde artık bu seçime literatürde “211 vakası” olarak bir nitelendirmenin yapıldığını yine yeri gelmişken ifade ediyorum.

Bir diğer tesadüf, çok büyük bir tesadüf: HSYK seçiminden bir iki gün sonra yapılan Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Başkanlığı seçiminde de benzeri bir tablonun yaşandığını, bu seçimlerde 156 oyun blok boş oy olarak kullanıldığını görüyoruz.

Yargıç ve üye seçiminde artık ileri demokrasi anlayışının gereği olarak toptan ve merkezî oylamanın kullanıldığı bir dönemin başladığını görüyoruz. Bu kurgu ve düzenin doğrudan Adalet Bakanlığı odaklı olduğu olayların gelişimi ve süreçten anlaşılmaktadır. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu öylesine titiz ve kurgulu bir anlayışa sahiptir ki anında Kars’taki anıtla ilgili yargılamayı yapan ve yürütmeyi durdurma kararı veren mahkeme başkanını görevden alıp üye yapmak ve devamında da itirazı kabul eden bölge idare mahkemesi başkanını o kararı veren idare mahkemesine başkan olarak atamak suretiyle aslında tüm yargı çevrelerine en sert şekilde gözdağını vermiş, “Artık yeni bir dönem başlamıştır, ayağınızı denk alın.“ diyebilmiştir. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu siyasi iktidarın sözcüsü olduğunu maalesef ilk uygulamasıyla bizleri yanıltmayacak bir şekilde göstermiştir. Yargının geleceği adına son derece talihsiz bir tablodan söz ediyorum.

Değerli milletvekilleri, Yargıtay ve Danıştay üyeleri seçimindeki bir başka vahim tabloyu da dile getirmek istiyorum. Diğer sözcü arkadaşlarımız da ifade etti ama ben bu konuya bir kez daha vurgu yapmak istiyorum. Bakıyoruz, yeni seçilen 211 üye içinde kadın üye sayısının yüzde 3’ün altında kaldığını görüyoruz. Kadın üye sayısının genellikle yüzde 30’lar seviyesinde olduğu, yüzde 20’nin altına hiçbir şekilde düşmediği Yargıtay ve Danıştay seçimlerinde, bu son seçimde bir anda kadın üye sayısının yüzde 3’ün altına düşmüş olması düşündürücü ve kaygı veren bir gelişmedir. Hükûmetin kadınlara bakış açısındaki çarpıklığı ve ayrımcı anlayışı ve aslında bu konudaki söylemlerinde samimi olmadığını gösteren çok çarpıcı bir tablo söz konusudur. Hükûmet, kadınların iş ve meslek hayatında kariyer yapmalarını istememektedir, kadınlara ikinci sınıf insan gözüyle bakmaktadır. Kadınların iş ve çalışma hayatına girmeleri engellendiği gibi, kendi emek ve disiplinleriyle belli bir başarı yakalayan kadınların da yine kariyer yapması engellenmektedir.

Değerli milletvekilleri, bakıyoruz, icra müdürlüğü sınavlarında da aynı acımasız tavrın, insan kıyımının ve ayrımcılığın yapıldığını görüyoruz, belli inanç grupları lehine mutlak imtiyaz yaratıldığını görüyoruz. 7 Kasım 2010 tarihinde yapılan sınavlarla ilgili olarak hiçbir ciddi ve tatminkâr açıklamanın bugüne kadar yapılmadığını yine yeri gelmişken ifade ediyoruz. Bu kadar çok tesadüf ancak olağanüstü bir merkezî organizasyonla açıklanabilir. “Bu yargıçların temyiz kudreti yok mu?” diye demagoji yaparak bunu geçiştiremezsiniz Sayın Bakan. Adalet Bakanını ve Hükûmeti bu maharetlerinden ve organizasyon gücünden dolayı yeri gelmişken bir kez daha kutluyoruz.

Sayın Başbakanın “Yaradılanı Yaradan’dan ötürü seviyoruz.” söyleminin de hamasetten ibaret olduğunu, demagojiden ibaret olduğunu, insan sevgisi ile bağdaşmadığını, gerçek anlamdaki insan sevgisi ile bağdaşmadığını yine yeri gelmişken bir kez daha ifade ediyoruz.

Getirilen bu tasarılarla bir taraftan Silivri ve benzeri yargılamaların temyiz incelemesi teminata bağlanmak istenmekte, diğer taraftan da siyasi iktidar, kendisini yargılaması kaçınılmaz olan yüksek mahkemeleri dizayn etmektedir, düzenlemektedir. Getirilen bu düzenlemelerle, siyasi iktidara doğrudan bağımlı olan AKP’lileştirilmiş savcı prototipi yanında yargıç prototipinin de altyapısı büyük ölçüde tamamlanmış olmaktadır. Savcı prototipi uygulamalarına ilişkin somut örnekleri ilerleyen bölümlerde vereceğiz değerli milletvekilleri.

Tüm yargı mekanizması ve kazanımları, bu tasarıyla, yeni oluşturulan ve birçoğunda yargıçlık misyonu bulunmayan Anayasa Mahkemesine boğdurulmak ve hegemonyasına sokulmak istenilmektedir. Siyasi iktidar, tüm yargı mekanizmasını Anayasa Mahkemesi aracılığıyla ezmek ve etkisiz kılmak istemektedir. Bu amacına ulaşabilmek için de Anayasa Mahkemesi üyelerine her alanda ve anlamda imtiyazlar tanındığını görüyoruz. Siyasi iktidar, yargıda nispi olarak sağlanmış olan kazanımları ve en başta da AİHM’e başvuru sürecini bloke etmek, işlevsiz hâle getirmek amacındadır. Siyasi iktidar, doğrudan kendisine tabi kılmak istediği Anayasa Mahkemesi yoluyla, 2011 seçimleri sonrası planladığı yeni Anayasa düzenlemesiyle, hukuk ve demokrasiye nihai darbeyi vurmayı amaçlamaktadır.

Değerli milletvekilleri, 12 Eylül ihtilalinin yarattığı en büyük tahribatların başında, yargı ve yargıcın bürokratlaştırılması olayı gelmektedir. Esasen askerî darbelerin yargıyı etkisiz ve işlevsiz hâle getirmek istemeleri, darbe anlayışının kaçınılmaz bir sonucudur. Bu anlamda askerî darbeler kaçınılmaz olarak kendilerine bağımlı olan yargıyı yaratırlar. Bu anlayış, faşizmin ve diktanın doğasında olan bir anlayıştır, bir sonuçtur. AKP İktidarı da, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı da yargı ve yargıcın bürokratlaştırılması işlevini teknik yollarla, teknik yöntemlerle ve yasal dayatmalarla daha da ileri boyutlara taşıyarak, daha da ileri noktalara getirerek 12 Eylülün bu anlamda başaramadığını tamamlamış ve yerine getirmiştir. “Adalet ve Kalkınma Partisi 12 Eylülün ürünüdür.” derken daha çok bu vurguya dikkatinizi çekmek istiyorum değerli milletvekilleri.

Getirilen tasarıların anlamı ve özü bundan ibarettir. Faşizmi kurumsallaştıran bu ve benzeri girişimlerin hesabını halkımız 12 Haziran seçimlerinde soracaktır. Bundan hiç kimsenin kuşkusu bulunmasın.

Bu değerlendirmelerle Genel Kurulu saygıyla selamlarken tasarıya bu gerekçelerle karşı olduğumuzu bir kez daha ifade ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kart.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Sayın Nevzat Korkmaz.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz kanun tasarısının birinci bölümü üzerine şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, anayasalar bir milletin bir arada yaşamasının kaidelerini ortaya koyan, hangi haklara sahip olarak ve nasıl bir idare çatısı altında yaşaması gerektiği hususunda ortak değerler ve inançları gösteren temel yasa metinleridir. Dolayısıyla, anayasaların içeriği kadar hazırlanma ve yasalaşma biçimi, arkasında nasıl bir uzlaşmanın bulunduğu da büyük önem taşır.

Nitekim, 12 Eylül referandumundan sonra her parti grubundan temsilcilerin bulunduğu bir heyet ile Dışişleri Bakanlığı ve Anayasa Mahkemesinin daveti üzerine Almanya’ya bir çalışma ziyaretinde bulunmuştuk. Bu ziyarette görüştüğümüz Alman Yeşiller Partisi Genel Başkanı Claudia Roth, Anayasa değişikliğine Avrupa Birliği olarak olumlu yaklaştıklarını söyledikten sonra, kabul oranını bir anayasanın kabul oranı olarak düşük bulduklarını ve neden muhalefetle uzlaşma yolunu aramadıklarını sormuştu heyetteki AKP’li milletvekili arkadaşlarımıza.

Biz bu cümleleri referandum öncesinde bu kürsüden defalarca dillendirmiştik ancak AKP maalesef bildiğini okumuştu. Aylar sonra geriye dönüp baktığımızda Anayasa değişikliği, özel gündeminizi gerçekleştirmeniz dışında, maalesef, hiçbir yaraya merhem olmadı.

Elbette halkın iradesine saygı gösterdik, elbette baş tacı ettik. Ancak elinizdeki tüm medya imkânları ile milletimizin eğilimlerini etkilemek için milletin başına bir kâbus gibi çöktüğünüzü Avrupa Birliğindeki yol arkadaşlarınız bile gördü. Keşke bu değişiklikler toplumun her kesiminin görüşlerini yansıtan bir sosyal barışın mimarı olabilseydi ve keşke asırlardır milletimizi kutuplaştıran anayasa tartışmaları bitirilebilseydi.

Milliyetçi Hareket Partisinin değişikliğin neler getireceği ve ülkemizi nasıl bir akıbetin beklediği hususunda yaptığı tüm öngörüleri ve iddiaları maalesef doğru çıkmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi “Anayasa değişikliği millî ve üniter yapıyı tahrip eden neticeler doğuracaktır. Bir karar almaya gerek yok. Ülkemizin çimentosu olan mahrem ve mukaddes değerleri tartışmaya açmak bile başlı başına bir siyasi karardır. Aman dikkatli olalım, aman sömürgeci Batı’nın oyununa gelmeyelim.” demiştir ancak her ne pahasına olursa olsun Anayasa değişikliğinin halkoyuna götürülmesi projesine ağırlık verilmiş ve AKP tarafından “siyasette var olma-yok olma” mücadelesine çevrilmiştir.

Referandumun ardından Anayasa’nın değiştirilemez hükümleri arasında yer alan tek dil, üniter yapı tartışmaları malum çevrelerce sahneye konmuş, terör örgütü ve bölücülüğün bir kısım taleplerinin daha siyaset malzemesi hâline getirilmesine vesile olunmuştur. Referandum öncesinde terör örgütü ile hükûmet kurumları arasında yapılan görüşmeler ve pazarlıklar inkâr edilmiş, referandum sonrasında ise bu sözlerden çark edilerek bizzat Başbakan tarafından da kabul edilmiştir. Şimdilerde İmralı canisine ev hapsi hususları tartışılmakta, âdeta toplum yeni bir hazmettirme sürecine hazırlanmaktadır.

HSYK’nın teşkilat yapısında yapılan değişikliklerin yargıyı siyasallaştıracağı ve yargıyı hükûmet emrine götüreceği iddiaları da bugün Anayasa değişikliğine “evet” diyenlerce dahi haklı görülmeye başlanmıştır. Hele hele, Anayasa Mahkemesi, HSYK, Yargıtay ve Danıştay atamalarının Hükûmetin ısmarlama listelerinin bu üst yargı kurumlarında çoğunluğu ele geçirmesine sebep olması milletin yargıya olan güvenini zedelemiştir, yargıda da “onlar ve bizimkiler” ayrımına sebep olmuştur.

Mahkemelerde hesap vermekten kaçınanlar görevi kötüye kullanma gibi Türk Ceza Kanunu’nun kamu görevlilerinin hesap vermesini temin eden en önemli maddelerini değiştirmiştir. “12 Eylülden hesap soracağız.” istismarıyla oy istenmiş, referandumdan sonra 12 Eylülle hesaplaşma adına hiçbir şey yapılmamış, iddia sahipleri bir daha iddialarını ağızlarına dahi almamışlardır. Milliyetçi Hareket Partisi gerek alt gerekse esas komisyon çalışmalarında Anayasa Mahkemesi Teşkilat Kanunu’nda yapılan değişikliklerin hukukun üstünlüğüne ve yargının bağımsız ve tarafsız olması gerektiği prensiplerine uygun olmadığını defalarca dillendirmiştir ancak itirazları maalesef kabul görmemiştir. Bir halk oylaması ortada iken sadece millî iradeye saygı gereği en az zararla bu tasarının çıkabilmesi için yapıcı bir muhalefet anlayışıyla hareket ederek görüş ve önerilerini ifade etmiş, yanlışları mümkün olduğunca engelleyebilme mücadelesi vermiştir.

Şu hususlar komisyonlarda özellikle belirtilmiştir:

1) Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay gibi üst yargı organları üstünde âdeta bir temyiz mahkemesi hâline getirilmektedir.

2) Hem yetki hem de üyelerin özlük hakları açısından diğer üst yargı kuruluşları ile Anayasa Mahkemesi arasında ve raportörler ile tetkik hâkimleri arasında büyük eşitsizlik ve adaletsizliklere yol açılmaktadır.

3) Anayasa Mahkemesi içerisinde de Başkanın Anayasa Mahkemesi üyeleri üzerinde, eşitler arasında birinci olmanın ötesinde denetim ve kontrol yetkileri artırılmakta, mahkemenin bağımsızlığına yakışmayacak bir amir-memur ilişkisi yaratılmaktadır.

4) Anayasa Mahkemesinde görev alan raportör ve idari görevlilerin de Hükûmet çizgisindeki insanlardan olabilmesinin mekanizmaları devreye sokulmakta, raportör yardımcılığı getirilip hâkim ve savcı mevcudunun dışından kürsü hâkimliği tecrübesi olmayan, duruşma psikolojisinden bihaber kişilerin raportör yardımcısı olabilmesi imkânı getirilmektedir. Eskiden beri görev yapan kişiler de eski kurumlarına iade edilmekte yani uygun görmedikleri personelin kurumdan uzaklaştırılmasının yolu açılmaktadır.

5) Anayasa Mahkemesinde yabancı uzman çalıştırılması mümkün hâle getirilmektedir.

6) Sağlık ve tedavi işlerinde, ücretlerde, özlük haklarında diğer hâkimlere verilmeyen hak ve ayrıcalıklar getirilmekte, kurumun bazı harcamaları Kamu İhale Kanunu’nun denetimi dışına çıkarılmaktadır.

Bu hususları düzenleyen maddeler geldiğinde Milliyetçi Hareket Partisi olarak önergelerimizi vereceğiz, konuşmalarımızla halkımızı aydınlatmaya çalışacağız. Ancak bir husus vardır ki sizlerle paylaşmayı gerekli görüyorum, AKP’nin -mevzubahis olan kendi adamları ise- nasıl ikiyüzlüce bir yaklaşım sergilediğini göstermesi bakımından da ilginç bir kıyaslama olacağını düşünüyorum. Birkaç gün önce sulama birliklerini görüştü yüce Meclis. AKP bu kanunla, seçimle gelmiş birlik başkanı ve organlarının, henüz görev süresi dolmamasına rağmen, süresinden önce yenilenmesi değişikliğini getiriyordu. MHP’nin itirazlarına rağmen bu değişikliği AKP çoğunluğu Meclisten geçirdi. Nedenini sorduğumuzda “Yeni bir mevzuat geliyor.” dediler.

Anayasa Mahkemesinin teşkilatını yeniden düzenleyen mevzuat değişikliğiyle Anayasa Mahkemesinin Genel Kurulunda üye sayısı artmış ve yeni bir irade oluşmuş olmasına rağmen, mevcut Anayasa Mahkemesi Başkan ve Vekilinin koltuklarına dokunulmamıştır. Alt komisyonda “Madem her şey değişiyor, yeni bir mevzuat geliyor, Başkan ve Başkan Vekili seçimleri de yenilensin.” önerimize AKP sıcak bakmamıştır. Buna ne denir kıymetli arkadaşlar? Herhâlde “ileri demokrasi” denmez, olsa olsa “kendine demokratlık” yahut “Recep Tayyip demokrasisi” denir.

Bu hususu özellikle aziz milletimizle paylaşmak istedim ki milletimiz ülkemizin çağdaş ve demokratik yapısına hizmet etmeyen bir kafa ile yönetildiğini ayan beyan görsün, buna göre 12 Haziranda da oyunu ona göre kullansın.

Hak, hukuk ve adaletin herkese lazım olduğunu, bugün ayaklar altına aldığınız bu değerleri yarın mumla arayacağınızı, politize olmuş yargı kurumunun bu ülkeye fayda getirmediğini bir kez daha yineliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, teşekkür ediyorum.

Şahsı adına Kilis Milletvekili Sayın Hasan Kara. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HASAN KARA (Kilis) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı’yla ilgili şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Demokrasimizde laikliğin de, sosyal devletin de temeli hukuktur. Hukuk devleti ilkesinin hâkim olmadığı bir devlette demokratik devlet olmasından söz edilmesi mümkün değildir. Hukuk devletinin temel ilkesi de yargı organlarının varlığı ve bağımsızlığıdır. Yargı organlarının varlığı, özellikle Anayasa yargısının varlığı tüm çağdaş ülkelerde artık hukuk devleti ilkesi ve kuvvetler ayrılığı ilkesinin olmazsa olmaz şartı hâline gelmiştir. Anayasa yargısının temel görevi, kuvvetler ayrılığı çerçevesinde Anayasa’da güvence altına alınan kural ve ilkelerin yasama organının tasarruflarıyla ihlal edilmesini önlemek, Anayasa aracılığıyla temel hak ve hürriyetleri güvence altına alması ve olabildiğince özgürlük alanını genişletici yoruma tabi tutulmasıdır çünkü Anayasa Mahkemesinin temel görevi hak ve özgürleri kısıtlayıcı, ihlal edici hükümleri ayıklamak olduğundan demokrasi ve hukuk devletinin en önemli koruyucusu kabul edilmektedir. Bu konuda, Anayasa Mahkemesinin çok iyi bir sınav verdiği konusunda toplumda iyi bir kanaat bulunmamaktadır. Anayasa Mahkememiz birçok defa hak ve özgürlükleri genişletmeye engel olan yasaları ayıklamak yerine, hak ve özgürlükleri daraltarak dar yorum esasına, daha kısıtlayıcı bir yola gitmiş, dar yorum esasını benimsemiştir. Bu da toplum vicdanında anayasa yargısıyla ilgili ciddi bir sıkıntı oluşturmuştur. Bu yasayla getirilen en büyük devrim niteliğinde olaylardan bir tanesi bireysel başvurudur. Bizim beklentimiz ve temennimiz o dur ki Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru yoluyla temel hak ve hürriyetleri genişletici yorum esaslarına tabi tutarak temel hak ve hürriyetlerin genişlemesine vesile olmasını bütün toplum olarak beklemekteyiz.

Bu duygu ve düşüncelerle, bu yasanın yargı camiasına ve ülkemize hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kara.

Şahsı adına Isparta Milletvekili Sayın Haydar Kemal Kurt. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun.

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usûlleri Hakkında Kanun Tasarısı üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım.

Kıymetli arkadaşlarım, malum, geçtiğimiz yıl mayıs ayında Anayasa değişikliği bu Mecliste görüşüldü, tartışıldı, konuşuldu ve Meclis kararını belirttikten sonra, Anayasa’nın ilgili hükümleri gereğince referanduma götürülen bu Anayasa değişikliği 12 Eylül tarihinde yapılan referandumla kabul edildi ve akabinde kabul edilen bu Anayasa değişikliği doğrultusunda, bu değişikliğin içermiş olduğu hükümler çerçevesinde kanunlarımızı, ilgili kanunlarımızı veya olmayan kanunları da çıkarmaya çalışıyoruz.

İşte, bugün burada daha önce Anayasa değişikliğiyle işleyişi ve yapısı hakkında, görevleri hakkında değişiklik yapmış olduğumuz Anayasa Mahkemesinin kuruluş ve görevlerine ilişkin 2949 sayılı Kanun’un yerine ikame edilecek olan bu kanunu bugün görüşmeye başladık.

Muhterem arkadaşlar, gelişen toplumlarda bütün kurumlar bu gelişmelere uygun olarak şekil almak, yeniden fonksiyonları ve görevleri çerçevesinde küçülmek ya da büyümek zorundalar. Bundan iki yıl önce 2009 yılı Bütçe Kanunu Tasarısı üzerine bu kürsüden yapmış olduğum konuşmada ben, Anayasa Mahkemesinin mevcut yapısı ile sorumluluklarını yerine getirmede gerek işleyiş itibarıyla gerekse mevcut hâkim sayısı itibarıyla yetersiz olduğunu, yeni fonksiyonlar üstlenmesi gerektiğini, yapısının değişmesi gerektiğini ifade etmiştim. Buna gerekçe olarak da tabii, Türkiye’de Anayasa Mahkemesi, görmüş olduğu fonksiyon itibarıyla yargının, hukuk devleti olma gereği olan, hukuku oluşturan bu Meclisin çıkarmış olduğu kanunların Anayasa’ya uygunluğunu denetleme asıl görevi bulunuyor. İşte bunu yaparken Meclisin daha aktif ve aksiyonel olması karşısında Anayasa Mahkemesinin de buna göre şekillenmesi, yeniden yapılanması gerekir demiştik. Nihayetinde bu talep uzun zamandır dile getirildiği, hatta üye sayısının Anayasa Mahkemesi Başkanlığı tarafından yapılan öneride 21 olarak gösterilmiş olduğu, yapısında değişiklikler yapılması gerektiği şeklindeki tartışmaları buralarda değişik zamanlarda ifade etmiştik. İşte, bugün o çerçevede, Anayasa değişikliğiyle yapılan değişikliğin karşılığı Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un yeniden düzenlenmesiyle gerçekleştirilecek.

Bu çerçevede yapılan çalışmanın ülkemizin ihtiyaçlarına, Anayasa Mahkemesinin anayasal görevlerine karşılık gelip gelmediğinin burada değerlendirilmesi lazım. Muhalefet partilerine mensup arkadaşlarımız Anayasa değişikliğinin ta başından bu tarafa, bugüne kadar bu Mecliste gerek Anayasa değişikliği sırasında gerekse Anayasa değişikliğinin gereği olarak çıkarılan kanunlarda sürekli bir şeylerin kotarıldığı, bir şeylerin iktidar partisine, Adalet ve Kalkınma Partisine ait hâle getirildiği iddiası ile buradan suçlamalarda bulundular. Şunu bilmemiz gerekir: Türkiye Cumhuriyeti devleti, ilelebet payidar olacaktır; hiçbir partinin, hiçbir siyasi grubun, hiçbir şahsın malı olamaz. Türkiye Cumhuriyeti’nin herhangi bir organı da birileri tarafından “Bana aittir.” diye mülkiyet iddiasıyla sahiplenilemez. Bu devlet hepimize aittir. Burada bulunuş sebebimiz, bu devlet: bu devletin tebaasına en iyi şekilde hizmet eder hâle getirmek. Maksadımız bu. Bu çerçevede eğer bu Meclisin çalışmaları değerlendirilirse herhâlde yapılmak istenenler, özellikle biz iktidar partisi tarafından yapılmak istenenler daha iyi anlaşılır.

Ben, bu duygu ve düşüncelerle bu kanunun, Anayasa Mahkemesinin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAYDAR KEMAL KURT (Devamla) – Başkanım, süre verecek misiniz?

BAŞKAN – Vermiyorum.

HAYDAR KEMAL KURT (Devamla) – Teşekkür ediyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bölüm üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Köse? Yok.

Sayın Işık...

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, tasarının ikinci bölümünde başkan ve üyeler hakkında inceleme ve soruşturmayla ilgili hükümler yer almaktadır ancak Anayasa Mahkemesi Başkanı veya üyelerinin Anayasa’ya ya da kanunlara aykırı eylemleri nedeniyle suç işlemeleri hâlinde yargılanmaları konusu çok kesin hükümlere bağlanmamıştır. Bu konudaki düşüncenizi alabilir miyim? Nasıl yargılanacaklardır? Genel Kurul, yargılanması yönünde izin vermezse ne olacaktır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

Sayın Asil.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, az önce sorulan sorularla ilgili milletvekillerine işlerini öğretmeye kalktınız. İç Tüzük’te sayın bakanların böyle görevleri var mıdır, yoksa siz kendiliğinizden vazife mi edindiniz? Ben, dokunulmazlıkları sormuştum. Anayasa Mahkemesine kişisel başvuru hakkı doğduğuna göre bir vatandaş, “Sayın Başbakan, millete dokunulmazlıkları kaldıracağını söz vererek iktidara geldi ama bu görevini yerine getirmedi, bu sözünü yerine getirmedi.” diye şikâyette bulunursa Anayasa Mahkemesi böyle bir başvuruyu kabul edecek midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Gök…

İSA GÖK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, seçilecek üyeler arasında yaş koşulundan kaynaklanan bir ayrım yaparak yani kırk beş yaşı belli üyeler için arayarak Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı tavır koymuyor musunuz? Çünkü Anayasa’nın metni herkese kırk beş yaş koşulunu getiriyor.

İki: Raportörler için Anayasa’da çalışıyor olma şartı yok. Kanunda raportörler için çalışıyor, hâlen raportör olması şartını Anayasa’ya aykırı olmasına rağmen niçin zorluyorsunuz? Niye inatlaşıyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, Komisyondan soruyorum: Anayasa’nın 154’üncü ve 155’inci maddelerinde Yargıtay ve Danıştayın “…karar ve hükümlerin son inceleme merciidir.” denilmektedir. “Kanunla gösterilen ilk ve son derece mahkemesi” diyor. Bu iki Anayasa hükmünde Danıştayın ve Yargıtayın son kararlarının kesin olduğunu söylüyor. Şimdi, son Anayasa değişikliğiyle bireysel müracaat hakkı getirildi. Şimdi, bu hükümler ortada dururken Danıştaydan ve Yargıtaydan verilen kesin kararlara karşı Anayasa Mahkemesine bireysel müracaat hakkı nasıl izah edilebilir, bu maddeler değiştirilmeden?

Bir de deminki sorduğum gibi, zaten bugünkü iktidarın esas şikâyeti bu. İşte, Yargıtaydan çıkan tazminat davalarını Anayasa Mahkemesine getirip bozdurmak, kendilerine göre bir Anayasa Mahkemesini oluşturdukları için. Bu mümkün müdür? Bunu açıkça şey etmek gerekir.

Bir de yani bir… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Kuzu, Sayın Başkanım, siz bunları not aldınız herhâlde. Daha sonra… İki soru kaldı.

Sayın Şandır…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ederim.

Sayın Bakan, sizin de uyarınızı dikkate alarak, İç Tüzük 81’in içinde kalarak bir soru sormak istiyorum.

Bu getirdiğiniz kanunun 13’üncü maddesi yani birinci bölüme dair bir maddede Anayasa Mahkemesi Başkanının yetkilerini sayıyorsunuz. Mesela bunlardan biri mahkeme personelinin atamasını yapmak, bir diğeri harcamaların mahkeme bütçesine uygunluğunu denetlemek. Başkaları da var.

Şimdi size de soruyorum: Siz de bir kurulun, bir kurumun başısınız, bakansınız veya Sayın Başbakan. Kendi personelini atama yetkisi bulunmakta mıdır? Bakanlığınızın veya işte, Başbakanlığın bütçesinin denetlenmesi, harcamaların denetlenmesi yetkisi Sayın Başbakanda var mıdır? Anayasa Mahkemesi Başkanına bu kadar geniş yetkileri vermeyi ne için gerekli görüyorsunuz? Birinci sorum bu.

İkinci sorum da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.

Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, görüşmekte olduğumuz kanunun 11’inci maddesinde “Görev süresini tamamlayan ancak emeklilik şartlarını taşımayan Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyelerine, emeklilik yaş ve hizmet süresi dolana kadar son ücretlerinin üçte 2’si tazminat olarak ödenir.” denilmektedir.

Bu, yıl ve gün şartını yerine getirdiği hâlde yaş haddi gelmediği için emeklide olamayan, yüz binlerin işsiz ve sosyal güvencesiz olduğu bir ortamda sizce ne kadar adildir? Bir tarafta her türlü güvence ve maaşları devam eden ayrıcalıklı mahkeme üyeleri, diğer tarafta ise güvenceleri bile olmayan, sağlık güvencesinden yoksun yaş mağdurları. Vicdanen rahat mısınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kart…

ATİLLA KART (Konya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, demin yarım kalan sorumu tamamlıyorum.

Anayasa Mahkemesi Başkanı, diğer yüksek yargı başkanlarına, mensuplarına yönelik olarak çok ağır ithamlarda bulundu.

Bu çerçevede Anayasa Mahkemesine şu soruyu yöneltiyorum: 2007 yılından bugüne intikal eden ve hâlen kararı çıkmayan Tanık Koruma Kanunu, hâkim, savcı alımıyla ilgili kanun, TRT’yle ilgili, Kamu İhale Kanunu, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı Kanunu. Bunların hepsi de toplum hayatı bakımından, Türkiye gündemi bakımından ve kamu yönetimi bakımından son derece önemi olan kanunlar. Anayasa Mahkemesi bu kanunların incelemesini hangi ölçülere göre, hangi yöntemlere göre yapıyor? Bu noktada bir objektif ölçüsü yok mudur? Neden böylesine Hükûmetin politikalarına uyumlu bir şekilde inceleme takvimini işletiyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ATİLLA KART (Konya) – Bunu öğrenmek istedim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Köse...

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, TÜSİAD, hazırlamış olduğu bir anayasa taslağına göre cumhuriyet ilkesi hariç diğer maddelerin değişebileceğini belirtmektedir. Geçmişte AKP İktidarının hazırlamış olduğu anayasa taslağını yapan bir profesörün de bu TÜSİAD’ın hazırlamış olduğu anayasa değişikliği taslağında yer aldığını biliyoruz.

Bu konudaki düşüncenizi öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, isterseniz önce siz buyurun.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Sayın Başkanım, Sayın Genç’in sorduğu bir soru var bana.

Bireysel başvuru, malumunuz, Anayasa’ya son yapılan değişiklikle girdi. Tartışmalı bir konu yani Sayın Genç’in bu konuda haklı olduğu yönler mutlaka vardır. Dünyada anayasa mahkemesi olan tüm ülkeler bunu kabul etmiş, hassas davranmaya çalışıyorlar. Biz de bu manada Anayasa’ya bir hüküm koyduk burada “Bireysel başvuruda kanun yolunda gözlenmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.” diyerek.

Yargıtay, Danıştayın aslında kararlarına dokunulmuyor esasen, hassas bir nokta, İnsan Hakları Mahkemesinin ölçü olarak aldığı Avrupa Sözleşmesi bakımından bir şey var mı diye bakıyor. Bu bakımdan, bir önerge de var bazı konuları düzeltmek adına verilmiş. O maddede çok uğraştık, alt komisyonda da bayağı bir noktaya geldi, hatta Yargıtayımızın raporunu da aldık Meclis Başkanlığı aracılığıyla, oraya gelmişti.

Sayın Genç, o konuda elimizden gelen bütün dikkati gösterdik. Tabii, böyle bir bireysel başvuru yetkisi de olduğu için hâliyle burada düzenlenmesi gerekiyor ama buna rağmen, hâlâ sıkıntı varsa önergelerle geliştirebiliriz.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, buyurun efendim.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Evvela, Anayasa’nın ilk üç maddesiyle ilgili olarak ben bu kürsüden çok konuşma yaptım “İlk üç maddede yer alan hususlar bu ülkede yaşayan 74 milyonun ortak paydasıdır.” diye de hep vurgu yaptım. Ben buna inanıyorum, biz buna inanıyoruz.

Tabiatıyla, esas olan bu ilk üç maddede değişmez olarak kabul edilen ilkelerin varlığının korunmasıdır. Ancak bazı kurumların, meslek odalarının hazırladığı anayasalarda, anayasa taslaklarında bu özellikler korunmakla birlikte yazılım hataları, vesaireler giderilmesi gerekçesiyle farklı düzenlemeleri yapılmış. Ama biz, parti olarak da burada Türkçe kullanımındaki yanlışlıklar, ifade bozukluklarına rağmen ilk üç madde hatta ben ifade ettim ki beş maddeyle ilgili bir değişiklik düşünmedik, düşünmüyoruz. İlk üç madde, bunları teminat altına alan 4’üncü madde, bir de Anayasa’nın 174’üncü maddesiyle ilgili bizim yaptığımız çalışmalarda, kamuoyuna yaptığımız açıklamalarda burada herhangi bir değişiklik düşünmediğimizi, bunun yerli yersiz tartışmalara sebebiyet vereceğini ifade etmeye çalıştık. Ama Barolar Birliğinin veya Odalar Birliğinin yaptığı çalışmalarda ilkeler korunmakla beraber yazılım tarzıyla ilgili farklı değerlendirmeler var; bunu burada ifade etmek istiyorum. Mühim olan, ilk üç maddedeki yazılı hususların hepimizin ortak paydası olduğuyla ilgilidir.

İkincisi -kestirme olandan gideyim- bu 11’inci maddeyle ilgili husus, biraz evvel ifade etmeye çalıştım, yani emeklilikleriyle ilgili husus yirmi beş sene sonrayı ilgilendiriyor. Olması bakımından bir sakınca yoktu. Bugünkü mevcut üyelerle ilgili bir düzenleme değil ama mademki böyle bir eleştiri geldi -hani muhalefet partisine mensup arkadaşlarımız Komisyonda da bunları dile getirdi- böylesi önemli bir tasarıyı sadece bir özlük haklarıyla ilgili, bunu gündeme getiriyormuşçasına, mahkemeyi de zan altında bırakmamak, bugün orada görev yapan değerli üyeleri bir zan altında bırakmamak adına biz de önerge veriyoruz, o maddeyi çıkaracağız. Zannediyorum bir mutabakat burada hasıl olmuş oluyor.

Şimdi, bir arkadaşımız… Herkes bilir ki ben siyaseti nezaket içerisinde yapmaya çalışan bir arkadaşınızım. Yani burada kimseyi kırmak, incitmek benim düşüncem değil. Kimseye bir şey öğretmek gibi bir niyetim de olmaz. Ama neticede “Bu maddenin neden konulduğunun gerekçesine bakın.” bu maksatladır. Dolayısıyla ben, netice itibarıyla, sorduğunuz bir soruya evvela İç Tüzük hükmünü hatırlatarak… Kimseye bir şey öğretmiyorum ama dedim ki: “Size saygımdan dolayı yine de bu konulardaki düşüncelerimi ifade edeceğim.” Birbirimizi iyi anlamaya çalışalım. Bakın, bugün varız, yarın yokuz, tekrar sokaklarda karşılaşacağız. Emin olun, burada böyle, birbirimize çok bağırdık, çağırdık, sonra çoğumuz pişman olduk. Onun için, gelin, yapmayalım. En azından, Meclisin şu son çalışma günlerinde, bu türlü, birbirimizi incitecek tavırlardan kaçınırsak iyi olur diye düşünüyorum ve buna da en evvel kendim riayet etmeye çalışıyorum. Yanlış yaparsam da özür dilerim, bu noktada bir şey yok.

Şimdi, Anayasa Mahkemesinin, bugüne kadar, neyi, nasıl gündeme aldığı konusu zaten kurala bağlanmış bir husus. Şimdi, geçmişte de “Anayasa Mahkemesi bazı davaları niye süratle karara bağlayamıyor?” tarzındaki tenkitlere, eleştirilere karşılık, Anayasa Mahkemesinin yapısında bir değişikliğe gitme ihtiyacı olduğu hep ifade edildi, bu değişiklikten evvel de çünkü iş yükü fazla. Takdir edersiniz ki buradan çıkan hemen her yasa tabii olarak Anayasa Mahkemesinin önüne götürülüyor, bunda bir şey görmüyorum ben ama buna uygun da bir düzenleme yapmak söz konusu idi. Dolayısıyla, bazı davalar belki daha kısa sürede karara bağlanması gerekirken bazı gecikmeler olmuş olabilir ama bana verilen bilgi, Mahkeme, son üç yılda, bugüne kadar, Anayasa Mahkemesinin kurulduğu günden bugüne kadar en çok karar verdiği son üç yıldır. Demek ki Mahkeme de bu eleştirileri de dikkate alarak daha yoğun bir çalışmayla… İnanıyoruz ki bu düzenlemelerden sonra buradaki beklenti de karşılanmış olacaktır. Ve Mahkeme gündemi her hafta web sitesinden ilan edilmektedir yani “Neyi görüşecek, ne zaman görüşecek?” bunları da kamuoyuyla paylaşıyor. Bu da önemli bir husustur.

Ayrıca, Başkan ve üyelerinin görevlerinden doğan suçlar için soruşturma açılması genel kurul kararına bağlıdır. Elbette bazı konulara birileri karar verecek, burada da genel kurul öngörülmüş. İlanihaye bu da ucu açık olacak değildir. Artık, en üst mahkemede görev yapan ve en üst kurul olan genel kurulda, başkan ve üyeleriyle ilgili bir durum söz konusu olduğunda, bu, orada karara bağlanmış olacaktır.

Diğer hususları zaten maddelerle ilgili konular geldiğinde görüşeceğiz.

Ama, şimdi, bu raportörlerle ilgili, kırk beş yaş meselesi var. Burada, Anayasa’nın metninde, bazıları için kırk beş yaş öngörülmüş, Anayasa Mahkemesi raportörleri bakımından da böyle bir durum söz konusu olmadığı için yapılan düzenlemede bize göre Anayasa’ya aykırı bir yanı da görmüyoruz, yapılan düzenleme bu manada uygundur.

Şimdi, atama yapması: Tabiatıyla, şimdi, mahkeme başkanlarının bir yargısal görevi var, bir de idari görevi var; aynen Yargıtay Başkanının olduğu gibi, Danıştay Başkanının olduğu gibi. Nitekim, zaten kamu denetçiliğinde de yargısal faaliyetlerin dışında olan konularla ilgili olarak kamu denetçilerine başvurma imkânı getirdik. Bunun sebebi yapılan işlemlerde, idari görev olarak yaptığı atamalarda hukuka aykırı bir yan varsa bu zaten yargı denetimine tabidir. Yani Anayasa Mahkemesi Başkanının yaptığı bir tasarruf sebebiyle bir hak ihlalinde bulunduğu iddiası varsa bunu idari yargıya götürebilecektir.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yani bir bütünlük anlamında Hükûmette olmayan bir yetkiyi bir mahkeme başkanına vermek…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Yargı olunca zaten bazı konularda bir ayrıcalığı ister istemez oluyor bu manada. Ama yargı denetimine tabidir, bu kendi içinde değil, Danıştaya gidecektir veya onunla ilgili düzenlemelerde hangi yargı mercisi bakacaksa oraya gitme imkânı var; dolayısıyla yargı denetimi dışında değil. Mühim olan burada idari iş ve işlemlerden dolayı vatandaşın hukukunun korunabilmesi, bunun ilgili mekanizmalarının geliştirilmesidir. Anayasa Mahkemesi de bunun dışında değil.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ayrıcalık tanınmış. Yargıtay Başkanında böyle bir yetki yok.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

Birinci madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 1. maddesinde yer alan “Bu Kanunun amaç ve kapsamı” ibaresinden sonra, “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile verilen görevleri yapmak,“ ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                                 Atilla Kart                          R. Kerim Özkan

                          Mersin                                     Konya                                     Burdur

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 1. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                        Faruk Bal                          Nevzat Korkmaz                      Mehmet Şandır

                          Konya                                     Isparta                                     Mersin

                  Mustafa Kalaycı                         Akif Akkuş                               Alim Işık

                          Konya                                     Mersin                                   Kütahya

                                                                      Behiç Çelik

                                                                          Mersin

Amaç

Madde 1- (1) Bu Kanunun amacı; Anayasa Mahkemesinin yapısı, görevleri, yargılama usûlleri, Başkan, başkanvekilleri ve üyelerinin seçimi, disiplin ve özlük işleri ile raportörler, raportör yardımcıları ve personelinin nitelikleri, atanmaları, görev ve sorumlulukları, disiplin ve özlük işlerine ilişkin esasları düzenlemektir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Şandır, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Önemli bir kanun görüşüyoruz. Gerçekten sistem açısından, sistemin üç ayağından biri olan yargının en üst makamı olan Anayasa Mahkemesinin teşkilat kanununu görüşüyoruz, müzakere ediyoruz. Yeterince müzakere edilip edilmediği konusu milletimizin takdirinedir ama önemli bir kanun üzerinde konuştuğumuz hususu, kesin ve net.

Değerli milletvekilleri, Türkiye devleti bir cumhuriyet ama demokratik bir cumhuriyettir. Dolayısıyla demokrasinin olmazsa olmaz şartı olan, sistemimizin temel özelliği olan kuvvetler ayrılığı konusunda yargı ile yasamanın ilişkisi, yargı ile yürütmenin ilişkisi çok önemli stratejik bir husustur, değerdir. Eğer sistemin çivisini çıkartmak veya bir kaosa sebep olmak istiyorsanız bu üç kurum arasındaki ilişkinin ölçüsünü kaçırmak gerekir. Şimdi, değerli bakanlar… Sayın Cemil Çiçek Bey ayrıldı ama burada sorular soruluyor. Muhalefet partisinin grup sözcüleri çok önemli konuşmalar yapıyorlar, hatta ağır konuşmalar yapıyorlar, çok ağır iddialar ifade ediyorlar. Mesela diyorlar ki: “Yargı yürütmenin emrine girmiştir.” “Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı kendi yargısını kurmaktadır.” Bu kadar ağır itham ve iddiaların konuşulduğu bir kanunun müzakeresinde maalesef, ne Genel Kurulun ne Sayın Komisyonun ne de Sayın Hükûmetin bunları dikkate aldığını, önemli bulduğunu ve cevap verilmesi gerektiği düşüncesinde olduğunu görmüyoruz.

Değerli milletvekilleri, bakınız, yirmi altı sayfalık, yetmiş yedi maddelik bir kanun bu. İki muhalefet partisinin on sayfalık muhalefet şerhi var. Ben tenzih ederim ama aranızda hiçbir sayın milletvekilinin, bu muhalefet partilerinin muhalefet şerhini okuduğunu zannetmiyorum .

HASAN KARA (Kilis) – Okuduk Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Anayasa Komisyonu üyesi olduğunuz için okudunuz Hasan Bey.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Hayır efendim…

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Ama burada çok ağır iddialar var. Bu iddiaların cevabının burada verilmesi lazım, birbirimizi suçlayarak değil. Sistemin temelleriyle ilgili bir yasa çıkartıyoruz, ortaya konan iddiaların cevabı verilmediği takdirde, bu toplumun en önemli ortak paydası olan yargıyı tartışılır hâle getirirsiniz.

Şimdi, Anayasa Mahkemesi, sistemin denge ve denetimini sağlayan kilit taşı. Eğer bunun meşruiyetiyle ilgili toplum nezdinde bir tartışma alanı yaratırsanız geleceğe hizmet etmiş olmazsınız. Geleceğin yaşayacağı kaos her şeyden önce iktidarın sorumluluğundadır. Bu sebeple, ben… Özellikle, mesela bir iddia var, deniyor ki: Burada bir yapılanma getiriliyor. Gerçekten, kanunun son maddeleri ciddi yapılanma hususları da içermektedir, maddi hususlar içermektedir, özlük haklarıyla ilgili şeyler içermektedir. Bunların tamamı Plan ve Bütçe Komisyonunun konusu ama oradan geçmemiştir. Oranın raporu burada yok. Dolayısıyla, sistemi bu türlü “Ben dedim oldu, ben istedim oldu.” diyerek, bir de uzlaşma aramadan, sistemin bütünlüğüne itina göstermeden, bu türlü zorlamalarla, parmak kaldırarak indirerek geçirdiğiniz takdirde, hele böyle dönemin sonunda çok önemli konularda, çok önemli kanunlarda bu uzlaşma hassasiyetini göstermeden, inadını, ısrarını göstermeden bu türlü düzenlemeleri yaparsanız bence doğru yapmazsınız. Bizim bu önergede söylediğimiz hususun gerekçesini Sayın Hocamın okumadığı kanaatindeyim. Amaç ve kapsamın birbirinden ayrılması lazım. Ama Sayın Burhan Kuzu’nun “Katılmıyoruz.” diyerek bu önergenin içeriğine bile bakmadığı kanaatindeyim.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, oylamadan önce bir yoklama talebi vardır, onu yerine getireceğim.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Kart, Sayın Gök, Sayın Emek, Sayın Tan, Sayın Susam, Sayın Güner, Sayın Serter, Sayın Köse, Sayın Genç, Sayın Köktürk, Sayın Öztürk, Sayın Özkan, Sayın Yalçınkaya, Sayın Hacaloğlu, Sayın Ergin, Sayın Ağyüz, Sayın Aydoğan, Sayın Tüzün, Sayın Demirel.

Sayın milletvekilleri, yoklama için iki dakikalık süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum:

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 1. maddesinde yer alan “Bu Kanunun amaç ve kapsamı” ibaresinden sonra, “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile verilen görevleri yapmak,“ ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                              İsa Gök (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kart, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1’inci maddeyle ilgili önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Hükûmet, yargı reformunun gerekçeleri arasında yerindelik denetimi konusunu ısrarla dile getiriyor, yerindelik denetiminin yargıya ait olmaması gerektiğini ifade ediyor, bu noktada yargının yürütme organının yerine geçerek takdir yetkisini kötüye kullandığı anlamında gerekçeler getiriyor. Esas itibarıyla bu söylenen doğru. Elbette yargı yürütme organının yerine geçerek orada takdir yetkisini kullanmamalı yani hangi işlemin tesis edileceğini, hangi yatırımın yapılacağını yargının kararlaştırmaması gerekir. Bu noktada Hükûmetin değerlendirmesine katıldığımı ifade ediyorum ancak yapılan bu değil, Türkiye’de yapılan bu değil, yargı artık yerindelik denetimi yapmıyor, yargı sadece yasallık denetimini yapmak istiyor.

Bunu birkaç örnekle açıklamak istiyorum: Bakın değerli milletvekilleri, hidroelektrik santrallerini Türkiye tartışıyor. Yargı şunu demiyor: “Sen hidroelektrik santrali kuramazsın.” demiyor, “Bunun kararı elbette Hükûmete aittir, bunun sorumluluğu Hükûmete aittir ancak hidroelektrik santrali kurulurken bunun çevreye zarar verip vermediği, bunun çevreyle uyumlu olup olmadığı, çevrede bir tahribat yaratıp yaratmadığı konusunda ben bilirkişi incelemesi yaparım.” diyor, “Bu çünkü teknik bir konudur.” diyor, “Bunu önceden kimse tespit edemez, bunu ancak bu işin uzmanları tespit edebilir, ben bu yetkimi kullanmak istiyorum.” diyor.

Doğrusu da budur, bu noktada Hükûmetin bir teknik ekip gibi uzmanlık gerektiren bir konuda değerlendirme yapmasını bekleyemezsiniz, yargının yapmak istediği bu.

Yargı ne diyor? Yargı “TÜPRAŞ özelleştirmesini elbette yapabilirsin.” diyor, “Ancak TÜPRAŞ özelleştirmesini Maliye Bakanının odasında gece yarısı yapamazsın.” diyor, “Özelleştirmeyi yaparken aleniyet ilkesini ihlal etme.” diyor, “Şeffaflık ilkesini ihlal etme.” diyor, “Serbest rekabetin oluşmasını sağla.” diyor, “Kamunun yararına en uygun fiyatın oluşmasını sağla.” diyor, “Sen bunu yapmıyorsun.” diyor, “Maliye Bakanının odasında gece yarısı özelleştirme yaparken 400 milyon dolar bir soyguna yol açıyorsun.” diyor. Yargının söylediği bu. Bunun yerindelik denetimiyle ne ilgisi var? Bu, yasallık denetiminin ta kendisidir.

Peki, değerli milletvekilleri, sizler iktidar milletvekili olarak yargının yasallık denetimini yapmasından, daha açık bir ifadeyle 400 milyon dolar seviyesindeki hazine zararını korumasından herhâlde rahatsız olmazsınız? Bunun aksi söz konusu olabilir mi? Hazinenin soyulmasına göz mü yumacaksınız? Bunun neden cevabını… Bunun tartışmasını neden yapmıyorsunuz değerli milletvekilleri? Bunları anlatmaya çalışıyoruz.

Şunu soruyoruz, diyoruz ki: Türkiye'yi iletişim bakımından, güvenlik bakımından teslim alan Telekom özelleştirmesini neden sorgulamıyorsunuz? Telekom ya da bir başka ifadesiyle “telekomisyon” özelleştirmesini neden sorgulamıyorsunuz? Bu sizi rahatsız etmiyor mu? Bu noktada yasallık denetiminin yapılmasına neden imkân vermiyorsunuz? Ne oluyor? Bakın, “Telekom özelleştirmesinde Telekom’un yüzde 10 seviyesindeki kurumlar vergisinin indirilmesiyle yani yüzde 30 seviyesinden yüzde 20’ye indirilmesiyle, Telekom’un on yıllık vergi indirimiyle Türkiye'nin iletişimini, güvenliğini sermaye yapısı belli olmayan bir firmaya, Hariri ailesine neden teslim ediyorsun?” diyor yargı; bunu kamuoyu da soruyor, bunu halk da soruyor ama bunu sizler sormuyorsunuz, sormak işinize gelmiyor. Anlatmaya çalıştığımız bu.

Bakın, Telekom özelleştirmesiyle birlikte sözleşmedeki hükümlere rağmen Telekom’un gayrimenkulleri satılıyor değerli milletvekilleri, harıl harıl ilanlar yapılıyor. O ilanlar yapılırken o gayrimenkullerin, o taşınmazların Telekom’a ait olduğu bile gizleniyor. Bunlar sizi rahatsız etmiyor mu değerli milletvekilleri? Bu yasallık denetimini kim yapacak? Bunun yerindelik denetimiyle ne ilgisi var? O zaman, bu yasallık denetimini de yapmayacaksa yargı, yargıya ne gerek var, yargıya ne ihtiyaç var? Bunları sorgulamayacak mısınız? Ama bunları sorgulamamak noktasında kararlı olduğunuz anlaşılıyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ATİLLA KART (Devamla) – Bunları biz anlatmaya devam edeceğiz değerli milletvekilleri. İnanıyorum ki bir gün de olsa bunları vicdanınızda değerlendireceksiniz, sorgulayacaksınız.

Bu değerlendirmelerle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kart.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının “Tanımlar” başlıklı 2. Maddesinin 1 numaralı fıkrasının ı) bendinde geçen “Mahkeme Genel Kurulu” ibaresinin “Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                        Faruk Bal                          Nevzat Korkmaz                      Mehmet Şandır

                          Konya                                     Isparta                                     Mersin

                  Mustafa Kalaycı                         Akif Akkuş                               Alim Işık

                          Konya                                     Mersin                                   Kütahya

                                                                      Behiç Çelik

                                                                          Mersin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 2. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                                 Atilla Kart                          R. Kerim Özkan

                          Mersin                                     Konya                                     Burdur

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Kart konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Atilla Bey. (CHP sıralarından alkışlar)

ATİLLA KART (Konya) – Evet, değerli arkadaşlarım, Genel Kurulu bir kez daha saygıyla selamlıyorum.

2’nci maddeyle ilgili önerge üzerinde görüş ve önerilerimizi ifade etmek istiyorum. Hükûmet getirmekte olduğu yüksek yargıyla ilgili tasarılarla, daha doğrusu, yargıyı yeniden yapılandırmaya yönelik tasarılarla, hep ifade ediyoruz, doğrudan siyasi iktidara tabi olan bir yargı düzenini oluşturmak istiyor, dikta yapılanmasını bu anlamda da kurumsallaştırmak istiyor. Bunu yaparken de yine yargı ve yargıcın bürokratlaştırılmasına yönelik olarak 12 Eylül Anayasası’nın tamamlayamadığı misyonu, 1980’in tamamlayamadığı misyonu Adalet ve Kalkınma Partisi bu anlamda da başarma noktasında ciddi bir mesafeyi almış durumdadır.

Bunları somut örnekleriyle anlatmak istiyoruz. Aslında, bürokraside yaratılan parti memuru, cemaat memuru yapılanmasının yargıda da hem savcılar hem yargıçlar eliyle oluşturulduğunu, bu yapının tamamlandığını görüyoruz. Böyle bir anlayış içinde yaratılan ve himaye edilen cumhuriyet savcısı prototipini birkaç örnekle, birkaç somut örnekle sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu noktadaki endişelerimizi hiç olmazsa bu vesileyle Genel Kurul huzurunda Türkiye kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz.

Bakın, bu savcıların bariz vasıfları nedir değerli milletvekilleri:

Bu savcılar, mülkiye müfettişlerinin Elâzığ Belediyesiyle ilgili raporlarını işleme koymazlar ya da gelişmeleri kamuoyundan gizlerler.

Bu savcılar, Kayseri Büyükşehir Belediyesiyle ilgili soruşturmada, bilirkişi görevlendirmesi 4 Aralık 2007 olduğu hâlde, 3 Aralık 2007 tarihli ısmarlama raporu soruşturmaya esas alırlar.

Bu savcılar, Silivri soruşturmaları kapsamında sürdürdükleri soruşturmalarda Kayseri Büyükşehir Belediyesiyle ilgili olarak maddi suç bulgularını tespit ederler, 10 trilyonluk senedi tespit ederler, rüşvetin esası olan defteri tespit ederler, bu maddi bulguları ilgili savcılık olan Kayseri ya da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına göndermezler.

Bu savcılar delilleri karartırlar, delillere müdahale ederler.

Bu savcılar, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 250’nci maddesi kapsamında kalan ve resen soruşturulması gereken, Hazine raporuna göre 1 milyar doları aşan kömür yolsuzluğuyla ilgili rapor hakkında görevleri icabı resen soruşturma yapmaları gerekirken, soruşturma izni prosedürünü işleterek bu soruşturmayı sabote ederler.

Bu savcılar, Sayın Başbakanın da Şubat 2007 tarihinde gururla, çok büyük bir kıvançla dile getirdiği ve sorgulamasını yapacağını ifade ettiği 50 milyar dolarlık akaryakıt kaçakçılığıyla ilgili olarak harekete geçmezler çünkü onu dile getiren Sayın Başbakan, sonradan, akaryakıt kaçakçılığını, bunu kamufle etmek gereğini duyar. Bu savcılar, oradan gerekli mesajı alırlar. Meclis Araştırma Komisyonu raporlarına rağmen, ortaya çıkan raporlara rağmen 50 milyar dolarlık akaryakıt kaçakçılığıyla ilgili soruşturmayı açmazlar.

Bu savcılar ne yaparlar? Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulunun hazırlamış olduğu, Adalet ve Kalkınma Partisi Rize Milletvekili hakkında, Ali Bayramoğlu hakkında hazırlamış olduğu sahtecilik ve kaçak naylon fatura yoluyla ihracat yapılmasına dair fezlekeyi “zaman aşımı işlemiştir” gerekçesiyle ortadan kaldırdılar bu savcılar.

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Hangi savcı?

ATİLLA KART (Devamla) – Bu savcılar ne yaparlar? 22’nci Yasama Dönemindeki nitelikli zimmet dosyalarını ve dolandırıcılık dosyalarını 23’üncü Yasama Döneminde gelirler, ortadan kaldırırlar.

Bu savcılar…

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Hangi savcı kaldırmış?

ATİLLA KART (Devamla) – Hangi savcının kaldırdığını da söyleyeyim: Beyoğlu Savcısı. Bunları gayet iyi biliyorsunuz.

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Neyi kaldırmış?

ATİLLA KART (Devamla) – Burada bu savcılar ne yaparlar biliyor musunuz? Anayasa’nın açık hükmüne göre, bir milletvekili hakkında milletvekili seçilmekle birlikte zaman aşımının duracağı sabit olmasına rağmen, Anayasa’nın bu amir hükmüne rağmen, kalkarlar, o dosyayı ortadan kaldırırlar, takipsizlik kararı verirler. Sorun nedir: Bu savcılar bu cesareti nereden alıyorlar, bu cüreti nereden alıyorlar? Sorum budur. Bunun cevabını vermemiz gerekiyor. Bunun cevabını vermeye hazır mısınız? Bu cesarete sahip misiniz? Hükûmete soruyoruz bunu. Bunun cevabı neden verilmiyor? Hiçbir demagojiye fırsat verilmeden bunun cevabının açık bir şekilde verilmesi gerekir değerli milletvekilleri.

Halka duyduğunuz saygı adına, milletvekili sorumluluğu adına biz bunları anlatmaya, sorgulamaya devam edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Sayın Başkan, kürsüdeki konuşmacı hakkımda yalan beyanda bulunmuştur. Söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bayramoğlu.

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Rize Milletvekili Bayram Ali Bayramoğlu’nun, Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Toz çaylardan bahsetmedi? Nerede sataştı?

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) – Efendim, benim ismim…

BAŞKAN – Sayın Genç, bahsetti, bahsetti. Ali Bey’in ismini zikretti.

Buyurun efendim.

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) – Sataşmayla değil, ismim bahsedildiği için söz aldım.

Burada az evvel konuşma yapan arkadaşımız hiçbir mesnedi olmayan, özellikle de müruruzamana uğrayarak dosyanın kaldırıldığıyla ilgili ve işlevinde de hiçbir şekilde ne hayalî ihracat ne fatura konusu olan bir konuyu gündeme getirerek benim hakkımda ileri geri, yanlış beyanlarda bulunmuştur. Ben, kendisini hem savcıyla ilgili kullandığı ifadeler hem de kendimle ilgili kullandığı ifadeleri ispata çağırıyorum. Öyle, ezbere konuşmayla olmuyor bu işler. Esas burada konuşulması gereken, gündeme getirip burada defalarca çeşitli önergeler vererek çok ortaklı holdinglerle ilgili söz alan sizler, aynı zamanda o şirketlerin kendi vilayetlerinde vekilliğini yaptınız, avukatlığını yaptınız ve onlar hakkında kendi lehlerine davalarını savundunuz. Şimdi, burada, gelip onlarla ilgili ileri geri, önergeler vermek suretiyle konuşuyorsunuz. Dolayısıyla, halka, böyle çamur atmak, ilgililere çamur atmak suretiyle “At da izi kalsın.” şekliyle konuşmanız ne size yakışıyor ne de hukukçuluğunuza yakışıyor.

Ben, sizi bu kullandığınız ifadelerin tamamını ispata çağırıyorum. Hem hayalî ihracat işiyle ispata çağırıyorum hem müruruzaman konusuyla ilgili ispata çağırıyorum. Tamamen incelenmiş, konu enine boyuna değerlendirilmiş ve savcının kendi incelemesi sonucunda vermiş olduğu bir kararla bunun soruşturulmasına gerek olmadığı hakkında karar verilmiştir. Sizin hakkınızda doğru karar verenler doğru savcı olacak, başkalarının hakkında doğru karar verince onlar siyasi kimliğe bürünmüş olacak! Böyle bir adalet anlayışınız mı var sizin? Dolayısıyla, ifadelerinizi kullanırken lütfen dikkat ediniz ve ben sizi, tekrar söz alacaksınız, ispata çağırıyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usûlleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının “Tanımlar” başlıklı 2. Maddesinin 1 numaralı fıkrasının ı) bendinde geçen “Mahkeme Genel Kurulu” ibaresinin “Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                             Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Işık, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 696 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına verilmiş olan önergemiz üzerinde söz aldım. Bu vesileyle yüce kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, söz konusu önerge, tasarının 2’nci maddesindeki tanımlarda geçen ve diğer tanımlardaki genel ifadeye uymayan bir ifadenin düzeltilmesini amaçlamaktadır. Nitekim, bu tanımlarda, “başkan” tanımında, “başkanlık” tanımında, “iç tüzük” tanımında, “kıdem” tanımında ve “mahkeme” tanımında “Anayasa Mahkemesi” ibaresi açık olarak yer almakta iken “Yüce Divan” tanımında “mahkeme” olarak ifade edilmiştir. Ya bu maddede “mahkeme” tanımı en başta yapılıp diğerlerinde “Anayasa Mahkemesi” tanımı “mahkeme” şekline dönüştürülerek bu maddenin düzeltilmesi lazım ya da bizim önergemizde ifade ettiğimiz gibi diğer tanımlarda açıkça belirtilen “Anayasa Mahkemesi” bu “Yüce Divan” tanımında da açıkça belirtilmesi lazım. O nedenle, bu teknik bir düzeltme içerikli önergenin kabul edileceğini umut ediyorum.

Bunu açıkladıktan sonra, Sayın Cemil Çiçek Bakanımızın biraz önceki genel konuşmaların arkasındaki sorularla ilgili ifadelerinden yola çıkarak, bu Kabinenin en tecrübeli bakanı olarak hepimizin bildiği Değerli Bakanımızın bu şekilde milletvekillerini âdeta terbiye edercesine, nasıl soru sorulması gerektiğini onlara hatırlatırcasına ifadede bulunmasını yadırgadığımı ifade etmek istiyorum. Bu yüce Meclisteki her değerli milletvekili, kendi seçim bölgesinden millet iradesini arkasına almış ve buraya o milleti temsil etmek üzere gelmiştir. Nerede ne konuşacağını, elbette ki Sayın Bakan kadar her milletvekilimiz de çok iyi bilmektedir. O soru sorma hakkının İç Tüzük’ten ve yasalardan gelen bir hak olduğunu hepimiz bilmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan ve toplam 26 maddenin yer aldığı Anayasa referandumu değişiklik paketinde, iki konuyla ilgili, muhalefet partilerine mensup bizler ve birçok değerli milletvekili endişelerini ifade etti ama iktidar partisine mensup siz değerli milletvekilleri, bu 26 maddeden oluşan paketin iki ya da üç konusunu öne taşıdınız ve millete bunun için oy vermeleri gerektiğini ifade ettiniz. Bunlardan birisi, 12 Eylül darbecileri dâhil tüm darbecilerin yargılanacağı yönündeki ifadenizdi. Burada, Sayın İsmail Bilen, şahsı adına konuşan değerli milletvekili de ve Sayın Bakan da sorulara cevap verirken dedi ki: “Bu işi yargı yapacak, dolayısıyla doğru olanı, yargının yapmasıdır.” Evet, doğrudur ama referandum öncesinde “Biz, 12 Eylül darbecilerinden hesap soracağız.” derken yargının işine karışılmıyor, şimdi, cevap verilmesi gerektiği zaman da böyle bir ifadenin yargının işine karışılacağı yönünde açıklaması yapılıyor. Bunu, yüce Meclisin ve aziz milletimizin takdirine bırakıyoruz. Dolayısıyla, o gün bu söylemlerin yargının işine karışıldığı anlamına geldiğini bilmeyen bir bakan veya bir milletvekili bugün bunu öğrenmişse çok büyük bir gelişmedir, biz bundan sadece mutluluk duyarız.

Bir diğer konu: Bizler dedik ki, bu 26 maddelik pakette asıl hedef, Anayasa Mahkemesi üyelerinin sayısını ve yapısını değiştirmek, artı, yüksek yargı organlarının gerekli düzenlemelerle bugünkü hâlini değiştirmek temel amaçlarıdır İktidarın. Burada bazı gizli amaçlar vardır ve bunu da Sayın Başbakan bir televizyon konuşmasında “Açılım paketimizin önündeki engelleri kaldıracağız.” şeklinde ifade etmiştir dedik ve nitekim, bugüne kadar yaşananlar bunları doğrulamıştır. O günden bugüne geçen altı aylık süre içerisinde önce HSYK değiştirilmiş, arkasından Danıştay ve Yargıtayda düzenlemeler yapılmış, ardından Türk Ceza Kanunu’ndaki görevi kötüye kullanmayla ilgili düzenlemeler değiştirilmiş, bugün de Anayasa Mahkemesinin yeni yapılanması gündeme gelmiştir.

Dolayısıyla, ben bu vesileyle önergemize desteğinizi bekliyor, tekrar saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 3 üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 3. maddesinin 1 numaralı fıkrasının (a) bendinin (a) ve (b) bendi olarak aşağıdaki şekilde düzenlenmesini, izleyen bentlerin de teselsül ettirilmesini arz ederiz.

a) Kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün veya bunların belirli madde veya hükümlerinin şekil ve esas açısından,

b) Anayasa değişikliklerinin ise sadece şekil açısından,

Anayasaya aykırılığı iddialarıyla açılan iptal davalarına bakmak.

                        Faruk Bal                          Nevzat Korkmaz                         Behiç Çelik

                          Konya                                     Isparta                                     Mersin

                        Alim Işık                             Beytullah Asil                           Hasan Çalış

                        Kütahya                                  Eskişehir                                  Karaman

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 3. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.         

                         İsa Gök                                 Atilla Kart                          R. Kerim Özkan

                          Mersin                                     Konya                                     Burdur

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyor Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Atilla Kart konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Kart, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ATİLLA KART (Konya) – Değerli arkadaşlar, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, burada, gerçekten, bir polemiğe tenezzül etmeden, hamaset yapmadan, demagoji yapmadan, birtakım belgelere dayalı olarak, bulgulara dayalı olarak Türkiye sorunlarını konuşma gayreti ve sorumluluğu içindeyiz. Burada hiç kimseyi mahkûm etmek gibi bir saplantının içinde değiliz çünkü biz yargı mercisi değiliz, bunun bilincindeyiz, bunun sorumluluğundayız.

Bakın, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının Türkiye’de yaratmış olduğu faşizan yapıyı, bu süreci dokuz yıldır yaşayan, bunu takip eden, bunu gözlemleyen, bu konudaki kaygıları yaşayan bir milletvekili olarak, hep birtakım belgelere dayalı olarak bu iddialarımızı, bu endişelerimizi sizlerle paylaşıyoruz, paylaşmaya devam ediyoruz. Bunun en son örneğinin de yargı mekanizması içinde savcılar ve aşama aşama yargıçlar düzeyinde geliştiğini ifade ediyoruz. Bu çerçevede de yaratılan yargıç ve savcının memurlaştırılmasının, bürokratlaştırılmasının örneklerini somut olaylarla size anlatıyoruz. Yine bu çerçevede dile getirdiğimiz bütün bu olaylara yönelik olarak, hepsi belgeye dayalı, rapora dayalı bu iddialara yönelik olarak hem suç duyurularını hem Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna başvuruları yaptığımızı da yeri gelmişken ifade ediyorum. Yani soyut ve karalamaya dayalı bir beyanın içinde değiliz, buna hiçbir zaman tenezzül etmedik.

Bu çerçevede neyi dile getiriyoruz? Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulu Başkanlığının 3 Aralık 2008 tarihli, 9 sayılı soruşturma raporuna göre konuşuyorum, ezbere konuşmuyorum, soyut olarak konuşmuyorum. Nedir? Bu konuda idari anlamda inceleme yapma noktasındaki en üst idari birimden söz ediyorum değerli arkadaşlarım. Gümrük Müsteşarlığından daha üst bir birim var mı? Hazırlamış raporunu milletvekiline yönelik olarak, “Burada sahtecilik var.” demiş, “Burada hayalî ihracat var.” demiş ve bu raporu Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiş. Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı ne yapmış? Ortada böylesine somut bir rapor, böylesine belgelere dayalı, yazışmalara dayalı, resmî yazışmalara dayalı bu rapor üzerine Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcısı ne yapıyor biliyor musunuz? Diyor ki: “Ortada somut bir iddia yok, soyut bir iddia var.” Ama neyse ki bu devletin, bu cumhuriyetin, onuruyla görevini yapan memurları hâlen var. Hazinenin ilgili memuru, ilgili amiri itiraz ediyor. Ağır ceza mahkemesi diyor ki: “Bu nasıl karardır? Milletvekili hakkında zaman aşımı işlemez. Sen savcı olarak bunu bilmez misin? Savcı olarak bunu bilmemen mümkün mü?” Ne yapıyor? O takipsizlik kararını ortadan kaldırıyor. Peki, burada tekrar soruyorum, cumhuriyetin savcısı, devletin savcısı Anayasa’nın 83’üncü maddesini bilmez mi değerli arkadaşlarım?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hesabına gelmediği zaman bilmiyor.

ATİLLA KART (Devamla) – Bir milletvekili, milletvekili olduktan sonra o milletvekili hakkında zaman aşımının işlemeyeceğini, zaman aşımının duracağını bilmez mi? Bunu bile bile, Anayasa’nın bu açık hükmüne rağmen o savcı Mayıs 2010 tarihinde yani ilgili milletvekilinin milletvekilliği devam ederken nasıl olur da zaman aşımından dolayı takipsizlik kararı verir? Bunu sorguluyoruz. Bunu sorgulamayacak mıyız? Bunun hesabını sormayacak mıyız? Bunu, sizlerin adına sorguluyoruz. Bu noktada sizleri bilgilendiriyoruz. Olabilir, bilginiz olmayabilir, her konuyu elbette takip etmek durumunda değilsiniz ama şu bilgilendirmeye rağmen sizler hâlen bu bilgilendirmeyi yapan milletvekiline yönelik olarak kendinizce birtakım istifhamlar yaratmaya yönelik olarak cevaplar vereceğinize… Ona haddiniz de yetişmez, hiçbir şekilde o iddialarınızı doğrulayacak bulguları ortaya getiremezsiniz ama nedir? Kalkın, benim dile getirdiğim bu somut iddialar, belgelere dayalı savcılık dosyalarına ilişkin bu somut iddialar hakkında bilgilendirme yapın diyoruz, sizden fazla bir şey istemiyoruz. Kimseye bir iftirada bulunmuyoruz, kimseye bir isnatta bulunmuyoruz değerli milletvekilleri.

Bunlar aslında münferit olaylar değil. Acı olan bu. Bu, genel bir tablo hâline gelmiştir. Bizler bundan endişe duyuyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği açısından bunları anlatmaya devam edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)

TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) – Çamur atıyorsun, çamur, çamur.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kart.

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Bu bahsettikleri belgelerle ilgili bir beş dakika sonra ikinci söz istiyorum efendim. Yalan ve yanlış beyanlara ben de belge getirerek konuşacağım.

BAŞKAN – Şimdi, saygıdeğer arkadaşlarım, şunu ifade etmek istiyorum: Şimdi, bu bir yargı konusudur, yargıya intikal etmiştir. Her defasında bir milletvekili arkadaşımız…

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Belge getireceğim efendim.

BAŞKAN – Şimdi, müsaade eder misiniz.

Tabii, bu, Anayasa’yla ilgili, yargıyla ilgili bir konu olduğu için gündeme geliyor. Şimdi, her defasında bir arkadaşımız çıkıp cevap verirse bu sürekli olarak gelir. Hem Sayın Kart hem Sayın Bayramoğlu, ikisi de buradalar. O konudaki şeyleri hukuk zemini içerisinde çözmelerini rica ediyorum. İç Tüzük’e dayanakları varsa onları tabii ki kullandıracağım.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergenin oylamasından önce bir yoklama talebi var.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Gök, Sayın Emek, Sayın Tan, Sayın Aslanoğlu, Sayın Güner, Sayın Kart, Sayın Susam, Sayın Yalçınkaya, Sayın Öztürk, Sayın Aydoğan, Sayın Serter, Sayın Genç, Sayın Öztürk, Sayın Köktürk, Sayın Hacaloğlu, Sayın Seçer, Sayın Özkan, Sayın Coşkuner, Sayın Köse ve Sayın Ergin.

Sayın milletvekilleri, yoklama için bir dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usülleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 3. maddesinin 1 numaralı fıkrasının (a) bendinin (a) ve (b) bendi olarak aşağıdaki şekilde düzenlenmesini, izleyen bentlerin de teselsül ettirilmesini arz ederiz.

a) Kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün veya bunların belirli madde veya hükümlerinin şekil ve esas açısından,

b) Anayasa değişikliklerinin ise sadece şekil açısından,

Anayasaya aykırılığı iddialarıyla açılan iptal davalarına bakmak.

                                                                                             Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Çalış, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 696 sıra sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz önergeyi izah etmek üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisimizi saygılarımla selamlıyorum.

Kıymetli arkadaşlar, tabii ki Anayasa Mahkemesinin teşkilat yapısını ilgilendiren, görev ve yetkilerini ilgilendiren bir kanunun anlaşılır olması çok önemlidir. Nitekim, önergemizle, bu maddenin tekniğe uygun ve daha anlaşılır hâle gelmesi amaçlanmıştır.

Kıymetli arkadaşlar, gerçekten Anayasa Mahkememiz yüksek yargının tartışmasız en üst kuruludur. Böyle bir kurulun tarafsızlığı, böyle bir kurumun güvenilirliği, böyle bir kurumun vermiş olduğu kararların tartışılmaması, kamu vicdanında mahkûm edilmemesi ve bunun, üstüne üstlük kamunun, halkın ihtiyaçlarına cevap vermesi son derece önemlidir.

Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu kadar önemli kurumlarla ilgili düzenlemeler yapılırken toplumsal konsensüsü, toplumun bütün kesimlerinin böyle kanun tasarılarının içinde kendini hissetmesini, temsil edilmesini, görüşlerinin yer almasını önemsiyoruz. Fakat AKP’nin dokuz yıllık iktidarı döneminde, maalesef, uzlaşma kültürü, anlaşarak, toplumun bütün kesimlerini yansıtarak yasa çıkarma kültürü maalesef büyük zaafa uğramıştır. Bu kadar önemli bir yasa tasarısının içerisinde ana muhalefetin görüşleri var mı? Yok. Diğer muhalefet partilerinin görüşlerini yansıtma imkânı bulmuş mudur? Yok. Verilen bir tek önerge kabul ediliyor mu? Yok. Mecliste temsil edilmeyen partilerin görüşleri alınmış mı? Yok. Sivil toplum kuruluşlarının görüşleri alınmış mı? Yok. Sevgili arkadaşlar, değerli milletvekilleri; o zaman, kamuoyunda Anayasa Mahkemesi gibi bir kuruluşun bir siyasi partinin arka bahçesi tartışmalarını nasıl önleyeceksiniz, bunu izah edebilir misiniz? Geçmişte kendiniz “Şu kurum buranın arka bahçesidir, bu kurum buranın arka bahçesidir.” diye şikâyet ediyorsunuz, bugün de devletin bütün kurumlarını kendi arka bahçeniz hâline getirmeye çalışıyorsunuz.

Kıymetli arkadaşlar, iki yanlıştan bir doğru çıkmaz. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak sizlere diyoruz ki bu tür çok önemli düzenlemelerde toplumun bütün katmanlarının, bütün siyasi görüşlerinin temsil edilme, görüşlerini yansıtma imkânı olsun ki bu tür kurumlar milletin kendini temsil etsin, hiç kimsenin arka bahçesi olmasın; yarın ilk gelen iktidar “Ben neresinden başlayayım, ben neresini değiştireyim.” derdinde olmasın; bu kurumlar tartışılmadan, kararları da tartışılmadan devam etsin.

Nitekim, kıymetli arkadaşlar, bu 3’üncü madde Anayasa Mahkemesinin görevlerini, görev alanlarını düzenliyor. İç Tüzük’le ilgili düzenlemeleri de nitekim burada itiraz edildiği zaman görüşme imkânı var ama maalesef AKP’nin bu uygulamaları o hâle gelmiştir ki, İç Tüzük’ün istisnaları, maalesef, temel kaide hâline gelmiştir. Öyle oluyor ki haftada 3 defa grup önerisiyle şuradaki görüşme programını değiştiriyorsunuz. Sanki İç Tüzük’e uymamak Meclisin görevi hâline geldi sayenizde.

Ben önergemize desteğinizi istirham ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 4. maddesinin 1. fıkrasının sonuna, “Bütçe her yıl sonunda Genel Kurulun onayına sunulur.” Cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                                 Atilla Kart                          R. Kerim Özkan

                          Mersin                                     Konya                                     Burdur

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 4. Maddesinin 2. Fıkrasının metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                        Faruk Bal                          Nevzat Korkmaz                      Mehmet Şandır

                          Konya                                     Isparta                                     Mersin

                      Behiç Çelik                         Mustafa Kalaycı                         Akif Akkuş      

                          Mersin                                     Konya                                     Mersin

                                                                        Alim Işık

                                                                        Kütahya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Şandır, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; arz etmeye çalıştığımız husus bu: Bazı konular, bazı kurallar, bazı kurumlar, tartışmanın konusu yapılmamalı çünkü onlar toplumun malı, toplumun değeri, bir toplumsal değere ulaşmış. O konularda, özellikle bu Mecliste, komisyonda ve Genel Kurulda bir uzlaşma temin edilemezse o kuralların güvencesinde yaşayan, ortak payda olarak o kuralların emniyetine sığınmış bu toplumu ayrıştırırsınız.

Bunu ısrarla söylüyoruz, yargı ve yargının en üst kurumu olarak Anayasa Mahkemesinin, böyle, bir tartışma ortamında görüşülmesi, “Katılıyor musunuz, katılmıyor musunuz?” sorgulamasıyla geçiştirilmesini gerçekten çok talihsiz bir gelişme olarak görüyorum.

Bakın, bu Meclis ülkeyi ve toplumu ilgilendiren birçok konularda partiler arasında çok ciddi uzlaşmalar temin etti, çıkması mümkün olmayan kanunlar buradan çıktı. Kötü mü oldu? Yani bu toplumun önünde tartışarak, ayrışarak bu topluma hizmet mi etmiş oluyoruz, yoksa yanlış mı yapmış oluyoruz?

Şimdi, buna örnek olarak söylüyorum, verdiğimiz önerge şu: Anayasa’nın, getirdiğiniz kanunun... Sayın Bakan ve Sayın Komisyon Başkanını da dinlemeye davet ediyorum. Bakınız, bu verdiğimiz önergeyle diyoruz ki… Getirdiğiniz yasanın 4’üncü maddesinde “Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçeyle ilgili görüşmelerinde Mahkeme Genel Sekreteri hazır bulunur.”deniyor. Ne mecburiyeti var değerli arkadaşlar? Genel Sekreter olmazsa Anayasa Mahkemesinin bütçesi Genel Kurulda görüşülemeyecek midir? Böyle bir düzenleme olur mu Sayın Kuzu? Yani malumun ilanını yasaya koyarak neyi çözmeye çalışıyorsunuz? Diyoruz ki: Buna gerek yok. Kurumların bütçeleri Meclis Genel Kurulunda görüşülürken o kurumun yetkilisinin görevlendirdiği kişi burada bulunur. Bu bir kural. Böyle bir önerge veriyoruz. Ben inanıyorum ki Komisyon Başkanı verdiğimiz önergenin gerekçesini hiç okumadı. “Katılıyor musunuz?” “Katılmıyoruz.”

Değerli arkadaşlar, böyle kanun çıkartamazsınız. Böyle çıkarttığınız kanun kanun olmaz. Bu devlet hukuk devletiyse ve Anayasa Mahkemesi hukuku korumakla görevli bir toplumsal erkse, bunun kanununu düzeltirken, bunun kanununu yaparken bu denli “ben yaptım, oldu; benim dediğim doğrudur” inadında, ısrarında olursanız doğru yapmazsınız, bence akıllıca da yapmazsınız. Israrla söylemek istediğimiz bu.

Anayasa Mahkemesi Genel Sekreteri, bu yaptığınız yasaya göre, Sayın Kuzu, Genel Kurulda olmazsa Anayasa Mahkemesinin bütçesi görüşülmeyecek midir?

ALİM IŞIK (Kütahya) – O gün hasta olursa ne olacak?

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Nasıl çözeceksiniz? Nasıl? Hasta olursa, istifa etmiş olursa… Öyle yazmışsınız. Şimdi, bunu düzeltmek için muhalefet partisi olarak Komisyonda görüşümüzü ifade ediyoruz, Genel Kurulda önerge veriyoruz. Muhalefeti yok sayarak ortak aklı, demokrasiyi nasıl kuracağınızı düşünüyorsunuz?

Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, bakın, tekrar ediyorum, muhalefet partilerinin muhalefet şerhinde çok ağır iddialar bulunmaktadır. Bu iddialar yenilir yutulur iddialar değil. İddianın ötesinde ithamlar bulunmaktadır. Siz bunları yok sayarak -bunların hepsi tarihe not düşülüyor- meşruiyetinizi, bu Meclisin meşruiyetini, buradan çıkan kanunların hukuki meşruiyetini sakatlıyorsunuz. Bunu ısrarla ifade ediyoruz, sürekli de ifade edeceğiz. Artık sizin doğruyu yapacağınızdan aslında umudumuz kalmadı, sizi millete şikâyet ediyoruz. Böyle, bu zihniyetle, bu anlayışla Türkiye'yi hukuk devleti yapabilmeniz mümkün değil, Türkiye'yi Anayasa’yla yönetmek iddianızın hiçbir geçerliliği bulunmamaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bu düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yarın Genel Sekreter buraya gelmezse sorarım.

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 4. maddesinin 1. fıkrasının sonuna, “Bütçe her yıl sonunda Genel Kurulun onayına sunulur.” Cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                              İsa Gök (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Sayın Başkanım, bir hususu açıklayarak belirtmek istiyorum.

Sayın Şandır Komisyonumuzu suçlayarak okumadan “kabul etmiyoruz” filan diye… Sayın Şandır, Komisyon üyemiz değilsiniz, ama Nevzat Bey bilir, bunlar Komisyonda uzun uzun tartışıldı, doğru ya da yanlış bir sonuca varıldı, her şeyi bilerek burada yapıyoruz.

Bu son önergeye de katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Niye reddediyorsunuz?

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kart, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ATİLLA KART (Konya) – Değerli arkadaşlarım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum ve 4’üncü maddeyle ilgili önerge hakkındaki görüş ve düşüncelerimi sizlerle paylaşıyorum.

Değerli milletvekilleri, burada bir Türkiye fotoğrafını anlatıyoruz, genel tabloyu anlatıyoruz, genel tabloyu anlatırken de somut olaylara temas ederek bir yaratılan iklimi, bunun yaratacağı vahim sonuçları anlatıyoruz. Bu çerçevede de, yargıç ve savcılar memurlaştırıldığı takdirde, hepimiz, toplumun her kesimi bu dalganın altında kalır, toplum bundan telafi edilemeyecek büyük zararlar görür, toplum buradan ayrışma sürecine girer. Bunu anlatmaya çalışıyoruz, bunu izah etmeye çalışıyoruz.

Bu çerçevede de hiçbir milletvekilini kişisel olarak hedef almamız söz konusu değildir ama milletvekili sorumluluğu adına, karşımızdaki milletvekili de olsa gerçekleri halkımızla, kamuoyuyla paylaşmak bizim görev ve sorumluluk anlayışımızın gereğidir. Bu çerçevede de yine bu gerçekleri halkımızla, kamuoyuyla paylaşmaya devam edeceğiz.

Bu çerçevede şunu soruyoruz: Silivri soruşturmalarında soruşturmanın gizliliğini ihlalden dolayı savcılar hakkında 4 bin civarında suç duyurusu yapılırken Adalet Bakanlığı bu savcıları neden himaye etmek gereğini duyar? Ve devamında da şu endişeyi yaşıyoruz: Basın tasarısıyla, basına yönelik olarak af getirmeye yönelik tasarıyla aslında bu suç ilişkileri içinde olan bir bölüm basın mensubunun özel olarak affedilmesinin yaratacağı vahim tabloyu şimdiden anlatıyoruz, anlatmaya devam ediyoruz.

Şunu ifade etmiştik: Türkiye’de AKP İktidarıyla birlikte oluşturulan bir savcı prototipinden söz ediyoruz. Bu kişiler, artık devletin ya da cumhuriyetin savcısı değildir, hukuku korumak ya da maddi gerçeği tespit etmek umurlarında değildir. Bu savcılar için yasal ve insani gereklilikler görmezden gelinebilir, bu değerler ve kavramlar önemli değildir. Bu savcılar, artık AKP’nin memuru olmuşlardır, Adalet Bakanlığının bürokratı olmuşlardır, delillere müdahale ederler, delilleri yönlendirirler, delilleri karartırlar, Kayseri Büyükşehir Belediyesi olayında olduğu gibi. Bu savcılar, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 68 ve 69’uncu maddelerini mütemadi bir şekilde ayaklar altına alırlar.

Değerli milletvekilleri, ancak, neyse ki, devletin bu savcıları yanında, cumhuriyet ve demokrasiye inanan, gösteriş yapmadan, şov yapmadan görevlerini yapmak kararlılığında olan sorumluluk sahibi savcıları da vardır. Mağdurun hakkını koruyan, kimsesizlere sahip çıkan, haksızlığa uğrayanlara sahip çıkan, kanunsuz emirleri uygulamayan, maddi gerçeği tespit etmeye çalışan savcıları da vardır. Onlar, cumhuriyetin savcılarıdır. Onlar, devletin savcılarıdır. Onlar, tüm yurttaşların savcılarıdır.(CHP sıralarından alkışlar) Onlar, adaleti tesis etmeye çalışırlar. Onlar, kanunsuz emirleri uygulamazlar. Bu savcıların bir bölümü demokrat geçinen AKP’nin gerçek yüzünü görüp, Türkiye üzerinde oynanan büyük oyunu fark eden savcılardır. Bu savcılar, devletin ve toplumun ayrışmasına göz yummazlar. Kendilerinin siyasi hesaplarla kullanılmasını kabullenemezler.

Bunların dışında -ilk savcı tipinden söz ediyorum- kendilerini yasaların ve hukukun üstünde gören, kanunsuz emirleri uygulamak suretiyle meslekte bir yerlere gelmeyi hedefleyen bu savcılar hakkında elbette yasal gereklilikleri, yasal başvuruları yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz. Nereye yapıyoruz bunu? Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna yapıyoruz. Temsil yeteneğinin genişlediği, kast yapısına tabi olmadığı, meslek mensupları arasında ayrımcılık yapmayacağı, hâkim ve savcıların mesleki yetkinliklerine göre değerlendirileceği, adaletin tesisine katkı sağlayacağı ifade ve iddia edilen Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna bu başvurularımızı elbette yapacağız. Ama bu oyunu, bu takibi burada da bırakmayacağız. Çünkü, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun da maalesef bu oyunun bir parçası olduğunu görüyoruz. Bunların hesabını, hiç kimse umutsuzluğu kapılmasın, 12 Haziranla birlikte, halkın iradesiyle gündeme getirecek ve hesabını soracağız.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan “sicillerinin” ibaresinin “özlük dosyalarının” şeklinde değiştirilmesi arz ve teklif olunur.

                     Bekir Bozdağ                          Yaşar Karayel                      Hayrettin Çakmak

                          Yozgat                                    Kayseri                                     Bursa

                    A. Sibel Gönül                    M. Altan Karapaşaoğlu              Ali Bayramoğlu

                         Kocaeli                                     Bursa                                        Rize

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 5. maddesinin 1. fıkrasının a bendinin sonuna, “atama ve yükselmeleri” ibaresinin eklenmesini ve b bendindeki “disiplin işleri” ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                                 Atilla Kart                             Kamer Genç

                          Mersin                                     Konya                                    Tunceli

                                                                  R. Kerim Özkan

                                                                          Burdur

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 5. Maddesinin 2 numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                        Faruk Bal                          Nevzat Korkmaz                      Mehmet Şandır

                          Konya                                     Isparta                                     Mersin

                      Behiç Çelik                         Mustafa Kalaycı                         Akif Akkuş

                          Mersin                                     Konya                                     Mersin

                                                                        Alim Işık

                                                                        Kütahya

(2) İçtüzük ve değişiklikleri Resmi Gazetede yayımlanır.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Çelik, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; söz konusu 696 sıra sayılı Tasarı’nın 5’inci maddesi üzerine verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, Anayasa Mahkemesinin çalışma esas ve usullerini düzenleyen bu tasarıyla ilgili, tabii, geçmişe gittiğimiz zaman görülmektedir ki, yirmi yedi maddeden oluşan 5982 sayılı Yasa’yla gerçekleşen 2010 yılındaki Anayasa değişikliği hükümleri, aslında Türk demokrasisine ve özgürlüklere, millî iradeye vurulmuş en önemli darbelerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü bu Anayasa değişikliği yapılırken, değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan bir televizyon programında açılımdan bahsederek, Türkiye'nin geleceğini karartan, yıkım projesi olan açılımdan bahsederek bu Anayasa değişikliğinin açılımın önünü açacağını açıklıkla ifade etmiştir ve ileri demokrasi konuşmalarıyla aslında demokraside ne ölçüde bir gerilemeye yol açıldığı da artık bugün itibarıyla gün gibi ortadadır. Özgürlüklerin alabildiğine kısıtlandığı, sendikal hakların daha fazla kısıtlandığı ama âdeta toplu sözleşme hakkı veriyormuşçasına, tam tersine bunları kısıtlayan, yok eden bir Anayasa değişikliği gerçekleşti. Burada halkımızın iradesi sulandırıldı, zihinler karıştırıldı ve insanlara “evet” dedirtildi, cami önlerine kadar propaganda yapıldı, camilerin içlerine kadar girildi.

“Yargı reformu” adı altında yapılan bu düzenlemeler bize şunu gösterdi: Artık, Anayasa Mahkemesinde bugün 17 tane yandaş bir yapı oluştu, HSYK’da 22 tane yandaş yapı oluştu ve bu süreç âdeta bu referandumun bir sonucu olarak karşımıza çıktı ve dendi ki halkımıza: “Avrupa Birliği kriterleri bunu gerektiriyor.” Ve Avrupa Birliği kriterleri de şer amaçlar için alabildiğine kullanıldı. 12 Eylülde “12 Eylül’le ilgili hesap soracağız.” dendi. Baktık, 12 Eylül’le ilgili hesap sorma değil, 12 Eylülcülerle kucaklaşan bir siyasal iktidarın aktörlerini gördük. Evet, 12 Eylül deyince aklıma 2324 sayılı Yasa geldi. 12 Eylül’ü yapan 5 general toplandılar ve bu Yasa’yı çıkardılar: Anayasa Düzeni Hakkında Kanun. Ne diyor burada? “Yasama ve yürütme yetkisi 5 generale aittir ve MGK Başkanı aynı zamanda Devlet Başkanıdır. MGK kararlarına karşı yürütmeyi durdurma kararı verilemez, iptal kararı verilemez. MGK kararları yasalarla çatışırsa MGK kararları yasadır, Anayasa’yla çatışırsa Anayasa’dır.” diye bunu çıkardılar.

Şimdi yapılan, 5982’yle yapılan da aynı şey oldu. Burada demokrasiye vurulan bu büyük darbeyi aklıselim sahibi iktidar partisi mensupları da asla kabul etmemiştir, etmeyecektir. Onun için Türkiye, dünyada bir yıldız gibidir, tektir. Bu ülke fevkalade önemli özelliklere sahip bir ülkedir. Bu itibarla, bu ülkeyi yönetenler aymazlık içerisinde olursa bunu uyaracak olan hepimiziz, bu Meclis. Bu Meclise pranga vurmaya çalışan, yürütmeyi esaret altına almaya çalışan güçlere karşı birlikte mücadele bayrağımızı yükselteceğiz.

Ben sözüme son verirken söz konusu önergemizin kabulünü diler, hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar )

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelik.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 5. maddesinin 1. fıkrasının a bendinin sonuna, “atama ve yükselmeleri” ibaresinin eklenmesini ve b bendindeki “disiplin işleri” ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                              İsa Gök (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Sayın Başkanım, Devlet Memurları Kanunu’na göre yapılıyor zaten atama ve yükselmeleri. Dolayısıyla, bu gerekçeyle katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 696 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 5’inci maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Evvela, Sayın Komisyon Başkanı, iyi dinle! Bak, Anayasa’nın 149’uncu maddesinin beşinci fıkrasında -fıkrayı okuyun- “Başkan ve üyelerin disiplin suçları kanunla düzenlenir.” diyor. Bakın, okursanız… Siz buraya ne getirmişsiniz? Başkan ve üyeler, raportörler ve raportör yardımcılarının disiplin suçlarını iç tüzükte belirtiyorsunuz. İç tüzük, bir defa, Anayasa’ya çok açıkça aykırı. Artık, bunu da herhâlde kabul edersiniz. Anayasa maddesinde “Kanunla düzenlenir.” diyor, siz burada iç tüzükle düzenlemişsiniz. Herhâlde bu gözden kaçmıştır. İnşallah bunu dahi kabul ederseniz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, karman çorman bir taslak getirilmiş. Bakın, şimdi “Amaç ve kapsam; Anayasa Mahkemesinin yapısı…” Aslında, kanun tekniği bakımından “Anayasa Mahkemesinin yapısı ve görevleri” geçer.

Şimdi, bakın, bu kanunu düzenleme şekli şöyle olacaktı: Evvela kuruluşundan bahsedecekti -yani 6’ncı madde- Anayasa Mahkemesinin kuruluşundan bahsedecekti, ondan sonra -3’üncü maddeye göre de- görev ve yetkilerinden bahsedecekti. Siz anayasa profesörüsünüz, evvela Mahkemeyi kuracaksınız, ondan sonra görevlerini belirteceksiniz. Mahkemeyi kurmadan görevlerini belirtip de ondan sonra Mahkeme kurulur mu? Bu hukuk tekniğine de aykırı ama maalesef burada ne söylüyorsak tersini yapıyorsunuz. Bizim verdiğimiz önerge bence Anayasa’ya tamamen uygundur. Aksi takdirde Anayasa’ya aykırı kanun çıkarıyorsunuz.

Kaldı ki, iç tüzükte… Yani Anayasa yaparken yanlış yapmışız tabii. Bana göre, iç tüzük düzenleme yetkisinin… Anayasa Mahkemesinin yargılama usulünün kanunla düzenlenmesi lazım. Anayasa Mahkemesi nasıl kendi yargılama usul ve esaslarını kendisinin yapacağı iç tüzükle belirler? Bu da yasama yetkisinin doğrudan doğruya Anayasa Mahkemesine verilmesi anlamına gelir. Bence de hatalı bir durum.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bugün Ulusal Kanal ve İşçi Partisinin… Bugün sabahleyin televizyonu dinlerken orada arama yapılıp da o İşçi Partisinin Başkan ve üyelerinin içeriye atılmasının üçüncü yılı doluyor. Türkiye’deki yargının durumuna bakın, Mustafa Balbay’la Tuncay Özkan’ın tutuklanması aşağı yukarı iki buçuk sene oluyor. Şimdi bu insanlar çıkıyorlar, mahkemede diyorlar ki: “Ya, bizim suçumuz ne? Bizim suçumuz neyse söyleyin.” Bakın, sizler milletvekilisiniz, bu insanların feryadını dinlemek lazım. Üç senede bir insanın suçu tespit edilmez mi arkadaşlar? Getirilmiş, uyduruk belgeler konulmuş oraya. Mustafa Balbay’la Tuncay Özkan’a savcı diyormuş ki: “Siz suçunuzu bilirsiniz.” Ya, neyse söyle. Böyle zulüm olur mu arkadaşlar?

Şimdi, Türkiye’de devri iktidarınızda yargı yargılılığını kaybetti. Bakın, İstanbul Belediye Başkanınız hakkında, yaptığı ihalelerden dolayı görevini suistimal ettiğine dair Danıştayın geçen sene, yani 2010’da verdiği kararlar var. Bu, İstanbul Başsavcılığına Mart 2010’da tebliğ edilmiş. Tam bir seneyi geçiyor fakat dava açılmıyor, savcılık soruşturma açmıyor, orada gitmiş, bekliyor.

Şimdi, öyle keyfî bir iktidarsınız ki, mesela, geçen gün arkadaşımızın birisi bir belge verdi, diyor ki: “25 Şubat tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan bir kararnameye göre, buğday ve yulafta gümrük vergisi yüzde 136’dan sıfıra indirildi.” Yani bunu şey bilgi olarak söylüyorum. Buradan kime bir rant sağlıyorsunuz? Trakya çiftçisi, Konya, Anadolu çiftçisi bundan ne kaybediyor? Yani sizin işiniz gücünüz, milletin cebinden yandaşlarınıza, ne zaman, kaç kuruş koparıp cebinize atmanın peşinde. Böyle bir devlet yapısı olur mu, böyle bir devlet anlayış olur mu arkadaşlar? (CHP sıralarından alkışlar)

Ya şimdi, Burhan Bey, sen de Anayasa profesörüysen söyle, Anayasa’ya nasıl aykırı kanun getiriyorsun kardeşim? Yani, doğru dürüst incelememişsiniz. Çıkardığınız Anayasa’da kanunla düzenlenmesi öngörülen bir şeyi siz nasıl iç tüzükle düzenliyorsunuz? Söyle o zaman, çık burada de ki… Zaten kanun manun dinlediğiniz yok. Lideriniz dinlemiyor, Tayyip Bey dinlemiyor. Tayyip Bey’in oğlunun bacanağının babasına İstanbul’da, İstanbul Belediye Başkanı kendisine meslek edindirme kurslarında ihaleleri tercihen veriyor ve 600 trilyon liralık ihale veriyor arkadaşlar, meslek edindirme kurslarında. Bunları iki senedir dile getiriyoruz, müfettişleri tahkikata göndermiyorsunuz, gümrüklerde soruşturma yapılmıyor. Artık rüşvet paylaşımında aralarında ihtilaf çıkınca, ondan sonra dışarıya aksediyor. Ya, işte böyle bir iktidarsınız.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Evet, oylamadan önce bir yoklama talebi vardır.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Gök, Sayın Emek, Sayın Tan, Sayın Güner, Sayın Aslanoğlu, Sayın Kart, Sayın Köse, Sayın Genç, Sayın Öztürk, Sayın Köktürk, Sayın Yalçınkaya, Sayın Serter, Sayın Aydoğan, Sayın Susam, Sayın Öztürk, Sayın Hacaloğlu, Sayın Ergin, Sayın Coşkuner, Sayın Seçer.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, oylama için bir dakikalık süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum:

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usûlleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan “sicillerinin” ibaresinin “özlük dosyalarının” şeklinde değiştirilmesi arz ve teklif olunur.

                                                                                          Bekir Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bayramoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında prensip olarak önergenin dışında konuşmayı…

İSA GÖK (Mersin) – İmzanız var mı önergede?

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) – Başkanlık Divanı kontrol ediyor İsa Bey, merak etmeyin.

…doğru bulmuyorum, bugüne kadar da herhangi bir konuşma yapmadım ancak burada gündeme getirilmiş olan bir konunun daha net ve açıklık kazandırılması için, konuyu takdirlerinize sunmak için söz aldım.

Öncelikle, Sayın Kart’tan çok daha önce, Genel Başkan olmadan evvel Sayın Kılıçdaroğlu da bu konuyla ilgili benim hakkımda burada konuşmalar yapmıştı. Ben kendisine bu konuyla ilgili dava açtım, davamız devam ediyor Üsküdar Mahkemesinde -çünkü farklı farklı yerlerde de konuşma yaptığı için- ama dokunulmazlık meselesinden dolayı davamız bekliyor, inşallah dokunulmazlıklar bittikten sonra orada da davamızı devam ettireceğiz.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Kaldıralım…

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) – İkincisi, sizin bahsettiğiniz gibi, devlet kurumlarının en üst mercisi teftiş kurumları değildir. Eğer siyasi olarak bakıyorsanız, adli makamlardan, savcılıklardan, hâkimliklerden çok çok daha fazla siyasallaşmış kurumlar neresidir diyorsanız, teftiş kurumlarıdır. Teftiş kurumlarının gündeme getirdiği konular, medyaya intikal eden, gündeme gelmiş olan konular bizim itirazlarımız çerçevesinde, böyle, çarşaf çarşaf gündeme getirilmiş ve yazılmıştır, bunların hepsi o dosyaların içerisinde vardır.

Ayrıca size söyleyeyim: Bu konu, benim üzerime ihdas edilen konu toplam 600 bin dolarlık bir konudur. Sizin gündeme getirdiğiniz Beyoğlu Mahkemesi bunun en sonucudur. Ben size ondan evvelki, aynı şekilde kovuşturmaya yer olmadığına dair belgeleri gösteriyorum. Bakın, 2008 senesinde Çorlu Mahkemesi aynı konuyla…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Okunmuyor, okunmuyor, gösterme!

GÜROL ERGİN (Muğla) – Yaptın mı yapmadın mı onu söyle!

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) – Lütfen dinleyin, bilmeden konuşmayın, dinleyin. Bakın ben burada sakin sakin dinledim, sizi de bilgilendiriyorum.

Çorlu Mahkemesinin kovuşturmaya yer olmadığına dair belgesi, onun üzerine yapılan itiraz çerçevesinde Tekirdağ 1. Ağır Ceza Mahkemesindeki kovuşturmaya yer olmadığına dair belge, aynı konuyla ilgili Büyükçekmece Mahkemesine yapılan Büyükçekmece Mahkemesinde ek kovuşturmaya gerek olmadığına dair belge, aynı konuyla ilgili Beyoğlu Cumhuriyet Savcılığına yapılan itirazla ilgili belge; bunların hepsinde…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Demek ki böyle olaylar olmuş!

MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) – Bize dağıt!

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) – İsteyene bütün belgeleri veririm arkadaşlar, bizde öyle saklı gizli şey yok.

MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) – Bize ver!

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) – Bu belgelerin hepsinde hadisede soruşturmaya gerek olmadığına dair gerekçe niçin çıkıyor biliyor musunuz? O da şundan: Ben sanayicilikten gelen bir insanım.

MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) – Nereden gelirsen gel!

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) – Teknolojiyle uğraşıyorum, teknolojik ürün üretiyorum ama teknolojiyi algılamaktan yoksun, uluslararası alanda bu ürünü algılamaktan yoksun kişiler keyfî raporlar düzenlerse Türkiye'nin adliyesinden böyle bunlar geriye dönerler.

MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) – Ne yazıyor burada, ne yazıyor?

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) – Bunu özellikle belirtiyorum. Dolayısıyla kararı bu mahiyette veren savcıları, ifadesinde “İhbar üzerine girişilen tahkikat sonucunda toplanan delil, bilgi ve belgelerden, soyut iddia dışında şüphelinin yüklenen suçu işlediğini gösterir dava açmaya yeter kanıt ve emare bulunmadığı…” ifadesini kullanan bir savcıyı siz bir siyasi kimlikle sorgulayamazsınız, yargılayamazsınız da.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Şimdi o savcı ne oldu? Şimdi o savcı nereye geldi?

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) – O zaman Türkiye'de her bu konuda karar veren savcıyı ve hâkimi istediğiniz gibi yargılamaya kalkacaksınız.

Ama beni üzen bir noktayı sizle paylaşmak istiyorum. Bakın, bunları adalet adına yaptığını iddia eden arkadaşlarımız, Türkiye'de benim MÜSİAD Başkanlığı yaptığım dönemde çok ortaklı şirketler olarak para toplayan firmalara haksızlık ve hukuksuzluk yaptığı için dava açıp onlara yönelik her türlü uygulamayı yaptığım bir noktada burada bu konuları gündeme getiren arkadaşlar, Türkiye’nin en çok sahtekarlığını yapmış, binlerce insanın parasını toplamış ve o insanlara, karşılığında bir tek kuruş parayı vermemiş kişilerin vekil avukatlığını yapan arkadaşlardır. Hangi adalet anlayışıyla onları savundunuz? Kime karşı onları savundunuz? (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından alkışlar [!]) Esas, eğer adalet olarak gündeme getiriyorsanız, bu adalet konularını gelip burada açıklayın, o zaman topluma gerçek anlamda cevap vermiş olursunuz, toplumu o zaman doğru anlamda bilgilendirmiş olursunuz; yoksa, bana kişisel olarak gündeme getirdiğiniz her konuyu ben sonuna kadar açıklamaya hazırım, yaptığımın da sonuna kadar arkasındayım. Ürettiğimle de onur duyuyorum, gurur duyuyorum ve hâlâ da ihraç ediyorum. Eğer onu da yapabiliyorsanız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) – …benzer nitelikli bir ürün yapabiliyorsanız, sizi de takdir ederim ve sizi de alkışlarım.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bayramoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 6 üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde geçen "beş yıl süreyle" ibaresinin "beş yıldır" şeklinde değiştirilmesi arz ve teklif olunur.

                     Bekir Bozdağ                          Yaşar Karayel                      Azize Sibel Gönül

                          Yozgat                                    Kayseri                                    Kocaeli

                   Recep Yıldırım                                                                     Hayrettin Çakmak

                         Sakarya                                                                                     Bursa

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 6. maddesinin 2. fıkrasının b bendinde yer alan “yapıyor" ibaresinin "yapmış" ibaresi ile değiştirilmesini ve 2. fıkrasında yer alan "için" ibaresinden sonra "kırkbeş yaşını doldurmuş olmak ve" ibaresinin eklenmesini, 2. fıkranın c bendindeki "Kırkbeş yaşını doldurmuş" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                                 Atilla Kart                          Ali Rıza Öztürk

                          Mersin                                     Konya                                     Mersin

                                                                  R. Kerim Özkan

                                                                          Burdur

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 6'ncı maddesinin 2 numaralı fıkrasının c bendinin 3 numaralı alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi arz ve teklif olunur.

3) En az yirmi yıl Kamu hizmetinde fiilen çalışmış üst kademe yöneticisi olmak

                        Faruk Bal                               Behiç Çelik                         Mustafa Kalaycı

                          Konya                                     Mersin                                     Konya

                  Nevzat Korkmaz                         Akif Akkuş                               Alim Işık

                          Isparta                                     Mersin                                   Kütahya

                                                                   Mehmet Şandır

                                                                          Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akkuş. (MHP sıralarından alkışlar)

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 696 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, anayasalar, toplumsal mutabakata göre ortaya çıkan ve ortak kanaatle oluşturulan toplumsal sözleşme metinleri olmalıdır ancak 12 Eylül 2010’da yapılan değişikliklerde bu mutabakat maalesef aranmamıştır. Dolayısıyla, üzerinde çok konuşuldu, çok tartışıldı ama bir dikte anayasası olarak kabul etmek mecburiyetinde kaldık.

Anayasa’nın bir uzlaşma zemini oluşturularak değiştirilmesi gerektiğini belirten Milliyetçi Hareket Partisinin teklifleri dikkate alınmamış ve “açılım” adıyla yıkım projesinin hukuki zeminini oluşturmak, yargıyı siyasallaştırmak amacıyla dayatmacı bir şekilde davranılmıştır. MHP bu Anayasa değişikliğine usulden de esastan da bu yüzden karşı çıkmıştır; yoksa, durup dururken “AKP bir anayasa teklifi getirdi, buna karşı çıkalım, iyi olur.” mantığıyla hareket etmemiştir ancak maalesef birçok AKP’li arkadaşımız bunu böyle değerlendirmiştir.

Tabii, buna karşı çıkışımız, belirttiğim gibi, terör örgütüyle pazarlıklar yapılması, tek dil ve üniter yapının tartışılmasını meydana getirmesiyle de yakından alakalıdır. 12 Eylül’den hesap sorulacak diye vatandaş aldatılmış. Ne oldu? Görevi kötüye kullanmayı suç sayan maddeler değiştirilmiş ve yargıda hesap vermenin önüne geçilmiştir, yani bu Anayasa, toplumsal mutabakat olmadığı için belki de dünkü maddelerden daha çok kargaşanın ortaya çıkmasına sebep olacak bir durumdadır diye belirtiyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının 6’ncı maddesi, Anayasa Mahkemesi üyesi olabilmek için gerekli şartları ortaya koymaktadır, ancak burada dikkati çeken niteliklerden birisi, Anayasa Mahkemesi üyesi olabilmek için gerekli olan yaş şartının yüksek yargı organlarından gelenler için ayrı, yargı dışından gelen üyeler için ayrı düzenlenmiş olmasıdır. Diyoruz ki bu da bir çifte standardın meydana gelmesine sebep olmaktadır ki bunun böyle olmaması gerekir. Bu, Anayasa’nın ortaya koyduğu eşitlik ilkesine aykırıdır. Yargı dışından gelen üyeler için aranan asgari yaş sınırı olan kırk beş yaşın tüm üyeler için aranması bu eşitsizliği ortadan kaldıracaktır. Buna dikkatinizi çekiyorum.

Günümüzde, vatandaş, AKP’nin her işinde maalesef hile aramaktadır. Bunun bir sonucu olarak da bu üyeler arasında kırk beş yaşını doldurmamış kişiler bulunabileceği veya kırk beş yaşını doldurmayan yandaşların Anayasa Mahkemesi üyeliğine getirilebileceği endişesi bulunmaktadır. Ayrıca, Anayasa’nın 146’ncı maddesine de bu ayrım aykırıdır çünkü Anayasa’da “…üye seçilebilmek için, kırk beş yaşın doldurulmuş olması kaydıyla…” denmektedir, ama burada biraz önce de belirttiğim gibi, Anayasa Mahkemesinden yahut yargıdan gelenlerle dışarıdan gelenlerin farklı yaşlarda olmaları istenebilmektedir.

Değerli milletvekilleri, anayasalar, yasama organı da dâhil olmak üzere yürütme ve yargı erklerini bağlayıcıdır, yani tüm kurum ve kuruluşların eylem ve işlemlerinin ve çıkarılan yasaların Anayasa’ya uygunluğunun tarafsız ve bağımsız bir yargı organı tarafından denetlenmesi gerekmektedir. Ancak diğer maddelerde yahut geneli üzerinde konuşan konuşmacılar da sık sık belirttiler. Maalesef, yargının kalbi olan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun değiştirilmesi ile mahkemelerimizde görevlendirilecek olan hâkim ve savcıların yanlı olabileceği ortaya çıkmış bulunmaktadır. Böyle bir yasanın çıkartılması birtakım dayatmalar içermemelidir ancak ortaya koyduğumuz öneriler olumlu bile olsa taraftar olmamanızdan dolayı çıkartılan yasalar dayatma yasalardır ve vatandaşı aldatmaya yöneliktir diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akkuş.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 6. maddesinin 2. fıkrasının b bendinde yer alan “yapıyor" ibaresinin "yapmış" ibaresi ile değiştirilmesini ve 2. fıkrasında yer alan "için" ibaresinden sonra "kırkbeş yaşını doldurmuş olmak ve" ibaresinin eklenmesini, 2. fıkranın c bendindeki "Kırkbeş yaşını doldurmuş" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                              İsa Gök (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Ali Rıza Öztürk konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Ali Rıza Bey. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa Mahkemesinin kuruluşu ve yargılama yöntemleri hakkındaki kanun tasarısının 6’ncı maddesinde verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, verdiğimiz önergeyle 6’ncı maddenin (2)’nci fıkrasında “Mahkeme üyeliğine seçilebilmek için” ibaresinden sonra “kırkbeş yaşını doldurmuş olmak ve” ibaresinin eklenmesini istiyoruz. Yine (b) fıkrasında “görev yapıyor olmak” ibaresinin “görev yapmış” olarak değiştirilmesini istiyoruz. (c) fıkrasında da “kırkbeş yaşını doldurmuş” ibaresinin kaldırılmasını istiyoruz.

Bunu neden istiyoruz değerli milletvekilleri? Şimdi, Cumhurbaşkanının Anayasa Mahkemesi üyesi olarak seçeceği raportörün hâlen görev yapıyor olma şartı Anayasa’nın 146’ncı maddesinde yer almamaktadır. Kanunla sadece raportörler için bu koşulun aranıp Cumhurbaşkanının aynı yöntemle doğrudan kendisinin seçtiği üst kademe yöneticileri, birinci sınıf hâkim ve savcılar için bu koşulun aranmaması haklı hiçbir nedene dayanmamaktadır. Eğer Anayasa Komisyonu Başkanı bu laflarımızı dinlerse, demin itiraz ediyordu “okumuyorlar” diye, okumadığı gibi bir de dinlemiyor Anayasa Komisyonu Başkanı! Bu nedenle, Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır. Anayasa 146’nın üçüncü fıkrasının son cümlesinde “…en az beş yıl raportörlük yapmış Anayasa Mahkemesi raportörleri arasından seçer.” denilmektedir. Maddenin (c) bendinde, hâkimlik mesleğine alınmaya engel bir hâlinin bulunmaması koşulu Anayasa’da öngörülen bir koşul değildir Sayın Komisyon Başkanı. Bu koşulun aranması hâlinde 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 8’inci maddesi gereği hâkimlik mesleğine alınmak için aranan hukuk fakültelerinden mezun olmak koşulunu taşımayan üst kademe yöneticileri için Anayasa Mahkemesi üyesi seçilebilme olanağı ortadan kalkacaktır. Bu durum, Anayasa’nın gerek sözüne gerekse amacına açıkça aykırıdır. Nitekim, Anayasa’nın 146/5 maddesi üst kademe yöneticileri için yalnızca yükseköğrenim görmüş olma şartını aramaktadır. Anayasa 146/5 diyor ki Sayın Komisyon Başkanı: “…üst kademe yöneticilerinin yükseköğrenim görmüş ve en az yirmi yıl kamu hizmetinde fiilen çalışmış…” parantez kapatıyoruz. Maddenin 6/2 fıkrasında yine, Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ve Sayıştay başkan ve üyeleri ile raportörler için kırk beş yaş koşulunun aranmaması, buna karşılık, öğretim üyeleri, avukatlar, üst kademe yöneticileri ve birinci sınıf hâkim ve savcılar için bu koşulun aranması, Anayasa’nın 146’ncı maddesine aykırıdır. Zira, tasarıda bir yandan Cumhurbaşkanının doğrudan seçtiği üyeler kategorisinde yer alan raportörler kırk beş yaş koşulunun kapsamı dışında bırakılırken diğer yandan kurumlarca gösterilen adaylar arasından seçilecek üyeler kategorisinde yer alan öğretim üyeleri bakımından bu koşulun aranmamasının hiçbir haklı, makul, kabul edilebilir gerekçesi bulunmamaktadır. Tasarıdaki düzenleme, bu hâliyle, Anayasa’nın 146’ncı maddesinin sistematik bütünlüğünden çıkan anlamına tamamen aykırıdır. Kırk beş yaş koşulunun seçilecek tüm adaylar için aranması gerekir. Aksi takdirde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin seçtiği Baro Başkanı avukatların kırk beş yaşını doldurması aranmayacak olmasına karşın Cumhurbaşkanınca seçilecek avukatlar, kırk beş yaşını doldurmaları kaydıyla Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilebileceklerdir. Maddenin anlamı belirlenirken sadece Anayasa koyucunun öznel iradesi dikkate alınmamalı, Anayasa’nın sistematik bütünlüğü de göz önünde bulundurulur.

Bu konuda son olarak 2010 Anayasa değişiklikleri sonrasında yapılan seçimlerde Sayıştayın gösterdiği adaylar arasından seçilen kişinin -Hicabi Dursun- seçildiği zaman kırk beş yaşını doldurmamış olması nedeniyle Sayıştayda yapılan aday belirleme seçiminin Danıştay önünde haklı olarak dava konusu yapıldığı hatırlanmalıdır diyorum.

Önergemizin desteklenmesini bekliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Arkadaşlar, Genel Kurulda olmak yeterli değil, ellerimizi kaldıralım da sayalım.

Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde geçen "beş yıl süreyle" ibaresinin "beş yıldır" şeklinde değiştirilmesi arz ve teklif olunur.

                                                                                          Bekir Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Bozdağ, gerekçeyi mi okutayım?

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önerge ile hükümdeki anlatım bozukluğunun giderilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 7’nci maddesinin 1 numaralı fıkrasının son cümlesinin tasarı metninden çıkarılması arz ve teklif olunur.

                        Faruk Bal                          Nevzat Korkmaz                      Mehmet Şandır

                          Konya                                     Isparta                                     Mersin

                      Behiç Çelik                         Mustafa Kalaycı                         Akif Akkuş

                          Mersin                                     Konya                                     Mersin

                        Alim Işık                                                                             Beytullah Asil

                        Kütahya                                                                                  Eskişehir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 7. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                                 Atilla Kart                          Ali Rıza Öztürk

                          Mersin                                     Konya                                     Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyor Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan tasarının 7’nci maddesi Anayasa Mahkemesinin üyelerinin seçimine ilişkindir. Burada 2010 değişikliğiyle Türkiye anayasal sistemine bir yenilik getirilmiş ve Anayasa Mahkemesi üyeliğine Sayıştay Genel Kurulu ve baro başkanları tarafından gösterilecek adaylar arasından Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçim yapılması öngörülmüştü değişiklikten sonra Anayasa’nın 146’ncı maddesinin birinci fıkrası. Buna karşın, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yapılacak seçimlerde ikinci ve üçüncü tur oylamalarda eşitlik olması durumunda sürecin nasıl devam edeceği konusunda Anayasa’da bir belirsizlik mevcut idi. Nitekim, geçtiğimiz günlerde bu Mecliste Sayıştay Genel Kurulunun gösterdiği adaylar arasından yapılan seçimlerde ikinci turda 2’nci ve 3’üncü sıradaki adaylar eşit oy almış ve bir sonraki tura kalacak son 2 aday belirlenememiş ve bu konu Genel Kurulda tartışmalara neden olmuş, 7/10/2010 tarihli gazetelerde de “Yeni Anayasa Mahkemesi ilk üyesi eşit oy kriziyle seçildi.” şeklindeki haberlerle gündemde yer almıştı. Bu da Adalet ve Kalkınma Partisinin kendi hukukunu yaratmak için alelacele getirdiği Anayasa tasarısındaki beceriksizliğinin ilk örneğiydi.

Şimdi, bundan sonra, bu tasarıda, bu şekilde eşit oy ihtimaline binaen, eşitlik bozulana kadar oylamanın devam edeceği ifade edilmektedir. Bu getirilen tasarının 1’inci fıkrasının son cümlesi ile “İkinci ve üçüncü tur oylamalarda oyları eşit olan adaylar arasında eşitlik bozulana kadar oylama tekrarlanır.” ibaresi getirilmektedir.

Bize göre, bu düzenlemeyle, milletvekillerine, sürecin devamı adına, tercihlerinden vazgeçip bir başka adaya oy vermesi dayatılmaktadır. Oysa eşit oy alan adayların her birinin bir diğer tura kalması biçiminde bir uygulama daha sağlıklı olabilirdi Sayın Komisyon Başkanı. Dolayısıyla, anılan hüküm bu gerekçeyle yanlıştır. Kaldı ki sürecin devamı adına adayların tercihlerinden vazgeçip bir başka adaya oy vermesi dayatması hem özgür milletvekillerine yakışmamaktadır hem de AKP’nin ileri demokratik düzeniyle uyum içerisinde değildir. İleri demokrasiye aykırıdır bu, bu nedenle de bu savunulamaz bir durumdadır.

Anayasa Mahkemesinin karar alma nisabı ve usulüyle ilgili de referandumdan sonraki süreçte yaşanan diğer bir sorun ise mahkemenin nisaplarına ilişkin olarak yaşanmıştır. Değişiklikten sonra mahkemenin YÖK kontenjanından gelecek üyenin seçilmemiş olmasından dolayı veya bu üyenin seçimi ihtimalinde dahi çeşitli sebeplerle mahkemenin çift sayılı toplantı nisabında nasıl kararlar alacağı sorusu eşit oy ihtimaline binaen cevapsız kalmıştır. Tasarı bu konuyu açıklığa kavuşturma eğiliminde olmakla birlikte getirilmek istenen düzenlemenin yeterliliği tartışma götürür durumdadır, şöyle ki: Tasarıya göre de Anayasa Mahkemesinin görevlerinin büyük bir kısmını yapacak olan genel kurul, Başkan ve en az 12 üyeyle bireysel başvuruları karara bağlayacak olan 7’şer kişilik iki farklı bölümün her biriyse bir başkan vekili, dört üyeyle toplanabilecektir.

Yine tasarıya göre, üyelerin çekimser oy kullanması imkânı kapatılmış, eşit oy durumunda Başkanın oyu yönünden karar alınacağı düzenlenmiştir. Ancak bununla beraber Başkanın toplantıya katılamaması durumunda eşit oy sorununun nasıl çözüleceği ve komisyonlarda eşit oy çıkması durumunda eşitliğin nasıl çözüleceği konusunda bir açıklık getirilmemiştir. Bu konudaki açık düzenleme eksikliği olası yeni tartışmalara neden olacaktır.

İşimiz gücümüz sizin getirdiğiniz bozuk, gerçekten hukuk yapma tekniğine, Anayasa yapma tekniğine aykırı hükümleri tartışmakla geçmemeli Sayın Komisyon Başkanı. O nedenle hem Anayasa’ya aykırı hem hukuk yapma tekniğine aykırı bu maddenin madde metninden çıkarılmasını istiyoruz, önergemizi desteklemenizi istiyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 7’nci maddesinin 1 numaralı fıkrasının son cümlesinin tasarı metninden çıkarılması arz ve teklif olunur.

                                                                                             Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Asil konuşacaklar.

BAŞKAN – Sayın Asil, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bugün, hayatın baharında, kırk sekiz yaşında, bu ülkeye hizmet için milletvekili olarak, belediye başkanı olarak hizmet kervanına katılmış bir milletvekili arkadaşımızı, Hamza Yanılmaz’ı kaybettik. Allah rahmet eylesin. Kederli ailesine, çocuklarına, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna, milletimize başsağlığı diliyorum. Ruhu şad olsun.

Değerli milletvekilleri, kimden ve nereden gelirse gelsin, milletin huzur ve refahı, emniyeti için görev yapan güvenlik görevlilerimize yönelik menfur saldırıları nefretle kınıyorum. Bu işin buralara kadar gelmesine sebep olan tüm sorumluları milletimize şikâyet ediyorum. 12 Haziranın teröre ve teröriste kucak açan politikalar izleyenlere ders verilmesine vesile olacağını umuyorum. İçişleri Bakanını da göreve davet ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün çok önemli bir yasa tasarısını görüşüyoruz, Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı’nı ele alıyoruz. Demokrasimizin yaşayabilmesini, yaşayan demokrasinin kalitesinin en üst düzeye ulaşabilmesini sağlayacak en önemli anayasal kurumumuz Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı’nı çıkaracağız.

Bu yasa ile kurulacak Anayasa Mahkemesine daha işin başında şüphe ile bakılmaktadır. Buna hakkımız yok. Böylesine önemli bir anayasal kurumu doğmadan öldürmeye ne hakkımız var. Bu kurumda çalışanlara yandaş gözü ile bakılmasına, böyle bir algı yaratılmasına bu yüce Parlamento müsaade etmemelidir.

Değerli milletvekilleri, bizim demokrasimizde yasama ile yürütme iç içe geçmiş durumda. Dört yıla yakın süredir milletvekiliyiz, burada iktidarın istemediği, olur vermediği bir yasayı gündeme taşıyabildiniz mi? Komisyon çalışmalarında Sayın Bakan muhalefet milletvekili olarak bizim verdiğimiz önergeye lehinde oy kullanan milletvekillerine “Siz de mi evet dediniz.” diye efelenmedi mi? Vicdan sahibi hiç kimse bizim demokrasimizde yasamanın yürütmeden bağımsız hareket ettiğini söyleyemez. Hâl böyle iken çıkarılan yasaların Anayasa’ya uygunluğunu, tarafsız ve bağımsız bir yargı organı tarafından denetlenmesi, şayet varsa Anayasa’ya aykırılıkların da düzeltilmesi icap eder. Bunu da yapacak olan Anayasa Mahkemesidir. Anayasa Mahkemesine bugünden şüphe ile bakılırsa bunu nasıl sağlayabileceğiz?

Değerli milletvekilleri, Anayasa’mızın 148’inci maddesi Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkilerini belirliyor. Bu görev ve yetkilerden biri de Yüce Divan yetkisidir. Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanını, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını, Başbakanı, Bakanlar Kurulu üyelerini, yüksek mahkeme başkanı ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar. Yüce Divan sıfatı taşıyan Anayasa Mahkemesine bugünden şüpheyle bakılırsa bu yargılamaların güvenilirliğini nasıl sağlayacağız?

İşte, bütün bu nedenlerle bu tasarının tekrar gözden geçirilmesini umuyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Asil.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

8’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 8. Maddesinin 3 numaralı fıkrasının metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                        Faruk Bal                          Nevzat Korkmaz                      Mehmet Şandır

                          Konya                                     Isparta                                     Mersin

                      Behiç Çelik                         Mustafa Kalaycı                         Akif Akkuş

                          Mersin                                     Konya                                     Mersin

                        Alim Işık                                                                                 Şenol Bal

                        Kütahya                                                                                     İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 8. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                                 Atilla Kart                          R. Kerim Özkan

                          Mersin                                     Konya                                     Burdur

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyor Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Atilla Kart, buyurun.

ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8’inci maddeyle ilgili önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesinin kuruluşuyla ilgili bir tasarının görüşmeleri esnasında doğal olarak, kaçınılmaz olarak adalet kavramını da tartışıyoruz. Adalet kavramının niteliğini, siyasi parti gruplarının adalet kavramını nasıl uyguladıklarını, nasıl değerlendirdiklerini genel bir çerçevede değerlendiriyoruz. Bu, aslında, zaten bizim görevimizin kaçınılmaz bir parçası. Bizim sorumluluğumuzun gereği olarak bunu tartışmamız gerekiyor.

Şimdi, böyle bir tartışma yapılırken, bir değerli milletvekili, açık bir şekilde de ifade etmeden, kendince, şahsıma yönelik olarak birtakım müphemiyet, birtakım karalamalar ifade etme girişiminde bulundu. Peki, benim hakkımda bir iddianame var mı, bir fezleke var mı, bir ağır ceza mahkemesi kararı var mı, mesleki anlamda yapılan bir soruşturma var mı, bir disiplin araştırması var mı? Varsa getir gündeme. Şimdi, böyle bir soruşturma yok çünkü olmayan bir şeyi ileri sürmek, ortaya getirmek mümkün değil.

Şimdi, söylediğiniz holdinglerin yönetiminde görev yapan 10’larca AKP milletvekili var. Holdinglerin soygununa yönelik olarak yaratılan, yurt dışından yaratılan mağduriyetlere yönelik olarak 2003 Ocağından bu yana mücadele eden kim, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu değil mi? Engelleyen kim, siz değil misiniz? Yıllardır yurt dışında sömürülen o insanlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesine yönelik olarak tek başına mücadele eden Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ama bunun karşısında her türlü direnmeyi yapan Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu. Bunları yıllardır yaşıyoruz.

Bu nasıl oluyor? 1997 yılında başlayan, ta Dortmund’da Vestfalya eyaletinde Mayıs 2007’de Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in ve Yimpaş ve diğer holding yetkililerinin katıldığı o toplantıyla temelleri atılan bir sömürü düzeninden söz ediyorum. Orada ne yapıldı? O yurt dışındaki insanlarımız mağdur edildi, sömürüldü. O kaynak kurudu, sıra neye geldi? Deniz Fenerine geldi. E, bunu da engelliyorsunuz. Siz onun için iktidar olarak ve AKP Grubunun önemli bir bölümünü kastederek söylüyorum, cürmümeşhut hâlindesiniz, suçüstü hâlindesiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, böyle bir değerlendirmenin sonucunda şunları ifade etmek gerekiyor: Geldiğimiz noktada neyi görüyoruz? Vicdanların nasırlaştığı bir adalet duygusunu görüyoruz. Birileri hakkında iddianame yok, mesleki soruşturma yok, kalkıp ona karalama yapma cesaretinde, cüretinde bulunacaksınız; öbür taraftan iddianame var, ağır ceza mahkemesi kararı var, Meclis araştırma raporları var; bunları engelleyeceksiniz, bunları yok varsayacaksınız, ondan sonra gelip burada ahkâm keseceksiniz. Bu nasıl bir adalet duygusudur, bu nasıl bir vicdan duygusudur? Bu, vicdanların nasırlaştığı bir adalet duygusu değil midir değerli milletvekilleri? Bunları konuşma cesaretini nasıl görebiliyorsunuz? Gerçekten bunu izah etmek, bunu anlatabilmek mümkün değil.

Şimdi, tabii, talihsizlik şurada: Gümrük Müsteşarlığına yönelik olarak birileri kalkıyor, burada karalama getiriyor, ilgili bakan da orada seyrediyor. Sayın Bakan, bunun cevabını benden önce sizin vermeniz gerekir. Gümrük Müsteşarlığı sizin uhdenizde, sizin sorumluluğunuzda görev yapan bir birim değil mi? Sonra, biz neyi tartışıyoruz? Gümrük Müsteşarlığının ya da diğer bir kurumun raporun içeriğini tartışmıyoruz. Anayasa’nın 83’üncü maddesini ayaklar altına alan bir cumhuriyet savcısının eylemini tartışıyoruz. Bir cumhuriyet savcısı Anayasa’nın 83’üncü maddesindeki o amir hükmü nasıl ayaklar altına alır, nasıl görmezden gelir; bunu tartışıyoruz.

Siz suçlusunuz demiyoruz, sizin hakkınızda bir iddianame var diyoruz. Sizin hakkınızdaki o iddianamede takipsizlik kararı verilmiş, ağır ceza mahkemesi onu kaldırmış diyoruz. Bir cumhuriyet savcısı, bir milletvekili hakkında, milletvekili seçildikten sonra zaman aşımı işlemeyeceğini bilmez mi, diyoruz. Siz bunun cevabını vermek durumundasınız. Bunun ötesindeki açıklamalarınız karalama yapmaktan, demagoji yapmaktan öteye gitmez. Bunları daha fazla gizleyemezsiniz. Güneş balçıkla sıvanmaz değerli milletvekilleri.

Genel kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kart.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Evet, oylamadan önce bir yoklama talebi vardır. Yoklama talebini yerine getireceğim.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Gök, Sayın Emek, Sayın Süner, Sayın Aslanoğlu, Sayın Kart, Sayın Köktürk, Sayın Ali Rıza Öztürk, Sayın Köse, Sayın Yalçınkaya, Sayın Serter, Sayın Aydoğan, Sayın Susam, Sayın Özkan, Sayın Coşkuner, Sayın Harun Öztürk, Sayın Hacaloğlu, Sayın Ergin, Sayın Seçer, Sayın Taner.

Sayın milletvekilleri, yoklama için bir dakikalık süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usûlleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 8. Maddesinin 3 numaralı fıkrasının metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                             Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Evet, Sayın Bal, buyurun.

ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 696 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesi için vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum ve yine Hakk’ın rahmetine kavuşan 23’üncü Dönem AK PARTİ Elâzığ Milletvekili Hamza Yanılmaz Beyefendiye Allah’tan rahmet, kederli ailesine başsağlığı dilerim.

Sayın milletvekilleri, ilk önce Türkiye Büyük Millet Meclisine dayatılarak, daha sonra millet kandırılarak Anayasa değişiklik paketini 12 Eylül 2010 tarihinde geçirdiniz ve bu değişiklikle PKK açılımı olan yıkım projesine hukuki zemin oluşturuldu, yargı büyük oranda siyasallaştırıldı. Bu değişiklikler ve süreçte, terör örgütü ile Hükûmet kurumları arasında yapılan görüşmeler ve pazarlıklar iyice netleşti. Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve HSYK’da yapılan yapısal değişiklikler ve atamalar, anayasal kurumların ve yargının nasıl siyasallaştırıldığının ispatı olarak meydandadır.

Referandum öncesi, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bütün söylediklerimiz bir bir gerçekleşmektedir. Artık, Anayasa’mızın değiştirilemez hükümleri arasında yer alan tek dil, tek bayrak, üniter ve millî devlet, malum çevreler, AKP yandaşları, yazar çizerler tarafından, etnik bölücüler tarafından tartışmaya açılmaktadır. Kısacası, terör örgütünün talepleri meşru olarak görülmeye ve gösterilmeye başlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, Anayasa’ya sadakat ve bağlılık ile hukuka ve demokratik devlet işleyişine saygı prensibi 2002’de AKP iktidara geldiğinden beri maalesef ayaklar altındadır.

Bu tasarıda, Anayasa Mahkemesi üyelerinin yemin metninden “Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma” ibaresi “koruyacağıma” şeklinde değiştirilmiştir. Korumak ile sadık kalmak farklı yükümlülükleri ifade eder.

Yine “Büyük Türk milleti önünde” ibaresi de ilk taslakta çıkarılmış olup daha sonra, seçimler göz önüne alınarak bundan vazgeçilmiş, aynı zamanda Milliyetçi Hareket Partisinin komisyondaki ısrarı tekrar “Türk milleti” kavramının metne konmasıyla sonuçlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, AKP’nin referandum sonrası öncelikli gündemi yeni Anayasa idi. Seçim tarihi yaklaşmasına rağmen, yeni Anayasa lafzı hiç ortada yok.

Sayın milletvekilleri, İmralı canisi avukatları vasıtasıyla görüşlerini açıkladı geçenlerde, devletin ciddi ve önemli kurumlarıyla yaptığı görüşmeden söz etti, pratik öneriler aşamasına geldiğini açıkladı ve ekledi “Diyalog ve müzakere yöntemine şans veriyoruz. Bu yöntem pratikleşirse 2011 çözümün geliştiği yıl olacak.” dedi.

Yine Neçirvan Barzani yani KDP’nin iki numaralı adamı iki gün önce mülakat veriyor açılım sürecinin tıkanmasıyla ilgili “Şu anda bu kapı kapatılmış olsa bile geçici olarak kapatıldı, seçimlerden sonra tekrar açılacak.” ve Neçirvan Barzani Başbakan Erdoğan’a bu konuda yardım edilmesi gerektiğini söylüyor.

Türk milleti bilmiyor ama İmralı canisi ve Neçirvan Barzani seçimlerden sonra AKP’nin Türkiye’de ne yapacağını biliyor sayın milletvekilleri. Siz de bilmiyorsunuz yeni Anayasa’da ne var, Başbakanınız ve bazı AKP yöneticileri biliyor. Ama biz söyleyelim, Başbakanın hayalinde ve hedefinde, eğer seçim sonrası yüksek oyla gelirse rejimi değiştirmek var, başkanlık sistemine geçiş var, federal sisteme geçiş var, Anayasa’nın 66’ncı maddesini değiştirerek Türk kimliğini çıkarmak var, İmralı canisine ilk önce ev hapsi, daha sonra genel af var.

Değerli milletvekilleri, ya olduğunuz gibi görünün ya da göründüğünüz gibi olun.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 9. Maddesinin 1 numaralı fıkrasıyla düzenlenen tırnak işareti içerisindeki ant metninde yer alan "doğruluk" ibaresinden sonra gelmek üzere "dürüstlük" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                        Faruk Bal                          Nevzat Korkmaz                      Mehmet Şandır

                          Konya                                     Isparta                                     Mersin

                        Alim Işık                              Recep Taner                        Mustafa Kalaycı

                        Kütahya                                    Aydın                                     Konya

                      Akif Akkuş                                                                             Behiç Çelik

                          Mersin                                                                                    Mersin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 9. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "Devlet protokolünde yer alan diğer üst düzey görevliler" ibaresinin çıkarılmasını ve bunun yerine "Türkiye Barolar Birliği Başkanı, baro başkanları, hukuk fakültelerinin dekanları" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                                 Atilla Kart                          R. Kerim Özkan

                          Mersin                                     Konya                                     Burdur

                                                                    Harun Öztürk

                                                                           İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, siz mi konuşacaksınız?

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 696 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben de Adalet ve Kalkınma Partisi Elâzığ Milletvekili Hamza Yanılmaz’a Allah’tan rahmet, kederli ailesine başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının 9’uncu maddesi ant içmeyle ilgilidir. Bu kanunla yürürlükten kaldırılan 2949 sayılı Kanun’un 7’nci maddesine göre, hâlen geçerli olan ve içilen ant “Türk milleti tarafından demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunan Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını koruyacağıma; görevimi doğruluk, tarafsızlık ve hakka saygı duygusu içinde, sadece vicdanım emrine uyarak yapacağıma, namusum ve şerefim üzerine ant içerim.” şeklinde idi. Görüşmekte olduğumuz tasarıda ise, bu ant metninden Anayasa’nın ruhunu ve özünü oluşturan demokrasi, vatan, Türk milleti ve Türk evlatlarına vurgu yapan bölümler çıkarılmıştır. Eleştiriler üzerine “büyük Türk milleti önünde” ifadesinin zoraki bir şekilde metne eklendiği anlaşılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bu değişiklik, AKP’nin demokrasi, evrensel hukuk, vatan ve millet sevgisi üzerindeki samimiyetini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bu açıdan, edilen yeminler ve içilen antlar, içi boşaltılarak sıradan bir prosedür hâline dönüştürülmektedir çünkü son sekiz buçuk yıllık iktidar döneminde AKP, haksızlık, hukuksuzluk, yalan, dolan, iftira, sahte delil üretme, tehdit, küfür, şantaj, dinleme, gözaltı, biber gazı, polis copu, yıllar boyu süren tutukluluk, rüşvet ve sürgün AKP İktidarıyla âdeta özdeşleşmiştir. Bu dönemde “kuvvetler ayrılığı” ilkesi yerle bir edilmiş ve yargı siyasi iktidarın emrine girmiştir. Anayasa Mahkemesi de bu durumdadır.

Yüksek yargıda yapılan değişikliklerle AKP yargılanmaktan kurtulma ve ülkeyi yargı denetiminden uzak bir biçimde dilediği gibi yönetme olanağına kavuşmuştur. Böyle bir yönetimin adının “cumhuriyet rejimi” olamayacağı, böyle bir anlayışın da hukuk devletiyle bağdaşmayacağı açıktır. Referandum sonrası HSYK seçimlerinde yaşananlar bu sürecin en çarpıcı örneğidir. Sayın Başbakanın “Yıkılsın.” emri verdiği Kars’taki İnsanlık Anıtı’nın yıkımıyla ilgili karar için yürütmeyi durdurma kararı veren mahkemenin başkanının Kayseri’ye üye olarak tayin edilmesi bu açıdan düşündürücüdür. Tayini yapan kim? HSYK yani bağımsız Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu. Bu karar, AKP’nin nasıl bir yargı düzeni isteğini gösteren, HSYK’nın Hükûmetten ne kadar bağımsız olacağını ifade eden tarihî bir karardır. Türkiye’de AKP’nin beğenmediği kararları verecek yargıçları ve Hükûmetin beğenmediği davaları açacak savcıları bekleyen gelecek budur, tıpkı verdiği beraat kararı nedeniyle Eskişehir’e tayin edilen hâkim gibi, tıpkı Kayseri’ye tayin edilen mahkeme başkanı gibi.

Değerli milletvekilleri, AKP ve AKP’liler ettikleri yemini unutarak laik, demokratik cumhuriyeti dönüştürme yolunda bütün kurumları AKP’nin birer şubesi hâline getirmişlerdir. Bu nedenle, herkese ettiği yemini hatırlatmak bizim görevimizdir.

Verdiğimiz önergenin desteklenmesini takdirlerinize sunuyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 9. Maddesinin 1 numaralı fıkrasıyla düzenlenen tırnak işareti içerisindeki ant metninde yer alan "doğruluk" ibaresinden sonra gelmek üzere "dürüstlük" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                             Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Başkanım, olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

Yalnız, bir cümle söylememe müsaade edin.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Erzurum İdare Mahkemesi Başkanının Kayseri’ye nakledilmesi kendi isteğiyledir. O açıklanmış olmasına rağmen, yazı yazıldığında düzeltilmiş olmasına rağmen, eksik bilgiyle hâlen bir itham konusu olarak gündeme geliyor. Onu tavzihen ifade etmek istiyorum.

Bu önergeye katılıyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Şandır gerekçeyi mi okutayım efendim?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Evet, efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Dürüstlük vurgusunun, and içme metnine ilave edilmesi uygun olacaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 10. Maddesinin 3 numaralı fıkrasının metinden çıkarılmasını arz ve teklif e deriz.

                        Faruk Bal                          Nevzat Korkmaz                      Mehmet Şandır

                          Konya                                     Isparta                                     Mersin

                      Behiç Çelik                         Mustafa Kalaycı                         Akif Akkuş

                          Mersin                                     Konya                                     Mersin

                                                                        Alim Işık

                                                                        Kütahya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 10 . maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                                 Atilla Kart                          R. Kerim Özkan

                          Mersin                                     Konya                                     Burdur

                                                               Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                                                                         Malatya

                       

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurun efendim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; tabii, Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti. Buna hepimiz inanmak zorundayız ve hukuk devleti olmak zorunda. Eğer hukuk devletinde bir zafiyet olursa bundan hepimiz, herkes zarar görür. Hukuk her şeyimizdir. Ama bazı konular var ki… Bir kere, devlet, hukukun verdiği kararlara uymalıdır. Size birkaç örnek vereceğim. Türkiye'de insanlar gayrimenkul alıyorlar. Bu gayrimenkulleri, on yıl geçiyor, yirmi yıl geçiyor, otuz yıl geçiyor… Arkasından, Orman idaresi diyor ki: “Burası ormandır.”

Değerli arkadaşlarım, insanlar mal almışlar, otuz yıl geçmiş, mahkeme kararları olmasına rağmen, eğer Orman gelip benim malıma el koyuyorsa ve gidip tapu iptal davası açıyorsa, bu mal Ormanın diyorsa Türkiye'de hukuk devletinden bahsetmek… Ben, takdirlerinize bırakıyorum.

Değerli arkadaşlarım, vatandaşın can ve mal güvenliği hukuk devletinin teminatı altındadır. Hukuk devletinin teminatının altında olan bir mal güvenliği… Birisi almış, birisine satmışlar, birisine satmışlar, 5’inci, 6’ncı, 7’nci kişi almış. Arkasından, geliyor Orman idaresi diyor ki: “Burası ormandır.”

Bir devlet, insanını mahkeme kapılarında süründürür mü? Acaba, Orman idaresinin aklına otuz yıl sonra mı geliyor burasının orman olduğu? Orman idaresi oraya gidip de burada bir tane dikili ağaç, orman var diye bakıyor mu acaba?

Değerli arkadaşlarım, bu, Türkiye'deki en büyük sorun. İnsanlar, artık, bir yerden 10 liraya aldığı malı Orman idaresinin bu kararından sonra 50 kuruşa satamıyor; mal ayıplı mal oluyor, aldığı yerler ayıplı oluyor. Yani bir daha mahkeme kararıyla Orman idaresinin aldığı karar kaldırılsa bile “Yarın acaba yine Orman idaresi benim bu malıma el koyar mı?” diye şüpheyle bakıyorlar ve ayıplı mal oluyor.

Değerli arkadaşlarım, bir ülkede devlet insanların mal güvenliğinin teminatı olmalıdır. Mal güvenliğinin teminatı devlet olmazsa o zaman sorunlar doğar. Gidip bir köyde siz 150 kişiye, 200 kişiye tapu iptal davası açarsanız ve bu insanların malına el koyarsanız, o zaman mal güvenliğinin nasıl bir mal güvenliği olduğunun ben endişesini yaşarım. Bir mal kadastro görmüş, köye girmiş kadastro, herkesin malı tespit ediliyor, ondan sonra şak diye bir karar: “Burası ormandır.” Arkadaş, biz kime inanacağız? Devletin verdiği tapuya artık ben inanmayacak mıyım? Eğer böyle bir ayıplı mal varsa bana tapumu verme. Hem tapu vereceksin, arkasından, verdiğin tapuyu hiçe sayacaksın! Bir hukuk devletinde hakikaten bunlar olmaması gereken önemli olgulardır. O zaman hukuk devletinden bahsedemeyiz arkadaşlar. Hukuk devleti hepimizindir. Bu ülkede, hangi görüşte olursa olsun, eğer hangi görüşte hukuk devletinden sapma olursa herkes bundan zarar görür arkadaşlar.

Bu nedenle, özellikle Orman İdaresinin… Hukuk devleti malı olan insanların hukuk devletinin verdiği tapuya inançsızlığı olursa arkadaşlar, ben o zaman bu ülkede hukuk devletine inanmam.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 10. Maddesinin 3 numaralı fıkrasının metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                             Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Şandır, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; tabii, bu bitime kadar işkencesini hep beraber yaşayacağız, sayenizde tabii, sizin grup başkan vekillerinizin sayesinde, onun için hiç kızmak, küsmek yok; siz istediniz, el kaldırıp oyladınız, bitime kadar devam. Sabah namazında inşallah 28’inci maddeye ulaşırız.

Şimdi, tabii biz bunu da fırsat bilerek, bize verdiğiniz bu imkâna da teşekkür ederek endişelerimizi sizlerle ve halkımızla paylaşmak istiyoruz.

Değerli arkadaşlar, yargı, adalet bu toplumun en önemli değeridir, bizim ortak paydamızdır, bunu her defasında vurguluyorum. Eğer bu konuda bir endişeye sebep olursanız, bir tartışmayla bir toplumsal ayrışmaya sebep olursanız bu ülkenin geleceği açısından, hatta kendi geleceğiniz açısından yanlış yapmış olursunuz, kötülük etmiş olursunuz.

Şimdi, bakınız, çok beylik bir söz vardır, bir yerler için söylenmiş ama biz kendi memleketimiz için uyarlayalım denilir ki: “Ankara’da hâkimler var, memlekette mahkemeler var.” Bu çok önemli bir müessese. Eğer zalime karşı mazlum bunu diyebiliyorsa, devlete karşı birey, vatandaş bunu diyebiliyorsa, buna inanıyorsa, böyle bir güvenci varsa, hatta iktidara karşı muhalefet, basın, çokluğa karşı azınlık diyebiliyorsa ki “Bu memlekette mahkemeler var, Ankara’da hâkimler var, korkma.” o zaman bu ülke demokratik, bu ülke yaşanır bir ülke olur. Bunu diyebiliyor muyuz değerli arkadaşlar? Yargının geldiği son nokta olarak samimiyetle bunu diyebiliyor musunuz? Diyemezsiniz değerli arkadaşlar. Öyle kararlar çıkar…

Şimdi -başka konuşmalarda da söyleyeceğim, böyle, dosyalar dolusu konuşma metni hazırladım- yargının sorunu yok demiyoruz, yargının sorunları var ama bu sorunları çözecek müessese burası, sorumlusu siz ve biziz. Ama bir sonuç olarak, işte, Anayasa Mahkemesi gibi sistemin kilit taşı, denge unsuru olan ve denetimi sağlayan en üst kurumun, kuvvetler ayrılığında, kuvvetler arasındaki dengeyi ve sistemin işlemesinin denetimini sağlayan Anayasa Mahkemesinin yapısını yeniden tanzim ederken burada eğer bir mutabakat sağlanamıyorsa, burada yine çok önemli itham ve iddialar cevaplandırılamıyorsa doğru iş yapmıyoruz, akıllı iş yapmıyoruz, geleceğe hizmet etmiyoruz. Değerli milletvekilleri, çok güzel bir atasözümüz var: “Tuz kokarsa ne yaparız?”

Bakın, şimdi burada bir iddia var, ben ısrarla söylüyorum, bu iddianın cevabı verilsin, geçen sene halka da onaylattığınız Anayasa değişikliği sonrasında oluşturduğunuz Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluyla 211 üye seçtiniz -seçimler de 17-5, 16-5 olarak sonuçlandı- Sayın Adalet Bakanının katılmasına bağlı kalarak. Farklı bir oylama sonucu yok. Hani özgürlük, hani özgür irade, hani hâkimin şahsiyeti, bağımsızlığı? 211 kişi bu oylama nisabıyla seçildi. Bu oylama nisabıyla seçilen hâkimler bir sonraki oylamada -158 oy- 11. Hukuk Dairesi Başkan seçiminde makine gibi oy kullandılar, hep gittiler boş verdiler.

Değerli arkadaşlar, şahsiyetli bir yargı oluşturduğumuzu söyleyebilir miyiz Allah aşkına? Kendi kendinizi kandırmak size ne getirecek, ne kazandıracak? Yani bunları bir muhalefet, bir siyasi muhalefet olarak algılamayın; bir çığlık, ülkemizin geleceği açısından duyduğumuz endişenin çığlığı olarak alın. Yargı adına da bu çığlığı ortaya atıyorum. Yani Yargıtay, Anayasa Mahkemesi bu şahsiyetli duruşu ortaya koyamıyorsa nereye ulaşacak Türkiye? Bunu konuşmaya devam edeceğiz.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Karar yeter sayısı…

İSA GÖK (Mersin) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Kabul etmeyenler…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkanım, karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Hayır, oylamaya geçmiştim efendim, bir sonrakinde istersiniz.

İSA GÖK (Mersin) – Daha önce söyledi Nevzat Bey.

BAŞKAN – Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Madde 11 üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, birinci oylamada “Geç kalındı.” denildi ama maddenin oylamasında karar yeter sayısını niye aramıyorsunuz?

BAŞKAN – Bakınız Sayın Şandır, orada bir şey yok, biraz sonra da istersiniz yani önerge üzerinde istendi, ben “Başladım.” dedim, madde üzerinde böyle bir talep gelmedi.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Lütfen yani bu saatte hiç çekilmiyor Başkanım.

BAŞKAN – Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 11. Maddesinin 4. Fıkrasının (ç) bendindeki “bentler” ibaresinin, “hükümler” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                        Faruk Bal                          Nevzat Korkmaz                      Mehmet Şandır

                          Konya                                     Isparta                                     Mersin

                      Behiç Çelik                         Mustafa Kalaycı                         Akif Akkuş

                          Mersin                                     Konya                                     Mersin

                                                                        Alim Işık

                                                                        Kütahya

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım, istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 11 inci maddesinin dördüncü fıkrasının madde metninden çıkartılması ve diğer fıkranın buna göre teselsül ettirilmesi arz ve teklif olunur.

                     Bekir Bozdağ                        Bayram Özçelik                    Hayrettin Çakmak

                          Yozgat                                     Burdur                                      Bursa

                    Yaşar Karayel                                                                         A. Sibel Gönül    

                         Kayseri                                                                                    Kocaeli          

Diğer önerge sahipleri:

                         İsa Gök                                Şevket Köse                              Atila Kart

                          Mersin                                  Adıyaman                                  Konya

                      Atilla Emek                      Ferit Mevlüt Aslanoğlu              Ergün Aydoğan

                         Antalya                                   Malatya                                  Balıkesir

                                                                      Gürol Ergin

                                                                          Muğla

BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Son iki önergeye, takdire bırakıyorsunuz yani, çoğunluğunuz yok çünkü.

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz daha doğrusu.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gürol Ergin, konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Ergin, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

GÜROL ERGİN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 11’inci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge nedeniyle söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken Sayın Başkan, sizi, değerli milletvekillerini ve yüce Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, anayasalar ulusların uymaları zorunlu toplumsal sözleşmeleridir. Aynen uluslar gibi iktidarlar ve yasama organları da var olan anayasaya sadakat ile bağlı olmak, işlem ve eylemlerini var olan anayasaya uygun biçimde yerine getirmek zorundadırlar. İktidarın ve yasama organının işlem ve eylemlerinin anayasaya uygunluğunun denetlenmesini ise Anayasa Mahkemesi yapar. Bu nedenle Anayasa Mahkemesinin de Anayasa’ya sadakatten hiçbir zaman ayrılmaması gerekir.

Önümüze getirilen bu tasarıda görüyoruz ki, Anayasa’da güvence altına alınan kural ve ilkelerin yasama organının tasarruflarıyla ihlal edilmesini önlemek, temel hak ve özgürlükleri güvence altına almakla görevli olan Anayasa Mahkemesinin kendisi bile, diğer birçok maddesi gibi 11’inci maddesiyle Anayasa’ya sadakatten ayrılmaktadır. Anlayışı baştan sakat olan böyle bir mahkemeye güvenimizin sürmesi mümkün değildir. Ancak eğer iktidarda Anayasa Mahkemesinin aldığı bir karar sonrasında “Ulemaya sordunuz mu?” diyen bir anlayışı var ise bu iktidarın getirdiği Anayasa Mahkemesi anlayışının da önümüzdeki tasarıdakinden farklı olmayacağı doğaldır. Kaldı ki, yalnız Anayasa Mahkemesi değil, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu da Yargıtay da Danıştay da yüksek yargıyı yeniden dizayn eden tasarruflarla güvenilir olma niteliğini tümden yitirmektedir.

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Yargıtay ve Danıştay üye seçiminde, Hükûmet tarafından oluşturulan bir şablon listeyle ve hiç şaşmayan oy sayısıyla yüksek yargının üyelerini belirlemiştir. Öyle anlaşılıyor ki Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda da tıpkı Türkiye Büyük Millet Meclisindeki siz AKP’li üyeler gibi talimatla parmak kaldırıp parmak indirme dönemi başlamıştır.

Anayasa Mahkemesinin Sayın Cumhurbaşkanı tarafından atanan üyelerinin atanma şekli ve nitelikleri dikkate alınınca, bundan böyle, Anayasa Mahkemesinde de kararların, belli çoğunluğa sahip, belli düşünce yapısındaki üyelerin ortak oyları ile ve tamamen siyasal etkilenmelerle alınacağı açıkça görülmektedir.

Yüksek yargıyı yeniden yapılandırma çabaları bütün olarak incelendiğinde, diğer yüksek yargı organlarıyla birlikte Anayasa Mahkemesinin de anayasal denetim yapan bir yargı organı yerine, siyasal iktidarın yaptıklarına onay veren bir onaylama kurumu hâline geldiğini görmekteyiz.

Anayasa Mahkemesine süper temyiz merci yetkisi verilmesi ise Türkiye’deki yargı sistemini tuz buz etmekte, diğer yüksek yargı organlarını hiçe sayan aşağılayıcı bir anlayışı ortaya koymaktadır.

Yüksek yargı yapılanmasında yaşadığımız olaylar, yargının yargı olmaktan çıkıp siyasal araç hâline getirildiğini ortaya koymaktadır.

Anayasa Mahkemesine yabancı uzman çalıştırma yetkisi verilmesi ise Türk yargı ve adalet sistemini yaralayıcı ve küçültücü bir tutumdur.

Değerli milletvekilleri, Anayasa Mahkemesinin bir kararından sonra “Anayasa Mahkemesinin bu yaklaşımı hukuk devleti ilkelerinin değil, ideolojik bağnazlığın sonucudur.” diyenler, bu tasarıyla, Anayasa Mahkemesini hukuk devleti ilkelerinden uzaklaştırıp ideolojik bağnazlığın odağı hâline getirmişlerdir.

Bu tasarıda Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyelerinin aşırı korunmaya çalışılması ve onlara emsallerinin üstünde maddi haklar tanınması, yüksek yargı içinde ayrı bir yargıçlar sınıfı doğurmaktadır.

Önergeyle değiştirilmesini istediğimiz ve “Üyeliğin boşalması ve sona ermesi” başlığını taşıyan 11’inci maddede, görev süresini tamamlayan ancak emeklilik koşullarını taşımayan üyelere değişik olanaklar getirilmesi bizatihi Anayasa’ya ve kamu personeli ücret rejimine aykırıdır. Kamu görevlileri ve diğer yüksek yargı kurumu üyeleri arasından da emekliliği dolmadan görevlerinden ayrılanlar bulunmakta ancak onlara böylesi olanaklar tanınmamaktadır. Bu nedenle, yargı görevini yerine getiren makamlar arasında farklılık ortaya çıkaran 11’inci maddenin kıyak emeklilik anlamı taşıyan ayıplı bir anlayışın ürünü olan (4)’üncü fıkrasının madde metninden çıkarılmasını önermekteyiz.

Önergemizin kabul edilmesini istiyor, sizleri ve yüce ulusumuzu bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ergin.

Diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Fıkrada öngörülen şekilde bir düzenleme yapılmasına mevcut düzenlemeler karşısında bugün itibariyle ihtiyaç bulunmadığından bu değişiklik önergesi verilmiştir.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önergelerin oylamasından önce bir yoklama talebi var, onu yerine getireceğim.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Gök, Sayın Köse, Sayın Köktürk, Sayın Ramazan Kerim Özkan, Sayın Coşkuner, Sayın Hacaloğlu, Sayın Ergin, Sayın Güner, Sayın Harun Öztürk, Sayın Aslanoğlu, Sayın Ali Rıza Öztürk, Sayın Serter, Sayın Susam, Sayın Seçer,Sayın Aydoğan, Sayın Tan, Sayın Alim Işık, Sayın Asil, Sayın Paksoy.

Saygıdeğer arkadaşlarım, milletvekillerinin yoklama isteme talepleri vardır, partilere göre değil biliyorsunuz bu.

Yoklama için bir dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usûlleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/993) (S. Sayısı: 696) (Devam)

BAŞKAN – Birlikte işleme aldığım önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, biraz önce kabul etmiş olduğunuz önergeler ile 11’inci maddenin (4)’üncü fıkrası madde metninden çıktığından, bu fıkrada değişiklik öngören Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal ve arkadaşlarının önergesini işlemden kaldırıyorum.

Kabul edilen önergeler istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 12 üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 12. maddesinin 2. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                                 Atilla Kart                          Ali Rıza Öztürk

                          Mersin                                     Konya                                     Mersin

                                                                  R. Kerim Özkan

                                                                          Burdur

“(2) Bir kişi aynı göreve 2 dönemden fazla seçilemez. Seçimler, bu görevin sona ereceği tarihten önceki iki ay içinde sonuçlandırılır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 12’nci madde üzerinde verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarıda, başkan ve başkan vekillerinin yeniden seçilmesi öngörülmüş, biz de verdiğimiz önergeyle birden fazla seçilmesinin doğru olmadığını düşünüyoruz.

Değerli milletvekilleri, hukuk gidiyorken demokrasi gelmez. Demokratik hukuk devletinin tek güvencesi o devletin anayasasıdır. Anayasa yasalar hiyerarşisinin en üstünde yer alır. Bunun anlamı hukukun hükümran olmasıdır. Hukuk hükümran olmaktan çıkarılınca hükûmet olanların kendi yasalarını yapmalarının önünde bir engel kalmaz. Türkiye’de hukuk giderken Parlamentoda çoğunluğu elinde tutan anlayışın yasaları çoğaltılıyor ve son referandum örneğinde olduğu gibi toplum da bir şekilde sürecin parçası hâline getirilerek meşruluk zemini yaratılmaya çalışılıyor. Sürece destek veren liberal çevrelerin bile vicdanını sızlatan son olaylar Hükûmetin, Başbakanın yasama ve yargı üzerindeki tahakkümünün endişe yaratan vahim boyutlara ulaştığının açık ve net göstergesidir. İçinden geçtiğimiz ve demokrasi söylemleriyle baskılandığımız süreçte, Anayasa’nın en temel ilkelerinden olan yargı bağımsızlığı, yasalar karşısında eşitlik gibi hukuk devletinin olmazsa olmazlarının ihlal edilişine seyircilik etmek büyük gaflettir.

Demokrasinin hukukla sağlam örüldüğü ülkelerde siyasal iktidarın hareket alanı bellidir. Bugünün Türkiyesi’nde ise Hükûmetin hareket alanı alabildiğine genişletilmekte ve belirsizleştirilmektedir. Anayasa fiilen delinerek hukuk boşaltılırken siyasal iktidar yasa yapma keyfîyetini karşı toplumsal refleksleri hiçe sayarak sürdürebilmektedir. Türkiye'nin bugün yaşadıkları demokrasiyle açıklanamaz. Bir kesim lehine düzenleme yapabilmek için toplumun direnç gösterecek kesimlerinin türlü yöntemlerle baskı altına alınmış olduğu ortamda özgürlüklerden hiç mi hiç söz edilemez. Özgürlük alanının daraltıldığı, hukuk dışı uygulamaların kamu vicdanını yaraladığı, adalet terazisinin saçtığı sürecin mimarlarının bu yıkıntının altında kendilerinin de kalacaklarını göremiyor olmaları büyük gaflettir.

Demokratikleşme ve kurumsallaşmada gecikmişliğimizin faturası çok kabarık olarak dönüyor hepimize. Ne olduğu tam olarak bilinmeyince özgürlüklerden kaçışın adı da “ileri demokrasi” diye konulabiliyor. Hukuksuzluğun alanı alabildiğince genişletildikçe adalet duygularımız törpüleniyor. Sokağın aklı karışık, vatandaş “Bu nasıl iş?” diye soruyor. Rektörler, profesörler, bilim adamları, gazeteciler tutuklanıyor, caniler ise bir günde serbest bırakılıyor.

Kamusal düzenin işlemezliği en son hukuk sisteminde kendisini gösterince Anayasa’yı değiştirerek kendi kurumsallaşmasını yaratmak AKP için oldukça kolaylaşmıştır. Ne mi görüyorum? Türkiye'nin, rejimin dönüştürüldüğünü hem de hepimizin gözü önünde ve daha vahimi, artık “Tehlike geliyor.” diyenler “Tehlike geldi.” diyemiyorlar ve tehlikeye parmak basan yazıları yayımlayan cesur yayımcıların sayısı giderek azalıyor. İnternet ortamında buluşan doğru sözcükler güncel yaşamda dost söyleyişlerinin fısıltıları içinde dağılıp gidiyor.

Geleceğin Türkiyesi, cumhuriyet mucizesinin yıkılabilen duvarlarının üzerine kurulmaya çalışılırken Atatürk’ü yıpratma çabalarını üstlenenlerin üslupları giderek daha çirkin bir hâl alıyor. Mevcut iktidara yaranma çabasına girişenlerin içinde akademik unvanları görmek bizim içimizi daha fazla burkuyor. Cumhuriyete vurarak demokrasi çığırtkanlığı yapanlar, bugün hukukun delinen duvarlarından canilerin salıverilmesinde kendilerinin de katkıları olduğunu görebiliyorlar mı?

Cumhuriyet bir aydınlanma koşusu. Bu koşuyu tıknefes olup yarıda bırakma lüksümüz yok. O meşale bizim elimizde artık. Cumhuriyetin aydınlığına ve cumhuriyetle aydınlamaya bugün her günkünden daha çok ihtiyacımız olduğu açık. Demokrasi ve hukuku cumhuriyet getirdi. Hukuk ve demokrasi giderken cumhuriyeti de götürüyorlar ama 12 Haziranda halkımız buna asla izin vermeyecektir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Öztürk, teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 13 üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 13. Maddesinin 1. Fıkrasının “f” bendinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                        Faruk Bal                          Nevzat Korkmaz                      Mehmet Şandır

                          Konya                                     Isparta                                     Mersin

                  Mustafa Kalaycı                         Akif Akkuş                               Alim Işık

                          Konya                                     Mersin                                   Kütahya

                      Behiç Çelik                                                                             Recep Taner

                          Mersin                                                                                     Aydın

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 13. maddesinin d ve f fıkralarının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                                 Atilla Kart                          R. Kerim Özkan

                          Mersin                                     Konya                                     Burdur

                                                                     Rahmi Güner

                                                                           Ordu

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Sayın Başkanım, “d ve f” demiş, (f) ile alakalı başka bir önerge var ona katılacağız ama (d) de olunca bu hâliyle katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Rahmi Güner…

BAŞKAN – Sayın Güner, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

RAHMİ GÜNER (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 696 sıra sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 13’üncü maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesi Başkanının görev ve yetkilerine dair 13’üncü maddenin (a) bendinde şöyle denilmektedir: “Başkanın görev ve yetkileri şunlardır:

a) Genel Kurulun ve gerektiğinde Bölümlerin gündemini belirlemek,”

Değerli arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesinde açılmış olan bazı davalar üç senedir, dört senedir hâlen neticelenmemektedir. Bir Anayasa Mahkemesi Başkanı var, maalesef iktidar partisinin ağzından konuşan bir Anayasa Mahkemesi Başkanı çünkü gizli tanık dinlemeyle ilgili, bazı telefon konuşmalarının dinlenmesiyle ilgili kanunların birçoğu Anayasa Mahkemesindedir ama maalesef, Sayın Başkan tarafından gündeme getirilip görüşülmemektedir. Bugün “yargı” adı altında çile çektirilen, tutuklanan birçok kişi buradan elde edilen delillerle yargılanmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, şu anda, çağımıza uygun, çağımızın gerektirdiği bir Anayasa ve yargı bağımsızlığı istiyor halkımız. Maalesef, şu anda, bundan otuz, kırk sene öncenin çok daha gerisine gidilip, yargı bağımsızlığının, hukukun üstünlüğünün yok edildiği bir ortamda Türkiye yönetilmektedir. Sayın Başbakan ve iktidar partisi sözcüleri burada konuşurken “Acaba hangi ülkede yaşıyoruz?” diye tereddüt etmekteyim. Hukukun tamamen yok edildiği, hukukun üstünlüğünün yok edildiği, yargı mensuplarının iktidar partisinin bir şubesi şeklinde oluşturulan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından atandığı bir ortamda yaşıyoruz. Adalet Bakanının sunmuş olduğu listelerin bugün Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda kabul edildiğini ve uygulandığını görüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bir darbe olursa o darbenin üzerinde oynadığı şey hukuktur ve o darbeyi yapan güç hukuku da kendi emeli için kullanır. Bugün Türkiye’de hukukun bu şekilde yok edildiği bir ortamda -dikkat ederseniz- açık ve net olarak söylüyorum, bir hukukçu olarak söylüyorum, siz Anayasa’daki bu değişikliklerle, kanunlardaki bu değişikliklerle açık ve seçik olarak sivil darbe yapıyorsunuz. Bunun örneğini -on beş gün önce gittim- Silivri’deki bir yargılamada gördüm değerli arkadaşlarım. Yargılama değil, toplama kampı şeklinde alınmış, Türkiye’de çok önemli görevlerde bulunan, alnının akıyla görevde bulunan kişilerin nasıl ızdırap, çile çektiklerini gördüm değerli arkadaşlarım. Eğer tabiri caizse şunu söylemek istiyorum: Alman faşizminin toplama kampı gibi gördüm.

Değerli arkadaşlarım, ben Silivri mahkemesinde bunu gördüğüm zaman 12 Martta da, 12 Eylüldeki sıkıyönetim mahkemelerinden -tasvip etmediğim- çok daha ağır bir yargılamanın yapıldığını gördüm. “Acaba nasıl bir sivil Hükûmet zamanında, iktidar zamanında bu yapılıyor?” diye de endişelerimi belirttim.

Değerli arkadaşlarım, oraya gittiğiniz zaman Türkiye’de gerçekten çok şerefiyle, onuruyla görev yapan kişilerin nasıl ızdırap çektiğini, ezildiğini gördüm.

Sivil bir iktidarda bu olmaz değerli arkadaşlarım, hukukun üstünlüğünde bu olmaz. Hukuki, gerçek bir şekilde yargılanan bir iktidarda bunlar olmaz değerli arkadaşlarım. Orada bunu gördüm, ızdırap gördüm, çileyi gördüm ve bunu uygulayan siz siyasi iktidar değerli arkadaşlarım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RAHMİ GÜNER (Devamla) – İşte buna “Dur.” deme zamanıdır. Buna “Dur” diyecek halkımızdır.

Şunu da belirtmek istiyorum değerli arkadaşlarım: Bu kanunları çıkmakla kendi geleceğinizi, çocuklarımızın geleceğini ve doğacak çocuklarımızın da geleceğini tamamen karartmış oluyorsunuz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 13. Maddesinin 1. Fıkrasının “f” bendinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                             Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Başkanın görevleri arasında üyeler ve bölümler arasında eş güdümü sağlamak hususları yer almaktadır. Bu eş güdümün üyelerin oyları ile ilgili mi yoksa bölümlerin görevleri ile ilgili mi bu anlaşılamamaktadır. Metinde yer alan cümle çok muğlak yazılmıştır. Uygulamada yaşanacak sıkıntıları engellemek amacıyla bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

14’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 14. Maddesinin 1. Fıkrasının 1. Cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                        Faruk Bal                          Nevzat Korkmaz                      Mehmet Şandır

                          Konya                                     Isparta                                     Mersin

                      Behiç Çelik                         Mustafa Kalaycı                         Akif Akkuş

                          Mersin                                     Konya                                     Mersin          

                        Alim Işık                                                                           M. Akif Paksoy

                        Kütahya                                                                            Kahramanmaraş

“Başkana ait görev ve yetkiler, Başkanlığın boş olması ile Başkanın mazeretli veya izinli olması hallerinde kıdemli Başkanvekilince yerine getirilir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 14. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                                 Atilla Kart                             Tayfur Süner

                          Mersin                                     Konya                                    Antalya

                                                                  R. Kerim Özkan

                                                                          Burdur

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Tayfur Süner...

BAŞKAN – Sayın Süner, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 14’üncü maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

AKP Hükûmeti yüksek yargıya neden bu kadar kızgındır? Neden bütün yüksek yargının yapısıyla oynamaktadır? Şöyle bir bakalım, yüksek yargı son yıllarda neler yapmış.

ERDEMİR’le ilgili olaya bir bakarsak, cumhuriyet tarihi boyunca devlet yatırımları demir çelik tesislerinin kurulmasına büyük önem verdi, Türkiye’de 2005 yılına gelindiğinde Avrupa’nın 5’inci, dünyanın on 13’üncü demir çelik fabrikası meydana geldi fakat 2005 yılında kurumun yüzde 46,2’si satışa çıkarıldı. Danıştayın 13. Dairesi 2008 yılında özelleştirme kararını iptal etti. Sadece ERDEMİR’le mi kaldı? TÜPRAŞ’a bir bakalım. Ülke vergi gelirinin yüzde 12’si TÜPRAŞ’tan elde ediliyor. TÜPRAŞ’ın cirosu 4,5 milyar dolar ama 2004 yılına geldiğimiz zaman yüzde 65,76’sı Zorlu ve Efremov Grubuna satıldı. Kaç liraya? 1,3 milyar dolara. Bu para TÜPRAŞ’ın iki yıllık geliriydi. Ankara 10. İdare bu satışı durdurdu, Danıştay da onayladı. 2005 yılında TÜPRAŞ’ın hisselerinin yüzde 46,76’sı Ofer’e satıldı. Satış, kamuya duyurulmadan satıldığı için iptal edildi. TÜPRAŞ sonunda, 2006 yılında hisselerinin yüzde 51’i Koç ve Shell Grubuna 4 katına yani 4 milyar 140 milyar dolara ihaleyle satıldı. Bu satış iki yıl öncesinin 4 katıydı. Tabii 4 katına satıldı da eğer 1,3 milyar dolara satılmış olsaydı tüysüz yetimin hakkı vardı. Nasıl göz yumuyorsunuz, nasıl Türkiye’nin gelirlerini birilerine peşkeş çekiyorsunuz, anlamak mümkün değil.

Galataport’a gelelim. İmar yetkisi olmamasına rağmen, Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstanbul Karaköy İskelesi’nden Mimar Sinan Üniversitesine kadar olan en değerli sahil şeridini imara açtı. Galataport Projesi’ni, Sami Ofer’in sahibi olduğu Royal Caribbean Cruises ile Mehmet Kutman’ın sahibi olduğu Global Yatırım Şirketi kazandı. Danıştay, İstanbul’un tarihine sahip çıkarak bu satışı da iptal etti.

Bir de İETT arazisine bakalım. Tabii, AKP İktidarı bütün bu Danıştayın, Anayasa Mahkemesinin iptallerine başından sonuna kadar kızgındı. Nedendir bilinmez. Be kardeşim, Türkiye’nin menfaatleri yok mu bu özelleştirmelerde? Değerine satılırsa… Yok, değerine satamazsınız, 4 katı eksiğine satacaksınız, birileri aradan menfaat götürecek.

İETT arazisine bakalım. İmar planında kamu ve park alanı olarak görülen, İstanbul Levent’te bulunan İETT arazisi, 2007 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından arazinin imar planı değiştirilerek Dubai Şeyhi El Maktum’a satıldı. Ancak Mimarlar Odası İstanbul halkına ait olan bu arazi üzerindeki projenin durdurulması için İstanbul 7. İdare Mahkemesine başvurdu. Olay mahkemeye taşınınca El Maktum ihalenin karşılığını ödemedi. Bu durumda ihaleyi iptal etmesi gereken belediye ihaleyi iptal etmeyerek arazinin Şeyh Maktum’un elinde kalmasına izin verdi. Pes doğrusu! Konuyu yargıya taşıyan Cumhuriyet Halk Partisinin talebini Danıştay kabul etti ama bundan da rahatsız oldular…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TAYFUR SÜNER (Devamla) – Önergemizin kabulünü rica ediyorum.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Süner.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 14. Maddesinin 1. Fıkrasının 1. Cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                             Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları

“Başkana ait görev ve yetkiler, Başkanlığın boş olması ile Başkanın mazeretli veya izinli olması hallerinde kıdemli Başkanvekilince yerine getirilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Paksoy, buyurun.

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değişiklik önergemizde kıdemli başkan vekili kim ise teamülüne uygun, hukukun şimdiye kadarki uyguladığı teamüllerin gereği olarak Başkanlık eder. Başkanlığın boş olması hâli izinli, mazeret, istifa veya ölümdür. Bu dört hâlden iki tanesini ayırıp izinli ve mazeretli olması hâlinde Başkanın tek başına iradesine tabi kılmak doğru bir iş değildir diye düşünüyoruz, bu konuda önergemize destek istedik.

Sayın milletvekilleri, tasarımızın genel gerekçesinde belirtildiği gibi Anayasa Mahkemesinin temel amacı ve misyonu, Anayasa’da güvence altına alınan kural ve ilkelerin yasama organının tasarruflarıyla ihlal edilmesini önlemek, genel manada Anayasa’nın üstünlüğü ve bağlayıcılığıyla temel hak ve özgürlükleri güvence altına almaktır.

Anayasalar bir toplumsal sözleşme niteliğindedir. Anayasalar yasama organı da dâhil olmak üzere yürütme ve yargı erklerini bağlayıcı bir hüviyet arz ederler. Hâl böyle olunca tüm kurum ve kuruluşların eylem ve işlemlerinin, çıkarılan yasaların Anayasa uygunluğunun tarafsız ve bağımsız bir yargı organı tarafından denetlenmesi, şayet varsa Anayasa’ya aykırılıklarının da düzeltilmesi icap eder.

Öte yandan demokrasiler çoğunluk esasına dayanmakla birlikte, aynı zamanda uzlaşma kültürünün de sonucudurlar. Ancak 12 Eylül referandumu sizi hayli cesaretlendirmiş gözüküyor. Orada Türk milletine verdiğiniz sözleri tutmadan, hızınızı alamayarak bu düzenlemeyi de gerçekleştirmek istiyorsunuz. Bu tavrınızla adalet, eşitlik ve özgürlük içerisinde birlikte yaşama idealini hiçe saymaya devam ediyorsunuz. Hâlbuki, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, başından beri 12 Eylül’ün ürünü olan mevcut Anayasa’nın Meclis içerisinde bir uzlaşma zemini oluşturularak, uzlaşma komisyonu marifetiyle değiştirilmesini savunduk, bu çağrımız bugün de caridir ancak Milliyetçi Hareket Partisinin çağrılarına, bizim çağrılarımıza işinize gelmediği için kulaklarınızı tıkadınız, tıkamaya da devam ediyorsunuz.

Buna karşın sıra, adına “açılım” dediğiniz yıkım projesinin hukuki zeminini oluşturmaya, yargıyı siyasallaştırmaya gelince dayatmacı anlayışınız tekrar canlanıverdi. Aslında sizdeki bu tehlikeli ve sakat mantık gelenek hâline geldi. Peki, yarın iktidara başka bir parti geldiğinde sizin yaptığınızın tam tersini yaparsa -ki yapacaktır- o zaman feryat figan etmeyecek misiniz, o zaman uzlaşmadan dem vurmayacak mısınız?

Anayasa değişiklikleri ne ilk defa yapıldı ne de son defa yapılacak. Mevcut Anayasa’da en önemli değişiklikler, Milliyetçi Hareket Partisinin de içinde bulunduğu 57’nci Hükûmet döneminde uzlaşmayla yapıldı ancak Anayasa Mahkemesi gibi çok önemli görevleri olan bu kurumu kendi kafanıza göre dizayn etme düşünceniz, bize göre, bir ihtiyaçtan ziyade bazı korku ve kaygılarınızı giderme düşüncenizden kaynaklanmaktadır. Ancak şunu da hatırlatalım ki usul, ferdin kurala uymasıdır, aksi takdirde siz kurala uymaz, kuralı kendinize uydurursanız bunun sonucu vahim olacaktır.

Bakın, bu manada, Habur’a götürdüğünüz çadır mahkemesinin hesabını millet vicdanında daha veremediniz, kıyamete kadar da veremeyeceksiniz.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

15’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 696 Sıra Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 15. maddesinin 1. fıkrasının e bendinde yer alan, “Başkanın izniyle” ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                         İsa Gök                                 Atilla Kart                          R. Kerim Özkan

                          Mersin                                     Konya                                     Burdur

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyor Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Sayın Gök, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

15’inci maddede değişmesini istediğimiz şey şu: Üyelerin yükümlülükleri düzenleniyor ve bir satır var, diyor ki: “üyeler… davet olundukları ulusal ve uluslararası kongre, konferans ve benzeri bilimsel toplantılara Başkanın izniyle katılabilirler.” Şimdi, 15’inci madde üyelerin duruşmalara katılımını, her şeyi düzenlemiş. Neden Başkan izni? Bu kanunun önceki… Yani 2949 sayılı Kanun’a bakıyoruz, orada diyor ki: “Anayasa Mahkemesi yönetim ve temsili Başkana aittir.” Yönetim ve temsil, başka bir şey değil. 11’inci maddesi var eski kanunun, diyor ki: “Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyeleri asli görevleri dışında resmî veya özel hiçbir görev alamazlar.” Bütün madde bu. Anayasa’da bu maddenin esası olan kurallarda hiçbir değişiklik yapılmadı, ne madde ne fıkra değişmedi. Önceki kanun da Anayasa’nın o hâline göre yapılmış bir usul kanunu, yargılama yöntem kanunu. Şimdi, Anayasa’nın maddesi değişmezken önceki kanunun maddesini değiştirmenin âlemi ne?

Anayasa Mahkemesi, arkadaşlar, bir kuruldur, yatay ve dikey ilişki vardır. Anayasa Mahkemesinde kurul eşitler arası yatay bir ilişkiyi gösterir. Siz, üyelerden kurulan, Başkan dâhil hiçbir üyenin bir diğerinden üstünlüğü olmayan bir kurulda, Başkana diğer üyeler üzerinde doğrudan izin gibi hiyerarşik bir üst makam veriyorsunuz. Bu, öncelikle hukukun üstünlüğünü, yargının üstünlüğünü değil, Başkanın üstünlüğünü sağlar. Zira, verdiğiniz bu yetkiyle üyeler üzerinde Başkana bir otorite makamı atıyorsunuz. Yani Başkan izin verirse ancak, orada hâkim olan, Cumhurbaşkanı veya Meclisin seçmesiyle, yani aynı statüyle seçilmiş, yeminini yapmış, görevini ifa için gelen, yüksek yargıç dememiz gereken bir zata siz yetki vermiyorsunuz; onu bir kongreye, bir konferansa, bilimsel toplantıya katılma konusunda Başkanın inayetine bağlıyorsunuz. Başkan izin verirse gider, izin vermezse gitmez. Bu, yargıda olmaz.

Ha, bunun gerekçesi de şu olamaz asla, işte, duruşmaların düzenini sağlamak için falan. Oradaki bir hâkim zaten. 15’inci maddenin (a), (b), (c), (ç), (d) fıkraları, 1’inci fıkranın (e) bentleri, zaten, bu bentler duruşma düzenini, üyelerin yükümlülüklerini aynen söylüyor. Üye zaten bu görevi ifa etmezse, bu bir disiplin tahkikatını gerektirir. Yani üye gelmedi, duruşma yapılamıyor diye bir bahaneniz de yok. O zaman niye? Bu yalnızca 15’inci maddede değil, bu kanunun tüm safhalarında, her maddede Başkana olağanüstü yetki verilmiştir. Aynı mantık RTÜK’te ve ÖSYM’de de var. RTÜK’te, Meclisin seçtiği, eşit yetkide ve hatta AKP’nin seçtiği üyeler arasında kavga çıktı. Neden kavga çıktı? Meclis aynı iradeyle seçiyor, eşit, yatay ilişki var. Bu eşitler arasında bir başkan belirleniyor, olağanüstü yetkileri var. Burada da bir başkan belirleniyor, maaşını artırıyorsunuz, pasaportunu, taşıtını, her şeyini arttırıyor, farklılaştırıyorsunuz. Yetmiyor, diğer üyeler üzerinde bir Demoklesin kılıcı oluşturuyorsunuz. Raportör yardımcılarının raportör olmasına Başkan karar veriyor, izne Başkan karar veriyor, harcırahlara Başkan karar veriyor. Yapmayın. Burası bir kurul, burası bir mahkeme. En azından, mahkeme olmasını sağlamaya çalışın. Seçtikleriniz hukukçu olmasa dahi bir şekilde hukuk yaratacaklar. Hukuk yaratacak şahıslara karşı bir üstte amir, bir üstte başkomiser yaratmayın. Orası bir mahkeme. Bu anlamda, mahkeme başkanına verilen bu izin yetkisinin kaldırılmasını öneriyoruz. Dediğim gibi, eşitler arasında yatay ilişkinin kurul olarak çalışan mahkemelerde kurulması, yaşatılması esastır.

Önergemize desteğinizi umutsuzca talep ediyoruz.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 01.17


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 01.20

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

696 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyonun bulunmayacağı ve gruplar arasında mutabakat dikkate alınarak, alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 23 Mart 2011 Çarşamba günü yani bugün saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Hayırlı geceler diliyorum.

 

Kapanma Saati: 01.21